DÖNEM: 22 CİLT: 150 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
79uncu
Birleşim
22 Mart 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin'in, Çanakkale Zaferi'nin
92'nci yıl dönümü münasebetiyle, Çanakkale destanını
doğru okumanın, doğru anlamanın ve yeni nesillere
doğru aktarmanın önemine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, yargı bağımsızlığının
önemine, çağımızın parlamenter rejimlerinde hukukun
üstünlüğünü sağlama, kişi haklarını koruma
konusunda en büyük görevin yargıya düştüğüne; yargının
bu görevini sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmesinin
ön koşulunun ise yargı bağımsızlığı
olduğuna ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün, Dünya Su Günü münasebetiyle,
miktarı dünyada sınırlı olan su kaynaklarını,
özellikle bölgemizde, daha dikkatli ve tasarruflu kullanmanın
gereğine ilişkin gündem dışı konuşması
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
Portekiz Meclis Başkanı Jaime Gama'nın davetlisi olarak
Portekiz'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento
heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1235)
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
V. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Oturum Başkanı
İsmail Alptekin'in tutumuyla ilgili, usul müzakeresi talebini
yerine getirmemesi nedeniyle açıklaması
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/1254) (S. Sayısı:
1266)
4.-
Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve Mustafa Dündar'ın; Toplu Konut
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/945) (S. Sayısı: 1354)
VII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Hrant Dink cinayeti soruşturmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20348)
2.-
Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, bazı asayiş
olaylarının sorumlularına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/20356)
3.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, görevden
alınan Trabzon Emniyet Müdürüne ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/20357)
4.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, şeker ihracatına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı
(7/20379)
5.-
Ordu Milletvekili İ. Sami TANDOĞDU'nun, tıbbi cihaz ve
sağlık malzemesi ithaline ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/20382)
6.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, kaymakam atamalarına
ve görev sürelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20394)
7.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Emniyet Genel Müdürlüğüne
atama yapılmamasına ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/20772)
8.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarımsal Yayımı
Geliştirme Projesi kapsamında yapılan bir toplantıya,
-
Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Gemlik türü zeytin fidanı
desteklemesinin kaldırılmasına,
-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Gemlik türü zeytin
fidanı desteklemesinin kaldırılmasına,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
EKER'in cevabı (7/20815, 20816, 20817)
9.-
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, İşsizlik Sigortası
Fonuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20822)
10.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Çek Cumhuriyeti'nden geri
gönderilen kuru incirlere,
-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin icraya verdiği üreticilere,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
EKER'in cevabı (7/20897, 20898)
11.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, hava taşıma
işleriyle ilgili yasal düzenleme çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20908)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak altı oturum yaptı.
Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali'nin, 21 Mart Dünya Ormancılık
Günü'nün amacına, iklim değişikliği ve küresel
ısınmanın her gün anlatılmaya çalışıldığı
dünyamızda, ormanlarımızı korumanın ve orman
alanlarının genişletilmesinin önemine; Yaşlılar
Haftası'na ilişkin gündem dışı konuşmasına,
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe cevap verdi.
İstanbul
Milletvekili Hüseyin Kansu, Irak'ın Amerika Birleşik Devletleri
öncülüğündeki güçler tarafından işgal edilişinin
beşinci yılında, ülkede barışın gerçekleşmesi
için alınması gereken somut tedbirlere,
İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ, İşçi Partisi
Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Ermeni soykırımının
uluslararası bir yalan olduğunu belirten beyanları
dolayısıyla Lozan Polis Mahkemesi tarafından hapis
cezasına çarptırılmasının yansımalarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Gündemin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler" kısmının 79'uncu sırasında
yer alan (10/124) ile 266'ncı sırasında yer alan (10/331)
esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21/3/2007 Çarşamba günkü
birleşiminde ve birlikte yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
4'üncü
sırasında bulunan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş
ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair (1/1300) (S. Sayısı: 1342),
5'inci
sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha
görüşülmek üzere geri gönderilen 17/1/2007 Tarihli ve 5574 Sayılı
Türk Petrol (1/1301) (S. Sayısı: 1352),
7'nci
sırasında bulunan, Emniyet Teşkilatı Uçuş
Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair (1/437) (S. Sayısı: 1150),
8'inci
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı:
1337),
9'uncu
sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılan, Darülaceze Müessesesi Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/988) (S. Sayısı:
922),
Kanun
Tasarıları ve Teklifinin görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
3'üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılan, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu
Tasarısı; Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ile Van Milletvekili
Mehmet Kartal'ın, 4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bir
Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Van Milletvekili
Yekta Haydaroğlu'nun, Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa
Bir Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi'nin (1/1240, 2/403,
2/644) (S. Sayısı: 1275) görüşmeleri tamamlanarak,
elektronik cihazla yapılan açık oylama sonucunda,
6'ncı
sırasında bulunan, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli
ve 14 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik ve 21 Milletvekilinin, 2510 Sayılı İskân Kanununa
Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifleri (2/824, 2/859) (S. Sayısı:
1315) yapılan görüşmelerden sonra,
Kabul
edildi.
10'uncu
sırasında bulunan, Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
(1/1254) (S. Sayısı: 1266) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
22
Mart 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.57'de son verildi.
İsmail
Alptekin
TBMM
Başkanı Vekili
Bayram Özçelik Yaşar
Tüzün
Burdur
Bilecik
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ahmet Küçük
Çanakkale
Kâtip
Üye
No.: 108
II. - GELEN
KÂĞITLAR
22 Mart 2007
Perşembe
Tasarılar
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/1332) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.3.2007)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı
Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1333) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.3.2007)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında17 Temmuz 1998 Tarihinde Ankara'da İmzalanan Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonu ile İlgili Ek Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/1334) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.3.2007)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi
Arabistan Krallığı Sağlık Bakanlığı
Arasında Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/1335) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.3.2007)
Teklifler
1.-
İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz'un; İşyeri Açma
ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/976) (Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.3.2007)
2.-
Isparta Milletvekili Mehmet Sait Armağan'ın; 26 Şubat'ın
Hocalı Soykırımını Anma Günü Olarak Kabul
Edilmesi ve Iğdır'da Bir Soykırım Anıtı Dikilmesine
Dair Kanun Teklifi (2/977) (Dışişleri ve İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.3.2007)
Rapor
1.-
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1198) (S. Sayısı: 1365) (Dağıtma
tarihi: 22.3.2007) (GÜNDEME)
22 Mart 2007
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79'uncu Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı
söz vereceğim.
İlk
söz, 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümü münasebetiyle, Eskişehir
Milletvekili Sayın Fahri Keskin'e aittir.
Buyurun
Sayın Keskin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Keskin, süreniz beş dakika.
Efendim,
süreye riayet ederseniz memnun olurum.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.- Eskişehir
Milletvekili Fahri Keskin'in, Çanakkale Zaferi'nin 92'nci yıl
dönümü münasebetiyle, Çanakkale destanını doğru
okumanın, doğru anlamanın ve yeni nesillere doğru
aktarmanın önemine ilişkin gündem dışı konuşması
FAHRİ
KESKİN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çanakkale Zaferi'nin 92'nci yıl dönümü münasebetiyle söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çanakkale
Savaşı sadece bizim tarihimizin değil, yakın tarihimizin
en önemli savaşlarından biridir. Bu zaferin eşsiz kahramanları
olan şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle
anıyorum.
"Çanakkale
geçilmez" fermanı, 250 bin imanlı vatan evladının
"Allah yolunda öldürülenleri, ölü saymayınız, bilakis
onlar diridirler. Rab'leri katında rızıklandırılmışlardır."
ayetinin işaretiyle, şehadet şerbetini içmesiyle yazılmıştır.
Çanakkale,
yurdunu kurtarmak için şahlanan bir milletin bağımsızlık
ve egemenlik aşkının ibret verici destanıdır.
Mehmet Âkif'in dediği gibi:
"Şu
Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi
En
kesif orduların yükleniyor dördü beşi" mısraları,
Çanakkale Savaşı'nın en güzel tanımını
ortaya koyuyor.
O
gün İngiliz ve Fransız askerlerinin yanı sıra, Avustralya
ve Yeni Zelanda'dan gelen askerlerin birleşmesiyle oluşan,
Mehmet Âkif'in "Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela."
diye tarif ettiği dev bir ordu karşısında Müslüman
Türk milleti, düşmanlarına karşı tarihte emsaline
rastlanmayan büyük bir zafer kazanmış; Türk askerleri, vatan
sevgisinin ve iman gücünün, en tesirli, en büyük silah olduğunu
ortaya koymuştur.
Mehmetçik,
vatan müdafaasının imanla, canla, kanla yapılabileceğini
bütün dünyaya ispat etmiştir.
Bu
asil millet Çanakkale Savaşı'nda 250 bin şehit vermiştir.
Bu netice karşısında Mehmet Âkif;
"Asım'ın
nesli diyordum ya; nesilmiş gerçek,
İşte
çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek." diye haykırıyordu.
Çanakkale
Zaferi, millî birlik ve beraberliğin, en büyük gücü bile nasıl
devirdiğinin en güzel kanıtıdır. Bu büyük mucizenin
altında Mahmetçiğin yenilmez imanı, vatan, millet sevgisi
ve bağımsızlık aşkı yatmaktadır.
Şu
anda Gelibolu Yarımadası'nda yatan 250 bin kefensiz vatan
evladı, bütün dünyaya "Çanakkale geçilmez" diye haykırmaktadır.
Savaşın
başında büyük ve kolay bir zafer bekleyen Winston Churchill
"İngiltere savaş tarihinde Çanakkale kampanyası
kadar acı bir sayfa yoktur. Hiçbir savaşa bu kadar büyük ümitlerle
girilmemiş, hiçbir zafer bu kadar yakından kaybedilmemiştir."
diyerek, hayal kırıklığını dile getirmiştir.
Çanakkale
Zaferi, Türk milletinin en büyük gururudur. Bu zafer şanlı
tarihimizden altın bir sayfadır. Çanakkale, tarihimizin
medarıiftiharıdır. Bugün bulunduğumuz yer ve
geldiğimiz nokta o günlerin eseridir.
Çanakkale
Savaşlarının unutulmaz kahramanı Anafartalar
Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı hem burada
hem de ileride başlayacak olan Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın
kaynağı olmuştur. Cephanesi biten askerlere "süngü
tak" emrini verip, daha sonra "Ben, size taarruz emretmiyorum,
ölmeyi emrediyorum." diyen zihniyet, savaşı kazanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale'nin önemini
daha iyi anlamak için, yaşanmış bir hadiseyi aktarmak
istiyorum:
Yıl
1984. Rahmetli Özal Başbakan, Sayın Vehbi Dinçerler Millî
Eğitim Bakanıdır. Japonya'dan bir heyet gelmiştir.
Bu heyet çeşitli temas ve incelemelerde bulunacak, "Gençlere
millî şuur nasıl verilmeli, bu konuda neler yapılmalı?"
sorusuna cevap arayacak ve bizim yetkililerimize aktaracaktır.
İşte Japon heyetinin tespitleri:
"Biz,
gençlerimize ilkokula başlamadan şok testler uygularız.
Önce uçak gibi hızlı giden trenlerimize bindirir, bir tur
yaptırırız. Bu yoluculuk onları sarsar, sonra robotlarla
çalışan büyük fabrikalarımızı gezdiririz.
Minik çocuklar teknolojinin baş döndürücü neticesini görüp
şok olurlar. Bu şoktan sonra onları Hiroşima'ya, Nagasaki'ye
götürürüz. İkinci Dünya Savaşı sırasında
atom bombasıyla tahrip edilmiş bu bölgeleri biz aynen koruyoruz.
Bu yerleri çocuklarımıza bilgi vererek gösteririz.
Onlar,
hiçbir canlının ve bitkinin hayat bulmasına imkân vermeyen
atom bombasının bugüne kadar devam eden etkilerini hayretle
seyrederler. Bütün bunlar masum ve temiz ruhlarında derin ve etkili
izler bırakır. Arkasından onlara deriz ki: Eğer
sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz, vatanınız
işte böyle düşmanlar tarafından bombalanır. Yakar,
yıkar, hiçbir canlı yaşamayacak hâle getirir, çekip giderler.
Çalışırsanız,
bindiğiniz trenleri geçecek yeni araçlar yaparsınız,
daha gelişmiş fabrikalar kurarsınız. Üstelik,
hiçbir düşman size saldırmaya cesaret edemez. Ülkeniz, milletiniz
yücelir, tüm insanların saygı duyduğu ve özendiği
bir konumda kalır. Şimdi, artık çalışıp çalışmama
kararını kendiniz veriniz."
Japon
heyeti daha sonra hazırladıkları raporda "Sizin
gençleriniz için birçok Nagasaki'niz ve Hiroşima'nız var.
Bizimkinden daha önemli bunlar
"
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRİ
KESKİN (Devamla) - "
En önemlisi de Çanakkale Savaşlarının
geçtiği bölgedir. Çanakkale, gençlerinizin şok olması
için yeter de artar bile. En gelişmiş teknolojiye ve donanıma
meydan okuyup imanın galip geldiğini ispatlıyor. Üstelik
karşılarında bir düşman değil, sizin tabirinizle 'yetmiş iki buçuk millet' var.
İşte bu tablo ve bu bölge, gençlerinizin millî şuurunun
pekişmesine fazlasıyla yeter. Bunun için gençlerinizi
gruplar hâlinde Çanakkale'ye götürmelisiniz. Her Türk genci Çanakkale
Savaşlarının olduğu bölgeyi mutlaka gezmeli,
görmeli ve öğrenmelidir. Bin yıllık tarihinizin ortaya
konulmasına hiç lüzum yoktur. Bir milletin millet olarak ortaya
çıkması için Çanakkale Savaşı'ndaki karamanlığınız
yeter de artar bile." demişlerdir.
Bugün
bu aziz vatanda canlarından ve namuslarından emin olarak bağımsız
bir hayat yaşayan bizler, tüm şehitlerimize ve gazilerimize
minnet ve şükran duygularıyla dolu olmalıyız, yeni
nesilleri bu duygularla yetiştirmeliyiz.
Çanakkale
Destanı'nı doğru okumak, doğru anlamak, yeni nesillere
doğru aktarmak zorundayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Keskin, son cümleniz.
FAHRİ
KESKİN (Devamla) - Bir dakika daha efendim.
BAŞKAN
- Dakika veremem efendim. Son cümleniz.
Buyurun.
FAHRİ
KESKİN (Devamla) - Gençlerimiz "Çanakkale" denilince,
Truva Atı'nı değil, tarihimizi, şerefimizi hatırlamalıdırlar.
Çanakkale'nin
milletimiz için ne ifade ettiğini en güzel belirten şairlerimizden
birisi şöyle diyor:
"Dur
yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu
toprak bir devrin battığı yerdir."
Ruhları
şad olsun. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Keskin.
Gündem
dışı ikinci söz isteği, yargının sorunları
ile ilgili olmak üzere, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ankara
Milletvekili Oya Araslı'nın, yargı bağımsızlığının
önemine, çağımızın parlamenter rejimlerinde hukukun
üstünlüğünü sağlama, kişi haklarını koruma
konusunda en büyük görevin yargıya düştüğüne; yargının
bu görevini sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmesinin
ön koşulunun ise yargı bağımsızlığı
olduğuna ilişkin gündem dışı konuşması
OYA
ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce, Çanakkale Zaferi'nin mimarı
olan Mustafa Kemal Atatürk'ün ve bu savaşta canlarını
vatanımız için feda eden aziz şehitlerimizin anısı
önünde saygıyla eğildiğimi ifade etmek istiyorum ve
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çağımızın
parlamenter rejimlerinde hukukun üstünlüğü sağlamak, kişi
haklarını korumak konusunda en büyük görev yargıya
düşmektedir. Yargının bu görevini sağlıklı
bir biçimde yerine getirebilmesinin ön koşulu ise, yargı
bağımsızlığının sağlanmasıdır.
Anayasa'mız 138 ve 139'uncu maddelerinde ve 159'uncu maddesinde,
yargı bağımsızlığını, yargıç
ve savcı teminatını güvence altına alarak ve
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu düzenleyerek bu ön koşulu
yerine getirmiştir. Ne yazık ki, bugün, bu hükümlerin, Adalet
ve Kalkınma Partisi İktidarının yürürlüğe
soktuğu politikalar karşısında, yargı bağımsızlığını
korumaya yetmediğini görüyoruz. Çünkü, Adalet ve Kalkınma
Partisi, iktidarda, devletin tüm organlarını, tüm kurum
ve kuruluşlarını baskısı ve hâkimiyeti altına
almaya ve hükûmete bağımlı hâle getirmeye yönelmiştir.
Böyle bir yönelmenin, toplumun püliral yapısını, çoğulcu
yapısını er veya geç tahrip edeceği ve faşizme
kapıyı ardına kadar açacağı, tüm siyasette
uzunca vakit geçirmiş kişilerin, biraz tarih bilenlerin,
biraz siyaset bilimine vakit ayıranların bildiği bir
gerçektir. Bu tehlikeli gidişin sonucunda, örneğin TÜBİTAK
yargı kararlarına aykırı bir konuma itilmiştir;
Hükûmet YÖK'le kavgalı hâle gelmiştir, Danıştayın
ve Anayasa Mahkemesinin kararlarını içine sindirememektedir.
Boş Sayıştay üyelikleri için adayların bildirildiği
6/1/2006 tarihinden bu yana neredeyse bir buçuk yıla yakın
bir süre geçtiği hâlde, hâlâ Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda seçim yapılamamış ve Sayıştay denetimi,
eleman eksikliği nedeniyle, güçlüklerle baş başa
bırakılmıştır; hazırlanan bir kanun tasarısıyla,
YARSAV'ın, Anayasa'ya aykırı bir biçimde ortadan kaldırılmaya,
kapatılmaya gidilmesine hazırlanılmaktadır.
Ama,
sıraladığımız bu dizinde, gelinen en güncel
ve ne yazık ki en hazin nokta, boş olan Yargıtay ve Danıştay
üyelikleri seçimidir. Yargıtayda 23, Danıştayda 6
üyelik boştur ve yasalar, bu üyeliklerin Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu tarafından iki ay içinde tamamlanmasını,
seçimin yapılmasını emretmektedir. Ancak, bu gerek,
Adalet Bakanı konuyu Kurulun gündemine almadığı
için yerine getirilememiştir.
Bu
durum karşısında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu,
13 Mart 2007 tarihli toplantısında gündemine kendisi hâkim
olmuş ve 20 Mart tarihli toplantısının gündemine
bu seçimi almıştır. Ancak, Adalet Bakanının
bu olay karşısındaki tepkisi, bu gündem belirleme
işinin Kurul tarafından yapılmasının ilgili
yönetmeliklere uygun olmadığını açıklamaktan
öteye gitmemiştir ve toplantı günü Sayın Bakan toplantıya
katılmamıştır, vekil üyeyle toplantıya geçilmeye
çalışılmıştır, ama, Adalet Bakanlığı
Müsteşarı da toplantıya katılamadığı
için, toplantı, seçimi gerçekleştirmek ve toplantıya
başlamak şeklinde tecelli edememiştir. Seçim yine yapılamamıştır,
bugünkü toplantıda da durum zerre kadar değişmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu tablo karşısında sormak
istiyorum: Bir Adalet Bakanı ve bir Adalet Bakanlığı
Müsteşarı neden böyle bir tavır içerisine girer, yargıya
ve işlevine zerre kadar saygı duymadığı için
mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun.
OYA
ARASLI (Devamla) - Yargıda sorunu çözüm bekleyen vatandaşlara
hiç önem vermediği için mi? Yoksa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun duruşuna uygun yargıçları seçmeyeceğinden
endişe ettiği için mi? Cevabı kendilerine bırakıyorum;
ama, hangi cevabı verirlerse versinler, değişmeyecek
bir gerçek vardır, o da, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Başkan Vekilinin ifade ettiği gibi, uygulanan bu tutumun
doğrudan doğruya yargı bağımsızlığına
karşı bir duruş, Yüksek Kurul faaliyetlerini engelleme
ve yargıya müdahale anlamını taşıdığıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Araslı, son cümlelerinizi alacağım.
Buyurun.
OYA
ARASLI (Devamla) - Hemen bitiriyorum efendim.
Ve
burada bir şey daha belirtmek istiyorum. Ne olur, bu tavrı
mazur göstermek için Yargıtayla ilgili kanun tasarısında
üyeliklerin sayısının düşürüldüğünü öne sürmesinler.
Çünkü, bu, bir hukuk devletinde gülünç bir mazerettir. Bir hukuk devletinde,
yürürlükte olan kanunlara uyulur, onların gereği yerine
getirilir.
Ve
şunu hatırlatmak istiyorum: Yargının bağımsızlığıyla
tarih boyunca oynamaya kalkanlar çok olmuştur; ama, bunların
hepsi bu davranışlarının sonunda hüsrana uğramışlardır.
Adalet mülkün, yani devletin temelidir. Bu temeli yıkmaya kalkışanlar
her zaman ve her zaman bu temelin altında kalmışlardır.
Bu gerçeklerden pay çıkarılması gerekir. Başta
pay çıkarması gereken Sayın Adalet Bakanıdır.
Ben, bu gerçekler ve bu durum karşısında Sayın Adalet
Bakanını, derhâl seçimi gerçekleştirmek için gereken
önlemleri almaya ve anayasal görevini savsaklayan Müsteşarı
hakkında gerekli kanuni yollarla başvurmaya davet ediyorum. Adalet Bakanlığı, adaleti
uygulama ve uygulatma yeridir. Bunun gereğini yerine getiremeyeceklerin
bu makamda yeri olmaması gerekir. Bütün bu söylenenlerden sonra,
herkesin bunlardan üstüne düşen payı çıkartacağına
ve gerekeni yapacağına inanmak istiyorum.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
Gündem
dışı üçüncü söz isteği, "Su Günü" münasebetiyle,
Kayseri Milletvekili Sayın Adem Baştürk, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
3.- Kayseri
Milletvekili Adem Baştürk'ün, Dünya Su Günü münasebetiyle, miktarı
dünyada sınırlı olan su kaynaklarını, özellikle
bölgemizde, daha dikkatli ve tasarruflu kullanmanın gereğine
ilişkin gündem dışı konuşması
ADEM
BAŞTÜRK (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
22 Mart "Dünya Su Günü" sebebiyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Su,
tüm canlılar için hayattır. Suyun olmadığı yerde
canlı hayatı da yoktur. Çünkü, canlılar besinlerini,
ancak, suda çözünmüş olarak alırlar. Su, canlı bakımından
ikame edilemez, vazgeçilemez bir maddedir. Bazı canlılar
havasız yaşayabilir, ancak, susuz yaşayamaz. Bu bakımdan,
tarih boyunca medeniyetler, öncelikle bol su olan bölgelerde kurulmuşlardır.
Bunlara misal olarak, Mısır medeniyetini, Mezopotamya
medeniyetini sayabiliriz. Medeniyetler de sudan istifade ettiği
oranda gelişmişlerdir.
Suyun
bizim medeniyetimizde de önemi çok büyüktür. Tarihimizde barajlar,
su yolları, su kemerleri, sarnıçlar ve çeşmelerin önemli
bir yeri vardır. Dünyadaki ilk kâgir barajlardan biri de İstanbul'daki
Belgrad Ormanı'ndaki barajlardır, oradaki bentlerdir. Ve
suyla ilgili kasideler, gazeller, şiirler yazılmıştır.
Mesela, bunlardan bir tanesi Behçet Kemal Çağlar'ın yazdığı
"Su Sudan Sözlerle Anlatılamaz" şiiridir. Ben, buradan
birkaç kısım okumak istiyorum:
Arap
harfleriyle bir yazı görürseniz
Çeşmelerin
üstünde, bir mermerin düzünde
Bir
ayettir, bir Allah sözüdür; anlamı şu:
Sudan
yaratılmıştır ne varsa yeryüzünde
Sudan
söz diyemezsin, budur sözün doğrusu
Ha
kalp dolusu sevgi, ha testi dolusu su
Göçüyle-akınıyla
her zaman Türk Ulusu
Verimli
toprakların gür suların izinde
Su:
Yeniden yaşama müjdesi çocuklara
Su:
Bereketli yağmur çatlamış topraklara
Su:
Sütten tatlı gelir kurumuş dudaklara
Su:
Bir damla yaş olur, hasretlinin gözünde
Su,
diğer maddelerden farklı olarak, farklı özelliklere de
sahiptir. Mesela, bunlardan bir tanesi, diğer maddelerin aksine,
su donunca büzülmek yerine şişer ve hafifler; hafiflediği
için de su yüzünü kaplar ve böylece de, canlıların, su altında,
göllerde, barajlarda ölmesini önler. Bir başka özelliği,
su, çözücüdür, temizleyicidir, iyi bir çözücüdür. Ayrıca suyun
diğer maddelerden ayrılan bir başka özelliği, suyun
en ağır şekli artı 4 derecedir. Bu da yine göllerde
canlıların yaşamasını sağlar ve göl dönmesini
sağlar. Ve su hareketli olursa, eğer, zehirli atıklarla
kirlenmemişse, kendini arıtır ve temizler. Ve böylece
de, binlerce yıldır sular kirlenmeden kendi varlıklarını
koruyabilmişlerdir.
Bugün
dünyada su, insan ve hayvan içme suyu, kullanma suyu, sulama suyu,
endüstri suyu, su sporları ve enerji temini için kullanılıyor;
ama, zamanla nüfus artışıyla birlikte hem su sarfiyatı
artıyor hem de insan başına su tüketimleri artıyor.
Mesela, Türkiye'de fert başına su tüketimi günde 100-150
litreyken, bu, Amerika'da 500 litreyi bulmaktadır. Ama, dünyadaki
su rezervi sınırlıdır. Dünyadaki, okyanuslar
dâhil, tüm toplam su rezervi 1 milyar 385 bin kilometre küptür. Bunun
yüzde 97,4'ü denizlerde, okyanuslarda, ancak 2,6'sı tatlı
su olarak karadadır. Bunun da önemli bir kısmı buzullarda,
toprakta nem, havada rutubet olarak bulunuyor. Dolayısıyla,
insanların, bitkilerin direkt kullanımına hazır
tatlı su miktarı ise yüzde 0,2; yani binde 1 civarındadır
ve insanlar bu suyu kullanmak durumundadır ve güneş enerjisi
sebebiyle de devamlı bu döngü, buharlaşma, yağmur
şeklinde dünyada dönmektedir bu ve buharlaşan bir su yaklaşık
on-on iki gün sonra tekrar karalara veya dünya yüzüne düşmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun.
ADEM
BAŞTÜRK (Devamla) - Su rezervleri sınırlı, ama, ihtiyaçlar
sınırlı değil ve dağıtımlar da çok
eşit değil. Mesela, dünyada, Kuzey Amerika'da rezerv olarak
su miktarı 17 bin metre küpken, nüfus başına, mesela Japonya'da
bu 5 bin metre küp yaklaşık, yılda, Kuveyt'te 75 metre
küp, Filistin'de 75 metre küp, Irak'ta 2 bin metre küp yaklaşık,
Türkiye'de ise 1.735 metre küp. Eğer su rezervi 10 bin metre küpten
fazlaysa fert başına, su zengini ülkeler, bin metre küpten
küçükse fakir ülkeler olarak sınıflandırılıyor.
Dolayısıyla, dünyada, hem artan nüfus hem refah seviyesi
hem sanayileşmeyle birlikte su talebi artarken, tatlı su
kaynakları da sabit kalmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun efendim, konuşmanızı lütfen tamamlayın.
ADEM BAŞTÜRK (Devamla) - Bu bakımdan,
dünyadaki sınırlı olan suları, özellikle bölgemizde
ülke olarak çok dikkatli ve tasarruflu kullanmak durumundayız.
Çünkü, ülkemize komşu ülkeler de su fakiri ülkelerdir çoğunlukla.
O bakımdan, sahip olduğumuz değerlerin kıymetini
bilmeli, kirlenen sular mutlaka arıtılmalı, ki, bugün,
arıtma olarak yüzde 50'lerdeyiz. Özellikle sulama metodu değiştirilerek,
hem su tasarrufu sağlanmalı hem de toprağın tuzlanması
önlenmelidir. Hidroelektrik potansiyelimiz sonuna kadar kullanılmalı
-özellikle yenilenebilir enerji açısından çok önemli- su
israf edilmemeli ve suyun hayat olduğu unutulmamalıdır
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Baştürk.
Gündem dışı konuşmalar
tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Portekiz Meclis Başkanı Jaime Gama'nın davetlisi olarak
Portekiz'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento
heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1235)
21
Mart 2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın, Portekiz Meclis Başkanı
Jaime Gama'nın davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle, Portekiz'e resmi ziyarette bulunması, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca,
Genel Kurul'un 1 Mart 2007 tarihindeki 70.nci Birleşiminde kabul
edilmiştir.
Anılan Kanun'un 2. Maddesi uyarınca,
Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi Parti Gruplarınca bildirilen
isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
İsmail
Alptekin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
ADI SOYADI SEÇİM ÇEVRESİ
Abdullah Çalışkan Adana
Mehmet Ali Özpolat İstanbul
Kerim Özkul Konya
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Danışma Kurulu önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
IV. -
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No:216 Tarihi:22.3.2007
Gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmının 58, 134, 320 ve 346 ncı sıralarındaki
10/99, 10/184, 10/384 ve 10/410 Esas numaralı Kayısı Üreticilerinin
Sorunları ile ilgili Meclis Araştırması Önergelerinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 27.03.2007 Salı Günkü Birleşiminde
birleştirilerek birlikte yapılmasının ve aynı
günkü birleşimde Kanun Tasarı ve Tekliflerinin görüşülmesinin;
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının;
432 nci sırasında yer alan 1354 sıra sayılı Kanun
Teklifinin bu kısmın 4 üncü sırasına, 33 üncü
sırasında yer alan 860 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 5 inci sırasına, 60 ıncı sırasında
yer alan 967 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 6 ncı sırasına, 19 uncu sırasında
yer alan 1243 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 7 nci sırasına, 20 nci sırasında
yer alan 1245 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 8 inci sırasına, 302 nci sırasında
yer alan 1080 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 12 nci sırasına, 378 inci sırasında
yer alan 1263 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 13 üncü sırasına, 439 uncu sırasında
yer alan 1361 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bu kısmın 14 üncü sırasına alınmasının
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesinin;
Genel Kurulun onayına sunulması
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
İsmail
Alptekin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
Eyüp
Fatsa Ali Topuz Ömer Abuşoğlu
AK
Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili Anavatan
Partisi Grubu
Başkanvekili
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde
olmak üzere, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Danışma Kurulu önerisi aleyhinde söz aldım.
Değerli milletvekilleri, Danışma
Kurulu önerisiyle ilgili olarak, önümüzdeki hafta kayısı
üreticilerinin sorunlarıyla ilgili olarak daha önce verilmiş
olan araştırma önergelerinin salı günkü birleşimde
görüşülmesiyle ilgili bir öneri.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
bakıyorum, ilk defa, Türkiye Büyük Millet Meclisine 03/01/2003
tarihinde AK Parti Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal ve 31
milletvekili birlikte imzalayarak kayısı üreticisinin
sorunlarının araştırılmasını isteyen
bir önerge vermişler. Tarih: 03/01/2003. Üzerinden dört yılı
aşkın bir süre geçmiş, dört yıl iki ay. Şimdi, AK
Parti lütfediyor, dört yıl iki ay sonra kayısı üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili bu araştırma önergesini, salı
günkü Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde görüşelim diyor.
Yani, şimdi, elimizi vicdanımıza koyalım değerli
milletvekilleri, ne oldu da dört yıl iki ay sonra kayısı
üreticilerinin sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşeceğiz? Peki, bu görüşme ne kadar ciddi olacak?
Onu da söyleyeyim: Bugün 22 Mart, salı günü 27 Mart; salı günü
görüşeceksiniz, eğer komisyon kurulması gerekiyorsa
bir komisyon kurulacak, komisyon üç ay çalışacak, ondan
sonra bir rapor hazırlayacak, rapor Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülecek... Ne zaman görüşülecek, komisyon ne zaman kurulacak,
ne zaman çalışacak? 1 Temmuzda Meclis kapanıyor. Ee,
bu çalışma süresi içerisinde yapılacak mı?
Sadece araştırma önergelerini
gündeme aldık, görüştük demek maksadıyla getirilmiş
olan bir Danışma Kurulu önerisinin altına Anavatan
Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi nasıl imza attı, merak
ediyorum. Yani, dört yıl iki ay sonra böyle bir konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesinin hangi faydaları
sağlayacağını, lütfen, geliniz burada bize izah
ediniz, biz de sizin Danışma Kurulu önerinizi destekleyelim
değerli milletvekilleri.
Şimdi, bakınız, bugün,
Erzurum'dan muhtarlar gelmiş. Köy ve Mahalle Muhtarları Derneği
Şube Başkanlığı
Erzurum'dan 20 muhtarımız
-diğer siyasi parti gruplarını da ziyaret ettiler, biliyorum
Sayın Ali Topuz'la da görüştüler, bana da uğradılar-
20 muhtar, Dernek Başkanıyla beraber -resmî yazıları da elimizde-
feryat ediyor bu muhtarlarımız, feryat ediyorlar. Erzurum
milletvekilleriyle de görüşememişler, bana söyledikleri.
Şimdi, köy ve mahalle muhtarlarının içinde bulundukları
durumu anlatan bir yazı, resmî yazı
Biz ne yaptık? Bir
milletvekilimiz bununla ilgili bir teklif verdi, doğrudan Meclis
gündemine alınması kabul edildi. Getirseydiniz onu, niye
onu getirmiyorsunuz? Köy ve mahalle muhtarlarımızın
durumlarıyla ilgili olarak şu anda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminde olan bir kanun teklifi niçin Meclis gündemine
gelmiyor? Ne zaman, bu muhtarlarımızla ilgili düzenleme
yapacağız?
İşte, muhtarlarımız
yazmışlar: "Doğrudan gelir ve yem bitkilerinin desteklemelerini
alamadık." Erzurum... Resmî yazı, okuyorum: "Destekleme
paralarını alamadığımızdan, köyde bulunan
vatandaşlarımızın mazot ve akaryakıt borçlarından
dolayı, şu anda, tümü icralık olmuşlardır."
Resmî yazı
Muhtarlar Derneği ve 20 muhtarımız;
elimde yazı
Hani, tarımın meseleleri ne oldu? Dört buçuk
yıllık AK Parti İktidarının döneminin sonunda
tarımla ilgili hangi noktalara geldiğimiz malumunuz.
Şimdi, bir gazete kupürü
Kestim,
getirdim. Manisa'nın Sarıgöl ilçesindeki üzüm üreticileri
yollarda
Bakınız -isteyen varsa da veririm- bir hayli kalabalık
üzüm üreticisi -yeni daha- diyorlar ki: "Gönül aldınız,
çiftçinin gururuyla oynadınız." Pankart... Kim için söylüyor
bunu? AK Parti milletvekilleri için söylüyor. Bizim AK Parti milletvekilleri
gitmişler Sarıgöl'e
SONER AKSOY (Kütahya) - Gazeteleri
bırak Allah aşkına!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Aksoy, bu insanlar meydanlara toplanmışsa
ve ellerinde pankartlarla beraber, Manisa milletvekillerini,
verdikleri sözün arkasında durmaya davet ediyorlarsa, siz oradan,
nasıl "bırak Allah
aşkına gazete kupürlerini" diyebilirsiniz? Nasıl
söylersiniz bunu? Üzüm üreticisi perişan Sayın Aksoy, perişan.
Haberin var mı senin? Haberin var mı? Bakınız, ne diyorlar:
AK Parti milletvekilleri Sarıgöl'e gitmişler, yağışların...
SONER AKSOY (Kütahya) -
"Miş, miş, miş"...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Efendim, burada varsa Manisa milletvekili, Aksoy, buradan...
SÜLEYMAN TURGUT (Manisa) - Buradayım,
geliyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Peki,
işte Manisa Milletvekili biraz sonra gelir kürsüye der ki...
SÜLEYMAN TURGUT (Manisa) -
Şimdi geliyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız
ne diyorlar: Üzüm üreticileri, yağışların neden
olduğu afetlerden dolayı, AK Parti Manisa milletvekillerinin,
tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankalarına olan tarım
kredi borçlarının bir yıl süreyle ertelendiği yönünde
açıklama yaptıklarını öne sürerek, bu sözün yerine
getirilmediğini söylüyorlar.
SÜLEYMAN TURGUT (Manisa) -
Şimdi çıkıp söyleyeceğim...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Söyleyin, gelin. Bu kürsü boşalıyor biraz sonra, gelin. Ben
de istiyorum ki "biz öyle bir söz vermedik" deyin, ben de, Manisa'daki,
Sarıgöl'deki bu üzüm üreticileriyle görüşeyim.
İşte burada, pankartlarıyla beraber meydanlarda bunlar.
Yani, üzüm üreticisinin iyi olduğunu...
HASAN ANĞI (Konya) - Ne alakası
var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Konya Milletvekilim de oradan konuşuyor. Evvelki hafta da Konya'daydım.
Şeker pancarı üreticisi perişan Konya'da. Neyi konuşuyorsun
Sayın Anğı? Neyi söylüyorsun Allah aşkına?
Şeker pancarı üreticisi kan ağlıyor, buğday
üreticisi kan ağlıyor Konya'da. Allah aşkına, bir
gidin, köyleri bir dolaşın bakalım. Orada, Meclisin
ceylan derisi koltuğunda oturuyorsun "Konya'nın durumu
iyi"...
HASAN ANĞI (Konya) - Her gün onlarlayım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Allah
aşkına, Konya'ya bir git bakalım yaa. Şöyle bir
şeker pancarı üreticileriyle, buğday üreticileriyle,
şöyle bir yüz yüze bir görüşün bakalım yaa. Ne diyorlar? Ne diyorlar, bir dinleyin bakalım.
HASAN ANĞI (Konya) - Konuşma
oradan!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, dört buçuk yıldan beri "süpermarketlerle ilgili
yasa geliyor" dediniz. Dört buçuk yıldan beri... Geçenlerde
gene Sanayi Bakanı Ali Coşkun'un açıklaması var:
"Süpermarketler yasasını getiriyoruz."
HASAN ANĞI (Konya) - Konuyla
ne alakası var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ee
getirin Sayın Bakan, elinizi tutan mı var? Var mı? Yüz
binlerce esnaf perişan oldu, perişan. Esnaf çok kötü durumda,
kan ağlıyor, siftahsız dükkân kapatan on binlerce esnaf
var Türkiye'de. Geçen gün de söyledim, 2002 yılında protesto
edilen senet sayısı 497 bin, tutarı 870 trilyon; 2006
yılında protesto edilen senet sayısı 1 milyon 170
bin, miktarı da 4 katrilyon. Siz, Ankara'da, kendi hayal âleminizde,
sanal bir Türkiye'de her şeyin iyiye gittiğini söylüyorsunuz.
Ama, çıkın, şöyle bir Anadolu'yu dolaşın bakalım,
dolaşın. Ben, Karaman'da, Aksaray'daydım geçen hafta.
Karaman Milletvekili, geçen gün,
burada, benim konuşmamdan sonra, şeker pancarı kotalarıyla
ilgili söyledi, ben de yerimden "şeker pancarı fiyatını
da söyle Sayın Milletvekili" dedim. Mevlüt Akgün burada
mı, bilmiyorum. Buradaysa, sataşıyorum Sayın
Başkan. Mevlüt Akgün'e bu konuşmamla sataşıyorum,
çıksın cevap versin Mevlüt Akgün. Şeker pancarı
dört yıl önce kaç paraydı, şimdi, Aksaray'da, Karaman'da
şeker pancarı kaça satılıyor; bir de onu söyleyin.
Gübre fiyatları
Bakınız,
gübre fiyatları burada. Yeni, gübre fiyatları arttı.
Bakınız, 2002 yılında -Gürol Hocam da burada, geçen,
o da verdi rakamları- amonyum sülfat 190 bin lira, şimdi 340
bin lira; üre 260 bin lira, şimdi 700 bin lira; DAP 385 bin lira,
şimdi 650 bin lira; kompoze gübre 270 bin lira, şimdi 490 bin
lira. Yani, en az artan 2 kat artmış, en az artan. Bırakın
2 kat ürün fiyatlarının artmasını, yüzde 20-25 artan
ürün fiyatı var mı arkadaşlar? Varsa, buyurun, kürsü sizin.
Kürsü sizin.
SONER AKSOY (Kütahya) - O sizin döneminizde
oluyordu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Haa, bizim dönemimizde diyorsan, bak, 1997 yılında, Doğru
Yol Partisinin en son iktidardan ayrıldığı
yılda, 2 kilogram buğday satarak 1 litre mazot alıyordun.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Sen orada mıydın?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ben, Türkiye'de yaşıyordum.
Şimdi, bak, buradan Çorum Milletvekili
de konuşuyor.
Çorum Milletvekili, sen de gel, biraz
sonra, çeltikle ilgili
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Yalan konuşma lan!
HALİL TİRYAKİ
(Kırıkkale) - Terbiyesizler ya! Oraya oturmuş
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
çeltikle ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Çeltik profesörüyüm ben!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Eğer çeltiğin profesörüysen, gelirsin burada, geçmişte
çeltik fiyatları neydi, bu sene çeltik fiyatları nedir
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
biraz sonra gelir, söylersin.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Yalancı!.. Yalancı!..
BAŞKAN - Sayın Yüksel Kavuştu,
müdahale etme.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Biraz
sonra gelirsin
BAŞKAN - Sayın Kandoğan
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O
söylediklerin tutanağa geçiyor Sayın Kavuştu, biraz
sonra o tutanakları ben alacağım
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Al, al!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
beni dinler misiniz
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
o
söylediklerinle ilgili olarak gereğini yapacağım,
merak etme. (CHP sıralarından "mikrofon kapalı"
sesleri)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
beni dinler misiniz bir dakika.
HASAN ANĞI (Konya) - Dinlemez
o, dinlemez!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bu zabıtlar gelecekte de okunacaktır. Sayın Kandoğan,
bu Parlamentoda bu kürsüyü en fazla kullanan ve kullanmanıza
imkân veren bu makamdır, ama İç Tüzük'e göre hareket ederiz.
Bu, biraz önceki konuşmanızda
ceylan derisi koltuklardan bahsettiniz. Neye dayanarak söylüyorsunuz
bu ceylan derisini? Bir. Bu size yakışmıyor.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Koltuklar ceylan derisi olduğu için Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ceylan derisi filan
değil. Oturduğunuz koltuklar, siz de bilin ki ceylan derisi
değil, ama...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkan
BAŞKAN -
neyse, bir dana derisidir,
sığır derisidir, bir deridir, ama ceylanla bunun arasında
fark var. Vatandaşın kafasını bu tip şeylerle
karıştırmaya hakkınız yok, doğru söyleyeceksiniz;
bir.
İkincisi, hiçbir milletvekili,
hiçbir parlamenter
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Başkan
BAŞKAN - Bakın, Kandoğan,
siz uzun vadeli siyaset yapmak istiyorsunuz. O kürsüye çıkıp
da "Ben sataşıyorum işte. İşte sataşıyorum."
cümlesini kullanmaz, kullanmamalıdır, bir gün size de öyle
sataşırlar; hepimize lazım bu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Bu bakımdan, tartışmaya
meydan veren, sataşmaya meydan veren bu konuşmalar, ne konuşana
yaramıştır siyasi hayatımızda ne de bu Parlamentoya
bir şey kazandırmıştır.
Ben, sizden son cümlenizi alacağım.
Teşekkür ederim.
(Başkan tarafından mikrofon
açıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, benimle ilgili bir sürü söz
söylediniz, onlara da bir cevap vereyim.
BAŞKAN - Veremezsiniz böyle
bir şeye cevap!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır,
öyle şey olur mu!
BAŞKAN - Öyle bir şeye hakkınız
yok sizin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır
efendim, sizin benim konuşmamı yarıda kesme hakkınız
yok!
(Başkan tarafından mikrofon
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Efendim, yapamazsınız Sayın Başkan!
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkanım...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
aleyhte olmak üzere
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkanım, sözümü tamamlamadım! Lütfen!
BAŞKAN - Lütfen, kürsüden ayrılın
efendim!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Böyle bir yetkiniz yok Sayın Başkan!
BAŞKAN - ...aleyhte olmak üzere,
Sayın Mehmet Eraslan.
Buyurun.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın
Başkan, adaletli olun, adaletli!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Böyle bir usul yok!
BAŞKAN - Siz sürenizi kullandınız,
ben de gerekli açıklamayı yaptım. Size "selamlayın"
dedim, "ben size cevap vereceğim" dediniz. Burası diyalog yeri mi? Buyurun
efendim!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Ama, siz konuştunuz Sayın Başkan; cevap hakkı var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür
edeceğim efendim.
BAŞKAN - Tamam, etmeyin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Böyle şey olmaz!
GÜROL ERGİN (Muğla) - Niye
etmesin ki!
BAŞKAN - Etmeyin efendim, buyurun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır
efendim, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır
efendim, yanlış yapıyorsunuz.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın
Başkan, bu kadar taraflı olamazsınız!
BAŞKAN - Ben yanlış yapıyorsam,
yanlış yaptığımı kabul ediyorum. Böyle
bir hitap olmaz. Bu Meclise karşı hakarettir bu.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tamam,
siz onu kabul ediyorsanız, yanlış yaptığınızı
kabul ettiyseniz, ben de size teşekkür ediyorum. Bir daha yanlış
yapmayın Sayın Başkan.
BAŞKAN - O yanlışları
siz yapmayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Siz kabul ettiniz "yanlış yapıyorum" dediniz.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
millet seyrediyor sizin konuşmanızı da, bizi de seyrediyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Millet sizi de seyrediyor.
BAŞKAN - Lütfen yerinize oturun!
Meclis Başkanına "kürsüden cevap vereceğim"
demek, ne demek!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Vereceğim
tabii, vermeyecek miyim!
HASAN ANĞI (Konya) - Otur yerine!..
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Eraslan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Meclis Başkanı var burada Sayın Anğı! Zoruna
mı gitti Konya ile ilgili konuşmalarım?
BAŞKAN - Sayın Anğı,
lütfen oturun.
Siz de konuşmayın, buyurun
oturun.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, haksızlık yaptınız,
adaletsizlik yaptınız; yanlış oldu.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bu kürsünün bir konuşma adabı, usulü var; yoksa, "kürsü,
kürsü" diye herkes aklına geldiğini konuşamaz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, oradan "yalan söylüyorsun" diyenlere bir sözünüz
olmuyor, kürsüde beni susturmaya çalışıyorsunuz!..
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
şunu hepimizin bilmesi gerekiyor: Demokraside her zaman çok
seslilik olacaktır, demokrasilerde her zaman konuşmalar
olacaktır, tartışmalar olacaktır. Yani, her fikri
beğenmek zorunda değilsiniz, ama her fikre de, her düşünceye
de karşı çıkmak zorunda da değilsiniz.
Burada, Denizli Milletvekili Sayın
Ümmet Kandoğan çıktılar, görüşlerini ifade ettiler,
bu ülkenin temel meselelerini izah etmeye çalıştılar.
Onun anlayışı, onun inanışı ve onun bakış
açısı bu. Dolayısıyla, buna itirazı olan arkadaşlarımız
da, Sayın Meclis Başkan Yardımcımızdan, Meclisi
idare eden Sayın İsmail Alptekin Bey'den söz talebi alacak,
söz talebinde bulunacak, o da kendi inandıklarını,
kendi düşündüklerini ve kendi bakış açısını,
eğer itirazı varsa da itirazlarını bu kürsüden ifade
edecek.
Bakın, her bir milletvekili,
her bir parlamenter Türkiye'yi temsil ediyor. Anayasa'ya göre, milletvekili,
seçildiği bölgenin veya kendisini seçenlerin değil, bütün
milletin temsilcisidir, bu ülkede yaşayan 73 milyon ülke insanının
temsilcisidir, Türkiye'nin temsilcisidir ve Türkiye Cumhuriyeti
devleti de demokratik bir devlettir, hukukun üstün olduğu bir
devlettir, sosyal bir devlettir, laik bir devlettir. Dolayısıyla,
bu kürsü de, hürriyetimizin, bağımsızlığımızın,
özgürlüğümüzün timsalidir ve bu kürsüde milletvekilleri de
inandıklarını, hür bir şekilde, özgür bir şekilde
ifade etmelidirler Sayın Başkanım. Yani, bu konuda,
bence biraz daha geniş, biraz daha böyle alttan alan, biraz daha
demokratik bir yapıda olmamız gerekiyor hepimizin. Ben,
bu Parlamentoda hiçbir milletvekilinin art niyetle, inanmadığı
şeyi burada ifade ederek veya bu Meclisin zamanını
harcamaya çalışarak bir şeyler yaptığı
kanaatinde değilim. Her bir parlamenterin, her bir milletvekilinin,
her bir milletin temsilcisinin sözünün değeri olduğuna
inanıyorum. Bu ülkenin menfaatleri, bu ülkenin çıkarları,
bu ülkenin bütünlüğü ve yarını için, buradan duygularını,
düşüncelerini, inandıklarını, iman ettiklerini
ifade ettiğine inanıyorum. Dolayısıyla, bir
şeyi dinlediğimiz zaman hoşumuza giderse eyvallah,
ama, hoşumuza da gitmiyorsa, "vurun abalıya, susturun"
mantığı, bize yakışan, bu Parlamentonun yüceliğine,
büyüklüğüne yakışan bir davranış tarzı
değildir. Tekrar bu davranışlarımızı irdelememiz
gerekir diye düşünüyorum ve Danışma Kuruluna giriyorum.
Danışma Kurulunun aleyhinde
söz aldım, ama, bakın, bir Danışma Kurulunun aleyhinde
söz almak, Danışma Kurulunun içindeki bütün gündem maddelerine
itiraz etmek değildir, her şeye topyekûn itiraz etmek, hiçbir
şeyi kabullenmemek değildir. Danışma Kurulunu
okuduğumuz zaman
Bir defa, bu Danışma Kurulu niye on
beş dakika önce geliyor? Yani, Danışma Kurulu nedir?
Danışma Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemidir.
Bugün ve bundan sonraki günlerde görüşeceğimiz, konuşacağımız,
ele alacağımız konuların neler olduğunu bizlere
gösteren bir belgedir, ama, Danışma Kurulu
Ben inanıyorum
ki, burada birçok milletvekilinin bu Danışma Kurulundan
haberi yok ve bu Danışma Kurulu gereği bugün görüşülecek
olan birçok kanundan haberi yok. Ama, Danışma Kurulunu -milletvekilleri
haklı, ben hak veriyorum milletvekillerine- gruplar, grup
başkan vekilleri getirdikleri zaman, lütfen, Danışma
Kurulunu daha önce getirin, Meclisin gündemini bilelim. Burada
güzel bir şey var. Kayısı üreticilerinin sorunlarının
araştırılması, Meclis tarafından araştırılması
güzel bir olay. Bunu araştıralım, hep beraber araştıralım,
ama, değerli milletvekilleri, araştırılması
gereken sadece kayısı üreticilerinin sorunları değil.
Bakın, Türk tarımı Türkiye'de büyük bir heyelan yaşamaktadır.
Türk tarımı, ekonominin ve toplumun, bu ülkenin bel kemiğidir
ve önemli bir istihdam alanıdır, Türkiye'nin bütün ihtiyaçlarını
karşılayan önemli bir sektördür ve aslında sadece kayısı
üreticilerinin sorunları değil, Türk tarımının,
tarım sektörünün, köylünün, çiftçinin sorunlarının
Meclis tarafından araştırılması ve önlem
alınması gerekir. Beşinci yılda araştırılacak
ve önlem alınacak
Bu önlem çalışmaları seçime kadar
biter mi? Bitmez. Bu yıl seçim yılı. Dolayısıyla,
bu, popülizmden başka nedir, size soruyorum; popülizm değil
de nedir? Araştıracak isek bunu birinci yılda araştıracak
idik. İkinci yılda
Ben size Türk tarımının
sorunlarını buradan en az yirmi defa, otuz defa anlattım.
Yüksek girdi maliyetleri altında Türk çiftçisi ezilmektedir.
Ürün fiyatları maliyetin altındadır. Ayrıntıya
girmek istemiyorum; gübreye, mazota, ilaca, elektrik enerjisi fiyatlarına
girmek istemiyorum. KOBİ'ler için de aynı şey geçerli.
KOBİ'lerimizin girdi maliyetleri yüksek, vergi oranları
yüksek, işverenin işçiye ödediği SSK primleri yüksek,
enerji fiyatları yüksek ve global piyasada, dünya piyasasında
varlığını gösteremiyor KOBİ'lerimiz, ihracatçılarımız,
tekstilcimiz ve sanayicimiz. Dünyanın en yüksek girdi maliyetleri
belki de bizde. Avrupa Birliği ülkelerinde girdi maliyetlerinin
yüksekliği açısından şampiyonuz, ama, ürün fiyatlarına
geldiğimiz zaman, ürün fiyatları memnun etmiyor. Memnun etmediğini
insanlar da söylüyor. Son on günde, Antalya'ya, Denizli'ye, İstanbul'a,
Diyarbakır'a, Elâzığ'a, Kastamonu'ya, Afyon'a; bu illere
gittim, gezdim, gördüm. Bu insan bizim insanımız ya! Bu millet
bizim milletimiz! Çiftçisiyle, köylüsüyle, emeklisiyle, memuruyla,
çalışanıyla, polisiyle, askeriyle biz 73 milyonluk
bir aileyiz ve 73 milyonluk toplum eğer birlik, beraberlik, huzur
ve güven içerisinde yaşayacaksa, bunların, bir defa ekonomik
sorunu, sosyal sorunu olmamalıdır. Birlik ve beraberliği
dinamitleyen, temelde zedeleyen en önemli unsurlardan biri,
işlerin yolunda gitmemesidir, zarar etmesidir; esnafın
da, KOBİ'nin de, çiftçinin de zarar etmesidir. Devlete hizmet
eden, devlette çalışan personelin, sözleşmeli olsun
kadrolu olsun, bu personelin aldığı maaşla geçinememesidir
ve kredi kartı mağdurlarının 500 binin üzerine
çıkmasıdır ve toplumsal bunalımların yaşanmasıdır.
Türkiye'nin içteki sorunları bunlar. Ama, Türkiye'nin bir de
dışta sorunları var. Türkiye'nin ayrıca
dış politikada sorunları var, Avrupa Birliği sürecinde
sorunları var. Ek protokolün imzalanmaması gerekiyordu.
Ek protokol imzalandı ve Kıbrıs, Avrupa Birliği
sürecinin ön şartı hâline geldi. Hiçbir dönemde ön şart
olmamıştır Kıbrıs hadisesi, Kıbrıs
meselesi.
Kuzey Irak'ta yanı başımızda
bir devlet kuruluyor, bir devlet kurulma çalışmaları,
çabaları görülüyor. Bu bizim ulusal bütünlüğümüzü, ulusal
çıkarlarımızı, gelecekteki yarınlarımızı
olumsuz yönde etkileyecek, ama, Türkiye, bin yıllık bir devlet,
bin yıllık bir millet, Türkiye dev gibi bir ülke olmasına
rağmen sesini çıkaramıyor. Türkiye emir veren, Türkiye
bölge politikasını etkileyebilen bir güce sahip iken, bu
noktada hiçbir yaptırım gücü, maalesef, kalmamış
durumda bir görüntü veriyor. Bunlar bizleri üzüyor tabii ki. İç
politikada biz sorunlarımızı aşarız. Millet
yarın sandığa gider, son kararını verir, yeni
bir parlamentoyu buraya gönderir ve yeni parlamento milletin temel
sorunlarına çare bulmak suretiyle yoluna devam eder; ama, uluslararası
ilişkilerde, Kıbrıs meselesi, Avrupa Birliği meselesi,
Irak meselesi, Kuzey Irak meselesi ve oradaki terör örgütünün yapmış
olduğu faaliyetler, böyle, es geçilecek, unutulacak türden faaliyetler
değildir, meseleler değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi,
milletvekilleri ve devletin üst kademesindeki yetkilileri, birlik,
beraberlik içerisinde, bir örgütlenme, bir diyalog içerisinde Türkiye'nin
bu meselelerini en iyi şekilde tartışmalı, Türkiye'nin
menfaatleri noktasında, bu ülkenin, bu aziz milletin menfaatleri
noktasında alınması gereken tedbirler ne ise alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
açıyorum, konuşmanızı tamamlayın efendim.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bizler,
zaman zaman bu ülkenin temel sorunlarını, hem iç politikada
hem dış politikadaki temel sorunlarını çeşitli
platformlarda dile getiriyoruz, burada dile getiriyoruz. Bu hepimizin
sorunudur, bu Türkiye'nin sorunudur. Bu ülkenin insanıyız,
bu ülkenin evladıyız, bu ülkede doğduk ve bu ülkede
öleceğiz, ama bizden sonraki çocuklarımıza, torunlarımıza
ve daha sonra gelecek nesillerimize, biz daha demokratik bir Türkiye,
daha demokratik bir siyaset, daha demokratik bir 82 Anayasası,
daha demokratik -daha doğrusu- bir anayasa, daha demokratik
bir seçim kanunu, daha demokratik bir siyasi partiler kanunu, daha
demokratik bir özelleştirme ve daha kalkınmış bir
Türkiye, ekonomisiyle bölgede gücünü hissettiren, gücünü gösteren,
iradesini ortaya koyarak, iradesini sergileyerek bölge politikasını
ve dünya politikasını etkileyen ve yön veren bir Türkiye'yi
biz bırakmak zorundayız, bizden sonraki nesillere bunu
emanet etmek zorundayız.
Ve değerli arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, selamlamanızı
rica ediyorum, ek süreniz de bitti.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın
Başkanım, on dakikalık konuşmaya herkese iki dakika
ek süre veriyorsunuz.
BAŞKAN - Hayır, öyle bir
şey yok.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Ben sizinle
BAŞKAN - Ek süre
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Ben sizinle,
bakın, Sevgili Başkanım, Sayın, Değerli
Başkanım
BAŞKAN - Ek sürenizi verdim,
selamlayın efendim, benimle tartışmayın.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Ben, sizinle
polemik yaşamaya gelmedim buraya, polemik yaşamak istemiyorum,
ama, bakın, beş dakikalık gündem dışı konuşmaya
BAŞKAN - Efendim, siz
MEHMET ERASLAN (Devamla) -
iki dakika,
üç dakika ek süre veriyorsunuz, on dakikalık, bir Danışma
Kurulu önerisiyle ilgili görüşlerimi ifade ederken
BAŞKAN - On dakikada görüşünüzü
ifade edeceksiniz.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bir dakika
ek süre veriyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, tartışmayalım,
buyurun, selamlayın.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Tartışmayalım
O zaman iki dakikamı verin Sayın Başkanım. Ben, burada
ülke menfaatlerini, ülke sorunlarını tartışıyorum.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Bir
dakikadır pazarlık var!
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın
Başkanım, sizi demokratik olmaya, hakkaniyet ölçüleri
çerçevesinde bu Meclisi idare etmeye davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Bir dakika
veriyorsunuz
Herkese üç dakika, dört dakika fazladan veriyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Karar yeter
sayısı
BAŞKAN - Biraz önce, öneri sebebiyle
aleyhte söz alan Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan,
Meclis Başkanlığına müracaat ederek, konuşmasının
sonunda sözünü kestiğim gerekçesini ifade ederek, yani, sözünü
kestiğimi ifade ederek
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -
Aynen öyle oldu.
BAŞKAN -
İç Tüzük'ün 63'üncü
maddesine göre usul tartışması açma talebinde bulunmuştur.
İç Tüzük'ün 63'üncü maddesini yeniden okudum. Hukukçular bu
işte hassastır, kesin ezbere de bilse bir şeyi, bir daha
okuması lazım; çünkü, hocalarımız bize öyle
öğretiyor.
Şimdi, hatırlayacağınız
gibi, konuşma süresi bittikten sonra kendisine ek süre verdim,
ek süreyi de kullandı ve ben kendisine bir açıklamada bulundum,
beğenir beğenmez. Bu, benim şahsi görüşüm de değil,
bu makamın gereğidir. Bu Parlamento adına görev yapıyorum
ve kendisine mikrofonu açtım -zabıtları getirtsin,
baksın- lütfen, konuşmanızı bitirin ve selamlayın
dedim. "Hayır, ben, size bu açıklamanız üzerine cevap
vereceğim" dedi. Böyle bir usul de yok, normal hayatımızda
da böyle bir teamül yok zaten ve ben de böyle bir cevap veremeyeceğini
ifade ederek mikrofonu kapattım. Dolayısıyla, herhangi
bir, İç Tüzük'e aykırı tavrım yoktur, söz veremeyeceğim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kandoğan, beni zorlamayın
efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Efendim, müsaade eder misiniz
BAŞKAN - Ben bir karar verdim.
Bu kararımı gerekçesiyle açıkladım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Efendim, müsaade eder misiniz
BAŞKAN - Efendim, o zaman, size,
yani, niçin bir şey söyleyeceğinizi ifade etmek için 60'a
göre yerinizden, kısa bir açıklama hakkı var her zaman.
Buyurun.
V.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Oturum Başkanı
İsmail Alptekin'in tutumuyla ilgili, usul müzakeresi talebini
yerine getirmemesi nedeniyle açıklaması
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
İç Tüzük'ün 63'üncü maddesi son
derece açık. İç Tüzük'ün 63'üncü maddesi, sizin takdir hakkınızın
olmadığını gösteren bir maddedir. Geçmişten
günümüze, tutumunuzla ilgili olarak, 63'e göre bu tür müracaatlarda
iki lehte ve iki aleyhte olmak üzere onar dakika söz verilme uygulaması
burada onlarca kez tekrarlanmıştır.
Kaldı ki benim itirazım,
ben konuşma yaparken, benim konuşmalarımla ilgili
olarak milletvekillerimiz çıkıp benim konuşmalarıma
cevap verebilirler. Bu kürsü bütün milletvekillerimize açık
ve Danışma Kurulu önerisi lehinde iki tane de boş konuşma
var, isteyen milletvekilimiz lehinde olmak üzere çıkar konuşur,
ancak, sizin, benim konuşmamla ilgili yapmış olduğunuz
yorumlara bir milletvekili olarak benim de mutlaka bir cevap verme
hakkım var. Bu cevap hakkımı kısıtladığınız
için, ben, İç Tüzük'ün 63'üncü maddesine göre söz talebinde bulundum.
Siz kendi açınızdan bir yorum
yaptınız, ancak, yapmış olduğunuz yorumun karşılığında
bir milletvekili olarak, elbette, benim de söyleyeceklerimin olması
son derece tabiidir ve bunları da kürsüden dile getirmek, milleti
temsil eden bir milletvekili olarak, bu kürsüden, sizin o yorumlarınıza
karşı benim de bir cevap hakkımın olmasından
daha doğal bir şey olamaz. Benim bu hakkımı engellediğiniz
için, ben sizin tutumunuzla ilgili aleyhte söz talep ettim.
Elbette, Meclis Başkan Vekili
olarak Meclisi yönetirken kendi görüşlerinizi ifade edeceksiniz,
ancak yapmış olduğunuz açıklamalar tamamen
şahsımı incitici ve şahsımın konuşmalarıyla
ilgili olarak yapmış olduğunuz şahsi yorumlardır.
Benim itirazım bunadır.
Tekrar ediyorum, 63'e göre böyle
bir takdir hakkınızın olmaması gerekir ve bir usul
tartışması açılması gerektiği inancındayım.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN - Efendim, maksat hasıl
oldu. Ben bu tartışmayı devam ettirmek istemiyorum.
Zabıtlar açık, millet de, parlamenterler de gördü. Ben yorum
yapmadım, ben tashih ettim. Ben tashih ettim, görevimdi.
Teşekkür ederim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, benim konuşmamı tashih etmeye sizin bir hakkınız
yok ki. Ben
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Seni mi dinleyeceğiz; kes, yeter ya!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Yapamaz
Sayın Başkan benim konuşmamı tashih edemez.
BAŞKAN - Lehte olmak üzere
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- O görüşler bana ait. Tashih
yaparsam ben yaparım tashihi
Ben yaparım tashihi.
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Mecliste
bir tek sen mi varsın ya!
BAŞKAN -
Manisa Milletvekili
Süleyman Turgut.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
YAHYA BAŞ (İstanbul) - Ya
bir iktidar partisinden çok konuşuyorsun, hâlâ senin çenen durmuyor
ya!
BAŞKAN - Arkadaşlar lütfen
ya
Rica ediyorum sizden
Siz yerinizde dinleyin hiç olmazsa.
IV.
- ÖNERİLER (Devam)
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi (Devam)
SÜLEYMAN TURGUT (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu
önerisinin lehinde söz almış bulunmaktaydım, bu vesileyle
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Danışma Kuruluyla
ilgili başta görüşülecek olan kayısıdaki problemlerin değerlendirilmesiyle
ilgili konuların, evet bugün konuşulması belki uygundu,
ama sanıyorum salı gününe ertelenmesi de bu sorunların,
konuşulması, görüşülmesi ve problemlerin çözülmesi
adına çok büyük bir sıkıntı
yaratmayacak diye düşünüyorum.
Konuşmamın asıl sebebi,
az önce kürsüde söz alan değerli milletvekili Sayın Ümmet
Kandoğan'ın, maalesef, sırayla, birçok ili sıralayıp
ve elindeki gazete kupürleriyle buradan, aslında çok da fazla
araştırmadığı konularla ilgili sözler söylemesi,
beyanatlar vermesiydi.
Bunlardan bir tanesi de, Manisa
ili içerisinde bulunan özellikle Sarıgöl ve Alaşehir'de
geçtiğimiz eylül ayında yaşanan yağmur sonrası
üzümlerde yaşanan felaketin sonucunda bunlarla ilgili bir çalışma
yapılmadığını, sonuçlarının
alınmadığını ifade etti. Ben, bir an şöyle
düşündüm: Belki milletvekili olmasaydık, belki sıradan
bir vatandaş olsaydık, bakanlıklara ulaşmamız,
kurumlara ulaşmamız ve onlardan gerekli bilgileri,
doğru bilgileri almamız zor olabilirdi. Ama, bir milletvekili
olarak, gazete kupürlerine dayalı bir şekilde burada konuşmanın
doğru olmadığına inanıyorum ve bunun neticesinde
de söylenen doğru olmayan sözlerin mutlaka cevabının
da burada verileceğini bir defa daha ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimizin
bildiği gibi, eylül ayında, Manisa'nın Alaşehir ve
Sarıgöl ilçelerinde, özellikle üzüm üreticilerini sıkıntıya
sokan, mahsullerini telef eden bir yağmur yaşandı ve arkasından
da Güneydoğu Bölgesi'nde bir sel afeti yaşandı. Bunun
üzerine, Bakanlar Kurulumuz bir karar çıkarttı ve bu kararla
birlikte, sel felaketine uğrayan çiftçilerin, hem Ziraat Bankası
hem de tarım krediye olan borçları ertelendi. Fakat, burada,
kararnamede "sel" yazdığı için ve Manisa'da yaşananlar,
yağış olduğu için, sel olmadığı için
bu geçen süre içerisinde, maalesef, Ziraat Bankası, tarım
kredi kooperatifleri ve Hazine arasında bu görüş ayrılığı
ortaya çıktı. Ama, bunu sadece gazete kupürlerinden takip
edenler gibi, biz bunları gazete kupürlerinden okuyup beyanatlar
vermedik. Biz, başta Tarım Bakanımız olmak üzere,
Hazine, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü ve Tarım Kredi
Genel Müdürlüğünde yaptığımız çalışmalar
sonucunda, şu anda o kararnameye "aşırı yağış"
da ilave ediliyor, önümüzdeki hafta bu iş gerçekleşecek.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
"Ediliyor" dediniz, işte, ben de onu söylüyorum.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla) -
Şimdi, ben, isterdim ki, bugüne kadar
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
"Ediliyor" diyorsunuz işte!
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla) - Sayın
Kandoğan, bakın, ağzımı açmadım ben.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Demin,
siz de oradan müdahale ettiniz.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla) -
Ağzımı açmadım ben, sadece
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır
"ediliyor" diyorsunuz "edildi" diyemiyorsunuz.
Bunlar da aynı şeyi söylüyor.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla) - Cevap
vereceğim ben size.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla) -
Şu ana kadar, bu çiftçilerden hiçbirisine icrai takip uygulanmamıştır,
hiçbirisine, kapısına avukat gitmemiştir ve hiçbirisi
bu konuda mağdur olmamıştır. Niye? Çünkü, burada
milletvekilleri ve AK Parti İktidarı bu dertle dertlendiği
içindir, başka hiçbir sebebi yoktur. Ben, sizinle aramızdaki
iki farkı söyleyip, sözlerime son vermek istiyorum. Bir tanesi,
bizler, yani AK Parti milletvekilleri, köylerde, ilçelerde, illerde,
nerede sorun varsa, o sorunun olduğu yere gidiyoruz ve bizler,
bu konuyla ilgili, Killik'ten Bağlıca köyüne kadar, gazete
kupürlerinden değil, oradaki asmaların arasında bu
sorunu teşhis ettik ve arkasından -sizinle olan farkımız
bu- ikinci farkımızı da söyleyeyim size: Bizler, buraya
geldiğimiz günden beri, bizler yapmadık, ama, bu ceylan derisinin
üstünde oturuyoruz. Hepimiz öyle.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Buyurun!
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla) - Tek
farkımız var; bizler, geldiğimiz günden beri aynı
yerde oturuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Turgut, siz
de söylemeyin.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla) - Ama,
sizler burada oturmuyorsunuz. Aramızdaki fark bu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Bak şimdi
BAŞKAN - Sayın Turgut, ceylan
derisi yok burada.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Bak, buradan o tarafa gidenler de var. Bak, aranızda oturuyorlar
orada. Bak, orada oturanlar var, buradan geçip.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla) - Ben,
bu duygu ve düşüncelerle, AK Parti İktidarının,
göreve geldiği günden bugüne kadar, çiftçimizin yanında
olduğunu, üzüm üreticimizin, pamuk üreticimizin, mısır
üreticimizin yanında olduğunu ifade ediyor ve bu konuyu,
nerede isterseniz
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Cezaevlerine
girdiler
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla) -
hangi
köyde isterseniz, sizinle konuşmaya davet ediyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Cezaevlerinde
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür
ederim, benim sözlerim doğrulanmış oldu.
SÜLEYMAN TURGUT (Devamla) - Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Turgut.
Sayın Turgut, bakınız,
sizin kafanızda da ceylan derisi kalmış böyle bir
şey yok. Biz yapmadık, ama, yine de yok.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar
yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı bulunamamıştır.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.08
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79'uncu Birleşimi'nin İkinci
Oturumu'nu açıyorum.
Danışma Kurulu önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, Danışma Kurulu
önerisini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.-
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/1254) (S. Sayısı:
1266) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde, tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma
tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası, Anavatan
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Muharrem Doğan'a
aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1266 sıra sayılı Gecekondu Kanunu'nda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Anavatan Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
(x)
1266 S. Sayılı Basmayazı 21/3/2007 tarihli 78'inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Değerli milletvekilleri,
söz konusu yasa tasarısıyla 775 sayılı Gecekondu
Kanunu hükümleri uyarınca Gecekondu Kanunu uygulamalarında
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verilmiş
olan hak, yetki ve görevlerin Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
devredilmesi, Gecekondu Kanunu kapsamında kullanılacak
hazineye ait taşınmazların Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına bedelsiz olarak devri ve tescili ile
bu işlemlerin yerine getirilmesi için Toplu Konut İdaresi
Başkanlığında yeter sayıda kadro ihdas edilmesi
öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde,
maalesef, en büyük sorunlardan biri, plansız, salaş ve çarpık
yapılaşmadır.
Değerli arkadaşlar, devletin
temel görevleri bellidir. Devlet toplum için vardır; çünkü, devleti
oluşturan toplumdur. Devlet, vatandaşın güvenliğini
sağlamakla, adaleti temin etmekle, eğitim ve sağlık
imkânlarından eşit bir şekilde faydalanmasını
sağlamakla mükelleftir.
Görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısıyla 775 sayılı Gecekondu Kanunu uygulamalarına
TOKİ Başkanlığınca devam edilmesi öngörülmektedir.
Ancak, bizlerin milletvekili olarak üzerinde durmamız gereken
husus şudur: Türkiye'de neden mesken ve gecekondu sorunu vardır?
Temel sorun budur, bunun üzerinde durmamız lazım. Her
şeyden önce, seksen dört yıldır kredi ve teşvikler
büyük şehirlere verilmiştir ve verilmeye devam etmektedir.
Halk, Anadolu'da iş bulamamakta, büyük şehirlere göç etmekte,
devletin verdiği kredi ve teşviklerle yapılan fabrika
ve atölyelerde çalışmaktadır. Ama, bu fabrikalarda çalışanlara
ise ev değil, arsa bile verilmemektedir. Bu nedenle, gariban
vatandaş, kendi kendine çözüm üretip başını sokacak
bir yer yapmak zorunda kalmaktadır. Vatandaş, Anadolu'da
işsiz ve aç olduğu için, İstanbul'dadır, Ankara'dadır,
İzmir'dedir, Adana'dadır veya Bursa'dadır. Bu şehirlerin
merkezinde değil, ama varoşlarında zor ve sağlıksız
şartlarda barınmak ve yaşamak zorunda kalmaktadır.
Devlet Planlama Teşkilatınca
yapılan bir araştırmaya göre, gecekonduda yaşayanların
yüzde 40'ı 75 ve 99 metre kare, yüzde 35'i ise 50 ve 74 metre karelik
sağlıksız konutlarda ikamet etmektedir. Halk olmazsa,
bu fabrikalar ve atölyeler nasıl çalışacak, gereken
emeği nereden bulacaktır? Fabrikalar açtırıyoruz,
ama, fabrikaların işçilerinin mesken ihtiyacını
karşılayamıyoruz.
Sayın Erdoğan şimdi
Başbakandır, eskiden İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı iken elinde KİPTAŞ vardı. Şimdi,
KİPTAŞ ile birlikte TOKİ vardır ve bütün hazine arazileri
vardır, başta hükûmet vardır ve sonsuz kredi ve teşvikler
vardır. Beş yıldır iktidarda olan sayın AKP
İktidarı, bugüne kadar bu çözümü bulmuş değildir.
Ancak, çözüm üretmeyip, sadece yapılanlar için "Acımayın,
yıkın" emri veren Sayın Başbakanımızın
insafsızca sözleriyle gecekonduların hayalleri yıkıldı.
Sayın Erdoğan'ın haykırdığı talimatları
belediyeler dinleseler ve buraları yıkmaya başlasalar,
yıkamazlar. Çünkü, mevzuat buna müsait değildir. İstanbul'da
12 milyon insanı ne yapacaklardır? Marmara Denizi'ne dökecek
değiller ya. Zira, İstanbul'un dörtte 3'ü gecekondudur ve
ruhsatsızdır.
İstanbul Valiliğinin belirlemelerine
göre, İstanbul'da ruhsatlı konut sayısı 850 bindir.
İmar aflarıyla yasalaşan konut sayısı 750 bin
civarındadır. Ama, salaş yapılarda, gecekondularda
yaşayan 400 bin konut sahibi vardır. Görülüyor ki, en büyük
sorun İstanbul'dadır. Yani, en az 12 milyon insan buralarda
barınmaktadır. Hâlbuki, kendisi İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı olduğu dönemde, eski belediye
başkanlarının yaptığı gibi, o da, kaçak
inşaatlara göz yumdu, ruhsatsız yapılan gecekondu evlerine
veya apartmanlara elektrik, su verdi, yol yaptı ve sonra onlardan
oy aldı. KİPTAŞ'ı, halkın mesken ihtiyacını
karşılayan değil, zenginlere lüks konut üreten bir yapıya
soktu.
Hükûmet, her konuda olduğu gibi,
İstanbul'daki gecekondu sorununda da başarılı
olamamıştır, sorunları çözemez hâle gelmiştir.
Herhâlde, Sayın Başbakan, gecekondular için vize ve ayakbastı
parası almayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecekondulaşma, belediye ve polisiye tedbirlerle
önlenemez. Gecekondulaşmanın önüne geçilmek isteniyorsa
topyekûn mücadele edilmeli ve yapısal tedbirler alınmalıdır.
Bunun için, öncelikle, köyden kente, küçük kentlerden büyük kentlere
göçün yapısal tedbirlerle önlenmesi gerekmektedir. İnsanımızın
göç nedenlerinin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, terörden
dolayı köyünü, mezrasını terk edip büyük şehirlere
göç eden vatandaşlar neden göç etmişlerdir? Bunları hiç
düşündük mü?
Değerli arkadaşlar, köyde
ve mezralarda altyapı sorunları iyileştirilmemiş,
insanca yaşam koşulları iyileştirilmemiş,
büyük şehirlerde televizyon, buzdolabı, çamaşır
makinesi, bulaşık makinesi kullanmasını öğrenmiş
köylü vatandaşımız köyüne geldiğinde bu imkânlar
verilmemiştir. Bu nedenle göç etmek zorunda kalmış ve
bugünkü bu yasa tasarısını görüşme zarureti
doğmuştur. Vatandaş, geçim derdi için, daha rahat
şartlarda yaşamak için köyünü bırakıp kentlere taşınmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Anavatan
Partisi döneminde köylerimiz teknolojiyle tanışmış
ve tüm imkânlardan yararlanmıştı, ama, maalesef, daha
sonrasında bu atılım devam edememiştir. Bugün, köylerimizin
büyük çoğunluğunda hayat standartları olması gerekenin
altındadır, konutlar standartlara uygun değildir,
sağlık koşulları oluşmamıştır,
çünkü birçoğunun altyapısı yoktur.
KÖYDES projesi yeterli değildir.
Bu projeyle birlikte sağlık, eğitim ve haberleşme
hizmetlerinin de mutlaka hayata geçirilmesi gerekir; aksi takdirde,
gecekondulaşmayı ve göçü önleyemeyeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
Toplu Konut İdaresi, gecekondulaşmayı önleyecek
şekilde imar planlarına uygun, planlı, programlı
ve sağlıklı konutlar üretmelidir. Bunu yapabilmesi
için Toplu Konut İdaresinin yeni kaynaklar bulması gerekmektedir.
Anavatan iktidarı döneminde TOKİ için ayrılan kaynaklar,
zamanla yok edilmiştir. Yurt dışına çıkan herkesten
Toplu Konut Fonu için 100 dolar alınmakta idi, ithal edilen sigaralardan
pay alınmakta idi. Hâl böyleyken, fon tasfiye edilmiş ve bu
kaynaklar kurutulmuştur. Anavatan Partisi tekrar iktidara
geldiğinde, TOKİ'nin kaynaklarını artıracak
tedbirleri alacak, sağlıklı, depreme dayanıklı
konut üretimine başlayacak ve bu konut artırımını
yapacaktır.
İthal sigaranın dumanıyla
fakir fukaranın bacasının tüttürülmesi modeli Anavatan
Partisine aittir, Anavatan olarak bu modeli yeniden getireceğiz.
Anavatan iktidarları, kaçak
giren sigaraları yasal yolla yurda sokarak, fakir fukaraya
konut yapmıştır, TOKİ'yi TOKİ yapmıştır.
Ama, şimdiyse Gecekondu Kanunu ile Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına verilen yetkilerin TOKİ'ye
devredilmesi tek başına bir mana ifade etmemektedir.
Çözüm olarak şunu öneriyorum:
Gecekonduları ortadan kaldırmak için ıslah projelerinin
hayata mutlaka geçirilmesi gerekmektedir. Önemli olan, TOKİ'ye,
Anavatan döneminde olduğu gibi, yeni ve değişik kaynaklar
bulmaktır; TOKİ'yi, yapsatçı değil, ucuz ve depreme
dayanıklı konut üretebilen, kamucu bir kurum hâline getirebilmektir.
Ancak, bugün, TOKİ'ye baktığımızda, TOKİ,
rant sağlayan, ihale dağıtan bir kurum hâline getirilmiştir;
şehircilik planlarına uygun, ucuz, sağlam, sağlıklı,
depreme dayanıklı konut yapan ve yaptıran bir kurum anlayışı
gitmiş, yerine başka bir anlayış gelmiştir.
Halbuki, TOKİ, altyapısı tamamlanmış, ucuz arsa
üreterek, kooperatiflere ve müteahhitlere sunabilen bir kurum
olmalıdır. TOKİ, yapsat anlayışını
bırakmalı, salaş yapılaşma ve gecekonduların
önüne geçerek, planlı, sağlıklı ve şehircilik
planlarına uygun arsa ve konut üretmelidir; ayrıca, konut
üretimini teşvik etmelidir.
Konut yaparken çevre dostu projeler
üretmelidir. Nasıl olsa dar gelirliler oturacak diye beton
yığınlarından oluşan konut alanları yaratılmamalıdır.
Yeşil alanların, parkların, spor sahalarının,
sosyal tesislerin ağırlıklı olduğu, sağlıklı,
yaşanabilir, çevre dostu konutlar planlanmalıdır. Örnek
verecek olursak, tüm şehirlerde olduğu gibi, Ankara'da da
kaldırımlarda mantar gibi dizilmiş otomobillerden,
yayaların, caddelerde ve sokaklarda rahatça yürümeleri mümkün
olmamaktadır. Nereye bakarsak parklar, otoparklar, kültür binaları,
spor sahaları ve yeşil alanlar gün gün yok olmaktadır,
yeni konut üretim sahaları ranta kurban edilmektedir. Eski milletvekili
lojmanlarının yeri halk için, geleceğimizin teminatı
olan gençlerimiz için değerlendirilmemiştir. 400 villa yerine
30 bin metrekare alışveriş merkezi, 10 bin adet iş
yeri, 1.800 adet konut yapılıyor. Tam bir yapsatçı zihniyeti
hâkim, ama sosyal alan namına hiçbir şey yok. Hani parklar, hani
yeşil alanlar, kültür ve spor alanları, nerede? Maalesef
yok!
Değerli milletvekilleri, AK
Partinin bu anlayışına bir bakmamız lazım; kamudan
yana mı, yapsatçı mı; önce bunu bilmeliyiz.
Ben, bu durumu, aziz milletimizin
ve aziz Ankaralıların dikkatine sunmak için örnek verdim.
İkinci bir örnek verelim:
Sıradan bir vatandaş ilköğretim, lise, üniversite,
yüksek lisans derken yirmi iki-yirmi beş yıl eğitim için
emek sarf eder ve sonrasında eğitimine uygun bir işe yerleşir.
Bu vatandaşın elde ettiği gelirle Çankaya'da veya Gaziosmanpaşa'da
bir daire sahibi olabilmesi için ne kadar çalışması gerekir?
Belki de bütün bir zamanı da buna yetmeyecektir. Ama büyük sermaye
sahipleri veya rantçılar veya gecekondu mafyası diye tabir
ettiğimiz illegal yapılanmalar, gecekondu alanlarını
kapatarak imara açtırırlar ve büyük rantlar sağlarlar.
İşte, bu durum, vicdan ve hukuk açısından bize
ıstırap vermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizler, vatandaşın sağlıklı,
güvenli konutlarda, geleceğinden emin bir şekilde hayatını
devam ettirebileceği yarınların umudunu vermek zorundayız.
Gecekondu bölgelerinde yapılan
bütün saha araştırmaları ve gözlemlerden bazı detaylar
vermek istiyorum:
1) Gecekondu nüfusunu, kırsal
bölge ve köylerden şehirlere göç edip gelen insanlar teşkil
etmektedir.
2) Bu insanlar, geldikleri bölgelerde
daha çok tarıma dayalı işlerde çalıştıkları
için, vasıfsız işçi özelliği taşımaktadırlar.
3) Gecekondu aileleri, şehir
ve bölgelere göre, meslek bakımından farklı hususiyetler
göstermektedirler. Örneğin, İstanbul'da, Zeytinburnu gecekondu
bölgesi aile reislerinin genelde işçi olduğu yapılan
araştırmalarla belirlenmiştir.
4) Gecekonduda yaşayan ailelerin
yüzde 63'ünün çekirdek, yüzde 25'inin geleneksel aile özelliğine
sahip olduğu tespit edilmiştir.
5) Gecekondu ailelerinde ebeveynler,
genel olarak ilkokul mezunudur. Bu tip ailelerde eğitime bakış
gelenekseldir.
6) Çocuklarını zorla
okutmak isterler. Ancak, çoğu zaman, bu istek gerçekleşmez.
7) Ekonomik durum iyileştikçe,
lüks ve gösterişe yönelim artmaktadır.
8) Kitap okuma oranı yüzde
5'tir. Meslek seçiminde anne ve baba mesleğinin önemli bir etkisi
yoktur.
9) Çocukların yüzde 47'si kendi
isteğiyle mesleğini belirlemektedir.
10) Gecekonduda yaşayan ailelerin
çocuklarının yüzde 10'u kaymakam, savcı ve hâkim olmayı;
yüzde 68'i doktor, mühendis ve avukat olmayı istemektedir.
Görülüyor ki, çocuklar serbest
meslek sahibi olmak istiyorlar. Bu meslekleri tercihlerinde mesleğin
prestijini ve yüksek gelirini, etkileyici faktör olarak ifade edebiliriz.
11) Gecekondularda yaşayan
181 çocuktan ancak 4'ü üniversite eğitimi alabilmektedir.
12) Bazı gecekondu mahalleleri,
zamanla, suç üreten merkezlere dönüşmüştür.
Tüm bu faktörler göz önünde bulundurularak
çözüm üretilmesi gerekmektedir.
Anavatan Partisi olarak önerimiz:
Hâlen işgal altında bulunan hazineye ait araziler üzerindeki
gecekondular, belli bir program içinde boşaltılmalıdır.
Gecekondu sahiplerine birkaç yıl süreyle kira yardımı
yapılmalı ve yeni imar düzenlemelerini yaparak, çağdaş
konutlar ve kültür alanları, spor sahaları ve okullar kazandırılmalı
ve gecekondularda yaşayan aileler, bu şekilde, yaşanabilir
ortamlarda konut sahibi yapılmalıdır. Kalan daireler
ise satılarak TOKİ'ye gelir yaratılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, gecekondulaşma,
sağlıklı ve planlı yapılaşmanın önündeki
en büyük engeldir.
Gecekondular, vatandaşımızın
sağlıklı koşullarda yaşamasını,
gençlerimizin sağlıklı koşullarda yetişmesini
engelleyen en büyük etkendir.
Japonya'da 8,3 şiddetinde deprem
olduğunda kimsenin burnu kanamazken, ülkemizde 6 şiddetinde
depremlerde bile birçok can kaybı olması, hâlâ, vatandaşımıza,
sağlıklı ve güvenli barınma olanağının
sağlanmadığı manasına gelmektedir.
Bu nedenle, gecekondulaşmanın
ve çarpık yapılaşmanın ve salaş kentleşmenin
önlenmesi gerekmektedir.
Bunun önlenebilmesi için de, öncelikle,
Hükûmette ve bu tedbirleri alacaklarda bu bilincin oluşması
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakan Tayyip Erdoğan, 1986 yılında, Sultanbeyli'de
ormanlık araziye kaçak villa yaptırmaktan dolayı yargılanmış
ve Kartal 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından "devlet ormanından
açma yaparak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Sayın
Başkan, bir de sözümü kesmiştiniz, onu da dikkate alırsanız
Bir üç dakika verir misiniz Sayın
Başkan?
BAŞKAN - Bugün, gelenek değişti,
hep pazarlıkla gidiyor işler.
Buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) -
Sağ olun Başkanım.
gecekondu inşa ettiği"
gerekçesiyle 1990 yılında on ay hapis cezasına çarptırılmış
ve bu ceza paraya çevrilmiştir, diye ana muhalefet partisi yöneticileri
tarafından defalarca gündeme getirilmiştir.
Eğer bunlar doğruysa, villa
inşaatını hukuka uygun olarak yapmayan bir Başbakan
ve onun iktidarının gecekondu önlemede ne kadar başarılı
olabileceğini tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek.
Değerli arkadaşlar,
başka bir noktaya geçmek istiyorum. Tabii, biz, bu yasa tasarısı
üzerinde görüşme yaparken kadrolaşma olduğunu da söylüyoruz,
ama kimse bize inanmıyor. Ama, elimde bir belge var. Ben, bu belgenin
bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben, bunu,
bir soru önergesiyle Meclise taşıdım. Milliyet gazetesi
köşe yazarı Sayın Melih Aşık da bunu yazdı,
kendilerine teşekkür ediyorum.
Bakın "EİEİ'de aile
saadeti" diyor.
"Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünde,
gelinler, kızlar, oğullar, yeğenler bir arada çalışıyor.
İşçilerden Nermin Seda Büyükmıhçı, Genel Müdür Kemal
Büyükmıhçı'nın gelini, Timur Ulaş ise yakını.
EİEİ'nin genel müdür yardımcıları Çağlar'ın
dört yakını, Gürbüz'ün kayınbiraderi, Personel Dairesi
Başkanı Değirmencioğlu'nun kızı ile birçok
yöneticinin yakını da aynı kurumda işe alındı."
Devam ediyor: "EİEİ'nin
diğer bir Genel Müdür Yardımcısı Atilla Gürbüz'ün
kayınbiraderi Adem Doğan ile bir başka yakını
Aykut Doğan'ı işe aldırdığı öğrenildi.
Personel Daire Başkanı Süha Değirmencioğlu'nun
ise kızı Tuba Değirmencioğlu ile yakını
Alper Oltulu'yu işe aldırdığı tespit edildi.
Strateji Daire Başkanı Murat Dalgıç da kızı
Elif Dalgıç'ı kendi kurumunda işe yerleştirdi
"
BAŞKAN - Sayın Doğan,
son cümlenizi
Üç dakikanız oldu zaten
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bir
başka maddede bu konuya devam edeceğiz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) -
Ben, konuyu, zaten aziz milletimizin ve yüce Meclisin dikkatlerine
arz ettim. Takdir aziz milletimizindir, sizlerindir.
Bana bu fırsatı veren
başta Sayın Başkanıma teşekkür ediyorum, sizleri
de saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Doğan.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP YILDIRIM
(Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1266 sıra sayılı Gecekondu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında AK
Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu Kanun Tasarısı ile
-775 sayılı Gecekondu Kanunu'nu uygulama yetkisinin TOKİ'ye
devredilmesine dair kanun tasarısının tüm maddelerini
özetleyecek olursak- 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nda Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına verilen yetki ve görevlerin
Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca kullanılması
için gerekli düzenlemeler yapılmakta ve 775 sayılı Gecekondu
Kanunu'na ek ve geçici maddeler eklenmektedir. Ayrıca, 775 sayılı
Gecekondu Kanunu'nda değişiklik yapan 3414 sayılı
Kanun'un geçici 1'inci maddesi, uygulanabilirliği kalmayacağından,
yürürlükten kaldırılmakta; 3414 sayılı Kanun'un
4'üncü maddesinde, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
verilen yetkinin TOKİ Başkanlığına devredilmesinin
düzenlemesi yapılmaktadır.
Bilindiği gibi, halkımızın,
özellikle dar gelirli olanların konut problemlerinin çözülmesi,
dolayısıyla, düzenli ve sağlıklı kentleşme,
hükûmetimizin de öncelikli konuları arasında yer almaktadır.
Çünkü, bu husus, sadece fiziki bir ihtiyacın karşılanmasıyla
sınırlı olmayıp birçok sosyal problemin de çözümünü
beraberinde getirecektir.
775 sayılı Gecekondu Kanunu
hükümleri uyarınca, dar gelirli ve konutsuz vatandaşlarımızın
ucuz konut sahibi olmalarının sağlanması ve gecekondulaşma
eğilimlerinin ortadan kaldırılması amacıyla,
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığınca, ülke genelinde, belediye
ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında
çeşitli uygulamalar yürütülmüş ve hâlihazırda da yürütülmektedir.
775 sayılı Kanun'da, uygulamaların yürütülmesi için
öncelikle finansman kaynağının mevcut olması öngörülmüştür.
Bu bağlamda, 775 sayılı Kanun'un 14'üncü maddesi uyarınca
oluşturulan Gecekondu Fonu kaynakları 2000 yılına
kadar kullanılmış, ancak söz konusu fon 23/5/2000 tarihli
ve 4568 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesine Dair Kanun'la
tasfiye edilerek bütün varlıkları Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı adına açılan gecekondu gelir
hesabına devredilmiştir.
Bu durumda, bir yandan Bayındırlık
ve İskân Bakanlığınca Kanun'un uygulanmasına
devam edilirken, diğer taraftan uygulamanın finansman kaynağı
olan fonun tasfiye edilerek gelir hesabı şeklinde Toplu Konut
İdaresi Başkanlığına devredilmesi, 775 sayılı
Gecekondu Kanunu'nun uygulamalarını Bakanlık
açısından son derece zor ve sağlıksız bir duruma
getirmiştir. Fonun tekrar elde edilmesine yönelik çabalar, ilgili
kurumların olumsuz görüşleri üzerine akim kalmıştır.
Bu durum, finansman kaynağının ve 775 sayılı
Gecekondu Kanunu'nun uygulama yetkilerinin aynı kurumun idaresi
altında toplanmasını kamu adına zorunlu kılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Toplu Konut İdaresi Başkanlığının
kanunlara dayalı olarak üstlendiği misyon dikkate
alındığında, planlı arsa ve konut üretimine
yönelik faaliyetleri ile gecekondulaşmanın önlenmesine
yönelik faaliyetlerin tek merkezden ve hizmet bütünlüğü
sağlayacak şekilde yürütülmesinin ülkemiz için daha yararlı
olacağı ve bu nedenle, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığınca yürütülen 775 sayılı
Gecekondu Kanunu kapsamındaki faaliyetlerle ilgili yetkilerin
Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devredilmesinde
kamu yararı olduğu şüphesizdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamunun yararına olan durumlarda kamu kurumları
arasında yetki devredilmesi veya benzer yetkilerin aynı
kurumda toplanması, yetki devreden ve yetki üstlenen kurum yöneticileri
açısından, kamu menfaatinin gözetilmesi hususunda ciddi
bir göstergedir. Kamu hizmetlerinin etkin ve sağlıklı
bir şekilde yerine getirilmesi, zaman içerisinde, birtakım
yetki devirleri ve yeni kurumlar ihdas edilmesinin gerekliliği
de aşikârdır.
Bu tasarı, ülkemiz için önem
arz etmesi ve halkımızı yakından ilgilendirmesi
nedeniyle, basın tarafından da tasarının her
aşaması yakından takip edilmiş, olumlu ve iyi bir gelişme
olarak, müteaddit defalar haber yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıyla, 775 sayılı Gecekondu
Kanunu uygulamalarına Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca
devam edilmesi öngörülmektedir. Bu şekilde, yönetimde birliktelik
sağlanarak, öncelikle plansız yapılaşma ve gecekondulaşmanın
önlenmesi ve Hükûmet Programı'nda önemle bahsi geçen, ülkemizde
inşaat sektörünün teşvik edilerek, hızla artan konut
talebinin hızlı ve planlı bir şekilde karşılanması
hedeflenmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı incelendiğinde, 775 sayılı
Gecekondu Kanunu uygulamalarına TOKİ Başkanlığınca
devam edilmesi, böylelikle, yönetimde birliktelik sağlanarak,
plansız yapılaşma ve gecekondulaşmanın önlenmesi
hedeflenmektedir.
Ülkemizin yaşadığı
hızlı nüfus artışı ve hızlı kentleşme
sebebiyle, sorunların çözülmesi ve üretimin artırılarak
işsizliğin azaltılması amacıyla 1984 yılında
TOKİ Başkanlığı kurulmuştur. TOKİ,
Fonu'ndan sağladığı imkânlarla ülkemizde konut politikalarını
belirlemiş, pek çok konuta kredi yoluyla finansman desteği
sağlamış ve kendi arsaları üzerinde önemli sayıda
konut inşaatını tamamlamıştır. Son derece
önemli ve zor bir görev yüklenen TOKİ'nin âdeta bir konut bankasına
dönüşen çalışmaları takdirle karşılanmaktadır.
Kuruluş Yasası'ndaki sorumluluklarına
ek olarak, bu tasarı ile gecekondu sorununun çözümü gibi büyük
bir projeyi de TOKİ üstlenmektedir.
Ayrıca, kentsel dönüşüm
projelerini uygulayan başta İstanbul, Ankara Büyükşehir
Belediyesi, bu projelerini TOKİ Başkanlığıyla
birlikte başarıyla yürütmektedir. TOKİ Başkanlığı,
büyükşehir belediyeleri ve birçok belediyelerle birlikte
toplu konut, gecekondu alanlarının iyileştirilmesi
alanlarında birçok projeler yapmışlar, planlamışlar,
uygulamalarıyla üstün başarı elde etmiş, edilmeye
de devam etmektedir.
TOKİ, Türkiye'de marka olmuş,
hatta dünyada marka olma yolundadır, profesyonel bir kurum olarak
çalışmalarını sürdürmektedir. 2002 yılı
sonuna kadar, yani on dokuz yılda -bakın, buraya dikkatlerinizi
çekiyorum- TOKİ, 43.145 konut yaptırmış. Bakınız,
1 Ocak 2003 tarihi ile 1 Ocak 2007 tarihi arasında, yani dört
yılda, TOKİ, 81 ilde, 267 ilçede, 628 şantiyesinde, 225
bin konut başlatmıştır ve bunların yüzde 70 ve
80'i teslim edilmiş; 2007 yılı sonu itibarıyla da bu
konut adetleri 250 bin adede ulaşacaktır.
Bu konutlar yapılırken,
elbette ki sosyal tesisler de unutulmamış; bu konutlar yapılırken,
250 okul, 200 ticaret merkezi, 43 spor salonu, 35 kütüphane, 47
sağlık ocağı, 161 ibadethane yapılarak yoluna
devam etmektedir.
İşte, bunun için diyoruz
ki, nereden nereye. Biraz önce konuşan arkadaşlarımızca,
TOKİ'ye, hak etmedikleri şekilde, hizmet yapmadığı
ve aynı zamanda gelir durumu yüksek olan insanlara konut yaptığı
iddiaları çerçevesinde bazı konuşmalar yapılmış;
ama dört yılda yapılan 225 bin konut, on dokuz yılda yapılan
ise 43.145 konut. İşte, nereden nereye geldiğimizin
göstergesi.
Yapılan bu konutların
teslimleri ise öyle, yıllarca değil. Depremde, selde veya
kaymalar neticesinde evlerinden, konutlarından olan vatandaşlarımızın,
konutları hâlâ yapılmayan, Türkiye genelinde yapılmayan,
birçok yerde, konut var. Bunlar, yeni yeni, TOKİ marifetiyle yapılmakta;
Afet İşlerinin üstün çalışması ve TOKİ
iş birliğiyle birlikte bu konutların yapımına
da bizim Hükûmetimiz zamanında yapılmaya devam edilmektedir.
İşte, bu konutların, yapılan bu konutların
teslim süresi işi on altı aydır. Ödemesi ise: Bunların
ödemesi on, on beş ve yirmi yıl vadeli olarak yapılmaktadır.
Evet, "Ayinesi iştir kişinin,
lafa bakılmaz." sözü, ne kadar, TOKİ'nin yaptığı
bu icraatla ortaya çıkıyor. Evet, dört yıllık bilançosu,
işte ortada; on dokuz yıllık geçmiş ise ortada. TOKİ'nin,
bu kanunun çıkmasıyla da üstleneceği misyonu çok iyi
ve başarılı bir şekilde yürüteceğinden
şüphemiz yoktur.
TOKİ, iddia edildiği gibi,
üst gelir grubuna konut yapan bir kuruluş değil, aksine,
dar gelirli toplum kesimine konut yapıp kira öder gibi halkımızı
ev sahibi yapmaktadır. Başta, büyükşehir belediyelerimiz
ve tüm belediyelerimiz ve bunların arasında en önemli öncülüğü
yapan Ankara Büyükşehir Belediyemiz Başkanı Sayın
Melih Gökçek'in ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanımız
Kadir Topbaş Bey'in TOKİ'yle birlikte yapmış oldukları
toplu konutları ve bu kentsel dönüşüm projeleri de
Dar gelirli
vatandaşlarımızı memnun ederek, davul zurna çalınarak
yıkımlar yapılıyor, çarpık yapılaşma
yıkımları yapılıyor, yeni konutlarına
da o coşku ve şenlik içerisinde giriliyor.
İşte, bizim anlayışımız
ortadadır. "Halkı ezmek değil, halka hizmet"
düsturumuzdur. Halkımız da bu durumu görmekte ve başarılarımızın
ve çalışmalarımızın, memnunlukla, bu şekilde
yürüdüğünü halkımız çok iyi bilmekte ve bize desteğini
devam ettirdiği açıkça ortadadır.
Bizim parolamız "İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın." ilkesidir. TOKİ
Başkanlığını ve başta Sayın Başkan
olmak üzere tüm çalışanlarını kutluyor, başarılarının
devamını dilerken, bu kanunun TOKİ'ye ve tüm halkımıza
hayırlı olmasını diler; bu vesileyle, hepinizi,
AK Parti Grubu adına saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Yıldırım.
Tümü üzerinde, şahsı
adına, Bartın Milletvekili Sayın Asım Kulak. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ASIM KULAK (Bartın) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı tarafından hazırlanan
ve Bakanlar Kurulumuz tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan 1266 sıra sayılı
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarı, hâlen Bayındırlık ve İskân Bakanlığımız
tarafından yürütülen 775 sayılı Gecekondu Kanunu
kapsamındaki faaliyetlerin, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
devredilmesini öngörmektedir. Bu tasarıyla gecekondulaşmanın
önlenmesi, gerekli olan sosyal konutların üretilmesi, kentsel
dönüşüm projelerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi,
kısacası, yaşadığımız şehir dokularının
çağdaş ve sağlıklı bir şekilde, yeniden düzenlenmesi
amaçlanmaktadır.
Planlama, hayatımızın
her alanında çok büyük önem arz etmektedir. Özellikle, son
yıllarda dünyamızda yaşanan ekonomik ve sosyal gelişmelere paralel olarak
ülkemizde de kırsal kesimden büyük şehirlerimize doğru
göç hareketi başlamıştır. Göç kararının
temelinde yatan düşünce, yaşam kalitesinin artırılmasıdır.
Terör ve iş bulabilme, eğitim, kısacası, daha iyi
yaşam maksadıyla insanlarımız göç etmektedir.
Göç olgusu, şehirlerimizin yapılanmasını olumsuz
etkilemekte, gecekondulaşma eğilimlerini süratle artırmakta,
şehirlerimizin orta ve uzun vade planlamalarını olumsuz
etkilemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1984 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde,
Birleşmiş Milletler HABITAT gündeminde ve Anayasamızın
57'nci maddesinde konutun bir insan hakkı olduğu, herkese yeterli konut üretiminin gereği,
devletin, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını
gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyaçlarını
karşılayacak tedbirleri almasını ve toplu konut
projelerini desteklemesi gereğini önemle ifade etmektedir.
Anayasa'mızda belirtilen bu hususun gereği olarak "insan
hakkı" olarak belirtilen konut ihtiyacının karşılanabilmesi
maksadıyla toplu konut üretimine önem ve öncelik verilmesi hususu
AK Parti Acil Eylem Planı'na alınmış ve başarıyla
hayata geçirilmektedir.
Bu vesileyle, kanunun hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Kulak.
İzmir Milletvekili Sayın
Erdal Karademir. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın tümü üzerinde şahsım
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun
tanım ve kapsamı, "Mevcut gecekonduların ıslahı,
tasfiyesi, yeniden gecekondu yapımının önlenmesi
ve bu amaçlarla alınması gereken tedbirler hakkında bu
kanun
" olarak açıklanmıştır.
Bu Kanun'un temeli, dar gelirli vatandaşı
konut sahibi yapmak, kendi evini yapacak yurttaşlarımıza
da ucuz konut sağlamaktır. Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının bugünkü yapısı,
bütçesi, ödenekleri ve kadrosuyla bu Yasa'yı yaşama geçirmesi
zor görülmektedir. Bu nedenle, bu Yasa'nın TOKİ tarafından
yürütülmesi doğru görülmektedir. Ancak, TOKİ'nin, Gecekondu
Kanunu'nun temel mantığı ve amaçlarını yerine
getirmesi pek mümkün gözükmemektedir.
TOKİ, Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarıyla birlikte birkaç sosyal konut amaçlı
projenin dışında lüks konut üretimine girişmiş,
arsa satışı yoluyla ya da kat karşılığı
yoluyla kendine özgü yöntemler geliştirmiştir. Oysa, devletin,
arsa ve konut politikası, çağdaş ülkelerde olduğu
gibi, halkın paraca ulaşabileceği ve satın alabileceği,
kiralayabileceği sosyal konutlar üretmektir. Bu anlamda, Toplu
Konut İdaresinin görevi de, sadece konut üretmek değil,
ucuz konut veya sosyal konut yapmak olmalıdır. Ancak, AKP
İktidarının niyeti, ucuz konut, yani diğer bir deyimle
sosyal konut yapmak değildir. Bu anlamda TOKİ'nin asıl
amacı, dar gelirliye ucuz arsa veya konut üretmek yerine
Oysa
775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun nasıl uygulanacağını
Bu yasayla, hepimizin karşısında soru işaretleri
doğurmaktadır. Çünkü, TOKİ, parası olanın satın
alabileceği konut politikasını uygulamaya sokmuştur.
TOKİ Kanunu ve bu politikasına dahi uygun olmayan hasılat
paylaşımlı gelir esasına göre konut üretilmesi
ve vatandaşa satışı, 775 sayılı Kanun kapsamında
uygulanacak mıdır? TOKİ'nin elinde bulunan arsa ve arazileri
inşaat şirketlerine satarak, şimdiye kadar izlenen
sosyal konut politikasına son vermiş ve mevcut piyasa mekanizmalarının
içine itmiştir. Dar gelirli yurttaşlarımızın
sağlıklı koşullar içinde konut edinme şansı
ortadan kalkmıştır. Konut ihtiyacı olan yurttaşlarımız,
piyasanın insafına terk edilmiştir. 775 sayılı
Kanun'un bu anlayışla yürütülmesi önlenmelidir. Bu konular
Bayındırlık Bakanı Sayın Özak tarafından
da bu kürsüden ifade edilmelidir.
Değerli arkadaşlarım,
Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan'ın 3/1/2007 tarihinde
ulusal basınımızda yer alan açıklamaları, TOKİ'nin
arsa satışı yoluyla ya da gelir paylaşımı
modeliyle sürdürdüğü ve özel sektör tarafından üst gelir
gruplarına yönelik gerçekleştirdiği konut üretiminin
Kanun'daki amaçlarına aykırı olduğunun en yetkili
ağzından kamuoyuna ilanıdır. Geçtiğimiz
yıllarda, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun, TOKİ
faaliyetleriyle ilgili hazırladığı raporda, TOKİ'nin,
gelir paylaşımı modeliyle, İstanbul, İzmir
ve Ankara'da -başta- olmak üzere, konut üretilmesini amaçlayan
ihalelerde, firmaların tekliflerini idareye bırakacakları
paylar üzerinden hazırladıkları, ihale sonuçlandığında,
geçmiş yıllarda yüzde 50 üzerindeki TOKİ paylarının
artık yüzde 25, yüzde 30 civarına çekildiğinin ortaya
çıktığı anlaşılmaktadır. Bunu, son
günlerde İzmir-Karşıyaka-Bostanlı'da TOKİ'nin
yaptırmak istediği ve müteahhitlere devretmek istediği
ihalelerde görmek kamuoyunda da bol bol görüşülmektedir.
TOKİ yetkilileri müteahhitlerini
ararken, yüzde 50, yüzde 60, kat karşılığında
olabilecek yerleri yüzde 30'la vermeyi öngörüyor. Ama, aradaki farkın
nakit olarak farklı kaynaklara aktarılması söylemleri
kamuoyunda söz konusudur. Sanıyorum, Türkiye'nin her yerinde
bu yöntem uygulanmaktadır.
Yine, başkanlığını
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar'ın yaptığı
Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
AŞ'nin 2003-2004 yıllarında gerçekleştirdiği
kat karşılığı arsa projelerinde 1,1 milyar
YTL tutarındaki kamusal servetin müteahhit firmalara örtülü
kazanç olarak aktarıldığı da öne sürülmektedir.
2 Aralık 2005 tarihli Hürriyet
gazetesinde yer alan habere göre, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunun, yedi ayrı projeyi inceleyerek, her birinde farklı
usulsüzlükler saptadığına yer vermiştir.
Denetleme Kurulunun raporunda,
projelerin "kaynak geliştirme projeleri" adı altında
aceleyle ihale edilmesi eleştirilmiş, firmaların daha
inşaat aşamasında satış yaparak otofinansmanın
sağlandığı vurgulanmıştır. Söz konusu
raporda, başkanlığını TOKİ Başkanı
Erdoğan Bayraktar'ın yaptığı Emlak Gayrimenkul
Yatırım AŞ'nin hasılat paylaşım modeliyle
ihale edilen projelerde gerçekleştirdiği mevzuata aykırı
usulsüz işlem ve ihmal sonucunda, şirketin kamusal varlıklarının
emsallerine göre bariz şekilde düşük fiyatlar uygulanmak
suretiyle elden çıkarıldığı, bu şekilde,
Sermaye Piyasası Kanunu'nun 15'inci maddesi kapsamında,
şirketin mal varlığında ve kârlarında azalmaya
yol açtığının tespit edildiği vurgulanmıştır.
Söz konusu projelerde kamu zararı, o günün rakamlarıyla,
774 trilyon lira olarak hesaplanmıştır. Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulunun raporu da göstermektedir ki, TOKİ,
dar gelirliye konut yapmak yerine müteahhitleri zengin etmekte,
hazine arazilerine lüks konutlar yapıp satmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
775 sayılı Gecekondu Kanunu kapsamında hazine arazileri
bedeli karşılığında verilmekteydi. Oysa,
2985 sayılı Toplu Konut Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle,
TOKİ'nin, hazineye ait arazilere, bağlı bakan ve Maliye
Bakanının teklifi ve Başbakanın onayıyla bedelsiz
sahip olması sağlanmıştır. Böylece, TOKİ,
kamu arsa ve arazilerini gerekli gördüğü takdirde bedelsiz
temin etme hakkına sahip olmuştur. Esasen Anayasa'nın
devlete verdiği görevler doğrultusunda, TOKİ'nin
asıl amacı ülkenin arsa ve konut ihtiyacını karşılamak,
ucuz ve sosyal konut üretmektir. TOKİ'nin amacı, asla kâr amacı
gütmek olmamalıdır. TOKİ'nin görevi, dar ve orta gelirlilere
altyapılı, imarlı arsa ve toplu konut kredisi desteğinde
bulunmaktır. TOKİ'nin dar gelirliler için yaptıkları
konutların göstermelik olduğu görülmüştür. Bu amaçla
sınırlı olarak yaptıkları konutların dağıtımını
da AKP'li belediyeler aracılığıyla gerçekleştirmiş,
insanların barınma ihtiyacını siyasete alet etmiştir.
Sayın Unakıtan'ın 3
Ocak 2007 tarihli ulusal basınımızda yer alan habere göre,
geçtiğimiz ay Maliye Bakanlığının TOKİ'ye
gönderdiği yazıda, TOKİ'ye arsa üretimi ve toplu konut
yapımı amacıyla devredilen arazilerin hiçbir şekilde
üçüncü kişilere satışının yapılamayacağı
belirtilerek, "ihaleler hemen iptal edilsin" uyarısında
bulunulmuştur. Sayın Unakıtan, bu açıklamasıyla,
TOKİ'ye satılan veya bedelsiz devredilen taşınmazların
kanundaki amaçlarına aykırı kullanımlara konu
edildiğini de bir şekilde teyit etmektedir. Otuz beş
yılda 300 milyon metre kare arsa temin eden Arsa Ofisinin bu arsalarının,
AKP Hükûmetinin, bir gecede TOKİ'ye devredilmesinden sorumlu
Maliye Bakanı, bu uyarıyı yapmak için, niçin koca bir
dört yıl beklemiştir? Ayyuka çıkan Yüksek Denetleme Kurulu
raporlarından sonra bu duyarlılığı göstermesi
de çok inandırıcı değildir.
6/2/2007 tarihli Vatan gazetesinde
yer alan bir haber, TOKİ'nin, bildiğini okumaya devam ettiğini
de ortaya koymaktadır. Unakıtan'a rağmen TOKİ 293
arsayı satışa çıkarmıştır. Söz konusu
haberde, Maliyenin ısrarına rağmen TOKİ, İstanbul,
Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Gaziantep ve Adana'daki toplam
293 arsayı satışa çıkarmış, arsaların
muhammen toplam bedeli 230 milyon 390 bin YTL değerindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
bu arazilerin en önemlileri, 67 milyon 51 bin YTL ile, Bakırköy
Belediyespor'un Şenlikköy'deki kullandığı gayrimenkuldür.
Diğeri, Mavişehir'in devamı olan İzmir Karşıyaka'da
38,5 milyon YTL muhammen bedelli, 32 bin 104 metre kare alanlı ve
yine, Çiğli'de 15,5 milyon YTL tahmini bedelli, 19 bin 448 metre
kare alanlı arsalar önemlileri arasındadır. Yine, Ankara'da
Etimesgut'ta 318 bin metre kare alanlı, konut imarlı, tarla
olarak satışa sunulmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
yine, bu haberlerde, TOKİ'nin, Başbakanlık, Bayındırlık
ve İskân ile Maliye Bakanlığına birer yazı göndererek
"Kanun gereği, hazine, belediye, özel idare, Vakıflar
Genel Müdürlüğünün mülkiyetindeki arazi ve arsaların satış
muamelesine tevessül etmeden önce, idarenin görüşünün
alınması gerekliliği" yer almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla) -
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Efendim, lütfen, teşekkür
eder misiniz.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) -
Görüldüğü üzere, TOKİ, dar gelirliye arsa ve konut üretiminin
ötesinde, AKP Hükûmeti eliyle aldığı arazileri pazarlamaktadır.
Dolayısıyla, bu yasayla, TOKİ'nin ve AKP İktidarının,
Türkiye'deki gecekondu sorununun çözümü yönünde ciddi katkı
koyacağını hiç düşünmüyorum. Çünkü Türkiye'de,
başta Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, daha 2003 yılında
bir toplantıda şunu söylemiştir: "Ben, kaçak, ruhsatsız
ve imarsız konutta oturuyorum." diyerek, Türkiye'deki gecekonduyu
veya kaçak yapılaşmayı destekleyen bir anlayışa
sebep olmuştur. Yine -Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
1994'ten bu yana İstanbul'daki belediyeyi de yönetmesi- Adalet
ve Kalkınma Partisinin ideolojisiyle yönetilen -uzun süreden
beri yönetilen- İstanbul'da gecekondu sayılarında
azalma olmamış, aksine de artmıştır.
Yine, bu yasada bir çelişki
vardır ki, ona değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Bayındırlık
Komisyonumuzdan Dönüşüm Alanları Kanunu Tasarısı
geçmiştir. Burada, Türkiye coğrafyasının, askerî
alanlar hariç tüm alanlar dönüşüm alanı kapsamına
alınmakta idi. Ama, Komisyonda TOKİ arazilerinin dönüşüm
alanları kapsamının dışında tutulması
da, AKP İktidarının gecekonduya hangi bakış
tarzıyla baktığının da ayrı bir göstergesidir
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Karademir.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
GECEKONDU
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı
Gecekondu Kanununun;
a) 5 inci, 8 inci, 13 üncü, 16
ncı, 19 uncu ve 28 inci maddelerinde yer alan "İmar ve
İskân Bakanlığının" ibareleri "Toplu
Konut İdaresi Başkanlığının",
b) 7 nci, 13 üncü, 16 ncı, 17
nci, 20 nci, 24 üncü, 27 nci, 31 inci ve 35 inci maddelerinde yer alan
"İmar ve İskân Bakanlığınca " ibareleri
"Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca",
c) 7 nci, 19 uncu, 31 inci ve 36
ncı maddelerinde yer alan "İmar ve İskân Bakanlığı"
ibareleri "Toplu Konut İdaresi Başkanlığı",
ç) 16 ncı maddesinde yer alan
"İmar ve İskân Bakanlığına gönderilir. Bakanlıkça"
ibaresi "Toplu Konut İdaresi Başkanlığına gönderilir. Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca", "adı geçen Bakanlık"
ibaresi "Toplu Konut İdaresi Başkanlığı",
d) 20 nci maddesinde yer alan
"adı geçen Bakanlığa" ibaresi "Toplu Konut
İdaresi Başkanlığına", "Bakanlık"
ibaresi "Toplu Konut İdaresi Başkanlığı",
e) 24 üncü maddesinde yer alan
"adı geçen Bakanlıkça" ibaresi "Toplu Konut
İdaresi Başkanlığınca"
f) 26 ncı maddesinde yer alan
"Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca"
ibareleri "Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca",
g) 29 uncu maddesinde yer alan
"İmar ve İskân Bakanlığının veya bu Bakanlıkça"
ibareleri "Toplu Konut İdaresi Başkanlığının veya anılan Başkanlıkça",
ğ) 31 inci maddesinde yer alan
"ve bu Bakanlığın izni ile" ibaresi "ve bu
Başkanlığın izni ile", "adı geçen
Bakanlıkça" ibareleri "Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca",
h) 35 inci maddesinde yer alan
"İçişleri ile İmar ve İskân Bakanlıkları"
ibaresi "İçişleri Bakanlığı ve Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı",
ı)
Ek 2 nci maddesinde yer alan "Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına" ibaresi "Toplu Konut
İdaresi Başkanlığına",
şeklinde değiştirilmiş,
36 ncı maddesinde yer alan "kanunun yayımı tarihinden
itibaren 6 ay içinde" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Kemal Kumkumoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Gecekondu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıyla, 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nda Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına verilen yetkiler TOKİ'ye
devrediliyor.
775 sayılı Gecekondu Yasası
ne diyor? 775 sayılı Gecekondu Yasası, esas itibarıyla
gecekondulaşmayı engellemek ve dar gelirli vatandaşlarımıza
ucuz konut edindirmek üzere hazırlanmış, oluşturulmuş
bir düzenleme. Yani, Türkiye'nin ciddi bir gecekondu meselesi var,
bu çok önceden bu yana fark edilmiş, bununla ilgili yasal düzenlemeler
yapılmış ve bununla ilgili belirli bakanlıklara,
belediyelere ve özellikle Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
belirli sorumluluklar verilmiş.
Önce şuradan bakalım: Bugün
geldiğimiz noktada, bu problemi, ister Bayındırlık
ve İskân Bakanlığıyla çözmek durumunda olan ister
belediyeler aracılığıyla çözmek durumunda olan
iktidar, Hükûmet, gecekondu meselesine nasıl bakıyor?
En tepeden bakalım. Sayın
Başbakan, gecekondular için "Bunlar büyük şehirlerin
etrafındaki urdur." içerisinde yaşayanlar için de
"Bunlar işgalcidir." diyor.
Değerli arkadaşlar, ben,
buradan Sayın Bakana sormak istiyorum mesela, Hükûmet adına
burada bulunduğu için.
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Bakan dinlemiyor, Bakan telefonda!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Şimdi, eğer bir Başbakan, yani bütün bu uygulamaların
başında olan kişi, eğer gecekondular için
"ur", gecekonduda yaşayanlar için de "işgalci"
diye bir ifade kullanıyor ise, şimdi, bu anlayışın,
ister TOKİ'ye devretsin ister Bayındırlık Bakanlığında
kalsın ister Başbakanlığa bağlansın, gecekondu
meselesine ilişkin, doğru, sağlıklı bir çözüm
getirebilmesi, üretebilmesi mümkün müdür? Yani, gecekondu gerçeğini,
sadece, gecekonducuları, işgalci, iştahı kabarmış,
doymaz, bitmek tükenmek bilmez bir anlayışla arazilere saldıran
insanlar olarak değerlendirip, bunları işgalci diye
gören bir anlayışla eğer gecekondu meselesine Türkiye'de
bir iktidar bakarsa, o iktidarın bu sorunu çözmesi mümkün müdür?
Gerçi sıralarda kimse kalmamış, ama iktidar partisine
mensup, çok sayıda, belediye başkanlığı yapmış,
sosyal güvenlik kurumlarında çalışmış, valilik,
kaymakamlık yapmış, şimdi de milletvekilliği
yapan arkadaşlarımız var.
Şimdi, ben, buradan, daha sonraki
konuşmalarda belki konuşacak olanlara da sormak isterim:
Türkiye'de sanayileşmeyle birlikte, kırdan kente doğru
yapılmak zorunda olan, çünkü, sanayinin işçi ihtiyacını
karşılamak üzere yapılmak zorunda olan nüfus hareketini,
nüfus göçünü, hâlâ devam etmekte olan nüfus göçünü karşılamak
üzere sosyal konut üretmek, hiç olmazsa arsa üretmek anlamında
iktidarların veya belediyelerin bir politikası olmuş
mudur? Hayır. Ee, peki, büyük şehirlere, bu işçi ihtiyacını
karşılamak üzere, tarımda istihdamın, artık,
orada yaşayanları besleyemez hâle gelmesi nedeniyle de
tetiklenen bu göç nedeniyle büyük şehirlere gelen insanlar nerelerde
yaşayacaklar? Bir çözüm bulunmuş, gecekondularla insanlar
bu işleri çözmüşler. Önce, birkaç briketle, eskicilerden
aldıkları tahta kapılarla, pencerelerini naylonlarla
kapattıkları gecekondularını yirmi yıl,
otuz yıl boyunca dişinden tırnağından, çoluğunun
çocuğunun rızkından, nafakasından kestikleriyle,
her birisi belki de normal bir daireden daha pahalıya onlara
mal olan, ama toplu olarak eline geçmediği için, ancak bir gecekonduyu
ıslah ederek yapabildikleri binalarda bu insanlar yaşamaya
çalışıyor. Milyonlarca insan ve bu milyonlarca insan
için bir zorunluluktan ötürü, böyle bir konutta barınma zorunda
bıraktığımız insanlarımız için bu ülkenin
Başbakanı "Onlar işgalcidir. Oturdukları binalar
da büyük kentlerin etrafındaki urlardır." diyor.
Şimdi, biz, gecekondu meselesini TOKİ'ye devrediyoruz ve
diyoruz ki: "TOKİ bu işleri halledecek."
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle, bu zihniyet değişmeden Türkiye'de gecekondu
meselesi çözülemez.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Bakan dinlemiyor seni!
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Sayın
Bakan, sohbeti bırak da, dinle!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlarım, peki, sadece meseleye
böyle mi bakılıyor? Yani, gecekondu meselesini çözüp çözememek
biçiminde mi soruna yaklaşılıyor? Hayır. Tam tersine,
gecekondulardan ne alabiliriz, ne çıkarabiliriz, buraları
yeniden rant alanları hâline, o insanların yirmi yıl,
otuz yıl süresince yaşam alanı hâline dönüştürdüğü
ve şimdi kent merkezlerine yaklaşmış olan, dolayısıyla,
getirisi, rantı yükselmiş olan bu bölgelerden bu insanları
nasıl atarız, bunların yerine, artık, rantı
yükselmiş olan bu bölgelere, Toplu Konut İdaresinin bugüne
kadarki uygulamalarında olduğu gibi, şimdi, bu alanlara
yeniden lüks konutlar nasıl yapabilirizin arayışı
içindeler.
Nedir bunlar mesela? Şimdi,
deniliyor ki: "Biz, kira öder gibi, yoksul vatandaşlarımıza
ev vereceğiz." Biraz önce tümü üzerinde burada konuşan
arkadaşım böyle bir ifade kullandı. Başbakan da
kullanıyor bu ifadeyi. Şimdi, ben arkadaşıma soruyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bu, bir gecekonduya
gelmiş olan ecri misil, on yıllık ecri misil, 8 milyar
353 milyon. Bu da bir ecri misil, Ertuğrulgazi Mahallesi'ne gelmiş
-Pendik-Ertuğrulgazi Mahallesi'nde bunlar- 10 milyar 940 milyon.
Bu da bir ecri misil, 11 milyar 338 milyon. Bu da bir ecri misil, 10 milyar
198 milyon. Burada yüzlercesi var bunun değerli arkadaşım.
Siz, 100 milyon liraya, kira öder gibi ucuz konutu kime vereceksiniz?
Siz, gecekonduda oturan vatandaştan, 11 milyar liralık ecri
misli bir ay içerisinde ödemesini istiyorsunuz. 11 milyar liralık
ecri misli gecekonduda oturandan bir defada ödemesini talep ediyorsan,
sen, kira öder gibi konutu kime vereceksin? Bir onu söyle bakayım
bana. Gecekonduda oturandan daha yoksul kimi bulacaksın ki,
ona vereceksin? Eğer ona onu vereceksen, bunu niye talep ediyorsun?
Yani, 100 YTL'ye konut vermek durumunda olduğunu düşündüğün
insandan, 10 milyar lirayı bir ayda hangi yüzle istiyorsun? Nedir
bu yalan? Bunların hangisi doğru? Doğru olan ne? Doğru
olan, gerçek olan bu, değerli arkadaşlar. Niye? Çünkü, devletin
resmî belgesi bu. Ne diyor resmî belgede? "10 milyar lirayı
-Ertuğrulgazi'deki, Sülüntepe'deki vatandaşımdan-
10 milyar lirayı bir ay içerisinde ödeyeceksin."
Peki, bu vatandaşı buradan
kovaladığın zaman, çıkarmak istediğin zaman,
ona enkaz bedeli olarak ne veriyorsun? 6 milyar lira, 7 milyar lira,
8 milyar lira. 7 milyar lira adamın oturduğu binanın tamamına
veriyorsun, 7 milyar lira binasına verdiğin adamdan, 10
milyar lira bir ay içerisinde ecri misil olarak para talep ediyorsun.
Buraya çıkmış milletvekili arkadaşım da diyor
ki: "Biz, vatandaşa, kira öder gibi, konut yapıp, konut
vereceğiz." Kime inandıracaksınız bunu?
Bak, başka ne örnekler vereceğim
değerli arkadaşlarım. Şimdi, bir kentsel dönüşüm
işi çıktı piyasaya. Herkes kentsel dönüşümle
uğraşıyor. Büyükşehir kentsel dönüşümle
uğraşıyor, TOKİ kentsel dönüşümle uğraşıyor,
belediyeler kentsel dönüşümle uğraşıyor. Geliyor
müteahhit. Mesela, 1.000 gecekondu var bir bölgede. Örneklerini
verebilirim eğer isteyenler varsa. 20 tanesinin yerini beğeniyor.
Bir hafta sonra o 1.000 gecekondunun olduğu bölgedeki 20 gecekonduya,
içinde oturanlara bir yazı geliyor, diyor ki: "Sizin oturduğunuz
yer kentsel dönüşüm alanı ilan edilmiştir. Belediyenin
Emlak İstimlak Müdürlüğüne veya Gecekondu Önleme Müdürlüğüne
müracaat edin." Gidiyor vatandaş oraya. Diyorlar ki:
"Sizin burası gecekondu önleme bölgesi ilan edildi. Size
falan yerde, falan dağın başında bir şey var,
Toplu Konut İdaresi bir şey yapmıştı, oradan 40
metrekare bir yer verelim. 15'ini enkazınıza, 10'unu enkazınıza
sayarız, 25-30 da sizi borçlandırırız,
ara ara ödersiniz." Böyle ödeniyor bunlar. Vatandaşı
mahkûm ediyorlar. Vatandaş yirmi gecekonduyu boşaltıyor.
Vatandaş gecekonduyu boşalttığında o gecekondu
binalarını yıkmaya, değerli arkadaşlarım,
müteahhidin araçları geliyor, müteahhidin araçları. Hemen
daha gecekondu yıkılmadan oraya müteahhitlik tabelası
dikiliyor: "Falan inşaat, satılık lüks binalar,
lüks daireler, lüks konutlar." Bunun adı ne? Bunun adı
"kentsel dönüşüm projesi." Değerli arkadaşlarım,
herkes kentsel dönüşümle uğraşıyor. İstanbul'da
Maltepe'ye bağlı Başıbüyük diye bir mahallemiz
var, koca bir mahalle. "Burayı kentsel dönüşüm alanı
ilan ettim." diyor belediye.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Kaç yıllık mahalle?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Vallahi ben tarihini bilmiyorum, tarihi çok eski, köy burası.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- İki yüz-üç yüz yıllık.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Peki, nasıl olacak? Benim yetkim var, ben burayı kentsel dönüşüm
alanı ilan ettim! Peki, bizim hakkımız ne olacak kardeşim?
Ben vatandaşım. Burada benim evim var, tapum var, beş katlı,
on katlı binam var. Burası mahalle, muhtarı var, elektriği
var, suyu var, yolu var, burada 80 bin nüfus var. Benim hakkım ne
olacak? Benim evimi benden alıyorsun, benim tapumu benden
alıyorsun. Benim tapumun yerine bana ne vereceksin, o belli değil.
Bir "kentsel dönüşüm" diye bir şey uydurmuşuz
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Bana sordun mu!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
-
bir tek, vatandaşın hakları belli değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Herkesin yetkisi belli. Belediye yetkili, TOKİ yetkili, Turizm
Bakanlığı yetkili, büyükşehir belediyesi yetkili.
Herkes kentsel dönüşümle ilgili yetkilendirilmiş, herkes
istediği alanı kentsel dönüşüm alanı olarak ilan
etme hakkına, yetkisine sahip, fakat, orada yaşayan vatandaşın
hakkı nedir, o hakkı hangi yasaya dayanarak koruyacak, bu
hukuku hangi yasaya dayanarak koruyacak, bunlar belli değil.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, böyle bir anlayışla kentsel dönüşümü çözmek,
halletmek hiçbir şekilde mümkün değil. TOKİ'nin de bunları
yapması mümkün değil. Çünkü, ben, bu olay Komisyonda konuşulurken
söylemiştim, bir Karadeniz türküsünde deniyor ki: "Kızılağaç
fidanı tepeden budanır mı?" Kızılağaç
fidanını tepeden budamaya kalkarsan kızılağaç
fidanı anında kurur. Şimdi, siz "kentsel dönüşüm"
diye bir şey ortaya atmışsınız, asıl
işin esası
Yani, niye kentleri dönüştürmeye çalışıyoruz?
Kentler orada yaşayanlarındır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Efendim, arkadaşlarımıza tanıdığınız
hak kadarını verin, yeter.
BAŞKAN - Efendim, buyurun. Ben
size süre değil, konuşmanızı bitirmenizi rica
ediyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Orada yaşayan insanlar daha
çağdaş kentlerde yaşasınlar diye, daha insanca koşullarda
yaşayabilsinler diye biz bunu yapıyoruz. Yani, söylerken
bunları söylüyoruz. Uygulamaya geldiğimizde, TOKİ'nin
yetkisi belli, oradaki vatandaşın hakkı belli değil.
Vatandaş ne olacak, nereye gidecek, belli değil. Kartal Belediyesi
5 milyon 200 bin metre karelik bir alanı kentsel dönüşüm alanı
ilan etmiş.
Değerli arkadaşlarım,
5 milyon 200 bin metre karelik bir alan, 150 bin insan yaşıyor
bu bölgede. 150 bin insanın yaşadığı bir bölge
kaç yılda dönüşüme tabi tutulabilir? Orada imarlı binadan,
imarlı küçük sanayi sitesinden gecekonduya kadar 150 bin yurttaşımızın
yaşadığı 5 milyon 200 bin metre karelik alan var. Esnaf
diyor ki: "Ya benim dükkanım ne olacak?" Sanayici, küçük
sanayici diyor ki: "Ya ben burada 50 tane işçi çalıştırıyorum.
Ben bu işi nerede yapacağım?" Vatandaş diyor
ki: "Benim evimi benim elimden alacaklar. 150 bin insan! Bu nereye
götürülür, nereye yerleştirilir, biz nereye gidip nereye yerleşeceğiz?
Hiçbir şey belli değil."
Şimdi, bu Hükûmet, aslında
hepsini "işgalci" ve yaşadıkları alanların
hepsini "ur" diye gören bu Hükûmet, vatandaşları,
yılların biriktirdiği, emekleriyle, güçleriyle,
alın terleriyle oluşturdukları bu yaşam alanlarını,
biraz rantları yükseldi diye onların elinden alabilip TOKİ'nin
şimdiye kadar yaptığı gibi, kentin en değerli
arsalarını müteahhitlere değerinin çok altında
birtakım rakamlara peşkeş çeken birtakım anlayışlarla
yaptığı gibi, şimdi farklı müteahhitlere,
farklı -belki- uluslararası çevrelere, ilişkilere
peşkeş çekmek üzere böyle bir düzenlemenin içerisine girmektedir.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
lütfen konuşmanızı bitirin efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Ben, bunun özellikle asıl sorumluluğu
hem kentlerimizde daha sağlıklı bir yaşam biçimini
oluşturabilmek hem ondan daha önemlisi özellikle Marmara Bölgesi'ndeki
kentlerimizi Marmara Bölgesi'ni bekleyen deprem tehlikesine karşı
hazırlamak sorumluluğuyla karşı karşıya
olan, hem Bayındırlık Bakanlığını hem
Toplu Konut İdaresini, dolayısıyla da Parlamentomuzu,
Meclisimizi, bu tür ayak oyunlarından vazgeçip, vatandaşın
birikimlerini nasıl onun elinden alırız anlayışından
vazgeçip, toplumun kendi gerçeklerine dönüp, toplumu bekleyen tehlikelere
karşı
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
dört dakika oldu.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
-
kentlerimizi bekleyen tehlikelere karşı birlikte ortak
bir sorumluluk anlayışıyla, kızılağaç
fidanını tepeden değil, kızılağaç fidanını
olması gereken yerden budayan bir anlayışla, ortak
bir sorumluluk içerisinde, bu kentlerimizi bekleyen bu büyük problemlere
karşı ortak bir davranışın içerisine girmeye
davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum,
Sayın Başkan size de teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kumkumoğlu.
Değerli arkadaşlar, biz
istenen toleransı gösterdiğimiz zaman bu tolerans olmaktan
çıkıyor. O bakımdan, Sayın Genel Kurula arz ediyorum
ki, İç Tüzük kaç dakika vermişse milletvekillerimize, bundan
sonra onun üzerinde bir süre vermeyeceğimi açıkça ifade
ediyorum. Olmaz ki böyle!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Sayın Başkan, sıra bize geldi diye mi söylüyorsunuz?
BAŞKAN - Bakın "sözümü
toparlayacağım" dedi, dört dakika
Ben, burada sayın
milletvekiliyle tartışayım mı? Olmaz ki!
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Yasa
bittikten sonra olsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1266 sıra sayılı Gecekondu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında Anavatan Partisi Grubu adına 1'inci madde üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu tasarıyla, yapımı, alanı Bayındırlık
ve İskân Bakanlığından alınarak -konut yapımı-
TOKİ'ye veriliyor. Bu Hükûmete de zaten bu yakışırdı
ve başka türlüsü beni çok şaşırtırdı. Bu
Hükûmet, para ve rantın olduğu her alanı mümkün olduğunda
dar ve kendine bağlı kurumlara bağlamaya çalışarak
kamu otoritesini, kural ve kanunları baypas etmenin yollarını
arıyor, çünkü sürekli olarak arıyor ve buluyor ve uygulamaya
sokmak için, gerekirse, şimdi olduğu gibi, maalesef, Meclisi
de kullanıyor.
Değerli arkadaşlar, tevekkeli
değil, İstanbul'un gündemi İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
ihale usulsüzlükleriyle çalkalanıyor. Tanıdık
eş dosta verilen ihaleler, tanıdık eş dostun ballı
fiyatlara aldıkları ihaleyi yarı parasına taşeron
şirketlere devri ve vatandaşın cebinden akıtılan
servetler. Dünyanın en ballı ihale şehri İstanbul
ve dünyanın en ballı ihale ülkesi de Türkiye oluyor bu durumda.
Değerli arkadaşlar, ne
tatlı işler bunlar böyle, insanın aklını başından
alıyor. Bol mevki, bol yetki, bol para, bol ihale, bol eş ve bol
dost. Daha bugünlerde gündemde ne var, bakın, sayın milletvekili
arkadaşlarım: İSKİ Genel Müdürünün amcasının
oğlu İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ihale
alıyor. Kamu ihale kurallarına göre, ilgili kamu kurumu
yöneticisinin birinci ve ikinci dereceden akrabaları ihale
alamıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kamu
İhale Yasası'nı, bakın, nasıl baypas ediyor: Emmi
oğlu şirketin ortakları arasında tabii ki görünmüyor,
sadece yönetim kurulunda. Bu ne güzel davranış değil
mi? Hâl böyle olunca, konut yapımı gibi bol paranın akacağı
bir alanı bu Hükûmet ne yapacaktı, bürokrasinin, devletin
kontrol çarklarına mı bırakacaktı, yoksa, mümkün
mertebe tek başlarına karar verebileceklerinin altında
bir yere mi çekeceklerdi?
Evet, sayın milletvekili arkadaşlarım,
TOKİ, Hükûmetin elceğinin altında duruyor, elceğinin
tam altında bir yerde duruyor ve bu kanun tasarısıyla
bize bunu onaylatacaklar birazdan, elbette ki sayısal üstünlükleriyle.
Bu tasarıya göre, değerli
arkadaşlarım, belediyeler, TOKİ'nin izniyle gecekondu
ıslah ve tasfiye sahalarındaki özel arazileri satın
alabilecek veya kamulaştırabilecekler. TOKİ tarafından
tespit edilecek sürede gecekondu ıslah bölgelerindeki bütün
yapılar, hava fotoğrafları, haritalar ve ölçekli krokilerde
gösterilecek. Islaha muhtaç veya tasfiyesi gereken gecekondu
bölgeleriyle yeniden halk konutu veya nüve konut yapımına
tahsis edilecek sahaların seçimi, haritaların hazırlanması,
imar ve ıslah planlarının düzenlenmesi TOKİ'nin denetimi
altında ilgili belediyelerce yapılacak veya yaptırılacak.
Islah ve tasfiyenin yapılacağı şehir ve kasabalar
ile buralardaki ıslah ve tasfiye bölgelerinin program ve öncelikli
sırasını TOKİ belirleyecek.
Şurası açıktır
ki, Hükûmet ve Sayın Başbakan, TOKİ'yi kendilerine bir
dahaki seçimlerde oy taşıyacak bir depo olarak görmekte
ve buna göre davranmaktadırlar. Hatta, bu nedenle Başbakan,
TOKİ'nin ödeme planlarına gerek gördüğü hâllerde
doğrudan müdahale de etmektedir. Nitekim, Sayın Başbakan
Erdoğan, geçtiğimiz ocak ayında, TOKİ Başkan
Vekili Erdoğan Bayraktar'a telefon ederek, ek ödenek almayan
sözleşmeli memurlara verilen 82,5 YTL'lik ek ödemenin herkese
yapılmadığını ve bunun dikkate alınarak
taksitlerdeki artış oranının genel artış
oranı olan yüzde 4,88'de tutulmasını istedi. Başbakan
Erdoğan'ın bu telefonundan sonra TOKİ, ilgili bankalara
bir yazı göndererek, bu yılın ilk yarısı için
öngörülen yeni artış oranlarını bildirdi. TOKİ,
bu yılın ilk yarısında kredi, konut ve arsa bedeli
geri ödemelerinde taksit tutarlarının belirlenmesinde
uygulanacak endeksleri 12 Ocakta açıklamıştı. Endekslere
ilişkin haberlerin basında yer almasından sonra Sayın
Başbakan, TOKİ Başkan Vekili Bayraktar'ı aradı
ve müdahale etti. Peki, bunun üzerine ne oldu değerli arkadaşlar?
Bu iş, parası olanlara yaradı. Başbakan Erdoğan'ın
TOKİ taksitlerindeki yüzde 8,38'lik zam oranını fazla
diyerek yüzde 4,88'e indirmesi, lüks konut alan vatandaşa yaradı.
Geçen yılın ikinci yarısında üretici fiyatları
endeksinin düşmesi, TOKİ'den lüks konut alanları olumlu
etkiledi.
Bir Başbakanın kamu kurumlarının
yürütme ve organizasyon işlerine oy amaçlı müdahalesi,
maalesef, hâlen daha ülkemizde olabilmektedir. Hâl böyle olunca da
yapılan işin kalitesi yok olmaktadır.
Bakınız, mesela,
Hakkâri'deki TOKİ konutlarında kalan aileler perişan
olmuştur. Örnek vermek istiyorum: Bir süre önce meydana gelen
5,5 şiddetindeki depremde evleri ağır hasar gören ailelere
valilik tarafından Biçer Mahallesi'ndeki TOKİ konutları
tahsis edilmiştir, fakat konutların sağlıksız
yapılışı ve altyapının yetersizliği
nedeniyle yağışlı havalarda kanalizasyon
şebekelerinin tıkanması üzerine, konutların
alt katlarda bulunan evleri lağım suları altında
kalmıştır. Sekiz ayrı bloktan oluşan ve yaklaşık
2 bin depremzedenin bulunduğu konutlarda kalan afetzede aileler,
kanalizasyon suyuyla dolan evlerinin bodrum katlarını
süpürge, paspas ve kovaların yardımıyla temizleyerek
yetkilileri göreve çağırmıştır. Bunun üzerine,
konutların üçüncü blok yöneticisi Ahmet Ediş, afetzedelere
tahsis edilen konutların altyapısı, kanalizasyon
şebekesi ile konutların içindeki dekorasyonda birçok noksanlıkların
olduğunu belirtmiştir. Özellikle kanalizasyon giriş
ve çıkışlarının sağlıklı yapılmadığını
anlatan Ahmet Ediş, çatıların bile damladığını
ifade etmiştir. Ağır hasarlı evlerinden çıkan
aileler tam rahata kavuşacaklarını düşünürken
dökülmek üzere olan konutlarda sıkıntı yaşadıklarını
ifade eden Ahmet Ediş, Bayındırlık Afet İşleri
Genel Müdürlüğü yetkililerini göreve çağırarak noksanlıkların
giderilmesini istemiştir.
Ahmet Ediş, bakın şöyle
diyor: "Konutlara giren aileler, 10 bin YTL değerinde bir
masraf yaparak konutlara giriş yaptılar. Hâlen, birçok noksanlıkları
bulunmaktadır. Kanalizasyon şebekesi sürekli tıkanıp
alt katlardaki evleri pis lağım suları altında
bırakıyor. Altıncı katlarda bulunan evlerin çatıları
damlıyor. Hakkâri Bayındırlık İl Müdürlüğü
ekiplerinin de duruma el koymasını istiyoruz." diyor,
"Bu konutların her birisi bir aile üzerinde 64 bin YTL'ye mal
olacaktır. Bu insanlara yazıktır değerli arkadaşlar.
Birilerinin bu noksanlıkları gidermesi gerekmektedir."
diye serzenişte bulunuyor.
Değerli arkadaşlar, vatandaşlar,
TOKİ'nin toplu konut diye sunduğu evlerde gece yarısı
kanalizasyon sularının içinde kalmış, bazı
aileler evlerini terk etmek zorunda kalırken bazı aileler
ise ağızlarını kapatarak kanalizasyon sularını
evlerin alt katlarından bidon ve paspaslarla çıkartmaya
çalışmışlardır. İşte, Başbakanların
siyasi amaçlı müdahaleleriyle çalışan kurumlar böyle
evleri reddetmektedirler ve şimdi de Hükûmet bu işi iyice
yaygınlaştırarak bir TOKİ hükümranlığı
oluşturmanın hazırlığını yüce Meclisin
eliyle yapmaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
siyasi müdahalelere araç olan kamu kurumlarının işlerliği
de çok kötü durumdadır. TOKİ işini iyi yapamamakta ve yaptığı
konutlara alıcı dahi bulamamaktadır. Mesela, Osmangazi
Belediyesi sınırları içinde TOKİ'nin Yunuseli'nde
yaptırdığı 912 konuttan arsa karşılığı
Osmangazi Belediyesine verilen 180 daire, kat irtifakı nedeniyle
bir alıcı bulamamaktadır. Yunuseli'nde inşa edilen
912 konuttan belediyeye ait olan 180 konutun bugüne kadar sadece
10 tanesi satılabildi. Osmangazi Belediye Encümeninde iki
ay önce açık artırma usulüyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
-
satışa sunulan 180 dairenin sadece 10 tanesi alıcı
bulurken, dairelerin kat irtifakının bulunmaması ve
vatandaşların da bu nedenle bankadan kredi alamaması
nedeniyle konutlara ilgi gösterilmemiştir. Daireler metre
kare büyüklüğüne göre 51 ila 63 bin YTL arasında değişen
fiyatlarla satışa sunulurken, belediye yetkililerinin
kat irtifakıyla ilgili prosedürleri tamamlama aşamasında.
Yani, önce bu sorun aşılacak, sonra vatandaşlar banka
kredisiyle Yunuseli'ndeki toplu konutlara müracaatlara yeniden
başlayacak, fakat, bu durumun da mümkün olduğu görülmemektedir.
Hükûmetin tüm iktidar dönemi, TOKİ'nin
yolsuzlukları, TOKİ'nin yaptığı konutların
kötülüğü, TOKİ'ye siyasi müdahaleler konularıyla
geçti. TOKİ'nin yürüttüğü konut projeleri incelendi ve yapılan
incelemeler dar gelirlilere konut üretmek için kurulan TOKİ'de
büyük yolsuzlukları ortaya çıkardı. Yedi ayrı
projenin incelendiği bir denetimde projelerin her birinde
farklı usulsüzlükler saptandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
son cümleniz için açıyorum.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu konuya daha sonraki maddelerde
devam edeceğim. TOKİ'nin ne kadar kötü işler yaptığını
örneklerle anlatacağım. Şimdilik hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Nusret Bayraktar.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 1266 sıra sayılı Gecekondu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu'nun 1'inci maddesinde görüşmek üzere AK Parti
Gruba adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de hep tartışılan
konular var: Merkezî ve yerel yönetimler arasındaki dayanışma,
iş birliği, sorumluluğun paylaşılması,
yükümlülüğün paylaşılması. Merkezî yönetimden,
Ankara'dan her şeyin yönetilemeyeceğinden hareketle yerel
yönetimlerin daha özerk, daha şeffaf, daha kalıcı ve
etkili hizmetlerin sürdürülebilmesine yönelik yetki devri tartışılırken,
her zaman söylüyoruz, bağnazlıktan gerçekten kurtularak,
merkezî yönetimin yetkilerini büyük bir şekilde yerel yönetimlere
aktarma hususunda göstermiş olduğu gayret ve samimiyetten
dolayı Sayın Bayındırlık Bakanımızı,
ben, aslında, huzurunuzda tebrik etmek istiyorum, çünkü, illa
her türlü yetki ve kontrol elimde olsun diyerek Ankara'dan olaylara
müdahale etmek istemiyor. Sorunun yerinde ve kaynağında
çözülebilmesi, uzman ve ehil olan kuruluşlar tarafından
da halledilmesine yönelik, gerek Toplu Konut İdaresinin bugüne
kadar yapmış olduğu kalıcı, dayanıklı
ve estetik yapılarla toplu konut üretimindeki başarılar
gerekse yerel sorunların çözümüne yönelik 1/5.000'lik,
1/25.000'lik, 1/1.000'lik uygulama planlarıyla, konut üretiminde
özellikle hizmetlerin yerel yönetimler tarafından yapılmasının
daha doğru olacağı kanaatiyle yetkilerin büyük bir bölümünü
yerele aktarma hususunda da aynı hassasiyeti gösterdiklerini
görüyoruz.
Nitekim, Bakanlık tarafından,
Hükûmet tarafından gelen öneride, Bayındırlık ve
İmar Komisyonumuzca ittifakla, aynı şekilde kabul
edilen 1'inci madde ve geneli üzerinde dün yapılan tartışmalarda,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Parlakyiğit'in
bütün konuşmalarını dikkat ve titizlikle dinledim.
Son derece verimli, son derece akılcı ve mantıklı
çerçevelerde, bu olayın doğru olduğunu, altını
çizerek, işaretleyerek, bir bir, madde madde, madde madde
sıraladılar. Ama, ne yazık ki, bugün Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına konuşan bir değerli arkadaşımız,
İstanbul'la ilgili, bu Toplu Konut İdaresinin yaptığı
ve özellikle İstanbul'da uygulanmakta olan kentsel dönüşüm
projelerindeki yanlışlıklardan bahsettiler. Bir taraftan,
Maltepe'nin Başıbüyük Mahallesi diye bir mahalle var. Burada
Maltepe Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm alanı
ilan edilmiş. Elbette ilan edilmiştir. Belediye Kanunu'nun
73'üncü maddesinde bu yetki verilmiştir, ama, hiçbir zaman vatandaşın
mağduriyeti söz konusu olmadan, mülkiyet hakkını
gasp etmeden, karşılıklı anlaşma esaslarına
dayalı olarak bunlarla yapılacak anlaşma çerçevesinde
depreme mukavim, plan ve programlara uygun, estetik yapıya uygun,
tabii ki kentsel rantları da kentsel dağıtımla, herkesin
menfaatine uygun bir şekilde yapımı söz konusu olacaktır.
Ama, görüyoruz ki, bir taraftan kaçak yapılaşmalara müdahale
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Peki, halka soruldu mu bu? Halk öyle demiyor, daha geçen gün oradaydım.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Müsaade
eder misin? Ben sonuna kadar dinledim. Müsaade edin, lütfen
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Geçen gün oradaydım, halk öyle demiyor.
BAŞKAN - Sayın Vekilim,
oturur musunuz lütfen.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Ben
de her gün oradayım ve Maltepe'de yıllar önce kaçak, plansız
programsız, Başıbüyük'te dört kat, sekiz kat, on kat, on
sekiz kata kadar inşaatların yapıldığını
herkes şikâyetle söylüyor. "Nerede belediyeler?" diye
suçlayanlara sormak istiyorum: Yarın bir deprem olduğu
takdirde depremin altında bir insanımız öldüğü
zaman "Neredeydiniz?" diye yine siz soracaksınız,
biz soracağız, halk soracak. Ve bu bölgeler yıkılma
tehlikesiyle karşı karşıya.
Dün Sayın Genel Müdürümle beraber
paylaştığım bir olayı sizlerle de paylaşmak
istiyorum: Ümraniye'de kırk sene önce Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı tarafından İmar
İskân Blokları diye üretilen Yeni Çamlıca Mahallesi'ndeki
o konutlarda oturanlar diyorlar ki: "Ne olur, bir an önce kentsel
dönüşüm gelsin. Binalarımız yıkılmak üzere.
Hatta, biz Kat Mülkiyeti Kanunu'ndaki yüzde 100 mutabakatı bile
sağladık, müteahhitlere buraları devretmek istiyoruz.
Bakın, karşımızda Toplu Konut'un ürettiği Ataşehir
var, Toplu Konut'un ürettiği o güzelim binalar var. Toplu Konut
bu kadar güzel binalar üretmişken, bizim binalarımız
yıkılmak üzere."
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Kim alıyor o binaları? Kime veriyorsunuz, kim alıyor?
Asgari ücretle
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
"Biz yıkalım, ya Toplu Konut İdaresi tarafından
ya müteahhitler veyahut belediyeler tarafından bize de kiralarımız
karşılanmak kaydıyla zamanında bu daire verilsin
ve bu dönüşüm uygulansın." diyorlar. Ve İstanbul
gerçekten yakın bir gelecekte -inşallah olmaz- tarihî geçmişler
ve bilimsel verilere dayalı olarak bir deprem eşiğinde
ve İstanbul'un yüzde 65'i plansız bir bölge. Bu plansız
olan bölgelerin de en azından yarısı, yani İstanbul'un
genelinin yüzde 34'ü, birinci derecede depremde risk altında
olduğunu biliyoruz. Bu da, 12 milyon nüfusun 4 milyonu demektir,
1 milyon 400 bin binanın 500 bin binası demektir. 500 bin binasında
yıkılma tehlikesi söz konusu ise, bunlarla ilgili gerek
Toplu Konut İdaresi gerek yerel belediyeler gerek merkezî idare
olarak elbette yapacağımız bazı şeyler var.
Ama, bu Dönüşüm Kanunu'nu getirdiğiniz zaman "bir yerlere
rant paylaştırıyorsunuz" ifadesiyle, hep farklı,
aynı anlayıştan hareket etmenin yanlış olduğunu
söylüyorum.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)
- Yalan mı? Yüzde 32 ile veriyorsunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Arkadaşlar,
bakın, bu işlerin yürütülebilmesi için birinci öncelikli
eksiklik -müsaede edin lütfen- idari kararların eksikliği
idi. İdari kararları kanunla birlikte, sizlerle beraber
oy birliğiyle geçiriyoruz.
İkincisi, finansman yoğunluğunun
takibi idi. Finansmanı kim sağlayacak? Vatandaş vergi
verecek, merkezî bütçeden de illa pay ayrılacak. Bu da yetmiyor,
gönüllü ve sivil toplum örgütlerinin ve müteahhitlerin de kat karşılığı
anlaşmalarıyla bu işleri yapabilmeleri gerekiyordu.
Nitekim, sizlerle beraber çıkarmış olduğumuz
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 40 ve 42'nci maddelerindeki
değişiklikle, dünkü ihalenin muhammen bedeli 265 milyon
dolarken, 705 milyon dolara çıktı. Bu, sizlerle beraber yaptığımız
güzelliktir. Bakın, işte, kamunun menfaati böyle korunur.
Bu paralar İstanbul'un ulaşımına harcanacak. Bu
ve buna benzer kaynaklar İstanbul'un sorunlarını,
"yaşanmaz" denilen İstanbul'un sorunlarını
çözmeye yönelik kullanacağımız kaynaklardır.
Elbette Başıbüyük köyündeki
-o köyü biliyorum- o kadar olumsuz, plansız, programsız ve
gerçekten ruhsatsız, imarsız, ulu orta yapılan binaların
yerine -Kartal'da da aynı hadise söz konusu- planlı, programlı,
altyapı ve sosyal donatılarla donatılmış,
hem vatandaşı mağdur etmeyen hem yerel yönetimler anlayışına
ve çağdaş dünya ve Türkiye gerçeklerine uygun bir yapılaşmaya
imza atacak kanun değişikliklerini hep birlikte desteklememiz
gerekir.
Bir arkadaşımız da
diyor ki: "Efendim, İstanbul'daki kaçak yapılaşmaların
temeli 1994 yılından sonra -Sayın Başbakanımızın
Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemlerde-
atıldı" diyenlere, aynı iddiayı ortaya atanlara
karşı bir iddia yapıldı, "helikopterle gezelim"
dedik. Sadık Kahraman denen iş adamı "Kaçak yapılar
yıkılmıyor" demiş olmasına rağmen,
helikopterle yapmış oldukları gezi sonucu iş adamı
iddiayı kaybetti ve helikopterini İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanına bağışlamak zorunda kaldı.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sonra ne aldı? Ondan sonra ne aldı?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Ve
şu anda dahi siyasi risklere rağmen Sayın Genel
Başkanımız, Başbakanımız, belediye
başkanlarına aynen şunu söylüyor: "Çarpık,
ulu orta, vatandaşın can ve mal güvenliğini tehdit edecek
olan bütün yapılaşmalara karşı asla müsamahakâr
davranmayınız
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başbakanın bir tek defa ruhsatlı
binada oturdu mu?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
onları
gerekli görülen yerlerde de yıkarak yenileyiniz" talimatı
veriyor. Hiçbir siyasi partinin ve Başbakan olarak bir Hükûmetin
Başbakanının böyle bir riski dahi seçimlere yakın
olan bu dönemlerde söyleyebilmesi bir cesaret meselesidir, popülist
politikayı uygulamadığının bir göstergesidir.
Değerli arkadaşlar,
işte, Türkiye'de gerçekler ortadadır. Gerçekten, Toplu Konut
İdaresinin dört yıl içerisinde binlerce, yüz binlerce yapmış
olduğu güzel inşaatların paralelinde
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Başbakan hiç ruhsatlı binada oturdu mu?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
aynı
şekilde -775 sayılı- gecekondu önleme bakımından
uygulanması gereken projelerdeki aldığı yetkilerle
daha güzel hizmetleri götürebileceği kanaati hepinizde vardır,
sizde de vardır, bizde de vardır. Bu kanaati birlikte paylaştık
ve oy birliğiyle bu kanunun geçmesine teknik komisyonumuzda
birlikte karar verdik. Komisyonda konuştuklarımızı
Genel Kurulda da aynı şekilde destekleyerek onaylamamız
gerekir, ama, kürsüye gelen arkadaşlarımız, bir bakıyoruz
ki farklı şekillerde, farklı değerlendirmeler yapmayı
da sürdürüyorlar. Biz buna da saygı duyuyoruz, ama, vatandaşımız
ve İstanbul halkı bunları biliyor, kimin nerede, nasıl
çalıştığını biliyor.
Ben, bu vesileyle, kanunumuzun
hayırlı olması dileğiyle, emeği geçenleri
ve başta Sayın Bayındırlık Bakanımız
ve Komisyonumuz üyelerini tebrik ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bayraktar.
Şahsı adına, Bartın
Milletvekili Sayın Asım Kulak.
Buyurun.
MEHMET ASIM KULAK (Bartın) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gecekondu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi
belirtmek üzere tekrar söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Resmî kuruluşlarımız
olan Türkiye İstatistik Kurumu ve Devlet Planlama Teşkilatı
verilerine göre ülkemizde 2,5 milyon konuta acil olarak ihtiyaç
bulunmaktadır. Toplam 81 il merkezi ve bağlı ilçelerde
400 bin adet konutluk program yapan, 2006 yılı sonuna kadar
200 bin adet konut inşaatını başlatan, 2007 yılı
sonuna kadar ise 250 bin konuta başlamayı ve büyük bölümünü
tamamlamayı amaçlayan Toplu Konut İdaresi, piyasa koşullarında
konut sahibi olamayanların konut sahibi olmasını
desteklemek amacıyla başarılı çalışmalarını
sürdürmekte ve başlattığı konut seferberliğiyle
ülkemizde tespit edilen acil konut ihtiyacının yüzde
10'unu karşılamayı hedeflemektedir.
Diğer maddelerde de söz alacağım
için sözlerimi kısa tutmak istiyorum.
Tekrar, bu kanunun hayırlara
vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Kulak.
Yine şahsı adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu.
Buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
1266 sıra sayılı Gecekondu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'yla ilgili olarak
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimizin,
teknik bilgiye ihtiyaç duymadan, Ankara'dan, Hasköy'den Esenboğa
Havaalanı'na giderken Pursaklar'da gördüğümüz gecekonduların,
bir barış ve huzur içerisinde, insanlarla anlaşılarak,
Sincan-Yenikent'te de onlara modern konutlar verilerek yapıldığını
Ankara'da yaşayan herkes görüyor. Ben, şu kadarını
söylemek istiyorum: Bu gecekondular, AK Parti kurulduğu günden
sonra yapılmadı, yirmi yıllık, otuz yıllık,
kırk yıllık. Geçmiş hükûmetlerin bu konudaki, maalesef,
ihmallerinden dolayı bulunan bir konu, AK Parti Hükûmeti döneminde
ve Ankara Büyükşehir Belediyesiyle beraber çözülmüştür.
Ankara'dan örnek veriyorum ve
yıllardır hep derdik ki: Bu Protokol Yolu bizi utandırıyor.
Türkiye'nin manzarası bu mu olmalı? Hepimiz bundan üzülürdük.
Çok şükür, bakın, bu, işte, kentsel dönüşüm
Biraz
evvel, değerli arkadaşım Kumkumoğlu konuşurken,
kentsel dönüşüm, niye dönüştürüyorsun, ne var derken
Değerli arkadaşlar, fukaralıktan
olsun, çarpık kentleşmeden olsun, zaman zaman da siyasi iktidarların
onlara göz yummasından olsun, bir çarpık kentleşme olmuş.
Bunların yolu var, suyu var, asfaltı var diyoruz, ama, zaman
da geliyor, diyoruz ki: Buralarda hiçbir şey yok, buralarda yaşanmaz.
Onun için, bakın, dünya markası
olan Toplu Konut İdaresi, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığımızla beraber bu konunun devrini de üzerine
alarak, bu dünya markası olan, bugün 200 bin konut üretip 2007'nin
sonunda 250 bin konut üretecek olan Toplu Konut, inşallah
Yani,
yaşanmaz hâlde olan bir kentler doğmuş. Yani, kentler de
Büyük köydü bunlar değerli arkadaşlar. Zaman zaman konuşurken
hepimiz müşteki değil miyiz? Büyük köyler oldu Ankara,
İstanbul. Bunu kente dönüştürelim, ama mutlaka
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Kentsel dönüşüme karşı değilim.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Mutlaka değilsiniz Ali Kemal Bey.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Vatandaşın hakkını koruyan bir
düzenleme yapalım.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- O da korunmalı elbette, vatandaşın
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Mesele bu işte. Yani, o yok ortada.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Canım, bak şimdi Kumkumoğlu, değerli kardeşim,
elbette vatandaşın hakkı korunmadan, zaten, yani
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Bizim itirazımız oraya.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- O zaman hiç el vurmayalım. Önerinizi de ben merak ediyorum aslında.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Hayır, önce o düzenlemeyi yapalım.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Tabii, tabii.
BAŞKAN - Efendim, siz Genel Kurula
hitap edin.
Buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, hukuk önemli. Yani, arkadaşımızın
ifade ettiği de mutlaka iyi niyetli ama
Yani, onun hakkını
biz gasp ederek onu iyi bir konuta nasıl götürürüz değerli
arkadaşlar?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Anladım da, ortada o yok.
MÜCAHİT DALOĞLU (Devamla)
- Bakın, bunları yapmayın diyorsam, öneri yok. Yani,
öneri budur. Bakın, örnek veriyorum: Pursaklar'dan Yenikent'e
giden insanlarla, Ankara'da beraber gidip görüşelim. Herkes
dua ediyor ve bugün orası bir rekreasyon alanı olarak göletiyle,
havuzuyla -ne bileyim- ağaçla Ankara bir nefes alanı kazanıyor.
Onun için, lütfen, bunlara -siz de çok iyi niyetli olarak düşünüyorsunuz-
destek verin. Bu kanun güzel bir kanun, hayırlı olsun diyoruz.
İleriki maddelerde tekrar düşüncelerimi ifade edeceğim.
Saygıyla selamlıyorum
hepinizi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Daloğlu.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
1'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı bulunamadığından,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79'uncu Birleşimi'nin Üçüncü
Oturumu'nu açıyorum.
1266 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Hükûmet ve Komisyon yerinde.
Tasarının 1'inci maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi 1'inci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
1'inci maddeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 775 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek maddeler ve geçici madde eklenmiştir.
"Taşınmazların
devri
EK MADDE 4- 189 sayılı Milli
Savunma Bakanlığı İskân İhtiyaçları
İçin Sarfiyat İcrası ve Bu Bakanlıkça Kullanılan
Gayrimenkullerden Lüzumu Kalmıyanların Satılmasına
Selahiyet Verilmesi Hakkında Kanun kapsamında bulunan
taşınmazlar ile herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş
olan taşınmazlar hariç olmak üzere mülkiyeti Hazineye ait
olup, 775 sayılı Kanuna göre Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca başlatılacak olan projeler
çerçevesinde kullanılacak olan taşınmazlar, bedelsiz
olarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devredilerek,
anılan Başkanlığın talebi ve Maliye Bakanlığının
onayı ile tapuda Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
adına tescil edilir.
Birinci fıkra uyarınca
Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devri ve tescili
gerçekleştirilen mallar ile 23/5/2000 tarihli ve 4568 sayılı
Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına devredilen Gecekondu Fonu kaynaklarının
775 sayılı Kanun hükümleri uyarınca kullanılması
esastır.
BAŞKAN - Ek madde 4 üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın
Kemal Sağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana)
- Sayın Başkan, değerli üyeler; 1266 sıra sayılı
Yasa Tasarısı'nın 2'nci maddesinin ek 4'üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almışken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
775 sayılı Gecekondu Kanunu'nda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı'nın
2'nci maddesiyle Yasa'ya eklenen ek 4'üncü madde, mülkiyeti hazineye
ait olan taşınmazların TOKİ'ye bedelsiz olarak verilmesini
hükme bağlıyor.
Tasarı, Millî Savunma Bakanlığına
ait gayrimenkulleri, 189 sayılı Yasa'yla tahsis edilen gayrimenkulleri
bu Yasa kapsamı dışında bırakıyor. Bunu
biz olumlu olarak karşılıyoruz, güzel bir düşünce.
Yine, tasarı, TOKİ'ye arsa
devrini, proje yapılmasına bağlamış. Bu, tek
başına yeterli değil değerli arkadaşlar. Projenin
hayata geçirilmesini sağlayacak ödeneğin de temin edilmiş
olması gerekmektedir. Yani, bedelsiz devir, mutlaka, hayata
geçirilebilecek projeler için yapılabilmelidir. Aksi takdirde,
hazine arazilerinin tamamı TOKİ'ye gidecektir.
Buradan öyle bir sonuç çıkacak
ki değerli arkadaşlar, bu da, Maliye Bakanlığının,
şimdi de Millî Emlak Genel Müdürlüğünün tasfiyesini hedeflemiş
olmaktadır. Evet, tasarıyla, Maliye Bakanlığının
tasfiyesine ilişkin çalışmalara hız verilmiş
olmaktadır ve tamamlanmaktadır. Örneğin, Gelir
İdaresi özerkliğe kavuşturulmuş ve bir bakıma
ayrılmıştır. 5018 sayılı Yasa ile Bütçe Genel
Müdürlüğü zayıflatılmıştır. Yine, aynı
yasayla, muhasebe, saymanlık gibi hizmetlerin yetki devri dolayısıyla
Muhasebat Genel Müdürlüğü de yine zayıflamıştır.
Geride kalan Millî Emlak Genel Müdürlüğü de bu şekilde artık
tasfiyeye başlamıştır ve bunun sonucunda, herhalde,
Maliye Bakanlığına, yakında, kilit vurulacaktır.
Yoksa, Sayın Maliye Bakanımız kendisinden sonra
başka birinin Maliye Bakanı olmasını istemiyor
mu? Ya da, işlevini kaybetmiş, küçülmüş bir Maliye Bakanlığının
geride kalmasıyla, yapılan yanlışların ya da
yolsuzlukların kamufle edileceğini mi planlıyor?
Değerli arkadaşlar, sistem
bozulmuştur. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün kapatılması
ve görev ve yetkilerinin çok büyük bölümünün TOKİ'ye devredilmesi
yetmedi, şimdi de, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün görev ve
yetkileri TOKİ'ye devredilmektedir. Ne oldu da bu yapılıyor?
Millî Emlak Genel Müdürlüğü görevde kusur mu yaptı, yoksa,
yetersiz mi kaldı? Bugüne kadar TOKİ'nin ihtiyaç duyduğu
arazilerin, hiç sorunsuz olarak Hazine tarafından TOKİ'ye
devir işlemleri yapılmıştır, yine yapılmaya
devam edilebilir. İşte, bu yüzden, yasa tasarısıyla
başlatılan bu girişimi, ben şahsen, Maliye Bakanlığının
tasfiyesi olarak yorumluyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu yasa tasarısındaki bir dikkatsizliğe
sizlerin dikkatini de çekmek istiyorum. Tasarının 2'nci
maddesinde yer verilen ek madde 4'ün ikinci fıkrasında
"23/5/2000 tarihli ve 4568 sayılı Kanunun 6'ncı maddesi
uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
devrinin gerçekleştiği" ifade ediliyor.
Gecekondu Fonu kaynaklarının
mevcut durumu, tasarıyı hazırlayan arkadaşların
fiilî durumdan haberdar olmayıp kendi yorumlarına göre
yasa yapmak istediklerini açıkça ortaya koyuyor.
Bakın, Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulunun 2005 raporu, sayfa 284-288'e kadar. Bu raporun
bir bölümünü okuyalım. Diyor ki rapor: "775 sayılı
Gecekondu Kanunu'nun 14'üncü maddesiyle kurulan Gecekondu Fonu
4568 sayılı Kanun'la kaldırılarak, tüm varlıkları
hak ve yükümlülükleriyle birlikte TOKİ'ye devredilmiştir."
Güzel. "Tasfiye işlemlerine Kanun'un 7'nci maddesi gereği
9/9/2000 tarihinde başlanılması gerekirken Ekim 2006
tarihine kadar hiçbir tasfiye faaliyeti yapılmamıştır.
Bu arada 775 sayılı Yasa kapsamındaki Fona ait bütün
mal varlıklarının envanterinin çıkarılmadığı,
varlıklar üzerindeki haklar, alacaklar ve borçların Bayındırlık
ve İskân Bakanlığınca TOKİ'ye aktarılmadığı
tespit edilmiştir." diyor rapor.
Yine bir başka bölümünde
"4568 sayılı Yasa uyarınca 1 Şubat 2002 tarihli
hakem kararıyla kesinlik kazanan toplam 9,5 milyon YTL alacağın
da Ekim 2006 tarihine kadar TOKİ'ye devredilmediğini"
yazıyor.
İsteyenler raporun detaylarına
bakabilirler. Rapor da burada değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu durum neyi ifade ediyor?
Demek ki, Gecekondu Fonu kaynaklarının tamamı henüz
TOKİ'ye devredilmemiş. Demek ki, kanunlar yazılırken
daha dikkatli olunması gerekiyor.
Ben biraz da konut politikasına
değinmek istiyorum değerli arkadaşlar. 1984 yılında
Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı kurulmasıyla
konut üretimine başlanmış, günümüze kadar 940 bin konut
üretilmiştir. Yani, konut üretimi sadece bu Hükûmetin değil,
geçmiş hükûmetlerin de önem verdiği bir konudur. Demek ki, bugüne kadar 700 bin
konut yapılmıştır değerli arkadaşlar.
Geçmiş hükûmetlerin başarısını da bu arada yabana
atmayalım. Son döneme baktığımız zaman, son
dönemde, TOKİ kayıtlarına göre, 191 bin sosyal konut
nitelikli konut yapılmış, 42.700 adet kaynak geliştirici
konut yapılmış, toplam 236 bin konut üretilmiştir.
Biz sosyal konut üretimine, kentsel
dönüşüme, gecekonduların tekrar şehirleşmesine
asla karşı değiliz ve bu çalışmalara destek
veriyoruz. Ancak, bu dönemde konut yapımında ortaya
çıkan birkaç noktayı belirtmeden geçemeyeceğim değerli
arkadaşlar.
Bakın, bu dönemde konut yapımında
ortaya çıkan belirgin bir özellik: Konut yapımında kaynak
üretmek amacıyla lüks konut yapımına girişilmiştir
ve yapılan konutların yaklaşık yüzde 20'si demek
ki, sosyal konut değil. Peki sebep? Kaynak yaratmak.
Yine, TOKİ tarafından,
yine kaynak yaratmak amacıyla turizm yatırımlarına
yönelinmiş olunması da bize göre yanlıştır.
Bu durum kurumun var oluş prensibine uymamaktadır değerli
arkadaşlar.
Yalnız, bu da çok önemli bir konu
değerli arkadaşlarım: Konut üretimi amacıyla gerçekleştirilen
ihalelerde, ihale öncesi gerçekleştirilmesi gereken ve
İdarece yapılması gereken imar sorunu gibi sorunlar
çözülmeden ihaleye çıkılması da yüklenicileri zor
durumda bırakmaktadır. Bu durum, tabii ki, inşaatların
zamanında tamamlanması konusunda da sorunlar çıkarmaktadır.
Şimdi de bir başka konuya
dikkat çekmek istiyorum -bu, TOKİ için çok önemli bir konu değerli
arkadaşlar- o da şudur: TOKİ'nin yapmak zorunda olduğu,
görev verildiği için yapmak zorunda olduğu afet konutları,
tarım köyleri ve göçmen konutları gibi yapımlarda, Maliye
Bakanlığından TOKİ'nin büyük mikyasta alacakları
doğmuştur. Bunun diğer adı, bir görev zararıdır.
Bu görev zararının, Maliye Bakanlığınca, çok
hızlı bir şekilde TOKİ'ye ödenmesi gerekmektedir.
Çünkü, TOKİ, kendisine haklı olarak kaynak yaratmak amacıyla,
amacından uzaklaşmış, lüks konut yapımına
ve turizme kaymak zorunda bırakılmıştır.
İşte, bu düşüncelerle,
ben, Hükûmetin, TOKİ'nin gerçek amacına uygun olarak sosyal
konut yapması amacıyla gerekli kaynağı aktarmasını
buradan temenni ediyor, bu duygularla, partim ve şahsım
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Sağ.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 1266 sıra sayılı
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesinin ek 4'üncü maddesi
ve taşınmazlarla ilgili, Anavatan Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısının
2'nci maddesiyle, 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nda değişiklik
yapan 3414 sayılı Kanun'un 775 sayılı Kanun'la ilgili
olan geçici 1'inci maddesinin yürürlükten kaldırılması
öngörülmüştür.
Ayrıca, 3414 sayılı
Kanun'un geçici 4'üncü maddesinde Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına verilen hak, yetki ve görevler
Toplu Konut İdaresine devredilmektedir.
775 sayılı Gecekondu Kanunu
hükümleri uyarınca, dar gelirli veya konutsuz vatandaşlarımızın
ucuz konut sahibi olmalarının sağlanması ve gecekondulaşma
eğilimlerinin ortadan kaldırılması amacıyla
bazı faaliyetler yürütülmektedir. Günümüze kadar gecekondulaşma
eğilimlerinin ortadan kaldırılması amacıyla,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı aracılığıyla,
ülke genelinde bazı uygulamalar yapılmıştır.
Tasarıyla, TOKİ'nin misyonu
da dikkate alınarak, Bakanlığa ait hak, yetki ve görevler
TOKİ'ye devredilmektedir. Aslında, böyle bir değişikliğin
daha yararlı olabileceği düşünülebilir. Bu nedenle,
Gecekondu Kanunu çerçevesinde uygulamaların bu konuda uzmanlaşmış
bir kuruma verilmesi, daha yararlı olabileceği amacına
yöneliktir.
Sadece böyle bir görev değişikliği
yaparak gecekondulaşma ve kentleşmeye ilişkin tüm sorunların
çözüme kavuşabileceğini düşünmek biraz safdillik
olacaktır. Bilindiği üzere, Anayasa'mıza göre, Türkiye
Cumhuriyeti devleti sosyal bir hukuk devletidir, sosyal bir hukuk
devleti olmanın gereği olarak da temel bazı görevleri
vardır. Anayasa'mızın "Konut hakkı"
başlıklı 57'nci maddesinde "Devlet, şehirlerin
özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama
çerçevesinde, konut ihtiyaçlarını karşılayacak
tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini
destekler." denilmektedir. Bu çerçevede, devlet, vatandaşların
güvenliğini sağlayacak, adaleti temin edecek, eğitim
ve sağlık imkânlarından eşit bir şekilde faydalanmasını
sağlayacak ve her şeyden önemlisi, en temel ihtiyaç olan barınma
ihtiyacını sağlayacak ve yaşamı kolaylaştıracak
altyapıyı oluşturacaktır.
Şu anda, iktidar, nasıl
vatandaşlarımızın güvenliğini yeterince
sağlayamamışsa, barınma ihtiyaçlarını
da yeterince sağlayamamaktadır. Sosyal ve ekonomik koşulların
yetersizliği nedeniyle, hâlen, milyonlarca vatandaşımız
sağlıksız konutlarda yaşamak zorunda kalmaktadır.
Bu sağlıksız koşullar altında, gençlerimizin,
sosyal, psikolojik anlamda sağlıklı bireyler olarak
yetişmesi de beklenemez.
Değerli milletvekilleri,
başta gençlerimiz olmak üzere, tüm insanlarımız, ülkemizin
geleceğidir. Gelecek vizyonumuzu inşa ederek, insanlarımızı
her türlü sağlıksız ortamdan korumak ve gerekli tedbirleri
almak, tereddütsüz ki, çok önemlidir.
Bir insanın en temel hakkı,
sağlıklı bir konutta ikamet etmektir. Ancak, gerekli
tedbirlerin alınmaması nedeniyle, bir şekilde, hazineye
ve vakıflara ait araziler vatandaşlarımıza gayrimeşru
yollarla satılmış ve gecekondulaşmanın
oluşmasına izin verilmiştir.
Şüphesiz, bu büyük sorunun üstesinden
gelebilmek için topyekûn bir mücadele verilmesi ve yapısal tedbirlerin
alınması gerekmektedir. Bu nedenle, hak, yetki ve görevlerin
bir kurumdan diğer kuruma verilmesi tek başına sorunu
çözmeyecektir.
Sağlıklı konut için
çözülmesi gereken en önemli sorun fakirliktir. Halkımız,
AKP İktidarı döneminde reel olarak alım gücünü yitirmiştir.
Bu konuda aldatıcı rakamlara değil, ürününü yok pahasına
satmak zorunda kalan çiftçimize, alım gücü düşen işçi
ve memurlarımıza kulak vermenizi tavsiye etmekteyiz.
Özellikle, büyük şehirlerde
yaşamak zorunda kalan işçi ve memurlarımız ücretlerinin
neredeyse tamamını ev kirasına vermek zorunda kalıyor,
eşinin gelirleriyle de karınlarını zor doyuruyorlar.
Hele de tek maaşlı ise, karın doyurması da bir çabadır.
Şimdi, siz yoksulluğu ve
düşük ücret sorununu çözemezseniz, aldığınız
tedbirlerle vatandaşlarımızın sağlıklı
konutlara kavuşmasını nasıl sağlayacağız?
İşte örnek: "Mortgage ve tutsat sistemi" dediniz,
halkımıza umut verdiniz, ama dağ, maalesef, fare doğurdu.
Tutsat sisteminde dahi, bu faizlerle işçi ve memurlarımızın
sağlıklı konut sahibi olması mümkün değildir.
Yine, konut sorununun çözülmesi
için üzerine gidilmesi gereken yapısal bir sorun da, köyden kente
göç sorunudur; ancak, İstanbul'a vize uygulaması gibi gayridemokratik
yollarla da bu sorun çözülemeyecektir. İnsanlarımız
neden kentlere göç etmektedir? Geçim derdi ve daha da rahat hayat koşullarına
sahip olmak için köyünü, kasabasını bırakıp kentlere
göç etmektedir.
Bu iktidarda olduğu gibi, tarıma
ve tarıma dayalı sanayiye önem vermezseniz, ihracat sorunlarını
gideremezseniz, köylümüz, çiftçimiz de ürününü satmaz ya da değerinde
satamazsa, göçler devam eder, yine gecekondu sorunlarıyla karşı
karşıya kalırız.
Onun için, aslında, bu Hükûmetin
yaptığı en büyük hatalarından birisi, bana göre,
tarım kesimini ve köylülerimizi bitirmek olmuştur.
Eğer, tarımı bitirirseniz, gecekondulaşma daha
da artacaktır.
Bu nedenle, ülkemizde gecekondulaşma
sorunu, sadece Toplu Konut İdaresine bırakılarak ya
da onun çalışmasıyla çözülecek bir iş değildir.
Bu sorun, ancak, başarılı hükûmetlerin tasarruflarıyla
ve yapısal tedbirleriyle çözülebilecektir.
Bir diğer yapısal tedbir
ise, inşaat sektörünün ve müteahhitlerin desteklenmesi olmalıdır.
Ayrıca, ihale sistemi de rekabete açık olmalı ve
eş dost kayırmacılığına izin verilmemelidir.
Ancak, yine bu iktidar döneminde
inşaat maliyetleri yükseldiği gibi, ileriye dönük
sağlıklı bir öngörü yapmak da mümkün değildir. Bazı
projelerde müteahhitlerin alacaklarını alamadıklarını
ve sorunlarını Meclise kadar taşıdığını
görüyoruz. Eğer TOKİ müteahhitleriyle de görüştüğünüzde,
gerçekten sıkıntı içerisinde olduklarını,
bu fiyatlarla bu işi götüremeyeceklerini söylüyorlar ve çoklarının
da alacaklı olduklarını dile getirerek "bizleri
faize boğdular" diye de şikâyetleri olduğunu herkes
görüyor ve yaşıyor.
Ancak, yine bu iktidar döneminde
inşaat maliyetlerinin yüksek olması, dolayısıyla
da vatandaşın satın alma gücünün tamamen ve
İnşaat
yapan müteahhitlerin de durumlarının her geçen gün daha
zor koşullarda ve hatta, taahhüt ettikleri yapıları
da yerine getirmedikleri, inşaatları yarı bırakıp
gittiklerini görüyoruz.
Dolayısıyla, vatandaşlarımızın
sağlıklı konuta kavuşabilmesi için inşaat
sektöründeki sorunların çözüme kavuşturulması ve
TOKİ'nin yaptığı evlerin bedellerinin net olarak
belirlenebilir olması, taksit miktarlarının ve sayısının
düzene sokulması gerekmektedir. Bakıyorsun, vatandaşı
gecekondusundan koparmışsın, veriyorsun dağın
başında bir yere. Özellikle bakıyorsun, Van, Hakkâri gibi,
öyle, toplu konutlu yerlere baktığınızda, vatandaş
oradan da, bulunduğu gecekondudan da neredeyse gitmek istemiyor.
Çünkü, gittiğinde orada da altyapısının hazır
olmadığını görüyor ve onun için, "eşimden
dostumdan da ayrılmayayım, buralarda kalalım" diye,
bir sürü sıkıntıları olduğunu görüyoruz.
Gecekondulaşma ve sağlıklı
konut sorununun önündeki en büyük yapısal engellerden biri de
ekonomik sıkıntılar ve istikrarsızlıktır.
Bu iktidar döneminde, özellikle son dönemlerde cari açığın
büyümesi ve bir kriz beklentisinin ekonomistlerce dile getirilmesi,
halkımızı, ne yazık ki, korkutmaktadır.
Zaten dar gelirli olan geniş
halk kesimleri bu güvensizlik ortamında konuta yatırım
yapma ya da taksitlerle ev sahibi olma konusunda sıkıntı
yaşamaktadır. Çünkü, vatandaşlarımız, ekonomik
sıkıntılar ve istikrarsızlık sonucu işini
her zaman kaybedebileceği korkusu içerisindedir. Bu nedenle,
bazı yetki ve görevlerin TOKİ'ye devredilmesi gereklidir;
ancak, yeterli değildir. Bir kısmını biraz önce
sıraladığımız yapısal tedbirlerin uygulanması
ve ülkemizin iyi yönetilmesi, halkımızın sağlıklı
konutlarda yaşayabilmesi gerekmektedir. Bu yüzden vatandaşlarımızın
sağlıklı konutlar edinebilmesini kolaylaştırmak
sürecinde ekonomik sorunları çözüme kavuşturulmadıkça
ve geniş halk kesimlerinin alım gücü yükseltilmedikçe, gecekondular
her zaman olmaya devam edecektir, bazı yetkilerin Bakanlıktan
Toplu Konut İdaresine devredilmesi, sonucu da değiştirmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, görüyoruz
ki, -neden- bu insanlar yıllarca bu gecekondularda
ışıksız, elektriksiz, yolsuz, bir sürü meşakkate
katlanarak sıkıntıların içerisinde bulundular.
işte, Ankara'da baktığınızda, Altındağ'a
gittiğimizde, gecekondularda yaşayan insanların
sıkıntılarını görüyoruz. Eğer, bu insanların
elindeki gecekondularını yok pahasına alarak, bunları
da borçlandırdığınızda, bu insanlar, o gittikleri,
Toplu Konuttan aldıkları dairelerin borçlarını
nasıl
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum
Bu insanlar, bu borçlandıkları
parayı nasıl ödeyecekler? Zaten gelirleri artmıyor,
iş bulmak da sıkıntı, bir ev, bir aile reisinin
beş altı tane insanı geçindirmek zorunda olan, gecekondusu
da yıkılan bu insanları borçlandırdığınızda
ne yapacaklar? Hâliyle sokakta anarşiye teslim olacaklar, hâliyle
kapkaççının tesirinde kalacaklar, hâliyle vurgun ve talanın
peşinde koşarak birilerine tetikçilik yapacaklar. Bunların
önünü kesmenin yolu, bu insanların özellikle yaşam seviyelerini
yükselterek, bu insanları muhtaç etmemek lazım. Eğer,
biz, bu gecekondularını aldığımız insanları
yeteri kadar desteklemezsek, uzun vadede ve düşük faizle vermediğimiz
sürece, gelirlerini de artırmadığımız sürece,
açlığa mahkûm etmeye ve onları da perişan etmeye
her zaman için hazır duruma gelmiş oluruz. Bunu çözmenin yolu,
yaşam seviyesini, asgari ücreti en az 1 milyara kadar çıkararak
bu insanların borçlarını ödemesinde de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Özcan, son
cümleniz için açtım
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Efendim, son cümlelerinizi
rica ediyorum
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Evet, yaşam seviyesi yükseldiğinde sağlıklı
konutlara kavuşacaktır. Çevresiyle, altyapısıyla,
eğitimiyle çağın gereklerine uygun bir vatandaş
durumuna geleceğine inanıyoruz, bütün vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyoruz.
Bu yasanın ülkemize ve bütün
mağdur olan insanlara hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Şahsı adına, Bartın
Milletvekili Sayın Asım Kulak, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET ASIM KULAK (Bartın) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 22
Aralık 2006 tarihi itibarıyla 81 ilimizde ve 251 ilçede,
toplam 599 şantiyede çalışmalarına devam eden,
doğrudan ve dolaylı olarak yaklaşık 800 bin kişiye
istihdam oluşturan, 2003-2006 yılları arasında 5
katrilyon liralık yatırımıyla ülke ekonomisine
kaynak aktaran ve bu yatırımları için bütçeden tek kuruş
almayan, Arsa Karşılığı Gelir Paylaşımı
Projesi'yle de önümüzdeki üç yıl içinde kamuya yaklaşık
4 trilyon lira gelir kazandırmayı hedefleyen Toplu Konut
İdaresi ile ilgili olarak bu rakamlar, İdarenin, ülkemize,
ekonomik ve sosyal alanda yaptığı katkıların
büyüklüğünü ifade etmektedir.
Hâlen Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı tarafından yürütülen, 775 sayılı
Kanun kapsamındaki yetkilerin ve işlemlerin Toplu Konut
İdaresine devredilmesi, sosyal konut üretmeyi, gecekondulaşmayı
önlemeyi, kentsel dönüşüm planlarını gerçekleştirmeyi
ve şehir dokularını yenileştirmeyi amaçlayan
Toplu Konut İdaresi için büyük önem arz etmektedir.
Kanunun, ben, tekrar hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kulak.
Şahsı adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu, buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar;
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz
evvel muhalefet grubundan arkadaşlarımızın ifade
ettiği bir konuya değinmek istiyorum. Millî Emlak Genel Müdürlüğümüzün
görevleri, kanunda yazıldığı şekilde bellidir.
Millî Emlak Genel Müdürlüğüne herhangi bir müdahale yok.
"Millî Emlak Genel Müdürlüğüne ne oldu ki, TOKİ onun yerine
ihdas edildi" deniliyor. Böyle bir şeyin olmadığını
ifade etmek istiyorum. Millî Emlak Genel Müdürlüğü, hepinizin
malumu olduğu üzere, hazineye ait olan bütün taşınmazların
sahibidir, istediği kuruma, bakanlığa tahsis yapar.
Bugüne kadar bir tane iş yeri veya bir toplu konut yapmış
bir kurum değildir. Ancak, TOKİ, bu manada, modern konutlar
yapan ve biraz evvel ifade ettiğim dünya markası olmuş
olan bir kurumdur. Burada bir yetki devri de yoktur. Sadece, uzman
olan bu kuruluşumuza bir devir söz konusu olmuştur.
Diğer maddelerde konuşmak
üzere, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Daloğlu.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Ek madde 4'ü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ek madde 5'i okutuyorum:
EK MADDE 5- Bu Kanuna ekli (I) Sayılı
Listede yer alan kadrolar iptal edilerek
190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına ilişkin bölümünden
çıkarılmış, ekli (II) sayılı listede yer
alan kadrolar ihdas edilerek, 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki (III) Sayılı Cetvelin Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zekeriya
Akıncı.
Şahsı adına da talebi
var, birleştiriyorum.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
2'nci maddeye bağlı ek 5'inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tartıştığımız konunun kısa bir tarihçesini
hepimiz biliyoruz ama, küçük bir hatırlatma yapmakta da yarar
görüyorum.
Özellikle 1950'li yıllardan
itibaren yaşanan hızlı kentleşme eğilimi, gerek
bölgeler arasındaki gelişmişlik farkından dolayı
gerekse nüfus ve yatırımların dengesiz olarak dağılmasından
ötürü belirli bölgelerde yığılmalara neden olmuş,
köylerden kentlere hızlı göç sonrasında düzensiz,
sağlıksız ve güvenli olmayan birçok yerleşim alanı
ortaya çıkmıştır. Bunun sonucu çok ağır olmuş,
koruma alanları tahrip edilmiş, tarım alanları, orman
alanları, su havzaları ve yapılaşmaya uygun olmayan
zeminler üzerinde kaçak ve yasalara aykırı yapılaşmalar
oluşmuştur.
Bu bölgelerin oluşması
da üstelik çok hızlı bir zaman aralığında gerçekleşmiştir.
Bu hızlı gecekondulaşmanın sonucu olarak, 1966
yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Gecekondu
Kanunu ile mevcut gecekonduların ıslahı, tasfiyesi,
yeni gecekondu yapımının önlenmesi ve buna yönelik
tedbirler almak için yasalar yapıldı. Daha sonra çeşitli
yasalar bunları tamamlamaya çalıştı, eksikleri
gidermeye çalıştı.
Asıl hedefi dar gelirli vatandaşı
konut sahibi yapmak ve kendi evini yapacak yurttaşlarımıza
ucuz konut alanları üretmek olan bu kanunu uygulama yetkisi Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına verilmişti. Yasa 1966'da
yürürlüğe girmesine rağmen -kırk yıl önce- ne yazık
ki, hâlâ büyük şehirlerimizin yüzde 60-70'ini oluşturan gecekondu
sorunu kanayan bir yara olmaya devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
şu bir gerçek ki, ülkemizde yasa enflasyonu yaşandığı
ortada. Bugün görüştüğümüz yasa, sadece var olan bir kanunu
uygulayan kurumun yetkilerini başka bir kuruma vermekte,
işlevi bu. Uygulamanın elbette ki, deneyimli, konusunda
uzman bir kurum tarafından yürütülmesi doğrudur, buna itirazımız
da yoktur; ama, biz yine de, bu vesileyle, TOKİ'nin bugünkü uygulamalarında
yaşanan ve bundan sonra yaşanabilecek sıkıntıları
dikkatinize sunmak ve ortaya çıkabilecek aksilikleri, eksiklikleri
şimdiden giderme şansını yaratmak istiyoruz.
Tereddütlerimizin temelini de,
TOKİ'nin dönüşüm alanlarını rant kapısı
olarak görme anlayışı oluşturmaktadır. TOKİ,
bugünkü uygulamalarıyla, Gecekondu Kanunu'nun temel mantığı
ve amaçlarını yerine getirmekten çok uzak yaklaşımlar
sergilemektedir.
Maalesef, TOKİ, AKP İktidarıyla
birlikte, birkaç sosyal konut amaçlı projenin dışında
lüks konut üretimine girişmiş, arsa satışı yolu
ya da kat karşılığıyla kendine özgü yöntemler
oluşturmaya başlamıştır. Oysa, devletin arsa
ve konut politikası, çağdaş ülkelerde olduğu gibi,
halkın, paraca ulaşabileceği, satın alabileceği
ve kiralayabileceği sosyal konutlar üretimi olmalıdır,
ama TOKİ, parası olanın satın alabileceği konut
politikasını uygulamaya sokmuştur. TOKİ,
çıkacak olan bu kanunla ülkemizin kanayan yarası gecekondu
ve çarpık kentleşmeyle karşı karşıya kalacak
ve bugün çözülüyormuş gibi görünen gecekondu sorununu, bu bakış
açısı devam ettiği sürece de yarın daha büyük bir
sorun yumağı olarak da bize miras bırakacaktır.
TOKİ, elinde bulunan arsa ve
arazileri inşaat şirketlerine satarak sosyal konut politikasına
son vermiştir. Bu anlamda, Toplu Konut İdaresinin görevi
de konut yapmak değil, ucuz konut veya sosyal konut yapmak olmalıdır.
Bugün, dar gelirli yurttaşlarımızın, ucuz, kaliteli,
çağdaş, şehircilik anlayışına uygun planlanmış
konut edinme şansı ortadan kalkmıştır, vatandaşlar
piyasanın insafına terk edilmiştir. TOKİ, daha
çok üst gelir grubuna yönelik prestij projeleriyle gündemde yer almaya
devam etmektedir.
Ayrıca, hakkını yemeyelim
ki, birçok AKP milletvekili ve yöneticilerinin en yakınlarının
istihdam edildiği bir kurum olarak da çok önemli bir işlev
üstlenmiştir. Sanıyorum, bu Kurumda son dönemde görevlendirilen
AKP'lilerin ve onların yakınlarının listesini
birkaç gün önce gazetelerde hepiniz okudunuz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdiye kadar ucuz iş gücü arayışlarının
ve popülist siyasetlerin bir sonucu olarak gelişen gecekondu
alanları başta olmak üzere, tüm kent ve ülke topraklarını
tehdit eden yeni dönüşüm talepleriyle karşı karşıyayız,
deyim yerindeyse, yeni bir modayla, yeni bir furyayla karşı
karşıyayız. Bunun arkasında, İstanbul ve Ankara
Büyükşehir Belediyeleri yanında uluslararası ve yerel
sermayenin kâr hırslarını ve bunlarla uyumlu tüccar-siyaset
anlayışını görmekteyiz. Artık hepinizin dikkatini
çekiyor, gazete ve televizyonlarda sık sık hangi Arap
şeyhinin ülkemizin hangi kıymetli arazisine hangi kuleleri
dikeceği haberlerini okuyoruz ve ne yazık ki, bugün, sizin
de önünüzde bulunan Partinizin hazırladığı bültene
baktığınız zaman, kimi gazetelerin manşetlerinde,
bir Arap şeyhinin, Şeyh Maktum'un rövanşı aldığına
ilişkin haberleri sürmanşetten okuyacaksınız. Neredeyse
kimileri, kamunun arsalarının bir Arap şeyhine satılmış
olmasından dolayı, onun "bu kez Karayolları arsasını
kaçırdı, hiç olmazsa İETT arsasını kaçırmadı"
diye, neredeyse zil takıp oynayacaklar; ellerinden gelse,
Şeyh Maktum'u alıp, İETT arsasında da dört tur atacaklar!
Böyle bir şey olamaz değerli arkadaşlarım! Bu ülkenin
insanları, kaynaklarının, arazilerinin, yerinin yurdunun
birilerine satılıyor ve pazarlanıyor olmasından
dolayı, öylesine büyük bir mutluluğun içine giremez, girmemeli,
girememeli diye düşünüyorum.
Ayrıca, yine, hepiniz izliyorsunuz;
TOKİ, kimi zaman, arazi satışlarında da, artık,
o kadar çok gözle görülen şaibe ve başkaca sıkıntılar
orta yere çıkmaktadır ki, kimi arazi satışlarını
da iptal etme noktasına gelmektedir. En yakın örneğini,
birkaç gün önce, yapılması gereken Ataköy'deki arazi satışının
iptalinde gördük. Yani, TOKİ, böylesi suistimallerin, böylesi
fırsatçılıkların aracı olacak, onlara aracılık
yapacak bir kurum olmamalıdır diye düşünüyoruz. TOKİ'nin,
birilerine fırsat yapmak, onların servetlerinin üzerine
servet koymalarına imkân vermek yerine, çok daha önemli işlevlerinin,
halkın büyük çoğunluğunu düşünen sorumluluklarının
olduğu düşüncesindeyim.
Kaldı ki, arsalarınızı
satabilirsiniz de değerli arkadaşlarım; bunun da bir
sonu olabilmeli. Biz büyük kentlerde yaşıyoruz, yani, bir
ülke, bir belediye, kamu kaynaklarını, arsalarını,
her şeyini satıyor olamaz, satmamalıdır. Bunlara,
yarın, bu ülkenin gelecekte yaşayan nesillerinin, gelecekte
bu ülkeyi yönetecek insanlarının, belediye yöneticilerinin
de ihtiyacı olabilir. Yarın, belki, büyük kentlerde ihtiyaç
duyduğunuzda, hastane yapmak için, okul yapmak için, sosyal alanlar
yapmak için arsa bulamayacaksınız. Bugünden her şeyinizi
satarsanız, fabrikanızı satarsanız, kuruluşlarınızı
satarsanız, yetmedi, arsalarınızı satarsanız,
yarın ihtiyaç duyduğunuzda, birçok şeyin, ne yazık
ki başkalarının elinde olduğunu ve sizin, ülkenizin
yöneticilerinizin, iktidarlarınızın, siyasetçilerin
ne kadar zayıf ve güçsüz duruma düştüğüne tanık
olacaksınız. Onun için, bu arsa satışları konusunda
biraz daha özenli olunması gerektiği düşüncesindeyiz.
Dönüşüm projeleri, hepimizin
ve gelecek kuşaklarımızın yaşamını,
diğer yandan da kentlerimizin geleceğini çok yakından
ilgilendiren ve ona yön veren projelerdir. Dönüşüm, ülkemizde
tüm kentlerimizi ilgilendiren bir sorundur. Bundan dolayıdır
ki, bu tür projelere yönelik yasal düzenlemelerin, ülke bütünlüğünü
kapsayacak biçimde ilgili kurum ve kuruluşların, üniversitelerin,
sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının görüşleri
alınarak hazırlanmasında sayısız yararlar
olacaktır. Bu tür parçacı bir anlayışla, kişilere
bağlı -o kişinin bilgi, görgü, eğitim, yaşam
tarzı ve kültürüne yönelik- kentlerin geleceğine yön veren
yasaların çıkması doğru bir yöntem değildir.
Ülke genelinde uygulanabilir bir kentsel dönüşüm yasası
hiç vakit kaybetmeden çıkarılabilmelidir, ilgili tüm belediyeler
de buna uygun projeler hazırlayabilmelidirler.
Bazı alanlarda hızlı
gerçekleşen, bazı alanlarda ise hâlen potansiyel olarak bekleyen
bu rant, kentlerin ekonomik güç dağılımı haritalarının
değişmesine de neden olmaktadır. Daha önce kentin orta
sınıfını oluşturan, eğitim düzeyi ortalamanın
üstünde olan ve kentli davranış biçimini içselleştirmiş,
ağırlıklı olarak ücretli kesim, hayat boyu çalışmaları
sonucunda sağladıkları birikimleriyle, kente yeni
gelen ve gecekondu yaparak barınma sorununu çözmek zorunda
kalan kesimlerden ev satın almak durumunda da bırakılıyor.
Günümüzde rantın talipleri değişiyor. Gecekondu
kentsel dönüşüm projeleriyle neyin dönüştüğünü hepimiz
pek yakında anlayacağız, yurttaşlarımız
anlayacak; dönüşüm projeleri sonucunda yeniden yapılan
konutlarda oturamayacak, kentin daha az rantlı alanlarına
sürgün edileceklerdir.
Rant taleplerini karşılamak
için inşaatın ve nüfusun yoğunlaştığı
bölgelerin yeterli altyapı ve sosyal donatı alanlarının
yeterli planlanmamasının bir süre sonra doğuracağı
sonuçları, maalesef, hesap etmiyoruz. Geleceğimizde giderek
büyüyen bir sorunu bugünlerden yarattığımızın
farkında olalım.
Bakınız arkadaşlarım,
daha önce yaptığım bir konuşmada da bunu dikkatinize
sunmaya çalıştım; Ankara'mızda da çeşitli belediyelerimizin
uygulamaları var, bir furya gidiyor, dönüştürüyoruz; gecekonduların
yerine çok katlı binalar yapılıyor, kimi zaman müteahhitler,
kimi zaman TOKİ'nin marifetiyle. Ama, sonuçta bir nüfus yoğunlaşması
yaşıyoruz. Ama, o nüfus yoğunlaşmasının
ortaya çıkaracağı altyapı ihtiyaçlarına
dönük, maalesef söylüyorum, maalesef, hiçbir, bugünden yapılan
hazırlık yoktur. Yani, bugünkü nüfus yoğunluğuyla,
kentlerimizde oturan insanlarımızın kanalizasyon
ihtiyacı karşılanmazken, elektrik şebekeleri yetersizken,
su şebekeleri yetersizken, bunun yenilenmesine dönük,
eğitim alanlarının çoğaltılmasına,
sağlık alanlarının çoğaltılmasına,
sosyal alanların çoğaltılmasına dönük hiçbir girişim
yapılmazken, sadece binalar artıyor, apartman dairelerinin
sayısı artıyor, orada oturan yurttaşlarımızın
sayısı artıyor. Ama, altyapıda bir değişim
yok, bir gelişme yok. Bunların sıkıntısını
önümüzdeki günlerde yaşayacağız. 20 kişinin oturduğu
bir alana 200 kişinin oturduğu bir apartmanı dikiyorsunuz,
ama, onların ihtiyacını karşılayacak hiçbir
altyapı girişimini yenilemiyorsunuz, getirmiyorsunuz.
Bunların doğuracağı sorunlara, bir kez daha yerel
yöneticilerimizin de dikkatini çekmek istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
hepiniz bilirsiniz ki, dünyada kentlerin belirli bölgelerinde
özel dönüşüm uygulaması örnekleri vardır. Ankara'da
Dikmen Vadisi Projesi bunların örneklerinden bir tanesidir.
Yine, Ankara Havaalanı yolundaki yenileştirme projesi
de buna bir örnektir. Ama, üst ölçek planları ve çeşitli imar
mevzuatını tüm kentler, hatta tüm ülke çapında
dışlayan özel dönüşüm projesi olamaz. O zaman, şehir
ve bölge planlarına ne gerek var? İmar, çevre ve koruma mevzuatı
ne işe yarar bu ülkede? Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde
bunun örneği yoktur.
Hatta, biz o kadar ileri gitmişizdir
ki bu Mecliste, adı Melih Gökçek yasasına çıkan ve sadece
onun anlayışının uygulamalara egemen olmasını
sağlayacak ve istediğini yapabilmesine olanak tanıyacak
yasa düzenlemeleri bile geçiriyoruz bu Meclisten.
1994 yılından bugüne, Ankara
Büyükşehir Belediyesi, konut projelerini, rant amacını
daha da belirginleştirerek devam ettirirken, kent merkezine
yönelik projeleri gündeme getirmekten özellikle kaçınmış,
kentin gelişmesine nâzım planı değil rant talepleri
yön vermiş, kentin bütünlüğü ve özellikle de ulaşım
sistemi yok edilmiştir. Ulaşım sistemi yok edildiği
için de bu sorunu çözecek raylı toplu taşıma sistemi
yerine, ne yazık ki, bu sorunu daha da zorlaştıran alt
ve üst geçitler Ankara'nın ulaşımına damgasını
vurmuştur. Açıkçası, artık, Ankara'nın ulaşımı,
insan yerine makinelerin hızlı ulaşımı üzerine
inşa edilmektedir. Her yere "metromuz hayırlı olsun"
tabelası asılmış olmasına rağmen, on üç
yıldır, Sayın Melih Gökçek'in ulaşıma açtığı
bir metre metro Ankara'da, maalesef, yoktur. Sayın Melih Gökçek,
tam aksine, Ankara'da, Batılıların "kavşak tuzağı"
dediği tuzağa düşmüştür ve bunun en son örneği,
maalesef, Kuğulu Park kavşağında yaşanan tuzaktır.
Bugün de afişler, pankartlar asılmış, Kuğulu geçitleri
açılıyor, İbrahim Tatlıses konseriyle; ama, biz biliyoruz
ki, Sayın Melih Gökçek, o kış aylarının en zor
günlerinde aylarca Ankaralılara ve özellikle de Çankayalılara,
o geçitler nedeniyle trafikte olmadık işkenceler yaptı,
eziyetler yaptı, çileler çektirdi; değil bir tane İbrahim
Tatlıses konseri, 50 tane İbrahim Tatlıses konseri
yaptırsa, ne Çankayalılar ne de Ankaralılar, kendisine
yapılan eziyeti, işkenceyi asla unutmayacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
üzülerek söylüyorum bu noktada, bugün başkentimizin bir kent
kimliği de yoktur. Bugün Ankara'nın bir turizm kenti, bir fuar
merkezi kenti, bir kültür kenti, bir sağlık merkezi kenti,
bir sanayi kenti olduğunu söyleme şansımız yok.
Ayrıca, kentin mimarisi de
tümden altüst edildi. Bugün Ankara'da uygulanan kentsel dönüşüm
alanlarına ait sıkıntılar belirgin bir biçimde ortaya
çıkmaya başlamıştır artık. Hak sahipleriyle
kimi yerlerde hiç sözleşme yapılmamış, kimi yerlerde
fiks menü sözleşmelerle, hiçbir detayı belli olmayan, vatandaşın
nerede, ne sahibi olacağını bilmediği projeler
uygulamaya konulmuştur.
Ankara'da özel yasa çıkarılarak
uygulanan Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi'nde, vatandaşlara
verilecek dairelerin yeri, konumu belli bile değildir.
İki yıl sonunda teslim edileceği vaat edilen konutların,
hâlâ ne zaman teslim edileceği önemli ölçüde belli değildir.
Yıllardır sıkıntı çeken yurttaşlarımız,
iki yılda biteceği söylenen proje karşılığında
her ay için 200 milyon kira bedeli alıyorken, ne yazık ki o yörede
konut ihtiyacının artması nedeniyle kira bedelleri
400-500 milyonlara fırlamış ve yurttaşlar, bu kira
bedellerinden doğan farkı ceplerinden ödemek zorunda kalmışlardır.
Üstelik, 2000 yılından önce
emlak vergisini tam yatırdığını belgeleyemeyen
hak sahiplerine de, sadece yüzde 10 yıkım bedeli ödenmiştir.
"Enkaz bedeli" adı altında, "alıyorsan al,
almıyorsan mahkemeye git" diye dayatılan paraların
ne kadar haksız ve sembolik olduğunu da bir kez daha dikkatinize
sunmak istiyorum.
Yine bir başka bölgemiz olan,
Ankara'da Yenimahalle Belediyesinin Şentepe bölgesinde uyguladığı
projelerde, yurttaşlarımız büyük hüsran yaşamaktadır.
Parseller 10 ila 20 kişilik hissedarlardan oluşturulmuş,
vatandaşın arsalarını müteahhide verme şansı
zorlaştırılmıştır. 140 metrekare yeri
olan vatandaşa bir daire düşmesi gerekirken, şimdi 200
metre kare yeri olana bir daire ancak verilebilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) -
Yaklaşık 600 vatandaşımız Belediyeye verdiği
dilekçeler ile plana itiraz etmiş, ama hepsi reddedilmiştir.
Plan uygulaması şu anda yargıya intikal etmiş durumdadır.
Aynı Belediye Başkanını
çok iyi tanıyacaksınız, üniversite öğrencileri
için hazırladığı kitaplarına Mustafa Kemal
Atatürk'ün resmini koymaktan bile imtina etmiştir. Ama, o Belediye
Başkanı Başbakanımızı, "Yenimahalle'nin
kırk yıldır çözülemeyen tapu sorununu çözdük" diye
ASKİ salonunda bir törene götürmüş, konuşma yaptırmıştır.
Her tarafı afiş ve pankartlarla donatmıştır.
Ama, ne yazık ki, dağıtılacağı söylenen
35 bin tapu şöleninin arkasından tam bir fiyasko yaşanmış;
tarlaları imar parseline çevirme işlemini hak sahiplerine
tapu verileceği şeklinde ilan etmiş; ama, Belediye,
hiç kimseye iskân izni verememiştir.
Bu dönüşüm noktasında
Çankaya ilçemizle ilgili de çok çarpıcı bir örnek vermek
istiyorum sevgili arkadaşlarım.
Buraya gelmeden bilgi aldım.
20.300 hektarlık bir alan, bunun 7.330 hektarı, yaklaşık
1/3'ü Ankara Büyükşehir Belediyesince kentsel dönüşüm
alanı ilan edilerek Çankaya Belediyesine imar planı uygulama
alanı bırakılmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akıncı,
ek süre verdim. Son cümlelerinizi istiyorum; süre veremeyeceğim.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bir kez daha dikkatinize sunmak
istiyorum: Şu anda Çankaya ilçemizin belediye sınırları
içerisindeki arsaların üçte 1'i dönüşüm alanı ilan
edilmiştir.
Bir başka örnek değerli
arkadaşlarım: Altındağ'da -burada, Ankara'dan arkadaşlar
keşke olsa, onlar da bileceklerdir- özellikle yıkımlar
"kardeşim, yıkıyorsan yık, yıkmıyorsan
ben yıkarım" mantığıyla sürdürülmüştür.
Vatandaşlar, maalesef, evlerini yıkmak zorunda kalmışlardır.
Kendilerini güçsüz ve çaresiz hissetmişlerdir. Ama, bu tablo,
vatandaşın kendisinin evini yıktığı biçiminde
lanse edilmiştir. Ama, ne yazık ki, onun arkasından, bir
kez daha söylüyorum, yıkılan evlerle ilgili olarak verilen
enkaz bedelleri olağanüstü düşüktür değerli arkadaşlarım.
Buna bir kez daha yerel yöneticilerimizin dikkatini çekmek istiyorum.
Vatandaşlar bu konuda son derece mustariptirler.
Ayrıca, oradaki belediye arsalarının,
kamu arsalarının TOKİ ile paylaşımında
TOKİ'ye dönük olağanüstü oransal avantaj sağlanmakta
ve bir anlamda Altındağlıların, Ankaralıların
hakları TOKİ'ye bu yolla kâr olarak transfer edilmektedir.
Bu konuya da dikkatinizi çekmek istiyorum. En önemli sorunlarından
birisi, bir kez daha söylüyorum, vatandaşın, yıkımlar
karşılığında neyin sahibi olacağını
bilememesidir. Altındağ'da, Gültepe'de bu nedenle 50'ye yakın
konut aylarca yıkılamamıştır, polis baskısına
rağmen yıkılamamıştır. Kent sakinleri,
oradaki mahalle sakinleri direnmişlerdir ve nihayet, en son,
bu yakın zamanlarda, belediye encümeninden bir karar çıkarılabilmiştir.
BAŞKAN - Sayın Akıncı
Sayın Akıncı
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) -
Mamak'ta da, üç yıldır
BAŞKAN - Sayın Akıncı,
lütfen.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) -
Bitiriyorum efendim. Son iki cümlem.
BAŞKAN - Konuşmanızı
kapatıyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) -
Bitiriyorum.
BAŞKAN - Bitmiyor. Ankara'nın
bu kadar ilçesi var, bunların hepsini mi sayacağız?
Bundan sonraki konuşmalarınızda devam edin efendim.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) -
Evet, ilçesi var da, sorunu çok. Bitiriyorum.
BAŞKAN - Efendim, üç dakikayı
geçtiniz.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Grup olarak desteklememize karşın,
ortaya koymaya çalıştığımız tespit ve
uyarıların ilgili her çevre tarafından dikkate
alınacağını umuyor, hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Çok haklısınız, Ankara'nın ilçesi de
çok, derdi de çok. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
sağ olun.
Şahsı adına, Bartın
Milletvekili Sayın Asım Kulak, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET ASIM KULAK (Bartın) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Gecekondu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizin her tarafında yükselen, modern şehirciliğin
güzel örneklerini oluşturan, ülkemizin acı gerçeği
olan deprem felaketine dayanıklı, altyapısı ve
sosyal tesisleriyle kuruldukları yerin sosyal ve ekonomik yaşamına
canlılık getiren bu projelerden bir örneği de, seçim
bölgem olan Bartın ilimizde gerçekleştirilmektedir. 2005
yılında yapılan arsa tespitinden sonra, Aralık
2005'te ihalesi gerçekleştirilen Bartın birinci etap 492
adet konut inşaatları süratle devam etmekte ve ilkbahar
aylarında hak sahiplerine teslimi hedeflenmektedir. Tünel
kalıp sistemiyle imal edilen, zemin ve sondaj çalışmaları
yapılan, çevre düzeni, peyzaj uygulamaları ve mükemmel
altyapısıyla gerçekleştirilen bu çağdaş projeye
halkımızın ilgisi bizleri son derece memnun etmiştir.
206 konuttan oluşacak Bartın İkinci Etap Toplu Konut Projesi
ihalesi de 21 Mart 2007'de, yani, dün gerçekleştirilmiş olup,
bu projenin de satış aşamasında halkımız
tarafından ilgiyle karşılanmasını beklemekteyiz.
Ülkemiz genelinde bu yapılan hizmetlerin toplumumuz tarafından
takdirle karşılanması bizleri son derece mutlu etmiştir.
Ben, kanunun hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kulak.
Ek madde 5 üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır, ancak, bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1266 sıra
sayılı "Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 2 nci maddesi ile
775 sayılı Kanuna eklenen Ek 5 inci maddenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddeye bağlı
ek (I) Sayılı Listenin Tasarıdan çıkartılarak
ek (II) Sayılı Listenin (I) Sayılı Liste şeklinde
değiştirilmesini, (II) sayılı Listede yer alan
"Daire Başkanı" unvanlı ihdas edilen kadronun
"Serbest kadro adedi" ve "Toplam" sayılarının
"3", genel toplamın ise "16" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik Recep Garip Eyüp Ayar
Bursa Adana Kocaeli
Alaettin
Güven Cahit Can Yahya Akman
Kütahya Sinop Şanlıurfa
"Ek Madde 5- Bu Kanuna ekli
(I) Sayılı Listede yer alan kadrolar ihdas edilerek, 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (III) Sayılı Cetvelin Toplu
Konut İdaresi Başkanlığına ilişkin bölümüne
eklenmiştir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
- Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısı ile bir
yandan Toplu Konut İdaresi Başkanlığına kadro
ihdası yapılırken diğer yandan Bayındırlık
ve İskân Bakanlığındaki bazı kadroların
iptal edilmesi öngörülmektedir. Bayındırlık ve
İskân Bakanlığınca 775 sayılı Kanun kapsamında
yürütülmekte olan hizmetlerin Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca
ifa edilecek olması nedeniyle bu İdareye kadro ihdası
yapılmasında isabet olduğu görülmekte ancak, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının üstlendiği görevler
nedeniyle kadro iptalinin yerinde olmayacağı düşünülmektedir.
Zira, üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizin kıyılarıyla
ilgili hukuki ve teknik düzenlemelerin yapılabilmesi ve geliştirilmesi
için belirtilen iş ve hizmetlerin Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının ana hizmet birimi olan Teknik
Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü bünyesinde en
az Daire Başkanlığı düzeyinde yürütülmesi büyük
önem arz etmektedir.
Bu sebeple, anılan tasarı
ile iptal edilmesi öngörülen Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına ait kadroların iptali cihetine gidilmeyerek,
söz konusu Daire Başkanlığının, kıyılarla
ilgili iş ve işlemlere ilişkin hizmetleri yürütmekle
görevlendirilmesinin kamu yararına olacağı düşünüldüğünden
söz konusu değişikliklerin yapılmasının uygun
olacağı değerlendirilmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmiştir.
Şimdi, Ek 5'inci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Ek
5'inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
18.06
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79'uncu Birleşimi'nin 4'üncü
Oturumu'nu açıyorum.
1266 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Çerçeve 2'nci maddeye bağlı
geçici 9'uncu maddeyi okutuyorum:
"Devir ile ilgili geçiş
hükümleri
GEÇİCİ MADDE 9- Hizmet binaları
ve 189 sayılı Kanun kapsamında bulunan taşınmazlar
ile herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş olan taşınmazlar
hariç olmak üzere, 775 sayılı Kanunun öngördüğü maksatlar
için kullanılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
tahsis edilmiş Hazine taşınmazları ile Bayındırlık
ve İskân Bakanlığınca planlanmış projeler
çerçevesinde kullanılması öngörülmüş olmasına
rağmen henüz bu Bakanlığa tahsis edilmemiş Hazine
taşınmazları, başkaca bir işleme gerek olmaksızın,
bedelsiz olarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
devredilerek, anılan Başkanlığın talebi ve
Maliye Bakanlığının onayı ile tapuda Toplu
Konut İdaresi Başkanlığı adına tescil edilir.
Kamu hizmetlerine ayrılan yerler ile Maliye Bakanlığınca
değişik ihtiyaçlarla talep edilen taşınmazlar bedelsiz
olarak Hazineye iade edilir.
Bu Kanun hükümleri uyarınca
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca
başlatılmış veya planlanmış iş ve
işlemler; bu işlere ilişkin her türlü hak, yetki ve görevler,
alacak, borç ve mükellefiyetler, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
devredilmiştir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca
başlatılmış veya planlanmış işleri
yürütmeye, bu konuda yeni işler yapmaya, gerekli görülenleri
belediyelere devretmeye veya tasfiye etmeye yetkilidir.
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
bu Kanunun uygulanmasından dolayı Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının taraf olduğu işlemlerde
ve sözleşmelerde taraf olur ve bu Bakanlık leh ve aleyhine
açılmış ve bu maddenin yürürlüğe girmesinden önceki
bu Bakanlık iş ve işlemleri sebebiyle açılacak
olan davalarda ve icra takiplerinde kendiliğinden taraf
sıfatını kazanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
merkez teşkilatında 775 sayılı Kanunun uygulanması
ile ilgili iş ve işlemleri yürüten birimde tahsis edilmiş
kadrolarda bulunan personelden ek 5 inci madde ile Bayındırlık
ve İskân Bakanlığına ait iptal edilen kadrolarda
bulunanlar, aynı madde ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
ihdas edilen kadrolardan durumlarına uygun olanlara bir ay içerisinde
atanırlar ve atama işlemleri yapılıncaya kadar
eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge, her türlü zam ve
tazminatlar ile diğer mali haklarını almaya devam
ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni kadroların
aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer
malî hakları toplamının net tutarının, eski
kadrolarına bağlı olarak en son ayda aldıkları
aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer
malî hakları toplamının net tutarından az olması
hâlinde, aradaki fark, farklılık giderilinceye kadar, atandıkları
kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tâbi
tutulmaksızın tazminat olarak ödenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün.
Sayın Tüzün, buyurun.
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 1266 sıra
sayılı Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın ek 9'uncu maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Ek 9'uncu madde, değerli arkadaşlar,
devir ile ilgili geçiş hükümlerini belirliyor. TOKİ, evi
olmayan ve düşük gelir grubuna sahip vatandaşlarımızı
uygun ödemelerle ev sahibi yapmak üzere sosyal amaçlı olarak
başlattığı projeleri geçen zaman içerisinde kâr
amaçlı projelere dönüştürmüştür. Zira Sayın TOKİ
Başkanının yaptığı açıklamalarda,
TOKİ'nin 1,3 katrilyon kâr ettiği ve 7 katrilyon da paralarının
olduğunu söylemektedir; yani, TOKİ'nin kârı yaklaşık
1 milyar dolardır. TOKİ, hani sosyal amaçlı projeler
üreten bir kuruluştu?
Devletin arazilerini arsa ofisine
devredip, üzerine konutları yapıp, arsa payı da olmaksızın,
maliyetinin 2 veya 3 katı fiyatlarla konutları satarak,
sözde sosyal amaçlı projeleri kâr amaçlı projelere çevirerek
TOKİ'yi kâr eden bir kurum hâline getirmiştir. TOKİ, reel
sektörde yıllarca inşaat sektörüne emek vermiş, sermaye
koymuş, bu işten para kazanıp, kazandığı
paradan da vergi ödeyen, istihdam sağlayan inşaat müteahhitleriyle
maalesef rekabet eder duruma gelmiştir. Reel sektörde çalışan,
üreten ve kazancından da bu devlete olan sorumluluğuyla
vergi, SSK, prim, birçok değişik isimler altında vergi
ödeyen müteahhitlere bir de denetim yapma zorunluluğu getirmiş
ve inşaat maliyetlerine yüzde 4, yüzde 8 arasında yapı
denetimi parası ödettirmektedir. Oysa TOKİ, yaptığı
inşaatlarda denetimini kendisinin yaptığını
söyleyerek, yapı denetim parası ödememektedir.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, belediyelerden alınan inşaat ruhsatı,
iskân ruhsatı ve diğer işlemlerden dolayı vergi ve
harçlardan muaf tutulmuştur. Geçtiğimiz yıl, burada
defalarca ikaz etmemize rağmen, AKP'den bir milletvekili arkadaşımızın
vermiş olduğu kanun teklifi
doğrultusunda, iskân ruhsatı dahi almadan, istediği
zaman, Toplu Konut İdaresi, istediği zaman -bakınız,
istediği zaman- iskân ruhsatını vermekle yükümlüdür
diyerek bir kanun çıkardık. Bunun ne kadar yanlış
olduğunu, bu çıkan kanunun uygulamalarda ne kadar sıkıntı
yarattığını şimdi hep beraber görüyor ve yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
dolayısıyla reel sektör TOKİ'yle rekabet edemez hâle
gelmiştir. Bu inşaatlar reel sektör tarafından yapılmış
olsaydı, yapılan işlerle ödenecek vergi, resmî harçların
yanı sıra, gelirden doğacak vergilerle de devletimize
vergi ödenecekti. Para alışverişinin olduğu her
yerde kâr vardır, dolayısıyla, vergi vardır. Ancak,
bu düşünceden yola çıkar isek, bugün kâr ettiği rakamın
1 milyar doların üzerinde olduğu Toplu Konut İdaresi,
maalesef, hiçbir vergi ödememektedir. Küçük esnaf ve tüccarın
matrah artırımı konusunda, Maliye Bakanlığı,
vergi dairesi müdürleri tehdit ederlerken, vergilerin de artırılması
konusunda zorunlu tutulurken, bugün TOKİ'den hiçbir vergi
alınmamaktadır. Dar gelirli vatandaşlarımızdan
vergi toplama konusunda kartal olan, aslan olan Maliye, maalesef,
TOKİ'ye geldiği zaman civciv olmaktadır. Dolayısıyla,
bu konuda devletimizin büyük ve ciddi bir şekilde vergi kaybı
söz konusudur.
Önceki İhale Kanunu'na göre
yapılan ihalelerde yaşanan sıkıntıları
önlemek ve diğer işlerin süresinde bitimini sağlamak
amacıyla 22 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu'yla anahtar teslimi usulü getirilmiş; buna
göre, fiyat farkları ve eskalasyon gibi faktörler TOKİ
için ortadan kaldırılmıştır. TOKİ, sosyal
amaçlı konutlar yapmak üzere yola çıkmış olmasına
rağmen, amaçlarının dışına çıkarak,
bugün, son derece lüks villalar inşa etmeye başlamıştır,
devletin arazilerine bedel ödemeden sahip çıkarak haksız
bir rekabete neden olmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
arsa payının inşaat maliyetleri içinde ne kadar büyük
yüzde payı olduğu herkesçe bilinmektedir ve malumdur.
Şimdi, buradan soruyorum: Acaba, TOKİ'nin kâr ettim diye
açıkladığı bu miktar, yani, 1 milyar dolara yakın
bu rakamlar, bu arazilerin bedellerini karşılıyor
mu, karşılamıyor mu? Sadece devletin arazilerine yapmış
olduğu bu projelerden, bugünkü rakamlarla diğer ikinci
şahıslara bu arazileri satmış olsaydı devlet,
bu rakamlardan daha fazla kâr elde etmez miydi? Bunun sorusunu buradan
sormanın bir vatandaş olarak görevimiz olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle son yıllarda kentsel dönüşüm projeleri söz konusu.
Bakıyoruz, birçok büyük şehirde ve illerimizde kentsel dönüşüm
projeleri hızlı bir şekilde yapılıyor. Maalesef,
bu kentsel dönüşüm projeleri ranta dönüşüm projesi hâline
gelmiştir. Özellikle büyük şehirlerde çok fazla (TAKS) taban
kat sayısının artırılması ve kat sayısının
artırılmasından dolayı, bugün 8 katlı, 10 katlı
imara açık olan bölgelerde, bu kentsel dönüşüm projesi
adı altında 25 kata, 30 kata katlar yükseltilerek inanılmaz
bir rant paylaşımı söz konusudur. Bu adreslerin nereler
olduğunu sizler de benim kadar biliyorsunuz.
Dolayısıyla, artık,
Türkiye'de, kentsel dönüşüm projesi adı altında yatan
gerçek neden, ranta dönüşüm projesi hâline gelmiştir. Özellikle
Toplu Konut İdaresinin yapmış olduğu konutların
anahtar teslim töreninde -bakın, buraya dikkatinizi çekmek istiyorum-
gerçek bir AKP şovu yapılmaktadır. Binaların üzerine
AKP'nin siyasi amblemi olan ampullerin yapıştırılması,
AKP Genel Başkanının ve diğer siyasi bakanların
afişlerinin asılması, sanki, bunu, Toplu Konut İdaresi
değil de, AKP İktidarı veya AKP'nin sorumlu olduğu,
başta Genel Başkan ve ilgili bakanların yaptığı
kamuoyu tarafından algılanmaktadır. Dolayısıyla,
(TOKİ) Toplu Konut İdaresi AKP'nin gölgesi altında kalmıştır.
CAHİT CAN (Sinop) - Deniz Baykal'ın
resmini koyalım bir dahakine.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Dolayısıyla,
bugün, bu tarihlerde yapılan her türlü açılışlarda,
maalesef, Toplu Konut İdaresi, kendi yapmış olduğu
çalışmaları değil de AKP'nin bir yan kuruluşu
gibi çalışmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
yine, TOKİ Başkanının uygulamalarını
basından okuyor, dinliyor ve görüyoruz. Peki, böylesine önemli
bir kanunda, Toplu Konut İdaresi Başkanı niye Meclis
Genel Kurulunda yok? Niye, bu müzakereleri dinlemiyor? Bu kadar
sorumluluğu üstüne alan bir kuruluşun başkanı,
burada yapılan müzakereleri, çok değerli milletvekili
arkadaşlarımızın yapmış olduğu bu
değerlendirmeleri dinleme nezaketinde neden bulunmuyor? Bu
kanun bugün gündeme gelmiş değil, bu kanun dün geldi. Hadi,
dün işi vardı, il dışındaydı, yurt dışındaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tüzün,
konuşmanızı tamamlayınız.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Bugün,
Toplu Konut İdaresi Başkanının, bu kanun görüşmeleri
sırasında burada bulunup bu çok değerli arkadaşlarımızın
bu değerlendirmelerini dinlemesi gerekirdi. Bu nezaketsizliğinden
dolayı Toplu Konut İdaresi Başkanını kınıyorum
değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
yine, Toplu Konut İdaresinin bugüne kadar yapmış olduğu
bu çalışmaları bir değerlendirelim, iyi mi yapıyor,
kötü mü yapıyor düşüncesiyle, geçtiğimiz yıl -bizzat
şahsım- Meclis araştırma önergesi vermiştim,
Meclis araştırmasının yapılması. Yani,
bu kadar sorumluluğu üstünde toplayan bir idarenin doğru
mu yaptığını, yanlış mı yaptığını
tespit edebilmemiz için bir araştırma komisyonunun kurulup
bunun yapmış olduğu çalışmaları denetlemesi
gerekir diye düşündüm. Eğer, gerçekten iyi yapıyorsa,
biz de, kalkar, kurulacak bu komisyondaki yetkili arkadaşlarla
TOKİ'ye teşekkür ederdik; iyi yapmıyorsa, yanlış
yapıyorsa, gerekli uyarılarımızı yapardık.
Şimdi, buradan, bir kez daha
söylüyorum: Toplu Konut İdaresi, belediyelerin ve Bayındırlık
İskân Bakanlığının birçok sorumluluğunu
üstüne aldı. Ben, Toplu Konut İdaresinin, bu çalışmalarıyla,
bu konuda, bu sorumluluğun altından kalkamayacağını
ifade ediyorum. Dolayısıyla, Meclisimizin bu konuda bir
komisyon kurup bu Toplu Konut İdaresinin yapmış olduğu
çalışmaları incelemesinde fayda var diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
son olarak şunu söylemek istiyorum: Bu konuda, Türkiye'de, gerçekten,
konut konusunda ciddi çalışmaların olduğunu hepimiz
biliyoruz. Ancak, gerek reel sektör gerekse TOKİ gerekse
"kentsel dönüşüm" adı altında bu projeler
hızlı bir şekilde devam ediyor. Ben, buradan, tekrar söylüyorum:
Toplu Konut İdaresinin, bu kimliğiyle, bu vasfıyla, bu
özelliğiyle bu projelerin altından, bu sorumluluğun
altından kalkamayacağına inanıyorum. O nedenle,
Meclisimizde, en kısa zamanda bu Meclis araştırması
önergesinin gündeme getirilip bir komisyon kurup TOKİ'nin incelenmesinde
fayda var diye düşünüyorum.
Kanunumuzun ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi, bir kez daha, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Bartın
Milletvekili Asım Kulak.
Sayın Kulak, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET ASIM KULAK (Bartın) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
775 sayılı Yasa, bugüne
kadar, Bayındırlık Bakanlığı Teknik
Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü Mesken
İşleri Daire Başkanlığı tarafından
yürütülmüştür. Sınır onamalarını sağlamak
ve ilan etmek, kamulaştırma işlemlerini yürütmek,
hâlihazır harita hazırlamak, jeolojik etüt, imar planı
yapmak ve uygulamak, emsal ve muhammen bedel belirlemek, kanun kapsamında
başlatılmış ve başlatılacak iş ve
işlemlerle ilgili olarak inşaatları devam eden konutları
bitirmek, inşaatı bitmiş olan konutları kamu kurum
ve kuruluşları ile ihtiyaç sahibi vatandaşlara satmak,
satışı yapılacak konut ve arsaların emsal bedellerini
tespit etmek ve onaylamak, konut kooperatiflerine arsa tahsis etmek,
satışı yapılmış konutlar ile arsaların
tapularını vermek, ilgili projelerin gerçekleştirilmesini
sağlamak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla
iş birliği yapmak, gerekli girişim ve işlemleri
gerçekleştirmek, arsa ve konut talep edenler için hak sahipliği
işlemlerini yürütmek, bu kanun kapsamında yapılan çalışmaları
içermektedir.
Tekrar kanunun hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum,
Sayın Pakdil'e de hoş geldin diyorum.
Bugün, maalesef, daha önceki oturumları
yöneten Meclis Başkan Vekilimizin benim sesimi kesmeye çalışması,
onun, bugün, nasıl bir Meclisi yönetme anlayışı
içerisinde olduğunu bütün milletimize gösteren bir uygulamasıydı.
Benim konuşmamda, en azından, burada olmamasından da
mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Gecekondu Kanunu'nda yapılması gereken bir değişiklik
Kanunu olumlu görüyoruz. Toplu Konut İdaresinin faaliyete
geçmesinden sonra, böyle bir düzenlemenin yapılmasının
ihtiyaç olduğu noktasında hiçbirimizin bir şüphesi
yok.
Tabii, konu gecekondu olunca, bütün
konuşmalar Toplu Konut İdaresine yöneldi. Biz, sorumlu muhalefet
anlayışı içerisinde, eğer, Türkiye'de güzel hizmetler
yapılıyorsa bunları alkışlarız, destekleriz.
Öncelikle, Toplu Konut İdaresinin, konut ihtiyacının
giderilmesi noktasındaki çalışmalarının
-biraz sonra sayacağım aksaklıklar da göz önüne
alınarak- devam etmesinde fayda mülahaza ediyoruz. İnşallah,
yapılan konut sayıları artar, bundan, daha fazla vatandaşımız
istifade eder.
Daha önce de Toplu Konut İdaresiyle
ilgili burada ben çok ciddi iddialarda bulundum, burada bulunan
Sayın Bakanlarımıza soru yönelttim, soru önergeleri
verdim. Özellikle, İzmir'de yapılan bir ihaleyle ilgili olarak
orada yapılan usulsüzlükleri Meclis kürsüsünde dile getirdim.
Ancak, ne o gün, ne de sonra bu konuyla ilgili bizi ikna edecek tek
bir cevap bile verilemedi.
Toplu Konut İdaresi, Türkiye'de
bir hayli konut yaptı, ama
Değişik illerden milletvekillerim
şu anda buradalar, kendi illerinde yapılan konutların
ne kadarının satıldığı, ne kadarının
yerlerinin siyasi olarak belirlendiği hepimizin malumu.
Eğer, Toplu Konut İdaresi, hakikaten, vatandaşı
konut sahibi yapmak istiyorsa, bir hizmeti yerine getirmek istiyorsa
-seçilen yerler de dâhil olmak üzere- yerler adaletli bir şekilde
seçilmeli, ihaleler şeffaf olmalı; ihalelerin, kapalı
kapılar ardında, belirli kişilere verilmemesi
sağlanmalıdır.
Açılışlarla ilgili,
müteahhitlerden, ne kadar harcama bedeli alındığını,
burada, kürsüde yer ve zaman bildirerek söyledim. TOKİ, Hükûmet
yetkililerine şov yaptırmak maksadıyla açılışları
-çok aşırı gösterilere girebilmek maksadıyla, bu
konutları yapan müteahhitlerin parasıyla, onları
zorlayarak, açılış masraflarını onlardan zorla
alarak- Hükûmete şov yapma yeri olarak görüyorsa bunun yanlış
olduğunu, buradan ifade etmek istiyorum ve özellikle TOKİ
Başkanının, Eskişehir'deki bir ihaleyi bitiremeyen,
tamamlayamayan bir müteahhitle ilgili olarak, kamuoyu önünde, televizyonlar
ve basının önünde "canın cehenneme" şeklindeki
sözlerinden sonra, o müteahhidin uğradığı bir
saldırı neticesinde hayatını kaybetmiş olmasının
sorumluluğunun bir kısmının da TOKİ Başkanında
olduğunu ifade etmek istiyorum. Siz, kimden güç ve cesaret alarak,
değişik sebeplerle inşaatını tamamlayamayan
bir müteahhitle ilgili olarak "canın cehenneme"
şeklindeki bir ifadeyi kamuoyu önünde kullanabiliyorsunuz!.
Bunun hesabının mutlaka sorulması lazım geliyor.
Bakınız, Toplu Konut
İdaresi
2006 yılında, Hükûmetin göstermiş olduğu
yüzde 5 enflasyon hedefine inanarak, müteahhitler, -çünkü Hükûmet
bir taahhütte bulundu, yüzde 5 enflasyon hedefi koydu- bu ihalelere
girenler, Türkiye'de, 2006 yılında yüzde 5 enflasyon olacak
hesabını yaparak ihalelere girdiler. Ne oldu neticesinde?
Türkiye'deki enflasyon 2006 yılında yüzde 10 oldu. Peki, demir
ve çimento fiyatlarındaki artışlar ne oldu? Enflasyon
oranının çok çok üzerinde artışlar oldu. Peki, buna,
Hükûmete ve TOKİ'ye güvenerek ihaleye giren insanlara -demir
ve çimento fiyatlarındaki bu aşırı fahiş artışlar
ve enflasyon hedefinin üzerinde, 2 kat enflasyon oranının
olduğu bir ortamda- inşaatlarını tamamlayamayan
bir müteahhide siz böyle hitap ederseniz, böyle davranırsanız,
en azından bunda belli oranda bir sorumluluğun da sizin üzerinizde
olduğu çok açık bir gerçek olarak karşımıza
çıkar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bir arkadaşımız, Sayın Mücahit
Daloğlu, burada, havaalanı yolundan bahsetti, oradaki gecekonduların
hepimizi üzdüğünden bahsetti. Doğru, kabul ediyoruz. Peki,
ne oldu? O gecekondular yıkıldı, iki yıldan beri
bütün molozları, malzemeleri o yol üzerinde. Havaalanı
yolunu kullanan arkadaşların hepsi bilirler. Peki, eski manzaradan daha güzel bir
manzara mı var şimdi o yolda? Sanki büyük bir deprem yaşamışçasına
harabe hâlindeki, enkaz hâlindeki binaların eski gecekondulardan
daha olumlu bir tarafı olduğunu söyleyebilecek bir arkadaşımız
çıkar mı aramızda?
Evet, kentsel dönüşüm, destekliyoruz,
olsun, yapılsın, ama en azından, iki yıldan beri o binaları
yıkıp molozlarını bile oradan kaldıramayan
bir Ankara Büyükşehir Belediyesine de bu hesabın mutlaka
sorulması gerektiği inancındayım.
Bakınız, TOKİ'nin ihale
yönetmeliği Danıştaydan geri döndü. Hiç, bu, kürsülerden
söylenmiyor. Niçin TOKİ'nin çıkarmış olduğu
bir yönetmelik Danıştaydan geri dönmektedir?
O nedenle, değerli milletvekilleri,
gecekondulaşmaya hayır, kentsel dönüşüme evet. Ancak,
bunun yapılabilmesi için, öncelikle, kırsal kesimdeki politikalarınızı
gözden geçirmek mecburiyetindesiniz. Kırsal kesim kan ağlıyor,
kırsal kesimden büyük bir kaçış var, büyük şehirlere
yöneliş var. Son bir yılda 1,5 milyon insan, tarımdaki o
içinden çıkılmaz durum neticesinde, maalesef, kendi yerlerinden,
yurtlarından ayrılıp büyük şehirlere gitme mecburiyetindeler.
Peki ne oluyor büyük şehirlerde? Bu kadar yoğun göç
Büyük
şehirlerdeki ciddi sıkıntıların neticesinde,
Türkiye'de, mala karşı işlenen suçlar yüzde 60, şahsa
karşı işlenen suçlar yüzde 62 oranında artmış.
Eğer, siz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
size iki dakika ek süre kullandırdım; bir dakika daha vereyim,
lütfen tamamlayın.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür
edeceğim.
O bakımdan, değerli milletvekilleri,
değerli iktidar; bu meselelerle ilgilenirken, bu meselelerin
ortaya çıkmasına sebebiyet veren ortamı da mutlaka
ortadan kaldırmanız gerektiği inancındayım.
Ne olur, şu kırsala, köylüye sahip çıkın. Onlar, çok
zor durumda; yerlerinden, yurtlarından olmasınlar; büyük
şehirlere gelip büyük şehirlerin varoşlarında
çok zor şartlar altında hayatlarını devam ettirmesinler,
diye düşüncelerimi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bir arkadaşımızın
soru talebi var, kendisine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sayın Başkan, teşekkür ederim.
TOKİ yetkililerinin bir konuya
açıklık getirmesini istiyorum: Önce, Burdur'umuzda ve Bucak'ımızda
yapılan TOKİ inşaatlarında emeği geçenlere
teşekkür ediyorum. Ancak, Müslüman mahallesinde salyangoz satar
gibi, TOKİ binalarının yüksekten veya uçaktan görünümünde,
bir Hristiyan mezarlığı görünümü vardır. Bu durum,
vatandaşların değişik yorumlarına neden olmuştur.
Bu görünüm uçaktan görüldüğünde şu şekilde. Geçen Konya'daydım,
Konya'da da yüksek bir binanın üzerinden aynı şekilde
görünüm var. Bu görünüm "T" harfini mi anımsatmaktadır,
yoksa bir haç işareti midir? Bunun TOKİ tarafından
açıklanmasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan yazılı
olarak cevap vereceğiz tabii.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1266 sıra
sayılı "Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı" nın çerçeve 2 nci maddesi ile
775 sayılı Kanuna eklenen Geçici 9 uncu maddenin dördüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik Eyüp Ayar Alaettin Güven
Bursa Kocaeli Kütahya
Cahit
Can Recep Garip Yahya Akman
Sinop Adana Şanlıurfa
"Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
merkez teşkilatında 775 sayılı Kanunun uygulanması
ile ilgili iş ve işlemleri yürüten birimde tahsis edilmiş
kadrolarda bulunan personelden (1) Daire Başkanı, (1) Mühendis,
(2) Şehir Plancısı, (5) Tekniker, (5) Teknisyen, (1) Teknik
Ressam ve (1) Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni, Ek 5
inci madde ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
ihdas edilen kadrolardan durumlarına uygun olanlara bir ay
içinde atanırlar ve atama işlemleri yapılıncaya
kadar eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge, her türlü
zam ve tazminatlar ile diğer mali haklarını almaya devam
ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni kadroların
aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali
hakları toplamının net tutarının, eski kadrolarına
bağlı olarak en son ayda aldıkları aylık, ek
gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları
toplamının net tutarından az olması hâlinde, aradaki
fark, farklılık giderilinceye kadar, atandıkları
kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tâbi
tutulmaksızın tazminat olarak ödenir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun)
- Sayın Başkanım, bir düzeltme yaparak takdire bırakacağım.
Bu dördüncü satırda "(5) teknisyen" diye okundu, buradaki
metinde "(3)" olarak geçiyor. Evet, "(5) tekniker, (3)
teknisyen" şeklinde
Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Tamam.
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
775 sayılı Kanuna eklenen
ek 5'inci maddede yapılan değişiklik gereğince
geçici 9'uncu maddede değişikliğe gidilmesi zorunluluğu
doğmuştur.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
geçici madde 9'u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ek madde 4, ek madde 5, geçici madde
9'u çerçeve 2'nci maddeyle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 2/3/1988 tarihli ve 3414 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesi yürürlükten kaldırılmış,
geçici 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4-
9/9/2000 tarihinden önce 775 sayılı Kanun ile 3414 sayılı
Kanun hükümlerine göre başlatılmış olan iş ve
işlemlere Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca
devam edilir. 9/9/2000 tarihinden sonra başlatılacak olan
iş ve işlemleri yapmaya Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş.
Sayın Ateş, buyurun, efendim.
CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşülmekte
olan kanun tasarısının 3'üncü maddesi üzerinde düşüncelerimi
yüce Genel Kurula arz edeceğim. Ancak, değerli arkadaşlar,
bu kanun tasarısına baktığımız zaman,
doğrusu, ne yapılmak istendiğini de, nasıl bir değişiklik
getirilmek istendiğini de anlamakta zorluk çekiyoruz.
Şimdi, birincisi: Toplu Konut
İdaresi, devletimizin ayrı bir kurumu. Ama, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının asli görevlerini, bizim,
bir değişiklik yaparak, Toplu Konut İdaresine devretmemiz,
inancıma göre, Anayasa'ya aykırıdır. Toplu Konut,
tutup, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
yerine ikame ettiriliyor; ancak bunun sınırları da
net çizilmediği için, bu kanun tasarısının kanunlaşması
hâlinde, ileride, belki, Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün
varlığı da tartışma konusu olacak, yetki kargaşası
olacak. Arkasından, belki de, illerdeki bayındırlık
il müdürlüklerine de gerek kalmama noktasına doğru gidilecek.
O nedenle, en asli görev ve yetkisinin bir başka kuruma devredilmesi,
kanımca, Anayasa'mıza da aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, bu
kanun tekliflerini, tasarılarını görüşüyoruz.
İktidarıyla, muhalefetiyle milletvekillerimiz büyük
bir özveriyle gece gündüz çalışıyorlar, bu tasarılar
kanunlaşıyor. Ancak, çok özen veya dikkat gösterilmediği
için veya bir başka amaca hizmet ettiği için, bir kısmı
Anayasa Mahkemesinden dönüyor, dönmeyenler de, maalesef, bazı
art niyetli yöneticilerin elinde, bu yaratılan boşluklar
nedeniyle, tam bir vurgun ve talan alanına dönüyor.
Bakın, kentsel dönüşüm kanunlarını
çıkardık. Çok acıdır, hepiniz görüyorsunuz, hepinizin
gözleri önünde, kentsel dönüşüm projeleri, kentsel talana,
kentsel katliama dönüşmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi görüşülürken de dile getirdik,
Türkiye Büyük Millet Meclisi lojmanları özel bir kanunla tutulup
hazineye devredildi; hazine, tuttu, Maliyeye devretti; Maliye,
tuttu, Emek İnşaata verdi; Emek İnşaat da tuttu, Toplu
Konut İdaresine devretti. Şimdi, bu kanunda da deniliyor
ki, şu şu yetkiler Toplu Konut İdaresine verilir, ancak
Toplu Konut İdaresi de bunu belediyelere devredebilir.
Şimdi, böylesine bir karmaşada yetki bu kadar el değiştirebilir
mi? Bunun, Anayasa'ya uygun bir tarafı var mıdır? Bunun,
kanun yapma tekniğine uygun bir yanı var mıdır? Yani,
Bakanlık yetkisini Toplu Konuta, Toplu Konut da bu yetkilerini
tutup belediyelere devrediyor. Kaldı ki, belediyelere devredilen
konuların da ne hâle geldiğini görüyoruz.
Bakın, milletvekili lojmanlarını
devrettik. Değerli arkadaşlar, burada, Toplu Konut
İdaresine de teşekkür etmek istiyorum. Önce, her ne hikmetse,
bu bizim Sevgili Maliye Bakanımız, tuttu, tıpkı
TÜPRAŞ hisselerinin özelleştirilmesi gibi, el altından,
gizlice o arsayı bir böldü. 2,8 milyon dolar gibi çok gülünç, çok
komik bir rakamla haramzadelere bu devredildi. Arkasından,
hukuk çiğnenerek, proje müellifine danışılmadan,
onayı alınmadan yıkıma başlandı sonuç beklenilmeden.
Değerli arkadaşlar, Toplu
Konut İdaresi Başkanımız dahi dayanamadı,
"Devlet bu kadar zengin mi?" diye feveran etmeye başladı.
Bir bölümü bölündü, parçalandı, bir kısım haramzadeye
peşkeş çekildi, gerisi Toplu Konut İdaresine devredildi.
Toplu Konut İdaresinin Başkanı dahi feveran ediyor
"Devlet bu kadar zengin mi? Bu kadar peşkeş çekilir
mi?" diye.
Sayın Maliye Bakanına
soruyoruz: Bunu niye bu kadar ucuza verdiniz? Bu, peşkeş
çekme değil mi? Sayın Maliye Bakanı bana cevap veriyor,
diyor ki: "Yahu, ucuz değil, ucuz değil. Biz, oraya bir de
otopark yaptık." Yani, otoparkı onlar kullanacak, elbette
ki onlar yapacak. "Mülkiyeti bizde ya! Onun için, bu, böyle ucuza
gitti." diyor.
Değerli arkadaşlar, bir
hesapladık, şu anda dünyanın en pahalı otoparkı,
bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi lojmanlarının yerinde
ikâmet etmiş durumda.
Şimdi, devlet lojmanını
satacak, devlet lojmanını peşkeş çekecek; ama devlet,
dönecek, otoparkçılık yapacak. Bunun adı da değerli
arkadaşlar, özelleştirme oluyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ne yaptığımızı bilelim. Bakın, bunun bir
vebali var, bir de yasal sorumluluğu var. Ne yaptığımızı
bilelim.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partimiz her şeyi özelleştiriyor, önüne gelen her şeyi
satıyor. Doğru. Peki, konut yapımını niye devletleştiriyorsunuz?
Bu söylediğiniz ile yaptığınız yüz seksen derece
ters. Bir taraftan özelleştiriyorsunuz, ne varsa satıyorsunuz,
kentleri katletme pahasına yapıyorsunuz. 2 bin kişinin
oturacağı yere şimdi 10 bin kişi oturacak, bütün
altyapı perişan oldu, kent dokusu perişan olacak. Böyle
bir uygulama, böyle bir şey olur mu?
Hemen onun altında, değerli
arkadaşlar, milletvekili lojmanlarının alt tarafında,
100 metre mesafede Dikmen Kentsel Dönüşüm Projesi var. Sayın
Bakana burada da yanlış bilgi verildi. Yalan söyletildi
demek istemiyorum olan saygımdan ötürü. Ama değerli arkadaşlarım,
bu kürsüde, bir sayın bakan çıktı, dedi ki: "Efendim,
bu Dikmen Vadisi'nde gerçeklere aykırı sözler söylendi. Belediyeyle
sözleşme yapmayan sadece 7 kişi kaldı." Değerli
arkadaşlar, şu anda 2.200 konutun 1.100'ü belediyeyle anlaşma
yapmamış durumda.
Ben, Adalet ve Kalkınma Partisi
sayın milletvekillerini davet ediyorum, ben götüreyim. Değerli
arkadaşlar, yürekler acısı bir manzara. Gittik bir
grup milletvekili arkadaşımızla,
o öğrenciler diyorlar ki: "Ya, korkusuz, biz de okula gitmek
istiyoruz."
Değerli arkadaşlar, bütün
samimiyetimle, içtenliğimle söylüyorum, herhangi bir partiyi,
herhangi bir bakanı, herhangi bir belediye başkanını
da karalamak için söylemiyorum, ama o Dikmen Vadisi'nde oturanlara
yapılan zulmü İsrail Lübnan'a yapmadı, Amerika'nın
Irak'a yaptığından beter
bir durumda. Böyle bir manzara olur mu, böyle bir manzara olur mu? Gelin,
lütfen, sizi gezdireyim. Böyle bir şey görülür mü? Değerli
arkadaşlar, bir gün telefonları kesiliyor, bir gün elektrikleri
kesiliyor, bir gün suyu kesiliyor, otobüsleri kesiliyor. Şimdi,
bu hangi vicdana sığar? Kentsel dönüşümse kentsel dönüşüm
yapın, tamam. Bir, iki, üç nasıl yapıldıysa dört ve
beşinci de öyle yapılsın. Hayır "Orada birilerine
rant sağlanacak." adı altında, orada yaşayanlar resmen zulüm altında.
Ben, gelen
Bütün içtenliğimle
söylüyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinden sayın milletvekillerimiz,
isteyeni, istediği zaman götürüp şu manzarayı bir görelim,
şuna bir "dur" diyelim. Yani, şimdi, siz, bu Toplu Konuta
devredeceksiniz, Toplu Konut da tutacak belediyeye devredecek.
Belediyelerin hâli de ortada. Tam bir katliama dönüşüyor bu
kentler üzerindeki bu oyunlar. O nedenle, yapılan, Adalet ve Kalkınma
Partisinin programına da aykırı, anlayışına
da aykırı, bugünkü uygulamalarına da aykırı.
Her şeyi satıyorsunuz, özelleştiriyorsunuz; Toplu Konutu,
tutup, devletleştiriyorsunuz. Böyle bir mantık olabilir
mi? Buna prim verilebilir mi? O nedenle, değerli arkadaşlar,
bu kanun sakat bir kanun, bu yapılan "kentsel dönüşüm"
adı altında kentsel talanlar, kentsel katliamlar resmen yapılıyor.
O nedenle, değerli arkadaşlar, bu kanun çıkacak, öyle
görünüyor, ama, unutmayalım, bunun vebalini hiçbirimiz taşıyamayız.
Sayın Bülent Arınç'ın
dürüstlüğünden kendim kadar eminim, büyük de saygı duyuyorum.
Ama bu milletvekili lojmanlarının en büyük vebali de Sayın
Arınç'ın omuzlarındadır. Sayın Arınç'a buradan
çağrıda bulunuyorum: Lütfen, bu talana, bu zulme el koysun,
bunu durdursun. Yazık, günah değil mi? Devletin bir arsası
aynı yerde 25 kat pahalıya birilerine peşkeş çekildi.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Türkiye'yi
talan ettiler, Türkiye'yi!
YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Buna
"dur" diyecek vicdan, "dur" diyecek makam yoksa, yazıklar
olsun bu yönetim anlayışımıza diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ateş.
Anavatan Partisi Grubu adına
Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Sayın Özdoğan, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 1266 sıra sayılı
Yasa Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
EYÜP AYAR (Kocaeli) - Önce su iç.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)
- Suyla selamla.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Su hayattır. Evet, doğru diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
buraya çıkan çok sayın AK Parti milletvekilleri, bu yasa
tasarısı üzerinde, TOKİ'ye övgüler, mersiyeler dizdiler.
Ancak, bir örnek vermek istiyorum: Bu değerli arkadaşlarımızdan
birisi de İstanbul Milletvekilimiz Sayın Nusret Bayraktar
TOKİ'ye epeyce mersiyeler dizdi. Ama, bir şeyi hatırlatmak
istiyorum Sayın Bayraktar'a: Sayın Bayraktar, Sayın
Başbakan tarafından, bundan yaklaşık bir sene, bir
buçuk sene önce belki, Hatay'daki TOKİ ihalelerini ve oradaki
inşaatlar için orada bir araştırmaya gönderildi ve döndükten
sonra dedi ki: "Herhangi bir usulsüzlük yok." Fakat, daha sonra
Kamu İhale Kurumunun yaptığı araştırmalar
neticesinde, orada usulsüzlüklerin olduğu meydana çıkmıştır.
Bir defa, bunu hatırlatmak istiyorum ve TOKİ'nin yaptığı
konutlarda -ki, Denetleme Kurulunun raporundan- şimdi, bazı,
"kaynak geliştirme projeleri" adı altında aceleyle
ihale edilmesini Denetleme Kurulu eleştirdi ve bu projelerin
şirketin kendi kaynaklarıyla gerçekleştirilebileceğine
dikkat çekti. Firmaların daha inşaat aşamasında
satış yaparak otofinansman sağladığına
vurgu yapılan raporun sonuç bölümünde şu görüşlere
yer verildi: "Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Anonim Şirketinin yöneticilerinin hasılat paylaşım
modeliyle ihale edilen projelerde gerçekleştirdiği mevzuata
aykırı usulsüz işlem ve ihmal sonucunda, şirketin
kamusal varlıklarının, emsallerine göre, bariz
şekilde düşük fiyatlar uygulanmak suretiyle elden çıkarıldığı,
bu şekilde, Sermaye Piyasası Kanunu'nun 15'inci maddesi
kapsamında, şirketin mal varlığında ve
kârında azalmaya yol açtığı tespit edilmiştir."
Değerli arkadaşlarım,
TOKİ siyasi bir araç olarak görüldüğü için iyi işleyen
bir kurum hâline gelememiş ve iş öyle bir hâl almıştır
ki, satışlarda, son altı aydır, önlenemeyen bir düşüş
başlamış ve TOKİ, satışları artırmak
için promosyonlara başlamıştır. Toplu Konut
İdaresi Başkanı Erdoğan Bayraktar'ın, Ocak
2007'de hasılat paylaşımıyla gerçekleştirilen
bazı projelerde sıkıntı yaşanmasını
ifade etmesinin ardında satışlardaki kan kaybı
yatmaktadır. TOKİ'nin iştiraki Emlak Konut arsaları
üzerinde gerçekleştirilen projelerde, satışların
durgun seyre girdiği 2006 Temmuz ile aralık ayında, toplamda
210 milyon YTL'lik satış yapıldı. Satışların
zirve yaptığı, mesela, 2005 yılı Eylül
ayında ise, 288 milyon 534 bin YTL'lik konut satışı yapılmıştı.
Yani Emlak Konut, son altı ayda, 2005'in bir ayı kadar dahi satış
yapamadı. 25 müteahhit firmayla hasılat paylaşımı
modeliyle çalıştıklarını belirten Erdoğan
Bayraktar, TOKİ projelerinde bazı müteahhitlerin sıkıntı
yaşadığını da söylemişti. Bu yöntemle,
ilk proje, Ağustos 2005'te başlamıştı. Ağustos
ile aralık ayı arasında 5 proje ile 773 milyon 117 bin YTL
tutarında satış yapıldı. Satışa
çıkarılan proje sayısı 12'ye yükseldi, buna
rağmen, 709 milyon YTL'lik satış yapıldı.
Değerli arkadaşlar, gecekondu
sorununun çözülmesi elbette çok büyük bir aciliyet taşımaktadır.
Bakınız, Milliyet gazetesinin bir araştırma şirketiyle
ortaklaşa olarak gerçekleştirdiği "Biz kimiz"
araştırması, İstanbul'a ve diğer büyük şehirlerimize
yoğun bir göç akışının sürdüğünü göstermiştir.
Şehirlerimize göç eden vatandaşlarımıza, Sayın
Başbakanın arzu ettiği üzere, vize koyamayız,
bu, Anayasaya, milletin bütünlüğü prensibine, insan haklarına
ve vicdana aykırıdır. Yapılması gereken,
şehirlere göç eden vatandaşlarımızın sosyal
entegrasyonunu sağlayacak altyapı ağlarını
oluşturmaktır, gecekonduları yeni oturum bölgeleriyle
ikame etmek olmalıdır.
Hükûmet, bu alanı TOKİ'ye
sıkıştırmakla iyi yapmıyor. Hükûmetin genel
yöntemi, mümkün olduğunca devlet sisteminden uzaklaşıp,
kendine bağlı özerk yapılarda işlerini halletmektir.
Bu Hükûmet, devlet sistemi ve devlet bürokrasisiyle barışık
değildir. Hükûmet zannetmektedir ki, Avrupa ülkelerinde devlet
bürokrasisi yok ve orada siyasiler akşam istediklerini, akşam
düşündüklerini sabah yapmaktadırlar.
Değerli arkadaşlar, oturmuş
bir demokrasi toplumunda böyle bir şey olmaz ve olması da
mümkün değildir. Nitekim, Avrupa ülkelerinde gelişmiş
bir devlet bürokrasisi vardır, hatta, federal sistemlerden dolayı
çok başlılık bizdekinden çok daha fazladır.
Devlet bürokrasisi, yapılan
işlerin hızını azaltan
Özellikle taşrada devlet
baypas edilmeden yapılan işler, gerçekleştirilen projeler
daha kalıcı, daha yaygın, daha etkin ve daha kaliteli
olmaktadır. Bizim devlet ve bürokrasi yapımız da, en
az Avrupa devletlerinde olduğu gibi, güçlü, etkin ve yaygındır.
Avrupa tarihçileri de bunu teyit etmektedirler.
Bu, millet olarak bizim için tabii
ki bir gurur kaynağıdır. Ancak, AK Parti Hükûmeti, devlet
yapılarından, maalesef, hazzetmiyor. AK Parti Hükûmetinin
yöntemleri, devletten uzak, gözlerden uzak, bildiğini okumak ve
istediği gibi at oynatmaya çalışmaktır. Bu nedenlerle,
bugünlere damgasını vuran krizlerden birisi de Sayın
Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile
girdiği ihtilaftır. Boş bulunan Yargıtay ve Danıştay
üyeliklerinin doldurulmasını engelleyen Sayın Adalet
Bakanı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun üyeleri tarafından,
kamuoyunun önünde açıktan bir tepkiyle karşılaşmış
ve protesto edilmiştir. Bu, bir Adalet Bakanı için, en
azından, maalesef, esef edilecek bir durumdur, bir Adalet Bakanının
yönetimsizliğinin ve siyasi hesaplarının hangi boyutlara
gelebileceğinin örneğidir.
Yine bu nedenle, AK Parti Hükûmetinin
devlet kurumlarından arındırılmış tarzda
çalışmayı tercih etmesi nedeniyle, iş üretmesi
gereken kurumlar, AK Parti tarafından oy toplama bürolarına
dönüştürülmüştür. İşte, TOKİ de bunlardan birisidir.
Sayın Başbakan, TOKİ'yi, 2007 genel seçimlerinin ana
sandıklarından birisi olarak görmektedir. Hükûmet ve
Başbakan, sadece TOKİ'yi değil, gecekonduları da
oy deposu olarak görmektedir. AK Parti, insanımıza istihdam
sağlayarak onurlu bir hayat sürdürmesini sağlamak veya en
azından, sağlamaya çalışmak yerine, sadaka kültürünü
geliştirerek kendine mahkûm bir vatandaş kitlesi oluşturmayı
tercih etmektedir.
AK Parti mensuplarının
ve bu zihniyetten gelenlerin döneminde -ki, bu dönem on dört yıllık
bir dönemdir- büyük şehirlerimiz, bilhassa İstanbul'da gecekondulaşma
hızla artmıştır. AK Parti, gecekonduları kendilerini
besleyen altyapılar olarak görmüş, şehir gelişimimizi
altüst etmiştir. Şu anda da, geçen seneden beri ufukta seçim
olur düşüncesiyle, elektrik ve su götürelim dedikleri kentlerin
sırtlarındaki gecekondular ve kaçak iş yerleri göz
ardı edilmektedir. Gecekonduların kaçakçılığı
çeşitli nedenlerle gündemi işgal ederken, kentlerin göbeğindeki
iş yerlerinin imar iznine aykırı uygulamalar nedeniyle
aynı duruma düşmesini engelleyecek önlemler alınmıyor
maalesef.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
İzmir'den bir örnek vermek istiyorum: Yalnızca Konak'a
bağlı Karabağlar'da yaklaşık 3 bin iş yeri,
imar mevzuatına aykırı uygulamalar gerçekleştirdikleri
için ruhsat sorunuyla karşı karşıyadırlar.
İlçe belediyeleri, geçmiş dönemde olduğu gibi, sorunun
çözümünü geçici ruhsatta ararken, büyük şehir belediyesi de ısrarlara
dayanamıyor.
Değerli arkadaşlar ,
Hükûmet, İmar Kanunu'nu en başta kendisi ciddiye almadığı
için, vatandaş da kanunların nasıl uygulanacağı
konusunda ne yapacağını bilmiyor. Esnafın birçoğu,
mesela, yetkililerden izin almaya gerek görmeden dükkânında
yaptığı tadilatı olağan görüyor. İş
yerinin sınırlarını genişletiyor, balkon kapatıyor,
hatta, kat çıkıyor. Sonuçta, binanın imar izni ile
iş yerinin mevcut durumu arasında aykırılıklar
olduğu için, işletme yasa dışı duruma düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
AK Parti Hükûmeti, ne şehircilikten
ne de belediyecilikten anladığı yönünde hiçbir kanıt
sunamadı şu ana kadar. Gecekondulaşma, kentlerimizin
sırtındaki en ağır yüklerden birisi olarak hâlâ daha
duruyor. Hükûmet, bu durumdan memnun; çünkü, erzak ve kömür dağıtarak
gecekondulardan alacağı oylarla bir dahaki seçimi garantileyeceğini
düşünüyor.
CAHİT CAN (Sinop) - İbrahim
Bey, yahu bu kadar yıpratma bizi
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yüzleriniz gülüyor, tabii, bunu duyduğunuz zaman yüzünüz gülüyor.
Siyasetin, insanları onurlu
bir yaşam için, işle, eğitimle donatmak için olduğu
gerçeği ise bu Hükûmet için maalesef bir masaldan ibarettir.
İşte, demin dedim değerli
arkadaşlar. Buraya çıkan AK Partili değerli milletvekili
arkadaşlarım TOKİ'yi övüyor. Niye? Başbakana yakın
olmak istiyor, seçimi garantilemek istiyor. Hiç kimse unutmasın
ki, biz milletvekiliyiz, adımız "milletvekili" yani
milletin vekiliyiz, Başbakanın vekili değiliz. Ben,
Başbakanı değil milleti savunuyorum burada.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Şahsı
adına, Bartın Milletvekili Asım Kulak.
Sayın Kulak, buyurun efendim.
MEHMET ASIM KULAK (Bartın) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, değişiklik
yapılmasına dair üzerinde görüştüğümüz 775 sayılı
Kanun, bu uygulamaların yürütülebilmesi için öncelikle finansman
kaynağını öngörmüştür. Finansman kaynağını
oluşturan fon ise 2000 yılında tasfiye edilerek bütün
kaynaklarıyla TOKİ adına açılan gecekondu gelir
hesabına aktarılmıştır. Fon hesabının
tasfiye edilerek TOKİ'ye aktarılmasıyla 775 sayılı
Kanun'un Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
bu kapsamdaki uygulamalarını çok zor hâle getirmiştir.
Hızlı nüfus hareketleri
sonucunda ortaya çıkan kentsel olumsuzlukları, bunun getirdiği
sosyal sıkıntıları sıkça yaşadığımız
ve baskısını her alanda fazlasıyla hissettiğimiz
bugünlerde yönetimde birliktelik sağlamayı, öncelikle
plansız yapılaşmayı ve gecekondulaşmayı
önlemeyi, ülkemizde konut üretim sektörünü teşvik ederek
hızla artan konut talebini planlı bir şekilde karşılamayı,
konut inşaatında disiplini sağlayarak kayıt
dışı ekonomiyi önlemeyi, istihdama katkıda bulunmayı
amaçlayan bu düzenlemeye yapacağınız katkılardan
dolayı siz değerli milletvekili arkadaşlarıma
teşekkür ediyor yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kulak.
Sayın Kandoğan, konuşacak
mısınız?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 4- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü.
Sayın Ülkü, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1266 sıra
sayılı Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi, gecekondu sosyolojik bir
olgudur, bir kentleşme sorunudur, ekonomik bir sorundur, siyasal
bir sorundur. Hatta, her geçen gün artan suç olaylarına bakarak
söyleyebiliriz ki, gecekondu bir güvenlik sorunudur, kriminal
bir olgudur.
Türkiye'de, 1980'lere kadar daha
çok barınma amacıyla yapılan gecekondular, daha sonra
ardı ardına çıkan af yasaları sonucunda yüksek
katlı apartmanlara dönüşmüş ve kentsel ranttan pay kapma
araçlarından birisi hâline gelmiştir. Bilindiği gibi,
1950'lerden sonra köyden kente göç başlamış. Gecekondulaşmanın
bu ilk döneminde, gecekondular, rant kaygısı gütmeden barınma
amacıyla yapılmaya başlanmıştır. Kentin
yakınındaki kamu arazilerinin işgaline dayanan gecekondulaşmanın
bu ilk döneminde, gecekondularda ev sahipliği oranı yüksek,
kiracı oranı ise düşüktü. 1970'lerde başlayan ikinci
dönemde, gecekondulaşma şehir çevresindeki arsaların
hisseli satışlarıyla bir rant aracı hâline dönüşmeye
başladı. Bu dönemde, gecekonduların satılmasına
ve kiralanma yoluyla rant aracı hâline gelmeye başladığını
görüyoruz. 80'den sonra başlayan gecekondulaşmanın
üçüncü döneminde ise, âdeta bir patlama yaşanmıştır.
Şehir dışında kurulmuş olan gecekondular,
şehrin büyümesiyle birlikte şehir içerisinde kalmış
ve arazi değerleri artış göstermiştir. Tıpkı,
somut örnek olarak verilecek olursa Sultanbeyli gibi. Bundan yararlanmak
isteyen gecekondu sahipleri, gecekondularını yıkarak,
yerlerine apartman inşa etmeye başlamışlardır.
1983-1987 arasında dört yılda
çıkarılan dört afla gecekondu sorunu masum bir barınma
meselesi olmaktan çıkmış ve tamamen bir rant ve yağma
sorunu hâline gelmiştir. 1980 yılında şehirli nüfusun
yüzde 25'i gecekondularda yaşarken, sonraki yıllarda
çıkarılan aflar ve diğer uygulamalarla gecekondulaşma
kaçak yapılaşmaya dönüşmüş ve yapılaşmanın
hızla artmasıyla, 1990 ve 1995 yıllarında kaçak yapılarda
barınan nüfus şehir nüfusunun yarısına, bir
başka deyimle yüzde 50'lere ulaşmıştır. Tüm bunların
sonucunda, gecekondulaşmaya bağlı olarak çarpık
kentleşme olgusu, ülkenin kanayan ve çözüm bekleyen yaralarından
biri hâline gelmiştir.
Bugün ülkemizde, 2003 yılı
sonu verilerine göre 2,5 milyon gecekondu ve 6 milyona yakın
kaçak yapı bulunmaktadır. Çarpıcı olan nokta, bu
gecekondularda yaşayanların, bunların sahibi değil
kiracısı olmasıdır. Türkiye genelinde gecekondularda
yaşayanların yüzde 70'i buralarda kiracıdırlar
ve bu kaçak yapıların sahiplerine rant aktarmaktadırlar.
Yapılan bir araştırmaya
göre, İstanbul'daki gecekondu sahiplerinin yalnızca yüzde
18'i araziyi kendisi işgal etmiş, yüzde 82'si daha önce el
koyan kişilerden satın almıştır. Yani, ortada
basit bir barınma meselesi değil, açıkça bir mafyalaşma
ve hırsızlık vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de son elli yılda 14 kez gecekondu ve
imar affı çıkarılmış olması, gecekondu
ve kaçak yapıyı ne kadar yüreklendirdiğini göstermektedir.
AKP İktidarı ise, bugün üstü kapalı imar aflarıyla
bu popülist geleneği devam ettirmektedir.
Şimdi, bu kanunla, sağlıklı
bir kentleşme adına, halkımızın konut ihtiyacını
toplu konutlarla karşılamak adına 775 sayılı
Gecekondu Kanunu'nu ortadan kaldırıyoruz. Bu Kanun çerçevesindeki
uygulamaların Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca
devam ettirilmesini öngörüyoruz. Peki, bu sağlıklı
bir çözüm mü?
Türkiye'de, son yıllarda
sınıf kavramı unutulmuştur. Hiçbir arkadaşımız,
burada -bazı istisnalar hariç- olaylara sınıf açısından
bakmamayı âdeta kendisinin ezberi olarak ilan etmeye başlamıştır,
çünkü onun yerini, göçlerin yoğun olduğu kentlerde tarikatlar
almıştır. Kent varoşlarında sermaye belirli
ellerde toplanmış, yeni zenginler üretilince ve yeni zenginler
ortaya çıkmaya başlayınca sınıf bilinci yerine
tarikatların, cemaatlerin hâkimiyeti baş göstermeye
başlamıştır. Göçmenlerin sefaletten dolayı
içine itildikleri durum, kolektif mücadele yerine kendilerini
cemaatlere teslim etmeyi beraberinde getirmiştir ve şimdi,
yavaş yavaş, TOKİ vasıtasıyla Tanrı'nın
koyduğu yasalar uygulanmaya başlanmıştır.
Öyle olmasa, kendi yaşam biçimlerini Ankara'nın Dikmen'inde
Kentsel Dönüşüm Projesi çerçevesinde apartmanlara tıkılan
göçmenlerin, apartman koridorlarına kilimlerini serip, çocuklarıyla
birlikte çay demleyip oturmaları çarpıcı bir gerçek
olarak karşımıza çıkmazdı. Demek oluyor ki, sorun,
sadece gecekondu yapmak, yıkmak değil, daha derinlerde sorun.
Geçmişte bir uygulamacı
olarak, bir belediye başkanı olarak Fransa'nın Le Havre
kentinden bir örnek vermek istiyorum. Le Havre, bildiğiniz gibi
Fransa'nın İngiltere'ye bakan bölümünde önemli bir liman
kentidir. Bu kentte, başka Avrupa kentlerinde olduğu gibi
yabancı işçi oldukça fazladır, bunların içerisinde
Türkler de vardır. Buraya ziyarete gittiğimizde, kentin o
güzelim yerleşim alanlarının yanı başında,
ayrı bir yerde Fransızların "HLM" dediği,
yani bizim "lojman" biçiminde hitap ettiğimiz bir HLM
apartmanlar zinciri oluşturulmuş ve orada, yabancılar
yaşamakta. Şimdi, Le Havre
kentinin nüfusu 250 bin civarında ve burada, hiçbir olay
olmamakta, ama, yabancıların yerleştirildiği,
kentin yanı başındaki, bizim TOKİ'nin çok özlemle
ifade ettiği, övünçle ifade ettiği, TOKİ benzeri evlerin
içerisinde yaşayan yabancıların birbirleriyle olan
münasebetleri, çoğu zaman ya yaralamayla ya cinayetle ya da
başka bir biçimde sonlanmaktaydı. Demek oluyor ki, eğitimsiz
bir toplumun, herhangi bir yerde, yedi yıldızlı bir otel
bile olmuş olsa, orada barınmaları için, farklı
bir eğitim biçimi almaları gerekir.
Cezayir'de de buna benzer bir örnek
vardı. Cezayir Toplu Konut İdaresi, bizim misafirimiz olarak,
bir hafta kadar ilçemde kalmıştı. O başkan, o bir
haftalık zaman zarfında, hem Ege Bölgesi'nin diğer yerlerini
hem de başta İzmir olmak üzere, orada bulunan toplu konut
alanlarını ziyaret etmişti ve sonuçta, oturduk, bir değerlendirme
yaptık. Başkanın dediği şuydu: "Ya, buralarda
oturanlar var yine, ama, bizim yapmış olduğumuz toplu
konutlarda, ancak, biraz öğrenciler oturmakta, onlar da yavaş
yavaş terk etmeye başlamakta; zira, onların bakımını
yapamamaktayız." Demek oluyor ki, toplu konutları dikmek,
bununla ilgili ilan vermek ve buralardan rant sağlamak, başlı
başına herhangi bir sorunu çözmüş oluyor. Eğer çözmüş
olsaydı, Paris'in varoşlarında, o Kurtlar İmparatorluğu'ndaki
gibi, o saldırganlar, Paris'i talan edecek şekle gelmezlerdi.
Tabii, 15 milyon civarında nüfusun
yaşadığı İstanbul'da, biliyorsunuz, evvelce
ideolojik anlamda kurtarılmış bölgeler varken,
şimdi, kente uyum sağlayamayan, kente entegre olamayan kişiler,
gasp gibi, soygun gibi, hırsızlık gibi suçların
işlendiği kurtarılmış bölgelere dönüştürdüler
o yöreleri. Bu kurtarılmış bölgelerde -dediğimiz
kurtarılmış bölgeler- yörelerde yaşayan insanların,
tabii ki bunda bir kabahati yok. İmar planları günübirlik
düşünülürse olacağı budur.
Sayın Başbakan, geçenlerde,
vize örneğini öne sürmüştü biliyorsunuz, "İstanbul'a
vize koyalım." diye. Bunun anlamı şudur: İstanbul
yeteri kadar kaçak inşaatlarla dolu, yeteri kadar cemaat ve
tarikatlar var; şimdi artık, onu Ege kıyılarına
yayalım da, oralarda da aynı şekilde cemaat ve tarikatları
oluşturalım diye.
O göç eden vatandaşların,
elbette, bulunduğu kente uyum sağlamak için her türlü çabayı
sarf edeceği malum; hatta yerleştiği kentin sarışını
ile flört yapmak isteyecektir, hatta başka arkadaş grupları
edinmek isteyecektir, kentin rantından da istifa etmek isteyecektir.
Buna geçit verilmezse -ki, verilmiyor- yavaş yavaş yasa
dışı yollara başvurmaya başlayacaktır.
O nedenle, onların toplu konutlara tıkıştırılması,
yerleştirilmesi çözüm değildir, biraz önce örneğini
verdiğim Cezayir'deki gibi, Le Havre'deki gibi ya da Paris'teki
gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ülkü,
konuşmanızı tamamlayın.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Israrla
vurgulamak gerekir ki, sosyal donatı alanlarının, diğer
ortak kullanım alanlarının, eğitim ve sağlık
alanlarının paylaşılmadığı göç alan
kentlerde, insanlara ne tür konut yaparsanız yapın, onları
zorla bir başka yaşam biçimine yöneltemezsiniz ve onları
mutlu da edemezsiniz. Çıkacak olan bu yasa da, onları mutlu
etmek yerine, bir avuç AKP yandaşı müteahhidin mutlu olmasını
sağlayacaktır diye düşünüyoruz ve yasanın bir sürü
yanlışlarla dolu olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ülkü.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Vezir Akdemir.
Buyurun Sayın Akdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VEZİR AKDEMİR
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gecekondu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanunun
gerekçesiyle ilgili bir iki cümle söylemek istiyorum. 775 sayılı
Gecekondu Kanunu hükümleri uyarınca, dar gelirli ve konutsuz
vatandaşlarımızın ucuz konut sahibi olmalarının
sağlanması ve gecekondulaşma eğilimlerinin ortadan
kaldırılması amacıyla, günümüze kadar Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı, ülke genelinde, belediye ve
mücavir alan sınırları içinde ve dışında
çeşitli uygulamalar yürütmüş ve hâlihazırda yürütülmektedir.
Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle, Bayındırlık
Bakanlığı yetkilerini Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına bedelsiz olarak devredecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasanın gerekçesine kısa olarak değindim. Ama görülüyor ki, bu yasa
amacına uygun bir şekilde uygulanmayacaktır. Çünkü,
1984 yılında kurulan Toplu Konut İdaresinin günümüze
kadar yapmış olduğu uygulamalar tamamen ters ve amacın
dışında çıkmıştır.
Toplu Konut İdaresi denilince,
akla gelen, dar gelirli vatandaşlarımızı ucuz yoldan
konut sahibi etmektir. Ama, görüyoruz ki uygulamalarda, en pahalı
konut üreten TOKİ'dir ve amacı dışına çıkarak
da birçok uygulamaları bazı kesimlere rant sağlamaktadır.
Diyeceksiniz ki, rantı nerede sağladı? Örnekleri binlerce
vardır. Nasıl ki, Sayın Başbakanımız
çıkıp diyor ki: "Binlerce konut ürettik." Evet, binlerce
rant vardı arkadaşlar Türkiye'de. Lütfen, bu konulara
eğilmeliyiz. Dikkat edilmeli. Çıkan yasaların ne
şekilde uygulandığını
Emin ellere verilmesi
gereklidir.
Bayındırlık Bakanlığının
bu konuyu layıkıyla yürütmediğini görüyoruz. Ama,
oradan alıp da TOKİ'ye teslim edersek daha da kötü olacağı
inancındayım. Çünkü, TOKİ, en ucuz yerde, en düşük
fiyatla birçok belediyeden, Maliyeden ve Millî Emlak Müdürlüğünden
arsa almaktadır. Bu arsaları değerinin çok altında
alarak ve büyük kâr elde ederek, belli firmalara kat karşılığı
vermektedir. Bunlar İstanbul'da da vardır, Ankara'da da vardır,
İzmir'de de vardır. Örnek ver derseniz, Karşıyaka'mızda,
Mavişehir'de çok ve büyük bir kesimi olmak kaydıyla verebilirim.
TOKİ, orada arsanın bir
kısmını Millî Emlaktan, bir kısmını hazineden,
bir kısmını belediyeden alıyor, yüzde 32 civarında,
Soyak, Albayrak ve Bozoğlu İnşaata kat karşılığı
veriyor. Yüzde 32. İzmir'in en güzel yerlerinde, Karşıyaka'nın
en güzel yerinde. Burada, normal yüzde 50 ve 60 civarında olması
gereken yerlerde, yüzde 32 civarında kat karşılığı
bu firmalara vermiştir.
Peki, bu firmaların kazancı
nereye gidiyor? TOKİ'nin amacı 500 milyara konut üretmek midir,
yoksa dar gelirli vatandaşlarımıza 30 milyar-40 milyar
civarında daire vermek midir? Onu da görüyoruz. Aynı
şekilde, bunun karşılığında Mavişehir'de
arsa alarak, İzmir'in kırsal kesiminde konut yaparak, dar
gelirli vatandaşlarımıza 55-60 milyara konut vermektedir.
Hani TOKİ ucuz konut üretecekti? Hani gecekonduyu önleyecekti?
Bu gecekondu sahiplerinin arsasının üzerinde 600 milyara,
500 milyara inşaat yapmaktadır, ama dağın eteğinde
ürettiği 35 milyarlık konutu da 60 milyara vatandaşa
satmaktadır. Hangi gecekondu vatandaşımız ayda
580 milyon ödeyerek konut sahibi olabilir, konutun yüzde 25'ini de
peşin ödemek kaydıyla?
Şimdi sizlere soruyorum: Bu
yasanın çıkış şekli ve uygulaması hiç de
konusuna uygun değildir. O nedenle, bu yasanın çıkmasının
ülkemize büyük zarar vereceği, insanlarımıza büyük
zarar vereceği inancındayım. O nedenle, bu yasanın
tekrar gözden geçirilerek topluma kazançlı bir şekilde yürürlüğe
girmesi gerektiğini düşünüyorum. Bununla ilgili birçok
konu söylenebilir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
diyeceksiniz ki: TOKİ zarar mı edecektir? Hayır, TOKİ
zarar etmemelidir. İnşaat maliyetini hepimiz de çok iyi
biliyoruz. Bugün 1 metre kare inşaatın 400 milyon civarında
olduğunu hep beraber biliyoruz. Yani, 100 metre karelik bir inşaat
40 milyar civarında maliyettir. TOKİ, aynı zamanda
KDV ödemiyor, müteahhit firmalardan daha ucuza mal etmesi gerekli,
ama, görüyoruz ki TOKİ, müteahhit firmalardan daha fazla ücretle
satmaktadır. O nedenle, bunun tekrar gözden geçirilmesi düşüncesiyle,
hepinizi bu konuda duyarlılığa davet ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bununla
ilgili söylenecek birçok konu vardır. Geçmişte olduğu
gibi, bugün de aynıdır. Şimdi, TOKİ deyince akla,
eskiden ucuz konut üretme gelirdi. 1980 ve 90 yılları arasında TOKİ'nin
ürettiği konutların yüzde 15 civarında, mal sahipleri,
yani konut sahipleri karşılıyordu, geriye kalan yüzde
85 civarında da TOKİ tarafından ucuz ve düşük faizle
karşılanıyordu, devlet tarafından karşılanıyordu,
ama bugün öyle değildir. Bugün TOKİ, devletin hazinesi üzerinde
kurmuş olduğu o konutların büyük bir kazanç karşılığı
olarak da kendi yandaşlarına ve kendine yakın firmalara
para kazandırmaktadır. Bu konunun gözden geçirilip, tekrar
düşünülmesi gerekir. Benim önerim, bu konuda, tekrar bu yasa
geri çekilerek, iyi bir çerçevede düşünülerek sunulması
gerektiğini düşünüyorum.
Bir de şuna değinmek istiyorum:
Daha önce bu gecekondular önlenmemiş bugüne kadar. Peki, bundan
sonra TOKİ nasıl önleyecektir? Bunu sormak istiyorum. Bayındırlık
Bakanlığı tarafından önlemi alınmayan bu kadar
zor konuları, peki, TOKİ nasıl karşılayacaktır?
Hangi amaçla
Kentsel Dönüşüm Projesi adı altında
mı kurtaracaktır? Kentsel Dönüşüm Projesi'ni de görüyoruz
ki, tam tersine, yani, dilim varmıyor söylemeye, tam rant kapısı
olacak oralar da. İnsanlarımız gecekondularından
edilmemeli. Görüyoruz ki, birçok kentimizde -yani, düşünün-
nüfusun yüzde 50'si gecekondulardadır. Bu yüzde 50'sinin geleceğini
karartmaya hiç kimsenin hakkı yoktur diye düşünüyorum.
Tekrar -bu konuda görüşlerimi
belirttim- bu yasanın geri çekilerek, düzeltilerek sunulmasını
arz ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum.
Sayın milletvekilleri, 4'üncü
sıraya alınan, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve Mustafa
Dündar'ın, Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve Mustafa Dündar'ın; Toplu Konut
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/945) (S. Sayısı: 1354)
(x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 1354 sıra
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Parlamento, gündeminin önemli bir kısmını
Toplu Konut İdaresine ayırdı. Buraya gelen iktidar kanadından
arkadaşlarım Toplu Konut İdaresinin ne kadar önemli
görevler üstlendiğini, çok güzel binalar yaptığını
ve insanların da mutlu bir şekilde bu binalarda oturduklarını
ifade ettiler.
Eğer kentlerimiz uygar olacaksa,
insanlarımız bu kentlerde güzel yaşayacaklarsa, temiz
doğa ve çevre olacaksa, elbette ki bu konutları TOKİ
yapar veya bir başka kuruluş yapar veya kamu idarelerinden
herhangi birisi yapar. Bunların hepsine saygı gösteririz,
ama, bütün sorunumuz şu, değerli milletvekilleri: Toplu
Konut İdaresi gerçekten de bu konutları bizim arzu ettiğimiz
koşullarda üretiyor mu, üretmiyor mu? Temel sorunumuz bu. Ben
size, Toplu Konut İdaresinin niçin sorgulanması gerektiğini
burada kısaca bilgilerinize sunacağım, anlatmaya
çalışacağım.
Birinci sorunumuz şu değerli
arkadaşlar: AKP Hükûmeti, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Yasası'nı getirdiği zaman, Toplu Konut
İdaresinin bütçesinin de Parlamentoya getirilmesini kabul
etmişti. Ama, bir süre sonra yaptıkları bir değişiklikle,
Toplu Konut İdaresinin bütçesinin Meclise gelmesi yasa metninden
çıkarıldı. Önce, tabii, şu sorunun gerekçesini
bulamadık: Acaba, niçin Toplu Konut İdaresinin bütçesi
Parlamentoya getirilmek istenmez? İktidar, acaba bundan niçin
çekiniyor? Bunun gerekçelerini şimdi, biraz sonra size sunacağım.
Değerli arkadaşlar, Toplu
Konut İdaresi, hasılat paylaşımı yoluyla inşaat
yapıyor. Yani, bildiğimiz kamu arazileri var. Kamu arazilerini,
bir anlamda, kat karşılığı veriyor ve bunun
karşılığında da belli bir bedel elde ediyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
hasılat paylaşımına dayanan sözleşmenin temel
esası şu: Her bir kuruluş, yani Toplu Konut İdaresiyle
arsa üzerinde inşaat yapacak olan kuruluş, maliyetleri
karşılığında hasılattan pay elde ediyorlar.
Eğer, Toplu Konut İdaresinin maliyeti düşükse düşük
pay elde edi-
(x)
1354 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
yor, inşaat yapan firmanın
maliyeti yüksekse o da yüksek bedelden pay alıyor. Şimdi,
bu çerçevede şöyle bir garip tabloyla karşılaşıyoruz:
Toplu Konut İdaresi, elindeki arsaları, maliyet düşük
görünsün diye düşük bedelle değerliyor. Bakın,
şu, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun özel inceleme
raporu ve bu inceleme raporunun arsaların değerlemesiyle
ilgili bir bölümünü izninizle okuyayım değerli arkadaşlar:
2002 tarihinde bir arsaya 3 trilyon 52 milyar liraya değer biçiliyor
maliyet olarak. Daha sonra, bu arsa, 2003 yılında bir özel
ekspertiz firmasına değer -tekrar- takdiri yaptırılıyor.
Bu da diyor ki: "Bunun değeri 3,5 trilyondur." İhaleden
üç ay sonra Vakıf Ekspertize aynı yerin değerlemesi
yaptırılıyor: 7,3 trilyon lira. Böylece, gerçek değeri
7,3 trilyon lira olan bir arsa, Toplu Konut İdaresinin maliyet
hesaplarına 3,5 trilyondan giriyor ve bunun karşılığında
da Toplu Konut İdaresi daha düşük bir hasılat paylaşımından
gelir elde ediyor.
Daha garip bir uygulamadan söz
edeyim yine burada: Ataşehir'de, yine bir arsa. 2002 yılında
Vakıf Ekspertiz buraya 109 trilyon 1 milyar lira değer biçiyor.
Fakat, aynı arsaya bu özel ekspertiz kuruluşu bir yıl
sonra diyor ki: "109 trilyon etmez bunun değeri, 57 trilyon
lira eder." Yedi ay sonra tekrar Vakıf Ekspertiz buna bakıyor,
değeri 110 trilyon lira olarak belirleniyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu değerlemeler sonucu hazinenin kaybı ne kadar, TOKİ'nin
kaybı ne kadar, o konuda size bilgi vereceğim.
Bakın, değerli arkadaşlar,
Toplu Konut İdaresi -bu sözcüğü kullandığım
için çok özür dilerim- yapılan bu sahtekârlık sonucunda, Ataşehir
102 konut ve 12 iş yeri dolayısıyla 11 trilyon lira, Ataşehir
Doğu Bölgesi 2.230 konut için 229 trilyon lira, İzmir Mavişehir
Beşinci Bölge 30 villa için 11 trilyon lira; Ümraniye Yukarı
Dudullu Köyü 124 villa, 432 apartman konutu için 42,8 trilyon lira;
Ataşehir Batı Bölgesi Birinci Kısım 1.931 konut
için 100,3 trilyon lira, Ataşehir Batı Bölgesi İkinci
Bölge 1.539 konut için 136,2 trilyon lira, Ataşehir Batı Bölgesi
3.230 konut için 242,6 trilyon lira; toplam 773 trilyon 900 milyar lira
zarar etmiş durumdadır arkadaşlar.
Şimdi, bu zararı belirleyen
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, TOKİ'nin belli
firmalara özel çıkar sağladığına ilişkin
bu özel inceleme raporunu yazıyor. Toplu Konut İdaresi kime
bağlı? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı dışında,
Toplu Konut İdaresi doğrudan doğruya Başbakana
bağlanıyor. Niçin? Toplu Konut İdaresinin bu kadar çirkin
bir yapı üzerine oturduğunu acaba Sayın Başbakan
biliyor mu, bilmiyor mu? Eğer Sayın Başbakan bilmiyorsa,
bu raporları Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu hazırlıyor;
Başbakan bilmiyorsa, bunlarla ilgili soruşturma emrini
Sayın Başbakan veriyor. Peki, Sayın Başbakan, bütün
bu çirkinliklerin üzerine hangi gerekçeyle ve niçin oturuyor? Gerçekten
bunun sorgulanması lazım. Elini vicdanına koyan her
yurttaşın
Nasıl oluyor da Toplu Konut İdaresi, 773
trilyon liralık bir zarara AKP Hükûmetinin göz yummasına
imkân veriyor? Bu sorgulanmayacak mı değerli arkadaşlar?
HACI BİNER (Van) - 150 bin konut
var, onlardan niye bahsetmiyorsun?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Hangi konut?
HACI BİNER (Van) - 150 bin konut
var. Onlar nereye gitti?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Siz, Sayın Milletvekilim, yeni geldiniz. Ben, Toplu Konut
İdaresinin yapmış olduğu konutların,
eğer, çağdaş olduğunu ve bizim yurtseverlerin, dürüst
insanların, namuslu insanların öngördüğü koşullarda
yapıyorsa, bu, ister Toplu Konut ister bir başkası, ona
saygı gösteririz, dedim. Burada, bir sefer, çizgimizi belirtiyoruz.
Çizgimizin ayrıldığı nokta şu: Biz hırsızlıkların
üzerine gidiyoruz, siz hırsızlıkları örtmeye çalışıyorsunuz.
Sorunumuz da orada. (CHP sıralarından alkışlar)
HACI BİNER (Van) - Öyle bir
şey yok. Varsa ortaya koy, ben
de sizi destekleyeyim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Eğer siz hırsızlıkların üzerine gidiyorsanız,
şu raporu alırsınız, Toplu Konut İdaresi yöneticilerini
çağırır sıygaya çekersiniz,"Nedir bu arkadaş!"
dersiniz.
HACI BİNER (Van) - Hayali lafları,
hayali ifadeleri getirip burada şey yapmayın Sayın
Milletvekilim!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Hayali değil, hayali değil.
HACI BİNER (Devamla) - Hayali,
hayali.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Hayali olmadığını, siz okuma yazma biliyorsanız
HACI BİNER (Van) - Ben orada müfettişlik
yaptım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
-
ki, bilmeniz gerekiyor, çünkü diploma alıp buraya geldiniz,
dersiniz ki, Sayın Milletvekilim, şu rapordan bir örnek de
biz alalım mı, belki olur da bizim de bakacağımız
bir yüzümüz olur, diye. Siz sorgulamasını bilmiyorsunuz.
Siz dürüstlüğü ön plana çıkarırsanız, başımızın
üstünde yeri var, ama, dürüstlüğü ön plana çıkarmayıp
da iki tane konut yaptı diye gelip burada sekiz saat Toplu Konutu
överseniz doğru olmaz, yanlıştır bu.
Daha bitmedi. Bakın, bu değerlemeyi
yapan özel firmayı ne yaptı biliyor musunuz? Sermaye Piyasası
Kurulu elinden yetkisini aldı, sen yanlış yapıyorsun
diye. Peki ne yaptı bu özel değerleme kurumu? Mahkemeye dava
açtı. "Siz benim yetkimi aldınız, güzel, ben haksız
yaptım. Peki, bunu uygulayan Toplu Konut İdaresi için niye
bir şey yapmıyorsunuz?" diyor. Ses yok, ses! Adalet ve Kalkınma
Partisinde yolsuzluklar konusunda ses yok. Sorunumuz da burada
başlıyor değerli arkadaşlar.
Bakın, daha bir şey söyleyeyim:
Bu TOKİ İdaresi -bu işleri ihaleye verdi, güzel, hadi
onu da kabul ettik- tutuyor, özel bir finans kuruluşuna hesap açtırıyor,
özel bir finans kuruluşuna. Kimin adına, kimin parasını
özel finans kuruluşuna yatırıyor TOKİ İdaresi?
Devletin parasıysa, Başbakanlığın çıkardığı
Kamu Haznedarlığı Genelgesi var, kamu bankalarına
yatacak. Niçin, özel bir finans kuruluşuna, 281 trilyonluk bir
parayı orada tutar? Kimin adına tutar biliyor musunuz? Bu
para TOKİ'nin adına da değil. Bu para, ihaleyi verdiği
firmanın adına yatıyor. Bu firma kaç lira faiz geliri
elde ediyor biliyor musunuz bu özel finans kuruluşundan? 31
trilyon lira. TOKİ'nin alması gereken faizi bu özel finans
kuruluşu alıyor. Peki, değerli arkadaşlar, buna
biz isyan etmeyip de ne yapacağız?
Başka bir şey daha söyleyeyim:
TOKİ
Bunları tespit eden Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu üyeleri. Raporu yazıyorlar. Bir de raporun önemi ve ivediliği
dolayısıyla özel durum raporu yazıyorlar. Adalet ve
Kalkınma Partisinin yaptığı uygulama ne biliyor
musunuz değerli arkadaşlar? Olayı ortaya çıkarmak,
olayı soruşturmak değil. Bu raporu yazan ekibi dağıtıyorlar.
Şimdi, arkadaşlar, yani, böyle bir anlayış devlet
yönetiminde olabilir mi? Size, istiyorsanız Sayın Milletvekilim,
dağıtılan bu ekibin isimlerini de verebilirim. Niçin,
dağıtıyorsunuz? Yani, bu insanlar yanlış rapor
yazdılarsa tespit edersiniz, yanlış rapor yazmışsın
Tutar kulağından. atarsın. Doğru raporu yazmışsa
sahtekârlığın üstüne gidersin. Devlet yönetimi bunu
gerektirir benim bildiğim kadarıyla.
Ben, bu raporlar yanlıştır,
bu raporlar doğrudur değil, bu raporlar bir tespittir. Adam
tek tek her bir inşaat için yazmış.
Bir başka şey daha değerli
arkadaşlar: TOKİ sıkıştığı için
kendi ihale yönetmeliğini değiştiriyor şimdi.
Niçin değiştiriyorsun ihale yönetmeliğini? Daha rahat,
istediğim kişiye istediğim ihaleyi vereyim diye.
Gitti, Danıştay iptal etti. Şimdi soruyorum Adalet ve
Kalkınma Partisinin saygıdeğer milletvekillerinden:
Acaba hangisi
Danıştay, acaba, bu ihale yönetmeliğini
niçin iptal etti? Buna bakma ihtiyacı duydu mu?
O kadar ağır ithamlar var
ki, aslında, o ihale yönetmeliğinin iptal kararında.
Çünkü, "Yapılan ihalelerin eğer bu yönetmelik yürürlüğe
girerse saydamlığından şüphe ederiz." diyor,
"Bu yönetmeliğe göre ihaleler doğru olmaz." diyor.
Daha ne desin yargı! Hadi müfettiş yanlış dedi, Danıştay
da mı yanlış söylüyor?
HACI BİNER (Van) - Hem de çok
yanlış diyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bakın değerli arkadaşlar, bir yanlışı
daha söyleyeyim, bir yanlış daha söyleyeyim size.
HACI BİNER (Van) - Çok yanlış
yapıyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Gelir burada doğrusunu anlatırsınız, ben de
öğrenirim eğer ben yanlış söylüyorsam. Çünkü, ben
devletin resmî bilgilerini söylüyorum burada. O resmî bilgiler ve
raporlar da sizin Hükûmetinizin döneminde hazırlanan raporlar.
Başka bir Hükûmet hazırlamadı onları. O yönetimin
altına imza atanlar da sadece bir kişi değil. Onun da altını
çizerek söylüyorum. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
bir ekip hâlinde çalışıyor. Ayrıca, bu raporlar onların
imzasıyla da yürürlüğe girmiyor, bütün üyeler kurulunda
görüşülüp bütün üyelerce onaylandıktan sonra işleme
giriyor. Eğer arzu ederseniz, Sayın Nurettin Canikli
KİT Komisyonu Başkanıdır, benim bu prosedürümü
Sayın Canikli de onaylayacaktır.
Bir yanlış daha söyleyeyim:
TOKİ, Ataköy'de bir arsayı, önemli bir arsayı ihaleye
çıkarıyor. Diyor ki: "Ben burayı ihaleyle satacağım."
diyor. Satılığa çıkarmak istediği, ihaleyi,
2005 yılında otuz üç yıllığına bir firmaya
veriyorlar. Otuz üç yıllığına, kullanacak, otuz üç
yıl. Bu firma, TOKİ'ye bir gün telefon açıyor, TOKİ
Başkanına, diyor ki: "Ya bunu ihaleye çıkarın,
biz satın alalım." O da diyor ki: "Tamam, size satarım,
ama ihaleye çıkmam lazım." Şimdi, bakın, otuz üç
yıllığına o arsanın kullanım hakkı
bende. Bu ihaleye kim girebilir? Benim dışımda kim girebilir
bu ihaleye? Birisi girse diyeceğim ki: "Bekle, otuz üç
yıl daha ben kullanacağım, ondan sonra sen satın
alacaksın."
Sayın Genel Başkan, bizim
Genel Başkanımız, salı günü CHP Grubunda bunun yanlışlığından
söz etti ve "Bu ihale olursa" dedi, "Birilerine o arsayı
peşkeş çeker, çünkü adrese teslim ihale, başka kimse alamaz."
Bu ihalenin gürültüsü ve kokusu çıkınca, gazetelerden
öğreniyoruz ki, Sayın Recep Tayyip Erdoğan telefon açmış,
demiş ki: "Bu ihaleyi iptal edin." Kim söylüyor bunu? TOKİ
Başkanı söylüyor: "İhaleyi iptal ettik."
Sayın Deniz Baykal dile getirmeseydi,
olayın vahametinin farkına Sayın Başbakan varmasaydı,
bu ihale gerçekleşseydi, bunun altında kim kalırdı?
Siz, peki, TOKİ Başkanına dönüp de, arkadaş, sen bu
ihaleyi nasıl yaptın, gel bakayım şunun hesabını
ver diyebiliyor musunuz? Hayır. Niçin? TOKİ Başkanı
doğrudan doğruya Başbakana bağlı da onun için.
Yanlışlık süreci buradan başlıyor. Türkiye
Büyük Millet Meclisine hesap vermekten korkan bir yönetim
Çünkü,
bütçesinin buraya gelmesini siz çıkarttınız, bu kürsüden
yine ben itiraz ettim. TOKİ'nin bütçesi buraya gelmeli, biz TOKİ'yi
görmeliyiz, TOKİ'nin hesaplarını denetlemeliyiz. Burası
şu anda Türkiye'nin en büyük ihalelerini yapıyor. Kime yapıyor
ihaleleri? Yandaşlara yapıyor.
Değerli arkadaşlar, TOKİ
yönetimi, Çayyolu'nda da bir inşaat yaptı, bazı bürokratlara
orada inşaat yaptı, olabilir. Avantaj da olabilir bürokratlara,
hiç itirazım yok, ama, onların içinden eğer bazı milletvekillerine
de ayrıcalık tanıyorsa, onu bizim burada eleştirmemiz
lazım. TOKİ Başkanına Plan ve Bütçe Komisyonunda
dedim ki: O arazide yaptığınız inşaatı,
Çayyolu'nda yaptığınız inşaatı kimlere
yapıyorsunuz? Listesini bizim bir milletvekilimiz, KİT
Komisyonu üyesi Sayın Orhan Sür istiyor. Diyor ki: "O konutları kime yapıyorsunuz?
Listesini bana verin." TOKİ Başkanının yanıtı
ne biliyor musunuz? "Efendim, bu ticari sırdır,
açıklanamaz." Ne demek ticari sırdır? Yani, siz konut
yapıyorsunuz, birilerine demişsiniz ki: "Gel, burada
inşaat yapıyorum, düşük faizli kredi de buldum, sen buradan
ev al." Gidip ev alıyor. Ben soruyorum, KİT Komisyonu
üyesi olarak soruyorum: Bunun listesini bana verir misin?
"Efendim bu ticari sırdır." diyor. Bu ticari
sır değil; bu, adam kayırma sırrıdır, bazı
milletvekillerini kayırma sırrıdır. Siz dürüst
bir milletvekili olarak merak edip, TOKİ Başkanına
"Arkadaş, bu ne biçim ticari sırdır?" diye sordunuz
mu? Soramazsınız. Neden? Çünkü, TOKİ Başkanı
Başbakana doğrudan bağlıdır da onun için.
Başka?.. Bu evler projede 149
metre kare. Buyurun, gidin, ölçün: 180 metre kare. Niçin 149 metre kare
diye sordunuz mu kendinize? Çünkü, 180 olursa KDV yüzde 18, 149 metre
kare olursa KDV yüzde 1.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bunu Komisyonda
Başkana sordunuz, Başkan, size "149 metre kare olduğunu"
söyledi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Ben Sayın Başkana şunu söylüyorum Sayın Çelik,
size de teklif ediyorum: Lütfederseniz bir noterle beraber gidelim
-Çayyolu buradadır- noterle beraber tespitini yapalım.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Yapın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Biz bunların hepsini biliyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Gidip yapın,
sizi tutan mı var?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bakın, orada bürokratlara ucuz konut yaptırmayı ben
saygıyla karşılarım. Devlete umur görmüştür,
çalışmıştır, Toplu Konut İdaresi onlara
ucuz konut yapabilir, doğrudur, hiç itirazım yok, ama, o ucuzluktan
bazı siyasetçiler yararlanmamalı. Benim itirazım bu
noktada. O ucuzluğa, birileri gidip "Beni de buradan yararlandır."
dememeli. Asıl itiraz ettiğim nokta o.
TOKİ İdaresi sorgulanmalı
değerli arkadaşlar. Bakın, ben bir milletvekili olarak,
bütün bunların hepsini, dediğim gibi, devletin resmî raporlarından
çıkararak sizin bilginize sunuyorum ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubundan özellikle istirham ediyorum: TOKİ ihalelerine
biraz daha yakından bakın. O ihaleleri kimler alıyor?
Ataşehir'de yüzde 32 kat karşılığı verilir
mi?
FARUK ÇELİK (Bursa) - TOKİ
müteahhitlerinin hepsi iflasta, çoğu zarar ediyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- O zarar edenler ayrı. O zarar edenler ayrı. Onu burada arkadaşlarımız
açıkladılar. Zarar edenler ayrı, ama bir de voleyi vuranlar
var. Benim burada söylemek istediklerim o voleyi vuranlardır.
Dolayısıyla, sizlerden de istirham ediyorum: Mademki TOKİ
yasasını görüştük burada, TOKİ ihalelerine biraz
daha yakından bakın. Çünkü, bakın, en son Ataköy olayı
bu olayın üstüne tuz biber ekmiştir.
Hepinize saygılar sunuyorum
arkadaşlar.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu adına
Mardin Milletvekili Muharrem Doğan.
Buyurun Sayın Doğan. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bursa Milletvekilleri Sayın Faruk Çelik ve
Mustafa Dündar'ın Toplu Konut Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına
Dair Yasa Teklifi üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
yasa teklifi sosyal boyut ve getirisi bakımından olumlu
bir yasa teklifidir. Bu yasa teklifi TOKİ'nin anlayışıyla
ilişkilendirilmemelidir. Çünkü, bu yasa teklifinde amaç
şudur: İstanbul Olimpiyat Komitesine ret bir yasa teklifidir.
İstanbul Olimpiyat Komitesi buradan büyük pay almak istiyor,
haksız bir pay almak istiyor. Bu pay verildiği takdirde, fakir
fukaraya, sağlıklı, depreme dayanıklı konut
yapma imkânı kısıtlanmış olacaktır. Bu nedenle,
biz, Anavatan Partisi olarak bu yasa teklifini destekliyoruz.
Konuşma sürem olan yirmi dakikayı
üç dakika, beş dakika gibi kısa bir sürede sınırlandıracağım.
Fakat, şunu söylemek istiyorum: Toplu Konut Fonu, 1984 yılında,
2985 sayılı Kanun'un 1'inci ve 2'nci maddesi uyarınca hazineye
ait, Başbakanlığa bağlı bir fon kurulmuştur.
Rahmetli Turgut Özal tarafından kurulmuştur -rahmetle
anıyorum- bilahare, 1/1/2002 tarihi itibarıyla bu fon kaldırılmıştır.
Ama, görüştüğümüz bu yasa
teklifinin temel amacı:
1) Toplu Konut Fonu gelirlerinin
akıbetinin düzenlenmesi,
2) Toplu Konut Fonu'nun yürüttüğü
hizmetlerin devamının sağlanması noktasında
belirlenmiştir.
Bunlar da, dediğim gibi, olumlu
düzenlemelerdir. Toplu Konut Fonu'na bizim kaynak aktarmamız
lazım, kaynak bulmamız lazım, kaynak yaratmamız lazım.
İşte, Anavatan Partisini
zaman zaman AK Partisi taklit ediyor, rahmetli Turgut Özal'ı rahmetle
anıyor ve onun yaptıklarını övünerek söylüyor,
ama, yaptıklarını ve Anavatanın da icraatlarını
da tatbik etmiyor. Bizim şikâyetimiz budur. Lütfen, bunları
yaparsanız, nasıl biz kaynak bulduysak bu Fona, bu Toplu Konut
İdaresine, siz de aynı kaynakları bulmaya çalışın,
aynı projeleri uygulamaya bakın.
Ben çok şey konuşmak istiyorum,
ama konuşmak istemiyorum. Dediğim gibi, üç dakikayla
sınırlandırmak istedim, çünkü, Sayın Bakanımız
da burada, çok önemli bir yasanın çıkması gerekiyor.
Bu yasanın ülkemize, milletimize
ve TOKİ'ye hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TOPLU KONUT
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı
Toplu Konut Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 10- Toplu Konut Fonu
tasfiye edilmeden önce Fondan gelir payı alan kurumlar, 9.4.1990
tarihli ve 412 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici
3 üncü maddesine ve 20.6.2001 tarihli ve 4684 sayılı Kanunun
Geçici 3 üncü maddesine istinaden Toplu Konut İdaresi gelirlerinden
pay talep edemezler."
BAŞKAN - Komisyonun bir tashih
talebi var.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- 2985 sayılı Kanun'da daha önce ek madde 10 var idi, bu, ek
madde 11 olacak. Rakamın düzeltilmesi gerekiyor.
BAŞKAN - Gerekli not alınmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2985 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 7-
20.6.2001 tarihli ve 4684 sayılı Kanunla tasfiye edilen Toplu
Konut Fonundan gelir payı talebi ile 3.7.2001 tarihinden sonra
Toplu Konut İdaresi Başkanlığına karşı
yargı mercilerine açılmış ve devam eden davalar
ile icra takipleri hakkında ek 10 uncu madde hükmü uygulanır."
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bu kanunun tamamlanmasına kadar çalışmanın uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Ek 10 denilen, atıf yapılan maddenin 11 olması lazım.
BAŞKAN - Gerekli not alınmıştır.
Bu düzeltmeyle birlikte maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hayırlı ve uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince, kayısı üreticilerinin sorunlarıyla
ilgili 10/99, 10/184, 10/384 ve 10/410 esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerini birlikte
yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 27 Mart 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.01