DÖNEM: 22 CİLT: 150 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
76ncı
Birleşim
15 Mart 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un, 14 Mart Tıp Bayramı
münasebetiyle, sağlık sisteminde karşılaşılan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin, 18 Mart Çanakkale
Zaferi'nin 92'nci yıl dönümü münasebetiyle, bugün ülkemiz üzerinde
oyun oynamak isteyenlerin, geçmişteki yenilgilerinden ders
almaları gerektiğine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin
92'nci yıl dönümü münasebetiyle, bugün ülkemiz üzerinde oyun
oynamak isteyenlerin, geçmişteki yenilgilerinden ders almaları
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin sözde
Ermeni soykırımı yasa tasarısıyla ilgili
temas ve görüşmelerde bulunmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne
gitmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1229)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
(10/428) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 15/3/2007 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
V. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat'ın, İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahin'in, konuşmasında,
şahsına, sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İstanbul Milletvekili Algan
Hacaloğlu'nun, konuşmasında, Partisine, sataşması
nedeniyle konuşması
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1245) (S. Sayısı:
1261)
4.-
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/1300) (S. Sayısı:
1342)
5.-
17.1.2007 Tarihli ve 5574 Sayılı Türk Petrol Kanunu ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/1301) (S. Sayısı: 1352)
6.-
Ankara Milletvekili Bülent Gedikli ve 17 Milletvekilinin; Mali
Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir
Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in; Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın; Vergi
Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 36 Milletvekilinin;
Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 27 Milletvekilinin;
Mali Tatil Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/866,
2/692, 2/774, 2/857, 2/864) (S. Sayısı: 1237)
7.-
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Tasarısı; Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan ile Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın;
4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik
Yapılması ve Bu Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu'nun; Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununa Bir Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi
ile Adalet Komisyonu Raporu (1/1240, 2/403, 2/644) (S. Sayısı:
1275)
8.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ve 14 Milletvekili ile
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik ve 21 Milletvekilinin;
2510 Sayılı İskan Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/824, 2/859) (S. Sayısı:
1315)
9.-
Emniyet Teşkilatı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/437) (S. Sayısı: 1150)
10.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
11.-
Darülaceze Müessesesi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonları Raporları
(1/988) (S. Sayısı: 922)
12.-
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/1254) (S. Sayısı:
1266)
13.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/952) (S. Sayısı: 852)
14.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1065) (S. Sayısı:
1012)
15.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1132) (S. Sayısı:
1182)
16.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında
Batum Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1223) (S. Sayısı: 1306)
17.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1234) (S. Sayısı:
1310)
VII. - OYLAMALAR
1.-
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının oylaması
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında
Batum Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısının oylaması
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, belediyelerin
kadınlara yönelik sosyal etkinliklerine ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/20420)
2.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya, Ağrı, Aksaray,
Adıyaman, Bingöl, Bitlis, Bartın, Düzce, Çankırı,
Bursa, Bolu, Batman, Bayburt, Rize, Karabük, Sakarya, Nevşehir,
Siirt, Şırnak, Kütahya, Kayseri, Kars, Erzurum, Kilis, Gümüşhane
ve Elâzığ illerindeki yatırımlara ilişkin soruları
ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/20551, 20552,
20553, 20554, 20555, 20556, 20557, 20558, 20559, 20560, 20561, 20562, 20563,
20564, 20565, 20566, 20567, 20568, 20569, 20570, 20571, 20572, 20573, 20574,
20575, 20576)
3.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray, Amasya, Adıyaman,
Ağrı, Bingöl, Bitlis, Bartın, Elâzığ, Erzurum,
Kars, Gümüşhane, Kütahya, Kilis, Siirt, Sakarya, Karabük,
Şırnak, Bayburt, Kayseri, Batman, Bolu, Bursa, Çankırı,
Düzce, Nevşehir ve Rize illerindeki yatırımlara
ilişkin soruları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/20577, 20578, 20579, 20580, 20581,
20582, 20583, 20584, 20585, 20586, 20587, 20588, 20589, 20590, 20591, 20592,
20593, 20594, 20595, 20596, 20597, 20598, 20599, 20600, 20601, 20602)
4.-
Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, Mersin'de faaliyet
gösteren bazı derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20883)
5.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, akaryakıt
kaçakçılığı konusundaki bir soruşturmaya
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı
(7/20902)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak sekiz oturum yaptı.
Birinci ve
İkinci Oturumlar
Antalya
Milletvekili Osman Akman'ın,
Ordu
Milletvekili İ. Sami Tandoğdu'nun,
Sakarya
Milletvekili Süleyman Gündüz'ün,
14
Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası'na, ülkemizde
hekimlik mesleğinin tarihçesine, sağlık sisteminde
karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşmalarına,
Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi.
22/2/2007
tarihli ve 5584 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu'nun bazı
maddelerinin Anayasa'nın 89 ve 104'üncü maddelerine göre bir kez daha
görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 40 milletvekilinin, İstanbul'da bir
çocuğun kanalizasyona düşerek hayatını kaybetmesi
olayı ile altyapı çalışmalarıyla ilgili
iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/428) Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Diyarbakır
Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu, Gümüşhane
Milletvekili Sabri Varan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Aydın
Milletvekili Semiha Öyüş, Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu, Ankara
Milletvekili Remziye Öztoprak, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi
Uyanık, Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, (2/970) esas
numaralı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları
İşler Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni geri aldıklarına
ilişkin önergesi okundu; İçişleri Komisyonunda bulunan teklifin
geri verildiği bildirildi.
Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen'in bir heyetle birlikte Bulgaristan'a
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının
65'inci sırasında yer alan (10/106) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14/3/2007 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi üzerinde
bir süre görüşüldü.
Saat
15.50'de toplanmak üzere, ikinci oturuma 15.45'te son verildi.
Sadık
Yakut
Başkan
Vekili
Ahmet Gökhan Sarıçam Türkân
Miçooğulları
Kırklareli
İzmir
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Üç ila
Sekizinci Oturumlar
Gündemin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının
65'inci sırasında yer alan (10/106) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14/3/2007 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisinin
görüşmeleri tamamlandı; yapılan oylamadan sonra, kabul edilmedi.
Sağlık
Bakanı Recep Akdağ, Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
konuşmasında, şahsına sataştığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri,
daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden,
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı'nın (1/1030) (S.
Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3'üncü
sırasında bulunan, Şans Oyunları Hasılatından
Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı'nın (1/1284) (S. Sayısı: 1340)
görüşmeleri tamamlanarak, elektronik cihazla yapılan açık
oylamadan sonra,
4'üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış bulunan Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı'nın (1/1245) (S. Sayısı: 1261)
görüşmelerine devam olunarak, ikinci bölüme kadar,
Kabul
edildi.
15
Mart 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşime 21.56'da son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkan
Vekili
Ahmet Gökhan Sarıçam Türkân
Miçooğulları
Kırklareli İzmir
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram
Özçelik
Burdur
Kâtip
Üye
No.: 104
II. - GELEN
KÂĞITLAR
15 Mart 2007
Perşembe
Rapor
1.-
15.2.2007 Tarihli ve 5581 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve
Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/1315) (S. Sayısı: 1361) (Dağıtma
tarihi: 15.3.2007) (GÜNDEME)
15 Mart 2007
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76'ncı Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin
konuşma süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
dün kutlamış olduğumuz 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle
söz isteyen Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'a aittir.
Sayın Özyurt, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un, 14 Mart Tıp Bayramı
münasebetiyle, sağlık sisteminde karşılaşılan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
dün, 14 Mart, bundan tam yüz seksen yıl önce Osmanlı'da Batılılaşma
hareketinin başladığı günlerde Yeniçerileri
kaldıran II. Mahmut, bir yandan da yeni bir tıp okulu açmayı
düşünür ve işte bu modern tıp okulunun başlangıcı
olarak da kabul ettiğimiz Tıphanei Amire ve Cerrahhanei
Amire 14 Mart 1827'de açılmıştır. Ancak, kutladığımız
bu kuruluş sevincinin arkasında üzüntülü bir başlangıç
öyküsü olduğunu bilmem biliyor musunuz. İşte, bu öyküyü
ve günümüzdeki sağlık sorunlarını dile getirmek
için söz almış bulunuyorum. Bir gün geç de olsa, Tıp Bayramı'nı
da kutlamış oluyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Birinci Dünya Savaşı'nda, güvenlik
nedeniyle Anadolu'dan göçe zorlanan Ermenilerin yer değiştirmesi
sırasında, yani, şu meşhur tehcir olayı sırasında
Ermenilerin zorla öldürülmüş olduğu gibi ipe sapa gelmez
savlar ileri sürülerek, bundan sorumlu tutulan yöneticilerden birisi
de Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'dir. İşte,
tıbbiyelinin tavır koyduğu ve ilk kez ortaya çıkıp
kendini gösterdiği hareket, Kemal Bey'in asıldığı
gündür arkadaşlar.
Padişah, 8 Ocak 1919'da, suçluların
yargılanması için özel mahkemeler kurdurur ve İngiliz
Generali Calthorpe'un 10 Ocak tarihli raporuna göre de, İngilizlerin
istediği her kişiyi cezalandırmaya hazır olduğunu
bildirir. Bu bağlamda, yurdun değişik yerlerinde
sıkıyönetim mahkemeleri kurulur ve ilk idam cezası
da Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'e verilir. 10 Nisan
1919 Perşembe günü akşamı İstanbul Beyazıt
Meydanı'nda Kaymakam Kemal Bey'in asılması ulusal bir yasa
dönüşür arkadaşlar. Cenaze, ailesine verilirken,
tıbbiye öğrencileri tarafından "Türklerin Büyük
Şehidi Kemal Bey" yazılı bir çelenkle karşılanır.
İkinci bir Sultanahmet Mitingini andıran, tıbbiyelinin
bir araya gelişinin sergilendiği bu saygı yüklü tören
1919 yılında böyle başlar ve Kurtuluş Savaşı'ndan
sonra da 14 Mart Tıp Bayramı'na dönüşür.
Değerli arkadaşlarım,
çoğumuzun sandığı gibi, 14 Mart, eğlenme günü,
hepimizin eğlendiği bir gün değildir; tam tersine,
sağlık sorunlarının enine boyuna tartışıldığı,
geniş kapsamlı bir sağlık platformunun oluştuğu
gündür. Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde, devlet,
sağlık hizmeti verme açısından vatandaşlarını
"varsıllar" ve "yoksullar" diye ikiye ayırmıştır.
Ağırlık merkezi insan
olan bir siyaset kaldıracına dayanak noktası kuşkusuz
insan sağlığıdır. Cumhuriyet Halk Partisi, insanımızın
sağlığı konusunda her zaman duyarlı bir siyasi
parti olmuştur. 1961 tarihli ve 224 sayılı Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası Cumhuriyet
Halk Partisinin döneminde çıkmıştır. Ne yazık
ki, AKP İktidarında, yerleşmiş, çalışan
kurumlar, hangisi varsa, teker teker yıkılmakta, bunun
adına da sağlık reformu denilmektedir arkadaşlar.
Sayıları 6 bine varan sağlık ocakları ve onların
uzantısı olan 12 bin sağlık evleri işlevsiz
hâle getirilmiştir. Aile hekimliği gibi, ne olacağı
belli olmayan bir yola girilmiştir. 100 bine yaklaşan hekim
sayımıza karşın, eğitimlerini nasıl aldığı
bilinmeyen, belirsiz ithal hekim yoluna gidilmiştir.
Altı yıl tıp fakültesi,
beş yıl da uzmanlık eğitimi almış anestezi
ve reanimasyon uzmanlarının yerine, iki yıl ön lisans
programıyla yetişmiş anestezi teknisyenlerinin aynı
işi görebileceği gibi, kabul edilmesi olanaksız ve tutarsız
davranışlar AKP İktidarında başını
almış yürüyor arkadaşlar.
Ele geçirilen üç tır dolusu
sahte, süresi geçmiş ilaçla devlet 15 milyon dolar zarara
uğratılmıştır. Hangi Avrupa Birliği ülkesinde
böyle olay vardır arkadaşlar? İthal hekim peşinde
koşacağınıza, hastanede kullanım süresi
geçmiş, çöpe atılan ilaçların takibini yapsanız
çok daha işe yaramış olursunuz.
Üç gündür Ankara'da eylem yapan
sağlık çalışanları ne istiyor, lütfen,
şunlara bir kulak verin ve dinleyin.
Değerli arkadaşlarım,
14 Mart Tıp Bayramı, AKP İktidarından kurtulduğu
gün kutlanacaktır. Bütün sağlık çalışanlarının
14 Martını kutluyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Özyurt.
Gündem dışı ikinci
söz, 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin yıldönümü münasebetiyle söz
isteyen Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'ye aittir.
Sayın Köşdere, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.-
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin, 18 Mart Çanakkale
Zaferi'nin 92'nci yıl dönümü münasebetiyle, bugün ülkemiz üzerinde
oyun oynamak isteyenlerin, geçmişteki yenilgilerinden ders
almaları gerektiğine ilişkin gündem dışı
konuşması
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Mart Çanakkale
Deniz Zaferi'nin 92'nci yılı ve Çanakkale Şehitlerini
Anma Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Yüce heyetimizi
saygıyla selamlıyorum ve özellikle Bedir'den günümüze tüm
şehitlerin ruhlarına fatihalar gönderiyoruz.
Şehitlerinin kadrini bilmeyen
insanlar, şehitlerinin şehit oldukları anlamı
ve manayı kavrayamayan toplumlar, Allah göstermesin, ihtiyaç
hasıl olduğunda şehit olmaya insan bulamazlar. Onun
için, şehitlerimizin kadrini bilmemiz lazım. Millî iradenin
kubbesi altında, bizi biz yapan, bizi vatan yapan, bu ülkeyi bize
emanet eden şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle
anıyoruz.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; Şair Mehmet Âkif'in
"Şu Boğaz harbi nedir?
Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor
dördü beşi" dizeleri, Çanakkale Savaşı'nın
en güzel anlatımını ortaya koyuyor. Bugün, Türk tarihine
altın sayfalarla yazılmış, bir milletin, hürriyet
ve bağımsızlık uğruna göstermiş olduğu
gündür. Bugün, Ebedî Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün, bütün Mehmetçiklerimizle
birlikte, bir milleti millet yapan unsurların ne olduğunu
dünyaya gösterdiği gündür. Bugün, bir toprak parçası için
değil, bir vatan için, bütün bir neslin, bütün bir milletin nasıl
mücadele etmesi gerektiğinin gösterildiği gündür.
Şairin dediği gibi:
"Vurulup tertemiz alnından
uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler
batıyor."
Çanakkale'yi geçmek isteyen yedi
düvel üzerimize çullanmıştı. Ancak, hasta adam olarak
gördükleri bir milletin, bu mana ruhuyla, bu anlayış içerisinde
yaptığı mücadeleyi dünya tarihi altın sayfalarla
ifade etmektedir.
Bu necip millet Çanakkale Savaşı'nda
253 bin şehit vermiştir. Bu şehitlerin tek bir hedefi
vardır; vatan, millet ve bayrak. O tarihlerde eğer Çanakkale
Savaşı mutlu bir sonla neticelenmemiş olsaydı ve
yine, o tarihte millet gerçek anlamıyla şahlanmamış
olsaydı, düşman İstanbul'a girecek ve böylece Türkiye
Cumhuriyeti belki bu noktalarda olmayacak ve gelemeyecekti.
Vatan, namus ve din müdafaasının
tankla ve topla değil, imanla, kanla, canla yapılabileceğini
bütün dünyaya bir kere daha ispat etmişiz. O nedenle, Çanakkale
destanını doğru okumak, doğru anlamak ve gerekirse
Türk insanının nasıl iman yüklü olduğunu çok iyi
bilmek gerekir. Çanakkale Zaferi'ndeki en büyük silah, iman gücüdür,
inançtır. Orada top yoktu, orada silah yoktu, ama orada Türk askerinde
bir iman vardı, bir azim vardı, vatan anlayışı,
millet anlayışı ve şuuru vardı.
Atatürk yurt toprağının
kutlu olduğuna işaret ederken "Türk toprağı!
Sen, seni seven Türk milletinin mezarı değilsin. Türk milleti
için yaratıcılığını göster." demiştir.
Şimdi, bugün sayısız
anıtlar yapılabilir, birçok projeler üretilebilir, fakat,
doksan iki yıl önce bu topraklara gömdüklerimizin, asker, aydın,
ama gencecik evlatlarımızın ruhlarını
şad edecek olan, bu toprakların hayatiyet unsurlarının,
cumhuriyetin temel niteliklerinin canlı, aktif tutulmasıdır.
Atatürk'ün sınırlandırdığı bu vatan toprakları
kutsaldır. Onun üzerinde dost elleri sıkılır, fakat
düşman ayaklarını bastırmamaya azimli olduğumuzu
artık bütün dünya bilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşuna
hız katması, bize eşsiz bir lider sunması açısından
Birinci Dünya Savaşı'na, Çanakkale ruhuna belki çok
şey borçluyuz. Büyük savaşlar tarihte her zaman büyük sonuçlar
doğurmuştur. Ancak, bunca yıl sonra, bizler, bu savaşların
Türkler açısından sonuçlarını kabul edemeyenlerin,
akılları, gönülleri 10 Ağustos 1920 Sevr Anlaşması'na
takılı kalanların önümüzde sergiledikleri oyunları
görmezden gelemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Köşdere,
Çanakkale şehitlerini anmakla ilgili bir konuşma yapan
arkadaşımın sözünü kesmek istemem, ama, siz de, ona göre,
uygun davranırsanız
Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bizim evlatlarımız, vatanı
için savaştılar, canlarını verdiler. Bize bıraktıkları
bu toprakların kıymeti büyük. Ancak, bu ülkenin, bir zafer
sarhoşluğu yaşama lüksü yoktur. Başımızı
kuma gömemeyiz, tarihin yazdıklarına sırtımızı
çeviremeyiz, çünkü, tarihimiz, bu topraklar üzerinde oynanan oyunlar
ile dolu. Dün olduğu gibi bugün de ve gelecekte de, İngilizlerin
görkemli filosunun Boğaz muharebelerinde düştüğü
aczi unutup, yeni bir Çanakkale rüyasının peşinde koşacak
olanlar da çıkabilir. Şüphesiz, o zaman, karşılarında,
Türkiye Cumhuriyeti'nin üstün niteliklerle donatılmış
Silahlı Kuvvetlerini bulacaklardır.
Bizler, çok savaş görmüş
bir milletin mensupları olarak, barışın değerini
biliyoruz, ama, barışı, Atatürk'ün işaret ettiği
gibi, sadece askerî zaferlerin bir sonucu olarak değil, ekonomik
zaferlerin de sonucu olarak yaşamak istiyoruz. Günümüz koşullarında,
dış tehditlere, baskılara uğramadan tam bağımsız
yaşamanın birinci koşulu budur.
Çanakkale Deniz Zaferi her
yıl artan bir coşkuyla kutlanmakta ve törenlere, her
yıl artan bir ilgiyle, yurdun dört bir tarafından katılmaktadırlar.
Artan ilgiye paralel olarak, Çanakkale Deniz Zaferi'nin daha görkemli
kutlanması, aziz şehitlerimizi daha iyi anmak için her türlü
hazırlığı yapmakta ve gereken özeni göstermekteyiz.
Sizi, millî coşkuyu kutlamak ve şehitlerimizi anmak üzere
Çanakkale'ye davet ediyorum.
Bu vesileyle, Çanakkale Deniz Zaferi'nin
92'nci yıldönümünü derin coşkuyla kutluyor ve Çanakkale
ve Gelibolu Muharebeleri'nde can hesabı yapmadan hayatlarını
feda eden aziz şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum,
hepsine Allah'tan rahmet diliyorum. Başta büyük, Ebedî Liderimiz
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ülkemizin kurtuluşunda ve
bağımsızlığa kavuşmasında rol alan
bütün asker, komutan ve sivil devlet adamları ile bütün vatandaşlarımızı
saygı, minnet ve şükranlarla anıyor, müteveffa bütün
şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Çanakkale Savaşları,
Türk tarihinin belki de en önemli savaşıdır. Bugün, özgür
olarak yaşadığımız bu topraklara çok kolay sahip
olmadığımızın bilinmesi gerekir. Allah, bizlere
bir daha böyle bir savaş göstermesin diyor, hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Köşdere.
Gündem dışı üçüncü
söz, yine, Çanakkale Zaferi'nin yıldönümü münasebetiyle söz
isteyen, İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'e aittir.
Sayın Ateş, buyurun efendim.(AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin
92'nci yıl dönümü münasebetiyle, bugün ülkemiz üzerinde oyun
oynamak isteyenlerin, geçmişteki yenilgilerinden ders almaları
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
AZMİ ATEŞ (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Mart Pazar
günü, Çanakkale Zaferi'nin 92'nci yıl dönümü dolayısıyla
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünya tarihinde eşi, benzeri
olmayan bu zaferi bize yaşatanları şükranla, rahmetle
ve minnetle anıyoruz, ruhları şad olsun.
Değerli milletvekilleri, konuşmamı
daha ziyade 18 Mart 1915 tarihinde vuku bulan şanlı Çanakkale
Zaferi'nin altında yatan ruha ve bu ruhun günümüze tuttuğu
ışığa yoğunlaştırmak istiyorum. Ecdadımız
bu zaferi, son derece mütevazı imkânlarıyla, kendisininkiyle
mukayese edilemeyecek kadar güçlü ve çağın en modern silahlarıyla
donanımlı olan emperyalistleri denize dökerek kazanmıştır.
Mehmetçik, komutanlarıyla birlikte, vatanı için, dini
için, namusu için, istiklali için hayatını hiçe sayarak
gül bahçesine girercesine "Ya zafer, ya ölüm!" parolasıyla
gülerek şehadete koşmuştur.
Değerli milletvekilleri,
Mehmetçiğin gülerek şehadete koşmasını, Atatürk
şu veciz cümlelerle ifade ediyor: "Karşılıklı
siperler arasındaki mesafemiz sekiz metre, yani, ölüm muhakkak.
Birinci siperdekilerin hiçbiri kurtulamamacasına tamamen
şehit oluyorlar. İkinci siperdekiler onların yerine
gidiyor. Fakat, ne kadar özenilecek bir sükûnet ve inançla biliyor musunuz.
Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak
bir korku bile göstermiyor, sarsılmak yok. Okuma bilenler, ellerinde
Kur'an-ı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar, bilmeyenler,
kelimeişehadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki
ruh kuvvetini gösteren, hayran olunacak ve tebrik edilecek bir örnektir."
(AK Parti sıralarından alkışlar) "Emin olmalısınız
ki, Çanakkale Muharebesi'ni kazandıran bu yüksek ruhtur."
Değerli milletvekilleri, bakın,
bu yüksek ruhu İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Âkif
Ersoy dizelerinde nasıl dile getiriyor:
"Cehennem olsa gelen, göğsümüzde
söndürürüz.
Bu yol ki Hakk yoludur, dönme bilmeyiz,
yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın
harimi namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer
şehit olsun.
Şu karşımızdaki
mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma
yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün
yanardağlar
Taşıp da kaplasa afakı
bir kızıl sarsar,
Değil mi cephemizin sinesinde
iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı,
vicdan bir;
Değil mi sinede birdir vuran yürek
Yılmaz!
Cihan yıkılsa emin ol bu
cephe sarsılmaz!" (Alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
aziz milletimiz bu mücadeleyi tek vücut hâlinde, düşmanla göğüs
göğse çarpışarak, itilaf devletlerini tarihte görülmemiş
büyük bir hezimete uğratarak kazanmıştır. Konuşmamın
bu noktasında, Balıkesir-Havranlı Koca Seyit'ten bahsetmeden
geçemeyeceğim: İngilizlere ait Ocean isimli zırhlı
gemi, mayınlardan kurtularak, Boğaz'ı ateşe vererek
İstanbul'a doğru seyrediyordu. Seyit Onbaşı, Rumeli
Mecidiye Tabyasındaki ayakta kalan vinci kırılmış
tek topun namlusuna 276 kilogram ağırlığındaki
mermiyi bütün varlığıyla Allah'a sığınarak
insanüstü bir gayretle sürmüş ve ancak üçüncü atışında
Ocean gemisini batırmasıyla savaşın seyrini değiştirmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çanakkale Savaşlarında Mehmetçik olağanüstü
kahramanlıklarının yanında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ateş.
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
savaşta
yaralanan, yardıma muhtaç düşman askerlerinin bile yardımına
koşmuş, yaralarını sarmış, ateş çemberi
altında onları sırtında emin yerlere taşımış
ve hatta, kıt kanaat hayatını sürdürdüğü yiyeceğini,
içeceğini onlarla paylaşmıştır ve böylece,
herkese insanlık dersi vererek dünyayı kendisine hayran
bırakmıştır. Aynı zamanda, bu durum, Mehmetçiğin,
savaş meydanlarında bile, Osmanlı'nın kuruluş
felsefesinin temelini oluşturan "insanı yaşat
ki, devlet yaşasın" anlayışına sahip
çıkmasının da bir göstergesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, Mehmetçiğin bu davranışını
Avustralya Genel Valisi ve eski Anzak askeri Lord Casey, nasıl
dile getiriyor: "Savaşın sonunda bizler, o yarımadadan,
kahraman Türk milletine duyduğumuz derin takdirle ayrıldık.
Gerçekte biz kaybettik, siz kazandınız. Fakat, sonucun böyle
olması, bizlerde Türk milletine olan hayranlığı
artırmaktan başka bir etki meydana getirmiş değildir.
Bir gün yaralılarımızı Türk siperlerine yakın
ve açık bir araziden geçirerek taşıma durumunda kalmıştık.
Beş altı kişilik bir müfreze bu işe giriştiği
zaman Türk siperlerinden hiçbir müdahaleye ya da atışa maruz
kalmadı. Türk askerleri başlarını siperlerinden
çıkarmış ve tam bir insanlık anlayışı
içinde onları izlemişlerdi. Sizler kahraman olduğu
kadar insan ve uygar bir milletin evlatlarısınız."
Değerli milletvekilleri, Çanakkale
Savaşlarında Türkler 250 binin üzerinde, düşman kuvvetleri
de bundan daha fazla insan zayiatı vermişlerdir.
Değerli milletvekilleri, Çanakkale
Zaferi'nin dünya ve Türkiye tarihi açısından sayısız
etkileri olmuştur. Burada Türkiye'ye dönük çok önemli birkaçını
ifade ederek konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Her şeyden önce, bu zaferden
dolayı Birinci Dünya Savaşı üç yıl daha fazla sürmüştür.
Vatan, millet, istiklal gibi kutsallarımızı perçinleyerek
Millî Mücadele'sinin kadrosunu meydana getirmiştir. Unutulmamalıdır
ki, Türk milleti, İstiklal Savaşı'nı Çanakkale'nin
yüksek morali ve tecrübesiyle kazanmıştır. Çanakkale
cumhuriyetimizin mukaddimesidir. Evet, sevgili milletvekilleri,
Çanakkale cumhuriyetimizin mukaddimesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sonuç olarak, dost, düşman
GÜROL ERGİN (Muğla) -
"Sonuç olarak"tan önce Atatürk'e de bir gel, bir de Atatürk'ün
adını an.
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
herkesin,
önünde saygıyla, sevgiyle ve takdirle eğildiği
GÜROL ERGİN (Muğla) - Atatürk'ün
adını bir an.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bırak Hoca ya, konuşmanın başını dinlemedin
mi?
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
cumhuriyetimizi
kuran ve bizlere hediye eden bu yüksek ruhu daha da yüceltmeliyiz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Ayıp, yakışmıyor size ya; ayıp yakışmıyor
ya, konuşmayı dinlemiyorsunuz.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Hangimize
yakışmıyor? Atatürk'ü ağzına almayanlara yakışmıyor.
BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri,
lütfen arkadaşlar
Çanakkale şehitlerimizi anıyoruz,
lütfen
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ama,
bir kere "Atatürk" diyemiyorsunuz.
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Bunun
için
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ateş.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Söze
öyle başladı adam ya. (CHP ve AK Parti sıralarından
gürültüler)
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Ayıptır! Çanakkale
Atatürk yok, cumhuriyet yok!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Ayıptır!
Atatürk'ten bahsetmiyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne
konuşuyorsun? Her zaman böyle yapıyorsunuz!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
- Atatürk'ü sizin telkininizle mi ağzımıza alacağız?
BAŞKAN - Sayın Demirbağ
Lütfen arkadaşlar
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Atatürk sizin malınız mı?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
. Sayın Demirbağ, oturur musunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Atatürk sizin malınız mı, size mi ait?
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
lütfen...
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Zülfü
Bey, Çanakkale'den nasibini alamayanlar, Çanakkale ortamını
bozmaya çalışıyorlar. Üzüntüyle ben de izliyorum.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sen bozmaya çalışıyorsun!
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, Çanakkale şehitlerinin aziz ruhunu muazzep
etmeyelim.
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, dost
düşman, herkesin önünde saygıyla, sevgiyle
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Atatürk olsa
BAŞKAN - Sayın Demirbağ,
lütfen
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
ve
takdirle eğildiği, cumhuriyetimizi kuran
GÜROL ERGİN (Muğla) - Atatürk
dokundu galiba!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sen dışarı
çık, hava al!
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
ve
bizlere hediye eden bu yüksek ruhu daha da yüceltmeliyiz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - On dakika
oldu Sayın Başkan
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Bunun
için, öncelikli olarak bir taraftan gençlerimizi, tarihî, kültürel,
inanç değerleriyle donanımlı, eğitimle mücehhez
hâle getirirken, diğer taraftan da insanımızın
ekonomik ve sosyal refahını muasır medeniyetin üstüne
çıkarma gayretlerimiz yoğun bir şekilde sürmektedir.
İşte "kökü mazide olan ati" özdeyişinin hayat
bulması budur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Atatürk'ten
bahset, Atatürk'ten!
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Bu
vesileyle, bu şanlı zaferi bize armağan eden Gazi Mustafa
Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını
(AK Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Aferin!
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Mehmetçiği ve başta evlatları
olmak üzere her türlü imkânlarını
GÜROL ERGİN (Muğla) - Mecbur
kaldın mecbur! Zorla söylettik, zorla!
AZMİ ATEŞ (Devamla) -
vatanı
için seferber eden ecdadımızı, tekrar, rahmetle, minnetle
ve şükranla anıyoruz. (AK Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Hepsinin
hesabını vereceksiniz, hepsinin hesabını vereceksiniz.
AZMİ ATEŞ (Devamla) - Sayın
Başkana, bu hassas konu dolayısıyla göstermiş olduğu
hoşgörü için teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ateş teşekkür
ederim.
Bizler de Başkanlık olarak
Çanakkale Zaferlerinin Muzaffer Komutanı Gazi Mustafa Kemal
Atatürk başta olmak üzere, bütün şehitlerimizi rahmet, minnet
ve şükranla anıyoruz.
Sayın milletvekilleri gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin sözde
Ermeni soykırımı yasa tasarısıyla ilgili
temas ve görüşmelerde bulunmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne
gitmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1229)
14
Mart 2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Amerika Birleşik Devletleri
Kongresi'nde gündeme alınma ihtimali bulunan sözde Ermeni soykırımı
konulu yasa tasarılarıyla ilgili olarak ABD Kongresi'nde
görüşmelerde bulunmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden
bir Parlamento heyetinin ABD'ne gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Dış İlişkileri'nin Düzenlenmesi Hakkındaki
3620 sayılı Kanun'un 10. Maddesi uyarınca Genel Kurul'un
tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Karar yeter sayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum ve karar yeter sayısını arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetinin Amerika Birleşik Devletleri'ne
gitme tezkeresini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
14.31
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.44
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76'ncı Birleşimi'nin
İkinci Oturumu'nu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının tezkeresinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
tezkereyi tekrar oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, Kâtip
Üyelerimiz arasında ihtilaf var. Elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için dört dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
IV. - ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
(10/428) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 15/3/2007 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
15.03.2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
15.03.2007 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Kemal
Anadol
İzmir
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulu'nun 14 Mart 2007 günlü ve 75 inci birleşiminde okunan ve
aynı günlü gelen kâğıtlarda yayınlanan (10/428)
Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin,
Genel Kurul'un; 15.03.2007 Perşembe günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin lehinde, İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat.
Sayın Özpolat, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta küçük
Dilara olayı olmak üzere, Meclis araştırması talebiyle
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün İstanbul karanlık bir kuşatma
altında. Suç kol geziyor. Dakikada sekiz suç işleniyor.
Suçlular çalışıyor, iktidar bakıyor. Kent, çetelerin
elinde. Yönetimde tarikatlar, sokakta çeteler egemen. İşsizlik
ve adaletsizlik üreten yönetim anlayışı kenti yaşanmaz
hâle getirmiştir. Hukuksuzluk almış yürümüş.
Mağdur değil, suçlu korunuyor. Mazlum İstanbullu evinden
çıkarken yakınlarıyla helalleşiyor. Sağ salim
evine döneceğine kimse güvenemiyor. Çocuklarımız,
gençlerimiz, kadınlarımız, yaşlılarımız
tehlikede. Sokaklar ölüm tuzaklarıyla dolu.
BAŞKAN - Sayın Özpolat,
birkaç saniye rica ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, salonda çok büyük bir uğultu var, lütfen
sükûneti sağlayalım.
Buyurun.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- İstanbullu, özellikle bazı bölgeleri işkence ve eziyet
noktaları olarak adlandırıyor. Kentimiz, mutsuz, güvenlikten
yoksun, tedirgin bir şehir oldu. Kentin göbeğinde, gün ortasında,
bir milletvekili arkadaşımızın çantası gasp
edildi. Polis, suçlu peşine düşeceğine sayın milletvekilimize
efelenmeye çalıştı. O memur, elbette o cüreti İstanbul
Emniyet Müdürü'nden alıyor, çünkü İstanbul Emniyet Müdürü
de aynı anlayışta ve kafada. İstanbul elden gidiyor,
Cerrah yerinde duruyor, İçişleri Bakanı yerinde oturuyor.
Kapkaç, gasp, hırsızlık, şiddet, cinayet, açık
bırakılan ölüm çukurları, yetkililerin sağlam dediği
ancak ansızın içindekilerin üzerine yıkılıveren
evler, metro kazısı sırasında oluşan ölümler,
zarar gören yapılar, tünel kazılırken çatlayan duvarlar,
doğal gaz çalışmaları sırasında tehlike
atlatan mahalleler
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, hem iktidar hem muhalefet sıralarındaki
arkadaşlar, eğer sayın milletvekilini dinlemek istemiyorsanız
ayrı!.. Lütfen...
Buyurun Sayın Özpolat.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
-
yol kesen eşkıyalar, yol vermeyeni denize atıp öldüren
suç makineleri; onlarca kişinin ölümüne neden olduğu
hâlde göz göre göre önlem alınamayan E-5'teki ölüm bariyerleri,
bağlantı noktaları belli olmayan, öylece yarım
bırakılmış atıl ve trajikomik durumdaki üst
geçitler; deprem kapıda beklerken sahip çıkılmayan erken
uyarı sistemi, dinlenmeyen bilim adamları, feshedilen Deprem
Konseyi; kaderine terk edilmiş İstanbul'un 32 ilçesi, imar
planları ve yapılaşma koşulları değiştirilerek
yandaşlara açılan yeni rant alanları. Örnekler o kadar
ki saymakla bitmiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbul yönetilemiyor, İstanbul talan
ediliyor. İstanbul çığlık çığlığa
"imdat" diyor, ama duyan yok. İktidar rantla ilgilenirken
halkı kaderine terk ediyor.
(Konya Milletvekili Ahmet
Işık'a hitaben)
Dinlemiyorsan dışarı
çıkarsın arkadaşım. Bu kadar önemli bir konu konuşuyoruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özpolat,
Genel Kurula hitap ediniz.
AHMET IŞIK (Konya) - Kabalık
yapma! Kendine gel!
BAŞKAN - Sayın
Işık, lütfen
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Terbiyesizlik yapma! Orada oturuyorsun ve konuşuyorsun! Terbiyesiz
adam!
AHMET IŞIK (Konya) - Kabalık
yapma!
BAŞKAN - Sayın Özpolat
Sayın Özpolat, Genel Kurula hitap ediniz.
AHMET IŞIK (Konya) - Konuşmanı
yap! Bu şekilde ikaz edilmez! Ayıp!
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Otur be! Terbiyesiz seni! Sus
Kulağımın dibinde konuşuyorsun!
Terbiyesiz!
AHMET IŞIK (Konya) - Terbiyesiz
sensin! Kabalık yapma!
BAŞKAN - Sayın
Işık, lütfen
Sayın Özpolat, Genel Kurula
hitap ediniz!
AHMET IŞIK (Konya) - Konuşmanı
yap! Konuşmanı yap! (CHP sıralarından "Ne oluyor?",
"Ooooo" sesleri, gürültüler, kürsü önünde toplanmalar; AK
Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Lan bağırma! Sen kim oluyorsun? Çakal! (AK Parti ve CHP
sıralarından ayağa kalkmalar, kürsü önünde toplanmalar,
gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) - Tüuu!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 14.58
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : MEHMET DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76'ncı Birleşimi'nin Üçüncü
Oturumu'nu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, lütfen oturur musunuz.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
kürsüde olan hatip ve dinleyici olan arkadaşlarımızın
birbirlerine olan saygısı, sevgisi, ilgisi devam ettiği
müddetçe Genel Kurul çalışmalarımızı çok rahat
bir şekilde sürdüreceğiz. Belki, bazen eksik anladığımız
kelimeler olabilir, yanlış anladığımız
cümleler olabilir. Onun için, millete karşı olduğu gibi,
birbirimize karşı da hoşgörülü davranmaya bütün milletvekili
arkadaşlarımı tekrar davet ediyorum.
Buyurun Sayın Özpolat. (CHP
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan, izin verirseniz, çok karıştı, baştan
başlayabilir mi?
BAŞKAN - Başlattım zaten
Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sağ olun efendim.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta küçük
Dilara olayı olmak üzere, İstanbul'u kuşatan temel sorunlar
hakkında Meclis araştırması açılması talebiyle
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, İstanbul, karanlık bir kuşatma
altında, suç, kol geziyor, dakikada sekiz suç işleniyor.
Suçlular çalışıyor; iktidar bakıyor. Kent, çetelerin
elinde. Yönetimde tarikatlar, sokakta çeteler egemen. İşsizlik
ve adaletsizlik üreten yönetim anlayışı kenti yaşanmaz
hâle getirmiş. Hukuksuzluk almış yürümüş. Mağdur
değil, suçlu korunuyor. Mazlum İstanbullu evinden çıkarken
yakınlarıyla helalleşerek çıkıyor. Sağ
salim evine akşam döneceğini bilemiyor. Çocuklarımız,
kadınlarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız
tehlikede. Sokaklar ölüm tuzaklarıyla dolu. İstanbullu,
özellikle bazı bölgeleri işkence ve eziyet noktaları
olarak adlandırıyor. Kentimiz, mutsuz, güvenlikten yoksun,
tedirgin bir şehir oldu. Kentin göbeğinde, gün ortasında,
bir milletvekili arkadaşımızın çantası gasp
ediliyor. Polis, suçlunun arkasına düşmesi gerekirken sayın milletvekilimize efeleniyor.
Bu memur elbette bu cüreti emniyet müdüründen alıyor, çünkü,
emniyet müdürü de aynı anlayışta ve aynı kafada.
İstanbul elden gidiyor, Cerrah
yerinde duruyor, İçişleri Bakanı yerinde oturuyor.
Kapkaç, gasp, hırsızlık, şiddet, cinayet, açık
bırakılan ölüm çukurları, yetkililerin "sağlam"
dediği, ancak ansızın üzerine yıkılıveren
binalar, metro kazısı sırasında oluşan ölümler,
zarar gören yapılar, tünel kazılırken çatlayan duvarlar,
doğal gaz çalışması sırasında tehlikeye
atılan mahalleler, yol kesen eşkıyalar, yol vermeyeni
denize atıp öldüren suç makineleri, onlarca kişinin ölümüne
neden olduğu hâlde göz göre göre önlem alınamayan E-5'teki
ölüm bariyerleri, bağlantı noktaları belli olmayan,
öylece yarım bırakılmış, atıl ve trajikomik
durumdaki üst geçitler, deprem kapıda beklerken sahip çıkılmayan
Erken Uyarı Sistemi, dinlenmeyen bilim adamları, feshedilen
Deprem Konseyi, kaderine terk edilen İstanbul'un otuz iki ilçesi,
imar planları ve yapılaşma koşulları değiştirilerek
yandaşlara açılan yeni rant alanları... Örnekler o kadar
ki saymakla bitmiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbul yönetilemiyor, İstanbul talan
ediliyor. İstanbul, çığlık çığlığa
"imdat" diyor, ama duyan yok. İktidar rantla ilgilenirken
halkı kaderine terk ediyor. İstanbul, çıkar odaklarının
elinde oyuncak oldu. 1994'ten bu yana İstanbul'u yöneten bu anlayış,
bu kenti sadece rant kapısı olarak görüyor. Proje yok, hizmet
yok, İstanbul can çekişiyor. İstanbul, siyaset-ticaret-tarikat
şeytan üçgeni tarafından yutulmuş; İstanbul
ağa dolanmış balık gibi çırpınıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; küçük Dilara'nın feci şekilde ölümü, dikkatleri
bir kez daha, iktidar odaklarıyla yandaşlık bağı
güçlü olduğu için kentimizi parselleyen müteahhitlere yöneltti.
İstanbul bugün, çekici rant nedeniyle özellikle bu yandaş
sermaye gruplarının işgali altında. İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin 2006 yılında açtığı
949 ihalenin 419'u pazarlık usulüyle veriliyor. İhalelerin
yüzde 46'sını belediye şirketleri alıyor. İhalelerin
şeffaflaşması yönündeki sesler duyulmuyor bile. Müteahhitlerin
verdikleri teminat mektuplarının yüzde 90'ı Albaraka
Türk, Kuveyt Türk, Asya Finans ve Türkiye Finanstan sağlanıyor.
Bu müteahhit firmalar yandaşlık bağıyla işleri
alıyorlar. Denetim mekanizması olmadığı
için taşerona veriyorlar. Örneğin, 12 trilyona alınan
ihale 6 trilyona taşerona veriliyor. Taşeronun yeterliliğini
araştıran, denetleyen yok. Firma sahibi Başbakanın
yakını olunca denetim elemanı iş yapamıyor;
bu firmalar işleri çoğu kez zamanında teslim etmiyorlar,
eksik yapıyorlar, yanlış yapıyorlar. İstanbul'un
parası heba oluyor. Kimsenin haberi olmuyor, ta ki küçük Dilara
olayındaki gibi işler ters gidene kadar.
İhmaller o denli büyük ki, gün
geliyor masum bir yavrunun canına mal oluyor. İhmal şampiyonlarının
açık bıraktığı bir çukur küçük yavrucuğu
annesinin elinden alıp yutuyor. Bu olay sıradan bir kent kazası
değildir. Bu olay simge bir olaydır. Burada konu belediye
ihaleleridir. Tarikat-siyaset-ticaret üçgeni işin kaymağını
götürürken, halkın payına düşen ölüm oluyor, acı
oluyor, eziyet oluyor. Aslında daha önce de aynı ihmaller
yüzünden birçok kişi benzer biçimde hayatını kaybetti,
ancak, rögar faciası büyük tepki yarattı, medya işin üstüne
gitti, kirli ilişkiler sorgulanmaya başladı.
Dilara'yı yutan ihmalin müteahhidi
olan firmanın kerameti de çabuk anlaşıldı. Birlik
Vakfı ve iktidar bağlantısı ortaya çıktı.
Birlik Vakfının üyeleri arasında Başbakan Tayyip
Erdoğan, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Ömer
Dinçer gibi isimlerle birlikte rögar faciasının müteahhidi
olan firmanın sahibi de var.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hangi
gazeteden okudun?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Cumhuriyet
mi?
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Hatta bu firmalardan birinin avukatı Kadir Topbaş'ın
da avukatlığını yapmış. İlişkiler
son derece iç içe geçmiş.
Söz konusu ayrıcalıklı
firma Dilara cinayetinde suçu taşerona attı. Yalan dolan,
aymazlık, sorumluluktan kaçma numaraları derken, kamuoyu
bunları yutmadı, sonunda işin faturası İSKİ
Genel Müdürüne kesildi, görevden alındı. Sanıyorlar
ki bu cinayete neden olan kirli ilişkilerin üstü de böylece örtülecek.
Değerli milletvekilleri, bu
iş böyle kapanmamalıdır, çünkü, Dilara'yı ve
İstanbul'u yutan, kirli çıkar ilişkiler zinciridir. Bu
ihmaller zincirinin bir halkası elbette ki İSKİ Genel
Müdürüdür, ama, ondan da öncesi İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı vardır. Sayın Topbaş görevinin gereğini
yapmıyor. Tek bildiği, altyapı eksikliğinden, trafikten,
çukurdan şikâyet eden yurttaşları tıpkı Başbakanın
yaptığı gibi azarlamak. Böyle Belediye Başkanlığı
olmaz. İstanbul gibi kozmopolit bir kentin Başkanı gerektiğinde
Başbakandan daha kudretli olmalıdır, ama, bir türlü
olamıyor, çünkü, sorumluluk konusunda en tepede Başbakan
Tayyip Erdoğan bulunuyor.
İstanbul'u Sayın Başbakanın
bizzat yönettiği biliniyor. Hangi ihale kime verilecek, ona
soruluyor. Dolayısıyla, İstanbul'un bugün bu hâlde olmasından
Sayın Erdoğan birinci derecede sorumludur. İstanbul'u
tarikatçı, şeriatçı, yandaş firmalara teslim etme
eğilimi Sayın Erdoğan'ın Belediye Başkanı
olduğu dönemlerde başlamıştır.
İşin ehli olmayan
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Cumhuriyet
ağzıyla konuşup durma, yeter ya!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kaynak,
Cumhuriyet Gazetesi mi?
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Merak ediyorsanız, araştırma önergesini kabul ederseniz.
Yüreğiniz sıkıyorsa gelir konuşursunuz.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Doğru konuş
o zaman.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Kabul edin, araştıralım.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Kabul edin o zaman.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen tartışmayalım.
Sayın Özpolat, Genel Kurula
hitap edin.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Doğruysa
ispat edin.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Kabul edin
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar
Buyurun.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Tarikat-siyaset-ticaret işte bu dönemde palazlanmıştır.
Bu sermaye grupları o dönemde güçlenmeye başlamıştır.
Şimdilerde siyaset, iktidarın olanaklarıyla iyice
pervasızlaşmışlardır. Dolayısıyla,
Birlik Vakfının üyesi olan firmalara ve uzantılarına
çeşitli ayrıcalıklar yaratan kişi, Başbakanın
ta kendisidir ve Dilara'nın ölümüne giden yolu açan da Sayın
Başbakandan başkası değildir.
Bir kenti yönetmek, bir ülkeyi yönetmek
ciddiyet ve sorumluluk gerektirir. Siyasi iktidarlar yurttaşlarının
can güvenliğinden birinci derecede sorumludurlar. Bugün bu
sorumluluğun gereği yerine getirilmemektedir. Dilara'nın
katili ticaret-siyaset-tarikat şeytan üçgeni ise, onun da sorumlusu
Başbakandır.
Bize göre, İSKİ Genel Müdürü
gitti ama, asıl sorumlular yerinde oturmaktadır. Dolayısıyla,
acilen İstanbul'u bu hâle getiren mekanizmanın sorgulanması
ve kırılıp dağılması gerekmektedir.
Yüce Meclisimiz İstanbul'u
kemirmekte olan karanlık çıkar ilişkilerinin araştırılmasının,
tüm boyutların ortaya çıkarılmasının yolunu
mutlaka açmalıdır. Aksi hâlde, dünya kültür başkenti
olacağı söylenen İstanbul'dan geriye hiçbir şey
kalmayacaktır.
İşte tüm bu nedenlerle,
Meclis araştırmasına ilişkin önerimizin kabul edilerek
anılan sorgulara çözüm aranmasının sağlanmasını
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin aleyhinde, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
İkinci sıradaydı benim konuşmam Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
birinci sıradaki arkadaşımız hakkını
başka bir arkadaşa devrettiği için, o bakımdan bir
sıralama hatası oldu.
Önerinin aleyhinde, İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahin.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Hakkında
soruşturma istenenlerden, değil mi?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Arananlardan!
BAŞKAN - Sayın Şahin,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İDRİS NAİM ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partili bir grup milletvekilinin
İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki uygulamalarla ilgili,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yatırım ve
hizmetleriyle ilgili olarak Meclis Başkanlığına
sunmuş bulundukları araştırma önergesinin aleyhinde
ve konunun açıklığa kavuşması bakımından
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclis normal gündemini icra etmek üzere çalışırken,
çalışması gerekirken, zaman zaman bu tür araştırma
önergeleri, soruşturma önergeleriyle meşgul edilmek gibi
bir uygulamayı yaşamaktayız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne demek? Anayasal hakkımız değil mi?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Niye meşgul etmek olsun canım?
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Bugün, Cumhuriyet Halk Partililerin gündem değiştirmek,
hedef saptırmak amacıyla ortaya koydukları
GÜROL ERGİN (Muğla) - Haksızlıkları
gündeme getirmek anormal mi oluyor?
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
İstanbul Büyükşehir Belediyesi gerçeğini
sizlerle paylaşmak isterim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yani,
Dilara gündemde değil mi? O ölen çocuk gündemde değil mi, o
Dilara? Yazık değil mi? Hiç mi üzüntü duymuyorsunuz?
GÜROL ERGİN (Muğla) - Biraz
da dokunulmazlıklara değinelim!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen, dinleyelim efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Dokunulmazlık
konunuza değinelim!
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Amaçları gerçekleri saptırmak olmakla birlikte,
asıl konuya, asıl gerçeğe müsaadenizle hep beraber bir
göz atmamızda büyük fayda var.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Neyin gerçeği saptırılıyor? Ayıp
ya!
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Esasen her şerden bazen hayırlar da doğar.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yaptığınız
şer zaten, bütün yaptığınız şer!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Otur
Otur
BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen
efendim, lütfen
GÜROL ERGİN (Muğla) -
İnşallah hayra dönecek.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bir Meclis araştırmasına "Şer"
demek doğru mu?
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan önergenin giriş cümlesinde
"On beş yıldır Büyükşehir Belediye Başkanlığınca
yapılan altyapı ihalelerinin yandaş firmalara verildiği
ve belirli bağlantılarla bu ihalelerin gerçekleştirildiği"
gibi, son derece afaki, dayanaksız, desteksiz
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Bak, söylerken
bile mahcup söylüyorsun bunları.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
ve gerçeklerden uzak bir iddiayla tamamen yüce Meclisi
meşgul etme amacına yönelik bir iddiayla karşı
karşıyayız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Öyle
"Meşgul etme" deyip durma ya! Ne demek meşgul etmek?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Meşgul etmeyecekseniz konuşmayın, bırakın.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ve Türkiye'nin
on beş yılı yüce milletimizin gözünün önündedir. Sadece
yüce milletimizin ve Türkiye'nin değil, dünyanın da gözünün
önündedir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
İstanbul milletin gözünün önünde, İstanbul'un hâli milletin
gözünün önünde!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Kazansaydınız.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - İstanbul
İstanbul
Ah on beş yıl önceki
İstanbul! On beş yıl önceki İstanbul'a başlangıcında
bir nazar etmekte büyük fayda var. 1994 yılı, 1993 yılı,
1992 yılı İstanbul'un gerçekten hatırlanmaya değer
yıllarıdır. O günler hatırlanmalı ki, 93, 92,
91 yılları hatırlanmalı ki, 2005, 2004, 95, 96, 97,
98 yıllarının, altın yılların değerini
görebilelim, fark edebilelim. Ben teşekkür ederim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Millet
sokağa çıkamıyor, hangi altın yıl? Sokağa
çıkılmıyor, sokağa!
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - İstanbul
1994, 1993 yılı, yani, bundan on
dört yıl-on beş yıl önceki İstanbul'un fotoğrafı
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Hangi altın yılı?
BAŞKAN - Sayın Ergin, Sayın
Akıncı, lütfen efendim
GÜROL ERGİN (Muğla) - Arsızlık,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekârlık,
hepsi diz boyu.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Bundan on beş yıl önceki İstanbul fotoğrafı:
Trafiği keşmekeş, içinden çıkılmaz; çöpleri
kaldırımları, meydanları doldurmuş; su deseniz,
yeni doğan çocuklar, suyun, her gün içilen, yemeklerde kullanılan,
banyoda kullanılan bir madde değil, âdeta insanların
kanser gibi hastalıklardan iyileşmesine vesile olan bir
ilaç olduğunu zannettiği bir İstanbul.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Konuya gel, konuya.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Hem
adaletten kaçacaklar hem de konuşacaklar.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Dayanak aldığınız, destek aldığınız
ve delil olarak ortaya koyduğunuz medyanın, gaz maskeleri,
insanlara solunum maskeleri dağıttığı bir
İstanbul ve İstanbul susuz, İstanbul kirli, İstanbul
keşmekeş, böyle bir İstanbul on beş yıl önce.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Beş beter, beş beter şimdi.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sizden
önce İstanbul'da su yok muydu?
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - On dört yıl önce, hakikaten bir devrim yaşadı,
bir değişim yaşadı ve o günden sonra İstanbul
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Talan, vurgun, soygun
Mimarlar Odası Başkanına sorun.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
ve İstanbullu, gerçekten İstanbul'un bir kent
olduğunu, İstanbul'un bir tarih kenti, İstanbul'un bir
turizm kenti, İstanbul'un bir yerel yönetim anlayışıyla,
yeni yerel yönetim anlayışıyla yönetilen bir kent olduğunu
fark etti ve fark etmeye devam ediyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
İhale vurgununda devrim yaptınız!
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - İstanbul'un imarı için, İstanbul'un inşası
için, Türkiye'nin imarı için, Türkiye'nin inşası için çalışmak
gerek, bir şeyler yapmak gerek. Herhâlde, çalışırken,
iş yaparken nasıl çalışıldığını,
hangi mekanizmalarla, hangi kanunlarla çalışıldığını
bilememek gibi bir bilgisizliğin sahibi olan bu imza sahipleri,
ihale nedir, İhale Kanunu nedir, nasıl yapılır,
neyle yapılır, bunları bilmeden
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşuyorsun sen ya!
GÜROL ERGİN (Muğla) - Adaletten
kaçıyorsun. Bilgisiz senin gibi olur. Dokunulmazlık
zırhına bürünüyorsun. Sen, bir yargılan bakalım.
BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen
efendim
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yargının önüne çıkın da göreyim sizi.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
şu anda yapmaya çalıştığınız
gibi, sataşmalarla, birtakım asılsız iddialarla
İstanbul gerçeğini karalamaya çalışırsanız
bunda başarılı olamazsınız. (CHP sıralarından
gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yargının önüne çıkın.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Adaletin
önüne geçin göreyim. Nereye kadar kaçacağını sanıyorsun?
Önce aklan da gel. Önce aklan.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Çünkü, İstanbul bir gerçektir. İstanbul'un son
on dört yılı altın yıllardır, başarılı
yıllardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) - Hepinizin
durumu aynı da onun için alkışlıyorsunuz, alkışlayın.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - İstanbul Belediyesi devletin bir kurumudur,
İstanbul Belediyesi bir kanunsuz örgüt değildir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Aklan da gel!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sen aklan da gel! Aklan da gel! Aklan.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - İstanbul Belediyesinde sizin mensubu olduğunuz
partinin de yönetimi olmuştur. O da yine hukuki olarak işbaşına
gelmiştir ama, yaptıkları ortadadır, yapamadıkları
da hafızalardadır, hâlâ da gündemdedir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Adaletten kaçılmaz.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Dosyalarının
hesabını ver.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - İstanbul Belediyesi, tüm devlet kurumlarında
olduğu gibi, tüm devlet kurumları gibi, denetime tabi bir
kurumdur. Öyle denetime tabi ki, şu anda sizin yapmaya çalıştığınızı
bundan dört sene öncesinde, beş sene öncesinde, 98 yılından
itibaren, yedi sene öncesinden itibaren, 55, 56, 57 numaralı
Cumhuriyet Hükümetlerinin sayın bakanları, onların
emrindeki sayın müfettişler, Sayıştay kurumu
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sizin numaranız kaç?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Siz kaç numaradasınız?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Ne demek
"56 numaralı Cumhuriyet Hükümeti" yahu?
GÜROL ERGİN (Muğla) - Bunlar
numaracı!
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
ve değerli cumhuriyet savcıları, yargı
makamları, yandan, alttan, üstten, arşivden, çapraz, derininden,
yüzeyinden, gazete haberlerinden, Cumhuriyet Halk Partisi merkezli
ihbarlardan, andıçlardan, bütün dedikodulardan, fiskoslardan
yola çıkarak
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sen bir yargılan önce, yargılan.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
bütün inceliğiyle denetlemişler, incelemişler,
ama
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Göster,
göster, komisyonda göster.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
bugüne kadar hamdolsun herhangi bir yüz kızartıcı
durumu tespit edememişlerdir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Yıl 1997 değil, 2007'deyiz. Siz, hâlâ,
1997'nin, 1995'in defterlerini karıştırarak, 2007'nin
gündeminde kendinize bir nefes almaya çalışıyorsanız
GÜROL ERGİN (Muğla) - Türk
adaletinden kaçan sen değil misin?
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
doğrusu, eski defterleri karıştırarak
bir yere varamazsanız; karıştırıla karıştırıla
defterlerin sayfaları eskidi artık, eskidi, eskidi. Yeni
şeyler söyleyin, yeni iddialar getirin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kaldır
dokunulmazlığı yahu! Kaldıramıyorsunuz.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - İstanbul Büyükşehir Belediyesi, dün de bugün
de, hamdolsun, milletinin huzurunda, şehre karşı sorumluluğunun
bilincinde, hızla, hizmetlerine, yatırımlarına
devam etmektedir. Altyapı yatırımları, üstyapı
yatırımları, kültür hizmetleri, sağlık hizmetleri,
sosyal hizmetler
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çukura
düşen çocuklar
Ölen çocuklar
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
eğitim hizmetleri, her alanda hizmetine devam etmektedir.
Hizmet yapılırken birtakım sıkıntıların
olması mümkündür, muhtemeldir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bu yazıdan
haberiniz var mı sizin?
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Çalışan insan ve çalışan kadroların
bazı eksiklikleri olabilir.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
"Hizmet yapılırken haksızlık, hırsızlık
yapılabilir" diyor. İtiraf bu!
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Elinize iki tane gazete kupürü alıp bütün İstanbul
Belediyesini, İstanbul Belediyesinin binlerce yatırımını
ve 30 bin küsur çalışanını töhmet altında
bırakacak bir çabadan bir yere varamazsınız, varmanız
da mümkün değildir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bu yazıdan
haberiniz var mı sizin?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Ne kadar yağma, o kadar hırsızlık!
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye'deki
bütün yerel yönetimler, özellikle AK Partinin sorumluluğundaki
yerel yönetimler, bugün milletiyle ve şehir halkıyla,
şehirlerinin halkıyla bütünleşmiş vaziyette hizmetlerine
doludizgin devam etmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bunlar sizi kıskandırabilir, bunlar sizi rahatsız edebilir,
ama, daha iyisinin nasıl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bizi kanun kaçakları rahatsız ediyor. Kanun kaçakları
rahatsız ediyor bizi. Herkes yargılansın bir görelim
bakalım.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
yapılacağını ortaya koymaya çalışmanız
yerine, birtakım iddialarla, alakasız, asılsız iddialarla
yüce Meclisi ve yüce milleti meşgul etmek çok doğru bir davranış
olmasa gerek genel siyasetimiz adına ve özellikle sizin siyasetiniz
adına.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yaptığınız
yanınıza kâr mı kalacak? Yanlışlarınızı
söylemeyecek miyiz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Mahkemeye
git, mahkemeye!
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Birtakım evhamlarla, birtakım duyumlarla iddialarda
bulunmak hiç de yakışmıyor, hiç de sonuç vermiyor
doğrusu.
Değerli milletvekilleri,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağlısı
İSKİ Genel Müdürlüğünde yapıldığı
iddia edilen ve gerçekten de yapılmış olan 12 milyon
YTL'lik iki tane iddiayla ilgili olarak bir gazetemizde çıkan
haber üzerine, İSKİ Basın Müdürlüğünün o gazeteye
ve tüm kamuoyuna ve bu vesileyle de sizlere açıklamak durumunda
olduğum gerçek şudur: 12 milyon YTL'lik iki tane ihalenin birisi
9,6 milyon YTL'ye, diğeri de 6 milyon YTL'ye ihale edilmiş -iddiasında-
12 milyon YTL'ye almış olan her iki müteahhidin üzerinden
işler devam etmiştir, devam etmektedir, ama, durup dururken
birileri "Efendim, bu alınmış, falancaya verilmiş
"
Verildiğine dair bir kayıt yok, bir belge yok, bir işaret
yok.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Var, var.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Ama, kendi söyler, kendi dinler.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Sen iyi bilirsin o işleri.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - İddiayı ortaya koyarsınız, koyuyorsunuz;
"Siz uğraşın AK Partililer, siz uğraşın
İstanbul Büyükşehir Belediyesi; bizim görevimiz iddia
etmek, ihbarları aktarmak, ne yaparsanız yapın."
Böyle bir mantık yok. İddia eden, iddiasını ispat etmek
durumundadır. İddiasını ispat edemeyen, belgesini
ortaya koyamayan
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Dokunulmazlığı kaldırın.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
biraz önceki sayın sözcünün yaptığı
gibi, buraya, önüne yazılmış, kim tarafından yazılmışsa
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşuyorsun sen ya!
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
getirilmiş olan bir metni kırık dökük okuyarak
iddiada bulunulamaz, yok böyle bir şey. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Araştıralım.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Kırık dökük iddialarla buraya gelinemez. Hayatında
belki İstanbul gerçeğini bilmeyen, İstanbul'da bir tiyatroya
gitmemiş olan, şehir tiyatrosunun yolunu bilmeyen
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Siz kapatıyorsunuz
tiyatroları.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
spor karşılaşmasına gidemeyen, gitmeyen
birisi, gelip de burada İstanbul Belediyesi üzerine nutuk
okuyarak
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Sen tiyatroya gidiyor musun?
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
mektup okuyarak iddiada bulunamaz, bulunmamalıdır.
(AK Parti sıralarından alkışlar) İstanbul Belediyesi,
rastgele, bir paragrafla kötülenebilecek, bir paragrafla
araştırma konusu yapılabilecek, sıradan küçük
bir belediye değildir.
BAŞKAN - Sayın Şahin,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - 14 milyon insanın yaşadığı belediyeyle
ilgili iddia, biraz daha ciddi, biraz daha delilli, biraz daha insaflı
olmak durumundadır.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Açalım araştırmayı, görelim bakalım.
Başbakan kendisi gelsin, seni niye konuşturuyor?
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Çalakalem bir paragraf iddiayla İstanbul Belediyesi
hakkında ve İstanbul Belediyesi üzerinden AK Parti hakkında
iddia geliştirmek çok doğru değildir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Sana da dokunacaklar.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Yolsuzlukları
araştıralım, yoksa aklanırsınız, ne korkuyorsunuz?
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Bu, sadece zaman kaybından başka bir şey değildir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Asıl sizin gibiler bu Meclisin zaman kaybı.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul
Büyükşehir Belediyesindeki uygulamalarla ilgili olarak
Cumhuriyet Halk Partili, maşallah, 41 tane imzayı taşıyan
BAŞKAN - Sayın Şahin,
konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
araştırma önergesinin, tamamen gerçek dışı,
hilafı hakikat
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Araştıralım,
ne olacak?
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
ispattan uzak, ispatı namümkün, yani mümkün değil,
ispat delilleri ve gerekçesi olmayan bir hayal iddia, bir ütopya,
bir ütopya iddia olduğunu özellikle belirtmek istiyor ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesini ve diğer belediyelerimizin
uygulamalarını saatlerce, günlerce ancak konuşursak
anlayabiliriz. Zamanınız varsa İstanbul Büyükşehir
Belediyesini bir özel oturumda görüşebiliriz ya da bunun
için
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Araştıralım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hadi kabul edin.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
İstanbul Büyükşehir Belediyesini ziyaret
ettiğinizde bir brifing alabilirsiniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hadi kabul edin de araştıralım.
BAŞKAN - Sayın Şahin,
konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yüreğin
yetiyorsa "evet" de, evet.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Sayın milletvekilleri
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yüreğin
yetiyorsa "evet" de.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkındaki
bu asılsız
GÜROL ERGİN (Muğla) -
"Ben temizim" diyen "evet" desin.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) -
kurusıkı iddia
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kurusıkı senin partinin programı. Ne biçim
konuşuyorsun sen!
BAŞKAN - Sayın Şahin,
konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Çünkü, yazılan her şey desteksiz, yazılan
her şey delilsiz, yazılan her şey afaki, yazılan her
şey, iddia edilen her şey, tabiri caizse, karnından konuşma.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şahin,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Bu tür iddialarla bu Meclis, yüce Meclis meşgul edilmemelidir
diyor ve bu araştırma önergesinin aleyhinde görüşümüzü
ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bırak ispat edelim, bırak!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Korkuyorsun değil mi?
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özpolat.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, sözcü arkadaşımız
BAŞKAN - Sayın Özpolat, konuşmanız
sırasında "şeytan üçgeni" ifadeleri dâhil,
her türlü sözler vardı. Bak, dikkat ediniz, metninizi okursanız,
orada vardır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Üçgen de var beşgen de Sayın Başkan!
BAŞKAN - Ama, burada konuşanlara
karşı
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Ama bir şey
BAŞKAN - Lütfen okuyun. Getireyim,
bakın hemen.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Ama bir şey söyleyeyim.
BAŞKAN - Oturur musunuz.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu'na
söz vereyim, lütfen, sonra
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, bir cümle
BAŞKAN - Efendim, oturun, sonra
vereceğim, buyurun oturun siz, bakayım.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
bakınız, burada bütün milletvekili arkadaşlarımız
irticalen konuşmalarına veya okuduğu metinlere çok
iyi dikkat etsinler. O ifadeleri ben gayet yakinen duydum. Siz öyle
bir ifadeleri uygun buluyor musunuz? Ama bu Grup saygın bir
şekilde dinledi. O bakımdan, her birimizin konuşmalarındaki
içeriğe çok iyi dikkat etmemiz gerekir. Hukuk hepimize lazımdır.
Arz ederim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Mahkemeden
kaçanlara da lazım, adaletten kaçanlara da lazım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hocaya
da lazım.
BAŞKAN - Grup önerisinin lehinde,
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu.
Buyurun Sayın Hacaloğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; vermiş
olduğumuz araştırma önergesinin sahiplerinden biri
olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel eski İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısını dinledik.
İddialarda bulundu, savunmaya çalıştı. Ancak,
ben, bir eski kaymakamın "karnınızdan konuşuyorsunuz"
şeklindeki ifadesini gerçekten yadırgadım. Gerçekten,
böyle bir ifadenin, Türkiye devletinde yöneticilik yapmış
bir kişiye yakışmadığını belirtmek
istiyorum. Tabiatıyla haklı, tabiatıyla kendisi o
çarkın içindeydi. Tabiatıyla, büyük bir çabayla, o bataktan
kendisini kurtarmaya çalıştı.
Değerli arkadaşlarım,
bir yavruyu kaybettik. O, vesile oldu, keşke olmasaydı.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Yavru
üzerinden siyaset!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Ama, o çerçeve içinde, İstanbul'u konuşuyoruz. Tabii, o yavrunun
rögara düşerek vefatı bir adli olay, ona girmeyeceğim.
O konuda takibat yapılacaktır. Ama, şu bilinmelidir
-benden evvel konuşan arkadaşım da ifade etti- bu, bir
kent kazası değildir. Bu olay, kent rantlarını, büyükşehir
ihale vurgunu gelirlerini paylaşmaktan başka gözleri hiçbir
şey görmeyen ilgililerin topluca işledikleri bir cinayettir
arkadaşlar. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul Büyükşehir Belediyesini, milletvekilleri ve
siyasetçiler olarak, yakından izlememiz, değerlendirmemiz
lazım. Çünkü, on yılı aşkın süredir İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde aynı siyaset iktidar oldu ve
bundan on yılı aşkın süre evvel orada iktidar olanlar,
son beş yıldır, Türkiye'de, Başbakan da dâhil olmak
üzere, bakan olarak, üst düzey bürokrat olarak, milletvekili olarak
ve müsteşar olarak Ankara'da devleti yönetmekteler. İstanbul'da,
İstanbul Belediyesinde o zaman çöreklenmiş olan yapı,
bugün devlete taşınmıştır. O bakımdan,
İstanbul'da olanların perde arkasını görmek, gerçekleri
ortaya çıkarmak, bugün, devlet yönetiminde karşı karşıya
kaldığımız sorunların da temelinde neler yattığını
anlamamıza yardımcı olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ihalelerinin
Biraz evvel,
o dönemde Genel Sekreter Yardımcılığı yapmış
olan Sayın Naim Şahin'in dediği gibi değil, birçok
boyutlarıyla İhale Kanunu'na aykırı uygulamalarla,
içeriden dışarıya sızdırılan bilgilerle,
danışıklı dönüşüklü ihaleler oluşturularak,
yönetime yakın olan müteahhitler kayırılarak ve gizli
olması gereken maliyet değerleri içeriden dışarıya
taşınarak, doğal afet koşullarında uygulanması
gereken 21/B maddesine göre yapılması gereken uygulamanın,
yani, özel davet üzerine yapılan uygulamanın yaygınlaştırılarak,
doğal afet koşulları olmadan, sınırsız
bir şekilde belirli kişilere iş paylaşımı,
dağıtımı sağlamak üzere ihaleler yapılması.
Elimde listeler var, bu tür yapılan ihalelerin listeleri var.
Şimdi zamanım yok; ama, araştırma için eğer izin
verirseniz, kabul ederseniz, burada, ayrıntılarıyla,
neyin, nerede, nasıl yapıldığını hep beraber
görürüz.
Değerli arkadaşlarım,
bir hususun çok önemle altını çizmek istiyorum: İstanbul
ihalelerinde, Büyükşehir tarafından yapılan ihalelerde,
genellikle büyük bölümüyle iktidara yakın olan firmalara
işler verilmiştir, şu şekliyle, bu şekliyle verilmiştir.
Yüksek fiyatla bu işleri alan firmalar, daha düşük, belki
daha gerçekçi fiyatlarla işi taşeronlara devretmiştir.
Arada oluşan kaynak ne olmuştur? Arada oluşan kaynak, para,
bu çürümüş yönetim anlayışı ve uygulamaları
içinde buharlaşmıştır değerli arkadaşlarım.
Bu tür yapılan işlerden
birkaç örnek vermek istiyorum: Bunlardan birincisi, hepinizin çok
yakından tanıdığı Kalyon firmasına yapılan
ihaleler. Zamanım elvermiyor, bu tür ihalelerin adını
tadat etmek istemiyorum; ama, şu biliniyor ki, Kalyon İnşaat,
aldığı işi, kendisine verilen işi daha düşük
fiyatla taşeronlara vermiştir ve arada oluşan kaynak
nereye gitmiştir, biraz sonra hep beraber göreceğiz.
Keza, Ömerli-Dudullu çelik boru
hattı işinde 12 trilyon liraya, bu kapsamda verilen iş
9,6 trilyon liraya bir başka taşerona verilmiştir.
Zeytinburnu'nda Bimtaş'a verilen
işi -ki, orada, üç kişinin, binanın çökmesiyle ölümüne
yol açılmıştı- keza, kendisi yapmamıştır,
taşerona devretmiştir.
Keza, Asya bölgesi birinci
kısım su kanalı inşaatı işini alan firma,
kendisine verilen firma, Güngen İnşaat 12 trilyon liraya
almıştır, bir başka firmaya 6 trilyon liraya devretmiştir.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Öyle bir şey yok, devredilmemiştir.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(İstanbul) - Yahu, okuduk az önce!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Dilara'nın yaşamını kaybettiği olayda da, ihalede
de, keza, alan firma işi taşeron firmaya devretmiştir.
Değerli arkadaşlar,
kısaca, yüksek bedelle belediyeye yakın belirli müteahhitlere,
onlar tarafından da, düşük, ancak daha gerçekçi bedelle taşeronlara
verilen işlerden yaratılan kaynak, halktan alınan, hazineden
soyulan paradır değerli arkadaşlar.
Bu paralar buharlaşıyor.
Bu buharlaşan para nereye gidiyor, hangi çanağa, kimlerin
cebine gidiyor? İşte, araştırılması gereken,
buharlaşan kamu paralarının, bu soygunun, bu talanın
izlerini bulmak için bu araştırma önergesi verilmiştir.
O nedenle bu önergeye "evet" demenizi istiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Yüreği yetenler kabul oyu verir.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, İstanbul Valisi Erol Çakır,
9 Nisan 1999'da, dönemin Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit'e
"çok gizli" kayıtlı bir yazı yazıyor. Umarım
o dönemin Genel Sekreter Yardımcısı Naim Şahin
görme imkânını bulmuştur.
HAMİT TAŞCI (Ordu) - Bu yazı
yok.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım "Bu yazı yok." denildi.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - O yazı
elinde mi?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Yazı elimde! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Dün burada açıklama yapan
Grup Başkan Vekili
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Gazete o, gazete
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - O Vali de
yalan söylüyor.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Bütün yazının fotokopisi elimde.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Resmî yazı.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Gazete
o, gazete
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Araştıralım
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Dün bu konuda üslupsuz bir şekilde açıklama yapan Grup
Başkan Vekili, kalkıp, hata yaptığını, o
sözü geri aldığını burada ifade etmelidir.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Yazıyı
göster.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Ne diyor Vali yazılan yazıda
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Vali
hatırlamıyormuş, Vali.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Hatırlamıyor, ama burada yazı. (CHP ve AK Parti sıralarından
gürültüler)
Hiç işi görmemezliğe gelemezsiniz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
"Yok öyle bir şey" diyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yok,
demiyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bak,
dikkat et, bu bile demektir ki, bazı şeyler gayriresmî yollarla
elde ediliyor.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Vali diyor ki çok gizli yazıda: "Her ay 3-4 trilyon liranın
"
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Özel
servis mi yapılıyor size? Size özel servis mi yapılıyor?
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Kuru gürültüyle gerçekleri kapatamazsınız değerli
arkadaşlarım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Anlaşılıyor,
anlaşılıyor. Gizli bir şey sizde olmaz, gizli
şey sizde olmaz. Devletin arşivi sizde olamaz!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
"Her ay 3-4 trilyon liranın partiye yakın firmalar tarafından
Vakıflar Bankasında tutulan havuz hesaplara aktarıldığına
"
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu bile yeterli
suç.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
"
bu hesaplardan da, denetimi imkânsız kılmak için birçok
hesapta dolaştırıldıktan sonra partiye, dönemin
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan'a,
Akit ve Yeni Şafak gazeteleri ile Kanal 7'ye gittiğine
ilişkin duyumlar alıyorum." diyor. (AK Parti sıralarından
"Duyumlar" sesleri)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Tetikçi!
tetikçi!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Evet "duyumlar" diyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - O Vali tetikçi!
Tetikçi, tetikçi!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Bunu gizli yazıyla
ZEYİD ASLAN (Tokat) - "Duyumlar"
nedir?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Araştıralım
Komisyona sizi de alalım.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Bakınız, yazının tarihi 9 Eylül 1999, İstanbul
Valiliği Emniyet Müdürlüğü.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Yalan söylüyor!..
Yalan söylüyor!..
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Yalan siz söylüyorsunuz!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sen yalan
söylüyorsun!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Yalan siz söylüyorsunuz!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sen yalan
söylüyorsun!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Şimdi, bu dönemde
İnsan utanır. Arkadaşlarım,
benim Genel Başkanıma böyle şeyler söylense utanırım.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sen iftira
atıyorsun! İftira atma, iftira atma!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Ama, lütfen, gerçeği görün, gerçeği görün.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İftira
atma!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Gerçeği görün.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İftira
atma!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Dağıtmıyorum
Dağıtmıyorum
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İftira
atıyorsun!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
İftira da atmıyorum.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İftira
atıyorsun!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
İftira atıyorsam, kalkar, hesap sorarsınız.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Yalan söylüyorsun!
İftira atıyorsun!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
On üç yıldır milletvekiliyim, hakkımda bir tane dokunulmazlık
dosyası yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Efendim, dört buçuk dakika diğer arkadaşım konuştu,
ben de söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim, söz
hakkınızı verdim.
HACI BİNER (Van) - Biraz da
İSKİ'den bahset!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Şimdi, burada tutulan hesapların Vakıflar Bankası
Şube Müdürü
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- İSKİ'den bahset, İSKİ'den
HACI BİNER (Van) - Biraz da
İSKİ'den bahset!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Şube Müdürü hakkında gazeteler yazı yazdı. Zamanım
az olduğu için o konuya girmiyorum. Şube Müdürü Maksut Serim.
Çoğunuz çok iyi tanırsınız.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Tanımazlar mı!
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Biz tanımıyoruz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Naim Bey yakinen tanır.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
İki yıl, ağır ceza mahkemesinde, resmî belgeyi tahrif
etmek suçundan hapis cezası almıştır, ancak, Rahşan
affı ile kendisi kurtarılmıştır. Sonra ne olmuştur?
Kalkıp, Tayyip Erdoğan Bey, Başbakan olunca kendisini
almış, devletin hazinesine, tahsisatı mestureye,
orada bekçi yapmıştır, yani, ciğeri kediye teslim
etmiştir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) - Vay
be! Vay be!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Böylesine yozlaşmış bir ilişkiyi, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak,
kesinlikle anlamıyoruz, kesinlikle içimize sindirmiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İçinize
de sindirin!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu, işin bir bölümü.
İkinci bölümü, işin daha bir perde arkası. Değerli
arkadaşım Mehmet Ali Bey değindi. İSKİ'den son
iki yılda altı iş almış olan bu firma, yani Bilal
Şahin'in firmasının sahiplerinin başka tür
ilişkileri de olduğunu görüyorum. Bugün bu salonda olan
bir iki arkadaşım da, o gün, o ilişkilere girmişler.
Nedir o? Bir tarikat temelinde, din temelinde oluşturulan bir
vakıf. Ama, vakıf, hangi işler için kurulu bir vakıf?
Bu vakıfta Başbakan Tayyip Erdoğan var, Ömer Dinçer var,
Abdülkadir Aksu var, Ali Coşkun var, Cemil Çiçek var, Korkut Özal
var. (AK Parti sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
lütfen konuşmanızı bitiriniz. Son bir dakika
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Dahası, Zeki Ergezen var ve Recai Kutan var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan, daha önceki konuşmacıyı beş dakika
fazla konuşturdunuz!
BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen
oturunuz
Sayın Anadol, oturunuz lütfen
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Beş
buçuk dakika fazla konuştu. Çok ayıp, çok!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Toparlıyorum...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Ve bu vakıfta, "Birlik Vakfı" adlı bu vakıfta,
aynı zamanda, bu yavrunun yaşamını yitirdiği
ihalenin sahibi olan Bilal Şahin var. Birlik Vakfının,
dinci örgütte vakıfların bir anlamda çatısı olan
ve AKP'nin örgütlenmesine temel oluşturan Türkiye Gönüllü Teşekküller
Vakfının kurulmasına da öncülük ettiği bilinmektedir
değerli arkadaşlarım.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İyi yapmış.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, sizlere sormak istiyorum
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum, bir dakika içinde.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
sizlere sormak istiyorum: Bu durum, İstanbul Büyükşehir
Belediyesindeki ihale vurgunlarının arkasında tarikat-siyaset-ticaret-medya
dörtgeninde şekillenmiş, çıkara dayalı, çürümüş
ilişkilerin kanıtı değil de nedir değerli arkadaşlarım!
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Şimdi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
teşekkür cümlenizi alabilir miyim
(CHP sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan!
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
ne oluyor? Otur
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan, beş buçuk dakika süre verdiniz!
BAŞKAN - Sayın Anadol, oturur
musunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Adil yönetim!..
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Beş dakikası daha var!
GÜROL ERGİN (Muğla) - Oraya
verdiğin hakkı buraya da vereceksin; yok öyle!
BAŞKAN - Sayın Ergin, bütün
milletvekillerine laf atarak
Otur lütfen efendim, ben nasıl yöneteceğimi
biliyorum. Oturunuz lütfen
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yok
öyle!
BAŞKAN - Oturunuz efendim, oturunuz.
(CHP sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Konuşsun
Sayın Başkan, verin süreyi
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
lütfen, burası sınırsız şey değildir; bakınız,
teşekkür cümlenizi alacağım, kapatacağım.
Lütfen
Buyurun efendim.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Hukuk size de gerekir, adil olun.
BAŞKAN - Ben adilim Sayın
Şimşek, lütfen, heyecanlanmayın.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Şimdi, sizlerin vicdanınıza seslenmek istiyorum: Bu
ilişkiler, özellikle son beş yıldır ülke yönetimine
ağırlığını koyduğu gözlemlenen tarikat-ticaret-siyaset
sarmalının bir uzantısı değil midir?
Sözlerimi toparlarken; bağlarken,
bu çarpık ilişkiler içinde olan kişiler belki Arap
şeyhlerinin kolunda Sevda Tepesi'ne çıkabilirler; ancak,
eğer halkın sağduyusuna en ufak saygıları varsa,
kesinlikle Çankaya tepesine çıkma çabası içinde olmamalıdırlar!
(CHP sıralarından alkışlar)
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Boş
konuşuyorsun, boş!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -
Sizlerden, bu araştırma önergesinin kabul edilerek, burada
"evet" oyu verilerek, burada söyleyemediğimiz gerçeklerin
kamuoyunca ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından anlaşılabilmesi
için de katkı vermenizi diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Onu da
hazmedeceksin
Az kaldı, az! Onu da hazmedeceksin
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin
aleyhinde, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Niye
aleyhinde konuşuyorsun ya? Aleyhinde konuşma kaymakamım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Yalnız, konuşmamın başlangıcında, AK Parti
Grubu adına konuşan Sayın İdris Nami Şahin'in
konuşmasıyla ilgili bazı eleştirilerim olacak.
Şimdi, Sayın Şahin buraya
geldiler, dediler ki: "Bu verilen Meclis araştırma önergesini,
normal gündemi değiştirme, Genel Kurulu meşgul etme
ve Meclis çalışmalarını engelleme olarak görüyorum."
(AK Parti sıralarından "Doğru" sesleri)
Bir kere, bu anlayışı
şiddetle reddediyorum. Meclis araştırma önergeleri,
Anayasa'nın 98'inci maddesinin üçüncü fıkrası ve
İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri esas alınarak yapılan
işlemlerdir. Şimdi, bu işlemler, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin herhangi bir konuda bilgi sahibi olması bakımından
yapılan işlemlerdir.
Şimdi, Anayasa'nın ve
İç Tüzük'ün vermiş olduğu bir hakkı, bir iktidar milletvekilinin
burada gelip, Meclis çalışmalarını engelleme
olarak görmesi, hem Anayasa'nın ruhuna aykırı hem de
İç Tüzük'ün ruhuna aykırıdır. Öncelikle, bu durum
tespitini yapmak istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Şimdi, içeriğine katılırsınız
katılmazsınız, kabul edersiniz etmezsiniz, oy verirsiniz
veya reddedersiniz
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Aleyhinde
konuşacaktı arkadaş, şuna bak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
ama, bir sistemi, bir müesseseyi yok farz edemezsiniz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Neyin
aleyhinde konuşuyorsun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Meclis çalışmalarını
Sayın Kapusuz, siz, sesinizi
kesin!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Anlamadım!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Siz, sesinizi kesin!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne
biçim konuşuyorsun sen!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Siz, sesinizi kesin Sayın Kapusuz, Meclis çalışmalarının
nasıl engellendiğini dün söyledim. Sayın Kapusuz, sizin
bir birleşimde geçmişte 10'un üzerinde karar yeter sayısı
isteminiz var. Meclisi engellemişsiniz! Siz de engellemişsiniz
geçmişte! Siz!..(CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ben
değil Sayın Başkan, siz cevap vereceksiniz
Sayın
Başkan, ne için söz verdiniz arkadaşa?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Siz, 10'un üzerinde, bir birleşimde karar yeter sayısı
istemişsiniz; ama, bugün, muhalefet, bir Meclis araştırması
istiyor; araştırmanın neticesinin ne olacağı
belli değil, sonucunun ne çıkacağı belli değil.
Ortada, İstanbul'da beş yaşında bir kızın
hayatını kaybetmesi söz konusu.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Duygu sömürüsü
yapma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, bütün dünya toplansa, o beş yaşındaki çocuğu
geri getirme imkânı var mı. Yok. Televizyonlarda izlediniz,
o baba, kanalizasyon çukuruna düşen bebeğini, yavrusunu
nasıl öpüp kokluyordu, okşuyordu; görmediniz mi Allah
aşkına!
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sen
de istismar et!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kanalizasyon
çukuruna düşen çocuğuna nasıl sarılıyordu,
görmediniz mi! (AK Parti sıralarından gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Aleyhinde konuş!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Görmediniz mi! (AK Parti sıralarından gürültüler) Ama, mesele
Kimin suçlu olup olmadığı meselesine girmiyorum, adliyenin
görevidir; ama, bu noktada Türkiye Büyük Millet Meclisinin de duruma
el koyma hakkı ve yetkisi yok mudur? Elbette olacaktır. Elbette
olacaktır. Sadece İSKİ Genel Müdürünü görevden almakla
meselenin üzerini örteceğinizi zannediyorsanız, yanılıyorsunuz.
Bu, zincirleme olarak Belediye Başkanına kadar uzanan bir
sorumluluğu gerektirir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Başbakana!.. Başbakana!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Şahin dedi ki: "Efendim, o müteahhit firma almış,
hâlâ, iş, onun üzerinde görünüyor." Elbette onun üzerinde görünür
Sayın Şahin; siz, uzun yıllar mülkiye başmüfettişliği
yaptınız, elbette, müteahhit, sorumlu odur, taşerona
başka bir şekilde verir. İstanbul Belediyesinin muhatabı,
o ilk ihaleyi alan firmadır, onu resmen devredemez, onu yapamaz;
siz, bunu bilmiyor musunuz Sayın Şahin! (CHP sıralarından
"Biliyor, biliyor" sesleri) Yıllarca mülkiye başmüfettişliği
yaptınız. Sorumluluk firmanındır, belediyenin
muhatabı firmadır, taşeron firma olamaz belediyenin
muhatabı.
Şimdi, burada çok enteresan
bir durum daha var: Şimdi, müteahhit firma alıyor ihaleyi
12 trilyona, 9 trilyona başkasına veriyor, 6 trilyona
başkasına veriyor.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Hani aleyhte konuşacaktın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Peki,
ben buradan şimdi bütün milletime seslenmek istiyorum
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Aleyhte konuşacaktın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 12
trilyon liraya alan müteahhit, aşağı yukarı 3 trilyon
lira kafadan kazandı. Taşeron da kazanıyor. Onu alan
taşeron kazanmayacak mı? O da kazanacak. O zaman ben soruyorum
İstanbul Belediyesine: Ey İstanbul Belediyesi, bu ihalenin
şartnamesini, keşfini nasıl yaptınız? Hayali
keşifler yapıyorsunuz demek ki. Fakir fukaranın, garip
gurebanın hakkını, işte böyle firmalara, müteahhitlere
kaptırıyorsunuz. Böyle bir konu araştırılmayacak
da, bir araştırma komisyonu kurulmayacak da hangi konuda
araştırma komisyonu kurulacak?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Niye aleyhte söz aldın?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliyorum,
oraya da geliyorum.
Demek ki, bu keşif, masa başında,
hayali olarak birilerine havadan, bedava para kazandırmak
üzere yapılan bir keşiftir. Bundan İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanının haberi yok mu? İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı bunun hesabını bu millete vermeyecek
mi? Meclis araştırma yapmayacak mı? Niçin buna itiraz
ediyorsunuz?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Aleyhte konuşacaktın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Aleyhe geliyorum.
Niçin itiraz ediyorsunuz, niçin
itiraz ediyorsunuz?
Şimdi, Sayın Şahin
çıktı dedi ki: Türkiye'deki AK Parti belediyeleri vatandaşlarla
büyük bir gönül bağı kurmuş...
İDRİS NAİM ŞAHİN
(İstanbul) - Evet, evet.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ben geliyorum şimdi, gönül bağına geliyorum.
Değerli milletvekilleri,
ben, Çorum belediye seçimlerinde AK Parti milletvekiliydim, Parti
beni Çorum'da görevlendirdi. Çorum'a gittim, üç gün Çorum'da çalıştım.
Sayın Kavuştu buradaysa, bilmiyorum
Ellinin üzerinde
kahve, yüzlerce esnaf ziyaret ettim, elimde mikrofon on saat Çorum
sokaklarında bu Belediye Başkanına, Meclis üyelerine
oy istedim.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sen mi?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ama, şimdi utanıyorum. Niye utanıyorum? Çünkü, Çorum
Belediyesinde çekler havada uçuşuyor, havada uçuşuyor
çekler. (CHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
Sonra da Şahin diyor ki: Bizim
belediyelerimiz halkla gönül bağı kurmuş, halkla kucaklaşmış
Sizin halkla kucaklaşmanız çek alıp vermek için kucaklaşma.
(CHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
Kucaklaşırken ceplere
çekler bırakılıyor, çekler ve Çorum Belediyesindeki
yolsuzluk mahkeme kararıyla da ortaya çıktı.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - İspat
etmezsen şerefsizsin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Mahkeme kararıyla ortaya çıktı, yargılandılar,
yargılandılar.
Değerli milletvekilleri
ZEYİD ASLAN (Tokat) - İspat
et!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri
ZEYİD ASLAN (Tokat) - İspat
et! Konuşma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, İstanbul Belediye Başkanı diyor ki
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Senin cebine
koydular mı o gün orada?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İstanbul, güvenilir bir şehir olmaktan çıkmıştır.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Senin cebine
koydular mı?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Aslan
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Konuşma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Aslan, şimdi, bakın
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Aleyhte konuş!
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Lüzumsuz
yere konuşup duruyorsun.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Söyleyecek bir şeyin varsa, buraya gelir, söylersin.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Konuşma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Söyleyecek şeyin varsa buraya
Kürsü boş. Kürsü, burada,
benden sonra boşalıyor, buraya gelin!
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Aleyhte
söz almışsın, aleyhte konuş!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Benden sonra boşalıyor, buraya gelin.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı diyor ki:
"İstanbul güvenilir bir şehir olmaktan çıktı."
E, günaydın! Günaydın! Biz de onu söylüyoruz zaten. İstanbul
"gasp, kapkaç, hırsızlık, fuhuş, uyuşturucu,
imar yolsuzluğu" gibi konulardan dolayı, artık,
dünyanın en sıkıntılı şehirlerinden birisi
oldu İstanbul. Biz de onu söylüyoruz. Bu dönemde, İstanbul,
çok ciddi sıkıntılarla, problemlerle karşı
karşıya.
Trafikten bahsetti Sayın
Şahin. Beraber gidelim, İstanbul'daki trafik keşmekeşini
bir görelim Allah aşkına ya, bir görelim. Sayın Şahin
diyor ki: "Konuşan milletvekili İstanbul'da bir maça
gitti mi?" Böyle bir anlayış olabilir mi ya? Bu ne kadar
basit, ucuz bir anlayış! Yani, İstanbul'da maça gitmeyen
insan İstanbul'la ilgili konuşmayacak!.. Böyle bir mantığı
kabul etmek mümkün mü? Tiyatroya gittin mi İstanbul'da?.. Yani,
burada, bu kadar ciddi mevzu konuşulurken, siz İstanbul
hakkında konuşmayı, tiyatroya, maça gitmeye bağlarsanız,
bu, sizin bakış açınızın ne kadar dar ve kısır
olduğunu gösterir. O zaman, hiçbir milletvekilinin bir
başka ilin sorunu ve problemiyle ilgili konuşmaması
lazım burada.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Amigo
ruhu var onda, amigo ruhu!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İstanbul milletvekili İstanbul'u konuşacak, Trabzon
milletvekili Trabzon'u, başka şehri konuşması mümkün
değil. Böyle bir anlayış olmaz.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, niye önergenin aleyhinde?.. Şimdi, değerli milletvekilleri,
bakınız, İç Tüzük'e göre, araştırma komisyonlarının
görev süresi üç ay. Eğer, üç ay içerisinde bitirilemezse, bir
ay ek süre ve on beş günlük bir ilave
Şimdi, nisan ayına
gelmişiz. Komisyonun kurulması, çalışması,
bu Meclis dönemine yetişmeyecek, yetişmesi de mümkün değil.
Onun için, sırada bekleyen 300'e yakın bu şekilde
araştırma önergesi duruyor. Ben, onlarca kez bunu burada
dile getirdim. Geliniz, haftanın salı ve çarşamba günleri
Meclisin denetim yapması gereken günler, bu günlerde, en
azından bu konuları ele alalım, bu konuları inceleyelim,
araştıralım, komisyonlar kuralım, Meclisin etkinliğini,
Meclisin gücünü artıralım dedim. Siz ne yapıyorsunuz?
Bu kadar hayati önemi haiz olan bir konuda Meclisi devre dışı
bırakalım diyorsunuz. Şimdi, bir taraftan diyorsunuz
ki, Meclisi güçlendirmek lazım, Meclisin güçlü olması lazım
Cumhurbaşkanından kanunlar dönünce eleştiriyorsunuz,
Anayasa Mahkemesinden dönünce eleştiriyorsunuz; ama, Meclisin,
bizzat, bire bir denetim yapması gereken bir konuda da, maalesef,
gelip burada, biraz sonra da oylarınızla reddedeceksiniz.
Böyle bir anlayışla bir yere varmamız mümkün mü değerli
milletvekilleri?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Ne
yapalım, reddetmeyelim mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hem
aleyhte olup hem redde karşı olmak nasıl oluyor, bir anlatsana
onu.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hem
aleyhinde hem de reddedeceksin!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, ben, hangi açıdan aleyhte konuştuğumu
ifade etmeye çalışıyorum.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Sen reddetmiyor musun?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Aynı
açıdan reddet
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır,
hayır
Ama, Meclisin etkisini, yetkisini, denetim gücünü artırmamız
lazım geldiğini söylüyorum.
Benim 600'e yakın verilmiş
soru önergem var, ama, maalesef, büyük çoğunluğunun cevabını
alamadım. Böyle bir Meclisin denetim görevini bihakkın yerine
getirdiğini söyleyebilecek bir milletvekili var mı aranızda?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Verdiğin önergeden haberin yok!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Gelen
cevaplarda
BOTAŞ'ın EGO'dan alacağını sormuşum
Enerji Bakanlığına. Enerji Bakanlığından
cevap geliyor: "Bu, ticari sır niteliğindedir, mahiyetindedir,
üçüncü kişilere bu bilgiyi veremeyiz." Şimdi, bakınız,
Enerji Bakanı, milletvekilini üçüncü kişi olarak görüyor.
Bu Hükûmetin bir Bakanı, milletvekilini üçüncü kişi olarak
görüyor. Bir ticari sırmış, o sırrı milletvekiline
veremezmiş!.. Sonra ne oluyor? İşte EGO'nun trilyonlarca
BOTAŞ'a borcu olduğu ortaya çıkıyor.
K.KEMAL ANADOL (İzmir)- Vatandaştan
parasını alıyor
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
EGO vatandaştan parasını peşin alıyor, ama, BOTAŞ'a
olan borcunu ödemiyor. İşte, Meclis buralarda devreye girmeli,
Meclis buralarda etkili olmalı. Bu soru önergesine verilen
cevap karşısında bütün milletvekillerinin ayağa
kalkması lazım. İktidar partisi milletvekillerinin
de, milletvekilini "üçüncü kişi" olarak gören zihniyete
karşı buradaki bütün milletvekillerinin de el birliği
ve gönül birliğiyle ayağa kalkıp Enerji Bakanına
bunun hesabını sorması gerektiğine inancımı
ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Özpolat,
ne konusunda bir söz talebiniz var?
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Sözcü, Sayın Hatip burada benim ismimi vererek
İstanbul'u bilmediğimi söyledi.
BAŞKAN - Açıklama yapacaksınız
Buyurun Sayın Özpolat.
V.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat'ın, İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahin'in, konuşmasında,
şahsına, sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul)
- Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum bana söz verdiğiniz
için.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ben, Sayın Sözcüyü anlıyorum. Çünkü, Sayın İdris
Naim Şahin bu çarkın içinde olan bir insandır; onun için
alıngan
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Özpolat,
lütfen
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
Ayıp, ayıp!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ayıp!
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Bir dakika
Dinle!.. Dinle!..
Siz, benim İstanbul'da bir tiyatroya
gitmediğimi, bir futbol maçına gitmediğimi
Evet,
doğru, futbol maçına fazla gitmedim, ama sizin yaşınızın
3 katı tiyatroya gittim. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT CAN (Sinop) - Onun için
iyi rol yapıyorsun!
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Ben, siz o belediyede yokken, beyefendi, ben o belediyede Meclis
Başkan Vekiliydim. Ben, İstanbul İl Başkanlığı
yaptım, belediye meclis üyeliği yaptım, ilçe başkanlığı
yaptım. O sokakları adım adım bilirim.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Buraya da tertemiz geldiniz.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Eğer
Bu konuda bana diyebilecek hiçbir sözü, hiç kimsenin
olamaz!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Bu kürsüye de pırıl pırıl geldiniz.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Şimdi, tiyatrodan bahsediyorsunuz değil mi? Bu Gaziosmanpaşa
tiyatrosunu kim kapattı, kimler kapattı? Tiyatroya bu kadar
meraklı olan zatlar!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sen kapattın!
Kim kapattı?
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Kimler?.. Milletvekili arkadaşlarımız burada.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
eğer bunların hepsi yalansa, bunlar doğru değilse,
yüreğiniz yetiyorsa, siz de bu Partinin Genel Sekreterisiniz,
bu önergeyi kabul edersiniz veyahut da dokunulmazlıkları
kaldırırsınız, gidersiniz yargının önüne,
gelir, aslan gibi konuşursunuz.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Geç,
geç!.. Boş konuşuyorsun!
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- Yoksa, hiç kimse sizi dinlemez. İnandırıcı olmuyorsunuz
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Geç bunları,
geç!
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla)
- O küçük Dilara'nın ruhu da, bu önergeye "hayır" diyen,
başta siz olmak üzere, o ruhu sizi boğacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, AK Parti Grup Başkan Vekili Sayın
Faruk Çelik, Başkanlığımıza müracaatla, biraz
önce, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımızın
konuşmaları sırasında, Grup yönetimini ve Grup
şahsiyetini tezyif edici sözler söylendiğini ifade etmiştir.
"İstanbul
"
GÜROL ERGİN (Muğla) - Bu
nereden çıktı? Çok uyduruk bir gerekçe!
M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Elâzığ) - Nasıl hocalık yaptın Allah aşkına!
BAŞKAN - Sayın Ergin, size
göre her şey uyduruk olabilir.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Öyle
bir gerekçe yok
BAŞKAN - Dinleyin efendim
Siz, biraz önce konuşan hatiplere de öyle diyordunuz.
"İstanbul Belediyesine
çöreklenmiş yapı, şimdi de Ankara'da, devlete çöreklenmiştir"
ifadesine, ithamına cevap vermek üzere söz istemiştir.
Kendisine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Çelik İstanbul milletvekili mi? Ne yapıyor İstanbul'da?
BAŞKAN - Ben dönüştürmedim
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Siz burada kavga çıkaracaksınız
BAŞKAN - Sayın Sevigen,
oturur musunuz yerinize
Lütfen
Buyurunuz efendim, oturunuz.
Sayın Çelik, buyurun efendim.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Kavga çıkaracaksanız bilelim bunu
BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun.
2.-
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İstanbul Milletvekili Algan
Hacaloğlu'nun, konuşmasında, Partisine, sataşması
nedeniyle konuşması
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Yanlış yapıyorsun
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Otur yerine!..
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Kes sesini!...
FARUK ÇELİK (Devamla) - Grubumuza
dönük
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
(CHP
ve AK Parti sıralarından gürültüler)
FARUK ÇELİK (Devamla) - Yahu,
kürsüye çıktık, neden rahatsız oluyorsunuz? Neden rahatsız
oldunuz?
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Otur yerine!
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Kes sesini! Utanmıyor musun!
(İstanbul Milletvekili Mehmet
Sevigen ile Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın birbirlerinin
üzerine yürümeleri ve CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.59
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.10
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
saygıdeğer arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 76'ncı Birleşimi'nin Dördüncü Oturumu'nu
açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Önceki oturumda, AK Parti Grup
Başkan Vekili Sayın Faruk Çelik'e bir izahat vesilesiyle
söz vermiştim, yarıda kalmıştı. Şimdi Sayın
Çelik'i tekrar kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Arkadaşlar, yerinde
oturan arkadaşlarımız veya konuşan hatip arkadaşlarımız
herhangi bir sataşmaya, gerilime sebebiyet vermeden, oturumu
yönetelim.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Bakacağız
konuşmasına, ondan sonra...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, söz verdiğiniz için
çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle, az önce konuşan
Sayın Kandoğan'ın -tabii, sözü aleyhe almış
idi- burada nasıl bir konuşma yaptığını
hepiniz izlediniz, hepimiz izledik. Bunun yorumunu kamuoyu ve değerli
milletvekili arkadaşlarımız yapmaktadırlar. Daha
fazla da konuyu derinleştirmek istemiyorum.
İkinci olarak, burada İstanbul
Belediyesi ve sanat, tiyatro ilişkisi gündeme getirildi.
Şunu ifade edeyim: 1994'ten sonra, gerek Ümraniye Tiyatrosu, Sadabad
Tiyatrosu, Üsküdar Kerem Yılmazer Tiyatrosu, Ümraniye Atakent
Tiyatrosu, Zübeyde Hanım Tiyatrosu gibi birçok sahneler ve tiyatrolar
sıfırdan alınarak inşa edilmiştir ve sanat camiasının,
Türk kamuoyunun, milletimizin hizmetine sunulmuştur. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Yani, İstanbul'da
beş tiyatro var idiyse, bu ona çıkarılmıştır,
2 kat artırılmıştır. Mevcut tiyatrolar da rehabilite
edilmiştir.
Sporda, Avrasya Koşusu'nu hepimiz
biliriz. Avrasya Koşusu'na 5 bin kişi, 10 bin kişi civarında
insan katılırdı. 1998 yılında 150 bin kişi
Avrasya Koşusu'na katılmıştır. Şimdi, yüz
binler katılıyor. Köprü, artık bu kalabalığı
çekmez noktaya gelmiştir.
Kültürde baktığımız
zaman, kültürde, 2010, bakınız
ALİ ARSLAN (Muğla) - Konuya
gel.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Geliyorum.
2010 Avrupa Kültür Başkenti oluyor
İstanbul. 1994 öncesinde bunlar düşünülebilir miydi? Akla
gelir miydi? (AK Parti sıralarından alkışlar) 1994
sonrasında, İstanbul'da ve Türkiye'deki açılımlar
ve atılımlar neticesinde, bugün, Avrupa Kültür Başkenti
şeklinde İstanbul ele alınıyor ve değerlendiriliyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Sizin yaptıklarınızla olmuyor ki kardeşim.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, sataşma konusu olan konuya
gelmek istiyorum.
Az önce Cumhuriyet Halk Partisi
adına konuşan Sayın Hacaloğlu -bakınız,
ifadesine bakınız- "İstanbul'daki çöreklenme, daha
sonra Ankara'ya bir çöreklenme" şeklinde bir ifade kullandılar.
Yıllardır siyasetteler Sayın Hacaloğlu. Yıllardır
Parlamentodasınız, bu ifadeyi nasıl kullandınız,
neye dayandırdınız, doğrusu, anlamakta zorlanıyorum.
İstanbul'da nasıl belediye
başkanı olunur bizim yasalarımızda belli. Demokrasi
var ülkede. Seçime gidersiniz, sandığa gidersiniz, oylar
kullanılır. O oylardan birisi seçilir. Seçilene siz saygı
duymuyor musunuz? Saygı duymayacak mısınız? Ülkede
genel seçim olur, o seçimden bir iktidar çıkar. Şimdi, iktidar
AK Parti çıkmışsa, milletimiz tercihini böyle kurmuşsa,
siz buna çöreklenme mi diyorsunuz? Böyle bir demokrasi anlayışı
olabilir mi? Bunu düşündüğüm zaman, doğrusu
Yani, bir
gerilimden yana da değilim, ama sosyal demokrasi anlayışının
nereye getirildiği açısından son derece üzüntü duyuyorum.
Burada bunu ifade etmek istiyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Efendim, İstanbul'a gelmeyecekseniz,
İstanbul halkı size oy vermez, gelmezsiniz. 1994'te geliyorsunuz,
1999'da geliyorsunuz, 2004'te seçim oluyor, AK Parti tekrar iktidara
geliyor, Sayın Başbakanın devamı olarak düşünecek
olursak. Ee, şimdi, siz buna saygı duymayacaksanız, bunu
demokrasi kültürü içerisinde hiçbir kaba koymak, değerlendirmek
mümkün değildir.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
İhalelere gelelim!
FARUK ÇELİK (Devamla) - O
İstanbul'dur ki, bakınız, unutmayın, Sayın
Başbakanımızı, bugün, yoğun bir şekilde
"Çamur at, izi kalsın." anlayışıyla lekelemeye,
AK Partiyi lekelemeye çalışıyorsunuz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Sayın Başkan, cevap hakkı beş dakika olmaz ki, üç dakika!
FARUK ÇELİK (Devamla) - O
İstanbul'daki hizmetlerdir ki, Sayın Başbakanımızı
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı noktasına getirmiştir.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Şimdi, konuyla ilgili olarak
da, bakınız, 1999 yılında, Sayın Vali, dönemin
Valisi bir yazı yazmış.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Uydurma,
uydurma
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Uydurma değil!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Hayır
efendim, bir dakika!
Sayın Vali bir yazı yazmış.
Diyorsunuz ki, bu yazı gizli. Sayın Başbakanımız
o günlerde belediye başkanı değil. Diyorsunuz ki, yazı
yazdı. Yazı yazıldı mı? "Yazıldı"
diyorsunuz. Diyorsunuz, yazı gizli. Gizli yazıyı siz
nereden biliyorsunuz? Çok gizli yazıyı siz nereden biliyorsunuz?
Nasıl izah edeceksiniz bunu? Efendim, gizli değil
Arkasından
Sayın Hacaloğlu başka bir cümle söyledi. Dedi ki:
"Duyumlarımıza göre."
Duyumlar! Ee, şimdi, biz, burada,
siyaseti duyumlara mı bina edeceğiz, yoksa verilere mi
bina edeceğiz? Burada, geleceksiniz, her konuda
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Emniyet Müdürünün imzası var, Valinin imzası var. Hasan
Özdemir'in imzası var!
SALİH KAPUSUZ Salih (Ankara)
- Ecevit ne yapmış, Ecevit?
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız,
bu neye benziyor biliyor musunuz? Sayın Hacaloğlu, bak, bu
neye benziyor. Bakın, ben olayın içeriğini size söylüyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın
Başkan, süre yok mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çelik, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun, lütfen.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Tamamlıyorum
efendim.
BAŞKAN - İkaz ettim efendim,
tamamlayacak konuşmasını.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız,
ben dönsem desem ki, Cumhuriyet Halk Partisinin İş Bankasıyla
ilgisi var. Siz İş Bankasını soydunuz desem
GÜROL ERGİN (Muğla) - Diyemezsin
ki!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Müsaade
edin, müsaade edin
Ve iddiamı ispat edemesem, bu ne anlam ifade
eder? Hiçbir anlam ifade etmez.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Bir de bakalım! Bir de bakalım!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, siz de bunu ispat etmek zorundasınız.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Onu
senin ağa baban da diyemez.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Rastgele
burada ithamlarla bir yere varamazsınız. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) - Çalana
çırpana denir, yapmayana denmez.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, o dönemde Sayın Ecevit Başbakan.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yapana
denir, yapana, çalana.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Sayın
Ecevit Başbakan. 1999, 2000, 2001, 2002 yılları geçiyor,
birçok soruşturma, araştırma yapılıyor, hiçbir
şey bulunamıyor.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Maşallah.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Hiç
mahkûm olan yok, ortada mahkûm olan da yok.
GÜROL ERGİN (Muğla) - O dokunulmazlıklar
niye duruyor, niye?
FARUK ÇELİK (Devamla) - Sayın
Başbakan cezaevine gönderiliyor, buna rağmen ortaya bir
şey çıkarılamıyor.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Mahkemenin
önüne çıkmaya yüreğiniz yok.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, bunlar mesnetsiz iddialar, bakın, mesnetsiz. İleri
gitmek istemiyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yüreği
olan mahkemeye çıkar, yüreği olan adaletin önüne gider.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Son
olarak şunu söylüyorum Sayın Başkan, son olarak şunu
söylüyorum.
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayın Sayın Çelik, buyurun.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Sivil
toplum örgütlerinden burada bahsettiniz. Şimdi, bakınız,
çağımız hangi çağ? Sivil toplum örgütlerinin önemi
ortadadır.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Adaletten
kaçanın konuşma hakkı olamaz.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Cumhuriyet
Halk Partisine yakın sivil toplum örgütleri olabilir, AK Partiye
yakınlık hisseden sivil toplum örgütleri olabilir, ama,
siz, kalkıp, Türkiye'de meşru, hukuk çerçevesinde hizmet gören
sivil toplum örgütleri arasında ayırım yaparsanız,
birilerine bilmem ne vasıf verirseniz, o zaman da biz dönüp, size
yakınlık hissedenlere cinci mi diyelim? Böyle şey olabilir
mi? Ayıp değil mi, yazık değil mi? Yakışıyor
mu bu Parlamentonun mehabetine?
GÜROL ERGİN (Muğla) - Çok
güzel konuşuyorsunuz.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Doğru konuşuyorum, neden rahatsız oluyorsunuz?
GÜROL ERGİN (Muğla) - Bu
ne belagat böyle. Bravo!
BAŞKAN - Sayın Çelik, konuşmanızı
tamamlayın lütfen.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız,
dün benim yaptığım basın toplantısında
da, bu konuyla ilgili net söyledim. Bakınız, seçim dönemindeyiz.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın
Başkan, süre diye bir şey yok mu?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Sayın Başkan, bıraksanız sabaha kadar boş
boş konuşur. Onu mu dinleyeceğiz?
FARUK ÇELİK (Devamla) - Seçim
döneminde, partiler birkaç oy fazla almak isteyebilir. Bunun yolu
yöntemi, proje üretmektir.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
İşin özüne gel, özüne.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Ve
eğer bir yolsuzluk varsa, bunu ortaya belgeli çıkarmaktır,
hep beraber gitmektir. Eğer belgelemiyorsanız, bu bir iftira
kampanyasıdır, buna da kimse pabuç bırakmaz.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Önerge
onun için.
FARUK ÇELİK (Devamla) - AK Parti
olarak biz gerekeni yapacağımızı söylüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) - O
önerge onun için. Yüreği yeten evet diyecek. Önerge onun için. Korkmayan,
kaçmayan evet diyecek.
IV.
- ÖNERİLER (Devam)
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
(10/428) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 15/3/2007 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
(CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, ne oldu?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan, kabul edildi önerge.
BAŞKAN - "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne zaman
oyladınız Sayın Başkan?
BAŞKAN - Kabul edenler dedim,
kabul etmediniz. Kabul etmeyenler dedim, kabul edilmedi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Fırsat kalmadı.
BAŞKAN - Hayır efendim. Kabul
edenler, kabul etmeyenler dedim. İstirham ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Önerge
kabul edildi.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Sayın Başkan, bir kişi bile duymadı Allah için.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Oylamayı bir daha yapın.
BAŞKAN - Sayın Anadol, Sayın
Çelik, Sayın Kapusuz oturur musunuz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kimse
duymadı.
BAŞKAN - Sayın Anadol, kabul
edenler dedim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Biz
duymadık efendim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onlar kaçıyorlar.
BAŞKAN - Hayır, arkadaşlar
Tutanaklara geçti, belli. Sayın Anadol istirham ederim. Efendim,
başka şeylerle meşguller.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Oylamadan kaçırıyorlar.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen, istirham ederim. Kabul edenler dedim,
kabul etmeyenler dedim, el kaldırmadınız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onlar Başbakandan madalya alacaklar diye böyle bir
şey olmaz, ayıptır ya!
BAŞKAN - "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Birinci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
İkinci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Ertelenmiştir.
Üçüncü sırada yer alan Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1245) (S. Sayısı:
1261) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. İkinci bölüm, geçici 1'inci madde dâhil 15
ilâ 22'nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
dün soru sormak için sisteme girip de kaybolan isimleri okuyorum, bu
arkadaşlarımız Genel Kuruldaysa lütfen sisteme girsinler:
Sayın Fahrettin Üstün, Sayın Ahmet Işık, Sayın
Ufuk Özkan, Sayın Muharrem Kılıç, Sayın Ensar
Öğüt, Sayın Hüseyin Bayındır.
Sayın Özkan, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın
ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmek isterim ki,
böylesine önemli bir yasa tasarısının temel yasa olarak
görüşülmesini ve maddelerinin görüşülmeden genel olarak
değerlendirilmesini anlayabilmiş değiliz. Konu, tarım
ve kırsal kalkınmayı destekleme olduğuna göre,
üzerinde önemle durulması gerektiğine inanıyorum.
Zira, ülkemizde gerçekten de bu desteklemeye büyük bir ihtiyaç hissedilmektedir.
Bugün, kırsal alanda üretim ve yetiştirme faaliyetlerinde
bulunan yüz binlerce kişi, dede, baba, ata mesleği olan
işini terk etmekte ve büyük kentlere göç etmektedir. Çiftçinin
ürünü para etmemekte ve binbir zahmetle ürettiği ürün elinde
kalmaktadır. Uygulanan kotalar nedeniyle bugün çiftçimiz mustarip
durumdadır, isyan hâlindedir. Aracı, üretenden fazla kazanmaktadır.
Tarım ve hayvancılık sektörü bir yangın yerine dönmüştür.
Bu yangını söndürmek bizlerin en önemli görevi olmasına
rağmen biz ne yapıyoruz, bunu sıradan bir yasa olarak
görüşüyoruz.
(x)
1261 S. Sayılı Basmayazı 13/3/2007 tarihli 74üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kırsal kalkınmanın ana ekseni toprak
ve su kaynaklarının korunması, fiziki çevrenin risk
faktörü olan afetlere karşı mücadelesidir. Günümüzde ülke
nüfusunun yüzde 50'sinin kırsal alanda yaşadığı
düşünülür ise bu kalabalık nüfusun, toprak, su ve başka
doğal kaynaklar üzerinde yaratacağı baskı ve kontrolsüz
kullanım biçimleri sınırlı doğal kaynakları
ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Yine bu kalabalık nüfusun
çoğunlukla mühendislik hizmetlerini
görmemiş, yanlış yer seçim kararlarıyla belirlenmiş
alanlarda, kalitesiz yapılarda ikamet etmesi kırsal alanların
geleceğine ilişkin kararlarda afet risklerini önemli
kılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısının komisyondaki
görüşmelerinde çekincelerimizi özellikle belirttik, ancak,
bunların hiçbiri ciddiye alınmadı. Sırf bu tasarının
kanunlaşması ve çiftçimize, köylümüze "bakın,
sizlerin desteklenmesi için yasa bile çıkarttık" demiş
olmak için bu tasarı Meclis gündemine getirilmiştir. Tasarının
içi boştur.
Değerli arkadaşlarım,
hepiniz, bir vesile olsun bölgenizdeki kırsal alanlarda üretim
yapan çiftçi ve yetiştiricilerimizi ziyaret etmişsinizdir.
Bu vatandaşlarımız arasında hayatından memnun
olana rastladınız mı, bilemiyorum. Bugün, çiftçimiz,
köylümüz üretim yapmaya fırsat bulamıyor. Çünkü, gününün
büyük çoğunluğunu mahkeme kapılarında, vergi dairelerinde,
kredi alabilmek için banka şubelerinde geçirmektedir. Artık,
bırakın ileriye dönük planlar yapmayı, günü kurtarma
çabasının içine girmiştir. Borcunu ödemek için, kızını,
oğlunu evlendirmek için traktörümü mü satsam, damızlık
ineğimi mi satsam telaşına düşmüştür. Artık
devletine güvenini yitirmiştir. Kimi bu mücadeleyi her ne pahasına
olursa olsun vermekte, kimi de yıllarca sürdürdüğü bu
uğraşından vazgeçerek kentlere göç etmektedir.
Yıllar itibarıyla hayvan
sayılarına baktığımızda hayvancılığımızın
bitme noktasına geldiğini görüyoruz. Ekili, dikili alanlarımız
her geçen gün azalıyor. Her gün daha fazla dışa bağımlı
bir hâle geliyoruz. Artık, yetiştiricimize "sen boşa
zahmet edip üretme, ben sade sana destek olamam, senin ürettiğinden
daha ucuzunu, ben senin ürettiğin ürünü zaten ithal ediyorum"
deniliyor. Ülkemiz bir tarım ve hayvancılık ülkesi olmaktan
tamamen uzaklaşıyor. En önemli istihdam kaynağı
olan bu sektör, artık, işsizler ordumuzun en büyük oranını
oluşturuyor. Peki, nereye kadar sürecek bu? Çiftçimizin ve köylümüzün
tahammül sınırı nereye kadar varacak? Bu sınırı
zorlamayın.
Değerli arkadaşlarım,
bu sınırı fazla zorlarsanız, bunun altından
yıllarca kalkamazsınız. Kanun görüşmelerimizde
telefonlarımız susmuyor. Sorun, sorun sorun. Her açtığımız
telefonda şunu sorun deniyor: Bakın, Kars-Arpaçay-Doğruyol
köyünden Erol Çoban, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Kemal Anadol'a
açtığı telefonda "Alacağım doğrudan
gelir desteğine ipotek kondu" diyor, çözüm bekliyor. Yine
Çorum'dan Mehmet Aslan, 1994'te başlayıp 2000'de bitmesi gereken
Koçhisar Barajı'nın ne zaman biteceğini soruyor. Benim
Burdur'umda da aynı şekilde. Karaçal Barajı'mız 94
yılında temeli atıldı, yıl 2007, hâlâ küçük ödeneklerle
vatandaşımız oyalanıyor, Karaçal Barajı'nda
bir adım atılmış değil. İçme sularımız,
göletlerimiz, kanaletlerimiz yapılmış değil. Vatandaşımız
trafolardan su çekmek istiyor enerji kullanıyor, enerji fiyatlarının
ucuzlatılmasını istiyor, trafolarının güçlendirilmesini
istiyor. Sorun yok diyorsunuz, pembe bir tablo çiziyorsunuz, bunlara
inanmak mümkün değil.
Bu yasada amaç, tarımı ve
kırsal kalkınmayı desteklemek için bir kurum oluşturmak,
ancak, vatandaşın bu desteklemelerle kafası karıştıkça
karışıyor, çünkü, her alınan desteklemede vatandaş
biraz daha fakirleşiyor, biraz daha perişan oluyor. Süte
5 kuruş destek mi var, yeme 10 kuruş zam geliyor, ilaca 20 kuruş
zam geliyor. Ete 1 milyon destek mi var? Bakın, TAR-ET diye bir proje
uyguladı Tarım Bakanlığımız, kutluyorum.
Türkiye'nin 28 ilinde başlattı, ancak, Türkiye'nin 81 ili
var, 53 ilde besi sığırcılığı yapılamıyor.
Destek 15'le 50 baş sığır arasında para veriliyor,
ama, 53 ilde bu destek yok. 1 milyon destek verdiniz kilo başına
-geçen hafta Burdur hayvan pazarındaydım- pazarda alımlarda
1 milyonla 2 milyon arasında fiyat düşüşü oldu, yemde
artış oldu. Yemi sizin döneminizde 12 milyon liradan aldığınız
çuvalını, şu anda yemin çuvalı 26 milyon lira.
Süt, aldığınız dönemde 508 liraydı, şu anda
470 bin lira. Ucuzladı
Türkiye'de ne ucuzladı, mazot mu ucuzladı,
gübre mi ucuzladı, enerji mi ucuzladı?
Bakın, değerli arkadaşlarım,
biz mazotun rengini bilmezdik, siz de bilmiyordunuz. Sayın
Başbakan seçim propagandalarında "yeşil mazot"
diye bir şey ortaya attı. Hâlâ Türk çiftçisi yeşil mazotu
görmüş değil. Niçin bu yeşil mazotu göstermiyorsunuz
Türk çiftçisine? Mazota destek veriyorum diyorsunuz, hayâli destek.
Bir kere destek verdiniz, 2006'nın destekleri hâlâ verilmedi.
2007'de vereceğiz diyorsunuz. Seçim yaklaştı, nisanda
destek var diyorsunuz, mayısta destek var, haziranda destek
var.
Sevgili çiftçi kardeşlerim,
bu desteklere inanmayın. Bunlar seçim rüşveti gibi geliyor
sizlere. Siz bu destekleri 2006 yılında alacaktınız,
ne oldu, niye bugünlere sarktı? Sen traktörünü sattın, tarlanı
sattın, düveni sattın borç ödedin.
Bakın, benim, Burdur'da tarım
krediden kredi alan çiftçilerim
Şurada, sadece iki köye ait 94
tane çiftçimiz kanuni takipte. Bunlar, tarım krediden düşük
faizli kredi aldılar, sera yaptılar, fakat ürünü yetiştiremediler,
ürün para etmedi. 94 tane işçimiz gönderdiğiniz yazıyla
kanuni takip, idari takibe alındı. Bunlar, bir, bu konuda
sizlerden bir özveri istiyor; taksitlendirme istiyor, çünkü, birinci
taksiti ödeyemedikleri için tüm ödemeleri muaccelliyet kaydetti,
mal varlıklarına el kondu. Traktörlerini satıyorlar,
ahırlarını satıyorlar, tarlalarını satıyorlar,
fakat alıcı yok. Haraç mezat satılıyor. Buna çözüm
üretmeniz gerekiyor.
Bu desteklemeler, rakamlar çok güzel.
Verilen destekler üreticiye aynen yansımıyor. Kooperatifleri
desteklemediğiniz için, üreticinin üzerine bindikçe biniliyor.
Hizmet bedelleri oldukça fazladır. Bakın, yeni doğan
bir buzağıya kâğıt üzerinden 140 milyon lira destek
veriyorsunuz. Üreticinin eline geçen ise yaptığı masraflar
hariç -üretici, bir buzağı desteğini almak için Ziraat
Bankası, tarım kredi, tarım il müdürlüğü, nüfus dairesi,
tapu dolaşıyor- elinde kâğıt var, aldığı
para 93 milyon 58 bin lira. Kâğıt üzerinde 140 milyon lira veriyoruz.
Yaptığı masraflar, köyden ile gelişi, ildeki masrafları
hariç, bir buzağı desteği için aldığı sadece
hizmet bedeli 42 milyon lira, ama sizin verdiğiniz para 140 milyon.
Vatandaşın eline hak ettiği değer geçmiyor. Bu,
sütte de aynı, yemde de aynı, fiğ desteklemesinde de aynı,
yonca desteklemesinde de aynı.
Bakın, bugün, Türkiye'de iki
tane Türkiye görülüyor; birisi, bankaların, bakanların
ve rakamların Türkiye'si. Bu çok güzel. Bakanların, bankaların
ve rakamların Türkiye'si gayet güzel, pembe tablo, herkesin cebinde
5 bin dolar var, ama, bu dolarlar nerede, kimde? Bir de gerçekten, köylünün,
kasabın, emekçinin, şoförün, terzinin, berberin, tamircinin,
yani esnafın Türkiye'si var. Orada taraf perişan, yorgun,
üzgün, dertli, cinnet geçiriyor, cinayet geçiriyor.
Bakın, son iki hafta içerisinde
Burdur'da bir tanesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Belediyede çalışan bir zabıta memuru dün intihar
etti. Ondan önce, yine, bir belediye çalışanımız
intihar etti, bir astsubayımız Diyarbakır'da intihar
etti, bir eczacımızı
Bunlar, cinnet geçiriyor, bu yaptığınız
ekonomik politikalardan sıkıntıya düştüler; kimisi
kredi borcunu ödemiyor, kimisi -yaptığı hatanın
bedeli ödeniyor- ancak, canına kastederek ödüyor. Üzülüyoruz,
bağrımız yanıyor, olmasın bunlar diyoruz, çözüm
üretin diyoruz. Bu çözümler üretilmiyor.
Köylü dertli! Biraz önce de söyledim,
sulama amaçlı enerjide indirim istiyor, tarımsal amaçlı
sulamalarda trafoların güçlendirilmesini bekliyor. Kırsal
kalkınmaya yön verecek kamuda çalışan veteriner hekim
arkadaşlarımız, ilk defa Sayın Bakanımızın
döneminde "sabrımız tükendi" mitingi yaptı.
Bunların ücretlerinde diğer meslek gruplarından
aşağı bir ücretlendirme politikası uygulanıyor.
Onlar, ücretlerinde artış bekliyor. Çünkü, bu projeyi götürecek
olanlar ziraat mühendisleridir, jeoloji mühendisleridir, veteriner
hekimlerdir, veteriner sağlık teknisyenleridir. Bunları
mutlaka ödüllendirmeniz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Sayın Başkan, sabrınız için çok teşekkür ediyorum.
Önergede de konuşmam var.
Hepinizi, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
nezaketiniz için.
Bölüm üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına, Grup Başkan Vekili ve Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş.
Sayın Sarıbaş, buyurun
efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, Tarım
ve Kırsal Kalkınma Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmek istiyorum
ki, kırsal tarımın desteklenmesi noktasında böyle
bir kurumun kurulmasına Anavatan Partisi olarak, elbette,
sıcak bakıyoruz ve kanunu destekliyoruz. Eksiklikleri
var mıdır? Elbette vardır, zaman içerisinde, uygulama
içerisinde bu eksiklikler yerine getirilecektir. O bakımdan
bir problemimiz yok.
Ancak, biraz önce Sayın Çelik
konuşurken "İstanbul bir, kültür kenti oldu." dedi.
Daha bundan on-on beş gün önce, Sayın Başbakan, İstanbul'da
"İstanbul köyleşiyor, İstanbul'a vize koymak lazım,
İstanbul'a gelenlere 'paran var mı, işin var mı, yoksa
gelme' demek lazım" dedi. Şimdi, ben anlamıyorum,
yani, on beş gün evvel Sayın Başbakan "İstanbul
köyleşiyor" derken, Grup Başkan Vekilinin çıkıp
"İstanbul bir kültür şehri oldu
" Evet, İstanbul
bir kültür şehriydi -bugün değil- İstanbul'u Fatih fethettiğinde
de kültür şehriydi, o günden sonra da kültür şehri olarak kaldı;
ama, sizin zamanınızda İstanbul köy oldu. İstanbul,
trafiğiyle mi kültür şehri olacak? İstanbul, kapkaçıyla
mı kültür şehri olacak? İstanbul, hırsızlığıyla
mı kültür şehri olacak? İstanbul'da insanlar sokağa
çıkamayınca mı kültür şehri olacak? Bunu anlamak
mümkün değil. Burada bir kararınızı verin, burada
bir kararınızı verin.
Değerli arkadaşlar, AKP
sözcüleri, çıktılar, tarım konusunda, işte,
şöyle yaptık, böyle yaptık
Herhâlde, bundan bir hafta evvel,
Mersin Milletvekili Sayın Ali Er'in bu kürsüde konuşmasını
dinlemediler. Sayın Ali Er, meyvecilikle ilgili bir araştırma
komisyonu raporunu sunarken "tarımın sorunları
var" dedi. Tarımın sorunları var zaten. Hangi köye
gitseniz, tarımla uğraşan çiftçilerimiz, köylülerimiz
zaten dert yanıyorlar, bunu görmezlikten gelemeyiz. Şunu
yaptık, şuna şu kadar verdik, buna bu kadar verdik demekle
olmuyor arkadaşlar. Bu, verme meselesi falan değil; tarımın,
yapısal sorunları var; tarımın, Türkiye'de uygulanan
politika sorunları var. Türkiye'ye biçilen rol ne? Türkiye'yi
ne görmek istiyor dünya? Ekonomisi yabancılaştırılmış,
sanayisi taşeronlaştırılmış, insanları
ucuz iş gücü hâline getirilmiş ve köleleştirilmiş
bir Türkiye istiyor. Siz, istediğiniz kadar destek olmaya kalktık
deyin, laf söyleyin. Bak, 26 tane milyar dolar sahibi var -kimsenin servetine
falan karşı değilim, ama- Japonya'nın ekonomisi
bizden 3 kat fazla, 26 tane milyar dolar sahibi yok Japonya'da. Türkiye'de,
servet yabancılaştırılarak, taşeronlaştırılarak
belli merkezlere kayıyor, adaletsiz bir gelir dağılımıyla
"Tarıma şunu verdik, bunu verdik
" Ne verdiniz? 204
milyar YTL bütçenizden ne verdiniz tarıma? 4 milyar YTL. Yüzde
kaç? Yüzde 7. Peki, tarımla uğraşan nüfus ne kadar? Yüzde
50. Yüzde 35; ama şehirlerin varoşlarında oturan insanların
tamamı tarımla geçiniyor. Yüzde 50. Şimdi, yüzde 50'ye
yüzde 7 vereceksiniz, bütçenin 7'sinden kaynak aktaracaksınız
MEHMET BOZTAŞ (Aydın) -
Yüzde 7 değil, binde 7.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
sonra 6,5 trilyon lira ihaleye bedel atana işi vermeyip 12,5'a
verdireceksiniz, 6,5 verene de taşeronluk verdireceksiniz.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Yüzde 7 değil, binde 7.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Ondan sonra diyeceksiniz ki: "Biz bir düzen kurduk, bu düzen AK
Parti düzeni." Millet de buna inanacak! Millet, size mi inanacak,
cebine mi inanacak? Millet neye inanacak?
Sayın Bakana geçen söyledim.
Adam, hiç o köyde oturmuyor, o kasabada oturmuyor, başka bir kasabada.
Tarım kredi kooperatifi müdürüyle anlaşmış. Daha
önce köylünün ortak müteselsil kefalet senedine, tarım kredi
müdürü, ucuna, bir imza attırarak vermiş 50 ton gübre,
"Git sat, yarısı sana yarısı bana
"
Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Biz yapılandırma
yaptık, köylü müracaat etsin." Köylü borçluyu tanımıyor
ki! Asil, gelir yapılandırma yapar. Müteselsil kefilin gidip
yapılandırma istemesi mümkün mü Sayın Bakan? 230 tane
icraya verilmiş. Köylü, adamı tanısa adamı bulacak,
adamı alacak. Adam yok ortada. Yani, sizin idarenizin bir mümessili,
memuru sahtekârlık yapmışsa bunun bedelini millete
ödettirmenin, köylüye ödettirmenin bir anlamı var mı?
Komisyon Başkanı,
"66 ton buğday bir traktör
" Nerede? Herhâlde Başak
Traktör falandır, ikinci el Başak Traktör. Nerede? Buğday
şimdi 450 bin lira. Köylüden kaça aldınız? 300 bin lira.
Arpa şimdi 400 bin lira? Köylüden kaça aldınız? 230 bin
lira.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- 280'e aldı buğdayı.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Köylüdeyken 230 bin lira olan arpa, bugün, tüccarın elinde 400
bin lira oldu. Bu hangi politikalardan oluyor? Bu, devletin, köylüyü
desteklememe, köylüyü yalnız bırakma, köylüyü güçsüz
bırakma
Ha, köylüyü güçlendirebilir miyiz? Bu IMF politikalarıyla
hayır. Bunu, bir kere, kafanıza yazın arkadaşlar.
Bu IMF politikalarıyla, Türkiye, boyun büken, itaat eden bir ülke
olacak. Ne zaman kendi millî politikalarımızı uygular
isek ancak söz söyleyen ve buyruk veren bir ülke oluruz. Yok böyle bir
şey! Böyle bir şeyiniz yok! Çünkü siz, iktidara gelirken milletin
desteğini hâkimiyeti millîyeden, millî meşruiyetten almadığınıza
inanıyoruz. İnanın buna. Aldığınıza
inanın, milletin arkanızda olduğuna inanın ve birilerine
bedel ödemek zorunda değilsiniz burada olmak için. Millete bedel
ödeyelim.
Ne yaptınız? Yahudiler
iktidarda tutuyor diye, Yahudiler üzerinden bütün ticareti
başkalarına devrettiniz. Dediğim şu: Türkiye'nin
ekonomisini yabancılaştırdınız. Şimdi
yabancılaşan bir ekonomide köylüye ne gider? Taşeronlaşan
bir sanayide KOBİ'lere ne gider? Üretmeyen bir devletin, üretmeyen
bir milletin, bağımsızlığını, millî
onurunu, millî haysiyetini ortaya koyması mümkün mü?
Bütün bunları es geçeceksiniz,
sonra gelip diyeceksiniz: "Efendim, süte de 70 bin lira destek
veriyoruz." Doğru, veriyorsunuz. Ne derdine deva oluyor?
Süt üreticilerine sorun, ne derdine deva oluyor?
Efendim, sanayiciler geliyormuş,
köylerde çiftlikler kuruyormuş. Nasıl kuruyorlar? Köydeki
malını niye veriyor sanayiciye? Çünkü, kendi bir şey
üretemiyor, karnı doymuyor, malını ucuz ucuz satıp
şehrin varoşlarına geliyor. İşte, ondan sonra
yankesici oluyor, ondan sonra hırsız oluyor
Şimdi, Kastamonu'da adam, destek
veriyorsunuz, üç dönüm tarlası var, mısır ekiyor, bir
de fasulye çalı dikiyor, bir tane de ineği var. Üç dönüme
destek ne vereceksiniz? 30 bin lira. Şimdi iki çocuğunu okutuyorsa
bu adam
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne
yapacaksın? Ne yapacaksın, onu söyleyeceksin arkadaşım.
Bakın
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Adama iş, aş vereceksin, iş, aş. Yabancılara
arsa vereceğine, yabancılara banka vereceğine, yabancılara
Türkiye'yi taşeronlaştıracağına Türkiye'nin
servetlerini Türk milletine harcayacaksın. Dört senede verdiğiniz
faiz 184 milyar dolar.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Zaten,
sizin, sözünüzün başıyla sonu tutmuyor. Düşünce sistemini
koyar mısınız ortaya. Ne söylediğiniz belli değil.
Serbest piyasadan yana mısınız, devletçi politikalardan
yana mısınız, neden yanasınız siz?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Biz neden yanayız? Biz millî politikalardan yanayız, millî
politikalardan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Adı millî, nedir o? İzah et onu, onu izah et.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Türkiye'yi yabancılaştırmayan, Türkiye'yi taşeronlaştırmayan,
Türkiye'yi başkalarına itaat edip boyun bükmeyen politikalardan
yanayız. Biz, milletten yanayız
Biz milletten yanayız...
Biz milletten yanayız
Siz, milletten yana olduğunuzu seçim
meydanlarında söylediniz, "Beraber yürüdük biz bu yollarda"
dediniz, ama şimdi yürüdüğünüz kim? Şimdi yürüdüğünüz
kim? Kimle yürüyorsunuz? Milletle mi yürüyorsunuz?
Türkiye'de parası olanlara
saygım var. Adamın biri, bir arsaya 800 milyon doları sayacak,
-helallühoş olsun- milletin arsasına sayacak, İstanbul'un
değerli arsaları milyar dolarlar sahiplerinin malı
mülkü olacak, ama 26 milyon insan da ekmek alamayacak! Bu mu adalet?
Adalet bu mu ya? Eğer adaletiniz bu ise eğer vicdanınız
bu ise eğer "AK Parti" dediğiniz adalet ve kalkınma
bu ise burada ne kalkınma var ne adalet var, sadece ve sadece sömürü
var. 26 milyon insan sömürülüyor, aç, yoksul, 26 tane milyar dolar sahibi
Bravo! Necip Fazıl'ın dediği gibi, "Bu taksimi kurt
yapmaz kuzulara şah olsa." Kurt yapmaz bu taksimi, kurt. Anadolu
insanına gidin, bir köyleri gezin Allah aşkına ya! Gezin
Allah aşkına! Kahvede çay parası yok ya, çay parası
yok insanların.
METİN KAŞIKOĞLU (
Düzce) - Eski patronlarına söyle.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
Ondan sonra "tarımı abat ettik
" İstediğiniz
kadar de, adam elini cebine koymuyor mu, adam derdini bilmiyor mu ya?
Adam, sabah, çocuğuna harçlık veremiyorsa, okulunda okuyan
çocuğuna harçlık gönderemiyorsa, sen istediğin kadar
söyle burada, "Verdik de verdik
" Köylü biliyor. Köylü
ağlıyor, ağlıyor. Kastamonu köylüleri ağladı.
Geçen telefon açtılar, ağlıyorlar, "yok" diyor,
"çay param yok. Yaz geldi, ilaç alıp kayısıma atacak
param yok." Kayısısını ilaçlayamıyor, mazotunu
alamıyor. Aldı, bütün bunları borçlandı aldı,
ürettiğini ne yapacak? Ürettiğini de satamıyor.
Fındığı aldınız
Toprak Mahsulleri Ofisine, kayısıyı niye almıyorsunuz
Sayın Bakanım? Kayısı da dört sene depoda dayanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
"Devlet kayısıyı ne yapacak?" Fındığı
ne yapacak devlet? Fındığı aldı, iyi yaptı;
kayısıyı da alsın. Alsın, devlet, destekçi olarak
yanında bulunsun, piyasa şartlarının oluşmasına
köylünün yanında destek olsun, üreticinin yanında destek
Siz üreticinin yanında değil, siz tüketicilerin yanındasınız,
yani üretip Türkiye'de satan tüketicilerin yanındasınız.
Bakın, Türkiye'ye gelen yatırımlara
bir bakalım arkadaşlar. Kime geliyor? Bankalara. Ne için?
Kredi vermek için, yüksek faiz alıp gitmek için. Kime geliyor? Büyük
iş merkezlerine. Niye? En üstü Amerikan sinemaları, altında
Amerikan yiyecek mağazaları, onun altında Amerikan
marka ve Avrupa marka giyecekleri, en altta Avrupa'nın ürettiği
elektronik mağazaları. Bütün bunlara geliyor, tüketim pazarlarına
geliyor.
Türkiye, tüketici mi olacak, üretici
mi olacak? Türkiye, başkalarının yabancılaştırdığı,
yabancı sermayeyle ekonomisi yabancılaşan, halkı
köleleştirilen ve halkı tüketim bağımlısı
hâline getirilen, sömürülen bir millet oldu.
Şimdi, itaat mı ediyoruz,
boyun mu büküyoruz, söz mü söylüyoruz, buyruk mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
tamamlayınız konuşmanızı lütfen.
Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) -
İtaat edip, boyun büken bir ülke hâline getirdiniz.
Bizim dediğimiz şu: Türkiye'yi,
söz söyleyen ve sözü dinlenen bir ülke hâline getirmek istiyorsanız,
önce millî politikalarınızı ortaya koyacaksınız,
önce milletten yana olduğunuzu ortaya koyacaksınız.
Çıkıp, çıkıp "borsa şöyle oldu
" Size
ne borsadan kardeşim? Yüzde 80'i yabancıların; size
ne, millete ne?
Saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - AK Parti Grubu
adına, Edirne Milletvekili Necdet Budak.
Sayın Budak, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NECDET BUDAK
(Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanun tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tarımla ilgili
birçok konuyu konuşurken, buraya gelen konuşmacıların,
kendi siyasi partilerinin kendi görüşlerini ortaya koyarlarken
spesifik olarak ne olduğunu ortaya koymaları çok önemli.
Bizim, buradan, dinleyen çiftçilere, köylülere, kırsal kalkınma
alanında yaşayan insanlara anlatmamız gerekiyor tarım
politikasının ne olduğunu.
Biz, şunu yapıyoruz: Bugüne
kadar, Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarım politikasını
ortaya koyacak bir tarım kanunu yoktu ve bu Tarım Kanunu'nu
çıkardık. Bu hukuksal bir altyapı, ama bu bir vizyon ortaya
koyuyor. O vizyon da şu: Biz, 2013 yılına kadar Türkiye'nin
tarım politikasının ne olması gerektiğini
ve bundan sonra neler yapacağımızı ortaya koyuyoruz.
Bu, tarım strateji belgesiyle ortaya koyuluyor, Avrupa Birliği
ortak tarım politikası hedefiyle ortaya koyuluyor, destekleme
politikalarıyla ortaya koyuluyor, Tohumculuk Yasamızla
ortaya koyuluyor, Organik Tarım Kanunu Yasa Tasarısı'yla
ortaya koyuluyor, -ki, bunlar daha önce yoktu- Tarım Sigortaları
Kanunu'yla ortaya koyuluyor.
Biz, örneğin, Türkiye'de, bu
Tarım Kanunu ve tarım vizyonu çerçevesinde, Tarım Bakanlığımız
başta olmak üzere, Tarım Komisyonu ve Tarım Bakanlığı
bürokratları şunu yapıyoruz: Ülkemizde, hangi bölgede
neyi daha fazla teşvik etmemiz lazım, nasıl yönlendirmemiz
lazım, bu konuda çalışmalar yapıyoruz. Örneğin,
ben, Trakya, Edirne Milletvekiliyim, Trakya'da, Türkiye'nin yağlı
tohumlar açığı nedeniyle ayçiçeğini teşvik
ediyoruz, primi 75 bin liradan 200 bin liraya çıkardık. Yine,
hayvan hastalıklarından ari bölge ilan edildi, hayvancılıkla
ilgili desteklemeleri artırıyoruz.
MEHMET IŞIK (Giresun) -
Fındıkta nasıl gidiyor? Fındık politikası
nasıl, anlat bakalım.
NECDET BUDAK (Devamla) - Bir
başka bölgede bunun tam tersi olabilecek, örneğin zeytinle
ilgili, zeytinyağıyla ilgili, pamukla ilgili bu tür havza
bazında çalışmalar var.
Biz, buradan, dinleyen insanlara,
sadece, böyle, kavga, gürültü, birbirimize çamur atma değil
de bir şeyi ortaya koyup projelerimizi yarıştırmamız
gerekiyor. Öbür türlü, bizi dinleyenlere biz bir şey veremeyiz.
Ama, biz, önemli yerdeyiz ve büyük sorumluluğumuz var. Buraya
gelen konuşmacıları dinledikten sonra gerçekten
şaşırıyoruz. Buradaki, çok basit bir şey var,
tarım politikalarıyla ilgili tabii ki eksikler var, tabii
ki daha iyi olması lazım. Ama, şu da bir gerçek ki, Türkiye'nin
genel ekonomisi ile tarım politikaları birbirine paralellik
arz eder, Türkiye'nin su politikaları ile tarım politikaları
paralellik arz eder.
Bakın, cumhuriyet tarihinde
ne kadar alan sulamaya açılmış, son dört beş yılda
ne kadar açılmış? Küresel ısınmayla beraber yer
altı, yer üstü sularına sahip çıkma anlamındaki
politikalarımız önem arz eder. Bunlar bazında ortaya
koyulacak ya da eleştirilecek konular muhakkak var. Bunları
ortaya koyup bir somut öneride bulunmak gerekiyor.
Ama, gerçekten eleştiri bazında
bir eleştiri yapılmak istenirse de o da şudur: Biz, herhangi
bir ilin milletvekili, tarım il müdürlüğüne, hatta bir tarım
ilçe müdürlüğüne giderek, -iktidar ya da muhalefet- o yıl
içerisinde, tarımsal desteklemelerle birlikte, gübrede, mazotta,
diğer girdilerde yapılan zamları ortaya koyduklarında,
çok kolay kıyaslamalarla elde edilen desteklemedeki artışı
görecekler. Ben, size çok basit bir örnek vereyim, ayçiçeği olduğu
için, Edirne olduğu için: Biz, dekara 10 milyon DGD veriyoruz,
8,2 milyon gübre artı mazot desteği veriyoruz, 18,2. 200 kilogram
ortalama verim, 40 milyon destek; 58,2 milyon, şöyle, 1.000 metre
karelik bir alana destek veriyoruz ve 1.000 metre karelik alana yapılan
kuru masraf 58-60 milyon lirayı geçmiyor. Yani, biz, Tarım
Bakanlığımız olarak, Hükûmet olarak, gerçekten, ayçiçeğinde,
1.000 metre kare, 1 dönümlük yere yapılan masrafın tümünü
destek olarak veriyoruz ve buna örnek, dünyada, herhâlde -bilmiyorum
ama- örneğini bulmak gerçekten çok zordur. Bu, güzel bir desteklemedir.
Ama, çeltikte, örneğin 360 bin, tondan
Yine, hububatlarda prim
sistemine ilk kez bu Parlamento döneminde geçtik; örneğin, çeltikte
olsun, buğdayda olsun. Çok basit bir şey, bu da bir politika
ve doğru bir şey. Buğdayda, diyelim ki biz, geçtiğimiz
yıl içerisinde 350 trilyon destekleme vermişsek, 30 bin lira
primle, 35 bin lira primle kayıt altına almakla, 340 trilyon
da kayıt altından hazineye para girmiş, hatta 20 trilyon
lira, bu politikayla, bir anlamda, devletin kasasına para girebilmiştir.
Bu para, tabii ki hepimizin parası, iktidarın da, muhalefetin
de, köylünün, çiftçinin, tüm ülkenin parası, buna böyle bakmak
lazım ve bu bazda proje geliştirmemiz gerekiyor.
Hayvancılıkla ilgili yapılan
desteklemeler ortada. Tarım, çok zor bir iş, tüm dünyada çok
zor; çünkü, tamamen havaya bağlı, iklim ve toprak koşullarına
bağlı bir olay. Ama biz, burada, çiftçilerimize, şimdiden
sonra neler yapacağız, buradaki muhalefet partisinden
bir milletvekili arkadaşımız, -geldiğimizde- ortaya
koyması lazım.
Biz, bu dönemde, Tohumculuk'la, Organik
Tarım Kanunu'yla, Tarım Kanunu'yla Türkiye'nin önümüzdeki
on yıllık tarım politikasını ortaya koyacak
vizyonu ve hukuksal altyapıyı oluşturduk. Örneğin,
şimdiden sonra, tohumculukla ilgili, Türkiye neden Hollanda
gibi tohum üretmek üzere tarım yapmasın da sadece yiyecek,
içecek tüketmek amacıyla tarım yapsın?
Burada, artık, 2011 yılında,
İstanbul'da -iki bin beş yüz tane- dünya çapında tüm tohum
firmaları -Tohumculuk Kanunu çıkmasından sonra- bir
araya gelerek uluslararası bir konferans yapacaklar. Türkiye'nin
gen merkezi olması, iklim ve toprak özellikleri nedeniyle, artık,
Türkiye'de, yabancı ve özel sektör bir araya gelip -genetik tohum
üreterek dünyaya tohum satmak için, özel sektörün bu Yasa'yla önü
açılmış durumda ve- bunu yapmayı planlıyorlar
ve bu konuda da Antalya'da önemli örnekler var, başarılar
var, bunları daha çok geliştirmemiz lazım.
Buraya gelen muhalefet milletvekili
arkadaşlar
Biz, Organik Tarım Kanunu'nu çıkardıktan
sonra -iktidar olarak tabii ki faydalarını söyleyeceğiz
ama- bence katkıda bulunulması gereken bir başka nokta,
Organik Tarım Kanunu'nda, bu Parlamento döneminde, iktidar-muhalefet,
bu Hükûmetin çıkarmış olduğu bu Yasa'yla Doğu
ve Güneydoğu Anadolu'da, el emeğine dayalı -Organik
Tarım Kanunu Tasarısı'yla birlikte yüksek olması,
virüsten ari olması nedeniyle- burada, biz, istihdamı da
-el emeği olduğu için- artıracak yeni politikalar geliştirmemiz
gerekiyor ve bunun da hukuksal altyapısını, bu Tarım
Bakanlığımız, bu Hükûmetimiz, bu Parlamento gerçekleştirdi.
Biz, artık, bir adım ileri
bakmamız lazım. Dünyadaki organik tarım piyasasında
yüzde 1'lik, yüzde 2'lik ekonomik paya sahibiz ve potansiyelimiz
var. Bunlar anlamında proje ortaya koymamız çok önemli. Bu
Parlamento döneminde, biz, Hükûmetimiz gerçekten bunları başardı,
önemli kanunlar çıktı, desteklemelerde önemli artışlar
oldu. Biz, artık, popülizmden uzak ve ben inanıyorum ki, inşallah,
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki gibi Türkiye'de de iki partili
sistem önümüzdeki parlamento döneminde devam eder ve Türkiye'nin,
tarımda olduğu gibi, sağlıkta, eğitimde toparlanmasının
ötesinde, önü daha da açılır ve daha iyi şeyler yaparız.
Buraya gelen konuşmacıların, biraz daha, partilerinin,
kendi siyasi görüşlerini proje bazında ortaya koyması
gerektiğini düşünüyorum.
Ben, kendi şahsım adına,
Grubumun tarım politikalarıyla ilgili genel bir perspektif
çizmek için söz aldım.
Hepinize saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk.
Buyurun Sayın Ertürk. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AHMET ERTÜRK (Aydın) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; karamsarlık ve kötümserlik
bizim kaderimiz olmamalıdır. Burada konuşan çok değerli
hatipler, insanlarımıza ve bilhassa üreten çiftçilerimize,
bir karamsarlık, bir kötümserlik tablosu çizerek, insanlarımızın
ve ülkemizin geleceğini de karartmamalıdır.
Çiftçimiz kendini yeniliyor ve
çiftçimiz kendini geliştiriyor. Ancak, bazı siyasetçiler,
maalesef, kendilerini geliştiremiyor, kendilerini yenileyemiyor,
hâlâ, geçmiş zamanlardaki tarımsal desteklemeleri -kendilerine
göre olması gereken, tütünün alınıp yakılabileceği
veya pek çok ürünlerin değerlendirilmesinde devletin aşırı
müdahaleci olabileceği politikaları- sürdürmeye çalışıyorlar.
Bunlar doğru değildir. Artık, dünyada, tarım, sertifikalı
tohum, sertifikalı fidan, toprak analizi gibi yeniliklerle
kendini geliştiriyor ve Türk tarımı da, Türk çiftçisi
de kendini bu yeniliklerden ayrık tutmuyor.
Projeli ve programlı, planlı
politikalarla ancak tarımımızı hak ettiğimiz
güzel yerlere taşımaya çalışıyoruz ve dört
yıldan beri, bu politikalarla, gerçekten, üretimde patlamalar
yaşanıyor. Bugün, mısır ithal eden ülkemiz, artık,
mısır ithal etmiyor. Hayvancılık sektörünün temel
girdisi olan mısırı Türk çiftçisi üretebiliyor ve eder
fiyattan da satabiliyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Daha yeni
300 bin ton kota verdiniz. Neden 300 bin ton mısır ithal ediyorsunuz
o zaman? Toprak Mahsulleri Ofisine 300 bin ton kota verdiniz.
AHMET ERTÜRK (Devamla) - Bir eksiğimiz
var değerli arkadaşlarım: Bizler, maalesef, proje yapmayı
çok sevmiyoruz, proje yapmayı kendimize biraz da külfet sayıyoruz.
Pek çok yapmamız gereken yatırımları da, projesizlikten,
isabetli ve rantabl şekilde yapamıyoruz. Mesela, görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısında da söz konusu olan Avrupa
Birliği desteklemelerinden, geçmiş senelerde 2 milyar euroya
yakın bir kaynağı kullanamadık.
Elbette proje yapmalıyız.
Bu yasayla kurulacak kurumlar, projelere bakacak, onay ve olur verecek,
takip edecek ve de sonuçlandıracaktır. Bu projelerden ve
düzenlemelerden, çiftçilerimiz, çiftçi kuruluşlarımız,
kooperatiflerimiz, tarım birliklerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız
yararlanacaktır.
Kırsalda yaşayan insanlarımızın
refahını artırmak, yol, su, kanalizasyon, zirai faaliyet,
tarım ürünleri çeşitlilikleri ve ürünlerin, iyi tarım,
HACCP ile hijyen şartlarda üretiminin değerlendirilmesiyle,
bu proje, gerçekten, Türk tarımını bir nokta daha ileriye
taşımakta bir fırsat, bir basamak olacaktır.
Ayrıca, planlı üretime
yönlendirmesi, havza ıslahı ve tarımsal üretimin planlanması
gibi öngörüler de bu proje ve bu yasa tasarısıyla, projelerin
içerisinde öngörülmektedir.
Sayın Başbakanımız
diyor ki: "Tarımı kalkındırmadan Türkiye'yi
kalkındıramayız." Bu çok önemli bir laftır, çok
önemli bir sözdür ve çok önemli bir öngörüdür. Onun için, Hükûmetimiz,
bu hedefi kolayca yakalamanın, bu hedefe ulaşmanın
yolunu, hedeflenen Avrupa Birliği kaynaklarıyla, ülkemizin
millî kaynaklarını ve çiftçilerimizin katılımlarını,
birlikte ve beraberce en rasyonel şekilde kullanımını
ve böylece devamını önermektedir. Hem "Tarım kötü
yönetiliyor." diyorsunuz hem de getirilen kurallara, kaidelere ve yeniliklere karşı
çıkıyorsunuz.
Kurulacak olan bu kurumla, tarım
ürünlerinin işlenmesi, depolanması, ambalajlanması
ve paketlenmesine yönelik projeler; tarımsal kuruluşların
mevcut altyapı tesislerinin rehabilitasyonu, kapasite artırımı
ve teknoloji yenilenmesine yönelik yatırımlar; yatırıma
başlanılmış, ancak, yarım kalmış veya
kısmen yapılmış yatırımların tamamlanma
fırsatları, alternatif enerji kaynaklarını kullanan
seraların yapımı ve yapımının teşviki,
basınçlı sulamalar, makine ekipman alımlarının
desteklenmesi gibi teknoloji kullanımına yönelik
teşvikler ve hibeler ile programlanan diğer ödevler ve bu
projelerin sonuçlandırılması da bugün görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısıyla Türk tarımının
ve Türkiye'nin gündemine gelmektedir.
Hayırlı olması dileklerimizle,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Konya
Milletvekili Abdullah Çetinkaya.
Buyurun Sayın Çetinkaya. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ÇETİNKAYA (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kırsal kalkınma, kırsal alanda yaşayan
özellikle düşük gelire sahip insanların hayat standartlarının
yükseltilmesi, gelir düzeylerinin artırılması ve bunun
için gerekli eğitim, altyapı ve buna benzer bütün faaliyetlerin
projelendirilmesi şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu konuda ülkemizde bugüne kadar
birtakım çalışmalar yürütülmüş, kırsal kalkınma
projeleri uygulanmıştır. İktidarımız
döneminde uygulamaya konulan ve cumhuriyet tarihinin en önemli
kalkınma projesi olan KÖYDES projesiyle, içme suyu ve yolu bulunmayan
köylerin içme suyuna ve yollara kavuşturulması amaçlanmıştır.
Bu proje kapsamında, suyu bulunmayan
toplam 13.157 köye içme suyu götürülmesi, mevcut 100 bin kilometre
asfalt, 2.037 kilometre beton yolun bakım, onarım ve iyileştirilmesi
hedeflenmektedir.
2005 ve 2006 yıllarında bu
hedeflerin büyük bölümü gerçekleştirilmiş olup, 2007
yılı sonunda susuz ve yolsuz köy kalmayacaktır. Dolayısıyla,
köylümüz, bizim Hükûmetimiz döneminde medeniyetle buluşmuş,
suyuyla, yoluyla, elektriğiyle insanca yaşam şartlarına
kavuşmuştur.
Yine, Hükûmetimiz döneminde tarım
ve hayvancılık destekleri önceki dönemlere göre bir hayli
artırılmıştır. Bu konuda rakamlara fazla girmek
istemiyorum. Çünkü, bu konuya, başta Sayın Bakanımız
olmak üzere, diğer arkadaşlarımız yeterince değinmişlerdir.
Değerli arkadaşlar, Türk
tarımı büyük bir gelişme içerisindedir. 2001-2002 döneminde
yaşanan krizlerin etkisini üzerinden atmış, artık,
çiftçimiz kaliteli, raf ömrü ve ekonomik değeri yüksek, damak
tadına hitap eden, örneğin, bodur elma, kiraz, nar, vişne
gibi ürünlere yönelmiştir. Bugün, diğer sektörlerde faaliyet
gösteren, sermaye birikimi olan iş adamlarımız bile,
tarım sektöründeki gelişmeler nedeniyle hayvancılık,
meyvecilik ve seracılık sektörlerine büyük ölçüde yatırım
yapmaya başlamışlardır.
Yağlı bitkilerde Hükûmetimizin
verdiği büyük desteklerden sonra, Türk çiftçisi hububata alternatif
olarak mısır, kanola, fiğ gibi yağlı tohumların
üretimine yönelmiş ve yıllardır ithal etmekte olduğumuz
mısırda, artık, Türkiye'nin ihtiyacı Türk çiftçisi
tarafından karşılanmaya başlanmıştır.
Bildiğiniz gibi, buğday
üretiminde yıllardır Türkiye ihtiyacından fazla ürettiği
hâlde, kaliteli buğday üretemediği için, ekmeklik yapımında
dışarıdan buğday ithal etmekteydi. Ama, Hükûmetimiz
süne ve kımılla verdiği mücadeleden sonra, artık,
Türkiye, kaliteli buğday ihtiyacının tamamını
kendi temin eder hâle gelmiş ve buğday ithalatına son
vermiştir. 2005 yılında Türkiye dünyada un ihraç eden
ülkeler arasında birinci sıraya yükselmiştir.
Hükûmetimiz, damlama sulama sistemine
verdiği yüzde 50'ye varan desteklerle de, Türk çiftçisi çok
kısa zamanda vahşi sulamadan vazgeçip, damlama sulamaya
yönelecektir. Bu da hem verimliliği artıracak hem de toprağın
çoraklaşmasını önleyecek ve mevcut kaynaklarla daha
fazla tarım alanının sulanmasına imkân sağlayacaktır.
AK Parti İktidarından önce
Türkiye'nin tarımsal değeri 21,8 milyar dolar iken, bu rakam
2005 yılında yüzde 73 artışla 38 milyar dolara
ulaşmıştır. Bu rakam, tarıma verdiğimiz
desteklerin sonucudur.
2004 yılında toplam 4 milyar
dolar olan tarım ürünleri ihracatımız, 2006 yılı
sonunda 9 milyar doları aşarak son dört yılda 2,5 kata
yakın artmıştır.
Evet, Türk tarımı büyüme
sürecine girmiştir. 2002'de 6 bin traktör satılırken,
2006'da 40 bine yakın traktör satılmıştır.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
97'de?
ABDULLAH ÇETİNKAYA (Devamla)
- Çiftçimiz, bu 40 bine yakın traktörü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çetinkaya,
konuşmanızı tamamlayınız.
ABDULLAH ÇETİNKAYA (Devamla)
-
dün burada konuşulduğu gibi, borçlarını ödemek
için değil, tarımdan kazandıkları paranın gücüyle
ekipmanlarını yenilemek için almıştır. Bu
traktörler, gayet modern, kimisi dörtçeker, güçlü, içine toz almayan,
hatta içinde müzik sistemi ve kliması bulunan traktörlerdir.
Çiftçilerimiz, köylümüz hesabını gayet iyi bilir. Süt
alıp yoğurt borcuna girmez.
Tarım sektörüne gerekli önem
ve destek verilirse, bu sektör, getireceği döviz girdisi bakımından
turizm sektörünün de önüne geçecek bir potansiyele sahiptir. Yani,
yılda 20-30 milyar dolarları aşan bir ihracat sağlanabilecektir.
Türk çiftçisini yönlendirme
açısından, Tarım Bakanlığımıza, ziraat
odalarımıza, sivil toplum kuruluşlarına ve tarımla
ilgili bütün kuruluşlara büyük görev düşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetinkaya,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ABDULLAH ÇETİNKAYA (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu
tasarı ile kurulacak olan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu, ileride Avrupa Birliğine üyelikle beraber,
Avrupa Birliği fonları ve devlet desteğiyle tarımsal
kırsal kalkınmaya yönelik tüm destekleri yöneten bir ödemeler
kurumu hâline dönüşecektir.
Kanunun, ülkemize hayırlı
ve uğurlu olması dileğiyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bölüm
üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Dün sisteme girmiş olan arkadaşlarımız vardı;
öncelikli olarak onlara söz vereceğim.
Sayın Üstün, buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakandan şunu
öğrenmek istiyorum: İlk kez iktidarınız döneminde
beş yıllık fakülte mezunu olan veteriner hekim meslektaşlarım,
dört yıllık fakülte mezunlarından daha az maaş alma
durumunda kalmıştır. Bunu ne zaman düzelteceksiniz?
İkinci sorum: Yeni Çevre Kanunuyla
balık çiftlikleri ne olacak? Balık çiftliklerinin bulunduğu
bölgelerde alınan numunelerde tahlil sonuçları nedir? Balık
çiftliklerinin kaldırılması sonucunda Bodrum-İkizada
bir medya patronuna mı verilecek? Balık çiftliklerinin
kaldırılması sonucunda Salih Adası, İsrailli
iki işadamına mı verilecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Üstün.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla şu soruları
yöneltmek istiyorum Sayın Bakana: Programın iyi anlatılması
için neler yapılacaktır, çiftçilere nasıl duyurulacaktır
Sayın Bakanım?
İki: Yasa tasarısı,
başkaca ülkelerin kanunlarından tercüme edilerek mi hazırlanmıştır,
yoksa sıfırdan mı hazırlanmıştır?
Üçüncüsü: Kurum personelinin
eğitimi ne şekilde gerçekleştirilecektir? Projeler
AB Komisyonuna gönderilecek midir?
Son olarak, kurumun ulusal akreditasyonu
ve AB akreditasyonu ne zaman tamamlanacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakandan şu sorularımın
cevabını rica ediyorum: Sulama elektrik borcu olan kaç çiftçimiz
var? Bunların bir dökümü var mı? Sulama elektrik borcu yüzünden
çiftçilerimizin, köylülerimizin evlerinin elektrikleri kesiliyor;
bunu, Bakanlık olarak doğru buluyor musunuz?
Avrupa Birliği ülkelerindeki
çiftçilerin kullandığı mazotun litresi kaç YTL'dir?
Bizde, sözde destek verdiğiniz mazotun çiftçiye gelişi
kaç YTL'dir, bununla ilgili bir rakam verebilir misiniz?
Dışarıdan tütün ithalatı
var mıdır? Tütün için ne kadar para ödüyoruz? Bunun da cevabını
bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Ensar Öğüt
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, Kars, Ardahan,
Ağrı, Mardin, Erzurum ve İzmir, 11 tane ile yem bitkisi
parası ödenmedi.
Şimdi, hakikaten, kasım
ayında ödenmesi gereken yem bitkisi parası şu ana kadar
ödenmediği için, kara kışta yedi sekiz ay karlar altında
kalan bölgede çiftçilerimiz, köylülerimiz perişan durumda.
Kasım ayında kilosu 150 bin lira olan samanın kilosu bugün
400 bin liraya çıktı, saman da bulamıyorlar ve hakikaten
çok mağdur durumda. Demin Ağrı'daki arkadaşım
Naci Bey'le de konuştum, orada da perişan durumda, Ağrı
da perişan durumda. Şu anda Ardahan'da müfettişler
var; ama, -Ardahan'daki müfettişler tamamlamadı- karın
altında yem bitkisinin ekilip ekilmediğini nasıl kontrol
edecekler bunu bir türlü anlayamıyorum. Ama, ben sizden istirham
ediyorum, talimat vererek, Ardahan başta olmak üzere ve diğer
bu 11 ile ödenmeyen yem bedellerinin ödemesini ne zaman yapacaksınız?
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, geçen
yıl hububat fiyatları açıklanırken "Çiftçiye
prim" dediniz; buğdaya 35 kuruş, arpaya 25 kuruş
Size bunu çeşitli defalar hatırlattık; ama, Kurban Bayramı'ndan
önce ödeyeceğinizi söylediniz. Aradan üç ay geçti, üç aydır,
daha, bölgem olan Kırşehir'de, ilçelerinde bir kısım
aldı, bir kısım almadı. Sayın Bakan, ne zaman
ödeyeceksiniz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ekmekcioğlu...
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sorularım kooperatif destekleriyle
ilgili olacaktır.
Birinci sorum: Bakanlığa,
kaç kooperatif, AKP döneminde, kredi-proje talebiyle müracaat etmiştir?
İkinci sorum: Kaçı kredi
aldı, kaçı proje aldı? Kredilendirmede mevzuattaki
yazılı kriterlere uyuldu mu? Puanı düşük olduğu
hâlde kredi ve proje alan var mıdır?
Üçüncü sorum: Kredi proje alan kooperatiflerde
projeye uymayan kullanımlar oldu mu? Hakkında ne gibi uygulamalar
yapıldı?
Dördüncü sorum: Proje alan kooperatiflerin
denetimi yapılıyor mu? Denetim hangi aşamalarda yapılıyor?
Tespit edilen olumsuzluklar nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Gazalcı
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu Tekel'le
ve tüccarla sözleşmeli tütün üretimi yapanlar, enflasyon farkı
onlara ödenecek mi? Böyle bir beklenti içindeler, tütün üreticisi
bekliyor. Ayrıca, tütün üreticisi maliyetinin altında
tütünü satıyor, yüzde 2 stopaj vergisi alınıyor bunlardan.
Bu vergiyi kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Şaraplık üzümler için,
şaraba yüzde 118'in üzerinde bir ÖTV vergisi konuldu son olarak.
Bu ÖTV de kaldırılacak mı? Üzüm üreticisi, dolayısıyla
desteklenecek mi diyorum?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kamacı
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın
Bakan, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu'yla
yeniden düzenlenen toprak alanları, özellikle sera alanlarında
0,3 hektar olarak düzenlenmiştir. Ancak, bunun ötesindeki
kısımlara Ziraat Bankasından kredi verilmemektedir.
Bir üretici sera kurmak için, özellikle hisseli tapularda çok zorluk
çekmektedir. Bu anlamda, hisseli tapuların kullanılmasında,
tarım ilçe müdürlükleri tapulara bir yazı göndererek,
bunların ipotek altına alınıp Ziraat Bankasından
kredi alınmasını sağlamak mümkün olabilecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Tandoğdu
İ.SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, 2007
yılının Mart ayının sonlarına gelmek üzereyiz,
fındık fiyatlarında hâlen bir yükselme görülmemektedir.
Şu anda, Karadeniz Bölgesi'nde fındık köylüsü 2007
fındığının fiyatını konuşmakta,
tartışmaktayken, 2006 fındık fiyatlarının
yükselmemesinin nedenini, acaba, TMO fındık satıyor
mu, FİSKOBİRLİK satıyor mu fındık? Siz, tabii
ki "Yok." diyeceksiniz. Ama, lütfen burada, bu Mecliste, bu
köylünün, bu vatandaşın bu Meclisinde, bunun nedenlerini
lütfen buradan net bir şekilde açıklayın. Fındık
fiyatlarının neden 2.800'de, 2.900'de kaldığını
açıklamanızı
Lütfen, sizden hassaten, bölge insanlarının
ricasını dile getiriyorum, sizden cevabını bekliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Baloğlu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi Rize'den aradılar
telefonla. Çayda destekleme prim bedeli olan 88 trilyonun ödenmesi
için, ÇAYKUR 14 Şubatta Tarım Bakanlığına bütün
hesapları hazırlayıp göndermiş. Aradan bir
ayı aşkın süre geçtiği hâlde, bu 88 trilyon bir türlü
ödenmiyor ve Rize'deki çay üreticileri de bu nedenle çok şikâyetçiler.
Sayın Bakan, bu konuya eğilebilir misiniz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Fahrettin Üstün'ün, veteriner
hekimlerin maaşıyla ilgili bir sorusu var. Tabii, yan ödeme
kararnamesinde, 2006 yılında, orada diğer mesleklerle
aradaki farkın düzeltilmesine dönük bir miktar iyileştirme
yapıldı. Ama, mühendislerle arada oluşan farkla ilgili
de şu anda bir çalışma yapılıyor.
İkincisi, balık çiftlikleriyle
ilgili olarak sordu. Tabii, balık çiftliklerinin geleceği,
yeni Çevre Kanunu ve belirlenen yeni standartlar çerçevesinde,
Türkiye'de elbette balık çiftlikleri varlığını
sürdürecek, ki, biz, Hükûmet olarak, ilk defa bizim Hükûmetimiz döneminde,
Türkiye'de, diğer birçok alanda olduğu gibi balıkçılık
konusunda da desteği biz başlattık, balık üretimine
destek veriyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'deki balıkçılık
sektörünün geliştirilmesinde de çok önemli bir motivasyon görevi
üstlenmiştir ödediğimiz destekler, özellikle kültür balıkçılığında.
Bu, elbette ki devam edecek. Ama, bizim bakış açımız
şu: Bize göre, balıkçılık ile turizm birbirinin rakibi
değil, birbirinin tamamlayıcısıdır. Elbette
ki, tabii çevre standartlarını uygulayacağız,
mevcut balık çiftlikleri içerisinde çevre standartlarına
uymayan varsa, ki bunlar sürekli bir şekilde denetleniyor, bunlar
ya yeni alanlara taşınmak suretiyle veya eğer kuralları,
kaideleri bunlar ihlal ediyorlarsa onlarla ilgili zaten gerekli
yasal işlem yapılıyor, bundan sonra da devam edecektir.
Onun dışında, bir spekülatif,
şahsa verilecek mi vesaire gibi birtakım şeyler söyledi.
Onlar bizim hem konumuzun dışında hem de biz o tür
şahıslara dönük herhangi bir şey yapamayız. Ne
işlemler gerekiyorsa hukuk çerçevesinde Türkiye'deki bütün
vatandaşlar aynı durumdan istifade eder, onlara yapılır.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Kayda düşülmesi bakımından söyledim Sayın Bakan,
ileride hatırlatmak için.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın
Işık'ın sorusuna gelince: Bu programın iyi anlatılması
için neler yapıldığı hususunda bir sorusu oldu.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Onu
yazılı verirsiniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Buna dair eğitimlerin
nasıl yapılacağı ve akreditasyonun ne zaman olacağı
hususunda soruları oldu.
Programın iyi anlatılabilmesini
temin için zaten, Kurum, kendisi, hem desteklerini hem mekanizmasını
ve bundan yararlanacak olan vatandaşların ne şekilde
bundan istifade edeceğini kamuoyuna duyurmakla görevli.
Hâlihazırda da zaten biz, çeşitli yayın organlarıyla,
bu tür faaliyetleri, kırsal kalkınma yatırımlarının
desteklenmesi çerçevesinde -ki, iki yıllık bir programdır,
bu da, yine, ilk defa, Hükûmetimiz tarafından hayata geçirilmiş
bir program- bu çerçevede, zaten biz, duyuruyoruz. Bunun dışında,
tabii, el broşürleri, kitapçık, afiş vesaire diğer
görsel, yazılı malzemelerle faaliyet yapılıyor.
Yasanın hazırlanmasında
başka ülkelerden bir aktarma olup olmadığı yönünde
bir sorusu oldu yine Sayın Işık'ın. Bu, bütünüyle
Türkiye'nin, yani, ülkemizin gerçekleri ve ihtiyaçları dikkate
alınarak bu yasa tasarısı hazırlandı. Ulusal
Ajans gibi -daha önce devreye giren- Türkiye'de AB kaynaklı programları
yürüten kurumların kanunlarından yararlanılarak,
bu konuda, onlardan da yararlanıldı. Bütün kamu kurum ve
kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör
temsilcilerinin görüşleri, bu yasa hazırlanırken değerlendirildi.
Projelerin değerlendirilmesinde
de kırsal kalkınma programında yer alan proje seçim kriterlerine
göre değerlendirme yapılacak. Burada, Proje Seçim Komisyonu
olacak ve o Seçim Komisyonu bunları seçecek ve ayrıca, Kurum
tarafından bunlar onaylanacak.
Akreditasyonla ilgili olarak
da, kanunun yürürlüğe girmesini müteakiben, altı ay içerisinde,
akreditasyonla ilgili yönetmelikler hazırlanmış
olacak. Kurumun akreditasyonu, bu amaçla yürütülen proje kapsamında
sağlanacak ve 2008 yılı ortalarında bu tamamlanmış
olacak.
Bunun dışında, Sayın
Özkan bir soru sordu: Sulama, elektrik borcu var mı diye, kaç kişinin.
Bunlarla ilgili, tabii bir de tütünle ilgili sorular; bunlar teknik,
hazırlanması gereken cevaplar. Dolayısıyla, onları
bilahare, yazılı olarak vereceğim.
Sayın Baloğlu'nun çay primlerinin
ödenmesiyle ilgili bir sorusu oldu. Çay desteği -budama primi
desteği- mayıs ayında ödenecek. Bizim ödeme takvimimiz,
programımız budur. Geçen sene de zaten mayıs ayında
ödendi. Mayıs ayında, 94 milyon YTL olarak bu ödenecek. Ekim
ayında, ayrıca bir 44 milyon YTL ve aralık ayında da
12 milyon ödeme yapılacak. Tabii, daha sonra ödenecek olan miktarlar
budamayla ilgili kısmı. Normalde, prim, mayıs ayında
ve 94 milyon YTL olarak ödenecek.
Sayın Ensar Öğüt'ün sorusu
oldu. Tabii, on bir tane vilayette bir inceleme yapılıyor,
şikâyetler üzerine. Bunları biz bir an önce tamamlayacağız.
Siz geçen gün de söylediniz, işte "kar altında bu inceleme
yapılır mı?.." Evet, yapılır. Çünkü, esasen
burada aslolan şu: Dosya üzerinde bize gelen birtakım
şikâyetler var, dosyalarda birtakım problemler olduğu
yönünde. İncelemeler dosyalar üzerinde, evraklar yönü ile inceleniyor.
Onlar tamamlandığında da, biz, ona göre yapacağız.
Sayın Başkan, süre dolduğu
için, ben, diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Gelir
ve Giderler
Gelir
ve giderler ile yönetilecek hesaplar
MADDE 15-
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 Sıra
Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
15. maddesinin 2. fıkrasının c bendi "Taşınır
mal ve hizmet alım giderleri" şeklinde değiştirilmiştir.
Necati
Uzdil R. Kerim Özkan M. Vedat Melik
Osmaniye Burdur Şanlıurfa
Mehmet
Işık Hüseyin Ekmekcioğlu Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Giresun Antalya Malatya
Osman
Özcan Fahrettin
Üstün
Antalya Muğla
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Işık, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun.
MEHMET IŞIK (Giresun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Zamanın kısalığı dolayısıyla,
kanunun isminden bahsetmeden geçiyorum.
15'inci maddede, bu kanunla
yıllık olarak alınan 150 milyon euro ve genel bütçeden
gelen paralarla, kaynakla gayrimenkul alınması öngörülüyor.
Bunun büyük bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum,
çünkü, devletin sürekli gayrimenkuller satmakta olduğunu bildiğimize
göre, yeni gayrimenkuller alınması için bir kaynağın
kullanılmasının amacı dışında kullanım
olacağını burada özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kanunun diğer maddeleri üzerinde değerli arkadaşlar
yeteri kadar konuştular. Ben, o konulara girmeden, burada,
özellikle AKP sözcülerinin tarımla ilgili konuşmalarında
çizdiği tabloyu merakla ve dikkatle izledim, hayretle izledim.
Şimdi, kendi seçim bölgemin,
Giresun'un durumunu sizlere arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kısaca Giresun hakkında bilgi vereceğim. Giresun'un
524 bin nüfusu var. Giresun'un tipik bir tarıma dayalı ekonomisi
var, yani, esnafımızın da köylümüzün de geçimi
fındıktan. Fındık olmadığı veya para
etmediği zaman, orada büyük bir çöküntü yaşanıyor.
Arazi sarp, toprak sığ, iklim
yağışlı. Ekolojik bakımdan yapılan incelemelerde,
ekonomik bakımdan alternatif bir ürün ortaya konamadı. Aile
başına düşen arazi miktarı 10-12 dekar civarında.
Dekarda ürünün iyi olduğu yıllarda 100 kilogram alınabiliyor.
Şimdi geçim zorluğu içinde olan halkımızın tek
ürünü olan fındıkta oynanan oyunlarla perişan duruma
düşmüş durumda, feryat etmektedir. Köylü şehre inememekte,
esnaf kepengini kapatacak durumda veya içindeki sermayeyi bitirme
noktasında. Bu tasarının görüşülmesi sırasında,
Adalet ve Kalkınma Partisi sözcülerinin çizdiği tabloyla
hiç bağdaşmayan bir durum yaşıyoruz.
Arkadaşlar, fındıkta
yaşanan oyunu kısaca bir özetlemek istiyorum, çok konuştuk
bunu ama, bir daha özetlemek istiyorum. 2004 yılında don
olunca, fındık olmadı ve fındığın gerçek
fiyatını öğrenmiş olduk. Gerçek fiyatı 6-6,5
milyon liradan alındı ve satıldı. Bunlarla ilgili
ihracat rakamlarını da ayrıca vereceğim. Sonra,
2005 yılında, FİSKOBİRLİK 6,5-7 milyon lira
ilan etti, ama bu fiyattan da ihracat yapıldı. Rakamları
vereceğim. Sonra, FİSKOBİRLİK piyasada nâzım
rol oynamaya başlayınca, önce ilan ettiği 7 milyon liralık
fiyat, bütün AKP milletvekilleri tarafından benimsendi.
HASAN AYDIN (Giresun) - Biz benimsemedik!
MEHMET IŞIK (Devamla) - Lütfen,
lütfen
Zamanım dar.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen hatibe müdahale etmeyelim.
Buyurun.
MEHMET IŞIK (Devamla) - Ve ne
olduysa ondan sonra oldu; FİSKOBİRLİK nâzım rol oynamaya,
piyasada istikrarı sağlamaya başlayınca bir rahatsızlık
başladı, FİSKOBİRLİK'i ele geçirme işlemine
başvuruldu, milletvekilleriyle, eski bakanlarla kongreye
dâhil olundu, fakat başarısız çıkınca da
FİSKOBİRLİK'in kaderi ve fındık üreticisinin
kaderi değişti.
Şu anda, hiç sebep yokken, Sayın
Başbakan, 2006 yılının Mayıs ayında, Giresun'daki
kongrede FİSKOBİRLİK'e sahip çıkmayacağını
ilan etti. Fındık 4,5 milyon liraydı serbest piyasada o
aşamada. FİSKOBİRLİK'le bütün oynamalara rağmen,
4,5 milyon liraydı, 3,5'a düştü. Geldi, Ordu il kongresinde
konuştu, 2,5 milyon liraya düştü. Şu anda 3 milyon lira.
Değerli arkadaşlarım,
köye gidemez duruma gelince AKP'li arkadaşlar, esnaf arasına
giremez duruma gelince ve gerçekten de nahoş olaylar yaşanmaya
başlanınca, Hükûmet bir şeyler yapma ihtiyacı duydu.
Siz ölümü gördünüz dedi, sizi hastalığa razı edeyim;
TMO'yu devreye soktu ve bunun sonucunda da, 3 milyon 600 bin lira netle
Giresun kalitesi fındığı almaya başladılar,
ama, fındık hâlen 3 milyon lira civarında.
Fındıkta oynanan oyunları
muhtelif defalar Meclisin gündemine taşıdık. Kısaca
kesmeye çalışıyorum, kusura bakmayınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - 4 milyondan
yüzde 5 düşersen kaç oluyor?
MEHMET IŞIK (Devamla) - Bir dakika
arkadaşım, sonra konuşuruz.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Laf atma.
Fındıkçının anası ağlamış. Sen ne
anlarsın fındıktan ya?
BAŞKAN - Sayın
Işık, buyurun efendim, Genel Kurula hitap edin.
MEHMET IŞIK (Devamla) - Sayın
Başkan, lütfen müdahale ettirmeyin.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sen ne anlarsın
fındıktan?
BAŞKAN - Sayın Arz, Sayın
Kaşıkoğlu
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Dağda
fındık yok ki. Dağlı ya.
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın
Arz, bu fındık meselesi büyük meseledir, kolay halledilmez.
Sayın Işık'a söz verelim.
Buyurun Sayın Işık.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Mehmet ağabey, gelsinler Karadeniz'de dolaşsınlar,
dolaşsınlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Işık, bu arada süreniz doldu. Ben size bir dakikalık ek
süre vereyim, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Fındıkta Hükûmetin danışmanı durumunda olan
bir arkadaşımız, bir danışman, hepinizin de
ismini bildiği, sıkça da burada telaffuz edilen bir danışman,
Alman Hükûmetinden liyakat şildi aldı.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Hizmet
ettiği için!
MEHMET IŞIK (Devamla) - Liyakat
şildi aldı, Almanya ile Türkiye arasında ticareti geliştirdiği
için. Nedir bu geliştirme? 1 milyar dolar, üreticinin cebinden
alındı, Avrupa'daki sanayi ülkelerinin cebine kondu.
Şimdi, biz 150 milyon euro için burada kanun çıkarıyoruz.
1 milyar dolar, yıllık, alındı, Avrupa Birliğine
bağlandı, gönderildi, bunun 200 milyon eurosunu, 150 milyon
eurosunu geri almaya çalışıyoruz. Bu büyük bir çelişki,
büyük bir aymazlık.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, size, resmî rakamları vereceğim. Bakınız,
kısaca konuşuyorum: 2005 yılında ihracat 1 milyar
554
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Işık, bu son uzatmada konuşmanızı tamamlar
mısınız, buyurun efendim.
MEHMET IŞIK (Devamla) - Hemen
bitiriyorum Sayın Başkanım, lütfen
HASAN ANĞI (Konya) - 2002 fiyatlarını
da söylesene.
MEHMET IŞIK (Devamla) - 2006
yılında ihracat geliri 1 milyar 952 milyon, ihracat fiyatı
kilo başına 8 dolar 16 sent. Şimdi, 778 milyon dolar ihracat
gelirimiz var, 404 dolar 75 sent; yani, yarı yarıya düşmüş
durumda ihracatımız bu fındık politikası yüzünden.
Kim zarar etti? Üretici zarar etti, devlet döviz gelirinden zarar
etti. Dış ticaret açığını konuşuyoruz,
cari açığı konuşuyoruz, ama, 1 milyar dolar üreticinin
cebinden alındı, gelişmiş sanayi ülkelerine ve
ona aracılık yapan kişilerin cebine aktarıldı.
Şimdi, bunun sonucunda Giresun
ne oldu? Giresun, sosyal, ekonomik gelişmişlik düzeyi bakımından
47'nci sıradan 66'ncı sıraya düştü. İlçeleri
söylüyorum: Görele 202'nci sıradaymış, 318'inci sıraya
düşmüş. Bulancak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Işık, ikinci uzatmamız da tamamlandı.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Teşekkür etsin Sayın Başkan.
BAŞKAN - Etsin efendim, etsin,
ben bir şey demiyorum.
Buyurun.
MEHMET IŞIK (Devamla) -
Fındık konuşulmaya başlayınca nedense hiç müsamaha
kalmıyor bu Mecliste.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) -
Sayın Başkan
MEHMET IŞIK (Devamla) - Müsaade
edin. Ben de acele ediyorum zaten yetiştirmeye.
Değerli arkadaşlarım,
şu apaçık görülüyor: Türkiye, ihracatında, fındık
ihracatında 1 milyar dolar zarar etmiştir. 252 trilyon lira
dondan meydana gelen zarar hâlen ödenmemiştir. Sayın Bakana
soruyorum. Maliye Bakanımız da burada. Bu 252 trilyon zarar
niçin ödenmiyor? Ama, söyleyeyim, açık ve net söyleyeyim, yok saymaya,
unutturmaya çalışıyorsunuz. Bunun sonucu 4 Kasımdaki
seçimde unutulmaktır, yok sayılmaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Avrupa
Birliği Kırsal Kalkınma Program
ve
Destekleri
Genel hükümler
MADDE 16-
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 Sıra
Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
16. maddesinin 3. fıkrasında kamu ibaresinden sonra gelen
"ya da özel sektör" ibaresi çıkarılmıştır.
Necati
Uzdil R. Kerim Özkan M. Vedat Melik
Osmaniye Burdur Şanlıurfa
Hüseyin
Ekmekcioğlu Osman Özcan Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Antalya Antalya Malatya
Fahrettin
Üstün Mehmet
Işık
Muğla Giresun
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özkan, siz
mi konuşacaksınız ayakta bulunduğunuza göre?
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasanın 16'ncı maddesinin üçüncü fıkrasında
"kamu" ibaresinden sonra gelen "ya da özel sektör"
ibaresinin kaldırılmasını talep ediyoruz. Çünkü,
kamu tüzel kişiliği niteliğindeki bu kurumun özel
sektöre denetlendirilmesinin sakıncalı olduğunu
düşünüyoruz.
Şöyle ki: Bakın, geçenlerde
Burdur'da Sağlık Bakanımızın ziyaretinde bir
pankart açıldı. Doktor Vedat Oruç, pankartında "Doktor,
hasta, eczacı el ele verdik, performans adına devleti soyuyoruz."
dedi. Bakan Akdağ'dan cevap hemen geldi. "Arkadaş devleti
soyuyormuş, hemen soruşturma açalım." dedi ve talimat
şu anda yerine getiriliyor. Aynı durum Sayın Tarım
Bakanımızın başına gelse, talimatı özel
sektöre mi verecek, yoksa kamu müfettişlerine mi verecek? Bu
yasayla özel sektöre bu işi devrediyoruz.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Pankartı okusana
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Pankartta aynen bunu söylüyor: "Doktor, hasta, eczacı el
ele verdik, performans adına devleti soyuyoruz." Tarım
Bakanlığında buna benzer bir yolsuzluk oldu, bir kooperatifte.
Vatandaş da pankartını açtı: "Biz kooperatif
olarak, kooperatif, tarım il müdürlüğü, ziraat müdürlüğü
el ele verdik, devleti soyuyoruz." dedi. Bu konuda yaklaşık
750 milyon euro olup beş yılda bir para dağıtımına
yön vereceğiz bu yasayla. Bu pankartı açtı, Sayın
Tarım Bakanımız, bu konuda "özel sektör gel, bu konuyu
araştır" mı diyecek? Özel sektör her zaman devlete
gebedir. Bununla biz, özel sektörün buradan çıkartılmasını,
devletin sıcak elinin, hukuk elinin bu konuya el atmasını
istiyoruz. Çekincemiz bu yöndedir.
Değerli arkadaşlarım,
size bir fıkrayla bu konuyu anlatmak istiyorum. Hiçbir zaman
kümes tilkiye emanet edilmez. Ormanların kralı aslan bir
gün görev taksimi yapıyor, görev taksiminde kümese sıra
gelince "kümesin nöbetçiliğini tilki kardeş yapsın."
diyor. Tilki kardeş o anda hemen söze karışıyor,
diyor: "Ben bu nöbeti tutamam, benim ayaklarım çıplak."
Hemen kral dönüyor, geyiğe görev veriyor. Diğer görev taksimleri
yapılıyor, tilki görevin gittiğini anlayınca diyor
ki: "Sayın aslan kardeş, sayın kralım, demin tatlı
bir yârenlik etmiştin, o iş ne oldu?" Hemen aslan dönüyor,
"Sen görevi kabul etmedin, ayakların çıplakmış,
ben görevi başkasına verdim." diyor. Özel sektöre verirseniz
kümese tilkiyi bekçilik yaptırmış olursunuz.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
- Özel sektör tilki mi!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Anlayana, davul, zurna, saz; anlamayana az
(AK Parti sıralarından
"Sivrisinek saz" sesleri)
Sivrisinek az
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Ters oldu Ramazan, ters.
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Özele karşı
mısınız?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bakın, Tarım Bakanlığı
fidan dikimi için destek veriyor, çok güzel, tebrik ediyoruz. Ama 10
dönüm. Ben bir köylü çocuğuyum, köyde de kuvvetli arazisi olanlardan
birisiyiz, arazimizin toplamı da 250 dönüm, ama hiçbir mercide
-kuvvetliyiz güya- hiçbir tanesi 10 dönüm değil. Bu destekten
yararlanmak istiyoruz, fakat 7 dönüm, 8 dönüm, 6 dönüm. Burada bir
düzenleme yapıp bunu 5 dönüme veya 4 dönüme indirmeniz gerekiyor
bu destekten yararlanması için. Türkiye'de araziler bölük. Sizin
de bölgelerinizde bunu yaşıyorsunuz. Bunu yapın, biz
sizi uyarıyoruz. Yapmazsanız verdiğiniz desteklerden
kimse yararlanmıyor. Doktora tezi gibi destekleriniz. Destekleriniz
çok güzel, ama bundan yararlanan yok. Üniversite mezunu bir çocuğu
bu iş için ayıracaksınız; tarım il müdürlüğü,
ziraat odası, nüfus, tapu, bunların arasında, çocuk,
mekik dokuyacak ki bu destekleri alabilsin, bunun dışında
destek yok. Onun için üretici diyor ki: "Biz destekten vazgeçtik,
sadece mazotumuzdaki ÖTV'yi kaldırsın devlet, biz her
şeye razıyız." Siz doktora tezi gibi, gayet güzel,
tarım il müdürlüğünde eline alıyor adam, fakat, bu desteklerden
gereği gibi yararlanılmıyor. Bu desteği siz mazota
verin, bu parayı mazota verin, bakın, çiftçi neler üretiyor,
neler yapıyor bir görün.
Bakın, şeker fabrikalarında
pancar üreticisine avans olarak şeker verilir. Değerli arkadaşlar,
üretene veriyorsunuz, iki çuval, üç çuval şeker veriyorsunuz.
Diyelim sezon başında şekerin çuvalı 20 bin lira,
pancar parasını aldığında şekerin çuvalına
o üreticimiz 54 milyon lira ödemek zorunda kalıyor. Üreticiden
faiz alıyorsunuz. Tarım kredilerde faizler çok yüksek; az
diyorsunuz, 18'lerden bahsediliyor, 24'e geliyor. Sadece avukatlık
ücretleri yüzde 12, icra takibine girdiği an. Bunları düzenleyin
diyoruz. Çiftçi adına söylüyoruz bunları. Bu para normal
dağıtılsın çiftçi bayram eder, ama, bunları dağıtamıyorsunuz,
beceremiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ayrıca, çiftçimiz pancar küspesi,
pancar posası ve melası alırken güçlüklerle karşılaşıyor.
Bunların koordinasyonunu ziraat odalarına bırakınız,
aksi hâlde, küspe çukurlarında birbirilerine giriyorlar, kafalarını,
kollarını, kendilerini yaralıyorlar, çok acı
olaylarla karşılaşıyoruz. Bunu ziraat odasına
bırakın. Ziraat odası bu işi koordine etsin. Sizi
uyarıyoruz.
(Y) türü belge çıkardınız.
Şu anda benim Burdur'da taşıyıcı kooperatifleriyle
tarımsal amaçlı kooperatifler karşı karşıya
geldi. Köylerimize, her köyümüze, en az on tane köyümüze 5'er milyar
ceza yazıldı. EPDK mazot sattığı için köylerimize
57'şer milyar ceza yazdı. "Bu cezaları seçimlerde
adaylardan alacağız." diyor köylülerimiz, şu anda
ödeme yapamıyorlar. Bunlar sizleri bekliyor. Onun için sizleri
uyarıyoruz. Bu işleri çözün.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği desteklerinin
programlanması
MADDE 17-
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 Sıra
Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
17. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında geçen Bakanlık
ibaresi, "Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu" olarak değiştirilmiştir.
Necati
Uzdil R. Kerim Özkan M. Vedat Melik
Osmaniye Burdur Şanlıurfa
Hüseyin
Ekmekcioğlu Osman Özcan Fahrettin Üstün
Antalya Antalya Muğla
Mehmet
Işık Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Giresun Malatya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN ve KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Üstün.
(CHP sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1261 sıra
sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın
17'nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında geçen
"Bakanlık" ibaresinin "Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu" olarak değiştirilmesi
hakkındaki önergemiz üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonunda bu yasa görüşülürken, bizim,
bir alt komisyonun kurulup bu yasanın daha sağlıklı
çıkması yönünde teşebbüslerimiz oldu, maalesef, kabul
ettiremedik ve tasarı bu şekliyle geldi, ama verilen önergelerden
de gördüğümüz üzere gerçekten bu kanunun o Komisyondan çıkış
şeklinin doğru olmadığı görülmüştür.
"Değişik zamanlarda
AB ilerleme raporlarında -muhalefet şerhimizi okuyorum-
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının idari yapısının
AB tarafından finanse edilen projelerin etkili bir şekilde
uygulanmasında yeterli olmadığı ifadeleri ile
Bakanlık içinde sorumlulukların paylaşımı
konusundaki karışıklık ve eksiklikler vurgulanmış
olmasına karşın getirilen tasarıda da aynı
karışıklık ve eksiklikler tarafımızca
tespit edilmiştir.
Tasarıda Kurumun idari ve mali
yazılı olmasına karşın, özerklik Türk Dil Kurumu
sözlüğüne göre 'Etki ve baskı altında kalmayarak özgür
karar almak' anlamına gelmektedir. Oysa 14 üncü maddeye göre
Kurum başkanının bakanın önerisi ile atanması
ve Kuruma aktarılacak yerli kaynağın bakanlıkça
tespiti idari ve mali özerkliği ortadan kaldırmaktadır."
Muhalefet gerekçemizde bunu söylemişiz, ama, hâlâ arkadaşlar
direnmekte inat ediyorlar.
Evvelki günkü, Sayın Bakanın
buradaki konuşmasından sonra Kırşehir'in Mucur-Karacalı
köyünden Bekir Çavuş aradı. Diyor ki: "Sayın Bakanın
hiçbir dediğine inanmıyorum." Önergelerle ilgili de
söylediği gerçekten trajikomiktir değerli arkadaşlarım.
Diyor ki: "Dört yıldır önerge veriyorsunuz. Soruluyor
Komisyona: 'Katılıyor musunuz?' 'Hayır.' Hükûmete soruluyor:
'Katılıyor musunuz?' 'Hayır.'" Diyor ki: "Dört
yıldır neye katıldınız?"
Bugün yine enteresan bir telefon
aldım. Artvin ilinin Borçka ilçesinin Demirciler köyünden
İkram Güneş
Bir yaşında yaralı bir ceylanı
buluyor, on bir gün tedavi ettiriyor, on bir gün kalkamıyor, daha
sonra kalkıyor. Evcilleşiyor, bahçesinde geziyor. Doğaya
bıraktığı hâlde tekrar geliyor. Çevre ve Orman Bakanlığı
yetkilileri gidiyor, üç yıl önce 3 milyar 250 bin lira para cezası
kesiyor. Bu para bugün 6 milyar küsur olmuş. Hazine avukatı
da krediyle aldığı arabaya el koyacağını
söylüyor. "Ülkede sorun yok, her şey güllük gülistanlık."
diyorsunuz da umarım buna bir çözüm bulursunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne öneriyorsun
ona çözüm olarak?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - O
çözümü, ben önergeyle ilgili konuşmam bittikten sonra size söylerim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne öneriyorsunuz?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
Siz de buraya çıktığınız zaman başka konuşmalarda
bırakıp gitmek zorunda kalıyorsunuz Sayın Kacır.
BAŞKAN - Sayın Kacır
Sayın Üstün, Genel Kurula hitap
edin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Münferit
olaylar bunlar.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, ülkede her şey güllük gülistanlık
deniyor. Dalaman birinci sınıf tarım arazisi, 34 bin
dönüm
Nasıl oldu da bu birinci sınıf tarım arazisi
vasfı değiştirilerek Turizm Bakanlığına
verildi ve bu arazi kime verilecek?
Türkiye'de her şey güllük gülistanlık
diyorsunuz. Çiftçi memnun diyorsunuz. 2002 yılında 1 kilogram
gübrenin fiyatı 179 bin lirayken, 2006'da 439 bin lira olmuş.
Yine, mazot iktidara geldiğinizde 1 milyon 98 bin lirayken,
şu an 2 milyon 350 bin lira olmuş. Buğday 2002 yılında
267 bin 500 lirayken, şu an 380 binlerde, ki, bu çoğu yerde de
düşük. Pancar 2002 yılında 74 bin liraya satılırken,
bugün 89 bin lira. Ortalama artışları: Gübrede yüzde
144, mazotta yüzde 146, buğdayda yüzde 42, pancarda yüzde 20. Bu
mu güllük gülistanlık Türkiye?
Sanki, sizin döneminizde, içilen
bir bardak çayın fiyatı yüzde 58 oranında artmadı!
Üniversite öğrencisinin harç bedeli yüzde 73 oranında artırılmadı!
Ortalama bir kitabın fiyatı döneminizde yüzde 83 artmadı!
Sizin döneminizde, 2002'de, yem fiyatları, 50 kilogramlık
bir yemin çuvalı 11-12 milyon iken bugün 25-26 milyon. Süt 2001'de
400-450 bin civarında iken şu an Köyceğiz'de 320 bin lira.
2006 sonunda et fiyatı 8 milyonlarda gezerken, kilogramı
2001'de 8 milyon 500 bin liraydı. Yine, 2001'de pamuk üreticisi 1
milyon 240 bin liraya pamuk satarken, bu sezon 840 bin liraya sattı.
Geçen yıl zeytinyağının kilosu 6 milyon iken, bugün
3 milyon 200 bin liradan, çiftçi, zeytinyağını satmak
zorunda kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Üstün, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
Narenciye üreticisi perişan, şeker pancarı üreticisi
perişan, tütün üreticisi perişan,
fındık üreticisi perişan. Sizin döneminizde Türkiye'de
ürettirmediğiniz tütünü ve pamuğu, gittiniz Yunanistan'dan
satın aldınız.
OECD rakamlarına göre tarım
destekleri şöyle, tarım destekleri böyle diyorsunuz.
1997-1998 döneminde gayrisafi millî hasılanın yüzde
3,6'sı tarım desteklerine ayrılırken, 2007'de yüzde
1 bile değil, binde 83. Sizin döneminizde traktör satışlarının
40 binleri bulduğunu söylediniz. Oysa, 1997-1998 döneminde Türkiye'deki
traktör satışları 54 binler civarındaydı.
Sizin döneminizde her şey güllük
gülistanlık! Pamukova'da hızlandırılmış
tren projesiyle 39 kişi hayatını başka bir dönemde
mi kaybetti? Halktan kuş gribi gizlenerek, çocuklarımızın
ölümü başka bir iktidar döneminde mi oldu? Kırım Kongo
Ateşli Humması nedeniyle son üç yıldır 43 vatandaşımızın
ölümü başka bir iktidar döneminde mi oldu?
Teşekkür eder, geçici 1'inci
madde üzerinde tekrar görüşlerimi dile getireceğimi belirtir,
saygılarımı sunarım. (CHP alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kurumun sorumlulukları
MADDE 18-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ALTINCI
BÖLÜM
Çeşitli
Hükümler
Dış
denetim
MADDE 19-
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 Sıra
Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
19. maddesi "Kurumun dış denetimi Sayıştay tarafından
gerçekleştirilir" şeklinde değiştirilmiştir.
Necati
Uzdil R. Kerim Özkan M. Vedat Melik
Osmaniye Burdur Şanlıurfa
Hüseyin
Ekmekcioğlu Osman Özcan Fahrettin Üstün
Antalya Antalya Muğla
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mehmet
Işık
Malatya Giresun
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Özkan, siz
mi konuşacaksınız?
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Evet.
BAŞKAN - Manisa Milletvekili
Ufuk Özkan.
Buyurun Sayın Özkan.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri arkadaşlarım;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerime Sayın Bakanın iki gün önceki sözleriyle, bir cümlesiyle
başlamak istiyorum. Sayın Bakan aynen şunu ifade ediyor,
diyor ki, tutanaklardan okuyorum: "Ne zaman bu yüce Mecliste tarımla
ilgili bir mevzuat, bir kanun görüşülmeye başlansa, maalesef,
muhalefet etme telaşıyla, her yapılana illa muhalefet
etme endişesiyle gerçekler çarpıtılmakta ve kamuoyu
yanlış bir şekilde bilgilendirilmektedir."
Değerli arkadaşlarım,
bu cümlenin içinden dört tane şeyi sizinle paylaşmak istiyorum:
Bir; biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, ana muhalefet partisi olarak bir telaş içinde değiliz,
ama, sizlerin gidici olduğunuz burada belli oldu, bir telaşa
kapıldığınızı görüyorum.
Endişe etme konusunda: Bizim
endişe edecek hiçbir şeyimiz yok, çünkü, hesap soracak noktaya
biz geleceğiz, hesap sorulacak sizsiniz, endişe duymakta
da haklısınız.
Gerçekleri çarpıtmaktan ve
yanlış bir şekilde bilgilendirmekten bahsediyor Sayın
Bakan. Bu konuda da -dört buçuk yıldır- hiç kimse elinize su
dökemez, müthiş bir aldatmaca, müthiş bir kandırmacayla
ve süslü laflarla, maalesef, toplumu etkilemeye çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
ben size gerçeklerden bahsedeyim. Anadolu'nun çeşitli yerlerini
geziyorum, bölgemin karış karış bütün köylerini
gezmeye çalışıyorum. Köylümüzü, bırakın
şehre inmeyi, kasabaya inmeyi, köyün kahvesine çıkacak
noktadan bile uzaklaştırdınız; köylümüz, köyündeki
kahveye çıkamaz oldu. Köylümüzü şehirden gelecek, Sosyal
Yardımlaşma Vakfından gelecek yardımlara muhtaç
edecek noktaya, hatta, şehirden köye kömür getirecek noktaya
indirdiniz. Kasaba pazarlarımız bomboş; köylerimiz,
kasabaya, ürettiği ürünü satmaya getiremez oldular yaptığınız
yanlış uygulamalardan dolayı. Köylümüzü, maalesef,
sadaka isteyecek, sadaka alacak duruma düşürdünüz.
Bundan üç hafta önce Demirci-Selendi
arasında Esenyurt beldesinde çiftçilerimizin tankerden 2,5
litrelik pet şişeye mazot aldıklarını görmek
bana acı verdi. İnanın, bu çiftçilerimizin hepsinin daha
önceki dönemlerde evlerinde tankerleri vardı, tankları
vardı. Bunlara mazot alan insanlar bugün traktörlerine değil,
pet şişenin içine mazot alacak duruma düştüler. Yazık,
utanın!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yolda
mazot bitince biz de öyle yapıyoruz bazen!
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Değil,
o, yolda değil, köyün içinde; üç tane üreticimiz 2,5 litrelik
pet şişeye mazot alıyor. Yazıklar olsun! (Gürültüler) Ben gördüm, yaşadım.
Demirci-Esenyurt
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş)
- Yolda kalmıştır yolda.
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, ben mazotçuyum, ben bilirim neyin ne olduğunu,
yolda kalanın da ne olduğunu bilirim, hiç merak etmeyin.
Geçen yıl 1 milyon 700 bin kişi
tarımdan ayrıldı. Bunu anlatan Sayın Bakan bunu
bir övünç kaynağı olarak söylüyor. Niye ayrıldı 1
milyon 700 bin kişi tarımdan? Tütünün para etmediği,
pancarın para etmediği, pamuğun para etmediği,
üzümün para etmediği memlekette, tarımcı, köylü köyünde
barınamadığı, tarlasında duramadığı
müddetçe siz bu insanları tutabilir misiniz tarımda? Ama,
gelin görün ki, köyden şehre inen vatandaşlarımızın,
gençlerimizin dördü beşi bir araya gelerek çok kötü şartlar
altında çalışma ve çok kötü şartlar altında yaşama
kavgası veriyor. Köyden analarının babalarının
gönderdikleri yiyecekler, içecekler olmasa o çocuklarımız,
o gençlerimiz oralarda perişan olacaklar.
Çok övündüğünüz, Sayın
Başbakanın çok övündüğü bir traktör satışı
var, bu traktör satışlarını bir merak edin de gidin
bakın bakalım, bu insanlar traktörleri niye satıyorlar
ve niye bu kadar traktör satışı çoğalmış?
İnsanlar borçlarını ödeyebilmek için, edepli insanlar,
namuslu insanlar, arlı insanlar borçlu yaşamayı sevmedikleri
için, borcunu ödeyebilmek için borçsuz traktörünü satıyor, o
traktörün parasının yarısıyla borcunu ödüyor, yarısıyla
elli aylık, altmış aylık tekrar borçlanarak köylümüzü
borçlu bir yapının içine maalesef itiyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sattığı
traktörü kim alıyor?
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, iktidarınız süresince dört buçuk
yıldır Avrupa Birliği fonlarından, Dünya Bankası
fonlarından kime, ne faydanız oldu? Gelin Manisa'nın
köylerinde, gelin Kütahya'nın köylerinde, Türkiye'nin, Anadolu'nun
köylerinde şu köylümüz faydalandı deyin. Bir araştırın
bakalım altından köylümüz mü çıkacak, yoksa AKP'nin yandaşları
mı çıkacak? Her yerde olduğu gibi, burada da partizanlığı
en ön noktada tutuyorsunuz.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) -
Faydalanana yandaş dersen
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Kırsal
anlayışınız da farklı zaten. Bu kanunun
adı "Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme..."
Sizin kırsal anlayışınız nedir, tarım anlayışınız
nedir merak ediyorum. Köylü kalmamış, tarım kalmamış,
kırsal alan kalmamış, siz tarımdan ve kırsal alanı
kalkındırmaktan bahsediyorsunuz. Bu fonlardan dört buçuk
yıl içinde kime ne verdiğinize bir bakınız.
BAŞKAN - Sayın Özkan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
UFUK ÖZKAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, her şeyin bittiği bir noktayı
yaşıyoruz; ama, bitti, az kaldı. Sizler köylümüzü bitirdiniz;
ama, süreniz de bitti. Cumhuriyet Halk Partisi ilk seçimlerde iktidara
gelecek, üretecek, ürettiğini sattıracak, satan insan da
kazanacak. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında köylümüzün
de yüzü gülecek.
Değerli arkadaşlarım,
önerge üzerinde şunu söylemek istiyorum: "Kurumun
dış denetimi Sayıştay tarafından gerçekleştirilir"
diye, sadece bir cümlelik önergemiz var. AKP milletvekillerinin denetimden
kaçmayacağını umut ediyorum. Bu denetimin,
dış denetimin Sayıştay tarafından gerçekleştirilmesi
önergemize destek vereceğinizi umut ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
20'nci maddeyi okutuyorum.
Yönetmelik:
MADDE 20.-
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1 -
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1261 Sıra
Sayılı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
geçici 1. maddesi tasarı metninden çıkarılmıştır.
Necati
Uzdil M.Vedat Melik Hüseyin Ekmekcioğlu
Osmaniye Şanlıurfa Antalya
Osman
Özcan R. Kerim Özkan Fahrettin Üstün
Antalya Burdur Muğla
Mehmet
Işık Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Giresun Malatya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Üstün buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
bu önergede de
Yine "kadrolaşma, kadrolaşma" deniyor.
Bu kadrolaşmanın da en bariz örneğini bu maddeyle görüyoruz.
Bu maddenin kaldırılıp tekrar KPSS sınavı ve
diğer sınavlarda yarışan çocuklarımızın,
o kadar işsiz çocuklarımızın mağduriyetini
önleyeceğini düşünüyoruz.
Şimdi, AKP İktidarı
döneminde o kadar balonlar çıktı ki, bunlardan birisi, Kırsal
Alanda Sosyal Destek Projesi. Sanki, bunu siz, Mandrake'nin, o sihirbaz
Mandrake'nin şapkasından çıkardınız, Türkiye'de
bilinmiyordu, uygulanmıyordu! Bununla ilgili benim projelerim
de oldu zamanında tarım teşkilatında çalışırken.
Vatandaşa yutturmaya çalışıyorsunuz, ama Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'ndan, hayvancılık
projeleriyle ilgili desteklemeler yapıldı.
İkinci olarak, "Bin Köye
Bin Tarımcı" dediniz. Tarım Bakanlığının
elli binin üzerindeki personeline hakaret ettiniz ve şu an o
Bin Köye Bin Tarımcı Projesi'nin sonucunda gelen maillerden
bazılarını okumak istiyorum size:
"Üç aydır ücret alamayan
tarım gönüllüleri var. Sorunlarımız: Ücret dengesizliği,
hak edişlerin zamanında alınamaması, hak edişlerden
ele geçen net miktarın azlığı
" Bakın, kesintiler
toplamı 570 YTL olan bir tarım danışmanının
kesintiler düşüldükten sonra eline geçen net aylık ücret
370 YTL, asgari ücretin altında. Dört yıllık, beş
yıllık fakülte mezununun düştüğü durum. Sözleşmeli
personel çalıştırıp tekrar orada çalışacak
insanları bu konuma düşürecekseniz, o kuruluşu hiç
kurmayın, o kuruluştaki insanları hiç çalıştırmayın
daha iyi.
Bakın, tarım gönüllülerinin
derdi saymakla bitmiyor. Diyorlar ki: "Sosyal haklarımız
yok, izin yok; belediye başkanı, muhtar sorun, ilçe tarım
sorun, il müdürlüğü sorun, özel idare sorun, köye hizmet götürme
birliği sorun; maliye sorun, Bağ-Kur sorun, muhasebe sorun,
katkı payı sorun; barınma yeri sorun, su sorun, elektrik
sorun, günün yirmi dört saati sorun." Sayın Bakanın takdirlerine
sunuyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım
ikide birde buraya gelip "İşte, bizim dönemimizde süt
üretimi bu kadar arttı, süt üretimimiz 2,5 milyon ton arttı."
söylemleriyle karşı karşıya geliyoruz. Benim mesleğim
veteriner hekimlik. Bunu bana yutturamazsınız. Kime yutturursunuz
bilmem, ama ben bunu yutmam.
Sayın Bakanın 2007 bütçe
konuşması. 2007 bütçe konuşmasında suni tohumlamalarla
ilgili rakamlar veriyor. "2002 yılında tohumlanan hayvan
sayısı 624 bin baş. Bunun yüzde 20'sini fire kabul edersek,
400 binin üzerinde yavru eder. Bunun 250 binini dişi kabul edelim,
tohumlama sonucunda iki yıl geçecek, 2004'te bunlar yavrulamaya
başlayacak. 2003'te 1 milyon diyelim, yaptı 1 milyon 250 bin.
1 milyon 250 bin inekle 2,5 milyon ton süt üretimini siz nasıl gerçekleştirdiniz?
Geçenlerde, değerli Grup
Başkan Vekili elinde haritayla buraya çıktı
"İşte, biz, Türkiye'de şu projeyi yapıyoruz,
Türkiye'de bu projeyi yapıyoruz. Şunları bitirdik,
şunlar devam ediyor." dedi. Bakın, kendisinden rica ettim
Muğla'yla ilgili
Eşen-Konak 1976'da başlamış,
devam ediyor. Milas 1991'de başlamış, devam ediyor. Yatağan-Bayır
Barajı ve sulaması 94'te başlamış, devam ediyor.
Muğla-Köyceğiz-Toparlar 2006'da başlamış,
2007'de bitirilmiş, küçük bir beldemiz olduğu için. Bodrum
Yarımadası İçme Suyu. Ülkemizin göz bebeği, turizmin
göz bebeği ve milyarlarca dolar kazandıran bir ilçemiz.
2004'te içme suyu programa alınmış, 2010'da bitirilmesi
düşünülüyor, bir tek çivi dahi çakılmış değil.
Yine, o haritada şunu gördüm:
Marmaris dere ıslahı. Marmaris Belediye Başkanımızı
aradım, dedim ki: "Sayın Başkanım, Marmaris'te
-sık gelip gidiyoruz- ben böyle bir dere ıslahı görmedim
Devlet Su İşlerinin yaptığı, sizin gördüğünüz,
bizim bilmediğimiz bir şey var mı?" "Hayır"
dedi. Sayın grup başkan vekilimizle kendisini konuşturdum,
olmadığını söyledi. Bugün gelen belgede de gördüğümüz
üzere yok. Yani, rakamlarla oynamak kolay. İstediğiniz
yerde istediğiniz rakamlarla oynayabiliyorsunuz. Sizleri
kutluyorum, tebrik ediyorum. Bunun yanında, sütte olduğu
gibi, rakamlar kolayca şişirilebiliyor, ama, biraz önce,
ben konuştuktan sonra bir sürü çiftçi arkadaşım aradı.
Diyorlar ki: Bu destekler nereye gidiyor? Biz niye kahvehaneye
çıkamıyoruz? Niye kahvehanede çaylarımızı
veresiye yazdırıyoruz? Bu önergemizi kabul etmenizi diliyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
Hem sizleri kadrolaşma iddiasından kurtarır. Bakın,
dün Ordu Milletvekilimiz de söyledi, Ordu İl Sağlık Müdürlüğünde
bir imamın hızlı yükselişini, doktorların tayinini,
nasıl tayin ettiğini hepimiz biliyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Tamamen
yalan.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
Hem bu kadrolaşmadan kurtulun ve bu önergemize oy verin, destek
çıkın diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yürürlük
MADDE 21-
BAŞKAN - 21'inci maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yürütme
MADDE 22-
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarı
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine
göre, lehte, oyunun rengini belirtmek üzere, Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
1261 sayılı Kanun Tasarısı'nın
lehinde oyumu kullanacağımı ifade etmek istiyorum.
Bu kanun, çıkması gereken bir kanun. Ancak, bu kanun hayata
geçtikten sonra Türkiye'deki tarımın bir anda ihya olacağı,
canlanacağı, çiftçilerimizin son derece iyi şartlar
içerisinde olacağı şeklindeki bir görüşün de yanlış
olduğunun altını çizmek istiyorum.
Tarımla ilgili çok şey
söylendi, çok şey konuşuldu. Şimdi, ben, burada, Sayın
Bakanımız buradayken, tarımın çok iyi olduğunu
iddia ediyorsa, çiftçilerimizin çok iyi şartlarda yaşadığını
söylüyorsa, çiftçilerin gelirlerinin son derece iyi olduğunu
ifade ediyorsa, AK Parti Hükûmeti döneminde çiftçilerin ihya olduğunu
söylüyorsa
Sayın Bakanım, size bir teklifim var. Siz bakansınız,
ili siz seçin, muhalefetten de birer milletvekili, bizleri
alın, hangi ili istiyorsanız, hangi ile gitmek istiyorsanız,
çiftçilerimizle, köylülerimizle bire bir nerede görüşmek istiyorsanız,
biz sizinle beraber bütün illere gelmeye hazırız. Fındık
diyorsanız Karadeniz'e gidelim, Karadeniz'deki fındık
üreticisinin bu dönemde nereden nereye geldiğini hep beraber
yerinde tespit edelim. Pamuk diyorsanız Ege'ye, Çukurova'ya, Güneydoğu'ya
gidelim. Dört yıl önce 1 milyon 100 bin liraya satılan pamuğun
bugün nerelerde fiyatının olduğunu, Türk çiftçisine
vermediğiniz parayı Yunanistan'dan pamuk ithal ederek Yunan
çiftçisine verdiğinizi yerinde birlikte görelim. Üzüm diyorsanız
Ege'ye, Manisa'ya, Denizli'ye beraber gidelim. Oradaki üzüm üreticisinin
ne kadar ciddi sıkıntılar içerisinde olduğunu
birlikte görelim. İncir diyorsanız Aydın'a gitmeye hazırım.
Tütün diyorsanız Denizli'ye, Manisa'ya, Samsun'a, Tokat'a, Burdur-Bucak'a
hazırım. Ne zaman isterseniz Sayın Bakanım. Ben
sizden tarih bekliyorum.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sarımsakta
durum çok iyi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
650 bin tütün üreticisinin bugün 150 bin kişiye nasıl
düştüğünü o illerde, çıplak gözümüzle birlikte görelim
diyorum.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Çok
iyi, Bakanın büyük katkısı var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Narenciye
bölgesine gidelim diyorsanız, Adana'ya, Mersin'e, Hatay'a, Osmaniye'ye
gitmeye hazırım. Ne zaman emrediyorsanız, birlikte,
beraber gidelim. Narenciye üreticisinin, narenciyeyi ağaçların
başlarında, dallarında nasıl bıraktığını
birlikte görelim. Çeltik üreticisi iyi diyorsanız, Trakya'ya
gidelim, Çorum'a gidelim. Çeltik üreticisinin bu dönemde nasıl
mağdur olduğunu çeltik üreticileriyle bire bir görüşerek
yerinde görelim. Ayçiçeği diyorsanız, Trakya'ya gitmeye
hazırım. Ne zaman istiyorsanız Trakya'ya, Edirne'ye beraber
gidelim, ayçiçeği üreticisinin eğer sizin söylediğiniz
gibi mutlu ve müreffeh olduğunu iddia ediyorsanız, ben yarın
sabah hazırım. Zeytinyağı diyorsanız, Aydın'a,
Manisa'ya, Balıkesir'e, Bursa'ya gitmeye hazırım. Zeytin
üreticileri dört gözle sizi bekliyor Sayın Bakanım. Üreticinin
ne durumda olduğunu geçen seneki zeytinyağı fiyatlarıyla
bu seneki zeytinyağı fiyatlarını çiftçinin huzurunda
karşılaştırmaya hazırım. Şeker pancarı
diyorsanız, Konya, Afyon, Amasya, Tokat; yarın sabah yola
çıkmaya hazırım.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Kastamonu
de.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geçen
hafta Amasya, Tokat'taydım. Şeker pancarı üreticisi
kan ağlıyor Sayın Bakanım, kan ağlıyor.
Geçmişte 110 bin liraya kadar satılan şeker pancarı
bugün 80 bin liralar seviyelerinde. Ama girdi fiyatları 2'ye
katlamış. Bütün çiftçi, köylü kan ağlıyor. Fıstık
diyorsanız Osmaniye'ye gidelim, fıstık diyorsanız
Şanlıurfa'ya, Gaziantep'e beraber gidelim.
Bakın, Şanlıurfa Milletvekili
burada, diyor ki "ben de hazırım Ümmet Bey, yarın sabah
yola çıkmaya Sayın Bakanla ben de hazırım" diyor.
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa)
- Hazırız, hazırız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ben de gelmek istiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Bakanım, bakınız, bütün milletvekillerimiz gelmek istiyor.
Eğer çiftçi iyiyse, köylü iyiyse,
tekrar ediyorum Sayın Bakanım, ne zaman, hangi bölgeye, hangi
ile gitmek istiyorsanız, ili, bölgeyi siz seçin, ben her an sizlerle
beraberim.
Şimdi, traktör satışlarıyla
ilgili çok şey söylendi. Sayın Bakanım, sizin imzanızla
gelen, işte, resmî
1997 yılında 49.274 traktör satılmış,
1998 yılında 48.568 traktör satılmış, şimdi
satılan traktör 40 bin, onunla övünüyorsunuz; daha 1997, 1998 seviyesine
ulaşamamışsınız Sayın Bakanım. Siz
neyle avunuyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.
Vatandaşımız kan
ağlıyor. İşte, gübre fiyatları elimde. 2002
yılında amonyum sülfat 190 bin, şimdi 340 bin; üre 260 bin,
şimdi 700 bin; DAP 385 bin, şimdi 650 bin; kompoze gübre 270
bin, şimdi 490 bin. Bütün rakamlar girdi fiyatlarının
ikiye katladığını, ama, ürün fiyatlarının
2002'nin de altında olduğunu gösteriyor. Böyle bir tablo
karşısında, çiftçinin, köylünün iyi olduğunu söyleyebilecek
bir tek kişi varsa, buyurun, hodri meydan. Sizlerle beraber, tekrar
ediyorum, Türkiye'nin her bölgesine, her iline gitmeye hazır olduğumu
ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oyunun rengini belirtmek üzere,
aleyhte, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Ülkü, buyurun efendim.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1261 sıra sayılı
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Yasası'nın son
bölümünde oyumun rengini belli etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz almamın nedeni, 26 Eylül
2006 tarihinde, Konya Milletvekilimiz Sayın Atilla Kart'la birlikte
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
olduğumuz bir araştırma önergesiyle ilgilidir.
Bu araştırma önergesinde,
Türkiye'nin bir doğal felaketle karşı karşıya
kalabileceğinden, susuzluğun baş gösterdiğinden,
bu kuraklığın giderek, öncelikle Konya Ovası'nda,
bir çok riski de ortaya çıkaracağından, Akşehir
Gölü'nün tamamen kuruyacağından bahsetmiştik. Ancak,
bu kuraklaşma ve çölleşmenin izlenmesi, bu konuda Meclis
araştırması açılması yönünde herhangi bir girişim
olmadı, herhangi bir komisyon kurulmadı ve bu tehlike bizi
beklemektedir hâlen. Bu nedenle söz almıştım.
Bunu belirttikten sonra, arkadaşlarımızın
da ısrarla ve defalarca belirttiği gibi
Tarım girdi
fiyatlarının ne kadar arttığını biraz önce
arkadaşımız tek tek söyledi. Ama, özellikle, ben, traktör
üzerinde durmak istiyorum. Zira, ben de bir çiftçi ailesinden geliyorum,
çiftçi çocuğuyum, kardeşim hâlen de çiftçilik yapmaktadır.
Şimdi, öyle bir manzara var
ki, sahiden 40 bin traktörün satıldığı ve bu traktörlerin
de çiftçiler tarafından kullanıldığı zannediliyor.
Bu, çok yanlış, yani, kendim olayın içerisinde olduğum
için yanlış olduğunu belirtiyorum. Yani, yalan demeye
dilim varmıyor, yanlış diyorum. Zira, ikinci el traktör
geçen yıl 12-13 milyar liraya satılırken, şu anda
7-8 milyar liraya alıcı bulmuyor. Çünkü, köylünün alım
gücü bitmiş, tükenmişler. Yeni traktörler 35-50 milyar arası,
ama alan yok. Alan kimler biliyor musunuz? Eski traktörünü 7-8 milyar
liraya verip ve karşılığında da borca girip ya
Ziraat Bankasını kefil yaparak veya Tarım Kredi Kooperatifleri
Merkez Birliğinin şubesini kefil yaparak alıyorlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Şimdi bunu nasıl ödeyecek?
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Şimdi,
bu alınan traktörün üç yıl içerisinde parasının
ödenmesi lazım. Tabii, bunu ödeyemeyecek, dolayısıyla
icra yoluyla satılacak veya onu da bir başkasına satmış
olacak ve günlük ihtiyacını karşılayacak. Çünkü,
çocuğunu evlendirecek, belki çocuğunu okula gönderecek,
belki de daha önceki borçlarını namus belasına ödemek
durumunda kalacak. Dolayısıyla, bir iki yılımı
atlatayım diye, bu şekilde çiftçinin yaşam zorluğu
var ve galiba, siz bunun farkındasınız. Farkında
mısınız bilmiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın
Başkan, dikkatle dinliyorum, merak etmeyin. Ama, özellikle münferit
olayları genellemenizi de dikkatle takip ediyorum, nasıl
genellemişsiniz.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Yalnız,
farkında olmadığınızı görüyorum, dolayısıyla
üzülüyorum tabii.
Tarım fiyatlarının
geçen yılki bu yılki kıyaslamasında da yine -biz
kendimiz üzüm ve pamukla iştigal ettiğimiz için en iyi biliyorum-
üzümün geçen yılki fiyatıyla şu aya kadar olan çekirdeksiz
kuru üzüm fiyatının karşılaştırılması
aynı; geçen yıl da 1 milyon 100 bin civarındaydı, bu
yıl da öyle. Pamuk geçen yıl 800 bin liraydı, bu yıl
700 bin lira. Bunlar hep çiftçilerimizi düşündüren, zora sokan
ve gerçekten de iktidarın da düşünmesi gereken
Ama ne yazık
ki düşünülmeyen bir durumda çiftçimiz, çok zor durumda.
Ama, şunu gayet iyi yapıyorsunuz,
gayet iyi biliyorsunuz ve size verilen reçete de o doğrultuda
zaten. Sizin yaptığınız şudur: Köylü nüfusunun
azaltılması -bilerek, isteyerek- köylünün aç bırakılarak
kentlere doğru yönlendirilmesi ve kentlerde de gecekondu, varoş
dediğimiz yerlere yerleştirip buralarda da sağlıksız
kentleşmenin oluşturulması. Bu, âdeta bir temel politikanız
şekline dönüşmüştür. İnşallah, bu politikalardan
kısa zamanda kurtulacağız.
Ben seçimin yapılacağı
günleri dört gözle beklemekteyim ve bir an önce sizin muhalefete
düşmenizi, bizim de iktidar olmamızı bekliyoruz.
Bu düşüncelerle saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hep beraber
göreceğiz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hakkı
Bey, temenniyle olsa iş kolay da halkın oyu ne olacak? Temenniyle
olmaz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın açık
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 240
Kabul : 205
Ret : 35 (x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını
diliyorum.
Sayın Bakan, kısa bir teşekkür
konuşması yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; biraz önce değerli oylarınızla
kabul edilen tasarıyla Türkiye'de tarım ve kırsal kalkınma
ile ilgili bir kurum kurulmuş oldu. Bu kurumla, Türkiye'nin Avrupa
Birliği ile tam üyelik için müzakere sürecinde, katılım
öncesindeki mali yardım programından Türkiye'nin, yani
Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün fonlardan istifade etme
imkânı doğmuş oldu. Burada beş tane bileşen var
Avrupa Birliğinin katılım öncesi mali yardım
programları çerçevesinde.
Bunlardan bir tanesi,
geçiş yardımı ve kurumsal yapılanma. 2007-2010 tarihleri
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
arasında 946 milyon avro, toplam,
burada bir fon var. Bölgesel ve sınır ötesi iş birliğiyle
ilgili 34 milyon avro, bölgesel kalkınmayla ilgili 762 milyon
avro, insan kaynaklarının geliştirilmesiyle ilgili
222 milyon avro, kırsal kalkınmayla ilgili 290 milyon avro
ve toplamda 2 milyar 256 milyon avroluk kaynak, Türk çiftçisi ve Türk
kırsal alanında yaşayan köylülerin istifade edebileceği
bir kaynaktır. Bu kaynak, öncelikle kullanımıyla ilgili.
Ben, bunun hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii,
bu kurulacak olan kurum Türkiye'de ilk defa kuruluyor ve bu hem
kırsal alandaki yatırımları teşvik edecek,
kırsal alandaki birçok projenin kabul edilip hayata geçmesine
yardımcı olacak ve böylece istihdam imkânı yaratılmış
olacaktır.
Bu da, tabii, bizim esasen başından
beri Hükûmet olarak kırsal kalkınmaya verdiğimiz önem
ile bu alandaki hedeflerimizin gerçekleştirilmesine katkı
sağlayacak, destek verecek bir uygulama olacak. Bundan, çiftçiler,
üretici örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve kamu kuruluşlarının
proje yapma imkânları artacak, öyle bir kapasiteleri gelişecek.
Tarım ve kırsal alanda nüfusun gelir düzeyi yükselecek ve
kuşkusuz, bütün bunlar yaşam şartlarının iyileştirilmesine
önemli katkı sağlamış olacaktır. Tabii ki, yeni
iş imkânları burada yine bizim için son derecede önemlidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben iki gün önceki konuşmamda söylemiştim.
Tabii, gerçekten tarımla ilgili olarak konuşulduğunda,
maalesef, biraz hesapsız konuşuluyor. Yani, rakamlar birbirini
tutmuyor, gerçekler çarpıtılıyor ve bunların hepsini
de, tabii, cevaplandırma imkânı da olmuyor. Ama, gerçekten
çok çarpıcı olması açısından, sadece size iki
örnek vereceğim. Biraz önceki konuşmalar açısından
bunun, tabii, tutanaklara geçmesi gerekiyor. Onun için sizlerin
de, Türk milletinin temsilcileri olarak yüce Meclisin üyelerinin
de bilgilenmesi gerekiyor.
Bakın, bir arkadaşımız
demin dedi ki, TARGEL projesiyle ilgili, bu tarım danışmanlarının
BAŞKAN - Sayın Bakanım
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan, bir cümle
BAŞKAN - Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -
300 milyon maaş aldıklarını
söyledi. Hâlbuki, bu arkadaşlar 1 milyon 233 bin 700 TL maaş
alıyor bu arkadaşlar. Yani, gerçekte bu doğru değil,
bu rakamlar doğru değil, çarpıtılıyor.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Doğrusu ne?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Bakan, size verebilirim belgeyi, belge burada.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bir arkadaşımız
dedi ki: "Sertifikalı fidan desteğinden kimse faydalanmıyor."
Sertifikalı fidan desteğinden 2006 yılında 77 milyon
YTL biz ödeme yaptık, yani 77 trilyon lira ödeme yaptık. Bu rakamları
söylerken, lütfen, Türk milletinin bizi dinlediğini de bilelim
ve yanlış bilgilendirme yapmayalım. Ben yine söylüyorum;
Bu, muhalefet telaşından kaynaklanıyor.
Ben, bu kanunun hazırlanmasında,
tartışmalarında emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum. Kanunun hepimiz için hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Biz de kanunun milletimiz için hayırlar
getirmesini diliyoruz, çiftçimize hayırlı olmasını
diliyoruz.
Sayın milletvekilleri, birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.28
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.44
BAŞKAN
: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76'ncı Birleşimi'nin Beşinci
Oturumu'nu açıyorum.
4'üncü sırada yer alan, Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/1300) (S. Sayısı:
1342)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sırada yer alan,
17.1.2007 Tarihli ve 5574 Sayılı Türk Petrol Kanunu ve Anayasanın
89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.-
17.1.2007 Tarihli ve 5574 Sayılı Türk Petrol Kanunu ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/1301) (S. Sayısı: 1352)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
6'ncı sırada yer alan, Ankara Milletvekili Bülent Gedikli
ve 17 Milletvekilinin; Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında
Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in;
Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın;
Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 36 Milletvekilinin;
Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 27 Milletvekilinin;
Mali Tatil Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
6.-
Ankara Milletvekili Bülent Gedikli ve 17 Milletvekilinin; Mali
Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi, Balıkesir
Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in; Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı'nın; Vergi
Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve 36 Milletvekilinin;
Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 27 Milletvekilinin;
Mali Tatil Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/866,
2/692, 2/774, 2/857, 2/864) (S. Sayısı: 1237) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1237 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek.
Sayın Özyürek, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
(x)
1237 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz mali tatille ilgili kanun teklifi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu görüşmekte olduğumuz Plan ve Bütçe Komisyonu raporuna
dayanak olan Balıkesir Milletvekilimiz Ali Kemal Deveciler,
Bursa Milletvekilimiz Sedat Kızılcıklı, Kütahya
Milletvekilimiz Abdullah Cantimur ve Kocaeli Milletvekilimiz
Eyüp Ayar ile benim, Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek olarak arkadaşlarımızla
birlikte verdiğimiz mali tatille ilgili kanun teklifleri
Plan ve Bütçe Komisyonunda birleştirilerek bir uzlaşmaya
varılmıştır.
Tabii, bütün arkadaşlarımızın
kanun tekliflerinde farklı unsurlar vardı. Benim arkadaşlarımla
birlikte verdiğim kanun teklifinde, biz, ağustos ayı boyunca,
3568 sayılı Kanun'a tabi serbest muhasebecilerin, serbest
muhasebeci mali müşavirlerin ve yeminli mali müşavirlerin
ve elbette mükelleflerin ve elbette onlarla birlikte bürosunda
çalışanların tatil yapmasını öngördük. Bizim
önerimiz bir aydı, fakat arkadaşlarımızın
önerisi yirmi gündü. Yirmi gün üzerinde bir mutabakata vardık
ve önünüze gelmiş olan, bugün dikkatinize, oylarınıza
sunulan -Plan ve Bütçe Komisyonu- yirmi gün olarak getirilmektedir.
Bu kısaca nereden çıktı?
Öncelikle şunu söyleyeyim ki değerli arkadaşlarım,
dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yoktur. Ama, bu uygulamayı,
biz, uluslararası çok çeşitli toplantılarda anlattık.
Öyle umuyorum ki, kısa bir süre sonra, bizden, Türkiye'deki uygulamadan
esinlenmek suretiyle pek çok ülke mali tatil uygulamasına
başlayacaktır. Yani, hep dışarıdan, başka
ülkelerden alırız ya, bu sefer başka ülkeler bizden bu
uygulamayı alacaklardır.
Şimdi, 1990 yılında
TÜRMOB, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli
Mali Müşavirler Odaları Birliği kurulmuştu.
1992'den itibaren, ben on bir yıl o kuruluşun Genel Başkanlığını
yaptım. Arkadaşlarımızla birlikte, hep bir mali
tatil hayali gördük. Çünkü, tam yaz ayları boyunca teftişe
giden inceleme elemanları, tatile gitmiş olan mali müşaviri,
muhasebeciyi, yeminli mali müşaviri hemen çağırıyor,
işte "Mükellefin defter ve belgelerini getir, inceleme
başlatacağım." diyor. Bu nedenle de, meslek mensupları
huzur içinde bir tatil yapma olanağı bulamıyorlardı.
Şimdi, bu kanun tasarısı oylarınızla kabul
edildiği takdirde, yirmi gün boyunca herhangi bir mükellefin
defter ve belgeleri inceleme maksadıyla istenemeyecek. O nedenle
de, yirmi gün süreyle, yani 1 Temmuz ile 20 Temmuz arasındaki yirmi
günlük süreyle, hem mükellefler hem de mali müşavirler bir inceleme
korkusu, kuşkusu taşımadan tatil yapma olanağı
bulacaklar. Tabii, bu süreye rastlayan vergi beyannameleri, diğer
vergi ödevlerinin süreleri de yedi gün daha uzamak suretiyle yirmi
yedinci gün verilecektir. Böylesine önemli bir düzenleme yapılmış
olmaktadır.
Şimdi, bu düzenlemenin hayata
geçirilmesi, gerçekten sosyal açıdan, Anayasa'mızda insanların
tatil hakkının tanınması açısından yerinde
olmuştur. Biliyorsunuz, Türkiye'de hâkimler ve savcılar daha
önce kırk beş gün tatil yapıyorlardı, adli tatil
vardı, şimdi o adli tatil otuz güne inmiştir. Hâkimler,
savcılar otuz gün tatil yaparken, mali müşavirler, muhasebeciler
ve yeminli mali müşavirler de yirmi gün tatil yapma olanağına
sahip olacaklardır. Elbette, bu tatil bir zorunlu tatil değildir,
yani bir muhasebeci "Böyle bir kanun çıktı" diye
bürosunu kapatmak zorunda değildir. Bu, onun tatil yapmasını
kolaylaştıran, tatile çıktığı zaman,
işte "vergi incelemesi yapılacak mı, vergi dairesinden
bir bilgi istenecek mi?" diye kuşkuya kapılmadan yirmi
gün tatil yapma fırsatı tanıyan bir düzenlemedir. Yoksa,
diğer bildiğimiz memurların tatili gibi bir zorunlu,
mecburi tatil değildir.
Değerli arkadaşlarım,
3568 sayılı Yasa'ya göre ruhsat almış olan serbest
muhasebeciler, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli
mali müşavirler, gerçekten, Türkiye'de, kayıt düzeninin
yükünü taşıyan insanlardır. Özellikle küçük ve orta
boy işletmelerde, ne yazık ki mükellefler, konularla yeteri
kadar ilgilenmezler. Faturanın temininden onların kayıtlara
geçirilmesi ve mali tabloların hazırlanmasına kadar
bütün aşamalarda bu meslek mensupları çalışmaktadırlar.
Onun için de
Ayrıca, çok sorumlu bir iştir. İmzalarını
attıkları andan itibaren, Vergi Usul Kanunu'nun 227'nci maddesine
göre, imzayı atan meslek mensubu, mükellefle birlikte, müştereken
ve müteselsilen sorumludur. Bazı arkadaşlarımdan
şöyle şikâyetler, zaman zaman alırım: "Çok fazla
para kazanıyorlar, doğru dürüst iş yapmıyorlar."
diye. Öyle değildir değerli arkadaşlarım. Elbette,
her meslekte, o mesleğin hakkını verenler de vardır,
biraz dalga geçenler de vardır, ama, büyük çoğunluk, bu mesleğin
hakkını veren insanlardır. Çok yorucu bir iştir,
iğneyle kuyu kazmaktır ve ayrıca, son derece sorumludur,
yani, imzayı attığınız beyannamede eğer
bir hata, bir yanlış varsa, mükellefle birlikte, müştereken
ve müteselsilen sorumlusunuz. Onun için, bu meslek camiası -ki,
ruhsatlı meslek mensubu 70 binlere ulaşmaktadır- bu
meslek mensupları, eğer tasvibiniz, katkınız, oyunuz
olumlu olursa, bir tatil yapma olanağı bulacaklardır.
Ben, bu konunun buraya kadar gelmiş
olmasından büyük bir mutluluk duyuyorum. 1992 yılında
ilk kez bu konuyu gündeme getirdiğimizde, o zaman benim yardımcılığımı
yapan, daha sonra, bir önceki Parlamentoda bulunan ve bakanlık
da yapmış olan Masum Türker'i de, burada, şükranla anmak
istiyorum. Onunla birlikte bunu gündeme taşıdık, arkadaşlarımıza
anlatmaya çalıştık. Önce, biraz hafif gülümsemeyle
filan karşılandı ama, daha sonra, bütün odalarımız,
örgütlerimiz, meslek mensuplarımız kabul etti. Daha sonra,
bütün arkadaşlarımızın verdiği kanun teklifleri
birleştirildi, Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütün üyelerimizin
tasvibiyle buraya geldi. Çok teşekkür ediyorum, grup başkan
vekillerimiz de, bugün, bu sıkışık anda, bu konumuzu
gündeme aldılar. İnşallah, sizin oylarınızla
da, biraz sonra kanun kabul edilmiş olacak ve bütün meslek camiası,
mükellefler ve en önemlisi, bundan sonra vergi dairesinde çalışanlar
da, gene 1 Temmuz ile 20 Temmuz arasında rahat bir şekilde tatil yapma olanağını
bulacaklardır.
Ben, emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu adına, Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur.
Sayın Cantimur, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH
ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1237 sıra sayılı Bülent Gedikli ve
17 arkadaşının Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında
Kanun Teklifi üzerine AK Parti Grubunun görüşlerini ifade
için söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; muhasebecilik mesleği, 1 Haziran 1989 tarihinde
3568 sayılı Kanun ile statüye kavuşmuştur. Kanun'un
2'nci maddesinde mesleğin konusu tanımlanmıştır.
Bu maddede, genel kabul görmüş muhasebe prensipleri ve ilgili
mevzuat gereğince, gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs
ve işletmelerin defterlerini tutmak, bilanço, kâr-zarar tablosu
ve beyannamelerini düzenlemek, muhasebe sistemlerini kurmak ve
geliştirmek, muhasebe, finans, mali mevzuat ve bunların
uygulamalarıyla ilgili işlerini yapmak, belgelere dayanarak
inceleme, tahlil, denetim yapmak, rapor düzenlemek, bilirkişilik
yapmak, tasdik işlerini yapmak
Mesleğin kuruluşunu
açıklayan 2'nci maddeyi incelediğimiz zaman, meslek mensuplarının
ne kadar önemli bir görevi ifa ettiği anlaşılacaktır.
Mali müşavirlik mesleğinin
sorunları bitmiş midir? Elbette bitmemiştir. Ancak,
şunu açık ve net olarak ifade edebiliriz ki, en hızlı
gelişen, en çok talep edilen bir meslek hâline gelmiştir.
1989'dan bugüne kadar 25 bin serbest muhasebeci, 37 bin serbest muhasebeci,
mali müşavir, 3.625 yeminli mali müşavir ve bunların
bürolarında çalışanlarla beraber 500 bin kişinin
bu meslekten geçimlerini sağladığını burada
ifade edebiliriz. İşte bu yüzden, bu meslek örgütü, ülkemizde
en etkin bir meslek örgütü hâline gelmiştir.
Bu meslek mensupları, devlet
ile mükellef arasında köprü vazifesi görerek de kutsal bir görevi
yerine getirmektedir. Bu meslek, mesai mevhumu olmayan bir meslektir.
Vekillik öncesinde yirmi üç yıllık meslek hayatımda,
bu meslek hayatımın on yılında günde on saat, on
iki saat çalışan bir meslek mensubu olarak, açık ve net
olarak bunu ifade edebilirim.
Meslek mensuplarının doldurdukları
bildirim ve beyannamelerin belli süreleri vardır. Vergi dairelerine
verilen 21 çeşit beyanname vardır. Sosyal Sigortalara 8,
Çalışma Bakanlığına 5, İş Kanunu ve
Sendikalar Kanunu gereğince verilmesi gereken birçok beyanname
ve bildirim söz konusudur. İşte, bu beyan ve bildirimlerin
hepsi meslek mensubunun elinden geçmektedir. Meslek mensuplarımız
bu iş takibi altında ezilmekte ve tatil yapmaya zamanları
bile olamamaktadır. İşte bu kanun teklifiyle, vefakâr,
cefakâr, zaman zaman sabahlara kadar çalışan bu meslek mensuplarına
nefes aldırmak için, bu Mali Tatil Kanun Teklifi yüce Meclisin
huzuruna gelmiştir.
Kanun teklifiyle yapmak istediğimiz,
mükelleflerin beyan, bildirim ve ödeme yükümlülüklerinin kaldırılması
değil, belli bir süre ertelenmesidir. Mali tatil sonunda ek
bir beyan ve ödeme süresi verilmek suretiyle, yine mükellefler bu
yükümlülüklerini yerine getireceklerdir. Mali tatil sadece meslek
mensuplarına bir tatil getirmemektedir, aynı zamanda vergi
dairesi çalışanlarına, vergi mükelleflerimize de
bu süre içerisinde tatil imkânı sağlamış olacaktır.
Kanun teklifinin içeriğine
kısaca değinmek gerekirse:
Bu kanun teklifiyle her yıl
temmuz ayının 1'inden 20'sine kadar mali tatil süresi olacaktır.
Son günü mali tatile rastlayan
aşağıdaki süreler, tatilin son gününü izleyen tarihten
itibaren yedi gün uzatılmış sayılmaktadır.
Beyana dayalı tarhiyatta kanuni
süresinde verilmesi gereken beyannamelerin verilme süreleri,
ikmalen, resen veya idarece yapılan tarhiyatta vadesi mali
tatile rastlayan vergi, resim, harç ile vergi cezaları ve gecikme
faizlerinin ödeme süreleri, tarh edilen vergilere ve/veya cezalarda
indirim hükümlerinden yararlanmak amacıyla yapılacak
başvurulara ilişkin süreler, devamlı bilgi verme yükümlülükleri
kapsamında verilmesi gereken bilgilerin verilmesine
ilişkin süreler yedi gün uzamış sayılmaktadır.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre,
belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıt
süreleri, bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere
ilişkin dava açma süreleri mali tatil süresince işlemeyecektir.
Belirtilen süreler, mali tatilin bitiminden itibaren işlemeye
başlayacaktır.
Mali tatil süresince, inceleme
amacıyla defter ve belgelerin ibrazı talep edilemeyecektir,
mükellefin iş yerinde inceleme yapılamayacaktır.
Mali tatil süresi içerisinde yapılan
tebligat işlemlerinde süre, mali tatilin son gününden itibaren
işlemeye başlayacaktır.
Mali tatile rastlayan kanuni ve
idari süreler, mali tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren,
yedinci günün mesai saati bitiminde sona ermiş sayılacaktır.
Beyana dayanan ve beyanname verme
süresi mali tatil nedeniyle uzamış olan vergilerde ödeme
süresi, beyanname verme süresinin son gününden itibaren, üçüncü
günün mesai saati bitimine kadar uzamış sayılacaktır.
Ayrıca, haziran ayının
son günü tatile rastlarsa, mali tatil, ilk mesai gününden itibaren
başlayacaktır.
Gümrük idareleri, il özel idareleri
ve belediyeler tarafından tarh ve/veya tahsil edilen vergi, resim
ve harçlarla ilgili olarak mali tatil uygulanmayacaktır.
Yine, iş kazası ve meslek
hastalığı hallerinde mali tatilden yararlanılamayacaktır.
Zira, iş kazası ve meslek hastalığı acil
işler sınıfına girmektedir.
Değerli arkadaşlar, Sendikalar
Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu, İş Kanunu,
Bağ-Kur Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre işverenlerin
yapmakla yükümlü olduğu beyan, bildirim ve ödemeler, 1'inci
maddede belirtilen süreler kadar ertelenmektedir.
Bu kanun teklifiyle önemli bir husus
da kanunumuza girmiş bulunmaktadır. Mükelleflerin mali
açıdan ödev ve sorumluluğu vardır. Bu kanunla "mükellef
hakkı" diye bir kavram da mevzuatımıza girmiş
bulunmaktadır.
Mali tatilin kamu hizmetlerini
aksatacağına dair bazı görüşler olabilir, nakit
sıkıntısına düşüleceğine dair bazı
sıkıntılar olabilir. Değerli arkadaşlar, bu
konuda gerekli çalışmalar yapılmıştır,
ne nakit sıkıntısının olması veya ne de
kamu hizmetlerinin aksaması mümkün değildir.
Ülkemizin en önemli sorunlarından
bir tanesi kayıt dışılıktır. Kayıt
dışılık ile mücadelede meslek mensuplarının
katkıları göz ardı edilemez. Gelir İdaresi ile yapılacak
iş birliği ile meslek mensupları, kayıt dışı
mücadelede daha fazla katkı verebilirler.
Meslek mensuplarımızın
elbette ki diğer sorunları da vardır. Örneğin,
10'dan fazla işçi çalıştıran iş yerlerinin,
her ay İŞKUR'a giriş çıkış bildirimi vermeleri,
ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına
ek-1 (giriş), ek-2 (çıkış) bildirimlerinde bulunmaları,
ayrıca SSK'ya her ay prim belgesi vermeleri, yani aynı bilgileri
her ay üç kuruma ayrı ayrı vermeleri, gerçekten mükerrer
bir olaydır. Bu üç kuruma aynı bilgilerin verilmesi yerine,
sadece SSK'ya aylık sigorta ve prim belgesi verilmek suretiyle
ve diğer iki kurumun da buradan bu bilgileri alması sayesinde,
elbette ki meslek mensuplarımızın iş yükü azaltılmış
olabilir.
Yine, meslek mensuplarımızın
en çok sıkıntı yaşadığı bir konu vardır.
Bu da, vergi kanunlarımızdaki hizmetin teslimi hususunda
açıklık olmayışıdır. Bu konuda, Katma Değer
Vergisi Kanunu ile Gelir Vergisi Kanunu'nda bir değişiklik
yapılmak suretiyle hizmetin teslimine daha açık bir hüküm
getirilmelidir.
Diğer taraftan, 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu'nun 227'nci mükerrer maddesinin uygulaması
Gelir İdaresi tarafından daha iyi takip edilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; meslek mensuplarımız, vergi mükelleflerinin
devlete olan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde vefakâr ve
cefakâr çalışmalar yapmaktadırlar. Bakınız,
vergi barışının uygulanmasında meslek mensuplarımızın
çok ciddi katkıları olmuştur.
Yine, sigorta ve Bağ-Kur Kanunu
barışı getirildiğinde meslek mensuplarımızın
yine çok ciddi katkıları olmuştur.
Yine, Maliye Bakanlığımız,
bütün meslek mensuplarını maliye camiasının bir
ferdi olarak görmektedir.
Yine, bu AK Parti Hükûmeti döneminde
meslek mensuplarına katkı sağlayan birkaç konuya değindikten
sonra sözlerime son vermek istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türk lirasından altı sıfır atılması, meslek
mensubuna muhasebe kayıtlarında ve belgelerde kolaylık
sağlamıştır.
Yıllardan beri TÜRMOB tarafından
ve meslek mensupları tarafından talep edilen enflasyon muhasebesi,
yine, AK Parti Hükûmeti döneminde yürürlüğe girmiştir.
Yine, bu dönemde vergi beyannameleri
elektronik ortamda verilmeye başlanarak, vergi dairesine gidip
gelme gibi bir külfetten kurtulunmuş ve meslek mensupları
veya mükellefler, iş yerlerinden, bürolarından vergi beyannamelerini
verebilir hâle gelmiştir.
Yine, SSK'ya verilen aylık sigorta
prim belgesi de elektronik ortamda SSK'ya gitmeden verilir hâle gelmiştir.
Yine, şirket kuruluşlarında
"Meslek Mensupları Bilgi Formu" istenmek suretiyle
de, kayıt dışılığın önüne geçilmeye
çalışılmıştır.
Yine, bundan on beş-yirmi gün
evvel vergi beyanname sürelerinin de uzatılması sayesinde
meslek mensuplarımıza daha rahat bir çalışma ortamı
yaratıldığını ifade edebiliriz.
Yine, yakında Meclis gündemine
gelecek olan yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı'yla, mali
müşavirlere ve yeminli mali müşavirlere denetçilik yetki
ve görevi verilmesi öngörülmektedir.
Yine, kamu denetimiyle ilgili
yürütülmekte olan yasa çalışmalarında da, yine, mali
müşavirlere yeni görevler verilmesi planlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifinin Parlamentoya gelmesinde
çok ciddi katkıları olan Sayın Başbakanımıza,
Çok Değerli Maliye Bakanımıza, tüm milletvekillerimize,
özellikle, yine bunu takip eden TÜRMOB Genel Başkanımıza
ve bu konuda katkı sağlayacak herkese çok teşekkür ediyorum
ve bu kanun teklifinin meslek camiasına ve vergi mükelleflerine
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Cantimur.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Malatya Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Süleyman
Sarıbaş, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Mali Tatil Kanun Teklifi üzerinde
Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Biz de Anavatan Partisi olarak, 1
Ağustos 1989 tarihinde 3468 sayılı Mali Müşavirler
ve Muhasebeciler Yasası'nı çıkartan bir parti olarak,
mali tatil ihdas edilmesi hakkındaki kanunu destekliyoruz.
Hakikaten, bu meslek sahibi arkadaşlarımızın,
bir yıl boyunca çok yoğun, bazen on iki-on üç saat, mükelleflerin
işine göre on beş saat çalıştıklarını
yakinen bilen biriyim.
Tabii, adli tatil hukukta vardı.
Bunun sebebi, adli tatilde, yaz aylarında köylerdeki vatandaşlarımızın,
şehirde adliyelere, davalarına iş güç sebebiyle gelememeleri
nedeniyle hakikaten haklı bir gerekçeyle konulmuştu. Bu
kanun teklifinin de gerekçelerinin tamamı haklıdır;
çünkü, her ay tek bir mükellef için yirmi birin üzerinde, yirmi ikinin
üzerinde beyanname düzenlemek zorunda olan meslek mensuplarının
ve onların yanında çalışanların, aynı zamanda
bu beyannameleri kabul eden, kayda giren vergi dairesi çalışanlarımızın
bir tatil yapma hakları en tabii haklarıdır, insanlık
hakkıdır. Zaten Anayasa'mız angaryayı yasaklamıştır,
on iki ay tatilsiz çalışma, bir noktada da angaryadır.
Dolayısıyla, bu kanun teklifini destekliyorum.
Ancak, kanun teklifiyle beraber,
bugün, şu saatte iş yerlerini kapatmış, evine gitmek
üzere olan esnaflarımızın sorunlarına değinmeden
de geçmek mümkün değildir.
Bu sene, TÜİK kayıtlarına
göre, 1 milyon küsur bin senet protesto olmuştur. 450 binin, 500
binin üzerinde çek, maalesef, yazılmıştır. Yani,
esnafımız, çekleri yazılan, senetleri protesto edilen
bir duruma gelmiştir. 5 milyon esnafımızın
-iki-iki buçuk sene evvel bir sicil affı çıkmasına
rağmen- bugün, hemen hemen yüzde 60'ının, yüzde 70'inin
tekrar senedi protesto edilmiş, çekinin arkası yazılmış;
dolayısıyla, Merkez Bankası sicilinde kara listeye
alınmış duruma gelmiştir.
Tabii, uygulanan ekonomik ve mali
politikalar, piyasanın darlığı yüzünden, maalesef,
esnafımız, gün olup satış yapamadan kepengini kapatmak,
dükkânını kapatmak zorunda kalmıştır. Bu rakamlara
baktığımız zaman, şu saatlerde günlük 4 bin esnafımız
senedinin protesto hüznüyle veya çekinin arkasının yazılma
hüznüyle evine gitmektedir. Bu şu demektir: Esnaf ailelerinden
4 bin aile bu gece uykusuz kalacaktır. Bunları rahatlatmamız
lazım. En azından bir sicil affıyla, tekrar, ticari hayatta
kredi alabilir duruma mutlaka getirmemiz lazım.
Her esnafımız için aylık
yirmi bir beyanname düzenlendiğine göre, yirmi bir gün de ödeme
demektir. Yirmi bir gün ödeme yapmak, devletin kurumlarına ödeme
yapmak zorunda olan esnafımız, bunun dışında,
elektrik parası, su parası, telefon parası, çocuğunun
okul harçlığı, bütün bunları aklımıza getirdiğimiz
zaman, yaklaşık ayda otuz-otuz beş ödemeyle muhatap olmaktadır.
Aylık otuz beş ödemeye muhatap olmak demek, bazı günler
çift ödeme yapmak demek. Bir de hele siftah yapamamışsa, kazanç
sağlayamamışsa, senedi protesto olmuşsa, artık
onun ticari hayattaki itibarı zedelenmişse, yeniden evine
güler yüzle gitmesini sağlamak bu devletin en tabii borcudur.
Değerli arkadaşlar, sözlerimi
fazla uzatmak istemiyorum. Bu yasanın muhasebecilerimize,
mali müşavirlerimize, tüm TÜRMOB üyelerine hayırlı,
uğurlu olmasını ve devletimizin, bir an evvel bu meslek
sahiplerinin çok yoğun iş gücünü azaltacak çalışmalar
neticesinde, her mükellefi tek bir beyanla, bütün ticari faaliyetlerini,
sosyal faaliyetlerini, istihdam faaliyetlerini tek bir beyannameyle
bildireceği bir merkezî beyanname merkezinin kurulmasını
ve her mükellefin ayda sadece bir tek beyannameyle bütün meselelerini
çözdüğü, İş Kanunu'na göre, SSK Kanunu'na göre, Belediyeler
Kanunu'na göre, Vergi Usul Kanunu'na göre vermek zorunda olduğu
bütün beyannameleri tek bir beyannameyle elektronik ortamda verebilecekleri
günlerin gelmesini; bu konuda çalışmaların yapılması
gerektiğini düşünüyorum. Böyle olsaydı, bu meslek sahibi
arkadaşlarımız da, mükelleflerimiz de
Çünkü, esnafın
parasızlığını ve yoksulluğunu da bu meslek
sahipleri omuzlamış durumda. Bugün beyannamem var, para
gönder
Siftah etmedim diyen esnafın muhasebecisine, mali müşavirine
ağlayan esnafın gözyaşlarını avutmak da bu
meslek sahiplerinin maalesef omuzlarında kalmakta. Esnafın
durumunu en iyi bilenler bu arkadaşlarımız. Esnafın
acısını paylaşan, yoksulluğunu paylaşan,
derdini paylaşan, cezasını paylaşan da bu meslek
mensubu arkadaşlarımız. Dolayısıyla, tatil
onların en tabii hakkı, insanlık hakkı. Dolayısıyla,
ben, bu kanunun bütün milletimize, bütün mükelleflerimize, vergi
dairesinde çalışan bütün memur arkadaşlarımıza
ve muhasebecilerimize, mali müşavirlerimize hayırlar
getirmesini, hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Tüm emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. Hayırlı günler diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sarıbaş.
Şahsı adına, Bursa
Milletvekili Sedat Kızılcıklı.
Sayın Kızılcıklı,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Vazgeç, vazgeç.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1237
sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, kürsüye gelirken, değerli
arkadaşlarımdan bazıları "kısa konuş"
ya da "hiç konuşma" dediler. Kendilerine teşekkür
ediyorum; ama, bu, bizim mesleğimiz için, gerçekten, çok önemli
bir yasa. Ben de bu meslek mensubu bir milletvekili olduğum
için, kısaca, görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 1989
yılında çıkan 3568 sayılı serbest muhasebecilik,
serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerle
ilgili Yasa, gerçekten, bizim mesleğimize, eskisine göre daha
fazla bir saygınlık kazandırmıştır, daha
fazla bir güvenilirlik kazandırmıştır ve bizim
mesleğimize olumlu yönde çok büyük katkıları vardır.
Ancak, bu Yasa'nın, belki de eksik kalan bir tarafını ya
da o gün çok arzu edilen, hayal edilen bir tarafını bugün, inşallah,
bu Meclisteki meslektaş milletvekillerimiz ve diğer milletvekillerimizin
katılımıyla, grupların uzlaşmasıyla çözmüş
olacağız.
Tabii, buraya nasıl geldik?
Öncelikle, meslektaşlar arasındaki uzlaşma ve işbirliği
sayesinde geldik. Yine, Maliye Bakanlığımız, TÜRMOB,
Meclis arasındaki uzlaşma ve uyum sayesinde geldik.
Arkadaşlar, şunu bilmek
lazım ki, muhasebeciler, işletmelerin her şeyleridir.
Bakın, bir işletme sahibi, ailesiyle paylaşmadığı,
kardeşleriyle paylaşmadığı bilgileri muhasebecisiyle
paylaşmak durumundadır. Yatırım kararlarını
alırken, ilk danıştıkları insan muhasebecileridir.
Yine, Türkiye'nin önemli bir probleminden
bahsediyoruz. En büyük problemlerden birisinin kayıt dışı
olduğunu biliyoruz. Bu konuda, gerçekten, Maliye Bakanlığımızın
çok uzun yıllardır süren mücadelesi var. Ancak, bu mücadeleye
de, serbest muhasebecilerin, mali müşavirlerin ve yeminli mali
müşavirlerin çok olumlu katkılar sağladığını
hepimiz biliyoruz.
Bakın, 2001 yılı vergi
gelirlerimiz yaklaşık 40 trilyonlar civarlarındaydı;
ama, 2006 yılı sonu vergi gelirlerimiz yaklaşık
140 trilyonlar civarlarına geldi. Dolayısıyla, bu
olumlu gelişmede, muhakkak, Maliye Bakanlığımızın
önemli adımları ve çalışmaları vardır; ancak,
bizim meslektaşlarımızın da bu konudaki çalışmaları
göz ardı edilmemelidir diye düşünüyorum.
Meslektaşlarımızın
yoğunluğundan benden önceki konuşmacılarımızın
hepsi bahsetti. Gerçekten çok yoğun bir çalışma içerisindeyiz.
Çok karışık işlerle ve devlet-bürokrasi arasında
mükelleflerin çok rahat bir şekilde çalışması ortamını
sağlamaya çalışıyoruz; ama, bunların bütün
yükü bizim meslektaşlarımıza biniyor ve o insanların
hiç zamanı kalmıyor, ayın bütün günlerinde sürekli çalışmak
ve üretmek durumunda kalıyorlar, beyannameleri yetiştirmek
durumunda kalıyorlar. Dolayısıyla, bu yoğunluğun
içerisinde, bir yirmi günlük tatili, meslektaşlarımız,
çoktan hak etti diye düşünüyorum.
Tabii, bu arada Maliye Bakanlığımız
da çok yoğun çalışmalar içerisinde. Bu yasa teklifinin
o tarafına da bakmak gerekir diye düşünüyorum. Bu, sadece
serbest muhasebecilere ya da mali müşavirlere bir tatil
imkânı getirmeyecek, belki de Maliye Bakanlığında
çalışan A'dan Z'ye bütün personele de, hiç olmazsa, o süreler
içerisinde daha rahat düşünme, daha rahat tatil yapma ve daha
rahat üretme imkânı getirecek. İşin o boyutuna da baktığımız
zaman, kesinlikle, Maliye Bakanlığının da yoğunluğunu,
yirmi günlüğüne de olsa, üzerlerinden alacak bir yasa teklifi
olarak düşünüyorum.
Yine, bu kanunun, devletin nakit
akışını değiştirmeden, bozmadan ayarlandığını
buradan bütün arkadaşlarımıza ifade etmek istiyorum.
Son olarak şunu söylemeye çalışıyorum:
Meclisimiz bu yasayı çıkarmakla, sadece Türkiye'deki meslektaşlarımıza
tatil imkânı getirmiyor, aynı zamanda, bütün dünyaya örnek
teşkil ediyor. Dolayısıyla, ben, bu Mecliste bulunmaktan
büyük bir onur ve gurur duyduğumu bir kez daha ifade ediyorum.
Katkı verecek herkese teşekkür ediyorum.
Yine, Sayın Başbakanımıza,
Maliye Bakanlığımıza, TÜRMOB'umuza ve meslektaş
milletvekillerimize, Anavatan Partisinde, CHP'de ve AK Partide
olan tüm meslektaş milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kızılcıklı.
Şahsı adına, Balıkesir
Milletvekili Ali Kemal Deveciler.
Buyurun Sayın Deveciler.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; televizyonları
başında bizleri heyecanla izleyen tüm meslektaşlarım;
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
2007 yılı merkezî yönetim
bütçe gelirlerinin yüzde 85'i vergi gelirlerinden oluşmaktadır.
Bu vergi gelirlerinin beyannameyle düzenlenmesinde, tüm evrakların
kayıt altına alınmasında, defterlerin işlenmesinde,
çıkan vergilerin tahakkukunun yapılması ve vergilerin
tahsilatının yapılmasında ve vergi dairelerine
yatırtılmasında, mükelleflerin başta Maliye Bakanlığı
olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla olan
ilişkilerinin yürütülmesinde, diğer çeşitli yasal
yükümlülüklerin tam zamanında yerine getirilmesinde 3568 sayılı
Kanun'a göre yetki almış meslek mensupları çok önemli
rol oynamaktadırlar.
Elde edilecek tüm gelirlerin beyan
edilmesi ve bu gelirlerin ödenmesi, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına
verilmesi, gereken beyan ve bildirimlerin düzenlenmesi, çeşitli
yasal yükümlülüklerin tam ve zamanında yerine getirilmesi
ve ortaya çıkabilecek olan tüm anlaşmazlıkların
çözümü gibi ciddi ve önemli işlemlerin, ilgili yasada bu meslektaşlarca
yapılacağı belirtilmiş bulunmaktadır.
3568 sayılı Yasa'da sayılan
meslek mensupları, mükelleflerin vergiyle ilgili tüm işlerini,
gelir vergisi, kurumlar vergisi, katma değer vergisi, özel tüketim
vergisi, gümrük vergileri ve mevzuattan kaynaklanan diğer vergilerini,
Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve iş yasaları mevzuatlarından,
sendika yasalarından kaynaklanan işlemlerini, mükelleflerin
gümrük ve kambiyo, dış ticaret mevzuatlarından kaynaklanan
işlemlerini takip ederken yoğun bir iş temposu ve
iş stresi üzerinde yaşamak zorunda kalmaktadırlar.
Meslek mensupları personeli başta olmak üzere, başta
3568 sayılı Meslek Yasası'nda belirtilen, sayılan
işler olmak üzere, çeşitli yasalar nedeniyle meydana
çıkan güncel, mali ve ekonomiyle ilgili işler nedeniyle
yoğun ve yorucu iş temposuyla uğraşmakta ve çalışmakta,
ruhen ve bedenen yorulmakta ve kendilerine ayrılan bir tatil
zamanı olmadığından dolayı da yeterince dinlenememektedirler.
Bu durum, muhasebe işlemlerinin, mali işlemlerin ve diğer
çeşitli işlerin verimini düşürmekte, düzenli olarak
yürütülmesini engellemekte, ülke ekonomisine ve sosyal hayata
olumsuz etkiler yapmaktadır.
Hepimizin bildiği gibi, bugüne,
benim de içinde bulunduğum ve kanun teklifi vermiş olduğum
uzun bir mücadele sonucu gelinmiştir ve ancak bu şekilde,
zorlaya zorlaya, bugün bu mali tatil konusunu görüşmekteyiz.
Anayasa'mızın da belirttiği
üzere, devlet, çalışma hayatının standartlarını
yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek ve
çalışma barışını sağlamak, çalışmayı
desteklemek ve çalışanları korumak için gerekli tedbirleri
almak zorundadır. Ayrıca, dinlenmenin her çalışanın
hakkı olduğu da Anayasa'mızca açıkça belirtilmiştir.
Söz konusu mali tatil uygulamasıyla, başta Maliye Bakanlığı
olmak üzere, Sosyal Sigortalar Kurumu, çeşitli kamu kurum ve
kuruluşları ile 3568 sayılı Yasa'da belirtilen
meslek mensupları, vergi dairesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu çalışanları
bu sürelerde tatil yapabilecek olup (1 Temmuz ile 20 Temmuz arasında),
çalışmaların daha düzenli ve daha verimli olması
da sağlanacaktır.
Tatil süresinin 1 Temmuz ile 20
Temmuz arasında olmak üzere belirlenmesi sebebiyle de mevcut
işlerde herhangi bir gecikme olmayacak, hizmetlerin aksaması
ile durması gibi bir durum ortaya çıkmayacak, asgari düzeyde
belirlenecek olan nöbetçi personeller vasıtasıyla, yasal
işlemlerin ve düzenlemelerin devam etmesi sağlanmış
olacaktır.
Ülke ekonomimizin temel taşlarından
olan ve bütçe gelirlerimizin 2007 yılında yüzde 85'ini
teşkil eden vergi gelirlerimizin tahakkuk ve tahsilatını
yapan kutsal meslek mensuplarına, adliye mensuplarına
yıllardan beri verilen adli tatil hakkı, artık, mali
tatil hakkı olarak verilmesinin zamanı çoktan gelmiştir
ve geçmiştir de. Bu hakkın kazanılabilmesi için şu
an görüşmekte olduğumuz mali tatil ilanıyla ilgili
yasanın Meclisimizce kabul edilmesi gerekmektedir.
Uzun bir süreç yaşadık ve
en son 9-10 Ekim 2004 tarihinde yapılan TÜRMOB Genel Kurulunda
gerek Başbakan Tayyip Erdoğan ve gerekse Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanımız Deniz Baykal'ın vermiş
olduğu sözler neticesinde, meslek mensuplarına mali tatil
sözü vermişlerdir; ama açıkça resmen tatil ilan etmelerine
rağmen, ne yazık ki, iki buçuk sene sonra ancak bu yasa buraya
gelmiştir.
Üzerinde müzakereleri sürdürdüğümüz
teklif gerçekten önemli bir tekliftir. Çünkü, bir meslek grubunun üzerinde
yıllardan beri süren bir baskının hafifletilmesine
yöneliktir. Burada, 72 bin meslek mensubu, 14 bin stajyer ve 550 bine
yakın da büro çalışanının, toplam 640 bin kişinin
hakkından bahsetmekteyiz. Bu, çalışanlar, mükelleflerin
sadece Maliye Bakanlığıyla ilgili değil; fakat,
aynı zamanda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Sosyal
Güvenlik Kurumuyla ilgili işlemlerini de yerine getirmekte
ve ciddi bir zaman baskısı altında çalışmaktadırlar.
Bu gerçekten meslek mensupları için çok yıpratıcı
bir tempodur.
Türkiye'de meslek mensuplarının
eğitim durumu dikkate alındığında, toplam meslek
mensupları içinde, lisans düzeyinde üniversite mezunları
yüzde 62,7, lise ve dengi okul mezunları yüzde 21,7 ve ön lisans
diplomalılar yüzde 9,1 oranında sahiptir. Ayrıca, lisansüstü
eğitim sahibi oranı da yüzde 2,34'tür.
Muhasebe mesleğinin, ciddiyet,
dikkat ve özveri gerektiriyor oluşuyla birlikte, günlük çalışma
sürelerinin de uzun olması, bu mesleği tercih edenlerin
sağlık yapılarını da etkilemektedir. Meslek
mensuplarının yılda on iki ay ve bazı haftalarda
ise bütün hafta boyunca çalışmak zorunda olmaları da
kendi sağlıkları açısından önemli bir sorundur.
Benim de meslek mensubu olmaktan,
bir serbest muhasebeci, mali müşavir olarak, mutluluk duyduğum,
gurur duyduğum, bu mesleğin daha iyiye gitmesi, vergi sistemimizin
daha kaliteli bir yapıya ulaşabilmesi açısından
önemlidir.
Buna mukabil, yapılan bir ankette,
meslek mensuplarının yüzde 59'unun, başka bir iş fırsatı
olması hâlinde mesleklerini bırakabileceği de görülmektedir.
Bu durum, sadece mesleğin geleceği açısından son
derece endişe verici bir değerlendirme olmakla kalmayıp,
aynı zamanda, vergi sisteminin iyi işlemesi açısından
da bir risktir. İşte bu nedenle, mali tatil uygulaması,
yetişmiş şekilde kadronun korunabilmesi için
alınması gereken tedbirlerden biri olarak görülmelidir
yüce Meclis tarafından ve bu şekilde değerlendirilmelidir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiye'nin vergi sisteminin düzelmesini istiyorsak,
adı bilinmeyen neferlerimizin, yani serbest muhasebeciler,
serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlik
sektörünün çalışanlarını verimli kılmalıyız,
onların bu meslekten kaçma isteklerini yenmeliyiz. Bu mali tatil
teklifi, bu yönde atılan önemli bir adımdır. Geç de olsa,
artık, bu sektöre iki buçuk yıl önce verilmiş olan, gerek
Başbakan gerekse Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
tarafından, her iki lider tarafından verilmiş olan sözlerin
tutulma zamanı gelmiş olmalıdır; zaman geçmiştir
bile aslında.
Mali Tatil Kanunu'nun, başta
TÜRMOB camiası olmak üzere, tüm serbest muhasebeci, serbest muhasebeci
mali müşavir, yeminli mali müşavir mensuplarına, meslektaşlarımıza,
vergi dairelerinde çalışan memurlarımıza, Sosyal
Güvenlik Kurumu personeline hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum ve bu yasada katkı koyan ve oylarınızla bu
yasayı destekleyecek olan tüm milletvekillerimize de, huzurlarınızda,
72 bin meslek mensubu ve 640 bine tamamlanan çalışan
adına teşekkürlerimi ve şükranlarımı iletiyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
MALİ TATİL
İHDAS EDİLMESİ HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) Her yıl temmuz
ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) malî tatil
uygulanır.
(2) Son günü malî tatile rastlayan
aşağıda belirtilen süreler, tatilin son gününü izleyen
tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır:
a) Beyana dayalı tarhiyatta,
kanuni süresinde verilmesi gereken beyannamelerin verilme süreleri,
b) İkmalen, re'sen veya idarece
yapılan tarhiyatta, vadesi malî tatile rastlayan vergi, resim
ve harçlar ile vergi cezaları ve gecikme faizlerinin ödeme süresi,
c) Tarh edilen vergilere ve/veya
kesilen cezalara karşı uzlaşma talep etme veya cezada
indirim hükümlerinden yararlanmak amacıyla yapılacak
başvurulara ilişkin süreler,
d) Devamlı bilgi verme hükümleri
kapsamında verilmesi gereken bilgilerin verilmesine
ilişkin süreler.
(3) Vergi Usul Kanunu hükümlerine
göre belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıt
süreleri, bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere
ilişkin dava açma süreleri malî tatil süresince işlemez.
Belirtilen süreler malî tatilin bitiminden itibaren tekrar
işlemeye başlar.
(4) Mahkeme kararı veya Cumhuriyet
Savcılıklarının talebi üzerine ya da Vergi Usul
Kanunu hükümlerine göre yapılan aramalı incelemeler hariç
olmak üzere, malî tatil süresince inceleme amacıyla defter ve
belgelerin ibrazı talep edilemez, mükellefin işyerinde
incelemeye başlanılmaz.
(5) Tatil süresince, vergi ve ceza
ihbarnameleri ile mahsup taleplerine yönelik olanlar hariç, bilgi
isteme talepleri mükelleflere, vergi ve ceza sorumlularına
bildirilmez. Ancak tatil süresi içinde gerçekleşen tebligat
işlemlerinde süre, malî tatilin son gününden itibaren işlemeye
başlar.
(6) Malî tatilin sona erdiği
günü izleyen yedi gün içinde biten bu madde kapsamındaki kanuni
ve idari süreler, malî tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren
yedinci günün mesai saati bitiminde sona ermiş sayılır.
(7) Gümrük idareleri, il özel idareleri
ve belediyeler tarafından tarh ve/veya tahsil edilen vergi, resim
ve harçlarla ilgili olarak malî tatil uygulanmaz.
(8) Beyana dayanan ve beyanname
verme süresi malî tatil nedeniyle uzamış olan vergilerde
ödeme süresi (aynı ay içerisinde kalmak kaydıyla), uzayan
beyanname verme süresinin son gününden itibaren üçüncü günün mesai
saati bitimine kadar uzamış sayılır.
(9) Maliye Bakanı, malî tatil
uygulaması nedeniyle süre verilecek iş ve işlemlerin
kapsamı ile malî tatil uygulamasına ilişkin usûl ve
esasları belirlemeye yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Mali Tatil
İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
(1) numaralı fıkrasına aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz Mahfuz Güler Fatih Arıkan
Ankara Bingöl Kahramanmaraş
Nükhet
Hotar Göksel Abdullah
Erdem Cantimur
İzmir Kütahya
"Haziran ayının son
gününün tatil günü olması halinde, mali tatil, Temmuz ayının
ilk iş gününü takip eden günden başlar."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 506 sayılı Kanuna
tabi özel sektör işverenleri, çalıştırdıkları
sigortalılara ilişkin aylık prim ve hizmet belgelerini
ve bu bölgelere göre oluşan prim tutarlarını ait olduğu
ayı takip eden ayın sonuna kadar olan sürede yerine getirmek
zorundadırlar. Uygulamada
da, işverenlerin büyük bir bölümü ödeme yükümlülüklerini
ayın son birkaç günü içinde yerine getirmektedirler. Dolayısıyla
Haziran ayının son gününün tatile rast gelmesi halinde, beyan
ve ödemeler mali tatilin sonuna kalacağından Kurum bu süre
içerisinde yapmakla yükümlü olduğu emekli aylığı
ödemeleri ile sağlık ödemelerinin finansmanında
sıkıntı ile karşılaşacaktır. Bu nedenle
Haziran ayının son gününün tatile rast gelmesi halinde Haziran
ayı sonuna kadar yerine getirilmesi gereken beyan, bildirim
ve ödeme yükümlülüklerinin mali tatil öncesinde yerine getirilmesini
sağlayacak şekilde değişiklik yapılması
öngörülmüştür.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
1'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Malî tatil ilan edilen döneme rastlayan
tarihlerde 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunu,
25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanunu ve 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanununa
göre yapılması gereken beyan, bildirim ve ödemeler
ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda yer alan hizmet akdine
bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına
bağımsız çalışanlar ve hizmet akdi ile işçi
çalıştıran işverenlerin yapmakla yükümlü olduğu
beyan, bildirim ve ödemeler,
1 inci maddede belirtilen süreler kadar ertelenir.
(2) Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usûl ve esasları düzenlemeye Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilidir. Bu Kanunun 1 inci
maddesinde Maliye Bakanına tanınan yetki bu maddenin uygulanmasında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından kullanılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Mali Tatil
İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 2 inci maddesinin
(1) numaralı fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz Mahfuz Güler Fatih Arıkan
Ankara Bingöl Kahramanmaraş
Abdullah
Erdem Cantimur Nükhet
Hotar Göksel
Kütahya İzmir
"(1) Mali tatil ilan edilen döneme
rastlayan tarihlerde 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar
Kanunu, 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu ve 22/5/2003
tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa göre işverenlerce yapılması
gereken, iş kazası ve meslek hastalığı bildirimleri
dışında kalan beyan, bildirim ve ödemeler, 2/9/1971 tarihli
ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17/10/1983
tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalıların,
17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
tabi işverenlerin, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım
İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalıların
yapmakla yükümlü olduğu iş kazası ve meslek hastalığı
bildirimleri dışında beyan, bildirim ve ödemeler, 1
inci maddede belirtilen süreler kadar ertelenir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 1/1/2007 tarihinde yürürlüğe
girecek olan 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihi 1/7/2007
tarihine ertelendiğinden, bu Kanunla yürürlükten kaldırılması
öngörülen ilgili Kanunlar hâlen uygulamada olduğundan ve
5510 sayılı Kanunda da söz konusu Kanunlara atıf bulunduğundan
madde bu yönden değiştirilmiştir. Yine, Kurumlara büyük
mali külfet getiren iş kazası ve meslek hastalığı
olaylarına Kurumun zamanında müdahale edebilmesi için
bu nitelikteki bildirimlerin mali tatil kapsamı dışında
bırakılması öngörülmüştür.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun, 1/1/2007 tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Mali Tatil
İhdas Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 3. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz İsmail
Özgün Yahya Akman
Ankara Balıkesir Şanlıurfa
Fatih
Arıkan Alaettin Güven Mehmet Ceylan
Kahramanmaraş Kütahya Karabük
Eyüp
Ayar
Kocaeli
Madde 3- "Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer."
BAŞKAN - Komisyon, önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun yayımı tarihinde
yürürlüğe girmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Mali
müşavirlerimize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Sayın milletvekilleri, 7'nci
sırada yer alan Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Tasarısı;
Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ile Van Milletvekili Mehmet
Kartal'ın; 4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bir
Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Van Milletvekili
Yekta Haydaroğlu'nun; Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa
Bir Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu
Raporu.
7.-
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Tasarısı; Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan ile Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın;
4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik
Yapılması ve Bu Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu'nun; Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununa Bir Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi
ile Adalet Komisyonu Raporu (1/1240, 2/403, 2/644) (S. Sayısı:
1275)
BAŞKAN - Komisyon?
Ertelenmiştir.
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli ve 14 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili
Mehmet Vedat Melik ve 21 Milletvekilinin; 2510 Sayılı
İskân Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifleri
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu.
8.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ve 14 Milletvekili ile
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik ve 21 Milletvekilinin;
2510 Sayılı İskan Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/824, 2/859) (S. Sayısı:
1315)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9'uncu sırada yer alan, Emniyet
Teşkilatı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları.
9.-
Emniyet Teşkilatı Uçuş Hizmetleri Tazminat Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/437) (S. Sayısı: 1150)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10'uncu sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları.
10.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
11'inci sırada yer alan, Darülaceze
Müessesesi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları.
11.-
Darülaceze Müessesesi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonları Raporları
(1/988) (S. Sayısı: 922)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
12'nci sırada yer alan, Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu.
12.-
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/1254) (S. Sayısı:
1266)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
13'üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu.
13.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/952) (S. Sayısı: 852)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
14'üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu.
14.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1065) (S. Sayısı:
1012)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
15'inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu.
15.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1132) (S. Sayısı:
1182)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
16'ncı sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gürcistan Hükûmeti Arasında Batum Uluslararası
Havalimanının Ortak Kullanılmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
16.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında
Batum Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1223) (S. Sayısı: 1306) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 1306 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Yüksel
Çorbacıoğlu.
Sayın Çorbacıoğlu,
buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çalışma süresini dikkate
alarak çok kısa bir konuşma yapacağım.
Değerli milletvekilleri,
1991 yılında bağımsızlığını
kazanan ve ondan sonraki süreçte, şu anda en iyi komşumuz
durumunda görünen Gürcistan'la ilgili çok önemli bir anlaşma,
Türkiye ve Gürcistan arasında anlaşma imzalandı. Bu
anlaşmayla şu anda onaylanmasını istediğimiz
konu, Batum Havaalanı'nın iç havaalanı olarak kullanılmasına
ilişkin bir düzenleme.
Şimdi, öncelikle, Gürcistan'la
ilgili çok kısa bilgiler vermek isterim, Gürcistan'la olan
ilişkimiz açısından. Gürcistan'da yapılan bir kamuoyu
araştırmasında, dört tane komşusu olan Gürcistan'da
-dört ülkeyle komşudur- vatandaşa sorulan soruda "en
çok sevdiğiniz komşularınız hangi ülkedir"
sorusuna, yüzde 85, "Türkiye" olarak Gürcistan halkı
tercihini kullanmıştır. Halk olarak, Türk halkı ve
Gürcistan halkı arasında tarihsel ilişkileri de gösteren
güzel bir oran.
(x)
1306 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Bunun yanında, yine Gürcistan
Hükûmetinin 2005 yılı Ulusal Güvenlik Kopsepti'nde Türkiye'den
bahsederken, Türkiye'yi şu şekilde niteliyor: "Stratejik
ortak." Yani, uluslararası ilişkide, sanıyorum,
bundan daha öteye bir niteleme yoktur.
Gürcistan'la aramızdaki ekonomik
ilişkiler, bağımsızlığı kazandıktan
sonra hızla gelişmekte. Bugün, 2006 yılı itibarıyla,
yani geçtiğimiz yıl itibarıyla, ithalat-ihracat kapasitemiz
700 milyon dolar civarında. Hedefimiz 2 milyar dolar civarına
çıkmaktır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu havaalanını "TAV" dediğimiz, ismi TAV olan
bir inşaat grubu, TAV-Urban ortaklığı, Tiflis ve Batum
Havaalanı'nın yapımını üstlenmiştir. Bunlar
yap-işle-devret modeli olarak yapılmakta. Yaklaşık
28,5 milyon dolar olarak öngörülen Batum Havaalanı 31 milyon dolara
mal olmaktadır.
Ben, tam bir hafta önce bölgede Gürcistan'a
giderek havaalanında yaptığım incelemede, yetkililerden
ve Başkonsolosluğumdan aldığım incelemelere
göre bir problem olmadığı, çok olağanüstü hava koşulları
olmadığı takdirde, nisan ayı içerisinde bu havaalanı
bitecektir, hizmete açılacaktır. 6 Mayısta Acaristan'ın,
Acara Özerk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı
gününe bu açılışı yapma düşüncesi var. Belki,
Gürcistan'ın bağımsızlık günü olan 26 Mayısa
da uzayabilir, ama, 6 Mayısta, umarım, hep beraber bu havaalanının
açılışını sağlarız.
Böylelikle, bu havaalanı ile
Artvin'in ulaşım sorununa çok önemli bir çözüm getiriyoruz.
Artvin'de havaalanı yapmak isteseniz dahi havaalanı yapacak
yer yok, o kadar engebeli bir arazi ve oradaki yaşamın zorluğunu
da dikkate aldığımızda, bu havaalanının
yapımından önemli bir fayda sağlamış olacağız.
Yalnız, bu kanunun çıkmasından
sonra en kısa sürede, havaalanı işlemlerinin, terminal
işlemlerinin yapılabilmesi için öngörülen Hopa ilçesindeki
limanda terminal binasının en kısa sürede tamamlanması,
yapılması lazım. Bu konuda yetkilileri, ben, bir kez
daha bu kürsüden uyarmak istiyorum.
Bir de, yani, tabii ki Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu anlaşmaya ve Artvin Milletvekili olarak
sonuna kadar bu anlaşmanın arkasındayız. Ancak,
siyaset yapıyoruz diye demiyorum, ama bir eleştiriyi de
yapmak istiyorum.
Sıra sayısına bakarsanız
değerli arkadaşlar, gerekçe kısmında, taraflar
arasında Haziran 2005'ten bu yana yapılan görüşmeler
sonucu bu havaalanıyla ilgili anlaşma yapılmıştır
deniyor. Oysaki, bu süreç, 1992 yılında başlamıştır.
Yani, herkesin hakkını vermek açısından buradaki
eksikliği gidermek istiyorum. Doğru Yol-SHP İktidarı
döneminde, hatta, o zamanki Turizm Bakanı, şu anda Cumhuriyet
Halk Partisi Milletvekili olan Sayın Abdulkadir Ateş Turizm
Bakanıyken bu süreç başlamış. Bunun o tarihte
başladığını, bu konuyla ilgili, ben, Adalet
ve Kalkınma Partisi Ulaştırma Bakanına sorduğum
soru önergesinde, zaten cevap olarak burada yazmış. Yani,
bu İktidar, bu Hükûmet de cevabını vermiş. 16-17 Temmuz
1992'de başlamış, 1998'de incelemeler falan. Bunu da bir
hakkın teslimi açısından, bugüne kadar 1992'den sonraki
hükûmetlerin de hakkını teslim edelim.
Bu havaalanının bu
şekilde kullanılmasına emek veren, gereğini yapan
herkese teşekkürlerimi sunuyorum, Artvin adına teşekkürlerimi
özellikle sunuyorum, çünkü bu havaalanından en çok Artvinliler
yararlanacaktır.
Bu düşünceyle, hepinizi sevgi
ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çorbacıoğlu.
AK Parti Grubu adına Artvin Milletvekili
Orhan Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YILDIZ
(Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1306
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Hükûmeti
arasında Batum Uluslararası Havalimanı'nın ortak
kullanılmasına ilişkin uluslararası anlaşmayla
ilgili Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii,
bu anlaşma çok önemli bir anlaşma, özellikle de ilimiz için
çok önemli bir anlaşma. Çünkü bizim ilimizde coğrafi koşullar
nedeniyle, maalesef, havaalanı yapmak son derece zor, çünkü
gerçekten oldukça engebeli bir araziye sahip ilimiz. Özellikle söylemek
istiyorum ki, Batum Havaalanı'nın ortak kullanımı
da yaklaşık yirmi yıldan beri Artvin'de konuşulan
bir şey ve siyasetçilerden de istenilen bir şey. Ve bunu, bugüne
kadar bütün siyasetçiler gündeme getirdi, ama bizim dışımızda
hiç kimse yapmaya muvaffak olamamıştır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Şimdi, Değerli Milletvekili
Arkadaşım "hakkın teslimi" diyor da, 1992'de
bir şey başlamış, 1992-2007
On beş sene geçmiş.
Eğer, o mantıkla bu yapılabiliyor olsaydı,
herhâlde bir on beş sene değil, bir kırk beş sene daha
beklememiz gerekirdi. Haa, bu nasıl oldu? Bu, Sayın Başbakanımızın,
Dışişleri Bakanımızın gayretli çalışmaları
sonucunda oldu. Ben takip edemedim, ama herhâlde son üç dört yıl
içerisinde en azından Sayın Başbakanımız olsun,
Dışişleri Bakanımız olsun, Kürşad Tüzmen
Bakanımız olsun, 3-4 kere Gürcistan'a ziyaret yaptılar;
sürekli, ülkemizin problemleri ve bölgemizin problemlerini konuştular.
Bu gayretli çalışmaların ürünüdür bu, başka bir
şey değil. Ben onun için, özellikle, Sayın Başbakanımıza,
Sayın Dışişleri Bakanımıza teşekkür
ediyorum. Bu, kolay bir şey değil. Bu anlaşmaları
imzalamak da o kadar kolay bir şey değil, çünkü, dış
işlerinde sürecin nasıl olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz,
öyle kolay olmuyor ve bunu, bizim Hükûmetimiz başardı ve hayırlı
olsun.
Bizim bölgemiz açısından
da bu, son derece önemli. Bizim bölgemizin, Artvin, Rize, Trabzon illerinin
kalkınması açısından da son derece önemli bir anlaşmadır,
ama, bir şeye katılıyorum: Bu anlaşmadan, tabii,
özellikle, en fazla, Artvin ili faydalanacaktır. Artvinli hemşehrilerimiz
bunu özlemle bekliyordu, onlar için de hayırlı olsun diyorum.
Ne getirecektir bu anlaşma:
Artık, Batum Havaalanı, bir iç hat terminali olarak kullanılacaktır.
Trabzon'dan, Ankara'dan, İstanbul'dan Artvin'e gitmek isteyen hemşehrilerimiz
veya Rize'nin yakın ilçelerindeki hemşehrilerimiz, Batum
Havaalanı'ndan da yararlanarak, çok kısa bir süre içerisinde
Artvin'e gelebileceklerdir. Bu, Artvin'in ekonomisine, turizmine,
son derece olumlu etki yapacaktır.
Tabii, söyleyecek çok şey var,
ama, ben bakışlarınızdan anlıyorum -fazla uzatmayın diye- hepinize
teşekkür ediyorum, Hükûmetimize bir kere daha teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldız.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GÜRCİSTAN HÜKÜMETİ
ARASINDA
BATUM ULUSLARARASI
HAVALİMANININ ORTAK KULLANILMASINA DAİR
ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN
TASARISI
MADDE 1- 14 Mart 2006 tarihinde Tiflis'te
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti
Arasında Batum Uluslararası Havalimanının Ortak
Kullanılmasına Dair Anlaşma"nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakikalık süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bir oylama daha yapacağız.
Onun için, tahmin ediyorum beş dakikalık süre sekizden sonra
olacaktır. İkinci uluslararası anlaşmanın sonucu
alınıncaya kadar çalışma süremizin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gürcistan Hükûmeti Arasında
Batum Uluslararası Havalimanının Ortak Kullanılmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı'nın yapılan açık
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 186
Kabul :
186 (x)
Sayın milletvekilleri,
17'nci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Gürcistan
Hükûmeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
17.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1234) (S. Sayısı:
1310) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1310 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek.
Sayın Kepenek, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1310 sıra
sayılı Tasarı üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Batum Havaalanı ve Gürcistan
konusunda söz almamın iki nedeni var: Bunlardan bir tanesi, benim
doğum yerim Artvin'e çok yakın, 100 metre mesafede yakın.
İkincisi de, ben, AGİT Parlamenterler Asamblesinde, Gürcistan
üzerinde çalışan bir komisyonun Türkiye'den tek üyesiyim.
O nedenle bu konuda konuşacağım.
Değerli arkadaşlar, önce
şunu söyleyeyim: Bu anlaşma, Uluslararası Havacılık
Sözleşmesinin onayı, bizim açımızdan, ülkemiz
açısından, ekonomimiz açısından çok önemlidir, ama
buna gelmeden iki önemli hususun, noktanın daha altını
çizmek istiyorum.
Bunlardan biri şudur: Bu haftayı
biz 12 Mart ile başlattık, İstiklal Marşı'mızın
onayı üzerinde çalıştık, ama 12 Martın ülkemiz
açısından iki ayrı noktada daha önemi vardır.
Bunlardan bir tanesi şudur:
12 Mart 1947'de, tam altmış yıl önce, Truman Doktrini yürürlüğe
girdi. Truman Doktrini, soğuk savaşın ilk adımıdır
ve soğuk savaşın ilk adımının atılmasıyladır
ki, Türkiye, soğuk savaşın tam sınır ülkesi
olarak bundan çok zarar görmüştür. Nasıl zarar görmüştür?
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(xx)
1310 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
İşte, zararlardan bir tanesi
de şudur: Bu anlaşma, Chicago Uluslararası Sözleşmesi
Aralık 1944'te çıktığı hâlde ve Gürcistan bize
bu kadar yakın olduğu hâlde, soğuk savaş nedeniyle,
Türkiye ile Gürcistan, bu tarihlere kadar, yakın yıllara
kadar, bir araya gelip ekonomilerini güçlendirmek, barış,
dostluk ve kardeşlik içinde bir arada yaşamak olanağını
bulamamışlardır.
Aslında, soğuk savaşla
başlayan dönemin 12 Mart bağlantılı bir başka
yıkımı daha var -keşke bunları bu hafta konuşabilseydik-
o da 12 Mart 1971'dir. 12 Mart 1971'de, Türkiye'nin demokratikleşme
süreci tam anlamıyla tersine çevrilmiştir. Türkiye'nin o
zaman sahip olduğu en demokratik, katılımcı, ileri
Anayasası, 1961 Anayasası, 12 Mart 1971 askerî hareketi sonrasında
budanmış, temel hak ve özgürlükleriyle, ekonomik ve sosyal
haklarıyla ve özellikle de yargı bağımsızlığı
yönleriyle, 30'dan fazla maddesi değiştirilerek, o Anayasa
kuşa çevrilmiştir, budanmıştır. Türkiye, o 12
Martın izlerini, 12 Eylülle sürdürmüş ve hâlâ daha sürdürmektedir
ve o kayıp devam etmektedir. Çok isterdim ki, bunu da bu hafta konuşabilseydik.
Bunu şunun için söylüyorum: Hatırlarsanız, 12 Martta,
haşhaş ekimi dolayısıyla, bir Amerikan parmağı
olduğu da bilinmektedir.
Şimdi, konumuza geliyorum,
soğuk savaşı ve olanı biteni bir tarafa bırakarak
konumuza geliyorum. Bu anlaşma, her iki ülkenin halklarının
ekonomilerinin gelişmesinde barış, dostluk ve kardeşlik
içinde daha güçlü ve refah içinde yaşamalarına katkı
yapacak diye düşünüyorum. Yakın yıllarda sivil havacılığın
ülkemizde gelişmekte olması buna büyük bir katkı yapacaktır
diye düşünüyorum.
Bir noktanın daha altını
çizmekte yarar var: Hükûmetimizce 2005 yılında hazırlanan
Ulaştırma Master Planı, henüz, Genel Kurulda ele
alınıp görüşülmemiştir. Bunu Genel Kurulda konuşsaydık,
muhalefetin de katkısını alırdınız ve ülkemizin
ulaştırmasının gelişmesi yönünde çok daha
sağlıklı adımlar atılırdı diye düşünüyorum.
Bu çerçevede son olarak şunu
söyleyeyim: Bu sözleşmenin imzalanmasıyla, hem ülkemizin
ekonomik yönden güçlenmesi, gelişmesi büyük bir ivme kazanacak
hem de ulaşımı gerçekten zor olan Doğu Karadeniz
halkına yeni bir ulaşım olanağı sağlanmış
olacaktır.
Bunun, her ülkenin halkları
için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum,
katkılarınız için hepinize, dinlediğiniz için,
teşekkür ediyorum, saygılar, sevgiler sunuyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, daha önce pusula gönderip sonra sisteme giren
üye arkadaşlarımız, lütfen bizi ikaz etsinler, çünkü o
pusulalar daha sonra sayılıp düşülüyor. Herhangi bir
yanlışlığa sebebiyet vermeyelim arkadaşlarımız
açısından.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE GÜRCİSTAN HÜKÜMETİ
ARASINDA
HAVA
ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 5 Ekim 2005 tarihinde Ankara'da
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gürcistan Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşması"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Gürcistan Hükûmeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın (S. Sayısı:
1310) açık oylama sonucu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 208
Kabul : 208 (x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır; Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Gürcistan
Cumhuriyeti'ne hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, çalışma süremiz dolmuştur.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 20 Mart 2007 Salı günü saat
15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri televizyonları
başında izleyen vatandaşlarımıza hayırlı
akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 20.09
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.