DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 147
65inci
Birleşim
20 Şubat 2007 Salı
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, Avrupa Birliği ile ilgili
yıllık rapora ilişkin gündem dışı açıklaması
ve Anavatan Partisi Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı,
CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen, AK Parti Aksaray Milletvekili
Ali Rıza Alaboyun'un grupları adına ve Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan'ın da şahsı adına konuşmaları
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 25 milletvekilinin,
İznik, Manyas ve Uluabat göllerindeki çevre sorunlarının
araştırılarak bölgede sürdürülebilir gelişme
sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/423)
2.-
Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 60 milletvekilinin, kamu yönetiminde
vasıfsız kadrolaşmaya giderek yürütme yetkisini hukuka
aykırı kullandığı, İçişleri Bakanlığı
üzerindeki gözetme ve düzeltici önlemleri alma yükümlülüğünü
yerine getirmeyerek görevinin gereklerine aykırı hareket
ettiği, bazı asayiş olaylarındaki tutumuyla suç
delilleri ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet
ettiği iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında; Emniyet Teşkilatında hukuk dışı
gizli kadrolaşmaya göz yumarak keyfî uygulamalara yol açtığı,
görevinin gereklerini yerine getirmeyerek asayiş olaylarına
neden olduğu ve yönetim zafiyeti oluşturduğu, bazı
asayiş olaylarıyla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda
suç delillerine ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet
ettiği iddiasıyla İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu hakkında Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi (9/13)
C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı M. Hilmi Güler'in Gürcistan'a
yaptığı resmî ziyarete Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
de katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1205)
2.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, 3837 Sayılı
Kanunun Ek 9'uncu Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/895) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/434)
3.-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun, Refik
Saydam Aşı-Serum Enstitüsünün Kuruluşuna Dair Kanun
Teklifi'nin (2/67) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/435)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
2.-
Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesi ile 1326, 1261, 1275 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler
halinde görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI. - USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Geçen oturumda Meclisin çalışma saati tamamlandıktan
sonra da çalışmalara devam edildiği ve İç Tüzük ihlali
yapıldığı konusunda
VII. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1235) (S. Sayısı:
1308)
4.-
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Transit Taşıma
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1077) (S. Sayısı: 1023)
5.-
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü
Kurucu Belgesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/1026) (S. Sayısı: 965)
6.-
Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159)
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, çocuk haklarının
korunmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/19587)
2.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, adli tıp alanındaki
bilirkişiliğe ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/19749)
3.-
Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, Porsuk Çayı ve Sarıyar
Barajı'ndaki çevre sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/19872)
4.-
Çanakkkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, silahı bulunmayan
milletvekillerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/19883)
5.-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, avukatlık mesleğini
sürdürüp sürdürmediğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/19990)
6.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, yetiştirme
yurtlarında uygulanan zorunlu istihdam programına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı
(7/20039)
7.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, özürlülere
yönelik bir projenin uygulanmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/20052)
8.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Genel Kurulda görüşülen
af niteliği taşıyan kanun tasarı ve tekliflerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/20826)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Van
Milletvekili Yekta Haydaroğlu, dünyada ve ülkemizdeki
iş geliştirme merkezlerinin kuruluş amaçları ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş
olduğu İş Geliştirme Merkezleri Kanun Tasarısı'na
ilişkin görüşlerini açıklamak üzere,
Adana
Milletvekili N. Gaye Erbatur, Türk Medeni Kanunu'nun kabul edilişinin
yıl dönümü münasebetiyle, sağlıklı bir toplumun
ön koşulu olan kadın-erkek eşitliğine ve bu
eşitliğin sağlanması için bir komisyon kurulmasının
yararlarına ilişkin,
Gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Giresun
Milletvekili Ali Temür'ün, devlet destekli tarım sigortasının
fındık üreticisi açısından önemine ilişkin
gündem dışı konuşmasına, Sağlık Bakanı
Recep Akdağ cevap verdi.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, tarım sigortasıyla
ilgili olarak bir açıklamada bulundu.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 24'üncü sırasında
yer alan 735 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin, bu kısmın
4'üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP,
Gündemin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan 1260 sıra
sayılı (10/81, 10/234, 10/286) esas numaralı yaş sebze
meyve ve kesme çiçek ile narenciye üretimindeki ve ihracatındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla açılan Meclis araştırması
komisyonu raporunun Genel Kurulun 20/2/2007 Salı günkü birleşiminde
görüşülmesine ilişkin Anavatan Partisi,
Grubu
önerilerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri
açıklandı.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden,
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı'nın
(1/1030) (S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3'üncü
sırasında bulunan, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına
Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın (1/1226) (S. Sayısı:
1247) görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı.
20
Şubat 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
20.21'de son verildi.
Sadık
Yakut
Başkan
Vekili
Ahmet Gökhan
Sarıçam Yaşar
Tüzün
Kırklareli
Bilecik
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ahmet Küçük
Çanakkale
Kâtip
Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR No.: 85
16 Şubat
2007 Cuma
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20421) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
2.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20422) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
3.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20423)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
4.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20424)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
5.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20425) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
6.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20426) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
7.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20427)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
8.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20428) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
9.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20429) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
10.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20430)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
11.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20431) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
12.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20432) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
13.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20433) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
14.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20434) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
15.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20435) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
16.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20436) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
17.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20437) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
18.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20438)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
19.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20439) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
20.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20440)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
21.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20441) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
22.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20442)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
23.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20443) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
24.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20444) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
25.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20445) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
26.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20446)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
27.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20447) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
28.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20448) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
29.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20449) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2007)
30.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20450) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
31.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20451) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2007)
32.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20452) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
33.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20453) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
34.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20454) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2007)
35.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20455) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
36.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20456) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
37.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20457) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
38.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20458) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
39.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20459) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
40.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20460) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
41.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20461) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
42.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20462) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
43.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20463) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
44.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20464) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
45.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20465) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
46.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20466) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
47.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20467) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
48.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20468) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
49.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20469) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
50.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20470) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
51.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20471) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
52.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20472) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
53.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20473) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
54.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20474) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
55.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20475) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
56.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20476) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
57.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20477) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
58.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20478) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
59.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20479) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
60.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20480) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
61.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20481) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
62.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20482) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
63.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20483) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
64.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20484) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
65.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20485) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
66.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20486) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
67.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20487) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
68.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20488) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
69.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20489) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
70.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20490) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
71.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20491) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
72.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20492) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
73.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20493) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
74.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20494) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
75.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20495) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
76.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20496) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
77.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20497) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
78.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20498) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
79.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20499)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
80.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20500)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
81.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20501) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
82.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20502) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
83.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20503)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
84.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20504)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
85.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20505) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
86.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20506)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
87.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20507) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
88.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20508)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
89.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20509)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
90.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20510)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
91.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20511)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
92.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20512)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
93.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20513)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
94.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20514)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
95.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20515) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
96.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20516)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
97.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20517) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
98.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20518)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
99.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20519) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
100.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20520)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
101.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20521)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
102.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20522)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
103.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/20523)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
104.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/20524) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
105.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20525) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
106.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20526) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
107.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20527) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2007)
108.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20528) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2007)
109.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20529) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
110.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20530) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
111.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20531) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2007)
112.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20532) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
113.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20533) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
114.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20534) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
115.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20535) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
116.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20536) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
117.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20537) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
118.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20538) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
119.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20539) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
120.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20540) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
121.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20541) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
122.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20542) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
123.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20543) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
124.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20544) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
125.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20545) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
126.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20546) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
127.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20547) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
128.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20548) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
129.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/20549) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
130.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20550) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
131.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20551) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
132.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/20552) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
133.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20553) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
134.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/20554) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
135.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20555) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
136.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20556) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
137.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/20557) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
138.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20558) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
139.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/20559) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
140.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20560) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
141.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20561) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
142.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20562) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
143.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20563) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
144.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20564) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
145.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20565) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
146.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20566) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
147.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/20567) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
148.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20568) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
149.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/20569) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
150.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20570) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
151.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20571) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
152.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20572) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
153.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20573) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
154.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20574) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
155.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/20575) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
156.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/20576) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
157.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20577) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
158.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20578) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
159.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20579) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
160.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20580) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
161.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20581) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
162.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20582) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
163.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20583) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
164.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20584) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
165.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20585) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
166.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20586) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
167.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20587) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
168.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20588) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
169.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20589) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
170.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20590) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
171.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20591) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
172.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20592) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
173.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20593) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
174.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20594) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
175.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20595) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
176.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20596) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
177.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20597) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
178.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20598) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
179.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20599) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
180.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20600) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
181.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20601) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
182.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20602) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
183.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20603) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
184.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20604) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
185.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20605) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
186.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20606) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
187.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20607) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
188.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20608) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
189.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20609) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
190.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20610) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
191.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20611) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
192.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20612) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
193.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20613) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
194.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20614) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
195.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20615) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
196.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20616) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
197.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20617) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
198.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20618) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
199.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20619) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
200.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20620) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
201.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20621) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
202.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20622) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
203.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20623) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
204.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20624) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
205.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20625) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
206.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20626) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
207.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20627) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
208.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20628) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
209.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20629) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
210.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20630) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
211.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20631) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
212.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20632) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
213.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20633) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
214.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20634) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
215.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20635) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
216.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20636) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
217.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20637) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
218.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20638) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
219.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20639) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
220.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20640) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
221.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20641) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
222.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20642) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
223.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20643) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
224.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20644) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
225.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20645) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
226.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20646) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
227.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20647) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
228.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20648) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
229.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20649) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
230.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20650) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
231.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20651) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
232.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20652) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
233.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20653) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
234.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20654) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
235.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20655) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
236.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20656) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
237.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20657) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
238.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20658) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
239.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20659) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
240.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20660) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
241.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20661) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
242.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20662) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
243.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20663) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
244.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20664) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
245.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20665) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
246.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20666) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
247.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20667) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
248.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20668) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
249.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20669) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
250.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20670) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
251.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20671) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
252.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20672) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
253.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20673) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
254.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20674) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
255.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20675) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
256.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20676) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
257.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20677) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
258.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20678) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
259.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Kilis İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20679) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2007)
260.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Elazığ İlindeki yatırımlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20680) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
261.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/20681)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
262.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20682) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
263.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20683) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
264.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20684) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
265.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20685) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
266.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20686) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
267.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20687) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
268.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20688) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
269.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20689) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
270.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20690) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
271.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20691) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
272.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20692) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
273.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20693) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
274.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20694) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
275.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20695) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
276.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20696) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
277.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20697) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
278.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20698) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
279.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20699) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
280.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20700) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
281.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20701) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
282.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20702) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
283.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20703) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
284.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20704) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
285.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20705) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
286.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20706) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
287.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20707) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
288.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20708) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
289.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20709) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
290.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20710) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
291.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20711) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
292.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20712) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
293.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20713) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
294.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20714) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
295.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20715) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
296.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20716) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
297.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20717) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
298.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20718) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
299.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20719) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
300.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20720) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
301.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20721) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
302.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlindeki
yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20722) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
303.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20723) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
304.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20724) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
305.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20725) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
306.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20726) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
307.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20727) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
308.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20728) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
309.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20729) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
310.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20730) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
311.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20731) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
312.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20732) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
313.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20733) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2007)
314.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20734) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
315.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20735) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
316.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20736) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
317.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20737) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
318.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20738) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
319.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20739) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2007)
320.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20740) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
321.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20741) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
322.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20742) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2007)
323.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20743) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
324.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20744) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
325.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20745) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
326.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20746) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
327.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20747) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
328.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20748) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
329.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20749) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
330.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20750) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
331.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20751) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
332.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20752) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
333.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20753) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
334.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20754) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
335.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20755) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
336.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20756) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2007)
337.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20757) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2007)
No: 86
19 Şubat
2007 Pazartesi
Tasarı
1.-
Elektronik Ortamda İşlenen Suçların Önlenmesi ile
2559 ve 2937 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/1305) (Plan ve Bütçe, İçişleri;
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.2.2007)
Teklif
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin ve 8 Milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/952) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.2.2007)
Sözlü Soru
Önergesi
1.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Manavgat'ta
denizcilik konusunda yükseköğretim programı açılmasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2527) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bir futbol maçının
bilet fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20758) (Başkanlığa geliş tarihi:
5/2/2007)
2.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Türk Petrol Kanunundaki bazı
düzenlemelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/20759) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2007)
3.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, yabancı mimar ve mühendislere
çalışma izni tanınmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20760) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/2/2007)
4.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, TÜPRAŞ'ın bir grup
hissesinin satışının iptaline ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20761) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/2/2007)
5.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bazı kişilerin mal
varlığı ve vergi bilgilerinin yasadışı
sorgulandığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/20762) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/2/2007)
6.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, derin devlet konusundaki
bir sözüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20763) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
7.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, depremle ilgili
projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20764) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
8.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, kırdan kente
göçe yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20765) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2007)
9.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, yürürlükten kaldırılan
düzenleyici işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20766) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2007)
10.-
İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, arıcılığa
yönelik yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20767)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2007)
11.-
İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, bilinmeyen numaralar
servisinin ücretlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20768) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/2/2007)
12.-
Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun, bir köyün isminin
değiştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20769) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/2/2007)
13.-
Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Filyos Serbest Bölgesi
Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20770) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2007)
14.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, asgari ücretteki
net artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/20771) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/2/2007)
15.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Emniyet Genel Müdürlüğüne
atama yapılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20772) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/2/2007)
16.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, doğalgazın fiyatlandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20773)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
17.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, benzin ve mazotun fiyatlandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20774)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
18.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, fuel-oilin fiyatlandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20775)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
19.-
Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, özelleştirme sonucu geçici
olarak çalıştırılan personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20776) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2007)
20.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'un, bazı görevlere
yapılan atamalara ve atama kararnamelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20777) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2007)
21.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, AB sürecinde kimyasallar
politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/20778) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/2/2007)
22.-
Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Acarkent'teki gayrimenkul
sahiplerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20779) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2007)
23.-
Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, köpeklerin
zehirlenerek öldürülmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20780) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/2/2007)
24.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, şahıslar adına
tapu çıkartılan orman arazilerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20781) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/2/2007)
25.-
İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, İzmir'de hava
ölçüm cihazı kurulmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20782) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/2/2007)
26.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, petrol boru hattının
Ceyhan'da yol açtığı çevre sorunlarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20783) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
27.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Suriye'nin Hatay'ı
kendi sınırları içinde gösterdiği iddialarına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/20784) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5/2/2007)
28.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Çok Taraflı
Yatırım Antlaşmasına ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/20785) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/2/2007)
29.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye'nin
tanıtımını yaptığı iddia edilen bir
firmaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/20786)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
30.-
Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Konut Finansmanı
Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/20787)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
31.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF yönetimindeki
bir televizyon kanalının araç ve gereçlerinin kullandırılmasına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/20788)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2007)
32.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özürlü çocukların
eğitimine ve rehabilitasyonuna ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20789) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/2/2007)
33.-
Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, SHÇEK personeli
ile kayıp çocuklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20790) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2007)
34.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, AB sürecinde kadınlara
yönelik düzenlemelere ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20791) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2007)
35.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, bir bebeğin koruma
altına alınmaması ile yurt ve yuvaların yönetimine
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/20792) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/2/2007)
36.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, SHÇEK yurt ve yuvalarında
şiddete maruz kalan çocuklara ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20793) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2007)
37.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, bir kız yetiştirme
yurduyla ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/20794) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2007)
38.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesince kurulan bir şirkete ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20795) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2007)
39.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un Bursa Kent Meydanı Projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20796) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2007)
40.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kemer'de elektrik
hizmeti alamayan bir grup konuta ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20797) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/2/2007)
41.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, bir köyün
isminin değiştirilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20798) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/2/2007)
42.-
Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, turizmdeki tanıtım
çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20799) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/2/2007)
43.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Aspendos Festivali
için verilen bir ihaleye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20800) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/2/2007)
44.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun personelle ilgili
bir iddiaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20801) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/2/2007)
45.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Adıyaman'daki
taşımalı eğitim hizmetlerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/20802)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/2/2007)
46.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir Atatürk
Lisesi salonunun kullanımına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20803) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/2/2007)
47.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, ilköğretim okullarına
zorunlu yüzme dersi konulmasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20804) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/2/2007)
48.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Devlet Kitapları
Müdürlüğü satış merkezlerinin kapatılmasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20805) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/2/2007)
49.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Manavgat'taki
öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20806) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2007)
50.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sağlık
göstergelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20807) (Başkanlığa geliş tarihi:
5/2/2007)
51.-
İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, devralınan
sağlık kurum ve kuruluşları personelinin özlük
haklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20808) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2007)
52.-
Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Ankara Yüksek
İhtisas Hastanesindeki bir soruşturmaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/20809)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
53.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, üniversite hastanelerinin
kamu kurum ve kuruluşlarından olan alacaklarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20810) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2007)
54.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TSE personeline
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20811) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2007)
55.-
Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, büyük marketlerle ilgili
kanun tasarısına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20812) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/2/2007)
56.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TSE'de çalışan
bir mühendisin işe alımıyla ilgili iddiaya ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20813) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2007)
57.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Finike portakalının
pazarlamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20814) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2007)
58.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarımsal Yayımı
Geliştirme Projesi kapsamında yapılan bir toplantıya
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20815) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2007)
59.-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Gemlik türü zeytin fidanı
desteklemesinin kaldırılmasına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20816) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2007)
60.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Gemlik türü zeytin
fidanı desteklemesinin kaldırılmasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20817) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/2/2007)
61.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, özel tren uygulamasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20818) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/2/2007)
62.-
İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, Türk Telekom'un yeni
tarife uygulamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20819) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/2/2007)
63.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, şiddet içeren televizyon
programlarının denetimine ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/20820) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/2/2007)
64.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, şahıslar adına
tapu çıkartılan orman arazilerine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/20821)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2007)
65.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, İşsizlik Sigortası
Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20822) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/2/2007)
66.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, borç verilerine
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/20823) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/2/2007)
67.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Çınarcık
Barajı inşaatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20824) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2007)
68.-
İstanbul Milletvekili Halil AKYÜZ'ün, Yargıtay'daki bir
tetkik hakimine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20825) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/2/2007)
69.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Genel Kurulda görüşülen
af niteliği taşıyan kanun tasarı ve tekliflerine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/20826) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2007)
Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Başbakanlık
Özel Kalem Müdürlüğünün harcamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19739)
2.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Çukurova Üniversitesinin
kullandığı bir alanın Sağlık Bakanlığına
devrine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/19740)
3.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'daki ulaşım
planlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19742)
4.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Numune Hastanesinde
meydana gelen bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/19745)
5.-
İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, yerel basına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19746)
6.-
İstanbul Milletvekili Lokman AYVA'nın, kamu kurum ve kuruluşlarındaki
özürlü istihdamına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/19755)
7.-
Ankara Milletvekili Bayram Ali MERAL'in, özelleştirilen Türk
Telekom'un personeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı
soru önergesi (7/19757)
8.-
Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale'deki sulama yatırımlarına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19764)
9.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Elektrik İşleri
Etüt İdaresi Genel Müdürlüğüne alınan personel ile ilgili
iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19765)
10.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Diyarbakır Büyükşehir
Belediye Başkanının Londra'daki bir konuşmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19766)
11.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, hakkında
soruşturma açılan belediye başkanlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19767)
12.-
İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, taksici esnafının
can ve mal güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19768)
13.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Harmancık'ta Emniyet
Amirliği kurulup kurulmayacağına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19769)
14.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Gelir İdaresi
Başkanlığının açtığı bir sınava
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19770)
15.-
Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara
İl Sağlık Müdürü hakkındaki bazı iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19775)
16.-
Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana'da yapılacak
bir hastanenin yer seçimine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19776)
17.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'daki bazı köylerin
demiryolu ulaşımından faydalanamamasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19784)
18.-
Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale'deki demiryolu
ve denizyolu ulaşımı çalışmalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19785)
19.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Şırnak-Uludere'deki
sel felaketine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19786)
20.-
İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, finans sektöründeki
yabancı yatırımcı payına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif
ŞENER) yazılı soru önergesi (7/19788)
21.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, turizm sektörünün
bazı sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19792)
22.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Terörle Mücadele
Koordinatörünün çalışmalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19793)
No: 87
20 Şubat
2007 Salı
Tasarılar
1.-
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü İş Konseyi
Uluslararası Sekretaryasının Türkiye'de Yararlanacağı
Ayrıcalıklar, Bağışıklıklar ve Kolaylıklara
Dair Kanun Tasarısı (1/1306) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.2.2007)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası
Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1307) (Plan
ve Bütçe, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.2.2007)
Teklifler
1.-
İzmir Milletvekili Enver Öktem ve 46 Milletvekilinin; Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/953) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.2.2007)
2.-
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 46 Milletvekilinin;
Köy Enstitüleri Sistemini Araştırma Enstitüsü Kurulması
Hakkında Kanun Teklifi (2/954) (Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim,
Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.2.2007)
3.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun;
31.5.2006 Tarih ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 40 ıncı Maddesindeki
Cetvele Bir Bent Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/955)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.2.2007)
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz ve Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın;
Devlet Sporculuğu Unvanı Verilmesi ve Sporculara Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/956) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.2.2007)
Raporlar
1.-
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Aydın Milletvekili
Mehmet Boztaş ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/798) (S. Sayısı:
1279'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
2.-
İzmir Milletvekili Bülent Baratalı'nın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı'nın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/991) (S. Sayısı: 1280'e 1 inci
Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
3.-
İzmir Milletvekili Enver Öktem'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/992) (S. Sayısı: 1281'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
4.-
Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili
Salih Gün'ün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/993) (S. Sayısı: 1282'ye 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
5.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Eskişehir
Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/1003) (S. Sayısı:
1283'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
6.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kırıkkale
Milletvekili Halil Tiryaki'nin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/1016) ( S. Sayısı: 1284'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
7.-
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Samsun Milletvekili
Haluk Koç'un İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/1023) (S. Sayısı:
1285'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
8.-
Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Tokat Milletvekili
Feramus Şahin'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/1024) (S. Sayısı: 1286'ya 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
9.-
Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Muğla Milletvekili
Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/1025) (S. Sayısı: 1287'ye 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
10.-
İzmir Milletvekili Enver Öktem'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/1026) (S. Sayısı:
1288'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
11.-
Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Muğla Milletvekili
Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/1027) (S. Sayısı: 1289'a 1 inci
Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
12.-
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Muğla Milletvekili
Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/1055) (S. Sayısı: 1290'a 1 inci
Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
13.-
Şırnak Milletvekili Mehmet Tatar'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Muğla Milletvekili
Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/1056) (S. Sayısı: 1291'e 1 inci
Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
14.-
Hatay Milletvekili İsmail Soylu'nun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Muğla Milletvekili
Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/1057) (S. Sayısı: 1292'ye 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
15.-
Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Mersin Milletvekili
Ali Oksal'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/1061) (S. Sayısı: 1293'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
16.-
İzmir Milletvekili Enver Öktem'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/1097) (S. Sayısı:
1294'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
17.-
Konya Milletvekili Halil Ürün'ün Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Muğla Milletvekili
Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/1098) (S. Sayısı: 1295'e 1 inci
Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
18.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/1099) (S. Sayısı: 1296'ya 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
19.-
İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Muğla Milletvekili
Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/1100) (S. Sayısı: 1297'ye 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
20.-
Sinop Milletvekili Cahit Can'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Muğla Milletvekili
Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/1101) (S. Sayısı: 1298'e 1 inci
Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
21.-
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği
Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/1102) (S. Sayısı: 1299'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
20.2.2007) (GÜNDEME)
22.-
Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı'nın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği
Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 6 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/1103) (S. Sayısı: 1300'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
20.2.2007) (GÜNDEME)
23.-
Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği
Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/1106) (S. Sayısı: 1301'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
20.2.2007) (GÜNDEME)
24.-
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği
Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/1113) (S. Sayısı: 1302'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
20.2.2007) (GÜNDEME)
25.-
İzmir Milletvekili Enver Öktem'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/1131) (S. Sayısı:
1303'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 20.2.2007) (GÜNDEME)
26.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği
Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/1110) (S. Sayısı: 1304'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
20.2.2007) (GÜNDEME)
27.-
Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu ve 23 Milletvekili,
Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 48 Milletvekili ile Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 24 Milletvekilinin, Yaş Sebze,
Meyve ve Kesme Çiçek ile Narenciye Üretimindeki ve İhracatındaki
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri
ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/81, 234,
286) (S. Sayısı : 1260) (Dağıtma tarihi: 20/2/2007)
28.-
Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin ve 31 Milletvekili ile Kocaeli
Milletvekili Eyüp Ayar ve 30 Milletvekilinin, Kocaeli'nin Gebze
İlçesinin Dilovası Beldesindeki Sanayi Atıklarının
Çevre ve İnsan Sağlığı Üzerindeki Olumsuz Etkilerinin
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (10/254, 258)
(S. Sayısı: 1273) (Dağıtma tarihi: 20/2/2007)
Meclis Soruşturması
Önergesi
1.-
Antalya Milletvekili Deniz BAYKAL ve 60 Milletvekilinin, kamu yönetiminde
vasıfsız kadrolaşmaya giderek yürütme yetkisini hukuka
aykırı kullandığı, İçişleri Bakanlığı
üzerindeki gözetme ve düzeltici önlemleri alma yükümlülüğünü
yerine getirmeyerek görevinin gereklerine aykırı hareket
ettiği, bazı asayiş olaylarındaki tutumuyla suç
delilleri ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet
ettiği iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN
hakkında; Emniyet Teşkilatında hukuk dışı
gizli kadrolaşmaya göz yumarak keyfi uygulamalara yol açtığı,
görevinin gereklerini yerine getirmeyerek asayiş olaylarına
neden olduğu ve yönetim zafiyeti oluşturduğu, bazı
asayiş olaylarıyla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda
suç delillerine ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet
ettiği iddiasıyla İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU hakkında; bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 257, 281 ve
288 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Anayasanın
100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi
(9/13) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2007) (Dağıtma
tarihi: 20/2/2007)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK ve 25 Milletvekilinin,
İznik, Manyas ve Uluabat göllerindeki çevre sorunlarının
araştırılarak bölgede sürdürülebilir gelişme
sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/423) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/2/2007)
20
Şubat 2007 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65'inci Birleşimi'ni açıyorum.
III.
- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre
vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Hükûmet adına, Devlet Bakanı Ali Babacan'ın,
Avrupa Birliğiyle ilgili yıllık raporunu sunmak üzere
İç Tüzük'ün 59'uncu maddesine göre söz talebi vardır. Gündeme
geçmeden önce bu talebi yerine getireceğim.
Sayın Bakanın açıklamasından
sonra, istemleri hâlinde siyasi parti gruplarına ve grubu bulunmayan
milletvekillerinden birine söz vereceğim.
Konuşma süreleri, Hükûmet
için yirmi, siyasi parti grupları için on, grubu bulunmayan milletvekili
için beş dakikadır.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
IV.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.-
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, Avrupa Birliği ile ilgili
yıllık rapora ilişkin gündem dışı açıklaması
ve Anavatan Partisi Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı,
CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen, AK Parti Aksaray Milletvekili
Ali Rıza Alaboyun'un grupları adına ve Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan'ın da şahsı adına konuşmaları
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Avrupa
Birliğine üye ve aday ülkelerin parlamentoları, Avrupa
Birliği Komisyonunun yıllık yasama ve çalışma
programı hakkında genel görüşme yoluyla değerlendirmelerde
bulunmaktadırlar. Bildiğiniz gibi, bu değerlendirmelerden
ilkini geçen sene ocak ayında, yine bu Meclis çatısı altında
yapmıştık.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Sayın Bakanının sükûnet içinde konuşmasını
yapması için lütfen itina gösterelim.
Buyurun.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Devamla)
- Bu görüşmeler, Avrupa Birliği Komisyonunun çalışmalarına
katkı yapmakta, üye ve aday ülkelerde, Avrupa Birliğine
ilişkin bilgi paylaşımını sağlamaktadır.
Bugünkü gündem dışı konuşmamda, Avrupa Birliği
Komisyonunun 2007 yılı yasama ve çalışma programına
ilişkin görüşlerimi açıklamak ve Avrupa Birliğine
katılım sürecimizle ilgili yürütmekte olduğumuz çalışmalar
hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Avrupa Birliği, 2007 yılında Roma
Antlaşması'nın ellinci yıl dönümünü kutlayacaktır.
Birlik, bugün, küreselleşmenin getirdiği güçlüklerle
baş etmek ve uluslararası alandaki rolünü pekiştirmek
başta olmak üzere, çok önemli sınavlarla karşı karşıyadır.
2007 yılı, Avrupa Birliğinin geleceğe yönelik kurumsal
reformunun hayata geçirilmesi çabaları bakımından
da önem taşımaktadır.
Avrupa Birliği Komisyonu,
2005 yılında göreve başlamasını takiben stratejik
hedeflerini dört ana alanda belirlemiştir. Bu alanlar: Bir, refahın
artırılması; iki, dayanışmanın geliştirilmesi;
üç, güvenliğin pekiştirilmesi ve dördüncü ve son olarak da
Avrupa'nın küresel bir aktör haline gelmesi şeklinde
açıklanmıştır.
Komisyon, Birliğin kurumsal
gelişimi açısından önem taşıyan 2007 yılına
ait yasama ve çalışma programını Ekim 2006'da
açıklamıştır. Program bu dört ana hedefi 2007 yılında
da, yine Komisyonun çalışmaları açısından,
temel ilkeleri olarak benimsemiştir.
Bu çerçevede, Avrupa Birliği
Komisyonu, refahın artırılması alanında Lizbon
Stratejisi temelinde, Avrupa ekonomilerinin modernizasyonu ve
dinamik bir iç pazarın pekiştirilmesini teşvik edeceğini
açıklamıştır. Komisyon, rekabetin dış boyutunun
ilerletilmesi girişimlerini de sürdürecektir. Yine, Stratejik
Enerji Değerlendirmesi Belgesi çerçevesinde, enerji üzerine
özel olarak yoğunlaşılacaktır.
Dayanışmanın geliştirilmesi
alanında Komisyon, Avrupa Birliğindeki sosyal duruma
ilişkin kapsamlı bir değerlendirmede bulunacağını
ve Avrupa'nın karşı karşıya olduğu sosyal
sınavlar konusunda yeni bir uzlaşma oluşturulmasını
hedefleyeceğini bildirmiştir. Bu doğrultuda Komisyon,
çevrenin korunması, doğal kaynakların sürdürülebilir
şekilde kullanılması ve vatandaşların
sağlığının, büyüme ve istihdamla yakından
ilişkili olduğunun altını çizmiştir.
Yine, Komisyon programında,
güvenliğin pekiştirilmesi için Avrupa çapında ortak
gayretlerin gerekli olduğu, çevre ve sağlık riskleri,
bulaşıcı hastalıklar, doğal felaketler ve terör
saldırılarından korunmanın Avrupa Birliği
çapında hızlı ve etkin mekanizmalar gerektirdiğini
kaydetmektedir.
Ayrıca, 2007 yılında
sınır yönetiminin ve Schengen bölgesinin geliştirilmesi,
yine öncelikli konular olacaktır.
Avrupa Birliğinin küresel
rolünün güçlendirilmesi bağlamında ise, Komisyon programında,
Birliğin uluslararası alandaki etkinliğinin geliştirilmesinin,
sürdürülebilir kalkınma, küresel çevre sorunları, barış
ve istikrar ile rekabet gibi alanlardaki hedeflerinin gerçekleştirilmesi
bakımından gerekli olduğunun da altını çizmektedir.
Dört ana başlık altında,
bu ana hatlarıyla ele aldığım Avrupa Birliği
Komisyonunun 2007 yılı yasama ve çalışma programının
kapsadığı konuların büyük bölümü Türkiye'yi de
yakından ilgilendirmektedir.
Birliğin öncelikli hedefleri
olarak belirlemiş olduğu konular, Türkiye'nin de geleceğiyle
yakından ilişkilidir. Türkiye, bu sorunların önemli
bölümünün karşılanması bakımından Avrupa
Birliğine somut katkılar sağlayabilecek bir konumdadır.
Bu konular, katılım sürecimiz kapsamında, AB'li ortaklarımızla
ele alınmaya devam edilecek, ulusal çıkarlarımız
ve katılım sürecimizin dinamikleri çerçevesinde, ülkemiz,
kendi katkılarını ve görüşlerini Avrupa Birliği
tarafıyla paylaşacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde
önemli gelişmelerin yaşandığı şu günlerde,
her ne kadar siyasi konular gündemi meşgul etse de, müzakere
sürecimiz çerçevesinde hız kazanan teknik çalışmalar
toplumsal refahımız ve ilişkilerimizin geleceği
açısından oldukça önemlidir. Avrupa Birliğiyle
ilişkilerimizin sadece siyasi gelişmeler çerçevesinde
değerlendirilmesi, kimi zaman kısa vadeli ve duygusal
tepkilerin verilmesine de sebep olmaktadır. Oysa, siyasi konjonktür
zaman içerisinde değişebilmektedir. Bu nedenle, müktesebat
uyumundan mali iş birliğine, pek çok alanı kapsayan Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkilerinin bu çok yönlü yapısı dikkate
alınarak, onurlu ama sağduyulu bir biçimde yürütülmesi,
özellikle içinde bulunduğumuz dönem açısından büyük
önem arz etmektedir. Müzakere sürecinin kendine özgü dinamikleri
kimi zaman farklı noktalara çekilmek istense de, Hükûmetimizin
bu süreçte attığı her adım, Avrupa Birliği üyeliğinin
ötesinde, Türkiye'nin bölgesinde barışa ve istikrara katkıda
bulunan, çağdaş ve demokratik bir refah devleti olması
için gerekli, geri dönüşü olmayan adımlardır. Bu
bağlamda, tam üyelik perspektifimizin karşılıklı
kazanç ve sorunlara ortak çözüm bulma ilkesi çerçevesinde şekillendiğinin
de altını özellikle çizmek istiyorum. Önümüzdeki dönemde
de Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde atacağımız
her adım, Türkiye'nin menfaatine olacak adımlardır. Ancak,
müzakere sürecinin Avrupa'da siyasi rant peşinde koşanlar
tarafından rehin alınmasına ve bugüne kadar elde ettiğimiz
kazanımlarda geriye gidilmesine de asla izin verilmeyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, geçtiğimiz
dört yıl içerisinde çok önemli siyasi reform paketlerini görüşmüştür.
Bu paketler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı
kararlarla, bazen Anayasa değişiklikleri şeklinde,
bazen de yeni yasal düzenlemeler şeklinde tamamlanmıştır.
Bu süre içerisinde, bütün bu reformların ana muhalefet partimiz
tarafından da desteklenmesi ve âdeta, Meclisimizin tek vücut
hâlinde bu reformların pek çoğunu gerçekleştirmiş
olması, gerçekten, Türkiye adına, çok sevinilecek bir gelişmedir.
Bu reformların gerçekleştirilmesinde emeği, katkısı
olan herkese, ben, özellikle tekrar teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Türkiye, 3
Ekim 2005 tarihiyle beraber, Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerinde
yepyeni bir döneme girdi. Önce, taramalarla başladık çalışmalarımıza
ve Avrupa Birliği müktesebatının tümünü, bir yıl
gibi kısa bir süre içerisinde tümüyle taradık. Bu süre içerisinde,
66 ayrı heyetimiz görev aldı çalışmalarda ve 2 binin
üzerinde arkadaşımız fiilen tarama çalışmalarında
çok çok güzel, faydalı bir çalışma ortaya koydu ve bu çalışmalar,
ilk defa, kurumlarımızın bu kadar birbirine yakınlaştığı
ve ekip ruhunun, ekip çalışması ruhunun da içinde olduğu
çalışmalar oldu.
Yine, ilk defa kurumlarımız,
bu kadar dışa açık bir çalışmanın içerisinde
yer aldılar. Özellikle, Türkiye'de -belki de koalisyon dönemlerinin
getirdiği bir sıkıntı bu- kuruluşlarımız,
maalesef, birbirinden oldukça uzak; aradaki diyalog, iş birliği,
çoğu zaman, istediğimiz seviyede, istediğimiz düzeyde
olmuyor. Bizim bu Avrupa Birliği çalışmaları
için kurmuş olduğumuz heyetler, içinde en az, 25, 30, 35 kurumumuzun
olduğu, pek çok kurumumuzun temsil edildiği heyetler. Dolayısıyla
bu süreç, aynı zamanda, tüm kurumlarımızın bir arada,
ortak bir hedef yönünde çalışma alışkanlığını
kazanmaları için ve bu konudaki becerilerini, tecrübelerini
artırmaları için de çok çok önemli bir fırsat sunmuş
oldu hepimize.
Hem Avrupa Komisyonu hem de üye ülkeler,
bu çalışmalardan duydukları memnuniyeti ve heyetlerimizin
profesyonelliğini, becerisini, bilgi birikimini çok takdir
ettiklerini, bize, defalarca ilettiler.
Tarama çalışmaları
biter bitmez -bilmiyorum, pek çoğumuz belki farkında değiliz
ama- alt komite çalışmalarımızın turları
devam etti. Alt komite çalışmalarında ne yapıyoruz
derseniz; taramada ele aldığımız konuları,
Avrupa Birliği Komisyonuyla tekrar, turlar hâlinde gözden geçiriyoruz.
Yani, bütün fasıllar, tarama yapıldıktan bugüne kadar
müktesebat açısından ne değişiklikler olmuş
ve Türkiye bu konularda neler yapmış, bunlar karşılıklı
olarak görüşülüyor, inceleniyor.
Biz, tarama çalışmaları
sırasında sadece çok detaylı bir fotoğraf çekmekle
kalmadık, aynı zamanda, bundan sonra devam edecek olan ve
tam üyeliğe kadar devam edecek olan alt komite çalışmalarıyla,
bu fotoğrafın sürekli olarak güncellenmesini getirecek
bir yapının içerisindeyiz aynı zamanda. Bunu da ben
özellikle vurgulamak istiyorum ve bu çalışmalar tüm fasıllarda
devam ediyor. Müzakerelere açılmayacak sekiz fasılda dahi,
o fasılları ilgilendiren konularda dahi alt komite çalışmaları
devam edecek ve ilk turu da, bu şubat ayının sonuna inşallah
tamamlıyoruz. Yani, Türkiye, 3 Ekimden itibaren sadece bir tarama
sürecinin tümünü tamamlamadı, aynı zamanda tarama sonrası
bir tur alt komite çalışmasını da, bu şubat
ayı sonu itibarıyla tamamlamış
olacak.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Türkiye bir yandan bu taramaları
yürütürken, bir yandan da fasılların müzakerelere fiilen
açılması ve kapanmasıyla ilgili çalışmalara
da başladı. Hatta geçen yıl haziran ayında ilk faslın,
yani "Bilim ve Araştırma" faslının
açılması ve geçici olarak kapatılması da tamamlanmış
oldu.
Bu tarama toplantıları
devam ederken, şu ana kadar, bize, toplam on bir ayrı fasılda
çok detaylı bir tarama raporu gönderildi ve bu rapor Bakanlar
Konseyi tarafından onaylanarak bize geldi. Yani, bir bakıma
yirmi beş-yirmi yedi üye ülkenin onayıyla, ortak kanaatiyle
bize bu raporlar iletilmiş oldu.
Bize raporu iletilen 11 fasıldan
6 tanesinde herhangi bir açılış kriteri öngörülmüyor.
Bu 6 fasıldan 1 tanesini, biliyorsunuz, açtık kapattık,
"Eğitim ve Kültür" faslı. Biz müzakere pozisyon belgemizi
gönderdik, fakat bir üye ülkenin farklı siyasi değerlendirmeleri
sebebiyle şu anda Avrupa Birliği kendi ortak pozisyon belgesini
oluşturamamış durumda, ancak, biz, özellikle bu yılın
ikinci yarısında o fasılda da belirli ilerlemeler bekliyoruz.
Yine, bir başka fasılda,
"İşletme ve Sanayi Politikaları" faslında,
biz, müzakere davet mektubumuzu aldık, müzakere pozisyon belgemizi
Avrupa Birliği Komisyonuna ilettik ve bu pozisyon belgemiz hazırlanırken,
sadece çalışmalara katılan tüm kamu kuruluşlarımızın
değil, aynı zamanda otuz iki ayrı sivil toplum kuruluşumuzun
da görüşlerini aldık. Hatta, bu sivil toplum kuruluşlarımızın
sadece yazılı görüşlerini almakla kalmadık, bu
kuruluşlarımızı en son toplu bir şekilde bir
toplantıya davet ederek, bu pozisyon belgesi üzerinden tek tek
geçtik ve Avrupa Birliği Komisyonuna iletmiş olduğumuz
Türkiye Cumhuriyeti'nin müzakere pozisyon belgesi hem tüm kamu kuruluşlarının
hem de ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarının tam bir
mutabakatıyla oluşturulup teslim edilmiş oldu.
Şu anda, biz, yirmi yedi üye ülkenin
ortak pozisyon belgesini oluşturmasını bekliyoruz
ve hem komisyonunun hem de dönem başkanlığının
bize şifahi olarak verdiği bilgilerde hedeflenen tarihin
mart sonu olduğu, yani, mart sonuna kadar bu faslın resmen
açılmasının mümkün olduğu bize bildiriliyor. Ancak,
yirmi yedi ülkenin onayıyla, yirmi yedi ülkenin mutabakatıyla
yürüyen her süreçte, takdir edeceksiniz ki, riskler her zaman var.
Tek bir ülke dahi süreci bir hafta, bir ay, üç ay gibi sürelerde uzatma,
hatta, tamamen bloke etme gücüne sahip. Ancak, bugün itibarıyla,
herhangi bir sıkıntı görmüyoruz.
Yine, Alman dönem başkanlığında,
bugüne kadar üç ayrı fasılda açılış kriteri
olmaksızın Türkiye'nin müzakerelere başlamasıyla
ilgili davet mektubumuzu almış durumdayız. Bunlar,
"Ekonomik ve Parasal Politikalar" faslı, "İstatistik"
faslı ve "Mali Kontrol" faslı. Dikkat edecek olursanız,
aslında bu fasıllar, şu son dört yıldır Türkiye
Büyük Millet Meclisimizin ekonomik alanda yapmış olduğu
pek çok reformun aynı zamanda yansıdığı fasıllar.
Ekonomik ve Parasal Politikalar diyoruz, İstatistik diyoruz.
Biliyorsunuz, TÜİK'le ilgili yeni bir yasa tasarısı
düzenledik; şu anda TÜİK buna göre yeniden yapılandı
ve Avrupa normlarında ve Eurostat'la paralel bir çalışma
ortamına ve çalışma standartlarına Türkiye
İstatistik Kurumu kavuşmuş oldu.
Yine "Mali Kontrol" faslı
-hatırlayacak olursanız- Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Yasa
Tasarısı'nı Türkiye Büyük Millet Meclisinde hep beraber
tartıştık, yasalaştırdık ve o fasıl
da, yine, açılış kriteri olmaksızın müzakerelere
açılmaya hazır durumda. Dönem başkanlığından
aldığımız mektuplarla da bu teyit edilmiş oldu.
Bu üç fasılda da, eğer olağanüstü bir gelişme olmazsa,
eğer üye ülkelerin herhangi birinden olumsuz bir tutum, tavırla
karşılaşmaz isek, haziran sonuna kadar da bu üç faslın
ayrıca açılması şu an itibarıyla hedefleniyor,
hem Komisyonun hem de Alman dönem başkanlığının
niyeti, çalışmaları bu yönde. Dolayısıyla,
biz, bu yılın ilk yarısında, eğer farklı bir
gelişme, olumsuz bir gelişme olmaz ise, toplam dört faslı,
en az dört faslı açmış olmayı hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu on bir tane rapordan bahsettim. On bir ayrı
faslın Komisyon tarafından, üye ülkeler tarafından değerlendirilmesini
içeren bu raporlar bize ulaştı. Altı fasılda -dediğim
gibi- açılış kriteri yok, fakat diğer beş fasılda
da açılış kriterleri bize resmen bildirildi ve biz, bu
resmî bildirimleri takip eden günler içerisinde, derhâl bu konulardaki
açılış kriterlerini aşmak için çalışmalarımıza
başladık.
Yine, bu dönemde, özellikle bu 15
Aralık 2006 kararlarından sonra, sekiz fasılla ilgili
nasıl bir yol izleneceği konusunda bir belirsizlik söz konusu
idi. Hatta, Fin dönem başkanlığında, bu fasıllarla
ilgili ciddi bir anlaşmazlık, uzlaşmazlık ortaya
çıkmıştı, özellikle Rumların olumsuz tavırları
sebebiyle. Ancak, ocak ayıyla beraber, o kilitlenmiş durumun
da şimdi artık çözülmeye başladığını
görüyoruz ve müzakerelere açılmayacak sekiz fasılda dahi,
bize resmen açılış kriterleri bildirilecek.
Bu şu demek: Kıbrıs sorununu
bir bakıma bir kenara koyup, bu sekiz faslın sekizinde de
Türkiye olanca hızıyla çalışmalarına aynen
devam etme şansına sahip olacak ve yine, Avrupa Birliği
Komisyonu ile bu sekiz fasılda dahi çalışmalarımız
aksamadan devam edebilecek. Ne zaman ki ileride Kıbrıs'la
ilgili problemler aşılır, Kıbrıs'la ilgili belli
bir mutabakat zemini bulunur, Kıbrıs'la ilgili kapsamlı
bir çözüm noktasına ulaşılır, o zaman, bu, Kıbrıs'la
ilgili konular gündemden çıktığı anda, bütün bu
fasıllar topluca, aynı anda açılabilecektir resmen.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, burada, özellikle, 2007 yılıyla beraber
Avrupa Birliği ilişkilerinde yeni bir döneme girmiş
olduğumuzu vurgulamak istiyorum. Neden derseniz, belki de,
Aralık 2006'ya kadar, yani, 2006 yılı sonuna kadar, hep,
biz, Türkiye'nin Avrupa Birliği için ne zaman hazır olacağını
tartıştık. Türkiye, acaba, bu müzakereleri ne zaman
bitirebilir, uyumu ne zaman sağlayabilir; hep bunu tartıştık.
Ancak, bundan sonraki dönemde görüyoruz ki, asıl tartışacağımız
konu, Avrupa Birliğinin Türkiye için ne zaman hazır hâle geleceği.
Avrupa Birliğinin, Türkiye gibi büyük, bölgesinde ciddi bir
güç ve etki sahibi olan bir ülkeyi ne zaman üye olarak kabul edebilecek
olgunluğa ve ortama ulaşacağı bundan sonraki sürecin
zamanlaması açısından belirleyici olacak.
Yaklaşık iki yıldır
yürüttüğümüz çalışmalar da gösterdi ki, Türkiye, aslında,
müktesebata uyum konusundaki çalışmalarını, müzakereleri
tamamlama noktasındaki çalışmalarını, belki
de, beklenenden çok daha kısa bir sürede tamamlayabilecek birikime,
donanıma ve insan kaynakları gücüne sahip. Bu, belki de,
bu çalışmalar sırasında Türkiye'nin beklenenden
çok daha iyi bir performans göstermesi ve aradaki farklılıkları
beklenenden çok daha kısa bir süre içerisinde kapatabilecek
güce sahip olduğunun anlaşılması, aralık kararlarında
bir miktar da etkili olmuştur diye düşünüyoruz açıkçası.
Bizim, bundan sonraki dönemde, müzakerelerin
formal seyriyle, bizim, Türkiye içerisinde yaptığımız
reformların seyrini birbirinden biraz artık ayrı düşünmeye
başlayacağımız bir süreç de olacak. Niye derseniz,
herhangi bir faslın resmen açılması ya da kapanması
yarım saatlik bir seremoniden ibaret aslında, ki, biz bunu,
geçtiğimiz yıl haziran ayında, bilim ve araştırma
faslında yaşadık. Yarım saat sürüyor açılış
seremonisi, yarım saat sürüyor kapanış seremonisi.
Önemli olan, Türkiye'nin, o fasıllarla ilgili, o noktaya gelinceye
kadar, yani o seremoninin gerçekleştirilmesini sağlayan
noktaya gelinceye kadar elde ettiği mesafe.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
size beş dakikalık ek süre vereceğim, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
Biz, bundan sonraki dönemde, fasılların
formal olarak açılıp açılmamasından, kapanıp
kapanmamasından bağımsız olarak, hangi fasılla
ilgili ne tür çalışmalar yapacağımızı
artık kendimiz belirlemeye başladık ve 10 Ocakta yaptığımız
bir toplantıyla, Sayın Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcımızın Başkanlığında
yaptığımız bir toplantıyla, tüm kamu kuruluşlarımızın,
bağımsız kurumlarımızın, bakanlıklarımızın
en üst düzey yöneticilerine talimat verdik. Dedik ki: Artık,
biz, kendi takvimimize göre, kendi önceliklerimize göre, Avrupa
Birliği müktesebatına uyum için ne yapmamız gerekiyorsa,
kendi programımızı kendimiz yapalım, fasılların,
dediğim gibi, formal seyrinden bağımsız olarak ve
bu çalışmalar, taslak hâlinde oluştu. En son geçtiğimiz
hafta, son kurumlarımızdan da taslak çalışmalar
geldi ve şimdi bir redaksiyon heyeti bunları bir araya getirmek
için çalışmakta. Bu çalışmaların tamamı
bir araya geldikten sonra, sivil toplum kuruluşlarımızla,
yine, kamu kuruluşlarımızla istişareleri yapılacak
ve 2007 ile 2013 arasındaki yedi yıllık dönemde, Türkiye'nin
hangi fasılla ilgili hangi yasal düzenlemeleri yapacağı,
hangi ikincil düzenlemeleri yapacağı, hangi kurumsal reformları
gerçekleştireceğinin çok detaylı bir yol haritasını
böylece kamuoyuna açıklamış olacağız ve bunlar
yapılırken de, dediğim gibi, yaparak hemen istifade
edeceğimiz konulara öncelik vereceğiz. O kadar çok konu
var ki, bugün hemen gerçekleştirmekten, zaten hemen bugün istifade
etmeye başlıyoruz, beklememizin anlamı yok. Bizim,
diyelim ki, Fransa'da seçimler var diye ya da Kıbrıs'la ilgili
problemler var diye, çevre konusunda, gıda güvenliği konusunda,
sağlık konusunda beklememizin hiçbir anlamı yok.
Eğer "falanca ülkede Türkiye aleyhtarlığı
çok, filanca ülkede şu siyasi lider şu sözü etti Türkiye
aleyhinde" deyip, moralimizi bozup, çevre konusundaki
adımlarımızı geciktiriyorsak, gıda güvenliği
konusundaki adımlarımızı geciktiriyorsak, halkımızın
özellikle sağlık alanında çok daha yüksek standartları
yakalamasını geciktiriyorsak, bu, Türkiye'nin lehine değil.
Tabii ki zor konular olacak, zor konular
da önümüze gelecek, fakat, bütün bu konuları, biz, zaman içerisinde
teker teker masaya yatırıp hepsini çözeceğiz. Öyle
konular olacak ki, ne zaman üye olursak ancak o zaman bunları yapabiliriz
diyeceğiz. Bazı konulardaki bizim uygulama tarihimiz
eşittir üyelik tarihimizdir diyeceğiz. Hatta, bazı konularda
üyelik tarihi bile yakın gelirse, sınırlı sayıda
konularda, üyelik tarihinden sonra dahi geçiş süreci talep etme
hakkımız olacak.
Kısaca özetleyecek olursak,
biz bu süreci, Türkiye'mizin, Türk insanının, halkımızın
lehine nasıl kullanabiliriz, bu sürecin faydalarından
azami şekilde nasıl yararlanabiliriz, işte, yapacağımız
çalışmalar tamamen bu eksende devam edecek. Tabii ki, Aralık
2006 kararları, Avrupa Birliğinin almış olduğu
kararlar adil değildir. Özellikle sekiz faslın açılmaması,
diğer fasılların kapanmaması sorunun büyüklüğüyle
orantısız bir karardır, bunları biliyoruz. Hatta,
bu karar, ilişkilerimizin özü ve ruhuyla da bağdaşmamaktadır,
bunu da biliyoruz. Ancak, şunun da farkında olmamız lazım
ki, Avrupa Birliği de gerçekten karmaşık bir dönemden
geçiyor, ciddi bir kafa karışıklığı söz
konusu. Kendi iç problemlerini çözmenin şu anda mücadelesini
veriyorlar, kendi iç sorunlarını aşmanın zorluklarını
yaşıyorlar. On beş üyeden, üye sayısı çıkmış
yirmi yediye. Karar verme mekanizmaları bu hızla, maalesef,
gelişememiş. Ortak enerji politikası, ortak
dış politika konusunda, maalesef, mesafeler alınamamış.
Avrupa Birliği rekabet gücünü hızla yitiriyor. Ekonomik
büyümeyle ilgili beklentiler dünya ortalamasının çok
çok altında. Sosyal güvenlik sistemleri özellikle bazı ülkelerde
hızla iflasa doğru sürükleniyor. Bu dönem, Avrupa Birliğinin
kendi iç sorunlarını kısa vadede çözebilmesi için
belki de bizim biraz daha toleranslı, sabırlı olmamızı
gerektiren bir dönem.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne toleransı
Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Devamla)
- Ancak, bu dönemin geçici olduğunu, orta ve uzun vadede ortamın
çok daha farklı bir ortam olacağı konusunda da, biz, güçlü
kanaatlere sahibiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, biz, bir yandan müzakereler konusunda,
fasıllar bazında teknik ilerlemeleri gerçekleştirirken,
öte yandan da, özellikle mali iş birliği konusunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Devamla)
-
yine bilim ve araştırma konusunda, özellikle bu yedinci
çerçeve içerisinde yer alacak bir ülke olarak da önemli mesafeler
kaydetmekteyiz açıkçası.
Biz bu süreç içerisinde, bildiğiniz
gibi, 2002'den bu yana yaklaşık 1,2 milyar euroluk bir mali
destek paketi üzerindeki çalışmalarımızı
tamamladık. Bu yıldan itibaren yıllık yaklaşık
500 milyon euroluk yine bir mali destek paketi çerçevesinde ve katılım
öncesi enstrüman dediğimiz bir yapıyla Avrupa Birliğiyle
olan mali iş birliği çalışmalarımızı
bütün hızıyla yürütüyoruz.
Yine, yedinci çerçeve içerisinde
50 milyar euroluk, yıllık, daha doğrusu yedi yılın
toplamında 50 milyar euronun üzerinde bir bütçeye sahip olan
araştırma fonlarından da istifade etme hakkına
yine sahip oluyor Türkiye. Bu süre, dediğim gibi, özellikle Türkiye'nin
Avrupa Birliğine üye olan ülkelerdeki görünürlülüğünün
de arttığı bir dönem oldu. Hepiniz, eminim ki, takip ettiniz,
ekim, kasım, aralık aylarında yirmiyi aşkın
üye ülke, özellikle Kıbrıs sorunu çerçevesinde Türkiye'nin
güçlü bir şekilde yanında yer aldı. Avrupa Birliği
basını, belki tarihimizde görülmeyen ölçüde Türkiye'nin
yanında destekleyici bir pozisyon aldı. Fransa'nın en
büyük gazetelerinin başyazarları Türkiye'yle ilgili konularda
yine Türkiye'yi destekleyici pozisyon aldılar ve özellikle Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
üzerindeki izolasyonların 26 Nisan 2004'te söz verildiği
hâlde hâlâ kaldırılmamış olmasının, Avrupa
Birliğinin kredibilitesine yakışmayacak bir tavır
olduğu konusunda da pek çok dışişleri bakanı,
hatta bazı başbakanlar beyanatlarda bulundular.
Ki, ocak ayıyla beraber özellikle
bu serbest ticaret tüzüğü üzerinde de küçük de olsa mesafeler
kaydedilmeye başlandı. Ki, bu, izolasyonların kalkması
açısından küçük, ama belki sembolik bir gelişme oldu ve
ilk defa Rumların da altında imzası olan bir kararla
yirmi yedi ülkenin mutabakatıyla bu konuda çalışmalara
başlanmasına karar verildi. Bu konuda, tabii, yapılacak
bütün çalışmalara özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden
yetkililerimizin ve yine Türkiye Cumhuriyeti'nden yetkililerimizin
yoğun bir şekilde destek vermesi gerektiğini ve bunların
tam bir mutabakatla yapılması gerektiğini, biz, özellikle
yaptığımız her görüşmede vurguladık.
Yine, benim geçen hafta yaptığım
Brüksel ziyaretleri çerçevesinde yedi ayrı komisyon üyesiyle
farklı konuları değerlendirdik ve bu toplantıların
tümünde de özellikle hem müzakere sürecine bakış açımızı
hem de Kıbrıs'la ilgili tutumumuzu, konumumuzu üzerine
basa basa defalarca vurguladık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce Türkiye'nin Avrupa
Birliği sürecinin bir başka perspektifine de kısaca
değinmek istiyorum. Bugün şöyle bir baktığımızda,
Fas'tan tutun ta Endonezya'ya kadar, Ukrayna'dan tutun ta Sudan'a kadarki
çok geniş bir coğrafyada Türkiye'nin katılım süreci
çok çok yakından takip ediliyor. Bütün bu ülkelerde yaşayanlar,
Türkiye'nin hem nüfusunun büyük bir çoğunluğu Müslüman
olan bir ülke olarak hem de demokrasisinin daha iyi işlediği,
insan hakları ve özgürlükler konusunda daha yeni açılımlar
yapan bir ülke olarak yaptıklarımızı çok çok yakından
takip ediyorlar. Bir bakıma, Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu
bu olumlu değişim süreci, dönüşüm süreci, pek çok ülke
için de örnek alınması gereken ya da esinlenilmesi gereken
bir süreç aynı zamanda. Ki, yine bu süreç, özellikle sivil toplum
diyaloğu boyutunda ele aldığımızda, Avrupa
Birliği ile Türkiye arasında çok önemli bir diyalog kapısı.
Daha iyi iletişim için, birbirini daha iyi tanımak için de
eşsiz bir fırsat penceresi sunuyor bize bu süreç. Özellikle
11 Eylül olaylarından sonra, Doğu ile Batı arasında,
İslam ülkeleri ile diğer ülkeler arasında, farklı
kültürler arasında birbirini daha yakından tanıma ihtiyacı
çok çok büyük. İşte, Türkiye, küresel açıdan baktığımızda,
böylesine zor bir dönemde, bu süreçte olmakla, bu süreçte devam ediyor
olmakla, bir bakıma, bu, çok önemli bir iletişim ve diyalog
kapısını da sonuna kadar açık tutmakta.
Bakın, bugüne kadar tam 47 bin
öğrenci, değişim programlarıyla, Türkiye ile Avrupa
Birliği arasında gitti geldi, kısa ya da uzun süreli
programlara katıldı. Bu sayı, 2013 itibarıyla, 380
bine ulaşacak. Yine sivil toplum diyaloğu çalışmalarımız
çerçevesinde, yerel yönetimlerimiz, üniversitelerimiz, sivil
toplum kuruluşlarımız ortak projeler üretecekler. Sadece
bu yıl için ayrılan bütçe, komisyondan ayrılan bütçe,
bu iş için, 22 milyon euro sadece sivil toplum diyaloğu
için, ki, bizim de ciddi, tabii, katkılarımız var buna.
Bu işin sonunda varacağımız
nokta ne olursa olsun, üyelik tarihimiz ne olursa olsun, Türkiye'nin
bu sürecin içinde oluyor olması ve bu süreçte sapasağlam
devam ediyor bir ülke olması, açıkçası, Türkiye için,
Avrupa Birliği için ve küresel boyutlarını da düşündüğümüzde
tüm bölgemiz için, çok çok kıymetli bir süreç, Türkiye'ye öngörülebilirlik
getiriyor. Bundan beş sene sonra, on sene sonra nasıl bir
Türkiye sorusunun cevabını, işte bu Avrupa Birliği
süreci, çok somut bir şekilde, kati bir şekilde hepimize
veriyor.
Biz inanıyoruz ki, Türkiye'nin
Avrupa Birliğine katacakları zaman içerisinde fark edilecek.
Türkiye, Avrupa Birliğinin büyüme dinamosu olacak, Türkiye,
Avrupa Birliğine dinamizm getirecek ve rekabet gücünü artıracak,
enerjiyle ilgili sorunlarının giderilmesinde çok çok
önemli katkılar sağlayacak, ancak, bütün bunların daha
iyi farkında olunması, daha iyi anlaşılması
için zamana ihtiyaç var ve bizim de önümüzde bu işler için zaman var.
Sürece sağduyu hâkim olmak zorunda.
Duygusal yaklaşımlardan arındırıp kendimizi,
gerçekçi bir şekilde, rasyonel bir şekilde bu sürecin hem
bir hak olduğunun, zor elde ettiğimiz bir hak olduğunun
farkına vararak devam ettirmemiz, korumamız, ama, öte yandan
da attığımız her adımda, bu işten Türkiye'nin
menfaati nedir, menfaatimiz var mı, bu sorgulamayla çalışmalarımıza
devam etmemizde büyük fayda var ve sonuçta bu bir, aynı zamanda,
kazan-kazan ilişkisi. Avrupa'nın ilerideki istikrarına,
zaten, belki de tarihin en büyük barış projesi olan Avrupa
Birliğinin, Türkiye'nin üyeliğiyle bu barış projesini
çok daha farklı bir boyuta taşıyacağını
da, yine, hep beraber görmemizde ve bu sürece katkı vermenin,
Türkiye'nin ve tüm bölgemizin lehine olacağını da ben,
tekrar, hatırlatmakta fayda görüyorum.
Beni dinlediğiniz için hepinize,
tekrar, teşekkürlerimi sunuyorum.(AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)
- Ama millet hiçbir şey anlamadı Sayın Bakanım sizin
anlattıklarınızdan. Dinlediler, ama, hiçbir şey
anlamadılar.
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu
adına Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı.
Sayın Gaydalı, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
AB süreci Parlamento için, Türk
toplumu için olmazsa olmazlardan biri. Bu, geçmiş hükûmetler zamanından
beri de böyle geldi. Sayın Bakan burada bu sunuşu yaparken
gönül isterdi ki, AK Parti Grubu da, bu, AB'ye olan ilgiyi, Türkiye'nin
ilgisini kendi ilgileriyle özdeşleştirsinler ve Sayın
Bakanlarını burada yalnız bırakmayarak dinleme
lütfunda bulunsunlar, çünkü Sayın Bakan Babacan çok sık bu
kürsüyü kullanan bakanlarımızdan biri değil. Sayın
Bakanın "background"una
baktığımızda, oldukça parlak bir "background"u
var. 1985 yılında Ankara'nın en güzide okullarından
Ankara Kolejini birincilikle bitiriyor, akabinde 1989 yılında
Orta Doğu Teknik Üniversitesini 4 ortalamayla üniversite birincisi
olarak bitiriyor. Bilahare, fulbright bursunu kazanarak Amerika'ya
gidiyor ve MBA'ini de tamamlayarak dönüyor.
Gerçekten kutluyoruz. Hakikaten,
başarılı bir öğrencilik hayatı var, ama
keşke bu başarılı öğrencilik hayatı bu
siyasette de devam edebilseydi, biz de çıkıp bir muhalefet
milletvekili olarak bu değerli, cumhuriyet hükûmetimizin bu
genç Bakanını burada alkışlama
imkânına sahip olsaydık. Bundan da en çok mutluluğu biz
duyardık. Türk halkının 72 milyondan 1'i olarak biz duyardık.
Sayın Bakan, 17 Ocak 2006 Salı
günü, 50'nci Birleşimde yine böyle gündem dışı bir
konuşma yapmış ve bunda da gruplara konuşma hakkı
doğmuş, akabinde 15 Haziran 2006'da, 116'ncı Birleşimde
bir sayın milletvekilinin, Sayın Çetin'in gündem dışı
yaptığı konuşmaya kısa da olsa bir cevap lütfetmiş.
Bugün 20 Şubat 2007, tekrar, Sayın Bakan Türkiye Büyük Millet
Meclisini bilgilendirme ihtiyacı duymuş, yani başmüzakereci
olarak bu göreve atandığı 3 Haziran 2005 tarihinden bu
yana üçüncü konuşması. Tabii, bunda Sayın Bakana da
haksızlık etmeyelim, genel konjonktür de sadece bakanın
kişiliğinden kaynaklanmıyor. Genel konjonktürün de
burada çok önemi var.
Şimdi, mevcut Hükûmetin bugüne
kadarki AB politikası performansına baktığımızda şunu
görüyoruz: Bu Hükûmet ne yazık ki Türkiye-AB ilişkileri ve
müzakere süreci için kapsamlı bir strateji ve ona uygun bir siyasal
iletişim modeli geliştirme becerisinden, maalesef, yoksundur.
Türkiye, siyasal koordinatları
çok iyi belirlenmiş bir plana sahip olmadığı, süreç
içinde sürekli bu konu üzerinde düşünce ve senaryo üretemediği
takdirde ciddi istikrarsızlık unsurlarıyla yüzleşmek
ve bunlarla baş etmekte öngörülmedik sıkıntılar
yaşamak durumunda kalmaktadır.
Hükûmetin dış politika konusundaki
deneyimsizliği ve yetersizliği nedeniyle, Türkiye, AB
karşısında müzakere yeteneğinden ve gücünden
yoksun bir ülke hâline gelmiş bulunmaktadır. AB müzakere
sürecinde daha güçlü olabilmemiz için, unutmayalım ki, AB
dışı ülkelerle ve uluslararası birliklerle de
ilişkilerimizi güçlü tutmak zorundayız.
Türkiye'nin, global dengeleri dikkate
alarak dünyadaki yer ve rolünü tayin etmesi gereği bir kat daha
artmıştır. Günübirlik politikalar, gündemi belli olmayan
seyahatlerle, tutarlı, etkin ve sağlıklı bir
dış politika üretme imkânı maalesef yoktur.
Türkiye'nin uluslararası topluluğun
güçlü, saygın, sözü dinlenir, sözüne kulak verilir bir üyesi
olabilmesi için, iltifat kaynağı olarak milletini gören,
gücünü milletinden alan bir ülke olması şarttır. Bu da
incelikli bir diplomasi, kıvrak bir manevra yeteneği, öngörü
ve senaryo üretebilme becerisi ister. Bunları başarıyla
uygulayamazsanız, hiçbir şey elde edemezsiniz. Daha kötüsü,
mevcudu da koruyamaz, zarara girerseniz.
Türkiye, bugün uluslararası
planda zarara uğrayan, elindekileri kullanamayan, elindekileri
hiçbir kazanım olmaksızın tek tek kaybeden bir ülke
hâline gelmiş durumdadır maalesef. Tecrübesizlik, hazırsızlık,
donanımsızlık ve vizyonsuzluk, uluslararası
ilişkilerin en büyük düşmanı ve en büyük handikabıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mevcut Sayın Hükûmetin her zaman bir adım
önde olma sevdası sayesinde, Kıbrıs meselesi Türkiye-AB
ilişkilerinin belirleyicisi durumuna gelmiştir. Bir
adım önde mantığının son fiyaskosu da Lokmacı
Geçidi örneğidir. Annan Planı'na 2004 yılında
"evet" diyen Türk tarafının uzlaşma isteği
açık olarak ortaya konmuşken ve bu duruma Rumların verdiği
"hayır" cevabı ortada iken bir adım daha uzlaşmacı
olduğumuzu gösterelim, Rumlara altın gol atalım sevdasının
son misali Lokmacı Geçidi'nin yıkılmasıdır.
Bu girişim, gereksiz yere Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumları
arasında gerilim yaratan ve sonu fiyasko olan bir girişim
olarak tarihteki yerini almıştır.
Annan Planı referandumunu
unutacak kadar insafsız olan AB'ye ikide bir bizlerin uzlaşma
isteyen taraf olduğumuzu göstermeye çalışan girişimler
sadece zayıflığımızın göstergesi olmaktadır.
Kıbrıs millî davası, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde
ön şart hâline getirilmiş bulunmaktadır. Tecrübesizlik
ve ciddiyet noksanlığı neticesi "Çözümsüzlük çözüm
değildir" sloganıyla yola çıkan sayın iktidar
meseleyi büsbütün çözümsüz hâle getirmeye maalesef muvaffak olmuştur.
"Ver kurtul" mesajlı politikaya, Annan Planı'na sarılmaya
engel olmakla itham edilen Sayın Denktaş'ın elimine
edilmesine rağmen mesafe alınamamış, Hükûmet hatalarıyla
içinden çıkılmaz bir kıskaca girilmiş bulunmaktadır.
Sayın Hükûmetin Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti üzerindeki ambargoların kaldırılması
haklı talebini 17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesinde ileri sürmesi
ve sözlü garantilerin ötesinde yazılı garantileri alması
gerekirdi. Hükûmet, zirvede müzakere tarihi almak uğruna Gümrük
Birliği Ek Protokolü'nü imzalayacağı yazılı
beyanında bulunmuş, 29 Temmuz 2005 tarihinde içinde
"Kıbrıs Cumhuriyeti" yazılı protokolü
imzalamakla elindeki kuvvetli kozu karşı tarafa maalesef
vermiştir. 2004'te gerekli cesareti ve tavrı gösteremeyen
Hükûmetin, geri adım ata ata, sırtı duvara yaslanmış
bulunmaktadır. Ek protokolü imzalayıp taahhüt altına
girildikten sonra, AB'nin ve Rumların tanımayı dayatmalarından
kurtulmaya çalışan Sayın Hükûmet, Fin Planı'nın
görüşmeleri esnasında, eş zamanlılık
şartından da vazgeçerek "bir limanımızı
açalım" gibi anlamsız bir teklifi ortaya atmak durumunda
kalmıştır. Buna karşın, Rum tarafının
duruşu, Sayın Hükûmetin, imzaladığı ek protokole
uymasını talep etmek şeklindedir. Bu, anlamsız
tek liman açma teklifi, yandaş basın vasıtasıyla
altın gol olarak lanse edilmiş, ama, neticede gol Türkiye'nin
kalesine girmiştir. 2004 Aralığında AB'ye girildi
bayramı yapanların altın golü de ancak bu kadar olabilirdi
zaten.
Bugün AB ilişkilerinde ne noktadayız?
Rölantideyiz. Sayın Hükûmet ne durumda? Seçimler öncesi, yönetilemez,
saklanamaz bir krizin çıkmadığı mutluluğu ve
kabulü içinde. Sekiz başlık askıya alınmış,
açılan başlıklar da kapatılamaz durumda; bu durum
2009'a kadar böyle sürecek ve 2009'da da duruma bir daha bakılacak.
Sekiz başlığın askıya alınmasının
sebebi neydi? Herkesin net olarak bildiği üzere, Rum gemilerine
limanlarımızı açmamamız. 2009'a gelindiğinde
limanlarımız Rum gemilerine açılmış mı
olacak? Hayır. Türk milletinin Kıbrıs davasını
millî bir dava olarak gördüğü sürece, hiçbir hükûmetin, istese
bile, Güney Kıbrıs Rum yönetimini tanımaya gidecek
bir adım olan limanlarımızı Rum gemilerine açma
girişiminde bulunması asla mümkün olamaz.
Özet olarak, kriz, çözülmek yerine,
ertelenmiş durumdadır. Türkiye'nin "hayır" diyememesi
ve bu tavizkâr politikalarını devam ettirmesi, AB'nin arzuladığıdır.
Tam üyelik perspektifinden yoksun bir adaylığı kabul
eden Sayın Hükûmetin, kırmızı çizgi ve kararlılık
yoksunu olduğu, artık, herkes tarafından bilinmektedir.
AB ipine meşruiyet maksadıyla sarılanların o ipi
bırakmayacakları artık açık bir gerçekliktir.
AB'yle ilişkilerimizde
Kıbrıs konusunun bir bahane olarak ortadan kaldırılması
şarttır. Yapılması gereken, Kıbrıs konusu
çözülünceye kadar AB'yle ilişkileri dondurup, Kıbrıs
meselesinin Birleşmiş Milletler platformunda çözümünü
sağlamaktır. Görünen de odur ki, artık Kıbrıs'ta
tek devletli bir çözümün oluşması imkânsıza yakın
bir ihtimaldedir. Türkiye'nin savunması gereken, iki devletli
bir çözümdür. Aksi, kısım kısım Türkiye'den tavizlerin
isteneceği bir süreç olacaktır. Türkiye'nin bu cesareti
mutlaka göstermesi gerekir.
AB açıkça söylemektedir ki,
Kıbrıs meselesinin nihai çözümü gerçekleşmeden Türkiye'nin
üyeliği hayaldir. O zaman önce Kıbrıs meselesini çözüme
kavuşturmak gerekmektedir. AB için Kıbrıs'ı feda
edemeyeceğimize göre, bu gerçeği dünyanın anlayacağı
bir dilde göstermeli, gerekirse AB üyelik sürecinden vazgeçebileceğimizi
Cesaretli girişimleri de yapmak zorundayız. Yoksa, her seferinde
kriz erteleyerek "benden sonrası Allah kerim" yaklaşımlı
hükûmet politikalarının ne Türkiye'ye ne de Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'ne bir faydası olamaz.
Türkiye'ye âdeta koloni gözüyle
bakan, her işe karışan, hesap soran Avrupa Birliğine
"dur" demenin zamanı gelmiştir. Sayın Denktaş'a
"Git, ülkende siyaset yap." diyen zihniyetin AB yetkililerinin
ve bazı büyükelçilerinin ülkemizde yaptıkları siyasete
sessiz kalmaları da son derece üzüntü vericidir. Türklerin
"hayır" demeyi bildiklerini muhataplarına hatırlatmak
lazım. Sayın Hükûmetin beş seneden beri takip ettiği
"ver kurtul" Kıbrıs politikasıyla, tam teslimiyet
ve tavizlere dayanan Avrupa Birliği politikası maalesef
iflas etmiştir. Yüce Meclisin bir an önce duruma el koyması
gerekmektedir.
AB Müzakere Çerçeve Belgesinin
2'nci maddesinde "Müzakerelerin paylaşılan hedefi,
katılımdır. Bu kabil müzakereler, sonucu önceden garanti
edilemeyen ucu açık süreçlerdir. Birliğin hazmetme kapasitesi
de dâhil Kopenhag Kriterleri tam olarak dikkate alındığında,
Türkiye'nin üyelik yükümlülüklerini yerine getirmediğinin
ortaya çıkması hâlinde, Türkiye'nin Avrupa yapılarına
mümkün olan en güçlü bağlarla bağlanması temin edilmelidir."
denilmekteyken "biz üye olmadan da bağlı kalırız"
sinyallerini güçlendiren politikalar ve mesajlar, AB üyeliği
önündeki en büyük engellerdir.
Türkiye'nin üyeliği, Avrupa
Birliği açısından bugüne kadar gündeme gelmiş ülkelerin
tamamından daha farklı ve temel bir tercihi ifade etmektedir.
Avrupa Birliği, Türkiye'nin
üyeliğiyle kendi medeniyet anlayışının
sınırlarını çizecektir. Neticede, Türkiye'nin
AB üyeliği, hem Türkiye açısından hem de AB açısından
siyasi bir karardır.
Müzakere sürecini sadece teknik
bir sürece indirgemek doğru olmaz. Eğer karar siyasi ise,
sekiz başlığın askıya alınmasını
teknik bir mesele olarak görüp "sekiz başlık açılmıyor,
ama, biz diğer başlıkların görüşmelerini yapalım
ve zaman kazanalım" deme saflığını ifade
edenleri anlamakta da zorlanıyoruz.
İç politik hesaplar üzerinden
AB'ye karşı olan sessizliğimiz, AB'yi yine de Türkiye'ye
karşı daha cüretkâr yapmaktadır. Zaten AB yetkililerini
ve özellikle de AB Komisyonu Başkanı Sayın Barosso,
bir süredir, Türkiye'nin üye olması için öngörülen süreyi on
yıldan yirmi yıla çıkarmıştır. İlişkilerin
kopmasından korkan Sayın Hükûmet, her şey gibi, üyelik sürecinin
uzamasını da sineye çekmektedir.
Hükûmete akıl hocalığı
yapan kimi çevreler için sürecin kendisi, sürecin amacı olan
üyelikten bile daha önemli gözükmektedir. Bu süreç, ekonomimiz
için IMF çapasının yanında bir çapa olarak görülüyor,
AB'den ekonomik yönetimde disiplin normları, standartları
öğrendiğimiz iddia ediliyor. Bazıları ise, AB'den
bu yolla uygarlık öğrendiğimizi iddia edecek kadar da
ileri gidiyorlar. Sanki müzakere süreci sadece teknik bir mesele
ve bu süreçten Türkiye üye olmasa bile büyük faydalar elde ederek
çıkacakmış izlenimi verilmektedir. Bu arada AB'nin dayatması
olan siyasi tavizlerin nelere yol açacağı da göz ardı
edilmemektedir. AB'nin, sürecin kendisine razı görüntüsü veren
bir ülkeyi zamanında üye yapması için bir nedeni yok. Bu yüzden,
Barosso, yirmi yıl sonra bile üyeliğimizin kesin olmadığını
söylemekte hiçbir sakınca görmemiştir.
Başmüzakereci ve Hazineden
sorumlu Sayın Devlet Bakanımız gibi son derece zor ve
yoğun mesai gerektiren, iki şapkayı birden taşıyan
Sayın Bakana da takdirlerimi belirtmek isterim. Ama, bu iki
şapkanın birinin yükünü Sayın Bakanın üzerinden
alabilecek bir değerli iktidar partisi mensubunun Sayın
Başbakan tarafından tercih edilmemiş veya bulunamamış
olması da anlaşılabilir bir durum değildir. Sayın
Bakanın, iki şapkası sebebiyle, dış temaslarda
yeterli zaman ayıramadığı da açık bir gerçekliktir.
Türkiye'nin ağırlığında uygun bir güvenlik ve
dış politika stratejisi belirleme ve bunu AB üyesi ülkelerle
tartışır hâle gelme gereğinin de farkında olmalıyız.
Sayın Hükûmetin müzakerelerdeki
pazarlık gücünün kaynağı kişisel dostluklar değil,
Türkiye'nin büyüklüğü ve gücü olmalıdır. İç politikaya
dönük arada bir efelenmelerle Türkiye'nin hakkı ve hukuku asla
korunamaz. Sayın Hükûmetin millî söylemleri kullanacağı
yerlerde bu söylemlerden uzak durması, millî söylemleri ve bu duruşu
en çok göstermesi gereken 17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesi'nde gösteremeyen
Sayın Hükûmet, iç siyasette söylem bazında milliyetçilik
yarışına girmiştir. Sayın Hükûmetin görevi,
millî hassasiyetlere yönelik söylemleri iç politikada kullanmak
değil, bu hassasiyetleri gözeten politikaları
dış siyasette savunmaktır. Dış siyasette
millî söylemlerden uzak durulacak, ama iç siyasette kamuoyunun unutkanlığına
sığınılarak millî söylemlere sarılınacak.
Bu çelişkili ve parti siyaseti hesaplarına dönük yaklaşımın
milletin derin irfanına yakalanmaması da mümkün değildir.
Devlet kurumları arasında koordinasyon ve uyumu sağlamakla
görevli Sayın Hükûmetin görevini yapmayarak kurumları
millete şikâyet etmesi, Sayın Hükûmetin sorumluluğunu
yerine getiremediği gerçeğini ortadan kaldıramaz
ve sorumluluğun göz ardı edilmesine de sebep olamaz. Bu
uyumsuzluk, özellikle dış politikada son derece mahzurlu
bir görüntü arz etmektedir. Bu uyumsuzluğun temelinde yatan,
kanımca, sayın iktidar partisinin dış siyaseti
iç siyasette bir enstrüman olarak kullanma çabasıdır. Bu
manzaralar ciddi bir devlet geleneğine
sahip olan Türkiye Cumhuriyeti'ne de yakışmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bulunduğumuz yüce kürsünün arkasında
"Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir."
yazılıdır. Son senelerde dış kaynaklı kayıt
ve şartların arttığını görmek son derece
ıstırap vericidir. Hükümranlık haklarımıza
sahip çıkmamız gerekiyor. İçinde söz sahibi olmadığımız
her türlü uluslararası örgüte karşı -ki, buna AB de
dâhildir- hükümranlık haklarımızı son derece iyi
savunmamız gerekiyor. Atılan her yanlış adımın
on yıllara mal olma riski vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gaydalı,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Atılan her yanlış
adım, Türkiye'nin geleceğine ipotek koymaktır. Atılan
her yanlış adım, ülkeyi tehlikeli maceralara, tehlikeli
kamplara sürüklemektedir. Oysa, Türkiye, cesaretin ve sorumluluğun
ülkesi olma durumundadır. Süreci yönetecek bilgiden yoksun
olmak, hedeflere ve fırsatlara değil de tehditlere odaklanmak,
risk üstlenme cesareti gereken durumlarda günü kurtarmaya, durumu
idare etmeye soyunmak, kritik anlarda stratejik bakıştan
ve öngörüden yoksun bir biçimde, güya cesur, oysa körce çıkışlar
yapmak Türkiye'nin elini gittikçe zayıflatmaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni
izolasyondan kurtarmak için çırpınan sayın iktidar, sonunda
Türkiye'yi izole etmiştir. El yordamıyla yürütülen gaflarla,
malul, ciddiyetten uzak dış politikayla ABD'yle aramızdaki
mesafe giderek açılmış, NATO'yla ilişkilerimiz soğumuş,
Türk dünyası unutulmuş, inanç eksenli dış temaslara
ağırlık verilmiştir.
Kıbrıs'ta gerileme, Avrupa
Birliği seferinde ricat, Amerika'yla ilişkilerde iflas,
Irak'ta çaresiz, yön tespitinde pusulasız, politikasız
bir uygulamanın sahibi Sayın Hükûmet ne kadar övünse hakkıdır.
Çözümsüzlüğü çözüm olarak görmeyen iktidar, başarısızlığını
başarı olarak sunmakta son derece başarılıdır.
Türkiye'nin dış politikadaki
zorluklarını aşmasının tek yolu, artık
milletimizin önüne bir an önce sandığı getirmektir.
Türkiye'nin kabuğunu kırmasını ve dünyayla entegre
olmasını sağlamış olan Anavatan Partisinin
AB sürecine yaptığı katkılar henüz milletimizin
hafızasında tazedir. Anavatan Partisi olarak vurguladığımız
Türkiye'nin gücünü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gaydalı,
Sayın Bakana vermiş olduğum ek sürenin aynısını
size verdim ve teşekkür
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)
- Sayın Başkan, daha sonra uzattınız.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen,
bakınız, burada gayet adilane yönetiyorum. Hiç onun için
bu hususta herhangi bir serzenişe falan lüzum yok.
Sayın Gaydalı
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)
- Hayır efendim, verdiniz. Hayır, lütfen
BAŞKAN - Lütfen, lütfen Hanımefendi.
Sayın Milletvekilim, teşekkür
için mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun Sayın Gaydalı.
EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla)
- Sizin iyi niyetinizi de istismar etmek istemiyorum Sayın
Başkan.
Yüce heyete en derin saygılarımı
arz ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
ekranı takip ederseniz, sayın konuşmacılara benim
ne kadar süre verdiğimi gayet yakinen görebilirsiniz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Onur Öymen.
Sayın Öymen, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın Avrupa Birliğiyle
ilişkiler konusunda verdiği bilgiler hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum.
Sayın Bakanın buradaki
konuşmasını büyük bir dikkatle izledik, büyük bir dikkatle
dinledik ve size şunu bütün samimiyetimle ifade edeyim: Derin
bir hayal kırıklığına uğradık. Sayın
Bakanı dinlerseniz, her şey yolunda, her şey beklendiği
gibi yürütülüyor, komiteler toplanıyor, tarama süreci bitti,
gelenler oluyor, gidenler oluyor, hazırlıklarımızı
büyük bir hızla yürütüyoruz, bundan daha iyi bir tablo olamaz.
Gerçek ne? Gerçek şu: Türkiye, bugün, Avrupa Birliğiyle
ilişkilerde hiçbir aday ülkenin yaşamadığı
bir krizi yaşıyor.
Değerli arkadaşlar, hiç
kimseyi aldatmayalım, kendimizi de aldatmayalım. Bakınız,
2002 yılında zirve sırasında, Danimarka Dışişleri
Bakanının Danimarka Başbakanıyla yaptığı
bir konuşma televizyon kameralarına takıldı.
Orada, Danimarka Dışişleri Bakanı kendi Başbakanına
izahat verirken diyor ki: "Çok büyük bir Avrupa ülkesinin
dışişleri bakanıyla görüştüm, Türkiye'nin
üyeliği konusunda bana dedi ki: 'Türkiye'yi önce uyutacağız,
sonra unutacağız.'" Ne yazık ki, şimdi böyle
bir dönemin içinden geçiyoruz.
Sayın Bakan burada diyor ki,
"Bir faslı kapattık." Ne zamandan beri? 3 Ekim 2005
tarihinden bu yana. Kapata kapata bir faslı kapattık. O da
-huzurunuzda üzülerek söyleyeyim- son fasıldır değerli
arkadaşlarım. Çünkü, Avrupa Birliğinin 14-15 Aralık
tarihinde aldığı zirve kararına göre, bir kere
daha bu şekilde, bu koşullarda bir faslı kapatmanız
mümkün olamayacak Sayın Bakan, siz de bunu gayet iyi biliyorsunuz.
Çünkü, orada -diyor ki- bu dondurulan sekiz maddenin dışında
kalan maddelerin tamamı için geçici kapatma aşamasına
dahi gelmeden Kıbrıs konusunda Avrupa Birliğinin Türkiye'den
beklediği tavizleri Türkiye'nin vermesi isteniyor. Bunları
vermezseniz bir kere daha Avusturya döneminde teknoloji faslını
kapattığınız gibi hiçbir fasıl kapatamayacaksınız.
Bunu çok iyi bilmenizi istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan diyor ki: "Yirmi ülke bizi destekledi Kıbrıs
konusunda." Hayrete düşmemek kabil değil!
Değerli arkadaşlarım,
eğer sadece bir ülke, sadece tek bir ülke Türkiye'yi desteklemiş
olsaydı 14-15 Aralık tarihli zirve kararı çıkmazdı,
Türkiye hakkında böyle bir karar Zirveden çıkmazdı. Sayın
Bakan da şikâyet ediyor sekiz maddenin dondurulmasından. Niye
çıkmazdı? Çünkü bir tek ülkenin hayır oyu bu kararı
engellemeye yetecekti. Kararlar oy birliğiyle alınıyor.
Ama, dost dediğimiz ülkelerden bir tanesi bile engellememiştir
bu kararın çıkmasını, biliyor musunuz, bir tanesi
engellememiştir.
Kıbrıs konusunda karşı
tarafın ne kadar haksız, Türkiye'nin ne kadar haklı olduğunu
biz biliyoruz. Bizim bilmemiz yetmiyor. Karşı tarafa kabul
ettirebiliyor musunuz, ettirebiliyor musunuz?
Şimdi buraya gelip de biz çalışmalarımızı
çok iyi yapıyoruz, çalışkan bir öğrenci gibi ev ödevimizi
yapıyoruz, onu yapıyoruz, bunu yapıyoruz demekle meseleleri
halletsek, biz de sizi alkışlayalım. Mesele öyle değil.
Bakınız, en son gelişmeyi
size söyleyeyim Kıbrıs'la ilgili olarak: Siz de biliyorsunuz,
Kıbrıs kalktı, dedi ki: "Kıbrıs'ın etrafındaki
bütün kara suları bana aittir, bütün kıta sahanlığı
bana aittir, ekonomik bölge bana aittir." Bunun için gitti,
Mısır'la bir anlaşma yaptı, oradaki bitişik
bölgeyi paylaştılar Mısır'la. Lübnan'la da bir anlaşma
yaptı, onunla da paylaştılar. Yunanistan'la da bir anlaşma
yaptı, onunla da paylaştılar ve bu paylaştıkları
bitişik bölge, arazi, deniz arazisi ve altındaki madenler,
petrol, değerli sahaların büyük bir bölümü Türkiye'nin ekonomik
bölgesiyle kesişiyor. Yani bizim bölgemizi de alıyor.
Bir kere sizin ne hakkınız
var bütün Kıbrıs adına böyle bir iş yapmaya? Kıbrıs
devletini kuran Londra ve Zürih Anlaşmaları size böyle
bir yetki veriyor mu? Vermiyor. Vermiyor. O devlet, Türklerin ve Rumların
ortak devleti olarak kurulmuş. Sizin, bütün devlet adına
böyle bir tasarrufta bulunmaya hakkınız yok ki. Nasıl
bunu yaparsınız? Nasıl bunu yaparsınız?
Norveç ve Çin firmaları,
Kıbrıs'ın civarındaki kıta sahanlığında
8 milyar varil petrol bulmuş, 400 milyar dolar değerinde.
Şimdi "bu petrol benimdir" diyor ve bunu işletmek
için ihale açıyor, Türkiye'nin itirazlarını dikkate bile
almıyor. Birkaç gün önce, 15 Şubat tarihinden itibaren ihale
taleplerini kabul ediyor, şirketlerin tekliflerini kabul ediyor
ve birkaç ay sonra da sonuçlandıracak ve orada petrol aramaya
başlayacaklar. Biz ne yapıyoruz? Biz bunu durdurmak için ne
yapıyoruz? Size soruyorum: Hükûmet ne yapıyor? Birkaç tane
kurusıkı beyanatın dışında biz ne yaptık?
Kıbrıs konusunda herkes bizi destekliyormuş
Bu olay
üzerine Türkiye bir iki itirazda bulununca, Avrupa Birliğinin
Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn açıklama yaptı:
"Türkiye'nin itirazları yersizdir. Kıbrıs'ın,
egemen bir devlet olarak, bu konularda her türlü anlaşmayı
yapmaya ve tasarrufta bulunmaya hakkı vardır." diyor.
Dönem Başkanı Almanya ne diyor? O da aynı şeyi söylüyor.
Dönem Başkanı Almanya da Rumlara arka çıkıyor. Hani
herkes bizi destekliyordu? Yani, biz hayal mi kuruyoruz? Size kim
söylüyor herkesin bizi desteklediğini Sayın Bakan? Siz,
Mecliste, çıkıyorsunuz, Meclis zabıtlarına girecek
şekilde "Yirmi ülke, Kıbrıs konusunda Türkiye'yi
destekliyor." diyorsunuz. Hangi ülkelermiş, bunları
bir de biz bilelim. Ambargolar niye kaldırılmadı madem
herkes bizi destekliyor, şu ana kadar? Niçin Avrupa Birliği,
hâlâ, daha, Nisan 2004'te Kıbrıs'la ilgili olarak aldığı
kararları uygulamıyor? Yani, gerçekleri anlatmak zorundayız.
Bu Meclisin kürsüne çıkıp da iyimserlik dağıtmak
için, vatandaşa her şey yolunda gidiyor demek için gerçek
dışı beyanlarda bulunursanız, tarih sizi affetmez.
Bunu yapamazsınız, buna hakkınız yok. Durum son derece
kötüdür, herkesin haberi olsun.
Biz, bir önceki hafta sonu Almanya'daydık
Sayın Genel Başkanımızla birlikte ve orada çok
önemli siyasi şahsiyetlerle görüştük çeşitli partilerden
ve bize söyledikleri aynen şudur: "Beş yıl öncesine
nazaran Türkiye'nin üyelik şansı şimdi daha kötüdür."
Beş yıl öncesine nazaran daha kötüdür. Bir şey daha söylediler:
"Almanya'nın iktidarının büyük ortağı Angela
Merkel'in bu seçimleri kazanmasının beş sebebinden,
beş temel sebebinden bir tanesi, Türkiye'nin üyeliğine karşı
çıkmasıdır. Türkiye'nin üyeliğine karşı
çıkmasının beş temel sebebinden biri Türkiye ile
Avrupa arasındaki din ve kültür farkıdır."
Ben, birkaç gün önce, geçen cuma günü,
Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla Sayın
Başbakanı ziyaret ettim ve kendisine orada edindiğimiz
izlenimleri anlattım. Bütün ayrıntılarını
size anlatarak vaktinizi alacak değilim, ama biliniz ki, görüştüğümüz
şahsiyetler bize Türkiye'nin üyeliği konusunda hiç umut
vermediler. Bunlar içinde Türkiye'nin üyeliğini destekleyenler
var. "Ben şahsen Türkiye'nin üyeliğini destekliyorum,
ama, durum son derece kötüdür." diyor.
Mesela, Avusturya'da yeni bir
hükûmet işbaşına geldi, başında da bir sosyalist
parti var. Gusenbauer -Sosyalist Partinin başkanı- Türkiye'nin
üyeliğine kesinlikle karşı. Yani, Hristiyan demokrat
partiler çoğunlukla karşıdır, ama, sosyalist partilerden
de çıkmaya başladı şimdi üyeliğimize engel
olanlar, karşı olanlar. Bize Almanya'da bunu çok açık söylediler.
"Avusturya'da hem iktidar hem muhalefet kesinlikle karşıdır."
dediler. Nasıl aşacaksınız?
Fransa'da cumhurbaşkanlığına
aday Sarkozy açıkladı: "Türkiye için tam üyelik olmaz."
diyor. Ne olur? Efendim, bir Akdeniz birliği kuracaklar, Türkiye'yi
Avrupa Birliğine üye yapmayacaklar, Akdeniz birliğine
sokacaklar. Bunları niçin anlatmıyorsunuz Sayın Bakan?
Sizin bunları bilmemeniz mümkün mü? Yani, şimdi, şu
sırada Türkiye böyle bir dönemden geçerken, yüce Meclise anlatılacak
husus tarama süreci midir? Kaç komite gitti, kaç komite geldi, bu
mudur? Bunları niçin anlatmıyorsunuz?
Bir şey daha söyleyeyim size:
Şimdiye kadar bütün aday ülkelerin vatandaşları -Türkiye
hariç- üyelik müzakere süreci başladıktan sonra vizesiz
seyahat etme hakkına sahip oldular. Şengen Anlaşmasını
imzalayan bütün Avrupa ülkelerine, Bulgaristan ve Romanya da
dâhil olmak üzere hepsi vizesiz seyahat etti. Bizim vatandaşlarımız
edebiliyor mu Sayın Bakan, edebiliyor mu? Çok iyimser bir tablo
çiziyorsunuz, bunu niye anlatmıyorsunuz? Bu konuda bir girişimde
bulundunuz mu? Ne cevap aldınız? Niçin, hâlâ, bizim vatandaşlarımız,
evinin tapusunu, aldığı maaşın bordrosunu göstermek
gibi küçültücü muamelelere maruz kalıyor, yazın sıcağında,
kışın soğuğunda saatlerce konsoloslukların
kapısında bekliyor? Niçin, hiçbir ülkeye böyle bir muamele
yapılmadı da bir tek Türk vatandaşlarına yapıyorlar?
Niçin bunları anlatmıyorsunuz? Niçin bunları anlatmıyorsunuz?
Siz biliyor musunuz değerli
arkadaşlar, bugün başka ülkelerin vatandaşları,
mesela Almanya'da, kendi ülkelerindeki seçimler için oy kullanabiliyor.
Sandıkta, gidiyorlar, orada oy kullanıyorlar. Hırvatlar
da kullanıyor, Sırplar da kullanıyor. Yalnız aday
ülkeler değil, öbürleri de kullanıyor. Bir tek istisnası
var: Türkler. Türklere böyle bir hak tanınmıyor.
Yıllardan beri uğraşıyoruz.
Nihayet, bu defa, bizim girişimimiz üzerine Bavyera -o da Bavyera-
İçişleri Bakanı dedi ki: "Eğer Federal Hükûmetten
böyle bir teklif gelirse, ben desteklerim." Bizim girişimimizle.
Bu olursa eğer, belki bu seçimlere yetişecek şekilde,
yurt dışındaki vatandaşlarımıza oy kullanma
hakkı tanıyacağız. Ama, bugüne kadar tanımıyorlar,
şu anda da tanımıyorlar. Biz, 1995 yılında Anayasa'mızı
değiştirdik bunu sağlamak için, gerekli yasal değişiklikleri
yapamıyoruz, çünkü, yasayı yapsanız uygulama
şansı yok. Biz bunlarla uğraşıyoruz. Bunları
konuşacağız. Bu kürsüye çıktığınız
zaman "Efendim, her şey yolunda, mükemmel. Biz görevimizi
çok iyi yapıyoruz. Türkiye'de her şey çok iyi gidiyor."
Gitmiyor arkadaşlar. İşte bunları anlatıyorum.
Eğer aksi yönde bilginiz varsa, kürsü burada, buyurun, gelin
söyleyin.
"Reformları çok iyi yapıyoruz."
Değerli arkadaşlar, gerçekten, insan bazen çok şaşırıyor.
"Reformları çok başarılı olarak yürütüyoruz"
diyorsunuz. Açınız, Avrupa Komisyonunun en son yayımladığı
Türkiye ilerleme raporuna bakınız. Orada ne kadar çok
eleştiri olduğunu göreceksiniz, Türkiye'nin, raporları,
zamanında, gereği gibi yapmadığı konusunda.
Örnek: Diyor ki "Parlamenterlerin dokunulmazlığını
kaldırın." Demiyor mu Sayın Bakan, demiyor mu?
Şimdi, bunu biz yıllardan
beri söylüyoruz. Sayın Başbakan, geçen seçimden önce kürsüye
çıktı, vaat etti. Avrupa Birliği Komisyonu bunu öneriyor.
Niye hâlâ yapmıyorsunuz? Niye hâlâ milletvekili dokunulmazlığını
kaldıracak bir öneriyi Meclise getiremediniz?
Ne diyor başka? Efendim, diyor
ki: "Hâkim ve savcıların tayin yöntemi hukuka aykırıdır,
demokrasiye aykırıdır. Adalet Bakanının ve
Müsteşarının bu tayin komisyonunda bulunması
doğru değildir." Biz de aynı şeyi söylüyoruz
yıllardan beri. Siz bunu yapıyor
musunuz? Tam tersine, Hükûmetin hâkimler üzerindeki rolünü, etkinliğini
artıracak önerilerle Meclisin karşısına geliyorsunuz,
Yargıtay Yasası gibi vesaire. Yani, bunlar olacak şeyler
değil. Avrupa Birliğinin istediğinin tam tersini yapacaksınız,
sonra da bu kürsüye çıkacaksınız, diyeceksiniz ki:
"Reform süreci mükemmel yürüyor!"
Şimdi, eğitim faslında -siz de itiraf ediyorsunuz- Fransızlar
itiraz etti. Siz "Fransa" demediniz, ama ben söyleyeyim.
Fransa acaba niçin itiraz ediyor eğitim faslına? Eğitim
faslının açılmasına ne itirazı var?
Şimdi, Sayın Bakan öyle
bir hava yaratıyor ki: "İşte, sekiz maddede problemimiz
var, ama, orada da bir şeyler yapıyoruz, geri kalanlarda pek
sorunumuz yok." Bir cümle sonra diyor ki: "Beş fasılda
açılış kriteri var." Bu ne demektir? Bunu bilmeyenler
pek anlamayabilir, ama ben size söyleyeyim: "Beş fasılda
açılış kriteri var." demek, bu fasıllardan herhangi
birinin müzakereye başlaması Türkiye'nin yerine getireceği
bazı koşullara bağlı demek. Diğer adaylara bunu
yaptılar mı? Yapmadılar. Bir tek Türkiye'ye yapıyorlar.
İşte biz onun için itiraz etmiştik, 17 Aralık kararlarına
onun için itiraz ettik. Türkiye için böyle istisnai engeller koydular,
hangi aşamada, Türkiye'yi nasıl engelleriz. İşte
bunlar. Bir tanesi de bu açılış kriteri. Yani, daha müzakereye
başlamadan, ben sizinle masaya oturmak için sizin şu şu
şu işleri peşinen yapmanızı beklerim, diyor.
Ee, müzakerede söylesene, müzakere sırasında, görüşürken
bunları ele alalım, yapalım, gerçekleştirelim. Hayır.
Daha masaya oturmadan bunları yapmak istiyor. Niçin? Sizi engelleyecek,
geciktirecek süreci bunun için istiyor.
Şimdi, Sayın Başbakan
diyor ki: "Efendim, almazlarsa da biz ne yaparız? Kopenhag
Kriterlerini Ankara Kriteri yaparız, Maasrtrich Kriterlerini
de İstanbul Kriteri yaparız, yolumuza devam ederiz."
İşte, tam söylenmeyecek laf budur. Niçin? Çünkü, onların,
yani, Türkiye'yi üye yapmak istemediklerinin sizi getirmek istedikleri
nokta bu, size tam bunu söyletmek istiyorlar. Yani, demek istiyorlar
ki: "Biz sizi üye yapmasak bile, siz bize sıkı sıkıya
bağlı kalacaksınız." Açıkça yazmış
bunu 17 Aralık kararlarında. "Türkiye Avrupa'ya demirlenecektir"
diyor ve ne demek bu? Avrupa'nın bütün kriterlerini aynen uygulayacağım.
Niye mecbur olacakmışım Türkiye'yi üye yapmazlarsa bu
kriterleri uygulamaya? Kim beni mecbur edebilir? Türkiye'nin
çıkarı o zaman ne yapmayı gerektirirse onu yapacağım.
Yani, Türkiye aleyhinde bu kadar kuvvetli cereyanlar varken kalkıp
da "beni üye yapmasanız bile ben sizin bütün kriterlerinize
uyarım" dememiz doğru mu? İnsan hakları, demokrasi,
laiklik falan ayrı. Onları her zaman söylüyoruz. Bu o değil.
Maastricht Kriterlerinin demokrasiyle falan hiç alakası
yok. Maastricht Kriterleri doğrudan
doğruya ekonomik düzenlerle ilgili kriterler. Niçin kendimi
bağlayacağım? Niçin kendimi bağlayacağım?
Bunlar, maalesef, çok iyi düşünülmemiş konulardır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
işin özüne geliyoruz. Geçen hafta içinde, Avrupa Birliğinin
büyükelçileri, Sayın Genel Başkanımızı bir
çalışma yemeğine davet ettiler, çalışma yemeğinde
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sordular. Sayın
Genel Başkanımız kendilerine aynen şunu söyledi:
"Biz -dedi- ortaklık anlaşmasının imzalandığı
1963 yılından beri Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliği
için çalışıyoruz. Bizim partimizin politikası
bu. Bu anlaşmayı imzalayan bizim liderimiz, o zamanki genel
başkanımız İsmet İnönü." Şimdi, bizim,
biliyorsunuz, 600 sayfalık bir kitabımız var. Bu konuda
beş yıldan beri Genel Başkanımızın, parti
sözcülerimizin söylediği bütün sözler, yaptıkları
açıklamalarda bir tek cümle bulamazsınız ki, Türkiye
Avrupa Birliği üyesi olmasın, üyeliğe karşıyız
anlamına gelecek. Basında filan yazılanlara bakmayın,
onları ciddiye almayın. Ama işin gerçeği, bizim politikamız
budur. Bunu anlattı. Dedi ki: "Biz şimdiye kadar hep bu
politikayı izledik ve uygulamada da Türkiye daima ekonomi
politikasını tam üyelik doğrultusunda yönlendirdi.
Ama, şimdi görüyoruz ki, yaptığımız temaslardan
anlıyoruz ki, Türkiye'yi tam üye yapma yolunda, şimdi,
şu sırada, Avrupa'da bir siyasi irade yoktur. Yani, Türkiye'yi,
görünebilir bir gelecekte Avrupa Birliği üyesi yapacak bir
karar alma havası Avrupa'da hissetmiyoruz."
"Efendim, bugün yapmayız
da yarın yaparız." Bu da yok. "Efendim, bugünkü koşullarda
yapmayız ama, siz bütün koşulları yerine getirirseniz
yaparız." Bunu diyen de yok. Yani, dikkatinizi çekerim,
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği konusuna karşı
çıkan siyasi liderlerden bir tanesi bile, bugüne kadar,
"eğer Türkiye şunu yaparsa, Kıbrıs'ta bunu yaparsa,
şu koşulları yerine getirirse, biz de tutumumuzu değiştiririz,
Türkiye'yi destekleriz" demedi. Demek ki, bu, koşullara tabi
değil, bağlı değil.
Şimdi, biz sorduk Münih'te yaptığımız
konuşmalarda Avrupa'nın önemli siyasi şahsiyetlerine,
"Peki, niçin karşısınız?" dedik. Bize dediler
ki: "Efendim, ben şahsen karşı değilim, ama, karşı
olanların dediği şu -demin söyledim- 'din ve kültür farkı.'
İki, Türkiye çok büyük bir ülke, Avrupa Birliğine üye olursa
dengeleri değiştirecek." Şimdi, Avrupa Birliğinin
hoşuna gitsin diye biz küçülemeyiz ki, dinimizi, kültürümüzü
değiştiremeyiz ki. Yani, böyle engeller çıkaracaksanız
karşımıza, demek ki üyelik şansımız hiç
yok.
Şimdi, dedik ki kendilerine:
"Bakınız
" Sayın Genel Başkanımız
şunu söyledi ki, dedi ki: "Bakın, eğer bizi tam üye
yapacaksanız ve bize makul bir gelecek için tam üyelik sözü veriyorsanız
bizim koşulları yerine getirmemiz kaydıyla, o zaman,
biz, daha önce Avrupa Birliği için verdiğimiz taahhütlerle
bağlı kalırız. Ama, bize derseniz ki 'sizi ne yaparsanız
yapın üye yapmayacağız', onu bugünden söyleyin. O zaman,
biz de, daha önce verdiğimiz, gümrük birliği gibi taahhütleri
gözden geçiririz." Niçin? Çünkü, gümrük birliğinde, mesela,
yalnız Avrupa Birliğiyle gümrükleri kaldırmakla kalmıyoruz
sanayi ürünlerinde, Avrupa Birliğinin bütün dünyaya uyguladığı
gümrük tarifelerine, Türkiye, uymayı kabul ediyor. Düşünebiliyor
musunuz, bizim oturmadığımız bir masada alınan
bir kararla, bütün dünya için tarifeler tespit ediliyor her malda,
Çin'den gelen bir mala kaç para gümrük uygulanacak, Japonya'dan gelen
bir mala kaç para gümrük uygulanacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) -
Kanada'dan,
Amerika'dan gelen mala ne kadarlık tarife uygulanacak. Bunların
hepsini Avrupa Birliği kabul ediyor, Türkiye de uyguluyor. Bizim
söz hakkımız bile yok, kimse bize danışmıyor
bile. Peki, bunu niye kabul ettik: Şunun için kabul ettik, dedi
Genel Başkan. Dedi ki: "Biz, Türkiye'ye yakın bir gelecekte,
görünebilir bir gelecekte tam üyelik verileceği için bunu kabul
ettik; ama, eğer bizi üye yapmayacağınızı anlarsak,
biz de, müsaade edin, çeşitli ülkelerle ekonomik ve ticari
ilişkilerimizin tarifelerini kendimiz tespit edelim. Bazı
ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmek istiyorsak, onlarla
gümrük tarifelerimizi ona göre yaparız." Yani, mesajın
özü şu: Bizi üye yapmayacaksanız, biz kendi kaderimizi kendimiz
tayin ederiz, kendi başımızın çaresine kendimiz
bakarız ve Atatürk'ün öngördüğü tam bağımsızlık
hedefine yöneliriz. Bizim mesajımız bu.
Sayın Bakan mali yardımlardan
bahsediyor, Avrupa Birliğinden ne kadar çok yardım alıyormuşuz,
500 milyon euroya çıkmış filan! Değerli arkadaşlar,
size bir rakam vereyim, fazlasını söylemeyeceğim,
siz gerisini anlarsınız. 2000 ile 2006 yılları arasındaki
dönemde -bunun dört yılı AKP İktidarıdır- Avrupa
Birliğinin Romanya'ya yaptığı yardım 5,1 milyar
euro, Avrupa Birliğinin Bulgaristan'a yaptığı
yardım -Bulgaristan Türkiye'nin yedide 1'i- 2,8 milyar euro, Polonya'ya
yaptığı yardım 15,3 milyar euro, Türkiye'ye yaptığı
yardım 1,7 milyar euro. Tablo bu. Sayın Bakan, iyimserliğinize
hayranlık duymamak kabil değil, ama, siz şunu övünülecek
bir tablo olarak söyleyebilir misiniz? Övünülecek bir tablo mudur
bu, Türkiye için? Yapamamışız. Yardım alamıyoruz.
Size diyor ki: "2014 yılına kadar hiçbir şekilde sizi
üye yapmayız." diyor o 17
Aralık kararında, çünkü altında hüküm var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen, teşekkür
cümlenizi alayım.
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan, son cümlemi söylüyorum.
Diyor ki: "Çünkü, Avrupa Birliği
ekonomik reform yapmadan, Türkiye'yi üye yapamaz." Yani, siz
ağzınızla kuş tutsanız, ne yaparsanız yapın,
Avrupa Birliği ekonomik ölçülerini değiştirmeden,
sizi üye yapamaz. Niçin? Çünkü, size, bugün üye olsanız, vermesi
gereken parayı vermeye hazır değil, onun için.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, bu zihniyetle Avrupa Birliğine giremez. Avrupa'daki
bu koşullar ve Türkiye'deki bu zihniyetle, maalesef, giremez.
O zaman, kendi geleceğimiz için atacağımız
adımları şimdiden planlayalım, Meclis olarak görüşelim.
Keşke, Avrupa, Türkiye'yi almaya hazır olsa, el birliğiyle,
tam üyelik için sonuna kadar çalışsak. Ama, bugün gördüğümüz
tablo bu tablo değildir.
Çok teşekkür ediyorum, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.33
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.44
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65'inci Birleşimi'nin İkinci
Oturumu'nu açıyorum.
Avrupa Birliği yıllık
raporuyla ilgili Hükûmetin gündem dışı açıklaması
üzerinde gruplar adına konuşmalar devam etmektedir.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun.
Sayın Alaboyun, buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ
RIZA ALABOYUN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Avrupa Birliği yıllık raporlarının
görüşülmesiyle ilgili olarak AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, aslında, burada, biraz
daha teknik düzeyde bir rapor hazırlamıştım ama,
tabii siyasetin gereği muhalefetin birtakım eleştirileri
de ön plana çıkınca, biraz hazırlamış olduğum
konuşmamın da dışına zaman zaman çıkacağım.
O konuda affınıza sığınıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben,
Avrupa Birliği sürecinde gelinen tarihsel süreci atlamak istiyorum.
Çünkü, 1959 yılından, gelinen nokta, bizde, Ulu Önder Atatürk'ün
göstermiş olduğu muasır medeniyet seviyesine
ulaşma noktasıdır. Burada hepimizin katkısı
var. O dönem iktidarda olan partilerin hepsi katkıda bulundu.
Bunu, ben, saygıyla ve şükranla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti İktidarı döneminde, iktidar ve muhalefetle el birliği
içerisinde, AB'yle ilgili reformlar hızlandırılmış,
Kopenhag Kriterlerini yerine getirme konusunda olumlu adımlar
atılarak, 3 Ekim 2005 tarihinde, müzakerelere başlama tarihi
alınmıştır. 17 Aralık 2005'te de müzakerelere
fiilen başlanmıştır. Müzakerelerde nerelerde olduğumuzu,
neler yaptığımızı, Sayın Bakanımız
Ali Babacan Bey güzel bir şekilde izah etmiştir. Fakat, ben,
şunu vurgulamak istiyorum: Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin
temelini ulusal menfaatlerimiz belirler. Bu ilişkilerde bizim
muhatap aldığımız, AB ile imzalamış olduğumuz
Katılım Ortaklığı Belgesi ve Müzakere Çerçeve
Belgesidir. Ne Sarkozy'nin ne Merkel'in ne de bir Avrupa Parlamentosu
milletvekilinin söylediği bizi bağlamaz. Onların ne
söylediği konusunda gerek Hükûmetimiz, gerek dışişlerimiz
gerekli cevapları verirler, gerekli notları da alırlar.
Bunun altını çizmek istiyorum öncelikle.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sizi
bağlamaz da, adamlar seni bağlıyor ama.
ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla) -
Bizi bağlayan, sadece Katılım Ortaklığı
Belgesi ve Müzakere Çerçeve Belgesidir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Onlar
bağlamış ama.
BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen
Sayın Ercenk, bakınız,
böyle bir hitap var mı Genel Kurulda? Lütfen
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Doğruyu
söylesin o zaman.
ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla) -
Sayın arkadaşlarım, Avrupa Birliğinde önemli
olan, kurumlar ve teknik süreçtir. Siyasi söylemler konjonktürel,
bireyseldir. Onlar, zaman içerisinde yükselen, zaman içerisinde
kaybolan unsurlardır.
Şöyle bir dönün on yıla.
1997 yılında Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizi
kesmedik mi? Ama, on yıl sonra neredeyiz? Avrupa Birliğiyle
müzakere eden ülke konumundayız. O yüzden, siyasi söylemlere
çok takılıp kalmak Türk toplumunun heyecanını
kırar, bunu yapmamamız lazım.
Sayın Safder Gaydalı,
Hükûmetimizin izlemiş olduğu dış politikayla ilgili
bazı konulara değindi, ben biraz ona değinmek istiyorum
müsaade ederseniz. Geçmiş dönemlerde, ülkemiz, dış politika
konularında, başta Avrupa Birliğiyle ilişkiler,
Kıbrıs ve bölgesel politikalar olmak üzere, hep başkalarının
attıkları adımlara tepki gösteren politikalarla izlemekteydi.
Bilhassa, otuz yıldır Kıbrıs politikamızı
yürüten lider kadroların, 2002 Aralık ayında Kopenhag'da,
2003 Mart ayında Lahey'de Annan Planı görüşmelerinde izledikleri
tavrın hem Türkiye'nin hem de Kıbrıs Türklerinin Avrupa
perspektifini riske sokmaları nedeniyle, Hükûmetimizde
Kıbrıs konusunda köklü politika değişikliğine
gidilmiştir. Türkiye'nin çözümden yana olduğu ve çözümsüzlüğün
çözüm olmadığı, artık Türkiye'nin inisiyatif alan
bir ülke olduğu ve çözüm konusunda daima bir adım önde olacağımız,
konunun bütün taraflarına açıkça iletilmiştir.
2004 yılının Mart ayında
Sayın Başbakanımız Burgenstock'ta Annan Planı'nı
görüşmeye hazır olduğumuzu açıkça deklare etmiştir.
Annan Planı sürecisinde, Hükûmetimizin ve Parlamentomuzun
yapmış olduğu reformlar ve demokratik açılımların
önemi asla göz ardı edilemez. Ancak, bu sürecin hızlı
gelişmesinde, Kıbrıs'ta izlediğimiz akılcı
politikaların önemi büyüktür. Bu konuda Sayın Başbakanımıza,
Dışişleri Bakanımıza ve Dışişleri
bürokrasisine huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.
24 Nisan 2004 tarihinde Annan Planı'na
Türk tarafı olarak "evet" dedik. Arkadaşlar, bunun
Türkiye'ye sağlamış olduğu faydalar nedir, bunun
altını çizerek vurgulamakta yarar var.
24 Nisan 2004 referandumunda
"evet" demekle, Türk tarafı, 1 metre kare toprak vermeden,
1 asker çekmeden, Rum tarafının çözümden yana olmadığını,
AB ve ABD başta olmak üzere tüm dünyaya göstermiştir.
24 Nisan 2004 referandumu ile Türkiye'nin
AB perspektifinin önü açılmıştır, muhtemel bir
AB-Türkiye krizinin önüne geçilmiştir.
Bugüne kadar Türk kesimini
azınlık statüsüne düşürmek isteyen Rum kesimi, AB'nin
kendilerine imzalattığı 10 no'lu Protokol'le Kıbrıs'ta
çözümün Birleşmiş Milletler çerçevesinde olacağını
kabul etmiş ve bu protokol, Avrupa Birliğinin birincil hukuku
hâline gelmiştir. 10 no'lu Protokol çerçevesinde, ilk defa, Kuzey
Kıbrıs Türklerine uygulanan izolasyonların kaldırılması
yolunda Avrupa Birliği girişim başlatmış ve
AB tarafından üç tüzük hazırlanmıştır. Bunlardan
biri Yeşil Hat Tüzüğü'dür, diğeri Mali Yardım Tüzüğü'dür,
diğeri de izolasyonların kaldırılmasının
temeli olan Doğrudan Ticaret Tüzüğü'dür.
24 Nisan 2004 tarihine kadar Türk
ordusuna "işgalci" sözü kullanan Avrupalı basın,
o tarihten sonra Türk ordusu hakkında "işgalci ordusu"
diye hiçbir kelime kullanmamıştır. Bu, Türkiye için
bir başarıdır.
KKTC'ye, yurt dışından
resmî düzeyde üst düzey yöneticiler daha sık gelmeye başlamıştır.
KKTC yöneticilerinin resmî olarak Amerika Birleşik Devletleri
ve AB yetkililerince kabulü sağlanmıştır.
Rum vatandaşları tarafından
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye aleyhine davalar
açılıyordu, tazminat davaları. Dikkatinizi çekmek
istiyorum, bu tazminat davaları Türkiye'ye açılıyordu
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne değil, çünkü Rumlar,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımıyordu ve
Türkleri işgalci göstererek bu davayı açıyorlardı.
Bu davalar, bildiğiniz gibi "Loizidou" veyahut da
"Arestis" gibi isimler adında açılan davalardı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Türkiye aleyhine yaklaşık
2 bine yakın tazminat davası beklemekteydi. 24 Nisan 2004
tarihinden sonra, yani, Annan Planı'na "evet" dedikten
sonra, Kuzey Kıbrıs'ta oluşturulan Mal Tazmin ve Takas
Komisyonu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından
iç hukuk yolu olarak kabul edilerek, Türkiye aleyhine dava açan insanlara
dendi ki: "Kuzey Kıbrıs'a gidin, önce işinizi Mal
Tazmin ve Takas Komisyonuyla çözün, ondan sonra gelin." Nitekim
de Arestis, sadece Mal Tazmin Komisyonunun belirlediği kadar
tazminat alabildi. Bu, Türkiye için bir başarıdır, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için başarıdır. Mal
Tazmin Komisyonunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından
kabul edilmesi, bir anlamda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin
varlığının da kabul edilmesidir. Aksi takdirde,
eğer Mal Tazmin Komisyonuna gönderilmemiş olsaydı, zaman
içerisinde, Türkiye, 20 ila 40 milyar dolar civarında tazminat
ödemek gibi bir sorunla karşı karşıya olacaktı.
24 Nisan sonrası Kıbrıs'a
olan yatırımın ilgisi arttı arkadaşlar her
şeyden önce. Millî gelir, 4 bin dolarlardan 11 bin dolarlar seviyesine
yükseldi ve yıllardır, bilhassa İngiltere'de yerleşik
olup da kendi ülkesine dönmemiş olan Kıbrıslı Türkler,
dönmeye başladı, kendi ülkelerinde yatırım yapmaya
başladı. Bu, Kıbrıs Türkü'nün ve Türkiye'nin bir başarısıdır.
İlk defa, Avrupa Parlamentosunda
bir heyet oluşturularak, Kıbrıslı Türkler ile Yüksek
Seviyede Temas Grubu oluşturuldu. Bu Temas Grubu, ilk defa, Avrupa
Parlamentosuna, Kıbrıs Türkleriyle ilgili bir belge sundu.
İlk defa, Kıbrıs Türkleriyle ilgili bir belge Avrupa
Parlamentosuna sunuluyor ve -bakın, dikkatinizi çekmek istiyorum-
bu belgede de neler isteniyor: Türkçenin AB'nin resmî dili olması,
2 Kıbrıslı Türk parlamentere AB'de gözlemci statüsü verilmesi,
Türk ordusu ve Türkiye için kullanılan "işgalci"
cümlesinin bundan sonraki belgelerden çıkarılması,
Kıbrıslı öğrencilerin AB gençlik programları
Sokrates, Erasmus'tan yararlandırılması Avrupa Birliği
raporlarına ve kayıtlarına geçirilmiş oldu. Bunlar
Türkiye'nin ve Kuzey ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin başarısıdır.
24 Nisan 2004'te Kıbrıs Türkü'nün
"evet" dediği Annan Planı'na, görüşmeleri yürüten
Kıbrıs Türk liderliği, Aralık 2002'de "evet"
demiş olsaydı, Kıbrıs sorunu çoktan çözülmüş
olacaktı ve Türkler Avrupa Birliğine resmen girmiş olacaklardı.
Türkiye de Avrupa Birliği sürecinde Kıbrıs ile uğraşma
gereğini duymayacaktı. Bunlar unutulmuş durumda maalesef.
Değerli arkadaşlar, tabii,
en çok söylenen şeylerden biri, deniyor ki: İşte limanları
açacaksınız; limanları açmak Güney Kıbrıs Rumlarını
resmen tanımak anlamındadır. Kesinlikle böyle bir
şey yoktur, bunun altını çizmek istiyorum.
Ben bu konuda, geçmiş iktidarlar
döneminde olan bazı şeylere dikkatinizi çekmek istiyorum:
18-19 Kasım 1999, yani Clinton'ın bizzat gelip bu kürsüden bu
Meclise hitap ettiği dönem, yani Avrupa Birliği Güvenlik
ve İşbirliği Teşkilatının İstanbul'da
toplandığı dönem. Oraya Kıbrıs Rum kesimi lideri
Klerides "Kıbrıs Cumhurbaşkanı" sıfatıyla
geldi -İstanbul'da yapılan bu toplantıda- ve oturdu masaya,
masasına da "Kıbrıs Cumhuriyeti" levhası
asıldı. Şimdi Türkiye'de "Kıbrıs Rum Cumhuriyeti"
levhası asılan bir insanı, böyle yaptık diye,
şimdi Klerides'i tüm Ada'nın temsilcisi veyahut da Rum kesimini
tanımış mı olduk? Kesinlikle böyle bir şey yok.
O zaman hiç kimse, tutup da, o zamanki iktidarı, böyle bir
şeyi tanıyorsunuz diye suçlamadı. Hatta ve hatta
AGİT toplantısına Rum kesimi katılırken, biz
Denktaş'ı o toplantıya sokamadık. Hafızamızı
bir tazeleyelim o konuyla ilgili.
Boğazlarımızdan Rum
bandıralı gemiler yıllardır geçer, Türk gemileri
de onlara kılavuzluk verir. Bu gemilerin bazen sorunları
olur, Türk limanlarına yanaşırlar. Şimdi biz bunlara,
Türk limanlarına yanaştığında "hayır,
sana hizmet veremeyiz, seni tanımıyoruz" mu diyeceğiz?
Daha da ötesi, limanlar 1999 yılına kadar fiilen açıktı,
yani, Rum gemilerine fiilen açıktı. Bu gemiler bizim limanlarımıza
gelir, mal alır, mal getirir, mal götürürdü. Neden limanları
biz kapattık? Çünkü, bazı Türk gemileri Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'ne, Girne Limanı'na uğradıktan sonra
Larnaka Limanı'na uğrayınca, orada bizim Türk kaptanlara
eziyet ettiler, tutuklamaya kalktılar, siz işgal altındaki
bir yere gidiyorsunuz, diye. Aynı yıl, "Uluslararası
Güvenlik Yönetim Kodu" diye anılan bir yönerge yürürlüğe
girdi deniz hukukunda ve burada 500 groston ve üzerindeki gemiler
için kimlik bildirme zorunluluğu ortaya çıktı. Bundan
dolayı, Türkiye de 500 groston ve üzerindeki gemilerden kimlik
sorduğu zaman, Rum bandıralı gemileri artık kendi
limanlarına sokmamaya kalktı.
Şimdi, bizim imzaladığımız
protokolle ilgili diyorlar ki: Siz limanları açacaksınız.
Arkadaşlar, bu ek protokol, 1963 Anlaşması'nın, Ankara
Anlaşması'nın, Avrupa Birliğine tam üyeliğimizi
hedefleyen anlaşmanın bir ek parçası. Bunu biz kendiliğimizden
yapmadık. Deniyor ki: Geçmişte bunlar başka ülkelere
yapılmadı da niye yapılıyor? Geçmişte,
başka ülkeler için protokol istenmemiş olabilir, ama, bunlar,
gümrük birliği fiilen uygulandı. Bunu göz ardı edemeyiz.
Şimdi, bizim Avrupa Birliğinde
gelmiş olduğumuz sürece baktığımız zaman,
Türkiye, her şeyiyle, gelinen noktayla başarılı
bir durumdadır arkadaşlar. Biz, Türk toplumunun bu konudaki
hevesini, şevkini kırmak gibi bir lüksümüz olamaz. Çünkü,
Avrupa Birliği sürecinde kurumsal dönüşümler kalıcı,
siyasi söylemler geçicidir. Bunu asla unutmamamız lazım.
Müzakere görüşmelerine karşı tavrımız da daima
pozitif olmak zorundadır. Avrupa Birliğinden gelen her
eleştiriye aşırı reaksiyon göstermek ve AB bize
dayatıyor psikolojisine kapılmak, hem AB'nin Türkiye'ye
hem de Türkiye'nin AB'ye olan güvenini sarsmakta, ilişkilerde
şüphecilik ve güvensizlik hâkim kılınmaktadır. Bu
gelişmeler, Türk toplumunun tercihleri konusunda kendine
olan öz güveninde duygusal travmalara neden olmaktadır. Gerek
Hükûmet olarak gerek Parlamento olarak bu sürecin çok iyi yönetilmesi
gerekmektedir. Bilhassa AB sürecinin iç politika malzemesi yapılması,
Türk toplumunun AB'ye olan desteğinde azalmalara neden olmaktadır.
AB sürecinin başarıyla yürütülmesinde, iktidarın,
muhalefetin ve bütün kurumların destek ve çabası şarttır.
Anayasa'mızın 174'üncü maddesinde ifade edilen, Türk toplumunu
çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak, ancak herkesin
desteğiyle olur.
Müzakerelerden maksat karşılıklı
pazarlık değildir arkadaşlar. Müzakerelerden maksat,
kurumsal anlamda AB müktesebatının benimsenmesi, yani
adapte edilmesidir. Bu müktesebatın Avrupa Birliği ülkelerinde
demokrasiyi, insan haklarını, fikir ve ifade özgürlüğünü,
siyasi ve etik değerleri geliştirdiğini ve ekonomik
refah düzeyini artırdığını, bölgesel barış
ve huzur sağladığını, insan ve çevre merkezli
yönetimler oluşturduğunu anlamamızda yarar vardır.
Müktesebatın adaptasyonu ve uygulaması, ülkemizi zaman
içerisinde AB ülkelerinin seviyesine getireceğinden hiç
kuşku yoktur.
Kaldı ki, bu süreçte, diyelim
ki on sene veya beş sene veya sekiz sene -adına ne kadar sene
koyarsanız koyun- sonra varacağımız bir noktada
Avrupa Birliğinin bizi alması veyahut da Türkiye'nin kendi
iradesiyle "ben Avrupa Birliğine girmiyorum" demesini
bugünden tartışmak yanlıştır; çünkü, Türkiye,
Avrupa Birliği sürecini tam üyelik olarak yürütmektedir,
resmî belgelerinde bu vardır ve hiçbir resmî belgelerinde de
"ayrıcalıklı ortaklık" gibi bir ifade yoktur,
"Türkiye'yi Avrupa Birliğine almayacağız"
diye bir ifade yoktur, bunlar tamamen siyasi dedikodular ve spekülasyonlardan
ibarettir. Bu süreci çok iyi yönetmemizde yarar vardır diye düşünüyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Alaboyun.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Babacan'ın açıklamalarını
dikkatli bir şekilde dinledim. Şöyle, Avrupa Birliği
ile ilgili müzakere dönemlerinde Avrupa Birliği ile ilgili
olarak bu kürsüye gelen Sayın Başbakanı, sayın bakanları,
Sayın Babacan'ı gözlerimin önüne getirdim. O günlerde kürsüye
gelişleri bile bir başkaydı: Omuzlar kalkık,
alınlar dik, sesler kuvvetli, yüksek tonda; ama bugün, Sayın
Bakanıma baktım, omuzlar çökmüş, ses kısılmış,
ben bu konuşmayı burada niye yaparım, niye yapıyorum
havası içerisinde kürsüde. Karşıda, daha önce
Bu koltukları
dolduran milletvekilleri var mı diye baktım Sayın Babacan
konuşurken
AHMET YENİ (Samsun) - Siz de burada
oturuyordunuz o zaman.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 70
milletvekili vardı konuşmanın başlangıcında.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz de buradaydınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Daha
sonra, baktım, bu sayı, konuşmanın ortalarında
40'a kadar düştü. Yani, Sayın Bakan, artık, kendi Grubunu
bile heyecanlandıramayan, onlara olumlu mesaj veremeyen bir
konuşma yapmış olması nedeniyle, kendi Grubu bile
dinleme zahmetine katlanmadan bu ceylan derisi koltukları
bırakıp dışarı çıktılar.
Şimdi, Sayın Bakanın
ne söylediklerini de dinledim. Allah aşkına, size sormak
istiyorum, o yaklaşık otuz beş dakikalık konuşmadan
aklınızda kalan üç beş cümle var mı? Varsa, geliniz,
buraya, Sayın Bakanın konuşmalarından aklımızda
kalan üç beş cümle var, son derece mutlu olduk, memnun olduk, Türkiye'nin
haklarını, hukuklarını ne kadar büyük ölçüde savunan
bir Bakanımız ve Hükûmetimiz var diye gelin söyleyin.
Şimdi, tam tersine, Sayın
Bakanın konuşmalarını büyük bir endişeyle
takip ettim. Dış politika noktasında çok ciddi yanlışlıklar
içerisinde olan bir konuşma yaptı ve çok vahim bir konuşmaydı.
O konuşmanın içerisinde, Avrupa Birliğiyle sekiz
başlığın açılma meselesini, Kıbrıs'la
ilgili şartların olumlu hâle gelmesi, Kıbrıs'la ilgili
problemlerin çözülmesine bağladı Sayın Bakan. Ben de
buradan soruyorum: Hani, Kıbrıs meselesi Avrupa Birliği
zemininde ele alınmayacaktı Sayın Bakan? Kıbrıs
meselesi, Birleşmiş Milletler zemininde ele alınması
gereken bir konuydu, ama sizin konuşmanızın içerisinde,
Kıbrıs'la ilgili meseleler çözülürse, sıkıntılar
aşılırsa, sekiz başlığın açılmasıyla
ilgili olumlu gelişmeler olduğunu söylüyorsunuz. Bu çok
vahim bir hatadır. Hükûmetin, artık, Kıbrıs meselesini
Birleşmiş Milletler zemininde değil, Avrupa Birliği
zemininde görmeye başladığının bir işaretidir
ve siz, Fin Planı'nın üzerine atlayarak, bu meselenin nasıl
Avrupa Birliği zemininde ele alınması gerektiği
noktasında Finlilerle uyum içerisinde olduğunuzu da gösterdiniz.
Bu da çok büyük bir vahim hata Sayın Bakanım. O nedenle,
Kıbrıs'la ilgili, Avrupa Birliğiyle görüşürken,
çok doğru şeyler söylemek lazım.
Şimdi, AK Parti Milletvekili
Sayın Alaboyun biraz önce konuştu, kendisini burada göremiyorum
RECEP KORAL (İstanbul) - Burada,
burada; nasıl göremiyorsun? Gözlerin görmüyor mu?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Annan
Planı'yla ilgili olarak yaptıkları çalışmaları
anlattı ve Kıbrıs'tan bir tek asker çekilmeden, Annan
Planı'yla ilgili o hadiseyi ortaya koydu.
Şimdi, ben buradan Sayın
Milletvekiline sormak istiyorum: Eğer Annan Planı kabul
edilmiş olsaydı, Rum tarafı da bunu kabul etmiş olsaydı,
Kıbrıs'tan asker çekilme meselesi o plan içerisinde var
mıydı yok muydu? Cevap verin, var mıydı yok muydu?
Vardı. Belirli aralıklarla, bir plana bağlı olarak
Kıbrıs'tan Türk askerinin çekilmesi söz konusuydu ve
"Annan Planı'nın kabul edilmesi Avrupa Birliğiyle
ilişkileri olumlu etkiledi." diyor; ancak, Annan Planı'nın
Türk tarafında kabul edilmesinden sonra Güney Kıbrıs
Rum kesimi tek başına Avrupa Birliğine üye oldu.
Eğer, Annan Planı Avrupa Birliğine adaylık noktasında
Türkiye'ye bir katkı sağlayacak idiyse, Türk tarafının
bunu kabul etmesiyle böyle bir kazanım elde edilecek idiyse,
Güney Kıbrıs Rum kesimi, "hayır" diyen kesimin
tek başına Avrupa Birliğine tam üye olmasını
nasıl yorumlayacaksınız Sayın Milletvekilim? Ne
söyleyeceksiniz yani bunun karşılığında?
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) -
Aralık 2002 Kopenhag'a bakın, anlarsınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Bakan, bu Hükûmet Türk siyasi literatürüne bir
deyim kazandırdı: "Kazan-kazan." Şimdi, ben merak
ediyorum, bu deyimden sonra Türkiye olarak dış politika
noktasında hangi kazanımlar elde ettiniz Sayın Bakanım,
neler kazandınız? Allah aşkına, bir gelin anlatın
burada, biz de öğrenelim. Karşı taraf ne kazandı,
biz ne kazandık, geliniz, bu kürsüden somut ve net ifadelerle
hem bizlere hem de kamuoyuna bir açıklama yapın.
Şimdi, hatırlayın 17
Aralık gününü, hatırlayın, şöyle bir gözünüzün
önüne getirin o günü. Sayın Başbakanın, otobüsün üzerinde,
Kızılay Meydanı'ndaki o hâlini bir gözlerinizin önüne
getirin. Ne oldu arkadaşlar, ne oldu şimdi? 17 Aralığın
üzerinden ne kadar zaman geçti? Sayın Başbakan da geldi, 17
Aralık ilerleme raporunun dengeli ve olumlu rapor olduğunu
söyledi. Biz de o gün, "Sayın Başbakan, yanlış
söylüyorsunuz; bu rapor dengeli ve olumlu bir rapor değildir,
bu raporun içerisinde 73 milyon Türk vatandaşının kabul
etmeyeceği çok ağır hükümler vardır, milletimizi
rencide edecek ağır hükümler bu ilerleme raporunun içerisinde
vardır." dediğimizde itiraz etmiştiniz. Ancak,
beş gün sonra, Hükûmet olarak Avrupa Birliğine bir nota vermek
mecburiyetinde kaldınız. Niçin? Salim kafayla oturdunuz,
ilerleme raporunu bir kez daha gözden geçirdiniz; onun içerisindeki
ağır hükümleri Türk milletine anlatamayacağınız
için nota vermek mecburiyetinde kaldınız.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Avrupa Birliğiyle gelinen nokta hepimizin malumu.
Bu noktada sekiz başlığın açılmaması meselesi
söz konusu. Hani, Avrupa Birliğiyle ilişkilerde son derece
olumlu gelişmeler oluyordu, Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye'yi
büyük ölçüde destekliyordu, dış dünyada itibar artmıştı?
Ama, dış dünyada şimdi sizi yeni destekleyenler ortaya
çıktı Sayın Bakanım. Kimdir bu? Kimdir bu yeni destekleyen?
Yeni destekleyen, Barzani. Ne diyor Barzani? "Türkiye'de seçimlerden
sonra AK Parti İktidarının devam etmesini istiyoruz.
Eğer AK Parti tek başına gene iktidar olacak olursa, bizim
Türkiye'yle olan ilişkilerimiz bunun dışındaki
hükûmetlere göre çok daha iyi olacak. Bir başka hükûmet gelirse
Türkiye'yle ilişkilerimiz sıkıntıya girer."
Bunu kim söylüyor? Üç gün önce, "Eğer Türkiye Irak'a girerse
çiçeklerle karşılamayız." diyen Barzani söylüyor.
Peki o ifadeden sonra sizin bir açıklamanız oldu mu, Dışişleri
Bakanının bir açıklaması oldu mu, Sayın
Başbakanın bir açıklaması oldu mu? Olmadı, olmadı.
Şimdi, Barzani, Türkiye'de AK Parti İktidarının
devam etmesini istiyor.
AHMET YENİ (Samsun) - Halkımız
da istiyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İşte, oraya geliyorum, tam oraya geliyorum Sayın Yeni.
Türk halkı bu noktada Barzani'yle
aynı noktada buluşmaz. Hiç merak etmeyin. Hiç merak etmeyin.
Çünkü, o niye istiyor, biliyor musunuz, o niye istiyor? Şunun
için istiyor: Kuzey Irak'ta veya Irak'ta kırmızı çizgileri
olduğunu onlarca kez söyleyen bir Başbakan, bir Dışişleri
Bakanının bütün bu konuşmalarından sonra Irak'la
ilgili hiçbir kırmızı çizginin kalmadığını
gördüğü için gönül rahatlığıyla sizin iktidarınızı
destekliyor, gönül rahatlığıyla destekliyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Gerekirse
yaparız, endişe etme!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
"Çiçeklerle karşılamayız" hitabının
muhatabı Türkiye'de bir başka hükûmet olsaydı, bu sözlerinin
karşılığını aynı gün en yüksek seviyede
ve en gür sada ile Barzani'ye bu mesaj verilirdi; ama, bu mesaj olmadığı
için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız, teşekkürünüzle
birlikte.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu
mesaj AK Parti Hükûmeti tarafından verilmediği için, Barzani'nin,
seçimlerde AK Partinin yeniden Türkiye'de iktidar olmasını
arzu ettiğini ifade eden bir konuşması oldu.
Sayın Bakanım, Annan Planı'ndan
sonra, plan kabul edildiği takdirde izolasyonların kaldırılacağını
hem Sayın Başbakan hem Sayın Dışişleri Bakanı
söylememiş miydi? "Annan Planı'nı biz kabul edersek
ertesi günü izolasyonlar kaldırılacaktır." diye
sizler söylediniz. Annan Planı'nın kabul edilmesine
bağlı olan izolasyonlar bugün neyin karşılığında
kaldırılacak? Kıbrıs'taki limanların ve havaalanlarının
Güney Kıbrıs Rum kesimine açılması hâlinde izolasyonların
kaldırılacağı söyleniyor. Bakınız, Sayın
Başbakan diyor ki: "Hani" diyor, "Nereden nereye?"
Ben de diyorum ki: "Nereden nereye!" Annan Planı'nda kabul
edilmesi hâlinde kalkacak olan izolasyonlar, ancak Kıbrıs'taki
limanların ve havaalanlarının açılması karşılığında
kaldırılma noktasına gelmişse, biz, bu Hükûmetin
dış politikasının başarılı olduğunu,
bu Hükûmetin Avrupa Birliğiyle ilişkilerindeki tutumunun
başarılı olduğunu, Irak'taki gelişmelerle
ilgili Hükûmetin icraatlarının başarılı olduğunu
söylememiz mümkün değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
B)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 25 milletvekilinin,
İznik, Manyas ve Uluabat göllerindeki çevre sorunlarının
araştırılarak bölgede sürdürülebilir gelişme
sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/423)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Marmara Bölgesi'nin en büyük, Türkiye'nin
ise beşinci büyük doğal gölü olan İznik Gölü, Kocasu,
(Madra) Çayı, Sığırcı, Mürvetler ve Dutlu dereleri
ve yeraltı sularıyla beslenen ve ortalama 3 m derinliğinde
sığ bir ötrofik gölü olan Manyas Gölü ve Bursa ilinin batısında
yer alan, batıya doğru 25 km uzunlukta, kuzey-güney doğrultusunda
160 km2 yüzey alanına sahip Uluabat Göllerinin karşı karşıya
kaldığı kirlenmenin araştırılması,
bu göllerdeki doğal hayatın sürdürülebilir hale getirilmesi
ve bölge halkının eski geçim kaynaklarına yeniden kavuşabilmesi
amacıyla; Anayasanın 98., TBMM İç Tüzüğü'nün 104 ve
105. maddeleri gereğince "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımızIa arz ederiz.
1) Mehmet Küçükaşık (Bursa)
2) Şevket Arz (Trabzon)
3) Harun Akın (Zonguldak)
4) Kemal Demirel (Bursa)
5) Mustafa Özyurt (Bursa)
6) Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
7) Atila Emek (Antalya)
8) Muharrem Kılıç (Malatya)
9) N. Gaye Erbatur (Adana)
10) Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
11) Mesut Değer (Diyarbakır)
12) Bülent Baratalı (İzmir)
13) Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
14) Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
15) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
16) Orhan Eraslan (Niğde)
17) Nurettin Sözen (Sivas)
18) Gürol Ergin (Muğla)
19) Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
20) Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
21) Ahmet Ersin (İzmir)
22) Fahrettin Üstün (Muğla)
23) Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
24) Mehmet Işık (Giresun)
25) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
26) Halil Tiryaki (Kırıkkale)
Gerekçe:
Uluabat Gölü, 15.04.1998 tarih ve
23314 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak Ramsar (Özellikle
Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası
Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması) Sözleşmesi Listesine
dahil ettirilmiş ve RAMSAR ALANI olarak ilan edilmiştir. Dolayısıyla,
alanın doğal yapısı ile ekolojik karakterinin korunması
uluslararası düzeyde taahhüt edilmiştir. Ancak şu anda
halen; Mustafakemalpaşa Çayı, Güney Marmara ve Kuzey
Ege'nin büyük bir bölümünü drene etmesinden dolayı göle yüklü
miktarda evsel ve endüstriyel atık taşımaktadır.
Çevredeki tarım alanlarından dönen sular da göle girmektedir.
Bu kirlilik gölü ötrafikasyon tehlikesi ile karşı karşıya
bırakmaktadır. Artan kirlilik yüzünden gölü Bursa'nın
içme suyu kaynağı olarak kullanma projeleri şimdilik
gündemden çıkmıştır. Uluabat gölü, küresel ölçekte
nesli tehlike altındaki küçük karabatak, tepeli pelikan,
bıyıklı sumru ve su samuruna da ev sahipliği yapıyor,
Türkiye'nin en geniş Nilüfer yataklarına sahip bulunuyor.
Sucul bitkiler açısından Türkiye'deki en önemli göllerden
biri olan Uluabat'ta, ticari öneme sahip turna ve sazan başta olmak
üzere 21 değişik balık türü ve kerevit (tatlı su
ıstakozu) bulunuyor. Göl çevresi ve havzasında birçok tarihi
ve arkeolojik alan yer alıyor.
İznik Gölü, Marmara Bölgesinin
doğu-batı doğrultusunda peş peşe diziImiş
çukur sistemlerinden Pamukova-İznik-Gemlik Körfezi çöküntü
alanı sırasının orta kesimindeki tektonik kökenli
bir çukurun dolması ile oluşmuş olup kabaca elips biçimindedir.
Gölün su toplama alanı 1246 km²'dir. Gölün yağış havzası
çok küçük olduğundan besleyici su kaynakları da o derece
küçük ve sayıca azdır. En önemli akarsuları güneyde Sölöz'de
Kocadere, kuzeybatıda Nadır kaynağı diye bilinen
kaynağın beslediği Olukdere, kuzeyde Kurudere, kuzeydoğuda
Karadere ve doğuda İznik ilçesi güneyinde Kırandere'dir.
Göl bundan başka dipteki karstik kaynaklar ve yağmur suları
ile de beslenir. Orhangazi'deki sanayi tesislerinden, çevredeki
yerleşim birimlerinden ve küçük zeytinyağı fabrikalarından
göle arıtılmamış atıklar karışmaktadır.
Gölün kirlilik sorununu ele alan kapsamlı bir çalışma
bulunmamakla birlikte, yakın dönemde görülmüş olan
aşırı yosunlaşma ve toplu balık ölümleri, sorunun
önemine ve boyutuna dikkat çekmektedir.
Manyas (Kuş) gölü, çok sayıda
kuş ve balık türüne ev sahipliği yapan, dünyanın
en önemli sulak alanlarından biridir. 1977' de gölün tümü Yaban
Hayatı Koruma Sahası ilan edilmiş, 1981'de Milli Park ve
çevresi SİT Alanı yapılmıştır. Son olarak
1994 yılında, göl Türkiye'nin ilk beş Ramsar alanından
biri olarak seçilmiştir (sadece 10.200 hektarlık bir bölümü).
Kuşcenneti Milli Parkı, ilk kez 1976'da Avrupa Konseyi tarafından
iyi korunan milli parkIara verilen "A" sınıfı
diploma ile ödüllendirilmiştir. Gölün karşı karşıya
olduğu ciddi bir tehlike, Bandırma'daki ellinin üzerindeki
endüstriyel ve tarımsal tesisten kaynaklanan ve göle Sığırcı
Deresi ile taşınan kirliliktir. Kocaçay da göle endüstriyel
ve evsel atık boşaltmaktadır. Kirliliğin kaynakları,
türü ve çözüm önerileri çok sayıda araştırmayla ortaya
konmuştur. Aşırı avlanma, kerevitte görülen mantar
hastalığı, kirlilik ve su düzenine yapılan müdahaleler
sonucunda gölde yakalanan balık miktarı şiddetli bir
düşüş göstermiştir. 1975 yılında 900 ton balık
tutulduğu ve bugün avlanan türlerin birçoğunun ekonomik
değerinin düşük olduğu göz önüne alındığında,
çok sayıda balıkçı kooperatifinin kapatılmış
olmasının nedeni anlaşılmaktadır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşme sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir Meclis soruşturması
önergesi vardır. Önerge bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi, Meclis soruşturması
önergesini okutup, bilgilerinize sunacağım.
2.-
Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 60 milletvekilinin, kamu yönetiminde
vasıfsız kadrolaşmaya giderek yürütme yetkisini hukuka
aykırı kullandığı, İçişleri Bakanlığı
üzerindeki gözetme ve düzeltici önlemleri alma yükümlülüğünü
yerine getirmeyerek görevinin gereklerine aykırı hareket
ettiği, bazı asayiş olaylarındaki tutumuyla suç
delilleri ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet
ettiği iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında; Emniyet Teşkilatında hukuk dışı
gizli kadrolaşmaya göz yumarak keyfî uygulamalara yol açtığı,
görevinin gereklerini yerine getirmeyerek asayiş olaylarına
neden olduğu ve yönetim zafiyeti oluşturduğu, bazı
asayiş olaylarıyla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda
suç delillerine ve adil yargılamaya yönelik hükümlere muhalefet
ettiği iddiasıyla İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu hakkında Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi (9/13)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hablemitoğlu cinayetinde,
yasa dışı telefon dinleme olaylarında, Kasım
2003 tarihinde İstanbul'da 5 gün arayla meydana gelen terör olaylarında,
Cumhuriyet Gazetesi'ne yapılan saldırılarda, Danıştay
saldırısında, Atabeyler operasyonunda, Rahip Santora
cinayetinde, Hizbut Tahrir örgütünün Fatih Camiindeki eyleminde,
İsmailağa Camiindeki linç eyleminde ve Hrant Dink suikastinde;
Olaylar öncesinde üstlerine düşen
yasal görevlerinin gereklerini yapmayan, bu suretle kamuyu zarara
uğratan;
Gerçeğin meydana çıkmasını
engellemek amacıyla, suçun delillerini yok eden, gizleyen ve
değiştiren;
Bağlı olarak kovuşturma
aşamasında adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs
eden;
Başbakan R. Tayyip Erdoğan
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu haklarında;
TCK'nun 257/1., 281/1, 2. ve 288 inci
maddelerine muhalefetten dolayı, Anayasanın 100 üncü ve
TBMM İçtüzüğünün 107 nci maddeleri uyarınca Meclis Soruşturması
açılmasına karar verilmesini talep ederiz.
1) Deniz Baykal (Antalya)
2) Önder Sav (Ankara)
3) Ali Topuz (İstanbul)
4) Kemal Anadol (İzmir)
5) Haluk Koç (Samsun)
6) Atilla Kart (Konya)
7) Feridun Baloğlu (Antalya)
8) Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
9) Şefik Zengin (Mersin)
10) Necati Uzdil (Osmaniye)
11) Orhan Sür (Balıkesir)
12) Abdulaziz Yazar (Hatay)
13) Tacidar Seyhan (Adana)
14) Muharrem Kılıç (Malatya)
15) Sedat Pekel (Balıkesir)
16) Nuri Saygun (Tekirdağ)
17) Ziya Yergök (Adana)
18) Engin Altay (Sinop)
19) Uğur Aksöz (Adana)
20) Ali Oksal (Mersin)
21) Ahmet Küçük (Çanakkale)
22) Kerim Özkan (Burdur)
23) Halil Tiryaki (Kırıkkale)
24) Nail Kamacı (Antalya)
25) Rasim Çakır (Edirne)
26) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
27) Nurettin Sözen (Sivas)
28) İzzet Çetin (Kocaeli)
29) Salih Gün (Kocaeli)
30) Mesut Özakcan (Aydın)
31) Akif Hamzaçebi (Trabzon)
32) Tuncay Ercenk (Antalya)
33) Kemal Kılıçdaroğlu
(İstanbul)
34) Türkân Miçooğulları (İzmir)
35) Erdal Karademir (İzmir)
36) Ahmet Ersin (İzmir)
37) Bülent Baratalı (İzmir)
38) Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
39) A. Sırrı Özbek (İstanbul)
40) Nejat Gencan (Edirne)
41) Zekeriya Akıncı (Ankara)
42) Mesut Değer (Diyarbakır)
43) Emin Koç (Yozgat)
44) Yavuz Altınorak (Kırklareli)
45) Atila Emek (Antalya)
46) Özlem Çerçioğlu (Aydın)
47) Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
48) Zeynep Damla Gürel (İstanbul)
49) Halil Akyüz (İstanbul)
50) Nevin Gaye Erbatur (Adana)
51) İsmet Çanakcı (Ankara)
52) Mehmet Sevigen (İstanbul)
53) A. Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
54) Mevlüt Çoşkuner (Isparta)
55) Sinan Yerlikaya (Tunceli)
56) Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
57) Mustafa Özyurt (Bursa)
58) M. Erdoğan Yetenç (Manisa)
59) Feramus Şahin (Tokat)
60) Hakkı Ülkü (İzmir)
61) Yakup Kepenek (Ankara)
Gerekçe
Ülkemizde gerek idari birimlerde
ve gerek adli yapılanmada ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Kamu yönetimi, özellikle 59. Hükümet döneminde, etkinliğini
ve verimliliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Bu konuda,
tüm kamu çalışanlarını kapsayan, kıdem ve liyakat
üzerine kurulu adaletli ve teknik bir yapılanmayı esas
alan Kamu Personel Rejimi yapılanması zorunlu hale gelmiştir.
4 yılın sonunda, Hükümetin
bu konudaki vaat ve söylemlerinde samimi olmadığı
bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır. Acil Eylem
Planında bu yasayı 1 yıl içinde çıkaracağını
söyleyen, TBMM Genel Kurulunda ise sırasıyla 2003 yılı
sonu, 2004 yılı sonu ve nihayet 2007 yılı başında
çıkaracağını ifade eden Hükümet'in; böyle bir amacının
olmadığı, amacının sadece örtülü ideolojisi
doğrultusunda kadrolaşmak olduğu bütün çıplaklığıyla
ortaya çıkmıştır. Kamuoyu yanıltılmıştır.
Hükümet'in vaad ve söylemlerinin ciddiyetsizliği ile yürütmekte
oldukları kadrolaşmanın zafiyetini gösteren bir tablo
söz konusudur.
Bu konuda ortaya çıkan gerçek
şudur; 59. Hükümet döneminde, kamu yönetiminde, Cumhuriyet'in
temel niteliklerini değiştirmeyi ve yozlaştırmayı
hedef alan bir kadrolaşma süreci başlamıştır.
Cumhuriyet tarihi boyunca bu nitelikte
ve düzeyde bir kadrolaşma hareketi, hiçbir siyasi iktidar döneminde
gerçekleşmemiştir. Bu hareket, toplumun barış ve
dayanışmaya dayalı yapısını derinden
etkileyecek ve bozacak boyutlara ulaşmıştır. Kadrolaşma
hareketi; Başbakanlık düzeyinden, Başbakanlık
Müsteşarlığı ve ilgili Bakanlıklar eliyle yürütülmektedir.
Cemaatlerin ve tarikatların etkisi ve baskısı altında
sürdürülen personel yapılanmasında; vasıfsızlık
yanında, zaman zaman farklı cemaat ve tarikatların,
üstünlük sağlama çabalarının yol açtığı
sorunlar ve çelişkiler de yaşanmaktadır.
Alt düzeylerdeki vasıfsız
kadrolaşma alabildiğine sürdürülmüştür.
3719 üst düzey görev ise; (müsteşar,
müsteşar yardımcısı, genel müdür, genel müdür yardımcısı,
daire başkanı, il müdürü, il müdür yardımcısı
gibi), 3.5-4 yıldan bu yana vekaleten sürdürülmektedir.
Bu yapılanmayı gerçekleştiren
Başbakan'ın; başarısızlıklar, kamu hizmeti
verimsizliği ve skandallar ortaya çıktıktan sonra,
"bürokratik oligarşi ve derin devletten" söz etmesi ve
geçmiş Hükümetleri suçlaması, bu gerekçeye sığınmak
istemesi ise; kara mizah olmanın dışında, aslında
tam bir hedef saptırma ve aczin itirafıdır. Devlet adamı
sorumluluğu ve ciddiyetiyle de bağdaştırılmayacak
bir durumdur.
Bu yönetim anlayışının,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ve konuyla ilgili
yargı kararlarına da aykırı olduğu açıktır.
Daha da ötesi; bu tür işlemlerle, Anayasanın 8 ve 10/3. maddeleri
de eylemli bir şekilde ihlâl edilmiştir. Bu ihlâl yoluyla, ehliyet
ve kıdeme bakılmadan, Cumhuriyet'in temel niteliklerine
karşı tavır almış kişilerden oluşan
belli bir zümre ve sınıfa imtiyaz tanınmış; bu
suretle ayrımcılık yapılmıştır.
Böyle bir sürecin sonunda ilgili
kurumun işlevini kaybetmesi kaçınılmazdır. Kurumların
içi boşalmıştır. Bunun kamu yönetiminde onarılmaz
ölçüde tahribat yarattığı açıktır. Türkiye
böylesine zararlı ve tehlikeli bir süreci yaşamaktadır.
Her birimde bunun örnekleri görülmektedir. Kamu yönetiminde, yönetim krizi süreci başlamıştır.
Her alanda bu krizin yarattığı zincirleme ve karmaşık
sonuçlar yaşanmaktadır.
Öte yandan; Hükümet bilgi kirliliği
içinde hedef saptırarak, gerçek sorunların ve sorumluların
ortaya çıkmasını ve tartışılmasını
engelleme gayretleri içindedir.
Cumhuriyet değerlerine karşı
olan bu vasıfsız kadrolaşma, en çarpıcı
şekliyle, Emniyet yapılanmasında kendisini göstermektedir.
Bu yapılanmayı somut örnekleriyle
daha da açmak gerekmektedir;
Öncelikle ifade ediyoruz;
İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı,
4 yıla yakın bir süreden bu yana gayri yasal bir şekilde
sürdürülmektedir.
1700 sayılı Dahiliye Memurları
Kanununun 5/1. maddesine göre; İçişleri Bakanlığı
Müsteşarının, valiler ve evvelce valilik yapmış
Genel Müdürler arasından Bakanlığın teklifi üzerine,
müşterek kararname ve Cumhurbaşkanı'nın onayıyla
tayin edileceği ana kural olarak belirlenmiş olmasına
rağmen; bu hüküm açıkça ihlâl edilmiştir. İçişleri
Bakanı, 3152 sayılı Yasadaki "görevlendirme" yetkisine dayanarak,
Bakanlığın en üst ve en önemli yerine böylesine
"örtülü bir atama" yapamaz.
Cüretkar ve hukuk tanımaz bir
şekilde Müsteşarlık makamından itibaren hukuk
dışı yapılanma süreci başlamıştır.
Şehabettin Harput ile ilgili olarak, valilik dönemindeki iddiaların
dışında, müsteşarlık görevini üstlendiği
dönemde de tarikat ilişkileri ve zikir toplantılarına
iştirak ettiğine dair bilgi ve belgeler kamuoyuna yansımış
ve soru önergelerine konu olmuştur. Bu önergelere hiçbir ciddi
ve tatminkar cevap verilmemiştir. Müsteşar niteliğini
taşıyan 100 civarında vali varken, bu kişide
ısrar edilmesi anlamlıdır. Hukuka aykırı ve
özel ilişkilere dayalı bir kamu yönetimi yapılanmasının
varlığını gösteren bir durum söz konusudur.
Keza, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün
de fiili olarak 4 aydan bu yana vekaleten sürdürüldüğünü yeri
gelmişken ifade ediyoruz.
Peki, Emniyetteki kadrolaşma
ve sonuçları neden bu kadar önemli?
Bunun yarattığı tahribatlar
neden çok ağır sonuçlar yaratmaktadır? Böyle bir yapı
içinde, yargı mekanizmalarının gerçeği tespit etmeleri
mümkün müdür?
Bunları somut örnekleriyle
ifade etmek istiyoruz. Teknik dinleme ve istihbarat birimlerindeki
özel ve yoğun kadrolaşma sebebiyledir ki, adi nitelikte ve
yerel ölçekte meydana gelen olayların soruşturulmasındaki
karartmanın yanında; ulusal boyutu olan kritik olaylarda,
siyasi iktidarı korumaya ve gerçekleri gizlemeye, hedef saptırmaya
ve karalamaya yönelik provokasyonlar yaşanmaktadır. Bu
sebeple yargılama aşamalarında da sağlıklı
bir sonuca ulaşılamamaktadır. Yargılama faaliyetleri,
sağlıksız bir şekilde gerçekleştirilen hazırlık
kovuşturmasına dayalı olduğu içindir ki, mahkemelerde
gerçeğin tespiti çoğu zaman mümkün olamamaktadır.
Bu yapılanma içinde, münferit
kadrolaşmaları ifade yerine sistemli olarak gerçekleştirilen
bir tablodan söz etmek istiyoruz;
Bilindiği gibi; Polis Amirliğinde
rütbe sıralaması Komiser Yardımcısı, Komiser,
Başkomiser, Emniyet Amiri, 4. Sınıf Emniyet Müdürü,
3. Sınıf Emniyet Müdürü, 2. Sınıf Emniyet Müdürü,
1. Sınıf Emniyet Müdürü ve Sınıf Üstü Emniyet Müdürü
şeklindedir. Hiyerarşik bir yapılanma söz konusudur.
Silahlı Kuvvetlerdeki yapılanmaya benzer bir düzenleme
vardır.
Teşkilat Yasasında değişiklik
yapan kanunun 55. maddesine göre; bu rütbelere terfiler, bu maddede
öngörülen sınav ve eğitim şartı saklı kalmak
üzere, kıdem ve liyakata göre yapılır. Kıdem
sırası, Emniyet Genel Müdürlüğünce her yıl Mart
ayında topluca teşkilata duyurulur. İlgili kişiler;
çalışma süreleri içindeki başarı ve ceza durumlarına
göre puanlandırılmakta ve terfi ettirilmektedir. Objektif
bir ölçü söz konusudur. Bu ölçünün terfide esas alınması gerektiği
açıktır.
Hal böyle olmasına rağmen;
terfi sıralaması yapılırken, bu ilkelere uyulmadığı,
kıdem sıralamasının alt-üst edildiği, hiçbir
somut, objektif ve teknik ölçünün esas alınmadığı;
tamamen soyut, sübjektif ve kişisel ölçülerin esas alındığı
görülmektedir.
Bu durum 2003 ve 2005 yıllarına
ait 2. sınıftan 1. sınıfa terfii düzenleyen listelerde
bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır.
2006 yılı terfilerinde de benzer tablo söz konusudur.
700 kişiye yaklaşan 2.
sınıf emniyet müdürleri kıdem listesinden 80-81 kişinin
1. sınıfa terfi yapılırken şöyle bir tablo ortaya
çıkmaktadır;
7 veya 8 kişi kıdem listesine
uygun bir şekilde terfi etmiştir. 72-73 kişinin tamamı
ise kıdem sıralamasında 150. sıradan sonra yer
alan kişilerden oluşmuştur. Siyasi iktidarların
yasal sınırlar içinde takdir yetkileri elbette olacaktır.
Bu yetkinin sınırı bellidir. Buna göre değişik
gerekçelerle kıdem sıralamasının belki 100-110.
sırasına kadar olan kişilerin terfi ettirilmesi söz
konusu olabilir. Ancak yukarıda anlatıldığı
şekilde terfi uygulaması yapılmasının hiçbir
haklı ve yasal açıklaması olamaz.
Hrant Dink cinayeti öncesinde
Trabzon Emniyet Müdürü olarak, cinayet tarihinde ise Emniyet Genel
Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olarak görev
yapan Ramazan Akyürek'in de; 2003 yılına ait kıdem listesinde
281. sırada olduğu halde 81 kişilik 1. sınıf
emniyet müdürleri listesine terfi ettirildiğini önemle vurguluyoruz.
İrticai faaliyette bulundukları
Başbakanlık Takip Kurulu kayıtlarıyla sabit olan
17 kişi için Yüksek Değerlendirme Kurulu özel olarak 2. kez
toplanmış ve bu kişilerin terfileri Mayıs 2003 tarihinde
yasaya aykırı olarak yapılmıştır. Oysa
Terfi Yönetmeliğinin 22. maddesine göre, bu Kurul ancak,
Kıdem ve liyakat sıralamasını inceleyebilir,
sıralamalar hakkında öneri yapabilir. Terfi ettirmede
herhangi bir yetkileri yoktur. 21. maddeye göre de, Merkez Değerlendirme
Kurulu ancak öneride bulunabilir.
Olayların gelişiminden,
bu Kurul'ların yetki tecavüzü yaparak, kıdem kitabının
dışına çıkarak, hukuka aykırı ve vasıfsız
bir kadrolaşmaya yol açtıkları anlaşılmaktadır.
Bunun bir açıklaması olabilir.
Yukarıda da ifade edildiği gibi, kişisel ilişkiler ve cemaat
dayanışması içinde kadrolaşmak amacıyla yapılan
sistemli bir çalışma söz konusudur. Tarikat ilişkilerine
dayalı olarak oluşturulan bu Cumhuriyet karşıtı
kadrocu cemaat yapılanmasına bir kod adı verilmiştir.
Emniyet örgütü içinde bu kod adı ile anılan gizli bir kadrolaşma
süreci yaygın bir hal almıştır.
Bu aşamada önemle ifade ediyoruz;
din ve vicdan özgürlüğü kapsamında ve felsefi anlamdaki,
tarikat yapılanmasını burada tartışmıyoruz.
Konumuz bu değil. Sorun; bu kavramları ve değerleri istismar
ederek, mütedeyyin yurttaşlarımızın bu değerlerini
ve inançlarını kullanarak, devlet yönetiminde egemenlik
sağlaması ve bu kadrolaşmanın yarattığı
ve yaratacağı vahim sonuçlardır.
Başka bir anlatımla; kaygı
yaratan sorunlar, Anayasanın 24/son maddesi anlamında; dini
veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan
şeyleri istismar etme ve kötüye kullanmanın yarattığı
ve yaratacağı vahim sonuçlar noktasında düğümlenmektedir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün
merkez teşkilatı, İstanbul, Ankara, İzmir ile tüm
Polis Okulları, Polis Koleji ve Akademisinin bu kadroların
elinde bulunduğu yolunda ciddi bulgular söz konusudur. Bu kadrolaşmanın
doğal sonucu olarak da, her türlü araştırma ve soruşturma
girişiminde bu kadrolar, tedbir almakta veya aldırmaktadırlar.
Kurumun bütününü ve tüzel kimliğini hedef almadan söylüyoruz;
adeta ve maalesef, resmi üniforma giymiş yasa dışı
ve kısmi bir örgütlenme söz konusudur. Delil toplama ve soruşturma
süreçlerine müdahalede bulunulmakta ve yönlendirme yapılmaktadır.
Hemen ve önemle ifade ediyoruz; emniyet
bünyesinde zor şartlarda, canı pahasına, özveriyle
ve sorumluluk duygusuyla görev yapan, kıdem ve liyakatlerine
uygun bir şekilde hak ederek terfi eden kamu görevlilerimizi,
elbette bu değerlendirmenin dışında tutuyoruz.
Yukarıda sözü edilen kadrolaşmaya
karşı, görev ve sorumluluk anlayışıyla ve kararlı
bir şekilde çalışmalarını sürdüren emniyet
mensuplarına destek verilmesi gereğini yeri gelmişken
ifade ediyoruz. Türkiye'yi karanlığa götürmek isteyen bu
kadrocu yapılanmaya karşı; ülkenin birlik ve bütünlüğüne
inanan tüm kamu görevlilerine, bu aşamada önemli görevler
düştüğü açıktır. Emniyet mensuplarının
büyük bölümünün bu anlayışla görev ve sorumluluklarına
sahip çıktıklarına inanmak istiyoruz.
Yukarıda sözü edilen yapılanma
sonucunda doğmuş olan tahribat çok ağırdır. Kurumun
arşivi ve istihbaratı yok edilmektedir. İç güvenlik
örgütleri kimliğini ve işlevini kaybetmektedir. Demokratik
sisteme bağlılığı sağlayan yapılanma
yerine, Parti Devleti olma ve cemaatleşmeye hizmet eden bir yapılanma
süreci başlamıştır.
Böylece, iç güvenlik birimlerinin sürekliliği ve bilgi
akışı ortadan kaldırılmaktadır. Bu sebepledir
ki olaylara müdahale ve teşhiste zafiyet doğmaktadır.
Örgütler arasında bağlantı kurulamamaktadır.
Emniyet içinde doğmuş
olan kaos ve kargaşa, zorunlu olarak hiyerarşik yapıyı
zedelemektedir. Yönetim kademelerinde doğmuş olan bu kaos
ve çürüme sebebiyledir ki, muhtelif güç odakları bilgi kirliliği
yaratmakta, kamuoyunu yanıltmakta, yönlendirme yapmakta ve
hukuk dışı eylemlerini rahatlıkla gerçekleştirmektedirler.
Emniyet, kendi mensuplarıyla
ihtilaflı ve davalı olan bir Kurum haline gelmiştir;
özlük hakları, terfi uygulamaları ve benzeri idari
işlemlerden dolayı Genel Müdürlük ile Kurum mensupları
arasında açılan idari davalarda son 4 yıl içinde katlamalı
bir şekilde artış yaşanmıştır.
4 yıl önce kendi mensuplarına
karşı %30 oranında dava kaybeden Emniyet, şimdi
ise % 58 oranında davada haksız çıkmaktadır.
800 kişi civarındaki 1.
sınıf Emniyet Müdürü kızakta bekletilmektedir. Kendilerine
hiçbir görev verilmemektedir. Buna karşılık yukarıda
ayrıntılı olarak ifade edildiği üzere, haksız
ve yasaya aykırı bir şekilde 1. sınıfa terfi
ettirilen Müdürler hiç vakit geçirilmeksizin İl Emniyet Müdürü
olarak görevlendirilmektedirler.
Kurum bünyesindeki haksız ve
keyfi uygulamalar sebebiyle huzursuzluk had safhaya çıkmış;
kanunu uygulamakla sorumlu olan Polis, Kurum bünyesinde hukuka
muhtaç hale gelmiştir. Tablo budur.
Böyle bir zemin ve yapılanmanın
sonucundadır ki;
Hablemitoğlu cinayetinde,
Yasadışı telefon
dinleme olaylarında,
Kasım 2003 tarihinde İstanbul'da
2 kez yaşanan terör olaylarında,
Cumhuriyet Gazetesine yapılan
saldırılarda,
Danıştay saldırısında,
Atabeyler operasyonunda,
Rahip Santora cinayetinde,
Hizbut Tahrir örgütünün Fatih Camiindeki
eyleminde,
İsmailağa Camiindeki
linç eyleminde,
Ve nihayet Hrant Dink suikastinde;
Bilgi kirliliği, hedef saptırma
süreci ve yönlendirmeler yaşanmıştır. Delil toplama
süreçlerine müdahale edilmiştir. Bu süreci Adalet Bakanı
doğru ve yerinde bir değerlendirmeyle "koli basili
akıtan çeşmeye" benzetmiştir. Ancak, üzücü ve düşündürücü
olan husus; bu koli basilini akıtan çeşmeyi kurutması
ve yok etmesi gereken Hükümet'in, bu yapılanmayı himaye
etmekten öte; bizzat sorumlusu konumunda olmasıdır.
Atabeyler olarak adlandırılan
operasyonda, evrak henüz Emniyet aşamasındayken ve savcıya
ulaşmamışken Genelkurmay önünde basına servis yapan
kamu görevlileri tespit edilmiş olmasına rağmen, sorumlular
hakkında yasal gereği yapılmamış ve bu konuda
kamuoyu bilgilendirilmemiştir. Oluş şekli ve bulgular,
Emniyet'ten kaynaklanan, bilgi kirliliği yaratmaya, hedef saptırmaya
ve Kurumlararası çatışma yaratmaya yönelik çalışmaların
yapıldığını göstermektedir. Olayın esası
bu noktada yoğunlaşmaktadır.
Emniyet yapılanmasındaki
bu süreçten kaynaklanan ve kamuoyuna malolan birkaç olayı irdelemek
istiyoruz;
(1) Merhum Hablemitoğlu; son
çalışmalarında yukarıda sözü edilen kadroların,
emniyet içindeki örgütlenmesini deşifre etmiştir. Ancak
bu cinayetin failleri konusunda kamuoyu hiçbir şekilde aydınlatılmamıştır.
(2) TESEV'in hazırladığı
raporlarda da cemaat örgütlenmelerinin etkili olduğu ortaya
çıkmıştır. TESEV raporunun, merkezi İsviçre'
de olduğu bilinen yabancı bir kuruluşla birlikte hazırlandığı
bilinmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri, sözü
edilen rapor içeriğinin kabul edilemez olduğunu ifade etmişler
ise de, raporu hazırlayan bu kişilerin, Polis Akademisinde
eğitim görevini üstlendikleri göz önüne alındığında,
olayın vahameti bütün çıplaklığıyla ortaya
çıkmaktadır.
(3) Kasım 2003 tarihinde
İstanbul' da 5 gün arayla meydana gelen ve toplam 55 kişinin
hayatını kaybettiği terör olaylarında ciddi bir
istihbarat zaafiyeti ve kopukluğu yaşanmıştır.
İkinci olayın önlenmesi mümkün iken, istihbarat zaafiyeti
sebebiyle bu olay engellenememiştir.
(4) Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay'a
yapılan saldırılarda, teknik takip yapılmamıştır.
Bu yapılmadığı gibi, hem Cumhuriyet Gazetesinin
ve hem de Danıştay Başkanlığı ile 2. Dairenin
"koruma ve güvenliğe yönelik" talepleri açık bir
şekilde karşılıksız bırakılmıştır.
Valilik ve Bakanlığın, güvenliğin sağlanması
konusunda ihmali aşan ölçüde sorumsuz davrandıkları
ve görevlerini kötüye kullandıkları görülmüştür.
Olay öncesi ve olay aşamasında, Başbakanın doğrudan
Danıştay' ı hedef alan ve Anayasal bir kurum olan Danıştay'ın
meşruiyetini sorgulayan tavır ve beyanları da, kamuoyunun
belleğinde tazeliğini ve yerini korumaktadır.
Cumhuriyet Gazetesine yönelik
saldırılar Başbakan'a hatırlatıldığında,
Başbakan'ın "ne olmuş yani... Biz'e de her gün saldırılar
yapılıyor..." anlamındaki tepkisinin Türkiye'yi
getirdiği vahim sonuç ortadadır. Böylesine keyfi ve sorumsuz
yaklaşımlardır ki, bu yoldaki eylem ve örgütlenmelere
cesaret vermiş ve hız kazandırmıştır. R.
Tayyip Erdoğan; Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm vatandaşlarının
Başbakanı olduğunun farkında değildir.
Danıştay saldırısında,
halen yurtdışında yaşayan bir tarikat liderinin
özyeğeni azmettirici olarak tutuklandığı hâlde,
bağlantılar yönü araştırılmamış ve
kamuoyu bilgilendirilmemiştir.
Danıştayla bağlantılı
kovuşturma sürecinde, Atabeyler adıyla adlandırılan
operasyonda ise tam bir bilgi kirliliği yaşanmıştır.
Bu bilgi kirliliğinin kaynağı ise Emniyet olmuştur.
Bunu Adalet Bakanı da bir anlamda itiraf etmek zorunda kalmıştır.
Ancak bu olayın da üstüne gidilmemiş, geçiştirilmiş
ve kamuoyunun gündeminden düşürülmüştür.
(5) Hizbut Tahrir örgütünün 2 Eylül
2005 tarihinde Fatih Camiinde gerçekleştirdiği eylem ibretle
sorgulanmalıdır. Polisin gözü önünde hazırlıklar
yapılarak, kürsü ve mikrofon kullanılarak, Mustafa Kemal
Atatürk hedef alınarak ve şeriat devleti çağrısı
yapılarak 1 saat boyunca gösteri yapılmıştır.
Polis, himaye eden ve hoşgörü gösteren bir tavır içinde olayları
seyretmiştir. Neden sonra, kamuoyunun ve CHP Genel Başkanının
uyarı ve tepkilerinden sonra, göstermelik bir yaklaşımla
olayın tahkiki cihetine gidilmiştir.
İsmailağa Camiinde 3 Eylül
2006 tarihinde gerçekleştirilen linç eylemi sonrasında
da, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün olaya yaklaşımı
devlet yönetimi adına ibret verici tablolar ortaya koymuştur.
Emniyet örgütünün, failleri kollayıcı ve delilleri karartan
bir tavır içinde olduğu yine kamuoyunun bilgisindedir. Öyle
ki, İstanbul Emniyet Müdürü meydana gelen ölüm olayını
"kafanın minbere çarpması" şeklinde yorumlamış
ve kamuoyuna açıklamıştır. Oysa, öldürme, eyleminin
muhtelif kişilerin linç eylemi sonunda gerçekleştiği
hem oluş şeklinden ve hem de adli tıp raporundan anlaşılmıştır.
İstanbul Emniyet Müdürü, gerçeğe aykırı belge düzenleyerek,
bir taraftan kamuoyunu yanıltmış, diğer taraftan
da adli mercileri iğfal etmiştir.
Böyle bir yapılanma ve uygulama
içindeki Emniyet ilişkileri mutlaka sorgulanmalı ve
açığa çıkarılmalıdır.
(6) Rahip Santoro cinayeti de,
münferit bir olay gibi değerlendirilmiş, örgüt boyutu yönünden
hiçbir inceleme yapılmamıştır. Failin, perde arkası
ve bağlantılarına girilmemiştir. Oysa, işleniş
şekli ve yöntemi itibariyle Hrant Dink cinayetiyle benzerlikler
gösteren bu olayın üstüne derinlemesine gidilip, örgüt
bağlantılarının tespit edilmesi gerekirdi. Bu
takdirde, belki de Hrant Dink cinayeti gerçekleştirilemeyecekti.
(7) Nihayet Hrant Dink cinayeti;
(a) Trabzon Emniyetinin, muhbirden
aldığı bilgileri İstanbul'a 17 kez ulaştırdığı
sabittir. Bu bilgiler, olay öncesinde Trabzon Emniyet Müdürü olan,
olay tarihinde ise İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan
Akyürek'in de bilgisindedir.
Öyle ki, bu bilgilere göre; hem
saldırıyı yapacaklar bellidir ve hem de hedef alınan
kişi bellidir.
Ramazan Akyürek'in F Tipi yapılanma
içinde olduğu ve özel bir himayeye mazhar olduğu; hem sicil
dosyasıyla ve hem de Hrant Dink cinayetinin işleyişi
süreciyle anlaşılmaktadır. Ramazan Akyürek'in yardımcısı
olan İbrahim Azman'ın Trabzon'da "Şüpheli
İlişkiler" içinde olduğu 3 Şubat 2006 tarihli
yayın organlarına konu olmuştur.
Ramazan Akyürek' in bu özel konumu
sebebiyle ödüllendirilip Emniyet İstihbarat Dairesinin
Başkanı olmasından 1 ay kadar sonra Danıştay
saldırısı gerçekleştirilmiştir. Saldırıdan
sonra Atabeyler operasyonunda yaratılan bilgi kirliliği
ve kurumlar arası çatışma ortamı yukarıda
ifade edilmiştir.
(b) Bu süreçte üzerinde önemle durulması
gereken bir diğer isim ise, olay öncesinde İstanbul Emniyet
Müdürlüğünün İstihbarat işlerinden sorumlu olan Müdür
Yardımcısı Şammaz Demirtaş'tır. Bu kişi
halen Rize Emniyet Müdürüdür. Bu kişi, 28 Şubat sürecinde
de İstihbarat Daire Başkanlığında Şube
Müdürü olarak görev yapmıştır.
Trabzon Emniyetinden İstanbul'a
giden bilgiler, il dışı yazışma prosedürü gereğince
doğrudan Şammaz Demirtaş'a ulaşmaktadır.
Adı geçenin paraf ve havalesinden sonra evraklar Şube Müdürü
olan A. İhsan Güler'e ulaşmaktadır.
A. İhsan Güler'e, il dışından
gelen yazışmaların doğrudan intikali söz konusu
değildir.
Hâl böyle olmasına rağmen;
Şammaz Demirtaş'ın devre dışı bırakılıp,
olayı A. İhsan Güler'in üstlenmesi üzerinde önemle durulması
gereken bir konudur. Yukarıda anlatımı yapılan
kadrolaşma anlayışının doğal sonucu olarak;
A. İhsan Güler, İl Emniyet Müdürü ile İstihbarat Daire
Başkanı ve sonuçta da Hükümet'i korumak amacıyla, kendisini
ortaya koymuş ve kendince sorumluluğu üstlenmiştir.
Keza Şammaz Demirtaş'ın,
Hrant Dink cinayetinden 1 gün sonra İstanbul'a hangi sebeple geldiği
de ayrıca sorgulanması ve üzerinde durulması gereken
bir husustur.
Emniyet ve Hükûmet'in, gerçeklerin
ortaya çıkmasından endişe duydukları ve bu süreci
engellemek istedikleri açıkça görülmektedir.
(c) Bu süreç içinde önemle değerlendirilmesi
gereken bir diğer konu da İstanbul Emniyet Müdürü'nün konumudur.
Celalettin Cerrah henüz olayla ilgili
hiçbir somut bilgiye ve bağlantıya ulaşılmamış
iken, olayı "münferit ve milliyetçi duygularla" işlenmiş
bir cinayet olarak nitelendirmiştir. Aynı Müdür, yukarı
da sözü edilen bazı olaylarda da benzer değerlendirmeleri
yapmış, adeta yargı mercileri yerine geçerek hüküm
kurmuştur. İsmailağa Camiindeki linç olayı değerlendirmesi
yukarıda açıklanmıştır.
(d) Soruşturmanın selameti
gerekçesiyle, olay tarihindeki Trabzon Emniyet Müdürü ve Valisinin
görevden alınıp; olayla doğrudan ilişkileri ve sorumlulukları
olduğu bariz bir şekilde ortaya çıkan İstanbul Emniyet
Müdürü Celalettin Cerrah, istihbarat işlerinden sorumlu Müdür
Yardımcısı Şammaz Demirtaş ve İstihbarat
Daire Başkanı Ramazan Akyürek yönünden hiçbir işlem
yapılmaması ve buna rağmen soruşturmanın sürdürülmesi;
Başbakan ve İçişleri
Bakanının gerçekleri gizlemek ve ortaya çıkmasını
engellemek amacıyla özel bir gayret ve işbirliği içinde
olduklarını göstermektedir. Bu süreçte, İçişleri
Bakanlığı Müsteşarına yönelik olarak da, hiçbir
idari işlemin ve önlemin alınmaması son derece anlamlıdır.
Böyle bir tablo içinde sağlıklı
bir inceleme ve soruşturmanın yapılması söz konusu
olamaz.
Salt bu husus dahi; Hükümet'in gerçekleri
ortaya çıkarma noktasında irade ve kararlılığının
olmadığını; kendi sorumluluklarını bertaraf
etmek ve gizlemek amacıyla; bilgi kirliliğinin yaratılmasına
göz yumarak, hedef saptırdıklarını ve Kurumlar
arası çatışma ortamı yaratma gayreti içinde olduklarını
göstermektedir.
(e) Katil zanlısı Ogün'ün
fotoğraflarının çekimi aşamasında Emniyet
ile Jandarma arasında yaşanan güven krizi ve ithamlar, yine
başlı başına irdelenmesi gereken bir konudur. Bu
aşamada da, bu tür olaylarda Hükümet'in sergilediği karakteristik
ve bilinçli davranış tarzı kendisini göstermektedir.
Kadrolaşmanın yarattığı tahribatı ve
kendi başarısızlığını gizlemek isteyen
Hükümet, hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi davranarak, hedef
saptırma amacıyla kurumları zan altında bırakmaktan
kaçınmamaktadır.
(f) Hrant Dink'in İstanbul Valiliğine
çağırılıp, Vali Yardımcısı ve kimlikleri
halen açıklık kazanmayan 2 kişinin huzurunda dinlenmesi
olayı, bu süreç içinde geçiştirilmeye çalışılmaktadır.
Bu görüşmede Hrant Dink'e yönelik
olarak yapılabilecek eylemlerden dolayı kendisinin dikkatli
olması konusunda bilgilendirildiği resmi çevreler tarafından
ifade edilmektedir. Ancak, oluş şekli ve olayların seyrinden,
Hrant Dink'e yönelik tehdit ve yapılanmalar hakkında bilgi
sahibi olan İstanbul Emniyet Müdürlüğünün üstüne düşen
koruma görevini yapmadığı gibi, Dink'i "ayağını
denk al" anlamında, gözdağı verircesine uyardığı
izlenimi ve kanısı doğmaktadır.
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün
doğrudan bilgisi dahilinde olan bu sürece ve Trabzon Emniyet
Müdürlüğünün 17 kez yaptığı yazışmalara
rağmen; olayın bu yönünün tahkik edilmemesi ve üstüne gidilmemesi,
ayrıca üzerinde önemle durulması gereken bir husustur. Bu
fiili duruma ve sürece rağmen; İstanbul Emniyet Müdürünün,
"Bana ihbar ulaşmadı." demesinin, ciddiye alınır
hiçbir yönünün olamayacağı ortadadır.
Ogün Samast ve Yasin Hayal ilişkilerinden
sonra, Yasin Hayal'in muhbir Erhan Tuncel'e yönelik suçlaması
da göz önüne alındığında; ortada resmi birimlerin
bilgileri dahilinde gerçekleşen bir eylemin varlığı
sonucuna kaçınılmaz olarak ulaşılmaktadır.
Olayın bu yönü ve belki de esası
kamuoyunun gözlem ve değerlendirmesinden özenle kaçırılmak
istenilmektedir.
(g) Üzücü ve düşündürücü olan
temel husus;
Saldırı yapılacağı
yolunda ısrarlı ve ciddi ihbarlar yapılmasına,
gelişmeler ve seyri İstanbul Emniyet Müdürlüğünün
bilgisinde olmasına rağmen, Hükümet, Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşı olan Hrant Dink'e yönelik saldırıyı önleme
noktasında üstüne düşen görevi yapmamıştır.
Saldırıyı yapacak
olanlar bellidir.
Hedef alınan kişi bellidir.
Olay gizli değildir. İstanbul Emniyetinin adeta bilgisi
dahilinde işlendiği izlenimi doğmaktadır.
Hrant Dink'in öldürülmesi eyleminin
engellenebileceği açıkça anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin Başbakanı,
İçişleri Bakanı ve bağlı birimler; ihmal ölçülerini
aşacak bir şekilde, sorumsuz, duyarsız, ehliyetsiz ve
karanlık ilişkileriyle bu sonuca yol açmışlardır.
Sonuç ve Değerlendirme;
(1) Yukarıda sözü edilen fiiller,
Başbakan ve İçişleri Bakanının görevleri
sırasında işlenmiştir. Her ne kadar, R. Tayyip Erdoğan,
Hablemitoğlu cinayeti esnasında Başbakan değil
ise de, soruşturma sürecindeki sorumluluğun devamlılık
arzettiği açıktır.
Soruşturma önergesinin mahiyeti
gereği, bu aşamada sübuta yönelik delillerin tümünü ifade
ve tespit etmek mümkün değildir. TBMM Genel Kurulu, soruşturma
açılmasına karar verdiği takdirde, bu deliller tüm unsurlarıyla
ortaya çıkacaktır.
Bu aşamada yukarıda anlatımı
yapılan süreç ve sözü edilen belgelerin içeriğinin, soruşturma
açılmasını gerektirecek nitelikte olduğu tartışmasızdır.
Başbakan yukarıda anlatımı
yapılan 10 olayın tümünde bir şekilde olaya dahil olmuştur.
Olayları yorumlar ve değerlendirirken Emniyet birimlerinin
çalışmasına sahip çıkmış, ancak alınması
gereken önlemler konusunda ise duyarsız ve sorumsuz davranmıştır.
İçişleri Bakanı ise;
bu süreç içinde hiçbir sorumluluğunun gereğini yapmamıştır.
Meydana gelen sonuçlara, işlem ve uygulamalarıyla
doğrudan yol açmıştır.
Esasen böylesine niteliksiz, haksız,
yasaya aykırı ve keyfi bir kadrolaşma sürecinin sonucunda
bu tür olayların doğması kaçınılmazdır.
Kamu yönetimi sorumluluğunu en üst düzeyde üstlenen kişilerin
böyle bir sonucu öngörmemesi düşünülemez.
Vasıfsız kadrolaşma
ve soruşturma süreçlerindeki bilgi kirliliği ve yetersizlikler
sebebiyledir ki; ülkemizde toplumsal ve kişisel paranoya yaratacak
boyutlarda asayiş sorunu doğmuştur.
Kapkaç, hırsızlık,
gasp, uyuşturucu satışı, çocuk pornosu, sosyal hizmet
kurumlarındaki facialar, adam öldürme gibi suç türlerindeki
fâhiş artışlar; yukarıda sözü edilen politikaların
sonucudur.
Terörle mücadelede de benzer tablo
söz konusudur. Hükümet politikalarının öngörüsüzlüğü
ve yetersizliği sebebiyledir ki, bu konuda da vahim gelişmeler
yaşanmaktadır.
Böylesine ehil olmayan kadrolaşma
sonucunda, bu tür olayların doğması kaçınılmazdır.
Kamu hizmeti verimliliğini yok eden bu uygulama, Başbakan'ın
bilgi ve talimatları doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
Bu kadrolaşma süreçlerinde, Başbakanlık Müsteşarı
olan Ömer Dinçer'in de özel bir konumunun olduğu unutulmamalıdır.
Başbakanlık Müsteşarı
Ömer Dinçer'in; Cumhuriyet'in temel niteliklerinin öneminin kalmadığı
ve yerini yeni bir yapıya devretmesi gerektiği yolundaki
makalesi ve bu makaledeki görüş ve düşüncelerinin bugün
de arkasında olduğunu ifade eden açıklamaları ve
nihayet bürokrasinin en tepesindeki konumu ve bağlı olarak
Başbakan tarafından özel olarak himaye edildiği göz
önüne alındığında; rejimi hedef alan kadrolaşma
konusundaki fotoğraf, bütün kareleriyle ortaya çıkmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi; diğer
toplumsal olaylarda, iç ve dış sorunlarda olduğu gibi,
asayiş konularındaki vahim gelişmeyi de çok önceden
görmüş, bu süreçleri öngörülü bir şekilde tespit etmiş,
Hükümeti uyarmış, alınması gereken önlemleri en
üst düzeyde Sn. Genel Başkan Deniz Baykal dile getirmiştir.
2-2.5 yıl kadar evvel tüm bu sorunları kapsayan Araştırma
Önergesi, Meclis Başkanlığına verilmiş olup,
bu önerge Genel Kurul Gündeminin 167. sırasında bekletilmektedir.
Bütün çabalarımıza
rağmen, bu konu kamuoyu ve medya gündeminde yeterince yerini
bulmamıştır. Bu sebeple, kamuoyu ve medyayı, Cumhuriyet
Halk Partisi'ne yönelik değerlendirme ve eleştiriler yaparken;
adaletli davranmaya ve bu anlamda özeleştiri yapmaya davet
ediyoruz. Bugün konuşulan konular, 3 yıl öncesinden CHP tarafından
dile getirilen konulardır.
(2) Başbakan; yürütme yetkisini,
anayasaya ve yasalara aykırı bir şekilde kullanarak
Anayasanın 8. maddesini, belli kişi ve zümreye imtiyaz tanımak
suretiyle, Anayasanın 10/3. maddesini,
İçişleri Bakanının,
görevini Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirmesini
gözetleme ve düzeltici önlemleri alma yükümlülüğünü de yerine
getirmemek suretiyle ayrıca Anayasa'nın 112/3. maddesini
ihlâl etmiştir.
(a) Yukarıda 10 ana başlık
altında sıralaması yapılan olaylarda, TCK'nun
257/1. maddesinde düzenlenen şekilde; görevinin gereklerine
aykırı hareket ederek, kamuyu her anlamda zarara uğramıştır.
İhmal boyutlarını aşacak şekilde bu sonuçların
doğmasına yol açmıştır.
İşlenen suçlar nedeniyle,
TCK 257/1. maddeye muhalefetten dolayı soruşturma
açılmasına karar verilmesi gerekmektedir.
(b) Başbakan görevini kötüye
kullanmak suretiyle, yukarıda 10 ana başlık halinde
sözü edilen tüm olaylarda; gerçeğin ortaya çıkmasını
engellemek amacıyla; suçun delillerini yok eden, değiştiren,
bu delillere ulaşılmasını engelleyen eylem ve politikalar
içinde olmak suretiyle, bir taraftan da TCK'nun, suçun delillerini
yok etme, gizleme veya değiştirme başlıklı
281/1, 2. maddesine muhalefet etmiştir.
(c) Keza, yukarıda sözü edilen
görevin kötüye kullanılması eylemi, doğal olarak
başlatılan hazırlık soruşturmasını
etkilemeye teşebbüs niteliğinde olduğundan,
Başbakan'ın bu eylemi aynı zamanda TCK'nun 288. maddesine
de muhalefet anlamındadır.
(3) İçişleri Bakanı
ise;
(a) Uygulama ve ilişkileriyle,
yine yukarıda 10 ana başlık altında sıralanan
olaylarda, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek
suretiyle, kişilerin mağduriyetine ve kamuda toplumsal
kaosun doğmasına, asayişin ihlâline ve kamu yönetiminin
zaafiyetine doğrudan yol açmak suretiyle, TCK'nun 257/1. maddesine
aykırı davranmıştır.
(b) İçişleri Bakanı'nın
bu eylem ve işlemleri aynı zamanda gerçeğin ortaya
çıkmasını engellemek amacıyla; suçun delillerini
yok eden, gizleyen, değiştiren ve bozan nitelikte olduğundan;
TCK'nun 281/1, 2. maddesine muhalefet anlamındadır.
(c) Eylemlerin bütünlüğü ve
amacı değerlendirildiğinde, adli kovuşturma süreçlerini
etkilemeye yönelik olduğu açık olmakla; TCK'nun 288. maddesine
de aykırı davranması söz konusudur.
(4) Yukarıda açıklanan
sebeplerle;
Başbakan R. Tayyip Erdoğan
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu haklarında;
TCK'nun 257/1, 281/1, 2 ve 288. maddelerine muhalefetten dolayı;
Anayasa'nın 100 ve TBMM İçtüzüğünün
107. maddeleri uyarınca soruşturma açılmasını
talep etme gereği doğmuştur.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Anayasa'nın 100'üncü maddesinde
ifade olunan "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür
ve karara bağlar" hükmü uyarınca, soruşturma önergesinin
görüşülme gününe dair öneri birazdan Genel Kurulun onayına
sunulacaktır.
Başbakanlığın
Anayasa'nın 82'nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı M. Hilmi Güler'in Gürcistan'a
yaptığı resmî ziyarete Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
de katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1205)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Dr. M. Hilmi Güler'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 7-9 Aralık 2006 tarihlerinde Gürcistan'a yaptığı
resmi ziyarete Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in de iştirak
etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
V.
- ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
20.02.2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun,
20.02.2007 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisini İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Haluk
Koç
Samsun
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi'nin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının, 13 üncü sırasında yer
alan 1159 Sıra Sayısının bu kısmın 3 üncü,
343 üncü sırasında yer alan 1150 Sıra Sayısının
bu kısmın 4 üncü, 406 ncı sırasında yer alan 1326
Sıra Sayısının bu kısmın 5 inci sırasına
alınması, Genel Kurul'un, 20.02.2007 Salı günü Saat:
20.00'ye kadar çalışmasını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi üzerinde lehte ilk söz Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'a
aittir.
Sayın Seyhan, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, enerji
verimliliği kanunu üç yıla yakın bir süredir konuşulan
bir kanun. Bu kanunun, daha önce, bütçe görüşmeleri sırasında,
Enerji Bakanımız Sayın Hilmi Güler tarafından defalarca
çıkarılacağını ve bir an önce yürürlüğe
konulacağını kendi ağzından duymuştuk.
Ancak, değerli arkadaşlarım, bu kanun görüşülürken
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi Komisyonunda bizim şöyle
bir teklifimiz oldu. Yenilenebilir enerji kanunu ile enerji verimliliği
kanunu birbirinden ayrı ayrıydı. Sayın Enerji Bakanımıza,
"Bu kanunları birleştiriyorsunuz, ancak görüşme
süresi gecikirse, hem enerji verimliliğinden dolayı Türkiye'yi
mağdur edersiniz hem de bekleyen yenilenebilir enerji kanununu
ve sektörü son derece sıkıntılı bir duruma sokarsınız."
demiştik. Orada -burada bulunan komisyon üyesi arkadaşlarımız
da hatırlayacaktır- "Mademki siz muhalefet partisi
olarak bu kanunların geçmesinden yanasınız, buradan
çıkalım, kendi gruplarımıza gidelim ve komisyon
onayladıktan hemen sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirilmesi için gruplarımıza isteklerimizi bildirelim."
dedi. Bunu diyen Türkiye'nin Enerji Bakanı, yani tasarının
sahibi. Biz de bunu seve seve kabul ettik. Biz Grubumuza gittik, Sayın
Bakan da Grubuna bir şekilde bu isteğini iletti. Geçen haftaki
toplantıda, toplantılar sırasında, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Grup Başkan Vekili İrfan Gündüz Bey'e bu tasarının
görüşülmesinin önemi konusunda düşüncelerimi anlattım
ve kendisi de Cumhuriyet Halk Partisinin katılması hâlinde
öncelikli olarak bu tasarıyı görüşmeye taraf olduklarını
bildirdi. Şimdi, geliyoruz, biz, grup önerisiyle, bu tasarının
öne alınmasını istiyoruz.
Aslında, bu bir uzlaşma
arkadaşlar. Şimdi, inatla mutabakattan kaçarak, inatla uzlaşmadan
kaçarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde nasıl biz kamuoyuna
faydalı olan kanunları çıkarabileceğiz? Hepimiz
evlerimizde yaşıyoruz, iki şey çok önemli: Sosyal olarak
Türkiye'nin en büyük ihtiyaç duyduğu şey hoşgörü kültürüdür.
Ama siyasetin de ihtiyaç duyduğu bir başka şey vardır,
bu da uzlaşma kültürüdür. Eğer, siyasette, siz, kendi istediğiniz
konularda dahi uzlaşma kültürünüzü ortaya koyup bir müşterek
davranış biçimi geliştiremiyorsanız, siyaseti
bir açmaza doğru sürüklersiniz. Kaldı ki, iktidar partisi
bu uzlaşma kültürünün başını çekmeli. Hele Bakan
öncülük ediyorsa, hele grup başkan vekilleri muhalefetten böyle
bir talepte bulunuyorsa, hele böyle bir istek müşterek olarak
ortaya atılmışsa, neden kaçıyoruz arkadaşlar
uzlaşmaktan? Sözü ben mi verdim? Bakanların üzerinde bir
baskı mı yaptık?
Bir de gelelim kanunun önemine.
Sayın Enerji Bakanı her zaman söylüyor. Türkiye'de, arkadaşlar,
ciddi bir sorunumuz var. Sayın Başbakan geçenlerde dedi
ki: "İki Atatürk Barajı kadar, yenilenebilir enerjide
yatırım var bu ülkede, yatırım yapılacak, projeler
tamamlandı." Söyleyen kim? Türkiye Cumhuriyeti'nin
Başbakanı. Peki, madem öyle, siz, rüzgâr enerjisinde yatırım
yapmak için bekleyen, hidrolik santrallerde yatırım yapmak
için bu kanunun çıkmasını bekleyen insanlar bir köşede
dururken, bu kanunun bekletilmesine neden göz yumuyorsunuz? Hani
bu ülkenin elektrik enerjisine ihtiyacı vardı?
Değerli arkadaşlar, güney
sınırından alın, doğuda Türkiye'nin sınırına
bakın, bütün ülkeler Türkiye'den elektrik enerjisi istiyor, her
ülke. 200 megavatlık, Irak'a veriyoruz, onun dışında
verdiğimiz bir yer yok. 30 megavat, 40 megavat elektrik enerjisi
satımı değildir.
O hâlde, eğer, biz, Türkiye'de,
önce kendi arz güvenliğimiz için elektrik enerjisi yatırımlarının
artmasını istiyorsak, yapacağımız şey,
yenilenebilir enerjide yatırıma dönüşebilecek projelerin
desteklenmesini sağlamaktır. İşte, bu kanunda,
her ne kadar, sektörü tamamıyla mutlu etmese de yenilenebilir
enerjinin yarın yatırıma başlayabilmesinin önünü
açacak maddeler var. Eğer, siz, bunları görmezden gelirseniz,
sektörün çektiği sıkıntıyı bir an önce halletmek
yerine, o sıkıntıyı sürdürmesine neden olursunuz.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle, şunu vurgulamak istiyorum: Gerçekten, önümüzdeki
yıllar, elektrik enerjisi konusunda Türkiye'nin gündemini çok
meşgul edecek yıllardır. Biz, eğer, yeni yatırımlara
öncelik verecek projeleri ve siyasal yaklaşımları
gündemde tutamazsak, bunu başaramazsak, Türkiye, önümüzdeki
yıllarda bir arz güvenliği tehdidiyle karşı karşıya
kalacaktır. Hele ki, Türkiye, henüz doğal gaz depolarını
tamamlayamamışken, elektrik enerjisi konusunda farklı
yatırım ihtiyacı Türkiye'nin en büyük, en öncelikli
gündemi hâline gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, sektör,
kreditörlerden, bu yasanın çıkmasını bekliyor,
özellikle yenilenebilir enerji sektörü bunu bekliyor. Biz, bu yasayla,
5,5 euro sentin altında yenilenebilir enerjiye ödeme yapılmaz
diye, sektörün kreditörlerden para almasını sağlayacak
birtakım eklemeler yaptık, bunlara bir üst limit de getirdik.
Ancak, bu üst limiti de düşünüp tartışmamız lazım.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi, hem Cumhuriyet Halk Partisiyle uzlaştığı
bir konuda görüşlerini dikkate almıyor, hem de bu yasayı
gündeme temel yasa olarak getiriyor.
Değerli arkadaşlar,
bırakın da uzlaştığımız yasa üzerinde,
Türkiye'nin bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi konusunda
müşterek bir katkı koyabilelim. Rahatsızlığınız
neye? Aleyhte söyleyeceğimiz şeylere tahammülünüz yok.
Peki, lehte koyacağımız katkıya tahammülsüzlüğü
hangi siyaset bilinci içerisinde gösteriyorsunuz? Bunu anlamak
mümkün değil. Mademki böyle bir yetkiniz var, mademki bir uzlaşma
kültürüyle Türkiye'ye faydalı olabilecek kanunları
çıkaracaksınız, o hâlde, bir iyi niyet gösterin, kaptıkaçtı
gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Türkiye'nin tamamını
ilgilendiren bir kanun çıkarmak yerine, birlikte, tartışarak,
sektörün finansman sorununu çözecek, hatta ve hatta, bunların
arazilerinin bir an önce tahsis edilmesini sağlayacak ciddi
ayrıntıları, sektörün ormanla, kıyıyla, araziyle
ilgili bütün sorunlarını çözecek ayrıntıları
Genel Kurulda tartışarak ve hatta, müşterek önergelerle
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözerek Türkiye'nin önünü açmamız
lazım.
Mesele şudur: Biz, Türkiye
Cumhuriyeti'nin İç Tüzüğü'nün bize verdiği haktan yararlanmanın
ötesinde, Türkiye'nin bize verdiği yetkiyi olumlu kullanmanın
peşindeyiz. Bu verdiği yetkiyle biz, Enerji Bakanlığımızla
ve komisyon üyelerimizle bu yasanın bir an önce görüşülmesi
konusunda mutabakata varmışız. İlgili bakanın
mutabakatını hiçe sayacaksınız, 24 komisyon üyesinin
mutabakatını hiçe sayacaksınız. Peki, neyi dikkate
alacaksınız siz? "Siyasi iradede keyfiyet esastır."
diyebilir misiniz? Özellikle -mesleki disiplinleri de- liyakatini
kanıtlamış bu tür ihtisas komisyonlarının görüşü,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar temsilcileri tarafından
dikkate alınmayacaksa Türkiye'de, sizin için, ehemmiyet verdiğiniz
ne olabilir? Bunu düşünüyorum, ama anlamakta güçlük çekiyorum.
Yapmamız gereken şey
şudur arkadaşlar: Gelin, biz, iktidarıyla muhalefetiyle
-burada komisyon üyesi arkadaşlarım da oturuyor- birlikte
kararlaştırdığımız gibi, ilk olarak, Türkiye'nin
ihtiyacı olan yenilenebilir enerjiyi, enerji tasarrufunu,
küçük tesislerin üretime açılabileceği tüm bilgileri
içeren, tüm düzenlemeleri içeren Enerji Verimliliği Kanununu
görüşelim Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve Türkiye'nin önüne
doğru dürüst bir anlayışla çıkalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, bir
dakikalık süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkan.
İktidar ve muhalefet, siyasi
irade koyduğu bir kanuna müşterek sahiplenme duygusuna
sahip, bulundukları pozisyonu siyasete alet etmiyorlar diyebilelim.
Ama, siz, iktidar olarak bunun önüne geçerseniz, hem komisyonlardaki
uzlaşmanın hem burada iktidar ve muhalefet arasındaki
uzlaşma kültürünün, sadece, onu tıkayarak reddedildiğini
kabullenmiş olursunuz. Görevimiz, buradaki uyumla Türkiye'ye,
kendi ihtiyacını görebilecek olan kanunları yasalaştırmak,
görüşmek ve toplumu bilinçlendirmektir. İnanıyorum
ki, toplumun bilinç düzeyini buradaki arkadaşlarımın
bilinç düzeyi de destekleyerek, bizim bu önerimize kulak verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, teşekkür
ediyorum.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde,
Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Değerli milletvekilleri, geçen
hafta burada yapmış olduğum konuşmada, Meclisin
tatile gireceği süreye kadar, Meclisin, yaklaşık elli
günlük bir çalışma süresi kaldığını belirtmiştim.
Şimdi, bu elli günlük sürede, iktidar ve muhalefet bir araya gelip
bu dönemde vatandaşların büyük ölçüde bekledikleri ve bu
dönemde çıkarılmasını istedikleri kanunlarla
ilgili bir konsensüs sağlansın ve bu sağlanan konsensüs
çerçevesi içerisinde, Meclisin kapanması gününe kadar, bu ortak
tespit edilen kanunların, tekliflerin, tasarıların
görüşülmesini teklif ettim. Ama, ne yazık ki, iktidar partisine
bunu kabul ettirmemiz mümkün olmadı. Elli, gün, iş günü kalan
bir Meclisin bu çalışma süresini, takvimini çok iyi değerlendirmesi,
vatandaşların büyük ölçüde merakla bekledikleri kanun
teklif ve tasarılarının bu Mecliste görüşülmesi
ve hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ettim. Ancak, ne yazık
ki, bu noktada, iktidar partisine bu düşüncelerimizi kabul
ettirmemiz mümkün olmadı.
Şimdi, bu elli günlük süre içerisinde
neleri görüşebiliriz? Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde
olan ve 55 bin muhtarımızı ilgilendiren teklifler Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündeminde. Geliniz, çalışma süremiz
sona ermeden, 22'nci Dönem bitmeden, bu muhtarlarımızla ilgili
getirilen teklifleri burada görüşelim ve bunları kanunlaştıralım.
Konut edindirme yardımıyla ilgili olarak, on binlerce vatandaşımızın
beklemiş olduğu ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde
olan bu kanunu burada görüşelim ve kanunlaştıralım.
Süpermarketlerle ilgili yasayı, geliniz, bu çalışma
döneminin sonuna kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirelim, bunu kanunlaştıralım. Binlerce küçük esnafımızın,
bakkalımızın, süpermarketlerle ilgili kanunun bu dönemde
bu Meclisten geçmesi için beklediklerini hepiniz biliyorsunuz.
Sayın Ali Coşkun, kaç kez, bu kürsülerden, küçük esnafımıza
sahip çıkacak olan süpermarketlerle ilgili yasayı kanunlaştıracaklarını
ifade ettiler. İşte, elli günlük çalışma süremiz
kaldı. Nerede Sayın Ali Coşkun süpermarketlerle ilgili
tasarı, niçin Meclis gündemine gelmiyor, bunu görüşmüyoruz?
Dokunulmazlıklarla ilgili,
kaç kez, bu kürsüde bunu dile getirdik. Sayın Başbakan, televizyon
ekranlarında, 70 milyonun huzurunda, kürsü dokunulmazlığı
da dâhil olmak üzere dokunulmazlıkları kaldıracaklarını
ifade etti, millete söz verdi. Geliniz, şu elli gün içerisinde
dokunulmazlıklarla ilgili meseleyi de bu Meclis çözsün.
Korucular, işte, bugün Mecliste
dolaşıyor korucularımız. 55 bin civarında
korucularımız sosyal güvenlik şemsiyesi altına
girmek istiyorlar. Bu konuda, Doğru Yol Partisi Şırnak
Milletvekili Sayın Mehmet Tatar'ın vermiş olduğu
kanun teklifini hâlâ görüşemedik, İç Tüzük 37'ye göre de
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine alamadık. Ama, terörün
en yoğun olduğu dönemlerde korucularımızı
dağlara gönderip terör örgütüyle savaştırıp onların
hayatını kaybetmeleri karşısında, onlara
bir vefa borcu olarak, korucularla ilgili bu kanun teklifinin Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine mutlaka getirilmesi gerekmektedir.
Özelleştirme mağdurları,
her hafta, Mecliste, salonlarda, koridorlarda. Özelleştirme
mağduru olduğunu ifade eden ve devletin şefkatli kanatları
altına girmek isteyen binlerce vatandaşımız Meclis
koridorlarında dolaşıyor. Bugün, Adana'dan, demir yollarında
çalışan işçilerimiz Meclis koridorlarında, kendi
dertlerine derman olunması için sizlerden merhamet bekliyor.
Geliniz, bunlarla ilgili düzenlemeleri yapalım.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Ümmet Bey, "savaş" kısmını düzeltir misin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Mal bildiriminde bulunulması, yolsuzlukla mücadele, milletvekillerinin
etik değerlere bağlı kalmasıyla ilgili olarak verilmiş
olan kanun teklifleri var. Yani, bunları ne zaman Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine getireceğiz, ne zaman bunları
görüşeceğiz?
İşte, çalışma
takvimimiz dolmak üzere. Nisan ayında, Cumhurbaşkanlığı
meselesinden dolayı, Meclisin çalışması büyük
ölçüde buna hasrolacak. O nedenle, geliniz, değerli milletvekillerimiz,
değerli iktidar mensupları, muhalefetle beraber oturunuz,
yaklaşık 423 adet komisyonlardan gelen ve Meclisin gündeminde
olan, görüşmemiz gereken hususlar var. Bunların bir bölümü
dokunulmazlık, ama onun dışında önceliği olan
konuları birlikte tespit edelim ve Millet Meclisinin 22'nci Dönem
çalışmaları bitmeden, geliniz, bunları mutlaka
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine alalım, bunları
görüşelim. Birçok konu var, araştırma önergeleri var,
araştırma komisyonları kurulması gereken birçok
husus var, Türk ekonomisiyle ilgili ciddi sıkıntılar
var, cari açık, dış ticaret açığı, işsizlikle
ilgili, ithalatın aşırı ölçüde büyümesi ve tarımın
içerisinde bulunduğu çok ciddi problemler, sorunlar
Bunları
ne zaman tartışacağız, ne zaman görüşeceğiz,
ne zaman konuşacağız değerli milletvekilleri?
Bakınız, çok iyi olduğu
söylenen tarım kesimi, çok ciddi manada sıkıntı
içerisinde ve dört sene önceki ürün fiyatlarının altında
ürünlerini satan, ancak girdi fiyatları o güne göre 2 kat artmış
olan bir tarım kesimi söz konusu. Tarım kesiminin meselelerini
ne zaman konuşacağız, ne zaman dile getireceğiz,
ne zaman bunların dertlerine derman olacağız?
İşte, doğrudan gelir desteğini döneminizde 16
milyon liradan 10 milyon liraya indirdiniz, bu dönemde indi.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Başka destekler veriyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu
dönemde indi ve 2006 yılının doğrudan gelir destekleri
hâlâ ödenmedi. Ne zaman ödenecek? Çiftçilerimiz her gün bizleri
arıyorlar, bu meselelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirilmesini istiyorlar. Niçin 16 milyondan 10 milyona indirdiniz
doğrudan gelir desteğini?
KERİM ÖZKUL (Konya) - 16 milyona
hangi dönemde çıktı?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niçin
2006 yılı destekleri hâlâ ödenmedi? Yağlı tohumlarla
ilgili biraz önce telefonla aradılar, primlerin hâlâ ödenmediğini
söylüyorlar; ne zaman ödenecek, bu primler çiftçilerimize ne zaman
verilecek? Çiftçilerimiz, çok ciddi manada sıkıntı
içerisinde. Çiftçilerimizin sıkıntı içerisinde olmadığını
söyleyebilecek içimizde herhangi bir milletvekili var mı değerli
arkadaşlar?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Hüsrev Kutlu,
oradan "var" diyor. Ben, sizi, Adıyamanlılara havale
ediyorum Sayın Kutlu, ne diyeyim şimdi yani!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Biz de seni Allah'a havale ettik!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, bakınız, pamuk primi ödendi mi, buğdaydaki
prim ödendi mi, zeytinyağındaki prim ödendi mi, yağlı
tohumlardaki prim ödendi mi? Ödenmedi arkadaşlar, ödenmedi.
Çiftçilerimiz, her gün bizi arıyorlar. Ne zaman ödenecek? Yani,
geliniz, bunları, iktidar ve muhalefet bir araya gelelim, yani,
bunları çözelim arkadaşlar. İşte, bakınız,
sekiz aylık bir çalışma süremiz var. Bunun üç ayını
da çıkaracak olursanız, şurada, beş ay kaldı,
beş ay kaldı.
Onun için, ben istiyorum ki, Sayın
Kutlu, iktidar ve muhalefet
Siz, Doğru Yol Partisini, bugün, 4
milletvekili var diye hafife alıyorsunuz, ama siz, Doğru
Yol Partisi eski il başkanlığını yapan birisisiniz.
Doğru Yol Partisinin bugün 4 milletvekili olabilir, Mecliste
sayısal azlığı olabilir, ama Türkiye'de siyasi ağırlığının
ne kadar büyük olduğunu en iyi bilenlerden birisi sizsiniz Sayın
Kutlu.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Çok iyi biliyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - En
iyi bilenlerden birisi sizsiniz, çünkü siz, o partinin il başkanlığını
yapmışsınız. O bakımdan, bugün "Doğru
Yol Partisinin 4 milletvekili vardır." diyerek o cümleleri
sarf edebilirsiniz, ama Doğru Yol Partisinin Türkiye'de siyasi
olarak ne kadar büyük bir ağırlığa sahip olduğunu
ve yapılacak ilk seçimlerde oyunu en fazla artıracak olan
partinin Doğru Yol Partisi olduğunu ve Doğru Yol Partisinin,
bugün sizin oturduğunuz bu sıralarda oturacağını
sizler de çok iyi göreceksiniz, milletimiz de çok iyi görecek.
O bakımdan, ben, tekrar ediyorum
-çok az çalışma süresi kaldı- iktidar ve muhalefet, geliniz,
ortak bir noktada buluşalım, birleşelim, en acil
çıkması gereken kanunlar hangileriyse onları ele alalım,
onları kanunlaştıralım ve çalışmalarımız
da meyvesini versin diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi üzerinde, lehte, Enis Tütüncü, Tekirdağ Milletvekili.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
buyurun efendim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Sayın Başkanım, bana atfederek yanlış fikirler
söyledi benim adıma. Bunları düzeltmek için söz talep ediyorum
efendim.
BAŞKAN - Değerlendiririz
Sayın Kutlu, oturunuz efendim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Benim çok iyi bildiğim konularda yanlış fikirler söyledi
efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Emniyet Teşkilatı
Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın öncelikle görüşülmesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu yasa tasarısının
öne alınması için, cuma gününden bu yana, cuma sabahından
bu yana büyük bir çaba içindeyiz. Grup başkan vekillerimizden
Sayın Haluk Koç, bu konuda büyük bir çaba içinde oldu ve kendisine
bu konuda da söz verildi, dendi ki, tamam, mortgage yasasından
sonra bunu indireceğiz ve görüşeceğiz. Ama şimdi
liste geldi elimize, büyük bir düş kırıklığı
içindeyiz, bu yasa tasarısı listede yok. Bu konuda üzüntülerimizi
ifade etmek istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısı, ülkemizde, hem emniyetin
hem de adaletin sağlanması açısından stratejik
önemde olan bazı personelin özlük haklarıyla ilgili. Söz
konusu personel, Emniyet Genel Müdürlüğünde görev yapan kurbağa
adamlar ile pilot ve uçuş teknisyenleridir ve toplam mevcudu da
yaklaşık 200 kişi dolayındadır. Bu personel,
yüksek risk grubunda, yani büyük tehlikeler altında sorumluluklarını
yerine getirmeye çalışıyorlar, ama yıllardır
büyük bir mağduriyetin ve moral bozukluğunun içinde
bırakılmış durumdalar. Buna rağmen, kendilerine
verilen her görevi, hiç yüksünmeden, aksatmadan başarıyla
yerine getiriyorlar. Yaşadıkları haksızlığın
kendi iç dünyalarında yarattığı gerilimleri,
depremleri olgunca, efendice dengelemesini biliyorlar. Kan kusuyorlar,
ama kızılcık şerbeti içtik diyebiliyorlar,
işlerine daha çok sarılabiliyorlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, ülkemizde 8 bin kilometrenin
üzerinde bir sahil şeridi bulunuyor, buna yakın büyüklükte
de iç sulara sahibiz. Böylesine büyük bir alanda, polisi, emniyeti
ilgilendiren dünya kadar olay meydana geliyor. Bu olaylarda delillerin
toplanması, suç aletlerinin ve cesetlerin karaya çıkarılması
ve böylece olayların aydınlatılarak mağdur kalanların
korunması gibi konular, yetişmiş, uzmanlaşmış
su altı ekiplerine ihtiyaç gösteriyor. Bu ihtiyaç, yakın
zamana kadar amatör sivil balık adamlar tarafından karşılanıyordu.
Ne var ki, değişik ve çok sayıda sorunlar yaşanıyordu.
Nihayet, Emniyet Genel Müdürlüğünce eksikliğin giderilmesi
gereği geç de olsa fark edildi ve 1997'de harekete geçildi.
Bakınız, bu yasa tasarısının
kökü 1997 yılındaki sıkıntılara ve çalışmalara
dayanıyor. Gelişmiş ülke örneklerinden yararlanılarak,
polis teşkilatı bünyesinde su altı ekipleri oluşturulmaya
başlandı. Şu anda, 112 kurbağa adam yetiştirilmiş
durumdadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ekipler kolay oluşturulmadı. Önce,
yüzme ve dalmada dayanıklı, yetenekli görülen personel
içinde seçmeler yapıldı; bunlar, basınç odası
başta olmak üzere çeşitli fiziksel testlere tabi tutuldular;
su altı hekimliğinin heyet raporu elemelerinden geçirildiler
ve ondan sonra da çok ciddi eğitime tabi tutuldular.
Bakınız, dalış
görevinin, suyun basınç etkisi, kirliliği, soğukluğu,
bulanıklığı gibi nedenlerden dolayı nasıl
zor ve büyük risk taşıdığını anlatmaya gerek
yok. Nitekim, 2 görevlimiz, iki ayrı olayda yaşamını
yitirmiş ve şehit olmuşlardır. Şehitlerimize,
burada, bir daha Allah'tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı
diliyoruz. Ne var ki, şehitlerimizin geride kalan ailesi, yasal
eksiklikler nedeniyle büyük bir mağduriyet içindedir ve emniyet
teşkilatı ve hepimiz, böylesine bir mağduriyete düşürüldükleri
için, gerçekten büyük bir üzüntü içinde olmalıyız. Oysa, benzer
sorumluluğu paylaşan Türk Silahlı Kuvvetlerinin dalgıç
ve kurbağa adamları, yıllardan beri dalış tazminatı
alma hakkına sahiptir. İşte, bu yasa, böylesi bir haksızlığı
ve mağduriyeti giderecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öte yandan, bu yasa tasarısıyla, Emniyet
Genel Müdürlüğünde görev yapan uçucu personel açısından
iki sorunun çözülmesi amaçlanmaktadır: Birincisi uçuş tazminatlarıyla
ilgilidir. Emniyet kadrosundaki pilotlar ve diğer uçuş
personeli tazminat alamıyorlar. Neden alamıyorlar?
Anımsanacağı üzere, 3160 sayılı Emniyet
Teşkilatı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanunu -ki, 1985
yılında yürürlüğe girmişti- söz konusu personele
bu hakkı tanımıştı ve bu hakkı da bu personel
dört yıl kullanmıştı. Ancak, 1989 yılında,
ihtiyaç hâlinde takviye kabilinden sözleşmeli olarak çalıştırılacak
personelin de bu haktan yararlandırılması düşünüldü,
yasada değişiklik yapıldı, böylece sözleşmeli
uçucu personele de itibari hizmet hakkı tanındı, ama
işte olanlar bu aşamada oldu. Trajikomik bir olay yaşandı,
yazım hatası yapıldı Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yazım hatası yapıldı ve emniyet
hizmetli uçucu personel kapsam dışı kaldı. Yani,
kelimenin tam anlamıyla, o zaman, kaş yapalım derken
göz çıkarıldı. Hata yapılan yıl 1989, bugün
2007; yani yedi yıldır emniyet kadrosundaki pilotlar ve diğer
uçuş personeli yirmi iki yıl önce elde ettikleri bir hakka
tekrar kavuşmak için bekliyorlar. Bunları daha fazla bekletmeye
hakkımız var mı? Bir hata yapılmış. Yirmi
iki yıl önceki bir hakkı tanıyacağız değerli
milletvekilleri.
Sayın Başkan, son olarak,
bu yasa tasarısı, emniyetin uçucu personelinin de karşılaştığı
bir diğer sorunu da çözmeyi amaçlamaktadır. 3160 sayılı
Kanun, ülkemizde, sadece Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde
uçuş okulu ve kurslarından mezun olanların pilot, bu yerlerde
fiilen uçuşa başlayanların da pilot adayı olabileceklerini
koşula bağlamıştır. Oysa, bugün Türkiye'de,
Türk Silahlı Kuvvetleri dışında da usulüne uygun
pilot yetiştiren okullar ve kurslar bulunuyor. Örneğin,
Anadolu Üniversitesi Havacılık Yüksekokulu bunlardan
biridir. Tasarı, buralardan mezun olacak emniyet hizmetli pilotların
da Emniyet Genel Müdürlüğünde görev yapmalarına imkân
sağlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; işte, burada dile getirdiğim bu gerçekler,
bu yasa tasarısının, bir an önce, ivedilikle görüşülmesini
kaçınılmaz kılıyor.
Bunun da ötesinde, burada dile getirdiğim
gerçeklerin de ötesinde, tasarıyı bir bütün hâlinde ele aldığımızda,
değerlendirdiğimizde, Anayasa'nın eşitlik ilkesi,
sosyal devlet ve sosyal adalet anlayışı, ücrette adalet
sağlanması ilkesi Anayasamızın ve yine, Anayasamızdaki
uluslararası anlaşmalara uygunluğun gözetilmesi
gibi ilkelerin ışığında konuya yaklaştığımızda,
bu yasa tasarısının bir an önce görüşülüp yasalaştırılması
kaçınılmaz görülüyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin,
eğer, başındaki bu "Adalet" kelimesi gerçekten
sizin açınızdan anlamlıysa, gerçekten sizin açınızdan
değerliyse, yıllardan bu yana çok haksız biçimde, bir
mağduriyetin içinde yaşayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yıllardan bu yana, son derece
haksız bir şekilde, hele hele uçucu personel açısından
baktığımızda, yirmi yıl önce kazanılmış
olan bir hakkın, bir yazım hatası sonucunda kaybedilmesiyle
birlikte, yedi yıldan bu yana bu hakkı yeniden almak için
bekleyen insanlarımıza eğer saygı duyuyorsak ve
sizin de, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, adalet açısından,
adalet kavramı açısından samimiyetiniz varsa, bir an
önce bu yasa tasarısının görüşülmesinin kaçınılmaz
olduğunu bir daha dikkatlerinize sunuyorum ve bunu, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına sizden talep ediyoruz.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerinin aleyhinde, Samsun Milletvekili
Ahmet Yeni.
Sayın Yeni, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulunun
bugün yapılan toplantısında gruplar arasında anlaşma
sağlanamamıştır. Gruplar ayrı ayrı öneriler
getirmişlerdir; CHP Grubunun getirdiği önerinin aleyhinde
söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 20 Şubat 2007. Seçim öncesi
son yasama yılı. Meclisin kırk sekiz günlük çalışma
süresi kalmıştır. Çıkarmamız gereken önemli
yasalar var. Siyasi ve ekonomik istikrar sonucu çıkardığımız
yasalarla yatırımcının önünü açtık, halkın
refah düzeyini artırdık. Faiz ve enflasyonu düşürdük.
Duble yolları yapmaya devam ediyoruz. Yılan hikâyesine dönen
tünelleri açtık ve açmaya devam ediyoruz. Toplu konut hamlesini
bir taraftan hızlı bir şekilde devam ettiriyoruz. Bankalar
kârlı duruma geldi bizim çıkardığımız yasalarla,
aldığımız tedbirlerle. KÖYDES, BELDES projeleri
ve reformlar devam ediyor. Birçok yasa çıkardık ve halkımızın
refah düzeyini artırdık. Bunları anlatmaya gerçekten
vaktimiz yok, vakit de daraldı, ancak, tabii ki, yapılacak
çok işlerimiz var.
Birkaç cümleyle de, cuma ve cumartesi
günleri Samsun'da Millî Eğitim Bakanımız ve Ulaştırma
Bakanımızla yapmış olduğumuz çalışmaları
özetlemek istiyorum. Çok değerli çıkardığımız
kanunlar sonucu birçok okul temeli attık, açılışını
yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bu, Eğitime Yüzde Yüz Destek
Kampanyasında yaptığımız çalışmalar
olmuştur. Diğer taraftan, Ulaştırma Bakanımızla
yapmış olduğumuz çalışmalarda da Terme'de bir
özel sektörün tersane temelini attık, mayıs ayı içerisinde
de, inşallah, Samsun tersanesinin mendirek temelini atacağız
hep beraber. Diğer taraftan, KÖYDES projesi çerçevesinde köylerimizin
yollarını, sularını, bütün problemlerini hallediyoruz.
Vaktimiz olsa bunları size anlatmaya devam edeceğim.
Değerli milletvekilleri,
CHP Grubunun getirmiş olduğu öneri içerisinde bulunan kanun
tasarıları, zaten, AK Partinin önerilerinde mevcut. O bakımdan,
bu, CHP'nin getirdiği önerinin aleyhinde oy kullanmanızı
talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
III.
- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı.)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Evet, grup önerisinin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Sayın Araslı, Öztürk, Özkan,
Güyüldar, Sayın Karademir, Sayın Eraslan, Sayın
Akın, Sayın Tütüncü, Sayın Özcan, Sayın Ekmekcioğlu,
Sayın Kamacı, Sayın Sözen, Sayın Deveciler, Sayın
Altınorak, Sayın Gazalcı, Sayın Çorbacıoğlu,
Sayın Çilingir, Sayın Akıncı, Sayın Ercenk, Sayın
Özyürek, Sayın Yıldırım, Sayın Kaptan
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, ayağa kalkmış arkadaşların hepsini
yazın.
BAŞKAN - Hepsini yazıyorum.
Sayın Uzdil. Tamam.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, şimdi yoklama yapacağım. Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayısı vardır.
V.
- ÖNERİLER (Devam)
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.-
Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesi ile 1326, 1261, 1275 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Danışma Kurulu 20.02.2007
Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi
parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Sadullah
Ergin
Hatay
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri
Gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
Kısmının; 13 üncü sırasında yer alan 1159
sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
6 ncı sırasına, 421 nci sırasında yer alan 1341
sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
7 nci sırasına, 406 ncı sırasında yer alan 1326
sıra sayılı Kanun tasarısının bu kısmın
8 inci sırasına, 422 nci sırasında yer alan 1342
sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
9 uncu sırasına, 293 üncü sırasında yer alan 1022
sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
10 uncu sırasına, 418 inci sırasında yer alan 1338
sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
11 nci sırasına, 417 nci sırasında yer alan 1337
sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 12 nci
sırasına 420 nci sırasında yer alan 1340 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
13 üncü sırasına, 389 uncu sırasında yer alan 1261
sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
14 üncü sırasına, 394 üncü sırasında yer alan 1275
sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın
15 inci sırasına; 399 uncu sırasında yer alan 1317
sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 16
ncı sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
20.2.2007 Tarihli gelen kağıtlar
listesinde yayınlanan ve Genel Kurulun 65 inci birleşiminde
okunan Başbakanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan
ve İçişleri Bakanımız Sayın Abdülkadir Aksu
hakkındaki 9/13 Esas Numaralı Meclis Soruşturması
Önergesinin Gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler Kısmının
1. sırasında yer alması ve soruşturma açılıp
açılmayacağı hususundaki görüşmelerinin
27.2.2007 Salı günkü Birleşimde yapılması;
20.2.2007 Tarihinde (Bugün) dağıtılan
ve aynı tarihli gelen kağıtlarda yayınlanan
(10/254, 258) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun
1273 Sıra sayılı raporu ile (10/81, 234, 286) Esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonunun 1260 Sıra sayılı
raporunun gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmının
2. ve 3. sırasında yer alması ve görüşmelerinin
27.2.2007 Salı günkü birleşimde yapılması,
Genel Kurulun; 20.2.2007 Salı
günü ile 21.2.2007 ve 28.2.2007 Çarşamba günkü Birleşimlerinde
sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesinin,
20.2.2007 Salı günkü Birleşimde kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesinin; 20.2.2007 Salı günü saat 22.00 ye kadar,
27.2.2007 Salı günü ise 1260 sıra sayılı Meclis
Araştırma Komisyonu Raporunun görüşmelerin bitimine
kadar, 21.2.2007, 28.2.2007 Çarşamba günleri 14.00-22.00 saatleri
arasında ve 22.2.2007, 01.3.2007 Perşembe günleri ise
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesi;
1326, 1261, 1275 Sıra Sayılı
Kanun Tasarılarının İçtüzüğün 91. Maddesine
göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetvellerdeki şekliyle olması;
Önerilmiştir.
1326
sıra sayılı Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki
Madde Sayısı
1. Bölüm 1 ila 15 inci Maddeler 15
2. Bölüm 16 ila 22 nci maddeler 14
(Geçici
1 ila 7 nci maddeler dahil)
Toplam
Madde Sayısı: 29
1275
sıra sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanun Tasarısı
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki
Madde Sayısı
1. Bölüm 1 ila 16 ncı Maddeler 16
2. Bölüm 17 ila 27 nci maddeler 15
(Geçici
1 ila 4 üncü maddeler dâhil)
Toplam
Madde Sayısı 31
1261
sıra sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu
Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki
Madde Sayısı
1. Bölüm 1 ila 14 üncü Maddeler 14
2. Bölüm 15 ila 22 nci Maddeler 9
(Geçici
1 madde dahil)
Toplam
Madde Sayısı 23
BAŞKAN - Öneri üzerinde, lehte,
şahsı adına Hatay Milletvekili Sadullah Ergin.
Buyurun Sayın Ergin. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AK Parti Grubunun biraz önce okunan
ve huzurlarınıza getirilen Grup önerisine desteklerinizi
bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Aleyhte, Ankara Milletvekili Oya
Araslı.
Sayın Araslı, buyurun
efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, daha kürsüye gelmedi, insaf edin!
BAŞKAN - Sayın Koç, on saniyeyi
vereyim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Hocam,
konuşma sürenizi erken başlattı.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Araslı.
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
BAŞKAN - Sayın Araslı,
Sayın Grup Başkan Vekilinin dediği olsun, buyurun efendim
konuşmanıza başlayınız.
OYA ARASLI (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun vermiş olduğu önerinin
aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu öneri de, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarındaki
programsızlığın en açık göstergelerinden birisi.
Hiçbir hafta geçmiyor ki, haftaya başlarken, milletvekilleri,
en azından ilk günü ne görüşeceklerini bilerek Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altına gelmesinler. Her hafta
ve hatta zaman zaman, çoklukla, haftanın her günü biz burada ne
yapacağımızın programını yapıyoruz
önce ve sonra, bu programı belirledikten sonra gecenin geç vakitlerine
kadar çalışmalarımızdaki verim de azalmış
bir vaziyette çalışmaya çalışıyoruz ve
bu her gün tekrarlanan program tespitleri
milletvekillerini ne yapacağını, neyi görüşeceğini
bilemez bir duruma düşürüyor. Bunun çok doğal sonucu da
herkesin takdir edebileceği gibi, milletvekilinin yasama çalışmalarına
katkısının azalması.
Şimdi, ben, bu öneriyi getiren
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna sormak istiyorum: İstenen,
milletvekili katkısının azalması mıdır?
İstenen, milletvekili katkısının veriminin
düşmesi midir? Çünkü, yapılan bu iş, sadece ve sadece
bunu sağlamaya yönelik.
Değerli arkadaşlarım,
bizler buraya verimli çalışmak için geldik. Bizler buraya
yasama çalışmalarına katkıda bulunmak için geldik.
Ha, bu yapılanın bir başka izahı da olabilir, Adalet
ve Kalkınma Partisi, muhalefeti gafil avlayarak, görüntüde
bir muhalefet yaratıp, onun, yasama çalışmalarına
katkıda bulunmasını engellemek istemektedir. Bilmiyorum
akıllarında bu var mı; ama, eğer akıllarında
bu varsa, ben şunu söylemek istiyorum: Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak gafil filan avlanamayız, çünkü biz her an, her kanun
için görüşmeye hazır bir vaziyette buraya geliyoruz ve burada
Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarının yarattığı
birtakım sorunları ortadan kaldırmak, onlara çözüm
getirebilmek için varız. Aç bırakılan insanlarımızın
hakkını korumak için buradayız. Boş tencereden
aş çıkarmaya çabalayan kadınlarımızın
ıstırabını sona erdirmek için buradayız. Koltuğunun
altında diploması, köşe dönücülük için değil, evine
helal bir lokma ekmek götürebilmek için iş arayışında
bulunan delikanlılarımızın, genç kızlarımızın
kanayan yarasını dindirmek, onların sorunlarına
çare bulabilmek için buradayız. İnim inim inleyen köylümüzün
hakkını savunabilmek için buradayız. Bu yaptıklarınız,
bu getirdiğiniz yöntemler, bizim bu görevimizi yerine getirmemize
hiçbir şekilde engel olmayacaktır. Ezilen insanlarımızın
arkasında olacağız, aç insanlarımızın
sorununu çözmek için her an burada bulunacağız, işsizin
iş derdini, hastanın hastane sorununu çözebilmeye bir
katkı verebilmek için her zaman burada bulunacağız.
Değerli arkadaşlarım,
getirilen bu öneriler bir başka imkânı da ortadan kaldırıyor,
onu da burada ifade etmek isterim: Sözlü soru sormak Anayasa'nın
milletvekiline vermiş olduğu bir hak ve bir görevdir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görevleri arasında Hükûmeti denetlemek
de sayılmıştır, ama, ben bakıyorum, aylardır,
Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği ve burada Adalet
ve Kalkınma Partisi oylarıyla kabul edilen önerilerde hep
sözlü sorular öteleniyor, bu hafta sözlü soruların görüşülmemesine
karar veriliyor. Bu artık o kadar müzminleşmiş bir oylama
hâline geldi ki, bunun anlamının fiilen milletvekilinin
sözlü soru imkânını ortadan kaldırmak olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz ve bu kadar müzminleşmiş bir uygulama, artık
günlük çalışma programı tespiti olmaktan çıkmaktadır,
Anayasa'ya karşı bir darbe, çok açık bir Anayasa ihlali
görünümü almaktadır. Arkadaşlarımın, burada bu
öneriyle yapılan işi bu açıdan çok ciddi olarak değerlendirmelerini
rica ediyorum. Biz, sözlü soruları burada Adalet ve Kalkınma
Partisinin oylarıyla engellemek suretiyle Anayasa'yı ihlal
eder konuma gelmek durumundayız. Bunu çok iyi değerlendirmelerini
istiyorum ve bir başka hususa parmak basmak istiyorum.
Arkadaşlar, burada, birtakım
kanunların temel kanun olarak görüşülmesi öneriliyor.
İç Tüzük'ün 91'inci maddesini açınız ve okuyunuz, 91'inci
madde hangi kanunların temel kanun olarak görüşülmesine
imkân tanıyor: "Bir hukuk dalını sistematik olarak
bütünüyle düzenleyen
" Bu getirilen kanunlar bir hukuk dalını
sistematik olarak mı düzenliyor? Hayır; bir hukuk dalıyla
ilgili değiller, yaşamımızın özel bir alanıyla
ilgililer. Bir hukuk dalını tamamıyla düzenlemek veya
kapsamlı olarak ele almakla alakaları yok bu kanunların.
Kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü mü
ilgilendiriyorlar? Hayır. Temel kavramları mı gösteriyorlar?
Hayır. Özel kanunlar arasında uygulamada bir ahenk mi
sağlıyorlar? Hayır. Maddeleri arasındaki bağlantıların
kopmasında herhangi bir sakınca mı var, bütünlüğün
korunması mı gerekiyor? Hayır, değerli arkadaşlarım.
Öyleyse, bu kanunlar niye temel kanun olarak görüşülmek üzere
öneriliyor? Temel kanun kapısından artık her kanunun
geçirilmeye başlandığını görüyoruz, oylarınızla.
Temel kanun, aslında, kanunun maddeleri arasında bütünlüğün
korunması zaruri olan kanun teklifleri için, kanun tasarıları
için uygulanması gereken bir yöntem, ama, giderek ekspres kanun
çıkarmak isteyen iktidar grubunun, her kanun için, İç Tüzük'ün
91'inci maddesindeki tanıma giren veya girmeyen her kanun için
başvurduğu bir yöntem hâline geldi. Bu bir İç Tüzük ihlalidir.
Bu bir Anayasa'ya aykırı İç Tüzük düzenlemesi görünümünü
almaya başlamıştır. Bunun için, kuşkusuz, Anayasa
Mahkemesine gitme yolları vardır ve bunları kullanmaktan
çekinmeyeceğimizi de, bu uygulamanın bu kadar yaygın
bir hâle gelmesi karşısında, burada söylemekte gereklilik
duyuyorum, onun için bu hususu ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlar, neden
çekiniyorsunuz? Milletvekili, niçin, alabildiğine geniş
bir biçimde, herhangi bir kanun maddesi üzerinde en geniş sayıda
önerge vererek, görüşmeleri en yaygın biçimde yaparak o
kanunun yasalaşma sürecine katkıda bulunmasın? Milletvekillerinden
mi korkuyorsunuz? Muhalefetten mi korkuyorsunuz? Bizler, yasa yapımına
katılmak için, en geniş katkıyı vermek için buradayız.
Niçin, bu imkânı, milletvekilleri olarak, muhalefet olarak bizlerden
esirgemeye kalkışıyorsunuz? Ben, Adalet ve Kalkınma
Partisi sıralarında oturan milletvekillerinin bireysel
olarak yasa yapımına katkı imkânlarını kısıtlayan
temel kanun uygulamasının bu kadar sık gündeme getirilmesine
karşı dururdum; bırakın muhalefet milletvekili
olmayı, iktidar partisinin milletvekili olarak da karşı
dururdum. Görüşlerimizi yasa yapımına intikal ettirebilmek
için şu kürsüden başka hangi imkânımız var değerli
arkadaşlarım? Nasıl bu imkânı kurban edebilirsiniz?
Halkın size verdiği görevi gereğince yerine getirmenize
imkân tanımayan bu uygulamaya nasıl evet oyuyla teslim olabilirsiniz?
Bunu, benim aklım ve vicdanım kabul etmiyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Araslı,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
OYA ARASLI (Devamla) - Bitiriyorum.
sizlerin de kabul etmeyeceğine
güvenerek saygılarımı sunmak istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, AK
Parti Grup önerisinin işleminin tamamlanmasına kadar çalışma
süresinin
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN -
uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN - Karar yeter sayısını
arayacağım.
Çalışma süresinin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Buyurun Sayın Üstün.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; AK Parti Grup önerisi
lehinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizin lehinde oy kullanmanızı
arzu ediyoruz. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerinin aleyhinde, Samsun Milletvekili
Haluk Koç.
Sayın Koç, buyurun efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sayılı çalışma günlerinin kaldığı
bir takvim içindeyiz. Bu takvim içerisinde genellikle -ki, bu Parlamentoda
ilk defa bulunuyorum ben bu yasama döneminde- daha önceden bu Parlamentoda
bulunan ve değişik yönetici noktalarında görev yapan
arkadaşlarımın çok daha iyi takdir edeceği gibi,
çalışma takviminin sona yaklaştığı dönemlerde,
genellikle -yasalaştırma bakımından söylüyorum-
öncelik tanınması istenen yasa tasarı ve teklifleri
ortak bir şekilde değerlendirilir, öncelik verilmek istenenler
bu öncelik sırasına göre -sosyal ihtiyaca göre, sosyal boyuta
göre- gündeme getirilir. Ki, bu yasama döneminin birinci, ikinci,
üçüncü, dördüncü yasama yıllarının bitiminde de aynı
diyalog iki siyasi parti grubu arasında sağlanmıştı.
Değerli arkadaşlarım,
cuma gününden beri, yönetici olan, muhatap arkadaşlarımla
olan bazı konuşmalarımı sizlerle paylaşmak
istiyorum. Körü körüne bir dayatma ya da bir engelleme içinde değiliz.
Cuma gününden itibaren kendilerine söylediğim, siyasi iktidar
olarak öncelikle çıkmasını istediğiniz, politikalarınıza
uygun yasa tasarı ve teklifleri olabilir. Bu çok normal bir
şey. Bizim de muhalefet olarak, bizlere sosyal talep olarak iletilen,
yapıcı davranmamız istenen ve bunların öncelikle
getirilmesi konusunda girişimimizi bekleyen birtakım
yasa tasarı ve teklifleri var. Ne kadar mesai süresi kaldıysa,
bunların önceliklerini de belirtip hep beraber bir uzlaşı
içerisinde, ama bir dayatma değil -uzlaşıdan biz hep
başka şeyler anlıyoruz- bir uzlaşı içerisinde
bunları bir takvim içerisinde ortaklaşa gündeme getirmek
mümkün talebimi ilettim.
Değerli arkadaşlarım,
bunu şunun için özellikle vurguluyorum; bir örnek vereceğim:
Mesela 1150 sıra sayılı Yasa Tasarısı. Sayın
Enis Tütüncü burada dile getirdi, Emniyet Genel Müdürlüğünde
pilot ve su altında dalgıç olarak çalışan 150-200 kadar
arkadaşın, teknik bir hatadan dolayı kaybettikleri
bazı özlük haklarının düzeltilmesine dönük bir kanun
tasarısı
Bir tasarıdır, teklif değildir. Bunun,
biz de muhalefet grubu olarak "Ya bunu da, bu kesimin ihtiyacı
olan, talebi olan bu yasa tasarısını da -ki, bundan önceki
rahmetli Ecevit Hükûmetinden kalan bir tasarı- görüşelim.
Bunun tümü üzerinde bir tek milletvekilimiz konunun teknik boyutlarını
açıklayacak, on beş dakikalık bir konuşma yapacak,
maddelerinde konuşmayacağız." dedim. Cuma günü
aradım, pazartesi günü tekrar konuştuk, pazartesi günü sizin
idari toplantılarınız bittikten sonra döneceklerini
söylediler ve salı günü tekrar konuştuk.
Değerli arkadaşlarım,
mesai saatinin 15.00-20.00, 14.00-20.00'den değiştirilmemesini
ve sizin öncelikli olduğunuz yasa tasarılarını
getirmekte en doğal hakkınız olduğunu bir kere daha
vurguladım. Bunlarda bizim uyum göstermediğimiz, muhalefet
etmek istediğimiz ya da muhalefet etmemiz gereken noktalarda
muhalefet partisi olarak İç Tüzük'ün bize tanıdığı
hakkı kullanacağımızı, ama, siz de siyasi iradenizi
yürütmeye bağlı olarak sürdürmek zorunda olduğunuzu
dile getirdim. Ama, bu arada, iki hafta önce çıkan Özürlüler Yasası'nın
bir ek yapan bölümü gibi, sosyal
haklar getiren, değişik toplum kesimlerinin beklentisi
olan kanun tasarılarını da, bu arada, bize de danışarak,
bizim de fikrimizi alarak, bunları da araya serpiştirerek
görüşelim dedim.
Değerli arkadaşlarım,
bütün bunlardan sonra "mesai, hayır, 20.00 olmayacak,
22.00
" Peki başka?
Bakın, yenilenebilir enerji
konusunda Sayın Tacidar Seyhan konuştu; Türkiye'de bu sektörün
bu yasa tasarısından beklentilerini dile getirdi, Türkiye'nin
enerji konusunda bu yasadan beklentilerini dile getirdi "Tamamen
yapıcıyız." dedi. Şimdi burada görüyoruz, uzlaşma
içinde olduğumuz, muhalefet şerhimiz olmayan bir kanun tasarısında
-açın, bakın- Enerji Verimliliği Kanunu Tasarısı
temel kanun olarak geliyor. Katkı yapmak istiyoruz, muhalefet
yapmıyoruz. Hiç konuşmayalım, hiç kimse hiçbir şey
öğrenmesin
"1'inci madde, 2'nci madde, 3'üncü madde
Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir. Geçsin
"
Değerli arkadaşlarım,
bu temel kanun konusundaki dayatmanızın, direnmenizin
yanlış olduğunu defalarca söyledik. Bu böyle olduğu
zaman, çok doğaldır ki, yasama görevinde dışlanan
bir grup, hiçbir önerisi iktidar tarafından dikkate alınmayan
bir grup, sadece iktidar partisinin yönetim kurulunun, o gün neyin,
hangi sırada, hangi öncelikle görüşüleceğine karar
vererek size tebliğ etmesine dayanan bir yasama faaliyetine,
bizim, böyle, bir müttefik gibi onay vermemizi bekleyebilir misiniz?
Yüksek sesle soruyorum: Bekleyebilir misiniz?
O zaman, ben çok açık söylüyorum.
Kalan süre içerisinde, Türkiye'yi de bağlayacak olan çeşitli
uluslararası sözleşmelerin, anlaşmaların onaylanmasına
dair kanun tasarıları da dâhil olmak üzere, hemen hemen her
gün, bir sosyal konunun buraya Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi
olarak getirilmesi, artı, bütün uluslararası sözleşmelerin
tümünde, 1'inci maddesinde, yürürlük ve yürütme maddelerinde de
Cumhuriyet Halk Partili sözcülerin konuşma hakkını
sonuna kadar kullanmaları yolunu, kullanmamızı istiyor
musunuz? Ne kazanacağız, siz ne kazanacaksınız?
Siz ne kazanacaksınız? Haa, "Biz dediğimizi yaptırıyoruz
Cumhuriyet Halk Partisine." Yaptıramıyorsunuz, yaptıramıyorsunuz.
Uzlaşma bu değil değerli
arkadaşlar, uzlaşma bu değil. Bakın, saat 19.00.
Zorlama bir oylama yapacak şimdi Sayın Başkan, belki
de İç Tüzük ihlali yapacak.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır,
hayır, hiçbir ihlal falan yok.
HALUK KOÇ (Devamla) - Efendim, ben
sizinle konuşmuyorum, ben Genel Kurula hitap ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın
Başkan, Genel Kurula da hitap etsen böyle bir şey yok.
HALUK KOÇ (Devamla) - Bakın,
bir ihlal yapılacak, ben bunu tutanağa geçiriyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Geçir.
HALUK KOÇ (Devamla) - Çalışma
süresi bittikten sonra, çalışma süresinin uzatılmasına
dair bir öneriyi oya sunacak ve 19.00'da biten çalışma süresi
19.00'dan sonra yapılacak olan bir oylamayla 22.00'ye kadar uzatılacak.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Uzatıldı
o, uzatıldı.
HALUK KOÇ (Devamla) - Daha oylanmadı.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Galiba
farkında değilsin, uzatıldı.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Kapusuz,
354 kişi arkanızda, siz, bu şekilde siyaset yaptığınızı
zannediyorsunuz. Çok az kaldı biliyor musunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Onu
göreceğiz, sandıkta göreceğiz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Arkanızdaki
o kalabalıklar gidecek ve dönüp bakacaksınız "Nerede
hata yaptık, şu muhalefet partisinin bir tek sözünü dinlemedik,
hep bizim dediğimizi onların kabul etmesiyle uzlaşma
tanımına vardık." Bunları düşüneceksiniz
Sayın Kapusuz.
Bakın, bir kere daha tekrar
ediyorum değerli arkadaşlarım, aranızda hukukçular
var: Meclisin İç Tüzüğü çok açıktır, bir oylama yapılmadıktan
sonra saat 19.00'da çalışma süresi biter. Konunun görüşülmesi
için uzatma kararı aldı Başkan; ama, bu karar süresinin
sonunda, saat 19.00'dan sonra İç Tüzük'e göre normal çalışma
saati bittikten sonra çalışmaz. Mesai saatinin uzatılmasına
dönük bir karar oylanacak biraz sonra, ihlal yapacak, İç Tüzük
ihlali yapacak. Şimdiden uyarıyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -
Başkan yapmaz öyle bir şey!
HALUK KOÇ (Devamla) - Boşta
olacak bundan sonra görüşmeye çalıştığınız
kanun tasarıları. İster uluslararası sözleşmeleri
görüşün, ister "mortgage"ı getirin. Hiçbir şekilde
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İç Tüzük Meclisin çalışması için düzenleme yapıyor,
çalışmamak için değil, çalışmaması için
düzenlemesi yok.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın
Başkan, bazı arkadaşlar önde, oturdukları yerden
bağırıyorlar, yani kendilerini ifade etmekte sıkıntı
çekiyorlar, ben bunu anlamıyorum. Lütfen, uyarır mısınız
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, bu ihlalin
şimdiden yapılacağını söylüyorum. Belki bir
usul tartışmasına gidecek süreç. Bunu da belirtiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, yapıcı olduğumuz noktada Mortgage Yasa Tasarısı'nda
da yapıcı olduğumuzu söyledim arkadaşlarıma,
sorumlu grup başkan vekiline. "Bir tek önerge vereceğiz."
dedim. "Tümü hakkında, birinci bölüm, ikinci bölüm konuşmacılarımız
olacak ve bu şekilde yapıcı davranacağız."
dedim. "Sektörün beklentileri var. Vergiyle ilgili birtakım
çelişkiler olmasına rağmen, bu uyarılarımızı
dile getirmek için de bölümlerdeki konuşma hakkımızı
kullanacağız." dedim. Ama, siz, temel yasada, enerji verimliliği
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Tasarısı, bunun
temel yasa getirilmesi, vicdan sahibi milletvekillerini rahatsız
etmiyor mu? Bunların içinden neler geçecek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
Bakın, 31 maddelik bir kanun
tasarısı, temel yasa gelecek, iki kişi konuşacak.
Bunun içinden neler geçecek değerli arkadaşlarım?
İstemez misiniz şu maddelerin üzerinde durulmasını?
Herkes, herkes Adalet Komisyonu üyesi değil. Bunları ayrıntılarıyla
bilmiyor ve Türkiye'yi çeşitli boyutlarda ilgilendiren son derece
önemli bir kanun tasarısı, temel yasa. Hangi hukuk dalını
tümüyle ilgilendiren bir kavram var Kaçakçılıkla Mücadele
Kanun Tasarısı'nda? Kaçakçılıkla mücadele temel
bir hukuk dalı mıdır? Ama, Meclisten, bu şekilde kapkaç
yaparak kanun çıkartmak sizin için temel bir hukuk dalı oldu.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yeter sayısı
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - İsteyiniz
Öneriyi kabul edenler
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, oturumu kapatmak zorundasınız.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, oturumu kapatmak zorundasınız.
BAŞKAN -Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.07
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.30
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65'inci Birleşimi'nin Üçüncü
Oturumu'nu açıyorum.
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine
göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, usul hakkında, tutumunuzla ilgili söz
istiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
63'e göre, usul hakkında
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
sizin talebiniz nedir efendim?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- 63'e göre söz almak istiyorum. İç Tüzük hükmü açık efendim.
Çalışma saatleri uzatılmadan saatleri uzatamayız.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
ben, öneri üzerinde, 55'inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca
bir onay aldım. Bu onayda da Genel Kurulun kararı tebeyyün
etmiştir. Ama, siz, benim tutumum hakkında böyle bir talepte
bulunuyorsanız ben size söz hakkı veririm. Ondan dolayı
bir şey yok, endişe etmeyin.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Onu istiyoruz. Bu konuyu bu şekilde yorumlamanız ve usul
hakkında.
BAŞKAN - Tamam efendim.
Benim, geçmişteki uygulamalardan
ve mevcut İç Tüzük'ten anladığım husus budur. Ama,
bu hususta itirazınız devam ediyorsa, sürüyorsa, ben size
söz hakkı verebilirim.
Devam ediyor mu Sayın Abuşoğlu?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Devam ediyor.
BAŞKAN - Evet, Sayın Abuşoğlu,
tutumumun aleyhinde mi lehinde mi istiyorsunuz?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Aleyhinde istiyorum.
BAŞKAN - Aleyhinde istiyorsunuz.
Sayın Kandoğan, daha sonra
da size söz vereceğim.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
VI.
- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Geçen oturumda Meclisin çalışma saati tamamlandıktan sonra da
çalışmalara devam edildiği ve İç Tüzük ihlali
yapıldığı konusunda
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu tutumunuzdan dolayı özellikle
size teşekkür etmek istiyorum. Sizin tutumunuz aleyhine konuşmayı
istedim ve gönül rahatlığıyla bu yolu açtığınız
için tebrik etmek gerek ve bu tutumunuzdan dolayı da ayrıca
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, biraz
önce AK Parti Grup önerisinin görüşülmesi esnasında Meclisin
normal saati olan yedi saati, süre itibarıyla dolmak üzereydi
ve Sayın Başkan da yapılan işin tamamlanmasına
kadar sürenin uzatılmasıyla ilgili bir Genel Kurul onayı
aldı ve bu çerçevede, kürsüde bulunan hatibin konuşma süresinin
tamamlanması ve arkasından da grup önerisinin oylanmasıyla
ilgili olan yapılan işin tamamlanması süreci tamamlanana
kadar süreyi uzattı.
Ama, burada, yoruma muhtaç bir nokta
var, orası da şu: AK Parti Grup önerisinin iki ayrı yönü
var. Birisi, Meclis gündemiyle ilgili olan yönü, gündemin tespitiyle
ilgili olan yönü; ikincisi de çalışma süresinin uzatılmasıyla
ilgili olan yönü. Bir çalışma süresinin uzatılabilmesi
için, süre dolmadan mutlak surette bu uzatılmanın yapılması
lazım. Ama, bizim burada yaptığımız iş, süre
bittikten sonra çalışma süresini uzatmak olmuştur. Burada
Sayın Başkanın uygulaması gereken husus bence
şudur: Sayın Başkan, çalışma süresinin uzatımı
işi normal mesai saatleri içerisinde gerçekleştirilmiş
gibi çalışma süresinin saat 10'a kadar uzatılma
işlemini başlatmak üzere oturumu açtı ve gündeme devam
ediyor. Bu noktada yapılan hata şu: Elbette, AK Partinin
Grup önerisi üzerinde gündemin tespitiyle ilgili olan hüküm oylanmıştır,
kabul edilmiştir ve Meclisin gündemi tamamlanmıştır,
gündemi kesinleşmiştir, ama ikinci husus olan çalışma
süresinin uzatılmasıyla ilgili hüküm bence burada uygulanmaz.
Hukuk mantığı, objektif hukuk kriterleri açısından
değerlendirdiğimiz zaman, çalışma süresinin tamamlanması,
süre uzatımı için geçerli olan zaman dilimi içerisinde yapılmamıştır.
Dolayısıyla, AK Parti Grup önerisinin içerisinde yer alan
süre uzatımıyla ilgili hüküm geçersiz hâle gelmiştir.
Bundan dolayı, Sayın
Başkan, AK Parti Grup önerisini iki ayrı çerçevede, iki ayrı
unsur itibarıyla değerlendirmeye almanız ve gündemle
ilgili olan hususun oylanması ve kabul edilmesi itibarıyla
husus gerçekleşmiştir, ama süre uzatımıyla ilgili
hüküm o noktada düşmüştür. Normal çalışma saatleri
içerisinde süre uzatılmadığı için, grup önerisi
içerisinde yer alan o hükmün oylamaya tabi olmaması gerekir.
Bu hususu dikkate alarak
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Saatin
kaç olduğuna dikkat edebildiniz mi?
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Efendim, Sayın Başkan, saatin kaç olması
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oylama
esnasında
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Ben, özellikle, saatin kaç olduğu üzerinde duruyorum zaten.
BAŞKAN - Sayın hatibi dinleyelim.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Çalışma süresinin uzatılmasıyla ilgili oylama
yapıldığı anda, Meclisin normal çalışma
saati tamamlanmıştı. Tamamlanmamış olsaydı,
zaten burada benim bulunmama gerek yoktu, bu usul müzakeresini açmamıza,
talep etmemize gerek yoktu. Normal mesai saatleri içerisinde uzatılmadığı
için, ilave mesai tespit edilmediği için, grup önerisinin içerisindeki
o madde, hüküm itibarıyla artık düşmüştür, hükümsüz
kalmıştır o talep. Eğer, mesai saatleri içerisinde
olmuş olsaydı o talebiniz, elbette Sayın Başkanın
oylamaya tabi tutması yerindeydi, ama
Hukukçu olan arkadaşlar
buradaki mantığı gayet iyi anlarlar.
AK Parti Grup önerisinin iki ayrı
unsuru var, iki ayrı unsurdan oluşuyor. Unsurlardan birisi
yerine getirilmiştir, Meclis gündemi tespit edilmiştir,
ama, unsurlardan ikincisi olan çalışma saatlerinin uzatılması
hususu hukuk mantığı çerçevesi içerisinde oylamaya
tabi tutulamaz, çünkü, yediyi aşan bir zaman içerisinde oylamaya
tabi tutulmuştur. Dolayısıyla, Meclisin çalışma
saati tamamlandıktan sonra oylandığı için de o husus,
oylama dışında kalması gerekir. Oylanmış
olsa bile, bu hükmün uygulanmaması için gerekli olan davranışı,
gerekli olan kararlılığı Sayın Başkanın
göstermesi gerekirdi. Bu kararlılığı göstermediği
için de biz, bu usul hakkındaki tartışmayı istedik.
Bir kere daha, Sayın Başkanın,
hukukçularından, danışmanlarından gerekli görüşü
alıp, bu hususu bir kere daha müzakere etmesi ve konuyu o
şekliyle Sayın Genel Kurulun huzuruna getirmesini talep
ediyoruz.
Saygılarımı sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Abuşoğlu.
Evet, lehte, Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin.
Sayın Ergin, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük 63'üncü maddeye
göre Meclis Başkan Vekilimizin yaptığı uygulama
hakkında usul tartışması açıldı. Ben, burada,
Sayın Başkanın uygulamasının İç Tüzük'e
ve hukuka uygun olduğu düşüncesindeyim. Çünkü, saat
18.55'te, çalışma saati bitmeden önce, Sayın Başkan,
İç Tüzük'ün 55'inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince,
Genel Kurulun görüşünü almak suretiyle -şu anda görüşülmekte
olan iş bitinceye kadar- çalışma süresinin uzatılmasını
Genel Kurulun oylarına sunmuştur ve bu oya sunma işlemi
Genel Kurulun çalışma saatleri içerisindedir. Bu, elde
görülen iş, AK Parti Grup önerisidir. Bu grup önerisinin oylanmasıyla
beraber, grup önerimizin içerisinde de bugün itibarıyla saat
22.00'ye kadar çalışmamızın Genel Kurulun oylarına
sunulması vardır ve Genel Kurul saat 22.00'ye kadar çalışmayı
da kabul etmiştir. Dolayısıyla, İç Tüzük 55'inci
maddenin ikinci fıkrası aynen şu hükmü amirdir: "Zorunlu
hâllerde, o birleşim için geçerli olmak kaydıyla ve sona ermek
üzere olan işlerin tamamlanması amacıyla oturumun uzatılmasına
Genel Kurulca karar verilebilir. " 55'inci maddenin ikinci
fıkrası bu hükmü amir.
Bu hüküm gereğince, Başkanlık
Divanı, Genel Kurulun onayını almak suretiyle, eldeki
iş bitinceye kadar süreyi uzatmıştır. Eldeki
işin içeriği bugünkü çalışma saatinin saat
22.00'ye kadar uzatılmasını içerdiğinden, şu
anda çalışmaya devam edilmesi İç Tüzük 55'e, genel anlamda
hukuka uygundur diyorum, Başkanlık uygulamasının
doğru olduğu düşüncesiyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Aleyhte, Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Meclis Başkan Vekilimize usul hakkında bir tartışma
açması ve bizlere söz vermesinden dolayı teşekkür ediyorum.
Bugün, saat 15.00'ten itibaren çalışmaya
başladık ve 15.00'ten itibaren de Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul salonundayım. Saat 19.00'a kadar, bugün, Devlet Bakanı
Sayın Ali Babacan'ı dinledik. Yirmi dakika konuşması
gerekirken, yaklaşık kırk dakikalık bir sürede konuşmalarını
tamamladılar. Yine, AK Parti Grubu adına konuşan arkadaşımız
on dakika konuşması gerekirken, yaklaşık yirmi
dakikalık bir süre konuştu. Bütün bunların neticesinde,
AK Parti Grup önerisinin oylamasına geçilmeden önce, Meclis
Başkan Vekilimiz, AK Parti Grup önerisinin oylaması bitinceye
kadar Meclis çalışmalarına devam etmesi yolunda Genel
Kurulun görüşünü aldı.
Şimdi, ben işin bu safhasına
biraz sonra geleceğim, ancak, bu işlem bittikten sonra, Sayın
Meclis Başkan Vekilimiz on dakika süreyle Meclis çalışmalarına
ara verdi. Ben saatime baktım. Sayın Meclis Başkanı
on dakika süreyle çalışmalara ara verdi, ama, kendileri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna tam yirmi beşinci
dakikada geldiler. Yani, biz çalışmayı istiyoruz, çalışmadan
kaçan bir tarafımız yok, ancak, Sayın Meclis Başkanımız
on dakika ara veriyor, kendileri yirmi beşinci dakikada Meclise
geldiler. Yani, Meclis çalışacaksa, Meclis Başkan Vekilimiz
de dâhil olmak üzere hepimiz kurallara uyalım, çalışma
saatlerine sadık olalım, hep beraber çalışalım.
Biz çalışmadan kaçmıyoruz. Bizim itirazımız,
burada bir İç Tüzük ihlali olduğu şeklindeki görüşten
yola çıkarak, Sayın Başkanın tutumu hakkında
usul tartışması açılmasını istedik. Çünkü,
değerli milletvekilleri, bakınız, bugüne kadar bunun
örneği varsa
Sayın Meclis Başkanımız "Daha
önce örneği var." dedi. Ben bekliyorum, hangi birleşimde,
hangi oturumda böyle bir olay aynen cereyan etmiş ve cereyan
eden bu olay karşısında da Meclis başkan vekillerimiz
aynı uygulamayı ne zaman yapmışlar, ben merak ediyorum.
Varsa böyle bir uygulama ortaya konur.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Demagoji yapıyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, değerli milletvekilleri, oradan, yerinden söz atmaya
çalışan bir değerli milletvekili var, ben onu muhatap
kabul etmiyorum, muhatabım sizlersiniz bugün, onu özellikle
belirtmek istiyorum.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Çok meraklı değiliz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, bu 55'inci madde çok açık. 55'inci madde: "Zorunlu
hâllerde, o birleşim için geçerli olmak kaydıyla ve sona ermek
üzere olan işlerin tamamlanması amacıyla
"
Şimdi, sona ermek üzere olan
işler nedir? Bugüne kadar bütün uygulamalar, eğer o anda
bir konuşma yapan milletvekili varsa kürsüde ve süreyi de
aşması söz konusu ise, o konuşmanın bitimine kadar
süre uzatımı verilebilir. Bu oylanıyor, bu onlarca
kez oldu, ama sadece o konuşmanın bitimine kadar ve birçok
kez de Meclis başkan vekillerimiz, burada, daha beş dakika
varken, on dakika varken ve sırada konuşmak üzere olan milletvekillerimiz
de olmasına rağmen, onlara, yedi-sekiz dakika varken söz
vermeyip "Çalışma süremizin sonuna geldik, bu çalışmalarımızı
da bitiremeyeceğimizin anlaşılması nedeniyle
"
sırada konuşma yapmak üzere hazır bekleyen milletvekili
olmasına rağmen, yedi-sekiz dakika, on dakika öncesinden
Meclis çalışmalarına ara verdiği onlarca oturum
olmuştur.
Şimdi, buradaki hassas olan
nokta şudur değerli milletvekilleri: Burada, zaten Meclisin
çalışma sürelerinin oylanması söz konusu. Sizin Meclisin
çalışma süresiyle ilgili oylamayı 19.00'dan önce bitirmeniz
lazım, çünkü Meclisin çalışma süresi saat 19.00'da sona
eriyor. Sizin, bu oylamayı, bu çalışmayı 19.00'dan
önce bitirmeniz lazım.
Sizin yapacağınız
şey belki burada şu olabilirdi: "Sırada konuşmakta
olan milletvekilimizin konuşması bitinceye kadar çalışma
süresini uzatıyorum."
Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Meclis başkan vekillerimizin uyduğu, İç Tüzük'ün de
amir hükmü budur. Siz buna uymayacaksınız ve oylamanın
sadece ve sadece çalışma saatleri ve haftalık program
olduğunu da göz önüne alacak olursanız, bunun çok açık
bir İç Tüzük ihlali olduğu ayan beyan orta yerde duruyor.
Çünkü, oylanan, Meclisin bugün çalışma süresinin 22.00'ye
kadar olan uzatılmasıdır. Yapılan iş, bu nedenle
son derece yanlıştır. Bir usul hatası yapılmıştır.
Bir İç Tüzük ihlali yapılmıştır. Bu İç Tüzük
ihlalini de daha önceden, Sayın Başkan Vekilimizi Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili, Anavatan Partisi Grup Başkan
Vekili ve benim de olduğum bir ortamda uyarmamıza ve ikaz
etmemize rağmen, bununla ilgili örnek olay varsa onu da ortaya
koymalarını istememize rağmen, bu saate kadar, bu konuyla
ilgili herhangi bir oturumda böyle alınmış bir karar olduğu
şu ana kadar Genel Kurula sunulamadı.
O bakımdan, değerli milletvekilleri,
çalışalım, çalışmaktan kaçmıyoruz. Ben,
işte, bugün Meclisin kapanış saatine kadar yine buradayım.
15.00'te girdim, hiç Meclisi terk etmeden, şu ana kadar bütün çalışmalara
iştirak ettim ve yine çalışmaya devam edeceğim.
Benim itirazım, çalışma
sürelerinin 22.00 olması, 24.00 olması değil, burada
çok açık bir şekilde bir İç Tüzük ihlali yapılması
ve bugün saat 19.00'a kadar bu görüşmelerin uzamasının
sebebi de, Sayın Ali Babacan'ın yaklaşık kırk
dakika süren ve buradaki Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerimizin
sadece kırk civarındakinin izlemiş olduğu bir konuşmanın
o kadar uzun sürmesi ve bu nedenle Meclisin çalışma sürelerinin
sonuna gelindiğinde, hâlâ AK Parti Grup önerisinin oylanamamasıdır.
Mesele budur.
Ben o bakımdan, bunun bir
İç Tüzük ihlali olduğunu, yapılan işlemin yanlış
olduğunu düşünüyor ve Başkanın tutumunun aleyhinde
olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Lehte, Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz.
Sayın Kapusuz, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şu anda, bir usul tartışması
açılmış olması hasebiyle de bence çok yerine oturmayan
bir tartışma yapıyoruz. Her şeyden önce, İç Tüzük'te
bu tartışma imkânını veren bir maddenin olmuş
olması, bunun her konuda kullanılması anlamına
da gelmemesi lazım. Usul olarak bir yanlışlık söz konusu
değil. Elbette, Meclis çalışmalarını takip
eden değerli milletvekillerimiz, bu görevde bulunan değerli
arkadaşlarımız bu konuları biliyor, ama, halkımız
her şeyi bütün detayıyla bilmediği için, belki bir hususun
açıklanmasında yarar var.
Biz, Danışma Kuruluyla
ne yapmak istiyoruz değerli arkadaşlar? Meclisi çalıştırmak
istiyoruz. Meclis, gündemindeki konuları sıralasın,
çalışma saatlerini belirlesin ve asli görevi olan yasama
ve denetim görevlerini birlikte yapsın.
Bakınız, bugün birçok tartışma
yapıldı. Özellikle grup önerileri değerlendirilirken,
arkadaşlarımız özellikle AK Parti Grubu önerisinin
aleyhinde konuşurken dikkatimi çekti, hiçbir denetim konusundan
bahsedilmedi.
Şöyle, bir bakın, biz, iki
haftalık bir düzenleme yapıyoruz. Yapmış olduğumuz
düzenlemeyle gündemde var olan, bilinen, ön sıradaki kanunların
peşine bazı kanunlar ilave ediyoruz.
Şimdi, biz -biraz önce arkadaşlarımız
da bu konuyla ilgili söylediler- konut finansman sistemiyle ilgili,
futbol müsabakalarının müşterek bahisleriyle ilgili
-ki, yarın, ikinci ve üçüncü lig takımları, bu Anayasa
Mahkemesinin iptalinden dolayı her birimizi ayrı ayrı
ziyaret edecekler, hatta geçtiğimiz hafta ziyaret ettiler-
bir tıkanıklık söz konusu olacak. Ayrıca, enerji
verimliliği -ki, lehinde birçok konuşma dinledik- Radyo
Televizyon Kurumuyla ilgili bir arkadaşımızın
bir teklifi var, tek maddelik bir kanun ve benzeri, ihtiyaç hâline
gelmiş ve öncelikli görüşülmesi zaruret hâlini almış
bazı düzenlemeleri yapıyoruz. Peki, bunu yaparken belki
şu noktadan Başkanlığın uyarılmasında
veyahut da tenkit edilmesinde yer vardır, o da nedir derseniz
şu: Buraya verilmiş olan önergelerin en aykırısından
başlanır. Başından beri muhalefetin bu talebine
bizim Başkanlığımız, üzülerek ifade edelim
ki, biraz daha toleranslı davranıldığı için
hep önce onların önergesi konuşuldu, oylandı, arkasından
aykırı önerge olarak iktidarınki oylandı.
Şimdi, eğer tersinden yapılıp doğru bir şey
yapılsaydı Sayın Başkanım, önce AK Partinin
önergesi oylanmış olsaydı bu tartışmaların
hiçbirine gerek olmayacaktı, bu kabul edilmiş olunca zaten
diğerlerinin de kabul edilmesine gerek olmayacaktı.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Kapusuz, size kalsa muhalefete hiç söz hakkı vermeyeceksiniz.
İç Tüzük denilen bir şey var. Sizin insafınıza kalmadı
muhalefet.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Şimdi, peki, olay ne? Olay şu: Efendim, süre bitmek üzereyken
3 tane arkadaşımız konuşmuş, 4'üncü arkadaşımızın
konuşmasının da yarısını biraz daha geçecek
şekliyle süre var. Kısa bir üç veyahut da beş dakika azami
süre için alınacak karar noktasında yönetim de bir Genel Kurula
müracaatta bulunuyor, diyor ki: "Bu süreyi uzatmak istiyorum."
Peki, ne yapıyor? Genel Kurul da yetki veriyor. Evet, bu konuşulan
Belirsiz bir şey yok. 3 tane şahıs konuşmuş, 3
şahsın konuştuğu, 4'üncü şahıs konuşurken
de bu süre uzatımını Genel Kuruldan alan bir yönetim neyi
yanlış yaptı, ben anlamadım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, sizin sözcünüz konuşmasaydı normal
saati içerisinde yapılabilirdi bu işlem. Asıl siz uzatıyorsunuz
çalışma saatini.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakınız, elbette, biz, milletvekili arkadaşlarımızın
kurala, zamana uygun buradaki çalışmalara katkı vermesini
bekliyoruz, ama, zaman zaman buna riayet edilmediğine siz de
şahitsiniz. Onun için "o arkadaş konuşsun, bu arkadaş
konuşmasın"dan daha önemli bir husus var. Biz, burada,
milletin vekilleri olarak milletin meclisinde millete hizmet etme
noktasında yasama görevimizi yapmak durumundayız. Yapmak
istediğimiz budur. Meclis çalışsın. Ne yapıyoruz?
Saat sekizde değil de, saat onda
Diğer bir ifadeyle saat
20.00'ye kadar Meclis çalışsın. Neden? Değerli arkadaşlar,
her gün Danışma Kurulu buraya gelirse, her gün Danışma
Kuruluyla şu kadar zaman bununla vakit geçirilecek olursa, sonuç,
bizim de böyle bir adım atmak gibi mecburiyetimizi orta yere
çıkarttı. Yoksa, biz, yürüyen sistem içerisinde saat
20.00'yi oturtmuştuk, ama, ilave birtakım talepler ve bazı
sebeplerden dolayı da böyle bir şeyle karşılaştık.
Sonuç olarak, şunu söylemek
istiyorum: Başkanlık olarak bu uygulamasında bir usul
hatası yoktur, yaptığı uygulama doğrudur.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kapusuz.
Başkanlığın tutumu
hakkında lehte ve aleyhte görüşlerini belirterek katkıda
bulunan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Başkanlığın
bu hususta tutumunda bir değişiklik yoktur. Bilgilerinize
arz ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır. Ayrı ayrı okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, 3837 Sayılı
Kanunun Ek 9'uncu Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/895) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/434)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
10.11.2006 tarihinde Başkanlığınıza
vermiş olduğum, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin değiştirilerek
kabulüne dair 2809 sayılı Kanun ile 78 ve 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde değişiklik yapılması
hakkındaki 3837 sayılı Kanunda değişiklik yapılması
ile ilgili, Kanun Teklifim, 2/895 Esas No ile ilgili komisyona intikal
etmiş olup, halen komisyonda beklemektedir.
Kanun teklifinin üç aylık süreden
bu yana komisyon gündeminde beklemesi karşısında,
"Tasarı ve Tekliflerin Esas Komisyonlara havale gününden
itibaren en geç kırkbeş gün içinde sonuçlandırılması
gerekir" denilen TBMM İç Tüzüğünün 37. maddesi gereği
adı geçen kanun teklifimin,
doğrudan genel kurul gündemine alınmasını
arz ve talep ederim.
Harun
Akın
Zonguldak
BAŞKAN - Önerge sahibi olarak
Sayın Harun Akın.
Buyurun Sayın Akın.
Süreniz beş dakika.
HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak Karaelmas Üniversitesinin
isminin Bülent Ecevit Karaelmas Üniversitesi olmasıyla ilgili
vermiş olduğum kanun teklifinin doğrudan Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine alınmasıyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 12
Kasım 2006'da, dostları, sevenleri ve Türkiye, bir değerli
devlet adamını sonsuzluğa uğurladı. Dağa
taşa ismi yazılan, halkla birlikte yaşayan, halkın
içinden bir şair Başbakanı uğurladık. Hep göründüğü
gibi olan ve olduğu gibi de kabul edilen, siyasi hayatında
yaptığı hizmetlerde doğrularıyla, hatalarıyla,
toplumun hoşgörüsüne en fazla mazhar olan bir özgürlük sevdalısını
uğurladık.
Ecevit'i uğurlarken bir Zonguldak
Milletvekili, maden bölgesinin bir insanı ve hatta Türkiye
Taşkömürü Kurumunda işçi olarak çalışmış
ve emekli bir işçi evladı olarak, Ecevit'e Zonguldak'ın
bir şekilde sevgisini ortaya koyması gerektiğini düşündüm.
Zonguldak'ta şehrimizin ve bölgemizin kalkınmasının
en büyük ve en önemli kurumu olan Karaelmas Üniversitesinin isminin
başına "Bülent Ecevit" isminin getirilmesinin
çok doğru olacağına inandım. Önce Genel Başkanımız
Sayın Deniz Baykal'la paylaştım. Karaelmas Üniversitesi
Rektörü Sayın Hocamı aradım ve Genel Maden İşçileri
Sendika Başkanı Çetin Altun'la görüştüm, birçok Zonguldak'ta
ve çevremde bulunan dostlarla görüştüm ve çok olumlu tepkiler
aldıktan sonra bir kanun teklifi hazırlayarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunduk, bugün de görüşmelerini
yapıyoruz. Değerli arkadaşlar, bu söylediklerim
işin Zonguldak boyutu.
Değerli arkadaşlar, Bülent
Ecevit, 5 kez Zonguldak Milletvekili seçilerek bu yüce çatı altında
görev yapmış, 1960'lı yılların başında
işçilerin, özellikle maden işçilerinin toplu sözleşme,
grev gibi sendikal haklarını elde etmek için çok mücadele
vermiş, bu da hiç kolay olmamıştır. Maden işçilerinin
çektiği çileyi bilmeyenlerin o dönemde "Önce sendikalar
kurulsun, bekleyip görelim, sonucuna öyle bakarız." demelerine
karşın Ecevit "Bu yasalar olmazsa olmaz." diye sonuna
kadar direnmiş ve Meclisi ikna etmiştir. Meclise sunduğu
teklifle Sendikalar Yasası, grev ve lokavt hakkı ve işçilere
verilen sosyal haklar onun sayesinde yasalaşmıştır.
Çok büyük mücadele ve sıkıntılarla doğaya karşı
savaşan maden işçileri ve Zonguldak halkı, Ecevit'in
kendileri için yaptığı bu mücadeleyi hiçbir zaman
unutmamıştır. Bu yüzdendir ki Zonguldak maden işçileri,
kendisini 1965 yılında Zonguldak'a davet etmişlerdir
ve Zonguldak'tan aday olmalarını istemişlerdir. Ecevit'in
Zonguldak yılları böyle başlamıştır ve devam
etmiştir.
Bugün hatırlıyorum da sene
1979, Sayın Ecevit Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bugün Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı. O dönemde maden işçisiyle ilgili yapılan
toplu sözleşmede işçinin aldığı ücret,
işçiye dağıtılan elbiselik kumaş, hatta sabunlar
-belki çok küçük gelebilir size, ama- otuz yıl geçti, bugün hâlâ
Zonguldak'ta konuşuluyor.
Değerli arkadaşlar, bu
söylediklerim işin Zonguldak boyutu. Bunun yanında, ülkemiz
için de çok değerli bir devlet adamı Ecevit. Türkiye Cumhuriyeti,
kurulduğu günden beri birçok değerli devlet adamı yetiştirmiştir.
Devlet adamlarına hak ettiği değeri vermek, o devletin
ulusunun onurunu dış ülkelere karşı yüceltir. Yetiştirdiği
değerlere sahip çıkmayan ülkeler, yok olmaya mahkûmdurlar.
Bu yüzden, yetiştirdiği değerleri unutmayıp onları
yaşatan uluslar yeni değerlerin yetişmesine öncülük
etmişlerdir.
Bülent Ecevit'in de Türkiye'nin yetiştirdiği
önemli siyaset adamlarından biri olduğu gerçeği büyük
bir çoğunluk tarafından kabul edilmektedir. Beş dönem
Zonguldak'tan milletvekili olarak seçilmesi, Zonguldak'a ve madenciye
verdikleriyle adı Zonguldak ili ve maden işçisiyle özdeşleşmiş
olan Ecevit, Zonguldak halkının kalbinde hep sevgiyle kalmıştır.
Bülent Ecevit'in adını yaşatmak, Zonguldak için önemli
olduğu kadar, ülkemize hizmet eden devlet adamlarına gösterilmesi
gereken bir vefa örneği olarak da önemlidir.
Sözlerimi bitirirken, Zonguldak
ili adına milletvekilliğimizi yapmış, Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanlığı yapmış Sayın
Bülent Ecevit'e, ilime ve ülkeme yaptığı hizmetler
adına şükranlarımı sunuyorum, Allah'tan rahmet diliyorum,
anısı önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum.
Değerli arkadaşlar, son
olarak, Ecevit'in Milliyet gazetesinde yazı yazmaya başladığı
yıllara dönmek istiyorum çok kısa. 17 Mart 1965'te Milliyet
gazetesinde Ecevit ilk yazısını Zonguldak'a ve Zonguldak
maden işçilerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın,
bir devlet adamını anıyorsunuz, sözünüzü kesmeyeyim,
ama, biraz hızlıca sözünüzü tamamlarsanız memnun olurum.
Buyurun.
HARUN AKIN (Devamla) - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
o unutulmaz satırlara çok
kısa değinmek istiyorum. "Maden ocağına bir
kez inmek... Yerin yüzlerce metre altında, denizin sularından,
günden ve geceden derinde, karanlık, ıslak, soğuk dehlizlerde
uzun uzun yürümek... Açık vagonlarla yer altı tünellerinde
kilometrelerce gitmek... Su dolmuş oluklardan sürünerek geçip,
başına taşlar, kömürler yuvarlanarak dimdik yarlardan
derinlere kaymak
Bir madenci fenerinin soluk aydınlığında,
tutunulması bile güç kömür duvarları arasına sıkışmış
yatarak kazma vuran insanları görmek
Her gün değil
Üst üste
30 gün değil
Hayatta bir kez, bir kömür işçisinin yer altı
yaşantısını, yaşamak da değil, sadece
görmek, insanın sobasında yanan kömürle birlikte içinin
yanmasına 'Kara Elmas' denilen, ama bir teki birkaç kuruş
etmeyen bir kömür parçasına, elmasla ölçülemeyecek değerler
biçmesine yeter
"
Evet, değerli arkadaşlar,
1965'te Sayın Ecevit'in Milliyet gazetesindeki yazmış
olduğu yazıları, bugün, ben, Zonguldak Milletvekili
olarak, sizlere ve tüm Türkiye'ye seslenmek istiyorum ve maden ocaklarını,
maden işçisini, ülkemiz sanayisinin kalkınması
adına verilen doğayla mücadeleyi gelip görmenizi istiyorum.
İnanıyorum ki, Zonguldak'ı o zaman daha iyi anlayacaksınız
ve bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirmiş
olduğum kanun teklifine destek vermenizi rica ediyorum.
Cumartesi günü Sayın Millî
Eğitim Bakanımızın bir kanalda, izlediğim kadarıyla,
"Bülent Ecevit isminin bir üniversiteye verilmesini uygun gördüğü"
ifadesini duydum. Bu da, bugün beni daha da umutlandırdı ve
Genel Kurulu saygıyla selamlarken, desteklerinizi tekrar istediğimi
ifade ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Osman Kaptan, Antalya
Milletvekili.
Sayın Kaptan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak Karaelmas Üniversitesinin
adının Bülent Ecevit Karaelmas Üniversitesi olarak değiştirilmesi
hakkındaki kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması
için söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın arkadaşlarım,
ülkemizin değerli devlet ve siyaset adamlarından olan Bülent
Ecevit'in yaşamını yitirmesinden büyük üzüntü duyduk.
Kendisine Allah'tan rahmet dileriz. Siyasal tarihimizin simge kişilerinden
birisi olan Bülent Ecevit, yaşamı boyunca üstlendiği
tüm görevlerde etik değerleri hep ön planda tutmuştur. Dürüstlüğü,
nezaketi ve aydın kimliğiyle Atatürk ilke ve devrimlerine,
laik cumhuriyete içtenlikle bağlılığı; kararlı,
cesur düşüncelerinden ödün vermeyen; yazarlığı,
gazeteciliği, şairliği, öz Türkçeyi çok güzel yazan
ve konuşan özellikleriyle unutulmayacak, topluma mal olmuş
örnek bir insandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı olarak yaptığı Kıbrıs Barış
Hareketi ve emperyalist ülkelere karşı gösterdiği
haşhaş ekimi direnişi, sosyal demokratların onurlu
dış politikalarının unutulmayacak eylemleriydi.
Ecevit'le ilgili iç ve dış basında da çok güzel övücü sözler
yazılmıştır. Dış basında, sosyal demokrat,
solcu, ulusalcı, dürüstlüğüyle saygı gören, Türkiye'nin
laik Müslüman ülke konumunu korumasında duyarlılığı
öne çıkarılırken; iç basında, dolar milyonları
olmayan tek başbakan olduğu belirtilmiştir.
Sayın Rauf Denktaş'ın
"Barış hareketi yapılmamış olsaydı
bugün Kıbrıs'ta tek bir Türk
kalmamış olacaktı." demesi, Meclis Başkanımızın
"Bülent Ecevit'in adı, milletimizin hafızasından
asla silinmeyecektir." sözü, Bülent Ecevit'in adının
kalıcılığı olan bir kuruma verilerek yaşatılması
görüşünü desteklemektedir. Biz de bu yönde, İnönü'nün, Celal
Bayar'ın, Adnan Menderes'in, Süleyman Demirel'in kendi illerindeki
üniversitelere adlarının verildiği gibi, Bülent Ecevit'in
adının da verilmesi için, beş dönem milletvekilliği
yaptığı Zonguldak ilindeki, Zonguldak Karaelmas Üniversitesinin
adının, "Bülent Ecevit Karaelmas Üniversitesi"
olarak değiştirilmesine ilişkin, Zonguldak Milletvekili
Sayın Harun Akın'la birlikte kanun değişiklik teklifi
verdik.
Teklifimizin İç Tüzük'ün
37'nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını
diler, Ecevit'in devlet mezarlığına defnedilmesi konusunda
yüce Meclisin gösterdiği duyarlılığın bu konuda
da gösterilmesini bekler, hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
3.-
Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun, Refik
Saydam Aşı-Serum Enstitüsünün Kuruluşuna Dair Kanun
Teklifi'nin (2/67) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/435)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
29/11/2006
3/2/2003 tarihinde komisyona havale
edilmiş olan 2/67 esas numaralı Kanun Teklifim ilgili komisyonda
45 gün içerisinde görüşülmediğinden, kanun teklifimin
İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınmasını saygılarımla arz ederim.
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu
Ankara
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime
başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun
teklifim, 1928 yılında 1267 sayılı Kanun ile kurulan
ve 1940 yılında 3959 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkez Başkanlığı,
181 sayılı Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin
39'uncu maddesine göre Sağlık Bakanlığına
bağlı kuruluşudur. Kurum, halk sağlığı
hizmetleri alanında özelikle ülkenin aşı, serum ihtiyacını
karşılamak ve ülkede kullanılan her türlü ilaçların
ve biyolojik ürünler gibi maddelerin kontrolünü yapmak amacıyla
kurulmuştur.
Burada, bu tarihî bilgiyi verdikten
sonra, bu kurumun özerk bir kurum olmasını öneriyorum.
Aşının, serumun yurt dışından ithal edilmemesini
istiyorum. Eskiden, Hıfzıssıhha Enstitüsünde çoğu
aşı yapılıyordu, ama, bugün, bunların çoğu
yapılmıyor, yurt dışından ithal ediliyor. Bu
yurt dışından ithal edilen aşılar ve serumlara
bir yılda ne kadar para verildiğini gözler önüne sermek istiyorum.
İnsanlar için kullanılan
aşılara 2006 yılında 60 milyon dolar harcanmış.
Serum, diğer kan fraksiyonları ile tadil edilmiş bağışıklık
sağlayan ürünler için yine 2006 yılında 297 milyon dolar
harcanmış. Ayrıca, veteriner ilaçları için de 15
milyon dolar harcanmış. Yani, bir senede, dışarıya,
Türkiye'de yapılması olanaklı iken, 360 milyon dolar para
veriyoruz.
Size bir rakam vermek istiyorum
sevgili arkadaşlarım. Yılan serumunu kimden, hangi
ülkeden alıyoruz biliyor musunuz? Hırvatistan'dan, Mısır'dan,
Hindistan'dan alıyoruz. Biz, bu kadar mı geri bir ülkeyiz? Serumları
nereden alıyoruz? Amerika'dan, Almanya'dan, yine Hindistan'dan
alıyoruz, Fransa'nın haricinde.
Sevgili arkadaşlarım,
bu aşıların, kan ürünlerini İrlanda'dan, Almanya'dan,
Avusturya'dan alıyoruz. Serum ürünlerini, yine, gelişmiş
ülkelerden alıyoruz. Peki, şuraya bakınız, çocuk
felci aşılarını hangi ülkeden alıyoruz biliyor
musunuz? Sırbistan-Karadağ'dan, Sırbistan'dan, Hindistan'dan,
Hırvatistan'dan
Saymayacağım, ülkelere bakınız
Biz bu ülkelerden de mi geriyiz? Eğer 15-20 milyon dolar harcasak
Hıfzıssıhha Enstitüsüne biz, reorganizasyon yapsak,
çoğu aşıları ülkemizde üretiriz arkadaşlarım.
Ben ülkeme güveniyorum, ben ülkemin insanlarına güveniyorum;
onu üretecek güçte insanlarımız var. Teknolojiyi yerine
oturtursak, bunu donatırsak ne kaybederiz sevgili arkadaşlarım?
Dışarıya vermeyeceğiz paramızı, ülkemizde
harcayacağız, ülkemizin kanayan bir yarasını
onaracağız, yol yapacağız bunun yerine, su götüreceğiz,
elektrik götüreceğiz ve insanlarımızın maaşlarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kurtulmuşoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) -
emekli ve dul yetim insanlarımızın maaşlarını
artırırız, memurlarımızın maaşlarını
artırırız, asgari ücreti artırırız;
yurt dışına bu parayı vermeyiz, kendi insanlarımıza
hizmet ederiz.
Sevgili arkadaşlarım,
ben sizden çok şey istemiyorum; ben ülkem için istiyorum, ülkemin
ekonomisi için istiyorum, 73 milyon insanın geleceği için
istiyorum. Palyatif tedaviler değil, uzun vadeli hesap yaparak
bu Enstitüyü ülkemize kazandıralım. Eğer bu saydığım
ülkelerden ithal ediyorsak çoğu serumu, aşıyı, o
bizim için içler acısı bir durum diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum,
hoşça kalınız. (Anavatan Partisi ve AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ümmet Kandoğan, Denizli
Milletvekili.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kurtulmuşoğlu'nun
konuşmasından sonra iktidar sıralarından da alkışların
geldiğini gördükten sonra, herhâlde bu kanun teklifi doğrudan
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınacak. Ben öyle bir
kanaate sahip oldum.
Öncelikle Sayın Kurtulmuşoğlu'na
ve bu teklifin altında imzası bulunan bütün milletvekillerimize
teşekkür ediyorum. Çok güzel bir kanun teklifi hazırlanmış.
Aşı ve serum enstitüsünün kurulması isteniyor ve bu
sayede ülkemizin çok büyük miktarlarda döviz tasarrufunun olacağının
da söylenmesi
Böyle bir kanun teklifinin iktidar ve muhalefet tarafından
el birliğiyle gündeme alınmasını gerektiren bir
teklif olduğunu düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
arada, bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız
Sayın Murat Başesgioğlu'nu değişik televizyon
kanallarında izleme imkânına sahip oldum. Sayın Başesgioğlu
şunları söylüyordu bugün: "Herkesin her hastaneden istifade
etmesi mümkün değildir. İsteyen istediği hastaneye
gidemez." şeklindeki ifadeleri doğrusu beni büyük ölçüde
şaşırttı. Bugüne kadar Türkiye'de bütün hastaların
artık istediği hastaneye -özel hastaneler de dâhil olmak
üzere- gitmesinin önü açıldığı bu kürsülerden onlarca
kez ifade edilmişken, bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımızın bu konuyla ilgili açıklamasını
duyduktan sonra çok derin bir üzüntüye girdim değerli milletvekilleri.
Hani sağlıkta dönüşüm, hani sağlıkta devrim,
hani hastaneler birleştikten sonra bütün hastaneler bütün hastalara
açılmıştı? Demek ki böyle bir şey olmamış;
sağlıkta dönüşüm olmamış, sağlıkta
devrim olmamış. Zaten bu hastaneler birleştirilirken
Sayın Murat Başesgioğlu'nun Sayın Sağlık
Bakanına ve Sayın Başbakana, bu konuyla ilgili olarak
idari, mali ve hukuki problemlerin ortaya çıkacağını
belirten dokuz sayfalık bir yazısı vardı. Şimdi,
bugün gelinen noktada, böyle bir açıklama, bu sayın Bakanımızdan
sâdır olmuşsa, Türkiye'deki sağlıkta, Sayın Bakanımızın
daha önceden işaret ettiği bu sıkıntılar, demek
ki ortaya çıkmaya başlamıştır.
Değerli milletvekilleri,
sağlık hepimizin meselesi. O nedenle, ben demin de söyledim,
bir kez daha söylüyorum; gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde
olan gerekse Başkanlığa sunulan, milletimiz ve memleketimiz
için hayati önemi haiz olan kanunları, gruplar bir araya gelsin,
masanın üzerine yatırsınlar, öncelikli olarak bunları
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirelim ve bunların
kanunlaşması için hep beraber gayret sarf edelim.
Şimdi, sağlıkla ilgili
yeni bir kanunu burada kabul ettik, çok önemli bir kanun olduğu
söylendi; ancak, geçen gün de bahsettim, bunun gerekçesinde, Sayın
Başbakanın, altında imzası olan gerekçede, Türkiye'de
sağlıktaki işlerin bahsedildiği gibi iyi olmadığı,
doktorların çok zor şartlar altında çalıştığı,
haftada kırk beş saatlik mesai yaptıkları, bir doktorun
ortalama 20 kişiye bakması gerekirken, 100'ün üzerinde kişiye
bakmak mecburiyetinde olduğu ve bu nedenle doktorların
hastaları kâmilen muayene etmelerinin söz konusu olmadığı
bizzat Sayın Başbakan tarafından burada ifade edilmiş
ve doktorların dengeli dağılımının olmadığı
Sayın Başbakan tarafından yine bu genel gerekçenin
içerisine dercedilmiş. Yani şimdi dört buçuk yıl sonra
sağlıkta bu kadar önemli problemlerin olduğunu bir
Başbakanın altına imza atarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin önüne sunmasını çok hayretle, esefle karşılıyorum.
Dört buçuk yıldan beri Türkiye'de sağlık alanında
çok büyük atılımlar yapıldığı söylenirken,
bu gerekçelerde bahsedilen hususların, sağlıktaki
durumun bu olmadığını, Türkiye'de sağlığın
hâlâ çok ciddi bir problem olarak orta yerde durduğu ve hâlâ, doktor
sayısı bakımından 52'nci sırada olan bir ülke
konumunda bulunduğu çok açık bir gerçek olarak karşımızda
durmaktadır.
O bakımdan, bu verilen kanun
teklifi, en azından, aşı ve serum noktasında Türkiye'de
çok ciddi açılımların önünü açacak olan bir kanun teklifidir.
Bu nedenle, kanun teklifini veren arkadaşlara bir kez daha teşekkür
ediyorum.
Hepimizin oylarıyla gündeme
alınmasını sizlerden bekliyor, yüce heyetinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yeter sayısı
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir, karar
yeter sayısı vardır. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
VII.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada yer
alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1235) (S. Sayısı:
1308)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 4'üncü
sırada yer alan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
Transit Taşıma Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Transit Taşıma
Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1077) (S. Sayısı: 1023)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sırada yer alan, Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü Kurucu
Belgesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile
Dışişleri komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
5.-
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü
Kurucu Belgesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/1026) (S. Sayısı: 965)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6'ncı sıraya alınan,
Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1148) (S. Sayısı: 1159)
(x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon raporu 1159 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük'ün 91'inci
maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı,
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi
kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerinde
yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde
ilk söz, AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Mustafa
Açıkalın'a aittir.
Sayın Açıkalın, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET
MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Konut Finansman Sistemine İlişkin Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
(x)
1159 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Konut finansman sistemleri bireylerin
konut ihtiyacının karşılanması açısından
kilit öneme sahip oldukları gibi, inşaat ve finans sektörleriyle
ilgili diğer sektörlerin de gelişmesi açısından
son derece önemlidir. Konut finansman sisteminin sorununun
çağdaş finansal yöntemlerle çözümü, ekonomik kalkınma
üzerinde de olumlu etkilerde bulunacaktır. Çağdaş bir
konut finansman sistemi, temelde, sermaye piyasasında uzun vadeli
fon arz eden yatırımcılardan finansal kuruluşlar
tarafından toplanan fonların konut alıcılarına
aktarılması modelini ifade etmektedir. Finansal kuruluşların
satın alınan konutlar üzerine konulan ipotekleri -yani,
mortgage- yatırımcılar için bir güvence oluşturacak
şekilde organize etmeleriyle sistemin güvenliği artırılmakta,
böylece de maliyetler düşürülerek verimlilik artırılmaktadır.
Bu tip bir sistemin işlerlik kazanabilmesi, ekonomik altyapıya
ilişkin bazı ön şartların sağlanmış olmasıyla
yakından alakalıdır. Konut finansman sisteminin, genel
ekonominin içinde bulunduğu durum göz ardı ederek oluşturulması
elbette mümkün değildir. Sistemin sağlıklı ve verimli
bir şekilde çalışması, enflasyon ve faiz oranlarının
istikrarlı olmasıyla mümkündür. Diğer yandan, sistemin
işlerliğinin tek başına ekonomik ön koşulların
yerine getirilmiş olmasıyla sağlanabileceği
de düşünülmemelidir. Hukuki altyapı konusundaki eksiklerin
giderilmesi büyük önem arz etmektedir. Bir ipotek mekanizmasının
kurulması, ortaya çıkabilecek vergi dezavantajlarının
ortadan kaldırılması, vergi teşviklerinin getirilmesi,
konut kredileri birincil piyasasının önünü açacak kredi
devrini, ipotek tescilini, ipoteğin paraya çevrilmesini kolaylaştıracak
düzenlemelere gidilmesi ve diğer yandan, gayrimenkul değerleme
faaliyetiyle değerleme uzmanlarına ilişkin uluslararası
standartların kabulü, etkin bir konut finansman sisteminin yürümesi,
işlemesi açısından son derece önemlidir.
Bireyler açısından bakıldığında,
elbette konut yatırımı uzun vadeli bir finansman gerektirmektedir.
Fonların, tasarruf sahiplerinden tüketicilere ulaştırılması
ihtiyacına cevap vermek üzere, dünyada değişik modeller
uygulanmıştır. İngiltere'de uygulanan model mevduata
dayalı konut finansman sistemidir. Burada, mevduat bankaları,
hane halklarından topladıkları fonları, mevduat
adı altında topladıkları fonları doğrudan
doğruya konut sahiplerine, tüketicilere iletmektedirler.
Bunun yanında, yani mevduat yanında, bu sistemde, İngiltere
sisteminde, bu kuruluşlar, bu mevduat bankaları, aynı
zamanda, diğer taraftan tahvil ve ipoteğe dayalı menkul
kıymet de ihraç etmektedirler.
Bu sistemin alternatifi olan ipotek
bankacılığı sisteminde ise -ki bu yaygın olarak
Almanya ve Danimarka'da uygulanmaktadır- bankalar ihraç ettikleri
menkul kıymetler vasıtasıyla topladıkları
fonları konut kredisi olarak vermektedirler. Bu fonlara, uzun
vadeli emeklilik fonları ve sigorta şirketleri yatırım
yapmaktadır.
Son bir kurumsal model, ikincil konut
kredisi piyasalarının oluşturulduğu modeldir.
Bu da yaygın olarak, özellikle Amerikan ipotek merkezleri tarafından
uygulanmaktadır. Bu model, diğer gelişmekte olan ülkeler
tarafından model olarak alınmıştır. Buna örnek
Malezya'dır, Kore'dir, Kolombiya'dır. Bu modelin esası,
birincil piyasada verilen konut kredilerinden doğan alacakların
ve risklerin üçüncü kişilere aktarılmasıyla ikincil
konut piyasasının ortaya çıkmasıdır. Bu modelde,
krediler, bu amaçla kurulmuş ikincil piyasa kuruluşlarına
devredilmektedir. Bu kuruluşlar da, aynı şekilde devraldıkları
kredilere dayalı olarak çıkardıkları menkul
kıymetler yoluyla finanse etmektedirler.
Bu bilgiler çerçevesinde konut
finansmanının uygulanacağı ülkemize baktığımızda,
genel veriler itibarıyla ülkemizde dünya ortalamasına
yakın düzeyde ev sahipliği bulunmaktadır ki, yüzde 60
mertebesindedir bu ev sahipliği, kiracılık oranı
yüzde 32'dir. Türkiye'deki toplam konut stokunun yüzde 38'inin inşaat
ruhsatı bulunmamaktadır, yüzde 67'sinin yapı kullanma
izni yoktur.
Ülkemizde ipotekli kredilerin
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2003 yılına kadar
yok denecek mertebedeydi. Oysa, bu oran Amerika Birleşik Devletleri'nde
yüzde 53, Avrupa Birliği ortalaması ise yüzde 40'tır.
Konut finansal sistemi kurulmamasına
rağmen, ülkemizdeki iktisadi istikrarın verdiği güvence
sayesinde bankacılık sistemi, finans kuruluşları,
bilindiği üzere, belli bir süreden beri, özellikle 2004 yılında
ağırlıklı olarak konuta finansman sağlamaktadırlar.
Mesela, 2004 yılındaki konut kredileri 2 milyar 631 milyon
olmuştur, 2005 yılı Aralık itibarıyla önemli
bir sıçrama gerçekleşmiş 12 milyar 407'ye çıkmış,
bugün itibarıyla da 23 milyar liralık bankacılık
sisteminin veya finans kesiminin konut kredisi kullandırdığını
görüyoruz. Bu kredilerin bireysel krediler içerisindeki, yani konut
kredilerinin toplam bireysel krediler içerisindeki payı yüzde
34'tür; toplam krediler içerisindeki payı da yüzde 12,5'tur. Bu
son verdiğimiz 2006 itibarıyla, konut kredilerinin gayrisafi
millî hasılaya oranı ise yüzde 4'tür. Dolayısıyla,
2002'yle mukayese edildiğinde 2004 yılında 4 puanlık
bir mesafe katedilmiştir.
Bu durumda, ülkemizde zaten finans
kesimi konuta kredi verirken neden böyle bir konut finansman sistemi
hakkında kanun tasarısı getirmek ihtiyacı duyulmuştur?
Buna, tabii, bu tasarının ne getirdiğine bakmak suretiyle
cevap vermek mümkündür. Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Konut
finansman sistemi hakkındaki bu yasa, bir çerçeve yasa değildir,
biraz sonra detaylarını arz edeceğim üzere konut finansmanına
ilişkin muhtelif yasalarda değişiklik yapmaktadır.
Bunlara baktığımızda, başlıca, İcra
İflas Kanunu'nda değişiklik yapmaktadır bu tasarı,
ağırlıklı olarak Sermaye Piyasası Kanunu'nda
değişiklik yapmaktadır, Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun'da değişiklik yapmaktadır, önemli
ölçüde vergi kanunlarında değişiklik yapmaktadır;
Kurumlar Vergisi Kanunu'nda, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nda,
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nda, Harçlar Kanunu'nda,
Damga Vergisi Kanunu'nda, Katma Değer Vergisi Kanunu'nda.
Bu çerçevede, bu tasarı ne getirmektedir?
Düzenlediği alanlar itibarıyla genel olarak baktığımızda,
dört alanda düzenleme yaptığını görüyoruz.
Birinci olarak, her ne kadar, biraz
önce arz ettiğim gibi, bankacılık kesimi konuta kredi
vermiş olmakla birlikte, bilindiği üzere, ülkemizdeki
bankacılık kesiminin bu şekilde konut finansmanının
kaynağı mevduattır, sermayesidir, bankaların
sermayeleridir. Oysa, ülkemizdeki bankacılık sisteminin
mevduatının ortalama vadesi bir yıldır. Dolayısıyla,
konut sisteminin on yıl, hatta otuz yıla kadar giden bir finansman
ihtiyacı içinde olduğu düşünülürse, mortgage gibi
veya konut finansman sistemi gibi bu tasarının getirdiği
bir sistem oluşmadan, bankacılık sisteminin ilelebet
konut sektörünü finanse etmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla, buradan,
bu tasarının getirdiği önemli bir düzenlemeye gelmek
istiyoruz: Bu tasarı, ağırlıklı olarak, ipotekli
sermaye piyasası araçlarına ilişkin düzenleme getirmektedir,
ipotek finans kuruluşları kurmaktadır, konut finansmanı
ve konut finansman kuruluşlarını düzenlemektedir.
Bu düzenlemelerin birinci derecedeki amacı, bankacılık
sisteminin, konut kesimine, konut alıcılarına, tüketicilere
vermiş bulunduğu kredilerin, sermaye piyasası enstrümanları
ve sermaye piyasası kuruluşları vasıtasıyla,
ikincil piyasalara, uzun vadeli yatırım yapan emeklilik
fonları, sigorta fonları
gibi ikincil piyasalara aktarılmasını sağlamak,
böylece konut sektörünün ihtiyacı olan uzun vadeli fonları
temin etmektir.
Diğer yandan, bu tasarının
düzenlediği ikinci bir alan, Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun'la getirilmiş olan düzenlemedir. Elbette ki, bu tasarının
veya bu finansmanın öznesinde tüketici bulunmaktadır.
Tüketicinin, hem konut temin ettiği müteahhitler, yani, inşaat
teslim edenler açısından hukukunun düzenlemesi hem de bu
inşaat teslimlerine finansman sağlayan finansman kuruluşlarıyla
olan münasebetlerinin düzenlenmesi ayrıca önem arz etmektedir.
Diğer bir konu: Konut finansman
sisteminin çalışabilmesi için, bu konut finansman sisteminin
her aşamasında, satış aşamasında, kredilendirme
aşamasındaki konutun değerinin tespiti, bağımsız
kişi ve kuruluşlar tarafından tespiti fevkalade önem
arz etmektedir. Burada, tasarı, değerleme şirketleri,
değerleme kuruluşları veya değerleme yapacak
uzmanlarla alakalı düzenleme yapmakta, bunların bir birlik
içerisinde, bir birlik çatısı altında faaliyette bulunmasını
düzenlemiş bulunmaktadır. Burada, bu değerleme uzmanlarının
bağımsız çalışmaları, çalışırken
yapacakları değerlemelerin objektif olması, sistemin
çalışması bakımından fevkalade önem arz etmektedir.
Diğer önemli bir konu: Konut
finansmanı kullanıldıktan sonra, herhangi bir şekilde
tüketicinin finansmanı geri ödemesi aşamasında temerrüde
düşmesi durumunda, ipotekli alacağın tahsilinin süratlendirilmesi,
sistemin maliyetinin azaltılması ve işlemesi bakımından
da önem arz etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu çerçevede detaylara baktığımızda,
birinci olarak İcra-İflas Kanunu'nda -biraz önce arz ettiğim,
kredinin geri ödenmesi aşamasında alacağın takibinin
süratlendirilmesi bakımından- düzenlemeler yapılmıştır.
Ne yapılmıştır? Birinci olarak, konut finansmanıyla
temin edilmiş, konut finansmanına konu olan bir alacağın
takibinde alacaklı, yani finansman kuruluşu, ister rehnin
paraya çevrilmesine müracaat edecektir, isterse haciz yoluyla
alacağını takip edebilecektir. Oysa mevcut sistemde,
yani şu anda İcra-İflas Kanunu'nun öngördüğü sistemde,
ancak rehnin paraya çevrilmesi yoluyla alacağını takip
edebilmektedir. Ülkemizdeki bugüne kadar olan tatbikat, böyle bir
alacağın, yani rehinli alacağın paraya çevrilmesi,
ortalama olarak üç yıl gibi bir zaman almaktadır. Bunlar elbette,
sonuçta kredi maliyetine yansıyacağı için, burada
yapılmak istenen düzenleme, alacaklı açısından,
ister rehni paraya çevirmek, isterse haciz uygulamak suretiyle
alacağını, rehinli alacağını süratle paraya
çevirme imkânına kavuşmuş olmaktadır.
Diğer yandan, icraen satışlarda
ihalenin feshini talep ettiği takdirde, talepte bulunduğu
takdirde ödeyeceği para cezası artırılmıştır,
yüzde 10'dan yüzde 20'ye çıkarılmıştır. Bu, kötü
niyetli borçluların, borçlarını ödemekteki zorlaştırıcı
niyetleri varsa, bundan caydırmak amacıyla getirilmiş
bir ceza artırımıdır. Aynı şekilde, icranın
tehiri reddedilmiş, bunu istinaf mahkemesi nezdinde temyiz
etmek istediği takdirde de burada satışı durdurmak
için yatıracağı bedel alacağın yüzde 15'inden
yüzde 30'una çıkarılmıştır. Elbette, bu satış
bedeli sonucunda, bu alacağın yarısı alacaklıya
ödenecek, diğer yarısı ise borcun kapatılmasında
kullanılacaktır. Borcu kapattıktan sonra artan bir
miktar varsa, bu, tüketiciye iade edilecektir.
Daha önce arz ettiğim gibi,
bu tasarı önemli ölçüde Sermaye Piyasası Kanunu'nda değişiklik
yapmak suretiyle yeni sermaye piyasasına girecek enstrümanlar
tarif etmekte, kurmakta ve aynı şekilde, yeni finansman kurumları,
kuruluşları, konut finansman kuruluşları ihdas
etmektedir.
Burada, ipotekli sermaye piyasası
aracı, birinci olarak, tasarının 7'nci maddesinde tarif
edilmiştir. Bunlar, ipotek teminatlı menkul kıymetler,
ipoteğe dayalı menkul kıymetler, aynı şekilde,
ipotek finansman kuruluşları tarafından çıkarılan
hisse senedi dışındaki diğer borçlanma senetleridir
ve konut finansman alacaklarına dayalı olarak çıkarılacak
sermaye piyasası araçları, ipotekli sermaye piyasası
araçları olarak tasarıda tarif edilmiştir.
Konut finansmanı nedir? Burada
özne, konut finansmanı ve konut finansman kuruluşlarıdır.
Tasarıda 12'nci maddeyle tarif edilen konut finansmanı, kişilere
veya tüketicilere konut temin etmek maksadıyla kullandırılan
krediler, finansal kiralama şirketleri tarafından, bilindiği
üzere, finansal kiralama sözleşmeleri veya finansal kiralamalar,
aynı şekilde, mevcut bir konutun teminatı altında
alınan krediler -bunlar da konut finansmanı olarak kabul
edilmekte tasarıda- aynı şekilde, bu kredilerin yeniden
finansmanı da konut finansmanı kapsamındadır. Yani,
bir tüketicinin mevcut bir konutunu teminat göstermek suretiyle
konut finansman kuruluşundan kullanacağı krediler
de konut finansmanı olarak tasarıda tarif edilmiştir.
Konut finansman kuruluşları
nelerdir? Konut finansman kuruluşları, elbette birinci
öncelikli olarak -katılım bankaları dâhil- bankalardır,
finansal kiralama şirketleridir, leasing şirketleridir,
diğer bir konut finansman kuruluşları da tüketici finansman
şirketleridir.
Tasarı, ipotekli teminat mektuplarını
düzenlemekte, ipoteğe dayalı menkul kıymetleri düzenlemekte,
Konut Finansman Fonu, Varlık Finansman Fonu altında fonlar
kurmakta. Konut Finansman Fonu ve Varlık Finansman Fonu, bilanço
dışı fonlardır, dolayısıyla bu fonların
işleticilerinin sorumlulukları sadece fon varlığıyla
sınırlıdır. Bu konut finansman kurucuları ve
varlık finansman kurucuları, burada mevcut alacaklara dayanarak,
ipoteğe dayalı veya varlığa dayalı menkul kıymetler
irat edeceklerdir. Sonuçta, bu menkul kıymetler kurumsal veya
bireysel yatırımcılara arz edilmek suretiyle, uzun vadeli
fon temini imkânı, zincirin halkası tamamlanmış olmaktadır.
Diğer taraftan, tasarı,
menkul kıymet ihracında, bilanço içi, yani sorumlunun, kurucuların
mal varlığıyla da ilgili olduğu ayrı bir menkul
kıymet ihracını düzenleyen maddeler içermektedir.
Bunlara da tasarıda "ipotek teminatlı menkul kıymetler"
denmekte veya "varlık teminatlı menkul kıymetler"
denmektedir. Bunları ihraç edecekler farklıdır, ipotek
teminatlı menkul kıymet ihraç edecek finansman kuruluşları
farklıdır, varlık teminatlı menkul kıymetleri
ihraç edecek kurumlar farklıdır. Bunların detaylarına,
gerektiğinde, maddeler konuşulurken girilecektir.
Tasarının başka bir
maddesi, elbette Sermaye Piyasası Kurulunun kayıt ücretini
düzenlemektedir. Burada yeni düzenlemeyle kayıt ücretleri
azaltılmış bulunmaktadır.
Biraz önce ifade ettiğim gibi,
konut finansman sisteminde, sistemin işlemesinin her aşamasında,
satışta, kredi açılması aşamasında, konut
bedelinin değerlemesi fevkalade önemlidir. Gerek İcra-İflas
Kanunu gerekse söylediğim aşamalarda konut finansmanı,
bundan böyle Sermaye Piyasası tarafından yetkilendirilmiş,
görevlendirilmiş uzmanlar tarafından yerine getirilecektir.
Tasarının bir maddesinde bunun için üç yıllık bir
geçiş süreci öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının getirdiği diğer bir
önemli müessese, ipotek finans kuruluşlarıdır.
İpotek finans kuruluşları, konut finansmanından
doğan alacakların devralınması, devredilmesiyle,
münhasıran bu işlerle ve bu şekildeki alacakların,
alacaklardan oluşan varlıkların yönetilmesiyle ilgili
olarak faaliyette bulunmak üzere kurulacaktır. Bunların
ödenmiş sermayeleri kalkınma ve yatırım bankaları
düzeyinde olacaktır. Aynı şekilde, kurucularının
sahip olacakları nitelikler, yönetim kurulu üyeleri Bankacılık
Kanunu'na tabi olacaktır. Bu ipotek finans kuruluşları,
konut finansman sisteminin işleyişinde tüketiciyle uzun
vadeli fon temin eden yatırımcılar halkası arasında
önemli bir yer tutmaktadır.
İpotek finansman kuruluşlarının
tasfiyesi nasıl yapılacaktır? Tasarıda buna
ilişkin düzenlemeler vardır. Tedrici tasfiyenin Yatırımları
Koruma Fonu tarafından yapılacağına ilişkin
düzenlemeler vardır. Aynı şekilde, bu tasfiye yapılırken
tabi olacağı mevzuat, Türk Ticaret Kanunu uygulanmayacağı,
İcra-İflas Kanunu'nun uygulanmayacağı ve diğer
kanunların uygulanmayacağına dair düzenlemeler
vardır.
Tasarıda cezalar düzenlenmiştir.
Getirilmiş bulunan standartlı müeyyidelere uyulmadığı
takdirde uygulanacak cezalara ilişkin detaylı
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Açıkalın,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun, iki dakikalık süre
veriyorum size.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
önemli düzenlemelerinden bir tanesi, bugüne kadar kullandırılmış,
bankacılık sektörü tarafından kullandırılmış
kredilerin konut finansman sistemi, yani bu tasarının getirdiği
sistem karşısındaki durumu nedir? Burada, daha önce
kullanılmış kredilerin sahipleri, yani tüketiciler
açısından bir tercih kullanma hakkı tanınmıştır.
Tasarı yürürlüğe girdikten itibaren üç ay içerisinde müracaat
eden kişiler, tüketiciler, bu tasarı kapsamında olmadıklarını
ifade edebileceklerdir. Bu üç aylık süre içerisinde müracaat
edip, bu kanun kapsamına -bu tasarı kanunlaştığı
takdirde- bu tasarı kapsamına girmediğini beyan etmemişse,
otomatik olarak, bankacılık sisteminden daha önce kullanmış
oldukları krediler konut finansman sistemi çerçevesinde değerlendirilecektir.
Elbette, burada, kişiler
açısından, daha önce sağlamış oldukları
kredi şartları ile bu sistemin getirdiği kredi
şartlarını ve diğer müeyyideleri mukayese etmek
suretiyle tercihlerini kullanacaklarını düşünüyoruz.
Tasarı, Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun'da yapmış olduğu değişikliklerle
önemli düzenlemeler ihtiva etmektedir. Beş yıllık
ayıplı mala karşı olan süre bir yıla indirilmiştir.
Bunun da önemli amacı, zaten, ayıplı bir malın
ayıbının bir yıl içerisinde tespit edilip ortaya
çıkarılacağının imkânı bulunmuş olması
dışında, beş yıl içerisindeki bir sürede, elbette
ki, maliyete yansıyacak riskleri dikkate aldığından,
tasarı, buradaki beş yıllık süreyi yeni düzenlemeyle
bir yıla indirmiştir.
Son olarak, vergi kanunlarında
önemli düzenlemeler yapılmıştır. Buradaki amaç
da, konut finansman maliyetlerini indirmek bakımından,
kamu, konut finansmanına ilişkin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Açıkalın,
yirmi iki dakikalık süreniz doldu. Bir dakikalık süre yeter
mi size?
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla)
- Yeter efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla)
- Vergi kanunlarına ilişkin olarak yapılmış
olan düzenlemelerin amacı, konut finansman sisteminin işleyişi
aşamasındaki vergilerden devlet feragat etmektedir. Neden
feragat etmektedir? Damga vergisinden feragat etmektedir, harçlardan
feragat etmektedir, KDV'den feragat etmektedir -elbette, bunların
nelere ilişkin olduğu detayları var, ancak, zamanımın
kısalığı sebebiyle bunları arz edemiyorum-
kurumlar vergisinden feragat etmektedir. Bu fonlar, fonların
işletilmesinden elde edilecek kazançlar kurumlar vergisine
tabi olmayacaktır.
Sistemin, belli ölçüde, zaman içerisinde
ülkemizdeki konut sektörünün kayda girmesinde, inşaat sektörünün
kayda girmesinde, kaçak yapılaşmanın önlenmesinde
ve inşaat kalitesinin artırılmasında faydalı
olacağını ve konut maliyetinin finansmanının
ucuzlayacağını umuyor, tasarının milletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Açıkalın.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Açıkalın'a verdiğim gibi, sürenizi şimdiden vereyim,
eğer tamamlayamazsanız bir dakika daha vereceğim; buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Konut Finansman Sisteminin Kurulmasına
İlişkin Olarak Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun'un tümü üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarı, Amerika Birleşik
Devletleri başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkede,
bu çerçevede Avrupa Birliğinin birçok ülkesinde uygulanan
konut finansman sisteminin Türkiye'de de kurulması amacıyla
çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasını
düzenlemektedir. Kısa adıyla mortgage olarak isimlendiriliyor.
Mortgage İngilizce bir kelime. Bunun Türkçe karşılığı
"ipotekli konut kredisi"dir. Türk Dil Kurumunun bulmuş
olduğu yeni isim "tutsat." Tutarsa "tutsat"ı
kullanacağız, ama, şu anda ipotekli konut kredisi diyoruz.
Bazen, konuşma alışkanlığıyla, yabancı
ülkelerde kullanılan ismiyle mortgage olarak da anılıyor.
İpotekli konut kredisi, hâlen
bizim sistemimizde var olan bir uygulamadır değerli arkadaşlar.
Bugün vatandaşlarımız konut kredisi almak istediğinde
bankaya giderek almak istedikleri konutu ipotek ettirmek suretiyle
ve diğer koşulları da tabii ki sağlayarak konut
kredisi alabiliyorlar. Bu anlamda yeni olan bir şey yoktur. Eskiden
işleyen kredi sistemi bu tasarının yasalaşmasından
sonra da yine işlemeye devam edecektir. O hâlde "Yeni olan
nedir?" sorusunu sormak gerekiyor. Kamuoyunda bu kadar büyük
umuda yol açan, kira öder gibi, ama kira bedelini kira olarak değil
de satın alınacak olan evin taksidi olarak ödeyerek ev sahibi
olma umudu yaratan bu tasarı gerçekte neler getiriyor, sistemimize
nasıl katkıları olacak, eskiye kıyasla, mevcuda
kıyasla gelecekte neler değişecek, tüketici, konut
alıcısı açısından bugün olumlu, gelecekte
olumsuz olan durumlar var mıdır, bütün bunların üzerinde
durmak gerekiyor. Tasarı gerçekten vatandaşın beklentisini
karşılayacak mıdır?
Bugün bir gazetemiz "dar gelirliye
umut" diyor. "Mortgage yasası çıkıyor, herkes
kira öder gibi ev sahibi olacak."
diyor. Böyle bir başlık atmış. Muhtelif gazetelerde
bu başlığı görmek mümkün. Televizyonlarda bu cümlelere
çok sıkça rastlamak mümkün. Gerçekten vatandaşlarımız
kira öder gibi ödemede bulunmak suretiyle ev sahibi olacak mıdır,
dar gelirlilerimiz ev sahibi olacak mıdır, yoksa ev sahibi
olmak birçok vatandaşımız için yine bir hayal olarak
mı, bir umut olarak mı kalacaktır, bunların üzerinde
durmak istiyorum.
Birçok vatandaşımız
için, birçok kişi için kendi evini satın almak, oturacağı
evi satın almak yaşamındaki en büyük satın alma faaliyetidir.
Genellikle bu ev satın alınırken bir miktar mutlaka kredi
kullanılır, çoğunlukla kredi kullanılır ve
bu kredi karşılığında da alınacak olan ev
ipotek edilir. İşte bu ipotek edilmek suretiyle borçlanılan
tutar, borçlanılan miktar, bu ailenin yaşamındaki en
büyük ve en devamlı mali borçlanmasıdır. Bu borcun düzeyi,
bu borcun sözleşme özelliği, bunun koşulları bir
bütün olarak, bütün bu kredileri alt alta topladığımızda
bunun ekonomi üzerinde çok önemli etkileri olur. O nedenle yasal
olarak böyle bir sistemin, böyle bir alanın, konut piyasası
alanının, konut kredisi alanının mutlaka düzenlenmesi
gerekiyor. Şu anda yok mu bu yasalar? Var, ama, yasa bir başka
anlayışla, bir başka düzenleme getiriyor.
Yasanın, Plan ve Bütçe Komisyonu
görüşmeleri sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
iyileştirilmesi için çaba sarf ettik; bazı önerilerimiz
kabul gördü. Şüphesiz, yasa, modern bir finansman tekniğini
Türkiye'ye getirmektedir. Bu anlamda genel olarak olumlu baktığımız,
benimsediğimiz bir yasadır, ancak bunun eksikliklerini
de burada sizlere ifade etmek istiyorum. Bunları da eğer
gerçekten düzeltebilirsek, iyileştirebilirsek, daha iyi bir
yasa yapmış oluruz kanaatindeyim.
Gelişmiş ülkelere baktığımızda,
ipotekli konut kredilerinin sistemde çok büyük bir ağırlığa
sahip olduğunu görüyoruz. Avrupa Birliğini örnek vereceğim.
Avrupa Birliğinde ipotekli konut kredilerinin, Avrupa Birliğinin,
onu oluşturan ülkelerin gayrisafi yurt dışı hasılasına
olan oranının yüzde 45'ler düzeyinde olduğunu görüyoruz.
Türkiye'de çok arttı demiş olmamıza rağmen, konut
kredilerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, 2006
yıl sonu itibarıyla yüzde 4 düzeyindedir. Yani, Avrupa
Birliğinin onda 1'i kadar değiliz. Bu anlamda, almamız
gereken çok mesafe var.
Türkiye'deki konut açığını
dikkate aldığımızda, köyden kente olan göçü dikkate
aldığımızda, konut açığının giderek,
konut ihtiyacının giderek artacağını dikkate
aldığımızda bu piyasanın mutlaka geliştirilmesi
gerektiği ortaya çıkar. Türkiye'nin nüfus artış
hızı yıllık yüzde 1,3'tür. Değerli arkadaşlar,
bu, dünya ortalamasına eşit bir nüfus artış hızıdır.
Ancak, daha çarpıcı olan oran kentsel nüfus artış
hızıdır, yani Türkiye'de köyden kente yaşanan göç.
Buna baktığımızda, burada yüzde 3,2'lik bir oranın
olduğunu görüyoruz. Tarım sektöründeki nüfusun giderek
azalarak kentlere göçeceğini dikkate alırsak, bu nüfus artışı,
kentte olan talebi, konut talebini mutlaka artıracaktır.
Dolayısıyla, sisteme mutlaka bu konut talebini karşılayacak
mekanizmaların yerleştirilmesi gerektiği ortaya
çıkar. Tasarı, bunun bir bölümünü düzenliyor, kredi yanını
düzenliyor, ama, bir de bunun arz yanı var, üretim yanı var tabii.
O da önemlidir. O, bu tasarının konusu değil, belki zaman
olursa ona da değinmek istiyorum.
"Yeni olan nedir?" diye
bir soru ortaya koymuştum tasarıyı anlatabilmek
açısından. Mevcut uygulamada ipotekli konut kredisi var.
Gelecekte de bu sistem yine böyle olacak. Yeni olan şu, değerli
arkadaşlar: Mevcut sistemde, bankalar, topladıkları
kaynaklar üzerinden kredileri açarlar. Bu kaynaklar, birincisi mevduattır,
önemli ölçüde mevduattır, ikincisi, işte çok cüzi olarak
sermayedir, üçüncü olarak da yurt dışından sağlamış
oldukları kredilerdir. Ancak, Türkiye'deki mevduatın yapısına
baktığımızda, mevduatın vadesinin ortalama
üç ay olduğunu görürüz. Ortalama üç ay vadeye sahip bir mevduatla,
beş yıl, on yıl, yirmi yıl vadeli konut kredisini
bankaların sınırsız olarak açma şansı yoktur.
Bugün belki sistemde bu kredi açılıyor, ama bunun bir sınırı
vardır. Ortalama vadesi üç ay olan mevduata güvenerek, bankalar,
çok uzun vadeli kredi açma olanağına sınırsız
bir şekilde sahip değildir.
Tasarının bu noktadaki
özelliği, sisteme yeni kaynakları getirebilecek olmasıdır.
Tasarının düzenleniş amacı, gerçekte getiriliş
amacı, prensip olarak budur, sisteme yeni kaynaklar girecek. Nasıl
girecek? O da şöyle: Şu anda mevcut uygulamada banka, ipotek
karşılığı krediyi açar ve işlem orada biter.
Bu ipotek donmuştur, o kredi donmuştur artık, geri ödeme
oldukça tekrar sisteme kaynak girişi olur, ama geri ödemenin
çok uzun yıllar süreceğini dikkate alırsak, o ipotekten
bankanın yararlanamaması, bankanın kaynaklarının
zayıflaması gibi, azalması gibi bir sonuç ortaya
çıkar. O hâlde, sisteme yeni kaynakların girmesi gerekir.
Tasarı bunu sağlayacak bir özellikte. O da şudur:
Açılan kredi karşılığında alınan ipotek
bir menkul kıymete bağlanmak suretiyle, bir hazine bonosu
gibi, bir hisse senedi gibi -benzetmek açısından,
kâğıt olarak benzetmek açısından söylüyorum, yoksa,
hisse senedine benzer bir yanı yok, yani, ortaklık veren
bir yanı yok- bir kâğıda bağlanmak suretiyle bu ipoteğin
tekrar piyasalara sunulması, satılması ve onun karşılığında
alınacak kaynakların tekrar banka sistemine girmesi suretiyle
bu kaynaklarla konut sektörüne yeni kredilerin açılmasıdır.
Tasarının temel özelliği budur değerli arkadaşlar.
Türkiye gibi tasarrufları
az olan, yetersiz olan bir ülkede, tasarruf ihtiyacının olduğu
bir ülkede, kaynak ihtiyacının olduğu bir ülkede, sisteme
yeni kaynakların girmesi mutlaka şarttır. Bütün bu sistemi
uygulayan ülkelerde de ana hareket noktası budur. Sistemin
kendi finansmanını kendi kendine sağlaması gibi
bir niyetten, gerekçeden hareket ederler. İyi tasarlanmış
bir konut finansman sistemi, hem bireylerin konut ihtiyacını
karşılar hem de inşaat ve finans sektörlerinin gelişmesine
katkıda bulunur.
Tasarıyı bu çerçevede
değerlendirdiğimizde, şu iki başlık altında
bir değerlendirme yapmak istiyorum: Birincisi, tasarı yasalaşırsa
mevcut sisteme, mevcut mali sisteme yeni kaynakların girişini
sağlayabilecek bir özelliğe sahip midir, bunun cevabını
vermek gerekiyor. İkincisi, konut alan için, alacak olan için veya
şu anda almış olan için neler getiriyor, neler eksik, neler
yapılmalı? Bu konut finansman sistemini başarıyla
uygulayan ülkelere baktığımızda, onların
ortak özelliğinin makroekonomik istikrar olduğunu görürüz.
Bütün ülkelerde ekonomi istikrarlı, istikrarlı bir büyüme
var, sürdürülebilir bir büyüme var.
İstikrarlı ekonominin
temel iki unsuru nedir? Enflasyon tek haneli ve yüzde 5'in altında
değerli arkadaşlar. Yüzde 5'in altında bir enflasyon
oranı bu sistemin başarıyla uygulanabilmesi için
şarttır. Yine, buna paralel olarak, düşük faiz, bu enflasyon
oranının birkaç puan üzerinde bir faiz oranı mutlaka
şart.
Türkiye'ye baktığımızda,
ülkemize baktığımızda, birincisi, makroekonomik
istikrar açısından olayı değerlendirdiğimizde
şunu görüyoruz: Ne dedik: Enflasyon tek haneli ve yüzde 5'in altında
olmalı. Türkiye'de enflasyon yüzde 5'in altında değil.
Yüzde 9,65 geçen yıl sonu enflasyon oranı. Bu yıl sonu hedefi yüzde 4.
Eğer yüzde 4 gerçekleşirse, bu, bir şart, yani, bu tasarının
başarıyla uygulanması için bir şart gerçekleşmiş
olur, ama gidiş onu göstermiyor. Bu konuya girmek istemiyorum,
bu konuyu tartışmak için oraya gelmiş değilim, ama
göstergeler onu göstermiyor. Neden? İkinci şart dediğim
hususu söyleyerek bunun nedenini de söylemek istiyorum. Ne dedik:
Düşük faiz. Türkiye'deki faizlere baktığımızda,
faizler, bugün yapılan hazine ihalesinde 18,7 düzeyindedir
değerli arkadaşlar. İkincil piyasada bunun bir miktar
daha üzerindedir. Yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 4, ama faizler
yüzde 18-19'da ise bunun başarılı olma şansı
yok.
Şimdi, konut kredisi faizlerine
bakıyoruz. Konut kredisi faizleri -bankalardan en düşük
olanını almaya çalıştım, bankaları aradım,
bilgi aldım- şu anda konut kredisi faizi aylık yüzde 1,55-1,60 düzeyinde. Bakın,
aylık 1,55-1,60 düzeyinde bir konut kredisi faizi söz konusu değerli
arkadaşlar. Biz bu tasarıyı Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüştüğümüz 2006 yılının Nisan ayı sonunda
konut kredisi faizi aylık yüzde 1'in altına inmişti;
0,95'e inmiş olan bir faiz söz konusuydu. Şu an yüzde
1,55-1,60'lık bir faiz söz konusu. Bu olağanüstü yüksek bir faizdir.
Bu faizle bu sistemin başarıyla uygulanma şansı
yoktur. Haa, yasa çıkmasın mı? Hayır, yasa çıksın
tabii ki. Bir yerden başlayalım, ama, bu faizlerle bu yasanın
başarıyla uygulanma olanağı yok.
Dar gelirlinin, orta gelirlinin
de bu faizlerle, bu kredi faizleriyle ev alma şansı yok veya
bir hayli güç. Bakın, örnek vereceğim size: 50 bin YTL'lik bir
kredi, konut kredisi alsa bir vatandaşımız -bir miktar
birikimi olduğunu kabul ediyorum, onun üzerine 50 bin YTL'lik bir
kredi ilave edecek- bu krediyi on yıl vadeli aldığını
kabul edelim, aylık ödeyeceği taksit 1.000 YTL düzeyindedir,
on yılın sonunda ödeyeceği rakam 120 bin YTL'dir. Yani,
50 bin YTL anaparaya, on yılda 70 bin YTL faiz ödeyecektir vatandaşımız
bu faizlerle.
Bu yasanın, bu tasarının
faizlere müdahale gibi bir olanağı yok, böyle bir şey
olamaz zaten. Faizleri piyasa belirleyecektir. Dolayısıyla,
işin esası olan faiz oranında, şu anda bu yasayı
uygulayabilecek düzeyde değiliz değerli arkadaşlar.
Bu yüzde 1,6'lık faizin yarısına, 0,8'e inmesi hâlinde,
tabii ki bu biraz önce verdiğim rakamlar yarı yarıya
inecektir. Bakın, 0,8 bile diğer ülkelere kıyasla yüksek
bir orandır, ama, verdiğim örnekle birlikte değerlendirildiğinde,
onun bile olayı ne fark ettirdiğini görüyoruz. Düşük
faiz olmazsa olmaz -yani, enflasyonun bir miktar üzerinde bir faizi
kastediyorum tabii ki- bu yasanın olmazsa olmaz şartlarından
biridir. Şu anda o noktada değiliz.
Konut alan için ne getiriyor diye
bakalım bu yasaya. Durum şudur değerli arkadaşlar:
Birincisi, şu anda konut kredisi alan vatandaşımız
borcunu erken ödemek istediğinde, erken ödeme hâlinde borcunu
erken kapatabilir, sorun yok. Tasarı o noktada neyi getiriyor?
Eğer, kredi borçlusu borcunu erken öderse, ödeyeceği tutarın
yüzde 2'si oranında veya yüzde 2'yi aşmamak üzere, bankanın
belirleyeceği oranda bir erken ödeme ücretini ödemek zorunda.
Bu önemli. Sistem, kredide böyle bir maliyet unsurunu getiriyor.
Yine, bağlı kredi dediğimiz
bir olay var. Bağlı kredi şu, değerli arkadaşlar:
Bir banka veya konut finansman kuruluşu tüketiciyi, konut
alıcısını belli bir projeye yönlendirebilir,
"şu projeden eğer konut alırsan, ben o projedeki konut
için uygun faizle kredi veriyorum" diyebilir, bunun örnekleri
var. Bankalar bir güven kurumudur. Bankanın bir projenin arkasında
olduğu izlenimi tüketici için son derece önemli. Şu anda,
böyle bir krediyi kullanan vatandaşımız bu krediyi aldıktan
sonra, kullandıktan sonra, konutu aldıktan sonra konutun
bir kusurunun ortaya çıkması hâlinde, yani ayıplı
mal olması hâlinde -konutun çatısı aktı, işte
kalorifer sistemi patladı gibi- şu anda bankanın sorumluluğu,
müteahhitle, yapımcıyla ve satıcıyla birlikte
beş yıl süreyle sınırlıdır. Yani, beş
yıl süreyle sorumludur banka. Tasarı, bunu bir yıla indirmektedir.
Bunun gerekçeleri açıklanabilir, birçok gerekçe sayılabilir.
Bu bir tüketici kredisi değildir, bu bir yatırım kredisidir,
dolayısıyla, o nedenle diğerleri gibi, satıcı
gibi bankanın sorumluluğu beş yıl olmamalı
denilebilir, ama, değerli arkadaşlar, bu beş yıl
sorumluluk, bir yandan da bankayı o projeyi ciddi bir şekilde
denetlemeye sevk eder ve Türkiye'de bankalar, konut piyasasında
bu tip kredilerde olağanüstü ölçüde güvenilir kurumlardır.
Bir projenin arkasında bankanın olması, o projeyi son
derece güvenilir kılıyor. Beş yıllık süreyi
o nedenle gözden geçirmeliyiz, bunu düzeltmeliyiz diye düşünüyorum.
Yine, erken ödeme ücretinde
Şu anda bu erken ödeme ücreti yok, sistem bu şekilde işleyebiliyorsa,
ona rağmen bankalar tüketici kredisinde, konut kredisinde bir
yarışa, rekabete girebiliyorsa, bunu da gözden geçirebiliriz,
kaldırabiliriz diye düşünüyorum.
Tasarı başka neler getiriyor?
Olumlu anlamda bir düzenlemesi, bir vergi teşviki var, birçok
teşviki var, damga vergisi, harç gibi konularda; maliyetleri
düşürmek amacıyla son derece olumlu düzenlemeleri var,
bunları olumlu buluyoruz.
Yine, konut kredisinin kullanımında
ücretlilere yönelik bir vergi teşviki olduğunu görüyoruz.
Olduğunu görüyoruz değil, Hükûmet tasarısında olmayan
bir düzenlemeyi, Plan ve Bütçe Komisyonunda, iktidar ve muhalefet
partileri, oy birliğiyle oraya koyduk. Madde şunu getiriyor
-madde sadece ücretlilere yönelik, ücret geliri elde edenlere yönelik-
"Türkiye'de konutu bulunmayan bir ücretlinin ilk defa satın
alacağı konut nedeniyle kullandığı kredinin
100 bin YTL'ye kadar olan kısmının faizleri, o ücretlinin
maaşı veya ücreti üzerinden ödeyeceği gelir vergisinden
mahsup edilir." Bu, son derece sınırlı bir vergi teşvikidir,
tüm mükellefleri kapsamıyor. İdeali aslında, herkesi
kapsamasıdır, ama, Hükûmetin bütçe dengeleri yönündeki
kaygısını da dikkate alarak, bütçe dengesini fazla
sarsmayacak şekilde bir teşviki tasarıya monte ettik
ve bunun yürürlük tarihi olarak da, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
1/1/2008 tarihi kabul edildi. Şimdi öyle anlıyorum ki kamuoyunda
yapılan tartışmalardan, Hazineden sorumlu Sayın
Bakanın açıklamalarından, bu vergi teşvikinden
vazgeçileceği yönünde bir eğilimi seziyorum. Esasen, bugün
ilgili Başbakan Yardımcısı yasa görüşmesinde
yok, Hazineden sorumlu
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Burada, burada.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Hoş geldiniz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Siz çıkarken de buradaydım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Buradaydı, iki bakan da buradaydı Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- O zaman, sizden önce diğer Sayın Bakan vardı, ben yanılmışım,
olabilir.
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
ikisi de vardı, hem Hazineden sorumlu Bakan vardı, hem Abdüllatif
Şener Bey vardı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Peki. Sayın Bakanın katılmış olmasından,
burada bulunmuş olmasından mutlu oldum tabii, vergi
teşviki konusunda kendisi çok samimi, onu da çok olumlu bulduğunu
biliyorum.
Bu, bütçe dengelerini gözetmiş
olan bir teşvik maddesidir. Bunun sistemde yer alması gerektiğini
düşünüyorum. Esasen, talebin düşük olduğu dönemlerde,
bu teşvik çok daha önemli. Talebin çok yüksek olduğu dönemde
belki bu teşvike ihtiyaç duymayabiliriz; talep nasıl olsa
çok yüksek, teşvik işe yaramayabilir diye düşünülebilir.
Bakın, geçen mayıs dalgalanmasından önce konut talebi
çok artmıştı; krediye olan talep olağanüstü arttı
ve konut fiyatları olağanüstü yükseldi, hatırlayacaksınız.
Örneğin, o ortamda bir yıl önce 2005 başlarında yüzde
2'lere yakın olan aylık konut kredi faizi 2006 Mayıs öncesinde,
Nisan sonunda yüzde 1'in altına düşmüştü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
daha önce ek sürenizi vermiştim. Bir dakikalık süre daha
veriyorum. Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
- Teşekkür ederim. Toparlıyorum Sayın Başkan.
O zaman faizlerdeki bu indirimden
tüketici yararlanamadı. Yani, yararlandı tabii ama, konut
fiyatları 2 katına çıkınca bir şey ifade etmedi.
Belki o ortamda bu vergi teşviki de işe yaramayabilirdi.
Ama, özellikle talebin düşük olduğu, az olduğu dönemde
bu vergi teşvikinin sektörü canlandırmak için Hükûmetin
elinde olması gereken bir araç olduğunu düşünüyorum,
onu da olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Tasarı genel olarak olumludur.
Ancak, dar ve orta gelirlinin bu tasarı çıktıktan sonra
hemen bankaya gidip kredi alıp ev alması şeklinde bir
durumun olmayacağını ifade ediyorum. Bu tasarı
böyle bir şeyi getirmiyor. Sayın Başbakanın ve ilgili
bazı bakanlarımızın -Sayın Şener'i tenzih
ediyorum- bu konudaki açıklamalarını gerçekçi bulmuyorum.
Gerçek olan budur.
Sözlerimi burada bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu adına
Muğla Milletvekili Hasan Özyer.
Sayın Özyer, buyurun efendim.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HASAN ÖZYER (Muğla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamuoyunda "mortgage" olarak bilinen Konut
Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konut
sorununun çözümü bir politika meselesidir. Esasen, Türkiye'de konuttan
önce şehircilik politikasına ihtiyaç vardır. Konut
sektörü için yeterince arsa ve plan üretilmediği için arsadan,
gecekondudan rant üretilmektedir. Rantın, gerçekte arsadan değil,
şehircilikten üretilmesi gerekmektedir.
Planlı bir şehircilik ile
vatandaşlarımızın 40 bin YTL'ye ev sahibi yapılması
mümkündür. Oysa bugün Toplu Konut İdaresi ve belediyeler yapsatçılık
yapmaktadırlar. Bu kurumların asıl işlevi, kamunun
şehircilik projelerini hayata geçirmek olmalıdır.
Görüşmekte olduğumuz tasarı,
bırakın şehir politikalarını, konut politikasının
dahi sadece bir unsurudur. İmardan inşaata, Bayındırlık
Bakanlığından belediyelere, takastan ikinci el piyasaya
kadar konunun tüm boyutlarının dikkate alınması
gereği vardır.
Tüm bunları bir politik bütünlük
içinde koordine edip hayata geçirilmesini sağlayacak olan
Hükûmettir. Bu konudaki hazırlığın sadece yasa tasarısından
ibaret olduğu, diğer boyutlara ilişkin kayda değer
bir çalışmanın olmadığı anlaşılmaktadır.
Türkiye'nin gerçeklerine uygun olarak hazırlanmış yapı
denetimi, planlama, imar ve afet düzenlemeleri bütüncül bir anlayışla
hayata geçirilmeden piyasayı düzenlemeye yönelik bu tasarının
hiçbir sorunu çözmesi ne yazık ki mümkün değildir.
Buradaki tartışmaların
konunun tüm boyutlarıyla ele alınarak tutarlı bir konut
politikası oluşturmasına katkı sağlamasını
temenni ediyorum. "Dünyada mekân, ahirette iman" diyen bir
toplumun taleplerine cevap verme yükümlülüğüyle karşı
karşıya bulunduğumuzu hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de konut sorunu, ekonomik ve sosyal açıdan ele alındığında,
asıl sıkıntının arz talep dengesizliğinden
kaynaklandığı görülmektedir.
Konut açığının
sebepleri arasında nüfus artışı, kırsal alanlarda
istihdam sorunu nedeniyle köyden kente göç, adaletsiz ve dengesiz
gelir dağılımı, sağlıksız kentleşme
ve kurumsallaşma açısından geri kalmış bir konut
finansmanı sistemi ilk akla gelenlerdir.
Türkiye'de yıllardan beri süregelen
istikrarsız ekonomik iklim, yüksek enflasyon ve reel faiz oranları
uzun vadeli borçlanmayı bir seçenek olmaktan ne yazık ki
çıkarmıştır.
Kredi kullanarak konut sahibi olmak
isteyenlere uygun ödeme şartları sunulamadığı
için orta ve dar gelirli kesimler konut almak için kendi tasarruf ve
imkânlarını zorlamak mecburiyetinde kalmışlardır.
Sonuçta ortaya çıkan manzara
şu olmuştur: Bugün ülkemizde mevcut konutların yarısından
fazlası ruhsatsızdır. Ev sahipliği oranı yüzde
60'lar düzeyindedir. Özellikle büyük şehirlerin önemli bölümü
kaçak yapılaşma ve plansız kentleşmenin ürünü ucube
yerler hâline dönüşmüştür. Küçük yerleşim birimlerindeki
konutların büyük çoğunluğu da düşük standartlıdır.
Kaçak ve ruhsatsız olmanın ötesinde mevcut konutların
yarıya yakınının tamirata ve tadilata, yani,
iyileştirmeye ihtiyacı bulunmaktadır. Deprem tehlikesiyle
birlikte değerlendirildiğinde, ülkemizde konut alanı
kelimenin tam anlamıyla bir facia görünümündedir. Bugün 800
bine yakın konut açığı bulunmakta, ayrıca,
her yıl 300 bin ilave konut ihtiyacı doğmaktadır.
Mevcut konutların büyük bölümünün düşük standartlı ve
yirmi yaşın üzerinde olması, konut açığını
sürekli artıran unsurlardan biridir.
Sonuç itibarıyla, bir yandan
mevcut konutların yenilenmesi ve nitelikli konutlarla değiştirilmesi,
bir yandan da yeni konut üretimi ihtiyacıyla karşı karşıya
bulunuyoruz. Son yıllarda bu doğrultuda bir hareketlilik
başlamış, ancak, bu da kontrolsüz ve bilinçsiz bir yönelim
şeklinde ortaya çıkmıştır.
Düşük faizli gibi gözüken,
ancak, kısıtlı vadeleri ve şartlarıyla tüketicileri
sıkıntılara sokan krediler sebebiyle konut fiyatlarının
olağanüstü yükseldiği bir dönem yaşadık. Sigorta
şirketlerinin toplam aktiflerinin 10 milyar YTL olduğu ülkemizde
konut kredileri 15 milyar doları bulmuştur. Kredilerin geri
ödenmeme oranı da yüzde 17'ye ulaşmıştır. On milyarlarca
YTL'lik bir risk ortaya çıktıktan sonra asıl olması
gereken işi, yani, konut finansmanı sistemini kurmaya çalışıyoruz.
Oysa, bu sistemin yıllar önce kurulup hayata geçirilmesi gerekiyordu.
Sistemin gecikmesinin yol açtığı
kayıp sadece ülke içiyle sınırlı değildir.
Biz yasayı Meclise getirmeden, Bulgaristan ve Hırvatistan
gerekli düzenlemeleri yaparak mortgage sistemini kurmuşlardır.
Böyle olunca, Türkiye'den konut alacak Avrupalılar tercihlerini
bu ülkelere kaydırmışlardır. Bu da, ülkemizin yüz
milyonlarca YTL'lik bir kaynaktan mahrum kalması anlamına
gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu
sistem, iki yüz yılı aşkın bir süredir dünyanın
çeşitli ülkelerinde kısmi farklılıklarla da olsa
uygulanmaktadır. Sistem, konut edinmeyi kolaylaştırdığı
gibi, yapı kalitesinin yükselmesine, şehir plancılığının
etkin bir noktaya gelmesine, mülkiyetin ve alışverişlerin
kayıt altına alınmasına da büyük bir katkı
sağlamaktadır.
Dünyada uygulanan konut finansman
sistemleri incelendiğinde temel olarak iki model karşımıza
çıkmaktadır. Birincisi, konut finansmanının ipoteğe
dayalı menkul kıymetlerle finanse edildiği Amerikan
modelidir. İkincisi ise özellikle Almanya ve Danimarka'da başarılı
bir şekilde uygulanan ipotek bankaları modelidir.
Amerika'daki sistem üç ana piyasadan
oluşmaktadır. Bunların ilki, bireylere ve konut yapan
şirketlere doğrudan konut kredisi kullandıran ve sayıları
10 bini bulan kurumlardır. İkincisi, bunlara fon girişi
sağlayan Fannie Mae ve Freddie Mac isimli konut kredisi portföyü
satın alan kuruşlardır. Üçüncüsü, Fannie Mae ve Freddie
Mac kuruluşlarının fon kaynağı olan sermaye
piyasalarıdır, yani Wall Street'tir. Ayrıca, Amerikan
sisteminde konut kredilerinin faizlerinin vergiden düşülmesi
de çok önemli bir husustur. Öte yandan, Almanya'da Pfandbrief modeli,
Danimarka'da ipotek bonoları ve sigortası ön plandadır.
Güney Afrika'da konut finansmanı
kuruluşları banka dışı bir kredi kuruluşu
olarak kurulmuştur. Hindistan'da da benzer bir yapı konut finansmanını
sağlamaktadır. Hong Kong ve Meksika'da ise sistem özel sektör
kredi kuruluşlarına ipotek sigortası hizmeti veren
kamu kuruluşları üzerine kurulmuştur.
Görüldüğü gibi, iki model ana
eksen olmakla birlikte hiçbir ülkenin konut finansman istemi diğerinin
aynısı değildir, her ülke kendi ihtiyaçları
doğrultusunda bir model geliştirmiştir. Sadece sistemde
değil uygulamada da ciddi farklılıklar vardır. Örneğin,
Kanada'da dört beş yıl vadeli mortgage kredileri daha çok
kullanılırken İngiltere'de seksen yıl ve hatta daha
uzun vadede krediler söz konusudur.
Amerika ve Avrupa'da yaşayan
insanların neredeyse tamamına yakını mortgage
olarak adlandırılan bu model sayesinde ev sahibi olmuşlardır.
Gelişmekte olan ülkelerde de etkin bir sistem olarak işlerliğini
sürdürmektedir.
Değerli milletvekilleri,
mortgage bir inşaat finansman modeli değil, vatandaşın
konut edinmesini sağlayan bir sistemdir. Modelin başarıyla
uygulanabilmesi için aylık ödemelerin gelirin dörtte 1'i civarında
olması gerekmektedir. Kredi tutarının evin değerine
oranı da yüzde 70-80'ler düzeyinde olmalıdır. Sistemin
etkinliği açısından fonlama maliyetiyle tüketicinin
kullandığı kredinin faiz farkının makul bir
düzeyi aşmaması şarttır. Gelişmiş ülkelerde
konut kredilerinin gayrisafi millî hasılaya oranları oldukça
yüksektir. Örneğin, Avrupa Birliğinde bu oran yüzde 43, Amerika'da
yüzde 53'tür. Bu oran ülkemizde ise yakın zamana kadar sıfır
düzeyindeydi. Son yıllarda konut kredilerinde yaşanan
patlama sebebiyle bu oran yüzde 4'e yaklaşmıştır.
Elbette, ülkemizdeki kadar yüksek faiz oranlarıyla, gayrisafi
millî hasılaya, biraz önce verdiğim örneklerle orantılanabilecek
düzeyde konut kredisi kullanılmasını beklemek gerçekçi
değildir. Bankaların, geçtiğimiz yıl yüzde 1'e kadar
düşmüşken verdiği krediler, şimdilerde yüzde
1,5'un üzerinde faizle verdikleri krediler, konut finansmanı
sisteminin ürünü değildir. Bu kredilerin vadeleri ve şartları,
tamamen farklı bir yaklaşımın sonucudur.
Konut kredilerinin ödeme tutarları,
özellikle orta ve düşük gelir grubu açısından çok afaki
rakamları ifade etmektedir. Ayda 700-1.500 YTL arası ücret
alan memurların maaşı kadar, hatta daha fazla aylık
ödemesi olan konut kredisini kullanmasını beklemek mantıklı
değildir. TOKİ'nin, geçtiğimiz yıllarda, Ankara'da,
güya kamu çalışanlarına yönelik bir konut projesini,
aylık 2.000-2.500 YTL ödemeli olarak pazarlamaya çalıştığını
biliyoruz.
Sonuçta, Türkiye'de konut üretiminin
ve satışının kurumsal finansman yöntemleriyle yapılması
alışkanlığının ve dolayısıyla
bunun altyapısının bulunmadığı açıktır.
Görüşmekte olduğumuz
ipotekli konut finansman sistemiyle, özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın
da yanlış bir beklentiye sokulmaması gerekmektedir.
Çünkü, bu sistemin, en azından, ilk etapta dar gelirliler için, öyle,
söylenildiği gibi ayda birkaç yüz YTL'lik ödemelerle ev sahibi
olma imkânı getirmesi mümkün değildir. Örneğin, Ankara
ve İstanbul gibi şehirlerimizde, ortalama bir ev almak
için yaklaşık 150 bin YTL'lik
kaynağa ihtiyaç vardır. Bu kaynağın mortgage
sisteminde otuz yıl vadeli olarak kullanılması hâlinde,
mevcut faizlerle aylık ödemesi 2.700 YTL civarında olacaktır.
Otuz yılın sonunda ödenen bir ödeme 1 milyon YTL'yi bulacaktır.
Çalışanlara maaşlarının dörtte 1'i kadar ödemeyle
kredi verileceği düşünüldüğünde, bu rakamı ancak
10 bin YTL'nin üzerinde ücret alan bir kişinin kullanabileceği
ortaya çıkmaktadır. Bu da, ücretli çalışanların
değil, nispeten daha yüksek gelir elde eden kesimlerin ulaşabileceği
bir rakamdır. Nitekim, son yıllardaki konut satışlarında,
özellikle özel sektör projelerinde ağırlığın
lüks sayılabilecek nitelikli konutlardan yana olduğu görülmüştür.
Sosyal konut kapsamında yapılan küçük hacimli ve düşük
maliyetli konutların satışı diğerlerine göre
çok daha zor olmuştur. Bunda, sosyal konut projelerinde Türk halkının
aile yapısı ve alışkanlıklarının göz
önünde tutulmaması kadar, düşük ve orta gelirli kesimlerin
alım gücünün yetersizliği büyük rol oynamıştır.
Dolayısıyla, hangi sistemi getirirseniz getirin, öncelikle
yapmanız gereken, düşük gelir grubuna mensup kesimlerin
alım güçlerini artırmaktır. Yani, rahmetli Özal'ın
"orta direk" diye ifade ettiği kesimin toplam içindeki
oranını yükseltmektir. Ancak bu sağlandıktan sonra,
dar gelirli kesimlerin altından kalkabilecekleri taksitlerle
ev sahibi olmalarından söz edilebilir.
Değerli milletvekilleri,
ipotekli konut finansman sistemi, özü itibarıyla konut talebini
destekleyen bir finansman sistemidir. Türkiye'nin şartlarında
bu modelin sadece konut alıcılarını değil,
arz cephesini oluşturan kesimleri de dikkate alması gerekmektedir.
Sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve artan
talebin konut fiyatlarında aşırı değerlenme
yaratmaması için konut arzı da desteklenmelidir.
Özellikle büyük şehirlerde,
yeterli ve ucuz konut üretimi konusunda hâlâ ciddi sıkıntılar
bulunduğu bir gerçektir. Belediyeler, şehrin yakın
çevresinde konut üretimine uygun çok büyük alanlar bulunduğu
hâlde, buralarda gerekli imar çalışmalarını geciktirmektedirler.
Bu da dar alanlarda çok yüksek arsa maliyetlerinin oluşmasına
sebep olmaktadır. Bir yandan imarlı alanlardaki arsa fiyatları
artarken, diğer tarafta imar geçmesi beklenen alanlardaki arazi
fiyatları da normalin çok üzerinde rakamlara çıkabilmektedir.
Sonuçta ortaya, konut yapmak için
arsa bulamayan yüz binlerce kişi ve binlerce kooperatifin bir
yanda, konut üretimine uygun on binlerce, yüz binlerce dönüm alanın
atıl olarak diğer yanda beklediği çarpık bir görüntü
çıkmaktadır. Küçük bir kesime rant kazandırmak uğruna
insanların konut hayallerini sürekli daha uzak geleceklere
ertelemenin manası yoktur. Bunun için konut arsası üretimi
belediyelerin keyfine bırakılmamalıdır. Bu konuda,
en azından başlangıçta yeterli arsa üretimini sağlayacak
şekilde gerekli önlemlerin alınması şarttır.
Toplu Konut İdaresi, belediyeler
ve Maliye Bakanlığı, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün,
arsa maliyetlerini azaltmak üzere kamu arazilerini kullanıma
sunmaları gerekmektedir. Bu kurumlar, konut yapımına
elverişli, altyapısı hazır arsa stokunun artırılmasına
yönelik çalışmalara derhâl başlamalıdır. Böylece,
hem orta vadede emlak fiyatlarının aşırı artışının
önüne geçilecek hem de ucuz sosyal konutların yapımının
yolu açılarak düşük gelirli vatandaşların nispeten
kolay konut sahibi olması kolaylaştırılacaktır.
Bu önlemler alınmadığı takdirde, konut finansmanı
için ayrılan kaynağın önemli bir bölümü arsa finansmanına
gidecektir. Bu kaynağın bir bölümü de vergi, harç gibi giderler
adı altında kamuya aktarılacaktır. Bu da konut maliyetini
artıran bir diğer önemli unsurdur.
Değerli milletvekilleri, sadece
konut finansman sistemi kuruldu diye kaçak yapılaşmanın
ve niteliksiz konut üretiminin durması mümkün değildir.
İnsanların yaklaşık 25-30 bin YTL'ye evinin inşaatını
tamamladığı bir yerde, bir o kadar arsa maliyeti, bir
o kadar da resmî kurumlara çeşitli adlar altında ödeme yapmak
zorunda kalacağı bir ortamda sadece uzun vadeli finansman
imkânının çözüm olmayacağı açıktır.
Öte yandan, konut sektöründeki
kıpırdanma, inşaat sektörünün tüm girdilerinin çok
ciddi artışlarına da yol açmıştır. Sadece
banka kredilerinin canlanmasıyla böylesine bir fiyat artışı
yaşanması, yarın konut finansman sisteminin işlemeye
başlamasıyla ortaya çıkacak talebi inşaat sektörünün
kaldıramayacağı sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
İthalata ilişkin düzenlemeler ve inşaat malzemeleri
üretimine yönelik teşvikler başta olmak üzere, sorunun
kısa sürede çözümüne yönelik projeler geliştirilmelidir.
Bunlara ilave olarak, arsa bedeli ve belediyelerin aldıkları
paraların konut üretimi üzerindeki maliyetinin azaltılması
konusunda hazırlık yapılmalıdır.
Öte yandan, konut yapmak da tek başına
anlamlı değildir. Konutun bulunduğu bölgenin yolu,
suyu, elektriği, kaldırımı, okulu, sağlık
birimi, alışveriş yerleri, ulaşımı gibi
sorunların da çözümü gerekmektedir. Bugün, Ankara ve İstanbul
başta olmak üzere birçok yerde, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
tarafından yapılıp sahiplerine teslim edilen konut
bölgelerinde yol ve ulaşım gibi ciddi altyapı sorunları
yaşanmaktadır.
Türkiye, acı bir konut kooperatifçiliği
tecrübesi yaşamıştır. Elbette, başarılı
örnekleri vardır, ama çoğu konut kooperatifi üyelerinin
dişlerinden tırnaklarından artırdıkları
aidatları yıllarca topladığı hâlde sonuçta
konutlar ya hiç tamamlanmamış ya da çok düşük nitelikli
yapılar ortaya çıkmıştır. Yapsat denen sistemle
edinilen konutların büyük bölümü de kısa sürede âdeta dökülmüş
ve sürekli tamirat, tadilat gerektirmiştir. Proje üzerinden
konut satışı yapılan sistemin mağdur ettiği
pek çok insan bulunmaktadır. İnsanların parayı
ödedikleri muhatapları ile fiilen işi yürüten muhatapları
farklı olabilmekte, bu da pek çok soruna ve sıkıntıya
yol açmaktadır. Hukuki boşluklar ve yargının yavaş
işlemesi sebebiyle, halk arasında "paranızla rezil
olmanız" denen olay, pek çok kişinin başına gelmektedir.
Bunun için, en az konut finansmanı kadar önemli olan bir diğer
konu da bu çerçevede getirilecek standartlar ve elbette bunların
gerçek anlamda uygulanmasıdır. Tüm bunları söylerken,
sektörün çoğunluğunu oluşturan ve işini hakkıyla
yapan kişi ve kuruluşları müstesna tuttuğumu,
bir kez daha, açıkça belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, konut
finansman sistemi, finans sektöründe de bir derinliğe ve genişlemeye
yol açacaktır. Sistem, finans sektörünün istikrar beklentisine
cevap vererek, bu alandaki aktörlerin çok uzun vadelerde önlerini
görebilmelerini sağlayacaktır, çünkü, bankalar, verdikleri
krediler karşılığında topladıkları
ipotekleri piyasalarda satarak, uzun vadeli taze kaynak yaratacaklardır.
Ülkemizin en önemli sıkıntısı
olan enflasyon ve yüksek faiz sorunu, başarılı ve uygulanabilir
bir konut finansman sisteminin kurulmasına engel değildir.
En büyük tehdit, reel faizlerin yüksekliğidir. Buna karşılık,
eğer yasal altyapı yeterince sağlam değilse, yani
taraflara gerekli güveni vermiyorsa, düşük enflasyon ve düşük
faizli ortamlarda dahi mortgage piyasası başarısız
kalabilmektedir. Sistem iyi uygulanmazsa, ekonomik krizlere yol
açma potansiyelini de bünyesinde barındırmaktadır.
1980'li yıllarda, Amerika'da reel faizler yüzde 2'den yüzde 3'e
çıkınca ortaya çıkan 500 milyar dolarlık fark, pek
çok konut finansmanı kuruluşunun iflasına yol açmıştır.
Son Asya krizinde en çok zarar gören Endonezya ve Tayland gibi ülkelerin
ortak özelliği, bankacılık sistemlerinin büyük oranda mortgage kredisine dayalı olmasıdır.
Zaten Asya krizini tetikleyen de bu sistemin çökmesi olmuştur.
Mortgage, sonuçta üretime dönüşecek
olan bir kredi sistemi değil, bireylerin tasarruflarına
dayalı bir borçlandırma yöntemidir. Mevcut düzenlemeye
göre, sisteme girip de borcunu ödeyemeyenin durumu fevkalade kötü
olacaktır. Ödememenin sigortası yoktur, yani, herhangi
bir şekilde ödeme güçlüğüne düşen tüketiciyi korumaya,
ona zaman kazandırıp yardımcı olmaya yönelik hiçbir
mekanizma yoktur. Sistem, tümüyle finansmanı sağlayanın
riskini, konutu olabildiği kadar hızlı şekilde
nakde çevirerek asgariye indirme üzerine kuruludur. Tüketici
borcunu ödemekte gecikir ya da ödemez ise, krediyi veren kuruluş
ya da banka, ipotek altında bulunan gayrimenkulü, dört ay gibi
kısa bir süre içerisinde satışını yaptırıp
nakde dönüştürme hakkına sahiptir. Sistem hedeflenen düzeyde
işlemeye başladığında, ülkenin gayrisafi
millî hasılasının önemli bir bölümünü içine alacaktır.
Kriz durumunda, geçmişte az veya çok nakit imkânı olan, en
azından borcu olmadığı için sıkıntıyı
nispeten hafif atlatan milyonlarca insan, bu defa yüz binlerce
YTL'lik borç yüküyle karşı karşıya kalacaktır.
Finans kuruluşları da, geri ödemesi duracağı
için, bir anda kucaklarında, kriz ortamı sebebiyle yeni
alıcılara pazarlamakta zorlanacakları çok ciddi miktarda
bir konut stoku bulacaklardır. 2001 krizinde araç kredilerinde
yaşanan sıkıntının çok büyük çaplı bir biçimi
bu sistemde yaşanabilir.
Dolayısıyla, sistem kurulurken,
tüketicilerin geri ödemede karşılaşabilecekleri
sıkıntıların da hesaba katılarak, bu yönde
bir emniyet mekanizmasının kurulması gerekmektedir.
Mortgage uygulanan ülkelerin bir bölümü, bunu sigorta sistemi yoluyla
çözmüşlerdir. Ülkemizde bu durum öngörülebilir bir tehlikedir.
Üstelik Türk ekonomisi, krizlere karşı verdiği
aşırı tepkiyle, bu potansiyeli diğer ülkelerden
çok daha fazla bünyesinde barındırmaktadır. Sistemdeki
bu eksiğin en kısa sürede giderilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, mortgage sistemi aynı
zamanda, ekonomideki milyarlarca dolarlık ölü sermayeyi aktif
hâle getirecek bir mekanizmadır. Bu sistem sayesinde ev sahibi
olan kişiler, ihtiyaç duydukları evlerini ipotek ettirerek,
bankalardan kolaylıkla yeni kredi temin edebileceklerdir. Tamamen
ölü sermaye olan gayrimenkuller, böylece, üretim ve istihdama katkı
sağlayacak bir yatırıma dönüşebilecektir. Dolayısıyla,
sistemin devreye girmesinin finans piyasalarındaki etkisi
sadece mortgage kredileriyle sınırlı kalmayacaktır.
Bu durum, sektörde hem bir derinliğe hem de kriz çıkması
hâlinde çok daha büyük bir tehlikeye yol açacaktır. Uygulamada
tüm bu hususların göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz tasarıyla, Türkiye Değerleme Uzmanları
Birliği de kurulmaktadır. Yani, yeni bir meslek kuruluşu
oluşturulmaktadır. Bu çatı altında birçok meslek
kuruluşuna ilişkin tasarı görüşülmüştür.
Bunların hepsi de çok ayrıntılı hükümlere sahip
müstakil düzenleme olarak gelmiştir. Burada yapılan ise,
kısa bir düzenlemeyle kamu kurumu niteliğinde bir meslek
kuruluşu oluşturulmasıdır. Gayrimenkul değerleme
lisansına sahip olanların bu birliğe üye olması
zorunlu tutulmaktadır. Böylesine bir yaklaşımla, Anayasa'da
tarifi yapılan nitelikte bir meslek kuruluşu kurulması
mümkün değildir. Bu meslek birliğine ihtiyaç olabilir, itirazımız
buna değildir; itirazımız, böylesine önemli bir konunun,
tüm detaylarıyla hazırlanmış bağımsız
bir düzenleme olarak değil, çeşitli kanunlarda değişiklik
yapan bir tasarı içinde ele alınmış olmasınadır.
Kurulmak istenen sistemin en kritik unsurlarından birini
oluşturan bu meslek birliğinin işlevine uygun titizlikle
ele alınması gerektiğine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, konut
finansmanı sisteminin en çok tartışılan unsurlarından
biri değişken faiz ve erken ödemedeki ceza uygulamasıdır.
Değişken faizde Merkez Bankası endeksleri esas
alındığı için bankaların herhangi bir riskleri
bulunmamaktadır. Buna karşılık, sabit faizde, tüketici,
herhangi bir sebeple borcunu erken ödemek isterse yüzde 2'lik bir
fark ödemesi yapmak zorunda kalacaktır, yani banka, tüketiciden,
hak etmediği ve karşılığında hiçbir
şey yapmadığı bir faiz tahsil etmektedir. Bu, tüketici
haklarına aykırı bir düzenlemedir. Türkiye gibi aile
dayanışmasının yüksek olduğu, dolayısıyla,
insanların her an normal ücretleri dışında kaynak
bulma imkânı yakalayabileceği bir ülkede borcun erken
ödenmesine yüzde 2'yi geçmeyecek oranda ilave ödeme şartı
getirilmesi ciddi sıkıntılara yol açacaktır. Ayrıca,
tüketici, bir başka yerden daha uygun şartlarda kredi bulsa
dahi, ilave ödeme şartı sebebiyle bundan yararlanamayacaktır.
Dolayısıyla, bu, gerçek anlamda rekabet şartlarının
oluşmasını da engelleyen bir düzenlemedir. Bu itirazlar
göz önünde bulundurularak, konunun yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Bu çerçevede bir başka sıkıntı
da inşaatı tamamlanmamış konutlar için alınacak
kredilerin akıbetine ilişkindir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖZYER (Devamla) - Tamamlıyorum
efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyer.
HASAN ÖZYER (Devamla) - Bu şekilde,
kredi kullanılarak yapılan bir inşaatın müteahhidi,
ekonomik kriz veya başka herhangi bir sebeple, konutu tamamlayamaz
ise hem tüketicilerin hem de kredi kuruluşlarının ciddi
bir mağduriyeti ortaya çıkacaktır. Çünkü, bu durumda,
ortada, tüketici ile müteahhit arasında sözleşme dışında
hiçbir garanti belgesi bulunmamaktadır. Bu belgenin de inşaatı
tamamlama kabiliyetini kaybetmiş bir müteahhidin durumu
açısından, sistemi garanti altına almaya yönelik bir
anlam taşımayacağı açıktır.
Dolayısıyla, sadece konut
sahibi olmak isteyen tüketicilerin değil, konut inşa
eden kişi ve kuruluşların da finansmanına imkân verecek
ilave mekanizmalar kurulması gerekmektedir. Böylece, tüketiciler,
inşaatı tamamlanmış, dolayısıyla riski
kalmamış konutları alma imkânına kavuşacaklardır
ve sistem bu tehditten kurtulmuş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, eksiklerine
rağmen konut finansmanı sisteminin kuruluşunun ülkemiz
için çok hayırlı bir adım olduğuna inanıyoruz,
hatta geç kalmış bir tasarıdır. Burada ifade edilen
konuların, şu anda değilse bile, en kısa sürede
ilgili kurumlar ve Hükûmet tarafından değerlendirilerek,
ilave düzenlemelerin bir an önce çıkarılmasını
temenni ediyorum.
Bu düşüncelerle, konut finansmanı
sisteminin ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükûmet adına, Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif
Şener.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; her şeyden önce, konut finansmanı sistemine
ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına
ilişkin bu kanun tasarısı üzerinde Hükûmet adına görüşlerimizi
bildirmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İlk vurgulamak istediğim
nokta şudur: Bu tasarı, Türk mali sisteminin en büyük reformlarından
biri olacaktır. Herhangi bir yasal düzenlemeden öte, konut edinmeyle
bağlantılı bir kredilendirme mekanizmasının
devreye sokulmasından öte, doğrudan doğruya Türk mali
sistemini derinden etkileyecek bir büyük reforma, bu tasarı
kanunlaştığı takdirde, imza atmış olacağız.
Nedir bu tasarı? İsmi, Konut
Finansman Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı olarak
geçmekle birlikte, kamuoyunda "mortgage sistemi" olarak
bilinen sistem, bu kanunla birlikte Türkiye'de yürürlüğe girmiş
olacaktır.
Bildiğiniz gibi, bu, yeni bir
sistem değil. Dünyanın hem gelişmiş ülkelerinde
hem de gelişmekte olan ülkelerinde çok yaygın bir şekilde
uygulanan ve hayatın bir parçası hâline gelmiş bulunan
bu sistem, maalesef, yıllardır Türkiye'de uygulama
imkânı bulamamıştır. Geçmişte, hiçbir hükûmet
döneminde böyle bir yasal düzenleme yapılmaya teşebbüs
edilmemiştir, Meclise kadar intikal ettirilip komisyonlarda
ve Genel Kurulda görüşülememiştir.
Her şeyden önce, böyle bir düzenleme
için ekonomik iklimin, ortamın müsait olması lazımdı,
buna bağlı olarak bazı mekanizmaların geliştirilmiş
olması gerekmekteydi. Bu koşullar yerine gelmediği
için, ülkede uygun atmosfer ortaya çıkmadığı
için, daha önceki hükûmetler döneminde mortgage sisteminin yürürlüğe
girmesi, yasalaştırılması da mümkün olmamıştır.
Ancak, son yıllarda, Hükûmetimizin uygulamış olduğu
istikrar programları neticesinde, sürdürülebilir yüksek bir
büyüme oranına ulaşılmıştır. Enflasyon,
yirmi iki yıl aradan sonra, son üç yıldır tek rakamlı
hanelere düşürülmüştür. Bankacılık sektöründe,
finans piyasalarında çok olumlu gelişmeler ortaya
çıkmıştır. Tüm bunlara bağlı olarak da yeni
bir mekanizmanın bu tasarıyla devreye sokulması gerekli
görülmüştür.
Bu yasalaştığı
takdirde, vatandaşlarımızın mortgage sistemi
çerçevesinde konut kredileri almaları imkân dâhiline girecektir.
Ancak, bu düzenlemeyi, sadece ev almada, konut edinmede bir kolaylık
olarak değerlendirmek, bunun dışındaki boyutlarını
ve etkisini yok saymak, bu yasayla ne yaptığımızın
iyi anlaşılmasını engelleyecektir. Bu bakımdan,
bu yasayla Türkiye'de nasıl radikal bir dönüşümün yaşanacağının
bir bütün olarak ortaya konulması gerekmektedir ki, bu konuşmamda,
ana başlıklar hâlinde, ana çerçeve hâlinde bunları anlatmaya
çalışacağım.
Birincisi, kamuoyunun yaygın
bir şekilde anladığı ve algıladığı
gibi, bu yürürlüğe girdiği takdirde, konut edinmek isteyen
vatandaşlarımız ev sahibi olacaklardır, konut
edinmeyle ilgili kendi mali güçlerini aşan bir finansman
imkânına sahip olacaklardır. Mekanizma gayet basittir, sade
bir mekanizması vardır, bugünkü konut kredilerine benzer
bir niteliğe sahiptir. Önce, gidecekler, sahip olmak istedikleri
konutu belirleyeceklerdir. Bu konutun, eski bir konut, ikinci,
üçüncü el bir konut olmasıyla yeni bir konut olması arasında
hiçbir fark yoktur. Beğenecekler, fiyatını belirleyeceklerdir
ve bunu satın alabilmek için, belli bir miktar peşin, kendileri
tarafından, -ödeyebilecekleri paraları varsa- kalan
kısmını da bankadan kredi olarak temin edeceklerdir.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Yoksa, Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Hiç parası olmayan, tamamını
kredi olarak alamayacaktır. Dolayısıyla, belli bir
miktar -bu kanunda düzenlenmemiştir, ama ikincil mevzuatla bunlar
belirlenecektir- örneğin, 100 bin yeni Türk lirası değerinde
bir konutu edinmek istiyorsa, beğenmişse, örneğin yüzde
20'si, 25'i tutarında bir miktar kendisi tarafından karşılanacaktır;
kalan tutar, yani 75-80 bin yeni Türk lirası tutarında, gidecektir,
herhangi bir bankadan veya diğer finansman kuruluşlarından
kredi alacaktır ve bununla bu konutu peşin fiyatına
ve peşin olarak satın alacaktır, içine girip yerleşecektir,
otururken de almış olduğu krediyi taksitler hâlinde
ödeyeceklerdir.
Burada önemli olan nokta şudur:
İlk bakışta, mekanizma, şu andaki konut kredilerinden
farklı görülmüyor. Mevcut konut kredisi de aynı şekilde
işliyor. Bankadan kredisini alıyorsunuz ve gidiyorsunuz,
bir konuta sahip oluyorsunuz. Ancak, şunu bilmemiz gerekiyor:
Şu anda, bankalar, konut kredisi olarak verdikleri parayı
finanse edebilmek için, ya topladıkları mevduatı kullanıyorlar
veya yurt dışından sendikasyon kredileri alıyorlar
veya yine yurt dışında yaptıkları swap işlemlerini
kullanmaktadırlar. Bu durumda ise mevduatın vadesi çok
kısa olduğu için, kısa vadeli mevduatla çok uzun vadeli
kredi vermeye kalktıkları takdirde, böyle bir durumda vade
uyumsuzluğu ortaya çıktığı için faiz oranları
yüksek olarak belirlenmektedir ve kaynaklar da mevduata bağlı
olarak sınırlanmaktadır. Sendikasyon kredileri ve
yurt dışında yaptıkları swap işlemleriyle
kaynak oluşturdukları takdirde ise bu durumda vade yine
uzun olabilir; bu takdirde, vade uyumsuzluğu ortaya çıkmayabilir,
ama kur riski ortaya çıkabilir. Her iki durumda ise ekonomide
dalgalanma meydana geldiğinde, mevduatın faizi de yurt
dışından sağlayacakları kaynakların faizleri
de maliyetleri de daha yüksek oranlarda belirleneceği için,
yükseleceği için burada kullandırdıkları kredilerin
faizleri de yükselecektir. Nitekim, mayıs-haziran dalgalanmalarından
sonra konut kredilerindeki faizlerin yükselmesinin ana nedeni
budur. Hâlbuki, mortgage devreye girdiğinde, bankalar, kredi
verdikleri konuta ipotek uygulayacaklardır ve bu ipotekler
menkul kıymete dönüştürülmek suretiyle, uzun vadeli tahvillere
dönüştürülmek suretiyle menkul kıymetler borsalarında
işlem göreceklerdir. Böylece, riski olmayan, daha sağlam
ve dalgalanmalar karşısında daha istikrarlı ve
kaynak açısından daha güvenilir, faiz etkisi olmayan bir
kaynağa sahip olacaklardır ki, bu durum, bankaların konut
kredisi verme güçlerini, kaynak miktarlarını sürekli yüksek
düzeyde gerçekleştirmelerine imkân sağlayacaktır ve
faizleri de aşağıya doğru çekecektir.
Bakın, dört beş yıl önce 460 milyon yeni Türk lirası olan konut
kredilerinin hacmi 22 milyar yeni Türk lirasına çıkmıştır.
Ancak, bankalar, sadece mevduatı, sadece sendikasyon kredilerini
ve swap işlemlerini bu kredilerin kaynağı olarak görüyor
olsalardı, konut kredilerinin miktarının 22 milyar
yeni Türk lirasına çıkabileceğini düşünmek pek
yerinde olmaz. Mortgage'la ilgili bir düzenleme var. Bu düzenleme yasalaştığı
takdirde, şu andaki konut kredilerinin de bu yeni sisteme, yeni
konut edinme sistemine, yani mortgage sistemine dönüştürüleceği
bilindiği için şu andaki konut kredileri sürdürülmektedir.
Bunun sürdürülebilen ve hayatın bir parçası hâline dönüşebilmesi
için, sadece 2007 yılına ait bir mekanizma olarak değil,
bundan on yıl, yirmi yıl sonra da devam eden, kalıcı
ve hayatın bir parçası hâline dönüşmüş mekanizma
olarak varlığını sürdürebilmesi için, işte,
bu mortgage'la ilgili düzenlemeye ihtiyaç vardır ve böylece,
bununla birlikte bu ülkede yaşayan herkes, bu ülkede doğan
herkes ve burada yaşamayı amaçlayan, planlayan herkes, hayatının
bir parçası olarak, nasıl konut edineceğiyle ilgili
bir bilgilenme içerisinde olacaktır, bir garanti içerisinde
olacaktır, kendisini planlayabilecektir ve hayatın bir
parçası hâline dönüşecektir bu. Birinci faydası budur.
İkinci faydası ise: Bu sistemin
devreye girmesiyle birlikte, artık, konutlar imar planına
uygun yapılmaya başlayacaktır ve imar mevzuatına
da uygun konutlar üretilecektir. Daha doğrusu, insanımız,
imar mevzuatına uygun, sağlam konutlarda oturacaktır.
Bir doğal afet karşısında acaba oturduğum konut
güvenilir mi, değil mi endişesi taşımayacaktır,
çünkü ilgili gayrimenkul uzmanları, konut satın alınmadan
önce onun inşaat mevzuatına uygun bir yapı olup olmadığı
konusunda inceleme yapacaklardır. Dolayısıyla, müteahhitlik
sektörüne ciddiyet gelecektir, inşaat mevzuatına uyma
konusunda teşvik edici bir mekanizma devreye sokulacaktır.
Bu, aynı zamanda, imar mevzuatına uygun olmayan, şehirlerin
düzenini bozan konutların da sistemden yararlanmasını
engelleyeceği için kentlerimiz daha düzenli olacaktır,
daha yaşanabilir olacaktır, kentlerimizin güzelleşmesine
katkı sağlayacak bir yeni mekanizma devreye girmiş
olacaktır. Bu da sistemin getireceği ikinci büyük faydadır.
Üçüncüsü ise: Bu sistemin devreye
girmesiyle birlikte, sadece inşaat sektöründe değil, ekonomimiz
büyük ölçüde kayıt altına alınmış olacaktır.
Bu nasıl olacak? Bir kere, ekonominin kayıt altına
alınması inşaat sektörüyle birlikte başlayacaktır
bu sistemde. Çünkü, bir konutu satın alacağınız zaman
bununla ilgili değerlemeler yapılacağı için, bu
değerlemelere göre belli bir oranda kredi verileceği
için, alınan kredi miktarı konutun değeri için bir referans,
bir belirleyici nokta hâline dönüşecektir. Dolayısıyla,
mortgage kredisiyle konut edinenler, bunun değerini, gerek tapuda
gerekse emlak beyannamelerinde daha düşük beyan edemeyeceklerdir,
gerçek değeriyle beyan edeceklerdir. Gerçek beyanla değerlendirildiği
takdirde, beyanlar gerçek değeri üzerinden yapıldığı
takdirde, tüketicinin vergi oranlarının artacağını
düşünmemek lazım. Sistem gerçek beyan düzeyine ulaştığı
takdirde, vergi oranları daha ileriki bir aşamada düşürülebilir.
Ama, bunun asıl etkisi inşaatı yapanlara, inşaat
sektörüyle uğraşanlara olacaktır. Nasıl olacaktır?
İnşaatı yapanlar, müteahhitler, neticede konutlarını
tamamladıktan sonra, bunun gerçek değeriyle beyan edileceğini,
kendi hesapları açısından da hasılatların
gerçek değeriyle tespit edileceğini bildikleri için inşaat
süresi ile tüm kullandıkları malzemeleri gerçek değeriyle
ve miktarıyla defterlerine kaydedeceklerdir. Çünkü, daha düşük
değerle, faturasız belgelerle inşaatı tamamladıkları
takdirde, hasılat gerçek değeri üzerinden tespit edileceği
için ortaya büyük kârlar çıkacaktır, daha yüksek vergiler
ödeyeceklerdir ve bu durumdan zarar göreceklerdir. Zarar görmemek
için, inşaatın her safhasında faturalı giriş
yapacaklardır; çalıştırdıkları, istihdam
ettikleri kişileri resmî kayıtlar üzerinden beyan edeceklerdir
Sosyal Sigortalar Kurumuna, tüm maliyetlerini gerçek miktarıyla
belirleyeceklerdir ve böylece, hasılat ile maliyetleri arasındaki
fark, gerçek gelirlerini ortaya çıkaracaktır. Kayıtsız
çalıştıkları takdirde, ödeyecekleri vergi ve ortaya
çıkacak gelirleri çok yüksek olacaktır, bundan zarar göreceklerdir.
Böyle olunca, ilk planda inşaat
sektörü kayıt altına alınmış olacaktır;
ama bu, zincirleme, tüm sektörleri etkileyecektir. Çünkü, inşaat
sektörü iki yüzün üzerinde, belki iki yüz elli civarında malzeme
kullanmaktadır; sadece demir, çimento kullanmıyor, sadece
cam ve kereste kullanmıyor, mutfak malzemelerinden, banyo malzemelerine
varıncaya kadar yüzlerce malzemeyi kullanan bir sektördür ve
bunların hepsi faturalarıyla ilgili sektörlerden veya
ilgili satıcılardan alınacağı için, tüm bu
malzemeler zincirleme kayıt altına girmiş olacaktır
ve böylece, Türkiye'de kayıt dışı sektörün ortaya
çıktığı olumsuzluklar, büyük ölçüde, mortgage sistemiyle
birlikte ortadan kaldırılmaya başlayacaktır ve
mekanizma işledikçe, yaygınlaştıkça, etkisini
dalga dalga diğer sektörlere yaydıkça, ekonomimiz, artık,
kayıt dışı bir ekonomi olmaktan çıkacak, kayıtlı
bir ekonomi hâline dönüşecektir.
Daha önce akaryakıt kaçakçılığıyla
ilgili düzenlememiz de aynı şekilde kayıt dışılıkla
mücadelenin bir parçası olarak aynı zamanda getirilmişti.
Bu sistem onu da tamamlamış olacağı için, artık,
kaçakçılık, kayıt dışılık, vergi kaçakçılığı
gibi kavramlar yavaş yavaş azalmaya, en azından hacim
itibarıyla azalmaya başlamış olacaktır.
Bu sistemin, yani, mortgage sisteminin
dördüncü bir faydası ise ekonomik büyümeye olacaktır. Çünkü,
inşaat sektörü, bildiğiniz gibi, ekonominin lokomotif
bir sektörüdür. Bu sektörde ortaya çıkacak canlanma ekonominin
tamamını etkilemektedir. Nitekim, son üç yılda ekonomimizde
yaşanan yüksek büyüme oranlarında inşaat sektöründeki
canlanmanın büyük etkisi vardır. Son iki yılda inşaat
sektörümüz, yıllık yüzde 20'nin üzerinde büyümüştür ve
bu da toplam genel ekonomik büyümeyi son derecede olumlu bir şekilde
etkilemiştir.
İnşaat sektöründeki talep
artışı, inşaat sektöründeki büyümeyi ortaya
çıkaracak. İnşaat sektörünün kullanmış olduğu
iki yüzün üzerindeki malzemenin büyük çoğunluğunun üretimi
ise Türkiye'de yapılmaktadır. İnşaat sektörü, bizde,
ithalata dayalı bir sektör değildir. İnşaat sektörü
yerli bir sektördür, inşaat sektörünün kullanmış olduğu
malzemeler de yerlidir; demirden, çimentodan, camdan, keresteden
fayanslara varıncaya kadar bütün kullanılan malzemeler
yerli malzemeler olduğu için, zincirleme, sanayimizi harekete
geçirecektir.
İnşaat sektörünün bir
başka özelliği var, Türkiye'de istihdam katsayısı
en yüksek olan sektör inşaat sektörüdür. Dolayısıyla,
inşaat sektörü, sadece büyümeye olumlu etki yapmayacak, aynı
zamanda işsizliğin azaltılmasına da olumlu etki
yapacaktır. İstihdam katsayısı 4'tür ve bu oranda,
Türkiye'de istihdamı olumlu etkileyen başka bir sektör yoktur.
Böylece, bir taraftan işsizliği azaltırken, diğer
taraftan da ekonomik büyümeyi artırmış olacaktır.
Demek ki, vatandaşlarımızın
ev sahibi, konut sahibi olmasını sağlayacak bir sistem
ve kalıcı bir sistem, gelecekle ilgili vatandaşlarımızın
umudunu devamlı canlı tutacak bir sistem. İkincisi, inşaatların,
konutların imar planlarına uygun ve imar mevzuatına uygun
yapılmasını sağlayacak, şehirlerimizin güzelleşmesine
yol açacak bir sistem. Üçüncüsü, ekonomik büyümeyi ve istihdamı
artıracak bir sistem. Dördüncüsü, kayıt dışılığı
ortadan kaldıracak, ekonomide kayıtlı bir dönemi
başlatacak ve bunu hızlandıracak bir sistemdir. Ama,
tüm bunların ötesinde, bu sistemin en büyük etkisi de finans sektörünedir.
Finans sektörüne, ülkemizdeki sermaye geliştirme arayışlarımıza
büyük katkı sağlayacak bir mekanizmadır.
Bir ülkenin kalkınmış,
büyük bir ekonomi olması ile büyümemiş bir ekonomi olması
arasındaki en büyük fark sermaye yaratabilme kabiliyetidir.
Eğer, bir ekonomi sermayesini büyütebiliyorsa, sermayesini
artırabiliyorsa, sermaye yaratma kapasitesi ve kabiliyeti
varsa, bu ekonomi hızla büyüyen bir ekonomi hâline, kalkınan
bir ekonomi hâline dönüşebilir; ama sermayesini büyütme kabiliyeti
yoksa bir ekonominin, onun, hiçbir zaman gelişmiş ekonomiler
arasında yer alabilme ihtimali dahi yoktur.
Peki, nasıl olacak bu iş?
İşte, değişik mekanizmaları devreye sokacaksınız.
Amerika Birleşik Devletleri'ne bakın, orada ortaya çıkan
kredilendirme sisteminin, sermayelendirme sisteminin yarıdan
fazlası gayrimenkul ipoteğine dayalı olarak geliştirilmektedir.
Türkiye'de gayrimenkul ipoteği veya gayrimenkul teminatı
bir kredi hacmi oluşturamamaktadır. Bunun iki sebebi var:
Birincisi, bunu sağlayacak, bunu dinamik bir unsur hâline dönüştürecek
bir mekanizma yoktur. Biz mortgage'la bu mekanizmayı, bu sistemi
kuruyoruz ve Türkiye'deki gayrimenkullere dayalı bir kredi
hacmi patlaması meydana gelecektir. Sermayeyi büyütme dediğimiz
şey bu. İkincisi ise, Türkiye'de gayrimenkuller, yıllardır
kadastro dışı oluşmuştur. Kadastrosu olmayan
gayrimenkuller, -arazimizin kadastrosu yok, araziler üzerinde ihtilaflar
var. Bu yapısı itibarıyla da kadastro sistemi olmadığı
için, arazi, gayrimenkul- bir kredi mekanizması veya bir kredi
teminatı hâline dönüşememiştir.
Hükûmetimizin en temel faaliyetlerinden
biri, Türkiye'de kadastronun tamamlanmasıdır. 2007 yılında
da Türkiye'deki kadastro tamamlanacaktır. Ama, dört yıl önceki
rakamlara baktığımızda, Türkiye'deki kadastro
yüzde 10'un altındadır. Büyük bir ana proje olarak kabul edilmiştir,
Türkiye'nin dört bir yanında, kadastro faaliyetleri büyük bir
heyecanla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
çalışma süremizin tamamlanmasına beş dakika kaldı.
Eğer, beş dakika içinde tamamlarsanız problem yok, yoksa,
bitimine kadar onayını alayım Genel Kurulun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Bitireceğimi zannediyorum,
ama ihtiyaten alabilirsiniz.
BAŞKAN - Evet, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan konuşmasını
tamamlayıncaya kadar çalışma süremizin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Sağ olun.
Dolayısıyla, Türkiye'de
Hükûmetimiz döneminde yapılan, en temel, radikal dönüşümü
sağlayacak en önemli faaliyetlerden biri kadastro çalışmalarının
büyük bir hızla devam etmekte oluşudur. Böylece, Türkiye'de
gayrimenkul teminatına dayalı kredi hacminin artırılmasına
bu kadastro çalışmaları büyük katkı sağlayacaktır.
İkinci temel mekanizma ise,
gayrimenkul teminatına dayalı kredi hacmini artıracak
ikinci temel mekanizma ise bu mortgage sistemidir; çünkü, bu sisteme
göre, ilgililer bankadan krediyi alacaklar, konutlarını
satın alacaklar, satın almış oldukları konutlar
üzerine banka vermiş olduğu krediye karşılık
olarak ipotek uygulayacaktır ve bu konut ipotekleri bir tahvile
dönüştürülecek, menkul kıymete dönüştürülecek ve
İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem görecektir.
Böylece, borsada yeni bir enstrüman devreye girecektir, borsanın
işlem hacmi artacaktır, borsanın aynı şekilde
derinliği artacaktır.
Bu arada, özellikle, kurumsal yabancı
yatırımcılar Türkiye'de büyük yatırımlar yapacaklardır.
Buna bağlı olarak da Türkiye'de sermaye hacminde bir büyük
patlama meydana gelecektir. Sermaye hacminin artması demek,
sermayenin artması demek, Türkiye'nin iyi yolda olması demektir,
büyüme, kalkınma, gelişmiş ülkeler arasında yer
alma iradesi ve mücadelesi demektir, heyecanı demektir.
İşte, mortgage, böylesine köklü bir değişimi, böylesine
köklü bir dönüşümü ortaya çıkaracak bir sistemdir. Onun
için, konuşmama başlarken söylediğim ilk cümleyi tekrar
ediyorum: Bu sistemle birlikte, Türk mali sisteminin en büyük reformlarından
birine, Türkiye, 59'uncu Cumhuriyet Hükûmeti döneminde imzasını
atmış olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
tam çalışma saatimiz de tamamlandı.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 21 Şubat 2007 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 22.00