DÖNEM: 22 CİLT: 149 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
73üncü Birleşim
8 Mart 2007 Perşembe
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın Yeşilay
Haftası münasebetiyle, toplumu ve gençleri, alkol, sigara ve
uyuşturucu alışkanlığından korumak amacıyla
kurulan Yeşilay Cemiyetinin daha etkin faaliyette bulunabilmesi
için alınması gereken tedbirlere, Diyanet teşkilatının
kuruluşunun yıldönümüne ve Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın,
Kuzey Irak'taki son gelişmelere, terörizme karşı ülkenin
birlik ve bütünlüğünün korunmasının önemine ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın,
Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle, kadının, sosyal
hayatta, düzenleyici devlet mekanizmalarında daha fazla yer
almasının gereğine ilişkin gündem dışı
konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Lübnan'a yaptığı resmî ziyarete Sakarya Milletvekili
Şaban Dişli'nin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1222)
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Yurt Dışına Çıkış
Harcı Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1274) (S. Sayısı: 1347)
4.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/1300)
(S. Sayısı: 1342)
5.- Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili
Sözleşmenin (Avrupa Patent Sözleşmesi) Değiştirilmesine
İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1075) (S. Sayısı: 1022)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya
Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1242) (S. Sayısı: 1338)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan
ve Karadağ Bakanlar Kurulu Arasında Gelir ve Servet Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1176) (S. Sayısı:
1185)
8.- 10 Kasım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde
Cenevre'de Gözden Geçirilen 2 Aralık 1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin
Korunması Uluslararası Sözleşmesine Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1135) (S. Sayısı: 1085)
9.- Şans Oyunları Hasılatından
Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1284) (S. Sayısı:
1340)
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün,
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, konuşmasında,
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Konya Milletvekili Ahmet
Işık'ın, önceki oturumda soru sorarken söylediği
bir sözün yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle
açıklaması
3.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın,
Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın açıklamasına
karşı, görüşlerini ifade eden açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili İnci Özdemir'in,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI. - OYLAMALAR
1.- Yurt Dışına Çıkış
Harcı Hakkında Kanun Tasarısının oylaması
VII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın,
Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyasında toplanan kaynağa
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/20025)
2.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya'da
yapılan başarı değerlendirme sınavına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/20098)
3.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
serbest bölgelerde uygulanan bazı teşviklerin kaldırılmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
TÜZMEN'in cevabı (7/20341)
4.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Diyanet
İşleri Başkanlığı yurt dışı
teşkilatına atanacak personele ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/20374)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
beş oturum yaptı.
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü dolayısıyla gündem dışı bir konuşma
yaptı; Anavatan Partisi Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan
Balandı, CHP Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, AK
Parti İstanbul Milletvekili Güldal Akşit grupları
adına, İstanbul Milletvekili Yaşar Nuri Öztürk de
şahsı adına aynı konuda görüşlerini belirttiler.
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç ve 42 milletvekilinin,
bölünmüş yol çalışmalarında kalite düzeyinin
araştırılarak standardın sağlanması ve
maliyet artışlarının önlenmesi için (10/426),
Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt ve 44 milletvekilinin,
eczacılık mesleğindeki sorunların araştırılarak
(10/427),
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212)
(S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030)
(S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair (1/1300) (S. Sayısı: 1342),
4'üncü sırasında bulunan, Avrupa Patentlerinin
Verilmesi ile İlgili Sözleşmenin (Avrupa Patent Sözleşmesi)
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair (1/1075) (S. Sayısı: 1022),
5'inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair (1/1242) (S. Sayısı: 1338),
6'ncı sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar
Kurulu Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair (1/1176) (S. Sayısı: 1185),
7'nci sırasında bulunan, 10 Kasım
1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde Cenevre'de Gözden Geçirilen
2 Aralık 1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması
Uluslararası Sözleşmesine Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1135) (S. Sayısı: 1085),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri,
ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
8'inci sırasında bulunan, Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin
Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1249) (S. Sayısı:
1344) yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
9'uncu sırasında bulunan, Yurt Dışına
Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısı'nın
(1/1274) (S. Sayısı: 1347) tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanarak, 2'nci maddesine kadar kabul edildi.
8 Mart 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.55'te son verildi.
İsmail Alptekin |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Ahmet Küçük |
Harun Tüfekci |
|
Çanakkale |
Konya |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 99
II. - GELEN
KÂĞITLAR
8 Mart 2007
Perşembe
Teklif
1.-
Diyarbakır Milletvekili İrfan Riza Yazıcıoğlu
ve 7 Milletvekilinin; Kamu Görevlerinden Ayrılanların
Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/970) (İçişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.3.2007)
Raporlar
1.-
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/1295) (S. Sayısı: 1357)
(Dağıtma tarihi: 8.3.2007) (GÜNDEME)
2.-
Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım ve 12 Milletvekilinin;
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanun ve İskan Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (2/938) (S. Sayısı: 1358) (Dağıtma
tarihi: 8.3.2007) (GÜNDEME)
8 Mart 2007
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 73'üncü Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Yeşilay Haftası münasebetiyle Samsun Milletvekili Sayın
Musa Uzunkaya'ya aittir.
Buyurun Sayın
Uzunkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın Yeşilay
Haftası münasebetiyle, toplumu ve gençleri, alkol, sigara ve
uyuşturucu alışkanlığından korumak amacıyla
kurulan Yeşilay Cemiyetinin daha etkin faaliyette bulunabilmesi
için alınması gereken tedbirlere, Diyanet teşkilatının
kuruluşunun yıl dönümüne ve Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSA UZUNKAYA
(Samsun) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
esasen, bugün Dünya Kadınlar Günü, 8 Mart 2007. Ancak, içinde bulunduğumuz
hafta, hepinizin malumu olduğu üzere, 1-7 Mart tarihleri Deprem
Haftası. Onunla ilgili burada değerlendirmeler yapıldı.
Yine, 1-7 Mart tarihleri arası Yeşilay Haftası, Muhasebeciler
Günü. 3 Mart 1924 Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun kabul yıl dönümü.
Yine, 3 Mart 1924, Diyanet İşleri Başkanlığının
kuruluşu. 5 Mart 1920, Yeşilayın kuruluş günü. 6
Mart 1995, Avrupa Birliğine Türkiye'nin gümrük birliği zaviyesinden
katılımı ve yine 6 Mart 1951, bugün, bir vesileyle Millî
Eğitim Bakanlığında yapılan bir programda rahmetle
yâd ettiğimiz eski Millî Eğitim Bakanlarımızdan
Tevfik İleri merhumun öncülüğünü yaptığı,
1951, imam-hatip okullarının açılışı. Az önce
ifade ettiğim gibi, 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü. 8-14 Mart tarihleri
de bugün başlayan Bilim ve Teknoloji Haftası. Yine, 12
Mart, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Marşı'nın
1921 yılında kabulü ve Akif'i Anma Haftası. Dolayısıyla,
böyle yoğun, yüklü
Daha ötesini de söylersek, 12 Mart 1971, aynı
zamanda bir farklı darbenin yıl dönümü diyebiliriz ona. Dolayısıyla,
ben, bütün bu olumlu günler vesilesiyle rahmeti rahmana kavuşanları
rahmetle, minnetle yâd ediyor, özellikle üzerinde durmaya çalıştığım
Yeşilay Haftası'nın değerlendirmesini Dünya Kadınlar
Günü perspektifinde de yapmaya çalışacağım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ
(Sakarya) - Sayın Uzunkaya, 12 Mart, olumsuz bir gün.
MUSA UZUNKAYA
(Devamla) - Evet, zaten öyle söyledik. Yoksa, takdir edecekler
herhâlde bu Parlamento çatısı altında bulunmamalı,
varsa da kendilerini yeniden çek etmelidir diye düşünürüz.
İçerisinde
bulunduğumuz Yeşilay Haftası ve Diyanetin kuruluşunun
seneidevriyesi vesilesiyle, Dünya Kadınlar Günü'nün de yakinen
değerlendirilmesinde ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği üzere, başta sigara, her türlü alkollü içki ve
uyuşturucu olmak üzere, toplumun dünü ve bugününü ciddi ahlaki
ve ailevi sorunlarla karşı karşıya getiren ve yarınlarını
da tehdit eden bu felaketlerle mücadele etmek üzere kurulan Yeşilay
Cemiyeti, 5 Mart 1920 tarihinden bugüne ilk ve ortaöğrenim kurumlarında
faaliyet göstermiş, toplum içinde çok olumlu bir yer edinmiştir.
Ne garip tecellidir ki, hemen hemen her yaşta ve her cinsiyette
ve her zeminde kullanım alanı bulan bu üçlü illetle mücadele,
Yeşilayın hizmet alanı olan sahanın daralmasına
ve âdeta işlevsiz hâle gelmesine sebep olmuştur.
Daha önce de bir
vesileyle yazıp ifade ettiğim gibi, çağdaşlığın,
modernite ve ilericiliğin sembolü hâline getirilen içki ve
sigara kullanımı, neredeyse çocukluk yaşlarına
taşınmış, ilkokul sıralarına kadar giren
sigara, taşıdığı dört bine yakın sağlığı
tehdit eden zehrin yanında, uyuşturucu tacirlerinin
doğrudan ilave ettiği uyuşturucuyla beraber okul kapılarında
okul öğrencilerine sunulur hâle gelmiştir.
Resmî ve dostluk
yemeklerinin serlevhası hâline getirilen alkollü içkiler,
okul ve mezuniyet merasimlerinin dahi baş tacı hâline getirilmiş,
liseden mezun olurken alkolle tanışmayan genç sayısı
âdeta parmakla gösterilir hâle getirilmiştir.
TV kanallarında
yayınlanan bir kısım film ve senaryolara yansıtıldığı
gibi, lise çağındaki karşı cinsteki gençler, içki
ve sigara kullanmayan arkadaşlarını tahkir edici,
aşağılayıcı ve küçük düşürücü ifadeler
kullanmaktadırlar. Bu mantıkla Yeşilayı okullarda
bitirmiş, sokaktan etkinliğini silmiş ve nostaljik
bir kurum hâline getirmiş olma endişesini taşıyorum.
Nitekim, Yeşilayın işlev kazanabilmesi için bundan
iki sene önce yüce Parlamentoya verdiğim kanun teklifimin
-üzülerek söyleyeyim- Genel Kurula indirilmemesi de benim
açımdan ve Parlamento açısından bir talihsizlik ve olumsuzluktur
-bunu da ifade ediyorum- ki, bu konudan Sayın Meclis Başkanımızın
da yakın bilgisi ve haberi olduğu bir teklifti.
Resmî yemek ve ziyafetlerin
baş tacı edilen alkollü içkilerin bulunmadığı
öyle yemekler olmuştur ki, postmodern darbelerin gerekçeleri
arasında maalesef yer almıştır. Bu, ne ölçekte sigara,
alkollü içki ve uyuşturucudan gençliği ve geleceği
koruma güvencesi olabilir ki, Anayasa'nın 58'inci maddesi böyle
bir hükmü amir olmasına rağmen.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
efendim.
MUSA UZUNKAYA
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, 3 Mart 1924 tarihinde kurulan
Diyanet İşleri Başkanlığı seksen üç
yıldır kurumsal olarak anayasal çerçevede görevlerini
ifa etmeye çalışıyor. Elbette sistemin kendi yapısından
kaynaklanan ve kurumun gelişim sürecinde var olan bir kısım
iç zaaf ve sorunları nedeniyle sıkıntıları,
hizmet sunumu ve alanı itibarıyla eksikleri olmuştur.
Mevcut imkânlara bakınca, Diyanet teşkilatı kendisine
tahmil edilen görevi yerine getirme hususunda mevcut anayasal kurumlar
arasında en başarılı kurumlar içerisinde bulunmaktadır.
Tüm kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi Diyanet teşkilatında
da hizmetin götürüldüğü kitle ile hizmeti kitlelere taşıyacak
kadro faktörü çok büyük önem arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Uzunkaya, konuşmanızı lütfen tamamlayın.
MUSA UZUNKAYA
(Devamla) - 73 milyonluk ülke insanıyla yurt dışında
yaşayan ve her bireri küçük küçük kümeler hâlinde dünyanın
dört bir yanına dağılmış milyonlarca vatandaşımıza,
özgürlüklerine yeni kavuşmuş soydaş ve dindaşımız
olan topluluk ve ülkelere din hizmetinin ulaştırılması,
kalitede ve temel davet metotlarına uygun hizmetin sunumunu
yapacak elemanların yetiştirilmesinde ciddi zorluk var.
Bu bakımdan, Diyanetin kendi elemanlarının yetiştirilmesi,
yurt içi ve yurt dışında bu hizmeti yabancı dile vukufiyeti
olan kadrolarla yapabilmesi ve Diyanetin, artık, özellikle
toplum iletişim araçları TV kanallarından toplumun
menfi bilgilendirilmesinin önüne geçilebilmesi için acil bir yasal
düzenlemeyle Diyanete ait bir kanalın, bir televizyon kanalının
mutlaka kurulması gereğini burada vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar
-son cümlemi topluyorum Sayın Başkanım- özellikle bugün,
8 Mart 2007 Dünya Kadınlar Günü. Bu vesileyle, Dünya Kadınlar
Günü'nü, onları, sahibi oldukları tüm değerlerinden
uzaklaştıran, haklarını gasbeden, gözyaşlarının
akmasına sebep olanlara ilgisiz kalındığı
bir zeminde, üzülerek söylemek lazımdır ki, Dünya Kadınlar
Günü'ne verilmesi gereken değeri bir hakkın, bihakkın
verme konusunda kendimizi sorgulamamız gerekir. Her biri annemiz,
bacımız, kızımız, eşimiz, komşumuz ve
hülasa her şeyimiz ve sebebi varlığımız olan
kadınlarımızı, biz, günün her saati, haftanın,
ayın ve yılın her günü minnet, saygı, sevgi ve hayatımız
içindeki rolüne göre ayağının altı öpülesi varlıklar
oldukları için, her an, takdirle yâd ediyoruz. Hazreti Havva'dan
bugüne dek annelik rolünü üstlenmiş tüm anne olan kadınların
elini öpüyor, onları minnet ve saygıyla yâd ediyor, yaradılış
erdemini koruyarak, idamei hayat edenlerini de kemali hürmetle,
saygıyla, sizlerle beraber selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Uzunkaya.
Gündem dışı
ikinci söz, terörizm ve Kuzey Irak konusunda olmak üzere, İstanbul
Milletvekili Sayın Hasan Aydın'a aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın,
Kuzey Irak'taki son gelişmelere, terörizme karşı ülkenin
birlik ve bütünlüğünün korunmasının önemine ilişkin
gündem dışı konuşması
HASAN AYDIN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
bildiğiniz gibi, son dönemlerde -Türkiye'nin temel gündemini
oluşturan meselelerden bir tanesidir- Türkiye'nin bölünmesine
kadar varabilen tartışmalar yaşıyoruz. Aslında,
bir realite var ki, Türkiye'nin bölünmesi hiçbir surette söz konusu
değil. Çünkü, Türkiye'deki yapılanma, Türkiye'deki maya,
dünyada bölünen ülkelerin hiçbir tanesiyle, hiçbir surette benzerlik
arz etmemektedir.
Şimdi, ülkemizi
bölmeye çalışan güçlerin kim olduğunu, aşağı
yukarı, biliyoruz. Ben, belki, burada tartışılmayan,
bölmekten yana ya da ülkenin gidişatından zarar görebileceklerin
telaffuz edilmeyen kısmına daha çok değinmek istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nin
güçlü bir ülke olmasını istemeyen güçlerin kim olduğu
ortada, bunu herkes biliyor. Ama, asıl, Türkiye'de, Türkiye'nin
birlik, bütünlüğü diye yirmi dört saat bağıran, Türkiye'de
milliyetçilik kavramını toplumun temel harcı olarak
değerlendiren, ama, milliyetçiliğin ötesinde, toplumun
bütünlüğüne verilen zararlardan söz etmek istiyorum.
Şimdi, sevgili
arkadaşlarım, Kuzey Irak'ta bizim kırmızı çizgilerimiz
vardı. Yıllar sonra bu kırmızı çizgilerimizin
flulaştığı ortada. Bir devletin kurulması Kuzey
Irak'ta, bizim için kırmızı çizgiydi, ama, bugün Kuzey
Irak'ta bir devlet var, Kuzey Irak'ta bir devlet başkanı var, Kuzey
Irak'ta bir bütçe var, Kuzey Irak'ta işleyen bir mekanizma var. Bütün
dünya da bu realiteyi görüyor, Avrupa görüyor, Amerika görüyor,
Arap dünyası görüyor, ama, Türkiye'de, bu realiteyi, hâlâ, gerçek
bir biçimiyle tahlil etmekten uzak duran, daha çok da biziz.
Türkiye bölünüyor,
çünkü, Türkiye'de bazı kesimler, Türkiye'nin bir parçasını
oluşturan insanların bir kısmını potansiyel
düşman olarak görüyor. Türkiye bir sıkıntı çekiyor,
bir sorun çekiyor, çünkü, yirmi dört saat "Türklük" kelimesini
ağzından düşürmeyenlerin, neredeyse "Dünyada
Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur." diyerek, 6 milyar insanın
yaşadığı bir gezegen üzerinde Türkleri yalnızlığa
ve hatta Türklerin yalnız kalmaya mahkûm edilişini kutsi
bir düşünce olarak savunmaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım,
Irak'ı tanıyoruz, Irak bir devlet, ama, Irak'ın Devlet
Başkanını resmen tanımadığımızı
söylemiyoruz, ama fiilen tanımıyoruz. Irak'ın Devlet
Başkanını, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleneksel siyaseti
dışında, dünyada herkes tanıyor. Bizim bu tanımama
noktasındaki direncimizin Türkiye'nin birliğine, beraberliğine
nasıl bir faydası var, bugüne kadar kavramış değilim.
Türkiye'de ve
dünyada bazı realiteler var. On yedi yaşındaki bir çocuğu
on sekiz yaşına çıkartıp büyüten ve onu idam sehpasına
gönderen insanlar karşısında suspus olan, sesini
çıkaramayanlar, benim de karşı olduğum, zaten Türkiye'de
işlemesinin de mümkün olmadığı federal sistem gibi
bir düşünce ifade ettiği zaman aslan parçası kesiliyorlar.
Türkiye'nin sahibi bunlar. Türkiye'de yaşayanlar
Bunlardan
başka bu ülkeyi seven kimse yok. Bunlar gibi düşünürseniz
eğer vatanseversiniz, bunlar gibi düşünmezseniz hainsiniz.
Bu ülkeyi ya seveceksiniz ya da terk edeceksiniz. Çünkü, bu ülkeyi
sevmek demek, onlar gibi düşünmek demek, bu ülkeyi sevmek demek,
sözüm ona milliyetçi demek. Aslında milliyetçilik şu:
Eğer bir ülke kendi insanını aç bırakmışsa,
eğer bir ülkede milyonlarca işsiz varsa, eğer o ülkenin
milliyetçileri bununla ilgili değillerse onların milliyetçiliği
beyhude bir milliyetçilik. Eğer kendi vatandaşlarınızı
Avrupa'nın kapılarında süründürüyorsanız,
eğer kendi vatandaşlarınızın itibarını
yükseltmek için topluma yeni öneriler ve çözümler sunmuyorsanız,
eğer kendi vatandaşlarınıza palavradan "kardeşiz,
kan bağımız var" diyor, ama, öte taraftan, toplumun
belli bir kesimine farklı bir duruş sergiliyorsanız,
sizin milliyetçiliğiniz, bir zamanlar meşhur bir siyasetçinin
söylediği gibi, ancak, olsa olsa, patatesten milliyetçilik
olur.
Sevgili arkadaşlarım,
milliyetçilik ülkeyi sevmektir, toplumu sevmektir; Türkiye Cumhuriyeti'nin
geleneğinde Türkiye toprakları üzerinde yaşayan bütün
insanları algılayabilmektir, kavrayabilmektir, içselleşebilmektir;
Türkiye'de farklı dillerin konuşulmasından, farklı
kültürlerin yaşanmasından rahatsız olamayacak bir öz
güveni taşımaktır; Türkiye'de yaşayan, Türkiye'de
doğan bütün insanların bu ülkeyi sevdiği konusunda
kendine inanmaktır. Eğer ülkeyi seviyorsanız, ülkenin
sınırlarını korumak istiyorsanız, ülkenin
dünyada büyük bir ülke olması, Akdeniz'de, Avrasya'da, Orta Doğu'da
etkin olmasını istiyorsanız küçük beyinlerinizi kuma
gömmekten vazgeçeceksiniz.
Sizin realiteleriniz
gezegenin realiteleriyle bağdaşmıyorsa, eğer,
siz, "Kürt" denildiğinde "kart", "kurt"
diyerek başladıysanız, bugün gelmiş olduğumuz
noktada sözüm ona çağdaş dünyanın dayatmaları ve
baskılarıyla birçok şeyi kabul ettiyseniz, yarınlarda
yapılması gereken projeyi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
efendim.
HASAN AYDIN (Devamla)
-
yine dayatmalarla, zorlamalarla yapmayınız.
Bu ülkenin sahibi
biziz. Bu ülkede birliği ve beraberliği savunması gereken
biziz. Buna çözümleri bulması gereken de biziz. Türkiye'de sorunları
çözmek başka ülkelerden icazet almayı gerektirmez.
Bakınız,
ben çok samimi bir duygumu söyleyeyim: Türkiye'nin nüfusu 73 milyonsa
Türkiye'de bölünmeyi isteyenlerin sayısı binde 1 değildir.
Bunu çok iyi biliyorum. Peki, nasıl oluyor da binde 1 bile olmayan
bir kesimi bazı güçler, teröristler kullanabiliyorlar, güçlenebiliyorlar,
gençlerimizi katledebiliyorlar, şehit edebiliyorlar? Bunu
hiç düşündük mü? Hayır, bunu düşünemedik. Eğer bugüne
kadarki klasik devlet siyaseti çizgisiyle bu sorunu çözebileceğimizi
zannediyorsak yanılıyoruz. 140 milyar dolar para harcamışsınız,
35 bin tane şehit vermişsiniz, hâlâ o noktada ısrarla,
inatla, sorunu çözebilecek bir zavallılıkta yürüyorsunuz.
Bu yol, yol değil. Korkar yol
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN AYDIN (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Efendim, konuşmanızı lütfen tamamlayın.
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla)
- Sevgili arkadaşlarım, bugüne kadar izlenen yol, yol değil.
Türkiye Cumhuriyeti'nin büyüklüğüne, asaletine, öz güvenine,
şanına yakışır bir duruşa ihtiyacımız
var, yeni çıkışlara, yeni çözümlere ihtiyacımız
var, statükocu düşünceye karşı duruş almaya ihtiyacımız
var, tepkileri göğüslemeye ihtiyacımız var, Türkiye'yi
kucaklamak için yirmi beş yıldır denemiş olduğunuz
yöntemlerden vazgeçmeye cesaret etmeye ihtiyacımız var.
Ben, Dünya Kadınlar
Günü'nün bugününde, yani lafta da olsa, Dünya Kadınlar Günü'nün
kadınlar için ne anlama geldiğini biliyor, onların gününü
yine de kutluyorum. Ama, burada bir kez daha şunu söylemek istiyorum:
Bugün Türkiye'yi çok fazla sevdiğini söyleyenler samimiler,
ama Türkiye'nin sevdalısı olarak doğru bir duruş
içinde değiller. Bu ülkede hukuka ihtiyaç var, bu ülkede özgürlüğe
ihtiyaç var. Bu ülkede farklı dillerin, farklı kültürlerin
yaşanmasında mahzur yoktur. Asıl, bu kültürlerin, farklı
dillerin bir araya getirilerek hamur edilememesi problemi vardır.
Ben Türkiye'de yeni bir bakış, yeni bir düşünce ihtiyacına
ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Böyle bir günde bu nedenle söz
aldım.
Arkadaşlarım,
beni dinlediğiniz için de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Aydın.
Gündem dışı
üçüncü söz isteği, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle, Malatya
Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş'a aittir.
Buyurun efendim.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın,
Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle, kadının, sosyal
hayatta, düzenleyici devlet mekanizmalarında daha fazla yer
almasının gereğine ilişkin gündem dışı
konuşması
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü. Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle şahsım
adına gündem dışı söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
eski İngiltere Başbakanı Thatcher'ın bir sözü var.
Diyor ki: "Bir şeyin konuşulmasını istiyorsanız
erkeğe, bir şeyin yapılmasını istiyorsanız
kadına gidiniz." Yani, kadınlar yapanlar, kadınlar
hayatı yapanlar, kadınlar yuvayı yapanlar, kadınlar
sosyal hayatın düzenleyicileri. Dolayısıyla, kadınlarımızın,
bugün, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle, Kadınlar Günü'nü
kutlamakla başlamak istiyorum sözlerime.
Hep, biz erkekler,
lafa başlarken kadınlar için "onlar bizim bacılarımız,
onlar bizim analarımız, onlar bizim eşlerimiz" diye
başlarız. Burada aslında kadını çok da kutsamayan
bir anlayış var. Hayır, onlar bizim... Evet, statüleri
ama, bizim söylemeye hakkımız olmayan şeyler. Onlar,
bizim hayatı birlikte yaşadığımız, dünyayı
birlikte yaşadığımız ve beraber mücadele ettiğimiz,
bizimle rekabet eden, bizimle karşılıklı hayatı
paylaşan hemcinslerimiz. Dolayısıyla, onları sadece
bacılarımız, analarımız, eşlerimiz
şeklinde çok da statüleştirmeyen ve onları sadece bizim
korumamız altında varlıklar olarak ifade eden anlayışı
değiştirmemiz gerekiyor. Değiştirmemiz gerekiyor,
çünkü onlar, onun ötesinde bir şeyler. Aslında, hayatı
veren, hepimizin hayatta olmasına vesile olan, canlarıyla,
bedenleriyle, varlık sebeplerimiz, sosyal hayatta sosyal barışın
temel nüveleri ve bugün Türkiye'de eğer bir sosyal barış
varsa, bu yoksulluğa rağmen, bu kıtlığa
rağmen, bütün bunun altında yatan şey, kadının
kişiliği ve kadının fedakârlığıdır,
emeğidir.
Değerli arkadaşlar,
hep kadınlar çeker acıyı. Felaket olur, en büyük acıyı
kadınlar çeker; deprem olur, sel, başka... Terör olur, en büyük
feryadı, acıyı kadınlarımız çeker. Açlık
olur, yokluk olur, kıtlık olur, yine en büyük acıyı çeken
kadınlarımızdır. Çünkü, kadın yüreği,
ana yüreği hep yaşatmaya, hep beslemeye, hep daha iyiye
odaklandığı için, onlar daha fazla hissederler acıyı,
onlar daha fazla özümserler acıyı.
Değerli arkadaşlar,
kadınlarımız için ne yaptık? Kadınlarımız
için, maalesef, şu tabloya baktığımız zaman
-hanımefendi var, onun dışında şu tabloya baktığımız
zaman- Kadınlar Günü'nde şu Mecliste sadece bir hanımefendinin
burada olması bile kadınlarımız için bir şey
yapmadığımızın, yapamadığımızın
acı bir örneğidir.
Bakın, bu
toplumun 50,5'i -yani, elli buçuğu- kadın olmasına
rağmen, bugün, kadınlarımız, sosyal hayatın,
düzenleyici devlet mekanizmasının hemen hemen hiçbir yerinde
yoklar. Dün bir arkadaşımız söyledi. Bir tane müsteşarımız
yok, bir tane generalimiz yok, bir tane üst düzey kadın yöneticimiz
yok. Yargıda kadınlarımız var, o da yargıya siyaset
dokunamadığı için kadınlar orada hak ettiği
yere gelmişler. Yani, siyasi hayatın düzenlediği hiçbir
alanda, kadınlarımız, hak ettiği yerde, maalesef,
değiller.
Peki, bunları
yapamaz mıyız, Türk kadını bunları başaramayacak
durumda mı? Elbette hayır. Onların bizlerden çok daha
zeki oldukları, verilen görevi çok daha iyi yaptıkları
kanaatini taşıyorum. Tıpkı Thatcher'ın dediği
gibi, bir şeyin yapılmasını istiyorsanız, hakikaten,
kadına gidiniz, çünkü, kadın yapıcıdır.
Bugün, arkadaşlar,
sosyal hayatımızda bu kadar gerginlik varsa, siyasal hayatımızda
bu kadar gerginlik varsa, bu, siyasal hayatımızın da,
sosyal hayatımızın da kadının elinden uzak olduğu
içindir. Şu Meclisin yarısı kadın olsaydı, demokrasi
çok daha farklı yerlerde olurdu, Türkiye sosyal hayatı çok
daha farklı yerlerde olurdu, Türkiye'de sosyal barış
çok daha farklı yerlerde olurdu. Ama, Büyük Atatürk çağdaş
dünyadan çok daha önceleri kadınımıza seçme ve seçilme
hakkı verdiği hâlde, o günden bugüne, gerek Siyasi Partiler
Yasamızda gerek seçim yasalarımızda pozitif ayrımcılık
adına kadını önceleyen bir anlayışı maalesef
sergileyemediğimiz için, bugün kadınlarımız hak
ettikleri yerde değiller.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Biz Anavatan Partisi olarak
Açık ve net söylüyorum:
Değerli arkadaşlar, bugün, ev hanımlarımızın
tamamı, çalışan eşlerinden daha fazla çalışıyorlar.
Ancak, çalışan eşlerinin sosyal güvenliği, çalışan
eşlerinin emekliliği olduğu hâlde, ev hanımlarımızın
bir sosyal güvenliği, bir emekliliği yok. Ben öneriyorum:
1) Her çalışan
erkek, eş, sigorta primlerinin bir kısmından fedakârlık
yapmak üzere, bir kısmını da devlet karşılamak
üzere, onların evde çalışan eşlerine de sosyal güvenlik
hakkı, emeklilik hakkı getirmek durumundayız. Bunu
yapmak durumundayız, çünkü kadın evde çok daha fazla çalışıyor.
2) Her engelli,
bakıma muhtaç engelli, mutlaka bir kadın tarafından
bakılıyor ve mutlaka bir kadının gayretiyle, mücadelesiyle
hayata tutunuyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla)- Sayın Başkan, son cümlelerimi tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla)- O hâlde, evinde engelli, bakıma muhtaç engelli olan
ve buna bakan bütün kadınlarımıza, bu bakım ücretini
devlet olarak, sosyal devlet olarak vermek durumundayız. Ya bunu
vermeliyiz ya da en az haftada iki gün, üç gün devlet görevlisi elemanlarıyla
bu engellilere baktırtmak durumundayız. Evde engelli
olan kadınlarımız, hayatı yaşayamıyorlar.
Evinde engelli olan kadınlarımız bütün ömürlerini o
evdeki engelliye vakfetmek durumunda kalıyorlar. Onlar sokağa
çıkamıyorlar, onlar çarşıya çıkamıyorlar,
onlar hayatı yaşamıyorlar. En azından haftada üç
dört gün devlet olarak bir bakıcı görevlendirmek suretiyle,
o kadınlarımızın da hayata tutunmalarını,
hayatı yaşamalarını sosyal devlet olarak sağlamalıyız
veya o bakan, o hayatını ona vakfeden kadınlarımıza
mutlaka bir ücret, bir maaş bağlamalı, en azından
hayata tutunmalarını sağlamalıyız diyorum.
Hepinize, bu vesileyle
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Sarıbaş.
Sayın milletvekilleri,
yayında teknik bir arıza var, onun için beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.42
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun
TÜFEKCİ ( Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'nin
İkinci Oturumu'nu açıyorum.
Şimdi gündeme
geçiyoruz
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Başbakanlığın,
Anayasa'nın 82'nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Lübnan'a yaptığı resmî ziyarete Sakarya Milletvekili
Şaban Dişli'nin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1222)
05/03/2007
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte 3 Ocak 2007 tarihinde Lübnan'a
yaptığım resmi ziyarete, Sakarya Milletvekili
Şaban Dişli'nin de iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
BAŞKAN -
1'inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
2'nci sırada
yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada
yer alan, Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Yurt Dışına Çıkış
Harcı Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1274) (S. Sayısı: 1347) (x)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet? Yerinde.
Şimdi 2'nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 1/7/1976
tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş
Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin ikinci
fıkrası "Bu Kanun uyarınca yetkili hastanelerden
alınan sağlık kurulu raporları; Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından görevlendirilecek üç uzman hekimden oluşan
bir sağlık kurulunca karara bağlanır. İhtiyaç
halinde, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından
aynı usul ve esaslar dahilinde birden fazla sağlık kurulu
oluşturulabilir." şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Bayram Meral.
Buyurun Sayın
Meral.
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 2022 sayılı Yasa'nın 8'inci maddesinde
yapılan değişiklikle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Gündem maddesine
geçmeden, biraz önce saygıdeğer arkadaşlarımın
da konuştukları gibi, bugün 8 Mart Kadınlar Günü, bu güzel
günü kutluyorum. Mücadele etmiş, hakkını elde etmiş
ve çağ açmış, geçmişteki o emekçi hanımefendileri
ve bugün onların izinde yürüyen değerli hanımefendileri
de huzurunuzda saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu madde üzerindeki değişikliğe
olumlu bakıyoruz. Çünkü, bildiğiniz gibi, birçok yaşlı
veya sakat arkadaşımız, güçsüz arkadaşımız,
yani, daha doğrusu bakıma muhtaç olan vatandaşlarımız
heyet raporuyla aylık almaktadırlar. Aslında,
işin özüne bakacak olursak değerli arkadaşlarım,
bana verilen bilgiye bakacak olursak, altmış beş
yaş üzerindeki arkadaşlarımıza verilen aylık
73,5 yeni Türk lirası ve sakatlık oranına göre yüzde
40-yüzde 70 arasındaki sakatlara 147 lira, yüzde 70'in üzerinde
olanlara da 220 lira civarında bir aylık bağlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bir konunun özellikle üzerinde durmak istiyorum. Genelde Sayın
Başbakanımız olsun, bazı Hükûmet üyeleri olsun, bazı
buradaki AK Parti hatipleri olsun, fert başına düşen
millî gelirin 5 bin dolar civarında olduğunu söylemektedirler.
5 bin doları bugünkü kurla çarpacak olursak değerli arkadaşlarım,
7 milyar, yani eski adıyla 7 milyar, şimdiki yeni Türk lirayla
7 bin lira civarındadır. Bakıyoruz ve hep birlikte üzülüyoruz.
Bugün yaşlılara yapılan, o bakımevlerindeki işlem,
ilgi, insanlık dışı bir hareket değerli arkadaşlarım,
yani, çok özür dilerim -televizyonlarda izliyoruz- şu andaki
çağımızda, belki hayvanlara öyle bir işlem yapılmamaktadır,
ama, ne yazık ki bugünkü Hükûmetin tutumu, yaşlılara bakışı,
maalesef, insanları bu noktaya getirmiştir.
Yine Sayın
Başbakanımız, birçok konuşmasında, yine 5
bin dolardan bahseder, ama, bir bakıyoruz ki, üç yıl önce bir
hastanede doğum yapmış, çocuk üç yaşına gelmiş,
hastaneden çıkmak için senet vermiş, parayı ödeyememiş,
ondan sonra tutuklanmış değerli arkadaşlarım;
cezaevine giderken, bir hayırsever vatandaşımız
elinden tutmuş, onu cezaevi yolundan geri çevirmiş, ama, ne
yazık, Sayın Başbakanımız görmemiş
"Benim memleketimde böyle şey olur mu?" diyor. Senin memleketinde,
73 lirayı almak için -şehir adı söylemek istemiyorum
değerli arkadaşlarım- battaniyeleri sermiş, Ziraat
Bankasının önünde yatıyor, sabaha kadar bekliyor,
"73 lirayı alır mıyım, alamaz mıyım?"
değerli arkadaşlarım... Senin memleketin işte!
Sen bunları görmüyor musun Sayın Başbakanım?
(x) 1347 S. Sayılı Basmayazı 7/3/2007
tarihli 72'nci Birleşim Tutanağına eklidir.
EYÜP AYAR (Kocaeli)
- Önceden kaç lira alıyorlardı?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Ben sizin yerinizde olsam, hiç söylemem, beni de
söylettirmem. 73 liradan bahsediyorum
Sabaha kadar, o yaşlı
insanların, bankanın önünde, battaniyeleri atmış
yatıyor, 73'e muhtaç. Vatandaşı dilenci ettiniz, dilenci!
Yani, üretim yok, herhangi bir yatırım yok ve meydan okuyorsunuz,
"Efendim, IMF'nin borcunu ödedik." Laf atıyorsunuz, konuşuyorum.
Nereden ödediniz? Türkiye'yi satıyorsunuz, IMF'nin borcunu ödüyorsunuz.
Bir yerden para mı kazanıyorsunuz, söyler misiniz bana?
ÖMER İNAN
(Mersin) - Ne satması...
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Türkiye'yi satıyorsunuz, Türkiye'yi! Satıp
IMF'nin borcunu ödüyorsunuz.
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - Senin zihniyetin satar!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Var mı bir yatırım? Var mı bir yatırım?
Yani, değerli
arkadaşlarım, şu özelleştirmeden mütevellit bir
bakarsanız, o yaşlı dediğiniz insanların çalıştığı
müesseseleri kimlere hibe ettiğinizin farkında mısınız?
Hangi birini açayım? insaf edin, insaf! Benim gibi sizin de vicdanınız
sızlıyor ama, ne yapacaksınız, yapacağınız
bir şey yok.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ne yapıyorsunuz? Efendim, yaşlı...
Ne yapması lazım? Gelip sizden rica etmesi lazım. Kime gitmesi
lazım? Belediyeye gitmesi lazım. Ne yapacak? Yarım
ton kömür, bir de kuru fasulye, bulgur, bir şeye koyun... Zaten
şirketler kurmuşsunuz, şirketler. Belediyelerinizin
kurduğu şirketler var. Onların kanalıyla, onların
eliyle dağıtım yaptırıyorsunuz. Ondan sonra
vatandaş, yaşlı, ne oldu? 73 lira aylık alacak, beklememesi
için, hastanelerde yeni heyetler kurulsun, bir an önce işlemler
hızlandırılsın... Buna bir şey dediğimiz
yok ama, değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki hâle bakın,
sizin geldiğiniz noktaya bakın.
Bakıyorum,
şimdi, değerli arkadaşlarım, öyle bir noktaya geliyorsunuz
ki, bir tarafta özgürlükten, Avrupa Birliği normlarından
bahsediyorsunuz, bir taraftan -içinizde doktorlar da var- önünde durup
şifa umduğunuz doktorları, yeri geliyor polislerinize,
yeri geliyor oradaki güvenlik görevlilerinize talimat veriyorsunuz,
onları orada hırpalattırıyorsunuz değerli
arkadaşlarım. Sizin, işte, özgürlük anlayışınız
bu. Sizin 8 Mart Kadınlar Günü'ndeki insanlara bakış
açınız da bu. Genç çocuklar geliyor, hanım kızlar,
biz de yol gösteriyoruz "Gidin AK Partideki milletvekili arkadaşlarımızdan
yardım isteyin işe girmek için." diyoruz. Verdiğiniz,
bir sorunun cevabı ne biliyor musunuz? "Hanım kız,
ne işin var senin işte, git evlen, evinde otur, kocana hizmet
et."
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - Kim diyor bunu?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - İşte, senin milletvekillerin diyor.
Adını da söylerim. Söyletme şimdi burada bana.
MUSTAFA ÜNALDI
(Konya) - Söyle bakalım!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Zihniyetiniz o, zihniyetiniz.
MUSTAFA ÜNALDI
(Konya) - Söyle! Söyle!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Dese ne demese ne? Zihniyetiniz o.
MUSTAFA ÜNALDI
(Konya) - Adını söyle! Adını söyle!
BAŞKAN - Sayın
Meral, siz Genel Kurula hitap edin.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Efendim, söyle, laf atmasınlar. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Daha, yakın
bir tarihte, şurada, başı bağlıları içeri
alıp, modern hanımların kafasını açtıran
siz değil misiniz? Daha dün, dün
Uzakta değil, dün, şurada.
Hiç uzağa
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - Biraz edepli ol.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Bana edepliliği öğretme. Edepsizin ta Allah'ısın
sen! Sen kimsin? Terbiyesiz herif!
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - Sen terbiyesizsin!
BAŞKAN - Sayın
Karabayır, lütfen müdahale etmeyin.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Senden de edepsizi var! Otur oturduğun yerde.
Saygısız!
BAŞKAN - Sayın
Meral, siz, Genel Kurula hitap edin.
AGÂH KAFKAS (Çorum)
- Ayıp bir şey ya!...
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - Yapamazsın bunu!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Lütfen, rica ediyorum. Ne konuşturuyorsun o
zaman onu?
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - O millete gidin.
BAŞKAN -
Siz, Genel Kurula hitap edin.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Oturttur onu orada o zaman.
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - Sabahtan akşama kadar işiniz şov yapmak.
OSMAN KAPTAN (Antalya)
- Kes sesini!
BAŞKAN - Sayın
Karabayır, lütfen
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Sizin
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - Yapamazsın!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Başta senin ruhun o, senin. Ruhunda o yatıyor.
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - Yapamazsın onu. Çünkü, bu millet sana izin vermez.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Daha, bu ülkeyi kurtaran Atatürk'e laf söyleyen senin
zihniyetindeki değil mi?
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - O senin zihniyetin.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Atatürk'e laf söyleyen, Atatürk'e hakaret eden senin
zihniyetin değil mi? Ne konuşuyorsun o zaman?
AGÂH KAFKAS (Çorum)
- Atatürk'e hakaret eden şerefsizdir.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Senin zihniyetindeki değil mi?
AGÂH KAFKAS (Çorum)
- Benim zihniyetimle uğraşma.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Tamam, ben burada konuşuyorum. Ne gereği
var, laf atıyorsun kardeşim. Ben burada konuşuyorum.
AGÂH KAFKAS (Çorum)
- Kimin sözü?
BAŞKAN - Sayın
Kafkas
AGÂH KAFKAS (Çorum)
- Söyledikleri baştan sona yalan. Ayıp!
BAŞKAN - Sayın
Kafkas, lütfen, müdahale etmeyin.
GÜROL ERGİN
(Muğla) - Atatürk'e laf söyleyenin de Allah belasını
versin! Ona yandaş olanın da Allah belasını versin!
O pis lafı kullananın da Allah belasını versin!
AGÂH KAFKAS (Çorum)
- Sayın Başkan, o kadar
BAŞKAN - Ona
ben karar veririm. Siz niye müdahale ediyorsunuz? Var mı öyle
bir şey? Öyle bir usul var mı bizim İç Tüzük'ümüzde?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Sizin döneminizde
BAŞKAN - Sayın
Meral, siz, Genel Kurula
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) -
yaşlıları banyoya sokup, hortumla
BAŞKAN - Bakın,
Sayın Meral, bir dakikanızı rica ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sayın Başkanım
BAŞKAN - Bakın,
Genel Kurulu geriyorsunuz. Siz, bir madde üzerinde söz aldınız.
Oradan başladınız, dünyayı dolaşıyorsunuz.
Lütfen
Siz tecrübeli bir hatipsiniz, madde üzerinde konuşun.
Genel Kurulu germeyin. Ben de gereğini yapayım.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Sayın Başkanım, yaşlılarla
ilgili konuşmuyor muyuz?
Televizyonlarda
izliyoruz, o yaşlı insanları, büyüklerimizi banyoya
sokup hortumla su tutup, bilmem neyle de etrafını çevirmiyorlar
mı? Bu, yalan mı Sayın Başkanım? Bu, sizin döneminizde
olmuyor mu? Yapanlara ne yaptınız? Bunu sormak benim hakkım
değil mi?
BAŞKAN -
Efendim, bunu izah tarzı öyle sataşma şeklinde olmaz
ki. Yani, anlatın. Elbette ki ifade edeceksiniz, ama, bunun da
bir üslubu var. Maddeyle ilgili konuşun.
OSMAN KAPTAN (Antalya)
- Sayın Meral, sen devam et.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Başkan, müsaade edin de konuşsun.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Sayın Başkanım, maddeyle ilgili konu
şu
MUSTAFA ÜNALDI
(Konya) - Ya açıklasın ya da sözünü geri alsın.
BAŞKAN -
Şu ana kadar maddeyle ilgili bir tek cümle söylemediniz.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Maddenin olumlu olduğunu söyledik. Bağlanan
73 liranın yetersiz olduğunu söyledik. Yaşlıları
dilenciliğe alıştırdınız, odun kömür için
milletin belediyenin kapısı önünde nöbet tuttuğunu
söyledik. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
Meral, maddeyle ne ilgisi var bu 73 liranın?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - 73 lirayı almak için bankaların önünde
battaniyeleri serip yattıklarını söyledik. Daha ne söyleyelim,
madde nasıl olacaktı bilmiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Başkanım, taraflısınız siz!
BAŞKAN - Buyurun.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, her nedense,
kusura bakmayın, bakınız, 354 milletvekiliniz var,
bir yasa çıkıyor burada. Bugün çok önemli bir gün, bakınız,
şöyle saysan 40 kişi yok. Şimdi, orada otursam, karar yeter
sayısı istesem rahatsız oluyorsunuz. Peki, ne yapalım?
Sizin gönlünüze göre benim ne davulum var ne de zurnam var, çalayım
da oynayasınız! Burada gerçekleri konuşuyoruz biz.
(CHP sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum)
- Ne söyledi de alkışlıyorsunuz?
ALİ RIZA BODUR
(İzmir) - Yalan mı söylüyor? Doğru söylüyor!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Burada gerçekleri konuşuyoruz. Ne yapmamız
lazım yani?
Şimdi,
yaşlıların bir banyoya kapatılıp hortumla su
tutulduğunu siz izlemediniz mi değerli arkadaşlarım?
BAŞKAN - Sayın
Meral, rica ediyorum, ben hiçbir hatibin sözünü kesmek istemiyorum,
ama siz ısrar ediyorsunuz. Lütfen konuya gelin, rica ediyorum.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Seni de öyle yapmak lazım! Sana da öyle yapmak lazım!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Ee, ne diyeyim sana? Sana yakışan laf ise
Sana yakıştı mı hiç? Hiç boyuna posuna, şu kaşına
gözüne yakıştı mı? Hiç yakışıyor mu
sana?
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Öyle istiyorsun ama yapmayacağız! Çok istiyorsun
da yapmayacağız!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Beni öyle yapamazsın da, aslında senin
kafanı onunla yıkamak lazım, o pis zihniyetin ortadan
kalksın diye!
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Meral.
Anavatan Partisi
Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan.
İRFAN GÜNDÜZ
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın konuşmacının
konuşmalarındaki ifadelerle ilgili sataşmayı
Grubumuz adına cevaplamak istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Değerlendireceğim
Sayın Gündüz. Hatibi çağırdığım için daha
sonra değerlendireceğim.
Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1347 sıra sayılı Yurt Dışına
Çıkış Harcı Hakkında Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'yla ilgili düşüncelerimi anlatmak
üzere Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bütün kadınlarımızın
illaki belirli günlerde değil, her zaman anılması, her
zaman takdir görmesi, her zaman, annelerimiz, bacılarımız
olduğu, kardeşlerimiz olduğunu unutmadan, bunlara
yeteri kadar önemi vermek zorundayız. Bugünün bütün dünya kadınları
için kutlu olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
Dünya Kadınlar Günü'nü kutlarken, biz Türkiye'de şu anda ne
yapıyoruz? Kadınlarımıza yeteri kadar önem veriyor
muyuz? AKP Hükûmeti döneminde, kadın istihdamı yüzde 36'dan
yüzde 26'ya düşmüştür.
Değerli arkadaşlar,
üst düzey kadın yöneticilerimizin oranı ise yüzde 15'ten
yüzde 11'e düşmüştür. Yirmi beş tane müsteşarlıkta,
maalesef, bir tane kadın müsteşar yoktur. 2006 yılında
erkek istihdam olarak Türkiye'de barındırılan, çalışan
insanlar, 2006 yılında bu oran yüzde 63,7'den yüzde 73,3'e
çıkmıştır, ama, maalesef, kadınlarımızda
bu oran ise aşağıya çekilmiştir. İşte, AKP
Hükûmetinin kadınlarımıza bakış açısı
bu. Eğer, Türkiye'nin yüzde 51'ini kadınlarımız
oluşturuyorsa, bunların istihdamıyla, siyasetiyle,
devlet kademelerinde, kurumlarında temsili de bu orana hiç olmazsa
yaklaşık olması gerekir.
Dün gördük
işte, kadınlarımıza Mecliste, şapkasıyla
gelen kadınlarımıza tavırlarını gördük.
Bunlar doğru mu? Cumhuriyet kadınlarına bu şekilde,
Türkiye Büyük Millet Meclisine girerken bu şekilde davranılmasını,
gerçekten bu Meclise ve Atatürk'ümüzün kurmuş olduğu bu Meclise
gerçekten büyük bir hakaret diye sayıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
siyasete de geldiğinde kadınlarımıza bakıyoruz,
yüzde 4,5 milletvekili olarak. Bugün 3.200 küsur belediye başkanından,
maalesef, kadınlarımız 18 tane. 34 bine yakın belediye
meclis üyesi olan bu ülkede, maalesef, yüzde 2,5 kadın temsilcilerimiz
var. İşte, bu Meclisimizin ve bu ülkemizdeki kadına
bakış açımızı bu tablolarla göz önüne seriyoruz.
Dün Mecliste,
hatta, bizim Anavatan milletvekili Sayın Balandı konuşurken
AKP sıralarında bir milletvekilimiz, maalesef, konuşmasına
müdahale ederek
O zaman, Mecliste, bakan olarak, Bakanın
dışında kaç tane bayan temsilcimiz vardı? Bakan
tek başına oturuyordu orada. Soruyorum sizlere: Gerçekten,
bayanlarımızın, analarımızın o gününde
bir tek bakanla orada bakanlar koltuğunda bulunmasını
içinize sindiriyor musunuz? Biz Anavatanlılar olarak içerimize
sindiremedik, sindiremeyiz de bu anlayışı. Zaten, bakış
açınız da belli. Bir köylü vatandaşa Sayın Başbakanın
söylediğini hiç kimse unutmadı: "Ananızı
alın da gidin." gibi şeyle. Anaya bakış açısı
bu değil. Analar gerçekten sevgiye, saygıya muhtaç, eli öpülecek.
Onların hiç kimseye, anaların kini yok, düşmanlığı
yok, çocukların hiç kimseye düşmanlığı yok.
Hep birbirleriyle ne kadar, bütün annelere bakın, ne güzel birbirleriyle
uzlaşırlar; ama, bizim, erkekler olarak kadınlara bakış
açımızı gözden geçirmeliyiz ve onlara yeteri kadar
değer vermeliyiz.
Değerli arkadaşlar,
yurt dışına giden ve altmış beş yaşındaki
vatandaşlarla ilgili alınan bu paraların gerçekten
alınmaması gerekir. 15 YTL ile Türkiye zengin olmaz. Zengin
olunacak şeyler ne, biliyor musunuz? Kurumlar vergisini düşürmeseydiniz
de bu insanlardan da, altmış beş yaş olsun veya yurt
dışına giden insanlardan bu kadar para almanın veya
azıcık para almanın bir anlamı, Türkiye bütçesine
katkısı oluyor mu, maliyesine katkısı oluyor mu?
Yaptığınız kırtasiye parası bile 15
YTL'yi geçiyor. Bunları iyi hesaplamak lazım. Bu vatandaşı
yoksulluğa zaten sürüklediniz, perişanlığa zaten
sürüklediniz. Yurt dışına giderken çocuğunun hasretine
dayanamayan yaşlı insanlardan 15 lira almanız gerçekten
sizi vicdanen rahat bırakıyor mu?
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Siz 100 dolar yaparken vicdanınız sızlamıyor
muydu?
ÖMER ABUŞOĞLU
(Gaziantep) - Kaldırsaydın o zaman tümden. Kaldır, destek
verelim.
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Bunları bize söylemeyin. Sizin eğer vicdanınız
sızlamıyorsa yapabilecek şeyim yok. Zaten o yoksulluğu
her geçen gün arttırdınız. Ondan sonra da görmemezlikten
gelerek insanların üzerine gitmenizin ve tozpembe göstermenizi
bu ülkeye hiç gerek yok.
Biz diyoruz ki,
o insanlar mağdur olmasın. Biz o insanların yanındayız.
Siz kimin yanında olduğunuzu zaten gösteriyorsunuz. Kurumlar
vergisini aşağıya çekerek, birilerini koruyarak,
trilyonlarca paraları başkalarının keselerine
aktararak sizler çıkıyorsunuz, yoksulların 15 lirasına
tenezzül ediyorsunuz.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Kurumlar vergisi vermeyenlerle ilgili
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Kimlerin verdiği belli. Oferlerden kaç lira aldınız?
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Ne kadar hak ediyorsa, o kadar
ÖMER ABUŞOĞLU
(Gaziantep) - Yazık size, yazık! Yemek parası
bile değil 15 YTL.
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Evet, Oferlerden kaç lira aldınız? Dubai
şeyhlerinden kaç lira aldınız ve bunlarla ilgili, Telekom'la
ilgili yapmış olduğunuz zamlar bu vatandaşın
cebinden çıkmıyor mu? Yarın vatandaşlar faturalarını
açtıklarında, o sabit ücretleri gördüklerinde sizlere
ne diyecekler?
ŞÜKRÜ ÜNAL
(Osmaniye) - 15 lira için ne diyecekler? 15 lira bulamayan adam yurt
dışına çıkar mı?
ÖMER ABUŞOĞLU
(Gaziantep) - Sandıkta söyleyecekler, sandıkta!
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - 15 lira değil Sayın Milletvekilim. Bir dolmuş
parasını bulamayan ve kilometrelerce yol yürüyen insanlara
bakın yahu! Hiç indiniz mi
O insanlar, inan edin, dolmuş parasını
bulamıyor. Siz 15 liradan bahsediyorsunuz!..
RESUL TOSUN (Tokat)
- 65 lira bağlayacağız.
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, 65 lirayla, Sayın Milletvekilim,
acaba çarşıya gittiğinizde 65 liraya ne verirler? Hiç
filelerinize baktınız mı? Gittiniz mi pazara? Şurada
Çankaya Pazarı'na gidin, Ayrancı Pazarı'na gidin de 65
liraya o file dolduruluyor mu acaba?
MUSTAFA ÜNALDI
(Konya) - Sizin gibi giderek görmüyoruz, biz her zaman içindeyiz.
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Biz halkın içindeyiz, biz halkız. Halkın sorunlarıyla,
biz burada geldik, sizlere bu halkın şikâyetlerini dile getiriyoruz.
İster dinleyin, ister dinlemeyin. Ama, halk size sandıkta
öyle bir laflarını dinletecekler ki, geldiğiniz bu çoğunluğun,
inan edin, geçmişteki olanlar gibi bu Meclisin de dışında
olacaksınız.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Az kaldı
Az kaldı
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Laf atarak yaranamazsınız, sayın yöneticilerinize
yaranamazsınız, sayın yöneticilerinize yaranamazsınız,
çünkü, halka karşı suç işliyorsunuz. Halkın birikimlerini
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Az kaldı
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim, sayın hatip konuşsun,
hakkını kullansın.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Yanlış konuşuyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Özcan, siz de Genel Kurula hitap edin.
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Sayın Başkanım, ben, Genel Kurula hitap ediyorum
da, vatandaşın sesini dile getiriyoruz. Vatandaşın
sesinden rahatsız olan arkadaşlar, o vatandaşlara buraya
gelirken ne söylediniz, ne vaat ettiniz, neler söylediniz?
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Hiçbir şey.
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Evet, söylediniz. Ne söylediniz? Vicdanlarının
üzerine ipotek koyarak, duygularını istismar ederek,
"biz, yoksullukla, hırsızlıkla mücadele edeceğiz"
dediniz, Ali Diboları çoğalttınız
Ali Diboları
çoğalttınız ve parti örgütlerinizle
Bir örnek vereyim:
İlçe yöneticileriniz gitmiş, (A) müdürlüğü benden sorumlu,
diğer ilçe yöneticisi (B) müdürlüğü diye, ihalelerle,
oradaki tadilatlarla ilgili sorunlara kadar inmişsiniz.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Yalan!
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Yalan değil. Mut'a gidin bakın, benim seçim bölgem
Mut'a gidin.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Düpedüz yalan!
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Acaba, o başhekime yapılan baskılar, diğer
taraftan kaymakamın davranışını bir sorun.
Biz, belgelere dayanarak konuşuyoruz.
MUSTAFA ÜNALDI
(Konya) - Sayın Başkan, bu konuşmanın neresi maddeyle
ilgili?
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Eğer sizin yöneticileriniz gidip de, müdürlükler,
"hastanelerin bütün alışverişiyle ben ilgileneceğim"
diyorsa yönetici olarak, diğeri Orman Müdürlüğüne gidiyor
"ben ilgileneceğim" diyorsa, demek ki, Türkiye'de, maalesef
öyle bir örgütlenmenin içerisindesiniz ki, insanların hem gelecekleriyle
hem yiyecekleriyle hem hayatlarıyla gerçekten eziyet yaparak,
kendi keselerinizi doldurmasının dışında
başka bir şey yapmıyorsunuz.
ŞÜKRÜ ÜNAL
(Osmaniye) - Haşa!
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Bu görünüyor, yaşıyor. O aldığınız
ihalelere bakın, geri dönün de bakın.
ŞÜKRÜ ÜNAL
(Osmaniye) - Daha dün yaptık ihale, Karayollarıyla ilgili
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - İşte, büyükşehir belediye başkanlarınızdan
alınan, İstanbul'da, buradaki ihalelere bakın. Böyle,
kimlere verildi? Dilara ismi
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - İhale canlı yayınlandı.
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Dilara ismi, o çocuğu öldüren zihniyet
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Dilara'yı hangi zihniyet öldürdü ya?
BAŞKAN - Sayın
Özcan, süreniz bitti, ama, ne yazık ki, 2'nci maddeyle ilgili bir
tek cümleye rastlayamadık.
Efendim, ben, bir
dakika sürenizi uzatıyorum. Bu süre içerisinde eğer madde
üzerinde konuşursanız memnun olurum.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Başkanım, istismar ediyor; süre vermeyin.
HÜSEYİN ÖZCAN
(Devamla) - Madde üzerinde Sayın Başkan
Zaten altmış
beş yaşıyla ilgili bu insanların yurt dışına
gittiğinde para almaları, altmış beş yaşındaki
insanların sosyal güvenceleriyle ilgili sorunları, zaten
bunlar bu maddede belli. Biz bütün insanların sorunlarını
dile getiriyoruz. Sadece altmış beş yaşındaki
değil, o kanalizasyonlara düşen çocukların sorunlarından
ta ölene kadar emeklilerin sorunlarını dile getiriyoruz.
Bundan rahatsız olmasınlar diyor, bu Hükûmetin artık insanlarla,
gerçekten Türkiye halkını kucaklayan bir yapı değil,
kendi yandaşlarını kucaklayan bir yapı, kadınlara
bakış açısıyla ilgili; ki, bu Kadınlar Günü'nde
bunu dile getirdik. Bundan da rahatsız olmasınlar diyor,
yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum. Bütün kadınlarımıza
sağlık ve esenlikler diliyoruz, Anavatan Grubu olarak onların
yanında olduğumuzu bir daha belirtiyoruz. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlandı.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
İRFAN GÜNDÜZ
(İstanbul) - Sayın Başkanım
BAŞKAN - Affedersiniz
İç Tüzük'ün
69'uncu maddesine göre bir açıklama talebiniz var.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Kısa ve öz
Sayın Gündüz,
bir sataşmaya meydan vermeyelim.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün,
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, konuşmasında,
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ
(İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; gerçekten, bugün çok özel ve önemli bir gün,
Dünya Kadınlar Günü. Şimdi, hiç kimse, burada, biri diğerini
kadın düşmanı diye ilan etmeye hakkı yok. İlan
ettiğimiz takdirde, eşlerimizi nereye koyacağız,
bacılarımızı nereye koyacağız, analarımızı
nereye koyacağız?
O yüzden, biz, hepimiz,
iktidarıyla muhalefetiyle, millet olarak Anadolu'dan geliyoruz.
Anadolu, anaların dolu olduğu bir yer ve bizim medeniyetimiz
ana yüreği gibi sıcak, şefkatli, müşfik bir medeniyet.
Ananın şefkatli yorganını, bütün aile fertlerinin
üzerine sımsıcak sardığı ve böylece toplumsal
bütünlüğümüzü sağladığımız bir medeniyet.
O yüzden, burada,
üslubu beyan aynıyla insandır. O yüzden, kem söz
sahibine aittir. Burası milletin huzuru, milletin mikrofonu,
milletin Meclisidir. Burada hiç kimsenin diğer bir arkadaşa
hakaret hakkı yoktur. Ben şahsen, söylenen lafları özellikle
ağzıma almaya utanıyorum.
ÖMER ABUŞOĞLU
(Gaziantep) - Çok ağır oldu Hocam.
İRFAN GÜNDÜZ
(Devamla) - O yüzden, herkesin fikrini, düşüncesini -konuyla
ilgili- açıkça söylemesinde yarar var, çünkü, barikayı hakikat
fikirlerin tartışılmasından ortaya çıkar;
ama, fikir yerine burada biz hakareti, konuyla alakası olmayan
meseleleri gündeme taşıyarak Meclisi germeyelim. Buradaki
gerginlik topluma yansıyor ve toplumda gerginliğe, gerilime
ve huzursuzluğa sebep oluyor. O yüzden, ben Sayın Meral'in
sözlerini, özellikle bazı kelimelerini burada kabul edemeyeceğimizi
ve şiddetle kınadığımızı belirtmek
istiyorum. O lafları da aynen ağzıma almaktan da utanıyorum.
O yüzden, değerli
arkadaşlar, kadınlarla ilgili, bakın, "Biz Anadolu
medeniyetinden geliyoruz." derken, bizim kadınlarımız
başımızın tacı, gönlümüzün ilacı. O yüzden,
bizim Peygamberimiz cenneti annelerin ayaklarına sermiştir.
Hiç kimsenin Peygamberin verdiği böyle bir hakkı almaya
hak ve yetkisi yoktur. O yüzden ana başa taç imiş, her derde ilaç
imiş. Gelin, analarımıza, kadınlarımıza,
bacılarımıza, kardeşlerimize sahip çıkalım,
onları yüceltelim.
Bununla ilgili
pek çok icraat var. Bu icraatı da, iktidarıyla muhalefetiyle
biz burada bu yasaları yaptık. Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğü kurulduysa, kadınlarımızın toplumsal
hayattaki yerini yüceltmek için yapılmıştır.
Eğer, Anayasa'da kadın ve erkekler için fırsat eşitliği,
eşit haklar getirilmişse, bu Meclisin şanındandır.
Ben iktidarıyla muhalefetiyle bütün milletvekillerimizi
böylesine güzel bir konuda duyarlı davrandıkları ve
bunu Anayasa'mıza koydukları için tebrik ediyorum.
Annelerimizin,
kadınlarımızın eli öpülecek kadar saygın, başımızın
üzerinde yeri olduğunu beyan ediyor, hepinize en kalbî sevgi
ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gündüz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Yurt Dışına Çıkış
Harcı Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1274) (S. Sayısı: 1347) (Devam)
BAŞKAN - Soru-cevap
kısmına geçiyoruz.
Sayın Tütüncü,
buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana, Hükûmete bir sorum olacak.
Bu yasa maddesi,
kamuoyunda, altmış beş yaş yasası olarak bilinen
2002 sayılı Yasa'nın 8'inci maddesinde bir değişiklik
yapıyor. Bundan yararlanarak, 2002 sayılı Yasa çerçevesinde
yararlanan insanlarımızın sosyal yardım ve sosyal
hizmet programlarından yararlanmakta olduğunu belirtiyoruz.
Ancak, Hükûmetin, sosyal yardım ve sosyal hizmet alanında bir
ulusal program oluşturmada, dört buçuk yıldan bu yana elini
kıpırdatmadığını da üzülerek teşhis
ediyoruz.
Sorumu soruyorum
Sayın Başkan: Acaba, Sayın Hükûmet, AKP İktidarı,
sosyal hizmet ve sosyal yardım alanında ulusal bir politikanın
oluşturulması amacıyla, ulusal bir politikanın
ve modelin oluşturulması için şu anda ne yapmıştır
ve hangi noktada bulunmaktadır?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
Sayın
Işık, buyurun.
AHMET IŞIK
(Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanıma,
vasıtanızla şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Aslında,
TRT 3'ten bizi izleyen insanlar, belki burada yeni bir harcın ihdası
gibi bir tabloyla karşı karşıyalar. Ben, bunu
açıkça sormak istiyorum: Sayın Bakanım, tasarıyla,
15 YTL'lik yeni bir çıkış harcı mı ihdas ediyorsunuz,
yoksa yeni olmayan, AK Parti İktidarından önce var olan 70
YTL'lik çıkış harcının 15 YTL'ye düşürülmesi
mi söz konusudur? Bunun aydınlatılması gerekiyor.
İkinci sorum
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Hayret bir şey! O, 1'inci maddeyle ilgili
AHMET IŞIK
(Konya) - İkinci sorum
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - O, 1'inci maddeyle ilgili
AHMET IŞIK
(Konya) - Kes sesini! Terbiyesiz!
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Hayret bir şey! O 1'inci maddeyle ilgili
AHMET IŞIK
(Konya) - Kes!.. (CHP ve Anavatan sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN ÖZCAN
(Mersin) - Haydaa!
BAŞKAN - Sayın
Işık, siz sorunuzu sorun.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - O, 1'inci maddeyle ilgili
BAŞKAN - Siz
sorunuzu sorun lütfen. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar,
bir insan hata yapabilir, yanlışlık yapabilir
AHMET IŞIK
(Konya) - Ne hatası Sayın Başkan!
BAŞKAN -
Ama, böyle bir davranış da hiç hoş değil.
AHMET IŞIK
(Konya) - Sayın Başkan, sorum çok bilinçli, hata değil.
Çıkan arkadaşlarımız,
sanki yeni bir vergi, çıkış harcı ihdası gibi
bir takdim yapıyorlar.
YILMAZ KAYA
(İzmir) - Kürsüden anlat.
AHMET IŞIK
(Konya) - Halbuki, bunun
BAŞKAN -
Efendim, siz soru sorma hakkınızı kullanın.
AHMET IŞIK
(Konya) - Hükûmete soruyorum: Bu harç yeni bir ihdas mı, yoksa var
olan bir harcın düşürülmesi mi? Bunu soruyorum.
BAŞKAN - Tamam.
AHMET IŞIK
(Konya) - İkinci sorum
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET IŞIK
(Konya) - Sayın Bakanım, son üç yılda yurt dışına
çıkış yapanlardan, 2003'te yüzde 15, 2004'te yüzde 13 ve
2005'te yüzde 14'ü harç ödemiş bulunmaktadır. Yani, arzulanan
orana ulaşılamamıştır. Çıkış harcının
düşük oranda kalmasının gerekçesi nedir? Yeni uygulamayla
vergide adalet ve genellik ilkesi gerçekleştirilmiş olacak
mıdır? Tasarı hayata geçtiğinde, öngörülen toplam
harcı yıllık ne kadar öngörmektesiniz?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Buyurun Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım,
Sayın Tütüncü, "Ulusal sosyal program var mı?" diye
sordu. Bizim Partinin Acil Eylem Planı'nda bu var ve nitekim uyguladık.
Mesela, bir tek maddesini söyleyeceğim: Şimdiye kadar,
özürlülerle ilgili, ailelere özürlülerin eğitimi ve bakımı
için hiç, masraf karşılığı para ödenmiyordu.
Geçen sene 800 trilyon ödendi, bu sene bütçedeki para 1 katrilyondur.
Ben bir tek maddesini söyleyeyim. Ama, belki, bir bütünlük içerisinde
arzu ediyorsunuz. O, tabii, benim bilebileceğim bir husus değil.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Ben ulusal bir modelden söz ettim.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Işık'ın
sorusuna vereceğimiz cevap: Evet, yani 15 lira yeni konmuyor;
70 dolardı, 70 YTL'ye düştü, şimdi 15'e düşüyor. Ancak,
istisnalar kaldırıldığı için
Çok fazla istisna
vardı, sizin de tespit ettiğiniz gibi, ödeyenler 100'ün
14'ü, 15'i gibi rakamlara düşmüştü. Şimdi, miktar düşürülerek,
istisnalar azaltılarak daha fazla gelir elde edilmesi beklenmektedir.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Maddeyi
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Karar yeter sayısı
Yalnız, benim
bir şeyim var Sayın Başkan
BAŞKAN - Anladım.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Kısa bir açıklama
BAŞKAN - Anladım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum ve karar yeter sayısı da arayacağım.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Efendim, ondan önce
BAŞKAN - Kabul
edenler
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Başka bir oturuma geçeceksiniz ama
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler
Size söz vereceğim
zaten.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, diğer oturuma geçeceksiniz
BAŞKAN -
Efendim, yerinizden
Buyurun
Buyurun
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Kürsüden müsaade edin, sataşma var. ("Kabul etmeyenleri
sormadınız" sesi)
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Sordum
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.34
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ ( Konya), Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'nin
Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.
1347 sıra sayılı
Tasarı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
2'nci maddenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler. Madde kabul edilmiştir ve karar yeter sayısı
vardır.
Sayın milletvekilleri,
Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık, "İç Tüzük'ün
vermiş olduğu soru sorma hakkını kullanırken
işbu müdahaleye yönelik ifadede bulundum. Hiçbir şahsı
hedef almamışımdır" diyor.
Yerinizden
kısa bir açıklama yapacak mısınız.
Buyurun.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Konya Milletvekili Ahmet
Işık'ın, önceki oturumda soru sorarken söylediği
bir sözün yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle
açıklaması
AHMET IŞIK
(Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Kesinlikle incitici
beyanım söz konusu değildir. Tutanaklarda görülebilir.
Yalnız Tüzük'ten doğan hakkımı kullanırken yapılan
müdahaleye yönelik bir tepkim olmuştur.
İSMET ATALAY
(İstanbul) - Hakaret ettin yahu! Ayıp, ayıp!
AHMET IŞIK
(Konya) - Ama, bu tepki asla incitici bir tepki değildir. Bu, reflekssel,
sadece hakkımı korumaya yönelik bir tepkidir. Tutanaklarda
da görülebilir. Yanlış bir anlaşılma varsa, bu noktada
özür dilerim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Mesele anlaşılmıştır.
İSMET ATALAY
(İstanbul) - "Terbiyesiz" dedi.
BAŞKAN - Bu
açıklama sizin için yeterli değilse siz de buyurun, yerinizden
kısa bir açıklamada bulunun.
3.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın,
Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın açıklamasına
karşı, görüşlerini ifade eden açıklaması
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün Dünya Kadınlar
Günü. Biraz önce AK Parti Grup Başkan Vekilimiz Sayın
İrfan Gündüz, Meclisin nasıl çalışması lazım
geldiğini, milletvekillerinin birbirlerine karşı
nasıl hitap içerisinde bulunmaları gerektiğini çok
veciz bir şekilde ifade etmeye çalıştılar. Ancak,
bu konuşmanın hemen akabinde, AK Partili bir milletvekilinin
bir başka milletvekiline yapmış olduğu hakareti
kabul etmemiz mümkün değildir. Kaldı ki, bir milletvekili
konuşurken, bugüne kadar birçok milletvekili o konuyla ilgili
yerinden bazı açıklamalarda bulunmuştur, benim de yaptığım
budur. Sayın Milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi
açıldığı günden beri muhalefetin soru sorma hakkını
elinden almak maksadıyla oturduğu yerden sorular sormaktadır.
Benim itirazım
AHMET IŞIK
(Konya) - Sayın Başkan
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Müsaade eder misin.
Benim itirazım,
2'nci maddeyle ilgili soru sorma sırası geldiğinde,
1'inci maddeyle ilgili soru sorma hakkının geçtiğini
yerimden ifade ettim. Başka bunun dışında bir
şey söylemem söz konusu değildir. O bakımdan, Sayın
Milletvekilinin, bu husus göz önüne alınarak, yapmış
olduğu o açıklamanın içerisinde kullanmış olduğu
hakaret sözlerini, ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, hepimizin
huzurunda geri almasını, sizlerden özellikle istirham
ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Biraz
önce açıklama yaptı.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Açıklama açık olmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kandoğan.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Yurt Dışına Çıkış
Harcı Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1274) (S. Sayısı: 1347) (Devam)
3'üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3-
16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun:
a) 28 inci maddesinin;
ikinci fıkrasında yer alan, "
sözleşmeli personeline"
ibaresi, "
sözleşmeli personeline, sağlık kurullarında
ve fatura ile reçetelerin incelenmesi işlerinde çalışmak
üzere Kurum dışından görevlendirilen tabiplere",
aynı fıkranın ikinci cümlesi; "sağlık hizmetleri
ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına
dahil kadrolarda çalışan personel ile genel idare hizmetleri
sınıfına asaleten veya vekaleten atanan ve Genel
Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde fiilen çalışan
doktor ve eczacılara yapılacak ek ödemenin tavanı
%700 olarak uygulanır", üçüncü fıkrasının ikinci
cümlesi "Bu şekilde çalıştırılacak olanlardan
Kurumca belirlenecek en fazla beş kişiye ödenecek ücret,
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
4 üncü maddesinin (B) bendine göre istihdam edilenlerin sözleşme
ücreti tavanının beş katını, diğer
beş kişiye dört katını, geri kalanlara ise üç katını
geçemez ve bunlara bu fıkrada belirtilen ücret dışında
herhangi bir ödeme yapılamaz" şeklinde değiştirilmiştir.
b) Geçici 2 nci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "yetkileri Kurum
Yönetim Kurulu tarafından mülga kanun hükümlerine göre kullanılır."
ibaresi, "yetkileri Kurum Yönetim Kurulu tarafından ilgili
kanunların mülga hükümlerine göre kullanılır ve bu
yetkilerden uygun gördüklerini Başkana veya ilgili birimlere
devredebilir." şeklinde değiştirilmiş ve beşinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "birinci
fıkrada belirtilen süre sonunda" ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili
Sayın Ali Arslan.
Buyurun. (CHP
Sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; yasa, Yurt Dışına Çıkış
Harcı Hakkında Kanun Tasarısı ama, konuyla hiç ilgisi
olmayan, Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili bir madde bu. Bir yanıyla
bu yasayı da bir torba yasa olarak değerlendirebiliriz.
Başlığıyla ilgisi olmayan, Komisyonda sonradan
tasarının içine yerleştirilen bir madde bu.
Değerli arkadaşlarım,
torba yasa deyince akla, tabii, hemen, geçtiğimiz günlerde, bu
Mecliste, iki hafta, üç hafta büyük gerginliklere neden olan, konuyla
ilgili sivil toplum örgütlerinin, Cumhuriyet Halk Partisinin büyük
itirazlarına neden olan torba yasa akla geliyor. Bildiğiniz
gibi, o torba yasa da, şef, şef yardımcılarının
atanmaları, hekimlere zorunlu mali sorumluluk sigortasının
getirilmesi, Türkiye'de şimdiye kadar hiç olmayan yabancı
hekimlere çalışma izni verilmesi, anestezi teknisyenlerinin,
anestezi uzmanı yetkileri alması gibi, gerçekten akla hayale
sığmayacak yanlışlıklarla dolu bir torba yasaydı.
Büyük itirazlar ettik. Bildiğiniz gibi, Mecliste çok yoğun
tartışmalar oldu, ancak, ne mutlu -Cumhurbaşkanımız,
biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde bu yasanın dört maddesini
geri gönderdi- Komisyonda memnuniyetle gördük ki, Cumhuriyet Halk
Partisinin Meclisteki, bu kürsüdeki büyük itirazlarına
rağmen, geçirdiğiniz o maddeler bugün Komisyonda iktidar
partisinin de katkılarıyla Cumhurbaşkanının
itirazları haklı görüldü. Oysa, Cumhurbaşkanımızın
gerekçeleri aynı, bizim bu kürsüden söylediğimiz gerekçelerle
tıpatıp aynıydı. "Cumhurbaşkanı ne
güzel eleştirmiş, doğru şeyler söylüyor" gerekçesiyle
o maddeler geri çekildi.
Değerli arkadaşlarım,
niye bu kadar uğraştırdınız Meclisi? Bu kürsüden,
rakamlarla, hesaplar yaparak, sizleri ikna etmeye çalıştık,
ancak, bir yerler size ille bunu geçirin diye talimat vermişti
ve geçirdiniz ama, sevinerek görüyoruz ki, bugün bu yanlışlıktan
geri dönüyorsunuz.
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Şimdilik
ALİ ARSLAN
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan
diyor ki: "Şimdilik." Demek ki arkada başka hesaplar
var.
Değerli arkadaşlarım,
ne olabilir o hesaplar? Kamuoyunda bu yasalara olan tepkileri göğüsleyemeyeceğinizi
anladığınız için, öyle görünüyor Sayın
Başkanın bu ifadesinden.
Değerli arkadaşlarım,
o kadar gerdiniz ki, bakın, önümüzdeki pazar günü Türk Tabipler
Birliği, Sağlık Emekçileri Sendikası, konuyla ilgili
sivil toplum örgütleri Ankara'da büyük bir beyaz eylem yapacaklar.
Bununla ilgili dün Ankara'nın bütün hastanelerinde referandum
yaptılar, çalışmalar yaptılar. Âdeta arka bahçeniz
hâline getirdiğiniz Atatürk Eğitim Hastanesinde, bu arkadaşlarımız,
hekimlerle, sağlık çalışanlarıyla görüşmek
üzere orada bulunan değerli arkadaşlarımız, oradaki
özel güvenlik şirketi elemanları tarafından şiddete
maruz kaldılar. Bu kadar gerdiniz o Yasa'yla ilgili. Ben, hastane
yönetiminin o şiddete maruz kalma olayında masum olduğunu
sanmıyorum, mutlaka özel güvenlik elemanları hastane yönetiminden
haberli olarak yaptılar bu işi. Hastane yönetimini ve bu
olayı şiddetle kınıyorum, hastane yönetimi konusunda
da Sağlık Bakanlığının gerekli işlemleri
acilen başlatmasını o arkadaşlarım için, Türkiye'nin
esenliği için istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu maddede ne var? Maddede, baktığımızda,
"Sağlık kurullarında ve fatura ile reçetelerin
incelenmesi işlerinde çalışmak üzere Kurum dışından
görevlendirilen tabiplere
" Sanıyorum bir önergeyle buna
diş hekimleri ve eczacılar da dâhil edilecek. Yani siz,
sağlığı ticarileştirirseniz, sağlığı
anayasal bir hak olmaktan çıkarıp sadece Türkiye'de değil,
dünyanın birçok ülkesinde Dünya Bankası tarafından
önerilen, Dünya Bankası tarafından verilen reçeteye göre
sağlığı anayasal bir hak olmaktan çıkarıp
ticari bir işlem hâline getirirseniz, sonunda da yok efendim reçetenin
kontrolü, raporun kontrolü, tetkiklerin sınırlandırılması
gibi birtakım önlemler alırsınız. Bu konuda da elemanlar
yerleştirmeniz lazım. Bu, tamamen sağlığın
ticarileşmesi sonucu ihtiyaç duyulan bir olay.
Değerli arkadaşlarım,
sanıyorum itirazlar var "Yok öyle bir şey" diye. Bakın,
geçtiğimiz günlerde biliyorsunuz hekimlerin tetkik ve reçetelerini
kısıtlayan bir tebliğiniz vardı temmuz ayında
çıkardığınız. Danıştaya açılan
dava sonucu, Danıştay bir karar veriyor ve Danıştayın
verdiği kararın ben size son paragrafını okuyorum
değerli arkadaşlarım. Cumhuriyet Halk Partisine itiraz
ediyorsunuz, sivil toplum örgütlerine itiraz ediyorsunuz, ancak
Danıştay kararı bakın ne diyor: "Davalı
idarenin -burada Maliye Bakanlığını kastediyor,
ne hikmetse, son dönemde, sizin döneminizde özellikle sağlıkla
ilgili bütün yasal düzenlemeleri Sağlık Bakanlığı
değil Maliye Bakanlığı almaya başladı-
son zamanlarda sağlık harcamalarında tasarrufa gidilmesi
amacına yönelik olarak yürürlüğe konulan ve istikrarlı
bir biçimde sürdürülen bu uygulamaların -sizin yaptıklarınız,
çıkardığınız yasaların- Anayasa'nın,
cumhuriyetin temel ilkeleri başlığını taşıyan
2'nci maddesinde yer alan, sosyal devlet ilkesinden giderek uzaklaşıldığının
bir göstergesi olduğunun ayrıca vurgulanması gerekir."
diyor. Değerli arkadaşlarım, gerçekten de tablo aynen
bu.
Erişimi engellemeye
çalışıyorsunuz, ödemeleri geciktirmeye çalışıyorsunuz.
Bakın, geçtiğimiz torba yasa görüşülürken, bu kürsüden
eczacıların sorunlarını dile getirmiştik.
Eczacıların, zamanında ödeme yapılamadığı
için sıkıntıda olduğunu, yirmi üç bin eczanenin
kapanmakla karşı karşıya olduğunu dile getirmiştik.
Adalet ve Kalkınma Partisinden bir arkadaşımız
"yok öyle bir şey, ben Muğla Eczacılar Odası
Başkanıyla görüştüm, zamanında ödemelerini
alıyorlar ufak tefek aksaklıkla." dedi.
Bakın, geçtiğimiz
günlerde Hürriyet gazetesinde Eczacılar Odası tam sayfa
ilan verdi, çoğunuz okumuşsunuzdur. "İlacınıza
ve eczacınıza sahip çıkın" diye Ankara Eczacılar
Odası tam sayfa ilanlar verdi. Bu kürsüye çıkıyorsunuz,
yok öyle bir şey, efendim eczacılar her şeyi zamanında
alıyor, sıkıntıları yok, dile getiriyorsunuz,
ancak, insanlar, gerçekleri ancak gazete ilanları vererek sizlere
göstermeye çalışıyor.
Değerli arkadaşlarım,
diyorlar ki, biz, kırtasiyeden boğulduk. Gerçekten bir hakkı
veriyorsunuz, o hakkı zamanında alamamaları için bir
sürü engeller, kırtasiye, işte yok "en ucuzunu verecektin",
"vatandaştan farkını alacaksın", "bu
tahlil istenir mi?" Bakın, Ankara Üniversitesi, aylardan
beri döner sermaye haklarını çalışanlarına
ödemiyor. Bir hakkı veriyorsunuz, ancak, 60 trilyon alacağı
var geri ödeme kurumlarından. Geri ödeme kurumlarından bu
alacağını alamadığı için de doktorlarına,
hemşirelerine, sağlık memurlarına, teknisyenlerine,
döner sermaye gelirlerini ödeyemiyorlar.
Bir hakkı veriyorsunuz,
ondan sonra yok efendim geç öde, biraz daha geciktir ya da kıs,
azalt, teminat paketleri koy, işte tahlillerini kısıtla,
tetkiklerini kısıtla
Bir sürü önlemle, verdiğiniz
hakkı da yavaş yavaş geri alıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
aslında sağlığın çok reel sorunları var.
Bakın, geçtiğimiz torba yasada ne vardı: Yabancı
hekimler. Efendim, Türkiye'deki hekim sayıları yetersiz,
yabancı hekimler getirelim
Biz de iddia etmiştik, hayır,
yeterlidir, dağılımında bozukluk vardır diye.
Cumhurbaşkanımız da gerekçesinde aynen bunu söylüyor.
Oysa, Türkiye'de sağlıkta başka reel sorunlar var.
İddia ettiniz Türkiye'deki hekim sayısı Avrupa Birliği
ülkeleri içinde en azdır, OECD ülkelerinde diye. Doğrudur,
en azdır. Çok olması orada sağlık sorunlarının
çözüldüğünü göstermez.
Bakın, en büyük
sorunlarımızdan bir tanesi hasta yatağı sayısıdır,
hastane sayısıdır. Türkiye'de çok önemli bir sayıda
hasta yatağı eksikliği vardır. Benim bölgem turizmin
merkezlerinden bir bölgedir -Ortaca, Dalaman, Köyceğiz bölgesi-
100 bin kişiye 120 yatak düşüyor, yani, 10 bin kişiye 12
yatak, bin kişiye 1,2 yatak düşüyor. Değerli arkadaşlar,
Türkiye ortalamasının altında.
Bu kürsüden yazılı
önergelerle, sözlü önergelerle defalarca dile getirdim, hâlen o
bölgede yatak sorunu çözülebilmiş değildir.
Bırakın
benim bölgemi, Sayın Bakanın bölgesi
Geçtiğimiz günlerde
basına yansıdı, sizler de okumuşsunuzdur, Erzurum'da
Yakutiye Eğitim Hastanesi. Sayın Bakanın kendi ili.
Basına yansıyan ifadelere göre, "günde 500 civarında
hasta bakıyoruz" diyor oranın başhekimi, "kabul
etmeme lüksümüz yok" diyor, "aileler fakir, büyük illere
gidemiyorlar" diyor ve hastalar koridorlarda bakılıyor
arkadaşlar.
Böyle bir tablo
varken, Sayın Sağlık Bakanı Erzurum'da önemli bir
sağlık merkezi olan Aziziye Kadın Doğum ve Çocuk
Hastanesini şehrin en merkezindeki, rantı en yüksek yerdeki
bu merkezi, oradaki yaygın inanışa göre, başka
amaçlarda kullanılmak için o arazinin, kim bilir
Bir zamanlar
Numune Hastanesinde de böyle bir projeniz vardı biliyorsunuz.
Ankara'nın en güzel yeri. Burayı bir ticaret merkezi hâline
getirelim, hastane olmaktan çıkaralım, ulaşımında
büyük sorunlar var gibi gerekçelerle bir ticaret merkezi hâline getirmeyi
planlıyordunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ARSLAN
(Devamla) - Sanıyorum vazgeçildi, iyi de oldu. Ama, aynı
tablo Erzurum'da ortaya çıkıyor. Erzurum Aziziye Kadın
Doğum ve Çocuk Hastanesini, depreme dayanıksızlığı
gerekçesiyle yıkıp, bu kadar büyük bir ihtiyaç varken,
başka amaçlarla kullanmaya çalışıyorsunuz. Niye
bunları
Aslında tartışacağımız konular
bunlar. Hekim yetiştirilmesi konusunda YÖK'ü suçluyorsunuz.
Kardeşim, hastane yapma konusunda elinizden tutan mı var,
yapın. Bırakın yapmayı, var olanların başka
amaçlarla kullanılması için yasal düzenlemeler, çalışmalar
yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Geçtiğimiz
yıl, ben, tesadüf, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'nde kürsüye
çıkmıştım
ALİM TUNÇ
(Uşak) - Sadece emekçi kadınlar mı?
ALİ ARSLAN
(Devamla) -
ve bu kürsüden, Urfa'da, SSP'li hastaların sorunlarını,
o annelerin sorunlarını dile getirmiştim. Bakın
"rehin kalma yok" diye caka satıyorsunuz. Siz "efendim,
eczacılar alacaklarını alıyor" diye caka satıyorsunuz;
ama, insanlar, gazetelere ilanlar veriyor. Geçtiğimiz günlerde
Mersin'de basına yansıyan bir olay, bildiğiniz gibi
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) - CHP'li onlar.
ALİ ARSLAN
(Devamla) - Daha önce Kırıkkale'de aynı olay yaşanmıştı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Arslan, son cümlelerinizi rica edebilir miyim.
ALİ ARSLAN
(Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkanım.
Teşekkür
ederim.
Kırıkkale'de
aynı olay yansımıştı, Mersin'de de aynı
olay
Annesi feryat ediyor: "Ya, yoksulluğumuz nedeniyle
neden bizi hapse atıyorsunuz?" Yoksul olan insanları,
hastaneye olan borcunu ödemedi diye -güya rehin kalma yoktu, hastanede
rehin kalmıyor, ama- hapishanede rehin kalıyor ve özel sektörden
başka yardımseverler bu insanları kurtarıyor. Gelin
bunlarla uğraşalım.
Değerli arkadaşlarım,
ben, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'nü -ben, bütün kadınların
emekçi olduğuna inanıyorum- kutluyorum. Bu yasanın
Türkiye'ye hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Arslan.
Şahsı
adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kanunun ismi
Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında
Kanun. Ama, içerisindeki maddelere bakıyoruz, yine, her zaman
olduğu gibi çok farklı kesimleri ilgilendiren maddeler.
Şimdi, bu
3'üncü maddede, maalesef, kurum içerisinde çalışanlara
farklı ücret ödemeleriyle ilgili bir yanlışlık yapıldığı
inancındayım. Eğer durum böyle değilse, Sayın
Bakanım, lütfen, benim konuşmamdan sonra, kurum içerisindekilerle
dışarıdan görevlendirilenler arasında alacakları
ücret bakımından farklılık olmadığını
söyleyebiliyorsanız ve doğrusu buysa bu açıklamanız
için teşekkür edeceğim.
Yine, ikinci
fıkrasında ilk beş kişiye ödenecek ücretle ikinci
beş kişiye ödenecek ücret, üçüncü beş kişiye ödenecek
ücretlerle ilgili bu farklılıkların sebepleri nelerdir?
Niçin ilk beş kişiye ödenecek ücret ile sonraki ikinci, üçüncü
beş kişiye ödenecek ücretlerin farklı olmasının
altında yatan sebeplerin neler olduğu, lütfen, bu konuyla
ilgili bir açıklamanın yapılması ihtiyacı
karşımızda duruyor.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, ben, bir önceki maddede konuşacaktım. Söz talebim
olmasına rağmen, Sayın Başkan bir unutkanlık
dolayısıyla söz veremediklerini ifade ettiler.
Şimdi, Türkiye'de
kişi başına düşen gelirin 5.300 dolar olduğunu
söylüyorsunuz. Şimdi, Türkiye'de 11 milyon yeşil kartlı
var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - 13, 13
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - 13'e çıkmış. 13 milyon yeşil kartlı
var. 13 milyon yeşil kartlının aylık gelirlerinin
ne olduğunu hepimiz biliyoruz, aylık gelirleri ne olanlara
yeşil kart verildiği hepimizin malumu, asgari ücretin üçte
1'i.
Şimdi, bunlar
asgari ücretin üçte 1'ini aldıklarına göre, 13 milyon insanın
kişi başına düşen gelir 5 bin dolardan istifade
etmesi mümkün değil. 2,5 milyon resmî, 2,5 milyon gayriresmî 5 milyon
işsiz var, 13 milyonun üzerine bunları ekliyorsunuz, 18
milyon. 15 milyona yakın tarım kesiminde yokluk ve sefalet
içerisinde çalışanlar var, bunların kişi başına
gelirlerinin 5 bin dolar olması mümkün değil, bunları
ekliyoruz. Türkiye'de emekli ve şu anda çalışan memurların,
SSK, Bağ-Kur emeklilerinin ve fiilen çalışan memurların
kişi başına 5 bin dolar elde etmeleri kesinlikle söz
konusu değil, mümkün değil. Ee, şimdi bütün bunları
topluyorsunuz, 65 milyona yakın bir nüfus, bu kadar büyük bir kesim
5.300 dolardan istifade eden kesim değil. Öyleyse, gelin, bu kürsülerden,
bu 5.300 dolar kişi başına gelir elde eden insanlar kimler
Türkiye'de, bir söyleyin arkadaşlar. Biz de bilelim ki, bu 5.300
dolar kişi başına düşen geliri kimler elde ediyor
Türkiye'de, bunların sayısı kaç kişidir, bunları
bir duyalım sizlerden.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Ya, onlar ortalama arkadaşım.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Ortalama da, yani, ben sana söylüyorum: Türkiye'de kişi
başına düşen gelir belki 1 milyon kişinin 5.300 dolardır,
onun dışında 69 milyon kişinin kişi başına
düşen geliri bu değil. Türkiye böyle bir durumda, Türkiye
böyle bir durumda.
Mersin'deki vatandaş
400 YTL'lik hastane borcunu ödeyemediği için hapis yatmak durumunda.
"Sağlıkta dönüşüm, sağlıkta çağ atlama,
sağlıkta devrim" sözlerinin edildiği günümüzde,
Mersin'li bir vatandaş 400 YTL'yi ödeyemediği için hapse girmek
durumunda. Türkiye'deki acı gerçekler, acı manzaralar bunlar.
Sizin bahsettiğiniz gibi, Türkiye'de öyle güllük gülistanlık
bir ortam yok.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Beş yılda bir tane mi oldu?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Bakınız, ben, üç günden beri Malatya,
Elâzığ, Diyarbakır'daydım, Diyarbakır'dan geliyorum.
Millet kan ağlıyor, millet perişan, millet aç, millet sefil.
Ama, kürsüye geliyorsunuz, bambaşka bir Türkiye anlatıyorsunuz.
Böyle bir Türkiye yok.
Arkadaşlar,
çıkın, Anadolu'yu bir dolaşın, gezin. Pazar günü
Konya'daydım, yarın Tokat ve Amasya'ya gidiyorum. Yok böyle
bir Türkiye, sizin bahsettiğiniz Türkiye yok.
Şimdi, eczacılar
dün Elâzığ'da
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA NURİ
AKBULUT (Erzurum) - Sen hesaptan anlamıyorsan millet ne yapsın
sana? Millî gelir öyle mi hesaplanır?
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) - Siyaset yapıyorsun, siyaset, başka bir
şey yaptığın yok!
BAŞKAN - Buyurun
efendim, siz konuşmanızı tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Dün Elâzığ'daydım. Bir eczacı hanımla
görüştüm. On birinci aydaki faturasını alamamış
henüz, on birinci aydaki faturası
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) - Teşekkür ediyorlar.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Elimde belgesi var, istiyorsanız takdim de edeyim.
Siz diyorsunuz ki: "Eczacılara günü gününe ödeme yapılıyor"
veya "en geç doksan gün içerisinde ödeme yapılıyor."
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) - Teşekkür ediyorlar.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Eczacılar feryat ediyor, eczacılar eczanelerine
kilit vurmak üzere, çünkü, ilaç depolarından onlar ilaçlarını
peşin parayla veya kısa vadeyle alıyor. Ama,
Elâzığlı bir eczacı hanım, beş aydan beri
faturasını tahsil edemediğini söylüyor. Türkiye'nin
acı gerçekleri bunlar.
YAHYA BAŞ
(İstanbul) - Sen tahsildar mısın?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Onun için, değerli milletvekilleri, geliniz, bu meselelerle
ilgili -Meclisin çok az çalışma süresi kaldı- geliniz,
bu meseleleri çözecek tedbirleri alalım.
Bu duygu ve düşüncelerle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kandoğan.
Konuşmalar
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (a) fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Resul Tosun |
Recep Yıldırım |
|
İstanbul |
Tokat |
Sakarya |
|
Sabri Varan |
Cevdet Erdöl |
Abdullah Çetinkaya |
|
Gümüşhane |
Trabzon |
Konya |
"a) 28 inci
maddesinin; ikinci fıkrasında yer alan, "...sözleşmeli
personeline" ibaresi, "...sözleşmeli personeline,
sağlık kurullarında ve fatura ile reçetelerin incelenmesi
işlerinde çalışmak üzere Kurum dışından
görevlendirilen tabiplere", aynı fıkranın ikinci
cümlesi; "sağlık hizmetleri ve yardımcı
sağlık hizmetleri sınıfına dahil kadrolarda
çalışan personel ile genel idare hizmetleri sınıfına
asaleten veya vekaleten atanan ve Genel Sağlık Sigortası
Genel Müdürlüğünde fiilen çalışan doktor, diş hekimi
ve eczacılara yapılacak ek ödemenin tavanı %700 olarak
uygulanır", üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi
"Bu şekilde çalıştırılacak olanlardan Kurumca
belirlenecek en fazla beş kişiye ödenecek ücret, 14/7/1965
tarihli 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 4'üncü
maddesinin (B) bendine göre istihdam edilenlerin sözleşme ücreti
tavanının beş katını, diğer beş kişiye
dört katını, geri kalanlara üç katını geçemez ve
bunlara bu fıkrada belirtilen ücret dışında herhangi
bir ödeme yapılamaz" ve üçüncü fıkrasının son
cümlesi "Bu şekilde istihdam edilecek personelin, Mühendislik
Fakülteleri veya Fen Edebiyat Fakültelerinin 4 yıllık
İstatistik, Matematik, Fizik Bölümlerinden mezun olmaları
ve Yükseköğrenimi sırasında bilgisayar alanında
aldığı derslerde öğrendiği programlama dillerine
ilişkin belge veya Üniversitelerin yada Millî Eğitim Bakanlığının
onaylı bilgisayar kurslarını bitirdiğine
ilişkin sertifika sahibi olması şarttır"
şeklinde değiştirilmiştir."
BAŞKAN - Sayın
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Değişiklik
ile Kurumların bilgi işlem personeli olarak 657 sayılı
Kanun 4/b maddesi kapsamında istihdam edecekleri kişilerde
arayacakları kriterlerde, Devlet Personel Başkanlığının
aradığı şartlara uygun hale getirilmesi, ayrıca
Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilen SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığında
çalışan ve deneyim sahibi olmuş personelin kanunda
yazan kriterleri taşımamaları nedeniyle, Sosyal Güvenlik
Kurumunda görev alamayacak olmasından dolayı kişiler
açısından mağduriyet önlenmesi, kurumlarda yürütülmekte
olan işlerin aksamasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
çerçeve 4'e bağlı ek 1'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 5502 sayılı
Kanuna aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
"Fatura ve
benzeri belgelerin incelenmesi
EK MADDE 1 - a)
Örnekleme yoluyla inceleme:
Sağlık
hizmeti sunan gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine
ait döner sermayeli işletmelerin hizmet bedeli olarak düzenledikleri
ve ödenmek üzere Kuruma (5502 sayılı Kanunla devredilen kurumlar
dahil) gönderdikleri faturalar, genel sonuçlar verecek şekilde
% 5 ilâ % 10 oranında örnekleme metoduyla incelenir. Bu inceleme
sonucunda sağlık hizmeti sunan gerçek veya tüzel kişiler
ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmelerin incelenen
döneme ait bütün faturalarına uygulanmak suretiyle ödenecek
tutar tespit edilir ve buna göre ödeme yapılır.
Örnekleme yapılarak
fatura incelemesi yöntemini kabul etmeyen gerçek veya tüzel kişiler
ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmeler, bu tercihlerini
hizmet vermeye başlamadan önce ilgili kuruma yazılı
olarak bildirir. Bildirimde bulunulmaması halinde örnekleme
yöntemi kabul edilmiş sayılır. Örnekleme yöntemini
kabul eden gerçek veya tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait
döner sermayeli işletmelerin sözleşme veya ilgili mevzuatı
içinde sonuçlandırılamayan alacaklarına mahsup edilmek
üzere incelemesine başlanmamış alacak tutarını
geçmemek üzere Kurum tarafından uygun görülecek oranda avans
ödemesi yapılır. Örnekleme yoluyla tespit edilen hata oranının
tüm alacaklara teşmili sonucunda kalan tutarın ödenmesi
dışında sağlık hizmeti fatura eden gerçek veya
tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmelere
başka bir ödeme yapılmaz.
Örnekleme yöntemiyle
yapılacak inceleme ve kontrol için kurum dışından
tabip görevlendirilebilir. İhtiyaç halinde, 1/6/1989 tarihli
ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa tâbi
meslek mensupları ile bağımsız denetim kuruluşlarına
da yaptırılabilir.
Örnekleme yoluyla
faturası incelenecek gerçek veya tüzel kişiler ile kamu
idarelerine ait döner sermayeli işletmeleri belirlemeye,
örnekleme oranını bu kişi ve işletmeler için birinci
fıkrada yer alan oranlar arasında kalmak kaydıyla farklı
oranlarda uygulamaya, fatura inceleme ve kontrolüne ilişkin
diğer usûl ve esasları, Sağlık Bakanlığı
ile Maliye Bakanlığının görüşlerini alarak
düzenlemeye Kurum yetkilidir.
b) Elektronik ortamda
inceleme ve saklama:
Kurum, uygun gördüğü
sağlık hizmeti sunan gerçek veya tüzel kişiler ile kamu
idarelerine ait döner sermayeli işletmelerden verdikleri
hizmete ilişkin fatura ve benzeri belgeleri 4/1/1961 sayılı
ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 242 nci maddesine
uygun olarak elektronik ortamda düzenlemelerini ve bunların
dayanağı belgelerle birlikte elektronik ortamda göndermelerini
isteyebilir. Bu takdirde ilgililere yapılacak ödemeler
bu belgeler üzerinde yapılacak incelemelere göre sonuçlandırılır.
Elektronik ortamda belge düzenlenmesine, bu belgelerin saklanmak
veya incelenmek üzere Kuruma veya belirleyeceği gerçek veya
tüzel kişiler ile kamu idarelerine ait döner sermayeli işletmelere
iletilmesine, bilgi aktarımında uyulacak format ve standartlar
ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları Maliye Bakanlığının
görüşlerini alarak belirlemeye Kurum yetkilidir.
Bu maddeye uygun
olarak yapılan inceleme ve ödeme 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa uygun olarak yapılmış
sayılır.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili
Sayın İdris Sami Tandoğdu.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bu düzenlemeyle sağlık
kurumlarının faturalarının istatistiksel örnekleme
yöntemiyle kontrol edilmek istendiği anlaşılmaktadır
ve gerçek de buraya doğru gitmektedir.
İstatistiksel
örnekleme yöntemi, denetim örgütlerinin yaygın olarak kullandıkları
çağdaş denetim tekniklerinden biridir. İstatistiksel
örnekleme yöntemi, hem mali denetimde hem performans denetiminde
belli bir kanaate ulaşmak için kullanılan güvenilir bir sistemdir.
Ancak, istatistiksel örnekleme yönteminin güvenilir bir şekilde
kullanılması için yüzde 5 veya yüzde 10 gibi önceden belirlenmiş
sabit bir orandan yola çıkmak yanlıştır, bunun birtakım
sakıncaları vardır. Bu yöntemi kullanarak, yani tüm
belgeleri incelemeden, sadece belli bir miktar belge inceleyerek
güvenilir bir kanaate varmak için, bazı belgelerin yüzde
6'sını bazılarının yüzde 12'sini, bazen yüzde
22'sini bazen yüzde 40 ve yüzde 50'lerini, bazen de tamamını
incelemek gerekir. Bir örnek vermek gerekirse -gene bölgemden bir
örnek vereceğim- 100 çuval fındığı düşünün,
100 çuval fındığın içerisinden yüzde 5'ini, yani 5
çuval fındık üzerinden birer örnek alarak, o 100 çuval
fındık hakkında randımanı kesin olarak
teşhis etmek mümkün değildir. O nedenle, ancak kesin bir neticeye
varmak için, o 100 çuval fındığın içerisinden her birinden
birer avuç -tabiriyle- alınan fındığın kırılan
randımanından kesin netice elde edilebilir. Burada da
sistem böyledir. Örneğin, faturalar gelmiş, 100 tane fatura
var. 100 tane faturanın içerisinden 5 tanesini veyahut da 10
tanesini alıyorsunuz. Almış olduğunuz faturadan,
matematiksel olarak yapılan hesapta bir hata çıktı.
Bu hatayı, 95 tane faturaya yüklemek yanlış olur; 10 tane
faturada bulmuş olduğunuz hatayı bütün faturaya yüklemek
yanlış olur. Hatta, durum bu vaziyete gelince, bu tespit edilince,
avans da verilmiyor karşı kuruma, paranın da bir süre
ertelenmesine neden oluyor.
Ama, Avrupa'da
ve gelişmiş ülkelerde, bu istatiksel örneklerde, diyelim
ki matematiksel hesap yanlış çıktı. 100 tane faturanın
içerisinde 10 tanesinde çıkan bu eksikliği diğerlerine
mal ettiğiniz zaman, oradaki haksızlığı ortadan
kaldıracak tek bir faktör var: Diyeceksiniz ki kuruma "Bu
100 faturanızın, biz, tamamını inceleyeceğiz.
Bu tamamını inceledikten sonra sizin paranızı
vereceğiz." Bu işlem yürürlüğe girdiği zaman,
aynı kurum veyahut da başka kurumlar, faturanın hassasiyetinde
daha çok titiz davranacaklar ve faturanın eksik verilmemesi,
matematiksel hata yapılmamasına özen gösterecekler. Çünkü,
bu sefer, ne zaman kurumun ödeyeceği, ne zaman kurumun tamamını
tetkik ettikten sonra parayı ödeyeceği ortaya çıkmayacaktır.
Yani, hassasiyet, burada, üzerinde durmamız gereken konu, yüzde
5 oranı ve yüzde 10 oranının sabit olarak tutulmaması,
geniş kapsamda hata bulunduğunda dosyanın veyahut da
faturaların tamamının incelenmesi gündeme getirilmelidir.
Bu, bu nedenle, kanun tasarısındaki yüzde 5 ve yüzde 10 oranının,
tasarı metninden çıkarılması veya değişikliğe
uğratılması, örneğin, rakamının artırılması
çok önemlidir. Aksi takdirde, bu sefer mağduriyet çok fazla olacaktır.
Mesela, bu konuyla
ilgili, biraz evvel, sağlıkla ilgili tabip odasının
basın toplantısında bulunmuştum. Tabip odasının
temsilcileri, Atatürk Araştırma ve İnceleme Hastanesindeki
tetkiklerini ve incelemelerini yaparken veyahut da orada bir kamuoyu
araştırması yapılması esnasında, hastane
personeli, daha doğrusu korumaları tarafından tartaklandığını
duydum ve bu konuyla ilgili Komisyondaki arkadaşlarımla
ve Başkanla da konuştuğumda çok üzülmüştüm.
Şimdi,
sağlık hizmetlerinin ve sağlık reçetelerinin değerlendirilmesindeki
hassasiyeti, doktorların özlük haklarının ve görev
haklarındaki hassasiyetle de gösterilmesinin öne alınması
gerekir.
Şimdi, bundan
evvel, gene, bu konuya hassasiyetle, Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım, değinmek zorunda kalacağım.
Yabancı doktorların, radyoloji teknisyenlerinin, anestezi
uzmanlarının ve hastanedeki birtakım aksamalara neden
olacak olan kanun teklifinin yanlış olduğunu, bu kürsüden,
benimle beraber, AKP milletvekili doktor arkadaşlarımla
ve CHP milletvekili doktor arkadaşlarım, tam on beş gün
uğraşarak acı gerçekleri ortaya koymaya çalıştık.
Fakat, nedense değerlendirilmeye alınmadı ve aynen,
bizim bu itirazlarımız ve önerilerimiz gündeme getirilmedi,
yasaya konulmadı. Sivil toplum kuruluşlarının
ve tabipler odasının ve Türk Tabipleri Birliğinin görüşlerine
yer verilmedi. Sayın Cumhurbaşkanımıza çıktığında,
tekrar incelenmesi için geri gönderildi.
Bugün, hakikaten,
dört yıllık zaman içerisinde, Sağlık Komisyonunda,
ilk defa, Sayın Cumhurbaşkanımızdan gelen bu tekrar
inceleme kanun teklifini, biz komple olarak, bütün Komisyondaki
arkadaşlarla beraber, kanunu bekletmeye ve durdurmaya karar
aldık. Bu, hakikaten, bizler için onur verici ve gurur verici
bir olaydır. Demek ki, biz, muhalefet ile iktidar, asgari
müşterekte, ülke çıkarına ve toplumda çalışan,
kamu sektöründe çalışan ve özel teşebbüste çalışan
insanlar için, gerektiğinde aynı noktada birleşebiliyoruz.
Bu hassasiyeti tüm konularda göstermemiz gerektiğini, burada,
bir defa daha hatırlatmakta fayda görüyorum.
Sayın milletvekilleri,
faturaların istatistiksel örnekleme yöntemiyle seçimine
dayalı olarak yapılacak inceleme ve kontrolünün, ihtiyacı
hâlinde, yeminli mali müşavirlerin yanında kesinlikle
bir doktorun, bir eczacının da bulunması ve bu faturaların
incelemesinin, kendi denetimleriyle, yani üçlü bir kombinasyonla
yapılması gerektiğine inanıyorum. Çünkü, burada
mali müşavir, hesaplar üzerinde
Örneğin, bir reçete, fatura
gelmiş bir nöroloji uzmanından. Kaç lira muayene ücreti?
100 milyon lira, 120 milyon lira. O rakama bakar. Ama, bir reçete daha
var ki bu reçetede 820 milyon lira yazıyor. Bu 820 milyon liranın
nasıl olduğuna dair oradaki muhasebeci arkadaşımız
anında itiraz edecektir ve diğer faturalara da bunu yükleyecektir.
Hâlbuki, o arkadaşımız, o doktor arkadaşımız,
beyin tomografisi istemiştir, MR istemiştir, iki yönlü kafa
grafisi istemiştir, hastadan bazı tetkikler istemiştir
ve o tetkiklerin neticesinde fatura 820 milyon lira tutmuştur
ve kendi servisinde veyahut da kendi polikliniğinde bunu istemiştir.
Ha, kendi polikliniğinde veyahut da kendi muayenehanesinde
bu tetkikler olmadığı zaman, diğer özel muayenehanelerden
veyahut da kurumlardan istediğinde bu aksaklık ortaya
çıkmayabilir. Ama, çıktığı zaman ne olacaktır?
O nedenle, bu raporların, bu faturaların, bu reçetelerin
incelenmesinde, kesin olarak, yalnız yeminli mali müşavirlerin
değil doktorların ve eczacıların da bu denetim
içerisinde bulunmasının şart olduğunu görüyoruz.
O zaman, kamu kurumları tarafından gerçekleşecek denetim
faaliyetlerinin özelleştirilmemesi gereken bir alan olduğunu
göreceğiz. Zaten kamusal denetim görevlerinin özel şirketler
aracılığıyla yapılması, dünyada uygulaması
çok az olan bir uygulamadır. O nedenle, bunu özelleştirmeden
evvel de, -kamu görevlilerinden ve dışarıdan da- özelleştirilmiş
olan özel kurumdaki kişilerle beraber yapılmasının,
bu istatistiksel örneklemede çok başarılı olacağı
düşüncesindeyim.
Yine, bir
başka misal vermek gerekirse, fatura üzerinde yapılacak
olan denetleme ve kontrol, sadece, faturalarda çarpma, toplama hataları
gibi maddi hataların bulunmasını sağlayacak
olan mali müşavirlerin denetimindeki kişilerin, yeminli
doktor veyahut da eczacı olmasını veyahut da -o kadroyu
oluşturmanın sıkıntılarını bildiğim
için- mali müşavirlerin özel teşebbüsten veyahut da kamu
sektöründen de alınarak, bir tane de kamu sektöründen doktor veya
eczacıyla, ikili bir kadroyla da ve ikili mali müşavir ve
bir de eczacıyla beraber veyahut da doktorla yapılabileceğini
ortaya koymak gerekir.
Şimdi,
sağlık konusundaki bu ilaç ve özel teşebbüsteki
Daha
doğrusu, bu Hükûmet, Sağlıkta Dönüşüm Programı
içerisinde olan, özel hastanelerdeki olayın denetlemesi, çok
büyük problem yaratacaktır. Şimdi, sayın meslektaşlarımın,
bu konudaki hassasiyetlerimizi, bizim hassasiyetlerimizi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İ. SAMİ
TANDOĞDU (Devamla) - Özel hastanelerdeki denetimin, yalnız
faturalar üzerinde değil, tetkik ve tahliller üzerinde de hassasiyetle
durulması gerektiğine inanıyorum.
Şimdi, birinci
basamak sağlık hizmetlerinin, sağlıklı bir
şekilde, güvenilir bir şekilde işlevini yerine getirememesi
üzerine, her rahatsızlığı olan vatandaşımız
hastanelere koşmaktadır. O nedenle, özelde ve resmîde veyahut
da üniversite hastanelerindeki poliklinik sayısı anormal
derecede artış göstermektedir. Sağlık Bakanının,
defalarca, bu kürsüye çıkarak, geçen seneye veyahut da ondan
evvelki senelere nazaran hasta bakımındaki sayı
oranlarının çok arttığını Sağlıkta
Dönüşüm Programının bir başarısı olarak
göstermeye çalışmasının altında yatan gerçek,
birinci basamak sağlık hizmetlerinin yapılamamasından,
güvenilirlik sağlamamasından kaynaklanmaktadır. O
zaman ne oluyor? Vatandaş bir ayağını çarptığı
zaman, bir duvara çarptığında veyahut da düştüğünde,
gideceği ilk yer hastane oluyor. Anlaşmalı olan özel
hastaneye gittiği zaman, yapılacak olan ilk işlem, tomografisi,
MR'ı, radyolojik tetkikleri oluyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Efendim son cümlelerinizi rica edeyim.
Açıyorum
mikrofonu.
İ. SAMİ
TANDOĞDU (Devamla) - Hemen bağlıyorum Başkanım.
Bu denetimin daha
sıkı bir şekilde ele alınması dileğiyle,
bu yasanın düzenlenerek ülkemize ve sağlık sektörüne
hayırlar getirmesini diler, hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür
ediyoruz Sayın Tandoğdu.
Şahsı
adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum. 4'üncü maddeyle ilgili görüşlerimi
anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle, 4'üncü
maddeyle ilgili olarak, gerekçeye baktım. Gerekçede açıkça
şöyle zikir var: "Yapılan inceleme ve kontrollerin, bu
kurumların iş yükünü artırması nedeniyle..."
Sayın Başbakanın imzalamış olduğu gerekçe
bu. Kurumların iş yükü artıyormuş. İş yükü
arttığı için, örnekleme metoduyla belgeleri alalım,
inceleyelim...
Değerli milletvekilleri,
kurumların iş yükü artıyorsa, eğer kurumlarda bu
işi yapacak yeterli eleman yoksa, bunun yolu o kurumlara yeni
eleman takviye edilmesidir, yeni elemanlarla, yeni kamu görevlileriyle
bu hususun önüne geçilmesidir. Yoksa, yüzde 5 ile 10 arasında
örnekleme metoduyla alınacak örnekler üzerinde yapılan
incelemenin kamu yararıyla bir ilgisi yoktur. Bunun altını
çiziyorum ve bu nedenle, bu tasarının, Sayın Cumhurbaşkanından
-kuvvetle muhtemel- geri gelmesi söz konusu olacaktır. Çünkü,
getirilen bu uygulama, kamu yararını ortadan kaldırmaktadır.
Kamu yararı, bütün belgelerin ciddi şekilde incelenmesini
gerektirir, o belgeler üzerinde ciddi çalışmalar yapılmasını
gerektirir; varsa bir usulsüzlük, varsa bir yanlışlık,
onlarla ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını
gerektirir. Ama, biz, bu uygulamayla, maalesef, bunun önünü kesiyor,
kapatıyor ve bu uygulamanın neticesinde, Türkiye'de çok
ciddi problemlerin önünü açıyoruz.
O nedenle, geliniz,
bu maddenin Sayın Cumhurbaşkanından geri dönme ihtimalini
de göz önüne alarak, bu maddeyle ilgili yeni bir düzenleme yapalım,
hep beraber bunu sağlayalım.
Eğer eleman
eksikliği varsa bunu dolduralım. Türkiye'de milyonlarca
işsiz insan var. 2006 yılı işsizlik rakamları
açıklandı, 9,9; dört buçuk yıl önce devraldığınızda
10,3'tü; 0,4 puanlık bir düşüş söz konusu. Ancak, bunun
içinde
Türkiye İstatistik Kurumu açıklama yaptı, 750
bin kişi, altını çiziyorum, 750 bin kişi Türkiye'de
iş bulma ümidini kaybettiği için iş aramaktan vazgeçmiş,
bunlar iş aramaktan vazgeçtikleri için, Türkiye İstatistik
Kurumu, bu 750 bin kişiyi işsizler arasında saymıyor.
Eğer, bu 750 bin kişiyi de, iş bulma ümidini kaybeden insanları
da işsizlik rakamlarının içerisine dâhil edecek olursanız,
bu rakam çok daha büyük rakamlara ulaşacaktır.
O bakımdan,
milyonlarca işsizin olduğu bir ülkede, trilyonlarca, katrilyonlarca
liralık ödemeyi, örnekleme usulüyle, sadece eleman yokluğuna
ve iş yüküne bağlarsanız, burada, kamu yararını
gözetmemiş olursunuz. Bunun yolu, örnekleme metodu değildir; bunun
yolu, daha sıkı denetimdir, daha sıkı kontroldür.
Şimdi, bu
yüzde 5 ve 10 seçmeyle ilgili Sayın Tandoğdu kendi bölgesinin,
yöresinin ürünleriyle ilgili bir kıyaslama yaparak çok güzel
bir örnek sundu ve bununla ilgili getirilen bir düzenleme de kurum
dışından mali müşavirlere, muhasebecilere de bu
yetkinin verilmesi. Diğer konuşmacılar da bahsettiler.
Bu, çok teknik bir konudur. Bu teknik konuyu, dışarıdan,
bu işlerle ilgisi olmayan, ama bir denetim organı olan mali
müşavirlere bu yetkinin verilmesi, uygulamada ciddi sıkıntılara
sebebiyet verir. Bu uygulama, eğer, bu şekilde geçer ve kanunlaşırsa
yanlış olacağını Sayın Tandoğdu da
söyledi, ben de söylüyorum. Bu düzenleme, kontrolü değil kontrolsüzlüğü
getirecektir, denetimi değil denetimsizliği getirecektir.
Kurumun, bu hususlarla ilgili olarak elindeki yetkilerin alınması,
daraltılması ve bu yetkilerin kurum dışındaki
kişi ve kuruluşlara verilmesini getirecek olan bir uygulamadır.
O nedenle, geliniz,
vakit çok geç olmadan bu maddeyle ilgili olarak, mutlaka, burada
bir düzenleme yapalım. Bu madde, kamu yararını gözeten
bir madde değildir, devletin çıkarlarıyla bağdaşan
bir madde değildir.
O nedenle, bunun
gözden geçirilmesini sizlerden istirham ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1347 S. Sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü
maddesi ile 5502 Sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 1'in (a)
fıkrasının üçüncü paragrafında yer alan "tabip"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve eczacı" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Cevdet Erdöl |
Sabri Varan |
|
İstanbul |
Trabzon |
Gümüşhane |
|
O. Seyfi Terzibaşıoğlu |
Kemalettin Göktaş |
İmdat Sütlüoğlu |
|
Muğla |
Trabzon |
Rize |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Efendim, uygun görüşle takdirle bırakıyoruz.
BAŞKAN -
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Örnekleme yöntemiyle
yapılacak olan kontrollerde tabiplerin yanı sıra eczacılara
da görev verebilmek amacıyla düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Çerçeve madde
4, ek madde 1'i kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ek madde 2'yi okutuyorum:
EK MADDE 2 - Maliye
Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve 18/6/1992 tarihli
ve 3816 sayılı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların
Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından
Karşılanması Hakkında Kanuna göre tedavi yardımı
verilen kişilerin sağlık harcamalarını karşılamakla
görevli kurumlar; sağlık yardımlarını karşıladığı
sigortalı, iştirakçi, emekli ve diğer hak sahipleri
için Sağlık Bakanlığına bağlı birinci
basamak sağlık kuruluşları tarafından verilecek
sağlık hizmetlerini doğrudan hizmet alımı sözleşmesiyle
sağlamaya yetkilidir.
Sağlık
Bakanlığı, sözleşmede belirtilen tutar karşılığında
yukarıda belirtilen Kurumların sağlık yardımlarını
karşıladığı kişilere bu basamak ve kuruluşlarda
verilmesi gereken her türlü sağlık hizmetini sunmakla yükümlüdür
ve sözleşmede belirlenen tutar dışında bu Kurumlardan
ve sağlık yardımı sağlanan kişiden ayrıca
bir bedel isteyemez.
Sözleşme
ile doğrudan temin edilmesi öngörülen hizmetler için Kurumlara
ayrıca fatura ve dayanağı belge gönderilmez.
Bu basamak kapsamında
sağlık hizmeti verilecek kişileri ve sağlık
hizmetlerini belirlemeye, bu basamaktan ikinci basamak sağlık
kurum ve kuruluşlarına yapılacak sevkin usul ve esaslarını
belirlemeye, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı
ve Sosyal Güvenlik Kurumu müştereken yetkilidir.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı
adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Sürenizi birleştiriyorum
efendim.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri,
maddeyle ilgili görüşlerime geçmeden önce, Dünya Kadınlar
Günü ile ilgili Gazi Mustafa Kemal'in çok sayıda görüş ve
düşüncelerinden iki tanesini sizinle paylaşmak istiyorum
izin verirseniz Sayın Başkan.
Mustafa Kemal,
yurt dışında, Karlsbad'da, 6 Temmuz 1918'de diyor ki:
"Kadın meselesinde cesaretli olalım. Kuruntuyu
bırakalım
Açılsınlar, onların beyinlerini
ciddi ilimler ve fenler ile süsleyelim
Namusu, bilimsel ve sağlıklı
biçimde açıklayalım. Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına
birinci derecede önem verelim." 6 Temmuz 1918, Mustafa Kemal.
Ve 21 Mart 1923 günü Konya'da bir konuşmasından alıntı
yapmak istiyorum. Yani, cumhuriyetin ilanından altı ay önce,
Konya'da konuşuyor ve konuşmasını da şöyle bitiriyor:
"Bundan dolayı kadınlarımız, hatta erkeklerden
çok daha aydın, çok daha ilim ve kültür sahibi, daha çok bilgili
olmak zorundadırlar."
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; ben, 8 Mart Kadınlar
Günü'nü bu düşüncelerle kutluyorum ve kadınlarımızın,
Mustafa Kemal'in dünyasındaki yerine, bir an önce kavuşturulmalarını
diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ek 2'nci madde, temelde
yeşil kart uygulamasıyla ilgili. Bu maddeye biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak olumlu yaklaşıyoruz ve bu nedenle de
madde üzerindeki ayrıntılı düşüncelerimizi burada
ifade etmeyi gerekli görmüyoruz. Ancak, 1'inci madde üzerinde konuşan
2 milletvekili arkadaşımızın -4'üncü madde, çünkü
ek, çerçeve madde şeklinde düşünülmesi gerekiyor- Anayasa
Mahkemesinden dönme olasılığı konusundaki düşüncelerin
bu madde çerçevesinde de dikkate alınmasını bilhassa
rica ediyorum.
Şimdi, biz,
bu maddenin ayrıntısı üzerinde konuşmuyoruz, konuşmayacağız
dedik, ancak, yeşil kart uygulamasıyla ilgili bir madde.
Bu nedenle, burada, biz, sosyal yardım ve sosyal hizmet alanındaki
eksiklikleri, ulusal bir modelin oluşturulmaması konusundaki
sorunları ve AKP'nin bu konudaki yanlışlarını,
eksikliklerini dile getirmeyi de görev biliyoruz. Neden? Çünkü,
AKP'nin garip gureba edebiyatının can alıcı noktası
sosyal hizmet ve sosyal yardımlar alanıdır. Ne var ki, burada,
dört buçuk yıldır, ulusal bir modelin oluşturulması
için gerekenler yapılmamıştır, yapılamamıştır.
Ayrıca, bu alanda AKP'nin son derece çarpık ve çağdaş
sosyal devlet anlayışına tamamen ters uygulamalarda
bulunduğuna da tanık olduk. Hepimiz biliyoruz; bunlar, kömür
yardımları, gıda paketleri veya erzak yardımları
gibi uygulamalardır. Bilinmelidir ki, sosyal hizmet ve sosyal
yardımları almak yurttaşlarımızın temel
bir anayasal hakkıdır ve devletin de böyle yardımlara
ihtiyaç duyan ve talep eden herkese bu yardımları sağlamak
anayasal sorumluluğudur, devletin anayasal görevidir. Ama,
AKP ne yapıyor? Dört buçuk yıldan bu yana, bu yardımları,
bir padişah ihsasını çağrıştıran bir
anlayışla, bir lütuf imiş gibi dağıtıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu anlayışın
insan onurunu ve saygınlığını çiğneyen,
insan gururunu temelden sarsan bir uygulama olduğunu ne zaman
hep birlikte idrak edeceğiz, ne zaman anlayacağız?
Bakınız,
söylediklerimin daha iyi anlaşılabilmesi için, sosyal güvenlik
hakkı açısından hangi noktada bulunduğumuzu, bütüncül,
yani, makro bir yaklaşımla size göstermeye çalışayım,
çünkü, bu konuda kafaların hayli karışık olduğu
anlaşılıyor.
Ülkemizde sosyal
güvenlik sistemi uygulamaları iki temel alanda götürülmeye
çalışılıyor: Bir tanesi, sosyal sigorta programları,
diğeri, sosyal hizmet ve yardım programları.
Sigorta uygulamaları
iki ana dalda götürülmekte: Uzun vadeli sigorta dalları; yani,
yaşlılık, maluliyet, ölüm sigorta dalları ve
kısa vadeli sigorta dalları; iş kazası, meslek
hastalığı, analık, sağlık ve işsizlik
sigortası gibi.
Tüm bu programları
AKP döneminde çıkartılan iki yasayla bir araya getirmeye
çalıştık. 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu
Yasası ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Yasası. Ancak, birleştirmeye
çalışırken, kaş yapalım derken göz çıkardık,
hem de çok sayıda göz çıkardık. Örneğin, bazı
çalışanlar için emekliliği imkânsız hâle getirdiniz,
mezara taşıdınız emekliliği. Bu birleştirmeyle
öyle gözler çıkardınız ki, çalışmak zorunda
olan emekliler için sosyal destek primini yüzde 10'dan yüzde 33'ün üzerine,
yüzde 33,3'e çıkardınız. Sağlık hakkından
yararlanmayı zorlaştırdınız. Sağlığı,
parasız olması gereken sağlığı paraya,
acımasız piyasa koşullarına ve özelleştirmeye
açık bir konuma taşıdınız. Şu andaki emeklilere
baktığımız anda, çiftçiler, küçük esnaf ve sanatkârlar
başta, çok sayıda SSK'lı, emekli, dul ve yetimin emekli
maaşlarının açlık sınırının oldukça
altında seyrettiğini üzülerek görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bunların farkında mıyız, bunu biliyor muyuz?
Kaş yapalım derken nasıl gözler çıkardığımızı
biliyor muyuz?
Evet, bu maddenin
konusunu ilgilendiren sosyal hizmet ve sosyal yardımlara gelince:
Ülkemizde, esasen bu alana olan ihtiyacın nasıl hızla
artmakta olduğunu görmemiz lazım. Neden artıyor? Göç
ile artıyor, kentleşme ile artıyor, aile yapısında
meydana gelen değişim ve çözülmeyle artıyor, nüfus artışıyla
artıyor, nihayet işsizlik ile artıyor.
Değindiğim
bu olumsuzluklar, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde yoksulluğun, hatta yer yer açlığın yaygınlaşmasına
neden oluyor.
Peki, AKP dört buçuk
yıldan bu yana bu konuda ne yaptı? Hep birlikte, bizim de desteğimizle,
Özürlüler Yasası'nı çıkardık. Az önce ben bir soru
sordum 1'inci maddeyle ilgili, Hükûmeti temsilen burada bulunan Bakan
bundan söz etti. Bunu biliyoruz, ancak, bizim söylemek istediğimiz,
hızla artan ihtiyaç karşısında, sosyal hizmet ve
yardımlar alanında ulusal bir modeli oluşturma konusunda
neler yaptınız? Hiçbir şey yapılmadı. Hiçbir
şey yapılmadı.
Şimdi, bakınız,
sosyal hizmet ve yardımlar alanında hâlâ çok sayıda hizmet
dağınık, birbirinden kopuk ve son derece de yetersiz
bir şekilde yapılıyor. İşte, bu kanunun maddelerinden
birini ilgilendiren altmış beş yaş yasası bunlarla
ilgilidir, yeşil kart uygulaması bunlarla ilgilidir, Fak
Fuk Fon uygulaması, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundaki
uygulamalar. Ama, bunların hepsi, gördüğünüz gibi, bölük
pörçük, dağınık, tek elde toplanmayan, tek otoritede
toplanmayan ve ulusal bir sosyal güvenlik sisteminin bir bölümü olarak
bir ulusal model çerçevesinde götürülmeyen uygulamalardır.
Yani, AKP, bu konuda çok ciddi bir eksiklik içindedir. Bunu kabul etmek
durumundayız değerli arkadaşlarım.
Bakınız,
sistem olmadığı için, sistem düşünülmediği
için, bu konudaki sistem düşünülmediği için, şu anda
sosyal hizmet ve yardım alanında muhtaç durumdaki kişi
ve grupların tespitinde ortak ölçüt ve standartlar dahi
oluşturabilmiş değildir. Sosyal hizmet ve yardım
faaliyeti yürüten kuruluşlara ait bir ortak veri tabanı
da hâlâ yoktur. Bu alanda faaliyet gösteren çok sayıda kamu kuruluşlarının
hem kendi aralarında koordinasyonsuzluk vardır, yani kopukluk
vardır, hem de sosyal sigorta kuruluşlarıyla ve gönüllü
kuruluşlarla da koordinasyon noksanlığı vardır,
iş birliği yeterince geliştirilebilmiş değildir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, evet, bu görüşlerim
ışığında şunu söylemek durumundayım:
AKP olarak siz, garip gureba edebiyatıyla işbaşına
geldiniz ve bu konuda büyük sözler verdiniz. Ancak, dört buçuk
yıl sonra, sosyal hizmet ve sosyal yardım alanında ulusal
bir modelin oluşturulması için Özürlüler Yasası'nın
dışında -ki, Özürlüler Yasası'na da biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, biliyorsunuz, sonuna kadar destek verdik- bunun
dışında ciddi hiçbir çaba içinde olmadınız.
Bu alandaki sorunları herhâlde erzak yardımlarıyla, kömür
yardımlarıyla, para yardımlarıyla çözmeyi kendi
açınızdan yararlı görüyorsunuz, öyle anlaşılıyor.
Böylece, bu alanı bir oy deposu olarak tekelinizde tutmak istiyorsunuz,
bunu da görüyoruz, ama, bu tekel anlayışınızın
bu konuda size bir yarar sağlamayacağının altını
çizmek istiyorum. Çünkü, bu ülkede hem işsizliği, yoksulluğu
ve açlığı artırdınız hem de adaletsizliği
ve haksızlığı artırdınız. Halkımız,
sizin kömür ve erzak paketlerinize, küçük para yardımlarınıza
herhâlde itibar etmeyecektir.
Bakınız,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık
bir buçuk ay önce, TÜİK, açlık ve yoksulluk sınırında
yaşayanların sayısının ne olduğu konusunda
geçici açıklamalarda bulundu ve yetkililer, Hükûmet yetkilileri,
hemen bu geçici açıklamalara sahip çıktılar ve dediler
ki: "Türkiye'de açlık sınırının altında
yaşayan insanlarımızın sayısı azalıyor.
900 bin dolayında açlık sınırı altında yaşayan
insanımız vardı, bu sayı 800 bine düştü."
Birçok bakan bu konuda açıklamalarda bulundular ve AKP'nin başarısı
olarak bunu ilan ettiler.
Değerli milletvekilleri,
bilmenizi istiyorum, bu hesaplamanın, daha doğrusu bu
açıklamanın altındaki hesaplama nedir biliyor musunuz?
Bir kişi günde üç öğün karnını doyurabilmek için ve
üç öğün karnını doyurmak için 2.100 kalori almak için günde
1 lira 70 kuruşa ihtiyaç duyuyor. Yani düşünebiliyor musunuz,
TÜİK'in "800 bin dolayına düştü açlık sınırında
yaşayanların sayısı" dediği bu açıklamanın
altında böyle bir varsayım yatıyor. Bu açıklamanın
altında böyle bir hesap yatıyor. 2 çocuklu 4 kişilik
bir aile, bu hesaba göre, yalnız ve yalnızca gıda masraflarının
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Toparlıyorum
2 çocuklu 4 kişilik
bir aile, her bir birey 2.100 kalori almak için acaba ne kadar file masrafı
yapması gerekiyor? TÜİK diyor ki: "207 YTL." Yani,
kişi başı -az önce söyledim ya- 1 lira 70 kuruş, yeni
kuruş.
Değerli milletvekilleri,
burası Zimbabve mi, burası Bangladeş mi, burası
Kongo mu? Buralarda dahi 1 lira 70 kuruşa bir insan günde üç
öğün 2.100 kalori alacak şekilde karnını doyurabilir
mi? Yani, böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir hesabı Türkiye'de
nasıl varsayabilirsiniz? Ve böyle bir hesaba dayanan bir veriyi
nasıl cumhuriyet hükûmeti bakanları çıkıp "Açlık
sınırında yaşayanlar 900 bin kişiydi 800 bin
kişiye düştü." diye ilan edebilir?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Tütüncü, son cümlenizi rica ediyorum.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Teşekkür edeceğim.
O nedenle, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, bu yasa maddesini destekliyoruz,
ama, ulusal sosyal güvenlik ve sosyal yardım, sosyal hizmet modellerinde
bir ulusal sistemin oluşturulmamasının sıkıntısını
çekiyoruz, çekeceğiz. Bu sıkıntıyı, böyle kömür
paraları ve erzak yardımlarıyla da kolay kolay dengeleyebileceğinizi
sanmıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Sayın Başkan size ve tüm milletvekilleri hepinize en iyi
dileklerimi, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri,
çerçeve 4'üncü maddenin ek madde 2'si üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Ek madde 2'yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, çerçeve
4'üncü maddenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi
okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 5- (1)
29/6/2001 tarihli ve 4705 sayılı Yurt Dışına
Çıkışlardan Harç Alınması ve 4481 Sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,
21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
34 üncü maddesi ve 26/12/2006 tarihli ve 5565 sayılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanununun 30 uncu maddesinin 10, 13 ve 14 numaralı
fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, bu yasa
yurt dışına çıkış harçlarının indirilmesi.
Tabii, niçin insanlar yurt dışına çıkar? Neden
çıkar? Kimler çıkabiliyor? Ben, biraz, bu konu üzerinde durmak
istiyorum.
Tabii, herkes
çıkabiliyor mu? Vize veren devletler, acaba, insanlarımıza
nasıl vize veriyor? Türkiye'de bir vize zulmü var mı, yok mu?
Ameliyat olan
kızını, komada olan kızını görmeye giden,
görmek isteyen insanlara vize verilmiyor ve işin kolayına
kaçılıyor. Orada çalışan insanlar var, benim annem
gelecek diyor, benim babam gelecek diyor, beni görmeye gelecek diyor,
ama, her nedense, burada, olmadık sorular soruluyor. Artık,
yedi ceddi, tüm bankalardaki hesapları, tüm tapuları, her
şeyi istiyorlar. Bir insan onuru vardır. Orada
YAHYA BAŞ (İstanbul)
- Kim istiyor?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Büyükelçilikler istiyor beyefendi.
YAHYA BAŞ
(İstanbul) - Kim soruyor?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Vize veren büyükelçilikler soruyor.
YAHYA BAŞ (İstanbul)
- Vize verenler mi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Evet, vize verenleri söylüyorum.
Şimdi
YAHYA BAŞ
(İstanbul) - Bu kanunun vizeyle ilgisi var mı?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Beyefendi, beni dinlerseniz, Türk halkı,
bir vize zulmüyle karşı karşıya, bunu anlatıyorum.
Eğer siz bilmiyorsanız, benim insanlarım bu zulümle
karşı karşıya. Her gün benim başıma geliyor.
YAHYA BAŞ
(İstanbul) - Tamam da, vizeyle ilgisi yok bu kanunun!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Vizeyle ilgisi var efendim. Bu maddeyle
ilgisi var, harç ve vize. Kimler harç veriyor? Vizesi olmayan insanlar
yurt dışına çıkamıyor.
Şimdi, yedi
ceddinden, evi, tapusu, banka hesapları, her şeyi soruluyor.
Yaa, kardeşim, sorun, ama onurla sorun, ama ciddiyetle sorun. Orada
kızı oturuyor, orada damadı oturuyor, bu insanlar orada
iş yapıyor. Eğer bir insanın annesi babası oraya
gidiyorsa, sen bu insana vize niye vermiyorsun? Orada oturan insan,
eğer girip çıkmıyorsa, en kolay hesap soracağın
kişiler, orada yıllardır çalışan insanlarımız
var. Sen anneni babanı getirdin, neden çıkarmıyorsun
diye hesabını orada sorun, ama, insanlarımıza burada
zulüm uygulamayın. Ben, bu konu üzerinde durmak istiyorum.
Türk insanının
seyahat özgürlüğünü kimsenin kısıtlamaya hakkı
yoktur arkadaşlar. Onuruyla yurt dışındaki bir
işi için, onuruyla yurt dışındaki çoluğunu çocuğunu
görmeye gitmek isteyen insanlara vize zulmü uyguluyorsunuz. Sabahın
beşinde oradaki kuyrukları ben görüyorum. Bunun adı
zulümdür. Türk insanının onuruyla kimsenin oynamaya hakkı
yoktur. Demokrasi adına, insan hakları adına ahkâm kesen
bu kurumlar, burada uyguladığı zulmün adı nedir?
Bunun adı demokrasi mi? Bunun adı insan haklarına saygı
mıdır? Ben, bir kez daha, bu kürsüden bunu dile getirmek istiyorum.
MUSTAFA BAŞ
(İstanbul) - Haklısın
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Bak, bir taraftan, çok teşekkür ediyorum,
haklısın diyor.
Özellikle,
Dışişleri Bakanlığının bu ülkelerle
görüşerek, Türk insanına uygulanan bu zulmü, bu
ağır faturayı biraz da kendileri uğraşsın,
biraz da sorumluluğu kendileri alsın, hiç sorumluluk almadan
Oradaki insanlarımızın akrabalarına, görmek
için bayrama gidiyor, torunu doğmuş torununu görmeye gidiyor,
"Gelemezsin" diyor. Bunun adı ne insan haklarıdır
ne demokrasidir. Bunun adı düpedüz zulümdür.
Bilgilerinize
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Madde
üzerinde bir önerge var.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Musa Uzunkaya |
Nusret Bayraktar |
|
İstanbul |
Samsun |
İstanbul |
|
Alaattin Büyükkaya |
İmdat Sütlüoğlu |
|
|
İstanbul |
Rize |
|
"Yürürlükten
kaldırılan hükümler
Madde 5- (1)
29/6/2001 tarihli ve 4705 sayılı Yurt Dışına
Çıkışlardan Harç Alınması ve 4481 Sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,
(2) 21/4/2005 tarihli
ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 üncü maddesi
ve 26/12/2006 tarihli ve 5565 sayılı 2007 yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunun 30 uncu maddesinin 10, 13 ve 14 numaralı
fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Sayın
Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Efendim, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN -
Hükûmet katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının
1 inci maddesiyle düzenlenen yurt dışına çıkış
harcı ile yürürlükten kaldırılan 4705 sayılı
Kanunun eş zamanlı olarak uygulamaya konması amacıyla
söz konusu değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının
1'inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İç
Tüzük'ün 89'uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık,
bu talebin gereğini yerine getirecektir.
Şimdi 6'ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu
Kanunun;
a) 1 inci maddesi
yayımını takip eden aybaşında,
b) 2, 3, 4 ve 5 inci
maddeleri 1/1/2007 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde,
c) Diğer maddeleri
ise yayımı tarihinde,
yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteği yok.
Madde üzerinde
bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendine "1 inci maddesi" ibaresinden
sonra gelmek üzere "ile 5 inci maddesinin 1 inci fıkrası"
ibaresinin eklenmesini, (b) bendinin aşağıdaki
şekilde ve (c) bendindeki "maddeleri" ibaresinin
"hükümleri" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Erdoğan Özegen |
Recep Yıldırım |
|
İstanbul |
Niğde |
Sakarya |
|
Mustafa Tuna |
Nusret Bayraktar |
|
|
Ankara |
İstanbul |
|
"b) 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 4 üncü maddesi
ve 5 inci (5565 sayılı 2007 Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun
30 uncu maddesinin 10 ve 13 numaralı fıkralarına
ilişkin hükümler hariç) maddesinin 2 nci fıkrası
1/1/2007 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının
1 inci maddesiyle düzenlenen yurt dışına çıkış
harcı ile yürürlükten kaldırılan 4705 sayılı
Kanunun eş zamanlı olarak uygulamaya konması amacıyla
söz konusu değişiklik önerilmektedir.
Öte yandan, 2022
sayılı Kanun çerçevesinde aylık talebinde bulunanların
sağlık raporlarını incelemekle görevlendirilen
sağlık kurulu sayısının artırılması
konusunda Bütçe Kanununda yapılan düzenleme, kendi Kanununa
taşınırken, Bütçe Kanunundaki hükmün yürürlükten kaldırılması
ile yeni getirilen düzenlemenin yürürlüğe girmesinin eş
zamanlı olarak sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi,
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili
Sayın Enis Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Şahsım üzerine de vardı Sayın
Başkanım.
BAŞKAN -
Şahsınızla ilgili yok burada.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Vardı efendim. Takdirinize bırakıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepimizin bildiği gibi, bu yasa tasarısı Meclise sunulduğunda,
kapsamı sadece yurt dışı çıkış harçlarıyla
ilgiliydi. Ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarıya yeni
maddeler eklendi ve bu maddelerin de gerçekten bazı uygulamalardaki
sıkıntıların aşılması nedeniyle yararlı
maddeler olduğunu biz burada ifade ettik ve olumlu görüşlerimizi
dile getirdik.
Şimdi, yasa
tasarısının özü, esası, amacı, isminden de anlaşıldığı
gibi, yurt dışı çıkış harçlarıyla ilgili.
Bakınız,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yurt dışına
çıkış harcı uygulaması ne zaman getirildi,
hangi amaçla getirildi ve ne kadar bir süre için düşünüldü ilk
önce?
Şimdi, bu uygulama,
2001 krizinin ülkemize hediyelerinden, acı hediyelerinden
biridir. Biliyoruz, önceki hükûmet zamanında, yani rahmetli
Ecevit Hükûmeti zamanında ekonomik kriz bütçeye öylesine olumsuz
yansımıştı ki, bu olumsuzluğun etkilerini en
aza indirebilmek için nerelerden acaba kaynak bulabiliriz diye
bir arayış içine girildi ve bu çerçevede bu uygulama -ayrıntısına
girmeyeyim- götürülmeye başlandı.
Daha sonra, bu
Yasa'ya tepkiler doğunca, tepkileri en aza indirmek için Yasa'nın
muafiyetlerle kapsamının daraltıldığına
tanık olduk ve öyle istisnalar tanındı ki, son derece
küçük bir nüfus kitlesi üzerinde bu harç kaldı. Devletin resmî
belgelerinden öğreniyoruz ki, 2003, 2004 ve 2005 yılları
itibarıyla yurt dışına çıkış yapanların
ancak yüzde 13'ü, yüzde 14'ü, en fazla da yüzde 15'i harç pulundan yararlanmış,
daha doğrusu harç pulu ödeme mecburiyetinde kalmış,
yüzde 85'i, yüzde 86'sı, yüzde 87'si muaf olmuş. Neden?
Değerli arkadaşlarım,
yani sıkıntı var. Olağanüstü bir geçiş döneminin
sıkıntısını aşmak için böyle hini hacette
geçici olarak düşünülmüş bir uygulama ve tepkiler nedeniyle
muafiyetler, muafiyetler, muafiyetler ve neredeyse son derece az
bir nüfus kitlesinin üzerinde kalmış.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu uygulama,
bir çeşit kelle vergisi uygulaması şeklinde ele
alınmalıdır, öyle düşünülmelidir. Bunu birçok maliye
uzmanı -ben maliyeci değilim- bu şekilde niteliyorlar.
Nitekim dün de bazı arkadaşlarımız bu şekilde
bunu nitelediler, kelle vergisi.
Şimdi,
AKP'nin ne yapması gerekiyordu? AKP'nin bu vergiyi kaldırması
gerekiyordu. Dün burada 1'inci madde üzerinde bir soru sordum Sayın
Bakana ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız,
asıl yasanın sahibi olması gereken Bakan burada idi.
Gerçi, asıl Maliye Bakanı, ama Müsteşar oturuyor.
Aa, burada, gelmiş
Sayın Bakan, teşekkür ederim. Çünkü, düzenlemelerle beraber
ağırlık belirli ölçüde Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına geçti.
Ben sordum, dedim
ki Sayın Bakana: Acaba bu uygulama dünyanın hangi ülkesinde
var? Bana şu şekilde yanıt verildi
Affedersiniz, Sayın
Bakan yoktu da, siz çıkmıştınız, galiba
başka bir bakanımız vardı, Millî Savunma Bakanımız,
evet, size vekâleten oturuyordu. Dediler ki: "Yani, benzer uygulamalar
var, ama, işte, diğer ülkelerde de benzer uygulamalar
var." Ee, yok! Yani, İngiltere kendi insanından yurt
dışına çıkarken, Fransa kendi insanından yurt
dışına çıkarken böyle bir şey almıyor. Oradaki
uygulama oralara turist olarak gelenlere ayakbastı parası
gibi uygulamalar. Böyle bir uygulamayı ben dünyanın hiçbir
ülkesinde, bilemiyorum, yok. 15 YTL'ye düşürülmüş ve dün,
yine, bu konuda ben bir soru sordum, dedim ki: "Ne kadar bir gelir
düşünüyorsunuz?" Maliye Müsteşarımız, yanlış
anımsamıyorsam, bilgilendirdi Sayın Bakanımızı.
Sanırım 2006 yılında ya da 2005 yılında 95
trilyonluk bir gelir gelmiş ve yüzde 10'luk bir artış bekleniyormuş.
Çünkü, 15 YTL olunca tabana yayılacak, o istisnalar da ortadan
kalkacağı için, daraltıldığı için daha
doğrusu, yüzde 10'luk bir artış
Yani, demek ki, 105 trilyonluk
bir gelir bekleniyor.
Yani, hiç yakıştıramadım;
böyle bir uygulama yok. Yani, dünyanın sıradan birtakım
ülkelerine bizim insanımız vizesiz giremiyor. Kırmızı
pasaportlu giren insanlara dahi, milletvekillerine dahi bin bir
zorluk çıkarılıyor; Hükûmet bu konuda gereken girişimleri
yapmaktan âciz, ama, bir bakıyoruz, kendi vatandaşının
yurt dışına çıkması anında kelle vergisini
öngörüyor. Ne diyelim? Adaletin bu mu ey AKP? Adaletin bu mu
ey AKP? Demek ki bu!
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bunun kaldırılması
gerekiyor. Bir daha düşüncelerimizi ifade ediyorum, kaldırılması
gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz iktidara geldiğimizde
-ki, geleceğimize inanıyorum- bunu kaldıracağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığıyla ilgili ek maddeler olması
nedeniyle az önce ek 2'nci madde üzerindeki konuşmamda TÜİK'in
açlık sınırı altında yaşayanlarla ilgili
geçici açıklamalarının kısa bir tahlilini yaptım.
Şimdi, elimde 2006 işsizlik rakamları var, TÜİK
işsizlik rakamları.
Bakınız,
burada da, yıllardan bu yana bu kürsüde ve komisyonlarda bir
gerçeği size anlatmaya çalışıyoruz. Türkiye'deki,
TÜİK ve dolayısıyla Hükûmetin kullandığı
bu işsizlik rakamları gerçeği yansıtmıyor;
çünkü, Türkiye'de Avrupa Birliğindeki -örneğin İngiltere'deki,
örneğin Almanya'daki- iş gücü piyasası varmış
gibi kabul ediliyor, oradaki istihdam dokusu varmış gibi
kabul ediliyor. Yani, böyle bir şeyi düşünmek mümkün mü? Orada,
yurt dışındaki o gelişmiş ülkelerde toplam nüfus
içinde tarımın payı yüzde 2'lerde, yüzde 3'lerde, bizde
hâlâ üçte 1. Böyle farklı bir yapı var. Kadın istihdamı
çok kayıt dışı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği gözlükleriyle,
standartlarıyla iş gücü piyasasına bakıp o gözlüklerle
işsizlik aramaktan artık vazgeçelim. Bakınız, yüzde
9,9 oranındaki bir işsizliğin 2006 yılında yaşandığı
resmen açıklandı.
Değerli arkadaşlarım,
2 milyon 442 bin kişi; lütfen, bu yüzde 9,9 işsizlik oranı
eğer doğru ise
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) -
bizim işsizlik sorunumuz Fransa'nın, örneğin
Almanya'nın, örneğin İtalya'nın işsizlik sorunundan
daha düşük oranda demektir. Yapmayınız, böyle bir
şey olabilir mi? Yüzde 8,8'di bundan önce, Almanya'da yüzde 9,7;
Fransa'da öyle. Yani, bizim, eğer işsizlik sorunumuz, oransal
olarak söylüyorum, mutlak olarak da Hükûmetin iddia ettiği gibi
ise, yani Almanya'dan, yani Fransa'dan, yani Avrupa Birliğinin
güçlü ekonomilerinden, Almanya'dan daha düşük oranda ise, biz,
boşu boşuna yıllardan bu yana işsizlik sorununu
abartmış oluyoruz. Öyle olmuyor muyuz?
Ben şunu
anımsıyorum: AKP, seçim meydanlarında ve hatta hükûmeti
kurduktan sonraki ilk günlerde, burada AKP sözcüleri 10 milyon
işsizden söz ediyordu, ne oldu bunlar, buharlaştı
mı? Buharlaştı mı? İşsizlik konusunda ciddi
olalım. İşsizlik konusunda gerçeği görelim ve gereğini
yapalım. Bizim düzeltmelerimize göre işsizlik yüzde
20'dir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Son sözümü söyleyeceğim, teşekkür edeceğim
Sayın Başkan.
Bakınız,
bizim, yine TÜİK rakamlarından hareketle yaptığımız
düzeltilmiş hesaba göre işsizlik oranı, 2006 ortalaması
itibarıyla yüzde 20,1'dir. Yani, 2 milyon 442 bin kişi değil,
5 milyon 415 bin kişidir. Yani, her 10 kişiden 1 kişi
işsiz değil, Türkiye'de her 10 kişiden en az 2 kişi
işsizdir. Öyle sanıyorum ki, işsizlik konusunda bizim
yıllardan bu yana anlatmaya çalıştığımız
ve az önceki konuşmamda da dile getirdiğim açlık ve
yoksulluk sınırlarının altında yaşayan
gerçek ihtiyaç sahibi kişilerin miktarı açısından,
az önce ve yıllardan beri anlattıklarımız bir gün
sizce de görülür ve gereği yapılabilir.
Bu duygu ve düşüncelerle,
bu yasa tasarısının hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. Sayın Başkan, size ve milletvekilleri, hepinize
sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun, Hükûmetin görüşülmekte olan kanun
tasarısının 1'inci maddesinin yeniden görüşülmesine
ilişkin talebi hakkındaki görüşünü okutuyorum:
Danışma
Kurulu Önerisi
No: 216 Tarihi:
8.3.2007
Görüşülmekte
olan 1347 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yeniden
görüşülmesinin;
Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
|
Bülent Arınç |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
AK Parti Grubu Başkan Vekili |
|
CHP Grubu Başkan Vekili |
|
İrfan Gündüz |
|
Haluk Koç |
|
|
Anavatan Partisi Grubu Başkan Vekili |
|
|
|
Ömer Abuşoğlu |
|
BAŞKAN - Danışma
Kururunun görüşü bilgilerinize sunulur.
Şimdi Hükûmetin
istemini okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1347 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin teknik bir düzeltme nedeniyle yeniden görüşülmesini
İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre arz ve talep ederim.
Vecdi
Gönül
Millî
Savunma Bakanı
BAŞKAN -
Hükûmetin istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu durumda tasarının
1'inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde
söz isteği? Yok.
Madde üzerinde
iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1347 Sıra Sayılı Tasarının 1 inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"(10) Bu madde
uyarınca alınan harçlar 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun
2 nci maddesinin (f) bendine göre Toplu Konut İdaresine aktarılır."
|
İrfan Gündüz |
Fikret Badazlı |
Nusret Bayraktar |
|
İstanbul |
Antalya |
İstanbul |
|
Cemal Uysal |
Eyüp Fatsa |
|
|
Ordu |
Ordu |
|
BAŞKAN - Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "Çıkış tarihi itibarıyla
son bir yılda altı aydan fazla yurt dışında ikamet
edenler" ibaresinin "Çıkış tarihi itibarıyla
yurt dışında oturma izni bulunanlar" şeklinde
değiştirilmesini; beşinci, altıncı ve yedinci
fıkralarının madde metninden çıkarılmasını;
dördüncü ve dokuzuncu fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve diğer fıkraların
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Ünal Kacır |
Nusret Bayraktar |
|
İstanbul |
İstanbul |
İstanbul |
|
Sabri Varan |
Recep Yıldırım |
Resul Tosun |
|
Gümüşhane |
Sakarya |
Tokat |
"(4) Harcın
beyan ve ödenmesinden sorumlu tutulan gerçek ve tüzel kişiler,
tahsil ettikleri harcı gelir veya kurumlar vergisi bakımından
bağlı oldukları vergi dairesine bir beyannameyle bildirmek
ve üç gün içinde ödemekle yükümlüdürler."
"(9) Gelir
İdaresi Başkanlığı; harcın tahsilat
şeklini belirlemeye, harca tabi işlemlere taraf olanları
harcın ödenmesinden sorumlu tutmaya, harca ilişkin beyan
dönemlerini tahsilat tutarına bağlı olarak onbeş
günlük, aylık veya üçer aylık dönemler itibarıyla tespit
etmeye, harcın iadesi ile bu maddenin uygulanmasına
ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN -
Şimdi, en aykırı önerge bu, bunu işleme alıyorum.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Efendim, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)
- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe
Yapılan değişiklikle
çıkış tarihi itibarıyla yurt dışında
oturma izni olanların yurt dışına çıkış
harcından muaf tutulması önerilmekte, toplu taşıma
araçlarıyla yurt dışına çıkışlarda
biletin düzenlenmesi sırasında ya da münferit çıkışlarda
oturma iznine ilişkin belge ibrazı ile otomatik olarak muafiyetin
uygulanması amaçlanmaktadır.
Ayrıca, harcın
yalnızca bilet bedeli ile birlikte tahsil edilmesinin doğurabileceği
sıkıntılar dikkate alınarak harcın tahsilat
şeklini belirlemeye, harca tabi işlemlere taraf olanları
harcın ödenmesinden sorumlu tutmaya, harca ilişkin beyan
dönemlerini tahsilat tutarına bağlı olarak onbeş
günlük, aylık veya üçer aylık dönemler itibarıyla tespit
etmeye, harcın iadesi ile bu maddenin uygulanmasına
ilişkin diğer usul ve esasları belirleme konularında
İdareye yetki verilmek suretiyle uygulamanın kolaylaştırılması
öngörülmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1347 Sıra Sayılı Tasarının 1 inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"(10) Bu madde
uyarınca alınan harçlar 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun
2 nci maddesinin (f) bendine göre Toplu Konut İdaresine aktarılır."
İrfan
Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Efendim, uygun görüşümüzle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)
- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe
4705 sayılı
Kanuna göre Yurt Dışı Çıkış Harçları
Toplu Konut İdaresi gelirleri arasında yer almaktadır.
4705 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılması
nedeniyle bu düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, 1'inci
maddeyi kabul edilen bu iki önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, yasa
tasarısının tümünün oylamasından önce, oyunun
rengini açıklamak üzere, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine
göre, lehte, Kocaeli Milletvekili Sayın Muzaffer Baştopçu...
Yok.
Aleyhte olmak
üzere Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Getirilen kanun
tasarısının bazı maddelerinin son derece olumlu
olduğunu; ancak, yaptığım konuşmalarda da
bahsetmiş olduğum gibi, 3'üncü ve 4'üncü maddelerinin
-özellikle 3'üncü maddenin Anayasa'nın eşitlik ilkesine,
4'üncü maddenin de kamu yararına uygun olmaması nedeniyle-
gözden geçirilmesini, yeniden müzakere edilmesini, Genel Kurulda
bir düzenleme yapılmasını istemiştim; ancak, gelen
hâliyle, şekliyle kanunlaştığı için -tutanaklara
geçirtmek düşüncesiyle- 3'üncü ve 4'üncü maddelerin bu nedenlerle
Sayın Cumhurbaşkanından geri gelme ihtimalinin kuvvetle
muhtemel olduğunu ifade etmek için aleyhte söz aldım.
1'inci madde,
yurt dışına çıkış harcı, son derece uygundur.
2'nci maddede
altmış beş yaşla ilgili düzenleme son derece uygundur.
Yeşil kartlarla
ilgili düzenleme son derece uygundur. O noktalarda kanunu tasvip
ettiğimi; ancak, 3'üncü ve 4'üncü maddelerle ilgili görüşlerimi
zikretmek düşüncesiyle huzurlarınıza geldiğimi
ifade ediyorum.
Yalnız, burada
bir hususu daha belirtmek istiyorum: Biliyorsunuz, altmış
beş yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesizlerle
ilgili ilk kanun Adalet Partisi döneminde çıkartılmıştır.
Geçmişte bu uygulamayı Türk halkının hizmetine
sunan iktidar Adalet Partisi İktidarıdır. Yine, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının kuruluşu
rahmetli Özal'ın döneminde bu Meclisten geçen bir kanundur. Yeşil
kartlarla ilgili kanun da, yine, Doğru Yol Partisi İktidarı
döneminde çıkartılan ve hayata geçirilen bir kanundur.
Şimdi, gelip
buraya, bu kanunlarda küçük iyileştirmeler yaptıktan sonra,
bütün bu güzelliklerin, bu düzenlemelerin sadece bu iktidar döneminde
yapıldığını söylemenin doğru ve haklı
olmadığını ifade etmek istiyorum.
Öncelikle altmış
beş yaşla ilgili kanunu getirenlere, bu Meclisten geçirenlere
teşekkür edeceksiniz, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfını bu Meclisten geçirenlere ve kanunlaştıranlara
teşekkür edeceksiniz, yeşil kartlarla ilgili kanunları
bu Meclisten geçirenlere, kabul edenlere ve uygulamaya sokanlara
teşekkür edeceksiniz, ondan sonra, gelip, bunlarla ilgili düzenlemeleri,
halkın menfaatine olan düzenlemeleri burada savunacaksınız.
Sanki bunlar ilk defa bu dönemde hayata geçiriliyormuş gibi,
sanki ilk defa fakir fukaraya bu dönemde yardım yapılıyormuş
gibi bir düşünce içerisine girerseniz bu yanlıştır.
Yeşil kartlılara
ilaçlar konusunda bu dönemde çıkartılan kanun iyi, güzel
bir kanundur. Ancak, geçmiş dönemde de, sosyal yardımlaşma
ve dayanışma vakıfları yeşil kartlıların
ilaçlarını alma noktasında hep o fakir fukaranın
yanında olmuştur. İlaç bedelleri geçmişte de sosyal yardımlaşma
ve dayanışma vakıfları tarafından karşılanmıştır.
Hiçbir vatandaşımız fakirliğinden dolayı
ilaç alamama gibi bir durumla karşı karşıya kalmamıştır.
Ama, son dönemde getirilen düzenlemeyle bunlar daha güzel ve düzenli
hâle getirilmiştir. Biz, ona teşekkür ediyoruz. Ama, geçmişi
inkârın, geçmişi reddin son derece yanlış olduğunun
altını çizmek istiyorum. Ben buradan, özellikle bu altmış
beş yaşı ilk defa hayata geçiren Türkiye Büyük Millet
Meclisinin o dönemki milletvekillerine ve iktidarına, sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarını
ilk defa bu Mecliste kabul edip hayata geçiren o dönemin iktidarı
ve milletvekillerine ve yeşil kartla ilgili uygulamayı
ilk defa bu Mecliste hayata geçiren milletvekillerime ve dönemin
hükûmetlerine ve iktidarlarına da bir teşekkür borcumuzun
olduğunu ifade ediyor ve bu dönemde de getirilen düzenlemelerle
ilgili hususlara da, bu kanunlara oy veren milletvekillerine teşekkür
de bir borçtur, vicdani bir borçtur, onu da ifade ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin
ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Yurt Dışına Çıkış Harcı
Hakkında Kanun Tasarısı'nın yapılan açık
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 237
Kabul : 217
Ret : 16
Çekimser : 4 (x)
Böylece, tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı
olmasını diliyorum.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.24
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
Tutanağın sonuna eklidir.
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.38
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'nin
Dördüncü Oturumu'nu açıyorum.
4'üncü sırada
yer alan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/1300)
(S. Sayısı: 1342)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sırada
yer alan, Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili Sözleşmenin
(Avrupa Patent Sözleşmesi) Değiştirilmesine
İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili
Sözleşmenin (Avrupa Patent Sözleşmesi) Değiştirilmesine
İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1075) (S. Sayısı: 1022)
BAŞKAN - Komisyon?
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
6'ncı sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya
Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1242) (S. Sayısı: 1338)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
7'nci sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Sırbistan ve Karadağ
Bakanlar Kurulu Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan
ve Karadağ Bakanlar Kurulu Arasında Gelir ve Servet Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1176) (S. Sayısı: 1185)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
8'inci sırada
yer alan, 10 Kasım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde Cenevre'de
Gözden Geçirilen 2 Aralık 1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin
Korunması Uluslararası Sözleşmesine Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Dışişleri komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
8.- 10 Kasım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde
Cenevre'de Gözden Geçirilen 2 Aralık 1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin
Korunması Uluslararası Sözleşmesine Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1135) (S. Sayısı: 1085)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
9'uncu sırada
yer alan, Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi,
Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
9.- Şans Oyunları Hasılatından
Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1284) (S. Sayısı:
1340) (x)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
1340 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili
Sayın İnci Özdemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU
ADINA İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Şans Oyunları
Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına konuşmak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Dünya Kadınlar
Günü. Tüm kadınlarımın ve dünya kadınlarının
bu güzel gününü kutluyor, hak ettiğimiz yere en kısa zamanda
ulaşmayı diliyorum.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri, ülkemizde, karşılığı
nakit olmak üzere şans oyunları tertip etme yetkisi, çeşitli
kanunlarla üç ayrı kurum ve kuruluşa verilmiş bulunmaktadır.
Bunlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Millî Piyango
İdaresi Genel Müdürlüğü ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüdür.
İlgili mevzuat hükümleri çerçevesinde, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, at yarışları yapma ve bu yarışlar
üzerinde, memleketin neresinde olursa olsun müşterek bahisler
tertip etme hak ve salahiyetini, 21 Kasım 1993 tarihinden itibaren
yirmi yıl süreyle Türkiye Jokey Kulübüne, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü ise futbol müsabakalarında müşterek bahisler
tertibi ve yürütülmesi hak ve salahiyet yetkisini Spor Toto
Teşkilat Müdürlüğüne devretmişlerdir.
Şans oyunları
hasılatı üzerinden, mevcut uygulamaya göre, hazineye,
katma değer vergisi, şans oyunları vergisi, belediye
eğlence vergisi ödenmekte, Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na,
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna, Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumuna, Olimpiyat Oyunları Hazırlık
ve Düzenleme Kuruluna muhtelif mevzuatla belirlenen oranlarda
kaynak aktarımı yapılmakta, oyunları tertip eden
kurum ve kuruluşlara kendi mevzuatlarıyla belirlenen
oranda pay verilmektedir. Değişik zamanlarda ve kaynağın
bir gün ortadan kalkabileceği hiç düşünülmeden çıkarılan
yasalarla, şans oyunu hasılatı üzerinden alınan
vergiler ile kurum ve kuruluşlara yapılan aktarımlar
zamanla artırılmış, bu da, iştirakçilere ödenen
ikramiyelerin giderek azalmasına neden olmuştur. Bu durum,
şans oyunlarına olan talebin, maalesef, hiçbir verginin ve
denetimin söz konusu olmadığı İnternet ve benzeri
sanal ortamlar üzerinden ağırlıklı olarak yurt
dışı orijinli olarak oynatılan kumar ve benzeri
yasa dışı oyunlara yönelinmesine yol açmıştır.
Vergi ve aktarımların matrahları ve bu matrahlara uygulanan
oran veya maktu tutarlar, şans oyunlarını
(x) 1340 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa
eklidir.
tertip eden kurum
ve kuruluşlara göre farklılık göstermektedir. Bunun
nedeni, hasılat üzerinden alınan vergiler ile çeşitli
kurum ve kuruluşlara kaynak aktarımını düzenleyen
çeşitli kanunların farklı zamanlarda yürürlüğe
girmesidir.
Ayrıca, mevzuattaki
düzenlemelerden dolayı, bazı oyun hasılatları
üzerinden bu vergiler alınmamakta veya aktarımlar yapılmamaktadır.
Kurum ve kuruluşlarca, oyun türleri itibarıyla farklı
ikramiye verilebilmekte, bu da iştirakçilere ödenecek ikramiye
tutarı veya oranını belirleyen yasal bir düzenleme
olmamasından kaynaklanmaktadır. Bundan da kamuya aktarılan
kaynak tutarları etkilenmekte, kurum ve kuruluşlar arasında
haksız rekabet oluşmaktadır.
Bu kanunla çeşitli
mevzuat hükümlerine son verilerek vergilendirme ve kaynak aktarımı
tek çatı altına alınmakta, dağınık ve çok
karmaşık yöntem ve hesaplama şekillerine son verilerek
kolay anlaşılabilir yeni bir hesaplama metodu getirilmekte,
şans oyunları hasılatı üzerinden alınan oldukça
yüksek vergiler ile kaynak aktarım oranları aşağı
seviyelere çekilerek talihlilerin alacağı ikramiyeyi
artırmak suretiyle illegal oyunlara yönelen talebin yasal
şans oyunlarına yönlendirilmesi, kurum ve kuruluşların
kamuya aktaracakları kaynakların artırılması
ve güvenceye alınmasıyla rasyonel bir yönetimin teşvik
edilmesi amaçlanmıştır. Böylece, kolay ve basit bir uygulama,
kamuya aktarılacak kaynakların sürdürülebilirliği,
hizmet sunan kurum ve kuruluşların etkinliği ve verimliliğinin
artırılması mümkün olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu noktada biraz atçılık
sektöründen söz etmek istiyorum. Sektör diyorum, tabii, bunu artık
bilinçli olarak kullanıyorum. Dünyada, zira, atçılığa
bir sektör gözüyle bakılmakta, bir sektör olarak kabul edilmekte.
Neden sektör, dünyada? Çünkü, olağanüstü bir istihdam alanı
olarak görülmekte. Neden böyle düşünülüyor? Müthiş bir
iş alanı açma imkânı var. Bundan dolayı dünya bunu
böyle kabul ediyor. Sonra, tarım alanında olağanüstü
katkılar sağlayan bir sektörden söz ediyoruz. Benim kendi
ülkemde -eğer size bir küçük örnek verecek olursam, tarım
alanına doğrudan nasıl bir destek sağladığına
belki sizler de ikna olursunuz diye düşünüyorum- 100 bin tonun
üzerinde tarımsal ürün alınmakta bu alanda. Bu, Türkiye
şartlarında fevkalade önemli ve de bunda şöyle de bir
imkân getiriyoruz: Bir kısmı avans olmak üzere ödeniyor ve
neredeyse peşin bir alım gerçekleştiriliyor. Şimdi,
ne kadar çok çiftçimize bir hizmet verdiğini düşünürsek,
burada atçılığın da tarımsal boyutta ne kadar
önemli işlev gördüğünü görmekteyiz.
Devletten hiçbir
destek görmediği hâlde -ki bunun altını çizerek söylüyorum
atçılık sektörü için- atçılarımız zamanlarını
harcayarak, emeklerini harcayarak, ceplerinden paralarını
harcayarak, devletten bir kuruş destek almadan ne tür şeyler
yapıyor, sizlerle bunu bir paylaşmak istiyorum. 30 bini
doğrudan, 10 bini dolaylı -ki, buna ben tarımsal alanı
hiç katmadan söylüyorum- 40 bin kişiye iş imkânı sağlıyor.
Öyle bir iş imkânı ki, bunun 10 binin üzerindeki kısmı
Doğu ve Güneydoğu'da hiçbir işi olmayan vatandaşlarıma
ait. Şimdi, bölgede terör örgütlerinin kimleri kandırmaya
yönelik hareketler içerisinde olduğuna bakarsak, bu iş
imkânının ne kadar önemli bir imkân olduğunu herhâlde hepimiz
görürüz diye düşünüyorum. Kaldı ki, 300 bin kişinin buradan
doğrudan aş sağladığı da hepimizin malumu.
Ayrıca, savunma
sanayisine çok ciddi bir kaynak yaratılmakta, sağladığı
bu ciddi kaynak ile ülke savunmamız bir anlamda büyük ivmeler
kazanmakta. Dün hepinizin elindeydi, burada ajans bültenlerinde
gördük; Savunma Sanayimiz yeni bir ihale açıyor, fevkalade gurur
duyacağımız bir ihale. İşte, düşündüm: Yani,
atçı olarak şahsen ben kendim ne yapıyorum? Bu noktada
beni gururlandıran bir olayın içerisinde olduğumu
gördüm. Zannediyorum, bu yasayla beraber vereceğiniz destek
sizleri de gururlandıracaktır.
Yükseköğrenim
yapmakta olan çocuklarımız var biliyorsunuz. Buradan çok
ciddi bir kaynak Kredi ve Yurtlar Kurumuna gidiyor. Maddi imkânları
yerinde olmayan vatandaşlarımızın çocukları
kredi alma
Ki, bütün müracaat edenlere, biliyorsunuz, kredi veriyoruz
ve 1/1/2007'den itibaren ciddi de rakamlara ulaştı. Bu kaynağın
temelinde, yine atçılık sektörü var. Yine, bu çocuklarımız
barınma imkânı bulamayabiliyorlar. Bu barınma imkânlarını
da yurtlar yapmak suretiyle Kredi ve Yurtlar Kurumumuz hallediyor,
bu sorunlarını gideriyor. İşte, bunun altında
yatan da yine atçılık sektörü.
Değerli arkadaşlarım,
Çocuk Esirgeme Kurumunu artık herhâlde hiçbirinizle konuşmanın
da bir gereği yok. Bu, hepimizin zaten elimizden geldiğince
destek olmamız gereken bir kurum. Atçılık sektörü, en
fazla da buna önem veriyor ve bu yasada da ciddi bir değişiklikle,
Çocuk Esirgeme Kurumu ciddi manada destek buluyor. Bu da benim için
fevkalade önemli bir konu.
Türkiye'nin tanıtımından
yapılacak olimpiyat oyunlarına kadar her alanda kaynak olarak
atçılık sektörü var kısacası.
Yalnız, bunları
yaparken atçılık sektörünün, tabii, ayakta kalması
çok önemli. Ne yazık ki biz, şu anda bunu çok olumsuz
bir noktada yaşıyoruz. Dünyanın hiçbir ülkesinde yüzde
68 gibi adaletsiz bir kesinti yok ve olamaz. Dünya geneline baktığınız
zaman, atçılık sektöründen kesinti, ki, dünyada bunun rakamı
120 milyar euro, at satışı sadece 10 milyon euro. Bu rakamlarla
konuştuğumuz bir sektörde bizde yüzde 68'lik bir kesinti,
ama, dünyada yüzde 15 ila 30 arası genel, ki, yüzde 15'in altında
da var. Ayrıca, bununla da yetinmiyorlar, yeniden, bu kesintileri,
bir şekilde atçılığa döndürüyorlar. Yani, dünya
devletleri, diğer gelişmiş ülkeler, acaba hiç mi bir
şey bilmiyorlar da bizim gibi yüzde 68'ini almıyorlar? Bu
noktada durup düşündüğümüz zaman, altındaki gerçekleri
herhâlde çok daha iyi görürüz diye düşünüyorum.
Ülkemizde, ayrıca,
boyutu şimdiye kadar çok da ortaya çıkmayan, ama bundan sonrasında
çıkacağına inandığım başka alanlar
var. Örneğin, turizm alanı. Bir Dubai'ye gidiyorsunuz, Dubai'de
benim özlediğim bir turist tipi görüyorum. Nedir bu turist tipi?
Siz, bir mağazaya giriyorsunuz -genelde bizim ülkemizde böyle-
3-5 kuruşluk bir şeyin alındığını görüyorsunuz,
ama, Dubai'de giriyorsunuz, bir Amerikalı turist, oraya yarışları
izlemek üzere gelmiş bir Amerikalı turist -ki, ben bunu orada
yaşadım- 150 bin dolarlık bir kolyeyi alıp çıkabiliyor.
O ülkeye bıraktığı dövize bakınız. Balinalar
gibi yan yana yatan kruvaziyer gemiler görüyorum, içerisinde bir
sürü zengin, varlıklı turist. Bunlardır o ülkeye
asıl dövizi bırakacak olan. Benim özlediğim turist tipi
budur. Ben bunun bir şekilde İstanbul'da gerçekleşmesini
istiyorum. Eğer ben bunu İstanbul'da gerçekleştirme
imkânı bulursam, biliyorum ki benim ülkeme çok ciddi bir döviz
kaynağı oluşturacak. Dolayısıyla, bu alan fevkalade
önemli.
Ülkemizde 3'ü
Tarım ve Köyişleri Bakanlığına ait devlet harası,
yaklaşık 250 tane de özel hara mevcut. Buralarda binlerce,
binlerce insan istihdam ediliyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu sizlere anlatmaya çalıştığım
gerçekler, benim, sektörün çok yakından tanıdığı
ve benim de içerisinde bulunduğum bir kişi olarak sizlerle
paylaşmak istediğim gerçekler. Üç yıldır ben bu yasanın
mücadelesini veriyorum. Bu yasanın mücadelesini verirken
hedefim neydi, amacım neydi? Benim ülkem daha fazla buradan kaynak
sağlayabilsin, benim kurum ve kuruluşlarım buradan
daha büyük kaynak sağlayabilsin. Çünkü, atçılık sektöründe
yüzde 68 kesinti nedeniyle, en zor yılında -2006 yılında-
bile 600 trilyona yakın bir kaynak aktardı. Ben diyorum ki,
bu sektörün önü açılmalı, bu sektörün önü açılır ise
bu 1 milyar dolarlara varmalı. Ben IMF'den 300-500 milyon beklerken,
kendi iç dinamiğim olan atçılığı neden harekete
geçirmem yıllardır? Gerçekten bunu merak ediyorum. Umuyorum
bu anlattıklarımdan sonra sizler de bu noktada biraz daha
düşünür ve bundan sonra, belki bir yasal düzenlemeyle -ki, Sayın
Bakanımla bu konuyu da konuştuk- çok daha farklı noktalara
gelmesini sağlarız diye umut ediyorum.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hepimiz atçı
oluruz, merak etmeyin.
İNCİ ÖZDEMİR (Devamla)
- Umarım olursunuz, çünkü, hatırlayacaksınız, hepimizin
kökünde kökeninde Türklük var ve Türklerin ilk duyduğu seslerin
at kişnemeleri ve atların nal sesi olduğunu unutmayacağınızı
umut ediyorum.
Kimsenin hiç
kuşkusu olmasın ki, asıl hedeflerimizden bir tanesi
de illegal oyunlar. Bu illegal oyunlar ciddi şekilde can yakıyor
değerli arkadaşlarım, hepimize sıkıntı
veriyor. Maliye Bakanlığımız da, İçişleri
Bakanlığımız da konuya son derece vâkıf. Hakikaten,
şu anda legal oyunlar boyutunda bir illegal oyun var ve burada
çek-senet imzalatılarak insanların çok canı yakılıyor.
Bizler arzu ediyoruz ki, artık, bu, devlet kontrolünde olsun.
Bizler istiyoruz ki, insanların imzaladığı senetlerle,
çeklerle evleri, arsaları, arazileri, her şeyleri ellerinden
alınmasın. Ama, bugün bulunduğumuz nokta budur. Bunun
önüne geçebilmek için, bu ve bunun gibi daha başka yasaların
geçmesi gerekmektedir. Bu noktaya da ben dikkatlerinizi çekiyorum.
Hepinize, beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyor, en derin saygılarımı
sunuyorum.
Bu arada, emeği
geçen Cumhuriyet Halk Partisine, Anavatan Partisine ve Doğru
Yol Partisine de çok teşekkür ediyorum.
Tekrar saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Özdemir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın
Ali Kemal Deveciler.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Şans Oyunları Hasılatından
Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı'nın geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Ama, sözlerime
başlamadan evvel, öncelikle, tüm kadınlarımızın
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor, ülkemizde kadınlarımızın
gerek bürokraside gerekse siyaset ve politikada hak ettikleri
yere gelmelerini ve daha fazla kadınımıza görev verilmesini
temenni ediyorum. Tüm kadınlarımıza sevgi ve saygılarımı
ve yüce Meclise de sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Ülkemizde
şans oyunları sektörü çok rağbet gören, bu nedenle de
önemli miktarda hasılat yaratma kapasitesine sahip bir sektördür.
Nitekim, sektörün bu hasılat yaratma kapasitesinin farkına
varan kimi çevreler hiçbir verginin ve denetimin söz konusu olmadığı
İnternet ve benzeri sanal ortamlarda illegal biçimde bu hasılata
ortak olmaktadır. Bu şekilde, bir yandan şans oyunları
ile ilgili bir kayıt dışılık oluşturulmakta,
diğer yandan da bu tür oyunların devlet eliyle yönlendirilmesi
prensibi zarar görmektedir.
Nitekim, bazı
sanayi ve ticaret odalarımızca yapılan araştırma
sonuçlarına göre, ülkemizde yaklaşık 1,5 milyon kişinin
İnternet ortamı üzerinden yasa dışı olarak oynatılan
şans oyunu, müşterek bahislere iştirak ettikleri ve
bu oyunlara bir yılda ödedikleri tutarın milyonlarca dolara
ulaştığı hesaplanmaktadır.
Şans oyunlarının
hasılatından Kredi ve Yurtlar Kurumuna, Savunma Sanayii
Destekleme Fonu'na, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna,
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna, Tanıtma Fonu'na,
Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kuruluna ve
tabii, bugüne kadar da belediyelere kaynak aktarılmaktadır,
ama, bu yasayla belediyelere aktarılan kaynak şu anda kesilmektedir.
Bununla ilgili önergelerimiz var. İnşallah, belediyelerin
gasbedilen bu gelir kaynağı da yasanın nihayetinde
yasaya konulacağını tahmin ediyorum, ümit ediyorum.
Tüm bu aktarımlardan sonra, oyunları tertip eden kuruluşlara
da belirlenmiş oranlar nispetinde pay verilmektedir. Şans
oyunları hasılatından yapılan bu aktarımların
farklılıklar arz etmesinin yanı sıra, hâlen uygulanan
sistemde düzenlenen şans oyunlarının ödeyecekleri ikramiye
tutarlarını ya da oranlarını belirleyen herhangi
bir yasal düzenleme de yoktur. Bu nedenle, oyun türleri itibarıyla
verilen ikramiyeler de farklılaşmaktadır. Şans
oyunları hasılatından yapılan bu aktarımların
farklar arz etmesinin yanı sıra, hâlen uygulanan sistemde
düzenlenen şans oyunlarının ödeyecekleri ikramiye
tutarlarını ya da oranlarını belirleyen herhangi
bir yasal düzenleme de yoktur. Bu nedenle, oyun türleri itibarıyla
verilen ikramiyelerde de farklılıklar olmaktadır.
Tüm bu hususlar
nedeniyle şans oyunlarının bir bütün olarak ele
alınması ve sektörün rasyonel işlemesini ve basitliğini
sağlamak üzere yeni bir düzenleme yapılması gereği
çoktan beri bulunmaktaydı. Bu düşüncelerle tasarı ilk kez önümüze
geldiğinde umutlanmış ve sevinmiştik. Bu şekilde
sistem basitleştirilecek, izlemesi kolay hâle getirilebilecek
ve tek bir metin üzerinden takibi mümkün olabilecekti. Bu umudumuza
karşılık, tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundan
Genel Kurula indiği hâliyle metin önemli eksiklikler içermektedir.
Ne yazık ki, diğer bir deyişle, tasarı aslında
hâlen düzeltilmeye de muhtaçtır. Her şeyden önce tasarının
gerekçesinde amaçladığı söylenen bazı hususların
metne yansımadığı durumlar mevcuttur. Nedir bunlar?
Tasarının
gerekçesinde, şans oyunlarına olan talebin, hiçbir verginin
ve denetimin söz konusu olmadığı İnternet ve benzeri
sanal ortamlar üzerinden oynatılan illegal oyunlara yönelmekte
olduğu ifade edilmekte ve tasarıda oluşturulan sistemle,
kamuya intikal eden kaynakların sürdürülebilir bir şekilde
güvenceye bağlanmasının sağlanmış olacağı
söylenmektedir. Gerekçede ön plana çıkarılan amacın
çok güzel olmasına rağmen, tasarı, sadece şans
oyunlarında zaten var olan sistemi yeniden düzenlemektedir.
Yani, İnternet üzerinden kanun dışı oynatılarak
halkımızdan toplanan paralar, yine bu kanunun kapsamı
dışında kalmaktadır. Her ne kadar 2004 yılı
Nisan ayından bu yana iddaa oyunu, bayi terminalleri ve İnternet
sitelerinde oynatılmakta olduğundan ötürü yurt dışı
kaynaklı illegal sitelerle belirli bir düzeyde rekabet edilebiliyor
olsa da, maalesef, kaçak tutarı, konuşmamın başında
söylediğim kadar yüksek düzeylerdedir hâlâ. Bu hâlâ önlenememiştir.
Bu çerçevede değerlendirildiğinde,
tasarı, zaten var olan sisteme bir düzenleme getirmektedir. Fakat
bu düzenleme, kayıp ve kaçağı sistem içine almayı
amaçlamamaktadır. Şu hâlde, elimizdeki düzenleme nasıl
olacak da, tasarıda buna ilişkin bir hüküm yokken, İnternet'te
şans oyunları oynatan yabancı sitelere kaynak aktarılmasını
ve bu surette yurt içindeki şans oyunları havuzunda yer alması
gereken kaynağın dışarıya kaptırılmasını
engelleyecektir?
Bu husus gerekçede
yer aldığı hâlde tasarıya konulmayan bir husustur
ve var olan kaynak havuzunun artırılmasını engellemektedir.
Ama Hükûmet, her konuda olduğu gibi, yabancılara karşı
burada da başı öne eğik tavrını korumaya kararlıysa,
o başkadır tabii ki.
Tasarının
gerekçesinde belirtilen amaçlar şunlardır; bunlardan bahsetmek
istiyorum: Vergilendirme ve kaynak aktarımının tek
çatı altında konsolide edilmesi. Şans oyunları hasılatının
aynı matrah tanımları üzerinden vergilendirilmesi.
Şans oyunu üzerinden alınan yüksek vergilerin aşağı
seviyelere çekilerek, daha fazla ikramiye verilmesi. Kamuya daha
fazla tutarda kaynak aktarımının sağlanması.
Kurum ve kuruluşların kamuya aktaracakları kaynakların
güvenceye alınarak, rasyonel bir yönetimin teşvik edilmesi.
Sayın milletvekilleri,
tasarıda belirtilen bu amaçları göz önüne aldığımızda,
bunların tamamının şans oyunları hasılatından
kamuya kaynak aktarılmasına yönelik amaçlar olduğunu
görmekteyiz. Hatta sisteme ait "rasyonel" sözcüğü bile
kaynak aktarımı amaçlı kullanılmaktadır. Yani,
Hükûmetin amacı, ne şans oyunları gibi yüksek kaynak yaratma
gücüne sahip bir sektörü modern bir yönetim anlayışına
göre rasyonelleştirmek ne de yasa dışı oyunları
engellemektir. Hükûmetin bu tasarıyla düşüncesi açıkça
ortaya çıkmaktadır. Bu hesap, halkımızın oynadığı
şans oyunları sonucunda sistemden kamu kesimine ne kadar
kaynak aktarırız hesabıdır, daha fazlası değildir.
Yani, kanun dışılığı azaltalım da gelirler
artsın ya da sistem nasıl daha iyi işler konuları,
maalesef, Hükûmeti aşan konularmış gibi görünüyordur.
Zaten, Hükûmet, sistemin etkinliğini düşünüyor olsaydı,
şans oyunlarının değişik kurumlar arasında
pay edilmesini engeller ve bu sistemin tek çatı altında toplanmasını
sağlardı.
Sosyal güvenlikte
tüm anayasal engellere rağmen tek çatı uygulamasına
geçilme takıntısına sahip olan Hükûmet, burada aynı
yöntemi benimsememe yönünde de aynı kararlılığı
göstermiştir. Bunun aslında bir çelişki olduğunun
yargısını halkımıza bırakıyorum.
Tasarının
4'üncü maddesi, şans oyunlarına bir takvim yılı
içinde ödenecek ortalama ikramiyeyi hasılatlara belirli
oranlarda bağlamaktır. Bu, sisteme bir belirlilik kazandırılması
açısından olumlu bir yaklaşımdır. Öte yandan,
yatırım ve işletme giderlerine ilişkin olmak üzere,
yine hasılatların belirli oranlarına bağlı
olarak sınırlamalar getirilmektedir. Bunun da olumlu olduğu
düşünülebilir, fakat, burada dikkat çeken husus, 5'inci maddenin,
Bakanlar Kurulunu, oranlar açısından, her bir kurum ve kuruluş
için ayrı ayrı belirlemeye yetkili kılmasıdır.
Bu, kurumlar arasında farklı uygulamalara neden olacak
bir durumdur ve şans oyunları oynatma lisansı olan kurumların
arasındaki eşitliğin, dolayısıyla sistemin
etkinliğinin bozulmasına neden olabilecektir.
Tasarının
6'ncı maddesiyle "şans oyunları vergisi"
adı altında bir verginin tanımlanması ve bunun oranının
belirlenmesi önemlidir. Bununla birlikte, vergi oranlarının,
futbol müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde
yüzde 5, at yarışlarında yüzde 7, millî piyango ve diğer
şans oyunlarında yüzde 10 olarak farklı biçimde belirleniyor
olması, gerçekte belirtilen vergilendirme ve kaynak aktarımının
konsolide edilmesi amacına uygun değildir. Bu farklı
vergilendirme anlayışı kurumlar arası rekabet
açısından uygun mudur? Eğer sistem tek çatı altında
toplanmış olsaydı, bu mümkün olabilecek miydi?
İddaa'dan aktarılan
paylar Türk sporuna önemli katkılarda bulunmaktadır. Buradan
aktarılacak payların amatör takımlara ve futbol haricindeki
diğer amatör sporlara da yaygınlaştırılması,
Türk sporunun desteklenmesi açısından çok önemlidir. Umalım da,
tek çatı altında toplanamayan sistemde iddaa oyununun hasılatı
düşmesin. Aksi takdirde, Türk futbolu için bu denli önemli bir
destek olan oyun, işlevini yerine getirmekten uzaklaşır.
Öte yandan, Türkiye
Jokey Kulübü, son dört yılda müşterek bahislerden elde etmekte
olduğu payın giderlerini karşılayamamasından
ötürü sürekli zarar etmektedir. Geçen yılki zararı 60 trilyon
lira civarındadır. Bu dönemde sadece zorunlu yatırımlar
yapılmış olmasına ve cari giderlerin karşılanmasına
karşın, 2006 yılı sonunda Türkiye Jokey Kulübünün
bilanço nakit tutarı 2 milyon YTL seviyesine düşmüştür.
Bu hâliyle, 2007 yılının ilk çeyreğinden itibaren,
Türkiye Jokey Kulübünün yasal sorumluluğu olan vergi ve fonları
karşılamasında sorunlar oluşacaktır. Yarış
ikramiyelerinin ödenmesindeki sıkıntılar nedeniyle
şu an atçılık sektörü durma riskiyle karşı karşıya
gelmiştir. Bu sorunun aşılabilmesi için yarış
atı yetiştiriciliğini özendiren politikaların
izlenmesi gerekmektedir Hükûmet tarafından. Saf kan at üretimi,
at ticareti ve ihracatı artırılmalı, dünyadaki
örneklere benzer biçimde at satış merkezlerinin kurulmasına
Hükûmet tarafından hız verilmelidir. Bu kapsamda, Tarım
Bakanlığı, at yetiştiriciliği konusunda daha
nitelikli politikalar oluşturulmasından ve bunun izlenmesinden
sorumludur. Bu çerçevede, kendisi bir kamu kurumu olmasa da kamusal
bir hizmet veren Türkiye Jokey Kulübü, zaman zaman, uygulamalar
açısından denetlenmeli ve bu denetleme sonuçları kamuoyuyla
paylaşılmalıdır.
Şans oyunları
sisteminin tek çatı altında birleştirilmemesinin
pratikteki bir diğer sonucu da bayilerin değişik kurumların
bürokrasileriyle boğuşmasıdır. Dolayısıyla,
bu tür bir sistemin tasarıya getirilmemiş olması, bu
açıdan da etkinliğe aykırıdır. Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında bu alandaki bürokrasiyi, şans
oyunları sistemini tek çatı altında toplayarak ve bayilik
hakkı almış olan vatandaşların yetkili makamlarla
ilişkisini en aza indirmek suretiyle bürokrasiyi azaltarak
işe başlayacağız.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 7'nci
maddesinde yer alan kamu paylarının dağıtımına
ilişkin şu anki uygulama, şans oyunları sonucu elde
edilen hasılattan, yasalara göre belirlenen oranlarda, yine
yasaların öngördüğü tutarlarda çeşitli kamu kurumlarına
kaynak aktarılması şeklindedir. Tasarıyla bu uygulamaya
son verilmekte, bunun yerine, kurumlara şans oyunları vergisinden
verilecek pay Maliye Bakanlığının takdirine
bırakılmaktadır bu yasayla. Bu uygulama, ilgili
kurumların gelirlerinde ciddi düşüşe veya oynamalara
yol açabilir. Bu nedenle, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
ile Kredi Yurtlar Kurumu başta olmak üzere bazı kurumların
gelir düzeylerini güvence altına alacak düzenlemelere, vereceğimiz
önergelerle, tasarıda yer verilmelidir. Tasarının
bu yöndeki belirsizliklerini gidermek için Plan ve Bütçe Komisyonunda
verdiğimiz önerge, maalesef, kabul edilmemiştir.
Yine, tasarıya
komisyon görüşmeleri sırasında eklenen geçici 5'inci
maddeyle, Bakanlar Kurulu kararıyla bedeli Millî Piyango
İdaresi bütçesinden karşılanmak üzere Türkiye'nin tanıtımına
yönelik olarak spor ve kültürel tesisler yapılabilecektir.
Spor ve kültürel tesislerin yapılacağı yer ile bu tesislerin
işletilmesine ve ihalesine ilişkin usul ve esaslar da yine
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecektir.
Düzenlemenin
son derece sakıncalı olduğunu bir kez daha burada tüm
milletimizin huzurunda tekrar etmek istiyorum. Düzenlemeyle,
Millî Piyango İdaresi amacı dışında bir işlevle
görevlendirilmektedir. Normal olarak maddede sayılan hizmetlerin
ilgili kurumların bütçesinden yapılacak harcamalarla
yapılması gerekir. Bu harcamalar kamu yönetiminin tabi
olduğu esaslara ve bu madde çerçevesinde Kamu İhale Kurumu
hükümlerine tabidir. Maddeyle, harcamaların 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 832 sayılı Sayıştay
Kanunu gibi kanunlar yanında Kamu İhale Kanunu'na da tabi
olmaması öngörülmektedir.
Düzenleme son
derece sakıncalıdır. Çünkü, AKP Hükûmetinin şeffaflıktan
kaçmasının, bir şeyleri gizlemeye çalışma uygulamalarının
bir tekrarıdır. Bırakın halk ne yaptığımızı
denetim vasıtasıyla görsün. Bu kadar kapalı kapılar
arkasına saklanmayalım artık.
Tasarının
11'inci maddesi uyarınca, belediyeler şans oyunları
sisteminden yapılan kamu payı dağıtımı
dışında bırakılarak gelir kaybına
uğratılmaktadır. Tasarıyla, şans oyunları
hasılatından bugüne kadar belediyelere ödenen paylara
son verilmektedir. Oysa, bugün, belediyelerin kaynak yetersizliğiyle
karşı karşıya oldukları bir gerçektir ve bununla
ilgili Hükûmetin Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiş olduğu
Belediye Gelirleri Yasası da mevcuttur.
Bu konuyla ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir önergemiz vardır. Önergemiz
kabul edildiği takdirde, belediyelerimiz bu hak mahrumiyetinden
kurtarılmış olacaktır. Bununla ilgili AKP Grubunun
da bir önergesi olduğunu öğrendim. İnşallah, Plan
ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp Türkiye Büyük Millet Meclisine
görüşülmesi için gönderilen kanun metninde belediyeler aleyhine
kaldırılan bu maddelerin tekrar ekleneceğini ümit
ediyorum.
Gelelim tasarının
geçici 4'üncü maddesine. En can alıcı madde bu maddedir. Bu madde
bir af niteliğinde; iddaa'yı oynatan bir özel şirkete,
bir kuruma af getirmektedir. Bilindiği gibi bilet bedeli üzerinden
yüzde 10 oranında şans oyunları vergisi alınması
gerekirken, bilet bedeli üzerinden yüzde 3 oranında vergi
alınması nedeniyle uğranılan vergi zararı
200 trilyon liraya yakındır. İşte tasarının
geçici 4'üncü maddesi, 2004'ten başlamak üzere "iddaa"
adlı müşterek bahis oyununu daha farklı bir vergileme
rejimine tabi tutmak istemektedir. Bu durum, gerçekte devletin
vergiden zararını affetmeye yönelik bir hüküm içermektedir
ve ayrıca düşük vergi uygulaması sonucu devletin bundan
ettiği zararın affedilmeye çalışılması,
oyun sistemi işleten ve aynı zamanda başbayilik yapan
firmaya da haksız kazanç sağlanması anlamına gelmektedir.
Bir konunun vergilendirilmesine ilişkin olarak uygulamada
bir ihtilaf ya da yorum farklılığı varsa, bunun çözüm
yeri yasama organı değildir, bunun çözüm yeri yargı
mercileridir.
Düzenleme, kanunların
genelliği ilkesine aykırı olduğu gibi, Anayasa'nın
10'uncu maddesindeki "Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya
sınıfa imtiyaz tanınamaz." hükmüne da aykırıdır.
Ayrıca, kamu yararı olmayan bir hükmün geçmişe şamil
olması da düşünülemez. Böyle bir düzenlemenin hukuk devletinde de yeri
yoktur. Bu nedenle de tasarıdan mutlaka çıkarılması
gerekmektedir.
Biz Cumhuriyet
Halk Partisi Plan Bütçe Komisyonu üyeleri olarak, tasarının
Plan Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında, geçici
4'üncü maddenin yasa metninden çıkartılmasını savunduk.
Burada bir yanlışlığın yapıldığını,
bir Anayasa'ya aykırılığın söz konusu olduğunu
ve devletin 200 trilyon liraya yakın bir zarara uğratılacağını,
bir kişi lehine, bir zümre lehine uğratılacağını
söylemiştik, fakat ne yazık ki kabul ettiremedik taleplerimizi.
Ama, son bir gelişme de bununla ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubumuzun, geçici 4'üncü maddenin tasarı metninden çıkartılmasıyla
ilgili bir önergemiz vardır, 200 trilyon liralık kaybedilen
vergi zayiinin hazinemize irat kaydedilmesi yönünde. Bununla ilgili
son bir gelişme vardır. Sayın Bakan, spordan sorumlu Devlet
Bakanı Mehmet Ali Şahin, duyarlı bir davranış
göstermiştir geç de olsa, Cumhuriyet Halk Partisinin Plan ve Bütçe
Komisyonunda getirmiş olduğu öneriyle, yanlışlığın
düzeltilmesi yönünde bir adım atmıştır. Bunun beyan
edilmiş olması Sayın Bakan tarafından, bizim için
önemlidir, yanlıştan dönülmesi de bir erdemdir. Sayın
Bakanı, CHP Grubunun haksızlığın giderilmesi
yönündeki duyarlılığını dikkate almasından
dolayı tebrik ediyorum, kendisine teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan
-Sayın Maliye Bakanımız yok burada ama, Sayın Tarım
Bakanımız var- şimdi burada soruyorum: Bu firma kimdir?
Yani, bu firmayı biz biliyoruz da kamuoyuna açıklanması
lazım ve niçin firma korunmak istenmektedir? Bu konuyu inceleyen
gelirler kontrolörünün niçin inceleme sonrası tutanak tutması
dahi engellenmiştir? Bunun açıklığa kavuşmasını
ve Sayın Maliye Bakanı tarafından bunun kamuoyuna
açıklanmasını talep ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şans oyunlarına
ait kurulması gereken yeni sistemin ana hatlarını Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına sizlere açıklamış bulunmaktayım.
Eleştiri noktalarım, aynı zamanda gelecek seçimlerden
sonraki Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı tarafından sisteme
ait atılacak adımların bir ifadesidir. Biz, şans
oyunları sistemini tek çatı altında toplamak suretiyle
rasyonelleştirerek, şans oyunlarının tahsilatını
artıracağız ve bayileri bürokrasiyle daha az muhatap
kılacağız ve de çok müşkül durumda bulunan, maddi
olanaksızlıklar neticesi varlıklarını sürdürmekte
zorlanan ve bulunduğu yörelerde birkaç kişinin sırtına
maddi ve manevi olarak yük olan amatör spor branşları ve amatör
spor kulüplerinin de maddi olarak daha fazla faydalanabileceği
bir duruma getireceğiz şans oyunlarını.
Yasanın ülkemize,
halkımıza ve spor kulüplerimize hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Deveciler.
Anavatan Partisi
Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ
GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1340
sıra sayılı, Şans Oyunları Hasılatından
Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkındaki
Kanun Tasarısı'nın geneli üzerinde Anavatan Partisi
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle bugün
8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Ben de bir iki söz söylemek istiyorum.
Geçen sene de zannediyorum aynı duyguları paylaşmıştım.
Değerli arkadaşlar,
bütün semavi ve kitabi dinlerde en büyük hedef, inananların
cennete gitmesidir ve kadınlarımıza en büyük değeri
veren de dünya yüzünde Allah'ın Peygamberinden başkası
değildir ve "Cennet kadınların ayakları altındadır."
buyurarak, kadınımıza en büyük değeri, taltifi
vermiştir. Bu duyguyla, ben de bütün kadınların, Türk kadınlarının
ve dünya kadınlarının Kadınlar Günü'nü kutluyorum
ve hepsine mutluluklar diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
az önce konuşan -1340 sıra sayılı Tasarı'da-
Cumhuriyet Halk Partisi adına Değerli Ali Kemal Deveciler
çok haklı gerekçeler sundu, ben onlara katılıyorum ve
konuşmama başlamadan önce bir hakkın tespitini yapmak
durumundayım. Hakikaten AK Parti İstanbul Milletvekili
Sayın İnci Özdemir'i de dinledim, çok güzel konuştular
ve hakkın tespiti de bu. Bu tasarının bu şekilde gelişmesinde
ve çıkmasında -biraz sonra çıkacak zannediyorum- ve
ayrıyeten atçılığın adam gibi bir sektör olmasında
Türkiye'de ve atçılık yarışlarının bir düzene
sokulmasında İstanbul Milletvekilimiz Sayın İnci
Özdemir'in en büyük katkıları olmuştur, bu konuda kendisine
teşekkür ediyorum. Hakikaten yıllardan beri mücadele veriyor
ve takdir ediyorum, teşekkür ediyorum kendilerine. Ancak, ben,
Hükûmete genel şans oyunları üzerinde bir politik eleştiride
bulunmak istiyorum, konuşmam bunun üzerine olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
ülkemiz yoğun ve işsiz bir genç nüfusun sahibidir. Genç nüfusumuz,
esasında, ülkemiz için büyük bir şans ve gurur kaynağı
olmakla beraber, gençlerimize eğitim ve istihdam sağlanmadığı
için, gençlerimizin büyük bir bölümü hayatlarının baharına
ufuksuz, yönsüz, korumasız ve umutsuz bir biçimde başlamaktadır.
AK Parti Hükûmeti döneminde, genç nüfusun istihdam sorununun çözümünde
ve yaşamlarında yön belirlemelerinde toplumsal yardım
konusunda kaydedilmiş bir merhale de maalesef söz konusu değildir.
Eğitim sistemine
entegrasyon ve istihdam alanında herhangi bir perspektifin sahibi
olmayan gençlerimiz, kolayca şans oyunlarıyla vakit öldürme
ve kumar batağına saplanabilmektedirler. Ülkemizde çok
yaygın bir ağa sahip olan İnternet kafeler gençlerimizin
İnternet üzeri kumar ve şans oyunu tuzağına
düşmesinde aracı olmaktadırlar. Bakınız Ankara
Ticaret Odasının hazırladığı "Sanal
Tuzak: İnternet Kumarhaneleri" raporuna göre, bu raporda
şöyle geçiyor: "Türkiye'de sanal kumarhane bağımlılığı
gün geçtikçe artmaktadır. İlk aşamada bedava kumar oynatan
siteler daha sonra gençleri kumarın pençesine düşürmektedir."
Raporda, yaşam kalitesinin bir göstergesi olan bilgisayar ve
İnternet'in yararlarının yanı sıra birçok zararının
da bulunduğu belirtilirken, sanal kumarın tıpkı
alkol, uyuşturucu gibi bir bağımlılık, bir tür
hastalık olduğuna ve Türkiye'de bu hastalığa yakalananların
sayısının giderek arttığına dikkat çekmektedir.
Yine rapora göre,
Türkiye'de 8 milyon bilgisayar, buna bağlı olarak 6,2 milyon
İnternet kullanıcısı bulunuyor. Hanelerin yüzde
7'sinde İnternet erişimi mevcut. Bilgisayar sahibi olanların
çoğunluğu genç ve İnternet kullanıyor. Türkiye
İstatistik Kurumuna göre kullanıcıların yüzde
41'i iş yeri, yüzde 41'i İnternet kafe ve yüzde 32'si İnternet'e
erişiyor.
Ülkemizde kumarhane
yasak, ancak, milyonlarca Türk bir tıklamayla kolayca sanal kumarhanenin
kapılarından giriyor. Evde ya da İnternet kafede oturup
yalnız ya da arkadaşlarıyla, zaman zaman da ebeveynleriyle
sanal kumarhanenin kapısını tıklayan gençlerimiz
yirmibir, rulet, poker gibi oyunlar oynayabiliyor veya dünyanın
dört bir yanındaki futbol, basketbol, at yarışı,
boks, tenis maçları için iddiaya girebiliyor. Bunlar vahim durum
arkadaşlar.
Kumar sitelerinin
büyük çoğunluğu yurt dışı kaynaklı, ancak,
Türk pazarının büyüklüğü yabancı bahis ve kumar
şirketlerinin iştahını kabartıyor. Siteler
birbiri ardına Türkçeye geçiyor. Türkçe bahis ya da kumar oynatan
sitelerin sayısı artık yüzlerle ifade ediliyor. Türkiye'de
İnternet üzerinden kumar ve bahis oynayanların sayısı
1,5 milyonu buluyor. Vahim bir durum arkadaşlarım.
Millî Piyango
İdaresine göre Türkiye'de on-line gazinoların yıllık
cirosu 1 milyar dolara ulaşmış durumda. İngilizlerin
Türkiye'de yaptığı bir araştırmaya göre ise bu
rakam 5 milyar doları buluyor. Üstelik bu paradan vergi de ödenmiyor.
Havale, kredi kartı gibi yollarla ciddi miktarda bir para yurt
dışına transfer oluyor. Kumar oynayanlara ve bahisçilere
ulaşmak ve ödeme ağından faydalanmak için sanal post karşılığı
Türk bankalarına 10 milyon dolar ücret önerileri götüren
şirketlerin olması Türkiye'deki kumar pazarının
ulaştığı boyutu gözler önüne sermeye yetiyor.
Rapora göre yine,
değerli arkadaşlar, yeni kumar bağımlılarının
yüzde 75'ini sanal ortamda kumar oynayanlar oluşturuyor. Bağımlılar
arasında bayanlar ve çocuklar başı çekiyor. Birkaç kez
bedava kumar oynayan gençler, sonunda paralı kumarın pençesine
düşmekten kurtulamıyor.
Raporda, çoğu
ailenin sanal kumarın bir bağımlılık ve hastalık
olduğunu bilmedikleri belirtiliyor. Bu da çok vahim bir durum.
Bedava oyunların bağımlılık yaparak kumar
hastalığına dönüşebileceğini düşünmeyen
ebeveynlerin çocuklarının bu sitelerde dolaşmasına
izin verdiklerine, kimi zaman birlikte oynadıklarına da
dikkat çekiliyor raporda. Bazı siteler, on sekiz yaşın
altındaki çocukları kabul etmediğini söylüyor, ancak,
tıpkı sigara paketlerinin üzerindeki yazılan yasak
gibi bunlar da göstermelik oluyor.
Şimdi, Sayın
Başbakan ve Hükûmet, İnternet kafe kontrolünden ve gençleri
korumadan, son derece, çok büyük laflarla söz etti geçtiğimiz
senelerde, ama, bunun altı boş çıktı değerli
arkadaşlar. Durum ortada ve çok rica ediyorum, Sayın
Başbakan ve Hükûmet, gençleri İnternet kafelerden koruyoruz,
gibi şeyler söylemesin, bunun tatbikatını gerçekleştirsin.
Değerli arkadaşlar,
siyasi ihmalin getirdiği ve ortada olan tablo, en azından
kabul edilsin ve bu alanı fena hâlde ıskaladık, denilsin,
yani, kabahat kabul edilsin. Balonlarla ve şişirme laflarla
sorunlar çözülmüyor ve Hükûmetten, en azından, ıskalanmış
işleri itiraf etmenin siyasi sorumluluğunu ve etiğini
beklemek de en tabii hakkımızdır.
Değerli arkadaşlar,
devlet tarafından da yasal olarak oynatılan şans oyunları
bağımlılık yapmaktadır ve uzmanlara göre, kumarhanelerin
yerini alan şans oyunları, alkol, sigara ve uyuşturucu
gibi tedavi gerektiren hastalıklardır. Hemen her köşe
başında gördüğümüz büfelerde oynatılan şans
oyunları, kumar oynama merkezleri hâline gelmiş bulunmaktadır.
İddaa, at yarışı, sayısal loto, şans topu,
on numara, spor toto ve spor loto gibi oyunlar, kumarhanelerin bulunmadığı
ülkemizde bu görevi görmektedirler. Türkiye'de, özellikle futbola
duyulan yakın ilgi "iddaa" adlı oyunun oynanmasını
artırmaktadır. Bu tür oyunların sınırsız
bir şekilde reklamı ve propagandası yapılmakta
ve gençlerin kafasında meşru ve çekici bir zemine oturmasına
sebep olmaktadır. Açıktır ki, bu gidişatı
başka bir yöne çevirmek için çok acil önlemlerin alınması
şarttır. Şans oyunları merkezlerinin karşısına,
kültürel, sportif ve sosyal eğlence merkezleriyle çıkılması
gerekmektedir acilen. Ülkemizde durum artık öyle bir hâl almıştır
ki, tiyatroya, sinemaya gidecek genç kalmayacaktır neredeyse.
Hükûmet, gençlerimizi korumaya yönelik maalesef hiçbir önlem almamış
ve hiçbir sosyal proje gerçekleştirmemiştir.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde sanal kumarın yaygınlaşmasına imkân
sağlayan en önemli olgu, İnternet kullanımı konusunda
halkımızın ve gençlerimizin korumasız bırakılmasıdır.
Sınırsız İnternet kullanıcılığında
çocukların kullanım oranı giderek artmaktadır.
Artık, ilköğretim öğrencileri de İnternet'e giriyor.
Birçok ailede İnternet'ten dolayı sorunlar oluşmaya
başladı. Çocukların odalarına konulan ve sınırsız
bağlanma imkânı olan İnternet dünyası çocukların
ve gençlerin dünyalarını altüst ediyor, her türlü gayriahlaki
siteye kolaylıkla ulaşılabiliyor, kontrolsüz chat yapılabiliyor.
Sapık ilişkilerin normalmiş gibi resmedildiği
birçok site, yeni ergenlik çağına girmiş çocukları
cinsel yönden tahrik ediyor. Ödev konusunu ararken bir çocuk, rastgele
çıkabilecek herhangi bir uygunsuz site çocuğun yenilerine
gitmesine de açılan bir pencere oluyor ve teşvik ediyor.
İnternet'te
en çok kumar, porno, e-posta ile rahatsız edilme, bilgisayara virüs
bulaştırma olayları dikkat çekiyor.
Şimdi, çocukların
İnternet'te dolaşırken karşılaştıkları
riskleri ve buna tepkilerini tespit etmeyi amaçlayan bir kuruluşun
"İnternet-Çocuk Risk Algılama" adlı araştırmasına
göre, çocukların yüzde 27'si denetimsiz olarak İnternet'te
dolaşabiliyor. Türkiye'de ise bu oranın çok daha yüksek olduğu
bildiriliyor. Geleceğimiz için tehlike çanları çalıyor
demektir bu durumdan dolayı.
Türkiye'de yasaklandığı
için İnternet'e taşınan kumarhaneler birçok siteye
reklam vererek, yeni müşteriler buluyorlar. "Çarkıfelek"
tabir edilen, televizyonlardan aşina olunan renkli oyun alanları
reklamlarda kullanılarak ziyaretçiden tıklanması
isteniyor. Bağımlılarına zahmetsiz kumar oynama
ortamı sunan sanal kumarhaneler, yeni bağımlılar
üretmek için çırpınıyor. Sivil toplum kuruluşları
tarafından da bu felakete zaman zaman dikkat çekiliyor, ancak,
alınan etkin siyasi önlemler söz konusu olmayınca, yapılan
uyarılar maalesef havada kalıyor. Milyonlarca Türk evladı,
sanal kumarhanenin kapılarını tıklayarak giriyor.
Evde ya da İnternet kafede oturup, yalnız ya da arkadaşlarıyla,
zaman zaman da ebeveynleriyle sanal kumarhanenin kapısını
tıklayan gençlerimiz, çocuklarımız, insanlarımız,
yirmibir, rulet, poker gibi oyunlar oynayabiliyor. Bunlar, değerli
arkadaşlar, hakikaten son derece tehlikeli gelişmelerdir.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, kadınlarımızda da maalesef bu kumarhanelere
gitme oranı yüksek, gençlerimize ve erkeklere nazaran az ama
Çocuklar ise bu işe merakla başlıyor ilk önce yapılan
araştırmaya göre. Birkaç kez bedava kumar oynayan gençler,
sonunda, paralı kumarın pençesine düşmekten kendisini
kurtaramıyor. Bedava oyunların bağımlılık
yaparak kumar hastalığına dönüşebileceğini
düşünemeyen ebeveynlerin, çocuklarının bu sitelerde
dolaşımına izin verdiklerine, kimi zaman birlikte oynadıklarına,
ayrıca, bu kuruluşun raporunda rastlanıyor.
Değerli arkadaşlar,
2006'da Türkiye'de şans oyunlarına ayrılan para rekor
düzeye çıkmıştır. Ülkemizde, millî piyangodan
spor totoya, iddaa'dan at yarışlarına kadar birçok şans
oyunu insanların umudu olmaya devam ediyor. Şans oyunlarına
saatte 532 milyar 991 milyon lira yatırıldığı
hesaplanırken, Millî Piyango, Spor Toto ve Jokey Kulübünün cirosu
da her yıl katlanarak artıyor. Türk insanı şans oyunlarına
ayda 389 trilyon 83 milyar 333 milyon lira, günde 12 trilyon 791 milyar
781 milyon lira yatırdı. Şans oyunları yelpazesine
her gün bir yenisi ekleniyor. Spor toto, iddaa, loto, on numara, at
yarışları, piyango gibi şans oyunları, işsizliğin
artarak devam ettiği ülkemizde, başta gençlerin gelecek
planlarının da âdeta bir parçası olmaya başladı.
Geçen yıl Millî Piyango İdaresi 1 milyar 150 milyon YTL, Spor
Toto 2 milyar 58 milyon YTL, Jokey Kulübü de 1 milyar 461 milyon
YTL'yle, üç kurumun toplam cirosu 4 milyar 669 milyon YTL'ye ulaştı.
ANKA'nın yaptığı hesaplamaya göre, Türk insanı
saatte 532 milyon
Az önce bu rakamları söyledim değerli
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
hepimiz aynı gemide yaşıyoruz. Bunlar son derece
tehlikeli gelişmelerdir. Peki, AK Parti Hükûmeti şimdi de
kumar ve bahis piyasasını vergilendirmeyi kendisine birinci
siyasi iş olarak seçtiğine göre, bu duruma ne demeli? AK
Partiden, geldiği çizgi itibarıyla, toplumda kumar ve bahis
oyunlarını azaltmaya ve gençlerimizi bu illetlerden koruyacak
siyasi projeler için yasama beklenirdi aslında; ama, maalesef
bunu göremedik. Ne diyeceğiz? AK Parti artık olumsuz düzene
uydu diyeceğiz. Hatta, o kadar uydu ki, insanın parmak
ısırası geliyor. Yeni nesiller neredeyse kumar ve bahis
oyunlarıyla yetişecek hâle gelmişken, AK Parti, bahis
ve kumar düzeninin vergilendirilmesini de kendine asli bir
iş ediniyor.
Değerli arkadaşlar,
kumar ve şans oyunları çocuklarımızı azami derecede
tehdit ediyor. Bazı çocuk sitelerinde bile kumar reklamları
yayınlanıyor. Rant pastasının büyüklüğü ve
İnternet konusundaki yasal boşluklar kumar sitelerinin
sanal alemde istedikleri gibi at koşturmalarına neden
oluyor. Bazı siteler şifreli ve üye sistemiyle çalışırken,
bazıları ise, çocukların dahi rahatlıkla girip
oyun oynayabilecekleri şekilde tasarlanmış. İnternet'teki
kumar siteleri, bazı haber portalları da dâhil olmak üzere
her tarafa kök salmış durumda. Çocukların oyun sitelerine
kadar sızan bu siteler ülkemizdeki İnternet kullanımındaki
şuursuzluktan da yararlanarak, bir yandan parayı topluyor,
bir yandan da kumarbaz bir neslin yetişmesine neden oluyor.
Herhangi bir
araştırma için İnternet'e girdiğinizde karşınıza
çıkan oyun siteleri insanları oturduğu yerden para kazanmaya
davet ediyor. Bazı bankalar ise bu sitelerle anlaşmalı
olarak müşterilerine sanal kart düzenleyerek kullanımı
artırmaya gayret ediyor.
İnternet'te
kumar oynayan bilgisayar kullanıcılarının büyük
bir çoğunluğunu da maalesef kadınlar ve çocuklar
oluşturuyor.
Gibraltar, Hollanda
Antilleri, Güney Afrika, Dominik Cumhuriyeti, Cebelitarık,
Grenada, Güney Kıbrıs gibi ülkelerde kurulan şirketler
ortalama 100 bin dolar ödeyerek lisans alıyorlar.
Konuyla ilgili
düzenleme yapılamadığı için, kumar siteleri çocukların
yaygın olarak kullandığı oyun sitelerine de reklam
verebiliyor. Oysa, ülkemizde, Turizmi Teşvik Kanunu'nda Değişiklik
Yapılması Hakkında 05/06/1997 tarihli ve 4266 sayılı
Kanun'la "casino"lar kapatılarak kumar oynatmak yasaklandı.
O dönemde ülke ekonomisine büyük zarar vereceği yolunda
eleştirilere maruz kalan bu uygulama, aynı zamanda, ailenin
korunması ve kara parayla mücadele için de kaçınılmaz
bir zorunluluk gereği çıkartılmıştı. Oysa
bugün, kumar oynamak ve oynatmak yasak olduğu hâlde, İnternet'te
sınır tanımaz bir şekilde ağlarını
ören sanal kumar, bırakın yetişkinleri, çocukları
bile ağlarına düşürebiliyor, değil mi Sayın
Can kardeşim?
Millî Piyango
İdaresinin tespitlerine göre, İnternet'te oyun oynanan 6
bini aşkın site bulunuyor. Belirlenen sitelerden 2.700'ü
kendisini doğrudan kumar sitesi, 2.137'si de casino olarak tanımlıyor.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bilgisayarların bilinçsiz olarak kullanılmasının
risk oluşturduğu en önemli grup çocuklar. İnternet oyun
ortamında savaşmayı ve şiddeti sürekli makul bulmaya
alışan çocuklar, şimdi de kumar oynamayı, maalesef
makul görüyorlar; çok tehlikeli bir gelişme.
Sanal kumarla
mücadele edebilmek için gerekli yasal düzenlemeler ülkemizde mevcut
değildir. AK Parti Hükûmeti, mevcut kumar ve şans oyunu sistemini
vergilendirme yasasıyla uğraşırken, sanal ortamda
çocuklarımızı ve ailelerimizi tehdit eden kumarla
mücadele için acaba hiç kafasını yormuyor mu?
İnternet
suçlarının önlenmesi ve cezalandırılmasıyla
ilgili kanunlar var; fakat, bu, daha çok telif hakları ve İnternet
üzerinden dolandırıcılık gibi konuları düzenlemektedir.
Teknolojinin bugün itibarıyla geldiği en son nokta olan
İnternet, uçsuz bucaksız bir dünyayı temsil ediyor ve
İnternet, yüzyılların belki de en önemli icadı olarak
insanoğluna müthiş hizmetler veriyor, inanılmaz ufuklar
açıyor, ama aynı zamanda
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Bir dakika daha izin verirseniz
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlayın.
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar,
aynı zamanda İnternet'i insanlar için tehlikeli bir dünya
hâline getirmeye çalışan insanlar, gruplar, mihraklar var.
Yasa koyucunun, vatandaşı bu tehlikelerden koruyucu düzenlemeleri
acilen yapması gerekmektedir, gelecek neslimiz için. Biz Anavatan
Partisi olarak, aile ve çocuklarımızı İnternet
üzeri kumara karşı koruyucu bir yasama sürecine her an
destek vermeye hazırız; lakin, siyasi gücü ve siyasi topu
elinde tutan Hükûmetin şu anda ajandasında öyle bir konu, maalesef
yoktur.
Ülkemizde kumar
ve bahis oyunlarının artmasının bir nedeni de, değerli
arkadaşlar, yoksulluktaki artıştır. İş
bulma ve hayatını normal yollardan kazanma umudunu tüketmiş
vatandaş kolayca bu oyun ağlarının içine düşmektedir.
Hükûmet ise her şeyi bir yana bırakmış, kumar piyasasını
düzenlemekle meşguldür. Ben de burada, maalesef, Hükûmetten böyle
bir durum beklemezdim. Buradan kendilerine "Kolay gelsin!"
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Özdoğan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.38
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.48
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'nin
Beşinci Oturumu'nu açıyorum.
1340 sıra sayılı
Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde şahısları adına Samsun Milletvekili
Sayın Haluk Koç
Yok.
Muğla Milletvekili
Sayın Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu
Yok.
Şırnak
Milletvekili Sayın İbrahim Hakkı Birlik
Yok.
Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın
Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kanunun ismi
şans oyunları. Böyle bir kanunu görüşüyoruz ve şu
anda Meclis Genel Kurulunda 25 AK Partili milletvekili var.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Nereden biliyorsun?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Saydım Sayın Sıvacıoğlu, saydım,
milletvekili sayısını saydım. 354 kişilik
Meclis grubundan, şu anda Mecliste sadece 25 milletvekili var.
Şimdi, bunu yorumlamaya çalışıyorum. Acaba diyorum,
bu şans oyunlarıyla ilgili kanundan rahatsızlık
mı duydu milletvekilleri? Onun için mi Meclis Genel Kuruluna
gelmiyorlar? Bu kanun görüşülürken, biraz sonra kalkacak parmaklarla
karar yeter sayısı nasıl bulunacak? Nasıl çıkacak
bu kanun bu Meclisten?
İMDAT SÜTLÜOĞLU
(Rize) - Çıkar, çıkar
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - "Çıkar" diyorsanız, biraz sonra göreceğiz,
tümü üzerinde oylama yapılırken bakacağız kaç
milletvekilinin parmağı kalkacak, kaç milletvekili tümünün
oylamasında maddelere geçilmesini kabul edecek, biraz sonra
göreceğiz.
Şimdi, benim
söylemek istediğim şu: Şimdi, Sayın Başbakanın
altına imza attığı bir gerekçe var. Şimdi, bu
gerekçeyi dikkatle okudum ve kaderin ne garip cilvesidir ki, böyle
bir tasarının altında Sayın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın imzası var. Şimdi, ben şöyle
düşünüyorum: Bu kanun tasarısını, sizler muhalefette
olsaydınız, bir başka iktidar Meclis çoğunluğuna
sahip olsaydı, aynı kanun tasarısını Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirmiş olsaydı, acaba AK Parti
milletvekilleri olarak bu kanunla ilgili neler söylerdiniz?
İnanın çok merak ediyorum. Çok merak ediyorum ve öyle inanıyorum
ki, bu Meclisten bu kanun çok zor geçerdi. Çok zor geçerdi.
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Yapmayın!
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Evet, evet. Şimdi, niye zor geçeceğine geleceğim.
Şimdi, Sayın
Başbakanın altında imzası olan gerekçede bakıyoruz
ki, "İştirakçilere ödenen ikramiyeler giderek azalmış."
diyor Sayın Başbakan. Yani, diyor ki: "Biz ikramiyeleri
artıracağız, vatandaşın önüne bir miktar daha
fazla ikramiye koyacağız, vatandaş da o büyük ikramiye
artışını gördükten sonra daha fazla şans oyunları
oynayacak." Sayın Başbakan bunu söylüyor.
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Hayır, o amaçlı değil.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Efendim, burada, gerekçe burada. Okuyorum, gerekçeden
okuyorum: "İştirakçilere ödenen ikramiyeler giderek
azalmıştır." Bakınız, devam ediyor:
"Dağıtılacak ikramiye tutarlarındaki artış
sayesinde şans oyunlarına olan talebin mevcudun üzerine
çıkartılarak kamuya daha fazla tutarda kaynak aktarımının
sağlanması."
Sayın Özdemir,
siz bu kanunu çok iyi biliyorsunuz. İşte gerekçe burada.
Var mı buna itirazınız, gerekçeye?
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Var
Ona değil...
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Ama, gerekçede, bakınız ne diyor: "Dağıtılacak
ikramiye tutarlarındaki artış sayesinde şans
oyunlarına olan talebin mevcudun üzerine çıkartılarak
kamuya daha fazla tutarda kaynak aktarımının sağlanması."
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Orada kastedilen illegal oyunların legal hâle
gelmesi.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Siz bütçeyi de işte böyle denkleştiriyorsunuz.
İşte, bütçeyi de böyle denkleştiriyorsunuz. Fakir fukaranın
ümidini artırıyorsunuz, onun önüne daha fazla ikramiye
koyarak o vatandaşın cebinde ne var ne yoksa onu bir şekilde
aktarma. Başka türlü bunu yorumlayamazsınız.
İşte, bunun yorumlanması bu.
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Var, başka yorumu var. Amaç, illegal
oyunların önüne geçmek.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Şimdi ben size bir şey soracağım:
Şu iddaa bayilerinin önüne bir gidin, millî piyango bayilerinin
önüne gidin, spor toto bayilerinin önüne gidin, hiç o bayilerin
önünde sizin o bahsettiğiniz kişi başı millî geliri
5.300 doların üzerinde olan insanlar var mı? Var mı Allah
aşkına? Bir gidin. AK Partililere sesleniyorum: Bir gidin
bakalım, o bayilerin önüne bir gidin; maddi durumu iyi, kişi
başına geliri Türkiye ortalamasını bulmuş
olan insanları o bayilerin önünde görüyor musunuz siz? O bayilerin
önünde fakir fukara var. O bayilerin önünde, akşam evine ekmek
götürmekte zorlanan, acaba bu şans oyunlarıyla bir miktar
bir şeyler kazanabilir miyim diyen insanlar var.
FAHRİ KESKİN
(Eskişehir) - At yarışları falan hep zengin oyunu.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Şimdi, siz ne yapıyorsunuz? Ben bu gerekçeye
karşıyım. Bakınız, ben bu gerekçeye karşıyım.
Bu gerekçeyle bu kanunu Meclisin gündemine getirmenize karşıyım.
Benim itirazım buna. Siz diyorsunuz ki, ben size dağıtılacak
ikramiyeyi artırıyorum ey vatandaş, sen de daha fazla
şans oyunu oyna. Ben buna karşıyım Sayın Milletvekilim.
Bu yanlış, bu gerekçe yanlış.
FAHRİ KESKİN
(Eskişehir) - Fakir fukaranın oynadığı değil,
zengin oyunudur.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Efendim
FAHRİ KESKİN
(Eskişehir) - Şans oyunları, at yarışları,
kumar, hep zengin oyunudur.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Siz, o zaman, şöyle at yarışlarına bir
gidin bakalım Sayın Keskin, iddaa bayilerinin önüne bir gidin,
spor toto bayilerinin önüne bir gidin, maddi durumu iyi olan kaç kişi
var orada? Kaç kişi var? Yok. Siz oynuyor musunuz?
FAHRİ KESKİN
(Eskişehir) - Oynamıyorum.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Evet, siz oynamıyorsunuz. Niye oynamıyorsunuz?
Çünkü, sizin maddi durumunuz iyi, sizin gelecek endişeniz yok.
Bir istikbal beklentisi yok. Onun için, ama, o fakir fukara bir
şey bekliyor ki, bu iddaa'dan bana da bir şey çıkar
mı?
Şimdi, bu
mantık yanlış. Bu mantığın yanlışlığını
anlatmaya çalışıyorum. Siz çıkın, tamam, bunu
biz zapturapt altına almak lazımdır, bunun düzenlenmesi
gerekiyor, belli bir kıstas içerisine alınması gerekiyor;
bunlara itirazım yok. Bunu böyle söyleyin. Ama, bu gerekçenin
altına, hele hele, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
böyle bir gerekçenin altına imza atmasına hayret ediyorum.
Bu yanlış değerli milletvekilleri. Benim anlatmaya
çalıştığım bu.
Toplum her geçen
gün fakirleşiyor, yoksullaşıyor. Çıkın bir
Anadolu'ya şöyle. Çıkın, ilçelere, beldelere, köylere
bir gidin arkadaşlar. Tarım bitmiş, çiftçi yok olmuş,
ürünleri para etmiyor.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) - Biz gidiyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Sayın Milletvekilim, siz, Tarım Komisyonu
Başkanısınız, hangi ürün
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) - Gidiyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Gel buraya, gel, gel buraya, biraz sonra çık, hangi
ürün geçmişe göre daha iyi, daha fazla kazanç elde
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) - Tarımı konuşmuyoruz.
Bizim konuştuğumuz şans oyunları. Ne alakası
var?
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Ne alakası var?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Söyle, buğdayda mı? Buğdayda mı var daha
iyi durum, pamukta mı var, narenciyede mi var, tütünde mi var,
üzümde mi var, kayısıda mı var, incirde mi var, fındıkta
mı var, fıstıkta mı var? Gelin buraya arkadaşlar,
gelin söyleyin, söyleyin. Vatandaşın bu
BAŞKAN - Sayın
Kandoğan, siz maddeye gelin efendim.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - İşte maddeye geliyorum, maddenin dışında
mı benim
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) - Konuya gel.
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Konuya gel, konuya.
BAŞKAN - Maddeden
ayrıldınız, başka şeylere
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Efendim, vatandaş perişan, vatandaş artık
ümidini şans oyunlarına bağlamış, onu anlatmaya
çalışıyorum. Türkiye'nin realitesi bu.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Hiç ilgisi yok.
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde oynanıyor.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Ben ona itiraz etmiyorum. Dünyanın her yerinde böyle
oyunlar oynanıyor. Benim itirazım ona değil. Benim itirazım,
anlamak istemiyorsunuz, benim itirazım, siz, vatandaşın
önüne biraz daha para koyuyorsunuz, bak diyorsunuz, ikramiyeleri
artırıyorum, ey vatandaş, sen şans oyunlarını
daha fazla oyna diyorsun, benim itirazım buna. Benim reddettiğim
husus bu. Bunu kabul ediyorsanız, bu doğruysa, bu gerekçe
doğruysa, buyurun, parmaklarınızı kaldırın,
oy verin. Benim itirazım buna.
Tekrar ediyorum:
Türkiye'deki insanların umudu her geçen gün azalıyor. Umudu
azalan insanlar bu tür oyunlara yönelmeye başlarlar. Öyle aileler
biliyoruz ki, öyle insanlar biliyoruz ki, gazete sayfalarında,
televizyon ekranlarında görüyorsunuz. Yani, bu durumun tasvip
edilecek bir yanı var mı?
Esnaf
2002
yılında 500 bin senet protesto edilmiş, 857 trilyon lira
tutarı. 2006 yılında 1 milyonun üzerinde, 4 katrilyon
liraya çıkan senet protesto edilmiş. Esnaf perişan,
işçi perişan.
İşçi,
memur enflasyonun altında ezilmemenin mücadelesini yapıyor.
Ancak enflasyon, o da resmî enflasyon kadar maaşlarında bir
düzelme yapmaya çalışıyorsunuz; ama, günlük hayattaki
enflasyon çok daha farklı; o, resmî enflasyonun üzerinde. Hayat
şartları zorlaştı. İşçiyi ve memuru da
resmî enflasyona karşı ayakta tutabilmenin imkânlarını,
yollarını ancak verebilmeye çalışıyorsunuz.
Böyle bir ortamda, böyle bir durumda, siz, bu gerekçeyle milletin huzuruna
çıkarsanız, benim buna itirazım olur.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Kandoğan.
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Sayın Başkanım, ismim zikredilerek
söylendi bazı şeyler, söz hakkı istiyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Doğru, doğru
BAŞKAN - Bir
dakika efendim.
Hatay Milletvekili
Sayın Mehmet Eraslan
Yok.
Erzurum Milletvekili
Sayın İbrahim Özdoğan...
İBRAHİM
ÖZDOĞAN (Erzurum) - Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
Sayın Özdemir,
bir açıklama mı yapmak istiyorsunuz? Yerinizden, buyurun;
mikrofonu açıyorum.
V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili İnci Özdemir'in,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; şimdi, Sayın Ümmet Kandoğan burada
bir noktaya haksız bir şekilde müdahalede bulundu. Sayın
Başbakanımın adını da kullanarak, dağıtılacak
ikramiyenin artışı konusunda bir yanlış yönlendirme
yaptı. İkramiye artışından, aslında, burada,
bambaşka bir şey kastediliyor. Herhâlde arkadaşım
benim konuşmama da yeterince dikkat etmemiş olmalı
ki, ben bunun altını çizerek söyledim, illegal oyunlardı
burada amaç, onların önüne geçebilmekti.
Şimdi, siz,
bu kadar yüksek vergilerle, farklı şans oyunları oynatan
kurumlar arasındaki adaletsizlikle bu söylediğimiz illegal
oyunları önleme şansına sahip değilsiniz. Ben bir
şey söyledim, dedim ki: Şu anda legal olarak oynanan oyunlar
kadar illegal oyun oynanıyor. Bu, ciddi bir tespitin sonucudur.
Bu, herhangi, rastgele söylenmiş bir söz değildi, ama, Sayın
Vekilim herhâlde bu konuya dikkat etmemiş olmalı. İllegal
oyunları biz legal hâle getirmeye çalışıyoruz.
Merdiven altı
dediğimiz oyunlardan söz ettik, burada insanlara çek, senet imzalatıldığından
söz ettik. Sanıyorum, bunlar da Sayın Milletvekilimizin
dikkatinden kaçmış olmalı.
Burada ana amaç,
bu yanlış durumu ortadan kaldırabilmektir. Eğer
biz fakirliğe bir çare gibi düşünüyor olsaydık, o zaman
dünyada farklı şeyleri görmezden gelmemiz lazım. Fransa'da
bugün 250'nin üzerinde hipodrom ve yarış var, benim ülkemde
7 tane.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Ona itiraz eden yok ki!
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Fransa'nın gelişmiş bir ülke olmadığını
ya da yoksul olduğunu söylemek mümkün müdür?
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Hayır, ona itiraz eden yok ki!
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Demek ki konu veya amaç bu değil.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Bu, dünyanın dört bir yanında yapılan
ciddi incelemelerin sonucunda hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
Özdemir, mesele anlaşılmıştır, teşekkür
ederim.
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Bu noktaya dikkat çekmek istedim.
Teşekkür
ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, böyle bir usul yok, bir sataşma
yok, bulunduğu yerden bir milletvekiline söz veriyorsunuz.
(AK Parti sıralarından "var var" sesleri, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
Kandoğan, oturur musunuz.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Hayır, bir sataşma yok, herhangi bir şey yok.
BAŞKAN - Lütfen,
Başkanlık Divanına bir akıl vermeyin, buyurun oturun.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Hangi sıfatla Sayın Milletvekilinin bir
açıklama yapmasına izin verdiniz? Bahsedip ne dedim? Hakaret
mi var, bir sataşma mı var?
BAŞKAN -
Efendim, isminden bahsederek burada açıklama yaptınız,
o da açıklıyor.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - O zaman ben de bir konuşma yapmak istiyorum
BAŞKAN - Yanlış
bir şey mi açıklıyor yani?
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) -
ben de cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Size
cevap veriyor.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Ben de cevap vereyim ona.
BAŞKAN - Ne
cevap vereceksiniz? Oturun efendim yerinize
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Yerimden
Müsaade edin
Açın mikrofonu ben de cevap vereyim. Böyle
usul olur mu Sayın Başkan?
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
9.- Şans Oyunları Hasılatından
Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1284) (S. Sayısı:
1340) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi
okutuyorum
Değerli arkadaşlar,
kendi lehimize, kendimize hoş gelen konuya evet, hoş gelmediği
zaman hayır, Başkanın tutumu yanlış, demek yanlıştır.
Biz tarafsızız.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, hangi sıfatla söz verdiniz
efendim?
BAŞKAN -
Efendim, açıklama yapma 69'a göre gayet açık. Açıklama
yaptı.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Ben de açıklama yapmak istiyorum, benim de ismim zikredildi.
BAŞKAN - Sizin
konuşmanıza karşı açıklama yaptı.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Ben de Sayın Milletvekilinin bu konuşması
üzerine açıklama yapacağım.
BAŞKAN -
Efendim, lütfen
Yerinden her zaman bir milletvekili kısa
açıklama yapabilir. Tamam.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Ben de açıklama yapacağım, ben de talepte
bulunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Böyle bir anlayış olabilir mi?
BAŞKAN -
1'inci maddeyi okutuyorum:
ŞANS OYUNLARI HASILATINDAN ALINAN VERGİ,
FON VE PAYLARIN
DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Amaç
MADDE 1- (1) Bu
Kanunun amacı; 6132 sayılı At Yarışları
Hakkında Kanun ve 7258 sayılı Futbol Müsabakalarında
Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanun ile 320 sayılı
Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca tertip edilen
şans oyunlarından elde edilen hasılatın tâbi tutulacağı
esasları düzenlemektir.
BAŞKAN - Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Yılmaz Kaya.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 1340 sıra sayılı Yasa
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Evet, bu yasa tasarısının
gerekçesini ben de biraz okumaya devam edeceğim. Şimdi, gerekçede
şöyle bir ifade dikkatimi çekti: Şans oyunu hasılatı
üzerinden alınan vergiler ile çeşitli kurum ve kuruluşlara
yapılan aktarımların zamanla artırılmasından
dolayı iştirakçilere ödenen payların azaldığından,
bu nedenle, ikramiyelerin, bu payların artırılması
amaçlanarak bu tasarının getirilmesi düşünülmüş,
daha doğrusu getirilme nedenlerinden bir tanesi de bu olarak
belirtilmiş.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, iştirakçilere ödenen paylar, ikramiyeler azaldığı
için de sanal ortamdaki illegal sitelerde kumar oynatılmaya
başlandığı ve talebin, yönelimin bu sitelere
doğru akmaya başladığı belirtilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
ben bunu okuyunca kendi kendime düşündüm, dedim ki: "Acaba,
Hükûmetin, bu konuda, illegal olarak kumar oynatan siteleri kapatma
yetkisi var mı yok mu?" Bunu düşünürken gazetede bir haber
gördüm. Hemen onu göstereyim. Bir sitenin yasaklandığı
haberi. Demek ki, Hükûmetin, bu konuda -tabii ki, mahkeme kararı
olmak kaydıyla- bu siteleri yasaklama yetkisinin olduğunu
öğrenmiş bulunuyorum. Bu gerekçeyle böyle bir yasa tasarısı
hazırlanamaz diye düşünüyorum.
Gerekçedeki diğer
ifadeye geldiğimizde, iştirakçilere ödenen ikramiyelerin
azalması nedeniyle bu tasarının getirildiğinden
bahsediliyor ve bu oyunlara, şans oyunlarına ilginin azaldığından
bahsediliyor.
Değerli arkadaşlarım,
elimde, Millî Piyango İdaresi sitesinden aldığım
veriler var. 2001 yılından 2005 yılına, 2006 yılına
kadar bu oyunlara olan ilgi devamlı artmış, rakamsal
olarak da bu sitedeki veriler bunu desteklemektedir. Örneğin,
2001 yılında 103,153 milyar TL iken, 2005 yılında
258,047 milyar TL'ye çıkmış iştirakçilerin şans
oyunlarına ödediği paralar.
Tabii, aklımıza
şu da gelebilir: "Dolar olarak acaba düştü mü?" diye.
2001 yılında 71 milyon dolar iken iştirakçilerin bu
oyunlara ödediği paralar, 2005 yılında 192 milyon dolardır.
Demek ki, böyle bir gerekçe, havada kalan bir gerekçedir. Bu gerekçeyle
yasa hazırlanmasını da doğru bulmuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Komisyonda, Plan Bütçe Komisyonu üyesi Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımız özellikle bir noktaya itiraz ettiler,
bir maddeye itiraz ettiler. Bu yasayla ne getirilmek isteniyor, ondan
da kısaca bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
belediyelere ödenen payların kalkmasına neden olan bir yasadır
bu. Bu rakam da 2006 yılında 56 milyon YTL'dir, belediyelere
ödenen paylar, bu oyunlardan alınan gelirler üzerinden ödenen
paylar. Yani, ciddi bir rakamdır. Belediyelerimizin durumları
bellidir. Bir sürü yatırımlarını parasızlık
nedeniyle yapamamaktadırlar. Bir de bu 56 milyon YTL'yi biz keser
isek, belediyelerin durumu çok daha zor olacaktır.
Yine, itiraz edilen
maddelerden bir tanesi, bu yasa tasarısıyla bir kuruluşa
gizli af sağlanarak vergi borçlarının ödenmesi getirilmektedir,
ödenmesi sağlanmaktadır bu tasarı ile. Bunu da belirtmekte
fayda görüyorum.
Yine, bir
başka madde, bu şans oyunlarından sağlanan gelirler
üzerinden kamuya aktarılan payların, önce hazineye gelir
kaydedilmesi ve daha sonra bu kamu kuruluşlarına aktarılıyor
olması, bizim için, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu için çok sakıncalı
bulunarak, bu maddeye de itiraz edilmiştir.
Yine, Millî Piyango
İdaresine, Bakanlar Kurulunun talimatıyla bazı yatırımlar
yapma yetkisi verilmekte, ancak, bu yatırımların yapılması
sırasında, kamu denetiminin bu yatırımları
denetlemesi, bu yetkisi ortadan kaldırılmakta, örneğin
bu yatırımlar yapılırken, Kamu İhale Kanunu'na
ve Danıştay Kanunu'na tabi olma durumu da ortadan kaldırılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
yine, gerekçede yazan bir hususu özellikle belirtmek istiyorum:
Bu tasarı ile, ödenecek ikramiyelerin, tahsil edilen bedellerin
yüzde 40'ından az, yüzde 59'undan fazla olamayacağı hükmü
getirilmektedir. Oysaki, yine, baktığımızda, kazı-kazan
oyununda, 2005'te ödenen ikramiye bedeli yüzde 57,88; şans topunda
yüzde 50, hemen kazanda yüzde 57,88; millî piyangoda ise yüzde
60'tır. Buna rağmen, sanki yüzde 40'tan az bir bedel ikramiye
olarak ödeniyormuş gibi gösterilerek, ödenecek ikramiyenin,
aksine, yüzde 40 olarak belirlenmesi yetkisi de bu tasarıyla
verilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bir de vergi oranlarının çeşitliliğinden, kalemlerin
fazlalığından bahsedilmesine rağmen, mevcut yasada
iki oran var iken, ne hikmetse, komisyonda bu tasarıya üç tane
oran konulmuştur: Yüzde 5, yüzde 7 ve yüzde 10.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, Sayın Kandoğan da bahsetti. Tabii, evet, gerçekten
bu oyunları oynatan bayilerin önünde müthiş uzun kuyruklar
oluşmakta. Bu neden kaynaklanmakta: Artık, toplumumuzdaki
bireylerin çalışarak işlerini devam ettirerek kendilerini
ve geleceklerini kurtarmak imkânı ve olanağı görmediklerinden,
bireysel kurtulma çabaları içine girdiklerinden bu oyunlara
bel bağladıkları görülmektedir. Artık, toplumumuzdaki
katmanlar, sınıflar o kadar yoksul hâle gelmişlerdir
ki, dediğim gibi, bu bireysel kurtulma dışında geleceğe
yönelik bir umut taşımamaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım,
geçen gün bir haber dikkatimi çekti, İzmir, Milliyet Ege'de, bakın,
size de göstereyim: Bir bina yıkılıyor. Burası
İzmir'in göbeği, Bornova ilçesi. Bir bina yıkılıyor
ve yıkım makinesi çalışmaktayken, "bir parça
tahta için" demiş genç bir gazeteci arkadaşımız.
Kadınlarımız, gününü kutladığımız
kadınlarımız, elleri öpülesi, saygı duyduğumuz
kadınlarımız, makine çalışırken, makinenin
altında, tekerleklerin altında, yıkılan binadan
çıkan tahta parçalarını toplamak için uğraşmaktalar.
Değerli arkadaşlarım,
işte, toplumumuz, kadınlarımız bu durumda. Biraz
önce, daha doğrusu dün özel gündemde Sayın Bakan Nimet Çubukçu
kadınlarımızla ilgili güzel sözler söylerken acaba
bunları hiç düşündü mü? Bakın, kadınlarımız
bu durumda.
Değerli arkadaşlarım,
toplumun bütün kesimleri bu durumda. Şimdi size sorarsak, AKP
Grubuna sorarsak öyle bir şey yok, bunların hepsi hayal.
Ama, ben diyorum ki, kadınlarımızı, toplumumuzdaki
değişik kesimleri bu duruma getirenlere yazıklar olsun
diyorum. Siz getirmediyseniz size gelmiyor lafım. Zaten öyle
diyeceksiniz. Ama, toplumu, kadınlarımızı bu duruma
getirenlere yazıklar olsun diyorum ve ayrıca bütün bunlar
olurken sanki böyle bir şey yokmuş gibi, ülke güllük gülistanlıkmış
gibi göstermeye, özellikle o konuda güllük gülistanlıkmış
gibi göstermeye gayret edenlere de daha fazla yazıklar olsun
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Kaya.
Anavatan Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan.
ANAVATAN PARTİSİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı,
Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon
ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın
1'inci maddesi üzerine Anavatan Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, ülkemizde karşılığı nakit olmak üzere,
şans oyunları tertip etme yetkisi çeşitli kanunlarla
üç ayrı kurum ve kuruluşa verilmiş bulunmaktadır.
Bunlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü ve Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğüdür.
Mevzuatla tanınan
yetkiyle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, at yarışları
yapma ve müşterek bahisler tertip etme yetkisini Türkiye Jokey
Kulübüne, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü de futbol müsabakalarında
müşterek bahisler tertip etme yetkisini Spor Toto Teşkilat
Müdürlüğüne devretmişlerdir.
Hâlihazırda
şans oyunları hasılatı üzerinden, hazineye, katma
değer vergisi, şans oyunları vergisi ve belediye
eğlence vergisi ödenmekte, Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na,
Tanıtma Fonu'na, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna,
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna, Olimpiyat Oyunları
Hazırlık ve Düzenleme Kuruluna kaynak aktarmaktadır.
Oyunları
tertip eden kurum ve kuruluşlara kendi mevzuatlarıyla belirlenen
oranda pay verilmektedir. Şans oyunları üzerinden alınan
bu kesintiler nedeniyle, iştirakçilere dağıtılan
ikramiyelerin azalması nedeniyle, resmî şans oyunlarına
ilgi giderek azalmakta, buna karşı vergi ve denetimin söz
konusu olmadığı korsan bahislere ve İnternet ortamına,
yine denetimsiz ve yabancı kaynaklı kumar ve bahis oyunlarına
rağbet artmaktadır. Örnek verilecek olursa, Türkiye Jokey
Kulübü, müşterek bahis hasılatından sağladığı
gelirin yüzde 65'i çeşitli isimler altında alınan vergi
ve fonlara gitmektedir. Bu kesinti oranının dünyada
başkaca bir örneği bulunmamaktadır. Bu oranlar, Japonya'da
yüzde 27, İngiltere'de yüzde 19, ABD'de yüzde 21, Fransa'da yüzde
28 oranı olmak üzere, ikinci sıra olarak da yer alan yüzde 30'la
Arjantin gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında,
önümüze gelen yasa tasarısı olumlu olarak değerlendirilebilir.
Ancak, yasa tasarısı yeni kaynak yaratmamakta, sadece
mevcut kaynakların dağılımını içermektedir.
Yurt dışında şans oyunları, millî piyango, genellikle
tek çatı altında sürdürülmektedir. Oysa, bu yasa tasarısıyla,
Jokey Kulübü, Spor Toto Genel Müdürlüğü, Millî Piyango Genel Müdürlüğü,
ayrı ayrı varlıklarını devam ettirmektedirler.
Yasal düzenlemeler yapılmasına rağmen, şans oyunlarını
olumsuz yönde etkileyen, genelde İnternet üzerinden oynanan
şans oyunlarını engellemeye yönelik herhangi bir önlem
getirmemiştir. Şans oyunlarından elde edilen gelirlerin
kurumlar arasında dağılımı kanunla yapılırken,
bundan böyle yetki Bakanlar Kuruluna bırakılarak bütçeye
ödenek kaydedilmekte, daha sonra kurumlar arası dağıtım
Maliye Bakanlığı yetkisiyle yapılmaktadır.
Bu, bir yandan kurum gelirlerinin azalmasına bir yandan da belirsizliğe
neden olmaktadır. Belediyeler, kamu payı dağılımı
dışında bırakılarak gelir kaybına
uğramaktadırlar. Belediye gelirleri yasası çıkmadan
böyle bir düzenlemenin yapılması, belediye hizmetlerini
olumsuz yönde etkileyecektir.
Yasa tasarısının
geçici 1'inci maddesinde, kanunun 5'inci maddesinde öngörülen yatırım
ve işletme giderleri azami oranları, şans oyunlarını
düzenleyen değişik kurumlar arasında farklılıklar
eşitsizliğe neden olmaktadır. En azından, geçici
1'inci maddenin son cümlesine göre ibaresinden sonra gelen
"320 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca tertip
edilen şans oyunları için % 18 olarak uygulanır."
hükmü çıkarılarak, Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü,
yatırım işletme giderlerinden meydana gelecek yüzde
2 gelir kaybının ortadan kaldırılarak, kanunun
5'inci maddesindeki yüzde 20'lik yatırım işletme giderlerinin
esas alınması daha uygun olacaktı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; malum olduğu üzere,
resmî şans oyunları, toplumdaki şans oyunlarına
olan eğilimin yasal yollardan karşılanması amacına
yöneliktir. Devlet bu eğilimi karşılayarak, vatandaşın
illegal yollara giderek mağdur olmasını önlemekle
yükümlüdür. Şans oyunları
Devletin, vatandaşı
şans oyunlarına yönelterek gelir elde etmesini sağlamak
amacı olmamalıdır. Özellikle nüfusun büyük çoğunluğunun
yoksulluk sınırının altında yaşadığını
herkes biliyor. Eğer, yoksulluk sınırının çemberinden
kurtulacaksa, bu şans oyunlarına yönelmenin bir anlamı
yoktur.
Biliyorsunuz,
şans oyunlarını, vatandaş geleceğini bu
şans oyunlarına bağlayarak "Acaba, kısa zamanda
ben bir para kazanır da zengin olabilir miyim." hayali içerisinde
bulunuyor ve sonuçta da bütün varlıklarını kaybeden
bir sürü insanlar var.
Baktığımızda,
hatta, Türkiye'de bile kumar oynamayıp, yurt dışına
gidip, Kıbrıs'ta ve başka devletlerde kumar oynayan ve
onu bir özenti hâline getiren bir sürü vatandaşlarımız
var ve bunu görüyoruz ve duyuyoruz. Çok insan, evini, yuvasını
bu şeylerle, bu hayalî şeylerle yıkarak mağdur olmuştur.
Eğer, biz, bu şans oyunlarını
Bu insanlar bu kadar
mağduriyet durumuna geldiyse, demek ki, herkes mağdur olmuş
durumda. Görüyorsun işçisi mağdur, köylüsü mağdur,
çiftçisi, her yönüyle, memuru
Bu mağduriyetler, acaba bir umut
olur mu diye baktığımızda, spor toto bayilerinin
önünde veyahut da at yarışının veyahut da diğer
tarafta lotoyla ilgili yarışların peşindeler.
Bu insanların bu kadar özenti içerisinde olmasının sebebi
ise, sadece yoksulluk sınırı altında yaşayan
insanların "bir an önce acaba ben de kurtulur muyum" diye
bir hayalin peşinde koştuklarını görüyoruz. Sadece
bu şans oyunlarının Türkiye'de legal olarak değil
illegal çalışanları ve hiç emek vermeden kazanç içerisinde
olan bir sürü bu oyunları tertipleyen kurumlar ve kişiler
vardır. Bunların üzerine de kararlılıkla gidilmesinde
yarar var. Eğer, bu özentiyi daha fazla şey yaptığımızda,
çocuklarımızı ve geleceğimizi bir bataklığın
içerisine sürüklemiş oluruz.
Değerli arkadaşlar,
şans oyunlarında, eğer gerçekten bu kadar gelir konusunda
yüzde 65'e varan bir vergilendirme varsa, dünyaya baktığımızda
arada yüzde 100'e yakın bir fark var. Hâliyle, ne yapacak? Bu kurumlarda
çalışan ve buralarda bu işleri yapan arkadaşlarımız
gelirleri azaldığında, hâliyle, çalışmalarında
da gerileme olacaktır, gelirde de gerileme olacaktır. Bizler,
bu şans oyunlarının bu şekilde kumar şekline
dönüştürüldüğünü gördüğümüzde, Hükûmet olarak ve yetkililer
olarak tedbir almak zorundayız. Eğer bir hobi hâlinde yapacaklarsa
buna saygımız sonsuz, ama bunu bir gelir kaynağı
olarak görüp bir hayal peşinde koşarlarsa, hâliyle, mağduriyetler
diz boyu çoğalmaya devam edecektir.
Değerli arkadaşlar,
şansını niye bağlıyor bu insanlar? Elbette, yoksulluğun
canına tak dediğini, sıkıntının had safhada
olduğunu, köylünün artık mağdur olduğunu, çiftçinin
mağdur olduğunu, memurun mağdur olduğunu
Çocuklarımızın,
özellikle İnternet kanalıyla öğrenmiş oldukları
kumar oyunlarını tekrar kendileri de bu hayal peşinde
koşarak oynadıklarını aileler de görüyor, biz de
görüyoruz. Öncelikle, bu çocuklarımızı kültüre
ağırlıklı, eğitime ağırlıklı
Bu oyunların sonuçta felaket getirebileceğini televizyon
ve yazılı basın kanalıyla bu insanların, bu
çocukların beynine yerleştirdiğimizde, inan edin ki,
bu şans oyunlarına olan rağbet azalacaktır. Fazla
zamanınızı almadan, bu şans oyunlarının
bir an önce gözden geçirilerek, hayaller peşinde koşan ve
İnternet kanalıyla dış ülkelerde bile oynayan insanları
uyarmamız gerekir diye düşünüyoruz. Yasal düzenlemelerin
de ona göre değerlendirilmesi gerekir.
Bu yasanın,
ülkemize, halkımıza hayırlı olmasını
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Özcan.
Şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Sayın İnci Özdemir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1340 sıra sayılı yasanın 1'inci maddesi üzerinde,
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ben, çok kısa bir iki şey söyleyeceğim. Biraz önce, oturduğum
yerden açıklamaya çalıştım ama, tabii, bu yasanın
altına Sayın Başbakanım imzayı koyarken -bunu
hiçbir yere çekmeyelim- ülkenin gerçeklerinden hareket etmektedir,
dünyanın gerçeklerinden hareket etmektedir. Siz, bir ülkenin
başbakanını, dünyanın gerçeklerinden farklı
düşünmeye sevk edemezsiniz. Bu, fevkalade yanlış bir
şeydir. Eğer, insanlar, kendi bilinçleri dışında
bir şeyler yapıyorlarsa, bunu, getirip, bu ülkenin Başbakanına
bağlamak gibi bir yanlış içerisine girmemek lazım.
Biraz önce anlatmaya
çalıştım, yüzde 68 gibi bir kesinti var sektörde ve bu
sektör, ayakta, bu şekilde duramaz dedim. Tarım sektörüne
verdiği destekten söz ettim. Diğer alanlardaki bir sürü düzenlemeden
söz ettim. Bunları hiç göz önüne almadan, siz, getirip, yoksulluktan
kurtulmanın yolu olarak eğer bunu göstermeye çalışırsanız
fevkalade büyük bir yanlış içinde olursunuz. Bunu benim kabul
edebilmem mümkün değil, çünkü, bildiğim birçok gerçek var,
belki sizlerin bilmediği gerçekler. Bu şans oyunlarından
bahsediyoruz da, bunun ne kadarı, örneğin atçılıkta
hangi boyuttadır? Yüzde 70'inin o kadar küçük rakamlarla oynandığını
biliyor musunuz bilmiyorum. Yani, bu itirazı koyarken, insanların
sadece bu sebeple gitmediğini, bir hobi olarak, bir at sevgisiyle,
atların yarışını izlemek amacıyla yaptığını
ve bu arada, belki de bir heyecanı beraberinde yaşamak istediğini
niye hiç düşünmüyoruz bilmiyorum. Bir Fransa örneğini verdim,
bir Amerika'yı verdim, bir Japonya'nın yoksulluğundan
söz edilebilir mi bilmiyorum, ama, ciro 25 milyar eurodur. Yani, bunları
düşündüğünüz zaman, bunu yoksullukla bağdaştırmanın
mümkün olmadığını söylemek istiyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Özdemir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Sayın Başkan, 1'inci maddede bir düzeltme yapılması
gerekiyor.
BAŞKAN - Buyurun
efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Yasanın isminin değişmesi, şöyle olması lazım:
"Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve
Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun" olarak
değişmesi lazım.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Daha önce niye değiştirmediniz?
BAŞKAN - Yani,
eski adı, bu ifade ettiğiniz adla değiştirdik...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Evet.
BAŞKAN - Bu
not alınmıştır, oylama bu şekilde yapılacaktır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Diğer maddelerde de var, düzeltilmesi gereken...
BAŞKAN - Tamam,
siz o konularda bize hatırlatırsınız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN -
Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bir
önceki konuşmamdan sonra, Meclis Başkanımızın
uygulamış olduğu ve bugüne kadar örneği görülmemiş
bir uygulamayı yanlış bulduğumu ifade ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
Şimdi, Sayın
Özdemir'i ben tekrar dinledim, demin de dinledim. Şimdi, ben, ne
okuduğumu anlayan birisiyim. Şimdi, buradaki yazılan
metinde, Sayın Başbakan, çok açık ve net bir şekilde...
Hiçbir yere çekmeye çalışmayın, cümle burada, aynen,
bir kez daha okumak istiyorum: "Dağıtılacak ikramiye
tutarlarındaki artış sayesinde şans oyunlarına
olan talebin mevcudun üzerine çıkartılarak kamuya daha
fazla tutarda kaynak aktarımının sağlanması."
Bunun altında Sayın Başbakanın imzası
var. Diyor ki: Biz daha fazla ikramiye vererek, daha fazla insanın
bu oyunları oynamasına imkân sağlayacağız,
dolayısıyla, kamu daha fazla gelir elde edecek.
Bakınız,
son cümle de enteresan: "Kamuya intikal eden kaynakların
sürdürülebilir bir şekilde güvenceye bağlanması
sağlanmış olacaktır." Bu geliri bir güvenceye
bağlıyoruz diyor. Bu güvence kamu için düzenli bir şekilde
devam edecektir. Bu miktarı artırmakla olacaktır bu.
Eğer sizin söylediğiniz gibi ise
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Aynen öyle
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Sanal ortamda oynanan kumarların önüne geçmek istiyor
iseniz, bu kanunda bununla ilgili bir tedbir var mı? Var mı
bir tedbir?
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Var
Var
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Varsa, o zaman, buyurun, gelin söyleyin.
Sadece dağıtılacak
ikramiyeyi artırmakla bunun önüne geçemezsiniz. Kaldı ki,
sizin söylediğiniz gerekçe
Biraz önce bir sayın milletvekili,
burada, geldi söyledi. 2001 yılından itibaren şans oyunlarına
harcanan para, her yıl, artarak devam etmiş, yani, oyunlarda
bir azalma yok, hasılatınızda bir azalma yok. Yani, bu
gerekçeniz yanlış. Ben, bunu ifade etmeye çalışıyorum.
Bu yanlış gerekçeyle milletin huzuruna çıkmayın.
Şans oyunlarını zapturapt altına almak istiyoruz
deyin, dağıtımda belli esaslar getirmek istiyoruz deyin,
belli bir düzeni sağlamak istiyoruz deyin, ama, vatandaşa
ben daha fazla para vereceğim, daha fazla ikramiye dağıtacağım
ve dolayısıyla, elde edilecek hasılatım daha çok
olacak diye çıkarsanız, bu yanlış. Hiçbir başbakan,
dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir başbakan vatandaşlarına
ben size daha fazla ikramiye vereceğim, siz şans oyunlarını
daha fazla oynayın demez. Benim itirazım buna. Yanlışlık
burada.
Sayın Özdemir,
bakınız, bir de geçici 4'üncü madde var.
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Başbakan Amerika'dayken bu kanun görüşülüyordu.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Geçici 4'üncü madde var. Ben, burada AK Parti milletvekillerine
seslenmek istiyorum. Allah aşkına, şu geçici 4'üncü
maddeyi okuyunuz. Okuyunuz, geçici 4'üncü madde ne diyor. Sonra da
burada parmak kaldırıyorsunuz. Geçici 4'üncü madde
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Geçici 4'üncü maddeyle ilgili önergemiz var.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Geçici 4'üncü madde 1/1/2004 tarihinden önce makabline
şamil olmak üzere bir düzenleme getiriyorsunuz. Bu düzenlemeyle
kimlere, hangi imkânlar sağlıyorsunuz?
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Geri çektik.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Efendim, önerge verip geri
Ama, bunu muhalefet dile getirmeseydi,
muhalefet şerhi koymasaydı bunu getirecek miydiniz?
İşte, burada, Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet
şerhi var.
İNCİ ÖZDEMİR
(İstanbul) - Olabilir
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - O muhalefet şerhini gördükten sonra, konuşmacılar
da buraya gelip söyledikten sonra "efendim, önerge veriyoruz,
önergeyle düzelteceğiz..." İtiraz edilmeseydi, muhalefet
şerhi konulmasaydı, bu kürsülerden bu dile getirilmeseydi,
bunu, buradan geçirmeyecek miydiniz, bunu buradan geçirmeyecek
miydiniz?
Komisyonda nasıl
geçti? Komisyonda geçerken AK Partililerin oylarıyla geçmedi
mi? Kaç yüz trilyon lirayı bir geçici maddeyle kimlere verdiğinizin
vicdani muhasebesini niye yapmıyorsunuz? Niçin bu muhasebeyi
yapmıyorsunuz? Millet sizi bunun için mi bu koltuklara gönderdi?
Millet size bunun için mi bu iktidarı verdi? Bir kalemde, bir geçici
maddeyle yüzlerce trilyon liralık bir vergi borcunu bir kalemde
silip atmak için mi bu koltuklara sizi gönderdi?
Değerli milletvekilleri,
okuyunuz lütfen, okuyunuz, ek geçici 4'üncü maddeyi okuyunuz. Bunun
altına imza atan Komisyondaki AK Partililerden de AK Parti milletvekilleri
lütfen hesap sorunuz.
Bu duygularla
sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Kandoğan şahsı adına söz alıp kürsüye
geldiğinde, henüz konuşmasının başında,
Meclis Başkanının biraz önce Sayın İnci Özdemir'e
verdiği sözün İç Tüzük'e ve teamüllere aykırı olduğunu
ifade etti. Başkanlık Divanı, Anayasa ve İç Tüzük'e
göre hareket ediyor; bir de bütün dünya parlamentolarında, geleneklere
göre, parlamenter teamüllere göre hareket ediyoruz. Bunun dışında
yaptığımız bir şey olursa bu hoş olmaz.
Kaldı ki, Sayın
Kandoğan, İç Tüzük'ün 60'ıncı maddesinin dördüncü
fıkrasını okusaydı -ki, biliyor, çünkü o dördüncü
fıkraya göre ben kendisine birçok kere söz verdim- ben, bu sözü,
İç Tüzük'ün 60'ıncı maddesinin dördüncü fıkrasına
göre verdim. Herhangi bir, İç Tüzük'e aykırı işlem
yoktur.
Bu hususu Genel
Kurulun bilgilerine arz ediyorum ve 1'inci maddeyi, biraz önce Komisyon
Başkanının yaptığı düzeltme doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, karar yeter sayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN- Karar
yeter sayısı arayacağım.
Maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.33
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.43
BAŞKAN: Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73'üncü Birleşimi'nin
Altıncı Oturumu'nu açıyorum.
1340 sıra sayılı
Tasarı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
1'inci maddenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Evet, şimdi
elektronik cihazla oylama yapacağım -kâtip üyeler arasında
anlaşma sağlanamadı- üç dakika da süre vereceğim.
Sayın milletvekilleri,
pusulayla oy kullanan sayın milletvekillerinin Genel Kuruldan
ayrılmamalarını rica ediyorum, çünkü ismen arayacağım.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Bu durumda karar yeter sayısının bulunamayacağı
Başkanlıkça düşünülmektedir. Çalışma süremizin
de bitmesine az bir süre kalmıştır.
Bu nedenle,
alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 13 Mart 2007 Salı günü saat
15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 19.48