DÖNEM: 22 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 153
86ncı Birleşim
10 Nisan 2007
Salı
İ Ç
İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Batman Milletvekili Ahmet İnal'ın,
Türkiye'nin dış politikasında, komşu ülkelerle
ve Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde son dört yılda
meydana gelen değişikliklere ve gelişmelere
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün,
Türk polis teşkilatının kuruluşunun 162'nci
yıl dönümü münasebetiyle, teşkilatın içinde bulunduğu
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
3.- Yalova Milletvekili Şükrü Önder'in, Yalova'da
bir fabrikanın doğal gazla çalışan elektrik santralinin
kömürle çalışır hâle getirilmesinin ozon tabakasına
ve çevreye vereceği zararlara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İstanbul Milletvekili İnci Özdemir,
Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve Eskişehir Milletvekili
Fahri Keskin'in, (2/937) esas numaralı Kanun Teklifi'ni geri aldıklarına
ilişkin önergesi (4/447)
2.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Almanya'ya
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1245)
3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in İsrail'e
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1246)
4.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un
Karadağ'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1247)
5.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Amerika Birleşik Devletleri'ne yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1248)
6.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun,
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun
4'üncü Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin
(2/276) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/448)
7.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, Uzman
Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi'nin (2/815) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/449)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - (10/432) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 10/4/2007 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
4.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun,
Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/759) (S. Sayısı: 1339)
VII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye'ye giren petrol ve petrol ürünlerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
ŞENER'in cevabı (7/20412)
2.- Bartın Milletvekili Hacı İbrahim
KABARIK'ın, 2006 yılında Bartın'a ayrılan ödeneğe
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/20414)
3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Amasya ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20447)
4.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20448)
5.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Adıyaman ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20449)
6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Ağrı ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20451)
7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20452)
8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20453)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20454)
10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Elâzığ ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20455)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20456)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Kars ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20457)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20458)
14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20459)
15.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20460)
16.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karabük
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20462)
17.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bayburt ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20463)
18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Kayseri ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20464)
19.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Batman ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20465)
20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bolu
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20466)
21.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20467)
22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Çankırı ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20468)
23.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Düzce ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20469)
24.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Nevşehir ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20470)
25.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20471)
26.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Şırnak ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20472)
27.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis
ilindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/20473)
28.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Amasya, Aksaray, Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Bartın,
Düzce, Çankırı, Bursa, Bolu, Batman, Rize, Karabük, Sakarya,
Nevşehir, Siirt, Şırnak, Kütahya, Gümüşhane, Kayseri,
Kars, Erzurum, Kilis ve Elâzığ illerindeki yatırımlara
ilişkin soruları ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/20655, 20656, 20657, 20658, 20659, 20660, 20661, 20662, 20663,
20664, 20665, 20666, 20668, 20669, 20670, 20671, 20672, 20673, 20674, 20675,
20676, 20677, 20678, 20679, 20680)
29.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray,
Amasya, Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Bartın, Gümüşhane,
Kütahya, Siirt, Kilis, Sakarya, Karabük, Şırnak, Bayburt,
Kayseri, Batman, Bolu, Bursa, Çankırı, Düzce, Nevşehir,
Rize, Elâzığ, Erzurum ve Kars illerindeki yatırımlara
ilişkin soruları ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
COŞKUN'un cevabı (7/20681, 20682, 20683, 20684, 20685, 20686,
20687, 20688, 20689, 20690, 20691, 20692, 20693, 20694, 20695, 20696, 20697,
20698, 20699, 20700, 20701, 20702, 20703, 20704, 20705, 20706)
30.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, AB sürecinde
kimyasallar politikasına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/20778)
31.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Devlet Kitapları Müdürlüğü satış merkezlerinin
kapatılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/20805)
32.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
şiddet mağduru bir çocuğun
tekrar ailesine teslimine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/20882)
33.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın,
MOBESE sisteminin yaygınlaştırılmasına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun
cevabı (7/20886)
34.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün,
KOBİ'lerin borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un
cevabı (7/20905)
35.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/20954)
36.- Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın,
fen-edebiyat fakültesi mezunlarının öğretmen olarak
atanmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/20955)
37.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
TMSF'nin bir avukatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı
(7/20988)
38.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, Müsteşar Yardımcısı ile ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/21121)
39.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, Millî Eğitim Vakfı genel kurul evrakına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/21123)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç
oturum yaptı.
Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya'nın,
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun'un uygulama ve sonuçlarına
ilişkin gündem dışı konuşmasına,
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu cevap verdi.
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Avukatlar Günü
münasebetiyle, avukatların sorunlarına ve alınması
gereken tedbirlere,
Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan, Karabük Demir-Çelik
İşletmelerinin kuruluşunun 70'inci yıl dönümü
münasebetiyle, Türk demir-çelik sanayisinin gelişimine ve
ülke ekonomisine katkısına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve 22 milletvekilinin,
Ergene Çevre Düzeni Havza Planı ile ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/433) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
211'inci sırasında bulunan 596'ya 1'inci ek sıra sayılı
Komisyon Raporu'nun, bu kısmın 5'inci sırasına
alınmasına ilişkin CHP Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Sivas Milletvekili Nurettin Sözen, İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahin'in, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
bir açıklamada bulundu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1'inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212)
(S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili
4'üncü
sırasında bulunan, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün
Dağcıoğlunun, Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/759)
(S.Sayısı: 1339),
6'ncı
sırasında bulunan,
8'inci
sırasında bulunan, Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin (1/1212) (S.Sayısı:
1225),
9'uncu
sırasında bulunan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1295) (S.Sayısı:
1357),
Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
5'inci
sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1328)
(S. Sayısı: 1375),
7'nci
sırasında bulunan, Tasfiye İşleri Döner Sermaye
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Gümrük Müsteşarlığına
Bağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1202)
(S. Sayısı: 1207),
Kanun Tasarıları, yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
10 Nisan 2007 Salı günü saat 15.00'te toplanmak
üzere, birleşime 19.40'ta son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Harun Tüfekci |
Türkân Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
No.: 119
II. - GELEN
KÂĞITLAR
9 Nisan 2007
Pazartesi
Tasarılar
1.-
Güneydoğu Avrupa (GDA) Kültür Bakanları Konseyi Şartnamesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/1341) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.4.2007)
2.-
Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1342) (Millî Savunma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2007)
3.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/1343)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2007)
Teklif
1.-
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 13 Milletvekilinin; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/997) (Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.3.2007)
Raporlar
1.-
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Kaçakçılık
ve Gümrük Suçları Veri Bankasının Kurulması ve
İşletilmesine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1203) (S. Sayısı: 1388) (Dağıtma
tarihi: 9.4.2007) (GÜNDEME)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticaret İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1256) (S. Sayısı:
1389) (Dağıtma tarihi:
9.4.2007) (GÜNDEME)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1280) (S. Sayısı: 1390) (Dağıtma
tarihi: 9.4.2007) (GÜNDEME)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Malavi Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1289) (S. Sayısı:
1391) (Dağıtma tarihi: 9.4.2007) (GÜNDEME)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bir arama motorunda
ülkemizin bütünlüğünü ilgilendiren yayınlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21700) (Başkanlığa
geliş tarihi:
2.-
İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Danıştayın
bazı hükümlerinin yürütmesini durdurduğu TOKİ'nin
bir yönetmeliğine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21701) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Bucak Zeliha Tolunay Eğitim Fakültesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21702) (Başkanlığa geliş
tarihi:
4.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, tütün sektöründeki
sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/21703) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.-
İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Rize'de sahil
dolgu alanının ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21704) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21705) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, bir açılışta
kullanılan ses sisteminin finansmanına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21706) (Başkanlığa
geliş tarihi:
8.-
Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un, Muş'taki
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21707) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.-
Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un, Muş
İlindeki su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21708) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.-
Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un, Muş'taki
şeker pancarı üretimine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21709) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.-
Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un, Muş'ta
köy yolları asfaltlamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21710) (Başkanlığa geliş
tarihi:
12.-
Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'deki yatırımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21711)
(Başkanlığa geliş tarihi:
13.-
Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'de 2006 yılında
yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21712) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.-
Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'de köy yolları
asfaltlamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21713) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.-
Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin İlindeki su sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21714)
(Başkanlığa geliş tarihi:
16.-
Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, seçim kurullarında geçici
olarak görevlendirilen personele ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21715) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.-
Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kamu Görevlerine
İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında
Yönetmelikteki değişikliğe ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21716) (Başkanlığa geliş
tarihi:
18.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Havalimanı
İşletmesi ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21717) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.-
Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, termik santrallere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21718)
(Başkanlığa geliş tarihi:
20.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/21719) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.-
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa ELEKDAĞ'ın,
ülkemiz aleyhindeki bir filme ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/21720) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/21721) (Başkanlığa geliş
tarihi:
23.-
Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHAN'ın, BM-CEDAW
Komitesinin bazı belgelerinin tercümesine ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/21722) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa
Zihinsel Engelliler Bakım ve Rehabilitasyon Merkezine ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/21723) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/3/2007)
25.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21724) (Başkanlığa geliş
tarihi:
26.-
Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, yabancılara verilen
arama ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21725) (Başkanlığa geliş
tarihi:
27.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21726) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Beypazarı
Kaymakamının geçici görevlendirilmesiyle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21727) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu'da meydana
gelen bir cinayet olayına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21728) (Başkanlığa geliş
tarihi:
30.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul
Büyükşehir Belediyesince ihalesi tamamlanmadan başlatılan
işlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21729) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.-
Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Beypazarı Köydes
ihaleleri ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21730) (Başkanlığa geliş
tarihi:
32.-
Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa Santral Garaj
Kent Meydanı ve Alışveriş Merkezi Projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21731) (Başkanlığa geliş tarihi:
33.-
Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, İSKİ'nin bazı
ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21732) (Başkanlığa geliş tarihi:
34.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21733) (Başkanlığa geliş tarihi:
35.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir'deki Kütüphane
Haftası etkinliklerinde bir kütüphaneler zincirine yer verilmemesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21734) (Başkanlığa geliş tarihi:
36.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21735) (Başkanlığa geliş tarihi:
37.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, yönetmelikler ve
ihaleler ile YİBO'lara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21736) (Başkanlığa geliş
tarihi:
38.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa'da
taşımalı eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21737) (Başkanlığa geliş
tarihi:
39.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21738) (Başkanlığa geliş tarihi:
40.-
Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Salihli'deki
bir araziye ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21739) (Başkanlığa geliş tarihi:
41.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21740) (Başkanlığa geliş tarihi:
42.-
Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, tüp bebek tedavisine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21741) (Başkanlığa geliş tarihi:
43.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu Boztepe
Devlet Hastanesi acil servisinde yaşanan bir olaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21742) (Başkanlığa geliş tarihi:
44.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Demre Devlet Hastanesindeki
personel açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21743) (Başkanlığa geliş
tarihi:
45.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bazı ihalelerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21744) (Başkanlığa
geliş tarihi:
46.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21745) (Başkanlığa
geliş tarihi:
47.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21746) (Başkanlığa
geliş tarihi:
48.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21747) (Başkanlığa
geliş tarihi:
49.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21748) (Başkanlığa
geliş tarihi:
50.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21749) (Başkanlığa
geliş tarihi:
51.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek iha lesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21750) (Başkanlığa
geliş tarihi:
52.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21751) (Başkanlığa
geliş tarihi:
53.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir temizlik ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21752) (Başkanlığa
geliş tarihi:
54.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21753) (Başkanlığa
geliş tarihi:
55.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bir yemek ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21754) (Başkanlığa
geliş tarihi:
56.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinin bazı ihalelerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21755) (Başkanlığa
geliş tarihi:
57.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir proje kapsamında
Dünya Bankasına sunulan raporlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21756) (Başkanlığa
geliş tarihi:
58.-
Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, bir projenin saha koordinatörlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21757) (Başkanlığa geliş tarihi:
59.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Eskişehir'de
aile hekimliği uygulamasındaki sorunlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21758) (Başkanlığa geliş tarihi:
60.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21759) (Başkanlığa geliş
tarihi:
61.-
Muş Milletvekili Mehmet Şerif ERTUĞRUL'un, Muş'taki
doğrudan gelir desteği uygulamasına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21760) (Başkanlığa geliş tarihi:
62.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, arıcılığa
yönelik düzenleme ve diğer çalışmalara ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21761) (Başkanlığa geliş tarihi:
63.-
Mardin Milletvekili Mahmut DUYAN'ın, Mardin'deki doğrudan
gelir desteği uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21762) (Başkanlığa
geliş tarihi:
64.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21763) (Başkanlığa geliş tarihi:
65.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21764) (Başkanlığa geliş
tarihi:
66.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21765) (Başkanlığa geliş tarihi:
67.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/21766)
(Başkanlığa geliş tarihi:
68.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/21767)
(Başkanlığa geliş tarihi:
69.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN)
yazılı soru önergesi (7/21768) (Başkanlığa geliş
tarihi:
70.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/21769) (Başkanlığa geliş
tarihi:
71.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/21770) (Başkanlığa geliş
tarihi:
72.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN)
yazılı soru önergesi (7/21771) (Başkanlığa geliş
tarihi:
73.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21772) (Başkanlığa geliş tarihi:
74.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21773) (Başkanlığa geliş tarihi:
75.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21774) (Başkanlığa
geliş tarihi:
76.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21775) (Başkanlığa geliş tarihi:
77.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, çiftçilerin sulama
kaynaklı elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21776) (Başkanlığa geliş
tarihi:
78.-
Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, iade edilen ve tekit
edilen soru önergelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/21777)
(Başkanlığa geliş tarihi:
79.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bitkisel atık yağlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21778)
(Başkanlığa geliş tarihi:
80.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, kriz yönetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21779) (Başkanlığa
geliş tarihi:
81.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, kamu yöneticilerinin tecrübe
ve birikimlerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21780) (Başkanlığa geliş
tarihi:
82.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa
TOKİ konutlarındaki elektrik sorununa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21781) (Başkanlığa
geliş tarihi:
83.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, bir konuda hazırlanacak
ulusal eylem planına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21782) (Başkanlığa geliş tarihi:
84.-
Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, kamu bankalarının
dergilere verdiği reklam ve abonelik bedellerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21783) (Başkanlığa
geliş tarihi:
85.-
İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Kamu Etik Kurulunun
Yüksek Denetleme Kurulunu inceleme talebine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21784) (Başkanlığa geliş
tarihi:
86.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, işçi sayılmayan
geçici personele ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21785) (Başkanlığa geliş tarihi:
87.-
Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, bazı kimselerin oy kullanma
imkanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21786) (Başkanlığa geliş tarihi:
88.-
Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, şekerpancarı
fiyatına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/21787) (Başkanlığa geliş tarihi:
89.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir köşe
yazısındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21788) (Başkanlığa geliş
tarihi:
90.-
İstanbul Milletvekili Algan HACALOĞLU'nun, Rize-Fındıklı'da
kurulması düşünülen hidroelektrik santrale ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21789) (Başkanlığa
geliş tarihi:
91.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İhlas Finans Kurumunun
tasfiye süreci ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/21790) (Başkanlığa geliş
tarihi:
92.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bazı yakınlarının
yaptığı işlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/21791) (Başkanlığa geliş tarihi:
93.-
Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Ondokuzmayıs-Bafra karayoluna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/21792)
(Başkanlığa geliş tarihi:
94.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, işkence ve kötü muameleden
ceza almış kamu görevlilerine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21793) (Başkanlığa geliş
tarihi:
95.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, cezaevlerindeki
şartlara ve infaz koruma memurlarının sorunlarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21794) (Başkanlığa geliş tarihi:
96.-
İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'e mülteci kampı
kurulmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/21795) (Başkanlığa geliş tarihi:
97.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, BM İşkenceye Karşı
Sözleşmenin eki Seçmeli Protokole ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/21796) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/4/2007)
98.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir Millî atletin
açıklaması üzerine açılan soruşturmaya ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/21797) (Başkanlığa
geliş tarihi:
99.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da
kapalı spor salonu ve yüzme havuzu yapımına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/21798) (Başkanlığa
geliş tarihi:
100.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, 2011 Erzurum Üniversitelerarası
Kış Oyunları organizasyonuna ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/21799) (Başkanlığa geliş
tarihi:
101.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, dahilde işleme rejimi
uygulamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/21800) (Başkanlığa
geliş tarihi:
102.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Dış Ticarette Standardizasyon Tebliğinde yapılan
değişikliğe ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/21801) (Başkanlığa
geliş tarihi:
103.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, özel güvenlik
şirketlerinin yabancılarca satın alındığı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21802) (Başkanlığa geliş tarihi:
104.-
Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara-Mamak'ta
bir parka yapıldığı iddia edilen binalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21803) (Başkanlığa geliş tarihi:
105.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, işkence ve kötü muameleden
disiplin cezası alan personele ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21804) (Başkanlığa
geliş tarihi:
106.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Atatürk Kültür Merkezinin
yıkım kararına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21805) (Başkanlığa geliş
tarihi:
107.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, kütüphanelere
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21806) (Başkanlığa geliş tarihi:
108.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ani Harabelerinin restorasyonuna
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21807) (Başkanlığa geliş tarihi:
109.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Devlet Denetleme
Kurulu raporunda TSE Başkanıyla ilgili tespitlere
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21808) (Başkanlığa geliş tarihi:
110.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, kapanan işyerlerine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21809) (Başkanlığa geliş tarihi:
111.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Tarım Kredi Kooperatiflerine
borcu nedeniyle icraya verilen üreticilere ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21810) (Başkanlığa geliş tarihi:
112.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Tarım
Kredi Kooperatiflerindeki istihdama ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21811) (Başkanlığa
geliş tarihi:
113.-
Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Toprak ve Su Kaynakları
Ankara Araştırma Enstitüsünün kapatılma kararına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21812) (Başkanlığa geliş tarihi:
114.-
Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, gıda denetimine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21813) (Başkanlığa geliş tarihi:
115.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, Milas-Bodrum Havalimanındaki
güvenlik hizmetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21814) (Başkanlığa geliş
tarihi:
116.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
117.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Ankara Hızlı
Tren projesinin
118.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Kars Havaalanına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/21817) (Başkanlığa geliş tarihi:
119.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Etibank'la ilgili
olarak açılan davalara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/21818) (Başkanlığa geliş
tarihi:
120.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İşsizlik
Sigortası Fonunun kullanımına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/21819)
(Başkanlığa geliş tarihi:
121.-
Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Marmara Ereğlisi'nde
inşa edilecek hastaneye ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/21820) (Başkanlığa geliş
tarihi:
122.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Eskişehir'deki
bazı kamulaştırmaların bedellerinin ödenmemesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/21821) (Başkanlığa geliş tarihi:
123.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, sokakta
yaşayan ve çalışan çocuklara ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/21822) (Başkanlığa
geliş tarihi:
124.-
Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Antalya'da verilen maden arama
ve işletme ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/21823) (Başkanlığa
geliş tarihi:
125.-
Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Artvin, Rize ve
Trabzon'daki orman arazilerine ve kadastro davalarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/21824) (Başkanlığa geliş tarihi:
126.-
İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, borçlanmaya ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/21825) (Başkanlığa geliş tarihi:
127.-
Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Ziraat Bankasına
borcu nedeniyle icraya verilen üreticilere ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/21826) (Başkanlığa
geliş tarihi:
Geri
Alınan Yazılı Soru
Önergesi
1.-
İzmir Milletvekili K.Kemal ANADOL İzmir'de ihalesiz yaptırılan
bazı işlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesini
No.: 120
10 Nisan
2007 Salı
Tasarı
1.-
Askerî Hâkimler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/1344) (Millî Savunma ve Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2007)
10 Nisan 2007 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
86'ncı Birleşimi'ni açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Türkiye ve Orta
Doğu konusunda söz isteyen, Batman Milletvekili Ahmet
İnal'a aittir.
Buyurun Sayın İnal. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.- Batman Milletvekili Ahmet İnal'ın, Türkiye'nin
dış politikasında, komşu ülkelerle ve Orta Doğu
ülkeleriyle ilişkilerinde son dört yılda meydana gelen değişikliklere
ve gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET İNAL
(Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin
dış politikası, komşu ülkeler ve Türkiye-Orta Doğu
ilişkileri konusunda gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk dış
politikası, başlıca amacını, gerek içte gerek
komşu ülkelerde ve ötesinde barış içerisinde, istikrarlı
ve iş birliğine dayalı bir bölgesel ve uluslararası
ortamın oluşturulması olarak açıklamıştır.
Ancak, konulmuş olan bu hedef doğrultusunda geçmişte
ciddi, somut bir adım atmadığımız gibi, uzun
yıllar tersi bir anlayışla bir dış diplomasi
yürüttüğümüzü tüm siyasi ve iktisadi parametreler göstermektedir.
Çok şükür ki AK Parti Hükûmetimiz döneminde, Sayın Başbakanımız
ve Dışişleri Bakanımızın diyalog ve
iş birliğini öne çıkaran dinamik bir politika anlayışı
sonucu, dört yıl gibi kısa bir sürede iyi bir noktaya gelmiş
bulunmaktayız. Yakın zamanlara kadar, hemen hemen tüm komşularımızla
çeşitli sorunları bulunan ve "Türk'ün Türk'ten başka
dostu olmadığı" anlayışıyla yaşayan
bir ülke konumundaydık. İçine kapanık ve şüpheci
bir mantık ile komşu ülkelerimize "irticacı, komünist,
antilaik, Arap, siyonist, Ermeni, Rum'dur güvenilmez" mantığıyla
yaklaşmışızdır. Varsayalım ki bu saydıklarımız
doğrudur. Bu kadar kötü ilişki içerisindeki bir ülke kendini
nasıl güvende hissedebilir? Bu mümkün müdür?
Değerli arkadaşlar,
politika kuralını hiçe sayan, âdeta atasözü hâlini almış
bir iki deyimi burada zikretmek istiyorum. "Ne Şam'ın
şekeri ne Arap'ın yüzü" veya işlerimizin olumsuz
durumlarında "Arap saçı" gibi sözlerle bir defa
Arap toplumunu tamamıyla incitmişizdir. Özellikle komşu
ülkelerle ilişkiler, hamaset ve korku üzerine bina edilince,
eğitime, sağlığa, sanayiye, altyapıya, sosyal
içerikli proje ve yatırımlara bütçeden yeterince pay
ayıramaz olduk. Dünya arenasında sözü geçer bir ülke olmamız
ancak dünya ülkeleriyle diyalog kurmakla mümkün olup, "yurtta
barış, dünyada barış" ilkesiyle gerçekleşebilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz döneminde
uygulanan yapıcı ve aktif dış politikayla, ülkemizin
kısa zamanda elde etmiş olduğu itibar ile beraber, siyasi
ve ekonomik bazı kazanımları burada aktarmak istiyorum.
2002 yılında
36 milyar dolar olan ihracatımız, siyasi ve ekonomik iyi
ikili ilişkiler neticesinde, 2006 yılında 86 milyar dolara
yükselmiştir. Yine, 2002 yılında, komşu ülkelerle
olan ihracatımız 1,9 milyar dolardan 8,5 milyar dolara yükselmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Nisan 2004'te yapılan
Kıbrıs Adası'ndaki referandum sonrası, Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri
BAŞKAN - Sayın
İnal, bir saniye.
Sayın milletvekilleri,
salonda büyük bir uğultu var, Sayın Hatibin konuşması
anlaşılamamaktadır.
Buyurun Sayın
İnal.
AHMET İNAL
(Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Kofi Annan, Güvenlik
Konseyi üyelerine, Kıbrıslı Türklere uygulanan ekonomik
izolasyonların kaldırılmasını talep etmiştir.
Bu bağlamda, Avrupa Birliği ve İslam Konferansı
Örgütü (İKÖ) gibi çeşitli uluslararası örgütler ve
muhtelif ülkeler, Kıbrıs Türklerine uygulanan haksız
ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması
yönünde bazı girişimlerde bulunmuşlardır.
Yine, iyi
ilişkiler sonucu, Suudi Arabistan Kralı, Katar Dışişleri
Bakanı, Kuveyt Başbakanı ve Dubai Prensi'nin ülkemizi
ziyaretleri, ülkemize artan ilginin somut göstergelerini
oluşturmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye, Şubat 2004'te Avrupa Birliği-İKÖ Ortak Forumu'na
ev sahipliği yapmış olup, Hükûmetimizin çabası sonucu,
2005 yılında, dört yıl süreyle, İKÖ Genel Sekreterliğine
Profesör Ekmeleddin İhsanoğlu seçilmiştir. Temmuz
2005'te "Medeniyetler İttifakı" girişimine
İspanya'yla birlikte eş başkanlık ve sponsorluğu
Türkiye üstlenmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın İnal; lütfen, toparlayınız.
AHMET İNAL
(Devamla) - Dost Afganistan'da ISAF komutası iki defa üstlenilmiş
olup, bu ülkenin alt ve üstyapı hizmetlerine katkı sağlanmıştır.
Değerli arkadaşlar,
Ermeni meselesinde, arşivlerin açılarak, bağımsız
tarihçilerce kurulacak bir komisyon ile soykırım iddialarının
araştırılması önerisini Sayın Başbakanımız
yapmıştır.
Yine, bir jest olsun
diye, Ermeni cemaati Başpiskoposu ve 30 kişilik Ermeni
heyeti ile Kültür Bakanımızın da katılımıyla
Ermeni Akdamar Kilisesi'nin restorasyonu ve açılışı
yapılmıştır.
Orta Doğu
ile ilişkilere gelince: Türkiye, Irak'taki yangının
bölgeye yayılmadan söndürülmesi için var gücüyle çalışmaktadır.
Hükûmetimiz Filistin
barış sürecinin kararlı bir destekçisi olmuş ve
olacaktır. Ramallah'ta bir TİKA ofisi açılmış,
küçük ve orta ölçekli projelerle Filistin'in kalkınmasına
destek sağlamaya başlamıştır. Türkiye Odalar
Birliği Başkanlığı-Filistin Ticaret Odaları
iş birliğiyle oluşturulan "Ankara Forumu"
çerçevesinde 6 bin Filistinliye istihdam sağlayacak bir proje
gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Filistin'e 23 milyon dolar
ayni ve nakdî yardım yapılmıştır.
Yine, Orta Doğu
barışı çerçevesinde, İsrail'in Kudüs'teki Haremi
Şerif yakınında yürütmekte olduğu kazı çalışmalarının,
başta İslam dünyası olmak üzere uluslararası toplumda
yarattığı endişe sonucu, Sayın Başbakanımızın
talebiyle gözlemci bir teknik heyet bölgeye gönderilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'yle ilişkilerimiz
her geçen gün gelişmekte olup, geçmişte hâkim olan gerginlikler
yerini dostluğa bırakmıştır. Son olarak, Halep'te
Sayın Başbakanımız ve Suriye Devlet Başkanının
birlikte izledikleri, elli iki yıl aradan sonra ilk defa gerçekleşen
bir dostluk maçı yapılmış olup, yüz binlerce Suriyeli
bu maçı izlemiş, Suriye televizyonları bu konuyu günlerce
işlemiştir.
Yine, Lübnan konusunda,
Sayın Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız,
yaz aylarında yaşanan İsrail-Lübnan savaşının
bir an önce sona erdirilmesine yönelik olarak aktif bir tutum takınmışlardır.
Lübnan'a insani yardım olarak 50 milyon dolar ayni ve nakdî yardım
yapılmıştır. Bölge barışı için Lübnan'da
görev yapan Birleşmiş Milletler gücü UNIFIL'e bir istihkâm
inşaat bölüğü katkıda bulunulmuştur.
İran ile 2006
yılında ikili ticaret hacmimiz 6,7 milyar dolara yükselmiştir.
Geçtiğimiz yıl takriben 900 bin civarında İranlı
turist Türkiye'ye gelmiştir. Sayın Başbakanımız
ve Dışişleri Bakanımızın, İran ve
İngiltere arasında yaşanan 15 deniz piyadesiyle ilgili
sorunun çözümlenmesi konusunda da yapıcı katkıları
olmuştur.
Yine, yirmi iki
üyeli Arap liginin, grup olarak, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi geçici üyeliği adaylığına destek
kararı alması, Arap dünyasının ülkemize yönelik
temel algı değişikliğinin somut bir göstergesini
oluşturmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; anlaşılacağı
üzere, Hükûmetimizin komşu ve bölge ülkeleriyle olan dostane
ilişkileri sonucunda, aramızdaki güvensizlikler yerini
barışa bırakmış, ilişkilerimizin ticarette
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
İnal, lütfen, teşekkür için açıyorum. Dört dakika fazla
süre kullandınız.
Buyurun.
AHMET İNAL
(Devamla) - Teşekkür ediyorum.
...kültür ve turizmde
daha iyi bir noktaya gelmesi temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın İnal.
Gündem dışı
ikinci söz, Türk polis teşkilatının 162'nci kuruluş
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün'e aittir.
Buyurun Sayın
Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 162'nci yıl dönümü münasebetiyle, teşkilatın
içinde bulunduğu sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk polis teşkilatımızın 162'nci kuruluş
yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bütün polislerimizin, emniyet teşkilatı mensuplarının
ve ailelerinin Polis Haftalarını ve 10 Nisan Polis Günlerini
yürekten kutluyorum.
Bugün 162'nci
yıl dönümünü kutladığımız polis ve emniyet
teşkilatımız, toplumumuzun ve hukuk sistemimizin en
temel kurumlarından birisidir. Polislik, profesyonel bir meslek
olmasına rağmen, işe yönelik olmayıp yardıma,
korumaya ve güvenliğe yönelik hizmet olduğu için, daha
çok, fedakârlık, özveri isteyen bir meslek olarak değerlendirilir.
Peki, bu kadar
özveri ve fedakârlık beklediğimiz polisimize ne veriyoruz?
Emniyet teşkilatımız, sosyal ve ekonomik sorunların
altında ezilmiş durumdadır. Bugün, mesleğe yeni
başlayan bir polis memuru 800 yeni Türk lirası maaş
alıyor. Örneğin, sekiz yıl görev yapan bir polisin eline
ayda sadece 912 yeni Türk lirası geçiyor. Bu rakamlara -diğer
iyileştirmeler hariçtir- ekonomik yetersizliğin üzerine
sabah 08.00'den akşam 20.00'ye kadar on iki saat mesai de eklenince
düşünün o polisin hâlini. Fiziksel yorgunluğa bir de ruhsal
yorgunluk ekleniyor. Üstelik, özellikle hassas birimlerde çalışan
polis memurları için, mesai saati bitimi ikinci bir emre kadar
uzatılıyor.
Bu maaşlara
yan ödemeler eklense de, özellikle büyük şehirlerde yaşayan
polis memurlarının kazançları hayatlarını
geçindirmeye yetmiyor. Örneğin, İstanbul'da 28 bin polis
görev yapıyor, ama, buna karşılık, sadece 4.200 polisimizin
lojmanı bulunmaktadır. Diğer illerimize baktığımızda,
büyük şehirlerin dışındaki diğer illerimize
baktığımızda, bu durum, İstanbul gibi, aynıdır.
Maaşının yarısı kiraya, kalanı telefon,
elektrik, yakıt gibi harcamalara gidiyor, çoluk çocuğu aç
kalıyor. Kendisi aç, ailesi aç olan, her gün psikolojik baskı
altındaki bu insanlardan bilfiil on iki saat görev yapmalarını
istiyoruz.
Son aylarda art
arda gelen polis intiharları, polislerin çalışma koşulları
ve ekonomik sıkıntılarını gözler önüne seriyor.
Emniyet Genel Müdürlüğünün 1992-2006 yılları arasında
yaşanan 380 polis intiharı üzerinde yaptığı
araştırmada, sorunun temelinde ücret yetersizliği
ve çalışma şartlarının ağırlığının
yattığı ortaya çıkmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
polislerimiz konuşan Türkiye'yi koruyor, ama kendileri konuşamıyor.
En fazla yargısız infazın yapıldığı
kurum emniyet teşkilatı ve teşkilat mensupları
görevlerini ifa ederken, birilerinin hoşuna gitmeyen, onların
istekleri doğrultusunda hareket etmeyen davranış
içerisine girdiklerinde hemen görevlerinden alınıyorlar.
Böyle korku içerisinde görev yapmaya çalışan emniyet
teşkilatından nasıl, iyi ve güzel bir görev bekleriz!
Siyasi kayırmalarla atamaların yapıldığı
bir teşkilattan nasıl başarı beklenir! Emniyet
teşkilatı da, atamalar konusunda, Türk Silahlı Kuvvetleri
gibi kurumsallaşmak zorundadır. Liyakat kuralları
çerçevesinde atamalar yapılmak zorundadır.
Değerli arkadaşlarım,
çalışan polislerimizin durumu bu iken, emekli olan polislerimizin
de durumu farklı değil. Çalışırken maaşının
büyük bölümü mesai, tayın bedeli, yol ücreti gibi, güvenlik
tazminatı gibi ek ödeneklerden oluştuğu için, temel maaştan
kesilen emeklilik
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Tüzün, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) - Evet, bu da, emekli olan bir polis memurunun ve üst düzey
bir emniyet amirinin emekli olduktan sonra maaşlarında ortalama
yüzde 30 ile yüzde 40 arasında düşüş söz konusudur.
Değerli arkadaşlarım,
polisimiz görev sırasında ve emekliliğinde, insanca
ve onurlu bir şekilde yaşamak istiyor. Yani, işin ekonomisi,
mesaisi, fazla mesaisi bir tarafa, sadece, emniyet teşkilatımız,
insanca ve en önemlisi, onurlu bir şekilde yaşamak istiyor.
Diğer bir konu:
Polis okullarına geldiğimizde, İçişleri Komisyonu
raporunda "Emniyet teşkilatı içerisinde polis okulları
tercih edilmeyen bir yerdir." ifadesi, açıkça kullanılmıştır.
Aynı şekilde, polis okullarından verim alınamadığı,
bu okullarda ciddi bir eğitim yapılamadığı
da, açıkça, komisyon raporlarında belirtilmiştir. Bu
okullarımıza atanan müdür ve müdür yardımcıları
konumundaki personel arkadaşlarımız kendilerini
cezalandırılmış hissediyorlar. Bu da eğitimin
kalitesini ve verimini düşürmektedir.
Polis akademileri
fakülte düzeyinde, polis okulları da polis meslek yüksekokulu
olduğuna göre, bu okullarda görev yapan eğitici kadrolara
akademik unvan verilmesinin ve ekonomik durumlarının iyileştirilmesinin
olumlu sonuç vereceğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yine ülkemizde kapkaç ve gasp olaylarında sayısal oranda
hızlı bir şekilde artış olmasına rağmen,
yakalanan suçlu sayısında bir düşüş gözlenmektedir.
Bu durum, vatandaşımızın emniyet teşkilatına
karşı güvenini sarsmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
sorunlar bütün çıplaklığıyla ortadayken neden çözülmüyor?
Üçte 2 çoğunluğa sahip olan AKP İktidarı neden bu
sorunları çözmüyor? Neden, bugün AKP'li bir milletvekili arkadaşımız
gelip polis teşkilatının 162'nci kuruluş yıl
dönümü nedeniyle konuşmuyor, polislerimizin sorunlarını
gündeme getirmiyor? Bugün bu sorunlar gündeme gelmeyip de hangi
gün gelinip Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunlar konuşulacak?
IMF'nin isteklerini emir telakki eden AKP İktidarı, polisimizin
sorunlarına, vatandaşın sorunlarına neden kulak
tıkıyor? İçişleri Komisyonunda kullanılan
bu ifadeler, AKP İktidarının polis teşkilatına
bakış açısını göstermektedir.
Yine, AKP İktidarının
kadrolaşma hırsı, polis teşkilatının sorunlarını
unutturmuş, sorunlarının göz ardı edilmesine neden
olmuştur. Yaklaşık beş yıldır iktidarda
olan AKP'nin, emniyet teşkilatının sorunlarını
çözememiş olması, gerçekten çok acı bir durumdur. Türkiye'mizin
temel ve çok saygın bir kurumu olan polis teşkilatımızın
çalışanlarına, polislerimize sahip çıkmak, onlara
destek vermek mecburiyetindeyiz. Bu, bizim en asli görevlerimizden
bir tanesidir.
İyi bir emniyet
teşkilatına sahip olmadan, artık, huzur içinde yaşamak
mümkün değildir. İyi bir emniyet teşkilatı, hukukun
üstünlüğünün, demokrasinin ve insan haklarının temel
güvencesidir.
Bu duygu ve düşünceler
ışığında, 162'nci kuruluş yıl dönümüne
ulaşmanın gururunu yaşayan emniyet teşkilatımızın
tüm çalışanlarını kutluyor, görevleri sırasında
şehit olan polislerimizi rahmet, saygı ve gönül borcuyla
anıyor, emniyet çalışanlarına görevlerinde üstün
başarılar diliyor, Sayın Başkana teşekkür
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzün.
Gündem dışı
konuşmaya Hükûmet adına Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe
cevap vereceklerdir.
TUNCAY ERCENK
(Antalya) - İçişleri Bakanı yok mu Sayın Başkan?
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; polis teşkilatının kuruluşunun
162'nci kuruluş yıl dönümünü kutlayarak sözlerime başlamak
istiyorum.
İçişleri
Bakanımız Sayın Abdülkadir Aksu bugün Millî Güvenlik
Kurulu toplantısında bulunduğu için onun yerine cevabı
ben veriyorum.
Değerli arkadaşlar,
hepimizin yakından takip ettiği gibi, hiçbir fedakârlıktan
kaçınmaksızın görev bölgesinde halkın can ve mal
güvenliğini sağlayan polis teşkilatımız her
türlü övgüyü fazlasıyla hak etmekte, geleceğe güvenle
bakmamızı sağlamaktadır.
Polis teşkilatı
mensuplarının diğer kamu görevlilerine göre daha
zor şartlarda görev yaptığının bilincindeyiz.
Bu zor şartlarda canı pahasına çalışanın
parasal karşılığını ödemek hiçbir zaman
elbette ki mümkün değildir. Ancak, imkânlarımız çerçevesinde,
emniyet teşkilatı mensuplarının her açıdan
rahat bir çalışma ortamına kavuşmaları, özlük
haklarının iyileştirilmesi için çalışmalarımız
da aralıksız sürmektedir.
Bildiğiniz
gibi, 21/3/2006 tarih ve 5473 sayılı Kanun'la, makam tazminatı
almayan kamu görevlilerine, 2006 yılının ilk altı
aylık döneminde 40, 2006 yılının ikinci altı
aylık döneminde 40 YTL olmak üzere toplam 80 YTL "denge tazminatı"
adı altında bir ödeme yapılmıştır. Bu ödemeden,
emniyet teşkilatında görevli, makam tazminatı almayan
bütün personel faydalanmıştır. 21/3/2006 tarih ve 5473
sayılı Kanun'un 3'üncü maddesiyle 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu'nun "emniyet hizmetleri tazminatı"
bölümünde yer alan tazminat oranları 25'er puan artırılmak
suretiyle bütün emniyet personeli için ayrıca 100 YTL tutarında
bir iyileştirme yapılmıştır. Aynı Kanun'un
9'uncu maddesiyle 5434 sayılı Emekli Sandığı
Kanunu'na bir ek madde eklenerek, makam tazminatı almayan emekli
emniyet personeli aylıklarına da 100 YTL tutarında
ek ödeme imkânı getirilmiştir.
Son olarak, 3160
sayılı Emniyet Teşkilatı Uçuş Hizmetleri Tazminat
Kanunu'nda 05/04/2007 tarih ve 26484 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
5611 sayılı Kanun'la değişiklik yapılarak,
söz konusu Kanun'un adı "Emniyet Teşkilatı
Uçuş ve Dalış Hizmetleri Tazminat Kanunu" olarak
değiştirilmiş, Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve
taşra birimlerinde dalış hizmeti yapan "kurbağa
adam" statüsündeki personele uçuş ve dalış tazminatı
ödenmesi imkânı getirilmiştir. Söz konusu Kanun'a göre, hizmet
yılları esas olarak, toplam 109 kurbağa adam statülü personelden
761 YTL ile 1.173 YTL arasında aylık uçuş ve dalış
tazminatı ödenmesi imkânı getirilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun)
- Sayın Bakan
O, bizim talebimizle geldi Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Ayrıca, emniyet personelinin
özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalara
devam edilmektedir.
HALUK KOÇ (Samsun)
- Danışma Kurulunun talebiyle geldi, yoksa kale almıyordunuz.
CHP Grubunun talebiyle geldi.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; emniyet personelinin önemli sorunlarından
bir tanesi de lojman eksikliğidir. Bu eksikliğin giderilmesi
için ciddi bir çalışma içerisine girdik. Ülkemizde bazı
görev yerlerinde kiralık ev bulma sıkıntısı
ve görev gereği güvenlik ihtiyacının karşılanması
zarureti bir arada değerlendirildiğinde, güvenlik güçleri
için lojman konusunun ne kadar önemli olduğu izahtan varestedir.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) - İktidarınızda kaç tane lojman yapıldı
Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - İçişleri Bakanlığı
olarak, Emniyet Genel Müdürlüğünün elindeki atıl durumda
bulunan arsaların TOKİ'ye verilmesi ve karşılığında
lojman alınması konusunda yürüttüğümüz ortak çalışmalar
sonucunda 7.600 adet lojman inşası planlanmış olup,
bunlardan 2.764 tanesi polislerimizin kullanımına sunulmuştur.
Ayrıca, Eskişehir ilinde 300, Antalya ilinde 200 konut inşa
edilecektir. İleriye yönelik olarak 23 ilde 1.680 konutun tahsisine
ilişkin ek protokol hazırlık çalışmaları
da devam etmektedir.
Emniyet teşkilatımızın
lojman edinmesi konusunda uyguladığımız yönteme
izin ve destek veren Sayın Başbakanımıza ve her türlü
kolaylığı sağlayan Sayın Maliye Bakanımıza
bu vesileyle teşekkür ediyoruz.
Emniyet mensuplarımızın
lojman ihtiyaçlarının karşılanması yanında,
kendilerine ait konutlara sahip olma imkanlarını da ciddi
çalışmalarla yürütmekteyiz. Bu kapsamda, TOKİ ile Polis
Sandığı arasında yapılan anlaşma ve protokol
gereği, sandık üyesi polisler için kira öder gibi ev sahibi
olmalarını sağlamak kapsamında, Ankara Eryaman'da
toplam 1.700 konut Eylül ve Ekim 2005 tarihinde hak sahibi polislere
teslim edilmiştir. Bursa-Nilüfer'de inşa edilen, 240 konut
Eylül 2006'da hak sahibi polislere teslim edilmiştir. Trabzon-Bahçecik
Toplu Konut Projesi kapsamında 51 konut 2007 yılı sonunda
hak sahibi polislerimize teslim edilecektir. Devam edecek olan bu
çalışmalarımızı başarıya ulaştıran
Sayın TOKİ Başkanına ve personeline de burada teşekkür
ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; polis sayısının
artırılması, hem güvenlik hizmetinden yararlanan vatandaşlarımız
açısından hem de yeterli sayıda görevli olmadığı
için daha uzun süreler çalışmak zorunda olan mevcut güvenlik
görevlilerimiz açısından büyük önem taşımaktadır.
Bu gerçekten hareketti
Emniyet teşkilatında
polis ihtiyacının karşılanmasını, polis
açığının kapatılmasını, polisin
eğitim düzeyinin yükseltilmesini öncelikli olarak hedeflemekteyiz.
Avrupa Birliği standardı olan her 250 kişiye 1 polis hedefine
ulaşmak için, İçişleri Bakanlığımız
tarafından yürütülen kapsamlı çalışmalar sonucunda
önemli mesafeler de alınmıştır.
Sayın
Başbakanımızın yakın ilgi ve desteğiyle,
iktidarımız döneminde, 20 adet olan polis meslek yüksekokulu
sayısı 27'ye çıkarılmıştır. Ayrıca,
dört yıllık fakülte ve yüksekokul mezunlarının emniyet
teşkilatına altı aylık mesleki eğitimden sonra
polis memuru olarak alınmasına imkân tanıyan 5336 sayılı
Kanun bu dönemde çıkartılmıştır. Bu kapsamda,
ilk aşamada 9 adet polis mesleki eğitim merkezi açılmıştır.
Sonuç olarak, iktidara
geldiğimizde Türkiye genelinde emniyet teşkilatımıza
yılda ortalama 4.500 polis kazandırılırken, 2006
yılında aldığımız tedbirler ve açtığımız
okullarla, bu sayıyı, yılda 11 binin üzerine çıkarttık.
2007 yılı sonunda bu sayının 17 binin üzerine
çıkmasını şu anda hedefliyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; zor şartlarda büyük
fedakârlıklarla görev yapan polis teşkilatımız
mensupları için yaptıklarımız asla yeterli değildir;
imkânlar çerçevesinde, her geçen gün daha iyisini yapma kararlılığımız
devam etmektedir.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) - Yapın o zaman Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Ben, bu vesileyle, bir kez daha emniyet
mensuplarımızın bu güzel gününü kutluyor, sağlıklı,
mutlu ve başarılı çalışmalarının devamını
diliyor; ayrıca, emniyet kuvvetlerimizden, ülkemizin huzurunu
ve güvenini temin etmek için şehit olanları rahmetle
anıyorum, gazi olanları saygıyla selamlıyor ve
siz değerli milletvekillerine ve Sayın Başkana saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) - Kuru kuru laf, hiçbir şey yok!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Gündem dışı
üçüncü söz, Yalova ilindeki doğal gaz ile çalışmakta
olan enerji santralinin kömür yakıtlı enerji santraline dönüştürülmesi
hakkında söz isteyen Yalova Milletvekili Şükrü Önder'e
aittir.
Buyurun Sayın
Önder. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Yalova Milletvekili Şükrü Önder'in, Yalova'da bir fabrikanın
doğal gazla çalışan elektrik santralinin kömürle çalışır
hâle getirilmesinin ozon tabakasına ve çevreye vereceği
zararlara ilişkin gündem dışı konuşması
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
ŞÜKRÜ ÖNDER
(Yalova) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Öncelikle,
başta siz olmak üzere, saygıdeğer milletvekillerimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, bugün -gerçekten, benim de uzun yıllar hizmet
ettiğim- emniyet teşkilatımızın kuruluş
yıl dönümü, 162'nci yıl dönümü. Ben, bu teşkilata mensup
bütün arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum;
görevleri esnasında şehit olanlara Allah'tan rahmet diliyorum
ve gazi olanlara da sağlık, mutluluk diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; söz almamızın
sebebi, Yalova'mızda 1970'li yıllardan itibaren faaliyete
geçen AKSA Fabrikasının daha evvel doğal gazla çalışan
elektrik santralinin kömüre çevrilmesiyle ilgili olacak.
Şimdi, gördüğünüz
gibi, elimde bir proje var. Burada, ithal kömür yakıtlı
akışkan yataklı "kojenerasyon santrali"
adı altında bir santral kuruluyor. Bu santralin ismine baktığımızda,
çoğumuzun belki ilk etapta anımsayamayacağı, hatırlayamayacağı
bir isim, ama, bunun Türkçe karşılığı "kömür
santrali." Bu kömür santrali dediğiniz santral nedir? Bugün
Yatağan'ı inim inim inleten -ki, dünkü gazeteden şöyle
bir kupür de kopardım: Yatağan'ı duman altı yapan
santral- daha evvel Kütahya'da Seyitömer Termik Santrali de aynı
şekilde Kütahya'nın üzerine kara bulutlar gibi çöken bir
santralimiz.
Dünyadaki teknoloji
yavaş yavaş kömür santrallerini terk ediyor. NASA'nın
yetkilileri her gün ayrı ayrı demeç veriyor: "Kömür
santrallerini terk edin." Çünkü, özellikle bu santrallerin bacalarından
çıkan "sera gazı" denilen gazların atmosferdeki
ozon tabakasını deldiği ve dünyamıza çok büyük zarar
verdiği ifade edilmektedir. Bunlar terk edilmesi gerekirken,
Yalova'da böylesine bir kömür santrali kurulmak isteniyor.
Yalova'yı
çoğunuz biliyorsunuz, hepiniz biliyorsunuz. Yalova, bugün,
Türkiye'de, kapsadığı orman bakımından -yüzde
60 civarında- sayılı iller arasındadır.
İstanbul'un geçmişte yüzde 50'sini diyebileceğimiz,
ama, bugün yüzde 30'unu, yüzde 20'sini sebzesini karşılayan,
meyvesini karşılayan, çiçeğini karşılayan
bir şehir. 1935'li yıllardan bu yana, Yalova, Türkiye'nin çiçeğini
karşılamıştır. Yalova, çiçekçilikle anılan
bir şehirdir; Yalova, kaplıcasıyla anılan bir
şehirdir; Yalova, yazlık turizmiyle anılan bir şehirdir.
Ancak, bu santral yapıldığında, Yalova'da, bana göre,
hayat duracak, kim ne derse desin. Yatağan'ı gördüm, Kütahya'yı
gördüm, başka illeri de kısmen gördüm. Yaşadığım
olayları bana kimse kılıf giydirip bu böyle olacak diye
anlatmasın. Biz bu olaya şiddetle karşıyız. Yalova
milletvekilleri olarak CHP milletvekilimizle bu konuda oturduk,
kamuoyunun sesini dinledik ve Yalova'ya bu santralin kurulmaması
yönünde gerekli adımlarımızı attık. Yalova'da
bir imza kampanyası başlattık. Bu imza kampanyası
yoğun bir şekilde devam ediyor ve Yalovalının bu
konuda büyük bir tepkisi var.
Sayın Bakanım,
özellikle müracaat aşamasında çok enteresan gelişmeler
var. Ben şöyle izah etmek istiyorum: Böyle bir duyum aldığımızda,
öncelikle kendi teşkilatımın il başkanına
sordum, dedim ki, bir kömür santrali kurulacakmış, bilgin
var mı? "Hayır, yok." Milletvekilimiz geliyor,
"Sayın Vekilim, bir kömür santrali kurulacakmış."
"Hayır, yok. Haberimiz yok." İlin yetkilisi Sayın
Valiye soruyoruz, Sayın Valim, bir kömür santrali kurulacakmış,
nedir konu? Diyor ki: "Vekilim, böyle bir talep de yok, böyle bir
haberimiz de yok." Ve biz bunları konuşurken dosya Ankara'ya
geliyor, Ankara'da işlemler yavaş yavaş kendiliğinden
yürüyor. Bir bakıyoruz ki, direkt Yalova Çevre Müdürlüğünün
emrine yazı gidiyor, nasıl gittiği de meçhul! Yalova
Valiliği emrine yazılan bir yazının mutlaka ve
mutlaka valilikten işlem görmesi lazım.
Sayın Bakanım,
ben bunları sizin dikkatinize sunmak istiyorum ve 70-80 kişinin katıldığı
bir bölgede toplantı yapılıyor, "Yalova kamuoyu
adına bilgilendirme toplantısı
" Evet, 80 kişinin,
bir beldede
Ve o beldede oturanlar zaten santralde çalışanlar
ve kamyonuyla onun nakliyesini yapan insanlar. Herkes elini kaldırıyor,
"Uygundur
" Ancak, bu, Yalova'nın sesi değil. Yalova'nın
sesini Yalova'da biz duyurduk. Yetmedi, milletvekillerine, milletvekilleri
olarak bu kürsüden de duyurmayı kendimize borç bildik. Eminim
ki, Sayın Bakanımız, bununla ilgili çok ciddi söyleyeceği
şeyler var. Sağ olsunlar, biz kendisine konuyu aktardığımızda
gerekli cevabını vereceğini ifade etti. Biz Yalova'ya
kömür santrali kurulmasını istemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Önder, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ŞÜKRÜ ÖNDER
(Devamla) - Peki Başkanım.
Biz AKSA Fabrikası
yetkililerine, AKKÖK Grubuna şunu söyledik: Lütfen, kamuoyunun
sesine kulak verin. 1970'li yıllardan beri, hem Yalova'ya katkınız
oldu hem Türkiye ekonomisine katkınız oldu. Bu inkâr edilemez.
Ama, AKSA'yı da dünya markası yapan Yalova'nın insanlarıdır,
Yalova'nın alın terini akıtan insanlarıdır. O
alın terini akıtan insanların da sesine mutlaka kulak
verilmesi lazım.
Biz, tekrar altını çizerek
ifade etmemiz gerekiyorsa, bu kömür santraline şiddetle tepki
gösteriyoruz. Evvelki sene Çevre ve Orman Bakanımız, Türkiye
çapında kent ormanları açmak suretiyle insanlarımızı
doğaya alıştırmayı, doğayı sevmeyi
öğrettiler, gösterdiler ve çaba sarf ettiler ve sağ olsunlar
Yalova'da da bir kent ormanı açıldı. Bundan iki hafta evvel
de, yine orman müdürlüğümüzün, Valimizin başkanlığında
Yalova'da ayrı bir orman sahası teşekkül ettirildi,
jandarma komutanlığımıza verildi. Biz, ağaçlandırma
yönünden, orman kazanma yönünden çaba gösterirken karşımıza
böyle bir santral çıktı. Bunun ben şahsen
Bundan sonraki çalışmalarda
kendilerinin, AKKÖK Grubunun lütfen daha dikkatli olup, bu konuyu
bir daha masaya yatırmalarını ve atacakları
adımları tedbirli atmalarını kendilerinden hassaten
rica ediyorum. Bütün Yalova halkı adına sizleri saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Önder.
Gündem dışı
konuşmaya Hükûmet adına Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe
cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın
Pepe.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yalova ili Çiftlikköyü
ilçesi Denizçalı köyü sınırları içerisinde AKSA
Akrilik ve Kimya Sanayi Anonim Şirketinin bir termik santral
kurma çalışması olduğuna dair bizim de malumatlarımız
var.
Şu anda ÇED
süreci devam eden bu santral 462,9 megavatlık -bayağı
ciddi- bir santral olarak planlanmıştır. Başvuru tanıtım
dosyası, ÇED sürecinin başlatılması için
04/01/2007 tarihinde Bakanlığımıza sunulmuştur.
Anılan faaliyet ÇED yönetmeliğinin Ek-1 listesinde yer aldığından
dolayı faaliyetle ilgili ÇED süreci başlatılmıştır.
Söz konusu santrale ilişkin ÇED sürecine halkın katılımını
sağlamak, faaliyet hakkında bilgilendirmek, görüş ve
önerilerini almak amacıyla 20/02/2007 tarihinde Yalova ilinde
"ÇED sürecine halkın katılımı" toplantısı
da gerçekleştirilmiştir. Bilgilenme, kapsam ve özel format
belirleme toplantısı 27/2/2007 tarihinde yapılmıştır.
06/03/2007 tarihinde, santral ile ilgili ÇED raporunun hazırlanması
için özel format gönderilmiştir. ÇED raporunun Bakanlığımıza
sunulmasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
İstanbul, Ankara, Kocaeli, Bursa, İzmir, Antalya, Yalova
gibi illerin belediye sınırları içerisinde, yoğun
nüfus hareketlerinin olduğu yerlerde çimento fabrikasına
müsaade edemeyiz, demir çelik fabrikalarına müsaade edemeyiz,
bu tür santrallere müsaade edemeyiz. Niye edemeyiz? Şunun için
edemeyiz: Bu santraller akışkan yataklı olsa da bu santrallerin
bacalarına filtre takılsa da bizim istediğimiz bütün
limitleri, yakma ünitlerini sağlasalar da bu kömür gemiyle gelecek
mi? Gelecek. Bantlarla fırınlara kadar gidecek mi? Gidecek.
Onun tozu uçtuğu zaman, zaten bölgeye yeter de artar bile, sadece
o bile yeter artar yani. Dolayısıyla, bizim bu konuda kesin
kararlılığımız şudur: Böyle bir santrale,
biz, Bakanlık olarak hiçbir zaman müsaade etmeyiz. (Alkışlar)
Bunun
Hayretimi mucip olan bir
şey var, onu söyleyeyim: Yani, böyle bir işlemin başlatılmış
olması ve firma sahiplerinin, Yalova gibi Türkiye'nin çok özel
bir bölgesinde, yeşillikleriyle, termalleriyle meşhur ve
maruf olan Yalova'da böyle bir termik santral için başvurmak da
gerçekten kolay bir iş değildir. Zaten, kendilerinin,
şu anda doğal gaz çevrim santralleri var. Doğal gaz çevrim
santrallerini ya yenilesinler veyahut da gücünü artırsınlar,
ama, bizim için, böyle bir santrale hiçbir şekilde müsaade etmemiz
söz konusu değildir. Buradan, bu vesileyle, bir kez daha herkese sesleniyorum,
böyle niyeti olanlara sesleniyorum: Şehir merkezlerinde, bilhassa
büyük şehirlerin içlerinde, bu tür yatırımlar için lütfen
heveslenmeyin. Yatırım yapacaksanız, yolunuz
açık olsun; size biz başka yerlerde imkân verelim, oralarda,
gidin, meskûn alanların dışında bu santralleri kurun.
Türkiye'nin elbette ki enerjiye ihtiyacı var, Türkiye'nin enerji
açığı olacak. Bu enerji açığını önümüzdeki
yıllarda karşılamak için her türlü yatırıma,
enerji sahasındaki her türlü yatırıma Hükûmet olarak,
Bakanlık olarak her türlü mevzuat desteğini vermeye hukuk
çerçevesinde hazır olduğumuzu ifade ediyorum.
Yalovalıların,
Yalova milletvekili arkadaşlarımızın ve ülkemizdeki
bu konuda hassasiyeti olan herkesin bu söylediğim şeylerin
altını çizmesinde fayda vardır diyor, hepinize bu vesileyle
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Kanun teklifinin
geri alınmasına dair bir tezkere vardır; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İstanbul Milletvekili İnci Özdemir,
Kars Milletvekili Zeki Karabayır ve Eskişehir Milletvekili
Fahri Keskin'in, (2/937) esas numaralı Kanun Teklifi'ni geri aldıklarına
ilişkin önergesi (4/447)
03/04/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/937 Esas numaralı
kanun teklifimizi İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri
alıyoruz gereğini bilgilerinize arz ederiz.
|
İnci
Özdemir |
Zeki
Karabayır |
Fahri
Keskin |
|
İstanbul |
|
Eskişehir |
BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunda
bulunan teklif geri verilmiştir.
Başbakanlığın
Anayasa'nın 82'nci maddesine göre verilmiş tezkereleri
vardır dört adet. Ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
2.-
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Almanya'ya yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1245)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
Koç'un, 7-11 Mart 2007 tarihleri arasında Berlin'de yapılan
ITB Berlin Turizm Fuarı'na katılmak ve görüşmelerde bulunmak
üzere bir heyetle birlikte 6-9 Mart 2007 tarihleri arasında Almanya'ya
yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve
bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mahmut Durdu |
Gaziantep Milletvekili |
Cüneyit Karabıyık |
Van Milletvekili |
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum
HALUK KOÇ (Samsun)
- Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Kabul edenler
Aynı zamanda karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.53
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86'ncı Birleşimi'nin
İkinci Oturumu'nu açıyorum.
Başbakanlığın
Anayasa'nın 82'nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
HALUK KOÇ (Samsun)
- Sayın Başkan, sayılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, tezkere kabul
edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun)
- Sayın Başkan!..
BAŞKAN - Sayın
Koç, lütfen, kâtip üyeler burada. Sayın üyeler saydılar. Lütfen,
Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun)
- Kâtip üyeler de burada, siz de buradasınız, biz de buradayız!
BAŞKAN - Diğer
tezkereyi okutuyorum:
3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in İsrail'e
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1246)
5/4/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen'in, Türkiye-İsrail Karma Ekonomik Komisyonu
III. Dönem Toplantısına katılmak üzere bir heyetle birlikte
5-8 Mart 2007 tarihlerinde İsrail'e yaptığı resmi
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
İbrahim
Köşdere Çanakkale Miletvekili
Muharrem Candan Konya Milletvekili
HALUK KOÇ (Samsun)
- Karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmiştir.
Üçüncü tezkereyi
okutuyorum:
4.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un
Karadağ'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1247)
5/4/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali Coşkun'un, görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte 14-15 Şubat 2007 tarihlerinde Karadağ'a
yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve
bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ayhan Zeynep Tekin
Börü Adana Milletvekili
Halil Tiryaki Kırıkkale
Milletvekili
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
5.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Amerika Birleşik Devletleri'ne yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/1248)
5/4/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Medeniyetler
İttifakı girişimi konusunda temaslarda bulunmak
üzere, bir heyetle birlikte 18-19 Aralık 2006 tarihlerinde Amerika
Birleşik Devletleri'ne yaptığım resmî ziyarete ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak
etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Egemen Bağış İstanbul Milletvekili
Şaban Dişli Sakarya Milletvekili
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V. - ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.
- (10/432) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmesinin, Genel Kurulun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
10.04.2007 Salı günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Haluk Koç
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler Kısmının, 363 üncü sırasında
yer alan (10/432) Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
öngörüşmesinin, Genel Kurul'un; 10.04.2007 Salı günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisi lehinde söz isteyen Şükrü Elekdağ, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ermeni iddialarını etkisiz hâle getirecek, etkili, yaratıcı
ve bilinçli bir mücadele stratejisinin ve buna uygun bir yapılanmanın
ortaya çıkarılması için, Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önerge hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi adına konuşmak için söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Ermeni iddialarının Türkiye'nin dış politika gündeminde
yer alması, esas itibarıyla, 1974 yılında başlamıştır.
O günden bugüne kadar geçen otuz üç yıl içinde, Türk hükûmetleri,
bu iddiaları etkisiz hâle getirmek ve gerçekleri dünyaya duyurmak
için muhakkak ki gayret sarf etmişlerdir. Ancak, bu çabalar, uzun
vadeli bir stratejiye ve bu stratejiyi uygulayacak etkin bir yapılanmaya
dayanmadığı için yetersiz ve etkisiz kalmışlardır.
Bu bakımdan, geçmişteki eksikliklerimizin, hatalarımızın
ışığında, Ermeni sorununu bütün boyutlarıyla
ele alacak ve Ermeni iddialarını etkisiz hâle getirecek,
etkili, yaratıcı ve bilinçli bir mücadelenin nasıl
ortaya konacağının araştırılması önem
kazanmaktadır. Verdiğimiz araştırma önergesinin
amacı budur değerli arkadaşlarım.
Türkiye'nin Ermeni propagandasıyla
mücadelede zayıf kalmasının başta gelen bir nedeni
-değerli arkadaşlarım, sizleri tenzih ediyorum- Türk
kamuoyu ve Türk siyasetçileri tarafından Ermeni soykırımı
iddiasının arkasında yatan tehdidin gerçek niteliğinin
tam anlamıyla anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle, karşılaştığımız sorunun
bu yönü üzerinde durmak istiyorum. Ermeni soykırım iddiası,
genellikle, Ermenistan'ın ve Ermeni diasporasının
gerçekleştirmek istediği bir amaç olarak değerlendirilir.
Bu, yanlıştır. Soykırım iddiası, gerçekte
siyasi bir araçtır. Ermenistan ve diaspora, Haydat davasının
gerçekleştirilmesi için, soykırım iddiasından,
temel bir siyasi araç olarak yararlanıyorlar. Peki, nedir bu
Haydat iddiası, nedir bu Haydat davası? Haydat davası,
büyük Ermenistan'ı kurma hedefidir. Bu dava iki hedefe odaklanmıştır:
Bunlardan birincisi,
Doğu Anadolu'yu da kapsayan -tırnak içinde söylüyorum-
"tarihî Ermeni topraklarının geri alınması
ve büyük Ermenistan'ın kurulması"dır.
Haydat'ın
ikinci hedefi de, dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış
olan Ermenilerin büyük Ermenistan'a dönmelerinin sağlanmasıdır.
Yunanlıların
"Megalo İdea"sından pek farklı olmayan bu
ırkçı ve yayılmacı ideolojiyi benimseyen Ermenistan
ve diaspora Ermenileri, kendilerini, Türklere karşı,
bir asırdır, kesintisiz, topyekûn bir savaş içinde görmekte
ve tüm varlık ve enerjilerini bu savaş için seferber etmektedirler.
Esasında,
Haydat hedeflerine, Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi'nde
ve bu bildiriye atıfta bulunan Ermenistan Anayasası'nda
yer verilmiştir. Haydat'ı gerçekleştirmek amacıyla
uygulamaya konulan ve 4T şeklinde adlandırılabilecek
olan plan şu dört aşamaya dayanıyor: Tanıtım,
tanınma, tazminat ve toprak.
Birinci aşama
olan tanıtım aşaması, Ermeni terörü yoluyla Ermeni
soykırımı iddiasını ve Ermeni davasını
dünyaya tanıtmayı öngörüyordu, 1975'te başlayan bu süreç,
1994'e kadar sürmüştür. Ermeni terör örgütleri, bu on yıllık
dönemde, Türk büyükelçilerini, başkonsoloslarını,
diplomatik personelini ve onların aileleri ile çocuklarını
öldürmek suretiyle soykırım iddialarını dünyaya
duyurmuşlardır ve bu şekilde Ermeni soykırımı
iddiası dünya gündemine oturtulmuştur.
İkinci
aşama, tanınma aşamasıdır. Bu süreçte, soykırım
kampanyalarıyla, dünya kamuoyu ve parlamentoları, Türklerin
soykırım işlediklerine ikna edilecek, soykırımın
tartışılmaz bir veri olduğu saptandıktan sonra
da uluslararası baskı yoluyla Türkiye'nin soykırım
iddiasını tanıması sağlanacaktır. Bu
aşamada, Ermenistan ve diaspora, değerli arkadaşlarım,
büyük mesafe kaydetmiştir. Biraz sonra belirteceğim üzere,
çok sayıda devletin parlamentosu geçirdikleri yasalar ve kararlarla
Türklerin Ermenilere soykırımı yaptıklarını
kabul etmişlerdir.
Bundan sonra,
üçüncü aşama olarak başlatılacak tazminat elde etme
sürecinde, soykırımına uğramış Ermeni
ailelerin mirasçılarının hak ve tazminat talepleri
gündeme getirilecek, bunu da toprak talepleri izleyecektir. Ermeni
tarafı, şimdiden, planın üçüncü aşamasını
da bir ölçüde gerçekleştirmiş bulunuyor. California'da
açılan davalar nedeniyle New York Life Insurance ve Fransız
AXA sigorta şirketleri Ermeni soykırımını
tanıyarak Anadolu'da hayatlarını kaybeden Ermenilerin
mirasçılarına sırasıyla 20 ve 17 milyon dolar tazminat
ödemeyi kabul etmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım,
görüleceği üzere, soykırım iddiası, esasında,
Türkiye'ye yönelik tazminat ve toprak taleplerine odaklanmış
ırkçı ve yayılmacı bir stratejiye gerekçe
oluşturmaktadır. Ermenistan ve Ermeni diasporası,
Haydat stratejileri bağlamında, Türkiye'yi dünyaya Hristiyan
Ermenilere karşı soykırım uygulamış bir
Müslüman ülke olarak tanıtmak amacını güden hasmane kampanyalarını
çok etkili bir şekilde sürdürüyorlar. Bu kampanyanın hâlen
kazandığı uluslararası boyut, Türkiye'nin ulusal
çıkarları ve dış politikası üzerinde olumsuz
etkiler yapıyor. Avrupa Birliği Parlamentosuna ilaveten
on sekiz ülke parlamentosunun Ermeni soykırımını
kabul eden kararlar almış olması, bunlar arasında
Belçika, Yunanistan, İtalya, Vatikan, Fransa, İsviçre, Hollanda,
Polonya ve Almanya gibi Avrupa devletlerinin de bulunması,
ayrıca, Avrupa Birliği Komisyonu ve Avrupa Birliği
Parlamentosunun yıllık raporlarında Ermeni iddialarına
artık rutin bir şekilde yer verilmesi, bu konuda Türkiye'ye
yönelen baskı hakkında bir fikir verebilir. Amerika Temsilciler
Meclisinde de bu yolda bir karar çıkması, Türkiye-Amerika
ilişkileri üzerinde hasıl edeceği ağır zararın
yanında, diğer ülkelerin parlamentolarına bir örnek
teşkil edecek ve Ermeni iddialarını tanıyan ülke
parlamentolarının sayısı çorap söküğü gibi
artacaktır.
Bu bağlamda,
önemle altı çizilmesi gereken bir husus da, bazı Batılı
devletlerin, soykırım iddialarını, Türkiye'nin
dış politikasını kendi çıkarları
doğrultusunda yönlendirmek ve ödünler elde etmek amacıyla,
bazılarının da, bu sorundan, ülkemizin Avrupa Birliğine
tam üye olmasını engellemek veya onu ikinci sınıf ortaklık
statüsüne mahkûm etmek için bir baskı unsuru olarak yararlanmak
ve kullanmak istedikleridir.
Değerli arkadaşlarım,
belirttiğimiz bu hususlar ışığında, Batı
âlemi tarafından da büyük ölçüde benimsenen ve âdeta bilimsel
bir veri olarak kabul edilmeye başlanan sözde soykırım
iddiasının, bugün, Türkiye'ye yönelik küresel bir tehdit
boyutunu kazandığını söylemek hiç yanlış olmayacaktır.
Yaptığım
bu değerlendirmenin gerçeklik ve ciddiyetini teyit eden bir yeni
gelişmeyi dikkatinize önemle sunmak istiyorum. Bu endişe
verici gelişme, hâlen Avrupa Birliği dönem başkanı
olan Almanya'nın, Ermeni soykırımını reddetmenin
Avrupa Birliği üyesi ülkelerde mahkeme kararıyla cezalandırılmasına
yol açacak bir yasal düzenlemeyi Avrupa Birliğine kabul ettirmeyi
öngören girişiminden kaynaklanıyor. Bunu yapan Almanya.
Bu tasarı, soykırım, savaş suçları ve insanlığa
karşı işlenmiş suçları inkâr edenlere, bir ile
üç yıl arasında hapis öngörüyor. Avrupa Birliği, Almanya'nın
girişimi sonucunda böyle bir yasal düzenlemeyi kabul ettiği
takdirde, İsviçre'nin Perinçek davasında yaptığı
gibi, Avrupa Birliği ülkeleri mahkemeleri Türkiye'yi soykırımıyla
suçlayan yasalar çıkaracaklar, bu mümkün olacak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Elekdağ lütfen toparlar mısınız.
Buyurun efendim.
ŞÜKRÜ MUSTAFA
ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Alman Hükûmeti,
bu yasal düzenlemeyi, temmuz ayından önce Avrupa Birliği
Adalet ve İçişleri Bakanları Konseyine taşımak
ve Birliğe mal etmek istiyor. Böylece, Almanya, Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkilerine ambargo koyacak çok tehlikeli bir
süreci başlatmış oluyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu nedenle, ben, bu kürsüden, Alman Hükûmetine şu soruyu yöneltiyorum:
Türkiye ile Almanya arasında geleneksel dostluk ilişkileri
vardır. Bu ilişkilerin göreceği zararı dikkate
almasanız dahi, Almanya'da 2 milyon 700 bin Türk kökenli vatandaş
ve soydaşımızın olması, Avrupa Birliğinden
geçirmek istediğiniz yasal düzenlemeye, hiç mübalağasız,
Türk-Alman ilişkilerini mahvedecek bir nitelik kazandırmaktadır.
Bu bakımdan, başlattığınız bu girişimin
sonucunu hiç düşündünüz mü?
Bu söylediklerime,
değerli arkadaşlarım, bir ilave yapmadan geçemeyeceğim.
Almanya'da, sadece 37 bin Ermeni yaşamaktadır, sadece 37
bin. Ermeni lobisinin etkinliği, önemli ölçüde, Alman kiliseleri
tarafından da desteklenen bu Ermeni varlığına dayanmaktadır.
Bu bakımdan, 2 milyon 700 bin Türk kökenli vatandaş ve soydaşımızın
Ermeni lobisinin faaliyetleri karşısında etkisiz
kalmalarını anlamak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım,
bu saptama, beni, Ermeni ve Türk taraflarının tezlerini
nasıl savundukları konusuna getiriyor. Ermeni iddialarının
belgesiz, kanıtsız, tutarsız ve abartılı olmasına
rağmen, Ermenilerin dünya kamuoyuna mağduriyetlerini
inandırmaktaki başarıları, fanatik bir dürtüyle
örgütlü, planlı ve sistemli çalışmalarına dayanmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Elekdağ, lütfen
ŞÜKRÜ MUSTAFA
ELEKDAĞ (Devamla) - Sayın Başkan, müsamahanızı
istirham edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA
ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Gerçek olan
şu ki değerli arkadaşlarım, kendilerini Türkiye'ye
karşı topyekûn bir savaş içinde gören ve tüm enerjileriyle
varlıklarını bu savaş için seferber eden Ermeni tarafı,
esasen güçlü olan konumunu, yoğun çalışmalar ile her geçen
gün daha da takviye etmektedir.
Türkiye'ye gelince:
Son yıllarda Ermeni soykırımı iddialarını
çürütmeye yönelik faaliyetlerde bir atılım görülmektedir.
Ancak, Türkiye'nin bu faaliyetleriyle Ermeni tarafının
etkinliklerini ve aldığı sonuçları mukayese ettiğimiz
zaman çok acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Bu
da, Türkiye'nin bu mücadelede son derece zayıf kaldığıdır.
Türkiye, Ermeni cephesinin yürüttüğü bu muazzam faaliyetin,
ancak, oransal açıdan çok küçük bir yüzdesini dahi gerçekleştiremiyor.
Bu nedenle, Türkiye, Ermeni propagandasına karşı koymakta
etkili olamıyor ve her gün zemin kaybediyor.
Bu gidiş durdurulamadığı
takdirde, Türkiye'nin davasını kaybetmesi kaçınılmaz
olacaktır. Böyle bir gelişmenin, ülkemizin uluslararası
konumu, dış politikası ve güvenliği açılarından
yaratacağı büyük zararlar dikkate alınarak, Türkiye
tarafından Ermeni iddialarının etkisiz hâle getirilmesi
için bilinçli bir mücadelenin nasıl ortaya konacağının
araştırılması büyük önem kazanmaktadır. Türkiye'nin,
bugüne kadar, Ermeni iddialarıyla mücadelesi, uzun vadeli
bir perspektifle oluşturulmuş bir stratejiye uygun olarak
ve proaktif bir yaklaşımla yürütülmemiştir. Türkiye'nin
bir yayın politikası ve Türk tezlerini savunacak, kitaplar
yazacak doktora, master öğrencilerini yetiştirecek
eğitim politikası olmamıştır.
Konunun hukuksal
yönünün dahi ele alınması, maalesef, büyük gecikmeyle gerçekleşmiştir.
Bugüne kadarki gecikmeler, bugüne kadarki çalışmalar,
soykırım kararları yabancı ülkeler parlamentolarına
geldikçe, bunların önlenmesi için bir süre yoğun bir çalışmaya
girişilmesi, sonra da işin arkasının bırakılması
şeklinde tecelli etmiştir. Saman alevi gibi yanıp, parlayıp
sönen bu çalışma tarzının Türkiye'ye çıkardığı
fatura son derece ağır olmuştur değerli arkadaşlarım.
Strateji ve bunu
uygulayacak bir yapılanma yokluğunun bir diğer sakıncası,
koordinasyonsuzluk ve başıboşluktur. Hâlen bu konuyla
iştigal eden devlet daireleri ve kurumlar birbirleriyle çoğu
zaman koordinasyonsuz bir şekilde çalışmakta ve her
biri kendine göre bir program uygulamaktadır. Böyle olunca da,
çalışmalar, Ermeni tarafının iddialarını
çürütecek ve Türk tezinin savunulmasını güçlendirecek
alanlara yönlendirilememektedir. Bu nedenle de, savunmamızı
takviye edecek yeni argümanların yaratılması mümkün
olmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
Ermeni meselesi, günümüzde, tarihsel, hukuksal, siyasal ve kamuoyu
oluşturulması, yani "public relations" boyutları
olan devasa bir uluslararası ilişkiler sorunudur. Bu itibarla,
bu dört boyutu dikkate alan uzun vadeli bir stratejik plan ile bunu uygulayacak
iç ve dış kurumsal yapının ortaya çıkarılmasına
ihtiyaç vardır. Böyle bir stratejinin oluşturulması,
yukarıda değindiğimiz yayın politikasını,
eğitim politikasını, bu amaçla, üniversitelerle
iş birliğini, uluslararası ceza hukuku alanında
uzmanlaşmış akademisyenler yetiştirilmesini gerektirecektir.
Türkiye'nin bu
mücadelede elindeki en önemli silah, arşivleridir değerli
arkadaşlarım. Fakat, maalesef, bu aracın etkin biçimde
kullanılmasını sağlayacak önlemlerin alınmasında
geç kalınmıştır. Bu alanda da daha yapılması
gereken çok şey vardır. Bunların en önemlisi de, bölünmüş
durumdaki devlet arşivlerinin tek bir yönetim altında toplanması
ve yeni yaklaşımla organize edilmesidir.
Sonuç olarak, değerli
arkadaşlarım, asılsız Ermeni soykırımı
suçlaması, bugün, Türkiye'ye yönelik küresel bir tehdit boyutunu
kazanmış olup, Türkiye'nin dış politikasını
devamlı baskı altında tutmaktadır. Bazı Batılı
devletler, bu iddiadan, ülkemizin dış politikasını
yönlendirmek ve ödünler elde etmek, bazıları da, ülkemizin
Avrupa Birliğine tam üye olmasını engellemek amacıyla
yararlanmaktadırlar. Fakat, bunun ötesinde, bu iddia, Ermenistan
ve Ermeni diasporasının Türkiye'ye yönelik tazminat ve
toprak taleplerine odaklanmış ırkçı ve yayılmacı
bir politikaya gerekçe oluşturmaktadır.
Ermeni cephesi,
Türkiye aleyhinde sürekli yeni mevziler elde etmekte ve esasen güçlü
olan durumunu yeni kazanımlarla takviye etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Elekdağ, teşekkür ediyorum.
ŞÜKRÜ MUSTAFA
ELEKDAĞ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
için açacağım Sayın Elekdağ, lütfen
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA
ELEKDAĞ (Devamla) - Bir dakikanızı rica edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA
ELEKDAĞ (Devamla) - Ermenilerin iddialarının belgesiz,
kanıtsız, tutarsız ve abartılı olmasına
rağmen, dünya kamuoyuna mağduriyetlerini inandırmaktaki
başarıları, sadece, fanatik bir dürtüyle ve planlı
şekilde çalışmalarından ileri gelmiyor. Bunun
bir nedeni de, Türk tarafının Ermeni saldırısını
etkisizleştirecek, etkili ve bilinçli bir mücadele ortaya
koyamamasından ileri geliyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu gerçekler ışığında, Türkiye'nin, belirtmiş
olduğum dört boyutlu, uzun vadeli bir strateji oluşturarak,
buna uygun kurumsal yapıyı gerçekleştirmesi, yaşamsal
bir önem kazanmaktadır.
Bütün bu hususlar
dikkate alınarak, Türkiye tarafından Ermeni sorununu bütün
boyutlarıyla ele alacak ve Ermeni iddialarını etkisiz
hâle getirecek, etkili, yaratıcı, bilinçli bir mücadelenin
nasıl ortaya konacağının araştırılması
önem kazanmaktadır.
Bu hususların
araştırılması ve yapılacak düzenlenmelerin
ortaya çıkarılması amacıyla, Anayasa'nın
98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını öneriyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Elekdağ.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Onur Öymen, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)
ONUR ÖYMEN
(İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Ermeni konusunda verdiğimiz Meclis araştırma önergesinin
desteklenmesi için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Çok Değerli
Milletvekilimiz Sayın Şükrü Elekdağ, bu konuda Türkiye
aleyhinde oynanan oyunların, yürütülen senaryoların çok
kapsamlı bir tahlilini yaptı. Ben, birkaç cümleyle, Ermeni
meselesinin bazı boyutlarına değinmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bütün bu oyunların, bu senaryoların hedefi nedir? Bütün bu
oyunların ve senaryoların hedefi, Türkiye'yi, seksen iki
yıl önce olduğu iddia edilen bir olaydan hareket ederek, sanık
sandalyesine oturtmaktır, Türkiye'yi, devamlı suçlu bir ülke
gibi göstermektir, Türkiye aleyhindeki cereyanlara kuvvet kazandırmaktır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye bunu hak etmiyor. Şunu sormaz mısınız:
1915'ten bu yana aklınız neredeydi? Eğer, bu kadar haklı
olduğunuza inanıyor idiyseniz, o zaman, aklınız
neredeydi? Şu anlaşmayı imzalayan siz değil misiniz?
Bakınız, bu Anlaşma, 2 Aralık 1920 tarihinde imzalanan
Gümrü Anlaşması'dır. Gümrü Anlaşması ne diyor?
Bir kere, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı
çiziyor. Siz bugün bu sınırı kabul ediyor musunuz? Etmiyorsunuz;
bugün, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı
kabul etmiyorsunuz. Devletinizin pek çok resmî belgesinde, bugünkü
Ermenistan topraklarından "Doğu Ermenistan" olarak
bahsediliyor. Devletinizin resmî sembollerinde bir Türk toprağı
olan Ağrı Dağı var ve pek çok demecinizde, beyanınızda,
amacınızın, Türkiye'deki toprakları da ele geçirmek
olduğunu söylüyorsunuz. Bir kere, aramızdaki bu temel Anlaşma'yı
reddediyorsunuz bu davranışlarla.
Bununla bitmiyor.
Bakınız, bu Anlaşma'nın bir 10'uncu maddesi var; Türkiye
ile Ermenistan arasında imzalanan Gümrü Anlaşması'nın
bir 10'uncu maddesi var, "Sevr Anlaşması'nı Ermenistan
kesinlikle reddeder." diyor, "Emperyalist ülkelerin oyunudur
Sevr Anlaşması" diyor ve "Türkiye aleyhine
kışkırtma amacıyla yurt dışına gönderilen
Ermeni temsil heyetlerinin geri çekilmesini kabul eder." diyor.
Yani, Türkiye aleyhine propaganda yapmayacaklarını, dünyada
propaganda yapmayacaklarını taahhüt ediyor, Türkiye'nin
bütün haklarına saygılı olduğunu söylüyor. Hatta,
daha ileri gidiyor ve "kendi topraklarımızdaki -yani
Ermenistan topraklarındaki- Müslüman halkların bütün haklarını,
dinî haklarını ve diğer haklarını koruyacağız"
diyor, taahhütte bulunuyor. Şimdi, bugün söylemesi belki tuhaftır,
kimse yanlış anlamasın, böyle bir niyetimiz yok bizim;
ama, Anlaşma'nın 13'üncü maddesini açıyorsunuz, orada
belli durumlarda, Türkiye'nin gerektiğinde Ermenistan'da askerî
önlem bile alacağını söylüyor; bunu bile kabul etmiş.
Ondan sonra da "Ermenistan'ın bütün dünyayla yaptığı
anlaşmalarda Türkiye'nin aleyhine olan bütün hükümleri iptal
etmeyi kabul eder" diyor. Bu olaylardan beş yıl sonra bunu
söylüyorsunuz; şimdi ne diyorsunuz? Bütün bunların tersini
söylüyorsunuz. Bırakınız, dünyadaki Türkiye aleyhinde
propaganda yapanların geri çekilmesini, tam tersine, onları
teşvik ediyorsunuz, destekliyorsunuz, Türkiye aleyhine büsbütün
kışkırtıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
bunları niçin yapıyorlar, biliyor musunuz? Bunları
şunun için yapıyorlar: Ermenistan'ın bugün dünyanın
gözünden saklamak istediği bazı gerçekler var. Bunun için
yapıyorlar. İşte, bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak burada sadece 1915 yılında olan olaylar hakkında
kendimizi savunmayı görüşmemiz yeterli değil; bugün,
Ermenistan'ı dünyaya mahcup eden ve onu esas sanık sandalyesinde
oturmaya mecbur etmesi gereken olayları da tartışmaktır.
Siz, biliyor musunuz
ki değerli arkadaşlarım, 1990'lı yılların
başında ne olmuştur: 1990'lı yılların başında
Ermenistan, Azeri topraklarına saldırmıştır.
Yukarı Karabağ'da yaşayan çok sayıda Azeri soydaşımızı
katletmiştir. Siz, biliyor musunuz bu saldırıların
sonucunda, yaklaşık 30 bin Azeri hayatını kaybetmiştir
ve Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si Ermenistan tarafından
resmen işgal edilmiştir. Yalnız Yukarı Karabağ
değil, Yukarı Karabağ civarındaki başka Azeri
toprakları resmen Ermenistan tarafından işgal edilmiştir.
Siz biliyor musunuz değerli arkadaşlarım, bugün,
işte, bu Azeri topraklarında Ermenistan'ın tam 316 tane
tankı, 322 tane topu ve 40 bin askeri bulunmaktadır. Bunlar
Azeri toprağı, bahsettiğim topraklar resmen Azeri toprağı.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Örgütü ve bütün ilgili uluslararası kuruluşlar bugün dahi
bu toprakları Azeri toprağı olarak kabul ediyor.
Bütün bu meseleleri
çözmek için "Minsk süreci" denilen bir sürecin oluşturulması,
bir konferansın düzenlenmesi kararlaştırılmıştır.
Ama, bu konferansı, maalesef, Ermenistan sürekli olarak sabote
etmektedir, bu konferans bir türlü toplanamıyor. Türkiye'nin
çok büyük katkısı olmuştur Minsk sürecine, Türkiye de
üyedir, bunları yapmıyorlar, bunlara yanaşmıyorlar.
İşte,
söylenecek laflar bunlar. Bu Azeri topraklarından göç eden, göç
etmek zorunda bırakılan tam 1 milyon 10 bin Azeri soydaşımız
var. Ben gittim onların hangi koşullarda yaşadıklarını
gördüm. Böyle, terk edilmiş hurda tren vagonlarında yaşıyorlar,
Bakü'nün kenar mahallelerinde çadırlarda yaşıyorlar,
perişan vaziyette yaşıyorlar. Bunlara sahip çıkmak
bizim görevimiz.
İşte,
biz, Meclis araştırma önergesi verirken, sadece 1915'te olup
bitenler hakkında kendimizi savunmak için demiyoruz, bu amaçla
vermedik; bütün bunları konuşacağız, bütün bunları
değerlendireceğiz ve hem Türk kamuoyunun hem dünya kamuoyunun
dikkatini çekeceğiz.
Şu anda Ermenistan'ın
işgali altındaki Azeri topraklarında ne oluyor? Değerli
arkadaşlarım, ben inanıyorum ki, yüce Meclis bu önergeyi
kabul edecektir. Aksi takdirde, bunun dünyaya, Türk halkına ve
Azeri soydaşlarımıza izah edilmesi mümkün olmaz. Bu kadar
önemli bir konuda bir Meclis araştırmasını Türkiye
Büyük Millet Meclisinin reddetmesini hiç kimseye anlatamayız.
Şimdi, bununla
bitmiyor iş değerli arkadaşlarım, bununla bitmiyor
iş. Meselenin bir başka boyutu var bizi çok yakından ilgilendiren.
O da, Ermeni terörizmi meselesidir. Çok kolay unutuyoruz biz, çok
çabuk unutuyoruz. 40'a yakın diplomatımız Ermeni teröristleri
tarafından hunharca katledilmiştir ve bu diplomatlarımızın
katillerinden çoğu bulunamamıştır, faili meçhul
durumdadır. Kim öldürdü Viyana Büyükelçimiz Daniş Tunalıgil'i?
Bilmiyoruz. Kim öldürdü Paris Büyükelçimiz İsmail Erez'i? Bilmiyoruz.
Buna benzer pek çok olay faili meçhul olarak kalmıştır.
Biz büyük bir gayret
sarf ettik, Ermeni asıllı bir gazetecimizi hunharca öldüren
bir katili hemen bir gün içinde yakaladık. Ama, Avusturya polisi
o başarıyı gösteremedi, Fransız polisi o başarıyı
gösteremedi, Belçika polisi o başarıyı gösteremedi,
Lübnan polisi gösteremedi, İtalyan polisi gösteremedi. Bunların,
nedense hepsi, büyük bir çoğunluğu faili meçhul olarak kaldı.
Yakalananlar
ne oldu? Şu oldu: Mesela, çok değerli diplomatımız
Galip Balkar, Belgrad Büyükelçimiz, onu öldüren terörist yakalandı,
hapse atıldı. Yakalamaya çalışan bir de Yugoslav
subayını öldürdü, hapse atıldı. Ermeniler öyle
bir baskı yaptılar ki Miloseviç üzerine, dört senede serbest
bırakıldı. Sonra Atina'ya gitti -bir kere daha tekrarlıyorum-
Atina'ya gitti ve orada İsveç radyosuna demeç verdi: "Bugün
imkân olsa elimde, bir kere daha aynı şeyi yapardım."
dedi. Sonra oradan Lübnan'a gidiyor, oradan Erivan'a gidiyor. Ermeni
Hükûmetinin desteğiyle bir dükkân işletiyor şu anda Erivan'da,
serbestçe. Haberiniz var mı bu işten? İşte, bu katillerin
çoğu serbest kalmıştır.
Değerli arkadaşlar,
bunların kökü neredeydi acaba, nereden kaynaklanıyordu?
Size şunu söyleyeyim: Bakınız, biz 1974 yılında
Kıbrıs harekâtını yaptığımızda,
bir terör örgütü, bir Rum terör örgütü bir açıklama yaptı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen lütfen
toparlayınız.
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Dedi ki: "Şu
anda Kıbrıs, Türk ordusunun işgali altındadır.
Bizim Kıbrıs'ta Türk ordusuyla baş edecek gücümüz yoktur.
Ama, dünyanın her yerinde Türk hedeflerini vuracağız."
Birkaç ay geçti, Daniş Tunalıgil'i öldürdüler. Hemen arkasından
İsmail Erez'i öldürdüler. O sırada Türk devleti bir
araştırma yaptı: Kimdir bunun arkasında, kimler
var, ne oluyor, ne bitiyor?.. Daha önce Los Angeles Başkonsolosumuzu
ve yardımcısını meczup bir yaşlı Ermeni
öldürmüştü; o başka bir olay, bu ASALA terör örgütü. Tespit
ettik ki, birçok olayda Yunan veya Rum bağlantısı var.
Güney Kıbrıs'taki Melkonyan Ermeni Enstitüsü'yle bağlantıları
olduğuna dair çok kuvvetli rivayetler var. Ve şunu tespit
ettik değerli arkadaşlar: Atina'nın Yeni İzmir semtinde
(Nea Smyrna semtinde) bir dernek kurulmuş "Küçük Asya Halkları
Kurtuluş Derneği" diye, bütün teröristlerin merkezi
orası. Merkeze giriyorsunuz, duvarda, öldürülen Türk diplomatlarının
resimleri var.
Şimdi,
Hükûmetimizden rica ediyoruz: Bütün bu bilgileri ortaya çıkarınız,
bütün bu bilgileri halkın bilgisine sununuz, dünyaya anlatınız.
Sürekli olarak sanık sandalyesinde oturmaktan Türk milleti
bıkmıştır, usanmıştır. Türk milleti,
gerçeklerin bilinmesini istiyor ve bunun için de Meclisi göreve
çağırıyor ve biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Büyük
Millet Meclisini göreve çağırıyoruz.
Bakınız,
bizim yapmadığımızı yabancılar yapıyor.
Şu kitap yeni çıktı Amerika'da -Justin McCarthy'nin yazdığı,
bazı Türk bilim adamlarının desteğiyle- bakın
ne diyor: "Sadece Van'daki katliamda, Van'da oturan Müslümanların
yüzde 62'sini oluşturan 194 bin kişi öldürülmüştür."
Var mı bu, Mavi Kitap'ta? Yok. Türkiye aleyhindeki yayınlarda
var mı? Hiçbirinde yok. Ama, bunları biz söyleyeceğiz,
biz bulup çıkaracağız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Onun için, değerli
arkadaşlarım, sizden özellikle rica ediyoruz, Adalet ve
Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımızdan rica
ediyoruz, lütfen, bu araştırma önergesine olumlu oy veriniz;
bu konuyu, geliniz, bütün yönleriyle birlikte değerlendirelim,
araştıralım. Aksi takdirde, değerli arkadaşlarım,
bu konuda, hem hayatını kaybeden Azeri soydaşlarımıza
hem de hayatını kaybeden Türk diplomatlarına karşı
saygılı bir davranışta bulunmuş olmayız,
onların kemiklerini sızlatırız. İnanıyorum
ki, yüce Meclis bu araştırma önergesini kabul edecektir.
Bu vesileyle,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Öymen.
Grup önerisinin
aleyhinde söz isteyen Mücahit Daloğlu, Erzurum Milletvekili.
Buyurun Sayın
Daloğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT DALOĞLU
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
başka ülkelerin tarih ve kültürleri konusunda kararlar almak,
başka ulusları yargılamaya kalkmak ne milletvekillerinin
ne senatörlerin görevi değildir diyerek sözüme başlıyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
NURETTİN SÖZEN
(İstanbul) - Kendi elçilerini soruşturmak, yabancı
ülkeyi soruşturmak mı?
MÜCAHİT DALOĞLU
(Devamla) - Biraz evvel konuşan değerli konuşmacı
arkadaşlarıma da saygılarımı buradan iletiyorum.
İfade ettikleri önerilerin tümüne de katılıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
elbette, burada tarihî süreci on dakikada yargılamamız
ve irdelememiz imkânsızdır. 2005 Nisanında da bu kürsüden
milletvekillerimiz, ayrıca şahsım da uzun bir zaman diliminde
görüşlerimizi ifade etmiştik. Soykırım,
inkârcılık yasası, bununla ilgili çıkarılan
Batı parlamentolarının kararları, hepsi önümüzde
durmaktadır. Ancak, Türk milleti olarak ve Büyük Millet Meclisi
olarak bizler ne yapmalıyız, nasıl davranmalıyız,
onun stratejilerini belirlemek adına da bugün Cumhuriyet Halk
Partisi Grubumuzun vermiş olduğu Meclis araştırmasıyla
ilgili söz almış bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle sözlerime başlarken şunu bilhassa vurgulamak
istiyorum: Konuşmamızın birçoğunda Ermenilerle
ilgili sözlerimiz olacağı için, vatansever, Türkiye Cumhuriyeti'ne
vatandaşlık bağıyla bağlı, gayretli, namuslu,
çalışkan Ermeni vatandaşlarımızı, sanatkârlarını,
bilim adamlarını, bu cümlelerimizi kullanırken onları
tenzih ediyoruz ve buradaki iddiaların dışında
tutuyoruz. Onların sözde soykırım iddialarına
karşı Türk milleti arşivleriyle ve 128 toplu mezarıyla
-maalesef çok acı bir şey, ama gerçek, keşke hiç olmasaydı
bu toplu mezarlar- belgeleriyle cevap verecek bir konumda olmasına
rağmen, onların sözde soykırım iddialarının
bir diaspora -sanayisi diyoruz artık, endüstriyi de geçti- sanayisi
hâline dönüştüğünü ifade etmek istiyoruz.
Bir örnek vermek
istiyorum: Kanadalı bir firma "Ararat" isimli yaptığı
filmden 3 milyon dolar para kazanıyor, ama, bu film için harcadığı
para 15 milyon dolardır. Demek ki arkadaşlar, siyasetçisiyle,
diaspora, sanatçısıyla, sanatıyla, birçok kurumlarıyla
tamamen bu sözde soykırım iddialarını bir endüstri
ve sanayi hâline dönüştürmüş ve bunu suistimal etmektedir.
Onlara da şunu soruyoruz buradan, diyoruz ki: Ey diaspora, bizi
sözde soykırımla suçlarken şunlara dikkat edebiliyor
musunuz? Bir, hiçbir mesnedi olmayan bu ağır ithamlar bir insan
hakları ihlali değil midir muhatabı için? İki, konuyu
tamamen siyasallaştırma çabası gösteriyorsunuz.
Üçüncüsü, hukuka uygun davranmıyorsunuz ve en önemlisi de, bir
ulusu doğrudan suçluyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; Türk milleti, dün veya bugün tarih
sahnesine çıkmış, tarihi olmayan, medeniyeti olmayan
uyduruk bir toplum değil ki, sen çıkmış bana bu soykırımı
iddia ediyorsun. İki bin beş yüz yıllık yazılı
tarihi olan ve bu iki bin beş yüz yıllık tarih mecrası
içerisinde -sembolize edilen 16 devlet ama, tarihçilerimiz bilirler-
yüz küsur devlet kurmuş, Çin Seddi'nden Roma'ya kadar fetihler yapıp
medeniyetler yaratmış ve binlerce kavimle -ifade etmek istiyorum-
yani, Medleriyle, Persleriyle, Çin'iyle, Hint'iyle; ondan sonra, Ortodoks
Balkan ülkeleriyle, Slavlarla ve en son Roma'yla, Bizans'la, Araplarla
muhatap olan bu millet saysan bir yüzlerce millet ve binlerce tarih,
iki bin beş yüz yıllık tarihte hiç böyle bir mesnetsiz iddia
yok da, hiçbir sabıkası yok elhamdülillah Türk milletinin
ve bin yıllık Ermeni vatandaşlarımızla yaşadığımız
süreçte de bir problem yok, "Milleti sadıka" demişiz.
Ermeni vatandaşlarıma da buradan ben tebşir ediyorum,
yani o kardeşlerimiz de Selçuklu döneminde, Osmanlı döneminde,
Cumhuriyet döneminde Türk milletine, Türk devletine sadakatle
bağlı insanlar var ve musikimize, bestelerimize, güftelerimize
imza atan Ermeni sanatçılar var, onları burada minnetle
ve şükranla anıyoruz; mimarimize katkısı olan insanlar
var. Ama, Türk milleti de onları bakan yapmış, onları
müsteşar yapmış, büyükelçi yapmış. Yani, sayılarını
saysam binlerce, yüzlerce, ama aklıma gelen Birinci Meşrutiyet
Meclisinin Dışişleri Bakanı, Hariciye Nazırı
Gabriel Noradukyan Efendidir. Niye? O da bir Türk vatandaşı,
seçimle gelmiştir. Burada, izninizle rakamlarını
ifade etmek istiyorum: Osmanlı döneminde 29 paşa, 22 bakan
-ben birini söyledim- 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos
ve tercüme odasında binlerce çalışan insan, bestekârlar,
mimarlar, ziraatçılar vesaire, vesaire. Elbette biz bununla iftihar ediyoruz,
bizim tarihimize de zenginlik katmış bu kardeşlerimiz,
bu vatandaşlarımız.
Biz bunları
bilirken ve kadirşinas davranırken, bunu bilmeyen Ermenilere
ne oluyor? Bu kürsüden bizim mesajımız onlara olsa gerek.
Yoksa, sade Ermeni vatandaşlarımızın da bizimle
aynı duyguları paylaştığından da eminiz.
Değerli arkadaşlar,
geçen seneler gündeme gelen ve popülist olan bu Mavi Kitap, -Blue Book
adıyla yayınlanan Mavi Kitap- Arnold Toynbee gibi çağımızın
çok büyük bir tarihçisi tarafından
yazılmıştır, ama hiç kimse hafızasını
karıştırmasın, Arnold Toynbee'nin hakkını
teslim etmemiz gerekir. Çağımızın en değerli
tarihçilerinden birisidir. Ancak kendisi de ölümüne yakın
yıllarda ifade etmiştir, "Bunlar bilgi notlarıdır,
devşirme notlardır." Bazılarına istatistik
ve rakam verememiştir. "Böyle söylenmiştir" diyerek
kendisi de bunu bir şekilde ifade etmiştir.
Bu Mavi Kitap'taki
isnatlar tamamen İngilizlerin ve o zamanki Avrupa'nın,
Amerika'yı savaşa sokmak ve kendilerini masum ve mazlum konuma
düşüren Ermenilerin de acaba, bir bağımsızlık
koparabilir miyiz sevdasıyla ortaya atmış oldukları
bir ifadedir. Hâlbuki -biraz evvel, Sayın Şükrü Elekdağ
ifade ettiler, katılıyorum- biz, bu konularda geç kaldık.
Hangi konuda? Ermeniler, 1829 yılında değerli arkadaşlarım,
Yunanistan'ın bağımsız olduğu yıl, acaba,
biz de bağımsız olabilir miyiz diye, Rus Genelkurmayını
ziyaret ederek Papaz Nerses Efendi komutasında bağımsızlık
sevdasına düşmüşlerdir. Ee tabii, hepinizin malumu,
yani, İngiltere, Orta Doğu'da ve Uzak Asya'da kendine sömürgeler
ararken Osmanlı'yı bir şekilde meşgul etmek istiyor.
Elbette, Ermeniler, onlar için fevkalade müsait bir konum. Dolayısıyla,
Tiflis'te ve Cenevre'de kurdurulan Hınçak ve Taşnak terörist
teşkilatlarıyla, Osmanlı Devleti'nde, bir sürü anarşist
ve terörist olaylara katılıyorlar. Osmanlı Devleti
yedi cephede savaşırken özellikle, Suriye, Basra, Galiçya
ve Kafkasya cephesinde yoğun savaşlar varken ve seferberlik
ilan edilmişken, Rus ordularının Doğu Anadolu Bölgesi'nin
işgalini kolaylaştırmak, akabinde de Türkleri katlederek
bağımsız bir Ermenistan devleti kurmak çabasıyla
burada çeşitli katliamlara girişmişlerdir. Acıdır,
Erzurum'da, üç tane de papazı kilisede öldürmüştür
Taşnakçılar, çünkü, onlar, "biz, bu Türklerle, Müslümanlarla
bin yıllık komşuyuz, yapmayın, etmeyin" diyerek,
Ermenilerin Türkleri öldürmesine müdahale etmişler, ama,
kendi soydaşlarını da öldürecek kadar gözleri kararmış
çetelerdir.
Şimdi, Avrupa
parlamentolarındaki, bire bir, milletvekillerine ve parlamentolarına
sesleniyoruz: Madem, siz, bu kadar araştırmayı seviyorsunuz,
ne olur, bunları bir araştırın o zaman. Hâlbuki, sorulduğunda,
bizim komisyondaki arkadaşlarımız tarafından
sorulduğunda, yahu, bize böyle denmişti, pek de bilmiyormuşuz
Bir milletvekiline, bir parlamentonun manevi şahsiyetine
böyle bilgisizlik yakışmaz, başkalarından duyma
bilgilerle, üç bin yıllık tarihî geçmişi olan bir milleti
karalayamazsınız zaten. Ama, bu, onların yanına
kalmaz tabii, çünkü, iftirayla, bühtanla ve bu tip yanlış
bilgilerle bir milleti üzebilirler, ama, hiçbir dayatmalarını
kabul ettiremezler.
Değerli arkadaşlarım,
değerli milletvekili arkadaşlarım, bu diaspora konusunda
bir şeyi de ifade etmek istiyorum. Şimdi "inkâr yasası"
adı verilen bir yasayı çıkardılar. Bu inkâr yasasında
-tabii ki, Batı ahlakında güzel bir şey- inkârı çok
büyük ayıp ve suç sayıyorlar, yaptığın bir
şeyi inkâr etmeyi. Bu, doğrusu Yahudilerle ilgili çıkarılan
bir yasaydı ve 1948 yılında çıktı soykırım
yasası, evvelinde böyle bir durum da yoktu. Soykırımın
tanımını yeniden yapmayalım, ama
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Daloğlu, lütfen, toparlayınız.
Buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim.
bir milletin,
bir ırkın, bir dinin planlı olarak ve sistemli olarak
başka bir ırkı, milleti doğumundan, çocuğundan,
bütün yaşıtlarına kadar planlı bir şekilde
yok etme uygulamasıdır. Böyle bir şeyi nasıl düşünebiliyorlar
ve nasıl isnat ediyorlar, anlamak güçtür.
O hâlde, değerli
arkadaşlar, diaspora olsun, Ermenistan'daki Ermeniler olsun,
Türkiye Cumhuriyeti'yle komşu oldukları için şunu hatırlatmak
istiyoruz: Sovyet Cumhuriyetlerinden bağımsız olduklarında,
belki -birinci demeyeyim ama- ilk defa onları komşuluk hukuku
açısından tanıyan ve onlara Azerbaycan'la savaşta
bulunmalarına rağmen insani yardım noktasında
ilaç, gıda takviye eden bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi
onurlu bir komşularının olduğunu, kendine güvenen,
böyle duygusal davranışlardan arınmış bir Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ve Hükûmeti olduğunu unutmasınlar.
Onlara her türlü dostluk elini uzatıyoruz. O bakımdan, kendileri
de, lütfen, bu şekilde davranırlarsa, her iki toplumu da üzmemiş
olurlar.
Daha geçtiğimiz
aylarda, Van Akdamar Adası'nda, onarımı Kültür Bakanlığımız
tarafından yapılan ve aslına uygun bir şekilde
restore edilen anıt kilise olarak kabul edilen Akdamar Kilisesi
açıldı. Türk milleti olarak hepimiz bundan mutlu olduk. Bir
cemaatin, bir dinin eseri, kültürü kendilerine kazandırılmış
oldu. Bu bir dostluk, kardeşlik adımı değil midir?
Onun için, diasporaya
ve Ermenistan Cumhuriyeti'ne sesleniyoruz: Siz de, gücünüz varsa,
moraliniz varsa ve hakikaten kendinizi aşmışsanız,
Türk kültür ve eserleriyle ilgili bir jestte bulunun bakalım.
Onun için, komşuluk ilişkilerimizin bu şekilde geliştirilmesini
de biz arzu ediyoruz.
Değerli arkadaşlar,
son olarak, Cumhuriyet Halk Partimizin bu konuda Meclis araştırması
açılmasıyla ilgili önerisini de saygı ve muhabbetle
karşılıyorum, çünkü, bir millî konu, ancak, zamanlama
olarak, strateji olarak da yanlış olduğuna inandığımız
için, kanaatlerine katılmadığımızı ifade
etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Daloğlu, lütfen, teşekkür için, buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Çünkü, araştırma
komisyonunun asgari çalışma süresi üç ay. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı
seçimi ve genel seçim atmosferini düşünürsek, hepimiz komisyonlarda
çalışıyoruz, buraya mesai bile veremeyiz. Şu anda,
bağlı olduğumuz komisyonlara bile zaman zaman devamsızlık
yaptığımızı biliyoruz. Onun için, bunun zamanlaması
yanlıştır.
Daha evvel, hem
iktidar hem muhalefet partilerimiz, 2005 Nisanında Ermenistan'a
ve Ermenilere, bu konuda açık yüreklilikle "Arşivlerinizi
açın; bu iş, siyasetçilerin, parlamentoların işi
değil, arşivlerin ve tarihçilerin işidir, onlara
bırakalım." dedik ve biz adımımızı attık,
gene de atacağız. Onun için, bunu, yine biz tarihçilere
bırakacağız, ama, elbette, işin siyasetini burada
oluşturacağız.
Ayrıca, bugün,
değerli arkadaşlarım, Millî Güvenlik Kurulu toplantısı
devam ediyor, Başbakanımız ve Dışişleri
Bakanımız da bu Kurulda toplantıdalar. Yani, konunun
uygulayıcıları, yürütme organının muhatapları
şu anda yanımızda değiller ve bu konudan haberdar
değiller. Onun için, aslında onların da bulunabileceği
Örneğin, yarın da yapılabilirdi, bu teklif de getirildi,
ama, Cumhuriyet Halk Partisi kabul etmedi her nedense.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Samsun)
- Yani, yarın olsa kabul mü edeceksiniz?
BAŞKAN - Sayın
Daloğlu. Lütfen
MÜCAHİT DALOĞLU
(Devamla) - Son sözüm Sayın Başkanım.
Türkiye Cumhuriyet
Hükûmeti ve Parlamentosu, Ermeni meselesini, evet, ayranımız
kabardığında değil, saman alevi gibi değil
-Sayın Elekdağ'a da teşekkür ediyorum, burada ifade etmişlerdir,
katılıyorum- sistemli ve sekreteryalı bir şekilde,
kurumunu oluşturup bunu ilanihaye ve geçmişte de geç
başladığımız için, o mesafeyi de ikmal ederek,
Türk milletine ve devletimize bu hizmeti hayırlı yapacağımıza
inanıyorum.
TUNCAY ERCENK
(Antalya) - Sonuç olarak, araştırma önergesine ne diyeceksiniz?
MÜCAHİT DALOĞLU
(Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Daloğlu.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen, Aydın Dumanoğlu,
Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın
Dumanoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Trabzon) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Ermeni sorunuyla ilgili olarak vermiş
olduğu araştırma önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşmalarını
yapan Sayın Şükrü Elekdağ, Sayın Onur Öymen ve Sayın
Mücahit Daloğlu, Ermeni sorunuyla ilgili olarak genel hatlarıyla
olayları tanımlamışlardır. Benim, onların
yapmış olduğu açıklamalara aynı konu içerisinde
herhangi bir şey ilave etmem mümkün değildir. Ayrıca,
araştırma komisyonunun kurulmasıyla ilgili olarak
verilmiş olan önergenin içeriğinde yer almış olan
maddelerine tümüyle katılmamam da mümkün değildir. Sadece
ben değil, bu millet içinde olan herkes bu maddeleri açık olarak
kabul eder ve destekler.
Türkiye üzerinde
Ermeniler tarafından oynanmaya çalışılan bu oyunun
tarihî perspektifi olduğu da açık bir gerçektir. Yalnız,
ben de, Sayın Mücahit Daloğlu gibi "Ermeni" kelimesinden
Türkiye'de yaşayan Ermenileri kastetmediğimi ve gerek
tarih boyunca bu millete hizmet etmiş olan Ermenileri gerek bugün
Türk dostluğuna katkısı bulunan Ermenileri bundan
tenzih eder, ahirete intikal etmiş olanlara rahmet ve yaşayanlara
da takdir duygularımı ifade etmek istiyorum.
Ta 1820 yıllarından
başlayan Ermeni olayları, özellikle 19'uncu yüzyılın
sonlarına doğru gelirken, hepimizin bildiği gibi, emperyalist
devletlerin Türkiye üzerindeki oyunları içerisinde yer almaya
başlamıştır. Ancak, bu oyunlar gerek Taşnak komitelerinin
kurulmasıyla gerekse de Ermenilere birtakım vaatler yapılarak,
bağımsız devlet kurma amaçlarıyla işlenmeye
başlanmıştır ve sonuç olarak da, 1900 senelerinin
başına geldiğimizde, Türkiye'de, Birinci Dünya Harbi'yle
birlikte, bu etkinliklerin daha da fazla arttığını
görüyoruz. Ama, şu da bir gerçek ki, Türkiye, o günkü var olan Osmanlı
Devleti, kendileriyle birlikte sekiz yüz seneden beri yaşamakta
olan Ermenilerin bu tavırlarını anlamakta fevkalade
zorluk çekmiş, kendileri "sadık tebaa" olarak nitelendirilmiş
olmalarına rağmen, arkalarından vurulmalarını
hiç de hoş karşılamamışlardır. Çünkü, bu,
sekiz yüz yıllık dostluğun reddedilmesi anlamına
da gelmekteydi.
Hepimiz burada
siyasetçileriz, siyasi olarak karar veririz. AK Parti de, bugünkü
sistemde bu memlekette iktidarda olan bir partidir. Devletin yönetilmesinde
de, ilke olarak, bu Mecliste çoğunluğu olan AK Parti, daha
çok, karar vermektedir. Böyle bir millî davanın, ta 1820 senelerinden
başlayan ve bugüne kadar geçen hemen hemen her devirde "Ermeni
soykırımı" ifadeleriyle karşı karşıya
kalmış, bunlardan zaman zaman etkilenmiş ve bunlara
karşı da tepki göstermiş olan her siyasi kurum varken,
bugün ülkemizde en önemli bir konu olarak, bu, millî bir dava olarak
yer alırken, bir siyasi kazanç amacıyla herhangi bir önergenin
Meclise gelmesi, bence, yanlıştır diye düşünüyorum.
Çünkü, ülkemizde, daha önceki konuşmacıların da ifade
etmiş olduğu gibi, seksen sene içerisinde, özellikle son
seksen sene içerisinde bu konuya eğilmelerde birtakım yavaşlamalar
olmuştur, zaman zaman belki görevlerin hakkıyla yapılamaması
olmuştur, ama tümüyle Ermeni konusunda hassas olmayan hiçbir
yönetici, siyasetçi ve vatandaşımız da olmamıştır
ve de özellikle 1970'li yıllardan sonra başlayan ve pek çok büyükelçimizin,
konsolosumuzun öldürülmesiyle sonuçlanan olaylardan sonra Ermeni
katliamları konusunda yumuşak davranan hiçbir yönetici
ve siyasetçi de mevcut değildir.
Son zamanlara
geldiğimizde hemen şunu görmekteyiz ki, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, iktidarıyla ve muhalefetiyle, 14 Nisan 2005 tarihinde
sadece Türkiye'ye değil, bütün dünya devletlerine çağrı
yaparak, sözde Ermeni soykırımı hakkında düşüncelerini
açıklamış ve bu konuda karar veren bütün devletleri bu
iddialarını ispata davet etmiştir, başta Ermenistan
olmak üzere. Fakat, bugüne kadar geçirmiş olduğumuz günlerde
bu devletlerden kendi parlamentolarında Ermeni soykırımı
kararını çıkartan devletler de dâhil olmak üzere, Ermenistan'dan
hiçbir şekilde cevap gelmemiştir.
Bu tarihsel olayın
tarihçilere bırakılması gerektiğine inanan Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ve Meclisi, bu konuda hassasiyetini de sürdürmektedir.
Siyasetçilerin gece yarısı toplantılarıyla toplayabildikleri
gayet limitli miktardaki milletvekiliyle birlikte karar çıkarmalarını
da, medeni devletlerin ahlakıyla, yapısıyla ve demokrasisiyle
bağdaşmayan bir unsur olarak da görmüştür.
Ayrıca, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, bütün komşularıyla yakın
ilişkiler kurmayı esas alırken, Sovyet işgalinden
kurtulmuş olan Ermenistan'ı da ilk kabul eden bir devlet olarak
onlarla iyi komşuluk ilişkilerini de sürdürmüştür.
Hatta, öyle ki, İstanbul'dan Ermenistan'a haftada iki defa uçak
seferini
Hatta ülkemizde yaşayan, gayrimeşru olarak yaşayan,
yasalara uygun olarak yaşamayan, fakat, Ermenistan'da açlık,
sefalet çeken 60 binden fazla Ermeni vatandaşının Türkiye'de
yaşamasına da göz yummuştur.
Yine,
1990'lı senelerde, hatırlarız, Ermenistan açlık
ve sefalet içinde bulunduğu sırada bu devletin cumhurbaşkanları,
bizlerin, komşularımızla hangi ilişki içinde bulunursak
bulunalım, onlar açken bizim rahat bir şekilde uyku uyumamamız
lazım geldiğini de ifade ederek, komşu ülkelerine karşı
sempatilerini de açık olarak ifade etmişlerdir.
Büyük Türk devleti
ve milletiyle, hiçbir zaman, mazlumla uğraşmadığımız
ve bunların haklarını hangi şartlar altında
olursa olsun korumuş olduğumuz da tarihî bir gerçektir. Ama
diğer taraftan, Ermeni diasporasının yurt dışında
kendi varlıklarını devam ettirebilmek için, bundan on
sene kadar önce hemen hemen 3,5 milyon olan Ermeni nüfusunun, son senelerde
500 bin kadar azalarak Ermenistan'ın nüfusunun azalması pahasına
da dahi olsa, kendi ideallerini, daha doğrusu kendi birliklerini
ayakta tutabilmek için Ermenistan aleyhinde faaliyet göstermeleri
de açık olarak gözüküyor. Öyle ki, Ermenistan'ın varlığını
isteyen, onların yücelmesini isteyen, Ermenistan'ın da
komşularıyla iyi ilişkilerinin olmasını ister,
ama görüyoruz ki, bugün diasporanın etkinlikleri bunların
çok ötesindedir. Hatta, hatırlarsınız, bir müddet önce
öldürülmüş olan müteveffa Hrant Dink, bir konuşmasında,
Güneydoğu'daki olayları kastederek, kendi insanlarına
hitap ederken, oradaki bazı vatandaşlara şunu söylemiştir:
"Biz aldatıldık, sakın ola sizler aldatılmayın."
Bugün yine görüyoruz
ki, bazı konuşmacı arkadaşlarımız haklı
olarak Avrupa Parlamentosundan da, Türkiye için, aleyhinde, Ermeni
soykırımı hakkında karar verdiğini söylemektedirler.
Ancak, Türkiye için yazılmış olan son raporda, Camiel
Eurlings tarafından, Ermeni soykırım meselesinin Avrupa
Birliğine giriş için bir ön unsur olmadığı da
açık olarak ifade edilmiştir.
Bunun yanı
sıra, Fransa'da, Halk Meclisinde alınmış olan kararın
Senatodan
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Dumanoğlu, lütfen toparlayınız; buyurun.
ALİ AYDIN DUMANOĞLU
(Devamla) -
geçmemesi için de gerek milletvekilleri gerek Dışişleri
Bakanlığımız ve Dışişleri Bakanımız
nezdinde büyük girişimler olmuştur.
Buna benzer
şekilde, aynı soykırım önerilerinin Amerika Birleşik
Devletleri'nde onaylanmaması için gerek milletvekillerimiz
nezdinde gerekse Dışişleri Bakanımız nezdinde
büyük temaslar olmuş ve bu önergeler ve öneriler fevkalade yumuşatılmıştır.
Tarihi incelemek,
siyasetçilerin başarısı olması için arkalarında
mutlaka bilimi almaları gerekir. İşte, bu amaca inanan
Türkiye Büyük Millet Meclisi, sadece kendisi, Ermeni sözde soykırımı
hakkında değil, kurulmuş olan pek çok kurumları da
devlet olarak destekleyerek, onların birçok bilimsel çalışma
yapmalarını da desteklemektedir. Örneğin, Türk Tarih
Kurumu sadece bunlardan bir tanesidir, Ermeni Enstitüsü başka
bir tanesidir ve ayrıca dünyadaki tarihçiler nezdinde de temasa
geçerek, uluslararası pek çok kitap Ermeni konusunda yazılmıştır
ve bunlara da destek verilmiştir. Görüyoruz ki, bütün bu, uluslararası
nitelikte yazılmış olan kitapların ve pek çoğunda,
sözde Ermeni soykırımının olmadığına
dair pek çok kanıtlar da ortaya atılmıştır. Dolayısıyla,
Türk Hükûmeti ve Büyük Millet Meclisiyle bu konuda gayretler devam
etmektedir. Ancak, bizler, siyasi olarak, siyasi görevlerimizin
ötesinde, önümüze gelen zaman darlığını da esas
alarak, gerek Cumhurbaşkanlığı seçimi ve gerekse
genel seçimler sırasındaki zamanın birbirine çok yakın
olması, böyle bir millî davanın kısa bir zaman aralığında
değerlendirilmesine değil, tüm ulusça seferber olunarak
bunun üzerine gidilmesine taraftar olduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
Bu vesileyle hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Dumanoğlu.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun)
- Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri,
kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.15
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86'ncı Birleşimi'nin
Üçüncü Oturumu'nu açıyorum.
İç Tüzük'ün
37'nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
6.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun,
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun
4'üncü Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin
(2/276) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/448)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
4077 Sıra Sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. Maddesine Bir
Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifimin doğrudan
gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.
Saygılarımla.
06.04.2007
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu
Ankara
BAŞKAN -
Önerge üzerinde, önerge sahibi olarak, söz isteyen Ankara Milletvekili
Muzaffer Kurtulmuşoğlu.
Buyurun Sayın
Kurtulmuşoğlu.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime
başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, emniyet
teşkilatının 162'nci yıl dönümü münasebetiyle, vefakâr
emniyet mensuplarının bu mutlu günlerini de kutluyorum.
4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4'üncü Maddesine
Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi verdim.
Bugün çarşıya
çıktığınızda on iki ay indirim var. Her vitrine baktığınızda
yüzde 50 indirim, yüzde 70 indirim camekânlarda, vitrinlerde. Avrupa'da,
bu, senede iki defa. Dörder hafta olmak kaydıyla, indirimler,
ilgili ticaret odalarından izin alınarak, bir senede iki
defa yapılmakta. Bizde ise, neredeyse üç yüz altmış
beş günde indirim görülmekte vitrinlerde. Onun için, bizde de bu
indirimleri bir kanuna bağlayalım, bir sisteme bağlayalım
diye kanun teklifi veriyoruz. Nedir? Mesela, kış sezonu 1
Şubat-31 Mart olsun diyoruz. Peki, ikinci sezon ne olsun? 1 Eylül-31
Ekim olsun, biz de bilelim ne olduğunu. O vitrindekinin ne kadara
mal olduğunu da bilelim, aldığımızı bilelim,
verdiğimizi bilelim vatandaş olarak. Bunların hiçbirini
bilemiyoruz, çünkü, her gün vitrinde indirim var. Bir bakıyorsun,
yüzde 70 indirim, yüzde 50 indirim, ama her gün var. Bunun bir sisteme
bağlanmasında yarar vardır diye düşünüyorum.
Bu arada, biraz
önce -sevgili arkadaşlarım, akıl vermek gibi değil
ama, akıl bir tanedir, iki tane değildir- buraya çıktı
arkadaşlarım, Ermeni tasarısıyla ilgili bir
araştırma komisyonu kuralım dediğinde, iktidardaki
arkadaşlarım "Hakikaten doğru diyorsunuz,
doğru diyorsunuz ama
Bu da doğru, buna kimse yanlış
da demiyor ama
" Ee, araştırmaya gelince diyorsunuz ki
"Hayır, olmasın." Niye olmasın? Bu doğru
ise
Doğru bir tanedir, iki tane, üç tane değildir. Hem burada
kalkıp doğru diyeceksin hem de kalkıp reddedeceksin!
Sevgili arkadaşlarım,
bana göre bu şık değil, yanlış oluyor. Yani,
doğruya doğru demek kadar güzel bir şey yok. Doğru,
düşmanın da olsa doğrudur. Doğrunun başka seçeneği
olmaz. Buradaki, biraz önceki, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımın
getirdiği teklifin reddedilmesi beni üzmüştür. Çünkü, iktidardan,
çıkan milletvekili arkadaşlarım da burada "Evet,
bunu araştırmakta yarar vardır." deyip de buradan
"Ben buna ret vereceğim." demenin de, tabii, bana göre
şık bir olay olmadığını söylüyorum. Çünkü,
bu hepimizin meselesi, ülkemizin meselesi, 73 milyon insanı
ilgilendiren bir mesele, geleceğimizi ilgilendiren bir mesele
olduğuna göre de bunu burada reddetmenizi ben şahsen çok
uygun görmedim.
Sevgili arkadaşlarım,
bu yasanın düzene girmesi ve bu kanun teklifinin gündeme
alınması için oylarınıza sunmak mecburiyetindeyiz.
Sizlere doğruyu göstermek, ben bu kürsüye çıktığım
müddetçe doğruyu söylemek benim hakkım.
Bu doğruya
da arkadaşlarımın okey diyeceğine inanıyor,
hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
Hoşça kalın.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın
Kurtulmuşoğlu.
Önerge üzerinde,
bir milletvekili adına, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum. Sayın Kurtulmuşoğlu'nun
önergesini desteklemek üzere huzurlarınızdayım.
Bu kanun teklifiyle
ilgili görüşlerimi açıklamadan önce, bugün polis teşkilatının
kuruluş yıl dönümü olması vesilesiyle, Türk polis
teşkilatının bütün değerli mensuplarının
bu anlamlı gününü gönülden kutluyor ve yıllardan beri Türkiye'nin
bölünmez bütünlüğü, Türkiye'nin huzuru ve asayişi uğrunda
hayatını kaybeden polis teşkilatının, emniyet
teşkilatının bütün değerli mensuplarına Allah'tan
rahmet, geride kalanlara da başsağlığı diliyorum
ve bu doğrultuda mücadele etmeye kararlı olan bir emniyet
teşkilatına sahip olmamızdan dolayı da onlarla
gurur duyuyoruz, iftihar ediyoruz.
Yakamda bir beyaz
kurdele görüyorsunuz. Bu beyaz kurdele, Kayseri Aydınlıkevler
Lisesinden bugün Meclisimizi ziyaret eden öğrencilerin taktıkları
bir kurdele ve yapmış oldukları bir kampanyayla
"okullardaki şiddete hayır"ı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine taşımak için Meclisteler.
Bu bildiride
çok enteresan bir cümle var, onu size okumak istiyorum. Bakınız,
bugünün gençleri, bugünün öğrencileri Türkiye'deki okullardaki
durumu nasıl tavsif ediyorlar: "Mukaddes ilim yuvaları
olan okullarımız 'şiddet'le anılır oldu. Okullardaki
bu akıl almaz davranışlar geleceğimizi karanlığa
ve bataklığa sürüklüyor."
Bunu kim söylüyor?
Bunu, Kayseri Aydınlıkevler Lisesinin öğrencileri,
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip, milletvekillerine yazılmış
bir bildiride söylüyorlar. Hani Türkiye güllük gülistanlıktı?
Hani her tarafta emniyet, asayiş, huzur son derece iyiydi? Geleceğimizin
teminatı olan gençler, gelecekten endişe içerisinde olduklarını
gördükleri için, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip, milletvekillerinden
yardım ister hâle gelmişler. Bunu, buradan, hem Sayın
Millî Eğitim Bakanına hem de sayın Hükûmete iletmeyi bir
borç biliyorum.
Biraz önce, yine
burada, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu
sözde Ermeni soykırımıyla ilgili iddiaların
araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurulma meselesi,
maalesef, yine iktidarın oylarıyla reddedildi. Ne kadar
üzüntü verici bir durum!
Bakınız,
değerli milletvekilleri, biz, 22 Mart 2006 tarihinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu olan ve temsil edilen bütün partilerin
temsilcileri olarak bir araya geldik. AK Parti Grubu adına Sayın
Faruk Çelik'in imzası var burada. Hepimiz imza attık. Bu
sözde Ermeni soykırımıyla ilgili olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ortak bir kararlılığının
ifadesi olarak bir bildiri yayınlayalım dedik. Saatlerce
üzerinde çalıştık. Ama, ne yazık ki bu bildiri Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmedi. Niçin gelmedi? İktidar
partisine buradan soruyorum: Sayın Faruk Çelik, burada imzanız
var. Hepimiz imza attık. Niçin bu bildiriyi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirip, buradan bir karar olarak çıkartmadık?
Sayın Haluk Koç'un da imzası var burada. Hep beraber, oturduk,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir karar olarak çıkartma noktasında
ortak bir irade beyan ettik. Ancak, ne yazık ki -nerelerden çekiniliyor,
nerelerden endişe ediliyor bilemiyorum- biz saatlerce çalıştık,
bir metin hazırladık, bu metni bile Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ortak kararı olarak buraya getiremediniz ve bugün
bizi izleyen Ermeniler bayram ettiler. Fransa'daki, dünyanın
her tarafındaki Ermeniler, işte Türkiye Büyük Millet Meclisinde
sözde Ermeni soykırımının araştırılmasıyla
ilgili bir komisyon kurulma noktasında iktidar partisinin oylarıyla
bunun reddedilmesi karşısında, dünya üzerindeki bütün
Ermeniler sevindiler. Sevindiler. Niye? Çünkü, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gibi bir yüce organın böyle bir konuda çalışması,
dünyaya çok ciddi ve kuvvetli bir mesaj olacaktı. En azından,
bundan sonraki atacakları adımları düşünüp, öyle,
adımlar atacaktı. Ama, bugün tarihî bir fırsat kaçırıldı.
Maalesef, iktidar partisinin oylarıyla bu fırsat kaçtı.
İşte, böyle yaptığımız sürece, Barzani
de çıkar oradan, küstahça sözler söylemeye devam eder. Sayın
Başbakan da dün ifade ediyor, aynen ifadesi şöyle: "Ne
yazık ki, yine haddini aşmış." Yani, böyle bir
söz olabilir mi?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Hoşuna gitmedi galiba.
BAŞKAN - Sayın
Kandoğan, lütfen, toparlayınız. Yalnız, bu ek süre
içerisinde de isterseniz önergeyle ilgili konuşun.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Hemen geliyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Şimdi "Hoşuna gitmedi galiba." diye,
oradan bir milletvekilimiz konuşuyor. Sayın Başbakanın
bu açıklaması sizin hoşunuza gitmiş olabilir,
ama, 70 milyonun hoşuna gitmedi.
Bakınız,
aynen cümlesi şöyle: "Ne yazık ki" diyor. Bakınız,
70 milyonluk bir ülkenin Başbakanı söze böyle giriyor:
"Ne yazık ki, yine haddini aşmış." Demek
ki, geçmişte de aşmış ki haddini, Sayın Başbakan
öyle söyleme ihtiyacı hissediyor.
Peki, ne zaman
bu haddini aşma işi bitecek? Ne zaman, ne zaman bitecek, ne
zaman sona erecek? Ne zaman, bu Kuzey Irak'tan Türkiye'yle ilgili sözler
söylenmesinin önüne geçeceğiz? Çünkü, sizin hoşunuza gidiyor.
Niye? Barzani, Türkiye'de AK Parti İktidarının
beş yıl daha devam etmesini istiyor, tek başına iktidar
olmasını istiyor Barzani.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) - Türk milleti istiyor.
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Sizin hoşunuza gidiyor. Onun o sözü hoşunuza
gittiği için, öbür sözlerine karşı, gerçekten, ciddi manada
bir tavır koyamıyorsunuz. (AK Parti sıralarından
gürültüler) 70 milyon insan rencide oldu, 70 milyon insanın gururu
kırıldı, onuru zedelendi. Geçmişte öyle değildi.
Geçmişte, Kardak krizi olduğunda, Sayın Başbakan
Çiller "O bayrak ya inecek ya inecek." demişti, bayrak indi,
"Terör ya bitecek ya bitecek." demişti, terör bitti.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - O zaman Çiller'in partisinden aday olsaydın
ya!
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) - Niye Çiller'in partisinden girmedin seçimlere?
ÜMMET KANDOĞAN
(Devamla) - Şimdi, böyle kuvvetli bir ses bekliyorum Hükûmetten,
Sayın Başbakandan, Barzani'nin bir daha ağzını
açamayacak şekilde susturulmasını bekliyorum, ama
bu sesi sadece ben değil, 70 milyon insan bekliyor. Çok geç olmadan,
bu sesi
Lütfen, iktidar partisi milletvekilleri, Başbakana
da söyleyin, bu ses Türkiye'den Kuzey Irak'a yankılansın ve
bütün dünya da Türkiye'nin vermiş olduğu bu mesajı alsın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET KOCA (Afyonkarahisar)
- Çiller'in partisinden aday olsaydın.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
HALUK KOÇ (Samsun)
- Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.43
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86'ncı Birleşimi'nin
Dördüncü Oturumu'nu açıyorum.
Ankara Milletvekili
Muzaffer Kurtulmuşoğlu'nun, İç Tüzük'ün 37'nci maddesine
göre vermiş olduğu doğrudan gündeme alınma önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunup karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmiştir
Diğer önergeyi
okutuyorum:
7.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, Uzman
Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi'nin (2/815) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/449)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/815 Esas Numaralı
Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37. Maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.
Enver
Öktem
İzmir
BAŞKAN -
Önerge üzerinde, önerge sahibi olarak söz isteyen Enver Öktem
İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın
Öktem.
Süreniz beş
dakikadır.
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulda uğultu var. Lütfen sessiz olalım.
Buyurun Sayın
Öktem.
ENVER ÖKTEM
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
uzman erbaşlarımızla ilgili mevcut kanunda bazı
değişiklikler yapılmasıyla ilgili vermiş olduğumuz
kanun teklifiyle ilgili, Meclis İç Tüzüğü'müzün 37'nci maddesine
göre söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Başkanım, uğultu var.
BÜLENT BARATALI
(İzmir) - Konuşmacıyı duyamıyoruz.
ENVER ÖKTEM (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi,
Türkiye Cumhuriyeti olarak bizler NATO Paktı'na üye bir ülkeyiz.
NATO'ya üye bütün ülkelerde, silahlı kuvvetlerle ilgili küresel
değişimler de göz önüne alınarak, bütün silahlı
kuvvetlerin iç yapılanmaları yeniden organize edilmektedir,
araç, gereç, silah ve teçhizat anlamında olabildiğince modernleşmek
üzere her türlü tedbirler alınmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
Öktem, bir saniye.
Sayın milletvekilleri,
uğultudan dolayı sayın hatibin konuşması anlaşılamamaktadır.
Buyurun Sayın
Öktem.
ENVER ÖKTEM (Devamla)
- Bu arada, silahlı kuvvetler, giderek profesyonel bir anlayışla
yapılandırılmaya çalışılmaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de, bir NATO üyesi olarak bu gelişmelere
ayak uydurmak üzere, her alanda modernleşmeyi önüne koymuş
ve profesyonel kadro anlamında da yeniden yapılanmayı
hedefleri arasına yerleştirmiştir. Bu yeniden yapılanmanın
temel taşını oluşturanlar da yine silahlı kuvvetlerimizin
temel taşı olan uzman erbaşlarımız olarak ortaya
çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,uzman
erbaşlarımız Türk Silahlı Kuvvetlerinde,
adından da anlaşılacağı üzere, kendi alanlarında
olabildiğince uzmanlaşmış, bu alanda her türlü
eğitimi almış, gerek teorik gerekse pratik anlamda mesleklerini
en üst düzeyde icra etmeye çalışmaktadırlar. Bu görevlerini
yaparlarken, Türkiye'nin her alanında, Türkiye'nin her coğrafyasında,
bu görevleri, gözlerini budaktan esirgemezcesine yerine getirmeye
çalışıyorlar. Gün olmuyor ki, içinde uzman erbaşlarımızın
da bulunduğu silahlı kuvvetlerimize mensup insanlarımız
yurt savunmasında şehit düşmüş olmasınlar.
Bu noktada, uzman
erbaşlarımızın özlük haklarıyla ilgili önemli
sorunlar karşımıza çıkmaktadır. Bu sorunların
başında, hepinizin bildiği gibi, sözleşmeli personel
olarak görev yapan uzman erbaşlarımız, Türk Silahlı
Kuvvetleri bünyesinde, beş yıla kadar süreler içerisinde
sözleşmeleri yenilenerek görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadırlar.
Ancak, kırk beş yaşına kadar bu haklardan faydalanmaktadırlar.
Bu, şu anlama geliyor: Uzman erbaşlarımız,
kırk beş yaşından sonra mevcut sözleşmelerinin
yenilenmeyeceği tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Emekli Sandığı
Kanunu'na göre de, hepimizin bildiği gibi, erkeklerimiz altmış,
kadınlarımız elli sekiz yaşında emekli olmak
durumundadırlar. Kırk beş yaşında sözleşmeleri
sona erdirilen uzman erbaşlarımız, bu Kanun hükmüne
göre ise yaşamları boyunca emeklilik hakkından yararlanamayacakları
gibi bir sorunla karşı karşıya kalmışlardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisimiz bu sorunu çözmek durumundadır.
Yine aynı
şekilde, uzman erbaşlarımız, devlet memurlarımızın
sahip olduğu ek gösterge haklarından yararlanmayan toplum
kesimlerimizin başında gelmektedir ve sanıyorum,
tek kesit de bunlardır. Bu iki hakla ilgili kanun teklifini sunduk
ve bu anlamda bir değişiklik talebinde bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
uzman erbaşlarımızın, kırk beş yaşından
sonra, emekli olamadan Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden ayrı
düştüklerinde karşılaşabilecekleri sorunları
anlatmama gerek yok. Bunun en büyük sorunu da tabii ki ekonomik sorun
olacaktır, sosyal sorunlar olacaktır ve psikolojik sorunlar
olacaktır. Bu sorunları aşmak, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevleri arasındadır. Bugüne kadar, Adalet
ve Kalkınma Partisi yetkilileri, bir yıla yakındır
teklif ettiğimiz bu kanunu bir türlü komisyon gündemine taşımadılar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Öktem, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ENVER ÖKTEM (Devamla)
- Ancak, bir yıl sonra, İç Tüzük'ün bu hükmüne göre, kanun teklifini
gündeme getirme zorunluluğu duyduk.
Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak seçim öncesinde yaptığınız tüm konuşmalarda,
fakirin, fukaranın, garip gurebanın temsilcisi olacağınızı
ifade etmiştiniz. Bu insanlarımız da gerçekten ekonomik
anlamda zor şartlarda yaşamlarını sürdürmektedirler,
bunlar da çoluk çocuk geçindirmektedirler ve Türkiye'de emeklilik
hakkından yararlanamayacak olan tek kesit de bunlardır.
Bunlar, Türkiye'mizin her coğrafyasında, canıyla malıyla
Türkiye'nin savunmasında görev yapan insanlarımızdır.
Bunlara sahip çıkmak, sadece konuşmalarda olmamalıdır.
Pratikte, kanun aşamasında da Türkiye Büyük Millet Meclisi
bu insanlarımıza sahip çıktığını
göstermek durumundadır. Bunu, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden
talep ediyoruz. Bu talebimiz yerine gelmediği takdirde, buradan
ilan ediyorum ki, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı döneminde,
40 bin civarında uzman erbaşımızın yaşamış
olduğu bu sorunları çözeceğiz ve onların anayasal
haklarını kendilerine teslim edeceğiz.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Öktem.
Önerge üzerinde,
bir milletvekili adına söz isteyen Edirne Milletvekili Rasim
Çakır.
Buyurun Sayın
Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
İzmir Milletvekili Enver Öktem'in vermiş olduğu 3269
sayılı Uzman Erbaş Yasası'nın 5 ve 16'ncı
maddesindeki değişiklikle ilgili, bir milletvekili
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Polis Haftası nedeniyle, ülkemizde görev
yapan bütün polislerin haftasını kutluyorum; barış
dolu, huzur dolu, asayişin temin edildiği bir Türkiye özlemiyle,
onların bu ülkeye yaptığı katkıları bilerek,
saygı duyarak Polis Haftalarını kutluyorum ve huzur
ve mutluluk diliyorum hepsine.
Bunun yanında,
hepinizin malumu, son üç günde -yetmiş iki saatte-yine kahpe
PKK kurşunlarına 10 şehit verdi Türkiye. Bu milletin
kürsüsünden, şehitlerimize Tanrı'dan rahmet diliyorum,
silahlı kuvvetlerimize ve ulusumuza başsağlığı
diliyorum ve şehit yakınlarına başsağlığı
ve sabır diliyorum. Ama unutmasınlar ki, şehit olan her
Türk evladının arkasından binlerce, 10 binlerce Mehmetler
yetişiyor. Hiç kimsenin gücü bu ülkeyi bölmeye yetmeyecektir.
Bu şehitlerimizden
bir tanesi de uzman erbaş rütbesinde olan bir kardeşimizdi.
Şimdi huzurunuzda -İzmir Milletvekilimiz Enver Öktem'in
getirdiği- uzman erbaşlarımızın özlük haklarına
yönelik bir yasa teklifi var.
Değerli arkadaşlarım,
yasa teklifinin ne olduğunu İzmir Milletvekilimiz izah
etti. 5'inci maddede değiştirmek istediğimiz... Uzman
erbaşlarımıza kırk beş yaşına kadar
sözleşme yapılıyor. Tabii, Sosyal Güvenlik Yasası'na
göre de emeklilik yaşı altmış olunca, bu kardeşlerimiz,
emekli olma imkânı olmayan bir durumda nasıl başarılı
olacaklar, nasıl hizmet edecekler, onları ne motive edecek?
Bu, gerçekten sıkıntılı bir durum. Bir de yeni uzman
erbaşlığa giren bir kardeşimizle on yıl, yirmi
yıl uzman erbaşlık yapan bir kardeşimizin derece
ve kademe ilerlemesi olmadığı için aynı maaşı
alıyor olmaları; bunun da kurum içerisinde bir sıkıntı
yaratacağı aşikârdır. Bu iki durumun 1 ve 16'ncı
maddelerde düzeltilmesini ve anayasal bir hak olan hakkının
teslim edilmesini arzu ediyoruz. Bu düşünceyle bu kanun teklifini
verdik.
Bu, silahlı
kuvvetlerimizi yöneten, en başta Genelkurmay Başkanımız
olmak üzere, bütün üst yöneticilerimizin, gerek er gerek erbaş
gerek astsubay ve subay bütün personelini bir evlat derecesinde
sevdiğini ve koruma gayreti içerisinde olduğunu ve böyle
bir yasa teklifine de gerçekten samimiyetle sıcak bakacağını
umuyorum ve biliyorum. Bu duyguyla, yüce Meclisinizin de değerli
milletvekillerinin oylarıyla bu olumsuz durumun düzeltileceğini
bekliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
asker olmak, asker mesleğini icra etmek, diğer mesleklere
göre bir farklılığı vardır, çok önemli bir farklılığı
vardır. Ticarette işçi-işveren ilişkisinde
işveren, işçisinden, çalışanından bir
şey talep eder. Yer altında çalıştırır, havada
çalıştırır, denizde, deniz altında çalıştırır,
ağır koşullarda çalıştırır, iyi
şartlarda çalıştırır ve karşılığında
da ücretini öder veya siyasette Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan
size "Petrol Yasası'na 'evet' deyin." der, dersiniz.
"Vakıflar Yasası'na 'evet' deyin." der, dersiniz.
"Eve Dönüş Yasası'na 'evet' deyin." der, bunu ister
sizden, dersiniz. "Cumhurbaşkanlığında bana
oy verin." der, verirsiniz veya "Şu adaya oy verin."
der, verirsiniz. Sizden bütün bunları isteyebilir, ama, bir
şeyi sizden isteyemez: Sizden ölmenizi isteyemez veya bir
işveren işçisinden ölmesini isteyemez. Ama, askerlik mesleğinde,
bir tek askerlik mesleğinde bir komutan askerinden ölmesini
ister
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Çakır, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - ...ve o asker de hiç gözünü kırpmadan koşa koşa
ölüme gider. İşte, askerlik mesleğiyle diğer meslekleri
birbirinden ayıran en önemli özellik budur.
O bakımdan,
uzman erbaşların veya daha önce gündeme getirdiğimiz
astsubay arkadaşlarımızın özlük haklarıyla
ilgili konuları bir işçi-işveren mantığıyla
ele almamız ve değerlendirmemiz doğru değildir,
bir asker hüviyetiyle ele almamız ve değerlendirmemiz
doğrudur, böyle bir anlayış içerisinde olmamız
doğrudur. Çünkü, bu insanlar, Atatürk'ün Çanakkale'de söylediği
gibi, "Ben size ölmeyi emrediyorum." dediği gibi, bugün
de hepimiz çok iyi biliyoruz ki, komutanı ölmeyi emrettiğinde
bu askerlerimiz bu ülke için, bu vatan için seve seve ölüme koşacaklardır.
Bu yasa tasarısına,
umuyorum, sizler de "evet" diyeceksiniz. Yalnız, daha
önce şu Genel Kurulda yaşadığımız birkaç
olumsuz tecrübe var. Astsubayların özlük haklarıyla ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz teklife
de "evet" dediniz, ama, bu teklifin öncelikli olarak görüşülmesini
talep ettiğimizde buna "hayır" dediniz. Yani,
başlangıçta "Evet, kabul ediyoruz." deyip daha sonra
da "biz ediyoruz, ama, birileri buna izin vermiyor" diye bir
siyaset yaklaşımını lütfen göstermeyiniz. Bizden
sonra söz alacak olan grup sözcüleriniz lütfen buraya gelsin
"biz bu işi samimiyetle istiyoruz, destekliyoruz ve en
kısa zamanda bunun Meclis gündemine gelerek
"
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - "
düzeltilmesini sağlayacağız"
diye söz vermenizi talep ediyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu tasarının
silahlı kuvvetlerimize ve uzman erbaşlarımıza
hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çakır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
HALUK KOÇ (
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Sayın milletvekilleri, kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Alınan karar gereğince
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı:
305)
BAŞKAN -
1'inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
2'nci sırada
yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada
yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları (2/820) (S. Sayısı: 1337)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada
yer alan, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun,
Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun,
Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/759) (S. Sayısı: 1339) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış ve maddelerine
geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, 1'inci
maddeyi okutuyorum:
SERBEST BÖLGELER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 6/6/1985
tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 7 nci maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) Yurt
dışından bölgeye getirilen malların CIF, bölgeden
Türkiye'ye çıkarılan malların FOB değeri üzerinden
peşin olmak üzere binde 5 oranında ödenecek ücretler,"
"Serbest bölgelerde
yatırım ve tesis safhasında kullanılan mallar,
tevsi ve kapasite artırmak amacıyla getirilen mallar, kullanıcının
kendisine ait olmayan bakım ve onarım maksadıyla getirilen
mallar, bölgelere geçici olarak getirilen araç, gereç ve ekipmanlar,
fason üretim amacıyla getirilen mallar, 6/2/2004 tarihinden sonra
faaliyet ruhsatı alanlardan imalatçı kullanıcıların
dışındaki kullanıcılar tarafından yurt
dışından bölgeye getirilen ve/veya bölgeden Türkiye'ye
çıkarılan mallar birinci fıkranın (b) bendi hükmü
uyarınca bir ücrete tâbi tutulmaz. Ancak, bakım ve onarım
ile fason üretimde yaratılan katma değer üzerinden ve
6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alanlardan imalatçı
kullanıcıların dışındaki kullanıcılar
tarafından yurt dışından getirilerek bölge içinde
satılan mallardan bu ücret alınır."
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Yakup
Kepenek, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kepenek. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kepenek,
süreniz on dakikadır.
(x) 1339 S. Sayılı Basmayazı 4/4/2007
tarihli 84'üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
CHP GRUBU ADINA
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
1339 sıra sayılı, Tokat Milletvekili Sayın
Dağcıoğlu'nun, Serbest Bölgeler Kanunu'na bir madde eklenmesine
ilişkin teklifi üzerine CHP Grubu adına söz aldım. Sözlerime
başlarken, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bu tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler geçen hafta yapılmıştı.
Bu haftaya kalmasının nedeni olarak da metin üzerindeki
uyuşmazlıklar söylendi. Önce, bu noktaya bir değinmeden
geçemeyeceğim. Çünkü, yasama organına saygı gereği,
bu tür ek düzenlemelerin anlaşmayla ve önceden yapılması
gerekir. Yasa tasarısının görüşülmesi aşamasında
geri çekilerek yeniden düzenlenmesi hiç de doğru bir tutum değildir,
yasama organı kavramıyla, yasama erki kavramıyla
bağdaşmayan bir tutumdur.
Bilindiği
gibi, serbest bölgeler, ülkenin siyasal sınırları
içinde olmakla birlikte gümrük sınırları dışında
sayılan yerlerdir ve buralarda her türlü ticari, sınai faaliyetler
yapılabilir. Getirilen düzenlemeyle, serbest bölgelere tanınan
ekonomik kolaylıklar, yani, teşvikler daha da artırılmaktadır.
Önce, bunu doğru görmemiz gerekir. Türkiye, serbest bölgeler
sayısı itibarıyla, Avrupa Birliği ülkeleriyle
kıyaslanmayacak kadar çok sayıda serbest bölgeye sahiptir.
Türkiye'de serbest bölge sayısı toplamı bugün itibarıyla
21'dir. Buna karşılık, Avrupa Birliği ülkelerindeki
serbest bölge sayıları şöyle: Almanya'da -en çok Almanya'da
var- 8, İngiltere'de 7, İspanya'da 4, Yunanistan'da 3,
İtalya, İrlanda ve Finlandiya'da ikişer, Fransa, Portekiz
ve Danimarka'da birer serbest bölge bulunmaktadır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu çerçevede bir başka yönü var Türkiye'nin; Avrupa
Birliğindeki serbest bölgeler esas olarak serbest ticaret limanları,
serbest ticaret yerleri niteliğindedir, oysa bizdeki serbest
bölgeler hiç de böyle değildir, her türlü üretim ve diğer faaliyetler
buralarda yapılabilmektedir. Dolayısıyla, Türkiye,
esasen çok sayıda teşvik vermekle bilinen bir ülke olmasına
karşın, serbest bölge sayısı itibarıyla da,
çok sayıda serbest bölgeyle de yatırımlarını
güçlendirmek, üretimini artırmak için bir çaba harcamaktadır.
Ancak, görünen nedir, gelinen nokta nedir, buna bakmamız gerekiyor.
Türkiye bir
teşvik cennetidir, ancak, gerek yerli sermaye gerek yabancı
sermayenin üretken yatırımlara yöneldiği, mal ve hizmet
üretimine yöneldiği söylenemez. Şu amaçla, şu nedenle
söylenemez: 2006 yılı da katılırsa, Türkiye'de üretilen
toplam ulusal gelirin yılda ortalama yüzde 17'si yatırımlara
ayrılabilmektedir. Yani, Türkiye yılda ürettiği toplam
üretimin beşte 1'inden az bir bölümünü net sermaye stokuna katıyor,
katabiliyor. Şimdi, bu yetersizdir. Biliyorum, gayrisafi değerlere
bakıldığında bunu 5-6 puan daha yükseltebilirsiniz,
gayrisafi sermaye birikiminin yüzde 25, yüzde 27 olduğunu
söyleyebilirsiniz, ama, net sermaye artışı önemlidir
ve Türkiye bu bağlamda hiç de yeterli sermaye birikimi yapamamaktadır.
Özellikle Uzak Asya'nın, Kore'nin, Japonya'nın, Çin'in ekonomik
gelişmelerinde, sabit sermaye yatırımlarının,
toplam ulusal gelirin yüzde 30; 35 hatta 40'ı dolayında olduğu
dikkate alınırsa, Türkiye'nin, ekonomik büyümesini, gelişmesini,
güçlenmesini sağlayacak olan sabit sermaye anlamında hiç
de yeterli olmadığı görülecektir.
Türkiye'de bir
yanlış var, bir yanılgı var, o yanılgı
şudur: Türkiye'de sermaye el değiştiriyor. KİT'ler
özelleştiriliyor, özelleştirildikten sonra yabancılara
satılıyor, yabancılaştırılıyor.
Sermayenin el değiştirmesi, yani KİT'lerin özelleştirilmesi,
sonra da bunların yabancı sermayeye satılması,
üzülerek belirteyim ki, çok yanlış bir tanımla "yatırım"
diye algılanıyor. Bu, yatırım değildir; bu,
varlık transferidir, varlığın el değiştirmesidir
ve varlığın el değiştirmesi, mal ve hizmet üretimini
kendiliğinden garanti etmez, onun için başka şeyler yapmanız
gerekir ve o başka şeyleri yapmak için de Hükûmetin ayrı
önlemler alması gerekir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye son yirmi-yirmi beş senedir, dışa açılma,
küreselleşme, serbestleşme yönünde adımlar atıyor;
atıyor da, bu adımlar, dünyadaki gelişmelerle çok mu
uyumludur, doğru bir yönde mi gidiyor, bu meseleye bakmak gerekiyor.
Çok değil,
geçen hafta, geçtiğimiz günlerde, Amerika Birleşik Devletleri,
Çin çıkışlı kâğıda ve diğer ürünlere
-yapacağını söylediği- yüzde 20 gümrük vergisi
uygulamaya başladı. Şimdi, Amerika Birleşik Devletleri'nin,
Çin'den gelen kâğıda ve -Ticaret Bakanın sözleriyle-
plastikten makineye kadar, dokumadan diğer ürünlere kadar her
alanda Çin'in gümrük vergilerini artıracağını beyan
etmesi, açıklaması ve bunu uygulamaya geçmesi başlı
başına önemli bir olaydır. Amerikan Hükûmeti, Çin'i yasa
dışı yollarla sübvansiyon vermekle suçlamaktadır
ve yasa dışı teşvik suçlamasıyla bu önlemi aldığını
öne sürmektedir. Değerli arkadaşlar, aynı Amerika Birleşik
Devletleri, yine bugünlerde Çin'in fikrî haklar yönünden; müzik, kitap,
film, sinema filmi ve bilgisayar yazılımı konularında
uluslararası anlaşmalara uymadığı gerekçesiyle
de bu ülkeyi Dünya Ticaret Örgütüne şikâyet etmiştir.
Şunu demek
istiyorum: Dünyada Çin ve Amerika arasında yeni bir ticaret savaşı
ortaya çıkmaktadır. Amerika'nın Çin'in mallarına
karşı gümrük uygulamasına yönelmesinin asıl nedeni
nedir? Asıl nedeni şudur değerli arkadaşlar: Bu ülkede
üretimin azalması, işsizliğin artması bu ülkenin
halkını bu konularda çok duyarlı hâle getirmiştir.
Geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde Amerikan
halkı Demokratlara ülkedeki üretimi korumaları için de
oy vermiştir. Yani, burada bir demokratik duyarlılık
söz konusudur ve Amerikan Hükûmeti bu tutumu izlemek zorunda kalmıştır.
Neden? Üreticiye olan duyarlılığından.
Şimdi, ülkemize
gelelim. Önce şunu söyleyeyim: Türkiye -üzülerek belirteyim-
yalnız kimya, elektronik ürünlerde, mazotta, şunda bunda değil,
etten kuru çaya kadar pek çok gıda maddesinde kaçak mal cenneti
hâline getirilmiştir. Bunun bir an önce önlenmesi gerekmektedir.
Hükûmetin bu konuda aldığı önlemleri burada çok net,
çok açık sergilemesine gereksinim vardır.
İkincisi ve
çok daha önemlisi, yerli üretimi koruyucu önlemler almak zorundadır.
Halkına duyarlı, üreticisine duyarlı bir hükûmetin
yapması gereken budur. Nedir bu koruyucu önlemler, ne yapılabilir?
Hemen şunu söyleyeyim: Uluslararası ilişkilerde karşılıklılık
esastır. Türkiye, kendi üreticisine, tıpkı diğer
ülkelerde olduğu gibi, destek verebilmelidir tarımda,
sanayide ve diğer alanlarda ve bu desteği yapmakla ancak
kendi yerli üretimini güçlendirir. Eğer bunu yapamıyorsa,
ülkenin yapması gereken, tıpkı Amerika Birleşik
Devletleri'nin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
YAKUP KEPENEK
(Devamla) -
kendi üreticisini korumak için yaptığı
gibi, gerektiğinde belli ülkelere yönelik olarak gümrük duvarlarını
yükseltme yoluna gitmelidir, bunu cesaretle yapabilmelidir.
Türkiye, üzülerek
belirteyim ki, bu tür eylemlerde, yerli üretimi korumada bağımsız
davranamıyor. Türkiye, geçen kasım ayında yeniden
IMF'ye verdiği sözlerle, 2008 sonuna kadar ekonomi politikalarında
kıpırdayamaz bir noktada durmaktadır ve bu nokta, Türkiye'nin
üretimini artırması, yerli ürünlerini çeşitlendirmesi
ve dünya ile rekabet etmesi açısından hiç de olumlu bir gidişe
olanak tanımamaktadır, izin vermemektedir.
Türkiye'nin yapması
gereken, yeniden üretimi, mal ve hizmet üretimini öne çıkaran,
giderek bunların niteliksel yönlerini, yani katma değeri
yüksek, ileri teknoloji kullanan ürünlere geçmek yoluyla güçlendiren
ve makroekonomik düzeyde ekonominin bütünüyle ilgili olarak politikalar
geliştirmek olmalıdır. Üzülerek belirteyim ki, Türkiye,
makroekonomi, yani ekonominin bütünü yönünden gelişmesini
sağlayacak politikalardan ya tamamıyla yoksundur ya da
bunları IMF'ye bırakmanın aymazlığı içindedir.
Daha ağır söz söylemek istemiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
ederim Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kepenek.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Ali Kemal Deveciler, Balıkesir
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Deveciler. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün yine, AKP
Hükûmeti tarafından daha evvel görüşülürken günlük düşünerek
yapılan hukuki bir yanlışı ve taraflara zarar veren
bir sorunu düzeltmek için bugün Meclis olarak bu çalışmaları
yapmaktayız.
6/2/2004 tarihinde
yürürlüğe giren 5084 sayılı Kanun'unda yer alan aksaklıklara
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak, gerek Plan Bütçe
Komisyonunda gerekse üç yıl evvel bu Yasa Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşülürken karşı çıkmış ve
dikkatlerini çekmiştik. Neyse ki, üç sene sonra
Yani, bu konuda
dikkat çekmemize rağmen, tüm önerilerimizi, gerek Plan Bütçe
Komisyonunda gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerinde
kabul ettirememiştik. Neyse ki, üç sene sonra bu yanlışı
gideren bir teklifi, o gün söylediklerimizi bugün görüşmekteyiz.
Hatadan geç de olsa dönülmektedir. Yanlıştan dönmek de bir
erdemdir.
Hepinizin bildiği
gibi AKP Hükûmetinin politikalarıyla çok riskli boyutlara taşınan
ve bir türlü azaltılamayan cari işlemler açığının
finansmanı için en önemli kaynaklardan biri ihracattır. Sorunun
önemli çözümlerinden biri, büyüme, ithalat bağını iç
üretim lehine çevirmek iken, diğeri de katma değeri yüksek
olan işlenmiş mal ihracatını artırmaktır.
Tüm uyarılarımıza
rağmen, 2007 yıllık programı da dâhil olmak üzere, önceki
programlarda da buna yönelik makroekonomik politikalarla ilgili
ifadeleri olmasına karşın, maalesef, bir türlü önümüze
bu yöndeki tutarlı ve kapsamlı kararları içeren yasal
düzenleme tasarıları gelmemektedir. Bu, elbette ki
Hükûmetin konuları kapsamlı bir yaklaşımla ele almak
yönündeki eksikliğiyle ilgilidir. Fakat, bu eksikliğe
karşın, ihracatın ithalatı karşılama
oranının gittikçe düşmesi ve cari işlemler
açığının ciddi bir risk olarak ortaya çıkması,
nedense Hükûmeti çok etkilemiyormuş gibi görünmektedir.
Sayın Bakan
ve Başbakan, TİM toplantılarında ihracatın patladığını,
2006 yılı sonunda 85,1 milyar dolara yükseldiğini söylemekte
ve övünmektedir; ama, ihracatın arttığını söylerken,
nedense ithalatın arttığını, infilak edecek
bir vaziyete geldiğini ne yazık ki söylememektedir.
Şu anda ihracat -2006 yılı sonunda- 85,1 milyar dolara
ulaşmışken, ithalatımız da 137 milyar dolara
vurmuştur, infilak etmiştir açıkçası. 52 milyar dolar
dış ticaret açığımız bulunmaktadır,
ama nedense bundan bahsedilmemektedir, hep bardağın dolu
tarafı vatandaşa gösterilmektedir. Bu vurdumduymazlığın
sebebi, bir taraftan kapsamlı politika üretmemek olsa da diğer
yandan mali disiplinin bozulmakta oluşudur.
Hepimizin bildiği
gibi, ocak ayı bütçe sonuçları 6,1 milyar YTL açıkla son
dört yılın en kötü performansına işaret etmektedir.
Bu yüksek tutardaki açığın daha da fazla olmasını
engelleyen kalemler arasında ithalattan alınan katma değer
vergisi önemli bir paya sahiptir. Diğer bir deyişle, ithalat
arttıkça bu durum bütçeye gelir getirmektedir. Bu gelirin etkisinde
kalan Hükûmet ise, tüm uyarılara rağmen cari işlemlere
ait kapsamlı bir çözüm paketiyle gelememektedir. Hükûmetin tüm
bu perspektiften yoksun yaklaşımına karşın,
koşullar kendisini zorlamaktadır.
Nitekim, bu nedenle,
5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun'un yürürlüğe girmesiyle birlikte, bu tarihten
sonra faaliyet ruhsatı almış olan işletmeler ile
bundan önce ruhsat almış işletmeler arasında bir
eşitsizlik oluşmuştur. Bu aksak rekabet durumunun bir
süreden beri var olmasına karşın, aynen, 5569 sayılı
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre
Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun örneğinde olduğu gibi, gereken düzenleme
ancak dört yıl sonra -KOBİ'ler 2001 krizinde yok olmuşlardır- nedense dört yıl sonra, Hükûmet iktidara
geldikten sonra KOBİ'leri hatırlamıştır ve KOBİ'lerle
ilgili bir düzenleme yapmıştır.
Değerli milletvekilleri,
serbest bölge uygulaması, üzerinde önemle durulması ve
önem verilmesi gereken bir uygulamadır. İhracatımızı
yüksek katma değerli mallarla yapacaksak, teknoloji yoğun
malların ihracatına geçeceksek, bu bölgelerin önemi yadsınamaz.
Hepimizin malumu
olduğu üzere, serbest bölgeler, üzerinde faaliyet gösteren firmalar
açısından önemli avantajlar içermektedir. Her şeyden önce,
bu bölgelerdeki faaliyetlerden elde edilen gelir ve kazançlar rahatlıkla
transfer edilebilir. Ayrıca, bu bölgeler gümrük hattının
dışında sayılmanın avantajlarını da
yaşamaktadır. Malların bu bölgede süre sınırlaması
olmadan kalması ve ilgili bürokratik işlemlerin minimumda
olması diğer avantajlardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Deveciler, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Bu avantajlara sahip olarak Türkiye'de faaliyet gösteren
serbest bölgelerde, Şubat 2007 itibarıyla, 3.207 tanesi
Türk, 633 tanesi de yabancı olmak üzere toplam 3.840 firma faaliyet
göstermektedir. Bu firmalardan üretim yapanların adedi
794'tür. 2.418 firma ise alım satım yapmaktadır, üretim
yapmamaktadır. Bu şartlar altında serbest bölgelerde
faaliyet gösteren firma toplamının sadece yüzde 20,7'si
üretimle iştigal etmektedir. Öte yandan, ticaret hacimleri
açısından incelendiğinde, serbest bölgelerin toplamında
ticaret hacminin 2005 yılı sonu itibarıyla 23,4 milyar
dolar, 2006 yılı sonu itibarıyla 23,8 milyar dolar olduğu
dikkat çekmektedir. 2007 yılının ilk iki ayı itibarıyla
da bu hacim 3,5 milyar dolardır.
Bu vermiş olduğum
rakamlardan görebileceğimiz gibi, Türkiye'de kurulu olan serbest
bölgelerdeki faaliyetin ancak beşte 1'i üretimle ilgilidir
ne yazık ki, beşte 4'ü alım satımla ilgilidir. Bu cüzi
miktarın ne kadarının ileri teknoloji içeren yüksek
katma değerli mal üretimini içerdiği, ayrıca özel bir
merak konusudur. Bu kapsamda değerlendirdiğimizde, ülkemizde
ihracatın hem teknolojik dönüşüme hem de cari işlemler
açığının azaltılmasına gerçekten katkı
yapabilmesi hususunda potansiyelimizi yeterince uygulayamamakta
olduğumuz yönünde haklı bir endişeye kapılmaktayız.
Bu düşüncelerin ışığı altında, 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nu tekrar incelediğimizde,
burada, bu bölgelerin yüksek katma değerli ürünlerin bir üretim
üssü olmasına yönelik ciddi bir yaklaşımın olmadığını
ve bu bölgelerde faaliyet gösterecek firmalara tanınan
teşviklerin kullanılan teknoloji bazında tanımlanmadığını
görmekteyiz. Bu noktadan hareketle, önümüzdeki taslak çalışmasının,
yeni ve bütüncül bir anlayışa sahip olarak, serbest bölgelere
teknolojik üretim yönünden yaklaşan bir metin olması umudunu
taşımaktaydık. Bununla birlikte, maalesef, bu beklentilerimiz,
iki tanesi yürürlük ve yürütme maddesi olan dört maddelik teklifle
karşı karşıya kalmamız sonucu ortadan kalkmış
bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Başkanım, bitiriyorum, son cümlem
BAŞKAN - Lütfen
Sayın Deveciler
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, az önce de söylemiş
olduğum gibi, dış ticaret, cari işlemler dengesi,
serbest bölgelerdeki üretim ve teknoloji yoğun mamul üretimi
ve ihracatı konularında kapsamlı bir çalışmaya
ihtiyaç duyulmaktadır. Böyle güdük bir yasanın buradan geçirilmemesi
gerekmektedir ve daha kapsamlı bir yasa yapmamız gerekmektedir.
AKP İktidarı
döneminde yapılamamış olan, üzerinde çalışılamamış
olan serbest bölgeler hakkında bu kapsamlı ve yeni bir perspektife
dayalı çalışma, inşallah, önümüzdeki en kısa
zamanda yapılacak olan seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin
tek başına iktidarıyla mutlak surette yapılacaktır.
Bu görüş ve
düşüncelerin ışığı altında, teklife
ilişkin düzenlemenin dış ticaretimiz açısından
hayırlı olmasını diler, eksik de olsa; saygı
ve sevgilerimi sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Deveciler.
Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz
1339 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, 6/2/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5084 sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun'un çerçeve 9'uncu maddesi ile 3218 sayılı Serbest Bölgeler
Kanunu'na geçici 3'üncü madde eklenmiş ve 5084 sayılı
Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren serbest bölgelerde
faaliyet ruhsatı alan ve imalatçı olmayan kullanıcı
firmalara gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti tanınmamıştır.
Buna karşılık, 6 Şubat 2004 tarihinden önce faaliyet
ruhsatı almış olup da bu bölgelerde faaliyette bulunan
firmaların gelir ve kurumlar vergisi muafiyetine ilişkin
kazanılmış hakları ise korunmuştur. Bu
açıdan bakıldığında, vergi muafiyetinden yararlanamayacak
olan kullanıcılardan da vergiden muaf kullanıcılar
gibi, bölgeye getirilen ve bölgeden çıkarılan malların
değeri üzerinden binde 5 oranında ücret alınması,
vergi ve benzeri mali külfet yönünden adaletsizliğe neden olmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde görüştüğümüz
bu kanun teklifi, serbest bölge kullanıcılarının
yurt dışından bölgeye getirdikleri mallar ile bölgeden
Türkiye'ye çıkardıkları malların değeri üzerinden
binde 5 oranında alınan ücretin, serbest bölgede elde ettikleri
kazançlar üzerinden gelir veya kurumlar vergisi ödeyen mükelleflerden
alınmamasını sağlamaktadır.
6 Şubat 2004
tarihinden önce almış oldukları faaliyet ruhsatı
süresi sona ermemiş olan ve ruhsat süresi sonuna kadar kazançları
vergiden istisna edilen tüm mükellefler ile imalatçı olup, serbest
bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde
ettikleri kazançları, ülkemizin Avrupa Birliğine üye
olacağı tarihe kadar, gelir veya kurumlar vergisinden istisna
edilmiş olan mükellefler, bu istisnalarının sona ereceği
tarihe kadar binde 5 oranında ücreti ödemeyeceklerdir.
Serbest bölgelerde
yatırım safhasında kullanılan mallar, kapasite
artırmak amacıyla kullanılan mallar, kullanıcının
kendisine ait olmayıp, bakım ve onarım maksadıyla
serbest bölgelere getirilen mallar ile bu bölgelere geçici olarak
getirilen araç, gereç ve ekipmanlar ile fason üretim amacıyla getirilen
mallar üzerinden de binde 5 oranında ücret alınmaması
sağlanmaktadır.
Ayrıca, daha
önce mevcut kanunda tüm malların CIF değeri üzerinden binde
5 oranında alınmakta olan ücretin, yurt dışından
serbest bölgeye getirilen malların, serbest bölgeden Türkiye'ye
çıkarılan malların FOB değeri üzerinden alınması
öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de serbest bölgeler, 1980'li yıllardan itibaren yapılması
düşünülmüş ve ihracata dönük kalkınmayı kendisine
hedef eden bir politikanın ürünü olarak ortaya çıkmış.
Türkiye'de yaklaşık 21 adet serbest bölge var. Bu serbest bölgelerin
bir kısmı ticaret esaslı olarak kurulmuş serbest
bölgeler, bir kısmı da üretim esaslı olarak kurulmuş
serbest bölgeler.
Üretim esaslı
kurulmuş olan serbest bölgelerde 6 Şubat 2004 tarihinden önce
alınmış ruhsatlarda ruhsat tarihi bitimine kadar aldıkları
teşvik kazanımları devam ederken, 6 Şubat 2004 tarihinden
sonra alınmış ruhsatlarda ise Türkiye'nin Avrupa Birliği
sürecine girdikleri tarihe kadar gelir ve kurumlar vergisinden
istisnaları devam etmektedir.
Kayseri'de yaklaşık
7 milyon metre kare üzerinde kurulmuş bir serbest bölge var, üretim
serbest bölgesi. Fiyatlar gerçekten çok ucuz. Hemen bitişiğinde
organize sanayi bölgesi var, 25 milyon metre kare üzerinde kurulmuş.
25 milyon metre karelik organize sanayi bölgesindeki arsa fiyatları
ortalama 55-60 milyon Türk lirası ederken ve katılımcılar,
sanayiciler arsa bulmakta büyük sıkıntı çekerken, arsa
almak için yarışa girmiş, sıraya girmiş hâlâ büyük
sanayici varken, hemen bitişiğinde olan, arsa fiyatları
5 dolar, altyapı bedeli 6 dolar olmak üzere toplam 11 dolarlık
serbest bölgede, maalesef, arsa için talep eden sanayicide sıkıntı
var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Elitaş, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ama, şu getirdiğimiz
düzenlemeyle birlikte, binde 5'lerin getirilirken CIF, gönderilirken
FOB üzerinden alınmamasıyla birlikte, hem diğer serbest
bölgelerdeki katılımcılar biraz daha rahat edecek
hem de 5 dolar, toplam 6 dolar olmak üzere
Bu 5 dolarlık ücretin
de 1,5 dolarlık kısmı peşin olarak ödeniyor, geriye
kalan kısmı yirmi dört ay vadeye kadar verilebiliyor. 6 dolarlık
altyapı bedellerinin ise tamamı otuz altı ay vade olarak
verilebiliyor.
Serbest bölgelerde
yatırım yapıp ihracatını geliştirmek,
Türkiye'de tedarikçi olmak isteyen sanayicilerimize Kayseri'de
güzel bir serbest bölgenin varlığını buradan duyuruyorum.
Bu yasanın
hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 3218 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 4- Gelir payı ödenen serbest bölgelerde kurucu ve işletici
şirketlerin işletme sözleşmelerindeki gelir payı
paylaşım oranları yeniden düzenlenir."
BAŞKAN - Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve aynı zamanda
şahsı adına söz isteyen Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlu.
Buyurun Sayın
Çerçioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Çerçioğlu,
süreniz on beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP olarak,
2002'deki seçim beyannamenizde "Serbest bölgelerin daha etkin
bir biçimde kullanılması ve yabancı yatırımcılara
daha iyi tanıtılması sağlanacak, vergi muafiyetleri
devam ettirilecek." demenize rağmen, iki yıl geçmeden,
6 Şubat 2004 tarihli 5084 sayılı Yasa'yla bu muafiyetleri,
geçmişi de kapsar şekilde kaldırdınız. Bunun
sonucunda, Türkiye Cumhuriyeti devletine güvenerek ve devamlılık
ilkesini göz önünde bulundurarak yatırım yapmış
yabancı şirketler ülkemizi terk etmiştir. Bu kararınızla,
bundan sonra serbest bölgelere yatırım için gelecek olan yatırımcıların
da önünü kestiniz.
Sonuç olarak,
bir kez daha, her zamanki tarzınızla, düşünmeden, jet
hızıyla kanunları çıkarıp sonra da verdiğiniz
zarar ve tepkiler karşısında "pardon" deyip geri
adım attıklarınıza bir örnektir bu yasa.
Sayın milletvekilleri,
verdiğiniz zararın boyutunun ne kadar yüksek olduğunu
sizlere sayılarla anlatmaya çalışacağım.
Sadece Ege Serbest Bölgesi'ni terk eden firma sayısı 94'e
ulaşmıştır. Buna karşılık sadece 32
firma faaliyete geçmiştir. Üretimine son veren firmalar ile
üretime başlayan firmaların sayısı karşılaştırıldığında,
söz konusu kayıp oranı yüzde 66'dır. Türkiye genelinde
serbest bölgelerde 552 firmanın faaliyet ruhsatları iptal
edilmiş, işte bu hatanızdan dolayı 552 firma Türkiye'yi
terk etmiştir, yüzlerce kişi sizin hatanızdan dolayı
işsiz kalmıştır. Sizin seçim beyannamenize güvenerek
serbest bölgelere yatırım yapan yerli ve yabancı sermayeyi
ortada bıraktınız. Ayrıca, serbest bölgelerin ülke
ekonomisine olan katkıları düşünülmeden, kuruluş
amaçları değerlendirilmeden, yok edilmesine yönelik çalışmalar
başlattınız. Yüzde 71'i yabancı sermayeli firmalar
tarafından gerçekleştirilen ve toplamda 400 milyon dolar
yatırım yapan Ege Serbest Bölgesi'nde yaşanan firma
erozyonu çok net bir şekilde görülmektedir. Bu, sadece Ege Serbest
Bölgesi'nde yaşanan kayıptır. Düşünün ki, Türkiye
toplamında yirmi serbest bölge bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
size bir örnek vermek istiyorum: AKP'nin serbest bölgelerde göstermiş
olduğu tutarsızlık nedeniyle, Ege Serbest Bölgesi'nden
Amerikan Pulse şirketi, 800 kişi çalıştırdığı
şirketini kapatıp, maalesef, Türkiye'den ayrılmıştır.
6 Şubat 2004
tarihinde yürürlüğe giren 5084 sayılı Kanun ile serbest
bölgelerin gelişimi olumsuz yönde etkilenmiştir. Yıllık
24 milyar dolar toplam ticaret hacmi ile ülke ekonomimizde çok önemli
bir yer işgal eden serbest bölgelerde, kanun değişikliği
ile birlikte, yatırımlar durma noktasına gelmiş,
güvensizlik ortamı oluşmuştur.
Bu Kanun ile çalışanlar
üzerindeki gelir vergisi muafiyetinin 31 Aralık 2008 tarihinde
kaldırılacak olması, serbest bölgelerde bugüne kadar
yaratılan istihdamı olumsuz yönde etkileyecektir, yerli
ve yabancı yatırımcıları bölgeden uzaklaştıracaktır,
ayrıca, müktesep hakların çiğnenmesi nedeniyle birçok
firma ile davalar gündeme gelecektir, gelmeye başlamıştır
bile.
Gerek Kanun'dan
önce kurulan firmaların haklarının çiğnenmesi
dolayısıyla oluşacak ortamın engellenmesi gerekse
serbest bölgelerin kuruluş amaçlarına uygun olarak ülke
ekonomimize yapması gereken katkılarının artarak
devam etmesini sağlayacak yatırımların ve istihdamın
artırılabilmesine yönelik yeni düzenlemelere acilen
gidilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Hatta, diyorum ki,
bir önergeyle, bu yanlışlık, hemen şimdi, burada düzeltilmelidir.
Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde değiştirilmek
istenen binde 5'lik fonun kaldırılması ile vergi ödeyen
firmalar için fonların kaldırılması, aynı serbest
bölge içinde faaliyet gösteren firmalar arasındaki adaletsizliği
bir ölçüde ortadan kaldıracaktır. Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak biz bunu desteklemekteyiz.
Yap-işlet-devret
sözleşmeleri kapsamında altyapı yatırımlarının
özel sektör tarafından yapıldığı ve sözleşmeler
gereği elde edilen fon gelirlerinin paylaşıldığı
serbest bölgelerde, bölge kurucu ve işletici şirketlerin
kaldırılan fonlar nedeniyle kayıpları nasıl
karşılanacaktır?
Sayın milletvekilleri,
ekonomimiz, kur, dış ticaret açığı ve reel faiz
ölüm üçgeni arasında can çekişmektedir. Siz, AKP Hükûmeti
olarak, yabancı yatırımcının Türkiye'ye geldiğini
söylüyorsunuz. Doğru, gelmiştir, sıcak para olarak gelmiştir,
turist gibi gelmiştir, canı istediği zaman çeker gider.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisinin yabancı sermayeye bakışı,
anlayışı, ülkeye sıfırdan yatırım
yapacak, istihdam sağlayacak, ülke ekonomisine katma değer
yaratacak, ülke kalkınmasında rol oynayacak bir anlayıştır.
Sizin anlayışınız da bunun tam tersidir, memleketin
limanlarını, işletmelerini, hazine arazilerini
satmaktan geçmektedir. Sizin iktidarınızda gelen yabancı
sermaye asla yatırım yapmamıştır. Sıcak
para olarak kendilerine bir şekilde kapalı kapılar
ardında verilen reel faiz garantisini alarak veya hazır
müşterisi olan, yatırımı büyük ölçüde tamamlanmış
sanayilerimizi satın almışlardır, bize herhangi
bir artı istihdam yaratmamıştır. Üstelik, binlerce
insanımız da sayenizde işsiz kalmıştır.
Son olarak da ayakta alkışlayarak satmış olduğunuz
İstanbul İETT arazisi olmuştur. Şimdi, bu araziyle
ilgili bir senaryo düşünelim: Bu arazide, inşa edilip satılmak
üzere bir proje üretilecek. Bu projenin sonunda, yine, yurdumun güzel
insanlarına satılacak. Tabii ki, arazi fiyatına maliyeti
eklenip, yüksek kâr da ilave edilerek elden çıkarılacak.
Sonuç olarak, yabancı bir koyacak üç alacak. Sözüm ona, inşaat
sektörü de atılım yapacak. Yani, kısa günün kârı
mantığıyla ülke yönetmeye çalışmaktasınız.
Yönetmeye çalışıyorsunuz; ama, maalesef, yönetemiyorsunuz.
Dış ticaret açığı, iç borç, dış borç rakamları
bunun en açık göstergesidir. İktidarınız döneminde
sadece özel sektörün dış borcu 52 milyar dolardan 115 milyar
dolara ulaşmıştır.
Sayın milletvekilleri,
AKP Hükûmetinin ulusal bir sanayi stratejisi yoktur. Türk sanayisinin
büyük fedakârlıklarla ve emeklerle parlattığı
yıldızı tekstil sektörü, sayenizde dünya piyasalarından
kuyruklu yıldız misali kayıp geçmiştir. Bunun sonucu
olarak yine işsizler ordusu yarattınız ve sokaklara
terk ettiniz bu insanları.
Hyundai, Türkiye'ye
yatırım yapmak istemiş, AKP Hükûmeti ile görüşmüş,
ancak, AKP Hükûmetinin yatırım indiriminin kaldırılması
ve serbest bölgedeki tutarsız sanayi politikalarından
dolayı yatırımını Çek Cumhuriyeti'ne kaydırmıştır.
AKP'nin yabancı sermayeye bakış açısının
öyküsü de budur.
Sayın milletvekilleri,
dün de Otomotiv Derneğinin, otomotiv sektörünün iç piyasanın
daralmasıyla ilgili açıklamaları, ekonomimizin ne
kadar darboğaza girdiğinin bir kanıtıdır.
Acil önlemler alınmadığı takdirde, tekstil sektöründe
olduğu gibi otomotiv sektöründe de ciddi sıkıntılar
baş gösterecektir.
AKP İktidarının
ekonomik uygulamalarının sanayicileri içine düşürdüğü
bu sıkıntılardan, ancak Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında
kurtuluş gerçekleşecektir.
Sayın milletvekilleri,
AKP Hükûmeti elindeki en önemli enstrümanları yatırım
indirimi ve teşvik politikalarını yanlış
kullanarak Türk sanayicisinin beş yılını, üzülerek
söylüyorum ki, boşa harcamıştır. Sanayiciyi yatırıma
sevk eden en önemli araç olan yatırım indirimi IMF'nin baskısıyla
kaldırılmış, yatırım yapan, istihdam artıran,
ihracat yapan, daha fazla vergi ödeyen sanayicinin ödülü elinden
alınmıştır. En acısı da bunun IMF'nin isteği
doğrultusunda yapılmış olmasıdır. IMF,
Türk sanayicisinin gelişmesine katkıda bulunan yatırım
indirimlerinin kısıtlanmasını isterken, niçin
artan Uzak Doğu ithalatına önlem istememiştir? Bunlar,
Türkiye'yi üreten değil tüketen bir toplum hâline getirmek istenen
bir planın parçasıdır. Maalesef, AKP Hükûmeti bu baskılara
karşı koyamamış, bu da sanayimizi olumsuz yönde
etkilemiştir. IMF'ye kayıtsız şartsız boyun
eğen Hükûmetiniz ülkemizin iç dinamiklerini göz ardı etmiştir.
Sayın milletvekilleri,
şu anda borsanın 47 binlerde olması, sıcak paranın
ne kadar kaygan zeminde kazanç aradığının en
açık ifadesidir. Dolar kurunun bilinçli olarak 1,336'larda kalmasının
yegâne sebebi dışarıdan gelen bol miktardaki sıcak
paradır. Bundan dolayı, istihdam yaratan sanayi için çok
ciddi kaygılarımı burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
serbest bölgelerde uyguladığınız yanlış
kararlarınıza bir örnek de uyguladığınız
bölgesel teşviklerdir. Bu teşvikler Anadolu'nun orta ve batısındaki
altı-yedi ilde yoğunlaşmıştır, gerçek hedef
olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kalkınmasında
etkisi maalesef sıfır olmuştur, hiç yatırım
gitmemiştir. Hâlbuki, teşvikler sektörel bazda yapılsaydı,
bugün sanayimiz daha başarılı bir noktada olacaktı.
Sayın milletvekilleri,
AKP İktidarının gelişigüzel uyguladığı
politikaları yüzünden, serbest bölgelerin yatırımcıyı
çekici özelliği kalmamıştır. Az önce ifade ettiğim
gibi, 552 firma Türkiye'yi terk etmiştir. Düşünün, burada
çalışan binlerce kişi işsiz kalmıştır.
Sadece binde 5 olayı değil, diğer adaletsizliklerin
de düzeltilmesi ve bu bölgelerde çalışan işletmelerin
eskisi gibi rekabet edebilmesi için, önündeki engellerin kaldırılması
gerekmektedir.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çerçioğlu.
Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen Ergün Dağcıoğlu,
Tokat Milletvekili.
Buyurun Sayın
Dağcıoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ERGÜN
DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, Tokat
Milletvekili Ergün Dağcıoğlu'nun serbest bölgelerle
ilgili kanun değişiklik teklifini tartıştığımız
böyle bir günde, maddelerde grup adına konuşacak olsak,
onar dakikadan kırk dakika konuşma imkânımız var
idi. Ancak, demin sayın milletvekillerimizin de zaman zaman
eleştirilerinden sonra, zamanı iktidar olarak iyi kullanmak,
buralarda çok konuşmak yerine kanunları çıkararak
Sayın Çerçioğlu'nun da az önceki konuşmasından
"özet ne anladınız" derseniz, "Bu kanunu, hem
kendim hem de Grubum adına destekliyorum. Bir hakkın ihkakıhak
şeklinde ortaya konulması idi. Dolayısıyla da
desteklediğimiz bir kanun." dedi. O kadar değişik
ve geniş bir konuda tespitler yaptı; ama "özet ne anladınız"
derseniz, bu cümlesinin altını çizerek anladığımı
burada vurguluyor ve demek ki, doğru bir kanun getirmişiz,
doğru bir çalışma yapıyoruz burada ve her türlü eksiğe
gediğe rağmen, inşallah, bu kanun, burada, bugün sizlerin
de katkılarıyla çıktıktan sonra, Türkiye'de önemli
bir eksiklik, önemli bir açık da kapatılacak ve özellikle de
serbest bölgelerde, dışarıya kaçma eğilimi ve temayülü
içerisinde olan -kaçtı demiyorum- kaçma ve dışarıya
kaynak transferinin temayülü içerisinde olan iş adamlarımızın
da kaynaklarının Türkiye'de değerlendirilmesi, dolayısıyla
da yerli üretim ve yerli istihdam adına çok hayırlı bir
çalışmayı hep birlikte bugün burada sonuçlandırmış
olacağız. Demek ki, doğru bir yerde, doğru bir kanunla,
hep birlikte bir arada çalışma yapıyoruz.
Şimdi, arkadaşlar,
bu kanunda ana tema nedir dediğimizde, o kadar üzücü, geçmişten
kalan sıkıntılar vardı ki, onları da aşalım
hazır bu kanunu buraya getirmişken dedik. Nasıl? Mesela,
daha evvel 3/7/2001 tarihinde, 4684 sayılı Yasa'yı yine
bu Meclisten -ben o zaman milletvekiliydim- geçirdiğimizde,
hançeremiz yırtılana kadar müdahale etmeye çalıştık
ve bir yanlış yapıyoruz, bunu düzeltelim, yanlış
yapmayalım demiştik. İşte, o yanlışlıklardan
bir tanesi de şu idi: Fonlar o zaman kaldırıldı hatırlarsanız
ve bir özel hesaba dönüştürülmüştü ve özel hesaba dönüştürülen
bu fonların da sonuçta, bütçeye kaynak olarak aktarılması
kararlaştırılmıştı. Ama, biz bunu yaparken
ne yapmıştık? Fonları kaldırdığımızda,
bizim bu fon gelirlerini hazineye gelir olarak irat kaydettiğimizde,
o serbest bölgelerde -yine Sayın Çerçioğlu'nun da biraz evvel
ifade ettiği gibi- kurucu işleticilerle ilgili birtakım
haklar da var idi. Bu haklarla ilgili bazı yanlışlıklar
da yapılmıştı. Neydi o? Mesela, FOB değeri üzerinden
Türkiye'ye girecek olan serbest bölgede üretilen mallardan, biz binde
5 fon almamız gerekirken, yazılımda CIF olarak geçtiği
için, CIF uygulamasından ötürü bunu binde 5 değil de binde
5,65 olarak hesap etme mecburiyeti var idi. Bu yanlışı
da, şimdi, bugün burada hep birlikte düzeltiyoruz. Hem de öyle
bir yanlış ki, kanuna rağmen serbest bölge uygulamalarında
Sayıştay kararları esas alınmak suretiyle,
doğru işlem yapılan, yani, kulağın öbür taraftan
dokunulduğu bir noktada, bugün, sizlerin de katkılarıyla
bu yanlışı düzelteceğiz.
Onun dışında,
çifte vergilemeyi önleyelim, ortadan kaldıralım, izale
edelim diye yaptığımız bu çalışma, inşallah
çok hayırlı bir çalışma olarak tarihe geçecek ve
serbest bölgelerdeki iş, üretim ve istihdamı çok ciddi bir
şekilde tetikleyecektir. Bir sürü rakam vermek mümkün, ama önemli
olan, çifte vergilemeyi de bu kanun sayesinde, burada, hep birlikte
önleyeceğiz.
Peki, bir de, yine
Sayın Çerçioğlu'nun eleştirdiği bir şey var.
"Kurucu, işletici şirketlerin kayıplarını
nasıl halledeceğiz." dedi. İşte, bu maddede
verdiğim bir önergeyle, Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğünün
yapacağı bir çalışma sonucunda, yönetmelikle bu
kayıpları önlenecek ve 2006 değerleriyle yaklaşık
459 bin dolarlık, bu serbest bölgelerdeki kurucu, işletici
firmalardan -ki, dört tane bölgeyi kapsıyor, diğer, tamamını
kapsamıyor- bu dört bölgeden Samsun bölgesinde zaten ticari faaliyet
şu anda söz konusu olmadığı için, ne oluyor
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Dağcıoğlu, lütfen toparlayınız.
MEHMET ERGÜN
DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Dolayısıyla,
geriye kalan üç bölgeyle ilgili, 2006 değerleriyle 459 bin dolarlık,
yani, binde 5 fonlardan devlet vazgeçerek çifte vergilemeyi önlerken,
bu arada, kurucu, işletici firmaların da kayıpları
söz konusu olacak. Biz, devletteki adalet anlayışıyla,
burada da hükmetmek zorundayız ve kurucu, işletici firmaların
da haklarını korumak durumundayız diyerek, şimdi,
burada verdiğimiz bir önergeyle, onların hak gasbını
ortadan kaldıracak ve Genel Müdürlüğümüzün, hem de kurucu,
işletici firmalarla yapacağı istişari toplantılar
sonucunda ortaya koyacakları bir yönetmelikle, o hak kayıplarını
da önlemiş olacağız diyorum.
Evet, birçok firmanın
kapatıldığını söyledi. Zaten, geçmiş ekonomik
depremlerden ötürü sadece serbest bölgelerde değil, geçmiş
yanlış uygulamalardan ötürü sadece serbest bölgelerde değil,
Türkiye'nin tamamı büyük sıkıntılar içerisinde,
kepenkler kapatılırken, geldiğimiz günden beri, dört
buçuk yıldır yapmış olduğumuz ekonomik tedbirler,
çıkarmış olduğumuz kanunlar ve hem Türkiye'ye hem
dünyaya vermiş olduğumuz güven mesajlarından ötürü
bütün bunlar izale edildi ve Türkiye artık ayağa kalkan bir
ülke olarak dünyaya isim yapmaya başladı.
Bu manada, Yörük
göçü misali, eksiklerimiz de yok mudur? Vardır. İşte o
eksiklerimizden birisini de, bugün -benim burada tespit ettiğim-
bir kanun teklifiyle, sizlerin desteğiyle çıkarıyoruz.
Yani, Türkiye'nin önü açıldı, koşar adımlarla
çağdaş dünyaya doğru, entegrasyon adına giderken
eksiklerimiz de vardır. Bunları da gideririz. Bugün bu eksikliklerden
birisini gidermemize, inşallah sizlerin de, muhalefet dâhil
olmak üzere, iktidardaki arkadaşlarımızın katkılarıyla
zemin hazırlayacağız diyor, bu hayırlı kanunun,
-muhalefet milletvekillerimizin de ifade ettiği hayırlı
kanunun- hayırlara vesile olmasını Cenabıhak'tan
niyaz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Dağcıoğlu.
Madde üzerinde
üç adet önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sıralarına göre okutup aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin 3218 sayılı Kanuna Geçici Madde eklenmesini
öngören çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Mustafa Elitaş |
M. Ergün Dağcıoğlu |
|
İstanbul |
Kayseri |
Tokat |
|
Abdullah Erdem Cantimur |
Recep Garip |
|
|
Kütahya |
Adana |
|
"MADDE 2-
3218 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 4- 6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alanlardan,
imalatçı kullanıcıların dışındaki kullanıcılar
tarafından yurt dışından bölgeye getirilen ve/veya
bölgeden Türkiye'ye çıkarılan malların, bu Kanunun 7
nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen
ücrete tabi tutulmaması nedeniyle, gelir payı ödenen serbest
bölgelerde kurucu ve işletici şirketlerin işletme
sözleşmelerindeki gelir payı kayıplarının
karşılanması amacıyla yönetmelikte düzenleme
yapılır."
BAŞKAN - Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1339 sıra sayılı yasanın 2. maddesinin sonuna
aşağıdaki metnin ilave edilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Feridun Baloğlu |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
R. Kerim Özkan |
|
Antalya |
Malatya |
Burdur |
|
Nail Kamacı |
Osman Özcan |
|
|
Antalya |
Antalya |
|
Gelir payı
paylaşımında yaratılan istihdam dikkate alınır.
BAŞKAN - En
aykırı önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1339 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin çerçevesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Bülent Baratalı |
Ahmet Ersin |
|
Samsun |
İzmir |
İzmir |
|
Türkân Miçooğulları |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
İzmir |
Malatya |
|
Madde 2- 3218 sayılı
Kanunun geçici 3 ncü maddesi yürürlükten kaldırılmış
ve kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN -
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN -
Önergenin gerekçesini açıklamak üzere, Bülent Baratalı,
İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın
Baratalı.
BÜLENT BARATALI
(İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanı
ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz ve bir an önce yasalaşması
için de geçen haftadan beri çaba gösteriyoruz. Ancak, Sayın
Dağcıoğlu'nun bu teklifi bu hâliyle yasalaşırsa,
yine bu konuda bir eksiklik olacaktır diye düşünüyorum, o
nedenle bu önergeyi verdik.
Verdiğimiz
önergenin gerekçesi, 3218 sayılı Yasa'nın geçici 3'üncü
maddesiyle ilgilidir. Bu yasa incelendiği zaman, geçici 3'üncü
maddenin (b) fıkrasında aynen şöyle yazılmaktadır
lafız olarak: "Bu bölgelerde istihdam ettikleri personele
ödedikleri ücretler 31/12/2008 tarihine kadar gelir vergisinden
müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla ruhsatlarında belirtilen süre 31/12/2008 tarihinden
daha önceki bir tarihte sona eriyorsa, istisna uygulamasında
ruhsatta yer alan sürenin bitiş tarihi dikkate alınır."
denmektedir.
Biz, bu istisnanın,
bitecek olan bu istisnanın, 2008'de bitecek istisnanın, tamamen bu sürenin kaldırılmasından
yana bir önerge verdik.
Yine, hepimizin
veya ilgilenenlerin bildiği gibi, Plan Bütçe Komisyonumuzda
iki tane teklif bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, Sayın
İzmir Milletvekili Nükhet Hotar ve Faruk Çelik'in teklifidir;
diğeri, Sayın İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in teklifleridir.
Sayın Nükhet Hotar ve Faruk Çelik'in teklifinde, bu, 2008'de bitecek
olan istisna muafiyet süresinin 2019'a kadar ertelenmesini içermektedir.
Sayın Ahmet Ersin'in verdiği teklifte ise, bu istisna süresinin,
süresiz olarak ertelenmesi teklifidir.
Şimdi, bu konuda
bir karar veremezsek, bu önergeyi kabul etmezsek değerli arkadaşlar,
bu yasa eksik çıkacaktır. Ben inanıyorum ki, kanunu düzenleyen,
uğraşan arkadaşlarım ile ilgili Bakan da bizler
gibi düşünmektedir. Buna samimiyetle inanıyorum ve serbest
bölgelerle ilgili, bütün bu bölgelerdeki arkadaşlar da ilgili
arkadaşların ve Sayın Bakanın bu konudaki iyi niyetini
bilmektedirler, fakat, bir başka bakan, bu önergeye, bu yasa tekliflerine
karşıdır. Üç sene önce İzmir'e geldiğinde söz
vermesine karşın bu Sayın Bakan -ki, Sayın Maliye
Bakanı Kemal Bey'dir- bugüne kadar, üç yıl önce serbest bölgelerde
verdiği sözü tutmamaktadır. Bunun nedenini bilemiyorum.
Kabinenin iki bakanı, bir konuda iki ayrı düşünce içinde.
Elbette, bir kabinede iki ayrı düşünce içinde bir bakan olabilir,
ama, yine bizim parlamenter sistemdeki "primus inter pares"
sistemine göre, yani, eşitler içinde birinci olan Sayın
Başbakanın, bu iki ayrı görüşü şimdiye kadar
teke indirmesi ve serbest bölgelere verilen söz konusunda tavır
ve görüş bildirmesi gerekirdi, ama, şu ana kadar bunun olmadığını
görüyoruz.
Ben, yine, görüşlerimi
tekrar etmek istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, yasanın
bu hâlde çıkmasına biz onay vereceğiz, destek vereceğiz
ve veriyoruz. Ancak, bu hâlle çıkarsa bile yasa, bu önerge kabul
edilmezse, bu bölgelerdeki işçi ücretlerinden alınacak
olan gelir vergileri, eğer, en azından 2019'a kadar, yani
AKP'li milletvekilli arkadaşlarımızın verdiği
kanun teklifini içeren bu önerge kabul edilmezse, yine bu bölgelerdeki
teşvik ve cazibe tekrar yerine gelmeyecektir ve yüzde 2'ye
düşmüş olan bu bölgelerdeki büyüme, maalesef daha da gerilere
gidecektir.
Bu düşüncelerle, verdiğimiz
önergenin, her zaman sağduyuyla görüş bildiren ve karar veren
Meclis tarafından kabul edilmesini diliyor, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Baratalı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1339 sıra Sayılı yasanın 2. maddesinin sonuna
aşağıdaki metnin ilave edilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Feridun
Baloğlu (Antalya) ve arkadaşları
Gelir payı
paylaşımında yaratılan istihdam dikkate alınır.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN -
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN -
Önergenin gerekçesini açıklamak üzere Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın milletvekilleri, Sayın Başkan;
hepinize saygılar sunarım.
Değerli milletvekilleri,
bu önergeyi bilerek verdik. Örneklerle size sunmak istiyorum: Türkiye
bir tarım ülkesi. Örneğin muzu, örneğin greyfurtu beyefendiler
getiriyorlar serbest bölgeye
Türkiye bu işin cenneti veya Türkiye'de
üretilen bu ürünlere, dışarıdan ithalatçılar
Veya
çay
Diyorlar ki, "Uzak Doğu çayı
" Getiriyorlar
bir tane küçük makine, paketleme servisi, üç-beş kişi çalıştırıyor
ve bu malların tümü ülkeye giriyor.
Bir ülke,
eğer, kendi katma değer yaratan ürünlerini koruyup kollamıyorsa
ve bunlara, bir şekilde, ülkenin kendi değerlerine sahip
çıkmıyorsa o ülkede ekonomi nereye gider arkadaşlar?
Örnek veriyorum
size: Çay paketleme servisi kuruyoruz. Çayı getiriyor gemilerle,
işte, "Seylan çayı" diyor, 3 kişi çalıştırıyor.
Yine, aynı serbest bölgede, ülkede olmayan ithali zorunlu
olan örneğin, bilgisayar parçaları eğer ülkede üretilmiyorsa.
Ülkede bir şekilde üretilmeyen belli malları getirip belli
yerlerden, burada 300-500 kişi çalıştırıyor o
serbest bölgede. Bir şekilde, o cihazın veya o üretilen malın
tümünü ithal etsek, çok pahalı olduğu için, ülkeden daha
fazla döviz çıkacak. Ancak, belli ekipmanlarını, belli
parçalarını getirerek burada bir üretim yapıyor, ülkeye
bir istihdam sağlıyor, ülkeye bir katma değer yaratıyor.
Yani, o malın bedeli, mamulün bedeli 100 dolarsa, bu insanlar,
belli aparatlarını, örneğin 50 dolara alarak diğer
50 dolarlık kısmı ülkede üreterek, ülkenin 50 dolarının
dışarı gitmesini önlüyorlar. Şimdi, bu da serbest
bölgede, bu da serbest bölgede; biri 300 kişi, biri 500 kişi çalıştırıyor
ve ülkeye önemli katma değer yaratıyor. Yani, para içeride
kalıyor. O serbest bölgede
Bu, ister yerli
olsun ister yabancı olsun, özellikle yerli üreticiler açısından
konuşuyorum. Bizler kendi ulusal sanayicimizi, ulusal üretim
yapan insanlarımızı bir şekilde eğer korumazsak
dövizimiz hep dışarı gider. Ben bunu söylemek istiyorum
arkadaşlar. Bunların bir farkı olmalı.
Aynı miktarda
ithalat yapan diyelim ki, 50 milyon dolar, serbest bölgeye ithalat
yapıyor; birisi 3 kişi çalıştırıyor, öbürü,
yine, 50 milyon dolar, serbest bölgeye ithalat yapıyor, yine,
birinin yarattığı katma değerle öbürünün yarattığı
katma değer çok farklı arkadaşlar veya ihraç kaydıyla
biri getiriyor bunların hepsini ülkenin içine ithal ediyor,
öbürü ise serbest bölgede üretim yapıyor, başka ülkeye ihraç
ediyor.
Değerli arkadaşlar,
bu ülkede eğer biz, bunları ülke ekonomimiz açısından
bir şekilde teşvik etmezsek, bunlara gözümüzün nuru gibi
bakmazsak, hep böyle bir ithalat bayrağını eline alan
gelir, burası bir ithalat mezarlığı olur.
Bu önergede ulusal
sanayi açısından -illa bunu yapın demiyorum, özellikle
buraya parmak basmak açısından söylüyorum- bir şekilde
Biraz sonra konuşacağım 5084 sayılı Yasa'yı
ve ülke sanayicisine, ülkede üretim yapan insana hiçbir zaman biz
gözümüzün nuru gibi bakmıyoruz. İthalatçıyı da
ihracatçıyı da aynı kefeye koyuyoruz. Hep gözümüz
dışarıda, yabancıların yaptığı,
yabancı
Dövizimiz
dışarı gidiyor arkadaşlar. Eğer, bu ülkede yaratılan
katma değer hep dışarı giderse, bir gün bu cari
açığımız nereye gider? Bunu önlemek için, ülkede
yaratılan değerlerin, paranın içeride kalması
açısından biz bu önergeyi yazdık ve size sunduk. Takdir
sizindir ve ulusal sanayiyi ve ulusal sanayiciyi teşvik etmek
açısından, bir şekilde koruyup kollamak açısından,
serbest rekabet koşullarına aykırı olmamak kaydıyla
bu önergeyi sunduk. Takdirlerinize sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin 3218 sayılı Kanuna Geçici Madde eklenmesini
öngören çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan
Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 2- 3218 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 4- 6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alanlardan,
imalatçı kullanıcıların dışındaki kullanıcılar
tarafından yurt dışından bölgeye getirilen ve/veya
bölgeden Türkiye'ye çıkarılan malların, bu Kanunun 7
nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen
ücrete tabi tutulmaması nedeniyle, gelir payı ödenen serbest
bölgelerde kurucu ve işletici şirketlerin işletme
sözleşmelerindeki gelir payı kayıplarının
karşılanması amacıyla yönetmelikte düzenleme
yapılır.''
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN -
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanununun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında
değişiklik yapan Kanun Teklifinde yer alan Geçici 4 üncü
Maddede; "Gelir payı ödenen serbest bölgelerde kurucu ve
işletici şirketlerin işletme sözleşmelerindeki
gelir payı paylaşım oranları yeniden düzenlenir"
hükmü bulunmaktadır. Anılan Geçici Maddeye ilişkin düzenleme,
6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alan imalatçı
kullanıcıların dışındaki kullanıcılar
tarafından yurt dışından bölgeye getirilen ve/veya
bölgeden Türkiye'ye çıkarılan mallar üzerinden ücret
alınmaması uygulaması neticesinde kurucu ve işletici
şirketlerin uğrayacakları gelir kayıplarının
telafi edilmesine yönelik olarak getirilmek istendiğinden,
uygulamanın sorunsuz yürütülebilmesini teminen Geçici Maddenin
yeniden düzenlenmesi gereği ortaya çıkmıştır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza
HALUK KOÇ (Samsun)
- Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN - Arayacağım
Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.22
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86'ncı Birleşimi'nin
Beşinci Oturumu'nu açıyorum.
1339 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Teklifin 2'nci
maddesi üzerinde, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve
arkadaşları tarafından verilmiş olan önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
yayımını izleyen ay başında yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına
söz isteyen Adana Milletvekili Kemal Sağ.
Buyurun Sayın
Sağ. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1339 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi üzerinde, 3'üncü madde hakkında,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün önemli bir gün, 10 Nisan Polis Günü. Bu vesileyle, emniyet
teşkilatının tüm personelinin bu gününü kutluyor;
hepsine sağlıklı, mutlu ve başarılı bir
görev diliyorum.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Sayın Başkan, geziyorlar!
BAŞKAN - Sayın
Sağ, bir saniye.
Sayın milletvekilleri,
salonda uğultu var, sayın hatibin konuşması anlaşılamamaktadır.
Lütfen
Buyurun Sayın
Sağ.
KEMAL SAĞ
(Devamla) - Sayın Başkan, ikinci değineceğim konu,
yine gündem dışı olacak ama, az önce Sayın Ergün
Dağcıoğlu konuşmasında dedi ki: "Biz, AKP
Grubu olarak, grup adına konuşmaları kullanmayarak zamanı tasarruf ediyoruz." Ben ve Grubum
beklerdik ki, AKP, bugün, burada ve her zaman olduğu gibi, bu kürsüde
her türlü fikrini açıklasın. Özellikle, bakın, bu serbest
bölgeler hakkında olduğu gibi diğer konuların da
-sadece burada doğru kanunlar çıktığı için değil-
yanlış çıkan kanunların da savunmasını
yapsınlar isterdim, beklerdim. Ama bunları yapmıyorlar,
yapmıyorsunuz değerli arkadaşlar. Ben, burada, Sayın
Dağcıoğlu'ndan beklerdim ki, bu hükümler çıkarken,
örneğin gelir vergisi stopajı üzerine de bir konuşma
yapsalardı ve bugün çalışanların uğradığı
mağduriyet dolayısıyla doğan haksız rekabetin
de sebebini anlatmış olsalardı, onu beklerdim ben.
Evet, şimdi,
konuşmama geçiyorum değerli arkadaşlar. Bakınız,
Türkiye'nin son otuz-kırk yıldır en önemli sorunlarının
başında işsizlik, dış ticaret açığı
ve yabancı sermaye girişi gelmektedir.
Değerli arkadaşlar,
bugün AKP Hükûmetine baktığınızda işsizlik
yüzde 10 gösterilmektedir, ama biz biliyoruz ki işsizlik yüzde
10'un çok üzerindedir. Milyonlarca insan -yeşil kart dolayısıyla
sigortalı olarak iş bulmaktan kaçındıkları
için- birçok işsiz, bugün, sanki işi varmış gibi göstermektedir
ya da iş aramıyormuş gibi pozisyon göstermektedir. Bunlar doğru
değildir değerli arkadaşlar.
İkinci konu,
dış ticaret açığı meselesidir. Değerli
arkadaşlar, deminki konuşmacılarımız sizlere
bahsettiler, ama ben, konunun bir başka yönüne değinmek istiyorum.
Bakınız, 2002 yılında ithalat 51 milyar, ihracat
36 milyar dolar olduğu için, dış ticaret açığı
15 milyar civarında idi. 2006 yılında bu açık 52 milyar
dolara gelmiştir ve görünürde, resmî rakam olarak ihracatın
ithalatı karşılama oranı yüzde 62 gözükmektedir
değerli arkadaşlar. Ancak, bir noktaya ben dikkat çekmek istiyorum,
o da şudur: Bakın, ihracatımızdaki ithal girdi
oranı, 2002 yılında yüzde 32 iken, bugün yüzde 56 olmuştur.
Peki, bu durumda gerçek ihracat miktarı nedir? 85 milyar dolar
ihracatı geriye kalan yüzde 44'le çarptığınız
zaman, gerçek ihracat miktarı 37 milyar dolardır değerli
arkadaşlar. Peki, bu durumda gerçek ihracatın gerçek ithalatı
karşılama oranı ne olmaktadır biliyor musunuz? O
da yüzde 30'un altındadır değerli arkadaşlar. Bunu
da böyle, bir tarafa yazmanızı ben rica ediyorum.
MEHMET ERGÜN
DAĞCIOĞLU (Tokat) - O rakam nereden çıktı Sayın
Sağ?
KEMAL SAĞ
(Devamla) - Sayın Dağcıoğlu, hesaplama yaparsanız
rakam ortaya çıkmaktadır ve bugün gerçek ihracatın
gerçek ithalatı karşılama oranı yüzde 29,4'tür.
MEHMET ERGÜN
DAĞCIOĞLU (Tokat) - Hesaplar nerede? Nereden buldunuz?
KEMAL SAĞ
(Devamla) - Üçüncü konu: Türkiye'nin en büyük sorunlarından bir
tanesi de yabancı sermaye girişi meselesidir. Değerli
arkadaşlar, bugün dünyadaki likit bolluğu dolayısıyla
Türkiye'de de "sıcak para" adı altında yabancı
sermaye vardır. Ama, gerçek yabancı sermaye, ülkede yatırım
yapan, üretim yapan ve istihdam yaratan yabancı sermayedir. Bugün,
Türkiye'de 60 milyar doların üzerindeki sıcak para, her an,
Türk ekonomisi için risk teşkil etmektedir. Bunu da lütfen unutmayalım.
Değerli arkadaşlar,
serbest bölge konusunu baştan alarak sonuna doğru özetlemek
istiyorum.
Bakın, Türkiye'de
serbest bölgeler niye kuruldu, şöyle bir hatırlayalım:
1985 yılında, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Yasası
ile Türkiye'de serbest bölgeler kurulmuştur. Serbest bölge nedir:
Bir ülkenin sınırları içinde, gümrük hattı dışında,
ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, istihdam yaratmak,
yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak,
girdi ihtiyacını karşılamak üzere kurulan ekonomik
bölgelerdir.
Peki, bu yasanın
çıkarılmasında amaç nedir değerli arkadaşlar,
lütfen hatırlayınız. Bu yasanın üç amacı vardır:
Bir, Türkiye'de istihdamı artırabilmek; iki, doğrudan
yabancı sermaye girişini artırmak; üçüncüsü de,
dış ticaret açığını azaltmaktır. Bugün
dünyada ekonominin ve ticaretin çok yoğun olduğu bölgelerde
yüzlerce serbest bölge vardır. Bugün Türkiye'de de 20 civarında
serbest bölge mevcuttur.
Değerli arkadaşlar,
serbest bölgelerin Türkiye'deki durumuna baktığımız
zaman, bunların artı yönleri vardır, eksi yönleri vardır.
Önce ben artılarından bahsetmek istiyorum. Bakın, Türkiye'de,
1985'ten bu yana, toplam 40 bin doğrudan istihdam yaratılmıştır,
4 bin kullanıcı firma bölgelerde faaliyet göstermiştir
ve bu vesileyle, Türkiye'ye 700 yabancı firma giriş yapmıştır.
Bugüne kadar, ülke bazında, toplam 125 milyar dolar civarında
dış ticaret hacmi yaratılmış olup, yalnızca
2006 yılındaki dış ticaret hacmi 25 milyar dolar civarındadır.
Ayrıca, serbest bölgeler dolayısıyla, Türkiye'ye bir
kısım teknoloji transferleri yapılmıştır,
yan sanayiler kurulmuştur ve bunların potansiyeli artırılmıştır,
artmıştır. Ayrıca, dış tanıtım
olanağı doğmuştur ve dolaylı bir şekilde
de kamuya bir fon yaratma imkânı doğmuştur.
Değerli arkadaşlar,
tabii, bunun yanında, bazı olumsuz gelişmeler de vardır.
Örneğin, bazı bölgelerde ithalat ihracattan fazladır,
bazı bölgelerde yine kaçakçılık ortamı mevcuttur
ve bazılarında da yine istihdamda haksız rekabet yaratılmıştır.
Şimdi, bunları dilediğinizce yorumlayabilirsiniz.
Ama, sonuç olarak baktığımızda, serbest bölgelerin
Türkiye'deki artıları eksilerinden mutlaka fazladır
değerli arkadaşlar.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, AKP Hükûmeti, 6 Şubat 2004'te, bir seçim yatırımı
olarak, "Teşvik Yasası" adı altında bir yasa
çıkarmıştır. Bu Yasa bazı illerimize gerçekten
avantaj sağlamıştır, bunu kabul ediyoruz, ama Adana
başta olmak üzere birçok ilimizde de çok büyük sıkıntılar
yaratılmıştır. Birçok yatırımcı
teşvik edilen bölgeye kaydığı için, bu tür illerde
istihdam azalmıştır, yatırım azalmıştır.
Bunları da lütfen unutmayınız.
Peki, bu Yasa'yla,
Türkiye'de, serbest bölgelerde ne gibi değişiklikler oldu:
Gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti, yeni firmalar, imalatçı
olmayan yeni firmalar için kaldırıldı. Gelir vergisi
stopajı getirildi. Yine, bu Yasa gereğince, 6 Şubat
2004'ten sonra ruhsat alan firmalar için, yani sadece imalat yapan firmalar
için "AB'ye tam üyeliğe kadar gelir ve kurumlar vergisinden
muaf olacak." denildi ve çalışanlar için de "Ücretlerde
gelir vergisi stopajı devam edecek." denildi. 6 Şubat
2004'ten sonra bölgeye gelen ve imalatçı olmayan firmalar, normal
yurt içi firmalar gibi vergiye tabi tutuldu. Bu arada en önemli nokta
şudur: Kurucu ve işletici firmaların bölgelere giren
ve Türkiye'den çıkan mallar üzerinden tahsil ettiği fonlar
kaldırılmıştır. Bu fonların kaldırılması
dolayısıyla da, kurucu firmalar, yaptıkları yatırımların
tekrar getirisini alma imkânından mahrum edilmişlerdir.
Peki, 5084 sayılı
Yasa'dan sonra ne olmuştur: Serbest bölgelerde faaliyet gösteren
firma sayısı azalmıştır. Bakın, sadece
İzmir ESBAŞ'ta 94 firma terk etmiştir ve Türkiye'de
500'den fazla firma işini kapatmıştır. Yatırım
miktarı azalmıştır, üretim miktarı azalmıştır,
istihdam azalmıştır. En önemlisi -bir sonuç var ki- devlete
güvensizlik ortamı yaratılmıştır; çünkü, devlet,
anlaşma yaptığı, söz verdiği kurucu firmalara
sözünden caymıştır. Yetmedi, bir de, Maliye Bakanlığı
geriye dönük olarak vergi incelemeleri başlatmıştır.
Peki, bu yasa ne
getiriyor: Bu düzenleme, AKP'nin Teşvik Yasası adı altında
getirdiği yanlışlıklardan, hiç olmazsa, serbest
bölgeler için olanını bir nebze düzeltme imkânı getirmektedir.
Ayrıca, vergi ödeyen ve imalatçı olmayan firmalar için fonların
kaldırılması, aynı bölge içerisinde faaliyet gösteren
firmalar arasındaki haksız rekabeti önleyecektir.
Ancak, bu arada ciddi bir sorun
doğmaktadır. O da şudur değerli arkadaşlar:
Kurucu, işletici firmalar, bu bölgeler için, bugüne kadar, 1,3
milyar dolar doğrudan yatırım, 2 milyar dolar civarında
da toplam yatırım yapmışlardır. Bu yatırımı
yaparken de, tekrar buradaki getiriyi hesaba katarak bu yatırımı
yapmışlardır.
Devletle kurucu firmalar arasında
anlaşma yapılmış olup, kurucu işleticiler,
bu yatırımlarını, bölgeye giren çıkan mallar
üzerinden binde 5 fondan pay alarak karşılamak durumundaydılar
ve tabii, bu arada, Hazineye bir kaynak aktarılmış oluyordu.
Şimdi, son durumda, tahsil edilen fonlar, neredeyse, bu geliri
yüzde 60 oranında azaltmıştır. Çünkü, bu fonlar, sadece,
artık, yurt dışından bölgeye giren mallar üzerinden
alınmaktadır.
Eğer, bu yasa
teklifine, 2'nci madde, Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenmiş olmasaydı,
bu yasa büyük bir haksızlığa sebep olacaktı ve tüm
kurucu, işletici firmalar da, devlet aleyhine dava açmış
olacaklardı. Şimdi, bu madde ile, en azından, doğacak
zararları telafi etme imkânı doğmuştur.
Peki, şimdi,
acilen ne yapmak gerekmektedir, onu da açıklamak istiyorum değerli
arkadaşlar: Bu yasa çıkar çıkmaz, Maliye, Hazine ve
Dış Ticaret Müsteşarlığı birlikte,
derhâl, bir mevzuat değişikliği -yönetmelik olabilir
ya da son değişiklik önergesine göre başka bir şey
çıkartılabilir- doğacak zarar ve ihtilafın önlenmesi
açısından, gelir dağılımını bir an önce
düzenleyen bir format hazırlamaları gerekmektedir. Aksi
takdirde, yatırımcı ve yabancı sermaye sahiplerinin
devlete karşı güvensizlik ortamı doğacaktır.
Ayrıca, son
bir öneri de, 31/12/2008 tarihinde başlayacak olan gelir vergisi
stopajı uygulaması da, en azından, ya 2019'a kadar ya da
AB'ye girişe kadar, tam üyeliğe kadar ertelenmelidir. Hani,
siz, geçen yıllarda kutluyordunuz ya maytaplarla, işte, o
AB'ye giriş gerçekleşince.
Sayın
Başkanım, son bir noktaya değinerek sözlerimi tamamlamak
istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL SAĞ
(Devamla) - Sayın Başkanım
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Sağ.
KEMAL SAĞ
(Devamla) - Son sözlerim şudur: Bugünlerde, 26 Eylül 2006'dan bu
yana, Antalya serbest bölgesinde bir firmanın elemanları,
personeli, yaklaşık altı-yedi aydan beri grevdedirler.
Burada, Devlet Bakanımızın kanalıyla, Sosyal Güvenlik
Bakanımızı bu grevi incelemeye davet ediyorum. Burada
büyük bir haksızlık vardır. Ben firma adını kullanmak
istemiyorum, ama, sayın bakanlardan, bu haksızlığın,
bir an önce giderilmesini talep ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.
Buyurun Sayın
Eraslan.
MEHMET ERASLAN
(Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
son üç günde 10 şehit verdik. Bunu anmadan, bunu söylemeden geçmenin
doğru olmayacağını öncelikle ifade etmek istiyorum
ve Türkiye bugüne kadar, ülkemiz bugüne kadar 35 binin üzerinde vatan
evladını toprağa vermiş, 5 binin üzerinde şehit
vermiş ve özellikle, son üç günde, baharın gelişiyle,
yaz mevsiminin yaklaşmasıyla artan terör olayları nedeniyle
son üç günde 10 şehidimizi daha toprağa verdik. Ben, Allah'tan
rahmet diliyorum şehitlerimize, ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum. Bu ülkenin bölünmez bütünlüğü
konusunda
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
Eraslan, bir saniye
Sayın milletvekilleri,
lütfen
Sayın Yıldırım, lütfen
Buyurun Sayın
Eraslan.
MEHMET ERASLAN
(Devamla) - Bu ülkenin bölünmez bütünlüğü konusunda en değerli
varlıkları olan canlarını feda ettiler. Onlara
minnettar kaldığımızı tekrar buradan yenilemek
istiyorum.
Sayın
Başkanım, burada gülünecek bir şey söyledik mi acaba?..
Konuşmamızın başından şimdiye kadar burada,
böyle, gülünç olan veya gülünmesi gereken bir konuya temas ettik mi
Sayın Başkan?
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) - Sizi ciddiyetle dinliyoruz Sayın Eraslan.
RECEP KORAL
(İstanbul) - Ne sataşan var, ne bir şey; sen niye üzerine
alınıyorsun?
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) - Tutanaklara bakarsan "Vatan evladının 35
bini şehit." diyor, doğru değil bu.
BAŞKAN - Sayın
Eraslan, siz, Genel Kurula hitap eder misiniz.
Buyurun Sayın
Eraslan
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Biz, başka bir konuyu konuşuyorduk.
BAŞKAN - Lütfen
Sayın Yıldırım
Sayın Eraslan,
lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz siz.
MEHMET ERASLAN
(Devamla) - Sayın Başkan, Genel Kurula tabii ki hitap edeceğim,
ama konuşmamın başında ben şehitlerden bahsetmeye
ve şehitlerimizin aziz hatırası önünde eğilmeye
yönelik sözlerimi, değerli milletvekilleri, daha ciddi bir
ortamda, daha ciddi bir zeminde dinlemeleri gerekirken
BAŞKAN - Sayın
Eraslan, lütfen! Uyarı yapılmıştır, lütfen Genel
Kurula hitap eder misiniz.
MEHMET ERASLAN
(Devamla) - Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri;
Türkiye'nin bizi TRT-3 canlı yayınından izlediği
için buradaki manzarayı ifade etmekten, buradaki manzarayı
ifade etmeyi uygun görmüyorum ve bundan sadece hicap ettiğimi
söyleyerek geçiştiriyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) - Senin konuşmanın farkına varmadılar.
MEHMET ERASLAN
(Devamla) - Ayrıca, Polis Haftasını kutluyoruz. Polis
teşkilatımızın, emniyet birimlerimizin 162'nci
kuruluş yıl dönümü dolayısıyla etkinlikler yapılıyor.
Ben, bütün polislerimizin, bütün emniyet teşkilatımızın
bu haftasını, bu gününü tebrik ediyorum ve toplumumuzun
huzur ve güvenliği konusunda göstermiş oldukları üstün
gayretleri dolayısıyla, özellikle ağır çalışma
şartları, ağır ekonomik koşullar ve aslında
verilmemiş özlük haklarıyla, bu yüce ve ulvi görevi, sonsuz
bir sadakatla ve inançla, azimle icra ettiklerinden dolayı, ayrıca,
polis teşkilatlarımızı, polislerimizi ve onların
ailelerini buradan tekrar tebrik ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunla aslında
ekonomiyi konuşuyoruz. Tabii ki, serbest bölgeler Türk ekonomisinin
en önemli işlevsel alanlarıdır. Fakat, buradaki kanun
tasarısında görüştüğümüz şey binde 5'lik bir,
2004 yılından önce ve 2004 yılından sonra yatırımına
başlamış, ruhsatını almış olan
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Eraslan, lütfen toparlayınız.
MEHMET ERASLAN
(Devamla) -
ve ticari faaliyette bulunan bu iki ayrı tarihli
birimlerin, vergi verirken vergi adaletinin sağlanması
açısından hazırlanan bir kanun teklifi. Kanun teklifi,
doğru bir teklif. Fakat, biz, binde 5'lik bir oran ile uğraşmaktan
ziyade, vergi reformu noktasında ciddi bir, kapsamlı bir
kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine bugüne
kadar getirmiş olmalıydık. Vergi adaletinden bahsetmek
için, ilk önce vergi oranlarının makul bir düzeye getirilmesi
ve vergi oranlarının da tabana yayılması, Anayasa'ya
göre, herkesin kendi katlanabileceği kazancı nispetinde
yükümlü olduğu, ödemekle yükümlü olduğu miktarı vergi
reformuyla, aslında, ekonomiye mal etmemiz gerekiyor idi.
Türkiye'de, serbest
bölgelerde de, sanayi bölgelerinde de ve bütün ülke sathının
her yerinde de, ticari faaliyetleri yüksek olan, ticari faaliyetler
noktasında gayrisafi millî hasılasını da artırmış
olan bir ülke olmayı hepimiz temenni ediyoruz. Ama, defalarca
oldu, söylüyoruz, bu teşvik politikalarıyla ve bu girdi
maliyetleriyle ekonomiyi var etme imkânı yoktur. O yüzden, 2002
yılında 1,5 milyar dolar olan cari açık, bugün 35 milyar
doları aşmıştır. 2002 yılında 15,5 milyar
dolar olan dış ticaret açığı bugün 50 milyar doları
aşmıştır ve Türk ekonomisi, son dört yılda, 150
milyar doların üzerinde bir borç yükü altına girmiştir
ve girdi maliyetlerinin yüksekliği sebebiyle ihracatın
ithalatı karşılama oranı her geçen gün düşmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Eraslan, lütfen, teşekkür için açıyorum sadece.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Türkiye'nin 2006
ihracat rakamı 85 milyar dolardır. Ben Sayın Bakanıma
şunu sormak istiyorum: 85 milyar dolarlık ihracatın
içerisinde, yüzde kaç, ara malı ithalatının payı
vardır? Bunu, lütfen, bir soru olarak telakki edin ve bunu cevaplayın.
Ara malı ithalatının payı bu ihracatın içerisinde
yüzde kaçtır ve onu düştükten sonra, gerçekten, 2006 Türkiye'nin
ihracat rakamı nedir ve ondan sonra, bu ihracatın ithalatı
karşılama oranı nedir? Ben, bu suali sizlerin takdirine
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
ekonomi, üzerinde çok konuşulması gereken, her noktası
ele alınması gereken önemli bir konu. Fakat, burada, zaman
yetersizliği sebebiyle, bu kadarını, Sayın Bakanımın
ve siz değerli sayın milletvekillerimin dikkatini çekmekle
yetiniyorum.
Bu kanun teklifinin
ülkemize hayırlar getirmesini, özellikle serbest bölgede çalışan
arkadaşlarımıza hayırlar getirmesini diliyor
ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Sayın Çerçioğlu,
buyurun.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU
(Aydın) - Sayın Bakan, 3218 sayılı Kanun'un geçici
3'üncü maddesindeki muafiyetler 2008 yılında sona erecektir.
Muafiyetlerin uzatılması konusunda, şu anda, Parlamentoda,
AKP ve CHP'li milletvekilleri tarafından verilmiş iki ayrı
teklif Plan ve Bütçe Komisyonunda bekletilmektedir. Bu teklifler
ne zaman görüşülecektir? 22'nci Dönemde bu tekliflerin yasalaşması
konusundaki beklentileriniz nelerdir? Bu konuda Hükûmetin görüşü
nedir?
Biliyorsunuz,
en son çıkarttığınız 6 Şubat 2004 tarihindeki
5084 sayılı Kanun'la, son üç yıl içinde 552 firma Türkiye'yi
terk etti. Eğer, 2008 yılındaki bu muafiyetleri de uzatılmazsa,
herhâlde, Türkiye'de serbest bölge diye bir şey kalmayacak diye
düşünüyoruz. Bu konudaki düşüncelerinizi
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çerçioğlu.
Sayın
İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, Sayın
Çerçioğlu'nun sorduğu soruyu soracaktım.
Başka sorum
yok.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
DEVLET BAKANI
KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Yazılı olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
HALUK KOÇ (Samsun)
- Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Henüz
oylamaya geçmedik Sayın Koç.
Maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı yoktur.
Çalışma
süremiz de tamamlanmıştır. Ara versek dahi karar yeter
sayısı bulunamayacağı için, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 11 Nisan 2007 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
20.01