DÖNEM: 22 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
75’inci Birleşim
14 Mart 2007 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili
Osman Akman'ın, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde hekimlik
mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
2.- Ordu Milletvekili İ. Sami
Tandoğdu'nun, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde hekimlik
mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
3.- Sakarya Milletvekili
Süleyman Gündüz'ün, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde
hekimlik mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ'ın cevabı
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- 22/2/2007 tarihli ve 5584
sayılı Enerji Verimliliği Kanunu'nun bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek
üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1227)
2.- Diyarbakır Milletvekili
İrfan Rıza Yazıcıoğlu, Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan, Trabzon Milletvekili
Cevdet Erdöl, Aydın Milletvekili Semiha Öyüş, Van Milletvekili Yekta
Haydaroğlu, Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak, Diyarbakır Milletvekili
Mehmet Fehmi Uyanık, Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, (2/970) esas
numaralı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni geri aldıklarına ilişkin önergesi
(4/440)
3.- Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmen'in bir heyetle birlikte Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1228)
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İstanbul Milletvekili
Algan Hacaloğlu ve 40 milletvekilinin, İstanbul'da bir çocuğun kanalizasyona
düşerek hayatını kaybetmesi olayı ile altyapı çalışmalarıyla ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/428)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1.- (10/106) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14/3/2007
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
V. - AÇIKLAMALAR VE
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın, Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri
Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Şans Oyunları
Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1284) (S. Sayısı: 1340)
4.- Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1245) (S. Sayısı: 1261)
VII. - OYLAMALAR
1.- Şans Oyunları
Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Kemal
DEMİREL'in, zeytin fidanı üreticilerine yönelik bir düzenlemeye,
- Hatay Milletvekili Mehmet
ERASLAN'ın, ayçiçeğinin ekonomik değerine,
Şekerpancarının ekonomik
değerine,
Mısırın ekonomik değerine,
Pamuğun ekonomik değerine,
Buğdayın ekonomik değerine,
İlişkin soruları ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20368, 20369, 20370, 20371,
20372, 20373)
2.- Bartın Milletvekili Hacı
İbrahim KABARIK'ın, 2006 yılında Bartın'a ayrılan ödeneğe,
- Ordu Milletvekili Kâzım
TÜRKMEN'in, Kumru Belediye Başkanı hakkındaki bir iddiaya,
İlişkin soruları ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20408, 20409)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı, Erzurum'un düşman işgalinden kurtarılışının 89'uncu yıldönümü
münasebetiyle ilin tarihî gelişimine, millî mücadele yıllarında Ermenilerce
bölgede yapılan soykırıma, 2011 Dünya Kış Olimpiyatlarının bölgede yapılacak olmasının
ilin kalkınmasına sağlayacağı katkılara,
Sivas Milletvekili Osman
Kılıç, İstiklal Marşı'mızın Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilişinin
86'ncı yıl dönümü münasebetiyle, millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un edebî
kişiliğine,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Çorum Milletvekili Feridun
Ayvazoğlu'nun, Çorum ili Sungurlu ilçesi köy ve beldelerindeki orman arazisinin
bir bölümünün orman dışına çıkarılmasının meydana getireceği sorunlara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşmasına Çevre ve Orman
Bakanı Osman Pepe cevap verdi.
İngiltere-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Bob Laxton ve beraberindeki Parlamento
heyetinin ülkemizi ziyaretinin TBMM Başkanlık Divanınca kararlaştırıldığına
ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun'un başkanlığında Moldova'ya yapılacak resmî ziyarete milletvekillerinden
oluşan bir heyetin katılmasına,
Hırvatistan Parlamento
Başkanı Vladimir Şeks'in Moldova'da yapılacak olan "Güneydoğu Avrupa
İşbirliği Süreci Parlamento Başkanları Toplantısı"na davetine, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen, Başkan Vekili Sadık
Yakut'un icabetine,
İlişkin Başkanlık
tezkereleri, kabul edildi.
Çocuklarda ve gençlerde artan
şiddet eğilimi ile okullarda meydana gelen olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/337, 343, 356, 357) esas
numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin
bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu; komisyona bir aylık ek süre
verildiği açıklandı.
Gündemin "Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 210'uncu
sırasında yer alan (10/270) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 13/3/2007 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi,
Mersin Milletvekili Ersoy
Bulut'un, 8 Mayıs'ın Cezayir Soykırımını Anma Günü Olarak Kabul Edilmesi ve
Ankara'da Bir Soykırım Anıtı Dikilmesine İlişkin Kanun Teklifi'nin (2/872) İç
Tüzük'ün 37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi,
Yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edilmedi.
Ankara Milletvekili Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu'nun; 3813 Sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/192)
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesini geri aldığına ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü sırasında bulunan,
Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında
(1/1284) (S. Sayısı: 1340),
4'üncü sırasında bulunan,
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair (1/1300) (S. Sayısı: 1342),
Kanun Tasarılarının
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
5'inci sırasında bulunan,
Avrupa Patentlerinin Verilmesi ile İlgili Sözleşmenin (Avrupa Patent
Sözleşmesi) Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın (1/1075) (S.
Sayısı: 1022),
6'ncı sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının (1/1242) (S. Sayısı:
1338),
7'nci sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan ve Karadağ Bakanlar Kurulu Arasında
Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmasının Onaylanmasının (1/1176) (S. Sayısı: 1185),
8'inci sırasında bulunan, 10
Kasım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde Cenevre'de Gözden
Geçirilen 2 Aralık 1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması Uluslararası
Sözleşmesine Katılmamızın (1/1135) (S. Sayısı: 1085),
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarıları, görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açık
oylamalardan sonra, kabul edildi.
9'uncu sırasında bulunan ve
İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın
(1/1245) (S. Sayısı: 1261) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak bölümlerine
geçilmesi kabul edildi; birinci bölüm üzerinde bir süre görüşüldü.
İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadol, Grubu adına konuşan Muğla Milletvekili Gürol Ergin'in bir ifadesinin
yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle açıklamada bulundu.
14 Mart 2007 Çarşamba günü,
alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.08'de son
verildi.
Nevzat Pakdil
Başkan Vekili
Ahmet Gökhan Sarıçam Türkân
Miçooğulları
Kırklareli İzmir
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 103
II. - GELEN KÂĞITLAR
14 Mart 2007 Çarşamba
Cumhurbaşkanınca Geri
Gönderilen Kanun
1.- 22.2.2007 Tarihli ve 5584
Sayılı Enerji Verimliliği Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi
(1/1330) (Anayasa ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.3.2007)
Teklif
1.- İstanbul Milletvekili
Zeynep Karahan Uslu ve 5 Milletvekilinin; Kasım Ayının Üçüncü Pazar Gününün
Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü İlan Edilmesine Dair Kanun Teklifi (2/973)
(İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.3.2007)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- İstanbul Milletvekili
Algan HACALOĞLU ve 40 Milletvekilinin, İstanbul'da bir çocuğun kanalizasyona
düşerek hayatını kaybetmesi olayı ile altyapı çalışmalarıyla ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/428)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/3/2007)
14 Mart 2007 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ
(Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 75'inci Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 14 Mart
Tıp Bayramı münasebetiyle söz isteyen Antalya Milletvekili Osman Akman'a
aittir.
Buyurun Sayın Akman. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili
Osman Akman'ın, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde hekimlik
mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
OSMAN AKMAN (Antalya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle hekimlik
mesleğiyle ilgili görüşlerimi aktarmak üzere gündem dışı söz aldım. Bu
vesileyle sizleri ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, tıp,
insanlığın var oluşuyla başlar. Ancak, Hipokrat'ın tıbba katkıları ve getirdiği
felsefe, onun tıbbın babası olarak kabul edilmesine sebep olmuştur. Bu nedenle,
dünyada ve ülkemizde hekimler tıp fakültesinden mezun olurken Hipokrat yemini
ederler.
İslam toplumlarında en önemli
tıp âlimi İbni Sina'dır. İbni Sina'nın eserleri Batı'da bütün tıp okullarında
yaklaşık beş asır aralıksız okutulmuştur. Batı tıpçıları İbni Sina'yı tıbbın
modern anlamda kurucusu olarak kabul etmektedirler.
Ülkemizde modern tıp eğitimi
Padişah II. Mahmut döneminde 14 Mart 1827'de, ne hikmetse, eğitim dili olarak
Fransızca tercih edilerek başlatılmıştır. Tıp Bayramı, ilk kez, Birinci Dünya
Savaşı sonunda İstanbul'un işgal edildiği günlerde yabancı işgal kuvvetlerine
karşı tıp öğrencilerinin bir tepkisi olarak 1919 yılında kutlandı.
Tıbbın mukaddes bir tarafı
var. Bir insan doğumundan ölümüne kadar defalarca doktorlarla muhatap olur.
Okula başlayıncaya kadar bir çocuğun en çok karşılaştığı meslek grubu doktorlar
ve sağlıkçılardır. Bu nedenle, küçük yaştaki çocuklara sorulan "Büyüyünce
ne olmak istersin?" sorusuna sıklıkla "Doktor." cevabı
alırsınız. Zaman içinde tercihler değişse de, doktorluğa ve tıbba bütün
toplumlarda ayrı bir yer ve değer verilir.
Değerli arkadaşlar, hekimlik
mesleğinin mukaddesliği, hekimin hastanın tıbbi durumunun dışında başka bir
kriterle hareket etmemesi lüzumundandır. Bir hekim, kendisine müracaat etmiş
bir hastanın diline, dinine, ırkına, maddi varlığına, giyim kuşamına, anlayış
ve fikirlerine bakarak ve hatta hekim, kendi durumunu dikkate alarak hastayı
reddedemez. Onun vazifesi, hastasının bir an evvel sağlığına kavuşturulmasıdır.
Bütün hekimler bu bilinçle hareket eder ve etmelidir de.
Hekimlik mesleğinin
büyüklüğü, bize gelen hastanın elini tuttuğumuzda hastaya "Merak etme,
bana güven, yanındayım. Allah'ın izniyle seni kurtaracağım." demiş gibi
hissettirdiğimizde anlaşılır. Hasta olan bir insanın kendisine güven veren bir
hekimden daha iyi bir dostu yoktur. Bu nedenle doktorlar zor gün
dostlarıdırlar.
Hasta ve zayıf bir insanın
yardımcısı olmak gururu, mesleğin en büyük onurudur. Bu nedenle hekimlerimizin
kendilerine başka onur ve gurur kaynağı ve toplumsal statü sağlayıcı başkaca
beklentiler içine girmelerine gerek yoktur. Mamafih, Sağlık Bakanlığımızın halk
arasında "bıçak parası" diye bilinen konuyla mücadele konusunda gösterdiği
gayretin sebepsiz ve gereksiz kalmasını sağlayacak sosyal altyapı ve ahlaki
kültürün kazanılması gereklidir. Hekimlik mesleğinin bu hukuksuz ve onursuz
davranışlarla lekelenmesini engelleyecek ahlaki temele kavuşmasını diliyorum.
Hekimlerimizin ve diğer
sağlık personelimizin daha iyi şartlarda hizmet vermesini ve hem de
milletimizin çok daha iyi şartlarda hizmet almasını amaçlıyoruz. Sağlıkta
dönüşümün temel amacı da, hizmet almak için bekleyen aziz milletimize izzetine
yakışır bir hizmeti sunma konusunda bir şeyler yapabilmektir.
Aile hekimliği uygulamasının
yanı sıra, hastaların bütün hastanelerden yararlandırılmasının ve sosyal
güvenlik kurumlarını tek çatı altında toplamanın da anlamı budur.
Hiçbir sosyal güvenlik
kurumunun şemsiyesi altında olmayan gariban vatandaşlarımızın hepsini sosyal
güvenlik şemsiyesi altına almak amacıyla çıkarılan yasayı, maalesef Anayasa
Mahkemesi kararıyla, uygulamaya koyamadık. Daha geçenlerde bu yasanın bazı
maddelerinin iptali sonucu uygulamasının ertelenmesi nedeniyle bir ailenin
başına gelenleri basından öğrendik. Bir üniversite hastanesinin bu gariban
aileden alacağının peşine düşmesi soncu insan ahlak ve onuruna asla
yakışmayacak bir duruma şahit olduk. Bir sağlık kurumu yöneticisi için
inisiyatif kullanmanın beklendiği yerin daha neresi olabileceğini milletin
vicdanına havale ediyorum.
İktidarımızdan önce benzer
hadiselerin Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde de yaşandığına sıkça şahit
olduk. Ancak, Hükûmetimizin bu konudaki tutumu son derece nettir: İnsanı yaşat
ki devlet yaşasın.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Hangi Bakan? Bu Bakan mı yaşatacak?
OSMAN AKMAN (Devamla) -
Hükûmetimizin sağlık sistemine bakışı, bu nedenle hizmeti alan vatandaş
odaklıdır. Hekimin varlığı hastaya ve hastanın şifası doktora bağlı olduğundan,
bunlardan birinin öbürünün dertli olmasına sebep olan eski sistemi artık
bırakıyoruz, artık yeniden bir yapılanma hareketi içindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akman, lütfen
toparlayınız, buyurun.
OSMAN AKMAN (Devamla) - Tıp
Bayramı, bizim bayramımız Sayın Başkanım.
Zor kazanılan ve kolay mezun
olunamayan altı yıllık bir tıp eğitiminin ardından hekimlerimizin geçim derdi
çekmesinden rahatsızlık duyarak hizmete başladık. Uzman doktorları piyasaya
iten sorunları göz ardı etseydik sorunu çözemezdik. Hükûmetimiz döneminde daha
az uzman doktorun özel sektöre kaydığını, buna karşı birçok uzman hekimin tam
gün çalışmayı tercih ettiğini görmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde doktor başına düşen hasta sayısı oldukça fazladır.
Bu nedenle, eğitime alınacak öğrenci ve asistan sayısının artırılması, ancak
kaliteyi de yükseltecek sistemin kurulması gerekmektedir. Şimdi, bütün çabamız
bu yöndedir.
Değerli arkadaşlar, ülke
genelinde yapmaya çalıştıklarımız ortada. Sağlık alanında yatırımların AK Parti
dönemi öncesine göre nasıl olduğunu Antalya örneğinden yola çıkarak aktarmak
gerekirse; iktidarımız döneminde Antalya'da vatandaşlarımızın hizmetine Mart
2004'te Antalya Ağız Diş Sağlığı Merkezini, Nisan 2005'te 100 Yataklı Kumluca
Devlet Hastanesini, Haziran 2006'da 206 Yataklı Aşır Aksu Hastanesini hizmete
açtık. 100 Yataklı Serik Devlet Hastanesi inşaatını bitirdik. Yine, inşallah,
bu yıl içinde haziran ayında 400+200 yataklı Antalya Devlet Hastanesini hizmete
açacağız, ki, bu hastane Antalya'nın merkezine yapılan en büyük devlet
yatırımlarından biridir. Yine, bu yıl içinde 100 Yataklı Kumluca Devlet
Hastanesinin temelini atacağız. Alanya, Kaş, Kemer, Finike ve Elmalı
ilçelerimizin devlet hastaneleri için yerlerinin tahsis işlemlerini tamamladık.
İnşallah, onları da kamu-özel ortaklığı ile yapacağız. Yatak sayısı açısından
nereden nereye geldiğimizi de, zamanımın yetmemesi nedeniyle aktarmaya gerek
olmadığı kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, biz,
slogan üreten bir parti olmaktan çok iş üreten bir parti olma gayreti
içindeyiz. Birileri, geçmişte milletin hanesine bir tuğla koymuşlarsa Allah
onlardan razı olsun. Ancak, bizim tek tek tuğlalarla geçirecek vaktimiz yok.
Yarın, yarım bırakılanı bitirecek ve çok daha iyilerini yaparak milletin
huzuruna çıkmanın huzurunu yaşıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uzun yıllar bilfiil çalışmış bir hekim olarak bütün meslektaşlarımın ve sağlık
çalışanlarının Tıp Bayramı'nı kutluyor, siz milletvekili arkadaşlarımı, tüm
sağlık çalışanları ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Akman.
Gündem dışı ikinci söz, aynı
konuda söz isteyen Ordu Milletvekili Sami Tandoğdu'ya aittir.
Buyurun Sayın Tandoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Ordu Milletvekili İ. Sami
Tandoğdu'nun, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde hekimlik
mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Tüm arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri; 14 Mart
tarihi artık bir bayram havasından çıkmıştır. AKP Hükûmeti zamanında sağlıkta
son yıllarda uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı, meslek örgütlerinin, sağlık
çalışanlarının protesto gününe dönüşmüştür. Çünkü, bu Bakanın bu programlarıyla
doktorlar mutsuz, hastalar umutsuz, tıp öğrencilerinin tümü geleceğinden
endişeli, sağlıkta, ne çalışanlar ne de vatandaşlar memnun.
Hastanelerde kuyruk çilesi
devam ediyor. Hastanelerdeki kuyruk çilesinin bitmesi için önermiş olduğumuz
birinci basamak sağlık hizmetlerini hâlâ hizmete sokamamıştır. O birinci
basamak sağlık hizmetlerini güvenilir hâle getirmedikten sonra hastanelerdeki
kuyruğun ve kalabalığın bitmesi mümkün değil. Defalarca bunu söylememize rağmen
kendisi buna kulağını inadına tıkıyor.
Bugün 14 Mart Tıp Bayramı. 3
tane meslektaşımız bu konuyla ilgili Mecliste konuşma yapacak, kendisi yok.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sami
Bey, orada, orada.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) -
Hoş gelmiş.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İşte
burada, yerinde oturuyor.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) -
Hoş gelmiş. Herhâlde beni dinlemek için gelmiş.
Bundan evvelki torba yasada
da yoktu; şimdi de gizlice…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) -
Yahu, normalde siz neyi gördünüz ki Bakanı da göresiniz.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) -
Sonradan, gizliden gizliden arkama gelmiş, oturmuş.
Hoş geldin Sayın Bakan.
Bu konuşmalarıma, lütfen, bu
kürsüden cevap vermenizi istiyorum.
Parası olmayan
vatandaşlarımız hastanede rehin kalıyor. Değişen ne varsa bu Sağlıkta Dönüşüm
Programı'yla devam etmektedir. Her 14 Martta, "gelecek yıl daha iyi
olacak, sorunların tümü ortadan kalkacak" diyorsunuz, her şey daha kötüye
gidiyor.
Dört yıl içinde hiçbir ruh
hastalıkları hastanesini Sağlık Bakanım ziyaret etmiş mi? Şu anda dokuz yüze
yakın devlet hastanemizin içerisinde kaç tanesinde bu poliklinik vardır, kaç
tanesinde hizmet veriyor, haberi yoktur. Bir tanesinin kapısını açıp da içeriye
girmiş mi? İçerideki hastaların, içerideki doktorların, oradaki yardımcı
personelin çilesinin ne olduğunu gözlemiş mi? Hayır.
Kendisi çocuk doktorudur. Son
yıllarda çok görülen kulak rahatsızlıkları, kulak işitme hastalıklarının
nedenlerini araştırmış mıdır? Son zamanlarda, bilhassa Karadeniz'de ağırlıklı
olmak üzere, çocuklarda görülen skolyoz, bel eğriliğinin nedenini hiç
araştırmış mı ve bu konularla ilgili hastanelerde hiçbir çalışma yapmış mı? Diş
hekimliği sanki bu Bakanlığa bağlı değil. Dokuz yüz tane hastane içerisinde
-çocuklarımızda görülen, çocuk mütehassısı olduğu için söylüyorum, kendi
branşına girdiği için söylüyorum- ortodontiyle ilgili bir klinik açmış mı? Çok
merak ediyorum, cevabını bekleyeceğim burada.
Eczacılık, sanki Sağlık
Bakanlığına bağlı bir kuruluş değilmiş gibi… Son zamanlarda gündeme gelen,
toplumun yüreğini yaralayan, başta biz doktorların içini yaralayan sahte kanser
ilaçları ve sahte ilaçlara karşı ne gibi bir tedbir almıştır? İlaç,
kurulduğundan, kutusundan imalatına kadar sizin denetiminiz ve kontrolünüz
altındadır. Bir defa, bu kontrolleri laçka hâline getirdiniz ve tam manasıyla
kendi kaderine terk ettiniz. SSK ilaç fabrikalarını kapattınız. 1 liralık ilacı
10 liraya vatandaşa ve devlete mal ettiniz.
2004 yılında toplam sağlık
harcaması 6,5 milyar YTL, 2004 yılında ilaç harcaması 2,5 milyar YTL. 2006
yılında toplam sağlık harcaması 12 milyar YTL, 2006 yılında ilaç harcaması 5,5
milyar YTL. Buna karşın hastanelerin SSK'dan, Bağ-Kur'dan, yeşil karttan
alacağı olan 3,5 milyar lirayı 2006 bütçesinde bir kalemde silebiliyorsunuz.
Devlet üniversite hastaneleri, ilaç alacak veya pansuman bezi alacak durumdan
uzaklaştırılmış durumdalar. Bu bolluğu nereden buluyorsunuz? Ben,
Karadeniz'deki 7 milyon liralık fındığın 2,5 milyon liraya düşmesinden dolayı,
Sayın Başbakanımıza, "500 milyon dolar yardım etseniz, bu vatandaşın
fındığını 7 milyon liradan alacağız deyin." dediğimiz zaman "500
milyon doları verirsem devlet batar." dedi. Bu ilaç harcamalarına, bu
sağlık harcamalarına rağmen devlet hâlâ ayakta. Ama, halktan yana olan
kararlarda, halkın, köylünün menfaatine olan, tarım köylüsünün menfaatine olan
yerlere para, nedense, bulunmuyor.
Sayın Başbakana buradan
şikâyet ediyorum Sayın Bakanı. Araştırma ve inceleme hastaneleri adı altında
kurulmuş bölge hastaneleri var. Bu hastanelerde, eskiden…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) -
Bu araştırma hastanelerindeki bütün şefler ve şef yardımcıları nereden
gelmiştir, nasıl yerleştirilmiştir, hâlâ muallaktadır. Sınavsız şef ve şef
yardımcıları atamalarını anlamak mümkün değildir.
Peki, torba yasası
getirdiniz. Torba yasası görüşmeleri esnasında, biz, burada, bütün doktor
arkadaşlarımızla, CHP Grubu olarak, yasanın aksayan taraflarını tek tek ortaya
koyduk ve Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir defa daha incelenmek üzere geri
geldiğinde -işte, burada, maalesef, göremiyorum- Sağlık Komisyonu Başkanı ve
üye arkadaşlarımız, hakikaten, sizin söylediğiniz eleştirilerden daha güzel
eleştirilerde bulundular. "Cumhurbaşkanımız bunu veto etti ve katılıyoruz
ve bunu çekiyoruz" dediniz. Ama, Başbakanından fırçayı yiyince
"hayır, tekrar gündeme getireceğiz" dediniz. Bu kadar tutarsızlıkla,
bu denli çelişkiyle bu devleti ve bu Bakanlığı nasıl yöneteceksiniz, benim
anlamam mümkün değil, vatandaşım da anlamıyor zaten.
Mecburi Hizmet Yasası'nı
getirdiniz. Pratisyen hekimlere, mecburi hizmete gitmezlerse diplomalarını
vermiyorsunuz. Artı, kalkıyorsunuz ihtisas yaptıktan sonra gene mecburi hizmete
gönderiyorsunuz. Peki, bu çocuklar tıp fakültesine daha gider mi? Tıp
fakültesindeki bu cazibeyi artırmanız gerekirken, engellemek için elinizden
gelen her şeyi yapıyorsunuz.
657'ye tabi memurlar kırk
saat çalışırken, siz, doktorları kırk beş, hatta elli saat çalıştırıp, özlük
haklarında hiçbir farklılık getirmiyorsunuz. Maaşlarını artırdım diyorsunuz,
yoksulluk sınırının 2 milyar lira olduğu bu ülkede, bir pratisyen hekime 1
milyar 100 milyon lira maaş veriyorsunuz. Uzman hekime 1 milyar 300 milyon lira
maaş veriyorsunuz, sonra, kalkıyorsunuz, burada, bütün arkadaşlarımızın, bütün
halkın karşısında "5 milyar lira, 7 milyar lira maaş veriyorum"
diyorsunuz. Performans maaşından bahsediyorsunuz. Hakkâri'deki pratisyen
hekimin ne performansı olacak? Nereden alacakmış parayı?
Bu kadar zorlama, bu kadar
sıkıntıya sokmuş olduğunuz bu insanlarda… Bu hastanelerdeki bu dengesizliği bir
de kadrolaşma hâline getirdiniz. Lütfen, soruyorum: İmamdan, imam
arkadaşımızdan bir hastane müdürü, doktorların atamasında genel müdür
yardımcısı olabilir mi arkadaşlar? Ve bu kişi de benim Ordulu hemşehrim. Dokuz
tane sağlık kuruluşu, hastane var Ordu vilayetinde, dokuz tanesindekinde de
sorumlu müdürler imam. Arkadaşlar, lütfen, artık, bu kadar bu olayla, sağlıkla
bu kadar alay etmeye, küçümsemeye veya da kızamık aşısıyla, tetanos aşısıyla bu
işi kapatmaya kalkamazsınız Sayın Bakanım. Lütfen, bunun hesabını vermek
zorundasınız. Eğer bu işi bilmiyorsanız, o koltukta oturamazsınız. Sizi,
lütfen, sadede davet ediyorum.
Hele en son günlerdeki olan,
ben size söyledim bu atamalardaki, Elâzığ'dan, Erzurum'dan, Van'dan,
Şırnak'tan, Hakkâri'den getirmiş olduğunuz kişileri, bütün bu araştırma ve
inceleme hastanelerine şef ve şef yardımcısı yaptınız. Peki, bunların yerine
kimi koydunuz? Elimde size vermiş olduğum soru önergesinden aldığım cevapları
görüyorum. Atamaların çoğunu buraya yapıyorsunuz, ama, çocuklar gitmiyorlar.
Neden gitmiyorlar? Çünkü, onlara güvence vermiyorsunuz. Size ve kurumunuza
güvenmiyor. Oraya giden çocuğun mecburi hizmetten sonra ihtisas hakkını
vermeniz gerekir. Bunları beceremiyorsunuz ve bilemiyorsunuz. Bilemediğiniz
için de doktor açığı kapanmıyor.
Arkasından "yabancı
doktor getireceğim" diyorsunuz. Yabancı doktoru getireceksin, nerede
çalıştıracaksınız, hangi kurumda çalıştıracaksınız? Özel hastanelerde
çalıştıracaksınız. Hangi özel hastaneler bunlar? Dubaililerin kuracağı
hastanede mi çalıştıracaksın, mevcut olan bazı kişilerin veyahut da vakıfların
hastanelerinde mi çalıştıracaksınız? Peki, 150 dolara, 200 dolara getireceğiniz
kişileri nerede çalıştıracaksınız, hangi lisanla çalıştıracaksınız? Bunların
altyapısını hazırlamadan nasıl -bunları getireceğinizi söyleyip de- yasa hâline
getirmeye çalışıyorsunuz?
Ben, şahsen, bir tıp doktoru
olarak, otuz beş yıllık doktorluk, meslek hayatımda bu denli bir acemiliği, bu
denli bir siyasi rant hâline döndürmüş olduğunuz bu Bakanlığı düzeltecek olan bizim
iktidarımızda çok sıkıntı çekeceğimize inanıyorum. Bu sıkıntımızı da er geç, bu
vatandaşın bize göstermiş olduğu teveccüh ve itimattan dolayı düzelteceğimize
inanıyorum.
Şimdi, gazetelerde
okuyorsunuz: "Tırdan lösemili çocukların maması çıktı."Lütfen
arkadaşlarım, bu denli lakayıtlığın…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
teşekkür ediyorum.
Dört dakikalık ek süre verdim
Sayın Tandoğdu; teşekkür için açıyorum,
sadece teşekkür etmek için.
Buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) -
Söyleyeceklerim hakikaten Türk tıbbıyla ilgili, tedbirleriyle ve
yanlışlıklarıyla doludur. Ama, buna rağmen, canıgönülden çalışan, başta
mahrumiyet bölgesinde çalışan pratisyen doktor arkadaşlarımın, mahrumiyet
bölgesinde çalışan uzman doktor arkadaşlarımın Tıp Bayramlarını kutluyor,
gelecekten umutlu, yeni bayramlar dileğiyle, hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tandoğdu.
Gündem dışı üçüncü söz, yine
aynı konuda söz isteyen Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz'e aittir.
Buyurun Sayın Gündüz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.- Sakarya Milletvekili
Süleyman Gündüz'ün, 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde
hekimlik mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde karşılaşılan sorunlara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ'ın cevabı
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası
üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. 14
Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası dolayısıyla tüm sağlık camiasını kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 14 Mart 1827'de Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amirenin
kurulmasıyla, ülkemiz sağlık ve tıp alanında önemli bir değişime kapı araladı.
Bu tarihî olayın 180'inci yıl dönümünü idrak ettiğimiz bugün bulunduğumuz
noktayı bir başka açıdan değerlendirmek faydalı olur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tıp pazarı küreselleşmektedir. Çok uluslu şirketlerin patenti
altında küresel pazara giren teşhis ve tedavi teknolojisi beşerî ve hayvani
ilaçlar, aşılar ve beslenme ürünleri sağlığa ve tıbba yön vermekte, hastalığa
bakışımızı şekillendirmektedir. Tıp eğitimi ve pratiği tıp endüstrisine teslim
olmakta, küresel pazara bağımlı hâle gelmektedir. Çok uluslu şirketler ve
lobileri sınırsız kârı hedeflediklerinden, dünya kaynaklarının ve insan
bedeninin sınırlarını taciz etmektedir.
Bütün bu gelişmeler, sağlık
profesyonellerini, sağlıklı kalmak ve sağlığa kavuşmak için başvurulabilecek
yerel ve geleneksel imkânlardan uzaklaştırmaktadır. İş birliği ile hedefler,
sınırlar ve imkânlar yeni baştan ortaya konmadıkça, insanları sağlıklı kılmak
için var olan tıp sistemi, insanların sağlığı ve geleceği için risk oluşturacaktır.
Öte yandan, modern tıp
yöntemlerine ulaşılması, bu yöntemlerin çoğu zaman pahalı ve yan etkili olması,
geleneksel yöntemlere ise kolay erişilmesi, ucuz ve yan etki ihtimalinin
az olması dolayısıyla, dünya nüfusunun önemli
bir bölümü geleneksel tedavi yollarına başvurmakta, başta tıbbi bitkiler olmak
üzere, yerel kaynaklardan, doğal tedavilerden, insan ruhuna vurgu yapan
yöntemlerden oluşan bu zengin birikim, tek başına veya modern yöntemlerle
birlikte kullanılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kalkınmakta olan ve kalkınmış ülkelerde yerel halkın biyo
kaynakları ve yüzlerce yıllık bilgi birikimi biyo korsanlıkla elde edilmekte ve
yeni keşfedilmiş gibi patentleştirilmektedir. Latin Amerika ve Karayiplerde
yerel halkın kullandığı 13 bin bitki türünün 5 bini çok uluslu şirketler
tarafından patentleşmiştir. Şifahi yolla aktarılan geleneksel bilgiye dair
yazılı kanıt bulunmasındaki güçlük, patent iptalini çoğu zaman imkânsız
kılmaktadır. Biyo korsanlığı önlemek için geleneksel bilgiler kayıt altına
alınmaya başlanmıştır. Yerel ve geleneksel tıp, düşük gelirli ülkelerde kolay
erişilebilir olsa da, hükûmetler, geleneksel tıp ve tıbbi bitki türlerinin
sürdürülebilir kullanımı konusunda genellikle ya politika oluşturmamışlardır ya
da kısıtlayıcı politikalar oluşturmuşlardır.
2000 yılı itibarıyla, 70
kadar ülkede bitkisel ürünlerle ilgili kayıt ve düzenleme ve yalnız 25 ülkede
geleneksel tıpla ilgili ulusal politikalar vardı. Dünya Sağlık Örgütünün 10
ülkedeki merkezleriyle geleneksel tıbbı desteklemesi oldukça yetersiz
kalmaktadır. Tıbbi bitkilerde güvenlik, etkinlik çalışmalarının azlığı, uygun
eğitimin ve kalite değerlendirmesinin olmaması, bitkisel ürünlerin
pazarlamasıyla ilgili uluslararası iş birliği ve bilgi paylaşımının eksikliği,
geleneksel tıp uygulayıcıları arasında düzenli bir iletişim bulunmaması,
geleneksel tıbbın rasyonel kullanımını engellemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yeryüzünde 25 bin ile 75 bin arasında tıbbi bitki türü
yaşadığı tahmin edilmektedir. Kullanılan tıbbi bitki türü ise 21 bin kadardır.
Ticareti yapılan tıbbi bitkilerin yüzde 50'si gıda, yüzde 25'i kozmetik, yüzde
25'i ilaç sanayisinde kullanılmaktadır.
Türkiye, farklı iklim
tiplerinin bir aradalığı, jeolojik ve jeomorfolojik çeşitlilik, zengin su kaynakları,
büyük yükseklik farkları, habitat çeşitliliği dolayısıyla zengin bir floraya
sahiptir. Türkiye, yaklaşık 10 bin bitki türünü barındırmaktadır ve bunların
üçte 1'i yalnız Türkiye'de bulunmaktadır, yani endemiktir. Avrupa'nın tamamında
ise yaklaşık 12 bin bitki türü yetişmektedir, bunların 2.500 kadarı endemiktir.
Diğer yandan, Türkiye'de gıda, kozmetik ve ilaç olarak kullanılan tıbbi bitki
türü 500 iken, mesela Fransa'da 1.500 civarındadır. Aktarlarda satılan 300
kadar tıbbi bitki türünün yüzde 20'si yurt dışından gelmekte, 100 kadar bitki
türü işlenmeden yurt dışına gitmektedir. Türkiye'deki tıbbi bitkilerin hemen
hemen tamamı doğal olarak yetişmektedir. Çok az bir kısmı kültüre alınmıştır ve
üretimleri, diğer kültür bitkilerine göre çok dar alanda yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sağlık için doğal ve geleneksel imkânlardan yararlanmanın, doğru beslenmenin ve
sağlık israfını önlemenin yollarını araştıracak, geleneksel ve modern tıbbın
bir arada kullanımı konusunda güvenilir bilgi üretecek kurumlara ihtiyaç
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gündüz, lütfen
toparlayınız.
Buyurun.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Şüphesiz, Tıp Bayramı'nı kutladığımız bugünlerde, bunlara da dikkat etmemiz
gerekmektedir.
14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık
Haftası dolayısıyla, az önce anlattığım çerçevede başarılı olmaya çalışan bir
girişimden ve kurumdan bahsedeceğim. İşte, bu kurumlardan biri, 2001 yılında
kurulan ve ismini İstanbul Zeytinburnu'nda metfun, mesir macununu terkip
etmekle meşhur, gönül insanı Merkez Efendi'den alan Merkezefendi Geleneksel Tıp
Derneğidir. Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği ile Zeytinburnu Belediyesi,
yedi yıldır kutlanan Geleneksel Tıp Festivali ile Türkiye'nin geleneksel
birikimini tanıtmak konusunda çaba harcamaktadır. Zeytinburnu Belediyesine ait
olan ve Derneğin sorumluluğunda bulunan Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi,
Türkiye'nin ilk tıbbi bitkiler bahçesi olarak, tıbbi bitkileri araştırmak,
üretmek, tanıtmak, etkin ve güvenli kullanımlarını teşvik etmek ve biyolojik
çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunmak açısından bir dönüm noktası teşkil
etmektedir. Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi Sağlık Araştırmaları Merkezi,
doğal ve kültürel sağlık mirasımızı ilmî bir metotla değerlendirerek gelecek
nesillere aktarmak ve küresel ölçekte insan ve doğa dengesine duyarlı,
erişilebilir, adil bir tıp yaklaşımını oluşturmak üzere araştırmalar yapmakta,
referans kütüphanesi, yayınları, kursları, proje çalışmalarıyla bir endüstri
niteliği kazanmaktadır. Başta Belediye Başkanı Sayın Murat Aydın'ın şahsında,
emeği geçenleri huzurunuzda tebrik ediyorum. Bu örnek çalışmayı, hiç kuşkusuz,
başkaları takip edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 14 Mart, ülkemizde ilk defa 1919'da İstanbul'un işgaline
tepkilerini göstermek isteyen Tıbbiye öğrencileri tarafından Tıp Bayramı olarak
kutlanmıştı. Bugün, ilim ve kültür dünyamızda bir başka yabancı işgalini
yaşadığımızı söylemek abartı olmayacaktır. Tıp Bayramı'nızı, bizi bu işgalden
kurtaracak yeni bir ruhun canlanacağı ümidiyle kutluyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gündüz.
Gündem dışı konuşmalara
Hükûmet adına Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bugün, bildiğiniz gibi, 14
Mart günü. 14 Mart, biz hekimler için, sağlık camiası için, sağlık ailesi için
çok özel bir gündür. Aslında, 14 Mart, Türkiye'de modern tıbbın başlangıç
tarihidir ve modern tıbbın başlangıç tarihi olan bugünü, biz sağlıkçılar, biz
tıp mensupları, Türkiye'de hem sağlıkla ilgili meselelerimizi bir kere daha
tartışmak için vesile olarak kullanırız hem de bu güzel günde bir araya
geliriz, güçlerimizi birleştiririz, ülkemiz insanına sağlık hizmetlerini daha
iyi nasıl sunacağımızın peşine düşeriz.
Ne yazıktır ki, son birkaç
yıldır, bazı meslek örgütleri, bir bayram günü olan bu günü, kendi ideolojik
maksatları adına farklı bir biçimde kamuoyunun önüne çıkarmaya çalışıyorlar.
Çok da yanlış bir iş yapıyorlar aslında, özellikle, vatandaşımız ile sağlık
çalışanını, o güzelim beyaz önlük ile insanımızı karşı karşıya getirebilecek
yanlış davranışların, daha doğrusu yanlış davranışlara davetiye çıkaracak
birtakım teşebbüslerin içerisinde bulunuyorlar. Ama, ben sizin huzurunuzda,
yüce Meclisin huzurunda, Türk kamuoyunun huzurunda, Türk kamuoyunun huzurunda,
bir kere daha, bütün sağlık çalışanlarına, değerli hekim arkadaşlarıma
teşekkürü bir borç biliyorum.
Değerli meslektaşlarım,
sağlık camiasının değerli mensupları büyük bir basiret göstererek, bu kabil
davranışlara, bu kabil ideolojik davranışlara asla itibar etmediklerini, bu 14
Mart Tıp Bayramı'nda da mükemmel bir biçimde göstermişlerdir.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Sayın Bakan, savcılara talimat verdiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Birileri yalnızca…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ne
diyorsun? Tehdit edildiler…
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
gündem dışı konuştunuz.
Lütfen, sayın
milletvekilleri…
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Savcılara talimat verdiniz. Yazıklar olsun size!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Birileri yalnızca gösteri yapmakla kalmıştır. Maalesef…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ya,
Sayın Bakan, ayıp oluyor yani. Aba altında sopa gösteriyorsunuz onlara.
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
lütfen! Hakkınızı kullandınız, gündem dışı konuştunuz.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Ama, lütfen Sayın Başkanım yani.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, maalesef…
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Savcılar sizin kulunuz mu, yargı organları sizin kulunuz mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - …şu anda sesleri kamuoyumuza, değerli vatandaşlarımıza ulaşmayan,
ama, öteden sataşan bazı ana muhalefet partisinden arkadaşlarım var. Büyük bir
hata yapıyorsunuz değerli arkadaşlar. Sizi, şu yüce Meclisin çatısı altından
uyarma ihtiyacını duyuyorum. Çok büyük bir hata yapıyorsunuz. Çünkü,
"vatandaşa sağlık hizmeti vermeyeceğim" demek, aslında, bu ülkenin
insanına yapılacak en büyük saygısızlıktır.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Biz
öyle bir şey söylemiyoruz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Eğer içinizden, milletin vekilleri olarak bu meseleye taraf
olduğunuzu, bu meseleyi benimsediğinizi söylüyorsanız -ki, hiçbirinizin böyle
bir şey söyleyeceğinize ihtimal vermiyorum- siz de yanlış yapmış oluyorsunuz.
Yani, ben vatandaş olarak sağlık hizmeti almak üzere hastaneye gideceğim ve
orada diyecekler ki: "Biz senin sağlık hizmetini vermeyeceğiz, kusura
bakma." "Niçin?" "Bugün Tıp Bayramı."
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Olur mu öyle şey canım! Sayın Bakan, ayıp oluyor yani.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Onun için, değerli arkadaşlarım, burada ben, değerli sağlık
çalışanlarına bir kere daha şükranlarımı arz ediyorum. Elbette, biz Hükûmet olarak,
vatandaşın bize verdiği sorumluluğu ve yetkiyi kullanmak durumundayız.
Açıkça ifade ettim, daha önce
ifade ettim, yine de ifade ediyorum: Benim vatandaşımın, insanımın, Türk
halkının sağlık hizmetini aksatmak konusunda, bir tanesinin kılına zarar getirecek
bir işi kim yaparsa, ben, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adına, elbette, ona
tavır göstereceğim, gereken idari soruşturmayı da, adli soruşturmayı da
yaptıracağım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ben, bana oy veren ve bu
şekilde, beni iktidara getiren milletim adına, halkım adına elbette bu
sorumluluğu göstereceğim…
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Sayın Bakan, sen savcılara talimat veremezsin! Öyle bir yetkin yok! Tiran
mısın!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) -
Hak aramak suç mu!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Ama, söylediğim gibi, değerli
sağlık çalışanlarımız, görevlerinin başında hizmetlerini en mükemmel
biçimde yürütmeye devam ettiler. Bunun için, ben, sağlık camiamıza bir kere
daha teşekkürü bir borç biliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
aslında, Sağlıkta Dönüşüm Programı, bir zihniyet dönüşümünün adıdır. Bu
zihniyet dönüşümünü hazmedemeyenler var. Türkiye'de menfaatleri zedelenenler,
maalesef, bugün bu dönüşümün karşısındalar. Bakın, ben size çok basit bir şey
anlatacağım: Saygıdeğer milletvekilleri, biz iktidara geldiğimizde Türk
hekimlerinin -uzman hekimleri size örnek olarak vereyim- uzman hekimlerimizin
yalnızca yüzde 10'u kamuda tam zamanlı olarak çalışırlardı ve biraz önce burada
ana muhalefet partisinden Değerli Milletvekilimiz Sayın Tandoğdu bir husustan
bahsettiler, hekimlere verilen maaştan bahsettiler. Doğru, maaşları da çok
düşüktü ve o gün yönetimler, o gün sistem bir acziyet içerisinde hekimlerine ve
vatandaşına şunu söylüyordu, diyordu ki: "Ey hekimlerim, ben size
yeterince gelir temin edemem, siz, gidin dışarıda bir muayenehane açın, özel
bir yerde çalışın, vatandaştan bu parayı alın, bu şekilde ihtiyacınızı
karşılayın." Değerli Milletvekilimizin ifade ettiği rakamlar, maaş
rakamları da gerçekten çok düşüktü. Bakın, dönemimizde döner sermaye
kaynaklarına dayanan bir ek ödeme sistemi geliştirdik ve hizmet ettikçe,
vatandaşın işini yaptıkça, vatandaşa hizmet götürdükçe, değerli hekim
arkadaşlarımız bu ek ödemelerden yararlanıyorlar, bütün diğer sağlık
çalışanlarıyla birlikte. Şöyle ifade edeyim: 2006 yılında Sağlık Bakanlığımıza,
Sağlık Bakanlığımızın hastanelerine, sağlık ocaklarına ve diğer kurumlarına
ödenen toplam paranın, yani, bizim hasılatımızın yüzde 40'ını biz sağlık
çalışanlarına dağıttık. Bu rakam aslında çok önemli bir rakamdır. Yani, toplam
katma değerimizin yüzde 40'ını sağlık çalışanlarına ve hekimlere dağıtmak
suretiyle şunu söyledik: Siz, yeter ki vatandaşımızdan bunu talep etmeyin,
böyle bir mecburiyetin içinde bulunmamanız için biz bunu size temin ediyoruz.
Sonuç: Uzman hekimlerimizin
yüzde 60'ına yakın bir kısmının bugün muayenehanelerini kapatıp tam gün zamanlı
olarak vatandaşımıza hizmet ettiği yeni bir sisteme döndük.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu kolay bir iş değildi. Bu yüz yıllık kültürü değiştirebilmek
için, kararlı bir hükûmetin, sağlığa çok önem veren bir başbakanın hükûmetinin
istikrarlı bir biçimde bir dönüşüm programını bu şekilde yürütmesi gerekiyordu
ve biz bunu başardık. Bugün vatandaşımız, büyük ölçüde, devletin sağlık
kuruluşlarına başvurduğunda, dışarıda herhangi bir ödeme yapmasına gerek
kalmadan sağlık hizmetini almaktadır. Belki yer yer hâlâ bu eski alışkanlıklar
devam ediyor; ama, bu eski alışkanlıkları hep birlikte, hekim arkadaşlarımla,
değerli sağlık çalışanlarıyla birlikte değiştirdik. Dile kolay değerli
arkadaşlarım, yüz yıllık bir kültürü dört senenin içerisinde değiştireceksiniz.
Muayenehanecilik kültürünü, vatandaşa "gel benim muayenehaneme, ben sana
ancak böyle hizmet ederim" kültürünü değiştireceksiniz. Bunu söylerken de
ben değerli hekim arkadaşlarımı asla suçlamıyorum. Elbette, yetersiz gelirlere
onları mahkûm ederseniz -geçmiş dönemlerde bu böyleydi- alacağınız sonuç budur.
Ama, bakınız, bugün, benim mesai arkadaşlarım, hekim arkadaşlarım, yine uzman
arkadaşlarımızı örnek olarak verebilirim, maaşlarının ortalamada 4 katı kadar,
3,5 katı kadar ek ödeme alıyorlar ve toplamda 2002'deki gelirleriyle
kıyasladığımızda, kamuda tam gün çalışan bir uzman arkadaşım, o gün kazandığı
paranın, bir ayda kazandığı paranın 4 mislini alıyor. Biz bunu hem değerli
sağlık çalışanlarımız için, hekimlerimiz için yaptık hem de kuşkusuz
vatandaşımız için yaptık. Böyle olması gerekiyordu, adaletli bir sistemin, bir
sosyal hukuk devleti sisteminin böyle olması gerekiyordu ve bu dönüşümü bugün
arkadaşlarımla birlikte gerçekleştiriyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu
zihniyet dönüşümü, sağlık çalışanlarının arka çıktığı, destek verdiği,
uygulamalarına sarıldığı bu zihniyet dönüşümü sayesinde gerçekten çok mesafe
aldık. Bugün, ülkenin bütün kırsalına 112 acil sağlık hizmeti veriyoruz.
Şehirlerde ilk on dakikada, köylerde ilk otuz dakikada vatandaşımızın talebine
yüzde 90 oranında karşılık verebiliyoruz. Bütün kırsalımızda gezici sağlık
hizmetleri veriyoruz. Anne ölümleri, 1998'lerde yüz binde 70'ler civarındayken
şu anda yüz binde 28'ler civarına geriledi.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Parayı ödeyemediği için hapse düşen babayı da anlat!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Çocuklarımızın aşılanma oranları yüzde 95'lere ulaştı. Bakınız, bu
çocuk aşılama oranlarıyla ilgili olarak çok enteresan bir rakam var elimizde:
Kızamıklı vaka sayısı -çocuklarımızın sayısı- her yıl, her iki-üç yılda bir
25-30 bine ulaşırdı. Yani, kızamık aşılama oranlarının düşük olduğu bazı
bölgelerde kızamıklı çocuk sayıları arttığı için -örneğin Şanlıurfa'da,
Diyarbakır'da, Viranşehir'de, ülkemizin özellikle doğusunda, güneydoğusunda,
Orta Anadolu'da ve kırsalda bu aşılama oranları düşüktü- her yıl 5 binler, 10
binler civarında görülen kızamık sayısı iki-üç senede bir 30 binlere
yükselirdi. 2006 yılındaki rakamı ben size ifade ediyorum değerli milletvekili
arkadaşlarım: Gördüğümüz kızamık vaka sayısı sadece 35 tanedir. Bu, Türkiye
Cumhuriyeti'nin başarısıdır. Bundan AK Parti Hükûmeti olarak bizler de iftihar
edeceğiz. Şu yüce Meclisin çatısı altında oturan değerli ana muhalefet partisi
üyeleri olarak sizler de iftihar edeceksiniz. Bu, bizim cumhuriyetimizin
başarısıdır. Hep birlikte, bu dönüşümün ortaya çıkardığı başarılarla iftihar
etmek zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, bu
çatıda, aile hekimliğine karşı çıkıldı. Oysa, bugün 9 ilde aile hekimliğine
geçtik ve siz değerli milletvekillerimiz, sık sık bana müracaat ederek
"Bizim ilimizde ne zaman aile hekimliğine geçeceksiniz? Niçin bizim ilimiz
biraz geriye kaldı?" diye bu hususta talepte bulunuyorsunuz. Çünkü,
hepimiz gördük ki, aile hekimliğine başladığımız illerde, vatandaşın
memnuniyeti ciddi ölçüde artıyor, sağlık çalışanlarının memnuniyeti ciddi
ölçüde artıyor, doktorla, sağlık çalışanıyla vatandaş arasındaki güven ilişkisi
tazeleniyor. O, maalesef, bir zamanlar kaderine terk edilmiş olan sağlık
ocakları, bugün, aile hekimleri birimleri olarak, aile hekimlerinin,
vatandaşımızın aile albümlerine girebildiği bir güven ortamı hâline dönüşüyor.
Hasta kayıtları mükemmel bir hâle geliyor ve vatandaşımız kendi doktorunu seçme
hakkına sahip olduğu için de doktorla vatandaş arasında da güven ilişkisi
böylece yenilenmiş oluyor.
Değerli arkadaşlarım, bu dört
yılın içerisine neleri sığdırmadık, gerçekten çok şeyler sığdı. Yıllar boyunca,
siz bir işçiyseniz, kendi SSK hastanenizin dışında hizmet alamazdınız. Önce o
hastaneye gideceksiniz, ancak, oradan başka bir yere belki sizi gönderirlerse
gidebilirdiniz. İlacınızı almak için, o hastanenin daracık bir koridorunda
saatlerce beklemek zorunda kalırdınız.
Şimdi, biraz önce bir Değerli
Milletvekilimiz, Sayın Tandoğdu "Siz, SSK'nın ilaç fabrikalarını
kapattınız." falan dedi. Sanki, bu ilaç fabrikalarında, geçmişte çok
önemli bir katma değer oluşturuluyormuş, çok büyük bir ilaç üretimi
yapılıyormuş gibi.
Değerli milletvekilleri, şu
yüce Meclisin çatısı altında vatandaşımızı doğru bilgilendirmemiz lazım.
Bakınız, SSK ilaç fabrikaları üretimde olduğu zaman, yılda, son yılda, 2004
yılında vatandaşa verdiği ilaç miktarı 11 trilyon Türk lirasıydı. Türkiye'nin
ilaç harcamaları bugün 10 katrilyona yaklaşıyor. Dün de o rakamlara yakındı. 11
trilyon, yani 10 katrilyonun içinde binde 1'lik bir rakamdı, binde 1'lik ve bu
ilaçların piyasa değerleri de, yine, bu 10 trilyona yakın değerlerdi. Şimdi,
biz ilaç fabrikasını kapatmışız da… Efendim, bunlar, rakamları bilmezseniz,
böyle gelip kürsüden rahatça konuşacağınız şeyler.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
İlaç alım talimatını değiştirdiniz. İlaç alım talimatıyla devleti zarara…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de SSK Kurumunun, zamanında, ilaç
fabrikaları, Türkiye'deki ilaç ihtiyacının binde 1'ini karşılıyordu. Gerçekler
bunlardan ibarettir.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
İlaç alım talimatını değiştirdiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Bunu bilmek ve bununla ilgili olarak konuşmak lazım.
Şimdi, bir taraftan, bu
kürsüde sağlığa az para ayrıldığından bahsediliyor, beş dakika sonra "siz
niye sağlığa çok para ayırdınız" deniyor.
Değerli milletvekilleri, bu
anlayışı hakikaten ben anlamakta çok güçlük çekiyorum. Yani, kamunun kaynakları
var, biz vatandaşımıza hizmet ediyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kim
dedi "çok para harcadınız" diye?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Biraz önce sayın milletvekilimiz "siz çok fazla para
harcadınız" diye burada söyledi.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - "Sağlığa çok fazla harcama yapıyorsunuz" dedi.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Bakan, olayı saptırıyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
lütfen…
Sayın Bakan, lütfen…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız "tıp fakültesine çocuklar gider
mi? Siz, devlet hizmeti yükümlülüğü getirdiniz" deniliyor. Tıp
fakültelerinin son dört yıllık puanları sürekli olarak artıyor, talep
fazlalığından dolayı puanlar artıyor. Biz, burada, şu yüce Meclisin çatısı
altında milletin vekilleri olarak, bu işte sorumluluğu olan kurumları göreve
çağırmalıyız. Ben, birçok kereler bu sorumluluğu hatırlattım, bir kere daha 14
Mart itibarıyla, 14 Mart Tıp Bayramı'nı vesile kılarak bir kere daha bu
sorumluluğu hatırlatıyorum, Yükseköğrenim Kurumuna özellikle bu sorumluluğunu
hatırlatıyorum.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
YÖK'e sahip çıkmıyorsun ki zaten!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye'mizde hekim sayısı ziyadesiyle
yetersiz. Bakınız, Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesinde 53 ülke var. Bu 53
ülkeden 1'i de biziz. Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesi deyince, yalnızca
gelişmiş Batı Avrupa ülkelerini, Kuzey Avrupa ülkelerini anlamayalım, bizim
doğumuzdaki bazı Asya ülkeleri de bu bölgenin içerisindedir; Kırgızistan,
Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan gibi ülkeler de bu 53'lük grubun içindedir.
Biz de, Türkiye Cumhuriyeti olarak bu grubun içindeyiz. Şimdi, bu 53 ülkenin
içerisinde, nüfusuna göre hekim sayısını kıyasladığımızda, Türkiye Cumhuriyeti
52'nci sıradadır. Evet, bir meslek örgütü yirmi senedir yaptığı bir yanlışı
yapıp, hâlâ, 2006 yılının sonunda yayınladığı bir raporda "Türkiye'de tıp
fakültesi öğrenci sayısı fazladır, acilen azaltılmalıdır." diyebilir,
böyle bir yanlışı yapabilir; ama, lütfen, bu yanlışı bu yüce çatının altında
yapmayalım, ülkemizin geleceğini konuşuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin
insanları, Türk halkı, bu 53 ülkenin halkından, sağlık hizmetine daha az layık
bir halk mıdır ki, bizim hekim sayımız, bu sayının en altında kalsın?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Allah'ını seversen doğru konuş yahu!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Şimdi, burada, çok önemli bir meseleden bahsediyoruz. Her 100 bin
kişiye, Avrupa Birliği ortalamasıyla, 338 hekim düşmektedir. Her 100 bin
kişiye, Dünya Sağlık Örgütünün, Avrupa bölgesindeki 52 ülke itibarıyla, 338
hekim düşmektedir, Türkiye'de her 100 bin kişiye, maalesef, 149 hekim düşüyor.
Değerli arkadaşlarım, müsaade ederseniz, meselenin bu noktasında, bugünün 14
Mart Tıp Bayramı olması itibarıyla, meselenin doktorlara ilişkin kısmını, hekim
arkadaşlarıma ilişkin kısmını özellikle vurgulamak istiyorum. Bu sayı
eksikliği, bugün, bütün hekim arkadaşlarımın karşısına, çok büyük bir iş yükü ve
risk çıkarmaktadır. Ne kadar verimli biçimde çalışırsak çalışalım, hekimler
olarak ne kadar fedakârca çalışırsak çalışalım, bu iş yükü çok fazla. Onun
için, ben, ana muhalefet partimizden de bu hususta destek bekliyorum.
Türkiye'de hekim sayısını mutlaka artırmalıyız. Bu hekim sayısıyla biz,
ülkemizin gelecek 5'li, 10'lu yıllardaki sağlık ihtiyacını karşılayamayız ve
her geciktiğimiz yıl, her geciktiğimiz ay, geleceğimizi tehdit eder bir özellik
taşımaktadır, çünkü, bir hekimin yetişmesi altı-yedi sene alıyor, bir uzman
hekimin yetişmesi on iki sene alıyor. Onun için, değerli meslektaşlarımın
işlerini kolaylaştıracak, vatandaşımıza verilen sağlık hizmetinin kalitesini
artıracak bir yolu bugünden benimsemeliyiz ve ülkede, hekim sayısını mutlaka
artırmalıyız.
Değerli milletvekilleri, tıp
fakültelerinin, kuşkusuz, bir özelliği, tıp fakültelerinde doktor yetiştirmek,
bir özelliği de uzman yetiştirmektir. Bu açıdan, uzman yetiştirme açısından,
mutlaka, eğitim ve araştırma hastanelerimizi güçlendirmek, şehirlerimizde yeni
eğitim ve araştırma hastaneleri de oluşturmak durumundayız.
Bununla alakalı, klinik şef
ve şef yardımcılıklarıyla alakalı olarak geçmişte bazı uygulamalarımız oldu, şimdi de bazı
niyetlerimiz var. Şunu açıkça ifade ediyorum: Sayın Cumhurbaşkanımızın geriye
iade ettiği maddeler içinde, klinik şef ve şef yardımcılarının atamalarıyla
ilgili bir madde de vardı. Bu maddeyi değerli milletvekillerim dikkatle
okurlarsa şunu görecekler: Tıp fakültelerinde, üniversitelerde bir doçentin
atanmasıyla alakalı olarak sınavlar, jürilerin oluşturulması, süreç nasıl
işliyorsa, maddeyi aynen bu şekilde oluşturduk ve bunu, bilerek yaptık. Yani,
bugün bir tıp fakültesinin...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Üniversite hastaneleri ile devlet hastaneleri bir değil ki Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - …bir üniversitenin rektörlüğüne ve tıp fakültesine verilen...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Peki, imamları nasıl atadınız?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - …bir tıp fakültesinin rektörlüğüne ve dekanlarına verilen öğretim
üyesi oluşturma hakkı Sağlık Bakanlığına verilmek istenmiyor.
Değerli arkadaşlarım, sizler
de milletin vekili olarak buradasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Gayet tabii...
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen
toparlayınız.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Eğer söylediğiniz gibi, gelecekte iktidar olmayı düşünüyorsanız,
böyle bir ümidiniz varsa...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Kesin yani...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - ...bu yüce Meclisin güçlenmesini, icranın güçlenmesini siz de
isteyin.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Siz
buralarda oturacaksınız, biz oralarda oturacağız.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Bunun önüne çıkarılan her engel, millete verilen hizmetlerin önüne
çıkarılan engellerdir. Siz burada milleti temsil ediyorsunuz. Dolayısıyla,
milletin vekillerinin iktidara getirdiği, güvenoyu vererek iktidara getirdiği
hükûmetin icraatlarını...
GÜROL ERGİN (Muğla) - Millet
aç! Siz nasıl milleti temsil ediyorsunuz?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - ...milletin adına yapılan icraatlar olarak siz de benimsemelisiniz.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Halk
yutmuyor! Halk yaşadığını biliyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Bunu bu şekilde değerlendirmelisiniz.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Ama
Sayın Bakanım, biz iktidar olduğumuz zaman hiç demagoji yapmayacağız, doğruları anlatacağız hep.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Keyfî olmayacak, yasal olacak...
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu...
Sayın Tandoğdu...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, çok açık ifade ettim.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Lütfen, ayıp oluyor...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Çok açık ifade ettim. Atamalarla ilgili hüküm dikkatle okunursa
görülecektir ki...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Atamalarda üniversite hastaneleri ayrı, devlet hastaneleri ayrı.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - ...üniversitelerde doçent atamasıyla ilgili hükümler aynen maddeye
konmuştur.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - 9
tane imamı atıyorsunuz...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, bugünün, Türk sağlık ailesine
hayırlı olmasını ben temenni ediyorum ve huzurunuzda, başta hekimlerimiz olmak
üzere bütün sağlık çalışanlarına, bir kere daha, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın
ruhunu kavradıkları için…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sorularıma hiç cevap vermediniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - …Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın ruhuyla millete verdiğimiz hizmetin
kalitesini yükselttikleri için şükranlarımı arz ediyor ve hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
Okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- 22/2/2007 tarihli ve 5584
sayılı Enerji Verimliliği Kanunu'nun bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek
üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1227)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İLGİ: 26.02.2007 günlü,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-27247/62696 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu'nca 22.02.2007 gününde kabul edilen 5584 sayılı "Enerji
Verimliliği Kanunu" incelenmiştir.
1- Yasa'nın "İdari
yaptırımlar ve uygulama" başlıklı 10. maddesinde,
"(1) Bu Kanun
kapsamında, idari para cezası vermeye yetkili olanlar tarafından yapılan tespit
ve/veya denetimler sonucu gerçek veya tüzel kişilere aşağıdaki esaslar
çerçevesinde idari yaptırımlar uygulanır.
a) İdari yaptırım gerektiren
haller şunlardır:
1) 5 inci madde kapsamında
yetkilendirmelerle ilgili yürürlüğe konulacak yönetmelik hükümlerine aykırı
hareket edilmesi halinde, yetkilendirme anlaşmalarında tanımlanan usul ve
esaslara göre yetkilendirilmiş kurumların yetki belgesi Kurul onayı ile Genel
Müdürlük tarafından, şirketlerin yetki belgeleri ise anlaşma yaptıkları kurum
tarafından iptal edilir. Yetki belgesi iptal edilen yetkilendirilmiş kurumlara
veya şirketlere en az beş yıl süre ile yetki belgesi verilmez. Yetki belgesi
iptal edilen yetkilendirilmiş kurumlar tarafından şirketler ile yapılan
yetkilendirme anlaşmaları Genel Müdürlük tarafından incelemeye alınır ve
yönetmelikte tanımlanan şartları haiz olmayanlar iptal edilir. Gerekli şartları
haiz olanların anlaşmaları Genel Müdürlük tarafından yenilenir.
2) 5 inci, 7 nci, 8 inci ve 9
uncu maddeler kapsamında istenen bilgilerin ve inceleme yapma imkânının
verilmemesi halinde istenen bilgi ve/veya iznin verilmesi için otuz günlük süre
tanınır. Verilen süre sonunda istenen bilgilerin yanlış veya noksan verilmesi
halinde onbin Türk Lirası, hiçbir bilgi verilmemesi ve/veya yerinde inceleme
imkânının tanınmaması halinde ellibin Türk Lirası idari para cezası verilir.
3) Bu bendin (2) numaralı alt
bendi dışında bu Kanun ve ilgili yönetmelikler kapsamında istenen gerekli diğer
bilgilerin otuz gün içinde, doğru olarak ve gerektiği şekilde verilmemesi
halinde beşyüz Türk Lirası idari para cezası verilir.
4) 5 inci maddenin birinci
fıkrasının (c) bendindeki ticari sırları kendilerinin veya başkalarının
yararına kullananların bu Kanun kapsamına giren kuruluşlarda görev yapmaları
iki yıldan aşağı olmamak üzere yasaklanır.
5) 5 inci maddenin birinci
fıkrasının (ç) bendinin (2) numaralı alt bendi kapsamında bu Kanun ve çıkarılan
yönetmelik hükümlerine aykırı hareket ettiği tespit edilerek Genel Müdürlüğe
bildirilen şirketlere bu bendin (1) numaralı alt bendi hükümleri uygulanır.
6) 6 ncı maddenin birinci
fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan yayın yükümlülüğünü
yerine getirmeyenler hakkında 3984 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
7) 6 ncı maddenin birinci
fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendi ile ilgili hükümlerin yerine
getirilmemesi halinde, ilgili tüzel kişilere beşbin Türk Lirası idari para
cezası verilir.
8) Endüstriyel işletmeler ve
binaların sahipleri veya yönetimleri, 7 nci maddenin birinci fıkrasının (a)
bendi ve ilgili yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edilmesi halinde,
aykırılığın giderilmesi için ihtar edilir. Aykırılığın otuz gün içerisinde
giderilmemesi halinde; endüstriyel işletmeye, bina sahibine veya bina
yönetimine yirmibin Türk Lirası idari para cezası verilir.
9) 7 nci maddenin birinci
fıkrasının (ğ) ve (h) bentlerine aykırı olarak satış yapan gerçek ve tüzel
kişilere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yirmibin Türk Lirası idari
para cezası verilir.
b) Bu fıkranın (a) bendinin
(9) numaralı alt bendi hariç olmak üzere, idari para cezası uygulanmasını takip
eden bir yıl içinde aynı fiilin tekrarlanması halinde idari para cezaları iki
kat artırılarak uygulanır.
c) Bu fıkranın (a) bendinin
(2), (3) ve (8) numaralı alt bentleri gereğince endüstriyel işletmelere, bina
sahibine veya bina yönetimine verilmiş olan ceza miktarlarının, cezaya muhatap
gerçek veya tüzel kişinin bir önceki mali yıla ilişkin toplam enerji
harcamalarının yüzde yirmisini veya tüzel kişinin bir önceki mali yılına
ilişkin bilançosunda yer alan gelirlerinin yüzde beşini geçmesi halinde, otuz
gün içerisinde bilanço ve enerji harcamalarına ilişkin belgelerin ibraz
edilmesi şartıyla, her iki sınıra göre hesaplanan tutarlardan düşük olanı ceza
miktarı olarak hesaplanır.
ç) Bu Kanuna göre, bir başka
kamu kurum veya kuruluşu tarafından uygulanması öngörülmeyen idari yaptırımlar
Genel Müdürlük tarafından uygulanır.
d) İdari para cezalarında
tüzel kişilerin sorumluluğu, 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret
Kanununun 65 inci maddesine göre tayin olunur."
düzenlemesine yer
verilmiştir.
Düzenlemede, Yasa ve Yasa
uyarınca yürürlüğe konulacak yönetmelikler kurallarına uymayan gerçek ya da
tüzel kişilere, yapılan saptama ve denetimler sonunda yetkili kurumlarca
uygulanacak, "yetki belgesi iptali" ve "idari para cezası"
gibi idari yaptırımlar öngörülmektedir.
Yasa'nın 10. maddesinin (1).
fıkrasının (a) bendinin 1. alt bendinde, yetki belgesi iptali yaptırımı
düzenlenmekte; bu idari yaptırım yetkisi, "yetkilendirilmiş kurumlar"
yönünden Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu onayı ile Elektrik İşleri Etüt
İdaresi Genel Müdürlüğü'ne; "şirketler" yönünden ise, anlaşma
yaptıkları "yetkilendirilmiş kurum"a verilmektedir.
Enerji Verimliliği
Koordinasyon Kurulu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı müsteşar yardımcısının
başkanlığında, İçişleri, Maliye, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskan, Ulaştırma,
Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Orman bakanlıkları,
Devlet Planlama ve Hazine müsteşarlıkları, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu,
Türk Standartları Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
ve Türkiye Belediyeler Birliği'nin birer üst düzey temsilcisinden oluşmaktadır.
Elektrik İşleri Etüt İdaresi
Genel Müdürlüğü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın ilgili kuruluşudur.
Yetkilendirilmiş kurum ise,
Yasa'nın 3. maddesinin (1). fıkrasının (f) bendinde, düzenlenen yetkilendirme
anlaşmaları çerçevesinde, eğitim, yetkilendirme ve izleme etkinliklerini
yürütmek üzere, Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu onayı ile Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü'nce yetkilendirilen ve aynı fıkranın (ç)
bendinde "kamu kesimi" içinde sayılan "meslek odaları" ile
"üniversiteler" olarak belirlenmiştir.
Yasa'nın 10. maddesinin 1.
fıkrasının (a) bendi dışındaki bentlerinde öngörülen diğer idari yaptırımların
hangi idare birimince uygulanacağı belirtilmemiştir. Ancak, aynı fıkranın (ç)
bendinde, Yasa'da bir başka kamu kurum ya da kuruluşuna bırakılmayan idari
yaptırımların Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü'nce uygulanacağı
kurala bağlanmıştır. Böylece, yetki belgesi iptali dışındaki idari
yaptırımların bu bağlamda idari para cezalarının Genel Müdürlük'çe verileceği
anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan
açıklamalardan da görüleceği gibi, Yasa'da, öngörülen idari yaptırımları
uygulama yetkisi kamu kurum ve kuruluşlarına verilmiştir.
Başka bir anlatımla,
düzenlemelerle idareye, denetime ilişkin kamu görevini etkinlikle yerine
getirebilmesi için, denetlemekle görevli ve yetkili olduğu gerçek ve tüzel
kişilere, kurallara aykırı eylemleri nedeniyle idari yaptırım uygulama yetkisi
getirilmiştir.
Anayasa'nın 9. maddesinde,
yargı yetkisinin, Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı; 125.
maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık
olduğu; 140. maddesinde, yargıçlar ve savcıların adli ve idari yargı yargıç ve
savcıları olarak görev yapacakları; 155. maddesinde, Danıştay'ın, idari
mahkemelerce verilen, yasanın başka bir idari yargı yerine bırakmadığı karar ve
hükümlerin son inceleme mercii olduğu, yasada gösterilen belli davalara da ilk ve
son derece mahkemesi olarak bakacağı vurgulanmıştır.
Söz konusu kurallarda,
Anayasa'da idari ve adli yargı ayrılığının kabul edildiği görülmektedir. Bu
ayrım uyarınca, idarenin kamu gücü kullanarak oluşturduğu ve kamu hukuku
alanına giren işlem ve eylemlerinin idari yargı, özel hukuk alanına giren
işlemlerinin de adli yargı denetimine bağlı olacağı açıktır.
Anayasa'nın anılan kuralları
karşısında, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli
yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun takdir hakkı
bulunmamaktadır. Nitekim, Anayasa'nın 155. maddesinde, "yasanın başka bir
idari yargı merciine bırakmadığı" denilerek, yasakoyucuya verilen takdir
yetkisi idari yargı yerini belirlemekle sınırlandırılmıştır.
İdare hukuku ilkelerine göre
oluşturulan bir idari işlemin, yalnızca para cezası yaptırımı içermesine
bakılarak denetiminin idari yargı alanından çıkarılıp adli yargıya bırakılması,
yukarıda açıklanan anayasal kurallar nedeniyle olanaklı görülemez.
Açıklanan anayasal kurallara
uygun olarak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2. maddesinde, idari
işlemlere ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görüleceği belirtilmiştir.
Bu nedenle, bir idari
işlemden doğan uyuşmazlığa ilişkin davanın idari yargı yerinde görülmesi zorunlu
olup, bunun için yasalara kural konulmasına gerek yoktur. İncelenen Yasa'nın
10. maddesine de bu yolda bir kural konulmamıştır.
Ne var ki, 5326 sayılı
Kabahatler Yasası'nın,
- 2. maddesinde,
"kabahat" deyiminden, karşılığında "idari yaptırım" uygulanması
öngörülen haksızlıkların anlatıldığı,
- 3. maddesinde, diğer
yasalarda tersine kural bulunmaması durumunda, idari yaptırım kararlarına karşı
bu Yasa kurallarının uygulanacağı,
- 16. maddesinde, kabahatler
karşılığında uygulanacak idari yaptırımların, idari para cezaları ve idari
önlemler olduğu,
- 27. maddesinde, idari para
cezalarına ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı sulh ceza mahkemesine
başvurulabileceği,
kurala bağlanmıştır.
Bu kurallar uyarınca,
incelenen Yasa'nın 10. maddesinde tersine bir düzenleme yapılmadığı için, bu
maddede öngörülen idari para cezalarına karşı, sulh ceza mahkemelerine
başvurulabilecektir.
Böylece, idari yargının görev
alanında olması gereken idari para cezalarından doğan uyuşmazlıklara ilişkin
davaların adli yargı yerlerinde görülmesine olanak sağlanmaktadır.
Oysa, 5326 sayılı Kabahatler
Yasası'nın 3. maddesinin önceki düzenlemesinde bulunan, "Bu Kanunun genel
hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır" kuralı,
idari yargının görev alanına giren işlemleri de kapsadığı için, Anayasa'nın 125
ve 155. maddelerine aykırı bulunarak, Anayasa Mahkemesi'nin 01.03.2006 günlü,
E.2005/108, K.2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.
İptalden sonra doğan hukuksal
boşluk, Kabahatler Yasası'nın 3. maddesinde 06.12.2006 günlü, 5560 sayılı
Yasa'yla yapılan değişiklikle doldurulmaya çalışılmıştır. Anılan 3. madde,
yapılan değişiklikle,
"Bu Kanunun,
a) İdari yaptırım kararlarına
karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması
halinde,
b) Diğer genel hükümleri,
idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren
bütün fiiller hakkında uygulanır."
biçiminde yeniden
düzenlenmiştir.
Ancak, bu düzenlemede de
maddenin, Anayasa Mahkemesi kararıyla Anayasa'ya aykırı olduğu saptanan eski
içeriğinin korunduğu görülmektedir. Yasalarda tersine kural olmadığı
durumlarda, idari yaptırım kararlarından doğan uyuşmazlıklara ilişkin davalar,
Kabahatler Yasası'nın 27. maddesi uyarınca, yine sulh ceza mahkemelerinde görülebilecektir.
Kabahatler Yasası'nın 3.
maddesi uyarınca, bir idari yaptırım kararından doğan uyuşmazlığa ilişkin
davanın idari yargı yerinde görülebilmesi için, idari yaptırım kuralı içeren
yasal düzenlemede, ya o idari yaptırım kararına karşı yapılacak itirazlarda
5326 sayılı Yasa'nın uygulanmayacağının belirtilmiş ya da itiraz merciinin
idari yargı yeri olduğunun açıkça gösterilmiş olması gerekmektedir.
İncelenen Yasa'nın 10.
maddesinde ise, bu maddede öngörülen idari yaptırımlara yapılacak itirazlar konusunda
yukarıda belirtilen yönde açık bir kurala yer verilmediği için, bu maddede
öngörülen idari para cezalarına karşı itirazın, Kabahatler Yasası'nın genel
kurallarına bağlı olacağı ve sulh ceza mahkemesinde görüleceği açıktır.
İncelenen Yasa'nın 10.
maddesinde öngörülen, idare hukuku esaslarına göre oluşturulan bir idari işlem
niteliğindeki idari para cezasının yargısal denetiminin, maddede tersine
düzenleme yapılmayarak adli yargı yerine bırakılması, Anayasa'nın 125 ve 155.
maddeleriyle bağdaşmamaktadır.
Ayrıca, incelenen Yasa'nın
10. maddesinde yer verilen idari yaptırımların, kamu hukuku esaslarına göre
oluşturulan idari işlemler olduğu için kabahat olarak nitelendirilmesi de uygun
değildir.
2- İncelenen Yasa'nın 5.
maddesinin,
- (1). fıkrasının,
• (a) bendinde,
"(1) Enerji verimliliği
hizmetlerinin yürütülmesine yönelik yetkilendirmeler ve bu kapsamdaki
faaliyetler aşağıdaki esaslar çerçevesinde gerçekleştirilir.
a) Yetkilendirmeler ve yetki
belgesine ilişkin işlemler şunlardır:
1) Üniversitelere ve meslek
odalarına uygulamalı eğitim yapabilmeleri ve şirketleri yetkilendirebilmeleri
için Kurul onayı ile Genel Müdürlük tarafından yetki belgesi verilir. Bu
belgeler bu Kanun ve ilgili yönetmeliklerde belirlenen usûl ve esaslara aykırı
bir durum olmadıkça her beş yılda bir yenilenir. Yetki belgesi yenilenmeyen
kurumların şirketlere verdikleri yetki belgeleri ile ilgili işlemler, süreleri
doluncaya kadar Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
2) Şirketlere eğitim, etüt,
danışmanlık ve uygulama faaliyetlerini yürütmek üzere Genel Müdürlük ve/veya
yetkilendirilmiş kurumlar tarafından yetki belgesi verilir. Bu belgeler bu
Kanun ve ilgili yönetmeliklerde belirlenen usûl ve esaslara aykırı bir durum
olmadıkça her üç yılda bir yenilenir. Şirketler, yetki belgesi bedelinin
tamamını ve enerji yöneticisi sertifikası bedelinin yüzde onundan fazla olmamak
kaydıyla Kurul tarafından belirlenen bölümünü yetkilendirme anlaşması
yaptıkları kurum veya kuruluşa öder.",
• (ç) bendinin 2. alt
bendinde,
"2) Yetkilendirilmiş
kurumlar yetki belgesi verdikleri şirketlerin faaliyetlerini izler, bu Kanun ve
bu Kanunun uygulanmasına yönelik olarak Bakanlık tarafından yürürlüğe konulacak
yönetmelik hükümlerine aykırılık teşkil eden hususları otuz gün içerisinde
Genel Müdürlüğe bildirir.",
- 2. fıkrasında da,
"(2) Yetki belgesinin
verilmesine, yetkilendirilecek kurumlarda ve şirketlerde aranacak niteliklere,
yetki belgesi ve enerji yöneticisi sertifikasına ilişkin hususlar ile bu madde
kapsamındaki yetkilendirmelere, faaliyetlere ve görevlere ilişkin usûl ve
esaslar Bakanlık tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir.",
düzenlemelerine yer
verilmiştir.
Düzenlemelerde, yetki
belgesinin verilmesine, yetkilendirilecek kurumlarda ve şirketlerde aranacak
niteliklere, yetki belgesi ve enerji yöneticisi sertifikasına ilişkin hususlar
ile 5. madde kapsamındaki yetkilendirmelere, etkinliklere ve görevlere ilişkin
yöntem ve ilkelerin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca yürürlüğe konulacak
yönetmeliklerle düzenleneceği belirtilmiştir.
Ayrıca, Yasa'nın 7.
maddesinin (1). fıkrasının,
- (a) bendinin 4. alt
bendinde,
"4) Enerji yöneticileri
ile enerji yönetim birimlerinin görev ve sorumluklarına ilişkin usûl ve
esaslar, Bakanlık tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir. Milli
Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda ise enerji yöneticisi görevlendirilmesine
ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık ile müştereken hazırlanarak Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle düzenlenir.",
- (ç) bendinde,
"ç) Toplam inşaat alanı
yönetmelikte belirlenen mesken amaçlı kullanılan binalarda, ticari binalarda ve
hizmet binalarında uygulanmak üzere mimari tasarım, ısıtma, soğutma, ısı
yalıtımı, sıcak su, elektrik tesisatı ve aydınlatma konularındaki normları,
standartları, asgari performans kriterlerini, bilgi toplama ve kontrol
prosedürlerini kapsayan binalarda enerji performansına ilişkin usûl ve esaslar,
Türk Standartları Enstitüsü ve Genel Müdürlük ile müştereken hazırlanarak
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle
düzenlenir. Yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edilmesi halinde ilgili idare
tarafından yapı kullanma izni verilmez.",
(d) bendinde,
"d) Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmeliğe göre hazırlanan yapı
projeleri kapsamında enerji kimlik belgesi düzenlenir. Enerji kimlik belgesinde
binanın enerji ihtiyacı, yalıtım özellikleri, ısıtma ve/veya soğutma
sistemlerinin verimi ve binanın enerji tüketim sınıflandırması ile ilgili
bilgiler asgarî olarak bulundurulur. Belgede bulundurulması gereken diğer
bilgiler ile belgenin yenilenmesine ve mevcut binalar da dahil olmak üzere
uygulamaya ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık ile müştereken hazırlanarak
Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir.
Mücavir alan dışında kalan ve toplam inşaat alanı bin metrekareden az olan
binalar için enerji kimlik belgesi düzenlenmesi zorunlu değildir.",
(f) bendinde,
"f) Ulaşımda enerji
verimliliğinin artırılması ile ilgili olarak; yurt içinde üretilen araçların
birim yakıt tüketimlerinin düşürülmesine, araçlarda verimlilik standartlarının
yükseltilmesine, toplu taşımacılığın yaygınlaştırılmasına, gelişmiş trafik
sinyalizasyon sistemlerinin kurulmasına ilişkin usûl ve esaslar, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı ile müştereken hazırlanarak Ulaştırma Bakanlığı tarafından
yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir."
(ğ) bendinde,
"ğ) Yakma tesislerinde
yer alan kazanlardan, brülörlerden, kat kaloriferi ve kombilerden Genel
Müdürlük ile müştereken hazırlanarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından
yürürlüğe konulacak yönetmelikte belirlenen asgarî verimlilik değerlerini
sağlamayanların satışına izin verilmez.",
h) bendinde de,
"h) Elektrik
motorlarının, klimaların, elektrikli ev aletlerinin ve ampullerin
sınıflandırılmasına ve asgarî verimlerinin belirlenmesine ilişkin usûl ve
esaslar Genel Müdürlük ile müştereken hazırlanarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir ve asgarî sınırları
sağlamayanların satışına izin verilmez.",
denilmektedir.
Öte yandan, Yasa'nın 10.
maddesinin (1). fıkrasının (a) bendinin,
- 1. alt bendinde, 5. madde
kapsamında yetkilendirmelerle ilgili yönetmelik kurallarına aykırı
davranılması,
- 3. alt bendinde,
yönetmelikler kapsamında istenen gerekli bilgilerin otuz gün içinde, doğru ve
gerektiği biçimde verilmemesi,
- 5. alt bendinde, 5.
maddenin (1). fıkrasının (ç) bendinin 2. alt bendi kapsamında çıkarılan
yönetmelik kurallarına aykırı davranılması,
- 8. alt bendinde, 7.
maddenin (1). fıkrasının (a) bendi ve ilgili yönetmelik kurallarına aykırı
davranılması,
idari yaptırım gerektiren
durumlar olarak sayılmıştır.
Böylece, incelenen Yasa'nın
belirtilen maddelerinde yönetmelikle düzenlenmesi öngörülen hususlara
uyulmaması, idari yaptırım konusu yapılmıştır.
Anayasa'nın 2. maddesinde,
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti
ilkesinin gerektirdiği suç ve cezalarla ilgili düzenlemeler Anayasa'nın 38.
maddesinde yapılmıştır.
Maddede, kimsenin, işlendiği
zaman yürürlükte bulunan yasanın suç saymadığı bir eylemden dolayı
cezalandırılamayacağı belirtilerek suç ve cezada yasallık ilkesi kabul
edilmiştir.
Suç ve cezada yasallık
ilkesi, her şeyden önce bir hak ve özgürlük güvencesidir ve hukuk devleti
niteliğinin vazgeçilmez ilkesidir.
Suç ve cezada yasallık
ilkesi, suç oluşturacak işlem ve eylemlerin ve bunlara uygulanacak cezaların
yasada açıkça belirtilmesini, bu konuların idari düzenleyici işlemlere
bırakılmamasını gerektirmektedir. Çünkü, suç oluşturacak işlem ve eylemlere
yasada belirgin biçimde yer verilmemesi, bu konunun idari düzenleyici işlemlere
bırakılması belirsizlik yaratacak ve yasallık ilkesinin ihlali anlamına
gelecektir.
Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli
kararlarında da belirttiği gibi, Anayasa'nın 38. maddesinde
"adli-idari" ayrımı yapılmadığı için idari suç ve cezalar da bu madde
kapsamına girmektedir. Dolayısıyla, idari suç oluşturan eylemlerin ve bunların
cezasının da, açıkça ve yeterli belirginlikte yasayla düzenlenmesi anayasal
zorunluluktur.
Yukarıda yapılan
açıklamalarda belirtildiği gibi, incelenen Yasa'da, maddelerin kendi içinde ya
da 10. maddede idari yaptırımlar düzenlenmiş olmakla birlikte, suç oluşturacak
eylemlerin belirlenmesi yönetmeliğe bırakılmıştır. Başka bir anlatımla,
Yasa'da, yönetmelikle saptanan eylemlere uyulmaması idari yaptırım nedeni
sayılmıştır.
Bu durumda incelenen Yasa'nın
5, 7 ve 10. maddelerindeki düzenlemeleri suç ve cezada yasallık ilkesi ve hukuk
devleti niteliğiyle bağdaştırmak olanaksızdır.
Yayımlanması yukarıda
açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5584 sayılı "Enerji Verimliliği
Kanunu", 5, 7 ve 10. maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce bir kez
daha görüşülmesi için, Anayasa'nın değişik 89 ve 104. maddeleri uyarınca
ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İstanbul Milletvekili
Algan Hacaloğlu ve 40 milletvekilinin, İstanbul'da bir çocuğun kanalizasyona
düşerek hayatını kaybetmesi olayı ile altyapı çalışmalarıyla ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/428)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
On beş yıldır Büyükşehir
Belediye Başkanlığınca yapılan altyapı ihalelerinin yandaş firmalara verildiği,
belirli tarikat bağlarının ihalelerin dağıtımında etkili olduğu, ihalelerin
sonuçlandırılmasında zaman zaman yürürlükteki yasalara ve mevzuata yeterince
uyulmadığı, bu işlerin yapımı aşamasında belediye başkanlığınca gerekli fenni
denetimin yapılmadığı, inşaat bölgelerinde kent sakinlerinin güvenliğini koruyacak
önlemlerin yeterince alınmadığı, bu nedenlerle, 5 yaşındaki kız çocuğu Dilara
Dumru'nun rögardan kanalizasyona düşerek hayatını kaybetmesi olayında olduğu
gibi, bugüne değin birçok yaralanma ve ölüm olayının gerçekleşmiş olduğu
hususları yaygın olarak dile getirilmekte, konu medyada geniş olarak yer
almaktadır. Bu durum göz önüne alınarak, bu konuda alınması gerekli önlemlerin
araştırılarak belirlenmesi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı karar ve
uygulamaları nedeniyle bu süreçte meydana gelmiş olan her türlü olumsuzluğun ve
sorumluluğun araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci, TBMM içtüzüğünün 104
ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Algan Hacaloğlu (İstanbul)
2- Mehmet Sevigen (İstanbul)
3- Atilla Kart (Konya)
4- Fahrettin Üstün (Muğla)
5- Ali Arslan (Muğla)
6- Yılmaz Kaya (İzmir)
7- Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
8- Türkân Miçooğulları (İzmir)
9- Erdal Karademir (İzmir)
10- Yavuz Altınorak (Kırklareli)
11- Halil Akyüz (İstanbul)
12- Ali Rıza Bodur (İzmir)
13- Necati Uzdil (Osmaniye)
14- İlyas Sezai Önder (Samsun)
15- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16- İsmet Atalay (İstanbul)
17- Mehmet Kartal (Van)
18- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
19- Esat Canan (Hakkâri)
20- Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21- Orhan Eraslan (Niğde)
22- Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
23- Tacidar Seyhan (Adana)
24- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
25- Ahmet Ersin (İzmir)
26- Nejat Gencan (Edirne)
27- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
28- İzzet Çetin (Kocaeli)
29- Hakkı Ülkü (İzmir)
30- Feramus Şahin (Tokat)
31- Mehmet Semerci (Aydın)
32- Güldal Okuducu (İstanbul)
33- Oğuz Oyan (İzmir)
34- Enis Tütüncü (Tekirdağ)
35- Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
36- Zekeriya Akıncı (Ankara)
37- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
38- Mustafa Özyürek (Mersin)
39- Ali Oksal (Mersin)
40- Onur Öymen (İstanbul)
41- Birgen Keleş (İstanbul)
Gerekçe:
İstanbul'da, Tavukçu
Deresi'nin ıslah çalışmaları kapsamında, Bahçelievler Kerim Çavuş Caddesi'nde 5
yaşındaki bir yavrumuzun, kent sakinlerinin geçişine açık tutulmuş, üzeri
sadece kartonla örtülmüş bir kanalizasyon rögarına düşmesi sonucu yaşamını
yitirmesini, sadece ailesi ve yakınları değil, bütün Türkiye acı ve utançla
izlemiştir. Olaydan sonra basına yansıyan bilgiler, bu ölüm olayının sıradan
bir kent kazası olarak değerlendirilmemesi gerektiği konusunda çok ciddi
iddialara neden olmuştur.
• Bu insanlık ayıbı olan
tablo nasıl bir sorumluluklar ve ihmaller zinciri içinde ortaya çıkmıştır? Bu
olayın arkasında yatmakta olan "teknik, fenni ve güvenlik nitelikli"
kuralların ihmali hangi boyutlardadır?
• Eğer ortada bir ihmal veya
işin yapımı ile ilgili fenni şartnamelere aykırılık varsa bunun sorumluları
kimlerdir?
• Benzeri olayların tekrar
yaşanmaması için ne tür teknik ve idari tedbirler alınmalıdır?
• Bu ve benzeri olayların,
Büyük Şehir Belediyesi tarafından son yıllarda gerçekleştirilmiş olan altyapı
ihalelerinin "usulüne, kurallara ve mevzuata" uygun olarak yapılmış
olup, olmadığı konusu ile bir ilişkisi ve bağlantısı var mıdır?
• Ölüme neden olan altyapı
işinin müteahhidi olarak görülen MVM Şirketinin, işi alış şeklinde, bu konuda
açılmış olan ihalenin kural ve yasalara uygun olarak yapılmış olup olmadığı
konusunda, Kamu İhale Kurumu'nun bu konuda yapmış olduğu itiraz ve müdahalelerinde
gerçekler nedir? Büyük Şehir Belediye Başkanlığı'nın bu konularda ihmal ve
sorumluluğu var mıdır?
• MVM firmasının işi
devrettiği taşeron firmanın işin ehli olup olmadığı ve işin taşeronlara
devrinin işin yapımı ve denetiminde bir eksiklik yaratıp yaratmadığı
hususlarında gerçekler nedir? Büyük Şehir Belediye Başkanlığı'nın bu konularda
ihmal ve sorumluluğu var mıdır?
• MVM Firması sahibi olarak
gözüken Bilal Şahin'in bundan yıllar önce;
- Başbakan Tayyip Erdoğan,
- Başbakanlık Müsteşarı Ömer
Dinçer,
- İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu
- Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun
- Adalet Bakanı Cemil Çiçek
- MSP eski Bakanı Korkut Özal
- Bayındırlık ve İskân Eski
Bakanı Zeki Ergezen
- Saadet Partisi Genel
Başkanı M. Recai Kutan
- AKP iktidarın en yakınında
yer alan Kalyon İnşaat firmasının sahipleri, Hasan Kalyoncu ve Hüseyin
Kalyoncu'da dahil olduğu,
benzeri duyarlılıkları
paylaşan Birlik Vakfı'nın kurucusu olması bir tesadüf müdür?
• Birlik Vakfı son on beş
yıldır yapılan Büyük Şehir alt yapı ihalelerinde, müteahhit firma
belirlenmesinde etkili olmuş mudur? Bu ilişkiler, özellikle son beş yıldır ülke
yönetimine ağırlığını koyduğu gözlemlenen "Tarikat-Ticaret-Siyaset"
sarmalının bir uzantısı değil midir?
• Belediyeden 12 trilyon TL.
ihale bedeli üzerinden alınan, akabinde 9,6 trilyon ve 6 trilyon TL.'ye
taşeronlara devredilen alt yapı işleri hangileridir, müteahhit ve taşeron
firmaları kimdir? Bu kamu kaynaklarının talan edilmesi değil midir?
Bu ve diğer benzeri soruları
araştırarak, gerekli güvenilir tespitleri yapacağı, sorunlara açıklık
kazandıracağı, sorunların tekerrür etmemesi için öneriler geliştireceği, tüm
yanlışlık ve olumsuzlukların sorumluların belirlenmesine yardımcı olacağı
inancı ve kanaati içinde bu Araştırma Önergesi verilmiştir.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Kanun teklifinin geri
alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
(Devam)
2.- Diyarbakır Milletvekili
İrfan Rıza Yazıcıoğlu, Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan, Trabzon Milletvekili
Cevdet Erdöl, Aydın Milletvekili Semiha Öyüş, Van Milletvekili Yekta
Haydaroğlu, Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak, Diyarbakır Milletvekili
Mehmet Fehmi Uyanık, Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, (2/970) esas
numaralı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni geri aldıklarına ilişkin önergesi
(4/440)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/970 Esas Numaralı Kamu
Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifimizi geri çekiyoruz.
Gereğini arz ederiz.
13/3/2007
İrfan Rıza Yazıcıoğlu Sabri
Varan Cevdet Erdöl
Diyarbakır Gümüşhane
Trabzon
Semiha Öyüş Yekta
Haydaroğlu Remziye Öztoprak
Aydın Van Ankara
Mehmet Fehmi Uyanık Osman
Aslan
Diyarbakır Diyarbakır
BAŞKAN - İçişleri
Komisyonunda bulunan teklif geri verilmiştir.
Başbakanlığın Anayasa'nın
82'nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
3.- Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmen'in bir heyetle birlikte Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1228)
13/03/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmen'in, bir heyetle birlikte katıldığı, 24-25 Ocak 2007 tarihlerinde
Sofya'da gerçekleştirilen Türk-Bulgar Karma Ekonomik Komisyonu 17. Dönem
Toplantısına, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine
göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mehmet Ali Suçin
Batman Milletvekili
Mehmet Soydan Hatay Milletvekili
BAŞKAN - Kabul…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.20
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan
SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin İkinci
Oturumu'nu açıyorum.
Başbakanlığın Anayasa'nın
82'nci maddesine göre verilmiş tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Sayın milletvekilleri, kâtip
üyeler arasında ihtilaf olduğu için oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için dört dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tezkere kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1.- (10/106) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14/3/2007
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 14.03.2007
Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Kemal Anadol
İzmir
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmının, 65 inci sırasında yer alan (10/106) Esas Numaralı Meclis Araştırma
Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul'un; 14.03.2007 Çarşamba günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin lehinde, Muğla Milletvekili Ali Arslan.
Sayın Arslan, buyurun.
Sayın Arslan, birkaç dakika
rica edeyim, sistemde bir tıkanma oldu.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, sistemdeki arıza nedeniyle birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.45
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan
SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Üçüncü
Oturumu'nu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup
önerisinin lehinde, Muğla Milletvekili Ali Arslan.
Sayın Arslan, buyurun.
Süreniz on dakika.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca verilmiş olan
-eczacıların son dönemde büyük sıkıntı çektiklerini hepimiz biliyoruz-
eczacıların sorunlarının araştırılmasıyla ilgili Meclis araştırması açılması için
verilmiş önergenin lehinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, güzel
bir tesadüf, bugün, aynı zamanda da 14 Mart Tıp Bayramı'nın kutlandığı gün.
Gerçi ne kadar bayram? 14 Martı bir bayram coşkusu içinde kutlayabiliyor muyuz,
tartışılabilir. Sayın Bakanı dinleyince, sanki gerçekten sağlıkta çok önemli
adımlar atılmış, büyük sağlık sorunları çözülmüş, o nedenle bir bayram
sayılabilir edasında anlattı. Ancak, bakın, bugün sağlık çalışanları 14 Martta
sokaklarda. 14 Martta dertlerini dile getirebilmek için bir günlük işi bırakma
eylemi kararı aldılar. Sayın Bakan, birkaç günden beridir bu eylemi tehditlerle
engellemeye çalışıyor, biraz önce de kürsüden "Sağlık hizmeti vermeyeceğim,
demek suçtur." diyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
arkadaşlarımız "Sağlık hizmeti vermeyeceğiz." demiyorlar, acil
hastalara, kanserli hastalara, anında müdahale edilmesi gereken hastalara
herkes bakıyor ve herkes görevinin başında. Sağlıkta Dönüşüm Projesi diye uzunca
bir dönemden beri Türk sağlık sektörüne verdiğiniz olumsuzlukları halka
gösterebilmek için, size duyurabilmek için sokaklardalar. Bu, sadece Türkiye'de
değil, bakın, Fransa'da da Almanya'da da Yunanistan'da da Güney Amerika
ülkelerinde de Guatemala'da sağlık çalışanları, Dünya Sağlık Örgütünün bizim
gibi ülkelere önerdiği "sağlıkta dönüşüm" adı altında sağlığı
piyasalaştıran, sağlığı anayasal bir hak olmaktan çıkarıp ticari bir meta, alan
hâline getirmeye çalışılan uygulamalara karşı durmak için onlar da eylem
yapıyor. Bizdeki gibi bir günlük eylemler de değil, Fransa'da günlerce süren,
Almanya'da günlerce süren eylemler yaptılar. Ayrıca, bu insanların bu hakkı
anayasal da bir hak. Sağlık Bakanının, bu insanları tehdit etme yerine
seslerine kulak vermesi gerekiyor, ancak, üzülerek görüyoruz ki, Sağlık Bakanı,
12 Eylül döneminde görülmeyen bir anlayış içinde sağlık çalışanlarının üzerine
tehditler savuruyor, eyleme katılanlar hakkında cezai işlem uygulanacağını…
Savcıları göreve çağırıyor. Ben, Sayın Bakanı bu anlayışı nedeniyle kınıyorum.
Değerli arkadaşlarım, önerge,
eczacı sorunlarıyla ilgili. Bakın, eczacılar da pazar günü alandaydılar, beyaz
eylemdeydiler. Bir hafta önce de gazetelere sayfa sayfa ilan verdiler
"sıkıntı çekiyoruz" diye. Bakın, gazetedeki ilanları bu: Tam sayfa,
gazetede eczacılarımız "İlacınıza ve eczacınıza sahip çıkın." diye
ilan verdiler. Bu ilandan bazı başlıklar okumak istiyorum. Nedir sıkıntıları?
Değerli arkadaşlarım,
meydanlara çıkıyor, kızıyoruz, gazetelere ilan veriyorlar, kızıyoruz, ama,
sorunlarını çözmek konusunda herhangi bir adım attığımız yok, tam tersine,
sorunu çözmek yerine sağlık çalışanlarını suçluyoruz.
Bakın eczacılar ne diyor
değerli arkadaşlarım: "Yeter artık" diye bir başlık atmışlar.
"Akşamdan sabaha bilgimiz dışında ve baş döndürücü hızla değiştirilen ilaç
alım koşulları, kullanım raporları ve reçete yazılım düzeni bizi
bıktırdı." diyorlar. "İlaç fiyat politikaları nedeniyle hastalarımız
kanser ilaçları gibi hayati önemi haiz ilaçları alamamakla karşı karşıyadır."
diyorlar.
Bakın, siz "Çok kolay
ulaşıyor." diyordunuz -ilaçlara- o sektörün içindeki en önemli unsurlardan
olan eczacılar söylüyor bunu.
Değerli arkadaşlarım, bir
eczacılık yasası, eczacılık alanında bir düzenleme yapmak üzere bir hazırlık
içinde olunduğunu biliyoruz. Sermayedarları hâkim kılan, zincir eczanelere
zemin hazırlamak için hazırlanan bir yasa tasarısı olduğunu herkes biliyor, bu
konuda itirazları var.
Sayın Başbakana sesleniyorlar
bu ilanda, "Sözünü tut." diyorlar Sayın Başbakana. "Bir sözüyle
10 Şubat 2005'te tüm ülke insanımızın ilaca ulaşımı için, her türlü sıkıntıya
göğüs gererek sorumluluğu üzerimize aldık. Devletimizden beklentimiz bizlerle
yaptığı sözleşmedeki ödeme sürelerine uymasıdır. Geri ödemelerin zamanında
yapılmaması nedeniyle depolara faiz ödeyerek devletin sağlık harcamalarına
finansör olmak zorunda bırakılıyoruz." Başbakana sesleniyorlar
"Sözünü tut." diye.
Ve değerli arkadaşlarım,
diyorlar ki: "İçinde bulunduğumuz koşullar bizi iflasın eşiğine
getirmiştir. Acil olarak önlem alınmadığı taktirde Türkiye genelindeki yirmi üç
bin eczane kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çığlıklarımıza kulak
verilmesini istiyoruz." diyorlar değerli arkadaşlarım.
Meydanlarda çığlık atıyorlar,
gazete ilanlarında çığlık atıyorlar. Bu insanların sesini duyalım. Gerçekten
ödemedeki büyük gecikmeler nedeniyle her birisi batma noktasında olan bu eczacı
arkadaşlarımızın sorunlarına mutlaka çare bulmalıyız.
Değerli arkadaşlarım, ilaç
deyince, birkaç çarpıcı rakam vermek istiyorum. Bakın, ithal ilaç… Sayın Bakan
dedi ki, işte SSK ilaç fabrikasının kapatılmasını eleştiren Sami Tandoğdu
arkadaşımıza verdiği cevapta, "Kardeşim, ne kadardı ki, zaten çok küçük
bir rakamdı." Nedir bu yabancı hayranlığınız? Geliştirin. Bakın, sizin
anlayışınızda, geçmişte, sizin anlayışınızda olan, bu ülkede iktidar olan
partiler, cumhuriyet döneminde kurduğumuz uçak fabrikalarını kapattılar. Çok
önemli değil belki, ama, keşke açık olsaydı bugün, belki de uçak sektöründe,
uçak sanayisinde dünya ülkeleriyle yarışır hâle gelecekti, küçümsemeyin.
SSK'nın ilaç fabrikalarını keşke geliştirme kararı alabilseydi, kapatma kararı
alarak değil.
Değerli arkadaşlar, 2,5
milyar dolar, ithal ilaca harcadığımız para. Petrol ithalatımızın yarısı kadar,
çok önemli bir rakam. Nedir bu yabancı hayranlığı! Kendimiz üretmeye çalışalım.
Bakın, geçtiğimiz yıl mayıs
ayında, 16 Mayısta Sayın Abdulaziz Yazar, Eczacılar Günü nedeniyle gündem dışı
söz alıyor. Orada, Sayın Dursun Akdemir, Sayın Sağlık Bakanına bir soru
soruyor. Diyor ki: "Bu immün yetmezliği nedeniyle ithal bir ilaç var,
immünglobilin. Bu ilaçlarda nisan ayından beri bir sıkıntı var. Bu sıkıntı
konusunda ne yapıyorsunuz?" Sayın Bakan "Ya, bu, bizden kaynaklanan
bir olay değil. Dünyadaki üretiminden kaynaklanan bir sıkıntı var. Bunu en kısa
zamanda çözeceğiz, müsterih olun." diyor.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakan bu sözü verdikten sonra, "İmmünglobilin ithalatındaki sıkıntıyı
çözeceğim." dedikten sonra ne oldu biliyor musunuz? Sayın Şerif Birinç
burada mı bilmiyorum, çok yakın tanıktır, iki buçuk yaşında bir çocuk, o ilaç
bulunamadığı için, Sayın Bakan bu sözü verdikten iki ay sonra, Bursa'da öldü.
Sıkıntı devam ediyordu, hâlâ çözülebilmiş değil. Sayın Özdilek de tanıktır
Bursa'dan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Özyurt. Özyurt.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Sayın
Özyurt, özür dilerim.
Ekim ayının sonunda, beş
yaşında bir çocuk daha öldü. Sayın Bakan mayıs ayında söz veriyor "Bu
sorunu çözeceğiz." diye. İthal bir ilaç, sıkıntısı orada. Sayın Bakanın
dediği gibi üretimindeki sıkıntı da değil. Sayın Bakan, bu kürsüden bu Meclisi
kandırmaya yönelik çok sayıda yanlış bilgiler veriyor. O dönemki sıkıntı,
geçtiğimiz yıl nisan ayında, biliyorsunuz, bir ekonomik kriz yaşandı. Dolar
fiyatındaki artış, o ilacı ithal etmesi gereken firmanın, şirketin o ilacı
ithal etmemesinden kaynaklandı.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
Türkiye'de, immünglobilin yetmezliği nedeniyle Türkiye'de çocuklarımız öldü.
Peki, o üretim noksanlığı nedeniyle niye Amerika'da, Almanya'da, Fransa'da,
dünyanın başka ülkesinde, çocuklarımız, o ilaç temin edilemediği için ölmedi?
Şimdi, Sayın Bakan buradan caka satıyor, şöyle düzelttik, böyle düzelttik diye.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
en büyük aldatmacalardan bir tanesi de hastanelerde rehin kalmamak. Geçtiğimiz
günlerde Mersin'de bir rehin kalma olayı yaşadık, hastanede değil, hapishanede.
Hastaneye olan borcunu ödeyemediği için bir yurttaşımız, eşiyle, çocuğuyla
beraber hapishaneye düştü ve bir yardımsever yurttaşımız kurtardı.
"Efendim, bu münferit bir olay…" Değil değerli arkadaşlarım, değil;
basına yansıyanlar bunlar. Bakın, benzer bir olay, ondan iki ay önce
Kırıkkale'de yaşandı. Yine, hastane borcunu ödemediği için hapse girdi
insanlar.
Bu olayı araştırırken,
immünglobin olayını araştırırken gördüm ki, aynı olay Bursa'da da yaşanmış.
İsimlerini veriyorum -sizlere de yansımış olabilir- Muhammet, yine, immün
yetmezliği nedeniyle tedavi görüyor, 7.500 liralık borcunu babası ödeyemiyor
-ismi de var bende, Muhittin Tunç- on gün hapis cezasına çarptırılıyor. Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, Bakanın anlattığı gibi, sizlerin bildiği gibi değil
olaylar. İnsanlar, hastane borçlarını ödeyemediği için hastanelerde rehin
kalmıyor, hapishanelere düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu yurttaşımızın sorumluluğunu, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Osmangazi Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Zekeriya Day üstüne
almış. Diyor ki: "Bu olay siyasetçilerin hatasından kaynaklanmıştır. Ben
bunun sorumlusunun siyasetçiler olduğunu biliyorum. Çok uğraştım bu
yurttaşımızın hapse düşmemesi için; ama, çözemedim ve Adalet ve Kalkınma
Partisindeki görevimden istifa ediyorum." Bakın, çok onurlu bir davranış,
kutluyorum o gencimizi.
Şimdi, Doğubeyazıt'ta,
kanatlılarda görülen kuş gribini yurttaşlarımızdan sakladığınız için üç
çocuğumuz ölüyor, Sayın Bakan hâlâ yerinde oturuyor! İmmünglobin yetmezliği
nedeniyle, ithal ilacı getiremediğimiz için çocuklarımız ölüyor, Sayın Bakan
yerinde oturuyor, Adalet ve Kalkınma Partisinin Gençlik Kolları Başkan
Yardımcısı siyasi sorumluluğu üstüne alıyor, istifa ediyor. Sayın Bakan, önce
sizin istifa etmeniz gerekiyor! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Sağlıkta dönüşüm…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan…
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Bağlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Arslan,
bakınız…
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Bağlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır, bağlanacak
bir şey yok da, sözünüzü tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, söylenecek çok şey var. Sağlıkta dönüşüm adına çöküş
yaşanıyor ve maalesef, çok buruk bir 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Aynen sizin gibi söylüyor Cumhuriyet gazetesi de. Cumhuriyet gazetesi de sizin
gibi söylüyor, "çöktü" diyor.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Ben,
yine de, 14 Mart Tıp Bayramı'nda bütün sağlık çalışanlarının, doktorlar,
hemşireler ve diğer sağlık personelinin Tıp Bayramlarını kutluyorum. Önümüzdeki
dönemde daha mutlu tıp bayramlarında birlikte olabilmek umuduyla, hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arslan.
Önerinin aleyhinde Ümmet
Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup
önerisinin aleyhinde söz aldım. Niçin söz aldığımı biraz sonra sizlere
açıklamaya çalışacağım. Ancak, öncelikle, bugün 14 Mart Tıp Bayramı; Türkiye'de
sağlık teşkilatında çalışan, başta doktorlarımız olmak üzere, bütün
görevlilerimizin Tıp Bayramlarını gönülden kutluyorum. Önümüzdeki yıllarda
bugünkünden daha iyi şartlarda tıp bayramı kutlama dileklerimi de iletmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu grup önerisiyle ilgili araştırma
önergesi 03/06/2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş. Aradan
çok uzun süre geçmiş ve geldiğimiz noktada bir araştırma komisyonunun
kurulması, faaliyete geçmesi, raporunu hazırlaması ve bunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşülme imkânının olmaması nedeniyle aleyhte söz aldım.
Çünkü, komisyonu kuracaksınız, İç Tüzük 105'e göre üç aylık bir süre
vereceksiniz, üç ay içerisinde bitiremezse bir aylık ek süre… Ee, zaten
Meclisin kapanmasına çok az bir süre kaldı. O nedenle, bu araştırma önergesinin
aleyhinde söz aldım. Ancak, şunu hemen ifade etmek istiyorum ki, araştırma
önergesinin bu sebeple aleyhinde söz aldım, ama Türkiye'deki eczacıların
problemlerinin ne kadar büyük olduğunu da çok yakından bilen birisiyim. Bu
problemlerin de daha önceden bir araştırma komisyonu kurularak, çok ciddi bir
şekilde incelenmesi ve araştırılması gerektiği inancında olduğumu da ifade
etmek istiyorum.
Şimdi, demin Sayın Bakanımı
dinledim. Sayın Bakanımın konuşmasından büyük üzüntü duydum. Kendileri de
buradalar. Şimdi, Sayın Bakanımız, elbette, hasta vatandaşlarımızın
hastalıklarıyla ilgili iş bırakma neticesinde ortaya çıkacak olumsuzlukları
hiçbirimizin kabul etmesi mümkün değil. Ancak, bir sayın bakanın, bu konuyla
ilgili olarak, konunun muhataplarıyla, maalesef, uzun zamandan beri ciddi
manada uyum içerisinde olmadıkları da kamuoyunun malumu. Siz bunlarla
oturacaksınız, bir araya geleceksiniz… Ee, dinleyiniz Sayın Bakan bunları,
dinleyiniz. Nedir sıkıntıları, nedir problemleri, nedir ortada olan problemler,
sıkıntılar, bunları dinleyiniz. Siz dinlemiyorsunuz. Dinlemediğiniz için de bu
tür ortaya çıkışlar karşısında da, maalesef, bir sağlık bakanının yapmaması
gereken bir konuşmayı yapıyorsunuz. Aynı şey toplumun diğer kurumları ve
kuruşlarıyla da söz konusu. Bu iktidar döneminde… Yargıyla, YÖK'le, Türk
Tabipleri Birliğiyle, orduyla, Cumhurbaşkanıyla bir iktidar uzun zamandan beri
bir çatışma içerisinde. Türkiye böyle şeylere alışık değil. Gerginliklerin,
kamplaşmaların, çatışmaların hiçbirimize yarar sağlamayacağı da ortada.
Şimdi, Sayın Bakan geçmiş
dönemlere yönelik de bazı sözler söyledi. Kaderine terk edilen sağlık
ocaklarından bahsetti geçmiş dönemlerde. Allah'tan korkun Sayın Bakan. O sağlık
ocakları, sağlık ocaklarında çalışan doktorlar, kamu görevlileri, hemşireler,
ebeler, sağlık memurları, geçmişten günümüze, bu ülkeye çok büyük hizmetlerde
bulunmuştur; o sağlık ocaklarını ayakta tutmak için cansiparane çalışan
arkadaşlarımızdır, görevlilerimizdir. Geçmiş hükûmetleri suçlayarak,
"kaderine terk edilmiş" diyerek nereye varmak istiyorsunuz Sayın
Bakan?
Aşı kampanyalarından
bahsettin. Tebrik ediyorum. Kızamıkta çok ciddi mesafe almışlar. Ama -1985'te
neredeydiniz Sayın Bakanım, bilmiyorum- Türkiye'nin en büyük aşı kampanyası,
1985 yılında, UNICEF'le beraber yapılmış ve dünya ülkeleri arasında yapılan
aşılama kampanyalarında, Türkiye, bu noktada, en başarılı aşı kampanyasını
yapan ülke olmuştur. 1985 yılında yapılmıştır bu.
Şimdi, Sayın Bakan geliyor:
"Doktor sayımız ziyadesiyle yetersiz." Dört buçuk yıldır
hükûmettesiniz Sayın Bakan. Doktor sayımız yetersizse, bunun tedbirlerini alma
durumunda olan, o makamda olan insanlarsınız. Ne yaptınız dört buçuk yıldan
beri Türkiye'deki doktor sayısını artırmak için, geliniz, burada söyleyiniz.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş)
- Ne yapmadık? Sen ne bilirsin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Bakan, bakınız, Sayın Başbakan, bu yabancı doktorlarla ilgili
olarak, bir gerekçenin altına imza atmış. Orada diyor ki Sayın Başbakan:
"Türkiye'de hekimler çok zor şartlar altında çalışıyor, 120 kişiye bakmak
mecburiyetinde kalıyorlar, bu nedenle de hastalarımız sağlıklı tedavi imkânına
sahip olamıyorlar." Bunu Sayın Başbakan gerekçenin altına koymuş. Dört
buçuk yıl sonra siz diyorsunuz ki: "Sağlıkta dönüşüm, devrim…" Sayın
Başbakan diyor ki: "Doktorlarımız günde 120 hastaya bakmak mecburiyetinde
kalıyorlar. Bu da sağlık hizmetlerinin verimli verilmesinin önündeki en büyük
engeldir."
Hanginize inanacağız Sayın
Bakan? Şimdi, siz diyorsunuz: "Doktor sayısı yetersizdir." Sayın
Başbakan diyor ki gerekçede: "Doktor dağılımı dengesiz." Şimdi, dört
buçuk yıl sonra Sayın Başbakan "doktor sayısı dengesiz" diyor. Bunun
tedbirini alacak olan insan Sayın Başbakan. Sayın Bakan, siz alacaksınız bu
tedbiri, muhalefet yapacak değil ki. İktidarınızın sonuna gelmişsiniz, hâlâ
Türkiye'de sağlığın karşılaştığı acı tabloları gerekçenizin içerisine
dercediyorsunuz.
Şimdi, Sayın Bakan bir şey
daha söyledi; Meclisin güçlenmesini istedi. Ona hiçbirimizin itirazı yok.
Elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendisine verilen görevi bihakkın yerine
getirmeli. Ancak, buradan çıkan kanunlar, buradan çıkan kanunlar… Biz burada
hepsini de söyledik. Muhalefet milletvekilleri söyledi, dedi ki: "Şu, şu,
şu gerekçelerle, bu kanunlar, Sayın Cumhurbaşkanından, Anayasa Mahkemesinden
geri döner." Ee, döndü. Biz diyoruz ki… Gerekçeleriyle beraber size
söylüyoruz, "yapmayın, yanlış yapıyorsunuz, hata yapıyorsunuz"
diyoruz. 57 kanun Sayın Cumhurbaşkanından geliyor, Sayın Bakan da diyor ki:
"Meclisin otoritesini güçlendirelim." Meclisin otoritesini
güçlendirelim de, hukuka ve Anayasa'ya da uygun kanunlar buradan çıkaralım.
Yabancı doktorlarla ilgili
getirdiğiniz kanunda bir mutabakatınız var mı? Sağlık Komisyonu Başkanı diyor
ki "geri çekiyoruz", Sayın Başbakan diyor ki "devam
ediyoruz." Yani, siz kendi aranızda bir uyum sağlayamamışsınız, kendi
aranızda bir birliktelik, beraberliğiniz yok. Sonra da, gelip, kürsüden
muhalefeti eleştiriye başlamanız son derece yanlış.
Şimdi, eczacılarımız…
Eczacılarımız, 24 bin eczacı… Türkiye'de ilk defa, eczacılar, gazete
ilanlarıyla, içinde bulundukları zor şartları Türk halkına duyurdular. Hepiniz
biliyorsunuz, kaç gün içerisinde ilaç paraları ödenmesi gerekirken… Ben geçen
gün Elâzığ'daydım, bir eczacı arkadaşımız geldi, kasım ayının bedelini
alamadığını, evrakını gösterdi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Haziran var, haziran, haziran…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, oradan milletvekilim "Haziran var." diyor. Ben kasım
ayındakini gördüm. Ee, şimdi… Ama, bu eczacılarımız, bu ilaç bedellerini, ecza
depolarına, peşin veyahut çok daha kısa sürelerde ödüyorlar.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) -
Hadi, hadi…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - "Hadi,
hadi" diyen bir milletvekilimiz, Düzce Milletvekilimiz, seni Düzce'deki
eczacılara havale ediyorum, Düzce'deki eczacılara… Ama, "Hadi, hadi"
sözünüz Düzce'deki eczacıların durumlarına ne kadar bigâne kaldığınızın da bir
işaretidir Sayın Milletvekili. Elde belgeler var, geliniz göstereyim.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Sen
Denizli'dekilere bak.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İşte, verdikleri ilan burada. Niye ilan veriyorlar eczacılar, geçmişte hiç
yapmadıkları şekilde niçin ilan veriyorlar?
Daha geçenlerde, Burdur'un
bir beldesinde, nöbetçi eczacı, iki kişi tarafından öldürüldü. Bakınız, ne zor
şartlar altında çalışılıyor. Bunların, nöbetçi olan eczanelerin etrafında
güvenlik tedbirlerinin alınması zarureti de kendiliğinden ortaya çıkıyor. 6197 sayılı
Kanun'un günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu kadar sıkıntı içerisinde olan ve sermayeleri her geçen gün
eriyen ve bazılarının kilit vurmak mecburiyetinde kaldığı eczacılarla ilgili,
üç sene önce verilen bir araştırma önergesini niçin gündeme getirmedik şimdiye
kadar? Bu dönemde denetim görevini bihakkın yerine getirdiğimizi söyleyebilecek
bir milletvekili var mı aramızda arkadaşlar? Eczacıların sorunlarını yok mu
sayalım? Onların problemleri yok mu? Onu mu anlatmaya çalışıyorsunuz? Ama, ilk
defa Türkiye'de eczacılar yürüdü. Gazete ilanları veriyor. Geliniz… Bunları,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma komisyonu marifetiyle yapsaydık,
ama şimdi zamanı geçirdik. Ancak, yapılacak bir iş var: Belki araştırma
komisyonu kuramayacağız, ama hiç olmazsa bu eczacılarımızın alacaklarının bir
an önce tahsil edilebilmesi ve bundan sonraki ödemelerin zamanında
yapılabilmesiyle ilgili olarak Hükûmet bu konuda gerekli tedbirleri alsın, bu
konuyla ilgili çalışmalarını yapsın, 24 bin eczacımızın meselelerini çözüme
kavuşturması için bir an önce çalışma içerisine girsin.
Değerli milletvekilleri,
evet, Malatya'da…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Toparlıyorum.
İşte, önüme, bir
milletvekilimiz tarafından, Sayın Aslanoğlu tarafından "Millî Eğitimden eczacıların alacağı
Haziran 2006 ödemelerinin hâlâ yapılmadığı…" şeklinde, bir sayın
milletvekili tarafından, not olarak önüme gönderildi.
Değerli milletvekilleri,
eczacıların durumları ortada. Eczacı olan milletvekillerimiz de bu salon
içerisinde mevcut. Geliniz, eczacılarımızın meselesini, Tıp Bayramı'nın
kutlandığı bir günde ciddi bir şekilde ele alalım, onların sıkıntılarının
çözümüyle ilgili bir gayret içerisinde olalım.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Grup önerisinin lehinde,
Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eczacılık mesleğinin sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının bulunabilmesi amacıyla verilen Meclis
araştırma önergesi üzerinde görüşmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, 14
Mart Tıp Bayramı'nı mutsuz, umutsuz ve kırgın bir şekilde yaşayan tüm tıp
mensuplarının bayramlarını kutluyor, gelecek yıllarda, tıp mensuplarının sorunlarını
çözecek Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında 14 Mart Tıp Bayramı'nı daha mutlu
bir şekilde kutlayacağımızı umuyorum.
Değerli milletvekilleri,
eczacı bir milletvekili olarak öncelikle belirtmek isterim ki, eczacılık
mesleği ve eczacılar, sağlık sektörünün en önemli yapı taşlarından biridir. Bu,
asla göz ardı edilmemelidir. Türkiye'de toplam sağlık harcamalarının üçte 1'i
ilaç harcamalarıdır. OECD ülkelerine göre kişi başına ilaç harcamaları
bakımından Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerine nazaran geri durumdadır.
Eczanelerde işin büyük bir
kısmını yürüten eczacılık teknisyenleri için bir eğitim ve sertifika
programlarının zorunlu hâle getirilmesi şarttır.
İlaçta KDV oranları yüzde 8
olarak uygulanmakta iken, ilaç ham maddelerinde KDV oranlarının düşürülmemesi
büyük bir eksikliktir.
Kamu kurumlarının, eczanelere
belirlenen sürelerde ödeme yapmaması, pek çok eczaneyi iflasın eşiğine
getirmiştir. Öte yandan, kamu kurumlarının, reçeteleri kontrol ettikten sonra
eczacıya geri göndermemesi veya reçete kesintisinin nedenini bildirmemesi,
zaman zaman da reçete kontrollerinin elle yapılmasından kaynaklanan hatalar,
sektörde çok büyük sorunlar yaratmaktadır.
Birçok ilacın uzman hekim
tarafından yazılma zorunluluğu, hastaların ilaç temininde güçlük yaşamasına neden
olmaktadır.
Eczacılar, bir yandan ilaç
fiyat değişimleri, öbür yandan reçete kontrolleri konusunda bir standart
olmaması sebebiyle büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Ödeme konusunda yaşanan
sorunların çözümü için bütçeden sağlığa ayrılan payın artırılması, kurumların
ilaç ödemelerine ayrılan ödeneğin öncelikli hâle getirilmesi, borcun mutlaka
zamanında ödenmesi ya da borç zamanında ödenemiyorsa, eczacının geç ödemeden
doğan zararının telafisi için gerekli önlemlerin alınması bir zorunluluktur.
Türkiye'de eş değer ilaç
kullanımını özendirici tedbirler alınamamıştır. ilaçların akılcı kullanımı için
toplumu bilinçlendirici eğitim verilmemektedir. Orijinal ilaç üretimi için
yapılması gereken ar-ge faaliyetleri yetersizdir. Bu eksikliği gidermek için
ar-ge yatırımlarının özel teşvik kapsamına alınması gerekmektedir. Avrupa
Birliğine üye ülkelerin çoğunda var olan ve her ilaç kutusunda yazılı bulunan
"eczacılık meslek hakkı" maalesef, Türkiye'de ne bilinmekte ne de
uygulanmaktadır. 2000'li yıllarda, artık, eczacılık mesleğinin de bir garantisi
ve güvenirliği olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmet tarafından hazırlanan 6197 sayılı Yasa ile ilgili tasarı dört yıldır
İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde görüşülmekte olmasına rağmen, hâlen,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınamamıştır. 6197 sayılı Yasa'da
eczanenin sahibi ve sorumlu müdürü eczacıdır; yerine, Sağlık Bakanlığı
tarafından "eczanenin sorumlu müdürü eczacı olacaktır" ifadesi
getirilmek istenmektedir. Bu ifadeyle zincir eczanelerin yolu açılmakta,
dolayısıyla, serbest eczacının geleceği tehlikeye sokulmaktadır. Eczane
ruhsatlarının eczacı odaları tarafından verilmesi, Türk Eczacıları Birliğince
onaylanması ve bunların Sağlık Bakanlığına bildirilmesi, mesleğimizde çok
önemli bir sıkıntı olan muvazaalı eczane açma ve işletme olayını ortadan
kaldıracaktır.
Değerli milletvekilleri,
kamuda çalışan yaklaşık 1.500 eczacı olmasına rağmen, bunların sorunlarıyla
kimse ilgilenmemektedir. Kamuda çalışan eczacılar denetim amacıyla dış göreve
gönderilmekte, ancak, kendilerine harcırah ödenmemektedir. Bu da kamuda çalışan
eczacılara büyük bir haksızlıktır.
Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının 08/09/2006 tarihli ve 51449 sayılı Genelgesiyle, 2531 sayılı
Yasa'nın 2'nci maddesi gereği, kurumda görev yapmaktayken -hangi sebeple
olursa- ayrılan eczacıların serbest eczane açtıklarında, Kurumla, Kurum
sigortalılarına ilaç temini için sözleşme yapamayacakları yönünde düzenlenme
yapılmış bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre, genelge tarihinden sonra SSK'dan
emekli olarak veya istifa ederek ayrılan pek çok eczacı hâlen Kurumla sözleşme
yapamadığından mağduriyet yaşamaktadır. Bugünlerde, Kurumdan ayrılmış, ancak üç
yılını dolduramamış eczacılarımızın da mevcut sözleşmelerinin iptali
gündemdedir.
Bilindiği üzere, tüm sosyal
güvenlik kurumlarımız aynı çatı altında birleştiğinde, sosyal güvenlik
kurumlarıyla eczaneler arasında tek sözleşme imzalanacaktır. Bu durumda,
SSK'dan ayrılan eczacılara ilişkin genelge daha belirsiz bir hâl alacaktır.
Değerli milletvekilleri, ilaç
fiyat kararnamesinin bugünkü hâliyle, dövizdeki yüzde 5 değişimin ilaç
fiyatlarına da yansıtılmasından dolayı düşen fiyatlar, eczane stoklarındaki
ilaçların alış bedellerinin altında satılması nedeniyle eczacıları zarara
uğratmaktadır. Ayrıca, kademeli kârlılık uygulaması sonucu, 200 YTL'nin
üzerindeki ilaçlarda kârlılığın düşük olması nedeniyle de eczacılar zarara
uğramaktadır.
Sonuç olarak, eczacılarımız,
ilaç fiyat kararnamesinin yeni hâlinin bu iki sorunu çözmesini
beklemektedirler.
Ödeme gecikmeleri nedeniyle
depolara verilen çeklerin karşılıksız çıkması gündeme gelebilmektedir. Ayrıca,
eczacı, yine gecikmeler nedeniyle kredi kullanmak zorunda kalmakta, kullandığı
krediye de faiz ödemektedir. Geri ödeme kurumunun ödeme sürelerine uyması
gerekmektedir. Kırk beş günde yapılması gereken ödemeler beş-altı aya kadar
uzamakta, bu da eczacıları zor duruma düşürmektedir. Ayrıca, yeşil kart
ödemelerinde yapılan ödemenin hangi faturaya ait olduğu bildirilmediğinden,
eczacılar, yapılan ödemenin hangi faturaya ait olduğunu bilememekte ve yapılan
kesintilerin de sebebini bilemedikleri için mağdur duruma düşmektedirler.
Bütçe uygulama talimatının
çok sık aralıklarla değişmesi nedeniyle eczacılarla vatandaşlar karşı karşıya
kalmakta, bu da vatandaşın eczacıya olan güveninin zedelenmesine neden
olmaktadır. İki gün önce ödenen ilacın iki gün sonra ödenmemesi, sosyal
güvenlik sistemine ilişkin olarak da vatandaşlar nezdinde güvensizlik
doğurmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, eczacı
meslektaşlarım, sigorta reçetelerinin reçete edilmesi konusunda da büyük
sıkıntılar yaşamaktadır. SSK'nın serbest eczanelere açılmasıyla birlikte hayata
geçen endikasyona göre ilaç verilmesi sistemi çok büyük mağduriyetlere sebep
olmaktadır. Endikasyona göre ilaç verilmesinde esas olan nokta, ana hastalığa
ait teşhisin yazılması, tali ilaçlar için teşhis zorunluluğu istenmemesi
olmalıdır. Reçeteye yazılacak dört kalem ilaç için dört ayrı teşhis
aranmamalıdır. Takdir edersiniz ki, bu yöntem, yalnızca eczacı arkadaşlarımızı
zor durumda bırakmakla kalmamakta, doktorlarımızın iş yükünü de artırmakta,
bunun yanında, hastaların destek tedavilerini de olumsuz etkilemektedir.
Hastaya ilaç verilmesinde
yaşanan en büyük sıkıntı ise, fiyat farklarından ve ambalaj şekillerinden
doğmaktadır. İlaç fiyat farklarından dolayı ya hasta-eczacı tartışmaları
yaşanmakta ya da fiyat farklarının eczacı tarafından talep edilmemesiyle haksız
rekabet yaşanmaktadır. Bu sorunun çözümü için, muadili olan ilaçların tamamının
fiyatlarının referans fiyat aralığında olması ve dolayısıyla, ilaç fiyatlarında
fark çıkmaması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilaç alım koşulları, kullanım raporları ve reçete yazılım
düzeni bu kadar hızlı bir şekilde değişmeye devam ederse, eczacıların
çalışmasına ve işini sürdürmesine olanak kalmayacaktır. İlacın fiyatını
belirleyen devletin aynı ilaca farklı fiyat vermesi ve hastanın aradaki farkı
cebinden ödemek zorunda bırakılması, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşamamaktadır.
Sağlık Bakanlığı asla hasta odaklı düşünmemekte, kâğıt üzerinde sıkça
değiştirilen sağlıksız bütçe uygulamaları yapmakta ve tasarruf adına insan
sağlığını hiçe saymaktadır. Üstelik ilaç fiyatlarında yaşanan düşüşlerde
firmalar sorumluluklarını yerine getirmedikleri için eczanelerin stokları
erimekte ve vergilendirilmiş sermayeleri âdeta bedelsiz olarak
kamulaştırılmaktadır.
Yaklaşık elli dört yıldır
yürürlükte bulunan bir yasayla eczacılar mesleklerini yapmaya çalışmaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yazar,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) -
Daha bu Yasa düzeltilmeden, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Kanun Taslağı
gündeme getirilmiş, bununla 1262 sayılı Kanun hükümsüz kılınarak, ilaçta
eczacının adı bile kaldırılmak istenmiştir. Maalesef, bu düzenlemelerle,
sermayedarları hâkim kılan zincir eczanelere zemin yaratılmaktadır.
Eczacılar devletin sözüne
güvenerek iş yapmış, ancak paralarını zamanında alamadıkları için depolara faiz
ödemek zorunda kalmıştır. Eczacılar devletin sağlık harcamalarına finansör
olmak zorunda değildir.
Bu koşullar içinde
eczacıların iflası kaçınılmazdır. Acil önlem alınmadığı takdirde, Türkiye
genelindeki 24 bin eczane kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yüce
Meclisimiz eczacıların çığlıklarına kulak vermek zorundadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu kısa sürede anlattıklarım dahi, eczacıların sorunlarının ne
kadar ağır, karmaşık ve büyük olduğunu göstermektedir. Unutmayalım ki, insan
sağlığı her şeyden önemlidir. Bu nedenle, araştırma önergesinin kabulünü diler,
yüce heyete saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde,
Aksaray Milletvekili Ahmet Yaşar.
Sayın Yaşar, buyurun.
AHMET YAŞAR (Aksaray) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu, eczacıların sorunlarıyla ilgili Meclis araştırması önergesi aleyhine
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, ülkemizde dört yılı aşkın süredir her konuda çok önemli reformlar yapmaktayız.
Bu bağlamda, "Sağlıkta Dönüşüm Programı" adı altında sağlık
politikalarımızda çok önemli reformlara imza attık bugüne kadar. Tabii ki,
reformların topluma yansıması çok önemli. Bir reformun toplum tarafından kabul
edilip edilmemesini toplumların verdiği tepkiyle ölçmek lazım. Sosyal
politikalarda yapılan reformlarda toplumların kabulü çok önemlidir. Ekonomik
reformlarda da, bildiğiniz gibi, sayısal rakamlar çok önemli. Her iki alanda da
çok ciddi bir şekilde reformlar yapılmış ve toplumun çok önemli kesimleri
tarafından bu reformlar kabul edilmiştir. Ancak, biraz önceki konuşan
arkadaşlarımızı dinleyince, sanki Türkiye'de yapılan bu Sağlıkta Dönüşüm
Programı'nın toplum tarafından hiç kabul görmediği, toplumu çok huzursuz ettiği
gibi bir anlam çıkmaktadır. Hâlbuki, siyasetçilerin toplumu doğru
bilgilendirmesi ve doğru yönlendirmesi şarttır. Burada birkaç kişinin
düşüncesini Meclis kürsüsüne getirerek bütün toplum böyle düşünüyormuş gibi bir
algılamaya neden olmak, bana göre, son derece yanlış bir hadise. Bugün,
"Sağlıkta Dönüşüm" çok büyük bir program ve önemli bir program.
Elbette ki bu reform uygulaması sürecinde aksayan yönler olacak ve var da, biz
de biliyoruz bunun aksayan yönlerini, ama süratle bunları sahada tespit ederek,
süratle izale etmeye çalışıyoruz.
Şimdi, bugün 14 Mart Tıp
Bayramı. Ben de, tüm sağlık çalışanlarının, özellikle hekimlerin bu mutlu
gününü tebrik ediyorum, kutluyorum. Ben, hekimlerin büyük bir çoğunluğunun, bu
Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında, mutlu olduklarını, bizzat, konuşarak
tespit ediyorum. Peki, mutsuz olanlar, bu projeyi kabul etmeyenler yok mu?
Elbetteki olacak. Nasıl ki, her türlü hadiselerde, bardağın boş tarafını görmek
mümkünse, bu hadisede de elbette, birtakım arkadaşlarımız, buna şiddetle karşı
çıkacak. Mesela aile hekimliğine şiddetle karşı koyan, tavır koyan hekim
arkadaşlar var, ama, bu uygulamanın ülkeye çok yarar sağlayacağını, hekimlere
çok büyük katkı sağladığını söyleyen, büyük oranda, hekim arkadaşlarımız da
var.
Biz, iki hafta önce,
Eskişehir'de, aile hekimliğiyle ilgili bir saha araştırması yapmaya gittik
Sağlık Komisyonu üyeleriyle. Orada, hem hekimlerimizle hem de halkımızla
konuştuk. Gerçekten de vatandaşın mutluluğunu, memnuniyetini görmek,
hekimlerimizin memnuniyetini görmek bizi son derece mutlu etti. Onun için,
burada, bir iki tane hadiseyi getirip, olayı ajite etmenin hiçbir anlamı yok
diye düşünüyorum.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) -
Eczacılar seni izliyor…
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Eczacıların, sorunlarını, gazete ilanı vererek gündeme taşımalarını, biraz
önce, değerli milletvekilimiz burada ifade etti.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) -
Seni kınıyorlar! Ne çabuk unuttun sorunları?
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Şimdi, kaç tane eczacı odasının, altında, o imzanın olduğunu biz biliyoruz.
Ben, size, açık ve net olarak söylüyorum…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Korkudan imza atamıyorlar…
AHMET YAŞAR (Devamla) - …otuz
üç yıldır fiilen eczacılık yapan bir hemşehriniz, bir kardeşiniz olarak
söylüyorum, eczanesinden hiç kopmamış, hâlâ eczanesi fiilen hizmet veren bir
eczacı olarak söylüyorum: Sağlıkta Dönüşüm Programı, bugüne kadar, hiçbir
hükûmet tarafından cesaret edip, uygulanamayacak kadar önemli bir proje, önemli
bir program. Bu program kapsamında, eczacılar da son derece yararlanmıştır,
faydalanmıştır. Ne yapıldı eczacılara?
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sen
alıyorsundur milletvekili olarak paranı…
AHMET YAŞAR (Devamla) - Bakın
doktorum, sayın doktorum, bir eczacı olarak söylüyorum…
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sana
zamanında ödüyorlardır paranı…
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Burada, eczacıların sorunlarını, eczacı olmayanlar tartışamaz.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Doktorları sen tartışıyordun geçen gün!
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Eczacılık mesleğinin içinde yaşayan bir milletvekili olarak söylüyorum.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Kaç gün
gecikmeli alıyorsun paranı?
AHMET YAŞAR (Devamla) - Bu
kapsamda, bir kere, SSK'lı hastalarımızın ne kadar büyük sıkıntı çektiklerini,
biz yaşadık, biz biliyoruz. Gece sabahlara kadar SSK hastaneleri önünde, SSK
eczanelerinde nöbet tutan, orada kuyruklara giren insanları ne çabuk unuttunuz.
Eğer bu projeyi benimsemiyorsa o insanlar, Sayın Bakanım, derhâl getirelim ve
bunu tekrar döndürelim, eski hâline
döndürelim ve insanlar gitsin, o hastanelerin, o eczanelerin kapısında
kuyruklarda beklesinler.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Öyle diyen kimse yok ki...
AHMET YAŞAR (Devamla) - Ama,
milletin memnuniyeti önemli. Biz yaşadık bunların hepsini, biz görüyoruz. Bu,
ne oldu? Eczacıların, doğrudan doğruya serbest eczanelerden alım şekline
dönünce, serbest eczacılık yapan arkadaşlarımızın cirosuna yansıdı ve ciroları
arttı.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Kaç para
aldılar?
AHMET YAŞAR (Devamla) - Yeşil
kartla muayene olan hastalar reçetesini alıp, götürüp ne yapıyordu, soruyorum?
Bu arkadaşlarımız, bu dar gelirli vatandaşlarımız, reçetesini alıp, kapı kapı
ilaç alabilmek için dolaşmıyorlar mıydı?
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sizden
önce biz dile getirdik bunu.
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Şimdi, yeşil kartı olan vatandaşlar, muayeneden sonra, çok rahatlıkla, dilediği
eczaneye giderek ilaç ihtiyacını karşılayabiliyor.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sizden
önce biz talep ettik onu.
AHMET YAŞAR (Devamla) - Neden
karşı çıkıyorsunuz bugün, bizden önce talep ettiyseniz?
ALİ ARSLAN (Muğla) - Karşı
çıkmıyoruz, sizden önce biz söyledik.
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Şimdi, eczacıların geri ödemesiyle ilgili burada bazı iddialarda bulundunuz:
Kasım ayından beri parasını alamayan, hatta Haziran 2006'dan bu yana parasını
alamayan eczacılar... Maliye Bakanımız burada. Ben de eczacıyım, ben de biraz
önce eczanemi aradım, sordum. Kesinlikle böyle bir şey yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ya,
sen milletvekilisin...
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Haziran ayından bu yana ilaç parasını alamayan bir eczane ayakta duramaz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sen
milletvekilisin, senin paran ödenir.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Eczacılar dinliyor.
AHMET YAŞAR (Devamla) - O
arkadaşımız da aynen sizin kafanızda, sizin gibi düşünüyor; mutlaka, bizim
proje...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Senin paranın önceliği var...
AHMET YAŞAR (Devamla) -
...Sağlıkta Dönüşüm Projesi'ne muhalefet eden bir arkadaşımızdır. Özellikle
burada sizi yanıltıyor. Bakın, gidin sahada eczacılara sorun.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Görüyorlar... Görüyorlar...
AHMET YAŞAR (Devamla) - Evet,
geri ödemede ufak tefek sıkıntılarımız var arkadaşlar. 2006 yılı sonu
itibarıyla yeşil karttan parasını almayan hiçbir eczacı kalmadı.
NAİL KAMACI (Antalya) - Kaç
ay?
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Efendim bakınız...
NAİL KAMACI (Antalya) - Altı
ay var mı?
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Bakınız şimdi, yeşil kart iki aydır alamıyor.
NAİL KAMACI (Antalya) - Şubat
ayında, altı ay öncesinden alamayan vardı.
AHMET YAŞAR (Devamla) - 2007
yılı içerisinde sadece ocak ve şubat ayı alamadılar ve bu ay onları tahsil
edecekler.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sekiz
aydan beri alamayan var.
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Bağ-Kur'da, SSK'da, Emekli Sandığında hiçbir sıkıntı yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Dinliyor eczacılar, dinliyor.
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Arkadaşlarımız çok rahatlıkla tahsilatını yapıyorlar. Sadece 657'ye tabi
çalışan memur arkadaşlarımızın geri ödemesinde biraz sıkıntı var, ama, bu, bir
eczaneyi çökertecek boyutta değil.
Sayın milletvekilim, evet,
burada ajite etmenize gerek yok.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Eczacıların sırtından sağlık politikası yapıyorsunuz.
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Burada 10 tane eczacı arkadaşımız var, hepsinin de eczanesi çalışıyor. Gelsin,
o arkadaşlarımız söylesinler. Bunların hiçbir tanesi doğru bilgiler değil.
Onun için, ben, şimdi, burada
değerli milletvekili eczacı arkadaşımız Abdulaziz Yazar Bey'in araştırılmasını
istediği önergeyle ilgili bir iki şey söylemek istiyorum.
Hakikaten çok haklı
bulduğumuz… 6197 sayılı Yasa'nın mutlaka ve mutlaka değiştirilmesi lazım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Dört buçuk sene oldu.
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Bugüne kadar, elli küsur yıldır hiçbir hükûmet bunu masaya yatıramadı. İşte, bu
Hükûmet döneminde biz bunu masaya yatırdık. Değerli arkadaşımızı da çağırdık
defalarca. Bu yasanın altyapısını yaptık. Ama, neden Meclise gelmedi?
ALİ ARSLAN (Muğla) - Bak,
telefondan arıyorlar.
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Arkadaşlar, biliyorsunuz, bir yasanın hazırlanması birçok kurumla ilgili.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Dört buçuk sene oldu. Beş sene… Seçim oluyor ya!
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Birçok kurumdan görüşler alınıyor Sayın Başkanım.
O alınan görüşler
doğrultusunda, 6197 sayılı Yasa Başbakanlığa gelmiştir ve orada, en kısa sürede
Genel Kurulumuza gelecek.
Orada, arkadaşlarımızın iddia
ettiği gibi, burada da var, hiçbir şekilde zincir eczaneye izin verilmeyecek.
Böyle bir düzenleme asla düşünülmüyor. Böyle bir düzenlemeyi yapmak da mümkün
değil. Bu, 22 bin, 23 bin serbest eczacı arkadaşımızı, kalkıp bir tarafa
iterek, sermayenin eline sağlığı teslim etmek, özellikle ilacı teslim etmek
asla mümkün değil. Böyle bir şey yok. Toplumu yanlış bilgilendirmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yaşar,
konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Eczacılar Birliği Başkanı telefon etmiş, "yüz yirmi gün sonra ödeme
yapılıyor" diyor, bak.
BAŞKAN - Sayın Yaşar,
konuşmanızı tamamlayınız.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Bak
ne diyor, bak. Vallahi, yüz yirmi gündür Emekli Sandığı ödemiyor.
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Bakın…
Sami Bey…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
"Eczacıdır" diyor, "meslektaşımız yanlış konuşuyor" diyor.
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
lütfen…
AHMET YAŞAR (Devamla) - Sami
Bey, katılıyorum. Olabilir.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Ama, anacım, doğru konuş Allah aşkına ya!
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Bakın, bazı bölgelerde….
BAŞKAN - Sayın Yaşar, siz
konuşmanızı tamamlayınız. Genel Kurula hitap edin efendim.
Buyurun.
AHMET YAŞAR (Devamla) - Bazı
bölgelerde olabilir.
Bakın ne yaptık? Çok önemli
bir şey yaptık. Bunları söylemiyorsunuz topluma. İlaçta fiyat politikasını
değiştirerek, 900 milyon dolar kamunun tasarruf etmesini, kâr etmesini
sağladık.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Aksaray'daki eczacılar "Hesabını soracağız Ahmet'e!" diyor.
AHMET YAŞAR (Devamla) - Bu,
kamunun cebinden, devletin cebinden çıkan paraydı, birilerine hortumlanan,
âdeta hortumlanan bir paraydı. 900 milyon dolar, 1 milyar dolar, 1,5 katrilyon
lira para yapar arkadaşlar. Bu paraları biz… Bunu nasıl sağladık? İlaç
fiyatlarını düşürerek. Avrupa Birliğinden 5 ülke içerisinde en ucuz ilaç satan
ülkelerden en ucuz ilaç satanın fiyatını baz alarak ilaç fiyatlarını düşürdük
ve bugün, aynı firmalar, o fiyattan ilaç sattıkları hâlde kâr ediyorlardı.
BAŞKAN - Sayın Yaşar,
konuşmanızı tamamlayınız efendim, lütfen.
AHMET YAŞAR (Devamla) -
Acaba, bu 900 milyon, 1 milyar dolar para…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
"Aralıktan itibaren paramı alamadım." diyor.
AHMET YAŞAR (Devamla) - Hâlâ
aynı yere takıldınız. Ben ne anlatıyorum Sayın Sami Bey? 1 milyar dolar kamuya
tasarruf sağladık. Bu, bu politikayla…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Yeni Aktaş Eczanesi!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, böyle bir yöntem yok!
BAŞKAN - Sayın Yaşar,
teşekkür ediyorum efendim.
AHMET YAŞAR (Devamla) - Sayın
Başkanım, bir dakika.
İlaçta KDV'yi yüzde 18 olarak
ödeyen hastalarımızın hakkını hiçbir gün savundunuz mu?
ALİ ARSLAN (Muğla) - Haydaa!
AHMET YAŞAR (Devamla) -
İlaçta KDV'yi, biz yüzde 8'e…
ALİ ARSLAN (Muğla) - Allah
artırsın!
BAŞKAN - Sayın Yaşar, lütfen.
Sayın Yaşar… Sayın Yaşar, konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.
AHMET YAŞAR (Devamla) - …kan
ürünlerinde yüzde 1'e düşürdük.
BAŞKAN - Sayın Yaşar, lütfen…
AHMET YAŞAR (Devamla) - Onun
için, eczacılıkla ilgili bu araştırma önergesinin grup olarak aleyhinde
olduğumuzu bir kere daha ifade ediyorum ve bu vesileyle 6197 sayılı Yasa'nın en
kısa zamanda Genel Kurula geleceğini ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Bravo Ahmet!
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Eczacıları doktor yap, kurtul!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, yani, konuşmalar sırasında telefonlarla grup başkan vekillerinin yanına
gitmek veya ilgili şahsa göstermek gibi bir şey yok. Şu anda Ahmet Yaşar Bey
kürsüden indi, bütün eczacı milletvekillerimiz de burada, kulislerde bu konuyu
rahat bir şekilde müzakere edip tartışabilirsiniz. Bütün eczacı vekillerimize
ve diğer vekillerimize saygılar sunarım efendim.
69'uncu maddeye göre, Sayın
Bakanın, kendisine, söylemediği bir sözün atfedildiği gerekçesiyle söz talebi
vardır.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Oylamadan sonra yap Sayın Başkan.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Dün ben
aynı gerekçeyle söz istedim, bana söz vermediniz!
V. - AÇIKLAMALAR VE
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın, Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Saygıdeğer Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce, araştırma
önergesiyle ilgili olarak bu kürsüden konuşan bir değerli milletvekilimiz,
Sayın Arslan, şahsımı kastederek, kandırmaca içinde olduğumu ifade eden bir
cümle kullanmıştır.
Aslında, bu Meclis kürsüsü
altında buna benzer ifadelerin kullanılması, gerçekten, Meclisin saygınlığına
kanaatimce yakışmıyor. Bu, zaman zaman yapılıyor.
Ben, bir defa, bu sözü
kesinlikle reddediyorum, yanlış olduğunu özellikle ifade ediyorum. Sayın
milletvekilimiz şunu bilmelidir ki, vatandaşlarımız, bugün sağlık hizmetlerine
de çok daha kolay ulaşıyorlar, ilaca da çok daha kolay ulaşıyorlar.
"Immünglobin"lerle ilgili piyasada bir müddet eksikliği çekilen ve
daha sonra da çözülen sorun, dünyada "immünglobin"in eksikliğiyle
ilgili bir sorundur ve bunu, daha önce de defalarca kamuoyuna ifade ettik ve
Bursa'da hayatını kaybeden değerli yavrumuz da "Down sendromu" diye
bildiğimiz, akciğer problemleri olan, kalp problemleri olan, aslında ölüm
sebebi olarak da "immünglobin"in eksikliğinden dolayı ölmediğini
bildiğimiz bir çocuğumuz.
ALİ ARSLAN (Muğla) - 2 çocuk,
Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Şimdi, gerçekler böyleyken, siz, sağdan soldan duyduğunuz
haberlerle gelip, bunu, Meclis kürsüsünde "Bakan, bak, kandırıyor"
diye nasıl ifade edersiniz? Yani, buna ne hakkınız var? Buradan gerçekleri
konuşacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, kısa
bir müddet önce kamuoyuna yansıyan, bir üniversite hastanemizde… Bakın, altını
çizerek söylüyorum, bir üniversite hastanemizde. Üniversite hastaneleri Sağlık
Bakanlığınca yönetilmiyor. Bir üniversite hastanemizde ödeme problemi sebebiyle
bir şekilde hukuka konu olan ailenin mevzusu da şudur. Yaptığımız araştırmalar
şunu gösterdi: Bu aile ödeme sıkıntısıyla ilgili olarak kendisinden istenen mal
beyanını vermiyor. Aslında, mal beyanını vermiş olsa ve gerçekten de fakir bir
aile olduğu tespit edilse, bunun Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu ile işi
kolayca çözülüverecek bir durumda. Kaldı ki, siz, çok iyi biliyorsunuz, biz,
buraya Sosyal Güvenlik Kanunu getirdik ve on sekiz yaşına kadar bütün Türk
vatandaşlarının, herhangi bir güvence aranmadan sağlık hizmeti almasının önünü
açtık, ama, siz bunu Anayasa Mahkemesine götürdünüz. Bu Kanun'u Anayasa Mahkemesine
ana muhalefet olarak götürdünüz ve iptal edilen bazı maddeleri sebebiyle de
kanunun yürürlüğü gecikti. Aslında, bu Kanun…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Yanlış çıkmış Sayın Bakan. Anayasa Mahkemesine gitmek suç mu, Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli Grup Başkan Vekilim, bakın, o Kanun'da, on sekiz yaşına
kadar bütün Türk vatandaşlarının sağlık hizmetini ücretsiz alacağı yazılı.
ALİ ARSLAN (Muğla) - O olay
bu Kanun'dan önce Sayın Bakan. Sizin Kanun'dan çok önce, geçen temmuzda…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Anayasa Mahkemesine gitmek suç mu, Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Şimdi, kuş gribiyle ilgili olarak da, Türkiye'de ne kadar başarılı
bir çalışma yaptığımız bütün dünyanın, bütün uluslararası örgütlerin takdirini
kazanmışken, Sayın Arslan'ın, sık sık yaptığı gibi, insanların, yavrularımızın
hayatı üzerinden burada siyaset yapmasını kınıyorum. Çok yanlış bir şeydir.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Doğruları söylemeyecek miyiz?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Bunu şiddetle kınıyoruz.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Doğruları söyledim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şunu ifade etmek istiyorum ki, Hükûmet
olarak, sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması, vatandaşımızın sağlık
hizmetlerine daha kolay ulaşması için, dört yılda yaptıklarımızın üzerine,
bundan sonraki dört yıllarda da inşallah çok şeyler katacağız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
IV. - ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
(Devam)
1.- (10/106) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14/3/2007
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri
Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada yer
alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan Şans
Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Şans Oyunları
Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1284) (S. Sayısı: 1340) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, daha
önce tasarının 1'inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi,
1'inci maddeyi oylarınıza sunacağım.
Tasarının daha önceki
görüşmesinde, Komisyon, maddede geçen 7238 sayılı Kanun'un adının "Futbol
ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında
Kanun" olarak değiştirilmesini talep etmiş ve bu talep tutanaklara
geçmişti.
Şimdi, 1'inci maddeyi söz
konusu tashihle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2- (1) Bu Kanun, 1 inci maddede belirtilen
mevzuat çerçevesinde tertip edilen şans oyunları ile bunları tertip etme hak ve
yetkisine sahip kurumları, bu hak ve yetkinin devri halinde ise devralan kurum,
kuruluş ve özel hukuk tüzel kişilerini kapsar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu.
Sayın Çorbacıoğlu, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisin değerli
üyeleri, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (1/1284) sayılı Tasarı'nın
2'nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde, şans oyunları tertip etme yetkisi iki kanun ve bir kanun hükmünde
kararnameyle üç ayrı kurum ve kuruluşa verilmiş bulunmaktadır. Kapsam
maddesinde de belirtildiği üzere, bunlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Millî
Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü kurumlarıdır.
İlgili mevzuat hükümleri çerçevesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, at
yarışları yapma ve bu yarışlar üzerinde, memleketin neresinde olursa olsun,
müşterek bahisler tertip etme hak ve yetkisini 21 Kasım 1993 tarihinden
itibaren yirmi yıl süreyle Türkiye Jokey Kulübüne, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
ise futbol müsabakalarında müşterek bahisler tertibi ve yürütülmesi hak ve
yetkisini Spor Toto Teşkilatı Genel Müdürlüğüne devretmişlerdir.
Daha önce, şans oyunları
üzerinde, şans oyunları düzenleme konusunda birden fazla kurumun yetkili
olduğunu söylemiştik, üç tane kurumdan bahsettik; ancak, şans oyunlarını
düzenlemek, bu kurumların ana işlevleri arasında bulunmamaktadır. Asli
görevleri şans oyunlarını düzenlemek değil. İlgili kurumların ana görevlerinin
yanında bu görevler tali görev olarak bu kurumlara yüklenmiştir. Değişik
yasalarda yer alan şans oyunlarının
kontrol altına alınması, disipline edilmesi ne
(x) 1340 S. Sayılı Basmayazı
8/3/2007 tarihli 73'üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
kadar doğru ise bu konuda
politika oluşturacak kurumun da tek çatı altına alınması o kadar önemlidir.
Sistemin dağınıklıktan kurtarılması için böyle düzenleme yapmak gereklidir.
Ancak, tasarı bu konuda bir düzenleme öngörmemektedir, yani tek çatıyı
öngörmemektedir. Bu açıdan tasarı bize göre eksiktir.
Değerli milletvekilleri, bu
konuda, örneğin, bu görev ilgili genel müdürlüklerden herhangi birisinin çatısı altında toplanabilirdi, ayrı ayrı
genel müdürlükler şeklinde düzenlenmeyebilirdi. Bu kanun tasarısı ile At
Yarışları Hakkında Kanun, Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi
Hakkında Kanun ile Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca tertip edilen şans oyunları ile bu
oyunları tertip eden kurum ve kuruluşların bu hak ve yetkilerini ilgili mevzuat
çerçevesinde devri durumunda ise -bu hak ve yetkilerini bu kurumlar devretme
hâlinde- devralan kurum, kuruluş ve özel hukuk tüzel kişilerinin bu kapsama
dâhil olduğu hükme bağlanmıştır 2'nci maddeyle.
Hâlen yürürlükte olan mevcut
yasalara göre şans oyunları sonucu elde edilen hasılattan belirlenen oranlarda
yine yasaların öngördüğü tutarlarda çeşitli kamu kurumlarına kaynaklar
ayrılmaktadır. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı ile bu uygulamaya son
verilmektedir. Şans oyunları hasılatı vergisinden kurumlara verilecek pay
Maliye Bakanlığının takdirine bırakılmaktadır. Ayrıca, yatırım ve işletme
giderlerine ilişkin olarak tasarının 5 ve geçici 1'inci maddelerinde Bakanlar
Kuruluna verilmiş olan yetkilerde söz konusu kurumlara aktarılacak olan kamu
payının miktarını da etkileyecektir tasarı. Getirilmesi düşünülen düzenleme ile
şans oyunları hasılatından ikramiyeler ile yatırım ve iletme giderlerinin
düşülmesinden sonra kalan tutar olan kamu payının tümü önce bütçeye gelir
kaydedilmekte ve ondan sonra bu pay ilgili kurumlara aktarılmaktadır. Yine,
aktarma konusundaki yetkili kurum Maliye Bakanlığı.
Neden böyle bir gereksinmeye
ihtiyaç duyulmuştur değerli milletvekilleri? Şans oyunlarından elde edilen
gelirlerden bazı kurum ve kuruluşlara aktarılacak paylar kanunla
düzenlenmiştir. Bu konuda da bir problem yaşanmıyor. Yani, bu zaten yürürlükte,
kanun var, mevzuat var, ilgili kurumlar yardımlarını alıyor, bir problem yok,
neden böyle bir düzenleme yapılıyor? Yani, sanki arı kovanına çomak sokmak
gibi. Belki sonuçta kurumların da karşı karşıya gelmesi söz konusu
olabilecektir. Amaç, Maliye Bakanına acaba yakın olan kurumun payını artırmak
mı? Yani, hep böyle şüpheyle yanaşıyoruz, bugüne kadarki uygulamalara
baktığımızdan dolayı.
Bir de şunu sormak isterim,
şimdi, özellikle iktidar partisi milletvekili arkadaşlara: Siz, Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak şans oyunlarına karşıydınız bildiğim kadarıyla. Şans
oyunlarına "kumar" diyordunuz, dolayısıyla buna karşı olduğunuzu
söylüyordunuz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) -
Fark etmez ki, o aynı şey, yine söylüyoruz.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Evet, yine mi diyoruz? Yine diyoruz. Yine diyorsunuz, ama nedense yine şans
oyunları konusunda söylediklerinizle yaptıklarınız, tabii, örtüşmüyor. Siz,
seçimlerde, iktidar olmanız hâlinde kumarı yasaklayacağınızı söylemiştiniz,
şans oyunlarını söylemiştiniz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) -
Biz ne zaman söyledik ya? Bu kadar atma!
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Atma! Din kardeşiyiz, atma!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Efendim, böyle diyorlar.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) -
Atma, atma!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Gereğini neden yapmıyorsunuz? Şimdi, neden yapılmıyor? Tabii, dışarıdan
konuşurken kolay, ama yönetici olduğunuzda, hükûmet olduğunda, iktidar
olduğunda o zaman bazı şeyleri görüyorsunuz. Şimdi, bu şans oyunlarından ciddi
miktarda vergi veya katkı payı olarak kurumlara kaynak yaratılıyor. Belki de o
kaynağın devamı için bu düşünülüyor veya iyi gitmeyen ekonomik durumumuz
-rakamlara göre iyi, görünen o- belki de bu ekonomik duruma destek vermek için
oradan kaynak yaratmak istiyorsunuz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) -
Zorlama Yüksel, zorlama! Çok zorluyorsun!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Ha, tabii, zorlama yorum olabilir değerli milletvekilleri. Ama, bakın, en son
bu Meclisin yaptığı 2007 bütçesi rakamlarını ben çok iyi hatırlıyorum. Bu bütçenin çok iyi bir bütçe olduğu, denk
bütçe olduğu ve büyük bir başarı olduğu rakamlarla söylendi. Ama, ben, daha bir
hafta önce, daha doğrusu geçen hafta -bir hafta boyunca kendi seçim bölgemde
geziyorum, teker teker söyleyeceğim- bir esnaf bana diyor ki: "Yirmi iki
yıllık esnafım, bunun kadar kötü bir dönem görmedim." Şimdi, esnafın
söylediğini söylüyorum, ismini de söyleyeyim, Artvin'in Arhavi ilçesinden Osman
Mirasyedi. Şimdi, bu arkadaşımız, ismini de söylüyorum… (AK Parti sıralarından
gülüşmeler)
NİYAZİ ÖZCAN (Kayseri) -
Miras yemiş, kalmamış ki…
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Ha… Mirasyedi, evet…
Ben, kendisine şunu söyledim…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Siz
de miras yediniz, sata sata bitiremediniz!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla)
- Ben, arkadaşıma şunu söyledim: Geçen sene de böyle diyordun dedim. "Hiç
bu kadar kötü bir ekonomik durumla, sıkıntıyla karşı karşıya kalmadık"
diyordun geçen sene dedim "şimdi daha kötü" diyorsun, bana bunu bir
açıklar mısın? "Evet, geçen seneden daha kötüyüz, geçmişten daha
kötüyüz." dedi. Yani, bunu, ben söylemiyorum, ama, ben, bir milletvekili
olarak, vatandaşın, esnafın, sıkıntıda olan üreticimizin, bunların sözcüsü
olarak bunu söylüyorum. Siz bunu kabul edersiniz etmezsiniz, ben bu senaryoyu
yazmıyorum, vatandaş bunu söylüyor. Sizlere de söylüyorum, rakamlarda çok iyi
görünüyoruz, ama, ne yazık ki, vatandaşla yüz yüze geldiğimizde, ekonomik
durumumuzun, vatandaşın yaşam standardının o kadar iyi olmadığını da tespit
ediyoruz, görüyoruz.
Temennimiz odur ki, bu
düzelsin. Kim iktidar ise, vatandaşın refah düzeyini yükseltsin. Hepimizin
temennisi budur, yani, bu olmasın, siz başarısız olun, ondan sonra biz gelelim
de başaralım. Bunu da demiyoruz. Ben, bunu milletvekili seçildiğimde daha o
zaman söylemiştim, doğru olduğuna inandığım için söyledim, çünkü, önemli olan,
birilerinin başarılı olması değil, önemli olan, ülkenin her alanda, her alanda
seviyesinin yükselmesi, çağdaş seviyelere ulaşması. Bunu kim yaparsa yapsın,
benim için kişisel olarak önemli olmadığını söyledim. O bağlamda söylüyorum.
Ha, bu söylediklerimizi
ciddiye almayabilirsiniz, bunları siyaset olarak değerlendirebilirsiniz. Bu,
sizin takdiriniz, ama, sonuçta, tabii, vatandaş, takdirini seçimlerde, sandıkta
gösterecektir.
Umarım gelecek bu seçimler,
Cumhurbaşkanlığı seçimi de, genel seçimler de bu ülke için doğru sonuçlar
doğurur. Benim temennim budur bir milletvekili olarak.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çorbacıoğlu.
Şahsı adına Cemal Uysal, Ordu
Milletvekili…
İbrahim Hakkı Birlik, Şırnak
Milletvekili…
Sayın Ümmet Kandoğan,
buyurun.
Sayın Kandoğan, süreniz beş dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta perşembe günü
görüşmeye başladığımız, ancak, o gün karar yeter sayısı bulunamaması nedeniyle
yarım kalan bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu kanun tasarısı dün de Türkiye Büyük
Millet Meclisinde birinci sırada görüşülecek olan bir kanun tasarısıydı, ancak,
ne gariptir ki, ne Komisyon ne de Hükûmet yerinde olmaması nedeniyle bu kanunun
görüşülmesi ertelendi.
Şimdi, geçen hafta perşembe
gününden beri bu kanunun çıkmasını isteyen kurumlar, kuruluşların temsilcileri
beni arıyorlar, "Ümmet Bey, bu kanun tasarısının Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçmesi için siz de destek olun, yardımcı olun, bir engelleme
içerisine girmeyin." Ee, şimdi ben kendilerine söyledim, ben dedim ki, 545
milletvekilinden bir tek milletvekiliyim -biz 4 milletvekiliyiz, ama, bugün de
bir kişiyim, geçen hafta da bir tek ben vardım Doğru Yol Partisi adına burada-
üç parti de "anlaştık" dendi, ama, maalesef, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde o gün 139 milletvekili, 138 milletvekili burada bulunmadığı için
kanunun görüşülmesi yarım kaldı, dün de hem Hükûmet hem de Komisyon olmaması
nedeniyle bu kanunu görüşemedik.
Şimdi, ben buradan, bu kanunu
takip eden kişi ve kuruluşlara sormak istiyorum. Bu kanunun çıkmasını isteyen
eğer iktidar partisi ise, işte gene görüyorum burada 40 milletvekili var. 40
milletvekili var ve ben de bugün karar yeter sayısını takip edeceğim. Kürsüden
söylüyorum. Eğer, AK Parti bu kanunun çıkmasını istiyorsa 138 milletvekilini
buraya getirir, 138 milletvekili de parmaklarını kaldırır, bu kanunun çıkmasını
burada gerçekleştirir. E, şimdi siz 40 kişiyle burada bulunacaksınız, 138
kişiyi buraya getiremeyeceksiniz, Ümmet Kandoğan perşembe günü karar yeter
sayısı istedi diye bu kanunu engelleyen kişi olacak…
Ben geçen hafta da söyledim.
Ben bu kanunun gerekçesine karşıyım, gerekçesine itiraz ediyorum. Dünyanın
hiçbir ülkesinin başbakanı, böyle bir gerekçenin altına imza atmaz. Ben onu
söylüyorum. Burada diyor ki Sayın Başbakan, bir daha okuyorum değerli
milletvekilleri: "Dağıtılacak ikramiye tutarlarındaki artış sayesinde şans
oyunlarına olan talebin mevcudun üzerine çıkartılarak kamuya daha fazla tutarda
kaynak aktarımının sağlanması." Bir başbakan düşünün, diyor ki: "Biz
size, ey millet, daha fazla ikramiye vereceğiz. Daha fazla şans oyunları
oynayın." Bir başbakan bunu söylemez. Bir başbakan bu gerekçenin altına
imza atmaz. Ben bunu söyledim.
Bir şey daha söyledim: Bu
kanun, sizlerin muhalefet sıralarında olduğu bir dönemde bu Parlamentoya
gelseydi…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Ortalık yıkılırdı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Bakın, bir milletvekili oradan diyor ki: "Ortalık yıkılırdı." diyor.
Ben bunu söylemeye çalışıyorum.
Bu kanunun çıkmasında
samimiyseniz, bu kanunu destekliyorsanız, 138 milletvekilini lütfen burada
hazır bulundurun. Ben bu kanunun gerekçesine karşıyım. Bir kez daha altını
çizerek söylüyorum: Şans oyunlarıyla ilgili kanun doğruysa, milletin,
memleketin menfaatineyse, kamuya daha fazla kaynak aktarılacaksa, bütçenin
denkleşmesine vesile olacaksa, daha fazla, vatandaştan bir şeyler almaya
çalışacaksanız, bu fakir fukaranın ümidini şans oyunlarına döndürmek
istiyorsanız, 138 milletvekili gelir, burada, bu kanunu desteklersiniz ve bu
kanun da sizlerin oylarıyla kabul edilir. Kimin engelleyip kimin engellemediği
de milletimiz tarafından, bu kanunun çıkmasını isteyen kişi ve kuruluşlar
tarafından daha net bir şekilde ortaya konulur, görülür diye ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanın, Hükûmet adına
konuşması.
Buyurun Sayın Mehdi Eker. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, tabii, dünkü,
burada Hükûmetin bulunmadığı konusundaki bilgi doğru değildir. Biraz önce,
değerli milletvekili, burada öyle bir bilgi verdi. Dün, burada Hükûmetimizin
temsilcisi vardı. Dolayısıyla, onun, yasanın görüşülmemesinin sebebi Hükûmet
değildi. Onu, öncelikle…
SALİH GÜN (Kocaeli) - Başkan
onayladı "yok" diye, Başkan söyledi.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Öncelikle, onu açıklıyorum.
SALİH GÜN (Kocaeli) -
"Hükûmet yok, Komisyon yok" diye Başkan söyledi Sayın Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, onu, Başkan kendisi açıklar.
SALİH GÜN (Kocaeli) - O
zaman, Başkan açıklasın.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Başkan açıklasın da dinleyelim o zaman.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Siz, yerinizden müdahale etmeyin.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Başkana
karşı mı duruyorsunuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Başkan onu açıklar, Başkan kendisi onu açıklar. Başkanın
da bize verdiği bilgi, Hükûmetten değil, Komisyondan kaynaklanıyor. Şimdi,
Hükûmetle ilgili konuşulduğu için ona cevap vermek durumundayım.
İkincisi şu: Biraz önce görüş
bildiren değerli milletvekili, gerekçenin, sadece, burada çok sayıda bu yasayla
ilgili gerekçe belirtilmiş olmasına rağmen, kasıtlı olarak, bu gerekçelerin
içerisinden sadece bir tanesini -hem geçtiğimiz hafta perşembe günkü görüşmeler
esnasında aynı yanlış tutumu sergiledi ve Sayın Başbakanın da ismini kullanmak
suretiyle- yasanın altında, böyle bir gerekçenin altında Sayın Başbakanın
imzası nasıl olur diye tenkitte bulunuyor; hem geçen perşembe günü aynı şey
söylendi hem bugün söylendi.
Değerli arkadaşlar, hani halk
arasında bir tabir vardır, derler ya "namaza yaklaşmayınız" diye bir
ifade vardır. Hâlbuki onun öncesinde başka bir ifade vardır; "şu şu
şartlarda namaza yaklaşmayınız" denir. Ama, birileri, işine öyle geldiği
için der ki "bak, burada namaza yaklaşmayınız" diye bir ifade var,
diye söylenir.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın
Bakan, kumarla, şans oyunuyla namazı nasıl bir araya getirip birbirine örnek
veriyorsunuz! Sayın Bakan, el insaf yahu!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Okuyalım Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bu konu aynen buna benziyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Sayın Bakan, burada var, beraber okuyalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bakın, şimdi, bir üstündeki, bir sayın
milletvekilinin…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) -
Namazla şans oyununu bir araya getirdiniz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bu, çarpıtmanın örneğidir de onun için söyledim.
Çarpıtmanın örneğidir bu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) -
Bu kadar kendinizi inkâr etmeyin!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, bakın, bir önceki paragrafta şöyle bir
ifade var, diyor ki: "Şans oyunu hasılatı üzerinden alınan oldukça yüksek
vergiler ile kaynak aktarım oranlarının daha aşağı seviyelere çekilerek
talihlilere daha fazla tutarda ikramiye verilmek suretiyle illegal oyunlara
yönelmiş olan talebin yasal şans oyunlarına yönlendirilmesi."
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Evet…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, mesele bu.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Altını da okuyalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET
MEHDİ EKER (Devamla) - İyi ya işte. Siz, bunun üstünü okumuyorsunuz, altını
okuyorsunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Devam edin, son paragrafı okuyun Sayın Bakan, son paragrafı da okuyun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sabredin ya!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Varsa bir şey, çık oraya konuş.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Konuşma!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) -
Ayıp, yeter ya!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, buradaki bütün mesele şu: Türkiye'de bir
uygulama var ve bu yüksek vergi oranları sebebiyle illegal oyunlara, illegal
müsabakalara bir yönelme söz konusu.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ne
gibi tedbir alıyorsunuz illegal oyunlarla ilgili olarak?
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Kes
artık be! Yeter yahu!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Burada, bu kanun, işte, bu illegal oyunlara
yönelmeyi önlemeye dönük olarak çıkarılmıştır. Bu kanunun gerekçesinde de bu
var ve bütün mesele, burada hem kamunun kontrolü dışına çıkan oyunları kamunun
denetim alanı içerisine almak ve bu alandaki vergi oranlarını yeniden
düzenlemek; bu şekilde de hem kamunun daha fazla fayda sağlaması hem de illegal
yönelimlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Birçok başka gerekçe de vardır, bu
zaten dağıtılmıştır, metinde bunlar açıktır. Ama, burada, açık ve seçik bir
çarpıtma örneği olduğu için ben Hükûmet adına söz alma ihtiyacı hissettim.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunup karar yeter sayısını arayacağım.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) -
Engelleme yapma!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Karar yeter sayısı istiyorum, engelleme yapmıyorum. Getirin 138 kişiyi…
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan
SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Dördüncü
Oturumu'nu açıyorum.
1340 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 2'nci maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi 2'nci maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3- (1) Bu Kanunun
uygulanmasında;
a) Bakan: Maliye Bakanını,
b) Bakanlık: Maliye
Bakanlığını,
c) Hasılat: Şans oyunlarının
oynatılması karşılığı iştirakçilerden tahsil edilen tutardan Katma Değer
Vergisi düşüldükten sonra kalan tutarı,
ç) İlgili kurum ve kuruluş:
İlgili mevzuat çerçevesinde şans oyunu tertip etme hak ve yetkisine sahip
kurumlar ile bu hak ve yetkinin devredildiği kurum, kuruluş ve özel hukuk tüzel
kişilerini,
d) İlgili mevzuat: 10/7/1953
tarihli ve 6132 sayılı Kanun, 29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Kanun ile
4/4/1988 tarihli ve 320 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bunlara dayanılarak
çıkarılan tüzük ve yönetmelikleri,
e) Kamu payı: İlgili kurum ve
kuruluşların net hasılatı ile her ne ad altında olursa olsun elde ettikleri
diğer gelirler toplamından; her türlü yatırım ve işletme giderleri düşüldükten
sonra kalan tutarı,
f) Müşterek bahis: Sonucun
kısmen iştirakçinin becerisine kısmen de tesadüfe bağlı olduğu yurt içinde ve
yurt dışında tertiplenen her çeşit yarışma, müsabaka, spor oyunları ile
herhangi bir olay veya durum üzerine, sonucun tahmin edilmesi esasına göre
oynatılan ve iştirak edenler arasından doğru tahmin edenlere önceden belirlenen
adet, tutar, oran veya mislî olarak ikramiye kazandıran oyunları,
g) Net hasılat: Hasılattan
şans oyunları vergisi ile oyun planlarına göre hesaplanan ödenecek ikramiyeler
düşüldükten sonra kalan tutarı,
ğ) Şans oyunları: İlgili
mevzuat çerçevesinde yetki verilen kurum ve kuruluşlar tarafından tertip edilen
ve sonucu tesadüfe dayalı olarak belirlenen her türlü oyunlar ile müşterek
bahisleri,
ifade eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Salih Gün.
Buyurun Sayın Gün. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SALİH GÜN
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1340 sıra sayılı Şans
Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesine Dair Kanun
Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle
sağlık çalışanlarının tümünün Tıp Bayramlarını kutluyor, Türk tabip ve
çalışanlarına güvenimizin, Cumhuriyet Halk Parti olarak, sonsuz olduğunu bir
kere daha buradan ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüşülmekte olan yasanın ben çok detayına girmeyeceğim. Anlatmak istediğim
konu, şu anda iddaa üzerinden oynanan oyundan elde edilen hasılatın pay
edilmesi, kurumlara veya devletin hazinesine aktarılmasını öngören madde.
Değerli arkadaşlar, bu iddaa,
üçüncü lig, ikinci lig (B), ikinci lig (A) ve süper lig takımlarının
isimlerinin konulduğu ve üzerinde oynanan bir oyun. Bunlara, buradan pay
dağıtılıyor. Tabii, bu oyun üzerinden, Spor Toto Teşkilatında çalışan ve diğer
bayilerdeki elemanlarla 60 bin kişi geçimini sağlıyor. Hazineye de iç piyasada
4 milyar YTL'lik bir kaynak yaratılıyor, ülke ekonomisine böyle bir katkıda
bulunuyor.
Değerli arkadaşlar, bu kadar
kaynak yaratan oyunun oynandığı kâğıt üzerinde isimleri yazılı olan kulüplerin
sporcuları nereden gelir? Profesyonel takımın altyapısı nedir? Türkiye'de 10
bine yakın amatör takım vardır, 5 bin tanesi futbolla iştigal eder. Bunlarda,
200 bin adet sporcu futbol oynamaktadır. Bunların futbol sahalarının yüzde 99'u
toprak, soyunma odalarında su akmaz, koruma ve güvenliği çok zor şartlardadır.
Bu kadar milyarların döndüğü bir oyunda, bunun altyapısı olan amatörlere bir
kuruş verilmek üzere, şu yasanın içerisinde bir madde yok. Yazıktır arkadaşlar!
Eğer, Tanju, Samsunspor'da oynamadan, Yolspor'da oynamadan bir amatör takımda
oynamasaydı; Rıdvan, Muğla'nın Muğlaspor'unda oynamadan bir amatör takımda
oynamasaydı Fenerbahçe'ye gelemezdi, Galatasaray'a gelemezdi. Burada, Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğünün, spordan sorumlu Devlet Bakanımızın çok hassas
olması lazım. Altyapı düşünülmüyor, -milletin cebindeki üç kuruşunun, şans
denemek için, oynadığı oyundan devletin bir sürü para kazandığı bir ortamda-
bunun altyapısına bir kuruş aktarmama gibi düşünce olamaz. Bu, tamamen
haksızlık.
Burada, bayiler, bilhassa at
yarışlarında ve diğer kurumlarda, bu yasa çıktıktan sonra, zannediyorum bir
nefes alacak. Bunların içinde, hasılatın yüzde 10'u futbol kulüpleri için
ayrılır. Bu ayrılan fondan da yüzde 15'i Futbol Federasyonuna verilir. Futbol
Federasyonu özerktir, profesyonelleri temsil eder. Ya Bakanım? Türkiye'deki
bütün sporcuların bakanı.
Erzurum 2011 Kış
Olimpiyatları, Üniversite Kış Olimpiyatlarını aldığı, başardığı için emeği
geçenlere teşekkür ediyorum, tebrik ediyorum. Ama, maalesef, zamanında
amatörlere bu destek sağlanmadığı için "Avrupa'ya gönderir, her kategoride
sporcu yetiştiririz gerekirse." diye beyanlar var. Amatörlere zamanında
sahip çıkmazsanız daima refüze oluruz ve bunun oynandığı yerde şiddet olur,
mahallenin bakkalının yönettiği, terzisinin yönettiği, onun parasını verdiği
kulübün müsabakalarına, söz sahibi, devletin, ancak ve ancak, oraya 2 tane
polis, 2 tane jandarma göndermesi oluyor.
Değerli arkadaşlar,
amatörlere buradan pay aktarılmasını sağlamak lazım. Çünkü, bu spor
kulüplerinin ilkokulu amatörlerdir, süper ligdekiler de profesyonelleridir.
Değerli arkadaşlar, burada,
size bir öneride daha bulunayım. Türkiye amatör liglerinde 160 tane takım
bölgelerinde şampiyon olurlar. Bunlar, üçüncü lige aktarma müsabakalarına
giderler. Bölgesindeki maçları bitirdikten sonra, bir bölge Muğla'dadır, bir
bölge Samsun'dadır, buralara giderler. Cebinde bir kuruşu olmayan bu spor
kulüpleri. Türkiye üçüncü ligine çıkmak için çaba gösterirler. Buradan, iddaa
yöneticilerine, Spor Toto Teşkilatına bir önerim var. Bu duruma gelmiş spor
kulüplerini iddaa'ya yazarak amatörlere bir pay aktarma fırsatı çıkabilir. Şu
anda bu aktarmanın tam zamanı; bölgelerindeki maçları yapıyorlar, bir müddet
sonra üçüncü lige çıkma müsabakaları oynayacaklar. Amatörleri, bu kadar göz
ardı edemezsiniz. Tamamen yanlış bir olay.
Bir de bu tasarıda
belediyelere ayrılan paylar kaldırılıyor. Amatörlere yaptığı yardım kalemi yok.
Arkadaşlar, yalnız ve yalnız üst taraftakileri düşünürsek, alt taraftakileri
unutursanız, bu Türkiye'de sporda terör de olur, kavga da olur, ileride başarı
da tesadüfi olur. Bunları devam ettirmek zorundayız.
Bir anlatayım size: Burada,
bir lisans çıkartmak için amatör takım 1 milyar lira para vermek zorunda, filiz
lisans çıkartmak için 15 milyon vermek zorunda. Lisans vize bedeli 5 YTL ile
500 YTL arasında. Bu, amatör takımların, bu masrafları kaldıramaz duruma
geldiği an. Bu şans oyunlarından bir aktarma olmazsa, maalesef, burada
adaletsiz bir sistem vardır.
Spor kulüplerine olan payı
amatörlere de yayalım diye teklif ediyorum.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gün.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler.
Sayın Güler, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; şans
oyunları üzerine Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, kanun metnine
bakınca, tabii, kanunun çıkması için çaba sarf eden Sayın İnci Özdemir,
İstanbul Milletvekiline, burada, katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz, ama
bizim bir farkımız var. Bugünkü ülkenin gelir dağılımını -söz konusu-
değerlendirdiğimizde, yapılan bir şeyi göz ardı etmemek lazım: Şans oyunu mu,
kumar mı? Maalesef kumara doğru gidiyor.
Genel gerekçede yazıldığı
gibi, Türkiye'deki illegal koşullar içerisindeki yapıyı legalleştirmek,
yasallaştırmak ve organize etmek. O zaman, ben, buradan AKP Hükûmetine ve
iktidar grubuna şunu öneriyorum: Türkiye'de gazino (casino)'lar illegal
koşulda, oynanıyor, o zaman gazinoları da açın. Var mı niyetiniz açmaya? Ama,
gördüğümüz kadarıyla, herhâlde, yakın zamanda o da gelecek.
Evet, şans oyunları deyince,
spor faaliyetleri, gerek amatör ve gerekse profesyonel anlamda örgütlemek,
katkıda bulunmak. Aslında, bunların hepsi kamu bütçesinden aktarılıp ve
sistematik bir şekilde verimliliğin elde edilmesi gerekirdi. Ama, gördüğümüz
kadar, sadece, toplumun tüm gelir dağılımı, yani yoksullaşan değerleri üzerine
teşvik etmekten öteye gitmiyor. Farklı bir siyasi parti getirmiş olsaydı, sizin
bu kanuna vereceğiniz tek bir isim vardı, "kumar kanunu"
diyecektiniz. Ama, şunu unutmamak lazım: Bugün, şans oyunlarında tek başına bir
elde toparlanması sadece para kaynağı… Ama, yine, dağıtacak ve işi organize
eden kurumların farklılığı göz ardı edilmiş. Bunun da altını çizmek lazım.
Bugün, Türkiye'deki gelir
dağılımı deyince, zaten yüzde 20'si yoksulluk sınırı içerisinde, yani yeşil
kart bağımlısı. Peki, yüzde 20'si, diğer yüzde 20'lik blok ise yoksulluk
sınırının gene altında. Toplam, bu ülkede yüzde 60 yoksulluk sınırının altında
olan bir yerde size tek bir şey söylemek isterim: Bir iddaa bayisi olabilmek
için Mersin'de 3 bin başvuru var -oynayanların sayısını siz hesabını katın-
veya altılı ganyan bayisi… Burada arkadaşlarımız var, kendilerine başvuruyu bir
göz önünde bulundurun ve öyle, toplumda öyle bir geleceği, kaderi şans
oyunlarına indirgenmiş -ki, bir altılı veya bir ganyan veya bir millî piyango
veya sayısal loto veya spor toto, kaderini değiştirecekmiş gibi bu ülkeye umut
pompalanmakta- yani umut tacirliği yapıyorsunuz.
Gönül isterdi ki, tabii ki,
şans oyunları dünyanın her yerinde var ve resmî ve legal boyutla ülkemizde de
oynansın. Ama bu kadar teşvikin önünü açmak, genişletmek ve geniş kitleye
yaymak, bugün, işte, onun adına tek kelime "kumar" diyoruz.
Tabii ki, ülkenin yaşadığı
sıkıntılarda, özellikle baktığımızda, her geçen gün günübirlik yaşayan toplumda
ve yarınlarını göremez ve maalesef kaygı ve korku içerisinde olan bu toplumda
bu tür şans oyunlarının yeri büyük ve bu konuda da sürekli, şans oyunlarına
kaderini terk etmiş toplumun geleceği sadece umuttur. Fakirin ekmeği umuttur,
ye babam ye derler ve sizin de yaptığınız bu oyunu teşvik etmek.
Bizler de diyoruz ki, evet,
son zamanlarda, sürekli… İddaa süreci, zaten yaşandı sıkıntısı, iddaa mekanizması
iki hafta kadar oynanmadı ve bu aksayan yönü, maalesef, AKP İktidarının, Meclis
aritmetiği doğrultusunda tek başına iktidar olmasına rağmen, Anayasa'yı
değiştirecek çoğunluğa rağmen, Meclisi çalıştıracak gücü ve yetkisi kalmamış.
Yani, kısaca, ampulün, herhâlde, pili mi patladı diyelim, enerjisi mi bitti,
yoksa, ampulün kendisi mi patladı, bunu halk takdir edecek. 134 tane
diyeceğimiz karar yeter sayısını bulmakta zorlanan ve sizin övündüğünüz
"işte, biz, Meclisi beş yıla çıkarttık" gibi, sürekli kamuoyuna
istikrar olarak sunduğunuz bir Meclis çalışmasının verimsizliğini görüyorsunuz.
Bunu da halk takdir edecektir.
Biz, bu doğrultuda, Anavatan
olarak, tabii ki, Türkiye'de, kaderlerinin şans oyunlarına terk edilmeden,
emeğiyle, alın teriyle ve ürettiği bereketiyle, tüm değerleriyle ayakta
kalabilecek bir ülke hayalini kuruyoruz. Ama, ülkemde gelir dağılımının
bozukluğu… İşte, son günlerde açıklanan, Türkiye'de, 26 tane dolar milyarderi
var. Biz, zenginliğe hayır demiyoruz. Ama, onun karşılığında da 26 milyona
yakın yoksul bir insan… Böyle bir gelir dağılımının bozulduğu bir ülkenin
hayalini düşünüyorum ve her geçen gün kısır döngünün yaşandığı bu süreçte,
yarınlarımız, maalesef, tesadüflere bağlı.
Tabii ki, şans oyunlarına
baktığımızda, Sosyal Yardım Fonu'ndan tutun da birçok kamu kurumuna ciddi
kaynaklar aktarılmakta. Ama, o kamu kaynakları verimli mi kullanılmakta? Hayır.
Yine, Türkiye'de şike,
Türkiye'de şaibe -sporda veya at yarışında veya diğer unsurlarda- kafalarda
sürekli soru işareti. Çünkü, işi yapanın yanına kâr kaldığı bir ülkede
yaşıyoruz. Hukukun tanınmazlığı ve maalesef, yoksunluğunu hissediyoruz. Bu
doğrultuda da, günlük kapkaç, suç oranlarında olağanüstü bir artış… Manevi,
dinî ve örf, âdet, gelenek, göreneklerimizin her geçen gün yitirildiği bir
ülkedeyiz. Özellikle sizin muhafazakâr kimliğinizde… Biraz önce Sayın Bakanın
örneğini anlamakta zorlandım. Evet, şans oyunları deyince, bir dinî vecibeyle,
kendini örnekleme anlayışında bulundu. Takdir halkındır. Yani, din mi, şans
oyunu mu deyince, burada, tabii ki, bunu halk takdir edecektir. Namaz
kılınmazla şans oyunlarının bir arada örneklemesini ben yadırgadım resmen.
Tabii ki dindar bir toplum bu
toplum, tabii ki Müslüman bir toplum ve kadere, biz, isyan değil, tam tersine,
şunu diyoruz: Bizim acılarımız, bizim yoksulluğumuz ve sefaletimiz kaderimiz
değil. Bu yıl 2007 yılı ve seçim yılı. Buradan halkıma seslenmek istiyorum:
Gelin, bu kaderimize sahip çıkalım ve burada yoksulluk ve sefalet adı altında
istikrar diye yutturulan ve her geçen gün esnafın, çiftçinin, köylünün
kahrettiği, günübirlik yaşadığı bir ülkede, tabii ki, korkular ve kaygılar
hâkim. Ama, inanıyorum ki, halk, hesabını soracak, sağduyu hâkim olacak;
kendine yapılan iyilikleri unutmayacak ve kötülükleri de unutmayacak. Görünen o
ki, bu yıl erken genel veya ne zaman tartışılacağı… Malum, tüm yetki sizlerin
elinde… Hâlâ kafaların bulanık ve karışık olduğu bir ülkede, düşünün, bir
Cumhurbaşkanlığı gibi bir kavram da dâhil olmak üzere, sanki, neredeyse, şans
oyunları gibi iddiaya varılabiliyor; yani, Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olacak mı,
olmayacak mı, 1'e 3; ne dersiniz, bilemiyorum. Yani, her şeyin bu kadar şans
oyununa döküldüğü istikrarsız bir ülkede yaşıyoruz.
Biz de diyoruz ki:
Cumhurbaşkanlığın konumu belliydi. Eğer halktan kaçan, başta AKP -halktan oyu
alarak; ama, halktan kaçan bir AKP iktidarı- eğer cumhurun, yani, halkın önüne
sandığı götürmekten kaçındıysa, bugün bedelini yine bu halk ödemekte. Bilir
misiniz, hâlâ dünyanın en büyük reel faizi dediğimiz ve korkunç ve acımasız
olan bir faiz düzeni içerisinde boğulup kalmaktayız. Yani, kısaca bunun
bedelini halkım ödemekte. Cumhurbaşkanlığı kararsızlığının ve kaosunun
bedelini, bu ülke, en az yüzde 5 faiz fazlalığı olarak ödemekte. Biz de diyoruz
ki, gelin, istikrarsa şayet, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye olan
inancımızla olsun, yani, halktan kaçarak değil. Ama, gördüğüm kadarıyla, AKP
kaçabildiği kadar… Herhâlde, bu tek başına iktidarın vermiş olduğu sarhoşluğuna
devam etmekte. Ama, kral çıplak. Bu halk, çok acı ve bir gerçek olarak da, size
karşı, sağduyuyla, soğukkanlılıkla sandığın önüne getirilmesini bekliyor ve
inanıyorum ki, geçmişinde MHP ve DSP'nin yaptığından dahi ders alamadınız,
almaya da niyetiniz yok. Söylediğiniz üç kelimeyle, toplamına da istikrar
dediğiniz; ama, halkımın her geçen gün yoksullaşan ve bedelini her geçen gün
manevi değerleriyle, gasbıyla, canıyla ve malıyla öderken, bunu halkın
unutacağını zannetmiyoruz.
Özellikle çiftçilerimizin
-Sayın Tarım Bakanı da burada olduğu için özellikle çiftçiden bahsetmek
istiyoruz- tarımdaki verimsizliğin kurbanı yüzde 35 olan halkımın yüzde 20'si,
maalesef, kaderiyle baş başa kaldı ve yüzde 15'e Avrupa Birliğinin dayatması
sonucu indirgendi.
Tabii ki, şans oyunlarıyla ne
ilginiz var diyeceksiniz, ama, nihayetinde, herkesin kaderiyle baş başa kaldığı
ve kaderini şans oyunlarına indirgediği bir ülkede yaşıyoruz. Bu, talihsizlik.
Her geçen gün de…
Biraz önce de anlatmaya
çalıştık, Türkiye'de hızla artan bu gazino esprisi veya kumar, ne derseniz
deyin, yakında da, herhâlde, şans oyunları içerisinde bunu da Meclis gündemine
getireceksiniz turizm elden gidiyor diye. Çünkü, Türkiye'de her geçen gün
yozlaşan, her geçen gün kaybolan değerlerimizi gördükçe… Çünkü, verimsizliğin
had safhada olduğu ve maalesef, bu ülkede verimsizlik yerine günübirlik, sadece
şeklen olduğu bir ülkede yaşamaktayız.
Biz de diyoruz ki: Ülkenin bu
yılı seçim yılı ve üzerinizde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu yıl ülkenin kader yılı,
seçim yılı. Tabii ki, bu seçim yılında, halkım, inanıyorum ki, sağduyuyla,
ülkeyi bütünleştiren, kucaklayan ve kardeşliği, sevgiyi ve barışı öne
çıkartacak bir siyasi irade, yani, Anavatanı değerlendirecektir. Ama, AKP'nin
bu yaptıkları travmayı da asla unutmayacaktır.
Şans oyunları konusunda,
tabii ki, resmî düzeyde yapılanmasına "evet" diyoruz Anavatan olarak.
Ama, genişletilmesi ve toplumda kumar duygusu olarak algılanmasına da
"hayır" diyoruz.
Sözlerimi bitirirken, sizleri
ve kamuoyunu saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Sayın Cemal
Uysal.
Buyurun.
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı kanunun
3'üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüldüğü gibi, 3'üncü madde
tanımlarla ilgili. Tabii, tanımlarla ilgili olarak bu kürsüden çok fazla bir
şey söylemek mümkün değil. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da çok genel hatları
itibarıyla ve çok detaylı olarak konuşuldu. Ben de o Plan ve Bütçe Komisyonunun
bir üyesiyim. Ama, bu kanun, esas itibarıyla, esas maksadı itibarıyla bu
alandaki kayıt dışılığı kayıt içine almak maksadını taşıyor ve çok dağınık bir
şekildeki sistemi daha rasyonel bir hâle getiriyor ve tek bir kurum bünyesinde
topluyor. Bu bakımdan da çok faydalı bir kanun olduğuna inanıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına İnci Özdemir,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1340 sıra sayılı yasayla ilgili 3'üncü
madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, aslında
3'üncü maddede çok da üzerinde konuşulacak bir konu olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü, burada tanımlar esas. Örneğin "Bakan: Maliye Bakanını, Bakanlık:
Maliye Bakanlığını" gibi ifadelere yer veriyor. Dolayısıyla, daha ileriki
maddelerde görüşmek üzere söz alacağımdan bu maddeyle ilgili görüşlerimi burada
tamamlamış oluyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır. Önergeleri şimdi sırasıyla okutup,
her iki önergenin işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1340 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tanımlar başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(g) bendindeki "şans oyunları vergisi" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve eğlence vergisi" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz Osman
Akman Nusret Bayraktar
İstanbul Antalya İstanbul
İnci Özdemir Fikret
Badazlı Cemal Uysal
İstanbul Antalya Ordu
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 3'üncü maddeyle ilgili şimdi okutacağım önerge, biraz önce
okunan İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve arkadaşlarının önergesiyle aynı
mahiyette olduğundan, sadece ikinci önergeye imza atan milletvekili
arkadaşlarımın adlarını okutuyorum:
Akif Hamzaçebi (Trabzon)
Bülent Baratalı (İzmir)
Kemal Deveciler (Balıkesir)
Yılmaz Kaya (İzmir)
Haluk Koç (Samsun)
BAŞKAN - Komisyon aynı
mahiyetteki her iki önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe...
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Net hasılatın
tanımı, Belediye Gelirleri Kanununa göre alınmakta olan eğlence vergisinin
alınmasının devamına imkân sağlayacak şekilde değiştirilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
İştirakçilere ödenebilecek
ikramiye tutarı
MADDE 4- (1) Şans oyunlarında
ödenecek olan ikramiyeler, oyun planları ile belirlenir.
(2) Her bir kurum ve
kuruluşun tertip ettiği tüm şans oyunları için bir takvim yılı içinde ödeyeceği
ikramiyelerin toplamı, aynı dönemdeki hasılatının %40'ından az %59'undan fazla olamaz. İlgili kurum ve
kuruluşlar, yıllık ikramiye ortalamaları bu sınırlar içerisinde kalmak
kaydıyla, tertip ettikleri her bir şans oyunu için farklı ikramiye oranları
belirleyebilirler.
(3) Hasılatı önceden
öngörülen oyunların, oyun planlarında ödenecek ikramiyeler tutar olarak;
hasılatı önceden belli olmayan oyunların planlarında ise ödenecek ikramiyeler
oran olarak belirlenir.
(4) İlgili kurum ve
kuruluşlar tarafından oyun planları, yukarıda belirtilen esaslara göre
hazırlanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu.
Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanun tasarısının 4'üncü maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Çıkarılan yasalar, yapılan
değişiklikler, eksiklerin giderilmesi, uygulamadaki aksaklıkların düzeltilmesi
için yapılmalıdır. Burada temel amaç, kamuoyunu rahatlatmak olmalıdır. Ama,
maalesef, çıkarılan yasalar karışıklık yaratmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz
tasarının genel gerekçesinde, şans oyunları düzenleme konusunda birden fazla
kurumun yetkili olduğundan söz edilmektedir. Ancak, şans oyunlarını düzenlemek
bu kurumların ana işlevleri arasında bulunmamaktadır.
Değişik yasalarda yer alan
şans oyunlarının disipline edilmesi ne kadar doğruysa, bu konuda politika
oluşturacak kurumları da tekleştirip, o sistemin dağınıklıktan kurtarılması da
o kadar önemlidir. Ancak, tasarıda, bu konuda bir düzenleme öngörülmemektedir.
Bu açıdan bakıldığında, görüşülen tasarıda eksiklikler bulunmaktadır.
Yürürlükteki yasalara göre,
şans oyunları sonucu elde edilen hasılattan, yasalara göre belirlenen oranda,
yine yasaların öngördüğü tutarda çeşitli kamu kurumlarına kaynak aktarılmaktadır.
Görüştüğümüz tasarıyla, bu uygulamaya son verilmekte, kurumlara şans oyunları
vergisinden verilecek paylar Maliye Bakanlığının takdirine bırakılmaktadır. Bu
uygulama, ilgili kurumların gelirlerinde ciddi düşüşlere yol açacaktır. Bu
nedenle, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu ile Kredi ve Yurtlar Kurumu başta olmak üzere, bazı kurumların
gelir düzeylerinde ciddi düşüşler yaratılacaktır. Zaten kıt kanaat yürütülen bu
kurumlar büyük sıkıntı içine düşeceklerdir.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak, bu kurumların gelir düzeylerini güvence altına alacak
düzenlemeler yapılmasını istedik. Bu eksiklikleri gidermek için Komisyona
verdiğimiz önerge, uygun görülmeyip, iktidar partisinin oylarıyla
reddedilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine bu tasarıyla, şans oyunları hasılatından bugüne kadar
belediyelere ödenen paylara son verilmektedir. Oysa, bugün belediyelerin kaynak
yetersizliğiyle karşı karşıya oldukları bir gerçektir.
Durum böyle iken, şans
oyunları hasılatından belediyelere yapılan aktarımdan vazgeçilmesi doğru bir
uygulama değildir. Bu aktarımların 2006 yılı tutarı 56 trilyondur. Tasarıda
yapılan düzenleme, yerel yönetimlerin hizmetlerinin aksamasına neden olabilecek
bir uygulama getirmektedir.
Şans oyunlarından yerel yönetimlere
aktarılan kaynakların kesilmesi, belediyelerimizdeki kaynak yetersizliğini had
safhaya çıkaracaktır, yerel yönetimleri siyasi otoritenin eline bırakacaktır.
Ayrıca, Anayasa'nın 127'nci maddesinde yer alan "Yerel yönetimlere
görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır." ibaresine de ters
düşmektedir.
Tasarıya, komisyon
görüşmeleri sırasında eklenen bir maddeyle, Bakanlar Kurulu kararıyla bedeli
Millî Piyango bütçesinden karşılanmak üzere, Türkiye'nin tanıtımına yönelik
olarak spor ve kültürel tesisler yapılabilecektir. Spor ve kültürel tesislerin
yapılacağı yer ile bu tesislerin işletmesine ve ihalesine ilişkin usul ve
esaslara, yine, Bakanlar Kurulu karar verecektir.
Bu düzenleme son derece
sakıncalıdır. Yapılmak istenen düzenlemeyle Millî Piyango İdaresi, amacı
dışında bir işle görevlendirilmektedir. Normal olarak ülkenin tanıtımı,
uluslararası organizasyonlar gerçekleştirmek, spor ve kültürel faaliyetleri
yaygınlaştırıp, geliştirmek, ilgili kurumların bütçesinden yapılacak
harcamalarla gerçekleşir. Bu harcamalar, kamu yönetiminin tabi olduğu esaslara
ve bu çerçevede Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabidir. Fakat, bu kanun
tasarısında harcamaların 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 832
sayılı Sayıştay Kanunu gibi kanunlar arasında, Kamu İhale Kanunu'na tabi
olmamasını öngörmektedir. Bu düzenlemeyi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
son derece sakıncalı bulmaktayız. Bu uyarılarımızın dikkatle incelenerek,
gereğinin yapılması daha uygun olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz "İştirakçilere ödenebilecek ikramiye
tutarı" konulu 4'üncü maddede "Her bir kurumun ve kuruluşun tertip
ettiği tüm şans oyunları için bir takvim yılı içinde ödenecek ikramiyelerin
toplamı, aynı dönemdeki hasılatının yüzde 40'ından az, yüzde 59'undan fazla
olmaz." deniliyor. Bununla birlikte, "Hasılatı önceden öngörülen
oyunların, oyun planlarında ödenecek ikramiyeler tutar olarak; hasılatı önceden
belli olmayan oyunların planlarında ise ödenecek ikramiyeler oran olarak
belirlenir." ibaresi de bu maddede yer almaktadır.
Yine bu maddeye göre, yıllık
ikramiye ortalamaları bu sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla, ilgili kurum ve
kuruluşlar tertip ettikleri şans oyunları için farklı ikramiye oranları
belirleyebileceklerdir.
Bu tasarı kanunlaştığı
takdirde, her türlü şans oyunları faaliyetinden elde edilen hasılat, şans
oyunları vergisine tabi tutulacaktır. Verginin matrahı, şans oyunlarından elde
edilen hasıla tutarı olarak gerçekleştirilecektir. Verginin mükellefi,
kendisine şans oyunları tertip etme hak ve yetkisi verilmiş kurumlar, bu hak ve
yetkinin devri hâlinde ise, mükellef, devralan kurum, kuruluş veya özel hukuk
tüzel kişileri olacaktır.
Şans oyunları vergisinin at
yarışlarında yüzde 7, futbol müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde yüzde 5
ve diğer şans oyunlarında yüzde 10 olarak uygulanması düşünülmektedir. Bakanlar
Kurulu, bu oranları 1 katına kadar aktarmaya veya yarısına kadar indirmeye ya
da tekrar kanuni seviyesine getirmeye yetkili olacaktır.
Şans oyunları vergisi, gelir
ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak kullanılmayacak, hiçbir vergiden
mahsup edilemeyecektir. Bu verginin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar ile
verilmesi gereken beyannamenin şekil, içerik ve eklerini belirlemeye Bakanlık
yetkili olacaktır.
Bu düzenleme, uygulamada
ikilik yaratacaktır. Neden oranlar iddaa'da farklı, at yarışında farklı,
diğerlerinde neden farklıdır? Bunu nasıl açıklayabilirsiniz Sayın Bakan? Yoksa,
amacınız, zaten geri planda bıraktığınız Millî Piyango İdaresini tamamen
bitirmek midir?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarı bir af niteliğindedir. AKP Hükûmeti, 2004'ten
başlamak üzere "iddaa" adlı müşterek bahis oyununu daha farklı bir
vergileme rejimine tabi tutmak istemektedir. İddaa oyunu, ihalesinin yapıldığı
1 Ocak 2004 tarihinden bugüne kadar yüzde 3 olarak vergilendirilmek
istenmektedir. Yüzde 3 yerine, Maliye Bakanlığının daha önce belirlediği yüzde
10'luk vergi diliminin uygulanması gerekmektedir. Yasalar geriye doğru
işletilemez ve bugün yapılmak istendiği gibi, kişilere özel çıkar sağlanamaz.
Bir konunun vergilendirilmesine ilişkin olarak uygulamada bir ihtilaf ya da
yorum farklılığı varsa, bunun çözüm yeri yasama organı değil, yargı
mercileridir.
Yapılmak istenen
düzenlemeyle, iddaa oyununa ilişkin şans oyunlarının vergisinin oranı
düşürülmektedir. Aynı şekilde, bu düzenleme, kanunların genelliği ilkesine
aykırı olduğu gibi, Anayasa'nın 10'uncu maddesindeki "Hiçbir kişiye,
aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz." hükmüne de aykırıdır.
Ayrıca, kamu yararı olmayan bir hükmün, geçmişi de kapsaması düşünülemez. Böyle
bir düzenlemenin hukuk devletinde yeri yoktur. Tasarıdan mutlaka çıkarılması
gereklidir. Bu düzenlemeyle kimlere ne kadar çıkar sağlandığının da ayrıca
sorgulanması gereklidir; ama, maalesef, AKP her fırsatta, çıkarılan yasaların
içine, kıyısına, köşesine, şahsa münhasır, eşi, dostu, yandaşı, yakını
koruyucu, imtiyaz tanıyıcı maddeler koymaktadır. Bu, yanlıştır. Bunun içindir
ki, yıllardır ülkemizin iki yakası bir araya gelmemektedir.
Bu kanun tasarısı, geçmişe
yönelik olarak mükellefin vergi yükünü hafifletmeye yönelik bir düzenlemedir.
2004'te iddaa ihalesine 1 firma girmiştir. Eğer, devletin çıkarları
düşünülseydi, ihaleye tek firma girdiği için iptal olması gerekirdi. İhaleyi
alan şirketin zararda olduğu yönünde yapılan açıklamalar da gerçeği
yansıtmamaktadır. Bu firma, vergi şampiyonları listesinde 25'inci sırada yer
almaktadır. Bu tasarıyla, ihaleyi kazanmış olan İntertek'in daha az vergi
ödemesinin önü açılmaktadır…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ekmekcioğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, soruyorum size:
Bu verginin tahakkuk edilmesini kim engellemektedir?
Değerli milletvekilleri, bir
de işin sosyal boyutuna bakmak gerekir. millî piyango ve sayısal loto ile
uğraşan 14 bin bayi bulunmaktadır, aileleriyle birlikte yaklaşık 60 bin insan
geçimini bu işten sağlamaktadır. Bu yasanın çıkarılmasıyla birlikte millî
piyango ve şans oyunları vergisi konulmaktadır. Bu, daha önce sadece sayısal
lotoda vardı. Konulan bu vergiyle birlikte toplanan hasılatın çoğu vergiye
gidecektir. Bunun sonucunda da dağıtılan ikramiyelerde ciddi düşüşler meydana
gelecektir, bu durumdan da en çok bayiler etkilenecektir, bu işten geçimini
sağlayan insanlar zor duruma düşeceklerdir. Bu sıkıntılı duruma dikkatinizi
çekmek istiyorum.
Gazinoların kapatılmasıyla
denetlemeler yapılamadığı için Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün
gelirlerinde zaten düşüş olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla)
- Sayın Başkan, bitiriyorum, son cümlem.
BAŞKAN - Buyurun efendim, son
cümleleriniz.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla)
- Tamam Başkanım.
Bu kurumun harcama yetkisi
yüzde 18'i geçmemektedir. Bunun içindir ki, reklam yapamayan bir kurum hâline
getirilmiştir. Diğer iddaa ve at yarışı karşısında millî piyangonun rekabet
şansı da kalmamıştır. Adında "Millî" geçen bu kuruma gereken önem
verilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasanın yararlı olmasını gönülden diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ekmekcioğlu.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Ömer Abuşoğlu.
Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi,
şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde tartıştığımız konu,
şans oyunlarıyla ilgili, devlete, bu oyunlar üzerinden elde edilen vergi ve
fonları, harçları düzenleyerek ilave gelir kaynaklarının elde edilmesidir ve bu
"şans oyunları" dediğimiz, büyük ölçüde birçok insan tarafından kumar
olarak addedilen, fakat birçok insan tarafından da rahatlıkla oynanan, fakat,
neticede kumara doğru kayan yönü oldukça geniş olan, bu kapıyı oldukça geniş
bir şekilde aralayan bir tasarı üzerinde konuşuyoruz.
Burada amaç, devletin,
elbette, böyle bir düzenlemeyi yapmakla, Hükûmetin, buradaki ortaya çıkan
keşmekeşliği, düzensizliği gidermek ve bu alanda meydana gelen birtakım
karışıklıkları ve karmaşayı düzen altına alıp, zapturapt altın almak,
bulundurmaktır. Elbette, Hükûmetin ve devletin bu konuda gerekli tedbirleri
alması gerekir. Ancak, bu tedbirler alınırken amaç öncelikle şu olmalıdır: Bu
oyunların geniş halk kitleleri, geniş kesimler tarafından yaygın bir şekilde,
öncelikle, oynanmasına mâni olmaktır. Çünkü, burada ortaya çıkan alışkanlıklar,
insanların ileri bir adım olarak kumara doğru yönelmeleri ve ocaklar söndüren,
insanların hayatını tüketen, hayatını bir anda sona erdiren "kumar"
dediğimiz illete doğru bir yol bulunmaktadır, bir kapı aralanmaktadır.
Dolayısıyla, Hükûmetin öncelikli görevi de, bu yolu daraltmaktır. Buradan
insanların elde ettikleri alışkanlıklarla meseleyi bir adım daha ileriye
götürerek, kumara müptela olmasını önlemektir.
Maalesef, biraz önce de konu
edildi bir sayın muhalefet partisi sözcüsü tarafından, Hükûmetin gerekçesi,
idealde benim söylediğim çerçevede olması gerekirken, maalesef, Hükûmet, bu
tasarıyı, şu gerekçeyle kamuoyuna ve Meclisin iradesine sundu: Bir kere,
dağıtılacak ikramiye tutarlarının artırılması ve böylelikle, daha geniş
kitlelerin bu oyunları oynamasına yönelik bir heves ve heyecan uyandırma işlemi
var burada.
İkincisi, daha geniş kitleler
tarafından oynanarak bu tür oyunların, kamuya da daha fazla miktarda kaynak
aktarılması. Hiçbir devlet, bugüne kadar hiçbir hükûmet, şans oyunlarını yaygın
bir şekilde oynatalım da, buradan daha fazla, hükûmete, devlete, kamuya kaynak
aktarılsın mantığı içerisinde bu konuya yaklaşmamıştır. AK Partinin bu
yaklaşımını, AK Parti Hükûmetinin bu yaklaşımını kınıyorum, esefle
karşılıyorum. Sadece ben değil, AK Parti milletvekilleri de bu tavrı ve tutumu
kınadıkları ve esefle karşıladıkları için, işte, şu anda Meclis sıralarında
değiller. Her maddede, mutlak suretle bir karar yeter sayısı isteniyor. Ancak,
zor zekât karar yeter sayısı ortaya çıkıyor. Nerede bu sayın milletvekilleri?
Çünkü, getirilen bu kanuna karşı içleri rahat değil, içlerine sinmiyor bu tasarının
bu şekliyle geçirilmesi. Kumarı yaygınlaştırıp insanları kumara heveslendiren,
ikramiyeleri büyüttükçe büyüten bu anlayışa, onlar da içleri sinerek, onlar da
katılma imkânını bulamıyorlar ve bundan dolayı da, Meclis sıralarını bu kanun
görüşüldüğü sürece terk etmiş vaziyetteler. Öncelikle, AK Parti Hükûmetinin, AK
Parti Grubundaki bu hassasiyeti anlaması, bu hassasiyeti kavraması gerekirdi.
İkinci üzerinde durmak
istediğim konu, ben, Hükûmetin bu konudaki ideal hedefinin, ideal amacının ne
olması gerektiğini ortaya koydum. Öncelikle zapturapt altına almak ve bunun
geniş kitleler tarafından oynanmasını, geniş kitleler tarafından itiyat hâline
getirilmesini önlemek amaçlı olması gerekirken, Sayın Hükûmet Üyesi, Sayın
Bakan buraya çıktı, yaptıkları işin ne ölçüde meşru olduğunu, ne ölçüde haklı
birtakım gerekçelere dayandığını göstermek üzere de namazdan örnek verdi. Ben,
Sayın Bakanın bu örneğine yerimde otururken tepki gösterdim, dayanamadım. Şans
oyunu gibi, kumar gibi bir konuya nasıl namazdan örnek verebilirsiniz? Nasıl
iki kavramı bir araya getirip bu işi meşrulaştırmak için, ibadet ile dinî
inançlardan birtakım gerekçeler uydurma telaşına düşebilirsiniz? Bir kere daha
şunu özellikle üstüne basa basa dile getirmek istiyorum: Ey AK Parti, ya
olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun! Halkı aldattığınız, halkı
inançlar üzerinden istismar ederek oy avladığınız bir tarafa…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu
hiç doğru değil Sayın Başkan!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
…bir taraftan da şans oyunlarıyla…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Yakışmıyor bu, yakışmıyor! Bu memlekette bir vakıa bu, ilk defa bir düzenleme
de değil.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
…Kur'an'ı, ibadeti, inancı bir araya getirip…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne
biçim konuşuyorsun ya!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Bunun vakıa olduğunu…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne
istismarından bahsediyorsun? Yakışıksız konuşmayın böyle!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Sayın Başkan, bunun bir vakıa olduğunu ben başında söyledim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu
kürsü bu kadar lakayıt kullanılamaz!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) -
Hakikat bu, hakikatleri söylüyor. Yalan mı?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Lütfen canım! Ne konuştuğunuzu bilin ya!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Ama, bunun, yaptığınız işe meşruiyet kazandırmak amacıyla…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Meşruiyetle ne alakası var?
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Kur'an'dan örnek verilmesine dayanamıyorum ben!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu
yasal bir şey!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Buna tahammül edemiyorum!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) -
Aynen doğru!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Neyin istismarından bahsediyorsun?
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Nasıl Kur'an'dan örnek verirsiniz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İstismar şahsına yakışır, sana yakışır bu istismar!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Hepinize saygılar sunuyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu
istismar sana yakışır ancak!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) -
Bunun vebali size yetecektir!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İstismarcı olan sizsiniz!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) -
Bunun vebali size yetecektir!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sizsiniz!..
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sen
işine bak, önce partine bak.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İstismarmış... Aynaya bakın be!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) -
Konuşmalarınız burada, tarihe geçecek!
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Kendi işine bak sen, partine bak!
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Bir
kişi daha istifa etmiş ANAP'tan!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) -
Onun yerine sen gel o zaman!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sizi
gönderdik yetmiyor mu?
BAŞKAN - 5'inci maddeyi
okutuyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Sayın Başkan, 4'üncü maddede konuşma talebim vardı.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
burada talebiniz yok. Eğer bu maddede talebiniz buraya intikal etmişse, ben
size söz veririm; burada yok.
5'inci maddeyi okutuyorum:
Yatırım ve işletme
giderlerine ilişkin sınırlama
MADDE 5- (1) İlgili kurum ve
kuruluşların bir takvim yılı içindeki her türlü yatırım ve işletme giderlerinin
toplamı, aynı dönemde elde ettikleri hasılat ve diğer gelirler toplamının %
20'sini geçemez. Şans oyunlarının lisans veya işletim hakkının devri halinde,
lisans veya işletim hakkı sahibi kuruluşa ödenecek paylar ile at yarışları hasılatından
Türkiye Jokey Kulübüne aktarılan müessese payı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
emrine açılan özel hesaba aktarılan tutarlar ve Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünce
oynatılan şans oyunları hasılatından Futbol Federasyonuna, Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğüne ve spor kulüplerine aktarılan tutarlar bu orana dahildir.
(2) Bakanlar Kurulu; ilgili
bakanlığın talebi ve Bakanlığın teklifi üzerine, bu oranı her bir kurum ve
kuruluş itibarıyla ayrı ayrı veya topluca bir katına kadar artırmaya veya
yarısına kadar indirmeye ya da tekrar kanunî seviyesine getirmeye yetkilidir.
(3) İlgili kurum ve
kuruluşlar, her türlü yatırım ve işletme giderleri toplamının birinci fıkrada
belirlenen oranı aşmaması için gerekli tedbirleri almak ve uygulamakla
yükümlüdür.
(4) İlgili kurum ve
kuruluşlar bütçelerini bu esaslara göre hazırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Vedat Melik.
Sayın Melik, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT
MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şans Oyunları
Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı'nın 5'inci maddesi hakkında görüşlerimi bildirmek üzere, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
"şans oyunları" diye tabir ettiğimiz, millî piyango, spor toto ve at
yarışları, konuyla ilgisi olmayan insanlarımız tarafından pek tanınmayan,
dağıtılan ikramiyelerin nasıl toplandığı, elde edilen hasılattan hangi kurum ve
kuruluşlara ne kadar kaynak aktarıldığı ve bu kaynaklarla hangi toplumsal
hizmetlerin yapıldığı pek bilinmeyen; ancak, özellikle son yıllarda, geçim
sıkıntısının dayanılmaz dereceye yükselmesiyle birlikte, insanlarımızın umudu
hâline gelen faaliyetlerdir. Yalnız, devletin, özellikle at yarışlarında
uyguladığı yüzde 60'lara varan kesintiler, sektörü büyük kayba uğratmaktadır.
Uygulanan bu yüksek vergiler nedeniyle, gayriresmî bahisçiliğe ciddi bir
yöneliş olduğu gözlenmektedir. Jokey Kulübü yöneticilerinin de çeşitli defalar
ifade ettiği gibi, resmî olarak oynanan bahislerin yaklaşık 2 misli oranında
gayriresmî oyunlara bahis oynanmaktadır.
Bugün, atçılığın gelişmiş
olduğu diğer ülkelerde, vergiler, ülkemizde uygulananın yaklaşık yarısı
kadardır. Atçılık sektörü, devletten, ekstra bir kaynak istememektedir. Sektör,
kendi kaynağını kendi ürettiği gibi, kamu kurumlarına da ciddi kaynak transferi
sağlamaktadır. Ancak, vergilerin makul seviyelere inmesiyle, devletin alacağı
vergi miktarı da, matrahın yükselmesine bağlı olarak artacaktır.
Değerli arkadaşlar, biz bu
kurumlardan bahsederken, her zaman at yarışlarını çok ayrı bir şekilde
değerlendiriyoruz ve diğer oyunlardan kesinlikle ayrı tutulması gerektiğine
inanıyoruz. Çünkü, at yarışlarını konuştuğumuz zaman, aslında, Türkiye'nin
-kısmen de olsa- sosyal bir meselesini konuşuyoruz demektir. Gerçekten de,
özellikle son yıllarda yarış atı yetiştiriciliği ve büyük emek ve zahmetle
yetiştirilen bu atların yarışlarda başarılı olup olmaması, atların sahibi olan
aileleri ve onların çevresini çok yakından etkilemektedir. Dolayısıyla, at
yarışlarını diğer şans oyunlarından ayrı tutarken, ülkemizde at yetiştiriciliği
nedir, kimler, niye at yetiştirir, sorunları nelerdir; bence, kısaca bu konulara
değinmekte fayda vardır.
Değerli milletvekilleri, her
ne kadar ülkemizin belli bölgelerinde, at, tarımsal faaliyetlerde ve yük
taşımacılığında kullanılmaya devam etse dahi, hepimizin bildiği gibi, atın,
artık bir iş hayvanı olarak ekonomik bir değeri kalmamıştır. Ancak, atın
toplumumuz içindeki geleneksel önemi ve bugüne kadar Tarım Bakanlığı tarafından
özellikle Arap atı yetiştiriciliğinin ciddi bir şekilde devam ettirilmesi ve
bununla birlikte at yarışçılığının yarattığı ekonomik değerlerden dolayı yarış
atı yetiştiriciliği giderek gelişmiştir. Bunun sonucunda da, bugün gerçekten,
topluma sağladığı ekonomik katkılardan dolayı at yarışçılığı göz ardı
edilemeyecek bir noktaya ulaşmıştır.
Ancak, başta da söylediğim
gibi, at yarışçılığına, bir şans oyunu olmasının dışında sosyal bir çerçeveden
bakmak gerekir. Yani, bugün ülkemizde yarış atları sayıları binlerle, bu işten
dolaylı ve doğrudan geçinen insan sayısı 10 binlerle ifade ediliyorsa, bunun
tek nedeni bir hobi veya ekonomik beklenti olarak ifade edilemez. Bugün
Türkiye'de çok sayıda insan eğer yarış atı yetiştiriyorsa ve atını yarışlara
sokuyorsa, bunun en büyük nedeni geçim sıkıntısıdır. Şimdi, diyebilirsiniz ki,
geçim sıkıntısı olan insanlar nasıl oluyor da devlet haralarından on
milyarlarca, bazen yüz milyarlarca Türk lirasına at satın alıp da
yarıştırabiliyorlar? Doğrudur, ama, bu, olayın sadece uç bir örneğidir ve
olayın biraz da magazin bölümüdür. Gerçekten, at yetiştiricilerinin durumu,
yaşam koşulları bu görüntünün tam aksinedir. Eğer Ankara yarışları başladığı
zaman hipodromu ziyaret ederseniz, gerçek durumu, o meşhur atların sahiplerinin
ve yetiştiricilerinin yaşam koşullarını daha yakından görebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de at yarışlarında koşan Arap atlarının önemli bir kısmı benim seçim
bölgem olan Urfalılara aittir. Aslında, böyle olması da gayet doğaldır, çünkü,
Arap atçılığının Türkiye'deki kaynağı Urfa ve Mardin'dir. Zaten, bugün Tarım
Bakanlığının haralarındaki atların büyük bir kısmının orijinlerinin Urfa ve
Mardin'in Kızıltepe Ovası olduğu resmî kayıtlardan da bellidir. Urfa'daki
atçılığın büyük bir kısmı da Suruç ilçesindedir. Gaziantep'ten kara yoluyla
Urfa'ya giderken bile, Suruç'un her köyünde birkaç tane "padok"
dediğimiz, atların gezindiği çevrili alanları görebilirsiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Malatya-Sultansuyu'nu unutuyorsun.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla)
- Yani, Suruç'un hemen hemen her köyünde yarış atı yetiştirilir diyebiliriz.
Peki, değerli arkadaşlar, at
yarışçılığı ve yetiştiriciliği bu kadar mı kazançlı bir iştir veya bu
Suruçlular bu kadar mı at yetiştirmeye meraklıdır? Aslında, hiçbiri değildir.
Peki, nedeni nedir? Çünkü, değerli milletvekilleri, Türkiye'nin her yerinde
olduğu gibi, Suruç'ta da iş yoktur, işsizlik vardır.
Bakın, bu Suruç Ovası ki,
bundan yıllar önce elinizle eştiğiniz zaman suyu bulduğunuz, bütün güneydoğuya
sulu tarımı, pamuk ekimini öğreten, nar bahçelerinin bulunduğu bir yerdi. Bugün
ise, 600 metre derinlikte bile suya rastlanmayan, önemsenmeyecek birkaç parça
tarla hariç kupkuru arazilerin bulunduğu, sizin Hükûmetinizle birlikte tarihe
gömülen GAP projesi kapsamındaki yaklaşık 1 milyon dekar arazinin bulunduğu bir
ovadır. Beş yıla yaklaşan iktidarınız döneminde, bu ovanın sulama projesiyle
ilgili bir ciddi adım atmadınız. Peki, Suruçlu at yetiştirmeyecek de ne
yapacak? On iki ay atın yanındaki ahırda yatmanın ne demek olduğunu biliyor
musunuz? Veya atınızın koşacağı gün, çoluk çocuk herkesin atın ayağının önce
düz basması, sonra da kazanması için sabaha kadar dua ettiğini veya tefeciye
olan borcun atın koşusunun sonrasına ertelenmesi için neler yapıldığını hiç
yaşadınız mı? At koşar baht kazanır ama, bahtı olan insanın zaten tek geçim
kaynağı at yarışı olamaz.
Değerli arkadaşlar, at
yarışçılığının toplumumuza çok daha iyi tanıtılması gerekir. At yarışçılığının
bir kumar olmadığı, bu sektörün ülkemiz ekonomisine yaptığı katkıların,
yarışlardan elde edilen hasılatlardan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, Savunma Sanayii Destekleme Fonu
başta olmak üzere daha birçok kurumun pay aldığının, bu işin yalnız zengin
insanların değil, aslında gelir seviyesi düşük insanların uğraştığı bir sektör
olduğunun, dolayısıyla yarış atçılığının ülkemizde geliştirilmesi gerektiğinin
topluma kabul ettirilmesi gerekir, ama bundan önce, ülkeyi yöneten hükûmetlerin
buna inanması gerekir. İnanması gerekir ki bu sektörün gelişmesi için yatırım
yapmaktan kaçınmasın.
Bakın, şimdi, yukarıda,
kısaca Arap atçılığının temelinin Urfa ve Mardin olduğuna değindim.
Biliyorsunuz, Urfa'da bir hipodrom var ve yılda beş ay resmî yarışlar
yapılıyor. Ben, bu yarışların Türkiye ve Urfa ekonomisine yaptığı katkılardan
söz etmeyeceğim; ancak, bunun dışında, belki daha önemli olarak Urfa'ya çok
önemli anlamda sosyal faydalar sağlamaktadır.
Peki, bu aktivitenin
yararları bu kadar ortadayken, beş yıllık iktidarınız boyunca Mardin'in
Kızıltepe ilçesinde, Kızıltepe'de sosyal yaşamı hareketlendirecek, hipodrom
bulunan diğer şehirlerde olduğu gibi Kızıltepe'nin ekonomisine katkıda
bulunacak böyle bir hipodrom yaptırmayı niye düşünmediniz? Bölgenin ekonomisine
büyük katkı sağlayan Habur sınır kapısı, zaten ağır ve aksak çalışmaktadır.
Kızıltepe Ovası'nın sulanmasıyla ilgili olarak da Hükûmetin hiçbir düşüncesi
yoktur. O hâlde, gelin, bu yasa çıktıktan sonra, at yarışlarında yapılacak
kesintilerle, Kızıltepe'de şu anda yarı resmî olarak devam eden rahvan at
yarışlarına yardımcı olmak için ve belki de, çok daha değişik yarışlar
yaptırabilmek için Kızıltepe'ye de bir hipodrom yaptıralım ki, hiç olmazsa, o
bölgeye de bir hareketlilik gelsin.
Değerli arkadaşlar, şans
oyunlarından…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Melik,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, şans oyunlarından özellikle, at yarışlarında
yapılacak resmî kesintilere at yetiştiricileri lehine kısmen de olsa bir
iyileştirme getirecek olan bu yasanın hazırlanmasında büyük özveriyle çalışan
ve bunu Hükûmete kabul ettiren -özellikle, at yarışlarıyla ilgili olan bölümünü
söylemek istiyorum- ve inşallah, biraz sonra yasalaşmasında büyük emek ve çaba
harcayan İstanbul Milletvekili Sayın İnci Özdemir'e Türkiye'deki tüm at
yetiştiricileri, jokeyler, aprantiler, seyisler ve çiftçiler adına bu kürsüden
teşekkür etmeyi bir borç biliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Ordu
Milletvekili Cemal Uysal.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın 5'inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, yatırım ve
işletmeler giderlerine ilişkin hükümleri içermektedir ve bununla ilgili
sınırlamalar getirmektedir. Her türlü işletme yatırım giderlerinin toplamı,
hasılat ve diğer gelirlerin toplamının yüzde 20'sini geçemeyeceğini hükme
bağlamaktadır. Bu konuda Bakanlar Kuruluna da bir yetki verilmektedir. İlgili
kurum ve kuruluşların bütçesini bu esaslara göre yapmasını hükme bağlamaktadır.
Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına, İnci
Özdemir, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdemir.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1340 sıra sayılı yasanın 5'inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada,
tabii, birtakım açıklamalar geldi. Ben özellikle CHP sözcüsüne teşekkür
ediyorum; gerçekten, çok önemli noktalara dikkat çekti. Bu, toplumumuzun sadece
belli bir bakış açısıyla bakılmaması gereken bir konudur. Ona da dikkat çekmesi
açısından, değerli arkadaşıma, değerli sözcüye çok teşekkür ediyorum.
Burada, hakikaten,
yatırımlarla ilgili birtakım şeyler söyleniyor, ama, ben burada başka bir
konuyu, bir cümleyle geçmek istiyorum. Hep, sürekli olarak, illegaliteyi legal
hâle getirmekten söz ediyoruz ve burada, fazladan bir paranın verilmesi gibi
bir konu gündeme geliyor. Aslında, konu bu değil. "Merdiven altı"
diye halk arasında adlandırılan illegal oyunlarda yüzde 15 gibi fazladan bir
ikramiye ödenmekte, ayrıca, vergi de olmadığı için, insanlar bu yöne doğru
yönelmekte. Bu yasanın temelinde yatan budur diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde iki adet
önerge…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Oylama yapmıyorum
Sayın Kandoğan.
Madde üzerinde iki adet
önerge vardır.
Önergeleri önce geliş
sıralarına göre okutup, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1340 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan
"Türkiye Jokey Kulübüne" ibaresinin "yarış müessesesine";
"Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünce" ibaresinin "Spor Toto Teşkilat
Başkanlığınca" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz Zülfü
Demirbağ Ünal Kacır
Ankara Elâzığ İstanbul
Mehmet Yılmazcan Fahri
Keskin Muharrem Tozçöken
Kahramanmaraş Eskişehir Eskişehir
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1340 sıra
sayılı Tasarının 5. maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu A.
Kemal Deveciler Yakup
Kepenek
İstanbul Balıkesir Ankara
Salih Gün Hüseyin
Bayındır Mustafa Gazalcı
Kocaeli Kırşehir Denizli
"Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünce spor kulüplerine aktarılacak olan tutar bu oranın yarısından az
olamaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Halen İddaa'yı oynatan
şirket, Spor Toto hasılatından % 16,3 pay alırken, spor kulüplerinin payına ise
sadece toplam % 7-8 gibi bir pay düşüyor. Bu son derece çarpık bir durum ve
Spor-Toto oyununun varlık sebebine aykırı. Bir başka anlatımla spor kulüplerine
120-130 milyon YTL pay verilirken, Şirkete aktarılan pay ise 250 milyon YTL'yi
buluyor. Kulüpler kullanılarak aslında çok büyük bir rant özel şirkete
aktarılıyor.
Önerge ile bu çarpıklık
giderilmekte ve spor kulüplerine daha fazla bir kaynağın aktarılmasına olanak
sağlanmaktadır. Böylece spor kulüpleri mali açıdan daha güçlenmiş olacaklardır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1340 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan
"Türkiye Jokey Kulübüne" ibaresinin "yarış müessesesine";
"Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünce" ibaresinin "Spor Toto Teşkilat
Başkanlığınca" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
At yarışlarını düzenleme
yetkisi devredilen "Türkiye Jokey Kulübü" ibaresi, 6132 sayılı
Kanunla paralellik sağlanması amacıyla "yarış müessesesi" ibaresiyle
değiştirilmekte; adı "Futbol ve Diğer Spor Musabakalarında Müşterek
Bahisler Tertibi Hakkında Kanun" olarak değişen 7258 sayılı Kanuna uyum
sağlanması amacıyla da "Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünce" ibaresi
"Spor Toto Teşkilat Başkanlığınca" şeklinde değiştirilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Tamam, arayacağım.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Saat 19.00'da toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.20
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Beşinci
Oturumu'nu açıyorum.
1340 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 5'inci maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, 5'inci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
5'inci maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında ihtilaf vardır, elektronik cihazla oylama yapacağım.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ne
ihtilafı, açıkça belli yani burada.
BAŞKAN - Oylama için dört
dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yirmi dakika mı efendim oylama süresi?
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sistem
bozuldu.
BAŞKAN - Bizden kaynaklanan
bir durum yok, teknik bir problem var.
EYÜP FATSA (Ordu) - Hatta
sayı da var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Oylama işlemi
başlamıştır. Tekrar arkadaşlarımız oylamaya girsinler yeniden.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Başkanım, şişirme pusula olmasın.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
vardır, madde kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
Şans oyunları vergisi
MADDE 6- (1) Her türlü şans
oyunları faaliyetinden elde edilen hasılat, şans oyunları vergisine tâbidir.
(2) Verginin matrahı, şans
oyunlarından elde edilen hasılat tutarıdır.
(3) Verginin mükellefi,
kendisine şans oyunları tertip etme hak ve yetkisi verilmiş kurumlardır. Bu hak
ve yetkinin devri halinde ise mükellef, devralan kurum, kuruluş veya özel hukuk
tüzel kişileridir.
(4) Verginin oranı; futbol
müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde %5, at yarışlarında %7 ve diğer şans
oyunlarında %10'dur. Bakanlar Kurulu bu oranları bir katına kadar artırmaya
veya yarısına kadar indirmeye ya da tekrar kanunî seviyesine getirmeye
yetkilidir.
(5) Vergilendirme dönemi,
faaliyet gösterilen takvim yılının birer aylık dönemleridir. Ancak Bakanlık,
vergilendirme dönemlerini değiştirmeye, yeni vergilendirme dönemleri
belirlemeye yetkilidir.
(6) Şans oyunları vergisi,
ilgili vergilendirme dönemlerini izleyen ayın 20 nci günü mesai bitimine kadar,
mükellefler tarafından bir beyanname ile bağlı bulunulan vergi dairesine beyan
edilir ve hesaplanan vergi aynı süre içerisinde ödenir.
(7) Şans oyunları vergisi,
gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak kabul edilmez ve hiçbir
vergiden mahsup edilmez.
(8) Bu verginin uygulanmasına
ilişkin usûl ve esaslar ile verilmesi gereken beyannamelerin şekil, içerik ve
eklerini belirlemeye Bakanlık yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı
adına, Ordu Milletvekili Cemal Uysal.
Buyurun.
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1340 sıra sayılı kanunun
6'ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddeden de görüldüğü gibi,
şans oyunlarının vergilendirilmesiyle ilgili bir maddedir. Burada verginin
matrahı ve verginin mükellefi temel olarak alınmakta, daha sonra da oyunların
çeşidine göre de vergilendirme, vergi oranları belirlenmektedir.
Oyunların hasılat tutarı
matrah olarak alınmış. Mükellefi de oyunu oynatan kurumlar mükellef olarak
kabul edilmiş. Tabii, hak devrettikleri zaman da hakkı devralan kuruluşlar da
mükellef olarak belirlenmiş.
Oranlar, futbol müsabakalarında
yüzde 5, at yarışlarında yüzde 7 ve diğerlerinde yüzde 10'dur. Ayrıca, bu
vergilerin hiçbir vergiden mahsup edilemeyeceği kanunda yer almıştır.
Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, İbrahim Hakkı
Birlik…
Sayın Ümmet Kandoğan,
buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu kanun
üzerinde son konuşmamı yapıyorum. Konuşmak istemiyordum, ancak, Sayın Bakanın o
talihsiz konuşmasını dinledikten sonra bir kez daha kürsüye gelip bu konuyla
ilgili görüşlerimi ifade etmek istedim.
Yalnız, ondan önce, bu karar
yeter sayısı istemeyle ilgili olarak iktidar partisi milletvekillerinin
"Meclisin çalışmasını engelliyorsunuz." şeklindeki düşüncelerinin ne
kadar yanlış olduğu açık. Mecliste kanunların kabul edilebilmesiyle ilgili
olarak bir karar yeter sayısı konulmuş. Bu, İç Tüzük'ün gereği. İç Tüzük böyle
bir karar yeter sayısı istiyorsa, bir milletvekilinin Mecliste o anda bir kanun
görüşülürken 20-30 milletvekiliyle o kanunun ilgili maddesinin kabul edilmesini
içine sindirmesini ben bir milletvekili olarak kabul etmiyorum.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Geçmişte nasıldı? Geçmişe bak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Bilen…
NİYAZİ ÖZCAN (Kayseri) -
Olabilir Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Niyazi Bey, bakın, bir şey söyleyeyim.
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Ayıp
oluyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Bir şey söyleyeyim. Şimdi, bakınız, ben tutanakları inceledim.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Geçmişe bak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Tutanakları inceledim. AK Parti Grup Başkan Vekili -şimdi burada yok- bir
birleşimde, 20'ye yakın karar yeter sayısı istenmiş bu Mecliste. AK Parti Grup
Başkan Vekili, sizin arkadaşınız. Siz yapınca mübah, karşı taraf yapınca
yanlış. Örneklerini size gönderirim Sayın İsmail Bilen. Sayın Kayseri
Milletvekili, Sayın Niyazi Bey, örneklerini gösteririm. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Geçmişte sizin yaptığınız şey mübah olacak, bu dönemde yapılan şey
yanlış olacak. 138 kişiyi bulun kardeşim, bulun 138 kişiyi!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) -
Sen yapma! Sen yapma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İki: Bakınız, benim bütün maddelerde konuşma talebim var.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) -
Başkası yapsın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
5'inci maddede, yanlışlık eseri, benim konuşma yapma isteğim Sayın Başkana
iletilmemiş. 3'üncü, 4'üncü maddelerde benim konuşma hakkım var diyerek milletvekillerimiz
çıktı, benim konuşma hakkımı engellemek için yirmi saniye konuştular madde
üzerinde. Çıkın savunun bu kanunu Sayın Uysal. Maddede iki kelime
söylüyorsunuz, iniyorsunuz. İki kelime İnci Hanım söylüyor, iniyor. Ama, 5'inci
maddede benim ismim orada yazılmadığı için gelip burada niye konuşmadınız? Niye
5'inci maddede konuşmuyorsunuz da diğer maddelerde?.. Çünkü, sırada Ümmet
Kandoğan konuşacak. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Sayın Bakan öyle büyük bir hata yaptı ki, öyle büyük bir yanlışlık yaptı
ki, ismi "şans oyunları" olan bir kanunla ilgili görüşlerini
açıklarken -Kur'an'daki bir ayeti- benim yaptığım konuşmayla bağlantı yaparak
Kur'an'dan bir ayet okudu burada. Şans oyunları ile Kur'an'daki bir ayeti yan
yana getiren bir bakana ben buradan teessüflerimi iletiyorum.
Teessüf ederim size Sayın
Bakan, teessüf ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
İki: Şimdi, şans oyunlarıyla
ilgili olarak illegaliteyi önleyecekmiş bu kanun. Gelin, burada, hangi maddesi
illegal şans oyunlarını… Öbür yerde "şans oyunları" diyor, diğerinde
"kumar" diyorsunuz, "illegal kumar." İllegal kumar
oynanmasını engelleyecek hangi madde burada var…
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Ne
cezası var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
…gelsin bir arkadaşım, isterse Sayın Bakan buyursun… Hangi madde, illegal kumar
oyununu engellemeye yönelik bir madde var burada, onu da merak ediyorum,
bekliyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan dedi ki: "Bir paragrafı okudun…" İşte, o
ayeti söyledi. Efendim, başka şeyler de varmış. Şimdi ben de Sayın Bakana
diyorum ki: Sayın Bakan siz o paragrafın altını niye okumadınız? Son paragrafı
niye okumadınız? O söylediğiniz şeyi siz yaptınız. Gelin beraber okuyalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - İşine bak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İşte burada! Elinizi sallıyorsunuz ama, gelin bu kürsüden deyin ki… Son
paragraf burada, ondan önceki paragraf burada, ondan önceki paragraf burada.
Gelin, onları okuyun. Sizin yaptığınız o. Sadece bir yeri okuyup diğerlerini
görmeme meselesi, sizin bu kürsüden yaptığınız.
Ben tekrar ediyorum. Ben bu
gerekçeye karşıyım. Bu gerekçeye karşı olduğum için bu düşüncelerimi, geldim,
burada söyledim.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir adet
önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1340 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin (4) üncü fıkrasında yer alan
"futbol" ibaresinin "spor" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Salih Kapusuz Zülfü
Demirbağ Ünal Kacır
Ankara Elâzığ İstanbul
Mehmet Yılmazcan Fahri
Keskin Muharrem Tozçöken
Kahramanmaraş Eskişehir Eskişehir
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Adı "Futbol ve
Diğer Spor Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanun"
olarak değişen 7258 sayılı Kanuna uyum sağlanması amaçlanmakta, Futbolun yanı
sıra tüm spor müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde de vergi oranının % 5
olması hususuna açıklık getirilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
Kamu payının dağıtımı
MADDE 7- (1) İlgili kurum ve
kuruluşlarca bir takvim yılının üçer aylık dönemleri itibarıyla hesaplanan kamu
payları, izleyen ikinci ayın 15 inci günü mesai bitimine kadar Bakanlık merkez
muhasebe birimi hesabına yatırılarak genel bütçeye gelir kaydedilir.
(2) Yıllık kamu payı tahmini
dikkate alınmak suretiyle Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Tanıtma Fonu,
Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu ile Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumuna aktarılmak üzere Bakanlık bütçesine ödenek konulur; Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun yılı bütçesine ödenek ayrılırken bu
paylar dikkate alınır.
(3) Şans oyunları
hasılatından yapılacak her türlü kesinti ve ayrılacak paylar ancak, bu Kanuna
hüküm eklenmesi veya bu Kanunda değişiklik yapılması ile mümkündür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Bülent Baratalı.
Sayın Baratalı, buyurun.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
1340 sıra sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların
Yeniden Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'yla ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini ileteceğim. Bu nedenle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilgili yasa tasarısının 7'nci maddesi şans oyunlarından alınan
vergiden dağıtılacak kamu payının dağıtımıyla ilgilidir. Burada, Savunma
Sanayii Destekleme Fonu, Tanıtma Fonu, Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme
Kurulu ile Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu sayılmış, Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu da merkezî yönetim bütçesine alındığından geçen yıl, bu
da sayılmış, ancak, burada tahsis edilecek olan payın ödenek ayrılırken dikkate
alınacağı ifade edilmiştir. Şimdi, bu maddeden belediyelerin çıkarıldığını
görmekteyiz. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Plan ve Bütçe
Komisyonunda yaptığımız çalışmalarla dile getirdik, bu konuda önergeler verdik.
Önergelerimiz Plan ve Bütçe Komisyonunda reddedildi. Sanıyorum Meclis burada
bir düzenleme yapacaktır, bu düzenleme sonunda da belediyelerin mağduriyeti
önlenecektir.
Şimdi 3, 7 ve 11'inci
maddelerde sanıyorum düzenleme yapacağız. Düzenleme öncesi, bizim ayrışık
oyumuzda da yazıldığı gibi, özellikle at yarışlarının oynandığı belediyelerin
önemli bir vergi kayıpları bulunuyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 8
trilyona yakın, Bakırköy Belediyesinin 3 trilyon, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin 6 trilyon, Yenimahalle Belediyesinin 6 trilyon, İzmir Büyükşehir
Belediyesinin 5 trilyon, Buca Belediyesinin 2 trilyon, Adana Büyükşehir
Belediyesinin 1,7 trilyon, Bursa Büyükşehir Belediyesinin 1,812 trilyon gibi,
Şanlıurfa, Yurtbaşı ve diğer belediyelerin önemli bir gelir kayıpları olacaktı.
Bu gelir kayıplarının 2006 yılında tutarı 57 trilyon Türk lirasıdır değerli
arkadaşlar. Ancak, bunun yanında gözden kaçan bir konu da… Sanıyorum 3'üncü
maddede o düzeltildi sayın Meclisin kararıyla. Belediyelerin eğlence
vergisinden aldığı paylar da sıfırlanacak idi ve bu da, özellikle büyükşehir
belediyelerinde önemli bir tutar idi. Umuyorum, diliyorum, Meclisin kararıyla
bunu da düzelteceğiz.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak at neslinin ıslahında, geliştirilmesinde, iyileştirilmesinde,
koşullarının düzeltilmesinde at sahiplerinin yanındayız, at sahipleriyle
beraber 30 bin civarında bu işten geçinenlerin ve ekmek yiyenlerin de
yanındayız. Buna bir itirazımız yok, ama, belediyelerin gelirlerinin
azaltılmasına büyük bir itirazımız vardı. Umuyorum, bu da düzeltilecektir.
Çünkü, belediyeler konusunda çok hassas olmak gerekiyor sayın milletvekilleri.
Bu dönemde belediyelerimize önemli bir kaynak aktarılmamıştır. Belediyecilikten
gelen bir Başbakanımız olmasına karşın, belediyelerimizin gelirlerinde, yerel
yönetimlerin gelirlerinde hiçbir iyileştirme yapılmamıştır. Hiçbir iyileştirme
yapılmadığı gibi, her yıl bütçe kanunlarında genel bütçe vergi gelirlerinden
bir puan gibi vergi gelirleri düşürülmüştür, ta ki Anayasa Mahkemesi bunu
düzeltinceye kadar.
Bakınız, 5393 sayılı
Belediyeler Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu ve 5320 sayılı
İl Özel İdareleri Kanunlarını çıkardık. Bu yerel yönetimlerde yeni yetkiler ve
görev tanımları yaptık, ama Anayasa'nın 127'nci maddesinin emretmesine karşın,
bu görevlerini yerine getirecek, bu yetkilerini kullanacak hiçbir şekilde
bunları kaynaklarla donatmadık arkadaşlar. Bunu çok büyük bir eksiklik olarak
görüyorum.
Yine bu dönemde Köy
Kanunu'nda hiçbir iyileştirme yapılmamıştır. Köy Kanunu, 1924 tarihli ve 442
sayılı Köy Kanunu'nda hiçbir değişiklik yapılmamıştır, salma hâlâ daha 20 Türk
lirası olarak -yeni kuruşa çevirirseniz çok daha kötü- değiştirilmemiştir.
Yine mahalle muhtarlıkları
konusunda hiçbir iyileştirme yapılmamıştır.
Belediye Gelirleri Kanunu
özel olarak çıkarılmamıştır. Bunun yanında, uzlaşma sonucu Bakanlar Kuruluna
verdiğimiz yetki de yüzde 25 olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda söz verilmesine
karşın, maalesef kararnamede yüzde 25 olarak çıkarılmıştır. Yani, Plan ve Bütçe
Komisyonundan Bakanlar Kuruluna giderken uzlaşmada, belediyelere eksik olarak
bir yüzde 5 daha ilave edilmiştir. O nedenle de bunu doğru bulmuyorum.
Belediyelerin, 2000 ve 2001 yılındaki kriz nedeniyle, daha doğrusu İller
Bankasının transnasyonal şekilde bir sermaye bulup bunu belediyelere
aktarırken, aracılık yaparak da, kendisi de bunun üzerine bir faiz koyarak
vermiştir İller Bankası ve belediyelerin batmasına neden olmuştur. O nedenle,
belediyeler kötü yönetimden değil, devletin yaptığı çeşitli kötü yönetimlerden
batmıştır. O nedenle, uzlaşmanın, Bakanlar Kuruluna verdiğimiz yetkiye
dayanarak yüzde 20'lere kadar indirilmesinde yarar bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de 3.225 belediye var, 81 il özel idaresi var, 2 tane de ilçe özel
idaresi var. Adalardaki -anlaşmalar gereğince- Bozcaada ve Gökçeada'daki özel
bir statü gereği 83 tane önemli il özel idaresi var. 35.138 köy var, 40 bin
mezra var, binlerce mahalle var. Bunlara, ben soruyorum şimdi… Arkadaşlarım
diyor ki: "İyi şeyleri de yaptığımızda söyleyin ama." Keşke, söylemek
isterdim; çünkü, ben, yapılan iyi şeyleri de burada hep kürsüden söyledim. Ama,
belediye gelirleri konusunda hiçbir iyileştirme yapılmamıştır. Evet,
iyileştirme var, diyen arkadaş varsa dinlemeye hazırım. Sadece 1992'den
itibaren bazı vergilerde, bazı vergilendirmelerde güncelleşme yapılmıştır, o da
belediyelerin hiçbir işine yaramamış bulunmaktadır.
Bakınız, neden yerel
yönetimler gelirleri kanunu çıkmıyor? Çünkü, çıkmaması konusunda büyük bir
kulis faaliyeti var. Bu işle ilgili arkadaşlar bilir, bütün odalardan "bu
kanun çıkmasın" diye buraya, değerli arkadaşlar, bizlere yazılar geliyor.
Yine, belediye gelirlerinde,
önemli olan, genel bütçe vergi gelirlerinden payının yükseltilmesidir. Bütün
Batı ülkelerinde, çağdaş ülkelerde belediyeler hizmetin yüzde 35'ini, yüzde
30'unu yaparlar, genel bütçe vergi gelirlerinden de en az yüzde 30 pay alırlar.
Peki, Türkiye'de ne kadar bu? Sadece yüzde 5. Eğer belediyeleri genel bütçe
gelirlerinden yüzde 5'e mahkûm ederseniz, mahallî müşterek ihtiyaçları
tesviyeyle görevlendirilmiş olan belediyeler çağdaş hizmeti hemşehriye
sunamazlar değerli arkadaşlar. Bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Biraz daha
vaktimiz var, ama sadece kanuna köy kahvelerinden ve mahalle kahvelerinden
alınacak günlük 10 lira vergiyi koydunuz değerli arkadaşlar. Bunu da çok yanlış
buluyorum. Yani, en yeni getirdiğiniz şey, kahvelerden alınacak olan 10 YTL'lik
bir vergidir. Bu da çok düşüktür. Burada, doğru olan, genel bütçe gelirlerinden
belediyelerin gelirlerini yükseltmektir. Bunu da belki bir geçiş dönemi olarak
şimdilik yüzde 15'te tutabilirsek, belediyelerimiz hemşehrilerimize çağdaş
hizmeti çok güzel kaynaklarla götürebilirler diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemimizde diğer bir konu İller Bankasının tasfiye sürecine
girmesidir. 1933 yılından beri ülkede "Türk'e ev bark olan yer çağdaşlığın
örneği olacaktır." diyen Gazi'nin emrini yerine getiren İller Bankası, bu
iktidar döneminde, bu Hükûmet döneminde maalesef tarihe karışmaktadır ve İller
Bankasının 200 milyar dolar civarındaki yapacağı altyapı hizmetleri, maalesef
millî şirketlere değil, transnasyonal şirketlerin emrine…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla) -
Teşekkür ederim.
200 milyar dolarlık altyapı
fonu veya altyapı ihtiyacı, Türk millî şirketlerine değil, transnasyonal
şirketlerin emrine ve uluslararası sermayenin emrine bırakılmaktadır.
Bu 3.225 belediyenin
2.225'inin belde belediyesi olduğunu düşünürsek değerli arkadaşlar, burada
yaşayan insanlara hangi kurum hizmeti götürecektir? Suyu, kanalı, yolu kim
yapacaktır? Belediye binalarını kim yapacaktır? Oralardaki demokrasinin
gelişmesi için hizmetleri kim yapacaktır? Bu, henüz iktidar tarafından önümüze
getirilmemiştir. O nedenle, bu konuyu, özellikle İller Bankası konusunu bir kez
daha düşünmemiz gerekmektedir.
Biz, belediyelerimizi vandal
kapitalizmin, vahşi kapitalizmin, neoliberalizmin emrine vermemeliyiz. Bunlar
bizim insanlarımız, bunlar bizim toprağımız. Bu para, geliniz Türkiye'nin millî
şirketlerinde kalsın. Uluslararası sermayeye piyasa koşulları içinde
belediyelerimizi peşkeş çekmeyelim. Çünkü, 2000 ve 2001 krizinin tek nedeni,
İller Bankasının, dışarıdan aldığı kredileri, üzerine pay koyarak belediyelere
vermesidir. Belediyelerin bugünkü duruma gelmesinin tek nedeni de, şimdi
yapılmak istenen iştir. Bunu yanlış olarak buluyorum. Belediyelere hizmet veren
İller Bankasının KİT'lere yakın bir statüsü vardır, bunu bir anonim şirket
olarak yapmasında yarar bulunmamaktadır. Çünkü, belediyelerimiz piyasa
koşullarına teslim edilecektir, hizmetler piyasadan temin edilmeye
çalışılacaktır, ama Anadolu'da nerelerde piyasaya hizmet veren kişiler vardır
ki, bunları da o belediyelerimiz bulabilsin.
Ben, bir kez daha, sizleri,
bu konuda dikkatli bir şekilde hep beraberce düşünmeye çağırıyorum.
Belediyelerimizin paylarının kesilmemesi konusunda verdiğimiz önergeler var,
şimdi de bir önergemiz olacak, bunların da kabulünü rica ediyorum.
Sayın Meclise saygı ve
sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde iki
adet önerge vardır. Önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1340 S. Sayılı Kanun
Tasarısının 7. maddesinin 2. fıkrasına Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme
Kurulu ifadesinden sonra "Millî Eğitim Bakanlığı" ibaresinin
eklenmesini dileriz.
Mustafa Gazalcı Gürol
Ergin M. Vedat Melik
Denizli Muğla Şanlıurfa
Kemal Kılıçdaroğlu Osman
Kaptan
İstanbul Antalya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1340 sıra
sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 7'nci Maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Ören Yılmaz
Kaya Ali Arslan
Manisa İzmir Muğla
Bülent Baratalı Osman
Kaptan Mustafa Özyürek
İzmir Antalya Mersin
(2) Yıllık kamu payı tahmini
dikkate alınmak suretiyle Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Tanıtma Fonu,
Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu ile Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu ve özel tiyatroları desteklemek amacıyla Kültür ve Turizm
Bakanlığına aktarılmak üzere Bakanlık bütçesine ödenek konulur; Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun yılı bütçesine ödenek ayrılırken bu
paylar dikkate alınır.
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ören.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının "Kamu payının dağıtımı"
başlıklı Maliye Bakanlığı tarafından şans oyunları gelirlerinin kurum ve
kuruluşlara pay aktarılmasıyla ilgili 7'nci maddesinin gerekçesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biliyorsunuz ki Türkiye'de son dönemlerde özel tiyatrolar gerçekten görevlerini
yapamaz durumdalar ve özel tiyatrolar belirli bir şekilde finans sıkıntısı
çekmekteler. Bununla ilgili dün ziyaretimize gelen özel tiyatroların duayenleri,
yıllarca bu ülkeye hizmet vermiş, Anadolu'nun tüm topraklarını gezmiş insanlar,
bu önerge üzerinde bu yarışlardan, bahislerden pay ayrılır ise bundan sonraki
yaşamlarının içerisinde, bundan sonraki sanat etkinliklerinin içerisinde daha
rahat hareket edebileceklerini, iktidarların iki dudağının arasına
sıkışmayacaklarını söylemişlerdi ve biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunun
çok mantıklı olduğunu, ama bu 7'nci maddeye bu fıkranın eklenmesiyle ilgili
Türkiye'de iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekilleriyle
bir görüşme yapılması gerektiğini, olumlu bir görüş çıkar ise bunu biz öneri
olarak Mecliste sunacağımızı söylemiştik ve arkadaşlarımız Adalet ve Kalkınma
Partisinin grup başkan vekiliyle görüştüler ve çok mutlu bir şekilde geriye
döndüler, sanki bir düğünden döner gibi. Çünkü, Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Faruk Çelik, bunun çok olumlu olduğunu, bu konuda AKP olarak destek
verdiklerini, eğer gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuyla ilgili
düşüncelerinde samimi ise bunun geçmemesi için bir nedenin olmadığını söylemiş.
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Kemal Anadol da "Eğer Adalet ve Kalkınma
Partisi böyle düşünüyor ise, biz, bu tasarı üzerindeki tüm konuşmaların hepsini
çekeriz, hatta daha öteye giderek, bizim önergemize destek vermesinin ötesinde,
isterlerse Adalet ve Kalkınma Partisi kendi önerisini verir ve biz bu
değişikliğe oy kullanırız." demesine rağmen, yine araya, her zaman
Türkiye'de olduğu gibi, Maliye Bakanımız giriyor. Tahmin ediyorum, grup başkan
vekillerimiz, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekilleri, hiçbir
konuda yetkili olmadığı gibi, bu konuda da yetkili değil. Bir saat önce
insanları sevindiriyorsunuz, pay ayrılacağıyla ilgili ortak bir teklif
hazırlanabileceği ve Meclisten geçirilebileceği söyleniyor, ama, aradan yirmi
dört saat geçmeden, Maliye Bakanına sorulduğunda, Maliye Bakanının verdiği
"olmaz" cevabıyla, bu insanların o rüyaları, o düğün evinden gelen
sevinçleri, maalesef, yok olup gidiyor.
Değerli arkadaşlarım, grup
başkan vekilliği o kadar sıradan bir iş değil, yani, Meclisteki, arkanızdaki
tüm iktidarın milletvekillerini temsil ediyorsunuz. Gerçekten, söylenen öneriye
sıcak bakmıyor iseniz veya bir yerlere danışacak iseniz, bu konuşmaları
yapmadan önce bunu gerçekleştirmek gerekli. Şimdi, Maliye Bakanının ret
cevabından sonra, gelen arkadaşlarımızın, tiyatrocu arkadaşlarımızın hepsinin
suratı ve gözleri nemli, yüzümüze bakıyorlar. Ama, ben inanıyorum ki, bu
verdiğimiz değişiklik önergesiyle, bu tiyatrocuların bu asık suratlarını, gerçekten,
üzüntülerini yüzlerinden silebilir, kaldırabiliriz. Biraz sonra oylaması
yapılacak bu önerge üzerinde, yüce Meclis, tiyatroculara yönelik bu jesti yapar
ise, gelecekte, tiyatrocuların, başkalarının eline bakmadan, siyasi, ideolojik
düşüncelerine bakmadan bir kaynak yaratılması gerekliyse, bu değişiklik
önergemizin desteklenmesini istiyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1340 S. Sayılı Kanun
Tasarısının 7. maddesinin 2. fıkrasına Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme
Kurulu ifadesinden sonra "Millî Eğitim Bakanlığı" ibaresinin
eklenmesini dileriz.
Mustafa Gazalcı (Denizli) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüştüğümüz yasa tasarısının kaynakların
dağıtımıyla ilgili maddesini görüşüyoruz.
Biraz önce, arkadaşım, özel
tiyatrolarla ilgili bir ek kaynağın aktarılması için öneride bulundu,
reddedildi.
Ben de, Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı okullarda sporu geliştirmek için buradan bir kaynak
aktarılmasını diliyorum. Önergemiz bu doğrultuda.
Değerli arkadaşlar, burada,
Kredi Yurtlar Genel Müdürlüğü var; ama, bu, yükseköğrenim gençliği için
etkinlik yapar. Oraya ayrılan fon, o çocuklar içindir. Bizim arkadaşlarla
birlikte verdiğimiz önergemiz, ilk ve ortaöğretimdeki çocukların spor
etkinliklerinin artırılabilmesi için buradan bir fon ayrılmasıdır.
Ben de AKP Grup Başkan Vekili
Sayın Kapusuz'a gittim ve çok güzel buldu düşünceyi. Daha önce Sayın Bakan da,
ilgili Bakan da Komisyonda "beğendiğini" söylemişti; ama, biz de
Maliyeyi aşamadık. Yani, burada "olur" denildi, orada
"hayır" denildi.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ben size sesleniyorum: Bakın, 20 milyona yakın çocuğumuz öğrenim çağında ve
bunların sporu -eğer içinde yetenekliler varsa- geliştireceği yer okuldur.
Futbolun dışında sporu çeşitlendireceksek okullardaki sporu desteklememiz
gerekir. Bugün 25 bini aşan beden eğitimi öğretmeni atanamıyor okullara. Birçok
okullarda spor salonu yok. Beden eğitimi öğretmenleri, hava iyi olmadığı zaman
sınıfta çocukları oturtuyor. En temel spor malzemeleri bile yok. Oralar birer
fidanlık gibidir. Eğer uluslararası yarışmalarda gerçekten derece almak
istiyorsak daha okul sıralarında çocukların desteklenmesi gerekir. Batı'daki
okullarda yüzme havuzları var.
Bakın, bazı sporlar vardır
yaşla ilgilidir, belirli bir yaşta örneğin futbol oynanır, ondan sonra o sporu
yapamazsınız. Ama, kimi sporlar, eğer alışkanlık olursa, ille yarışmak için de
değil, yaşam boyunca insanın sağlıklı gelişmesine yol açar.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, çocuklarımızın sporu daha çok yapmasını istiyorsanız, boş
zamanlarını şiddetten uzak, kötü alışkanlıklardan uzak, sporla gelişmesini
istiyorsanız, mutlaka bunun desteklenmesi gerekir.
"Efendim, Millî Eğitim
Bakanlığına birazcık fazla pay ayırırız, buraya gider..." Hayır, gitmez.
Bakın, siz dâhil "Yahu,
bu okulda spor salonu yok." diye belediyeye söylüyorsunuz. İstanbul
Belediyesinin böyle çalışmaları var. Bir yandan da, bu yasayla, belediyelerin
gelirleri kesiliyor. Ya da "Hayırsever bir vatandaş yaptırsın…" Hayır
arkadaş, işte kaynak burada, kaynak denilen yer burada. Biz diyoruz ki: Gelin,
okullardaki sporu geliştirmek için, çocuklarımızın iyi alışkanlıklar edinmesi
için, tam da yeri, buraya Millî Eğitim Bakanlığını ekleyelim.
Bakın, biz Millî Eğitim
Bakanını, eğitim uygulamalarını eleştiriyoruz, ama burada kurumsal düşündüğümüz
için Millî Eğitim Bakanlığına bir fon aktarılmasını istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, belki siz
de izlediniz, geçen gün ben televizyonda o Uluslararası Yaşar Doğu Güreş
Yarışmalarını izledim. Şimdi, güreş bizim ata sporumuz, diye nutuk sıkıyoruz
çok zaman. Bizim Denizli yöresinde de güreş çok önemlidir, ama desteklenmediği
için ne Denizli'de ne de başka yerlerde, artık yavaş yavaş o spor gücünü
yitiriyor. Bir Yunanlı çıktı bizim sporcumuz yenildi, Rus çıktı yenildi. Benim
içim burkuldu, üzüldüm. Eskiden olsa Türklerin o sporda en azından… Bırakın buz
patenini şunu bunu, onlarda zaten çok zaman yokuz, ancak bilmem ne şovda seyrediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) -
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, bunun kaynağı
okuldur. Gelin, bir taşla birçok kuş vurmak istiyorsak, hem çocukların iyi
alışkanlıklar kazanmasını, şiddetten uzaklaşmasını hem de yaşam boyu iyi
alışkanlıkları sürdürmesini istiyorsak buraya bu ibareyi ekleyelim. Sayın
Başkan, özellikle size söylüyorum, burası "ret" dese bile siz
"evet" deyin. Önergemiz, ilk ve ortaöğretim çocuklarının spor
etkinliklerinin bu fondan yararlanmasıdır.
Destekleriniz için şimdiden
teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Gençliği mahvettiniz.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) -
Çocuklarınızı bile düşünmüyorsunuz, torunlarınızı bari düşünün.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Buradan aldığımız parayla salon yapıyoruz biz ya!
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
Mutabakat işlemleri
MADDE 8- (1) İlgili kurum ve
kuruluşların, bir önceki takvim yılına ait kesin hesap ve malî tabloları, her
takvim yılının sonundan itibaren azamî üç ay içerisinde çıkarılarak ödenmesi
gereken kamu payları buna göre hesaplanır ve hesaplanan bu tutarlar, yıl içinde
ödenen tutarlarla karşılaştırılır.
(2) Bu karşılaştırma
sonucunda varsa; eksik hesaplanan kamu payları, Nisan ayının sonuna kadar
Bakanlık merkez saymanlığına yatırılır. Fazla hesaplanan tutarlar ise, takip
eden döneme ilişkin kamu payından mahsup edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz
talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum:
Sorumluluk
MADDE 9- (1) İlgili kurum
veya kuruluşlar, bu Kanuna göre yükümlü oldukları vergiler ile kamu paylarının,
tam ve süresi içerisinde ödenmesinden sorumludur.
(2) Süresi içerisinde
ödenmeyen vergi ve/veya kamu payları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanuna göre gecikme zammı da uygulanmak suretiyle takip ve tahsil
edilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.54
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Altıncı
Oturumu'nu açıyorum.
1340 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bugüne kadarki uygulamalarımıza göre, bir çerçeve madde ile birden fazla madde
değişikliği yapıldığı takdirde, her madde değişikliği ayrı ayrı görüşülmüş ve
işlemleri yapılmıştır. Çerçeve 10'uncu maddeyle, aynı veya farklı konuların 10
maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu durumda, bu maddeleri, belirttiğim
şekilde, ayrı ayrı işleme alıp görüşeceğiz. Bilgilerinize arz ediyorum.
10'uncu maddenin birinci
fıkrasının (a) bendini okutuyorum:
Değiştirilen hükümler
MADDE 10- (1) 25/8/1971
tarihli ve 1473 sayılı Türk Hava Kuvvetlerinin Güçlendirilmesi ve Milli Hava
Sanayimizin Kurulması Amaciyle Katılma Payı İhdası ve Milli Piyango Hasılatının
Bu Gayeye Sarfı Hakkında Kanunun;
a) 1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 1- Belediye
hudutları içindeki her türlü sinema, tiyatro, konser, sirk, fuar ve panayır
giriş biletleri, Türk Hava Kuvvetlerinin güçlendirilmesine katılma payına
tâbidir."
BAŞKAN - 10'uncu maddenin
birinci fıkrasının (a) bendini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddenin birinci
fıkrasının (b) bendini okutuyorum:
b) 2 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 2- Türk Hava
Kuvvetlerinin güçlendirilmesine katılma payının mükellefi,
1 inci maddede yazılı
yerlerde giriş bileti satın alanlar, sorumlusu ise bilet satanlardır."
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddenin birinci
fıkrasının ( c ) bendini okutuyorum:
c) 3 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 3- Türk Hava
Kuvvetlerinin güçlendirilmesine katılma payı, 1 inci maddede yazılı yerlere giriş biletlerinde bilet
başına 5 Yeni Kuruştur. Katılma payı tutarı, biletler üzerinde, bedelden ayrı
bir kalem halinde gösterilir."
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddenin ikinci
fıkrasını okutuyorum:
(2) 24/5/1983 tarihli ve 2828
sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 18 inci maddesinin
ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yukarıda sayılan
gelirlerden (k) bendinde belirtilenler, hasılatın elde edilmesini takip eden
ayın son gününe kadar Kuruma ödenmek zorundadır. Bu süreler içinde ödemelerin
yapılmasından ilgili kurum ve kuruluşların yetkili amirleri ile muhasebe
yetkilileri ortaklaşa sorumlu olup, ödemelerin geciktirilmesi halinde ödenmesi
gereken miktarlar %5 cezaî faizle birlikte kendilerinden tahsil olunur."
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddenin üçüncü
fıkrasının (a) bendini okutuyorum:
(3) 7/11/1985 tarihli ve 3238
sayılı Kanunun;
a) 12 nci maddesinin ikinci
fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"e) 25/8/1971 tarihli ve
1473 sayılı Kanuna göre ayrılan payın tamamı,"
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddenin üçüncü
fıkrasının (b) bendini okutuyorum:
b) 13 üncü maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"2. 25/8/1971 tarihli ve
1473 sayılı Kanuna göre ayrılan payın tamamı, bilet bedeliyle birlikte tahsil
edilir. Tahsilatı müteakip Fona ait meblağ ilgili ayın Katma Değer Vergisi
beyannamesi ile birlikte Katma Değer Vergisi yönünden bağlı bulunulan vergi
dairesine aynı süre içinde beyan edilerek ödenir. Bu meblağın beyanına ait usul
ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddenin dördüncü
fıkrasını okutuyorum:
(4) 30/4/1992 tarihli ve 3796
sayılı İstanbul Kentinde Yapılacak Olimpiyat Oyunları Kanununun 11 inci
maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Birinci fıkranın (e)
bendinde sayılan gelirler takip eden yılın ilk ayında, diğerleri ise tahsilini
takip eden ayın 15'ine kadar ilgili kuruluşlarca Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve
Düzenleme Kurulu hesabına yatırılır."
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddenin beşinci
fıkrasının (a) bendini okutuyorum:
(5) 25/10/1984 tarihli ve
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;
a) 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının (3) numaralı bendinin (b) alt bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"b) Her türlü şans ve
talih oyunlarının tertiplenmesi ve oynanması,"
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddenin beşinci
fıkrasının (b) bendini okutuyorum:
b) 8 inci maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"e) Her türlü şans ve
talih oyunlarını tertip edenler,"
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10'uncu maddenin beşinci
fıkrasının (c) bendini okutuyorum:
c) 17 nci maddesinin dördüncü
fıkrasının (f) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"f) Darphane ve Damga
Matbaası tarafından yapılan teslim ve hizmetler,"
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde üzerinde bir adet
önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Görüşülmekte olan 1340 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz Osman
Akman İnci Özdemir
İstanbul Antalya İstanbul
Nusret Bayraktar Cemal
Uysal Fikret Badazlı
İstanbul Ordu Antalya
Alim Tunç
Uşak
"(6) 26/5/1981 tarihli
ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun;
a) 19 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (4) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"4. Spor Toto Teşkilat
Başkanlığı tarafından düzenlenen müşterek bahis oynanması."
b) 20 nci maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"2. Müşterek bahislerde,
iştirakçilerden tahsil edilen tutardan Katma Değer Vergisi düşüldükten sonra
kalan tutar."
c) 21 inci maddesinin (II)
numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"II- Müşterek
Bahislerde: 5"
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile şans oyunları
hasılatından alınan vergi ve fonlara ilişkin getirilen yeni düzenlemeye paralel
olarak Belediye Gelirleri Kanununun eğlence vergisine ilişkin maddelerinde de
değişiklikler yapılması gerektiğinden, yeni sistemle uyum sağlanması amacıyla
matrah tanımı değiştirilmekte ve bu değişikliğe paralel olarak halen alınmakta
olan tutarda eğlence vergisi alınabilmesi için oran yeniden belirlenmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde çerçeve 10'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11'inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 11- (1) a) 13/7/1956
tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 40 ıncı maddesi,
b) 16/8/1961 tarihli ve 351
sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 28 inci maddesinin
birinci fıkrasının (c) ve (ç) bentleri ile 29 uncu maddesi,
c) 26/5/1981 tarihli ve 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanununun;
1) 19 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (4) numaralı bendi,
2) 20 nci maddesinin ikinci
fıkrası,
3) 21 inci maddesinin (II)
numaralı bendi,
4) 22 nci maddesinin ikinci
fıkrası,
ç) 24/5/1983 tarihli ve 2828
sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 18 inci maddesinin
birinci fıkrasının (h) bendi,
d) 25/10/1984 tarihli ve 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (f)
bendi,
e) 10/6/1985 tarihli ve 3230
sayılı Tanıtma Fonu Teşkili ile 11/7/1939 tarihli ve 3670 sayılı Milli Piyango
Teşkiline Dair Kanunun 4 üncü Maddesine Bir Bent Eklenmesi Hakkında Kanunun 3
üncü maddesinin (a) ve (b) bentleri,
f) 7/11/1985 tarihli ve 3238
sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi,
g) 4/4/1988 tarihli ve 320
sayılı Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 48 inci maddesi,
ğ) 30/4/1992 tarihli ve 3796
sayılı İstanbul Kentinde Yapılacak Olimpiyat Oyunları Kanununun 11 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (f) bentleri,
h) 10/7/2004 tarihli ve 5216
sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendi,
ı) 16/7/2004 tarihli ve 5228
sayılı Bazı Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı
bendi,
yürürlükten kaldırılmıştır.
(2) Diğer kanun ve kanun
hükmünde kararnameler ile bunlara dayanılarak çıkarılan mevzuatın bu Kanuna
aykırı hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Gökhan Durgun.
Sayın Durgun, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN DURGUN
(Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla
selamlıyorum. 1340 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve
Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 11'inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Şimdi, öncelikle bu kanunun
gerekçesine baktığımızda, insan umutlanıyor, gerçekten çok büyük sıkıntı
yaşayan bu sektörün sorunlarına çözüm bulunacakmış gibi bir anlayışla başlıyor.
Üç tane kurumun bu işte yetkili olduğu, birçok kurumlara buradan pay
aktarıldığı, böyle bir karmaşanın olduğundan bahsedilerek, bunların
toparlanması, düzene sokulması, yeknesak bir sistemin oluşturulması gibi
ifadelerin var olduğunu görüyoruz; ama, kapsamlarına baktığımızda, maddelere
baktığımızda, bu işi çözebilecek bir düzenlemenin olmadığını görüyoruz.
Örneğin, hâlâ üç tane kurum bu işte yetkili. Yine aynı kurumlara belli paylar
aktarılacak, yine vergi oranlarında birtakım değişiklikler olacak.
Bunlara baktığımız zaman,
karşımıza çıkan tablo şu oluyor: Burada bir vergi indirimi var, burada açık ve
net bir vergi indirimi var. Özellikle de iddaa oyunuyla ilgili bir indirim var.
İddaa oyunu 1/1/2004 tarihinden itibaren işleme giriyor, ihalesi yapılıyor,
ancak, şu güne kadar vergi tahakkuk ettirilmiyor; yani, trilyonlarca para
dönüyor, şu ana kadar, aradan iki yıl geçmiş, iki yıldan fazla zaman geçmiş,
ama, hâlâ vergi tahakkuk ettirilmemiş.
Düzenlemede ise bir hata daha
var, 2004'ten bu kanun yürürlüğe gireceği tarihe kadar yüzde 3, ondan sonra
yüzde 5. Şimdi soruyorum: Bu ne demektir? Bu ne demektir? Ne için peki böyle
bir çifte standart olmaktadır? Yani, 2004 yılından 2007 yılına kadar, bu
kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar yüzde 3 üzerinden vergi, ama, bugünden
sonra, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra yüzde 5 vergi! Burada kimin ne çıkarı
var? Kimin zorlamasıyla bu hâle getirilmiş? Hiçbir zaman bir kanun geriye doğru
işler mi? Böyle bir kanun işlemesi mümkün mü? Bu bir af niteliği getirmiyor mu?
Yani, siz, tahakkuk ettirmediğiniz vergilerin sorumlusunu yakalayıp onların bu
vergisini tahsil edeceğinize, bunu kayıt içine kazandıracağınıza, bir yasal
düzenlemeyle oradaki eksikliği, oradaki vergi vurgununu affetmeye
kalkıyorsunuz, ona çözüm bulmaya çalışıyorsunuz. Bu çok acı bir gerçek. Yani,
başta dedim, çok umutlanıyor insan gerekçesini okuduğunda, ama, maddelerine
baktığınızda hiç de öyle umutlanmamak gerekiyor.
Bu iddaa lotoyla ilgili
Maliyenin bir görüşü var, diyor ki: "Yüzde 10 vergilendirme yapmak
durumundasınız." Bu görüşe rağmen, Maliye Bakanının bu ısrarına rağmen
ihale yapılıyor. İhaleye bir tek firma giriyor. Bir tek firma girmesine rağmen
ihale gerçekleşiyor. Aslında bu ihalenin tek firma girdiği için iptal edilmesi
gerekirken bu işlemler yürüyor ve bugüne kadar geliniyor. Tabii, Danıştay bu
konuda birtakım kararlar verdi. Şimdi, yasal düzenlemelerle bu boşluklar
kapatılmaya çalışılıyor, ama, ben bu yasada en ilgi çekici noktanın, 2004
yılından bugüne kadar iddaa lotoda yüzde 3 vergi, bundan sonra yüzde 5 vergi
olmasının ne anlama geldiğini öğrenmek istiyorum. Bunun bir açıklaması olmalı,
ama, bunun açıklamasını kim yapacak, nasıl yapacak, nasıl bir çözüm getirecek,
onu da, doğrusunu isterseniz çok fazla bilemiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
maddenin, özellikle bu maddenin sosyal hizmetler konusunda… Belediyeler
konusunda da birtakım sıkıntıları vardı, o düzeltildi; ancak…
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Çektik…
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Neyi geri çektiniz?
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Geçici 4'üncü maddeyi geri çektik.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Çektiniz… Yani, başta getirdiniz, komisyonlarda sizi uyardık, yani, buraya
kadar geliyor, tartışmalardan sonra burada çekiyorsunuz.
Şimdi, biraz da, bu kanun
geçerken komisyonlardan, tartışmalardan bahsetmek istiyorum. Sayın Musa
Uzunkaya burada mı, bilmiyorum; ama, Musa Uzunkaya'nın çok ciddi tespitleri
var. Bakın ne diyor Sayın Uzunkaya: "Şans oyunlarının millî kavramıyla
ifade edilmesine karşıyım." diyor. Bu tür oyunların sosyal doku üzerinde
olumsuz etkisi olduğunu savunuyor. Şans oyunlarını sigara ile özdeşleştirdiğini
söylüyor. Uzunkaya, eşinin bileziğini zorla kolundan alarak şans oyunu
oynayanlar olduğunu söylüyor.
Uzunkaya bir de şunu
söylüyor: "Acaba bu işin teşvikçisi mi oluyoruz?" diyor. "Devletin
bu tür oyunları düzenlemesi, öncülük yapması sağlıklı mıdır?" diyor.
"Ben, bu oyunları sigarayla özdeş hâlde düşünüyorum. Götürdüğü
getirdiğinden fazla olmuştur." diyor. "Ülkenin geleceğini düşünmek
zorundayız. Hazine ve devlet 3 kuruş fazla gelir elde etsin diye bu ülkenin
geleceği nereye gidiyor?" diye soruyor. "Hırsızlık, kapkaç gibi
toplumu tehdit eden olaylarda bu tür oyunları oynayanların etkisi nedir? Bu
konuda bir çalışma var mı?" diyor.
Sayın Uzunkaya, devlet 3
kuruş para kazanmıyor, tam tersine devletin aldığı vergiler düşüyor. Yani,
devlet 3 kuruş kazansın diye bu işler yapılmıyor. Devletin aldığı 3 kuruş 1,5
kuruşa düşsün diye bu tip düzenleme yapılıyor.
Devam ediyor Sayın Uzunkaya
ve bu şekilde tartışmalar yürüyor, ama bakıyorum tasarıya, Sayın Uzunkaya'nın
muhalefet şerhi yok; ama, kendisi bugün burada olmadığına göre, bu kanunda da
oy kullanmayacağına göre, demek ki samimiyetini ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlarım, yine
bir örnek vermek istiyorum: Türkiye Jokey Kulübünün kendi dergisindeki
alıntılardan bakarak söyleyeceğim. Bu işlerde bir de at hediyeleri falan var.
Bu at hediyelerinde, Sayın Milletvekili İnci Özdemir, Sayın Bakan Şahin, Sayın
Bakan Şener, Sayın Bakan Çubukçu… Çubukçu sonra kabul etmiyor. Sayın Şahin'e 2
tane at hediye ediliyor. Osman Hattat, o dönemde Yönetim Kurulu üyesi, ama
şimdi aldığım bilgilere göre bugün Yönetim Kurulu üyesi değil. Sonra, Sayın
Bakan Şahin -belki biraz sonra gelip söyleyecek, ama o söylemeden ben
söyleyeyim- "Ben hediye falan kabul etmem, ben bunun parası neyse,
öderim." diyor. Orada bir fatura kesiliyor, işte, temsili, sembolik bir
rakamla. Atların bugünkü fiyatları ile Sayın Bakanın ödediği fiyatlar
arasındaki dengesizliğe de baktığımız zaman, orada da nasıl bir konunun ortaya
çıktığını gözler önüne seriyor, görüyoruz. Bu şekilde bir at hikâyesiyle, yüz görümlüğü adı altında bu
yasa çıkarılmaya çalışılıyor ve orada da aynen şunlar yazıyor: Türkiye Jokey
Kulübünün yayın organında, "TJK'nın Sesi" dergisinde, Sayın Bakan
Şahin'e tay hediye edilmesinin ardından Sayın Şahin şunları söylüyor… Tabii,
dergiden söylüyorum; söylemiş midir söylememiş midir bilmiyorum. Pardon, Sayın
İnci Özdemir söylüyor: "Sayın Bakanıma bir tay hediye ettik, ama bunun bir
de yüz görümlüğü var. Kesintilerle ilgili kanun tasarısını bu taya karşılık yüz
görümlüğü olarak Sayın Başbakan Yardımcımızdan istiyorum." diyor.
Söylediniz mi bilmiyorum, ama dergide böyle yazıyor. Yani, at hediye etmenin
karşılığında ne istendiği, ne isteneceği, bugün gelen bu tasarıyla birlikte
açık, net bir biçimde ortaya çıkıyor.
Taylar veriliyor, tay
sahipleri oluyor, sonra faturalar kesiliyor, sembolik ücretler ödeniyor, ama,
ben merak ediyorum; biraz araştırdım, bu tayların bakımı ayda 1.000 ile 1.500
YTL. Milletvekili maaşı belli, bakan maaşı da belli. 2 tane tay nasıl
bakılıyor, bu milletvekili maaşıyla 2 taya nasıl bakılabiliyor, ben onu pek
anlayamıyorum. Biz bu milletvekili maaşıyla kıt kanaat geçinebiliyoruz, zaman
zaman da sıkıntı yaşıyoruz, bir de 2 tane tayımız olsa, onlara ayda 1.000 ile
1.500 YTL civarında masraf etmek durumunda kalsak nasıl geçineceğiz,
bilemiyorum; ama, Sayın Bakan bunları üzerine aldığına göre, bu şekilde at
sahibi olduğuna göre, tay sahibi olduğuna göre, herhâlde geçinme şansını elde
etmiş demektir.
Bu yasa ne getiriyor, ne
götürüyor? Bu yasa bir şeyi getiriyor: Buradan alınan vergilerin, 2004 yılından
bugüne kadar iddaa'dan alınamayan vergilerin aklanmasını getiriyor. İkincisi,
şu ana kadar alınan vergilerin düşmesini getiriyor, payların azalmasını
getiriyor. Diğer kurumlara verilen payların azalmasını getiriyor. Bunun dışında
getirdiği hiçbir şey yok.
Şimdi, gerekçeye baktığınızda
ilginç bir şey var: İnternet üzerinden oynanan, işte, kumar sitelerinden kaynaklanan
problemleri çözmek için… Engelleyemezsiniz arkadaşlar. O siteler hâlâ duruyor.
O sitelerden hâlâ vergi alınmıyor. O sitelere herkes girebiliyor. Bu ortadan
kalkmadıkça, o sitelere girme imkânı var oldukça, insanlar gidip orada bunu
oynayacak. Siz zannediyor musunuz ki, bu kanunu çıkardınız, herkes koşa koşa
iddaa oynayacak, at yarışı oynayacak! Yok böyle bir şey, insanlar şu anda
ekmeğe muhtaç. 120 bin tane arıcının arısı öldü bugün. Tarım Bakanımız burada,
ne yaptınız, bu insanlara niye yardımcı olmuyorsunuz? Bunlarla uğraşacağınıza,
Türkiye'nin temel problemini, tarımını, hayvancılığını düzeltmek için ne yapmak
gerekir, ona bakmak lazım. Sanayici, iş adamı, esnaf, yüzde 40 vergi ödüyor.
Siz, geliyorsunuz, buradaki vergileri düşürüyorsunuz. Güya, bu şans oyunlarına
talep artsın, insanlar İnternetten, bu sitelerden kumar oynamasın, burada
oynasın diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Ne
yaptığınızı ben çok iyi anlayamıyorum. Samimi olmak gerekir diyorum. Sayın
Uzunkaya'yı da gerçekten bu tespitlerinden dolayı kutluyorum. Burada
olmayışının da bir samimiyet olduğunu düşünüyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Durgun.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Sayın Başkan…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Tabii, buyurun Sayın
Bakanım.
Hükûmet adına, Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, ana muhalefet
partisi grubu adına konuşan değerli milletvekili arkadaşımızın, ismimi de
zikrederek ileri sürdüğü bazı değerlendirmelerle ilgili karşı düşüncelerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ondan önce, bu kanun
tasarısının geçici 4'üncü maddesiyle, iddaa oyunuyla ilgili, şans oyunları
vergisi konusundaki iddialarına cevap vermek istiyorum.
Önce, bu tasarının bir geçici
4'üncü maddesi var. Değerli arkadaşımız, konuşmasında, bu maddeyle bir vergi
affı getirildiğini ileri sürmek suretiyle, iddaa oyunundan gerçekte yüzde 10
vergi alınması gerekirken, yüzde 3 vergi bu zamana kadar ödendiğini, aradaki
farkın bu geçici maddeyle affedilmeye çalışıldığını ifade ettiler.
Değerli arkadaşlarım, önce,
Spor Toto Teşkilat Müdürlüğünün iddaa oyunuyla ilgili şans oyunları vergisinin
yüzde 10 üzerinden tahakkuk etmiş ve Spor Toto Teşkilat Müdürlüğüne tebliğ
edilmiş olan herhangi bir kararı yoktur. Bu konuda Bakanlığımla Maliye
Bakanlığı arasında Gider Vergileri Kanunu'nun 40'ıncı maddesinin yorumuyla
ilgili bir ihtilaf ortaya çıkmıştır. Maliye Bakanlığı diyor ki: "40'ıncı
maddenin (a) bendi şans oyunları vergisini yüzde 3 olarak spor toto için
öngörmüş, ancak, iddaa oyunu buraya girmez, iddaa oyunu bu Yasa'nın yüzde 10
vergi öngören (d) fıkrasına girer." Biz de, spor toto, skor toto, spor
loto ve benzeri oyunlar tabirini kullandığı için, spor totonun oynattığı her
türlü oyunun yüzde 3 vergiye tabi olduğu iddiasındayız. Daha sonra, bu konuyu
bir üniversiteden görüş almak suretiyle değerlendirdik -kıymetli vaktinizi
fazla almayacağım- o da buradadır; yüzde 3'tür iddaa oyunundan alınacak şans
oyunları vergisi de demiştir. Maliye Bakanlığı, bu konudaki sorunu geçici
4'üncü maddeyle tamamen çözmek için getirmiştir. Biz, Bakanlık olarak, Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü olarak, 40'ıncı madenin (a) fıkrasına girdiği
kanaatindeyiz ve yüzde 3 ödenecektir. Şimdi, bu yüzde 5'e çıkarılmaktadır.
Maliye Bakanlığı, bunun diğer şans oyunlarıyla ilgili, işte millî piyango,
diğer vergilerin bunun üstünde olması dolayısıyla, yüzde 5'e çıkarılmasını
istemiştir. Biz de, bunun bize fazla yük getirmeyeceği düşüncesiyle yüzde 3'ten
yüzde 5'e çıkarılmasını kabul ettik.
Şimdi, önergemiz var; ek
4'üncü maddenin bu tasarı metninden çıkarılmasını istiyoruz, arkadaşlarımız
daha doğrusu istiyorlar. Biz de buna destek vereceğiz. Hemen şunu da ifade
edeyim ki, Maliye Bakanı Müsteşarımız da burada, kendisiyle de değerlendirme
yaptık "gerçekten, bu konuda böyle bir ek 4'üncü maddeye ihtiyaç yok,
kanun gerekçeleri incelendiğinde bu konunun zaten yüzde 3 olarak düzenlendiği
ortaya çıkacaktır" değerlendirmesini yapmışlardır. O bakımdan, bu ihtilaf,
her iki kurum arasında büyük ölçüde çözüldüğü için ek 4'üncü maddeyi de madde
metninden çıkarma ihtiyacını duyduk.
Şimdi, değerli milletvekili
arkadaşım benim ismimden bahisle, benim hediye at aldığımı ifade etti. Hemen
ifade ediyorum ki, bana hediye edilmek istendi, paramla satın aldım, makbuzu
ibraz edebilirim.
İki: Bu atların masraflarıyla
ilgili para verdiniz mi? Verdim, makbuzları -çantama baktım- yanımda değil,
değerli milletvekili arkadaşıma onların fotokopilerini de göndereceğim. Bu
atlardan biri, Adana'da bir yarışta ikinci oldu, sanıyorum 4,5 milyar TL, yani
-ne oluyor- 4.500 YTL ödül kazandı.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Şike
olmasın Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ben ne yaptım? İki tane zihinsel
özürlüler vakfına eşit olarak bunları verdim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Benim bu atı almaktaki amacım herhangi bir kazanç elde etmek falan değil,
sadece, spordan sorumlu bir bakan arkadaşınız olarak, spora ve özellikle tabii
ki atçılığa ve binicilik sporuna destek amacıyladır, bu desteğim de devam
edecektir.
Bu yasayla da, Türkiye Jokey
Kulübünün var olan bazı sorunları, spor totonun, millî piyangonun sorunları
zaten çözülmektedir. O bakımdan, işte "hediye at aldın, bundan menfaat
elde ettin" falan diye değerlendirmelere asla katılmıyorum. Size de
tavsiye ediyorum, eğer böyle bir sevginiz varsa siz de alın, eğer atınız para
kazanıyorsa siz de herhangi bir vakfa, sosyal amaçlı vakfa bağışlayın, ben de
sizi gelin tebrik edeyim.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Yaptığınız iyilik hiçbir zaman unutulmayacak Sayın Bakan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekilleri
arkadaşlarım, madde üzerinde aynı mahiyette iki tane önerge vardır.
Önergelerden birisini okutup, diğer önergeye imza veren arkadaşlarımın
isimlerini okutacağım ve sonra da işleme alacağım.
Buyurun Sayın Özçelik.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1340 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve
(h) bentlerinin madde metninden çıkarılmasını ve diğer fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz Osman
Akman İnci Özdemir
İstanbul Antalya İstanbul
Fikret Badazlı Nusret
Bayraktar Cemal Uysal
Antalya İstanbul Ordu
Alim Tunç M.
Akif Hamzaçebi A. Kemal Deveciler
Uşak Trabzon Balıkesir
Bülent Baratalı Haluk
Koç Yılmaz Kaya
İzmir Samsun İzmir
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Belediye Gelirleri
Kanununa göre müşterek bahislerden eğlence vergisi alınmasına devam edilmesini
teminen, 10 uncu maddede yapılan yeni düzenlemeye paralellik sağlanmaktadır.
Gerekçe:
Belediye gelirlerinin
azalması önlenmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 11'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten 31/12/2008 tarihine kadar, Kanunun 5 inci
maddesinde öngörülen yatırım ve işletme giderlerine ilişkin azamî oran; 6132
sayılı Kanuna göre tertip edilen şans oyunları için % 26, 7258 sayılı Kanuna göre
tertip edilen şans oyunları için % 38 ve 320 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
uyarınca tertip edilen şans oyunları için % 18 olarak uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek.
Sayın Özyürek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 1340 sıra sayılı Tasarı hakkında söz almış bulunuyorum. Şahsım ve
Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok fazla vaktinizi alacak
değilim. Bu tasarı üzerinde biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda çok yoğun
tartışmalar yaptık. Çok hararetli tartışmalar oldu, ama geldiğimiz noktada bir
uzlaşmanın sağlanmış olduğunu görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Öncelikle
belediyelerin, bu şans oyunlarından, özellikle at yarışlarından pay alması şu
andaki tasarıyla önleniyordu. Bu konuda verilen önergeyle, sizlerin de
kabulüyle bu önlenmiştir. Sayın Mehmet Ali Şahin'e -verdiği sözde durduğu için-
ve elbette AKP Grubuna teşekkür ediyorum.
Yine biraz önce Sayın Bakan
da söyledi, geçici 4'üncü maddeyle ilgili bizim çok yoğun itirazlarımız vardı.
Bu iddaa oyunu oynatan firmanın vergisinin nasıl hesaplanacağıyla ilgili idi.
Biz, yüzde 10 olması gerektiğini iddia ettik, Sayın Bakan aksi yönde uzun
görüşler ileri sürdü. Şimdi mutlulukla görüyorum ki, bizim bu görüşlerimize
Sayın Bakan da hak vermiştir. Bu yönde Başkanlığa sunulmuş olan önergenin
kabulüyle de bu mesele çözülmektedir. Onun için, bazen muhalefeti dinlemek,
muhalefetle uzlaşmak iyidir. Arkadaşlarımızın bir kısmı, muhalefetten bir
önerge gelince daha okumadan, dinlemeden hemen el kaldırıp reddetmeyi çok
seviyorlar. Ama inanın, reddettiğiniz önergelerde de çoğu kere biz, çok yapıcı
önerilerde bulunuyoruz. Ama, AKP'nin kendine göre bir hesabı oluyor, bunları
reddediyor. Bu Kanunda böylesi bir uzlaşmayı sağladığımız için ben mutluluk
duyuyorum.
Tabii, Sayın Bakan bu at
meselesinde çok alınganlık gösterdiler. Tabii, gecenin bu saatinde böyle tartışmalar
olabilir. Hiç kuşkusuz, o atlar belli şekilde değerlendiriliyordur. Bir başka
oturumda da -Başbakan Yardımcımız, zannediyorum, Abdüllatif Şener de bu şekilde
at satın almıştı- onun atlarının yarışlarda nasıl bir performans gösterdiğini
de o zaman öğrenme fırsatını buluruz.
Ben bu yasanın hayırlı
olmasını diliyorum ve gösterdiğiniz anlayış nedeniyle hepinize ve bütün
milletvekillerine, Cumhuriyet Halk Partisine, Adalet ve Kalkınma Partisine ve
Sayın Bakana verdiği sözlerde sonuna kadar durduğu için teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyürek.
Geçici madde 1'i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenmiş futbola dayalı müşterek
bahis sisteminin ve risk yönetim merkezinin kurdurulması ve işlettirilmesi ile
ilgili sözleşmelere dayanılarak ödenen paylar, 5 inci maddede belirtilen
giderlerin sınırlandırılmasına ilişkin orana dahildir.
BAŞKAN- Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3'ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3- (1) Bu
Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında sayılan kurumlara 2007 yılında
yapılacak ödemeler, Maliye Bakanlığı bütçesinin
"12.01.32.00-01.6.0.08-1-05.8" tertibinde yer alan ödenekten
karşılanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4'ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4- (1) 1/1/2004
tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Spor Toto Teşkilat
Müdürlüğü tarafından tertiplenen "İddaa" adlı müşterek bahis oyununun
vergilendirilmesinde, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü
uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde aynı
mahiyette iki adet önerge vardır. Önergelerden birisinin metnini okutacağım,
daha sonra diğer ikinci önergedeki imza sahiplerini de ayrıca okutacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1340 sıra
sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı'nın Geçici 4'üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İnci Özdemir İrfan
Gündüz İsmail Bilen
İstanbul İstanbul Manisa
Fatih Arıkan Tevfik
Akbak
Kahramanmaraş Çankırı
BAŞKAN - Diğer önergedeki
imza sahiplerini okutuyorum:
M. Akif Hamzaçebi A.
Kemal Deveciler Haluk Koç
Trabzon Balıkesir Samsun
Hüseyin Bayındır Yılmaz
Kaya Oğuz Oyan
Kırşehir İzmir İzmir
Mustafa Özyürek
Mersin
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Geçici 4'üncü maddenin
içerdiği hükümler başka bir kanun tasarısında yer alacağından bu tasarıdan
çıkarılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki iki
önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 4 metinden
çıkarılmıştır.
Geçici madde 5'i geçici madde
4 olarak okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4- (1) Bakanlar Kurulu,
Bakanlığın teklifi üzerine; ülkenin tanıtımına, uluslar arası organizasyonların
gerçekleştirilmesine, spor ve kültürel faaliyetlerin yaygınlaştırılıp
geliştirilmesine yönelik olarak bedeli Milli Piyango İdaresince karşılanmak
üzere, İdarenin unvan ve logosunu taşıyan tesisler yaptırılmasına, tesislerin
yapılacağı yer ve işletilmesi ile ihaleye ilişkin usûl ve esasları belirlemeye
yetkilidir.
(2) Birinci fıkra kapsamında
yapılacak iş ve işlemlerle ilgili ihaleler 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununun 18 inci maddesindeki usûllerden biriyle yapılır ve söz konusu
tesisler için yapılacak harcamalar ile Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün
bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 3 yıl içinde yapacağı otomasyon ve oyun
sistemine ilişkin yatırım harcamaları bu Kanunda yer alan yatırım ve işletme
giderlerine ilişkin sınırlamanın hesabında dikkate alınmaz.
BAŞKAN - Sayın Özdemir,
konuşacak mısınız?
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Hayır, konuşmayacağım.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Geçici madde 4'ü kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 12'yi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 12- (1) Bu Kanun yayımı
tarihini izleyen ay başında yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 13'ü okutuyorum:
Yürütme
MADDE 13- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama
için dört dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen dört dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen dört dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve
Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 232
Kabul : 220
Ret : 7
Çekimser : 4
Boş : 1 (x)
Böylece, kanun tasarısı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın Bakanın, tasarının
kabul edilmesi noktasından hareketle, bir teşekkür konuşması vardır.
(x) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
Buyurun Sayın Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
biraz önce oylarınızla kabul edilen kanun tasarısı ile şans oyunları konusunda
daha önce muhtelif kuruluşlar arasında bulunan yetki ile ilgili ve birtakım
karışık düzenlemelerle ilgili hususlar basitleştirilmiş, uygulamada kolaylık
sağlanmıştır.
Yine, şans oyunlarının
illegal, sanal ortamlardan yasal ortama yönelmesi konusunda ve hasılattan
aktarılacak vergi, fon ve payların dengeli bir düzeyde belirlenmesi suretiyle,
hizmet sunan kurum ve kuruluşların etkinliği ve verimliliğin artırılması, keza,
şans oyunları düzenleyen kuruluşlar arasında haksız rekabetin önlenmesi, kamuya
intikal eden kaynakların sürdürülebilir bir şekilde güvenceye bağlanması
sağlanmış olacaktır.
Bu tasarı, bu sistemin her
yönüyle daha sağlıklı bir şekilde işlemesi için atılmış önemli bir adımdır.
Gerek bu oyunları düzenleyen kuruluşlar gerekse iştirakçiler açısından bu
tasarının olumlu sonuçlar vereceğini düşünüyoruz.
Bu tasarının gerek hazırlık
safhasında gerekse yasalaşması safhasında emeği geçen, katkı sağlayan herkese,
ben, huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bu kanunun hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati. 20.56
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin Yedinci
Oturumu'nu açıyorum.
4'üncü sırada yer alan, Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1245) (S. Sayısı: 1261) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Geçen birleşimde birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, birinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra,
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI
DESTEKLEME KURUMU KURULUŞ
VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN
TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Tanımlar, Kuruluş,
Görev ve
Yetkiler
Amaç
MADDE 1-
BAŞKAN - "Amaç"
başlıklı 1'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tanımlar
MADDE 2-
BAŞKAN - Madde üzerinde iki
adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1261 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 2 nci Maddesinin (f) bendinde geçen "hazırlanan kırsal"
ibaresinin "hazırlanan veya hazırlanacak kırsal" ibaresi olarak
değiştirilmesini arz ederim.
İbrahim Hakkı Birlik
Şırnak
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 Sıra
Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 2. maddesinin c bendi "Başkan: Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurulu ve kurum başkanını" şeklinde
değiştirilmiştir.
M. Vedat Melik A.
Kerim Özkan Mehmet Işık
Şanlıurfa Burdur
Giresun
(x) 1261 S. Sayılı Basmayazı
13/3/2007 tarihli 74'üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Fahrettin
Üstün Gürol Ergin
Malatya Muğla Muğla
Necati Uzdil Hüseyin
Ekmekcioğlu Osman Özcan
Osmaniye Antalya
Antalya
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ekmekcioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik
önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konu tarım olunca, elbette
ki, söylenecek çok söz var. Türk tarımının çok iyi durumda olduğunu söylemek,
ya ülke gerçeklerini bilmemek ya da uzayda yaşamak veya başka bir ülkeden
gelmek anlamına gelmektedir. Türk tarımını çökerttiniz, üreticileri perişan
ettiniz.
Bakınız, ülkemiz tarım
sektörü, AKP iktidara gelmeden önce, 2002 yılında yüzde 6,9 oranında büyürken,
oysa Hükûmetiniz döneminde tarımda yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 1,4 ile
sınırlı kaldı. Dört yıllık AKP İktidarında, ülke tarımımızla ilgili, IMF
talimatlarına ve AB beklentilerine harfiyen uyuldu. Bu uygulamalarla, tarımı
korumasız, çiftçiyi sahipsiz bıraktınız, kendi kaderine terk ettiniz; çiftçiyi,
köylüyü yiyecek ekmeğe muhtaç ettiniz.
2006 yılında, tarım
kesiminde, çiftçimize sağladığı doğrudan ve dolaylı desteklerin toplamı
gayrisafi millî hasılanın yüzde 0,83'ü ile sınırladı. İktidarınızın, tarımı
dışlayan, çiftçiyi korumasız bırakan uygulamaları sonucunda, çiftçinin satın
alma gücü, AKP Hükûmetinin iddialarının aksine, artmamıştır, azalmıştır. Çok
söze gerek yok, bu yaşanarak da görülmüştür.
AKP İktidarıyla birlikte
ülkemizin tarımsal üretim yapısı yabancılaşma sürecine girmiştir. Tarımsal
ticaret yabancılaşmış, tarım toprakları, tarımsal girdi sağlayan ve tarım
ürünlerini işleyen kamuya ait kuruluşlar özelleştirme politikalarıyla
yabancılara satılmıştır. Bu da ulusal bağımsızlığı tehdit eder noktaya
gelmiştir.
Küçük üreticinin tasfiye
edilmesi Türkiye'nin sosyoekonomik gerçeğiyle örtüşmemektedir. Bunun yerine
verimliliği artırıcı tedbirler üzerinde durulması gereklidir. Kırsaldaki yoğun
nüfus, tarım dışı sektörlerin yeterince istihdam yaratılmamasından
kaynaklanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde, başta, başka ülkelerle rekabet edebilme hedefinden
önce kendi kendine yeterliliği esas alan plan, politika ve programlar mutlaka
hazırlanmalıdır. AB, tarımı, kırk yıl boyunca bu yaklaşımla desteklemiştir.
Tarımda, özelleştirmelerin,
özellikle gelişmiş bölge ve yörelerde yıkıcı sonuçlar yarattığı açıktır. Bu
nedenle, yeniden kamulaştırmalar gündeme getirilmelidir. Tekel ve benzeri
kurumsal kuruluşlarla Ziraat Bankası gibi kurumların özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir.
Tarım politikalarında Amerika
ve AB yönetimindeki IMF ve Dünya Bankasının direktiflerine dikkat edilmeli, AB
Uyum Paketi kapsamında dayatmalara karşı çıkılmalıdır. İnsanımızın yüzde
45'inin tarımla geçimini sağladığı ülkemizde, verimlilik düşük seviyede
seyretmektedir. Son on yılda, tarım dışına çıkarılan yüksek verimli tarım
alanlarının toplamı 1,26 milyon hektara ulaşmıştır. İşletmelerin küçük ölçekli
ve çok parçalı yapıda olması, verimliliğin düşük seviyelerde kalmasına yol
açmaktadır.
Tarım sektörünün toplam katma
değer içindeki payı, AKP Hükûmetiyle birlikte azalmaya başlamıştır. Tarımın
toplam üretim içindeki payı 1999-2002 yıllarında ortalama yüzde 18 iken,
2002-2006 döneminde ortalama yüzde 11,2 oranında gerçekleşmiştir. AKP İktidarı,
tarım sektörünün toplam üretim içindeki payının, 2003 itibarıyla, yüzde 7,8
seviyesine getirilmesini öngörmektedir.
Trakya'daki çeltik üreticisi,
Ege'deki pamuk üreticisi, Akdeniz'deki narenciye üreticisi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla)
- …Orta Anadolu'daki buğday, pancar, anason ve tütün üreticisi, Karadeniz'deki
fındık üreticisi ürettiğine pişman edilmiştir. Durum böyleyken, buraya çıkıp
her şeyin mükemmel gittiğini söylemek, çiftçimize ve köylümüze karşı yapılan
büyük bir saygısızlıktır. Sayın Bakanın, bütün bunları bilmiyormuş gibi, çıkıp
burada gerçekleri ters yüz etmesi ikinci bir ayıptır.
İş gücü piyasasında yaşanan
yapısal dönüşümün Dokuzuncu Kalkınma Planında, döneminde de sürmesi ve 2006
yılında yüzde 28 olan tarımın toplam istihdam içerisindeki payının 2013
itibarıyla yüzde 18,9 seviyesine getirilmesinin öngörülmesi AKP İktidarının bir
ayıbıdır. Yine, bu plan döneminde tarım sektöründeki çözülmenin devam edeceği,
tarımın üretim, katma değer ve istihdamdaki payının azalacağı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
tarım politikalarını on dakikada değil, on yılda da konuşsak halledemeyiz.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla)
- Oraya geliyorum.
BAŞKAN - Hayır, oraya
geliyorsun da, halledemeyiz Sayın Ekmekcioğlu.
Lütfen, konuşmanızı
tamamlayınız, istirham ediyorum.
Buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan, tamamlıyorum.
…özelleştirme işlemlerinin
süreceği, üretimin piyasa tarafından belirleneceği ortadadır. Bu da tarımda IMF
ve Dünya Bankası patentli programın devam edeceği anlamına gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarımdaki temel sorunların çözümünü piyasalara bırakmak,
tarımsal yapıda kırdan kente göç şeklinde ortaya çıkan çözülmeyi daha da
hızlandıracaktır. Böylelikle, kırdaki sorunlar kente taşınacak ve kentte
yaşanmakta olan yoksulluk, gecekondulaşma ve kayıt dışı istihdam sorunlarının
boyutları daha da büyüyecektir. Hiç merak etmeyin Türk çiftçisi, AKP gidiyor,
Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geliyor. [CHP sıralarından alkışlar, AK Parti
sıralarından "Bravo(!)" sesleri, alkışlar(!)] Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, çiftçimizin yoksullaşmasına son vereceğiz.
Alkışlayın, teşekkür
ediyorum, yakışanı yapıyorsunuz. [AK Parti sıralarından alkışlar(!)]
Onları, IMF'ye ve AB'ye
teslim etmeyeceğiz. Tarım reformunu ve kırsal kalkınmayı gerçekleştireceğiz.
Ülkemizin tarım ve hayvancılıkta atılım yapmasını sağlayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1261 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 2 nci Maddesinin (f) bendinde geçen "hazırlanan kırsal"
ibaresinin "hazırlanan veya hazırlanacak kırsal" ibaresi olarak
değiştirilmesini arz ederim.
İbrahim Hakkı Birlik
Şırnak
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun ruhuna uygunluğunun
sağlanması amacıyla önerilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kuruluş
MADDE 3-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Görev ve yetkiler
MADDE 4-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İKİNCİ BÖLÜM
Teşkilat
Teşkilat
MADDE 5-
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 Sıra
Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 5. maddesinin 1. fıkrası "Kurum, kurul, merkez
ve taşra teşkilatından oluşur" şeklinde ve 1. fıkradan sonra gelmek üzere
2. fıkra olarak "Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme kurulu Ziraat
Mühendisleri Odası yönetim kurulunun önereceği 1, Ziraat odaları birliği
yönetim kurulunun önereceği 1, AB Genel sekreterliğinden 1, DPT Müsteşarlığından
1 ve Bakanlıktan 1 kişi olmak üzere toplam 5 kişiden oluşur ve kurul başkanını
ve başkan yardımcısını ilk toplantısında kendi üyeleri arasından seçer."
eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
M. Vedat Melik R.
Kerim Özkan Necati Uzdil
Şanlıurfa Burdur Osmaniye
Mehmet Işık Fahrettin
Üstün
Giresun Muğla
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, imzaların hepsi okunmadı.
"Hüseyin Ekmekcioğlu Osman
Özcan Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Antalya Antalya Malatya
Gürol Ergin
Muğla"
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Melik…
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Sayın Ergin konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Ergin, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 1261 sıra sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın 5'inci
maddesinin (1)'inci fıkrasının değiştirilmesi ve bu fıkradan sonra gelmek üzere
ikinci bir fıkra eklenmesi konusunda verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, sizleri ve yüce Türk ulusunu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biz,
burada, değişiklik olarak bir kurul oluşturulmasını gündeme getiriyoruz. Bundan
da amacımız, sivil inisiyatifin olabildiği kadar bu konuda söz sahibi olup
ortaya çıkacak kalkınma çabalarını desteklemesini sağlamaktır. Bu bakımdan da
Ziraat Mühendisleri Odasından, Ziraat Odaları Birliğinden, Avrupa Birliği Genel
Sekreterliğinden, DPT Müsteşarlığından ve Bakanlıktan birer kişiden oluşacak 5 kişilik
bir kurul öneriyoruz. Bunun sayısız yararları olacağını düşündüğümüz için bunu
gündeme getirdik.
Değerli arkadaşlarım, dün,
burada, bu yasa görüşülürken iki konu çok öne çıktı. Bunlardan birincisi
traktör konusuydu. Arkadaşlarımız dediler ki işte "traktör sayısı çok
arttı, köylü traktör almaya koşuyor." Değerli arkadaşlarım, sizin 2006
için sözünü ettiğiniz satılan traktör sayısı 40 bin, 1997-98 yıllarında
Türkiye'de satılan traktör sayıları 47 ve 48 bin. Siz, bütün karşılaşmaları
Türkiye'nin çöküş yılı 2001'e göre yaptığınız için sizin yaptıklarınızı veya
sizin döneminizde yapılanları çok büyük şeyler olarak görüyorsunuz ve bunun
avuntusu içerisinde oluyorsunuz.
Ayrıca, şunu bilin: Bakın,
biz bu konuşmayı yaptıktan sonra, Akşehir'den bir köylü yurttaş şöyle bir metin
gönderdi, bunu da Sayın Bakana vereceğim, bugünün anısı olarak da saklasın.
Şimdi, burada diyor ki vatandaş: "Evet, biz, son bir iki yıldır traktör
alımına ciddi olarak başvuruyoruz, çünkü bizim toprağımızı ekecek, o toprağın
ekimi için kullanacağımız tohumumuz yok, gübremiz yok, buna verecek paramız
yok, mazot alacak paramız yok. Borç gırtlağa geldi. Bizim bu borçlarımızın bir
kısmını hiç olmazsa, ödeyebilmek ve toprağımızı ekebilmek için elimizdeki
traktörü 15-20 milyara satıyoruz, kredili olarak 100 milyarlık traktörü
alıyoruz; buradan, sattığımız traktörden 5-10 milyarı peşinat olarak
yatırıyoruz, gerisini borcumuza veya ihtiyacımıza veriyoruz. Ama, bu aldığımız
traktöre de binmek nasip olmuyor, traktöre binmiyoruz; traktörü tarlamıza
götürmeden ya aldığımız bayiye yarı fiyatına geri veriyoruz ya parası olan bir
başkasına yarı fiyatına satıyoruz."
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Onun
sattığını kim alıyor Hocam?
GÜROL ERGİN (Devamla) - İşte,
sizin, traktör satışı olarak gündeme getirdiğiniz konu budur.
İkinci konu… İkinci konu…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Değerli Hocam, onun sattığını kim alıyor, söyler misin?
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, vaktimi sizinle harcayamam.
İkinci konu: Bakın, Sayın
Bakan, burada, dün rakamlar verdi. Sayın Grup Başkan Vekili de benim sözlerimi,
resmen, alenen çarpıttı. Ben, burada, değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki
sulamaya açılan topraklardan söz etmedim, GAP'tan söz ettim, ama Sayın Bakan,
hem GAP bölgesinden hem de Türkiye genelinde açılan alanlar, sulamaya açılan
alanlardan söz etti. Bizim siyasi terbiyemiz ve aile terbiyemiz, bir bakana
"yalan söylüyorsun" demeyi reddeder, ama yanlış söylediğini de burada
ifade etmek benim görevimdir.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
Sayın Bakan diyor ki: "Son dört yıl içerisinde, biz, 572 bin hektar alana
su götürdük." Şimdi, ben, size Dokuzuncu Kalkınma Planı Toprak Su
Kaynaklarının Kullanımı ve Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu'ndan
okuyorum: "2003, 2004, 2005 yıllarında Türkiye'de 259 bin hektar alana su
gitmiştir." Yani, yarı yarıya bir abartı var. Bunu açık olarak söylüyorum.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Devlet
Su İşlerinin vermiş olduğu rapor var. Orada çıkıp da konuşma…
BAŞKAN - Sayın Öksüz, lütfen…
GÜROL ERGİN (Devamla) - Ya,
arkadaş, hayatın boyunca sen hep böyle boş mu konuştun? Senin hayatın hep böyle
boş konuşmakla mı geçti?
BAŞKAN - Sayın Öksüz, lütfen…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Oku!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Yanlış konuşmakla mı geçti?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Yanlış
konuşuyorsun!
BAŞKAN - Sayın Öksüz, lütfen…
GÜROL ERGİN (Devamla) - Resmî
belge elimde, elimde!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ben de
size vereceğim!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Vatandaş yaşıyor, ben biliyorum.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Belge
vereceğim size!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Sen
boş konuşan bir insansın!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Devlet
Su İşleri metnini ben de size vereceğim!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Çarpıtılmış şeyleri konuşuyorsun…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
…yine, aynı ihtisas komisyonu raporundan okuyorum. Değerli arkadaşlarım…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ergin,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bir dakikası bağırmakla geçti.
BAŞKAN - Sayın Baloğlu,
görüyorsunuz neler oluyormuş, böyle işte.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Keşke
benim çocuklarıma öğrettiğimin on binde 1'ini sen öğrenseydin de bir şeyler
bilir duruma gelseydin sevgili kardeşim.
Şimdi, bakın, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü ve DSİ'nin verilerine göre, Güneydoğu Anadolu Projesi
bölgesinde değerli arkadaşlarım, 9 ilde toplam 47 bin hektar alana su
götürülmüş. Ama, sulanan alan bu değil. Bu bölge içerisinde, 9 ilde 2003, 2004,
2005 yıllarında fiilen sulamaya açılan alan 13 bin hektar. Nerde 96 bin hektar,
94 bin hektar, nerde 13 bin hektar? Bunu söylemeyi görev biliyorum.
Sayın Bakan bir öneride
bulundu bana dün, dedi ki: "İnanmıyorsan git, ölç." Şimdi, ben de
diyorum ki, Sayın Bakan, evet, inanmıyorum. Ama, sizin de bana inanmanız için,
gelin bir heyet kuralım, başına siz geçin, metreyi de sizin elinize vereyim,
beraber ölçelim. (CHP sıralarından "Bravo Hocam" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Devamla) - Tamamlıyorum…
BAŞKAN - Sayın Ergin,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan şöyle bir ifadede bulunuyor, diyor ki:
"Sel felaketine uğrayan illerden 12'sine 633 trilyon verdik."
Verdiğiniz para sel felaketi için mi, yoksa, onların anasının ak sütü gibi
helal olan 2006'da vermediğiniz 2007'ye bıraktığınız doğrudan gelir desteği mi?
Bunu söyleyin…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Doğrudan gelir desteği Hocam.
GÜROL ERGİN (Devamla) - …ve
öbür illerin, hâlâ, doğrudan gelir destekleri verilmiş değil.
Ayrıca soruyorum, Karadeniz
illerinin 252 trilyonu nerede? Niye vermiyorsunuz? Yasal hakları. İşte Sayın
Bakan, hakları değil desin burada. Gelsin, desin ki, hakları değil, vermeyiz.
Hakları ve gasbediyorsunuz. Bunu da özellikle söylüyorum ve size şunu
söylüyorum, biraz önce bana laf atan arkadaşıma: 21 Martta, Dünya Su Günü. Bu
konuda büyük bir toplantı yapılacak. Gelin, sulamayla ilgili kooperatif
başkanlarıyla yüz yüze görüşün bakayım, size neler söyleyecekler, siz oraya
gelebilecek misiniz? (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Sevgili kardeşim, bunu
özellikle söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Bir ay
önce tarım fuarındaydım, tarım fuarındaydım binlerce çiftçiyle beraberdim bir
ay önce.
BAŞKAN - Sayın Ergin,
teşekkür ediyorum sizlere.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Son
cümle…
Şimdi, Güneydoğu Anadolu'dan
söz ediyoruz. Değerli arkadaşlarım, siz değil misiniz ki, 2004 yılı sonunda bu
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresini kaldırmak isteyen? Bizim
çabamızla -biz, on yıl daha uzatılsın dedik- ancak üç yıl uzattınız, 2007
sonunda da siz Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresini zaten
kaldırıyorsunuz. Bunu da herhâlde saklama şansınız olmayacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başkanın görev, yetki ve
sorumlulukları
MADDE 6-
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 Sıra
Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının 6. maddesinin başlığı "Kurulun görev, yetki ve
sorumlulukları " olarak ve 1. fıkrası da "Kurul kurumun icraatından
ve personelin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olup aşağıdaki görev, yetki ve
sorumluluklara sahiptir" şeklinde değiştirilmiştir.
M. Vedat Melik Necati
Uzdil Fahrettin Üstün
Şanlıurfa Osmaniye Muğla
Mehmet Işık Hüseyin
Ekmekcioğlu Osman Özcan
Giresun Antalya Antalya
Gürol Ergin R.
Kerim Özkan Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Muğla Burdur Malatya
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN ve KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Melik,
konuşacak mısınız?
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın 6'ncı
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili olarak
görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dünden
beri devam eden bu yasanın görüşmelerinde hem iktidar partisi hem de biz ana
muhalefet partisi olarak bu yasanın hakikaten önemli bir yasa olduğunu, ama,
bunda bizim bazı çekincelerimiz olduğunu, bu yasada bazı değişiklikler
yapılması gerektiğini iletmiş, ama, maalesef, bunu size kabul ettirememiştik.
Şimdi verdiğimiz değişiklik önergelerinde de hiçbir taviz vermediğinizi
görüyoruz. Yalnız, dünkü konuşmalarda özellikle bazı konulara dikkatinizi
çektikten sonra, verdiğimiz değişiklik önergesine geçmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, iktidar
partisini, yani AKP'yi dinleyen, AKP'nin sözcülerini dinleyen insanlar herhâlde
zannedecekler ki, Türkiye'de tarımla ilgili hiçbir sorun kalmadı ve bugüne
kadar tarımda yapılan bütün değişiklikler, bütün gelişmeler de AKP İktidarı
döneminde yapıldı.
Şimdi, bakın, dünkü değerli
bir konuşmacı diyor ki: "Biz sulama sistemlerini geliştiriyoruz." Ne
yapıyorsunuz? "Damlama sistemi getireceğiz, yağmurlama sistemi
getireceğiz. Bizim iktidarımızla birlikte elma, kiraz, vişne, ceviz ekilmeye
başlandı." diyor.
Değerli arkadaşlar, lütfen,
bu ülkede damlama sulama nedir, yağmurlama sulama sistemi nedir, bunu çok iyi
bilen insanlar var. Bakın, burada Tarım Bakanlığının teşkilatı oturuyor. Bunlar
bizi dinliyorlar, bunlar bu konuları bizden çok iyi bilirler ve bu sistemlerin
ne zaman bu ülkeye geldiğini de bilirler.
İkincisi, şimdi, bu tarım ve kırsal
kalkınmayla ilgili çok önemli bir organı siz çalıştırmadınız, o organın
çalıştırılması için gerekli yasal düzenlemeyi yapmadınız. Nedir bu yasal
düzenleme? Sulama birlikleri kanunu... Sulama birlikleri kanunu belki de bu
kırsal kalkınma ve tarımla ilgili en önemli organlarınızdan biri olacaktı
sulama alanlarında. Sulama birlikleri kanununu getirdiniz, mahallî idare birimi
olarak göz önüne alarak, mahallî idare birimleri içinde değerlendirdiniz. Yani,
bununla mı siz tarımda ilerleme, sulamada gelişme yapacaksınız?
Şimdi, ben çok basit bir
örnek vereyim: Şimdi, burada hep GAP'tan bahsediyorsunuz. Peki, Harran Ovası ne
durumda? Harran Ovası'nın drenajından bahseden yok. Biz, bunları, defalarca
Enerji Bakanlığı bütçesinde görüştük. Bakın, Harran Ovası'ndaki drenaj, Köy
Hizmetleri kapatıldığı için, özel idarelerin olanaklarına bırakıldı. Özel
idarelerin bunları yapmasına imkân yok.
Şimdi, Kısas köyü var, Kısas
beldesi -benim değerli Urfalı hemşehrilerim çok iyi bilirler- 5 bin nüfuslu
Kısas beldesi sular altında, oradaki lise sular altında, kullanılamıyor. Bakın,
ben, liseden, yerleşim alanından bahsediyorum. Dün akşam, burada bir telefon
geldi Sayın Bakan konuşma yaparken, Kısas'taki arazilerin ancak yüzde 10'u
kullanılabilecek durumda. Bakın, bütün ülkede kuraklık devam ederken, ülkenin
birçok yerinde çiftçiler kuraklıktan bahsederken, Kısaslılar, arazilerinin
yüzde 10'unu belki işleyecek durumdalar. Şimdi, bunu ben söylemiyorum, buyurun,
buradan telefon açın ilin Sayın Valisine, Devlet Su İşleri Bölge Müdürüne açın,
cevabınızı alın. Peki, bu mudur sizin yaptığınız, yani, tarımda bu kadar
ilerleme kaydettiğiniz, efendim, GAP bölgesinde şu kadar sulama yaptırdığınız?
Toplulaştırmadan
bahsediyorsunuz, diyorsunuz ki, toplulaştırmayla ilgili biz yasa değişikliği
yaptık. Biz, o zaman bunu da konuştuk. Elbette ki, toplulaştırma, belki şimdiye
kadar çıkarılan desteklemelerden daha önemli bir konu. Peki, bunu nasıl
yapacaksınız, hangi kaynakla yapacaksınız? Bunlar da ortada yok. Ama, lütfen,
buraya gelip açıklama yaparken, evet, milletin bize cevap verme imkânı yok,
ama, şu anda, milyonlarca insanın ve çiftçinin, lütfen, bizi dinlediğini
unutmayalım.
İkinci konu, şimdi, Sayın
Bakan, dün ve sayın AKP değerli konuşmacısı, elinde Devlet Su İşlerinden aldığı
bilgilerle burada konuştular. Şimdi, ben de size Devlet Su İşlerinden bir bilgi
vereceğim ve bu aldığım bilgiler, Enerji Bakanlığına vermiş olduğum soru
önergelerinin karşısında aldığım cevaptır. Ya bu bilgiler yanlıştır ya sizin
verdikleriniz. Benim söylediğim bilgiler yanlışsa, o zaman söyleyin, Enerji
Bakanlığı bize doğru dürüst bilgi versin, doğru rakam versin ya da sizin
söyledikleriniz yanlıştır.
Bakın, 2002 yılı sonu
itibarıyla, Fırat Havzası'nda sulanan arazi miktarı 154 bin hektardır
-ben, burada, teferruata girmiyorum, zaman
yokluğundan girmiyorum- Dicle Havzası'nda ise 49 bin hektardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Melik,
konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla)
- Toplam olarak bu iki havzada -sayabilirim, zaman yok diye saymıyorum- 219 bin
hektar, 2006 yılı sonu itibarıyla sulanmıştır. Dört yılda sulamaya açılan arazi
miktarı, GAP bölgesinde, 15.500 küsur hektardır. Buna 2006 yılında açılan 26
bin hektar alan da dâhil edilirse 41.592 hektar alan olur ki, 1,8 milyon
hektarlık GAP bölgesindeki sulanan alanda bu sadece yüzde 2'dir. Şimdi, burada
nasıl çıkıp diyorsunuz ki, biz bu kadar arazi suladık? Şimdi, bunlardan, benden
daha iyi biliyorsunuz ki, Yaylak'taki sulamayı sizden önceki Hükûmet İsrail
finansmanıyla yaptı, sözleşme o zaman imzalandı. Bozova sulamasını İspanyol
firmayla imzaladılar, onun parası da o zaman verildi.
Evet, devlette devamlılık
vardır, biz bunu inkâr etmiyoruz, elbette, onların projelerini devam
ettiriyorsunuz, ama lütfen, çıkıp burada, her şeyi biz yaptık, efendim sulama
sistemini değiştiriyoruz, kapalı sisteme geçiyoruz demeyin. Allah Başbakandan
razı olsun, geçen günkü bir gazete haberinde, sulama sistemini açık kanaldan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla)
- Bitiriyorum. Son bir cümle söyleyebilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Melik.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla)
- Sayın Başbakanın basındaki bir
demecinde "Biz artık sulama sistemini değiştiriyoruz, kapalı sisteme
geçiyoruz." sözü var ki, dikkat ediyorum, herhâlde değerli AKP
konuşmacıları Sayın Başbakanın bu sözü üzerine burada gelip bizi aydınlatmaya
çalışıyorlar. Gerçekler böyle değildir. Dört yıldır nerede ihale yaptınız GAP
bölgesinde, çıkın söyleyin, o zaman biz size şapka çıkaralım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Melik.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Hizmet birimleri
MADDE 7-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Hizmet birimlerinin görevleri
MADDE 8-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İzleme ve Yönlendirme
Komitesi
MADDE 9-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Proje Değerlendirme ve Seçim
Komisyonu
MADDE 10-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Komisyonun görev ve yetkileri
MADDE 11-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İl koordinatörlükleri
MADDE 12-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İl koordinatörlüklerinin
görevleri
MADDE 13-
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Personel Rejimi
Kurum personelinin statüsü,
hakları ve atanmaları
MADDE 14-
BAŞKAN - Madde üzerinde iki
adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 sıra Sayılı
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki
Kanun Tasarının 14. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Mehdi Eker
Tarım ve Köyişleri Bakanı
(1) Kurumda hizmetler 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel
hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın istihdam edilen sözleşmeli personel
eliyle yürütülür. Kurum personeli emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden 17/7/1964
tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabidir. Kurum personeline
ilişkin tüm ihtilaflar iş mahkemelerinde görülür.
(3) Kurumda istihdam edilecek
personelde Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4),
(5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen genel şartlara ek olarak;
Başkan, genel koordinatör, koordinatör, il koordinatörü, uzman, denetçi ve
danışman pozisyonlarında istihdam edilecekler için ziraat, veterinerlik, su
ürünleri, gıda, kimya, orman, çevre, inşaat, jeoloji, bilgisayar, endüstri,
elektrik ve elektronik, makine, hukuk, kamu yönetimi, iktisat, maliye, işletme,
uluslararası ilişkiler, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, şehir ve
bölge planlama, istatistik, sosyoloji dallarından veya bunlara denkliği
Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim
kurumlarından en az lisans düzeyinde eğitim görmüş ve istihdam edileceği alanla
ilgili olarak asgari; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, hukuk müşaviri ve
danışman için sekiz yıl, il koordinatörü için altı yıl, uzman ve denetçi için
üç yıllık iş tecrübesine sahip olma şartları aranır.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 Sıra
Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 14. maddesinin 2. fıkrası "Genel Koordinatör,
Hukuk Müşaviri, Koordinatör, il koordinatörleri, uzman, denetçi ve danışmanlar
Başkanın teklifi üzerine kurul onayıyla, bunların dışında kalan diğer personel
ise KPSS sınav sonuçları baz alınarak devlet memurları atama yönetmeliği
hükümlerine göre alınır." şeklinde değiştirilmiştir.
Necati Uzdil R.
Kerim Özkan M. Vedat Melik
Osmaniye Burdur Şanlıurfa
Fahrettin Üstün Mehmet
Işık Hüseyin Ekmekcioğlu
Muğla Giresun Antalya
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Osman
Özcan Gürol Ergin
Malatya Antalya Muğla
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Geçen yıl şubat ayıydı,
burada kalkınma ajanslarıyla ilgili bir yasa geçirdik. Ben hâlâ soruyorum: Çok
önemli Yasa'ydı, bu ülkenin gelecekte özellikle kalkınmadaki çok önemli bir
yasasıydı! Sayın milletvekilleri, ne oldu bu Yasa'ya? Bu Yasa şubat ayında
çıktı. Şubat ayından bu yana Devlet Planlama Teşkilatının önerisi ve Sayın
Başbakanın onayıyla hangi illerde kurulacağı… Yasa'da böyleydi. Şubat ayı… Bir
yıl bir ay geçti. Bu çok önemli bir yasaydı da, günlerce hepimiz, herkes
kalktı, işte bu Avrupa Birliği fonlarıyla özellikle kalkınmada bazı
bölgelerimizde çok önemli yatırımlar yapacaktı, yatırım fışkıracaktı ve Teşvik
Yasası'nın birtakım sorunlarını bu çözecekti!
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
İdare mahkemeleri iptal etti.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Hayır efendim, idare mahkemesi yeni karar verdi.
Ben, inşallah, bu yasanın da
kalkınma ajansları gibi bir yasa olmamasını diliyorum bir kere, bunu baştan
çiziyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
ülkenin kaynakları, ülkenin ürünleri… Eğer, biz, bu ülkede… Avrupa Birliği
bizim gözümüzü boyuyor; bunu açık açık söylüyorum.
Sayın milletvekilleri, Avrupa
Birliği, eğer, bize, kabul ettiği zaman, her yıl 8,5 milyar euro yardım vermek
zorunda. Avrupa Birliğinin -bak, bir daha altını çiziyorum- her yıl 8,5 milyar
euro Türk tarımına para vermesi gerekiyor. Şimdi, ne yapıyorlar biliyor
musunuz? Bizim bazı ürünlerimizi yok ediyorlar. Türkiye'de ekilebilir arazi
miktarını aşağı doğru çektiriyorlar, yarın bu parayı vermemek için. Bunun
altını çiziyorum. Yarın bize "Türkiye'deki ekilebilir arazi miktarı
şu" diyecekler ve eğer, güya bizi Avrupa Birliğine alırlarsa, o
verecekleri 8,5 milyar eurodan aşağı doğru, belki 1 milyar euro ile bizi
kandıracaklar.
Beyler, bu yasa bir kandırma
yasasıdır. Bu yasa, Türk çiftçisini kandırma yasasıdır.
Değerli milletvekilleri, bir
çok üzüntümü Sayın Bakanıma söylemek istiyorum. Dün çok üzüldüm, Sayın Bakanım
kalktı, dedi ki: "11 ile sel felaketinden dolayı yardım ettik." Sayın
Bakanım, acaba hep Malatya'yı mı buluyor? Hep Malatya mı şanssız? Kayısıya,
günlerce yalvardık… Köylüyü köylüye düşman ettiniz! Köylüyü köylüye düşman
ettiniz! Aynı köyde insanlar birbirini dövdü. Biri aldı, biri alamadı.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) -
Nerede oldu bu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Sayın Bakanım, Malatya'nın Doğanşehir ilçesinin Erkenek, Sürgü,
Kurucuova beldesinde sel felaketi oldu ve tüm ekilen ürünler -özellikle
Türkiye'nin fasulye yöresidir burası- yok oldu. Dün de size sordum, maalesef,
bugün araştırdım, 2090 sayılı Yasa'ya da girmiyormuş. Tabii girmez! O Yasa'yı
değiştirelim diye buraya getirdik "Bugün bize yarın size." dedim.
Sayın milletvekilleri,
verilen yardımı bir daha okuyorum: 16 çiftçiye üç yüzer kiloluk tohum yardımı,
35 çiftçiye yirmi beşer kilo çay! Ye iç, çay iç ki, ekinin bitsin, iç çayı
ekinin bitsin! 4 tane çiftçiye de 1'er tane koyun! Koyunları sağ, sağ, ye ki,
sütünü iç ki, ekinin bitsin!
Sayın Bakanım, utanıyorum.
Eğer sel felaketinden dolayı sosyal yardım, şu yardım, bu yardım… O çiftçilere
vereceğiniz yardım bununla kalıyor. Çünkü, ben bugün araştırdım 2090 sayılı
Yasa kapsamına girmiyor.
SELAMİ UZUN (Sivas) - Tarım
sigortası yok muymuş, sigortalanmamış mı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Sayın Bakanım, ne olursunuz, ben, o 11 ilin hangilerine ne yardım
verdiğinizi bilmek istiyorum.
Acaba, Malatya sizin
nezdinizde üvey evlat mı öz evlat mı? Ben de zannediyorum ki…
HASAN ANĞI (Konya) - Ne
alakası var?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Buyurun Hasan Bey… Herhâlde sizin nezdinizde biz üvey evladız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.46
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75'inci Birleşimi'nin
Sekizinci Oturumu'nu açıyorum.
1261 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
14'üncü madde üzerindeki
ikinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 sıra
Sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkındaki Kanun Tasarısının 14. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Mehdi Eker
Tarım ve Köyişleri Bakanı
(1) Kurumda hizmetler 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel
hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın istihdam edilen sözleşmeli personel
eliyle yürütülür. Kurum personeli emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden
17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabidir. Kurum
personeline ilişkin tüm ihtilaflar iş mahkemelerinde görülür.
(3) Kurumda istihdam edilecek
personelde Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4),
(5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen genel şartlara ek olarak;
Başkan, genel koordinatör, koordinatör, il koordinatörü, uzman, denetçi ve
danışman pozisyonlarında istihdam edilecekler için ziraat, veterinerlik, su
ürünleri, gıda, kimya, orman, çevre, inşaat, jeoloji, bilgisayar, endüstri,
elektrik ve elektronik, makine, hukuk, kamu yönetimi, iktisat, maliye, işletme,
uluslararası ilişkiler, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, şehir ve
bölge planlama, istatistik, sosyoloji dallarından veya bunlara denkliği
Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim
kurumlarından en az lisans düzeyinde eğitim görmüş ve istihdam edileceği alanla
ilgili olarak asgari; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, hukuk müşaviri ve
danışman için sekiz yıl, il koordinatörü için altı yıl, uzman ve denetçi için
üç yıllık iş tecrübesine sahip olma şartları aranır.
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
kendisi verdiğine göre, sormaya gerek yok herhâlde?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Birinci fıkradaki
değişiklik ile, Kurum personelinin sosyal güvenlik yönünden Sosyal Sigortalar
Kanunu'na tabi olması öngörülmüştür. Ayrıca, Sosyal Sigortalar Kanununa tabi
olarak istihdam edilecek sözleşmeli personelin her türlü hukuki ihtilafların
çözüm yeri olarak iş mahkemelerinin görevli olacağı kararlaştırılmıştır. Üçüncü
fıkrada, çeşitli pozisyonlarda istihdam edilecek personelde aranacak mezun
olunması gereken bölümler arasına, ihtiyaç duyulabileceği gerekçesiyle,
jeoloji, bilgisayar, endüstri ve elektrik ve elektronik bölümleri eklenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 14'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, çalışma süremizin dolmasına sadece dört dakika kalmıştır. Bundan
sonra, ikinci bölümle ilgili olarak görüşmeler için yeterli vakit olmadığından,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 15 Mart 2007 Perşembe
günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen
vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 21.56