DÖNEM: 22 CİLT: 152 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
84üncü
Birleşim
4 Nisan 2007 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L
E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, İçişleri Bakanlığı
genel idare personeli ile mülki idare amirliği personeli arasındaki
maaş farklılığına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Kutlu Doğum Haftası
nedeniyle, Hazreti Muhammed'in dünyaya gelişinin 1436'ncı
yıl dönümünü idrak etmenin sevincine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Bursa Milletvekili Şevket Orhan'ın, Bursa'nın fethinin
681'inci yıl dönümü etkinliklerine ve ilin tarihimizdeki önemine
ilişkin gündem dışı konuşması
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
(10/162) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun 4/4/2007 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
2.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212)
(S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
4.-
Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici
İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli
İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne
Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1318)
(S. Sayısı: 1366)
5.-
Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Serbest
Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/759) (S. Sayısı: 1339)
VI. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20707)
2.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20708)
3.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20709)
4.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20710)
5.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20711)
6.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20712)
7.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20713)
8.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20714)
9.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20715)
10.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elâzığ ilindeki
yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20716)
11.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı ilindeki
yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20717)
12.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20718)
13.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20719)
14.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak ilindeki
yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20720)
15.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20721)
16.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane ilindeki
yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20722)
17.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20723)
18.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20724)
19.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20725)
20.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bayburt ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20726)
21.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20727)
22.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20728)
23.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20729)
24.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20730)
25.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20731)
26.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Batman ilindeki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/20732)
27.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, açıkta
süt satışının yasaklanmasına ve sütçüler
için yapılacak düzenlemelere ilişkin Başbakandan sorusu
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı
(7/20845)
28.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki
bir kamu binasının kullanımına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/20990)
29.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, veteriner hekimlerin sorunlarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/21128)
30.-
Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Tarım Kredi Kooperatifleri
Genel Müdürünün maaşına ilişkin sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı
(7/21129)
31.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, meslek odalarına arazi
tahsisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/21130)
32.-
Tokat Milletvekili Orhan Ziya DİREN'in, tarımdaki kamu yatırımlarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi EKER'in cevabı (7/21131)
33.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki yemek
fabrikalarının denetimine ilişkin sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı
(7/21132)
34.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, hububat üreticilerinin
prim bedeli ödemelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/21133)
35.-
Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Tarım Kredi
Kooperatifine borçlu bir çiftçinin durumuna ilişkin sorusu
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı
(7/21134)
36.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, SHÇEK'te barınan
çocuklara ve özürlülere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet
ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/21139)
37.-
Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK'ün, Gümrük Müsteşarlığı
Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısının görevden
alınmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
TÜZMEN'in cevabı (7/21141)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 15.03'te açılarak üç oturum yaptı.
Trafik
kazasında vefat eden Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu
için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Oturum
Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, vefat eden
Gaziantep Milletvekili ve Anavatan Partisi Grup Başkan Vekili
Ömer Abuşoğlu'na Allah'tan rahmet, yakınlarına ve
Anavatan Partisi Grubuna başsağlığı dileyen
bir konuşma yaptı.
Van
Milletvekili Cüneyit Karabıyık,
Van
Milletvekili A. Yekta Haydaroğlu,
Van'ın
düşman işgalinden kurtarılışının
89'uncu yıl dönümü münasebetiyle, ilin, tarihî geçmişi,
coğrafi konumu, kültür varlıkları, doğal güzellikleri,
mahallî gelenekleri, ulaşım imkânları ve dört mevsimi
farklı güzelliklerde yaşayan iklimiyle, turizm potansiyeline
sahip olduğuna,
Çorum
Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu, İç Anadolu Bölgesi'ndeki
çeltik üreticilerinin sorunlarına ve çeltik üretiminde sertifikalı
tohum kullanmanın önemine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş
ve Görevleri Hakkında 15/03/2007 tarih ve 5603 sayılı Kanun'un
bir maddesinin Anayasa'nın 89'uncu maddesine göre bir kez daha
görüşülmek üzere, geri gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve 32 milletvekilinin,
Ermeni sorununun ve bu konuda izlenen politikanın tüm yönleriyle
araştırılarak Ermeni iddialarına karşı
etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/432) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 434'üncü sırasında
bulunan 1366 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın
bu kısmın 4'üncü sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun, 3/4/2007 Salı günkü birleşiminde
sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 3/4/2007 Salı
günü 15.00-21.00, 4/4/2007 Çarşamba günü 14.00-21.00 ve 5/4/2007 Perşembe
günü 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Ankara
Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun, 4077 Sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4'üncü Maddesine
Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin (2/276),
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesini, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun
vefatı nedeniyle geri çektiği açıklandı.
Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, 12 Eylül 1980 Tarihinden
Sonra, Çalışmadan Alıkonulan, Kapatılan ve Münfesih
Sayılan Mesleki Dernek ve Kuruluşların Yeniden
Açılması ve Hazineye Devredilen Taşınmazların
Geri Verilmesi ile İlgili Yasa Önerisi'nin (2/264), İç Tüzük'ün
37'nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030)
(S.
Sayısı: 904),
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı:
1337)
Kanun
Tasarısı ve Teklifi'nin görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü
sırasına alınan, Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında
Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların
Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel
Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı'nın (1/1318) (S. Sayısı: 1366) görüşmelerine
başlanılarak 4'üncü maddesine kadar kabul edildi.
4
Nisan 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.58'de son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkan
Vekili
Harun Tüfekci Türkân Miçooğulları
Konya
İzmir
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 117
II. - GELEN
KÂĞITLAR
4 Nisan 2007
Çarşamba
Rapor
1.-
Batman İli Hasankeyf İlçesinin Merkezinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/1316) (S. Sayısı: 1387) (Dağıtma tarihi:
4.4.2007) (GÜNDEME)
4 Nisan 2007
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84'üncü Birleşimi'ni açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
İçişleri Bakanlığı personelinin sorunları
hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'ye
aittir.
Sayın Tütüncü, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan yok.
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Biz seni dinleriz.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, İçişleri Bakanlığı
genel idare personeli ile mülki idare amirliği personeli arasındaki
maaş farklılığına ilişkin gündem dışı
konuşması
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bir buçuk aydan bu yana bu konuşmayı yapmak için çaba gösteriyorum.
Sayın Başkan, özür diliyorum
böyle bir başlangıç yapma mecburiyetinde kaldığım
için. Gerçekten, son derece önem verdiğimiz bir konu, ama Sayın
İçişleri Bakanının burada bulunmamış olmasını
hayretle ve üzüntüyle karşılıyorum.
Bakınız, bu konuşmayı
neden yapmakta ısrar ediyorum: Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlık
bütçesi görüşülürken bu konuyu dile getirmiştim ve Sayın
İçişleri Bakanımız hak vermişlerdi ve "sorunun
en kısa sürede çözüleceğini" ifade etmişlerdi.
Ama, o günden bu yana sorunun çözümünde herhangi bir çaba ortaya
çıkmadığı için bu konuşmayı yapma ihtiyacını
hissettim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, İçişleri Bakanlığı
genel idare personelinin, aynı Bakanlık içinde, mülki idare
amirliği personeliyle maaş farklılıkları,
kabul edilmesi mümkün olmayan bir şekilde açılmıştır.
Dikkatinizi çekiyorum. Örneğin 2006'da, İçişleri Bakanlığı
mülki idare amirliğinde bir daire başkanının maaşı
2.065 YTL iken, aynı unvan ve dereceye sahip, ancak genel idareden
bir daire başkanının maaşı 1.730 YTL olmuştur;
yüzde 19'luk bir fark. Yine 2006'da, mülki idareden bir şube müdürü
2.035 YTL alırken, genel idareden bir şube müdürü 1.066 YTL maaş
almıştır; yüzde 93'lük bir fark.
Değerli milletvekilleri
"Aynı Bakanlıkta böylesine büyük dengesizlik olur
mu?" demeyiniz, İçişleri Bakanlığında
bal gibi oluyor. Bu noktada dikkatinizi çekiyorum, karşılaştırdığım
personel, aynı işi yapan ve aynı unvanlı görevlilerdir.
Yaratılan adaletsizlik bu kadarla
kalsa iyi; bunun ötesinde, söz konusu personelin maaşlarıyla
diğer bakanlık, hatta kuruluşlarda çalışanlar
arasında yürekler acısı dengesizlikler yaratılmış.
Örneğin, Çalışma Bakanlığı personeliyle
bir karşılaştırma yapalım: Bakınız,
9'uncu derecenin 1'inci kademesinde hizmetli, İçişleri
Bakanlığı personeli 717 YTL alıyor, Çalışma
Bakanlığı personeli 1.074 YTL alıyor. 9'uncu derecenin
1'inci kademesinde bir memur, İçişleri Bakanlığı
personeli 751 YTL alıyor ve Çalışma Bakanlığında
aynı memur 1.130 YTL alıyor; yüzde 50 fark var. Yine, 5'inci derecenin
1'inci kademesinde bir şef 770 YTL alıyor İçişleri
Bakanlığında, 1.194 YTL Çalışma Bakanlığında
alıyor; yüzde 55 fark. Şube müdürüne bakalım, 3'üncü derecenin
1'inci kademesinde bir şube müdürü 936 YTL alıyor
İçişleri Bakanlığında, Çalışma Bakanlığında
1.494 YTL alıyor; yüzde 60'a yakın fark.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu tabloya bakıldığında, yaratılan
adaletsizliğin akılla, mantıkla, insafla bağdaşan
bir yönü var mıdır? Ciddi bir devlet yönetimiyle en ufak bir
ilgisi var mıdır bu manzaranın?
Bakınız, İçişleri
Bakanlığının söz konusu personeli, maaşları
dışında herhangi bir ek ücret de almıyorlar. Ayrıca,
taşra teşkilatında çalışanları, hem
öğle yemeğinden hem de servis hizmetinden mahrum bulunuyorlar.
Sonuçta ne oluyor? Mevcut personelden önemli bir kısmı
başka kurumlara geçmek için fırsat kolluyor, merkez ve
taşradaki kadrolar neredeyse yarı yarıya boş kalıyor.
Böyle bir ortamda çalışanlarda moral ve çalışma
şevki kalır mı?
Bu çerçevede yaşanan bazı
acı gerçekleri sizlerle paylaşmak istiyorum Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri. 15 bine yakın çalışanı
olan Bakanlıkta, personelin yaklaşık yüzde 20'sinin
maaşında haciz olduğunu biliyor muyuz? Nüfus müdürlüklerindeki
kadro eksikliği nedeniyle, bir memurun, bazen, hem nüfus müdür
vekili hem memur hem de hizmetli olarak çalıştığını
biliyor muyuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü,
konuşmanızı tamamlayınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlayacağım
Sayın Başkan. Bir buçuk aydan beri bekliyorum. Biraz müsamahanızı,
hoşgörünüzü dileyeceğim.
Söz konusu personelden bazılarının
yıllık izinlerini kullanamadıklarını; bazen,
daireyi emanet edecek kimseyi bulamadıkları için maaşlarını
almaya bankalara gidemediklerini; hatta, bazen, lavaboya gidemediklerini
biliyor muyuz? Nüfus Hizmetleri, Vatandaşlık İşleri,
Kimlik Paylaşım Sistemi, MERNİS ve Adres Bilgi Bankası
gibi çok önemli projeleri yürüten personelin üzerindeki iş yükünün
sürekli arttığını biliyor muyuz?
Kaymakamlıklarda çalışan
personelin de durumları pek farklı değil Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen,
İçişleri personeli, Bakanlık hizmetinin stratejik
önemini kavramış ve hizmetin bir bütün olduğu bilinciyle,
ama özveriyle, büyük bir özveriyle, hâlâ çalışmaya devam
ediyorlar.
Sayın Bakana buradan seslenmek
istiyorum aracılığınızla Sayın Başkanım:
Lütfen, Bakanlığınıza sahip çıkınız.
Sizden fazla bir şey istemiyoruz. Hükûmetiniz döneminde Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı
personeline nasıl sahip çıktılar ise, Sayın
İçişleri Bakanı, siz de aynen öyle sahip çıkınız.
Sizin ağırlığınızın söz konusu bakanlardan
daha az olduğuna inanmıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bu bağlamdaki çabalarınıza sonuna kadar destek vereceğimizi
burada ifade ediyoruz.
Sayın Başkan teşekkür
ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm milletvekillerini,
yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Gündem dışı ikinci
söz "Kutlu Doğum Haftası" münasebetiyle söz isteyen
Sivas Milletvekili Osman Kılıç'a aittir.
Sayın Kılıç, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.-
Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Kutlu Doğum Haftası
nedeniyle, Hazreti Muhammed'in dünyaya gelişinin 1436'ncı yıl
dönümünü idrak etmenin sevincine ilişkin gündem dışı
konuşması
OSMAN KILIÇ (Sivas) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Peygamberimiz Hazreti
Muhammed'in, "Kutlu Doğum Haftası" münasebetiyle
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu nedenle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Peygamberimiz, efendimiz, şefaatçimiz,
Allah'ın sevgilisi, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen
Hazreti Muhammed'in dünyayı teşrifinin 1436'ncı
yıl dönümünü idrak etmenin sevincini, huzur ve mutluluğunu
yaşıyoruz. İnsanlığın dirilişinde,
karanlıktan aydınlığa çıkışında
ve katılaşmış kalplerin yumuşamasında
en önemli bir yere sahip olan böyle şerefli ve mübarek gün vesilesiyle
bütün Müslümanları tebrik ediyor, Peygamber sevgisinin bütün
gönüllere sirayet etmesini ve kök salmasını Yüce Allah'tan
niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Allah'ın dünyayı esenlik ve barış
yurdu hâline getirmek ve insanlar arasında adaletin gerçekleşmesi
için koyduğu ilahî değerleri insanlığa ulaştırmak
gayesiyle görevlendirdiği peygamberler zincirinin son halkası
Hazreti Muhammed'in doğumu, sıradan bir doğum hadisesinin
çok ötesinde, birçok değişim ve gelişmenin habercisi
olmuştur. Bilindiği üzere, insani değerler açısından
trajedinin yaşandığı bir zaman diliminde Hazreti
Peygamber aracılığıyla bütün insanlığa
sunulmuş olan ilahî hakikatler, Müslümanların tarihinde
olduğu kadar, insanlık tarihinin akışında da
köklü değişmelere vesile olmuştur. İlahî lütfun
bir tecellisi olan bu olayın önemini çok iyi bir şekilde idrak
etmiş bulunan milletin aziz fertleri, asırlardan beri bu
kutlu doğumu, Hazreti Peygamber'e olan derin bağlılıklarının
ilkelerini hafızalarına nakşetmeyi bulunmaz bir
fırsat olarak değerlendirmişlerdir.
Kur'an menşeli muhteşem
ahlakı, örnek şahsiyeti, yumuşak ve merhametli kalbi,
sağlam karakteri, keskin zekâsı, engin basireti, hoşgörülü
tavırları ve yüksek hasletleriyle Müslümanlar için bir model
olan Hazreti Peygamber'in varlık sebebi, Kur'an-ı Kerim'in
ifadesiyle, âlemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber, hakka
davet eden güzel davetçi, kızlarını diri diri toprağa
gömecek kadar acımasız olan kavmini, karınca incitmekten
çekinen ulvî bir nesil hâline getiren en üstün terbiyecidir. Emrolunduğu
gibi yaşayan, rahmet ve merhamet sahibi, mükemmel bir insan
olan Peygamber, varlığın merkezinden getirdiği
iman ve İslam ışığını her seviyedeki
varlıkla paylaşmak istemiş, hayatı boyunca her
hak sahibine hakkını vermek için çırpınmıştır.
İnancın aydınlığından uzak düşmeleri,
bu ışıkla buluşturmak için helak edercesine gayret
göstermiştir.
Kur'an-ı Kerim, Hazreti Peygamber'in
Müslümanlara ayrı bir düşkünlük gösterdiğini, tüm müminlerin
ağır sorumluluğunu omuzlarında hissettiğini,
gayretinde son derece samimi olduğunu şu şekilde ifade
etmektedir: "Andolsun ki, size kendi içinizden öyle bir peygamber
gelmiştir ki, sıkıntıya düşmeniz ona çok
ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere çok şefkatli
ve çok merhametlidir." Hazreti Peygamber'in en önemli özelliklerinden
birisi, affı, rahmeti ve merhameti yaşama geçirmesidir.
Yoğun bir şekilde dünyevileşmenin
yaşandığı, menfaat düşüncesinin egemen olduğu
günümüzde, yoksulların ihmal ve göz ardı edilmesi, kanaatsizlik,
tatminsizlik, ben merkezli zevklerin düşkünlüğü, sapkın
ve yozlaşmış inanışlar gibi tezahürler, Hazreti
Peygamber'in insanlara tebliğ ettiği değerlerin hayatımızdaki
etkisinin istenilen düzeyde olmadığını göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
özetleyerek konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
OSMAN KILIÇ (Devamla) - Bunun neticesi
olarak da insan, giderek artan bir hızla, dış âlemi, havayı,
suyu, toprağı, ormanları, uzay boşluğunu kirletmiş,
kan ve gözyaşına neden olmuştur. Hızlı sosyal
değişmelerin yaşandığı ve bunun her geçen
gün önümüze yeni problemleri çıkardığı günümüzde,
Hazreti Peygamber'in, problemleri çözüme kavuşturma yöntemini
ve bakış açısını özümsemek ve bunlardan yararlanmak
mecburiyetindeyiz. Hazreti Peygamber'i gerçek anlamda sevmek, onu
her yönüyle doğru tanımak, bize bıraktığı
evrensel değerlere uymak, onun ahlakı ile ahlaklanmakla
mümkündür.
Merhum Necip Fazıl Kısakürek'in
dediği gibi:
"Müjdecim, Kurtarıcım,
Efendim, Peygamberim!
Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!"
Hazreti Peygamberin görevi, özellikli
olarak Kur'an vahyini insanlar tarafından yaşanabilir
şekilde yorumlayıp açıklamak olduğu için, önderliğini
yaptığı toplumun her tür problemlerini çözüme kavuşturmuştur.
O, bu süreçte, insanlığın yararına korunması
gerekenleri muhafaza etmiş, fonksiyonlarını kaybetmiş
olan hüküm ve uygulamaları değiştirmiş ve insanlığı,
süreklilik arz eden bir inanç ve ahlak çizgisinde tutmayı başarmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
OSMAN KILIÇ (Devamla) - Efendim
son cümlemi
Yirmi üç yıl gibi kısa bir
zaman sürecinde bütün dünyaya model olma özelliğine sahip bir
iman ve ahlak toplumu oluşturması, bu başarının
en bariz göstergesidir. Günümüz Müslümanlarına düşen sorumluluk
da, bu ışıklar saçan kandili, hem içimizde hem de çevremizde
yeniden keşfetmek ve onun telkin ettiği değerleri hayatın
içine taşımaktır. Batılı ünlü Tarihçi
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
süremiz çok aşıldı. Lütfen, son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
OSMAN KILIÇ (Devamla) - Batılı
ünlü Tarihçi Arnold Toynbee'nin dediği gibi "Eğer insanlığın
bugünkü durumu bir 'ırk savaşı'na yol açacaksa, İslam,
tarihî görevini yapmak üzere, bir kere daha çağrılmalıdır.
Dileyelim ki, böyle bir şey çıkmaz."
Sözlerimi Arif Nihat Asya'nın
şu şiiriyle bitirmek istiyorum:
"Gel ey Muhammed, bahardır
Dudaklar arasında saklı
"amin"lerimiz vardır.
Hac'dan döner gibi gel;
Miraç'tan iner gibi gel,
Bekliyoruz yıllardır."
Sevgililer sevgilisi Peygamber'imizin
kutlu doğumunun 1436'ncı yıl dönümünün, cennet vatanımızın
huzur ve mutluluğuna, aziz milletimizin birlik ve beraberliğine,
bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını
yüce Allah'tan niyaz ediyor, değerli heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü
söz, Bursa'nın fethinin 681'inci yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Bursa Milletvekili Şevket Orhan'a aittir.
Buyurun Sayın Orhan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
3.-
Bursa Milletvekili Şevket Orhan'ın, Bursa'nın fethinin 681'inci
yıl dönümü etkinliklerine ve ilin tarihimizdeki önemine ilişkin
gündem dışı konuşması
ŞEVKET ORHAN (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime
başlamadan önce, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Ömer
Abuşoğlu'na Allah'tan rahmet diliyoruz, yakınlarına
sabırlar, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Osmanlı İmparatorluğu'na payitahtlık
yapmış Bursa'mızın fethinin 681'inci yılının
anılması etkinlikleri nedeniyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi, dolayısıyla
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Selçuklu Padişahı Alaaddin Keykubat zamanında,
Oğuzlar'ın Kayı Boyu Ertuğrul Bey'in idaresi altındaydı;
Ankara civarındaki Karacadağ'a yerleşmişlerdi,
sonradan Söğüt ve Domaniç'e geldiler. Ertuğrul Gazi doksan
yaşının üzerinde vefat etti ve Söğüt kasabasına
gömüldü.
Ertuğrul Gazi'den sonra yönetimi
oğlu Osman Bey devraldı. Osman Bey'in yönetimi devralmasından
sonra, beylikten devlet anlayışına geçilmiştir.
Osman Bey, bu anlayış çerçevesinde, sırasıyla, Yenişehir,
İnegöl, Gemlik, Mudanya ve Orhaneli ilçelerini fethettikten
sonra, benim de şu anda ikamet ettiğim, doğup büyüdüğüm
Bursa'mızın Pınarbaşı Meydanı'na orduyu
konuşlandırmıştır. Fakat, Osman Bey yaşlanmış
idi; kuşatma, yaklaşık sekiz yıl sürmüş idi; yönetimi,
oğlu Orhan Bey'e devretmişti. Bursa Tekfuru olan Broses'in
teslim olmasıyla -tabii, daha önce Köse Mihail'in delaletleriyle-
Bursa'nın fethi 6 Nisan 1326'da tamamlanmış oldu.
Değerli milletvekilleri,
Bursa'nın fethinde özellikle ahilerin çok önemli etkileri vardı
ve ahilerin anlayışını şöyle izah edebiliriz:
1) Güçlü ve kuvvetliyken bağışlamak,
2) Kızgınken yumuşamak,
3) Düşmana bile iyilik yapmak,
4) Kendi muhtaç olsa da başkalarına
yardım etmek.
Elbette ki, Şeyh Edebali bu dönemin
önemli isimlerinden birisiydi. Osman Gazi'nin kayınpederi olmasıyla
birlikte, o döneme imzasını atan büyüklerimizden bir tanesiydi
ve damadı Osman Gazi'ye şunları vasiyet ediyordu:
"Ey Oğul!
Beysin, bundan sonra öfke bize, uysallık
sana,
Güceniklik bize, gönül almak sana,
Suçlamak bize, katlanmak sana,
Acizlik bize, yanılgı bize,
hoş görmek sana,
Geçimsizlikler, çatışmalar,
anlaşmazlıklar bize, adalet sana,
Kötü söz, şom ağız, haksız
yorum bize, bağışlamak sana,
Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek,
şekillendirmek sana.
Ey oğul!
Sabretmesini bil, vaktinden önce
çiçek açmaz.
Şunu da unutma ki, insanı
yaşat ki, devlet yaşasın.
Ey oğul!
Yükün ağır, işin çetin,
gücün kıla bağlı. Allah yardımcın olsun."
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dönemimizin önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar'ın
şiirinden de Bursa'yla ilgili küçük bir bölüm okuyacağım:
"Bursa'da Zaman
Bursa'da eski bir cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan
su,
Orhan zamanından kalma bir duvar,
Onunla bir yaşta ihtiyar
çınar."
"Yeşil Türbe'sini gezdik
dün akşam,
Duyduk bir musiki gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini,
Fetih günlerinin saf neşesini."
Sayın Başkan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Orhan,
konuşmanızı tamamlayınız.
ŞEVKET ORHAN (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ki, Ertuğrul
Gazi çok önemli bir şahıs. Selçuklu'dan sonra Osmanlı'nın
ilk temelini atan büyüklerimizden biri; ama, daha sonra, Osman Gazi
vasıtasıyla devlete geçiş anlayışını
ve bugünkü yaşadığımız
toprakların bize verilmesinde çok önemli katkıları
olan büyüklerimizdendir.
Bunları hatırlamak ve
Bursa'nın önemini bir kez daha gündeme taşımak için, Bursa'nın
fethiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bursa'mızda,
evet, 6 tane padişahımız metfun; Osman Gazi, Orhan Gazi,
I. Murat, Yıldırım Beyazıt, Çelebi Mehmet ve II. Murat.
Evet, Bursa'da bu padişahlarımız metfun bulunmakta.
Ben, bu insanları tekrar yad
etmek ve Bursa'nın önemini tekrar dile getirmek için, Bursa'nın
fethiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Orhan.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
okutup oylarınıza sunacağım:
IV. -
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
(10/162) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 4/4/2007 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
04.04.2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun,
04.04.2007 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Kemal
Anadol
İzmir
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler Kısmının, 111 inci sırasında
yer alan (10/162) Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
öngörüşmesinin, Genel Kurul'un; 04.04.2007 Çarşamba günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, az
önce, gündem dışı, iki değerli arkadaşımız
konuşma yaptı. Bir arkadaşımız, Kutlu Doğum
Haftası dolayısıyla, Peygamber'imiz Hazreti Muhammed'in
ahlaki değerlerinin ne denli yüce olduğunu ifade ettiler.
Bir diğer arkadaşımız da, Osmanlı İmparatorluğu'nun
kuruluşundan söz ederek, Bursa ile ilgili gözlemlerini bizlere
sundu.
Bir arkadaşımız, ahlakı
anlatırken, ahlakın ne kadar önemli olduğunu da vurguladı.
Siyaset kurumunun da toplum nezdinde saygınlık kazanabilmesi
için, burada da temel işlevimizin ahlakı egemen kılmak
olduğunu unutmamamız lazım.
Osmanlı İmparatorluğu
niçin battı? Osmanlı İmparatorluğu'nun batmasının
temelinde, siyasal ahlaksızlığın, siyasal yozlaşmanın
sisteme egemen olmasıydı.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
biz, sistemi bu kadar yüceltmeye çalışırken, Adalet ve Kalkınma Partisinin, verdiğimiz
çok masum bir araştırma önergesini dahi gündeme almamak gibi
bir işlev üstlendiğini görüyoruz.
Nedir siyasi ahlak? Bizim bu konuda
Adalet ve Kalkınma Partisiyle aramızda çok ciddi bir görüş
ayrılığı var. Bakınız, Sayın Başbakanın
Eskişehir'de yaptığı konuşmadan bir bölümü
aynen okuyorum, Anadolu Ajansından: "Şu anda öyle bir
ana muhalefetle karşı karşıyayız ki, düşünebiliyor
musunuz, bir kanun maddesinde kırk sekiz tane önerge verebilecek
kadar siyasi ahlaktan, etikten uzak." Ne zamandan beri, İç
Tüzük'ün hak olarak verdiği bir şeyi ana muhalefet partisi
kullandı diye siyasi ahlaktan yoksun bir grup olarak adlandırılıyor?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kaç tane
önerge?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bunu söyleyen kim? Bu ülkenin Başbakanı. Ama, bakın,
bizim farkımız şu: Biz, tüccar siyaset demiyoruz, siz
"tüccar siyaset" diyorsunuz, aramızdaki temel farklılık
bu. "Babalar gibi satarım" deyip, hukuku bir tarafa
atıyorsunuz, biz buna da karşı çıkıyoruz.
"Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim" diyen bir Başbakan
bize siyasi ahlak dersi veremez. "Kadın mal mı ki, kota
uygulayacaksın, kota vereceksin" anlayışına
sahip olan bir Başbakan bize siyasi ahlak dersi veremez. Sabahleyin
"Ofer'i tanımıyorum" deyip, akşam Ofer'i tanıdığını
itiraf eden bir Başbakan bize siyasi ahlak dersi veremez.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Asla!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- "Cibilliyet" sözcüğünü diline pelesenk eden bir kişi
bize siyasi ahlak dersi veremez. (CHP sıralarından alkışlar)
"Çağır bakayım şu sahtekârı, ne demek istiyor"
diye, bir vatandaşa bu lafı kullanan bir adam, bize siyasi
ahlak dersi veremez. "Siyaset kabzı" diye ana muhalefeti
susturmak isteyen bir kişi, bize siyaset dersi veremez, siyasi
ahlak dersi veremez.
Bakın, değerli arkadaşlar,
ben size, rahmetli Menderes'in bir anısını aktarmak istiyorum.
Rahmetli Menderes, oğlu iki üniversiteyi bitirdikten sonra
der ki: "Ne yapmayı düşünüyorsunuz?" Oğlu
şu cevabı verir: "Baba, ticaret yapacağım."
"Hangi parayla ne iş yapacaksın ki?" diye sorar.
Oğlu şunu söyler: "Baba, bana çok kişi iş teklifi
getirdi, sermayeyi onlar koyacak." Rahmetli Menderes, Türk siyaset
tarihine geçecek şu ahlak dersini verir: "Sana iş teklif
edenler dolaylı olarak bana para vermeye kalkıyor. Bir
Başbakan oğlu olarak sen ticaret yapamazsın. Mademki
yurt dışında okudun, sınava gir, Dışişlerinde
memur ol." (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- O zaman, niye idam edildi?
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Niye idam ettiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- İdam niye edildi? Eğer siz yakın tarihi de bilmiyorsanız
ben size neyi anlatayım?
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Anlat, tarihi anlat.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kim
idam etti ya?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Siz, rahmetli Menderes'in siyasi ahlak dersi vermediğinden
mi idam edildiğini sanıyorsunuz?
CÜNEYİT KARABIYIK (Van) - Onu
idam edenler
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisinin her zaman ve her ortamda
siyasi idamlara karşı olduğunu da size belirtmek isterim.
Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin demokrasi anlayışından
hiç kimse asla ve asla kuşku duyamaz. Ama, siz gidip kahvelerde
bunun propagandasını yapabilirsiniz, kendiniz söyleyebilirsiniz;
ama, lütfedip tarihi okursanız daha rahat göreceksiniz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Okuryazar değiller
Bilmeden konuşuyorlar Sayın
Başkan, biraz ders verin bunlara.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Şimdi, geleyim başka bir konuya değerli arkadaşlar,
geleyim başka bir konuya. Şimdi, Sayın Başbakan büyükşehir
belediye başkanlığı yaptı. Daha sonra geldi,
Başbakan oldu. Şimdi, şu ilişkinin ayrıntılarını
sizin bilginize sunmak istiyorum: Sayın Başbakan, Başbakan
olduktan sonra, daha önce 75 milyon insanın huzuruna çıkıp
"Ben başbakan olunca dokunulmazlıkları kaldıracağım."
diye insanlara söz verdi.
CÜNEYİT KARABIYIK (Van) - Kimse
öyle bir şey söylemedi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bu millet
Demek ki siz farklı anlıyorsunuz, biz farklı
anlıyoruz. Sayın Başbakan "Dokunulmazlıkları
kaldıracağım." diye söz verdi.
CÜNEYİT KARABIYIK (Van) - Kime
söz verdi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Halka verdi, Sayın Uğur Dündar'ın programında halka
söz verdi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Öncesi
var, daha sonrası var. Öncesini de, sonrasını da söyle.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Şimdi, daha sonra gelip de "Dokunulmazlıkları
kaldırmıyorum, adalete güvenmiyorum
" Bakın, bunu
da söylüyorsunuz. "Şimdiki adalete güvenmiyoruz, dokunulmazlıkları
kaldırmıyoruz." diyen kişi bize şimdi siyaset
ahlakı dersi veremez.
Bakın, Sayın Başbakanın
bir kuyumcusu vardı. Sayın Başbakan, biliyorsunuz,
oğlunun sünnet düğünlerine gelen altınları bu kuyumcuya
götürüp satmıştı. Fakat, her ne hikmetse, Sayın
Başbakan, Başbakan olduktan sonra doğal gaz kontrat devirlerini
de bu aldı. Şimdi, nasıl alıyor bakın değerli
milletvekilleri, nasıl alıyor?
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Güneysu'ya
nasıl hastane yaptırdınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Bir yasa çıkarılıyor, kimin kontrat devri alacağını
Rusya'daki Gazprom belirliyor. Şimdi ben merak ediyorum, Rusya'daki
Gazprom şirketi, Sayın Başbakanın kuyumcusunu nereden
biliyor? Sayın Başbakanın kuyumcusu doğal gaz
işiyle uğraşıyorsa, amenna, diyeceğiz ki bu
konuda saygın bir firmadır, doğal gaz işi yapıyor.
Bir kuyumcunun doğal gaz işine girmesini biz çözemedik.
Ama, buraya gelip ahlak dersi veren arkadaşlar çözerlerse seviniriz.
Bir başka önemli nokta: Sayın
Başbakan, Başbakan olduktan sonra Samsun-Sivas-Ceyhan hattını
ihalesiz bir gruba veriyor, ihalesiz, bakın. Niçin ihalesiz bu
gruba veriyor? Bu grubun akrabalarından birisi Adalet ve Kalkınma
Partisinin Merkez Yönetim Kurulunda görevli. Peki, bana söyler misiniz,
bunun siyasi ahlakla ne ilgisi var? Bunu yapan bir kişinin, bir
siyasal partinin kendi kendisini sorgulaması gerekmiyor mu
değerli arkadaşlar?
Bakın, Türkiye Müteahhitler
Birliği Başkanı Erdal Eren ne diyor; diyor ki: "Öyle
ihaleler oluyor ki, büyük ihaleler, bizim haberimiz olmuyor."
Kim söylüyor bunu? Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı
Sayın Erdal Eren. Siz acaba okumuyor musunuz bunları değerli
arkadaşlar?
Şimdi geliyorum bir başka
konuya: Sayın Murat Çelik -gazeteci- çok güzel bir gazetecilik
örneği veriyor ve Sayın Başbakanla bir röportaj yapıyor.
Sayın Başbakan o röportajında diyor ki: "Efendim,
benim şirketlerimi ben yönetiyorum. Eğer bu şirketlerim
olmasa ben bu maaşla geçinemem. Kaldı ki, bu şirketleri
ben Başbakan olmadan önce zaten kurmuştum." Şimdi,
ben, size bir soru sorayım değerli milletvekilleri: Sayın
Başbakan, Başbakan olduktan sonra şirket kurdu mu, kurmadı
mı? Şirket kurdu. Peki, üç tane şirketle geçinemeyen
bir Başbakan dördüncü şirketi kurduğu zaman mı ancak
geçimini sağlayabiliyor! Sayın Başbakanın okul
masrafı yok, çocuklarını Amerika'da başka bir firma
okutuyor. Ee, Sayın Başbakanın bindiği arabanın
benzinini devlet alıyor, bindiği uçağın yakıtını
devlet alıyor. Peki, Sayın Başbakan 8,5 milyar lirayla
nasıl "geçinemiyorum" diye bir ifadeyi gazeteciye
söyleyebiliyor? Ve sonra da Sayın Başbakan geliyor, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna siyasi ahlak dersi veriyor.
Şimdi, bakın, en son, Sayın
Başbakanın oğlu gemi alıyor. Alabilir, alabilir,
gemi alabilir. Aldığı gemi, bakın nedir arkadaşlar,
onu size söyleyeyim: Şimdi, gemi, çocuklarını bursla
okutan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Tabii.
Çocuklarını bursla okutan
Remzi Gür'ün kayınbiraderi gemiyi satan. Çok uygun koşullarda
satıyor. Aynı zamanda, bu, Sayın Başbakanın
kuyumcusuyla da ortak.
AHMET YENİ (Samsun) - Başbakanın
kuyumcusu olduğunu nereden biliyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Ee, siz bilmiyorsanız, gelin ben size belgeleri vereyim. Orada
görürsünüz siz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yakında Samsun'da da şube açar, orada öğrenirsin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Tabii, tabii.
Gelin, ben size o belgeleri vereyim.
AHMET YENİ (Samsun) - Başbakanın
bakkalcısı der gibisiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Ayrıca size bir bilgi daha vereyim, bu da ilk bir bilgidir, daha
kamuoyuna açıklanmadı, ama bu kürsüden siz vesile ettiniz,
onu da açıklayalım. Bu gemi satın alan ve Sayın
Başbakana hem dolar hem mark düzeyinde borç veren oğlu Sayın
Ahmet Burak Erdoğan, biliyorsunuz 79 doğumlu, çok genç bir
girişimci, Allah "yürü ya kulum" dedi, ha bire yürüyor!
Elinizi vicdanınıza koyup şu sorunun yanıtını
verebilir misiniz: Ahmet Burak Erdoğan, ticari faaliyetlerinden
ötürü bugüne kadar devlete kaç lira vergi ödedi? Verebilir misiniz
yanıtını? (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, size yanıtını vereyim: Beş kuruş vergi
ödemedi. Ben, size, beş kuruş vergi
AHMET YENİ (Samsun) - Kazanmadan
nasıl ödeyecek?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Daha önce de şirketleri vardı.
AHMET YENİ (Samsun) - Ödemiştir
onu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Hayır efendim, ben, size söylüyorum, Maliye Bakanlığı
orada, emrinizde Maliye Bakanı, gidin sorun bakayım vergi
ödemiş mi ödememiş mi?
Bakın, ben, size, Sayın
Başbakana yakın olan, entelektüel birikiminden şüphe
duymadığımız Sayın Mehmet Barlas'ın
açıklamasını okumak istiyorum, Başbakanın
oğlunun ticari faaliyeti üzerine. (CHP sıralarından
"Başbakanın yanağını okşayan
mı" sesleri)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Kesme alan!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Evet.
"Bana göre, Başbakan veya
bakanların yakınları, akrabaları bu mevkilere
geldikten sonra yeni ticari girişimlerde bulunmamalı.
Eğer Başbakanın oğlu daha önceden bu şirkete
ortak olsaydı ve girişimciliğini sürdürseydi söyleyecek
bir şey yoktu, ancak, bir insanın babası Başbakan
olduktan sonra ticari bir işe giriştiği zaman mutlaka
etrafta tartışma yaratır."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Kim söylüyor bunu?
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
son cümlelerinizi alayım. (CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Tabii efendim.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen
Bakınız, iki dakika ek süre
verdim, lütfen müdahale etmeyiniz ve adil olunuz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Coştuk Sayın Başkan!
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Denetim
görevi yaptırtmıyorsunuz.
BAŞKAN - Lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Ve Sayın Başbakanın,
geçen, bir televizyon kanalımızda
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu,
son cümlelerinizi alayım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Tabii, son cümle
BAŞKAN - Bakınız, bir
arkadaşınız daha konuşacak. Lütfen efendim
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Tabii.
Geçen, bir televizyon kanalında
"karanlık ilişkiler" diye iki gün arka arkaya yayın
yapıldı. Sayın Başbakanın bütün ticari
ilişkileri ve ailesinin bütün ticari ilişkileri karanlıktır,
açık değildir, saydam değildir. Eğer, siz, gerçekten
buraya gelip Kutlu Doğum Haftası'nda ahlaktan söz ediyorsanız,
bu önergeye "evet" dersiniz, biz de siyasete hep beraber düzey
kazandırırız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Birinci
sırada Mehmet Bey var.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurun lütfen, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Birinci
sırada
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, nezaket içerisinde buyurun konuşun kardeşim, birinci
sıra ikinci sıra ne fark edecek? Lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Fark eder efendim.
BAŞKAN - Ne fark eder?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Birinci
sırada Mehmet Bey vardı, devretti, ikinci sırada ben varım.
BAŞKAN - Yahu, Sayın Kandoğan,
gelin konuşun, lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, her zaman usuldür kurada birinci sırada çıkan
kimse o konuşuyor önce. Her zamanki yaptığımız
usul bu, ben onu hatırlatıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurun, bu defa da siz önce konuşun, bir şey olmaz.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -
Ben konuşurum. Benim bir endişem yok.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kandoğan.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Grubumuz
size cevap verecek.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çelik, ben de
istiyorum ki, şu konuşmalardan sonra gelin bu kürsüden cevap
verin. Zaten bizim bu konuşmalarımız sizi kürsüye çekmek
için. Bu konularla ilgili elinizde hangi bilgiler, belgeler varsa,
onları gelip bu kürsüde söylemenizi istiyoruz zaten.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Belgeleri
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Evet, biz onu istiyoruz
Biz onu istiyoruz.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Öncelikle
Genel Kurula teşekkür edin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, şimdi, Türkiye'de seçim dönemine yaklaştığımız
bu günlerde çok önemli gelişmeler oluyor. Seçim öncesi -biraz
önce Sayın Kılıçdaroğlu da bahsetti- televizyon
ekranlarından, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Baykal'la Sayın Erdoğan dokunulmazlıklarla
ilgili çıktılar Sayın Uğur Dündar'ın programına.
Şimdi, bu taraftan bir milletvekili
diyor ki: "Tüm dokunulmazlıklar." Orada onu konuşmadılar,
elimizde tutanakları da var. Sayın Baykal "Kürsü dokunulmazlıkları
dışında bütün dokunulmazlıkları sınırlandıralım."
dedi. Sayın Erdoğan dedi ki: "Yok, öyle olmaz. Vatandaş
Ahmet Efendi'nin böyle bir hakkı var mı? Yok. Yoksa, kürsü dokunulmazlığı
da dâhil olmak üzere milletvekili dokunulmazlığının
tamamını sınırlandıralım."
RECEP KORAL (İstanbul) - Hadi
canım sen de!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, oradan "Hadi canım sen de!" diyen Sayın
İstanbul Milletvekili, konuşmam bitince o günkü tutanakları
sana teslim edeceğim. Sana teslim edeceğim tutanaklar elimizde.
RECEP KORAL (İstanbul) - Canlı
izledim
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Milletvekili
RECEP KORAL (İstanbul) - Canlı
izledim ben onu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Efendim, tutanak var
Tutanak var
Bant çözümü elimde. Eğer, siz,
Sayın Erdoğan böyle bir şey söylememiştir diyorsanız,
tutanaklar elimde, biraz sonra o tutanakları size takdim edeceğim.
Hayır, Sayın Başbakan bunu söyledi. Aynen "vatandaş
Ahmet Efendi'nin böyle bir hakkı var mı ki
RECEP KORAL (İstanbul) - Kürsü
dokunulmazlığı
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
milletvekillerinin olsun" dedi.
Biraz sonra utanacaksın Sayın
Milletvekili.
RECEP KORAL (İstanbul) - Senin
kendinde utanma yok ki!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yüzün
kızaracak, utanacaksın.
RECEP KORAL (İstanbul) - Sende utanma yok ki!
BAŞKAN - Sayın Koral lütfen
Sayın Koral lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Utanacak, utanacaksın
(AK Parti
sıralarından gürültüler) Gelecek biraz sonra.
RECEP KORAL (İstanbul) - Sende o da yok!
BAŞKAN - Sayın Koral lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, aradan bunca zaman geçti, şimdi gelinen noktada, Sayın
Başbakanın söylediklerini, böyle söylemedi, noktasına
getirdiniz. Ya, çok ayıp bir şey. Milletin önünde ne söylediyseniz,
gelin deyin ki, biz yapamadık, şu sebeplerle yapamadık
deyin, ama bunu söylemedi demeyin.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- En az beş sefer ben açıkladım, beş sefer. Sen anlayamadın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bunu söylemedi demeyin.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Beş sefer ben açıkladım, anlayamadın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, değerli milletvekilleri, değerli milletvekilleri,
şimdi bakınız, son dönemdeki gelişmelere bakınız.
Biliyorsunuz
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Anlayamadın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
biliyorsunuz, denizlerde, deniz taşıtlarının
mazotları sizin döneminizde ucuz verilmeye başlandı,
doğru mu?
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Evet.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Doğru, ucuz veriliyor. Niye ucuz veriliyor? Oradakilere yardım
olsun. Hay hay. Peki, şimdi geldiğimiz noktada ne oldu? Sayın
Erdoğan'ın oğlu da şimdi ucuz mazot kullanacak.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bak hele,
bak bak bak!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Bak bak
bak!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Evet, ucuz mazot kullanacak. Ee, şimdi ben, 70 milyon adına soruyorum:
(AK Parti sıralarından "vah vah vah" sesleri) benim
çiftçim, benim köylüm, benim vatandaşım götürüp 2 milyon
400 bin liraya mazot alacak, Sayın Başbakanın oğlu
ucuz mazot alacak. Yok arkadaş böyle bir şey. Yok böyle bir
şey, yok böyle bir şey. [AK Parti sıralarından
"Bravo (!)" sesleri] Siz, demek ki ileriyi gören insanlar
olarak bunun zeminini hazırlamışsınız önceden.
Hazırlamışsınız. [AK Parti sıralarından
"Bravo (!)" sesleri, CHP sıralarından alkışlar]
Hazırlamışsınız. İleride, Sayın
Başbakanın oğlu denizle ilgili bir iş hayatına
atılacak
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Başbakanın
bir oğlu da güneşten yararlanıyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
ve ona da orada ucuz mazot vereceksiniz. 70 milyonun bu ucuz mazotta
hakkı var arkadaşlar, 70 milyonun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Aynı
yumurtada olduğu gibi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Öyle,
öyle bedavaya yok.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Pastörize
yumurtada olduğu gibi.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bedavaya
yok. 3 milyon dolara gemi alacak, devletin ucuz mazot imkânından
faydalanacak.
Sonra da Sayın Başbakan
diyor ki: "Aylık kazançlarıyla taksitlerini ödeyecek."
Yani öyle güzel para var ki, aylık kazançlarıyla aldıkları
geminin parasını ödeyeceklerini söylüyor, Sayın
Başbakan söyledi bunu. (AK Parti sıralarından gürültüler)
YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Bolu) -
Hür teşebbüse karşı mısın?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu, demin çok güzel söyledi.
Ben, daha önce de bu kürsüden söyledim, Sayın Menderes, Adnan
Menderes'in -Allah rahmet eylesin, makamı cennet olsun- oğlu
"ticaret yapmak istiyorum" diye geldiğinde "ne
alıp satacaksın" diyor. Diyor ki: "Üzüm alırım,
incir alırım, pamuk alır satarım." Şimdi,
Sayın Menderes diyor ki: "Ey oğlum, sen, üzüm, incir, pamuk
alıp satmazsın." "Ne yaparım?" "Sen, babanın
ismini alır satarsın" diyor. İşte, 1950 yılındaki
bir Başbakan; işte, 2007 yılı Türkiye'sindeki bir
Başbakan; kıyaslayın, kıyaslayın! (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) İşte, kıyaslayın,
kıyaslayın!
Bakınız, değerli milletvekilleri,
damadı da
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Grup önerisi aleyhinde mi konuşuyorsun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Biz, eşler, çocuklar üzerinden siyaset yapmıyoruz, ancak,
damadı da genel müdür oldu.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Yaptığın ne şu anda?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kimin
genel müdürü oldu? Çalıkların genel müdürü oldu. Çalıklar
ne yaptı? Samsun-Ceyhan petrol boru hattını ihalesiz aldı,
ihalesiz aldı! Bakanlar Kurulu kararıyla ihalesiz verildi.
Peki, şimdi, ben soruyorum: Yarın, devletin Çalık Grubuyla
herhangi bir ilişkisi olduğunda, ne diyecek Sayın
Başbakan damadına, ne söyleyecek? Yarın, elbette, birçok
ihtilaf çıkacak, birçok iş ilişkisi çıkacak, ne
olacak?
Değerli milletvekilleri,
biz, kimsenin ticaret yapmasını engellemiyoruz, ancak,
iktidarı yönetenlerin çok hassas olması gerektiğini
söylüyoruz, bizim söylediğimiz bu, bizim söylediğimiz
bu. Sayın Kılıçdaroğlu, geminin kimden alındığını
söyledi. Yani, öyle bir ilişkiler ağı var ki, öyle bir girift
ilişki var ki, yani, bu ilişkiler, milletvekili olarak bizleri
rahatsız ediyor. Yoksa, ticaretine herhangi bir sözümüz yok,
işine herhangi bir sözümüz yok, ama
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Neye sözünüz var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İşte, sözüm, ihalesiz ihale alanların, yarın devletle
karşı karşıya gelebileceğini söylüyoruz.
Şimdi, bakınız
RECEP KORAL (İstanbul) - Bakanlar
Kurulunun öyle bir yetkisi olduğunu biliyor musun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, bakınız
RECEP KORAL (İstanbul) - Öyle
bir yetkisi var mı Bakanlar Kurulunun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
TÜPRAŞ'ın 14,76'sını sattınız mı? Satıldı
mı arkadaşlar? Satıldı. Kime satıldı?
Ofer'e satıldı.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ofer'e
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ofer'e satıldı. Şimdi geliyorum
Ofer'e satıldı. Peki, Sayın
Başbakan Ofer'i tanımadığını söyledi,
"ben tanımıyorum Ofer'i" dedi, ama, Ofer'in mektubunun
ertesi gün bir gazetede yayınlanacağını öğrenince,
apar topar, gece Teke Tek programına çıktı.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Apar topar
mı çıkarılıyor Teke Tek programına?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Orada dedi ki "tanımıyorum." Bir sefer tanımış,
ama, sonra anlaşıldı ki, birden fazla görüşmüşler.
Şimdi ne oldu? 14,76'sının satışını Ankara
12. İdare Mahkemesi iptal etti, Danıştay 13. Dairesi
iptal etti 14,76'sının satışını. Geri alabiliyor
musunuz? Var mı bir milletvekili, çıkıp buraya
"Evet, biz 14,76'sı satılan, 14,76'sı mahkeme kararlarıyla
iptal edildi satış, biz bu 14,76'sını alabiliriz."
diyen bir milletvekili var mı aranızda? Gitti
RECEP KORAL (İstanbul) - Hukuku
bilmiyor musun?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Kimin parası!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Gitti! Hukuk değil Sevgili Kardeşim, hukuk değil.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Kimin parası!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Sen ihale yapmadın. Bak, ihale yapmadın, kamu yararı gözetmedin.
RECEP KORAL (İstanbul) - Hukuku
bilmiyor musun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Bir gece
RECEP KORAL (İstanbul) - Gazete
ilanları var
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evraklar
da yanımda. Bir günde satış izni verdiniz. Aracı kurum,
Özelleştirme İdaresine 28 Şubatta mektup, yazı
yazmış, aynı gün onay verilmiş, aynı gün satış
emri verilmiş. Bir günde! Kimsenin haberi yok. Kaça aldılar?
RECEP KORAL (İstanbul) - Yalan
söylüyorsun.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bu da mı yalan!
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Borsada
RECEP KORAL (İstanbul) - Gazete
ilanları
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Yok efendim. Yalan söylemeyin ya! Gazete ilanı yok.
RECEP KORAL (İstanbul) - Hadi
canım sen de!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yalan, yalan
Yüzünüz kızarmıyor mu söylerken!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Bir gece sattınız. İhaleye çıkarmadınız.
İhale yapılmadı. Bir gecede sattınız bunu.
Kimsenin haberi yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Danıştay da mı yalan söylüyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kaça
aldılar? 15,4
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Borsada satılmadı mı, borsada işlem görmedi mi?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi kaç? 30,5
Dolar cinsinden, aldıkları güne göre
2'ye katlamışlar. Var mı böyle güzel para başka yerde?
Var mı? 2'ye katlamışlar. Ne oldu? Bu TÜPRAŞ hepimizin
malıydı Sayın Milletvekili, hepimizin malıydı!
İhaleyle sat, itiraz etmem. Girsinler ihaleye, kim fazla veriyorsa
alsın. Ama, bir gece kimsenin haberi olmadan sattınız,
ihale değil.
RECEP KORAL (İstanbul) - Senin
borsadan haberin yok herhâlde.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Sevgili Kardeşim ben ne diyorum, sen ne diyorsun! Borsada satılmadı,
toptan satış yapıldı.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ayıp, ayıp
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Kimsenin haberi yok. Mahkeme kararı var; "kamu yararı
gözetilmemiş" diyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Anlamaz
o, anlamaz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kamu
yararı yok. "Rekabet olmamış" diyor, mahkeme
kararı var burada.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Okumamışlardır bile
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Siz mahkeme kararına rağmen hâlâ bunları söylüyorsunuz,
ben size ne söyleyeyim Sayın Milletvekilim! Ben size ne söyleyeyim!
Değerli milletvekilleri
ALİM TUNÇ (Uşak ) - Sen bir
şey söyleme!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, ben çok şey söylüyorum, ben çok şey söylüyorum da,
burada cevap istiyorum cevap!
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Bina okuyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Telekom,
bakınız, 6,5 milyar dolara sattınız, güzel. Kurumlar
vergisini niye satıştan önce indirmediniz? Niye ihaleden
önce kurumlar vergisi burada inmedi? Kaç milyon dolar kazandı
Oger? Şimdi de bir zam yaptılar, şehir içi konuşmaları
artırdılar. Ne kadar gelir elde ettiler biliyor musunuz
bundan? 880 milyon dolar. Sadece, şehir içi görüşmeleri artırmadan
dolayı Oger'in kârı 880 milyon dolar arttı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Toprak
açacak, toprak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, değerli milletvekilleri
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Masal
efendim
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, oradan Kütahya Milletvekili de, en sonunda o da dayanamadı,
şey yaptı. Sayın Milletvekilim, Sayın Alaettin Güven,
benim bu söylediklerime varsa bir şeyiniz, gel bu kürsüye, Kütahyalılar
da dinlesin
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) -
Sen masal anlatıyorsun. Güzel bir masal yazarı olabilirsin.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ya ne masalı!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Eğer sen TÜPRAŞ'ın 14,76'sının satışına
masal diyorsan, sen uzayda yaşıyorsun ya! Türkiye'de yaşamıyorsun,
uzayda yaşıyorsun! Mahkeme kararıyla sabit, mahkeme
kararı var ve ben belki bunu yirmi kez burada dile getirdim, itiraz
ediyordunuz. Fakir fukaranın, garip gurebanın hakkını
Oferlere, Ogerlere vermeyin, bizim itirazımız buna. Satın,
satmanıza itiraz etmiyoruz, ama, namuslu ve dürüst bir şekilde
satılsın, ihaleyle satılsın, şeffaf olsun diye
satışlar; bizim arzumuz budur. Yoksa, geçmiş dönemlerde
yapılan bu dev tesislere bir ilave yapmadığınız
gibi, bunların satışını da maalesef bir sürü
şaibeyle yapıyorsunuz, bir sürü şaibe söz konusu. Bakınız,
bütün yapılan ihalelerde ciddi manada problemler var. Ee, bunları,
gelin, burada söyleyin.
Bir milletvekili, Sayın Turhan
Çömez, geçenlerde burada bir rapor açıkladı, İskenderun'daki
pirinç yolsuzluğu. Gelin, biriniz deyin ki "Olmamıştır."
AK Parti sayın milletvekili söylüyor, ciddi bir şekilde bunu
kamuoyuyla paylaşıyor. Geliniz, bunların üzerine hep
beraber gidelim değerli milletvekilleri, hep beraber bunların
üzerine gidelim, bunlarda yapılan yanlışları birlikte
tespit edelim. Yoksa, biz, kimsenin eşiyle, kimsenin çocuğuyla,
damadıyla uğraşmıyoruz. Biz, fakir fukaranın,
garip gurebanın hakkını muhafaza etmeye çalışıyoruz.
Bizim bütün mücadelemiz, bizim bütün gayretimiz budur.
İSMAİL BİLEN (Manisa)
- Demagoji yapıyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu
duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin lehinde, İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu.
Sayın Kumkumoğlu, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek
isterim değerli arkadaşlar, iş biraz şakaya, gürültüye,
şamataya geliyor ama, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının
yapmış olduğu yolsuzluklarla veya edindiği mal
varlığıyla ilgili tartışmalar konusunda muhalefet
partisi milletvekili olarak da olsa konuşuyor olmaktan üzüntü
duyduğumu ifade etmek isterim konuşmama başlarken.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bir defa, iddialar
hakkında, mahkemelere gitmiş bir şey yok. Hatta, sizin
saçmalarınız ve iddialarınız!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben inanıyorum
ki, bizi dinleyen bütün yurttaşlarımızın ortak kanaatidir;
hiç kimse bu ülkede, mal varlığı şaibeli olduğu
söylenen, tartışılan, böyle bir iddia seslendirilebilen
mal varlığıyla ilgili olarak, bir başbakanın
olmasını istemez.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu ülkede
ALİM TUNÇ (Uşak) - Kendi Genel
Başkanınız açıklayamadı mal varlığını.
Açıklayamadı mal varlığını Genel Başkanınız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Evet, benim Genel Başkanımın iki tane çocuğu var.
Hiç benim Genel Başkanımın çocuklarıyla ilgili
olarak kamuoyunda bugüne kadar, sıradan bir vatandaş olmanın
ötesinde, kendi eğitiminin kendisine sağladığı
imkânlarla yaptığı çalışmaların dışında
-2 tane çocuğu var- bunlarla ilgili hiçbir şey duyanınız,
bir şey işiteniniz var mı?
Değerli arkadaşlarım,
bakın, şimdi sorun şu.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Lojmanda oturmadı mı?
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Lojmanla gemi aynı şey mi be! Terbiyesiz adam!
FARUK ÇELİK (Bursa) - Ne demek!
Gemiyle ne ilgisi var ya! Ayıp oluyor! Lütfen
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Evet Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, sorun şu: Yolsuzluklar,
iktidarınız döneminde yaşamın bütün alanlarını
kuşatmıştır. Belediyeler, özel idareler, bakanlıklarınız,
yakınlar, akrabalar, eş, dost, milletvekilliğinden güya
göstermelik olarak ayırdıklarınız, herkes bu pastanın
bir tarafından bir şekilde tutmuş, herkes bu pastanın
bir tarafından tutmuş.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Sizin dönemle karıştırıyorsunuz herhâlde.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Şehirler yolsuzluk isimleriyle anılır olmuş. Ha
kasasından çekler çıkan ilin belediyesi, ha falan isimle
anılan belediye
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Yuvacık Barajı ne oldu?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, ben bir
milletvekili olarak, bu Meclise, soru önergeleri biçiminde, gerek
burada gerek komisyonlarda, doğrudan ilgili bakanların
bulunduğu ortamlarda, en rahat konuşmaların yapılabileceği
yerlerden, benim bir milletvekili olarak, bir olumsuzluğu, bir
yolsuzluğu kamuoyunun veya ilgililerin gündemine taşımaya
kadar ne lazımsa yaptığım dört ayrı örnekte,
bu konuyla ilgili kanaatlerimi sizinle paylaşmak isteyeceğim.
Değerli arkadaşlarım,
Tekele on tane eski makine getirildi, yasalara rağmen. Bunun
doğru olmadığını söyledik, 10 misli fiyatla
getirildi. Buradan, yasalara aykırı olarak, 10 misli fiyatla
getirilmiş olan makineler, kanunda değişiklik yapılmaya
çalışılarak yasallaştırılmaya çalışıldı.
Kanun komisyonlardan geçirildi. Şuradan, AKP'li milletvekillerinin
bir kısmının bile cesaret edememesi nedeniyle geri döndü
ve bu makineler geriye iade edildi. Ama, aynı makinelerden üç
tanesi Kuzey Kıbrıs Tekele alınabildiği için, bütün
bu makinelerin maliyeti, o Kuzey Kıbrıs Tekele satılan
üç makineden çıkarıldı.
Kurtköy toplu konut bölgesinde 43
dönümlük bir arazi. Planlarında, imar durumunda, imar durumunu
izah eden noktada, yönetim alanı olarak ihaleye çıkarıldı.
Tabii, imar durumunda "yönetim alanı" diye yazan bir yere
kimse talep açmayacağı için, ihalelerde talebi açanı
olmadığından, uzunca bir süre bu ihale yapılamadı.
Sonuçta, birisi geldi, imar durumunda "yönetim alanı"
yazan, yani, belediye binası, hastane, sağlık ocağı,
okul, zabıta binası yapılması gereken bir yer,
imar durumunda en küçük bir değişiklik yapılmadan, satıldı
3 trilyon liraya. Bununla ilgili bütün kurumları -başta
Maliye Bakanlığı olmak üzere- uyardım, soru önergesi
verdim, hiçbir doğru yanıt alamadım. Benim sorduğum
sorularla hiç alakası olmayan cevaplar verdiler, ama orayı
satın alanlar çok kısa bir süre sonucunda oranın imar durumunu
ticaret altı konuta çevirerek, oranın rantını,
değerini yirmi misli üzerine çıkardılar.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Satan kim?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Millî Emlak efendim.
Hızlı trenin Eskişehir-Köseköy
etabıyla ilgili olarak 430 milyon euroluk teklif varken, 535 milyon
euro teklif veren firmaya verildi. Bununla ilgili soru önergeleri
verdik. Böyle bir şey nasıl olabilir? 400 milyon euroluk bir
işte, burada, Türkiye'nin en büyük iş adamlarından biri
var. 400 milyon euroluk bir işte 100 milyon euroluk fark sadece
kredi şartlarının farklılığından ortaya
çıkabilir mi diye kıyametleri kopardık, ilgili bakanlıkta
bu konularla ilgili defalarca görüşme yaptık, soru önergeleri
verdik. "Hayır" dediler, ihaleyle ilgili en küçük bir
değişiklik yapmadılar, ihale firmaya verildi. Sonra
mahkeme bu ihaleyi iptal etti.
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul'un göbeğine hiçbir yasal dayanağı olmadan,
planlarda hiçbir şekilde böyle bir şey yokken, bir koca Ro-Ro
limanı yapıldı, yolları apartmanların arasından
viyadüklerle beş katlı binaların üzerinden geçecek
biçimde oralara yollar yapıldı. Böyle bir liman olmaz dedik.
Sayın Başbakanın buraya açılışa geleceğini
duyup Sayın Başbakana özel mektup yazdım, "Sayın
Başbakanım, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına
hiçbir yasal dayanağı olmadan İstanbul'un göbeğine
yapılmış böyle bir tesisin açılışına
gelmek yakışmaz, lütfen bunun açılışına
gelmeyin." diye özel mektup gönderdim,
Sayın Başbakan geldi, oranın açılışını
yaptı.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ben bir milletvekiliyim.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Neresi? Neresi?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Siz, şu Mecliste, bugüne kadar basına yansımış
bunca yolsuzluk, milletvekilleri tarafından taşınmış
bunca yolsuzluk, mahkeme kararlarıyla oluşmuş bunca
yolsuzluktan bir tanesiyle ilgili araştırma gereği,
ihtiyacı duydunuz mu? Böyle bir şey olur mu değerli arkadaşlarım?
Şimdi, ben size soruyorum:
Rüşvet ne için, nereden alınır? Rüşvet ne için
alınır değerli arkadaşlar?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Vallahi
bilmiyorum.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Siz iyi bilirsiniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Evet, hiç bilemezsiniz tabii; biz biliriz, siz bilemezsiniz! Onun
için herhâlde bu işler yapılıyor.
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul'un göbeğinde hiçbir yasal dayanağı olmadan,
ÇED raporu yok, planlaması yok, Büyükşehirde yok, Denizcilik
İşletmeciliğinde yok, hiçbir yerde yok.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Neresi?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Kaldı ki, o kişilerin o yerde bir metre kare yeri de yok,
arsası da yok. Birinden yer alıyorlar, öbürüne avanta verip
ondan kiraladığı yeri alıyorlar, bir tarafları
işgal ederek dolgu yapıyorlar vesaire
Böyle başlayan
ve hiçbir yasal dayanağı olmayan bir Ro-Ro limanı
İstanbul'un göbeğine nasıl kurulur?
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Hangi semtte? Nerede? Nerede?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Yuvacık Barajı!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, şimdi,
siz, eğer bu laf atmalarla filan
Hâlâ neyle ilgilisiniz, bakın.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Neresi? Neresi?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Hâlâ neyle ilgilisiniz, hâla neyle ilgilisiniz. Yani, buradaki
konuşmacının insicamını bozabilir miyim,
şu söylediklerini kamuoyunun dikkatinden uzaklaştırabilecek
bir şey yapabilir miyim
O zaman sen de bu işlerin ortağısın
değerli arkadaşım. Sen de bu işlerin ortağısın
demek, evet. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Yok
Neresi?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Çık buraya cevap ver. Sen de bu işlerin ortağısın.
Bir şeye destek olmak o işin ortağı olmaktan farklı
bir şey değildir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Görmezliğe
gelmek de ortak olmak demektir.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Yani, eğer sen, şu konuşulanların konuşulanların
konuşulmasını engellemeye çalışıyorsan,
senin de zihniyetin, işte, bu tür şeylerin yapılmasının
gayet makul, daha gayet masum, gayet mantıklı olduğu
yönündedir. Yoksa, azıcık utanır, sıkılır,
"Ya, bir şey söylüyor, bu koca milletvekili
" Bak, gerekli
olan
Bunların her birisi dosya, hangisiyle ilgili çamur
atıyorsam, çıksın, ilgilisi burada söylesin. Bunların
her birisi, bak, her birisi ayrı bir dosya.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sizde durmasın,
mahkemeye verin.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Sayın Milletvekili, bunların her birisinde sadece bir
milletvekili olarak, burada 153 milletvekili var, sadece bir milletvekili
olarak benim bu Parlamentonun gündemine taşıdığım,
benim bölgemle ilgili, ilgili olduğum, ilgilendiğim, gereğini
yaptığım, gerektiğinde bir milletvekili olarak
Başbakana "Sayın Başbakanım, yakışık
almaz, böyle bir tesisin açılışına Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının gitmesi, katılması ve bu
açılışı yapması doğru değildir."
diyecek kadar da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kumkumoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - İstanbul'un
göbeği neresi, onu söyler misiniz?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
-
milletvekili sorumluluğunu sadece bir muhalefet partisi
milletvekili olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir milletvekili,
bütün yurttaşların bir milletvekili olarak; Başbakanı
da, sadece AKP'nin Başbakanı değil, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin Başbakanı olarak değerlendiren bir anlayışla
sakınmaya, korumaya çalışmışım. Ama,
siz, değil yolsuzlukların üzerine gitmek, her türlü yolsuzluğun
yapıldığı bir tesisi Başbakan düzeyinde açmakta
bile beis görmüyorsunuz.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Nerede bu, Kumkumoğlu?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Tabii, ondan sonra bunlar gündeme getirilince de, oralardan, buralardan
laf atarak bu işleri kapatmaya çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Yerini söyle, öğrenelim.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Nerede?
Tam yerini söyle de öğrenelim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Pendik'te efendim, Pendik'te.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Sayın Başbakan, ilk mal varlığını
Sayın
Başbakanın mal varlığı tartışmaları
yeni değildir. Sayın Başbakan, ilk mal varlığı
kaynaklarını açıklamaya çalışırken
"oğlumun sünnetinden kaldı, ondan borç aldım"
diye açıklamıştı. Dolayısıyla, bugünkü
mal varlıklarıyla, bugünkü konuşulan rakamlara bakıldığında,
kamuoyunun gündemine taşınan rakamlara bakıldığında,
Sayın Başbakan, oğlunun sünnetinden sonra üç dört tane
daha düğün yaptı, dolayısıyla epeyi varlık birikmiştir
oralarda.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Gemiyi nereden aldı?
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Onurlu bir milletvekilinin
üslubuna bakın, üslubuna! Yazıklar olsun sana!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Ama değerli arkadaşlarım, eğer, bir ülkede,
Başbakanın oğlu, Ulaştırma Bakanının
oğlu, Maliye Bakanının oğlu, herkesin dikkatini
çekebilecek bir biçimde, basının, kamuoyunun, muhalefet
partisinin, hatta iktidar partisi milletvekillerinin
Maliye Bakanıyla
ilgili gensoru önergesiyle ilgili burada konuşurken ben, iktidar
partisine mensup milletvekillerinin, bir milletvekilinin,
"artık, bu Bakanı bu partinin taşıması
mümkün değildir" diye Bakanla ilgili sitemlerini buradan
sizlerle paylaşmıştım. İktidar partisi milletvekillerinin
bile, artık, taşıyamayacağını ifade ettikleri
bakanların, kendilerinin, ailelerinin içerisine sürüklendiği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
lütfen, son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Bu ortamla ilgili olarak,
eğer, iktidar partisi milletvekillerinden en küçük bir ses
çıkmıyorsa, ben, hepinizin vicdanının köreldiği
gibi, daha doğrusu, hepinizin vicdanını gelecek beklentisinin
körelttiği gibi bir kanaati haklı olarak seslendirmek durumundayım
değerli arkadaşlarım.
RECEP KORAL (İstanbul) - Utanmıyor
musun onu söylemeye!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Ya bu soruların cevabı verilecek
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Belgen var mı, belgen?
RECEP KORAL (İstanbul) - Utanmıyor
musun bunu söylemeye!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- O zaman, çıkıp, bu soruların cevabını kim
vermesi gerekiyorsa, onu buraya çağıracaksınız,
gelecek, bu soruların cevabını verecek. Ben de,
çıkıp, bütün AKP milletvekillerinden, şu kürsüde, Türk
milletinin önünde özür dileyeceğim ya da muhalefet partisinin,
basının, milletvekillerinin Türkiye'nin gündemine taşıdığı
yolsuzlukların, olumsuzlukların, rüşvetin, mahkeme
kararlarının hepsinin yok sayılması halinde, iktidar
partisi milletvekillerinin hiçbir şey olmamış gibi
davranmalarını bizim başka bir şekilde, başka
bir yaklaşımla, başka bir anlayışla yorumlamamızı
bizden beklemeye hakları hiçbir şekilde yoktur diye düşünüyorum.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Belgen var mı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Esas olan şey de, bize karşı kendinizi korumak değil,
Türk milletinin vicdanında kendinizi aklamaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
üç küsur dakikanız geçti, lütfen, teşekkür ediniz Genel Kurula.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Sayın Başkanım, son cümlemi söylüyorum.
İktidarınız, her anlamda
tam bir çarpıklık içerisindedir. Yani, sadece bu konu sizin
için önemli değil. Bu kürsüden defalarca söyledim, cumhuriyete
karşı olduğunu açıkça ifade eden bir kişiyi
hâlâ Başbakanlık Müsteşarı diye tutuyorsunuz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ya, sen hastasın!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Hâlâ tutuyorsunuz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sen hastasın
be!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
lütfen
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın
Başkan, herkese hakaret etmeye hakkı var mı?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Başbakanı "Bu adamı süpürmeyin, kullanın."
diyen danışmanı, hâlâ
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sen kimsin be!
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
teşekkür ederim. Lütfen
Buyurun.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Daha otuz saniye vardı.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Sayın Başkan, son cümlem.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
bakınız, ben son cümleniz
için fırsat verdim. Bakınız, dört dakikanız
doldu. Ama, bu defa, Başbakanlık Müsteşarından bahsediyorsunuz.
Lütfen
İstirham ediyorum
Teşekkür cümlenizi alayım.
Lütfen
Buyurun. Sadece teşekkür cümlenizi
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Evet.
Sayın Başkanım
FARUK ÇELİK (Bursa) - Kumkumoğlu,
bak, muhalefette küçülüyorsunuz, muhalefette; kendinize bakın.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Bu iktidar, kurumuna sahte belge götüren kişiyi, örtülü ödeneğin
başında tutmaya devam ediyor.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bırak,
bırak
Sen boyundan büyük laflar ediyorsun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Dolayısıyla, böyle bir iktidarın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
teşekkür ederim. Lütfen
Lütfen
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla)
- Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
teşekkür ediyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Buyurun, size vereyim.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Haydi oradan!
(CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
Sayın Kafkas, Sayın Kumkumoğlu,
lütfen
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Niye kızıyorsun ki, çık kürsüye konuş.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen
(CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Konuşuruz,
her şeyi konuşuruz.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Ama sakin ol.
BAŞKAN - Sayın Semerci,
lütfen
Arkadaşlar, lütfen
MUHARREM İNCE (Yalova) - O zaten
biliyor, belgeyi niye veriyorsun ki?
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ne biliyorsanız
söyleyin, ispatlayın.
BAŞKAN - Sayın Kafkas, lütfen
Arkadaşlar, lütfen, sükûneti sağlayalım. (CHP ve AK Parti
sıralarından gürültüler)
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin
aleyhinde İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.
Sayın Bayraktar, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Söyleyeceğini
söyle.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Siz de susun
bakalım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bayraktar.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin Grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, üzülerek sözlerime şöyle
başlamak istiyorum: 73 milyonuyla kardeş olarak birbirimizin
lehine çalışmalar yapmak istediğimiz bu dönemde
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)
- Hep sizin lehinize!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
bugüne
kadar ülkemiz neyi kaybettiyse, başta Parlamentoda, kendi iç
dinamiklerimiz arasındaki insicam, siyaset kurumunun
yıpranmasına yönelik faaliyetlere adım atmış
olan, katkı sağlamış olan insanların geçmiş
dönemdeki muhalefet ve iktidar anlayışının, maalesef,
Türkiye'de geçmiş yıllardan bu yana özlenen devlet ve millet
kaynaşmasına âdeta gölge düşürmüştür.
ATİLA EMEK (Antalya) - Yolsuzlukla
mı kaynaşacağız?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Devlet
milletine, millet devletine inanamamıştır. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Çorbada mı kaynaşacağız?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Müsaade
edin, lütfen
Bakın, siz burada bizi dahi
dinleme lütfunda bulunmuyorsunuz. Ben sonuna kadar sizi dinledim,
lütfen, siz de dinleyiniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hiç dinlemediniz.
ATİLA EMEK (Antalya) - Yolsuzluk
dosyaları yukarıda!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Siyaset
kurumunu yıpratan kesim, başta muhalefet partisi, önce
kendisini yıpratıyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Hırsızlıkları görmeyeceğiz, yolsuzlukları
görmeyeceğiz!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
Yıllar önce uygulanan politikaların aynısını
uyguladığınız zaman, işte, geçmiş dönemde
-Sayın Doğru Yol Partili arkadaşımın anlattığı
gibi, birçok şeyler söyledi ama- Doğru Yol Partisinin o döneminde,
sosyal güvenlik kurumlarının 100 katrilyon açık vermesine
vesile olan imzayı attıkları dönemde "Takılın
peşime, benim peşime gelin, beş yüz günde çifte anahtar
vereceğiz." diyerek, halkı belli noktalarda ikna etmiş
olan siyasi iktidar, bir müddet sonra, taahhütlerinin ve sosyal güvenlikle
ilgili açtığı kapıların bataklığına
battı ve barajı dahi aşamadı.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Siz dokunulmazlıkları
kaldırsaydınız.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Haydi, kaldıralım dokunulmazlıkları.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Laf kalabalığı
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Daha
sonra, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkemize hizmet verdiğini
iddia eden diğer siyasi partilerimiz, şu anda muhalefet
partisi dahil, 1980 yılından sonra yeni oluşan tablolarda,
maalesef, açmış oldukları yarayı tedavi edemedikleri
için, millet, siyaset kurumuna güvenememiş, inanamamış
ve siyasilerin tümü şu rozetleri dahi takamayarak piyasaya
çıkamamış olmuşlardı.
ATİLA EMEK (Antalya) - Aynı
konumdasınız.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Bu istikrarsızlık,
bu güvensizlik Türkiye'de hem ekonomiye hem siyasi itibara hem istikrara
hem uluslararası ilişkilere gölge düşürdüğü için
maalesef, 2000 yılında kurulan yeni bir siyasi partiyi tek
başına iktidar yapmış ve bu iktidar yapılan
siyasi partinin lideri -1970'li
yıllardan bu yana bütün ticari ve siyasi sicilleri ortada-
ne için suçlandı? Şiir okudu diye suçlandı.
ATİLA EMEK (Antalya) - Dokunulmazlık
dosyaları yukarıda, dokunulmazlık dosyaları!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Niçin
suçlandı? "İstanbul'da başarılı Belediye
Başkanlığı yaptı, gelecekte Türkiye'nin başına
başbakan olabilir, belki de cumhurbaşkanı -acaba- olabilir,
onun için, önünü nasıl keseceğiz?" diyerek, bakın,
dosyaları o gün de çıkardılar.
ATİLA EMEK (Antalya) - Dosyalar
yukarıda!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Cumhuriyet
savcıları o gün de vardı. Bu kadar, dosyaları
çıkardılar.
ATİLA EMEK (Antalya) - Dokunulmazlık
dosyalarınız yukarıda!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Komisyonda
dosyalar!
ATİLA EMEK (Antalya) - Dosyalar
yukarıda!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - O dosyalarla,
bir tanesinden tutuklayamadılar
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dokunulmazlığı
var ya!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
sadece,
312'ye muhalefetten, şiir okuduğu için yargılayabildiler.
ATİLA EMEK (Antalya) - Dokunulmazlık
dosyalarınız yukarıda!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Ama,
şiir okuduğundan
(CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) - Dosyalar
yukarıda!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Haydi, kaldıralım dokunulmazlıkları!
CANAN ARITMAN (İzmir) - Yüreğiniz
yetiyorsa kaldıralım dokunulmazlıkları!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Laf kalabalığı!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Müsaade
edin
Müsaade edin lütfen
şiir okumasından dolayı
Pınarhisar Cezaevi'ne gönderdiler, ama, halkın gönlünden
onu koparamadılar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) - Siz ancak
şiir okuyorsunuz!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Bu siyasetlerle
de, aslında, Başbakanımızı ve iktidar partisini
yıpratmaya yönelik tavır ve tutumlarınız, ancak,
sizin, kendinizi yıpratır durumda olduğunuzu gösteriyor.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, iddiaya bir bakın.
Arkadaşlarımızın 2004 yılında önergeyle
gündeme getirmiş oldukları Sayın Başbakanımızın
yeni bir şirket kurup kurmadığıyla ilgili
araştırma önergesinin zamanı geçti, aradan, değişik
ortamlar, bugünlere geliniverdi ve söz alan arkadaşlarımızın
tamamı, bu önergenin üzerinden, başka şeylerle konuşmaya
başladılar.
Yani, hangi biriniz Türkiye'de deniz
ticaretinin artırılmasına yönelik teşviklere
karşısınız, soruyorum size? Bakın, sizler ve
bizler demiyor muyduk, üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde
ATİLA EMEK (Antalya) - Başbakanın
oğlunun şirketlerinin cevabını ver!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Müsaade
edin
Üç tarafı denizle çevrili
olan ülkemizde, maalesef, deniz ulaşımı yüzde 2'lerde,
demir yolu ulaşımı yüzde 2 ve 4'lerde, kara yolu ulaşımı
ise yüzde 96'larda. O hâlde, deniz ulaşımına mutlaka
teşviklerin getirilmesini hepimiz öneriyorduk.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Başbakanın oğluna da mı?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Deniz
Ticaret Odası da bu işe
ATİLA EMEK (Antalya) - Başbakanın
oğluna da mı?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Bakın,
yarın uçaklar da satın alacak olanlar olabilir. Anayasa'nın
82'nci maddesinde, milletvekillerinin ne yapıp yapamayacağı
açık ve net ifade ediliyor.
Arkadaşlar, bindiğiniz
dalı kesmeyiniz, meşru ölçülerde ticaret yapanları
teşvik ediniz.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Siyasi
ahlak
Başbakanın oğluyla yapamaz bu işi!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Aksi
takdirde, gayrimeşru mu ticaret yapsınlar, rüşvet mi
alsınlar, komisyon mu alsınlar? (CHP sıralarından
gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Gemi
alsınlar!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
İşte, biz, geçmiş dönemlerde İLKSAN yolsuzluğunu
unutmadık, İSKİ yolsuzluğunu unutmadık, banka
hortumlamalarını unutmadık, Türkiye'nin itibarını
zaafa düşürenleri unutmadık, bu millet de unutmamıştır.
Gündeme getirmiş olduğunuz
konuların tamamına baktığınız zaman,
gerçekle alakalı olmadığını göreceksiniz.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Yapılan
kaçakçılığı unutmayın, akaryakıt kaçaklığını
unutmayın!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Bir
insanın başarılı olabilmesi için, öğrencilik
hayatına bakılır, sosyal hayatına bakılır,
ticaret hayatına bakılır, siyaset hayatına bakılır.
1970'li yıllardan beri Sayın Başbakanımı çok
iyi tanıyorum ve çok iyi biliyorum. Bakın, "İstanbul'un
göbeğinde Ro-Ro" dedi. Sayın Milletvekilimiz, İstanbul'un
göbeği neresidir?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - İstanbul'un merkezini biliyor musun?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Sirkeci'dir,
Üsküdar'dır, Beyoğlu'dur, Kadıköy'dür. "Efendim, Beyoğlu'nda
deniz yok ki" dediler. Bakın, Beyoğlu'nda deniz olup olmadığını
dahi tereddütle karşılayanlar var.
HARUN AKIN (Zonguldak) - Sen yolsuzluğa
bak!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - O halde,
Beyoğlu'nun doğusunda İstanbul Boğazı, güneyinde
Marmara ve güneybatısında da Haliç var. İstanbul'un
merkezi orası olmasına rağmen, bakın, Tuzla ve Pendik'te
kurulan Ro-Ro iskelesi İstanbul'un göbeğinde değil,
İstanbul'un körfez noktasındaki en doğu noktasıdır.
(CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir) - Tarihi,
coğrafyayı bırak.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, niçin hazmedemiyorsunuz? Bakın, ben sonuna
kadar dinledim, bir tane dahi sataşma yapmadım. Lütfen, konuşan
arkadaşımızı saygıyla dinleyiniz. Etik kurallardan
bahsediyorsunuz. Etik kurallarda
Önce burada konuşan arkadaşımızı
sabırla ve samimiyetle izlemek ve sonucunu ona göre değerlendirmek
lazım.
Bakın, Sayın Başbakanımız,
okul, öğrenci yıllarında hem başarılı idi
hem sosyal etkinliklerde de başarılı idi, sporda da başarılı
idi. O dönemlerde gıda üretim şirketinin en üst düzey danışmanı
idi. Daha sonra İstanbul'da gıda üretimi yapan bir büyük sektörün
üst düzey yöneticisi idi. Daha sonra oradaki başarıları
sonucu, gıdayla ilgili, dağıtım ve ticaret ile ilgili,
meşgul olduğu o dönemlerde yine başarılı
idi.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Yapma ya!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Ama,
arkasından insanlara hizmet etme sanatının siyasetle
mümkün olacağını gören Sayın Genel Başkanımız
önce milletvekili olmayı denedi, nasip olmadı. 1991
yılında milletvekili olamadı. Bakın, o zaman üzüldük.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Hâkime
diyor ki, "Çocuğumun düğününde takılan takılardan
geliyor." Öyle diyor
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yolsuzlukları anlat.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Hikâye okuma.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Bakın, bir şey söyleyeceğim,
lütfen sabredin, bir şey söyleyeceğim, sabredin. 1991'de milletvekili
olamadı, ama meğer İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olması gerekiyordu. İşte, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zaman çöp
dağlarından geçilmeyen, hava kirliliğinden geçilmeyen,
susuzluktan geçilmeyen İstanbul'da vermiş olduğu hizmet
sonucu halkımız dedi ki: "Böyle insanların elli
yıl başımızın tacı olacağı bilinciyle,
biz bağrımıza basarız."
ATİLA EMEK (Antalya) - Yaşanmayan
İstanbul'u yarattınız. İstanbul'da yaşanmıyor
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -Ve halkımız
da bağrına basarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
yaptı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Türkiye'ye sağlamış
olduğu istikrar ve güven sonucu, uluslararası platformda
da, ulusal nitelikte de Türkiye'nin nereden nereye geldiğini
bütün kurumlar söylüyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Hikâye onlar!..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hikâye anlatma!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
Dış ve iç dünyanın her kesimi söylüyor. Siyaset dünyası
söylüyor, basın dünyası söylüyor, ticaret dünyası söylüyor.
Ha, bu arada ticaretle ilgili tartışmalardan
rahatsız oldular ve 2004 yılının sonunda müracaatını
yaparak, Şubat 2005'ten itibaren, ortak olduğu şirketin
bütün hisselerini de devretmiştir, ondan sonra hiçbir şirket
de kurmamıştır. Herhangi bir şirkete de ortaklığı
yoktur. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Oğlu!.. Oğlu!..
CANAN ARITMAN (İzmir) - Çünkü,
hesap verecek!..
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Hâlâ
aynı şekilde, bir şirket kurmuş mudur kurmamış
mıdır diyerek, böyle, o günü karalamaya çalışıyorsunuz.
O günü bu noktalara getirmeye çalışıyorsunuz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yüce Divanda avukatlığını yaparsın!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Önergelerle
konuşulanlar arasında bağ olmadığını,
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça,
yeni gündemde farklı bir şekilde, acaba, at çamuru tutmazsa
izi kalır diyerek düşünürseniz, bakın, sizi şu
şekilde, hepimizi, kendim dâhil olmak üzere uyarmak istiyorum
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sen kendini uyar, bizim ihtiyacımız yok! Biz dürüstüz, bizi
katma, sen kendi çamuruna bak, bize bakma! Kendinizle yan yana getirme bizi!..
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Herkesin
bir hesabı olur. Sizin de bir hesabınız olur, bizim de
bir hesabımız olur; doğrudur. Halkımızın
da bir hesabı var; ama, bilesiniz ki, sizin hesabınızın
da, bizim hesabımızın da, halkımızın hesabının
da en ötesinde bu güzel hesapları bilen Allah'ın hesabı
hepsinden daha önemlidir. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından "Ooo" sesleri, gürültüler)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Nasıl
çıkacaksın huzura!.. Hangi yüzle çıkacaksın huzura!
Hesabı nasıl vereceksin öbür dünyada, onu düşün!..
ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz veririz
de, siz nasıl vereceksiniz, onu bilemiyorum ben!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Yeri
ve zamanı gelince halkımız bu hesabı milletimize
ve size, hepimize vermiş olacaktır. (CHP sıralarından
gürültüler)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Allah'ın
yanına nasıl varacaksın, onu düşün!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Saygıdeğer
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım
başta olmak üzere, Mecliste sürekli önerge vermek suretiyle,
Sayın Başbakanımız başta olmak üzere, siyaset
kurumumuzu yeniden gölgelendirmeye, bulandırmaya çalışıyorlar.
Bakınız, bilesiniz ki, milletimiz açık, net bir şekilde
olayları takip ediyor. İLKSAN yolsuzluğunu unutmadık
dedim, banka hortumlamalarını unutmadık dedim, 70 sente
muhtaç olan insanlarımız, bakın, 2001 yılında
1 milyar dolardan dolayı krizlere girdi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onlar gitti, siz de gideceksiniz!..
BAŞKAN - Sayın Bayraktar,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Yuvacık
Barajı'nın 217 milyon dolara bitirilmesi programlanmışken,
890 milyon dolara, arkasından da devlet güvencesiyle, satılamayacak
suyun garantisi verilmek kaydıyla ayda 20 milyon dolar ödeyerek
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Utanma, sıkılma!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
2014 yılına kadar 4,5 milyar
dolar ödemek zorunda kalan bizler, aslında geçmiş dönemdeki
bütün bu olumsuzlukları ödeyerek tamamlayan bir anlayışız.
İşte, nema ödemelerinden tutun, bütün yolsuzluklarla ilgili
geçmiş dosyaları kapatarak, onlarla ilgili hesapları
sorarak
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kapatma, aç, aç!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Beyefendi kaldırın dokunulmazlıkları!
ATİLA EMEK (Antalya) - O sizin
dosyalarınız, o yolsuzluk dosyaları Mecliste!
Ayıp!..
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Ayıp, ayıp!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
ve
yeri ve zamanı geldiği zaman suçüstü yakalananların
hesabı sorularak, ama kılıfını hazırlayanların
zaman aşımından ilerleyen geçmiş dönemdeki işleri
bilmeyerek, yeni sayfalarla adım attığımızı
bilesiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
Son sözümü söylüyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, Türkiye, şu anda sadece İstanbul
başta olmak üzere, ülkemizin ekonomik girdisi ve ekonomik potansiyelinin
artması dolayısıyla, yerli iş adamlarımız
ve yabancı iş adamları, globalleşen dünyada uluslararası
iş birliğinin ve refahın artabilmesi için
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Avut kendini sen! Borç ne kadar, borç?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) -
karşılıklı menfaate
dayalı bir sürü iş birliği yapma, yatırım yapma,
istihdam oluşturma, millî geliri artırma hususunda
atılan adımlar ve Türkiye'deki parasal değerlerin boyutlarını
tek tek sıralayacak değilim. Bunu, kim, nasıl sağladı?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sırala, sırala!
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Aç, millet
aç! Borcunu ödeyemiyor millet! Elektrikleri kesik!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Siyasi
istikrar sağladı, Sayın Başbakanımızın
önderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti'nin 59'uncu Hükûmeti
sağladı. Bundan sonra da aynı istikrarla, aynı güvenle
gideceğimiz kanaatiyle, ben, olayı gündeme getiren arkadaşlarımızı,
sayın milletvekili arkadaşlarımıza ve halkımıza
havale ediyor, takdir yüce Meclisimizin ve halkımızındır
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.24
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.37
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84'üncü Birleşimi'nin İkinci
Oturumu'nu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
2.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Sayı: 88 04/04/2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 04.04.2007
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi
parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Faruk
Çelik
Bursa
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Genel Diğer İşler Kısmının;
393. sırasında yer alan 1339 Sıra Sayılı, 442.
sırasında yer alan 1375 Sıra Sayılı, 377.
sırasında yer alan 1319 Sıra Sayılı, 339.
sırasında yer alan 1207 Sıra Sayılı, 14. sırasında
yer alan 1225 Sıra Sayılı, 427. sırasında yer
alan 1357 Sıra Sayılı, 445. sırasında yer alan
1378 Sıra Sayılı, 451. sırasında yer alan 1384
Sıra Sayılı, 423. sırasında yer alan 1351
Sıra Sayılı, 378. sırasında yer alan 1320
Sıra Sayılı, 437. sırasında yer alan 1369
Sıra Sayılı, 438. sırasında yer alan 1370
Sıra Sayılı, 24. sırasında yer alan 1037 Sıra
Sayılı, 23. sırasında yer alan 945 Sıra Sayılı,
383. sırasında yer alan 1327 Sıra Sayılı, 384.
sırasında yer alan 1328 Sıra Sayılı, 385.
sırasında yer alan 1329 Sıra Sayılı, 390.
sırasında yer alan 1334 Sıra Sayılı, 392.
sırasında yer alan 1336 Sıra Sayılı, 391.
sırasında yer alan 1335 Sıra Sayılı ve 449.
sırasında yer alan 1382 sıra Sayılı Kanun Tasarı
ve Tekliflerinin sırasıyla Gündemin; 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11,
12, 13, 14, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30 ve 31 inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun 4 Nisan 2007 Çarşamba
günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesi, 10
ve 11 Nisan 2007 Salı ve Çarşamba günkü Birleşimlerinde
sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi;
10 Nisan 2007 Salı günkü Birleşiminde kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi; Çalışma Saatlerinin
ise; 10 Nisan 2007 Salı günü 15.00-20.00, 11 ve 12 Nisan 2007 Çarşamba
ve Perşembe günleri ise 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesi;
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin lehinde, Sivas
Milletvekili Selami Uzun.
Sayın Uzun, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SELAMİ UZUN (Sivas) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK Partinin Grup önerisi üzerine lehte söz almış
bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce Cumhuriyet Halk Partisinin Grup önerisi
şöyle başlamaktaydı: "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk kez." Ben de, konuşmama, "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk kez"lerle başlamak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nde, tarihinde
ilk kez, bir hükûmet beşinci yılında görev yapmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa, bir Başbakan beşinci yılında görevine
başarıyla devam etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde,
otuz-kırk yıldır ilk defa, enflasyon yüzde 10'ların
altında seyretmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa, dövizde, Türk parasında istikrar olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa, paradan altı sıfır atılmış, paraya
çekidüzen verilmiş, saygınlık kazandırılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa, bir aylık ihracat 8 milyar doları aşarak rekor
kırılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa, toplam ihracat yıllık 90 milyar doları
aşarak rekorlara imza atmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa, gayrisafi millî hasıla 400 milyar doları aşarak
dünyanın sayılı ekonomileri arasına girmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa,
kişi başına millî gelir 5.500 doların üzerine
çıkmıştır.
Hatta Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa, beş yıllık bir Hükûmet döneminde elektriğe
hiç zam yapılmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti döneminde
ilk defa, bir dönemde 85 bin derslik yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa,
hastalar, istedikleri hastaneye gidebilmektedirler, özel hastanelere
gidebilmektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa,
SSK'lılar, eczanelerden insan gibi ilaçlarını alabilmektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa,
köylere gerçek değeri verilerek, içme suyu, asfalt gibi problemleri
tarihe karışmaktadır. Köylü, Ankara'ya taşınmaktan
kurtulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa,
100-200 YTL'ye ev sahibi olabilme imkânına insanlarımız
kavuşmuşlardır.
Kıymetli arkadaşlarım,
bunları niçin anlatıyorum? Bunları, aslında, sizler,
bizler, milletimiz gayet iyi bilmektedir. Ülkenin bir yığın
problemi çözüm aşamasına gelmişken, büyük problemler
çözülmüşken, vatandaşlarımız bizlerden hizmet
beklerken, biz oturmuş nelerle uğraşıyoruz! Ana muhalefet
olarak, ben isterdim ki, köylümüzün, şehirlimizin yapılamayan
hizmetlerini ya da yapılırken eksik kalan hizmetlerini
tartışalım. Siz, şimdi, gelip, "cumartesi günü
açılacak olan Karadeniz Sahil Yolu'nun Ordu-Samsun arasında
şu eksiklikler var" deseydiniz, "Rize-Trabzon arasında
birtakım aksaklıklar var" deseydiniz, o zaman size hak
verebilirdim. Bize Ankara-Sivas, Ankara-Konya hızlı tren
hattını sorsaydınız ya da bölünmüş yollardan
bir şeyler sorsaydınız, KÖYDES harcamalarını
tartışsaydınız, ben size hak verebilirdim.
Şimdi, memleket hizmet beklerken, bu kürsüden bu hizmetlerin anlatılmasını,
tartışılmasını bekleyen vatandaşlarımızı,
Meclisimizi dedikodularla meşgul etmenin sağlıklı
olmadığını düşünüyorum.
İlk defa bu dönemde, milletvekillerinin
katkılarıyla, Meclisimiz milletin gözünde itibar kazanmıştır.
Bunun devamı için Meclis kürsüsünü iyi kullanmak, Meclis kürsüsünü
Meclisin mehabetine uygun kullanmak gerektiğini takdir edersiniz.
Onur ve vakar içerisinde olmaya gayret ettiğimizi herkes bilmektedir.
Siyasette daralmaya meydan vermemek, siyasetin alanını
genişletmek için gayret sarf ettik. Ülkenin buna ihtiyacı
var, insanların siyasetten beklediği budur.
İçeride ve dışarıda
bu ülke için bir şeyler yapan Başbakanımızı akşam
televizyonlarda izlemiş olsaydınız, yedi yıl önce
neredeyse savaşmayı bile düşünen iki ülke yöneticilerinin
nasıl kaynaştığını, halkların nasıl
kaynaştığını, Başbakanımızın
nasıl karşılandığını, Halep Stadı'nın
açılışında ibretle izlemenizi dilerdim. Sadece
akşam onu izleseydiniz, eminim, bugün, bu vermiş olduğunuz
araştırma önergesinden vazgeçerdiniz.
Değerli milletvekilleri, vatandaş
sevilmeden vatan sevilemez. Demokrasiyi, insanları karalamak,
kötülemek ya da intikam aracı olarak kullanmak doğru değildir.
Size, kimse, bu ülkenin geri kalmışlığını
koruma, kollama görevi vermemiştir. Türkiye'de dokunulmazlıklarla
ilgili, her kürsüye çıkışında muhalefetteki arkadaşlarımız,
mutlaka buradan bir şey söylemeye çalışıyorlar.
Ben size, tekrar, bir defa, partimizin programındaki dokunulmazlıklarla
ilgili bölümü okumak istiyorum: "Milletvekili ve bakanların
yargılanmaları önündeki anayasal engeller kaldırılacak.
Dokunulmazlık, tüm kamu görevlilerinin yargılanabilmeleri
önündeki engeller ve ayrıcalıklarla birlikte ele alınacak
ve milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerine inhisar edilecektir." İşte, bizim dokunulmazlıklar
konusundaki görüşümüz parti programındaki gibidir ve
hiç değişmemiştir.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Ne zaman, ne zaman?
SELAMİ UZUN (Devamla) - Parti
programımızda biz dokunulmazlıkların kaldırılmasına
karşı değiliz
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tamam,
haydi
SELAMİ UZUN (Devamla) -
ama,
herkesin dokunulmazlıklarıyla beraber, herkesin dokunulmazlıklarıyla
beraber.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tamam,
herkesin.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Hadi getirin! Hadi getirin!
SELAMİ UZUN (Devamla) - Dünya
hızla değişiyor arkadaşlar. Bu ülke dünyaya ayak
uydurmak zorundadır. Dünyada küresel sermaye hızla dönüyor
ve inecek yerler arıyor. Ülkemizi rekabete açık hale getirebilmemiz
ve dünyaya ayak uydurmamız gerekir. Ülkemizin geleceği
sizin ve bizim ellerimizdedir. Ülkemiz gelecekte yerini alabilmesi
için neler yapmalıyız? Geleceğimiz bizim insanımızın
sesinin duyulacağı dünyaya mı gidiyor, zaman lehte
mi işliyor, aleyhte mi işliyor, çok önemlidir. Bu ülke, bizim
çağı yakalamamızı bekliyor. Siyaset alanının
daraltılmasına ve saygınlığının gölgelenmesine
dönük teşebbüslere meydan verilmeyecektir. Herkes özgür olmadıkça
kimse özgür değildir. Temel prensibimiz budur. Hiçbir bireysel
ve kurumsal baskı kabul edilemez. Özgürlükler demokrasinin teminatıdır.
Bu düşüncelerle, AK Partinin
Grup önerisinin lehine oy vereceğimi bildirir, saygılarımı
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzun.
Önerinin aleyhinde, Hatay Milletvekili
Sayın Mehmet Eraslan.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu haftaki kanun görüşmelerimizin ülkemize,
milletimize hayırlar getirmesini öncelikle temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde
parlamenter sistemin, demokratik sistemin korunması ve kollanması
bütün siyasi partilerin görevidir. Siyasi partilerin zarar görmesi
ve saygınlığının azalması, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygınlığının azalmasıdır
ve bu ülkede yaşayan aziz milletimiz ile siyaset kurumu arasındaki
farkın her geçen gün, aradaki mesafenin her geçen gün açılmış
olması, aslında, bütün siyasetçilere, bütün siyaset kurumuna
ve Türkiye Büyük Millet Meclisine telafi edilemez zararlar getirmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyeti devleti sosyal bir devlettir. Sosyal devlet ilkesinin
gereklerini yerine getirecek olan da siyasi iktidarlardır,
siyasi hükûmetlerdir, bu ülkeyi sevk ve idare etme yetkisini elinde
bulunduran hükûmetlerdir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye,
dünyayı izleme, dünyayı takip etme gibi ulvi bir göreve
sahiptir ve siyaset aynı zamanda ulvi bir görevdir, aynı
zamanda kutsal bir görevdir. Ama, hiçbir zaman siyaset kişilerin
çıkarları için çalışmamalıdır, kişilerin
ekonomik rantları, ekonomik menfaatleri, kişilerin siyasi
ikbali için çalışmamalıdır. Bu ülkede siyaset,
kesinlikle Türkiye'nin geleceği için, milletin temel sorunlarının
çözüme kavuşturulması için yapılmalıdır. Siyaset
hiç kimsenin menfaat alanı, hiç kimsenin kazanç alanı, hiç
kimsenin siyasi ikbal alanı, siyasi beklenti alanı olmamalıdır.
Siyaset o zaman ulvi bir görev olur, millet için yapıldığı
zaman, Türkiye için yapıldığı zaman. Daha güçlü
bir Türkiye, bölgesinde ve dünyada edilgen değil, etken olan bir
Türkiye, hükümranlığını kullanan bir Türkiye;
bin yıllık devlet tecrübesini, bin yıllık millet
tecrübesini ve hükümranlığını kullanan ve hissettiren
etken bir Türkiye olma yolunda siyaset yapılmalıdır
ve o zaman siyaset kutsal bir görev olacaktır, ulvi bir görev olacaktır.
Değerli arkadaşlar, 82
Anayasası'ndan herkesin mustarip olduğunu, hem iktidarın
hem muhalefetin hem diğer siyasi partilerin demokratik olmadığını
ve revize edilmesi gerektiğini defalarca söyledik, ama bugüne
kadar sivil ve demokratik bir anayasa oluşturulamamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası tarihsel süreç içerisinde,
80'den sonra revize görmüştür, revize edilmiştir, ama Anayasa'mızın
demokratik ve Anayasa'mızın sivil bir anayasa olduğunu
söyleyemeyiz. Bu noktada aziz milletimiz, iktidara tek başına
anayasa değişikliği yapacak gücü ve kudreti verdiği
hâlde, bugüne kadar bu konuyla ilgili bir uygulama yapılmamıştır.
İşte, bu Danışma Kurulunun içerisine girmesi gereken
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi gereken en
önemli konulardan biri budur. Türkiye'nin, yargıyla mücadele,
yargıyla kavga yerine, yargı reformu, daha çalışılabilir
bir alan, daha özgür bir alan, daha iyi şartlarda çalışan
bir yargı oluşturma görevine sahip iken, yargıyla didişmenin
yerine, yargı reformunu getirmiş olması gerekmekteydi.
Değerli arkadaşlar, Seçim
Kanunu'yla ilgili 2002 seçimlerinde defalarca sözler verildi, vaatlerde
bulunuldu. Siyasetin demokratikleştirilmesi adına Siyasi
Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'yla ilgili bugüne kadar bir çalışma
yapılamamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilen milletvekillerinin millet tarafından seçilmesi
gerekmektedir, milletin buraya göndermesi gerekmektedir ve daraltılmış
bölge sistemi, tercih sistemi, Türkiye'ye ve demokrasimize, yüksek
demokrasi oluşturma yolunda demokrasimize ve milletimize
kazandırılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, özelleştirilen
kurumlar cumhuriyetin kurumlarıdır, Türkiye'nin kurumlarıdır,
aziz milletimizin kurumlarıdır. Bu kurumlar hepimizin.
Liberal ekonomilerde, serbest piyasa koşullarında özelleştirmeler
olacaktır, ama bu özelleştirmeler, güzelleştirmeler
ve peşkeşler noktasına getirilmemelidir. Bakın,
TÜPRAŞ'ın yüzde 65'i 1,3 milyon dolara satıldı, yargıdan
döndü; yargıdan döndükten sonra ikinci satışta yüzde
51'i tam 4 milyar 140 milyon dolara satıldı ve Sayın Unakıtan
o zaman dediler ki: "Bu satış çok doğru bir satış
olmuştur, çok kârlı bir satış olmuştur."
Eğer Sayın Unakıtan, yüzde 65'ini, TÜPRAŞ'ın yüzde
65'ini 1 milyar 300 milyon dolara satıyor ise -somut bir şey
söylüyorum, yaşadığımız bir şeyi söylüyorum-
ve eğer yargı bunu iptal ediyor ise, iki-üç ay sonra yüzde
67'si 1 milyar 300 milyon dolara satılan TÜPRAŞ'ın
eğer yüzde 51'i 4 milyar 140 milyon dolara satılıyor
ise, bütün Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin bir durup düşünmesi
gerekir ve bu noktada, ülke menfaatleri noktasında "Sayın
Bakan ne yapıyorsun, ey Hükûmet ne yapıyorsun, cumhuriyetin
ve milletin kazanımlarını bu şekilde mi satıyorsun,
bu şekilde mi özelleştiriyorsun?" yargısını
yapmak zorundadır; çünkü, her bir milletvekili, her bir bu Meclisin
üyesi, sadece seçildiği bölgenin veya kendisini seçenlerin
değil, Anayasa'ya göre, milletin temsilcisidir, Türkiye'nin, 73
milyon ülke insanının temsilcisidir.
Bundan iki hafta önce İstanbul'da
İETT arazisi satıldı. Daha önce 100 milyon dolara satılmaya
çalışılan arazi, muhalefet ve söylemlerden sonra geri
adım attı ve İstanbul'da o arazi 100 milyon dolara Allah'a
şükür satılamadı, açık ihaleyle satıldı
ve açık ihaleyle KDV dâhil 1 milyar 156 milyon dolara satıldı.
İşte bu ülkenin kazanımlarını korumak ve kollamak
için, serbest piyasa koşullarında, her şeyi şeffaf
ve açık ihale yoluyla yapma zorunluluğu vardır Hükûmetin.
Değerli arkadaşlar, sosyal
devlet ilkesinin gereğini yerine getirecek olan Hükûmettir,
dedik. Bu ülkede yaşayan 73 milyon ülke insanı fakru zaruret
içerisinde yaşamamalı, muhtaçlık içerisinde yaşamamalı,
1 milyon ülke insanı açlık sınırının altında
yaşamamalı, 20 milyon ülke insanı yoksulluk sınırının
altında yaşamamalı. Bu ülkenin emeklileri, emekliliklerinden
sonra rahat edebilir bir gelir düzeyini bulmalıdır.
Eğer açlık sınırının altında, memurlarımız,
emeklilerimiz ücret alıyor ise ve bu ülkede 500 bin insan
eğer kredi kartını ödeyemiyor ise, borçlarını
ödeyemiyor ise, köylü, çiftçi yüksek girdi maliyetlerinin altında
ve düşük ürün fiyatlarının altında eziliyor ise,
üretemeyen bir Türkiye yoluna gidiyor isek, işte, bu bir tehlikedir.
Ben, son iki haftada, Antalya, Denizli,
İstanbul, Afyon, Kırıkkale, Yozgat ve Kastamonu illerini
gezdim, ziraat odası başkanlarıyla görüştüm, köylüyle,
çiftçiyle, esnafla görüştüm, işçi temsilcileriyle görüştüm.
Türkiye Ankara'dan göründüğü gibi değil, Türkiye Ankara'dan
izlendiği gibi değil. Bu ülkede bir sorun var, bu ülkede
bir problem var, ekonomik darboğaz var; yatırım, üretim
ve ihracat ekonomisine girmemiş bir Türkiye var, cari açığını
1,5 milyar dolardan 35 milyar dolara artıran, dış ticaret
açığını 15 milyar dolardan 50 milyar dolara artıran
ve son dört yılda 150 milyar dolar Türk ekonomisine yük getiren
bir Türkiye var, işsizlik oranı 6,5'tan yüzde 12'ye çıkmış
bir Türkiye var; fakru zaruret içerisinde yaşamını devam
ettirmeye çalışan bir millet var. KOBİ'lerimiz, esnaf
sanatkârlarımız, yine, yüksek girdi maliyetleriyle dünya
piyasasında, Avrupa piyasasında yarışamamaktadır.
Yüksek vergi oranlarıyla Türkiye bir yere gidememektedir. Vergi
reformuna Türkiye'nin ihtiyacı vardır, siyasetin demokratikleştirilmesi
noktasında Türkiye'nin reforma ihtiyacı vardır.
Kanun çıkarıyoruz. Önemli
olan, kanun çıkarır iken Türkiye'nin menfaatlerini, kamunun
menfaatlerini korumak ve kollamaktır. Petrol Kanunu çıkarıyoruz,
ama yabancı şirketler Türkiye'de doğal gaz ve petrolü
buldukları zaman, onlara bu buldukları petrolün yüzde
100'ünü, ama yüzde 100'ünü ihraç etme yetkisini veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Kamu yararı
bu değildir. Anayasa'ya ve yasaya göre, bu tekniklere göre kanun
çıkarmak böyle değildir. Sağlık Temel Kanunu'nu görüşüyoruz,
yabancı doktorları Türkiye'de çalıştırmaya
çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, hangi
tabip bizim kültürümüzü, sosyal psikolojimizi ve sosyal yaklaşımımızı
bilir? Hangi tabip bizim hastalarımızla
Değerli arkadaşlar, hastanelere
gidin, bu üniversite hastaneleri niye var? Neden Bağ-Kur'lu, üniversite
hastanesine gidemiyor? Neden bu ülkede yeşil kartlı bu
hastanelere uğrayamıyor? Türkiye'nin çok acil bir şekilde
sağlık reformuna ihtiyacı vardır. Cumhuriyet
hükûmetlerinin hepsi bu ülkeye hizmet
etmiştir. Cumhuriyet hükûmetleri bu ülkeye katma değer
sağlamıştır, ama şimdi birileri kalkar da derse
ki, "Bundan önce bu ülkede taş üstüne taş konulmamıştır."
Bu, doğru olmaz. "Bundan önceki hükûmetler Türkiye'ye bir
şey kazandırmamıştır." derseniz, bu haksızlık
olur, yanlış olur, zulüm olur.
Ben Sayın Enerji Bakanımız
Hilmi Güler'e yazılı soru önergesi verdim ve bu yazılı
soru önergesinin cevabı elime geldi. Sayın Hilmi Güler'e
demişim ki, 1950'de Türkiye'de ne kadar baraj vardı, Türkiye'de
şimdi ne kadar baraj var? Türkiye'de o zaman ne kadar elektrik
enerjisi üretiliyordu, şimdi ne kadar elektrik enerjisi üretiliyor?
"Şimdi" dediğim, 1997 yılına kadar. O zaman
bu ülkenin kaç köyünde elektrik yoktu, yol yoktu, şimdi ne kadar
var? Bakın buradan söylüyorum, Sayın Bakanın vermiş
olduğu yazılı soru önergesinin cevabını size
söylüyorum. O tarihlerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
iki dakikalık ek süreyi verdim, kullandınız, lütfen
şu anda konuşmanızı tamamlayın. Lütfen
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bitiriyorum.
Bakın değerli arkadaşlar,
o yıllarda 35.640 köyde elektrik yoktu, ama 97 yılında
elektriksiz köy kalmamıştır. O zaman, 1950 yılında
789 milyon kilovat saat elektrik üretiliyordu, şimdi, 97 yılında
yani, 103 milyar 295 milyon kilovat saat elektrik üretimine başlamış.
O zaman Türkiye'de 3 baraj vardı, 97 yılında Türkiye'de
178 baraj oluşmuştur. "Bundan önceki hükûmetler bir
şey yapmamıştır." demek, büyük bir haksızlıktır.
Daha önce 191 bin kilometre köy yolu yapılmıştır,
asfaltlar yapılmıştır, üniversiteler yapılmıştır,
okullar yapılmıştır, barajlar yapılmıştır.
O zaman Türkiye'nin nüfusu 10 milyondu, 12 milyondu, şimdi Türkiye'nin
nüfusu 73 milyon. Peki, nüfus artarken, Türkiye'nin ve milletin hizmetlerine
bunları sunan kim? 1920'den beri mi AKP İktidarı bu ülkede
iktidardı? 1923, cumhuriyetin kurulduğu günden beri mi bu
ülkede iktidardı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Kendi
kendine soru-cevap verip durma Allah aşkına!
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Dolayısıyla,
birbirimize saygılı olalım. Hükûmetleri eleştirirken
BAŞKAN - Sayın Eraslan, teşekkür
ederim.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın
Başkan, bitiriyorum.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Hepsini
sen yaptın!
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Hükûmetleri
eleştirirken, bizim hükûmetimiz, bizim cumhuriyet hükûmetlerimiz
olduğunu unutmayalım. Daha insaflı ve daha merhametli
olmamız gerekir diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Tamam
anlaştık, hiçbir problem yok ki!
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerinin lehinde, İstanbul
Milletvekili Mustafa Baş.
Buyurun.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
AK Partinin vermiş olduğu grup önergesinin lehinde söz aldım;
hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Grubumuz, bu önergeyle, önümüzdeki
hafta yapılacak Meclis çalışmalarımızın
saatleriyle ilgili bir düzenleme getiriyor. Salı günü
15.00-20.00, çarşamba ve perşembe günleri de 14.00-20.00 arasında
Genel Kurulumuzun çalışmasını arzu etmektedir.
Yine, yapılacak olan çalışmalarda, bazı önem arz
eden kanunların daha öncelikli görüşülmesini istemektedir.
Bu çerçevede, bugün zaten, geçici iş pozisyonlarında çalışanların
sürekli işçi olarak kadroya geçirilmesi -ki, ülkemizde 220
bin insanımızı ilgilendirmektedir- bu kanunun yarısına
gelmiştik, bunun devamını; yine, Serbest Bölgeler Kanunu'nda
önemli bir değişiklik yapacak ve bu bölgelerde ticareti
ve çalışmaları rahatlatacak 1 maddelik bir değişiklik;
yine, kan ve kan bileşenleri ve Su Ürünleri Kanunu'nda, Sağlık,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan gelen 1 maddemiz;
yine, döner sermayeyle ilgili, Gümrük Müsteşarlığına
bağlanmasıyla ilgili bir kanun maddemizin öncelikle görüşülmesini
arzu etmektedir. Bu düzenlemelerin ülkemizin ihtiyaçları
doğrultusunda öne alınması düşünülen teklifler
olduğunu, burada, ben de kabul ettiğimi ifade ediyorum ve
öncelikli görüşülmesinin doğru olduğu kanaatindeyim.
Bu çerçevede, grup önergeleri konuşulurken,
genelde siyasi partilerimiz, gruplarımız bu işi bir
siyaset yarışına, seçmene bir mesaj yarışına
dönüştürmektedir ve ne yazık ki de, zaman zaman, bu kürsüde
konuşulanlar gerçeği yansıtmamaktadır, gerçeğin
tam aksine konuşmalar yapılmaktadır. Bunlara cevap
verilmediği zaman da vatandaşlarımızın kafasında
"acaba" diye bir soru işareti uyanmaktadır. Tabii
ki, muhalefet yapmak gerekiyor, ama, sadece vatandaşların
kafasında "acaba" diye bir soru işareti uyandırmak
için gerçeğe aykırı beyanların yapılması,
esasen Türk siyasetine, siyaset kurumumuza, bütün demokrasimize
herhâlde yapılabilecek en kötü işlerden bir tanesidir.
Şimdi, burada, konuşmaların
birinde bir hatip "İstanbul'un göbeği, İstanbul'un
göbeği, İstanbul'un göbeği" diye, Ro-Ro taşımacılığı
yapılan bir limandan bahsetti ve bu limanın ruhsatlarının
olmadığını, bu limana ulaşmak için belediyenin
üç-beş katlı binaları bile gölgede bırakacak
şekilde viyadükler yaptığını ve Başbakanın
da iskânı, ruhsatı olmayan yerin açılışına
gittiğini ve buradan birilerine sanki menfaat sağlandığını
ima edercesine konuşmalar yapıldı. Önce, bunu bir
açıklığa kavuşturmak istiyorum. Ben yerimden laf
atıyordum; bu nerede, nerede, diye, İstanbul'un göbeği,
İstanbul'un göbeği diye.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Pendik-Tuzla arasında.
MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Sonunda
Pendik'te çıktı.
Değerli arkadaşlar, burası,
Haydarpaşa Limanı -benim de kafamda bir "acaba" sorusu
oluştuğundan hemen ilgili arkadaşlardan bilgi aldım-
kapatıldıktan sonra, Ro-Ro taşımacılığını
yapmak üzere, 212 tane nakliye şirketinin bir araya gelerek
oluşturduğu UNI Ro-Ro tarafından yapıldı. Bir
kere, yer kimin? Yapılan yer kimin? Kamuya ait bir yer mi? Hayır.
Kimin? Daha önce STFA'ya ait olan, 2003 yılında da bu nakliyeciler
birliği tarafından satın alınan bir yer, özel mülkiyet,
kendi mülkleri.
İkincisi, burada yapılan
işlerin -arkadaşımız buradaysa iyi dinlesin- temel
ruhsatları var, inşaat ruhsatları var, işletme
ruhsatları var. Hangi kurumlardan var? Pendik Belediyesinden
var, Bayındırlık Bakanlığından var ve Deniz
Müsteşarlığından var. İlgili kurumların
hepsinden, temel ruhsatları var, inşaat ruhsatları
var, işletme ruhsatları var.
Peki, buradan ne yapılıyor?
Memleketimizin 90 milyar dolara ulaşan ihracatının
bir kısmı buradan yapılıyor, bu limanlardan yapılıyor.
Şimdi, peki, burada, belediye
bunlara imkân sağlamak için, böyle, anlatıldığı
gibi viyadükler mi yapmış? Hayır. Hemen buranın
önünde askerî tersane var. Bundan yedi-sekiz sene önce, askerî birliklerimiz,
tersanenin önünden, sahilden yolun geçmesini güvenlik açısından
sakıncalı görmüş. Büyükşehir Belediyemiz de, sahil
yolunu- Pendik'i Tuzla'ya ulaştırmak için, askeriyemizin
de görüşünü alarak, burada viyadükler yaparak, üst geçitler
yaparak bu sahil yolunu birbirine bağlamış ve bu yol,
2003 yılında ihalesi yapılarak yapılmış.
Peki, bu yapılan yolu şu
anda Ro-Ro taşımacıları kullanıyor mu? Hayır
kullanmıyor. Bu yoldan Ro-Ro taşımacılığı
yapılmıyor. Bu yol, sadece ve sadece, Pendik sahil yolunu
Tuzla'ya bağlayan bir yol.
Biz İstanbul'un her tarafını
imar ediyoruz, elbette ki Tuzla'yla Pendik arasındaki sahil geçidini
de, bize bırakıldığı şekilde kargacık
burgacık, bir araba geçecek şekildeki yollardan değil,
herkesin rahat geçebileceği, Türkiye'nin vitrinine yakışır,
Türkiye'ye, İstanbul'a yakışır bir şekilde yapmamız
gerekiyordu. Tıpkı bütün sahilleri yaptığımız
gibi, burayı da yapmışız.
Peki, Ro-Ro'cular hangi yolu kullanıyor?
E-5 ve E-6 bağlantılarını nasıl sağlamışlar?
Hemen limanın karşısında demir yolu köprüsü var.
Demiryolları Genel Müdürlüğüyle bir protokol yaparak bu
demir yolu köprüsü Marmara Ray da dikkate alınarak genişletilmiş
ve yükseltilmiştir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Vekilim, önergeyle ne alakası var bunların?
MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Kemiklidere
üzerinde iki tane, bir tanesi büyük, bir tanesi daha küçük iki tane
de köprü yapılmıştır. E-5 üzerinde 300 metre mesafede
iki şeritli bir cep asfaltlanarak yapılmıştır.
Bunları kim yapıyor? Büyükşehrimizin yapmış
olduğu bu planları bu uluslararası nakliye firması
4,5 trilyonu kendileri finanse ederek
Kendileri, belediye yapmıyor
bunları. 4,5 milyon dolarla bu yatırımları da kendileri
yapıyor ve bu alanda 1 metre kare de deniz dolgusu yapılmamıştır.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Sayın Vekil, onu Bakan cevaplasın.
MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Bu ruhsatların
hepsi de burada var. Belediye ruhsatları, Deniz İşletmeleri
ruhsatları, Bayındırlık ruhsatları; hepsini
faksla aldırdım.
Değerli arkadaşlar, gerçekler
bu kadar ortadayken, burada çıkıp gerçeğin tam aksine
beyanatlarda bulunarak siyaset yapmak kime ne kazandırabilir?
Ve Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekillerine ifade ediyorum
ki, kendi konuşmacılarının konuşmalarında
denetlesinler. Aksi hâlde, gerçek ortaya çıkınca kendileri
mahcup olacaklar.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Başkan, önergeye uygun konuşmuyor
MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Biz,
Türkiye'de güçlü bir muhalefetin olmasını istiyoruz. Güçlü
bir muhalefet her zaman iktidarın yol göstericisi olur, ama, muhalefeti
yaparken gerçek usullerle yapmak gerekiyor.
Yine burada konuşuldu; petrol
boru hattı meselesi. Keşke o proje yapılabilse. Ama,
ne yazık, on beş gün önce, Putin, Atina'daydı ve Bulgaristan'daki
petrol boru hatları Akdeniz'e ulaşmak üzere orada protokolünü
imzaladı. Keşke, Türkiye için hem çok stratejik hem de ekonomik
olarak kazançlı olan o proje yapılabilseydi. Keşke, daha
önce bu konuda adımlar atılabilseydi.
Değerli arkadaşlar, burada
şunu ifade ediyorum ki: Siyaseti etik kurallara bağlı
olarak yapalım. Sadece insanların kafasında soru
işareti oluşturmak için, burada defalarca cevabını
bulmuş konuları kürsüye getirerek, her bahaneyle kürsüye
getirerek buradan bir oy kazanacağımızı, buradan
bir oy kesbedeceğimizi düşünmeyelim, kaliteli siyaset
yapalım.
Arkadaşlar, Türkiye'de her
şeyin kalitesi yükseliyor. Bakın, şehirlerimizin kalitesi
yükseliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baş, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Bakın,
mağazalarımızın kalitesi yükseliyor. Bakın,
imalat sanayimizin, sanayicilerimizin mamullerinin kalitesi
yükseliyor. Her şeyin kalitesi yükselirken siyasetin de kalitesini
yükseltelim; kaliteyi, on beş sene, otuz sene önceki kasaba politikasına
ayarlı bırakmayalım. Kim kendisini otuz sene önceki
kasaba politikasına uyarlı bırakırsa, ayarlı
bırakırsa, o, halk nezdinde kaybedecek; o, yine kaybedecek.
Onun için siyasette de kaliteyi yükseltelim, tutarlı şeyler
söyleyelim ve hep birlikte halkımıza hizmet edelim.
Bu temenniyle, AK Parti önergesinin
lehinde olduğumu ve bu önergenin arkadaşlarımız
tarafından tasvip görmesini bekliyor, hepinize saygı ve
selamlarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, ismimi kullanarak, arkadaşımız,
Meclise yanlış bilgi verdiğimi söyledi. Sayın
Başkan, kimseye iftira edecek birisi değilim.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Hayır, Sayın
Kandoğan'a söz verdim. Buyurun, siz oturun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Peki, ne zaman söz vereceksiniz?
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
oturunuz, buyurun efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - İsmimi vererek "Yalan söylüyor." demesi
sataşma sayılmıyor mu Sayın Başkan?
FARUK ÇELİK (Bursa) - "Yalan"
demedi ya!
BAŞKAN - Arkadaşlar, bakınız,
konuşmayı gayet yakinen takip ettik. Yani, burada benim
aklımda olanları söyleyeyim size: Bu yerin daha önceden
STFA'ya ait olan bir yer olduğunu, daha sonra bir birliğin aldığını
ve bu programın yapıldığını, askeriyeyle
anlaşarak yapıldığını
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Arkadaş, ya yanlış bilgi veriyor ya
kasten yalan söylüyor.
BAŞKAN - Hayır, hayır,
yok "Yalan söyledi." ifadesi yok.
Yok, yok Sayın Kumkumoğlu,
"Yalan" ifadesi yok efendim, "Yalan" ifadesi yok.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkanım, arkadaşımızın
bu konuda ya hiç bilgisi yok ya da kasten yalan söylüyor. Hangisini
yaptıysa onu söylesin.
BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu,
beraberce buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yalan mı söyledin, bilgin mi yok? Yani, yalan
mı söyledin, bilgin mi yok?
İthamda bulunuyorum, ya yalan
söyledi ya hiç bilgisi yok. Hangisiyse söylesin.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Mahkeme
mi burası ya? Uzatmayın böyle ya!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Siz Başkan Vekilisiniz, hayır, kimin konuşmasını
düzeltmesi gerektiğini
Buyurun belgeler
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
Sayın Kandoğan, buyurun
efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup önerisinin aleyhinde söz aldım.
Yalnız, sözlerime başlamadan
önce, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup önerisi üzerinde çıktığımız
ve söylediğimiz sözlerin hiçbirine cevap bulamadığımı
ifade etmek istiyorum. Ben, AK Parti Grubundan, bu kürsüye gelip Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde konuşan Sayın Bayraktar'dan
isterdim ki, TÜPRAŞ'ın satışıyla ilgili bir cevap
verseydi, Telekomun satışıyla ilgili bir cevap verseydi.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Beş yüz tane şey söyledin, hangisine cevap vereceğiz?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani,
bunlara cevap verilmedi. Biz istiyorduk ki, bunlara gelip buradan
cevap verseydiniz.
Şimdi, Sayın Baş da biraz
önce geldiler dediler ki: "İşte, grup önerileri bir siyasi
şov olarak kullanılıyor, seçmene selam gönderiliyor."
Şimdi, Sayın Baş, herhâlde Sayın Selami Uzun'un konuşmasını
dinlemedi. Sayın Selami Uzun, burada grup konuşması
adına çıktılar, tamamen, AK Parti İktidarı döneminde
yaptıklarını anlattılar. AK Parti Grup önerisiyle
ilgili hiçbir cümle söylemediler. Yaptıkları tek şey,
seçmene selam verilme yolundaki mesajlardı.
Değerli milletvekilleri, bakınız,
Sayın Bayraktar, burada, işte, Sosyal Güvenlik Yasası'ndan
bahsettiler, geçmişte buradaki yanlış uygulamalardan
bahsettiler. Yanlış uygulamaları kim yapmışsa
biz de onun yanlış olduğunu söyleriz Sayın Bayraktar.
Ama, geçmişte sosyal güvenlikle ilgili bir kanun burada görüşülürken,
şu anda Bakanlar Kurulu sırasında oturan sizin milletvekilleriniz,
elli beş ile elli sekize getirilen bir emeklilik yaş sınırlamasında
bu kürsüden çıkmış burada demişler ki: "Siz milleti
mezarda emekliliğe sevk ediyorsunuz. Bunlar mezarda emekli olabilirler."
Sayın Abdüllatif Şener, Sayın Faruk Çelik, Sayın
Salih Kapusuz gelmişler burada bunları söylemişler.
Sizin arkadaşlarınız, sizin arkadaşlarınız.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) -
Siz tasvip ediyor musunuz?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ben tasvip etmiyorum, ama, ben, Sosyal Güvenlik Kanunu buraya geldiğinde
doğruları çıktım söyledim burada. Ben, yapıcı
muhalefet yapıyorum, ama siz, eleştirirken, şu anda yanınızda
oturan milletvekillerinin geçmişte nasıl siyaset yaptıklarını
şöyle tutanaklara bir girin de sonra gelin burada, Sayın
Bayraktar, o konuşmaları yapın.
Bakın, Telekomun özelleştirilmesi
Siz, Doğru Yol Partisi iktidarını eleştiriyorsunuz
da, Telekom eğer o dönemde özelleştirilmiş olsa idi acaba
6,5 milyar dolar mı olurdu, yoksa 20 milyar dolar mı olurdu?
Bakınız, yine sizin arkadaşlarınız,
grup başkan vekiliniz de dâhil olmak üzere, Telekomun özelleştirilmesiyle
ilgili Anayasa Mahkemesine gitmişler. Ha, gidebilirler, o dönemde
Anayasa'ya aykırı, onu kabul ediyorum, ancak yazdıkları
gerekçede Türk milletinin bağımsızlığının
ortadan kalkacağını söylemişler Telekom satılırsa.
Bu arkadaşlarınız, şimdi Bakanlar Kurulunda bakan
olarak, grup başkan vekili olarak şu anda oturuyorlar. Böyle
politika yapmışlar sizinkiler. Sayın Abdullah Gül,
çıkmış bu kürsüye, demiş ki: "Avrupa Birliği
Hristiyan kulübüdür. Avrupa Birliği bizi içine almaz." O
dönemde Avrupa Birliğine girmek için mücadele eden hükûmetlerin
önünde nasıl engeller çıkardığınızı
Meclis tutanakları söylüyor, ama, biz, Avrupa Birliği noktasında
buraya getirilen bütün uyum yasalarını muhalefet olarak
destekledik, size destek verdik.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, Sayın Baş dediler ki: "Samsun-Ceyhan petrol
boru hattı keşke yapılsa." Biz de istiyoruz, yapılsın;
ama, bizim itirazımız, ihalesiz verilmesi, biz ona itiraz
ediyoruz. Yoksa, geçmiş dönemlerdeki hükûmetler bunda ilk
adımı atmışlar. Kerkük-Yumurtalık petrol boru
hattı hangi dönemde yapılmıştır değerli
milletvekilleri? Hangi dönemde yapıldı? Beğenmediğiniz
o geçmiş dönemlerde yapıldı. Biz, bunların ihalesiz
verilmesine karşıyız. Yoksa, bu tür hizmetlerin yapılmasını
elbette sonuna kadar destekleyen bir anlayışa sahibiz.
Değerli milletvekilleri,
şimdi Sayın Selami Uzun, çıktı, gene köylerden bahsediyor.
Yani, Allah aşkına, kaç kez bu rakamları söyledik,
işte gene söylüyorum ve bu, kitap hâline getirildi. Kitap hâline
getirilen dönem, sizin döneminiz. 2003 yılı başına
kadar Türkiye'de hangi hizmetlerin yapıldığını,
sizin döneminizde bastırılan bir kitaptan aldım bu rakamları,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bastırdığı
kitaptan. Toplam 291 bin kilometre yol yapılmış değerli
milletvekilleri. 291 bin kilometre yol -geçmiş dönemler- ve bunlardan
90 bin kilometresi asfalt. 90 bin kilometre, geçmiş dönemlerde
asfalt köy yolu yapılmış. Hangi şartlarda, hangi
imkânlarla yapıldığının takdirini de size
bırakıyorum ve geçmişte, Ereğliler,
TÜPRAŞlar, Kardemirler, Seydişehirler, Atatürk Barajı,
Keban Barajı, Karakaya Barajı, boğaz köprüleri, oto
yollar, GAP'a 16 milyar dolar
16 milyar dolar harcanmış
GAP'a. Siz geldiğiniz günden beri GAP'a ne yaptınız Allah
aşkına? Hangi hizmetleri yaptınız GAP'ta? Kaldı
ki, bütün bu hizmetler, geçmiş dönemde, rakamlar tam sağlıklı
olmayabilir ama, 100 milyar dolara yakın terörle mücadeleye
kaynak aktarıldığı dönemlerde yapılmış
bütün bu eserler. Ama, şimdi gelinen noktada, yeni eserlere eser
ilave edilmesi gerekirken, maalesef, bu Hükûmet döneminde, demin de
söyledim, yapılan satışlar, şaibeli, ihalesiz satışlar, ihale yapmadan belirli kişilere,
gruplara verilen yatırımlar, yani böyle bir dönem. Böyle
bir dönemde çıkıp gelip buraya bunların olmadığını
söyleyebilecek bir milletvekili var mı?
Demin kürsüden söyledim. Dedim
ki, gelin, gelin kürsüye. Geldiniz, 3 kişi konuştu benden
sonra arkadaşlar. Ofer'e 14,76'sıyla ilgili, mahkeme kararıyla
ilgili bir şey söyleyebildiniz mi? Söyleyebildiniz mi? 3 konuşmacı
geldi AK Parti adına, ama maalesef, maalesef
Dokunulmazlıklarla ilgili
demin
O milletvekilimi göremiyorum. İşte burada:
"Ahmet Efendi'ye böyle bir imkân tanımıyoruz." Sayın
Başbakanın sözü. "Ahmet Efendi'ye tanınmayan bir
imkân milletvekillerine de tanınamaz ve dolayısıyla
biz, kürsü dokunulmazlığı da dâhil olmak üzere bütün dokunulmazlıkları
kaldıracağız." şeklindeki, açık oturumdaki
Sayın Başbakanın ifadeleri. O milletvekilini de göremiyorum
şimdi. Yok burada, yok.
Değerli milletvekilleri,
şimdi Sayın Başbakan çıktı, Eskişehir'den
"Muhalefet Meclisi engelliyor." Önerge veriyormuş muhalefet,
önerge verdiği için de Meclis görüşmeleri aksıyormuş.
Peki, geçen perşembe günü saat 17.00, burada toplantı yeter
sayısı istendi, 354 kişilik AK Parti Grubundan 164 milletvekilini
salonda bulunduramadınız. 354 kişilik AK Parti Grubu
164 milletvekilini buraya getiremedi. Getiremediği için de
Meclis kapandı. Ey Sayın Başbakan, siz önce kendi grubunuza
hâkim olun, kendi milletvekillerinizi Meclise getirin! Meclis çalışmaları
sizin burada olmamanızdan dolayı engellenmesin. Biz çalışmak
istiyoruz, ama AK Parti milletvekilleri yok. Bakınız, biraz
sonra bir kanun görüşeceğiz burada. İşte, sayılarımız
burada. Biraz sonra kanun görüşülürken de göreceğiz kaç
milletvekili var. Önemli olan beş yıl iktidarda kalmak değil.
Güzel, ama hâlini görün Meclisin. İşte kameralar gösteriyorsa
şu anda, Meclisin hâlini görelim. Sayın Başbakan
"Muhalefet engelliyor
" Hayır, muhalefet yardımcı
oluyor. Muhalefet istiyor ki, burada AK Parti milletvekilleri de
olsun, kanunlara katkı sağlasınlar, çoğunlukla
buradan kanunları geçirsinler. Muhalefetin istediği
bu.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sen konuştuğun
için gelmiyor millet!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Çelik, Sayın Grup Başkan Vekili, bunun vebali de senin üzerine
arkadaş, oradan laf atıyorsun ama, öncelikle bu görev senin.
AK Parti Grup Başkan Vekili olarak, milletvekillerini salonda
bulundurmakla ilk önce sen görevlisin. Önce görevini yapacaksın.
Ondan sonra, eğer muhalefetten bir şikâyetin varsa, geliniz,
burada
Muhalefetten şikâyeti olan, kürsüden söylesin. Sayın
Başbakanı yanıltıyorsunuz. Sayın Başbakanı
yanıltıyorsunuz. Sayın Başbakan, keşke
şu salonun hâlini görse de
AK Parti milletvekillerinin artık
seçim yılına girildiğinde ne kadar yorulduklarını,
bezdiklerini, seçim telaşı içerisine girdiklerini bir
görse Sayın Başbakan.
Değerli milletvekilleri,
şimdi burada işsizlikle ilgili söylendi, Türkiye İstatistik
Kurumu rakamları, yüzde 9,9; 2006 yılı işsizlik rakamı.
750 bin kişi, Türkiye'de iş bulma ümidini kaybettiği
için iş aramıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Kandoğan.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İş bulma ümidini kaybettiği için, Türkiye İstatistik
Kurumu, bunu işsizler arasına dâhil etmiyor. Şimdi, bunu
da işsizler arasına dâhil ettiğinizde, rakamlar çok daha
yukarılara çıkıyor. Aldığınız dönemde
yüzde 10,3'tü. Bunları da dâhil edecek olursanız, beşinci
yılın sonunda işsizlik rakamları, devraldığınız
Türkiye'deki rakamların üzerinde.
Şimdi, büyüme rakamları
yayınlandı. Büyüme rakamlarından sonra da, kişi
başına gelirin 5.400 dolar olduğunu söylüyorlar. Benim
elimde rakamlar var. Sabit fiyatlarla -bakınız, bu, öyle ölçülür-
kişi başına düşen gelir 3.688 dolar. Ölçü budur,
böyle ölçülür kişi başına düşen millî gelir. Cari
fiyatlarla ölçersen 5.400. Ama, buradaki kurun hangi seviyede olduğunun
da iyi değerlendirilmesi gerekir. Eğer kur gerçekçi, yerinde
olsa, bu rakamların çok daha aşağılarda olacağını
hep beraber göreceğiz.
On beş gün önce ben bu kürsüden,
Manisa'nın Sarıgöl ilçesindeki üzüm üreticilerinin yağışlardan
dolayı mağdur olduğunu, AK Parti milletvekillerinin
gidip o dönemde, mağduriyetlerinin giderileceğini, Ziraat
Bankası ve tarım kredi borçlarının erteleneceğini
söylediklerini, söylediğimde, bir Sayın Manisa Milletvekili
burada geldi dedi ki: "Önümüzdeki hafta içerisinde bu iş
hâlloluyor." "Önümüzdeki hafta" dediği, geçen haftaydı.
Ben, o milletvekilimi de burada göremiyorum. Ne olur, gelin, bu kürsüde
söylemiş olduğunuz sözlerin arkasında durun. Ben söyleyince
itiraz etmiştiniz. İşte, Sarıgöl ilçesinde binin
üzerindeki çiftçi, ellerindeki pankartlarla "kandırıldıklarını"
söylüyorlar; işte, görüntü burada, bilgi de burada, Sarıgöl
de orada.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyor ve önerinin aleyhinde olduğumu
ifade ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, alınan karar gereğince sözlü soruları
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 4'üncü
sırada yer alan, Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında
Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların
Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel
Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.-
Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici
İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli
İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne
Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1318)
(S. Sayısı: 1366) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükümet? Yerinde.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
Çeşitli hükümler
MADDE 4- (1) 14/7/1965 tarihli ve
657 sayılı Kanunun;
a) 4 üncü maddesinin (B) fıkrasının
üçüncü paragrafında yer alan ", Bakanlar Kurulunca tespit
edilecek esas ve şartlarla" ibaresi madde metninden çıkarılmış
ve aynı paragrafta yer alan "Milli Savunma Bakanlığı
ile Jandarma Genel Komutanlığı" ibaresi "bu
Kanuna tâbi kamu idarelerinde" şeklinde değiştirilmiştir.
b) 4 üncü maddesinin (D) fıkrasının
birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(A), (B) ve (C) fıkralarında
belirtilenler dışında kalan ve ilgili mevzuatı
gereğince tahsis edilen sürekli işçi kadrolarında belirsiz
süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılan
sürekli işçiler ile mevsimlik veya kampanya işlerinde ya
da orman yangınıyla mücadele hizmetlerinde ilgili mevzuatına
göre geçici iş pozisyonlarında altı aydan az olmak
üzere belirli süreli iş sözleşmeleriyle
çalıştırılan geçici işçilerdir."
(2) 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun 3 üncü maddesinin
(a) bendinde yer alan "pozisyonunda daimi suretle" ibaresi
"sözleşmeli personel pozisyonunda" şeklinde değiştirilmiştir.
(3) 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
26 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Temel ücret tutarları,
sözleşmeli personelin unvanı, eğitim düzeyi, iş
gerekleri, işyeri ve çalışma şartları dikkate
alınmak suretiyle teşebbüs ve bağlı ortaklıklarca
tespit edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Adana Milletvekili
Kemal Sağ.
Buyurun Sayın Sağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana)
- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 1366
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 4'üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan bu tasarı, genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu'na ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli
idareler ve (IV) No'lu cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları
ile bunlara bağlı kurumlarda çalışan geçici
işçiler ile kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı
ortaklıklarında 2006 yılı içinde geçici işçi
pozisyonunda toplam altı ay veya daha fazla olarak çalışmış
olan geçici işçileri kapsamaktadır.
Devlet Memurları Kanunu'nun
4'üncü maddesinde kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde uygulanacak
istihdam şekilleri sıralanmış ve bunlar, memurlar,
sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler olarak
dört sınıfa ayrılmışlardır. Ancak, hemen
belirteyim ki değerli arkadaşlar, görüştüğümüz
bu yasa tasarısı, bu şekilde, eksik olarak gelmiştir
Genel Kurula. Çünkü, bu tasarı geçici personeli kapsamamaktadır.
Zaten, Sayın Bakan da, konuşmasında bunu açıkça belirtmişti.
(x)
1366 S. Sayılı Basmayazı 03/04/2007 tarihli 83'üncü
Birleşim Tutanağına eklidir.
Hazırlanan yasa tasarısının,
geçici işçileri kapsamasına rağmen, geçici personeli
kapsam dışında bırakmasının nedenini,
doğrusu, ben anlayamadım. Buradan, geçici personel olarak
çalışanlar adına sormak istiyorum: Neden geçici personeli
kapsama almadınız değerli arkadaşlar? Diyelim
ki unuttunuz, peki, o zaman, Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz
önergeleri, değişiklik önergelerini neden desteklemiyorsunuz?
Başka bir deyişle, 218 bin geçici işçi için çözüm üretmeye
çalışırken, sayıları 30 bin civarında
olan geçici personel için bir çözüm neden düşünmüyorsunuz?
Adınızın "Adalet ve Kalkınma" olduğunu
söylüyorsunuz. Demek ki, sizin adalet anlayışınız
herhâlde bu olsa gerek. Hem eksik hem yanlış yasa tasarısı
veya teklifleriyle karşımıza geliyorsunuz hem de yanlışları
düzeltmek üzere verdiğimiz değişiklik önergelerine
ret veriyorsunuz! Herhâlde AKP'nin yasama anlayışı da
bu olsa gerek. "Bizim dediklerimiz dışında hiçbir
şey doğru değildir" diyorsunuz.
Bakın, ben size açıklamaya
çalışayım değerli arkadaşlar: Yasa çıkarıyorsunuz,
ama yangından mal kaçırır gibi hızla çıktığı
için, dikkatlerinizden kaçıyor ve dolayısıyla, birçok
hatalar oluşuyor çıkan yasalarda. Hatta Anayasa'mıza
aykırı bazı yasalar da çıkıyor. Eksikliği
gidermek için hadi bakalım yeni bir yasa daha, yanlışı
gidermek için hadi bakalım yeni bir yasa daha çıkartıyorsunuz.
Bu durum, Parlamentodan çıkan yasa sayısının suni
olarak artmasına neden olmaktadır; ama, siz çıkıyorsunuz,
"biz çok yasa çıkarttık" diye övünmeye kalkıyorsunuz.
Aslında, övünmek değil, yüce Meclisin mesaisini boşa
harcadığınız için yerinmeniz gerekir değerli
arkadaşlar.
Bakın, buradan, söz açılmışken
birkaç rakam vermek istiyorum sizlere: Bugün, Cumhuriyet Halk Partisinin
Anayasa Mahkemesinde dava açtığı yasa sayısı
98'dir ve bunun 48'i iptal ile sonuçlanmıştır. Yine, bugün
itibarıyla Sayın Cumhurbaşkanlığı makamından
dönen yasa sayısı, yani veto yiyen yasa sayısı da
58'dir. Bu durumda, sizin bu dönem çıkarttığınız
yasa sayısı 846 olduğuna göre, yasalarımızın
yaklaşık yüzde 19'u, yüzde 20'si yanlış ve hatalı
çıkartılmış değerli arkadaşlar.
Bakın, size bir örnek belge
sunmak istiyorum buradan: Bütün bu yanlış ve tekrarlara
rağmen, en çok yasa çıkarttığınızı
söylediğiniz bu dönemde çıkarılan yasa sayısı,
Atatürk dönemi yasa sayısından yine de azdır değerli
arkadaşlar. Bakın, 1923-1927 döneminde toplam 836 yasa
çıkartılmış. 1927-1931 döneminde 627, 1931-1934 döneminde
871 ve 1935-1939 döneminde ise tam 920 yasa çıkartılmıştır.
İşte, bu da Atatürk'ün yasama dönemidir değerli arkadaşlar.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür;
ama, bugün, taze bir örnek sunmak istiyorum size: Yakında gündeme
gelecek olan 1357 sayılı Tasarı'ya, lütfen, bir bakınız.
Bu yasa, 5018 sayılı Yasa'da değişiklik yapan bir
yasa tasarısıdır ve bu yasa, değerli arkadaşlar,
tam 5'inci kez değişikliğe uğramaktadır üç
yıl içerisinde; bunu da bir köşeye yazın lütfen.
Bu konuya fazla girmek istemiyorum,
ama, şunu ifade etmeden geçemeyeceğim değerli arkadaşlar:
Gelin, Cumhuriyet Halk Partisinin sözlerine, uyarılarına
kulak veriniz, bizi dinleyiniz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sahip
olduğumuz tecrübeden istifade etmeye bakınız. Ediniz
ki, toplumumuz, Parlamentonun çıkardığı yasalardan
en üst derecede faydalansın. Ediniz ki, hepimiz için çok değerli
olan zamanı boşuna harcamayalım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçici istihdam, süreklilik arz etmeyen, yılın
belirli dönemlerini kapsayan, genellikle mevsimlik veya arızi
işler için öngörülmüş bir istihdam şekli olmasına
karşın, bu pozisyonda çalıştırılan geçici
işçiler, genellikle, sürekli veya dönemsel olarak tekrarlanan
işlerde çalıştırılmaktadırlar. Bu durum
da bu pozisyonda çalışanları geçici olmaktan çıkartmış
ve fiiliyatta, sürekli işçi konumuna getirmiştir.
Geçici personel uygulaması,
bazı farklılıklar olsa da hemen hemen geçici işçi
istihdamından farklı değildir. Bunlar, sürekli olarak
istihdam edilemeyen ve alınan geçici işçi vizesi sayısı
da yetersiz kalan kurumların başvurduğu bir yöntemdir;
ki, sayıları da geçici işçilerden daha fazla değildir.
Netice itibarıyla, geçici
işçi ve geçici personel istihdamı başlangıç amacından
uzaklaşmış, mevzuattan kaynaklanan boşluklar ve
esneklikler, kurum ve kuruluşlar açısından bu istihdam
şekillerini diğerlerine göre daha tercih edilir duruma
getirmiştir.
Tasarıda, geçici işçi
pozisyonunda çalışmakta olanların sürekli kadrolara
geçirilmelerinde, 2006 yılında altı ay ve daha fazla
çalışmış olma şartı aranmaktadır. Aranan
bu şartın, objektif bir ölçü olup olmadığı hep
tartışılan bir konu olacaktır değerli arkadaşlar.
Zira, özellikle, eski tarihlerden beri çalışmakta olup da
2006 yılında altı aylık şartı yerine getirememiş
birçok geçici işçi vardır. Bunların hakkı zayi olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte
olan bu tasarının 4'üncü maddesi ile 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu'nun 4'üncü maddesinde, 4688 sayılı
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 3'üncü maddesinde
ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik
yapılmak istenmektedir.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun 4'üncü maddesinde yapılan değişiklikle,
Kanun'daki "işçi" tanımı yeniden yapılmaktadır.
Bu yeni tanıma göre işçi, "memur ve sözleşmeli personel
dışında kalan ve ilgili mevzuatı gereğince
tahsis edilen sürekli işçi kadrolarında belirsiz süreli
iş sözleşmeleriyle çalıştırılan sürekli
işçiler ile mevsimlik veya kampanya işlerinde ya da orman
yangınıyla mücadele hizmetlerinde ilgili mevzuatına
göre geçici iş pozisyonlarında altı aydan az olmak
üzere belirli süreli iş sözleşmeleriyle
çalıştırılan geçici işçiler." olarak tanımlanmaktadır.
Tanım biraz uzun; ama, bu, yasanın tanımı olduğu
için okumak zorundaydım. Peki, işçi tanımını
bu şekilde değiştirmekle ne yapıyorsunuz değerli
arkadaşlar, biliyor musunuz? Daha önce yasada tanımlanmamış
olan "geçici işçi"yi tanımlıyorsunuz. Yeniden
"geçici işçi" istihdamına olanak sağlıyorsunuz.
Bir yandan geçici işçileri sürekli işçi pozisyonuna geçiriyor,
bir yandan da yeni geçici işçi almak için yasal bir ortam hazırlıyorsunuz.
Hani derler ya, bu ne lahana turşusu bu ne perhiz! Bunun adı,
değerli arkadaşlar, "seçim yatırımı"dır.
Hani seçim öncesi popülist bir yaklaşımda bulunmayacaktınız,
hani ekonomik dengeleri bozucu davranışta bulunmayacaktınız,
hani seçim ekonomisi uygulamayacaktınız? Ne oldu? Seçim
korkusu mu sardı sizleri? Sizler bu işleri gerçekten düşünüyordunuz
da, neden dört yıl beklediniz değerli arkadaşlar? Neden
dört yıl?
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Vazgeçelim mi?
KEMAL SAĞ (Devamla) - Vaz
mı geçiyorsunuz?
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Geçelim mi?
KEMAL SAĞ (Devamla) - Buyurun
geçin, geçebiliyorsanız.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- İstiyor musunuz?
KEMAL SAĞ (Devamla) - Bu kadar
işçiyi düşünmüyorsanız, buyurun geçin, geçebiliyorsanız.
Tasarıda, işçiyi
"mevsimlik ve kampanya işlerinde çalışmak üzere
çalıştırılacak" diye tanımlıyorsunuz.
Bu da doğru bir tanım değildir değerli arkadaşlar.
Sonuç olarak, ne yaparsanız
yapınız, sürekli işçilerimiz, geçici işçilerimiz,
memurlarımız, emeklimiz, dul ve yetimimiz, dar gelirlimiz
yıllardır AKP Hükûmetinin kendilerine çektirdiği zulmü
unutmayacak ve sandıkta gereğini yapacaktır.
Sözlerimi tamamlarken bir hususu
da belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar: Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, TRT'de ve benzeri kuruluşlarda çalışan
geçici personelin sürekli işçi ya da sözleşmeli personel
kapsamına alınmaları için verdiğimiz değişiklik
önergesine destek bekliyoruz. Tasarıyı, kamuda yıllardır
geçici işçi olarak çalışan işçilerimizin sürekli
işçi kadrosunda veya sözleşmeli olarak istihdam edilmesine
olanak sağlayacağı için desteklediğimizi belirtmek
istiyorum, ama geçici personeli kapsam dışında
bıraktığınız için de eleştirmek durumundayım.
Sözlerimi bu duygu ve düşüncelerle
tamamlıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sağ.
Şahsı adına Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun, Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
1366 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde görüşlerimi
arz edeceğim.
Öncelikle, çok uzun zamandan beri
bir kanayan yara hâline gelen geçici işçilerimizle ilgili
böyle bir düzenlemeden dolayı, başta Sayın Bakanımız
olmak üzere, emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Uzun zamandan
beri çok ciddi sıkıntılar içerisinde olan ve kadro beklentisi
içerisinde olan yaklaşık 218 bin kişiye bu imkânın
sağlanmış olması son derece sevindirici. 218 bin
kişiyi sevindirirken, maalesef, binlerce kişiyi de büyük
bir hayal kırıklığıyla baş başa
bıraktık. Binlerce vatandaşımız, bu kanun tasarısının
içerisinde kendileriyle de ilgili bir bölüm olmasını
dört gözle beklediler, ama, maalesef, şu anda onlar, eşleri
ve çocukları ile çok büyük bir hayal kırıklığı
yaşıyorlar ve ne zaman durumlarının düzeleceğiyle
ilgili bir ümit ışığı da göremedikleri için,
Türkiye'nin dört bir köşesinden, bu konuyla ilgili feryatlar
göklere yükseliyor.
Şimdi, Sayın Bakanımız
dün buraya geldiler -tutanaktan okuyorum- 4/C'den bahsettiler, özelleştirme
mağdurlarından bahsettiler ve dediler ki: "Burada bir
sıkıntı var. Bu sıkıntıyı ben yakinen
biliyorum." Yani, özelleştirme mağdurlarının
ciddi manada sıkıntı
içerisinde olduklarını biliyorum diyor Sayın Bakan.
Ee, Sayın Bakanım, bunları biliyorsanız, bunların
ciddi sıkıntı içerisinde olduğunu görüyorsanız,
o zaman, niçin bunlarla ilgili bir düzenleme bu kanun tasarısı
içerisinde yer almıyor? Diyor ki: "Bizim görevimiz, çektikleri
sıkıntıyı gidermek; bunu yapacağız."
İşte, klasik bir siyasetçi
sözü. "-cak, -cak" girdi mi işin içerisine, maalesef, bir
netice almak mümkün değil. Ama, derseniz ki bu 4/C'yi buraya koyalım;
hayır, bugünün şartları içerisinde, maalesef, bu
imkândan yoksunuz... Hangi şartlar içerisinde? Niçin yoksunsunuz
Sayın Bakanım? Bu şartlar nelerdir? Şimdi, kendileri
diyor ki: "On ay çalışıyorlar, benzer durumda olanlardan
az maaş alıyorlar, mağdurlar, sıkıntı içerisindeler."
Ee, sıkıntıyı çözelim... "Ee, şimdi çözemeyiz,
gelecekte..." Ne zaman gelecek, belli değil. Ee, üç ay sonra
Meclis kapanıyor Sayın Bakanım, üç ay sonra Meclis çalışmayı
bitirecek.
Şimdi, Meclisteki 4/C'yle ilgili
de söylüyor, diyor ki: "Bu kurumların yetkililerinden bana
teklif gelmesi lazım." Aynen burada... "Bunların
genel müdürleri, başkanları, 'ey Çalışma Bakanı,
benim böyle bir ihtiyacım var, 500 tane personelim var, bunu kadroya
kavuşturma noktasında senden ricam var' derse, can baş
üstüne." Ee, Sayın Bakanım, ben mi görüşeceğim
TRT Genel Müdürüyle? Ben mi görüşeceğim Meclis Başkanıyla?
Yani, sizin göreviniz değil mi Hükûmet olarak? Mademki böyle bir
düzenleme yapıyorsunuz, mademki böyle bir düzenleme yaparken
siz de ifade ediyorsunuz ki, bunlar sıkıntıda, problemleri
var, ben bu sıkıntıları biliyorum, ama bunları
zaman içerisinde çözeceğim; şimdi niye çözmüyoruz? Niçin
şimdi çözmüyoruz? Çok zor mudur Sayın Meclis Başkanıyla
bir irtibat kurmak? Mecliste, işte kapımızın önünde,
dışarıda bekliyor arkadaşlarımız.
Mağdur bunlar, mağdur! Bunlar, bugün Meclisten bir ümit
ışığı bekliyor, Meclisteki görevlilerimiz,
çalışanlarımız. Sıkıntıyı biliyorsunuz,
ama çözüm bulacağız dediniz mi, onun zamanı...
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bulacağız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ne
zaman? İşte, üç ay sonra Meclis kapanıyor. Otuz sekiz
gün kalmış Meclisin çalışma süresinin bitmesine
ve bunun burada olması mümkün değil.
Dün korucularla ilgili bir husus
geldi, Sayın Kültür Bakanı burada cevap veriyor:
"İçişleri Bakanlığı bu konuda çalışmalarına
devam ediyor." Benim elimde soru önergeleri var. Dört yıl önce
de aynı şeyi söylemişti İçişleri Bakanı;
aynen, dört yıl önce, korucularla ilgili çalışmalar
devam ediyor, bu meseleyi çözeceğiz... Ee, dört yıl geçti
üzerinden! Dün, Sayın Kültür Bakanı -Sayın Bakanın
yerinde oturuyordu- böyle, mahcubiyet içerisinde, eline verdikleri
notu okuyor oradan: "İçişleri Bakanlığı
çalışmalarına devam ediyor, bu meseleyi çözeceğiz."
Ne zaman? İşte, Meclisin gündeminde bekliyor. Hadi, hadi
Sayın İçişleri Bakanımız, hadi Sayın Kültür
Bakanımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kandoğan, konuşmanızı tamamlayınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
hadi Sayın Başesgioğlu, Sayın Bakanım, Meclisin
gündemine geldi, korucularla ilgili verilmiş olan bir kanun
teklifi var. Siz de Sosyal Güvenlik Bakanısınız. Dünyanın
hiçbir ülkesinde böyle bir örnek var mı Allah aşkına?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sen de ihbar et!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Varsa, gelin, ben sizden özür dileyeceğim Sayın Bakan.
55 bin kişi canlarını
vermişler, mallarını vermişler, binlercesi
şehit olmuş. Başka bir ülkede olsa bunların heykeli
dikilir. Heykeli dikilir bunların!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Suç duyurusunda bulun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ama, bunların sosyal güvenliği yok. Bir Sosyal Güvenlik Bakanı
olarak, sosyal devlet ilkesinin gereğini yerine getirmekle
görevli bir bakan olarak, korucularımızın bu durumundan
rahatsız mısınız değil misiniz Sayın Bakanım?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Araziye oynuyorsun!
Araziye oynama!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, Trabzon Milletvekili de diyor ki: "Araziye oynama!"
Sayın Milletvekilim, siz o
bölgeyi bilmezsiniz.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Çok iyi bilirim!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O
bölgedeki korucuların nasıl çalıştığını
bilmezsiniz.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Her yerini
bilirim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Kaç kişinin hayatını kaybettiğini bilmezsiniz.
Sadece korucu oldukları için, eşleri, çocukları katledilen
binlerce korucuları, orada, bilmezsiniz. Şu anda eksi 20
derecede nöbet tutan korucuların ne şartlar altında
nöbet tuttuklarını bilmezsiniz.
Benim kaymakamlık yaptığım
yerdeki bir köy korucusuna böyle söylediklerinde
Bayrak dikiyordu
her gün, bayrak! PKK haber gönderiyordu, o bayrağı indirin
diye, ama o korucubaşı diyordu ki: "Gücünüz varsa, siz
gelin, siz indirin!"
Onlar, o bayrağı, orada,
en tepede tutma noktasında canla başla çalışan insanların
problemini ben burada dile getireceğim, siz de oradan diyeceksiniz
ki, siyaset yapıyorsunuz!
ASIM AYKAN (Trabzon) - Görevini yapıyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ne
demek görevini yapıyor? Görevini yapıyorsa, elbet yapacak,
ama bizim görevimiz de onlara sosyal güvenlik hakkını
sağlamak.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Veriyoruz
ya!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Vermiyorsun! Bilmiyorsun, bak, vermiyorsun!
Adam şimdi hayatını
kaybetse, bitti. Hiçbir sosyal güvenliği yok.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Maaşını
2 kat yaptık!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Efendim, yok! Sosyal güvenlik yok! İşte, Sayın Bakanımız
buradalar. Sayın Bakanımız buradalar. Kanun teklifi
burada duruyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Maaşlarını
2 kat yaptık!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Efendim, maaşları artsın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
iki dakika ek süre kullandınız, lütfen konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Helalühoş
olsun, aldıkları para helaldir. Helalühoş olsun, 2'ye
katlayalım, 3'e katlayalım, ama sosyal güvenlik meselelerini
de halledelim, çözelim.
İşte, güzel bir kanun; teşekkür
ediyorum. Tekrar, Sayın Bakanıma da ilgililere de teşekkür
ediyorum. 220 bin insanın derdine derman olduk. Allah razı
olsun herkesten, Meclisimizden, getirenlerden; ama, bunun yanında,
şu anda sıkıntı içerisinde olan ve Sayın Bakanın
da ifadeleriyle sıkıntılı oldukları tescil
edilen binlerce insanımızın da problemini, ne olur,
hep beraber çözelim diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Burdur Şeker
Fabrikasında 577 kişi geçici işçi statüsünde kampanya
süresinde çalışmaktadır. Bundan dolayı da çok
mağduriyetler olmuştur, başka işlerde çalışamamışlardır
yıllardır. Ancak, uygulanan kotalar nedeniyle kampanyalar
kısa sürdüğünden, yirmi yıldır bu fabrikada çalışan
işçilerden bazıları altmış gün, bazıları
otuz gün, bazıları on beş gün, bazıları da iki
günden dolayı yasa kapsamı dışında kalmaktadır.
Yasa "2006'da altı ay çalışanları
kapsar" şeklinde yasalaşırsa, Burdur Şeker
Fabrikasında 122 kişi yasadan yararlanacak, 455 kişi
ise, yıllardır fabrikanın omurgası olarak çalışmalarına
rağmen kapsam dışında kalacaktır, fabrika
işleyemez konuma gelecektir. Bunu nasıl göğüsleyeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, sosyal hizmetler ve yardımlaşma
vakıfları, biliyorsunuz, her ilçemizde ve ilimizde
Yaklaşık
bunların tahmini sayısı 971.
Burada çalışan insanlar
kimdir? Bu insanlar nedir, konumu nedir? Bu insanlar yardımsever,
hayırseverlerden aldıkları yardımları ve
devletin sağladığı birtakım imkânları yardıma
muhtaç insanlara yardım eden insanlar.
Peki, bu insanlar, artık
şu anda yardıma muhtaç hâle geldiler. Yaklaşık, bunlar,
en az 6 bin kişi.
Bu insanların konumu nedir?
Bunlar memur mudur? Bunlar nedir? Vakıf çalışanı
mıdır? Yani, hakikaten, bunlar, artık, bu insanlarımız
yardıma muhtaç insan hâline getirildi Sayın Bakanım.
Bilgilerinize arz ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür
Sayın Başkanım. Sayın Bakanıma, müsaade ederseniz,
bir iki sorum olacak.
Şu anda önümde bir not var,
Şereflikoçhisar Tekel işçilerinden geliyor. Özelleştirmeden
mütevellit ücretlerinin düşmesinden dolayı 7 arkadaşın
intihar ettiği söyleniyor. Şimdi, özelleştirme sonucu
4/C'ye göre bazı işyerlerine dağıtılan
işçilerin eski ücretlerinde, yani geçmişteki aldığı
ücretlerinde bir düşme olacak mı olmayacak mı? Bunu
sormak istiyorum, bir.
İkincisi, Sayıştay
12. Dairesince bu sözleşmeli öğretmenlerin atamaları
durduruldu. Öğretmenler arasında son derece bir rahatsızlık
var. Bir öğretmen bana diyor ki: "Bana okulda talebem: 'Hocam,
sen geçici öğretmenmişsin, gelecek sene bir daha gelecek
misin gelmeyecek misin?' Bunlar bizi üzüyor." Belki bu soru sizlere
de gelmiştir. Acaba Sayıştayın bu kararına göre
öğretmenler arasındaki bu sözleşmeli veya eski
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kepenek
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Üç sorum var. Birincisi, ÇAYKUR gibi
kâr eden -iyi ki kâr eden- kimi kurumlarda altı aydan birkaç gün az
çalıştıkları için, ÇAYKUR'da altı aydan çok az
bir süre çalışanlar altı ay çalışmadılar
diye yasa kapsamına alınmıyor. Oysa, bu kurumumuz kâr
ediyor. Şimdi, bu durumda olan, yasa kapsamına alınmayan
ve bu nedenle ÇAYKUR'da bu yasanın dışında tutulan
kişilerin yükü, getireceği yük ne kadardır, sayıları
kaçtır ve neden bunlar dışarıda tutuluyor?
İkinci sorum: TRT'de işçi
sayılmayan geçici personel -bu konu çok tartışıldı-
hâlâ -önce Çalışma Bakanı olarak Sayın Bakan-
işçi sayılmayan geçici personelin, emekçi, çalışan
kavramında yeri nedir, bunun tanımı nedir ve neden bu
kişiler -500 dolayında bu çalışan- hiçbir statüye
dâhil edilmiyor, TRT çalışanları?
Son sorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Sayın Işık
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. Vasıtanızla Sayın
Bakanıma şu soruları yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakanım, belediyelerdeki
geçici işçilerin kadroya geçmesiyle genel bütçeden belediyelere
kaynak aktarımı söz konusu mudur?
Bir de, yine 4/C'ye değinmek istiyorum:
Zira, seçim bölgem Konya Seydişehir'de de bu kapsamda arkadaşlarımız
var. Siz konuşmanızda, dünkü sorularımıza verdiğiniz
cevapta olaya soğuk bakmadığınızı ifade
ettiniz. Sayın Başbakanım da, daha önceden, bir komisyon
kurdurduğunu, söz vermediğini, ama tespit anlamında
bir komisyon kurdurduğunu ifade ettiniz, 30 bin kişiye yönelik
bir çalışma yapıldığını.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Amma
atıyorsun ha!
AHMET IŞIK (Konya) - Bundan sonraki
sürece yönelik somut olarak bir ifade de bulunabilir misiniz Sayın
Bakanım? Bu tasarıda önergeyle girmeyeceği kesin gözüküyor.
Bundan sonraki sürece somut adım noktasındaki değerlendirmenizi
almak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bayındır
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, elbette
burada geçici işçilere verilecek olan kadroları, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu da en az sizin kadar destekliyor ve doğru buluyor.
Yalnız, dört ay çalışan, Şekerde dört ay çalışan
kampanya işçilerinin de bu kadro içerisine alınmamasını
doğrusu ben algılayamıyorum. O insanlar da, o çalışanlar
da bizim evlatlarımız, bizim insanlarımız. Bununla
ilgili gerekçeniz ne olabilir diye soruyorum ve sizden istirham
ediyorum: Bu çalışan işçilere de, burada bu kanun geçerken
onlara da kadronun verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kılıç
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla Sayın
Bakana iki soru yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakanım, bana iletilen
sorunlarda, özellikle Devlet Demiryollarında yirmi yıldır,
hatta yirmi beş yıldır, yılda üç ay, dört ay, beş
ay çalışan işçiler var. Bu işçilerin bu kadar
yıldır çalışmış olması, bunlar için
kadroya geçirilmeleri noktasında bir hak kazandırmıyor
mu? Bu, bir.
Yine, aynı durum Şeker
Fabrikası işçilerinde de var. Orada da yıllardır
bazıları idarede kayırıldığı için
altı aydan fazla süreyle çalışıyor, bazılarının
da idarede adamı yok, daha doğrusu dayısı yok, onlar
da dört ay çalışıyor. Dayısı olmayanların
haklarını bu Türkiye Büyük Millet Meclisi korumayacak
mı?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Bakanım, ben Sayıştayla Danıştayı karıştırdım!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Anladım
ben, Danıştay olması lazım.
Sayın Başkan, çok teşekkür
ederim. Soru soran değerli arkadaşlarıma da çok teşekkür
ediyorum. Bir hayli soru oldu. Olabildiğince, zaman içerisinde
cevaplamaya çalışayım.
Şeker Fabrikasında çalışan
işçilerimize ilişkin birkaç arkadaşımızın
ortak sorusu oldu.
Değerli arkadaşlarım,
Şeker Fabrikasında yaklaşık bu kapsamda 9 bin civarında
çalışanımız var. Bu tasarı sizin onayınıza
mazhar olursa, Parlamentodan geçerse yaklaşık 4 bin civarında
olan kısmı daimî kadroya geçmiş olacak. Geri kalan, yani
iki ay, üç ay, dört ay, beş ay çalışan arkadaşlarımız
bu kapsam dışında kalacaklar.
Şimdi, bu altı ayın altına
inemediğimizi, niye altı ayı referans aldığımızı
açış konuşmamda takdirlerinize arz etmiştim. Yani,
buradaki maksadımız daimî kadroya geçme hadisesidir.
Onun için de bir referans almamız lazım. Daimî iş ne demektir?
Daimî kadro ne demektir? En azından, yılın yarısında
ve yarısından daha fazla çalışmış olmak
keyfiyeti burada ön plana çıktığı için altı
ay ve üzeri dikkate alınmıştır. Daha önceki
yıllarda, 2000 yılında, 1999 yılında yapılan
düzenlemelerde, birisinde on iki ay, birinde on bir ay çalışanlar
kadroya alınmıştır. O zaman fazla problem çıkmamış.
Yani, on iki ay dediğiniz zaman hiç kimse itiraz edemiyor, ama altı
aya indiğiniz zaman "niye beş ay olmadı" gibi
sorularla haklı olarak karşı karşıya kalıyorsunuz.
Yani, bir kere, işin niteliği itibarıyla altı ay
ve üzeri daimî kadro olduğu için altı ayda kesmek zorunda
kaldık. Bir de bu işletmelerin, başta Şeker Fabrikası
olmak üzere, bu işletmeler, tabiatı icabı mevsimlik ve
kampanya işi yürüttükleri için ancak bu sürelerle insanları
çalıştırabiliyorlar, yani, iki ay, üç ay, dört ay
Yani,
biz, varsaysak ki, bu arkadaşlara on iki ay kadro versek, iki ay
çalışan bir kişiye on iki ay iş vermekte bu işletmeler
zorlanacak. Bir de ekonomik boyutu var tabii, yani, bir işletmeye
de çekebileceğinden fazla yük vermek, o işletmenin verimliliğini
ve genel anlamdaki performansını da düşürür. Ancak,
bu yasayla belki şunu yaptık biz: Bu altı ayın altında
kalan arkadaşlarımıza da bir güvence sağladık,
bir daimîlik sağladık. Nasıl on iki aya geçenlere sen daimî
kadroya geçtin diyorsak, altı ayın altında kalanlar da
bundan sonra, artık, sürekli ve daimî olarak bu sürelerle çalışma
hakkına kavuştular; yani, bu beş ay oldu, dört ay oldu,
üç ay oldu, ayrı konu, ama, onlara da bu şekilde daimîlik arz
eden bir istihdam şeklini kendilerine kavuşturmuş olduk.
Sosyal yardımlaşma dayanışma
vakıflarında çalışanlar ve bunun gibi özel hukuk
kişiliklerinde, kurumlarında çalışanlar bu kapsamda
dâhil edilmedi, yani, özel hukuk ve Ticaret Kanunu'na göre kurulan
şirketleri de dâhil etsek, o zaman, serbest piyasada bu kapsamda
çalışan taşeron işçileri vesaire hepsinin de daimî
kadroya alınması konusunda bir noktaya gelmemiz gerekirdi.
Burada, bizatihi genel bütçe, KİT'ler ve mahallî idarelerde çalışan
arkadaşlarımıza bu imkânı verme gayreti içerisinde
olduk.
ÇAYKUR soruldu. ÇAYKUR gibi
başka KİT'lerimiz de var. Tabiatı icabı, buradaki
arkadaşlarımızın çalışmaları mevsimlik
ve kampanya ve belirli sürelerde yapılan işlerdir. Onun
için, bu kapsamda alınamadılar.
TRT'deki istihdam şeklini ben
de çözemedim. "İşçi ve memur sayılmayan" diyor;
yani, böyle bir şey bulunmuş maalesef. Bunu, tabii, bizim çalışma
ilişkileri içerisinde bir yere oturtmak mümkün değil. Hatta
bunlardan sigorta primi kesilmiyordu. Bizim iş müfettişlerimizin
çalışmaları neticesinde, bunların sosyal güvenlik
haklarına kavuşma imkânları ortaya çıktı.
Sayın Bayram Meral'in sorduğu
konulara, izin verirseniz, yazılı cevap vermek istiyorum.
Danıştayın son kararını bilemiyorum ben, bu
şekilde bir durdurması oldu mu, arkadaşlarımız
herhangi bir bilgi vermediler. Onlara, izin verirseniz, yazılı
cevap vermek istiyorum.
Bir konuda daha var Sayın
Başkanım, bilmiyorum, sürem bitmek üzere. Bu, köy korucularıyla
ilgili konu, Sayın Doğan da ifade ettiler, başka arkadaşlarımız
da ifade ettiler.
Değerli arkadaşlarım,
köy korucularından görevleri sırasında uğradıkları
saldırı veya görevlerinin sebep olduğu hastalıklar
sebebiyle ölen veya malul olanlara en yüksek devlet memuru aylığının
30 katı tutarında tazminat ödenmekte, ayrıca aylık
bağlanmaktadır; yani, kısmi de olsa köy korucularına
böyle bir güvenceyi devletimiz vermiştir. Ha, murat edilen, diğer
sosyal güvenlik kuruluşları mensupları gibi bunların
emeklilik sistemine kavuşup kavuşmadıkları soruluyorsa,
bu konuda bir sosyal güvenlik bağlantısı bu arkadaşlarımıza
henüz yok. Sağlık konusunda çalışmalar var.
İçişleri Bakanlığımızın bu konuda
bir çalışması var. Ancak, değerli arkadaşlarım,
bizim sigorta sistemimiz, sosyal güvenlik sistemimiz prim esası
üzerine kurulmuş bir sistemdir; yani, 1950'lilerden beri bu sistem
böyle işlemektedir. Sigortalıysanız, sizin adınıza
kesilen primler önem arz etmektedir; memursanız, kesenekler
önem arz etmektedir.
Şimdi, bu iş kurulurken,
tabii, bu şekilde bir mekanizma düşünülmemiş ve bu köy
korucularımız adına bir prim yatırılmamış.
Dolayısıyla bu sosyal güvenlikten, uzun yıllar, on
beş, yirmi veyahut da, bu, işte, olağanüstü hâlin geldiği
günden bu tarafa devam eden bu uygulamada sisteme bu şekilde
bu arkadaşlarımız dâhil edilememişler. Sorun burada,
yoksa, hiç kimse sorunu görmezlikten gelmiyor, duyarsız kalmıyoruz.
Köy korucularının terörle mücadeledeki yararlılıklarını,
devletimizin yanındaki tutumlarını biliyoruz, takdir
ediyoruz ve bunun için de mevzuatın elverdiği ölçüde bu çalışmalarının
karşılıksız kalmamasına özen gösteriyoruz.
Yani, bunun gibi, aslında, üzerinde çalışmamız gereken
konular var. İşte 4/C'ye mensup arkadaşlarımız
var, dışarıda çalışanlar var, burada çalışanlar
var; özel öğreticiler var Millî Eğitim Bakanlığımızın,
valiliklerimizin çalıştırdığı, halk evlerindeki
halk eğitim kurslarında çalışan arkadaşlarımız
var. Maalesef, bunlar, yıllardır, çok uzun yıllardır
çalışılıyor ama, hepsi böyle bir tasarı gündeme
geldiği için ortaya çıktı. Bize zaman zaman geliyor,
biz de çözüm üretmek adına çalışıyoruz, ama takdir
edersiniz ki, yani biz meselenin bütün taraflarını görmek
zorundayız. Yani, neticede kamu yararı, kamu menfaati denilen
bir şey var. Bir grubun menfaatini korumaya çalışırken,
73 milyonun da ortak olduğu, hissedar olduğu kamu hukukunu,
kamu menfaatini de korumak gibi bir sorumluluk bizim üzerimizde.
Yani, meseleye tek taraflı hiçbirimiz bakamayız değerli
arkadaşlarım. Sizin de benden farklı düşündüğünüze
inanmıyorum. Yani, neticede bize emanet edilmiş tüyü bitmemiş
yetimin hakkıdır bu hazine. Nasıl, herhangi bir konuda
hep beraber ayağa kalkıyoruz, hayır, buraya hiç kimse
el atamaz diyoruz. Bunu da bu şekilde değerlendirmemiz lazım.
Şimdi, ama, bu anlamda maalesef
bir şey var, bir yanlış algılama var. Mesela, Sosyal
Güvenlik Kurumundan yahut da sağlıktan biri yararlanamadığı
zaman hep beraber Sigortaya, Bağ-Kur'a hücum ediyoruz, ama
Bağ-Kur'un ve SSK'nın sistemi, mevzuatı buna imkân vermiyor.
Ha, bunu sosyal koruma sistemi içerisinde yapmamız lazım,
yani sosyal sigorta ayrıdır, sosyal koruma sistemi ayrıdır,
yani bunları bilmemiz lazım. Evet, bu ülkenin fakir fukarasının
hastane kapısında kalmaması lazım, sokakta kalmaması
lazım. Bunun için sosyal koruma sistemini güçlendirmemiz lazım.
Niye çıkardık sosyal güvenlik reformunu? Hiç kimse dışarıda
kalmasın, çocuklar on sekiz yaşına kadar bu sistemin
güvencesi altında kalsın. Hastanede doğan çocuklar
rehin kalmasın diye yaptık, ama maalesef, üzülerek söylüyorum,
yani 1 Ocakta bu yasa yürürlüğe girmedi, toplumdan da Parlamentodan
da istediğimiz tepkiyi bulamadım ben. Yani, isterdim ki,
Türkiye'de bu reformun ertelenmesinin tepkileri çok olsun. Parlamento
tepki versin, sivil toplum versin. Bu benim şahsi işim değil,
Hükûmetin şahsi işi değil, 72 milyonun bugününü, yarınını
ilgilendiren bir konu. Türkiye
böyle bir reformu yapmak zorunda. Hiçbirimizin bunu erteleme
şansımız yok. Onun için, güçlü bir sosyal koruma sisteminin
hayata geçmesi lazım. Bunun adresi de sosyal güvenlik reformudur.
O zaman işte -sigorta sistemi- dışarıda kalan herkesin
ihtiyaçlarına cevap bulabileceği bir sistem buluruz.
Sayın Başkanım,
herhâlde süremi biraz aştım, kusura bakmayın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde üç
adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına
göre okutup sonra aykırılık durumlarına göre
işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik Halil Özyolcu Bayram Özçelik
Bursa Ağrı Burdur
Cavit
Torun Mehmet
Sarı
Diyarbakır Osmaniye
"a) 4 üncü maddesinin (B)
fıkrasının ikinci paragrafı yürürlükten kaldırılmış,
üçüncü paragrafında yer alan "Bakanlar Kurulunca tespit
edilecek esas ve şartlarla" ibaresi madde metninden çıkarılmış
ve aynı paragrafta yer alan "Milli Savunma Bakanlığı
ile Jandarma Genel Komutanlığı" ibaresi "bu
Kanuna tabi kamu idarelerinde" şeklinde değiştirilmiş
ve anılan fıkranın sonuna "Sözleşmeli personel
seçiminde uygulanacak sınav ile istisnaları, bunlara
ödenebilecek ücretlerin üst sınırları ile verilecek
iş sonu tazminatı miktarı, kullandırılacak
izinler ve bu hususlara ilişkin esas ve usuller Bakanlar Kurulunca
kararlaştırılır." paragrafı eklenmiştir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1366 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi A. Kemal Kumkumoğlu Birgen Keleş
Trabzon İstanbul İstanbul
A.
Kemal Deveciler Gürol
Ergin M. Mesut Özakcan
Balıkesir Muğla Aydın
Bayram
Meral Enver Öktem Mehmet Yıldırım
Ankara İzmir Kastamonu
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mehmet Parlakyiğit Feramus Şahin
Malatya
Kahramanmaraş Tokat
(3) 11/11/1983 tarihli ve 2954 sayılı
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununa aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
Geçici Madde 12- İşçi Sayılmayan
Geçici Personel yönetmeliğine tabi olarak toplam 6 ay ve daha
fazla süreyle çalışmış olanlar bir defaya mahsus
olmak üzere 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun
50 inci maddesinin (g) bendi hükümleri uyarınca İşçi
Sayılmayan Sözleşmeli Personel pozisyonlarına geçirilirler.
(4) Kamu iktisadi Teşebbüsleri
ve bağlı ortaklarında (şirketler hariç) 2006
yılında işçi kadrolarında çalıştırılanlar,
bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 90 gün içinde 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/c maddesine tabi sözleşmeli
personel pozisyonuna geçmek için yazılı olarak kurumlarına
başvurdukları takdirde; öğrenim durumlarına göre
emsallerinin yükselebilecekleri derece ve kademeyi aşmamak
kaydı ile sınav şartı aranmaksızın sözleşmeli
personel pozisyonuna geçirilir.
Sözleşmeli personel pozisyonlarının
yeterli olmaması halinde ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde
bu teşkilatlar için sözleşmeli personel pozisyonu vize
edilir. Boşalan işçi kadroları başka bir işleme
gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.
İşçi kadrolarından sözleşmeli personel pozisyonuna
geçiş işlemleri bu Kanunun yayımlanmasından itibaren
altı ay içinde tamamlanır.
(5) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Genel Sekreterliği'nde 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanunu'nun 4'üncü maddesinin (C) bendi kapsamında
geçici personel kadrolarında çalışanlar, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nca, çalıştıkları
süre ve yaptıkları işin nevi dikkate alınarak belirlenecek
emsali personelin kadro ve derece ile diğer özlük hakları
doğrultusunda memur kadrolarına, öğrenim durumlarına
göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak şartıyla
intibakları yapılır. Bu suretle T.C. Emekli Sandığı
ile ilişkilendirilen personelin kazanılmış hak
aylık derecelerinde değerlendirilmeyen geçmiş hizmetleri,
yürürlükteki hükümlere göre emekli keseneğine esas aylıklarında
değerlendirilir. Bu personelin kıdem tazminatına
esas olan geçmiş hizmet süreleri (önceden kıdem tazminatı
ödenmiş süreleri hariç) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı
Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyelerinin hesabında
dikkate alınır.
(6) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı bünyesinde istihdam edilen Türkiye
Kalkınma Vakfı teknik ve destek personelden bu kanunun yayımı
tarihi itibariyle asgari 6 ay çalışmış olanlar müracaatları
tarihi itibariyle herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik
veya yaşlılık aylığı almaya hak kazanmadıkları
takdirde Devlet Personel Başkanlığınca söz konusu
personelin, öğrenim durumu, hizmet süresi ve daha önce hak ettikleri
ünvanları dikkate alınarak kamu kurum ve kuruluşlarında
durumlarına uygun kadrolara atama teklifleri yapılır.
İlgili kamu kurum ve kuruluşu, Devlet Personel Başkanlığının
atama teklifinden itibaren 15 gün içerisinde atama işlemlerini
sonuçlandırılır.
(7) 2919 Sayılı Kanun'un,
EK 1. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca halen TBMM'de
çalışmakta olan personelden 2006 yılından başlayarak
6 ay ve daha fazla çalışmış olan sözleşmeli personel
bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde
isimleri liste halinde Devlet Personel Başkanlığı'na
bildirilir. Devlet Personel Başkanlığı'nca söz konusu
personelin, öğrenim durumu ve hizmet süreleri dikkate
alınarak, Başbakanlığa bağlı kuruluşlara
öncelikli olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında
durumlarına uygun kadrolara atama teklifleri yapılır.
İlgili Kamu Kurum ve Kuruluşu, Devlet Personel Başkanlığı'nın
atama teklifinden itibaren 15 gün içerisinde atama işlemlerini
sonuçlandırır.
8) Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı eğitim kurumlarında 657 sayılı Yasanın
4. maddesinin (B) bendi uyarınca, sözleşmeli öğretmen
statüsünde çalışanlar aynı yasa maddesinin (A) bendi
hükümleri uyarınca daimi öğretmenlik kadrolarına geçirilir.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1366 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi A. Kemal Kumkumoğlu Gürol Ergin
Trabzon İstanbul Muğla
Birgen
Keleş A. Kemal Deveciler Enis Tütüncü
İstanbul Balıkesir Tekirdağ
M.
Mesut Özakcan Bayram Meral Enver Öktem
Aydın Ankara İzmir
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Feramus
Şahin Mehmet
Yıldırım
Malatya Tokat Kastamonu
Mehmet
Parlakyiğit
Kahramanmaraş
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Gerekçe
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun öngördüğü sözleşmeli personel statüsü, olağan
üstü hallerde, kamu hizmetleri icabı geçici ihtiyaçları
karşılamak ya da teknik nitelikteki hizmetlerin gördürülmesini
sağlamak üzere oluşturulmuş istihdam şeklidir.
Sözleşmeli personel istihdamı istisnai bir istihdam
şeklidir.
Oysa Tasarının 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasıyla yapılmak istenen değişiklikle,
sözleşmeli personele ilişkin olarak getirilecek esas ve
koşulların Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesi
zorunluluğu kaldırılarak, bunun yerine her kuruma
özel, ayrı ayrı esas ve koşullar belirlenmesinin önü
açılmaktadır. Bu şekilde sözleşmeli personel istihdamı
istisnai nitelikten çıkıp asli istihdam biçimine dönüşmektedir.
Yine bu fıkrayla yapılmak
istenen bir başka değişiklikle de sözleşmeli personele
ilişkin istihdam koşullarının Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Yurtdışı
Teşkilatları için aranmaması yönündeki istisna düzenlemenin
kapsamı tüm kamu kurum ve kuruluşlarını içerecek
biçimde genişletilmektedir. Böylelikle, bütün kamu kurum ve
kuruluşlarında hangi unvan veya statüde olursa olsun sözleşmeli
personel istihdam edilebilecektir. İstisna gibi gözüken düzenleme
esas düzenleme halini almıştır. 657 sayılı Kanunda,
"kariyer" ilkesine uygun olarak, "memurluk"
asıl, "sözleşmelilik" istisna iken, bu maddenin yürürlüğe
girmesiyle, "sözleşmelilik" asıl istihdam biçimine
dönüşecektir.
Bunun sonuçları şöyledir:
1. Kariyer ve liyakat ilkeleri
ortadan kalkmış olacaktır.
2. Vatandaş nezdinde objektif
sınav ve değerlendirme ilkelerine olan güven, dolayısıyla
uzun vadede Devlete olan güven duygusu derinden sarsılacaktır.
3. Sistem dışı uygulamalara
emsal teşkil edecektir.
4. Geleceğe dönük "istisnai
uygulamalar" beklentisi oluşmasına yol açacaktır.
Tasarıyla, halen kamu kurumlarında "geçici işçi"
olarak çalışmakta olanların sözleşmeli statüye
geçirilmesi dolayısıyla sözleşmelilik kapsamının
genişletildiği savı doğru kabul edilemez. Amaç sadece
bu olsa, "Bu kanunun uygulanması dolayısıyla geçici
işçilikten sözleşmeli personel statüsüne nakledileceklerin
atanması amacıyla vize edilecek pozisyonlar için 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesinde belirlenen koşullar
aranmaz." biçiminde bir hüküm yeterli olacaktır.
Tasarının anılan
fıkrasının kabulü halinde sözleşmeli personele
ilişkin kurallar kalıcı olarak değiştirilerek
Devlet Personel Sistemi alt üst edilmiş olacak ve hükümetlerin
siyasi amaçlarla bürokraside kadrolaşmasının önü
açılmış olacaktır. Bu nedenle anılan fıkranın
Tasarı metninden çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1366 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. maddesine
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
(3) 11/11/1983 tarihli ve 2954 sayılı
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununa aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
Geçici Madde 12 - İşçi Sayılmayan
Geçici Personel yönetmeliğine tabi olarak toplam 6 ay ve daha
fazla süreyle çalışmış olanlar bir defaya mahsus
olmak üzere 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun
50 inci maddesinin (g) bendi hükümleri uyarınca İşçi
Sayılmayan Sözleşmeli Personel pozisyonlarına geçirilirler.
(4) Kamu iktisadi Teşebbüsleri
ve bağlı ortaklarında (şirketler hariç) 2006
yılında işçi kadrolarında çalıştırılanlar,
bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 90 gün içinde 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/c maddesine tabi sözleşmeli
personel pozisyonuna geçmek için yazılı olarak kurumlarına
başvurdukları takdirde; öğrenim durumlarına göre
emsallerinin yükselebilecekleri derece ve kademeyi aşmamak
kaydı ile sınav şartı aranmaksızın sözleşmeli
personel pozisyonuna geçirilir.
Sözleşmeli personel pozisyonlarının
yeterli olmaması halinde ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde
bu teşkilatlar için sözleşmeli personel pozisyonu vize
edilir. Boşalan işçi kadroları başka bir işleme
gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.
İşçi kadrolarından sözleşmeli personel pozisyonuna
geçiş işlemleri bu Kanunun yayımlanmasından itibaren
altı ay içinde tamamlanır.
(5) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Genel Sekreterliği'nde 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanunu'nun 4'üncü maddesinin (C) bendi kapsamında
geçici personel kadrolarında çalışanlar, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nca, çalıştıkları
süre ve yaptıkları işin nevi dikkate alınarak belirlenecek
emsali personelin kadro ve derece ile diğer özlük hakları
doğrultusunda memur kadrolarına, öğrenim durumlarına
göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak şartıyla
intibakları yapılır. Bu suretle T.C. Emekli Sandığı
ile ilişkilendirilen personelin kazanılmış hak
aylık derecelerinde değerlendirilmeyen geçmiş hizmetleri,
yürürlükteki hükümlere göre emekli keseneğine esas aylıklarında
değerlendirilir. Bu personelin kıdem tazminatına
esas olan geçmiş hizmet süreleri (önceden kıdem tazminatı
ödenmiş süreleri hariç) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı
Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyelerinin hesabında
dikkate alınır.
(6) GAP Bölge Kalkınma idaresi
Başkanlığı bünyesinde istihdam edilen Türkiye
Kalkınma Vakfı teknik ve destek personelden bu kanunun yayımı
tarihi itibariyle asgari 6 ay çalışmış olanlar müracaatları
tarihi itibariyle herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik
veya yaşlılık aylığı almaya hak kazanmadıkları
takdirde Devlet Personel Başkanlığınca söz konusu
personelin, öğrenim durumu, hizmet süresi ve daha önce hak ettikleri
ünvanları dikkate alınarak kamu kurum ve kuruluşlarında
durumlarına uygun kadrolara atama teklifleri yapılır.
İlgili kamu kurum ve kuruluşu, Devlet Personel Başkanlığının
atama teklifinden itibaren 15 gün içerisinde atama işlemlerini
sonuçlandırılır.
(7) 2919 Sayılı Kanun'un,
EK 1. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca halen TBMM'de
çalışmakta olan personelden 2006 yılından başlayarak
6 ay ve daha fazla çalışmış olan sözleşmeli personel
bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde
isimleri liste halinde Devlet Personel Başkanlığı'na
bildirilir. Devlet Personel Başkanlığı'nca söz konusu
personelin, öğrenim durumu ve hizmet süreleri dikkate
alınarak, Başbakanlığa bağlı kuruluşlara
öncelikli olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında
durumlarına uygun kadrolara atama teklifleri yapılır.
ilgili Kamu Kurum ve Kuruluşu, Devlet Personel Başkanlığı'nın
atama teklifinden itibaren 15 gün içerisinde atama işlemlerini
sonuçlandırır.
(8) Milli Eğitim Bakanlığına
bağlı eğitim kurumlarında 657sayılı Yasanın
4. maddesinin (B) bendi uyarınca sözleşmeli öğretmen
statüsünde çalışanlar, aynı Yasa maddesinin (A) bendi
hükümleri uyarınca daimi öğretmenlik kadrolarına geçirilir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii,
kamu adına görev yapan insanlar, kamu adına yaptığı
görevlerde eşit olmalı. Bu anayasal bir haktır. Bazı
hizmetler taşerona ihale edilemez. Bazı hizmetler ihale
edildiği zaman zafiyet doğar sayın milletvekilleri;
hizmette zafiyet doğar, işin içine kâr güdüsü girer. Kamu
adına yapılan işlerde kâr güdüsü olduğu zaman ülkedeki
tüm insanlarımıza hizmet eşit gitmez. Şimdi, aynı
iş yerinde çalışan, aynı hizmeti yapan insanların
birini, siz, değişik renklere boyarsanız, birine
"sen şuradasın, sen şundasın
" Burada huzur
olmaz, burada hizmet yapılmaz, burada görev yapılmaz. Objektif
olamazsınız, o insanlar objektif olamaz.
Demin Sayın Bakanıma arz
ettim. Sosyal yardımlaşma, dayanışma vakıflarından
Yaklaşık 971 tane vakfımız var. Bunlar kamu adına
hizmet ediyor. Yani, -sakın ola- bunlar devletin imkânını
fakire veriyor, devletin kasasından çıkan parayı fakire
veriyor. Hiçbirimizin değil
Devlet bir bütçe ayırıyor.
Yeşil kartlılara, bilmem, kömür yardımı
Devletin
bütçesinden çıkan paralar bunlar. Devletin bütçesinden çıkan
paraları sosyal yardımlaşma vakıflarındaki
çalışan arkadaşlarımız kanalıyla veriyoruz.
Yani, bunlar kamu adına iş yapıyor. Peki, bunlar nedir,
bu arkadaşlarımız? Yani, tüm bu insanlarımız
çok mağdur.
Değerli arkadaşlar, TRT,
bir kamu kurumu, Türkiye'de radyo televizyon konusunda kamu
adına görev üstlenmiş bir kurum. Burada çalışan insanları
ayıramazsınız, burada çalışan insanları
yapısal farklılığa itemezsiniz. Yani, yıllarca
bu böyle yapıldı diye hep böyle yapmak zorunda değilsiniz.
Tabii, demin bahsettiğim yine
sosyal yardımlaşma vakıflarında, orada bir de
"3 tane hayırsever" tabiri var arkadaşlar. Mütevelli
olarak atanacak
Biliyor musunuz, hayırseveri de partisever
yaptınız -bunun altını çiziyorum- il özel idarelerine
bıraktınız o 3 hayırseverin atanmasını,
ilçe vakıflarında. İl özel idareleri ne yaptı biliyor
musunuz? Ne kadar, partinizin ilçe başkanı ve ilçe yönetim
kurulu üyesi varsa "Benim hayırseverim bunlardır"
dedi. Ona da hakikaten "yardımsever insan" diyorsunuz.
Bu kanunu burada çıkarırken, devletin valisi önerecek dedik,
ama yardımsever, hayırsever iş adamı mantığını
da artık partisever mantık yaptınız. Fakire fukaraya
yardım eden sosyal yardımlaşma vakıflarındaki
hayırseverleri de artık partinizin birer bireyi yaptınız.
Bu hak mıdır? Bu nasıl fukaralık anlayışı,
bu nasıl fakirlik anlayışı, bu nasıl hayırseverlik
anlayışı arkadaşlar?
Bir ilde, o ilin valisi, il genel
meclisinin, il özel idarenin yaptığı seçimin iptali
için mahkemeye gidiyor. Bu, sizin için bir utanç tablosu olması
lazım. Bir ilin valisi mahkemeye verdi "bu seçimler partizanca
bir seçimdir" diye.
Arkadaşlar, eğer bu ülkede
fakire fukaraya yardım edecek insanları partizan yaparsak,
o zaman siz parti devleti kurarsınız.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Bunu siz kurdunuz,
biz bilmiyoruz o işleri.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Siz çok iyi biliyorsunuz. Siz, fakire fukaraya yardım
eden vakıf mütevelli üyeleri
Hayırsever tabiri, o ilçenin
ve ilin en hayırsever ve tanınmış kişileri atanır
tabirini, partinizin il başkanı, ilçe başkanı
ASIM AYKAN (Trabzon) - Tarihi oku.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yeni, yeni, yeni, yeni
ASIM AYKAN (Trabzon) - Tarihi oku,
tarihi
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yeni
ASIM AYKAN (Trabzon) - Tarihi oku.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yeni
Geçen hafta, bir ay önce
Arkadaşlar, eğer hayırseverlik
anlayışınız buysa, bu hayırsever vakıflarda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) - Heyecanlanma!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) -
çalışan insanların da
Aynı gözle bakıyorsunuz,
bu insanlar perişan ve yaklaşık 971 vakıfta bu insanların
lütfen tarifini yapın, bunlar ne olduklarını bilsinler.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Komisyonun takdire bıraktığı,
Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
"a) 4 üncü maddesinin (B)
fıkrasının ikinci paragrafı yürürlükten kaldırılmış,
üçüncü paragrafında yer alan "Bakanlar Kurulunca tespit
edilecek esas ve şartlarla" ibaresi madde metninden çıkarılmış
ve aynı paragrafta yer alan "Milli Savunma Bakanlığı
ile Jandarma Genel Komutanlığı" ibaresi "bu
Kanuna tabi kamu idarelerinde" şeklinde değiştirilmiş
ve anılan fıkranın sonuna "Sözleşmeli personel
seçiminde uygulanacak sınav ile istisnaları, bunlara
ödenebilecek ücretlerin üst sınırları ile verilecek
iş sonu tazminatı miktarı, kullandırılacak
izinler ve bu hususlara ilişkin esas ve usuller Bakanlar Kurulunca
kararlaştırılır." paragrafı eklenmiştir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
657 sayılı Kanunun 4/B
maddesi kapsamında istihdam edilecek sözleşmeli personelin
işe alınmalarında objektifliğin sağlanması
amacıyla merkezi sınava bağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.30
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84'üncü Birleşimi'nin Üçüncü
Oturumu'nu açıyorum.
1366 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 4'üncü maddesini
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 1'inci maddeyi okutuyorum:
Sürekli işçi kadrosuna veya
sözleşmeli personel statüsüne geçişi yapılamayan
personel
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanunun
1 inci maddesinde belirtilen şartları taşımadıkları
için sürekli işçi kadrolarına veya sözleşmeli personel
statüsüne geçişi yapılamayan ve bu Kanunun 3 üncü maddesi
kapsamına girmeyen geçici işçiler, ilgili idare, kurum
ve kuruluşlarca bir mali yılda 6 aydan az olmak üzere ve bu
Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca vizesi yapılacak geçici
iş pozisyonlarında çalıştırılmaya devam
olunabilir.
(2) Kendileri için belirlenen sözleşmeli
personel statüsüne geçmeyi kabul etmeyenler, 2006 yılındaki
çalışma sürelerini aşmamak kaydıyla bu Kanunun
3 üncü maddesi uyarınca vizesi yapılacak geçici iş
pozisyonlarında istihdam edilmeye devam olunurlar.
(3) Ancak; bu maddenin birinci ve
ikinci fıkraları kapsamına girenlerin bağlı
bulunduğu sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık veya
emeklilik aylığı bağlanmasına hak kazanacakları
tarihte iş sözleşmeleri tüm yasal hakları ödenmek suretiyle
sona erdirilir.
(4) Bu madde kapsamındaki geçici
işçiler için vize edilen geçici iş pozisyonlarının
herhangi bir nedenle boşalması hâlinde bu pozisyonlar iptal
edilmiş sayılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan, Grubumuz adına Enver Öktem konuşacaktı.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Enver Öktem.
Buyurun Sayın Öktem. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENVER ÖKTEM
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici
İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli
İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne
Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı'nın geçici 1'inci maddesiyle ilgili
olarak şahsım ve partim adına söz almış bulunuyorum.
Konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu kanunun
1'inci maddesinde belirtilen şartları taşımadıkları
için sürekli işçi kadrosuna veya sözleşmeli personel statüsüne
geçişi yapılamayan personelin durumunu düzenlemektedir.
Geçici maddeye göre, tasarının 1'inci maddesi ve 3'üncü
maddesi kapsamında bulunmayan, geçici iş pozisyonlarında
çalıştırılan işçilerin, ilgili kurum tarafından,
altı aydan az olmamak üzere vizeli çalıştırılması
olanaklı hâle getirilmektedir. Bu düzenleme göstermektedir
ki, kurumda vizeli çalışmak tam olarak ortadan kaldırılmamaktadır.
Bu düzenleme, aynı zamanda, şu anlama gelmektedir:
1) Sürekli işçi kadrolarına
geçişte adaletli bir ölçü bulunamamıştır.
2) Hükûmet, değişik nam ve
statülerde insanları çalıştırmaya devam ederek,
bu sorunun köklü çözümünü beceremeyerek, uygulamada olan karmaşık
yapının devamına bir ölçüde göz yummuştur. Bu tespitimiz,
elbette ki, olumlu düzenlemeleri göz ardı etmemizi gerektirmiyor.
Değerli milletvekilleri,
izin verirseniz, bu kanunun getirdiği düzenlemeleri beş
ana başlık altında sizlerle tartışmak ve bu konuda
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini aktarmak istiyorum.
1) 2006 yılında, kanunun
kapsam bölümünde belirtilen iş yerlerinde altı ay ve daha
fazla çalışmış olan işçilerin, geçici iş
pozisyonlarından sürekli iş pozisyonlarına geçirilmeleri.
2) 2006 yılında, kanunun
kapsam bölümünde belirtilen iş yerlerinde altı aydan daha
az çalışmış olanların vize uygulamasıyla
çalışmaya devam etmeleri.
3) Sözleşmeli personel statüsüne
geçirilecek işçilerin hak kayıpları.
4) Taşeron firmalar aracılığıyla
kamu hizmetlerinin sürdürülmesi.
5) Belediye şirketleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, TRT, halk eğitim merkezleri gibi iş
yerlerinde çalışan işçilerin bu kanun kapsamının
dışında tutulması.
Sayın milletvekilleri
"Emek en yüce değerdir." diyen, işçinin ve tüm çalışanların
sömürülmesine karşı direnen "Ne ezen ne ezilen; insanca,
hakça bir düzen." diyen Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yukarıda
belirttiğim ana başlıklardan birini oluşturan 220
bin işçi kardeşimizin, geçici işçi statüsünden daimi
işçi statüsüne geçişleriyle ilgili kanunun getirdiği
düzenlemeyi, büyük bir memnuniyetle ve sevinçle desteklemekteyiz.
Bu desteğimizi, hem komisyon görüşmeleri sürecinde hem
de burada, Genel Kurulda, oylarımızla ve konuşmalarımızla
açıkça ifade ediyoruz. Bir kez daha yüksek sesle ifade ediyorum
ki, gerek iktidar partisinin gerekse ana muhalefet partisinin ve
gerekse Mecliste bulunan ve kanunun bu maddesine destek veren diğer
tüm partilerin çok değerli milletvekillerine teşekkürlerimizi
bir kez daha sunuyorum.
Bu noktada, samimiyetine ve
açık sözlülüğüne inandığım Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Başesgioğlu'ndan,
bu kanunun kadro işlemleri gerçekleşmesi sürecinde,
CHP'nin samimi ve içtenlikli desteğini yakından bilen bir
kişi olarak, bu kürsüden, Cumhuriyet Halk Partisine ve diğer
milletvekillerine bir teşekkürü yüreklice dile getireceğine
inanıyorum ve bunu talep ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisinin görevi, doğru
olanları desteklemek, bu noktada katkılarını
esirgememek, ama yanlış olanlarla ilgili görüş ve düşüncelerini
açıklamak, Hükûmeti bu yanlışlardan da ayrıca vazgeçirmektir.
Evet, 220 bin kişinin kadroya
alınması ne kadar doğru ise, geri kalan 40 bin civarındaki
işçi kardeşimizin bu düzenlemenin kapsamı dışında
bırakılarak kadro dışı bırakılmaları
da o kadar yanlış olmuştur. 40 bin işçi kardeşimizin
kanun kapsamı dışında tutulması haksızlıktır,
hukuksuzluktur. Çünkü, bu 40 bin işçi de yıllardır kamuda
hizmet sunmuşlardır, onlar da çoluk çocuk geçindirmektedirler,
onların da işe, aşa ihtiyaçları vardır, çünkü,
onlar da birer insandırlar. Hiçbir mazeret bu insanlarımızın
hakkına, hukukuna saygı göstermemizi engelleyemez.
Sayın Çalışma Bakanımız,
bu 40 bin işçi kardeşimizin kadroya alınmayış
gerekçesi olarak Maliye Bakanının "ekonomik olarak
bunun altından kalkamayız" görüşünü ileri sürmüştür.
Bu gerekçeyi Cumhuriyet Halk Partisinin kabul etmesi mümkün değildir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti bütçesi yıllardır kendisine
hizmet eden bu 40 bin yurttaşımıza bakacak güçtedir.
Buradan Sayın Maliye Bakanına
sesleniyorum ki, Sayın Bakan, yolsuzlukların kanalını
tıkayın, zenginden alın fakire verin ve yoksul insanlara
sahip çıkın. Bu, size çok mu zor geliyor?
Buradan ilan ediyorum ki, Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında, biz, zenginden alıp fakir fukaraya
vermeyi, haksızlığa uğrayanı korumayı,
emeğe saygı gereği her türlü sömürünün önüne geçmeyi
görevimiz sayacağız ve haksızlığa uğrayan
bu 40 bin işçi kardeşimizin haklarını, kendi iktidarımız
döneminde, kendilerine teslim edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
izin verirseniz bu konuyu biraz daha açmak istiyorum: Tasarının
1'inci maddesinin son paragrafındaki "2006 yılı
içerisinde usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici
iş pozisyonlarında toplam 6 ay veya daha fazla süreyle çalışmış
olan geçici işçileri kapsar." düzenlemesiyle kanunun kapsamı
belirlenmektedir. Kapsam içine, sadece, 2006 yılında toplam
altı ay vizeyle çalıştırılan işçilerin
dâhil edilmesi, örneğin, Nisan 2006'da, belediyelerde norm kadroyla
ilgili olarak çıkarılan Bakanlar Kurulu kararı gerekçe
gösterilerek işten çıkarılan çok sayıda işçiyi
kapsam dışı tutmaktadır. Ayrıca ve daha da
önemli olarak da, daha önce Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun süresi
belirli iş sözleşmesiyle çalışan ve iş akti
birden fazla yenilenen işçilerin iş sözleşmelerinin
belirsiz süreli iş sözleşmelerine dönüştürülmesi
yönündeki kararı çerçevesinde, 4857 sayılı
İş Kanunu'nun ilgili maddesi düşünüldüğünde, tasarının
kapsamı maddesinin İş Kanunu'yla çeliştiği
anlaşılmaktadır. Çünkü, önceki yıllarda vizeli
çalıştırılan, ancak 2006 yılında sadece
vize nedeniyle altı aydan daha az süreyle çalıştırılan
işçilerin kapsam dışına çıkarılması,
başta, İş Kanunu'ndaki düzenlemeyle çelişmektedir.
Anlattığım bu nedenlerden dolayı, bu kanun,
İş Kanunu'ndaki çerçevede düzenlenmelidir. Aksi halde,
kanun, iş yerlerinde iş sözleşmeleri birden fazla yenilenerek
çalışmış durumda olan binlerce işçi sadece
2006 yılında toplam altı ay çalışan işçilerin
kapsama alınması nedeniyle, kapsam dışına
atılmış olacaklardır.
Bu anlatılanlardan çıkan
sonuç ise şudur: Sayın Hükûmet yetkilileri, aslında,
Yargıtay kararlarına uygun davranarak, var olan haklarını
işçilere teslim etmişlerdir. Bu gerçekler ışığında
olaya bakıldığında, aslında Maliye Bakanının
"Paramız yoktur." gerekçesi de doğru değildir.
Değerli milletvekilleri, bu
kanun tasarısının dikkate almadığı bir
diğer konu da, taşeron firmalar aracılığıyla
sürdürülen kamu hizmetleridir. Buradan ilan ediyorum ki, Hükûmet
"sosyal devlet" ilkesini dört yıllık icraatlarıyla
yok etmiştir, âdeta dinamitlemiştir. Bu nasıl anlayıştır
ki, hastane hizmetlerinden tutun da, belediye hizmetlerine kadar
birçok hizmeti taşeron firmalar aracılığıyla
sürdürmektedir. Bu uygulamanın yarattığı en önemli
sorunlardan biri de, aralarındaki ücret farklılıklarıdır.
Düşünün, 200 kilogramlık çöp bidonunu taşıyan hizmet
işçilerinden biri kadrolu işçi, biri taşeron işçisi,
biri sözleşmeli işçi. Bunların üçü de aynı işi
yapmalarına rağmen, birbirinden farklı üç ayrı ücret
almaktadırlar. Hakkaniyet nerede kaldı? Eşit işe
eşit ücret nerede kaldı? Sosyal devlet nerede kaldı?
Şimdi size diyorum ki,
eğer bu kanunun amacına ulaşmasını istiyorsanız
ve siz partinizin baş kelimesini oluşturan "adalet"
sözcüğüne yaraşır olmak istiyorsanız, bunların
arasındaki ücret eşitsizliğini bu kanunla sona erdirmelisiniz.
Bunu yapmaz iseniz, sizi, sosyal devleti dinamitleyen bir hükûmet
olarak halka şikâyet etmeye devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, kanunun
bir diğer önemli eksiği ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
TRT, halk eğitim merkezleri ve belediye şirketlerinde çalışan
işçilerin bu kanun kapsamı dışında tutulmuş
olmalarıdır.
Biliyorsunuz ki, bugün, Meclisimizde
bize sürekli hizmet eden birçok çalışan emekçimize büyük
bir haksızlık yapılmaktadır. Şu anda, Mecliste,
üniversite ve yüksekokul mezunu olan birçok insanın çaycılık
ve temizlikçilik hizmetlerinde çalıştığını
hepimiz biliyoruz. Meclisimizde birçok çalışanımız
bu kanun kapsamı dışında bırakılarak
ayıbın en büyüğü işlenmektedir. Sayın Bakan,
bu konuda, sorunu Meclis Başkanının çözmesi gerektiğini
ifade etmişlerdir. Sormak lazım: Sayın Meclis Başkanı,
acaba, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir milletvekili değil
midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öktem, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Benim
şahsi konuşmam da vardı bunun içinde.
BAŞKAN - Sizden önce şahsı
adına talepler var.
Buyurun, siz konuşun efendim.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Keza,
TRT'de çalışan insanların sorununu çözmek, yine,
Hükûmetin görev ve sorumluluğunda değil midir? Aynı
şekilde, halk eğitim merkezlerinde görev yapan öğretmenlerimizin
acılarını sona erdirmenin de yine, sizin görevlerinizin
içerisinde olması gerekmiyor mu?
Değerli milletvekilleri, bu
kanunun çözemediği bir diğer sorun da, Türk Ticaret Kanunu'na
göre belediyeler tarafından kurulan şirketlerde çalışan
işçilerin sorunlarıdır. Bu kapsamdaki belediye
şirketleri, çoğunlukla, belediyeler tarafından, Belediye
Kanunu'ndaki istihdamla ilgili kısıtlamaları
aşmak amacıyla kurulmuştur. Bu şirketler, belediyelere
doğrudan kanunla yüklenen belediye hizmetlerini yürütmek
üzere kurulmuştur ve burada çalışan işçiler de,
belediye hizmetlerinde çalışan işçilerdir. Belediye
şirketlerinde çalışan işçiler, belediye istihdamının
temel unsurlarından biri olmakla birlikte, kanun kapsamında
değerlendirilmemişlerdir. Bu sorun çözülmeden, belediye
istihdamında yaşanan sorunlara kalıcı çözüm bulmamız
mümkün değildir. Bu konudaki önerimiz, bu tür şirketlerde
çalışan işçilerin de kapsama alınmasıdır.
Daha somut olarak ifade etmek gerekirse, belediyelere kanunla verilmiş
görev ve hizmetlerle ilgili olarak kurulan belediye şirketlerinde
çalışan işçilerin, belediyelerin ya da bağlı
kuruluşların bünyesine alınarak, kanun tasarısının
kapsamına alınmalarıdır. Bu uygulama gerçekleştiğinde,
belediye hizmetlerinde nitelik artacak ve hizmet bütünlüğü
sağlanacaktır. Böyle bir düzenleme belediye şirketlerinin
kuruluşuna da bir standart getirmiş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu
kanun tasarısının bir diğer sorununu da açıklamakta
yarar var. Geçici 1'inci maddenin birinci bendi, "bu kanunun
3'üncü maddesi uyarınca vizesi yapılacak geçici iş
pozisyonlarında çalıştırılmaya devam olunabilir."
ibaresi ile bitmektedir. 3'üncü maddenin (c) bendinde, yerel yönetimlerde
geçici işçi çalıştırılması düzenlenmekte
ve buna da yetkili meclislerden vize alınmasından bahsedilmektedir.
Oysa, hem 5393 sayılı Belediye Kanunu hem de İçişleri
Bakanlığının Norm Kadro Yönetmeliği'nde, yerel
yönetimlerden vize işlemi söz konusu değildir. Burada geçerli
olan uygulama, yetkili meclis kararıdır. Kanun yazımında,
diğer kanunlar ve mevzuatlarda benimsenen terminoloji ve müesseselerin
korunması esas olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu
kanunun bir diğer düzenlemesinde sözleşmeli personel istihdamından
bahsedilmektedir. Bu sözleşmeli personel uygulamasının
altını önemle çizmek istiyorum. Bu Hükûmet uygulamasıyla
işçilerin en önemli kazanımı olan grevli-sözleşmeli,
sendikalı olma hakkı gasbedilmektedir. Bu düzenleme gerçekleştiğinde
sözleşmeli olan işçiler, grev, toplu iş sözleşmesi
yapma, sendikalı olma, ikramiye, mesai, ölüm yardımı
ve benzeri birçok kazanımlarını da kaybetmiş olacaklardır.
Bu noktada Hükûmeti, işçilerin kazanılmış haklarını
ellerinden almaktan vazgeçmeye davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamı sonuçlandırırken, bir kez daha, gerek
iktidar milletvekillerine gerekse ana muhalefet partisi milletvekillerine
220 bin tane işçi kardeşimize kadrolu işçi olma imkânı
tanıdıkları için bir kez daha teşekkür ediyorum ve
bu kanun hükmüne, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de, son derece,
katkımızı vermeye devam edeceğiz. Yasanın diğer
olumsuzluklarını da, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı
döneminde çözmeye söz veriyoruz.
Bu düşünce ve duygularla hepinize
saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öktem.
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla,
Sayın Bakana şu soruları yönlendirmek istiyorum:
Köylere hizmet götürme birliklerinde
yıllardır on iki ay hizmet veren ve hâlen geçici işçi statüsünde
bulunanlar bu yasadan faydalanabiliyorlar mı? Faydalanmıyorlarsa
gerekçesi nedir?
İkinci sorum, gerçi, biraz önce
Sayın Bakan bu konuyu yanıtladı ama, Şeker fabrikalarında
çalışan işçilerimizin belirli bir kısmının
kadroya kavuşturulması olumlu bir yaklaşımdır,
bunu, destekliyoruz. Yalnız, altı ay ve aşağısı
çalışanların kadrodan faydalanmamaları, bu dört
ila altı ay arası çalışan muvakkatlerimizin
mağduriyeti bu konuda söz konusudur.
Sayın Bakana sormak istediğim
soru şudur: Yılda dört ay çalışan bir işçi, acaba,
kaç yılda emekli olabilir?
Üçüncü sorum ise
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünlütepe.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana üç sorum var. Birinci
sorum: 2006 yılında Tarım Bakanlığında aynı
işi yapan geçici işçilerin bazıları altı aydan
fazla çalıştırıldığı için bu yasa kapsamına
giriyor. Ama, bazı işçiler aynı işi yapmalarına
karşın, altı aydan az çalıştırıldıkları
için geçici işçi olmaya devam edecekler. Bu adaletsizliği
nasıl önleyeceksiniz?
İkinci sorum: Bugün, TRT'de
önemli sayıdaki personel "işçi sayılmayan geçici
personel" statüsünde çalışmaktadır. Bunlar, ne
işçi ne sözleşmeli ne geçici işçi ne de memurdurlar.
TRT'de diğer personelle aynı işi yapanlar,
ışıkçı, sesçi, montajcı, haberci olarak çalışıyorlar.
Mademki geçici işçilerin kadroya alınmasını istiyorsunuz,
TRT'de çalışan bu personelin sorunu niçin çözülmüyor?
Üçüncü sorum: Özelleştirilen
işletmelerde çalışan taşeron işçileri 4/C
kapsamına alınmamaktadırlar. Oysa, bu işçiler
de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
Sayın Meral
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür
Sayın Başkan.
Şurada otururken, Siirt'ten
bir vatandaş, telefon etti, dedi ki, korucu bu vatandaş, Sayın
Bakanımı izlemiş, ne söylediğini ben şey yapamadım:
"Ben ülkem için, vatanım için yeri geldiği zaman canımı
kurşunlara hedef ediyorum; ama, şehit olduktan sonra çoluğuma
çocuğuma bağlanacak tek kuruşluk bir hak yok. Bu konuyla
ilgili Sayın Bakanımız ne düşünür?" Bir.
İkincisi: Genelde şeker
fabrikalarında çalışan geçici işçiler, dört aydan
aşağı çalışmaz, toplu sözleşmeleri ben
yaptığım için biliyorum; ama, "o vasıfta çalışan
bazı işçilerden -torpilini de söylediler, burada milletvekili
adı da verdiler, vermek istemiyorum- özellikle kendi adamlarını
seçip altı ayın üzerinde çalıştırdılar,
bizi bir tarafa ittiler." Bunun ayırımını Sayın
Bakanın nasıl yapacağını sordu bir de; iki.
Yine, tekrar ediyorum bir kez daha:
Sayın Bakanım, özelleştirmeden mütevellit 4/C'ye göre
görev verilen işçilerin acaba ücret durumları nasıl
olacak, eski ücretlerini alabilecekler mi?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
- Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, gerek Türkiye Büyük
Millet Meclisinde gerekse ülke genelinde 4/C kapsamında çalışan
geçici işçilerin birçoğundan telefon aldım. Telefonlarında
"Bizim statümüz ne olacak? Her birimiz ortalıkta C-4 bombası
gibi dolaşıyoruz. Neredeyse, patlayacağız"
diyorlar. 4/C kapsamındaki işçiler için ne düşünüyorsunuz?
İşçiler adına açıklama bekliyorum.
Ayrıca, Sağlık Bakanlığında
sözleşmeli çalışan hemşireler ve halk eğitimlerde
çalışan usta öğreticiler ile öğretmenevlerinde
çalışan geçici işçiler bu yasadan ne oranda yararlanacak?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Evet, son olarak, Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, 2006 yılında altı
ay çalışan insanlar bu yasadan faydalanıyor. Yirmi dokuz
yıldır dört ay çalışanlarla halk eğitim merkezlerinde
usta öğreticiler, şeker fabrikalarındaki insanlar
Şimdi, bir defa, altı ay çalışan insanı bu yasadan
yararlandırıyorsunuz; ama, yirmi dokuz yıldır,
yirmi yıldır çalışan insanlar bu haktan yararlanmıyor.
Ben, bunun kamu vicdanı açısından, bunun hak, adalet
açısından, insan hak ve özgürlüğü açısından
adaletli olmadığına inanıyorum. Sizin takdirinize
sunuyorum.
Bu soruya vereceğiniz cevabı
hassaten bekliyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Soru soran değerli milletvekillerimize
de teşekkür ediyorum.
Soruların bir kısmı
daha önceki maddelere ilişkin olarak da soruldu. Yine farklı
bir şey söylemek durumunda değilim. Sadece, köylere hizmet
götürme birliğinde çalışanların kapsamda olup olmadığı
soruldu. Köylere hizmet götürme birliklerinde çalışanlar
bu kapsamda değil, onu ifade edelim. Onun dışında,
4/C konusunu ağırlıklı olarak arkadaşlarımız
tekrar gündeme getirdiler.
Dünkü sunuş konuşmamda
da arz ettiğim üzere, 4/C kapsamındaki arkadaşlarımız
da bu kapsamda değil. "4/C" diye tabir edilen çalışanlarımız,
iş yerlerinin özelleştirilmesi dolayısıyla
başka kamu kurum ve kuruluşlarına naklettiğimiz
arkadaşlar. O zaman böyle bir imkân da yokken, Hükûmetimiz, bu arkadaşlarımızın
emekliliklerini ve diğer sosyal güvencelerini düşünerek
böyle bir adım attı. Bunların büyük bölümü tazminatlarını
aldı, hatta yüzde 30 ilave edilerek bu arkadaşlarımıza
tazminatları verildi ve başta Millî Eğitim Bakanlığı,
Adalet Bakanlığı ve diğer kuruluşlar olmak
üzere bu kuruluşlarda istihdamları sağlandı.
Şimdi, bu konuda iki husus
var: Birisi, çalışma süreleri on ay bu arkadaşlarımızın.
İkinci konu da: Daha önce almış
oldukları aylık ve ücretlerden daha düşük bir aylık
alıyorlar. Tahsillerine göre, işte, lise mezunu, yüksekokul
mezunu ve lise altı olmasına göre her yıl bunların
bu katsayıları da değiştirilmek suretiyle bir ücret
alıyorlar. Yani "4/C" dediğimiz arkadaşlar sokağa
bırakılmış arkadaşlar değil. Bunlara, asgarî
şartlarda da olsa, bir istihdam Hükûmetimiz tarafından
sağlanmıştır. Ama, dediğim iki noktada üzerinde
durmamız gerekiyor: Bir, ücretlerinin seyri. İşte,
Bayram Bey de sordu onu, ücretleri ne olacak. Onu tartışmamız
ve eşit işi gören arkadaşlarına uygun bir ücret almalarını
konuşmamız lazım. Bir de, çalışma süreleri konusunda
mevcut durumlarını bir gözden geçirmemiz gerekiyor. Yani
"4/C bomba" gibi falan bu terimlere kesinlikle katılmıyorum.
Yani, bunu söyleyen veyahut da burada telaffuz eden arkadaşlarımıza
da katılmıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
işsizlik konusu, hepinizin bildiği gibi, en önemli sorunlarımız.
Şu anda hiç işi olmayan birçok insanımız da var, bunları
da düşünmemiz lazım. Yani, bu arkadaşlarımızın,
doğrudur, yani, kendi açılarından böyle bir yasa tasarısında
yer alma isteklerini ben saygıyla karşılıyorum
ama, yani, böyle "bomba gibi", "dinamit gibi" tabirleri
de hoş karşılamadığımı ifade etmek
istiyorum.
Onun dışında Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bu çalışma
şekillerinde, çalışma biçimlerinde, dünyada çok yoğun
bir değişim yaşanıyor. "Esnek çalışma"
dediğimiz çalışma biçimleri, bütün endüstriyel
ilişkilerde söz konusu. Biz, bu esnek çalışma biçimlerini
benimsesek de benimsemesek de, bu, iş gücü piyasalarında
uygulanan ve gittikçe de artma temayülünde olan bir sistem. Bugün,
Hollanda'da, esnek çalışma, yaklaşık yüzde 25-30 civarında,
diğer Avrupa ülkelerinde aynı şekilde.
Şimdi, tabii, gönlümüz arzu
ediyor ki, bir çalışanımız ilk işe girerken nasıl
başladıysa emekliliği de aynı işten olsun. Yani
"tam istihdam" dediğimiz istihdam güvencesine kavuşsun;
ama, dünyada, tam istihdam artık sorgulanıyor. Sayın
İzzet Çetin'in, Sayın Bayram Meral'in sendikacılık,
faal sendikacılık yaptığı dönemdeki endüstriyel
ilişkiler artık yok. Bunu görmemiz lazım.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Takip ediyorum Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Dünyada böyle
bir değişim yaşanıyor.
Şimdi, Polonya'yı ele alalım.
Lech Walesa sendika lideriyken, çalıştığı
Gdansk'ta 20 bin kişi çalışıyordu sevgili başkanlar.
Şu anda kaç kişi çalışıyor biliyor musunuz? 3
bin kişi çalışıyor Polonya'da, aynı yerde. Yani,
bunu görmemiz lazım. Yani, bu esnek çalışma biçimleri
bizim çalışma hayatımıza da girecek, girmiş
vaziyette. Belki, buna başka bir açıdan bakarsak, kadınlarımızın,
gençlerimizin daha fazla istihdam piyasasına girmesi için de
önemli bir araç esnek çalışma biçimleri. Ha, burada yapmamız
gereken şu: Esnek çalışma biçimleri gerçeğini kabul
etmekle beraber, esnek çalışma biçimlerinde çalışan
insanlarımızın, bir, sosyal güvenliklerini -işte,
demin bir milletvekili arkadaşımız sordu: Dört ay çalışan
nasıl emekli olacak- dizayn etmemiz lazım, ikincisi de sendikal
güvenceye bu arkadaşlarımızı kavuşturmamız
lazım. Yani, üzerinde çalışmamız gereken konu budur.
Yoksa, parttaym çalışma, evde çalışma, saat başı
çalışma bizim hayatımıza girmiştir. Yani,
dünyada acımasız bir rekabet var, bunu göz ardı edemeyiz.
Ama, bize, kanun yapıcılar olarak siyasi otoritelere düşen,
Parlamentoya düşen, bunların sosyal güvenlikleri nasıl
sağlanır, sendikal güvenceleri nasıl sağlanır,
bunu düşünmemiz lazım.
Artık, iş değiştirme
konusunda çok hızlı bir trend yaşanıyor. Yani, bir
insan proje mühendisi olarak başlıyor, pazarlama müdürü
oluyor, yarın başka bir sektöre geçiyor, çok hızlı
bir değişim ve dönüşüm var, bunu görmemiz lazım.
Onun için, yani, burada söylenenleri de bu çerçevede değerlendirmemiz
gerekir kanaatiyle yüce Meclise teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sıralarına göre okutup, aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
geçici 1 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında
yer alan "3 üncü maddesi uyarınca" ibarelerinin,
"3 üncü maddesinde belirtilen usule göre" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik Halil Özyolcu Bayram Özçelik
Bursa Ağrı Burdur
Mehmet
Sarı Cavit
Torun
Osmaniye Diyarbakır
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1366 sıra
sayılı Tasarının Geçici 1 inci maddesinin (2) numaralı
fıkrasında yer alan "Kendileri için belirlenen"
ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Mehmet Kartal Mehmet S. Kesimoğlu
Trabzon Van Kırklareli
İzzet
Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu Nail Kamacı
Kocaeli Malatya Antalya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1366 Sıra
Sayılı Kamu İdare Kurum ve Kuruluşlarında Geçici
İşçi Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli
İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne
Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının; Geçici 1'inci Maddesinin (1)
fıkrasında geçen "bir mali yılda 6 aydan az olmak
üzere ve" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hasan
Ören Yüksel Çorbacıoğlu Mehmet S. Kesimoğlu
Manisa Artvin Kırklareli
Erdal
Karademir Orhan Sür Yılmaz Kaya
İzmir Balıkesir İzmir
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Konuşma talebinde
olan kimse var mı, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 3 maddesi ile
kamu kurum ve kuruluşlarının geçici işçi çalıştırılması
engellenmektedir. Ancak özel durumlarda geçici işçi çalıştırmaya
olanak veren 4 maddede süre üst sınırının 6 ay ile
sınırlandırılması hem kamu kurumları
açısından hem de çalıştırılan işçiler
açısından hiçbir yararı olamayacaktır. Çünkü kurumlar
yılda işin durumuna göre 6 aydan fazla işçi çalıştırmaktadırlar
ve bu işler her yıl tekrarlanmaktadır. Yılda 6 ay çalışıp
altı ay işsiz kalacak olan işçi tekrar işe alınacağından
6 aylık maaşı ile bir yıl geçinmek zorunda kalacaktır.
Tekrar işe alınacağından yeni iş araması
ve bulması da mümkün olmamaktadır. Önergemizle yapılacak
değişiklikte 6 ay olan geçici işçi çalıştırma
üst sınırı kaldırılarak kurumların taleplerine
ve işin niteliğine göre daha fazla süreyle geçici işçi
çalıştırılmasına olanak sağlanacaktır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1366 sıra
sayılı Tasarının Geçici 1 inci Maddesinin (2) numaralı
fıkrasında yer alan "Kendileri için belirlenen"
ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif
Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
gerekçeyi mi okutuyorum?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Mehmet Kartal konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Kartal, buyurun
efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan, Hükûmet katılınca
BAŞKAN - Efendim, Komisyonun
çoğunluğu yok, Komisyon katılamaz ona; yani, aykırı
şeyin içerisine.
Sayın Kartal, buyurun.
MEHMET KARTAL (Van) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma da teşekkür
ediyorum önergeyi kabulünden dolayı.
Sayın Bakanım, ben, bugün
Van'dan geldim. MTA bölge işçileri otuz gününü doldurdu açlık
greviyle. Acaba, Van Bölge Çalışma Müdürlüğünce veya
oradaki bürokratlar nezdinde, bu otuz gündür açlığa terk
edilen insanların dramı size iletildi mi? Evvela bununla
başlamak istiyorum.
Ayrıca, şu anda, ülkemiz
genelinde, öğretmenevlerinde sözleşmeli olarak toplam
3.204 kişi çalışmaktadır. Bu insanlar, öğretmenevlerinde,
İŞKUR aracılığıyla istihdam ediliyorlardır;
on iki ay boyunca çalışıyorlar, maaşları
öğretmenevlerince ödeniyor, sigortaları öğretmenevlerince
karşılanıyor. Şimdi, siz, bu kanunlarla, belediyelerde
taşeron firmalara altı ay çalışana kadro vereceksiniz;
yıllarca MTA'da çalışan işçilere kadro vermeyeceksiniz,
öğretmenevlerinde çalışan 3.204 insanımıza
kadro vermeyeceksiniz. Buna "insaf" denilir.
Aynı durum Van Erciş
Şeker Fabrikasında da söz konusu; burada da, yıllarca,
otuz günden üç ay (doksanar gün) çalıştırılıyordu.
Bunlar, o zamanlar sigorta hizmetlerinden de yararlanamıyordu.
Değerli milletvekili arkadaşlarım bunu, az evvelki
sorularda da sizlere yönelttiler.
Şimdi, bu son yasayla, 2006'da
altı ay çalışana kadro verilip, on sekiz-yirmi yıl
çalışan insanların kadro dışı bırakılmasına,
yine, takdir edersiniz ki "insaf" denilir! Bu, bir hak gasbıdır.
2006'da il, ilçe başkanları,
parti nezdinde bir kadroyla işe yerleştirilen geçici
işçiler bu yasadan faydalanacak, ama, bir MTA bölge işçisi
yararlanmayacak, öğretmenevinde çalışan insanlarımız
yararlanmayacak, şeker fabrikasında çalışan insanlarımız
yararlanmayacak. Buna, yine tek kelimeyle "insaf" denilir!
Bu, sosyal hukuk devletinin, insanların
değerlerinin, ölçülerinin dışına attıran
bir yasa teklifi oluyor. "2006 yılında altı ay çalışmak"
koşulunu kaldırın, on sekiz-yirmi yıl çalışan
insanlarımızın hepsine bu kadroyu verelim.
Bu vesileyle saygılarımı
sunuyorum. Hükûmetimizin, bu uyarılarımızı dikkate
alacağını ümit ediyorum. Bir an evvel, Van'daki MTA'daki
grevdeki işçilerimizi de Bakanımızın dikkatine
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kartal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
geçici 1 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında
yer alan "3 üncü maddesi uyarınca" ibarelerinin,
"3 üncü maddesinde belirtilen usule göre" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 3'üncü ve geçici
1'inci maddelerinde yer alan ifadelerden kaynaklanabilecek ve
farklı uygulamalara sebebiyet verebilecek yanlış
anlamaların önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler istikametinde
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi okutuyorum:
İş sözleşmesi feshedilenler
GEÇİCİ MADDE 2- (1)
28/5/1986 tarihli ve 3291 sayılı 1211 Sayılı Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu, 3182 Sayılı Bankalar
Kanunu, 2983 Sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu
Yatırımlarının Hızlandırılması
Hakkında Kanun, 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu,
7/11/1985 Tarihli ve 3238 Sayılı Kanun, 2499 Sayılı
Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
ve 1177 Sayılı Tütün ve Tütün Tekeli Kanununun Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Kamu
İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi Hakkında
Kanun ile 4046 sayılı Kanun gereğince Özelleştirme
İdaresi Başkanlığına bağlı kuruluşlara
(iştirakler hariç) yönelik 1/1/1992 ila 20/10/2004 tarihleri arasında
gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları neticesinde
İş Kanunu hükümlerine tâbi daimî veya geçici işçilerden
(kapsam dışı personel hariç), 20/10/2004 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanan, 3/5/2004 tarihli ve 2004/7898 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı eki Esasların 1 inci maddesinde belirtildiği
şekilde iş sözleşmesi, 1/1/1992 ilâ bu Kanunun yayımı
tarihini izleyen otuz gün içerisinde
kamu veya özel sektör tarafından feshedilenler, müracaat
tarihi itibarıyla herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan
emeklilik veya yaşlılık aylığı almaya
hak kazanmadıkları takdirde Özelleştirme İdaresi
Başkanlığınca istenilecek belgeleri bu Kanunun
yayımı tarihinden itibaren altmış gün içerisinde
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına teslim
etmeleri hâlinde anılan Esaslarda belirtilen hükümler çerçevesinde
istihdam edilirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Bayram Meral, şahısları
adına Çorum Milletvekili Agâh Kafkas ve Manisa Milletvekili
Hüseyin Tanrıverdi.
Buyurun Sayın Meral.
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım;
geçici 2'nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir konuyu özellikle ifade etmek istiyoruz: Bu yasa hepimizi mutlu
etmiştir, ama sevindirmemiştir. Bir şeyi biliriz ki,
bir iş yerinde çalışan işçinin birisi kadroya geçiyorsa,
yanındaki arkadaşı geçemiyorsa, sevinen de sevinemez,
sevinemeyen zaten sevinememiştir. Ve bir tezi daha özellikle
ifade etmek istiyorum: "Efendi, biz geçici işçiliği
ortadan kaldırdık." diyemezsiniz.
Sayın Bakanım, sayın
milletvekilleri; şu yüce Mecliste temizlik şirketlerinde
çalışan insanlar işçi değil mi? İşçiyi
bir tarif eder misiniz, içinizde müfettişler var. Bunlar işçi
değil mi? Birçoğunuzun kapısında güvenlik görevlisi
var, onlar işçi değil mi? İcat ettiğiniz temizlik
şirketleri, onlarda çalışan işçi değil mi? Geçici
değil mi? Neyi kaldırıyorsunuz?
Sayın Bakanım, efendim,
Polonya'dan örnek verdi. Sayın Bakanım, Polonya'ya ben çok
gittim. Polonya'daki Konfederasyon Başkanı bana şunu
söyledi, dedi ki: "IMF'yi tanıdıktan sonra, özelleştirmeyi
tanıdıktan sonra, ülke
varlıklarımız elimizden gitti. Almanlar, topuyla, tankıyla
elde edemediği Polonya'nın servetini, parasıyla
şimdi aldı." Niye dediğim olaylar Polonya'da oluyor
da Almanya'da olmuyor, İngiltere'de olmuyor, Amerika'da olmuyor
Sayın Bakanım?
Bakınız, yine kaldıramazsınız
geçici işçiliği. Şu anda Güneydoğu'dan vatandaş
şunu söylüyor, diyor ki: "1992-1993 yıllarında olağanüstü
hâl döneminde çalıştık, kadrolarımız kriz nedeniyle
askıya alındı, bizim haklarımız ne olacak"
diye oradan haber gönderiyor ve şunu özellikle ifade etmek istiyorum
değerli arkadaşlarım: Burada ısrar ediyorum, büyük
bir hak kaybı vardır, yani, Sayın Bakanım diyebilir
misiniz ki, şu anda üç ay, dört ay çalışacak geçici
işçilerin, yani, arta kalan geçici işçilerin emekli olacaklarını
söyleyebilir misiniz?
Bakınız değerli arkadaşlarım,
vatandaş bana telefon ediyor: "Ben şeker fabrikalarında
çalışan bir işçiyim. Oğlum bu ülke için şehit
oldu." diyor. "On sekiz senedir çalışıyorum,
bana yapılan muamele bu mudur?" diyor. Şeker fabrikasında
çalışan işçinin biri söylüyor. Şimdi, on sekiz sene
çalışıyor bu adam, üç ay, dört ay -her neyse- bunu bir tarafa
itiyoruz ve bunun elinden tutmuyoruz. Yine, Devlet Demiryollarında
vatandaş telefon ediyor, diyor ki: "Yirmi bir yıldır
çalışıyorum. Üç ay çalıştım, dört ay çalıştım.
Emekli olamadığım gibi, sigortalıyım diye bana
yeşil kart vermiyorlar, eşimi hastaneye bile götüremiyorum."
Değerli arkadaşlarım,
şuradan özellikle ben arkadaşlarıma şunu söylemek
istiyorum: Sayın, değerli arkadaşlarım, bu yasayla
bir taban koydunuz. Özelleştirmeden mütevellit 4/C'ye göre bir
tarafa gönderilen işçinin ücreti yarı yarıya
düşmektedir. Nasıl yarı yarıya düşmektedir?
500 küsur alıyorlar şimdi. İki ay da çıkış
veriliyor. İki ay da düşecek olursanız, aynen asgari
ücrete yakın ücret elde etmektedirler. Bir şey daha var değerli
arkadaşlarım, burada konuşuyoruz: Bu arkadaşlarımızın
kıdem tazminatı hakları elinden alınıyor, sendikal
hakları elinden alınıyor, ihbar hakları elinden
alınıyor, iş güvencesi hakkı elinden alınıyor,
alınıyor da alınıyor, bir noktaya getiriliyor.
Öğretmen telefon ediyor, size de gelmiştir, bakınız
değerli arkadaşlarım, diyor ki -biraz önce de söyledim-
"Sayın Milletvekilim, öğrencim bana diyor ki: Sen geçici
öğretmenmişsin." Öğretmenin geçicisi olur mu? Bir
tarafta öğretmen bir türlü, bir tarafta öğretmen bir türlü
Bunları yaşıyoruz. Neymiş efendim? Sözleşmeli
öğretmen
Ötekisi 657 sayıya göre öğretmen. Biri
657'nin beyi, birisi de asili.
Değerli arkadaşlarım,
Danıştay bunu iptal etti, bunları düzeltmemiz lazım.
Bu insanlar bizim çocuklarımızı okutan insanlar değerli
arkadaşlarım. Benim bir noktada dikkatimi özellikle çekti.
Sayın Bakanım, sizin dürüstlüğünüzden hiçbir şüphem
yok, bunu çok samimi söylüyorum. Ama, kaynaktan bahsettiniz,
eşitlikten bahsettiniz, tüyü bitmemiş yetimin hakkından
bahsettiniz. Şimdi aklıma çok şey geldi Sayın Bakanım.
Peki, Tekeli yok pahasına birine sattığımız
zaman tüyü bitmemiş yetimin hakkı yok muydu? TÜPRAŞ'ı
Ofer'e peşkeş çektiğiniz zaman yetimin hakkı yok
muydu? SEKA'yı yakınlarımıza peşkeş çektiğimiz
zaman tüyü bitmemiş yetimin hakkı yok muydu? (CHP sıralarından
alkışlar)
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Karayollarını
da Zorlu'ya peşkeş çektik geçen gün!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bakınız değerli arkadaşlarım, müsaade eder
misiniz, Karayollarını da söyleyeyim. Şu anda belediyenin,
arsasını siz daha önce şıha 100 milyon dolara verdiniz,
almadı. Karayollarındaki ihale belli bir noktaya getirdikten
sonra bu fiyata sattınız, bu fiyata! Bunu da bilesiniz.
Milletin bundan haberinin olmadığını söylemeyin.
Sonra, İstanbul milletvekillerine
buradan sesleniyorum: Ben sonradan duydum, Şişli'de Bomonti
Bira Fabrikası varmış. Bunun ne zaman ihaleye çıktığını,
kime sattığını, kaça sattığını,
şuradan gelip millete anlatabilir misiniz? Buralarda tüyü
bitmemiş yetimin hakkı yok mu? Bunu görmeyeceğiz, efendim,
ömrünü Şeker Fabrikalarında, Devlet Demiryollarında,
Tekelde
Biraz önce söyledim işte, Tekelde 7 kişi özelleştirmeden
mütevellit intihar etmiş değerli arkadaşlarım.
"Hiçbir şey yapmadık" diyorsunuz "Belediyelerde
adil davrandık." Teşekkür ederim. Bu yasadan dolayı
emeği geçenlere de teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım,
bir zamanlar belediyelerinizde, hanımefendileri, temizlik
şirketlerinde, arabalarda çöp toplamaya verip zorlamaya, sizin
belediye başkanlarınız yapmadı mı bunu?
Şimdi, ne olacak peki onların durumları? Binlerce hanımefendi,
binlerce işçi zorlandı, kapının dışına
koydu. Şimdi, onlar da bu yasa kapsamına girecek mi? Yok. Peki,
günahı neydi onların? Bir önceki parti döneminde işe
alınmış. Değerli arkadaşlarım, bakınız,
yapılan konuya hiçbir şey söylemiyorum, ama, adil değildir,
sevindirici değildir, bir kısım insanı son derece
mağdur etmiştir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne zaman
olmuş o?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Sen televizyonları izlemiyor musun? Benim gözüme bakacağına
ara sıra akşam da televizyonlara bak, görürsün orada.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Akşam
buradayız. Ne zaman olmuş?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Görürsün, görürsün, akşamleyin televizyona bak.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne zaman
olmuş söylediğin?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bak, televizyonlara bak, intihar eden zabıta memurlarını
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hayır,
hayır
Bir partinin aldığını çıkarma ne
zaman olmuş?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
temizlik şirketine verdi diye, süpürgeye verdi diye intihar
eden zabıta memurlarını duymadın mı, okumadın
mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bir önceki
partinin aldıklarını ne zaman işten atmışlar,
onu söyle.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şunu özellikle söylemek istiyorum:
Sözleşme kapsamına alınan, yani 657 sayılı,
4/B'ye göre alınan öğretmenler, size sesleniyorum; yine
657 sayılı, 4/C kapsamına giren işçiler, Mecliste
çalışanlar, Türkiye'nin her tarafında çalışanlar,
size sesleniyorum ve yirmi sene, otuz sene çalışan, Şekerde
olsun, Demiryollarında olsun, Tekelde olsun -yani, saymakla
bitmez değerli arkadaşlarım- hastanelerde olsun, nerelerde
olursa olsun, bugün hakkını elde etmeyen boynu bükük, üzülerek
evine giden insanlar, işçiler size sesleniyorum; hiç merak etmeyin,
yakın bir tarihte Cumhuriyet Halk Partisi gelecek, sizin bu haklarınızı
size iade edecek. Buradan ilan ediyorum, hiç merak etmeyin değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bizim dönemimizde de bazı kadroya geçirilenler
oldu, ne bizi güldürdü ne o kadroya geçiren o dönemin hükûmetine hayır
getirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Şimdi, inandırıcı olmak zorundayız değerli
arkadaşlarım. Şeker fabrikalarından, size, çok
sayıda işçi gelip, "merak etmeyin, çözeceğiz"
diyen milletvekilleriniz yok mu? Var. Demiryollarından gelip
söz verdiğiniz işçiler yok mu? Var. Niye parmak kaldıramadınız?
Nedir? Siyaset niye itibar kaybediyor biliyor musunuz? Söz veriyorsunuz
vatandaşa, ondan sonra tersini yapıyorsunuz, siyaset güven
kaybediyor, itibar kaybediyor.
ATİLLA KART (Konya) - Bravo!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Burada söz veren, gözüme çarpan milletvekilleri var da bir an için
şarj etti kafam.
Onun için, değerli arkadaşlarım,
ne olurdu şimdi, ne olurdu? Şurada emeklisini de saysam 20
bin işçi, belediyelere dağıtsanız 1 işçi düşmez
değerli arkadaşlarım, 2 kişi düşer. Batırır
mıydı bu Türkiye'yi? Yok, ama, maalesef, bunu gerçekleştiremedik.
Ama, 200 küsur bin işçinin kadroya geçmesi, bizi mutlu etmiştir,
bizi sevindirmiştir. Keşke sevincimize bir sevinç daha
katsaydınız da sizi şurada alkışlasaydım
olmaz mıydı değerli arkadaşlarım? Bu fırsatı
bize vermediniz maalesef. Umuyorum, çok teşekkür ediyorum, geri
kalan arkadaşları sevindirmek, onların sorunlarını
çözmek fırsatını da bize bıraktığınız
için size yine teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Çorum
Milletvekili Agâh Kafkas.
Buyurun Sayın Kafkas. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
İki gündür Türkiye'de 218.733
ailenin evini sevince boğacak, yaşama daha sağlıklı
bakmalarını sağlayacak bir düzenlemeyi birlikte gerçekleştirmeye
çalışıyoruz ve bunu yaparken, Hükûmet, yaklaşık
1 katrilyona varan maliyeti de göze alarak bir sosyal yarayı
tamir etmek adına önemli bir işlevi yerine getirmeye çalışıyor
ve burada da hep beraber hayata geçirmeye çalışıyoruz.
Ana muhalefet partimizin değerli milletvekilleri her çıktığında
bunu desteklediklerini söylüyorlar. Keşke destekliyor olsaydınız.
Yani, böyle destekliyorsanız, acaba desteklemeseniz ne yapabilirdiniz,
ne yapardınız Allah aşkına?
Bir defa şunu bir şey yapalım:
Türkiye'de
Biz şu iddiada değiliz: "İşsizlik
sorununun tamamını çözdük" filan
Böyle bir şey
yok. "Bütün sorunları çözdük
" Böyle bir iddiamız
yok. Türkiye'de sorunları çöze çöze, adım adım gidiyoruz.
Şimdi, bakacaksın, sen tutacaksın,
işin üç ay olduğu, iş üç ay, yani, bir insanın çalışabileceği,
üretebileceği üç aylık işi var, iş üç ay
Siz burada
diyorsunuz ki, on iki ay bu adama iş vereceğiz. Yok böyle bir
şey. İş üç ay. İşi üç ay olmaktan çıkarıp
on iki ay yaparsak, onların da çalışma koşullarını
on iki ay yapmamız gerekir, ama, iş üç ay.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) -
Kavrayamamışsınız
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Şeker
fabrikalarında kampanya yetmiş dört gün, yetmiş
beş gün ve biz bunların hepsini yüz yirmi günden aşağı
özellikle çalıştırmamaya gayret ettik, yani, bir sosyal
mülahazayla çalıştırmaya gayret ettik. Şimdi, bu
insanların yılda yetmiş beş gün işinin olduğu
bir yapıda on iki aylık ücret vermek, işte devamını
sağlamak başka bir şey, bunların işini on iki ay
hâline getirip ondan sonra çözmek başka bir şey. Onun için, burada
istismar yapmak adına, bunların kadroya geçemeyeceğini
hep beraber bildiğimiz hâlde, fabrika fabrika arayıp, bunları
örgütleyip, bunu siyaset yapıyoruz zannetmeyin.
Televizyon yayınlıyor,
ayrıca, telefondan dinletmene gerek yok Sayın Meral. Sayın
Meral, bakın, şu şu
Sayın Sevgili Başkanım,
bu düzenlemeler, bundan önce geçici işçilerle ilgili düzenlemelerin
yapıldığı dönemde, sizin konfederasyon genel
başkanı olarak dönemin iktidarıyla vardığınız
mutabakatta yaptığınız düzenlemeleri biz biliyoruz.
O dönemdeki düzensizlikleri düzeltiyoruz şu anda bizim yaptığımız
işle. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İftira etme, iftira
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Yani,
şimdi, siz, o dönem kaç tane, hangi sendikaların üyeleri
girdi, hangileri girmedi, hangi iş kolları girdi girmedi,
bunu biz biliyoruz. Bakın, burada "sizden önceki dönemdekilere
bilmem ne yapıyorsunuz." Burada bir tane şey yok arkadaşlar.
Hangi dönemde girmiş
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Agâh, yanlış konuşuyorsun, yanlış!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
kimin döneminde
girmiş, hangi belediyede çalışıyor, hangi kamu
kuruluşunda çalışıyor gibi
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Lütfen doğruları söyle.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
bir ayrım
yapılmaksızın sadece objektif bir kriter getirilmiştir:
2006 yılında, altı aydan fazla çalışan herkese... Adına, memleketine, mezhebine,
siyasetine bakılmamıştır, bakılmasını
etik bulmayız, AK Parti anlayışıyla örtüştürmeyiz.
Onun için de, herkese eşit, adil
bir anlayışla bir düzenleme yapıyoruz
FİKRET BADAZLI (Antalya) -
Bravo Sayın Kafkas, bravo.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
ve çıkıyorsunuz
burada 4/C... "Özelleştirilen 4/C'ye gönderiliyor."
Özelleştirilen 4/C'ye filan gönderilmiyordu. Konfederasyonlarımızın
önünde yatıyordu bu insanlar, sokağa gönderiliyordu, açlığa
gönderiliyordu, sefalete gönderiliyordu. AK Parti İktidarıyla
bizim dönemimizde 4/C diye bir formül bulundu, hiç olmazsa bunlar
-biraz önce, Sayın Bakanımın söylediği gibi- on
ay çalışacak bir işin sahibi oldular. Bu insanların
hepsi bana da geliyordu, size de geliyordu, "Yani bizim bir sigortamız
olsun, sağlık güvencemiz olsun. Emeklilik hakkımıza
üç beş yılımız kaldı, emekli olana kadar çalışacak
bir işimiz olsun." deniliyordu. Bu insanların sorununu
bir şekliyle böyle çözdük. Ha ben şuna katılıyorum:
Bu insanların -biraz önce, Sayın Bakanımın da söylediği
gibi- çalışma sürelerini mutlaka artırmamız lazım,
ücretlerini daha artırmamız lazım. Allah kimseyi gördüğünden
geri bırakmasın. Bu insanlar belli bir ücretle yaşam
standardını sürdürmeye alışmışlar, bugün
aldıkları ücretten daha düşük bir ücret seviyesiyle
çalışmak mecburiyetinde kalmışlardır ve bu
sorunu çözmek bizim boynumuzun borcudur, ama, bu yasanın mevzusu
değildir. Bu yasa, sigortalı olan, kamuda çalışan
insanların, altı aydan fazla çalışanların sorununu
çözmek üzere getirilmiştir. Kaldı ki, 4/C'dekilerin formülünü
başka bir yasayla ya da Bakanlar
Kurulu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kafkas, konuşmanızı
tamamlayın. Teşekkür ediyorum
size.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Efendim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
İzahta yanlışlık var Sayın Başkan. Sataşma
değil, rica ediyorum
AGÂH KAFKAS (Devamla) - 4/C'deki insanların
sorununu çözmenin bir formülünü buluruz. O 4/C'yi biz nasıl getirmişsek,
4/C'yi, Türkiye'de o insanları açlıktan, sefaletten, sokaktan
alıp nasıl işe yerleştirmişsek, onların çalışma
koşullarını da, insanca yaşama koşullarını
da sağlamak bizim görevimizdir diyor, herkese saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
sağ olun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kaç kişi işe girdi, kaç kişi?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Efendim Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Efendim, bir yanlış izah oldu, ben izah edeceğim size.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Yanlış
olur mu ya! Hep yanlış izahlar mı dinleyeceğiz?
BAŞKAN - Şimdi, arkadaşlar,
birbirinizin konuşmalarıyla ilgili olarak her defasında
yanlış anlaşılma derseniz, biz bu işi sabaha
kadar çalışsak bitiremeyiz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkan, çok ağır ithamda bulundu.
BAŞKAN - Hayır, ne dedi Sayın
Meral? Ben bir duyayım, ne dedi mesela, benim duymadığım
bir şey mi oldu orada? Ne dedi mesela?
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Senin o söylediklerinin
yanında benim söylediklerim hiçbir şey.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
"Telefonları dinletiyorsun" dedi.
BAŞKAN - Efendim, pardon, ne dedi?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
"Telefonları dinletiyorsun, senin yaptığın
çalışmayı biliyoruz, şunu yaptın..." dedi.
İzah edeceğim öyle olmadığını Sayın
Başkan.
Sayın Başkanım, insaf
et yani! Rica ederim
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Telefon dinlemeyle
ilgili bir şey söylemedim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
İzah edeceğim Sayın Başkanım. Sataşmaya
meydan vermeyeceğim, söz veriyorum.
BAŞKAN - Evet, soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Ercenk
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın
Başkan, telefonunu gösterdi, ben de dedim ki, "Televizyondan
yayınlanıyor bunlar."
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Telefondan
birini dinletmek terbiyesizliktir, benim işim değil bu.
(Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ercenk, buyurun
efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gürültü
geçsin Sayın Başkan, bu gürültü geçsin de ondan sonra.
BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen
Sayın Meral, Ercenk'in süresi
çalışıyor.
Sayın Ercenk, buyurun efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Efendim,
Başkan
BAŞKAN - Sayın Ercenk, siz
konuşun efendim, buyurun. Sayın Bakan dinliyor sizi.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tamam,
soruyorum.
Sayın Bakan
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkanım, kusura bakma, bakınız, çok ağır
ithamda bulundu. Telefon dinlettirmek terbiyesizliktir. Lütfen
FARUK ÇELİK (Bursa) - Öyle bir
şey yok ya!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Burada
benim elimde telefonu
Espri olsun diye, yani, şaka ediyorum,
"Bak, yanlış söyleme
"
FARUK ÇELİK (Bursa) - Nereden
bilelim şaka ya!
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Tuttun baktın,
anlamadım ben.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne oldu
ya?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Telefon
dinlettirmek terbiyesizliktir, saygısızlıktır,
Meclisin adabına, kuralına uymaz. Her yerde yaptığın
çocukluğu burada da yapma, rica ediyorum senden.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Çok
şık olmadı, sana uymadı Bayram Bey.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ne güzel. "Çocuk" dedi, "masum" dedi.
BAŞKAN - Sayın Ercenk, buyurun.
Sizin süreniz zaten bitecek şimdi.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Telefon
sorun yaratmasın!
BAŞKAN - Ben kapatayım da
sen tekrar sisteme gir. Sisteme girin de, efendim, açayım, süreniz
bitti, kendiliğinden kesiyor otomatik olarak. Sayın Ercenk,
soruyu sormuyorsun ki, bekliyorsun orada sen.
Sayın Ercenk, buyurun efendim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tarımsal
alanlarda sulama işlerini düzenleyen sulama birlikleri görev
yapmaktadır Sayın Bakanım. Bu birliklerde bir kısım
işçiler yedi ay, bir kısım işçiler on iki ay biçiminde,
geçici işçi sıfatıyla çalışmaktadırlar.
Bu yasadan yararlanma durumlarını bize soruyorlar. Cevabınızı
alırsam mutlu olacağım Sayın Bakan.
BAŞKAN - Başka soru soran
yok.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Sayın Ercenk'e de teşekkür
ediyoruz sorduğu soru için.
Tarımsal sulama birliklerinde
istihdam edilen çalışanlar bu kapsamda değiller.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Değiller
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Özel hukuk
hükümleri onlar için cari. Dolayısıyla, çalışmalarının
yedi ay veyahut da on iki ay olması herhangi bir kapsama girmesi
konusunda bir şey, yani bir avantaj sağlamıyor. Netice
itibarıyla, kapsam dışında olan, özel hukuk hükümlerine
tabi bir yer tarım sulama birlikleri.
Tabii, yani, bu saymış olduklarımız,
kapsam dışındaki kuruluşlar çalıştırdıkları
insanları on iki ay çalıştırmakta serbestler, yani
bunu daimî istihdam şekline dönüştürme konusunda da serbestler.
Yani o konuda kendilerinin, kendi tüzüklerine, yönetmeliklerine
göre bir hükümleri var, ama, dediğim gibi, bu kapsam içerisinde
mütalaa edilmedi bu arkadaşlarımız.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Edilmiyorlar...
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Edilmiyorlar
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının
1'inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin İç
Tüzük'ün 89'uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık
bu talebin gereğini yerine getirecektir.
Geçici 3'üncü maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3 - Mesleğe
özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli
meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonucu
müfettişliğe atanarak 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname eki (1) sayılı cetvelde yer alan müfettiş veya
başmüfettiş unvanlı kadrolarda görev yapan veya yapmış
olanlardan, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca yapılan nakil işlemleri sebebiyle 21/7/2005
tarihinden önce söz konusu kadrolara atanmamış ve halen
nakledildikleri kadrolarda çalışanlar, istekleri halinde,
30 gün içinde çalışmakta oldukları kurum aracılığıyla
4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca müfettiş
kadrolarına atanmak üzere Devlet Personel Başkanlığına
bildirilir. Bu şekilde yeni bir kadroya atananlardan, haklarında
şahsa bağlı hak ve/veya fark tazminatı uygulaması
devam eden personelin 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin
altıncı fıkrasındaki hakları devam eder. Ancak,
bu madde uyarınca yapılan atamalar ilgililerin şahsa
bağlı haklarının ve fark tazminatının tespitine
esas önceki kadro ve pozisyonlarının ücretlerinin artırılması
veya şahsa bağlı haktan yararlanma süresinin yeniden
başlaması sonucunu doğurmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin.
Sizden sonra şahıslar
adına söz talepleri olduğu için, grup adına konuşmanız
var, on dakika süreniz.
Buyurun Sayın Çetin.
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, elimizde,
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, sadece geçici
iş pozisyonlarında çalışanların sürekli
işçi kadrolarına alınmasına ilişkin bir kanun
tasarısı değil, bu da, bir bakıma mini bir torba yasa.
Yani, pek çok kanunda değişiklik yapan bir tasarı. Biraz
sonra, ilgili maddeye ilişkin görüşlerimi açıklayacağım,
ama, ona geçmeden evvel, dün akşam Meclis çalışmasının
bitimine doğru, Sayın Bakanın nereden kaynaklanarak
celallendiğini çok iyi bilemediğim bir -bana göre- yanlış
konuşması oldu. Konuşmasında Sayın Bakan
"böyle Çalışma Bakanı olur mu" gibi, benim konuştuğumu
söyledi. Konuşma metnimi Sayın Bakana vereceğim, Meclis
tutanaklarından aldım; söylediği tarzda bir sözcük benim
tarafımdan sarf edilmedi, bunun altını çizerek belirtmek
istiyorum; bu bir.
İkincisi: Sayın Bakan,
dün, son bölümünde, Meclis kapanırken diyor ki konuşmasında:
"Bu tasarıyı biz destekliyoruz, her aşamasında
destekliyoruz... Nasıl destek bu Allah aşkına!"
Sonra devam ediyor: "Lütfen, yani, karşı çıkacaksanız
çıkın, amenna. Buna bir şey diyeceğim yok; ama destekliyorsanız
da, işin hakkını verin."
Değerli arkadaşlar, Meclis
çalışmalarında tabii ki kanun tasarı ve teklifleri
üzerinde görüşmeler yapılırken milletvekillerine
ve ana muhalefet partisine düşen
görev, tasarı ya da teklifin daha da zenginleştirilmesi,
varsa, yanlışlıklarının düzeltilmesi için
katkı yapmaktır. Biz de, o nedenle, bu kanun tasarısına,
218 bin işçinin gündemimize alınmasına pozitif baktığımızı,
olumlu yaklaştığımızı söylüyoruz. Ama,
buradaki eksiklikleri, aksaklıkları gündeme getirerek,
bunların tamamlanmasını, giderilmesini istiyoruz.
Biz diyoruz ki: Bu kanunla ilgili olarak, bu kanun tasarısı
içerisinde olabilir; ama, bu tasarıda Hükûmet tarafından,
AKP tarafından yer verilmeyen 657 sayılı Yasa'nın
4/C hükümlerine göre çalışanların yer almasını
istiyoruz; özelleştirme mağdurlarının bu kanun
tasarısı içerisinde yer alarak sorunlarının çözülmesini
istiyoruz; sayıları yaklaşık 70 bin civarında
olan köy korucularının bu kanun kapsamında değerlendirilmesini
istiyoruz; çıraklık ve halk eğitim merkezlerinde usta
ve çırak öğretmenliği yapanların bu kanun içerisinde
sorunlarının çözülmesini istiyoruz.
Bakınız, bu gece gelen
bir faks: "1993'te göreve başladım, Şubat 2007 sonu
itibarıyla 826 gün primim çıkıyor; yani, hemen hemen
her yıl 80-90 gün primim ödeniyor." diyor halk eğitim merkezinde
on beş yıl çalışan bir usta öğretici öğretmen.
Devlet, yani, Hükûmet kayıt dışı istihdam yapıyor,
kaçak işçi çalıştırıyor, kaçak öğretmen
çalıştırıyor. Bu sorunun giderilmesini istiyoruz.
Yine, il ve ilçelerde sosyal yardımlaşma
ve dayanışma vakıflarında çalışanların
da kamu çalışanı olarak hizmet verdiklerini, birer kamu
hizmeti sunduklarını ve onların da bu kanun içerisinde
sorunlarının çözülmesini istiyoruz.
Ücretli öğretmenliğin
sonlanarak, öğretmenlerin kamu hizmeti verdiğinin AKP'ce
de kabul edilmesini istiyoruz. Üniversitelerde döner sermaye içerisinde
çalışan veya hastanelerde iş almış taşeronlardan,
işçi, sağlıkçı, doktor alımının sona
ermesini istiyoruz. Altı aydan bir gün eksik çalışan,
ama on beş-yirmi yıldır, yirmi beş yıldır çalışıp
da 2006 yılında, bir gün eksiği nedeniyle, bu yasadan
yararlanamayanların yararlandırılmasını
istiyoruz. Köylere hizmet götürme birliklerinde çalışanlar
da kamu hizmeti sunuyor, onların da sorununun çözülmesini istiyoruz.
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belediyeler tarafından
belediye hizmetlerini görmek üzere kurulmuş, "belediye
şirketleri" diye tabir ettiğimiz kuruluşlarda
çalışanların da kamu hizmeti sunduklarını,
onların da sorunlarının çözülmesi gerektiğini
söylüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1.000'den fazla geçici
çalışanın sorununun bu tasarıyla çözülebileceğini
söylüyoruz. TRT gibi kamu kurumlarında çalışanların,
sulama birliklerinde çalışanların sorunlarının
da bu kanun tasarısıyla çözülebileceğini söylüyor
idik.
Değerli arkadaşlarım,
biz, elbette 218 bin arkadaşın, çalışanın daimî
kadroya geçirilmesinden mutluluk duyarız. Ancak, bunun içerisinde
toplu sözleşme ve sendikalılık hakkını kaybedecek
kişilerin, yani işçi olarak çalışanların sözleşmeli
statüye geçirilerek güvencesizleştirilmesine de karşı
çıkıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, kanun yaparken -her konuşmamda söylüyorum- eğer
konu tartışılıyor olsaydı, bu eksikliklerden
bir bölümü giderilebilirdi. Bakınız, az evvel Meclis
Başkanlığına verilen önergeyle, 1'inci maddenin
(c) fıkrasında tekriri müzakere isteniyor. Niye? Dün söyledim,
dinlemediniz, dinlemiyorsunuz, katkıya kapalısınız.
Çoğunluğunuza güvenerek "çoğunluk diktamız
var, istediğimizi yaparız" mantığıyla
Meclis çalıştırıyorsunuz. 1/c'de, hiç olmazsa
-eleştiriyoruz ama- yasada, altı ay çalışmış
olanlar bu haktan yararlanacaktı. Bir önerge yazdınız
-onu da bizim arkadaşlarımıza yıkmaya çalışıyorsunuz-
"1 Nisan 2007'de fiilen çalışanlar" gibi kısıtlayıcı
bir hüküm getirdiniz. Binlerce işçiyi de kapsam dışı
bırakıyordunuz. Verdiğiniz önerge
Bugün tekriri müzakere
isteğiniz doğru. Dün yanlış yaptınız;
tıpkı, bu geçici 3'te yaptığınız gibi.
Bakınız, 2005 yılının
3 Temmuzunda, şimdi yine düzeltmeye çalıştığınız
geçici 3'le ilgili torba kanun tasarısı getirmiştiniz.
Ondan evvel, o günlerde Mecliste "temel yasa" diye getirdiğiniz
kanunların büyük bir bölümünü, 20-30 maddeyi tek madde olarak
görüştürmek istemenizi protesto edip Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Meclisi terk ettiğimizde, 3 Temmuz günü, böylesi, sadece
oradan okuyup geçtiğiniz bir kanun çıkardınız, torba
kanun. O torba kanunla ne yaptınız? O torba kanunla, özelleştirme
kapsamına alınan kuruluşlarda çalışanları
diğer kamu kurum ve kuruluşlarına, unvanlarına
bakmadan, özlük haklarını doğru dürüst tespit etmeden,
"çoğunluğumuz var" deyip -milletvekili arkadaşlarımdan
özür dileyerek söylüyorum- çoğunuz da okumadan bir kanun yaptınız
ve kanunu yürürlüğe koydunuz. Aradan bir buçuk yıl geçti.
Bugün getirdiğiniz geçici 3'üncü madde, Cumhuriyet Halk Partisinin,
o gün, Meclise girmediği zaman, sadece Trabzon Milletvekili
Aykon Doğan'ın otuz saniyelik konuşmasıyla geçirdiğiniz
kanunu düzeltme maddesi.
Ne yapıyorsunuz burada? Burada,
geçici 3'üncü maddeyle, özelleştirilen kurumlardaki nakle tabi
personelden Devlet Personel Başkanlığı kanalıyla
başka kurum ve kuruluşlara nakledilen müfettiş ve müfettiş
yardımcılarına, bu maddeyle, kanunun yayımı
tarihinden itibaren otuz gün içerisinde müracaat etmeleri hâlinde,
tekrar, eski unvanlarının gidecekleri kuruluşlarda
verileceğini söylüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz,
KİT'lerde çalışan müfettiş ve müfettiş yardımcıları
havuz kanalıyla başka kurumlara gönderildiklerinde, aynı
unvanlarında, müfettiş ve müfettiş yardımcısı
olarak çalıştırılmadılar ve çalıştırılmıyorlar.
Bunlardan, muhtemeldir ki, bir kısmı size müracaat etti,
bir kısmı yargıya müracaat etti, haklı oldukları
görüldü, şimdi o haksızlığı telafi etmek için
bu
Buna, artık, mini torba yasa diyelim, çünkü bu çuvaldı,
harardı, neyse, o tabiri de bulmak mümkün değil, buna da
"Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun" diyorsunuz, geçici 3'e baktığımız
zaman karşımıza çıkan, ne yazık ki, bu 4046 sayılı
Yasa'nın 22'nci maddesindeki değişiklik. Tabii, burada,
müfettiş ve müfettiş yardımcıları dışında
genel müdür, genel müdür yardımcısı, kurul başkanı,
daire başkanı, müessese, bölge, fabrika, işletme ve
şube müdürü, müşavir, başuzman gibi kadrolarda çalışmaktayken,
özlük haklarında belki bir kayıp olmasa bile unvanlarını
kaybederek başka kuruluşlara gidenlerin de durumunun düzeltilmeye
ihtiyacı var. Sadece müfettiş ve müfettiş yardımcısı
arkadaşlarımızın haklarını teslim etmek,
haksızlığı ortadan kaldırmak anlamına
gelmiyor, hâlâ düzeltmeye çalışıyorsunuz. Yani, deveye
demişler ki: "Boynun niye eğri?" "Nerem doğru
ki" demiş. Bu mini torba yasanızın da, bu kocaman
çuval yasanızın da, getirdiğiniz tasarıların
da düzeltilmeye o kadar çok ihtiyacı var ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çetin,
konuşmanızı tamamlayınız.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
son söz olarak söylüyorum. Gerçekten, seçim sathı mailine girildiği
için, buradan seçmene mesajlar niteliğinde "onu da biz yapacağız,
işte, korucuya da şey vereceğiz, kadro çalışması
yapıyoruz" gibi vaatlere başladınız. Bu ülke
hepimizin ülkesi, bu ülke bizden sonrakilere, bizim, daha mutlu,
müreffeh yaşayabilecekleri şekilde bırakmamız
gereken bir ülke.
Gelin, çok daha fazla bu Meclisin
de saygınlığına gölge düşürmeden yasa tekniklerine
uyunuz, muhalefeti ve toplumun yasalardan etkilenecek taraflarını
dinleyiniz. Bu haksızlıkları birlikte giderelim, Meclise
saygınlığı birlikte kazandıralım. Dikta
davranışlarından hiç kimseye, hiçbir ülkeye yarar gelmez.
Sizi yasalar konusunda ve Çalışma Bakanımızı
da bu konudaki tutumunu düzeltmesi konusunda uyarıyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Şahsı adına, Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Tanrıverdi, süreniz
beş dakika.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz Kamu
İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici İş Pozisyonlarında
Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına
veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici
İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde, dün ve bugün önemli konuşmalar, görüşmeler yapmaktayız.
Bu kanun üzerinde, değerli
milletvekili arkadaşlarımızın, doğrusu, öncelikle
bir hakkı teslim etmeleri gerekiyor. Çünkü, yıllardır
ihmal edilen bir sorunun, sorumluluk bilinciyle çözümü yapılıyor.
Yani, "bu arkadaşlarımız on-on beş yıldır
çalışıyor, kadro alamadılar, kadro verilmedi"
doğru, işte, AK Parti İktidarı, yıllardır
kadro bekleyen bu arkadaşlarımıza kadro veriyor ve
218 bin çalışanımıza veriyor. 218 bin çalışanımız,
daha önceki zamanlarda alınmış çalışanlarımızdır.
Yani, bizim dönemimizde alınan geçici işçiler değildir;
bunun altını kalın harflerle çiziyoruz. Daha önce,
belki, siyaseten alınmışlar, ama, endişeyle çalışıyorlar.
Şimdi, biz, hiçbir siyasi kaygı gözetmeksizin, sadece, insan
oldukları için, emekçi oldukları için, alın teri döken
insanlar oldukları için, endişesiz çalışmalarını
sağlıyoruz.
Bu düzenlemeyle, arkadaşlarımızın
beklentileri karşılanmakta. Bu düzenleme, işçi konfederasyonlarımızın
talebi doğrultusunda yapılmıştır. Burada Sayın
Çetin ifade ettiler, diktayla bu işler olmaz; biz, demokrasiyle
yapıyoruz ve biz, sosyal tarafları sosyal ortak olarak kabul
ettiğimizi her defasında ifade ettik. Yani, burada, herkesin
katkısını alarak bu yasa tasarısını yapıyoruz.
Ama, asılsız bir şekilde, mesnetsiz bir şekilde burada
ifadeler, doğrusu yakışmıyor. Bir milletvekili
arkadaşımıza, meslekten gelen bir arkadaşımıza,
bu kadar çırpınışlar karşısında bu
ifadeleri yakıştırmadığımı bir defa
daha ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlarım,
burada, geçici işçi arkadaşlarımız kadroya geçmek
istemiyorlarsa, geçici işçi arkadaşlarımız sözleşmeli
personel olarak 4/B'ye geçmek istemiyorlarsa, aynı şekilde,
geçici olarak, yani süreleri 2006 yılında ne kadarsa o kadar
süreyle, aynı şekilde çalışabiliyorlar. Yani,
burada "illa 4/B'ye geçin" bir zorlaması söz konusu değil,
tamamen ihtiyari bir hâldir. Bu da, herhâlde, bir dikta olarak tarif
edilmez, bir demokratik anlayış olarak ancak tarif edilebilir.
Değerli arkadaşlarım,
tabii ki, sıkça burada 4/C'liler dile getirildi; doğrudur.
Ama, şunu herkes biliyor ki, özellikle bu meslekten gelen arkadaşlarımız
biliyor ki, özelleştirmeler sonucunda, çalışan arkadaşlarımız
kapı dışarı bırakılıyordu, işsiz
bırakılıyordu, aşsız bırakılıyordu
ve çocuklarının karşısında boynu bükük
bırakılıyordu; aileler perişan oluyordu, çatılardan
atlıyorlardı, intihar ediyorlardı "işsiz kaldık"
diye.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
- Şimdi de aynı.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- Ve biz gelir gelmez bir kanun çıkardık. Bu kanun çerçevesinde,
1992 yılından bu yana yapılan özelleştirmeler sonucu
işsiz, aşsız kalmış insanımıza, çalışanımıza
bu imkânları verdik. Yani, burada 4/C'liler
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) -
4/C'den 8 kişi intihar etti, haberin var mı?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- Doğru, doğru. Biz intiharları önlemek için bunu yaptık.
Kapı dışarı bırakılanları aldık.
İşte onu önledik ve bunlar
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Aldıklarınız,
yok ettikleriniz intihar etti. Farkında mısın?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- Ben farkındayım. Evet, bunları
Daha önce özelleştirme
yapanların yakasına yapışacaksınız ve
gelip AK Partiye teşekkür edeceksiniz, takdirlerinizi ifade
edeceksiniz.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sizin
de yakanıza yapışacağız! Taşköprü SEKA'yı
siz sattınız, Bakır İşletmelerini siz sattınız!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- "Siz sokakta bırakmadınız" diyeceksiniz,
"emekçiye sahip çıktınız" diyeceksiniz
(CHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Nerede
çıktınız!
BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi,
konuşmanızı tamamlayın
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Kastamonu'da
bin kişi sokakta!
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
lütfen efendim.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- Sayın Başkanım
BAŞKAN - Buyurun, buyurun,
siz Genel kurula hitap edin.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada sıkça
TRT çalışanlarımız dile getiriliyor. Doğrudur.
Bu arkadaşlarımızın durumunu, ben gittim, yerinde
inceledim, bu arkadaşlarımızla görüştüm. Ama, bu
arkadaşlarımızı zamanında bizden önceki iktidarlar
istihdam ederken, ne o zamanki 1475 sayılı Yasa kapsamına
almışlar ne 657 sayılı Kanun'un herhangi bir istihdam
şekline sokmuşlar. Yani, bunların öncelikle statülerinin
belirli olması gerekiyor. Statüsüz bir şekilde ve kanuna
dayandırılmaksızın, ne idiği belirsiz bir sözleşmeyle
bu arkadaşlarımızın çalışması haksızlıktır.
O zaman, bu haksızlığı yapanların yakasına
yapışmak gerekiyor, bizim değil ve bunu düzeltecek
olan yine biziz. Sorumluluk bilinciyle bu sorunu çözecek yine biziz.
Bunlar bizden bekliyorlar ve çözeceğiz. 4/C'lilerin sorununu
da biliyoruz, TRT çalışanlarının sorununu da biliyoruz,
diğerlerinin sorununu da biliyoruz.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Bilmek yetmiyor!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- Ancak, bu yasa kapsamına girebileceklerin, bu statüde bu
kapsama alınabileceklerin durumunu şu an tartışıyoruz
ve 218 bin arkadaşımıza kadro veriyoruz. Değerli
arkadaşlarım, kim inkâr edebilir?
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Cebinden mi veriyorsun?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- Cebimden vermiyorum. İşte, çık, burada ifade et! Ama,
bizden öncekiler de hükûmetti Hüseyinciğim. Bizden öncekiler
de hükûmetti, niye vermediler?
ATİLLA KART (Konya) - Dört buçuk
yıldır ne yaptınız? Lütufta bulunmuyorsunuz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- Bakın
Bakın
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Onların
hesabını millet gördü, onları konuşma!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- Bakın
BAŞKAN - Arkadaşlar, karşılıklı
konuşmayalım.
Sayın Tanrıverdi, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) -
Ama, Sayın Başkan, onların hesabını milletimiz
gördü.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
- Bakın, daha önceki yapılan protokolleri gösterdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi,
ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
Buyurun.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
-
2002 yılında yapılanı, 2000 yılında yapılanı
ve burada ayrım yapılarak yapılmıştır ve
belli bir anlayışla bunlar kapsama alınmıştır.
Biz şimdi hiç ayırt etmeksizin yapıyoruz.
Dün gene ifade ettim. Orman Bakanlığı
kapsam içinde, ama Orman Bakanlığının içindeki Orman
Genel Müdürlüğü çalışanları, işçileri kapsamın
dışında. Hangi mantıkla bunu izah edebilirsiniz?
Ve bunu imzalayanlar aranızda.
Değerli arkadaşlarım,
yani belgeler konuşuyor burada. O açıdan, yapılanları
hiç kimsenin inkâr etmeye hakkı yok. Ancak, eksiktir, olabilecek
şeyler vardır, belirttiğim gibi, TRT'nin, Meclisin, diğer
çalışanlarımızın, ama onların öncelikle
statüleri belirlenmesi gerekiyor. İnşallah, onları
yine biz yapacağız ve biz sağlayacağız.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz
Sayın Bayındır, buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Kırşehir
özeliyle ilgili bir soru soracağım. 2005 yılında,
Kırşehir ilimizin Boztepe ilçesindeki belediyemizde çalışan
22 işçinin tamamının iş akdi askıya alındı.
Daha sonra bunlardan 16 tane işçiye sendika değiştirildi,
yani Belediye-İş'e geçirildi, DİSK'te kalan 6 kişi
ise henüz işe başlatılmadı. Yani, bunların mahkemesi
devam ediyor.
Şimdi, 2005 yılına kadar
on iki yıl çalışan ve 2005 yılında iş akdi
askıya alınan bu 6 tane işçimizin, bugün çalışmadıkları
için durumu ne olacak? Bu konuda bilgilerinizi istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ayvazoğlu, buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
- Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın
Bakanımıza şu soruyu yöneltmek istiyorum: Şimdi,
böyle bir tasarı kapsamında belirtilen, gerek KİT'lerdeki
gerekse diğer kamu kuruluşlarındaki geçici işçilerin
kadroya alınmasının yanı sıra, aynı tasarıda
kadroya alınamayan, şeker fabrikalarında ve diğer
kamu işletmelerinde yıllarca çalışan, ancak
yılda altı aydan az çalışmak zorunda kaldıkları
için, bu işçiler, sosyal yardımlaşma vakıflarında
çalışan işçiler ile 4/C ve 4/B kapsamında çalışan
öğretmenlere de kadro verilmesi hâlinde, bunun devlete maliyeti
ne olacak idi? Bu maliyet, AKP İktidarında, Türkiye'de yapılan
yolsuzlukların, peşkeş çekilen kuruluşların
değerlerinin yanında yüzde kaçtır? Aynı konuda
hiç araştırma ve tespit yapıp böyle bir karşılaştırmanız
var mı? Gerçekten böyle bir tespit yapmanın kolay olduğunu
da bizler düşünüyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Hüseyin Bey'in sormuş
olduğu yargıya intikal etmiş işçilerimizin konusu
var. Açıkçası, bu konu, çok spesifik bir konu. Yani, biraz,
üzerinde iyice araştırılarak cevap verilmesi lazım.
Uygun görürseniz bunu yazılı biz cevaplayalım. Ama,
ilk anda arkadaşlarımla da yaptığım istişare
neticesinde, eğer yargı bu arkadaşlarımızı
işe iade ederse iş akitlerinin devam edeceği noktasında
ve bu 2006 yılına da geçeceği için, bu imkândan yararlanacakları
noktasında ilk anda yapmış olduğumuz ham olan bir
değerlendirme. Ama, izin verirseniz, bunu inceleyelim ve size
bu sorunun cevabını yazılı takdim edelim.
Diğer milletvekilimizin sormuş
olduğu sorulara da yazılı cevap vermek istiyorum.
Yalnız, daha önceki bölümde
bu sulama birlikleriyle ilgili bir soru soruldu. Sayın Milletvekilim,
Antalya Milletvekilimiz şu anda yok burada ama. Biraz daha
açıklığa kavuşması açısından şu
açıklamayı yapmak istiyorum
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - KÖYDES'i
de dâhil edin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - O cevabımda
bu sulama birliklerinin kapsam dışında olduğunu
ifade etmiştim Sayın Başkanım. Buna şunu ilave
ediyorum, yani, genel prensip o olmakla birlikte, bu sulama birliğinin
kurucusu veyahut da üyesi eğer bir belediye veya özel idare ise
bu sulama birlikleri kapsam içerisinde olacaklar. Bunu da bu
şekilde düzeltiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4'ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4- Bu Kanunun
uygulanmasında, 26/12/2006 tarihli ve 5565 sayılı 2007
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununun 24 ve 25 inci maddelerindeki
kısıtlamalar uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Atilla Kart.
Sayın Kart, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan tasarının geçici 4'üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
218 bin işçiyle ilgili kadro düzenlemesi getiren bu tasarıdan
dolayı, emeği geçen herkese huzurlarınızda öncelikle
teşekkür ediyorum. Elbette Hükûmete de teşekkür ediyorum.
Ancak, bunu bir lütuf gibi sunma kompleksine girilmesini de yadırgadığımı
öncelikle ifade ediyorum.
Dört buçuk yıl olmuş, her
dönemde, her yasama döneminde, her yasama yılında ısrarla
bunu dile getirmişiz, bunu anlatmışız. Dört buçuk
yıl boyunca bu konuda en ufak gayret göstermeyenler, seçim dönemine
girilirken bu uygulamayı yapıyorlar. Bu noktada samimi
olmadığınızı, iktidar olarak samimi olmadığınızı,
tamamen seçime yönelik de olsa bu uygulamayı gerçekleştirdiğiniz
için bu ihtirazi kayıtla teşekkür ediyorum. Bir lütufta bulunmuyorsunuz,
onu tekrar ifade ediyorum. Orada, o insanların emeklerinin karşılığı
olan yasal düzenlemeyi yapıyoruz. Bu, hepimiz için bir görevdir,
bir sorumluluktur.
Değerli arkadaşlarım,
bu tasarı, Hükûmetin kamu personel rejimine bakışını,
bakış açısını gösteren karakteristik özellikler
taşıyor. Tasarının temel amaçlarının başında,
sözleşmeli personel rejimindeki adaletsizlikleri gidermek
geliyor. Peki, bu amacı gerçekleştirecek bir siyasi irade
ve bir kadro yapılanması söz konusu mu? Bakın, genel anlamdaki
kamu personel rejimi düzenlemesinden söz etmiyorum, burada sözleşmeli
statüde bulunan çalışanların personel rejimi düzenlemesinden
söz ediyorum. Bu noktada adil bir düzenleme yapıldı mı?
Bunu tartışmamız gerekiyor, bu tasarının özü
bu noktada düğümleniyor, bunları sorgulamamız gerekiyor.
Bakın sayın milletvekilleri,
AKP İktidarı, Acil Eylem Planı'nda bir yıl içinde kamu
personel rejimi tasarısını hayata geçireceğini
vaat etti, yani sözleşmeli statüdeki çalışanlar da
dâhil olmak üzere, genel anlamda bir kamu personel rejimi tasarısını
hayata geçirmeyi vaat etti. 2003 yılı Temmuz ayında Sayın
Mehmet Ali Şahin, Genel Kurulda verdiği cevapta, 2003
yılı sonunda bu tasarıyı Genel Kurul gündemine
getireceğini söyledi. 2003 yılı bitti, 2004 yılına
geldik. Sayın Mehmet Ali Şahin, 2004 yılı Temmuz
ayında da bu tasarının 2004 yılı sonunda gündeme
getirileceğini söyledi. 2004 yılını da geçtik.
2005 yılında bu konuya hiç temas etmeyen Sayın Mehmet
Ali Şahin, 2006 yılı Mayıs-Haziran aylarında
bu tasarıyla ilgili taslak çalışmalarının
hazır olduğunu, bir-iki madde üzerinde Sayın Başbakanın
inceleme yaptığını, 2007 yılı başında
bu kamu personel rejimi tasarısının Genel Kurula sunulacağını
ifade etti.
Değerli arkadaşlarım,
yeri gelmişken ifade ediyorum: Adil, dengeli ve yönetimde verimliliği
sağlayan ve tüm kamu personelini kapsayan bir kamu personel rejimi
tasarısını hayata geçirecek olan bir hükûmet, bu ülkeye
yapılabilecek en büyük hizmeti yapmış demektir. Böyle
bir hükûmetin önünde saygıyla eğileceğimizi, tebrik ve
takdir edeceğimizi şimdiden ifade ediyorum. Ancak, neyi
görüyoruz, bu dönemde neyi görüyoruz? Bırakın böyle bir
yapılanmayı, aksine, toplumda imtiyaz yaratmaya, ayrımcılık
yaratmaya ve faşizan bir yapılanmayı, devamında
da sonuç olarak, nihai olarak polis devleti yapılanmasına
yönelik olan bir yönetim anlayışı ve uygulamasıyla
karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Cemaat
ve tarikatlara teslim olan, bu ilişkilerle partizan yapılanmayı
esas alan bir hükûmetle karşı karşıyayız. Öyle
ki, bu kadar önemli bir taslak hakkında kamuoyuna ısrarla
gerçek dışı bilgi vermekten kaçınmayan Başbakan
Yardımcısıyla karşı karşıyayız.
Sayın Mehmet Ali Şahin
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Olmaz
ya!
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın
Mehmet Ali Şahin
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Hiç
yakışmıyor ya!
ATİLLA KART (Devamla) - Bakın,
size tarihlerden söz ediyorum, tutanaklardan söz ediyorum. Siz, milletvekili
sorumluluğunu taşıyorsanız, onların sorgulamasını
yaparsınız
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Şuraya bakın! Milletvekiline yakışıyor mu
ya?
ATİLLA KART (Devamla) -
ama,
bu sorgulamadan o kadar uzaksınız ki, bu sorumluluk anlayışından
o kadar uzaksınız ki, bunlara cevap vermek yerine, suçlayıcı
bir tavra giriyorsunuz.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Neye
cevap vereceğiz?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Yahu, muhatap olma!
ATİLLA KART (Devamla) - Bakın
değerli arkadaşlarım, bu tavrı, yani, kamuoyuna
karşı yoğun bir kast altında yalan beyanda bulunma,
yanlış bilgi verme tavrını tıpkı nerede
görüyoruz? Örtülü ödenek meselesinde de görüyoruz. Bakıyoruz,
örtülü ödeneğin başında görevli olan Maksut Serim'e yönelik
olarak sorduğumuz sorulara Sayın Mehmet Ali Şahin
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın
Başkan, örtülü ödenekle çalışanlardan mı bahsediyoruz?
ATİLLA KART (Devamla) -
hem Kasım
2003 hem de Kasım 2006 tarihlerinde, bilerek gerçek dışı
beyanda bulunuyor.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Hayret
bir şey ya! Sürekli aynı şeyi tekrar ediyorsunuz,
bıkmadınız mı ya?
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın
Çelik
Sayın Çelik, burada, kamu personel rejimi tasarısıyla
ilgili bir taslağı görüşüyoruz, bir tasarıyı
görüşüyoruz.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Ama
cemaati görüşmüyoruz değil mi?
ATİLLA KART (Devamla) - Bu tasarıda
Bu tasarıda
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yaranız mı var gocunuyorsunuz?
ATİLLA KART (Devamla) - Elbette
Elbette
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın
Başkan, böyle bir şey yok ya!
ATİLLA KART (Devamla) - Personel
rejimi yapılanmasına yönelik olarak yaptığınız
suistimalleri anlatacağız.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Öyle
boş konuşmayın!
ATİLLA KART (Devamla) - Bakın,
adı geçen şahıs hakkında
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Cemaat
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Hangi
cemaatle kimin ilişkisi var?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Herkes biliyor!
ATİLLA KART (Devamla) -
Adı geçen şahıs hakkında
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Laf
atma oradan!
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Rastgele konuşuyorsun!.. Rastgele konuşuyorsun! Hangi cemaatle
kimin ilişkisi var, konuşsun. Yok öyle!
BAŞKAN - Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - Bakın,
adı geçen şahıs hakkında, sahtecilikten dolayı,
hem idari soruşturma hem de adli mahkûmiyet kararı sabit olmasına
ve bu durum kayıtlarda mevcut olmasına rağmen, Sayın
Mehmet Ali Şahin ne diyor: "Sayın Kart hep böyle yapıyor.
İnsanları, eline alıyor, bir çamur, sürekli karalıyor,
mahkûm ediyor. Bu arkadaşımız hakkında -yani Maksut
Serim hakkında- herhangi bir soruşturma, herhangi bir dava
yok. Yedi yıldır, eğer bu arkadaş bir suç işlemiş
olsaydı, söylediğiniz olaylar tahakkuk etmiş, tespit
edilmiş olsaydı, herhâlde, şu anda hakkında bir
işlem yapılmış, kamu haklarından mahrum olacaktı.
Ama şu anda bu arkadaşımız kamu görevini sürdürüyor."
diyor, diyebiliyor.
Ağır ceza mahkemesinin
kararına rağmen, Vakıflar Bankası İdare Meclisinin
tutanaklarına rağmen, bir Sayın Devlet Bakanı,
Başbakan Yardımcısı bunu söyleyebiliyorsa, orada,
kamu personel rejimi yapılanmasında ibret verici bir yapılanma
var demektir.
Bakın değerli arkadaşlarım,
AKP kadrolarının tümünü ve tüzel kimliğini elbette
kastetmiyorum. Bu kadrolar içinde de birikimlerini ve hizmet heyecanlarını
topluma yansıtmak isteyen değerli arkadaşlarımın
bulunduğunu içtenlikle ifade ediyorum. Ancak, ortada olan etkili
tablo şu değerli arkadaşlarım: Sayın Başbakan
ve yakın çalışma arkadaşlarının bir bölümü,
belli suç ilişkileri odağından gelmektedir. Bu süreçte
de suçsuz olduğuna inandığım kişiler elbette
vardır. Dokunulmazlık dosyası Genel Kurula geldiği
zaman, az da olsa, dokunulmazlığının kaldırılmasını
yüreklice talep eden arkadaşlarımıza elbette saygı
duyuyorum. Ancak, aksi yönde bir yapılanma ve yargılama
dosyalarından söz ediyorum değerli arkadaşlarım.
Bu süreci görmezden gelmeyelim. Bu süreci kamuoyunun inceleme ve
değerlendirmesinden kaçıramazsınız.
Bakınız, geldiğimiz
aşamada, bu ilişkilerin dışında olduğuna
inandığımız bazı bakanların da
-tekrar ifade ediyorum- bu ilişkilerin de dışında
olduğuna inandığımız bazı bakanların
da bu suç ilişkilerini görmezden geldiklerini veya sahiplendiklerini
üzüntü ve endişeyle görüyoruz. Bu tablo, Türkiye'nin geleceği
adına vahim görüntüler yaratıyor. Bu görüntülerin yarattığı
ve yaratacağı sonuçları ise, tasavvur etmek istemiyorum.
İşte değerli arkadaşlarım,
sorunun esası ve özü burada düğümleniyor. Samimi ve dürüst
olmayan bir siyaset anlayışı ve yönetimde etkili olan
bir kadroyla karşı karşıyayız. Bu kadrolaşmanın
doğal sonucu olarak, bakıyoruz, emniyet örgütünde tesis
edilen her iki işlem ve eylemden birisi yargıdan geri dönüyor.
Bunları İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulunun
16 Mayıs 2006 tarihli raporuna dayanarak söylüyorum değerli
arkadaşlarım. İdare aleyhine sonuçlanan davalar,
2000 yılına göre 2005 yılında yüzde 30'dan yüzde
58'e çıkıyorsa
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
- Geçici işçilerle ilgisi ne bunun?
ATİLLA KART (Devamla) -
idare
aleyhine açılan davaların sayısı yüzde 267 oranında
artıyorsa, bu söylediğimiz, yani, kamu personel rejimi
yapılanmasına yönelik olarak söylediğimiz bu
eleştirilerin haklılığı kendiliğinden
ortaya çıkıyor.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu Hükûmet, kamu personel rejimi yapılanmasında,
maalesef, kadrolaşma, kutuplaşma ve husumet üzerine politika
üretiyor.
Bakın, Sayın Bakan, biraz
evvel, daha doğrusu, tasarıyı sunuş konuşmasında
şu değerlendirmeyi yaptılar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
26 bin çalışanın,
özelleştirme ve 4/C mağdurlarının, sözleşmeli
öğretmenlerin, çay ve şeker sektöründe altı ayın
altında çalışanların, halk eğitim bünyesinde
ücretli çalışan ancak kadrosuz olan usta öğreticilerin
tasarının kapsamına neden alınmadıklarını
anlatırken Sayın Bakan, bütçe yükünden söz etti, saat esası
çalışma sebebiyle aylık çalışmaya uyarlama
yapılmasındaki teknik zorluklardan söz etti, altı aylık
bir sürenin esas alınmasının daimi iş kavramına
uygun olduğundan söz etti. Sayın Bakanın bu gerekçelerinin
tümünün adil ve objektif olmadığını ve mutlak anlamda
çelişkiler taşıdığını hemen ifade
ediyorum.
Bakın, çay ve şeker sektöründe
dört ay çalışan işçilerin on yılın üzerinde
hizmetleri var Sayın Bakan. Siz bu konuya çözüm getirmek iradesinde
samimiyseniz, on yıllık, on iki yıllık, on dokuz
yıllık o hizmeti esas alarak, oradaki toplam hizmeti esas
alarak pekâlâ bir yasal düzenleme yapabilirsiniz.
Bakıyoruz, özelleştirme
mağdurları zaten on ay civarında çalışıyor
ve altı aylık çalışma esasını, yani, daimî
iş esasını yerine getirmiş durumda. Bakıyoruz,
halk eğitim bünyesinde zaten kadrolu olan usta öğreticiler
varken, neden bir bölümünü, bunların neden bir bölümünü kadrosuz
bırakmakta ısrar ediyoruz?
Bakın, değerli arkadaşlarım,
bu Hükûmet, en başta özelleştirme mağdurlarına karşı
bir husumet içindedir. Seydişehir başta olmak üzere, özelleştirme
politikalarına karşı çıkan bu işçi kardeşlerimize
kendince ders veren bir hükûmet anlayışıyla karşı
karşıyayız.
Yeri gelmişken ifade ediyorum:
218 bin işçiyle ilgili tasarının Genel Kurul görüşmelerinde
4/C kapsamındaki işçilerin de tasarı kapsamına
alınması için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, iki dakikalık
ek süre vermiştim.
Şu konuşmanızı
lütfen tamamlar mısınız, tekrar ek süre vereyim.
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın
Başkan, bir-iki dakika içinde toparlıyorum, kişisel konuşma
ayrıca yapmayacağım. Bir-iki dakika içinde toparlıyorum.
BAŞKAN - Hayır, kişisel
konuşmayla ilgili olarak başkalarının da talebi
vardır.
Buyurun lütfen, tamamlayın.
ATİLLA KART (Devamla) - 4/C kapsamındaki
bu işçilerin tasarı kapsamına alınması için
elinden gelen gayreti göstereceğini ifade eden bölge ve iktidar
milletvekillerini -tekrar ifade ediyorum, bölge ve iktidar milletvekillerini-
bir kez daha göreve davet ediyor, samimi ve tutarlı bir şekilde
konuya sahip çıkmaları gereğini ifade ediyorum. Hiç
olmazsa, bu noktada, geldiğimiz noktada bilgi kirliliği
yaratmaktan vazgeçsinler. Kamuoyu huzurunda bu sözü veriyorsunuz.
Gelin, burada, bunun savunmasını yapın, bunun gereğini
yapın. Ama, bunu yapmıyorsunuz, ondan sonra, bilgi kirliliği
yaratıp orada bir karartma yapıyorsunuz. Ondan sonra da,
Sayın Meral'in ifade ettiği gibi, elbette, siyaset itibar
kaybediyor değerli arkadaşlarım. Bunlara tenezzül
etmeyelim. Dürüst ve tutarlı olalım derken bunları kastediyoruz,
bunları anlatmak istiyoruz.
Bakıyoruz, özelleştirme
mağdurları dışında kalan diğer gruplar yönünden
ise, bu kişilerin kıymeti harbiyelerinin olmadığı
ve bu sebeple bütçeye yeni bir yük yüklemenin anlamsız olduğu
gibi bir gerekçeye sığınıldığını
üzüntüyle görüyoruz, gözlemliyoruz.
Aslında, değerli arkadaşlarım,
Hükûmet, bu yaklaşımıyla nasıl bir adalet anlayışına
sahip olduğunu bir kez daha somut olarak göstermiş oldu.
Geldiğimiz aşamada şunu inançla ifade ediyorum: Haksız
ve adaletsiz olan bu uygulamalara Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
son vereceğimizi bir kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz.
Buyurun Sayın Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın
Bakanım, şu anda Kastamonulular bizi izliyor. Siz de Kastamonu'nun
bir evladısınız ve özelleştirme mağdurlarıyla
ilgili bir yasa çıkmasına ve günlerce konuşulmasına
rağmen, şu anda telefonlar susmuyor, Sayın Bakana soru
sormamızı talep ediyorlar.
İsmail Hakkı Doğan'ı
çok iyi tanıyorsunuz. Özelleştirme mağdurları 10
binin üzerinde. Az önce de konuştuk, "8 kişi öldü, 9'uncular
bizleriz" diyorlar. Herkes on ay çalışıyor, iki ay
iş akdi feshediliyor. Bunlarla ilgili ne çözüm öneriyorsunuz?
Siz bu konuyu çok yakından biliyorsunuz. Buna bir çözüm üretmeniz
gereklidir, Kastamonu'ca bakmanız gerekmektedir. Başka
çare yoktur, çünkü, 1.000 kişi şu anda sokaktadır:
Taşköprü'de SEKA mağdurları, Küre'de Etibank mağdurları.
İkinci konu: KÖYDES projesinde
köye hizmet götürme birliklerinde çalışan greyderciler,
dozerciler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Ayvazoğlu, buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
- Sayın Başkanım, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum:
Bildiğimiz gibi, GAP İdaresinde çalışan bir hayli
sayıda işçilerimiz var. Üç ayda bir sözleşmeleri yenileniyor,
ancak, çıkışları verilmiyor. Bu işçilerimize
tasarı kapsamında yer verilip verilmediği konusu
teknik yönden biraz müphem kalmış gibi. Acaba, bu konuda,
GAP İdaresinde çalışan işçiler tasarı kapsamında
mıdır, değil midir? Buna cevap bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Arkadaşlarıma da teşekkür
ediyorum.
Bu GAP İdaresinde çalışan
arkadaşlarımız -eğer aynı şeyi konuşuyorsak-
bir vakıf aracılığıyla çalıştırılan
arkadaşlarımız. Yani, bizatihi GAP İdaresinin,
geçici işçi pozisyonunda çalıştırılan kişiler
değil. Yine bu bünyede kurulmuş bir vakıf bunların
ücretlerini ödediği için yıllardır bu şekilde istihdam
şekli devam etmiş. Dolayısıyla, bir özel hukuk tüzel
kişiliği olduğu için vakıfta çalışanların
bu yasa kapsamında mütalaa edilmesi mümkün olmadı,
eğer bu vakıfta çalışanları soruyorsanız.
Mümkün olmadı -ki, bize de bu arkadaşlarımız
ulaştılar, yazılı müracaatları var- ama, onların
durumu bu genel çerçeve içerisine giremedi. Eğer bunu yaparsak
bu çok genişler, başka, yani kamuda, bizatihi kamunun çalıştırmadığı
kişilerin de daimî kadroya geçmesi gibi bir durumla karşı
karşıya kalırız.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
- Vakıf dışında çalışanlar var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Bize ulaşan
bilgilere göre yok. Yani, vakıf kanalıyla çalıştırılanlar
dışında bizatihi GAP İdaresinin çalıştırdığı
kimse yok. Eğer GAP İdaresi çalıştırmış
olsa -altı ay ve üzerinde- bunlar kadroya geçebilirdi yani.
Evet, Sayın Yıldırım,
4/C kapsamındaki çalışanlarımız ve KÖYDES,
daha doğrusu Köye Hizmet Götürme Birliklerinde çalışanlarla
ilgili sorusunu yönelttiler. Köye Hizmet Götürme Birliğinde
çalışanların bu kapsamda olmadığını
daha önce ifade etmiştim. Yine, 4/C kapsamındakileri de
önceki sorulara verdiğim cevapta ifade ettik. Kastamonulular
burada güçlü veyahut da her zaman sorunlarını takip eden
temsilciler var. Onun için, öyle kendilerini yormasınlar, milletvekilleri
devamlı onların haklarını arıyorlar. Bütün
Parlamentomuz da zaten bu hassasiyet içerisinde iktidar ve muhalefetiyle.
Ama, sorunun çözümünün burası olmadığını
bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bir
geçici madde ihdasına dair önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Kamu
İdare, Kurum ve Kuruluşlarında Geçici İş Pozisyonlarında
Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına
veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici
İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"na
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Muhsin
Koçyiğit Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu
Reyhan Balandı
Diyarbakır
Ankara Afyonkarahisar
Selami
Yiğit
Kars
Geçici Madde 5: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği'nde
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4'üncü maddesinin
(C) bendi kapsamında geçici personel kadrolarında çalışanlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nca, çalıştıkları
süre ve yaptıkları işin nevi dikkate alınarak belirlenecek
emsali personelin kadro ve derece ile diğer özlük hakları
doğrultusunda memur kadrolarına, öğrenim durumlarına
göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak şartıyla
intibakları yapılır. Bu suretle T.C. Emekli Sandığı
ile ilişkilendirilen personelin kazanılmış hak
aylık derecelerinde değerlendirilmeyen geçmiş hizmetleri,
yürürlükteki hükümlere göre emekli keseneğine esas aylıklarında
değerlendirilir. Bu personelin kıdem tazminatına
esas olan geçmiş hizmet süreleri (önceden kıdem tazminatı
ödenmiş süreleri hariç) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı
Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyelerinin hesabında
dikkate alınır.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Katılmıyor.
Buyurun, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu düzenleme: T.B.M.M. Genel
Sekreterliği'nde uzun yıllardır çalışan 657 Sayılı
Kanun'un 4'üncü maddesinin (C) bendi kapsamında geçici olarak
istihdam edilen personelin, çalıştıkları süre ve
yaptıkları işin nevi dikkate alınarak emsali kadrolu
personelin özlük haklarını aşmayacak şekilde
TBMM Genel Sekreterliği'nin memur kadrolarına intibaklarının
yapılması amaçlanmaktadır.
Ayrıca; 2006 yılında
düzenleme ile TBMM TV Müdürlüğü ile Bilgi İşlem Müdürlüğü'nde
çalışan geçici personele kadro verilerek uzun yıllardır
devam eden sıkıntı giderilmiştir. Çay ocakları,
lokantalar ve yardımcı hizmetlerde, diğer kadrolu personel
ile birlikte çalışan diğer geçici personele de kadro
verilmesi hakkaniyete uygun olacaktır. Böylece, TBMM'de süreklilik
arz eden işlerin, diğer kamu kurumlarında olduğu
gibi, kadrolu personel eliyle gördürülmesi sağlanacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 5'i okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 5- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yakup Kepenek.
Buyurun Sayın Kepenek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüştüğümüz yasanın
yürürlük maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi bu geç saatte saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Önce şunu vurgulamak isterim:
Bu yasal düzenleme doğrudur, yapılmalıydı, ancak,
bu doğruluk ve yapılma gereği, bu yasanın yanlışlarını,
eksiklerini düzeltmeye, üzülerek belirteyim ki, yetmiyor. Verdiğimiz
çok sayıda düzeltilme önergeleri reddedildi, dikkate
alınmadı ve bu yasanın asıl eksiği, kapsamının
çok sınırlı tutulmuş olmasıdır. Burada,
kurumları, ben, tek tek saymayacağım. Birçok arkadaşım
değindi, ÇAYKUR'dan Şekere kadar, Demiryollarından
başka kuruluşlara kadar, TRT'ye kadar birçok kurumun çalışanı
kapsam dışı tutulmuştur.
Sayın Bakan, sözleri arasında
"Çalışma ilişkileri, çalışma koşulları
değişmektedir. Dolayısıyla, yapılması
gereken, esnek çalışma ilişkileri kapsamında sendikal
hakların güçlenmesine yardımcı olmaktır." dedi.
Bunu duyduğuma gerçekten çok sevindim. Türkiye'de özellikle 12
Eylülden sonraki dönemde sendikalar üzerine gelen yasaklar, baskılar
ve yanlışlar, onca yıl geçmesine karşın aradan,
tam olarak düzeltilemedi, eksikler varlığını sürdürüyor.
Ekonominin yarıya yakınının, çalışanların
yarıya yakınının kayıt dışı olduğu
bir ülkede sendikal hakları güçlendirmek hiç kolay değil.
Ben, onun bilincindeyim, ama, başka bir şey var. Burada birkaç
kez söyledim, kamu personelinin sendikal hakkı var, fakat, sendikal
haklarını destekleyip güçlendirecek toplu iş sözleşmesi
ve grev hakkı henüz yok. Zaman geç değil. Bu kolayca sağlanabilirdi.
Bir türlü sağlanamadı.
Asıl büyük eksik şudur:
657 sayılı Devlet Memurları Yasası'ndan bu yana
Türkiye'de kamu personelinin durumu tam anlamıyla bir yamalı
bohçaya dönmüştür. Kamu personeli arasında ne eşit
işe eşit ücret ilkesi kalmıştır ne de bir
başka yönden üretken, verimli, çalışan kişilerin
yükselmesine olanak verilmektedir.
Aslında bu yasanın en
önemli eksiklerinden biri de değerli arkadaşlar, 657 sayılı
Yasa'da sözü edilen, istisnai bir durum olarak sözü edilen, kalkınma
planlarında, yıllık programlarda yer alan önemli projelerin
hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi
ve işlerliği için gerekirse kullanılması gereken
sözleşmeli personel kavramı, bu yasayla çok da netleştirilmeden
kural hâline getirilmektedir. 657'de kamu çalışanı
için temel kural memuriyettir, sözleşme değildir. Bu yasa
sözleşmeli personel çalışmasını istisnai durumdan
çıkarmakta, bu sözünü ettiğim istisnai durumdan çıkarmakta
ve bunu neredeyse kalıcı, işin özü, esası durumuna
getirmektedir. Oysa ilgili kurumun teklifi, Devlet Personel Dairesi
Başkanlığının ve Maliye Bakanlığının
görüşü alınarak, sözleşmeli personel, doğrudur,
kullanılabilir, bunun Millî Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve yurt dışı
teşkilatı olan birimlerdeki istisnaları saklı
olmak koşuluyla bunun korunması gerekirdi. Bu yasa,
şu anda yürürlük maddesinin üzerinde konuştuğum yasa
ile sözleşmeli personel olayı kural hâline getirilmektedir.
Bu hiç de uygun değildir. Bunun sonucu olarak 657'de bir ölçüde,
yıllar önce, neredeyse kırk yıl önce zam yapılan
bir düzenlemede öngörülen yeterlilik, liyakat, beceri ve buna göre
yükselme olanakları, sözleşmeli personele geçilmesi nedeniyle
tümüyle ortadan kalkmaktadır.
Yine, tasarıyla yapılan
bu düzenlemeyle sistem dışı uygulamalar esas durumuna
getirilmektedir ve geçici olarak çalışanlara neredeyse
kalıcı bir statü verilmektedir ve bunların durumu,
eğer Sayın Bakanın sözünü ettiği gibi sendikal
haklar güçlendirilmez ise hiçbir zaman güvence altında olmayacak,
kalıcılık kazanamayacak ve Türkiye'deki iş
ilişkileri ve istihdam yapısı, çalışma hayatı
daha büyük bir karmaşaya sürüklenecektir. Aslında
yıllar boyu -bu iktidar döneminden önceki dönemden başlayarak-
yapılan yanlışlara bu Hükûmet döneminde özelleştirme nedeniyle
insanların önce havuza alınması, sonra da orada maaşları
dondurularak diğer personelin maaşlarının o düzeye
gelmesine kadar bekletilmeleri hiç de adil olmayan, hakça olmayan
bir düzenlemedir.
Yine bu Hükûmet döneminde yapılan
en önemli yanlışlardan biri, kamu personelinin dağılımında
kurumlar arası haksızlıkların, adaletsizliklerin
geçerli olması, özellikle üniversitelere kadro tahsisi yoluna
gidilmemesidir. Pek çok üniversitede -ki üniversitelerde
araştırmaya ve eğitime destek veren personelin belli
bir niteliği, belli bir uzmanlığı olması gerekir-
bu kurala uyulmamakta ve üniversitelere nitelikli personel alma
olanağı kadro verilmeyerek engellenmektedir. Bu tutum
hiç de doğru değildir. Üniversitelerin en kilit yerlerinde,
taşeron yoluyla, sözleşme yoluyla alınan kişiler
çalıştırılmaktadır ve bu insanların, ne
doğru dürüst hakları verilmekte ne de kuşkusuz Sayın
Bakanın sözünü ettiği sendikalaşma olanakları,
bu işçilere, çalışanlara tanınmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; üniversitelerden, personelden, kamudan söz
açılmışken, izin verirseniz, son olarak bir noktaya daha
değineyim. Yarın, yüce Meclisin çatısı altında,
Türkiye Büyük Millet Meclisi onur ödülü verilecektir. Önce, hizmet
ödülü alanları içtenlikle kutluyorum, onca insanımızı,
ama, onur ödülü konusunda, Boğaziçi Üniversitesinden 109
öğretim üyesinin yazdığı, hepinize ve Başkanlığımıza,
Meclis Başkanlığımıza gönderdiği yazıdan
kısa bir paragrafı okuyarak sözlerime son vermek istiyorum:
"Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının, bu yıl, onur ödülünü Profesör İhsan
Doğramacı'ya vermeyi kararlaştırdığını
büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz." Bu, yalnızca
Boğaziçi Üniversitesinden 109 öğretim üyesi, listesini
isteyene veririm. "Profesör Doğramacı, 12 Eylül
YÖK'ün başmimarı ve uygulayıcısıdır. Genel
olarak 12 Eylül rejiminin, özel olarak da 1402 sayılı Yasa'nın,
üniversitelerde yapmış olduğu hasarın
ağır bilançosu ortadadır. Üniversiteler tam despot
bir denetim altına alınmış, yüzlerce öğretim
elemanı, soruşturulmaya bile gerek duyulmadan üniversiteden
uzaklaştırılmıştır. Birçok öğretim
elemanı için istifa etmek zorunlu bir duruma gelmiştir.
Üniversitenin havası, suyu olan özerklik ve özgürlük ortamı
yerle bir edilmiştir. 12 Eylül ve onun YÖK'ünün açmış olduğu
derin ve sistematik yaralar, çeyrek yüzyıl sonra, bugün bile,
üniversitelerimizde ciddi hastalıklar yaratmaya devam etmektedir.
Ülkedeki özerk, özgür, demokratik, çağdaş üniversite çabaları,
bu uygulamalar nedeniyle büyük bir darbe almış, bu evrensel
üniversite idealine tamamen zıt bir ortamda genç kuşaklar
yetişmiştir. Üniversiteyi sürekli denetim altında
tutulması gereken potansiyel bir suçlu gibi gören despotik
"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan, bir dakikanızı rica ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Teşekkür
ederim.
"
despotik YÖK anlayışı,
üniversitenin onur ve öz güvenini de yok etmiştir. Böyle bir iklimde,
özgür akla ve bilime dayalı yaratıcı araştırma
ve gerçek yükseköğretim tabii ki yeşerememektedir.
Yukarıda özetlediğimiz
yanlışlar, zararlar ve haksızlıklarla dolu karanlık
süreçte Profesör Doğramacı'nın çok ciddi rolü ve sorumluluğu
olmuştur. Milletin Meclisinin ve onun Başkanlık Divanının
onur ödülünü Profesör Doğramacı'ya vermesi, hem şaşılası
bir unutkanlık işareti hem de büyük bir çelişkidir. 12
Eylül darbesini yapanların hesabını sormak bir yana,
cunta döneminin üniversite projesinin başmimarı olan bir
kişiye Türkiye Büyük Millet Meclisi onur ödülü verilmesini anlamak
gerçekten mümkün değildir."
109 öğretim üyesinin dileği,
isteği, önerisi bu.
Hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 6- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz.
Sayın Yılmaz, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gerçekten bu
Meclis döneminde herhâlde çok hayırlı bir iş yapıyoruz.
Ben bu mevsimlik işçiler konusunda çok hassasım. Geçmişte
Sayın Bakanımla beraber başka bir hükûmetteydik. Biz
orada mevsimlik işçilerle ilgili bir yasa çıkardık.
Yanılmıyorsam, Sayın Bakanım o zaman İçişleri
Bakanı mıydınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Evet.
MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Bakanlık
yapıyordunuz, belki aynı bakanlığı.
Orada, tabii, ağırlık
Köy Hizmetleri, Tarım, Orman gibi birkaç kurumdu. Eksiklerimiz
kalmıştı, yaptık. Bir 20 bin-25 bin kişi söyleniyordu
o zaman. Şimdi maşallah, baktım, dört beş yıl içerisinde
sayı tekrar çok artmış. Biz bu 25 bin kişiye kadro veremediğimiz
için, aradan beş yıla yakın geçti, ben her gün sabah kalktığım
zaman vicdan azabı çekerim. Keşke o 50 bin kişiye kadro
verirken o 20 bin-25 bin kişiye de verseydik diye vicdan azabı
çekerim. O gün beceremedik; ilk işti, gücümüz yetmedi, yapamadık,
ancak 50 bin kişiye kadro verebildik. Fakat, bugün görüyorum
ki, gene güzel, hayırlı bir iş yapıyorsunuz; Adalet
ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi işbirliği
içerisinde. Hani "Anlaşamıyoruz, uzlaşamıyoruz."
filan diyordunuz ya, bakıyorum, güzel şeyler geldiği
zaman CHP'lilerin yüzü güle güle bu işi hem istiyorlar hem de eksikleri
gidermek için de arkadaşlarımız ellerinden geleni yapıyorlar.
Yani, güzel bir örnek verildi burada. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi
de, bakıyorum, canı gönülden bu kadroların verilmesi
için çalışıyor. Gerçekten sevindirici bir olay.
MEHMET KARTAL (Van) - Biz onlara
yanlış yaptırmamak için uğraş veriyoruz.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- Eksikleri giderelim diyoruz, eksikleri.
MUSTAFA YILMAZ (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kadroyu nasıl verdik?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Faruk
Bey ne derse yapıyoruz!
FARUK ÇELİK (Bursa) - Hep engel,
hep!
MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Arkadaşlar,
lütfen
BAŞKAN - Sayın Yılmaz'ı
dinleyelim.
Buyurun.
MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Ben Bakan
olduğum zaman geldim, bir tane kişi işe almadım
şahsım olarak o hükûmet döneminde. Dedim ki: Bu işçiler
kadro alacak iki yıl-üç yıl sonra; ama, bir tane işçi almayacağım.
İnsanlar emekli oldu, gerçekten bir tane işçi alınmadı.
Köy Hizmetlerinden sorumlu Bakandım. Köy Hizmetleri o güne kadar,
o zamana kadar sosyal demokratların elinde olmamıştı.
Olabilir. Bu işçileri üç-dört tane partinin bakanları, değişik
partilerin bakanları almıştı. "Bir tane mi almadınız?"
Bir tane almadım. Dedim ki, burada çalışan, "mezarda
emeklilik" diye dolaşan, yani, omzuna tabutu alıp,
Kızılay'da
Çünkü "mezarda emeklilik" diye dolaşan
işçiler
Neden öyle? Bir işçi, beş ay çalışır,
yedi ay gezerse
Normali, zaten, yirmi yılda emekli olması
gereken işçinin, yani, sigortasını doldurması
için yirmi küsur yıla ihtiyacı olan bir işçinin "Üç
ay çalış, sekiz ay çalışma" veya "Beş
ay çalış, yedi ay çalışma" şeklinde, ölene
kadar emekli olma imkânı yoktu. Arkadaşlarımız içerisinde
bugün de öyleleri var. Biz dedik ki, ayırmayalım. Hangi
yılda girmiş olursa olsun, hangi parti döneminde alınmış
olursa olsun, tamamı
Tamamı diye bir kanun çıkardık,
ayına bakmadık, gününe bakmadık. Çünkü, işçinin
suçu yok ki bu işte. Yani, siz işçiye, gel çalış kardeşim
dediniz de, yok, benim bugün işim var, gelmem mi dedi? Siz çalıştırmadınız
Hükûmet olarak, biz çalıştırmadık. Yani, işçiyi,
beş aya, altı aya tamamlatmayan işçinin kendisi mi?
Onun suçu yok ki. Biz demişiz "Buraya kadar, yeter." demişiz,
beş ayda kesmişiz. Şimdi diyoruz ki kanunda "Altı
aydan aşağı çalıştın, seni cezalandıracağım."
Şimdi, yanlış. İşçinin ne suçu var? Yani,
işçiye gel çalış dedik de, yok, bana beş ay yeter mi
dedi, beş buçuk ay yeter mi dedi? Yok öyle bir şey. Biz çalıştırmadık.
Şimdi, biz, altı aydan az çalıştırdığımız
arkadaşlarımıza, tekrardan diyoruz ki "Sen altı
aydan az çalıştığın için kadro veremeyeceğim."
Yanlış arkadaşlar. Yani, şu kanun böyle çıkarsa,
bir tarafı eğik çıkacak. Gelin, şurada, arkadaşlar,
çok sayıda, kurumlardaki, mevsimlik işçiler, işçiler,
sözleşmeliler, zannediyorum, televizyonda
Sayın Başbakanımız
da burada yokken iş bize kaldı. Gelin, AKP sayın grup
başkan vekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan
vekilleriyle beraber, Sayın Kemal Anadol'la, şöyle bir ara
verelim bir on dakika, Sayın Bakanımızın da gönlünü
ederek, Komisyonumuzun da gönlünü ederek
Varsa Tüzük'te böyle bir
şey -ben tam bilmiyorum- çekelim bu yasayı, bir on dakika
ara verelim. Sayın Kemal Anadol buna hazır, öyle zannediyorum,
yani, konuşmalarından onu anlıyorum. Bir on dakika
ara verelim. Şu birkaç kişiyi de
Çok az sayıda arkadaşın
kaldığını zannediyorum. Gelin, bunları da memnun edelim, sabahleyin
yatağımızdan uyanırken "Çok şükür Yarabbi,
bugün işimi tam yaptım." diyelim beraber.
On dakika bir ara versek Sayın
Başkan. Bu şey size kalsın. On dakika bir ara versek, grup
başkan vekillerimiz, bir on dakika içeride konuşsalar. Kurumlar
belli, kurumlar
Hiç uzağa gitmeye gerek yok; özelleştirmeden
olan işçi arkadaşlarımız -dışarıda
kalanlar- şeker fabrikasında çalışan arkadaşlarımız,
orman işçileri, koruyucular, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
her gün bize çay veren, hizmetimizi gören insanlar. Bunlar, yani,
çok zor işler değil, sayıları az: Sözleşmeli
öğretmenler, ÇAYKUR'da çalışan arkadaşlarımız,
sözleşmeli öğretmen ve hemşireler, halk eğitimde
çalışanlar.
Gelin, şu işi yapmışken
aklı başında bir iş yapalım. Şuradan, gerçekten,
dışarı çıkın, telefonlarınız öyle
bir çalacak, size öyle bir teşekkür edecekler ki, yani, öyle bir
sevineceksiniz ki, yarın seçim meydanlarına gittiğiniz
zaman, sizi öyle bir sevecekler ki "hoş geldiniz" diye.
Ama, böyle yarım bırakırsanız sıkıntı
çekersiniz, ben size söyleyeyim arkadaşlar. Bak, biz istiyoruz.
Böyle yarım bırakırsanız sıkıntı çekersiniz.
Çünkü, ben şunu bilmiyorum: Yani, bu 160 bin, 220 bin kişi,
acaba, hakikaten, on beş yıldan beri gelen insanlar mı,
çıkardık mı aldık? Bak, bunu bilmiyorum Sayın
Bakanım, soruyorum. Bu kadro verilen insanlar kadro hakkı
alsınlar, güle güle kullansınlar. Ekmek veren insan kim
olursa olsun, partisine purtusuna bakmadan, fikrine düşüncesine
bakmadan, kim olursa olsun, güle güle yesin, çocuklarıyla güle
güle yesin. Ama, bu 160 bin kişiyi alırken, acaba, başkalarını
çıkararak mı bunlara veriyoruz? İşte, o zaman kötü.
O zaman karşımıza bir 160 bin kişi daha aldık.
Yani, eğer, başkalarını işten çıkararak
bu arkadaşları aldıksa, bu arkadaşlarımız
da rahat etmeyeceklerdir. Yani, bunları bilmiyorum. Ben, dün,
cenaze için gitmiştim, aslında, rakamlar üzerinde yanılabilirim.
Bizim Gaziantep'ten bir değerli milletvekilimiz rahmetli oldu.
Dün biz, AKP'li bakan arkadaşlarımızla birlikte Gaziantep'e
gittik, CHP milletvekilleri, AKP milletvekilleriyle beraber. Orada,
başsağlığı için gittik. Allah'tan rahmet dilerim
değerli milletvekilimize. Gaziantep'in ayrıca daha önce
İncetahtacı diye bir değerli insanımız vardı,
ona da buradan rahmet salıyorum, Sayın Mustafa Taşar'a
da
Yani, Gaziantep'te trafik kazası sonucu üç-beş arkadaşımızı
kaybettik, bunun üçü çok yakın zamanda. Bundan dolayı belki
rakamlar üzerinde fazla bilgim yok; ama, ben bunun çok fazla bir rakam
olduğunu zannetmiyorum. Tekrar ediyorum: Bu arkadaşlar
adına rica ediyorum, daha şimdiye kadar bu kadar candan, bu
kadar içten hiçbir şey istemedim. Gelin değerli arkadaşlar,
şurada iki parti hemen -bu zamana
kadar anlaştık- bunu bitirelim ve akşam evimize giderken
gerçekten göğsümüzü gere gere gidelim. Şunu, Sayın Bakanımız
kabul ederse tabii, sizler de kabul ederseniz, grup başkan vekillerinin
yüzleri gülüyor, inşallah, kabul edecekler gibi duruyor -yani,
AKP'li grup başkan vekillerini söylüyorum- zannederim, isterseniz
sizi kırmazlar. Şu yasayı çekelim, şuraya bir madde
koyalım, ilave edelim, bir maddeyle ilave edelim geriye kalanları
da ve bu işi bitirelim!.. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben fazla konuşmak istemiyorum, aslında, konuşmalarımı
geçmişte biraz sertçe yapardım, yumuşak konuşayım
ki, o insanların hatırı için, belki sizi ikna ederim diye,
yani o bekleyen insanların hatırı için. İnşallah,
ben kürsüden indikten sonra Sayın Grup Başkan Vekili, Komisyon
Başkanımızla, Bakanımızla görüşüp, Sayın
Meclis Başkan Vekilimize de rica edip, bu işi gerçekleştirecek
ve biz de rahat edeceğiz.
Beni dinlediğiniz için hepinize
teşekkür ediyorum. İyi akşamlar diliyorum. Yasa hayırlı,
uğurlu olsun, milletimize, vatanımıza hayırlı,
uğurlu olsun diyorum, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına Çorum Milletvekili
Agâh Kafkas
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kafkas.
Süreniz beş dakika.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli Bakanımıza
da teşekkür ediyorum. Yani, ilk defa konuya bağlı olan
bir CHP'liyi dinlemenin de keyfini, ayrıca, yaşadığımızı
belirtmek istiyorum.
HARUN AKIN (Zonguldak) - Sonucunu
görürüz birazdan!
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Şimdi,
bir defa, Sayın Bakanım, biraz önce siz de söylediniz, devlet
adamı olmanın sorumlulukları var. Keşke zamanında
siz bunları çözüyor olabilseydiniz. Oysa, sizin çözemediğiniz,
sizden sonra yapılan tahribatları temizliyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bakanlar
Kurulunun yarısı eski ANAP'lı bakan.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Yani, sizin
o dönemde geçirdiğiniz işçi sayısının, kadroya
geçirdiğiniz işçi sayısının tam 5 katı,
6 katı daha fazla arkadaşımızı kadroya geçiriyoruz,
daha fazla emekçiyi kadroya geçiriyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Agâh,
beş ay kaldı seçimlere.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Yani, dün
yaklaşık 40 bindi, bugün, Sayın Bakanım 220 bin insanımızı
kadroya geçiriyoruz. 26 bin kişi kalmıştır, biraz
önce de söyledim, şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum
ve inşallah, temenni ediyorum ki bu 26 bin kişiyi de kadroya
geçirmek bize nasip olur. Ancak, bu arkadaşlarımıza,
ekonominin kuralları olarak, reel davranarak, bunların
yapacakları işin süresini üç aydan altı aya çıkarmak,
daha uzatmak ve bunlara verecek bir işimizin olmasını
sağlayarak, inşallah, bunları kadroya geçirmek de bize
nasip olur. Ama, bu kadar güzel bir şeyi yaparken, arkadaşlarımız
destekliyor, keşke, hemen arada konuşulup, arkada yapılacak
kadar bu işler çok kolay olsaydı bir anda bu işlerin hepsini
çözerdik. Çünkü, eğer o kadar kolay olsaydı sadece 26 bin kişiyi
yapmazdık. Türkiye'nin en önemli sorunu işsizlik sorunu.
Hep sistemin içindeki insanları tartışıyoruz. Bakın,
sosyal güvenlik reformunu hayata geçiremedik ve her yıl 23 katrilyon
lira sistem açık veriyor ve biz, işsizliği çözmek
adına, fakir fukaraya destek olma adına kullanacağımız
kaynakları başka alanlarda kullanıyoruz. Onun için, burada
devletin imkânlarını, kamunun imkânlarını, vatandaşlarımıza,
eşit, âdil, sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştirmemiz
lazım ki bu ülkeyi kalkındıralım. Bu ülkede verilecek
kaynaklar hepimizin kaynakları, bu milletin kaynakları.
Yani, milletin kaynağıyla başka türlü davranıyor
olmak reel olmaz.
Şunlar çok doğru değil:
Burada bilgi kirliliğinden, bilgi kirletmesinden bahsetmek
çok doğru değil. Eğer, bunu söyleyen arkadaşlarımız,
şu kanun 9 madde ve nasıl desteklediyseniz, iki gündür Parlamento,
tam iki çalışma gününü bu 9 maddeye ayırdı
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
İnsaf et ya!.. İnsaf et
Agâh, insaf et!
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Çalışmaktan
utanıyorsunuz galiba!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bir dakika
Kemal Bey, teşekkür ediyorum. Duyarlılığınıza,
sizin duyarlılığınıza teşekkür ediyorum.
Ama, arkadaşıma söylüyorum "bilgi kirliliği"
dediğiniz, Allah rızası için şu tutanakları
alın
MUHARREM KILIÇ (Malatya) -
İşçilerin sorunlarını anlatmaktan utanıyor
musun? Niye?
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
şu tutanakları
alın, bizim konuşmalarımızın tutanaklarını
da kendi konuşmalarınızın da tutanaklarını
alın, bu bilgi kirliliğinin tanımına hangisi daha
uyuyorsa, hangisi daha uyuyorsa, lütfen bunun altını çizin
yani
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Cumhuriyet Halk Partisinin hakkını yeme!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bunu, birbirimize
haksızlık yapmaya, birbirimize siyaseti ve muhalefet olmayı
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sen
nasıl emekten yanasın?
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
birbirimize
haksızlık yapma ekseninin dışına taşıyor
olmamız lazım. Hepimizin kamu sorumluluğu var, hepimizin
bu millete olan borçları var.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Cumhuriyet Halk Partisi işçiye kamuyu senden fazla istiyor!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Şimdi
"işçiye gel, çalış" dedik de gelmedi mi?
Keşke, Sayın Bakanım, Değerli Bakanım,
keşke, Türkiye'de, bütün işsizlere "gel çalış"
diyebileceğimiz işimiz olsa. Keşke, onların hepsine,
işimiz olsa da, onlara "gelin çalışın" diyor
olabilsek.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Soydurmayın
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Onun için,
burada popülizm yaparken, burada popülizm yaparken, devletin
imkânlarını
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Devleti soydurmayın, yapın!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
devletin
imkânlarını milletin emrine sunma konusunda olabildiğince
kaynakları reel değerlendirmek, doğru davranmak ve yapılan
işi küçümsememek gerektiğine inanıyorum. Şu anda
geçici işçiler konusunda yapılmış, bugüne kadar
en büyük düzenleme, en büyük düzenleme, en çok sayıda işçinin,
en çok sayıda çalışanın kapsama alındığı
en büyük düzenlemeyi gerçekleştiriyoruz ve ben
Bu gerçekleştirdiğimiz
olay küçük bir olay değil, 1 katrilyon liraya yakın imkân kamu
işçilerine aktarılmaktadır. Analarının ak
sütü gibi helal olsun ve inşallah, Allah bize, bu kalan 26 bin arkadaşımıza
da daha uzun süreli çalışma imkânı olacak işleri
vermeyi ve inşallah, onları da tümüyle kadroya alarak
"artık geçici statülü kamuda iş kalmadı" demeyi
nasip etsin diye düşünüyorum ve bu gayretimizi bu noktada sürdürdüğümüzü
ifade ediyorum ve özellikle Sayın Başbakanın
Burada
yok, iş bize kaldı değil. Sayın Başbakan, bu
işin tam da mimarıdır. Bu işin tam da mimarıdır.
Birçok insan buna inanmadıkları hâlde, Sayın Başbakan,
bu 220 bin tane insana kadro verilmesi konusunda en duyarlı
davranan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kafkas, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
en duyarlı
davranan ve âdeta tartışmalarda talimat vererek "Bu
insanları, altı aydan fazla çalışanları kadroya
geçireceksiniz." diye talimat veren, dik duran Sayın
Başbakanımızdır.
Ben, o nedenle, sözlerimi tamamlarken,
başta Sayın Başbakanımız, Değerli Genel
Başkanım Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Seni
listeye koymayacaklar, boşuna söylüyorsun.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Hükûmetimize,
Değerli Bakanımıza, emeği geçen herkese, muhalefetimizin
Değerli Başkan Vekiline, milletvekili arkadaşlarıma,
herkese, 220 bin insan adına teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum.
Bu kadro ananızın ak sütü
gibi helal olsun. İnşallah, darısı kalanlara da
diyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Hükûmet adına, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, yüce Meclisimizin değerli üyeleri; tasarının
görüşmelerinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ben de bu
aşamada teşekkürlerimi yüce Genel Kurula arz etmek üzere
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Bakanımız
Sayın Yılmaz'ın içtenlikle yaptığı öneri
hakkında görüşlerimi ifade etmek istiyorum. On dakika
ara verip, şu geride kalan konuları da acaba halledebilir
miyiz diye
Keşke halledebilsek Sayın Bakanım. Biz buna
yaklaşık on aydır çalışıyoruz, bu tasarı
konusunda. Siz de çok çalıştınız, biliyorum. O kadar
çok kompleks bir konu ki bu, yani, böyle, cetvelle çizip bir tarafı
atmak mümkün değil.
Şimdi, burada sayılar tabii
çok fazla. Şimdi, altı ayın altında kalan 26 bin civarında
çalışanımız var, kapsama dahil edemediğimiz.
Köy korucularından bahsediyoruz, 45-50 bin civarında bu
sayı var. 4/B'den çalışan öğretmenlerimiz, doktorlarımız
var, usta öğreticilerimiz var. Yani, bir kalemde 100 bini
aşan bir sayıyla karşı karşıyayız. Takdir
edersiniz ki, 100 bin kişiyi aşan bir potansiyel konusunda,
çok çalışma yapmamız gerekecek. Bunu yaparız, bu
çalışmadan korkmayız, yani on dakika değil, on saat
de, on gün de çalışırız da korkum şudur, endişem
şudur: Yani, bu çalışmayı yaparken, Meclisin de yasama
takvimi çok sıkıştığı için, şu anda
çok yakın olduğumuz o imkândan şu 218 bin kişiyi de
mahrum bırakırız; endişem odur. Yoksa, on gün, on saat
çalışmayı rahatlıkla yapabiliriz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu saymış olduğumuz sorunların ve burada saymadığımız
sorunların tek bir çözümü var: Bu Parlamento kamu personel rejimini
çıkartmak zorundadır. İnşallah, yeni Parlamentomuzun
ilk ele alacağı konulardan birisi personel rejimi olmalıdır.
Bu reformu yapmadan, biz ne kadar da uğraşsak, mutlaka, böyle
dışarıda bıraktığımız kişiler
olacak. Şu anda çalışanlarımız arasında,
ücretleri konusunda hepimizin şikâyetçi olduğu sıkıntılar
var. Bir kurumda çalışan mühendisimiz az alıyor, diğerinde
çalışan fazla alıyor; bazı kurumlarımızda
ek ödeme var, diğerlerinde yok. Bütün bu adaletsizlikleri ortadan
radikal bir şekilde kaldırmanın yolu, personel rejimidir.
Ancak, personel rejimi yapmak kolay bir iş değil, yıllardır
söylendiği hâlde olmamıştır. Ama, bu konuda bu Parlamentoda
bulunan herkeste ortak bir kanaat oluşmuştur. En azından,
işte, saymış olduğumuz 4/C, TRT çalışanları,
Mecliste çalışanlar ve diğer çalışanların
sorunlarına herkes burada büyük bir duyarlılık göstermiştir.
Bu, önümüzde yapılacak çalışmalarda eminim önemli bir
altyapı oluşturmuştur. Ama, bunu bir on dakika ara vererek
yapmanın imkânı yoktur. Ben de bu duygularımı sizlerle
samimi bir şekilde paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu tasarıyla birlikte, kamuda yaklaşık
219 bin çalışan kardeşimizi daimî işçi kadrosuna
kavuşturmuş olduk.
İkincisi: Bundan böyle kamuda
geçici işçi çalıştırmaya son verilecek; ancak,
mevsimlik kampanya işleri ile yangın işlerinde, istisnai
olarak, altı ayı geçmemek üzere, geçici işçi istihdam
edilebilecek.
Bunun dışında, sözleşmeli
personel istihdamına ilişkin madde yeniden düzenlendi;
burada, sınav esası korundu. Çok nitelik arz eden personelin
istihdamı konusunda, yine sınavsız uygulama, bugün
olduğu gibi, bundan sonra da devam edecek.
Ayrıca, 76 bin civarında
4/B kapsamına giren personele, kamu sendikalarına üye olma
hakkı getirildi.
Diğer taraftan, 1992 yılından
bu tarafa, iş akdi feshedilen özelleştirme kapsamındaki
çalışanlarımıza, altı aylık süreyi geçirenlere,
bu yasayla yeni bir hak tanıyoruz. Tekel işçileri ve diğer
sektörlerde çalışan işçilerin de, süresi içerisinde
başvurmak kaydıyla, başka kamu kurumlarına transfer
edilme imkânı, bu tasarıyla beraber getirilmektedir.
Yine, daha önce KİT'lerde müfettiş
ve başmüfettiş olarak çalışan, ama, atandıkları
kadrolarda müfettiş statüsünde çalıştırılamayanlara
da, bu tasarıyla birlikte, müfettiş kadrolarında çalışma
imkânı getirilmektedir.
Bunun dışında bir-iki
teknik düzenleme de yapılmıştır.
Evet, bu tasarının bu
aşamaya gelinceye kadar emeği geçen bütün arkadaşlara
teşekkür ediyorum.
Biz bu çalışmayı, Sayın
Başbakanımızın talimatıyla, Maliye Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı
ve Hazine Müsteşarlığı olarak yaptık. Şu anda
burada gördüğünüz bürokrat arkadaşlarımızın
hepsinin bu tasarıya çok önemli emekleri oldu. Huzurlarınızda
onlara çok teşekkür ediyorum.
Hükûmetimize ve Sayın Başbakanımıza
-gerçekten, bu konuda çok dirayetli bir tavır sergilediler-
çok teşekkür ediyoruz.
Ayrıca, Bütçe Komisyonumuza
ve bu tasarının öncelikle görüşülmesi konusunda inisiyatif
sergileyen Başkanlık Divanımıza ve Sayın
Başkanımıza çok teşekkür ediyoruz.
Her iki grubumuza -Cumhuriyet
Halk Partisine ve AK Parti Grubuna- değerli grup başkan vekillerine
ve görüşlerini bizimle paylaşan değerli milletvekillerine,
grup sözcülerine çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, bu konuyu
çok etraflı bir şekilde incelediler, hem bu tasarıyı
hem de gelecekte yapacaklarımız konusunda bize bir ufuk
verdiler. Onun için, kendilerine çok teşekkür ediyorum.
Son sözüm de, bu, kadro imkânına
kavuşturduğumuz işçi arkadaşlarımadır.
Bu konu çok tartışıldı, dediler ki: Bu geçici çalışan
işçiler kadroya geçtiği zaman eskisi gibi çalışmayacaklar,
verimleri düşecek. İşte, ormanda çalışan, belediyelerde
çalışanlara... Ben, bu, daimî işçi kadrosuna geçen arkadaşlarımıza
hayırlı olsun diyorum, aileleriyle birlikte mutlu bir çalışma
hayatı geçirsinler, sağlıklı çalışma hayatları
olsun diyorum; ama, bu şekilde konuşanları da mahcup
etmelerini istiyorum; hem belediyelerde hem ormanda hem diğer
yerde, bugüne kadar göstermiş oldukları performansı
daha çok aşarak, daha verimli bir çalışma yapsınlar
ve Parlamentonun, Hükûmetin kendilerine göstermiş olduğu
bu çalışmanın karşılığını
en iyi şekilde bu millete, bu çalışma hayatımıza
göstersinler temennisinde bulunarak, bu tasarının tüm çalışanlarımıza,
çalışma hayatımıza hayırlı uğurlu
olmasını diliyor; dikkatleriniz için, ilginiz için hepinize
ayrı ayrı teşekkür ediyorum, sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Ekranda arkadaşlarımızın
isimlerini görüyorum. On dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Buyurun Sayın Coşkuner.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) -
Sayın Bakanım, Isparta Belediyesinde on beş-yirmi
yıldır geçici işçi olarak çalışan 150 işçi
arkadaşımız, sendika değiştirmedikleri
için işten çıkarıldılar ve bu arkadaşlarımız
da mahkemeyi kazandılar. Bunların durumu ne olacak?
Ayrıca, Isparta Sümer Halıda
da aynı olayı yaşadık, 65 işçi arkadaşımız
çıkarıldı ve bunlar da mahkemeyi kazandı. Bunların
durumları ne olacak?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Coşkuner.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla Sayın
Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım,
4/C kapsamındaki ve diğer kapsamdaki arkadaşlarımıza
yönelik, 26 bin işçimize yönelik, kalıcı çözüme kadar,
hiç olmazsa... Kalıcı çözüm şu an gözükmüyor, ama bir temenni
var, Sayın Kafkas da bunu içtenlikle ifade etti, çalışma
süreleriyle aldıkları ücretlere yönelik siz de duyarlılığınızı
ifade ettiniz, bu iki konunun personel rejiminin hayata geçmesiyle
belki kalıcı çözüme kavuşacağı noktasında
beyanlarınız var, ama, hiç olmazsa, personel rejiminin hayata
geçmesine kadar, bu iki konuda, özellikle çalışma süreleriyle
ilgili somut bir adım atılabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Çakır
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın
Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma
sormak istiyorum.
Geçtiğimiz hafta Edirne'de
Halk Eğitim Merkezinde usta öğretici olarak görev yapan bayan
arkadaşlarımız Meclisi ziyaret ederek, iktidar partisinin
Değerli Edirne Milletvekiline gidip kendilerinin de kadro
alıp alamayacaklarıyla ilgili çalışma yaptıklarında,
Değerli Arkadaşımız, boy boy fotoğraflar da
çektirerek, kendilerine bu kanunda yardımcı olacaklarını
ve sorunlarının çözümünü sağlayacağını
ifade edip Edirne yerel basınına gönderdi.
Şimdi, bizim gayretlerimize
rağmen, bu arkadaşlarımız böyle bir hakkı, maalesef,
elde edemediler. Hakkı elde eden 218 bin kişiye hayırlı
olsun, canı gönülden destekliyoruz ve kutluyoruz, ama, bu hakkı
elde edemeyen halk eğitim merkezlerinde çalışan usta
öğreticilere Sayın Bakanım ne tavsiye eder?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çakır.
Sayın Ülkü
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Bakan, 26/4/2006 tarihinde İçişleri Bakanına yazmış
olduğum bir yazıya verilen cevapta, 28 Mart 2004 seçimlerinden
sonra belediyelere alınan işçi sayısının ne
kadar olduğunu sormuştum ve verilen cevap 16.132 idi. O günden
bu yana, yani, 26 Nisandan bu yana daha kaç kişi alındı;
kim bilir. Şimdi, bu 218 bin rakamının acaba dağılımı
nasıldır? Biz, belediyeler için bunun 150 bin ya da 192 bin olduğunu
-böyle bir karmaşa var- zannediyoruz. Bunların hangisi
doğru? Eğer 192 bin ise
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, otomatik olarak
kesildi Sayın Ülkü; kusura bakmayın.
Sayın Bayındır, buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, dün ve bugün,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve AKP Grubunun birlikte çıkardıkları
218 bin işçimize verilen kadronun, öncelikle 218 bin kişiye
de hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Onlara
ve ailelerine sağlıklar diliyorum.
Katkı sunmaktan dolayı
da onur duyduğum işlerden bir tanesi olduğuna inanıyorum.
Ama, Sayın Bakanım, geride kalan -biraz evvel yine sorduğum-
mevsimlik işçilerin, şeker fabrikaları çalışanlarının
ve sayılarının 26 bin civarında olduğunu söylediğiniz
işçilere de bu kanunla kadro verilebilseydi, bunun çok daha
iyi olacağını düşünüyorum.
Bu konuda hassasiyetinizi yeniden
öğrenmek istiyorum. Bu 26 bin insanın da boynunun bükük kalmasından
yana olmadığımı sizinle paylaşmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ederim.
Soru soran arkadaşlarıma
da teşekkür ediyorum.
Isparta Belediyesi ile ilgili
bir soru sordu Sayın Milletvekilim. O konuyu bir incelememiz
lazım. Bir yargı kararından bahsettiniz. Yargı kararı
işe iade midir, tazminat babında mıdır, buna bakıp,
o şekilde inceledikten sonra size yazılı cevap takdim
etmek istiyorum.
Yine, ikinci hususla da ilgili aynı
şekilde yazılı cevap vereceğim.
Hakkı Bey'in söylediklerini
tam anlayamadım açıkçası, mikrofon da kesildi.
"192 bin kişi telaffuz ediliyor" falan dediniz, ama, hem
İçişleri Bakanlığının kayıtlarında
hem de bizim kayıtlarımızda, tüm yerel yönetimlerde
çalışan, geçici pozisyonda 148 bin kişi var. Yani, bunun
topu tüfeği 148 bin kişi. Yani, 192 bin rakamı abartılı
bir rakam.
O konuda, 16 bin kişi konusunda
bir detay yok, onu arkadaşlarla da, İçişleri Bakanlığıyla
da görüşüp size yazılı takdim etmek istiyoruz.
Sayın Işık 4/C ile ilgili
yine sordular. Daha önceki beyanlarımı burada da tekrar
etmek istiyorum: Bütün Parlamento olarak bu kapsama alamadığımız
grupların sorunları, artık, Parlamentonun da gündemine
yerleşti. Umuyorum, bütün gruplar, Hükûmet olarak, önümüzdeki süreçte
bu konuda makul çözümler üretme yolunda olacağız. Bu, gündemimize
bizim yerleşti; bu tasarının önemli faydalarından
biri de bence bu oldu. Hiç duyulmamış sorunları da bu şekilde
Parlamentonun gündemine getirmiş olduk.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Danışma
Kurulunun, Hükûmetin görüşülmekte olan kanun tasarısının
1'inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi
hakkındaki görüşünü okutuyorum:
Danışma
Kurulu Tavsiyesi
Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında
Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların
Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel
Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 1'inci maddesinin İçtüzüğün
89'uncu maddesine göre yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin
istemi Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Kemal
Anadol
Faruk
Çelik Cumhuriyet
Halk Partisi
AK
Parti Grup Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
BAŞKAN - Danışma Kurulunun
görüşü bilgilerinize arz olunur.
Şimdi, Hükûmetin istemini okutup,
oylarınıza sunacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu İdare, Kurum ve Kuruluşlarında
Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların
Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel
Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 1'inci maddesinin, teknik bir düzenleme
yapılması amacıyla, İçtüzüğün 89'uncu maddesine
göre yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederiz.
Murat
Başesgioğlu
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı
BAŞKAN - Hükûmetin talebini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bu durumda,
tasarının 1'inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır;
önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
1'inci maddesinin birinci fıkrasının son paragrafının
birinci cümlesinde yer alan "geçici işçilerden 1/4/2007 tarihi
itibariyle, iş sözleşmeleri devam edenleri kapsar."
ibaresinin, "geçici işçileri kapsar." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik Hüseyin Tanrıverdi Agâh Kafkas
Bursa Manisa Çorum
Azmi
Ateş Ali
İbiş M.
Zekai Özcan
İstanbul İstanbul Ankara
Mustafa Elitaş Ünal Kacır
Kayseri İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2006 yılı içinde usulüne
uygun olarak vize edilmiş geçici iş pozisyonlarında
altı ay veya daha fazla süreyle çalışmış olan
geçici işçilerin ve bunlardan hâlen iş sözleşmeleri
askıda olanların bu Kanunun kapsamına girmekte olduğu
hususlarına açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
1'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre
oyunun rengini belirtmek üzere
Şu anda talep eden milletvekillerinin
hiçbirisi yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. 218 bin kişi için hayırlı
olmasını, milletimiz için hayırlı olmasını
diliyorum. (Alkışlar)
Ayrıca, bundan istifade edemeyen
işçilerimizin de en kısa zamanda bu haktan faydalanmaları
konusundaki dileklerimi iletiyor, hayırlı olsun diyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.19
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84'üncü Birleşimi'nin Dördüncü
Oturumu'nu açıyorum.
Kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmeye devam edeceğiz.
5'inci sıraya alınan, Tokat
Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, Serbest Bölgeler
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Serbest
Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/759)
(S. Sayısı: 1339) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1339 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Bülent Baratalı.
Sayın Baratalı, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI
(İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1339 sıra sayılı, Tokat Milletvekili
Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, Serbest Bölgeler Kanununun
Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi'yle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
ifade etmek için söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin en önemli sorunlarının başında
işsizlik gelmektedir. Yabancı sermaye yatırımlarının
azlığı ve gereken nitelikte olmaması, doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarının yok denecek
kadar az olması, dış ticaret açığının
her geçen yıl daha da ürkütücü boyutlara çıkması, önümüze
güvenle bakmamızı engellemektedir.
Tüm bu sorunların beraberce
çözümlenmesine yönelik hazırlanan ve 1985 yılında yürürlüğe
konan 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu, serbest bölgelerin
ülke ekonomimize olan katkılarının giderek arttığı
bir dönemde, 6 Şubat 2004 tarihinde 5084 sayılı Yasa'yla
muafiyet ve istisnalarına kısıtlama getirilmiştir.
Oysa, bu Yasa'yla, işsizlik sorununun çözümlenmesi amaçlanmış,
başta 36, sonra da 49 ile vergi muafiyeti, SSK indirimi, ucuz
enerji temini gibi avantajlar sağlanmıştır.
Adı, Yatırım ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
olan, aynı 5084 sayılı Yasa adıyla çelişerek,
serbest bölgelerdeki ticaret hacminin, yatırımın ve
istihdamın artışının önünü kesmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde serbest bölgeler, bir ülkenin siyasi
sınırları içinde olmakla beraber, gümrük hattı
dışında bırakılan, ihracat için yatırım
ve üretimi artırmak, istihdam yaratmak, yabancı sermaye
ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi
ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek için ve
bu amaçlarla kurulmuştur. Uygulamanın bu yönde sürdürülmesini
sağlayacak kararlara hiçbir iktidar karşı gelmez ve
bu bölgeleri olumsuz etkileyecek bir karar almaz. Böylelikle, hem
serbest bölgelere hem de ülkemizde yatırımcıya yaratılması
gereken güven ortamına katkı sağlanmış olur.
(x)
1339 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; serbest bölgelerin dünyadaki örneklerine bakıldığında,
yüz yıldan bu yana faaliyet gösteren Hamburg Serbest Limanı,
Trieste limanları ilk örnekleridir ve bu örnekler devam etmektedir.
Portekiz'de Madeira, Çin'de Tianjin Havaalanı, serbest bölgeleri,
endüstriyel gelişmede en başarılı uygulamalarıyla
gerçekleştirmişlerdir.
Türkiye'de ise bugün sayısı
20'ye yaklaşan serbest bölgemiz bulunmaktadır. 2006 yılında
gerçekleştirdikleri 23.8 milyar dolar toplam ticaret hacmiyle
ekonomimize çok büyük bir katkıda bulunmakta ve önemli bir yer
işgal etmektedirler. Bunlar Akdeniz Bölgesi'nde, Ege Bölgesi'nde,
Marmara Bölgesi'nde, Karadeniz Bölgesi'nde, İç Anadolu Bölgesi'nde,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bulunmaktadır.
Yine, serbest bölgeler, ülke ekonomisine
çok önemli, bugüne değin, katkıda bulunmuşlardır,
40 bin kişiye ulaşan doğrudan istihdam yaratmışlardır.
En son verilere göre, toplam ticaret hacminin 125 milyar ABD dolarına
ulaştığı Türkiye serbest bölgelerinde, çok önemli,
kurulmasından bu yana büyük aşamalar yaratılmıştır.
700'ü yabancı, 4 bin kullanıcı firma faaliyet göstermektedir.
Ülkemizde ihtiyaç duyulan kalifiye personelin yetiştirilmesine
katkıda bulunmaktadır. Yine, ülkede yapılması
muhtemel yatırımlara bir ön laboratuvar işlemi görmektedir
ve buna benzer işlemleri hâlâ daha, bütün olumsuzluklara
rağmen, devam etmektedir.
Türkiye'nin dış ticaret
hacmi 2006 yılında 2005'e göre yüzde 17'lik artış ile
222 milyar doların üzerinde gerçekleşmiştir. Buna karşılık
aynı dönemde serbest bölgelerdeki toplam ticaret hacmi yalnızca
yüzde 2 oranında artmıştır Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri. Yani, bir yılda yüzde 17'lik bir
artış varken, serbest bölgelerde bu artış yüzde
2'lerde kalmıştır. Bunun da nedeni, 6 Şubat 2004 tarihinde
yürürlüğe giren 5084 sayılı Kanun'dur. Daralma süreci
bu Kanun'la başlamıştır. Yatırımların
teşvikiyle istihdamın artırılmasına yönelik
yürürlüğe giren bu Kanun, serbest bölgelerdeki teşvikleri
sınırlandırarak, serbest bölgelerdeki yatırımların
önünü kesmiş, istihdam ve ticaret hacmi rakamlarını
olumsuz yönde etkilemiştir.
Türkiye, 2006 yılında yaklaşık
52 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir.
85 milyar dolarlık ihracata karşılık, 137 milyar
dolar ithalat yapılmıştır. Başka bir deyişle,
ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde
62'dir. Sadece Ege Serbest Bölgesi'nde,
baktığımızda ise, 2006 yılında 1 milyar 85
milyon dolar yurt dışı satış rakamı gerçekleşmiştir.
Aynı dönemde yurt içine satışların toplamı 1
milyar 125 milyon dolardır. Bu bölgemizde ihracatın ithalatı
karşılama oranı yüzde 96'nın üzerindedir. Yani,
Türkiye genelinde bu oran yüzde 62 gerçekleşmiş olmasına
karşın, sadece Ege Serbest Bölgesi'nde ihracatın ithalatı
karşılama oranı yüzde 96'nın üzerindedir.
Toplam 302 firmanın faaliyet
gösterdiği en yüksek istihdamın sağlandığı
Ege Serbest Bölgesi'nde hâlen 14 bin kişi çalışmakta
olup, bölgenin tam kapasiteye ulaşması hâlinde 35 bin kişiye
doğrudan istihdam olanağı sağlanmış olacaktır.
Ayrıca, hâlihazırda bölgede çalışan personelin
yüzde 70'i yabancı sermayeli firmalarda istihdam edilmektedir.
Ancak bu sayı neden 14 bin kişide kalmıştır, 35
bin kişiye yükselmemiştir? Bu da 2004 yılında
çıkarılan ve bütün teşvikleri ve muafiyetleri ortadan
kaldıran 5084 sayılı Yasa'dır.
Şimdi, Sayın Dağcıoğlu
bütün bunları görerek yeni bir teklif verdi ve bu teklifi görüşüyoruz,
Plan Bütçe Komisyonundan geçti. Bu, bence, Sayın Dağcıoğlu'nun
şahsında, Hükûmetin serbest bölgelerden bir özür dileme yasasıdır.
Biz de bu yasayı destekliyoruz. Eğer, sıra sayısına
bakarsanız, Plan Bütçe Komisyonu üyelerinin tamamının,
bu yasanın çıkmasına onay verdiği görülecektir.
Türkiye'de toplam 3.900 firma var, 45 bin kişiye doğrudan istihdam
sağlayacak; eğer bu yasayı çıkarırsak ve onun
arkasından, biraz sonra izah edeceğim bir yasayı daha
çıkarırsak, bu istihdam, birden, 90 bin kişiye çıkacaktır
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, 5084 sayılı Yasa
neler getirmiş, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri?
3218 sayılı Kanun'da her türlü vergi mevzuatından muaf
tutulan serbest bölgeler, 5084 sayılı Kanun ile vergi sisteminin
içine dâhil edilmiş, 6 Şubat 2004'ten önce gelen firmalar, faaliyet
ruhsatlarındaki sürenin sonuna kadar kurumlar vergisinden
muaf tutulmuştur. 31 Aralık 2008'de ise bu firmalarda çalışan
personel için gelir vergisi stopajı avantajı kaldırılmaktadır.
6 Şubat 2004'ten sonra faaliyet ruhsatı almış olan
firmalar için ise kurumlar vergisi istisnası, sadece imalatçı
firmalara tanınmış, imalat faaliyetlerinden elde ettikleri
kazançlar, AB'ye tam üyeliğe kadar kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur.
Bu firmalarda çalışan personel için ise gelir vergisi stopaj
muafiyeti kaldırılmıştır. 6 Şubat
2004'ten sonra gelen ve imalat faaliyetleri dışında faaliyet
gösteren firmalar ise, aynı yurt içinde faaliyet gösteren firmalar
gibi gelir ve kurumlar vergisi ödemek zorundadır.
İşte, bu gerçekler karşısında,
serbest bölgede yer kiralamaya ve yatırım yapmaya gerek
kalmamıştır, çünkü, serbest bölgelerde istisnalar ve
muafiyetler ortadan kaldırılmıştır. Bu yeni
düzenlemeyle, biz, Meclis olarak -eğer sayın Meclis kabul
ederse bu teklifi- yine eskisi gibi, 2004'ten önce nasıl bazı
firmalarda bazı muafiyetler ve istisnalar varsa, 2004'ten sonra
buralarda kurulmuş olan firmalarda da bu şekilde muafiyet
ve istisnalar devam edecektir. Az önce söylediğim gibi, bu, düzeltilmesi
gereken bir yasaydı; Hükûmet, şimdi, serbest bölgelerden
özür dileyerek bu yasayı getirmiş bulunmaktadır. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak da bu yasayı destekliyoruz.
Ancak, son olarak söylemek istediğim
bir konu var, bu da 2008 yılında bu bölgelerdeki işçi ücretlerinden
alınacak olan stopajlardır, bunun süresi 2008 yılında
bitmektedir. Meclisimizde iki tane kanun teklifi var Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri. Bir tanesi, AKP'li milletvekillerimiz
tarafından verilen, bu süreyi 2019 yılına kadar devam
ettiren, erteleyen bir tekliftir, Nükhet Hotar ve arkadaşları
tarafından. Diğer teklif ise, Sayın Ahmet Ersin ve bizler
tarafından verilen bir tekliftir. Bu da, geçici 3'üncü maddenin
kaldırılması, istisna ve muafiyetlerde, sonuna kadar
bu işin götürülmesidir. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine
gelmiştir, ama, nedense, herhâlde, sanıyorum -bir tahmindir,
belki Sayın Dağcıoğlu bunu bilir- IMF'den bir yanıt
alınamadığı veya olur alınamadığı
için bu teklif Plan ve Bütçe Komisyonundan çekilmiştir, bir an önce
bunun gelmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; serbest bölgeler kurulurken, özellikle ESBAŞ
kurulurken Hükûmet burada söz vermiştir, bir trafo yapma, yollarını
yapma ve buraların kavşak sorunlarının düzenlenmesi
ve payların düzenlenmesi konusunda bir söz vermiştir, ama,
bugüne kadar bu sözünü yerine getirememiştir. Şimdi bakıyorum,
Sayın Maliye Bakanı yok ama, burada, Yeni Asır gazetesinde
Sayın Bakanın verdiği bir söz var. ESBAŞ'ın sahipleri
Sayın Bakanı özel uçakla İzmir'e almışlardır,
Sayın Bakan da bu vergi kalkacak diye söz vermiştir. Üzerinden
tam üç yıl geçmiştir değerli arkadaşlar. Ben, Sayın
Maliye Bakanına -burada kendilerinin çok güzel bir resmi de
var, çok yakışıklı, çok sempatik- burada, kendilerine,
verdiği bu sözü hatırlatıyorum ve bir an önce, söylediğim,
işçilerden alınan gelir vergisi üzerindeki verginin de,
muafiyet ve istisnaların kalkması konusunda bir an önce
Meclisin bir şey yapması gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Maliye Bakanı değil ama, Sanayi Bakanı Plan
ve Bütçe Komisyonunda söz vermiştir. Ancak bunu yaparsak istihdamı
90 bin kişiye çıkarabiliriz.
Bu nedenlerle kanun teklifini
desteklediğimizi ifade ediyor, Sayın Meclise saygı
ve sevgilerimi ifade ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Baratalı,
teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına Tokat Milletvekili
Ergün Dağcıoğlu.
Buyurun Sayın Dağcıoğlu.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERGÜN
DAĞCIOĞLU (Tokat) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Vakti iyi kullanmak
adına, sadece, yaptığımız bu yasa çalışmasıyla
ilgili konu başlıklarını aktarmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, az
önce Sayın Baratalı'nın da ifade ettiği gibi, 5084
sayılı Teşvik Yasası'nı getirdiğimizde,
yani, sizlerle birlikte, gayretlerimizle çıkardığımız
ve Türkiye'de yatırımların önünü açan 5084 sayılı
Teşvik Yasası geldiğinde çok şümullü ve değişik
iş alanlarını kapsayan bir çalışma içerisinde,
bir tempo içerisinde koşuşturmuştuk. O tarihlerde -tabii,
insanlar kanun çalışmaları esnasında da bazı
detayları atlama hakkını zaman zaman kullanıyorlar-
sadece AK Parti Grubu değil, bizim Meclisimiz de böyle bir yanlışlık
yapmış. Şimdi, Sayın Baratalı'nın da ifadesiyle,
ben bu yanlışlığın düzeltilmesi için bir kanun
teklifi verdim. O neydi? Her ne kadar Teşvik Kanunu'yla insanların
önünü açıyor isek de, özellikle serbest bölgelerde çalışan
iş adamlarımız, üreticilerimiz, sanayicilerimiz,
ticaret adamlarımızla ilgili çalışmaları
yaparken bir konuda atladığımızı zaman içerisinde
fark ettik. O da şuydu değerli arkadaşlar: 2004 öncesi,
yani, 5084 sayılı Kanun'u çıkardığımız
ve 6 Şubat 2004 tarihinden itibaren de uygulamaya koyduğumuz
bu Teşvik Kanunu'ndan -öncesi, 2004 dediğim dönem bu- öncesinde
serbest bölgelerimizde imalatçı ve ticaretle uğraşan,
çalışan iş adamlarımızı gözden geçirdiğimizde,
imalatçıların vergiden muaf, ancak, binde 5 fona tabi olduğunu
gördük. Yine, 2004 sonrası, imalatçı iş adamlarımıza
baktığımızda, bunların da vergiden muaf ve
binde 5 fona tabi olduğunu gördük. Ticaretle uğraşan
insanlarımızı gözden geçirdiğimizde, aynı,
imalatçılarda olduğu gibi, ticari faaliyetlerle uğraşan
iş adamlarımızın da, bölgede, 2004 öncesinde, vergiden
muaf, ancak, binde 5 fona tabi olduklarını gördük. Buraya
kadar her şey iyi, güzel gitti, 5084 sayılı Kanun da, olumlu
yansımalarıyla devam ederek geliyordu. Ancak, bir şeyi
atladığımızı fark ettik. 2004 sonrası, yani,
6 Şubat 2004'ten sonra, 5084'le yapılan uygulamalardan sonra,
bölgede izin alan, ticari faaliyet izni alan kullanıcı firmaların
2004 sonrasıyla ilgili bölümünde vergiye tabi, ancak, fona da
tabi olduklarını gördük. Şimdi, o zaman ne olmuş
oldu? 2004 sonrasındaki ticari faaliyetini sürdürmek için
izin alan, serbest bölgelerde çalışan iş adamlarımız,
imalatçılarımız hem vergiden muaf, fona tabi iken, ticaretle
uğraşanlar da vergiden muaf ve fona tabi iken, 2004 sonrası
bölümündeki ticari faaliyetle uğraşanların, çifte
vergilendirilmek suretiyle, hem vergiye tabi hem de fona tabi olduklarını
gördük. İşte, biz, bunu mutlaka bir an evvel çözmeliyiz diye
çalışmalarımızı başlattık. Bakanlığımızla
yapmış olduğumuz çalışmalar sonucunda bir mutabakat
zemini oluşturmak suretiyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan
arkadaşlarımızla da, özellikle bütçede yaptığımız
görüşmelerle, bunun mutlaka hayata geçirilmesi hem de bir an
evvel hayata geçirilmesi gereken bir kanun olduğunu, hayırlı
bir teklif olduğunu tespit edince, iş ve işlemlere
başlamıştık. İşte, biz, bunu, bütçe görüşmelerinden
önce yüce Meclise gelen, bizi ziyarete gelen, kanun sahibi olarak
da benden randevu istemek suretiyle bu konuları görüşmek
isteyen serbest bölgelerde faaliyetlerini sürdüren onlarca
iş adamımız, fabrika sahibi; öyle ki, bir iş adamımızın
on-on iki tane fabrikasının olduğu
Hatta, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubundan da Mersin milletvekili arkadaşımızın
da katıldığı bir grubun ziyaretinde, iş adamlarımızın
heyecanla bu kanunu beklediklerini, "Eğer, Hükûmetimiz bu
kanunu çıkarırsa, bundan sonraki çalışmalarında
Suriye'ydi, Mısır'dı, değişik Avrupa ülkeleriydi,
yatırımlarımızı buraya kaydırmak yerine,
tekrar, ülkemizdeki serbest bölgelerde faaliyetlerimizi zevkle
ve isteyerek devam ettireceğiz." ifadelerini de sizinle
paylaşmak istiyor ve bu moral ortamının, inşallah,
katlayarak, önümüzdeki günlerde hayat bulacağının
altını çizmek istiyorum.
1'inci maddede bu problemi çözüp,
yani, çifte vergilendirmeyi ortadan kaldırıp, bundan sonra
adaletle ve moralle bu bölgelerde çalışan insanlarımızın
çalışmasını temin etmenin dışında,
2'nci maddede de, bu kanunla biz çifte vergilendirmeyi önlüyoruz
ama, yani, ticaretle uğraşan bölgedeki iş adamlarımızın
binde 5 fon vermesini kaldırıyoruz ama, bu fon yüzünden bölgede
ticari faaliyetini devam ettirirken insanlarımızın
başka bir bölümünün de zarar görebileceğini hesap ettik.
O da, bu bölgelerde "kullanıcı, işletmeci" dediğimiz,
bu bölgelerin koordinasyonuyla da ilgili olan kurumlar var. Bizim,
özellikle dört bölgede; yani, Adana Yumurtalık'ta, Ege Bölgesi'nde,
Kocaeli'de ve Samsun'da muhatabımız olan ve bizim bu binde 5'lerden
katılım payı alan kurumların, firmaların zarar
edeceğini gördük. İşte, bu zararı da ortadan kaldırmak
için, yani, önceki sözleşmelerle doğmuş olan müktesebatlarından
oluşacak zararı ortadan kaldırmak için, 2'nci maddede
de, biz, bir yönetmelikle, serbest bölgelerin, karşılıklı
görüşmeler suretiyle oluşacak bir ortak zeminde, bu firmaların
da zararını ortadan kaldırmayı hedefledik.
Evet, bunun dışında,
son olarak, dışarıdan ve içeriden, yani, yurt dışından
serbest bölgeye gelen ve serbest bölgeden de Türkiye'ye çıkan
malların çıkışı esnasında, biz, bunları
daha önceki, yine, kanun düzenlemelerinde CIF değeri üzerinden
değerlendiriyor idik. Bunun yasal bir takım problemleri olmuş,
yurt dışından gelenleri CIF değeriyle değerlendirme
imkânımız var iken, serbest bölgeden yurda geçiş yapan ticaret
ürünlerinin ve ürünlerin değişik sanayi ürünlerinin de
CIF değerinden değerlendirilmesi mümkün olmadığı
için, FOB değeriyle bunların hesaplarının yapılması
gerekiyordu. Burada da bir kopukluk vardı. Hazır bu kanunu
çalışırken, orada da iş ve işlemlerde düzen ve
yeknesaklığı temin etmek adına, FOB değeri
üzerinden, Türkiye'ye girecek olan malların değerlendirilmesinin
yapılmasını da kanunla çözmüş, düzenlemiş olduk.
Bunun dışında, Sayın
Baratalı'nın biraz evvel bir eleştirisi olmuştu,
demişti ki, "2019 yılına
kadar olacak bir çalışma vardı, bölgede üretimde çalışan
personelin ücretlerinin istisnasıyla ilgili bütçede bir konuyu
tartışıyor idik ve siz bunu çektiniz. Acaba, IMF'ten talimat
mı aldınız da çektiniz."
Burada çok teşekkür ediyorum
Sayın Baratalı'ya, açıklama imkânı verdi. Bizim daha
önceden verdiğimiz bir değişiklik önergemiz var. Bu
önergemizi Sayın Baratalı da, yani, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu da desteklerse, kendisinin de kafasında müphemiyet
oluşturan bu problemi de aşmış olacağız ve
"2019 yılına kadar" diye ifade buyurduğu, bölgelerde
üretimde çalışan işçilerimizin ücretlerinin vergi
istisnalarını biraz sonra bir önergeyle getireceğiz,
onu da çözmüş olacağız. Bu problemi de çözmüş olacağız.
Dolayısıyla, topyekûn baktığımızda olaya,
bir bütün hâlinde baktığımızda, bölgemizdeki,
yurt dışından gelenler, bölgemizde işlenerek Türkiye'ye
sokulanlar, mallar, ticaret adamları, sanayicilerimizin moral
değerlerinin yükseltilmesinin yanı sıra, bölgede çalışan,
üretime katkıda bulunan, ücret alan işçi kardeşlerimizin
de vergilerine bir istisna getirmiş olacağız. Dolayısıyla,
zannediyorum bugün çok kısa zaman içerisinde çıkardığımız,
ama, ülkemize uzun yıllar hem moral hem de ciddi bir olumlu projeksiyon
üretecek olan, oluşturacak olan bir kanunu hep birlikte çıkarmış
olacağız.
Şimdiden değerli katkılarınıza
teşekkür ediyor, kanunun ülkemize hayırlı olmasını
niyaz ediyor, teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yeter sayısı.
BAŞKAN - Oyladım, sonra.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sundum.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, çalışma saatimizin tamamlanmasına
çok az kalmıştır, madde üzerinde görüşmeler vardır.
Yarın 1'inci maddeden devam edeceğiz; çünkü, o kadar bir süremiz
yok.
Kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 5 Nisan 2007 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.54