DÖNEM: 22 CİLT: 151 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
82nci Birleşim
29 Mart 2007 Perşembe
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak'ın,
Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, kusursuzluğun,
mükemmelliğin ve kemalin eşsiz temsilcisi Hazreti Muhammed'in
hayatına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün,
millî iradenin sergilendiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
ilk zaferi ve millî iradenin bağımsızlığa olan
tutkusunun en büyük göstergesi olan İnönü Zaferlerinin
86'ncı yıl dönümü münasebetiyle, cumhuriyetin hangi
şartlarda kurulduğunun yeni nesillere aktarılmasının
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Uşak Milletvekili Alim Tunç'un, Kanserle
Savaş Haftası münasebetiyle, kansere sebep olan sigara
ve alkol gibi etkenlerin ortadan kaldırılması için bütün
sivil toplum kuruluşlarının, basının ve medyanın
mücadele etmesinin gereğine ve bu hastalıkla mücadelede
erken tanının önemine ilişkin gündem dışı
konuşması
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep
ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1238)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden değiştirilmesine
ilişkin CHP Grubu önerisi
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/1300)
(S. Sayısı: 1342)
4.- 17.1.2007 Tarihli ve 5574 Sayılı Türk
Petrol Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/1301) (S. Sayısı:
1352)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.03'te açılarak üç
oturum yaptı.
Karaman Milletvekilleri,
Mevlüt Akgün, Hükûmetin 17 yeni üniversite kurma
kararına,
Yüksel Çavuşoğlu, Arnavutluk Mitrovica
Belediye Meclisinin almış olduğu bir kararla Türkçeyi
resmî dil olarak kabul etmesine,
İlişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, Çanakkale
Orman Bölge Müdürlüğü ve bağlı işletmelerde son
günlerde yaşanan yönetim sıkıntıları ile ormanların
gelişmesi sağlanırken orman köylülerinin yaşam
standardını ve kalitesini artırmanın önemine
ilişkin gündem dışı konuşmasına, Çevre ve
Orman Bakanı Osman Pepe cevap verdi.
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 22 milletvekilinin,
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü yönetimiyle ilgili
iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/431) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, Libya'ya
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi,
Gündemin "Oylaması Yapılacak
İşler" kısmında bulunan ve Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 15/2/2007 Tarihli
ve 5581 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/215) (S. Sayısı:1361),
Kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212)
(S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci sırasında bulunan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030)
(S. Sayısı: 904),
8'inci sırasında bulunan, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair (1/1300) (S. Sayısı: 1342),
9'uncu sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 17/1/2007 Tarihli
ve 5574 Sayılı Türk Petrol (1/1301) (S. Sayısı: 1352),
10'uncu sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
(2/820) (S. Sayısı: 1337),
Kanun Tasarıları ve Teklifi'nin görüşmeleri,
ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
3'üncü sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 1/3/2007 Tarihli
ve 5588 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1331) (S. Sayısı
1371),
4'üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Şili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Savunma Sanayii, Teknik ve Bilimsel İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair (1/885) (S. Sayısı:860),
5'inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Etyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik
ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/1037) (S. Sayısı:
967),
6'ncı sırasında bulunan, Deniz Emniyeti
Komitesinin 82. Oturumunun 29 Kasım 2006 - 8 Aralık 2006 Tarihleri
Arasında İstanbulda Yapılmasına Dair Türkiye
Cumhuriyeti ile Uluslararası Denizcilik Örgütü Arasında
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında (1/1222) (S. Sayısı: 1243),
7'nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Uluslararası Telekomünikasyon Birliği Arasında
2006 Yılı Tam Yetkili Temsilciler Konferansının
Organizasyonu, Gerçekleştirilmesi ve Finansmanına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında (1/1233)
(S. Sayısı: 1245),
Kanun Tasarıları, görüşmelerini
müteakiben elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan
sonra, kabul edildi.
29 Mart 2007 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.54'te
son verildi.
Sadık Yakut |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Yaşar Tüzün |
Mehmet Daniş |
|
Bilecik |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 113
II. - GELEN
KÂĞITLAR
29 Mart 2007
Perşembe
Raporlar
1.-
Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/924) (S. Sayısı: 1372) (Dağıtma
tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
2.-
Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/1182) (S. Sayısı: 1373) (Dağıtma
tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
3.-
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/1323) (S. Sayısı: 1374) (Dağıtma
tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
4.-
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/1328) (S. Sayısı: 1375) (Dağıtma
tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
5.-
Sporda Dopinge Karşı Uluslararası Sözleşmeye Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1302) (S. Sayısı: 1376) (Dağıtma
tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
6.-
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü İş Konseyi
Uluslararası Sekretaryasının Türkiye'de Yararlanacağı
Ayrıcalıklar, Bağışıklıklar ve Kolaylıklara
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1306) (S. Sayısı: 1377) (Dağıtma tarihi:
29.3.2007) (GÜNDEME)
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası
Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1307) (S. Sayısı: 1378) (Dağıtma
tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Örgütü Arasında Merkez Anlaşmasına Yeni Hükümler Derceden
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1293) (S. Sayısı: 1379) (Dağıtma tarihi:
29.3.2007) (GÜNDEME)
9.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında
Uzayın Araştırma ve Kullanımı Konularında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/491) (S. Sayısı: 1380)
(Dağıtma tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
10.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1207) (S. Sayısı: 1381) (Dağıtma
tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
11.-
Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekatlarına
Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1313) (S. Sayısı: 1382) (Dağıtma
tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
12.-
Irak'a Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Terörizm, Sınırlardan Yasadışı
Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik
İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1296) (S. Sayısı: 1383) (Dağıtma
tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
13.-
22/2/2007 Tarihli ve 5584 Sayılı Enerji Verimliliği Kanunu
ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/1330) (S. Sayısı: 1384)
(Dağıtma tarihi: 29.3.2007) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Bolu Dağı
Tüneline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/20336) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2007)
2.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, geçici
işçilere kadro verilmesi çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20337)
3.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın,
Bolu Dağı Tüneline ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20342)
4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Bolu Dağı Tüneline ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20346)
5.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
derin devlet konusundaki bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/20347)
6.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın,
bir milletvekilinin sahibi olduğu eczaneye yönelik ilaç yolsuzluğu
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/20349)
7.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, vekaleten
görev yapan bürokrata ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/20350)
8.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün,
Muğla'daki bazı tesislerdeki istihdama ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20353)
9.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
su kaynaklarının durumuna yönelik çalışmalara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20354)
10.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
doğalgaz fiyatında indirim yapılmamasına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20355)
11.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in,
Vezirköprü Belediyesinin bir arsa üzerindeki tasarrufuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/20359)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa'daki bir köyün su ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/20360)
13.- Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin,
Gelir İdaresi Başkanlığındaki bir soruşturmaya
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20362)
14.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un,
şehir içi toplu taşımacılıktaki vergi yüküne
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20363)
15.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa'nın
öğretmenevi ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/20364)
16.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
İzmir-Buca'daki bir hastane inşaatına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20366)
17.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun,
cep telefonlarındaki özel numara uygulamasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/20375)
18.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Devlet Halk Dansları Topluluğunun yurt dışı seyahatiyle
ilgili bir iddiaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/20376)
29 Mart 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
82'nci Birleşimi'ni açıyorum.
III. -Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen sayın üyelerin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme
giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli
personel aracılığıyla, beş dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa bildirmelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kutlu Doğum
Haftası münasebetiyle söz isteyen Tokat Milletvekili İbrahim
Çakmak'a ait.
Buyurun Sayın Çakmak. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak'ın, Kutlu Doğum
Haftası münasebetiyle, kusursuzluğun, mükemmelliğin
ve kemalin eşsiz temsilcisi Hazreti Muhammed'in hayatına
ilişkin gündem dışı konuşması
İBRAHİM ÇAKMAK (Tokat) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Peygamberimiz Hazreti
Muhammed'in doğum yıl dönümünde, Kutlu Doğum Haftası
hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hazreti Muhammed'in yaratılışı,
cihanın yaratılışına eş değerde bir
olaydır. Bundan bin dört yüz otuz altı yıl önce, her türlü
zulmün ve insanlık dışı hayatın hüküm sürdüğü
bir ortamda, insanlığın kurtuluşuna uzanan bir
el, bir nur olarak doğdu. Bu doğum yıl dönümü, bütün Müslümanlar
arasında ve özellikle milletimiz tarafından, asırlarca
coşkuyla kutlanmaya devam etmektedir. Bu coşkuyla insanlık,
âdeta, kendinde meydana gelecek yeni doğumları, sevgileri
ve kaynaşmayı yaşar.
Bu vesile ile yarın akşam kutlayacağımız
Mevlit Kandili'nizi tebrik ediyor, birliğimizin ve huzurumuzun
artarak devamını diliyorum. Doğum yıl dönümünü
kutladığımız Peygamberimiz Hazreti Muhammed, kusursuzluğun,
mükemmelliğin ve kemalin eşsiz temsilcisi olmuştur.
Hiçbir insan onun kadar sevilmemiş ve onun kadar ilgi görmemiştir.
Sayın milletvekilleri, insanlık tarihi,
büyük olayların ve büyük reformların etkisini hatırlar.
Şüphesiz, büyük inkılaplar yapan, medeniyet ve ilim yolunda
insanlığa ışık tutan Hazreti Muhammed'in hayatı
ve getirdiği ilkeler, bir kurtuluş reçetesi olarak
asırlar boyu bütün dünyaya halka halka yayıldı. O, bize
Allah'ı anlattı; o, bize bizi anlattı, sevgiyi, merhameti,
dayanışmayı, bağışlamayı, hoşgörüyü,
kardeşliği anlattı. "Komşusu açken tok yatan
bizden değildir." diyerek, yardımlaşmayı ve
dayanışmayı öğretti. "Kendisi için istediğini
başkası için de istemeyen olgun insan olamaz." Derken,
paylaşımı, "İnsanların hayırlısı,
insanlara faydası olandır." ifadesiyle de çalışmayı,
üretmeyi ve hülasa, insanca yaşamayı öğretti. Milyonlarca
insan, onun sevgisiyle yandı, onda hayat buldu, onda kendini
buldu, onunla, Yüce Yaradan'a yol buldu. Ona olan sevgisini, binlerce
yazar, binlerce şair, eserlerinde en güzel şekilde ifade
etmek için yarıştı. Belki bunların başında
yedi yüz yıl dillerden düşmeyen şu dizeler Yunus Emre
ile beraber hepimizin dilinden "Canım kurban olsun senin
yoluna/Adı güzel, kendi güzel Muhammed." sözüyle söylendikçe
hepimizde bir gül olarak yeniden açtı. Böylesine önemli bir olayın
başlangıcında, Diyanet İşleri Başkanlığımız,
yirmi yıla yakındır Kutlu Doğum Haftası adı
altında bu haftayı çeşitli etkinliklerle kutlamakta
ve herkese bu mesajı iletmektedir.
Hazreti Muhammed'in doğumu, sıradan bir
doğum hadisesinin çok ötesinde, birçok değişimin ve
gelişimin habercisi olmuştur. İnsani değerler
açısından trajedilerin yaşandığı bir zaman
diliminde onunla bütün insanlığa sunulmuş olan ilahî
hakikatler Müslümanlar arasında olduğu kadar insanlık
tarihinde de en büyük değişikliklere vesile olmuştur.
Sayın milletvekilleri, bizi biz yapan
müşterek değerlerimiz, asırlarca dimdik ayakta kalmamıza
vesile olmuş manevi ve millî değerlerimizdir. Hangi siyasi
görüşten olursak olalım, hangi etnik kökenden gelirsek gelelim,
hangi bölge ve kültürden olursak olalım, aynı dine ve peygambere
mensup olmaktan gurur duyarız.
Sözde medeni geçinen milletler göstermese de,
biz diğer dinin mensuplarına ve peygamberlerine saygı
gösteririz. Bizim terbiyemiz ve kültürümüz bunu gerektirir, bizim
dinimiz bunu emreder. Şiddet, hiçbir zaman meşru bir hak arama
yolu değildir. Savunmasız insanları öldürmek, kadınları
ve çocukları öne sürerek devletin güvenlik güçlerine saldırmak;
binaları, işyerlerini, araçları yakmak ve tahrip etmek
Müslüman'a ve insanlığa yakışmamaktadır.
Uzun yıllar boyunca terörden zarar gören, terör
eylemleri nedeniyle yitirdiği binlerce yurttaşının
acısını yüreğinde yaşayan milletimiz
adına, amacı, gerekçesi, kökeni ne olursa olsun ve kimler
tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin,
isterse din adına yapılsın, tüm terör eylemlerini nefretle
kınıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakmak, buyurun lütfen.
İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Aziz milletimiz, tarih boyunca âlemlere rahmet
olarak gönderilen Peygamberimizin doğumunu, ilahî bir lütfun
tecellisi olarak idrak etmiş ve asırlardan beri bu Kutlu Doğum'u,
İslami değerlerin anlaşılmasında ve birliğin
ve beraberliğin sağlanmasında, düşmanlıkların
bitip dostlukların başlamasında ve ona olan sevgi ve
bağlılıkların ortaya çıkmasında bulunmaz
bir fırsat olarak görmüştür. Belki bugün, buna daha fazla
muhtacız. Kendimizi hesaba çekerek, ülkemize ve milletimize
olan sorumluluklarımızı daha duyarlı ve sağduyulu
olarak yerine getirmemize bir vesile olabilir. Kandiller bu yüzden
önemlidir ve faydası olacağı için sevgi ve saygıyla
kutlanırlar.
Bu vesileyle Mevlit Kandilinizi tekrar tebrik
eder, ülkemiz ve milletimiz için huzura ve birliğe vesile olması
dileklerimle, hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakmak.
Gündem dışı ikinci söz, İnönü Zaferi'nin
86'ncı yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün'e aittir.
Buyurun Sayın Tüzün.
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, millî iradenin sergilendiği
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk zaferi ve millî iradenin bağımsızlığa
olan tutkusunun en büyük göstergesi olan İnönü Zaferlerinin
86'ncı yıl dönümü münasebetiyle, cumhuriyetin hangi
şartlarda kurulduğunun yeni nesillere aktarılmasının
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; millî iradenin
sergilendiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk zaferi
olan İnönü Zaferlerinin 86'ncı yıl dönümü münasebetiyle
gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, tarih 1 Nisan
1921, yer Bozüyük-Metristepe, büyük komutan ve devlet adamı
İsmet Paşa, Ulu Önder Mustafa Kemal'e gönderdiği mesajda,
"Bozüyük yanıyor. Düşman, binlerce ölüyle doldurduğu
savaş alanını silahlarımıza terk etmiştir."
diyerek İnönü Zaferi'ni Türkiye Büyük Millet Meclisine, Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'e müjdelemiştir.
Ulu Önder Mustafa Kemal'in de cevaben, "Siz
orada sadece düşmanı değil, Türk milletinin makûs talihini
de yendiniz." dediği İnönü Savaşları'nın
86'ncı yıl dönümünü önümüzdeki pazar günü, yani bu pazar -1
Nisanda- seçim bölgem Bilecik'te yöre halkımızla birlikte
kutlayacağız. Cumhuriyet tarihinde bu kadar büyük öneme
sahip İnönü Zaferlerinin yaşandığı topraklarda
önümüzdeki pazar günü kutlanacak ve yapılacak etkinliklere
tüm milletvekili arkadaşlarımı davet ediyorum. Sizleri
aramızda görmek beni ve bölge halkımızı son derece
mutlu edecektir.
Değerli arkadaşlarım, neden gelmiştir
Avrupalı, Anadolu topraklarına, neden başka ülkelerin
devşirme ordularını savaştırmıştır?
Bunun için Sevr Antlaşması'nı bilmek ve yorumlamak yeterlidir
sanırım. Anadolu'yu bölerek, daha rahat hükmedebilecekleri
ufak devletler yaratıp, doğal kaynaklara ve kendileri için
hayati öneme sahip petrolü ve limanları ele geçirmek, daha çok
kârı ülkelerine transfer etmek içindir.
O günkü şartlarda planlarını gerçekleştirmek
için ortam çok uygundu, haritalar hazırdı. Alet olmak isteyenler
de, maalesef, talimat bekliyorlardı. Hazır olmayan ve hiçbir
zaman o mükemmel planlarında düşünemedikleri bir tek
şey vardı, o da, Türkün bağımsızlık tutkusu
ve bu tutku içinde yetişen Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'tü.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti'nin
hangi şartlarda kurulduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu
bilgiyi sürekli aktarmak, içimizdeki bilinci her zaman ortaya koymak
zorundayız. Eğer bunu başaramazsak, yeni nesillere
aktaramazsak, işte o zaman Sevr, her zaman olduğu gibi, gündemden
düşmeyecek ve bize açıkça dayatılacaktır. Biz,
Sevr Antlaşması'nı savunmak için yetiştirilmedik,
Lozan'ı uygulamak ve uygulatmak üzere yetiştirildik. Biz,
Türkiye Cumhuriyeti'ni, cumhuriyet ilkeleriyle korumak üzere
ant içtik. Bu andımızı da her onurlu insan gibi bugüne
kadar yaşattık, bundan sonra da yaşatmaya devam edeceğiz.
İnönü Zaferleri'nin ortaya koyduğu bu tablo, millî iradenin
bağımsızlığa olan tutkusunun en büyük göstergesidir.
Değerli arkadaşlarım, bu topraklarda
seksen altı yıl önce yaşanan büyük zafer, sadece
işgal kuvvetlerine karşı yaşanan zafer değildir,
millî iradenin, Anadolu çocuklarının, özgürlük ve bağımsızlık
için kendini feda ettiği muhteşem bir meydan okumadır.
Bu meydan okumayı bugün de hepimiz çok iyi bilmek durumundayız.
İnönü Savaşları'yla ilk zaferini kazanan
ordularımız, Sakarya Meydan Muharebesi'yle zaferini taçlandırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ankara Hükûmetini Lozan'a taşımış
ve Lozan'da, Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlığını
ve dünya devleti olma niteliğini kazanmıştır. Ancak,
bölgemiz, kuruluştan kurtuluşa, tarihin her döneminde
önemli misyonlar üstlenmiş olmasına rağmen, cumhuriyet
tarihi boyunca hak ettiği değeri de maalesef alamamıştır.
Ayrıca, ilk savaşların yaşandığı Bozüyük
ilçemizdeki Metristepe'nin millî park olması için vermiş olduğum
kanun teklifi hâlâ Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme
alınmamış ve görüşülmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, bakınız,
bu kadar onurlu bir savaştan çıkan, ulusal bütünlüğümüzün
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk zaferi olan İnönü Zaferleri,
Metristepe denilen savaş alanının, gerçekten bugün
hak etmediği noktada olduğunu hepinizin görmesini istiyorum
ve mutlaka Metristepe millî park olarak ilan edilmeli, devletimiz,
Türkiye Büyük Millet Meclisimiz ve Hükûmetimiz gerekli katkıyı
ve desteği Metristepe'ye vermeli.
Değerli arkadaşlarım, yine, Eskişehir
milletvekillerimizle birlikte vermiş olduğumuz, İnönü
Savaşları'nın geçtiği Eskişehir-İnönü ilçesine
de altın madalya ödülü verilmesi konusundaki kanun teklifimiz,
maalesef, gündemde yerini almış; ancak, görüşülmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti her dönemde tehdit altında
kalmıştır. Bu tehditlere karşı birlik ve beraberlik
içinde her an hazırlıklı olmak bizim asli görevimizdir.
Bugün, buradan, özgür ve bağımsız Türkiye için kan döken
yiğitlerimizin boşuna ölmediğini, bağımsız
ve en önemlisi özgür bir Türkiye olarak bir kez daha en gür sesimizle
tüm dünyaya duyurmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, İnönü'nün,
Dumlupınar'ın, Sakarya'nın, Çanakkale'nin tüm şehitlerinin,
burada, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde emin ellerde olduğunu
ve rahat uyumaları noktasındaki düşüncemi bir kez daha
ifade ediyorum.
1 Nisan 2007 tarihinde kutlanacak olan, başta
Bozüyük ilçemize ve Eskişehir'e bağlı İnönü ilçemize
bütün milletvekili arkadaşlarımı davet ediyor, Sayın
Başkana teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.
Gündem dışı üçüncü söz, Kanserle Savaş
Haftası münasebetiyle söz isteyen Uşak Milletvekili Alim
Tunç'a aittir.
Buyurun Sayın Tunç. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.- Uşak Milletvekili Alim Tunç'un, Kanserle Savaş Haftası
münasebetiyle, kansere sebep olan sigara ve alkol gibi etkenlerin
ortadan kaldırılması için bütün sivil toplum kuruluşlarının,
basının ve medyanın mücadele etmesinin gereğine
ve bu hastalıkla mücadelede erken tanının önemine
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Kanser Haftası nedeniyle gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanser, gerçekten,
vücuttaki hücrelerin denetimsiz, kontrolsüz bir şekilde çoğalıp,
vücudu zayıflığa uğratıp ve ölümle sonuçlanan
çok ciddi bir hastalık. Bu hastalığın ne ırk ne
din ne ülke ne de büyük-küçük olarak ayrımı var. Herkesi tutabilen,
her coğrafyada görülebilen, her statüdeki insana bulaşabilen
sosyal ve çok büyük bir halk sağlığı sorunu kanser.
Değerli arkadaşlar, Dünya Sağlık
Örgütüne göre dünyada altı milyonu aşan insan, özellikle
bu 2006 yılı içinde 6 milyon 300 bin kişi kanserden hayatını
yitirmiş durumda. Ülkemize baktığımızda da
her yıl 150 bin civarında insan kanser hastalığına
yakalanmakta ve bundan hayatını kaybetmektedir.
Tabiî ki çok önemli bir halk sağlığı
sorunu olan kanser nedenlerine baktığımızda, çok
çeşitli sebepler olmakla birlikte, toplumumuzu çok ilgilendiren
en önemli nedenlerden birisi sigara. Alkol, genetik faktörler, virüsler,
radyasyon, ilaçlar, hormonlar, beslenme alışkanlıkları,
çok çeşitli sebepleri var; ancak, bunların başında
özellikle sigara ve alkol, ülkemizde hem insanların ekonomik
kayıplarına neden olması hem de sadece kendisini değil,
çevresindeki bütün insanları etkileyen önemli kanser nedenlerinden
birisi.
Değerli arkadaşlar, sigara içenler sadece
kendisine zarar verse neyse, en çok sevdiği çocuklarına,
ailesine, eşine, akrabasına ve dostlarına zarar vermekteler.
İnsanlar bile bile bunu nasıl yapabilirler!
Yine, alkolle birlikte, ağız boşluğu
kanserleri, karaciğer kanserleri çok sık görülmekte. Toplumdaki
bütün sivil toplum örgütleriyle ve bu konuda gönüllü insanlarla
birlikte mücadele etmek, hem kanseri önlemede hem de toplum
sağlığını sağlamada çok önemli faktördür.
Bununla ilgili bütün milletvekillerimizi, bütün sivil toplum kuruluşlarını,
bütün basın ve medyamızı sigarayla, alkolle mücadeleye
ve kanseri meydana getiren etkenleri ortadan kaldırmaya davet
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, kanserin üçte 2'lik
bir bölümü bu saydığım çalışmalarla engellenebilecek
ve tedavi edilebilecek boyutta. Özellikle Sağlık Bakanlığımızın
(KETEM) kanseri erken tanı ve tedavi merkezleri şeklinde
yaklaşık 48 ilde örgütlenmesi mevcut. Buralarda erken tanıyla
ilgili taramalar yapılmakta ve böylelikle "Kanserden değil,
geç kalmaktan kork" sloganını buralarda uygulamaktadır.
Böylelikle de, kanserde erken tanı yakalandığı
takdirde, kanserden kurtulmak, tedavi olmak mümkündür.
Bunun haricinde, özellikle ülkemizdeki kanser
vakalarının azaltılmasıyla ilgili, gerçekten,
önemli çalışmalar bulunmakta. Sivil toplum kuruluşları,
gönüllülük esasına bağlı olarak, halkı bilinçlendirmek
ve kansere yakalanma riskini azaltmak için önemli çalışmalarda
bulunmaktadır. Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı
da, biraz önce söylediğim gibi, ülkemizde 48 ilde örgütlenmesini
yapmış ve vatandaşlarımızın hem buralara
çok kolayca ulaşmasını, belirli periyotlarla tedavilerini
ve taramalarını yaptırmalarını sağlayarak
tedavi edilebilecek kanser türlerinden vatandaşlarımızı
korumuş olmaktadırlar.
Değerli arkadaşlar, bu topyekûn mücadelede,
umuyorum ki, bütün arkadaşlarımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tunç, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ALİM TUNÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
ve bütün vatandaşlarımız bu konudaki
mücadeleye katılacaklardır ve ülkemizdeki kanser vakalarının
artmasını engelleyecek ve toplumumuzda, gerçekten,
sağlıklı bir toplum oluşmasını sağlayacak
adımlar atacaklardır.
Ben, bu çalışmaları bugüne kadar yapan,
kanserle savaşan değerli sağlık personelimizi
kutluyorum, görevlerinde başarılar diliyorum ve şu
anda bu hastalıkla mücadele eden vatandaşlarımıza
acil şifalar ve diğer hastalıklarla mücadele eden vatandaşlarımıza
acil şifalar diliyorum ve Kutlu Doğum Haftası'nı da
tebrik ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Tunç.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına
dair bir tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep ve sürelerle
izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1238)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda
adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında
gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık
Divanının 15 Mart 2007 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür.
Genel Kurulun
onayına sunulur.
Ali
Dinçer
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkan
V.
"Adana Milletvekili
N. Gaye Erbatur, mazereti nedeniyle 19/12/2006 tarihinden geçerli
olmak üzere 11 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Adana Milletvekili
Ziyattin Yağcı, hastalığı nedeniyle
08/11/2006 tarihinden 59 gün ve 18/01/2007 tarihinden geçerli olmak
üzere 33 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Koca, hastalığı nedeniyle
20/11/2006 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Aydoğan, mazereti nedeniyle 27/01/2007 tarihinden
geçerli olmak üzere 16 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Aksaray
Milletvekili Ruhi Açıkgöz, mazeretiyle nedeniyle 24/12/2006
tarihinden geçerli olmak üzere 23 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Aksaray
Milletvekili Ahmet Yaşar, mazereti nedeniyle 24/12/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 23 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Aksaray
Milletvekili Ali Rıza Alaboyun, mazereti nedeniyle 23/12/2006
tarihinden geçerli olmak üzere 24 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Amasya Milletvekili
Hamza Albayrak, hastalığı nedeniyle 08/12/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 22 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Ardahan
Milletvekili Kenan Altun, mazereti nedeniyle 22/12/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 17 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Bursa Milletvekili
Faruk Anbarcıoğlu, hastalığı nedeniyle
04/02/2007 tarihinden geçerli olmak üzere 12 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Bursa Milletvekili
Şevket Orhan, mazereti nedeniyle 24/12/2006 tarihinden geçerli
olmak üzere 23 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Denizli
Milletvekili V. Haşim Oral, hastalığı nedeniyle
15/12/2006 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Düzce Milletvekili
Fahri Çakır, mazereti nedeniyle 25/12/2006 tarihinden geçerli
olmak üzere 14 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Eskişehir
Milletvekili Mehmet Ali Arıkan, hastalığı nedeniyle
04/01/2007 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"İstanbul
Milletvekili Ekrem Erdem, mazereti nedeniyle 19/12/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 27 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"İstanbul
Milletvekili İbrahim Reyhan Özal, hastalığı nedeniyle
16/02/2007 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"İstanbul
Milletvekili Tayyar Altıkulaç, hastalığı nedeniyle
26/12/2007 tarihinden 45 gün ve 09/02/2007 tarihinden geçerli olmak
üzere 15 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"İzmir
Milletvekili Zekeriya Akçam, hastalığı nedeniyle
20/12/2006 tarihinden geçerli olmak üzere 12 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"İzmir
Milletvekili Fazıl Karaman, mazereti nedeniyle 30/01/2007 tarihinden
geçerli olmak üzere 14 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Kahramanmaraş
Milletvekili Hanefi Mahçiçek, hastalığı nedeniyle
08/01/2007 tarihlinden geçerli olmak üzere 11 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan, mazereti nedeniyle 25/12/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 11 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Karabük
Milletvekili Ali Öğüten, mazereti nedeniyle 24/12/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 23 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün, mazereti nedeniyle 21/12/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 16 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Kütahya
Milletvekili Hasan Fehmi Kinay, mazereti nedeniyle 29/01/2007 tarihinden
geçerli olmak üzere 12 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Osmaniye
Milletvekili Şükrü Ünal, mazereti nedeniyle 21/12/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 16 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Rize Milletvekili
İmdat Sütlüoğlu, mazereti nedeniyle 21/12/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 25 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Sivas milletvekili
Osman Kılıç, mazereti nedeniyle 23/12/2006 tarihinden 12
gün ve hastalığı nedeniyle 09/02/2007 tarihinden geçerli
olmak üzere 15 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Sivas Milletvekili
Selami Uzun, hastalığı nedeniyle 13/11/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 19 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Şanlıurfa
Milletvekili A. Müfit Yetkin, mazereti nedeniyle 23/12/2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 14 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Şırnak
Milletvekili Mehmet Tatar, hastalığı nedeniyle
18/01/2007 tarihinden geçerli olmak üzere 32 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Tokat Milletvekili
İbrahim Çakmak, mazereti nedeniyle 22/12/2006 tarihinden geçerli
olmak üzere 13 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Yalova Milletvekili Şükrü Önder,
hastalığı nedeniyle 4/12/2006 tarihinden geçerli olmak
üzere 46 gün ve 19/2/2007 tarihinden 20 gün"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Yozgat Milletvekili
Mehmet Yaşar Öztürk, mazereti nedeniyle 29/1/2007 tarihinden
geçerli olmak üzere 15 gün,"
BAŞKAN - Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun, İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden değiştirilmesine
ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 29/03/2007 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasî parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Prof.
Dr. Haluk KOÇ
Samsun
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündemi'nin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının 17 nci sırasında
yer alan 735 Sıra Sayısının bu kısmın 3'üncü
sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi lehinde söz isteyen Hüseyin Bayındır,
Kırşehir milletvekili.
Buyurun Sayın
Bayındır. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; muhtarlarımızın
özlük haklarıyla ilgili 2003 yılından bu yana Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak bir mücadele vermeye çalışıyoruz.
Muhtarlarımızın içinde bulunduğu koşulları
düzeltmenin yolunun, yönteminin bu teklifimizin kanunlaşmasından
geçtiğini biliyoruz ve dört buçuk yıldır da bu mücadelenin
içerisindeyiz.
Değerli muhtarlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi, muhtarların özlük haklarıyla ilgili
kanunun gündeme alınmasında ısrarlı. Biz, geçen
defa da burada, bu kürsüde, aynı konuda, ben size, muhtarların
içinde bulunduğu koşulları, muhtarların demokrasi
için neden önemli olduklarını, muhtarlarımızın
bu demokrasi içerisinde temel taşı olduklarını
-öyleyse- bu muhtarlarımızın Bağ-Kur borçlarından
dolayı evlerinin haczedildiğini, muhtarlarımızın,
köy muhtarlarımızın, mahalle muhtarlarımızın
zorda kaldığını dilimizde tüy bitercesine anlatmaya
çalıştık. Ama, AKP Grubu ısrar ediyor, AKP Grubu, bu
konuda, muhtarlarımıza verilmesi gereken bu hakkı
vermemek için, her seferinde, bizim buraya çırpınarak getirdiğimiz
bu teklifi parmak kaldırma yöntemiyle kapkaç yaparcasına
alıp tekrar Parlamentonun, Meclisimizin tozlu raflarına
atmaya çalışıyor. Bunun doğru olmadığını
söylüyoruz, bunun muhtarlarımıza haksızlık olduğunu
söylüyoruz. Muhtarlarımızın sorunlarına sahip
çıkmadığınızı artık ben burada rahatlıkla
söylüyorum. Ey AKP'liler, muhtarların yanında değilsiniz,
tıpkı çiftçinin, köylünün yanında olmadığınız
gibi.
Defalarca anlattık
size, dedik ki: Bakın, köylü perişan, köylü bitti, köylünün
ektiği, diktiği para etmiyor; köylünün içinde bulunduğu
koşulları düzeltin, fedakarlığı hep ondan
beklemeyin, Hükûmet olarak bakış açınızı değiştirin
ve dedik ki size: Siz bizim penceremizden bakmıyorsunuz, siz Dubai
kulelerinin en yüksek yerinden bakıyorsunuz. Kimi görüyorsunuz
orada? Büyük zengin iş adamlarını, yabancı iş
adamlarını görüyorsunuz, Oferleri görüyorsunuz ve devletin
mallarını, seksen yıllık cumhuriyetin birikimlerini,
TÜPRAŞ'ını, Türk Telekom'unu, Tekel'ini yok pahasına
satıyorsunuz ve bu satışı yaparken diyorsunuz
ki, Sayın Maliye Bakanı diyor ki: "Babalar gibi satarım."
"Sat bakalım Maliye Bakanı, ne kadar satacaksın
daha! Satınca ne oluyor? Kime ne verdin? Köylüye ne verdin?
İşsize ne verdin? Yoksula ne verdin? Çaresiz insanlara ne
verdin?" diye ben de sana soruyorum burada. Ne verdin? Vermedin.
Ne aldın ülkeye? Almadın. Kime aldın? Birilerine gemi
aldın. Daha düne kadar Amerika'da burslu okuttuğun evladına,
okul bitti, Türkiye'ye geldi, 2,5 milyon dolara gemi aldın. Yazıktır,
günahtır! Vebal vardır bunda, vebal vardır ve bunu hissetmediniz,
hissetmiyorsunuz. Tıpkı, muhtarların özlük haklarıyla
ilgili çırpınışımızı anlatırken
size, anlamadığınız gibi. Tıpkı, memura
yüzde 2,5 zamlarla, memuru enflasyonun altında ezdirdiğiniz
gibi.
Ben diyorum ki
size: Sizin
İlk günlerde buraya geldiğimizde aramızda
bir tartışma yaşanıyordu. Biz, size "Ey -konuşmaya
başlarken- AKP milletvekilleri" diyorduk. Siz diyordunuz
ki hışımla: "Hayır, AK Parti." Biz
"AKP", siz "AK Parti" olduğunuzu söylüyordunuz.
Artık, bununla uğraşmayalım. Çiftçi, yoksul insanlar
sizin adınızı koymuş. Ne diyorlar size biliyor musunuz?
"AK" demiyorlar, "AKP" de demiyorlar, "AH Parti"
diyorlar, "AH, AH Parti" diyorlar. AH Parti oldunuz vatandaşın
gözünde. (CHP sıralarından alkışlar) Ve tükenmişliğinizi,
bitmişliğinizi, içinde bulunduğunuz oy kaygısını
düzeltmenin yolunu, yöntemini de biraz evvel bahsetmeye çalıştığım
yoksullardan yana değil, anketçilerden yana kullanıyorsunuz.
Para bol maşallah, nereden gelirse! Para bol sizde, nereden
bulursanız! Çıkıyor televizyona anketçiler
"AKP'nin oylarının" ya da vatandaşın deyimiyle
"AH Partinin" oylarının yükseldiğini söylüyorlar.
Sizi anketçiler bile ayakta tutamaz. Siz, küresel ısınmadan
çok daha fazla ısındınız, çok daha fazla eriyorsunuz.
Siz, bulunduğunuz kabın hacmini almaya başladınız.
Siz, zenginleri, her mahallede üç beş tane insanı, üç
beş tane yardakçıyı birlikte götürmeye
Olmadı,
yapamayacaksınız, yapmayacaksınız. Buna, izin
vermeyeceğiz size.
Ben
Esnaf, küçük
esnaf
Bakın, Kırşehir'im de dâhil olmak üzere -o esnafa
da burada, o Ahi esnafına da saygılarımı söylüyorum,
sevgilerimi sunuyorum onlara- Türkiye'nin neresinde olurlarsa
olsunlar esnaflar perişan. Esnafın aldığı malın
karşılığında parası kalmadı, çekinin
arkası yazılıyor, senedinin arkası yazılıyor.
Protesto olan esnaf sayısı o kadar çok oldu ki, kimse kimseye
artık kefil olamamaya başladı ve esnafları, esnaf
kefalet kooperatifine ve bankalara, tefeciye, faizciye ittiniz.
Kâr payından başladınız, esnafı faizin kucağına
olabildiğince ittiniz. Ben de diyorum ki size: Çekin esnafın
yakasından ey AKP, ey AH Parti, çekin elinizi onlardan! Onlar sizi
buraya taşıyan insanlar, onlar sizi burada "bakan"
yapan insanlar. Onlar Türk milletinin harcı, Türk milletinin mayası.
Ahilik ocağı
Kırşehir'den bilirim. Esnaflık
öyle bir iştir ki, Osmanlı İmparatorluğu'nu yedi
yüzyıl ayakta tutan, Ahilik teşkilatını kuran insanlardır.
Esnaf üretkendir, esnaf çalışkandır, esnaf verimlidir
diyorum, ama sizde tık yok.
Ve bir şeyi,
yaşanmış bir olayı anlatacağım sayın
milletvekilleri, özellikle vicdanı olan milletvekillerine
söylüyorum: Geçen hafta, Kırşehir'de, bir esnafımız
acil hastaneye gider. Dileyen arkadaşlarımıza esnafın
adını ve telefonunu verir konuştururum burada. Hastaneye
acil gider, acil gittiği hastanede muayeneye alınmaz. Sebebi
neymiş biliyor musunuz? Arkadaşlar abartmadan söylüyorum,
bir gram kendimden katmadan söylüyorum: Bağ-Kur'a 2 YTL borcu varmış.
2 YTL için esnafı hastane kapısında bekleten bir anlayışın
mimarı oldunuz siz beş yıldır. Ne verdiniz? Ne verdiniz?
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, biraz
evvel söyledim, sattınız, sattınız, sattınız
Daha da bulursanız satacaksınız, ama bunu bulma imkanınızı
da, tekrar halkın size bu imkânı vereceğini de düşünmüyorum,
inanmıyorum. İnanmamamın gerekçesi de
Şimdi soruyorum
burada: Kaç işsize, kaç eğitimli işsize iş buldunuz?
Öyle bir hâle getirdiniz ki ülkeyi, doktoru bile dışarıdan
getirmeye çalışıyorsunuz. Ya benim Anadolu'mda insanlarım,
Türkçe bilir, Türkçe konuşur; benim Anadolu'mda, gelecek, yabancı
dille konuşacak doktora derdini nasıl anlatır? Kendi
doktorumuz mu yok? Hepsi var, hepsi var, ama ne yok biliyor musunuz?
Sizde ahenk yok, bunu yapacak yürek yok, siz bütün bunlardan yoksunsunuz.
Sayın
Başbakanın abartılarından bıktık. Burada
hep beraber bir yasa çıkardık. Nedir bu yasa? Seçilme yaşını
yirmi beşe indirdik. Evet, çok da olumlu bir yasa, biz de oy verdik.
Sayın Başbakan ertesi gün basında açıklama yapıyor:
"Haydi gençler Meclise!" Yahu Sayın Başbakan, 20
milyon insan, 20 milyon genç işsiz ve yoksul, biz buraya 50 tane,
100 tane gencimizi getirsek ne olur? Bakın abartı
Bir zihniyetin
anlaşılması açısından bunu söylüyorum ya da
bir başka örnek: Asgari geçim indiriminde bir değişiklik
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Bayındır, lütfen toparlayınız.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Sorunlar o kadar çok ki Sayın Başkanım, Anadolu'nun
içi yanıyor, köylünün içi yanıyor, işsizin içi yanıyor,
ben toparlasam ne olacak! Onlar nasıl toparlanacak, onlar!
BAŞKAN -
İyi ya Sayın Bayındır, siz de konuşuyorsunuz.
Buyurun.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Barajı geçemeyeceği için içi yanıyor!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - Şimdi, asgari geçim indiriminde -o da ne zaman yürürlüğe
girecek biliyor musunuz? 2008'de- bir değişiklik yapıldı:
Günlük 30 yeni kuruş ilave, yani ayda 9 YTL. Sayın Başbakan
yine televizyonlarda: "Haydi gençler evlenmeye!" 9 YTL'yle
mi Sayın Başbakan, 9 YTL'yle mi? İşte, sizin bu, abartı
yanınız bu. Çözüm yollarınız, sizin için takiye
yöntemleri, elinizde yapacağınız bir iş varmış
izlenimi verme yöntemi diye düşünüyorum, ama, artık, vatandaşın
da, gerçekten, bu ülkenin insanlarının da bunu bildiğini
bilin.
Benim son sözüm
-Sayın Başkanım, sabrınız için de teşekkür
ediyorum- ben, yaşamı, nitelikli, kaliteli, saygın,
adaletli, kalkınmayı ön plana çıkarmış, toplumun
değer yargısı, kültürü, okuyanı yazanı artmış,
verimli bir ülke ve bu ülkenin seçilmiş muhtarlarına, kendi
muhtarlarımıza sahip çıkmak için bu verdiğimiz
teklife sizden oy istiyorum. Bir kez daha muhtarlarımızla
ilgili bu teklifimizi reddeder, onu yeniden Parlamentonun tozlu
raflarına gönderirseniz -geçen sefer söylediğim gibi- sizi
muhtara havale ederim.
Bunda korkacak
bir şey yok, korkmayın. Bu devlet büyük devlet, bu devlet nelere
katlandı, bu devlet neleri başardı; hatta bu devlet, bu
devlet, kendi şehidine "kelleci" diyenlere; bu devlet,
başındaki Başbakanın terörist başına
"Sayın Öcalan" dediğine bile katlandı, ama, bu
iş bitti, ampul söndü, siz mum bile yakamayacaksınız.
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SELAHATTİN
DAĞ (Mardin) - Müdahale bile etmedik, aynısını
bekliyoruz sizden.
BAŞKAN - Sayın
Bayındır, teşekkür ediyorum.
Grup önerisi lehinde
söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu muhtarlarımızla ilgili yasayı, 2003 yılının
mayıs ayında
Ocak ayında ilk Meclise geldiğimizde
bir teklif verdik. Kırk beş gün geçmişti, komisyonlara
havale etmediniz. Kırk beş gün geçtikten sonra, yaklaşık
mayıs ayında gündeme getirtdik. O günden bu yana da yaklaşık
12 kez, gerek grup önerisi gerekse 37'nci madde uyarınca buraya
getirdik.
O dönem, ilgili
Bakan... Aynen okuyorum arkadaşlar tutanaklardan: "Sayın
Aslanoğlu, gündem dışı konuşmasıyla,
uzun süredir üzerinde çalıştığımız Bakanlar
Kurulu olarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etmeye karar
verdiğimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmek ve intikal
etmek üzere olan muhtarlarla ilgili olarak açıklama fırsatı
verdiği için teşekkür ederim."
5 Kasım 2003
ve 2004 yılı bütçe görüşmelerinde yine aynı konuyu
dile getirdiğimizde, Sayın Bakanımız "Hemen
hazırlıyoruz, 3 bin göstergeden 5 bin göstergeye çıkarıyoruz..."
Bu, sayın bakanların -2 bakanımın- o gün, 2003
yılında konuşmalarıma verdiği cevap. Bir de
teşekkür ediyorlar, bu sorunu gündeme getirdiğim için.
Değerli milletvekilleri,
bu yasayla ilgili bu yüce Meclis, yasayı kabul etti, yani, dedi
ki: Evet. 37'nci maddeyle getirdiğimizde, buradaki tüm arkadaşlarımız,
tüm parti grupları, milletvekili arkadaşlarımız
"evet" dediler, "bu kanunu getirmemiz lazım."
Bu yasa basıldı.
Hangi dönem? Üçüncü dönemde basıldı, yani iki yıl önce,
değerli milletvekilleri. O zaman, iki yıldır biz bu insanlara
yalan söylüyoruz. Bir milletvekili olarak utanıyorum ben,
şahsen. Kendi adıma konuşuyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu yasayı niye bastırdık? Eğer Meclis iradesinin
üstünde başka bir şey varsa, onu da bilemiyorum. Demek ki,
Meclis iradesi "bu yasayı getir" diyor, Türkiye Büyük
Millet Meclisi bu yasayı bastırıyor, 735 sıra sayısını
alıyor, ama her ne hikmetse, milletvekillerinin kabul ettiği
bir şeyi, bir türlü getirmiyorlar. Bunu anlamak hakikaten mümkün
değil.
Değerli milletvekilleri,
hepimiz, Türkiye'de sosyal güvenlik çatısı altında
olan herkes hastanelerden ve sağlık hizmetlerinden yararlanıyor.
Biz milletvekilleri de yararlanıyoruz. Ama, siz biliyor musunuz
ki, şu anda, muhtarların yüzde 50'si Bağ-Kur'a borçlu arkadaşlar.
Ne oluyor biliyor musunuz arkadaşlar? Muhtar olduğun anda,
ilk 1'inci basamaktan seni Bağ-Kur'a hemen, zorunlu kaydediyorlar.
12'nci basamağın primi, aldığı maaşla
eşit. Muhtarların yüzde 60'ından, yüzde 50'sinden fazlasının
Bağ-Kur'a prim borcu var. Bağ-Kur'a prim borcu olan hiçbir muhtarımız,
eşi ve çocukları hiçbir hastaneden içeri giremiyor. Hangi
ülkede, hangi sosyal devlette
Hani, hastane kapılarımız
herkese açıktı? Nerede arkadaşlar? Bu, Anayasa'ya, insan
haklarına aykırı mı, değil mi arkadaşlar?
Yani, muhtar olup eğer Bağ-Kur prim borcun varsa -demin, Hüseyin
kardeşim söyledi, 2 lira borcu varmış- 2 lira değil
1 lira da olsa arkadaşlar, hiçbir sosyal güvenlik hakkından
yararlanamıyorsun, ne ilaçtan ne hastaneden arkadaşlar.
Muhtar hasta olmayacak mı? Muhtarın eşi hasta olmuyor
mu? Muhtarın çocukları hasta olmayacaklar mı?
Değerli milletvekilleri,
bunun adını ben koyamıyorum. Bunun adını koyamıyorum.
Yani, bu muhtarlara yapılan, hakikaten onur kırıcı.
Hastane kapılarında bu insanlar
Hâlâ, hastanelere 5 milyar,
6 milyar, 7 milyar senet imzalayan muhtarlarım var. Söylüyorum:
Malatya-Hekimhan'ın Saraylı Köyü Muhtarım, eşi öldü,
7 milyar senet borcunu hâlâ ödeyemiyor.
Değerli milletvekilleri,
eğer biz bu konularda, bu insanların haykırışını,
bu insanların yalvarışını
Ve toplum adına
iş yapan
Arkadaşlar,
onların bizden ne farkı var? Biz de seçildik, onlar da seçildi. Ne farkı
var? Benden ne farkı var? Muhtarlar da seçimle gelen insanlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Aslanoğlu, yanlışlıkla beş dakika verildi,
sürenizi tamamlıyorum.
Buyurun.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Fark yoksa, muhtar adayı olsaydın o zaman.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Beyefendi, zorla kimse sizi milletvekili
yapmadı. Sen, şakır şakır her türlü sağlık
giderini alırken, bu Meclis, bu insanların sağlık
giderini düşünmüyorsa, kimse sizi zorla milletvekili yapmadı.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Muhtar adayı olsaydın!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - O zaman, gerekirse muhtar adayı olurum
gerekirse bilmem ne adayı olurum. Ama, insanların onuruyla
oynamaya kimsenin hakkı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Kimse kimsenin onuruyla oynamaz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Evet, bu, sosyal devletin, sosyal devletin
bir görevidir. Bu ülkede yaşayan herkes, bu ülkede yaşayan
herkes sosyal devletin çatısı altında. Eğer muhtarın
çocuğu, muhtarın eşi, muhtarın kendisi bir şekilde
hiçbir sağlık yardımından yararlanamıyorsa,
bu, anayasal suçtur.
Değerli milletvekilleri,
tabii, bu insanların neler yaptığını hepiniz
benden çok iyi biliyorsunuz. Özellikle, köy muhtarlarımızın,
köy muhtarlarımızın sorumluluklarını ve onların
mücadelesini siz benden çok iyi biliyorsunuz. Eğer siz hak görüyorsanız,
eğer siz hak görüyorsanız, ben ona bir şey diyemiyorum.
Tabii, bir de,
Bağ-Kur borçları var. Şimdi, ödeyecek güçleri yok arkadaşlar.
Taksitlendirdiniz; yani, başından beri bu insanları
sürekli borçlu yapıyorsunuz. İki dönemdir muhtarlık
yapanın Bağ-Kur'a borcu ne kadar arkadaşlar biliyor musunuz?
25 milyar.
Şimdi, arkadaşlar,
durum bu. Bu insanların hâli burada. Yani, eğer,
bu yüce Meclis -52 bin muhtarımız var- bunların sosyal
güvenliğini
Bu insanlar diyor ki "Biz, sizden para istemiyoruz.
Bize üç kuruş maaş veriyoruz diyorsunuz. Kardeşim, çoluğuma
çocuğuma mahcup etmeyin beni." diyor.
Ben size, şu
anda hastanelere borçlu, Malatya'dan, en az bir 50 muhtarın borç
senetlerini getirdim arkadaşlar. Diğer illerimizde de
durum bundan farklı değil. Geçen hafta Erzurum'dan -ben burada
yoktum, erken ayrıldım- 30 tane muhtar arkadaşım
geldi.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Dün İstanbul'dan geldiler.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Şimdi, değerli milletvekilleri,
burada muhtarlarla ilgili, işte, her seferinde "iyileştirdik"
diyorsunuz. Hayır arkadaşlar, hiçbir şey iyileştirmediniz,
hiçbir şey iyileştirmediniz. Borcu, dün Bağ-Kur primi
100 milyondu, bugün Bağ-Kur primi 260 milyon. Neyi iyileştirdiniz?
Bu cebine verdiniz, bu cebine şimdi borçlandırıyorsunuz.
Neyi iyileştirdiniz ya, neyi iyileştirdiniz? Bağ-Kur
primi, o zaman 12'nci basamak kaç paraydı, verdiğiniz maaş
kaç paraydı? Bağ-Kur primi 112 milyondu, verdiğiniz maaş
da 122 milyondu. Neyi iyileştirdiniz ya? Şu anda da
Bağ-Kur 12'nci basamaktan başlayan veya 6'ncı basamaktaki
bir muhtarın ödediği Bağ-Kur primi 300 küsur milyon. Bir
de cebinden para ödüyor bu insanlar. Yok ki ödesinler arkadaşlar.
Yok, yok; cebinde on kuruş yok, on kuruş!
Değerli arkadaşlar,
samimi olmak lazım. Eğer bu yüce Meclis bu insanların
sorununa, bu insanların yarasına çözüm olmuyorsa, bu insanlar,
başka, çözümü nerede arayacak arkadaşlar?
Bir kez daha size
sesleniyorum, bir kez daha söylüyorum: Gelin, bu insanların
onurunu kırmayın, bu insanların hastane kapılarında
kafasını eğdirmeyin. Aynı konu, köy korucularında.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti'nin ve insanlarımızın emniyetini
sağlamak, onların huzur ve mutluluğunu sağlamak,
devletimizin kolluk kuvvetlerinin görevidir. Ancak, 1986 yılında
icat edilen köy koruculuğunda, sosyal devlet açısından,
insani açıdan, insanlık açısından, bu insanları
hâlâ insan saymıyorsunuz. 70 bin köy korucusuna, altmış
beş yaşına geldiği zaman, hadi yürü git, diyorsunuz.
Hayır arkadaş, buna kimsenin hakkı yoktur. Dünyanın
hiçbir yerinde, hiçbir sosyal devlet, çalıştırdığı
insana eğer maaş veriyorsa, bunların mutlaka bir sosyal
güvenlik şemsiyesi altında olmak zorunluluğu vardır.
Yine söylüyorum: Bu insanlara maaş veriyorsunuz, ama, sosyal
güvenlikleri yok. Buna hakkınız yok arkadaşlar.
Ben, ayrıca,
yeni bir moda çıktı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Aslanoğlu, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Yeni bir moda çıktı. Şimdi,
tüm muhtarlara icra gönderildi, artık evlerindeki buzdolapları
da gidiyor biliyor musunuz? Hepsine ödeme emri gönderildi
Bağ-Kur'a prim borcu olduğu için ve muhtarların evlerindeki
buzdolabı, televizyonu kaldırılıyor. Acaba niye
kaldırıyorsunuz? O muhtarlar televizyon seyretmesin de
buradaki olayları görmesin diye mi?
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Güler.
HÜSEYİN GÜLER
(Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
bu "grup önerisi aleyhinde" kavramını sadece söz
almış bulunmak için kullandım. Muhtarların özlük
hakları için, asla ne aleyhinde olabilirim, tam tersine yüreğimle
yanındayım. Önce sözüme böyle başlayarak hepinizi
sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, tabii
ki muhtarlarımızın sorunu ortada. Türkiye'de bir yaşam
endeksi var aslında. Bu yaşam endeksine baktığımızda
bir yoksulluk sınırı var, bir de açlık sınırı
var. Ama, asgari ücretin dahi açlık sınırının
altında olduğu bugünümüzde muhtarlarımızın
hâline gelince tamamıyla perişan.
Muhtarlarımıza
bakıyoruz, evet 53 bin muhtarımız var, maaşları
250 YTL. Bağ-Kur primlerine bir önceki konuşmacı arkadaşlar
değindiler kısmen, ben de tekrarlamak isterim. En düşük
1'inci basamak diyebileceğimiz 185 YTL, aradaki fark 65 YTL. En
yüksekten yatırmak isterse 690 YTL, yani cebinden para verecek.
Peki, sormak istiyorum arkadaşlar: Sosyal bir hukuk devletinin,
yapılması gereken, çalışanına veya en
azından kamu görevi yapan bu muhtarlarımıza vereceği
değer bu mu? Yani, aslında AKP'nin verdiği değer bu
kısaca. Birazdan bir arkadaşımız, herhâlde, AKP Grubu
adına gelip konuşacak, biz şunları yaptık, bunları
yaptık. Bunlar karın doyurmuyor. İşte, kralın
çıplak olduğu kadar tüm veriler ortada. Biz diyoruz ki, asgari
ücretin zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak bir durumda
olmasına karşın biz Anavatan olarak şunu söylüyoruz,
diyoruz ki: Muhtarlarım, bu yıl ülkenin kader yılı,
inanıyorum ki, sen de kaderine sahip çıkacaksın, özlük
hakları başta olmak üzere, bu ülkenin genel seçimlerinde
doğrudan yana tavır koyacaksın. Bu yıl ülkenin
AKP'den kurtuluş yılları ve inanıyorum ki, geriye
dönüş sayısını sizler de heyecanla bekliyorsunuz
ve muhtarlarımıza verilen bu değeri, bu değersizliği
daha doğrusu, inanıyorum ki, muhtarlarım da unutmayacak,
AKP'ye gereken cevabı net olarak verecektir.
Evet, ortada kralın
çıplak olduğu kadar çıplak. Bu ülkede, yüzde 20 nüfusun
yeşil karta bağımlı olduğu bir yerde, devletin
yeşil kart bağımlısı dediğimize bir
kıstas vermek istiyorum. Yeşil kart, hem belirli bir düzeyde
asgari ücretin üçte 1'i maaş ve artı, sağlık güvencesi.
Peki, muhtarlarımız?
Hâli perişan. Diyoruz ki, bu kamu görevi olduğuna göre, bu
kamu görevi, seçilmiş olmak, aynı zamanda sorumluluk almak
bir kamu görevidir, ama, muhtarlarımız için layık görülen
bu anlamda
Biz de diyoruz ki, bugün, muhtarların maaşı
en az asgari ücret maaşı olmalı. İkincisi, sosyal
güvenlik primlerini de bizzat devletin ta kendisi yatırmalı
ve bu ülkede maalesef toplumun yüzde 40'ı borçlu, muhtarlar da
bunların içerisinde.
Muhtarlarımız,
tüm halkın sorunlarıyla her gün yüzlerce, başta yeşil
kart olmak üzere, Fak-Fuk Fon diyebileceğimiz -halk diliyle- sosyal
güvenlik kurumlarından her gün sorunlu insanlarla bire bir
dert babası olurken veya dert anası olurken, yaşadığı
sıkıntılarını kendisinin ifade edememesi
büyük bir özveri. Kendilerini yürekten kutluyorum, muhtarlarımızı.
Evet, bugün, asgari
ücretin en az 1.000 YTL, eski parayla yani 1 milyar olması gerekir.
Kısaca, muhtarlarımızın maaşı bu olmalı
insanca yaşayabilmesi için.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) - Aslında daha çok olmalı.
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - Evet, daha çok olmalı. İktidarsınız
AKP olarak, kim yapacak? Tabii ki, IMF'ten izin alacaksınız.
Doğru, haklısınız, iktidar olarak
Siz, iktidar olduğunuzun
farkında dahi değilsiniz!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Siz de geçmişte iktidar olduğunuzun farkında
değilsiniz!
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - IMF'ten icazet diyebileceğimiz bir emir alırsanız,
bunları vereceksiniz. Bu ülkede son beş yıldır AKP
İktidarında sadece devletin borç olarak ödediği yurt
dışına 174 milyar dolar beyler.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) - Sizin bıraktığınız borçları
ödüyoruz.
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - Hesabınızı 73 milyon üzerinde bölün bakalım
ne oluyor?
İSMAİL
BİLEN (Manisa) - Sizden kalan borçları ödüyoruz.
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - O işsiz kadınlarımız
Beş yıl
geçti, mazeret üretmeyin. Beş yıl geçti. Bu sorunları
çözmek için iktidar oldunuz. Ama, biz yarın iktidar olduğumuzda
sizin mazeretinize mi bürüneceğiz? Sizin gibi mi olacağız?
Hayır. Sorun belli, çok net, kral çıplak ve bu ülkenin sorunlarını
çözemeyecek gibi bir acizlik içerisinde olmamalı, tam tersine,
yaşama karamsarlık için bakmamalı.
Bizim ifade ettiğimiz
tek şey var: Evet, geçmiş yaşanmaz. AKP'li yıllar,
bu iktidarı da, daha doğrusu siyasetin tarihinde maalesef
kayıp yılları olarak not edilecektir. İnanıyorum
ki, halk da bu yaşadığı sıkıntıların
hesabını sandıkta soracaktır AKP'den. Daha önce
nasıl diğer siyasi partilerden sorduysa, umutlarına
ışık olmadıysa, hesabını sorduysa, inanıyorum
ki, tekrar, bu umuduna, yarasına derman olmayan AKP'den de hesap
soracaktır.
Evet, net olarak
şunu söylüyoruz: Bu ülkede yoksulluk kader değil, sefalet
kader değil. İnsanların en azından asgari düzeyde
sosyal güvenlik diyebileceğimiz, sağlık da dâhil olmak
üzere, yoksunluğunu her geçen gün yaşıyoruz. Nihayetinde,
geçen, Mersin'de yaşandı. Sayın Başbakan her yerde
"herkes istediği doktoru seçecek" derken, bunun siyasi
politikasını, propagandasını yaparken, bir hamile
annenin, çocuğunu doğurmaktan dolayı hapse nasıl
düştüğünü hepimiz unutmadık, o aile de inanıyorum
ki unutmadı. Bu ülkede bu kaderimize sahip çıkılması
gereken bir dönem.
Evet, AKP'li
yıllarda görüyoruz, beş yıla uzatmanın bir ayrıcalığını
her yerde istikrar olarak yutturulan topluma, ama, toplumun yutmayacağına
inandığımız bir beş yıl geçti. Yoksul daha
yoksul oldu, yoksul aç oldu, yoksul umutsuz oldu, zengin ise daha zengin
oldu. Bu kadar çelişkinin yaşandığı bir dönem
olmamıştır. Sosyal adalet diyebileceğimiz gelir
dağılımı başta olmak üzere, bugün muhtarlarımızın
sorunları
Tabii ki, bize biçilen rol olarak baktığımızda
sadece yapılmak istenen şey, uydulaşan bir Türkiye ve
borçlanan bir Türkiye, her geçen gün borcu artan ve her geçen gün yoksullaşan
bir Türkiye. Bizim de buna isyanımız var. Kaderimiz bu olamaz
diyoruz. Kaderimize el koyacağız ve sahip çıkacağız.
Buradan da muhtarlarıma
sesleniyorum: AKP'nin sizi dinlemeye niyeti yok. Birazdan konuşmacı
arkadaş gelecek, işte, biz böyle yaptık, böyle
Boş
laflar karın doyurmuyor. İnanıyorum ki, sizlerin de cebinin
nasıl yandığını, kredi kartlarıyla nasıl
borçlandığınızı, eşinize dostunuza nasıl
mahcup olmamak için kenarda kıyıda dolaşarak günü kurtarmaya
çalıştığınızı çok iyi biliyoruz.
Acılarınızı, sıkıntılarınızı
iyi biliyoruz. Unutmayın, umutsuz olmayın. Bu yıl, ülkenin
ve toplumun geleceği olduğuna göre, yapmamız gereken
şey, bu siyasal süreç içerisinde AKP'ye gereken, siyasal anlamda
sandıkta -gayrimeşru değil- hesap sorulması gerektiğine
inanıyoruz ve asgari ücretlinin yaşadığı
sıkıntıların cabası bir kenara, bunun karşılığında
iş bulma umudu dahi olmayan milyonlarca insanımızın,
üniversite mezunu insanlarımızın, muhtarlarımızın,
köylülerimizin, çiftçilerimizin, biliyoruz hepinizin sıkıntılarınızı,
ama bunlar çözümsüz değil. Size alternatifsiz olarak yutturulan
bu sisteme dur diyecek olan sizlersiniz. Bu ülkede her şeyin alternatifi
var ve alternatifte de umutlarımız var ve Anavatan olarak
şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Evet, asgari ücret en az bin YTL olmalı.
Güneydoğu Anadolu'da yarı fiyat olmasını öneren
belirli insanlar var. Asgari ücret belli, 403 milyon ya da şimdiki
403 YTL. Güneydoğu Anadolu'da halkıma layık görülen,
yarı fiyat olsun. Neymiş? Rekabet edemiyoruz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Kaç parayla devretmiştiniz bize?
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - Yoksulluk, yoksulluk, yoksulluk
Kader olmalı
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Asgari ücreti bize kaça devretmiştiniz?
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - Kıyasladığınız unsur ne? Çin.
Çin'de kölelik koşulları içinde çalışma var. Siz
halkıma bunu mu layık görüyorsunuz? Ha, yaptığınız
bu. Ne olacak? İşsizlerin önerdiği unsurda bu var.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Siz bize kaç parayla devrettiniz asgari ücreti
söyler misin? Anavatan kaç parayla devretti bize?
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - Bugün, devredip etmemek, mazeret üretmek değil. Yapılması
gereken, yoksulluk sınırını getirin
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - 180 lirayla verdiniz ya!
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) -
açlık sınırını getirin, hem de,
bakın, hem de Devlet İstatistik Enstitüsü diyebileceğimiz
TÜİK'in, getirin o standartlarıyla, getirin de kıyaslayın.
250 YTL neresi, sosyal devlet dediğiniz neresi? Muhtara layık
gördüğünüz o mu? 80 liraydı dün aç bıraktık, ee biz
de şimdi karnını doyururuz. Geçin ya! Sizin kriteriniz,
kıstasınız böyle küçük, aşağılarda olmamalı
İSMAİL
BİLEN (Manisa) - Doğru söylüyorsun, doğru, doğru!
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - .. ve nihayetinde, sosyal güvenlik olarak beceremediğiniz,
genel sağlık sigortasını da çıkaramadınız.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) - Çıkardık, çıkardık.
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - Biz size zamanında demiştik, dua edin, yargıya
dua edin demiştik. Niye erteliyorsunuz genel sağlık sigortasını?
İSMAİL
BİLEN (Manisa) - Anayasa Mahkemesi iptal etti.
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - Şimdi de seçim sonrasına bırakıyorsunuz.
Bu mu marifetiniz? Hani herkesi sosyal güvenlik içerisinde kucaklayacak
diyordunuz. Bağ-Kur'lu borçlu insanların sayısının
ne olduğunu bilir misiniz? Yüzde 30, muhtarlar da bunun içerisinde
yoğunlukta ve sosyal güvenlik şemsiyesinden mahrum kalmakta.
Hiç muhtarlık yapmasa ve sosyal vatandaş olarak, sadece bu
ülkenin vatandaşı olarak, asgari kurum hizmetlerinden,
yani sağlığından, yani sosyal güvencesinden, yani
asgari düzeyde yaşamını idame ettirecek güvenceden
mahrum bıraktınız. Öyle bir gelir dağılımı
bozukluğu yarattınız ki, bugün övündüğünüz süreç
içerisinde, Orta Doğu'da ve sadece Türkiye'nin kendi iç dinamiklerinde
gerginlikten medet umar hâle geldiniz ve biz de diyoruz ki, hoşgörünün,
sevginin, kardeşliğin ve umutların olduğu bir Türkiye
özlemi olsun.
Muhtarlarım,
sizlere sesleniyoruz: Tekrar ediyoruz, tek başınıza
bu iktidardan, zaten kamu hizmetinden nasıl yararlanamadığınızı,
toplumun sıkıntılarını bire bir yaşayan
unsurlarsınız ve bunu da inanıyorum ki unutmayacaksınız.
Seçim döneminde size verecekleri siyasi rüşveti de unutmayın.
Evet, bu dönem seçim dönemi ve Hükûmetin zaman zaman kamuoyunda yansıttığı,
"yaa, biz seçim politikası yapmıyoruz" deyip daniskasını
yapıyorlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
KÖŞDERE (Çanakkale) - Seçimde rüşvet olmaz.
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - Evet, seçimde
(AK Parti sıralarından "Palavra
sıkıyor" sesi)
BAŞKAN - Sayın
Güler, lütfen toparlayınız.
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kimse palavra
sıkmıyor, eğer sıkılacak bir şeyiniz varsa,
gelir burada konuşursunuz. Bugün, ülkede yaşanılan
sıkıntıları, eğer gözünüz
Görmedim diyorsanız,
duymadım, bilmiyorum, halktan uzak yaşamışsanız,
inanıyorum ki, bu halk size gereken cevabı verecektir.
Ben, muhtarlarıma
tekrar seslenmek istiyorum: Bu önerinin lehindeyiz Anavatan olarak,
hatta, bunun da daha verimli... Eğer gündeme alınırsa,
inanıyoruz ki
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Aleyhinde söz almadınız mı?
HÜSEYİN GÜLER
(Devamla) -
değişiklik önergelerimize, asgari düzeyde,
asgari ücret düzeyinde, özlük haklarına sahip olmanız gerektiğine
inanıyoruz.
Borç
Evet, borç
yiğidin kamçısı dediniz, ye babam ye dediniz ve topluma
bunu ödettirmeye devam ediyorsunuz. Bunun, umutların bitmediği
bir Türkiye özlemiyle muhtarlarıma buradan seslenirken, umutlarının
bitmemesi ve Türkiye'nin kaderine sahip çıkmasını
bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güler.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Yani, aleyhte söz alıp da lehte söz söylemek ne
kadar doğru?
BAŞKAN -
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen, Eyüp Fatsa, Ordu Milletvekili.
Buyurun Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Başkanlık makamını ve
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
grup önerisinin içeriği daha önce de burada defaatle gündeme
getirilmiş; muhtarlarımızın özlük haklarıyla
ilgili, hizmet şartlarının iyileştirilmesiyle
alakalı bir kanun teklifinin gündeme alınmasıyla alakalı.
Değerli arkadaşlar, konuyla ilgili düşüncelerimi
sizlerle paylaşmadan önce müsaadenizle bir iki konuyu kamuoyunun
ve sizin gündeminize getirip sizlerle, kamuoyuyla paylaşmak
istiyorum.
Muhtarlık
müessesesi bize imparatorluktan devredilmiş, oradan kurumsal
olarak aldığımız ve seksen üç yıllık cumhuriyet
tarihi boyunca da varlığını ve hizmetlerini devam
ettiren, demokrasimiz açısından da çok önemli bir kurumdur.
Şimdi, bu muhtarların sıkıntılarını,
problemlerini, özlük haklarını gündeme getiren arkadaşlara
ve siyasi partilere Allah aşkına burada sormak istiyorum:
Değerli arkadaşlar, ya bu muhtarlık müessesesi kurumsal
olarak yeni kurumsallaştı, ilk defa bir şey konuşuyoruz
muhtarlar üzerinde kurumsal olarak ya da bunu gündeme getiren siyasi
partiler muhtarlık müessesesi oluştuktan sonra kurumsallaştı,
var oldu! Sanki hiç daha öncesi yok bu işin.
Değerli arkadaşlar,
bakın, Cumhuriyet Halk Partisi, bu ülkede yirmi yedi yıl
tek başına, ondan sonraki süreçlerde de zaman zaman tek başına,
zaman zaman da hükûmet ortağı olarak iktidar oldu, sorumluluk
aldı. O gün de, Türkiye'de muhtarlık müessesesi vardı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - 1950'den önce
EYÜP FATSA (Devamla)
- Öncesi de, sonrası da. Sonrası da Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Hangi sonrası? 80'den sonra şey
mi oldu mu? Allah Allah!
BAŞKAN - Sayın
Aslanoğlu, lütfen
FİKRET BADAZLI
(Antalya) - 50'den öncesi sayılmıyor mu?
EYÜP FATSA (Devamla)
- O gün kimse, devri iktidarlarında bunu hatırlamadılar.
Anavatan Partisi de, 1983'ten sonra yirmi sene iktidar veya iktidar
ortağı olarak hükûmet oldu, sorumluluk aldı ve o zaman
da "muhtarlık" diye bir müessese, "muhtarlık"
diye bir kurum vardı.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Biz şey yaptığımız muhtarlar öldü,
elli yıl oldu.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Müsaade edin, bak ne yaptığımızı size söyleyeceğim.
Sizin özlediğiniz,
sizin arzu ettiğiniz muhtar profili şudur: Eğer köyünde
bir kanal yapılacaksa veya mahallesinde bir yol açılacaksa,
bir iş makinesine, greydere, kepçeye, dozere, silindire ihtiyacı
varsa veya köyüne, mahallesine su getirmek için 100 metre, 200 metre
boruya, birkaç torba çimentoya ihtiyacı varsa, siyasi partilerin
kapısında, milletvekillerinin kapısında, bakanlığın,
genel müdürün ve bürokratların kapısında bunları
almak için merhamet dilenen, kapısında günlerce sıra
bekleyen, kuyrukta bekleyen, itilmiş, ezilmiş, horlanmış,
dışlanmış, her şey siyasetçilerin iki dudağı
arasından çıkacak merhamete bağlı dışlanmış
bir muhtarlık özlüyorsanız, AK Parti döneminde böyle bir
muhtarı göremezsiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Zaten öyle yaptınız.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ben, buradaki arkadaşlarıma sormak istiyorum: İki
seneden beri, Allah aşkına, yolu için, suyu için, köprüsü
için, iş makinesi için, çakılı, asfaltı, betonu
için kapınıza bir tane muhtar geldi mi? (AK Parti sıralarından
"Yok" sesleri, alkışlar) Geldi mi bir tane?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Git Malatya özel idareye bakayım!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Biz, muhtarlarımızı, merhamet dilenen, lütuf ve iane
dilenen görevliler olmaktan çıkartıp bu hizmetleri yapacak
sorumlu insanlar hâline getirdik ve bütçeleri de ellerine verdik.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Sen maaştan haber ver, maaştan.
FARUK ÇELİK
(Bursa) - İhalenin başına getirdik, ihalenin.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Hizmetin de başına koyduk, hizmetin ödeneklerini de kendi
hesaplarına çıkarttık.
AHMET IŞIK
(Konya) - Bravo, varol.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, eğer, siz, muhtar olarak, muhtarlık
müessesesi olarak, köylerde, mahallelerde siyasi partinizin neferleri,
siyasi partinizin kadrolu insanları ve sizin adınıza
siyaset yürütecek insanlar olarak düşünüyorsanız ve hâlâ
özleminiz bu noktadaysa, AK Parti asla muhtarlarına böyle bir
saygısızlık yapmaz. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa)
- Siz muhtarları yok kabul ediyorsunuz. Kaymakamlar muhtarları
yok farz ediyor.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ve kimse muhtarların üzerinden, muhtarları istismar etmek
suretiyle de siyaset yapmasın.
UFUK ÖZKAN (Manisa)
- Muhtarları yok kabul ediyorsunuz. Muhtarları yok kabul
ediyorsunuz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Olur mu öyle şey?
UFUK ÖZKAN (Manisa)
- Oradaki imamlarla iş yapıyorsunuz, Akhisar'da.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar
Değerli arkadaşlar, bakın,
bu konuları burada defalarca tartıştık. Tartıştığımız
konuları bir kere daha kısaca sizlerle beraber paylaşmak
istiyorum. Muhtarlarımız ve kamuoyu da bizi dinlesin.
UFUK ÖZKAN (Manisa)
- Akhisar
Lütfen bir bak
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sayın Başkan
.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen
Sayın Fatsa,
buyurun.
Lütfen, Sayın
Fatsa
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; muhtarlar
adına söz aldınız, gündem oluşturdunuz, muhtarların
dışında ne kadar mesele varsa onları konuştunuz;
lütfen, istismar etmeyin. Hiç olmazsa konuşurken istismar etmeyin.
Lütfen
Muhtarlarla görüştük,
konuştuk, hepsi bize geldi. "Aldığımız ücretler
primlerimizi ödemiyor." denildi. Seçim oldu geldik,
Muhtarlar Federasyonunun yetkilileri bizimle geldi konuştu,
sizinle de konuştu. Dedik ki: Biz bu konuyla ilgili bir yasal düzenleme
yapacağız. Dediler ki: "Muhtarların acelesi vardır.
5319 sayılı Kanun Bakanlar Kuruluna muhtarların ücretlerini
1 katına kadar artırma yetkisi veriyor, bu bize yeter."
dediler. Bak, 1 kat değil, 2 kat artırdık. Muhtarlar Federasyonunun
yetkilileri, il yetkilileri, merkez yetkilileri geldi, Partimize,
Sayın Başbakana, Sayın Bakana, muhtarlarla ilgili
yapmış oldukları düzenlemeden dolayı teşekkür
ve şükran plaketi verdi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - "Böyle bir şey yok." diyorlar,
"Söylemedik" diyorlar.
BAŞKAN - Sayın
Aslanoğlu, lütfen
EYÜP FATSA (Devamla)
- Lütfen
Lütfen
Elbette ki, muhtarlarımızla
ilgili gönlümüzde, yüreğimizde yaşattığımız,
onlarla ilgili düşündüğümüz, onlarla beraber yapmak istediğimiz,
onlar için yapmak istediklerimiz bunlardan ibaret değil, yapılanları
da yeterli görmüyoruz, yeterli görmüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bunu, muhalefet, tıpkı muhtarlar meselesini istismar ettiği
gibi, bunu siyasi istismar meselesi yaptığı gibi, bakın,
uzun süre uzman çavuşlarla ilgili de aynı istismarı
yaptınız. Türk Silahlı Kuvvetlerinin "Bizim hiyerarşimizi,
kurumsal yapımızı bozar." dediği hâlde, bunu
bile bile, sadece uzman çavuşları istismar etmek için defalarca
buraya onlarla ilgili, özlük haklarıyla ilgili yasal düzenlemeler
getirdiniz. Lütfen istismar etmeyin, lütfen.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) - Sen neden bahsediyorsun!
BAŞKAN - Sayın
Çakır, lütfen
EYÜP FATSA (Devamla)
- Bu insanlar canla başla görev yapıyor, onların yapmış
olduğu hizmete saygı duyun, onların yapmış olduğu
hizmeti takdir edin, bunları istismar etmeyin, istismar etmeyin.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) - Sen onların derdini bilmiyorsun!
BAŞKAN - Lütfen
Sayın Çakır
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bir arkadaşımız dedi
ki: "Muhtarlarımız Bağ-Kur primlerini ödeyemiyor,
onun için sosyal güvenceden istifade edemiyor."
Değerli arkadaşlar,
bakın, Sosyal Güvenlik Yasası'nda, biz, bununla ilgili bir
düzenleme yapmıştık, ama Anayasa Mahkemesinde Yasa'nın
bazı maddeleri iptal edildiği için, özellikle muhtarlarımızın
Bağ-Kur primlerinin düşürülmesiyle alakalı düzenleme
de orada askıda kaldı; bir.
İkincisi,
Bağ-Kur primleriyle ilgili burada hep beraber bir değişiklik
yaptık, bir düzenleme yaptık, Bağ-Kur borçlarının
yeniden yapılandırılması ve taksitlendirilmesiyle
alakalı; altmış ay vadeye yaydık, altmış
ay vadeye yaydık.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Yok parası!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Sayın Aslanoğlu, bak, bunun içerisinde dört ay prim ödeyenler,
bütün aile fertleriyle beraber sosyal güvenceden faydalanıyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Sonra?
TELAT KARAPINAR
(Ankara) - Ya, sus da dinle ya! Sus da dinle ya! İki kişi konuştu,
bir tane söz geldi mi? Sus da dinle ya!
EYÜP FATSA (Devamla)
- Lütfen, lütfen
Bakın, daha önce
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Fatsa, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
eğer, buna rağmen arkadaşlarımız primlerini
ödemiyorsa, ödememekte ısrar ediyorsa, bizim yapabileceğimiz
bir şey var mı? Her türlü imkânı vermiş. Bakın, ha,
bütün bunları yeterli görmüyoruz
YILMAZ KAYA
(İzmir) - Bu ayki primini ödeyemiyorlar.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ama, bilesiniz ki, muhtarlarımızın hepsi sosyal güvenceden
faydalanıyor. Lütfen, muhtarlar üzerindeki istismar elinizi
çekin.
Bir diğer konu:
Değerli arkadaşlar, köylü, köylü vatandaşımız,
köylü vatandaşımız
Sayın
Başkan, müsaade ederseniz, bir dakikayı geçmeyen bir
şey anlatmak istiyorum burada.
CAVİT TORUN
(Diyarbakır) - Köylüler bunlara niye oy vermiyor?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bakın, Kurtuluş Savaşı'nda
Türk köylüsünün fedakârlığını takdir etmek için,
Kurtuluş Savaşı'nın Komutanı, Önderi Gazi
Mustafa Kemal Atatürk, daha sonraki dönemlerde de yönetimde sorumluluk
alacak siyasilere ve iktidarlara bir hedef koymak suretiyle,
İstiklal Savaşı'ndaki köylünün fedakârlığını
takdir etme noktasında "Milletin efendisidir, sahip
çıkın buna." demiştir. Ama, geçen onlarca yıllık
iktidar döneminde, efendi olması gereken köylüye reva gördüğünüz,
yolu olmayan köy, suyu olmayan köy, okulu olmayan köy, doktoru olmayan
köy
RASİM ÇAKIR
(Edirne) - Ama karnı tok.
EYÜP FATSA (Devamla)
-
öğretmeni olmayan köy
İlk defa AK Partiyle beraber bu
imkânlara ve gerçek manada efendi olma imkânına kavuşmuş
olan Türk köylüsünü lütfen istismar etmeyin. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Hayal âleminde geziyorsun, hayal âleminde!
BAYRAM ALİ
MERAL (Ankara) - Bu kadar yolu siz mi yaptınız? Bu kadar okulu
sen mi yaptın?
EYÜP FATSA (Devamla)
- Lütfen istismar etmeyin. Anadolu'yu gezin, görün.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Ayağımızın tozu duruyor.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Türkiye'nin bütün köylüleri, AK Partiden de, onun hizmetinden de,
yaptıklarından da memnundur. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Hayal âleminde geziyorsun. Yazık! Yazık! Gerçeklerden
kopmuşsun.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Gidin, milletin arasında, köylünün arasında kredinizin
ne olduğunu, onlarla yüz yüze gelerek, göz göze gelerek kendiniz
ölçebilirsiniz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Gel beraber gidelim, beraber. Beraber
gidelim .
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Sıkıyorsa beraber gidelim.
BAŞKAN - Sayın
Aslanoğlu, lütfen
Teşekkür
ediyorum Sayın Fatsa.
BAYRAM ALİ
MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, bu Grup Başkan Vekili
doğruyu söylesin. O kadar yolu, o kadar okulu o mu yaptı?
BAŞKAN - Sayın
Meral, lütfen
EYÜP FATSA (Devamla)
- Ama, doğru konuşmak çok daha önemlidir ve erdemliliktir.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Sıkıyorsa beraber gidelim.
EYÜP FATSA (Devamla)
- Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Fatsa.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
RASİM ÇAKIR
(Edirne) - Aç bıraktınız köylüyü, aç.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Hayır
HALUK KOÇ (Samsun)
- Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) - Karnınızı doyurduğunuz köylüyü aç
bıraktınız.
BAŞKAN - Karar
yeter sayısı arayacağım.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) - Ben kaymakamla gitmiyorum köylünün karşısına,
alnım açık gidiyorum. Siz kaymakamlarla gidiyorsunuz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Biz sizi biliriz.
GÖKHAN DURGUN
(Hatay) - Tabii
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Çamuru geçmek için sırtına binersiniz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay)
- Biz de sizi çok iyi biliriz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Çamuru geçmek için sırtına binersiniz.
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler...
HALUK KOÇ (Samsun)
- Ünal Bey, köylünün değil ama senin sırtına binerim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Sizi en iyi millet tanır ve gereğini yapar.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.48
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82'nci Birleşimi'nin
İkinci Oturumu'nu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunup, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, grup önerisi
reddedilmiştir.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
BAŞKAN -
1'inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
2'nci sırada
yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada
yer alan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/1300)
(S. Sayısı: 1342)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada
yer alan, 17/1/2007 Tarihli ve 5574 Sayılı Türk Petrol Kanunu
ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.- 17/1/2007 Tarihli ve 5574 Sayılı Türk
Petrol Kanunu ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/1301) (S. Sayısı:
1352)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sırada
yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları'nın görüşmelerine başlayacağız.
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
1337 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen,
Niğde Milletvekili Orhan Eraslan.
Sayın Eraslan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin değerli üyeleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
iktidar partisinin Sayın Grup Başkan Vekili tarafından
verilen, İmar Kanunu'nda değişiklik yapılmasına
dair -42'nci maddede değişiklik yapılmasına dair-
tek maddelik bir kanun teklifini görüşüyoruz.
Şimdi, Sayın
Faruk Çelik, kanun teklifinin gerekçesinde, "Hızla göç
alan şehirlerde, sağlıksız, çarpık yapılaşmayla
ilgili sorunlar, çağdaşlaşma yolunda ilerleyen ülkemizin
en önemli sorunlarından biridir." diyor. Elhak doğrudur.
"Bu sorunu aşarak sağlıklı ve düzenli, daha yaşanılabilir
kentlerin oluşturulması amacıyla İmar Kanunu'muzda
ve Türk Ceza Kanunu'nda düzenlemeler yapılmıştır.
İmar kirliliğiyle etkin mücadele etmek amacıyla
bu düzenlemenin güçlendirilmesi gerekir." diyor. Ben bu konuya
da katılıyorum. Şimdi, kaçak yapıyla mücadele etmek
gerekir, imar mevzuatımızda bu konuda tahkimat yapmak gerekir,
Türk Ceza Kanunu'muzda da gerekli değişiklikleri yapmak
gerekir, ama bu işi yaparken hukuk devleti ilkelerine, hukuka
bağlı kalmak gerekir, yaptığımız
işin, yaptığımız şeyin işe yarar olması
gerekir.
Şimdi, kaçak
yapıyla mücadele konusunda bu dönem Parlamentosunda yapılan
bir düzenleme oldu. Bunu birlikte gerçekleştirdik değerli
arkadaşlarım. Türk Ceza Yasası'nın 184'üncü maddesi
ceza müeyyidesi içeren bir düzenlemeydi. Bunu birlikte kararlaştırdık,
birlikte arzu ettik ve Adalet Komisyonunda bununla ilgili bir kabulümüz
oldu. Bu kabulde, o zaman, Türk Ceza Kanunu'nun 184'üncü maddesinde
imar kirliliğine neden olmayı suç saydık. Her kim yapı
ruhsatiyesi almadan ruhsata aykırı bina yaparsa yahut
yaptırırsa iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası
alacak dedik; yapı ruhsatiyesi olmadan bu inşaatlara,
şantiyelere elektrik, su veren, telefon bağlayan da hapis
cezası alacak dedik; yapı kullanma izni almadan, binalara,
elektrik, su, telefon, gaz bağlayan da hapis cezası alacak
dedik; yapı kullanma izni alınmamış binalarda
sınai ya da ticari faaliyet de cezalandırılacak dedik.
Bu şekilde, hakikaten, kaçak yapıyla etkin mücadeleyi öngören
ve çağdaş normlara uygun bir düzenleme yapıldı. Ancak,
Adalet Komisyonundan bu şekilde çıkan kanun maddesi, Genel
Kurula gelince, birden, iktidar partisinden bir grup sayın milletvekili,
bir önerge vererek -önerge buradadır, tutanakların hepsi
burada- Adalet Komisyonunda kararlaştırdığımız
bu mücadelede gedikler açmaya başladılar.
Ne yapıldı?
Birincisi, üçüncü fıkra metinden çıkarıldı. Yani,
yapı iskân ruhsatiyesi alınmayan, yapı kullanma izni
alınmayan binalara, elektrik, su, hava gazı, gaz, telefon
vesaire bağlamayı suç hâline getiren madde metinden
çıkarıldı, yani kaçak yapı teşvik edilmiş
oldu. Yukarıda yaptığımızı
aşağıda
elimizle bozduk. Bu da yetmedi, cezanın alt sınırı
indirildi. İki yıldan beş yıla kadar denilirken,
bir yıla indirilmiş oldu alt sınırı.
Ayrıca, dördüncü
fıkrada, yapı kullanma izni olmayan binalarda sınai
ve ticari faaliyetlere izin verilmesi suç sayılıyordu.
Buradan "ticari faaliyet" lafı çıkartıldı,
sadece, sınai faaliyete izin verilmesi suç olarak kabul edildi.
Şimdi, bunun, kaçak yapıyla mücadelede bir kararlılık
göstergesi olduğunu, kararlı davranıldığını
ve doğru şeyler yapıldığını kimse anlatamaz.
Yani, kaçak yapıda sınai işletme ne kadar uygunsuzsa,
ticari işletme de o kadar uygunsuzdur.
(x) 1337 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
Şimdi, bunu,
duruma göre, var olan şartlara göre diye getirdiğinizde,
düzenlediğinizde, ne yazık ki, o kararlılık kayboluyor,
bir süre sonra adil olmayan durumlarla karşı karşıya
geliyorsunuz, mücadelede zaafa uğranmış oluyor.
Gerçekten, Türkiye'nin
sağlıklı kentlerin oluşmasına katkı yapabilmesi
için, sağlıklı kentlerin oluşmasını
sağlayabilmesi için kaçak yapılarla etkin şekilde mücadele
etmesine ihtiyaç vardır. Şimdi, bu noktada böyle bir gevşeme
oldu TCK'daki değişiklikte. Daha sonra bu da yetmedi,
şimdi, esas sorumlu olan, bu değişiklikten esas sorumlu
olan, kaçak yapının esas sorumlusu olan belediyelerden
başkalarına doğru sorumluluğu kaydırma noktasına
getiriyor. Şimdi, bu da yetmedi, daha sonra, 29/6/2005 tarihinde
ikinci ve üçüncü fıkradaki hükümlerin 12 Ekim 2004'ten önceki
olaylara uygulanmayacağına dair bir fıkra eklendi.
Bu da yetmedi, bir beşinci fıkra eklendi. Bu beşinci
fıkrayla, 184'üncü maddede "ruhsat ve eklerine aykırı
yapılar, ruhsat ve eklere uygun hâle getirilirse, ceza ve suç
oluşmaz" denildi, "dava düşer, mahkûm olunan ceza sonuçlarıyla
kalkar" denildi. Yani, burada, ne yazık ki, iktidar partisi
bir kararlılık sergileyemedi.
Şimdi, bu kararlılığı,
Ceza Kanunu'nda imarla ilgili, imar kirliliğine neden olma suçunda
görmediğimiz iktidar partisinin Değerli Grup Başkan
Vekili ve değerli üyeleri, bu defa, sanki çok önemli bir değişiklikmiş
gibi, İmar Kanunu'nun 42'nci maddesine bir ekleme yapmak istiyorlar.
Bu eklemeyle, ilk önceleri Sayın Başkanın teklifi,
imar ruhsat ve eklerine aykırı, imar mevzuatına aykırı
olarak yapı yapım amacıyla beton dökümünde kullanılan
mikser, pompa, araç, vibratör gibi malzemelere otuz gün süreyle el
koymayı ve beton dökümünde kullanılan malzeme sahiplerine
10 bin YTL para cezası vermeyi, tekrarında, bu süreleri 2
katına çıkarmayı öngören bir kanun teklifi ve bu da
kolluk tarafından derhal gerçekleştirir, diye bir kanun
teklifiyle geldi.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, kanun teklifi, bütünüyle evrensel hukuk normlarına
uygun değildir. Öncelikle uygun olmayan yanı şudur:
Şimdi, müsadere benzeri mal varlığına el koyabilme
ancak bir yargı kararıyla olur, idarenin kararıyla olmaz.
İdarenin kararıyla böyle bir şeyin gerçekleşebilmesi
demokratik rejimlerde mümkün değildir, totaliter rejimlerde
mümkündür, örtülü rejimlerde mümkündür. Dolayısıyla, IV.
Murat'ı çağrıştıran "Kanundur, emrimdir,
el konula" işte "ceza verile" diye kanun maddeleri
vazedilmez. Birincisi bu.
Onun için, komisyonumuzda
biz buna itirazda bulunduk, "Bu doğru değildir. Müsaderenin
idari kararla yapılması mümkün değildir; bu, bir çeşit
müsaderedir; bu, bir çeşit el koymadır. El koyma ancak yargı
kararıyla olur" dedik, o noktada bir düzenleme yapıldı.
İktidar partisinin diğer değerli üyeleri bizim bu itirazlarımızı
nazara aldılar; ama, şimdi bir başka hukuka aykırılık
da orada duruyor. Herkes sorumluluğuyla oranlı olarak cezai
müeyyide alır. Şimdi, bu maddede
Bakınız,
daha evvel, deminden beri Ceza Kanunu'ndaki değişiklikleri
niye anlattım? Birinci derecede sorumlu olan belediye yetkilileri
ve kaçak yapı sahipleri bir yerde rahatlatılıyor,
şimdi bunun yerine, yani beton mikseri sahibi, pompa sahibi,
kamyon sahibi, araç sahibi, bunlar sorumlu hâle getiriliyor. Niçin?
Yani "kaçak yapıya kamyon verdin, kaçak yapıda kamyon
çalıştırdın" diye. Yani, ben bir kamyon sahibiyim,
diyelim ki, bir yapıda iş arıyorum, bir yapıda hafriyat
için, beton için iş buldum, orada çalışıyorum. Bu düzenlemeye
göre eğer ben bunun ruhsatına bakmamışsam, yani
yaptığı yapının kaçak olduğunu bilmiyorsam,
bu durumda 30 milyara kadar, yeni paraya göre 10 bin liradan 30 bin
liraya kadar, eski paraya göre 10 milyardan 30 milyara kadar bir para
cezasıyla karşı karşıya kalacağım.
Bu getirilen külfet, hak ve nesafet kurallarına, adalet kurallarına
aykırıdır. İş krizinin bulunduğu ülkemizde,
iş krizinin bulunduğu ülkemizde, hiçbir kişiye böyle
bir mükellefiyet yüklenemez. Elinde kamu otoritesi olmayan, zaten
işsiz olan, işsizlik baskısıyla karşı karşıya
bulunan bir kamyon sahibi, bir inşaata çekeceği, mıcır,
kum, çakıl vesaire dolayısıyla "senin ruhsatın
yoktur" diye böyle bir ağır baskıyla, ağır
bir ceza tehdidiyle karşı karşıya bırakılamaz.
Değerli arkadaşlarım, bu doğru değildir. Bunun
uygulama yönü de yoktur. Nesnel adalet kurallarına da aykırıdır.
Sorumluluk açısından da aykırılık vardır.
Yani, yükümlü olmadığı bir noktada insanları sorumlu
tutmak ne derece doğrudur, bunun takdirini size bırakıyorum.
Bu yönüyle, yasa teklifinin nesnel adalet kurallarına uygun
olmadığını düşünüyorum. Anadolu'da bir deyim
vardır, yasa teklifi -özür diliyorum tüm yüce Meclisten, tüm ulusumdan,
haşa min huzur- "eşeğini dövemeyen semerini döver"
denilen atasözüne uygun olarak bir kanun teklifi getirilmiştir.
Esas sorumlu olmaları gerekenleri bir yana bırakıyorsunuz,
yani sadece çoluğuna çocuğuna nafaka temin etmek için
iş arama durumunda olan insanlara ek mükellefiyetler getiriyorsunuz.
Siz, onun yapı ruhsatını bir inceleyiverin, ondan sonra
orada çalışın. Zaten, müzayaka altında işsizlik
nedeniyle. Bu yönüyle doğru değildir.
Değerli arkadaşlarım,
bir başka yönüyle de, getirilen teklifi hukuka uygun bulmuyoruz.
Şimdi, bizim hukukumuzda cezayı, daha doğrusu bizim
hukukumuzda değil, evrensel hukukta cezayı yargının
vermesi asıldır. Aslolan bir hukuk devletinde, bir ülkede,
ceza ne kadar çok yargı tarafından veriliyorsa, o ülke o
kadar çok hukuk devletine yaklaşır. Ama, ceza, yargı
dışında idari makamlarca veriliyorsa ve bu alan oldukça
genişse, yani idari para cezası uygulaması yaygınsa,
orada hukuk devletinden o kadar uzaklaşma, o kadar totaliter
yaklaşım vardır, rejimin katı olması vardır.
İdareyi ceza verme hakkıyla donatmak -bu, belediye olabilir;
bu, il özel idaresi olabilir; bu, bakanlık olabilir, başka
idareler olabilir- "idari para cezası" adı altında
da olsa, idareyi ceza yetkisi ile donatmak, hele hele ödenmesi fevkalade
güç, ağır ceza yetkileriyle donatmak, o ülkede hukuk devletinden
o kadar uzaklaşıldığının bir başka
göstergesidir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu çerçevede de ele alındığında,
bizim ülkemizde ne yazık ki -özellikle, kusura bakmayın,
sizin döneminizde, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde- hukuk
devleti özlemine aykırı olarak, idare, ceza yetkisiyle
her gün, günbegün geçen, artan şekilde donatılmıştır.
Getirdiğiniz her yasada, yargıçlarca verilmesi gereken
cezaların önemli bir bölümü "Aman canım, yargının
işi de çok, orada da iş uzuyor." diye idareye tanınmaya
başlanmıştır. Bu mantığın ürünü olarak,
burada da ceza yetkisi -30 milyar gibi bir para- belediye başkanına
ya da belediye idarelerine -yani bir kamyoncuya- 30 milyar lira para
cezası verebilecek bir yetki tanınıyor. Bunun, ne kadar
hukuk devleti ilkelerine uygun olduğunu, ne kadar demokrasiye
uygun olduğunu sizlerin takdirine sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yani, hukukta her şeyi pratikleştiriyoruz, kolaylaştırıyoruz
mantığıyla her zaman doğru yapmazsınız.
Doğru ellerde kullanılmazsa kimi yetkiler, suistimale
neden olabilir. Doğrudur, belediye başkanı da bu ülkenin
belediye başkanıdır, il özel idare müdürü de bu ülkenin
il özel idare müdürüdür, ama, onlar ceza tayin etmeye ehil değildirler.
Aslolan, cezayı yargıcın vermesidir; aslolan, o çerçeve
içerisinde değerlendirilmesidir. Yani, ceza hukuku alanından
ceza verme yetkisini idare hukuku alanına taşıyarak,
dünyanın hiçbir ülkesinde demokratik hukuk devleti kurulmuş
olmaz. Bu yönüyle de getirilen düzenlemeler, yani, üst üste konulduğunda
diyeceksiniz ki ilk defa mı idari para cezası getiriliyor?
Hayır, ilk defa değil. Burada yapılan en büyük yanlışlardan
biri, Kabahatler Kanunu gibi bir kanunla yargının yetkisinde
olan ceza verme yetkisinin bir bölümünün idareye geçmesi oldu. Bu, ne yazık
ki, devam ediyor, bu çizgi devam ediyor, günbegün artan şekilde
devam ediyor. İdare o kadar çok şeye müdahale eder hâle geliyor
ki, nefes alamayacaksınız öyle an geldiği zaman, nefes
alamayacaksınız, hafiye devleti biçimine dönüştüreceksiniz.
Bunu, burada bu vesileyle de uyarmayı bir görev sayıyorum.
Yani, Sayın
Grup Başkan Vekilinin niyeti iyi olabilir, niyetine bir
şey demiyorum, kaçak yapıyla mücadele etmeye ihtiyaç olabilir,
ama ceza hükmü vazetmenin de dayanılmaz bir çekiciliği
vardır. Yani, bilhassa da hukukçu olmayan arkadaşlarımız
bunda çok dayanılmaz çekicilik bulurlar hemen bir ceza hükmü
koyalım diye, ama bunun hepsinin uluslararası normları
vardır, evrensel hukuk normları vardır, önüne gelen ceza
hükmünü koymaya kalkarsa bu yanlış olur. Yani, şu kültürü
devam ettirmek durumunda değiliz: Bir şey olunca "Taksim'de
birkaç kişiyi sallandır, gör bakalım" mantığıyla
ülke yönetilmez, hukuk çerçevesi içerisinde davranmak lazım.
Ben, bu yönüyle,
evrensel hukuk kurallarına, ceza miktarlarını da uygulanış
biçimini de uygun bulmadığımı, sorumluluk
açısından da uygun bulmadığımı belirtiyor,
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Eraslan.
AHMET IŞIK
(Konya) - Trafik cezaları nasıl oluyor?
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Sınırlı olabilir.
CAVİT TORUN
(Diyarbakır) - Yalnız, bu anlattıklarınızın
hiçbirisi kanunda yok!
BAŞKAN - Tasarının
tümü üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Muzaffer
Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kurtulmuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ
GRUBU ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan
evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
İmar Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu kanunun özü, çarpık
yapılaşmayı şehirlerde önlemek için verilmiş
bir kanun ve buna göre de tedbirler alınması için, yasada bazı
öngörüler var. Bunlar nedir? İnşaatı yapan adama veya
inşaat için kum taşıyan, çakıl taşıyan,
pompası olan adama ceza veriyoruz. Peki, asıl mesele... Burada,
"buna niye ceza veriyoruz" diye demiyorum, ama asıl mesele,
temelde, bu çarpık yapılaşmaya göz yuman belediyelere
ne yapıyoruz? Belediye göz yumuyor, binayı yaptırıyor,
gerektiğinde elektriğini veriyor, suyunu veriyor, kanalizasyonunu
yapıyor, yollarını yapıyor; ne olmuş, bir
şehir oldu burada; mecbur kalıyor, buraya, bu hizmetleri
vermek mecburiyetinde kalıyor. İşte asıl mesele,
bu hizmeti veren, vermek için yol arayan belediyenin, başlangıçta,
bu binanın, bu çarpık yapılaşmanın önüne geçmesi
lazım diye düşünüyorum.
Bu arada, elbette
ki, bu cezayı öngören... Kamyoncuya verilen ceza 10 milyar, gerektiğinde
bunu 2 katına çıkarırız. Binayı yapan adam da
-bir dairenin, nasıl olsa, fiyatı 300-500 milyar- 10 milyarı
versin, ne olacak? Verir de... Gaye, burada, üzüm mü yemek, bağcı
mı dövmek; bunun farkını bulmak lazım. Bence, ilk önce,
buraya, bu yapılaşmaya göz yuman kim olursa olsun, nereden
olursa olsun, yarın, bu, devlete ve insanlara yük olacağına
göre, başlangıçtan, orada yapılaşmaya, çarpık
yapılaşmaya izin veren yetkiliyi cezalandırmak lazım.
Ama, hepsini parayla halletmişsiniz. Parası olan, -Anadolu
tabiriyle- düdüğü çalar; bu, misal. Neden burada çarpık yapılaşmaya
karşı
Eğer bir yapılaşma var ise, ilk önce o belediye
başkanına üç sene, beş sene ceza verilir dediğinde,
o belediye başkanı veya o belediye başkanının
teknik elemanları buna acaba göz yumabilir mi? Hayır, yumamaz,
yumması da olası değil. Ama, sen tutarsan
Gece yaptı,
ertesi gün görmeyeyim, yarın ben bundan oy alacağım kaygısıyla,
buradaki bu yapılaşmaya göz yumarsak, biz, bu ülkeyi bu
tip yapılaşmalardan alıkoyamayız. Tabii ki, her
şey cezayla halledilmez; tabii ki, altında eğitim yatar;
elbette ki, doğrudur; ama, şunu söylemekte yarar var: Ben,
belediye başkanı olarak, belediye teknik elemanı olarak,
eğer bu çarpık yapılaşmaya göz yumarsam, bu bizdendir
dersem, yarın bana oy verecektir diye bakarsam, oy kaygısıyla
bakarsam, bunun da sonuçlarında gelecek bana cezayı görmem
lazım. Eğer, bana, bunun sonunda, üç sene, beş sene ceza
var ise, ben, belediye başkanı olarak, belediye teknik elemanı
olarak, imar müdürü olarak, buna hiçbir zaman göz yummam, yummam da
olası değil, çünkü, sonuç dönecek, dolaşacak bana gelecek.
Ne yapıyoruz
burada, yani, adamın amacı ne? Beton dökümünde kullanılan
malzemelerin belirli bir süre alınması, gözaltına
alınması, efendim, ruhsat almadan şunu yaptıysa,
bunları alalım, alıkoyalım; kamyonuna, maddelerine
koydun. Bir ay sonra, verir cezayı, tekrar başlar yeniden.
Hani var ya, Anadolu'da bir tabir: "Paramla değil mi?"
der. Çok derler, bilirsiniz bunu. "Paran kadar konuş."
derler. Ne kadar para istiyorsun? 30 milyar mı? Al, verdim 30 milyar
Niye vermesin? 500 milyara satacağı bir daireye 30 milyar
vermiş, çok mu? Yanlışsa, yanlış deyin.
Yani, yasanın
temelinde beraberim, yasanın çıkması lazım, ama
yasanın eksik çıkmasına karşıyım ben. Yoksa,
böyle bir yasanın, caydırıcılığı olacak
bir yasanın çıkması, hiç değilse bugüne kadar yapılmış
çarpık yapılaşmadan bugünden sonra yapılacaklar
olsun ders almış olur, buna göre hareket etmiş olur diye
düşünüyorum, ama, her şeyi paraya bağlarsak
Hani, bizim
Türk milletinin çok güzel bir lafı vardır: "Her şey
parayla olduktan sonra, biz bu işi hallederiz." der ve öyle
hallediyorlar biliyor musunuz? Bakıyorsun, bir binanın
üstüne bir kat daha çıkmış, adına da "sundurma"
demişler. Geliyor belediye, ceza yazıyor. "Param ne
kadar" diyor; bunu veriyor, hallediyor ve o binanın üst katını
çıkarken, ruhsatsız olan katı çıkarken, çıkan
adama ceza verdiğinde, kati bir ceza verdiğinde bunu yapar
mı? Zannetmiyorum yapacağını. Ama, tabii ki, Sayın
Adalet Bakanı da tam böyle, belediyeler şeyinde orada oturuyor.
Diyecek ki "Hoca, cezaları veriyoruz, ama, yine de suç
işleniyor." İşte, suç işlenmemesi için, cezayı
alan adam, cezayı gören adam, hiç kayırılmadan, kanunlarda
ne diyorsa
Kanun diyor ki, bu adam buraya binayı kaçak yaparsa
beş sene ceza yer, hapis cezası yer. Ağır cezadır.
Onu sündürecek şekil almadan, benim düşünceme göre böyle
olur demeden; kesin bu binayı yanlış yaptı, imarsız
bina koydu diye, beş sene alır diye buraya bu yasayı koyarsa
-yasa yapıcı arkadaşlarım bunu hukuki yönden çok
iyi bilirler- o zaman, kesin, bu yasada hiç kimsenin, hiç kimsenin,
efendim, ben böyle dedim de, üç sene dedim, iki senesini affettik
şekline giremez. Kesin
Tıpta nedir?
Her şey kesindir. Neticeyi alırsın, tetkiklerine bakarsın,
bütün tetkiklerini yaptıktan sonra hastaya dersin ki, senin,
arkadaş, hastalığın bu. Pozitif ilim budur. Pozitif
ilim, mühendislikte olduğu gibi, tıpta olduğu gibi,
hiç sünmez. Ama, bazen öyle oluyor ki, yasayı yapan benim sevgili
arkadaşlarım, bundan evvelkiler de, bugünküler de, yapıyorlar,
böyle de biraz da karanlığa getiriyorlar. Lafın
şeyinde, bazısı başka türlü anlıyor, bazısı
bir başka türlü anlayınca da, ona göre de, bir bakıyorsun,
bir maddeye göre bir yargıç diyor ki, ceza alır; öteki de diyor
ki, bunda olmaz. Böyle şey olur mu? Bu yasayı yaparken, biz yapıyoruz,
sizler yapıyorsunuz bu yasayı burada. Kesin, koyun. Niye
iki türlü oluyor? Birisi 301'den farz edelim ceza alıyor, birisi
almıyor, böyle şey olur mu? Ceza neyse öyle olur. İmarda
da, eğer bu adamlar bu binayı yanlış yapıyorlarsa,
yerinde değilse, imara uygun değilse, ben buraya imar vermemişsem,
sen bu binayı buraya yapamazsın. Ha, yapmak mı istiyorsun?
Yasalar ortada. Yaparsın tabii, yaparsın, ama, bunu yaptığında,
bunun karşılığını alırsın. Karşılığı
nedir? Üç sene hapistir, yatarsın, beş sene hapis yatarsın,
yaparsın. Kalkarsın, bir daha da buna tevessül etmezsin,
ama, bir şeyi söylüyorum, burada, bunları yaparken, temelde,
yasanın -hakikaten çıkması uygun olan bir yasa, ama- eksik
olduğunu da söyleyeceğiz.
ABDULLAH ERDEM
CANTİMUR (Kütahya) - Neresi eksik? Tamamlayalım.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Adam yapıyor binayı, kaçak binayı yapıyor,
ondan sonra diyor ki, ya, belediye başkanına kim yakın?
Birini bulmaya çalışıyor, torpil arıyor, yaptı
ya. Bir kat yaptım, iki kat yaptım, bir kat da üstüne fazla
çıkayım, ne olacak diyor. Yani, burada idare et belediye
başkanı
İşte, o zaman, belediye başkanı
onu idare edemez. Kardeşim, ben, senin yüzünden üç sene, beş
sene hapis yatamam. Bütün zabıta memurlarına, yıkım
memurlarına, git kardeşim, kanun neyse icabını
yap gel der. Bu kadar basit. Bu kadar basit, ama, dediğim gibi, yasada,
efendim, diyor ki, 3194 sayılı Kanun'un 40'ıncı maddesinin
mevcut dördüncü fıkrasını değiştiren fıkrada
yer alan "en büyük mülki amir" ibaresi "il özel idareleri"
şeklinde değiştirilmiştir. Ne değiştirdin?
Mülki amir kim? Vali. Bir de katıyorsun oraya il özel idare müdürünü.
Kime bağlı bu? Bana mı bağlı? Valiye bağlı.
Ne değişti söyler misiniz? İbare değiştirip
de bu laf ebeliği -biraz önceden beri söylediğim de bu
işte- lafı gevelemeden, evelemeden
Kim mesul, kaymakam
mı mesul? Kaymakam. Vali mi mesul? Vali mesul. Vali, o vilayetin
tek seçicisi değil mi? Niye oraya veriyorsun? Yükü sırtından
sanki atıyormuşçasına "özel idareler" ibaresini
koydun. Koydun da ne yaptın? Kamyonları alıkoydun, betonun
bilinen malzemelerini alıkoydun. Sonra ne oldu? Bir ay sonra
"bir daha bunu tekrarlarsan sana 10 milyar ceza vermiştim,
bu ikinci defasında 30 milyar veririm
" Ver, ne olacak? Aldın
parayı. Peki, sonuçta bu binayı yapacak mısın
sen? Eğer bu binayı yaptırmayacaksan, eğer bu çarpıklığı
önlemek istiyorsan, Sayın Bakan, kanuni cezayı vereceksiniz,
adli cezayı vereceksiniz. Bana trilyonları versen, beni
-Allah korusun- bir gün hapiste yatıramazsın. Ben, hürriyetimi
kimseye, hiçbir şeye değişmem. Peki, benim değişmediğimi
o bir başkası değişir mi? Hayır, değişmez.
Ama, dediğim gibi, bu işi paraya bağlarsan, her şeyi
paraya bağlarsan yanlış yaparsın, yanlış
yaparız.
Tabii ki, bu arada
-onu da söylemeden geçemeyeceğim- sevgili Grup Başkan Vekili
arkadaşım, AK Parti Grup Başkan Vekili arkadaşım
geldi, bu, muhtarlar şeyinde de öyle güzel konuştu ki, bir
baktım da, muhtarları da anladık, her şey güllük gülistanlık
içinde. 240 milyon maaş alıyor. Ne kadar güzel anlattı.
Dinlerken de, böyle, ben de hayran hayran dinledim. Bugüne kadar hiçbir
yol yapılmamış, iz yapılmamış. Her şey
dört buçuk senede yapılmış, AKP zamanında yapılmış,
AK Parti zamanında yapılmış. Tabii ki, yapılmıştır.
Yapılanlara teşekkür ederiz, ama, bugüne kadar bu yolları,
bugüne kadar dört buçuk sene evvelinden yapılanlara da
"Allah razı olsun" demek lazımdır diye düşünüyorum.
Bu kadar bu ülkede gelmiş geçmiş iktidarlar hiçbir şey
yapmadı da siz mi yaptınız? O zaman ben size söyleyeyim:
Bu kadar güzel her şey de, yahu bu demir yollarını, Atatürk
zamanından beri, aşağı yukarı 4 kilometre demir
yolu yapıldı da hepsi 10,5 kilometre demir yolu Türkiye'de
neden dört buçuk senede bunu 50 bin kilometreye çıkarmadınız?
Eğer elinizde böyle bir imkân vardı da, Samantha gibi her
şeyi yapabiliyordunuz da, bu ne biçim şey?
İktidar olarak
-şunu söyleyeyim sevgili arkadaşlarım- tabii ki, yapacaksın.
İktidara niye gelinir? İktidara hizmet etmek için gelinir.
Yaptıklarınız için teşekkür ederim, ama, her şeyi
de tozpembe gösterirseniz, üzülürüm. Yanlış yaparsınız.
"Hiçbir köyün yolu yok yapılmayan" diyor. "Yapılmayan
yol yok." diyor. Ben de dedim ki arkadaşıma, Giresun'un
Sultaniye köyü -merkez köyünü söyleyeyim, benim köyüm olduğu
için söylüyorum- benim köyümde yol yok dedim. "Ağabey
şeyden geçmiyor mu, dere yolundan?" dedi. Geçiyor, ama, mahallesi
yok. Biraz önce de sen dedin ki: "Her taraf bizim zamanımızda
güllük gülistanlık oldu." Bu da şık olmuyor. Diyeceksin
ki, yaptık. Tabii ki, Allah razı olsun yaptığınıza,
ama, eksiklerinizi de söylerseniz
"Kişi kendini bilmek
kadar arif olamaz" diye bir şey vardır. Tabii ki, burada
bunu derken, dünyayı, Türkiye'yi, böyle bir bakıyorum, acaba
ben bu ülkede yaşamıyor muyum diye bakıyorum. Yani,
her şey bitmiş, güllük gülistanlık, devletin muhtarı
rahat, huzur içinde; devletin memuru rahat, devletin emeklisi rahat,
dul, yetimi rahat, işçisi rahat, ya daha biz ne istiyoruz diyeceğiz
neredeyse iktidardan! Ya böyle bir şey var mı? Böyle bir
şey var mı? Adam acından ölüyor, açlık sınırı
625 milyon. "Muhtara 240 milyon verdim, ortalığı
yıktım" diyor, "53 bin muhtar tamam" diyor.
"İnsafınız kurusun" dedi. Ya "bu" dedi,
"Bağ-Kur şeylerinin hepsini ödüyor, sosyal güvencesini
de." Hayır. Sağlık Bakanı da onu söylüyor buradan.
Yanlış söylüyor. Sağlık Bakanı diyor ki:
"Herkesin sağlık güvencesi var" diyor. Ama, her gün
Numune Hastanesinden, Ankara Hastanesinden, Ankara'daki bütün
hastanelerden, rehin kalan hastalar, parasını ödemeyen,
ödeyemeyen hastalar bana telefon açıyor. Ne yapayım, yok
böyle bir şey diyorum. Ama, Sağlık Bakanına sorarsanız,
güllük gülistanlık. "Hiç kimse hastane kapılarında
kalmıyor" diyor. Biraz önce bir arkadaşım anlattı.
"7 milyar" dedi, "borcu var" dedi, "muhtarın
hanımının" dedi, "hastanede"
CAVİT TORUN
(Diyarbakır) - İmar Kanunu, İmar Kanunu'nu anlat.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ben, buraya çıktım mı eksiğini de söyleyeceğim,
doğrusunu da söyleyeceğim. Bu yasanın temelinin
doğru olduğunu söylüyor muyum? Doğrudur. Doğrudur
ve bu yasanın eksiği var diyorum. Ona yanlış diyen
varsa söyleyin kardeşim. Ben de yanlışımı bileyim.
Ama, bir şeyi söylemeden tekrar geçemeyeceğim. Ben buraya
çıktığımda Hükûmetin doğru yaptığına
"doğru" diyeceğim, eksiklerine "eksik"
diyeceğim. Buna göre değil. Bugüne kadar hep onu yaptım.
Bunu da yapacağım. Doğruyu söylemek benim borcum. Ben
sokakta rahat yürümek için, evimde yattığımda yastığa
kafamı rahat koyabilmek için bu doğruları söylemek
mecburiyetindeyim. İktidar, tabii ki her doğruyu söylediğinizde
der ya doğruyu söyledin mi dokuz köyden sürerlermiş adamı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kurtulmuşoğlu, lütfen toparlayınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) -
onun için yapılanlara, eksikleriyle birlikte, yapılan,
ülkemde taşı taş üstüne koyan kim olursa olsun, halkın
lehine olan her şey için teşekkür ederim. Ama, eksiği de
söylemek benim boynumun borcu. Bu yazıda eksiklik var, ister beğenirsiniz
ister beğenmezsiniz. Altı ay, bir sene sonra tekrar, yeniden
gelir, o yasanın eksikleri tamamlanır. Ha, ben o gün demiştim
derim. Bu kürsüye çıkıp da bugüne kadar söylediğim
-sağlıkta bunlar yanlış dedim veya başka
şeyde dediğimde- o yanlışı altı ay, bir sene
sonra buraya gelip, bakan "yaptım, ben yanlış yaptım"
dedi mi demedi mi? Yine de onu söylüyorum, burada da eksik var diyorum.
Sabrınıza
çok teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kurtulmuşoğlu.
Tasarının
tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen Recep Koral,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Koral. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA RECEP KORAL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlarken, önce bir düzeltme yapmak durumundayım. Bu yasa
teklifi, İmar Kanunu'yla alakalı ve imarla ilgili,
TCK/184'le alakalı bir eksikliği dolduran bir yasa teklifi.
Biraz evvel, değerli arkadaşımız bu konuyu çok
işledi ve konuyla ilgili olarak da belediye görevlileri, belediye
başkanından, imar müdüründen bu işle ilgili olan teknik
elemanına kadar -ki, yerel yönetim olarak özel idareleri de ilave
etmesi gerekirdi- bunların göz yumması dolayısıyla
bir cezaya maruz kalmadıklarını ifade etti.
Hepimiz biliyoruz
ki, bu konuyla ilgili, arkadaşlar, bu İmar Kanunu'nun 42'nci
maddesi, değişiklik istenilen bu madde, sadece kaçak inşaatlarla
ilgili para cezasını düzenleyen bir maddedir. Dolayısıyla,
burada, para cezasıyla ilgili bir eksikliği gidermek
için verilmiştir. Onun dışında, kaçak inşaatla
ilgili görevini yapmayan, ihmal eden, suistimal eden görevliler,
mutlaka hapis cezasıyla karşı karşıya kalmaktadır
zaten mevzuatta ve TCK/184 de biliyorsunuz, bu dönemde Parlamento'dan
çıktı, AK Parti Hükûmetiyle gündeme geldi, kaçak inşaata
hapis cezası getiren bir düzenleme olarak geldi. Dolayısıyla,
burada, biraz evvel ifade edildiği gibi bir eksiklik söz konusu
değildir asla ve 42'nci madde, para cezasıyla ilgili bir eksikliği
gideren bir düzenlemedir. Bunu evvela düzeltelim. Kaldı ki,
görevlilere verilen cezanın dışında da, para cezası
dışında da kaçak inşaat yapılmışsa
onunla ilgili ayrıca bir yıkımı düzenleyen madde
de söz konusudur, yani kaçak inşaatı ortadan kaldırmayla
ilgili de mevzuat vardır.
Boşluk neredeydi
ve niye böyle oldu? Bugüne kadar para cezasıyla ilgili yapılan
düzenlemelerde yapı sahibi, müteahhidi ve fennî mesulü para
cezasıyla muhatap oluyordu. Peki, kaçak inşaat yaparken,
yani bir suç oluşturulurken sadece bunlar mı var? Hayır,
bu suça iştirak eden, buna fiilen katkıda bulunan, inşaatın
yapımına fiilen katkıda bulunan insanlar var.
İşte, bunlar da bundan para cezası olarak payını
alsınlar diye bir eksiği ortadan kaldıran ve kaçak inşaatı
caydıran bir düzenleme olarak bu teklif gelmiştir. Ben bundan
dolayı da Sayın Grup Başkan Vekilimize teşekkür
ediyorum.
Geçtiğimiz
dönemlerde Türkiye'nin en önemli sorunları, yerel yönetimlerde
yöneticilik yapan arkadaşlar da çok iyi biliyorlar, kaçak yapılaşma
ve gecekondu. Şehirlerimiz hep gecekondu ve kaçak yapılaşmayla
oluştular büyük oranda, büyük kentlerimiz başta olmak üzere.
ERDAL KARADEMİR
(İzmir) - Sayenizde.
RECEP KORAL (Devamla)
- Ama son dönemlerde, belediyelerimizin çalışmaları,
AK Parti Hükûmetinin getirdiği caydırıcı etkiler
nedeniyle, kaçak inşaat ve hele hele gecekondulaşmanın
ortadan kalkmakta olduğunu ve eskilerin de dönüşümle modern
şehirleşmeye geçtiğini görüyoruz. Bu büyük şehirlerimizde
açık olarak görülmektedir ve hele hele TOKİ'nin yapmış
olduğu yatırımlarla, ülkemizin her yerinde, Şemdinli'ye
kadar yapmış olduğu yatırımlarla, dar gelirliye
de katkıda bulunan bu yatırımlarla konut ihtiyacını
karşılar hâle gelmesi, buna önemli bir katkı yapmış
olması, bu ihtiyacı da, yani kaçak inşaata yönelme ihtiyacını
da ortadan yavaş yavaş kaldırmıştır.
Şehirlerimizin civarındaki arazilerin de hem gerek kamu
arazilerinin gerekse şahıs arazilerinin de imarlı ve
planlı bir şekilde yapılaşmayla imara açılması,
rantının yükselmesi gecekondu yapacak alanların ortadan
kalkmasına sebep olmuştur. Bu konuda TOKİ'nin de önemli
payı vardır. Bunu da buradan bir kere daha ifade edelim.
TCK/184'le ilgili,
konuşmacı arkadaşımız, olumlu olduğunu,
destek verdiklerini söyledi. Teşekkür ediyoruz. Gerçekten,
TCK geçerken çok büyük katkı yaptılar bütün milletvekili
arkadaşlarımız iktidarıyla muhalefetiyle. Fakat
orada bir boşluk vardı, sonradan düzeltileni tenkit etmek
durumunda kaldı arkadaşımız. Orada şöyle bir
anlaşılma oldu, ne oldu: Bu kanun çıktığı,
yani 12 Ekim 2004 tarihinden evvel yapılmış yapılara
da bir ceza söz konusu olmuştu. Bunun mutlaka ortadan kaldırılması
lazımdı. Ne dedi: "Elektrik ve su bağlanmayla alakalı
olarak yasağı ortadan kaldırdınız." Öyle
bir şey yok. Nasıl var? 12 Ekimden evvel yapılan yapılarla
alakalı olarak, elektrik ve su bağlanmayla alakalı
sıkıntı ortaya çıkmıştı, o ortadan
kalktı. Yine, sanayi ve ticari yapılarla alakalı. Yani,
bir yufkacı, gıda üretim belgesi almak üzere müracaat ettiğinde,
12 Ekim tarihinden evvel yapılmış bir binada ise karşısına
"hayır alamazsın" denildi, "TCK/184'e göre yapı
kullanma iznin yokken sana bunu veremeyiz." dedi Sanayi Bakanlığı.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Hiç ilgisi yok, hiç ilgisi yok. Yanlış biliyorsunuz,
tam tersi
RECEP KORAL (Devamla)
- Efendim, efendim, bu işi, müsaade edin de yaşayanlar olarak
arz edelim.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Hayır, yanlış biliyorsunuz.
RECEP KORAL (Devamla)
- Yaşayanlar olarak arz edelim.
BAŞKAN - Sayın
Eraslan, niye müdahale ediyorsunuz? Lütfen
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Doğru değil anlatılan.
BAŞKAN - Lütfen,
Sayın Eraslan
RECEP KORAL (Devamla)
- Türkiye'nin her yerinde, yufkacı dâhil, gıda üretim belgesi
almak isteyenler iskân sorunuyla karşılaştı
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Hiç ilgisi yok efendim.
RECEP KORAL (Devamla)
-
çünkü, o maddede yapı kullanma izni olmayanlara elektrik,
su bağlanamaz. İmar Kanunu/33 de onu söyler. Dolayısıyla,
bu problem, bu çıkarılırken ceza, zaten, 12 Ekim 2004'ten
evvel yapılan yapıları kapsamasın mantığıyla
çıkarılmıştı. Bu yanlış anlamayı
gidermek için de, bu tarihten evvel yapılan yapılarla alakalı
bu düzenleme yapılmıştır.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Üçüncü fıkra kaldırıldı beyefendi,
üçüncü fıkra kaldırıldı.
RECEP KORAL (Devamla)
- Üçüncü fıkra kaldırıldı
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Neyi düzenliyor?
RECEP KORAL (Devamla)
- Elektrik, su bağlanması, eski yapılarla alakalı
olarak; bir. İkincisi: Ticari yapılar, küçük işletmelerin
dahi önünde yapı kullanma izin belgesi vardı, bu ortadan
kaldırıldı. Asla, yeni yapılacak inşaatlarla ilgili
hiçbir muafiyet, hiçbir kollama getirilmemiştir, aksine ceza
getirilmiştir. Bu, ayan beyandır.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Eskiyle hiç ilgisi yok bunun.
RECEP KORAL (Devamla)
- Evet, bu böyledir efendim.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Hiç ilgisi yok.
RECEP KORAL (Devamla)
- Uygulamada, Türkiye'de yaşayan bu sıkıntıyı
çeken vatandaşlarımız ve ticarethane sahiplerimiz
bunu yaşıyorlar.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Mugalata yapıyorsunuz.
RECEP KORAL (Devamla)
- Ayrıca, çarpık yapılaşmaya son vermenin, gecekondunun
ve kaçak yapılaşmanın önleminin de
Böylece,
TCK/184'le, bununla mücadele edenlere de güç verilmiş oldu ki,
bunu da yaşadığımız bu son üç yılda gayet
net bir şekilde görebilmemiz mümkün.
İmarlı
ve planlı bir yapılaşma şehirlerimizde artık
gayet net. Biliyorsunuz, geçen gün basına yansıdı -basınla
konuşmak istemeyiz biz bazı arkadaşlarımız
gibi ama- yirmi yıldır, İstanbul'un Sarıyer'inde,
Boğaz'a en hâkim bölgede, harabe olan, İstanbul'un, Sarıyer'in
güzelliğini âdeta katleden Uyum Villaları'na yıkım
başladı.
ERDAL KARADEMİR
(İzmir) - Ne zaman başladı? Kim başlattı onları?
RECEP KORAL (Devamla)
- Bugün, bugün, bu hafta
Bu hafta efendim. Durdurma kararını
saygıyla karşılıyorum, katılıyorum.
Ama, lütfen
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Öncesi kime ait? Yapmayın!
RECEP KORAL (Devamla)
-
bu yıkımı da buradan söylediğim zaman tenkit
sözleri gelmesin.
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Başbakan Belediye Başkanlığı
yaptı ondan sonra.
RECEP KORAL (Devamla)
- Lütfen
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Ayıp yani bunu söylerken, ayıp!
RECEP KORAL (Devamla)
- Modern
ORHAN ERASLAN
(Niğde) - Yani, kim durdurdu?
BAŞKAN - Sayın
Eraslan, lütfen
RECEP KORAL (Devamla)
- Efendim, İstanbul'da, Sayın Başbakanımızın
Belediye Başkanlığı dönemiyle
BAŞKAN -
Grup adına konuşmanızı yaptınız, lütfen
Sayın Eraslan.
RECEP KORAL (Devamla)
-
gecekondulaşma ve kaçak yapılaşma devri kapanmıştır.
O tarihten bugüne ve Sayın Başbakanımızın
Başkanlığında da Türkiye'de bu hayata geçmiştir.
Bundan dolayı da iftihar ediyoruz. Hele hele seçime gittiğimiz
bir dönemde, kaçak yapılaşmayla mücadelede böyle cesur
bir adımın atılmasını da herhâlde takdirle karşılamanız
lazım diye de düşünüyorum.
SALİH GÜN (Kocaeli)
- Başka bir yeri pazarlamışsınızdır!
RECEP KORAL (Devamla)
- Efendim, burada, biraz evvel ifade ettiğim gibi, kaçak yapılaşmada,
İmar Kanunu'nun 42'nci maddesine göre, para cezası; yapı
sahibine, müteahhidine ve beşte 1 oranında da fennî mesulüne.
Bu cezalar Kanun'da belirlenmiştir, her yıl belli oranda artırılmaktadır.
Bunun dışında da buna katkıda bulunan, bu suça ortak
olanlara da bir para cezası geliyor. Nedir? 10 bin ve 30 bin YTL
arasında bir mesafe konmuş. Takdir, o kurumun encümenlerine
aittir, o cezayı da ona göre verecektir.
El koymayla alakalı,
arkadaşımızın haklı tenkidi vardı, ki
onu zaten kendileri komisyonda katkı yapmak suretiyle, tabii,
komisyondaki AK Partili arkadaşlarımızın da katkılarıyla,
muhalefetiyle iktidarıyla, el koymayla alakalı işbirliği
yapıldı, ortadan kaldırıldı. Böyle bir para
cezasının konmuş olması da fevkalade önemli.
Burada, özellikle
şunu ifade etmek istiyorum: Konu, fevkalade önemli bir konudur
ve kaçak inşaatı caydırıcı önemli bir unsurdur.
Bu konuda getirilen bu güzel düzenlemeye arkadaşlarımızın
hepsi katkı verdiler, her iki muhalefet sözcüsü de katkı
verdiler. Ama, dışarıdan baktığında, sanki,
böyle güzel bir düzenlemenin gelmesinin yanlış olduğunu
ifade ediyor gibi algılanması da söz konusu olabilir. Bunun
böyle olmadığını ben özellikle onların
ağzından duydum.
Fevkalade güzel
bir düzenleme olduğunu ifade ediyorum. Bu düzenlemeye muhalefet
etmenin de yeri olmadığını ifade ediyorum. Çünkü,
bir boşluk vardı, o boşluğu dolduran bir husustu.
Yerel yönetimlerde özel idarelerimize, belediyelerimize, bu yapılan
düzenlemeyle biraz daha güç vermiş olacağız. Kaçak inşaat
ve gecekondu dediğimiz zaman yerel yönetimlerimiz daima suçlanmışlardır.
Sanki gücü yetiyor da yıkmıyormuş diye devamlı
olarak böyle görülmüştür, halkımız böyle görmüştür;
yargıya intikal ettiğinde yargı mensupları da,
karşısına gelen belediye yetkililerine ve yerel yöneticilere
hep bu gözle bakmıştır, "Neden yıkmıyorsun,
niçin yapımına müsaade ediyorsun?" diye bakmışlardır.
Halbuki, konu değerlendirildiğinde boşluk olduğunu
hep birlikte gördük, ki 184'le bu cezaları getirdik. Bu işi
yapanlara da sadece yıkım değil, sadece para cezası
değil, bunun yanı sıra hapis cezasının da getirilmesi
gerektiğini geçmişteki uygulamalardan gördüğümüz
için, bu Parlamento hapis cezasını da getirdi.
Dolayısıyla,
yerel yöneticilerimize bu manada boşluk bırakmadan bir
katkı daha yapma gereği olmuştu. Bu teklif bu yerel yöneticilerimize
bu katkıyı yapmaktadır. Aynı zamanda şehirlerimize
de katkı sağlamaktadır. Kaçak inşaatları ve
gecekondulaşmayı caydırıcı olması nedeniyle
de şehirlerimizde, bundan böyle, gittikçe azalan bu kaçak yapılaşmaları
da daha da azaltıcı, ortadan kaldırıcı, caydırıcı
ve şehirlerimizin de güzelleşmesine katkı yapar bir
hale getirmesine de katkı yapacaktır ve caydırıcı
olacaktır. En önemli husus bu.
Bu işe
doğrudan doğruya emek veren ve katkıda bulunan, beton
dökümüyle katkıda bulunan -beton olmadan yapıyı yapabilmek
mümkün değil veya burada sayılan diğer araçlar olmadan
bu katkıyı yapabilmek mümkün değil- bunlar da bu hususu
görünce para cezası yönüyle cayacaklardır bu işten. Geçmişte
kendisine bir ceza yoktu, rahatlıkla gidebiliyordu. Şimdi
"Aman, getir bakalım ruhsatını." demek zorunda
kalacak ve böylece bir adım daha, bunların önünü kesmek için
bir adım daha atılmış olacak. Aynı zamanda, kamu
arazileri, hazine arazilerinin korunmasına da katkı
sağlayacaktır bu teklif. Yani, İmar Kanunu'nun 42'nci
maddesinde ufak bir ilave, düzenleme gibi görülüyor, ama boyuna
baktığınız zaman, etkisine baktığınız
zaman fevkalade önemli katkılar yaptığını bu
vesileyle görmüş olacağız.
Bu manada, ülkemizde
kaçak inşaat yapmak isteyenlerin, buradan, bir kere daha, özellikle,
ikaz edilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Gerek yapının
sahibi olsun, çok dikkat etsin, yani sadece para cezasıyla kurtulması
mümkün değil, binasının yıkılması da yanına
kâr kalmayacak, ayrıca hapis cezasıyla da karşı
karşıya kalacaktır. Müteahhidi, keza öyle, mutlaka
hapis cezasıyla karşı karşıya kalacak.
Eğer, imarına aykırı, projesine aykırı,
ruhsatına aykırı bir inşaat ise fennî mesul de, ona
göre bu cezadan nasibini alacaktır. Kamu görevlileri, yine,
hapis cezasıyla her an karşı karşıya kalacaktır.
Bu kadar caydırıcı unsur varken, buna bir de, buna katkı
yapanları -beton dökümüyle katkı yapanlar ve burada sayılan
araçlarla katkı yapanları- koyduğumuz zaman, mutlak
surette, onların da çok iyi düşünmeleri gerektiğini,
buradan, bir kere daha ifade ediyorum. Bu ülkeye kötülük yapmasınlar,
beldelerine kötülük yapmasınlar, beldelerinin güzelleşmesiyle
ilgili imarlı, planlı modern şehirler kuran bir zihniyete,
bir ideolojiye katkı yapsınlar. Bunu, bir kere daha hatırlatıyorum
ülkemizde yaşayan insanlara.
Artık, ruhsatlı
yapı yapmak kolaydır; artık, planlar, şehirlerimizde
yol almıştır, plana göre inşaatını yapmak
kolaydır. Eğer, kendisi inşaat yapmayacaksa gerek
özel sektör gerek TOKİ eliyle gerekse belediyelerimizin
şirketleri eliyle bu konutlarına kavuşabilme, mali
güçlerine göre de bu konutlara kavuşabilme imkânları günden
güne artmaktadır. Dolayısıyla, bütün bunlar varken,
kendilerini tehlikeye atmamalarını, buradan, bir kere
daha, bir kardeşleri olarak ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
kanun teklifiyle, "Ruhsat alınmadan yapı yapımı
amacıyla beton dökümünde kullanılan mikser, pompa, araç,
vibratör gibi malzeme sahiplerine onbin Türk lirasından az olmamak
ve otuzbin Türk lirasına kadar idari para cezası verilir"
hükmü getiriliyor. Tabii, bu para cezası İmar Kanunu'nun
42'nci maddesine göre verilecek, bu 42'nci maddeye göre de bu cezaları
verecek kurumlar yerel yönetimlerimizdir, ki burada, son fıkrada,
para cezaları, hangi alandaysa; belediye sınırları
içerisindeyse belediyelerimiz tarafından, ama il özel idareleri
sınırlarında kalıyorsa il özel idarelerimiz tarafından
verilecektir.
Bu, fevkalade
olumlu bir adımdır ve kaçak inşaat karşı
atılmış cesur bir adımdır; boşluk bırakmayan,
caydırıcılığı olan bir adımdır.
Bu vesileyle, bu komisyonlarda katkıda bulunan ve Genel Kurulda
katkıda bulunacak olan arkadaşlarıma şimdiden
teşekkür ediyorum. Kaçak inşaat yapmak isteyenlere, bir
kere daha, bu hususları hatırlatıyorum ve yerel yöneticilerimize
de planlı, imarlı, modern ve yavrularımızın geleceğine
katkı yapan yerleşimler yapmaları konusunda da gayretler
diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koral.
Tümü üzerinde,
şahsı adına söz isteyen Abdullah Erdem Cantimur, Kütahya
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Cantimur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ABDULLAH ERDEM
CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde
basını takip ettiğimiz zaman, gerçekten, ülkemizin
en büyük sorunlarından bir tanesinin kaçak yapılaşma
olduğunu hep beraber görüyoruz. Yıllarca kaçak yapılara
göz yumulmuş, kaçak yapılan bu yapılara belediyeler
tarafından hizmet verilmiş, suyu bağlanmış,
TEDAŞ tarafından elektrikleri bağlanmış, PTT
tarafından telefonları bağlanmış, âdeta -kaçak
yapıları engelleme adına mücadele verilmesi gerekirken-
devletin bu kaçak yapıları desteklediği bir görüntü
ortaya çıkmıştır.
Bugün, büyük
şehirlerimizin girişlerinde, çıkışlarında,
âdeta, o şehre yakışmayan o yapılaşma görüntüleri,
işte, bir şekilde, kurumlarımızın vermemesi
gerektiği hizmetleri vermesinden dolayı çığ gibi
büyümüş ve şehirlerimiz âdeta katledilmiştir.
AK Parti, iktidara
geldiğinden beri, nerede adaletsizlik varsa, nerede hukuk
dışı uygulama varsa bunu önlemenin gayreti içerisinde
olmuştur.
Bakınız,
daha önce çıkardığımız kanunlarla kaçak yapılaşma,
yani kaçak yapılan binalara elektriğin verilmemesi, suyun
verilmemesi, yani kamu hizmetlerinin verilmemesi konusunda ciddi
yasal düzenlemeler yapıldı. Yine, bugün görüşmekte
olduğumuz bu kanun teklifiyle de ruhsatı olmayan, kaçak
yapılan bu yapılara hizmet veren şahıslara da idari
para cezası öngörülüyor. Yani, bugün bir bina var ise ve bir mikser
bir beton atmak için gidiyorsa, önce ruhsatını soracak, kaçak
yapı olup olmadığını soracak, ondan sonra oraya
hizmet verecek. Eğer, kaçak yapıya mikser hizmeti verildi
ise ve değişik hizmetler verildi ise bunu veren şahıslara
da idari para cezası yazılacak.
Değerli arkadaşlar,
yıllarca, bu kaçak yapılaşma siyaset konusu da yapılmıştır.
Yani seçimlere yakın, birçok siyasi iktidar, bu kaçak yapılarla
mücadele etmekten imtina etmiştir, belki bunlara göz yummuştur,
belediyeler bunlara göz yummuştur. Ancak, bakın, seçim atmosferine
girdiğimiz bu dönemde bile, AK Parti, yasal olmayan bu binalarla
mücadele adına bir yasal düzenleme getirmektedir. Bu düzenlemeyle
amacımız, daha gelişmiş, daha kalkınmış,
daha güzel, insanlarımızın planlı bir şekilde,
programlı bir şekilde yaşayabilecekleri kentleri
oluşturmaktır.
Ben, bu teklifin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Cantimur.
Tasarının
tümü üzerinde, şahsı adına söz isteyen, İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar.
Buyurun Sayın
Bayraktar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
1337 sıra sayılı, Grup Başkan Vekilimiz Faruk Çelik
Bey'in verdiği, İmar Kanunu'nun 42'nci maddesine ilave ile ilgili
teklif hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
benden önce konuşan arkadaşlarımın belirtmiş
oldukları gibi, İmar Kanunu'nda, aslında, sadece bir
maddesinde değil, geneli üzerinde ciddi bir değişikliğe
ihtiyaç duyulduğunu her zaman dile getirdik. 73 maddelik
İmar Kanunu değişiklikleriyle ilgili Bayındırlık
Bakanlığında çeşitli çalışmalar yapıldı;
ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelemeyeceği anlaşıldığı
için, özellikle kaçak yapılaşmalarla, imar kirliliği
dediğimiz, görsel açıdan olsun, yaşamsal açıdan olsun,
depremsel açıdan olsun, gerek illerde, büyük şehirlerde,
kentlerde gerek kırsal alanlarda, yani belediye hudutları
dâhilinde veyahut il özel idarelerinin tahakkümü altında bulunan
mücavir alan sınırları dışındaki yapılarla
ilgili denetimleri, zaman zaman ilgili idareler yapmıştır,
zaman zaman, işte son zamanlarda, yapı denetimi dediğimiz
denetim büroları tarafından yapılmış; ama,
her şeye rağmen, vatandaşın ihtiyaç duyduğu
yapıları, Toplu Konut İdaresi gibi, devlet ve yerel yönetimler
tarafından ihtiyaca cevap verecek nitelikteki konutlar üretilemediği
için, özellikle de insanlarımız doğduğu bölgelerinde,
illerinde yaşamsal ihtiyaçlarına cevap bulacak iş,
aş, sosyal eğitim şartlarını karşılayamadıkları
için büyük kentlere göç etmişler, büyük kentlerde de başlarını
sokacak bir yapı ihtiyacı hissettikleri için, plansız,
programsız, kaçak, ruhsatsız inşaatlar yapmışlardır.
Öyle veyahut
böyle sebeplerle, kimisi rant için yapmış, kimisi ihtiyaç
için yapmış, kimisi siyasi çıkar uğruna görmezlikten
gelmiş ve 1984 yılında da 2981 sayılı İmar
Affı ile o günün şartlarına göre bir düzenleme getirilmiş.
Ama, maalesef, Türkiye'ye çok yarar sağlamamıştır.
Özellikle son yıllarda depremle ilgili ciddi endişelerin
ortaya çıktığı bir dönemde, bunlarla ilgili kontrol
ve dönüşüm ihtiyaçları ve tartışmaları gündemi
işgal ederken, Türk Ceza Kanunu'nun 184'üncü maddesiyle ceza uygulamalarına
caydırıcılıkla ilgili -Recep Koral Bey'in bahsettiği
gibi- bir tedbir alınmış; ama üçüncü fıkrasındaki,
uygulamalarda ve anlayışlardaki farklılık sonucu,
yine, orada, önergeyle bir değişiklik yapılmış.
İmar Kanunu,
bildiğiniz gibi, 1984 yılında 3194 sayı ile kanunlaşmış,
o günlerde aslında hazır beton santralleri revaçta değildi,
yok denecek kadar azdı. Kimse de beton santrallerinden beton almıyorlar
idi. Şimdiyse, neredeyse artık, elle, hatta basit mikserle
dahi beton dökenler yok; hazır beton santrallerinde, beton pompalarıyla,
beton mikserleriyle araçlar üzerinde getirilerek betonlar dökülebiliyor.
Madem bu şekilde
araç ve gereçlerle çok etkili ve süratli -gece yarısı dahi-
pompa ile mikserler geliyor, istenilen inşaatta, istenilen
metreküp oranda betonu alma şansınız ve imkânınız
var, ruhsat da sorulmuyor. Yani herhangi bir beton santraline siz
gittiğiniz zaman, benim falan yerde inşaatım var, bana
100 metre küp, 500 metre küp, 1.000 metre küp C25 beton getirin dediğiniz
zaman, o beton santral sahibi sizden ruhsat istemiyor, imar izni istemiyor;
tamam kardeşim, benim beton santralimin metre küp birim fiyatı
-atıyorum, 100 YTL'dir- 100 YTL artı KDV, pompa bedeli de
şudur, istediğin şartlarda, istediğin zamanda,
adresi ver, ben sana betonunu dökeyim, diyor.
Dolayısıyla,
bu eksikliği gidermek için sadece
İmar Kanunu'nun 42'nci
maddesinde, Türk Ceza Kanunu'nun 184'üncü maddesinde, ruhsatsız,
imarsız, iskânsız, yapı denetiminden uzak şekilde
inşa edilen inşaatlarla ilgili zaten ilgili idareler gerekli
tedbirleri almak zorundadır, almayanlarla ilgili de cezai müeyyideler
vardır. Ama, beton santralleriyle ilgili, özellikle işverenler
Yani, kendileri bunu istiyorlar, ama beton santral ve mikser sahiplerinin
sorumluluğu yoktu. Caydırıcılık olsun diyerek,
artık, bundan sonra, ruhsatı olmayan ve ruhsat izni istenmeden,
fotokopisi kendi üzerinde bulunmadan mikserle herhangi bir yere
beton nakli
Tabii, burada da aslında, tartışılacak
konular vardır. Ben, 100 metre küp bağlantı yaparım,
100 metre küpün karşılığında aldığım
imar izniyle veyahut ruhsatla betonu istediğim yere götürürüm.
Geri kalan 50 metre küp kısmı nasıl denetleyeceksiniz?
Bu konularla ilgili yine eksiklikler olacak. Onu da görüyoruz, onu
da tartıştık. Ama en azından, işte 10 bin YTL ile
30 bin YTL para cezasıyla cezalandırılması hadisesi,
son derece önemli bir caydırıcılık fonksiyonunu
üstlenmiş oluyor. Ama, bütün bunlara rağmen, denetimde aksama
olacaksa onun tedbirlerini de elbette almak lazım.
Dolayısıyla,
bu teklifle, aslında, yasal boşluğun bir kısmına,
ilave olarak ek tedbir getirilmek suretiyle, hazır beton santral
ve mikserlerin de kontrollü, denetimli bir şekilde beton dökebilmelerine
imkân sağlayan, aksi takdirde de cezalarla karşılaşılabileceği
hükmünü getirmek suretiyle bir eksikliği gidermektedir.
Dolayısıyla,
teklifin uygun olduğu görüşüyle, kanunlaşacağını
ümit ediyor ve kanunun hayırlı olması temennisiyle,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bayraktar.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun)
- Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Tamam,
Sayın Koç.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunacağım, ancak ondan önce bir yoklama
talebi vardır.
Şimdi, bu talebi
yerine getireceğim.
Yoklama talebini
işleme koyabilmem için, ayakta olup yoklama talep eden milletvekilinin
sayısının 20 olup olmadığını tespit
edeceğim. İsimler tutanağa geçeceğinden, ayakta
olan her sayın milletvekilinden sırasıyla isimlerini
söylemelerini rica ediyorum.
Sayın Koç,
Sayın Gün, Sayın Semerci, Sayın Tiryaki, Sayın Özkan,
Sayın Kaptan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ateş, Sayın
Küçükaşık, Sayın Coşkuner, Sayın Durgun, Sayın
Yıldırım, Sayın Ercenk, Sayın Parlakyiğit,
Sayın Kart, Sayın Eraslan, Sayın Atalay, Sayın
Şahin, Sayın Arslan, Sayın Akyüz, Sayın Ülkü, Sayın
Artantaş
HALUK KOÇ (Samsun)
- Tamam, tamam
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Devam edin efendim, fazlası olabilir.
BAŞKAN - Adlarını
okuttuğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza
girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Otomatik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.17
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82'nci Birleşimi'nin Üçüncü Oturumu'nu
açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Teklifin maddelerine geçilmesinin
oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Bu nedenle, yeniden
yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı bulunamamıştır.
Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için 3 Nisan 2007 Salı günü saat
15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.23