DÖNEM: 22 CİLT: 146 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
61inci
Birleşim
8 Şubat 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan'ın, Kahramanmaraş'ın
kurtarılışının 87'nci yıl dönümü münasebetiyle,
ilin, ekonomik alanda kaydettiği ilerlemelere ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Ateş'in, Gaziantep'e
"Gazi" unvanı verilişinin 86'ncı yıl dönümü
münasebetiyle, ilin, günümüzde, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda göstermiş olduğu
başarılara ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Sinop Milletvekili Mustafa Öztürk'ün, ülkemizdeki yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımının artırılmasının
önemine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve 35 milletvekilinin, su kaynakları
üzerideki risk ve sorunların araştırılarak sürdürülebilir
yönetimi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/421)
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3
- Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/1226) (S. Sayısı: 1247)
4.-
26/9/2006 Tarihli ve 5545 Sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanunu ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere
geri gönderme tezkeresi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/1251) (S. Sayısı: 1253)
VI. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Uşak Milletvekili Alim Tunç'un, konuşması sırasında
bazı sözlerinin yanlış anlaşılabileceği
gerekçesiyle açıklaması
VII. - OYLAMALAR
1.-
26.9.2006 tarihli ve 5545 sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanunu ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere
geri gönderme tezkeresine verilen oyların sonucu
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, sigorta sektöründeki
yabancı yatırımcı payına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali BABACAN'ın
cevabı (7/19789)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Bursa
Milletvekili Ali Dinçer, organ bağışının önemine,
organ nakli bekleyen hastaların sorunlarının çözümü
için yapılması gerekenlere ilişkin gündem dışı
bir konuşma yaptı.
Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, laik devlet
ilkesi ve laiklik kavramının anlamına ilişkin
gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı
Mehmet Aydın,
Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, tarımsal kalkınma kooperatiflerine
destek uygulamalarının etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker,
Cevap
verdi.
17/1/2007
tarihli ve 5574 sayılı Türk Petrol Kanunu'nun bazı maddelerinin,
Anayasanın 89 ve 104'üncü maddelerine göre bir kez daha görüşülmek
üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Genel
Kurulu ziyaret eden İspanya Temsilciler Meclisi Başkan Vekili
ve İspanya-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanı Ignacio Gil Lazaro ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden,
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı'nın
(1/1030) (S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3'üncü
sırasında bulunan, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına
Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın (1/1226) (S. Sayısı:
1247) görüşmelerine devam olunarak 5'inci maddesine kadar kabul
edildi; 5'inci madde üzerinde bir süre görüşüldü.
8
Şubat 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.58'de son verildi.
Sadık
Yakut
Başkan Vekili
Bayram Özçelik Türkân
Miçooğulları
Burdur İzmir
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Harun
Tüfekci
Konya
Kâtip Üye
No.: 80
II.- GELEN
KÂĞITLAR
8 Şubat
2007 Perşembe
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20129) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
2.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20130) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
3.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20131) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
4.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20132) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
5.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20133) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
6.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20134) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
7.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20135) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
8.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20136) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
9.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20137) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
10.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20138) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
11.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20139) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
12.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20140) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
13.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20141) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
14.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20142) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
15.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20143) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
16.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20144) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
17.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20145) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
18.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20146) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
19.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20147) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
20.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20148) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
21.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20149) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
22.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20150) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
23.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20151) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
24.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20152) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
25.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20153) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
26.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20154) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
27.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20155) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
28.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20156) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
29.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20157) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
30.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20158) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
31.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20159) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
32.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20160) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
33.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20161) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
34.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20162) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
35.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20163) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
36.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20164) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
37.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20165) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
38.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20166) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
39.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20167) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
40.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20168) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
41.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20169) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
42.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20170) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
43.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20171) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
44.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20172) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
45.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20173) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
46.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20174) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
47.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20175) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
48.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20176) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
49.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20177) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
50.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20178) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
51.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20179) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
52.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20180) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
53.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20181) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
54.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20182) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
55.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20183) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
56.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20184) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
57.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20185) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
58.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20186) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
59.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20187) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
60.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20188) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
61.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20189) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
62.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20190) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
63.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20191) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
64.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20192) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
65.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20193) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
66.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20194) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
67.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20195) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
68.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20196) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
69.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20197) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
70.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20198) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
71.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20199) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
72.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20200) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
73.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20201) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
74.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20202) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
75.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20203) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
76.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20204) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
77.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20205) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
78.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20206) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
79.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20207) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
80.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20208) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
81.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20209) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
82.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20210) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
83.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20211) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
84.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20212) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
85.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20213) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
86.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20214) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
87.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20215) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
88.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20216) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
89.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20217) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
90.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20218) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
91.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20219) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
92.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20220) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
93.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20221) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
94.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20222) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
95.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20223) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
96.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20224) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
97.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20225) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
98.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20226) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
99.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20227) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
100.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20228) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
101.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20229) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
102.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20230) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
103.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20231) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
104.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20232) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
105.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20233) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
106.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20234) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
107.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20235) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
108.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20236) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
109.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20237) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
110.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20238) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
111.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20239) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
112.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20240) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
113.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20241) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
114.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20242) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
115.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20243) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
116.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20244) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
117.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20245) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
118.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20246) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
119.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20247) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
120.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20248) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
121.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20249) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
122.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20250) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
123.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20251) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
124.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20252) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
125.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20253) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
126.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20254) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
127.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20255) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
128.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20256) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
129.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20257) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
130.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20258) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
131.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20259) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
132.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20260) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
133.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20261) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
134.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20262) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
135.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20263) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
136.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20264) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
137.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20265) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
138.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20266) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
139.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20267) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
140.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20268) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
141.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20269) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
142.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20270) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
143.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20271) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
144.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20272) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
145.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20273) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
146.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20274) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
147.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20275) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
148.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20276) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
149.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20277) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
150.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20278) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
151.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20279) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
152.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20280) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
153.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20281) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
154.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20282) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
155.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20283) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
156.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20284) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
157.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20285) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
158.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20286) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
159.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20287) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
160.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20288) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
161.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20289) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
162.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20290) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
163.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20291) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
164.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20292) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
165.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20293) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
166.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20294) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
167.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20295) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
168.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20296) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
169.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20297) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
170.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20298) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
171.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20299) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
172.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20300) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
173.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20301) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
174.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20302) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
175.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20303) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
176.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20304) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
177.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20305) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
178.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20306) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
179.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20307) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
180.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20308) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
181.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20309) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
182.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20310) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
183.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20311) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
184.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20312) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
185.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20313) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
186.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20314) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
187.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20315) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
188.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20316) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
189.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20317) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
190.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20318) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
191.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20319) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
192.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20320) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
193.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20321) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
194.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20322) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
195.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20323) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
196.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20324) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
197.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20325) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
198.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20326) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
199.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20327) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
200.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20328) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
201.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20329) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
202.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20330) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
203.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20331) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
204.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20332) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
205.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20333) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
206.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir ilçedeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20334) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2007)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.-
Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR ve 35 Milletvekilinin, su kaynakları
üzerindeki risk ve sorunların araştırılarak sürdürülebilir
yönetimi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/421) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2007)
8 Şubat
2007 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61'inci Birleşimi'ni açıyorum.
III. -Y O K L
A M A
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için beş dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini,
bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin
salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini,
buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Kahramanmaraş'ın düşman
işgalinden kurtuluşunun 87'nci yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan'a aittir.
Buyurun
Sayın Arıkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Fatih Arıkan'ın, Kahramanmaraş'ın kurtarılışının
87'nci yıl dönümü münasebetiyle, ilin, ekonomik alanda kaydettiği
ilerlemelere ilişkin gündem dışı konuşması
FATİH
ARIKAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
12
Şubat 2007 tarihinde Sayın Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla kutlanacak
olan, Kahramanmaraş'ın düşman işgalinden kurtuluşunun
87'nci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunmaktayım.
Kahramanmaraş,
seksen yedi yıl önce, 12 Şubat tarihinde düşman işgalinden
kurtuldu.
"Maraş'ın
kurtuluşu da kurtuluşunun anılışı da
öbürlerinden farklı. Maraş, kendi kendini kurtardı.
Maraş'ın
kurtuluşu sadece bir reaksiyon değildir. Sütçü
İmam'ın süt maşrapasını bırakıp tabancasını
doğrulttuğu yön, sadece Fransız değil, onun arka
planındaki mistiksizliktir, fonundaki metafiziksizliktir.
Süt
ve tabanca. İşte, Maraş budur, Anadolu budur. Maraşlı,
bayrak kaleden indirilince cuma namazının kılınamayacağını
bilir. Bayrakla cuma namazı arasındaki alakayı bilir.
Bu savaşın temeli çok sağlamdır, Süleymaniye'nin
temeli gibi.
Maraş
kurtuluş hareketinin ilk gününde yayınlanan beyanname,
bütün çağdaş istiklal davranışlarının gerekçelerini
aşan bir gerekçeyle çıkar insanlığın karşısına.
Ruh çağlarının diliyle, kelimeleriyle yüklüdür, konuşur
bu beyanname. Gözün göremediği ileriye bitişir ve geride
tarihin derinliğine doğru kök salar. Sütçü İmam ve 'Kalede
bayrağımız olmadıkça bu camide size cuma namazı
kıldıramam.' diyen ve bu sözüyle savaşı açan Ulu Cami
imamı, o günün şartlarının Fatih'i ve Selahaddini
Eyyübi'sidir.
Savaş
başlar ve bitinceye kadar, Ahır Dağlarıyla yazları
kırmızıbiberlerden kıpkırmızı damlı
acı Maraş arasında bir şimşek alışverişidir
gider. Yalnız ruhun duvarları içinde geçmiş gibi tabiatüstü
bir savaştır bu. Binlerce olağanüstü oluşların
örgüsü.
Maraş'ın
savaşını, ben, bir insanın iç savaşına
benzetirim. Saf olanın, içine karışan katışığı
barındırmaması. Maraş bir denizdir, cesedi ve ölüyü
hemen dışına atan deniz.
Maraş
kurtuluş günlerinde, her mahalle, kendisine mahsus kıyafeti
ve sesiyle, bayrak ve flamalarıyla dalga dalga gelir ve belediye
meydanında toplanır. Ulu Cami'nin hemen önüne. Sonra, belli
bir saatte tam bir susuş olur. Sessizliğin en kabarmış
anında bir alarm verilir. Her mahallenin yiğitleri bütün
güçleriyle kalenin bulunduğu tepeye her yandan koşmaya
başlar. Bir yarış. Birkaç dakika sonra kalenin bayrak
direğine beş on kişinin tırmandığı
ve direğe bayrağın çekildiği görülür. Kim bayrağı
asmışsa, o yılın kahramanı odur o yıl Maraş'ta.
Bayrak
çekilirken her Maraşlı oraya dönüktür. O anda Maraşlı
bir 'katarsis' arılığı içindedir. Bayrağın
direğe çekilişi, düşmanın çarmıha gerilişi
gibidir onun gözünde. O anda Maraşlı çağdan ve aktüaliteden
sıyrılmıştır.
Maraş
o anda saf inanışı yaşar, inanmışlığın
kendinden ibaretliğini. Anadolu, 12 Şubat'ta, her yıl
bir kere Maraş'ta, ne olabilecekse onu rüya hâlinde yaşar.
Ve
o gece, Türkiye'nin gerçek lâmbası -Alâattin'in sihirli lâmbası
gibi- bir kerecik yanar."
Evet,
bu satırların yazarı, büyük şair, 2006 yılı
Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü sahibi Sezai Karakoç'un
dediği gibi, Kahramanmaraş kendi kendini kurtardı.
Sayın
milletvekilleri, 21 Ocak 1920 Çarşamba günü Fransızların
makineli tüfek ve top atışlarıyla başlayan o amansız
mücadele yirmi iki gün ve yirmi iki gece sürdü.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Arıkan, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
FATİH
ARIKAN (Devamla) - Toparlıyorum efendim, teşekkür ederim.
Savaş,
12 Şubat 1920 günü sabah namazı sularında sona erdi.
Bütün
Kahramanmaraşlılar şehrin merkezinde toplanarak sevinç
göz yaşları içinde birbirlerine sarıldılar, kucaklaştılar.
Acılı günler geride kalmıştı. İnançlı,
azimli ve kararlı Kahramanmaraşlı bu savaşı
kazanmış, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü
altın harflerle tarihe geçiren sevincinin bu haklı gururunu
yaşıyordu artık. O günden sonra tüm Kahramanmaraş
halkı, her yıl Şubatın 12'sini bayram olarak kutladı.
Bu
millî mücadele, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 13 Nisan
1925'te İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. Bu ödül, tüm
Kahramanmaraş halkına verildi.
Sayın
milletvekilleri, Kahramanmaraş, bugün de kurtuluş mücadelesini
ekonomik alanda vermektedir. Bu mücadeleyi de kazanacağından
hiçbir kuşkumuz yoktur. Nitekim, 1984 yılında devletin
üretim ve ihracata dayalı teşviklerini Kahramanmaraş'ın
müteşebbis insanları doğru kullanarak tekstil sektörüne
yoğun bir şekilde yatırım yaptılar, bu yatırımlarda
en son teknolojiyi kullandılar, teşvik primlerini tamamen
yatırıma dönüştürdüler. İnsanımız, bu
teşvikleri kullandığı için ülkemizin gurur kaynağı
oldu. Çıkarılması için benim de yoğun çaba harcadığım
5350 sayılı Teşvik Yasası, sanayicinin teknolojisini
yenilemesi için büyük bir fırsat olmuştur. Son yapılan
yeni Teşvik Yasası düzenlemesiyle birlikte, ilimizde toplam
2,5 milyar dolarlık yeni yatırım beklenmektedir. Bu yatırımlarla,
üç yıl içerisinde 35 bin kişiye ilave iş imkânı
sağlanacaktır. Artan istihdamla birlikte, bir yandan
işsizlik sorunu çözülürken, diğer yandan da halkın gelir
düzeyi ve sosyal standartları yükselecektir. Teşvik Yasası'nın
en önemli yanlarından biri de, şüphesiz, istihdamda büyük
oranda yardımcı olmasıdır. Artan istihdamla birlikte,
bir yandan işsizlik sorunu çözülürken, diğer yandan da halkın
gelir ve sosyal standartları yükselecektir.
Sayın
milletvekilleri, şehrimizin yetiştirdiği önemli yazarlardan
Nuri Pakdil, Maraş'ı tanımlarken "teslimiyeti yalnızca
Allah'a teslimiyet bilip, bunu taşına toprağına
bir gül kokusu gibi sindiren mütevekkil kent" der. İşte,
Kahramanmaraş halkı, Kurtuluş Savaşı'nda
düşmanın teknik ve maddi gücüne karşı bu imanla savaşarak
bir destan yaratmıştır.
Bu
duygularla, Kahramanmaraş'ın kurtuluşunun 87'nci
yıl dönümünde aziz şehitlerimizin ruhunu şad eder, tüm
hemşehrilerimin kurtuluş bayramını kutlar, hepinizi
saygıyla selamlarım.
Teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Arıkan.
Gündem
dışı ikinci söz, Gaziantep'e "Gazi"lik unvanı
verilmesinin 86'ncı yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Ateş'e aittir.
Buyurun
Sayın Ateş. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Gaziantep
Milletvekili Abdulkadir Ateş'in, Gaziantep'e "Gazi"
unvanı verilişinin 86'ncı yıl dönümü münasebetiyle,
ilin, günümüzde, ekonomik, sosyal ve
kültürel alanlarda göstermiş olduğu başarılara
ilişkin gündem dışı konuşması
ABDULKADİR
ATEŞ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantep'in kurtuluş
günü 25 Aralık 1921. Fakat, 25 Aralık, genellikle, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bütçemizin son günü ve oylama günü olduğu
için, o gün, bizler çıkıp, Gaziantep milletvekilleri olarak,
kurtuluş günümüzü kutlama mesajlarımızı veremiyoruz,
ama bugün, 8 Şubat 1921, Gaziantep'e Birinci Türkiye Büyük Millet
Meclisinin "Gazi"lik unvanını verdiği gün. O
günden beri, yani, son seksen altı yıldır, Antep, isminin
başında "Gazi"lik unvanını, şerefle
ve şanla taşımaktadır.
Şimdi,
bundan önce, sizlerle, tarihten, biraz daha gerilere doğru gitmek
istiyorum. İşte, bundan seksen altı yıl önce, Antep'te
çok çetin savaşlar oldu. On bir ay boyunca süren bu savaşta,
küçük bir Anadolu kenti, dünyanın en modern silahlarla donatılmış
en büyük ordularından birisine karşı, kanlarıyla
destanlar yazdılar. Onlar silahsızlardı, bir avuçtular,
ama vatanperverdiler, yiğittiler, onurluydular. Onlar Antepliydiler.
Bu savaş, onların savaşıydı. Anteplilerin
onur savaşı, Batı'nın her türlü donanımına
sahip en büyük ordusunu olduğu yerde durdurduğu bir savaştı.
O zamanlar, 20 bin nüfuslu Antep, bu savaşta 7 bine yakın
şehit verdi. Kentte taş üstünde taş kalmadı. Binalar,
evler, iş yerleri, camiler harap oldu. Top mermileriyle yıkılmadık
bir tek minaremiz kalmamıştı o günlerde. Bugün, Gaziantep
camilerinin arkalarındaki şehitlikler, duvarlarındaki
şarapnel izleri o kötü günlerin tanıklarıdır ve
birer şeref madalyası gibi, Gaziantep'imizin yaşlı
binalarını süslemektedir. Gaziantep savunmasına
tanık olmuş birçok camimizin arkasındaki mezarlar,
ne bir zamanlar o camileri yaptıranların ne yapanların
ne de ermiş kişilerin mezarlarıdır. Onlar, işgalcilerin
toplarıyla, kurşunlarıyla şehit düşmüş
isimsiz yiğitlerimizin mezarlarıdır. Şehit Karayılan'ımız
Şıh Cami'mizin arkasında, şehit Şahin'imiz Esenbek
Camisi'nin arkasındaki şehitliklerde yatmaktadırlar,
diğer isimsiz şehitlerimizden farksız, diğer isimsiz
şehitlerimizle birlikte.
Antep
savaşları, yiğitlik, örgütlenme, taktik ve uygulanmış
savaş stratejisiyle, haklı olarak dünya harp tarihine geçmiş
bir savaştır. Antep savaşlarının her dakikası,
her anı, her cephesi ulusumuzca ve Ankara tarafından
adım adım o günlerde takip edilmiştir. Kurtuluş Savaşı'mız
için bir moral kaynağı olmuş, diğer bağımsızlık
savaşı veren illerimiz için de örnek teşkil etmiştir.
Bu
nedenledir ki, Bakanlar Kurulunun 2 Şubat 1921 günkü toplantısında
alınan karar doğrultusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
6 Şubat 1921 tarih ve 147 sayılı oturumunda, Antep livası
merkezi olan Antep kasabasının namı Gaziantep'e tahvil
olmuştur, değiştirilmiştir. Bu karar oy birliğiyle
ve alkışlarla kabul edilmiş ve 93 kanun numarasıyla
kanunlaşmıştır. 8 Şubat 1921 tarihli Resmî Gazete'de
yayımlanarak, yani seksen altı yıl önce bugün yürürlüğe
girmiştir. İşte o günden bugüne, son seksen altı
yıldır Antep, isminin başındaki "Gazi" unvanını
şanla, şerefle taşımaktadır. O gün Ankara'da,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde şehrimize "Gazi"lik
unvanı verilirken, Antep, âdeta bir ölü evi gibiydi. Savaş
henüz bitmemişti. On bir ay muhasara altında kalmış,
tüm ümitler kırılmış, herkes bitkin, herkes aç, yuvalar
yıkılmış, her evden bir iki şehit çıkmıştı.
Halk, şehidinin, yaralısının başında
ağlaşıyordu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Ateş, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
ABDULKADİR
ATEŞ (Devamla) - Toparlıyorum.
Antep'in
yanan semtlerinde hâlâ dumanlar tütüyordu o gün. Kim düşünür bu
ortamda unvanı, kim düşünür madalyayı! Antepli, vatanı
için, ulusu için, onuru ve namusu için dövüşmüştü, bu savaşı
onun için vermişti. Antepliler aylar sonra duydu kendisine
"Gazi"lik unvanı verildiğini. Öyle ki, "Gazi"lik
beratıyla birlikte verilmesi gereken, fakat, bugüne kadar Gaziantep'e
bir türlü ulaşamayan gazilik madalyası nerede diye bile
sormadı ve bugüne kadar da sormamıştı, çünkü, Gaziantepli
biliyordu ki, bu tür unvanlar, bu tür madalyalar istemekle değil,
hak etmekle ancak kazanılırdı. Ama, bugün, artık
Gaziantep'in sabrı taşıyor. Gaziantep, gazilik madalyasını
artık istiyor ve bunu hak ettiğini de bütün dünya biliyor.
Sayın
milletvekilleri, Gaziantep savaşından sonra, aylar geçti,
yıllar birbirini takip etti. Gaziantepliler yıkılan
yuvalarını, işyerlerini, okullarını, camilerini
yavaş yavaş onarmaya başladı. Çiftçi, ekemediği
tarlasına, bağına, bahçesine yeniden sahip çıktı,
ekmeye, biçmeye başladı. Kapanan kepenkler birer birer
açıldı. Yıkılan atölyeler yeniden üretime geçti.
Şehrimizin her yanında tezgâh ve mekik sesleri yeniden duyulmaya
başladı. Zamanla, tezgâh seslerine, mekik seslerine,
çıkrık seslerine türküler eşlik etmeye başladı.
Küçücük atölyeler fabrikalara, fabrikalar giderek büyüdü entegre
üretim tesislerine dönüştü. Küçük işyerleri şirkete,
şirketler holdinglere dönüştü ve Gaziantep bugüne geldi.
Gaziantep, günümüzde, ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer birçok
alanda göstermiş olduğu başarılarıyla örnek
bir dünya kentine dönüştü. Dünyanın 100'den fazla ülkesine
ürettiklerini ihraç edebilen, ülke ihracatına 2,5 milyar dolar
civarında katkı yapan bir kent oldu Gaziantep. Bir zamanlar
emperyalist işgalci güçlere karşı silahla mücadele
eden Gaziantep, bugün, aynı güçlere karşı daha çok çalışarak,
yaratıcı gücünü geliştirerek, dayanışmasını
güçlendirerek, dünya pazarlarındaki talep ve talep değişikliklerini
yakından izleyerek, daha kalitelisini daha ucuza üreterek,
tüm dış ve iç engellere karşı başarıyla başarılarını
sürdürmeye devam etmekte. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk
ile aynı unvana sahip olma onuruna erişmiş bir kente de
ancak bu yakışırdı. Gazi kentin gazi evlatlarına
yakışan da buydu.
Ama,
bugün, Antep'in sorunları var, bugün Antep'in birçok sorunu var;
giderek artan göç, Doğu'dan, Doğu Anadolu'muzdan, Güneydoğu
Anadolu'muzdan gelen göç, aş için, iş için gelen insanlarımız,
maalesef bir sorun olmaya başladı. Yanlış uygulanan
teşvik politikası, Antep'in ayaklarına bir bağ oldu.
Yine, ithalata dayalı gelişme politikaları, ekonomi
politikaları, yine Antep ve Antep gibi gelişmekte olan
kentlere, maalesef ayak bağı olmakta devam ediyor. Bu yanlışlıklar,
dışarıya açılma adına ihracatın alabildiğine
genişlediği, Çin'in, Tayvan'ın, Hindistan'ın, Pakistan'ın
ve son zamanlarda Mısır'ın haksız rekabeti, damping
uygulamaları, Antep ekonomisini de yaralamaya, zedelemeye
başladı, ama Gaziantepli bunların da altından kalkacaktır,
bu güç günleri de aşacağına inanıyoruz.
Sayın
Başkanım, sözlerime son verirken, kentimizin bu onurlu unvanı
almasında canları pahasına savaşan şehitlerimizi
bir kez daha rahmetle anıyorum ve bugünleri bize kazandıran
gazilerimize de şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca,
biz Gazianteplilere bu onurlu unvanı layık gören yüce ulusumuza
ve Meclisimize bir kez daha minnetlerimizi sunarak, taşımaktan
şeref duyduğumuz "Gazi"lik unvanını ve
onun bizlere yüklediği sorumluluğun her zaman bilincinde
olacağımızın herkesçe bilinmesini arzu ediyoruz.
Bu
vesileyle, tüm halkımızın ve hemşehrilerimizin
bu anlamlı gününü kutlar, saygılarımı sunarım.
Teşekkür
ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Ateş.
Gündem
dışı üçüncü söz, Petrol Kanunu ve ülkemizdeki enerji
kaynakları ile ilgili olarak söz isteyen Sinop Milletvekili
Mustafa Öztürk'e aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Sinop
Milletvekili Mustafa Öztürk'ün, ülkemizdeki yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımının artırılmasının
önemine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Sinop) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizdeki yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıyla
ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
21'inci
yüzyıla girerken, artan nüfus ve sanayileşmeden kaynaklanan
enerji gereksinimi ülkemizin kısıtlı imkânlarıyla
karşılanamamaktadır. Bu süreç içerisinde enerji üretimi
ve tüketimi arasındaki açık hızla büyümektedir. Bunun
sonucunda, enerjide dışa bağımlı bir ülke konumuna
gelmekteyiz. Bu sebeple, enerji üretimimizi kalkınma hızına
ve nüfus artışına orantılı olarak her yıl
artırmak zorundayız.
Aynı
zamanda, enerjide ithalat bağımlılığını
azaltıp arz güvenliğimizi sağlamak için yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımının artırılması,
ülkemizin ulusal enerji politikaları açısından son
derece önemlidir. Bundan dolayı, ülkemizin yerli kaynaklarını
ve bugüne kadar bilinen potansiyelimizi mutlaka yatırıma
dönüştürmek suretiyle ülke ekonomisine katmak zorundayız.
Hükûmetimiz,
yerli kaynaklarımızın değerlendirilmesiyle ilgili,
hem kamuyu hem de özel sektörü devreye sokarak enerji üretimini artırmak
için, 5346 sayılı yenilenebilir enerji kaynaklarıyla
ilgili Yasa'yı çıkarmıştır. Bu düzenlemeyle
rüzgâr, güneş, jeotermal, küçük su kaynakları potansiyelimiz
ekonomiye katılmış olacaktır. Bu enerji kaynaklarının
ucuz ve çevre dostu olması yanı sıra, artan petrol ve doğal
gaz fiyatlarıyla birlikte dışa bağımlılığımızı
azaltacak ve ülkemize önemli katkılar sağlayacaktır.
Elektrik
Etüt İdaresi tarafından hazırlanan ülkemizin rüzgâr
haritası sayesinde 40 bin megavatlık rüzgâr kaynaklı
enerjinin var olduğunun ortaya çıkarılması son
derece önemlidir. Ayrıca, hazırlanan rüzgâr haritasının
iş dünyasında da olumlu etkiler yaptığı gözlenmektedir.
Hükûmetimiz,
enerji politikalarını, kömür, su, yenilenebilir enerji,
doğal gaz ve nükleer enerji olmak üzere beş ayak üzerinde
planlamakta ve yürütmektedir. Su kaynaklarıyla ilgili, bizden
önceki hükûmetler döneminde ülkemizde gerçekleşen projelerin
toplam kurulu gücü 12.700 megavat olmasına karşın, dönemimizde
ele alınan 13 bin megavat gücündeki 815 projeden 170 adet proje
gerçekleşmek suretiyle, 4.800 megavat ilave güç sağlanmıştır.
Jeotermalde ise 14 yerin ihalesi yapılmış olup, jeotermalden
elektrik üretimi için çalışmalar devam etmektedir.
Enerjide
yıllık talep artışlarını karşılamak
üzere Bakanlığımız yerli kaynaklarımızı
sonuna kadar değerlendirmek için yaptığı yasal düzenlemeler
yanında, ayrıca, enerjide devrim niteliğinde olan
Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı'nı da Meclise
sevk etmiş ve ilgili komisyondan geçmiştir. Bu önemli tasarının
kısa süre içerisinde yasalaşmasını beklemekteyiz.
Yine
ülkemiz için zaruret hâline gelmiş olan nükleer enerji santrallerinin
ülkemizde kurulmasıyla ilgili kanun tasarısı Hükûmetimiz
tarafından Meclise sevk edilmiş, ilgili komisyonlarda görüşülmeye
devam etmektedir. Enerji politikalarımızı oluştururken
esas aldığımız ekonomiklik, çevresel uyumluluk,
dışa bağımlılığın azaltılması,
arz güvenliği, kaynak güvenliği, emre amadelik ilkelerine
uygun politikalar takip edilmiş ve uygulanmıştır.
Hükûmetimizin yenilenebilir enerji kaynakları konusunda üzerine
düşeni adım adım yaptığı görülmektedir kamu-özel
sektör dayanışmasıyla. 2020 Türkiye'sinde bu kaynaklarımızı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Öztürk, buyurun.
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Devamla) -
azami ölçüde değerlendirebileceğimize
inanıyor, bütün arkadaşlarımızı, değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Gündem
dışı konuşmaya Hükûmet adına Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sinop
Milletvekilimiz Mustafa Öztürk Bey'in konuşmasına ilavede
bulunmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bildiğiniz
gibi, enerji güvenliği, Hükûmetimizin son derece önem verdiği
hayati konulardan bir tanesidir. Özellikle tüm küresel gelişmeleri
de yakından dikkate alarak ayakları yere basan bir politikayı
uygulamaya başladık. Bunun için de enerji sektöründe bir
vizyon oluşturduk. Bunun için
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Petrol Yasası gibi, Sayın Bakan!
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla)
- Evet, ondan da bahsedeceğim, ondan da bahsedeceğim.
jeopolitik
konumumuzu değerlendiren, dışa bağımlılığı
en az düzeye indiren, enerji verimliliği, üreten ve kullanan,
verimli bir şekilde üretip kullanan, kaynak çeşitliliğine
önem veren, yeni ve yenilenebilir kaynakları öncelikle ele
alan, çevreyi de asgari düzeyde etkileyen, ar-ge çalışmalarıyla
yerli teknolojilere ağırlık veren, rekabeti öne
çıkaran, kamu yararı ve tüketici haklarını koruyan,
gözeten, serbest piyasa uygulamaları içinde de kamu ve özel kesim
imkânlarını harekete geçirerek ülke enerji ihtiyaçlarını,
güvenli, sürekli ve en düşük maliyetle karşılayacak
bir enerji sektörü oluşturmayı vizyon olarak edindik.
Tabii,
bunları söylerken bunların hepsinin içinin doldurulması
lazım, sadece bir söz olarak değil, uygulamayla da bunların
desteklenmesi lazım. Çünkü, enerjide politikasızlığın
ve kararsızlığın bizlere nelere mal olduğunu
hepimiz yaşayarak gördük. Bu bakımdan gelir gelmez anlaşmaları
ele aldık. Onları düzgün bir hâle, daha uygun bir hâle getirdik.
Bunun için de doğal gaz anlaşmaları birinci öncelikli
konumuzdu. "Yap-işlet-devret"ler, "yap-işlet"ler
de buna ilave olarak ele alınan temel konulardı. Tabii, bunu
yaparken önce envanterimizi çıkarttık, neyimiz var, neyimiz
yok. Çünkü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı genellikle
"Enerji Bakanlığı" diye anılıyor.
Hâlbuki bir "Tabii Kaynaklar" kısmı var. Bu tabii kaynaklarda
da sularımız, kömürümüz, jeotermalimiz, petrolümüz, doğal
gazımızla birlikte madenlerimiz bulunmakta. Bunların
da çok ciddi olarak bir envanterini çıkarttık. Mesela bunlardan
bir tanesi, hiç daha evvel yapılmayan bir çalışmadır.
Rüzgâr atlasını çıkarttık. Aslında iki-iki buçuk
senelik bir çalışmadır bu ve Türkiye'nin rüzgâr atlası
tamamıyla tespit edilmiştir ve burada çok büyük bir potansiyelin
olduğunu görmüş bulunuyoruz. Bölgesel olarak da bunun detaylarına
indik. İletim hatlarıyla da bağlantılarını
kurarak yatırımcılarımızın yapması
gereken çalışmaları büyük ölçüde hazırladık.
Diyelim
ki, içinizden biriniz dahi, eğer böyle bir rüzgâr yatırımına
ihtiyaç duyuyorsanız, böyle bir şeye ilgi duyuyorsanız,
size artı-eksi 200 metre hassasiyetle, bulunduğunuz bölgenin
detayını veriyoruz; rüzgâr hızı, esme süreleriyle
birlikte, yoğunluğuyla birlikte size veriyoruz. Bunları
daha evvelden özel sektör kendisi uğraşarak yapıyordu.
Biz, bunun uzaydan da kontrollerini yaparak, İngiltere, İrlanda,
Amerika'daki, Kanada'daki çalışmalardan çok daha modernini
oluşturduk ve otuz yıllık da dataları değerlendirdik.
Şimdi,
şu anda, rüzgâr enerjisi gibi harikulade bir kaynağı,
yenilenebilir bir kaynağı uygulamaya koyma imkânını
sağladık ve büyük de bir talep var bu noktada ve yatırımcılar
bununla ilgili müracaatlarını yapıyorlar. Lisanslarını
alanlar da kazmayı vurarak başladılar ve yakında
da bir 110 megavatlığı devreye alacağız. Bir
öncekini, yazın 30 megavatlığını aldık.
Şimdi, bu şekliyle, rüzgâr enerjisinde önemli bir adımı
atmış oluyoruz.
Hidrolik
santrallerde de benzer çalışmaları sürdürüyoruz. Hidrolik
santrallerde, bildiğiniz gibi, önce Yenilenebilir Enerji Yasası'nı
çıkardık, sizlerin de değerli katkılarınızla
Yasa çıktı. Bu, devrim niteliğinde bir yasadır;
hem destekliyor hem alım garantisi var hem de aynı zamanda
bununla ilgili yatırımları bürokratik açıdan da
biz engelleri kaldırarak hızlandırmaya başladık.
Burada
en önemli nokta, hidrolik santrallerde bilhassa değirmen türü
dediğimiz kanal tipi türbinlerle suyu elektriğe dönüştürmek.
Bu bakımdan, bunun TEMSAN'da da on iki ayrı modelini geliştirdik
ve imal ettik -yani, bunlar kâğıt üzerinde değil- imalatını
da yaptık. Yakında kamuoyuna bunu tanıtacağız,
duyuracağız ve bunlar değişik büyüklüklerde. Bunun
ayrıca Türkiye'de fabrikasını yabancı teknolojiyle
de kurmayı düşünüyoruz, onların da desteğiyle
bir ortak yatırıma girmeyi düşünüyoruz ve böylece
bunların yaklaşık 10 milyar dolarlık bir piyasası
rüzgâr için, su için de 15 milyar dolarlık bir yatırım kapasitesi
var, bir kaynağı var. Dolayısıyla bu türbinlerin,
gerek rüzgâr türbini olsun gerek hidroelektrik, bu kanal türü, değirmen
türü türbinler olsun, bunların eğer Türkiye'de imalatı
yapılırsa, rüzgârda en az 10 milyar dolarlık, suda da 15
milyar dolarlık bir piyasa oluşacaktır; tıpkı
doğal gaz sektörü gibi sektör oluşacak, bir inşaat sektörü
gibi sektör oluşacak ve bunlar, aynı zamanda, köylerimizde
ve kırsal alanda istihdam sağlayacak; çünkü, her bir türbin
için özel elemanlar orada çalışacak, teknisyenler çalışacak.
Bunlar da verimi artıracak, aynı zamanda üretimi artıracak
çalışmaları böylece oluşturmaya gayret ediyoruz.
Burada
bizim yapmak istediğimiz şey, ilk başlarda Türkiye
dışa bağımlı, daha çok doğal gaza bağımlı
bir enerji politikası sürdürürken, şimdi yenilenebilir
enerjiyle, bunu, suya, rüzgâra, güneşe, jeotermal enerjiye ve biyomas
gibi sahalara ayrıca kaydırdık. Bunun dışında
kömür var tabii. Kömürle ilgili kısmı bambaşka bir
başlık altında uzun uzun anlatmak gerekir; çünkü, kömürde
de, biz, daha evvelden zarar ediyor diye kapatılan, kapısına
hatta kilit dahi vurulmayı düşünmeden terk edilmiş,
kovboy filmlerindeki maden ocakları gibiydi, bunları üretime
aldık ve özel sektöre verdik. Bazı yerlerde sekizde 1'e kadar
düştü maliyet, rödovansla bunları çalıştırıyoruz
ve üretim de özellikle derin kuyu türü çalışmalarda, kapalı
ocaklardaki yaptığımız çalışmalarda, burada
da üretim 20 kat kadar arttı. Bu rakamları bilerek, altını
çizerek söylüyorum. Böyle bir üretim artışı meydana
geldi ve kömür şu anda tekrar Türkiye'nin gündemine girdi.
Daha
evvelden bildiğiniz gibi, kömür, işte kirli, çevreyi kirleten,
hatta biraz da geri sayılan bir teknoloji gibi kabul edilen
enerji türünü Amerika, Almanya, Rusya kullanırken bizler ihmal
etmiştik. Şimdi bunları kullanır duruma geldik ve
kömürü, ayrıca arama faaliyetleriyle yeni rezervleri bulmaya
çalışıyoruz. Bunlardan bir tanesi 800 milyon tonluk
bir rezervi bulduk. Bu, bizim için son derece sevindirici bir kaynaktır.
Bugün de size bu vesileyle bir müjdeyi daha vermek istiyorum. Trakya'da
yaptığımız çalışmalarda da gelecek vaat
eden, son derece yüksek rezervler tespit etmiş bulunuyoruz. Bunun
şimdi rezervini netleştirmek, çalışmayı netleştirmek
istiyoruz. Türkiye Petrollerinin daha evvel yaptığı
sondajların değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan
bir kaynaktır bu. Rakam netleşince sizlere daha net bilgiler
verme imkânım olacak.
Bu
arada gene yapılan çalışmalar içinde yenilenebilir
enerji kaynağından biyomas üzerinde, -daha evvelden bunlar
da konuşulan şeyler değildi-
tarım atıkları üzerinde biyomasla ilgili çalışmaları
ele aldık. Bunu da proje bazında netleştiriyoruz. Netleştiğinde
de sizlerle bunu paylaşacağız.
Burada da büyük bir kapasite var. Biyomas
Çünkü, bunlar çürümeye
bırakılan tarımsal atıklardı, hatta bazıları
ahırlarda hayvanların altına serilen ürünlerdi. Karadeniz'de,
mesela, fındık kapsülü bu şekilde kullanılıyor.
Bunlardan da enerji elde etmek üzere çalışmaları sürdürüyoruz.
Bu
arada jeotermal, biliyorsunuz jeotermal kaynakları da yenilenebilir
enerji faslından, ele aldık. Burada da ciddi çalışmalar
yaptık ve ihale aşaması şu anda devam ediyor. Sahaları
özel sektöre açtık. Bunlardan 100 santigrat derecenin üzerinde
olanların elektrik üretmek üzere çalışmalarını
sürdürüyoruz. Diğerleri de, sıcaklığı
düştükçe bunların, binaların ısıtılmasında,
konutların ısıtılmasında, ayrıca seracılıkta
ve termal turizmde kullanmak üzere bunları ihaleye açtık.
Ayrıca da yeni bulduğumuz sahaları da peyderpey gene
özel sektöre devretmeyi düşünüyoruz. Bununla ilgili bulduğumuz kuyuları sizlerle
paylaşabiliriz eğer ilgi duyanlar varsa bölgelerinde.
Bilhassa Ege Bölgesi bu yönden son derece zengin. Hatta orada bazı
şehirler şimdi, doğal gaza mı geçelim, yoksa jeotermalle
mi ısıtalım, değerlendirmesini yapıyorlar.
Biz de Elektrik İşleri Etüt İdaresi, MTA olmak üzere, onlara
yardım ediyoruz, bundan sonraki yardıma da hazırız.
Jeotermal noktasında, Türkiye'de çok büyük bir kaynak, çok büyük
bir kapasite var. Bunu da değerlendirmek, tabii ki bizim için aynı
zamanda görev ve memnuniyet verici de bir çalışma. İlgi
duyanlara, biz ayrıca teknik yardım da yapıyoruz.
Bunun
dışında, özellikle elektrik üretimindeki artışı
da size ayrıca bildirmek istiyorum. Biz
Dört yıl gibi süre
içinde, yüzde 35, elektrik üretimi de arttı, tüketimi de arttı.
Bu noktada, Türkiye'nin, bu, yaklaşık, cumhuriyet dönemindeki
bütün tüketiminin üçte 1'inden daha fazladır, üretimi de aynı
şekilde ve bu elektrik üretimini, giderek bilhassa mevcut santrallerin
rehabilitasyonuyla da verimi artırarak yapıyoruz. Burada,
500 megavatlık bir ilave kapasiteyi, sadece eski santrallerin
yenilenmesiyle elde ettik ve burada, bu yıl da dâhil olmak üzere,
750 kilometre boru değiştirdik içinde, tüpleri değiştirdik,
yani, bunlar son derece önemli. Bunlar çürümüştü, patlayan borulardı,
bunları da değiştirerek bu verim artışını
sağladık. Kurulu güçteki artış da yüzde
26'dır. Bu yıl, bu, yüzde 29'a çıkacak. Böylece, biz, sadece
mevcut santrallerin verimini artırarak, rehabilite ederek,
modernize ederek, ilave 500 megavatlık bir kaynağı da
böylece sağlamış olduk.
Bunun
dışında, yapılan çalışmalarda, bilhassa
ısı tasarrufuyla, enerji tasarrufuyla yapılan çalışmalarla
ilgili de kısa bir bilgi vermek istiyorum. Çünkü, bunu başardığımız
zaman, yaklaşık iki Atatürk Barajı kârımız olacak,
yüzde 30 tasarruf sağlasak sadece. Mevcudun tasarrufuyla, yüzde
30'luk bir tasarruf sağlasak iki Atatürk Barajı yapılır.
Ayrıca da tabii enerjiyi verimli kullandığımız
takdirde, tasarruflu kullandığımız takdirde, çevreyi
daha az kirletmiş olacağız. Ne yaparsak yapalım,
jeotermal, rüzgâr, su gibi kaynaklar hariç, doğal gaz da olsa, yandığı
zaman neticede havaya belli gazlar çıkıyor. Bunu aza indirmenin
en güzel tarafı enerjiyi verimli kullanmak, ama, bu verimli kullanma,
sakın, iki ampulün birini söndürelim de karanlıkta oturalım
şeklinde değil, hepsini aynen yakalım, hatta biraz daha
aydınlık bir ortam meydana gelsin, ama, enerjiyi daha verimli,
etkin kullanalım diye. Bunun için de enerji verimliliği yasası
inşallah yakında çıkacak, çünkü, komisyonlardan geçti,
şimdi Genel Kurulda sıra alacak, bu sırayı aldığı
takdirde enerji verimliliği yasası, ayrıca Yenilenebilir
Enerji Yasası'nda yapacağımız değişiklikle
birlikte inşallah buradan da kanunlaşarak çıkarsa, o
zaman, biz, hem inşaat yapımında -özellikle üç yüz kadar sektörü etkileyecek
yeni malzemeler- ayrıca ulaşım ve ısıtmada büyük
avantajlar sağlayacağız, sanayide önemli avantajlar
sağlayacağız. Daha da önemlisi, beyaz eşya gibi,
buzdolabı gibi, çamaşır makinesi gibi, bulaşık
makinesi gibi makinelerin yapımında daha az enerji tüketecek
sisteme zorlayacağız. Bunun için de üç yıl kadar bir süre
verilecek. Bu dönüşümü yapanlar, tabii ki, piyasada büyük
avantajlar sağlayacak, biz de enerji tasarrufunda büyük kazançlara
ulaşmış olacağız.
Bu
arada, tekrar hidroelektrik santrallerine eğer dönecek olursak,
burada rakam olarak da size birkaç rakam vereyim. Özel sektör kendi
gayretleriyle 815 adet proje geliştirdi, bunun yaklaşık
değeri 13 bin megavattır, ayrıca 170 adedi için ihale
yapıldı ve bu projeler 4.800 megavat kurulu güçte, toplam
olarak bakarsak iki Atatürk Barajı kadar bir yatırım,
aslında sessiz sedasız bir şekilde başlatılmış
oldu. Bunun iyi tarafı şu: Biz, enerji yatırımlarında
yap-işlet-devret, yap-işlet gibi daha evvel tartışılan
ve epey sıkıntılı yatırım türlerinden, tamamen,
destek, alım garantisi sağlamadan bu yatırımları
yapıyoruz. Dolayısıyla, geleceğimizi, çocuklarımızı,
enerji noktasında birtakım yükümlülüklere zorlamadan bu
yatırımları yapıyoruz. Yoksa, biz de, alım garantisi
verirdik, birtakım rakamlarla bunu teşvik ederdik, bu enerji
yatırımlarını birden büyük ölçüde artırabilirdik;
fakat, biz, böyle bir yükümlülüğe girerek geleceğimizi
ipotek altına sokmaksızın bu çalışmaları
yapıyoruz, bu çok önemli bir şey. Onun için, kendi imkânlarımızla
projeleri geliştiriyoruz, ihale ediyoruz. Devlet Su
İşleri, geçtiğimiz iki ayda önemli ihaleler yaptı,
bir tanesinde 42 proje, ondan sonra 30 ayrı proje; şimdi, bu
30 proje şubat ayının sonunda bitecek, yeni bir 100'lük
paket çıkarıyoruz. Bu 100'lük paketle, enerji yatırımlarını
tabana yayıyoruz, halkımıza yayıyoruz. Burada,
KOBİ'ler büyüklüğünde kişiler devreye girebilir. Her
gittiğim yerde söylüyorum, yirmi kişi, otuz kişi bir
araya gelip böyle bir yatırıma girebilir ve kendi enerjisini
üretebilir, dışa bağımlılığımızı
azaltmış oluruz, hem de çevreyi kirletmeden bunları yapmış
oluruz. Hani "Su akar, Türk bakar." lafını artık
değiştirmeyi düşünüyoruz ve bunun için de hedefimiz
2023 yılıydı, 2023 yılını biz on yıl geriye
çektik; 2013 yılında, sularımızı, inşallah,
son damlasını da kullanacak şekilde yatırımlarını
başlatmış ve onların bir kısmının da
sonuçlarını almış olarak devreye gireceğiz.
Bunun bir ayrı versiyonu da, sulamada ve içme suyunda kullanmaktır,
sadece enerjide değil, onun için de biz su yönetimi kurduk. Su yönetiminin
en güzel tarafı şu: Barajlar silsilesini bilgisayar ortamında
ele aldık, hangi baraj bir diğer baraja su veriyorsa, ikisinin
arz-talep durumuna göre barajları dengede tutuyoruz. Bu, fevkalade
ilginç bir projedir ve memnuniyet verici bir şey; şurada da
gösterebilirim size, burada barajlar silsile hâlinde gözüküyor,
biri diğerine suyu veriyor, öbürü alıyor. Dolayısıyla,
bunların bilgisayar ortamındaki ayarlamalarını,
seviye ayarlarını yaptığımız zaman, suyu
daha verimli kullanmış olacağız. Kendi kendine,
otomatik çalışan bir devreyi oluşturuyoruz, böylece
suyu son damlasına kadar kullanmış oluyoruz. Ayrıca
da, sulamada da kapalı borularla, yani açık sulama değil,
kanaletlerle değil, borularla sulama, yağmurlama ve damlamaya
geçtik. DSİ'nin bütün yeni yatırımlarında kapalı
sistem kullanılmaktadır. Bunun da ayrı bir avantajı
var.
Diğer
yandan, enerji politikamızla ilgili olarak, petrolle ilgili
de bazı çalışmaları size ifade edeyim.
Daha
evvelden "mayınlı" diye gidilmeyen yerlere giriyoruz
şimdi ve oralarda petrol aramalarımızı sürdürüyoruz
ve eskiden sekizde 1 ihtimalle, dokuzda 1 ihtimalle bulduğumuz
kuyuları şimdi beşte 5 gibi, altıda 5 gibi oranlarda,
çok şükür, buralardan sonuç alabiliyoruz.
Yalnız,
bunu derken, çok büyük bir rezerv beklentisine sizi sokmamam lazım.
Bulduğumuz şeyler, bir Irak, bir Suudi Arabistan rezervleri
gibi değil. Ancak, mütevazı, ama ekonomik. Biz bunları
da bularak kendi kaynaklarımızı devreye sokmak istiyoruz.
Özellikle, denizlerde şimdiye kadar yapılmayan çalışmaları
başlattık ve Akçakoca'dan bu ay, inşallah, ilk gazımızı
alacağız, denizden. Yani, bu önemli bir noktaydı ve oradan
ilk gazı alacağız.
Trakya'daki
çalışmalarımız gayet iyi gidiyor. Orada da çalışmaları
sürdürüyoruz.
Bu
arada, yeni denemelerimiz var. Isparta'da bir büyük kuyu açacağız
6 bin metre derinliğinde.
Ayrıca
Cudi'de çalışmalarımız sürüyor, Cudi Dağı'nın
eteklerinde bir çalışmamız var. Ondan da ay mertebesinde
müspet veya menfi sonuçları alacağımızı düşünüyorum.
İnşallah, müspet alırsak sizlerle de birlikte seviniriz
diye düşünüyorum.
Bu
çalışmaların içinde en önemli olanları, özellikle
tekrar vurguladığım gibi, Sayın Mustafa Öztürk'ün
de bahsettiği yatırımlar, bizim dönemimizin ve bu Parlamentonun
Türkiye Cumhuriyeti'ne en güzel katkısıdır Yenilenebilir
Enerji Yasası ve bu Yasa'nın meyvelerini de almaya başladık;
çünkü, hem çevreyi kirletmeyen hem dışa bağımlı
olmayan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Bakanım, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla)
-
ve bu noktada da, dediğim gibi, enerji konusunu tabana yayarak,
halkımıza mal ederek çalışmayı sürdürüyoruz
ve ayrıca da ben, genel müdürlerimle beraber her vilayeti gezmeye
başladım. Diğer vilayetleri de, Bursa'yı, Malatya'yı,
Kayseri'yi, Zonguldak'ı, daha sayamayacağım bir sürü
yeri gezdim. Orada da, genel müdürlerimizle beraber gidiyoruz, sorunları
tartışıyoruz ve yerinde çözüm üretiyoruz, ayrıca
da yatırım konusunda da danışmanlık yapıyoruz.
Bu noktada, yenilenebilir enerji konusunda, kim olursa olsun hiçbir
fark gözetmeden emrinize amadeyiz ve ülkemizin enerji konusunda
dışa bağımlılığının önüne
geçmek için bu çalışmaları yapmayı, yapmak zaten
görevimiz, bunu da zevkle yapıyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır. Meclis araştırması
açılmamasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır ve 35 milletvekilinin, su kaynakları
üzerideki risk ve sorunların araştırılarak sürdürülebilir
yönetimi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/421)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyada
ve Türkiye'de küresel ısınmanın bilimsel kanıtları
gün geçtikçe artmaktadır. Küresel ısınmanın ülkemiz
için en büyük tehlikesi kuraklıktır. Son 40 yılda Türkiye,
yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının %50'sini kaybetmiştir.
Bu nedenle Türkiye'deki yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının
sürdürülebilir yönetimi ve bu sorunların boyutlarının
araştırılarak, çözümleri için alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince
bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1- Rasim Çakır (Edirne)
2- Orhan Sür (Balıkesir)
3- Erdal Karademir (İzmir)
4- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
5- Ali Oksal (Mersin)
6- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
7- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
8- Atilla Kart (Konya)
9- Yılmaz Kaya (İzmir)
10- Muharrem Kılıç (Malatya)
11- Uğur Aksöz (Adana)
12- İlyas Sezai Önder (Samsun)
13- Tuncay Ercenk (Antalya)
14- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
15- Erol Tınastepe (Erzincan)
16- Sedat Pekel (Balıkesir)
17- Türkân Miçooğulları (İzmir)
18- Bülent Baratalı (İzmir)
19- Nurettin Sözen (Sivas)
20- Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
21- Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
22- Mustafa Özyurt (Bursa)
23- İzzet Çetin (Kocaeli)
24- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
25- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
26- Şevket Arz (Trabzon)
27- Atila Emek (Antalya)
28- Mehmet Işık (Giresun)
29- Mehmet Boztaş (Aydın)
30- Hakkı Ülkü (İzmir)
31- Kemal Demirel (Bursa)
32- İsmail Özay (Çanakkale)
33- Kemal Sağ (Adana)
34- Abdulaziz Yazar (Hatay)
35- Mustafa Gazalcı (Denizli)
36- N. Gaye Erbatur (Adana)
Genel
Gerekçe
Yerkürede
kişi başına 470 000 000 ton su olduğu bilinmektedir.
Bu suyun yüzde 97'si deniz ve okyanuslarda, yüzde 3'ü ise tatlı
su kaynaklarında bulunmaktadır. Tatlı su kaynaklarının
ise, yüzde 75''i buzullarda, yüzde 25'i akarsu ve göllerde·bulunur.
Akarsu ve göllerde bulunan suyun büyük çoğunluğu yeraltı
sularıdır.
Sonuç
olarak, tatlı su kaynaklarının ancak binde 75'i akarsu,
göl ve yeraltı suları hâlinde bulunmaktadır. Tüm su kaynaklarının
onbinde 1'i kadarı yerüstü nehir ve göllerde bulunmakta; bu durum,
kişi başına düşen yerüstü su kaynaklarının
ancak 47 000 ton olduğunu göstermektedir. Dünyada bu duruma
karşılık, Türkiye'deki yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının
durumu da şöyledir:
1998
yılı Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre,
Türkiye, kişi başına 3074 metreküp su kapasitesine
sahip olmakla beraber; Afrika, Avrupa, Kuzey Amerika, Okyanusya
ve Asya ortalamalarından daha aşağı seviyededir.
Bu rakam dünya ortalamasında 6918 metreküp/kişidir.
Üstelik
Türkiye havzalarında su kaynaklarının dağılımı,
eşitlikten son derece uzaktır. Ülkemizde bulunan 26 nehir
havzasından Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak,
Gediz, Ergene Havzaları, dördüncü sınıf su niteliğine
sahip havzalardır.
Bunun
yanında, OECD verilerine göre, 1980-1995 yılları arasında
Türkiye'deki toplam potansiyel yeraltı suyu kaynakları
yüzde 27'den yüzde 20'ye düşmüştür.
Türkiye'de
toplam uzunluğu 170 bin km olan akarsu ve 120'den fazla doğal
göl bulunmaktadır. Türkiye yüzölçümünün yaklaşık
%11'i göl ve sazlıklarla kaplıdır. Devlet Su İşlerinin
2005 yılı verilerine göre, ülkemizin tüketilebilir tüm
yüzey ve yeraltı suyu potansiyeli miktarı; 98 milyar m3 yerüstü
ve 14 milyar m3 yeraltı suyu olmak üzere toplam yıllık
112 milyardır.
2030
yılında nüfusu 80 milyona ulaşacak olan Türkiye, kişi
başına düşen 1100 m3 kullanılabilir su miktarıyla,
su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelecektir.
Sonuç
olarak, 1980'lere kadar toplam su tüketiminin yüzde 40'ı yeraltı
kaynaklarından karşılanırken, bu rakam, 1980'lerde
yüzde 30'a, 1990'larda ise yüzde 20'lere düşmüştür. Bu düşüşün
asıl nedeni, yeraltı sularının kirlenmesi sebebiyle
yararlı kullanımların azalmasıdır. Bütün bu
değerlendirmelerimizin neticesinde ortaya çıkan tablo,
temiz su kaynaklarının tükenmesi ve dünyanın yok olmasına
neden olacak en yakın potansiyel tehlikelerden biri olmasıdır.
Ülkemiz
aslında yeraltı ve yerüstü su kaynakları bakımından
çok da zengin bir Ülke değildir. Bu durum, mevcut su kaynaklarımızı
verimli kullanmamız ve onları daha özenle korumamız
gerektiğini bize gösteriyor.
Son
40 yılda sulak alanlarımızın yarısını
kaybettik
Kaybettiğimiz
sulak alanlar: Amik Gölü, Avlan Gölü, Kestel, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış,
Eşmekaya sazlıkları
Kurumakta
olan ve kirlenen sulak alanlar: Tuz Gölü, Beyşehir Gölü, Bafa Gölü,
Eğridir Gölü, Kulu Gölü, Akşehir-Eber Gölleri, Sultansazlığı
Yeraltı
sularımız da hızla tükenmekte olup su seviyesi endişe
verici düzeyde düşmektedir.
Akarsuların
çevresinde gelişigüzel kimyasal gübre ve zirai mücadele ilacı
kullanmakta kirliliğe ve su kalitesinin bozulmasına neden
olmaktadır. Trakya'yı boydan boya geçen ve Meriç Nehri'ne
birleşen Ergene Nehri kirlilikten dolayı tarımsal sulamada
dahi kullanılamamaktadır
Yukarıda
gerekçesi sunulan sorunların varlığının ve
boyutlarının tespiti ve bunların çözümü hususunda
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için, Anayasanın
98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve
105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN
- Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN
- 1'inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
2'nci
sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı:
904)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü
sırada yer alan, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına
Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3 - Sağlık
Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve
Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/1226) (S. Sayısı: 1247) (x)
BAŞKAN
- Komisyon? Yerinde
Hükûmet?
Yerinde.
Geçen
birleşimde 5'inci madde üzerinde soru-cevap işleminde kalınmıştı.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi beş dakikadır.
İlk
soru, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Uğur Neşşar'a
aittir.
Sayın
Neşşar, buyurun.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tabii,
Sağlık Bakanı olmadığı için, ben, buradan,
Sayın Millî Eğitim Bakanımızın yanıt verebileceği
bir soru sorayım. Sayın Bakan, bu yasada
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Böyle bir usul yok efendim. Sağlıkla
ilgili soracaksınız.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sağlıkla ilgili soracağım
tabii, ama, bir dakikamı lütfen yemeyin, hemen soruyorum.
Sayın
Bakan, siz ameliyat olsanız günün birinde, acaba, sizi bir anestezi
teknisyeninin uyutmasını mı tercih edersiniz, yoksa
bir anestezi uzmanının uyutmasını mı? Çünkü,
bu kanunda, biraz geriye gidilerek, anestezi teknisyenlerine,
yıllardır yapmakta oldukları, ama yapmamaları gereken
bir işlev için daha geniş yasal zemin hazırlanmaktadır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Neşşar.
Sayın
Işık
AHMET
IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, maddenin son cümlesinde "Askerî sağlık kurum
ve kuruluşlarında görev yapan başhekimler serbest çalışma
yasağına tâbi değildir." ifadesi var. Bununla ilgili
bir açıklama istiyoruz. Bu bir ayrımcılık mı,
değil mi?
İkincisi,
sağlık il müdür yardımcısı ve başhekim yardımcıları
muayenehane açabilmekte anladığım kadarıyla,
başhekimler ve sağlık il müdürleri bundan yararlanamamaktadır.
Buradaki, haksızlık gibi gözüken bu çelişkiyi ifade
eder misiniz?
Teşekkür
ederim, sağ olun.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Baloğlu
Yok.
Sayın
Tandoğdu
(x) 1247 S. Sayılı
Basmayazı 31/1/2007 tarihli 57'nci Birleşim Tutanağına eklidir.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakanım,
"araştırma hastaneleri" adı altında kurulmuş
olan ve kuracak olduğunuz hastanelerde şef ve şef yardımcılığı
atamalarında kliniklerde birinci şef, ikinci şef, üçüncü
şefliği kaldırıp, yönetmeliği değiştirerek,
hepsini bir kombinizasyon altında toplamayı düşünüyorsunuz
ve yapacağınızı söylüyorsunuz. Peki, asistanların
durumu, bu birinci şefe, ikinci şefe, üçüncü şefe ayrılmış
olan asistanların durumu ne olacaktır? Bu konudaki düşüncelerinizi
öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.
Sayın
Tütüncü
ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben,
aslında, Sayın Sağlık Bakanımızın burada
olacağını düşünerek soru hazırlamıştım
ama, sanıyorum yine yanıt alacağım.
Şöyle:
Efendim, Tekirdağ'ın Malkara ilçesinde, çok büyük, bir hastanede,
eksiklik var. Malkara Hastanesinde ortopedist yok, nöroloji mütehassısı
yok, göz mütehassısı yok. Bu arada, bir dâhiliye mütehassısımız
var. Emin olun, her gün yüzlerce kişi kuyrukta. Daha önce de taleplerimiz
olmuştu. Ben öğrenmek istiyorum, Malkara Hastanesinin
doktor açığı ne zaman kapatılabilir? Net bir yanıt
bekliyorum Sayın Başkan.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Başka
soru yok.
Sayın
Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Başkan, sorulara yazılı cevap verilecektir.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
5'inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Önerge vardı Sayın
Başkan
BAŞKAN
- Madde kabul edilmiştir.
Önerge
yok Sayın Neşşar.
6'ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE
6- 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 1
inci maddesindeki "ve Türk bulunmak" ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN
- Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Canan Arıtman, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Arıtman, süreniz on dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 6'ncı madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Saygıyla selamlarım.
Şimdi,
bu madde, biliyorsunuz, yürürlükte bulunan Yasa'mızın
1'inci maddesindeki "Türk olmak" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını düzenliyor.
Yasanın
gerekçesinde, işte, ülkemizdeki hekim sayısı yeterli
değil, Avrupa'daki ülkeler arasında sonuncu sıradayız,
tıp fakültelerinin bugünkü kapasitesiyle bu açık kapatılamaz,
Avrupa ortalamasına ulaşılamaz savlarıyla, yabancı
doktorların önü açılmalı, deniyor. Şimdi, ülkemiz,
hangi konuda Avrupa ülkeleri arasında sonuncu sırada değil
ki. Hemen bir örnek verelim: Bakın, parlamentolardaki kadın
milletvekili oranlarıyla da sonuncu sıradayız, hem
de açık arayla sonuncu sıradayız. Niçin yabancı kadın
parlamenter ithalatının önünü açmıyorsunuz? Latife
bir yana, Türk kadınının siyasete katılımını
artırmak için herhangi bir yasal düzenleme yapmıyorsunuz.
Şimdi,
Sayın Bakan yok burada bugün. Bu kadar önemli bir yasa görüşülürken
Sağlık Bakanımızı bulamıyoruz.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Nerede bu Bakan arkadaşlar?
CANAN
ARITMAN (Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın Bakan, ülkedeki
doktor sayısını eksik göstermek için büyük bir çaba içerisinde.
Önce dedi ki: "106 bin hekimden 70 bini hasta muayene ediyor."
Sonra 60 bine indi, sonra 50 bine indi. Şimdi, ben merak ediyorum:
106 bin hekim nereye gitti Sayın Bakan, buharlaştı
mı bu kadar hekim? Bunların, afaki olmayan, rakamsal bir dokümanını
sizden rica ediyoruz.
Şimdi,
Sayın Bakan yine bu kürsüden dedi ki: "Türkiye'deki bu nüfus
artış hızıyla, her 100 bin kişiye düşen doktor
sayısını bu hızla artırmamız mümkün değil."
Tabii, bu da doğru değil. Bakın, her yıl nüfusumuz 1
milyon artıyor ve her yıl tıp fakültelerinden 5 bin hekim
mezun oluyor. Buna göre, yıllık nüfus artışımıza
göre 100 bin kişiye 500 hekim düşüyor, 200 kişiye de 1
hekim düşüyor. Bu rakamların AB ortalamasını ikiye
katladığını da size söylemek istiyorum. Bugünden
itibaren hiç tıp fakültesi açmasak dahi, önümüzdeki süreç içerisinde
bir hekim açığı olmayacaktır. Önümüzdeki yirmi
yıl içerisinde 100 bin hekim mezun olacaktır.
Şimdi,
Hacettepe Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim
Dalının 2006 araştırmasını size getirdim.
Sağlık hizmet kullanımı araştırmasıdır
bu. Keçiören bölgesinde yapılmıştır. Hekime
ulaşmanın en kolay olduğu yerdir. Kamu hastanesi, otuz
tane sağlık ocağı, özel sağlık kuruluşları,
hepsi vardır. Bu yapılan araştırmaya göre yıllık
hekime başvuru oranı 4,1; yani, 4 muayene geliyor. İdeal
muayenenin de hekim başına 20 muayene olduğundan yola
çıktığımız takdirde, 365 gün, 70 milyondan hesaplayınca,
bize 40 bin hekim var. Yani, Sayın Bakanın ifadesine göre
50 bin hekim bile fazla geliyor. Bu arada, yine, Sağlık Bakanlığının
kendi 2005 yılı istatistiklerine bakacak olursak, bakın,
1990 ile 2005 arasında on beş yılda hekim sayısı
50 binden 105 bine çıkmış ve 2000'de de 85 bin hekimin çalışmakta
olduğu söylenmiş. Şimdi, nüfus artışımıza
bakarsak, bu on beş yıllık süre içerisinde nüfusumuz
yüzde 28 artmış; ama, hekim sayımızın artışı
yüzde 100'ün üstünde. Gerçek hesaplar bunlar.
Şimdi,
bizde sorun, sağlık iş gücünün ülkede eşit ve adil
dağılımının olmaması. Batı illerimizde
doktor fazlalığı var, doğu illerimize doktor bulamıyoruz.
Tabii, bunun çözümü de doktor ithal etmek değil.
Yine,
önemli bir sorun alanı da sağlık altyapısının
yetersizliğidir. Onun için, Doğu, Güneydoğu Anadolu'ya
giden hekimlerimiz mesleklerini icra etmekte güçlük çekiyorlar,
hatta icra edemiyorlar.
Şimdi,
bu sizin hayal ettiğiniz o çok iyi yabancı hekimler, Türkiye'deki
bu düşük ücretlere, tıbbi altyapı yetersizliğine,
ilaç, malzeme eksikliği içindeki kamu hastanelerine gelip çalışmazlar,
Hakkâri'ye hiç gelmezler. Ülkemizin o coğrafyasına, ancak,
tıp eğitimi yetersiz, dil bilmez, mesleğini bilmez, 100
dolarlık sözde doktorlar gelir ve bizim sağlık teknisyenlerimizin
eğitimi bile, inanın o doktorlardan çok daha iyidir.
Siz
sayın milletvekillerine sormak istiyorum: Acaba, kendinizi
veya hastanızı Zimbabve'den gelmiş bir doktora muayene
ettirir misiniz? Ettirmezsiniz. Kendinize layık görmediğiniz
bir şeyi niye milletimize layık görüyorsunuz? Bakın,
bu ithal ucuz hekim mantığı sağlıkta telafisi
imkânsız neticeler doğurur.
Dünyanın
en iyi sağlık kuruluşlarında çalışan en
iyi hekimler Türk hekimleridir. Siz onların ülkeye geri dönüşünü
sağlasanız, zaten bu yasadan "Türk olmak" ibaresini
de çıkarmak zorunda kalmazsınız. Ama, bu şartlara
onları dahi getiremiyorsunuz.
İthal
ucuz hekim, Türkiye'de hekim enflasyonuna ve hekim işsizliğine
neden olur. Sağlık sisteminin sorunlarının sorumlusu
hekimler değildir. Başarısız hükûmetler başarısızlıklarını
hekime yıkma eğiliminde olur ve asıl sorunları perdelemek
için de yine hekimleri kullanır.
Ülkemizdeki
sağlık sistemindeki sorunun nedeninin doktor azlığı
olmadığına dair bir örnek vereyim: Benim ilim İzmir,
Türkiye'nin üçüncü büyük kenti; hiç doktor azlığı yok,
fazlası var ve kamuya ait 66 tane ameliyathane var. Evet, bu, geçen
haftaki, İzmir'de yayımlanan Yeni Asır gazetesinin
manşeti: "66'nın 66'sı da kötü." Yani, bu ameliyathaneler
yetersiz, hijyenik değil, tamamı kurallara uygun değil,
doktor ve hastalar tehlike altında.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Canan Hanım, göremedik, göremedik.
CANAN
ARITMAN (Devamla) - Bu hastanelerde ikide bir ameliyathane enfeksiyonu
çıkıyor, ameliyathaneler kapatılıyor, hastalar
hayatlarını bile kaybediyorlar.
Sayın
Bakanım, Türkiye gerçeği bu ve bu, bir bilimsel araştırmanın
neticesi. Yani, gazete haberi olarak da şey yapmayın.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Okuyamadık, tekrar gösterin.
CANAN
ARITMAN (Devamla) - Evet, bu manşet, bir bilimsel araştırma
raporunun gazeteye alınmasıdır.
Evet,
bu hastanelerde, dediğim gibi, doktor eksiği yok, doktor
fazlası var. Ama, inanın, pislikten tuvaletlerine bile giremezsiniz,
çünkü, atadığınız yöneticiler, liyakate dayanmayan
kadrolaşmanız, hastanelerimizi hastalar için sağlık
tehdidi oluşturan yerler hâline getirdi ve iflas eden Sağlıkta
Dönüşüm Programı'nın faturasını da hekimlere
çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Şimdi,
İstanbul'da 120 bin kişiye 1 ambulans düşüyor. Dünya ortalaması
50 bin kişiye 1 ambulanstır. Ambulans var, doktor var, hemşire
var, ama, ambulans şoförü yok. O zaman, doktorun olması da
bir işe yaramıyor.
Şimdi,
bu yabancı iyi doktorlar nereye gelecek? Tabii, yabancı
sermayenin kuracağı kâr amaçlı özel hastanelere, yani,
zenginlerin gideceği, fakirlerin ulaşamayacağı
yerlere gelecek. Bir de, tabii, iş yapmayan vakıf, tarikat
hastaneleri var. Onlar da, maliyeti düşürmek için, 100 dolarlık
doktorları ucuz iş gücü olarak getirirler.
Şimdi,
böylesine bir ucuz doktor ithalatı, kendi insanını
sevmemek, önemsememektir, kendi hekimlerine haksızlıktır,
onlara güvenmemektir. Zaten, sizde Türk hekimi alerjisi var.
Başbakan ne demişti: "Doktorlara iğne bile yaptırmam."
Kendi hekimine bu kadar güvensizlik gösteren Başbakanı,
son rahatsızlığında, balyoz değil, Türk hekimleri
kurtardı. Eğer Türk hekimleri olmasaydı, o balyoz makam
arabasını dağıttığıyla kalırdı.
Gelelim
gerekçedeki "AB'ye üyelik sürecinde kişi ve hizmetlerin
serbest dolaşımı önündeki engellerin kaldırılması"
amacına. Bu gerekçe de doğru değil. AB'ye üye falan olmadık,
olacağımız da yok zaten. Sonra, olsak dahi, sanki, bizim
hekimlerimiz, gidip, elini kolunu sallayıp, orada çalışacak,
mesleğini icra edebilecek mi? Bu kalıcı derogasyonların,
kısıtlamaların altına imzayı atan sizsiniz.
Ne çabuk unuttunuz? Bizim hekimlerimiz gidip orada çalışamayacak,
ama, onlarınki gelip burada çalışacak. Üstelik, bu yasal
düzenlemeyle, sadece AB üyesi ülkeler için değil, dünyanın
bütün ülkeleri için imkân tanıyoruz. Dünyanın her yerindeki
hekimler gelip çalışabilecek. Yani, bu şekilde, siz,
dünyaya "bunlardan enayisi yok" dedirtiyorsunuz.
Şimdi,
bakın, AB ülkeleri arasında dahi hekim çalıştırmak
çok ciddi kurallara bağlıdır. Ayrıca, AB Genel Sekreterliğinin
2004'te hazırladığı yasa tasarısında, vatandaşlık
koşulunun, ancak tam üyelik ile birlikte kaldırılabileceği
hükmü düzenlenmişti. AB'nin bizden istemediği bir düzenlemeyi
yapıyoruz. Neden? Gerçek gerekçe: IMF ve Dünya Bankası talimatları
doğrultusunda Türk halkının sağlığını
ticarileştirmek ve sağlığımızın sömürülmesinin
de önünü açmaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN
ARITMAN (Devamla) - İki dakika efendim
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Arıtman.
CANAN
ARITMAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın,
1900'lü yılların başından itibaren ülkemize
"misyoner" kimliği altında çok sayıda kişiler
geldi. Bunlar hem bir yandan misyonerlik faaliyetlerini yürüttüler
ve çoğu da hekimdi bunların, bir yandan da halka sağlık
hizmeti verdiler ve bir yandan da bölücülük faaliyetlerini örgütlediler.
O zaman, bölgesel kalkışmalarda da çok önemli rol oynadılar.
Atatürk,
Türkiye Cumhuriyeti devletini kurduktan sonra, milleti bölmeye
çalışan bu doktor misyonerleri, bir emriyle, kulaklarından
tuttuğu gibi ülke dışına attı. İşte,
bunun içindir ki, yürürlükteki 1928 tarihli Yasa'mızın ilk
maddesi "Türkiye'de hekimlik yapabilmek için Türk hekimi olma
gereğini" düzenler.
Bakın,
tek bir tıp fakültesi vardı, İstanbul'da. O tıp fakültesi
ki, birçok sene, son sınıf öğrencilerinin hepsi cephede
şehit olduğu için mezun dahi verememiştir, ama o okuldan
yetişen hekimler, sırtlarında ilaç çantaları, yurdun
dört bir yanında milletinin hastalıklarını tedavi
etti, veremini, sıtmasını tedavi etti. O yokluk ve
yoksulluk yıllarında bu ülkenin her tarafına hastaneler,
sanatoryumlar, doğumevleri yapıldı ve o hekimler milletine
özveriyle hizmet etti. İşte onun içindir ki, Atatürk,
"Beni Türk hekimlerine emanet ediniz." demiştir. Siz,
şimdi, hepsinin kemiklerini sızlatıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, hep yabancı sermayenin
ısmarladığı sipariş yasaları yapıyorsunuz.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ülkenin ve milletin yararına
olmayan bu yasalardan, yabancılardan, sipariş yasa yapıcılardan
bu ülkeyi kurtarmaya ahdettik. Bizim amacımız da budur.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Arıtman.
Madde
üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Züheyir Amber,
Hatay Milletvekili.
Buyurun
Sayın Amber.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 1247 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Taslağın
4'üncü maddesiyle, 1219 sayılı Yasa'nın 1'inci maddesindeki
"ve Türk bulunmak" ibaresi çıkartılmak istenmektedir.
Bu durumda madde "Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tababet icra
ve herhangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için, Türkiye
Darülfünunu Tıp Fakültesinden diploma sahibi olmak şarttır"a
dönüşecektir.
Tasarının
7'nci maddesiyle, 1219 sayılı Yasa'nın 4'üncü maddesinin
birinci cümlesindeki "izinli Türk hekimlerinin" ibaresinin,
"mezun hekimlerin" olarak değiştirilmek istenmesi
söz konusudur.
Bu
değişikliğin gerekçesine baktığımızda,
Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde, kişi ve hizmetlerin
serbest dolaşımı önündeki engellerin kaldırılması
amacına uygun olarak Türkiye'de tababet icra edebilmek için
Türk olmak şartının kaldırılması gerektiği
ileri sürülmektedir.
Oysa,
arkadaşlar, bu gerekçe doğru değildir. Çünkü, Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği, 2004 Ocak ayından itibaren,
içinde hekimlerin de olduğu otomatik tanımaya tabi olan
yedi mesleğin temsilcilerinin de katılımıyla çalışmalar
başlatmıştır. Bilindiği üzere, Avrupa Birliği
üyeliğine hazırlık için, mesleki yeterliliklerin düzenlenmesi
ve tanınması hakkında kanun tasarısı taslağı
çalışmasına Türkiye'den Sağlık Bakanlığı
temsilcileri de katılmıştır.
Şu
anda getirilmekte olan bu tasarı, Avrupa Birliği Parlamentosunun
11 Mayıs 2005 tarihinde kabul ettiği direktifin taslak
hâlindeki metni çevrilerek oluşturulmuştur. Bu toplantıların
sonuncusu 17/5/2005 tarihinde yapılmıştır. Bu toplantıda,
Avrupa Birliğine üye olan ülkelerin adaylık süreçleri incelenmiş,
tam üyelikten önce mesleklerin icrasında vatandaşlık
koşulunun bu ülkelerde de sorun olduğu tespit edilmiştir.
Mesleklerin icrası için aranan vatandaşlık koşulunun,
yasalarından, tam üyelik ile birlikte kaldırıldığı,
Türkiye açısından da böyle bir düzenleme yapılabileceği
belirtilmiştir. 63 maddelik çalışmada, Avrupa Birliği
üyesi bir ülkenin vatandaşının ülkemizde çalışması
için hangi eğitimi alması, bu eğitim sonucu hangi belgelerin
aranacağı, bu belgelerin Türkiye'deki yetkili otoriteler
tarafından nasıl incelemeden geçirileceği, bu kişinin,
ülkemizde, meslekle ilgili nasıl bir yükümlülüğe sahip
olacağı, olası hatalı meslek uygulamalarında
zararın nasıl karşılanacağı, yine, bu kişilerin,
Türkçeyi, mesleklerini icra edebilecek düzeyde anlama, konuşma,
yazma bilgisine sahip olduklarının resmî bir sınavla
ölçüldüğüne ilişkin belge sahibi olmaları gerektiği
gibi ayrıntılı kurallar yer almaktadır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Avrupa Birliğine üyelik
için, taslakta olduğu gibi, tek taraflı bir biçimde, yabancı
bütün hekimlerin ülkemizde hekimlik yapmasına ilişkin
bir düzenleme gerekli değildir. Aksine, bu konuda, eğitimden
yeterliliğe, mesleki denetim ve gelişimden dil bilgisine
kadar bütün süreçleri içine alan, karşılıklılık
esasını içeren detaylı bir düzenleme gerekmektedir.
Vatandaşlık koşulunun da, tüm Avrupa ülkelerinde olduğu
gibi, ancak tam üyelikle birlikte kaldırılması gerekmektedir.
Geçmişte de Sağlık Bakanlığının
19/11/1998 tarihinde yazdığı yazılarda yer aldığı
üzere, yabancı sermayeyi teşvik kapsamında yabancı
hekimler ülkemizde çalıştırılmak istenmiştir.
O tarihte, Sağlık Bakanlığı, yürürlükteki yasaların
buna izin vermediğine ilişkin görüş bildirmiştir.
Aslında, bugün de bu düzenlemenin altında yabancı sermaye
isteği yatmaktadır. Avrupa Birliği için ihtiyaç duyulan
düzenleme bu değildir.
Dünya
Sağlık Örgütünün 2005 yılında yayımladığı,
Avrupa bölgesinde hekimlerle ilgili düzenleme ve uygulamaları
derlediği iki bölümden oluşan raporunda, Avrupa bölgesindeki
her ülkenin, yabancı hekimlerin ülkede meslek icrasını
özel olarak düzenlediği, temel eğitim ve uzmanlık
eğitimine ilişkin kriterleri koyduğu ve bunların
varlığını aradığı, belgeleri yeterli
görmeyerek sınav yönteminin benimsendiği, mesleki gelişimin
izlendiği, ülke dilinin mesleği uygulamaya olanak verecek
nitelikte olması gerektiği konularının üzerinde
önemle durulmuştur.
Yine,
bu raporda, yabancı hekimlere çalışma izninin verilmesi
aşamasında tabip odalarına önemli yetkilerin verildiği;
yabancı hekimlerin çalışmaya başlamadan önce
mesleki belgelerini meslek odasına vermelerine, mesleki yaptırımlar
açısından ülke meslek örgütünün yetkili kılınmasına
ilişkin kuralların olduğu görülmektedir. Oysa, burada
yapılan değişiklik ise, ülkemizde hekim olarak çalışmak
için aranılan vatandaşlık koşulunu kaldırmaktadır.
Bunun dışında, Avrupa ülkelerinde ve dünyanın
başka ülkelerinde, halkın sağlığı ve meslek
sahibi insanların haklarının korunması için öngörülen
hiçbir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Gelenlerin
mesleki denetimi için meslek örgütüne tek bir yetki dahi verilmesi,
maalesef, düşünülmemektedir. Üstelik bu uygulama tek taraflıdır.
Biz, henüz, Avrupa Birliğine üye olarak giremediğimiz
için, bizim hekimlerimiz de serbest dolaşıma, dolaşım
hakkına sahip olamamakta, ancak bu düzenlemeyle, bize, sadece
Avrupa ülkelerinin değil dünyanın bütün ülkelerinin hekimleri
girebilmektedir. Bu yapılmak istenen de, sanırım, olayı
abartarak, kanun kapsamını genişleterek ucuz ve yetersiz
yabancı hekimlerin ülkemizde çalıştırılmak
istenmesidir.
Buradan
bir kez daha tekrar etmek istiyorum; Ülkemizde hekim yetersizliğinin
asıl nedeni, kadrosuzluktur. Atanmayı bekleyen binlerce
hekim vatandaşımız vardır. Türk Tabipler Birliğinin
Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizdeki çalışma koşulları
ve sosyal şartlar hakkındaki isteklerini yerine getirmek,
Bakanlığa daha ucuza mal olacaktır. Sağlık Bakanlığı
bu şartları sağlarsa, bu tip alelacele hazırlanmış
kanun tekliflerine ve yabancı hekimlere kapı açılmayacaktır.
Birinci
basamak sağlık hizmetlerini oturtmuş gelişmiş
ülkelerde, hekimlerin en az yarısı, hatta yarısından
fazlası pratisyen hekimdir. Toplumun temel ihtiyaçlarının
yüzde 90'ı birinci basamak sağlık hizmetiyle yürütülmektedir.
Türkiye'de bu oran dörtte 1'dir. Böyle olunca, hastanelerde kuyruklar
oluşuyor. Bakanlık, mevcut sorunlarını doğru
tanımlayamadığı hekimleri doğru istihdam
edemediği için, suni olarak hekim açığının artmasına
yol açmaktadır.
Sağlık
Bakanımız kendini başarılı bulabilir. Ancak,
hekim meslektaşlarımız, önümüzdeki günlerde, önceden
olduğu gibi, yine sokaklara inerek bu yasayı protesto edecekler.
Sayın
Bakan, ülkemiz hekimlerinin sorunlarına ne kadar yakın
olduğunuzu ve çözme gayreti içinde olduğunuzu, sanırım
bu sokaktaki eylemlerden anlayacağız. Ancak, sokaklara
çıkacak olan bizim Türk hekimimiz. Öncelikle onların sorunlarını
dinleyip, hâlletmeniz gerekmiyor mu? Âdeta onlara gözdağı
verircesine, böylesine ciddiyetten uzak bir tasarıyı bu
yüce çatı altına getiriyorsunuz. Sağlık alanında
hiç sorun kalmamışçasına, yıllık Bakanlık
bütçeniz küçülmüştür. Bu bütçeyle yeteri kadar sağlık
hizmeti verilmeyeceği ortadadır. Dört yıldır bu
bütçeyi artırmaya gücünüz yetmemiştir. Bakanlık bütçeniz
azalırken hiç sesiniz çıkmamış ve sanırım
bu yüzden, ülke hekimlerini böylesine sokağa dökecek kadar
bir dayatmayı buraya getiriyor ve savunuyorsunuz. Bu tutumunuzu,
tüm sağlık çalışanları, diğer vatandaşlarımız
gibi, elbette değerlendireceklerdir.
Anavatan
Partisi olarak, sağlıktaki tüm bu olumsuzlukları gözlemlemekteyiz.
Vatandaşımızın sağlığı konusunda,
bugüne kadar hiçbir ciddi ve olumlu adım atılmamıştır.
Sağlık alanındaki kararların, önceki dönemlerde
alınmış veya Avrupa Birliğinin istediği
doğrultuda uygulanmaya konarak, bunu yenilikmiş gibi
gösterme oyununa bir son verilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜHEYİR
AMBER (Devamla) - Bitirmek üzereyim.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Amber.
ZÜHEYİR
AMBER (Devamla) - Yapılması gereken, ivedi olarak, Maliye
Bakanlığından ek bütçe, doktor ve tıbbi eleman kadrosu
talep edilmeli, ülkemiz geneline bu kadrolar dağıtılmalıdır.
Bu arada, mevcut hekimlerimizin özlük hakları, çalışma
ve sosyal şartları acilen düzeltilmelidir. Bu saydıklarım
yapılmalıdır ki, Sayın Bakan, Bakanlığınız
personeli sizi sevebilsin.
Hepinize
saygılarımı sunarım, teşekkür ederim. (Anavatan
Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Amber.
Madde
üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Sayın Ünaldı,
Sayın Beyribey, Sayın Koç, Sayın Eraslan ve Sayın
Kandoğan Genel Kurulda bulunmamaktadırlar.
On
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru
sorma süresi beş dakikadır.
Sayın
Tütüncü, buyurun.
ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben,
Sayın Bakanımıza, aracılığınızla,
Çorlu Devlet Hastanesiyle ilgili bir soru yöneltmek istiyorum.
225-250 bin nüfus, bir hastanemiz var ve insanlar -az önce, Malkara
Hastanesinde söylediğim gibi- üst üste.
Sorumu
soruyorum: Yarım kalmış bir SSK hastanesi var. Bu SSK
hastanesinin, bu, Çorlu'daki sağlık sorununun çözülmesi
için bir an önce devreye sokulması gerekmiyor mu? Ya da başka
bir deyişle, eğer SSK hastanesinin devreye sokulması
zor ise, Çorlu'da hızla artan sağlık hizmeti açığını
kapatmak için Bakanlık ne düşünmektedir?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Sayın
Baloğlu.
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan teşekkür
ediyorum.
Sağlık
sistemimizi ve doktorları çok yakından ilgilendiren bir
konu tartışılırken, Sayın Bakan burada yoklar.
Benim ona sormak istediğim bir şey vardı, Sayın Bakan
aracılığıyla sormak zorunda kalıyorum.
Sağlık Bakanlığı görevine geldiğinden
beri Türk tabiplerinin örgütü olan Türk Tabipler Birliğine hiç
uğramış mıdır? Bir tek kez bir tabip odasını
ziyaret etmiş midir? Sağlık çalışanlarının
örgütlerinin -ki, farklı siyasal eğilimde örgütlerdir bunlar,
çalışan örgütleri- hangisini ziyaret etmiştir? Ben
bunu öğrenmek istiyorum ve şunu anlayacağız bunun
sonucunda: Sayın Bakan, kendi örgütüyle, kendi örgütünü
oluşturan çalışanlarıyla bağ kurmadan böyle
bir taslak hazırlıyor, getiriyor Meclisin önüne koyuyor
ve tartışılırken de kendisi burada bulunmuyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.
Sayın
Çetin...
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Ben de -Sayın Bakanımız burada
yok- herhâlde soruma tam olarak yanıt alamayacağım ama,
yine de sormak istiyorum.
Şimdi,
özellikle üniversite hastanelerinin alacakları had safhada,
bunlar bir türlü ödenmiyor. Örneğin bizim Kocaeli Üniversitesinin
hastanesinin, şu anda alacaklarından toplam kesinti tutarı
5 trilyondan fazla. Bu kesintilere bir göz attığımızda,
yüzde 15 hazine payı kesiliyor, yüzde 5 de araştırma
fonu kesintisi var, ayrıca yüzde 14 de SSK'nın gönderdiği
bir heyetin oluşturduğu kurul, faturalardan keyfî olarak
kesiyor ve yüzde 30 eksik işlem yapıyor ister istemez, eksik
tahsilat yapıyor üniversite. Yani, 5 trilyon bu hastanenin.
Bir başka üniversite hastanemizin 60 trilyon alacağı
var. Yani, üniversite hastanelerinden kesinti yapılırken
ve alacakları kırk beş gün üzerinden ödenirken, özel hastanelerin
alacakları hemen ödeniyor mu, kırk beş gün geciktiriliyor
mu? Onlardan da, oluşturulan komisyon, özel hastanelerin alacaklarından
kesinti yapıyor mu?
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Sayın
Neşşar...
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben,
Millî Eğitim Bakanının cevabını çok iyi bildiğine
inandığım bir soru soracağım.
Bu
ithal doktor hazırlıklarıyla beraber Türkî cumhuriyetlerden
belirli tarikatların eğitiminden geçmiş, onlar tarafından
okutulmuş 5 bin tane doktorun ülkeye getirilmek için bekletildiğine
dair bir istihbarat aldım. Bu, doğru mudur? Bu tarikatlar
acaba hangileridir? Acaba bu tarikatların listesini sizden
yazılı olarak almam mümkün mü?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Neşşar.
Sayın
Işık...
AHMET
IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, şu anda Türkiye'de tam teşekküllü kaç hastane
vardır? Bu hastanelerin gerçek anlamda doktor açığı
ne kadardır? Doktor açığının olup olmamasındaki
kriter nedir? Subjektif bir unsur var mı burada? Zira, bir kısım
arkadaşlar doktor açığının olmadığı
kanaatinde, sizse bu açığın olduğunu ifade ediyorsunuz.
Buradaki kriter nedir? Açık ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Soru
sorma süresi tamamlanmıştır.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, benim de sorum
olacaktı.
BAŞKAN
- Sayın Bakan cevap vermezse, Sayın Tandoğdu, sıra
size gelecek.
Sayın
Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Başkanım, bu sorulara milletvekillerimizin sorma sırasına
göre cevap veriyorum.
Sayın
Tütüncü, daha önce Malkara'yla ilgili, şimdi de Çorlu'yla ilgili
bazı sorular sordu. Gerek tabip atamaları gerekse devlet
hastanelerinin özellikle bitirilerek devreye girmesiyle ilgili
olarak Sağlık Bakanlığımız olağanüstü
bir çaba içerisindedir. Yurt sathında, sağlık, her köşeye,
en kılcal damara bile götürülmesi gereken bir devlet hizmetidir.
Dolayısıyla, ülke sathında, dengeli bir şekilde
hem doktor dağılımı hem de sağlık hizmeti
götürülmeye çalışılıyor. Bir ili diğer ilden
üstün tutmak, bir ili diğer üstün bir ilin gerisinde tutmak gibi
bir şey söz konusu değil. Bu çalışmalar devam ediyor.
Sayın
Bakan Türk Tabipler Birliğinin genel kuruluna bile gitmiştir,
ama, kendisi, belki hangi tabip odasına, hangi vilayetteki tabip
odasına gitmiştir, gitmemiştir, kendisi bunu çok daha
iyi bilir.
Üniversite
hastanelerinin alacaklarını bir tarafa bırakıp,
özel hastanelere, özel sektöre ait hastanelere öncelik vermek gibi
bir uygulama söz konusu değildir. Maliye Bakanlığının
belli nakit akışı içerisinde, ödeme planı içerisinde
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığı bunları yapmaktadır.
Sayın
Neşşar'ın, bu 5 bin, efendim, Türk cumhuriyetlerinde yetiştirilen
işte şu şu vasıftaki insanlar. Doğrusunu isterseniz,
ben bunu duyunca, Sayın Neşşar gerçekten bir soru mu soruyor,
yoksa akşam bize gördüğü bir kâbusu, bir rüyayı mı
soruyor, ondan emin değilim.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - "Kabûs" dediğiniz
için teşekkürler Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Işık'ın, Türkiye'deki
hastanelerle ilgili, kaç hastane var, bununla ilgili arkadaşlarımız
bir döküm hazırlıyorlar, bunu size yazılı olarak
iletecekler.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Değerli, buyurun.
İSMAİL
DEĞERLİ (Ankara) - Sayın Bakanım, keşke
Sağlık Bakanı olsaydı, Sayın Bakan pek sağlığı
umursamadığı için burada yok. En uzun ve zor eğitimi,
en riskli çalışmayı, en az maaşı hekimler almaktadır.
Sayın Bakan "Döner sermayeden 5-6 milyar maaş alınıyor."
diyor. Bu alınan para sosyal haklarının hiçbirisine
yansımıyor. Sayın Bakan, emekli olan, otuz yıl hizmet
eden uzman bir hekim acaba kaç lira alıyor? Bunu açıklar
mısınız burada.
BAŞKAN
- Sayın Değerli, teşekkür ediyorum.
Sayın
Tandoğdu...
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Evet, aynı şeyi ben tekrar etmeyeceğim,
Sağlık Bakanının olmasını isterdik, ama,
maalesef, en ciddi konularda, Komisyonda da, burada da bulunmuyor.
Bu gayriciddilik içerisinde Türkiye'nin sağlık politikasının
nasıl düzeleceğini de merak ediyorum, ama sayın ekibi
burada, onların avukatlığını yapmasını
da biliyor ayrıyeten, onlar da onun avukatlığını
yapacak herhâlde.
Şimdi,
Sayın Bakanıma soruyorum: Avrupa Birliği Konseyinin
96/29/ Euratom Direktifi'ne göre, radyoloji merkezlerinde çalışanların,
yani röntgen merkezlerinde çalışanların çalışma
saatine önem vermemekte, teknisyenin radyasyona maruz kaldığı
süreye, yani röntgen ışınına maruz kaldığı
süreye bakmaktadır. Yani, çektiği radyolojik filminin
miktarına göre ayarlanmaktadır.
Bu
teklifin 9'uncu maddesine göre, her radyasyonla, yani (x)
ışınıyla uğraşan görevlinin bir yılda
50 milisivert ve beş yıl süresi içerisinde de 100 milisivert
alması hesaplanmış ve kanunlaştırılmıştır.
BAŞKAN
- Sayın Tandoğdu, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, cevap verecek misiniz?
Buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim, Sayın
Değerli'nin sorusuna cevap vereyim.
Sayın
Tandoğdu'nun sorusunu tam alamadığım için ona cevap
veremeyeceğim, bir dahaki maddede belki sorarsa cevabı
verilir.
Malumunuz,
özellikle, doktorların sosyal haklarının emekliliğe
yansıtılmasıyla ilgili düzenlemeler, bu son Sosyal
Güvenlik Yasası'nın Temmuz'a ertelenmesiyle birlikte ertelenmiş
vaziyette.
Sosyal
Güvenlik Yasası'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte
doktorlarımız bu sosyal haklardan da yararlanacaklar ve
bunların emekliliğine de yansıyacak.
Arz
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir
sorum var Sayın Bakanımıza.
Kamuoyunun
da malumu olduğu üzere, Erzurum'un Tekman ilçesine bağlı
Karlıca Köyü'nde 15 Ocak ile 30 Ocak arasında, dört çocuk
"gripal enfeksiyon nedeniyle öldü" denildi. Ama, bilemiyoruz,
kuş gribi vakası da olabilir. Buna rağmen, bugüne kadar
ihmali olan Erzurum Sağlık İl Müdürü -çünkü, bu bir skandaldır-
hâlâ daha görevinin başında bulunmaktadır.
Acaba,
Sağlık İl Müdürü görevden alınacak mıdır?
Yani, bir arkadaşlık, akrabalık uğruna, kitlelerin
ölümüne sebebiyet verme uğruna bir sağlık il müdürünü
görevde tutmak ahlaki midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, süre tamamlanmıştır. Eğer cevap verecekseniz,
çok kısa olursa iyi olur.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim,
Tekman'da üst solunum yolu enfeksiyonu sebebiyle vefat eden dört çocuğumuzun
tetkikleri yapılmış, hiç birinde kuş gribi vakasına
rastlanmamıştır. Yani, bu kuş gribini de ulu orta
telaffuz etmenin bile çok doğru olmadığı kanaatindeyim
ve oradaki görevlilerin de bu konuyla ilgili, özellikle İl
Sağlık Müdürünün bir ihmali görülmediği için herhangi
bir işlem yapılmamıştır.
Sayın
Başkan, arz ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1247 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç Sami Tandoğdu Mehmet Neşşar
Samsun Ordu Denizli
Ali
Arslan Nurettin
Sözen İsmail
Değerli
Muğla Sivas Ankara
Mustafa
Özyurt
Bursa
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önergenin gerekçesini açıklamak üzere, Mehmet Neşşar,
Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Neşşar. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Önce,
Sayın Millî Eğitim Bakanına, tarikatların Orta Asya'da
yetiştirdiği hekimlerin Türkiye'ye yabancı hekim statüsünden
doldurulmakla ilgili konuda "kâbus" kelimesini kullandığını
memnuniyetle burada tutanaklara geçiriyorum. Günün birinde,
umarım, kendisinin ya da Sağlık Bakanının önüne
bunu koymak zorunda kalmayız.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, Denizli'nin
çok saygın bir basın kuruluşundan, DRT. netin haber sitesinden
Muhammet Karaçay isimli bir arkadaşımızın bir yazısını
indirdim, okuyorum. Kaç gündür devam eden bu aile hekimliği pilot
uygulamasıyla ilgili, vatandaşın görüşü; tarafsız
basının, bağımsız basının, hür basının
görüşü: "Bugünlerde başarısız bir pilot uygulamayla
gündemdeyiz" diyor Muhammet Karaçay. "Denizli İl
Sağlık Müdürü Doktor Erdoğan Taş, 25 Aralıkta
başlayan aile hekimliği eleştirilerine kulaklarını
tıkıyor. Böyle olunca da sürgünler, savrulan hekimlerin
feryatları yükseliyor. Anlatılanlara okuma yazması
olmayanlar bile hak verir. Denizli Tabip Odası Başkanı
Doktor Hasan Akşık, uygulamanın ertelenmesi konusunda
çaba harcadı, ama, boşuna kürek çekti gibi görülebilir.
Onun attığı tohumlar gelişip yeşerecektir.
Sayın İl Müdürü Taş, aslında Tabip Odasının
desteğini almış olsaydı, başarmaması
için hiçbir neden yoktu." Enteresan
Aynı şeyi dün Bakana
kişisel görüş olarak ben de aktarmıştım.
"Bakanlıktan
destek alan İl Müdürü Taş, tepkileri duymuyor. 10 bin puanlı
hekimlerin görev yapacağı bölgelerde 20 bin puanlı
hekimler görev yapıyor ve aile hekimliğini seçmeyen doktorlar
göreve başladığı gün sağlık ocağında
-dikkat ediniz- hizmetlinin görev yeri değişiyor." Doktorlar
bitti, hizmetlilerin görev yerinin değiştirilmesi
başladı.
"Doktor
hastalarına soğuk salonda teşhis koymayacak ya
Sobanın
yakılması ve temizliğin yapılması doktor ve
hemşireye kalıyor ve doktor, önce, sağlık ocağında
mikroplarla savaşıyor. Amaç, doktorları istifa ettirip
hastalarından mahrum bırakmak.
Doktorlar
bu ülkede kolay mı yetişiyor? Onları diyar diyar sürgüne
göndermek adalet değildir. Bu adaletsizliğe kulak tıkayanlara
da bir gün kulak tıkanır.
Adalet
ve Kalkınma Partisi İl Başkanı Şahin Tin'e de
bu sorunlar iletiliyor. AK Parti İl Başkanı Şahin
Tin de buna politik kulvar uğruna seyirci kalıyorsa, adaletsizliğe
çanak tutuyor demektir. Lütfen, adaletsizliğe, beyaz bayrak
sallayın." diye devam ediyor.
Evet
sayın milletvekilleri, bu, basının Denizli'den yükselen
sesi. Şimdi, umarım, ithal edilen doktorların bir
kısmı da ileride aile hekimi olarak da tıpkı dün
mecburi hizmet kapsamına alındığı gibi olunmaya
devam edilmez.
Şimdi,
ithal hekim konusunda birkaç şey de ben eklemek istiyorum: Bu,
çok sefer söylendi, bir kere daha söylenecek, çünkü, bilinmesi lazım.
Başbakanın "150 dolara çalışıyorlar,
ucuz doktor." dedikleri Türki cumhuriyetlerdeki yetişen hekim arkadaşlarımıza
bir kere daha bu kürsüden söyledim, bir kere daha söylüyorum; tutanaklara
da geçsin, Sayın Bakan da duysun diye. O fakültelerin birinden
yetişmiş, son sınıfa geçmiş bir kızımıza
sınav yapmış eski bir dekanım ve bu kız çocuğumuzun,
son sınıfa geçmiş kız çocuğumuzun daha kalbin
kaç tane boşluğu olduğunu, daha kalbin dakikada
Ki,
çok enteresan, Komisyon Başkanımız da kardiyolog, çok
iyi bileceklerdir. Kalbin boşluğuna "üç" cevabını
aldık Sayın Başkan, kalbin dakikada atım sayısına
da "126 bin" cevabını aldık. Siz, bu doktorları
ucuz diye Türkiye'ye dolduracaksanız eğer, Türkiye insanının
kimlerin ellerine teslim edildiğini de göreceksiniz.
Biraz
önce Sayın Bakan yanıt vermedi, "kendinizi anestezi
uzmanına mı uyutursunuz, yoksa anestezi teknisyenine
mi?" diye sorduğum zaman. Şimdi, onu biraz daha genişletiyorum:
Siz, kendinizi, Türkiye'de yetişmiş, Sayın Bakan, bir
anestezi teknisyenine mi uyutursunuz, yoksa Türki cumhuriyetlerde
uzman olmuş bir anestezi uzmanına mı? Daha ötesine gidiyorum:
Türki cumhuriyetlerinde profesör olmuş bir anestezi uzmanına
mı emanet edersiniz? Ben burada itiraf edeyim, söyleyeyim. Ben,
Türkiye'de yetişmiş, Anadolu'da çalışan bir anestezi
teknisyenine, kendimi, sizin ithal edeceğiniz doktorlardan
on defa daha fazla güvenerek emanet ederim.
Bu
durumda, umarım, sağlık
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Neşşar, lütfen toparlayınız.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Umarım, sağlık alanında
yapmakta olduklarınızın ülkeyi nereye sürüklemekte
olduğunu düşünürsünüz, bir kez daha düşünürsünüz ve
bu anlamsız inattan ve bu anlamsız kadrolaşma çabalarınızdan
geri dönersiniz diyor, yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Neşşar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Karar yeter sayısı
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Karar yeter sayısı
Bu
sefer yetiştik.
BAŞKAN
- Geçti Sayın Neşşar.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan, ben el kaldırdım, niçin
geçmiş olsun?
BAŞKAN
- Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Şimdi
isteyin.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Geçen defa da yaptınız.
BAŞKAN
- Hayır.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Tarafsızlığınızı kaybetmeyin,
lütfen.
BAŞKAN
- Lütfen
Zamanında talep ettiğiniz zaman her zaman dikkate
alıyoruz.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Ağzınızı açtınız, el kaldırdık.
BAŞKAN
- Ama, söyledikten sonra söylüyorsunuz Sayın Sözen.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Çok rica ederim.
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Arayacağım
Sayın Sözen.
Kabul
etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.50
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
61'inci Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu açıyorum.
1247
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
6'ncı maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
6'ncı maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
6'ncı
maddeyi kabul edenler
Sayın
milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık olduğu
için elektronik cihazla oylama yapacağız.
Üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır,
madde kabul edilmiştir.
7'nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
7-1219 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine ikinci fıkrasından
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Anestezi
teknisyenleri; anestezi uzmanı veya bunun bulunmadığı
hâllerde ameliyatı yapan ilgili uzmanın gözetiminde ve
direktiflerine uygun olarak anestezi iş ve işlemlerini
yaparlar."
BAŞKAN
- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Canan Arıtman, İzmir Milletvekili.
Sayın
Arıtman, buyurun.
CHP
GRUBU ADINA CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasanın 7'nci maddesi üzerine, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Şimdi,
buradan, öncelikle, AKP'li cerrah meslektaşlarıma sormak
istiyorum: Acaba -hiç, ameliyata- ameliyat teknisyeniyle, anestezi
teknisyeniyle ameliyat yaptınız mı? Sizi bilmiyorum
ama ben yaptım, ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Ameliyatta,
hastanın batını açık, yani karnı açık, ameliyatın
en riskli yerinde, anestezi teknisyeninin bir hatası yüzünden
hastanın kalbi durduğunda, ameliyatı bırak, git
hastayı reanime et, yani canlandır, ondan sonra git bir daha
tekrar yıkan, ameliyata devam et
Bu ne demektir biliyor musunuz
arkadaşlar, insanın hayatından, o anda, en az on
yıl gider, on yıl gider ve o noktada hekim, mali sorumluluk,
sigorta falan düşünmez; çünkü, tıbbi sorumluluk, insani
sorumluluk, vicdani sorumluluk her şeyin önünde gelir. Bu zorlukları
yaşayarak bilen hekimler olarak diyoruz ki, gelin, böyle bir yasal
düzenlemeyi yapmayın. Bakın -böyle bir düzenleme- hekimlere
de yazıktır, hastalara da yazıktır, günahtır
arkadaşlar.
Şimdi,
değerli milletvekillerine bir soru daha sormak istiyorum:
Kendinizin veya sevdiklerinizin ameliyatında anesteziyi
bir teknisyenin vermesini ister misiniz? İstemiyorsunuz. Peki,
kendiniz ve aileniz için istemediğiniz bir şeyi nasıl
millete reva görüyorsunuz? Yani, sizinki can da onlarınki değil
mi? Bu nasıl adalet, bu nasıl kalkınma! Herhâlde parti
adınızdaki "Adalet" sizin ilinizdeki bir semtin
adıdır ancak. Tabii, bunun, kalkınmayla da bir alakası
olamaz. Adı "Adalet ve Kalkınma" olan, ama ne yazık
ki, bu amaçları taşımayan bir partisiniz. "AB'ye
uyum, AB standartları." deyip duruyorsunuz, bunun neresi
AB uyumu? AB ülkelerinde böyle bir düzenleme yoktur, olması da
mümkün değildir. AB'ye üye ülkelerde, hiçbir anestezi teknisyeni,
anestezi mütehassısı olmadan, hastaya elini bile süremez,
bir iğne dahi yapamaz, anesteziyi hiç yapamaz arkadaşlar.
Böyle
bir yasal düzenleme üçüncü dünya ülkelerinde var mıdır bilmiyorum
ama insan hayatının değerli olduğu hiçbir ülkede
olmadığını biliyorum. Gerekçede diyorsunuz ki,
"Pratikte bu böyle, yönetmelikte var, yönetmeliğe uygun
yasal düzenleme yapıyoruz." Benim bildiğim kadarıyla
yönetmelikler yasalara uygun yapılır, yasalar yönetmeliklere
uydurulmaz. Bu, hukuk dışılıktır, hukukla
alay etmektir, her zaman yaptığınız gibi, hukuku
dolanmaktır. Devri iktidarınızda hukuk sistemimizin
de başı döndü.
Yasa
tasarısının gerekçesinde, yeni TCK'yla birlikte, anestezi
uzmanının bulunmadığı hâllerde cerrahi müdahalenin
yapılmasında tereddütler yaşandığı, bunu
gidermek için de yasal düzenleme yapıldığı ileri
sürülmektedir. Yani, bu ne demek: Ameliyat yapılsın da hastaya
ne olursa; olsun, ölen ölür kalan sağlar bizimdir! Böyle bir anlayış,
olamaz arkadaşlar! Böyle bir anlayış insani değildir,
tıbbi değildir, etik değildir, vicdani değildir.
Hekimlerin tereddüt etmelerindeki asıl etken, altyapı eksikliği,
personel yetersizliği, ilaç, malzeme yetersizliği, kalitesizliği
gibi nedenlerle sorunların yaşanması ve hepsinde de
cerrahların sorumlu olmasıdır. Bakın, şu anda
bile, Yüksek Sağlık Şûrasına başvuran dosyaların
çoğunluğu anesteziyle ilgilidir. Bu yeni yasal düzenleme,
teknisyen hatası sonucu oluşabilecek zarardan cerrahın
sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır, aksine bu
sorumluluğu artırmaktadır; dolayısıyla da
cerrahların tereddütlerini azaltmayacak, aksine artıracaktır
ve anestezi uzmanı olmadan ameliyattan kaçınma oranını
da artıracaktır; hatta, inanın, meslekten uzaklaşmaya,
mesleği bırakmaya bile neden olacaktır.
Bu
düzenleme yapılırken, anestezi uzmanı dernekleri ve
cerrahi branş dernekleriyle hiçbir görüşme yapmadınız,
onların görüşlerini almadınız ama almadığınız
o görüşleri ben size ileteyim: Bu yasal düzenlemeye kesinlikle
karşıdırlar arkadaşlar.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; size, İzmir
Tabip Odasınca toplanmış, bu yasanın reddini talep
eden, 145 hekimin imzasını taşıyan bir imza sirküleri
getirdim. Meslektaşlarımız, bu torba yasanın yasalaşması
durumunda, ülke sağlığı açısından telafisi
imkânsız sonuçlar doğacağı için, itirazlarını
imzalarıyla belgeliyorlar. Ayrıca, çok sayıda da
anestezi teknisyeninin de imzası burada vardır, takdim
edebilirim.
Şimdi,
Bakanlığın, Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel
Şartları Hekim Mesleki Sorumluluk Sigorta Klozu'nun 2'inci
maddesinin ikinci fıkrası, anestezi uzmanı olmadan
yapılan genel anestezi uygulamasından kaynaklanan tazminat
taleplerinin teminat dışı kaldığını
da belirtiyor. Hiçbir cerrahtan, insan hayatının söz konusu
olduğu cerrahi operasyonlar sırasında, anestezi gibi
yine insan hayatı açısından çok önemli olan bir uygulamadan
da sorumlu olmasını beklemeye hakkınız yoktur;
bu, insan hayatını hiçe saymaktır, "önce insan"
anlayışıyla da asla uyuşmaz. Böyle bir yasal düzenlemenin,
insanımıza, halkımıza yararı olmayacak. Kime
yararı olacak: Sağlık ticareti yapan özel hastanelerin,
maliyeti düşürüp haksız kazanç peşinde olan vakıf
ve tarikat hastanelerinin işine yarayacaktır; onların,
anestezi mütehassıslarını tam gün istihdam etme mecburiyetlerini
ortadan kaldıracaktır, ama en önemlisi de hasta güvenliğini
ortadan kaldıracaktır.
Bu
düzenlemeyle, özellikle anestezi uzmanının bulunmadığı
taşra bölgelerinde cerrahlar çok büyük zorlukla karşılaşacak,
ama önemli olan, kırsalda, taşrada yaşayan halkımızın,
toplumumuzun yoksul kesimindeki insanlarımızın hayatı
riske girecektir.
Ayrıca,
bugünkü tıptaki gelişmelere bağlı olarak, ameliyatların
çoğu, regional, yani bölgesel anesteziyle yapılmaktadır.
Tabii, bu tip bir anesteziyi de ancak anestezi uzmanları yapabilir.
Bu
yasal düzenlemeyle, anestezi uzmanının bulunmadığı
bir yerde, aslında, anestezi uzmanıyla, regional anestezi
alarak, hiçbir risk almadan olabileceğiniz, mesela, bir hemoroit
ameliyatını -tabii, anestezi uzmanı olmadığı
için, anestezi teknisyeniyle ameliyat olacağınız
için- genel anestezi alırsınız ve basit bir hemoroit
ameliyatı için, anestezideki bir hata nedeniyle masada kalıverirsiniz.
Bunu, sizin, bir cerrah olarak dikkatinize sunmak istiyorum.
Ayrıca,
acil kabul eden, yoğun bakım servisi olan sağlık kuruluşlarında
mutlaka anestezi uzmanı bulunmalıdır. Çünkü, acil bakım
ve yoğun bakım hizmetlerini ancak anestezi mütehassısları
yapabilir, anestezi teknisyenleri yapamaz.
Bakın,
gelişmiş ülkelerde, AB'ye üye ülkelerde, yoğun bakım
ünitesinin olmadığı yerde anestezi uzmanları bile
anestezi veremez. Arkadaşlar, işte, AB kriterleri budur.
Sizin, o kriterler de lafta kalıyor ağzınızda.
Şimdi,
bu işin çözümü ne? Gelin, hem üniversitelerde hem araştırma
hastanelerimizde anestezi uzmanı kadrolarını artıralım,
daha çok anestezi mütehassısı yetiştirelim. Zaten,
sağlıklı, doğru bir sağlık politikası,
ihtiyaç hissedilen alanlarda daha çok uzman yetiştirmekten ve
bunların ülke genelinde eşit dağılımını
yapmaktan ve sağlık altyapısını da yeterli
hâle getirmekten geçer.
Bu
ülkede, insanları hekim olduğuna pişmen etmeyin.
Unutmayın ki bir gün, hepinizin, bir hekime ihtiyacı olacaktır.
Hekimlerimizi, hem de üst ihtisas yapmış olanlarını
bile, eşinin doğumu için dahi yeşil kart almak mecburiyetinde
bıraktığınızı da unutmayın; onların
diplomalarına el koymayın, onların hekimlik yapmasını,
mesleklerini icra etmelerini engellemeyin. Dünyanın, bu en
zor, en uzun eğitimini alıp en özverili mesleğini fedakârca
yapan hekimlerimizin kıymetini bilin.
Biliyorsunuz,
geçtiğimiz hafta, hocasından asistanına, pratisyeninden
uzmanına on binlerce hekim, onların meslek örgütleri, sendikaları,
Türkiye'nin her ilinde, alanlarda, Türk hekimlerinin başına
çuval geçirmeye çalışan bu torba yasaya itiraz eylemi gerçekleştirdi.
Ama, ne yazık ki, AKP olarak, o 10 binlerin sesini, itirazını
duymamakta, anlamamakta kararlısınız. Hekimler bu
itirazlarını, Türk halkının sağlığını,
nitelikli sağlık hakkını korumak için yapıyorlar.
Bu torba yasanın yasalaşması durumunda sağlık
ortamı, piyasa ve siyasi kadrolaşmaya teslim edilecek,
halkın nitelikli sağlık hizmeti alması engellenecek,
anayasal hak olan sağlık hakkı da ayaklar altına
alınacaktır.
Başbakanın
"100-150 dolara çalışacak ucuz yabancı hekimler
var" sözüyle ifade ettiği amaç, bir yandan sağlık piyasasına
ucuz iş gücü oluşturmak, diğer yandan da sağlık
pazarını uluslararası sermayeye açarak halkın
sağlığının sömürülmesinin önünü açmaktır.
Hükûmetin amacı, hiçbir şekilde ülke sağlık sisteminin
sorunlarını çözmek değildir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Arıtman, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
CANAN
ARITMAN (Devamla) - Toparlıyorum.
başta
Dubai şeyhi El Makdum olmak üzere, sağlık patronlarına
kârlılık alanları yaratmaktır. Yani, yine dışarıdan
sipariş bir yasa önümüzdedir. Bu torba yasa, hekimlerin de hastaların
da başına çuval geçirecektir.
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, halkımızı, onun sağlığını,
sağlık hakkını hiçe sayan bu torba yasaya, halk için,
halkla beraber itiraz ediyoruz. Bu millet, torba yasalardan, başına
çuval geçirilmesinden usandı artık. Önümüzdeki ilk seçimde
torbaların, çuvalların sorumlularını sandığa
gömecektir
.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Torbaya, torbaya
CANAN
ARITMAN (Devamla) -
ve bir daha da asla, hiç kimse bu milletin başına
çuval geçiremeyecektir.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Arıtman.
Madde
üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Dursun Akdemir,
Iğdır Milletvekili.
Sayın
Akdemir buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan -1247 sıra sayılı- Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu'nun 7'nci maddesi üzerine Anavatan Partisi Grubu adına
görüş bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Türk milletini ve Türkiye Büyük Millet Meclisini
ve siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün, burada, anestezi teknisyenlerinin anestezi
uzmanı yerine hastaya anestezi verme konusunda
Görüşülmekte
olan bu yasa, bir cerrah olarak benim çok zoruma gitti. Anestezistlerle
otuz iki yıla yakın ameliyathanelerde ameliyat yapan bir
cerrah olarak, anestezinin mükemmel, kutsal bir meslek olduğunu
bilen bir hekim olarak, getirilmiş olan bu yasayı protesto
ediyorum.
Dolayısıyla,
Sağlık Bakanımız cerrah değil, Müsteşarımız
cerrah değil ama Komisyon Başkanımız -bir kalp cerrahıdır-
sanıyorum kardiyologdur kendisi de, o da cerrah değil. Dolayısıyla,
cerrahinin önemini bilmediklerini, bu yüce kürsüden, 73 milyon
Türk milletine ilan etmek istiyorum.
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Sayın Bakan cerrah!
DURSUN
AKDEMİR (Devamla) - Çünkü, yaratılanın en kıymetli
varlığı olan insan, ameliyat edilirken, ameliyathanede,
sadece ve sadece anestezi kusuruyla ve hatasıyla masada kalır.
Cerrah, ne kadar beceriksiz ve yeteneksiz olursa olsun, hangi büyük
organı hatayla keserse kessin, onu tamir etmek mümkündür, ama
bir anestezistin hatasını ameliyat masasında tamir
etmek mümkün değildir. Dolayısıyla, yetersiz bilgisi
olan, sadece teknisyenlik marifeti olan ve bir işi belli kurallar
içinde yapan bir teknisyene uyutacağınız bir hastanın
masadan kalkmamasının bedelini kime ödeteceksiniz, kim
ödeyecek? Cerraha ödetiyorsunuz. İşte bu nedenle protesto
ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, anestezi o kadar önemli bir işlemdir ki, bir hasta
ameliyat edilirken acı duymaması ve ameliyatının
rahat yapılması, cerrahın da yaptığı cerrahi
işlemini kusursuz yerine getirebilmesi, anestezistin, cerraha,
hastayı konforlu bir şekilde teslim etmesiyle mümkündür.
Ama, getirilen bu işlemle kesinlikle bu emniyet ortadan kaldırılmış
oluyor.
O
nedenle, bir an önce dikkate davet ediyorum bu yasa teklifini getirenleri.
Bu maddenin, değiştirilmesini, kaldırılmasını
öneriyorum ve şu anda kürsüde ben konuşurken -kendimi, ameliyathanede
ameliyat yaptığım hastalar göz önüme geldi, göz önüne getirdim
ve- bir anestezi uzmanının, hastaya anestezi verdikten sonra,
onun stabil şartlarda uyutulmasının devam ettirildiği
gibi, bir cerraha, moral içerisinde, ameliyatı düzgün yapabilmesi
için gösterdiği gayret ve cerraha gösterdiği yardım gözümün
önüne geldi.
Buradan,
şu anda ameliyathanelerde bu hastaları uyutan adsız
kahraman olan anestezistlere saygılarımı göndermek
istiyorum ve başına gelmeyen hiçbir vatandaşın
da anestezistin önemi nedir bilmediğini, buradan, Türk milletine
ve bütün insanlığa duyurmak istiyorum. Bu kadar önemli,
kutsal bir mesleği, bir anestezi teknisyeninin bir cerrah gözetiminde
yapabileceğini önermek ve bunu bir yasa olarak Türkiye Cumhuriyeti
Meclisinden geçirmenin önemli bir hata, önemli bir beceriksizlik
ve yetkisizlik olduğunu belirtmek istiyorum.
Avrupa
Birliğine girmekte olan, bütün çalışmalarını,
programlarını "Avrupa Birliğine gireceğim"
diye yapmakta olan bir Hükûmetin Sağlık Bakanının,
bu kadar beceriksizlikle, bu maddeyi bu yasanın içine koymasını,
buradan, Anavatan Partisi Grubu olarak, bir cerrah olarak eleştirmeyi
kendime namuslu bir görev bildiğim için bunları haykırıyorum
buradan.
Değerli
arkadaşlarım, ameliyat açısından sadece cerrah
veya anestezistin önemi yok, hasta için de düşününüz. Siz hasta
olsanız, ameliyathanede, bile bile teknisyenin uyuttuğu
bir hasta olmayı ister misiniz? O masaya yatar mısınız?
Eğer, milletvekili olarak sizlerin o masaya yatmamasını
düşünüyorsanız, bir vatandaşınızı o masaya
yatırmayı niçin düşünüyorsunuz ve niçin bu yasayı
getirdiniz, buradan geçirecek misiniz? Siz milletvekillerine soruyorum!
Değerli
arkadaşlarım, o nedenle, hırsla, inatla ve ısrarla
diyorum ki, bu yasanın bu maddesini değiştirmek gerekiyor.
Eğer, bu devletin, hastane yapıp ameliyat yapacak bir konuma,
fizik mekâna getirdiği bir hastaneye anestezi mütehassısı
yetiştiremiyorsa, o devleti, devletin kurumlarını
yöneten hükûmetin beceriksizliğidir. Dört yılda, bir anestezi
uzmanı yetiştirilebilirdi. Geldiğiniz gün anestezi
uzmanı ihtiyacını belirleyip ihtisasa yeteri sayıda
anestezi uzmanı almış olsaydınız, her ameliyathanenizde
bugün bir uzman olabilirdi. Ama, ne yazık ki, "Acil Eylem Planı"
dediniz, üç ay içerisinde sağlık sorunlarını çözüp
memleketi rahat ettirecektiniz, ama hâlâ, Acil Eylem Planı'nın
üç aylık uygulaması içindesiniz. O nedenle eleştirmek
istiyorum.
Arkadaşlar,
anestezistlik o kadar kolay bir meslek değildir. Dört yıl, gece
gündüz, cerrahla beraber ameliyathanede hayatı geçiyor. Cerrahlar,
ameliyat ettikten sonra servise çıkıyorlar, hasta sahipleriyle
karşılaşıyorlar, psikolojik yönden hasta sahipleriyle
ve açık ortamda kendilerinin moralini düzeltmeleri mümkündür.
Ama, bir anestezi uzmanını düşünün, saatlerce ameliyathanede
hastanın başında ve kimseyle karşılaşıp
en azından bir moral düzeltme ortamını yaratacak bir
mekân bulamadıklarından büyük bir moral sıkıntısı
içindeler. Ben bekliyordum ki, buradan, bu getirilen yasayla, anestezi
uzmanlarına kimlik ve kişilik kazandıracak, onların
gururunu okşayacak, onların bu adsız kahramanlığına
yeni bir unvan getirecek bir yasa teklifi gelmiş olsaydı.
Ama, ne hazindir ki, anestezi uzmanlarımızı rencide
edecek derecede anestezi teknisyenlerine görevlerini teslim etmesini
bağışlamak istemiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, anestezi teknisyenlerine de buradan bir mesaj
göndermek istiyorum. Onlar belli bir konuda verilen görevi çok fevkalade
yapıyorlar. Anestezi uzmanlarının gözetimi altında
mesleklerini uygulayan anestezi teknisyenlerini de buradan ben
övmek istiyorum; onların da aynı şekilde, anestezi uzmanları
gibi gece-gündüz çalışmaları var ama eksik olan şu
ki: Bir cerraha sorumluluk yükleniyor gereksiz yere.
Zaten
çıkarılan Malpraktis Yasası'yla, cerrahların kusurlarından,
elinde olmayan kusurlarından bile ceza alacak duruma getirilen
bu yasanın baskısı altında, bir cerraha, aynı
zamanda anestezi sorumluluğunu yüklüyorsunuz. Buna ne hakkınız
var? Hangi hakla bu sorumluluğu yüklüyorsunuz? Onu sormak istiyorum
Sağlık Bakanından.
Değerli
arkadaşlar, bir ülkede, İngiltere'de mesela -ismini vereyim-
cerrahlara "sör" deniyor ve Kraliçenin cerrahlar karşısında
saygı duyarak ayağa kalktığı bir ülkeyi örnek
vererek -Türkiye'de, eğer doktor, bu kadar anlamsız şekilde
saygısızlık ortamına itilmek isteniyorsa bir
anestezi uzmanının- onun değerinin yeniden yerine konulmak
üzere bu maddenin yasadan çıkarılmasını öneriyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, anestezi uzmanları büyük
şehirlerde, özellikle, çok özel -hastanesi olan- hastanelerde
bugün kendilerini istihdam etmek üzere bir plan yapmışlardır
ve büyük çoğunluğu da devlet kurumlarındaki hastanelerin
anestezi uzmanına ihtiyaç hissetmesinin nedeni budur. Çünkü,
en iyi şekilde orada kendilerine iş bulabiliyorlar. Ancak,
bu yasa çıktıktan sonra -ki çıkarsa, eğer o talihsizlik
olursa- artık, bundan sonra özel hastaneler anestezi teknisyenleriyle
hasta uyutmaya gidecek ve dolayısıyla ucuza mal olacağı
için anestezi teknisyeni, bunu tercih edeceklerdir ve bu şekilde,
sağlık düzeninde alışılmış olan cerrahi
ve anestezi güveni sarsılmış olacak, hastaneye yatan
vatandaşlar suç kimde diye aradığında, cerrahı
suçlu bulacaktır. Buna Sağlık Bakanının hakkı
yoktur. Ama, o cerrah, almış olduğu eğitimle, hastasına
en iyi şekilde sağlık hizmetini vermeye, iyi ameliyat
yapmaya çalışırken, bu kez, anestezi uzmanının
sorumluluğunu kafasında bulunduracağından ve
aklının bir köşesinde de Malpraktis Yasası'nın
yattığı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN
AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN
AKDEMİR (Devamla) - Aklının bir köşesinde de anestezi
uzmanının mesuliyetini kafasında bulunduran bu cerrah
arkadaşımızın ameliyat sırasında çektiği
stresi düşünün. Stres altında, işini en iyi yapmaya çalışan
bir insanın, mutlaka eksiklikleri olacaktır. Dolayısıyla,
Malpraktis Yasası'na çarparak, bu şekilde, Türk Ceza Kanunu'nun
maddeleri arasında sıkışıp kalan hekim, kendisini
suçlu hissedecek ve mesleğini yeterli yapmayacaktır ve
bu şekilde, küçük hastanelerden büyük hastanelere hasta sevk
yığınları giderek çoğalacak ve büyük hastaneler
işlemez hâle gelecektir. O nedenle, bu şekilde, bu konuya
-ısrarla ve iddiayla, üzerinde durduğum veçhile- Sağlık
Bakanlığının da dikkatini çekmek istiyorum. Tekrar,
yeniden düşünün.
Bu
maddeyle, Türk sağlık sistemine, özellikle cerrahlara büyük
sıkıntılar getireceğini, cerrahlara gelen
sıkıntının hastanın sağlık sistemini
bozacağını; yani, hastaların gerçek anlamda, arzulanan
düzeyde sağlık hizmeti alamayacağını ve
sağlıklı ameliyat yapılamayacağını,
bu nedenle de başarısız sonuçların ortaya çıkacağını,
bir hekim cerrah olarak uyarıyor ve yüce Meclise saygılarımı
sunuyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Madde
üzerinde, Komisyon adına Komisyon Başkanı Cevdet Erdöl,
Trabzon Milletvekili, söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Erdöl. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Saygıdeğer Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çok
önemli bir yasa üzerinde konuşuyoruz. Burada, gerçekten, söylenenleri,
gerek burada olmayan Sağlık Bakanımız gerek Sayın
Müsteşarımız -ki, cevap vermesi şu anda hukuken
mümkün değil- ve gerek şahsımla ilgili, cerrah olmadığımız
için bu konuları bilmediğimiz ithamıyla karşı
karşıya kalarak 73 milyona bizi şikâyet ettiler. Bizim
neyi bilip bilmediğimizi bu milletimiz biliyorlar. Ama,
şunu söyleyeceğim ben Sayın Akdemir, keşke, kendi
adınıza, bağımsız milletvekili olarak seçildiğiniz
için kendi adınıza konuşsaydınız. Vereceğim
rakamlarla
Anavatan Partisini de töhmet altında bıraktınız.
Bakınız, siz dediniz ki: "Dört yılda neden anestezi
uzman sayısını artırmadınız?" Siz biliyor
musunuz ne kadar artırdığımızı? Bilmiyorsunuz.
EDİP
SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Yeterince artırmadınız.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Özür diliyorum, bilmiyorsunuz.
Yüzde
100 oranında biz artırmışız anestezi uzmanı
sayısını.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Üniversiteler artırdı, siz artırmadınız.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - O zaman niye bu maddeye ihtiyaç duydunuz?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Peki, dört yılda
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Yani, şimdi, bırakın
BAŞKAN
- Sayın Arıtman, lütfen
Sayın milletvekilleri
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Dinlemek de bir nezakettir.
Dinlemek de bir nezakettir, hele, bir hanımefendi için
Bakın,
bugün, bu Meclise 17 milletvekilinin, bayan milletvekilinin ilk
defa girdiği tarihin yıl dönümüdür; hanımefendiler
bunu bilmeleri lazım.
BAŞKAN
- Sayın Erdöl, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - İşte, onun için kadın milletvekilleri
görevini yapıyor. Millet adına karşı çıkıyoruz.
Milletin hayatını hiçe sayan yasal düzenlemeye kadın
milletvekili olarak karşı çıkıyorum.
BAŞKAN
- Sayın Arıtman, lütfen
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakınız, biz, dört yıllık iktidarımızda
anestezi uzmanı sayısını yüzde 100 artırmışız.
ÜMMET
KANDOĞAN (Denizli) - Ne yaparak artırdınız?
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ne yaptın ki yüzde 100 artırıyorsun?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Yani, 1.700'den 3.365'e çıkarılmış.
Fakat, Anavatan Partisi yaklaşık yirmi yıl iktidarda
kalmış aralıklı olarak, ne kadar artırdığını
da sizin takdirinize sunuyorum.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Sağlık Bakanları hiç Anavatan
Partisinden olmadı.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - İkincisi, önemli olan konu
şudur: Bizim, Türkiye'de yaklaşık 609 hastanede ameliyathanemiz
var; ama, bu 609 hastanenin 224'ünde anestezi uzmanı yoktur. Bu
kadar sağlık sıkıntısı çeken bir ülkede,
tedavi hizmetlerinde bu kadar sıkıntı çeken bir ülkede,
sırf anestezi uzmanı yoktur diye bu ameliyathaneleri kapatalım
mı?
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir!
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - O sizin mantığınızdır.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Ha, o sizin mantığınız, o sizin
mantığınız.
BAŞKAN
- Sayın Arıtman
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Bir diğer konu ise, biraz
önce Neşşar söylediler, dediler ki: "Ben, yurt dışında,
özellikle Türk Cumhuriyetlerindeki anestezi profesörlerine ameliyat
olacağıma, buradaki anestezi teknisyenlerine ameliyat
olabilirim." Öyle değil
mi? On beş dakika önce, kayıtlarda var.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Evet.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Kayıp oranı azalır.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Dolayısıyla, bir dediğiniz
öbürünü tutsun.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Onlar kadar bile bilmiyorlar dedim.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Ölüm riski oranında bir azalma olur, hepsi o
kadar.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - İkincisi, Dünya Sağlık
Örgütünün, zaten, cerrahın sorumluluğunda, anestezi teknisyenlerinin
ameliyat yaptırabileceklerine dair bir kararı vardır.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Hoca, var mısın yarın anestezi teknisyeniyle
anestezi almaya?
BAŞKAN
- Sayın Arıtman, lütfen
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, hiçbir zaman biz anestezi teknisyenlerimizi küçümsemeyelim,
onlar -ameliyathanelerde yıllardır yapılan bir
şeydir- cerrahın kontrolünde anestezi verirler. Ama, komplike
hastaları ne cerrah kabul eder ne anestezi teknisyeni kabul
eder. Komplike hastalar mutlaka anestezi uzmanının olduğu
yerde ameliyat edilir. Bunu cerrahlar da bilir, anestezi teknisyenleri
de, anestezi uzmanları da. Ama, fiilî durum, Türkiye'de bu
yıllardır yapılmaktadır.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Bir bademcikten çocuk gider sonra, komplike değil
çünkü!
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Devamla) - Biz, bunu, anestezi uzman sayımızı
artırarak bu açığı kapatmak istiyoruz. Bununla
da ilgili verileri sizlere verdim.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Versin anesteziyi, sapasağlam insan gitsin!
BAŞKAN
- Sayın Arıtman, lütfen
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Şu anda, ben, bu bilgileri
sizlere arz ederek, daha fazla polemiğe girmeden
Bizim artırdığımız
sayı budur, dört yılda yüzde 100
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Bu konuşma bir hekime yakışmıyor.
Bu konuşma bir hekime yakışmıyor.
BAŞKAN
- Sayın Arıtman, lütfen oturur musunuz.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Tıp yemini etmiş, Hipokrat yemini etmiş
bir hekime bu konuşma yakışmıyor, hiç yakışmıyor.
(CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
TELAT
KARAPINAR (Ankara) - Sana yakışmıyor.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) - Şov yapıyor!
BAŞKAN
- Sayın Erdöl, lütfen Genel Kurula hitap edin.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Ben, Değerli Başkanım,
bugün, söz almışken tekrar ifade ediyorum: Kadın parlamenterlerin,
17 milletvekilinin Meclise ilk girdiği gündür, yıldönümüdür.
Yarın da
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Canan Hanım gitti, arkasından konuşma.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar,
biz hekimler olarak, hiçbir zaman, hiçbir zaman ama hiçbir zaman,
imkânlar olmadığında
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Bu maddeyi geri çekin Başkan. Geri
çekin bu maddeyi.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) -
anestezi uzmanı olmayan
bir yerde, anestezi teknisyeni de yoksa ameliyat yapmanın taraftarı
değiliz.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Yapmayın.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) - Ama anestezi uzmanı yok,
cerrah olarak ameliyat yapacaksınız; komplike olmayan ameliyatlarda,
komplike, karışık olmayan ameliyatlarda, basit ameliyatlarda
anestezi teknisyenleri bunu yıllardır yapıyorlar. Bunun
hukuki zemini yoktur, hukuksuz yapılmaktadır.
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - O zaman odacıya yaptırın anesteziyi!
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Şu anda biz bunu getirerek, önümüzdeki Türk Ceza Kanunu'nda
hekimlerimizin ve anestezi teknisyenlerimizin bir hukuki sorumlulukla
karşılaşmamaları için, altını çiziyorum
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Avrupa Birliğine girişi engelleyecek
bu yasa.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla) -
bunu hukuki zemine oturtuyoruz,
ama, insanların bunu anlamamak gibi bir sıkıntıları
varsa ona diyeceğimiz bir şey yoktur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Erdöl.
Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Alim Tunç, Uşak Milletvekili.
Sayın
Tunç, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİM
TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkanım, sayın milletvekili
arkadaşlarım; bu kanunun 7'nci maddesinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Komisyon Başkanımız biraz önce izah etti aslında.
Bu konuda, bu ana kadar -buradaki bütün hekim arkadaşlarımız
da, cerrah arkadaşlarımız da, hepimiz biliyoruz- bu
ülkede bir mevcut uygulama var ve bu yasal zemine kavuşturulmak
için bu düzenleme yapılıyor. Yani, Uşak ilimde benim 3
tane anestezi uzmanım var, ama, iki tane büyük hastanem var, dört
tane de ilçemde hastane var. Peki, bugüne kadar nasıl bu ameliyatlar
yapılıyor? Teknisyen arkadaşlar tarafından yapılıyor.
Yani, bunu bilip dururken, buraya, kürsüye çıkıp, vatandaşları
yanıltmak, milletvekillerini yanıltmak, kamuoyunu yanıltmak
adına
Yani, hayret ediyorum arkadaşlara, anlamakta zorluk
çekiyorum.
Burada
ne anestezi uzmanlarımızı küçümseme ne teknisyen arkadaşlarımızı
küçümseme; bunları yasal çerçeve içinde, sorumluluklarını
yasal çerçeveye oturtmak için
Bundan sonra çıkacak bu sigorta
sistemiyle de, herhangi bir hata durumunda bu hataların bu arkadaşlarımıza
rücu etmemesi adına bu yasal düzenlemeleri yapıyoruz.
Kötü mü yapıyoruz?
SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Kötü yapıyorsunuz.
ALİM
TUNÇ (Devamla) - Bence iyi yapıyoruz. Ama, buraya çıkıp
da muhalefet yapmak adına vatandaşlarımızı
yanıltmak
Ben kınıyorum bu arkadaşlarımızı.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Doğruyu söylemek adına söyledik.
ALİM
TUNÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugüne kadar, hastanelerimizin
hepsinde
Örnek verdim: Uşak'ta 3 tane anestezi uzmanımız
var, 23 tane de anestezi teknisyenimiz var. Bir hastanemizde on tane
ameliyathane odası var. Peki, 3 kişi 10 kişiye nasıl
anestezi verebiliyor? Orada da anestezi teknisyenleri anestezi
veriyorlar. Ama, bunu, yasal çerçevede, burada, oturtmamız gerekiyor
işte ve biraz önce Sayın Başkanımız da söyledi,
bugün 609 tane, ameliyathanesi olan hastane var, ülkemizde. Peki,
anestezi uzmanı olan, 385 tane. Türkiye'de, toplam ne kadar anestezi
uzmanı var? Değerli arkadaşlar, sadece 1.163 tane, yani
her hastaneye, ortalama olarak düşünürsek, 2 tane düşüyor,
yani düşünebiliyor musunuz, Ankara Numune Hastanesinin 2
tane anestezi uzmanıyla idare edilmesini!. Bu mümkün değil.
Ben biraz önce de söyledim. Kendi ilimdeki ilçe hastanelerinin hiçbirinde
anestezi uzmanı yok. Ama, bunlar, anestezi teknisyenleriyle,
şu anda, mevcut olarak devam etmekte zaten; sadece, bunlara, yasal
olarak, bu kanunla düzenleme yapılmış olacak.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce, ülkemizdeki hekim yeterliliğiyle
ilgili konuşmalar yapıldı. Ben, yani, bunu da anlamakta
güçlük çekiyorum. Bu ülkede, eğer, bu hekimler yeterli ise, niye
benim beş altı tane beldemde hekim yok veya bugüne kadar yapılmış
sağlık ocaklarımızın önemli bir kısmında
hekim yok? Bunların bir kısmını anlıyorum. Daha
önceki popülist politikalar nedeniyle, nüfusa göre yapılmayan
sağlık ocaklarımız var. İşte, siyasi, popülist
politikalar, kendi köyüne sağlık ocağı yapmış,
bunların bir kısmını anlayabilirim, ama, şu
anda, belde konumunda olan yerlerde de hekim açığımız
var. Bunların bir kısmı da -biraz önce bahsedildi- uzman
olarak gidiyor arkadaşlar. Yılda 4.500 tane hekim mezun oluyor
tıp fakültelerinden, 5 binin üzerinde arkadaşlarımız
uzmanlık için üniversite veya eğitim veren hastanelere gidiyor.
Peki, bu, 4.500 mü büyük, 5 bin mi büyük? Biz, bu açığımızı
nasıl kapatacağız? Bu arkadaşlara göre 4.500 büyük,
evet.
Değerli
arkadaşlar, ben, ileriki maddelerde de konuşmalarıma
devam edeceğim. Şu anda, bu konuda verilen bilgilerin yeterli
olduğunu düşünüyorum ve bu kanunda emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum, ülkemize hayırlı olsun diyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.
Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu,
Muğla Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Terzibaşıoğlu, buyurun.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 1247 sayılı tasarının
7'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, dün de söyledim, her işin başı
sağlık, önce sağlık.
Değerli
arkadaşlarım, muhalefet milletvekillerinin de, bu kanun
maddelerinin ülke yararına olduğunu bildiklerine eminim.
Ama, buradaki konuşmalar, işi, muhalefet noktasından
değerlendirerek yaptıkları için, ne yazık ki, münazara
şekline getirdiler. Yani "Ben, nasıl bir ifadeyle bu kanun
maddelerini, tasarının maddelerini çürütebilirim..."
Değerli
arkadaşlarım, bir arkadaşımız çıkıyor,
burada diyor ki -hesaplar yapıyor kendine göre- ülkenin doktor
açığı olmadığını söylüyor. Yani, hayret
doğrusu! Ya yöresini dolaşmıyor ya halkın içine
girmiyor ya doktor talepleriyle ilgili bir talep gelmiyor ona, çünkü,
yapabilecekleri bir şey yok, onun için onlara talep gelmiyor.
Değerli
arkadaşlarım
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Hesaba bak
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Ben sizi dinledim
-kaç defa kürsüye çıktınız- Değerli Hemşehrim,
siz de beni dinleyeceksiniz. Nezakete davet ediyorum, oradan laf
atmayın.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Yasak mı laf atmak?
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
bakın, yabancı doktor getirme işi
Yabancı doktor
İkinci Dünya Savaşı'nda, Almanya'da yaşayan çok değerli
Yahudi doktorlar ülkemize gelmiştir ve çok önemli hizmetler
vermişlerdir. Yani, ülkeye yabancı doktor gelecek, illa
ki ucuz doktor mu gelecek?
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Onlar muayenehane açmadılar.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Devamla) - Yani, böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir
şey olamaz arkadaşlar.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Yabancı doktorlar muayenehane açmadı.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Gelen
Türk doktorları,
dünyaya kendisini ispat etmiş
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Yabancı doktorlar muayenehane açmadı.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Hocam, ben sizi
dinledim, siz beni niye dinlemiyorsunuz?
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Yanlış bilgi veriyorsunuz.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Ne yaşınıza
yakışıyor, ne kariyerinize yakışıyor,
ne siyasi adaba yakışıyor.
NURETTİN
SÖZEN (Devamla) - Yanlış bilgi veriyorsunuz yanlış.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Lütfen, Hocam,
lütfen! (AK Parti sıralarından alkışlar)
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Frank, yabancı, muayenehane açmadı.
BAŞKAN
- Sayın Sözen, lütfen
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Yanlış, temelinden yanlış.
BAŞKAN
- Lütfen, Sayın Sözen
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Bakın,
İkinci Dünya Savaşında da ülkemize dışardan
doktorlar gelmiştir, hocalar gelmiştir. Büyük Atatürk'ün
"Beni Türk hekimlerine emanet edin." sözü çok doğrudur;
ama, büyük Atatürk için de 2 tane Fransız doktor getirilmiştir.
Yani, tıbbın milliyeti mi olur arkadaşlar, ilmin milliyeti
mi olur? (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Neler saçmalıyorsun.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Eğer hizmet
edebiliyorsa, hastaya şifa verebiliyorsa
Bunun milliyeti
yoktur. Yıllar önce Almanya'ya onlarca doktorumuz gitti, orada
hizmet verdiler ve hâlâ orada çalışıyorlar.
Biraz
önce bir arkadaşımız geldi, dedi ki: "Bizi Avrupa'ya
kabul edecekler mi?" İngiltere'de çalışan arkadaşlarımız
var, Amerika'da çalışan doktor arkadaşlarımız
var. Bunları kale almıyor musunuz?
Lütfen,
değerli arkadaşlarım, işi münazara noktasına
getirmeyelim. Sizin de haklı olduğunuz, muhakkak, noktalar
vardır.
Şimdi
anestezi teknisyenlerine geliyorum. Tabii ki ülkenin anestezi uzmanlarına
ihtiyacı vardır, ama yeterli değildir. Ben biliyorum,
çalıştığım Muğla Sigorta Hastanesinde
sekiz dokuz yıl teknisyenler çalıştı, onlarla ameliyata
girildi. Yani, siz bunları bilmiyor musunuz? En az benim kadar
biliyorsunuz. Bildiğiniz hâlde niye, bunu, burada, gelip de
başka türlü söylüyorsunuz? Olmuyor ama.
Şimdi
bakın, bir arkadaşımız çıktı burada, ambulanslardan
dem vurdu. Yüzde 135 artırmışız ambulans hizmetlerini
ve bakın
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Şoförü yok, kaskosu yok.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Şoförü de
var, ambulansı da var
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Kaskosu da var!
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Hepsi var.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hep yanlış söylüyorsun.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Yanlış
söylemiyorum. Siz istatistiklere inanmıyorsunuz ki.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ben yaşadığım
şeyi anlatıyorum. Ben yaşıyorum
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Siz, kendi istatistiklerinize
inanıyorsunuz. Sizin beyninizdeki rakamlar kendi rakamlarınız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hayır
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Ben gerçek rakamları
söylüyorum.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ayıp oluyor vallahi, ayıp oluyor.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Yani, dört
yılda AK Partinin yaptıklarını, sağlık konusunda
yaptıklarını inkâr mı ediyorsunuz? Vatandaş
inkâr etmiyor ama, vatandaş inkâr etmiyor, vatandaş onları
görüyor ve takdir ediyor bizi. Yarın seçim sathı mailinde
burada yaptığınız engellemeleri, size, hesap
şeklinde soracak. Siz vereceksiniz onların hesabını.
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Engelleyemediğimiz için hesap soracaklar.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Devamla) - Bu kanunun, bu kanun
teklifinin bütün maddeleri yerindedir. Ülkemize yararlı olacağına
inanıyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum değerli
arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Hepinizi
göreve davet ediyorum, göreve!
İZZET
ÇETİN ( Kocaeli) - Sağduyuya davet ediyorum.
NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Eksik bilgilerinizi tamamlayın.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Terzibaşıoğlu.
Madde
üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi beş dakikadır.
Sayın
Işık, buyurun.
AHMET
IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, şayet ilgili uzman gözetiminde ve ilgili direktifleri
doğrultusunda, uzmanın, anestezi iş ve işlemlerini
yapamadıkları durumda, hastanelerde, anestezi uzmanı
açığı kaç yılda tamamlanır? Anestezi uzmanının
olmadığı yerlerde ameliyat yapılamadığı
durumda oluşacak risk nedir?
Teşekkür
ederim.
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Sanayi Bakanı nereden bilecek?
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Neşşar...
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi,
arkadaşlar yine hamasi hamasi konuştular ama, bilmiyorsunuz
deyince de bize sinirleniyorsunuz. Gerçekten bilmiyor, Sağlık
Bakanlığının dünyadan haberi yok. Dünyada,
bırakın anestezi teknisyenine hasta uyutturmayı, artık,
tıp fakültelerinde -ikiniz öğretim üyesisiniz- damardan
kan almayı bile doktorlar yapıyor Sayın Müsteşar
ve Sayın Komisyon Başkanı. Anestezinin de a'sını
bilmiyorlar. Çünkü, artık, tek kişinin
BAŞKAN
- Sayın Neşşar, soru sormak için söz aldınız.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Soruyorum, soruyorum, Sayın
Bakan, Sanayi Bakanı cevap verecekler.
Bugün
için, bir hastayı, bir tek doktorun bile uyutması mümkün değildir.
Anestezi bir ekip işi hâline gelmiştir. Bırakın bir
teknisyeni, bir doktor bile hasta uyutamaz. Siz, hangi yüzle dünyanın
önüne, anestezi teknisyenine bu yetkiyi vererek çıkacaksınız.
Sayın Bakan? Sorum da bu işte.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakana iki sorum var. Şimdi, anestezi uzmanları yerine
anestezi teknisyenleri -yani anestezi uzmanlarının bulunmadığı
zamanlar- görev yapacaklar. Türkçemizde güzel bir atasözü vardır:
"Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman
Çelebi derler." Bu durum Türk milletine bir hakaret değil
midir? Türk milletinin hastalığının
hiçe sayılması değil midir?
İkinci
sorum: Yabancı doktorlar Türkiye'ye gelecekler. Hastalarla
iyi diyalog kurmaları açısından, bu yabancı doktorlara
acaba Türkçe kursu verilecek mi, öğretilecek mi? Bir de bunu soruyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şu
anda Sağlık Bakanımız yok. Komisyon sıralarında
biraz önce Millî Eğitim Bakanımız vardı ama, şu
anda Sanayi Bakanımız oturdu. Önce, kendilerine sağlıklı
bir yaşam temenni ediyorum.
Ancak,
günün birinde Sayın Bakanımıza, eşine, çocuğuna
veya bir yakınına bir ameliyat zorunlu hâle gelse, anestezi
uzmanı olmadan böyle bir ameliyata izin verirler mi?
Kendilerine
sormak istiyorum: Zorunluluk olabilir ama, kanun hâline getirilmesini
içinize sindirebiliyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaya
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, muhalefet partilerinden konuşma yapmak için
çıkan milletvekillerinin tamamı cerrahtı. Kesinlikle
politika, siyaset içermeyen tamamen teknik konuşmalar yaptılar.
Hatta, ameliyatta kendilerinin, hastaların, anestezi uzmanlarının
ve teknisyenlerin yaşadıklarını, duygularını
samimiyetle anlattılar.
Komisyon
sırasında oturan Komisyon Temsilcisi ve biraz önce konuşan
iktidar partisi temsilcileri cerrah değildi. Hükûmeti temsil
eden Sayın Bakanımız -Millî Eğitim Bakanı diye
yazmıştım, değişti, Sanayi Bakanı geldi-
buna rağmen, bu ısrar niye? Hiç kimse bilmiyor, sadece siz
mi biliyorsunuz? Herkes yanlış biliyor, sadece doğruyu
siz mi biliyorsunuz? Sağlıkla alakanız olmadığı
hâlde Sayın Bakanım -bu yasaya bakış açınızı
gösteriyor Hükûmetin- orada oturmaya hâlâ devam edecek misiniz, komisyon
sıralarında?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kepenek
YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
İki
sorum var. Anestezi eğitimi dört yıl sürdüğüne göre,
Hükûmetiniz işbaşına geldiğinde bu açığı
görerek anestezi eğitimi verseydi, bu açık hâlâ olacak
mıydı? Dolayısıyla, uzman eğitimi konusunda
Hükûmetinizin eksiğini şimdi bu yasayla tamamlamak ne kadar
doğru?
İkinci
sorum: Almanya'dan gelen doktorlar:
1)
Muayenehane açmadılar, özel muayenehane açmadılar.
2)
Bir yıl içinde Türkçe öğrendiler.
Aynı
uygulamayı, överek sözünü ettiğiniz Almanya'dan gelen
doktorlar meselesinde, 30'lu yıllarda gelen doktorlar için yapılan
uygulamayı bugün de yapacak mısınız?
Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Soru
sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın
Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sorulara
yazılı cevap verilecektir efendim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Akdemir...
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Sanayi Bakanımız
burada olduğu için soruyu ona göre ayarlamıştım,
çünkü bir vatandaşın kendi yazısıyla, SSK'lıların
hastanelere randevusu sırasında
BAŞKAN
- Sayın Akdemir, lütfen, maddeyle ilgili soralım.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Aynen, hastayla ilgili efendim, randevu
alacak hasta; hasta randevu alacak ki, hastaneye gelsin ameliyat olsun.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Telefon numarasını
SSK'nın herhangi bir hastanesinden ya da bir Sağlık Bakanlığı
hastanesinden "hoş geldiniz" diye
Bir hastanın
yazdığı yazı, hastanın el yazısıyla
okuyorum bunu: "1-2-3-4 tuşlayınız diyor, sabahleyin
saat 7'den 24.00'e kadar 1.234 defa tuşladım, sonuç almadım,
sonunda 'konferans dolmuştur' dedi."
Bu
teknik eksikliği ne zaman düzelteceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın
Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Başkan, öncelikle bir hususu belirtmek isterim. Sayın
Sağlık Bakanımız bugün Atina'dadır.
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Doktor pazarlığı mı yapıyor
orada?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Atina
Tıp Fakültesi, bir yıl önceden belirlediği bir tarih
olan bugünde, Sayın Sağlık Bakanına "fahri doktora"
unvanı veriyor. (CHP sıralarından "Ooo" sesleri)
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Vallahi az bile veriyorlar, doktorlar gelecek
nasıl olsa!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ve ayrıca
orada, Yunan
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Herkes versin, bütün ülkeler versin!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim?
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Bütün ülkeler versin diyorum.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Demek ki,
Yunan komşularımız sizden daha iyi kıymet biliyor
bu konuda.
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Doktorlar gelecek nasıl olsa!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Hayırlı olsun! Yasayı bir
gün sonraya bıraksaydınız.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Size ne zaman verecekler?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Değerli
arkadaşlar, ben
Bir yıl önce
BAŞKAN
- Sayın Kaya, lütfen
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Sağlıkla ilgili siz ne zaman alacaksınız?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Burada mühim
olan Hükûmeti temsil eden bir bakanın oturmasıdır. Sorulara
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Sağlık konuşuyoruz Sayın Bakan,
sağlık
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sağlık
konusu, elbette sağlık konusu
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Ee, cevap veremiyorsunuz!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Dün söyledikleri
şeyleri, yine, aynı şeyleri bugün söylüyorsunuz.
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Bu soruların anlamı o değil
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sizin amacınız
bilgilenmek falan olsa, mesele yok. Neyse
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sorular maddeyi
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Akdemir'in sorusuna gelince
İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - "Yazılı cevap vereceğim..."
İpe un sermeyin...
BAŞKAN
- Sayın Çetin
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Akdemir'in sorusuna gelince: Değerli arkadaşlar, telefonla
randevu almak, bütün medeni ülkelerde, kalkınmış ülkelerde
uygulanan bir şeydir, son derece güzel bir şeydir. Burada
herhangi bir aksama olsa
Aksama olabilir, herhangi bir sistemde
aksama olabilir.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Tamam, olabilir
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Biz Millî
Eğitim Bakanlığı olarak, elektronik sistemle, diyelim
ki, öğrencilerin başvurularını kabul ediyoruz;
ama, bazen, aşırı yüklenmeden dolayı "server"lar
kilitlenebiliyor; bu, dünyanın her yerinde olabilecek bir
şeydir ve dolayısıyla, burada bir aksama olmuşsa,
bir vatandaşımız da bu aksamayı zatıalinize
iletmişse, vekil olarak, siz, bunu Sağlık Bakanlığına
iletin. Özellikle, hangi hastanede böyle bir şey olmuşsa,
bunun üzerinde durulur. Kaldı ki, orada SSK hastanesi, devlet
hastanesi diye bir kavram yok. Artık, SSK hastaneleri tarihe
karıştı. Meselenin böyle olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bunu bildirirseniz, arkadaşlarımız ilgilenirler.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Çok aydınlandık!..
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
Neşşar, buyurun.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Ben, hemen yeri gelmişken,
Sayın Bakana bir soru daha iletmek istiyorum.
Sayın
Bakanım, acaba, Atina Tıp Fakültesi ve Atina Üniversitesi,
Sayın Bakanın, bugün konuştuğumuz, anestezi teknisyenlerine
hasta uyutma yetkisi veren bir yasayı geçirmekte olduğunu,
"CV"si içerisinde, biliyorlar mı? O konuda bir bilginiz
varsa, sevinirim.
BAŞKAN
- Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Biraz önce,
zatıaliniz, kendiniz, şu kürsüde bir şey söylediniz,
dediniz ki: "Ben, Türk Cumhuriyetlerindeki bir tıp profesörüne,
bir tıp profesörü olan anestezi doktoruna kendimi uyutmaktansa,
yani, ona ameliyat olmaktansa, Türkiye'deki bir anestezi teknisyenini
tercih ederim." dediniz. Biraz önce, Değerli Komisyon
Başkanımız da ifade etti, Sayın Alim Tunç Bey,
Uşak Milletvekilimiz, aynı şeyleri söyledi. Türkiye'de,
devlet hastanesi olarak, ameliyathanesi bulunan 609 tane hastane
var. Bunun 224'ünde de, şu anda, anestezi teknisyeni var, ama,
anestezi doktoru, uzmanı yok ve şu anda, anestezi teknisyenleri,
fiilî olarak bu görevi yapmaktadır. Ancak, bu insanlar, yasal
bir zemini olmayan bir iş yapmaktadır. Fiilî bir durum var,
fakat bunun yasal altyapısı, hukuki bir altyapısı
yok. Burada, bu yasada bu madde düzenlenerek, bunun yasal altyapısı
düzenleniyor, yerine getiriliyor. Yani, doktor olarak sizin buna
itiraz etmenizi ben anlamıyorum. Neticede Dünya Sağlık
Örgütü de, cerrahların gözetiminde ve denetiminde, özellikle
anestezi teknisyenlerinin bu işi yapabileceğine dair de
raporları var. Bu, dünyada olmayan bir uygulamanın Türkiye'ye
taşınması değil.
MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) - Cerrah gözetiminde olmaz, anestezi uzmanı gözetiminde
olur.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın... Müsaade edin.
Biraz
önce Sayın Terzibaşıoğlu konuşmasında
ifade etti.
BAŞKAN
- Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bitiriyorum.
Benim
doktorum gidip Amerika'da, Almanya'da, dünyanın birçok tarafında
çalışıyor. Türkiye'de, uzmanlığını
almış, bırakın, bakın...
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Nasıl çalıştığını
biliyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Arkadaşlar,
müsaade edin.
2.316
doktor, yabancı uyruklu olan doktor Türkiye'de ihtisas yapmış,
uzmanlık almış. Bunlar Kuzey Kıbrıs'tan gelen,
bunlar Batı Trakya'dan gelen, dünyanın birçok yerinden gelen
insanlardır. Ama, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
şartı olduğu için, biz bu insanları burada istihdam
edememişiz. Yapılan düzenleme budur. Bunu bu şekilde
abartıp kabartmanızın hiçbir anlamı yok.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1247 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç Sami Tandoğdu Nurettin Sözen
Samsun Ordu Sivas
Mehmet
Neşşar İsmail
Değerli Ali
Arslan
Denizli Ankara Muğla
Mustafa
Özyurt
Bursa
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
- Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Önergenin gerekçesini açıklamak üzere, Sami Tandoğdu,
Ordu Milletvekili, söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Tandoğdu.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bugün üçüncü gündür sağlıkla
ilgili yasa üzerinde görüşlerimizi, düşüncelerimizi
belirtiyoruz.
Şimdi,
Sayın Sağlık Bakanı koltuğunda oturan Millî
Eğitim Bakanının, ondan evvel de oturan Ticaret Bakanının
tıbbın dışında kişi olması, salondaki,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli milletvekilleri içerisinde
doktor sayısının az olması nedeniyle, buradaki
arkadaşlarıma, kanunun şeklini okuyacağım,
anladıklarını zannetmediğimi düşündüğüm
noktayı da açıklamaya çalışacağım.
Görüşülmekte
olan, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı. Sayın Bakanım, acaba, bu kanun tasarısından
bir şeyler anlayabildi mi merak ediyorum. Ben bunu açıklamak
istiyorum, sizlere de açıklamak istiyorum müsaade ederseniz.
Kanun
"Tababet ve Şuabatı San'atlarını" ne demektir?
NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) - Önergeye gel.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Efendim, önergeye geleceğim.
Bu kanunun esasını bilmemiz lazım. Esasını
bilmeden, kanunu bilmeden, kanun hakkında konuşan arkadaşlarımızı,
lehte, aleyhte arkadaşlarımızı ne gerekçeyle dinliyorsunuz
çok merak ediyorum.
Buradaki
esas konu, bu kanunda, tababet ve şuabatı sanatlarının,
yani, radyoloji uzmanlarının, yani röntgen mütehassıslarının
çalışma esaslarındaki kanun değişikliğinden
bahsediyor. Bu kanunun özü bu. Bununla beraber, buna ilaveten de
anestezi uzmanlarının değil, anestezi uzmanlarının
olmadığı yerde, anestezi teknisyenlerinin görev yapmalarıyla
ilgili bir kanun teklifi bu.
Bu
kanun teklifinin biz aleyhinde değiliz. Bir doktor olarak, bunun
sıkıntılarını yaşamış ve bu konuda
bütün yardımları yapmaya çalışmış bir kişiyim.
Otuz beş yıllık bir doktor olarak, bunu kendi bölgemde yaşadım.
Ama, biraz evvel "laf olsun diye konuşuluyor, laf olsun diye
muhalefet yapılıyor" diye konuşan Muğla Milletvekili
arkadaşımız Seyfi Bey'in buradan uzaklaşmasına
cidden üzüldüm.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Sizinki terk edip gitti!
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Kendi eline almış olduğu
istatistikleri okuyor, ben ise yaşıyorum.
Diyor
ki: "Bizim zamanımızda ambulans yüzde 100 arttı."
Ambulans artmıştır, ambulans sayısı yüzde 100
olmasa, yüzde 10 da olsa artmıştır, ama ambulansların
şu anda kaskosu yok, ambulansların şoför kadrosu yok.
Benim Ordu vilayetimde, benim ilçemde, 19 ilçemde, her ilçemde hemen
hemen ambulans var, ama şoförü yok. Şoförü olmadığı
için de kaskosu olmayan bu ambulanslar kaza yaptığı zaman
-hasta sahipleri kullanıyor ambulansı, hastanedeki diğer
araba kullanmasını bilen sağlık personeli kullanıyor-
bunun hasar tespitinde cezayı kim ödüyor, maddi cezasını,
biliyor musunuz? Kullanan arkadaşlar ödüyor. Ben bunu anlatmaya
çalışıyorum. Diyor ki sayın arkadaşımız:
"Konunun çok dışında." Ama, sırf laf olsun
diye, Muğla halkına konuşan bu arkadaşıma
üzüldüm.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Geldi, geldi!
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Bilmiyor konuyu. Giderken de sizi
çağırdım arkanızdan. Buna cevap vermek zorundayım,
çünkü konuyu bilmeden
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Sizin kadar biliyorum!
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - "Ben istatistiklere göre görüşüyorum,
konuşuyorum." Ben de size, Ordu'da yaşadığım,
bir doktor olarak yaşadığım sıkıntıyı
anlatıyorum. Rica ederim yani
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Daha fazla biliyorum,
sizden fazla biliyorum!
BAŞKAN
- Sayın Terzibaşıoğlu
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Şimdi dinleyin! Şimdi
dinleyin! Dinlemeyi şimdi öğrenin!
Şimdi,
anestezi teknisyenlerinin ameliyatlarda yardımcı personel
olarak doktor yerine kullanılmasının, esasında
değişmeye uğrayarak, bunların tam kadroyla, güzel
bir şekilde, bir-bir buçuk yılda, ek ilaveyle, tam manasıyla
altyapısı hazırlanmış bir teknisyen olmasını
istiyoruz biz. Yoksa, o teknisyenlerin sorumluluklarını
bilen insanlar olduğunu
O teknisyenlerin aleyhinde bir
şey konuşmamız mümkün değil.
ALİM
TUNÇ (Uşak) - Gerekçe, gerekçe!
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Peki, Alim Bey, şimdi oradan
konuşuyorsun. Peki, radyoloji teknisyenlerinin niye aleyhindesiniz?
Bir taraftan anestezi teknisyenlerini müdafaa eder pozundasınız,
bu tarafta radyoloji, röntgen teknisyenlerinin de aleyhindesiniz.
Bunu anlamak mümkün değil. Lütfen, bunu izah edin burada.
ALİM
TUNÇ (Uşak) - Aleyhinde değilim!
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Doktor olanlar veyahut da doktorluğun
içinden gelmiş olan insanların, sizin gibi konunun dışında
olan arkadaşlara bunu açıklamamız lazım.
FİKRET
BADAZLI (Antalya) - Kim aleyhinde? Bu nereden çıktı?
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Peki, anestezi teknisyeninin
siz lehinde konuşuyorsunuz, biz aleyhinde konuşuyormuş
pozisyonunda oluyoruz. Biz diyoruz ki, anestezi teknisyenini tam
yetiştirelim ve görevini tam yapsın, çıkacak olan komplikasyondan
ne doktorun başı ağrısın ne de teknisyenin başı
ağrısın.
FİKRET
BADAZLI (Antalya) - Sayın Tandoğdu, Alim konuştu, dinlemedin
mi?
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Konuştu. Ne konuştu ki.
Alim? Hiçbir konuştuğu yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Tandoğdu, lütfen toparlayınız.
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Sayın Başkanım,
bağlıyorum.
O
nedenle, radyoloji teknisyenlerinin de çalışma mesailerini
ve çalışma ortamlarını sağlıklı bir
hâle getirdikten sonra bu yasayı çıkaralım. Bu yasanın
altyapısını tam hazırlayalım. Biz de size yardımcı
olalım. Gelin, bu yasayı bir yıl erteleyelim veyahut
altı ay erteleyelim, veyahut da üç ay erteleyelim. Bu kanunu
yönetmeliklerle düzeltemeyiz. Sayın Bakana soruyorum, kendileri
burada yok, Atina'da ama "ben, yönetmelikle hallederim" diyor.
Yönetmelikle bir şeyi düzeltemezsiniz arkadaşlar. Bu kanunu
sağlam bir şekilde çıkaralım. Tembelliğinden
kaçınalım. Üzerinde hassasiyetle
Alt komisyonda görevlendirelim
arkadaşlarımızı, üst komisyonda bu konuları
tartıştık zaten ve güzel bir şekilde buraya getirelim
ve çıkaralım. Bu halkımızı bu eziyetten, bu
doktorları ve yardımcı personeli bu sıkıntıdan
kurtaralım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, karar yeter
sayısının aranılmasını istiyorum.
HÜSEYİN
ÖZCAN (Mersin) - Karar yeter sayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN
- Arayacağım sayın milletvekili.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.24
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
61'inci Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.
1247
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
7'nci maddesi üzerinde Samsun Milletvekili Haluk Koç ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8'inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
8- 1219 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci cümlesindeki
"izinli Türk hekimlerinin" ibaresi, "mezun hekimlerin"
olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN
- Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Mustafa Özyurt, Bursa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özyurt.
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz
1247 sıra sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına
Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Tasarı'nın 8'inci maddesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak için söz almış
bulunuyorum. Öncelikle hepinize teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlarım, aslında formel bir konuşma yapmak
istiyordum, düzenli bir konuşma yapmak istiyordum, ama değişik
arkadaşlarımın konuşmasından sonra bundan
vazgeçtim. İzin verirseniz, size bazı yanlışları
düzelterek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, otuz sekiz sene
Sayın
Başkanım, şu gürültüyü bir
Değerli
arkadaşlarım, otuz sekiz sene fiilen cerrah olarak çalıştım.
BAŞKAN
- Sayın Özyurt, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda uğultu var, sayın hatibin
konuşması anlaşılamamaktadır. Lütfen
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, otuz sekiz sene
fiilen cerrah olarak çalıştım. "Anestezi teknisyenleri;
anestezi uzmanı veya bunun bulunmadığı hâllerde
ameliyatı yapan ilgili uzmanın gözetiminde ve direktiflerine
uygun olarak anestezi işlemlerini yaparlar." Dünyanın
hiçbir yerinde bu kadar saçma bir şey olamaz arkadaşlar.
Siz, hiç bilmediği bir konuda bir insana yükümlülük veriyorsunuz.
Otuz sekiz sene diyorum, cerrahlık
yaptım, bir günden bir güne dönüp de anesteziste, arkadaşım,
nasılsınız dememişimdir, o bana yol göstermiştir
"Hocam, biraz durun, ara verin" veya "bekleyin" demiştir.
Siz, bunu yapmakla, hiç bilmediği bir konuda bir insana bir yükümlülük
yüklüyorsunuz arkadaşlar. Bakın, bunun -söyleyeyim- hem
vicdani sorumluluğundan hem yasal sorumluluğundan kaçamazsınız
ve eğer bir gün böyle bir olay başınıza gelirse
"bunu arkadaşlar söylemişti, ama biz dinlemedik"
dersiniz. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar! Hiç bilmediğiniz
bir konuda
Arkadaşım kardiyolog, ama ben, kardiyolog bir
arkadaşıma desem ki, sen şu konuda hiç bilmediğin
Yani, yalnızca altı yıl tıp fakültesi okurken
öğrendiğinin dışında, hiç, yakından ve
uzaktan en küçük ilişkisi olmayan bir konuda sorumluluk yüklüyorsunuz.
Bu olmaz arkadaşlar, bunu yapamazsınız! Bu, Anayasa'ya
da aykırıdır, insan haklarına da aykırıdır.
Arkadaşlarımdan
bir tanesi dedi ki: "Efendim, Dünya Sağlık Teşkilatı,
anestezi teknisyenine anestezi verdirebilir." Bir tek koşulla
verdirebilirsiniz: Anestezi uzmanının olduğu bir
hastanede, bir ameliyathanede, 10 tane ameliyathane vardır,
2 tane anestezi uzmanı vardır, bölüşürler anestezi uzmanları,
anestezi teknisyenleri ameliyatta anestezi verebilirler, ama orada
bir anestezi uzmanı vardır. Bunun sorumluluğunu cerraha
yükleyemezseniz. Bu çok büyük bir yanlış olur.
Dediğim
gibi, Dünya Sağlık Teşkilatının böyle bir kararı
yoktur. Anestezi uzmanının gözetiminde anestezi verdirebilirsiniz.
Ben, burada, teknisyen arkadaşlarımın çok cefakâr
şekilde çalıştıklarını biliyorum, ama,
bu anestezi teknisyenlerinin belli bir sınırdaki bilgilerine
kadar ulaşabilirsiniz. Onun üstündeki bilgi, mutlaka bir anestezi
uzmanının gözetiminde olacaktır. Bunu yapamazsınız
arkadaşlar. Dediğim gibi, oylarınızı kullanırken
lütfen dikkatli kullanın ve Sayın Bakanıma, Sayın
Müsteşarıma ve Sayın Komisyon Başkanıma da
söylüyorum, bu teklifi lütfen geri çeksinler. Dünyanın hiçbir
yerinde böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Bu, geri kalmışlık
değil, geri kalmışlığın da ötesindedir,
mağara devrinde bir karardır. Çok büyük bir yanlış
yapıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, yine, burada, bilmeyen iki arkadaşım
kalktı dedi ki: "Almanya'dan gelen Alman hekimler, Türkiye'de
hekimlik yapmıştır." Bakın, kayıtlara geçmesi
için söylüyorum, Profesör Frank ve Profesör Nissen -biri dâhiliyeci,
biri cerrahtır- Türkiye'de yalnız üniversite öğretim
üyesi olmak koşuluyla gelmişlerdir ve dışarıda
hiçbir şekilde, tekrar söylüyorum, hiçbir şekilde özel hasta
muayene etmemişlerdir ve böyle bir yetki verilmemiştir
kendilerine, ancak, konsültasyon olduğu zaman, üç beş tane
Türk hekimi bir araya geldiğinde çağrılmışlar,
fikirleri sorulmuştur.
Muğla
milletvekili bir arkadaşım burada dedi ki: "Atatürk
için doktor getirildi." İsmen söylüyorum, Profesör Fissenger
getirilmiştir arkadaşlar. Bir Fransız doktorudur, karaciğer
doktorudur Fissenger. Bakanlar Kurulu kararıyla -bir kez, bir
defa gelip- Atatürk'ü muayene etmesi için getirilmiş, Atatürk'ü
muayene etmişler, yine, bir Türk hekimler topluluğunda konsültasyon
yapılmış ve karar açıklanmıştır. Hâlen
Atatürk'ün müzesinde bulunan rapor, Profesör Fissenger'in ve Türk hekimlerinin
topluca vermiş olduğu bir karardır; yoksa, bugüne kadar,
hiçbir şekilde, dışarıdan hekim getirelim, biz hekimlerimizi
şöyle yaparız, diye bir şey olmamıştır.
Lütfen,
varsa bir şey sorun arkadaşlar; çünkü, bilmediğiniz konularda
konuşuyorsunuz, sonra insanın canı sıkılıyor.
Bilmiyorsunuz ve bilmediğiniz şeylerde de konuşuyorsunuz.
Birisi kalkıyor, burada "Anestezi verebilir
" Hayatında
anestezinin ne olduğunu bilmeyen burada kalkıp konuşuyor.
Yapmayın böyle şey arkadaşlar!
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) - Onlar da sağlıkçı ya!
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) - Burası Türk Parlamentosu.
Beyefendi,
sağlıkçı dediğiniz, altı sene tıbbiyeye
gelmiş, lütfen, altı sene tıp fakültesine gelmiş,
mezun olmuş, pratisyen olarak çıkmış.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Onlarınki cahil cesareti.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) - Anestezinin ne olduğunu bilmeyen, anestezinin
a'sını bilmeyen kalkıyor burada, anestezi vermeye kalkıyor.
Olmaz böyle şey. İnsanın canını sıkıyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Dediğim
gibi, bir arkadaşım kalkıyor "Atatürk'e doktor
çağrılmıştır
" İsmen söylüyorum, Ordinaryüs
Profesör Fissenger çağrılmıştır. Bakanlar Kurulu
kararıyla bir kez muayene etmek koşuluyla çağrılmıştır
arkadaşlar.
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Öyle, veya böyle,
gelmiş demek ki.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) - Hayır, Bakanlar Kurulu kararıyla, tek
bir keredir.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın hatibe söz atmayalım
sayın milletvekilleri.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) - Bilmediğiniz şeyleri
Gelmiş burada
sanki muayene etmiş. Kalkıyorlar, efendim, Frank burada hastalar
muayene etmişte de şöyle şöyle yapmış. Frank,
hasta muayene etmemiştir ve Frank'ın cenazesi Türk mezarlığına
gömülmüştür. Bunu da bilin.
Değerli
arkadaşlarım, dışarıdan hekim getirmekle bu
işin içinden çıkamazsınız. Yanlış şimdi
şuradan kaynaklanıyor, iki ayrı kaynaktan hekim getireceğinizi
sanıyorsunuz. İsim vermek istemiyorum, bir tarafı
işte Türki cumhuriyetlerden getireceksiniz, ucuz doktor olacak.
Bir kere bunların Türkiye'de hekimlik yapabilmesi Yükseköğretim
Kurulunun vereceği karara bağlıdır. Denkliği
kabul edilmeyen diplomalarla Türkiye'de doktorluk yaptıramazsınız.
Bunu istediğiniz kadar yasaya yazdırın, ne yaparsanız
yapın.
ALİM
TUNÇ (Uşak) - Mesele yok ki o zaman. Niye öyle konuşuyorsunuz
ki? Mesele yok.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) - Ee, o zaman niye yazdırıyorsunuz?
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Ona itiraz eden
yok.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) - Olmayacak şeyi
Olmayacak şeyi niye yazdırıyorsunuz?
ORHAN
SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Ona itiraz eden
yok.
BAŞKAN
- Sayın Terzibaşıoğlu
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) - Haa, tamam şimdi söyleyin, esas getirmek istediğiniz
kaynak Batı, oradan getireceksiniz, oradan pahalı doktor
gelecek.
ALİM
TUNÇ (Uşak) - Gelmesin.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) - Pahalı doktorlar durup dururken gelmez arkadaşlar.
Türkiye'ye daha fazla kazanmak için gelecekler, daha fazla kazanmak
için de sizin İç Anadolu'da, Doğu Anadolu'daki sağlık ocaklarınıza gitmeyecekler.
Gidecekleri yerler belli. İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de,
Bursa'daki büyük hastanelere metropollerin zenginlerini çekmek
için geleceklerdir. Onun için, onunla, biz bu yasayla sağlık
sorununu hâllederiz, çözeriz, diye lütfen avunmayın ve biraz
düşünün.
Aslında
bu yasa bana göre çelişkilerle dolu. Bir taraftan diyorsunuz
ki, biz Avrupa standartlarına uymak istiyoruz, işte Avrupa'ya
şöyle adım atıyoruz, böyle adım atıyoruz; ondan
sonra da diyorsunuz ki, Sayın Başbakanın deyimiyle
"100-150 dolara biz doktor buluruz, halkımızı muayene
ettiririz." Bu mu Avrupa Birliğine giriş standardınız?
Bu mu Avrupa Birliğine girmek için seçtiğiniz yol?
Millî
Eğitim Bakanı buradayken -rahat oldu- onu hemen söylemek
istiyorum, buraya dört defa gelmiş olan Yasa konuşulurken
dedim ki, niçin bu kadroları vermiyorsunuz da bu üniversitedeki
öğretim üyeleri bir an evvel yetişmiyor? Burada isim de verebilirim,
Giresun Üniversitesinde hiç profesör yok, üniversite açtınız,
dedim. Kendisine yazılı bir soru sordum, cevabı geldi.
Neden kadro vermediğini Millî Eğitim Bakanı aynen
şöyle açıklıyor, diyor ki: "Üniversitelerin rektörleri
belli olsun, ondan sonra düşünürüz." Bunu söylemiştim
burada, bu kürsüde söyledim "Bizden olursa bu kadroları veririz,
olmazsa vermeyiz." diye. İşte sizin zihniyetiniz,
işte düşünceniz bu arkadaşlar.
Yanlış...
Şuradan dönebilirsiniz. Bakın, dediğim gibi sağlık
çok önemli bir konudur. Lütfen oylarınızı verirken dikkatle
düşünün. Kendiniz için olmayacak şeyi, hiçbirinizin bir
anestezi teknisyenine anestezi verdirmeyi istemeyeceğinizi
adım gibi biliyorum, hem kendinize hem çocuklarınıza
hem yakınlarınıza verdirmeyeceğinizi biliyorum.
Ondan sonra da bunun yükümlülüğünü bir cerraha yükleyeceksiniz.
Farz
edin ameliyatta hasta öldü. Anestezi teknisyeni mi çıkıp
dışarıda söyleyecek "Hastanız öldü." diye?
Yoo, cerrah çıkacak. "Kusura bakmayın, hastanızı
kaybettik." Ee, suçlu kim? Anestezi teknisyeni. Suç kime yükleniyor?
Cerraha. Böyle iş olmaz. 21'inci yüzyılda, arkadaşlar,
birinin yaptığını başka birine yükleyemezsiniz.
Gelin, şunu düzeltin. Deyin ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Özyurt, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA
ÖZYURT (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.
Anestezi
uzmanının olmadığı yerde, anestezi teknisyeni
tek başına anestezi veremez arkadaşlar. Röntgen uzmanının
olmadığı yerde, röntgen teknisyeni tek başına
röntgen çekip değerlendiremez arkadaşlar. Lütfen bunları
düzeltin.
Dediğim
gibi, fakülteye bir taraftan girip öbür taraftan çıkmakla, her
şeyi bildiğini zannetmesin arkadaşlarım. Onun
için bazı şeyleri kabullenin. Olmayacak şeylere de
amin demeyin.
Ben
size yol gösteriyorum. İşte, burada arkadaşlarım
söylediler, falanca geldi, filanca geldi... Kayıtlara geçmesi
için bunu özellikle ismen söylüyorum bu profesörleri. Bu profesörler
Türkiye'de çalışmamışlardır.
Yine,
arkadaşlarımdan bir tanesi kalktı burada dedi ki:
"Bizim hekimlerimiz Amerika'ya gidiyor, orada çalışıyor."
Amerika'da ECFMG, dil sınavını geçmeden, FLEX sınavını
geçmeden sizi hastanenin kapısından bile geçirmezler arkadaşlar.
Böyle, biz tutmuşuz "Gelin, bizim memleketimizde çalışın."
diyeceksiniz. O kadar kolay değil. Bunu kimse kabul etmez. Evvela
Sayın Cumhurbaşkanı kabul etmeyecektir, onu söyleyeyim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Özyurt.
Madde
üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen İbrahim
Özdoğan, Erzurum Milletvekili.
Sayın
Özdoğan, buyurun.
ANAVATAN
PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım;
1247 sayılı Yasa Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım, 8'inci maddede.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, aziz milletimizin, büyük milletimizin hakikaten
büyük sorunları var, önemli yasaların çıkması gerekiyor.
Fakat, bu yüce Meclisin çatısı altında, Genel Kurula
baktığımız zaman, aşağı yukarı
otuz kadar sayın milletvekilinin olduğunu görüyoruz. Hakikaten,
bu, içler acısı bir durumdur.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) - Biraz önce karar yeter sayısı istediniz,
bulundu.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bugün, basında da okuduk, Sayın
Başbakan, bu hafta yaptığı grup toplantısında,
basına kapalı grup toplantısında, sayın milletvekillerini,
AK Parti milletvekillerini uyarıyor
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) -
şurada az bir zaman kaldı
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan
Sayın Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu, hakikaten ayıp oluyor. Bu, Türk milletine
hakaret oluyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sık
sık
MEHMET
ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Kendisini bizim Genel Başkanımız
mı zannediyor Sayın Başkan?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) -
sık sık karar yeter sayısı
isteniyor, milletimiz de dertlerine çözüm bekliyor.
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan
MEHMET
ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Daha bir dakika evvel karar yeter
sayısı vardı.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET
RIZA ACAR (Aydın) - "Hakaret" kelimesi var Başkan.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, burada
konuşmaya geçmeden önce, tabii, konunun içerisinde geçtiği
için değinmek istiyorum. Bundan önceki maddede, bir Cumhuriyet
Halk Partili sayın milletvekilimizin, işte, yerinden,
Sağlık Bakanının nerede olduğunu sorduğunda,
Sayın Sağlık Bakanının şu anda yerinde
oturan Sayın Millî Eğitim Bakanı, Yunanistan'da olduğunu
söyledi, kendisine Yunanistan'da bir üniversite tarafından
doktora payesi verilmiş ve akabinde buna Cumhuriyet Halk Partililer
itiraz edince, Sayın Millî Eğitim Bakanı dediler ki:
"Yunanistan sizden daha fazla değer veriyor." diyor.
Burada,
değerli arkadaşlar, bir küçültme var. Türkçeyi hepimiz iyi
biliriz, anlamını çok iyi biliriz. Aslına bakarsanız,
değerli arkadaşlar, bana böyle bir doktora payesi verilse
Yunanistan tarafından, ben bunu bir zül olarak kabul ederim. Neden
mi? Bakınız, Orhan Pamuk'a Türk milletine hakaret ettiği
"Türkler 1 milyon Ermeni'yi öldürmüştür, 30 bin Kürt'ü öldürmüştür."
dediği için Nobel Edebiyat Ödülü verildi. Bu bir züldür. Bu
da, benim kanaatimce, aynı bir
şeylerden bir şeydir.
ASIM
AYKAN (Trabzon) - İbrahim Bey, bunları Meclis tutanaklarına
geçirtme.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Yani, hakikaten,
Sayın Millî Eğitim Bakanının bu şekilde cevap
vermesini normal karşılamıyorum değerli arkadaşlar.
Bu böyle.
ASIM
AYKAN (Trabzon) - İbrahim Bey
MEHMET
KURT (Samsun) - Ayıp, ayıp!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bakın, bir şey söylemek istiyorum.
Bunlar önemlidir, tarihimizde de vardır. II. Abdülhamit Han,
önemli kararlar vereceği zaman Rus elçisini çağırıyor,
ne diyorsa aksini yapıyor. Ben, bunu bu şekilde anlarım
değerli arkadaşlar. Bu böyle.
Şimdi,
bu görüştüğümüz maddede, görüşeceğimiz maddede
"izinli Türk hekimleri"nin yerine "mezun hekimler"
ibaresi getiriliyor değerli arkadaşlar.
ASIM
AYKAN (Trabzon) - İbrahim Bey, yanlışları Meclis tutanaklarına
geçirtiyorsun!
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bakınız bir şeyi anlatmak istiyorum.
Bu, bütün milletimizde böyledir; bir insan bir avukat aradığı
zaman, bir hekim aradığı zaman, yakınına,
eşine dostuna, arkadaşına sorar: "İyi bir hekim
tanıyor musunuz? İyi bir dâhiliyeci tanıyor musunuz?
İyi bir çocuk uzmanı tanıyor musunuz?" Neden değerli
arkadaşlar? Bakın, hasta psikolojisidir. Hasta, hekimiyle
hissî ve duygusal bir bağlantı kurar. Şu da kesindir ki,
bütün milletlerde böyledir, her millet kendi milletinden olan hekimine
muayene olmak istiyor. Şimdi, burada, AK Parti sayın milletvekili,
zannediyorum Sayın Alim Tunç, çıktı, işte Almanya'da,
Amerika Birleşik Devletleri'nde yabancı hekim çalıştırıldığından
bahsetti. Değerli arkadaşlar, Almanya'da Türk hekimi filan,
yabancı hekim çalıştırmazlar. Amerika Birleşik
Devletleri'nin de sosyolojik yapısı çok farklıdır,
orada yüzden fazla etnik grup yaşıyor ve az önce, Cumhuriyet
Halk Partisi sayın milletvekilinin dediği gibi, orada yabancı
dili, önemli sınavları vermedikten sonra Amerika Birleşik
Devletleri'nde kimseye doktorluk yaptırmazlar.
Şimdi,
Atatürk, hakikaten -bunu, bu yasa tasarısının görüşülmesi
münasebetiyle herkes hemen hemen söyledi- "Beni Türk hekimlerine
emanet ediniz." demiş. Bunu, böyle, sıradan söylenmiş
bir vecize olarak anlamayalım değerli arkadaşlar;
hiçbir insan, temelde, yabancı bir hekime katiyetle güvenmez.
Şimdi, diyelim ki bu yasa tasarısı kanunlaştıktan
sonra, ki oylarınızla kanunlaşacak, bunu fark ediyoruz,
ama, zannediyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
geri döndürülecektir. Neden geri döndürülecektir? Bundan önceki
maddede, anestezi uzmanlarının yerine anestezi teknisyenlerini
-bulunmadığı yerde- koyuyorsunuz ve bunlar görev yapacak.
Bunu, Sayın Cumhurbaşkanının kabul etmesi mümkün
değildir. Bu, bilime ve bilim etiğine uygun değildir.
Bu, hem anestezi uzmanlarına hakarettir hem bütün hekimlere
hakarettir ve bu, aynı zamanda, aziz milletimizi, büyük milletimizi
hafife almak anlamına geliyor. Değerli arkadaşlar,
bunu bu şekilde söylemek istiyorum.
Şimdi,
hekim meselesini hâlletmeden önce şunu düşünmek lazım.
Türkiye'mizde, önemli oranda, tabii cumhuriyet tarihimiz içerisinde
çok sayıda değerli hekimlerimiz yetişti, fakat, bu
Hükûmet döneminde değerli hekimlerimiz rantabl bir şekilde
çalıştırılamadı. Bakınız, ben eczacıyım,
şundan dolayı biliyorum: Bilhassa sağlık ocaklarında
hekimlerimiz rantabl bir şekilde çalıştırılmıyor.
Bir sağlık ocağında 7-8 tane hekim bulunuyor, fakat,
bunlar nöbetleşe olarak görevlerini yapıyorlar, diğerleri
de oturuyor arkadaşlar. Bir defa, bu açıdan hekim meselesini
bir hâlletmek lazım ve rantabl bir hâle getirmek lazım, bunu
hâlletmeden, yabancı hekimle, şu bu filan değil
Değerli
arkadaşlar, dün de ben bir konuşma yaptım burada. Benim
konuşmamdan sonra, bir değerli meslektaşım, Sayın
Ahmet Yaşar Bey çıktı bana cevap verdi ve hâlâ daha -Türkçede
güzel bir atasözümüz vardır- "Odunumun parası." dedi,
"İlla da eczacılardan doktor yapacağız."
dedi. Ben dün dedim ki değerli arkadaşlar: Bu, eczacılara
hakarettir.
AHMET
YAŞAR (Aksaray) - Ne hakareti?
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Sayın Ahmet Yaşar, hakarettir. Ne
okudun? Soruyorum.
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan, lütfen
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Dün bir iki dersi söyledin. Farmasötik kimya
okumadın mı, farmakoloji okumadın mı, farmasötik
botanik yoğun bir şekilde okumadın mı?
BAŞKAN
- Sayın Özdoğan, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın
Ve
bitki kimyası olan farmakognozi okumadın mı? Peki, bunlar
tıp fakültesinde okutuluyor mu? Ortak ders ne var?
AHMET
YAŞAR (Aksaray) - Okunsun işte.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bunda ortak ders ne var okuduğun senin?
Bir dönem anatomi okudun, bir dönem fizyoloji okudun. Peki, anatomi
atlasından haberin var mı? Bununla hekim olabilir misin
sen? Yazık! Yazık!
Bakın,
dün de söyledim; eczacılık mesleği, kendine mahsus özgün
bir bilim dalıdır. Bunu bir defa küçük düşüremezsiniz.
Bu, hem eczacılara hakarettir hem de doktorlara yapılan
bir hakarettir. Ne kendi meslektaşlarıma hakareti kabul
ederim ne de değerli hekimlerimize yapılan hakareti asla
ve katiyetle kabul etmem.
Sizin
belli ki uzun yıllar eczacılık yaptığınız
yok. Eczacı demek, sadece eczanede ilaç satmak anlamına
mı geliyor? Eczacının, evveliyatla, ilaç fabrikalarında
ilaç yapan bir meslek erbabı olduğunu bilmiyor musun? Farmasötik
teknoloji dört dönem okumadın mı Sayın Ahmet Yaşar?
Yazık! Yazık!
Bakın,
bir şey daha söylemek istiyorum. Bu vesileyle Anavatan Partisini
de küçük gösterdi. Aslında meyveli ağaç taşlanır.
Sizin AK Partinin oylarının tek haneli rakamlara doğru
yuvarlandığını, düştüğünü siz biliyor
musunuz? Siz boşuna avunuyorsunuz, boşuna avunuyorsunuz.
Kendinizi hâlâ daha yeşilli, güzel, sinemaskop rüyada farz ediyorsunuz.
Yazık! Bu ilkel düşüncelerle Türkiye'deki hekim açığını
asla ve katiyetle kapatamazsınız. Bunu buradan bu şekilde
Vaktim de doluyor. İnşallah bir dahaki maddenin birisinde
de bu konuyu tekrar ele almak istiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Alim Tunç, Uşak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tunç.
ALİM
TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
1247 sayılı Yasanın 8'inci maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce değerli konuşmacıları
dinledikten sonra şöyle bir düşündüm: Türkiye Cumhuriyeti
devletinde yaşıyoruz ve burada meslek olarak hekimlik yapanlar
ve sürekli olarak bu hizmeti alan insanlarımız var. Ben, bu
konuşmacı arkadaşların, belki mesleğini yapmış
olabilirler ama, hiç hasta olarak sabahı beklemediklerini,
hiç hasta yakınlarıyla beraber ıstırap çekmediklerini
düşünüyorum. Eğer öyle çekmiş olsalardı bu konuşmaları
yapmazlardı. Ülkenin gerçeklerini, ülkenin sıkıntılarını
zaten bugüne kadar çözebilmiş olsalardı bu iktidarlar,
bize sıra gelmezdi, biz bunları yapmak zorunda kalmazdık.
ALİ
ARSLAN (Muğla) - Hasbelkader geldiniz.
ALİM
TUNÇ (Devamla) - Bu ülkenin sorunlarını ancak AK Parti
İktidarı çözer.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Dört yıl oldu, neyi çözdünüz?
ALİM
TUNÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, bugüne kadar,
şu anda uygulamada anestezi teknisyenleri olsun, röntgen uzmanları
olsun ve bir keşmekeşlik; sağlıkta, sağlık
çalışanlarının sıkıntıları ve
bundan hizmet alan insanların sıkıntıları biz
gelmeden önce had safhadaydı. Biz neyi değiştirdik, ne
yaptık:
Bir
kere, öncelikle tek çatı altında topladık sağlığı,
sizlerin karşı çıkmasına rağmen, muhalefetin
karşı çıkmasına rağmen. Kim kazançlı
çıktı? Çalışanlar kazançlı çıktı, vatandaşlarımız
kazançlı çıktı. Neden mi? Döner sermayeyle, performansa
bağlı çalışmayla, hekimlerimiz bugüne kadar
kırk yıldır almadıkları ekonomik olarak iyiliği
aldılar.
YÜCEL
ARTANTAŞ (Iğdır)- Vatandaştan alıyor parayı.
ALİM
TUNÇ (Devamla) - Peki diyorlar ki, bunlar emekliliğine yansımıyor.
Doğru. Sosyal Güvenlik Kanunu, yeni çıkardığımız
kanun yürürlüğe girdiğinde aldıkları her ücret
emekliliklerine yansıyacak, çözüm burada.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Vazgeç milletvekili maaşından, doktor
maaşı al, otur!
ALİM
TUNÇ (Devamla) - Siz dinlemesini öğrenin hanımefendi. Hiç
size yakışmıyor. Ben, sizi hep dinledim burada. Hiç yakışmıyor.
Değerli
arkadaşlar, bugün, bu ülkede doktorlar bir günde yetişmiyor,
yirmi iki yıl, en az yirmi iki yıl çalışması gerekiyor
ve ülkemizde bir gerçek var ki, anestezi uzmanı sayısı
yetersiz.
Ben
şunu da belirtmek istiyorum: Bugüne kadar, cumhuriyet tarihi
döneminde 2002 yılına kadar anestezi uzman sayısı
ne kadar, biliyor musunuz arkadaşlar? 1.700 civarında.
2002'den 2006'ya kadar olan dönemde ise 3.365 kişi yetişmiş.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Siz mi yetiştirdiniz onları? Ne yaptınız
yani?
ALİM
TUNÇ (Devamla) - Hayır. Sağlık Bakanlığına
Yükseköğretim Kurumunun istediği bütün talepler, anesteziyle
ilgili, uzmanlıkla ilgili bütün talepler aynı onların
istediği şekilde verildiği için bu yetişti.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Daha çoğunu verin de teknisyene gerek kalmasın.
BAŞKAN
- Sayın Arıtman, lütfen
ALİM
TUNÇ (Devamla) - Ama, kapasite bu kadar, kapasite maalesef bu kadar.
İşte olmuyor, bütün güzellikler bir arada olmuyor, keşke
olsa. O kapasite daha fazla olsa da, daha fazla tıp fakülteleri
olsa da, daha fazla eğitim kurumları olsa da, daha fazla
eğitim hastaneleri olsa da bunlar verilse ve bu anestezi teknisyenleri
değil de anestezi uzmanları bu görevleri yapsalar, biz de
bunu istiyoruz. Ama, şu anda mevcut bir durum var.
Değerli
arkadaşlar, bir fıkra var, hepinizin çok iyi bildiği
bir fıkra. İşte, balonla seyahat eden bir kişi daha
sonra sıkıntıya düşüyor ve duruyor. Diyor ki:
"Sen kimsin? Ben neredeyim?" diyor ve devam ediyor: "Ben
bildim, siz profesörsünüz." diyor. "Nereden bildin?" diyor.
"Söylediklerinizin hepsi doğru, ama işime yaramıyor."
Şimdi, burada da konuşulanların hepsi doğru, ama
işimize yaramıyor. Hastalar kuyruklarda beklemesin, sabaha
kadar acı içinde kıvranmasın, bir an önce bunlara çözüm
bulalım. Yine, cerrahlarımız
sıkıntıya düşmesin, onların sorumluluklarını
en azından sigortayla karşılayalım. Yani, herhangi
kişi sıkıntıya düşmesin burada.
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Yabancı sermayeye para kazandırmak,
gerçeği bu. Yabancı sigorta şirketlerine para kazandırmak,
yaptığınız bu. Ne hekim ne hasta umurunuzda değil.
ALİ
TUNÇ (Devamla) - Ama, en önemlisi de vatandaşlarımız
sağlık hizmetlerini rahat bir şekilde alsınlar. Burada
hiç kimse üzülmesin. Bizim istediğimiz, bizim yapmaya çalıştığımız
kanun bu zaten. Ama, bugüne kadar sadece hekimlik yapmışsa,
hastaların yakınlarıyla, hastalıklarla, halkla
iç içe olmadıkça bu sıkıntıları bilme şansı
olmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Tunç, lütfen
Buyurun.
ALİM
TUNÇ (Devamla) - Sadece muayenehaneden hastaneye, hastaneden muayenehaneye
gitmiş insanlar bu ıstırapları, bu sıkıntıları
bilemeyebilir, doğrudur. Ancak, bugüne kadar sıkıntıları
bir bir çözüyoruz. Şu ana kadar yaptıklarımızı,
hekimlerimizin, sağlık personelinin döner sermayeden kazandıklarını,
1980'den bu tarafa hiçbir hükûmet verememiştir. Hep eskiyle,
1960'larla hep övünülüyor. Biz de övünüyoruz, 1960'larda rahmetli Nusret
Fişek bu ülkeye bir yenilik getirmiştir, ama ondan sonra gelenler
bir tuğla koyamamış ki, işte biz koyuyoruz. O görev
bize nasip oldu.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Ayıp, ayıp!
Sataşma
var efendim, sataşma var. Sataşma var. Profesör arkadaşlarımıza
sataşma var. Bir akademik unvana sataşma var. Akademik unvana
sataşma var.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, sayın meslektaşımız,
profesörlük titrinin
CANAN
ARITMAN (İzmir) - Akademik unvana sataşma var efendim.
BAŞKAN
- Sayın Arıtman, lütfen, bir oturun.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Profesörlük mesleğinin, profesörlük
titrinin bir işe yaramadığını bir fıkrayla
anlatmaya çalıştı. Tüm profesörlere ve profesörlük
titrine yöneltilen bu yanlışın düzeltilmesini rica
ediyorum ve bu nedenle söz istiyorum.
BAŞKAN
- Tutanaklara geçmiştir Sayın Akdemir, buyurun.
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Önce ben söz istedim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Lütfen oturur musunuz Sayın Neşşar.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Ama, kendisine ders veren profesörlerin
titrini inkâr eden hekimi ben buradan telin ediyorum.
BAŞKAN
- Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Bayram Özçelik,
Burdur Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özçelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1247 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 8'inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünya
Sağlık Örgütünün Avrupa listesindeki 52 ülke arasında
Türkiye, nüfusa oranla hekim sayısı itibarıyla son
sırada yer alıyor. Hekime ihtiyaç duyulan yerlerde
açılan 1.000 uzman kadrosu için 200 hekim başvuruyor. Türkiye'deki
hekim dağılımında olağanüstü bir dengesizliği
ortadan kaldırmak için yoğun çalışmalar içerisindeyiz.
Ankara'da 648 kişiye, Hakkâri'de 11.850 kişiye 1 uzman hekim
düşüyor, ülke ortalaması ise 1.446. Pratisyen hekim dağılımı
da daha iyi değil. Mesela, Ağrı'da oran 7.135 kişiye
1 pratisyen iken, İzmir'de 1.775 kişiye 1, Türkiye ortalaması
ise pratisyen hekimde 2.676. Türkiye'de yaklaşık 100 bin hekim
var. Tıp fakülteleri her yıl 4.500 tane mezun veriyor. Yabancı
doktor uygulamasına ise Avrupa Birliğiyle uyum yasaları
gereği geçilecek ve Brüksel'de yapılan Tarama Toplantısı'nda
gündeme gelmiş oluyor. 100 bin kişiye düşen hekim sayısı
İtalya'da 563 iken, Türkiye'de 123. Uygulama aynı zamanda hekim
açığının giderilmesine de katkı sağlayacak.
Yabancılara istihdam kapısının açılması
diğer meslek gruplarını da kapsıyor. Ayrıca,
uygulamayla, beyin göçünün tersine çevrilmesi de amaçlanmıştır.
Türkiye'deki
tıp fakültelerinde öğrenim gören yabancılar daha
şanslı görünüyor. Hâlihazırda okuyan yabancı uyruklu
öğrenci sayısı Türkiye'de 15 bin civarında. Bunların
çoğunluğu Orta Asya Türk cumhuriyetleri kökenli ve yaklaşık
ise tıp fakültelerimizde 3 bin tane yabancı öğrencimiz
var. Sağlık Bakanımız kamuoyuna bir konuyu taşıyorsa,
bu konu itinayla müzakere edilerek verimli bir sonuca varılmalıdır.
Bu ülkenin Sağlık Bakanı diyor ki: "Doktor sayısı
eksik." O hâlde, alternatif çözüm yollarıyla bu konunun aydınlığa
kavuşturulması gerekiyor.
Hekim
sayısı yeterli olmayınca, aktif çalışan hekimlerimizin
de üzerindeki yük artmış oluyor. Bu konuda hekim camiası
yoğun bir mesaiyle karşı karşıya gelmektedir,
bu da sağlık hizmetlerinde insanlarımızın
mağduriyetine zemin oluşturmaktadır. İnsan
sağlığını istismara götürecek tüm yolların
ortadan kaldırılması gerekiyor. Dikkat edilirse, doktorların
performansa göre ödemelerle gelirleri artınca, çoğu, muayenehanelerini
kapattılar. Bu, aslında, sessizce gerçekleşen büyük
bir değişimdir.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik.
Madde
üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Kamacı
NAİL
KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, Türkiye'nin 1995 yılında
Dünya Ticaret Örgütüne üye diğer ülkelerle imzaladığı
Hizmet Ticareti Genel Anlaşması'nın taraf ülkelerin
iç politikalarıyla ilgili gerektirdiği en önemli taahhüt,
kamu hizmetlerinin serbestleşmesi, başka bir ifadeyle,
özelleştirilmesi ve uluslararası rekabet ortamına
açılmasıdır. Yani, böylelikle, devletin, savunma ve
güvenlik gibi tam kamusal hizmetlerin dışındaki yarı
kamusal ve özel hizmetleri piyasaya açılacaktır. Aynen
özel sektörün ürettiği mal ve hizmetler gibi fiyatlandırılıp
sunulacaktır. Bu bir taahhüttür. Bu çerçevede, sağlık
hizmetlerinin fiyatlandırılması kamusal tercihlere
göre mi, yoksa, piyasa koşullarına göre mi yapılacaktır?
Eğer, piyasa koşullarına göre yapılacaksa, bu durum,
Anayasa'mızda devletimizin temel niteliklerinden birisi sayılan
sosyal devlet ilkesiyle ne derece bağdaşmaktadır?
2006
yılı sonu itibarıyla, Dünya Ticaret Örgütü nezdinde
sağlık hizmetleri başlığında sunduğumuz
taahhütler nelerdir? Bu taahhütlerin kazanımlarının
ve götürülerinin neler olacağı Bakanlık tarafından
değerlendirilmiş midir?
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kamacı.
Sayın
Kaya
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, sağlıkla ilgili sorduğumuz sorulara, tabii
ki, Sağlık Bakanı olmadığı için yazılı
cevap vereceğini söylediği için, yazılı olmayan
şekilde cevap verecek bir soru sormayı düşünüyorum.
İzmir'in
simgelerinden olan Atatürk Lisesinin 400 kişilik bir salonu
AKP İzmir İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı
Hakan Yıldız'a aylık 15 bin YTL'ye kiralanmış ve
daha önce kültürel ve sanatsal gösteri ve toplantıların
yapıldığı bu salon, artık, AKP'nin toplantılarına
ev sahipliği yapmaktadır. Bu olaydan haberiniz var mı?
İzmir'le
özdeşleşmiş olan bu okulun siyasi parti toplantılarına
tahsis edilmesini nasıl karşılıyorsunuz? Velilerin
çok büyük tepki gösterdiği bu olaya müdahale etmeyi düşünüyor
musunuz?
Bu
arada, Batman-Gercüş'e bağlı Boğazköy'de kuş gribi
vakası tespit edilmiştir. Biraz önce haber geldi. Sağlık
Bakanının yerinde oturduğunuz için, oraya gitmeyi ve
herhangi bir önlem almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.
Sayın
Baloğlu
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Geçen
ay Antalya'da sağlık ocaklarına ziyarette bulunduk,
milletvekili arkadaşlarımla. Otuza yakın sağlık
ocağına gittik, otuzunun da yapısı farklıydı.
Hiçbirisi birbirine benzemiyor. Daha doğrusu birbirine benzeyen
iki tane sağlık ocağı yok. Sağlık Bakanlığı,
sağlık ocaklarını bir standarda kavuşturma yönünde
bir çalışma yapıyor mu? Birincisi bu.
İkincisi
de, sağlık ocaklarını doktorsuz bırakmak yerine,
hiç yapmasalar daha iyi olmayacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.
Sayın
Neşşar
MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben
Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: İthal hekimlerin
özel sektörde çalıştırılacağı dile getiriliyor.
Daha önce de Başbakanın dediği gibi, özel sektörde bu
Orta Asya'dan gelecek hekimler 100-150 dolara çalışırlar
ifadesi var. Bir de tabii, ülkemizde hastaların hekime
ulaşmada zorluk çektiği bölgeler daha çok kırsal ve doğuya
doğru olan bölgelerimiz, mahrumiyet bölgelerimiz. Şimdi,
özel sektörde ucuza çalışacak bir hekimin doğuda çalışmak
yerine İstanbul'da çalışmayacağını, Ankara'da
çalışmayacağını
Yani, özel sektörün de doğal
olarak işine gelir, ucuza çalıştıracak hekim bulmuştur
hastanesinde. Bunu acaba nasıl garanti edecekler? Onu çok merak
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Neşşar.
Sayın
Akdemir
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, Bakanımıza
kısa üç sorum var:
1-
Tıbbi etik kurallarına göre, Türkiye'de, bir hekimin kaç
hastaya bakması gerekiyor?
2-
Özellikle hematoloji hastaları
Hemen hemen her gün, bana,
sıkıntı içinde telefon açan hasta sahipleri var. Hematoloji
kliniklerinde yer olmadığından yakınıyorlar.
Sağlık Bakanlığının kaç tane hematoloji
kliniği var? Bu sıkıntıyı ne zaman giderecekler?
3-
Yoğun bakım hastaları özellikle sıkıntı
içinde. Yine, hekim olmamız dolayısıyla sürekli
arıyorlar. Yoğun bakım kliniklerinde ya da birimlerinde
hastalara yer yoktur. Bu eksiklikleri ne zaman tamamlayacaklar?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın
Tandoğdu
İ.
SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakanımın yazılı
olarak bu cevabı vermesini isteyeceğim, çünkü, kendi konusunun
çok dışında.
Avrupa'da,
gelişmiş ülkelerde, radyoloji teknisyenlerinin, yani,
röntgen teknisyenlerinin bir günde 50-60 tane hastanın filmini
çekmesi mümkün değilken, bizim ülkemizde 100-150 tane röntgen
filmi çeken teknisyenlerimiz var. Avrupa ülkelerinden misal vermek
gerekirse: İngiltere'de bir yılda bir röntgen teknisyeni
3.048, Hollanda'da 3.330, Almanya'da 2.711, Fransa'da bir röntgen teknisyeni
yılda 2.857 hastanın filmini çekerken, Türkiye'de bir röntgen
teknisyeni 12.500 hastanın filmini çekmektedir. Bu röntgen teknisyenlerinin
yaşamlarıyla, gelecekleriyle ilgili ne gibi tedbirler
almayı, ne gibi sevindirici önlemler, tasarılar ortaya
koymayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.
Sayın
Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Kamacı, sormuş olduğu soruda, özellikle tıp alanındaki
fiyatların kamusal tercihlere göre mi, yoksa piyasa şartlarına
göre mi belirlendiğini ifade etti. Şüphesiz ki, piyasa
şartları bir etkendir; ancak, Maliye Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı ve diğer kuruluşlarla
birlikte bu fiyatlar belirleniyor. Bu fiyatların sadece serbest
piyasa şartlarında, diğer malların fiyatları
gibi veya hizmetlerin fiyatları gibi serbest bırakılması
söz konusu değil; bunlar, Sağlık Bakanlığının
kontrolü altında yapılıyor.
Sayın
Kaya'nın İzmir'deki bir liseyle ilgili sorduğu soruya
konumuzla ilgili olmadığı için cevap vermiyorum;
ama, kendisine hususi olarak cevap verebilirim; orada bir anormallik
yok.
Sayın
Baloğlu'nun sorduğu "Efendim, bu sağlık ocaklarını
doktorsuz bırakma yerine, hiç yapmasalar daha iyi değil
mi?" sorusuna şunu söyleyeyim: Günümüze kadar -bu, okullar
için de böyledir, sağlık ocakları için de böyledir,
sağlık evleri için de böyledir, hatta, devlet hastaneleri
için de böyledir- bir bakıyorsunuz, 3 bin nüfusu olan, 2 bin nüfusu
olan bir yere tam teşekküllü hastane yapılmış, ameliyathaneler
açılmış; fakat, o fiili olarak çalışmıyor,
çalıştırılması da mümkün değil.
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sağlık ocakları çok
alt birim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Popülist
yatırımların Türkiye'yi getirdiği nokta budur Sayın
Baloğlu. Bizim Hükûmetimiz bunu asla tasvip etmemektedir. Bizim
dönemimizde bir yere sağlık ocağı yapılmışsa,
bir yere gün hastanesi veya hastane yapılmışsa, bu,
mutlaka, gerekli olduğu için ve çalıştırılacağı
için yapılmıştır. Bizim dönemimizde bu tür bir popülist
yatırım söz konusu değildir.
FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Erzurum-Tekman'da var efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Şimdi,
diğer taraftan, Sayın Akdemir'in sorduğu, hematoloji
laboratuvarı kaç tanedir? Bunu yazılı olarak arkadaşlar
bildirilebilirler.
DURSUN
AKDEMİR (Iğdır) - Kliniği soruyorum.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Klinik olarak,
hematoloji kliniği.
Sayın
Tandoğdu "Türkiye'deki bir radyoloji teknisyeni günde
şu kadar insanın filmini çekmektedir." dedi ve Avrupa Birliği ülkelerinden de
örnekler verdi. Değerli arkadaşlar, burada, yine arkadaşlarımızın
verdiği bilgilere göre, bir radyoloji teknisyeninin günde
kaç kişinin filmini çektiğinden ziyade, aldığı
radyasyon dozu önemlidir, dozimetre diye bir şey vardır.
Bir radyoloji teknisyeni eğer bu dozimetreyi doldurmuşsa
ona film çektirilmemektedir; ama, kendi kriterlerimizi, kendi
şartlarımızı Avrupa Birliği ülkeleriyle mukayese
ettiğimiz zaman, unutmayın ki, biz bu şartlara ulaşmaya,
bu seviyeye ulaşmaya çalışıyoruz. Türkiye'nin
kalkınmış bir ülke değil, kalkınmakta olan bir
ülke olduğunu göz ardı etmeyelim. Sağlık sisteminde,
sağlık sektöründe de böyledir, eğitim sektöründe de
böyledir, bütün alanlarda böyledir; tarımda da böyledir, hayvancılıkta
da böyledir. Şimdi, bir Avrupalı çiftçi bir hektar başına
ne kadar ürün alıyor, benim ülkem ne kadar alıyor? Onlar tarımsal
mekanizasyona ne kadar geçmiş, biz ne kadar geçmişiz? Ama,
bizim hedefimiz onların standartlarını yakalamak,
standartların üzerine çıkma gayretidir. Hükûmetimizin yapmaya
çalıştığı da, değerli milletvekilleri,
budur.
Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
YILMAZ
KAYA (İzmir) - Sayın Bakanım, kuş gribiyle ilgili
cevap vermediniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Özür dilerim
Sayın Başkan, şu kuş gribiyle ilgili olarak
Tarım
Bakanımız bu konuyla ilgili gerekli açıklamayı
yaptı. Tarım Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı
ekipleri Batman'ın Gercüş ilçesinde meseleyi takip etmektedirler.
İlçe, özellikle bu kuş gribinin görüldüğü yerler karantinaya
alınmıştır. Mesele Hükûmetimizin yetkililerinin kontrolündedir.
Arz
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Özkan, buyurun.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, Türk hekimleri olağanüstü bir çalışma sergilemektedir.
Bundan dolayı onları kutluyorum.
Üniversite
hastaneleri, Emekli Sandığı, Bağ-Kur, SSK'lılara
bakmaktadır. Ancak, Bağ-Kur hastaları ödeme yaptıktan
sonra taburcu edilmektedir. Üniversite hastanelerinin alacakları
parayı Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden tahsil edip, hastaları
ücret almadan taburcu etmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda
çok büyük bir infial vardır.
Hatta,
bugün Numune Hastanesindeydim. Numune Hastanesindeki doluluk,
diğer hastanelerden, Hacettepeden, üniversite hastanelerinden
çok fazla, çok büyük bir yığılma var, sadece
Bağ-Kur'a baktığı için. Bunu üniversite hastanelerine
yaymayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Madde
üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1247 sıra sayılı yasa tasarısının 8.
maddesindeki "mezun hekimlerin" ibaresinin, "Türkçe
bildiği YÖK tarafından onanmış mezun hekimlerin"
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet
Neşşar Ali
Arslan R. Kerim Özkan
Denizli Muğla Burdur
Yılmaz
Kaya Haşim
Oral Canan Arıtman
İzmir Denizli İzmir
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247 Sıra
Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
8. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç Sami Tandoğdu Nurettin Sözen
Samsun Ordu Sivas
Ali
Arslan İsmail
Değerli Mehmet
Neşşar
Muğla Ankara Denizli
Mustafa
Özyurt
Bursa
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini
açıklamak üzere, Ali Arslan, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Arslan.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu
torba yasadaki en önemli maddelerden bir tanesi bu ve maalesef, görüyoruz
ki, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu bu konuda son derece
ısrarcı, Türk sağlık sisteminin yabancı hekimlere
de açılması konusunda kararlı gibi görünüyor. Hatta,
yaptığımız eleştiriler, rakamlarla anlatmaya
çalıştıklarımız bile anlaşılmamış
gibi görünüyor.
Ben, bu yasanın tümü üzerinde
görüşme yaparken, daha iyi anlaşılsın diye, kartona
yazarak rakamları anlatmaya çalışmıştım,
bazı arkadaşlarım anlamamışlar. Şimdi,
vakit yetersizliği nedeniyle aynı hesaplara yeniden girmeyeceğim,
ancak, o konuşmamda, Türkiye'de 70 bin klinisyenin olduğunu,
230 gün çalışma esasından hesapladığımızda,
330 milyon hastaya böldüğümüzde hekim başına 20 hasta
düştüğünü ve bunun yeterli olduğunu, zaten gerekçede
de bunun yazdığını kanıtlamıştım.
Hâlâ anlamayan arkadaşlar var. Sanıyorum, Muğla milletvekili
arkadaşlarım da başında geliyor. Neyse, hemşehrim.
Ben ona müsait bir zamanda anlatırım tekrar, anlar.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, bunun böyle olduğunu herkes biliyor, yeterli olduğunu
biliyor sayının. Dağılımda eksiklik olduğunu
biz de söylüyoruz zaten. Dağılımdaki problemi çözmek
de zaten sizin göreviniz, asıl yapacağınız
şey bu, ama, kanunun gerekçesindeki, yok Avrupa Birliği,
yok Türkiye'deki hekim yetersizliği değil. Gerekçeler bunlar.
Gerekçe, uluslararası sermayeye Türkiye'deki sağlık
pastasını açmak. Başka bir gerekçesi yok. Bu yasanın
gizli gerekçesi budur değerli arkadaşlarım.
Bakın, tabii, gizli gerekçe
bu olunca herkes Cumhuriyet Halk Partisinin haklı itirazlarına
itiraz ediyor. Yok öyle değil de, efendim, rakamlar yanlış
da
Bakın, Sayın Sağlık Bakanı benden sonra söz
aldı tümü üzerinde görüşürken, dedi ki: "Ali Arslan 70
bini yanlış söyledi."
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
ben bu 70 bini nereden buldum, nasıl çıkardım? Ben,
Sağlık Bakanlığında en üstte oturan, bu rakamlara
çok kolay ulaşan bir arkadaşınız değilim. Ben,
bu rakamı, Sayın Sağlık Bakanının geçen
yıl -belki, içinizde, o Kongrede olan arkadaşlarınız
var- Türk Eczacıları Birliği Kongresindeki sözlerinden
buldum 70 bini. Bakın, tutanakları okuyorum değerli
arkadaşlarım.
Türk Eczacıları Birliği
kongresinde Sayın Sağlık Bakanının yaptığı
konuşma çok enteresan. Yani, insan büyük üzüntü duyuyor. Diyor
ki Sayın Sağlık Bakanı Türk Eczacıları
Birliği kongresinde, 400'e yakın eczacının gözünün
içine baka baka: "300 bin hasta var." 2005 yılı için
söylüyor bunu. "Yaklaşık 60 bin uygulayıcı hekim
bunları tedavi ediyor." diyor ve hesaplar yapıyor ve
"eksik" diyor.
Şimdi, bakın, geçen sene
Sayın Bakan bu konuşmayı yaptığında daha
4.500 hekim tıp fakültesini bitirmemişti. 70 bini bulurken
ben, Sayın Bakanın bu konuşmasından yaptım. Sayın
Bakan diyor ki: "Hayır, 70 bin değil." Ee, kaç bin? 50
bin. 50 bin üzerinden hesap yapıyor. Bir yıl önce 60 bin üzerinden
hesap yapan Sağlık Bakanı, bir yıl sonra 50 bin üzerinden
hesap yapıyor.
Değerli arkadaşlarım,
yani, yazık. Nerede bu 10 bin hekim, 15 bin hekim? Bakın, Sayın
Bakanın hesabına göre bir yorum yapalım: Türkiye'de
106 bin hekim var değerli arkadaşlarım. 106 bin hekimin
56 bini yan gelip yatıyor ya da hasta bakmadan duruyorsa, sadece
50 bini hasta muayene ediyorsa, o Sağlık Bakanına yazıklar
olsun!
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, büyük üzüntü duyuyorum. Türkiye'deki sağlık pastasını
bu kadar hevesle, yabancı sermayeye açma konusundaki hevesinizi,
inanın, anlarken üzüntü duyuyorum. Gerçekten yazıklar olsun!
Değerli arkadaşlarım
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Önergeye gel.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Önerge
bu. Bu madde bu yasadan kalksın diyoruz. Böyle bir uygulama olamaz
diyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
bu yasa ne zaman çıkmış? Çok üzüntü verici; 1928 yılında.
1219 sayılı Yasa, 1928 yılında, ülkedeki doktor sayısı
parmakla sayılacak kadar azken çıkmış, en çok doktora
ihtiyacımız olduğu sırada çıkmış.
Bu ülkeyi kuranlar, Çanakkale'de, Dumlupınar'da şehit olanlar,
bu ülke için canlarını verenler, 1928 yılında sizden
daha mı az milletini seviyorlardı da, 1928 yılında
çıkardıkları bir yasaya, "Türk hekimlerinden
başka bir ülkenin vatandaşı bu ülkede doktorluk yapamaz"
demişler. Allah aşkına, yapmayın! (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım
AHMET YAŞAR (Aksaray) - Türk
hekimleri yapıyor başka yerlerde.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Kim yapıyor?
BAŞKAN - Sayın Yaşar
AHMET YAŞAR (Aksaray) - Yapıyor.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Amerika
vatandaşı olmadan, Alman vatandaşı olmadan, o ülkenin
green kartlarını almadan hangi doktor o ülkede doktorluk
yapıyor? Bilmeden konuşuyorsunuz.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Devam et
Nerede yapıyorlarmış?
ALİ ARSLAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, siz zaten, bence, bu görüşmelerin
yıldızısınız. Mucize çözümler, mucit macit
çözümleriyle Türkiye'nin sağlık sorunlarına çözümler
bulmaya çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
nedir bu yabancı hayranlığı? Bakın, Kabotaj
Kanunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan, lütfen
toparlayın.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Türkiye'nin
gemisi yokken bu ülkeyi kuranlar 1920'lerde demişler ki:
"Türkiye'nin kara sularında Türklerden başka kimse denizcilik
yapamaz, balık avlayamaz."
Şimdi, komisyonlarda görüşülüyor,
Türkiye'nin denizlerini yabancıların balık avlamasına
açıyoruz. Bakın, geçtiğimiz günlerde çıkardığınız
bir yasayla, yabancılara petrol arama izinleri veriyoruz.
Başka? Bankalarımızı yabancılara satıyoruz,
topraklarımızı yabancılara satıyoruz. Allah
aşkına, yapmayın değerli arkadaşlarım.
Yani, sizin bu yabancı hayranlığınız -yabancılarla
iç içe olduğunun tarihte saptandı- son dönemde hain ilan
edilen Osmanlı padişahlarında bile yok. Ne olursunuz,
ne olursunuz
Siz, bu sözleri vererek bu koltuklara geldiniz. Yabancılara
satacağız her şeyi, Türkiye'yi yabancı doktorlara
açacağız, topraklarımızı satacağız
Böyle mi dediniz? "IMF'ye karşı mücadele edeceğiz"
diye gelmediniz mi? Ne olursunuz, bir şöyle silkelenelim. Yani,
1928 yılında bu koltuklarda oturan insanlarla bir de kendinizi
yan yana koyun. Aynı insanlar mısınız? Gerçekten,
sizi anlamakta güçlük çekiyorum. Dilerim, önümüzdeki seçimler,
bu yanlışlıkların düzeltme şansının
bulunduğu bir dönem olur.
Ben, bu duygularla hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Arslan.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Neşşar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Aynı zamanda karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.17
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.25
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61'inci Birleşimi'nin Dördüncü
Oturumu'nu açıyorum.
1247 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 8'inci maddesi
üzerinde Samsun Milletvekili Haluk Koç ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247 sıra
sayılı yasa tasarısının 8. maddesindeki
"mezun hekimlerin" ibaresinin, "Türkçe bildiği
YÖK tarafından onanmış mezun hekimlerin" olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Mehmet
Neşşar (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini
açıklamak üzere, Mehmet Neşşar, Denizli Milletvekili,
söz istemişlerdir.
Buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, AKP sıralarında
oturan arkadaşlar "profesör" deyince, bizim hanım
evladı falan olduğumuzu zannettiler zannediyorum. Önce,
bir onu düzeltelim. Ben, hastasının
Yani, ömrünün yarısı
Anadolu'da sigorta hastanelerinde geçmiş, deminden beri söylediklerimizin
hepsini, hademesinden hemşiresine kadar yapılan her
işi kendi başına yapmış, ondan sonra en verimli
zamanında muayenehane kapatmayı göze alacak kadar kabadayı
-birazdan kabadayılığa da geleceğiz- ve kendisine
rüşvet olarak rektör yardımcılıkları teklif
edilirken üniversiteyi bırakacak kadar da kendine ve düşüncelerine
sağlam, sadık bir insanım. Burada, ne hiçbir zaman profesörlüğümün
arkasına saklandım... Sadece bu meslekte de doktor olduğum
için övündüm. Ama, şimdi, şunu da söylemek gerekiyor ki: Bir,
bizim geleneğimizde, en azından hocaya saygı vardır.
Bizim geleneğimizde, en azından, "bana bir kelime
öğretenin kulu, kölesi olacağım" diyebilmiştir
padişahlarımız, sultanlarımız. Buraya
çıkıp da, öğretim üyelerinin söyledikleri bazı
lafların altında kalınca, bunu hakaret etme bahanesi
yapacak kadar bir düzey değişikliğine çekmeyi anlamak
mümkün değildir. Buna saygı duymak da mümkün değildir.
Şimdi, bir de Atatürkçülükle
ilgili bir şey söyleyeceğim. Maalesef, bu yasa görüşülürken,
Atatürk'ün hastalığının son döneminde bir yabancı
doktor getirtilmesini, Türkiye'ye ithal doktor getirtmeye, bahane,
kılıf, kalkan yapmaya kalkan arkadaşlarımız
oldu. Şimdi, bunu da esefle karşılıyorum, üzüntüyle
karşılıyorum ve iki gündür karşılıklı
bir şeyler birbirlerine iade edilip duruyor. Bu sıralardan
bize doğru çok edilen bir laf var biliyorsunuz. Bunu, Sayın
Millî Eğitim Bakanımız da çok severek kullanıyorlar:
"Atatürkçüler vardır, Atatürkçü geçinenler vardır, bir
de Atatürk'ten geçinenler vardır" lafı. Ben, onun arkasına
"bir de Atatürk'ü sömürenler vardır" diye ilave ederek,
bu lafları söyleyen arkadaşlarımıza iade etmek
istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Gelelim şu kabadayılık
konusuna: Yani, kibar olduğumuza
BAŞKAN - Sayın Neşşar
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla)
- Gerekçeyi anlatıyorum efendim. Şimdi, Türkçe kelimeler
kullanarak gerekçeyi anlatmaya çalışıyorum Sayın
Başkan. Neyse, Sayın Başkanı da çok fazla üzmeyelim.
Gerçekten, bu yasada her şey
var, ama Türkçe, yani Türkiye'ye de gelecek hekimin, çalışacak
hekimin Türkçe konuşması maalesef yok ve Türkçe konuşmasının
bir şekilde belgelenmiş olması bu yasanın hiçbir
yerinde yok.
Sınav var, sınav "bilimsel
yeterlilik" diye geçiyor. Birazdan ilgili maddede o konuda
da düşündüklerimizi söyleyeceğiz.
Yani, her şeyin sınavını
yapacaksınız, jüriler oluşturacaksınız. Jürileri
oluştururken, ilgili şeflerden oluşturacaksınız,
tıp alanındaki profesörlerden oluşturacaksınız.
Bunu yaptığınız zaman, besbelli ki, mesleki yeterlilikle
ilgili bir sınav yapacaksınız. Ama, bu yasanın hiçbir
yerinde, kişinin Türkçe bildiğinin, Türkçe konuşabildiğinin
sınandığını gösteren hiçbir madde yok.
Şimdi, biraz önce, yine bu
işi yaşayarak görmüş profesörler -onlarla ben övünüyorum-
dile getirdiler ki, yabancı ülkelerde çalışmak isterseniz,
orada birtakım sınavlara girersiniz. O sınavlar da sabahtan
akşama kadar süren sınavlardır. Bunların lisan bölümünde
de bir kaset koyarlar, koydukları kaseti dinlersiniz. Duyduğunuzu,
dinlediğinizi anlayıp anlamadığınızı
anlayacak kadar size sınav yaparlar, ona göre ülkelerine
alırlar. Kaldı ki, gittiğiniz ülkede konuşamazsanız
yine size iş vermezler, yine sizi geri gönderirler. Siz, Türk insanıyla
Türkçe konuşamayacaksanız, Türk insanının dertlerini
dinleyemeyecekseniz, o zaman Türkiye'de doktorluk yapamazsınız.
Bunun için, yani, bunun böyle olduğunu bilmek için profesör olmaya
da gerek yoktur, pratisyen bile olmanız gerekmez; hasta olsanız,
bilirsiniz ki, doktor, eğer ne olduğunuzu anlamıyorsa,
ne dediğinizi anlamıyorsa, size herhangi bir şekilde
yardımcı olamayacaktır. Onun için, bu çok önemli gördüğüm,
önemsediğim bir maddedir. Lütfen, bir şekilde, Türkiye'de
yabancı olup da Türkiye'ye doktorluk yapmak için gelecek insanların
Türkçe bildiklerinin belgelenmesini sağlayınız. Bunu
kanuna bir şekilde ekleyiniz diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Neşşar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- 1219 sayılı Kanunun
9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 9- Eğitim kurumlarına
eğitim yetkisi verilmesi ve eğitim yetkisinin kaldırılmasına
ilişkin teklifleri karara bağlamak, uzmanlık ana dallarının
rotasyonlarını belirlemek, uzmanlık sınavı
jürilerini tespit etmek, yabancı ülkelerde asistanlık yapanların
bilimsel değerlendirilmesini yapacak fakülteleri belirlemek,
tıpta uzmanlık eğitimi ve uzman insan gücü ile ilgili
görüşler vermek, uzmanların tıbbi gelişmeleri izlemesini
sağlayıcı inceleme ve araştırmalar yapmakla
görevli olmak üzere, Sağlık Bakanlığının
sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu
teşkil olunmuştur.
Tıpta Uzmanlık Kurulu;
a) Bakanlık Müsteşarı,
ilgili genel müdür ve 1. Hukuk Müşaviri,
b) Biri diş tabibi olmak üzere
eğitim hastanelerinden Bakanlığın seçeceği
beş,
c) Dört tıp fakültesinden ve
bir diş hekimliği fakültesinden YÖK'ün seçeceği birer,
ç) Gülhane Askeri Tıp Akademisi
ve Fakültesinin seçeceği bir,
d) Türk Tabipleri Birliğinin
seçeceği bir,
e) Türk Diş Hekimleri Birliğinin
seçeceği bir,
üyeden oluşur.
Kurumlar, seçecekleri asıl
üye sayısı kadar yedek üye de belirler.
Kurula seçilecek asıl ve yedek
üyelerin uzman olmaları, ayrıca en az üç yıllık
klinik veya laboratuar şefi ya da profesör unvanına sahip
bulunmaları şarttır. Üyelerin görev süreleri üç
yıldır. Süresi bitenler tekrar seçilebilir.
Kurul, Bakanlığın daveti
üzerine yılda en az iki kez toplanır. Kurula Bakanlık
Müsteşarı veya yapılacak ilk toplantıda üyeler
arasından seçilecek başkan vekili başkanlık eder.
Kurul, üyelerden en az beşinin teklifi ile olağanüstü toplanır.
Kurul, üyelerin üçte ikisinin katılımı
ile toplanır. Türk Tabipleri Birliği temsilcisi yalnızca
tabiplerle ilgili, Türk Diş Hekimleri Birliği temsilcisi
de yalnızca diş tabipleri ile ilgili konuların görüşüleceği
toplantılara katılabilirler ve kendi meslek alanları
ile ilgili konularda oy kullanırlar. Kararlar oyçokluğuyla
alınır. Oyların eşitliği hâlinde başkanın
bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır.
Ancak, kurumların eğitim yetkisinin kaldırılmasına
ilişkin toplantılarda katılanların en az üçte iki
çoğunluğu ile karar alınması şarttır.
Kurul toplantılarına
üst üste iki kez mazeretsiz olarak katılmayanların üyeliği
düşer.
Kurulun çalışma usul ve
esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin
alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer
usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp
Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir.
Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin
uygulanmasına devam edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Denizli Milletvekili Mehmet
Neşşar.
Buyurun Sayın Neşşar.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET UĞUR
NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu da çok önemli maddelerden bir tanesi. Bazı şeyleri okuyacağım
için şimdiden özür diliyorum, çünkü, tutanaklara, bazı yasa
maddelerinin ve bilgilerin net bir şekilde geçmesi gerekiyor.
Şimdi, bu maddeyle, tıpta
uzmanlık ile ilgili işler, yapılması gereken
işler, kanunla çıkarılacak bir tüzük düzeyinden, Bakanlar
Kurulu kararıyla çıkarılacak bir yönetmelik düzeyine
indirgenmek isteniyor.
İki, Tıpta Uzmanlık
Kurulu da, tümüyle, Sağlık Bakanlığının
güdümünde bir Kurul hâline, bir yapı hâline getirilmek isteniyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
bu değişiklikler, Sağlık Bakanlığının
-başta Bakanı olmak üzere- AB konusundaki samimiyetsizliğini
ortaya koyuyor, çok net bir şekilde; hukuk konusundaki aymazlığını
ortaya koyuyor; akademik dünya ve sivil toplumu yok saydığını
ortaya koyuyor; katılımcı demokrasi değil, tümüyle
dogmatik bir otokratik yapı peşinde
olduğunu ortaya koyuyor ve amacın kadrolaşma olduğu
da buradan net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Şimdi, bu söylediklerimin altını
doldurmak istiyorum. Önce, AB'yle ilgili söyleyeyim. Avrupa Birliğiyle
ilgili, 15 Nisan 2003 tarihli 4847 sayılı Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu Kanunu ile Türkiye'deki mevzuatın AB mevzuatına
uyumunun takibi yasa düzeyinde kabul edilmiştir, yani yasal
olarak biz kendimizi AB'yi takip edeceğimize bağlamışız.
Peki AB ne diyor bu konuda? AB Uzmanlar
Komitesinin 93/16/EEC Direktifi'nin 24'üncü maddesinde yapılan
değişiklikle, tıp uzmanlığıyla ilgili,
her ülkede bir ulusal otorite belirlenmesi öngörülüyor ve bu otoritenin,
meslek kuruluşları ve üniversitelerden oluşan yetkin
bir heyetle, ulusal bir yeterlilik kurulu veya meslek örgütleri
temsilcilerinin danışmanlık yaptığı bir
Hükûmet kuruluşunun kombinasyonu olması öngörülmektedir.
Yani, Bakanlar Kurulu ile çıkmış, Sağlık Bakanlığı
yetkisinde bir yönetmelikle yürütülen dar bir yapı yerine, tarafların,
yani akademik dünyanın, sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşlarının
ve Bakanlığın temsil edildiği bir yapıyı
öngörüyor AB Komisyonu.
Şimdi, bu bilgiler ve bu kanunu
yan yana koyduğumuz zaman, Sağlık Bakanının
vizyonunun, maalesef, Pursaklar'dan öteye geçemediği açıklıkla
ortaya konmuş oluyor.
Gelelim bizim hukukumuza. 2547
sayılı YÖK Yasası'nın 3 (t) bendinde, tıp uzmanlığının
bir yükseköğretim olduğu açıkça belirtiliyor. Anayasa'nın
131'inci maddesinde, Yükseköğretim Kurulunun, tıpta uzmanlık
eğitiminden sorumlu olduğu vurgulanıyor. Yine Anayasa'nın
177'nci maddesinin (e) bendi -1982 Anayasası'ndan bahsediyoruz-
Anayasa'dan önce çıkmış yasaların hükmünü yok sayıyor.
Yani, siz istediğiniz kadar değiştirseniz de, sizin
1219 sayılı Yasa'ya dayanarak, 1982 Anayasası'nı
delmek amacıyla yaptığınız girişimler,
aslında, Anayasa'ya peşinen aykırı oluyor. Ayrıca,
yeni çıkartılacak yasaların da 1982 Anayasası'na
uyumlu olarak çıkartılması öngörülüyor. Bu da, demin
dediğim gibi, istediğiniz kadar 1219'u değiştirin,
Anayasa'yla uyuşmadığı sürece, yani tıpta uzmanlığı
Yükseköğretim Kurulunun yetkisinden aldığınız
sürece, Anayasa'yla bağdaşmayacağınızı
açık açık söylüyor.
6023 sayılı Yasa, hekimlik
mesleğiyle ilgili konularda kamu kurumu niteliğindeki
meslek örgütü olan Türk Tabipler Birliğini yetkili kılıyor.
Yani, Türk Tabipler Birliği de tıpkı YÖK gibi tıpta
uzmanlık eğitiminde yetkili kamu kurumu niteliğinde
bir meslek örgütüdür. Bunu da altını çizerek belirtiyoruz.
Bu doğrultuda giderek, yani,
bunlar daha önce, şimdi, Bakanlığın
Hep diyorsunuz
ya, biz devrimciyiz, yeni şeyler yapıyorsunuz. Aslında,
hep eskileri cilalayıp cilalayıp sunuyorsunuz.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Geriye
gidiyoruz, geriye.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla)
- Bu, daha önce denenmiş, yani, bu yollarla 1219'u değiştirerek
1982 Anayasası'nı delmek, tıpta uzmanlık konusunda
daha önce de denenmiş. Ama, Danıştay 8. Daire, kararıyla,
tıpta uzmanlıkta, Sağlık Bakanlığının
tek başına değil Yükseköğretim Kurulu, Türk Tabipler
Birliğinin eşit katılımıyla birlikte çıkartılacak
kanun kuvvetindeki bir tüzükle -yanlış söylemeyeyim diye
dikkat ediyorum- bir Tıpta Uzmanlık Tüzüğü'yle yürütülmesi
gerektiğini söylüyor bu işlemlerin.
Şimdi, bütün bunları üst
üste koyduğunuz zaman, kaç gündür burada bağıra çağıra
konuştuğumuz bu kanun, peşinen, tıpkı 170 küsur
tane şefi atadığınız kanunda olduğu gibi,
önce Köşk'ten dönecektir, arkasından Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilecektir. Bunu bile bile, Bakanlık, yine o şefleri
atadığı dönemde olduğu gibi, Anayasa Mahkemesinin
reddedeceği kararı aldığı güne kadar geçecek
süreye oynayarak bu kanunu çıkarmaktadır. Bu, açıkça,
Sağlık Bakanlığındaki, bizim hep ısrarla
üzerinde durduğumuz, olmamasını temenni ettiğimiz,
sağlık ve eğitimde ve adalette siyaset ve siyasi kadrolaşmanın
olmaması gereğinin altını çizdiğimiz kadroların
oluştuğunu gösteriyor. Maalesef, dün, Sayın Komisyon
Başkanı arada sırada sosyal demokratları atadıklarını
da dile getirdi. Saygı duyuyorum kendisine, ama, maalesef, arada
sırada, hakikaten, bilimsel olarak, yetkinliği olarak,
yetkinlik adına bu konumları hak eden insanları da ya
da inançları sizin gibi olmayan bazı insanları da, maalesef
töhmet altında bırakıyor. Bu, son derece yanlış,
son derece olmaması gereken bir çabadır.
"Sağlıkta Dönüşüm"
diye ortaya atılan ve her birisini tek tek irdeleyebileceğimiz
ve hiçbirisinin hiçbir şeyi değiştirmediğini aslında
hepimizin bildiği, ama son derece pahalı birtakım yayınlarla,
Bakanın çok güzel kullandığı vücut diliyle, o babacan
çocuk doktorunda olan sevecen ifadesiyle aktardığı
gibi, sunulanların arkasında, aslında, gerçekte yapılan
bir şey olmadığı, gerçekte amacın, tıpkı
millî eğitimde olduğu gibi, tıpkı diğer alanlarda
olduğu gibi, devletin kadrolarının belirli çizgideki
insanlar tarafından doldurulmasına maske olarak, doldurulmasına
kamuflaj olarak kullanılan yaptırımlar olduğunu
biliyoruz ve bu, her gün daha fazla ortaya çıkmaktadır.
Yapılan birçok işlemlerin
yasaya aykırı olduğu, Sağlık Bakanlığı
etrafında dönen dolaşan bazı dedikoduların, burada
yaşananların ısrarla yürütülmekte olduğu, söz
gelimi, eğer kadrolaşma amacımız yoksa, neden hâlâ
Teftiş Kurulu Başkanlığına Cumhurbaşkanının
atayacağı bir isim bulmuyoruz da, ısrarla belli bir görüşe
yakın olduğu bilinen insanları getiriyoruz ya da neden
çok sevdiğim, hakikaten saygı duyduğum Müsteşarımı
-gazetelerde, mahkemelerde dolaşıp duran bir sürü olaylarla
ilgili çıkan birtakım suçlamaların, birtakım cezaların
duyulmasıyla duyduğu ezikliği de tahmin ediyorum- buna
mahkûm ediyoruz da, kendisini bir parça dinlendirmiyoruz, niye illa
Necdet Ünüvar bu göreve devam etmek zorundadır diye ısrar
ediyoruz, bunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu yapılanlar Türkiye'de sağlık sistemine bir katkı
getirmemektedir. İyi niyetli olduğunu birçoğunun
bildiğimiz birçok arkadaşımıza zarar da vermektedir.
Ama, esas, en fazla Türkiye'deki sağlık sektörüne zarar vermektedir.
Türkiye'de sağlık sektöründe herhangi bir iyileşme olmamıştır.
İstediğiniz kadar yanıltıcı rakamlar vermeye
çalışın, biraz önce istatistiklerden bahsedildi. Yine,
akademik dünyadan vereceğim, ama bir zamanlar ortada dolaşan
bir kitapçık vardı TÜBİTAK basımlarından
"İnsanları İstatistiklerle Nasıl Kandırırsınız"
diye.
İstatistiklerle nasıl
oynandığını çok iyi biliyoruz. Anketlerle nasıl
oynandığını da çok iyi biliyoruz. Anketlerin önceden
ve sonradan neleri gösterdiğini de çok iyi biliyoruz. Anketlerin,
Kızılcahamam'da yapılan toplantılarda partiyi
bir arada tutmak için kullanıldığını da çok iyi
biliyoruz. Dolayısıyla, bütün bunların sonucunda,
sürem de bitti, daha fazla da kimseye sataşmak niyetinde değilim,
ama bu yapılanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Neşşar,
buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla)
- Bu yapılanların sağlık adına, sağlık
sisteminde bir ilerleme yapmak adına değil, yeni açılacak
çok sayıda hastaneye çok sayıda yandaşı yerleştirerek,
bu insanlara da aslında kötülük ederek, sağlık sistemimizi
onulmaz bir sıkıntının içine sokmayı hedeflediğini,
bu kararmış, gözü kara kadrolaşma çılgınlığının
ülkeye hiçbir şey getirmeyeceğini, sağlık sektörüne
hiçbir iyilik getirmeyeceğini dile getiriyor, hepinizi bir
kere daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Neşşar.
Madde üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına söz isteyen Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili.
Buyurun Sayın Akdemir.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 1247 sıra sayılı
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun 9'uncu maddesi üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına görüşmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Türk milletini, siz değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının 9'uncu maddesiyle 1219 sayılı Kanun'un
Tıpta Uzmanlık Kurulu oluşturduğu kesin olarak ortada.
Aslında, bu Kurul Tıpta Uzmanlık Tüzüğü'nde de var
olan bir düzenlemeydi; ancak, gerek bugüne kadar Tıpta Uzmanlık
Kurulunun yasal bir altyapıya kavuşturulamamış
olması gerekse 1982 Anayasası'na aykırı olarak
bir yükseköğretim faaliyeti olmasına rağmen, bazı
yasalarda, tıpta uzmanlık eğitiminde Sağlık
Bakanlığına ciddi yetkiler tanınması, bu sorunu
bir sağlık hizmetleri sorunu olmanın yanında, aynı
zamanda bir hukuk sorunu hâline getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, tasarının
bu maddesi, Tıpta Uzmanlık Kuruluna önemli yetki ve görevler
vermektedir. Eğitim kurumlarına eğitim yetkisi verilmesi
ve eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin
teklifleri karara bağlaması, uzmanlık ana dallarının
rotasyonlarının belirlenmesi, uzmanlık sınav jürilerini
tespit etmek gibi, sağlık hizmetlerine ilişkin akademik
ağırlıklı ciddi yetkiler Kurulun görevleri arasında
sayılmaktadır. Aynı şekilde, yabancı ülkelerde
asistanlık yapanların bilimsel değerlendirmelerinin
yapılması için fakültelerin seçilmesi, tıpta uzmanlık
eğitimi ve uzman insan gücüyle ilgili görüşler vermesi,
uzmanların tıbbi gelişmeleri izleyici inceleme ve
araştırmalar yapması konularında bu Kurul görevli
kılınmıştır.
Değerli arkadaşlar, dikkat
edilirse, Tıpta Uzmanlık Kurulunun kullandığı
yetkiler Yükseköğretim Kurumunun faaliyet alanına girmektedir,
bağlanmaktadır. Dolayısıyla, ülkemizde tıpta
uzmanlık, cumhuriyetin ilk yıllarında yürürlüğe
konulan 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanun'da genel hatlarıyla düzenlenmiştir.
Değişikliğe ihtiyaç vardır, ancak, bu, yasal çerçevesinin
çok iyi çizilmesi şartıyla yapılması gerekir.
En son olarak, 2002 tarihli Tıpta
Uzmanlık Tüzüğü'nde birçok maddelerin iptal istemiyle bir
dava açılmış, Danıştay 8. Dairesi, 19/11/2003 tarih
ve 2002'ye 3784 esas sayılı kararıyla Tıpta Uzmanlık
Kurulu gibi sürekli bir kurulun Bakanlık Kanunu'nda veya diğer
kanunlarda gösterilmesi kaydıyla bir yasal düzenleme getirmiştir.
Doğal olarak, yüksek yargı kararı gereğince kamu
hizmetinin yürütülmesi ve verimliliği açısından böyle
bir kurula ihtiyaç duyulması hâlinde Tıpta Uzmanlık
Kurulunun yasal bir altyapıya kavuşturulması zorunlu
olmuştur. Ancak, ülkemizde sağlık hizmetlerinin daha
iyi verilmesi ve uzmanlık eğitiminin arzu edilen noktaya
ulaştırılması bakımından yapılanların
yeterli olmadığı da açıkça ortada durmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıdaki düzenlemede yeterli bulmadığım husus,
Tıpta Uzmanlık Kurulu ile Başkanlığa verilen
geniş yetkilerin Anayasa'ya açıkça uygun olmadığıdır.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 3'üncü maddesiyle
tıpta uzmanlık eğitiminin lisansüstü bir yükseköğretim
olduğu açıkça vurgulanmaktadır. Yine, 2547 sayılı
Kanun'dan sonra yürürlüğe giren 1982 Anayasası'nın
131'inci maddesini ise yükseköğretim düzenlemek ve yükseköğretim
kurumlarının faaliyetin yön vermek hususunda yetkiler
Yükseköğretim Kuruluna verilmiştir.
Değerli arkadaşlar, Yükseköğretim
Kanunu'nun 3'üncü maddesindeki tıpta uzmanlığın
Sağlık Bakanlığınca düzenlenen esaslara göre
yürütüleceğine ilişkin düzenleme ise yine Anayasa'nın
yükseköğretimle ilgili hükümlerine açıkça aykırı
düşmektedir. Anayasa'nın yükseköğretim kurumlarına
ve faaliyetlerine ilişkin düzenlemeleri ortada dururken biz
bunu görmezlikten gelemeyiz.
Son olarak, Anayasa Mahkemesinin
on beş yeni kurulan üniversitenin kurucu rektörlerinin atanmasına
ilişkin düzenlemeyi iptal ederken ortaya koyduğu gerçekler
de yükseköğretim faaliyetine bakış açısını
ortaya koymaktadır ve dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi,
Anayasa'nın 130 ve 131'inci maddelerini esas alarak karar vermektedir.
Bilimsel özerkliğe vurgu yapılmakta ve aksine yapılan
düzenlemeler de iptal edilmektedir. O hâlde, siz, AK Partili milletvekillerinin
kanunsuz iş yapmasını sürdürmesini arzu eder misiniz?
Gelin, burada dikkatli olalım
arkadaşlar. Bir gün kanunsuzluk yapanlara "Neden kanunsuzluk
yaptınız, Anayasa'ya neden aykırı davrandınız?"
diye soru soranlar çıkabilir. Onun için, sizi, Anayasa'ya uygun
kanunlar çıkarmaya davet ediyorum.
Görüldüğü üzere, tıpta
uzmanlık eğitimiyle ilgili düzenleme yetkisinin Sağlık
Bakanlığına bırakılması, tek başına
hukuken mümkün değildir. Bu bakımdan, bu konuda yasal değişiklik
yapılması gerekliliği ortadadır, yani, Anayasa'nın
değiştirilmesi ve Anayasa'ya uygun kanunların çıkarılması
konusunda.
Değerli arkadaşlar, Alim
Bey ayrılmadan
ALİM TUNÇ (Uşak) - Buradayım,
komisyondayım
DURSUN AKDEMİR (Devamla) -
Alim Bey'in profesörlerle ilgili söylemiş olduğu sözleri
açıklayarak konuşmama devam edeceğim. Kalkınca,
onun için
Sona Bekletmiştim.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Hocaları
hakkını helal etmeyecek ona.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) -
Doktor Alim Bey kendisi bir doktordur ve fıkrasını anlattığı,
düşüncelerinin doğru olduğunu, ama, işe yaramadığını
söylediği profesörler tarafından kendisine doktor diploması
verilmiştir. Dolayısıyla, hocalarını
kırdığını buradan kendisine hatırlatmak
istiyorum ve bu kürsüden yapmış olduğu hatayı düzelteceğine
inanıyorum. Biz, meslektaşlar, etik kurallar içerisinde
davranmayı kendimizin mesleki kılavuzu olarak biliyoruz.
O nedenle, bu kılavuzu kullanmasını kendisine öneriyorum.
Değerli arkadaşlar, esas
bu tasarıyla Tıpta Uzmanlık Kurulu kanunla tamamlanıyor.
Dolayısıyla, sadece kanunla getirilen bu yetki Anayasa'ya
aykırı olduğu için de tekrar Cumhurbaşkanlığından
ve Anayasa'dan geri dönecektir. O nedenle, dikkatlerinizin yeniden
size yol gösterici olmasını, sağduyunun hâkim olmasını
ve Anayasa'ya aykırı bir kanun yapılmamasını
tekrar dikkatlerinize sunuyorum.
Ayrıca, bir muhalefet milletvekili
olarak, akademisyen bir hekim olarak, sağlık hizmetleriyle
ilgili düşüncelerimi ortaya koyarken etik kuralları ön
plana çıkarıcı bir tavır içinde olduğumu buradan
sizlere hatırlatmak istiyorum.
Değerli Hükûmet mensuplarına
da düşen görev ise, muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin
iyi niyetle yaptığı görüşleri ve ortaya koyduğu
doğru fikirleri değerlendirmelerini ve faydalanmalarını
Türk milleti adına bekliyorum. Biz, Türk milleti adına burada
konuşuyoruz ve milletimizin isteği doğrultusunda
doğru şeylerin kabul edilmesi de Hükûmetin başta gelen
görevlerindendir.
Tasarının 9'uncu maddesindeki,
Sağlık Bakanlığına âdeta tek başına
yetki veren bu düzenleme ya Cumhurbaşkanlığından
geri dönecektir ya da Anayasa Mahkemesi iptal edecektir. O hâlde getirdiğimiz
çözüm önerilerini dikkate alınız. Daha önce almadınız,
kanunlar iptal edildi ve Anayasa Mahkemesi tarafından geri
gönderildi ya da Cumhurbaşkanı veto etti, size tekrar değerlendirmek
üzere geri gönderdi. Bu sefer o hataya düşmeyin, anayasal bir
değişikliğe giderek bu yasanın da anayasal kanunlar
çerçevesinde düzenlenmesini sağlayın.
Bu hatırlatmaları yaptıktan
sonra, siz yüce Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerine
saygılar sunuyor, sizlere teşekkür ediyorum. (Anavatan
Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akdemir.
Madde üzerinde Komisyon adına
Komisyon Başkanı Cevdet Erdöl, Trabzon Milletvekili, söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Erdöl. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada bir karışıklığa,
kavram kargaşalığına meydan vermemek için izahta
bulunmam gerekiyor. Malumunuz, 2547 sayılı Kanun'un 3'üncü
maddesindeki uzmanlık eğitiminin yükseköğretim olduğu
yazılı. Doğrudur, fakat, burada, aynen okuyorum:
"Tıpta Uzmanlık: Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
tarafından düzenlenen esaslara göre yürütülen ve tıp doktorlarına
belirli alanlarda özel yetenek ve yetki sağlamayı amaçlayan
bir yükseköğretimdir." Yani, dolayısıyla, buradaki
esasları belirlemeye Sağlık Bakanlığı
yetkili ve Sağlık Bakanlığı
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Mahkeme içtihatları var Sayın Başkan, mahkeme içtihatları
var
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla)
- Bu meyanda tüzük dört yıldan beri çıkmamaktadır arkadaşlar
ve tüzükle ilgili Danıştayın vermiş olduğu
kararı da okuyayım ben sizlere, tutanaklara geçmesi bakımından.
Danıştay 1. Dairenin esas 2005/534, karar numarası
2006/545. Özetle "Bu kurulun da -yani, tıpta uzmanlık kurulunun-
oluşumu ve görevleri itibarıyla sürekli kurul niteliğinde
olacağı dikkate alındığında yargı kararları
uyarınca yasal bir düzenleme yapılarak kurulması gerektiği
"
Yani, yasal bir düzenleme gerekiyor.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli)
- Kurul için yasal
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Devamla)
- Biz de Danıştayın bu önerisi doğrultusunda bu yasal
düzenlemeyi yapıyoruz.
Katkı verdiğiniz için hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Erdöl.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Remziye Öztoprak, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztoprak. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
REMZİYE ÖZTOPRAK (Ankara) -
Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım;
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 9'uncu maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Bu önemli kanun üzerindeki uzun konuşmalar
neticesinde, son maddelerine gelmiş bulunuyoruz. 9'uncu madde,
1219 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesindeki değişiklik
üzerinedir ve bu değişiklikle 10'uncu madde, tıpta uzmanlık
konusuna açıklık getirmektedir.
Tıpta Uzmanlık Kurulu,
bu Kurulun görevleri: Eğitim kurumlarına eğitim yetkisi
verilmesi ve kaldırılmasına ilişkin teklifleri
karara bağlar, uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını
belirler, uzmanlık sınavı jürilerini tespit eder, yabancı
ülkelerde asistanlık yapanların bilimsel değerlendirilmelerini
yapacak fakülteleri belirler, tıpta uzmanlık eğitimi
ve uzman insan gücü hakkında görüş bildirir, uzmanların
tıbbi gelişmeleri izlemesini sağlayıcı çalışmalar
yapar.
Bu Kurulun üyeleri ise; Sağlık
Bakanlığı, eğitim hastaneleri, tıp fakülteleri,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Türk Tabipler Birliği, Türk
Diş Hekimleri Birliğinden seçilecek; müsteşar, genel
müdür, hukuk müşaviri, tabip ve diş hekimlerinden oluşur.
Seçilen asil ve yedek üyeler üç yıllık süre için seçilir. Bakanlık
davetiyle yılda 2 kez toplanan Kurul, olağanüstü toplantı
da yapabilir. Kuruldaki diş hekimleri, diş hekimliğiyle
ilgili toplantılara katılır ve orada oy kullanır.
Kurulun çalışma usul ve esasları Sağlık Bakanlığının
hazırladığı yönetmelikle düzenlenir.
Maddeyi, ana hatlarıyla böyle
tanıtabiliriz.
Bu yasa, tümüyle çok önemli bir yasadır.
Hasta ve hekim haklarının bu yasayla daha iyi korunacağı
açıkça görülmektedir. Ülkemizde sağlık hizmetlerinin
kalitesi daha da artacaktır. Halkımız, bu Hükûmetin
sağlıkta yaptıklarını görmektedir; hastaneler
tek çatı altında toplanırken sosyal güvenlik kurumlarının
da tek çatı altında toplanmasını ve genel sağlık
sigortası uygulamasını beklemektedir; SSK'lı vatandaşlarımızın
ilaç çilesine son verildiğini, yeşil kartlı vatandaşlarımızın
ilaç ve tedavisinden başka, ortez, protez ve gözlük bedellerini
bile alabildiğini de görmekte ve bu memnuniyetini her platformda
dile getirmektedir. Daha bunun gibi pek çok hizmeti de halkımız
görmekte ve bu yasa tasarısının kabulü ile pek çok soruna
çözüm getirilmiş olacak ve sağlıkta önemli bir adım
daha atılmış olacaktır.
Yasa tasarısının yasalaştığı
andan itibaren hayırlı olmasını diler, yüce heyeti
saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Öztoprak.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Ali Temür, Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Temür. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ TEMÜR (Giresun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
1247 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 9'uncu
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin sağlık politikalarını
dünyadaki gelişmelerden ayrı tutmak mümkün değildir;
gerek teknolojik gerekse nitelik bakımından bu gelişmeleri
yakından takip etme zorunluluğumuz vardır. Dolayısıyla,
yapısal değişimleri gerçekleştirirken tüm bunları
göz önünde bulundurmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu, sağlıkta yürütülen personel politikalarını
da kapsamaktadır. Tüm kurumlarımızda olduğu gibi
sağlık sektöründe de hem kamu hem de özel sektörümüz bu gelişmelerin
bizzat içerisinde olmalıdır. Rekabete açık bir yapının
oluşturulması, sağlıkta niteliği artıracağı
gibi, ekonomik anlamda da önemli tasarruflar sağlayacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu
anlamda, görüşülmekte olan kanun tasarısının
9'uncu maddesi yürürlük maddesi olup getirilen sigorta sisteminin
altyapı çalışmalarının hazırlanması
için, bu kanunun 1'inci maddesiyle 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı
Kanun'a ilave olunan maddelerin, ek 9'uncu maddesinin son fıkrası
hariç olmak üzere, 1/1/2007 tarihinde, diğer maddelerin ise yayımı
tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmektedir.
Yine, 9'uncu maddeyle, 1219 sayılı
Kanun'un 9'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi
öngörülmüştür: Yapılan bu değişiklikle, eğitim
kurumlarına eğitim yetkisi verilmesi ve eğitim yetkisinin
kaldırılmasına ilişkin teklifleri karara
bağlamak, uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını
belirlemek, uzmanlık sınavı jürilerini tespit etmek,
yabancı ülkelerde asistanlık yapanların bilimsel değerlendirilmesini
yapacak fakülteleri belirlemek, tıpta uzmanlık eğitimi
ve uzman insan gücüyle ilgili görüşler vermek, uzmanların
tıbbi gelişmeleri izlemesini sağlayıcı inceleme
ve araştırmalar yapmakla görevli olmak üzere, Sağlık
Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde
Tıpta Uzmanlık Kurulu teşkil olunmuştur.
Bu konuyla ilgili kimi hususları
biraz açmak istiyorum. Kurumların seçecekleri asıl üye sayısı
kadar yedek üye belirlemeleri esasa bağlanmıştır.
Kurula seçilecek asıl ve yedek üyelerin uzman olmaları,
ayrıca en az üç yıllık klinik veya laboratuvar şefi
veya profesör unvanına sahip bulunmaları şartı
getirilmiştir. Üyelerin görev süreleri üç yıl olarak belirlenmiş,
süresi biten üyelerin tekrar seçilmelerine imkân sağlanmıştır.
Ayrıca, Kurul, Bakanlığın daveti üzerine yılda
en az iki kez toplanır. Kurula, Bakanlık Müsteşarı
veya yapılacak ilk toplantıda üyeler arasından seçilecek
başkan vekili başkanlık eder. Kurul, üyelerden en az
5'inin teklifiyle olağanüstü toplanır. Kurul, üyelerin üçte
2'sinin katılımıyla toplanır. Türk Tabipleri Birliği
temsilcisi yalnızca tabiplerle ilgili, Türk Diş Hekimleri
Birliği temsilcisi de yalnızca diş tabipleriyle ilgili
konuların görüşüleceği toplantılara katılabilirler
ve kendi meslek alanlarıyla ilgili konularda oy kullanırlar.
Kararlar oy çokluğuyla alınır. Oyların eşitliği
hâlinde başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu
sağlamış sayılır. Ancak, kurumların
eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin toplantılarda
katılanların en az üçte 2 çoğunluğuyla karar
alınması şarttır. Kurul toplantılarına
üst üste 2 kez mazeretsiz olarak katılmayanların üyeliği
düşmüş sayılır. Kurulun çalışma usul ve
esaslarıyla ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin
alınması, uzmanlık eğitimiyle ilgili diğer
usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp
Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmeliklerle düzenlenir.
Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar mevcut düzenlemelerin
uygulanmasına devam edilir.
Bu düzenlemeler, elbette,
sağlıkta daha verimli hizmetlerin ortaya konulmasını
amaçlamaktadır. Başarılı sonuçlar elde edebilmek
için, kurumlarda yönetim ve organizasyonun önemi, günümüzde, daha
çok ön plana çıkmaktadır. Hastanelerin birleştirilmesinin
ardından ortaya çıkan kimi sıkıntılar, bu anlamda,
kısa sürede aşılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Temür.
ALİ TEMÜR (Devamla) - Bu, aynı
zamanda, yönetim ve organizasyonda gösterilen başarı,
performansın bir sonucudur.
Değerli arkadaşlar, dünyanın,
gelişen teknolojiler sayesinde küçük bir köye dönüştüğü
gerçeğini göz ardı edemeyiz. Kurumlarımızın,
zaman içinde, hem içte hem de dışarıda rekabete
açık, nitelik bakımından güçlü ve başarılı
bir noktaya taşınması, mevcut durumun gelişerek,
büyüyerek geleceğe aktarılması her zaman vazgeçilmez
bir zarurettir. Bu bakımdan, yönetim anlayışının
ve çalışanların özlük haklarının iyileştirilmesi,
uluslararası rekabete açılması, kuşkusuz, bu anlamda
önemli bir vizyondur.
Hasta turizminin gelişmesine
de önemli katkılar sağlayacağını umarak, bu
yasanın ülkemize ve halkımıza hayırlı olmasını
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Temür.
Buyurun Sayın Tunç, bir
şey söyleyeceksiniz galiba.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın
Başkan, profesörlerle ilgili sözümün yanlış anlaşıldığını
düşünüyorum, bir açıklama yapmak için söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Tunç, yerinizden
kısa bir açıklama lütfen.
VI.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Uşak Milletvekili Alim Tunç'un, konuşması sırasında
bazı sözlerinin yanlış anlaşılabileceği
gerekçesiyle açıklaması
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz
önce konuşmamda profesörlerle ilgili bir fıkra anlatmıştım
ben ve bunu bazı arkadaşlarımız yanlış anladılar
herhâlde. Burada, profesörleri kastettiğimde, bilimsel olarak
bilgilerinin çok fazla olduğunu ama şu an için o bilgileri
kullanmada sıkıntı yaşandığını,
ülke gerçekleriyle örtüşmediğini, bu sıkıntıları
ortadan kaldırabilmek için bu kanuni düzenlemenin yapılması
gerektiğini söylemiştim. Ben -yanlış anlaşılma
oldu, yoksa profesörlerimizi, hocalarımızı hep saygıyla,
sevgiyle anıyoruz- bu yanlış anlaşılmayı
düzeltmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tunç.
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
3
- Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat
ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/1226) (S. Sayısı: 1247) (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma
süresi beş dakikadır.
Sayın Kurtulmuşoğlu,
buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Vazgeçtim ilgili bakan olmadığı için.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
Sayın Kamacı
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın
Başkan, Antalya Kumluca'da yaklaşık on iki yıl süren
hastane inşaatından sonra açılan hastane yüz yataklı
olup bu hastane Sayın Başbakanın açılışıyla
gerçekleştirildi. Ancak, bu hastane bölge hastanesi gibi olmasına
rağmen, bugün kardiyoloji, nöroloji, beyin, cilt doktorlarının
hiçbirisi yoktur, Antalya'dan gelip gitmekte. Aynı şekilde,
tahlil laboratuvarı çok iyi çalışmamakta, diyaliz
merkezi bu konuda yetersiz olmakta o bölgeye göre. Yine aynı
şekilde, Akseki'de, diyaliz makinesi halk tarafından
alınmış ve hastaneye bağışlanmış,
ancak bu hastanedeki diyalizle ilgili Manavgat'tan doktor gitmekte
iki gün boyunca. Yalnız, son dönemlerde Akseki'de artan diyaliz
hastalarından dolayı bu doktor yetmemektedir. Bu anlamda,
Akseki'ye diyalizle ilgili bir doktor ataması düşünülmekte
midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kamacı.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, yabancı
olmakla birlikte, Türkiye'de tıp fakültesini bitirmiş,
diploma almış doktorlarla birlikte, yine Türkiye'de uzmanlığını
tamamlayarak uzmanlık diploması almış yaklaşık
2 500 civarında doktor mevcuttur. Bu doktorların yeterliliğine
yönelik bir itirazi kayıt olmadığı kanaatindeyim.
Fakat, diğer taraftan, kendi ülkesinde ya da başka bir ülkede
doktorluk unvanını almış yabancı doktorların
yeterliliğine yönelik, maalesef, bir kısım değerlendirmeler
yapılmaktadır. Tasarı yasalaştığında,
yabancı doktorlar YÖK'ten yeterlilik almadan mı Türkiye'de
doktorluk yapabileceklerdir, yoksa YÖK'ün yeterliliği
şart mıdır? YÖK'ün yeterliliği şartsa yeterlilik
kriterleri nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Sayın Arıtman
CANAN ARITMAN (İzmir) -Teşekkür
ederim.
Sayın Bakana sormak istiyorum:
Ülkemizde, 2006 yılı sonu itibarıyla, sağlık
ocağı personel doluluk oranı nedir? Hekim açısından,
hemşireler ve ebeler olarak ve yüzde olarak soruyorum.
Bunun dışında,
Sağlık Bakanlığı bünyesindeki yataklı
tedavi kurumlarında 10 bin kişiye düşen yatak sayısını
soruyorum, Türkiye geneli olarak ve Doğu Anadolu olarak soruyorum
ve 10 bin kişiye düşen yatak sayısı itibarıyla,
Avrupa sıralamasında kaçıncı sıradayız
diye soruyorum.
Ebesi olmayan sağlıkevi
sayısını, hem Türkiye geneli olarak bir de Doğu
Anadolu örneği olarak soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdoğan
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Hükûmete birkaç sorum var.
Birinci sorum: Devletten alacakları
yüzünden, eczacılar, ekonomik bakımdan son derece zor
şartlar altında bulunmaktadırlar. Eczacılarımızın,
serbest çalışan eczacılarımızın ilaç paralarını
ne zaman ödeyeceksiniz?
İkinci sorum: Modern çağın
şartlarına uygun olarak bir eczacılık yasa tasarısını
Meclisin gündemine ne zaman getireceksiniz?
Üçüncü sorum: Devlet hastanelerindeki
çok yoğun miktarlara ulaşan eczacı kadrolarını
ne zaman dolduracaksınız?
Son sorum: Hâlâ Anadolu'nun birçok
yöresinde sahte diş hekimleri görev başında. Bunlarla
etkin mücadeleyi ne zaman yapacaksınız? Diş hekimlerimizi
bu beladan ne zaman kurtaracaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
Sayın Neşşar
Yok.
Sayın Tandoğdu... Yok.
Sayın Yaşar, buyurun.
AHMET YAŞAR (Aksaray) - Sayın
Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma bir soru
sormak istiyorum.
Bildiğiniz gibi eczacılar,
beş yıllık fakülte eğitiminden sonra bu unvanı
almaktadır ve sağlık sektöründe halk sağlığına
hizmet eden temel sağlık elemanıdır; hastanın
en yakın sağlık danışmanıdır, fakültede
aldığı eğitimin tamamı tıpla, sağlıkla
ilgili derslerdir, ağırlıklı olarak da ilaç eğitimi
alırlar. Tıp fakültesiyle aldıkları ortak dersler
olduğu gibi, hiç almadıkları dersler de vardır.
Hiç almadığı dersleri yeniden alarak tıp fakültesi
diploması almasının bir mahzuru var mıdır?
Siz, aynı zamanda Millî Eğitim Bakanı olduğunuz
için, konu sizi de yakından ilgilendiriyor. Ayrıca, isteyen
eczacı bu fark derslerini alarak, eczacı unvanının
yanında, ilaveten, doktor unvanı da alırsa bu durum eczacılara
hakaret sayılır mı? Bir milletvekilimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Yaşar.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Kamacı'nın Kumluca Bölge Araştırma Hastanesiyle
ilgili sorusunu arkadaşlarımız not aldılar. Buradaki
eksikliklerle ilgili olarak, eğer, gerçekten bir eksiklik varsa
bunu giderecekler.
Konya Milletvekilimiz Sayın
Ahmet Işık Bey'in, özellikle, yurt dışından gelecek
olan doktorların yeterlilik alarak mı gelecekleri yoksa
yeterlilik almadan doğrudan mı geleceklerine dair sorusuna
cevap veriyorum. Şüphesiz ki, yeterlilik sahibi olanlar Türkiye'de
çalışabilecek, bu yeterliliği de Yükseköğretim
Kurulu verecek. Yükseköğretim Kurulu, bu yeterliliği verirken
de Türkiye'deki bir doktorun sahip olması gereken şartlar
ve vasıflar neyse bu şartları ve vasıfları haiz
olması lazım; yani denklik olması lazım, aldığı
derslerde, aldığı ihtisasta bu denklik şüphesiz
ki aranmaktadır.
Bu sağlık ocaklarındaki
personelle ilgili, arkadaşlarımız, bunun uzun boylu
dökümlerini çıkarıp ilgili milletvekili arkadaşlarımıza
verecekler.
Sayın Özdoğan'ın eczacıların
alacaklarıyla ilgili sorusuna şöyle diyeyim: Bu konuda,
aslında, çok ciddi bir problem yok. Sürekli olarak, bu eczacılarımızın
alacakları, belli periyotlarla, bir sıra dâhilinde ödenmektedir,
günü, saati geldiği zaman ödenmektedir. Bu konuda, aslında
ciddi bir problem söz konusu değildir.
Ben, Sayın Başkanım,
müsaade ederseniz, bundan önce yine bir değerli milletvekili
arkadaşımızın, özellikle şahsımın
adını da vererek, söylediği bir hususa açıklık
getirmek istiyorum. Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Özyurt,
bu kürsüden -ben tutanaklardan okuyorum yanlış bir şey
söylememek için- aynen şu ifadeleri kullandı, dedi ki:
"Giresun Üniversitesinde hiç profesör yok, üniversite açtınız
dedim. Kendisine yazılı bir soru sordum, cevabı geldi.
Neden kadro vermediğini Millî Eğitim Bakanı aynen
şöyle açıklıyor, -ben sorusuna öyle cevap vermişim-
diyor ki: 'Üniversitelerin rektörleri belli olsun, ondan sonra düşünürüz.
Bunu söylemiştim burada, bu kürsüde söyledim 'bizden olursa bu
kadroları veririz, olmazsa vermeyiz.' diye. İşte sizin
zihniyetiniz, işte düşünceniz bu arkadaşlar." diye
AK Parti Grubuna hitap ediyor.
Değerli Başkanım, benim
kendisine gönderdiğim yazıda verdiğim cevabı da
sizlere arz etmek istiyorum. Profesör unvanını taşıyan
bir arkadaşımızın böyle bir çarpıtma yapmasını,
doğrusunu isterseniz, kendisine yakıştıramadım.
Güya ben demişim ki "Bu rektörler atansın, ondan sonra
da düşünürüz. Bu, bizden olursa veririz, bizden olmazsa vermeyiz."
Ben, bu ilgili bölümü yüce Parlamentonun dikkatlerine arz ediyorum.
Cevap aynen şöyle: "Yeni
kurulan üniversitelere bağlanan yükseköğretim kurumlarının
kadroları, herhangi bir işleme gerek kalmaksızın,
bu üniversitelere devredilmiştir. Kamu hizmetlerinin aksatılmadan
sürdürülmesini temin etmek amacıyla, 2006 Malî Yılı
Bütçe Kanunu'nun 3'üncü maddesi uyarınca, söz konusu on beş
üniversiteye tahsis edilen açıktan atama izinlerinin, kadro ve
pozisyon itibarıyla dağıtmak üzere, Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığına bildirilmesi ise yeni üniversite
rektörlerinin atanmasına ilişkin yasal sürecin sonuçlanmasını
müteakip yapılacaktır." 1.150 kadro üniversitelerimize,
özellikle Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından
KPSS'ye göre merkezden atanan 1.150 kadro da üniversitelerimize dağıtılmıştır,
kullanmış durumdalar. Profesör ve doçent kadrolarında
da zaten bir sınırlama yok.
Şimdi, bir profesör, gelip burada,
benim kendisine verdiğim bu cevabı, hiç ilgisi olmadığı
şekilde -burada- eğer yorumlayarak, çarpıtarak ifade
ederse, buna sadece teessüf ederim.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Baloğlu
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, bir saat önce,
bir soruma yanıt verirken, geçmişte sağlık ocaklarının
bir bölümünün popülist gerekçelerle açıldığını,
popülist nedenlerle açıldığını söylemişti.
Evet, buna bir miktar katılmak mümkün. Ama, dört yıldır süren
bir iktidar döneminde, Sayın Bakan, bu sağlık ocaklarına,
popülist amaçlarla da açılmış olsa, hâlâ doktor bulmakta
zorlanılmasını nasıl kabul edebiliriz?
Bakın, ben size bir örnek vermek
istiyorum: Türkiye'nin en gelişmiş kentlerinden biri olduğu
söylenen, illerinden biri olduğu söylenen ve çok fazla yatırım
yapıldığı için övünülerek bahsedilen -iktidarınız
döneminde- Antalya'nın en büyük, en zengin ilçelerinden Demre'de,
Devlet Hastanesinde, başhekim dışında uzman hekim
yok efendim. Yani, bunu nasıl izah edeceksiniz? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baloğlu.
Süre tamamlanmıştır.
Sayın Bakan yazılı
cevap vereceklerdir.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır,
önergeleri önce geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247 sıra
sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 9 uncu maddesi
ile değiştirilmesi öngörülen 1219 sayılı Kanunun
9 uncu maddesinin birinci fıkrasına, "fakülteleri"
ibaresinden sonra gelmek üzere, "ve eğitim hastanelerini"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz Seyfi Terzibaşıoğlu Tevhit Karakaya
Ankara Muğla Erzincan
Ekrem
Erdem Yekta Haydaroğlu
İstanbul Van
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247 Sıra
Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
9. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç Sami Tandoğdu Ali Arslan
Samsun Ordu Muğla
Nurettin
Sözen Mehmet Neşşar Mustafa Özyurt
Sivas Denizli Bursa
İsmail
Değerli
Ankara
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Topuz, gerekçeyi
okutuyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Canan Arıtman konuşacaklar.
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
sizin imzanız yok önergede.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Gerekçe
okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tıpta uzmanlık konusunda
Anayasal kurumları ve meslek örgütlerini dışlayan,
bu konudaki yargı kararlarını dikkate almayan, sadece
siyasi iktidarı belirleyici kılmayı amaçladığından,
8. maddenin Tasarı metninden çıkarılması doğru
olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1247 sıra
sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 9 uncu maddesi
ile değiştirilmesi öngörülen 1219 sayılı Kanunun
9 uncu maddesinin birinci fıkrasına, "fakülteleri"
ibaresinden sonra gelmek üzere, "ve eğitim hastanelerini"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe
okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yabancı ülkelerde asistanlık
yapanların bilimsel değerlendirmelerinin fakültelerin
yanı sıra eğitim hastanelerinde de yapılabilmesinin
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.24
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61'inci Birleşimi'nin Beşinci
Oturumu'nu açıyorum.
1247 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan,
26/9/2006 Tarihli ve 5545 Sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme
tezkeresi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
26/9/2006 Tarihli ve 5545 Sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanunu ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderme tezkeresi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/1251) (S. Sayısı: 1253) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 1253 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
26/9/2006 Tarihli ve 5545 sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanunu'nun 12'nci maddesi Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak,
bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle
birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.
Anayasanın 89'uncu maddesinin
ikinci fıkrasında "Cumhurbaşkanınca kısmen
uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece
uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir."
İç Tüzük'ün 81'inci maddesinin
son fıkrasında ise "Cumhurbaşkanınca yayımlanması
kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun
bulunmayan maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine
başlamadan önce Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir.
Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme
açılır. Kanunun tümünün oylaması her hâlde yapılır"
hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlere göre, geri gönderilen
kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan
maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına
bağlıdır.
Bu nedenlerle, söz konusu Kanun'un
sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 12'nci maddesinin
görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12'nci maddeyi okutuyorum:
ÖZEL
ÖĞRETİM KURUMLARI KANUNU
Malî hükümler
MADDE 12- Kurumlar, faaliyetlerini
sadece kazanç sağlamak için düzenleyemezler. Ancak, Türk Millî
Eğitiminin amaçları doğrultusunda eğitimin kalitesini
yükseltmek, gelişmelerine fırsat ve imkân verecek yatırımlar
ve hizmetler yapmak üzere gelir sağlayabilirler.
(x)
1253 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Okulların su, doğal gaz ve
elektrik ücretlendirilmesi, resmî okullara uygulanan tarife üzerinden
uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar
adına söz talebi yok.
Şahsı adına söz isteyen
Ömer Özyılmaz, Erzurum Milletvekili.
Sayın Özyılmaz
Yok.
Recep Garip, Adana Milletvekili
Yok.
Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Daha önceki, görüşülen kanun
üzerinde şahsi olarak söz taleplerim vardı. Ancak, o söz taleplerim
Daha önce -benden önce- müracaat edenler olması nedeniyle, konuşma
fırsatını elde edemedim. Yalnız, gördüğüm manzara
şu: 1247 sayılı Kanun Tasarısı'nın,
herhâlde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da çıkmasını
arzu etmiyor, istemiyor ki, ikinci kez bu görüşmeleri yarıda
kesiyoruz, bir başka kanunu görüşmeye başlıyoruz.
Şimdi, bu kanunun son derece önemli olduğunu zikrettiniz,
Türkiye'de sağlıkta devrim olduğunu söylediniz. Ancak,
ikinci kez bu kanun tasarısının görüşülmesini
bırakıyoruz, kesiyoruz, bir başka kanunu görüşmeye
başlıyoruz. Görüştüğümüz kanun da
CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Onlar da
önemli ama.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Görüştüğümüz
kanun da, dört buçuk ay önce burada görüşülüp, kabul edilen ancak,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen bir kanun. O zaman,
çıktık, dedik ki: "Yanlış yapıyorsunuz.
Bu, Sayın Cumhurbaşkanından geri gelir." O maddeyle
ilgili konuşuldu, burada söylendi ve Sayın Cumhurbaşkanı
geri gönderdi. Şimdi, dört buçuk ay sonra, yeniden, Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilen ve bizler
tarafından burada ikaz edilmesine rağmen, sizlerin parmaklarıyla
burada kabul edilen bir kanun tekrar önümüzde. Ha, bu sefer ne olmuş?
Sayın Cumhurbaşkanının ikazları nazarıdikkate
alınmış, Sayın Cumhurbaşkanının önerisi
doğrultusunda bir düzenleme yapılmış. Nihayet,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, bu noktada, Sayın Cumhurbaşkanının
ikazlarını dinler hâle gelmiş. Ancak, dün, Anayasa Mahkemesi
on beş yeni üniversite kurulmasıyla ilgili olarak, geçici
rektör atamalarıyla ilgili, dördüncü kez görüştüğümüz
ve sizlerin oylarıyla kabul edilen bir kanunu iptal etti, yürürlüğünü
durdurdu değerli milletvekilleri.
Şimdi, Sayın Millî Eğitim
Bakanımız burada, kendilerine sormak istiyorum: İçiniz
rahat mı Sayın Bakanım şimdi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Çok rahat.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
"Çok rahat" diyorsanız, benim size söyleyecek bir
şeyim yok. Ben, Millî Eğitim Bakanı olsam, benim getirdiğim,
benim desteklediğim bir kanun
teklifi, tasarısı iki kez Sayın Cumhurbaşkanından,
iki kez de Anayasa Mahkemesinden iptal edilip geri geliyor ve burada
bu ikazlar yapılıyorsa, bir Millî Eğitim Bakanı olarak
bundan zül duymanız lazım Sayın Bakanım.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Millî Eğitim Bakanı olamazsın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Siz de diyorsunuz ki: "Benim içim rahattır." Sizin içiniz
rahatsa, milletin içi rahat değil Sayın Bakan. On beş aydan
beri o illerdeki vatandaşlarımız üniversitelerin
hayata geçmesini bekliyor. Sizin inadınız, sizin kaprislerinizden
dolayı
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Seksen yıldır neredeydiniz!
BAŞKAN - Sayın Bilen, lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet,
sizin inadınız, sizin kaprislerinizden dolayı
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Seksen yıldır neredeydiniz! Niye o zaman yapılmamış?
BAŞKAN - Sayın Bilen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
on beş üniversiteye hâlâ bir rektör atanamamış ve o üniversiteler
hayata geçmemiştir değerli milletvekilleri. Bunun hesabını
nasıl vereceksiniz? Nasıl vereceksiniz bunun hesabını?
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Doğru Yol
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Mesele,
Doğru Yol, AK Parti meselesi değil Değerli Milletvekili.
Burada söylendi.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Niye o zaman
BAŞKAN - Sayın Bilen, lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Dünyanın hiçbir parlamentosunda -varsa getir Sayın Bilen-
bir kanun dört kez görüşülmemiştir. Varsa ikinci bir örneği,
getirin burada söyleyin. Böyle bir parlamento çalışması
olmaz değerli milletvekilleri, böyle bir parlamento çalışması
olmaz!
Sayın Millî Eğitim Bakanının
YÖK'le kavgasından, inatlığından dolayı ve sayın
grup başkan vekilinin de alelacele hazırladığı
bir önerge ve kanun teklifiyle geliyorsunuz buraya ve onun neticesinde,
işte, bakınız, on beş üniversite hâlâ hayata geçmedi.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- YÖK'ü mü savunuyorsun?
BAŞKAN - Sayın Bilen, lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Siz gidin bugün Giresun'a, Rize'ye, Düzce'ye, Tekirdağ'a, Adıyaman'a,
gidin oralara
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- YÖK'ü mü savunuyorsun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ben YÖK'ü savunmuyorum, burada elli kez söyledim Sayın Bilen.
Sen takip etmiyorsun Ümmet Kandoğan'ın konuşmalarını.
Gücünüz yetiyorsa, buyurun, biz
destek olacağız, Anayasa değişikliği
Bak,
Anavatan dedi ki: "Biz destek oluyoruz, getirin." Getirin,
Anavatan destek oluyor. Acil Eylem Planı'nızda, altı ay
ile on iki ay arasında YÖK'ü yeniden yapılandıracağız
diye millete söz verdiniz.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Yapacağız onu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niçin
sözünüzün arkasında
Ne zaman yapacaksın?
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Yeri geldiğinde yapacağız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ne
zaman yapacaksın? Altı ayın kalmış şurada,
altı ayın kalmış. Önemli olan iktidar olmak değil,
muktedir olmaktır Sayın Bilen, muktedir olmaktır.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen karşılıklı konuşmayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Getiriniz,
getiriniz o kanunla ilgili Anayasa değişikliğini,
bakın Anavatan Partisi de elli kez söyledi, "destekliyoruz"
dedi, biz de destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen toparlayınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
YÖK'ün yeniden yapılanmasıyla ilgili olarak biz de hazırız.
Acil Eylem Planı'nda verdiğiniz sözün arkasında durun,
arkasında durun!
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- YÖK'ün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili düzenleme
yapıldı mı yapılmadı mı?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
YÖK'le kavga ederek, kurumlarla kavga ederek bir yere varılamayacağı,
işte, çok açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- YÖK'ün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili düzenleme
yapıldı mı yapılmadı mı?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İşte ne oldu? Çorum milletvekilimiz,
ben o zaman konuştuğumda itiraz ediyordu, "yok, olmaz
öyle bir şey" diyordu, Çorum üniversitesi hayata geçti mi
sayın milletvekili? (AK Parti sıralarından "Geçti,
geçti" sesleri)
Hayır, geçmedi efendim. Kanun
çıktı, daha rektör, geçici rektör atayamadan nasıl faaliyete
geçiyor? Nasıl faaliyete geçiyor?
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Kıskanma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bu anlayışla, bu zihniyetle hiçbir yere
varamayacağınızı bütün milletimiz görmüştür.
O bakımdan, ben, en azından bugünkü bu Kanun'la ilgili olarak
Sayın Cumhurbaşkanının önerisine uygun bir
şekilde davranarak bunu buraya getirmenize ayrıca teşekkür
ediyorum.
Yalnız, burada bir husus dikkatimi
çekti. Komisyonda şöyle diyor, bakınız: "Bu düzenlemenin,
özünde özel öğretim kurumlarını teşvik etmek amacıyla
getirildiği, ancak beklenen faydanın sağlanamayacağı
öngörüldüğü raporda ifade edilmiştir." Siz, aslanlar
gibi bu Kanun'u savunuyordunuz, şimdi diyorsunuz ki, getirilen
bu düzenlemeyle beklenen faydanın sağlanamayacağı
görülmüştür. Günaydın! Dört buçuk ay sonra bunu gördüyseniz,
sizlere teessüf ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Kürsü burada, bak, kürsü burada, burada söyleyin!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
Sayın Kandoğan
Madde üzerinde on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim, Sayın Bakanımıza
bir sorum olacak. Daha önceki maddede "Bakanlık kurumlardan
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde
hizmet satın alabilir" ibaresi var idi. Bu ibare, Cumhurbaşkanımızın
geri gönderme gerekçesi çerçevesinde ortadan kaldırılmıştır.
Şimdi, soruyorum ben: Sayın Bakanımız, bu ibarenin
ısrarlı bir şekilde yasa tasarısında yer alma
gerekçesi ne idi? Bizi bir daha aydınlatmasını rica
ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, bu Yasa
görüşülürken, bu gerekçeyi ben detaylı bir şekilde
izah ettim, gerekçesini de söyledim. Sayın Milletvekilimiz bunu
tutanaklardan alıp, inceleyebilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, geçen dört
yıllık süreçte, yaklaşık 32 sektörde, Çin malları
ülkemizde kabul gördü, ekonomiyi bitirdi, ekonomiyi allak bullak
etti. Yasada yaptığımız değişiklikle
"izinli Türk hekimlerinin" ibaresini kaldırıyor,
yerine "mezun hekimlerin" ibaresini kullanıyorsunuz.
Buna göre, 33'üncü sektör olarak, Çin hekimlerini de Türkiye'de kullanmayı
düşünüyor musunuz? Bu anlayışla, sağlığın
biteceğine inanıyor musunuz? Yüce Önder Mustafa Kemal
Atatürk'ün "Beni Türk hekimlerine teslim ediniz." ifadesini
niçin unuttunuz?
BAŞKAN - Sayın Özkan, sorduğunuz
soru maddeyle ilgili değil.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sayın Başkanım, demin de aynı şey oldu.
"Yazılı cevap verecek." dediniz
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim, bildiğiniz gibi, temel
sağlık kanunundaki yapılan değişikliklerle
ilgili görüşmelerimiz sona erdi. Belki, Değerli Milletvekilimiz,
beni yine burada gördüğü için, sonradan da Genel Kurula geldiği
için, hâlâ o kanunun görüşüldüğünü zannediyor. Biz, Özel
Öğretim Kurumları Yasası'nı görüşüyoruz Değerli
Milletvekilim, bunu hatırlatırım. Konuyla ilgisi
yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
12'nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oyunun rengini belli etmek üzere,
İç Tüzük'ün 86'ncı maddesi gereğince, aleyhte olmak üzere,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Konuşmayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri, Kanun'un
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Açık oylama için üç dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen
de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama
için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen
üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, 26/9/2006 Tarihli ve 5545 Sayılı
Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve Anayasanın 89uncu
ve 104üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir
daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu'nun oy sonucunu
açıklıyorum:
Oy sayısı : 191
Kabul
: 189
Ret
:
2 (x)
Böylece,
kanun yasalaşmıştır.
Alınan
karar gereğince, küresel ısınmanın araştırılması
konusundaki (10/351, 399 ve 417) esas numaralı Meclis araştırması
önergeleri ile Türkçedeki bozulmanın nedenleri ve etkileri
konusundaki (10/365) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerini yapmak için, 13 Şubat 2007 Salı
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
19.56
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağın
sonuna eklidir.