DÖNEM: 22                   YASAMA YILI: 5

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

75’inci Birleşim

14 Mart 2007 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                             Sayfa   

 

 I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

1.- Antalya Milletvekili Osman Akman'ın, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde hekimlik mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

2.- Ordu Milletvekili İ. Sami Tandoğdu'nun, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde hekimlik mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

3.- Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz'ün, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde hekimlik mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- 22/2/2007 tarihli ve 5584 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu'nun bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1227)

2.- Diyarbakır Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu, Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Aydın Milletvekili Semiha Öyüş, Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu, Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık, Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, (2/970) esas numaralı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/440)

3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in bir heyetle birlikte Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1228)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 40 milletvekilinin, İstanbul'da bir çocuğun kanalizasyona düşerek hayatını kaybetmesi olayı ile altyapı çalışmalarıyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/428)

IV. - ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/106) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14/3/2007 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1284) (S. Sayısı: 1340)

4.- Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1245) (S. Sayısı: 1261)

VII. - OYLAMALAR

1.- Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının oylaması

VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, zeytin fidanı üreticilerine yönelik bir düzenlemeye,

- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, ayçiçeğinin ekonomik değerine,

Şekerpancarının ekonomik değerine,

Mısırın ekonomik değerine,

Pamuğun ekonomik değerine,

Buğdayın ekonomik değerine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20368, 20369, 20370, 20371, 20372, 20373)

2.- Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2006 yılında Bartın'a ayrılan ödeneğe,

- Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN'in, Kumru Belediye Başkanı hakkındaki bir iddiaya,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20408, 20409)

 

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı, Erzurum'un düşman işgalinden kurtarılışının 89'uncu yıldönümü münasebetiyle ilin tarihî gelişimine, millî mücadele yıllarında Ermenilerce bölgede yapılan soykırıma, 2011 Dünya Kış Olimpiyatlarının bölgede yapılacak olmasının ilin kalkınmasına sağlayacağı katkılara,

Sivas Milletvekili Osman Kılıç, İstiklal Marşı'mızın Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilişinin 86'ncı yıl dönümü münasebetiyle, millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un edebî kişiliğine,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, Çorum ili Sungurlu ilçesi köy ve beldelerindeki orman arazisinin bir bölümünün orman dışına çıkarılmasının meydana getireceği sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşmasına Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe cevap verdi.

İngiltere-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Bob Laxton ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaretinin TBMM Başkanlık Divanınca kararlaştırıldığına ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un başkanlığında Moldova'ya yapılacak resmî ziyarete milletvekillerinden oluşan bir heyetin katılmasına,

Hırvatistan Parlamento Başkanı Vladimir Şeks'in Moldova'da yapılacak olan "Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Parlamento Başkanları Toplantısı"na davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen, Başkan Vekili Sadık Yakut'un icabetine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri, kabul edildi.

Çocuklarda ve gençlerde artan şiddet eğilimi ile okullarda meydana gelen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/337, 343, 356, 357) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu; komisyona bir aylık ek süre verildiği açıklandı.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 210'uncu sırasında yer alan (10/270) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 13/3/2007 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,

Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, 8 Mayıs'ın Cezayir Soykırımını Anma Günü Olarak Kabul Edilmesi ve Ankara'da Bir Soykırım Anıtı Dikilmesine İlişkin Kanun Teklifi'nin (2/872) İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi,

Yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.

Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun; 3813 Sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/192) İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesini geri aldığına ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),

3'üncü sırasında bulunan, Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında (1/1284) (S. Sayısı: 1340),

4'üncü sırasında bulunan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1300) (S. Sayısı: 1342),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

5'inci sırasında bulunan, Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili Sözleşmenin (Avrupa Patent Sözleşmesi) Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın (1/1075) (S. Sayısı: 1022),

6'ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının (1/1242) (S. Sayısı: 1338),

7'nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Kurulu Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının (1/1176) (S. Sayısı: 1185),

8'inci sırasında bulunan, 10 Kasım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde Cenevre'de Gözden Geçirilen 2 Aralık 1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması Uluslararası Sözleşmesine Katılmamızın (1/1135) (S. Sayısı: 1085),

Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarıları, görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra, kabul edildi.

9'uncu sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın (1/1245) (S. Sayısı: 1261) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak bölümlerine geçilmesi kabul edildi; birinci bölüm üzerinde bir süre görüşüldü.

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Grubu adına konuşan Muğla Milletvekili Gürol Ergin'in bir ifadesinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle açıklamada bulundu.

14 Mart 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.08'de son verildi.

Nevzat Pakdil

Başkan Vekili

        Ahmet Gökhan Sarıçam       Türkân Miçooğulları

        Kırklareli               İzmir

        Kâtip Üye               Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

 

No.: 103

II. - GELEN KÂĞITLAR

14 Mart 2007 Çarşamba

Cumhurbaşkanınca Geri Gönderilen Kanun

1.- 22.2.2007 Tarihli ve 5584 Sayılı Enerji Verimliliği Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/1330) (Anayasa ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.3.2007)

Teklif

1.- İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu ve 5 Milletvekilinin; Kasım Ayının Üçüncü Pazar Gününün Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü İlan Edilmesine Dair Kanun Teklifi (2/973) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.3.2007)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- İstanbul Milletvekili Algan HACALOĞLU ve 40 Milletvekilinin, İstanbul'da bir çocuğun kanalizasyona düşerek hayatını kaybetmesi olayı ile altyapı çalışmalarıyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/428) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2007)

 

 

14 Mart 2007 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'ni açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle söz isteyen Antalya Milletvekili Osman Akman'a aittir.

Buyurun Sayın Akman. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

1.- Antalya Milletvekili Osman Akman'ın, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde hekimlik mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

OSMAN AKMAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle hekimlik mesleğiyle ilgili görüşlerimi aktarmak üzere gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle sizleri ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, tıp, insanlığın var oluşuyla başlar. Ancak, Hipokrat'ın tıbba katkıları ve getirdiği felsefe, onun tıbbın babası olarak kabul edilmesine sebep olmuştur. Bu nedenle, dünyada ve ülkemizde hekimler tıp fakültesinden mezun olurken Hipokrat yemini ederler.

İslam toplumlarında en önemli tıp âlimi İbni Sina'dır. İbni Sina'nın eserleri Batı'da bütün tıp okullarında yaklaşık beş asır aralıksız okutulmuştur. Batı tıpçıları İbni Sina'yı tıbbın modern anlamda kurucusu olarak kabul etmektedirler.

Ülkemizde modern tıp eğitimi Padişah II. Mahmut döneminde 14 Mart 1827'de, ne hikmetse, eğitim dili olarak Fransızca tercih edilerek başlatılmıştır. Tıp Bayramı, ilk kez, Birinci Dünya Savaşı sonunda İstanbul'un işgal edildiği günlerde yabancı işgal kuvvetlerine karşı tıp öğrencilerinin bir tepkisi olarak 1919 yılında kutlandı.

Tıbbın mukaddes bir tarafı var. Bir insan doğumundan ölümüne kadar defalarca doktorlarla muhatap olur. Okula başlayıncaya kadar bir çocuğun en çok karşılaştığı meslek grubu doktorlar ve sağlıkçılardır. Bu nedenle, küçük yaştaki çocuklara sorulan "Büyüyünce ne olmak istersin?" sorusuna sıklıkla "Doktor." cevabı alırsınız. Zaman içinde tercihler değişse de, doktorluğa ve tıbba bütün toplumlarda ayrı bir yer ve değer verilir.

Değerli arkadaşlar, hekimlik mesleğinin mukaddesliği, hekimin hastanın tıbbi durumunun dışında başka bir kriterle hareket etmemesi lüzumundandır. Bir hekim, kendisine müracaat etmiş bir hastanın diline, dinine, ırkına, maddi varlığına, giyim kuşamına, anlayış ve fikirlerine bakarak ve hatta hekim, kendi durumunu dikkate alarak hastayı reddedemez. Onun vazifesi, hastasının bir an evvel sağlığına kavuşturulmasıdır. Bütün hekimler bu bilinçle hareket eder ve etmelidir de.

Hekimlik mesleğinin büyüklüğü, bize gelen hastanın elini tuttuğumuzda hastaya "Merak etme, bana güven, yanındayım. Allah'ın izniyle seni kurtaracağım." demiş gibi hissettirdiğimizde anlaşılır. Hasta olan bir insanın kendisine güven veren bir hekimden daha iyi bir dostu yoktur. Bu nedenle doktorlar zor gün dostlarıdırlar.

Hasta ve zayıf bir insanın yardımcısı olmak gururu, mesleğin en büyük onurudur. Bu nedenle hekimlerimizin kendilerine başka onur ve gurur kaynağı ve toplumsal statü sağlayıcı başkaca beklentiler içine girmelerine gerek yoktur. Mamafih, Sağlık Bakanlığımızın halk arasında "bıçak parası" diye bilinen konuyla mücadele konusunda gösterdiği gayretin sebepsiz ve gereksiz kalmasını sağlayacak sosyal altyapı ve ahlaki kültürün kazanılması gereklidir. Hekimlik mesleğinin bu hukuksuz ve onursuz davranışlarla lekelenmesini engelleyecek ahlaki temele kavuşmasını diliyorum.

Hekimlerimizin ve diğer sağlık personelimizin daha iyi şartlarda hizmet vermesini ve hem de milletimizin çok daha iyi şartlarda hizmet almasını amaçlıyoruz. Sağlıkta dönüşümün temel amacı da, hizmet almak için bekleyen aziz milletimize izzetine yakışır bir hizmeti sunma konusunda bir şeyler yapabilmektir.

Aile hekimliği uygulamasının yanı sıra, hastaların bütün hastanelerden yararlandırılmasının ve sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında toplamanın da anlamı budur.

Hiçbir sosyal güvenlik kurumunun şemsiyesi altında olmayan gariban vatandaşlarımızın hepsini sosyal güvenlik şemsiyesi altına almak amacıyla çıkarılan yasayı, maalesef Anayasa Mahkemesi kararıyla, uygulamaya koyamadık. Daha geçenlerde bu yasanın bazı maddelerinin iptali sonucu uygulamasının ertelenmesi nedeniyle bir ailenin başına gelenleri basından öğrendik. Bir üniversite hastanesinin bu gariban aileden alacağının peşine düşmesi soncu insan ahlak ve onuruna asla yakışmayacak bir duruma şahit olduk. Bir sağlık kurumu yöneticisi için inisiyatif kullanmanın beklendiği yerin daha neresi olabileceğini milletin vicdanına havale ediyorum.

İktidarımızdan önce benzer hadiselerin Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde de yaşandığına sıkça şahit olduk. Ancak, Hükûmetimizin bu konudaki tutumu son derece nettir: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hangi Bakan? Bu Bakan mı yaşatacak?

OSMAN AKMAN (Devamla) - Hükûmetimizin sağlık sistemine bakışı, bu nedenle hizmeti alan vatandaş odaklıdır. Hekimin varlığı hastaya ve hastanın şifası doktora bağlı olduğundan, bunlardan birinin öbürünün dertli olmasına sebep olan eski sistemi artık bırakıyoruz, artık yeniden bir yapılanma hareketi içindeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akman, lütfen toparlayınız, buyurun.

OSMAN AKMAN (Devamla) - Tıp Bayramı, bizim bayramımız Sayın Başkanım.

Zor kazanılan ve kolay mezun olunamayan altı yıllık bir tıp eğitiminin ardından hekimlerimizin geçim derdi çekmesinden rahatsızlık duyarak hizmete başladık. Uzman doktorları piyasaya iten sorunları göz ardı etseydik sorunu çözemezdik. Hükûmetimiz döneminde daha az uzman doktorun özel sektöre kaydığını, buna karşı birçok uzman hekimin tam gün çalışmayı tercih ettiğini görmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde doktor başına düşen hasta sayısı oldukça fazladır. Bu nedenle, eğitime alınacak öğrenci ve asistan sayısının artırılması, ancak kaliteyi de yükseltecek sistemin kurulması gerekmektedir. Şimdi, bütün çabamız bu yöndedir.

Değerli arkadaşlar, ülke genelinde yapmaya çalıştıklarımız ortada. Sağlık alanında yatırımların AK Parti dönemi öncesine göre nasıl olduğunu Antalya örneğinden yola çıkarak aktarmak gerekirse; iktidarımız döneminde Antalya'da vatandaşlarımızın hizmetine Mart 2004'te Antalya Ağız Diş Sağlığı Merkezini, Nisan 2005'te 100 Yataklı Kumluca Devlet Hastanesini, Haziran 2006'da 206 Yataklı Aşır Aksu Hastanesini hizmete açtık. 100 Yataklı Serik Devlet Hastanesi inşaatını bitirdik. Yine, inşallah, bu yıl içinde haziran ayında 400+200 yataklı Antalya Devlet Hastanesini hizmete açacağız, ki, bu hastane Antalya'nın merkezine yapılan en büyük devlet yatırımlarından biridir. Yine, bu yıl içinde 100 Yataklı Kumluca Devlet Hastanesinin temelini atacağız. Alanya, Kaş, Kemer, Finike ve Elmalı ilçelerimizin devlet hastaneleri için yerlerinin tahsis işlemlerini tamamladık. İnşallah, onları da kamu-özel ortaklığı ile yapacağız. Yatak sayısı açısından nereden nereye geldiğimizi de, zamanımın yetmemesi nedeniyle aktarmaya gerek olmadığı kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, biz, slogan üreten bir parti olmaktan çok iş üreten bir parti olma gayreti içindeyiz. Birileri, geçmişte milletin hanesine bir tuğla koymuşlarsa Allah onlardan razı olsun. Ancak, bizim tek tek tuğlalarla geçirecek vaktimiz yok. Yarın, yarım bırakılanı bitirecek ve çok daha iyilerini yaparak milletin huzuruna çıkmanın huzurunu yaşıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun yıllar bilfiil çalışmış bir  hekim olarak bütün meslektaşlarımın ve sağlık çalışanlarının Tıp Bayramı'nı kutluyor, siz milletvekili arkadaşlarımı, tüm sağlık çalışanları ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akman.

Gündem dışı ikinci söz, aynı konuda söz isteyen Ordu Milletvekili Sami Tandoğdu'ya aittir.

Buyurun Sayın Tandoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Ordu Milletvekili İ. Sami Tandoğdu'nun, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde hekimlik mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Tüm arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri; 14 Mart tarihi artık bir bayram havasından çıkmıştır. AKP Hükûmeti zamanında sağlıkta son yıllarda uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı, meslek örgütlerinin, sağlık çalışanlarının protesto gününe dönüşmüştür. Çünkü, bu Bakanın bu programlarıyla doktorlar mutsuz, hastalar umutsuz, tıp öğrencilerinin tümü geleceğinden endişeli, sağlıkta, ne çalışanlar ne de vatandaşlar memnun.

Hastanelerde kuyruk çilesi devam ediyor. Hastanelerdeki kuyruk çilesinin bitmesi için önermiş olduğumuz birinci basamak sağlık hizmetlerini hâlâ hizmete sokamamıştır. O birinci basamak sağlık hizmetlerini güvenilir hâle getirmedikten sonra hastanelerdeki kuyruğun ve kalabalığın bitmesi mümkün değil. Defalarca bunu söylememize rağmen kendisi buna kulağını inadına tıkıyor.

Bugün 14 Mart Tıp Bayramı. 3 tane meslektaşımız bu konuyla ilgili Mecliste konuşma yapacak, kendisi yok.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sami Bey, orada, orada.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Hoş gelmiş.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İşte burada, yerinde oturuyor.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Hoş gelmiş. Herhâlde beni dinlemek için gelmiş.

Bundan evvelki torba yasada da yoktu; şimdi de gizlice…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Yahu, normalde siz neyi gördünüz ki Bakanı da göresiniz.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Sonradan, gizliden gizliden arkama gelmiş, oturmuş.

Hoş geldin Sayın Bakan.

Bu konuşmalarıma, lütfen, bu kürsüden cevap vermenizi istiyorum.

Parası olmayan vatandaşlarımız hastanede rehin kalıyor. Değişen ne varsa bu Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla devam etmektedir. Her 14 Martta, "gelecek yıl daha iyi olacak, sorunların tümü ortadan kalkacak" diyorsunuz, her şey daha kötüye gidiyor.

Dört yıl içinde hiçbir ruh hastalıkları hastanesini Sağlık Bakanım ziyaret etmiş mi? Şu anda dokuz yüze yakın devlet hastanemizin içerisinde kaç tanesinde bu poliklinik vardır, kaç tanesinde hizmet veriyor, haberi yoktur. Bir tanesinin kapısını açıp da içeriye girmiş mi? İçerideki hastaların, içerideki doktorların, oradaki yardımcı personelin çilesinin ne olduğunu gözlemiş mi? Hayır.

Kendisi çocuk doktorudur. Son yıllarda çok görülen kulak rahatsızlıkları, kulak işitme hastalıklarının nedenlerini araştırmış mıdır? Son zamanlarda, bilhassa Karadeniz'de ağırlıklı olmak üzere, çocuklarda görülen skolyoz, bel eğriliğinin nedenini hiç araştırmış mı ve bu konularla ilgili hastanelerde hiçbir çalışma yapmış mı? Diş hekimliği sanki bu Bakanlığa bağlı değil. Dokuz yüz tane hastane içerisinde -çocuklarımızda görülen, çocuk mütehassısı olduğu için söylüyorum, kendi branşına girdiği için söylüyorum- ortodontiyle ilgili bir klinik açmış mı? Çok merak ediyorum, cevabını bekleyeceğim burada.

Eczacılık, sanki Sağlık Bakanlığına bağlı bir kuruluş değilmiş gibi… Son zamanlarda gündeme gelen, toplumun yüreğini yaralayan, başta biz doktorların içini yaralayan sahte kanser ilaçları ve sahte ilaçlara karşı ne gibi bir tedbir almıştır? İlaç, kurulduğundan, kutusundan imalatına kadar sizin denetiminiz ve kontrolünüz altındadır. Bir defa, bu kontrolleri laçka hâline getirdiniz ve tam manasıyla kendi kaderine terk ettiniz. SSK ilaç fabrikalarını kapattınız. 1 liralık ilacı 10 liraya vatandaşa ve devlete mal ettiniz.

2004 yılında toplam sağlık harcaması 6,5 milyar YTL, 2004 yılında ilaç harcaması 2,5 milyar YTL. 2006 yılında toplam sağlık harcaması 12 milyar YTL, 2006 yılında ilaç harcaması 5,5 milyar YTL. Buna karşın hastanelerin SSK'dan, Bağ-Kur'dan, yeşil karttan alacağı olan 3,5 milyar lirayı 2006 bütçesinde bir kalemde silebiliyorsunuz. Devlet üniversite hastaneleri, ilaç alacak veya pansuman bezi alacak durumdan uzaklaştırılmış durumdalar. Bu bolluğu nereden buluyorsunuz? Ben, Karadeniz'deki 7 milyon liralık fındığın 2,5 milyon liraya düşmesinden dolayı, Sayın Başbakanımıza, "500 milyon dolar yardım etseniz, bu vatandaşın fındığını 7 milyon liradan alacağız deyin." dediğimiz zaman "500 milyon doları verirsem devlet batar." dedi. Bu ilaç harcamalarına, bu sağlık harcamalarına rağmen devlet hâlâ ayakta. Ama, halktan yana olan kararlarda, halkın, köylünün menfaatine olan, tarım köylüsünün menfaatine olan yerlere para, nedense, bulunmuyor.

Sayın Başbakana buradan şikâyet ediyorum Sayın Bakanı. Araştırma ve inceleme hastaneleri adı altında kurulmuş bölge hastaneleri var. Bu hastanelerde, eskiden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Bu araştırma hastanelerindeki bütün şefler ve şef yardımcıları nereden gelmiştir, nasıl yerleştirilmiştir, hâlâ muallaktadır. Sınavsız şef ve şef yardımcıları atamalarını anlamak mümkün değildir.

Peki, torba yasası getirdiniz. Torba yasası görüşmeleri esnasında, biz, burada, bütün doktor arkadaşlarımızla, CHP Grubu olarak, yasanın aksayan taraflarını tek tek ortaya koyduk ve Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir defa daha incelenmek üzere geri geldiğinde -işte, burada, maalesef, göremiyorum- Sağlık Komisyonu Başkanı ve üye arkadaşlarımız, hakikaten, sizin söylediğiniz eleştirilerden daha güzel eleştirilerde bulundular. "Cumhurbaşkanımız bunu veto etti ve katılıyoruz ve bunu çekiyoruz" dediniz. Ama, Başbakanından fırçayı yiyince "hayır, tekrar gündeme getireceğiz" dediniz. Bu kadar tutarsızlıkla, bu denli çelişkiyle bu devleti ve bu Bakanlığı nasıl yöneteceksiniz, benim anlamam mümkün değil, vatandaşım da anlamıyor zaten.

Mecburi Hizmet Yasası'nı getirdiniz. Pratisyen hekimlere, mecburi hizmete gitmezlerse diplomalarını vermiyorsunuz. Artı, kalkıyorsunuz ihtisas yaptıktan sonra gene mecburi hizmete gönderiyorsunuz. Peki, bu çocuklar tıp fakültesine daha gider mi? Tıp fakültesindeki bu cazibeyi artırmanız gerekirken, engellemek için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz.

657'ye tabi memurlar kırk saat çalışırken, siz, doktorları kırk beş, hatta elli saat çalıştırıp, özlük haklarında hiçbir farklılık getirmiyorsunuz. Maaşlarını artırdım diyorsunuz, yoksulluk sınırının 2 milyar lira olduğu bu ülkede, bir pratisyen hekime 1 milyar 100 milyon lira maaş veriyorsunuz. Uzman hekime 1 milyar 300 milyon lira maaş veriyorsunuz, sonra, kalkıyorsunuz, burada, bütün arkadaşlarımızın, bütün halkın karşısında "5 milyar lira, 7 milyar lira maaş veriyorum" diyorsunuz. Performans maaşından bahsediyorsunuz. Hakkâri'deki pratisyen hekimin ne performansı olacak? Nereden alacakmış parayı?

Bu kadar zorlama, bu kadar sıkıntıya sokmuş olduğunuz bu insanlarda… Bu hastanelerdeki bu dengesizliği bir de kadrolaşma hâline getirdiniz. Lütfen, soruyorum: İmamdan, imam arkadaşımızdan bir hastane müdürü, doktorların atamasında genel müdür yardımcısı olabilir mi arkadaşlar? Ve bu kişi de benim Ordulu hemşehrim. Dokuz tane sağlık kuruluşu, hastane var Ordu vilayetinde, dokuz tanesindekinde de sorumlu müdürler imam. Arkadaşlar, lütfen, artık, bu kadar bu olayla, sağlıkla bu kadar alay etmeye, küçümsemeye veya da kızamık aşısıyla, tetanos aşısıyla bu işi kapatmaya kalkamazsınız Sayın Bakanım. Lütfen, bunun hesabını vermek zorundasınız. Eğer bu işi bilmiyorsanız, o koltukta oturamazsınız. Sizi, lütfen, sadede davet ediyorum.

Hele en son günlerdeki olan, ben size söyledim bu atamalardaki, Elâzığ'dan, Erzurum'dan, Van'dan, Şırnak'tan, Hakkâri'den getirmiş olduğunuz kişileri, bütün bu araştırma ve inceleme hastanelerine şef ve şef yardımcısı yaptınız. Peki, bunların yerine kimi koydunuz? Elimde size vermiş olduğum soru önergesinden aldığım cevapları görüyorum. Atamaların çoğunu buraya yapıyorsunuz, ama, çocuklar gitmiyorlar. Neden gitmiyorlar? Çünkü, onlara güvence vermiyorsunuz. Size ve kurumunuza güvenmiyor. Oraya giden çocuğun mecburi hizmetten sonra ihtisas hakkını vermeniz gerekir. Bunları beceremiyorsunuz ve bilemiyorsunuz. Bilemediğiniz için de doktor açığı kapanmıyor.

Arkasından "yabancı doktor getireceğim" diyorsunuz. Yabancı doktoru getireceksin, nerede çalıştıracaksınız, hangi kurumda çalıştıracaksınız? Özel hastanelerde çalıştıracaksınız. Hangi özel hastaneler bunlar? Dubaililerin kuracağı hastanede mi çalıştıracaksın, mevcut olan bazı kişilerin veyahut da vakıfların hastanelerinde mi çalıştıracaksınız? Peki, 150 dolara, 200 dolara getireceğiniz kişileri nerede çalıştıracaksınız, hangi lisanla çalıştıracaksınız? Bunların altyapısını hazırlamadan nasıl -bunları getireceğinizi söyleyip de- yasa hâline getirmeye çalışıyorsunuz?

Ben, şahsen, bir tıp doktoru olarak, otuz beş yıllık doktorluk, meslek hayatımda bu denli bir acemiliği, bu denli bir siyasi rant hâline döndürmüş olduğunuz bu Bakanlığı düzeltecek olan bizim iktidarımızda çok sıkıntı çekeceğimize inanıyorum. Bu sıkıntımızı da er geç, bu vatandaşın bize göstermiş olduğu teveccüh ve itimattan dolayı düzelteceğimize inanıyorum.

Şimdi, gazetelerde okuyorsunuz: "Tırdan lösemili çocukların maması çıktı."Lütfen arkadaşlarım, bu denli lakayıtlığın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, teşekkür ediyorum.

Dört dakikalık ek süre verdim Sayın Tandoğdu;  teşekkür için açıyorum, sadece teşekkür etmek için.

Buyurun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Söyleyeceklerim hakikaten Türk tıbbıyla ilgili, tedbirleriyle ve yanlışlıklarıyla doludur. Ama, buna rağmen, canıgönülden çalışan, başta mahrumiyet bölgesinde çalışan pratisyen doktor arkadaşlarımın, mahrumiyet bölgesinde çalışan uzman doktor arkadaşlarımın Tıp Bayramlarını kutluyor, gelecekten umutlu, yeni bayramlar dileğiyle, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.

Gündem dışı üçüncü söz, yine aynı konuda söz isteyen Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz'e aittir.

Buyurun Sayın Gündüz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz'ün, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde hekimlik mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası dolayısıyla tüm sağlık camiasını kutluyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mart 1827'de Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amirenin kurulmasıyla, ülkemiz sağlık ve tıp alanında önemli bir değişime kapı araladı. Bu tarihî olayın 180'inci yıl dönümünü idrak ettiğimiz bugün bulunduğumuz noktayı bir başka açıdan değerlendirmek faydalı olur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tıp pazarı küreselleşmektedir. Çok uluslu şirketlerin patenti altında küresel pazara giren teşhis ve tedavi teknolojisi beşerî ve hayvani ilaçlar, aşılar ve beslenme ürünleri sağlığa ve tıbba yön vermekte, hastalığa bakışımızı şekillendirmektedir. Tıp eğitimi ve pratiği tıp endüstrisine teslim olmakta, küresel pazara bağımlı hâle gelmektedir. Çok uluslu şirketler ve lobileri sınırsız kârı hedeflediklerinden, dünya kaynaklarının ve insan bedeninin sınırlarını taciz etmektedir.

Bütün bu gelişmeler, sağlık profesyonellerini, sağlıklı kalmak ve sağlığa kavuşmak için başvurulabilecek yerel ve geleneksel imkânlardan uzaklaştırmaktadır. İş birliği ile hedefler, sınırlar ve imkânlar yeni baştan ortaya konmadıkça, insanları sağlıklı kılmak için var olan tıp sistemi, insanların sağlığı ve geleceği için risk oluşturacaktır.

Öte yandan, modern tıp yöntemlerine ulaşılması, bu yöntemlerin çoğu zaman pahalı ve yan etkili olması, geleneksel yöntemlere ise kolay erişilmesi, ucuz ve yan etki ihtimalinin az  olması dolayısıyla, dünya nüfusunun önemli bir bölümü geleneksel tedavi yollarına başvurmakta, başta tıbbi bitkiler olmak üzere, yerel kaynaklardan, doğal tedavilerden, insan ruhuna vurgu yapan yöntemlerden oluşan bu zengin birikim, tek başına veya modern yöntemlerle birlikte kullanılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kalkınmakta olan ve kalkınmış ülkelerde yerel halkın biyo kaynakları ve yüzlerce yıllık bilgi birikimi biyo korsanlıkla elde edilmekte ve yeni keşfedilmiş gibi patentleştirilmektedir. Latin Amerika ve Karayiplerde yerel halkın kullandığı 13 bin bitki türünün 5 bini çok uluslu şirketler tarafından patentleşmiştir. Şifahi yolla aktarılan geleneksel bilgiye dair yazılı kanıt bulunmasındaki güçlük, patent iptalini çoğu zaman imkânsız kılmaktadır. Biyo korsanlığı önlemek için geleneksel bilgiler kayıt altına alınmaya başlanmıştır. Yerel ve geleneksel tıp, düşük gelirli ülkelerde kolay erişilebilir olsa da, hükûmetler, geleneksel tıp ve tıbbi bitki türlerinin sürdürülebilir kullanımı konusunda genellikle ya politika oluşturmamışlardır ya da kısıtlayıcı politikalar oluşturmuşlardır.

2000 yılı itibarıyla, 70 kadar ülkede bitkisel ürünlerle ilgili kayıt ve düzenleme ve yalnız 25 ülkede geleneksel tıpla ilgili ulusal politikalar vardı. Dünya Sağlık Örgütünün 10 ülkedeki merkezleriyle geleneksel tıbbı desteklemesi oldukça yetersiz kalmaktadır. Tıbbi bitkilerde güvenlik, etkinlik çalışmalarının azlığı, uygun eğitimin ve kalite değerlendirmesinin olmaması, bitkisel ürünlerin pazarlamasıyla ilgili uluslararası iş birliği ve bilgi paylaşımının eksikliği, geleneksel tıp uygulayıcıları arasında düzenli bir iletişim bulunmaması, geleneksel tıbbın rasyonel kullanımını engellemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeryüzünde 25 bin ile 75 bin arasında tıbbi bitki türü yaşadığı tahmin edilmektedir. Kullanılan tıbbi bitki türü ise 21 bin kadardır. Ticareti yapılan tıbbi bitkilerin yüzde 50'si gıda, yüzde 25'i kozmetik, yüzde 25'i ilaç  sanayisinde kullanılmaktadır.

Türkiye, farklı iklim tiplerinin bir aradalığı, jeolojik ve jeomorfolojik çeşitlilik, zengin su kaynakları, büyük yükseklik farkları, habitat çeşitliliği dolayısıyla zengin bir floraya sahiptir. Türkiye, yaklaşık 10 bin bitki türünü barındırmaktadır ve bunların üçte 1'i yalnız Türkiye'de bulunmaktadır, yani endemiktir. Avrupa'nın tamamında ise yaklaşık 12 bin bitki türü yetişmektedir, bunların 2.500 kadarı endemiktir. Diğer yandan, Türkiye'de gıda, kozmetik ve ilaç olarak kullanılan tıbbi bitki türü 500 iken, mesela Fransa'da 1.500 civarındadır. Aktarlarda satılan 300 kadar tıbbi bitki türünün yüzde 20'si yurt dışından gelmekte, 100 kadar bitki türü işlenmeden yurt dışına gitmektedir. Türkiye'deki tıbbi bitkilerin hemen hemen tamamı doğal olarak yetişmektedir. Çok az bir kısmı kültüre alınmıştır ve üretimleri, diğer kültür bitkilerine göre çok dar alanda yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık için doğal ve geleneksel imkânlardan yararlanmanın, doğru beslenmenin ve sağlık israfını önlemenin yollarını araştıracak, geleneksel ve modern tıbbın bir arada kullanımı konusunda güvenilir bilgi üretecek kurumlara ihtiyaç vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gündüz, lütfen toparlayınız.

Buyurun.

SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) - Şüphesiz, Tıp Bayramı'nı kutladığımız bugünlerde, bunlara da dikkat etmemiz gerekmektedir.

14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası dolayısıyla, az önce anlattığım çerçevede başarılı olmaya çalışan bir girişimden ve kurumdan bahsedeceğim. İşte, bu kurumlardan biri, 2001 yılında kurulan ve ismini İstanbul Zeytinburnu'nda metfun, mesir macununu terkip etmekle meşhur, gönül insanı Merkez Efendi'den alan Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneğidir. Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği ile Zeytinburnu Belediyesi, yedi yıldır kutlanan Geleneksel Tıp Festivali ile Türkiye'nin geleneksel birikimini tanıtmak konusunda çaba harcamaktadır. Zeytinburnu Belediyesine ait olan ve Derneğin sorumluluğunda bulunan Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi, Türkiye'nin ilk tıbbi bitkiler bahçesi olarak, tıbbi bitkileri araştırmak, üretmek, tanıtmak, etkin ve güvenli kullanımlarını teşvik etmek ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunmak açısından bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi Sağlık Araştırmaları Merkezi, doğal ve kültürel sağlık mirasımızı ilmî bir metotla değerlendirerek gelecek nesillere aktarmak ve küresel ölçekte insan ve doğa dengesine duyarlı, erişilebilir, adil bir tıp yaklaşımını oluşturmak üzere araştırmalar yapmakta, referans kütüphanesi, yayınları, kursları, proje çalışmalarıyla bir endüstri niteliği kazanmaktadır. Başta Belediye Başkanı Sayın Murat Aydın'ın şahsında, emeği geçenleri huzurunuzda tebrik ediyorum. Bu örnek çalışmayı, hiç kuşkusuz, başkaları takip edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mart, ülkemizde ilk defa 1919'da İstanbul'un işgaline tepkilerini göstermek isteyen Tıbbiye öğrencileri tarafından Tıp Bayramı olarak kutlanmıştı. Bugün, ilim ve kültür dünyamızda bir başka yabancı işgalini yaşadığımızı söylemek abartı olmayacaktır. Tıp Bayramı'nızı, bizi bu işgalden kurtaracak yeni bir ruhun canlanacağı ümidiyle kutluyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gündüz.

Gündem dışı konuşmalara Hükûmet adına Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bugün, bildiğiniz gibi, 14 Mart günü. 14 Mart, biz hekimler için, sağlık camiası için, sağlık ailesi için çok özel bir gündür. Aslında, 14 Mart, Türkiye'de modern tıbbın başlangıç tarihidir ve modern tıbbın başlangıç tarihi olan bugünü, biz sağlıkçılar, biz tıp mensupları, Türkiye'de hem sağlıkla ilgili meselelerimizi bir kere daha tartışmak için vesile olarak kullanırız hem de bu güzel günde bir araya geliriz, güçlerimizi birleştiririz, ülkemiz insanına sağlık hizmetlerini daha iyi nasıl sunacağımızın peşine düşeriz.

Ne yazıktır ki, son birkaç yıldır, bazı meslek örgütleri, bir bayram günü olan bu günü, kendi ideolojik maksatları adına farklı bir biçimde kamuoyunun önüne çıkarmaya çalışıyorlar. Çok da yanlış bir iş yapıyorlar aslında, özellikle, vatandaşımız ile sağlık çalışanını, o güzelim beyaz önlük ile insanımızı karşı karşıya getirebilecek yanlış davranışların, daha doğrusu yanlış davranışlara davetiye çıkaracak birtakım teşebbüslerin içerisinde bulunuyorlar. Ama, ben sizin huzurunuzda, yüce Meclisin huzurunda, Türk kamuoyunun huzurunda, Türk kamuoyunun huzurunda, bir kere daha, bütün sağlık çalışanlarına, değerli hekim arkadaşlarıma teşekkürü bir borç biliyorum.

Değerli meslektaşlarım, sağlık camiasının değerli mensupları büyük bir basiret göstererek, bu kabil davranışlara, bu kabil ideolojik davranışlara asla itibar etmediklerini, bu 14 Mart Tıp Bayramı'nda da mükemmel bir biçimde göstermişlerdir.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Sayın Bakan, savcılara talimat verdiniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Birileri yalnızca…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ne diyorsun? Tehdit edildiler…

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, gündem dışı konuştunuz.

Lütfen, sayın milletvekilleri…

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Savcılara talimat verdiniz. Yazıklar olsun size!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Birileri yalnızca gösteri yapmakla kalmıştır. Maalesef…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ya, Sayın Bakan, ayıp oluyor yani. Aba altında sopa gösteriyorsunuz onlara.

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, lütfen! Hakkınızı kullandınız, gündem dışı konuştunuz.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ama, lütfen Sayın Başkanım yani.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, maalesef…

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Savcılar sizin kulunuz mu, yargı organları sizin kulunuz mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - …şu anda sesleri kamuoyumuza, değerli vatandaşlarımıza ulaşmayan, ama, öteden sataşan bazı ana muhalefet partisinden arkadaşlarım var. Büyük bir hata yapıyorsunuz değerli arkadaşlar. Sizi, şu yüce Meclisin çatısı altından uyarma ihtiyacını duyuyorum. Çok büyük bir hata yapıyorsunuz. Çünkü, "vatandaşa sağlık hizmeti vermeyeceğim" demek, aslında, bu ülkenin insanına yapılacak en büyük saygısızlıktır.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Biz öyle bir şey söylemiyoruz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Eğer içinizden, milletin vekilleri olarak bu meseleye taraf olduğunuzu, bu meseleyi benimsediğinizi söylüyorsanız -ki, hiçbirinizin böyle bir şey söyleyeceğinize ihtimal vermiyorum- siz de yanlış yapmış oluyorsunuz. Yani, ben vatandaş olarak sağlık hizmeti almak üzere hastaneye gideceğim ve orada diyecekler ki: "Biz senin sağlık hizmetini vermeyeceğiz, kusura bakma." "Niçin?" "Bugün Tıp Bayramı."

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Olur mu öyle şey canım! Sayın Bakan, ayıp oluyor yani.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Onun için, değerli arkadaşlarım, burada ben, değerli sağlık çalışanlarına bir kere daha şükranlarımı arz ediyorum. Elbette, biz Hükûmet olarak, vatandaşın bize verdiği sorumluluğu ve yetkiyi kullanmak durumundayız.

Açıkça ifade ettim, daha önce ifade ettim, yine de ifade ediyorum: Benim vatandaşımın, insanımın, Türk halkının sağlık hizmetini aksatmak konusunda, bir tanesinin kılına zarar getirecek bir işi kim yaparsa, ben, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adına, elbette, ona tavır göstereceğim, gereken idari soruşturmayı da, adli soruşturmayı da yaptıracağım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ben, bana oy veren ve bu şekilde, beni iktidara getiren milletim adına, halkım adına elbette bu sorumluluğu göstereceğim…

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Sayın Bakan, sen savcılara talimat veremezsin! Öyle bir yetkin yok! Tiran mısın!

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Hak aramak suç mu!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ama, söylediğim gibi, değerli  sağlık çalışanlarımız, görevlerinin başında hizmetlerini en mükemmel biçimde yürütmeye devam ettiler. Bunun için, ben, sağlık camiamıza bir kere daha teşekkürü bir borç biliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, aslında, Sağlıkta Dönüşüm Programı, bir zihniyet dönüşümünün adıdır. Bu zihniyet dönüşümünü hazmedemeyenler var. Türkiye'de menfaatleri zedelenenler, maalesef, bugün bu dönüşümün karşısındalar. Bakın, ben size çok basit bir şey anlatacağım: Saygıdeğer milletvekilleri, biz iktidara geldiğimizde Türk hekimlerinin -uzman hekimleri size örnek olarak vereyim- uzman hekimlerimizin yalnızca yüzde 10'u kamuda tam zamanlı olarak çalışırlardı ve biraz önce burada ana muhalefet partisinden Değerli Milletvekilimiz Sayın Tandoğdu bir husustan bahsettiler, hekimlere verilen maaştan bahsettiler. Doğru, maaşları da çok düşüktü ve o gün yönetimler, o gün sistem bir acziyet içerisinde hekimlerine ve vatandaşına şunu söylüyordu, diyordu ki: "Ey hekimlerim, ben size yeterince gelir temin edemem, siz, gidin dışarıda bir muayenehane açın, özel bir yerde çalışın, vatandaştan bu parayı alın, bu şekilde ihtiyacınızı karşılayın." Değerli Milletvekilimizin ifade ettiği rakamlar, maaş rakamları da gerçekten çok düşüktü. Bakın, dönemimizde döner sermaye kaynaklarına dayanan bir ek ödeme sistemi geliştirdik ve hizmet ettikçe, vatandaşın işini yaptıkça, vatandaşa hizmet götürdükçe, değerli hekim arkadaşlarımız bu ek ödemelerden yararlanıyorlar, bütün diğer sağlık çalışanlarıyla birlikte. Şöyle ifade edeyim: 2006 yılında Sağlık Bakanlığımıza, Sağlık Bakanlığımızın hastanelerine, sağlık ocaklarına ve diğer kurumlarına ödenen toplam paranın, yani, bizim hasılatımızın yüzde 40'ını biz sağlık çalışanlarına dağıttık. Bu rakam aslında çok önemli bir rakamdır. Yani, toplam katma değerimizin yüzde 40'ını sağlık çalışanlarına ve hekimlere dağıtmak suretiyle şunu söyledik: Siz, yeter ki vatandaşımızdan bunu talep etmeyin, böyle bir mecburiyetin içinde bulunmamanız için biz bunu size temin ediyoruz.

Sonuç: Uzman hekimlerimizin yüzde 60'ına yakın bir kısmının bugün muayenehanelerini kapatıp tam gün zamanlı olarak vatandaşımıza hizmet ettiği yeni bir sisteme döndük.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu kolay bir iş değildi. Bu yüz yıllık kültürü değiştirebilmek için, kararlı bir hükûmetin, sağlığa çok önem veren bir başbakanın hükûmetinin istikrarlı bir biçimde bir dönüşüm programını bu şekilde yürütmesi gerekiyordu ve biz bunu başardık. Bugün vatandaşımız, büyük ölçüde, devletin sağlık kuruluşlarına başvurduğunda, dışarıda herhangi bir ödeme yapmasına gerek kalmadan sağlık hizmetini almaktadır. Belki yer yer hâlâ bu eski alışkanlıklar devam ediyor; ama, bu eski alışkanlıkları hep birlikte, hekim arkadaşlarımla, değerli sağlık çalışanlarıyla birlikte değiştirdik. Dile kolay değerli arkadaşlarım, yüz yıllık bir kültürü dört senenin içerisinde değiştireceksiniz. Muayenehanecilik kültürünü, vatandaşa "gel benim muayenehaneme, ben sana ancak böyle hizmet ederim" kültürünü değiştireceksiniz. Bunu söylerken de ben değerli hekim arkadaşlarımı asla suçlamıyorum. Elbette, yetersiz gelirlere onları mahkûm ederseniz -geçmiş dönemlerde bu böyleydi- alacağınız sonuç budur. Ama, bakınız, bugün, benim mesai arkadaşlarım, hekim arkadaşlarım, yine uzman arkadaşlarımızı örnek olarak verebilirim, maaşlarının ortalamada 4 katı kadar, 3,5 katı kadar ek ödeme alıyorlar ve toplamda 2002'deki gelirleriyle kıyasladığımızda, kamuda tam gün çalışan bir uzman arkadaşım, o gün kazandığı paranın, bir ayda kazandığı paranın 4 mislini alıyor. Biz bunu hem değerli sağlık çalışanlarımız için, hekimlerimiz için yaptık hem de kuşkusuz vatandaşımız için yaptık. Böyle olması gerekiyordu, adaletli bir sistemin, bir sosyal hukuk devleti sisteminin böyle olması gerekiyordu ve bu dönüşümü bugün arkadaşlarımla birlikte gerçekleştiriyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu zihniyet dönüşümü, sağlık çalışanlarının arka çıktığı, destek verdiği, uygulamalarına sarıldığı bu zihniyet dönüşümü sayesinde gerçekten çok mesafe aldık. Bugün, ülkenin bütün kırsalına 112 acil sağlık hizmeti veriyoruz. Şehirlerde ilk on dakikada, köylerde ilk otuz dakikada vatandaşımızın talebine yüzde 90 oranında karşılık verebiliyoruz. Bütün kırsalımızda gezici sağlık hizmetleri veriyoruz. Anne ölümleri, 1998'lerde yüz binde 70'ler civarındayken şu anda yüz binde 28'ler civarına geriledi.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Parayı ödeyemediği için hapse düşen babayı da anlat!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Çocuklarımızın aşılanma oranları yüzde 95'lere ulaştı. Bakınız, bu çocuk aşılama oranlarıyla ilgili olarak çok enteresan bir rakam var elimizde: Kızamıklı vaka sayısı -çocuklarımızın sayısı- her yıl, her iki-üç yılda bir 25-30 bine ulaşırdı. Yani, kızamık aşılama oranlarının düşük olduğu bazı bölgelerde kızamıklı çocuk sayıları arttığı için -örneğin Şanlıurfa'da, Diyarbakır'da, Viranşehir'de, ülkemizin özellikle doğusunda, güneydoğusunda, Orta Anadolu'da ve kırsalda bu aşılama oranları düşüktü- her yıl 5 binler, 10 binler civarında görülen kızamık sayısı iki-üç senede bir 30 binlere yükselirdi. 2006 yılındaki rakamı ben size ifade ediyorum değerli milletvekili arkadaşlarım: Gördüğümüz kızamık vaka sayısı sadece 35 tanedir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin başarısıdır. Bundan AK Parti Hükûmeti olarak bizler de iftihar edeceğiz. Şu yüce Meclisin çatısı altında oturan değerli ana muhalefet partisi üyeleri olarak sizler de iftihar edeceksiniz. Bu, bizim cumhuriyetimizin başarısıdır. Hep birlikte, bu dönüşümün ortaya çıkardığı başarılarla iftihar etmek zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, bu çatıda, aile hekimliğine karşı çıkıldı. Oysa, bugün 9 ilde aile hekimliğine geçtik ve siz değerli milletvekillerimiz, sık sık bana müracaat ederek "Bizim ilimizde ne zaman aile hekimliğine geçeceksiniz? Niçin bizim ilimiz biraz geriye kaldı?" diye bu hususta talepte bulunuyorsunuz. Çünkü, hepimiz gördük ki, aile hekimliğine başladığımız illerde, vatandaşın memnuniyeti ciddi ölçüde artıyor, sağlık çalışanlarının memnuniyeti ciddi ölçüde artıyor, doktorla, sağlık çalışanıyla vatandaş arasındaki güven ilişkisi tazeleniyor. O, maalesef, bir zamanlar kaderine terk edilmiş olan sağlık ocakları, bugün, aile hekimleri birimleri olarak, aile hekimlerinin, vatandaşımızın aile albümlerine girebildiği bir güven ortamı hâline dönüşüyor. Hasta kayıtları mükemmel bir hâle geliyor ve vatandaşımız kendi doktorunu seçme hakkına sahip olduğu için de doktorla vatandaş arasında da güven ilişkisi böylece yenilenmiş oluyor.

Değerli arkadaşlarım, bu dört yılın içerisine neleri sığdırmadık, gerçekten çok şeyler sığdı. Yıllar boyunca, siz bir işçiyseniz, kendi SSK hastanenizin dışında hizmet alamazdınız. Önce o hastaneye gideceksiniz, ancak, oradan başka bir yere belki sizi gönderirlerse gidebilirdiniz. İlacınızı almak için, o hastanenin daracık bir koridorunda saatlerce beklemek zorunda kalırdınız.

Şimdi, biraz önce bir Değerli Milletvekilimiz, Sayın Tandoğdu "Siz, SSK'nın ilaç fabrikalarını kapattınız." falan dedi. Sanki, bu ilaç fabrikalarında, geçmişte çok önemli bir katma değer oluşturuluyormuş, çok büyük bir ilaç üretimi yapılıyormuş gibi.

Değerli milletvekilleri, şu yüce Meclisin çatısı altında vatandaşımızı doğru bilgilendirmemiz lazım. Bakınız, SSK ilaç fabrikaları üretimde olduğu zaman, yılda, son yılda, 2004 yılında vatandaşa verdiği ilaç miktarı 11 trilyon Türk lirasıydı. Türkiye'nin ilaç harcamaları bugün 10 katrilyona yaklaşıyor. Dün de o rakamlara yakındı. 11 trilyon, yani 10 katrilyonun içinde binde 1'lik bir rakamdı, binde 1'lik ve bu ilaçların piyasa değerleri de, yine, bu 10 trilyona yakın değerlerdi. Şimdi, biz ilaç fabrikasını kapatmışız da… Efendim, bunlar, rakamları bilmezseniz, böyle gelip kürsüden rahatça konuşacağınız şeyler.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - İlaç alım talimatını değiştirdiniz. İlaç alım talimatıyla devleti zarara…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de SSK Kurumunun, zamanında, ilaç fabrikaları, Türkiye'deki ilaç ihtiyacının binde 1'ini karşılıyordu. Gerçekler bunlardan ibarettir.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - İlaç alım talimatını değiştirdiniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunu bilmek ve bununla ilgili olarak konuşmak lazım.

Şimdi, bir taraftan, bu kürsüde sağlığa az para ayrıldığından bahsediliyor, beş dakika sonra "siz niye sağlığa çok para ayırdınız" deniyor.

Değerli milletvekilleri, bu anlayışı hakikaten ben anlamakta çok güçlük çekiyorum. Yani, kamunun kaynakları var, biz vatandaşımıza hizmet ediyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kim dedi "çok para harcadınız" diye?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Biraz önce sayın milletvekilimiz "siz çok fazla para harcadınız" diye burada söyledi.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - "Sağlığa çok fazla harcama yapıyorsunuz" dedi.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakan, olayı saptırıyorsunuz!

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, lütfen…

Sayın Bakan, lütfen…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız "tıp fakültesine çocuklar gider mi? Siz, devlet hizmeti yükümlülüğü getirdiniz" deniliyor. Tıp fakültelerinin son dört yıllık puanları sürekli olarak artıyor, talep fazlalığından dolayı puanlar artıyor. Biz, burada, şu yüce Meclisin çatısı altında milletin vekilleri olarak, bu işte sorumluluğu olan kurumları göreve çağırmalıyız. Ben, birçok kereler bu sorumluluğu hatırlattım, bir kere daha 14 Mart itibarıyla, 14 Mart Tıp Bayramı'nı vesile kılarak bir kere daha bu sorumluluğu hatırlatıyorum, Yükseköğrenim Kurumuna özellikle bu sorumluluğunu hatırlatıyorum.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - YÖK'e sahip çıkmıyorsun ki zaten!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye'mizde hekim sayısı ziyadesiyle yetersiz. Bakınız, Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesinde 53 ülke var. Bu 53 ülkeden 1'i de biziz. Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesi deyince, yalnızca gelişmiş Batı Avrupa ülkelerini, Kuzey Avrupa ülkelerini anlamayalım, bizim doğumuzdaki bazı Asya ülkeleri de bu bölgenin içerisindedir; Kırgızistan, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan gibi ülkeler de bu 53'lük grubun içindedir. Biz de, Türkiye Cumhuriyeti olarak bu grubun içindeyiz. Şimdi, bu 53 ülkenin içerisinde, nüfusuna göre hekim sayısını kıyasladığımızda, Türkiye Cumhuriyeti 52'nci sıradadır. Evet, bir meslek örgütü yirmi senedir yaptığı bir yanlışı yapıp, hâlâ, 2006 yılının sonunda yayınladığı bir raporda "Türkiye'de tıp fakültesi öğrenci sayısı fazladır, acilen azaltılmalıdır." diyebilir, böyle bir yanlışı yapabilir; ama, lütfen, bu yanlışı bu yüce çatının altında yapmayalım, ülkemizin geleceğini konuşuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin insanları, Türk halkı, bu 53 ülkenin halkından, sağlık hizmetine daha az layık bir halk mıdır ki, bizim hekim sayımız, bu sayının en altında kalsın?

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Allah'ını seversen doğru konuş yahu!..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, burada, çok önemli bir meseleden bahsediyoruz. Her 100 bin kişiye, Avrupa Birliği ortalamasıyla, 338 hekim düşmektedir. Her 100 bin kişiye, Dünya Sağlık Örgütünün, Avrupa bölgesindeki 52 ülke itibarıyla, 338 hekim düşmektedir, Türkiye'de her 100 bin kişiye, maalesef, 149 hekim düşüyor. Değerli arkadaşlarım, müsaade ederseniz, meselenin bu noktasında, bugünün 14 Mart Tıp Bayramı olması itibarıyla, meselenin doktorlara ilişkin kısmını, hekim arkadaşlarıma ilişkin kısmını özellikle vurgulamak istiyorum. Bu sayı eksikliği, bugün, bütün hekim arkadaşlarımın karşısına, çok büyük bir iş yükü ve risk çıkarmaktadır. Ne kadar verimli biçimde çalışırsak çalışalım, hekimler olarak ne kadar fedakârca çalışırsak çalışalım, bu iş yükü çok fazla. Onun için, ben, ana muhalefet partimizden de bu hususta destek bekliyorum. Türkiye'de hekim sayısını mutlaka artırmalıyız. Bu hekim sayısıyla biz, ülkemizin gelecek 5'li, 10'lu yıllardaki sağlık ihtiyacını karşılayamayız ve her geciktiğimiz yıl, her geciktiğimiz ay, geleceğimizi tehdit eder bir özellik taşımaktadır, çünkü, bir hekimin yetişmesi altı-yedi sene alıyor, bir uzman hekimin yetişmesi on iki sene alıyor. Onun için, değerli meslektaşlarımın işlerini kolaylaştıracak, vatandaşımıza verilen sağlık hizmetinin kalitesini artıracak bir yolu bugünden benimsemeliyiz ve ülkede, hekim sayısını mutlaka artırmalıyız.

Değerli milletvekilleri, tıp fakültelerinin, kuşkusuz, bir özelliği, tıp fakültelerinde doktor yetiştirmek, bir özelliği de uzman yetiştirmektir. Bu açıdan, uzman yetiştirme açısından, mutlaka, eğitim ve araştırma hastanelerimizi güçlendirmek, şehirlerimizde yeni eğitim ve araştırma hastaneleri de oluşturmak durumundayız.

Bununla alakalı, klinik şef ve şef yardımcılıklarıyla alakalı olarak geçmişte bazı  uygulamalarımız oldu, şimdi de bazı niyetlerimiz var. Şunu açıkça ifade ediyorum: Sayın Cumhurbaşkanımızın geriye iade ettiği maddeler içinde, klinik şef ve şef yardımcılarının atamalarıyla ilgili bir madde de vardı. Bu maddeyi değerli milletvekillerim dikkatle okurlarsa şunu görecekler: Tıp fakültelerinde, üniversitelerde bir doçentin atanmasıyla alakalı olarak sınavlar, jürilerin oluşturulması, süreç nasıl işliyorsa, maddeyi aynen bu şekilde oluşturduk ve bunu, bilerek yaptık. Yani, bugün bir tıp fakültesinin...

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Üniversite hastaneleri ile devlet hastaneleri bir değil ki Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - …bir üniversitenin rektörlüğüne ve tıp fakültesine verilen...

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Peki, imamları nasıl atadınız?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - …bir tıp fakültesinin rektörlüğüne ve dekanlarına verilen öğretim üyesi oluşturma hakkı Sağlık Bakanlığına verilmek istenmiyor.

Değerli arkadaşlarım, sizler de milletin vekili olarak buradasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Gayet tabii...

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen toparlayınız.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Eğer söylediğiniz gibi, gelecekte iktidar olmayı düşünüyorsanız, böyle bir ümidiniz varsa...

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Kesin yani...

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - ...bu yüce Meclisin güçlenmesini, icranın güçlenmesini siz de isteyin.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Siz buralarda oturacaksınız, biz oralarda oturacağız.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunun önüne çıkarılan her engel, millete verilen hizmetlerin önüne çıkarılan engellerdir. Siz burada milleti temsil ediyorsunuz. Dolayısıyla, milletin vekillerinin iktidara getirdiği, güvenoyu vererek iktidara getirdiği hükûmetin icraatlarını...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Millet aç! Siz nasıl milleti temsil ediyorsunuz?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - ...milletin adına yapılan icraatlar olarak siz de benimsemelisiniz.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Halk yutmuyor! Halk yaşadığını biliyor.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunu bu şekilde değerlendirmelisiniz.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ama Sayın Bakanım, biz iktidar olduğumuz zaman hiç demagoji  yapmayacağız, doğruları anlatacağız hep.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Keyfî olmayacak, yasal olacak...

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu... Sayın Tandoğdu...

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, çok açık ifade ettim.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Lütfen, ayıp oluyor...

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Çok açık ifade ettim. Atamalarla ilgili hüküm dikkatle okunursa görülecektir ki...

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Atamalarda üniversite hastaneleri ayrı, devlet hastaneleri ayrı.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - ...üniversitelerde doçent atamasıyla ilgili hükümler aynen maddeye konmuştur.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - 9 tane imamı atıyorsunuz...

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, bugünün, Türk sağlık ailesine hayırlı olmasını ben temenni ediyorum ve huzurunuzda, başta hekimlerimiz olmak üzere bütün sağlık çalışanlarına, bir kere daha, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın ruhunu kavradıkları için…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sorularıma hiç cevap vermediniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - …Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın ruhuyla millete verdiğimiz hizmetin kalitesini yükselttikleri için şükranlarımı arz ediyor ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.

Okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- 22/2/2007 tarihli ve 5584 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu'nun bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1227)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İLGİ: 26.02.2007 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-27247/62696 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 22.02.2007 gününde kabul edilen 5584 sayılı "Enerji Verimliliği Kanunu" incelenmiştir.

1- Yasa'nın "İdari yaptırımlar ve uygulama" başlıklı 10. maddesinde,

"(1) Bu Kanun kapsamında, idari para cezası vermeye yetkili olanlar tarafından yapılan tespit ve/veya denetimler sonucu gerçek veya tüzel kişilere aşağıdaki esaslar çerçevesinde idari yaptırımlar uygulanır.

a) İdari yaptırım gerektiren haller şunlardır:

1) 5 inci madde kapsamında yetkilendirmelerle ilgili yürürlüğe konulacak yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edilmesi halinde, yetkilendirme anlaşmalarında tanımlanan usul ve esaslara göre yetkilendirilmiş kurumların yetki belgesi Kurul onayı ile Genel Müdürlük tarafından, şirketlerin yetki belgeleri ise anlaşma yaptıkları kurum tarafından iptal edilir. Yetki belgesi iptal edilen yetkilendirilmiş kurumlara veya şirketlere en az beş yıl süre ile yetki belgesi verilmez. Yetki belgesi iptal edilen yetkilendirilmiş kurumlar tarafından şirketler ile yapılan yetkilendirme anlaşmaları Genel Müdürlük tarafından incelemeye alınır ve yönetmelikte tanımlanan şartları haiz olmayanlar iptal edilir. Gerekli şartları haiz olanların anlaşmaları Genel Müdürlük tarafından yenilenir.

2) 5 inci, 7 nci, 8 inci ve 9 uncu maddeler kapsamında istenen bilgilerin ve inceleme yapma imkânının verilmemesi halinde istenen bilgi ve/veya iznin verilmesi için otuz günlük süre tanınır. Verilen süre sonunda istenen bilgilerin yanlış veya noksan verilmesi halinde onbin Türk Lirası, hiçbir bilgi verilmemesi ve/veya yerinde inceleme imkânının tanınmaması halinde ellibin Türk Lirası idari para cezası verilir.

3) Bu bendin (2) numaralı alt bendi dışında bu Kanun ve ilgili yönetmelikler kapsamında istenen gerekli diğer bilgilerin otuz gün içinde, doğru olarak ve gerektiği şekilde verilmemesi halinde beşyüz Türk Lirası idari para cezası verilir.

4) 5 inci maddenin birinci fıkrasının (c) bendindeki ticari sırları kendilerinin veya başkalarının yararına kullananların bu Kanun kapsamına giren kuruluşlarda görev yapmaları iki yıldan aşağı olmamak üzere yasaklanır.

5) 5 inci maddenin birinci fıkrasının (ç) bendinin (2) numaralı alt bendi kapsamında bu Kanun ve çıkarılan yönetmelik hükümlerine aykırı hareket ettiği tespit edilerek Genel Müdürlüğe bildirilen şirketlere bu bendin (1) numaralı alt bendi hükümleri uygulanır.

6) 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan yayın yükümlülüğünü yerine getirmeyenler hakkında 3984 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

7) 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendi ile ilgili hükümlerin yerine getirilmemesi halinde, ilgili tüzel kişilere beşbin Türk Lirası idari para cezası verilir.

8) Endüstriyel işletmeler ve binaların sahipleri veya yönetimleri, 7 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ve ilgili yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edilmesi halinde, aykırılığın giderilmesi için ihtar edilir. Aykırılığın otuz gün içerisinde giderilmemesi halinde; endüstriyel işletmeye, bina sahibine veya bina yönetimine yirmibin Türk Lirası idari para cezası verilir.

9) 7 nci maddenin birinci fıkrasının (ğ) ve (h) bentlerine aykırı olarak satış yapan gerçek ve tüzel kişilere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yirmibin Türk Lirası idari para cezası verilir.

b) Bu fıkranın (a) bendinin (9) numaralı alt bendi hariç olmak üzere, idari para cezası uygulanmasını takip eden bir yıl içinde aynı fiilin tekrarlanması halinde idari para cezaları iki kat artırılarak uygulanır.

c) Bu fıkranın (a) bendinin (2), (3) ve (8) numaralı alt bentleri gereğince endüstriyel işletmelere, bina sahibine veya bina yönetimine verilmiş olan ceza miktarlarının, cezaya muhatap gerçek veya tüzel kişinin bir önceki mali yıla ilişkin toplam enerji harcamalarının yüzde yirmisini veya tüzel kişinin bir önceki mali yılına ilişkin bilançosunda yer alan gelirlerinin yüzde beşini geçmesi halinde, otuz gün içerisinde bilanço ve enerji harcamalarına ilişkin belgelerin ibraz edilmesi şartıyla, her iki sınıra göre hesaplanan tutarlardan düşük olanı ceza miktarı olarak hesaplanır.

ç) Bu Kanuna göre, bir başka kamu kurum veya kuruluşu tarafından uygulanması öngörülmeyen idari yaptırımlar Genel Müdürlük tarafından uygulanır.

d) İdari para cezalarında tüzel kişilerin sorumluluğu, 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 65 inci maddesine göre tayin olunur."

düzenlemesine yer verilmiştir.

Düzenlemede, Yasa ve Yasa uyarınca yürürlüğe konulacak yönetmelikler kurallarına uymayan gerçek ya da tüzel kişilere, yapılan saptama ve denetimler sonunda yetkili kurumlarca uygulanacak, "yetki belgesi iptali" ve "idari para cezası" gibi idari yaptırımlar öngörülmektedir.

Yasa'nın 10. maddesinin (1). fıkrasının (a) bendinin 1. alt bendinde, yetki belgesi iptali yaptırımı düzenlenmekte; bu idari yaptırım yetkisi, "yetkilendirilmiş kurumlar" yönünden Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu onayı ile Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü'ne; "şirketler" yönünden ise, anlaşma yaptıkları "yetkilendirilmiş kurum"a verilmektedir.

Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı müsteşar yardımcısının başkanlığında, İçişleri, Maliye, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskan, Ulaştırma, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Orman bakanlıkları, Devlet Planlama ve Hazine müsteşarlıkları, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve Türkiye Belediyeler Birliği'nin birer üst düzey temsilcisinden oluşmaktadır.

Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın ilgili kuruluşudur.

Yetkilendirilmiş kurum ise, Yasa'nın 3. maddesinin (1). fıkrasının (f) bendinde, düzenlenen yetkilendirme anlaşmaları çerçevesinde, eğitim, yetkilendirme ve izleme etkinliklerini yürütmek üzere, Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu onayı ile Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü'nce yetkilendirilen ve aynı fıkranın (ç) bendinde "kamu kesimi" içinde sayılan "meslek odaları" ile "üniversiteler" olarak belirlenmiştir.

Yasa'nın 10. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi dışındaki bentlerinde öngörülen diğer idari yaptırımların hangi idare birimince uygulanacağı belirtilmemiştir. Ancak, aynı fıkranın (ç) bendinde, Yasa'da bir başka kamu kurum ya da kuruluşuna bırakılmayan idari yaptırımların Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü'nce uygulanacağı kurala bağlanmıştır. Böylece, yetki belgesi iptali dışındaki idari yaptırımların bu bağlamda idari para cezalarının Genel Müdürlük'çe verileceği anlaşılmaktadır.

Yukarıda yapılan açıklamalardan da görüleceği gibi, Yasa'da, öngörülen idari yaptırımları uygulama yetkisi kamu kurum ve kuruluşlarına verilmiştir.

Başka bir anlatımla, düzenlemelerle idareye, denetime ilişkin kamu görevini etkinlikle yerine getirebilmesi için, denetlemekle görevli ve yetkili olduğu gerçek ve tüzel kişilere, kurallara aykırı eylemleri nedeniyle idari yaptırım uygulama yetkisi getirilmiştir.

Anayasa'nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin, Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı; 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu; 140. maddesinde, yargıçlar ve savcıların adli ve idari yargı yargıç ve savcıları olarak görev yapacakları; 155. maddesinde, Danıştay'ın, idari mahkemelerce verilen, yasanın başka bir idari yargı yerine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olduğu, yasada gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakacağı vurgulanmıştır.

Söz konusu kurallarda, Anayasa'da idari ve adli yargı ayrılığının kabul edildiği görülmektedir. Bu ayrım uyarınca, idarenin kamu gücü kullanarak oluşturduğu ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemlerinin idari yargı, özel hukuk alanına giren işlemlerinin de adli yargı denetimine bağlı olacağı açıktır.

Anayasa'nın anılan kuralları karşısında, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun takdir hakkı bulunmamaktadır. Nitekim, Anayasa'nın 155. maddesinde, "yasanın başka bir idari yargı merciine bırakmadığı" denilerek, yasakoyucuya verilen takdir yetkisi idari yargı yerini belirlemekle sınırlandırılmıştır.

İdare hukuku ilkelerine göre oluşturulan bir idari işlemin, yalnızca para cezası yaptırımı içermesine bakılarak denetiminin idari yargı alanından çıkarılıp adli yargıya bırakılması, yukarıda açıklanan anayasal kurallar nedeniyle olanaklı görülemez.

Açıklanan anayasal kurallara uygun olarak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2. maddesinde, idari işlemlere ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görüleceği belirtilmiştir.

Bu nedenle, bir idari işlemden doğan uyuşmazlığa ilişkin davanın idari yargı yerinde görülmesi zorunlu olup, bunun için yasalara kural konulmasına gerek yoktur. İncelenen Yasa'nın 10. maddesine de bu yolda bir kural konulmamıştır.

Ne var ki, 5326 sayılı Kabahatler Yasası'nın,

- 2. maddesinde, "kabahat" deyiminden, karşılığında "idari yaptırım" uygulanması öngörülen haksızlıkların anlatıldığı,

- 3. maddesinde, diğer yasalarda tersine kural bulunmaması durumunda, idari yaptırım kararlarına karşı bu Yasa kurallarının uygulanacağı,

- 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak idari yaptırımların, idari para cezaları ve idari önlemler olduğu,

- 27. maddesinde, idari para cezalarına ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği,

kurala bağlanmıştır.

Bu kurallar uyarınca, incelenen Yasa'nın 10. maddesinde tersine bir düzenleme yapılmadığı için, bu maddede öngörülen idari para cezalarına karşı, sulh ceza mahkemelerine başvurulabilecektir.

Böylece, idari yargının görev alanında olması gereken idari para cezalarından doğan uyuşmazlıklara ilişkin davaların adli yargı yerlerinde görülmesine olanak sağlanmaktadır.

Oysa, 5326 sayılı Kabahatler Yasası'nın 3. maddesinin önceki düzenlemesinde bulunan, "Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır" kuralı, idari yargının görev alanına giren işlemleri de kapsadığı için, Anayasa'nın 125 ve 155. maddelerine aykırı bulunarak, Anayasa Mahkemesi'nin 01.03.2006 günlü, E.2005/108, K.2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.

İptalden sonra doğan hukuksal boşluk, Kabahatler Yasası'nın 3. maddesinde 06.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa'yla yapılan değişiklikle doldurulmaya çalışılmıştır. Anılan 3. madde, yapılan değişiklikle,

"Bu Kanunun,

a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanır."

biçiminde yeniden düzenlenmiştir.

Ancak, bu düzenlemede de maddenin, Anayasa Mahkemesi kararıyla Anayasa'ya aykırı olduğu saptanan eski içeriğinin korunduğu görülmektedir. Yasalarda tersine kural olmadığı durumlarda, idari yaptırım kararlarından doğan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, Kabahatler Yasası'nın 27. maddesi uyarınca, yine sulh ceza mahkemelerinde görülebilecektir.

Kabahatler Yasası'nın 3. maddesi uyarınca, bir idari yaptırım kararından doğan uyuşmazlığa ilişkin davanın idari yargı yerinde görülebilmesi için, idari yaptırım kuralı içeren yasal düzenlemede, ya o idari yaptırım kararına karşı yapılacak itirazlarda 5326 sayılı Yasa'nın uygulanmayacağının belirtilmiş ya da itiraz merciinin idari yargı yeri olduğunun açıkça gösterilmiş olması gerekmektedir.

İncelenen Yasa'nın 10. maddesinde ise, bu maddede öngörülen idari yaptırımlara yapılacak itirazlar konusunda yukarıda belirtilen yönde açık bir kurala yer verilmediği için, bu maddede öngörülen idari para cezalarına karşı itirazın, Kabahatler Yasası'nın genel kurallarına bağlı olacağı ve sulh ceza mahkemesinde görüleceği açıktır.

İncelenen Yasa'nın 10. maddesinde öngörülen, idare hukuku esaslarına göre oluşturulan bir idari işlem niteliğindeki idari para cezasının yargısal denetiminin, maddede tersine düzenleme yapılmayarak adli yargı yerine bırakılması, Anayasa'nın 125 ve 155. maddeleriyle bağdaşmamaktadır.

Ayrıca, incelenen Yasa'nın 10. maddesinde yer verilen idari yaptırımların, kamu hukuku esaslarına göre oluşturulan idari işlemler olduğu için kabahat olarak nitelendirilmesi de uygun değildir.

2- İncelenen Yasa'nın 5. maddesinin,

- (1). fıkrasının,

• (a) bendinde,

"(1) Enerji verimliliği hizmetlerinin yürütülmesine yönelik yetkilendirmeler ve bu kapsamdaki faaliyetler aşağıdaki esaslar çerçevesinde gerçekleştirilir.

a) Yetkilendirmeler ve yetki belgesine ilişkin işlemler şunlardır:

1) Üniversitelere ve meslek odalarına uygulamalı eğitim yapabilmeleri ve şirketleri yetkilendirebilmeleri için Kurul onayı ile Genel Müdürlük tarafından yetki belgesi verilir. Bu belgeler bu Kanun ve ilgili yönetmeliklerde belirlenen usûl ve esaslara aykırı bir durum olmadıkça her beş yılda bir yenilenir. Yetki belgesi yenilenmeyen kurumların şirketlere verdikleri yetki belgeleri ile ilgili işlemler, süreleri doluncaya kadar Genel Müdürlük tarafından yürütülür.

2) Şirketlere eğitim, etüt, danışmanlık ve uygulama faaliyetlerini yürütmek üzere Genel Müdürlük ve/veya yetkilendirilmiş kurumlar tarafından yetki belgesi verilir. Bu belgeler bu Kanun ve ilgili yönetmeliklerde belirlenen usûl ve esaslara aykırı bir durum olmadıkça her üç yılda bir yenilenir. Şirketler, yetki belgesi bedelinin tamamını ve enerji yöneticisi sertifikası bedelinin yüzde onundan fazla olmamak kaydıyla Kurul tarafından belirlenen bölümünü yetkilendirme anlaşması yaptıkları kurum veya kuruluşa öder.",

• (ç) bendinin 2. alt bendinde,

"2) Yetkilendirilmiş kurumlar yetki belgesi verdikleri şirketlerin faaliyetlerini izler, bu Kanun ve bu Kanunun uygulanmasına yönelik olarak Bakanlık tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelik hükümlerine aykırılık teşkil eden hususları otuz gün içerisinde Genel Müdürlüğe bildirir.",

- 2. fıkrasında da,

"(2) Yetki belgesinin verilmesine, yetkilendirilecek kurumlarda ve şirketlerde aranacak niteliklere, yetki belgesi ve enerji yöneticisi sertifikasına ilişkin hususlar ile bu madde kapsamındaki yetkilendirmelere, faaliyetlere ve görevlere ilişkin usûl ve esaslar Bakanlık tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir.",

düzenlemelerine yer verilmiştir.

Düzenlemelerde, yetki belgesinin verilmesine, yetkilendirilecek kurumlarda ve şirketlerde aranacak niteliklere, yetki belgesi ve enerji yöneticisi sertifikasına ilişkin hususlar ile 5. madde kapsamındaki yetkilendirmelere, etkinliklere ve görevlere ilişkin yöntem ve ilkelerin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca yürürlüğe konulacak yönetmeliklerle düzenleneceği belirtilmiştir.

Ayrıca, Yasa'nın 7. maddesinin (1). fıkrasının,

- (a) bendinin 4. alt bendinde,

"4) Enerji yöneticileri ile enerji yönetim birimlerinin görev ve sorumluklarına ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda ise enerji yöneticisi görevlendirilmesine ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık ile müştereken hazırlanarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle düzenlenir.",

- (ç) bendinde,

"ç) Toplam inşaat alanı yönetmelikte belirlenen mesken amaçlı kullanılan binalarda, ticari binalarda ve hizmet binalarında uygulanmak üzere mimari tasarım, ısıtma, soğutma, ısı yalıtımı, sıcak su, elektrik tesisatı ve aydınlatma konularındaki normları, standartları, asgari performans kriterlerini, bilgi toplama ve kontrol prosedürlerini kapsayan binalarda enerji performansına ilişkin usûl ve esaslar, Türk Standartları Enstitüsü ve Genel Müdürlük ile müştereken hazırlanarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle düzenlenir. Yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edilmesi halinde ilgili idare tarafından yapı kullanma izni verilmez.",

(d) bendinde,

"d) Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmeliğe göre hazırlanan yapı projeleri kapsamında enerji kimlik belgesi düzenlenir. Enerji kimlik belgesinde binanın enerji ihtiyacı, yalıtım özellikleri, ısıtma ve/veya soğutma sistemlerinin verimi ve binanın enerji tüketim sınıflandırması ile ilgili bilgiler asgarî olarak bulundurulur. Belgede bulundurulması gereken diğer bilgiler ile belgenin yenilenmesine ve mevcut binalar da dahil olmak üzere uygulamaya ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık ile müştereken hazırlanarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir. Mücavir alan dışında kalan ve toplam inşaat alanı bin metrekareden az olan binalar için enerji kimlik belgesi düzenlenmesi zorunlu değildir.",

(f) bendinde,

"f) Ulaşımda enerji verimliliğinin artırılması ile ilgili olarak; yurt içinde üretilen araçların birim yakıt tüketimlerinin düşürülmesine, araçlarda verimlilik standartlarının yükseltilmesine, toplu taşımacılığın yaygınlaştırılmasına, gelişmiş trafik sinyalizasyon sistemlerinin kurulmasına ilişkin usûl ve esaslar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile müştereken hazırlanarak Ulaştırma Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir."

(ğ) bendinde,

"ğ) Yakma tesislerinde yer alan kazanlardan, brülörlerden, kat kaloriferi ve kombilerden Genel Müdürlük ile müştereken hazırlanarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikte belirlenen asgarî verimlilik değerlerini sağlamayanların satışına izin verilmez.",

h) bendinde de,

"h) Elektrik motorlarının, klimaların, elektrikli ev aletlerinin ve ampullerin sınıflandırılmasına ve asgarî verimlerinin belirlenmesine ilişkin usûl ve esaslar Genel Müdürlük ile müştereken hazırlanarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir ve asgarî sınırları sağlamayanların satışına izin verilmez.",

denilmektedir.

Öte yandan, Yasa'nın 10. maddesinin (1). fıkrasının (a) bendinin,

- 1. alt bendinde, 5. madde kapsamında yetkilendirmelerle ilgili yönetmelik kurallarına aykırı davranılması,

- 3. alt bendinde, yönetmelikler kapsamında istenen gerekli bilgilerin otuz gün içinde, doğru ve gerektiği biçimde verilmemesi,

- 5. alt bendinde, 5. maddenin (1). fıkrasının (ç) bendinin 2. alt bendi kapsamında çıkarılan yönetmelik kurallarına aykırı davranılması,

- 8. alt bendinde, 7. maddenin (1). fıkrasının (a) bendi ve ilgili yönetmelik kurallarına aykırı davranılması,

idari yaptırım gerektiren durumlar olarak sayılmıştır.

Böylece, incelenen Yasa'nın belirtilen maddelerinde yönetmelikle düzenlenmesi öngörülen hususlara uyulmaması, idari yaptırım konusu yapılmıştır.

Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti ilkesinin gerektirdiği suç ve cezalarla ilgili düzenlemeler Anayasa'nın 38. maddesinde yapılmıştır.

Maddede, kimsenin, işlendiği zaman yürürlükte bulunan yasanın suç saymadığı bir eylemden dolayı cezalandırılamayacağı belirtilerek suç ve cezada yasallık ilkesi kabul edilmiştir.

Suç ve cezada yasallık ilkesi, her şeyden önce bir hak ve özgürlük güvencesidir ve hukuk devleti niteliğinin vazgeçilmez ilkesidir.

Suç ve cezada yasallık ilkesi, suç oluşturacak işlem ve eylemlerin ve bunlara uygulanacak cezaların yasada açıkça belirtilmesini, bu konuların idari düzenleyici işlemlere bırakılmamasını gerektirmektedir. Çünkü, suç oluşturacak işlem ve eylemlere yasada belirgin biçimde yer verilmemesi, bu konunun idari düzenleyici işlemlere bırakılması belirsizlik yaratacak ve yasallık ilkesinin ihlali anlamına gelecektir.

Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında da belirttiği gibi, Anayasa'nın 38. maddesinde "adli-idari" ayrımı yapılmadığı için idari suç ve cezalar da bu madde kapsamına girmektedir. Dolayısıyla, idari suç oluşturan eylemlerin ve bunların cezasının da, açıkça ve yeterli belirginlikte yasayla düzenlenmesi anayasal zorunluluktur.

Yukarıda yapılan açıklamalarda belirtildiği gibi, incelenen Yasa'da, maddelerin kendi içinde ya da 10. maddede idari yaptırımlar düzenlenmiş olmakla birlikte, suç oluşturacak eylemlerin belirlenmesi yönetmeliğe bırakılmıştır. Başka bir anlatımla, Yasa'da, yönetmelikle saptanan eylemlere uyulmaması idari yaptırım nedeni sayılmıştır.

Bu durumda incelenen Yasa'nın 5, 7 ve 10. maddelerindeki düzenlemeleri suç ve cezada yasallık ilkesi ve hukuk devleti niteliğiyle bağdaştırmak olanaksızdır.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5584 sayılı "Enerji Verimliliği Kanunu", 5, 7 ve 10. maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın değişik 89 ve 104. maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

                                        Ahmet Necdet Sezer

                                        Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 40 milletvekilinin, İstanbul'da bir çocuğun kanalizasyona düşerek hayatını kaybetmesi olayı ile altyapı çalışmalarıyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/428)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

On beş yıldır Büyükşehir Belediye Başkanlığınca yapılan altyapı ihalelerinin yandaş firmalara verildiği, belirli tarikat bağlarının ihalelerin dağıtımında etkili olduğu, ihalelerin sonuçlandırılmasında zaman zaman yürürlükteki yasalara ve mevzuata yeterince uyulmadığı, bu işlerin yapımı aşamasında belediye başkanlığınca gerekli fenni denetimin yapılmadığı, inşaat bölgelerinde kent sakinlerinin güvenliğini koruyacak önlemlerin yeterince alınmadığı, bu nedenlerle, 5 yaşındaki kız çocuğu Dilara Dumru'nun rögardan kanalizasyona düşerek hayatını kaybetmesi olayında olduğu gibi, bugüne değin birçok yaralanma ve ölüm olayının gerçekleşmiş olduğu hususları yaygın olarak dile getirilmekte, konu medyada geniş olarak yer almaktadır. Bu durum göz önüne alınarak, bu konuda alınması gerekli önlemlerin araştırılarak belirlenmesi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı karar ve uygulamaları nedeniyle bu süreçte meydana gelmiş olan her türlü olumsuzluğun ve sorumluluğun araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci, TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1- Algan Hacaloğlu        (İstanbul)

2- Mehmet Sevigen        (İstanbul)

3- Atilla Kart   (Konya)

4- Fahrettin Üstün         (Muğla)

5- Ali Arslan   (Muğla)

6- Yılmaz Kaya              (İzmir)

7- Hüseyin Bayındır     (Kırşehir)

8- Türkân Miçooğulları                (İzmir)

9- Erdal Karademir       (İzmir)

10- Yavuz Altınorak      (Kırklareli)

11- Halil Akyüz              (İstanbul)

12- Ali Rıza Bodur        (İzmir)

13- Necati Uzdil             (Osmaniye)

14- İlyas Sezai Önder   (Samsun)

15- Ramazan Kerim Özkan           (Burdur)

16- İsmet Atalay           (İstanbul)

17- Mehmet Kartal        (Van)

18- Feridun Ayvazoğlu  (Çorum)

19- Esat Canan               (Hakkâri)

20- Mehmet Ali Özpolat                (İstanbul)

21- Orhan Eraslan         (Niğde)

22- Sıdıka Sarıbekir    (İstanbul)

23- Tacidar Seyhan       (Adana)

24- Mehmet Nuri Saygun              (Tekirdağ)

25- Ahmet Ersin             (İzmir)

26- Nejat Gencan           (Edirne)

27- Mehmet S. Kesimoğlu             (Kırklareli)

28- İzzet Çetin               (Kocaeli)

29- Hakkı Ülkü              (İzmir)

30- Feramus Şahin        (Tokat)

31- Mehmet Semerci     (Aydın)

32- Güldal Okuducu      (İstanbul)

33- Oğuz Oyan               (İzmir)

34- Enis Tütüncü           (Tekirdağ)

35- Ali Rıza Gülçiçek     (İstanbul)

36- Zekeriya Akıncı     (Ankara)

37- Hüseyin Ekmekcioğlu             (Antalya)

38- Mustafa Özyürek     (Mersin)

39- Ali Oksal   (Mersin)

40- Onur Öymen            (İstanbul)

41- Birgen Keleş            (İstanbul)

Gerekçe:

İstanbul'da, Tavukçu Deresi'nin ıslah çalışmaları kapsamında, Bahçelievler Kerim Çavuş Caddesi'nde 5 yaşındaki bir yavrumuzun, kent sakinlerinin geçişine açık tutulmuş, üzeri sadece kartonla örtülmüş bir kanalizasyon rögarına düşmesi sonucu yaşamını yitirmesini, sadece ailesi ve yakınları değil, bütün Türkiye acı ve utançla izlemiştir. Olaydan sonra basına yansıyan bilgiler, bu ölüm olayının sıradan bir kent kazası olarak değerlendirilmemesi gerektiği konusunda çok ciddi iddialara neden olmuştur.

• Bu insanlık ayıbı olan tablo nasıl bir sorumluluklar ve ihmaller zinciri içinde ortaya çıkmıştır? Bu olayın arkasında yatmakta olan "teknik, fenni ve güvenlik nitelikli" kuralların ihmali hangi boyutlardadır?

• Eğer ortada bir ihmal veya işin yapımı ile ilgili fenni şartnamelere aykırılık varsa bunun sorumluları kimlerdir?

• Benzeri olayların tekrar yaşanmaması için ne tür teknik ve idari tedbirler alınmalıdır?

• Bu ve benzeri olayların, Büyük Şehir Belediyesi tarafından son yıllarda gerçekleştirilmiş olan altyapı ihalelerinin "usulüne, kurallara ve mevzuata" uygun olarak yapılmış olup, olmadığı konusu ile bir ilişkisi ve bağlantısı var mıdır?

• Ölüme neden olan altyapı işinin müteahhidi olarak görülen MVM Şirketinin, işi alış şeklinde, bu konuda açılmış olan ihalenin kural ve yasalara uygun olarak yapılmış olup olmadığı konusunda, Kamu İhale Kurumu'nun bu konuda yapmış olduğu itiraz ve müdahalelerinde gerçekler nedir? Büyük Şehir Belediye Başkanlığı'nın bu konularda ihmal ve sorumluluğu var mıdır?

• MVM firmasının işi devrettiği taşeron firmanın işin ehli olup olmadığı ve işin taşeronlara devrinin işin yapımı ve denetiminde bir eksiklik yaratıp yaratmadığı hususlarında gerçekler nedir? Büyük Şehir Belediye Başkanlığı'nın bu konularda ihmal ve sorumluluğu var mıdır?

• MVM Firması sahibi olarak gözüken Bilal Şahin'in bundan yıllar önce;

- Başbakan Tayyip Erdoğan,

- Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer,

- İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu

- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun

- Adalet Bakanı Cemil Çiçek

- MSP eski Bakanı Korkut Özal

- Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Zeki Ergezen

- Saadet Partisi Genel Başkanı M. Recai Kutan

- AKP iktidarın en yakınında yer alan Kalyon İnşaat firmasının sahipleri, Hasan Kalyoncu ve Hüseyin Kalyoncu'da dahil olduğu,

benzeri duyarlılıkları paylaşan Birlik Vakfı'nın kurucusu olması bir tesadüf müdür?

• Birlik Vakfı son on beş yıldır yapılan Büyük Şehir alt yapı ihalelerinde, müteahhit firma belirlenmesinde etkili olmuş mudur? Bu ilişkiler, özellikle son beş yıldır ülke yönetimine ağırlığını koyduğu gözlemlenen "Tarikat-Ticaret-Siyaset" sarmalının bir uzantısı değil midir?

• Belediyeden 12 trilyon TL. ihale bedeli üzerinden alınan, akabinde 9,6 trilyon ve 6 trilyon TL.'ye taşeronlara devredilen alt yapı işleri hangileridir, müteahhit ve taşeron firmaları kimdir? Bu kamu kaynaklarının talan edilmesi değil midir?

Bu ve diğer benzeri soruları araştırarak, gerekli güvenilir tespitleri yapacağı, sorunlara açıklık kazandıracağı, sorunların tekerrür etmemesi için öneriler geliştireceği, tüm yanlışlık ve olumsuzlukların sorumluların belirlenmesine yardımcı olacağı inancı ve kanaati içinde bu Araştırma Önergesi verilmiştir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2.- Diyarbakır Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu, Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Aydın Milletvekili Semiha Öyüş, Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu, Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık, Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, (2/970) esas numaralı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/440)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/970 Esas Numaralı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimizi geri çekiyoruz.

Gereğini arz ederiz.

                                         13/3/2007

        İrfan Rıza Yazıcıoğlu          Sabri Varan            Cevdet Erdöl

        Diyarbakır             Gümüşhane           Trabzon

 

        Semiha Öyüş         Yekta Haydaroğlu Remziye Öztoprak

        Aydın     Van         Ankara

 

        Mehmet Fehmi Uyanık        Osman Aslan

        Diyarbakır             Diyarbakır

 

BAŞKAN - İçişleri Komisyonunda bulunan teklif geri verilmiştir.

Başbakanlığın Anayasa'nın 82'nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in bir heyetle birlikte Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1228)

13/03/2007

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, bir heyetle birlikte katıldığı, 24-25 Ocak 2007 tarihlerinde Sofya'da gerçekleştirilen Türk-Bulgar Karma Ekonomik Komisyonu 17. Dönem Toplantısına, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                        Başbakan

           Liste

Mehmet Ali Suçin                Batman Milletvekili

Mehmet Soydan                      Hatay Milletvekili

BAŞKAN - Kabul…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.20

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin İkinci Oturumu'nu açıyorum.

Başbakanlığın Anayasa'nın 82'nci maddesine göre verilmiş tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, kâtip üyeler arasında ihtilaf olduğu için oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için dört dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tezkere kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/106) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14/3/2007 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 14.03.2007 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                        Kemal Anadol

                                        İzmir

                                        Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmının, 65 inci sırasında yer alan (10/106) Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul'un; 14.03.2007 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde, Muğla Milletvekili Ali Arslan.

Sayın Arslan, buyurun.

Sayın Arslan, birkaç dakika rica edeyim, sistemde bir tıkanma oldu.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sistemdeki arıza nedeniyle birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.45

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde, Muğla Milletvekili Ali Arslan.

Sayın Arslan, buyurun.

Süreniz on dakika.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca verilmiş olan -eczacıların son dönemde büyük sıkıntı çektiklerini hepimiz biliyoruz- eczacıların sorunlarının araştırılmasıyla ilgili Meclis araştırması açılması için verilmiş önergenin lehinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, güzel bir tesadüf, bugün, aynı zamanda da 14 Mart Tıp Bayramı'nın kutlandığı gün. Gerçi ne kadar bayram? 14 Martı bir bayram coşkusu içinde kutlayabiliyor muyuz, tartışılabilir. Sayın Bakanı dinleyince, sanki gerçekten sağlıkta çok önemli adımlar atılmış, büyük sağlık sorunları çözülmüş, o nedenle bir bayram sayılabilir edasında anlattı. Ancak, bakın, bugün sağlık çalışanları 14 Martta sokaklarda. 14 Martta dertlerini dile getirebilmek için bir günlük işi bırakma eylemi kararı aldılar. Sayın Bakan, birkaç günden beridir bu eylemi tehditlerle engellemeye çalışıyor, biraz önce de kürsüden "Sağlık hizmeti vermeyeceğim, demek suçtur." diyor.

Değerli arkadaşlarım, bu arkadaşlarımız "Sağlık hizmeti vermeyeceğiz." demiyorlar, acil hastalara, kanserli hastalara, anında müdahale edilmesi gereken hastalara herkes bakıyor ve herkes görevinin başında. Sağlıkta Dönüşüm Projesi diye uzunca bir dönemden beri Türk sağlık sektörüne verdiğiniz olumsuzlukları halka gösterebilmek için, size duyurabilmek için sokaklardalar. Bu, sadece Türkiye'de değil, bakın, Fransa'da da Almanya'da da Yunanistan'da da Güney Amerika ülkelerinde de Guatemala'da sağlık çalışanları, Dünya Sağlık Örgütünün bizim gibi ülkelere önerdiği "sağlıkta dönüşüm" adı altında sağlığı piyasalaştıran, sağlığı anayasal bir hak olmaktan çıkarıp ticari bir meta, alan hâline getirmeye çalışılan uygulamalara karşı durmak için onlar da eylem yapıyor. Bizdeki gibi bir günlük eylemler de değil, Fransa'da günlerce süren, Almanya'da günlerce süren eylemler yaptılar. Ayrıca, bu insanların bu hakkı anayasal da bir hak. Sağlık Bakanının, bu insanları tehdit etme yerine seslerine kulak vermesi gerekiyor, ancak, üzülerek görüyoruz ki, Sağlık Bakanı, 12 Eylül döneminde görülmeyen bir anlayış içinde sağlık çalışanlarının üzerine tehditler savuruyor, eyleme katılanlar hakkında cezai işlem uygulanacağını… Savcıları göreve çağırıyor. Ben, Sayın Bakanı bu anlayışı nedeniyle kınıyorum.

Değerli arkadaşlarım, önerge, eczacı sorunlarıyla ilgili. Bakın, eczacılar da pazar günü alandaydılar, beyaz eylemdeydiler. Bir hafta önce de gazetelere sayfa sayfa ilan verdiler "sıkıntı çekiyoruz" diye. Bakın, gazetedeki ilanları bu: Tam sayfa, gazetede eczacılarımız "İlacınıza ve eczacınıza sahip çıkın." diye ilan verdiler. Bu ilandan bazı başlıklar okumak istiyorum. Nedir sıkıntıları?

Değerli arkadaşlarım, meydanlara çıkıyor, kızıyoruz, gazetelere ilan veriyorlar, kızıyoruz, ama, sorunlarını çözmek konusunda herhangi bir adım attığımız yok, tam tersine, sorunu çözmek yerine sağlık çalışanlarını suçluyoruz.

Bakın eczacılar ne diyor değerli arkadaşlarım: "Yeter artık" diye bir başlık atmışlar. "Akşamdan sabaha bilgimiz dışında ve baş döndürücü hızla değiştirilen ilaç alım koşulları, kullanım raporları ve reçete yazılım düzeni bizi bıktırdı." diyorlar. "İlaç fiyat politikaları nedeniyle hastalarımız kanser ilaçları gibi hayati önemi haiz ilaçları alamamakla karşı karşıyadır." diyorlar.

Bakın, siz "Çok kolay ulaşıyor." diyordunuz -ilaçlara- o sektörün içindeki en önemli unsurlardan olan eczacılar söylüyor bunu.

Değerli arkadaşlarım, bir eczacılık yasası, eczacılık alanında bir düzenleme yapmak üzere bir hazırlık içinde olunduğunu biliyoruz. Sermayedarları hâkim kılan, zincir eczanelere zemin hazırlamak için hazırlanan bir yasa tasarısı olduğunu herkes biliyor, bu konuda itirazları var.

Sayın Başbakana sesleniyorlar bu ilanda, "Sözünü tut." diyorlar Sayın Başbakana. "Bir sözüyle 10 Şubat 2005'te tüm ülke insanımızın ilaca ulaşımı için, her türlü sıkıntıya göğüs gererek sorumluluğu üzerimize aldık. Devletimizden beklentimiz bizlerle yaptığı sözleşmedeki ödeme sürelerine uymasıdır. Geri ödemelerin zamanında yapılmaması nedeniyle depolara faiz ödeyerek devletin sağlık harcamalarına finansör olmak zorunda bırakılıyoruz." Başbakana sesleniyorlar "Sözünü tut." diye.

Ve değerli arkadaşlarım, diyorlar ki: "İçinde bulunduğumuz koşullar bizi iflasın eşiğine getirmiştir. Acil olarak önlem alınmadığı taktirde Türkiye genelindeki yirmi üç bin eczane kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çığlıklarımıza kulak verilmesini istiyoruz." diyorlar değerli arkadaşlarım.

Meydanlarda çığlık atıyorlar, gazete ilanlarında çığlık atıyorlar. Bu insanların sesini duyalım. Gerçekten ödemedeki büyük gecikmeler nedeniyle her birisi batma noktasında olan bu eczacı arkadaşlarımızın sorunlarına mutlaka çare bulmalıyız.

Değerli arkadaşlarım, ilaç deyince, birkaç çarpıcı rakam vermek istiyorum. Bakın, ithal ilaç… Sayın Bakan dedi ki, işte SSK ilaç fabrikasının kapatılmasını eleştiren Sami Tandoğdu arkadaşımıza verdiği cevapta, "Kardeşim, ne kadardı ki, zaten çok küçük bir rakamdı." Nedir bu yabancı hayranlığınız? Geliştirin. Bakın, sizin anlayışınızda, geçmişte, sizin anlayışınızda olan, bu ülkede iktidar olan partiler, cumhuriyet döneminde kurduğumuz uçak fabrikalarını kapattılar. Çok önemli değil belki, ama, keşke açık olsaydı bugün, belki de uçak sektöründe, uçak sanayisinde dünya ülkeleriyle yarışır hâle gelecekti, küçümsemeyin. SSK'nın ilaç fabrikalarını keşke geliştirme kararı alabilseydi, kapatma kararı alarak değil.

Değerli arkadaşlar, 2,5 milyar dolar, ithal ilaca harcadığımız para. Petrol ithalatımızın yarısı kadar, çok önemli bir rakam. Nedir bu yabancı hayranlığı! Kendimiz üretmeye çalışalım.

Bakın, geçtiğimiz yıl mayıs ayında, 16 Mayısta Sayın Abdulaziz Yazar, Eczacılar Günü nedeniyle gündem dışı söz alıyor. Orada, Sayın Dursun Akdemir, Sayın Sağlık Bakanına bir soru soruyor. Diyor ki: "Bu immün yetmezliği nedeniyle ithal bir ilaç var, immünglobilin. Bu ilaçlarda nisan ayından beri bir sıkıntı var. Bu sıkıntı konusunda ne yapıyorsunuz?" Sayın Bakan "Ya, bu, bizden kaynaklanan bir olay değil. Dünyadaki üretiminden kaynaklanan bir sıkıntı var. Bunu en kısa zamanda çözeceğiz, müsterih olun." diyor.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan bu sözü verdikten sonra, "İmmünglobilin ithalatındaki sıkıntıyı çözeceğim." dedikten sonra ne oldu biliyor musunuz? Sayın Şerif Birinç burada mı bilmiyorum, çok yakın tanıktır, iki buçuk yaşında bir çocuk, o ilaç bulunamadığı için, Sayın Bakan bu sözü verdikten iki ay sonra, Bursa'da öldü. Sıkıntı devam ediyordu, hâlâ çözülebilmiş değil. Sayın Özdilek de tanıktır Bursa'dan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Özyurt. Özyurt.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Sayın Özyurt, özür dilerim.

Ekim ayının sonunda, beş yaşında bir çocuk daha öldü. Sayın Bakan mayıs ayında söz veriyor "Bu sorunu çözeceğiz." diye. İthal bir ilaç, sıkıntısı orada. Sayın Bakanın dediği gibi üretimindeki sıkıntı da değil. Sayın Bakan, bu kürsüden bu Meclisi kandırmaya yönelik çok sayıda yanlış bilgiler veriyor. O dönemki sıkıntı, geçtiğimiz yıl nisan ayında, biliyorsunuz, bir ekonomik kriz yaşandı. Dolar fiyatındaki artış, o ilacı ithal etmesi gereken firmanın, şirketin o ilacı ithal etmemesinden kaynaklandı.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiye'de, immünglobilin yetmezliği nedeniyle Türkiye'de çocuklarımız öldü. Peki, o üretim noksanlığı nedeniyle niye Amerika'da, Almanya'da, Fransa'da, dünyanın başka ülkesinde, çocuklarımız, o ilaç temin edilemediği için ölmedi? Şimdi, Sayın Bakan buradan caka satıyor, şöyle düzelttik, böyle düzelttik diye.

Değerli arkadaşlarım, bakın, en büyük aldatmacalardan bir tanesi de hastanelerde rehin kalmamak. Geçtiğimiz günlerde Mersin'de bir rehin kalma olayı yaşadık, hastanede değil, hapishanede. Hastaneye olan borcunu ödeyemediği için bir yurttaşımız, eşiyle, çocuğuyla beraber hapishaneye düştü ve bir yardımsever yurttaşımız kurtardı. "Efendim, bu münferit bir olay…" Değil değerli arkadaşlarım, değil; basına yansıyanlar bunlar. Bakın, benzer bir olay, ondan iki ay önce Kırıkkale'de yaşandı. Yine, hastane borcunu ödemediği için hapse girdi insanlar.

Bu olayı araştırırken, immünglobin olayını araştırırken gördüm ki, aynı olay Bursa'da da yaşanmış. İsimlerini veriyorum -sizlere de yansımış olabilir- Muhammet, yine, immün yetmezliği nedeniyle tedavi görüyor, 7.500 liralık borcunu babası ödeyemiyor -ismi de var bende, Muhittin Tunç- on gün hapis cezasına çarptırılıyor. Değerli arkadaşlarım, gerçekten, Bakanın anlattığı gibi, sizlerin bildiği gibi değil olaylar. İnsanlar, hastane borçlarını ödeyemediği için hastanelerde rehin kalmıyor, hapishanelere düşüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arslan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, bu yurttaşımızın sorumluluğunu, Adalet ve Kalkınma Partisinin Osmangazi Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Zekeriya Day üstüne almış. Diyor ki: "Bu olay siyasetçilerin hatasından kaynaklanmıştır. Ben bunun sorumlusunun siyasetçiler olduğunu biliyorum. Çok uğraştım bu yurttaşımızın hapse düşmemesi için; ama, çözemedim ve Adalet ve Kalkınma Partisindeki görevimden istifa ediyorum." Bakın, çok onurlu bir davranış, kutluyorum o gencimizi.

Şimdi, Doğubeyazıt'ta, kanatlılarda görülen kuş gribini yurttaşlarımızdan sakladığınız için üç çocuğumuz ölüyor, Sayın Bakan hâlâ yerinde oturuyor! İmmünglobin yetmezliği nedeniyle, ithal ilacı getiremediğimiz için çocuklarımız ölüyor, Sayın Bakan yerinde oturuyor, Adalet ve Kalkınma Partisinin Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı siyasi sorumluluğu üstüne alıyor, istifa ediyor. Sayın Bakan, önce sizin istifa etmeniz gerekiyor! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sağlıkta dönüşüm…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arslan…

ALİ ARSLAN (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Arslan, bakınız…

ALİ ARSLAN (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hayır, bağlanacak bir şey yok da, sözünüzü tamamlayınız.

Buyurun efendim.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, söylenecek çok şey var. Sağlıkta dönüşüm adına çöküş yaşanıyor ve maalesef, çok buruk bir 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Aynen sizin gibi söylüyor Cumhuriyet gazetesi de. Cumhuriyet gazetesi de sizin gibi söylüyor, "çöktü" diyor.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Ben, yine de, 14 Mart Tıp Bayramı'nda bütün sağlık çalışanlarının, doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık personelinin Tıp Bayramlarını kutluyorum. Önümüzdeki dönemde daha mutlu tıp bayramlarında birlikte olabilmek umuduyla, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Önerinin aleyhinde Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Niçin söz aldığımı biraz sonra sizlere açıklamaya çalışacağım. Ancak, öncelikle, bugün 14 Mart Tıp Bayramı; Türkiye'de sağlık teşkilatında çalışan, başta doktorlarımız olmak üzere, bütün görevlilerimizin Tıp Bayramlarını gönülden kutluyorum. Önümüzdeki yıllarda bugünkünden daha iyi şartlarda tıp bayramı kutlama dileklerimi de iletmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu grup önerisiyle ilgili araştırma önergesi 03/06/2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş. Aradan çok uzun süre geçmiş ve geldiğimiz noktada bir araştırma komisyonunun kurulması, faaliyete geçmesi, raporunu hazırlaması ve bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülme imkânının olmaması nedeniyle aleyhte söz aldım. Çünkü, komisyonu kuracaksınız, İç Tüzük 105'e göre üç aylık bir süre vereceksiniz, üç ay içerisinde bitiremezse bir aylık ek süre… Ee, zaten Meclisin kapanmasına çok az bir süre kaldı. O nedenle, bu araştırma önergesinin aleyhinde söz aldım. Ancak, şunu hemen ifade etmek istiyorum ki, araştırma önergesinin bu sebeple aleyhinde söz aldım, ama Türkiye'deki eczacıların problemlerinin ne kadar büyük olduğunu da çok yakından bilen birisiyim. Bu problemlerin de daha önceden bir araştırma komisyonu kurularak, çok ciddi bir şekilde incelenmesi ve araştırılması gerektiği inancında olduğumu da ifade etmek istiyorum.

Şimdi, demin Sayın Bakanımı dinledim. Sayın Bakanımın konuşmasından büyük üzüntü duydum. Kendileri de buradalar. Şimdi, Sayın Bakanımız, elbette, hasta vatandaşlarımızın hastalıklarıyla ilgili iş bırakma neticesinde ortaya çıkacak olumsuzlukları hiçbirimizin kabul etmesi mümkün değil. Ancak, bir sayın bakanın, bu konuyla ilgili olarak, konunun muhataplarıyla, maalesef, uzun zamandan beri ciddi manada uyum içerisinde olmadıkları da kamuoyunun malumu. Siz bunlarla oturacaksınız, bir araya geleceksiniz… Ee, dinleyiniz Sayın Bakan bunları, dinleyiniz. Nedir sıkıntıları, nedir problemleri, nedir ortada olan problemler, sıkıntılar, bunları dinleyiniz. Siz dinlemiyorsunuz. Dinlemediğiniz için de bu tür ortaya çıkışlar karşısında da, maalesef, bir sağlık bakanının yapmaması gereken bir konuşmayı yapıyorsunuz. Aynı şey toplumun diğer kurumları ve kuruşlarıyla da söz konusu. Bu iktidar döneminde… Yargıyla, YÖK'le, Türk Tabipleri Birliğiyle, orduyla, Cumhurbaşkanıyla bir iktidar uzun zamandan beri bir çatışma içerisinde. Türkiye böyle şeylere alışık değil. Gerginliklerin, kamplaşmaların, çatışmaların hiçbirimize yarar sağlamayacağı da ortada.

Şimdi, Sayın Bakan geçmiş dönemlere yönelik de bazı sözler söyledi. Kaderine terk edilen sağlık ocaklarından bahsetti geçmiş dönemlerde. Allah'tan korkun Sayın Bakan. O sağlık ocakları, sağlık ocaklarında çalışan doktorlar, kamu görevlileri, hemşireler, ebeler, sağlık memurları, geçmişten günümüze, bu ülkeye çok büyük hizmetlerde bulunmuştur; o sağlık ocaklarını ayakta tutmak için cansiparane çalışan arkadaşlarımızdır, görevlilerimizdir. Geçmiş hükûmetleri suçlayarak, "kaderine terk edilmiş" diyerek nereye varmak istiyorsunuz Sayın Bakan?

Aşı kampanyalarından bahsettin. Tebrik ediyorum. Kızamıkta çok ciddi mesafe almışlar. Ama -1985'te neredeydiniz Sayın Bakanım, bilmiyorum- Türkiye'nin en büyük aşı kampanyası, 1985 yılında, UNICEF'le beraber yapılmış ve dünya ülkeleri arasında yapılan aşılama kampanyalarında, Türkiye, bu noktada, en başarılı aşı kampanyasını yapan ülke olmuştur. 1985 yılında yapılmıştır bu.

Şimdi, Sayın Bakan geliyor: "Doktor sayımız ziyadesiyle yetersiz." Dört buçuk yıldır hükûmettesiniz Sayın Bakan. Doktor sayımız yetersizse, bunun tedbirlerini alma durumunda olan, o makamda olan insanlarsınız. Ne yaptınız dört buçuk yıldan beri Türkiye'deki doktor sayısını artırmak için, geliniz, burada söyleyiniz.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Ne yapmadık? Sen ne bilirsin!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakan, bakınız, Sayın Başbakan, bu yabancı doktorlarla ilgili olarak, bir gerekçenin altına imza atmış. Orada diyor ki Sayın Başbakan: "Türkiye'de hekimler çok zor şartlar altında çalışıyor, 120 kişiye bakmak mecburiyetinde kalıyorlar, bu nedenle de hastalarımız sağlıklı tedavi imkânına sahip olamıyorlar." Bunu Sayın Başbakan gerekçenin altına koymuş. Dört buçuk yıl sonra siz diyorsunuz ki: "Sağlıkta dönüşüm, devrim…" Sayın Başbakan diyor ki: "Doktorlarımız günde 120 hastaya bakmak mecburiyetinde kalıyorlar. Bu da sağlık hizmetlerinin verimli verilmesinin önündeki en büyük engeldir."

Hanginize inanacağız Sayın Bakan? Şimdi, siz diyorsunuz: "Doktor sayısı yetersizdir." Sayın Başbakan diyor ki gerekçede: "Doktor dağılımı dengesiz." Şimdi, dört buçuk yıl sonra Sayın Başbakan "doktor sayısı dengesiz" diyor. Bunun tedbirini alacak olan insan Sayın Başbakan. Sayın Bakan, siz alacaksınız bu tedbiri, muhalefet yapacak değil ki. İktidarınızın sonuna gelmişsiniz, hâlâ Türkiye'de sağlığın karşılaştığı acı tabloları gerekçenizin içerisine dercediyorsunuz.

Şimdi, Sayın Bakan bir şey daha söyledi; Meclisin güçlenmesini istedi. Ona hiçbirimizin itirazı yok. Elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendisine verilen görevi bihakkın yerine getirmeli. Ancak, buradan çıkan kanunlar, buradan çıkan kanunlar… Biz burada hepsini de söyledik. Muhalefet milletvekilleri söyledi, dedi ki: "Şu, şu, şu gerekçelerle, bu kanunlar, Sayın Cumhurbaşkanından, Anayasa Mahkemesinden geri döner." Ee, döndü. Biz diyoruz ki… Gerekçeleriyle beraber size söylüyoruz, "yapmayın, yanlış yapıyorsunuz, hata yapıyorsunuz" diyoruz. 57 kanun Sayın Cumhurbaşkanından geliyor, Sayın Bakan da diyor ki: "Meclisin otoritesini güçlendirelim." Meclisin otoritesini güçlendirelim de, hukuka ve Anayasa'ya da uygun kanunlar buradan çıkaralım.

Yabancı doktorlarla ilgili getirdiğiniz kanunda bir mutabakatınız var mı? Sağlık Komisyonu Başkanı diyor ki "geri çekiyoruz", Sayın Başbakan diyor ki "devam ediyoruz." Yani, siz kendi aranızda bir uyum sağlayamamışsınız, kendi aranızda bir birliktelik, beraberliğiniz yok. Sonra da, gelip, kürsüden muhalefeti eleştiriye başlamanız son derece yanlış.

Şimdi, eczacılarımız… Eczacılarımız, 24 bin eczacı… Türkiye'de ilk defa, eczacılar, gazete ilanlarıyla, içinde bulundukları zor şartları Türk halkına duyurdular. Hepiniz biliyorsunuz, kaç gün içerisinde ilaç paraları ödenmesi gerekirken… Ben geçen gün Elâzığ'daydım, bir eczacı arkadaşımız geldi, kasım ayının bedelini alamadığını, evrakını gösterdi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Haziran var, haziran, haziran…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, oradan milletvekilim "Haziran var." diyor. Ben kasım ayındakini gördüm. Ee, şimdi… Ama, bu eczacılarımız, bu ilaç bedellerini, ecza depolarına, peşin veyahut çok daha kısa sürelerde ödüyorlar.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Hadi, hadi…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - "Hadi, hadi" diyen bir milletvekilimiz, Düzce Milletvekilimiz, seni Düzce'deki eczacılara havale ediyorum, Düzce'deki eczacılara… Ama, "Hadi, hadi" sözünüz Düzce'deki eczacıların durumlarına ne kadar bigâne kaldığınızın da bir işaretidir Sayın Milletvekili. Elde belgeler var, geliniz göstereyim.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Sen Denizli'dekilere bak.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İşte, verdikleri ilan burada. Niye ilan veriyorlar eczacılar, geçmişte hiç yapmadıkları şekilde niçin ilan veriyorlar?

Daha geçenlerde, Burdur'un bir beldesinde, nöbetçi eczacı, iki kişi tarafından öldürüldü. Bakınız, ne zor şartlar altında çalışılıyor. Bunların, nöbetçi olan eczanelerin etrafında güvenlik tedbirlerinin alınması zarureti de kendiliğinden ortaya çıkıyor. 6197 sayılı Kanun'un günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu kadar sıkıntı içerisinde olan ve sermayeleri her geçen gün eriyen ve bazılarının kilit vurmak mecburiyetinde kaldığı eczacılarla ilgili, üç sene önce verilen bir araştırma önergesini niçin gündeme getirmedik şimdiye kadar? Bu dönemde denetim görevini bihakkın yerine getirdiğimizi söyleyebilecek bir milletvekili var mı aramızda arkadaşlar? Eczacıların sorunlarını yok mu sayalım? Onların problemleri yok mu? Onu mu anlatmaya çalışıyorsunuz? Ama, ilk defa Türkiye'de eczacılar yürüdü. Gazete ilanları veriyor. Geliniz… Bunları, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma komisyonu marifetiyle yapsaydık, ama şimdi zamanı geçirdik. Ancak, yapılacak bir iş var: Belki araştırma komisyonu kuramayacağız, ama hiç olmazsa bu eczacılarımızın alacaklarının bir an önce tahsil edilebilmesi ve bundan sonraki ödemelerin zamanında yapılabilmesiyle ilgili olarak Hükûmet bu konuda gerekli tedbirleri alsın, bu konuyla ilgili çalışmalarını yapsın, 24 bin eczacımızın meselelerini çözüme kavuşturması için bir an önce çalışma içerisine girsin.

Değerli milletvekilleri, evet, Malatya'da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.

İşte, önüme, bir milletvekilimiz tarafından, Sayın Aslanoğlu tarafından  "Millî Eğitimden eczacıların alacağı Haziran 2006 ödemelerinin hâlâ yapılmadığı…" şeklinde, bir sayın milletvekili tarafından, not olarak önüme gönderildi.

Değerli milletvekilleri, eczacıların durumları ortada. Eczacı olan milletvekillerimiz de bu salon içerisinde mevcut. Geliniz, eczacılarımızın meselesini, Tıp Bayramı'nın kutlandığı bir günde ciddi bir şekilde ele alalım, onların sıkıntılarının çözümüyle ilgili bir gayret içerisinde olalım.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Grup önerisinin lehinde, Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eczacılık mesleğinin sorunlarının araştırılması ve çözüm yollarının bulunabilmesi amacıyla verilen Meclis araştırma önergesi üzerinde görüşmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, 14 Mart Tıp Bayramı'nı mutsuz, umutsuz ve kırgın bir şekilde yaşayan tüm tıp mensuplarının bayramlarını kutluyor, gelecek yıllarda, tıp mensuplarının sorunlarını çözecek Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında 14 Mart Tıp Bayramı'nı daha mutlu bir şekilde kutlayacağımızı umuyorum.

Değerli milletvekilleri, eczacı bir milletvekili olarak öncelikle belirtmek isterim ki, eczacılık mesleği ve eczacılar, sağlık sektörünün en önemli yapı taşlarından biridir. Bu, asla göz ardı edilmemelidir. Türkiye'de toplam sağlık harcamalarının üçte 1'i ilaç harcamalarıdır. OECD ülkelerine göre kişi başına ilaç harcamaları bakımından Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerine nazaran geri durumdadır.

Eczanelerde işin büyük bir kısmını yürüten eczacılık teknisyenleri için bir eğitim ve sertifika programlarının zorunlu hâle getirilmesi şarttır.

İlaçta KDV oranları yüzde 8 olarak uygulanmakta iken, ilaç ham maddelerinde KDV oranlarının düşürülmemesi büyük bir eksikliktir.

Kamu kurumlarının, eczanelere belirlenen sürelerde ödeme yapmaması, pek çok eczaneyi iflasın eşiğine getirmiştir. Öte yandan, kamu kurumlarının, reçeteleri kontrol ettikten sonra eczacıya geri göndermemesi veya reçete kesintisinin nedenini bildirmemesi, zaman zaman da reçete kontrollerinin elle yapılmasından kaynaklanan hatalar, sektörde çok büyük sorunlar yaratmaktadır.

Birçok ilacın uzman hekim tarafından yazılma zorunluluğu, hastaların ilaç temininde güçlük yaşamasına neden olmaktadır.

Eczacılar, bir yandan ilaç fiyat değişimleri, öbür yandan reçete kontrolleri konusunda bir standart olmaması sebebiyle büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Ödeme konusunda yaşanan sorunların çözümü için bütçeden sağlığa ayrılan payın artırılması, kurumların ilaç ödemelerine ayrılan ödeneğin öncelikli hâle getirilmesi, borcun mutlaka zamanında ödenmesi ya da borç zamanında ödenemiyorsa, eczacının geç ödemeden doğan zararının telafisi için gerekli önlemlerin alınması bir zorunluluktur.

Türkiye'de eş değer ilaç kullanımını özendirici tedbirler alınamamıştır. ilaçların akılcı kullanımı için toplumu bilinçlendirici eğitim verilmemektedir. Orijinal ilaç üretimi için yapılması gereken ar-ge faaliyetleri yetersizdir. Bu eksikliği gidermek için ar-ge yatırımlarının özel teşvik kapsamına alınması gerekmektedir. Avrupa Birliğine üye ülkelerin çoğunda var olan ve her ilaç kutusunda yazılı bulunan "eczacılık meslek hakkı" maalesef, Türkiye'de ne bilinmekte ne de uygulanmaktadır. 2000'li yıllarda, artık, eczacılık mesleğinin de bir garantisi ve güvenirliği olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet tarafından hazırlanan 6197 sayılı Yasa ile ilgili tasarı dört yıldır İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde görüşülmekte olmasına rağmen, hâlen, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınamamıştır. 6197 sayılı Yasa'da eczanenin sahibi ve sorumlu müdürü eczacıdır; yerine, Sağlık Bakanlığı tarafından "eczanenin sorumlu müdürü eczacı olacaktır" ifadesi getirilmek istenmektedir. Bu ifadeyle zincir eczanelerin yolu açılmakta, dolayısıyla, serbest eczacının geleceği tehlikeye sokulmaktadır. Eczane ruhsatlarının eczacı odaları tarafından verilmesi, Türk Eczacıları Birliğince onaylanması ve bunların Sağlık Bakanlığına bildirilmesi, mesleğimizde çok önemli bir sıkıntı olan muvazaalı eczane açma ve işletme olayını ortadan kaldıracaktır.

Değerli milletvekilleri, kamuda çalışan yaklaşık 1.500 eczacı olmasına rağmen, bunların sorunlarıyla kimse ilgilenmemektedir. Kamuda çalışan eczacılar denetim amacıyla dış göreve gönderilmekte, ancak, kendilerine harcırah ödenmemektedir. Bu da kamuda çalışan eczacılara büyük bir haksızlıktır.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının 08/09/2006 tarihli ve 51449 sayılı Genelgesiyle, 2531 sayılı Yasa'nın 2'nci maddesi gereği, kurumda görev yapmaktayken -hangi sebeple olursa- ayrılan eczacıların serbest eczane açtıklarında, Kurumla, Kurum sigortalılarına ilaç temini için sözleşme yapamayacakları yönünde düzenlenme yapılmış bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre, genelge tarihinden sonra SSK'dan emekli olarak veya istifa ederek ayrılan pek çok eczacı hâlen Kurumla sözleşme yapamadığından mağduriyet yaşamaktadır. Bugünlerde, Kurumdan ayrılmış, ancak üç yılını dolduramamış eczacılarımızın da mevcut sözleşmelerinin iptali gündemdedir.

Bilindiği üzere, tüm sosyal güvenlik kurumlarımız aynı çatı altında birleştiğinde, sosyal güvenlik kurumlarıyla eczaneler arasında tek sözleşme imzalanacaktır. Bu durumda, SSK'dan ayrılan eczacılara ilişkin genelge daha belirsiz bir hâl alacaktır.

Değerli milletvekilleri, ilaç fiyat kararnamesinin bugünkü hâliyle, dövizdeki yüzde 5 değişimin ilaç fiyatlarına da yansıtılmasından dolayı düşen fiyatlar, eczane stoklarındaki ilaçların alış bedellerinin altında satılması nedeniyle eczacıları zarara uğratmaktadır. Ayrıca, kademeli kârlılık uygulaması sonucu, 200 YTL'nin üzerindeki ilaçlarda kârlılığın düşük olması nedeniyle de eczacılar zarara uğramaktadır.

Sonuç olarak, eczacılarımız, ilaç fiyat kararnamesinin yeni hâlinin bu iki sorunu çözmesini beklemektedirler.

Ödeme gecikmeleri nedeniyle depolara verilen çeklerin karşılıksız çıkması gündeme gelebilmektedir. Ayrıca, eczacı, yine gecikmeler nedeniyle kredi kullanmak zorunda kalmakta, kullandığı krediye de faiz ödemektedir. Geri ödeme kurumunun ödeme sürelerine uyması gerekmektedir. Kırk beş günde yapılması gereken ödemeler beş-altı aya kadar uzamakta, bu da eczacıları zor duruma düşürmektedir. Ayrıca, yeşil kart ödemelerinde yapılan ödemenin hangi faturaya ait olduğu bildirilmediğinden, eczacılar, yapılan ödemenin hangi faturaya ait olduğunu bilememekte ve yapılan kesintilerin de sebebini bilemedikleri için mağdur duruma düşmektedirler.

Bütçe uygulama talimatının çok sık aralıklarla değişmesi nedeniyle eczacılarla vatandaşlar karşı karşıya kalmakta, bu da vatandaşın eczacıya olan güveninin zedelenmesine neden olmaktadır. İki gün önce ödenen ilacın iki gün sonra ödenmemesi, sosyal güvenlik sistemine ilişkin olarak da vatandaşlar nezdinde güvensizlik doğurmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, eczacı meslektaşlarım, sigorta reçetelerinin reçete edilmesi konusunda da büyük sıkıntılar yaşamaktadır. SSK'nın serbest eczanelere açılmasıyla birlikte hayata geçen endikasyona göre ilaç verilmesi sistemi çok büyük mağduriyetlere sebep olmaktadır. Endikasyona göre ilaç verilmesinde esas olan nokta, ana hastalığa ait teşhisin yazılması, tali ilaçlar için teşhis zorunluluğu istenmemesi olmalıdır. Reçeteye yazılacak dört kalem ilaç için dört ayrı teşhis aranmamalıdır. Takdir edersiniz ki, bu yöntem, yalnızca eczacı arkadaşlarımızı zor durumda bırakmakla kalmamakta, doktorlarımızın iş yükünü de artırmakta, bunun yanında, hastaların destek tedavilerini de olumsuz etkilemektedir.

Hastaya ilaç verilmesinde yaşanan en büyük sıkıntı ise, fiyat farklarından ve ambalaj şekillerinden doğmaktadır. İlaç fiyat farklarından dolayı ya hasta-eczacı tartışmaları yaşanmakta ya da fiyat farklarının eczacı tarafından talep edilmemesiyle haksız rekabet yaşanmaktadır. Bu sorunun çözümü için, muadili olan ilaçların tamamının fiyatlarının referans fiyat aralığında olması ve dolayısıyla, ilaç fiyatlarında fark çıkmaması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilaç alım koşulları, kullanım raporları ve reçete yazılım düzeni bu kadar hızlı bir şekilde değişmeye devam ederse, eczacıların çalışmasına ve işini sürdürmesine olanak kalmayacaktır. İlacın fiyatını belirleyen devletin aynı ilaca farklı fiyat vermesi ve hastanın aradaki farkı cebinden ödemek zorunda bırakılması, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşamamaktadır. Sağlık Bakanlığı asla hasta odaklı düşünmemekte, kâğıt üzerinde sıkça değiştirilen sağlıksız bütçe uygulamaları yapmakta ve tasarruf adına insan sağlığını hiçe saymaktadır. Üstelik ilaç fiyatlarında yaşanan düşüşlerde firmalar sorumluluklarını yerine getirmedikleri için eczanelerin stokları erimekte ve vergilendirilmiş sermayeleri âdeta bedelsiz olarak kamulaştırılmaktadır.

Yaklaşık elli dört yıldır yürürlükte bulunan bir yasayla eczacılar mesleklerini yapmaya çalışmaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yazar, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) - Daha bu Yasa düzeltilmeden, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Kanun Taslağı gündeme getirilmiş, bununla 1262 sayılı Kanun hükümsüz kılınarak, ilaçta eczacının adı bile kaldırılmak istenmiştir. Maalesef, bu düzenlemelerle, sermayedarları hâkim kılan zincir eczanelere zemin yaratılmaktadır.

Eczacılar devletin sözüne güvenerek iş yapmış, ancak paralarını zamanında alamadıkları için depolara faiz ödemek zorunda kalmıştır. Eczacılar devletin sağlık harcamalarına finansör olmak zorunda değildir.

Bu koşullar içinde eczacıların iflası kaçınılmazdır. Acil önlem alınmadığı takdirde, Türkiye genelindeki 24 bin eczane kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yüce Meclisimiz eczacıların çığlıklarına kulak vermek zorundadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu kısa sürede anlattıklarım dahi, eczacıların sorunlarının ne kadar ağır, karmaşık ve büyük olduğunu göstermektedir. Unutmayalım ki, insan sağlığı her şeyden önemlidir. Bu nedenle, araştırma önergesinin kabulünü diler, yüce heyete saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Grup önerisinin aleyhinde, Aksaray Milletvekili Ahmet Yaşar.

Sayın Yaşar, buyurun.

AHMET YAŞAR (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu, eczacıların sorunlarıyla ilgili Meclis araştırması önergesi aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, ülkemizde dört yılı aşkın süredir her konuda çok önemli reformlar yapmaktayız. Bu bağlamda, "Sağlıkta Dönüşüm Programı" adı altında sağlık politikalarımızda çok önemli reformlara imza attık bugüne kadar. Tabii ki, reformların topluma yansıması çok önemli. Bir reformun toplum tarafından kabul edilip edilmemesini toplumların verdiği tepkiyle ölçmek lazım. Sosyal politikalarda yapılan reformlarda toplumların kabulü çok önemlidir. Ekonomik reformlarda da, bildiğiniz gibi, sayısal rakamlar çok önemli. Her iki alanda da çok ciddi bir şekilde reformlar yapılmış ve toplumun çok önemli kesimleri tarafından bu reformlar kabul edilmiştir. Ancak, biraz önceki konuşan arkadaşlarımızı dinleyince, sanki Türkiye'de yapılan bu Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın toplum tarafından hiç kabul görmediği, toplumu çok huzursuz ettiği gibi bir anlam çıkmaktadır. Hâlbuki, siyasetçilerin toplumu doğru bilgilendirmesi ve doğru yönlendirmesi şarttır. Burada birkaç kişinin düşüncesini Meclis kürsüsüne getirerek bütün toplum böyle düşünüyormuş gibi bir algılamaya neden olmak, bana göre, son derece yanlış bir hadise. Bugün, "Sağlıkta Dönüşüm" çok büyük bir program ve önemli bir program. Elbette ki bu reform uygulaması sürecinde aksayan yönler olacak ve var da, biz de biliyoruz bunun aksayan yönlerini, ama süratle bunları sahada tespit ederek, süratle izale etmeye çalışıyoruz.

Şimdi, bugün 14 Mart Tıp Bayramı. Ben de, tüm sağlık çalışanlarının, özellikle hekimlerin bu mutlu gününü tebrik ediyorum, kutluyorum. Ben, hekimlerin büyük bir çoğunluğunun, bu Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında, mutlu olduklarını, bizzat, konuşarak tespit ediyorum. Peki, mutsuz olanlar, bu projeyi kabul etmeyenler yok mu? Elbetteki olacak. Nasıl ki, her türlü hadiselerde, bardağın boş tarafını görmek mümkünse, bu hadisede de elbette, birtakım arkadaşlarımız, buna şiddetle karşı çıkacak. Mesela aile hekimliğine şiddetle karşı koyan, tavır koyan hekim arkadaşlar var, ama, bu uygulamanın ülkeye çok yarar sağlayacağını, hekimlere çok büyük katkı sağladığını söyleyen, büyük oranda, hekim arkadaşlarımız da var.

Biz, iki hafta önce, Eskişehir'de, aile hekimliğiyle ilgili bir saha araştırması yapmaya gittik Sağlık Komisyonu üyeleriyle. Orada, hem hekimlerimizle hem de halkımızla konuştuk. Gerçekten de vatandaşın mutluluğunu, memnuniyetini görmek, hekimlerimizin memnuniyetini görmek bizi son derece mutlu etti. Onun için, burada, bir iki tane hadiseyi getirip, olayı ajite etmenin hiçbir anlamı yok diye düşünüyorum.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Eczacılar seni izliyor…

AHMET YAŞAR (Devamla) - Eczacıların, sorunlarını, gazete ilanı vererek gündeme taşımalarını, biraz önce, değerli milletvekilimiz burada ifade etti.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Seni kınıyorlar! Ne çabuk unuttun sorunları?

AHMET YAŞAR (Devamla) - Şimdi, kaç tane eczacı odasının, altında, o imzanın olduğunu biz biliyoruz. Ben, size, açık ve net olarak söylüyorum…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Korkudan imza atamıyorlar…

AHMET YAŞAR (Devamla) - …otuz üç yıldır fiilen eczacılık yapan bir hemşehriniz, bir kardeşiniz olarak söylüyorum, eczanesinden hiç kopmamış, hâlâ eczanesi fiilen hizmet veren bir eczacı olarak söylüyorum: Sağlıkta Dönüşüm Programı, bugüne kadar, hiçbir hükûmet tarafından cesaret edip, uygulanamayacak kadar önemli bir proje, önemli bir program. Bu program kapsamında, eczacılar da son derece yararlanmıştır, faydalanmıştır. Ne yapıldı eczacılara?

ALİ ARSLAN (Muğla) - Sen alıyorsundur milletvekili olarak paranı…

AHMET YAŞAR (Devamla) - Bakın doktorum, sayın doktorum, bir eczacı olarak söylüyorum…

ALİ ARSLAN (Muğla) - Sana zamanında ödüyorlardır paranı…

AHMET YAŞAR (Devamla) - Burada, eczacıların sorunlarını, eczacı olmayanlar tartışamaz.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Doktorları sen tartışıyordun geçen gün!

AHMET YAŞAR (Devamla) - Eczacılık mesleğinin içinde yaşayan bir milletvekili olarak söylüyorum.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Kaç gün gecikmeli alıyorsun paranı?

AHMET YAŞAR (Devamla) - Bu kapsamda, bir kere, SSK'lı hastalarımızın ne kadar büyük sıkıntı çektiklerini, biz yaşadık, biz biliyoruz. Gece sabahlara kadar SSK hastaneleri önünde, SSK eczanelerinde nöbet tutan, orada kuyruklara giren insanları ne çabuk unuttunuz. Eğer bu projeyi benimsemiyorsa o insanlar, Sayın Bakanım, derhâl getirelim ve bunu tekrar döndürelim,  eski hâline döndürelim ve insanlar gitsin, o hastanelerin, o eczanelerin kapısında kuyruklarda beklesinler.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Öyle diyen kimse yok ki...

AHMET YAŞAR (Devamla) - Ama, milletin memnuniyeti önemli. Biz yaşadık bunların hepsini, biz görüyoruz. Bu, ne oldu? Eczacıların, doğrudan doğruya serbest eczanelerden alım şekline dönünce, serbest eczacılık yapan arkadaşlarımızın cirosuna yansıdı ve ciroları arttı.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Kaç para aldılar?

AHMET YAŞAR (Devamla) - Yeşil kartla muayene olan hastalar reçetesini alıp, götürüp ne yapıyordu, soruyorum? Bu arkadaşlarımız, bu dar gelirli vatandaşlarımız, reçetesini alıp, kapı kapı ilaç alabilmek için dolaşmıyorlar mıydı?

ALİ ARSLAN (Muğla) - Sizden önce biz dile getirdik bunu.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Şimdi, yeşil kartı olan vatandaşlar, muayeneden sonra, çok rahatlıkla, dilediği eczaneye giderek ilaç ihtiyacını karşılayabiliyor.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Sizden önce biz talep ettik onu.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Neden karşı çıkıyorsunuz bugün, bizden önce talep ettiyseniz?

ALİ ARSLAN (Muğla) - Karşı çıkmıyoruz, sizden önce biz söyledik.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Şimdi, eczacıların geri ödemesiyle ilgili burada bazı iddialarda bulundunuz: Kasım ayından beri parasını alamayan, hatta Haziran 2006'dan bu yana parasını alamayan eczacılar... Maliye Bakanımız burada. Ben de eczacıyım, ben de biraz önce eczanemi aradım, sordum. Kesinlikle böyle bir şey yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ya, sen milletvekilisin...

AHMET YAŞAR (Devamla) - Haziran ayından bu yana ilaç parasını alamayan bir eczane ayakta duramaz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sen milletvekilisin, senin paran ödenir.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Eczacılar dinliyor.

AHMET YAŞAR (Devamla) - O arkadaşımız da aynen sizin kafanızda, sizin gibi düşünüyor; mutlaka, bizim proje...

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Senin paranın önceliği var...

AHMET YAŞAR (Devamla) - ...Sağlıkta Dönüşüm Projesi'ne muhalefet eden bir arkadaşımızdır. Özellikle burada sizi yanıltıyor. Bakın, gidin sahada eczacılara sorun.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Görüyorlar... Görüyorlar...

AHMET YAŞAR (Devamla) - Evet, geri ödemede ufak tefek sıkıntılarımız var arkadaşlar. 2006 yılı sonu itibarıyla yeşil karttan parasını almayan hiçbir eczacı kalmadı.

NAİL KAMACI (Antalya) - Kaç ay?

AHMET YAŞAR (Devamla) - Efendim bakınız...

NAİL KAMACI (Antalya) - Altı ay  var mı?

AHMET YAŞAR (Devamla) - Bakınız şimdi, yeşil kart iki aydır alamıyor.

NAİL KAMACI (Antalya) - Şubat ayında, altı ay öncesinden alamayan vardı.

AHMET YAŞAR (Devamla) - 2007 yılı içerisinde sadece ocak ve şubat ayı alamadılar ve bu ay onları tahsil edecekler.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Sekiz aydan beri alamayan var.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Bağ-Kur'da, SSK'da, Emekli Sandığında hiçbir sıkıntı yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dinliyor eczacılar, dinliyor.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Arkadaşlarımız çok rahatlıkla tahsilatını yapıyorlar. Sadece 657'ye tabi çalışan memur arkadaşlarımızın geri ödemesinde biraz sıkıntı var, ama, bu, bir eczaneyi çökertecek boyutta değil.

Sayın milletvekilim, evet, burada ajite etmenize gerek yok.

NAİL KAMACI (Antalya) - Eczacıların sırtından sağlık politikası yapıyorsunuz.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Burada 10 tane eczacı arkadaşımız var, hepsinin de eczanesi çalışıyor. Gelsin, o arkadaşlarımız söylesinler. Bunların hiçbir tanesi doğru bilgiler değil.

Onun için, ben, şimdi, burada değerli milletvekili eczacı arkadaşımız Abdulaziz Yazar Bey'in araştırılmasını istediği önergeyle ilgili bir iki şey söylemek istiyorum.

Hakikaten çok haklı bulduğumuz… 6197 sayılı Yasa'nın mutlaka ve mutlaka değiştirilmesi lazım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dört buçuk sene oldu.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Bugüne kadar, elli küsur yıldır hiçbir hükûmet bunu masaya yatıramadı. İşte, bu Hükûmet döneminde biz bunu masaya yatırdık. Değerli arkadaşımızı da çağırdık defalarca. Bu yasanın altyapısını yaptık. Ama, neden Meclise gelmedi?

ALİ ARSLAN (Muğla) - Bak, telefondan arıyorlar.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Arkadaşlar, biliyorsunuz, bir yasanın hazırlanması birçok kurumla ilgili.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dört buçuk sene oldu. Beş sene… Seçim oluyor ya!

AHMET YAŞAR (Devamla) - Birçok kurumdan görüşler alınıyor Sayın Başkanım.

O alınan görüşler doğrultusunda, 6197 sayılı Yasa Başbakanlığa gelmiştir ve orada, en kısa sürede Genel Kurulumuza gelecek.

Orada, arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi, burada da var, hiçbir şekilde zincir eczaneye izin verilmeyecek. Böyle bir düzenleme asla düşünülmüyor. Böyle bir düzenlemeyi yapmak da mümkün değil. Bu, 22 bin, 23 bin serbest eczacı arkadaşımızı, kalkıp bir tarafa iterek, sermayenin eline sağlığı teslim etmek, özellikle ilacı teslim etmek asla mümkün değil. Böyle bir şey yok. Toplumu yanlış bilgilendirmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yaşar, konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Eczacılar Birliği Başkanı telefon etmiş, "yüz yirmi gün sonra ödeme yapılıyor" diyor, bak.

BAŞKAN - Sayın Yaşar, konuşmanızı tamamlayınız.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Bak ne diyor, bak. Vallahi, yüz yirmi gündür Emekli Sandığı ödemiyor.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Bakın…

Sami Bey…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - "Eczacıdır" diyor, "meslektaşımız yanlış konuşuyor" diyor.

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, lütfen…

AHMET YAŞAR (Devamla) - Sami Bey, katılıyorum. Olabilir.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ama, anacım, doğru konuş Allah aşkına ya!

AHMET YAŞAR (Devamla) - Bakın, bazı bölgelerde….

BAŞKAN - Sayın Yaşar, siz konuşmanızı tamamlayınız. Genel Kurula hitap edin efendim.

Buyurun.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Bazı bölgelerde olabilir.

Bakın ne yaptık? Çok önemli bir şey yaptık. Bunları söylemiyorsunuz topluma. İlaçta fiyat politikasını değiştirerek, 900 milyon dolar kamunun tasarruf etmesini, kâr etmesini sağladık.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Aksaray'daki eczacılar "Hesabını soracağız Ahmet'e!" diyor.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Bu, kamunun cebinden, devletin cebinden çıkan paraydı, birilerine hortumlanan, âdeta hortumlanan bir paraydı. 900 milyon dolar, 1 milyar dolar, 1,5 katrilyon lira para yapar arkadaşlar. Bu paraları biz… Bunu nasıl sağladık? İlaç fiyatlarını düşürerek. Avrupa Birliğinden 5 ülke içerisinde en ucuz ilaç satan ülkelerden en ucuz ilaç satanın fiyatını baz alarak ilaç fiyatlarını düşürdük ve bugün, aynı firmalar, o fiyattan ilaç sattıkları hâlde kâr ediyorlardı.

BAŞKAN - Sayın Yaşar, konuşmanızı tamamlayınız efendim, lütfen.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Acaba, bu 900 milyon, 1 milyar dolar para…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - "Aralıktan itibaren paramı alamadım." diyor.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Hâlâ aynı yere takıldınız. Ben ne anlatıyorum Sayın Sami Bey? 1 milyar dolar kamuya tasarruf sağladık. Bu, bu politikayla…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Yeni Aktaş Eczanesi!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, böyle bir yöntem yok!

BAŞKAN - Sayın Yaşar, teşekkür ediyorum efendim.

AHMET YAŞAR (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika.

İlaçta KDV'yi yüzde 18 olarak ödeyen hastalarımızın hakkını hiçbir gün savundunuz mu?

ALİ ARSLAN (Muğla) - Haydaa!

AHMET YAŞAR (Devamla) - İlaçta KDV'yi, biz yüzde 8'e…

ALİ ARSLAN (Muğla) - Allah artırsın!

BAŞKAN - Sayın Yaşar, lütfen. Sayın Yaşar… Sayın Yaşar, konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.

AHMET YAŞAR (Devamla) - …kan ürünlerinde yüzde 1'e düşürdük.

BAŞKAN - Sayın Yaşar, lütfen…

AHMET YAŞAR (Devamla) - Onun için, eczacılıkla ilgili bu araştırma önergesinin grup olarak aleyhinde olduğumuzu bir kere daha ifade ediyorum ve bu vesileyle 6197 sayılı Yasa'nın en kısa zamanda Genel Kurula geleceğini ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Bravo Ahmet!

ALİ ARSLAN (Muğla) - Eczacıları doktor yap, kurtul!

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, yani, konuşmalar sırasında telefonlarla grup başkan vekillerinin yanına gitmek veya ilgili şahsa göstermek gibi bir şey yok. Şu anda Ahmet Yaşar Bey kürsüden indi, bütün eczacı milletvekillerimiz de burada, kulislerde bu konuyu rahat bir şekilde müzakere edip tartışabilirsiniz. Bütün eczacı vekillerimize ve diğer vekillerimize saygılar sunarım efendim.

69'uncu maddeye göre, Sayın Bakanın, kendisine, söylemediği bir sözün atfedildiği gerekçesiyle söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oylamadan sonra yap Sayın Başkan.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Dün ben aynı gerekçeyle söz istedim, bana söz vermediniz!

V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Saygıdeğer Başkanım, teşekkür ediyorum.

Biraz önce, araştırma önergesiyle ilgili olarak bu kürsüden konuşan bir değerli milletvekilimiz, Sayın Arslan, şahsımı kastederek, kandırmaca içinde olduğumu ifade eden bir cümle kullanmıştır.

Aslında, bu Meclis kürsüsü altında buna benzer ifadelerin kullanılması, gerçekten, Meclisin saygınlığına kanaatimce yakışmıyor. Bu, zaman zaman yapılıyor.

Ben, bir defa, bu sözü kesinlikle reddediyorum, yanlış olduğunu özellikle ifade ediyorum. Sayın milletvekilimiz şunu bilmelidir ki, vatandaşlarımız, bugün sağlık hizmetlerine de çok daha kolay ulaşıyorlar, ilaca da çok daha kolay ulaşıyorlar. "Immünglobin"lerle ilgili piyasada bir müddet eksikliği çekilen ve daha sonra da çözülen sorun, dünyada "immünglobin"in eksikliğiyle ilgili bir sorundur ve bunu, daha önce de defalarca kamuoyuna ifade ettik ve Bursa'da hayatını kaybeden değerli yavrumuz da "Down sendromu" diye bildiğimiz, akciğer problemleri olan, kalp problemleri olan, aslında ölüm sebebi olarak da "immünglobin"in eksikliğinden dolayı ölmediğini bildiğimiz bir çocuğumuz.

ALİ ARSLAN (Muğla) - 2 çocuk, Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, gerçekler böyleyken, siz, sağdan soldan duyduğunuz haberlerle gelip, bunu, Meclis kürsüsünde "Bakan, bak, kandırıyor" diye nasıl ifade edersiniz? Yani, buna ne hakkınız var? Buradan gerçekleri konuşacaksınız.

Değerli arkadaşlarım, kısa bir müddet önce kamuoyuna yansıyan, bir üniversite hastanemizde… Bakın, altını çizerek söylüyorum, bir üniversite hastanemizde. Üniversite hastaneleri Sağlık Bakanlığınca yönetilmiyor. Bir üniversite hastanemizde ödeme problemi sebebiyle bir şekilde hukuka konu olan ailenin mevzusu da şudur. Yaptığımız araştırmalar şunu gösterdi: Bu aile ödeme sıkıntısıyla ilgili olarak kendisinden istenen mal beyanını vermiyor. Aslında, mal beyanını vermiş olsa ve gerçekten de fakir bir aile olduğu tespit edilse, bunun Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu ile işi kolayca çözülüverecek bir durumda. Kaldı ki, siz, çok iyi biliyorsunuz, biz, buraya Sosyal Güvenlik Kanunu getirdik ve on sekiz yaşına kadar bütün Türk vatandaşlarının, herhangi bir güvence aranmadan sağlık hizmeti almasının önünü açtık, ama, siz bunu Anayasa Mahkemesine götürdünüz. Bu Kanun'u Anayasa Mahkemesine ana muhalefet olarak götürdünüz ve iptal edilen bazı maddeleri sebebiyle de kanunun yürürlüğü gecikti. Aslında, bu Kanun…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yanlış çıkmış Sayın Bakan. Anayasa Mahkemesine gitmek suç mu, Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli Grup Başkan Vekilim, bakın, o Kanun'da, on sekiz yaşına kadar bütün Türk vatandaşlarının sağlık hizmetini ücretsiz alacağı yazılı.

ALİ ARSLAN (Muğla) - O olay bu Kanun'dan önce Sayın Bakan. Sizin Kanun'dan çok önce, geçen temmuzda…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Anayasa Mahkemesine gitmek suç mu, Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, kuş gribiyle ilgili olarak da, Türkiye'de ne kadar başarılı bir çalışma yaptığımız bütün dünyanın, bütün uluslararası örgütlerin takdirini kazanmışken, Sayın Arslan'ın, sık sık yaptığı gibi, insanların, yavrularımızın hayatı üzerinden burada siyaset yapmasını kınıyorum. Çok yanlış bir şeydir.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Doğruları söylemeyecek miyiz?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunu şiddetle kınıyoruz.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Doğruları söyledim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şunu ifade etmek istiyorum ki, Hükûmet olarak, sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması, vatandaşımızın sağlık hizmetlerine daha kolay ulaşması için, dört yılda yaptıklarımızın üzerine, bundan sonraki dört yıllarda da inşallah çok şeyler katacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

IV. - ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- (10/106) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14/3/2007 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1'inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2'nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1284) (S. Sayısı: 1340) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, daha önce tasarının 1'inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, 1'inci maddeyi oylarınıza sunacağım.

Tasarının daha önceki görüşmesinde, Komisyon, maddede geçen 7238 sayılı Kanun'un adının "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun" olarak değiştirilmesini talep etmiş ve bu talep tutanaklara geçmişti.

Şimdi, 1'inci maddeyi söz konusu tashihle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2'nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2-  (1) Bu Kanun, 1 inci maddede belirtilen mevzuat çerçevesinde tertip edilen şans oyunları ile bunları tertip etme hak ve yetkisine sahip kurumları, bu hak ve yetkinin devri halinde ise devralan kurum, kuruluş ve özel hukuk tüzel kişilerini kapsar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu.

Sayın Çorbacıoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yüce Meclisin değerli üyeleri, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (1/1284) sayılı Tasarı'nın 2'nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, şans oyunları tertip etme yetkisi iki kanun ve bir kanun hükmünde kararnameyle üç ayrı kurum ve kuruluşa verilmiş bulunmaktadır. Kapsam maddesinde de belirtildiği üzere, bunlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü kurumlarıdır. İlgili mevzuat hükümleri çerçevesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, at yarışları yapma ve bu yarışlar üzerinde, memleketin neresinde olursa olsun, müşterek bahisler tertip etme hak ve yetkisini 21 Kasım 1993 tarihinden itibaren yirmi yıl süreyle Türkiye Jokey Kulübüne, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ise futbol müsabakalarında müşterek bahisler tertibi ve yürütülmesi hak ve yetkisini Spor Toto Teşkilatı Genel Müdürlüğüne devretmişlerdir.

Daha önce, şans oyunları üzerinde, şans oyunları düzenleme konusunda birden fazla kurumun yetkili olduğunu söylemiştik, üç tane kurumdan bahsettik; ancak, şans oyunlarını düzenlemek, bu kurumların ana işlevleri arasında bulunmamaktadır. Asli görevleri şans oyunlarını düzenlemek değil. İlgili kurumların ana görevlerinin yanında bu görevler tali görev olarak bu kurumlara yüklenmiştir. Değişik yasalarda  yer alan şans oyunlarının kontrol altına alınması, disipline edilmesi ne

(x) 1340 S. Sayılı Basmayazı 8/3/2007 tarihli 73'üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

kadar doğru ise bu konuda politika oluşturacak kurumun da tek çatı altına alınması o kadar önemlidir. Sistemin dağınıklıktan kurtarılması için böyle düzenleme yapmak gereklidir. Ancak, tasarı bu konuda bir düzenleme öngörmemektedir, yani tek çatıyı öngörmemektedir. Bu açıdan tasarı bize göre eksiktir.

Değerli milletvekilleri, bu konuda, örneğin, bu görev ilgili genel müdürlüklerden herhangi birisinin  çatısı altında toplanabilirdi, ayrı ayrı genel müdürlükler şeklinde düzenlenmeyebilirdi. Bu kanun tasarısı ile At Yarışları Hakkında Kanun, Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanun ile Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca tertip edilen şans oyunları ile bu oyunları tertip eden kurum ve kuruluşların bu hak ve yetkilerini ilgili mevzuat çerçevesinde devri durumunda ise -bu hak ve yetkilerini bu kurumlar devretme hâlinde- devralan kurum, kuruluş ve özel hukuk tüzel kişilerinin bu kapsama dâhil olduğu hükme bağlanmıştır 2'nci maddeyle.

Hâlen yürürlükte olan mevcut yasalara göre şans oyunları sonucu elde edilen hasılattan belirlenen oranlarda yine yasaların öngördüğü tutarlarda çeşitli kamu kurumlarına kaynaklar ayrılmaktadır. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı ile bu uygulamaya son verilmektedir. Şans oyunları hasılatı vergisinden kurumlara verilecek pay Maliye Bakanlığının takdirine bırakılmaktadır. Ayrıca, yatırım ve işletme giderlerine ilişkin olarak tasarının 5 ve geçici 1'inci maddelerinde Bakanlar Kuruluna verilmiş olan yetkilerde söz konusu kurumlara aktarılacak olan kamu payının miktarını da etkileyecektir tasarı. Getirilmesi düşünülen düzenleme ile şans oyunları hasılatından ikramiyeler ile yatırım ve iletme giderlerinin düşülmesinden sonra kalan tutar olan kamu payının tümü önce bütçeye gelir kaydedilmekte ve ondan sonra bu pay ilgili kurumlara aktarılmaktadır. Yine, aktarma konusundaki yetkili kurum Maliye Bakanlığı.

Neden böyle bir gereksinmeye ihtiyaç duyulmuştur değerli milletvekilleri? Şans oyunlarından elde edilen gelirlerden bazı kurum ve kuruluşlara aktarılacak paylar kanunla düzenlenmiştir. Bu konuda da bir problem yaşanmıyor. Yani, bu zaten yürürlükte, kanun var, mevzuat var, ilgili kurumlar yardımlarını alıyor, bir problem yok, neden böyle bir düzenleme yapılıyor? Yani, sanki arı kovanına çomak sokmak gibi. Belki sonuçta kurumların da karşı karşıya gelmesi söz konusu olabilecektir. Amaç, Maliye Bakanına acaba yakın olan kurumun payını artırmak mı? Yani, hep böyle şüpheyle yanaşıyoruz, bugüne kadarki uygulamalara baktığımızdan dolayı.

Bir de şunu sormak isterim, şimdi, özellikle iktidar partisi milletvekili arkadaşlara: Siz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak şans oyunlarına karşıydınız bildiğim kadarıyla. Şans oyunlarına "kumar" diyordunuz, dolayısıyla buna karşı olduğunuzu söylüyordunuz.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Fark etmez ki, o aynı şey, yine söylüyoruz.

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Evet, yine mi diyoruz? Yine diyoruz. Yine diyorsunuz, ama nedense yine şans oyunları konusunda söylediklerinizle yaptıklarınız, tabii, örtüşmüyor. Siz, seçimlerde, iktidar olmanız hâlinde kumarı yasaklayacağınızı söylemiştiniz, şans oyunlarını söylemiştiniz.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Biz ne zaman söyledik ya? Bu kadar atma!

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Atma! Din kardeşiyiz, atma!

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Efendim, böyle diyorlar.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Atma, atma!

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Gereğini neden yapmıyorsunuz? Şimdi, neden yapılmıyor? Tabii, dışarıdan konuşurken kolay, ama yönetici olduğunuzda, hükûmet olduğunda, iktidar olduğunda o zaman bazı şeyleri görüyorsunuz. Şimdi, bu şans oyunlarından ciddi miktarda vergi veya katkı payı olarak kurumlara kaynak yaratılıyor. Belki de o kaynağın devamı için bu düşünülüyor veya iyi gitmeyen ekonomik durumumuz -rakamlara göre iyi, görünen o- belki de bu ekonomik duruma destek vermek için oradan kaynak yaratmak istiyorsunuz.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Zorlama Yüksel, zorlama! Çok zorluyorsun!

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Ha, tabii, zorlama yorum olabilir değerli milletvekilleri. Ama, bakın, en son bu Meclisin yaptığı 2007 bütçesi rakamlarını ben çok iyi hatırlıyorum.  Bu bütçenin çok iyi bir bütçe olduğu, denk bütçe olduğu ve büyük bir başarı olduğu rakamlarla söylendi. Ama, ben, daha bir hafta önce, daha doğrusu geçen hafta -bir hafta boyunca kendi seçim bölgemde geziyorum, teker teker söyleyeceğim- bir esnaf bana diyor ki: "Yirmi iki yıllık esnafım, bunun kadar kötü bir dönem görmedim." Şimdi, esnafın söylediğini söylüyorum, ismini de söyleyeyim, Artvin'in Arhavi ilçesinden Osman Mirasyedi. Şimdi, bu arkadaşımız, ismini de söylüyorum… (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

NİYAZİ ÖZCAN (Kayseri) - Miras yemiş, kalmamış ki…

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Ha… Mirasyedi, evet…

Ben, kendisine şunu söyledim…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Siz de miras yediniz, sata sata bitiremediniz!

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Ben, arkadaşıma şunu söyledim: Geçen sene de böyle diyordun dedim. "Hiç bu kadar kötü bir ekonomik durumla, sıkıntıyla karşı karşıya kalmadık" diyordun geçen sene dedim "şimdi daha kötü" diyorsun, bana bunu bir açıklar mısın? "Evet, geçen seneden daha kötüyüz, geçmişten daha kötüyüz." dedi. Yani, bunu, ben söylemiyorum, ama, ben, bir milletvekili olarak, vatandaşın, esnafın, sıkıntıda olan üreticimizin, bunların sözcüsü olarak bunu söylüyorum. Siz bunu kabul edersiniz etmezsiniz, ben bu senaryoyu yazmıyorum, vatandaş bunu söylüyor. Sizlere de söylüyorum, rakamlarda çok iyi görünüyoruz, ama, ne yazık ki, vatandaşla yüz yüze geldiğimizde, ekonomik durumumuzun, vatandaşın yaşam standardının o kadar iyi olmadığını da tespit ediyoruz, görüyoruz.

Temennimiz odur ki, bu düzelsin. Kim iktidar ise, vatandaşın refah düzeyini yükseltsin. Hepimizin temennisi budur, yani, bu olmasın, siz başarısız olun, ondan sonra biz gelelim de başaralım. Bunu da demiyoruz. Ben, bunu milletvekili seçildiğimde daha o zaman söylemiştim, doğru olduğuna inandığım için söyledim, çünkü, önemli olan, birilerinin başarılı olması değil, önemli olan, ülkenin her alanda, her alanda seviyesinin yükselmesi, çağdaş seviyelere ulaşması. Bunu kim yaparsa yapsın, benim için kişisel olarak önemli olmadığını söyledim. O bağlamda söylüyorum.

Ha, bu söylediklerimizi ciddiye almayabilirsiniz, bunları siyaset olarak değerlendirebilirsiniz. Bu, sizin takdiriniz, ama, sonuçta, tabii, vatandaş, takdirini seçimlerde, sandıkta gösterecektir.

Umarım gelecek bu seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi de, genel seçimler de bu ülke için doğru sonuçlar doğurur. Benim temennim budur bir milletvekili olarak.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çorbacıoğlu.

Şahsı adına Cemal Uysal, Ordu Milletvekili…

İbrahim Hakkı Birlik, Şırnak Milletvekili…

Sayın Ümmet Kandoğan, buyurun.

Sayın Kandoğan, süreniz beş dakika.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Geçen hafta perşembe günü görüşmeye başladığımız, ancak, o gün karar yeter sayısı bulunamaması nedeniyle yarım kalan bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu kanun tasarısı dün de Türkiye Büyük Millet Meclisinde birinci sırada görüşülecek olan bir kanun tasarısıydı, ancak, ne gariptir ki, ne Komisyon ne de Hükûmet yerinde olmaması nedeniyle bu kanunun görüşülmesi ertelendi.

Şimdi, geçen hafta perşembe gününden beri bu kanunun çıkmasını isteyen kurumlar, kuruluşların temsilcileri beni arıyorlar, "Ümmet Bey, bu kanun tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmesi için siz de destek olun, yardımcı olun, bir engelleme içerisine girmeyin." Ee, şimdi ben kendilerine söyledim, ben dedim ki, 545 milletvekilinden bir tek milletvekiliyim -biz 4 milletvekiliyiz, ama, bugün de bir kişiyim, geçen hafta da bir tek ben vardım Doğru Yol Partisi adına burada- üç parti de "anlaştık" dendi, ama, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinde o gün 139 milletvekili, 138 milletvekili burada bulunmadığı için kanunun görüşülmesi yarım kaldı, dün de hem Hükûmet hem de Komisyon olmaması nedeniyle bu kanunu görüşemedik.

Şimdi, ben buradan, bu kanunu takip eden kişi ve kuruluşlara sormak istiyorum. Bu kanunun çıkmasını isteyen eğer iktidar partisi ise, işte gene görüyorum burada 40 milletvekili var. 40 milletvekili var ve ben de bugün karar yeter sayısını takip edeceğim. Kürsüden söylüyorum. Eğer, AK Parti bu kanunun çıkmasını istiyorsa 138 milletvekilini buraya getirir, 138 milletvekili de parmaklarını kaldırır, bu kanunun çıkmasını burada gerçekleştirir. E, şimdi siz 40 kişiyle burada bulunacaksınız, 138 kişiyi buraya getiremeyeceksiniz, Ümmet Kandoğan perşembe günü karar yeter sayısı istedi diye bu kanunu engelleyen kişi olacak…

Ben geçen hafta da söyledim. Ben bu kanunun gerekçesine karşıyım, gerekçesine itiraz ediyorum. Dünyanın hiçbir ülkesinin başbakanı, böyle bir gerekçenin altına imza atmaz. Ben onu söylüyorum. Burada diyor ki Sayın Başbakan, bir daha okuyorum değerli milletvekilleri: "Dağıtılacak ikramiye tutarlarındaki artış sayesinde şans oyunlarına olan talebin mevcudun üzerine çıkartılarak kamuya daha fazla tutarda kaynak aktarımının sağlanması." Bir başbakan düşünün, diyor ki: "Biz size, ey millet, daha fazla ikramiye vereceğiz. Daha fazla şans oyunları oynayın." Bir başbakan bunu söylemez. Bir başbakan bu gerekçenin altına imza atmaz. Ben bunu söyledim.

Bir şey daha söyledim: Bu kanun, sizlerin muhalefet sıralarında olduğu bir dönemde bu Parlamentoya gelseydi…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ortalık yıkılırdı.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakın, bir milletvekili oradan diyor ki: "Ortalık yıkılırdı." diyor. Ben bunu söylemeye çalışıyorum.

Bu kanunun çıkmasında samimiyseniz, bu kanunu destekliyorsanız, 138 milletvekilini lütfen burada hazır bulundurun. Ben bu kanunun gerekçesine karşıyım. Bir kez daha altını çizerek söylüyorum: Şans oyunlarıyla ilgili kanun doğruysa, milletin, memleketin menfaatineyse, kamuya daha fazla kaynak aktarılacaksa, bütçenin denkleşmesine vesile olacaksa, daha fazla, vatandaştan bir şeyler almaya çalışacaksanız, bu fakir fukaranın ümidini şans oyunlarına döndürmek istiyorsanız, 138 milletvekili gelir, burada, bu kanunu desteklersiniz ve bu kanun da sizlerin oylarıyla kabul edilir. Kimin engelleyip kimin engellemediği de milletimiz tarafından, bu kanunun çıkmasını isteyen kişi ve kuruluşlar tarafından daha net bir şekilde ortaya konulur, görülür diye ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanın, Hükûmet adına konuşması.

Buyurun Sayın Mehdi Eker. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, tabii, dünkü, burada Hükûmetin bulunmadığı konusundaki bilgi doğru değildir. Biraz önce, değerli milletvekili, burada öyle bir bilgi verdi. Dün, burada Hükûmetimizin temsilcisi vardı. Dolayısıyla, onun, yasanın görüşülmemesinin sebebi Hükûmet değildi. Onu, öncelikle…

SALİH GÜN (Kocaeli) - Başkan onayladı "yok" diye, Başkan söyledi.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Öncelikle, onu açıklıyorum.

SALİH GÜN (Kocaeli) - "Hükûmet yok, Komisyon yok" diye Başkan söyledi Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, onu, Başkan kendisi açıklar.

SALİH GÜN (Kocaeli) - O zaman, Başkan açıklasın.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan açıklasın da dinleyelim o zaman.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Siz, yerinizden müdahale etmeyin.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Başkana karşı mı duruyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Başkan onu açıklar, Başkan kendisi onu açıklar. Başkanın da bize verdiği bilgi, Hükûmetten değil, Komisyondan kaynaklanıyor. Şimdi, Hükûmetle ilgili konuşulduğu için ona cevap vermek durumundayım.

İkincisi şu: Biraz önce görüş bildiren değerli milletvekili, gerekçenin, sadece, burada çok sayıda bu yasayla ilgili gerekçe belirtilmiş olmasına rağmen, kasıtlı olarak, bu gerekçelerin içerisinden sadece bir tanesini -hem geçtiğimiz hafta perşembe günkü görüşmeler esnasında aynı yanlış tutumu sergiledi ve Sayın Başbakanın da ismini kullanmak suretiyle- yasanın altında, böyle bir gerekçenin altında Sayın Başbakanın imzası nasıl olur diye tenkitte bulunuyor; hem geçen perşembe günü aynı şey söylendi hem bugün söylendi.

Değerli arkadaşlar, hani halk arasında bir tabir vardır, derler ya "namaza yaklaşmayınız" diye bir ifade vardır. Hâlbuki onun öncesinde başka bir ifade vardır; "şu şu şartlarda namaza yaklaşmayınız" denir. Ama, birileri, işine öyle geldiği için der ki "bak, burada namaza yaklaşmayınız" diye bir ifade var, diye söylenir.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Bakan, kumarla, şans oyunuyla namazı nasıl bir araya getirip birbirine örnek veriyorsunuz! Sayın Bakan, el insaf yahu!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Okuyalım Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bu konu aynen buna benziyor.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Bakan, burada var, beraber okuyalım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bakın, şimdi, bir üstündeki, bir sayın milletvekilinin…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Namazla şans oyununu bir araya getirdiniz!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bu, çarpıtmanın örneğidir de onun için söyledim. Çarpıtmanın örneğidir bu.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Bu kadar kendinizi inkâr etmeyin!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, bakın, bir önceki paragrafta şöyle bir ifade var, diyor ki: "Şans oyunu hasılatı üzerinden alınan oldukça yüksek vergiler ile kaynak aktarım oranlarının daha aşağı seviyelere çekilerek talihlilere daha fazla tutarda ikramiye verilmek suretiyle illegal oyunlara yönelmiş olan talebin yasal şans oyunlarına yönlendirilmesi."

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Evet…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, mesele bu.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Altını da okuyalım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - İyi ya işte. Siz, bunun üstünü okumuyorsunuz, altını okuyorsunuz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Devam edin, son paragrafı okuyun Sayın Bakan, son paragrafı da okuyun.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sabredin ya!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Varsa bir şey, çık oraya konuş.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Konuşma!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Ayıp, yeter ya!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, buradaki bütün mesele şu: Türkiye'de bir uygulama var ve bu yüksek vergi oranları sebebiyle illegal oyunlara, illegal müsabakalara bir yönelme söz konusu.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne gibi tedbir alıyorsunuz illegal oyunlarla ilgili olarak?

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Kes artık be! Yeter yahu!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Burada, bu kanun, işte, bu illegal oyunlara yönelmeyi önlemeye dönük olarak çıkarılmıştır. Bu kanunun gerekçesinde de bu var ve bütün mesele, burada hem kamunun kontrolü dışına çıkan oyunları kamunun denetim alanı içerisine almak ve bu alandaki vergi oranlarını yeniden düzenlemek; bu şekilde de hem kamunun daha fazla fayda sağlaması hem de illegal yönelimlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Birçok başka gerekçe de vardır, bu zaten dağıtılmıştır, metinde bunlar açıktır. Ama, burada, açık ve seçik bir çarpıtma örneği olduğu için ben Hükûmet adına söz alma ihtiyacı hissettim.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Engelleme yapma!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar yeter sayısı istiyorum, engelleme yapmıyorum. Getirin 138 kişiyi…

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.06

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu açıyorum.

1340 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 2'nci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi 2'nci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

3'üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Bakan: Maliye Bakanını,

b) Bakanlık: Maliye Bakanlığını,

c) Hasılat: Şans oyunlarının oynatılması karşılığı iştirakçilerden tahsil edilen tutardan Katma Değer Vergisi düşüldükten sonra kalan tutarı,

ç) İlgili kurum ve kuruluş: İlgili mevzuat çerçevesinde şans oyunu tertip etme hak ve yetkisine sahip kurumlar ile bu hak ve yetkinin devredildiği kurum, kuruluş ve özel hukuk tüzel kişilerini, 

d) İlgili mevzuat: 10/7/1953 tarihli ve 6132 sayılı Kanun, 29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Kanun ile 4/4/1988 tarihli ve 320 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bunlara dayanılarak çıkarılan tüzük ve yönetmelikleri,

e) Kamu payı: İlgili kurum ve kuruluşların net hasılatı ile her ne ad altında olursa olsun elde ettikleri diğer gelirler toplamından; her türlü yatırım ve işletme giderleri düşüldükten sonra kalan tutarı,

f) Müşterek bahis: Sonucun kısmen iştirakçinin becerisine kısmen de tesadüfe bağlı olduğu yurt içinde ve yurt dışında tertiplenen her çeşit yarışma, müsabaka, spor oyunları ile herhangi bir olay veya durum üzerine, sonucun tahmin edilmesi esasına göre oynatılan ve iştirak edenler arasından doğru tahmin edenlere önceden belirlenen adet, tutar, oran veya mislî olarak ikramiye kazandıran oyunları,

g) Net hasılat: Hasılattan şans oyunları vergisi ile oyun planlarına göre hesaplanan ödenecek ikramiyeler düşüldükten sonra kalan tutarı,

ğ) Şans oyunları: İlgili mevzuat çerçevesinde yetki verilen kurum ve kuruluşlar tarafından tertip edilen ve sonucu tesadüfe dayalı olarak belirlenen her türlü oyunlar ile müşterek bahisleri,

ifade eder.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Salih Gün.

Buyurun Sayın Gün. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SALİH GÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1340 sıra sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle sağlık çalışanlarının tümünün Tıp Bayramlarını kutluyor, Türk tabip ve çalışanlarına güvenimizin, Cumhuriyet Halk Parti olarak, sonsuz olduğunu bir kere daha buradan ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan yasanın ben çok detayına girmeyeceğim. Anlatmak istediğim konu, şu anda iddaa üzerinden oynanan oyundan elde edilen hasılatın pay edilmesi, kurumlara veya devletin hazinesine aktarılmasını öngören madde.

Değerli arkadaşlar, bu iddaa, üçüncü lig, ikinci lig (B), ikinci lig (A) ve süper lig takımlarının isimlerinin konulduğu ve üzerinde oynanan bir oyun. Bunlara, buradan pay dağıtılıyor. Tabii, bu oyun üzerinden, Spor Toto Teşkilatında çalışan ve diğer bayilerdeki elemanlarla 60 bin kişi geçimini sağlıyor. Hazineye de iç piyasada 4 milyar YTL'lik bir kaynak yaratılıyor, ülke ekonomisine böyle bir katkıda bulunuyor.

Değerli arkadaşlar, bu kadar kaynak yaratan oyunun oynandığı kâğıt üzerinde isimleri yazılı olan kulüplerin sporcuları nereden gelir? Profesyonel takımın altyapısı nedir? Türkiye'de 10 bine yakın amatör takım vardır, 5 bin tanesi futbolla iştigal eder. Bunlarda, 200 bin adet sporcu futbol oynamaktadır. Bunların futbol sahalarının yüzde 99'u toprak, soyunma odalarında su akmaz, koruma ve güvenliği çok zor şartlardadır. Bu kadar milyarların döndüğü bir oyunda, bunun altyapısı olan amatörlere bir kuruş verilmek üzere, şu yasanın içerisinde bir madde yok. Yazıktır arkadaşlar! Eğer, Tanju, Samsunspor'da oynamadan, Yolspor'da oynamadan bir amatör takımda oynamasaydı; Rıdvan, Muğla'nın Muğlaspor'unda oynamadan bir amatör takımda oynamasaydı Fenerbahçe'ye gelemezdi, Galatasaray'a gelemezdi. Burada, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün, spordan sorumlu Devlet Bakanımızın çok hassas olması lazım. Altyapı düşünülmüyor, -milletin cebindeki üç kuruşunun, şans denemek için, oynadığı oyundan devletin bir sürü para kazandığı bir ortamda- bunun altyapısına bir kuruş aktarmama gibi düşünce olamaz. Bu, tamamen haksızlık.  

Burada, bayiler, bilhassa at yarışlarında ve diğer kurumlarda, bu yasa çıktıktan sonra, zannediyorum bir nefes alacak. Bunların içinde, hasılatın yüzde 10'u futbol kulüpleri için ayrılır. Bu ayrılan fondan da yüzde 15'i Futbol Federasyonuna verilir. Futbol Federasyonu özerktir, profesyonelleri temsil eder. Ya Bakanım? Türkiye'deki bütün sporcuların bakanı.

Erzurum 2011 Kış Olimpiyatları, Üniversite Kış Olimpiyatlarını aldığı, başardığı için emeği geçenlere teşekkür ediyorum, tebrik ediyorum. Ama, maalesef, zamanında amatörlere bu destek sağlanmadığı için "Avrupa'ya gönderir, her kategoride sporcu yetiştiririz gerekirse." diye beyanlar var. Amatörlere zamanında sahip çıkmazsanız daima refüze oluruz ve bunun oynandığı yerde şiddet olur, mahallenin bakkalının yönettiği, terzisinin yönettiği, onun parasını verdiği kulübün müsabakalarına, söz sahibi, devletin, ancak ve ancak, oraya 2 tane polis, 2 tane jandarma göndermesi oluyor.

Değerli arkadaşlar, amatörlere buradan pay aktarılmasını sağlamak lazım. Çünkü, bu spor kulüplerinin ilkokulu amatörlerdir, süper ligdekiler de profesyonelleridir.

Değerli arkadaşlar, burada, size bir öneride daha bulunayım. Türkiye amatör liglerinde 160 tane takım bölgelerinde şampiyon olurlar. Bunlar, üçüncü lige aktarma müsabakalarına giderler. Bölgesindeki maçları bitirdikten sonra, bir bölge Muğla'dadır, bir bölge Samsun'dadır, buralara giderler. Cebinde bir kuruşu olmayan bu spor kulüpleri. Türkiye üçüncü ligine çıkmak için çaba gösterirler. Buradan, iddaa yöneticilerine, Spor Toto Teşkilatına bir önerim var. Bu duruma gelmiş spor kulüplerini iddaa'ya yazarak amatörlere bir pay aktarma fırsatı çıkabilir. Şu anda bu aktarmanın tam zamanı; bölgelerindeki maçları yapıyorlar, bir müddet sonra üçüncü lige çıkma müsabakaları oynayacaklar. Amatörleri, bu kadar göz ardı edemezsiniz. Tamamen yanlış bir olay.

Bir de bu tasarıda belediyelere ayrılan paylar kaldırılıyor. Amatörlere yaptığı yardım kalemi yok. Arkadaşlar, yalnız ve yalnız üst taraftakileri düşünürsek, alt taraftakileri unutursanız, bu Türkiye'de sporda terör de olur, kavga da olur, ileride başarı da tesadüfi olur. Bunları devam ettirmek zorundayız.

Bir anlatayım size: Burada, bir lisans çıkartmak için amatör takım 1 milyar lira para vermek zorunda, filiz lisans çıkartmak için 15 milyon vermek zorunda. Lisans vize bedeli 5 YTL ile 500 YTL arasında. Bu, amatör takımların, bu masrafları kaldıramaz duruma geldiği an. Bu şans oyunlarından bir aktarma olmazsa, maalesef, burada adaletsiz bir sistem vardır.

Spor kulüplerine olan payı amatörlere de yayalım diye teklif ediyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gün.

Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Hüseyin Güler.

Sayın Güler, buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; şans oyunları üzerine Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, kanun metnine bakınca, tabii, kanunun çıkması için çaba sarf eden Sayın İnci Özdemir, İstanbul Milletvekiline, burada, katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz, ama bizim bir farkımız var. Bugünkü ülkenin gelir dağılımını -söz konusu- değerlendirdiğimizde, yapılan bir şeyi göz ardı etmemek lazım: Şans oyunu mu, kumar mı? Maalesef kumara doğru gidiyor.

Genel gerekçede yazıldığı gibi, Türkiye'deki illegal koşullar içerisindeki yapıyı legalleştirmek, yasallaştırmak ve organize etmek. O zaman, ben, buradan AKP Hükûmetine ve iktidar grubuna şunu öneriyorum: Türkiye'de gazino (casino)'lar illegal koşulda, oynanıyor, o zaman gazinoları da açın. Var mı niyetiniz açmaya? Ama, gördüğümüz kadarıyla, herhâlde, yakın zamanda o da gelecek.

Evet, şans oyunları deyince, spor faaliyetleri, gerek amatör ve gerekse profesyonel anlamda örgütlemek, katkıda bulunmak. Aslında, bunların hepsi kamu bütçesinden aktarılıp ve sistematik bir şekilde verimliliğin elde edilmesi gerekirdi. Ama, gördüğümüz kadar, sadece, toplumun tüm gelir dağılımı, yani yoksullaşan değerleri üzerine teşvik etmekten öteye gitmiyor. Farklı bir siyasi parti getirmiş olsaydı, sizin bu kanuna vereceğiniz tek bir isim vardı, "kumar kanunu" diyecektiniz. Ama, şunu unutmamak lazım: Bugün, şans oyunlarında tek başına bir elde toparlanması sadece para kaynağı… Ama, yine, dağıtacak ve işi organize eden kurumların farklılığı göz ardı edilmiş. Bunun da altını çizmek lazım.

Bugün, Türkiye'deki gelir dağılımı deyince, zaten yüzde 20'si yoksulluk sınırı içerisinde, yani yeşil kart bağımlısı. Peki, yüzde 20'si, diğer yüzde 20'lik blok ise yoksulluk sınırının gene altında. Toplam, bu ülkede yüzde 60 yoksulluk sınırının altında olan bir yerde size tek bir şey söylemek isterim: Bir iddaa bayisi olabilmek için Mersin'de 3 bin başvuru var -oynayanların sayısını siz hesabını katın- veya altılı ganyan bayisi… Burada arkadaşlarımız var, kendilerine başvuruyu bir göz önünde bulundurun ve öyle, toplumda öyle bir geleceği, kaderi şans oyunlarına indirgenmiş -ki, bir altılı veya bir ganyan veya bir millî piyango veya sayısal loto veya spor toto, kaderini değiştirecekmiş gibi bu ülkeye umut pompalanmakta- yani umut tacirliği yapıyorsunuz.

Gönül isterdi ki, tabii ki, şans oyunları dünyanın her yerinde var ve resmî ve legal boyutla ülkemizde de oynansın. Ama bu kadar teşvikin önünü açmak, genişletmek ve geniş kitleye yaymak, bugün, işte, onun adına tek kelime "kumar" diyoruz.

Tabii ki, ülkenin yaşadığı sıkıntılarda, özellikle baktığımızda, her geçen gün günübirlik yaşayan toplumda ve yarınlarını göremez ve maalesef kaygı ve korku içerisinde olan bu toplumda bu tür şans oyunlarının yeri büyük ve bu konuda da sürekli, şans oyunlarına kaderini terk etmiş toplumun geleceği sadece umuttur. Fakirin ekmeği umuttur, ye babam ye derler ve sizin de yaptığınız bu oyunu teşvik etmek.

Bizler de diyoruz ki, evet, son zamanlarda, sürekli… İddaa süreci, zaten yaşandı sıkıntısı, iddaa mekanizması iki hafta kadar oynanmadı ve bu aksayan yönü, maalesef, AKP İktidarının, Meclis aritmetiği doğrultusunda tek başına iktidar olmasına rağmen, Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa rağmen, Meclisi çalıştıracak gücü ve yetkisi kalmamış. Yani, kısaca, ampulün, herhâlde, pili mi patladı diyelim, enerjisi mi bitti, yoksa, ampulün kendisi mi patladı, bunu halk takdir edecek. 134 tane diyeceğimiz karar yeter sayısını bulmakta zorlanan ve sizin övündüğünüz "işte, biz, Meclisi beş yıla çıkarttık" gibi, sürekli kamuoyuna istikrar olarak sunduğunuz bir Meclis çalışmasının verimsizliğini görüyorsunuz. Bunu da halk takdir edecektir.

Biz, bu doğrultuda, Anavatan olarak, tabii ki, Türkiye'de, kaderlerinin şans oyunlarına terk edilmeden, emeğiyle, alın teriyle ve ürettiği bereketiyle, tüm değerleriyle ayakta kalabilecek bir ülke hayalini kuruyoruz. Ama, ülkemde gelir dağılımının bozukluğu… İşte, son günlerde açıklanan, Türkiye'de, 26 tane dolar milyarderi var. Biz, zenginliğe hayır demiyoruz. Ama, onun karşılığında da 26 milyona yakın yoksul bir insan… Böyle bir gelir dağılımının bozulduğu bir ülkenin hayalini düşünüyorum ve her geçen gün kısır döngünün yaşandığı bu süreçte, yarınlarımız, maalesef, tesadüflere bağlı.

Tabii ki, şans oyunlarına baktığımızda, Sosyal Yardım Fonu'ndan tutun da birçok kamu kurumuna ciddi kaynaklar aktarılmakta. Ama, o kamu kaynakları verimli mi kullanılmakta? Hayır.

Yine, Türkiye'de şike, Türkiye'de şaibe -sporda veya at yarışında veya diğer unsurlarda- kafalarda sürekli soru işareti. Çünkü, işi yapanın yanına kâr kaldığı bir ülkede yaşıyoruz. Hukukun tanınmazlığı ve maalesef, yoksunluğunu hissediyoruz. Bu doğrultuda da, günlük kapkaç, suç oranlarında olağanüstü bir artış… Manevi, dinî ve örf, âdet, gelenek, göreneklerimizin her geçen gün yitirildiği bir ülkedeyiz. Özellikle sizin muhafazakâr kimliğinizde… Biraz önce Sayın Bakanın örneğini anlamakta zorlandım. Evet, şans oyunları deyince, bir dinî vecibeyle, kendini örnekleme anlayışında bulundu. Takdir halkındır. Yani, din mi, şans oyunu mu deyince, burada, tabii ki, bunu halk takdir edecektir. Namaz kılınmazla şans oyunlarının bir arada örneklemesini ben yadırgadım resmen.

Tabii ki dindar bir toplum bu toplum, tabii ki Müslüman bir toplum ve kadere, biz, isyan değil, tam tersine, şunu diyoruz: Bizim acılarımız, bizim yoksulluğumuz ve sefaletimiz kaderimiz değil. Bu yıl 2007 yılı ve seçim yılı. Buradan halkıma seslenmek istiyorum: Gelin, bu kaderimize sahip çıkalım ve burada yoksulluk ve sefalet adı altında istikrar diye yutturulan ve her geçen gün esnafın, çiftçinin, köylünün kahrettiği, günübirlik yaşadığı bir ülkede, tabii ki, korkular ve kaygılar hâkim. Ama, inanıyorum ki, halk, hesabını soracak, sağduyu hâkim olacak; kendine yapılan iyilikleri unutmayacak ve kötülükleri de unutmayacak. Görünen o ki, bu yıl erken genel veya ne zaman tartışılacağı… Malum, tüm yetki sizlerin elinde… Hâlâ kafaların bulanık ve karışık olduğu bir ülkede, düşünün, bir Cumhurbaşkanlığı gibi bir kavram da dâhil olmak üzere, sanki, neredeyse, şans oyunları gibi iddiaya varılabiliyor; yani, Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olacak mı, olmayacak mı, 1'e 3; ne dersiniz, bilemiyorum. Yani, her şeyin bu kadar şans oyununa döküldüğü istikrarsız bir ülkede yaşıyoruz.

Biz de diyoruz ki: Cumhurbaşkanlığın konumu belliydi. Eğer halktan kaçan, başta AKP -halktan oyu alarak; ama, halktan kaçan bir AKP iktidarı- eğer cumhurun, yani, halkın önüne sandığı götürmekten kaçındıysa, bugün bedelini yine bu halk ödemekte. Bilir misiniz, hâlâ dünyanın en büyük reel faizi dediğimiz ve korkunç ve acımasız olan bir faiz düzeni içerisinde boğulup kalmaktayız. Yani, kısaca bunun bedelini halkım ödemekte. Cumhurbaşkanlığı kararsızlığının ve kaosunun bedelini, bu ülke, en az yüzde 5 faiz fazlalığı olarak ödemekte. Biz de diyoruz ki, gelin, istikrarsa şayet, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye olan inancımızla olsun, yani, halktan kaçarak değil. Ama, gördüğüm kadarıyla, AKP kaçabildiği kadar… Herhâlde, bu tek başına iktidarın vermiş olduğu sarhoşluğuna devam etmekte. Ama, kral çıplak. Bu halk, çok acı ve bir gerçek olarak da, size karşı, sağduyuyla, soğukkanlılıkla sandığın önüne getirilmesini bekliyor ve inanıyorum ki, geçmişinde MHP ve DSP'nin yaptığından dahi ders alamadınız, almaya da niyetiniz yok. Söylediğiniz üç kelimeyle, toplamına da istikrar dediğiniz; ama, halkımın her geçen gün yoksullaşan ve bedelini her geçen gün manevi değerleriyle, gasbıyla, canıyla ve malıyla öderken, bunu halkın unutacağını zannetmiyoruz.

Özellikle çiftçilerimizin -Sayın Tarım Bakanı da burada olduğu için özellikle çiftçiden bahsetmek istiyoruz- tarımdaki verimsizliğin kurbanı yüzde 35 olan halkımın yüzde 20'si, maalesef, kaderiyle baş başa kaldı ve yüzde 15'e Avrupa Birliğinin dayatması sonucu indirgendi.

Tabii ki, şans oyunlarıyla ne ilginiz var diyeceksiniz, ama, nihayetinde, herkesin kaderiyle baş başa kaldığı ve kaderini şans oyunlarına indirgediği bir ülkede yaşıyoruz. Bu, talihsizlik. Her geçen gün de…

Biraz önce de anlatmaya çalıştık, Türkiye'de hızla artan bu gazino esprisi veya kumar, ne derseniz deyin, yakında da, herhâlde, şans oyunları içerisinde bunu da Meclis gündemine getireceksiniz turizm elden gidiyor diye. Çünkü, Türkiye'de her geçen gün yozlaşan, her geçen gün kaybolan değerlerimizi gördükçe… Çünkü, verimsizliğin had safhada olduğu ve maalesef, bu ülkede verimsizlik yerine günübirlik, sadece şeklen olduğu bir ülkede yaşamaktayız.

Biz de diyoruz ki: Ülkenin bu yılı seçim yılı ve üzerinizde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu yıl ülkenin kader yılı, seçim yılı. Tabii ki, bu seçim yılında, halkım, inanıyorum ki, sağduyuyla, ülkeyi bütünleştiren, kucaklayan ve kardeşliği, sevgiyi ve barışı öne çıkartacak bir siyasi irade, yani, Anavatanı değerlendirecektir. Ama, AKP'nin bu yaptıkları travmayı da asla unutmayacaktır.

Şans oyunları konusunda, tabii ki, resmî düzeyde yapılanmasına "evet" diyoruz Anavatan olarak. Ama, genişletilmesi ve toplumda kumar duygusu olarak algılanmasına da "hayır" diyoruz.

Sözlerimi bitirirken, sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şahsı adına Sayın Cemal Uysal.

Buyurun.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı kanunun 3'üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüldüğü gibi, 3'üncü madde tanımlarla ilgili. Tabii, tanımlarla ilgili olarak bu kürsüden çok fazla bir şey söylemek mümkün değil. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da çok genel hatları itibarıyla ve çok detaylı olarak konuşuldu. Ben de o Plan ve Bütçe Komisyonunun bir üyesiyim. Ama, bu kanun, esas itibarıyla, esas maksadı itibarıyla bu alandaki kayıt dışılığı kayıt içine almak maksadını taşıyor ve çok dağınık bir şekildeki sistemi daha rasyonel bir hâle getiriyor ve tek bir kurum bünyesinde topluyor. Bu bakımdan da çok faydalı bir kanun olduğuna inanıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şahsı adına İnci Özdemir, İstanbul Milletvekili.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1340 sıra sayılı yasayla ilgili 3'üncü madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, aslında 3'üncü maddede çok da üzerinde konuşulacak bir konu olduğunu düşünmüyorum. Çünkü, burada tanımlar esas. Örneğin "Bakan: Maliye Bakanını, Bakanlık: Maliye Bakanlığını" gibi ifadelere yer veriyor. Dolayısıyla, daha ileriki maddelerde görüşmek üzere söz alacağımdan bu maddeyle ilgili görüşlerimi burada tamamlamış oluyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır. Önergeleri şimdi sırasıyla okutup, her iki önergenin işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Kanun Tasarısının tanımlar başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendindeki "şans oyunları vergisi" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve eğlence vergisi" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

        İrfan Gündüz        Osman Akman       Nusret Bayraktar

        İstanbul Antalya   İstanbul

        İnci Özdemir         Fikret Badazlı       Cemal Uysal

        İstanbul Antalya   Ordu

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3'üncü maddeyle ilgili şimdi okutacağım önerge, biraz önce okunan İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve arkadaşlarının önergesiyle aynı mahiyette olduğundan, sadece ikinci önergeye imza atan milletvekili arkadaşlarımın adlarını okutuyorum:

Akif Hamzaçebi              (Trabzon)

Bülent Baratalı              (İzmir)

Kemal Deveciler             (Balıkesir)

Yılmaz Kaya   (İzmir)

Haluk Koç       (Samsun)

BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe...

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Net hasılatın tanımı, Belediye Gelirleri Kanununa göre alınmakta olan eğlence vergisinin alınmasının devamına imkân sağlayacak şekilde değiştirilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4'üncü maddeyi okutuyorum:

İştirakçilere ödenebilecek ikramiye tutarı

MADDE 4- (1) Şans oyunlarında ödenecek olan ikramiyeler, oyun planları ile belirlenir.

(2) Her bir kurum ve kuruluşun tertip ettiği tüm şans oyunları için bir takvim yılı içinde ödeyeceği ikramiyelerin toplamı, aynı dönemdeki hasılatının %40'ından az  %59'undan fazla olamaz. İlgili kurum ve kuruluşlar, yıllık ikramiye ortalamaları bu sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla, tertip ettikleri her bir şans oyunu için farklı ikramiye oranları belirleyebilirler.

(3) Hasılatı önceden öngörülen oyunların, oyun planlarında ödenecek ikramiyeler tutar olarak; hasılatı önceden belli olmayan oyunların planlarında ise ödenecek ikramiyeler oran olarak belirlenir.

(4) İlgili kurum ve kuruluşlar tarafından oyun planları, yukarıda belirtilen esaslara göre hazırlanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu.

Buyurun Sayın Ekmekcioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 4'üncü maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Çıkarılan yasalar, yapılan değişiklikler, eksiklerin giderilmesi, uygulamadaki aksaklıkların düzeltilmesi için yapılmalıdır. Burada temel amaç, kamuoyunu rahatlatmak olmalıdır. Ama, maalesef, çıkarılan yasalar karışıklık yaratmaktadır.

Görüşmekte olduğumuz tasarının genel gerekçesinde, şans oyunları düzenleme konusunda birden fazla kurumun yetkili olduğundan söz edilmektedir. Ancak, şans oyunlarını düzenlemek bu kurumların ana işlevleri arasında bulunmamaktadır.

Değişik yasalarda yer alan şans oyunlarının disipline edilmesi ne kadar doğruysa, bu konuda politika oluşturacak kurumları da tekleştirip, o sistemin dağınıklıktan kurtarılması da o kadar önemlidir. Ancak, tasarıda, bu konuda bir düzenleme öngörülmemektedir. Bu açıdan bakıldığında, görüşülen tasarıda eksiklikler bulunmaktadır.

Yürürlükteki yasalara göre, şans oyunları sonucu elde edilen hasılattan, yasalara göre belirlenen oranda, yine yasaların öngördüğü tutarda çeşitli kamu kurumlarına kaynak aktarılmaktadır. Görüştüğümüz tasarıyla, bu uygulamaya son verilmekte, kurumlara şans oyunları vergisinden verilecek paylar Maliye Bakanlığının takdirine bırakılmaktadır. Bu uygulama, ilgili kurumların gelirlerinde ciddi düşüşlere yol açacaktır. Bu nedenle, Sosyal Hizmetler ve  Çocuk Esirgeme Kurumu ile Kredi ve Yurtlar Kurumu başta olmak üzere, bazı kurumların gelir düzeylerinde ciddi düşüşler yaratılacaktır. Zaten kıt kanaat yürütülen bu kurumlar büyük sıkıntı içine düşeceklerdir.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu kurumların gelir düzeylerini güvence altına alacak düzenlemeler yapılmasını istedik. Bu eksiklikleri gidermek için Komisyona verdiğimiz önerge, uygun görülmeyip, iktidar partisinin oylarıyla reddedilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bu tasarıyla, şans oyunları hasılatından bugüne kadar belediyelere ödenen paylara son verilmektedir. Oysa, bugün belediyelerin kaynak yetersizliğiyle karşı karşıya oldukları bir gerçektir.

Durum böyle iken, şans oyunları hasılatından belediyelere yapılan aktarımdan vazgeçilmesi doğru bir uygulama değildir. Bu aktarımların 2006 yılı tutarı 56 trilyondur. Tasarıda yapılan düzenleme, yerel yönetimlerin hizmetlerinin aksamasına neden olabilecek bir uygulama getirmektedir.

Şans oyunlarından yerel yönetimlere aktarılan kaynakların kesilmesi, belediyelerimizdeki kaynak yetersizliğini had safhaya çıkaracaktır, yerel yönetimleri siyasi otoritenin eline bırakacaktır. Ayrıca, Anayasa'nın 127'nci maddesinde yer alan "Yerel yönetimlere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır." ibaresine de ters düşmektedir.

Tasarıya, komisyon görüşmeleri sırasında eklenen bir maddeyle, Bakanlar Kurulu kararıyla bedeli Millî Piyango bütçesinden karşılanmak üzere, Türkiye'nin tanıtımına yönelik olarak spor ve kültürel tesisler yapılabilecektir. Spor ve kültürel tesislerin yapılacağı yer ile bu tesislerin işletmesine ve ihalesine ilişkin usul ve esaslara, yine, Bakanlar Kurulu karar verecektir.

Bu düzenleme son derece sakıncalıdır. Yapılmak istenen düzenlemeyle Millî Piyango İdaresi, amacı dışında bir işle görevlendirilmektedir. Normal olarak ülkenin tanıtımı, uluslararası organizasyonlar gerçekleştirmek, spor ve kültürel faaliyetleri yaygınlaştırıp, geliştirmek, ilgili kurumların bütçesinden yapılacak harcamalarla gerçekleşir. Bu harcamalar, kamu yönetiminin tabi olduğu esaslara ve bu çerçevede Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabidir. Fakat, bu kanun tasarısında harcamaların 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 832 sayılı Sayıştay Kanunu gibi kanunlar arasında, Kamu İhale Kanunu'na tabi olmamasını öngörmektedir. Bu düzenlemeyi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak son derece sakıncalı bulmaktayız. Bu uyarılarımızın dikkatle incelenerek, gereğinin yapılması daha uygun olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz "İştirakçilere ödenebilecek ikramiye tutarı" konulu 4'üncü maddede "Her bir kurumun ve kuruluşun tertip ettiği tüm şans oyunları için bir takvim yılı içinde ödenecek ikramiyelerin toplamı, aynı dönemdeki hasılatının yüzde 40'ından az, yüzde 59'undan fazla olmaz." deniliyor. Bununla birlikte, "Hasılatı önceden öngörülen oyunların, oyun planlarında ödenecek ikramiyeler tutar olarak; hasılatı önceden belli olmayan oyunların planlarında ise ödenecek ikramiyeler oran olarak belirlenir." ibaresi de bu maddede yer almaktadır.

Yine bu maddeye göre, yıllık ikramiye ortalamaları bu sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla, ilgili kurum ve kuruluşlar tertip ettikleri şans oyunları için farklı ikramiye oranları belirleyebileceklerdir.

Bu tasarı kanunlaştığı takdirde, her türlü şans oyunları faaliyetinden elde edilen hasılat, şans oyunları vergisine tabi tutulacaktır. Verginin matrahı, şans oyunlarından elde edilen hasıla tutarı olarak gerçekleştirilecektir. Verginin mükellefi, kendisine şans oyunları tertip etme hak ve yetkisi verilmiş kurumlar, bu hak ve yetkinin devri hâlinde ise, mükellef, devralan kurum, kuruluş veya özel hukuk tüzel kişileri olacaktır.

Şans oyunları vergisinin at yarışlarında yüzde 7, futbol müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde yüzde 5 ve diğer şans oyunlarında yüzde 10 olarak uygulanması düşünülmektedir. Bakanlar Kurulu, bu oranları 1 katına kadar aktarmaya veya yarısına kadar indirmeye ya da tekrar kanuni seviyesine getirmeye yetkili olacaktır.

Şans oyunları vergisi, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak kullanılmayacak, hiçbir vergiden mahsup edilemeyecektir. Bu verginin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar ile verilmesi gereken beyannamenin şekil, içerik ve eklerini belirlemeye Bakanlık yetkili olacaktır.

Bu düzenleme, uygulamada ikilik yaratacaktır. Neden oranlar iddaa'da farklı, at yarışında farklı, diğerlerinde neden farklıdır? Bunu nasıl açıklayabilirsiniz Sayın Bakan? Yoksa, amacınız, zaten geri planda bıraktığınız Millî Piyango İdaresini tamamen bitirmek midir?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı bir af niteliğindedir. AKP Hükûmeti, 2004'ten başlamak üzere "iddaa" adlı müşterek bahis oyununu daha farklı bir vergileme rejimine tabi tutmak istemektedir. İddaa oyunu, ihalesinin yapıldığı 1 Ocak 2004 tarihinden bugüne kadar yüzde 3 olarak vergilendirilmek istenmektedir. Yüzde 3 yerine, Maliye Bakanlığının daha önce belirlediği yüzde 10'luk vergi diliminin uygulanması gerekmektedir. Yasalar geriye doğru işletilemez ve bugün yapılmak istendiği gibi, kişilere özel çıkar sağlanamaz. Bir konunun vergilendirilmesine ilişkin olarak uygulamada bir ihtilaf ya da yorum farklılığı varsa, bunun çözüm yeri yasama organı değil, yargı mercileridir.

Yapılmak istenen düzenlemeyle, iddaa oyununa ilişkin şans oyunlarının vergisinin oranı düşürülmektedir. Aynı şekilde, bu düzenleme, kanunların genelliği ilkesine aykırı olduğu gibi, Anayasa'nın 10'uncu maddesindeki "Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz." hükmüne de aykırıdır. Ayrıca, kamu yararı olmayan bir hükmün, geçmişi de kapsaması düşünülemez. Böyle bir düzenlemenin hukuk devletinde yeri yoktur. Tasarıdan mutlaka çıkarılması gereklidir. Bu düzenlemeyle kimlere ne kadar çıkar sağlandığının da ayrıca sorgulanması gereklidir; ama, maalesef, AKP her fırsatta, çıkarılan yasaların içine, kıyısına, köşesine, şahsa münhasır, eşi, dostu, yandaşı, yakını koruyucu, imtiyaz tanıyıcı maddeler koymaktadır. Bu, yanlıştır. Bunun içindir ki, yıllardır ülkemizin iki yakası bir araya gelmemektedir.

Bu kanun tasarısı, geçmişe yönelik olarak mükellefin vergi yükünü hafifletmeye yönelik bir düzenlemedir. 2004'te iddaa ihalesine 1 firma girmiştir. Eğer, devletin çıkarları düşünülseydi, ihaleye tek firma girdiği için iptal olması gerekirdi. İhaleyi alan şirketin zararda olduğu yönünde yapılan açıklamalar da gerçeği yansıtmamaktadır. Bu firma, vergi şampiyonları listesinde 25'inci sırada yer almaktadır. Bu tasarıyla, ihaleyi kazanmış olan İntertek'in daha az vergi ödemesinin önü açılmaktadır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmekcioğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, soruyorum size: Bu verginin tahakkuk edilmesini kim engellemektedir?

Değerli milletvekilleri, bir de işin sosyal boyutuna bakmak gerekir. millî piyango ve sayısal loto ile uğraşan 14 bin bayi bulunmaktadır, aileleriyle birlikte yaklaşık 60 bin insan geçimini bu işten sağlamaktadır. Bu yasanın çıkarılmasıyla birlikte millî piyango ve şans oyunları vergisi konulmaktadır. Bu, daha önce sadece sayısal lotoda vardı. Konulan bu vergiyle birlikte toplanan hasılatın çoğu vergiye gidecektir. Bunun sonucunda da dağıtılan ikramiyelerde ciddi düşüşler meydana gelecektir, bu durumdan da en çok bayiler etkilenecektir, bu işten geçimini sağlayan insanlar zor duruma düşeceklerdir. Bu sıkıntılı duruma dikkatinizi çekmek istiyorum.

Gazinoların kapatılmasıyla denetlemeler yapılamadığı için Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün gelirlerinde zaten düşüş olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu…

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum, son cümlem.

BAŞKAN - Buyurun efendim, son cümleleriniz.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Tamam Başkanım.

Bu kurumun harcama yetkisi yüzde 18'i geçmemektedir. Bunun içindir ki, reklam yapamayan bir kurum hâline getirilmiştir. Diğer iddaa ve at yarışı karşısında millî piyangonun rekabet şansı da kalmamıştır. Adında "Millî" geçen bu kuruma gereken önem verilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, bu yasanın yararlı olmasını gönülden diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ekmekcioğlu.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Ömer Abuşoğlu.

Buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde tartıştığımız konu, şans oyunlarıyla ilgili, devlete, bu oyunlar üzerinden elde edilen vergi ve fonları, harçları düzenleyerek ilave gelir kaynaklarının elde edilmesidir ve bu "şans oyunları" dediğimiz, büyük ölçüde birçok insan tarafından kumar olarak addedilen, fakat birçok insan tarafından da rahatlıkla oynanan, fakat, neticede kumara doğru kayan yönü oldukça geniş olan, bu kapıyı oldukça geniş bir şekilde aralayan bir tasarı üzerinde konuşuyoruz.

Burada amaç, devletin, elbette, böyle bir düzenlemeyi yapmakla, Hükûmetin, buradaki ortaya çıkan keşmekeşliği, düzensizliği gidermek ve bu alanda meydana gelen birtakım karışıklıkları ve karmaşayı düzen altına alıp, zapturapt altın almak, bulundurmaktır. Elbette, Hükûmetin ve devletin bu konuda gerekli tedbirleri alması gerekir. Ancak, bu tedbirler alınırken amaç öncelikle şu olmalıdır: Bu oyunların geniş halk kitleleri, geniş kesimler tarafından yaygın bir şekilde, öncelikle, oynanmasına mâni olmaktır. Çünkü, burada ortaya çıkan alışkanlıklar, insanların ileri bir adım olarak kumara doğru yönelmeleri ve ocaklar söndüren, insanların hayatını tüketen, hayatını bir anda sona erdiren "kumar" dediğimiz illete doğru bir yol bulunmaktadır, bir kapı aralanmaktadır. Dolayısıyla, Hükûmetin öncelikli görevi de, bu yolu daraltmaktır. Buradan insanların elde ettikleri alışkanlıklarla meseleyi bir adım daha ileriye götürerek, kumara müptela olmasını önlemektir.

Maalesef, biraz önce de konu edildi bir sayın muhalefet partisi sözcüsü tarafından, Hükûmetin gerekçesi, idealde benim söylediğim çerçevede olması gerekirken, maalesef, Hükûmet, bu tasarıyı, şu gerekçeyle kamuoyuna ve Meclisin iradesine sundu: Bir kere, dağıtılacak ikramiye tutarlarının artırılması ve böylelikle, daha geniş kitlelerin bu oyunları oynamasına yönelik bir heves ve heyecan uyandırma işlemi var burada.

İkincisi, daha geniş kitleler tarafından oynanarak bu tür oyunların, kamuya da daha fazla miktarda kaynak aktarılması. Hiçbir devlet, bugüne kadar hiçbir hükûmet, şans oyunlarını yaygın bir şekilde oynatalım da, buradan daha fazla, hükûmete, devlete, kamuya kaynak aktarılsın mantığı içerisinde bu konuya yaklaşmamıştır. AK Partinin bu yaklaşımını, AK Parti Hükûmetinin bu yaklaşımını kınıyorum, esefle karşılıyorum. Sadece ben değil, AK Parti milletvekilleri de bu tavrı ve tutumu kınadıkları ve esefle karşıladıkları için, işte, şu anda Meclis sıralarında değiller. Her maddede, mutlak suretle bir karar yeter sayısı isteniyor. Ancak, zor zekât karar yeter sayısı ortaya çıkıyor. Nerede bu sayın milletvekilleri? Çünkü, getirilen bu kanuna karşı içleri rahat değil, içlerine sinmiyor bu tasarının bu şekliyle geçirilmesi. Kumarı yaygınlaştırıp insanları kumara heveslendiren, ikramiyeleri büyüttükçe büyüten bu anlayışa, onlar da içleri sinerek, onlar da katılma imkânını bulamıyorlar ve bundan dolayı da, Meclis sıralarını bu kanun görüşüldüğü sürece terk etmiş vaziyetteler. Öncelikle, AK Parti Hükûmetinin, AK Parti Grubundaki bu hassasiyeti anlaması, bu hassasiyeti kavraması gerekirdi.

İkinci üzerinde durmak istediğim konu, ben, Hükûmetin bu konudaki ideal hedefinin, ideal amacının ne olması gerektiğini ortaya koydum. Öncelikle zapturapt altına almak ve bunun geniş kitleler tarafından oynanmasını, geniş kitleler tarafından itiyat hâline getirilmesini önlemek amaçlı olması gerekirken, Sayın Hükûmet Üyesi, Sayın Bakan buraya çıktı, yaptıkları işin ne ölçüde meşru olduğunu, ne ölçüde haklı birtakım gerekçelere dayandığını göstermek üzere de namazdan örnek verdi. Ben, Sayın Bakanın bu örneğine yerimde otururken tepki gösterdim, dayanamadım. Şans oyunu gibi, kumar gibi bir konuya nasıl namazdan örnek verebilirsiniz? Nasıl iki kavramı bir araya getirip bu işi meşrulaştırmak için, ibadet ile dinî inançlardan birtakım gerekçeler uydurma telaşına düşebilirsiniz? Bir kere daha şunu özellikle üstüne basa basa dile getirmek istiyorum: Ey AK Parti, ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun! Halkı aldattığınız, halkı inançlar üzerinden istismar ederek oy avladığınız bir tarafa…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu hiç doğru değil Sayın Başkan!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - …bir taraftan da şans oyunlarıyla…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yakışmıyor bu, yakışmıyor! Bu memlekette bir vakıa bu, ilk defa bir düzenleme de değil.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - …Kur'an'ı, ibadeti, inancı bir araya getirip…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne biçim konuşuyorsun ya!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bunun vakıa olduğunu…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne istismarından bahsediyorsun? Yakışıksız konuşmayın böyle!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bunun bir vakıa olduğunu ben başında söyledim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu kürsü bu kadar lakayıt kullanılamaz!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Hakikat bu, hakikatleri söylüyor. Yalan mı?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Lütfen canım! Ne konuştuğunuzu bilin ya!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ama, bunun, yaptığınız işe meşruiyet kazandırmak amacıyla…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Meşruiyetle ne alakası var?

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Kur'an'dan örnek verilmesine dayanamıyorum ben!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu yasal bir şey!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Buna tahammül edemiyorum!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Aynen doğru!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Neyin istismarından bahsediyorsun?

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Nasıl Kur'an'dan örnek verirsiniz?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İstismar şahsına yakışır, sana yakışır bu istismar!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu istismar sana yakışır ancak!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Bunun vebali size yetecektir!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İstismarcı olan sizsiniz!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Bunun vebali size yetecektir!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sizsiniz!..

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sen işine bak, önce partine bak.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İstismarmış... Aynaya bakın be!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Konuşmalarınız burada, tarihe geçecek!

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Kendi işine bak sen, partine bak!

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Bir kişi daha istifa etmiş ANAP'tan!

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Onun yerine sen gel o zaman!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sizi gönderdik yetmiyor mu?

BAŞKAN - 5'inci maddeyi okutuyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, 4'üncü maddede konuşma talebim vardı.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, burada talebiniz yok. Eğer bu maddede talebiniz buraya intikal etmişse, ben size söz veririm; burada yok.

5'inci maddeyi okutuyorum:

Yatırım ve işletme giderlerine ilişkin sınırlama

MADDE 5- (1) İlgili kurum ve kuruluşların bir takvim yılı içindeki her türlü yatırım ve işletme giderlerinin toplamı, aynı dönemde elde ettikleri hasılat ve diğer gelirler toplamının % 20'sini geçemez. Şans oyunlarının lisans veya işletim hakkının devri halinde, lisans veya işletim hakkı sahibi kuruluşa ödenecek paylar ile at yarışları hasılatından Türkiye Jokey Kulübüne aktarılan müessese payı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı emrine açılan özel hesaba aktarılan tutarlar ve Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünce oynatılan şans oyunları hasılatından Futbol Federasyonuna, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne ve spor kulüplerine aktarılan tutarlar bu orana dahildir.

(2) Bakanlar Kurulu; ilgili bakanlığın talebi ve Bakanlığın teklifi üzerine, bu oranı her bir kurum ve kuruluş itibarıyla ayrı ayrı veya topluca bir katına kadar artırmaya veya yarısına kadar indirmeye ya da tekrar kanunî seviyesine getirmeye yetkilidir.

(3) İlgili kurum ve kuruluşlar, her türlü yatırım ve işletme giderleri toplamının birinci fıkrada belirlenen oranı aşmaması için gerekli tedbirleri almak ve uygulamakla yükümlüdür.

(4) İlgili kurum ve kuruluşlar bütçelerini bu esaslara göre hazırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Vedat Melik.

Sayın Melik, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 5'inci maddesi hakkında görüşlerimi bildirmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, "şans oyunları" diye tabir ettiğimiz, millî piyango, spor toto ve at yarışları, konuyla ilgisi olmayan insanlarımız tarafından pek tanınmayan, dağıtılan ikramiyelerin nasıl toplandığı, elde edilen hasılattan hangi kurum ve kuruluşlara ne kadar kaynak aktarıldığı ve bu kaynaklarla hangi toplumsal hizmetlerin yapıldığı pek bilinmeyen; ancak, özellikle son yıllarda, geçim sıkıntısının dayanılmaz dereceye yükselmesiyle birlikte, insanlarımızın umudu hâline gelen faaliyetlerdir. Yalnız, devletin, özellikle at yarışlarında uyguladığı yüzde 60'lara varan kesintiler, sektörü büyük kayba uğratmaktadır. Uygulanan bu yüksek vergiler nedeniyle, gayriresmî bahisçiliğe ciddi bir yöneliş olduğu gözlenmektedir. Jokey Kulübü yöneticilerinin de çeşitli defalar ifade ettiği gibi, resmî olarak oynanan bahislerin yaklaşık 2 misli oranında gayriresmî oyunlara bahis oynanmaktadır.

Bugün, atçılığın gelişmiş olduğu diğer ülkelerde, vergiler, ülkemizde uygulananın yaklaşık yarısı kadardır. Atçılık sektörü, devletten, ekstra bir kaynak istememektedir. Sektör, kendi kaynağını kendi ürettiği gibi, kamu kurumlarına da ciddi kaynak transferi sağlamaktadır. Ancak, vergilerin makul seviyelere inmesiyle, devletin alacağı vergi miktarı da, matrahın yükselmesine bağlı olarak artacaktır.

Değerli arkadaşlar, biz bu kurumlardan bahsederken, her zaman at yarışlarını çok ayrı bir şekilde değerlendiriyoruz ve diğer oyunlardan kesinlikle ayrı tutulması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü, at yarışlarını konuştuğumuz zaman, aslında, Türkiye'nin -kısmen de olsa- sosyal bir meselesini konuşuyoruz demektir. Gerçekten de, özellikle son yıllarda yarış atı yetiştiriciliği ve büyük emek ve zahmetle yetiştirilen bu atların yarışlarda başarılı olup olmaması, atların sahibi olan aileleri ve onların çevresini çok yakından etkilemektedir. Dolayısıyla, at yarışlarını diğer şans oyunlarından ayrı tutarken, ülkemizde at yetiştiriciliği nedir, kimler, niye at yetiştirir, sorunları nelerdir; bence, kısaca bu konulara değinmekte fayda vardır.

Değerli milletvekilleri, her ne kadar ülkemizin belli bölgelerinde, at, tarımsal faaliyetlerde ve yük taşımacılığında kullanılmaya devam etse dahi, hepimizin bildiği gibi, atın, artık bir iş hayvanı olarak ekonomik bir değeri kalmamıştır. Ancak, atın toplumumuz içindeki geleneksel önemi ve bugüne kadar Tarım Bakanlığı tarafından özellikle Arap atı yetiştiriciliğinin ciddi bir şekilde devam ettirilmesi ve bununla birlikte at yarışçılığının yarattığı ekonomik değerlerden dolayı yarış atı yetiştiriciliği giderek gelişmiştir. Bunun sonucunda da, bugün gerçekten, topluma sağladığı ekonomik katkılardan dolayı at yarışçılığı göz ardı edilemeyecek bir noktaya ulaşmıştır.

Ancak, başta da söylediğim gibi, at yarışçılığına, bir şans oyunu olmasının dışında sosyal bir çerçeveden bakmak gerekir. Yani, bugün ülkemizde yarış atları sayıları binlerle, bu işten dolaylı ve doğrudan geçinen insan sayısı 10 binlerle ifade ediliyorsa, bunun tek nedeni bir hobi veya ekonomik beklenti olarak ifade edilemez. Bugün Türkiye'de çok sayıda insan eğer yarış atı yetiştiriyorsa ve atını yarışlara sokuyorsa, bunun en büyük nedeni geçim sıkıntısıdır. Şimdi, diyebilirsiniz ki, geçim sıkıntısı olan insanlar nasıl oluyor da devlet haralarından on milyarlarca, bazen yüz milyarlarca Türk lirasına at satın alıp da yarıştırabiliyorlar? Doğrudur, ama, bu, olayın sadece uç bir örneğidir ve olayın biraz da magazin bölümüdür. Gerçekten, at yetiştiricilerinin durumu, yaşam koşulları bu görüntünün tam aksinedir. Eğer Ankara yarışları başladığı zaman hipodromu ziyaret ederseniz, gerçek durumu, o meşhur atların sahiplerinin ve yetiştiricilerinin yaşam koşullarını daha yakından görebilirsiniz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de at yarışlarında koşan Arap atlarının önemli bir kısmı benim seçim bölgem olan Urfalılara aittir. Aslında, böyle olması da gayet doğaldır, çünkü, Arap atçılığının Türkiye'deki kaynağı Urfa ve Mardin'dir. Zaten, bugün Tarım Bakanlığının haralarındaki atların büyük bir kısmının orijinlerinin Urfa ve Mardin'in Kızıltepe Ovası olduğu resmî kayıtlardan da bellidir. Urfa'daki atçılığın büyük bir kısmı da Suruç ilçesindedir. Gaziantep'ten kara yoluyla Urfa'ya giderken bile, Suruç'un her köyünde birkaç tane "padok" dediğimiz, atların gezindiği çevrili alanları görebilirsiniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Malatya-Sultansuyu'nu unutuyorsun.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Yani, Suruç'un hemen hemen her köyünde yarış atı yetiştirilir diyebiliriz.

Peki, değerli arkadaşlar, at yarışçılığı ve yetiştiriciliği bu kadar mı kazançlı bir iştir veya bu Suruçlular bu kadar mı at yetiştirmeye meraklıdır? Aslında, hiçbiri değildir. Peki, nedeni nedir? Çünkü, değerli milletvekilleri, Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi, Suruç'ta da iş yoktur, işsizlik vardır.

Bakın, bu Suruç Ovası ki, bundan yıllar önce elinizle eştiğiniz zaman suyu bulduğunuz, bütün güneydoğuya sulu tarımı, pamuk ekimini öğreten, nar bahçelerinin bulunduğu bir yerdi. Bugün ise, 600 metre derinlikte bile suya rastlanmayan, önemsenmeyecek birkaç parça tarla hariç kupkuru arazilerin bulunduğu, sizin Hükûmetinizle birlikte tarihe gömülen GAP projesi kapsamındaki yaklaşık 1 milyon dekar arazinin bulunduğu bir ovadır. Beş yıla yaklaşan iktidarınız döneminde, bu ovanın sulama projesiyle ilgili bir ciddi adım atmadınız. Peki, Suruçlu at yetiştirmeyecek de ne yapacak? On iki ay atın yanındaki ahırda yatmanın ne demek olduğunu biliyor musunuz? Veya atınızın koşacağı gün, çoluk çocuk herkesin atın ayağının önce düz basması, sonra da kazanması için sabaha kadar dua ettiğini veya tefeciye olan borcun atın koşusunun sonrasına ertelenmesi için neler yapıldığını hiç yaşadınız mı? At koşar baht kazanır ama, bahtı olan insanın zaten tek geçim kaynağı at yarışı olamaz.

Değerli arkadaşlar, at yarışçılığının toplumumuza çok daha iyi tanıtılması gerekir. At yarışçılığının bir kumar olmadığı, bu sektörün ülkemiz ekonomisine yaptığı katkıların, yarışlardan elde edilen hasılatlardan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, Savunma Sanayii Destekleme Fonu başta olmak üzere daha birçok kurumun pay aldığının, bu işin yalnız zengin insanların değil, aslında gelir seviyesi düşük insanların uğraştığı bir sektör olduğunun, dolayısıyla yarış atçılığının ülkemizde geliştirilmesi gerektiğinin topluma kabul ettirilmesi gerekir, ama bundan önce, ülkeyi yöneten hükûmetlerin buna inanması gerekir. İnanması gerekir ki bu sektörün gelişmesi için yatırım yapmaktan kaçınmasın.

Bakın, şimdi, yukarıda, kısaca Arap atçılığının temelinin Urfa ve Mardin olduğuna değindim. Biliyorsunuz, Urfa'da bir hipodrom var ve yılda beş ay resmî yarışlar yapılıyor. Ben, bu yarışların Türkiye ve Urfa ekonomisine yaptığı katkılardan söz etmeyeceğim; ancak, bunun dışında, belki daha önemli olarak Urfa'ya çok önemli anlamda sosyal faydalar sağlamaktadır.

Peki, bu aktivitenin yararları bu kadar ortadayken, beş yıllık iktidarınız boyunca Mardin'in Kızıltepe ilçesinde, Kızıltepe'de sosyal yaşamı hareketlendirecek, hipodrom bulunan diğer şehirlerde olduğu gibi Kızıltepe'nin ekonomisine katkıda bulunacak böyle bir hipodrom yaptırmayı niye düşünmediniz? Bölgenin ekonomisine büyük katkı sağlayan Habur sınır kapısı, zaten ağır ve aksak çalışmaktadır. Kızıltepe Ovası'nın sulanmasıyla ilgili olarak da Hükûmetin hiçbir düşüncesi yoktur. O hâlde, gelin, bu yasa çıktıktan sonra, at yarışlarında yapılacak kesintilerle, Kızıltepe'de şu anda yarı resmî olarak devam eden rahvan at yarışlarına yardımcı olmak için ve belki de, çok daha değişik yarışlar yaptırabilmek için Kızıltepe'ye de bir hipodrom yaptıralım ki, hiç olmazsa, o bölgeye de bir hareketlilik gelsin.

Değerli arkadaşlar, şans oyunlarından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Melik, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şans oyunlarından özellikle, at yarışlarında yapılacak resmî kesintilere at yetiştiricileri lehine kısmen de olsa bir iyileştirme getirecek olan bu yasanın hazırlanmasında büyük özveriyle çalışan ve bunu Hükûmete kabul ettiren -özellikle, at yarışlarıyla ilgili olan bölümünü söylemek istiyorum- ve inşallah, biraz sonra yasalaşmasında büyük emek ve çaba harcayan İstanbul Milletvekili Sayın İnci Özdemir'e Türkiye'deki tüm at yetiştiricileri, jokeyler, aprantiler, seyisler ve çiftçiler adına bu kürsüden teşekkür etmeyi bir borç biliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Cemal Uysal.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 5'inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, yatırım ve işletmeler giderlerine ilişkin hükümleri içermektedir ve bununla ilgili sınırlamalar getirmektedir. Her türlü işletme yatırım giderlerinin toplamı, hasılat ve diğer gelirlerin toplamının yüzde 20'sini geçemeyeceğini hükme bağlamaktadır. Bu konuda Bakanlar Kuruluna da bir yetki verilmektedir. İlgili kurum ve kuruluşların bütçesini bu esaslara göre yapmasını hükme bağlamaktadır.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına, İnci Özdemir, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Özdemir.

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1340 sıra sayılı yasanın 5'inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada, tabii, birtakım açıklamalar geldi. Ben özellikle CHP sözcüsüne teşekkür ediyorum; gerçekten, çok önemli noktalara dikkat çekti. Bu, toplumumuzun sadece belli bir bakış açısıyla bakılmaması gereken bir konudur. Ona da dikkat çekmesi açısından, değerli arkadaşıma, değerli sözcüye çok teşekkür ediyorum.

Burada, hakikaten, yatırımlarla ilgili birtakım şeyler söyleniyor, ama, ben burada başka bir konuyu, bir cümleyle geçmek istiyorum. Hep, sürekli olarak, illegaliteyi legal hâle getirmekten söz ediyoruz ve burada, fazladan bir paranın verilmesi gibi bir konu gündeme geliyor. Aslında, konu bu değil. "Merdiven altı" diye halk arasında adlandırılan illegal oyunlarda yüzde 15 gibi fazladan bir ikramiye ödenmekte, ayrıca, vergi de olmadığı için, insanlar bu yöne doğru yönelmekte. Bu yasanın temelinde yatan budur diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde iki adet önerge…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Oylama yapmıyorum Sayın Kandoğan.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutup, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "Türkiye Jokey Kulübüne" ibaresinin "yarış müessesesine"; "Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünce" ibaresinin "Spor Toto Teşkilat Başkanlığınca" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Salih Kapusuz        Zülfü Demirbağ     Ünal Kacır

        Ankara   Elâzığ     İstanbul

        Mehmet Yılmazcan               Fahri Keskin          Muharrem Tozçöken

        Kahramanmaraş  Eskişehir                Eskişehir

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Tasarının 5. maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

        Kemal Kılıçdaroğlu              A. Kemal Deveciler                Yakup Kepenek

        İstanbul Balıkesir                Ankara

        Salih Gün                Hüseyin Bayındır Mustafa Gazalcı

        Kocaeli    Kırşehir Denizli

"Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce spor kulüplerine aktarılacak olan tutar bu oranın yarısından az olamaz."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Halen İddaa'yı oynatan şirket, Spor Toto hasılatından % 16,3 pay alırken, spor kulüplerinin payına ise sadece toplam % 7-8 gibi bir pay düşüyor. Bu son derece çarpık bir durum ve Spor-Toto oyununun varlık sebebine aykırı. Bir başka anlatımla spor kulüplerine 120-130 milyon YTL pay verilirken, Şirkete aktarılan pay ise 250 milyon YTL'yi buluyor. Kulüpler kullanılarak aslında çok büyük bir rant özel şirkete aktarılıyor.

Önerge ile bu çarpıklık giderilmekte ve spor kulüplerine daha fazla bir kaynağın aktarılmasına olanak sağlanmaktadır. Böylece spor kulüpleri mali açıdan daha güçlenmiş olacaklardır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan "Türkiye Jokey Kulübüne" ibaresinin "yarış müessesesine"; "Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünce" ibaresinin "Spor Toto Teşkilat Başkanlığınca" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

At yarışlarını düzenleme yetkisi devredilen "Türkiye Jokey Kulübü" ibaresi, 6132 sayılı Kanunla paralellik sağlanması amacıyla "yarış müessesesi" ibaresiyle değiştirilmekte; adı "Futbol ve Diğer Spor Musabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanun" olarak değişen 7258 sayılı Kanuna uyum sağlanması amacıyla da "Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünce" ibaresi "Spor Toto Teşkilat Başkanlığınca" şeklinde değiştirilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Tamam, arayacağım.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Saat 19.00'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.20

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Beşinci Oturumu'nu açıyorum.

1340 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 5'inci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, 5'inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

5'inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kâtip üyeler arasında ihtilaf vardır, elektronik cihazla oylama yapacağım.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Ne ihtilafı, açıkça belli yani burada.

BAŞKAN - Oylama için dört dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yirmi dakika mı efendim oylama süresi?

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sistem bozuldu.

BAŞKAN - Bizden kaynaklanan bir durum yok, teknik bir problem var.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hatta sayı da var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Oylama işlemi başlamıştır. Tekrar arkadaşlarımız oylamaya girsinler yeniden.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Başkanım, şişirme pusula olmasın. 

(Elektronik cihazla oylama yapıldı) 

BAŞKAN - Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

6'ncı maddeyi okutuyorum:

Şans oyunları vergisi

MADDE 6- (1) Her türlü şans oyunları faaliyetinden elde edilen hasılat, şans oyunları vergisine tâbidir.

(2) Verginin matrahı, şans oyunlarından elde edilen hasılat tutarıdır.

(3) Verginin mükellefi, kendisine şans oyunları tertip etme hak ve yetkisi verilmiş kurumlardır. Bu hak ve yetkinin devri halinde ise mükellef, devralan kurum, kuruluş veya özel hukuk tüzel kişileridir.

(4) Verginin oranı; futbol müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde %5, at yarışlarında %7 ve diğer şans oyunlarında %10'dur. Bakanlar Kurulu bu oranları bir katına kadar artırmaya veya yarısına kadar indirmeye ya da tekrar kanunî seviyesine getirmeye yetkilidir.

(5) Vergilendirme dönemi, faaliyet gösterilen takvim yılının birer aylık dönemleridir. Ancak Bakanlık, vergilendirme dönemlerini değiştirmeye, yeni vergilendirme dönemleri belirlemeye yetkilidir.

(6) Şans oyunları vergisi, ilgili vergilendirme dönemlerini izleyen ayın 20 nci günü mesai bitimine kadar, mükellefler tarafından bir beyanname ile bağlı bulunulan vergi dairesine beyan edilir ve hesaplanan vergi aynı süre içerisinde ödenir.

(7) Şans oyunları vergisi, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak kabul edilmez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez.

(8) Bu verginin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar ile verilmesi gereken beyannamelerin şekil, içerik ve eklerini belirlemeye Bakanlık yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına, Ordu Milletvekili Cemal Uysal.

Buyurun.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı kanunun 6'ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddeden de görüldüğü gibi, şans oyunlarının vergilendirilmesiyle ilgili bir maddedir. Burada verginin matrahı ve verginin mükellefi temel olarak alınmakta, daha sonra da oyunların çeşidine göre de vergilendirme, vergi oranları belirlenmektedir.

Oyunların hasılat tutarı matrah olarak alınmış. Mükellefi de oyunu oynatan kurumlar mükellef olarak kabul edilmiş. Tabii, hak devrettikleri zaman da hakkı devralan kuruluşlar da mükellef olarak belirlenmiş.

Oranlar, futbol müsabakalarında yüzde 5, at yarışlarında yüzde 7 ve diğerlerinde yüzde 10'dur. Ayrıca, bu vergilerin hiçbir vergiden mahsup edilemeyeceği kanunda yer almıştır.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şahsı adına, İbrahim Hakkı Birlik…

Sayın Ümmet Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu kanun üzerinde son konuşmamı yapıyorum. Konuşmak istemiyordum, ancak, Sayın Bakanın o talihsiz konuşmasını dinledikten sonra bir kez daha kürsüye gelip bu konuyla ilgili görüşlerimi ifade etmek istedim.

Yalnız, ondan önce, bu karar yeter sayısı istemeyle ilgili olarak iktidar partisi milletvekillerinin "Meclisin çalışmasını engelliyorsunuz." şeklindeki düşüncelerinin ne kadar yanlış olduğu açık. Mecliste kanunların kabul edilebilmesiyle ilgili olarak bir karar yeter sayısı konulmuş. Bu, İç Tüzük'ün gereği. İç Tüzük böyle bir karar yeter sayısı istiyorsa, bir milletvekilinin Mecliste o anda bir kanun görüşülürken 20-30 milletvekiliyle o kanunun ilgili maddesinin kabul edilmesini içine sindirmesini ben bir milletvekili olarak kabul etmiyorum.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Geçmişte nasıldı? Geçmişe bak!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Bilen…

NİYAZİ ÖZCAN (Kayseri) - Olabilir Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Niyazi Bey, bakın, bir şey söyleyeyim.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Ayıp oluyor!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir şey söyleyeyim. Şimdi, bakınız, ben tutanakları inceledim.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Geçmişe bak!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tutanakları inceledim. AK Parti Grup Başkan Vekili -şimdi burada yok- bir birleşimde, 20'ye yakın karar yeter sayısı istenmiş bu Mecliste. AK Parti Grup Başkan Vekili, sizin arkadaşınız. Siz yapınca mübah, karşı taraf yapınca yanlış. Örneklerini size gönderirim Sayın İsmail Bilen. Sayın Kayseri Milletvekili, Sayın Niyazi Bey, örneklerini gösteririm. (AK Parti sıralarından gürültüler) Geçmişte sizin yaptığınız şey mübah olacak, bu dönemde yapılan şey yanlış olacak. 138 kişiyi bulun kardeşim, bulun 138 kişiyi!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sen yapma! Sen yapma!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İki: Bakınız, benim bütün maddelerde konuşma talebim var.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Başkası yapsın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 5'inci maddede, yanlışlık eseri, benim konuşma yapma isteğim Sayın Başkana iletilmemiş. 3'üncü, 4'üncü maddelerde benim konuşma hakkım var diyerek milletvekillerimiz çıktı, benim konuşma hakkımı engellemek için yirmi saniye konuştular madde üzerinde. Çıkın savunun bu kanunu Sayın Uysal. Maddede iki kelime söylüyorsunuz, iniyorsunuz. İki kelime İnci Hanım söylüyor, iniyor. Ama, 5'inci maddede benim ismim orada yazılmadığı için gelip burada niye konuşmadınız? Niye 5'inci maddede konuşmuyorsunuz da diğer maddelerde?.. Çünkü, sırada Ümmet Kandoğan konuşacak. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli milletvekilleri, şimdi, Sayın Bakan öyle büyük bir hata yaptı ki, öyle büyük bir yanlışlık yaptı ki, ismi "şans oyunları" olan bir kanunla ilgili görüşlerini açıklarken -Kur'an'daki bir ayeti- benim yaptığım konuşmayla bağlantı yaparak Kur'an'dan bir ayet okudu burada. Şans oyunları ile Kur'an'daki bir ayeti yan yana getiren bir bakana ben buradan teessüflerimi iletiyorum.

Teessüf ederim size Sayın Bakan, teessüf ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

İki: Şimdi, şans oyunlarıyla ilgili olarak illegaliteyi önleyecekmiş bu kanun. Gelin, burada, hangi maddesi illegal şans oyunlarını… Öbür yerde "şans oyunları" diyor, diğerinde "kumar" diyorsunuz, "illegal kumar." İllegal kumar oynanmasını engelleyecek hangi madde burada var…

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Ne cezası var?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …gelsin bir arkadaşım, isterse Sayın Bakan buyursun… Hangi madde, illegal kumar oyununu engellemeye yönelik bir madde var burada, onu da merak ediyorum, bekliyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan dedi ki: "Bir paragrafı okudun…" İşte, o ayeti söyledi. Efendim, başka şeyler de varmış. Şimdi ben de Sayın Bakana diyorum ki: Sayın Bakan siz o paragrafın altını niye okumadınız? Son paragrafı niye okumadınız? O söylediğiniz şeyi siz yaptınız. Gelin beraber okuyalım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - İşine bak!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İşte burada! Elinizi sallıyorsunuz ama, gelin bu kürsüden deyin ki… Son paragraf burada, ondan önceki paragraf burada, ondan önceki paragraf burada. Gelin, onları okuyun. Sizin yaptığınız o. Sadece bir yeri okuyup diğerlerini görmeme meselesi, sizin bu kürsüden yaptığınız.

Ben tekrar ediyorum. Ben bu gerekçeye karşıyım. Bu gerekçeye karşı olduğum için bu düşüncelerimi, geldim, burada söyledim.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin (4) üncü fıkrasında yer alan "futbol" ibaresinin "spor" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Salih Kapusuz        Zülfü Demirbağ     Ünal Kacır

        Ankara   Elâzığ     İstanbul

        Mehmet Yılmazcan               Fahri Keskin          Muharrem Tozçöken

          Kahramanmaraş Eskişehir                Eskişehir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Adı "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanun" olarak değişen 7258 sayılı Kanuna uyum sağlanması amaçlanmakta, Futbolun yanı sıra tüm spor müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde de vergi oranının % 5 olması hususuna açıklık getirilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7'nci maddeyi okutuyorum:

Kamu payının dağıtımı

MADDE 7- (1) İlgili kurum ve kuruluşlarca bir takvim yılının üçer aylık dönemleri itibarıyla hesaplanan kamu payları, izleyen ikinci ayın 15 inci günü mesai bitimine kadar Bakanlık merkez muhasebe birimi hesabına yatırılarak genel bütçeye gelir kaydedilir.

(2) Yıllık kamu payı tahmini dikkate alınmak suretiyle Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Tanıtma Fonu, Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu ile Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna aktarılmak üzere Bakanlık bütçesine ödenek konulur; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun yılı bütçesine ödenek ayrılırken bu paylar dikkate alınır. 

(3) Şans oyunları hasılatından yapılacak her türlü kesinti ve ayrılacak paylar ancak, bu Kanuna hüküm eklenmesi veya bu Kanunda değişiklik yapılması ile mümkündür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Bülent Baratalı.

Sayın Baratalı, buyurun.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 1340 sıra sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Yeniden Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'yla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ileteceğim. Bu nedenle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili yasa tasarısının 7'nci maddesi şans oyunlarından alınan vergiden dağıtılacak kamu payının dağıtımıyla ilgilidir. Burada, Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Tanıtma Fonu, Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu ile Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu sayılmış, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu da merkezî yönetim bütçesine alındığından geçen yıl, bu da sayılmış, ancak, burada tahsis edilecek olan payın ödenek ayrılırken dikkate alınacağı ifade edilmiştir. Şimdi, bu maddeden belediyelerin çıkarıldığını görmekteyiz. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığımız çalışmalarla dile getirdik, bu konuda önergeler verdik. Önergelerimiz Plan ve Bütçe Komisyonunda reddedildi. Sanıyorum Meclis burada bir düzenleme yapacaktır, bu düzenleme sonunda da belediyelerin mağduriyeti önlenecektir.

Şimdi 3, 7 ve 11'inci maddelerde sanıyorum düzenleme yapacağız. Düzenleme öncesi, bizim ayrışık oyumuzda da yazıldığı gibi, özellikle at yarışlarının oynandığı belediyelerin önemli bir vergi kayıpları bulunuyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 8 trilyona yakın, Bakırköy Belediyesinin 3 trilyon, Ankara Büyükşehir Belediyesinin 6 trilyon, Yenimahalle Belediyesinin 6 trilyon, İzmir Büyükşehir Belediyesinin 5 trilyon, Buca Belediyesinin 2 trilyon, Adana Büyükşehir Belediyesinin 1,7 trilyon, Bursa Büyükşehir Belediyesinin 1,812 trilyon gibi, Şanlıurfa, Yurtbaşı ve diğer belediyelerin önemli bir gelir kayıpları olacaktı. Bu gelir kayıplarının 2006 yılında tutarı 57 trilyon Türk lirasıdır değerli arkadaşlar. Ancak, bunun yanında gözden kaçan bir konu da… Sanıyorum 3'üncü maddede o düzeltildi sayın Meclisin kararıyla. Belediyelerin eğlence vergisinden aldığı paylar da sıfırlanacak idi ve bu da, özellikle büyükşehir belediyelerinde önemli bir tutar idi. Umuyorum, diliyorum, Meclisin kararıyla bunu da düzelteceğiz.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak at neslinin ıslahında, geliştirilmesinde, iyileştirilmesinde, koşullarının düzeltilmesinde at sahiplerinin yanındayız, at sahipleriyle beraber 30 bin civarında bu işten geçinenlerin ve ekmek yiyenlerin de yanındayız. Buna bir itirazımız yok, ama, belediyelerin gelirlerinin azaltılmasına büyük bir itirazımız vardı. Umuyorum, bu da düzeltilecektir. Çünkü, belediyeler konusunda çok hassas olmak gerekiyor sayın milletvekilleri. Bu dönemde belediyelerimize önemli bir kaynak aktarılmamıştır. Belediyecilikten gelen bir Başbakanımız olmasına karşın, belediyelerimizin gelirlerinde, yerel yönetimlerin gelirlerinde hiçbir iyileştirme yapılmamıştır. Hiçbir iyileştirme yapılmadığı gibi, her yıl bütçe kanunlarında genel bütçe vergi gelirlerinden bir puan gibi vergi gelirleri düşürülmüştür, ta ki Anayasa Mahkemesi bunu düzeltinceye kadar.

Bakınız, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu ve 5320 sayılı İl Özel İdareleri Kanunlarını çıkardık. Bu yerel yönetimlerde yeni yetkiler ve görev tanımları yaptık, ama Anayasa'nın 127'nci maddesinin emretmesine karşın, bu görevlerini yerine getirecek, bu yetkilerini kullanacak hiçbir şekilde bunları kaynaklarla donatmadık arkadaşlar. Bunu çok büyük bir eksiklik olarak görüyorum.

Yine bu dönemde Köy Kanunu'nda hiçbir iyileştirme yapılmamıştır. Köy Kanunu, 1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu'nda hiçbir değişiklik yapılmamıştır, salma hâlâ daha 20 Türk lirası olarak -yeni kuruşa çevirirseniz çok daha kötü- değiştirilmemiştir.

Yine mahalle muhtarlıkları konusunda hiçbir iyileştirme yapılmamıştır.

Belediye Gelirleri Kanunu özel olarak çıkarılmamıştır. Bunun yanında, uzlaşma sonucu Bakanlar Kuruluna verdiğimiz yetki de yüzde 25 olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda söz verilmesine karşın, maalesef kararnamede yüzde 25 olarak çıkarılmıştır. Yani, Plan ve Bütçe Komisyonundan Bakanlar Kuruluna giderken uzlaşmada, belediyelere eksik olarak bir yüzde 5 daha ilave edilmiştir. O nedenle de bunu doğru bulmuyorum. Belediyelerin, 2000 ve 2001 yılındaki kriz nedeniyle, daha doğrusu İller Bankasının transnasyonal şekilde bir sermaye bulup bunu belediyelere aktarırken, aracılık yaparak da, kendisi de bunun üzerine bir faiz koyarak vermiştir İller Bankası ve belediyelerin batmasına neden olmuştur. O nedenle, belediyeler kötü yönetimden değil, devletin yaptığı çeşitli kötü yönetimlerden batmıştır. O nedenle, uzlaşmanın, Bakanlar Kuruluna verdiğimiz yetkiye dayanarak yüzde 20'lere kadar indirilmesinde yarar bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 3.225 belediye var, 81 il özel idaresi var, 2 tane de ilçe özel idaresi var. Adalardaki -anlaşmalar gereğince- Bozcaada ve Gökçeada'daki özel bir statü gereği 83 tane önemli il özel idaresi var. 35.138 köy var, 40 bin mezra var, binlerce mahalle var. Bunlara, ben soruyorum şimdi… Arkadaşlarım diyor ki: "İyi şeyleri de yaptığımızda söyleyin ama." Keşke, söylemek isterdim; çünkü, ben, yapılan iyi şeyleri de burada hep kürsüden söyledim. Ama, belediye gelirleri konusunda hiçbir iyileştirme yapılmamıştır. Evet, iyileştirme var, diyen arkadaş varsa dinlemeye hazırım. Sadece 1992'den itibaren bazı vergilerde, bazı vergilendirmelerde güncelleşme yapılmıştır, o da belediyelerin hiçbir işine yaramamış bulunmaktadır.

Bakınız, neden yerel yönetimler gelirleri kanunu çıkmıyor? Çünkü, çıkmaması konusunda büyük bir kulis faaliyeti var. Bu işle ilgili arkadaşlar bilir, bütün odalardan "bu kanun çıkmasın" diye buraya, değerli arkadaşlar, bizlere yazılar geliyor.

Yine, belediye gelirlerinde, önemli olan, genel bütçe vergi gelirlerinden payının yükseltilmesidir. Bütün Batı ülkelerinde, çağdaş ülkelerde belediyeler hizmetin yüzde 35'ini, yüzde 30'unu yaparlar, genel bütçe vergi gelirlerinden de en az yüzde 30 pay alırlar. Peki, Türkiye'de ne kadar bu? Sadece yüzde 5. Eğer belediyeleri genel bütçe gelirlerinden yüzde 5'e mahkûm ederseniz, mahallî müşterek ihtiyaçları tesviyeyle görevlendirilmiş olan belediyeler çağdaş hizmeti hemşehriye sunamazlar değerli arkadaşlar. Bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Biraz daha vaktimiz var, ama sadece kanuna köy kahvelerinden ve mahalle kahvelerinden alınacak günlük 10 lira vergiyi koydunuz değerli arkadaşlar. Bunu da çok yanlış buluyorum. Yani, en yeni getirdiğiniz şey, kahvelerden alınacak olan 10 YTL'lik bir vergidir. Bu da çok düşüktür. Burada, doğru olan, genel bütçe gelirlerinden belediyelerin gelirlerini yükseltmektir. Bunu da belki bir geçiş dönemi olarak şimdilik yüzde 15'te tutabilirsek, belediyelerimiz hemşehrilerimize çağdaş hizmeti çok güzel kaynaklarla götürebilirler diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde diğer bir konu İller Bankasının tasfiye sürecine girmesidir. 1933 yılından beri ülkede "Türk'e ev bark olan yer çağdaşlığın örneği olacaktır." diyen Gazi'nin emrini yerine getiren İller Bankası, bu iktidar döneminde, bu Hükûmet döneminde maalesef tarihe karışmaktadır ve İller Bankasının 200 milyar dolar civarındaki yapacağı altyapı hizmetleri, maalesef millî şirketlere değil, transnasyonal şirketlerin emrine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Teşekkür ederim.

200 milyar dolarlık altyapı fonu veya altyapı ihtiyacı, Türk millî şirketlerine değil, transnasyonal şirketlerin emrine ve uluslararası sermayenin emrine bırakılmaktadır.

Bu 3.225 belediyenin 2.225'inin belde belediyesi olduğunu düşünürsek değerli arkadaşlar, burada yaşayan insanlara hangi kurum hizmeti götürecektir? Suyu, kanalı, yolu kim yapacaktır? Belediye binalarını kim yapacaktır? Oralardaki demokrasinin gelişmesi için hizmetleri kim yapacaktır? Bu, henüz iktidar tarafından önümüze getirilmemiştir. O nedenle, bu konuyu, özellikle İller Bankası konusunu bir kez daha düşünmemiz gerekmektedir.

Biz, belediyelerimizi vandal kapitalizmin, vahşi kapitalizmin, neoliberalizmin emrine vermemeliyiz. Bunlar bizim insanlarımız, bunlar bizim toprağımız. Bu para, geliniz Türkiye'nin millî şirketlerinde kalsın. Uluslararası sermayeye piyasa koşulları içinde belediyelerimizi peşkeş çekmeyelim. Çünkü, 2000 ve 2001 krizinin tek nedeni, İller Bankasının, dışarıdan aldığı kredileri, üzerine pay koyarak belediyelere vermesidir. Belediyelerin bugünkü duruma gelmesinin tek nedeni de, şimdi yapılmak istenen iştir. Bunu yanlış olarak buluyorum. Belediyelere hizmet veren İller Bankasının KİT'lere yakın bir statüsü vardır, bunu bir anonim şirket olarak yapmasında yarar bulunmamaktadır. Çünkü, belediyelerimiz piyasa koşullarına teslim edilecektir, hizmetler piyasadan temin edilmeye çalışılacaktır, ama Anadolu'da nerelerde piyasaya hizmet veren kişiler vardır ki, bunları da o belediyelerimiz bulabilsin.

Ben, bir kez daha, sizleri, bu konuda dikkatli bir şekilde hep beraberce düşünmeye çağırıyorum. Belediyelerimizin paylarının kesilmemesi konusunda verdiğimiz önergeler var, şimdi de bir önergemiz olacak, bunların da kabulünü rica ediyorum.

Sayın Meclise saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık durumlarına göre işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1340 S. Sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesinin 2. fıkrasına Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu ifadesinden sonra "Millî Eğitim Bakanlığı" ibaresinin eklenmesini dileriz.

        Mustafa Gazalcı     Gürol Ergin            M. Vedat Melik

        Denizli    Muğla     Şanlıurfa

        Kemal Kılıçdaroğlu              Osman Kaptan

        İstanbul Antalya

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 7'nci Maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Hasan Ören            Yılmaz Kaya          Ali Arslan

        Manisa    İzmir      Muğla

        Bülent Baratalı      Osman Kaptan       Mustafa Özyürek

        İzmir      Antalya   Mersin

(2) Yıllık kamu payı tahmini dikkate alınmak suretiyle Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Tanıtma Fonu, Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu ile Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ve özel tiyatroları desteklemek amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığına aktarılmak üzere Bakanlık bütçesine ödenek konulur; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun yılı bütçesine ödenek ayrılırken bu paylar dikkate alınır.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ören.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının "Kamu payının dağıtımı" başlıklı Maliye Bakanlığı tarafından şans oyunları gelirlerinin kurum ve kuruluşlara pay aktarılmasıyla ilgili 7'nci maddesinin gerekçesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz ki Türkiye'de son dönemlerde özel tiyatrolar gerçekten görevlerini yapamaz durumdalar ve özel tiyatrolar belirli bir şekilde finans sıkıntısı çekmekteler. Bununla ilgili dün ziyaretimize gelen özel tiyatroların duayenleri, yıllarca bu ülkeye hizmet vermiş, Anadolu'nun tüm topraklarını gezmiş insanlar, bu önerge üzerinde bu yarışlardan, bahislerden pay ayrılır ise bundan sonraki yaşamlarının içerisinde, bundan sonraki sanat etkinliklerinin içerisinde daha rahat hareket edebileceklerini, iktidarların iki dudağının arasına sıkışmayacaklarını söylemişlerdi ve biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunun çok mantıklı olduğunu, ama bu 7'nci maddeye bu fıkranın eklenmesiyle ilgili Türkiye'de iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekilleriyle bir görüşme yapılması gerektiğini, olumlu bir görüş çıkar ise bunu biz öneri olarak Mecliste sunacağımızı söylemiştik ve arkadaşlarımız Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekiliyle görüştüler ve çok mutlu bir şekilde geriye döndüler, sanki bir düğünden döner gibi. Çünkü, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Faruk Çelik, bunun çok olumlu olduğunu, bu konuda AKP olarak destek verdiklerini, eğer gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuyla ilgili düşüncelerinde samimi ise bunun geçmemesi için bir nedenin olmadığını söylemiş. Sayın Grup Başkan Vekilimiz Kemal Anadol da "Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi böyle düşünüyor ise, biz, bu tasarı üzerindeki tüm konuşmaların hepsini çekeriz, hatta daha öteye giderek, bizim önergemize destek vermesinin ötesinde, isterlerse Adalet ve Kalkınma Partisi kendi önerisini verir ve biz bu değişikliğe oy kullanırız." demesine rağmen, yine araya, her zaman Türkiye'de olduğu gibi, Maliye Bakanımız giriyor. Tahmin ediyorum, grup başkan vekillerimiz, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekilleri, hiçbir konuda yetkili olmadığı gibi, bu konuda da yetkili değil. Bir saat önce insanları sevindiriyorsunuz, pay ayrılacağıyla ilgili ortak bir teklif hazırlanabileceği ve Meclisten geçirilebileceği söyleniyor, ama, aradan yirmi dört saat geçmeden, Maliye Bakanına sorulduğunda, Maliye Bakanının verdiği "olmaz" cevabıyla, bu insanların o rüyaları, o düğün evinden gelen sevinçleri, maalesef, yok olup gidiyor.

Değerli arkadaşlarım, grup başkan vekilliği o kadar sıradan bir iş değil, yani, Meclisteki, arkanızdaki tüm iktidarın milletvekillerini temsil ediyorsunuz. Gerçekten, söylenen öneriye sıcak bakmıyor iseniz veya bir yerlere danışacak iseniz, bu konuşmaları yapmadan önce bunu gerçekleştirmek gerekli. Şimdi, Maliye Bakanının ret cevabından sonra, gelen arkadaşlarımızın, tiyatrocu arkadaşlarımızın hepsinin suratı ve gözleri nemli, yüzümüze bakıyorlar. Ama, ben inanıyorum ki, bu verdiğimiz değişiklik önergesiyle, bu tiyatrocuların bu asık suratlarını, gerçekten, üzüntülerini yüzlerinden silebilir, kaldırabiliriz. Biraz sonra oylaması yapılacak bu önerge üzerinde, yüce Meclis, tiyatroculara yönelik bu jesti yapar ise, gelecekte, tiyatrocuların, başkalarının eline bakmadan, siyasi, ideolojik düşüncelerine bakmadan bir kaynak yaratılması gerekliyse, bu değişiklik önergemizin desteklenmesini istiyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1340 S. Sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesinin 2. fıkrasına Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu ifadesinden sonra "Millî Eğitim Bakanlığı" ibaresinin eklenmesini dileriz.

                                        Mustafa Gazalcı (Denizli) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüştüğümüz yasa tasarısının kaynakların dağıtımıyla ilgili maddesini görüşüyoruz.

Biraz önce, arkadaşım, özel tiyatrolarla ilgili bir ek kaynağın aktarılması için öneride bulundu, reddedildi.

Ben de, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda sporu geliştirmek için buradan bir kaynak aktarılmasını diliyorum. Önergemiz bu doğrultuda.

Değerli arkadaşlar, burada, Kredi Yurtlar Genel Müdürlüğü var; ama, bu, yükseköğrenim gençliği için etkinlik yapar. Oraya ayrılan fon, o çocuklar içindir. Bizim arkadaşlarla birlikte verdiğimiz önergemiz, ilk ve ortaöğretimdeki çocukların spor etkinliklerinin artırılabilmesi için buradan bir fon ayrılmasıdır.

Ben de AKP Grup Başkan Vekili Sayın Kapusuz'a gittim ve çok güzel buldu düşünceyi. Daha önce Sayın Bakan da, ilgili Bakan da Komisyonda "beğendiğini" söylemişti; ama, biz de Maliyeyi aşamadık. Yani, burada "olur" denildi, orada "hayır" denildi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ben size sesleniyorum: Bakın, 20 milyona yakın çocuğumuz öğrenim çağında ve bunların sporu -eğer içinde yetenekliler varsa- geliştireceği yer okuldur. Futbolun dışında sporu çeşitlendireceksek okullardaki sporu desteklememiz gerekir. Bugün 25 bini aşan beden eğitimi öğretmeni atanamıyor okullara. Birçok okullarda spor salonu yok. Beden eğitimi öğretmenleri, hava iyi olmadığı zaman sınıfta çocukları oturtuyor. En temel spor malzemeleri bile yok. Oralar birer fidanlık gibidir. Eğer uluslararası yarışmalarda gerçekten derece almak istiyorsak daha okul sıralarında çocukların desteklenmesi gerekir. Batı'daki okullarda yüzme havuzları var.

Bakın, bazı sporlar vardır yaşla ilgilidir, belirli bir yaşta örneğin futbol oynanır, ondan sonra o sporu yapamazsınız. Ama, kimi sporlar, eğer alışkanlık olursa, ille yarışmak için de değil, yaşam boyunca insanın sağlıklı gelişmesine yol açar.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, çocuklarımızın sporu daha çok yapmasını istiyorsanız, boş zamanlarını şiddetten uzak, kötü alışkanlıklardan uzak, sporla gelişmesini istiyorsanız, mutlaka bunun desteklenmesi gerekir.

"Efendim, Millî Eğitim Bakanlığına birazcık fazla pay ayırırız, buraya gider..." Hayır, gitmez.

Bakın, siz dâhil "Yahu, bu okulda spor salonu yok." diye belediyeye söylüyorsunuz. İstanbul Belediyesinin böyle çalışmaları var. Bir yandan da, bu yasayla, belediyelerin gelirleri kesiliyor. Ya da "Hayırsever bir vatandaş yaptırsın…" Hayır arkadaş, işte kaynak burada, kaynak denilen yer burada. Biz diyoruz ki: Gelin, okullardaki sporu geliştirmek için, çocuklarımızın iyi alışkanlıklar edinmesi için, tam da yeri, buraya Millî Eğitim Bakanlığını ekleyelim.

Bakın, biz Millî Eğitim Bakanını, eğitim uygulamalarını eleştiriyoruz, ama burada kurumsal düşündüğümüz için Millî Eğitim Bakanlığına bir fon aktarılmasını istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, belki siz de izlediniz, geçen gün ben televizyonda o Uluslararası Yaşar Doğu Güreş Yarışmalarını izledim. Şimdi, güreş bizim ata sporumuz, diye nutuk sıkıyoruz çok zaman. Bizim Denizli yöresinde de güreş çok önemlidir, ama desteklenmediği için ne Denizli'de ne de başka yerlerde, artık yavaş yavaş o spor gücünü yitiriyor. Bir Yunanlı çıktı bizim sporcumuz yenildi, Rus çıktı yenildi. Benim içim burkuldu, üzüldüm. Eskiden olsa Türklerin o sporda en azından… Bırakın buz patenini şunu bunu, onlarda zaten çok zaman yokuz, ancak  bilmem ne şovda seyrediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Arkadaşlar, bunun kaynağı okuldur. Gelin, bir taşla birçok kuş vurmak istiyorsak, hem çocukların iyi alışkanlıklar kazanmasını, şiddetten uzaklaşmasını hem de yaşam boyu iyi alışkanlıkları sürdürmesini istiyorsak buraya bu ibareyi ekleyelim. Sayın Başkan, özellikle size söylüyorum, burası "ret" dese bile siz "evet" deyin. Önergemiz, ilk ve ortaöğretim çocuklarının spor etkinliklerinin bu fondan yararlanmasıdır.

Destekleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Gençliği mahvettiniz.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Çocuklarınızı bile düşünmüyorsunuz, torunlarınızı bari düşünün.

DEVLET BAKANI  VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Buradan aldığımız parayla salon yapıyoruz biz ya!

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8'inci maddeyi okutuyorum:

Mutabakat işlemleri

MADDE 8- (1) İlgili kurum ve kuruluşların, bir önceki takvim yılına ait kesin hesap ve malî tabloları, her takvim yılının sonundan itibaren azamî üç ay içerisinde çıkarılarak ödenmesi gereken kamu payları buna göre hesaplanır ve hesaplanan bu tutarlar, yıl içinde ödenen tutarlarla karşılaştırılır.

(2) Bu karşılaştırma sonucunda varsa; eksik hesaplanan kamu payları, Nisan ayının sonuna kadar Bakanlık merkez saymanlığına yatırılır. Fazla hesaplanan tutarlar ise, takip eden döneme ilişkin kamu payından mahsup edilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9'uncu maddeyi okutuyorum:

Sorumluluk

MADDE 9- (1) İlgili kurum veya kuruluşlar, bu Kanuna göre yükümlü oldukları vergiler ile kamu paylarının, tam ve süresi içerisinde ödenmesinden sorumludur.

(2) Süresi içerisinde ödenmeyen vergi ve/veya kamu payları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre gecikme zammı da uygulanmak suretiyle takip ve tahsil edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.54

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Altıncı Oturumu'nu açıyorum.

1340 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugüne kadarki uygulamalarımıza göre, bir çerçeve madde ile birden fazla madde değişikliği yapıldığı takdirde, her madde değişikliği ayrı ayrı görüşülmüş ve işlemleri yapılmıştır. Çerçeve 10'uncu maddeyle, aynı veya farklı konuların 10 maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu durumda, bu maddeleri, belirttiğim şekilde, ayrı ayrı işleme alıp görüşeceğiz. Bilgilerinize arz ediyorum.

10'uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendini okutuyorum:

Değiştirilen hükümler

MADDE 10- (1) 25/8/1971 tarihli ve 1473 sayılı Türk Hava Kuvvetlerinin Güçlendirilmesi ve Milli Hava Sanayimizin Kurulması Amaciyle Katılma Payı İhdası ve Milli Piyango Hasılatının Bu Gayeye Sarfı Hakkında Kanunun;

a) 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 1- Belediye hudutları içindeki her türlü sinema, tiyatro, konser, sirk, fuar ve panayır giriş biletleri, Türk Hava Kuvvetlerinin güçlendirilmesine katılma payına tâbidir."

BAŞKAN - 10'uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10'uncu maddenin birinci fıkrasının (b) bendini okutuyorum:

b) 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 2- Türk Hava Kuvvetlerinin güçlendirilmesine katılma payının mükellefi,

1 inci maddede yazılı yerlerde giriş bileti satın alanlar, sorumlusu ise bilet satanlardır."

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10'uncu maddenin birinci fıkrasının ( c ) bendini okutuyorum:

c) 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 3- Türk Hava Kuvvetlerinin güçlendirilmesine katılma payı, 1 inci maddede  yazılı yerlere giriş biletlerinde bilet başına 5 Yeni Kuruştur. Katılma payı tutarı, biletler üzerinde, bedelden ayrı bir kalem halinde gösterilir."

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10'uncu maddenin ikinci fıkrasını okutuyorum:

(2) 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 18 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Yukarıda sayılan gelirlerden (k) bendinde belirtilenler, hasılatın elde edilmesini takip eden ayın son gününe kadar Kuruma ödenmek zorundadır. Bu süreler içinde ödemelerin yapılmasından ilgili kurum ve kuruluşların yetkili amirleri ile muhasebe yetkilileri ortaklaşa sorumlu olup, ödemelerin geciktirilmesi halinde ödenmesi gereken miktarlar %5 cezaî faizle birlikte kendilerinden tahsil olunur."

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10'uncu maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendini okutuyorum:

(3) 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunun;

a) 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"e) 25/8/1971 tarihli ve 1473 sayılı Kanuna göre ayrılan payın tamamı,"

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10'uncu maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendini okutuyorum:

b) 13 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"2. 25/8/1971 tarihli ve 1473 sayılı Kanuna göre ayrılan payın tamamı, bilet bedeliyle birlikte tahsil edilir. Tahsilatı müteakip Fona ait meblağ ilgili ayın Katma Değer Vergisi beyannamesi ile birlikte Katma Değer Vergisi yönünden bağlı bulunulan vergi dairesine aynı süre içinde beyan edilerek ödenir. Bu meblağın beyanına ait usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10'uncu maddenin dördüncü fıkrasını okutuyorum:

(4) 30/4/1992 tarihli ve 3796 sayılı İstanbul Kentinde Yapılacak Olimpiyat Oyunları Kanununun 11 inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Birinci fıkranın (e) bendinde sayılan gelirler takip eden yılın ilk ayında, diğerleri ise tahsilini takip eden ayın 15'ine kadar ilgili kuruluşlarca Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu hesabına yatırılır."

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10'uncu maddenin beşinci fıkrasının (a) bendini okutuyorum:

(5) 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;

a) 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin (b) alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) Her türlü şans ve talih oyunlarının tertiplenmesi ve oynanması,"

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10'uncu maddenin beşinci fıkrasının (b) bendini okutuyorum:

b) 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"e) Her türlü şans ve talih oyunlarını tertip edenler,"

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10'uncu maddenin beşinci fıkrasının (c) bendini okutuyorum:

c) 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (f) bendi  aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"f) Darphane ve Damga Matbaası tarafından yapılan teslim ve hizmetler,"

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

 

 

Görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

        İrfan Gündüz        Osman Akman       İnci Özdemir

        İstanbul Antalya   İstanbul

        Nusret Bayraktar   Cemal Uysal           Fikret Badazlı

        İstanbul Ordu       Antalya

                        Alim Tunç

                        Uşak

"(6) 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun;

a) 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"4. Spor Toto Teşkilat Başkanlığı tarafından düzenlenen müşterek bahis oynanması."

b) 20 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"2. Müşterek bahislerde, iştirakçilerden tahsil edilen tutardan Katma Değer Vergisi düşüldükten sonra kalan tutar."

c) 21 inci maddesinin (II) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"II- Müşterek Bahislerde:         5"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge ile şans oyunları hasılatından alınan vergi ve fonlara ilişkin getirilen yeni düzenlemeye paralel olarak Belediye Gelirleri Kanununun eğlence vergisine ilişkin maddelerinde de değişiklikler yapılması gerektiğinden, yeni sistemle uyum sağlanması amacıyla matrah tanımı değiştirilmekte ve bu değişikliğe paralel olarak halen alınmakta olan tutarda eğlence vergisi alınabilmesi için oran yeniden  belirlenmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde çerçeve 10'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11'inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 11- (1) a) 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 40 ıncı maddesi,

b) 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bentleri ile 29 uncu maddesi,

c) 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun;

1) 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi,

2) 20 nci maddesinin ikinci fıkrası,

3) 21 inci maddesinin (II) numaralı bendi,

4) 22 nci maddesinin ikinci fıkrası,

ç) 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi,

d) 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi,

e) 10/6/1985 tarihli ve 3230 sayılı Tanıtma Fonu Teşkili ile 11/7/1939 tarihli ve 3670 sayılı Milli Piyango Teşkiline Dair Kanunun 4 üncü Maddesine Bir Bent Eklenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin (a) ve (b) bentleri,

f) 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi,

g) 4/4/1988 tarihli ve 320 sayılı Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 48 inci maddesi,

ğ) 30/4/1992 tarihli ve 3796 sayılı İstanbul Kentinde Yapılacak Olimpiyat Oyunları Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (f) bentleri,

h) 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi,

ı) 16/7/2004 tarihli ve 5228 sayılı Bazı Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi,

yürürlükten kaldırılmıştır.

(2) Diğer kanun ve kanun hükmünde kararnameler ile bunlara dayanılarak çıkarılan mevzuatın bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Gökhan Durgun. 

Sayın Durgun, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlıyorum. 1340 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 11'inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Şimdi, öncelikle bu kanunun gerekçesine baktığımızda, insan umutlanıyor, gerçekten çok büyük sıkıntı yaşayan bu sektörün sorunlarına çözüm bulunacakmış gibi bir anlayışla başlıyor. Üç tane kurumun bu işte yetkili olduğu, birçok kurumlara buradan pay aktarıldığı, böyle bir karmaşanın olduğundan bahsedilerek, bunların toparlanması, düzene sokulması, yeknesak bir sistemin oluşturulması gibi ifadelerin var olduğunu görüyoruz; ama, kapsamlarına baktığımızda, maddelere baktığımızda, bu işi çözebilecek bir düzenlemenin olmadığını görüyoruz. Örneğin, hâlâ üç tane kurum bu işte yetkili. Yine aynı kurumlara belli paylar aktarılacak, yine vergi oranlarında birtakım değişiklikler olacak.

Bunlara baktığımız zaman, karşımıza çıkan tablo şu oluyor: Burada bir vergi indirimi var, burada açık ve net bir vergi indirimi var. Özellikle de iddaa oyunuyla ilgili bir indirim var. İddaa oyunu 1/1/2004 tarihinden itibaren işleme giriyor, ihalesi yapılıyor, ancak, şu güne kadar vergi tahakkuk ettirilmiyor; yani, trilyonlarca para dönüyor, şu ana kadar, aradan iki yıl geçmiş, iki yıldan fazla zaman geçmiş, ama, hâlâ vergi tahakkuk ettirilmemiş.

Düzenlemede ise bir hata daha var, 2004'ten bu kanun yürürlüğe gireceği tarihe kadar yüzde 3, ondan sonra yüzde 5. Şimdi soruyorum: Bu ne demektir? Bu ne demektir? Ne için peki böyle bir çifte standart olmaktadır? Yani, 2004 yılından 2007 yılına kadar, bu kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar yüzde 3 üzerinden vergi, ama, bugünden sonra, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra yüzde 5 vergi! Burada kimin ne çıkarı var? Kimin zorlamasıyla bu hâle getirilmiş? Hiçbir zaman bir kanun geriye doğru işler mi? Böyle bir kanun işlemesi mümkün mü? Bu bir af niteliği getirmiyor mu? Yani, siz, tahakkuk ettirmediğiniz vergilerin sorumlusunu yakalayıp onların bu vergisini tahsil edeceğinize, bunu kayıt içine kazandıracağınıza, bir yasal düzenlemeyle oradaki eksikliği, oradaki vergi vurgununu affetmeye kalkıyorsunuz, ona çözüm bulmaya çalışıyorsunuz. Bu çok acı bir gerçek. Yani, başta dedim, çok umutlanıyor insan gerekçesini okuduğunda, ama, maddelerine baktığınızda hiç de öyle umutlanmamak gerekiyor.

Bu iddaa lotoyla ilgili Maliyenin bir görüşü var, diyor ki: "Yüzde 10 vergilendirme yapmak durumundasınız." Bu görüşe rağmen, Maliye Bakanının bu ısrarına rağmen ihale yapılıyor. İhaleye bir tek firma giriyor. Bir tek firma girmesine rağmen ihale gerçekleşiyor. Aslında bu ihalenin tek firma girdiği için iptal edilmesi gerekirken bu işlemler yürüyor ve bugüne kadar geliniyor. Tabii, Danıştay bu konuda birtakım kararlar verdi. Şimdi, yasal düzenlemelerle bu boşluklar kapatılmaya çalışılıyor, ama, ben bu yasada en ilgi çekici noktanın, 2004 yılından bugüne kadar iddaa lotoda yüzde 3 vergi, bundan sonra yüzde 5 vergi olmasının ne anlama geldiğini öğrenmek istiyorum. Bunun bir açıklaması olmalı, ama, bunun açıklamasını kim yapacak, nasıl yapacak, nasıl bir çözüm getirecek, onu da, doğrusunu isterseniz çok fazla bilemiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddenin, özellikle bu maddenin sosyal hizmetler konusunda… Belediyeler konusunda da birtakım sıkıntıları vardı, o düzeltildi; ancak…

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Çektik…

GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Neyi geri çektiniz?

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Geçici 4'üncü maddeyi geri çektik.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Çektiniz… Yani, başta getirdiniz, komisyonlarda sizi uyardık, yani, buraya kadar geliyor, tartışmalardan sonra burada çekiyorsunuz.

Şimdi, biraz da, bu kanun geçerken komisyonlardan, tartışmalardan bahsetmek istiyorum. Sayın Musa Uzunkaya burada mı, bilmiyorum; ama, Musa Uzunkaya'nın çok ciddi tespitleri var. Bakın ne diyor Sayın Uzunkaya: "Şans oyunlarının millî kavramıyla ifade edilmesine karşıyım." diyor. Bu tür oyunların sosyal doku üzerinde olumsuz etkisi olduğunu savunuyor. Şans oyunlarını sigara ile özdeşleştirdiğini söylüyor. Uzunkaya, eşinin bileziğini zorla kolundan alarak şans oyunu oynayanlar olduğunu söylüyor.

Uzunkaya bir de şunu söylüyor: "Acaba bu işin teşvikçisi mi oluyoruz?" diyor. "Devletin bu tür oyunları düzenlemesi, öncülük yapması sağlıklı mıdır?" diyor. "Ben, bu oyunları sigarayla özdeş hâlde düşünüyorum. Götürdüğü getirdiğinden fazla olmuştur." diyor. "Ülkenin geleceğini düşünmek zorundayız. Hazine ve devlet 3 kuruş fazla gelir elde etsin diye bu ülkenin geleceği nereye gidiyor?" diye soruyor. "Hırsızlık, kapkaç gibi toplumu tehdit eden olaylarda bu tür oyunları oynayanların etkisi nedir? Bu konuda bir çalışma var mı?" diyor.

Sayın Uzunkaya, devlet 3 kuruş para kazanmıyor, tam tersine devletin aldığı vergiler düşüyor. Yani, devlet 3 kuruş kazansın diye bu işler yapılmıyor. Devletin aldığı 3 kuruş 1,5 kuruşa düşsün diye bu tip düzenleme yapılıyor.

Devam ediyor Sayın Uzunkaya ve bu şekilde tartışmalar yürüyor, ama bakıyorum tasarıya, Sayın Uzunkaya'nın muhalefet şerhi yok; ama, kendisi bugün burada olmadığına göre, bu kanunda da oy kullanmayacağına göre, demek ki samimiyetini ortaya koyuyor.

Değerli arkadaşlarım, yine bir örnek vermek istiyorum: Türkiye Jokey Kulübünün kendi dergisindeki alıntılardan bakarak söyleyeceğim. Bu işlerde bir de at hediyeleri falan var. Bu at hediyelerinde, Sayın Milletvekili İnci Özdemir, Sayın Bakan Şahin, Sayın Bakan Şener, Sayın Bakan Çubukçu… Çubukçu sonra kabul etmiyor. Sayın Şahin'e 2 tane at hediye ediliyor. Osman Hattat, o dönemde Yönetim Kurulu üyesi, ama şimdi aldığım bilgilere göre bugün Yönetim Kurulu üyesi değil. Sonra, Sayın Bakan Şahin -belki biraz sonra gelip söyleyecek, ama o söylemeden ben söyleyeyim- "Ben hediye falan kabul etmem, ben bunun parası neyse, öderim." diyor. Orada bir fatura kesiliyor, işte, temsili, sembolik bir rakamla. Atların bugünkü fiyatları ile Sayın Bakanın ödediği fiyatlar arasındaki dengesizliğe de baktığımız zaman, orada da nasıl bir konunun ortaya çıktığını gözler önüne seriyor, görüyoruz. Bu şekilde bir at  hikâyesiyle, yüz görümlüğü adı altında bu yasa çıkarılmaya çalışılıyor ve orada da aynen şunlar yazıyor: Türkiye Jokey Kulübünün yayın organında, "TJK'nın Sesi" dergisinde, Sayın Bakan Şahin'e tay hediye edilmesinin ardından Sayın Şahin şunları söylüyor… Tabii, dergiden söylüyorum; söylemiş midir söylememiş midir bilmiyorum. Pardon, Sayın İnci Özdemir söylüyor: "Sayın Bakanıma bir tay hediye ettik, ama bunun bir de yüz görümlüğü var. Kesintilerle ilgili kanun tasarısını bu taya karşılık yüz görümlüğü olarak Sayın Başbakan Yardımcımızdan istiyorum." diyor. Söylediniz mi bilmiyorum, ama dergide böyle yazıyor. Yani, at hediye etmenin karşılığında ne istendiği, ne isteneceği, bugün gelen bu tasarıyla birlikte açık, net bir biçimde ortaya çıkıyor.

Taylar veriliyor, tay sahipleri oluyor, sonra faturalar kesiliyor, sembolik ücretler ödeniyor, ama, ben merak ediyorum; biraz araştırdım, bu tayların bakımı ayda 1.000 ile 1.500 YTL. Milletvekili maaşı belli, bakan maaşı da belli. 2 tane tay nasıl bakılıyor, bu milletvekili maaşıyla 2 taya nasıl bakılabiliyor, ben onu pek anlayamıyorum. Biz bu milletvekili maaşıyla kıt kanaat geçinebiliyoruz, zaman zaman da sıkıntı yaşıyoruz, bir de 2 tane tayımız olsa, onlara ayda 1.000 ile 1.500 YTL civarında masraf etmek durumunda kalsak nasıl geçineceğiz, bilemiyorum; ama, Sayın Bakan bunları üzerine aldığına göre, bu şekilde at sahibi olduğuna göre, tay sahibi olduğuna göre, herhâlde geçinme şansını elde etmiş demektir.

Bu yasa ne getiriyor, ne götürüyor? Bu yasa bir şeyi getiriyor: Buradan alınan vergilerin, 2004 yılından bugüne kadar iddaa'dan alınamayan vergilerin aklanmasını getiriyor. İkincisi, şu ana kadar alınan vergilerin düşmesini getiriyor, payların azalmasını getiriyor. Diğer kurumlara verilen payların azalmasını getiriyor. Bunun dışında getirdiği hiçbir şey yok.

Şimdi, gerekçeye baktığınızda ilginç bir şey var: İnternet üzerinden oynanan, işte, kumar sitelerinden kaynaklanan problemleri çözmek için… Engelleyemezsiniz arkadaşlar. O siteler hâlâ duruyor. O sitelerden hâlâ vergi alınmıyor. O sitelere herkes girebiliyor. Bu ortadan kalkmadıkça, o sitelere girme imkânı var oldukça, insanlar gidip orada bunu oynayacak. Siz zannediyor musunuz ki, bu kanunu çıkardınız, herkes koşa koşa iddaa oynayacak, at yarışı oynayacak! Yok böyle bir şey, insanlar şu anda ekmeğe muhtaç. 120 bin tane arıcının arısı öldü bugün. Tarım Bakanımız burada, ne yaptınız, bu insanlara niye yardımcı olmuyorsunuz? Bunlarla uğraşacağınıza, Türkiye'nin temel problemini, tarımını, hayvancılığını düzeltmek için ne yapmak gerekir, ona bakmak lazım. Sanayici, iş adamı, esnaf, yüzde 40 vergi ödüyor. Siz, geliyorsunuz, buradaki vergileri düşürüyorsunuz. Güya, bu şans oyunlarına talep artsın, insanlar İnternetten, bu sitelerden kumar oynamasın, burada oynasın diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Ne yaptığınızı ben çok iyi anlayamıyorum. Samimi olmak gerekir diyorum. Sayın Uzunkaya'yı da gerçekten bu tespitlerinden dolayı kutluyorum. Burada olmayışının da bir samimiyet olduğunu düşünüyorum.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Durgun.

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Tabii, buyurun Sayın Bakanım.

Hükûmet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, ana muhalefet partisi grubu adına konuşan değerli milletvekili arkadaşımızın, ismimi de zikrederek ileri sürdüğü bazı değerlendirmelerle ilgili karşı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ondan önce, bu kanun tasarısının geçici 4'üncü maddesiyle, iddaa oyunuyla ilgili, şans oyunları vergisi konusundaki iddialarına cevap vermek istiyorum.

Önce, bu tasarının bir geçici 4'üncü maddesi var. Değerli arkadaşımız, konuşmasında, bu maddeyle bir vergi affı getirildiğini ileri sürmek suretiyle, iddaa oyunundan gerçekte yüzde 10 vergi alınması gerekirken, yüzde 3 vergi bu zamana kadar ödendiğini, aradaki farkın bu geçici maddeyle affedilmeye çalışıldığını ifade ettiler.

Değerli arkadaşlarım, önce, Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünün iddaa oyunuyla ilgili şans oyunları vergisinin yüzde 10 üzerinden tahakkuk etmiş ve Spor Toto Teşkilat Müdürlüğüne tebliğ edilmiş olan herhangi bir kararı yoktur. Bu konuda Bakanlığımla Maliye Bakanlığı arasında Gider Vergileri Kanunu'nun 40'ıncı maddesinin yorumuyla ilgili bir ihtilaf ortaya çıkmıştır. Maliye Bakanlığı diyor ki: "40'ıncı maddenin (a) bendi şans oyunları vergisini yüzde 3 olarak spor toto için öngörmüş, ancak, iddaa oyunu buraya girmez, iddaa oyunu bu Yasa'nın yüzde 10 vergi öngören (d) fıkrasına girer." Biz de, spor toto, skor toto, spor loto ve benzeri oyunlar tabirini kullandığı için, spor totonun oynattığı her türlü oyunun yüzde 3 vergiye tabi olduğu iddiasındayız. Daha sonra, bu konuyu bir üniversiteden görüş almak suretiyle değerlendirdik -kıymetli vaktinizi fazla almayacağım- o da buradadır; yüzde 3'tür iddaa oyunundan alınacak şans oyunları vergisi de demiştir. Maliye Bakanlığı, bu konudaki sorunu geçici 4'üncü maddeyle tamamen çözmek için getirmiştir. Biz, Bakanlık olarak, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak, 40'ıncı madenin (a) fıkrasına girdiği kanaatindeyiz ve yüzde 3 ödenecektir. Şimdi, bu yüzde 5'e çıkarılmaktadır. Maliye Bakanlığı, bunun diğer şans oyunlarıyla ilgili, işte millî piyango, diğer vergilerin bunun üstünde olması dolayısıyla, yüzde 5'e çıkarılmasını istemiştir. Biz de, bunun bize fazla yük getirmeyeceği düşüncesiyle yüzde 3'ten yüzde 5'e çıkarılmasını kabul ettik.

Şimdi, önergemiz var; ek 4'üncü maddenin bu tasarı metninden çıkarılmasını istiyoruz, arkadaşlarımız daha doğrusu istiyorlar. Biz de buna destek vereceğiz. Hemen şunu da ifade edeyim ki, Maliye Bakanı Müsteşarımız da burada, kendisiyle de değerlendirme yaptık "gerçekten, bu konuda böyle bir ek 4'üncü maddeye ihtiyaç yok, kanun gerekçeleri incelendiğinde bu konunun zaten yüzde 3 olarak düzenlendiği ortaya çıkacaktır" değerlendirmesini yapmışlardır. O bakımdan, bu ihtilaf, her iki kurum arasında büyük ölçüde çözüldüğü için ek 4'üncü maddeyi de madde metninden çıkarma ihtiyacını duyduk.

Şimdi, değerli milletvekili arkadaşım benim ismimden bahisle, benim hediye at aldığımı ifade etti. Hemen ifade ediyorum ki, bana hediye edilmek istendi, paramla satın aldım, makbuzu ibraz edebilirim.

İki: Bu atların masraflarıyla ilgili para verdiniz mi? Verdim, makbuzları -çantama baktım- yanımda değil, değerli milletvekili arkadaşıma onların fotokopilerini de göndereceğim. Bu atlardan biri, Adana'da bir yarışta ikinci oldu, sanıyorum 4,5 milyar TL, yani -ne oluyor- 4.500 YTL ödül kazandı.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Şike olmasın Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ben ne yaptım? İki tane zihinsel özürlüler vakfına eşit olarak bunları verdim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Benim bu atı almaktaki amacım herhangi bir kazanç elde etmek falan değil, sadece, spordan sorumlu bir bakan arkadaşınız olarak, spora ve özellikle tabii ki atçılığa ve binicilik sporuna destek amacıyladır, bu desteğim de devam edecektir.

Bu yasayla da, Türkiye Jokey Kulübünün var olan bazı sorunları, spor totonun, millî piyangonun sorunları zaten çözülmektedir. O bakımdan, işte "hediye at aldın, bundan menfaat elde ettin" falan diye değerlendirmelere asla katılmıyorum. Size de tavsiye ediyorum, eğer böyle bir sevginiz varsa siz de alın, eğer atınız para kazanıyorsa siz de herhangi bir vakfa, sosyal amaçlı vakfa bağışlayın, ben de sizi gelin tebrik edeyim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) - Yaptığınız iyilik hiçbir zaman unutulmayacak Sayın Bakan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekilleri arkadaşlarım, madde üzerinde aynı mahiyette iki tane önerge vardır. Önergelerden birisini okutup, diğer önergeye imza veren arkadaşlarımın isimlerini okutacağım ve sonra da işleme alacağım.

Buyurun Sayın Özçelik.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (h) bentlerinin madde metninden çıkarılmasını ve diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İrfan Gündüz        Osman Akman       İnci Özdemir

        İstanbul Antalya   İstanbul

        Fikret Badazlı       Nusret Bayraktar   Cemal Uysal

        Antalya   İstanbul Ordu

        Alim Tunç              M. Akif Hamzaçebi A. Kemal Deveciler

        Uşak       Trabzon  Balıkesir

        Bülent Baratalı      Haluk Koç               Yılmaz Kaya

        İzmir      Samsun  İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Belediye Gelirleri Kanununa göre müşterek bahislerden eğlence vergisi alınmasına devam edilmesini teminen, 10 uncu maddede yapılan yeni düzenlemeye paralellik sağlanmaktadır.

Gerekçe:

Belediye gelirlerinin azalması önlenmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 11'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten 31/12/2008 tarihine kadar, Kanunun 5 inci maddesinde öngörülen yatırım ve işletme giderlerine ilişkin azamî oran; 6132 sayılı Kanuna göre tertip edilen şans oyunları için % 26, 7258 sayılı Kanuna göre tertip edilen şans oyunları için % 38 ve 320 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca tertip edilen şans oyunları için % 18 olarak uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek.

Sayın Özyürek, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 1340 sıra sayılı Tasarı hakkında söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok fazla vaktinizi alacak değilim. Bu tasarı üzerinde biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda çok yoğun tartışmalar yaptık. Çok hararetli tartışmalar oldu, ama geldiğimiz noktada bir uzlaşmanın sağlanmış olduğunu görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Öncelikle belediyelerin, bu şans oyunlarından, özellikle at yarışlarından pay alması şu andaki tasarıyla önleniyordu. Bu konuda verilen önergeyle, sizlerin de kabulüyle bu önlenmiştir. Sayın Mehmet Ali Şahin'e -verdiği sözde durduğu için- ve elbette AKP Grubuna teşekkür ediyorum. 

Yine biraz önce Sayın Bakan da söyledi, geçici 4'üncü maddeyle ilgili bizim çok yoğun itirazlarımız vardı. Bu iddaa oyunu oynatan firmanın vergisinin nasıl hesaplanacağıyla ilgili idi. Biz, yüzde 10 olması gerektiğini iddia ettik, Sayın Bakan aksi yönde uzun görüşler ileri sürdü. Şimdi mutlulukla görüyorum ki, bizim bu görüşlerimize Sayın Bakan da hak vermiştir. Bu yönde Başkanlığa sunulmuş olan önergenin kabulüyle de bu mesele çözülmektedir. Onun için, bazen muhalefeti dinlemek, muhalefetle uzlaşmak iyidir. Arkadaşlarımızın bir kısmı, muhalefetten bir önerge gelince daha okumadan, dinlemeden hemen el kaldırıp reddetmeyi çok seviyorlar. Ama inanın, reddettiğiniz önergelerde de çoğu kere biz, çok yapıcı önerilerde bulunuyoruz. Ama, AKP'nin kendine göre bir hesabı oluyor, bunları reddediyor. Bu Kanunda böylesi bir uzlaşmayı sağladığımız için ben mutluluk duyuyorum. 

Tabii, Sayın Bakan bu at meselesinde çok alınganlık gösterdiler. Tabii, gecenin bu saatinde böyle tartışmalar olabilir. Hiç kuşkusuz, o atlar belli şekilde değerlendiriliyordur. Bir başka oturumda da -Başbakan Yardımcımız, zannediyorum, Abdüllatif Şener de bu şekilde at satın almıştı- onun atlarının yarışlarda nasıl bir performans gösterdiğini de o zaman öğrenme fırsatını buluruz.

Ben bu yasanın hayırlı olmasını diliyorum ve gösterdiğiniz anlayış nedeniyle hepinize ve bütün milletvekillerine, Cumhuriyet Halk Partisine, Adalet ve Kalkınma Partisine ve Sayın Bakana verdiği sözlerde sonuna kadar durduğu için teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenmiş futbola dayalı müşterek bahis sisteminin ve risk yönetim merkezinin kurdurulması ve işlettirilmesi ile ilgili sözleşmelere dayanılarak ödenen paylar, 5 inci maddede belirtilen giderlerin sınırlandırılmasına ilişkin orana dahildir.

BAŞKAN- Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3- (1) Bu Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında sayılan kurumlara 2007 yılında yapılacak ödemeler, Maliye Bakanlığı bütçesinin "12.01.32.00-01.6.0.08-1-05.8" tertibinde yer alan ödenekten karşılanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 4'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4- (1) 1/1/2004 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Spor Toto Teşkilat Müdürlüğü tarafından tertiplenen "İddaa" adlı müşterek bahis oyununun vergilendirilmesinde, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır. Önergelerden birisinin metnini okutacağım, daha sonra diğer ikinci önergedeki imza sahiplerini de ayrıca okutacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın Geçici 4'üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        İnci Özdemir         İrfan Gündüz        İsmail Bilen

        İstanbul İstanbul Manisa

        Fatih Arıkan          Tevfik Akbak

        Kahramanmaraş  Çankırı

BAŞKAN - Diğer önergedeki imza sahiplerini okutuyorum:

        M. Akif Hamzaçebi A. Kemal Deveciler                Haluk Koç

        Trabzon  Balıkesir                Samsun

        Hüseyin Bayındır Yılmaz Kaya          Oğuz Oyan

        Kırşehir İzmir      İzmir

                        Mustafa Özyürek

                        Mersin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Geçici 4'üncü maddenin içerdiği hükümler başka bir kanun tasarısında yer alacağından bu tasarıdan çıkarılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 4 metinden çıkarılmıştır.

Geçici madde 5'i geçici madde 4 olarak okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4- (1) Bakanlar Kurulu, Bakanlığın teklifi üzerine; ülkenin tanıtımına, uluslar arası organizasyonların gerçekleştirilmesine, spor ve kültürel faaliyetlerin yaygınlaştırılıp geliştirilmesine yönelik olarak bedeli Milli Piyango İdaresince karşılanmak üzere, İdarenin unvan ve logosunu taşıyan tesisler yaptırılmasına, tesislerin yapılacağı yer ve işletilmesi ile ihaleye ilişkin usûl ve esasları belirlemeye yetkilidir.

(2) Birinci fıkra kapsamında yapılacak iş ve işlemlerle ilgili ihaleler 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 18 inci maddesindeki usûllerden biriyle yapılır ve söz konusu tesisler için yapılacak harcamalar ile Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 3 yıl içinde yapacağı otomasyon ve oyun sistemine ilişkin yatırım harcamaları bu Kanunda yer alan yatırım ve işletme giderlerine ilişkin sınırlamanın hesabında dikkate alınmaz.

BAŞKAN - Sayın Özdemir, konuşacak mısınız?

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Hayır, konuşmayacağım.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Geçici madde 4'ü kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 12'yi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 12- (1) Bu Kanun yayımı tarihini izleyen ay başında yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13'ü okutuyorum:

Yürütme

MADDE 13- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için dört dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen dört dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen dört dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı     :               232

Kabul              :               220

Ret   :                  7

Çekimser        :                  4

Boş  :                  1 (x)

Böylece, kanun tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın Bakanın, tasarının kabul edilmesi noktasından hareketle, bir teşekkür konuşması vardır.

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; biraz önce oylarınızla kabul edilen kanun tasarısı ile şans oyunları konusunda daha önce muhtelif kuruluşlar arasında bulunan yetki ile ilgili ve birtakım karışık düzenlemelerle ilgili hususlar basitleştirilmiş, uygulamada kolaylık sağlanmıştır.

Yine, şans oyunlarının illegal, sanal ortamlardan yasal ortama yönelmesi konusunda ve hasılattan aktarılacak vergi, fon ve payların dengeli bir düzeyde belirlenmesi suretiyle, hizmet sunan kurum ve kuruluşların etkinliği ve verimliliğin artırılması, keza, şans oyunları düzenleyen kuruluşlar arasında haksız rekabetin önlenmesi, kamuya intikal eden kaynakların sürdürülebilir bir şekilde güvenceye bağlanması sağlanmış olacaktır.

Bu tasarı, bu sistemin her yönüyle daha sağlıklı bir şekilde işlemesi için atılmış önemli bir adımdır. Gerek bu oyunları düzenleyen kuruluşlar gerekse iştirakçiler açısından bu tasarının olumlu sonuçlar vereceğini düşünüyoruz.

Bu tasarının gerek hazırlık safhasında gerekse yasalaşması safhasında emeği geçen, katkı sağlayan herkese, ben, huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bu kanunun hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati. 20.56

 

 

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Yedinci Oturumu'nu açıyorum.

4'üncü sırada yer alan, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1245) (S. Sayısı: 1261) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimde birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMU KURULUŞ

VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Tanımlar, Kuruluş, Görev ve

Yetkiler

Amaç

MADDE 1-

BAŞKAN - "Amaç" başlıklı 1'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tanımlar

MADDE 2-

BAŞKAN - Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup aykırılık durumlarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1261 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 2 nci Maddesinin (f) bendinde geçen "hazırlanan kırsal" ibaresinin "hazırlanan veya hazırlanacak kırsal" ibaresi olarak değiştirilmesini arz ederim.

                                        İbrahim Hakkı Birlik

                                        Şırnak

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1261 Sıra Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 2. maddesinin c bendi "Başkan: Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurulu ve kurum başkanını" şeklinde değiştirilmiştir.

        M. Vedat Melik       A. Kerim Özkan      Mehmet Işık

        Şanlıurfa               Burdur    Giresun

(x) 1261 S. Sayılı Basmayazı 13/3/2007 tarihli 74'üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu         Fahrettin Üstün     Gürol Ergin

        Malatya  Muğla     Muğla

        Necati Uzdil            Hüseyin Ekmekcioğlu           Osman Özcan

        Osmaniye               Antalya   Antalya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmekcioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konu tarım olunca, elbette ki, söylenecek çok söz var. Türk tarımının çok iyi durumda olduğunu söylemek, ya ülke gerçeklerini bilmemek ya da uzayda yaşamak veya başka bir ülkeden gelmek anlamına gelmektedir. Türk tarımını çökerttiniz, üreticileri perişan ettiniz.

Bakınız, ülkemiz tarım sektörü, AKP iktidara gelmeden önce, 2002 yılında yüzde 6,9 oranında büyürken, oysa Hükûmetiniz döneminde tarımda yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 1,4 ile sınırlı kaldı. Dört yıllık AKP İktidarında, ülke tarımımızla ilgili, IMF talimatlarına ve AB beklentilerine harfiyen uyuldu. Bu uygulamalarla, tarımı korumasız, çiftçiyi sahipsiz bıraktınız, kendi kaderine terk ettiniz; çiftçiyi, köylüyü yiyecek ekmeğe muhtaç ettiniz.

2006 yılında, tarım kesiminde, çiftçimize sağladığı doğrudan ve dolaylı desteklerin toplamı gayrisafi millî hasılanın yüzde 0,83'ü ile sınırladı. İktidarınızın, tarımı dışlayan, çiftçiyi korumasız bırakan uygulamaları sonucunda, çiftçinin satın alma gücü, AKP Hükûmetinin iddialarının aksine, artmamıştır, azalmıştır. Çok söze gerek yok, bu yaşanarak da görülmüştür.

AKP İktidarıyla birlikte ülkemizin tarımsal üretim yapısı yabancılaşma sürecine girmiştir. Tarımsal ticaret yabancılaşmış, tarım toprakları, tarımsal girdi sağlayan ve tarım ürünlerini işleyen kamuya ait kuruluşlar özelleştirme politikalarıyla yabancılara satılmıştır. Bu da ulusal bağımsızlığı tehdit eder noktaya gelmiştir.

Küçük üreticinin tasfiye edilmesi Türkiye'nin sosyoekonomik gerçeğiyle örtüşmemektedir. Bunun yerine verimliliği artırıcı tedbirler üzerinde durulması gereklidir. Kırsaldaki yoğun nüfus, tarım dışı sektörlerin yeterince istihdam yaratılmamasından kaynaklanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde, başta, başka ülkelerle rekabet edebilme hedefinden önce kendi kendine yeterliliği esas alan plan, politika ve programlar mutlaka hazırlanmalıdır. AB, tarımı, kırk yıl boyunca bu yaklaşımla desteklemiştir.

Tarımda, özelleştirmelerin, özellikle gelişmiş bölge ve yörelerde yıkıcı sonuçlar yarattığı açıktır. Bu nedenle, yeniden kamulaştırmalar gündeme getirilmelidir. Tekel ve benzeri kurumsal kuruluşlarla Ziraat Bankası gibi kurumların özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir.

Tarım politikalarında Amerika ve AB yönetimindeki IMF ve Dünya Bankasının direktiflerine dikkat edilmeli, AB Uyum Paketi kapsamında dayatmalara karşı çıkılmalıdır. İnsanımızın yüzde 45'inin tarımla geçimini sağladığı ülkemizde, verimlilik düşük seviyede seyretmektedir. Son on yılda, tarım dışına çıkarılan yüksek verimli tarım alanlarının toplamı 1,26 milyon hektara ulaşmıştır. İşletmelerin küçük ölçekli ve çok parçalı yapıda olması, verimliliğin düşük seviyelerde kalmasına yol açmaktadır.

Tarım sektörünün toplam katma değer içindeki payı, AKP Hükûmetiyle birlikte azalmaya başlamıştır. Tarımın toplam üretim içindeki payı 1999-2002 yıllarında ortalama yüzde 18 iken, 2002-2006 döneminde ortalama yüzde 11,2 oranında gerçekleşmiştir. AKP İktidarı, tarım sektörünün toplam üretim içindeki payının, 2003 itibarıyla, yüzde 7,8 seviyesine getirilmesini öngörmektedir.

Trakya'daki çeltik üreticisi, Ege'deki pamuk üreticisi, Akdeniz'deki narenciye üreticisi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - …Orta Anadolu'daki buğday, pancar, anason ve tütün üreticisi, Karadeniz'deki fındık üreticisi ürettiğine pişman edilmiştir. Durum böyleyken, buraya çıkıp her şeyin mükemmel gittiğini söylemek, çiftçimize ve köylümüze karşı yapılan büyük bir saygısızlıktır. Sayın Bakanın, bütün bunları bilmiyormuş gibi, çıkıp burada gerçekleri ters yüz etmesi ikinci bir ayıptır.

İş gücü piyasasında yaşanan yapısal dönüşümün Dokuzuncu Kalkınma Planında, döneminde de sürmesi ve 2006 yılında yüzde 28 olan tarımın toplam istihdam içerisindeki payının 2013 itibarıyla yüzde 18,9 seviyesine getirilmesinin öngörülmesi AKP İktidarının bir ayıbıdır. Yine, bu plan döneminde tarım sektöründeki çözülmenin devam edeceği, tarımın üretim, katma değer ve istihdamdaki payının azalacağı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu, tarım politikalarını on dakikada değil, on yılda da konuşsak halledemeyiz.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Oraya geliyorum.

BAŞKAN - Hayır, oraya geliyorsun da, halledemeyiz Sayın Ekmekcioğlu.

Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız, istirham ediyorum.

Buyurun.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan, tamamlıyorum.

…özelleştirme işlemlerinin süreceği, üretimin piyasa tarafından belirleneceği ortadadır. Bu da tarımda IMF ve Dünya Bankası patentli programın devam edeceği anlamına gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımdaki temel sorunların çözümünü piyasalara bırakmak, tarımsal yapıda kırdan kente göç şeklinde ortaya çıkan çözülmeyi daha da hızlandıracaktır. Böylelikle, kırdaki sorunlar kente taşınacak ve kentte yaşanmakta olan yoksulluk, gecekondulaşma ve kayıt dışı istihdam sorunlarının boyutları daha da büyüyecektir. Hiç merak etmeyin Türk çiftçisi, AKP gidiyor, Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geliyor. [CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından "Bravo(!)" sesleri, alkışlar(!)] Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, çiftçimizin yoksullaşmasına son vereceğiz.

Alkışlayın, teşekkür ediyorum, yakışanı yapıyorsunuz. [AK Parti sıralarından alkışlar(!)]

Onları, IMF'ye ve AB'ye teslim etmeyeceğiz. Tarım reformunu ve kırsal kalkınmayı gerçekleştireceğiz. Ülkemizin tarım ve hayvancılıkta atılım yapmasını sağlayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1261 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 2 nci Maddesinin (f) bendinde geçen "hazırlanan kırsal" ibaresinin "hazırlanan veya hazırlanacak kırsal" ibaresi olarak değiştirilmesini arz ederim.

                                        İbrahim Hakkı Birlik

                                        Şırnak

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun ruhuna uygunluğunun sağlanması  amacıyla önerilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kuruluş

MADDE 3-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Görev ve yetkiler

MADDE 4-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

Teşkilat

Teşkilat

MADDE 5-

BAŞKAN - Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1261 Sıra Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 5. maddesinin 1. fıkrası "Kurum, kurul, merkez ve taşra teşkilatından oluşur" şeklinde ve 1. fıkradan sonra gelmek üzere 2. fıkra olarak "Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme kurulu Ziraat Mühendisleri Odası yönetim kurulunun önereceği 1, Ziraat odaları birliği yönetim kurulunun önereceği 1, AB Genel sekreterliğinden 1, DPT Müsteşarlığından 1 ve Bakanlıktan 1 kişi olmak üzere toplam 5 kişiden oluşur ve kurul başkanını ve başkan yardımcısını ilk toplantısında kendi üyeleri arasından seçer." eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.

        M. Vedat Melik       R. Kerim Özkan      Necati Uzdil

        Şanlıurfa               Burdur   Osmaniye

        Mehmet Işık         Fahrettin Üstün

        Giresun   Muğla

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, imzaların hepsi okunmadı.

        "Hüseyin Ekmekcioğlu          Osman Özcan         Ferit Mevlüt Aslanoğlu

        Antalya   Antalya   Malatya

                        Gürol Ergin

                        Muğla"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Melik…

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Ergin konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Ergin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 1261 sıra sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın 5'inci maddesinin (1)'inci fıkrasının değiştirilmesi ve bu fıkradan sonra gelmek üzere ikinci bir fıkra eklenmesi konusunda verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, sizleri ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biz, burada, değişiklik olarak bir kurul oluşturulmasını gündeme getiriyoruz. Bundan da amacımız, sivil inisiyatifin olabildiği kadar bu konuda söz sahibi olup ortaya çıkacak kalkınma çabalarını desteklemesini sağlamaktır. Bu bakımdan da Ziraat Mühendisleri Odasından, Ziraat Odaları Birliğinden, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinden, DPT Müsteşarlığından ve Bakanlıktan birer kişiden oluşacak 5 kişilik bir kurul öneriyoruz. Bunun sayısız yararları olacağını düşündüğümüz için bunu gündeme getirdik.

Değerli arkadaşlarım, dün, burada, bu yasa görüşülürken iki konu çok öne çıktı. Bunlardan birincisi traktör konusuydu. Arkadaşlarımız dediler ki işte "traktör sayısı çok arttı, köylü traktör almaya koşuyor." Değerli arkadaşlarım, sizin 2006 için sözünü ettiğiniz satılan traktör sayısı 40 bin, 1997-98 yıllarında Türkiye'de satılan traktör sayıları 47 ve 48 bin. Siz, bütün karşılaşmaları Türkiye'nin çöküş yılı 2001'e göre yaptığınız için sizin yaptıklarınızı veya sizin döneminizde yapılanları çok büyük şeyler olarak görüyorsunuz ve bunun avuntusu içerisinde oluyorsunuz.

Ayrıca, şunu bilin: Bakın, biz bu konuşmayı yaptıktan sonra, Akşehir'den bir köylü yurttaş şöyle bir metin gönderdi, bunu da Sayın Bakana vereceğim, bugünün anısı olarak da saklasın. Şimdi, burada diyor ki vatandaş: "Evet, biz, son bir iki yıldır traktör alımına ciddi olarak başvuruyoruz, çünkü bizim toprağımızı ekecek, o toprağın ekimi için kullanacağımız tohumumuz yok, gübremiz yok, buna verecek paramız yok, mazot alacak paramız yok. Borç gırtlağa geldi. Bizim bu borçlarımızın bir kısmını hiç olmazsa, ödeyebilmek ve toprağımızı ekebilmek için elimizdeki traktörü 15-20 milyara satıyoruz, kredili olarak 100 milyarlık traktörü alıyoruz; buradan, sattığımız traktörden 5-10 milyarı peşinat olarak yatırıyoruz, gerisini borcumuza veya ihtiyacımıza veriyoruz. Ama, bu aldığımız traktöre de binmek nasip olmuyor, traktöre binmiyoruz; traktörü tarlamıza götürmeden ya aldığımız bayiye yarı fiyatına geri veriyoruz ya parası olan bir başkasına yarı fiyatına satıyoruz."

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Onun sattığını kim alıyor Hocam?

GÜROL ERGİN (Devamla) - İşte, sizin, traktör satışı olarak gündeme getirdiğiniz konu budur.

İkinci konu… İkinci konu…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Değerli Hocam, onun sattığını kim alıyor, söyler misin?

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, vaktimi sizinle harcayamam.

İkinci konu: Bakın, Sayın Bakan, burada, dün rakamlar verdi. Sayın Grup Başkan Vekili de benim sözlerimi, resmen, alenen çarpıttı. Ben, burada, değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki sulamaya açılan topraklardan söz etmedim, GAP'tan söz ettim, ama Sayın Bakan, hem GAP bölgesinden hem de Türkiye genelinde açılan alanlar, sulamaya açılan alanlardan söz etti. Bizim siyasi terbiyemiz ve aile terbiyemiz, bir bakana "yalan söylüyorsun" demeyi reddeder, ama yanlış söylediğini de burada ifade etmek benim görevimdir.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Sayın Bakan diyor ki: "Son dört yıl içerisinde, biz, 572 bin hektar alana su götürdük." Şimdi, ben, size Dokuzuncu Kalkınma Planı Toprak Su Kaynaklarının Kullanımı ve Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu'ndan okuyorum: "2003, 2004, 2005 yıllarında Türkiye'de 259 bin hektar alana su gitmiştir." Yani, yarı yarıya bir abartı var. Bunu açık olarak söylüyorum.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Devlet Su İşlerinin vermiş olduğu rapor var. Orada çıkıp da konuşma…

BAŞKAN - Sayın Öksüz, lütfen…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Ya, arkadaş, hayatın boyunca sen hep böyle boş mu konuştun? Senin hayatın hep böyle boş konuşmakla mı geçti?

BAŞKAN - Sayın Öksüz, lütfen…

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Oku!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Yanlış konuşmakla mı geçti?

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Yanlış konuşuyorsun!

BAŞKAN - Sayın Öksüz, lütfen…

GÜROL ERGİN (Devamla) - Resmî belge elimde, elimde!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ben de size vereceğim!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Vatandaş yaşıyor, ben biliyorum.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Belge vereceğim size!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Sen boş konuşan bir insansın!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Devlet Su İşleri metnini ben de size vereceğim!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın…

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Çarpıtılmış şeyleri konuşuyorsun…

GÜROL ERGİN (Devamla) - …yine, aynı ihtisas komisyonu raporundan okuyorum. Değerli arkadaşlarım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ergin, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bir dakikası bağırmakla geçti.

BAŞKAN - Sayın Baloğlu, görüyorsunuz neler oluyormuş, böyle işte.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Keşke benim çocuklarıma öğrettiğimin on binde 1'ini sen öğrenseydin de bir şeyler bilir duruma gelseydin sevgili kardeşim.

Şimdi, bakın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve DSİ'nin verilerine göre, Güneydoğu Anadolu Projesi bölgesinde değerli arkadaşlarım, 9 ilde toplam 47 bin hektar alana su götürülmüş. Ama, sulanan alan bu değil. Bu bölge içerisinde, 9 ilde 2003, 2004, 2005 yıllarında fiilen sulamaya açılan alan 13 bin hektar. Nerde 96 bin hektar, 94 bin hektar, nerde 13 bin hektar? Bunu söylemeyi görev biliyorum.

Sayın Bakan bir öneride bulundu bana dün, dedi ki: "İnanmıyorsan git, ölç." Şimdi, ben de diyorum ki, Sayın Bakan, evet, inanmıyorum. Ama, sizin de bana inanmanız için, gelin bir heyet kuralım, başına siz geçin, metreyi de sizin elinize vereyim, beraber ölçelim. (CHP sıralarından "Bravo Hocam" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlarım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜROL ERGİN (Devamla) - Tamamlıyorum…

BAŞKAN - Sayın Ergin, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan şöyle bir ifadede bulunuyor, diyor ki: "Sel felaketine uğrayan illerden 12'sine 633 trilyon verdik." Verdiğiniz para sel felaketi için mi, yoksa, onların anasının ak sütü gibi helal olan 2006'da vermediğiniz 2007'ye bıraktığınız doğrudan gelir desteği mi? Bunu söyleyin…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Doğrudan gelir desteği Hocam.

GÜROL ERGİN (Devamla) - …ve öbür illerin, hâlâ, doğrudan gelir destekleri verilmiş değil.

Ayrıca soruyorum, Karadeniz illerinin 252 trilyonu nerede? Niye vermiyorsunuz? Yasal hakları. İşte Sayın Bakan, hakları değil desin burada. Gelsin, desin ki, hakları değil, vermeyiz. Hakları ve gasbediyorsunuz. Bunu da özellikle söylüyorum ve size şunu söylüyorum, biraz önce bana laf atan arkadaşıma: 21 Martta, Dünya Su Günü. Bu konuda büyük bir toplantı yapılacak. Gelin, sulamayla ilgili kooperatif başkanlarıyla yüz yüze görüşün bakayım, size neler söyleyecekler, siz oraya gelebilecek misiniz? (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sevgili kardeşim, bunu özellikle söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Bir ay önce tarım fuarındaydım, tarım fuarındaydım binlerce çiftçiyle beraberdim bir ay önce. 

BAŞKAN - Sayın Ergin, teşekkür ediyorum sizlere.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Son cümle…

Şimdi, Güneydoğu Anadolu'dan söz ediyoruz. Değerli arkadaşlarım, siz değil misiniz ki, 2004 yılı sonunda bu Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresini kaldırmak isteyen? Bizim çabamızla -biz, on yıl daha uzatılsın dedik- ancak üç yıl uzattınız, 2007 sonunda da siz Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresini zaten kaldırıyorsunuz. Bunu da herhâlde saklama şansınız olmayacak.

Hepinizi  saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Başkanın görev, yetki ve sorumlulukları

MADDE 6-

BAŞKAN - Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1261 Sıra Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 6. maddesinin başlığı "Kurulun görev, yetki ve sorumlulukları " olarak ve 1. fıkrası da "Kurul kurumun icraatından ve personelin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olup aşağıdaki görev, yetki ve sorumluluklara sahiptir" şeklinde değiştirilmiştir.

        M. Vedat Melik       Necati Uzdil            Fahrettin Üstün

        Şanlıurfa               Osmaniye               Muğla

        Mehmet Işık         Hüseyin Ekmekcioğlu           Osman Özcan

        Giresun   Antalya   Antalya

        Gürol Ergin            R. Kerim Özkan      Ferit Mevlüt Aslanoğlu

        Muğla     Burdur   Malatya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN ve KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Melik, konuşacak mısınız?

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın 6'ncı maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili olarak görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dünden beri devam eden bu yasanın görüşmelerinde hem iktidar partisi hem de biz ana muhalefet partisi olarak bu yasanın hakikaten önemli bir yasa olduğunu, ama, bunda bizim bazı çekincelerimiz olduğunu, bu yasada bazı değişiklikler yapılması gerektiğini iletmiş, ama, maalesef, bunu size kabul ettirememiştik. Şimdi verdiğimiz değişiklik önergelerinde de hiçbir taviz vermediğinizi görüyoruz. Yalnız, dünkü konuşmalarda özellikle bazı konulara dikkatinizi çektikten sonra, verdiğimiz değişiklik önergesine geçmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, iktidar partisini, yani AKP'yi dinleyen, AKP'nin sözcülerini dinleyen insanlar herhâlde zannedecekler ki, Türkiye'de tarımla ilgili hiçbir sorun kalmadı ve bugüne kadar tarımda yapılan bütün değişiklikler, bütün gelişmeler de AKP İktidarı döneminde yapıldı.

Şimdi, bakın, dünkü değerli bir konuşmacı diyor ki: "Biz sulama sistemlerini geliştiriyoruz." Ne yapıyorsunuz? "Damlama sistemi getireceğiz, yağmurlama sistemi getireceğiz. Bizim iktidarımızla birlikte elma, kiraz, vişne, ceviz ekilmeye başlandı." diyor.

Değerli arkadaşlar, lütfen, bu ülkede damlama sulama nedir, yağmurlama sulama sistemi nedir, bunu çok iyi bilen insanlar var. Bakın, burada Tarım Bakanlığının teşkilatı oturuyor. Bunlar bizi dinliyorlar, bunlar bu konuları bizden çok iyi bilirler ve bu sistemlerin ne zaman bu ülkeye geldiğini de bilirler.

İkincisi, şimdi, bu tarım ve kırsal kalkınmayla ilgili çok önemli bir organı siz çalıştırmadınız, o organın çalıştırılması için gerekli yasal düzenlemeyi yapmadınız. Nedir bu yasal düzenleme? Sulama birlikleri kanunu... Sulama birlikleri kanunu belki de bu kırsal kalkınma ve tarımla ilgili en önemli organlarınızdan biri olacaktı sulama alanlarında. Sulama birlikleri kanununu getirdiniz, mahallî idare birimi olarak göz önüne alarak, mahallî idare birimleri içinde değerlendirdiniz. Yani, bununla mı siz tarımda ilerleme, sulamada gelişme yapacaksınız?

Şimdi, ben çok basit bir örnek vereyim: Şimdi, burada hep GAP'tan bahsediyorsunuz. Peki, Harran Ovası ne durumda? Harran Ovası'nın drenajından bahseden yok. Biz, bunları, defalarca Enerji Bakanlığı bütçesinde görüştük. Bakın, Harran Ovası'ndaki drenaj, Köy Hizmetleri kapatıldığı için, özel idarelerin olanaklarına bırakıldı. Özel idarelerin bunları yapmasına imkân yok.

Şimdi, Kısas köyü var, Kısas beldesi -benim değerli Urfalı hemşehrilerim çok iyi bilirler- 5 bin nüfuslu Kısas beldesi sular altında, oradaki lise sular altında, kullanılamıyor. Bakın, ben, liseden, yerleşim alanından bahsediyorum. Dün akşam, burada bir telefon geldi Sayın Bakan konuşma yaparken, Kısas'taki arazilerin ancak yüzde 10'u kullanılabilecek durumda. Bakın, bütün ülkede kuraklık devam ederken, ülkenin birçok yerinde çiftçiler kuraklıktan bahsederken, Kısaslılar, arazilerinin yüzde 10'unu belki işleyecek durumdalar. Şimdi, bunu ben söylemiyorum, buyurun, buradan telefon açın ilin Sayın Valisine, Devlet Su İşleri Bölge Müdürüne açın, cevabınızı alın. Peki, bu mudur sizin yaptığınız, yani, tarımda bu kadar ilerleme kaydettiğiniz, efendim, GAP bölgesinde şu kadar sulama yaptırdığınız?

Toplulaştırmadan bahsediyorsunuz, diyorsunuz ki, toplulaştırmayla ilgili biz yasa değişikliği yaptık. Biz, o zaman bunu da konuştuk. Elbette ki, toplulaştırma, belki şimdiye kadar çıkarılan desteklemelerden daha önemli bir konu. Peki, bunu nasıl yapacaksınız, hangi kaynakla yapacaksınız? Bunlar da ortada yok. Ama, lütfen, buraya gelip açıklama yaparken, evet, milletin bize cevap verme imkânı yok, ama, şu anda, milyonlarca insanın ve çiftçinin, lütfen, bizi dinlediğini unutmayalım.

İkinci konu, şimdi, Sayın Bakan, dün ve sayın AKP değerli konuşmacısı, elinde Devlet Su İşlerinden aldığı bilgilerle burada konuştular. Şimdi, ben de size Devlet Su İşlerinden bir bilgi vereceğim ve bu aldığım bilgiler, Enerji Bakanlığına vermiş olduğum soru önergelerinin karşısında aldığım cevaptır. Ya bu bilgiler yanlıştır ya sizin verdikleriniz. Benim söylediğim bilgiler yanlışsa, o zaman söyleyin, Enerji Bakanlığı bize doğru dürüst bilgi versin, doğru rakam versin ya da sizin söyledikleriniz yanlıştır.

Bakın, 2002 yılı sonu itibarıyla, Fırat Havzası'nda sulanan arazi miktarı 154 bin hektardır

 -ben, burada, teferruata girmiyorum, zaman yokluğundan girmiyorum- Dicle Havzası'nda ise 49 bin hektardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Melik, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Toplam olarak bu iki havzada -sayabilirim, zaman yok diye saymıyorum- 219 bin hektar, 2006 yılı sonu itibarıyla sulanmıştır. Dört yılda sulamaya açılan arazi miktarı, GAP bölgesinde, 15.500 küsur hektardır. Buna 2006 yılında açılan 26 bin hektar alan da dâhil edilirse 41.592 hektar alan olur ki, 1,8 milyon hektarlık GAP bölgesindeki sulanan alanda bu sadece yüzde 2'dir. Şimdi, burada nasıl çıkıp diyorsunuz ki, biz bu kadar arazi suladık? Şimdi, bunlardan, benden daha iyi biliyorsunuz ki, Yaylak'taki sulamayı sizden önceki Hükûmet İsrail finansmanıyla yaptı, sözleşme o zaman imzalandı. Bozova sulamasını İspanyol firmayla imzaladılar, onun parası da o zaman verildi.

Evet, devlette devamlılık vardır, biz bunu inkâr etmiyoruz, elbette, onların projelerini devam ettiriyorsunuz, ama lütfen, çıkıp burada, her şeyi biz yaptık, efendim sulama sistemini değiştiriyoruz, kapalı sisteme geçiyoruz demeyin. Allah Başbakandan razı olsun, geçen günkü bir gazete haberinde, sulama sistemini açık kanaldan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Bitiriyorum. Son bir cümle söyleyebilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Melik.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Sayın Başbakanın  basındaki bir demecinde "Biz artık sulama sistemini değiştiriyoruz, kapalı sisteme geçiyoruz." sözü var ki, dikkat ediyorum, herhâlde değerli AKP konuşmacıları Sayın Başbakanın bu sözü üzerine burada gelip bizi aydınlatmaya çalışıyorlar. Gerçekler böyle değildir. Dört yıldır nerede ihale yaptınız GAP bölgesinde, çıkın söyleyin, o zaman biz size şapka çıkaralım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Melik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Hizmet birimleri

MADDE 7-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Hizmet birimlerinin görevleri

MADDE 8-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İzleme ve Yönlendirme Komitesi

MADDE 9-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Proje Değerlendirme ve Seçim Komisyonu

MADDE 10-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun görev ve yetkileri

MADDE 11-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İl koordinatörlükleri

MADDE 12-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İl koordinatörlüklerinin görevleri

MADDE 13-

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Personel Rejimi

Kurum personelinin statüsü, hakları ve atanmaları

MADDE 14-

BAŞKAN - Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup aykırılık durumlarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1261 sıra Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarının 14. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                        Mehmet Mehdi Eker

                                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

(1) Kurumda hizmetler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın istihdam edilen sözleşmeli personel eliyle yürütülür. Kurum personeli emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabidir. Kurum personeline ilişkin tüm ihtilaflar iş mahkemelerinde görülür.

(3) Kurumda istihdam edilecek personelde Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen genel şartlara ek olarak; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, il koordinatörü, uzman, denetçi ve danışman pozisyonlarında istihdam edilecekler için ziraat, veterinerlik, su ürünleri, gıda, kimya, orman, çevre, inşaat, jeoloji, bilgisayar, endüstri, elektrik ve elektronik, makine, hukuk, kamu yönetimi, iktisat, maliye, işletme, uluslararası ilişkiler, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, şehir ve bölge planlama, istatistik, sosyoloji dallarından veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından en az lisans düzeyinde eğitim görmüş ve istihdam edileceği alanla ilgili olarak asgari; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, hukuk müşaviri ve danışman için sekiz yıl, il koordinatörü için altı yıl, uzman ve denetçi için üç yıllık iş tecrübesine sahip olma şartları aranır.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1261 Sıra Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 14. maddesinin 2. fıkrası "Genel Koordinatör, Hukuk Müşaviri, Koordinatör, il koordinatörleri, uzman, denetçi ve danışmanlar Başkanın teklifi üzerine kurul onayıyla, bunların dışında kalan diğer personel ise KPSS sınav sonuçları baz alınarak devlet memurları atama yönetmeliği hükümlerine göre alınır." şeklinde değiştirilmiştir.

        Necati Uzdil            R. Kerim Özkan      M. Vedat Melik

        Osmaniye               Burdur   Şanlıurfa

        Fahrettin Üstün     Mehmet Işık         Hüseyin Ekmekcioğlu

        Muğla     Giresun   Antalya

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu         Osman Özcan         Gürol Ergin

        Malatya  Antalya   Muğla

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Geçen yıl şubat ayıydı, burada kalkınma ajanslarıyla ilgili bir yasa geçirdik. Ben hâlâ soruyorum: Çok önemli Yasa'ydı, bu ülkenin gelecekte özellikle kalkınmadaki çok önemli bir yasasıydı! Sayın milletvekilleri, ne oldu bu Yasa'ya? Bu Yasa şubat ayında çıktı. Şubat ayından bu yana Devlet Planlama Teşkilatının önerisi ve Sayın Başbakanın onayıyla hangi illerde kurulacağı… Yasa'da böyleydi. Şubat ayı… Bir yıl bir ay geçti. Bu çok önemli bir yasaydı da, günlerce hepimiz, herkes kalktı, işte bu Avrupa Birliği fonlarıyla özellikle kalkınmada bazı bölgelerimizde çok önemli yatırımlar yapacaktı, yatırım fışkıracaktı ve Teşvik Yasası'nın birtakım sorunlarını bu çözecekti!

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - İdare mahkemeleri iptal etti.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hayır efendim, idare mahkemesi yeni karar verdi.

Ben, inşallah, bu yasanın da kalkınma ajansları gibi bir yasa olmamasını diliyorum bir kere, bunu baştan çiziyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi, ülkenin kaynakları, ülkenin ürünleri… Eğer, biz, bu ülkede… Avrupa Birliği bizim gözümüzü boyuyor; bunu açık açık söylüyorum.

Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği, eğer, bize, kabul ettiği zaman, her yıl 8,5 milyar euro yardım vermek zorunda. Avrupa Birliğinin -bak, bir daha altını çiziyorum- her yıl 8,5 milyar euro Türk tarımına para vermesi gerekiyor. Şimdi, ne yapıyorlar biliyor musunuz? Bizim bazı ürünlerimizi yok ediyorlar. Türkiye'de ekilebilir arazi miktarını aşağı doğru çektiriyorlar, yarın bu parayı vermemek için. Bunun altını çiziyorum. Yarın bize "Türkiye'deki ekilebilir arazi miktarı şu" diyecekler ve eğer, güya bizi Avrupa Birliğine alırlarsa, o verecekleri 8,5 milyar eurodan aşağı doğru, belki 1 milyar euro ile bizi kandıracaklar.

Beyler, bu yasa bir kandırma yasasıdır. Bu yasa, Türk çiftçisini kandırma yasasıdır.

Değerli milletvekilleri, bir çok üzüntümü Sayın Bakanıma söylemek istiyorum. Dün çok üzüldüm, Sayın Bakanım kalktı, dedi ki: "11 ile sel felaketinden dolayı yardım ettik." Sayın Bakanım, acaba hep Malatya'yı mı buluyor? Hep Malatya mı şanssız? Kayısıya, günlerce yalvardık… Köylüyü köylüye düşman ettiniz! Köylüyü köylüye düşman ettiniz! Aynı köyde insanlar birbirini dövdü. Biri aldı, biri alamadı.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Nerede oldu bu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın Bakanım, Malatya'nın Doğanşehir ilçesinin Erkenek, Sürgü, Kurucuova beldesinde sel felaketi oldu ve tüm ekilen ürünler -özellikle Türkiye'nin fasulye yöresidir burası- yok oldu. Dün de size sordum, maalesef, bugün araştırdım, 2090 sayılı Yasa'ya da girmiyormuş. Tabii girmez! O Yasa'yı değiştirelim diye buraya getirdik "Bugün bize yarın size." dedim.

Sayın milletvekilleri, verilen yardımı bir daha okuyorum: 16 çiftçiye üç yüzer kiloluk tohum yardımı, 35 çiftçiye yirmi beşer kilo çay! Ye iç, çay iç ki, ekinin bitsin, iç çayı ekinin bitsin! 4 tane çiftçiye de 1'er tane koyun! Koyunları sağ, sağ, ye ki, sütünü iç ki, ekinin bitsin!

Sayın Bakanım, utanıyorum. Eğer sel felaketinden dolayı sosyal yardım, şu yardım, bu yardım… O çiftçilere vereceğiniz yardım bununla kalıyor. Çünkü, ben bugün araştırdım 2090 sayılı Yasa kapsamına girmiyor.

SELAMİ UZUN (Sivas) - Tarım sigortası yok muymuş, sigortalanmamış mı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın Bakanım, ne olursunuz, ben, o 11 ilin hangilerine ne yardım verdiğinizi bilmek istiyorum.

Acaba, Malatya sizin nezdinizde üvey evlat mı öz evlat mı? Ben de zannediyorum ki…

HASAN ANĞI (Konya) - Ne alakası var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Buyurun Hasan Bey… Herhâlde sizin nezdinizde biz üvey evladız.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.46

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Sekizinci Oturumu'nu açıyorum.

1261 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

14'üncü madde üzerindeki ikinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1261 sıra Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının 14. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                        Mehmet Mehdi Eker

                                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

(1) Kurumda hizmetler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın istihdam edilen sözleşmeli personel eliyle yürütülür. Kurum personeli emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabidir. Kurum personeline ilişkin tüm ihtilaflar iş mahkemelerinde görülür.

(3) Kurumda istihdam edilecek personelde Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen genel şartlara ek olarak; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, il koordinatörü, uzman, denetçi ve danışman pozisyonlarında istihdam edilecekler için ziraat, veterinerlik, su ürünleri, gıda, kimya, orman, çevre, inşaat, jeoloji, bilgisayar, endüstri, elektrik ve elektronik, makine, hukuk, kamu yönetimi, iktisat, maliye, işletme, uluslararası ilişkiler, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, şehir ve bölge planlama, istatistik, sosyoloji dallarından veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından en az lisans düzeyinde eğitim görmüş ve istihdam edileceği alanla ilgili olarak asgari; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, hukuk müşaviri ve danışman için sekiz yıl, il koordinatörü için altı yıl, uzman ve denetçi için üç yıllık iş tecrübesine sahip olma şartları aranır.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor kendisi verdiğine göre, sormaya gerek yok herhâlde?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Birinci fıkradaki değişiklik ile, Kurum personelinin sosyal güvenlik yönünden Sosyal Sigortalar Kanunu'na tabi olması öngörülmüştür. Ayrıca, Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak istihdam edilecek sözleşmeli personelin her türlü hukuki ihtilafların çözüm yeri olarak iş mahkemelerinin görevli olacağı kararlaştırılmıştır. Üçüncü fıkrada, çeşitli pozisyonlarda istihdam edilecek personelde aranacak mezun olunması gereken bölümler arasına, ihtiyaç duyulabileceği gerekçesiyle, jeoloji, bilgisayar, endüstri ve elektrik ve elektronik bölümleri eklenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 14'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin dolmasına sadece dört dakika kalmıştır. Bundan sonra, ikinci bölümle ilgili olarak görüşmeler için yeterli vakit olmadığından, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 15 Mart 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 21.56