DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 146
59uncu
Birleşim
6 Şubat 2007 Salı
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Uşak Milletvekili Alim Tunç'un, Dünya Kanser Haftası münasebetiyle,
bu hastalıkla mücadelede erken tanının önemine ve organ
bağışı konusunda karşılaşılan
sıkıntılara ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul başta
olmak üzere, Ankara ve İzmir'deki trafik cezası uygulamalarına
ve İstanbul'un trafik sorununa ilişkin gündem dışı
konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun
cevabı
3.-
Sivas Milletvekili Selami Uzun'un, gazeteci Hrant Dink cinayetinden
sonra yaşanan olayların kamuoyuna yansımalarına
ve yaratılan bilgi kirliliğinin olumsuz etkilerine
ilişkin gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Hırvatistan Parlamentosu Başkanı Vladimir Şeks
ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
konuğu olarak, resmî temaslarda bulunmak üzere, ülkemizi ziyaretinin
uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1199)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin temas
ve görüşmelerde bulunmak üzere ABD'ye gitmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1200)
3.-
İsveç Parlamentosu Dışişleri Komitesi Başkanının
TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini İsveç'e davetine
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1201)
4.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, Zonguldak İlinde
Beycuma Adında Yeni Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/701) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/432)
5.-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun,
Fındık Üreticisinin Korunması ve Fındık
İçin Devlet Politikası Oluşturulması ile İlgili
Kanun Teklifinin (2/849) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/433)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt ve 21 milletvekilinin, Bursa'nın
Keles ilçesinde kurulması düşünülen termik santral konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/419)
2.-
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 21 milletvekilinin, trafik
kazalarının nedenlerinin araştırılarak, öncelikle
kara noktalarda olmak üzere kara yolları güvenliği konusunda
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/420)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
VI. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Malatya Milletvekili
Süleyman Sarıbaş'ın, konuşmasında, Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
VII. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/1226) (S. Sayısı: 1247)
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Mardin Midyat'ta iptal
edilen TOKİ projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali ŞAHİN'in cevabı (7/18871)
2.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Yunanistan'dan
akaryakıt kaçakçılığı yaptığı
iddia edilen firmalarla ilgili soruşturmaya ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/19900)
3.-
Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, SSK sigortalılarının
aldıkları raporlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/19870)
4.-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, Dünya Bankasının
vereceği krediye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı
(7/19869)
5.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TMO'nun alım
merkezlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/19856)
6.-
Isparta Milletvekili Mehmet Sait ARMAĞAN'ın, Isparta ilindeki
yatırımlara,
Bolu
ilindeki yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/19831,19832)
7.-
Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Bilecik'teki enerji nakil
hatları çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/19820)
8.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Kuzey Irak-Süleymaniye'de
yapılan bir baskına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/19791)
9.-
Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in, ithal edilen bazı
tarım ürünlerine,
-
Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, personele ve kredi
kullanan çiftçilere,
-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, Ordu Tarım
İl Müdürlüğüyle ilgili bazı iddialara,
-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Damızlık
Sığır Yetiştiricileri Birliğinin mali sorunlarına,
-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun,
gıda denetimlerine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
EKER'in cevabı (7/19779, 19780, 19781, 19782, 19783)
10.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, İzmir'deki hava
kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/19754)
11.-
Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, ormanlık bir alanda yürütülen
bir madencilik faaliyetinin çevreye etkilerine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19753)
12.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, yangın mağduru
orman köylülerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19752)
13.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ücretlendirme politikasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/19743)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
Bir ila Dördüncü
Oturumlar
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Ekrem Erdem'in, tarihî eserlerimizin korunmasının,
kültür ve kültürel varlıklarımız ile restorasyon çalışmalarının
ehil eller tarafından yapılmasının önemine
ilişkin gündem dışı konuşmasına Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla Koç cevap verdi.
Ağrı
Milletvekili Halil Özyolcu, Ağrı ili Tutak ilçesinde meydana
gelen deprem sonrasında yaşananlara ve yapılan çalışmalara,
Tunceli
Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya, muharrem ayının önemine
ve Aşure Günü'ne ilişkin,
Gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Ağrı
Milletvekili Naci Aslan, Ağrı-Tutak ilçesinde meydana gelen
depreme ilişkin bir açıklamada bulundu.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkmenistan'a yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden,
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı'nın
(1/1030) (S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
3'üncü
sırasında bulunan, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına
Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın (1/1226) (S. Sayısı:
1247), görüşmelerine devam olunarak 1'inci maddeye bağlı
ek madde 11'e kadar kabul edildi; ek madde 11'in oylanması sırasında
Genel Kurulda karar yeter sayısı olmadığı anlaşıldığından,
verilen aradan sonra ilgili komisyon yetkilileri hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
4'üncü
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın,
2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun
Ek 7 nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi'nin (2/855) (S. Sayısı: 1251) tümü üzerinde bir
süre görüşüldü.
Saat
18.36'da toplanmak üzere, dördüncü oturuma 18.33'te son verildi.
Nevzat
Pakdil
Başkan
Vekili
Ahmet Küçük Ahmet Gökhan
Sarıçam
Çanakkale
Kırklareli
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Mehmet
Daniş
Burdur
Çanakkale
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Yaşar
Tüzün
Bilecik
Kâtip
Üye
Beşinci
Oturum
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
4'üncü
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın,
2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun
Ek 7 nci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi'nin (2/855) (S. Sayısı: 1251) görüşmeleri
tamamlanarak kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
5'inci
sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha
görüşülmek üzere geri gönderilen 26/9/2006 Tarihli ve 5545 Sayılı
Özel Öğretim Kurumları (1/1251) (S. Sayısı: 1253),
6'ncı
sırasında bulunan, Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair (1/1235) (S. Sayısı: 1308)
Kanun
Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
6
Şubat 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
19.20'de son verildi.
Sadık
Yakut
Başkan
Vekili
Yaşar Tüzün Mehmet Daniş
Bilecik
Çanakkale
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 76
II. - GELEN
KÂĞITLAR
2 Şubat
2007 Cuma
Teklifler
1.-
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 39 Milletvekilinin; Basın
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/939) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.1.2007)
2.-
Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş'ın; Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/940) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.1.2007)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül'ün; Damla Mikro Finans Kuruluşu
Anonim Şirketi Kurulması Hakkında Kanun Teklifi
(2/941) (Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.1.2007)
Raporlar
1.-
Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Serbest
Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/759) (S. Sayısı: 1339) (Dağıtma tarihi: 2.2.2007)
(GÜNDEME)
2.-
Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon
ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1284) (S. Sayısı: 1340)
(Dağıtma tarihi: 2.2.2007) (GÜNDEME)
3.-
Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu (1/1299) (S. Sayısı: 1341) (Dağıtma
tarihi: 2.2.2007) (GÜNDEME)
No.: 77
5 Şubat
2007 Pazartesi
Teklif
1.-
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Erzurum Milletvekili Muzaffer
Gülyurt'un; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/942) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.2.2007)
Rapor
1.-
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/1300) (S. Sayısı:
1342) (Dağıtma tarihi: 5.2.2007) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergesi
1.-
Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, sigaralardaki nikotin
oranının denetimine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2507) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, bir milletvekili
hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19906) (Başkanlığa geliş tarihi:
5/1/2007)
2.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, TÜPRAŞ hisselerinin
satışının iptaline ve iptal edilen diğer özelleştirme
ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19907) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
3.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tedavi yolluğu ödemelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19908)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
4.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bayram kutlamasını
içeren afişlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19909) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
5.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bayram kutlamasını
içeren afişlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19910) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
6.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Irak'ta düşen Türk işçileri
taşıyan uçağa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19911) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
7.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır'da
yürütülen mikrokredi projesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19912) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
8.-
İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, Meclis Televizyonu
yayınlarındaki bazı kesintilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19913) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/1/2007)
9.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, elektrik dağıtım
ihalelerinin iptaline ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19914) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/1/2007)
10.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, TEKEL'in özelleştirilen
alkollü içki fabrikalarının satışına ve
işten çıkarılan işçilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19915) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2007)
11.-
Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Kızılay'dan
ödül almasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19916) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/1/2007)
12.-
Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Ermeni tezlerine
karşı faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19917) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/1/2007)
13.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda değişiklik
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19918) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
14.-
Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Salihli
Cezaevinin yetersizliğine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19919) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/1/2007)
15.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'nın ilaç
stoklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19920) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
16.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, kuruyan göl ve
akarsular ile iklim değişikliklerinin bitki örtüsüne etkilerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19921) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
17.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, tehlikeli atık trafiğine
ve bertarafına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19922) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
18.-
Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Muğla'daki orman
alanlarında yürütülen madencilik faaliyetlerine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19923) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
19.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki hava kirliliğine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19924) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
20.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde kiraya
verilen orman arazilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19925) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/1/2007)
21.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Irak'ta düşen
Türk işçileri taşıyan uçağa ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/19926) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
22.-
İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, İstanbul Fener Rum Patriğinin
ekümenik sıfatıyla aldığı bir davete
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/19927) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/1/2007)
23.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bankaların
kredi kartlarını pazarlama yöntemlerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif
ŞENER) yazılı soru önergesi (7/19928) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
24.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'de yapılan
bazı görevlendirmelere ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/19929) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2007)
25.-
Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Anadolu Ajansının
bastırdığı takvimlere ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/19930) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
26.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, TRT ve RTÜK'le ilgili
bazı konulara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/19931) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
27.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
TRT'nin Papanın ülkemizi ziyaretindeki yayınlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/19932) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
28.-
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, sosyal yardımlaşma
ve dayanışma vakıflarına mütevelli belirlenmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/19933) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/1/2007)
29.-
Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, doğalgaz politikasına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19934) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
30.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa-Nilüfer-Kayapa Beldesindeki
taş ocaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19935) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/1/2007)
31.-
Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Muğla'da verilen madencilik
ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19936) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2007)
32.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya olimpik yüzme
havuzunun yıkılacağı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19937) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
33.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Ankara
Trafik Vakfının bir şirketince yapılan araç çekme
işlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19938) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
34.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Büyükşehir
Belediyesinin bazı yerel gazetelere ambargo koyduğu iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19939) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
35.-
Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır-Ergani'de
yapılan araç kiralama ihalesine ve Ergani Kaymakamının
tayinine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19940) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
36.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, büyükşehir belediyelerinin
bordür ve kaldırım taşlarını yenileme çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19941) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
37.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, cemevleri
ile bazı dernek ve vakıfların sayısına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19942) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
38.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, İzmir-Ödemiş'e
kaymakam atanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19943) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2007)
39.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Kırklareli Halk Kütüphanesine konulan bir kitaba ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19944) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
40.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Dalaman Kaymakamının
tayini ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19945) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/1/2007)
41.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Gaziantep'teki bir devekuşu
çiftliğinde kaçak elektrik kullanıldığı ve TEDAŞ
Bölge Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19946) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/1/2007)
42.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, gezici
kütüphanelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19947) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
43.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Akdamar Ermeni Kilisesinin
restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19948) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
44.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, yabancılara
mülk satışının turizm sektörüne etkilerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19949) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
45.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü yönetimine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19950) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/1/2007)
46.-
Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Salihli'deki
bazı yerlerin kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi
yapılması çalışmalarına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/19951)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
47.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Kırklareli Halk Kütüphanesine konulan bir kitaba ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19952) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
48.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'deki bir ilköğretim
okulunda yapıldığı iddia edilen bir uygulamaya
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19953) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
49.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır
İl Millî Eğitim Müdürlüğünün bir özel eğitim kurumu
ile ilgili yazısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19954) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/1/2007)
50.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır'da
taşımalı eğitim uygulanan okullardaki yemek hizmetine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19955) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
51.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır'daki
bir okul müdürünün yurt dışı seyahatine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19956) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
52.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır
İl Millî Eğitim Müdürlüğü yemekhanesinden yararlanan
personel olmayan kişilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19957) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/1/2007)
53.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır
İl Millî Eğitim Müdürlüğü idarecilerinin aldıkları
bazı ücret ve ödenekler ile çalışılan bankaya
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19958) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
54.-
İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, Diyarbakır'daki öğretmenlerin geçici
görevlendirmelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19959) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/1/2007)
55.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır'da
görevlendirilen ana sınıfı öğretmenlerine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19960) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
56.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy ilköğretim
okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19961) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/1/2007)
57.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, bazı öğretmenlerin sözleşmelerinin
yenilenmemesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19962) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
58.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, eğitim
kurumlarına yönetici atamalarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/19963)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
59.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Kurum Tanıtım
Yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19964) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
60.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bir vakfa ödenmesi gereken
eğitim ücretlerinde aksamalar olup olmadığına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19965) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
61.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, siyasi partilere yapılan
Hazine yardımı ile ilgili iddialara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19966) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
62.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, yabancılara
mülk satışı uygulamalarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19967) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/1/2007)
63.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, büyükşehir belediyelerinin
borçlarına ve kullandıkları kredilere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19968) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/1/2007)
64.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, yeşil kartlı
hastaların ilaç bedellerinin eczanelere ödenmesine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/19969)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/1/2007)
65.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, Gaziantep'e havayolu
kargo seferleri düzenlenmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19970) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2007)
66.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, eczanelere
ilaç bedellerinin ödenmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19971) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2007)
67.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, yeşil kartlı
hastaların ilaç bedelerinin eczanelere ödenmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19972) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
68.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, eğitim personelinin
geçici görevlendirilmesi ile ilgili genelgeye ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19973) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/1/2007)
69.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, ilaç bedellerinin
eczanelere ödenmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19974) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/1/2007)
70.-
Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, sözleşmeli
sağlık personelinin tayin sorununa ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19975) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/1/2007)
71.-
Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Irak'ta düşen Türk
işçileri taşıyan uçağa ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19976) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
72.-
Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, teknolojik yeterliliği
tartışmalı uçakların kontrolüne ve uçuş izinlerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19977) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
73.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Irak'ta düşen
Türk işçileri taşıyan uçağa ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19978) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
74.-
Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Ankara-İzmir
hızlı tren proje çalışması olup olmadığına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19979) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
75.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Türk Telekom
hisselerinin satışının sonuçlarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19980) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/1/2007)
76.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa
PTT Başmüdürlüğünün personel ihtiyacına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19981) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/1/2007)
77.-
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, Irak'ta düşen
Türk işçileri taşıyan uçakla ilgili iddialara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19982) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/1/2007)
78.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir köyündeki
Diyanet personelinin lojman ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/19983) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
79.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Diyarbakır-Ergani
Müftüsü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/19984) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
80.-
Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, bilboardlara asılan kurban
bayramı kutlama ilanlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19985) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/1/2007)
81.-
Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Kıbrıs politikasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19986)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
82.-
Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHAN'ın, cinsiyet
ayrımcılığı yapıldığı iddia
edilen bir reklam filmine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19987) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/1/2007)
83.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Yapı Denetim Kanununun
uygulanmasındaki sorunlara ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/19988)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2007)
84.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, MKEK'nin silah
satışına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19989) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/1/2007)
85.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, avukatlık
mesleğini sürdürüp sürdürmediğine ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/19990) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/1/2007)
86.-
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, tarım ve hayvancılık
destekleme primlerinin ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19991) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/1/2007)
87.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, TÜPRAŞ hisselerinin
satışına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19992) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/1/2007)
88.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Gaziantep'teki bir devekuşu
çiftliğinde kaçak elektrik kullanıldığı iddialarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19993) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2007)
89.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, üniversitelerin bilimsel
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19994) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/1/2007)
90.-
Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, üniversitelerde meydana
gelen olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19995) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/1/2007)
91.-
Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in, bölücü terör örgütü
ile mücadelenin uluslararası hukuk boyutuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19996) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/1/2007)
92.-
Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun Büyükşehir
Belediyesindeki bazı personel görevlendirmelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19997)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
93.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir milletvekili ve oğlu
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19998) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
94.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, yurt
dışında yaşayan vatandaşlara oy kullanma
imkânı sağlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19999) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
95.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, zihinsel engellilerin
eğitim ve rehabilitasyonuna ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20000) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
96.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Aziz Nesin Vakfında
kalan bazı çocuklarla ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20001) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
97.-
İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, F tipi cezaevlerindeki
bir uygulamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20002) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
98.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye-Irak
ve İngiltere arasında imzalanan 1926 tarihli bir antlaşmaya
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/20003) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/1/2007)
99.-
Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in, Irak'taki gelişmelere
yönelik girişimlere ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/20004) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
100.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kamu görevine atanacaklar
için yapılan güvenlik soruşturmasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali
ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20005) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/1/2007)
101.-
Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, bisikletli
kanser kampanyasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20006) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/1/2007)
102.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir yakını
hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20007) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
103.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir yakınının
göreviyle ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/20008) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
104.-
Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, Futbol Federasyonu yönetimine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20009)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
105.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, haklarında soruşturma
izni verilen belediye başkanı ve yöneticilerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20010) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/1/2007)
106.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Ankara Atatürk Bulvarındaki
katlı kavşak projesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20011) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/1/2007)
107.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, polis memurlarının
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20012) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
108.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Bakanlık aleyhine
açılan tam yargı davalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20013) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/1/2007)
109.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da kurulması
planlanan ekmek büfelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20014) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
110.-
Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, Ankara Atatürk Bulvarındaki
yol çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20015) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
111.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, belediyelerin ihalelerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20016) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
112.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, proje aşamasında
satılan konutlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20017) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/1/2007)
113.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Türk Telekom'un
hisse devri sırasındaki alacak ve borçlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/20018)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
114.-
Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, TEKEL'in alkollü içkiler
bölümünün özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20019) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
115.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, TBMM lojmanlarının
bulunduğu arazinin ihalesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20020) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
116.-
Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Zihinsel Yetersiz Çocukları
Yetiştirme ve Koruma Vakfınca verilen eğitime
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20021) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
117.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, bir özel ilköğretim
okulu müdürünün görevine son verilmesine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20022)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
118.-
Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, kamu görevlilerinin bazı
disiplin cezalarının affına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20023) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/1/2007)
119.-
Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, 100 Temel Eseri izinsiz yayımlayan
yayınevlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20024) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/1/2007)
120.-
Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Eğitime % 100 Destek Kampanyasında
toplanan kaynağa ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20025) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/1/2007)
121.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, atama yapılmayan
idari görevlere ve ders ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20026) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
122.-
Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, bir tarımsal kalkınma
kooperatifinin hayvancılık projesine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20027) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2007)
123.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, et destekleme prim ödemesi
yapılacak illere ve Konya Et Balık Kombinasının
durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20028) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
124.-
Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Tarım
Reformu Genel Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20029) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
125.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Türk Telekom'un
yeni tarifelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20030) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
126.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Telekomünikasyon
Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesindeki
şerhin iptaline ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20031) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/1/2007)
127.-
Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Karadeniz'deki zehirli
varillere ve çevre kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20032) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/1/2007)
128.-
Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, bisikletli
kanser kampanyasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20033) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/1/2007)
129.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, KOBİ'lerin borçlarının
yeniden yapılandırılmasına yönelik kanunun uygulamasına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20034) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
130.-
Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK'ün, bir akaryakıt kaçakçılığı
iddiasına yönelik işlemlere ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/20035) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/1/2007)
131.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Afyonkarahisar'ın
Hocalar ve Kızılören ilçelerinin banka şubesi ihtiyacına
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/20036) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
132.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, gizli bir yazının
basına dağıtıldığı iddiasına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/20037)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
133.-
Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, madenciliği
teşvik ve destek kredilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20038) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/1/2007)
134.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, yetiştirme
yurtlarında uygulanan zorunlu istihdam programına
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20039) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2007)
135.-
Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, Emekli Sandığı
birimlerinin taşınmasına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20040) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2007)
136.-
Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, TBMM 2007 ajandasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/20041) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/1/2007)
Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi
1.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, personel alımına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/19794) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2006)
No.: 78
6 Şubat
2007 Salı
Sözlü Soru
Önergeleri
1.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özel eğitim kurumlarına
eleman yetiştirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2508) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
2.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özel eğitim kurumları
personelinin özlük haklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2509) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
3.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özel eğitim gören
özürlülerden istenen sağlık raporuna ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) sözlü soru önergesi (6/2510)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
4.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özürlülere yönelik
evde bakım hizmetine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) sözlü soru önergesi (6/2511) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
5.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, fiziki çevrenin özürlülerin
kullanımına uygun hale getirilmesine ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) sözlü soru önergesi (6/2512)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
6.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, zorunlu özürlü istihdamına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2513) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
7.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, özürlüler için ayrılan
özel eğitim gideri ödeneğine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2514) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
8.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, sonradan engelli olanların
desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
sözlü soru önergesi (6/2515) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
9.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, doğuştan engellilerin
desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
sözlü soru önergesi (6/2516) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
10.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, muhtaç ailelere
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) sözlü soru önergesi
(6/2517) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
11.-
Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Türkiye Denizcilik
İşletmeleri gemilerine ve limanlarına ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2518) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
12.-
Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Iğdır'daki
TOKİ projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2519) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
13.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, sosyal güvenlik kapsamında
bulunmayan vatandaşlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2520) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, mahalli
idarelerin denetimine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/20042)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/1/2007)
2.-
Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, Muharrem Orucu konusunda
TRT'de program yapılmamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20043) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
3.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Irak'ta düşen
Türk işçileri taşıyan uçağa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20044) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
4.-
Erzurum Milletvekili İbrahim ÖZDOĞAN'ın, Hrant Dink cinayetine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20045)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
5.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bazı sektörlerdeki
ithalat ve ihracat miktarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20046) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2007)
6.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, gelişmekte
olan ülkelerin dış ticaret açığı ve cari
açıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/20047) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
7.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, milli gelir ve ücretler
ile enflasyon hesaplamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20048) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2007)
8.-
İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, bazı patlayıcı
madde ve füzelerin ülkemize girdiği iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20049)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
9.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Hrant Dink cinayeti soruşturmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20050)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
10.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, işyerlerini
kapatan esnafla ilgili sözlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20051) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
11.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, özürlülere
yönelik bir projenin uygulamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20052) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
12.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yatırımların
azalmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/20053) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
13.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, AK Parti'nin
bir toplantısındaki konuşmasının TRT'de yayımlanmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20054)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
14.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Başbakanlık
Koruma Müdürlüğü personeline ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20055) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
15.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, kuraklık tehlikesine
karşı alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20056) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/1/2007)
16.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Merkez Bankasının
iş ilanlarında cinsiyet ayrımcılığı
yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20057) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/1/2007)
17.-
Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta Belediyesince
satılan Göltaş Çimento hisse senetlerinin kar payı
ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20058) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
18.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Çekirge Caddesindeki
bazı binaların çökmesine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20059)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
19.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Kemer
karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20060) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
20.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya
karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20061) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
21.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Bolu Dağı
Tüneline ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20062) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
22.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Güneydoğu Anadolu
Bölgesindeki su baskınlarına ve ağaçlandırma çalışmalarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20063) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
23.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Yatağan Termik
Santrali çevresindeki radyoaktiviteye ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20064) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/1/2007)
24.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Türk Şehitliklerine
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/20065) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
25.-
İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, süresi içinde cevaplandırılmayan
yazılı soru önergelerine ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/20066) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2007)
26.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, çocuk yuvalarından
kaçan çocuklara ve çocuk suçluluğuna ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20067) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/1/2007)
27.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, özürlülere
yönelik bir projenin uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20068) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
28.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Özürlüler
İdaresi eski Başkanvekili ve bir projeyle ilgili iddialara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20069) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
29.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, akraba evlilikleri ile erken
yaşta ve zorla yapılan evliliklere ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20070) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/1/2007)
30.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, trafik kazalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20071) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/1/2007)
31.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa Büyükşehir Belediyesinin
bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20072) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/1/2007)
32.-
Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, koruma sağlama
şartlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20073) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2007)
33.-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, Ankara'nın
su ihtiyacı planlamasına ve bir baraj inşaatına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20074) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2007)
34.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Çekirge Caddesindeki
bazı binaların çökmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20075) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2007)
35.-
Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, eğitim kurumlarındaki
yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20076) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2007)
36.-
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, Hrant Dink cinayeti
soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20077) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
37.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, koruma taleplerinin
karşılanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20078) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
38.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanının katıldığı bir
televizyon programına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20079) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
39.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, uyuşturucu suçu
işlemlerine ve alınan önlemlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20080) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/1/2007)
40.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana Valiliğinin bilgi
edinme başvurularını karşılamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20081) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2007)
41.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa Büyükşehir Belediyesince
yapılan sebze ve meyve haline ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20082) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/1/2007)
42.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karacabey İlçesine
bağlı bir köyün yoluna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20083) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/1/2007)
43.-
Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta'da engellenen
bir anma etkinliğine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20084) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/1/2007)
44.-
Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Samsun İline bazı
yatırımların yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20085) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/1/2007)
45.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İzmir İl Kültür
ve Turizm Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20086) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/1/2007)
46.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Haşim
İşcan Kültür Merkezinde yaşanan elektrik kesintisine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20087) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
47.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Rize'nin termal
turizm merkezleri kapsamına alınmamasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20088) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
48.-
Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Manisa Pamuklu Mensucat Fabrikasının
özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20089) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/1/2007)
49.-
Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, üniversite hastanelerinin
ilaç firmalarına olan borçlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20090) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
50.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, İstanbul-Zeytinburnu
Limanı ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20091) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2007)
51.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, bir danışmanı
hakkındaki bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20092) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/1/2007)
52.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bazı
eğitim verilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20093) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
53.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Şanlıurfa-Siverek'te
köy öğretmenleriyle yapıldığı iddia edilen
bir toplantıya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20094) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/1/2007)
54.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir lisenin
konferans salonunun siyasi parti toplantısı kullanımına
verildiği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20095) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
55.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, ders kitabı dağıtımına
ve eğitimle ilgili bazı konulara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20096) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/1/2007)
56.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Eğitim
Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20097) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2007)
57.-
Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya'da yapılan
başarı değerlendirme sınavına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20098) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
58.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, İzmir'deki bazı
hastanelerin hijyen koşullarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20099) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/1/2007)
59.-
İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın,
İzmir ve ülke genelinde ameliyathane hizmetlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20100) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
60.-
Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Tariş Üzüm Birliğine
verilen krediye ve Fiskobirliğin talebine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/20101)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
61.-
Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, işten çıkarılan
Isparta halı ve iplik fabrikası işçilerine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20102) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
62.-
Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, projeler ve diğer çalışmalar
ile AB sürecinin etkilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20103) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/1/2007)
63.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, tarım sektörüne
aktarılan destekleme kaynağına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20104) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2007)
64.-
Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde yaşanan sel felaketinde çiftçilerin
mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20105) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
65.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, arıcılık
kooperatiflerine yapılan desteklemeye ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20106) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
66.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Türk Telekom'un
bazı konulardaki hukuki durumuna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20107) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/1/2007)
67.-
Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Irak'ta düşen Türk
işçileri taşıyan uçağa ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20108) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
68.-
Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Açık Öğretim Fakültesi
ilahiyat önlisansının kamu hizmetinde değerlendirilmesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20109)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
69.-
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, Türk sanayicilerinin
Mısır'daki yatırımlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi
(7/20110) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2007)
70.-
Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, enflasyon hesaplamasındaki
katsayılara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/20111) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
71.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Alanya'da verilen
maden ocağı ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/20112)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2007)
72.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Başbakanın
AK Parti'nin bir toplantısındaki konuşmasının
TRT'de yayımlanmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20113) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2007)
73.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, çocuk istismarı
konulu dava sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20114) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2007)
74.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20115) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
75.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20116) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
76.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20117) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
77.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20118) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
78.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20119) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
79.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20120) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
80.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20121) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
81.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20122) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
82.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20123) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
83.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20124) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
84.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20125) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
85.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20126) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
86.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki bir
belediyenin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20127) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/1/2007)
87.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Bolu Dağı Tüneline
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20128) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2007)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT ve
21 Milletvekilinin, Bursa'nın Keles İlçesinde kurulması
düşünülen termik santral konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/419) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
2.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA ve
21 Milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin
araştırılarak öncelikle kara noktalarda olmak üzere
karayolları güvenliği konusunda alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/420) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2007)
6 Şubat
2007 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.03
BAŞKAN
: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
59'uncu Birleşimi'ni açıyorum.
III. - Y O K
L A M A
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için beş dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini,
bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin
salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini,
buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, organ nakli konusunda söz isteyen
Uşak Milletvekili Alim Tunç'a aittir.
Buyurun
Sayın Tunç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Tunç, süreniz beş dakikadır.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.- Uşak
Milletvekili Alim Tunç'un, Dünya Kanser Haftası münasebetiyle,
bu hastalıkla mücadelede erken tanının önemine ve organ
bağışı konusunda karşılaşılan
sıkıntılara ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM
TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Dünya Kanser Haftası ve organ bağışı hakkında
gündem dışı söz almış bulunuyorum, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2020'li yıllarda, dünyada, her yıl 20 milyon
yeni kanser vakasının ortaya çıkacağı bildiriliyor.
Bu vakaların yüzde 75'inin gelişmekte olan ve az gelişmiş
ülkelerde çıkacak olması, daha başka bir önem arz ediyor.
Türkiye'de,
sadece kanser ilaçlarının yan etkilerini ortadan kaldırmak
için her ay 1,5 milyon dolar para harcanmakta.
Değerli
arkadaşlar, kanserin ekonomik boyutu çok yüksektir. Tedavi
ilaçlarının çoğunu ithal ediyoruz. Ekonomik boyutu,
sosyal boyutu, sağlık boyutu, her bir boyutu büyük, önemli
sorunları ortaya çıkaran bir hastalık kanser. Bu nedenle,
Sağlık Bakanlığımız, kanseri önlemek ve
erken tanıyı sağlamak için KETEM kısaltmasıyla,
Kanseri Erken Tanı ve Teşhis Tedavi Merkezleri oluşturmuş
ve bunu Türkiye'nin 48 ilinde şu anda gerçekleştirmiş
bulunmaktadır. İnşallah, bütün illerimizde gerçekleştirdikten
sonra, bu önemli hastalığın ortadan kaldırılması
belki mümkün değil; ama, erken tanı yöntemiyle de önemli ölçüde
engellenmesi ve ekonomik boyutlarının azaltılması,
sosyal boyutlarının azaltılması mümkün olabilir.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki, sadece Sağlık Bakanlığının
değil, tüm sivil toplum kuruluşlarının, ilgili kurum
ve kuruluşların ve özellikle de medya ve basının
önemli katkılarıyla bu erken tanı ve tedavide toplumun
bilinçlenmesi sağlanabilecektir. O nedenle de, bu kuruluşlara
da önemli görevler düşmektedir.
Bu
kanserin en önemli nedenlerinden bazılarını ben size
belirtmek istiyorum, ondan sonra da, önemli olan organ bağışıyla
ilgili de bilgiler vermek istiyorum.
Kanserin
önemli nedenleri arasında, beslenme şekli, tütün ve alkol
kullanma, genetik yapı, virüsler ve enfeksiyonlar, radyasyona
maruz kalma, hormonlar, zararlı alışkanlıklar, çevre
faktörleri, fiziksel aktivitesizlik ve ilaçlar sayılabilir.
Tabii, bunda önemli olarak sigarayı ön plana çıkarmamız
gerekir. Her on üç saniyede 1 insan sigaradan dünyada ölmekte. Bu,
dünya Sağlık Örgütünün verisi ve akciğer kanserinin
de en önemli nedeni sigara.
Yine,
hanımlarda birinci sırada meme kanserleri yer almakta ve
bunlarda da, son yıllarda kadınlarda artan sigara bağımlılığı
da kanser risklerini artırmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, ben, bugün, özellikle bir konu üzerinde daha durmak
istiyorum: Bu da, pek çok insanımızın hayatına
mal olan, ülkemizin ekonomisi için de büyük yük oluşturan, yine,
organ nakli ve organ bağışı. Şu anda ülkemizde
diyalize giren yaklaşık 40 bin civarında kronik böbrek
yetmezliği olan hasta bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, karaciğer ve böbrek bekleyen 1.000'li rakamlara
ulaşan hastalarımız var. Yani, demek oluyor ki, her gün
1 kişi karaciğer ya da kalp beklerken ölmekte. Tabii ki, böbrek
hastalarımızın -haftada üç gün ya da iki gün- haftanın
belirli günleri bir makineye bağlanma şansları var.
Bunun
ekonomik boyutuna bakarsak değerli arkadaşlar, her hastanın
beş yıllık maliyeti 300 bin dolar civarında. Bu da,
yaklaşık, beş yılda, 40 bin hasta düşünüldüğünde,
10 milyon doları buluyor.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde organ bağışı ve organ
nakliyle ilgili herhangi bir eğitim sorunu, herhangi bir kültür
sorunu da bulunmamaktadır. Çünkü "İnsanı yaşat
ki devlet yaşasın." anlayışı ve "Bir
insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi
olur. Bir insanı da yaşatan bütün insanlığı yaşatmış
olur." din görüşüne ve kültürüne sahip bir milletiz. O nedenle
de, ülkemizde organ bağışında, normalde, canlı
donör olarak herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır.
Asıl, kadavradan organ bağışıyla ilgili
sıkıntı oluşmaktadır. Bu sıkıntının
da, bu kadar, sorunlara duyarlı olan milletimize rağmen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Tunç buyurun.
ALİM
TUNÇ (Devamla) -
bunun neden gerçekleşmediği yönünde bir
araştırma yaptığımda şunu gördüm, bu organ
bağışında vatandaşlarımız diyor ki:
"Nereye bağışlayacağız? Nasıl olacak?"
Ya da bununla ilgili, aileden nasıl alınacağıyla
ilgili, hastaların komada yatması, yoğun bakımda
yattığı yerlerde bunlarla ilgilenen kişilerin
gerekli iletişimi sağlayamaması, yani, organ nakliyle
ilgili koordinasyon sisteminin çok iyi bulunmaması nedeniyle
bu aksaklıkların olduğunu gördüm.
Ülkemizde,
özellikle Akdeniz ve Ege Bölgeleri'nde, organ nakliyle ilgili Avrupa
standartlarında başarılara imza atmış kuruluşlarımız
var. Organ nakil merkezlerimiz yeterli. Ama, özellikle bu koordinasyon
sisteminin tam bir şeklide gelişmemiş olması nedeniyle
de, ülkemizde canlıdan alınan organ bağışı
yeterli, ama, kadavradan alınan bağış yetersiz olmaktadır.
Bununla
ilgili kanun değişikliği Sağlık Bakanlığımızda
hazırlanmakta -bugün de görüştüm- ve bunun bir an önce komisyonumuza
gelip, Genel Kurulumuza gelip ve organ bağışıyla
ilgili eksikliklerin tamamlanarak, ülkemizde de milyarlarca kaynak
israfına neden olan organ bağışıyla gerçekleşebilecek,
önlenebilecek bir durumun ortadan kalkacağını ben
umut ediyorum.
Bu
duygu ve düşüncelerle bütün vatandaşlarımızı
organlarını bağışlamaya davet ediyorum,
özellikle, öncelikle de milletvekillerimiz önde olmak üzere.
Bu
duygu ve düşüncelerle, bütün organ bekleyen vatandaşlarımıza
şifa dileklerimi sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.
Gündem
dışı ikinci söz, trafik cezası uygulamalarına
ilişkin söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'e
aittir.
Buyurun
Sayın Sevigen. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul başta olmak üzere,
Ankara ve İzmir'deki trafik cezası uygulamalarına
ve İstanbul'un trafik sorununa ilişkin gündem dışı
konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun
cevabı
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
önce hepinizi sevgi, saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin,
demokrasimizin, inançlarımızın güvencesi olan laikliğimizin
Anayasa'mıza girişinin 70'inci yılını kutluyoruz,
hepimize kutlu olsun. Bunu da böylece bugün hatırlayalım
diye düşündüm.
Sevgili
arkadaşlarım, İstanbul başta olmak üzere büyük
şehirlerimizde, Ankara, İzmir'de son günlerde ciddi uygulamalar
var. İnsanlarımızı, şoför esnafımızı
perişan eden, taksicilerimizi, minibüsçülerimizi başta,
adamdan saymadığımız, ama, bütün canımızı,
malımızı güvendiğimiz minibüsçülerimizi perişan
eden farklı uygulamalar yapılıyor İçişleri
Bakanlığımızın personelleri tarafından.
Ama, ondan önce biz onları bırakmışız. Şöyle,
İstanbul'a bir dönüp baktığımız zaman, çocuk
yuvalarında tacizler, tecavüzler almış başını
gidiyor, kapkaççılar, gaspçılar, uyuşturucu yaşı
11'e inmiş, okul önlerinde uyuşturucu satışları
almış başını gidiyor; öldürülen taksicilerimiz,
bombalanan yerlerimiz, öldürülen gazetecilerimiz, aydınlarımız,
bunun yanında, yoğun işleri olarak, bu işleri çözemeyen,
ciddi, emniyet, istihbarat müdür yardımcılarımız.
Sayın
Başkan...
Sayın
Bakanım burada, inşallah, biraz sonra cevap verecek.
İstanbul'un
sorunları, bu minibüsçü arkadaşlarımızın
sorunlarıyla ilgili İstanbul'da bir komisyon kuruldu sevgili
arkadaşlar, biliyorsunuz, sonra -o komisyona biz de gidiyorduk,
İstanbul ulaşım koordinasyon kurulu- onu lağvettiler,
bıraktılar. Arkadan, 4 tane bakan, kendileri, çözüm için
toplantılar yapmaya başladılar trafik sorunlarıyla
ilgili. Fakat, 4 bakan toplantı yaptıktan sonra, zam, zulüm,
arkası gelmeye başladı. Sanki, o 4 tane bakan arkadaşımız
İstanbul'da gidip trafik sorunlarını veyahut da Ankara'da,
İstanbul'da bu sorunları çözmek yerine, arkadan, sahipsiz
minibüsçü arkadaşlarımıza, taksici arkadaşlarımıza,
araç kullanan özel arkadaşlarımıza cezalar gelmeye
başladı arkası arkasına, yüzlerce, binlerce. Her
muhtarlıkta, gidiyorsunuz, bakıyorsunuz ki, muhtarlıklarda
binlerce ceza, trafik cezası arkadan yazılma, yani, arkadan
vurma insanlarımızı. Arabalara yetmeyen bu trafik cezaları,
onun arkasından da şoförlerin ehliyetlerine gelmeye
başladı. Taksiciye ceza geliyor, taksici gidiyor bakıyor
ki ceza var üç dört tane, şoförü çağırıyor: "Nerede
oldu bu ceza?" diyor. Minibüs Çekmece'de çalışıyor,
Çekmece-Bakırköy arasında, Bağdat Caddesi'nde ceza geliyor;
Bakırköy'de çalışıyor, Ümraniye'de ceza geliyor.
Taksici arkadaşım diyor ki: "Ya sen öde ya da git" diyor
şoför arkadaşıma taksi sahibi. Esnaf diyor ki:
"Kardeşim, nerede yazıldı bu cezalar?" Diyor
ki: "Efendim, gerçekten bilmiyorum."
İnanın
sevgili arkadaşlarım, bir kısmını aldım,
şöyle -şoför esnafı görsün diye söylüyorum- yüzlerce
-bunlar hep ceza makbuzları- tahmin edemeyeceğiniz, binlerce,
böyle, muhtarlıklarda tebligat yapmayı bekleyen trafik cezaları
almış başını gidiyor, bütün insanlarımız,
bütün esnafımız, şoförümüz, minibüsçümüz, özel araç
kullanan arkadaşlarımız bile, hepsi perişanlık
içerisinde.
Tabii,
bunlar olurken, bu arkadan vurmalar devam ederken, sırf Maliye
Bakanımızın hazinesinin boşluğunu doldurmak
için
Milletvekili arkadaşımız Mevlüt'e 4,5 milyar lira
ceza gelmiş. O da, işte, mahkemeye gitmeye çalışıyor.
Minibüsçü arkadaşlarımız perişan. Onları
bıraktım bir tarafa, onların öldürülmesi; GSM istemeleri,
taksicilerin can güvenlikleri için
Bunlar tamamen İçişleri
Bakanının dışında, İçişleri Bakanının,
Sayın Başbakanın bünyesinde değil, sanki bunlar
hiç olmamış gibi, Sayın Bakan
Bizim bakanlarımız,
bizim Başbakanımız ne yapıyor biliyor musunuz
sevgili arkadaşlarım? Bizim bakanlarımız,
Başbakanımız, acaba hangimizin çorabındaki yazı
daha düzgün diye birbirleriyle yarış ediyorlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Önce Maliye Bakanımız
o çorap hikâyesini çıkardı, sonra da arkadan, Başbakan
Yardımcımız, daha sonra da Başbakanımız
Recep Tayyip Erdoğan.
Sevgili
arkadaşlarım, biz çok yoksul bir ülkeyiz. Oralardan geliyoruz,
zengin oluyoruz. Alman Başbakanına gittiği zaman Sayın
Başbakan dedi ki: "Ben geçinemiyorum." Arkadan, Alman
Başbakanı Türkiye'ye geldiği zaman Rolex saatini gösterdi,
100 bin dolar. Rolex değil de, Jaguar zannediyorum, saatinin
markasını gösterdi. Nereden nereye geliyoruz iki ayda.
Daha önceden, bizim, Anadolu'da -Malatyalıyım ben- köyümüze
şeker çuvalları gelirdi, şeker çuvalları
Biz, o
şeker çuvallarından, yoksul insanlar
Babalarımız
anlatırdı, dedelerimiz -benim dedem de gazi, Yemen gazisi-
anlatırdı, derdi ki: "Oğlum, o şekerleri yeriz,
o şekerlerden de şort dikeriz, pantolon dikeriz. Arkamızda
kalır, 'Tokat Şeker Fabrikası' arkamızda, iç çamaşırımızın
arkasında
" Samimi olarak söylüyorum, bütün bu uğraşları
bırakacağız, yakında, bu bakanlarımızın,
başbakanlarımızın, belki de, böyle marka giydiklerini
gazetelerden ve köşe yazılarından okuyacağız.
YAHYA
BAŞ (İstanbul) - Sizin başka işiniz yok, bunları
takip ediyorsunuz.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Başka işimiz yok değil. Bunları
takip ediyoruz. Sizin işiniz de bunları takip etmek.
YAHYA
BAŞ (İstanbul) - Siz memleketin işine bakın.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Sayın Başbakanın görevi değil
mi? Bu kadar insan ölüyor, bu kadar ceza yazılıyor.
YAHYA
BAŞ (İstanbul) - İşiniz yok, Başbakanın çorabıyla
uğraşıyorsunuz.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Hiçbirinizin vicdanı sızlamıyor
mu? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Sevigen, buyurun.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Hiçbirinizin vicdanı sızlamıyor
mu, ben onu merak ediyorum.
ASIM
AYKAN (Trabzon) - Çorapla bunun ne ilgisi var?
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Bir polis öldürüldü maçta, İtalya'da,
yer yerinden oynadı, yer yerinden, günlerce
İnsanlar katlediliyor,
Emniyet Müdürü konuşuyor, odacı konuşuyor, çaycı
konuşuyor. "İşim çok" diye, Emniyet Müdürü
"Bu işlere bakamadım, istihbarat örgütünü yapamadım."
diyor, benim çok sevdiğim Sayın Bakan yerinde oturuyor,
ağzını açmıyor. Böyle bir hükûmet olur mu? Böyle bir
hükûmet olur mu? Kim sahip çıkacak bu insanlara? (CHP sıralarından
alkışlar)
ASIM
AYKAN (Trabzon) - Çorapla bu işin ne ilgisi var?
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Çorabı şunun için söylüyorum: Yoksulun,
fakirin fukaranın
Yani, ne oldum delisi olmamak lazım.
Ne oldum delisi
ASIM
AYKAN (Trabzon) - Çorapla bunun ne ilgisi var?
BAŞKAN
- Sayın Aykan, lütfen
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Bak, ne oldum delisi var ya, ne oldum delisi
ASIM
AYKAN (Trabzon) - Çorapla ne ilgisi var?
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Görmemişin bir oğlu olmuş derler
ya, görmemişin bir oğlu
Ne oldum delisi olmamak lazım.
Kimseye kalmıyor, yukarıda Allah var Allah. Yoksulun, fakirin
fukaranın oyunu alarak, gelip burada, o insanların gözüne
baka baka "Ben markalı çorap giyiyorum, sen açlıktan
ölürsen öl." demek, hiçbir başbakana da yakışmaz,
bakana da yakışmaz.
ASIM
AYKAN (Trabzon) - Yoksulun Başbakanı oldu.
YAHYA
BAŞ (İstanbul) - Böyle bir şey söylemedi.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Bu insanlara sahip çıkmayan insanlar
bizim hükûmetimiz değildir. Esnafını, şoförünü,
memurunu unutan, fakirini fukarasını unutan, bunun yanında
"yoksulum" deyip, yüz bin dolarlık saat satan, ayaklarına,
ayakkabılarına, iç çamaşırlarına marka vuranlarla
biz çalışmayız, bizim başbakanımız değil
bunlar. Ben bunları söylüyorum. Bunları söylüyorum, bunlar
çok önemli şeyler. Bu yoksul milletin önündeki şeyler bunlar,
çok önemli şeyler sevgili arkadaşlarım. Çok önemli
YAHYA
BAŞ (İstanbul) - Onlar edebiyatta kaldı, bırak öyle
şeyleri.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Edebiyatta kalmadı. Görsün fakir fukara,
millet görsün, onu anlatmaya çalışıyorum, gerçekleri
görsün, gerçekleri duysun.
YAHYA
BAŞ (İstanbul) - Görüyor
Görüyor
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - İnsanlar çözüm bekliyor. Şoförler,
taksiciler öldürülüyor, insanlar diyor ki "Gasp ediliyoruz."
Evleri soyuluyor, dükkânları soyuluyor, hırsızlık
almış başını gidiyor. Emniyet müdürü konuşuyor,
odacı konuşuyor.
Sayın
Bakanım, gittik Hrant Dink'in cenazesine. Aslan gibi
İçişleri Bakanı, ben çok severim, iyi bir insan. Niye
boynu bükük kalıyor orada? Niye ağzını açıp da
bir laf söylemiyor? Arkadaş, bütün bu cinayetler, Uğur Mumcular,
Bahriye Üçoklar hep sizin döneminize mi tesadüf ediyor? Nedir bunun
altında yatan; emniyetin kavgası mı? İstanbul'daki,
Ankara'daki emniyetin birbiriyle kavgası mı? Bunun kavgası
yüzünden, sizin bunlara sahip çıkamamanız yüzünden, bu insanlar
daha kaç defa ölecek Sayın Bakanım? Sıra kime gelecek?
Hangi istihbarat örgütünü sakladınız Allah aşkına?
Sıra bana mı gelecek, size mi gelecek? Hangisine gelecek,
hangi arkadaşıma, hangi milletvekili arkadaşımın
sırası, bu emniyet müdürleri görev yaparken, istihbarat
örgütünü sakladıkları için, sıra kime gelecek Sayın
Bakanım? Bilelim de, siz önlem almıyorsanız, siz korumuyorsunuz,
bari o insanlar kendi kendisini korusunlar Sayın Bakanım.
Benim
ricam bu sizden sevgili arkadaşlarım, hepiniz için söylüyorum.
Bu istihbarat örgütlerini saklayan insanlar daha orada duruyorsa,
iki tane garibanı alıp kenara koymak bu işi çözmez Sayın
Bakanım. Siz konuşacaksınız, siz ağzı
olan, dili olan insansınız. Siz İçişleri Bakanısınız.
(AK Parti sıralarından "Genel Kurula konuş"
sesi)
Ben
Sayın Bakanla da konuşurum arkadaş, o Sayın Bakan,
ben de milletvekiliyim, o cevap verecek, siz cevap vermeyeceksiniz.
Bu
yoksul milletle fazla oynamayın. Bu fakir fukarayla fazla oynamayın.
Bu fakir fukaranın gururuyla, değerleriyle fazla oynamayın.
Hiç kimseye kalmıyor bu ülke, bilin diye söylüyorum. Hiç kimseye
kalmıyor. Bu ülke hiç kimseye kalmıyor, size de kalmaz. Bir
gün, o sandıkta sizi baş tacı yapanlar, gelir, sandıkta
hesabını sorarlar. O zaman sizi
ASIM
AYKAN (Trabzon) - Dua ediyorlar, dua.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Dua ediyorsa, herkes eder, merak etmeyin,
sizden daha iyi biliyoruz o işleri. O işleri sizden daha
iyi biliyoruz.
Bu
bakımdan
Beni dinlediğiniz için hepinizi sevgi, saygıyla
selamlıyorum. Umut ediyorum ki, bu yoksul, bu fakir fukara millet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Efendim, bir selamlayayım izin verirseniz.
BAŞKAN
- Buyurun.
MUSTAFA
ÜNALDI (Konya) - Bakana konuş.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Bakana konuştum, Bakan dinledi. Arkadaşlarım
"Bize konuş." dedi, size de konuşuyorum.
MUSTAFA
ÜNALDI (Konya) - Demek ki Bakana değilmiş.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) - Hepinize konuşuyorum arkadaşlar.
Bu, hepimizin sorunu, yalnız bizim sorunumuz değil
BAŞKAN
- Sayın Sevigen, lütfen, karşılıklı konuşmayın.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) -
yalnız Cumhuriyet Halk Partisinin sorunu
değil, bu sorun hepimizin sorunu, hepimizin.
Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum, başarılar diliyorum.
Sağ
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Sevigen.
Gündem
dışı konuşmaya, Hükûmet adına İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Sevigen, buyurun, İçişleri Bakanımız konuşuyor.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) - Sağ olun, çok teşekkür ediyorum.
Zaten, Sayın Bakanın konuşacağını biliyordum.
Keşke, burada konuşmasa da kamuoyuna konuşsalardı.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Sevigen Bey'in, son günlerde trafik cezaları
ve İstanbul trafiğiyle ilgili ve şoför esnafımızın
sorunuyla ilgili yapmış olduğu konuşma vesilesiyle
söz aldım. Ancak, hemen şunu belirteyim ki, gerçekten önemli
bir konu, önemsediğimiz bir konu, üzerinde çok durduğumuz
bir konu. Ancak, Sayın Sevigen, böylesine önemli bir konuyu gündeme
getirmek için buraya gelince, işi, çoraptan, saatten tuttu ki,
o da hiç şık olmadı, o da hiç şık olmadı.
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) - Hepsini konuştuk.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Biz
Çünkü, şoför esnafı,
gerçekten, bizim sevdiğimiz ve sorunlarını çözmek
için de çok büyük gayret sarf ettiğimiz bir kesim.
Bakın,
ben bu yıl yeni yılı, şoför esnafımızla,
taksi duraklarında kutladım İstanbul'da. Jandarma karakolunda
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) - Otuz saniye
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Hayır.
polis
karakolunda ve o taksi duraklarında kutladım. Bu da, kendilerine
olan sevgimizi, muhabbetimizi ve sorunlarını çözme konusunda
gösterdiğimiz gayretin bir nişanesidir.
Bakın
değerli arkadaşlarım, önce, trafik cezalarıyla
ilgili şunu söyleyeyim: Bildiğiniz gibi, bizim, 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanunu'nun 116'ncı maddesinde, görevlilerce
veya teknik cihazlarla, trafik kural ihlalinde bulunduğu tespit
edilen; ancak, durdurulamaması veya sürücüsünün tespit edilememesi
durumunda araçların tescil plakalarına göre trafik idari
para cezası karar tutanağı düzenleneceği hüküm
altına alınmıştır.
Yine,
aynı Kanun'un ek 6'ncı maddesiyle de fahri trafik müfettişliği
ihdas edilmiştir. Bu Yasa bizden çok önce çıkmış bir
yasa. Fahri trafik müfettişlerine de Karayolları Trafik
Kanunu'na göre suç sayılan ve teknik cihazlarla tespiti gerekmeyen
bazı fiilleri işleyenler hakkında tutanak düzenleme
yetkisi verilmiştir.
İfade
ettiğim şekilde trafik kuralları ihlalinde bulunan
araç sürücülerinin gıyabında yazılan trafik idari para
cezası karar tutanakları -trafik kaydıyla- araç sahibi
olarak görülen kişilere posta yoluyla tebligat yapılmak
üzere gönderilmektedir. Bu tutanaklar, tebliğ işlemini
takiben de tahsil ve takibi için ilgili mal müdürlükleri veya vergi
dairesi müdürlüklerine de teslim edilmektedir.
Bu
konudaki şikâyetleri Sayın Sevigen'den önce de esnafın
bizzat kendisinden de dinledim. Bu konuyu tekrar arkadaşlarımızla
bir görüşeceğiz ve bildiğiniz gibi bir de henüz Meclisimizin
gündeminde de zaten Karayolları Trafik Yasası görüşülmek
üzere.
Değerli
arkadaşlar, burada şu gerçeği de ifade etmeden geçemeyeceğim.
Trafik sorunu ülkemizin en önemli gündem maddelerinden biri olarak
yerini korumaktadır -ki, Sayın Sevigen de burada söyledi,
biz de bunu öyle görüyoruz- ve elimizdeki istatistik veriler de bu
duruma işaret etmektedir. Her yıl binlerce insanımız
trafik kazalarında hayatını kaybetmekte, binlercesi
de yaralanıp sakatlanmaktadır. Buna bağlı olarak
oluşan maddi ve manevi zararlar hem millî ekonomiye ve hem de aile
ekonomilerine de büyük zarar vermektedir. Bu nedenle, araç sürücüleri,
araçlarını, kanunların belirlediği hız limitlerinde
ve kurallara uygun olarak kullandıkları takdirde, hem burada
ifade edilen trafik para cezalarına konu olmayacaklar ve hem
de kazaların ve kural ihlallerinin oluşturduğu zararlardan
da korunmuş olacaklardır.
Değerli
arkadaşlar, kentleşmeyle birlikte bütün toplumlarda yeni
suç türleri ortaya çıkmış ve özellikle metropol kentlerde
taksici esnafa yönelik saldırılar da meydana gelmektedir.
Bu tip sorunları bütünüyle ortadan kaldırmak için, hem taksici
insafımızın ve bağlı oldukları kuruluşların
hem de Bakanlığımızın alması gereken bazı
tedbirler de bulunduğunu ve bu konular üzerinde çalıştığımızı
da ifade etmek isterim.
Taksi
şoförlerimize yönelen saldırıları asgariye indirmek
amacıyla, güvenlik görevlilerimiz aracılığıyla
da çeşitli tedbirler geliştirilmektedir. Bu önlemlerin
bazılarını da burada ifade etmek istiyorum: Öncelikle,
belirli aralıklarla yapılan genel kontrollerde, gecenin
muayyen saatinden sonra seyir hâlindeki araçlar görevli ekiplerimiz
tarafından durdurulup, normal kontrolleri yapılmaktadır.
Tabii ki, bu arada da taksilerin içerisinde şüpheli görülen kişilerin
kimlik kontrolleri yapılmakta ve birçok olayın faili de bu
şekilde, bu önleyici hizmetler sırasında da ortaya
çıkarılmaktadır.
Ayrıca,
İstanbul'da daha etkili bir güvenlik hizmeti için, sizlerin de
çok iyi bildiğiniz ve adına "MOBESA" dediğimiz
Mobil Elektronik Entegrasyon Sistemini de kurduk ve başta kapkaç,
hırsızlık, gasp gibi asayiş olaylarında vatandaşlarımızı
rahatlatacak, suç ve suçluluğu önleyecek bu projeyi de 2005
yılı Haziran ayında hizmete soktuk.
Tabii,
bu işin, taksici esnafa yönelik saldırıların, bu
işin bir de taksiler üzerinde alınması gereken tedbirler
boyutu vardır. Bu konuda Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde
değişiklik yapmak suretiyle, trafik komisyonları kararıyla,
plaka tahdidi uygulanan il ve ilçelerde ticari amaç ile çalışan
taksi otomobillerine telsiz veya haberleşme cihazı bulundurması
imkânını sağladık. Böylece, bu sistemi kuran taksici
esnafı, herhangi bir olumsuz davranışa ya da tecavüze
maruz kaldığı takdirde süratle polisten yardım isteyebilmektedir.
Yine,
öte yandan, ilgili meslek odalarının da katılımıyla,
koruyucu kabin ve alarm sistemi olan iki tedbirin daha üzerinde çalışmalarımız
devam etmektedir. Bu maksatla, Emniyet Genel Müdürlüğümüz Trafik
Hizmetleri Başkanlığı bünyesinde, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, Türk Standartları Enstitüsü, Türkiye
Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu, Otomotiv Sanayi Derneği
ve bazı araç üretici firmaların yetkili teknik personelinin
katılımıyla da bir çalışma grubu oluşturduk.
Söz
konusu çalışmalardan koruyucu kabin, hâlen pek çok ülkede
başarıyla uygulanan bir sistemdir. Taksici esnafına
yüksek maliyetler yüklemediği ve iyi seviyede caydırıcılık
temin ettiği için, bizim tercihlerimiz arasında da ön
sıralarda bu koruyucu kabin sistemi yer almaktadır.
Alarm
sistemi ise, birbirleriyle entegre olmuş iki yapının
ortak hareketine ihtiyaç duyan, yine oldukça etkili bir güvenlik
modelidir. Bu modelde de, ticari taksilere monte edilecek bir
ışıklı uyarıcıyla taksi şoförünün
tehlikede olduğu dışarıdan algılanabilecek,
diğer güvenlik sistemiyle tehlike bertaraf edilebilecektir.
Bu sistemlerin yerleşmesi için mevzuat ve altyapı çalışmaları
devam etmektedir. İnşallah, en kısa zaman içerisinde
de sonuç alacağımızı ümit ediyorum, ama şunu
da lütfen unutmayalım: Bu sistemleri bünyesinde bulunduracak
taksi otomobillerinin üretimlerini, otomobil üreticilerinin de
kabulü gereklidir. Ayrıca, kabin ve alarm sistemine sahip otomobillerin
maliyetlerinin diğerlerinden farklı olacağını
da gözden uzak tutmamak lazımdır.
Son
zamanlarda, bazı şoför odası esnafı tarafından,
GPRS sistemiyle uydu bağlantılı araç kontrol sistemlerinin
araçlara yerleştirilmesi konusu gündeme getirilmektedir.
Bu yöntemle, anılan sistemi üzerinde bulunduran taksilerin hareketleri
de uydu aracılığıyla bir merkezden izlenebilecektir.
Fakat, bu sistemin, ana merkez kuruluşu ile her bir araç için, tabii
ki maliyeti olacağı da şüphesizdir. Bu konuda -bu önemlidir-
Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu ile taksici esnafı
anlaştığı takdirde, biz, bu sistem için Karayolları
Trafik Yönetmeliği ekindeki Araçlarda Bulundurulması Gereken
Teçhizat ile Bunların Niteliklerini Gösteren Cetvel'de değişiklik
yapma konusuna da açığız, bu değişikliği
yapabilecek durumdayız; yeter ki Türkiye Şoförler ve Otomobilciler
Federasyonu ile taksici esnafı, getirilecek sistemin maliyeti
konusunda mutabakata varsınlar.
Tabii,
bir megapol olan İstanbul'a ilişkin bütün sayısal veriler,
bu kentin yönetiminin ve sorunlarının ne denli büyük olduğunu
bize açıkça ifade ediyor. İstanbul'da 18 bine yakın ticari
taksi, yaklaşık 4 bin kilometre uzunluğundaki kent içi
yollarda, bir bakıma kamu hizmeti veriyor. Gece gündüz, kar
kış demeden, bu hizmeti, günün yirmi dört saati boyunca ve
kentin her noktasında üretiyor. Hâl böyle olunca, kimi zaman, ekmeğini
kazanmaya çalışan, evine ekmek götürmekten başka bir
amacı olmayan şoför esnafımızı hedef alan hain
saldırılar söz konusu olabiliyor, bazı hainler
şoför esnafımızın canına hiç acımadan
kıyabiliyor. Ben, bu vesileyle de hayatını kaybedenlere,
tekrar, Allah'tan rahmet diliyorum. Güvenlik güçlerimiz, taksici
esnafa yapılan bu saldırıları önlemek ve meydana
gelen olayların faillerini yakalamak için yoğun gayret de
göstermektedir.
Tekrar
ifade etmek istiyorum ki, Hükûmetimiz ve Bakanlığım
da, huzurun tesisi için, her türlü güvenlik önlemlerinin yanında
teknolojiyi kullanmak için hiçbir fedakârlıktan da kaçınmamaktadır.
Benim de bu konuyu büyük bir dikkatle takip ettiğimi ve üzerinde
durduğumu belirtmek istiyor, bu vesileyle yüce heyetinizi,
siz saygıdeğer milletvekili arkadaşlarımı
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündem
dışı üçüncü söz, son günlerde gelişen güvenlik olaylarıyla
ilgili söz isteyen Sivas Milletvekili Selami Uzun'a aittir.
Buyurun
Sayın Uzun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Sivas
Milletvekili Selami Uzun'un, gazeteci Hrant Dink cinayetinden sonra
yaşanan olayların kamuoyuna yansımalarına ve yaratılan
bilgi kirliliğinin olumsuz etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı
SELAMİ
UZUN (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
19 Ocak 2007 Cuma günü, Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Hrant Dink, saat 15.00 sularında, Şişli Halaskargazi
Caddesi'nde bulunan Agos gazetesi önünde uğradığı
silahlı saldırı sonucu öldürüldü. 20 Ocak 2007 Cumartesi
günü, cinayetin katil zanlısı kişi, olaydan otuz saat
gibi kısa süre sonra emniyet güçleri tarafından Samsun'da
yakalandı. 21 Ocak 2007 Pazar günü, cinayetin katil zanlısı
İstanbul'a getirilerek sorguya alındı. Olayla ilgili
olarak Trabzon'da gözaltına alınan 4 kişinin kimlikleri
açıklandı, gerekli tutuklama ve işlemler yapıldı.
23 Ocak 2007 Salı günü Agos gazetesi önünde yapılan tören ve
Meryem Ana Kilisesi'nde gerçekleştirilen dinî törenin ardından
Hrant Dink toprağa verildi.
Öte
yandan İçişleri Bakanlığı, ayrıca, Trabzon'da
ve İstanbul'da görülen asayiş olaylarının çok yönlü
incelenmesi ve olaylarda kusur ve ihmal olup olmadığının
araştırılması için mülkiye başmüfettişleri
görevlendirdi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu menfur cinayetin hemen
ardından koordineli bir çalışmayla, otuz saat gibi
kısa bir zaman içinde olayın faili yakalanmış ve bu
olayda yardım ve ilişki içinde olanlar da yakalanarak adalete
teslim edilmiştir.
Emniyet
ve adalet, bu tür olaylar karşısında soğukkanlı
bir şekilde olaya yaklaşmış, her türlü bilgi ve belgeyi,
gelen ihbarları değerlendirmiş ve devlete yakışır
bir vakurlukla sonuçlara gitmiş ve gitmektedir.
Bu
olay ne gibi yerlere uzanıyorsa, nereye ulaşıyorsa,
Hükûmetimiz bunların takipçisidir. Karanlık odalar, imtiyazlı
alanlar icat etme peşinde olanlarla mücadelemiz devam edecektir.
Eğer kendilerini kanunlardan azade, hukuken bağımsız
görenler, hukuk kurallarına karşı imtiyaz ve kayırma
bekleyenler varsa, bunlar büyük bir yanılgı içindedirler.
Kayıt dışı yönetim, kayıt dışı
ekonomi, kayıt dışı güvenlik anlayışı
olamaz, olmamalıdır. Hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesine
kesinlikle göz yummadık, göz yummayacağız. Eğer birileri
kalkıp ülkeyi ve vatanı kurtarmak adına hukuku ayaklar
altına alıyorsa, orada masum ve göz ardı edilecek bir
durumdan söz edilemez. Hiçbir gerekçe hukuku çiğnemeyi masum
gösteremez. Toplumun birtakım kesimlerinde iyi niyetli olmayan
propagandalar neticesinde gençlerimiz, vatanseverlik zannettikleri
histeriye kapılmaktadırlar. Toplumda demokrasiyi hazmedemeyen
ve bunu-basın yayın organlarında çekinmeden defalarca
ifşa eden, kendileri gibi düşünmeyenleri vatan haini ilan
eden kesimlerin propagandaları gençlerimizin zaman zaman yanlış
yollara sapmasına neden olmaktadır. Toplumda demokrasiyi,
insan haklarını, özgürlükleri savunmak, milliyetçilik
kisvesi altında despotizmin, militarizmin propagandasını
yapanlarca hedef gösterilmesine neden olmaktadır.
Uzun
yıllardan bu yana ülkemizde kontrollü kaos ortamı yaratmaya
çalışan birtakım güçler, sayısız faili meçhul
ve faili belli cinayetlere imza atmışlardır. Bu cinayetler,
nedense, hep ülke için dış politikada önemli kararlar
alınacağı, içeride önemli adımlar atılacağı
dönemlere rast gelmektedir. Hrant Dink cinayeti de böyle bir ortamda
gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde, ihanetle eş değer
bu cinayetler, Türkiye'nin içine kapanık, kendi sorunlarıyla
uğraşır hâle gelmesi için işlenmiştir.
Böyle
bir ortamda, güvenlik güçleri ve yargının soğukkanlılıkla
çalıştığı sırada neden ve kimden geldiği
belli olmayan birtakım yalan yanlış bilgi, resim ve görüntüler,
basın-yayın organlarında yer alarak, âdeta dikkatsizlik
örneği verilerek, bilgi kirliliğine yol açmaktadır.
Bilgi kirliliği ise, yargı ve emniyet mercilerinin işlerini
yapmasını âdeta güçleştirmektedir. Bizzat yargı
mensubu yetkililerin açıkladığı gibi, tüm bilgilerin
değerlendirildiği, kimseden hiçbir bilgi ve görüntünün
saklanmadığı bir ortamda, âdeta yalancı tanıkların
ve yalan resimlerin ortalıkta cirit atması biraz da sorumsuzluk
örneği teşkil etmekte, bunu yayanlar soruşturmanın
sağlıklı yapılmasını engellemektedirler.
Bu yandan, yanlış haberlerin kaynağı olarak da âdeta
devlet birimleri gösterilmekle büyük hata yapılmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Uzun, buyurun.
SELAMİ
UZUN (Devamla) - Bilgi kirliliğine neden olan birtakım güçlerin
de bu olay ve görüntüler sebebiyle birbirleriyle hesaplaştığı,
fakat güvenlik güçlerini kendilerine alet ettikleri bilinmektedir.
Bazı basın mensuplarının âdeta senarist gibi çalıştıkları
ibretle görülmektedir.
Hükûmetimiz,
Türkiye'yi bir hukuk devleti olarak görmek suretiyle, insanların
hukukunu koruma bilincine kavuşması noktasında çalışmalarını
sürdürmektedir. Kasten yanlış haber yayarak gerilim yaratmak
isteyenlere karşı toplum olarak daha dikkatli olmak zorunda
olduğumuz herkesin malumudur.
Milleti
öne çıkaran, devleti milletin hizmetine sunan bir anlayışın
yerleşmesi dileğiyle saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Uzun.
Gündem
dışı konuşmaya Hükûmet adına İçişleri
Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Sivas Milletvekilimiz
Sayın Selami Uzun arkadaşımızın, son günlerde
yaşanan güvenlik olaylarının kamuoyuna yansıması
konulu yapmış olduğu gündem dışı konuşma
üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce burada da ifade edildiği gibi, 19
Ocak 2007 tarihinde menfur bir saldırı sonucu gazeteci-yazar
Hrant Dink'in hayatını kaybetmesi, hepimizi derin bir üzüntüye
sevk etmiştir. Bu saldırı, ülkemizin huzur ve istikrarını
hedef alan hain bir saldırıdır. Değişik vesilelerle
ifade ettiğim gibi, bu tür hain saldırılarla bir yere
varılması, bir amaca ulaşılması mümkün değildir.
Bu gibi elim hadiselerin bir daha meydana gelmemesi de en büyük temennimizdir.
Bu
vesileyle, bir kez daha, değerli gazeteci Hrant Dink'in ailesine,
çalışma arkadaşlarına ve tüm basın camiasına
başsağlığı diliyorum. Burada biraz olsun tesellimiz,
katil zanlısının ve bu tertipte rolü olanların
kısa süre içerisinde yakalanıp, adalete teslim edilmiş
olmalarıdır.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi, bu hain saldırıyı
biz, Bakanlar Kurulumuzun toplantısı esnasında
öğrendik. Durumu derhâl Sayın Başbakanımıza
intikal ettirdim, toplantıya ara verdik. Sayın Başbakanımız
ile birlikte, gelen bilgiler doğrultusunda durum değerlendirmesi
yaptık ve Sayın Başbakanımızın talimatıyla,
ben ve Adalet Bakanımız hemen İstanbul'a birlikte hareket
ettik. İstanbul'a geldik. Bu olayın akabinde, bu menfur saldırının
bütün yönleriyle ortaya çıkarılması için konuyla ilgili
tüm kurumlar arasında gerekli koordinasyonu sağladık.
İstanbul Valiliğimizde Valimiz, cumhuriyet başsavcılarımız,
Emniyet Müdürümüz, Jandarma Komutanımız, diğer ilgili
kurumların yetkilileri hep birlikte bir uyum ve koordinasyon
içerisinde, bu olayın bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi
ve çalışmaların derinleştirilerek ciddi ve titiz
bir şekilde olayın aydınlatılmasına dönük kararlı
bir tutum sergilendi ve bu toplantının akabinde de, İstanbul
Valiliğinin önünde hem ben hem Cemil Çiçek, Sayın Çiçek arkadaşım
basın mensuplarına, o ana kadar bize intikal eden ve hukuk
çerçevesinde söyleyebileceklerimizi ifade ettik ve bu menfur
saldırıdan kısa bir süre sonra olay yerini görüntüleyen
resmî ve sivil kurumlara ait kamera kayıtları alındı,
görgü şahitlerinin tariflerine uyan ve kamera kayıtlarında
net olarak bulunan katil zanlısının görüntüleri de,
güvenlik güçlerimiz tarafından tespit edilerek, hem görgü tanıkları
hem en yakın görgü tanığı olan Agos gazetesinde çalışanlara
da teşhis ettirildi. Ayrıca, bu arada da, bilgi kirliliğini
önlemek amacıyla bir kriz masası oluşturduk ve zaman zaman,
toplanan bilgiler, sadece İstanbul Valimiz tarafından basın
mensuplarımıza, dolayısıyla kamuoyumuza
açıklandı, ama, bu arada, hem ben hem Cemil Çiçek, İstanbul'da
bulunduğumuz bu süre içerisinde, üç veya dört defa da basın
aracılığıyla da kamuoyumuzu bilgilendirdik. Bizim
dışımızda da kriz masası oluşturuldu ve
Valimiz, basın mensuplarımızı bilgilendirdi.
Tabii,
bu paylaşımın neticesinde, zanlının fotoğrafını
basınla paylaşmamız neticesinde, hepinizin bildiği
gibi, şahsın babası, basına yansıyan resimdeki
kişinin oğlu olduğunu güvenlik güçlerine bildirerek,
katil zanlısının böylece kimliği, yirmi dört saat
gibi kısa bir süre içerisinde tespit edildi ve güvenlik güçlerimiz
tarafından yürütülen titiz ve kararlı çalışmalar
sonucunda da, katil zanlısı Ogün Samast'ın 20 Ocak 2007
günü İstanbul'dan hareket eden bir otobüsle Trabzon'a gitmekte
olduğu da tespit edildi ve Samsun Emniyet Müdürlüğüne de
bu konuda süratle bilgi verildi. Bunun üzerine, olaydan otuz iki saat
sonra, zanlı Ogün Samast, Samsun Otogarı'nda güvenlik güçlerimiz
tarafından, olayda kullandığı silahıyla birlikte
yakalandı.
Tabii,
olayın gerçekleşmesinin ilk dakikasından itibaren,
bu menfur saldırının bütün boyutlarıyla aydınlatılması
yönünde Hükûmetimiz, ilgili kurumlarımız, basın-yayın
organlarımız ve vatandaşlarımız kararlı
bir tutum sergilemişlerdir. Katil zanlısının arkasında
bulunan, onu yönlendiren ve onunla irtibatlı olan şahısların
da yakalanması, olayın bütün boyutlarıyla ve bağlantılarıyla
birlikte ortaya çıkarılması amacıyla adli makamlarımızın
talimatları çerçevesinde bugüne kadar yürütülen çalışmalarda
Trabzon'dan 16, Samsun'dan 3, İstanbul'dan 7, Bursa'dan 1 olmak üzere
toplam 27 kişi gözaltına alınmış, mahkemeye
sevk edilen bu şahıslardan 8'i tutuklanmış, ayrıca
da 61 kişinin de bilgisine başvurulmuştur.
Bununla
birlikte, bu cinayetin arkasındaki ilişkilerin de çok yönlü
olarak araştırılmasına da devam edilmektedir. Yine,
Trabzon ilimizde, bu olay üzerine, biz, Trabzon ilimizde bir süredir
meydana gelen ve İstanbul'da Hrant Dink'in öldürülmesiyle de
bağlantılı olarak görülen asayiş olaylarında
idarenin ve emniyetin kusur ve ihmallerinin olup olmadığıyla,
tüm bu olaylar zincirinin çok yönlü incelenmesine ilişkin olarak
2 mülkiye başmüfettişi, 1 polis başmüfettişi ve
1 jandarma müfettişi de Trabzon ilimizde hemen görevlendirilmiş,
sonrasında da mülkiye başmüfettişlerimiz ayrıca
İstanbul ilimizde ve Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü
İstihbarat Daire Başkanlığımızda da incelemelerine
hâlen devam etmektedirler. Soruşturmaların sağlıklı
bir şekilde yürütülmesi maksadıyla, o gün, hemen, Trabzon
Valisi ve Emniyet Müdürü de merkezde görevlendirilmişlerdir.
Bu
olaylardan sonra -burada konuşan değerli arkadaşım
da temas ettiler- bazı illerimizde gerçekleştirilen toplantılarla
bu eylem kınanmış, ancak, bazı etkinliklerde de
birtakım yasa dışı örgütlerin provokasyonları
da tespit edilmiştir. Ancak, vatandaşlarımız, provokasyonlara
gelmeksizin devlete güven duygusu içerisinde ve sağduyulu hareket
etmişlerdir. Olayın hemen sonrasında zanlı Ogün Samast
ve işbirlikçilerinin güvenlik güçlerimiz tarafından yakalanması
ve adalete teslim edilmiş olması da, halkımızın
devletimize olan haklı güvenini boşa çıkartmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye
bir hukuk devletidir. Bütün çalışmalar hukuki zeminde yürütülmektedir.
Hukukun gereği ne ise o yapılmaktadır. Tüm kurum ve kuruluşlarımız
ile vatandaşlarımız büyük bir duyarlılık içerisinde
üzerlerine düşen görevi en iyi şekilde yapmaya devam etmektedirler.
Yine,
bildiğiniz gibi, Samsun ilimizde zanlının yakalanmasından,
sonrasında görüntülenmesi ve bunların basın-yayın
organlarına dağıtılması da, akıl ve mantık
ölçüleriyle bağdaştırılması mümkün olmayan
ve hiçbir görev tanımı içerisinde kabul edilmesi söz konusu
olmayacak bir uygulamadır. Bu gayriciddi ve kabul edilmesi
mümkün olmayan uygulamaları, birtakım güvenlik personeli,
kurum politikalarıyla bağdaşmayacak bir şekilde
gerçekleştirmişlerdir. Zanlının Samsun ilimizde
çekilen bir fotoğrafının önce basın-yayın organlarında
yayımlanmasının hemen akabinde Samsun'la da ilgili
olarak konunun tüm yönleriyle araştırılması için
1 mülkiye müfettişi, 1 jandarma müfettişi ve 1 polis müfettişi
de Samsun ilimizde görevlendirilmiştir. Ayrıca, yine bir
görsel medyada bu yan olayların yayınlanmasından sonra
da orada hazır, o fotoğrafla ilgili soruşturmayı
yapan bu müfettişlerimiz bu olaya da el koymuşlar, yapılan
süratli bir sorgulama sonunda, müfettişlerin yaptığı
bu idari soruşturma kapsamında, ilk etapta Samsun Emniyet
Müdürlüğümüzden 4 emniyet görevlisi personel derhal görevden
uzaklaştırılmış, 4 jandarma personelinin de
jandarmanın uygulamakta olduğu görev ve yetki yasasına
göre derhal yerleri değiştirilmiştir. Daha sonra bu
soruşturmayı devam ettiren müfettişlerce, 1 polis memurunun
daha işten el çektirilmiş, yine 1 jandarma görevlisinin
de yerinin değiştirilmesi gerçekleştirilmiştir.
Tabii,
konuyla ilgili soruşturmayı, biraz evvel de ifade ettiğim
gibi, İstanbul'da da sürdüren, Trabzon'da başlayıp
İstanbul, Ankara, belki tekrar Trabzon'a gidecek olan müfettişlerimiz,
İstanbul'da da dün soruşturmayı sürdüren müfettişlerimiz
tarafından, soruşturmanın selameti açısından
İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü
de 5 Şubat 2007 tarihinde, yani dün akşamüstü görevinden
uzaklaştırılmıştır.
Samsun'da
olaya karışan tüm ilgililer hakkında müfettişlerce
başlatılan idari ve disiplin soruşturması devam
ederken ayrıca Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca
da başlatılan, bunlarla ilgili başlatılan adli
soruşturma da sürmektedir.
Ben
bir kez daha ifade etmeliyim ki, zanlının bahse konu görüntülerinin
çekilmesi ve dağıtılmasını hiçbir görev anlayışıyla
bağdaştırmamız ve kabul etmemiz mümkün değildir.
Bu çirkin uygulamalarla ilgili olarak sürdürülen soruşturma
sonucunda hukukun gereği ne ise o yapılacaktır, hiç
kimseye müsamaha gösterilemeyecektir, kimsenin de gözünün yaşına
bakılmayacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; olayın
başlangıcından bugüne kadar, cumhuriyet savcılarımız,
güvenlik güçlerimiz ve müfettişlerimizce yapılan tüm çalışmalar,
bu çerçevede, hukuka uygun bir şekilde cereyan etmiştir,
gelişmiştir. Hâl böyle iken, tüm çalışmalar hukuk
zemininde yürürken, bizi suskunlukla eleştirenler de oluyor.
Bildiğiniz
gibi, ben biraz evvel de ifade ettim, konuşulması gereken
yerde konuştuk. Olayın hemen arkasından İstanbul'a
gittim. O akşam yaptığımız toplantıdan
sonra, intikal eden ilk bilgilerle, İstanbul ilimizde, Valiliğimizde
basına açıklama yaptım. Ertesi günü sabah, İstanbul
Emniyet Müdürlüğünde yine açıklama yaptım ve öğlene
doğru Emniyet Müdürlüğünden çıkarken de yine basına
açıklama yaptım. Aynı şekilde, Cemil Çiçek arkadaşımın
da bir iki açıklamaları oldu.
Tabii,
bütün bunlar soruşturmanın gizliliği kuralını
bozmayacak bir çerçevede kamuoyumuza bu açıklamaları
yaptık. Zaman zaman da basın, konuyla ilgili olarak, biraz
evvel bahsettiğim gibi, kurmuş olduğumuz kriz merkezinde
Sayın Valimiz tarafından aydınlatıldı.
Şimdi,
bizi eleştirenlere soruyorum: Bilgi kirliliğinin sorumlusu
nasıl ben oluyorum? Biraz evvel de ifade ettiğim gibi, Türkiye,
bir hukuk devletidir. Adli bir olay vuku bulduğunda, cumhuriyet
savcılarımız ve yetkilendirdiği personel dışında
soruşturmanın içeriğine ilişkin bir açıklama
yapılabilmesi, bir yorum getirilmesi kanunen mümkün değildir.
HALUK
KOÇ (Samsun) - Herkes konuşur o zaman.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Herkes konuşabilir.
Bakın,
ben, yıllarca devletin değişik kademelerinde görev
yapmış ve bu hususları çok iyi bilen bir kişi olarak,
görev ve yetki sınırlarım içerisinde hareket ediyorum.
Arkadaşlar,
devlet idaresi dediğimiz sistem, alelacele, dayanaksız,
mesnetsiz, iyice araştırılmadan konu ve olaylar karşısında
yaklaşım göstermeyi değil, bilakis delillerle, dayanak
belgeleriyle hareket eden, kararlı, kesin ve ölçülü davranış
gerektirmektedir. Üzülerek ifade etmek zorundayım ki, bu
eleştirileri getirenlere öncelikle hukukun temel ilkelerini
ve içerdiği hükümleri okumalarını, bir kere daha okumalarını
tavsiye ediyorum. Bu eleştirileri getirenlere İstanbul
Cumhuriyet Başsavcımız Sayın Aykut Cengiz Engin
iki gün önce yapmış olduğu basın toplantısında
bir hukuk dersi verdi, ancak, bazıları hâlen bu dersi kavramamış
olabilirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, özellikle basın-yayın
organlarında, bazı kişilerin olay yerinde bulundukları,
olayla ilgili görüntülerin bir kısmının savcılığa
intikal ettirilmediğine ilişkin haberlere yer verilmiştir,
ancak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız Sayın
Aykut Cengiz Engin, işte, o bahsettiğim, iki gün önce yaptığı
basın toplantısında, ortaya atılan bu iddiaların
doğru olmadığını ve bu iddiaların bilgi
kirliliğine yol açtığını açıkça ortaya
koymuştur. Ayrıca, Sayın Engin, soruşturmada emniyetin
ilgili birimleriyle cumhuriyet savcıları arasında
büyük bir uyum olduğunu, çalışmaların emniyet müdürlüğünün
ilgili birimleri ve savcılar tarafından büyük bir dikkat
ve uyum içerisinde sürdürüldüğünü, hazırlık soruşturmasının
-burası çok önemli- gizli olduğunu ve soruşturmayla
ilgili belge ve delillerin yayınlanmasının suç
teşkil ettiğine dikkat çekmiştir.
Menfur
olayla ilgili olarak kamuoyunun gündemine gelen iddiaların
tamamı cumhuriyet savcılarımız tarafından
çok yönlü olarak araştırılırken, olayın hemen
akabinde görevlendirilen müfettişlerimiz de soruşturmalarına
devam etmektedirler. Konu adli organlara intikal ettiğinden
bu çerçevenin dışında bir açıklama yapmak ve yorumda
bulunmak hukuk kurallarıyla da bağdaşmaz.
Değerli
arkadaşlarım, soruşturma sonrasında olay tüm yönleriyle
aydınlatılacak ve adli organlarca gerekli cezaya, zanlılar
ve azmettiricileri, tertipçiler çarptırılacaktır.
Ayrıca olayla ilgili olarak kimin ihmali ve kusuru varsa ortaya
çıkarılacaktır ve bu kişilere de gerekli ceza verilecektir.
HALUK
KOÇ (Samsun) - Siyasi sorumluluk yok mu Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Bu aşamada soruşturma
neticelenmeden güvenlik güçlerimizi yıpratıcı ve
motivasyon kırıcı yorumlara girilmemesi ve gelişmelerin
serinkanlı bir şekilde takip edilmesi de son derece önem
arz etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Bakan, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkan.
Burada
şunu da özellikle vurgulamalıyım ki, tüm güvenlik güçlerimiz,
ortak bir amaç için, birliğimizi, beraberliğimizi, bütünlüğümüzü,
asayiş ve güvenliğimizi temin etmek için omuz omuza canları
pahasına görev yapmaktadırlar. Hiç kimse kurumlarımızı
karşı karşıya getirmeye çalışmasın,
bundan bir medet ummasın.
Olayları
anlamadan, dinlemeden, konuları tahkik etmeden, olayların
ilk heyecanıyla kurumlarımızı incitecek,
yıpratacak, onların görev şevklerini kıracak hareket,
yorum ve haberlerden de uzak durulması gerekmektedir.
Sayın
Başkan
HALUK
KOÇ (Samsun) - Servisi kim yaptı Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Araştırılıyor
işte, müfettişler onu araştırıyor, tespitler
var.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Derin devlet dediğiniz ne Sayın Bakan?
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Bu müfettişler bulabilecek mi?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Bulacaklar. Sabredin biraz,
sabredin.
HALUK
KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, siyasi sorumluluk yok mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; olayın bir an önce aydınlatılması
hususunda başta Sayın Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan'ın kararlı tutum ve talimatlarıyla,
Hükûmetimizin de bu konu üzerinde hassasiyeti büyük bir önem arz etmiştir.
Emniyet güçlerimizin yoğun çaba ve gayretiyle zanlının
kimliği yirmi dört saat içerisinde tespit edilmiş ve otuz
iki saat gibi kısa bir süre sonra da güvenlik güçlerimiz tarafından
suç aleti silahı ve azmettiricileriyle birlikte yakalanarak,
adalete teslim edilmişlerdir.
Biraz
önce de ifade ettiğim gibi, olay, devlet kurumları arasında
koordinasyon, ahenk ve iş birliği içinde tüm yönleriyle de
soruşturulmaktadır. Olayın arkasında ne vardır?
Hangi niyetle yapılmıştır? Bağlantıları
kimlerdir? Bunlar muhakkak ki ortaya çıkarılacaktır.
Cumhuriyet
savcılarımız ve güvenlik güçlerimiz bütün imkân ve kabiliyetlerini
kullanarak bu cinayetin gerçek yönlerinin ortaya çıkarılması
için her türlü çabayı göstermektedirler. Bu tür saldırıları
yapanlar ülkemizin barış, birlik ve demokrasi içerisinde
gelişmesini istemeyenlerdir.
Meydana
gelen cinayet olayı karşısında vatandaşlarımız,
basınımız, sivil toplum örgütleri, yani toplumumuzun
tüm kesimleri sağduyulu yaklaşım göstermişler ve
ülkemizi karıştırmak isteyen şer odaklarına
hak ettikleri dersi vermişlerdir. Bu saldırı, aynı
zamanda ülkemizde sağlanan istikrar ve huzur ortamına
karşı da yapılmıştır, ama, hiç kimsenin,
bin bir emekle kurulmaya çalışılan huzur ve güven ortamını
sarsmaya
İ.SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - Nerede güven, huzur ortamı? Sayın Bakanım,
güven, huzur nerede?
İÇİŞLERİ
BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) -
ülkemizin asırlardır
sürdürdüğü barış içerisinde bir arada yaşama tecrübesine
gölge düşürmeye gücü yetmeyecektir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bu
gibi olayların, ancak birlik ve beraberlik içerisinde önlenebileceğine
inanıyoruz. Ülkemizin huzuruna ve bölünmez bütünlüğüne
yönelik her türlü olumsuzluğa karşı mücadelede kararlılığımız
sonuna kadar devam edecektir.
Ben,
bu vesileyle, bu saldırıyı yoğun çaba ve özverili
çalışmaları sonucu aydınlatan tüm güvenlik güçlerimize
ve diğer ilgililere de huzurlarınızda teşekkür
ediyor, siz yüce Meclisimizin saygıdeğer üyelerini saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.- Hırvatistan
Parlamentosu Başkanı Vladimir Şeks ve beraberindeki
Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu
olarak, resmî temaslarda bulunmak üzere, ülkemizi ziyaretinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1199)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın 22 Ocak
2007 tarih ve 124 sayılı Kararı ile, Hırvatistan
Parlamentosu Başkanı Sayın Vladimir Şeks ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.
Söz
konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un
bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
İlk tezkereyi okutuyorum:
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin temas
ve görüşmelerde bulunmak üzere ABD'ye gitmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1200)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Amerika Birleşik Devletleri
Kongresi'nde ve ilgili Bakanlıklar ile diğer mercilerle temas
ve görüşmelerde bulunmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden
bir Parlamento heyetinin ABD'ne gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Dış İlişkileri'nin Düzenlenmesi Hakkındaki
3620 sayılı Kanun'un 10. Maddesi uyarınca Genel Kurul'un
tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.-
İsveç Parlamentosu Dışişleri Komitesi Başkanının
TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini İsveç'e davetine
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1201)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Dışişleri Bakanlığının
26 Ocak 2007 tarihli ve 37606 sayılı yazısında,
İsveç Parlamentosu Dışişleri Komitesi Başkanı'nın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini
İsveç'e davet ettiği bildirilmiştir.
Söz konusu davete icabet edilmesi
hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 Sayılı Kanun'un 6
ncı Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
16.13
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.24
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59'uncu Birleşimi'nin İkinci
Oturumu'nu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır ve tezkere kabul edilmiştir.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin iki önerge vardır. Ayrı ayrı
okutuyorum:
C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt ve 21 milletvekilinin, Bursa'nın
Keles ilçesinde kurulması düşünülen termik santral konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/419)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü,
Bursa'nın Keles ilçesinde sekiz köyü içerisine alan ve on binlerce
kiraz ağacının bulunduğu Kozaağacı Vadisine,
bölgede bulunan kömür madenlerini termik santral kurma şartı
ile işletmeye açma girişimlerinde bulunması, konuya
taraf olanlar ile karşı çıkanları bir araya getirmiş,
birçok kişi, kurum ve kuruluş olumlu olumsuz görüşlerini
kamuoyuyla paylaşmaya başlamıştır.
Bölgede 20 yıldır ihracata
yönelik meyvecilik alanında yatırım yapılmakta
ve yetiştirilmekte olan kiraz, dünyada üçüncü sırayı
almış bulunmaktadır. Vadinin içine aldığı
Davutlar, Denizler, Çaycılar, Kayadibi, Durak, Durmuşlar,
Karakaya, Issızören köylerinde yaklaşık 3 bin vatandaşımız
yaşamakta, ayrıca tarımsal üretim nedeniyle de bölge
mevsimlik işçi göçü almaktadır.
Bazı sivil toplum kuruluşlarının
yaptığı bilimsel araştırmalarda, termik santralin
kurulacağı alanda bulunan kömür rezervinin ve kalorisinin
yeterli olmadığı, mevcut rezerv ile kurulacak bir santralin
ancak 10-12 yıl gibi kısa bir süre çalıştırılabileceği
açıklanmıştır. Santralde kullanılacak kömürün
kükürt oranının yüksek olması nedeniyle 30'u sadece
Uludağ'a özel, 145 bitki türünün yok olacağı, organik tarım
alanlarının olumsuz yönde etkileneceği, bu santralin
kurulmasıyla, Uludağ'ın çevresindeki santral sayısının
beş'e çıkacağı ve Uludağ çevresini yok edeceği
de, Uludağ Üniversitesi ve Orhaneli, Keles, Büyükorhan, Harmancık
Yardımlaşma ve Kültür Derneği (Dağ-Der) tarafından
bir raporla açıklanmıştır.
Köylerde halkın santral hakkındaki
görüşlerine de başvurulmuş ve köylü ekonomik ve
sağlık açısından santralin kurulmasına karşı
çıkmakta ve tarımla uğraşmayı istemektedir.
Santralin insan sağlığına olumsuz etkileri de üzerinde
durulması gereken en önemli konudur. Uludağ Üniversitesi
Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Başkanlığı 1,5 yıldır sürdürdüğü Bursa
Orhaneli Termik Santrali bölgesinde yaşayan 3 bin insanı
Akciğer Solunum Fonksiyon Testinden geçirmiş ve sonuçta
bölge halkının risk altında olduğunu açıklamıştır.
Bölgede yer altı suyu bulunması nedeniyle heyelan ve kayma
riskinin bulunması santralın bu bölgeye kurulmasının
riskli olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.
Birçok ülkede bulunmayan güneş,
su, rüzgâr ve jeotermal kaynakların, ülkemizin birçok bölgesinde
bol miktarda bulunması nedeniyle, öncelikle bu kaynakların
kullanılmasına yönelik yatırımlar yapılmalı
ve halkın sağlığını koruyan enerji politikalarına
yönelinmelidir.
Uzun süren tartışmalar neticesinde
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Kozağacı
Vadisine termik santral kurulması işi ihalesi yapılmış,
2006 Haziran ayı başında belli olan ihaleyi alan firma 2
trilyon lira teminat mektubu verdiği hâlde, Bakanlığa
başvurarak ihalenin tasfiyesi talebinde bulunmuştur. Bakanlık
bu aşamalardan sonra yaptığı açıklamalar neticesinde
termik santralin kurulma yerini değiştireceklerini ve
ihale şartnamesinde değişikliklere gidileceğini
belirten açıklamalar yapmıştır.
Bursa'nın Keles ilçesinde sekiz
köyü içerisine alan Kozağacı vadisine termik santral kurulması
konusunun, yaşanan yeni gelişmeler nedeniyle iyi bir
şekilde araştırılabilmesi için Anayasanın
98. maddesine, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün
104. ve 105. maddelerine göre Meclis Araştırması
açılmasını arz ederim.
1- Mustafa Özyurt (Bursa)
2- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
3- Kemal Demirel (Bursa)
4- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
5- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
6- Erdal Karademir (İzmir)
7- Türkân Miçooğulları (İzmir)
8- Bülent Baratalı (İzmir)
9- Abdurrezzak Erten (İzmir)
10- Orhan Eraslan (Niğde)
11- Muharrem Toprak (İzmir)
12- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
13- Yılmaz Kaya (İzmir)
14- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
15- Nurettin Sözen (Sivas)
16- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
17- Rasim Çakır (Edirne)
18- Hasan Ören (Manisa)
19- Ahmet Ersin (İzmir)
20- Birgen Keleş (İstanbul)
21- Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
22- Atilla Kart (Konya)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2.-
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 21 milletvekilinin, trafik
kazalarının nedenlerinin araştırılarak, öncelikle
kara noktalarda olmak üzere kara yolları güvenliği konusunda
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/420)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın 98, ve
İç Tüzük'ün 104. maddeleri gereği, Türkiye Cumhuriyeti
Devlet karayolları ve bu yollarda geçmişteki kazalar dahil,
günümüze kadar devam edegelen trafik kazalarının ana amilleri
ile, yollardaki kara noktaların yeniden belirlenmesi için bir
meclis araştırması açılması arz ederiz.
1- Musa Uzunkaya (Samsun)
2- Ahmet Yeni (Samsun)
3- Sedat Kızılcıklı (Bursa)
4- Abdulmecit Alp (Bursa)
5- Ali Osman Sali (Balıkesir)
6- Mustafa Dündar (Bursa)
7- Ömer Özyılmaz (Erzurum)
8- Mehmet Kaplan (Şanlıurfa)
9- Adem Tatlı (Giresun)
10- Fahri Çakır (Düzce)
11- Ali Küçükaydın (Adana)
12- Reha Denemeç (Ankara)
13- Hasan Ali Çelik (Sakarya)
14- Alaettin Güven (Kütahya)
15- Mehmet Ceylan (Karabük)
16- Sinan Özkan (Kastamonu)
17- Bekir Bozdağ (Yozgat)
18- Harun Tüfekci (Konya)
19- Abdullah Çetinkaya (Konya)
20- Fahrettin Poyraz (Bilecik)
21- Mehmet Asım Kulak (Bartın)
22- Muharrem Candan (Konya)
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
cumhuriyetten önce ve cumhuriyet hükûmetleri döneminde, kara, deniz
ve hava ulaşımının geliştirilmesinde çok büyük
katkılar sağlamıştır.
Osmanlı'nın son zamanları
ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde TCDD'ye gösterilen ilgi ve verilen
önem artırılarak devam ettirilseydi, inanıyoruz ki
bugün, ulaşım sektöründe çok daha farklı ve doğru
bir seçenekle iyi bir mesafe katetmiş olacaktık.
Hâlâ Türkiye'nin toplamda yüzde
90'ları aşan trafik yükünü çeken, insan ve yük taşımacılığında
açık ara önde olan TCK'nın ciddi manada yeniden elden geçirilmesi,
tercih nispetinin diğer sektörlere kaydırılması
önemli bir zorunluluktur.
Üç tarafı denizlerle çevrili,
Marmara Denizi ile iç göllere kıyısı bulunan il, ilçe
ve kasabaların deniz nakliyelerini tercih etmeme sebebi ciddi
bir şekilde araştırma ve incelemeye muhtaçtır.
Keza, Devlet Demir Yollarının
rehabilite edilmesi, ulaşıma imkân tanıyabilecek yeni
hatlarla, mevcut önemli kentlerimizi birbirine bağlayan demir
yollarının "hızlı tren" taşımacılığına
elverişli hâle getirilmemesi geçmiş yıllarımızın
çok ciddi kayıplarıdır.
Son zamanlarda ve özellikle 59.
Cumhuriyet Hükûmetinin ortaya koyduğu Acil Eylem Planı çerçevesinde
yapılan çalışmalar, özellikle özel hava yolu şirketlerinin
dinamik bir yapıya kavuşturularak, milyonlarca insanımızın
hava ulaşımından yararlanıyor olması ise takdir
konusudur.
Ancak, kara yollarımızın
hâlâ birinci derecede tercih edilen ulaşım imkânı olarak
görülmesi, bu ulaşım sektörünün sorunlarının da
devamına katkı sağlamaktadır.
Hâlen 65.000 kilometrelik kara yolu
ağımızın tamamının sağlıklı
olduğunu söylemek elbette mümkün değildir.
58 ve 59. Cumhuriyet Hükûmetlerinin
15.000 kilometrelik bölünmüş yol projesinin yarıya yakınının
bitirilmesi ve mevcut otobanlar göz önünde bulundurulacak olursa,
yıllara göre hasarlı, yaralamalı ve ölümlü kazalarda
ciddi bir azalış görülmektedir. Elbette bütün bunların
arasında son on yılın sadece Kurban Bayramlarında
1.252 vatandaşımızı trafik kazalarında kaybetmiş
olmanın ürkütücü tablosu bile vicdan sahibi her ülke insanını
dilhun etmektedir.
Son Kurban Bayramında kaybettiğimiz
48 vatandaşımız arasında CHP Konya Milletvekili
merhum Nezir Büyükcengiz'le, eski bakanlardan merhum Mustafa Taşar'ın
da bulunması fevkalade üzücü olmuş ve dikkatlerini yeniden
trafik kazalarına çekmiştir.
Tüm bu kazaların cereyan
ediş nedenlerini, kara yollarındaki kara noktalar diye
adlandırılan yerlerle , henüz bu ismi taşımayan,
ancak sıklıkla kazaların cereyan ettiği yerlerin
bir an önce tespitinin yapılmasında yarar var.
Kaza nedeni noktaların tespiti,
çok acil şekilde iyileştirilmesi, tonajlı araçların
şerit ve yol kullanımındaki hatalı uygulamaları,
yeni yol yapımı bölgelerinde, yoğun ışıklandırma,
işaret ve işaretçilerin yetersiz ve dikkatsizliği,
yol yapımında yüklenici firmaların kuralsız yük
taşıma, yollara trafiği felç edecek malzeme ve kayaların
dökülmesine sebebiyet verme, işaretleri zamanında ve yerinde
bulundurmama, varsa mevcut yol kusurlarından doğan kazalar
sonucu tazminata maruz bırakılma konusunda ilgili kamu
kurum ve kuruluşlarının sorumlularıyla, yüklenici
müteahhit firmaların sorumluluklarını yerine getirmemesinden
doğan tazminatların ödenme ve takibi.
Tüm bu ve benzeri TCK ve trafik sorunlarının
yakından takibi, çözümüne katkı sağlanması ve daha
güvenli bir seyahat imkânıyla, milletvekillerinin sık
sık trafik kazalarına maruz kalmaları nedeniyle ve
varsa çözüm yollarının araştırılması
için bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması zaruretinin
hasıl olduğu inancındayız.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemde yerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
V.
- ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun,
06.02.2007 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19'uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ali
Topuz
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun; 13.02.2007 Salı
günkü birleşiminde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler" kısmının, 286'ncı
sırasında yer alan (10/351), 338'inci sırasında yer
alan (10/399) ile 356'ncı sırasında yer alan (10/417) Esas Numaralı
Meclis Araştırması Önergelerinin birleştirilerek
görüşülmesi, bu görüşmelerden sonra 299'uncu sırasında
yer alan (10/365) Esas Numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşülmesinin ve bu birleşimde çalışma
süresinin (10/365) Esas Numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasının,
13.02.2007 Salı ve 14.02.2007 Çarşamba günkü birleşimlerinde
sözlü soruların görüşülmemesinin, 14.02.2007 Çarşamba
ve 15.02.2007 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisi lehinde söz isteyen Yakup Kepenek, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Kepenek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Kepenek, süreniz on dakikadır.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; küresel ısınma konusunda verdiğimiz
Meclis araştırması önergemizin gündeme alınması
ve araştırma komisyonu kurulması üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Yerkürenin ısınmakta olduğuna
ilişkin görüşler yaklaşık on-on beş yıl öncesine
gider. Birleşmiş Milletler, 1988'de, bu konuda İklim Değişikliği
Paneli adı altında bir bilimsel çalışma başlattı.
Bu panelin dördüncü raporu geçtiğimiz günlerde Paris'te 2.500
bilim insanının katılımıyla değerlendirildi.
Aynı günlerden biraz önce İngiliz iktisatçısı
Nicholas Stern de kapsamlı bir iklim değişikliği
raporu hazırladı. Her iki raporun ortak noktası
şudur: Eğer hemen önlem alınmaz ise dünyamızı
çok büyük doğal yıkımlar, felaketler beklemektedir.
Raporlar bunun bilimsel kanıtı özelliği taşımaktadır.
Bu noktada Paris toplantısı şunu ortaya koyuyor ki,
insanlık için, doğal afet artık kader değildir ya da
kader olmayabilir, çünkü yaşadığımız felaketlerin
yüzde 90'a yakın bir bölümünün insan işi olduğu ve bunun,
gene insanların kararlı ve bilinçli uyanışı
ve iş birliğiyle önlenebileceği biçimindedir. Verilere
göre, küresel ısınmanın ana nedeni, enerji üretiminde
kömür ve petrol gibi yakıtların kullanılmasıyla,
havanın karbondioksit miktarının artması ve bundan
doğan diğer etkilerdir.
Küresel ısınmaya, kömürden
enerji üretiminin katkısı yüzde 24 dolayındadır,
ama -sıkı durun- diğer önemli etkenler de var. Bunların
başında, ormanların yok edilmesi gelmektedir, yüzde
18; taşıt yakıtlarından doğan karbondioksit
salınımı gelmektedir, yüzde 14 ve tarımın ve
sanayi üretiminin katkısı da ileri boyutlara ulaşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yapılan
incelemeler, eğer bu gidiş tersine çevrilmez, önlem
alınmaz ise, deniz seviyesinin, 18 santimetreyle 59 santimetre
arasında yükseleceğini kanıtlamaktadır. Sıcaklık
artışı, su kaynaklarının kurumasına, tarımsal
üretimin zarar görmesine, sıcak hava dalgalarının
yaygınlaşmasına ve bunun, daha çok, gelişmekte
olan, az gelişmiş, yoksul ülkeler üzerinde etkilerini göstereceğini
ortaya koymaktadır. Daha doğrusu, küresel ısıtma
olayında da eşitlik yoktur. Burada da, yoksullar, az gelişmişler,
gelişmekte olanlar büyük zarar görmektedir. Yapılması
gereken iş, dünya ölçeğinde ve ülke ölçeğinde hemen
önlem almaktır. Bu konuda bugün katlanılacak masrafların
yarınki büyük felaketler dikkate alındığında
hiçbir önemi yoktur, yok sayılmalıdır. Stern Raporu,
dünya ulusal gelirinin yüzde 1'inin ayrılmasıyla bu konuda
büyük adımlar atılabileceğini, önlem konusunda ve küresel
ısınmanın etkilerinin en azından durdurulabileceğini
ve giderek yavaşlatılabileceğini ortaya koymaktadır.
Küresel ısınma küresel
bir olgudur. Dolayısıyla çözümü de o düzeyde aranacaktır.
Ancak, üzüntüyle şunu belirteyim: Paris'te toplanan konferansa
ülkemizden -ki orada 2 500 bilim insanı bir araya geldi- İstanbul
Teknik Üniversitesinden bir profesör arkadaşımız Zafer
Şen katılmıştı. Başka hiçbir katılım
yoktu ülkemizden. Oysa oraya 130 ülkenin temsilcileri katılmaktaydı.
Dört yıl önceden beri felç ettiğimiz (TÜBİTAK) Bilimsel
ve Teknik Araştırma Kurumumuz o günlerde ne yapıyordu
dersiniz? Şunu yapıyordu: Hükûmete Ulusal Deprem Konseyinin
ortadan kaldırılmasını öneriyordu. Bunlar yanlış
şeylerdir. Bunlar doğru yaklaşımlar değildir.
Bir başka şey daha yapıldı.
Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri küresel
ısınmayı önemsizleştirmek için ellerinden geleni
yapan açıklamalar yapıyorlar ve diyorlar ki: Gelişmiş
ülkelerin, teknoloji satmak için abarttıkları bir oyundan
ibarettir.
Değerli arkadaşlar, bilimsel
gerçekler karşısında duyarsız kalamayız. Ciddiyetsiz
ve tutarsız yaklaşımlarla bunu görmezlikten gelemeyiz.
Çernobil olayından sonra bir bakanın televizyonlarda radyasyonlu
çayı içip "bakın, hiç de radyasyon yokmuş" demesine
benzer bir tutumla Hükûmetin bu konuyu savsaklaması yoluna gidilmemelidir.
Türkiye'nin yapması gereken
iki önemli iş vardır. Bunlardan bir tanesi dünyadaki gelişmeleri,
uluslararası gelişmeleri yakından izlemek, onlara
katılmak -iki bakımdan katılmak, bilim insanlarıyla
katılmak, yönetimiyle katılmak- durumundadır. Türkiye'nin
uluslararası düzeydeki gelişmelere katılmanın,
orada etkin olmanın ötesinde, biz de, ulus olarak, burada çok
şey yapabiliriz.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, geçen hafta sonu açıklanan Paris raporundan sonra,
ekonomisini, teknolojisini, kentleşmesini, çevre anlayışını
ve benzeri tarım politikasını ve benzeri alanlardaki
tüm düzenlemelerini, politikalarını yeniden gözden geçirmek
zorundadır, yeniden düzenlemek zorundadır.
Ülkenin göllerinin kuruduğu,
su kaynaklarının kötü kullanımından bu sonuca
ulaşıldığı bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla,
hiç zaman yitirmeden, bir ulusal su politikası programının
hazırlanması zorunluluğu vardır.
Bunun gibi, enerji üretimini yeniden
ele almak, güneş, su, rüzgâr ve hidrolik kaynakları, yani, yeniden
üretilebilir kaynakları kullanacak yönde geliştirmek ve
az karbon, yüksek verimli teknolojileri uygulamaya sokmak önemli
görevlerimizdendir.
Kuraklık nedeniyle yaşanılabilecek
olan tarımsal üretim düşüşlerine ve gıda eksikliğine
karşı, Türkiye'nin, hiç zaman yitirmeden, bir gıda üretimini
ve tarım programını uygulamaya koyması gerekmektedir.
Ulaştırmayı, demir
ve deniz yolu ulaşımına ağırlık verecek
biçimde düzenlemek, kamu ulaşımını etkinleştirmek,
kamu ulaşımı bilincini güçlendirmek, kamuoyunu bu
alanlarda bilinçlendirmek temel görevlerimiz arasında sayılmalıdır.
Türkiye hızla ormansızlaştırılıyor.
Ormansızlaştırmayı kesinlikle önlemek durumundayız.
Eğer önergemiz kabul edilir de, Meclisimiz bu konuda ayrıntılı
araştırmalar yapma olanağı bulursa, bu konuda yapılabilecek
düzenlemeler, yönetimsel düzenlemeler, yasal düzenlemeler kamuoyunda
da tartışılacak, kamuoyunun bu konudaki bilinci çok
daha yükseltilebilecektir.
Aslında, burada vurgulanması
gereken önemli birkaç nokta daha var. Bunlardan bir tanesi şudur:
İklim bilimi dediğimiz, meteoroloji dediğimiz kavramın
güçlendirilmesi, yönetim ve bilim insanı açısından,
kurumsal güçlendirme açısından geliştirilmesine büyük
gereksinim vardır. Türkiye, bu konuda, önemli adımlar atmak
zorundadır.
Bu arada şunu da eklememe
izin veriniz: Bu küresel ısınmanın etkileri bölgeden
bölgeye, yöreden yöreye değişmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Bu nedenle, yüce Meclisimizin yapacağı
bir araştırma, bu konuda da, ülkemizin alt birimleri, bölgeler
arasındaki farklılıkları ortaya koyacak ve konunun,
kamuoyunda çok daha bilinçli, çok daha duyarlı bir biçimde ele
alınmasının yollarını açacaktır diye düşünüyorum.
Çok fazla sorunumuz var. Biraz önce
gündem dışı konuşmalarda da belirtildiği gibi,
Meclisin ele alması gereken çok önemli sorunlar var; güvenlik
sorunlarımız var, başka şeyler var; ama, küresel
ısınmayı göz ardı etmek, gelecek kuşaklara,
gelecek nesillere, çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye
bırakma yönünde görevimizi yapmamamız anlamına gelecektir.
Çok geçişli olarak üç bakanımızın
"bir araya geldik, çözüm bulduk, program yaptık" gibi söylemlerle,
demeçlerle ortaya çıkmaları da, Hükûmetimizin, ne kadar
bilimsellikten uzak, alelacele, hazırlıksız, plansız
ve programsız bir biçimde bu konulara yaklaştığının
ayrı bir göstergesidir. O nedenle, özellikle sizden, hepimiz
için gerekli olan, duyarlı olmamız gereken bir konuda Meclis
araştırması açılmasına olumlu oy vermenizi
diliyorum. Bu duygularla, verimli bir çalışma yapılacağı
umuduyla hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kepenek.
Önerinin lehinde söz isteyen Mehmet
Nuri Saygun, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun Sayın Saygun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde bulunduğumuz
yüzyılın en önemli sorunlarından birisi hâline gelen
küresel ısınma konusunda Anayasa'mızın 98 ve
İç Tüzük'ümüzün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir komisyon
kurularak, Meclis araştırması açılması amacıyla
23 Mart 2006 tarihinde talepte bulunmuştum. Bu önergenin görüşülmesine
ilişkin olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle de,
yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
küresel ısınma ve zararlarına karşı alınabilecek
tedbirlere ilişkin iddialarıma geçmeden önce, "e-mail"
yoluyla bana gelen bir slayt gösterisinin özetini sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Slaydın başlığı
şu: "2070 Yılından Gelen Bir Mektup."
"Elli yaşındayım,
ama seksen beş yaşında gösteriyorum. Yeterince su içemediğim
için böbrek sorunları yaşıyorum. Ozon tabakası
kalmadığı ve korunamadığımız için
dış görünümümüz dehşet verici bir hâlde. Babam arabasını
hortumdan akan suyla yıkardı. Bunu oğluma anlattığımda
'suyun bu şekilde ziyan edilebileceğine inanmıyorum'
dedi. Eskiden 'suyu duyarlı kullanın, çevrenizi koruyun'
diye uyarılar yapılırdı. Önemsemedik. Şimdi
ne yaşanabilir bir çevre var ne de su kaynakları. Eskiden,
yetişmiş birinin günde en az sekiz bardak su tüketmesi önerilirdi.
Şimdi günde yarım bardak su içme hakkımız var. Su
üretilemiyor, ağaç ve sebze yaşatılamıyor. Bu nedenle
oksijen de azaldı ve zekâ kapasitelerimiz çok düştü. Ortalama
insan ömrü otuz beş yıl, yaşanana 'insanca yaşama'
derseniz. Hâlâ yeşil olan ender alanları askerler koruyor.
Su, altın ve elmastan çok daha değerli. Mevsimler 20'nci yüzyılın
çevreye veren zararlı uygulamaları sonucu çok değişti.
Çevreye zarar verilmemesi yönündeki uyarıları dikkate
almamanın bedelini şimdi 2070'te ödüyoruz. Oğluma eski
günleri anlatınca 'Baba, şimdi niye su yok, doğa niye
artık öyle değil?' diye soruyor. Boğazım düğümleniyor,
kendimi suçlu hissediyorum. Çünkü, tüm uyarılara ben de çoğunluk
gibi kulaklarımı tıkamıştım. Şimdi
evlatlarımız bunun bedelini çok ağır bir biçimde
ödüyorlar. Doğanın bu inanılmaz tahribatı nedeniyle,
kısa bir zaman sonra gezegenimizde yaşamın sona ereceğine
inanıyorum artık. Ne kadar çok isterdim geriye dönüp insanoğluna
bunları anlatabilmeyi, henüz gezegenimizi kurtarma vaktimiz
varken."
Evet değerli arkadaşlarım,
henüz gezegenimizi kurtarmaya vaktimiz varken.
Bu önergeyi görüşmekte olduğumuz
şu sıralarda geriye dönüş mümkün, daha her şey bitmedi.
Doğayı, çevreyi, su kaynaklarını ve insanoğlunun
geleceğini kurtarabiliriz ya da en azından bu konuda üzerimize
düşenleri yapabiliriz.
Peki, bu küresel ısınma
nedir?
Değerli arkadaşlarım,
insan tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi
yaratması sonucunda dünya yüzeyindeki sıcaklığın
artması. Güneşten gelen ışınlar atmosferi geçerek,
yeryüzünü doğalda ısıtıyor, atmosferdeki birtakım
gazlar da bu ışınların bir kısmını tutarak
sera görevi yapıyorlar, böylece ısı kaybını
önlüyorlar. Bu, doğal, olması gereken yapı. Ancak, son
zamanlarda, özellikle karbondioksit ve ısı tutan diğer
gazların atmosferdeki yoğunlukları artmaktadır.
Bu da, ısı tutma yoğunluğunu artırmakta ve küresel
ısınmaya neden olmaktadır.
Küresel ısınma nedenlerine
bakarsak, enerjinin kullanımı yüzde 49'la en önde gelen küresel
ısınma nedenidir. Bunu yüzde 24'le endüstrileşme, yüzde
14'le ormansızlaşma ve yüzde 13'le de tarım izlemektedir.
Özellikle enerji kullanımında ve ormanların yok olmasının
önüne geçilmesinde, çarpık, organize edilmemiş sanayileşmenin
denetlenmesinde bizlere önemli görevler düşmektedir.
Bu arada, kendi seçim bölgem olan
Tekirdağ ve Trakya, özellikle bu saydığım nedenlerle,
korkunç bir hızla, susuzluğa ve çevresel yok oluşa sürüklenmektedir.
Eğer Trakya böyle bir tablonun içine sürükleniyorsa, korkarım,
Türkiye'nin tümü, bu inanılmaz, korkunç kâbusa doğru hızlı
yol almaktadır.
Eğer gerekli özeni gösteremezsek
neler mi olur?
Değerli arkadaşlarım,
dünyanın önemli bir bölümü -başta Afrika olmak üzere- çöle
dönüşecek, mercan kayalıklarının yüzde 97'si yok
olacak, Grönland'daki buz kütlesi eriyecek ve önümüzdeki bin yıl
içinde deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Ama daha önce, yirmi
yıl içinde, bu önümüzdeki yirmi yıl içinde, 40 ila 65 santimlik
bir yükselme söz konusu. Bu yükselmeyle, kıyılara yakın
tatlı su kaynakları da tuzlu suya dönüşecek. Dolayısıyla,
kıyı bölgelerimizdeki su kaynaklarımızı da
kaybetmiş olacağız. Kutup ayısı, penguen gibi
hayvanların nesli tükenecek.
Isınmayla birlikte oluşacak
hava kirliliği özellikle bitki ve hayvan türlerinin tükenmesine
sebep olacak. İklim değişiklikleriyle birlikte yeryüzünde
seller, doğal afetler inanılmaz bir biçimde artacak. Böylece,
bitki varlığı ve çeşitliliği de azalacak.
Aşırı ısınma nedeniyle virüs türlerinde değişiklik
olması ve salgın hastalıkların artması da kuvvetle
muhtemel.
Değerli milletvekilleri, bu
saydıklarımdan, ülkemiz de, ne yazık ki, önemli oranda
nasibini alacaktır. Önce su kaynaklarımız inanılmaz
kayba uğrayacaktır. 2050 yılında, ülkemiz, dünyadaki
su fakiri ülkeler içinde ön sıralarda yer alacaktır. Bitki
ve hayvan çeşitliliğimiz çok azalacaktır. Enerji
sıkıntısı yaşanacaktır. Kıyı kesimlerinden
iç kesimlere önemli ve zorunlu bir göç başlayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
özetleyerek anlatmaya ve ilginizi çekmeye çalıştığım
bu hususlar inanın bir senaryo değil, geleceğin kaçınılmaz
gerçeğinin ta kendisi. Bunu önlemek amacıyla bir şeyler
yapmak zorundayız. Başta İngiltere olmak üzere birçok
ülke bu konularda ciddi çalışmalar yaptılar ve yapmaya
devam ediyorlar.
Konu bir tek İngiltere veya
bir tek Türkiye değildir, konu gezegenimizdir ve hepimiz onun
üzerinde yaşıyoruz. Gelişmeleri izlemek değil
yönlendirmek önemlidir. Bu nedenle, bugün, bu yönde bir çalışma
yapmak üzere karar almalı ve bu yöndeki bir çalışmayı
desteklemeliyiz. Atalarımız bize yaşanabilir bir
dünya bıraktılar. Ya biz? Biz gelecek nesillere aynı
değerlerde bir dünya bırakabilecek miyiz?
Dünyanın suyu ısınırken
dünyalılar susmayı yeğliyorlar. Lütfen, bizler bu duyarsız
yapının içinde yer almayalım, susmayalım, sessiz
kalmayalım ve üzerimize düşen görevleri yerine getirelim.
Tüm bu anlattıklarımdan
sonra, yüce Meclisin üyelerinin, bu konuda bir çalışma yapılması
yönünde yapıcı destek vereceklerine inanıyorum.
Unutmayın, yaşlı gezegenimizin kurtuluşunun son
umudu, gelecek endişesiyle çözüm üretmeye çalışanlardır.
Gelin, bizler de bu duyarlı ve sorumluluk sahibi insanlara katılalım.
Değerli arkadaşlarım,
son günlerde Hükûmetimizin bu küresel ısınmaya yönelik birtakım
gayretleri olduğunu gözlemliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Saygun, lütfen
toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla)
- Ancak, bizim getirmiş olduğumuz bu önergelerle birlikte
Mecliste oluşacak olan bir komisyonun, bir yandan Hükûmetin bu ve
benzeri çalışmalarına çok ciddi katkı sunacağı,
ama her şeyden önemlisi, önce ülkemizi sonra dünyayı ciddi,
yaşanabilir, sağlıklı hâle getirmek için önemli
araştırmalar yapacağı ve önemli sonuçları ortaya
koyacağına inanıyorum ve tüm yüce Meclisteki görevli
arkadaşlarımın bu yöndeki bir çalışmaya destek
vereceklerine olan inancımla hepinize saygılarımı,
sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Saygun.
Öneri üzerinde, aleyhinde söz isteyen
Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından
verilen, küresel ısınma noktasında Meclis araştırması
önergesinin öne alınmasına dair Grup önerisi aleyhine söz
aldım. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, küresel
ısınma, elbette, dünyamızı tehdit eden, insanlığımızı
tehdit eden ve üzerinde hakikaten, ciddi olarak düşünmemiz gereken
bir mevzu.
Ancak, önerinin neden aleyhindeyim?
Aleyhine olduğuma göre, önerinin şunun için aleyhindeyim:
Bu Meclis gündeminde bekleyen yüzlerce araştırma önergesi,
yüzlerce genel görüşme önergesi var. Şu ana kadar hiçbiri
gündeme alınmadı.
Değerli arkadaşlar, mesela,
terörle ilgili verilen araştırma önergesinde, AK Parti
Grubu Meclise dahi girmeyerek, çoğunluğun bulunmasını
engellemeye çalıştı. Asayişle ilgili verdiğimiz
araştırma önergeleri, maalesef, bu Mecliste tartışılmadı.
Bu Meclis bir kanun çıkartma makinesi olarak kullanıldı
ve ne hazindir ki, bunu bir övünç meselesi yapanlar daha dün çıktılar,
dediler ki: "Efendim, muhalefet, Meclisi çalıştırmıyor."
Meclisin kapandığı
dönemlerde -Meclis Başkanı dâhil- iktidar çoğunluğu,
grup sözcüleri, bütün basına "Fevkalade çalıştık,
beş yüz kanun çıkardık, bu dönemde şöyle çalıştık,
böyle çalıştık, Türkiye Cumhuriyeti'nde, cumhuriyet
tarihinde olmadığı kadar çok kanun çıkardık."
diyenler, tam bununla tezat bir şekilde, döndüler "Muhalefet
Meclisi çalıştırmıyor." demeye başladılar.
Görünen şu: Bu İktidar,
beşinci yılına geldiğinde, devletin bütün kurumlarıyla
kavga ettiği gibi, muhalefetle de kavga etmeyi stratejisinin
bir parçası olarak ortaya koydu.
Milletin bütün değerleriyle
kavga edildi: Milliyetçilikle kavga edildi, "derin devlet"
denildi, sorumluluk derin devletin üstüne atıldı; bunlarla
mücadele edilemediğini, geçmişte de edilemediğini,
kendilerinin de edemediği noktasında bir mağduriyet,
bir acziyet ortaya kondu. O tutmadı, "Milliyetçilik, kafatasçılıktır."
dendi, bu ülkenin ortak değeri olan, herkesin ortak değeri
olan milliyetçiliğe laf uzatıldı. Ee, tabii, bütün bunlar
milletin önünde oldu ve millet bunlara itibar etmeyince "Canım,
çalışacağız ama, muhalefet Meclisi çalıştırmıyor."
noktasına geldi.
Şimdi buradan söylüyorum:
Beş senede 1.100 üzerinde kanun çıkarmışız. Hakikaten,
sizin de övündüğünüz gibi -geçmiş dönemlerdeki Meclislere
baktığımız zaman- fevkalade çok kanun çıkmış;
ama, bu ülkenin sorunları da devasa birikmiş, devasa büyümüş.
Yani, şunu anlayamadınız: "Ülke sorunlarını
çözmek kanun çıkartmaktan geçer" mantığının
yanlış bir mantık olduğunu, ülke sorunlarını
çözmenin, ülkenin ortak değerlerinde zihniyet taşımakla
hallolacağını bir türlü anlamadınız. Yani,
ülkenin her değeriyle, bu milletin her değeriyle, her parçasıyla
ayrı ayrı kavga ederek, mağduriyet üzerinden, hani vardır
ya bazı adamlar vardır hep böğürlerini tutarlar:
"Hastaneden yeni çıktım, yeni ameliyat oldum aman bana
bir sadaka
" Aynen o tip, böğrünüzü tuta tuta "mağduruz,
işte, derin devlet de var" bilmem "muhalefet de bizi çalıştırmıyor"
diye milletten duygu sömürüsüne devam ede ede beş yılı
doldurdunuz, beş yıl doldu. Şimdi bakalım, bu dönem,
muhalefet Meclisi çalıştırmış mı çalıştırmamış
mı?
Değerli arkadaşlar, temel
yasa geçirdiniz, sizden önceki hiçbir dönemde olmayan, 100 maddelik,
50 maddelik kanunları bu milletin Meclisinden de geçirerek,
kimlere, ne hesaplar içerisinde ve hangi odaklar tarafından hazırlanıp
aralarına gizli maddelerin sıkıştırıldığı
kanunları bu milletten gizleyerek geçirdiniz. Çoğunluğunuza
güvenerek, hiçbir şeyi müzakere etmeden, hiçbir şeyi tartışmadan,
ulusal güvenliğimizi tehdit altına sokacak ve millî stratejilerimizi
altüst edecek petrol kanunları geçirdiniz. Başka ne yaptınız?
Ne yaptığınızı söyleyeyim: Türkiye'yi sömüren
küresel güçler ve onların Türkiye'deki yerli işbirlikçilerini
tek tek tespit edip özel adamlarınızı onlara gönderip
"ne istiyorsanız vermeye hazırız, yeter ki bizim
iktidarda durmamız için elinizdeki güçleri seferber edin"
diye bir anlayışla her şirkete özel kanun, Cargill'ine
özel kanun, BP'sine özel kanun, POAŞ'ına özel kanun, başkasına
özel kanun! Meclisi, bu sömürü düzeninden faydalananların
şahsî emellerine alet olan, olacak kanunları geçirme makinesi
gibi zihniyetle yönetmeye çalıştınız. Şimdi,
geldiğimiz noktada tıkandınız. Söz verdiğiniz
yerlere bazı kanunlar geçemiyor veya Cumhurbaşkanından
dönüyor diye onlara şikâyetinizi arzı endam ediyorsunuz.
Diyorsunuz ki: "Muhalefet, Meclisi çalıştırmıyor."
Dahası var, bir Sayın Bakan, dün, tutuyor, diyor ki: "Ülkede
işler kötü gidiyor diyenler paranoyaktır." Sayın
Bakan, biz, muhalefet olarak "işler kötü gidiyor" diyoruz
ve paranoyak da sen kendinsin!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Ülkenin ekonomisinden sorumlu değil, kendi ekonomisinden
sorumlu o.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Bu ülkenin, dört senede 184 milyar dolarını, rantçılara,
faizcilere faiz olarak ödeyen, yani, devraldığın borç
kadar faiz ödeyen, bir o kadar da borcu artıran ekonomiden sorumlu
Bakan sensin. Sensin, bu ülkede, dünyanın hiçbir tarafında
enflasyonun 4 katı reel faiz verilmez iken, bu ülkede, bu milletin
alın terini, kursağından aldığın ekmeği,
reel faiz olarak, enflasyonun 4 katı küresel güçlere ve onun
yerli iş birlikçilerine pay olarak veren sensin. Sensin, onların
bu ülkeye getirdikleri sıcak para karşılığında
66 milyar doları Avrupa Bankalarında yarım faizlerle
tutan ve onlara "işiniz Türkiye'de bir şey olursa, paranız
burada hazır" diyen, onlarla iş birliği yapan da
sensin. Sensin bu ülkenin limanlarını satan, sensin bu ülkenin
elektrifikasyonunu, telekomünikasyonunu, enerjisini
Sensin
bu ülkenin ulusal birliği ve bütünlüğü koruyan, millî stratejileri
ayakta tutan, millî kuruluşlarını peşkeş çeken,
sensin. Paranoyak sen misin ben miyim?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Şimdi Halkbankı satacaklar.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Paranoyak sen misin ben miyim? Eğer, bu noktada hassasiyetleri
olanları "paranoyak" olarak ilan ediyorsan, bu ülkenin
72 milyonu paranoyak. Çünkü, bu ülkenin 72 milyonu, bu ülkenin
adım adım çerçevelendiğini, adım adım kuşatıldığını,
başka ülkelerde savaşla elde edilen enerji kaynaklarının,
benim ülkemde, bu Parlamentoda yasayla pazarlaştırıldığını
ve yasayla başkalarına devredildiğini görmeyecek
kadar kör değil bu millet. Bizim de muhalefet olarak görevimiz
kimsenin yasasını falan engellemek değil; ama, yalın
ayak, baş açık bu ülkeyi kimlere peşkeş çektiğinizi
anlatmak, bu Anayasa'ya sadakat yemini etmiş olarak ve bir Türk
vatandaşı olarak benim asli görevim. Bunu anlatmamız
zorunuza mı gidiyor? Bunu anlattığımız için
mi "Muhalefet Meclisi tıkıyor." diye hengâme basıyorsunuz.
355 tane çoğunluğunuz var, el kaldırdığınız
zaman yirmi dört saat çalışma kararı alma gücünüz var,
alın ve çalıştırın. Muhalefeti suçlayarak,
devletin kurumlarını suçlayarak, devletin kurumlarını
bırakın suçlamayı birbirlerine takarak ülkede huzursuzluğu,
ülkeyi provokasyonlara açık hâle getirmeyi ve bu çatışmadan
mağduriyetler yaratarak bir daha iktidar olacağınızı
zannediyorsanız, bu ülkeye yapacağınız en büyük
kötülüktür.
Ben buradan açık ve net söylüyorum:
Bu ülke bu emperyalist emellerden, bu kuşatılmışlıktan,
bu millî çıkarların başkalarına peşkeş çekilmesinden
ancak bu İktidardan kurtulmakla, ulusal birliği ve bütünlüğü
sağlayacak, millî çıkarlara sımsıkı sarılı
ve başkalarına taşeronluk yapanlarla iş, menfaat
dağıtarak değil, onları da bu ülkenin evlatları
olduğunu hatırlatacak bir zihniyetle ancak düzlüğe
çıkarız. Kurtuluş Savaşı'nda böyle oldu. Hep
söylüyorum, Kurtuluş Savaşı'nı o günün iktidarları,
hükûmetleri yapmadı, Damat Ferit Paşa Hükûmeti yapmadı.
Kim yaptı? Atatürk'ün Amasya Tamimi'nde belirttiği bu milletin
kaderine kendisinin el koyması yaptı.
Ne yapmasını istiyorsunuz
muhalefetin? Müdafaai hukuk cemiyetleri mi kuralım? Meşru
Anayasa'dan, meşru İç Tüzük'ten doğan haklarımızı
dahi çok görüyorsanız, bunlardan vazgeçin, gidin, müdafaai hukuk
cemiyetlerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Geçmişte, bu millet, müdafaai hukuk cemiyetleri kurdu, yine
de kurma gücüne ve kudretine sahiptir. Aklınızı başınıza
toplayın.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sarıbaş.
Önerinin aleyhinde söz isteyen
Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii ki, iktidar grubunun her hafta
vermiş olduğu grup önerisinde sözlü soruların ve denetim
konularının görüşülmemesi ile ilgili ibareyi görme
konusunda alışkanlık hasıl olmuş idi,
alışmıştık buna biz. Ama, bugünkü Grup önerisinin
içerisinde salı ve çarşamba günü, bugün ve yarın, yine
sözlü soruların ve denetim konularının görüşülmemesi
ibaresini görmeme konusunda gerçekten büyük bir temenni içerisinde
olduğumu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
Grup önerisinde, küresel ısınmanın ve dünyaya, ülkemize
bu küresel ısınmanın etkilerinin araştırılmasıyla
ilgili bir önerge var, diğer taraftan Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın
nedenleri ve toplumsal birlik ve beraberliğimiz üzerindeki
etkilerinin araştırılmasıyla ilgili bir önerge.
Tabii ki, bu iki önerge de önemli, bu iki konu da çok önemli. Hem küresel
ısınmayla ilgili mevzu, ülkemizi ve bütün milletimizi
çok yakından ilgilendiriyor, bunun ayrı bir şekilde
görüşülmesi
Diğer taraftan, Türk dilinin, Türkçenin yabancılaşması
ve bozulması karşısında acaba Meclisimizin nasıl
bir tedbiri olur? Bu konu da önemli bir konu, bunun da ayrıca ele
alınması gerekli; çünkü, her bir konu farklı kulvarlarda
ve farklı içerikleri ihtiva ediyor ve farklı ele alınarak,
farklı platformlarda değerlendirilmesi gereken iki Meclis
araştırma önergesi ve ikisi de çok önemli. Eğer Grup önerisiyle,
bu kadar önemli olan iki konu, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine geldiyse, bunun haftaya ötelenmesi manasız.
Eğer bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine önerildiyse bu iki
önemli konu, bu iki önemli konu, bugün veya bu hafta, Meclisin çalıştığı
herhangi bir günde pekâlâ ele alınabilir, bununla ilgili önergeler
görüşülebilir ve bir an önce, bizim de çok önemsediğimiz,
hem küresel ısınmayla ilgili hem Türk dilinin bozulması
ve yabancılaşmasıyla ilgili mevzular konuşulur,
gerekli olan tedbirlerin alınmasıyla ilgili kararlar
alınır ve dolayısıyla, bu meselenin üzerine de gidilebilirdi
düşüncesindeyim.
Peki, önergede çok önemli bir mevzu
var, benim çok dikkatimi çekti. Bakın, özellikle iktidar grubunun
önergesi bu. Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın
nedenleriyle toplumsal birlik ve beraberliğimiz üzerindeki
etkilerinin araştırılması. Evet, Türk dili önemli.
Türkçe, hepimizin konuştuğu ortak dilimiz ve bunun korunması,
yaşatılması ve bunun yozlaşmaması için gerekli
olan tedbirlerin alınması çok önemli, ama, toplumsal güvenliğimiz,
toplumsal birlik ve beraberliğimiz üzerinde dilin, toplumsal
dilin, Türk dilinin etkileri vardır, ama, sadece tek etki değildir.
Bakın, bugün, dilin ötesinde, konuştuğumuz lisanın
ötesinde, toplumsal birliğimizi ve toplumsal beraberliğimizi,
toplumsal güvenliğimizi tehdit eden birçok konu mevcuttur ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplumsal güvenliğimizi, birlik
ve beraberliğimizi etkileyen toplumsal olayların bir an
önce çözüme kavuşturulması cihetinde adım atması
elzemdir, zaruridir. Konumuz sadece o değil ki. Sorunumuz,
Türkiye'nin sorunu, sadece küresel ısınma değil veya
ekolojik dengenin bozulması değil, Türkçenin yabancılaşması
ve yozlaştırılması değil, aynı zamanda,
toplumsal güvenliğimizi, birlik ve beraberliğimizi etkileyen,
gençliğimizin içinde bulunduğu durumdur: Gençliğimizin
uyuşturucuyla içli dışlı olmasıdır, okullarda
dahi uyuşturucu satılan duruma Türkiye'nin gelmesidir.
Ekonomik yetersizliktir; fakirliktir, fukaralıktır,
işsizliktir, parasızlıktır, gelirsizliktir, geçimsizliktir.
Toplumsal güvenliğimizi, birlik ve beraberliğimizi etkileyen
en önemli konular bunlardır. Sağlık hizmetlerinde yabancı
tabiplerin çalıştırılması suretiyle
sağlık sektörünün yabancılaştırılması,
dolayısıyla, toplumsal sağlık hizmetlerinin risk
altına alınmasıdır. Bu konunun yeniden irdelenmesi
gerekmektedir. Biraz sonra bununla ilgili -Sağlık Hizmetleri
Temel Kanunu'yla ilgili- görüşmelere devam edeceğiz. Ama,
bu kanun düzenlemesinin Türkiye'nin menfaatine, sağlık
personeline, çalışanına, Türk tabiplerine ve Türk
halkının sağlık güvenliğine hiçbir şey getirmeyeceğini
buradan ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, terörle ilgili
konu... Türkiye'nin, terörden daha önemli bir konusu var mıdır?
Bir zamanlar, terör meselesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülsün
derken, birtakım milletvekilleri Genel Kurula girmediler, kulislerde
beklediler. Peki, biz birlik ve beraberliğimizi, ulusal bütünlüğümüzü,
ulusal çıkarlarımızı nasıl koruyacağız?
Bu meselelerden kaçmak suretiyle Türkiye'yi bir yere taşımamız
ve insanımıza huzur dolu aydınlık yarınlar
oluşturmamız, temin etmemiz mümkün değildir.
Emeklimizin durumu belli, memurumuzun
durumu belli, esnaf ve sanatkârlarımız gerçekten sıkıntı
içerisindeler; özellikle yılbaşından sonra büyük bir
ekonomi sıkıntısı ve pazar ekonomisinin işlemeyişi
sıkıntısıyla çeklerini, senetlerini ödeyemediler.
Ben, geçen gün bu kürsüden de ifade ettim. Milyonlarca çek ve senedin
protesto edildiğini Sayın Bakanımız da buradan
tasdik ettiler, doğruladılar.
Diğer taraftan, KOBİ'lerimizin
içinde bulunduğu durum
Bakın, bütün bunlar toplumsal
çıkarlarımız, birlik ve beraberliğimizi yakından
ilgilendiren konulardır. KOBİ'lerimiz global piyasalarda
sürdürülebilir bir yarış modelini elde etme noktasında
değildir ve KOBİ'lerimiz dünya piyasasında, mevcut
girdi maliyetleriyle, yarışacak durumda ve varlıklarını
sürdürebilecek durumda değildir.
Gençliğimizin durumu belli.
Gençliğimiz de yozlaşmaktadır. Gençliğimiz, gerçekten,
millî ve manevi değerleriyle bütünleşmiş bir millî
eğitim politikası görmemektedir, biz de görmemekteyiz.
Diğer taraftan, gençliğin
dağa çıkışının önü alınamamıştır.
Sosyoekonomik tedbirler, sosyopsikolojik tedbirler alınamamıştır.
Bölgedeki kamu iktisadi teşebbüsleri satılmak suretiyle,
özelleştirilmek suretiyle istihdam alanları daraltılmış
ve bu gençlik, bölgedeki gençlik PKK terör örgütünün, maalesef, oyuncağı
hâline getirilmiştir. Bu ülkede, yatırım, üretim ve ihracat,
dolayısıyla, istihdam ekonomisi olsun için, gerçekten,
teşvik kanunu yatırımcıya ve KOBİ'lerimize
çok ciddi faydalar getirmemiştir ve birçok ilimizde tek bir yatırım
dahi yapılmamıştır. Toplumsal güvenliğimiz,
ulusal çıkarlarımız, birlik ve beraberliğimiz,
toplumumuzun var olan sorunlarının Meclis tarafından
araştırılmak suretiyle, bir an önce gerekli olan tedbirlerin
alınmasıyla mümkün olacaktır. Aksi takdirde, sadece
küresel ısınmanın etkileri, sadece Türkçe dilinin
-evet, önemlidir, çok önemlidir, bunlar da ele alınmalıdır,
ama- Türkiye Büyük Millet Meclisinde az önce saydığım
ve sürenin bana elverdiği ölçüde saydığım konuların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen toparlayınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla) -
sürenin
bana elverdiği süre içerisinde saymaya çalıştığım
mevzuların, konuların ve toplumumuzun ve toplumsal bazda
sektörlerimizin içinde bulunduğu sorunların bir an önce
çözüme kavuşturulması zaruridir.
Bakın, her şey buradan göründüğü
gibi değildir. Dışarıda, çarşı pazarda,
Anadolu'da, tarlada, arazide, cadde sokakta, mahallede, farklı
görüntüler vardır. Ekonomik sıkıntı yaşayan,
kendi onur ve haysiyetine yaraşır ve yakışır
bir hayat standardı yaşamayan, yaşayamayan ve yaşatılamayan
bir milletin birlik ve beraberliğinden söz etmek, mutlu ve bütün
ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde yaşayabilmesi
mümkün değildir. Bu tedbirlerin alınması gerekmektedir.
İşsizlik, açlık, sefalet, yoksulluk diz boyu artarak
devam etmektedir. Suç işleme oranları artmaktadır. Emniyet
Genel Müdürlüğünün verileri bunlardır. Emniyet Genel Müdürlüğü
verileri, her geçen yıl ve her geçen ay suç işleme oranlarının
arttığını bizzat kendileri ifade etmektedirler.
İşte Türkiye'nin sorunları bunlardır.
Türkiye'nin diğer en büyük sorunu,
uluslararası politikada dik ve vakur bir duruş sergilemesidir.
Biz, Kıbrıs konusunda, Kuzey Irak konusunda, Avrupa Birliği
konusunda ve diğer uluslararası ilişkiler konusunda,
Türkiye'nin bin yıllık tecrübesini, Türkiye'nin bin yıllık
devlet anlayışını ve millet anlayışını
yaşayarak, özümseyerek gerekli dik duruşu, gerekli vakur
duruşu sergilemekle mükellefiz. Eğer ülkenin birliği
ve beraberliğini düşünüyor isek, ulusal çıkarlarımızı
ve uluslararası ilişkilerimizdeki çıkarlarımızı
düşünüyor isek, hiçbir şekilde tavizkâr bir politika
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen, teşekkür için
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Hiçbir
şekilde, ama hiçbir şekilde tavizkâr politikalar gütmek suretiyle,
Türkiye'yi bir yere taşımamız ve milletimizi aydınlık
yarınlara ve mutlu bir hayata taşımamız mümkün olmayacaktır.
Ben, bu haftaki yasama görüşmelerinin
ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni eder
iken, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gündüz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkanım, Sayın Sarıbaş'ın Grubumuza
sataşan sözlerine
BAŞKAN - Lütfen ayağa kalkar
mısınız Sayın Gündüz.
Buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
69'a göre, Anavatan Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Sarıbaş'ın
Grubumuzu rencide eden sözlerine cevap vermek üzere söz istiyorum.
BAŞKAN - Ne söyledi Sayın
Gündüz, Sayın Sarıbaş ne söyledi?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
"Paranoyak mı" demedi, "siz, kişiye özel kanunlar
çıkarıyorsunuz" mu demedi, neler söylemedi ki.
Bunları cevaplandırmak
istiyorum.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın
Başkan, bir bakalım tutanaklara.
BAŞKAN - Sayın Gündüz, yeni
bir sataşmaya mahal vermeden, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
VI.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Malatya Milletvekili
Süleyman Sarıbaş'ın, konuşmasında, Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, CHP
Grubu önerisinin aleyhinde söz almak üzere buraya gelen Anavatan
Partisi Grup Başkan Vekili arkadaşımızın gerçekten
Meclis adabına sığmayan üslubuna cevap vermek üzere
söz aldım.
Aslında, dost olacaksanız
bir gün düşman olacakmış gibi dost olun. Düşman da olacaksanız,
bir gün dost olacakmış gibi düşman olun. Yani, bizim ister
muhalefet anlayışımızda, ister iktidar anlayışımızda,
bana göre - burada, yüce Meclisin huzurunda, milletin huzurunda
konuşmalar yapılıyor- her birimizin bu edebi, bu çizgiyi,
bu sınırı iyi korumamız gerektiğine inanıyorum.
AK Parti, hiçbir zaman
Öyle afaki
söylemlerle olmaz bu. Kişiye özel hiçbir kanun bu Meclisten geçmemiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar) O yüzden, sadece,
işte muhalefet etmek için, burada gelip söylemek için, bunları,
sırf söylemiş olmak için iddia etmenin bir anlamı yoktur.
İddia edenin ispatı lazım.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Belli, Petrol Kanunu
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Öbür
taraftan, şimdi, bakın, bizim dönemimizde hiçbir banka hortumlanmadı.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Yapmayın,
etmeyin canım.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Hiçbir
banka bizim dönemimizde çökmedi, ama, 21 kişinin Türkiye'de bu
milletin cebinden çalıp götürdüğü 55 milyar doların
kimin zamanında olduğunu herkes iyi düşünmelidir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Kaç tanesini içeri attınız?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bakın,
bunların keçisini dahi sattırıyoruz, ama, elimize geçen,
10 milyar dolardır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
İçeride bir tane bankacı yok, bir tane politikacı, tek
bir tane bürokrat yok.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen
Sayın Sarıbaş, lütfen sabredin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Onlarla iş birliği yaptınız.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - O yüzden,
bakın, değerli arkadaşlar, herkes, ne söylediğine
değil, ne duyacağına da dikkat ederek konuşmalıdır.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Onda
o dikkat yok ki.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Öbür
taraftan, eğer siz, özelleştirmeyi peşkeş çekme diye
telakki ediyorsanız
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Aynen öyle.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - O zaman,
Özal'ın kemikleri sizden sızlıyor.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Özal sizin gibi özelleştirme yapmadı.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Servet devri yapmadı.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Sayın
Özal, bakın, sizden şikâyet ediyor.
BAŞKAN - Sayın Gündüz, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - O yüzden,
değerli arkadaşlar, bakın, özelleştirme sadece
Türkiye'nin problemi değil. Hatta, iktidarıyla muhalefetiyle,
bütün partilerin hedefinde bu özelleştirme vardır.
Şimdi, ben size bir misal vereyim:
Telekom'la ilgili özelleştirme, zamanlaması, cep telefonu
yaygınlaşmadan yapılsaydı, 30-35 milyar dolarlık
bir ihaleydi, ama, bunu, bunlar çıktıktan sonra geldi
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Bedava verdiniz.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bugün,
yerel sermayenin en yüksek, aynı şartlarda - uluslararası
ihale açıyorsunuz- verdiği fiyat 1 milyar 200 milyon dolar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Satma.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Ama,
başka bir firmanın verdiği fiyat, 6 milyar 650 milyon dolar.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Satmak zorunda mısınız?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Eğer siz, ya hesap bilmiyorsunuz ya da peşkeş çekmek nedir
bilmiyorsunuz.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Cirosu
ne kadardı?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - O yüzden,
bakın, bugün bankalarla ilgili, özel bankaların verdikleri
kredilerden geri dönmeyen kaç tane kredi vardır? Ama, geçmiş
dönemlerde bakın, resmî bankalardan verilen kredilerin hemen
hemen yüzde 70'i, 75'i siyaseten verildiği için, kayırmak
için verildiği için, kişiye özel verildiği için, bunların
çoğu geri dönmemiş, maalesef, bu milletin kesesinden bunlar
görev zararı diye bilançolara aktarılarak milletin gözünden
saklanmaya çalışılmıştır.
O yüzden, değerli arkadaşlarım,
biz, bu milletin imkânlarını gece gündüz çalışarak
ve çok iyi kullanarak, herkesin varsa eğer bu memleketle ilgili
isterse parası isterse enerjisi isterse bilgisi, bunları
bir araya getirerek Türkiye'nin aydınlık geleceğini
inşa etmeye çalışıyoruz. Bugün Türkiye'nin gerek
yurt dışında gerekse yurt içinde hatta ekonomik çevrelerdeki
itibarını gidin sorun, ona göre elinizi vicdanınıza
koyun ve karar verin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Milletin nezdinde?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Öbür
taraftan, bakın, siz buraya geldiniz, bir grup önerisinin aleyhinde
konuşmak üzere söz aldınız, ama, her şeyin aleyhinde
konuştunuz, yani, bu
Gelin, gündemin aleyhinde konuşun o
zaman.
Bu gündemin iki tane önemli maddesi
var: Bir tanesi küresel ısınma, öbürü hiç gündeme gelmedi.
Bununla ilgili, Fatma Şahin, Antep Milletvekilimiz ve 20 arkadaşı,
Tekirdağ Milletvekilimiz Mehmet Nuri Saygun ve 30 arkadaşı,
Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek Hoca'mız ve 60 arkadaşı,
küresel ısınmanın Türkiye'deki yansımaları
nelerdir, toplumda meydana gelecek, geleceğe dönük muhtemel
zararlar nedir, bunlarla ilgili
İşte, Birleşmiş
Milletlerin gündeminde bu var, Avrupa Birliğinin gündeminde
bu var. Hele, şu içinde yaşadığımız mevsimde,
pek çok
Kış içerisinde yazı yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gündüz, lütfen,
sataşma sebebiyle söz aldınız
Teşekkür ediyorum.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Topluyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür için
açıyorum Sayın Gündüz, lütfen.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bir
dakika söz alabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gündüz.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Diğer
ikinci bir şey de şudur: Türk diliyle ilgili, yine bu globalleşmenin,
global kültürün etkisiyle Türk dilindeki yozlaşmanın,
işte, levhalarda, kitabelerde, vitrinlerde, kullanılan
dilde bunun önlenmesiyle ilgili, Ekrem Erdem ve 106 arkadaşımızın
verdiği iki tane araştırma komisyonu kurulmasıyla
ilgili talep, teklif. Onu, biz, önümüzdeki salı günü görüşmek
üzere, CHP'nin Grup önerisi çıkmış, biz buna yürekten katılıyoruz;
böylesine iki önemli konuya bu Meclis el atacak, gerekli komisyonu
kuracak ve gerekli işlemleri de başlatacaktır.
Ben hepinize en kalbî saygılarımı
ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gündüz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Grup önerisi kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.30
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.47
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59'uncu Birleşimi'nin Üçüncü
Oturumu'nu açıyorum.
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine
göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, ayrı ayrı okutup işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, Zonguldak İlinde
Beycuma Adında Yeni Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/701) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/432)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
09.02.2006 tarihinde Başkanlığınıza
vermiş olduğum Zonguldak ilinde Beycuma adında yeni
bir ilçe kurulmasına dair kanun teklifim, 2/701 Esas No ile ilgili
komisyona intikal etmiş olup, hâlen komisyonda beklemektedir.
Kanun teklifinin sekiz ayı
aşan bir süreden bu yana komisyon gündeminde beklemesi karşısında
"Tasarı ve Tekliflerin Esas Komisyonlara havale gününden
itibaren en geç kırkbeş gün içinde sonuçlandırılması
gerekir" denilen TBMM İç Tüzüğü'nün 37. maddesi gereği
adı geçen kanun teklifimin, doğrudan genel kurul gündemine
alınmasını arz ve talep ederim.
Harun
Akın
Zonguldak
BAŞKAN - Önerge üzerinde, teklif
sahibi olarak söz isteyen Zonguldak Milletvekili Harun Akın.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Akın, süreniz
beş dakikadır.
Buyurun.
HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak ili merkez ilçesine
bağlı Beycuma beldesinde ilçe kurulmasıyla ilgili
vermiş olduğum kanun teklifinin doğrudan Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine alınmasıyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bundan
üç hafta evvel, yine bu yüce çatı altında, yine merkez ilçemize
bağlı Kozlu ve Kilimli beldelerinin ilçe olmasıyla
ilgili görüşmeleri yapmıştık. Başta AKP Zonguldak
milletvekilleri arkadaşlarım olmak üzere, AKP Grubunun
destek vermemesiyle kabul edilmemişti. Bugün, Beycuma beldemizin
ilçe olmasıyla ilgili kanun teklifimizi görüşüyoruz.
Beycuma, Kozlu ve Kilimli gibi,
ilçe olmayı çok hak etmiş, çoktan hak etmiş çok önemli
bir beldemizdir değerli arkadaşlar. İl merkezine uzaklığı
29 kilometre olan ve köyleriyle birlikte nüfusu yaklaşık
30 bini bulan bir yerleşim merkezidir. Geçmiş yıllarda
Karabük ve Bartın'ı Zonguldak'tan ayıran ve il yapan nedenlerden
birisi olan coğrafik koşutlar, Beycuma beldemiz için fazlasıyla
mevcuttur. Beycuma'da yaşayan insanlarımız, kamu hizmetlerine
ulaşmak için kilometrelerce yol katetmektedir. Beycuma beldesine
bağlı köylerde yaşayan vatandaşlar, çok daha zor
bir yaşam şartlarıyla baş başadır. Yani,
Beycuma'nın köyünde yaşayan bir emekli vatandaşımız,
köylümüz, bir maaşını alabilmek için veya kamuyla
işini görebilmek için, çok uzun bir yolculukla Beycuma merkezine
iniyor ve Beycuma merkezinden de kilometrelerce yol giderek Zonguldak
şehir merkezine ulaşıyor ve maaş veya kamuyla ilgili
işlemlerini yerine getiriyor.
Değerli arkadaşlar, Beycuma
beldesi, nüfusu, idari yapısı, bağlı köyleri, ekonomik
gösterge gibi rakamsal verileriyle ilçe olması gerçeğini
ortaya koymaktadır. Beycuma, 22 köyüyle 28.862 nüfusa sahiptir.
Son on yılda, ekonomik sebeplerden dolayı 8.500 kişi
göç etmiştir; değerli arkadaşlar, bir beldeden 8.500 kişi
göç etmiştir.
Beycuma'da 2 ilköğretim okulu,
1 lise, 2 sağlık ocağı ve bunun yanında birçok
kamu kuruluşu halka hizmet vermektedir. Ayrıca, Zonguldak
bölgesinin en önemli ve en büyük kapalı cezaevi, yani 400 tutuklu
ve mahkûm kapasitesi bulunan tek kapalı cezaevi Beycuma beldesindedir.
Kamuda çalışan 565 personeli vardır. Köylerle birlikte
6.584 vatandaşımız emekli, dul ve yetim maaşı
almaktadır. Beldede 646 esnaf hizmet vermekte olup 14 şirket
faaliyeti bulunmaktadır. Bu kapasitesine rağmen, değerli
arkadaşlar, beldede bir tane banka şubesi yoktur.
Değerli arkadaşlar, sizlere,
30 bin nüfusun yaşadığı bir yerleşim merkezinden
bahsediyorum; 400 tutuklu ve mahkûm kapasiteli bir cezaevi olan bir
beldeden bahsediyorum; binlerce emeklisi, çalışanı,
yüzlerce esnafı olan bir yerleşim merkezini anlatıyorum
ve bu yerleşim merkezinin bir tane banka şubesi olmadığını
söylüyorum. Daha önceleri bankaları varmış, 3 Kasım
seçimlerinden önce kapatılmış. Tabii ki, AKP döneminde
olmamış bu. Ama, 3 Kasım seçimlerinde hep birlikte oraya
gitmişiz, "Bankanız da gelecek, ilçe de yapacağız."
demişiz ve oyları da almışız, ama arkasına
dönüp bakmamışız.
Şimdi, Beycuma halkı, AKP
İktidarından hizmet bekliyor, destek bekliyor. Bugün bu
teklifimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilirse Beycuma'ya
tarihî bir gün yaşatacağız. Noteri gelecek, bankası
gelecek, emeklisi, dul ve yetimi maaş almak için kilometrelerce
yol katetmeyecek. Bu güzelliği Beycuma'ya çok görmeyelim diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, Beycuma
beldesine birçok kez giden bir milletvekiliyim. Tabii ki, her gittiğimde
bu halkın bu talebiyle karşılaşıyorum. Tabii
ki, bu talep sadece bana değil AKP'li arkadaşlarıma da
yapılıyor. Seçim zamanı buralara, işte, gidiliyor
siyasiler tarafından "ilçe yapacağız, bankanız
kurulacak" deniliyor ve ondan sonra da kimse arkasına dönüp
bakmıyor.
Belde insanı yaşadığı
toprakları geliştirmek istiyor, başka yörelere göç
etmek istemiyor. 8.500 kişi bir beldeden göç eder mi ve insanlar
bunu haykırıyor, bizlere söylüyorlar. Bugün, ilçe yapılmasıyla
ilgili teklifimiz bu yüce çatı altında kabul görürse, gerçekten,
belde halkı yeniden heyecanlanacak, göç duracak, ekonomik kalkınma
yeniden başlayacak.
Tüm bu gerçekler ortadayken Beycuma'nın
ilçe olması ve yörenin açılması gerekmektedir. Seçilmiş
insanların görevleri, bizler, siyasetçilerin görevleri, vatandaşlarımızın
haklı gerekçelere dayanan isteklerini yerine getirmektir.
Bu haklı sebepleri görmezlikten gelemeyiz.
AKP'nin Zonguldak Milletvekili arkadaşım
Sayın Fazlı Erdoğan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
HARUN AKIN (Devamla) -
Kozlu ve
Kilimli'nin ilçe olmasıyla ilgili görüşmeler yapılırken
burada çok talihsiz bir konuşma yaptı.
Yine burada Zonguldak AKP arkadaşlarımı
göremiyorum, gerçekten çok üzülüyorum. Kozlu ve Kilimli'nin merkez
ilçeleri sınırlarına çok yakın olduğunu söylediler
ve dediler ki "Biz bu ilçeleri büyükşehir yapmak istiyoruz."
Yani, Zonguldak'ı büyükşehir yapmak istiyoruz, dediler ve
çok talihsiz bir konuşma yaptılar.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Sevgili Fazlı Erdoğan arkadaşıma söylemek istiyorum,
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, yine bu çatı altında,
AKP döneminde çıktı. Yani, büyükşehir belediyesi olabilmesi
için, bir ilin nüfus sayısını 750 bine çıkardınız,
AKP İktidarı çıkardı. Şimdi, böyle bir 750 bin
sayısı ortadayken, acaba Kozlu'yu, Kilimli'yi, yani Zonguldak'ı
büyükşehir yapabilir miyiz?
Biz de işe tersinden girerek
en azından bu büyük beldelerimizi ilçe yapalım ve büyükşehir
olmanın önünü açalım dedik ve bu konuda, o gün görüşülürken
teklif verdik; ama tekliflerimiz, yani önergelerimiz kabul edilmedi
bu yüce çatı altında.
Şimdi, tabii ki ortada çok ciddi
bir çelişki var. Bunu AK Partili arkadaşlarım Zonguldak'ta
halka nasıl anlatacaklar? Tabii ki hep birlikte izleyeceğiz.
Yalnız, bu çelişkinin hesabı, Zonguldak halkı tarafından,
gün gelecek sorulacak diye düşünüyorum.
Bizi yokuşa sürmenin hiçbir
anlamı yok değerli arkadaşlar. Yürürlükte olan Büyükşehir
Kanunu'na göre Zonguldak'ın büyükşehir olma şansı
yok; ama bu ilçe olmayı hak etmiş beldelerimizin ilçe olma
şansları var, mümkün, ama, Kozlu'yu, Kilimli'yi burada reddettik;
bugün, lütfen Beycuma'ya
Beycuma'nın bu hakkı şu anda
devam ediyor. Lütfen, Beycuma'nın ilçe olma şansını
-bugün devam ediyor- lütfen destekleyelim ve bizlere lütfen köstek
olmayın.
Sandık çok yakın bir zamanda
halkın önüne gelecek, hepimiz tekrar destek isteyeceğiz,
Beycuma'ya gideceğiz, siz de gideceksiniz. İşte, bugün
fırsat. Beycuma Belediye Başkanı Hayati arkadaşım,
dışarıda arkadaşlarıyla heyecanla bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın,
teşekkür ediyorum.
HARUN AKIN (Devamla) - Teşekkür
edeceğim, destek istiyorum.
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Akın.
HARUN AKIN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - İki dakikalık
süre verdim, teşekkür edecektiniz Sayın Akın.
HARUN AKIN (Devamla) - Teşekkür
edeceğim.
BAŞKAN - Sayın Akın,
lütfen
HARUN AKIN (Devamla) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sürenizi verdim Sayın
Akın, lütfen.
HARUN AKIN (Devamla) - Bu uygulamayı
bir tek bana yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Buyurun, sadece teşekkür
için buyurun.
HARUN AKIN (Devamla) - Sayın
Başkanım, yani, bugünkü görüşmelerde bütün arkadaşlar
çok toleranslı konuştu. Ben anlamıyorum yani
Evet, çok teşekkür ediyorum değerli
arkadaşlar. Bugün, Beycuma'yla ilgili olan teklifimizi, lütfen,
yüce Meclisin huzurlarında sunuyorum. Beycuma halkı televizyonları
başında, Belediye Başkanları, meclis üyeleri burada.
Lütfen, Beycuma halkının bu haklı talebini geri çevirmeyelim
ve bu beldemize, bugün, tarihî bir gün yaşatalım diyorum ve
teklifimize lütfen destek olmanızı diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önerge üzerinde, bir
milletvekili adına, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli Zonguldak Milletvekilimiz
Sayın Harun Akın'ın vermiş olduğu kanun teklifi
lehinde söz aldım. Kendilerine de ayrıca teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'mizdeki ilçe sayısı 900 civarında, ama, maalesef,
bugün 900'e yakın ilçemizin 100 ilçesine yakınında,
ilçe kaymakamları, maalesef, görev yapmıyor, kaymakamlık
görevleri vekâletle yürütülüyor ve yine meslektaşlarımızdan
74 adedi, Türkiye'deki değişik kamu kurum ve kuruluşlarında
istihdam ediliyor, kaymakamlık ve vali yardımcılığı
görevlerinden ayrılıp değişik kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışıyor.
Böyle bir dönemde, bir milletvekilimizin
vermiş olduğu kanun teklifini çok önemsiyorum. Çünkü, sayın
milletvekilimizin de ifade etmiş oldukları gibi, bu beldede
ciddi manada bir ekonomik sıkıntı olduğu çok
açık bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Şimdi,
bir ilçe kurulmasının, o ilçe halkına, sosyal yönden,
ekonomik yönden, kültürel, eğitim, sağlık, altyapı,
emniyet ve asayiş gibi çok bakımlardan faydası vardır.
O nedenle, 30 bine yaklaşan bir nüfusun yaşadığı
bir bölgenin, hele ille ulaşımının da çok zor olduğunu
söyleyen bir milletvekilimizin bulunduğu bir ortamda, buranın,
mutlaka ilçe yapılması gerektiği gerçeği kendiliğinden
ortaya çıkıyor. İnşallah, biraz sonra, hep beraber,
sizlerin de oylarıyla bu beldemizi ilçe yaparız.
Tabii, ilçe olmanın, öncelikle,
o yöredeki asayişi önleyici kolluk kuvvetlerinin de o bölgede
etkin bir şekilde görev yapmasını sağlama noktasında
çok önemli bir görev ifa ediyor. Niçin? Çünkü, ilçe genel idaresinin
başı, öncelikle, önleyici kolluk kuvvetleri açısından
birinci derecede asayişten sorumlu insandır. Biraz önce,
Sayın İçişleri Bakanımızı burada dinledik.
Sayın İçişleri Bakanımız, Türkiye'de önleyici
kolluk kuvvetlerinin başı olarak, emniyet ve asayişten
birinci derecede sorumlu insan olarak, işlenen menfur bir cinayetin
geçmişten günümüze fotoğrafını çekti. Biz isterdik
ki Sayın İçişleri Bakanımızdan, niçin bu olay
önlenememiştir, önemli olan budur. İçişleri Bakanının
birinci görevi, emniyet ve asayişin sağlanması, önleyici
kolluk görevinin bihakkın yerine getirilmesidir.
İçişleri Bakanının öncelikli görevi budur. Önce,
İçişleri Bakanı bunun hesabını verecek. Niçin,
İstanbul'da, güpegündüz bir cinayet işlenmesi noktasında
ilgililerin, yetkililerin, sorumluların bu hesabı vermeleri
gerektiğinin ortaya konulması lazım.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, önergeyle ilgili konuşur musunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, önergeyle
Sayın Başkanım, siz
de cumhuriyet savcılığı görevinde bulundunuz.
Şimdi, bir ilçe kurulacaksa, o ilçenin başı kaymakamdır
ve kaymakamın öncelikli görevi önleyici kolluk hizmetleridir,
o ilçenin asayişinin düzgün olmasının sağlanmasıdır.
Yani, böyle bir ilçe kurulursa, orada önleyici kolluk hizmetleri
çok daha iyi olacak. İnşallah, o beldemiz ilçe olduğunda
daha huzurlu bir kent hâline gelecektir.
Şimdi, bu noktada, Sayın
İçişleri Bakanı, geçen gün basından da takip ettim,
kaz partilerinde! Kazın neresi yenilirse insan sağlığı
için iyiymiş, kaz hangi gün yenilirmiş, kaz yendikten sonra
insan fizyolojisindeki etkileri nelermiş, bunların konuşulduğu
ve kaz partisinin yapıldığı bir toplantıda,
saatlerce, İçişleri Bakanı orada bulunuyor. Şimdi,
değerli milletvekilleri, özel hayattır, gider, ama, öncelikli
olarak, Türkiye'de asayiş probleminin bu kadar önem arz ettiği
bir dönemde saatlerce bir kaz partisinde oturan bir İçişleri
Bakanını ben kabul edemiyorum. Kabul edemiyorum, evet.
İstanbul'da her gün taksi şoförleri öldürülüyor, bununla
ilgili kaç önerge verdim; "Çalışmalar devam ediyor."
Yazıyı göstereyim size sayın milletvekilleri. Çalışmalar
devam ediyormuş! Ee, kaçıncı şoförün ölmesi gerekiyor
bu çalışmaların bitmesi için?
Değerli milletvekilleri,
asayiş meselesi, artık, Türkiye'nin en önemli meselesi. Büyük
şehirler yaşanılmaz hâle geldi; gasp, kapkaç, hırsızlık,
soygun, uyuşturucu, fuhuş
Yani, bunlarla kim ilgilenecek?
Bunların tedbirlerini kim alacak? Sayın İçişleri
Bakanı, buraya gelip, bu olayın anatomisini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, toparlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Bakan geldi, burada, nerede ne olmuş, nasıl olmuş, nasıl
yakalanmış, onları anlatıyor, ama, önemli olan,
İçişleri Bakanının, yirmi dört saat esasına
göre çalışıp, bu noktada son derece duyarlı olması,
kendisine bağlı bütün emniyet kuvvetleriyle Türkiye'deki
huzur ve asayişin temin edilmesi noktasında canla başla
çalışması gereken bir bakanlıktır. Bu cinayetle
ilgili önceden bilgiler ulaştırılıyor yetkili
mercilere, ilgili mercilere, ama, alınan bir tedbir yok, önleyici
kolluk kuvveti yok. Onun için değerli milletvekilleri, ilçelerin
sayısının artmasının, emniyet ve asayiş
noktasından da son derece önem arz ettiğini düşünüyorum.
En azından, o beldelerin, demin de saymış olduğum
özellikleriyle, gelişmesi ve kalkınması gerektiği
inancındayım.
Bu Hükûmet döneminde bir şey daha
yapıldı. Biz "yeni ilçeler kurulsun" derken, ilçelerde,
yeni kurulan ilçelerde, özellikle adliye teşkilatları
kapatıldı değerli milletvekilleri. Benim ilçem Denizli-Babadağ,
bir şahitlik için bir vatandaşımız 40 kilometre
bir başka ilçeye gidecek, orada şahitlik yapacak; bir gününe
mal oluyor, değerli milletvekilleri, bir şahitlik. Ee, niçin
kapatıyoruz? Adalet hizmetlerinde üç kuruş tasarruf edeceğiz
diye vatandaşa eziyet çektirilmesini yanlış görüyorum.
Vatandaşlarımız, basit
bir işlem için Beycuma'dan kalkıp, bilmem ne köyünden kalkacak
merkez ilçeye kadar gidecek; bir günü gider değerli milletvekilleri,
bir günü. Geliniz, bu vatandaşlarımıza sahip çıkalım,
hizmetleri bu vatandaşlarımızın ayaklarına
götürelim. Ben Beycuma'yı görmedim, ancak, sayın milletvekilim
-anlattıklarında- ilçe olmaya fazlasıyla layık
olan bir belde olduğunu zikrettiler.
Ben, bu düşünceyle bu kanun
teklifini destekliyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, önerge
reddedilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
5.-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun,
Fındık Üreticisinin Korunması ve Fındık
İçin Devlet Politikası Oluşturulması ile İlgili
Kanun Teklifinin (2/849) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/433)
29/11/2006
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
5/9/2006 tarihinde komisyona havale
edilmiş olan 2/849 esas numaralı Kanun Teklifim ilgili komisyonda
45 gün içerisinde görüşülmediğinden, kanun teklifimin
İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınmasını saygılarımla arz ederim.
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu
Ankara
BAŞKAN - Önerge üzerinde teklif
sahibi olarak söz isteyen, Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu.
Sayın Kurtulmuşoğlu,
buyurun.
Süreniz beş dakikadır.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime
başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlarım.
Kanun teklifi nedir? Yani, bir senedir
8 milyon insan, Karadeniz'de fındık fiyatı nasıl
olacak, fındığın durumu ne olacak, diye uğraştı.
Teklifim şu: Fındık üreticisinin korunması,
fındık için devlet politikası oluşturulması,
yani, ulusal bir fındık politikasının oluşturulması,
fındığın daha verimli bir hâle getirilmesi, pazarlanması,
depolanması ve fiyatlandırılması için bir konsey
oluşturulması. Arz fazlasının giderilmesi için
tedbirler alınması, kalitenin artırılması
için fındık ekim sahalarında kısıtlanmaya gidilmesi,
dağlık ve engebeli arazilerde üreticilerin teşvik
edilmesi ile düzenleme öngörülmektedir. Yani, 8 milyon insan,
fındığın kaderi ne olacak, diye uğraşıp
durdu bir senedir.
Bakınız, ne oldu bu sene:
TMO fındığa 3 milyon 800 verdi, FİSKOBİRLİK
"4 milyon 800" dedi. Onu da nasıl ödeyeceğini söylüyor:
İkinci ayda, yedinci ayda, beşinci ayda. Tüccar, Giresun'da
3 milyon 375, Akçakoca'da ve Düzce'de, 3 milyon 300 fiyat verdi.
Düşünebiliyor musunuz, bakın,
bir fındık üreticisi, nereye fındık vereceğini
şaşırdı. FİSKOBİRLİK'e verdi, alamıyor
parasını. Beri tarafta "3 milyon 800" dedi TMO, on
beş gün müddetle vermeye çalışıyor. Bu karmaşıklığı
gidermek için, geliniz, bu fındık için bir ulusal politika
izleyelim. Onun için de, eğer ulusal bir politika izlersek,
fındığın Türkiye'ye geliri 2 milyar dolardır,
yılda. Dünyanın 500 bin ton fındığa ihtiyacı
var; ama, Türkiye bundan daha fazlasını üretiyor. Bir sene
oluyor, bir sene olmuyor; o da ayrı bir mesele.
Fındık üreticilerinden,
Türkiye'den başka, İtalya, İspanya, ve Amerika, baktı
ki fındığın kalitesi, onların, tutmuyor, onlar
vazgeçti, yeni fındık üreticileri türedi: Azerbaycan, Gürcistan
ve İran türedi.
Eğer biz fındıkta ulusal
bir politika izlemezsek, şu anda dünya üretiminin yüzde 80'ini
elinde tutan Türkiye gelecekte bu pazarı kaybeder. 2 milyar doların
hiçbir girdisi yok, doğrudan doğruya ülkeye giren para 2
milyar dolar. Bakınız, dünyaya otomotiv ihraç ediyoruz,
başta gelen bir ülkeyiz, Türkiye'ye, gelirine bakar mısınız
ne kadar olduğuna. Bu ithalatın Türkiye'ye geliri yüzde
20'dir, ama fındığın 2 milyar dolar ülkemize geliri
var. Onun için, fındık arazilerini -bundan evvel de bir kanun
vardı- ovalardan kaldıralım, onun yerine ikinci bir üretim,
ne yapılabiliyorsa onu ovalarda alternatif bir üretim yapalım,
engebeli yerlerde fındığın üretilmesini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
lütfen toparlayınız, buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum.
özendirelim. Bu ovalardaki
fındığı söktürmek için de, ovada bulunan fındıkların
sökülmesi için özendirmek mecburiyetindesiniz, alternatif ürünü
göstermeniz yetmez. Mesela, 1 dönüm yerde fındığı
sökmeniz için en az 3 milyar para vermeniz lazım, çünkü, o vatandaşın
ikinci ürünü orada yapabilmesi için.
Türkiye'de üretim fazlasını
eritecek hiçbir şey yok. Öneriyorum: Ordu'da, Giresun'da, Trabzon'da,
Düzce'de çikolata fabrikaları kurun. Fındık fazlasını,
bugün, reklamlarda izliyorsunuz. Fındığı satamadığınız
için diyorsunuz ki: "Fındığın faydaları
nelerdir: O, şudur, şudur; ee, tabii, yersen
" Olmadı.
Sevgili arkadaşlarım,
onun için, söylüyorum: Ben, günlük politika yapmam. Bir ulusal
fındık politikası uygulanırsa, bir master planı
yapılır ise, hem ülkemizde 8 milyon insanı ilgilendirir
hem ülkemiz gelirini artırarak ülkemizin bir fındık
politikası olması lazım diye düşünüyorum. Çünkü,
hiçbir girdisi yok. Doğrudan 2 milyar dolar her yıl ülkemize
geliri var.
Ben, bu kanun teklifini verirken,
ülkemin geleceğini düşünerek verdim, ülkemin otuz sene,
kırk sene sonra ne olacağını düşünerek verdim.
Karar sizin. İktidar ne derse o oluyor, ama, Karadeniz insanı
da şu anda hepimizi izliyor.
Hepinize saygılar sunuyorum,
hoşça kalın. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Önerge üzerinde, bir milletvekili
adına Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de, 2006 yılında
en fazla konuşulan ürün fındık. Maalesef, 2006 yılında,
Hükûmetin, uygulamaya çalıştığı politikalar
ve FİSKOBİRLİK seçimlerine yapmak istediği müdahaleler
neticesinde milyonlarca fındık üreticisinin 2006 yılında
büyük bir mağduriyet içerisine girdiğini hepimiz yakından
biliyoruz. Bir yıl önce çok yüksek fiyatlardan ürününü satan
fındık üreticisi, ne oldu ki, 2006 yılında -bugün
fiyatları da aldım, ortalama 3,5 YTL ve bundan vergisi de
düşüldükten sonra, brüt fiyatlardır- daha aşağı
seviyelerde?
Şimdi, dünya üzerinde fındık
üretiminin yaklaşık yüzde 80 civarındaki kesimini
Türkiye sağlıyor. Fındığın dışında
hâkim olduğumuz hiç başka bir ürün yok bu kadar büyük oranda
sahip olduğumuz. Fındık, çikolata sanayisinde kullanılan
tek ürün ve alternatifi de yok fındığın. Yani, bu çikolata
sanayisi, çikolata yaptığı sürece mutlaka fındık
kullanmak zorunda ve yüzde 80 hâkim olduğumuz bir üründe, maalesef,
fiyat belirleme noktasında, Hükûmetin büyük yanlışlıklarıyla
Karadeniz üreticisi çok büyük bir darbe aldı.
Şimdi, geçen sene 2 milyar doların
üzerinde fındıktan ihracat geliri elde eden bir Türkiye,
bugün 1,4 milyar dolarlar civarında bir ihracat geliri elde etti.
Aradaki 600 milyon dolar nereye gitti değerli milletvekilleri,
ben size soruyorum? Kimin cebine girdi 600 milyon dolar? Bu 600 milyon
dolar, İtalya'daki, Almanya'daki çikolata sanayisi sahiplerinin
cebine girdi, cebine girdi.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Hans'ın cebine girdi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Bunların cebinde şimdi bu 600 milyon dolar. Peki, 2 milyar
dolar ihracat yapmış olsaydık ne olacaktı? Bu gelir
de Türk fındık üreticisinin cebine girecekti. Maalesef,
fındıktaki büyük yanlışlıkların faturası
milyonlarca Karadeniz üreticisine çıkmıştır. Bu
kadar hâkim olduğumuz bir üründe, fiyat belirleme noktasındaki
büyük yanlışlıklar neticesinde milyonlarca insan kan
ağlamaya devam etmektedir Karadeniz'de. Ordu'da 100 bin kişinin
katıldığı bir fındık mitingi niye yapılmıştır?
100 bin fındık üreticisi niçin Ordu meydanında toplanmıştır?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Fındığı niye döktük yola?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, geçen gün bir milletvekilimiz de çıktı, burada
diyor ki: "Trabzon'un kişi başına düşen geliri
4.500 dolar olmuştur." O bilgiyi nereden aldıysa, o milletvekilimiz
gelsin bu kürsüden söylesin. Gelsin, bu kürsüden desin ki, bu rakam
Türkiye İstatistik Kurumunun rakamıdır. Gelsin, nereden
aldıysa bu bilgiyi bu kürsüden söylesin. Ben, Trabzon'a sekiz sefer
gittim, iki yılda sekiz kez Trabzon'a gittim. Trabzonlu böyle demiyor,
Trabzonlu feryat ediyor, Trabzonlu aç, Trabzonlu işsiz. Trabzon'da
ekonomi çöktü. Ben yüzlerce esnaf ziyaret ettim. Doğru Yol Partisi
olarak Trabzon'da bir fındık mitingi yaptık. On binlerce
insan geldi, o gün meydanda feryat etti. Fındıktan dolayı
mağduriyet içerisinde olduklarını haykırdı
insanlar. Yani, Karadeniz'in durumu bu. Benim Ünye Kaymakamlığım
var, bir buçuk ay önce Ünye'deydim; vatandaş feryat ediyor, feryat
ediyor vatandaş. Karadeniz halkı kan ağlıyor değerli
milletvekilleri. Onun için, fındığa mutlaka bir çare
bulmamız lazım, mutlaka bir çözüm bulmamız lazım.
Peki, fındık böyle de diğer
ürünlerde durumlar iyi mi? Tütün ne oldu? 650 bin tütün üreticisinden
250 bine düştü. Kan ağlıyor tütün üreticisi.
Buğday üreticisi dört yıl
önce 400 bin liraya sattığı buğdayı 300 bin liraya
satamıyor girdi maliyetleri iki katına artmış olmasına
rağmen.
Pamuk
Ege'nin güzel pamuk tarlaları,
maalesef, bu sene boş kaldı değerli milletvekilleri.
Türk çiftçisine vermediğiniz parayı Yunan çiftçisine verip,
Yunanistan'dan pamuk ithal eder hâle getirdiniz Türkiye'yi.
Üzüm ne durumda, üzüm, narenciye
Gidin Çukurova'ya, ağacın dallarında narenciye. Gidin
bakın
Portakal, mandalina, limon kaça satılıyor, bir
gidin bakın.
Zeytin, ayçiçeği, şeker
pancarı, çeltik, fıstık, çay, incir; yani, bunlar Türkiye'nin
gerçeği.
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul)
- Biz hep gidiyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Zeynep Hanım, siz, köy deyince İstanbul'u bilirsiniz. Gelin
Bakalım, şöyle Anadolu'ya bir çıkın bakalım,
köylerin hâlini bir görün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul)
- Biz bütün Türkiye'yi geziyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, toparlayınız.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Domates 5
milyon lira.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tarımdaki
bu acıklı tabloyu bir halkın içerisine gidin bir görün
bakalım. Varsa isteyen AK Parti milletvekili, sesleniyorum:
Yarın, Ankara'nın tarımla uğraşan hangi köyüne
istiyorsanız beraber gidelim, buyurun, beraber gidelim.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Domates 5
milyon lira.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Domatesin
fiyatı, bu sene, Avrupa'daki ülkelerden
Elbette, daha da yükselsin,
biz itiraz etmeyiz; Avrupa'daki domates üretiminde ciddi sıkıntılar
olmasından kaynaklanan bir durumla domates fiyatları bugünlerde
iyi durumdadır, ona hiç sözüm yok. Ama, bu saydığım
ürünlerle ilgili, gelin deyin ki, Ümmet Bey, sizin söylediğiniz
fiyatlar doğru değil, yanlış söylüyorsunuz, Türkiye'nin
gerçeği bu değildir, deyin gelin, gelin hep beraber
Türkiye'ye
50 bin ton kaçak çay giriyor Sayın Bakanım, 50 bin ton kaçak
çay. Başbakan Rizeli, Rizeli bir Başbakanın olduğu
Türkiye'de, Rize'nin tek ürünü çay ve o çayda da 50 bin ton kaçak çay giriyor
Türkiye'ye! Geçen gün gazetede gördüm, bir Sayın Bakanın da
evinde kaçak çay içtiği yazıyor. Doğru mudur değil
midir, onu da bilmiyorum. Yani, bunlar olacak şey değil değerli
milletvekilleri. Öncelikle kendi ürünlerimize sahip çıkacağız.
Bu vatandaşlar
Tarımdan büyük bir kaçış
var. Büyük bir kaçış var tarımdan. Tarım ilk üç çeyrekte
yüzde 1,2 küçüldü. Niye küçülüyor Değerli Milletvekilim? Niçin
küçülsün tarım?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sanayileşiyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Hep beraber sanayileşelim, ama tarımdan giden bu nüfus ne
yapıyor? Sanayide var mı yeni istihdam alanları?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yarattınız
mı yeni istihdam alanları?
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Var, var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
1,5 milyon insan tarımdan ayrıldı, bunlar büyük şehirlerde
iş mi bulabiliyor? İş mi bulabiliyor bunlar? Büyük
şehirlerin varoşlarında çok ciddi hayat şartları
altında yaşamaya çalışıyor bu insanlar. Peki,
geçmişte tarımdan kaçış yoktu da niçin bu Hükûmet döneminde
bu vatandaşlarımız tarımda, köydeki vatandaşlarımız
köyünü, toprağını, arazisini terk edip gidiyor? Bunun
sebeplerini ortaya koymamız lazım. Onun için sayın milletvekilimizin
bu kanun teklifinin ciddi bir şekilde ele alınıp varsa
eksiklikleri, fazlalıkları, yanlışları, burada
düzeltilerek fındıkla ilgili ciddi bir politika belirlenmesinin
faydalı olduğu inancındayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Biraz
da incirden bahset.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Koç.
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri
karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan,
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.-
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/1226) (S. Sayısı: 1247)
(x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Geçen birleşimde, 1'inci maddeye
bağlı ek 11'inci maddenin oylanmasında kalınmıştı.
Şimdi, ek 11'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeye bağlı ek
12'nci maddeyi okutuyorum:
Para cezası
EK MADDE 12- Bu Kanunda öngörülen
zorunlu malî sorumluluk sigortasını; kendileri yaptırmak
zorunda oldukları hâlde yaptırmayan tabiplere ve çalıştırdıkları
tabipleri sigorta ettirmek zorunda olanlardan, bu sigortayı
yaptırmayanlara sigorta yaptırmadığı süre
için ödemesi gereken primin beş katı idarî para cezası
verilir. Bu para cezası, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı
Kabahatler Kanunundaki usul ve esaslara tabidir.
Kamu kurum ve kuruluşlarında,
sigorta yaptırılmamasından dolayı verilen idarî
para cezasından o kurum ve kuruluşun amiri şahsen sorumludur."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kemal Kılıçdaroğlu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır Sayın
Kılıçdaroğlu.
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmeler öncesinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Gündüz, bir soruyu, daha doğrusu
bir eleştiriyi yanıtlarken "Bu Parlamentodan kişiye
özel kanun çıkmamıştır, Adalet ve Kalkınma Partisi
de böyle bir yasayı çıkarmamıştır." dedi;
Ama, ben, Sayın Gündüz'ün hafızası yenilensin diye üç
tane örnek vereceğim.
(x)
1247 S. Sayılı Basmayazı 31/1/2007 tarihli 57'nci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Birincisi, iki tane büyükşehir
belediye başkanının davaları Yargıtaya gitmesin
diye buradan özel kanun çıkmıştır.
İkincisi, bir eski siyasal lider
hapse girmesin diye buradan özel yasa çıkmıştır.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Ama bu herkese şamil.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Üçüncüsü de, geçen yasama döneminde, daha geçen hafta çıkan
Cargill yasasıdır; bir özel firmanın korunmasına
yöneliktir.
Ben, size çok daha önemli birisini
söyleyeyim. Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti, sanıyorum,
önümüzdeki günlerde buraya gelecek, bir oyunun da adını vererek
-Bakın Sayın Gündüz, bir oyunun da adını vererek-
2004 yılından itibaren düşük oranlı vergi ödenmesini
isteyen bir kanun da buraya gelecektir. Ben, şunu bir temenni
olarak kabul ediyorum: Keşke, sizin bu eleştirileriniz ve
Adalet ve Kalkınma Partisi, hiçbir şekilde kişiye, kuruma
yönelik özel yasa çıkarmasa.
Değerli milletvekilleri, bu
kanunun genel gerekçesinin, yine, bir bölümünü sizlerin dikkatine
sunmak istiyorum. Doktorlar için getirilen sigortayla ilgili olarak
şöyle söyleniyor: Öngörülen sigorta sisteminin ülkemiz bakımından
yeni bir sistem olması açısından, prim tespit sisteminin
nasıl çalışacağının tam olarak tahmin edilememesi
yanında, kamuda çalışan tabiplerin en uygun şartlarda
sigorta yaptırılabilmesini teminen Sağlık Bakanlığının
da sigorta şirketleriyle ilgili olarak ihale açmasına
izin veriyor. Burada garip olan şu değerli arkadaşlar:
Siz Parlamentoya bir yasa getiriyorsunuz, getirdiğiniz yasanın
sonuçları nedir bilmiyorsunuz. Sigorta uygulayacaksınız,
oranın ne olduğunu bilmiyorsunuz. Mali yükümlülük sigortası
zorunlu, kaç lira yatacağı konusunda bir tahminde dahi bulunamıyorsunuz
ve oturuyorsunuz, gerekçesinde diyorsunuz ki: Ben buna baktım,
bu çok yeni bir sistem, ben bunu bilmiyorum, nasıl çalışacağını
da tam olarak tahmin edemiyorum. Bunu buraya, Parlamentoya getiriyorsunuz.
Sayın Gündüz, böyle bir yasa
teklifini, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu eğer gerçekten
ciddi, tutarlı, sağlıklı bir grupsa geri gönderir.
Sayın Bakan, kusura bakmayın, bu ülkede aktüerler var, bu
ülkede ciddi sigorta eğitimi veren üniversiteler var, orada
ders veren hocalar var, bunun hesabını yapın, getirin
Parlamentoya, biz de burada yasalaştıralım.
Bakın, ben size bir örnek vereceğim
değerli milletvekilleri: Sayın Bakan -burada soru soruldu
kendisine- şu ana kadar, örneğin son iki yılda, son üç
yılda, son dört yılda veya sizin iktidarınız döneminde,
ne kadar, hekim hatasından ötürü tazminat ödedi? Şimdi, bu
bir yargı kararı. Bunun yanıtını veremeyen
bir bakanla karşı karşıyayız. Sayın Bakan
geçen hafta yanıt vermedi. Şimdi ben merak ediyorum, acaba
Sayın Bakan geçen hafta bu bilgilere yanıt veremedi, ama,
herhâlde böyle bir soru gelir, ben de bu soruya yanıt vereyim
Neden
çok önemli bu? Şunun için çok önemli: Eğer siz bugüne kadar ödediğiniz
tazminatları rakam olarak bilirseniz buna göre bir hesap yaparsınız.
Dersiniz ki: Biz beş yılda şu kadar tazminat ödedik, dolayısıyla,
bunun devlet hazinesine yükü bu kadardır; ee, biz sigorta dalı
yaptığımıza göre buna uygun da bir hesaplama tekniği
geliştirelim. Siz bunu dahi yapamıyorsunuz.
Şimdi, vaka sayısını
da ben merak ediyorum. Öyle ya, hekim hatası sonucunda tazminat
ödenmişse kaç tane dava açılmıştır bu konuda?
Bunu da bir öğrenelim, bakalım Sayın Bakan bu konuda
bize bir bilgi verebilecek mi?
Bir diğer önemli nokta değerli
milletvekilleri: Hadi, diyelim ki, bir konuyu Parlamentoya ciddi
bir çalışma yapmadan getiriyorsunuz, nasıl olsa
çıkacak diyorsunuz, bizim 350 milletvekilimiz var ve istediğimiz
yasayı da Parlamentodan geçiririz
Ama, bunu yaparken en
azından hukuk nizamı içinde kalmak lazım, bir hukuk düzeni
içinde kalmak lazım, Anayasa'ya düzgün getirmek lazım.
Bakın, bu Komisyonda bu yasa
görüşülürken Adalet Bakanlığı temsilcisi ne diyor
arkadaşlar; tutanaklardan... Adalet Bakanlığı diyor
ki: "Bu kanun, getirilen düzenleme, Anayasa'da öngörülen sorumluluk
hukuku esasını değiştirmekte, kamu tarafından
istihdam edilen tabiplerin eylem ve işlemlerinden doğan
zararlarda, idarenin değil, primleri kamu tarafından ödenen
sigorta şirketleri sorumluluğu esasını benimsemekte
-devam ediyor- ve Anayasa'nın 10'uncu maddesindeki eşitlik
ilkesine de aykırı olacağını düşünüyoruz."
diyor. Kim bunu söylüyor? Türkiye Büyük Millet Meclisine bu yasa görüşülürken
gelen Adalet Bakanlığı temsilcisi söylüyor.
Şimdi, Adalet Bakanlığı
temsilcisi "Bu, Anayasa'ya aykırıdır." diyor,
ama Sayın Bakan diyor ki: "Hiç önemli değil, ben bu yasayı
getiririm, nasıl olsa çıkarırız." E, ne olacak
bu? Anayasa Mahkemesine gidecek, iptal edilip gelecek. Adalet Bakanlığı
bile -ki, bu Hükûmetin bir organıdır- bunun Anayasa'ya aykırı
olduğunu söylüyorsa, değerli milletvekillerimizin, oylarını
kullanırken, daha tutarlı, daha dikkatli davranacaklarını
umuyorum.
Şimdi, bakın, değerli
milletvekilleri, bir başka önemli konuya daha değineyim.
Sayın Bakan burada konuşma yaparken şunu söylüyor:
"Biz vatandaşımızın ilaca ulaşması
için önünü açarken, siz karşı çıktınız."
Sayın Bakan, şu kürsüye
gelip yanıt verin. Siz, "Eczanelere hastalar gitsin,
SSK'lılar da eczanelere gitsin." dediğiniz zaman,
şu kürsüye çıkıp da, "Sayın Bakan, onlar gitmesinler,
hayır, eskiden olduğu gibi kuyruklarda kalsınlar."
diyen kimdi? Böyle bir iddiada bulunan birisi var mıydı?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Vardı, vardı.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Vardı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bununla ilgili ben konuştum, bu kürsüde ben konuştum, ama
-çok özür diliyorum tabii- ben, konuştuklarımı, demek
ki, yeteri kadar anlatamamışım. Ya bende bir sorun var
ya sizde bir sorun var.
Bakın, değerli arkadaşlar,
Samuelson'un, meşhur, Nobel iktisat ödülünü alan bir kitabı
vardır. O kitapta der ki: "Güneşe tapılan ülkede
ısı kanunları iyi anlaşılamaz." Eğer
muhalefetin her söylediğine belli bir ön yargıyla yaklaşırsanız,
bizim söylediklerimizi zaten anlayamazsınız. Aramızdaki
temel farklılık da bu. Siz dogmaları olduğu gibi
kabul ediyorsunuz, biz de her şeyin sağlıklı eleştirilmesinden
yanayız.
Ben, burada, bu kürsüde açıkça
söyledim: "Bir, bunun için yasa çıkarmaya gerek yok, alacağınız
bir Yönetim Kurulu kararıyla bütün hastalar eczanelere gidebilir."
Bu kadar basit. Yasa vardı ortada. Ben bunu söyledim, hâlâ, Sayın
Bakan, çıkmış, bunu söylüyor. Bunu, Sayın Bakan, gidip
mahalledeki bir kahvede söyleseydi, "Olur yani, gider, orada
propaganda yapar." derdik, ama, siz, buraya çıkıp, bizim
yüzümüze karşı söylüyorsunuz.
Bir başka önemli nokta: Efendim,
bütün hastanelerin kapısını herkese açarken biz karşı
çıkmışız. Kim karşı çıktı? O kadar
garip şeyler var ki değerli arkadaşlar, buraya gelip
söylemlerde bulunurken o kadar yanlış şeyler söyleniyor
ki, doğrusunu isterseniz, ben bile şaşırıp kalıyorum,
yahu, başka bir ülkede mi yaşıyorum, diye.
"Efendim, özel hastaneleri açtık."
Sanki, özel hastaneler bu ülkede hiçbir sigortalıyı kabul
etmiyordu. Sayın Bakan, özel hastanelere sigortalılar
gitmese hepsi iflas ederdi. Nasıl bundan haberiniz yok sizin?
Efendim, yine Sayın Bakan diyor
ki: "Aile hekimliği gibi çağdaş bir sistemi getirdik,
siz karşı çıktınız." Geçen oturumda, burada,
hangi konularda Anayasa Mahkemesine gittiğimizi söyledik.
Yanlış yapıyorsunuz, bir hekimin, yüzde 20'nin üzerinde
hasta sevk ettiği zaman aylığını kesiyorsunuz.
Hastayı şantaj aracı hâline getiriyorsunuz. Bu
doğru bir şey mi? Bana söyler misiniz, böyle "bir çağdaş
sistem" dediğiniz hangi ülkede uygulanıyor?
Bakın, Sayın Bakan yine
diyor ki: "Efendim, biz cebinden para ödemeden bu hizmeti de almasını
istiyoruz, siz karşı çıkıyorsunuz." Bakın,
bu, Sayın Ali Babacan'la Sayın Merkez Bankası Başkanının
imzaladığı ve IMF'ye taahhüt ettikleri sözleşme.
Sayın Bakanın bilgisi olmayabilir, çünkü, hazineden sorumlu
olmadığı için. Bakın Sayın Bakan, burada ne yazıyor.
12'nci madde, onu da söyleyeyim de Sayın Bakan dikkat eder:
"Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi tedavi ve ilaçlardaki katkı
paylarını değiştirme yetkisi veren yasa tasarısı
kasım ayı sonuna kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacaktır.
Söz konusu tasarının aralık ayı sonuna kadar yasalaşması
beklenmektedir (Yapısal performans kriteri)" Ne anlama geliyor?..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu, lütfen toparlayınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bu ne anlama geliyor değerli arkadaşlar? Şu anlama
geliyor: İlaçlardaki katkı payını ve tedaviyle
ilgili katkı payını artıracağız ve bu konuda
Kuruma yetki vereceğiz.
Peki, yetkiyi verdiniz mi? Verdiniz.
Hangi yasayla verdiniz? 2007 yılı bütçesinin içine koyarak
verdiniz. Ne yaptınız biliyor musunuz Sayın Bakan?
Beş katına kadar, ilaçlarda katkı payını
beş katına kadar ve ayakta tedavilerde beş katına
kadar artırma yetkisi verdiniz. Niye? IMF istedi diye; ama, gelip
burada neler söylüyorsunuz.
Sadece bu mu? Bir şey daha var.
Bakın, yine, "Ayakta tedavide her bir başvuruya yönelik
ödeme sisteminin getirilmesi." Taahhüt ediyorsunuz,
"Ayakta tedaviye her bir başvuru için ödeme sistemi getireceğim."
diyorsunuz. Kürsüye gelip ne diyorsunuz: "Türk halkının
ilaca daha kolay ulaşmasını istiyoruz, sağlık
hizmetine daha kolay ulaşmasını istiyoruz, cebinden
para ödemeden bu hizmeti almasını istiyoruz. Sağlıkta
dönüşümün bütün amacı budur."
Peki, Sayın Bakan, bu, IMF'ye
niyet mektubunu biz mi verdik? Bu, IMF'ye niyet mektubunu başka
bir hükûmet mi verdi? Sizin Hükûmetiniz verdi. Peki, Sayın Bakan,
burada söylediğiniz zaman, acaba Sayın Ali Babacan ile hiç
temas kurdunuz mu? Sayın Ali Babacan'a şunu söylemeniz lazımdı:
Ben Sağlık Bakanı olarak şunu şunu Türkiye Büyük
Millet Meclisi kürsüsünde taahhüt ettim. Sizin bu niyet mektubunuz
benim için geçersizdir diyebiliyor musunuz? Eğer, onu gelip bu
kürsüde söylerseniz, söz veriyorum, burada, sizi yürekten alkışlayacağım.
Bir başka şey: Sosyal Güvenlik
Yasası'nı buradan geçirdiniz. Reklam olarak da şunu
yaptınız: "Biz, emzirme parasını 1 milyar 124
milyon liraya çıkarıyoruz." diye ve öyle çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Yeni Şafak gazetesi "Süt parası" diye sekiz sütuna
manşet attı ve bu yasanın lehine. Doğrudur, çok güzel
bir uygulamaydı. Ama, ne oldu biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
Sizin oylarınızla geçen o 2007 Bütçe Kanunu'nda 1 milyar
124 milyon lira olan emzirme parasını 337 milyon liraya düşürdünüz,
daha kanun yürürlüğe girmeden. Niçin?
Sayın Bakan, bu toplumda
sağlıklı insanların yetişmesini, herhâlde,
Sağlık Bakanı olarak en çok siz istersiniz, çocukların
anne sütü emmesini en çok siz istersiniz. Peki, nasıl oluyor
da, sizin Hükûmetiniz, "1 milyar 124 milyon lira" diye buradan
geçirdiği, Parlamentonun kabul ettiği bir emzirme ödeneğini
337 milyon liraya indiriyorsunuz? Çünkü, IMF sizden öyle istiyor
da onun için. Sağlığı bize anlatmayın. Sağlığı,
gidin, IMF'ye anlatın, önce onları ikna edin.
Hepinize saygılar arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıçdaroğlu.
Madde üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına söz isteyen Züheyir Amber, Hatay Milletvekili.
Sayın Amber, buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1247
sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinize saygılarımı
sunarım.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının gerekçesinde, kusur nedeniyle zarara uğrayan
ilgililerin zararlarının karşılanmasında
sorunlar yaşandığı ve bir an önce zararlarının
karşılanabilmesi, hekimlerin kendilerini güvende hissetmeleri
amacıyla düzenlemenin yapıldığı belirtilmektedir.
Oysa, yapılan düzenlemenin
içinde, sağlık hizmetinin kusurlu verilmesi nedeniyle zarar
görenlerin bir an önce zararlarının karşılanmasına
ilişkin hiçbir mekanizma tarif edilmemektedir. Zarar görenlerin
yine mahkemeye gitmesi ve mahkeme kararıyla zararını
tespit ettirip tahsil etmesi söz konusu olacaktır.
Ülkemizde sağlık hizmetinin
kusurlu verilmesinden kaynaklı tazminat davaları, herkesin
bildiği gibi, ortalama beş ile yedi yıl arasında
ancak sonuçlanabilmektedir. Yani, mahkemeye gidildiği zaman
ancak yedi yıl sonra sonuç alınabilmektedir Türkiye'de ortalama.
Şimdi, bu durumda, bu düzenlemeyle
sigorta şirketleri, beş ile yedi yıl arasında, bu
süre boyunca prim toplayacak, bugün ortaya çıkan tazminat istemlerinin
hüküm altına alınması ve ödenmesi de ancak beş ile
yedi yıl sonra ödenebilecektir. Yani, tazminat isteyen kişi
hakkında, onunla ilgili ödenen prim yedi yıl ödendiği
hâlde tazminat ancak yedi yıl sonra ödenebilecektir. Bunun anlamının
ne olduğunu ben burada özellikle ifade etmek istiyorum.
Hastaların zarar görmesini
önemseyen ülkelerde ise, bakıyoruz, hastaların kusur sonucu
gördükleri zararın derhâl ödenmesini sağlamak üzere mahkeme
öncesinde uzlaşma kurulları oluşturulmakta, burada
ilgili tarafların temsilcilerinin yanı sıra hekimlik
meslek örgütünün de ciddi bir işlevi olmaktadır. Böylece,
zararların yargıya yansımadan kısa sürede karşılanması
olanağı getirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bir de hekimler yönünden bu durumu irdelememiz gerekirse, sigorta
şirketleri tarafından belirlenecek primlerin hâlihazırda
ek ödemenin yapıldığı döner sermaye gelirlerinden
ödenmesi ve kendilerine kusur nedeniyle tazminat talebi yöneltilen
hekimlerin primlerinin artırılmasıyla artan primlerin
maaşlarından kesilmesine yönelik düzenlemeler, hekimlerin
gelirlerinde, sigorta şirketi ve idarenin temsilcilerinin
kararlarıyla kesinti yapılmasına olanak vermektedir.
Bu düzenleme, öncelikle, Anayasa'nın "kamu görevlilerinin
maaş ve özlük haklarının kanunla belirlenmesi"
ilkesine aykırı düşmektedir. Öte yandan, bu sistemin
uygulandığı Amerika Birleşik Devletleri'nde, kendilerine
kusur nedeniyle tazminat istemi yöneltilmeyen hekimlerde bile,
yıllık sigorta prim tutarlarının, hekimin yıllık
gelirini aştığı gözlenmektedir. Bu uygulamanın,
Amerika Birleşik Devletleri'nde, sağlık hizmetini, hekimleri
ve hastaları olumsuz etkilediği gibi, artık tartışılmaz
bir biçimde bu etkinin olduğu kabul edilmektedir. Sigorta sisteminin,
sağlık sistemindeki hataları düzeltmediği gibi,
hastalar lehine sonuçlar doğurmadığı da yaşanmış
ve tespit edilmiş bir gerçektir.
Taslakta kabul edilen sigorta sistemi,
sadece hekimlerin mesleki kusurlarından kaynaklı zararları
karşılayacaktır. Oysa, hastanın zarar görmesinin
kaynağı, büyük oranda, altyapı eksikliği, personel
eksikliği, kötü çalışma koşulları, uygun olmayan
malzeme kullanımı, yeterli olmayan ve yenilenmeyen
eğitim olmaktadır. Bu durumda, sağlık işletmesinden
ya da sistemden kaynaklanan sorunlarda, hastaların zararlarının
karşılanması nasıl olacaktır? Yoksa "bu
durumun bir önemi yok" mu denilecektir?
Kamu sağlık kuruluşlarına
karşı sağlık hizmetinin kötü verilmesinden kaynaklı
tazminat dava sayısı, bu davalarda hastalar lehine hükmedilen
tazminat miktarları konusunda hiçbir istatistiki veri gerekçede
yer almadığı gibi, ülkemizde bu anlamda toplanıp
değerlendirilmiş bir veri kaynağı da, maalesef bulunmamaktadır.
Kamuda çalışan on binlerce hekim için ödenecek sigorta
prim miktarının ne olacağı da gerekçede yer bulmamıştır.
Kamusal kaynaklar, sigorta şirketlerine "prim"
adı altında aktarılacak ve bu nedenle de ne sağlık
hizmeti iyileşecek ne de hastalara fayda sağlanacaktır.
Ayrıca, birçok Avrupa ülkesinde,
mesleki sorumluluk sigortası zorunlu değil, gönüllüdür.
Üstelik sigortacılar tarafından bütün uzmanlık dallarına
ait hekimlik uygulamalarının tamamı sigorta teminatı
kapsamına alınmadığı gibi, birçok uygulama
için de ek prim istenilmektedir. Bu durumda, teminat kapsamına
alınmayan hekimlik uygulamalarıyla ilgili olası hasta
zararları ne olacaktır? İlave primler hekimlerin maaşlarından
mı kesilecektir? Taslakta, bu sorular düşünülmediği
için yanıt da bulmak olanaklı değildir.
Oysa, Türk Tabipleri Birliğinin
de benimsediği mesleki sorumluluk sigortasının, ortaya
çıkan mesleki uygulama hatalarını azaltıcı,
sağlık hizmetinin niteliğini artırıcı
bir etkisinin olmadığı, sağlık hizmet sunumu
sonrasında açılan davaları sayısal olarak artırdığı,
primlerin yüksekliği sebebiyle hekimlerin gelirlerini azaltıcı
etkisinin yanı sıra hekimleri riskli hizmetleri sunmaktan
kaçınmaya sevk ettiği, olası riskin azaltılması
amacıyla çok sayıda tetkike başvurulması eğiliminin
artması sebebiyle hizmetin pahalılaşmasına sebep
olduğu, bu nedenle toplumsal yarar açısından uygun olmadığı
görülecektir.
Değerli arkadaşlar,
sağlık hizmeti sunumunda zarar gören insanların zararlarının
çok hızlı bir biçimde, yıllar süren davalara gerek kalmaksızın
karşılanması gerekir. Bunun ulusal ölçekte bir organizasyonla,
kusur, komplikasyon ayrımı olmaksızın ve hekim
ile hasta karşı karşıya getirilmeksizin sağlanması,
ancak, bunun yanı sıra en önemli unsurun, tespit edilen
tıbbi uygulama hatalarının sebeplerinin araştırılması
ve elde edilen bilgilerin, hataların önüne geçilmesi için kullanılacak
bir organizasyonun yapılandırılmasıyla ancak
gerçekleşebilir.
Bu çerçevede çalışmalar
yapılmaksızın, yalnızca mesleki sorumluluk sigortası
uygulamasının getirilmesi, sorunu görmezden gelen, sorunun
nedenlerini ortadan kaldırarak çözümü sağlamak yerine
yalnızca sonuçlarıyla uğraşılmasına ve
toplumsal kaynakların yanlış kullanımına neden
olacaktır.
Anavatan Partisi olarak, bu yasanın,
ilgili tüm kesimlerin onayı alınacak şekilde yeniden
gözden geçirilerek görüşülmesini talep etmekteyiz. Bu yüce
çatı altından çıkacak kanunlar vatandaşımızı
bir kaosa, bir muammaya değil, memnuniyete götürmelidir.
Hepinize saygılarımı
sunarım, teşekkür ederim. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Amber teşekkür
ediyorum.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ali Temür, Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Temür. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ TEMÜR (Giresun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
1247 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 1'inci
maddesinin ek 12'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, doktorluk,
doğrudan insan hayatını konu alan bir meslek olduğu
için dikkat ve özveri gerektirmektedir. Çok önemli olan bu meslek, tanı
ve tedavi açısından büyük riskler taşımaktadır.
Hemen her tür tıbbi uygulamanın birtakım zorlukları
vardır. Uygulama, bu zorluklar göze alınarak, yarar-zarar
dengesi gözetilerek yapılmaktadır. Doktorlarımızın
hastaya müdahalesinde yanlış teşhis ve tedavi, özen
eksikliği, teknik donanım eksikliği ve bunun gibi nedenlerden
dolayı doktor hatası oluşabilmekte ve hastalar zarar
görebilmektedir. Dünya Tabipleri Birliği de, 1992 yılında,
44'üncü Genel Kurulunda, yanlış uygulamalardan dolayı
doktor hatası oluşabileceğini kabul etmiştir.
Doktor hataları, ülkemizde de sık sık duyulmakta, medya
ve kamuoyunun gündemine gelmektedir. Doktor hatasından doğan
zararların telafisi çok zordur. Zira, insanın canına
veya vücudunun herhangi bir organına verilen zararı hiçbir
şeyle telafi edemeyiz. Ancak, zarar gören bir hasta ve hasta yakınının
da hakkını araması gayet doğaldır. Tıbbi
uygulamada bir doktor hatası olmuş ise, bunun mutlaka bir
karşılığı olmalıdır. Araştırmalar
dikkate alınır ve ülkemizde her 30 doktordan 1'inin doktor
hatası iddiasıyla şikâyet edildiği düşünülürse,
zorunlu mali sorumluluk sigortasının doktorlar için ne derece
önem arz ettiği ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlar, sigorta,
tıbbi uygulamadan dolayı hastaya verilecek zararın
teminat altına alınmasını, kamunun, hastanın,
hasta yakınlarının ve doktorların güvence altına
alınmasını sağlamaktadır. Gelişmiş
ülkelerde sorumluluk sigortalarının -hemen hemen hepsinde-
zorunlu olduğu, hatta, sigorta yaptırılmadan çalışma
izni verilmediği düşünüldüğünde, doktorlar için zorunlu
mali sorumluluk sigortasının ne derece önemli olduğu
ortaya çıkmaktadır. Şurası unutulmamalıdır
ki, zorunlu mali sorumluluk sigortası, doktorların bir sigorta
şemsiyesi altında kendilerini daha güvende hissetmelerini
sağlayacak, hizmet motivasyonlarının yükselmesine
katkı yapacak ve Anayasa'mızın 129'uncu maddesine göre
kamu görevlilerinin hizmet kusurlarından doğan tazminat
davaları nedeniyle hazinenin ve en önemlisi doktorlarımızın
zarar görmesini engelleyecektir.
Ek 12'nci madde, zorunlu mali sorumluluk
sigortasını kendileri veya çalıştıkları
kurum tarafından yaptıracak olanların, bu sigortayı
yaptırmamaları durumunda karşılaşacakları
cezai müeyyideleri hükme bağlamaktadır. Bu tasarının
kanunlaşmasıyla, sigorta süresi içinde sigorta yaptırmayanlara,
ödenmesi gereken primin beş katı idari para cezası verileceği,
kamu kuruluşunda çalışan doktorların sigortalanmaması
durumunda da o kurumun amirinin sorumlu tutulacağı ve verilecek
para cezasından da kurumun amirinin şahsen sorumlu olacağı
hükme bağlanmaktadır.
Şurası muhakkaktır
ki, kanun yapıcılar en iyi kanunları yapabilirler; ancak,
bunun düzenli bir şekilde uygulanması, uygulayıcıların
duyarlılığına bağlıdır. Bu kanunun,
ülkemizin, bilimsel, sosyal ve kültürel açıdan en iyi yetişmiş
kesimine hitap ettiği düşünülürse, uygulamadan dolayı
cezai müeyyidelerin de gündeme gelmeyeceği
aşikârdır.
Kanunun hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Temür.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Bayram Özçelik, Burdur Milletvekili.
Buyurun Sayın Özçelik. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1247 sıra sayılı
Kanun Tasarısı'nın ek 12'nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağlık, hayatımızın
en temel yapı taşı. Aldığımız her nefeste,
attığımız her adımda, bütün ömürde, sağlık
değişmez paydamız. Öyle ki, hayatın bütün değişkenleri,
bu temel yapının içinde saklıdır.
Hayatımızın değişmezi
olan sağlıkta, hep birlikte, yeni ve heyecanlı adımlar
atmaya başladık. Dönüşüm ve değişimler zordur.
Dönüşüm, yerleşik olanı rahatsız eder; değişim,
alışılmış olanı terk etmeye zorlar. Zor ve
güçlüklerle dolu bir atılımı yapmayı göze almakla,
şimdi yaşamakta olduğumuz birçok önemli problemi çözmeyi
amaçlıyoruz.
Dönüşüm ve değişimi
göze almakla, hayatımızın temel yapısı olan
sağlık sektörünü daha sağlam bir sisteme kavuşturmayı
amaçlıyoruz. Sağlıkta Dönüşüm Programı,
sağlık sektöründe şimdiye kadar çözülmemiş, çözülmedikçe
büyümüş, bu nedenle de asla değiştirilemez olarak algılanan
sorunlara, yeni bir bakışla çözüm bulmayı amaçlıyoruz.
Sağlık sistemindeki sorunların tek çözümü finansal
değildir. Sorunların çözümü için zihniyet değişimine
de ihtiyaç bulunmaktadır.
İnsanımızın hak
ettiği sağlık hizmetini alabilmesi için yoğun bir
çalışma yürütüyoruz. Tabii ki, bunu, Anayasa'mızın
56'ncı maddesinde tarif edilen ve 181 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Bakanlığımızın uhdesine verilen
kutsal bir görev olarak telakki ediyoruz. Biz, sağlık hizmetlerinin
sunumunda popülist davranmayı veya palyatif birtakım çözümlerle
sorunları geçiştirmeyi tercih etmiyoruz, var olan problemleri
görmezden gelmiyoruz. On yılların yetim alanı olan
sağlıkta yapılamayanları gündeme getirip dövünerek,
kendimizi de avutmak düşüncesinde değiliz. Bütün bunların
yerine, bir yandan, acil müdahalelerle sorunlara neşter atarken,
diğer yandan, insan odaklı bir sağlık sistemi
oluşturma yolunu da seçmiş bulunuyoruz.
Öncelikle, sağlık sorunlarımızı
çözmeye yönelik sistematik bir program ortaya koyduk ve bu programın
adını da "Sağlıkta Dönüşüm" koyduk.
Sağlık hizmetlerinde zihniyet değişimini esas
alan ve önce insan diyen Hükûmetimizin önceliklerine uygun olarak
hazırladığımız bu Program, sadece bugünümüzü
değil yarınımızı da olumlu yönde ciddi biçimde
etkileyecek bir programdır.
Sağlıkta Dönüşüm
Programı'nın uzun bir çalışma takvimi gerektirdiğini
ve altyapı çalışmalarının çok ciddi ve uzun soluklu
gayretlere ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Kısa süreli
bu göstermelik siyasi beklentilere girmeden, yolumuza gayretle,
samimiyetle devam ediyoruz; çünkü, sağlık sistemimizi rehabilite
ve modernize etme, kaynaklarımızı verimli kullanma,
her vatandaşımıza etkili, hızlı ve adil
sağlık hizmeti sunma hedefimize bu Program'la ulaşacağımızı
biliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıyla hekimlerimize mali bir sigorta
yükümlülüğü getirerek, yıllardır beklenen ve görevlerini
yaparken hekimlerimizin kafalarını çok meşgul eden
ve bu konulardaki soruları ve sorunları ortadan kaldırmış
oluyoruz. Hastanenin veya diğer sağlık kuruluşlarının
döner sermayesinden bu sigortanın yarısını ödemiş
olacak, diğer yarısını hekimler kendileri ödeyecek.
Zorlama yorumlarla, bu uygulamada
hekimlerin avantajı olmayacağı, büyük maddi külfet
getireceği ifade edilmeye çalışılıyor. Ama,
şu da bir gerçek ki, iktidarımız döneminde hekimlerin
geçmiş dönemlere göre çok büyük ek ödemelere sahip olduklarını
da görüyoruz. Hekimlerimizin, büyük bir özenle hizmet verirken, kusurlu
olmakla da karşı karşıya geldikleri görülebilmektedir.
Bu kusurlar önce idareye sonra hekime geçince, hekimlerimiz
sıkıntılı günler yaşamaktaydı. Bu tasarı,
hekimleri daha rahat ve kendilerine daha çok öz güvenle işlerini
yapmaya sevk edecektir, büyük bir imkân getirilmiştir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özçelik.
Madde üzerinde başka söz talebi
yok.
On dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi bir dakikayla
sınırlıdır.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sağlık, toplumu doğrudan etkilemektedir. Her
işin başında önce sağlık gelir. İktidarınızda,
hekimlerin ve sağlık çalışanlarının Burdur'a
gelişinde zorluk çekilmektedir. Yine iktidarınızda,
olumsuz tavırlar takınan sağlık yöneticilerinin
yüzünden, hekimlerin çalışmak istediği iller arasında
Burdur tercih edilemez il konumuna gelmiştir. Burdur'da, hasta
haklarını, yasaları dürüstçe yerine getiren kamu hekimleri
tehdit altındadır. Basına kısmen yansıyan tehdit
olaylarına bakınca, yönetim zafiyeti olduğu görülmektedir.
Konuyla ilgili yargı süreci, mülki idare ve adliye tarafından
başlatılmıştır. Süreç devam etmektedir; ancak,
ilde yürütülen soruşturmanın akıbeti kamuoyunda ve
sivil toplum örgütlerinde merak konusudur. Bilgi edinme hakkından
yararlanmak istenmektedir.
Sağlık Bakanı olarak
-sivil toplum örgütlerinden aldığım soruyu size yöneltiyorum-
Burdur başta olmak üzere, Isparta, Antalya, Antalya Atatürk,
Eğirdir, Afyon-Dinar, Finike, Kumluca'da kurumunuzca oluşturulacak
tarafsız bir soruşturma ekibini görevlendirip bölgeye
göndermeyi düşünüyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Tandoğdu.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Bakanım, Türkiye'de yapılmasını planladığınız
sağlık kampüsü tesisleri için, Suudi Arabistan ve diğer
Arap ülkelerinden yatırımcı arıyorsunuz, doktor
aradığınızı söylüyorsunuz. AB ülkelerinden
yatırımcı ve doktor aramayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Yine Suudi Arabistan
Sağlık Bakanı Hamad Al-Manaa, sizden, Sağlık Bakanlığından
doktor istiyor. Göndermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tandoğdu.
Sayın Neşşar.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Vatandaş soruyor Sayın
Bakana, Denizli'den İsmail Aslan, işçi emeklisi ve diyor
ki: "Sayın Bakan 'herkes hastanelerden eşit yararlanıyor'
diyor, fakat Emekli Sandığı emeklileri istediği
hastaneye giderken, SSK emeklileri gidemiyorlar." diyor ve soruyor
"Neden?" diye.
İstanbul'dan bir doktor soruyor
"Diğer yüksekokul mezunları 6.000 ek gösterge alırken
neden doktorlar hâlâ 3.600 alıyor?" diye.
Karadeniz'den bir eczacı diyor
ki: "Bakan doğru söylemiyor 'eczacılar paralarını
alıyor' derken. Bir elimde alamadığım paraların
listesi, ötekisinde borçlarımı nasıl taksitlendiririm
diye uğraşıyorum." diyor.
"Sağlık Bakanı
gerçekten doktor mu?" diye sorulan bir soru var, onu geçiyorum.
"Eskiden bıçak parasını
doktora veriyorduk" diyor vatandaş "şimdi, hastaneler
ve özel sağlık kurumlarına ödüyoruz. Ne değişti
yani
"
BAŞKAN - Sayın Neşşar,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bodur.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sayın Başkan, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum:
Burada Sayın Bakanı dinlediğim
zamanla seçim çevremdeki hastanelerde yaptığım ziyaretler
sırasında hangi durumun gerçek olduğu noktasında
bayağı şaşkınlık yaşıyorum. Çünkü,
her hastanede kuyruk bekleyen yurttaşlarımıza gittiğimizde,
bu Bakanlığın ilaçlarla ilgili uygulamalarından
yakınmalara tanık oluyoruz.
Örneğin, kolesterol ölçümü
sonucunda kolesterol ilacının verilmesi, kemik erimesi
ölçümü sonucunda kemik erimesi ilacının verilmesi gibi
uygulamalardan vatandaş büyük yakınmalar içerisinde.
Bir limit koymuşlar, o limitin birazcık aşağısında
dahi olsa hekimler ilaç yazmaktan sakınıyorlar, korkuyorlar.
Bu uygulamalara devam edilecek
mi? Örneğin, kemik erimesi ilacı alan bir hastanın hastanedeki
bana yakınması şöyleydi: "Ben bu ilacı almasam,
zaten benim ölçümüm o noktada çıkmayacak."
BAŞKAN - Sayın Bodur, teşekkür
ediyorum.
Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın
Bakanım, bu ulusal anne ölümleri çalışmasıyla anne
ölümlerinin 28,5'a, 100 bin canlı doğumda 28,5'a indiğini
söylediniz. Yalnız, ben, bu konuyla ilgili kitabınızı
da inceledim. Burada, ancak, ölümlerin yüzde 70'inin bildirildiğini
yazıyor açıklıkla. O zaman, tabii, bir projeksiyon yaparsak
yüzde 100'e doğru, anne ölüm oranı, 100 bin canlı doğumda
40,7'dir. Yani, değişen bir şey yoktur.
Bu arada, doğu Karadeniz ve
kuzeydoğu Anadolu'da 68,3 gibi çok yüksek bir rakam söz konusudur.
Nasıl açıklıyorsunuz bunu?
Biliyorsunuz, Dünya Sağlık
Örgütünün esas önemsediği rakam, değerlendirme, yaşam
boyu anne ölüm riskidir. Bizde bu 1/570 iken, Avrupa'da 1/2.400'dür. Bu
değerle de Avrupa sonuncusuyuz, yani en kötü durumdayız.
Bakın, 1990'da 100 bin canlı doğumda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
teşekkür ediyorum.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Özkan, Burdur'da sağlıkta
bir yönetim zaafı olduğundan bahsetti ve "Bölgeye bir
araştırma ekibi gönderecek misiniz?" dedi. Sayın
Özkan'ın elinde objektif birtakım bilgiler varsa, lütfen
bunları bana iletsin. O objektif bilgiler çerçevesinde, Teftiş
Kurulumuza değerlendirterek gerekeni yaparız.
Sayın Tandoğdu "Suudi
Arabistan'dan yatırımcı ve doktor arıyorsunuz. Acaba,
AB ülkelerinden, Avrupa'dan da arıyor musunuz?" dedi.
Sayın Tandoğdu, aslında,
özellikle kamu-özel ortaklığı çalışmaları
ve bu bahsettiğiniz sağlık kompleksleriyle ilgili olarak
birçok Avrupalı yatırımcıyla görüştük. Bunların
içinde İngiliz, Alman, İspanyol ve İtalyan yatırımcılar
var. Bu arada, Körfez'den yatırımcılarla da görüştük.
Bu çok tabii bir şeydir. Bütün bu kamu-özel ortaklığıyla
ilgili projeler, mevzuatına göre ihaleler yoluyla, şeffaf
bir biçimde yapılacaktır. Önemli olan, bu yeni yapılacak
sağlık kampüslerini vatandaşımızın hizmetine
sunmak.
Suudi Arabistan bizden doktor da
istedi, hemşire de istedi, diğer Körfez ülkeleri de istiyor.
Aslında, benim doktor gönderme gibi bir yetkim falan yok. Türkiye'deki
doktorlar kendi hür iradeleriyle, istedikleri ülkelerde çalışıyorlar.
İşte, biz de bugün, başka ülkelerde yetişmiş
doktorların da, yine hür iradeleriyle Türkiye'de çalışmalarının
önünü açmaya çalışıyoruz. Eğer, Suudi Arabistan
veya başka bir ülke çok yüksek ücretlerle hekim veya hemşire
çalıştırmak üzere Türkiye'den talepte bulunurlarsa
bizim ihtiyacımızın daha da artacağı
aşikârdır.
Sayın Neşşar, SSK emeklileri
eskiden yanı başlarındaki sağlık ocağına
da gidemezdiler. Sayın Neşşar burada değil
herhâlde, soruyu sordu ama.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Buradayım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Evet. Eskiden yanı başlarındaki sağlık
ocağına da gidemezlerdi. Siz bunu çok iyi biliyorsunuz.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Ben, vatandaşın sorusunu iletiyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Soruyu siz sordunuz sonuçta, "Vatandaş sordu."
diyorsunuz ama.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- "Gidemiyorum." diyor Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Yanı başlarındaki devlet hastanesine de
gidemezlerdi. Âdeta bunların aralarında Berlin duvarları
vardı. Biz onları yıktık. Eksik başka şeyler
varsa onları da yarın düzeltebilecek olan yine AK Parti
hükûmetleri olacaktır. Bunu size açıkça ifade edeyim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - CHP düzeltecek, siz değil. İktidar CHP, siz muhalefet.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Bakın, bu sizin sorunuzda da bir kere daha ifade ettiğiniz
tırnak içindeki bu bıçak parası meselesi çok önemli
bir meseledir. Türkiye'de bugün sağlık hizmetlerinin çok
büyük kısmını Sağlık Bakanlığımıza
bağlı sağlık kuruluşları veriyor. Yani,
her ne kadar özel sektörden geri ödeme kurumlarımız, sosyal
güvenlik kurumlarımız hizmet alıyorsa da, her ne kadar
üniversitelerimiz vatandaşımıza hizmet veriyorsa
da üniversite hastanelerimizde, hizmet yükünün çok büyük kısmı
Sağlık Bakanlığının hastaneleri veya diğer
kuruluşları üzerindedir. Dolayısıyla, muayenehane
hekimliğinin yüzde 90'lardan yüzde 40'lara gerilemiş olmasının
ne anlama geldiğini vatandaşımız çok iyi biliyor,
bunu çünkü yaşıyor.
Bakın, çok basit bir şey anlatacağım
ben size. Basit, ama, vatandaş için bu çok önemli. Gümüşhane'den
Erzurum'a giden bir vatandaşımız, yolda bizim saha koordinatörlerimizden
birinin aracına biniyor. Tanımıyor, bilmiyor ve
şöyle bir olay anlatıyor, diyor ki: "Ben, Aşkale'nin
bir köyünden Numune Hastanesinde eşimi ameliyat ettirdim. Gidiş
ve gelişte dört tane dolmuş parası ödedim, Aşkale'ye,
Aşkale'den de Erzurum'a. Beş sene önce de ağabeyimin hanımını
ameliyat ettirmiştik, bir çift öküz sattık." Türkiye'de
bu dönemi bitirdik biz. Bununla, Türkiye Cumhuriyeti olarak, ben
de, siz de, hepimiz iftihar etmeliyiz. Eğer bunun bakiyeleri,
kalıntıları, tortuları varsa hâlâ bu ülkede, onu
da yine sizlerle birlikte, el birliği ederek ülkenin üzerinden
kaldıracağız.
Sayın Bodur, kolesterol ilaçları,
kemik erimesiyle ilgili ilaçların belli ölçümlerle verildiğinden
bahsettiniz. Bu husustaki kararları, Türkiye'de, konusunda
yetkin bilim adamları veriyor. Bu bilim adamları zaman zaman
görüşlerini de değiştirebiliyorlar uygulamayı
takip ederek. Nitekim, kolesterolle ilgili uygulamalar, sizin bu
söylediğiniz uygulamalar kısa bir müddet uygulandı
ve daha sonra bunlardan vazgeçildi. Kemik erimesiyle ilgili uygulamalar
da böyle.
Sayın Bodur, eskiden vatandaşımız
ilaca hiç ulaşamıyordu. Bakın, biz
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Yahu Sayın Bakanım, nerede? Yok öyle bir olay.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Ben size şimdi rakam söyleyeceğim. Milyon rakamlar
çok önemlidir.
Türkiye'de kamunun
BAŞKAN - Sayın Bakan
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Siz geldiniz Sağlık Bakanlığı faaliyete geçti
yani!
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
lütfen
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Her şey sizinle başladı yani! Olur mu öyle şey canım!
BAŞKAN - Sayın Bakan, süre
tamamlanmıştır.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Türkiye'de 2002 yılında
700 milyon kutu ilaç kullanılmışken, kamu 700 milyon kutu
ilacın parasını ödemişken 2006'da bu sayı 1 milyar
260 milyon olmuştur.
Sayın Arıtman'ın verdiği
rakamda da şöyle bir şey var: Yüzde 70 bildirim var, ama, Sayın
Arıtman, bu size bahsettiğimiz yüz binde 28,5'lar saha
araştırmasının sonuçlarıdır, bildirimlerin
sonuçları değil. Bunun detaylarını bilahare görüşebiliriz.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Burada
çok açık yazıyor efendim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Saha araştırmasının sonuçları.
Bildirimler yüzde 70 olmuştur, ama, saha araştırması
yüzde 100'ü yansıtan bir rakamdır
BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür
ediyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) -
ve biliyorsunuz, bunu Hacettepeyle birlikte çalıştık.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın
Bakan, Sağlık Bakanlığının eskiden beri
bu uyguladığı ana ölümleriyle ilgili
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) - Yani,
lütfen okuyunuz.
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247 Sıra
Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
1. maddesine bağlı "Para cezası" başlıklı
ek 12. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç Mahmut Duyan İsmail Değerli
Samsun Mardin Ankara
Nurettin
Sözen Sami Tandoğdu Mehmet Neşşar
Sivas Ordu Denizli
Ali
Arslan Mustafa
Özyurt
Muğla Bursa
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN - Sayın Neşşar,
buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce
Bayram Özçelik arkadaşımız tipik bir AKP'li kibriyle,
biraz da tepeden bakarak, bize de böyle "hadi sizi gidi statükocular"
diyerek, bakarak ne kadar büyük dönüşüm yaptığınızı
ve ne kadar büyük bir devrimci olduğunuzu falan anlattı.
Şimdi, ben izninizle, "Sağlıkta Dönüşüm"
adı altında uygulamaya çalıştığınız
sağlığın özelleşmesi, liberalleşmesiyle
ilgili birkaç rakam vermek istiyorum ve bu rakamlar üzerinden de yorum
yapmak istiyorum.
Öncelikle şunu vereyim: Örnek
aldığınız ve benzemeye çalıştığınız
Amerika Birleşik Devletlerinde, siz iktidara geldiğiniz
zaman 30 milyon insan sigorta kapsamı dışındaydı,
siz daha gitmeden bu rakam 47 milyona çıktı. Bush, seçimden
sonraki değişim programını açıklamaya çalışırken,
yani iktidara bağlı kalmaya çalışırken
sağlıkta da çaresizce bazı hesaplar yapıp vatandaşlarının
önüne öyle çıkıyor. Bu rakamlar da o zaman yapılan
araştırmalarda çıktı.
Şimdi, Türkiye'ye gelelim.
Dün özel hastanelerle ilgili bir araştırma yayınlandı.
Türkiye'de 308 tane özel hastane olduğu söyleniyor. Bunların
yüzde 44,2'si İstanbul'da. Yani, bu demektir ki ta 83'ten beri
başlayan sağlığın özelleştirilmesi, liberalleştirilmesi
politikasının Anadolu'ya, sağlığa erişimde
sıkıntı olan bölgelere sağlık hizmeti
ulaştırmak adına yaptığı hiçbir şey
yok. İkinci sırada, çok enteresan, yüzde 5,5 İzmir, yüzde
5,2 Ankara, 4,9 Antalya geliyor. Yani, eğer biraz daha Orta Anadolu'ya
falan gidersek demek ki özelleşmenin sağlık hizmetine
kattığı hiçbir katkı bulunmamaktadır.
İkincisi, yapılan
araştırmada, bu özel hastanelerin toplam yıllık poliklinik
sayısının 13,5 milyon olduğu dile getiriliyor.
Eğer bunu Sağlık Bakanlığının 300 milyonlara
varan rakamıyla oranlarsanız, bu, yüzde 4-4,5-5 gibi bir rakama
denk geliyor, ama, özel sağlık kuruluşlarının
götürdüğü paraya bakarsanız, bu sağlık bütçesinin
yarısını, hatta yarısından fazlasını
buluyor. Bunu verdiği hizmete oranla 10 misli pahalı diye
değerlendirirsek, iki sonuç çıkarabiliriz bundan. Bir,
özel sağlık kuruluşları, olağanüstü savurgan
hizmet vermektedir. Birinci çıktı bu olabilir. İkinci
çıktı ise, kamu hastanelerindeki sağlık hizmeti
kalitesinin düşüklüğü, aslında, gereğinin onda
1'i ödenek almış olmalarından kaynaklanmaktadır
sonucu çıkıyor.
Hangi açıdan bakarsanız
bakın
Biraz önce Sayın Bakan da söyledi, dedi ki: "Hizmetin
çok büyük kısmını Sağlık Bakanlığı
hastaneleri vermektedir." Ortaya koymaya ve uygulamaya çalıştığınız
sistem, hiçbir şekilde Türkiye'nin hiçbir sağlık sorununa
çözüm getirmeye yönelik bir sistem değildir. Zamanında,
ben, daha önce, bunu bu kürsüden bir kere daha söyledim: Bütün
sağ iktidarlara dayattılar -Dünya Bankası- Süleyman
Demirel'e de dayattılar, kabul etmedi; baktı "bu, bu ülkede
olmaz" dedi, geçiştirdi. Özal'dan beri olan sağ iktidarlar
"yapıyoruz, yapacağız, edeceğiz" dediler
geçiştirdiler ve fakat, AKP İktidarı, büyük bir -kusura
bakmayın- cahil cesaretiyle, bu sağlıkta özelleştirmenin
üzerine atladı. Dolayısıyla, bugün, sağlık
alanında bütün hekimlerin, yani, sadece Türk Tabipler Birliği
değil, sadece akademik dünya da değil, AKP yandaşı
olmayan ya da AKP'den nemalanmayan, yani, bir AKP'li komisyon başkanının
arkadaşı olduğu için Yüksek İhtisas Hastanesindeki
bir kardiyoloji şefi kaydırılıp yerine getirilen
bir başka şef olmayan insanların tümü, AKP'nin yaptığı
"Sağlıkta Dönüşüm" adında yaptığı
uygulamaların hiçbirisini onaylamamaktadır Türkiye'de.
Demin, geçen gün yine söyledi Sayın
Bakan. Bolu'da çok başarılı olduğunu söylediği
aile hekimliği uygulamalarına, o Halk Sağlığı
Uzmanları Derneğini, maalesef, kendisine alternatif kabul
etmiyor, maalesef, onların görüşlerine itibar etmiyor,
ama, 50'den fazla halk sağlığı hocasının ya
da büyük kısmı halk sağlığı hocası
olan 50'den fazla hekimin gidip de yaptığı incelemeleri
Sayın Bakan dikkate bile almadan aile hekimliğinde ne kadar
başarılı olduğunu söylemeye cüret edebiliyor
diyelim, o şekilde bağlayayım sözlerimi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan, teşekkür edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Neşşar.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla)
- Daha konuşacağız, rakamlarla ve de vatandaşın
oylarıyla konuşacağız. Sayın Bakanın büyük
bir öz güvenle neden bir dahaki seçimden sonra yine iktidar başında
olacağını sandığını ve niye bazı
uygulamaları bu varsayımla yaptığını
da önümüzdeki konuşmalarda dile getireceğim.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Neşşar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Ek 12'nci maddeyi
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Sayın milletvekilleri, maddenin
oylamasında bir yoklama talebi vardır. Şimdi bu talebi
yerine getireceğim, ancak, yoklama talebini işleme koyabilmem
için, ayakta olup yoklama talep eden milletvekillerinin sayısının
20 olup olmadığını tespit edeceğim.
İsimler tutanağa geçeceğinden,
ayaktaki her sayın milletvekilinin sırasıyla isimlerini
söylemesini rica ediyorum.
Sayın Koç, Sayın Arıtman,
Sayın Tandoğdu, Sayın Neşşar, Sayın Gülçiçek,
Sayın Özkan, Sayın Akyüz, Sayın Şahin, Sayın
Oral, Sayın Çilingir, Sayın Bodur, Sayın Kaya, Sayın
Koç, Sayın Ayvazoğlu, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Üstün, Sayın Ercenk, Sayın Yetenç, Sayın Sözen, Sayın
Hacaloğlu.
Sayın milletvekilleri, yoklama
için üç dakika süre veriyorum. Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3.-
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/1226) (S. Sayısı: 1247)
(Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi ek maddeler ve kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati
:19.20
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59'uncu Birleşimi'nin Dördüncü
Oturumu'nu açıyorum.
1247 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununun Ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
bu fıkradan sonra gelmek üzere maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"Klinik şefi, klinik
şef yardımcısı, başasistan ve asistan kadrolarına,
açıktan atama izni alınmaksızın ilgili mevzuatı
çerçevesinde atama yapılır. Sağlık Bakanlığı
eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şefi
ve şef yardımcılığı kadrolarına, ilgili
dalda uzman olan profesör ve doçentler ile ilgili dal uzman tabipleri
arasından Bakanlık tarafından atama yapılır.
Profesör ve doçentler, Bakanlıkça ilan edilen kadrolar için, gerekli
belge, bilimsel çalışma ve yayınları ile birlikte
Bakanlığa başvururlar. Bakanlık, ilgili dalda
üçü eğitim ve araştırma hastaneleri klinik şeflerinden
ve ikisi de üniversite öğretim üyelerinden olmak üzere beş
kişilik bir jüri teşkil eder. İlgili dalda yeteri kadar
şef veya öğretim üyesi bulunmadığı taktirde
jüri en yakın daldaki şef veya öğretim üyelerinden tamamlanır.
Jüri, adayların bilimsel çalışma ve yayınlarını
inceler ve her bir aday için rapor düzenler. Bu raporlar
ışığında Bakanlıkça belirlenen en uygun
adaylar klinik şefi ve şef yardımcılığı
kadrolarına atanırlar. Profesör ve doçent unvanına
sahip olmayan uzman tabiplerin klinik şefi ve şef yardımcılığı
ve başasistan kadrolarına atanmalarında yapılan
sınavlarda başarılı olmaları şartı
aranır.
Klinik şefi, şef yardımcılığı
ve başasistan kadrolarına atananlar beş yıllık
sürelerde bilimsel ve performans kriterleri bakımından
Bakanlıkça değerlendirilirler. Bu değerlendirme sonucunda
bilimsel ve performans bakımından yeterli görülenler bu
görevlere yeniden atanırlar.Yeterli görülmeyenler ise uzmanlık
kadrolarına nakledilirler. Yapılacak klinik şefi,
şef yardımcılığı ve başasistan
sınavları, profesör ve doçentlerden yapılacak atamaların
değerlendirilme kriterleri ile bilimsel ve performans kriterlerine
ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından hazırlanan
ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde
yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
Servis ve laboratuar şefleri
veya şef yardımcıları ile tıp alanında doçent
veya profesör tabipler eğitim ve araştırma hastanelerine;
uzman tabipler veya tıp alanında doktora yapmış tabipler
veyahut hukuk, kamu yönetimi, iktisat, işletme ve sağlık
yönetimi alanlarında lisans, yüksek lisans veya doktora
eğitimi almış tabipler diğer hastanelere baştabip
olarak atanabilirler."
BAŞKAN - Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Dursun Akdemir, Iğdır
Milletvekili.
Sayın Akdemir, süreniz on dakikadır.
Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 1247 sıra sayılı
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Tasarısı'nın
2'nci maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına görüş
bildirmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
Meclisi ve siz değerli milletvekillerini saygılarla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuya
girmeden önce, gündem dışı konuşmada da Türkiye'de
organ nakli konusunda bir konuşma yapılmıştı.
Türk milletinin, halkımızın duyarlılığını
artırmak adına, organ bağışının üzerinde
durulması gerektiğini vurguluyor ve bugün görüşülmekte
olan Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun sağlık mensuplarını
ilgilendirmesi dolayısıyla, Türkiye'de çalışan
tüm doktorları, hemşireleri, sağlık memurlarını,
eczacıları, diş hekimlerini ve tüm yardımcı
sağlık personelini buradan selamlamak istiyorum ve Türkiye'de,
yüce Mecliste Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına
oturan ve Başkan Yardımcısı Sayın Ali Dinçer'e
organ naklini, karaciğer organ naklini Türkiye'de gerçekleştiren
genel cerrahi hekimine buradan teşekkürlerimi sunmak istiyorum,
çünkü, sağlık mensuplarının, bu kanun Meclis Genel
Kuruluna geldikten beri, genellikle olumsuz yanları, bıçak
paraları ve sağlıkta yetersizlikleri sanki doktorlardan,
hemşirelerden kaynaklanıyormuş gibi bir kanı verilmeye
çalışıldı. Bu kanıyı düzeltme adına,
Sayın Ali Dinçer'e buradan teşekkür ediyorum; Atatürk
"Beni Türk hekimlerine emanet edin." demişti ve Atatürk'ün
tavsiyesini tutarak, kendisini Türk hekimlerine emanet etti ve
dünyanın çağdaş ülkelerinde yapılması gerçekten
zor bir operasyonla sağlığına kavuşturuldu.
O nedenle, hem ekibi kutluyor ve Sayın Ali Dinçer'e sağlık
diliyorum, kendisine teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir sağlık kuruluşunda hastanın ilk hastaneye girip
kaydolduktan sonra başlayarak, kliniği terk edene kadar
olan tüm bürokratik ve tıbbi işlemlerin modern sağlık
hizmetlerinde çok özel bir yeri vardır. Tabiplerin eğitimi
ve tıbbi işlemlerde kullanılan malzeme ve ilaçların
kalitesi ve tedavide istenilen sonuca ulaşılması
bakımından kuşkusuz çok önemlidir. Kaynakların verimli
kullanılarak halkımızın sağlığının
korunması bakımından iyi hekim ve kaliteli malzeme
kadar diğer önemli bir unsur da hastanelerin yönetim biçimidir.
Hastanelerde kaliteli, çağdaş yönetim anlayışının
yerleştirilmesi ve kaynakların verimli kullanılması,
kanımca, yerleşik bürokratik yapının dışına
çıkılarak üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir konudur.
Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesi, Sağlık Bakanlığının
klinik şef ve şef yardımcısı atamasına
ilişkin düzenlemeyle ilgili yürürlüğü durdurma kararı
vermiştir. Hafızalarımızı yoklarsak, 1999
yılından bu yana, Sağlık Bakanlığı
eğitim ve araştırma hastanelerinin klinik şef ve
şef yardımcılığına doçent ve profesörler
arasından Bakan yetkisiyle atamanın sağlanması
amacıyla birçok sayıda yönetmelik değişikliği
yapılmış, ancak, bu yönetmelikler yargı tarafından
iptal edilmiştir. Bunun üzerine, AKP Hükûmeti 2005 yılında
yasal düzenleme yoluna gitmiştir; fakat, bu yasa teklifinin
Anayasa'ya aykırı olduğu tarafımızdan da Meclis
Genel Kurulunda uyarıldığı hâlde, tüm ısrarlarımıza
rağmen, Hükûmet bu tasarıyı Mecliste yasalaştırmıştır.
Cumhurbaşkanımızın veto etmesi, bizim, konu üzerinde
ısrarlı olduğumuzun haklılığını
göstermiştir.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in Yasa'yı
veto etmesi sonrasında da, 20 Ekim 2005 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde uyarmamıza rağmen, bu Yasa'nın veto
edilmesi, ayrıca, Hükûmetin, konuya, muhalefetin uyarılarına
dikkat etmemesinin güzel örneğidir.
Sayın Bakanın bir kadroya
birden çok sayıda profesör ve doçentin başvurması
hâlinde tercihini kimden yana koyacağını bizzat sormuş,
tercih yapılmasını gerektirecek kriterlerin olmasını
ısrarla önermiştik. Uyarıları dikkate almayan Bakanlık,
Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluğuna dayanarak
yasayı yasalaştırdı. Bu kez, Anayasa Mahkemesi,
12/12/2005 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı aldı. Bu
arada, ilan verilmeden ve herhangi bir belirleyici kriter konup
açıklanmadan, Sağlık Bakanlığı, eğitim
ve araştırma hastaneleri şefliklerine atamayı
sürdürdü. Bu şefler, bildiğiniz gibi, insanlar üzerinde
tıbbi ve cerrahi işlemleri yetkiyle uygulayacak hekim yetiştiren
kişilerdir.
Değerli arkadaşlar, insanı
şaşırtan diğer bir taraf, Anayasa Mahkemesi Yasa'nın
uygulanmasını durdurma kararını açıkladığı
hâlde atamaların yapılması ve sürdürülmesi anlam ifade
ediyor. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi esastan karar vermediği
için gerekçesini şu anda bilmiyoruz. Sağlık Bakanlığı
eğitim hastanelerinde görev yapan uzman ve başasistanların
atamalarıyla ilgili olarak da Danıştayın yürütmeyi
durdurma kararı verdiği, kamuoyunun da bilgisi dâhilindedir.
Değerli arkadaşlar, görüldüğü
üzere, Hükûmet, sayısal çoğunluğuna güvenerek hassas
bir konuda, aynen on beş üniversiteye rektör ataması konusunda
uyarmamıza rağmen dikkate almadığı gibi, burada
da dikkate almamış ve yine Anayasa'ya çarparak tekrar Meclise
gelmiş ve aylardan beri Meclisi işgal eder hâle gelmiştir.
Hükûmet olmak, meseleleri sorun yumağı hâline getirme değil,
muhalefet, sivil toplum örgütleri ve iktidarıyla uyumlu olarak
yasa çıkarmak ve topluma hizmet etmektir. Böyle olunca da,
Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerinde
hizmetin aksamasına vesile olmuştur.
Şimdi bugün burada, tabii, tasarının
çerçeve 2'nci maddesini inceleyecek olursak -2'nci madde üzerine
konuşacağım ben- Anayasa Mahkemesinin, biraz da -daha
önce söylediğim gibi- 12/12/2005 tarihinde ve 2005/23 karar sayıyla
yürürlüğü durdurma kararı nedeniyle bir değişiklik
yapılmaya çalışılmaktadır. Değişiklikle
getirilen Sağlık Bakanlığı eğitim ve
araştırma hastanelerinde klinik şef ve şef yardımcılığı
atamalarında jüri oluşturulması ve bilimsel yeterliğin
atamalarda dikkate alınmasını iyi bir gelişme olarak
görüyorum; ama, yeterli bulmuyorum. Daha önce söylediğimiz
hâlde, hatadan dönmek de bir avantajdır. Dolayısıyla,
hatadan döndükleri için Sayın Bakanı kutluyorum; ama,
keşke bu kadar zaman kaybına vesile olmasalardı.
Değerli arkadaşlar, Anayasa
Mahkemesinin verdiği karar, yürürlüğün durdurulması
kararıdır. Yürürlüğün durdurulması kararında
hukuka aykırılığın gerekçesi açık olarak
belirtilmediğinden, düzenlemeye, hangi yönleriyle hukuka
aykırı olduğunu şu anda bilmediğimizi
açıklamıştım.
Sağlık Hizmetleri Kanunu'nda
değişiklik yapılmasını getiren bu tasarının,
Cumhurbaşkanının veto ettiği, Anayasanın yürütmesini
durdurduğu Kanun'dan tek farkı, bilimsel çalışma
ve yayınları inceleyecek bir jüri oluşturmasıdır.
Bunun dışında kriterler olmadığı için, bu
da, ayrıca eksiklikler getirecektir ve birtakım yanlı
uygulamalara vesile olabilecektir. O nedenle, Anayasa'nın
ruhuna aykırı düşeceği gene açık olarak burada
karşımıza çıkmaktadır.
Klinik şef, şef yardımcısı
ve başasistanın ayrıca beş yılda bir bilimsel
ve performans kriterleri bakımından Bakanlıkça değerlendirilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
buyurun.
Lütfen toparlar mısınız.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) -
Olur Sayın Başkan, tamamlayayım.
ayrıca değerlendirmeye
uygun görülmesi olumlu karşılanabilir. Ancak, buradaki
bu olumluluğu, hangi yöneticiler tarafından, ne zaman,
hangi şartlarda yapılacağına bağlıdır.
Dolayısıyla, özerk ve bağımsız davranabilecek
jürilerin oluşturulması, bu konuda, sorunu çözecek bir
yol olabilir.
Değerli arkadaşlarım,
biz, hastane yönetiminde klinik şef ve şef yardımcılığının
bu önemine binaen, konunun ayrıca diğer taraftan hastanelerin
yönetiminin ülkede sağlık sisteminin yetersiz olmasına
önemli katkı sağladığını iddia ediyoruz
ve bu konuda ben bir önerge verdim. Hastanelerin yönetsel formasyona
sahip hekimler tarafından yönetilmesini sağlamak üzere
verdiğim önergede, tıp fakültesini bitiren bir doktora,
aynen genel cerrahi uzmanı ve dâhiliye uzmanı gibi,
tıpta yönetim uzmanlığı dalı oluşturulmasını
önergemde ortaya koymak istedim. Eğer bu uzmanlık dalı
oluşturulursa, hastanede başhekimliği ve sağlık
müdürlükleri, dolayısıyla, tıp doktorluğu yönetim
uzmanlığını almış kişiler tarafından
yönetilecek ve sağlıkta hasta memnuniyeti ve verimlilik
ön plana çıkarılacaktır.
Biraz sonra konuşmamda önergemi
açıklamaya çalışacağım. Şimdi, klinik
şef, şef yardımcılığı konusunda
Sağlık Bakanlığının getirdiği bu kanuna
önergeyi eklerken, Anayasa'daki aykırılığı
ortadan kaldırmak üzere de üniversitelerin, yani YÖK'ün devreye
sokularak, bir yönetmelikle konunun çözümlenmesi meseleyi hâlledecektir.
Sözlerimi tamamlarken siz değerli
milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlarım.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akdemir.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Nurettin Sözen, Sivas Milletvekili.
Buyurun Sayın Sözen. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURETTİN SÖZEN
(Sivas) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
1247 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın 2'nci
maddesine ilişkin görüşlerimi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına sunuyorum. Sunuşumdan evvel, hepinizi, saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de sağlık sektöründeki temel sorun, kaynakların
yetersizliği yanında mevcut kaynakların da etkin kullanılmamasıdır.
Bu etkinsizlik, sigorta hastanelerinin devri, ilaç politikaları,
sağlık hizmetlerinin sunumundaki önceliklendirme sorunları
ile israfa değin yol almaktadır.
Toplam kamu sağlık harcamaları
1999'dan başlayarak sürekli artmaktadır. Örneğin,
1999'da gayrisafi millî hasılanın yüzde 3,2'si iken, 2004
yılında bu oran yüzde 5'i aşmıştır. Ancak,
bu kaynak artırılmasına karşın izlenen kötü
sağlık politikaları dolayısıyla istenen sonuçlara
ulaşılamamaktadır, sağlık hizmetinde kalite
gittikçe düşmektedir. Örneğin, koruyucu sağlık
hizmetleriyle ilgili harcamalar düşmektedir. AKP döneminde
koruyucu sağlık harcamalarının toplam sağlık
harcamaları içindeki oranı yüzde 3,5'lardan yüzde 1,3'lere
kadar düşmüştür.
Yine, 2003'te kişi başına
sağlık harcaması dünya ortalamasının altındadır,
234 dolar; 192 ülkenin ortalaması ise 424 dolardır. OECD ve
AB ülkeleri arasında bu bakımdan sonuncu sıradayız.
Yine, bu ülkeler arasında, halk sağlığı harcamaları
bakımından sonuncuyuz. 1999'da kişi başına 5
dolar, 2003'te 4,8 dolar.
Konuşmamın bu bölümünde,
Sağlık Bakanının geçen oturumda yaptığı
konuşmalara ilişkin düşüncelerimi söyleyeceğim.
Bunlardan bir tanesi, birinci basamak sağlık hizmetlerinin
ücretsiz olduğu sözüdür; bu doğru bir söz değildir. Çünkü,
bugünkü sistemde birinci basamak hizmetleri için sağlık
sigortası yoluyla ödenti yapılmaktadır. Sağlık
sigortalarının da gerek isteğe bağlı sigorta
yoluyla gerek prim ödeyerek gerekse katkı payı ödeyerek
bir ücrete dayandığı açıktır.
İkinci önemli konu, doktor sayısıyla
ilgilidir. Bilindiği gibi, 100 bin doktor sayısına
karşılık yılda 5 bin doktor yetişmektedir. Yani,
dört yılda 20 bin doktor yetişmektedir. Sağlık Bakanımız,
bir soru üzerine, bunun yarısının nüfus artışı
dolayısıyla dikkate alınmaması gerektiğini
söylemektedir. Yanlış hesap yapmıştır, her zaman
olduğu gibi özen göstermemektedir bu tasarıları hazırlarken.
Dört yıllık AKP İktidarı döneminin nüfus artışı
hesaplandığı zaman 5,1 rakamı çıkmaktadır,
yüzde 5,1'dir. Yüzde 20 doktor artışı var, buna karşılık
nüfus artışı sadece yüzde 5,1'dir. Yani, dört yılda
15 bin doktor fazlamız vardır ve bu gidişle, kendisinin
iddia ettiği doktor açığı kısa bir süre içerisinde
kapatılacaktır.
Üçüncü, çok daha acı olan bir
şey, üniversiteyle devlet hastanelerinin kıyaslanmasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
bir söz var, orman dermiş ki: "Beni mahvedenin sapı benden
olmasa." Şimdi, Sağlık Bakanımız öğretim
üyesi, Müsteşarı öğretim üyesi, Komisyon Başkanımız
öğretim üyesi. Bir üniversitenin devlet hastanesinden farklı
işlevleri var; üniversite öğrenci yetiştirir, üniversite
araştırma yapar, üniversite yayın yapar. Dahası
da var: Diğer hastanelerde yapılamayan, doku nakli gibi,
organ nakli gibi, kanser tedavisi gibi, radyoterapi gibi, zor, güç
ve pahalı sağlık hizmetlerini üniversite yapar. Dolayısıyla,
üniversiteyle devlet hastanesini kıyaslamak, elmayla armudu
kıyaslamak gibi bir şey. Üniversitelerin verim sorunu olduğunu
defalarca söyleyerek bir üniversite hocasının, üniversiteyi,
halk önünde, kamuoyu önünde küçük duruma düşürmeye çalışma
gayreti, hem yanlıştır hem doğru değildir; etik
de değildir, doğru da değildir.
Şimdi, bir de Sağlık
Bakanlığının, iktidarı döneminde yaptıklarına
göz atalım. Hiçbir mesleğe, hizmet grubuna uygulanmayan,
bilindiği gibi, zorunlu hizmet, büyük tantanalarla, büyük kahramanlıklarla
yürürlükten kaldırılmış, altı ay sonra, 1980
faşist yönetimin yasası daha ağır koşullarda
yeniden getirilmiştir. Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli
Sağlık Personeli Çalıştırılmasına
İlişkin Yasa ile, yirmi dört ilde 21.675 sözleşmeli
sağlık personeli alınmıştır. Bu alanda başarılı
olmadığını, Sağlık Bakanı, muhtelif
vesilelerle açıklamıştır.
Memurların, emeklilerin, yeşil
kartlıların, ilaç, protez gereksinmelerinin listesi her
gün yeni değişikliklere uğramaktadır ve Sağlık
Bakanlığı bu değişikliğin sorumlusu olarak
da Maliye Bakanlığını göstermektedir. İki
gün evvel yayınlanan bir genelgeyle, reçetelerde sadece birer
kutu ilaç yazılacağı bildirilmiştir. Toplumumuzdaki
belli yaştaki tansiyon hastalarının, şeker hastalarının,
kronik hastaların bu genelge karşısında nasıl
hareket edebileceği, ne gibi çilelerle karşılaşacağını
artık siz tahmin edin.
Değerli arkadaşlarım,
hastaların ilaca kolayca ulaştığını söylemiştir,
eczacıların çok mutlu olduğunu ifade etmiştir değişik
vesilelerle. Biliyor musunuz ki, eczacılık tarihimizde,
cumhuriyet tarihimizde ilk defa Sağlık Bakanlığı
ve Hükûmet, eczacılar tarafından miting yapılmak suretiyle
protesto edilmiştir. Eğer çok mutluysa eczacılar
Burada
eczacı arkadaşlarım var. İstanbul, Ankara,
İzmir, Bursa Eczacı Odalarının organize ettiği
bir mitingdir bu. Buradaki eczacı arkadaşlarımın
bu mitingden haberi olmadığı anlaşılıyor,
mutluluklarını ifade ediyorlar. Buna şaşmamak
mümkün değildir.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Karadeniz kan ağlıyor.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı,
personel atamalarıyla ilgili yargı kararını uygulamadığı
için hapse mahkûm oldu. Daha önceki bir konuşmamda daha söylemiştim.
Bu mahkûm olan Müsteşar değildir, mahkûm olan Bakandır, siyaset
adamıdır. Çünkü, Müsteşar, Bakandan farklı ve Bakanın
izni olmadan bir tasarrufta bulunamaz. Bir bakanlık düşünün
ki Anayasa Mahkemesi kararlarına uymuyor, bir bakanlık
düşünün ki Danıştay kararlarını uygulamıyor,
bir bakanlık düşünün ki mahkeme kararlarına uymuyor;
bu Bakanlığın adı Sağlık Bakanlığıdır
ve maalesef, son derece üzücüdür.
Değerli arkadaşlarım,
diğer kentlerimize göre daha az sağlık sorunu olan,
Türkiye'nin en küçük ve şirin kenti olan Düzce'de aile hekimliğinin
pilot uygulaması yapıldı. Bir şey söyleyeyim de
hayretler içinde kalın. Düzce'de bir araya getirilen 104 hekimden
sadece 1 tanesi aile hekimi uzmanıdır. Değerli arkadaşlarım,
bu uygulamanız belki yasaldır, ama hukuki değildir.
Çünkü, Türkiye kanunlarına göre, dünyada olduğu gibi aile
hekimliği bir uzmanlık dalıdır. Bu uzmanlık
dalını tamamlamayan, yani aile hekimi olmayan bir hekimle,
aile hekimliği uygulaması yapamazsınız. Kaldı
ki, pratisyen hekim arkadaşlarımıza da hiçbir kurs yapılmamıştır.
Bir haftalık, sadece yönetim tekniği öğretilen kurs
yapılmıştır; ne bir mesleki kurs yapılmıştır
ne de planlanmıştır. Bu, böyle gidiyor. Bu, belki yasaldır,
ama hukuki değildir; tıbbi bakımdan, etik bakımdan
doğru değildir. Böyle bir yönteme geçmek için yeterli sayıda
aile hekimine sahip olmamız gerekiyor.
Kısacası, "bıçak
parası" söylemleriyle meslektaşlarımızı
halk nezdinde aşağılamaktan çekinmeyen, meslek odalarının,
sendikaların, birliklerin iş birliği ve katılımcılığını
ciddiye almayan, yöneticilerine gerekli ilgi ve sevgiyi, saygıyı
göstermeyen Sayın Bakanın bu çelişkilere ve başarısızlıklara
düşmesi çok doğaldır.
Değerli arkadaşlarım,
konuyla ilgili olarak, 2'nci maddenin konusuyla ilgili olarak, bildiğiniz
gibi, Cumhurbaşkanı Yasa'yı Meclise geri gönderiyor,
Sağlık Bakanlığı buna rağmen atamaya devam
ediyor. Anayasa Mahkemesi atamayla ilgili Yasa maddelerinin uygulamasını
durduruyor, buna rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sözen, lütfen
toparlar mısınız.
Buyurun.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Teşekkür
ederim efendim.
Sağlık Bakanlığı,
yine kanunsuz olarak, Anayasa'ya aykırı olarak, profesör
ve doçentleri hiçbir seçime tabi tutmadan, hiçbir yarışa
tabi tutmadan atamaya devam ediyor. Doğu'da doktor azalmış,
öğretim üyesi azalmış önemli değil, önemli olan kadrolaşmanın
tamamlanmasıdır.
Doğu ve Güneydoğu'daki
doktor açığı için neler yapılması gerektiğini
düşünürken, cumhuriyetimizin yakın tarihine bakmak gerekiyor.
Bundan altmış yetmiş yıl önce, üstelik çağımızın
temel ilkelerine ve kurallarına bağlı kalarak, bu
açığı doktorlarla kapatmayı dönemin yöneticileri
başarmıştır. Sadece demokratik yöntemler olan
özendirme ve ödüllendirme yöntemleri o dönemde kullanılmıştır.
Sağlık Bakanımızın uzun süre görev yaptığı
Atatürk Üniversitesi kurulduğunda, asistanları, batıdaki
üniversite asistanlarının 3 katı maaş alırdı,
lojmanları vardı, Amerika'ya gönderilirdi asistanlar ve
de batı üniversitelerinde beş yılda doçent sınavına
girilirken, bu Üniversitemizde, Atatürk Üniversitesinde iki
yılda doçent sınavına girilirdi. Atatürk Üniversitesinin
bugünkü düzeyi, işte bu özendirme yöntemleriyle sağlanmıştır.
Bunu her zaman yapmak mümkün, her zaman yapmak mümkün.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, doçent ve profesör atama işine gelmek istiyorum. Profesör
ve doçentlerin atanmasıyla ilgili Bakanlığa verilen
yetki, tamamen takdiri ve bu nedenle keyfîliğe dairdir. Danıştayın
5. Dairesinin iptal ettiği Tababet Uzmanlık Yönetmeliği'nin
kuralları bu atamada da kullanılarak Danıştayın
kararlarına da karşı çıkılmıştır.
Uzman doktor, şeflik, şef muavinliği ve başasistanlık
için sınava tabi tutulurken, profesör ve doçent için sınav
söz konusu değildir; bu da Anayasa'nın eşitlik ilkesine
aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Sözen, lütfen
Teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Ayrıca,
uzman doktor atanmasında sınavda başarılı olmak
dışında başkaca koşul olmaması, usul ve
esasların yönetmeliğe bırakılması da idareye
belirsiz bir takdir yetkisi tanımıştır; bu da Anayasa'ya
aykırıdır.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamın diğer bölümünü başka maddeler içinde
söyleyeceğim.
Sizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Sözen.
Hükûmet adına, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkanım, yüce Meclisimizin değerli
milletvekilleri; konuşmamı kısa tutacağım,
çünkü, çalışma saatimiz bitiyor.
Bu kürsüden, biraz önce, AK Parti
Hükûmetimizin, 58'inci ve 59'uncu Cumhuriyet Hükûmetlerinin sağlıkta
yaptığı güzel işler, sağlık alanında
verdiği mükemmel hizmetler için "cahil cesaretiyle bu
işler yapılmıştır" gibi bir ifade kullanıldı.
Bir defa, bu ifadeyi, ben, bu ifadenin sahibine aynen iade ediyorum.
O, kendi cahil cesaretinin farkında olmalıdır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bu yakıştı!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Vatandaşımız, neyin yapıldığını,
kendisine hangi hizmetlerin verildiğini çok iyi biliyor ve bunun
karşılığını da, arkamızda sonuna kadar
durarak gösteriyor. Bu sene seçimler var, orada da herkes boyunun
ölçüsünü alacak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- İnşallah, inşallah!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yine bu kürsüden...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Seni göremeyeceğiz o zaman.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Herhâlde gözleriniz bozuluyor. Göz doktoruna gidersiniz, görürsünüz!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Yine, bu kürsüden, hukuk adına çok yanlış
laflar konuşuldu.
Bakınız değerli arkadaşlarım,
hükûmetlerimiz döneminde, sağlık hizmetleriyle ilgili
olarak on sekiz kanuni düzenleme yaptık ve burada 136 madde
-birlikte- yapmışız. 136 madde, çok fazla değil. Yani,
biz bu kadar işi, ekonomik bir biçimde, az sayıda kanun maddesiyle
bu noktalara getirdik ve bu 136 maddeden, Anayasa Mahkemesince yalnızca
2 maddeyle ilgili olarak kısmi yürütmeyi durdurma kararları
gelmiştir, 1 madde için de yürütmeyi durdurma kararı gelmiştir,
136 maddeden. Ama ne hikmetse, biz burada yasa yaparken, yüce Mecliste
bu çalışmaları yaparken, ana muhalefet partimizin sayın
milletvekilleri, grup sözcüleri, hemen hemen yaptığımız
her yasa için "Bu, Anayasa'ya aykırı, Anayasa'dan dönecek."
falan demişlerdir. Tutanaklara döndüğümüz zaman, birçok
madde için bunların konuşulduğunu göreceğiz. Bakın,
136 maddede, 2 maddede kısmen, 1 maddenin de bütününe yürütmeyi
durdurma verilmiştir.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Ama bu,
kesin dönecek Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Sağlık Bakanlığı olarak ve Hükûmet
olarak, bugüne kadar, bu konuda çok dikkatliyiz. Bugün de, yaptığımız
uygulamalar, yine hukuk çerçevesinde olacaktır.
Yine bu kürsüden, bir sayın
milletvekili çıkıp, kendisine cevap veremeyeceğini
bile bile, Sağlık Bakanlığının Müsteşarıyla
ilgili, yargıda kesinleşmemiş olan bir dava için yorum
yapmaktadır. Bunu da hukuk adına çok yanlış bulduğumu,
aslında, bunun, hukuk kültürüyle, hukuk etiğiyle bağdaşmadığını
o sayın milletvekilime hatırlatmak isterim.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Siz her şeyi biliyorsunuz Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bundan böyle de
Sağlık Bakanlığımız, siz değerli Meclisimizin,
değerli milletvekillerimizin, yüce Meclisimizin desteğiyle,
halkımızın sağlık hizmetlerini daha kaliteli
hâle getirmek için, halkımıza daha mükemmel sağlık
hizmeti vermek için Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı
uygulamaya devam edecektir.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Hukuku biliyor, radyolojiyi biliyor, doktorluğu biliyor,
her şeyi biliyor; fındığı bilmiyor, fındığı
bilse işi bitirecek! Ayrıca, Müsteşarın avukatlığını
yapmaya da gerek yok.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, çalışma
süremiz tamamlandığı için, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 7 Şubat 2007 Çarşamba
günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
20.01