DÖNEM: 22 CİLT: 154 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
94üncü
Birleşim
25 Nisan 2007 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, yem bitkileri paralarının
hâlen ödenmemesi nedeniyle büyükbaş hayvanlarda açlık ve
direnç düşüklüğüne bağlı olarak meydana gelen hastalık
ve toplu ölümlerin önüne geçilebilmesi için Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca alınması gereken önlemlerin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'ın,
Muş'un düşman işgalinden kurtarılışının
89'uncu yıl dönümü münasebetiyle, Muş'un tarihçesine, Kurtuluş
Savaşı'nı kazanmamıza katkısına, ilin gelişmesi
için Hükûmetçe yapılan çalışmalara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kutlu
Doğum Haftası münasebetiyle, Hazreti Muhammed'in tüm insanlara
örnek olması gereken hayatına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
4.-
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/1295) (S. Sayısı: 1357)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası
Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1307) (S. Sayısı: 1378)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1207) (S. Sayısı:
1381)
7.-
Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekatlarına
Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1313) (S. Sayısı:
1382)
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/952) (S. Sayısı: 852)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney
Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1065) (S. Sayısı: 1012)
10.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1132) (S. Sayısı:
1182)
11.-
İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu ve 4 Milletvekilinin;
Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/784) (S. Sayısı: 1320)
12.-
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonları Raporları
(1/1272) (S. Sayısı: 1318)
13.-
Uygulama İmkanı Kalmamış Bazı Kanunların
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Adalet Komisyonu Raporu (1/1239) (S. Sayısı: 1325)
14.-
Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün, Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
V. - OYLAMALAR
1.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması
2.-
Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekatlarına
Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney
Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın
oylaması
VI. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Harmancık 75. yıl
Endüstri Meslek Lisesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21193)
2.-
İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, öğretmenlerin sınavlarda
görevlendirilmesine yönelik düzenlemeye ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/21199)
3.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-İnönü
İlköğretim Okulunun kapatılmasına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/21244)
4.-
Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki okulların
kapalı spor salonlarına ve beden eğitimi derslerine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/21245)
5.-
Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, öğretmenlerin il
içi yer değiştirmelerine yönelik kılavuza ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/21247)
6.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, kadın yöneticilere
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/21248)
7.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, ortaöğretim
için getirilmek istenen seviye belirleme sınavına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/21253)
8.-
Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, tankerlerle getirilen
LPG'ye ve akaryakıt tahlillerine ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/21261)
9.-
Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, akaryakıt ithalatına
ve görevden alınan bir bürokrata ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/21262)
10.-
Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Erzurum İl Milli Eğitim
Müdürünün görevden alınmasıyla ilgili yargı kararlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21271)
11.-
Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın, sanatçıların
ve medya kuruluşlarının vergilendirilmesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/21336)
12.-
Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, eğitim kurumları
yapımına ve personel alımlarına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/21341)
13.-
İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TOKİ'de
göreve başlatılan milletvekili yakınlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/21350)
14.-
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Aile Danışma Merkezleri
ve Toplum Merkezlerinde uygulanan eğitim programlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun
cevabı (7/21491)
15.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekâleten yürütülen
idari görevlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/21498)
16.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici personele
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı
(7/21515)
17.-
Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vekâleten yürütülen
idari görevlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif
ŞENER'in cevabı (7/21516)
18.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, geçici personele
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/21546)
19.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bir
lisedeki personel ve öğrenci durumuna ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/21548)
20.-
Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta İl Milli
Eğitim Müdürlüğünün bir uygulamasına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/21549)
21.-
Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, TOKİ'nin Ataköy'deki
bir arazisinin satışına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/21632)
22.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Bucak'ta bazı
köy arazilerine tapuda şerh konulmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/21636)
23.-
Gaziantep Milletvekili Abdülkadir ATEŞ'in, depremde hasar gören
Araban Lisesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/21670)
24.-
Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bozuk olduğu
tespit edilen bir çocuk ilacına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/21676)
25.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine,
-Ankara
Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHAN'ın, BM-CEDAW Komitesinin
bazı belgelerinin tercümesine,
-Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa Zihinsel
Engelliler Bakım ve Rehabilitasyon Merkezine,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı
(7/21721, 21722, 21723)
26.-
Muğla Milletvekili Hasan ÖZYER'in, dahilde işleme rejimi
uygulamalarına,
-İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Dış Ticarette
Standardizasyon Tebliğinde yapılan değişikliğe,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanın Kürşad TÜZMEN'in cevabı
(7/21800, 21801)
27.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, sokakta
yaşayan ve çalışan çocuklara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/21822)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 15.07'de açılarak beş oturum yaptı.
İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, pek çok sanayi dalının gelişmesinde
lokomotif işlevi gören, katma değer ve istihdam yaratan
PETKİM'in özelleştirilmesinde kamu yararının olmadığına
ilişkin gündem dışı konuşmasına Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan cevap verdi.
Mardin
Milletvekili Muharrem Doğan, yurt dışında yaşayan
Ermenilerin, 24 Nisanı sözde Ermeni soykırımı
günü olarak ilan edip dünya kamuoyunu nasıl yanılttıklarına
ve bu iddiaların tarihî gerçeklerle bağdaşmadığına,
birçok ülke parlamentosunda bu iddiaları tanıyan yasaların
kabul edildiğine ve Türk Dışişlerinin bu konuda
çalışma yapmasının önemine,
Uşak
Milletvekili Ahmet Çağlayan, asılsız Ermeni soykırımı
iddiaları karşısında Hükûmetin gerekli çalışmaları
yaptığına ve yapacağına, Meclisin de bir
araştırma komisyonu kurarak bu çalışmalara destek
olması gerektiğine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Aday
gösterme süresi 25 Nisan 2007 Çarşamba günü saat 24.00'te sona
erecek olan Cumhurbaşkanı seçimi için yapılacak oylamalardan:
Birinci
oylamanın, 27 Nisan 2007 Cuma günü saat 15.00'te başlayacak
birleşimde,
Birinci
oylamada sonuç alınamadığı takdirde, ikinci oylamanın,
2 Mayıs 2007 Çarşamba günü saat 15.00'te başlayacak birleşimde,
İkinci
oylamada sonuç alınamadığı takdirde, üçüncü oylamanın,
9 Mayıs 2007 Çarşamba günü saat 15.00'te başlayacak birleşimde,
Üçüncü
oylamada da sonuç alınamadığı takdirde, dördüncü
oylamanın, 15 Mayıs 2007 Salı günü saat 15.00'te başlayacak
birleşimde,
Yapılması;
Bu
amaçla 27 Nisan 2007 Cuma günü de Genel Kurulun toplanmasına,
Cumhurbaşkanı
seçimi tamamlanıncaya kadar, seçim oylaması yapılacak
günlerde, Başkanlık sunuşları dışında
başka konuların görüşülmemesine ve oylamalar arasındaki
günlerde Genel Kurulun toplantı yapmamasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi;
Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Köy Enstitüleri Sistemini
Araştırma Enstitüsü Kurulması Hakkında (2/954),
İzmir
Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, Özel Tüketim Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/852),
Kanun
Tekliflerinin İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergeleri;
Yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
5'inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair (1/1307) (S. Sayısı: 1378),
6'ncı
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1207) (S. Sayısı: 1381),
7'nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği
Kriz Yönetimi Harekatlarına Katılımı İçin
Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Çerçeve
Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1313) (S. Sayısı: 1382),
Kanun
Tasarılarının görüşmeleri;
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
(2/820) (S. Sayısı: 1337) görüşmelerine devam olunarak
1'inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. Verilen aradan sonra;
4'üncü
sırasında bulunan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
(1/1295) (S. Sayısı: 1357) görüşmelerine başlanılarak
7'nci maddesine kadar kabul edildi. Verilen aradan sonra;
İlgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
25
Nisan 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.40'ta son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkan
Vekili
Mehmet Daniş Türkân
Miçooğulları
Çanakkale
İzmir
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 131
II. - GELEN
KÂĞITLAR
25 Nisan
2007 Çarşamba
Tezkereler
1.-
Hakkâri Milletvekili Esat Canan'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1255) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2007)
2.-
Denizli Milletvekili Veli Haşim Oral'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1256) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2007)
3.-
Denizli Milletvekili Veli Haşim Oral'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1257) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2007)
4.-
Denizli Milletvekili Veli Haşim Oral'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1258) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2007)
5.-
Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1259) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2007)
25 Nisan
2007 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94'üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, gündeme geçiyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
yem bitki paralarının ödenmesiyle ilgili söz isteyen, Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'e aittir.
Sayın Öğüt, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, yem bitkileri paralarının
hâlen ödenmemesi nedeniyle büyükbaş hayvanlarda açlık ve
direnç düşüklüğüne bağlı olarak meydana gelen hastalık
ve toplu ölümlerin önüne geçilebilmesi için Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca alınması gereken önlemlerin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; yem bitkilerinin parasının
ödenmesi için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, altı
ay önce ödenmesi gereken yem bitkileri parası, altı ay geçmesine
rağmen hâlen ödenmedi. Ödenmemesinin nedeni de "Bazı
hatalı beyanlar vardır, teftiş kuruluna göndereceğiz."
dediler. Teftiş kurulu inceledi. İncelemesine rağmen
daha ödenmemesi bölgeyi perişan etti.
Şimdi, sekiz ay karlar altında
mücadele veren, yaşam mücadelesi veren köylümüz, hakikaten,
kış da uzadığı için şu anda hayvanına
yem alamaz durumda ve almış olduğu yemi de çok pahalı
almaktadır. 150 liralık saman 600 bin lira olmuştur.
Bu, Ağrı'da da var, Ardahan'da da var, Kars'ta da var, Erzurum'da
da var, on bir ilde, bütün doğu ve güneydoğuda var.
Ancak, ne yazık ki, şu ana
kadar Hükûmetten veya Sayın Bakandan ödeme ile ilgili bir program
yok. Böyle bir durumda -ben geçen hafta Ardahan'a gittim, dün geldim-
orada da tahkim kurulu bir karar aldı ve bu kararı Sayın
Bakanlığa iletti. Sayın Vali de yazı yazdı. Kararında
şunu diyor, bakın, okuyorum arkadaşlar: "Büyükbaş
hayvanlarda açlık ve beraberinde direnç düşüklüğüne
bağlı hastalıklardan dolayı toplu hayvan ölümlerinin
yaşanacağı kaçınılmazdır." Toplu,
hayvanlarımız ölüyor.
On beş dakika önce, Damal Belediye
Başkanımız Gülcemal Fidan aradı. "Hayvanların
ölülerini ve hayvan leşlerini ahırlardan çöplüklere taşımaktan
bıktık." diyor.
Şimdi, öyle bir toplu katliam
var ki, ben artık Hükûmeti değil, hayvanseverleri göreve davet
ediyorum. Çünkü, altı aydır burada bağırıyoruz
çağırıyoruz, anlatıyoruz, kimse anlamıyor.
Hiç olmazsa, şimdi hayvanseverler buyursun gelsin Ardahan'a,
toplu katliam nasıl oluyor görsünler.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bir başka, muhtarlar
Posof muhtarları, Damal muhtarları,
Hanak muhtarları, Göle, Çıldır muhtarları şu
yazıyı yazıyorlar, bakın, bugünkü tarihli geldi,
ben fotokopisini dağıtacağım iktidar milletvekillerine:
"Ülkemizi yöneten saygıdeğer büyüklerimize şu
yazılarımızı iletin. Toplum burada bitti artık,
halk bitti, hayvanlarımız ölüyor, bizim geçimimiz tamamen
hayvandır. Hayvanlarımız öldüğü zaman biz de ölüyoruz.
İnsanlar feryat ediyorlar." İşte, burada, isimlerini
de okuyayım: Binali Kaya, Yaşar Bingöl, Başar Vural, Rasim
Durgunkaya, Şentürk Lök, Adem Akçay, Fikret Orhan, Zafer Taşdemir
gibi, muhtarlar sürüyle böyle, çok sayıda
Bugünkü tarihle geldi
arkadaşlar.
Şimdi, ben teşekkür ediyorum,
Sayın Başkan bu sözü verdi. Bu ülke bizim arkadaşlar.
Doğu ve güneydoğudan korkunç göç var. Hırsızlıklar,
gasp, yankesicilik, her şey oluyor. Nerede oluyor? Büyük şehirlerde
oluyor. Niçin oluyor? Göç eden insanlar çaresiz kaldığı
için. İnsanlar yazın dört ay, kışın da sekiz ay
karlar altında yaşam mücadelesi veriyorsa
İnsanlarımız
sınırda, o insanlara para bağlanması lazım,
maaş bağlanması lazım, maaşı da istemiyoruz,
hak ettiği paraların verilmesi lazım arkadaşlar
böyle bir durumda. İnanın, yemin ediyorum, şu anda bizi
dinliyorlar ve şu anda Ardahan'da kar ve tipi var. Bakın arkadaşlar,
inanmayacaksınız, Akdeniz'de millet denize giriyor, Ardahan'da,
Ağrı'da, Kars'ta, Erzurum'da kar yağıyor kar, şu
anda, konuştum on dakika önce, kar ve tipi var. "Bizim sahibimiz
yok mu? Devlet bizim sahibimiz değil mi?" diyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
devlet yetkililerini şimdi buradan Cumhurbaşkanını
Bakın, toplu katliam oluyor diyorum. İnsanlar, "hayvanlar
ölüyor" diyor, onlar da bir canlı. Cumhurbaşkanını,
Başbakanımızı, bütün bakanlarımızı,
Genelkurmay Başkanımızı ve bütün Büyük Millet Meclisini
ve Türkiye Cumhuriyeti'nde bütün duyarlı insanları, herkesi
göreve davet ediyorum. İnsanların canı gidiyor, malı
ölüyor 5 tane hayvanı varsa 3'ü gitmişse, perişan durumda.
Şu anda, biliyor musunuz, Göle'de karantina var brusella ve
şap hastalığından dolayı karantina var -resmî
karantina aldı- satış yok, ahırlardan dışarı
çıkmak yok. Ardahan'da da keza öyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sayın
Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bu,
başta Ardahan'da olmak üzere değerli arkadaşlar, diğer
illerimizde de hayvanlar hastalandığı için
İyi
beslenemediği için hayvanlar hastalanıyor, brusella hastalığına,
şap hastalığına yakalanmışlar ve şu
anda, inanın, yemin ediyorum
Bakın, belediye başkanımız
aradı, Damal Belediye Başkanı "Hayvan leşlerini
çöplüğe taşımaktan bıktık. Devlet yok mu, yetkililer
yok mu?" diyor. Yaa, bir yem parası vereceksiniz, bu kadar
mı çok? Ayıptır! Yani, inanın ben üzülüyorum da
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Hani Tarım
Bakanı?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tarım
Bakanını göreve davet ediyorum. Tarım Bakanı,
şimdi, dün de dinledi, ya lütfen istifa etsin ya da görevini yerine
getirsin.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci
söz, Muş ilinin kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'a aittir.
Buyurun Sayın Karayağız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.-
Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'ın,
Muş'un düşman işgalinden kurtarılışının
89'uncu yıl dönümü münasebetiyle, Muş'un tarihçesine, Kurtuluş
Savaşı'nı kazanmamıza katkısına, ilin gelişmesi
için Hükûmetçe yapılan çalışmalara ilişkin gündem
dışı konuşması
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Muş ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 89'uncu
yıl dönümü münasebetiyle, şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, sizleri ve televizyonları
başında bizi izleyen vatandaşlarımı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
1071 yılında, Selçuklu Sultanı Alparslan'ın, Malazgirt
Ovası'nda Romen Diyojen komutasındaki Bizans ordularını
bozguna uğratmasıyla, Türk ve İslam ülkesi haline gelen
Anadolu'nun ilk kapısıdır Muş. Selçuklular Anadolu'yu
fethettikten sonra, bölgede bulunan Müslüman, Kürt, Arap veya gayrimüslim,
Ermeni, Süryani ve Rum gibi tüm unsurları kendi vatandaşı
olarak kabul etmiştir. Bunların dinî veya kültürel hiçbir
değerlerine dokunmadan sekiz yüz elli yıl adaletle idare
eden Selçuklu ve akabinde Osmanlı Devleti, en zayıf
anında, en büyük ihanete muhatap olmuştur. Eli silah tutan
çoğu erlerini Çanakkale'den Yemen'e kadar birçok cephede savaş
veren Osmanlı ordusuna gönderen Muş halkı, Ruslar ve
onlarla iş birliği yapan Ermenilerin saldırılarına
uzun süre dayanamamış ve şehir 18 Şubat 1916'da
düşmüştür.
Gerçekte, Ermenilerin Doğu
Anadolu'da savunmasız halka yaptıkları katliam da değil,
tam bir vahşettir. İnsanları bilek ve ayaklarından
duvarlara çivilemek, kafa derilerini yüzerek ölüme terk etmek,
bebeğini annesinin gözü önünde parçalamak, hamile kadınların
bebekleri üzerinde iddiaya girmek Ermeni çetelerinin yaptıkları
sıradan işlerdi.
İki amcası Ermeniler tarafından
şehit edilmiş biri olarak diyorum ki: Osmanlı eğer
bir soykırım uygulamak isteseydi, bunu sekiz yüz elli
yıllık bir zaman sürecinde yapardı da Anadolu'da Ermeniler
diye bir ırktan bahsedilemezdi. Ancak böyle bir anlayış
ne inancımıza ne de insanlık erdemine uyan bir davranış
değildir, olamazdı, olmamıştır. Böyle bir iddiayı
bu millete yapılmış en büyük bir hakaret olarak kabul
ediyor ve reddediyoruz.
Tüm dünyanın saldırısına
rağmen birçok cephede destanlar yazan askerlerimiz, müttefikimiz
olan Almanlarla birlikte yenik sayılmışlardır. Anlaşmalar
gereği Osmanlı ordusu teslim olup, silah bırakmak zorunda
kalmıştır. Tüm dünyanın "tamam, bu iş bitti"
dediği bir anda, gene Osmanlı ordusu içinden çıkan kahramanlar,
bu işin henüz bitmediğini, hatta yeni başladığını
bütün dünyaya ilan edecek ve destanlar yazacaklardı. Bu ülkenin
Mecnunları, Keremleri, Ferhatları dağları delerek,
âdeta imkânsız denileni başaracak, ülkelerini bağımsızlığa
kavuşturacak ve dünya mazlumlarına örnek olacaklardı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kurtuluş mücadelesi başladığında,
bugün bazı kesimlerce Köşk'e yakıştırılamayan
başörtülü kadınlarımız da erkeğinin yanında
kurtuluş mücadelesine bütün gücüyle katılıyordu.
Mustafa Kemal'in askerleri için mermi dolduruyor, kağnılarla
cephane taşıyor, yağmur yağdığında
da bebeğinin üzerinden yorganı çekip top mermisinin üzerine
örtüyordu.
Bu mücadele aşkıyla Antep
ilimizde destanlar yazılıyor, Maraş'ta Müslüman kadının
baş örtüsüne uzanan Fransız eli, kahraman Maraş halkı
tarafından kırılıyor, Bursa'da Osman Gazi'nin türbesini
hayasızca çiğneyen Rum askerleri İzmir'de denize dökülüyordu.
18 Şubat 1916'da işgale
uğrayan Muş ilimiz de Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki
kuvvetlere halkın da destek vermesiyle, 30 Nisan 1918'de düşman
işgalinden ve katliamlardan kurtulmuştur.
Seksen dokuz yıl önce düşman
işgalinden kurtulan Muş, AK Parti İktidarının
verdiği tüm hizmetlere rağmen, geri kalmışlıktan
kurtulmuştur diyemiyoruz. Muş'u geri kalmışlık
zincirinden kurtaracak olan en önemli proje, yıllardan beridir
konuşulan ancak bir türlü başlatılamayan Alparslan
II Projesidir. Teknik gereklilik olarak Keban Barajı yapılmadan
çok önce yapılması gereken proje, eski siyasilerin bilgisizliği
ve ilgisizliği sebebiyle, maalesef, bugünlere kadar bırakılmıştır.
Memur maaşını ödemekte
zorlanan hükûmetlerin yüzlerce barajı bir çırpıda ihale
etmeleri hangi amaca hizmet ettiklerini apaçık göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Karayağız.
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Devamla) - Bugünkü bütçelerle dahi yirmi beş yılda tamamlanamayacak
kadar işi ihale etmeleri, eski iktidarların sadece geçmişimizi
değil, geleceğimizi de çaldıklarının en
açık delilidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dört buçuk yıllık AK Parti İktidarı
döneminde, ilimizde otuz kırk yılda yapılamayan hizmetler
yapılmıştır. Hastaneler, sağlık ocakları,
okullar, derslikler, yurtlar, kara yolları, köy yolları, içme
suları, elektrik hizmetleri, tarımsal destekler, sosyal konutlar,
kültür merkezleri, belediye hizmetleri ve sosyal yardımlar yönünden
yapılanlar tüm halkımızın takdirini kazanmaktadır.
Yine, iktidarımız döneminde
açılan Eğitim Fakültesi ve önümüzdeki haftalarda kurulacak
olan Alparslan Üniversitesi, Muş halkının yıllardır
özlem duyduğu rüyasıdır. Bunları halkımızın
layık olduğu çok gecikmiş hizmetler olarak kabul ediyor,
hiçbir zaman yeterli görmüyoruz.
Muş'u geri kalmışlıktan
kurtaracak iki önemli proje vardır: Bunlardan birincisi, Alparslan
II Barajı projesinin revize edilerek bir an önce temelinin
atılması, ikincisi ise, Alparslan Tarım İşletmesinin
özelleştirilerek, modern bir hayvancılık ve süt ürünleri
üretim merkezi hâline dönüştürülmesidir.
Bundan sonraki iş artık
bize kalmıştır. Bu konularda, Sayın Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanımız ve Tarım Bakanımızın
acil desteğini beklemekteyiz.
Bu arada, gerek Eğitim Fakültesinin
açılmasını gerekse
yeni üniversiteler kervanına Muş'umuzun da dâhil edilmesini
sağlayan Sayın Başbakanımıza ve Millî Eğitim
Bakanımıza hemşehrilerim adına teşekkürü
bir borç biliyorum.
AK Parti İktidarlarıyla,
Muş'la birlikte tüm illerimizin geri kalmışlık zincirinden
kurtulacağı günlerin yakın olduğu inanç ve ümidiyle
hepinizi selamlıyor, sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Karayağız.
Gündem dışı üçüncü
söz, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'a
aittir.
Buyurun Sayın Yılmazcan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kutlu
Doğum Haftası münasebetiyle, Hazreti Muhammed'in tüm insanlara
örnek olması gereken hayatına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET YILMAZCAN (Kahramanmaraş)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kutlu Doğum
Haftası münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hayatın gayesi, yaratılışın
manası silinmiş, yok olmuştu. Her şey manasız
başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü.
Kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor, kadınlar
bir eşya gibi alınıp satılıyor, güçlüler güçsüzü
eziyordu. Ruhlar, bir nurun, zulmet perdesini yırtmasını
içten içe bekliyordu. O vahşet devrinde, miladi takvimde 20 Nisan
571 Pazartesi günü, kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş,
ahir zaman Peygamberi Hazreti Muhammed Aleyhissalatu Vesselam
idi.
O gece, her türlü küfrün, zulmün,
şirkin ve her türlü batıl inanç ve âdetlerin parçalanıp,
yok olması, imanın, nurun ve hidayetin kainatı aydınlatması
için gönderilmiş bir peygamber doğdu. Âlemlere rahmet olarak
gönderilen o yüce insan, kırk yaşına geldiğinde
peygamberlik verilerek, İslamiyeti tebliğe başladı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İslamiyet, insanlara insanca yaşayabilmenin
temel ortak paydasını kazandırmak için gelmiş olan
bir dindir. Her insan özgün ve özgür bir varlıktır. Bir arada
yaşamak, üst seviyede sorumluluk bilincini gerektirir. Bunun
için de, insanlara renklerine, sosyal statülerine, ekonomik durumlarına
göre değil, Allah'ın yarattığı en güzel varlık
oldukları gerçeğinden hareketle değer vermek gerekir.
Bunun din dilindeki adı "takva"dır. Kimin Allah katında
daha değerli olduğunu ancak Cenabı Allah bilebilir.
İşte, Hazreti Muhammed,
getirdiği evrensel mesajla, insanlara insan olma gerçeğinin
anlam ve önemini anlatmış; insanlığa "önce insan"
diyerek, insana saygıyı öğretmiştir. Hazreti Muhammed,
bir Yahudinin cenazesi geçerken ayağa kalkarak saygı göstermiş,
insanlara, öncelikle insan oldukları için değer vermiştir.
Osmanlının İspanya'daki ölüm kamplarından kaçan
Yahudilere kucak açması, Hazreti Peygamber'in bu tavrının
ne kadar benimsendiğini ortaya koymaktadır. Laikliği
bu zemin üzerinde anlamak gerekir. İnsana saygının olmadığı
yerde ne laiklik ne de demokrasi olur.
Hazreti Muhammed, Kur'an-ı Kerim'in
emrine uyarak, sosyal hayatta işlerin şûra prensibine göre
yürütülmesini sağlamıştır. Toplumu ilgilendiren
her hususta diğer Müslümanların görüşlerini almış,
ortak aklın etkin olmasına çalışmıştır.
Hendek Savaşı'nda Medine'de kalınarak savunma savaşı
yapılması, müştereken alınan bir karardır.
Hazreti Muhammed'in bu tavrı, cumhuriyetin üzerine kurulduğu
temel değerlerden birisini çağrıştırmaktadır.
Ezcümle, cumhuriyet İslam'ın özüdür. Cumhuriyet karşıtı
olanlar, Hazreti Muhammed'i ve getirdiği İslam dinini anlamayan
zavallılardır. Bugün, bize düşen görev, bütün insanlığa
örnek olabilecek, sağlıklı işleyen bir cumhuriyeti
dimdik ayakta tutabilmek ve Türkiye Cumhuriyeti devletini mahşere
kadar payidar kılmaktır.
Hazreti Muhammed diğer Müslümanların
eleştirilerine, onların farklı görüşlerine değer
vermiş ve hiçbir zaman, bir diktatör gibi davranmamıştır.
Bir gün, kendisini ziyarete gelen, onu görünce titremeye başlayan
bir kimseye şöyle demiştir: "Ey insan, sana ne oluyor?
Ben, ne bir kralım ne melikim. Ben, kurutulmuş et yiyen bir kadının
oğluyum."
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazreti Muhammed'i doğru anlamak, İslamiyet'in
adaleti ve ahlaklı bir toplumu esas aldığını
anlamak demektir. Hazreti Muhammed, hem adaleti gerçekleştirmek
için olağanüstü çaba sarf etmiş
ve hem de, hukukun üstünlüğü bilinci olmadan adaletin
olamayacağını insanlara anlatmaya çalışmıştır.
Kur'an-ı Kerim, hukukun üstünlüğü bilincinin toplumda etkin
olmasını istemektedir. Hazreti Peygamber de, hukuk olmadan
adalet olmayacağını, ahlak olmadan da hukukun yeterince
etkin olamayacağını insanlara anlatmaya çalışmıştır.
Sağlıklı demokrasi,
adalet üzerine kurulur. Adaleti ahlaklı bir toplumda etkin
kılmak için, Hazreti Muhammed "Ben, güzel ahlakı tamamlamak
için gönderildim" buyurmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yılmazcan.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hazreti Peygamberimiz
"sizin en hayırlınız, kadınlara karşı
en iyi davrananınızdır" buyurarak, kadınları
bir eşya olarak gören cahiliye devri görüşünü yıkmış
ve "cennet, anaların ayağı altındadır"
buyurarak, kadını toplumda en üst konuma getirmiştir.
Veda Hutbesi'nde "Kadınların haklarını gözetmenizi
ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim." diyerek,
kadın haklarını çok veciz bir şekilde vurgulamıştır.
"İşçiye ücretini teri kurumadan veriniz." diyerek,
işçilerin ve kölelerin sömürülmesini önleyecek bir sistemin
temellerini atmıştır. 1948 yılında Birleşmiş
Milletlerin kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,
Veda Hutbesi'nde bildirilerin ilkelerin tekrarından ibarettir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazreti Peygamber Efendimiz, evini süpürür, hayvana
ot verir, deveyi bağlardı; koyunun sütünü sağardı;
söküğünü diker, çamaşırını yamardı; hizmetçisi
el değirmeni çekerken yorulunca ona yardım ederdi, pazardan
öte beri alıp eve getirirdi. Bu davranışlarıyla
ideal bir koca olmanın ve aile saadetinin temini mesajını
tüm erkeklere vermiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kur'an-ı Kerim, Müslümanları birlik ve beraberliğe
çağırmaktadır. Bunun Kur'an dilindeki adı Allah'ın
ipine sımsıkı sarılmaktır. Allah'ın ipine
sımsıkı sarılmayanlar birlik ve beraberliklerini
kaybederler; birlik ve beraberliklerini kaybedenler, devletini
kaybederler; devletini kaybedenler özgürlüklerini kaybederler.
Kur'an-ı Kerim'in bu emrine uyulmadığı takdirde neler
olabileceğinin en güzel örneğini Irak'ta görmekteyiz.
Hazreti Peygamber Mekke'den Medine'ye
hicret edince, ilk önce, Evs ve Hazrec kabilelerini barıştırdı.
Savaşsız günü geçmeyen bu iki kabilenin insanları, daha
sonra, kardeşlik, barış ve iyilik yolunda birbirleriyle
yarışmaya başladılar. Hazreti Peygamber, Mekke'den
gelenleri bu iki kabilenin insanlarıyla kardeşleştirdi.
Bu olayın insanlık tarihinde bir örneği daha yoktur.
Bugün, Türkiye'nin, bu ruhu yeniden keşfetmesi gerekmektedir.
Farklı görüşte olanları bu gerçeği yeniden hatırlamak
zorundadırlar. Etrafımız ateş çemberidir. Gün,
birlik günüdür. İşte, Hazreti Muhammed'i anlamak bu demektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazreti Muhammed'in hem peygamber olmadan önceki
hem de peygamber olduktan sonraki en belirgin özelliklerinden birisi
dürüstlüğü, inanılır ve güvenilir olmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yılmazcan,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen, buyurun.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Onun
lakabı "El Emin" idi. Bugün, insanlığın,
doğruluğa, dürüstlüğe, güvenilirliğe ne kadar
ihtiyacı olduğu ortadadır. İnsanların insanca
yaşayabilmesi için, özgürlüklerin sorumluluk bilinciyle beslenmesi
gerekir. Sorumluluk bilinci, hem başkalarının hak ve
özgürlüklerine saygıyı hem de devlet bilincini beraberinde
getirir. Rüşvetin, adam kayırmanın, haksızlığın
ve insan haklarına saygının olmadığı yerde
huzur ve adalet olmaz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazreti Peygamber Efendimiz zengin müşriklerin
hakir gördüğü fakir ve yoksullarla birlikte otururdu. Köleler
arpa ekmeğine bile davet etseler, davetlerine icabet ederdi.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkanım, saati sildiniz.
BAŞKAN - Sayın Yılmazcan, lütfen son cümlelerinizi alayım.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Hemen
bitiriyorum efendim.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Yanlışlık oldu herhâlde, saati sildiniz Sayın
Başkan.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Sayın
Vekilim
BAŞKAN - Sayın Yılmazcan,
lütfen
Vakit geçirmeyelim, tamamlayalım.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Tamam
efendim, peki.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Ne kadar güzel konuşuyor.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen
On beş yirmi saniye daha sabırlı olun.
Buyurun Sayın Yılmazcan.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Hazreti
Peygamber Efendimiz, bir topluluğun yanına vardığında,
boş bulduğu yere oturur ve ashabına da bunu emrederdi.
Karşısındaki ayrılmadan onu bırakıp gitmezdi.
Bu davranışlarıyla mütevazılığın
ve halk adamı olmanın en güzel örneğini sergilerdi. O,
inanan, inanmayan her yoksula yardım ederdi. Onun tavsiyelerine
uygun hareket edebilseydik, bugün yeryüzünde tek bir yoksul kalmazdı.
Hazreti Peygamber Efendimiz, hem yardımlaşma ve dayanışmanın
en güzel örneğini sergilemiş ve hem de "Komşusu açken
tok yatan bizden değildir." buyurarak, bugünkü sosyal devletin
temelini atmıştır.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakana söyle Mehmet Bey.
BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu,
lütfen
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Son
cümlem efendim.
İslam ülkeleri içinde Hazreti
Muhammed'i en iyi anlayan ve en çok seven, İslamiyeti en iyi yaşayan
necip Türk milletidir. Ne mutlu bize ki, o bizi seviyor, biz onu canımızdan
çok seviyoruz.
Kutlu Doğum Haftası'nın
işgal altındaki İslam ülkelerinin özgürlüklerine
kavuşmasına vesile olmasını, tüm insanlığa
huzur, barış, kardeşlik ve sevgi getirmesini diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları'nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.-
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/1295) (S. Sayısı: 1357)
(x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
7'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ali Kemal
Deveciler.
Sayın Deveciler, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın 7'nci maddesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(x)
1357 S. Sayılı Basmayazı 24/04/2007 tarihli 93'üncü
Birleşim Tutanağı'na eklidir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu, son dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
çıkarılan pek çok önemli kanunun içinde özel bir yere sahiptir.
Şeffaf bir mali yönetimden kaçınmak isteyen bir iktidar
için bu kanunun varlığı, önemli bir yüktür. Bu nedenle
de şu an Türkiye'nin başında olan türden bir iktidarın,
bu yasaya ilişkin değişik yöntemler besleme eğilimi
şaşırtıcı olmamaktadır. Nitekim, biraz
sonra değineceğim gibi, Hükûmet, kendisine bırakılan
bütün mirasları yeme azminde olması nedeniyle, bir yandan
bu türden bir uygulama içinde, diğer yandan da kamu mali yönetiminin
kontrolünden kaçınma çabası içindedir.
Her ne kadar, bugün üzerinde görüşmekte
olduğumuz maddeler tamamen teknik konulardan oluşuyorsa
da bu görüşmeler kanunda değişiklik yapmaya neden
olan çok sayıdaki girişimden biridir. 5018 sayılı
Kanun'un 2003 yılında yasalaşmasının ardından
22/12/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5436 sayılı Kanun'la,
ilk yasa, neredeyse yeniden yazılmıştır. Daha sonra
da bu yönde değişiklik çalışmaları yapmıştık.
Şimdi de yine 5018 sayılı
Kanun'da değişiklik yapan bir tasarıyı görüşmekteyiz.
Bu denli önemli bir yasada bu denli çok ve sık değişikliklerden
kaçınmalıyız, çünkü bu şekilde devam ettikçe yasanın
tutarlılığı zedelenecektir. 5018 sayılı
Kanun'la getirilmek istenen yeni mali sistemin etkili, verimli ve
tutarlı işleyebilmesi ve kendi içindeki tutarlılığı
kaybetmemesi için kanunda sık sık değişiklik yapılmasından
vazgeçilerek, gerekiyorsa bu kanun tekrar enine boyuna ele
alınmalıdır ve bu şekilde kamu yönetiminde son dönemde
görülmeye başlanan şeffaflıktan kaçınma istidadı
da idarenin elinden tamamen alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün görüştüğümüz tasarı ilk getirildiği
hâliyle, Emniyet Genel Müdürlüğünün alımlarıyla ilgili
karşılaştığı birtakım zorlukları
aşmak amacıyla getirilmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğünün
hizmete yönelik ihtiyaçlarının gereken zamanda karşılanmasını
öngören tasarının belki de geç kalmış bir girişim
olduğunu söylemek mümkündür, çünkü Türkiye'de asayiş sorunu,
AKP döneminde ciddi bir sorun haline gelmiştir. Bu nedenle, emniyet
teşkilatının bu yoğunluktaki gelişmelerle
baş edebilmesi, hızlı tedbirlerin alınmasını
gerekli kılmaktadır.
Öte yandan, yine, bugün görüşmekte
olduğumuz bu düzenlemenin, Yasa'nın çıktığı
tarihten tam üç buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen
şimdi, tekrar, ancak gündeme geliyor olması şaşırtıcıdır.
Diğer bir deyişle, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu'nun 27'nci maddesinin birinci fıkrasına
emniyet teşkilatının alımları için bir bent eklenmesi
uygunken, AKP İktidarının bu kadar senedir niçin bu konuya
el atmamış olduğu da bir merak konusudur.
AKP İktidarının sicili,
şeffaflık konusunda, kayıt dışılık
konusunda bazı gelişmeleri halkımızın gözünden
gizlemek konusunda ya da hedef saptırma konusunda oldukça kabarıktır.
AKP İktidarı, şeffaf bir kamu mali yönetimi yapılabilsin
diye gerçekleştirilen düzenlemeleri delmek ya da çevresinden
dolaşmak için oldukça yoğun bir çaba içinde olmuştur.
Tüm iktidar süresi boyunca, dört buçuk yıldan beri, nitekim,
yüksek tutarlı harcama yapan kuruluşların sistemin
dışına çıkartılması, bazı gelir-giderlerin
bütçenin gelir ve gider kalemleriyle ilişkilendirmeden özel
hesaplarda takip edilebilmesi için torba yasalara hükümler konulması
gibi uygulamalar da AKP döneminde yapılmış olan karmakarışık
uygulamalardır.
Değerli milletvekilleri,
tüm gizleme çabalarına karşın bütçede ciddi sorunların
varlığı ortaya çıkmaktadır. 2007 yılı
Ocak ayı merkezî bütçe performansı son dört yılın en
kötü sonucunu vermiştir. Harcama toplamı 18,5 milyar YTL
ve gelir toplamı da 12,4 milyar YTL olup, ocak ayı sonuna göre
bütçe açığı 6,1 milyar YTL'dir. 2006 yılının
ikinci yarısından itibaren artan faiz ödemeleriyle faiz
dışı harcamaların bir önceki yılın aynı
dönemine göre yüzde 22,7 oranında artması bu gelişmeye
neden olmuştur. Faiz dışı harcamalardaki bu gelişmede
özellikle personel ve sosyal güvenlik kurumlarına yapılan
transferler ön plana çıkmaktadır. Özellikle, bu son kalemle
ilgili olmak üzere bir önceki yılda üstü örtülen ve bekletilen
ödemelerin artık devreye girmeye başlaması ve bu ödemelerin
yapılmaya başlaması çok önemlidir. Nitekim mal ve hizmet
alımları kaleminin bir önceki yılın aynı
ayına göre yüzde 75,1 oranında artmış olması,
bu harcamaların yüzde 75'inin de yeşil kart harcamalarındaki
artıştan kaynaklanmış olması, bunun önemli
bir göstergesidir.
Önceki yılda ölçüsüz biçimde
yapılarak saklanan harcamaların önemli oranda bir baskısını
2007 yılı bütçesi üzerinde de hissedeceğiz ve hissetmeye
de başladık. Bunu, ocak ayında 6,1 milyar YTL ve şubat
ayında da 2,1 milyar YTL açık veren bütçe rakamlarıyla
hissetmeye başladık, bu kesinleşti. İki aydaki
bütçe açığımız 8,2 milyar YTL'ye çıktı.
Yılın ilk iki ayında bütçe açık rakamları yüksek
miktarlara ulaşınca, iktidar, apar topar Türk Telekom satışının
taksitlerini önceden tahsil etme cihetine gitmiştir. Bunun
sonucunda, şubat ayında 7,4 milyar YTL seviyesinde olan merkezî
yönetim bütçesi sermaye gelirlerinin, mart ayında 5,9 milyar
YTL çıktığını hep beraber gördük. Oysa bu zorlama,
ancak geçici ve göz boyamaya yönelik bir çabadır.
Hükûmet, bu açıklara, "Konjonktürel
bir durumdur. Önemli olan, sene sonu gerçekleşmeleridir."
ifadeleriyle yaklaşmaktadır ve mart ayı bütçe geçekleşmesini
bir başarı olarak da sunacaktır. Fakat hepimiz biliyoruz
ki, amaç, seçime kadar Türk halkını oyalamaktan başka
bir şey değildir. Bütçe açıklarını, suni olarak,
böyle, günü gelmemiş ödemeleri erken tahsil ederek kapatmaktan
başka bir şey değildir; çünkü yıl sonundaki bütçe
açığımız da 3 milyar YTL idi, sonra 4 milyar YTL'ye
çıktı. Müteahhitlere yapılacak ödemeleri, yeşil
kartlıların ilaç ödemelerini, eczanelere ödemelerin hepsini
ödemeyerek bütçe açığını, sanki, 4 milyar YTL civarında
kapattık gibi övünmeye başladık. Ama, işte, görüyoruz,
iki ayda bunların ödemelerinin gündeme gelmesi ve ödemelerin
yapılması neticesi, 8 milyar YTL civarında bir
açığı yakalamış bulunuyoruz. Bu, 2006 yılından
gelen ve bu yıla aktarılan, suni olarak bütçenin düşüklüğünü
gösteren kalemlerdir. Aslında, bunları zamanında ödemiş
olsaydık 2006 yılı bütçe açığı 4 milyar YTL
civarında değil, 12 milyar YTL civarında gerçekleşmiş
olacaktı.
Fakat, neyse ki, doğruyu söyleyebilecek
cesareti bulunan kamu kurumları da vardır. Nitekim, enflasyon
hedefinin aşılması nedeniyle Merkez Bankası tarafından
22 Ocak 2007 tarihinde Hükûmete hitaben yazılan açık mektupta,
2006 yılında kamu kesiminin tüketim harcamalarında
görülen yüksek oranlı artışlara dikkat çekilmektedir.
Bu saptama, Hükûmet tarafından ne denli tersi savunulursa savunulsun, mali disiplinin son dönemde bozulma
eğiliminde olduğunu teyit eden bir başka göstergedir,
Merkez Bankasının yazmış olduğu bu yazıdaki
gösterilen gösterge.
Harcamaların yanı
sıra vergi gelirlerine bakıldığında da bunların
reel olarak gerilediğini görmekteyiz, üç aydaki vergi gelirlerinin
reel olarak gerilediğini görmekteyiz.
Sonuç olarak, bütçede ve mali disiplin
uygulamalarında ciddi bir risk doğmaya başlamıştır.
Her ne kadar Türk Telekom'un yüzde 55'ini satın alarak Türkiye'de
bu alanda bir özel tekel konumuna gelmiş olan, Hariri'nin şirketi
Oger, bundan sonra ödemekle yükümlü olduğu dört taksit karşılığı
4,3 milyar dolarlık ödemeyi bir defada yapmış olsa da
bundan sonra, bozulan bütçe dengelerini bu şekilde tutturuyor
olmak, doğaldır ki, bu sorunu ciddi bir şekilde çözmek
yerine, babadan kalan arsaları, babadan kalan evleri satıp
aile bütçesini denkleştirmekle eş anlamlı olacaktır.
Sayın Başbakanın, muhalefete, doğruları söylüyor
diye kızmakla geçirdiği zamanının yarısını,
Hükûmet üyelerine doğru politikalar izlemelerini söylemekle
geçirmesi, daha doğru ve Türkiye'ye daha fazla yarar sağlayacak
bir sonuç yaratacaktır. Sayın Başbakanın, ilgili
bakanlara, ilgili bürokratlara doğruları söylemesiyle
ilgili, bu şekilde davranması daha doğru olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mali yönetim ve mali disiplinden ödün vermemek
yerine, fiskal oyunlarla durumu idare etmenin elbette bir sonu vardır.
Yabancı yatırımcıları gelecekteki taksitlerini
önceden ödemeye ikna ederek bütçe dengelerini düzeltmek, ne kimseye
yarar sağlar ne de artmakta olan riskleri ortadan kaldırmaya
yarar. Hükûmet, sadece, zaman kazanmaya çalışmaktadır,
Hükûmetin başka bir düşüncesi yoktur burada.
Tüm, bu duygu ve düşüncelerle,
görüşmekte olduğumuz tasarının hayırlı
olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
Sayın Deveciler.
7'nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının
2'nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İç Tüzük'ün
89'uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık,
bu talebi yerine getirecektir.
Danışma Kurulunun,
Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının
2'nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi
hakkındaki görüşünü okutuyorum.
Buyurun:
Danışma
Kurulu Tavsiyesi
No: 23 Tarihi:
25.4.2007
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
2 nci maddesinin İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yeniden
görüşülmesine dair Hükümetin istemi Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Eyüp
Fatsa Kemal Anadol Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu
AK
Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili Anavatan
Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Danışma Kurulunun
görüşü bilgilerinize sunulur.
Şimdi, Hükûmetin istemini okutup
oylarınıza sunacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1357 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin,
madde kapsamının genişletilmesini teminen yeniden
düzenlenmesi amacıyla TBMM İçtüzüğünün 89 uncu maddesi
uyarınca yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederiz.
Osman
Pepe
Çevre
ve Orman Bakanı
BAŞKAN - Hükûmetin istemini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bu durumda tasarının 2'nci maddesini yeniden müzakereye
açıyorum.
Madde üzerinde söz talebi yoktur.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır.
Önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1357 sıra
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve
2 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 28 inci maddesinin dördüncü
fıkrasına "koruma ve güvenlik ile personel taşıma
hizmetleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "16.6.2005 tarihli
ve 5369 sayılı Kanuna göre sağlanan sabit ve ankesörlü
telefon hizmetleri ile acil yardım çağrıları hizmetleri
ve okullara sağlanan internet erişim hizmetleri," ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa A. Kemal Deveciler Nusret Bayraktar
Ordu Balıkesir İstanbul
Mehmet
Küçükaşık Alaattin
Büyükkaya
Bursa İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)
- Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN -Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Önerge ile, 16.06.2005 tarihli
ve 5369 sayılı Kanuna göre sağlanan sabit ve ankesörlü
telefon hizmetleri ile acil yardım çağrıları hizmetleri
ve okullara sağlanan internet erişim hizmetlerinin uygun
maliyetle ve aksamadan yürütülebilmesini sağlamak amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, tasarının tümünün oylanmasından
önce, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre, İzmir Milletvekili
Sayın Kemal Anadol'un bir söz talebi vardır.
Sayın Anadol, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; iktidar ve
muhalefet olarak, ülke yararına bulduğumuz bir yasayı,
daha doğrusu bir tasarıyı yasalaştırmak için
iki gündür uğraşıyoruz ve işin sonuna geldik. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasaya olumlu oy vereceğiz,
bunu beyan etmek için söz aldım.
Ayrıca, müzakereler sırasında
dikkatimi çeken ve oldukça beni üzen bir olay nedeniyle düşüncelerimizi
belirtmek istiyorum. Bu olay şuydu: Sayın Maliye Bakanı
-kendisi şu anda burada, yasanın bir an evvel çıkmasını
istemesi de gayet doğal, biz de yardımcı oluyoruz kendisine-
iki kez söz alarak -biri gündem dışı konuşma yapan
İzmir Milletvekilimiz Sayın Hakkı Ülkü'ye yanıt
olarak, diğeri de müzakereler sırasında konuşan
arkadaşlarımıza yanıt olarak- buraya çıktı;
sanki, Adam Smith, özelleşme konusunda, bizi karşısına
aldı, biz de öğrenciyiz hepimiz, özelleşmenin faziletlerini,
hatta fetişizm hâline nasıl getirildiğini ibretle,
hayretle dinledik.
Şimdi, evvela şunu söylemek
istiyorum Sayın Bakana: Elbette, insanlar ve siyasal partiler,
dün bulundukları yerde olmazlar, dünyadaki değişime
göre onlar da programlarını değiştirirler, söylemlerini
değiştirirler, dünyanın gelişimine göre kendi
politikalarını ve uygulama politikalarını revize
ederler, düzeltirler. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, cumhuriyeti
kuran bir partinin mensuplarıyız. Cumhuriyet kurulduğu
vakit Türkiye'de sermaye sınıfı mı vardı, burjuvazi
mi vardı? Ne yaptı cumhuriyeti kuranlar? Evvela altyapıyı
hazırladılar. O demir yolları kim tarafından, nasıl
yapıldı? O demir çelik fabrikaları nasıl yapıldı?
Demir çelik fabrikasını kuran özel sektör vardı da, cumhuriyet
yöneticileri "Hayır, siz yapmayın, biz yapacağız."
mı dediler? Bütün ağır sanayi ve KİT'lerin, o zaman,
Cumhuriyet Halk Partisinin tek partili döneminde, o iktidarlar döneminde
temelleri atıldı, inşa edildi ve sanayinin altyapısı
o dönemde gerçekleşti ve bu hiçbir zaman kolektivist bir sistem
değildi. Adı "karma ekonomi" olarak tanımlanan
sistemi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz savunduk, gerçekleştirdik.
Bugüne geldik. Bizim, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak hiçbir zaman, programımızın hiçbir
maddesinde "CHP özelleşmeye karşıdır." diye
bir ibare yoktur; hiçbir Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü de bu kürsüye
gelip "Biz özelleşme politikalarına karşıyız,
bunları istemiyoruz." dememiştir. Ne yapmışızdır?
Özelleşmenin ilkelerini ilan etmiş bir hükûmet var. Diyor
ki, "Ben istihdamı artıracağım, devam ettireceğim.
Ancak, o şekilde özelleşmeye müsaade edeceğim. Yatırımı
artıracak orayı satın alan şirket, özel veya tüzel
kişiler. Halka sermayeyi yaygınlaştıracak."
vesaire, birtakım şeyler söylendi. Ne oldu sonra? Sayın
Bakan buraya geldi, iki tane örnek veriyor özelleşmenin isabetli
olduğunu söylemek için. İşte, muattal durumda bir maden
yatağı var, onu satmışlar. Güzel. Alan şirket de
iyi işletiyormuş. Şimdi, biz, başka şeyler de
gördük. 292 milyon dolara -milyar falan değil- Tekelin içki bölümü
bedavaya elden çıkarıldı. "Satıldığı
fiyattan daha fazla stokları var" diye bağırdık,
"yapmayın" dedik, "İdeolojik amaçla yapıyorsunuz
bunu." dedik. Eleştirildik en büyük gazetelerin köşe
yazarları tarafından. Bal gibi ideolojik amaçla yaptılar.
"Devlet içki mi üretir?" anlayışıyla, ilan edemedikleri
anlayışla, "Bunu bir an evvel elimizden çıkaralım."
anlayışıyla haraç mezat -yazık- o Tekelin içki bölümü
satıldı. Niye diğer bölümü hâlâ satılamadı?
Hak ettiği fiyatı veren olmadı. İçki bölümünü
sattılar. Sonra ne oldu? Amerikalı şirket geldi.
Şimdi, Türkiye'nin millî içkisi Teksaslı bir şirket tarafından
Türk halkına içiriliyor. "Özelleşme olsun da nasıl
olursa olsun
" Histeri hâline getirdiler. "Yabancılaşma
"
Buna karşıyız.
Arkadaşlar, Türkiye'de özelleştirilen,
satılan bankalar, bırak özelleşmeyi, özel sektör olup
da satılan bankalardaki yabancı sermaye oranı tehlikeli
bir boyuta yükseldi dedik, sorduk: Hangi ülkelerde, bu kadar, finans
sektöründe yabancı sermaye fazlalığı var? Bize,
Polonya'yı örnek gösterdi Sayın Maliye Bakanı, Macaristan'ı
örnek gösterdi. Dünkü komünist ülkelerin, bugünkü, ne olursa olsun
özelleşsin, isterse bedavaya satılsın anlayışındaki
uygulamaları gösterdi. Sorduk: Fransa'da ne kadar bankacılık
sektöründeki yabancı sermaye oranı, Almanya'da ne kadar?
Cevap yok! O zaman fransız oluyorlar, pencereden dışarıya
bakıyorlar o zaman. Cevap yok!
Şimdi, şunu söylemek lazım:
Arkadaşlar, siz de, eğer, bunu yeni bir vizyon, sanki elli senedir
savunduğunuz bir politika gibi söylüyorsanız, biz hatırlıyoruz,
İslam dinarı istediğiniz dönemi, İslam ortak pazarı
istediğiniz dönemi, faizsiz bankacılıkta sadece
söylem değil eylemini de yaptığınız, onların
yönetiminde yer aldığınız dönemleri de hatırlıyoruz.
Yani, siz, dün durduğunuz yerde misiniz, otuz sene evvel de bunları
mı söylüyordunuz?
Yani, Cumhuriyet Halk Partisinin
Grubunu, karşısına alıp da, böyle, özelleştirme
dersi vermeye kimsenin hakkı yoktur.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)
- SEKA
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - SEKA
Balıkesir SEKA'dan bahsetsenize, Manisa'daki Sümerbank'tan
bahsetsenize, -geri alıyorsunuz şimdi- Foça'daki Tatil Köyünden
bahsetsenize. Dört senedir bomboş ve arkadaşlar, çok enteresan,
Foça'daki Tatil Köyü, ilk defa yabancı sermayenin turizm yatırımı
yaptığı yer. Club Med. Fransızlar gelmişler, en
iyi yeri seçmişler, yabancı sermaye gelmiş, Emekli Sandığından
kiralamış, 100-150 kişi çalıştırıyor
otuz seneden beri, oradan emekli olan insanlar var. "Satacağız"
diye tutturdular. Yahu, niye satıyorsunuz? Yabancı
şirket gelmiş, turizm yatırımı yapmış,
işletiyor. "Hayır, satacağız
" Yüzlerine
gözlerine bulaştırdılar. Satamadılar, dört senedir
orası boş. Soru önergesi verdim "Devletin uğradığı
zarar nedir?" diye, cevap: "Devlet bir zarara uğramamıştır."
Neden? Muhasebede görünmüyor zarar. Dört senedir battı! Bu da
özelleşme!
Özelleşmeyi yüzüne gözüne
bulaştıranlara karşı Cumhuriyet Halk Partisinin
eleştirisi var. Özelleşmeyi, peşkeş çekme, hatta,
alıp götürme, yangından mal kaçırma, selden kütük kapma
uygulamasıyla birbirine karıştıran uygulamalara
Cumhuriyet Halk Partisi karşıdır. Yoksa, Cumhuriyet
Halk Partisi, ilke olarak, "Ben özelleşmeye karşıyım"
diye, hiçbir yerde, hiçbir sözcüsü tarafından ifade etmemiştir.
Bunun böyle bilinmesini istiyorum.
Yasaya, tekrar, olumlu oy vereceğimizi
beyan ediyorum. Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının hayırlı
ve uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın Bakanın kısa
bir teşekkür konuşması olacak.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önce, önemli bir kanun tasarısını kabul etmiş bulunuyorsunuz,
bundan dolayı, bu çatının altında bulunan bütün
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Ayrıca,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bu kanunu desteklemesinden dolayı
da kendilerine de teşekkür ediyorum.
Fakat, bir iki cümleyi de, müsaade
ederseniz, söylemeden geçemeyeceğim. O da şu: Biz, burada,
tabii, ağır eleştirilerle karşı karşıya
kalıyoruz. Muhalefet partisinin veyahut muhalefet partilerinin
muhalefet yapmalarına biz saygı duyuyoruz, ama bu, onu da
aşarak, şahsi hakarete varıcı sözlerle karşı
karşıya kalıyoruz ve onların da cevabını,
gene, bu çatının altında, yakışan bir üslupla
vermeye gayret ediyoruz. Buna rağmen alınıyorlar.
EMİN KOÇ (Yozgat) - Ne üslubun
var senin!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Şimdi, "Özelleştirmeye biz karşı değiliz
"
Tamam, özelleştirmeye karşı olmadığınızı
göstermek için hangi özelleştirmeye "evet" dediniz? Bir
tanesini söyleyin, biz falanın özelleştirme
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Doğru
dürüst yapamadınız ki siz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Hiç mi bunun doğrusu yok? Bir tanesine "evet dedik"
deyin ya! Özelleştirmeye mademki karşı değilsiniz,
şunlara, şunlara biz karşıyız, ama şunlara,
şunlara da "evet" diyoruz
Bir tane gösterin bana.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yok ki,
doğru dürüst bir tane yok Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Yok ki! Siz özelleştirmeyi içinize sindiremiyorsunuz,
ben ne yapayım, benim yapacağım bir şey yok.
EMİN KOÇ (Yozgat) - Yönteminize
karşıyız, yönteminize!
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın
Bakan, doğru bir tane yapmadın ki, hangisini destekleyelim!
Bir tane doğru yapın da destekleyelim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Hangi özelleştirmeye geldiniz de "evet" dediniz,
"ya, şu özelleştirme şu ülke için iyidir" dediniz.
Efendim, yüzümüze gözümüze bulaştırın
Şimdi,
yirmi senede çiklet gibi çiğne, çiğne, çiğne, 8 milyar
dolarla ancak yapabildiniz -yahut
da bizden öncekiler yapıldı, sizleri suçlamam ben belki-
ama, biz, şimdi dört buçuk senede 20-30 milyar dolar özelleştirme
yapmışız. Bu mu yüzüne, gözüne bulaştırmak Allah
aşkına! Bu mu!
EMİN KOÇ (Yozgat) - Para nereye
gitti, para?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Efendim, bir yerde bir maden varmış da
Söylediklerine
bak. Türkiye'nin yegâne Ferro Krom tesisleri o. Bir yerde bir maden varmış.
Ne madeni? Ferro Krom tesisleri, bunu söyleyin canım; utanmayın
bunu söylemekten, çekinmeyin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Balıkesir
SEKA
Balıkesir SEKA
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Bakın, şimdi, Balıkesir'i de söyleyeyim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Haydi
söyle.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Balıkesir'de, biz, usullere uygun olarak özelleştirmeyi
yaptık. Mahkemelerin aldığı kararlara göre de ne
yapmamız gerekiyorsa, mahkemeden ne karar çıkmışsa
onu uygulamak için de uğraşıyoruz, şu anda yaptığımız
o. Mahkeme kararlarını da uyguluyoruz. Orada da uyguluyoruz,
Manisa'da da neyse karar, o kararları da aynen uyguluyoruz. Onlardan
da -hiç kimse de- çekinmeyiz, yaparız, onları da uygulamasını
da yaparız, ama Allah aşkına, yani bir de görenler söylesin
demişler işte. Yani, 30 milyar doların üzerinde özelleştirme
yapılmış, yüzüne gözüne bulaştırmış
diyor. Bak, bak şimdi!
Onun için, bakın, ben size bir
şey söyleyeyim
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ferro
Kromu bir daha söyler misiniz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Bu ülke, bu Türkiye bir tane, başka Türkiye yok. Biz
de bütün Türkiye'nin, milletin temsilcisiyiz. O zaman, doğru yapılanlara,
gelin, doğru yapıldı deyin Allah aşkına. Korkmayın,
millet size bir şey demez. Ya, özelleştirmeyi de destekledik
deyin ya, korkmayın! Korkmayın, söyleyin canım.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Evet dedik
işte, kanuna evet dedik.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Ama, özelleştirmeyi istemiyorsanız da istemiyoruz
deyin, onu da korkmadan söyleyin canım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Söyleriz,
söyleriz, sizden mi korkacağız?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Öyle, bir, "özelleştirmeyi istiyoruz" bir,
efendim, "şunları istiyoruz." Yahu, neyi istiyorsunuz,
neyi istemiyorsunuz, gelin açık açık söyleyin.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ucuza kapatıyorsunuz,
onu istemiyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Ha, bir böyle, bir böyle, yapmayın bunu.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ucuza kapatıyorsunuz,
ucuza.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Açık açık, net, özelleştirmeden yana mısın,
değil misin; özelleştirmeleri gönlünden istiyor musun, istemiyor
musun? Söyleyin bunu, millet bilsin. Bilsin millet, bilsin.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Az önce Başkan Vekili ne söyledi? Cahil misin?
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Söyledi
işte Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Ha, bizi biliyor, bir de sizi de bilsin.
Hepinize saygılar sunuyorum,
sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Allah sizi
iyi biliyor, hayalî ihracatı iyi biliyor.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Tasarının geçmesinde
iş birliği içinde çalışan iktidar ve muhalefet
partisi gruplarına tekrar teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, 5'inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası
Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1307) (S. Sayısı: 1378) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1378 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek.
Sayın Kepenek buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
(x)
1378 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara)
- Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
1378 sıra sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum
ve yine, sözlerime başlarken, biraz önce, burada tartışma
konusu olan özelleştirme üzerine de izin verirseniz birkaç önemli
noktanın altını çizmekte yarar görüyorum.
Değerli arkadaşlar,
1980'li yıllarda başlayan özelleştirme sürecinin artısıyla
eksisiyle, doğrusuyla yanlışıyla tam bir muhasebesi
yapılmış değildir. Hükûmetler, 1980'li yıllarda
Özelleştirme İdaresi kapsamına aldıkları kamu
kuruluşlarını zaman içinde ya elden çıkarmışlar
veya çıkarmamışlar ama hep müdahale etmişler, hep
karışmacı olmuşlar ve onların etkin ve verimle
çalışmaları üzerinde gerek kadrolaşma gerek
işleyiş yönünden siyasi iktidarların, yalnız bu
siyasi iktidar değil, eski siyasi iktidarların da gölgesi
düşmüştür.
Şimdi Sayın Bakan soruyor,
hangi tür özelleştirmeye karşısınız diye.
Ben, konuma gelmeden Sayın Bakana da bazı sorular sorayım:
Sayın Bakan, siz ve Hükûmetiniz, Türkiye'de bankacılık
sisteminde, banka yapısı içinde yabancı sermaye payının
yüzde kaça kadar çıkmasına imkân tanıyorsunuz, evet diyorsunuz?
Ben biliyorum, Sayın Bakan, gerekirse tamamını, diyor.
Diyor ama, aynı Hükûmet içinde bir başka bakan -şimdi burada
olmadığı için adını ben söylemeyeyim, kendini
kamuoyu çok iyi biliyor- yüzde 20'den fazlası, yabancı sermayenin
bankacılık kesiminde yüzde 20'den fazlası uygun olmaz
demeye getiriyor, karşı çıkıyor aynı Hükûmetin
bir başka bakanı. Şimdi, dolayısıyla bu noktada
çok net olmamız gerekiyor.
Bir başka bilgi daha vereyim
Sayın Bakana: Avrupa'nın on beş üyesinde -yani son ondan
önceki on beşler Avrupa'sının ülkeleri arasında,
yani Almanya, Fransa, İtalya ve benzerlerinde- yabancı sermayenin
bankacılık kesimindeki payı ortalama yüzde 20 dolayındadır.
Oysa Türkiye, sermaye birikimi açısından bu ülkelerin
çok gerisindedir. Sermaye birikimine gereksinimi var Türkiye'nin
ve Türkiye, sermaye birikiminde, bankacılık kesimini
çok iyi, çok doğru, çok etkin ve verimli bir biçimde değerlendirmek
zorundadır.
Çok uzağa gitmeden bir başka
örnek vereceğim. Hükûmetimiz -Sayın Bakan da demeç verdi,
tarımsal işlerle uğraşmaz, dedi- Et ve Balık
Kurumunu sattı, attı, dağıttı. Sonra ne oldu
biliyor musunuz? Geçtiğimiz yıl, yine, bu Hükûmet -ki iyi ki
de yaptı- Et ve Balık Kurumunu yeniden faaliyete geçirmek
zorunda kaldı. İyi yaptı. Yanlıştan döndüğünüz
zaman, biz, sizi alkışlarız, ama yanlışınıza
da yanlış deriz.
Gelelim bazı dev şirketlere.
Örneğin, benim kanımca -burada dile getirdim- Türk Telekom'un
özelleştirmesi süreci başından beri yanlıştır.
Çoğunluk hissesinin kamunun elinde kalmaması yanlıştır.
Satış sonrasında teknoloji yaratma, yeni teknolojiler
oluşturma konusunda Telekom şirketinin bir yerlerden,
başka ülkelerden alacağı teknolojiyi, üstüne bir kâr
marjı da koyarak, Türk tüketicilerine, telefon kullanıcılarına
satacağı bilinmektedir. Yani, Telekom'u satın alan
şirketin, yeni teknoloji yaratma şansı yoktur. Ne yapacaktır
bu? Ticaret yapacaktır. Teknolojiyi, gelişmiş ülkelerden,
İtalya'dan, İngiltere'den, Finlandiya'dan alacak, üstüne
bir kâr ekleyecek ve bize satacak. O satışın da nasıl
olacağını, geçtiğimiz aylarda, mart ayında yaşadık.
Telekom ortalama yüzde 23 zam yaptı ve Sayın Bakanın
takside bağladığı ödemelerini de, onun üzerine,
kamuoyunda yükselen sesler karşısında, peşin ödeme
yoluna gitti.
Bir: Telekom ucuza gitmiştir.
İki: Telekom yanlış alıcıya satılmıştır.
Üç: Daha da kötüsü, Telekom'un sermayesi içinde kamu payı çok
azaltılmıştır. Burada birkaç kez söyledim, Almanya'da,
Fransa'da, Yunanistan'da, yakın zamanlara kadar, telekom
şirketlerinde kamu payı yüzde 50-60 dolayında idi, dolayısıyla,
oralarda birbirimize yanlış şeyler söylemeyelim.
Biraz evvel Sayın Grup Başkan
Vekilimiz de söyledi, değerli arkadaşlar, özelleştirme,
daha çok yatırım, daha çok üretim, daha çok gelişme için
yapılır ve Türkiye özelleştirmesinin bu amaçlara uyduğu
söylenemez. Özelleştirme bir şey için daha yapılır,
gerekçe şu idi: Sermayeyi halka yaymak. O zaman da söyledik:
"Yoksul halk nasıl sermaye sahibi olacak? Memur, işçi,
hangi parayla pay senedi alacak, ortak olacak büyük KİT'lere?"
diye; dinleyen olmadı, ama, son zamanlarda
Yine bir artı
taraf daha söyleyeyim, haksızlık etmeyelim: Halkbankın
bir bölümünün halka arz yoluyla özelleştirilmesi doğru
bir adımdır, ama, Halkbankın satışının,
özelleştirmesinin kendisi yanlıştır. Halkbank
özelleştirilmemeliydi. Avrupa'nın her yerinde Halkbank ve
benzerleri vardır. Halkbank esnafın malı yapılmalıydı.
Ziraat Bankası özelleştirilmemelidir. Ama, eğer satılacaksa,
hiç olmazsa, ehvenişer anlamında, halka satış,
halka arz, eh, bir yöntem olarak yapılmaktadır.
Sayın Bakana bir başka
şey daha anımsatmak isterim. Değerli arkadaşlar,
bu, kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Geçtiğimiz, dün, köy
enstitüleri bağlamında, oylarınızla bir
araştırma enstitüsünün kurulması konusundaki önergemiz
kabul edildi, teşekkürler, köy enstitüleriyle birlikte, Türkiye'nin,
dünya kamuoyuna, bu benimdir, ben bu işi iyi yaparım dediği
-ulus olarak, toplum olarak, devlet olarak dediği- bir başka
önemli nokta daha var. 1930'lu yılların kamu iktisadi teşebbüsleri
yönetimi -bu nokta çok önemli- KİT yönetimi etkinlik, verimlilik,
işleyiş bakımından, yabancı uzmanların,
yabancı bilim insanlarının belirttiği gibi, örnektir,
tek örnektir, özgündür, Türkiye'ye hastır ve dünya için bir ders
özelliği taşımaktadır. Bu noktaları söyledikten
sonra şimdi konumuza gelelim.
Değerli arkadaşlar, Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı, 1964 yılında,
Türkiye, İran ve Pakistan arasında "Kalkınma
İçin Bölgesel İşbirliği Örgütü" olarak kurulmuş
ve 1985'te, İzmir Anlaşması'nda yapılan bir değişiklikle
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT)
adını almıştır. 1992'de Afganistan, Azerbaycan,
Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'ın
katılımıyla üye sayısı 3'ten 10'a yükselmiştir
ve aynı tarihte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de
"Kıbrıs Türk Müslüman Toplumu" adıyla bu birliğe
üye yapılmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
hemen şunu söylememe izin verin: Kuruluşundan bu yana
kırk yıldan fazla bir süre geçmesine karşın bu İşbirliği
Örgütü çok da başarılı olamamıştır.
Bu yasaya destek veriyoruz. Dileriz
ve isteriz ki, bu Bölgesel İşbirliği Anlaşması'na
dayalı ortaklığımız, bölgesel iş birliği
güçlenir, etkin bir duruma gelir ve örnek bir gelişme sürecine
girer.
Bildiğiniz gibi, bölgesel
iş birlikleri, günümüzün küreselleşme sürecinde ekonomik
gelişmenin, yatırımın, atılımın en
önemli ögeleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bunların
içinde en başarılı olanı, yine bildiğiniz gibi
-ki, başarısı da son yıllarda tartışma konusu
oluyor- Avrupa Birliğidir. Peki, Avrupa Birliğini başarılı
kılan nedir? Bu konuda onca araştırma, bilimsel çalışma
ve rapor var. Bunların bir tek ortak noktası var: Avrupa Birliğini
güçlü kılan, birbirlerini tamamlayan ekonomilerden oluşması
ve bu Birliğin, bu ülkelerin bilimsel üretim, bilim, teknoloji
ve yenilik anlamında ileri öncülük özelliğini taşımalarıdır.
Dolayısıyla, Ekonomik
İşbirliği Teşkilatının Avrupa Birliği
gibi bir gelişme süreci göstermesi büyük çabalara ve çalışmalara
bağlıdır. Ama, her şeyden önce bu ekonomilerin birbirini
tamamlaması gerekir. Oysa, bu ekonomilerin, yani sözünü ettiğim
üye ülkelerin ekonomilerinin birbirlerini tamamlama şansı
çok da fazla değildir.
Değerli arkadaşlar, bilindiği
gibi küreselleşme iki ray üzerinde, iki yolda gidiyor. Bunlardan
bir tanesi sermayenin serbest dolaşımıdır, büyük
şirketlerdir. Bu noktada herhangi bir sıkıntı bulunmuyor.
Kapitalizmin başından bu yana, yani 1800'lü yılların
başından başlayarak büyük şirketler her zaman küresel
oyuncu rolünü üstlenmişler ve yerine getirmişlerdir.
İkinci kuşak sanayileşen ülkeler, Almanya, Birleşik
Amerika ve Japonya'nın büyük şirketlerinin yaptığını,
bugünlerde Güney Kore gibi, Kore gibi, Hindistan gibi, Çin gibi ülkelerin
büyük şirketleri yapıyor. Sayın Maliye Bakanımız
burada. Bir noktanın daha altını özenle çizmek istiyorum
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Gitti,
gitti.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Enerji
Bakanı buradaymış, aynı anlama gelir, Hükûmet.
Türkiye, biliyorsunuz, dünyada
en çok zengini olan ülkeler arasında hızla yükseliyor. Yani,
dünyanın dolar milyarderleri sayısında Türkiye Fransa'yı
da geçti bu yıl, çok sayıda dolar milyarderimiz var.
Peki, neden oluyor bu? Bu şundan
oluyor: Biz doğru dürüst vergi alamıyoruz. Zenginden daha
çok, az kazanandan daha az vergi alma işini bir türlü yapamadık.
Bunun baş sorumlusu Maliyedir. Yani, ekonominin kayıt
dışında olması, başka şeyler bir yana, ülkemizde
vergi adaleti yok.
Peki, bizim dolar milyarderlerimizin
sayısı artınca ne oluyor? Yabancı lüks mal üreticileri
"Sizde zengin sayısı arttı." diye -gazetelerde
izliyorsunuz- Türkiye'ye akın ediyor; en lüks otomobil satıcıları,
diğerleri Türkiye'ye akın ediyor. Ama, Türkiye başka
bir şeyi daha burada yitiriyor, kaybediyor: Türkiye'nin büyük
şirketleri henüz küresel düzeyde rol alamıyor, küresel
oyun oynayamıyor. Ne demek küresel oyun oynamak? Üretimiyle,
bilimsel ve teknolojik yenilikleriyle, dünya piyasalarında
diğer şirketlerle var gücüyle rekabet etmek demek. Türkiye'nin
uluslararası düzeyde -Güney Kore gibi, Çin gibi, Hindistan gibi-
büyük şirketlerinin yokluğu bu ülke ekonomisine gerçekten
pahalıya mal oluyor.
Şimdi, küreselleşmenin
sermaye tarafı büyüyor, ama, küreselleşmenin bir yönü kötüye
gidiyor, ticarette durum tersine dönüyor. Ticaretin gidişinde,
geçtiğimiz hafta, Amerika Birleşik Devletleri, çok enteresan,
çok ilginç bir karar aldı. Amerika Birleşik Devletleri, serbest
ticareti dünyaya zorla dayatan, gerektiğinde bu amaçla silah
kullanan, ekonomik, siyasal, askerî, kültürel her türlü baskıyı
yapan, zayıf ülkelerin hükûmetlerini teslim alan Amerikan
Hükûmeti Çin'den gelen mallara yüzde 20 gümrük vergisi koydu.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bu, dünya ticareti için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Gücü
yeten Amerika Birleşik Devletleri kendi üreticisini, kendi
işçisini, kendi iç sermayedarını korumak için gümrük
duvarlarını yükseltiyor. Peki, biz ne yapıyoruz? Biz,
onu yapamıyoruz. Bizim ne yaptığımızla ilgili
bana iletilen bir üreticinin notunu, Hüseyin Arıca'nın mektubunu
size okuyayım izninizle. Şöyle diyor bu un ve makarna üreticisi:
"Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü dâhilde işleme
rejimi kapsamında un, irmik, makarna ve bulgur üreticilerine
ihracat karşılığında ya da ihracat yapmak kaydıyla,
dünya piyasalarıyla eşdeğer fiyatlarla buğday
vermekte idi. Her ülkenin yaptığı bir destektir bu. Dünya
piyasalarıyla aynı seviyede olan bu buğday fiyatları
ile üretici firmalar, yurt dışında rekabetçi bir konum
tutturabiliyorlar, rekabetçi fiyatlar verebiliyorlardı."
Ancak, eylül ayında alınan bir kararla, verilen bu destek,
bu teşvik kesilmiştir değerli arkadaşlar. Toprak
Mahsulleri Ofisinin elinde buğday olmadığı, kalmadığı
gerekçesiyle bu işlem yapılmıştır. Ancak, Toprak
Mahsulleri Ofisi, şu anda yaptığı gibi, bir gemi,
yani 15-20 bin ton buğdayı dışarıdan satın
alsa ve bu teşvikleri aşama aşama, zaman içinde kaldırsaydı,
üreticiler mağdur olmayacaktı, zarar görmeyecekti. Ama,
öyle olmadı: Üretici ve ihracatçıların yıllardır
uğraşarak elde ettikleri Kuzey Afrika, Orta Doğu ve
diğer pazarlar yavaş yavaş elden çıkıyor. Biliyorum,
"Son verilere göre, Türkiye buğday ve makarna ihracatında
İtalya'dan sonra ikinci geliyor, büyük adımlar attı."
filan diyeceksiniz ama, bu iş öyle değil. Bu olay şu: Dünyada
hemen her ülkenin uyguladığı "üreticiye destek"
işinden, üzülerek belirteyim, Türkiye Hükûmeti adım
adım kendini çekmekte ve bu durum, dışarıda pazar
kaybına yol açmakta, üretim düşüşlerine yol açmakta,
fabrikalar atıl kalmakta ve insanlarımız işsiz duruma
gelmektedir, düşmektedir.
Burada bir örnek veriliyor:
"Toprak Mahsulleri Ofisi -örneğin- makarna ihracatı
karşılığında 180 ila 190 Birleşik Amerika
doları ton fiyatlar aralığında ihraç kayıtlı
sert buğday verseydi ve bu fiyatlarla makarna ihraç etme olanağını
eskiden olduğu gibi devam ettirseydi ve bu destek kesilmeseydi,
bizim dış dünyada pazar payımız çok daha artar, durumumuz
çok daha iyi olurdu, mağdur olmazdık." diyor üretici.
Dolayısıyla, burada
Hükûmete sesleniyorum, Tarım Bakanına, devlet bakanlarına,
ilgili tüm mercilere: Türkiye üreticilerinin, özellikle orta boy
üreticilerinin yurt dışı piyasalarında daha çok
mağdur edilmelerinin, konum kaybetmelerinin, pazar kaybetmelerinin
önüne geçecek önlemleri almak zorundasınız. Bunu yapmadığınız
sürece, bu ülkede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Sayın
Başkan, toparlıyorum. Ayrıca, sanıyorum, bir de
özel, bir de kendi adıma söz hakkım vardı
BAŞKAN - Buyurun
Buyurun
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Bir dakika
Sizin,
adınıza söz talebiniz yok Sayın Kepenek de, konuşmanızı
tamamlayınız. Yirmi dakika oldu.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Tamamlayacağım,
teşekkür ederim. Aynı anlama geliyor, teşekkür ederim.
Fazla sürmeyecek.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
önemli olan, küçük üreticinin, KOBİ'lerin, orta boy üreticilerin
olabildiğince gücünü korumaları ve geliştirmeleridir.
Bu konuda Hükûmet "küreselleşme" adı altında,
üretim birimlerinin elden çıkmasına, yabancı şirketlerle
evliliklerine ve bu şekilde Türkiye'nin üretim temelinin, üretim
yapısının adım adım yabancılaşmasına
göz yummaktadır. Bu, tehlikeli bir süreçtir; bu, yanlış
bir süreçtir. Nasıl ve neden yanlış bir süreçtir?
"Özelleştirme" diye yola çıktınız, yabancılaşma,
yabancılaştırma noktasındasınız. Biraz
sonra, belli bir süre sonra iyice üretimsiz duruma geleceğiz.
Burada, birkaç kez vurguladığım
bir noktanın daha altını çizerek sözlerime son vermek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, bundan kırk-elli
yıl önce, Ekonomik İşbirliği Teşkilatının
kurulduğu günlerde, gelişmiş kapitalist ülkeler, Türkiye
gibi gelişmekte olan ülkelere şunu söylüyorlardı:
"Dünyada bir iş bölümü var. Bu iş bölümüne göre siz tarımla
uğraşın, ağır sanayi yapmayın, demir-çelik
üretmeyin, o işleri biz yaparız, kimya vesaire sizin
işiniz değil. Siz, tarımla uğraşın."
Günümüzde, bildiğiniz gibi, bu değişti. Şimdi diyorlar
ki bu gelişmişler: "Tarımsal üretimi de biz yaparız;
unu, peyniri, yoğurdu vesaireyi de en iyi biz yapıyoruz, en
kaliteli biz yapıyoruz." Ee, biz ne yapacağız ülke
olarak? "Siz, ticaretle uğraşın, bizden satın
alın ve bizim verdiklerimizle yaşayın." Bu, çok tehlikeli
bir gidiştir. Yarın, kredi olarak verdikleri, sıcak para
olarak verdikleri borsayı işgal edercesine elde ettikleri
bol parayı, sağladıkları bol parayı kestikleri
zaman ülke insanı neyle beslenecektir? Ülkeyi tarımsal
üretimden de uzaklaştıran bu politika, bu anlayış,
bu ekonomi politikası, korkarım, yarınlar için çok sakıncalıdır,
çok tehlikelidir ve bu ulusun, bu toplumun üretim gücüne zarar vermektedir.
Yine, umarım, Hükûmet bu vesileyle belirttiğim noktalarda daha
duyarlı olur, üreticisine sahip çıkar, her anlamda üreticisine
sahip çıkar ve ekonomi politikasını Washington'da birilerine
değil, IMF'ye değil, kendi ellerine alır, makro ekonomi
politikalarını düzenler ve ülkenin katılmasına
yardımcı olur, katkıda bulunur. Ülkenin de toplumun da
beklediği budur.
Bu anlayışla hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
3'üncü sırada söz talebiniz varmış, doğru. Ben yeni
gördüm, kusura bakmayın.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Rica ederim,
vazgeçtim.
BAŞKAN - Ama, sözünüzü de kesmedik
zaten devam ettiniz.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ
TEŞKİLATI (EİT)
TİCARET
VE KALKINMA BANKASI ARASINDA MERKEZ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 27/12/2006 tarihinde Ankara'da
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşması"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek.
Sayın Şimşek, buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK
(İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında
Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde Grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Uygun bulma yasa tasarısını
görüştüğümüz bu anlaşma ile daha önce kurulan Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma
Bankasının faaliyetlerine başlaması amaçlanmaktadır.
Bu bankanın merkezinin ülkemizde
olacağı daha önce imzalanan kuruluş anlaşmasında
hükme bağlanmıştır. Bu nedenle, tasarının
genel gerekçesinde bu anlaşmanın imzalandığı
ifade edilmekte.
Bu anlaşmanın "Yasal
takibattan masuniyet" başlıklı 4'üncü maddesinde,
bu bankanın bazı hâller dışında yasal dokunulmazlığa
sahip olacağı hükme bağlanmakta. Yine, anlaşmanın
"Bankanın Mekanı" başlıklı 5'inci maddenin
ikinci fıkrasında, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin bankanın
onayı olmaksızın, bankanın mekânının tümünü
veya bir bölümünü elden çıkaramayacak ve çıkarmaya çalışamayacaktır,
hükmü bulunmaktadır. Yani, bu bankanın, hem yasal hem de mekânsal
dokunulmazlığı var.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu anlaşma, Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma Bankasının merkezinin
Türkiye'de olacağı, Türkiye'de faaliyetlerini yürüteceğini
de hükme bağlamakta. Yine, tasarının genel gerekçesinde,
İran, Pakistan ve Türkiye arasında bölgesel ticaretin artacağı
ve başta ülkemiz olmak üzere, üye ülkelerin kalkınma sürecinin
hızlandırılacağı, ifade edilmektedir.
Doğrudur. İran ve Pakistan'ın bu anlaşmalarla,
hızlı kalkınma süreci yaşayıp yaşamayacaklarını
bilmiyorum ama, Hükûmetiniz döneminde Türkiye'nin sanal kalkınmalar
yaşadığını, 73 milyon olarak, sizler hariç,
halk biliyor.
Bakın, Türkiye'de, 70 milyar
doların üzerinde sıcak para cirit atıyor. Bu ülkeye
sıcak para neden gelir? Yüksek reel faiz verirseniz, sıcak
para gelir. Türkiye'de, enflasyon, güya, tek haneli rakamlara indi.
Ama, Türkiye'de, kamu iç borçlanma reel faiz oranı yüzde 20'ler
seviyelerindedir. Bugün, dünyada, bu ölçüde reel faiz ve faiz
dışı fazla veren başka bir ülke yoktur. Ülkemizde,
uluslararası finans spekülatörlerine yüzde 14-yüzde 15 düzeyinde
enflasyondan arındırılmış, net getiri sunularak,
işsizlik yaratan, yoksulluğu yaygınlaştıran,
spekülatif büyüme sürecini sürdürmektedir.
Sayın Bakan, Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'deki büyümenin
spekülatif olduğunun, sanal olduğunun bir başka göstergesi
ise, işsizlik rakamlarıdır. Türkiye'de nüfus artıyor,
çalışabilir nüfus artıyor, ama, Türkiye'de, İstatistik
Kurumu rakamlarına göre iş gücüne katılım oranı
düşüyor ve yolda işsizlik rakamları düşük gösteriliyor.
Hükûmet, ısrarla, iş gücüne katılım oranlarını
olduğundan az göstererek, işsizlik oranlarını düşük
gösterme çabasındadır. Bu bir kandırmacadır. Bu,
rakamlarla milleti aldatmadır.
Bakın, 2002 yılında,
değerli arkadaşlarım, iş gücüne katılım
oranı, yüzde 49,6 iken 2006 yılı Aralık ayında bu
rakam yüzde 47,5 olmuştur. Oysa, aynı dönemde, çalışabilir
çağdaki nüfus, yani, on beş yaşın üzerindeki nüfus,
48 milyondan 52 milyona çıkmıştır. Bu gerçekler ortadayken,
TÜİK tarafından açıklanan rakamlar Hükûmetin başarısızlığını
örtme çabasından başka bir şey değildir. Sokaktaki,
hayattaki, yaşamdaki işsizlik de bunu göstermekte.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu Anlaşma'ya Türkiye Cumhuriyeti adına
Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı, Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma
Bankası adına ise "banka başkanı" sıfatıyla
Murat Ulus imza atmıştır. Murat Ulus, Hazineden sorumlu
Sayın Ali Babacan'ın, Bakanın danışmadır.
Kendisi, Hükûmetiniz döneminde
Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyesi yapıldı. Murat
Ulus, Egebankta genel müdür yardımcılığı ve Asya
Finansta da genel müdürlük yapmıştır. Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık yasağı
koyduğu isimlerden biridir Murat Ulus. Murat Ulus hakkında
açılmış şahsi iflas davası bulunmaktadır.
Murat Ulus, Ticaret ve Kalkınma
Bankasının başkanı nasıl olmuştur değerli
arkadaşlarım? Kendisini kim önermiştir? Bankacılık
yapma yasağı alan birisi, bu Bankanın başkanlığına
nasıl getirilmiştir? Yazık, gerçekten çok yazık!
Ziraat Bankası Genel Müdürü
Can Akın Çağlar ile Murat Ulus, geçmişte aynı murakıp
olarak denetlemişler, sonra da denetledikleri bankaya, yani,
Egebankta genel müdür yardımcısı olmuşlardır.
Murat Ulus, Hükûmetiniz döneminde hangi bankaların yönetim kurulu
üyeliği yapmıştır değerli arkadaşlarım,
bilginiz var mıdır?
AKP Hükûmeti döneminde Murat Ulus,
altı yurt içi, beş yurt dışı iştirakte yönetim
kurulu başkan ve üyeliği yaptığı, Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu tarafından tespit edilmiştir. Egebankın
Fona devrinden sorumlu olduğu iddia edilen ve bu nedenle, bankacılık
yasağı bulunan Murat Ulus'un bu görevlere atanmasını
sağlayan siyasi irade ve anlayış kimdir?
Sayın Başbakan, kendileri
döneminde Fona devredilen banka olmadığını söylüyor.
İmar Bankası ve Adabank sizin döneminizde devredilmesine
rağmen, Sayın Başbakan bunu görmezden geliyor. Ancak,
Sayın Başbakanın esas görmediği, Fona devredilen
bankaların yöneticilerinin kamu bankalarında ve bu bankaların
iştiraklerinde yönetici olmalarıdır döneminizde.
Bir tarafta 10'uncu Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel ile ilgili haciz kararları alınırken,
diğer tarafta Egebankta sorumluluğu bulunan, gerçek
dışı işlemler tesis ettikleri murakıp raporlarına
giren Murat Ulus, Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyesi olarak
atanmış ve şimdi de bu Sözleşme ile Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma
Bankası başkanlığı yaptığı ortaya
çıkmıştır.
Murat Ulus, Ziraat Bankası Yönetim
Kuruluna atandığı sırada doldurduğu bilgi
formunda, hakkında açılan davanın olmadığını
beyan etmiştir değerli arkadaşlarım, yani, gerçeğe
aykırı beyanda bulunmuştur. Hakkında TMSF tarafından
açılan şahsi iflas davası varken, bu şahsın,
BDDK'ya "hakkımda açılan dava yok" demesi ve
BDDK'nın bu konuyu araştırmaması da gerçekten skandaldır.
Bu da Hükûmetiniz döneminde vücut bulmuştur.
Ben, bu konularla ilgili olarak
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin Beyefendi'yi aradım. Kendisi,
geçen hafta perşembeden beri telefonuma dönmedi ve bizi bilgilendirmedi.
Bu bürokratlar, değerli arkadaşlarım, bu cesareti
kimden alıyorlar, bu şımarıklığın gerekçesi
nedir? Ben, iş takibi yapmak için, işe adam aldırmak için
Tevfik Bilgin'i aramadım. Milletin adına bilgi almak için
Tevfik Bilgin Beyefendi'yi aradım. Hazineden sorumlu Bakanın,
gelip burada, Murat Ulus'la ilgili BDDK tarafından bankacılık
yasağı konulup konulmadığını, kendisinin
Hükûmetiniz döneminde hangi birimlere atandığını
bize anlatması gerekir.
Bakın, bu Anlaşma'nın
"Bankaya Bağlı Kişilerin Ayrıcalık ve Dokunulmazlıkları"
başlıklı 14'üncü maddesinin 2'nci fıkrasının
(a) bendinde, banka dokunulmazlıklarından feragat ettiği
hâller hariç olmak üzere, resmî görevlerde yapmış oldukları
fiiller bakımından, görev veya hizmetleri sona erdikten
sonra dahi yasal takibata uğramayacaklarını hükme
bağlamaktadır. Biz, burada, milletvekillerinin dokunulmazlıklarını
kaldırmaya çalışırken, bu gelen yasayla bürokratların
dokunulmazlıklarını saklıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir olay olamaz. Yani, hangi koşullarda ceza alabiliyor
biliyor musunuz? Bu görevi bittikten sonra -yasa tasarısı
elinizde varsa, lütfen bakın 14üncü maddenin (a) bendine- trafik
kazası yaparsa, hasara neden olursa bu arkadaş ceza alabiliyor.
Yoksa, bankadaki görevinden ayrıldıktan sonra hiçbir hukuki
takibatı veya suç unsuru beyefendiler için olmayacak. Yani,
milletvekillerinin dokunulmazlıklarından, bakanların
korunmasından kurtulalım derken, Meclis tarafından,
yasama tarafından dokunulmazlığı olan bürokratlar
-hem de kanunla, yasayla- ortaya çıkarıyoruz. Anlaşılır
gibi değil değerli arkadaşlar. Yani, biz, geçmişte
hakkında dava açılmış, BDDK tarafından bankacılık
yasağı getirilmiş birine dokunulmazlık istiyoruz
bu yasada.
Değerli arkadaşlarım,
bu Sözleşme'yi uygun bulmadan önce bir kez daha düşünmemizde
fayda var, Sayın Hükûmete ve Komisyona da bunu öneriyorum. Bu
Sözleşme'de -danıştığım bilgi, birikim sahibi
arkadaşlarımızdan, hukukçulardan- Anayasa'ya aykırı
düzenlemeler var Sayın Komisyon Başkanım.
Kanunun önünde herkesin eşit
olduğu, adil yargılanma ilkesine ve ayrım yapmama ilkesine
ayrılıklar taşıyan bu anlaşma onaylanmamalıdır
diye düşünüyorum. Çünkü, uluslararası bir anlaşma olduğu
için arkadaşlarımızın gözünden kaçmış,
bilgilenmeden, nasıl olsa uluslararası anlaşma, buna
baksak da olur bakmasak da olur anlayışıyla buraya kadar
geliyor ve burada yanlışı tespit ediyoruz. Hükûmete ve
Komisyon Başkanına da bilgilerimizi arz ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasa'ya açıkça aykırı düzenlemeler bulunan bu Sözleşme,
Egebanktan dolayı hakkında açılan davalar bulunan Banka
Başkanı Murat Ulus'u da korumaya yöneliktir. O nedenle, bu
Anlaşma'yı, uluslararası bir anlaşma olarak da
-Anayasa hukukçuları daha iyi bilecektir- bir kez daha bunu,
çekip, düşünmekte, tekriri müzakere etmekte fayda görüyoruz;
danıştığımız, bilgi, birikim sahibi arkadaşlar
bunları ifade etmektedir.
Dikkatinize sunuyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Şimşek.
Şahsı adına, Gümüşhane
Milletvekili Sabri Varan.
Buyurun Sayın Varan.
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1378 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı kurucu ülkeleri, İran, Pakistan ve Türkiye
tarafından, sırasıyla, 15 Mart 1995 ve 4 Mart 1997 tarihlerinde
imzalanan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret
ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşması
ile Tadil Anlaşması, diğer iki ülkenin oylama işlemlerini
tamamlamasıyla 3 Ağustos 2005 tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
Anlaşmaların yürürlüğe
girmesi üzerine, üç üye ülkenin atamalarıyla bankanın guvernörler
kurulu ve direktörler kurulu oluşturulmuştur. Söz konusu
kurullar, bankanın faaliyete geçmesine yönelik çalışmalarını
da sürdürmektedirler.
Değerli milletvekilleri, kuruluş
anlaşması hükümlerine göre, bankanın merkezi ülkemizde
olacaktır. Bu amaçla, ülkemiz ile banka arasında bu anlaşma
imzalanmış. Ayrıca, kuruluş anlaşmasıyla
merkez anlaşması da birbirini tamamlayıcı ve destekleyici
olmuştur.
Banka, 3 Ağustos 2005 tarihinde
yürürlüğe giren kuruluş anlaşmasındaki amaçlarını
gerçekleştirmek için sürdüreceği faaliyetlerine bu anlaşmayla
başlayacaktır. Bankanın faaliyete başlamasıyla,
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler
arasındaki bölgesel ticareti de artırmak hedeflenmektedir.
Ülkemiz başta olmak üzere, Ekonomik İşbirliği üyesi
ülkelerin iktisadi kalkınma sürecinin hızlanmasına
da katkı sağlayacağı şüphesizdir. Şöyle
ki, diğer ticari bankalardan farklı olarak bankanın öncelikli
hedefi kâr elde etmek değildir. Bu konu
Kâr elde etmemek amacıyla
diğer bankalardan ayrı bir banka olduğunu ifade etmiş
olmak isterim.
Kuruluş anlaşmasında
belirlenen esaslar çerçevesinde üye ülkelerdeki ekonomik kalkınma
ve gelişmeyi desteklemek, bu yolla üye ülkelerdeki refah düzeyini
artırmaya çalışmak da amaçlanmıştır.
Banka, ülkemizde ve üye ülkelerde
hem kamu hem özel sektör projelerine finansman sağlayacak, üye
ülkeler arasında ticareti finanse edecek ve finansman kaynağı
yaratmak üzere gerekli uluslararası bankacılık hizmetlerini
de yerine getirebilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, bir süre önce, bölge milletvekilleri, Trabzon,
Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum, Ağrı milletvekilleriyle
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üyesi olan bir
ülkeye, yani İran'a ziyarette bulunduk. Ziyaretimize Devlet
Bakanımız Kürşad Tüzmen Bey de iştirak etmişti.
Gerçekten, bu ziyarete iştirak eden milletvekilleri olarak
hep beraber gördük ki, bizim iş adamlarımızın oradaki
ziyaretlerinde karşılaştıkları değişik
problemler var. İş adamlarımızın ticaret hacmimizi
artırmak için yaptıkları girişimlerde ülkeler
arasında çeşitli çifte vergilendirme problemleri var. Bu
problemlerin aşılmasında da, başta Devlet Bakanımız
olmak üzere, çeşitli girişimler yapılmış,
özellikle İran-Trabzon ticaretinde belli bir rakam yakalanmış,
ancak, ülkemizde hedeflenen rakama ulaşmak için daha yapılacak
çok işimizin olduğunu buradan belirtmek isterim. Bu amaçla,
özellikle ticaret erbaplarının yapacağı projelerin
finansmanının sağlanmasında, her ülkelerin
iş adamlarının desteklenmesi açısından da, bu
kanunun onaylanmasının çok önemli olduğunu buradan
belirtmek isterim.
Değerli konuşmacımız,
Değerli Milletvekilim Berhan Bey, bir ülkeye sıcak paranın
gelişinin sebeplerini sayıyorken "Eğer siz bir ülkeye
çok yüksek faiz öderseniz, sıcak para girişini de sağlarsınız."
dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Varan.
SABRİ VARAN (Devamla) - Ama,
hepimiz de yakinen biliyoruz ki, ülkemizin birkaç yıl öncesine
gittiğimiz zaman, bu ülkede çok yüksek faizler vardı, yüzde
7.500'leri bulan faizler vardı, yüzde 5 binleri bulan faizler
vardı, ama, ülkemiz bu sıcak paraları hiçbir zaman temin
edemiyordu; görevlilerimiz dünyanın değişik ülkelerinde,
finansal girişi sağlamak için kapı kapı dolaşıyordu.
Demek ki, sadece yüksek faiz değil, bir ülkenin, baş, temel,
para girişini sağlayan faktör, ekonomik ve siyasi iktidardır.
Bu iktidar da, bu ekonomik ve siyasi iktidar da, 59'uncu Hükûmet döneminde
sağlanmıştır. Buna katkı koyan herkese de, vatandaşlarım
adına teşekkürlerimi bir borç biliyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarı
gerekçesi incelendiğinde, Anlaşma'yla bankanın tüzel
kişiliği ve yapabileceği hukuki işlemler, bankanın
resmî faaliyetleri kapsamında yapacağı işlemlerin
yasal takibattan da muaf tutulması, banka mekânının korunması,
bankanın ve arşivlerinin dokunulmazlığı,
bankanın resmî faaliyetleri kapsamında her türlü varlık
geliri ve kazançlarına vergi muafiyeti tanınması,
bankada çalışacak yabancı memur ve personele tanınan
ayrıcalık ve dokunulmazlıklar, Anlaşma'nın
uygulamasında doğabilecek anlaşmazlıkların
çözüm usulü, hepsi izah edilmiştir.
Ekonomik İşbirliği
Teşkilatının Türkiye, Pakistan ve İran önderliğinde
kurulduğu 3 Ağustos 2005 tarihinde yürürlüğe giren Ticaret
ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşması'na
göre merkezimizin Türkiye'de olmasını da bizim için bir
avantaj olarak düşünüyorum. Banka Başkanımızın
Türk olması, bankanın kayıtlı sermayesinin de 1
milyar SDR olduğu ve bu miktarın 300 milyon SDR'lık
kısmının ödenecek sermaye olduğu, bankanın,
üye ülkeler arasındaki ticaretin geliştirilmesi ve ekonomik
kalkınmanın sağlanması amacıyla faaliyet göstereceği,
bu çerçevede de uzun vadeli ve ihracatı artırıcı
projelere destek vereceğine olan kanaatim tamdır.
Yasanın hayırlı olmasını
diliyorum. Dün açıklanan cumhurbaşkanı adayımızın
da milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.44
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.47
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94'üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
1378 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
15.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 15.55
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94'üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
6'ncı sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1207) (S. Sayısı:
1381) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1381 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BAHREYN KRALLIĞI HÜKÜMETİ
ARASINDA GELİR
ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME VE
VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 14 Kasım 2005 tarihinde
Manama'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn
Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
(x)
1381 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika süre vereceğim.
Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulalarını, oylama için öngörülen dört dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen
dört dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 247
Kabul : 246
Çekimser : 1
(x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını
diliyorum.
7'nci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekâtlarına
Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
7.-
Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekatlarına
Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1313) (S. Sayısı:
1382) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu, 1382 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİNİN AVRUPA BİRLİĞİ
KRİZ YÖNETİMİ HAREKATLARINA
KATILIMI
İÇİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ARASINDA
ÇERÇEVE
TEŞKİL EDEN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1 - 29 Haziran 2006 tarihinde Brüksel'de imzalanan
"Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekatlarına
Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşma"nın beyan
ile onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx)
1382 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği Kriz Yönetimi Harekatlarına
Katılımı İçin Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Çerçeve Teşkil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 211
Kabul : 211 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
8'inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar
Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlıyoruz.
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/952) (S. Sayısı: 852) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 852 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik? Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KATAR DEVLETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA YATIRIMLARIN
KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA
İLİŞKİN
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1.- 25 Aralık 2001 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar
Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx)
852 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 215
Kabul : 215 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını
diliyorum.
9'uncu sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney
Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1065) (S. Sayısı: 1012) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1012 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ
ARASINDA TİCARET VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1.- 3.3.2005 tarihinde Pretorya'da
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx)
1012 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 215
Kabul : 215 (x)
Böylece, kanun tasarısı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı
olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, 10'uncu
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
10.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1132) (S. Sayısı:
1182) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 1182 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MACARİSTAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ
ARASINDA EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 12 Mayıs 2005 tarihinde
Budapeşte'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik
İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi bildirmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx)
1182 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Macar halkıyla, uzun, tarihî, geçmişe dayalı
yakın ve dostane bağlarımız bulunmaktadır.
Türkiye ve Macaristan, ülkelerinde geçmişin hatıralarını
ve kültürel eserleri karşılıklı olarak korumaktadırlar.
Halkının hemen hemen hepsi, asıllarının Hun olduğunu,
Orta Asya'dan göç ettiklerini, aynı kökenden geldiğimizi
dile getiriyor. Türklere karşı sevgi dolu halkıyla garip
bir çekim gücü bulunan Macaristan'da görülen sıcaklık karşısında
birbirine zıt, karmaşık duygular yaşamamak mümkün
değil. İnsan, bir yandan bizi bu denli seven, ilgi gösteren,
çalışkan, dürüst ve sevecen insanların oluşturduğu
bir devletin oluşuna seviniyor, diğer yandan bu ülkeyle
ilişkilerin bugüne kadar geliştirilmemiş olmasına
üzülüyor. Bir buçuk asırdan uzun bir süre topraklarında hüküm
süren Osmanlıyı güzel sözlerle anıyor. Kahraman olarak
tanımladıkları Osmanlı paşalarının
mezarlarını ve Birinci Dünya Savaşı'nda esir düşen
askerlerimizin mezarlıklarını özenle koruyor. Ayrıca,
Birinci Dünya Harbi'nde aynı cephede savaştığımızı
ve Osmanlının kendi kahramanlarına kucak açtığını
da unutmamışlar.
Ülkelerimiz arasındaki
ilişkilerin, karşılıklı saygıya, geleneksel
hoşgörüye dayanan bu özel boyutu, birçok ülkeye örnek olacak
nitelik taşımaktadır. Bu anlaşmanın da Türkiye
ile Macaristan arasında her alanda giderek gelişmekte olan
ilişkilerimize yeni bir ivme kazandıracağını
ümit ediyorum.
Ekonomik ve ticari iş birliğimiz
içinse, ülkelerimiz mevcut potansiyelleri göz önünde tutularak,
daha fazla çaba göstermemiz gerekmektedir. Esasen, bunun için lüzumlu
tüm anlaşmaları yapmış ve yürürlüğe koymuş
bulunuyoruz.
Bugüne kadar Türkiye ile Macaristan
hükûmetleri arasında birçok anlaşma imzalanmıştır.
Bugün yürürlükte bulunan ikili ticari ve ekonomik anlaşmalar,
Ticaret Anlaşması 12 Kasım 1974 tarihinde imzalanmıştır,
Uzun Vadeli Ekonomik, Teknik, Sınai ve Bilimsel İşbirliği
Anlaşması 11 Ocak 1977 tarihinde imzalanmıştır,
Karayolu Ulaştırma Protokolü 1992 yılı Haziran
ayında yürürlüğe girmiştir, Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşması 1 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir,
Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunması Anlaşması 1 Nisan 1995 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Serbest Ticaret Alanı Anlaşması 8 Ocak
1997 tarihinde imzalanmış, henüz yürürlüğe girmemiştir.
Daha sonra, Macaristan Hükûmeti, 12 Kasım 1974 tarihinde imzalanmış
olan anlaşmayı, Avrupa Birliğinden kaynaklanan yükümlülükleri
çerçevesinde feshetme talebini iletmiş ve bu anlaşma, 30
Nisan 2004 tarihinde feshedilmiştir.
Daha sonra, ülkemiz ile Macaristan
arasında ekonomik alanda öngörülen iş birliğine hukukî
zemin teşkil etmek amacıyla, 12 Mayıs 2005 tarihinde,
Ekonomik Alanda İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır.
Bu alanda doğan boşluğu doldurmak ve iki ülke arasında
iş birliğini devam ettirmek amacıyla bu tasarı hazırlanmıştır.
Bu tasarıyla da bu anlaşmanın uygunluğu onaylanacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu anlaşmanın uygunluğunu
onaylıyoruz ve her iki ülke için hayırlı olmasını
diliyoruz.
Ayrıca Macaristan'ın Avrupa
Birliği üyeliği aşamasında her yönden bu üyeliğin
gerekliliğini savunduk ve destekledik. Avrupa Birliği
üyeliğinden dolayı sevinç duyduk. Macaristan da bugün Türkiye'nin
Avrupa Birliği üyeliğine katılma çabalarını
tam olarak desteklemektedir. Bu anlaşma çerçevesinde Macaristan'ın
Avrupa Birliği üyeliği esnasında olan deneyimlerini
de aktaracağı ve bu çabalarımızda yardımcı
olacağı düşünülürse, bu anlaşmanın son derece
yararlı olduğu görülmektedir.
İki ülke arasındaki ticari
ilişkiler yıllar boyunca mevcut potansiyelin çok altında
kalmıştır. Türkiye'nin genel dış ticareti içinde
Macaristan'la olan ticaretinin payı binde 8 civarındadır.
Yine Macaristan'dan ülkemize gelen turist sayısı 1989
yılında en üst düzeye ulaşmış, 190 bini aşmıştır.
Ancak, müteakip yıllarda bu sayı hızla düşmeye
başlamış olup, hâlihazırda bir yılda ülkemizi
ziyaret eden Macar turistlerin sayısı 100 binin çok altındadır.
Bunun en önemli nedeni de Yugoslavya'daki savaş süresince bu
ülke üzerinden sağlanan kara yolu bağlantısının
kesilmesi ve Romanya'dan geçişte karşılaşılan
çeşitli sorunlar nedeniyle kara yolu ulaşımının
da cazibesini kaybetmesidir.
Türk girişimcilerinin Macaristan'daki
yatırımları, çoğu diğer Orta ve Doğu Avrupa
ülkesindeki yatırımlarına oranla kıyaslanmayacak
derecede azdır. Dolayısıyla bu tasarı ikili
ilişkilerin geliştirilmesi ve yenilenmesi açısından
oldukça yararlı olacaktır.
Bugüne kadar iki ülke arasında
ortaklaşa yürütülmekte olan en önemli projeler TEAŞ-TEDAŞ
Genel Müdürlüğü ile Macar Transelektro firması tarafından
gerçekleştirilen enerji projeleridir. Anılan ortaklık
kapsamında sonuçlandırılması öngörülen yedi
proje bulunmakta olup, bunlardan Kangal Termik Santrali Projesi,
Transelektro firması önderliğinde oluşturulan ve Mitsubishi,
Siemens, SİMKO, GAMA ve Koch firmalarından oluşan bir
konsorsiyum tarafından sürdürülmektedir.
Bununla birlikte, iki ülke arasındaki
ikili ilişkilerde bazı sorunların da zaman zaman ortaya
çıktığı görülmektedir. Yakın bir zamana kadar
Türkiye'nin Macaristan'a ihracatta karşılaştığı
en önemli sorunlar, yüksek gümrük vergileri ve eş etkili vergiler
ile Macaristan'ın özellikle tekstil ürünlerine uyguladığı
kotalar olmuştur. Gerçi daha sonra bu kota kaldırılmış,
ancak bazı sorunlar hâlen devam etmektedir. Dolayısıyla,
bu ikili anlaşmanın getireceği gümrük indirimleriyle
birlikte, Türkiye'nin Macaristan piyasasına girişte karşılaştığı
en önemli engellerin ortadan kalkmış olacağı düşünülmektedir.
Macaristan gümrüklerinde karşılaşılan
sorunlar, ülkemizin, gerek doğrudan bu ülkeye gerek transit geçişle
ulaşılacak diğer ülkelere yönelik ihracatı esnasında
önem kazanmaktadır. Macaristan Gümrük İdaresi, Türkiye
menşeli tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin değerlerini
faturada düşük gösterilmesini önlemek amacıyla bir teminat
uygulaması başlatmıştır. Anılan kurum,
çeşitli ürünler için referans fiyatları tespit etmiş
olup, gümrüğe ibraz edilen belgelerde yer alan birim fiyatlarının
referans fiyatlarının altında kalması halinde
iki değer arasındaki farkı teminat olarak alıkoymaktadır.
Anılan uygulama sadece ülkemiz menşeli ürünler için geçerli
olması nedeniyle ayrımcı bir nitelik taşımakta
olup, konu, çeşitli vesilelerle ve farklı düzeylerde Macar
makamları nezdinde gündeme getirilmiştir, ancak şimdiye
dek bir sonuç alınamamıştır.
Bu anlaşmayla, bundan sonra
ikili ilişkilere anılan çerçevelerde yeni bir boyut ve ivme
kazandırılacaktır. Bu anlaşmayla, iki ülke arasında Türk-Macar Karma Komisyonu kurulacaktır.
Bu komisyonun alacağı kararlar doğrultusunda, iki ülke
arasında ülke yararlarını ve karşılıklı
çıkarlarını da gözetecek şekilde, tüm alanlarda
bu işbirliğinin ana çerçeveleri çizilecektir. Dolayısıyla,
bu anlaşma gereğince yatırım faaliyetlerinin
artması, ortak girişimlerde bulunulması ve karşılıklı
olarak ekonomik işbirliğini geliştirmek ve güçlendirmek
için her türlü çaba sarf edilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ekonomik işbirliği anlaşmasını
gerçekten değerlendirebilirsek, Macaristan bizim için çok
önemli bir kaynak teşkil edecektir. Örneğin, özellikle
gıda ve tekstil ürünlerinde çok parlak yatırımlar yapılabilir.
Önümüzdeki tabloya baktığımızda, Türk iş adamlarının
Macaristan'da yatırım yapma konusunda biraz tutuk davrandıkları
görülmektedir. İki ülke arasında tarihî bağlar varken,
üstelik onlar bu dokuyu korumaya özen gösterirken
Macaristan'da
bugün bini biraz aşkın Türk vatandaşı yaşıyor,
geçmişteki Macaristan'la kıyaslayıp çekince gösteriyorlar.
Oysa, Macaristan'ın, Türk ürünlerine, gerçekten de, büyük gereksinimi
var ve bunu temin etmekte sıkıntılar yaşıyorlar.
Mesela, Türk ürünlerini Almanya üzerinden ithal etmeyi tercih ediyorlar;
çünkü, daha ucuza mal oluyor. Oysa, bildiğimiz üzere, Macaristan,
Avrupa Birliği üyeliği öncesinde çok büyük ilerlemeler
kaydetti, Macar halkı çok büyük fedakârlıklarda bulundu ve
geçtiğimiz yıllarda, ekonomik ve ticari alanda en çok
aşama kaydeden ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldı.
Bunun neticesi olarak da Avrupa Birliği üyesi oldu. Bu üyelik
sonrasında da gerçek bir Avrupalı kimliği kazandı.
Bugünkü Macaristan, her alanda yatırım
yapılabilecek bir konuma geldi. Yeter ki, onlara, kaliteli
hizmet ve ürünler sunulsun.
Son on beş yılda, Macaristan,
dört serbest demokratik seçim geçirmiştir. On beş yıldır
ekonomik ve politik istikrarın korunmasının ve reformların
başarıyla sürdürülmesinin sonucu olarak, Macaristan,
bölgede en fazla yabancı yatırım alan ülke konumunda
bulunmaktadır.
Ülkede özelleştirme faaliyetlerinin
hemen hemen tamamı tamamlanmıştır. Oradaki özelleştirmeler
bizdeki gibi olmamıştır. Ne çalışanlar
mağdur edilmiştir ne de kayırmacılık yapılmıştır.
Her şey şeffaf bir şekilde değerlendirilmiştir.
Geride kalan hava yolları ve havalimanı özelleştirmesi
ise, kısa sürede tamamlanacaktır.
Avrupa Birliğinin ortalama
yüzde 2 olan büyüme oranı, Macaristan'da, 2004 yılında,
yüzde 4 olarak gerçekleştirilmiştir.
Avrupa Birliğinde çok yüksek
olan işsizlik oranı da, Macaristan'da, yüzde 7 civarındadır.
2007-2013 yıllarını
kapsayan bir Avrupa Birliği bütçe döneminde, ülkede öncelik
verilecek sektörlerin başında, otomotiv, ilaç ve biyoteknoloji,
turizm, çevre korumasına yönelik teknolojiler, lojistik ve
nakliye gelmektedir.
İkili ilişkileri gelişme
eğilimi göstermektedir. Ancak, mevcut ticaretinin, şu anda
bulunduğu seviyenin, 2, hatta 3 katına çıkabilecek
potansiyeli bulunmaktadır. Buna rağmen, ülkede, 300 dolayında
Türk yatırımcı bulunmaktadır. Ancak, bunların
büyük bölümü küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Macaristan,
bundan sonra büyük yatırımcıları da ülkelerinde
yatırım yapmak üzere beklemektedir.
Macaristan, Avrupa'da iklimi,
coğrafi imkânları sebebiyle önemli bir tarım ve hayvancılık
potansiyeline sahip bir ülkedir. Türkiye'nin de bu anlamda çok büyük
potansiyeli ve imkânı bulunmaktadır. İlişkilerin
geliştirilmesi bu alandaki iş birliğinin daha da geliştirilmesine
yardımcı olacaktır. Örneğin, hayvansal ve bitkisel
ürünlerin bu ülkeye ihracı ya da gelişmiş üretim teknolojilerinin
bu ülkede kurulması ve işletilmesiyle ülkemize büyük
çaplı girdiler elde edilmesi olasıdır.
Ülkemizin özellikle kanatlı
sektöründe bölge ülkelerinden gerek üretim gerekse teknoloji
açısından daha üstün bir konumda olduğu bilindiğine
göre, bu işletmelerin bu ülkede tesisi hayli mümkündür.
Yine, süt ve süt ürünleri teknolojilerindeki
bilgi ve birikimlerin ikili ilişkiler çerçevesinde aktarılması
mümkündür.
Yine, bu anlaşma çerçevesinde
lojistik ve taşımacılık iki ülke arasında bir
hayli önem taşımaktadır.
Türkiye ve Macaristan arasında
yaşanan geçiş belgesi, kota sorunu, Szeged-Wels treninde
Türkiye'ye 3/1 bonus belge verilmesi, Macaristan'da uygulanmakta
olan yüksek cezalar gibi konular birtakım pürüzler oluşturmaktadır.
İki ülke arasındaki iş birliğinin sağlanması
isteniyorsa, bu sorunların çözüme kavuşturulması
gerekmektedir. Bu, aynı zamanda, 1995 Ocak ayında imzalanan
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması'nın 23'üncü
maddesinde de belirtilmiştir. Bu maddeye göre "Bir akit devletin
vatandaşları diğer akit devlette o devletin vatandaşlarının
aynı koşullarda karşı karşıya kaldıkları
veya kalabilecekleri vergilemeden ve buna bağlı mükellefiyetlerden
değişik veya daha ağır vergilemeye ve buna
bağlı mükellefiyetlere tabi tutulmayacaklardır."
denilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayrıca, finansal bağlamda bankacılık
sektörünün güçlendirilmesi amacıyla karşılıklı
iş birliğinin geliştirilmesi, şirket temsilcilikleri
ve şubeler açılması da her iki ülkenin ulusal çıkarları
açısından değerlendirilmelidir.
Ayrıca, anlaşmanın
gereği olarak, ülkelerdeki fuar ve sergilere her iki ülkenin
de katılımlarını teşvik edici ve bu organizasyonlarda
karşılıklı birtakım ayrıcalıkların
tanınmasını sağlayıcı uygulamalar da
bulunulabilir.
Bu anlaşmanın onaylanmasından
sonra kurulacak olan Türk-Macar karma komisyonuna çok görevler düşecektir.
Bu komisyonlar dönüşümlü olarak her iki ülkede de düzenlenecektir.
Sonuç olarak görülmektedir ki,
her iki ülkenin de birbirlerine gereksinimleri vardır, destek
ve yardımlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çıkar
ve yarar ilişkileri göz önünde bulundurularak, yapılacak
düzenlemelerle her iki ülkenin de bu anlaşmadan azami yarar elde
edeceklerinden kuşkum yoktur.
Tasarının her iki ülke
için de hayırlı, uğurlu olmasını diler, bu ikili
anlaşmanın Türk-Macar dostluğunu daha da güçlendireceğine
olan inancımla yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Bir not geldi, o notu da belirtmek
istiyorum: "Burdur'da Macar soyundan gelen yok." diyor değerli
arkadaşım Bayram Özçelik. Macar soyundan gelen yok, ama Macar'a,
Macaristan'a satacağımız çok şey var Burdur'la ilgili
olarak; mermerimiz var, tekstilimiz var, kaparimiz var, salebimiz
var, kadayıfımız var. İkili ilişkilerle biz
Burdur'umuzun güzelliklerini Macaristan halkıyla paylaşmak
istiyoruz.
Bu duygularla hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakikalık süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 236
Kabul : 236 (x)
Böylece, kanun tasarısı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı
olmasını diliyorum.
11.-
İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu ve 4 Milletvekilinin;
Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/784) (S. Sayısı: 1320)
(xx)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
11'inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan
Uslu ve 4 Milletvekilinin, Hemşirelik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
başlayacağız.
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1320 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Enver Öktem,
AK Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan
Uslu'nun söz talepleri vardır.
Buyurun Sayın Öktem. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENVER ÖKTEM
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hemşirelik Kanunu'yla ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin görüş
ve düşüncelerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Avrupa Birliğine üye olmaya çalışırken,
elbette ki bütün yasal düzenlemelerini, o normlara uygun hâle getirmek
durumunda. Hemşirelik Kanunu da, bu ilkeden hareketle düzenlenmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul Milletvekili Sayın
Zeynep Karahan Uslu arkadaşımızın hazırladığı
bu kanun teklifi komisyonlarımızda uzun uzun tartışılmış,
her maddesi günün koşullarına uygun hâle getirilmeye çalışılmıştır.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx)
1320 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Buradan açıkça ifade etmek istiyorum
ki, bu kanun teklifinin Genel Kurula geleceği aşamaya kadar
gerek Komisyon Başkanımız Cevdet Bey'in gerek komisyon
üyelerimizin gerekse Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleriyle
Cumhuriyet Halk Partisinin komisyon milletvekillerinin bu yasa
tasarısının olgunlaşmasında gösterdikleri
katkıdan dolayı, hepsine, en içten duygularımla teşekkür
ediyorum.
Bu arada, bu kanunun bu noktaya
gelmesinde Türk Hemşireler Derneğinin de büyük emeği
olmuştur. Buradan, Türk Hemşireler Derneğinin Genel
Başkanı Saadet Ülker Hanım ve mesai arkadaşlarına
da ayrıca bu katkılarından dolayı teşekkür
ediyorum.
Bu kanunun bir an önce gerçekleşmesi
için Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi hemfikir
olmuştur. Bunun üzerinde, gerek maddeler içerisinde gerekse
genel gerekçeleri üzerinde herhangi bir ihtilafımız söz
konusu değildir.
Ben, bu kanunun Türk hemşirelerine,
sağlık sektörümüze hayırlı olmasını diliyorum.
Kanunda emeği geçen bütün arkadaşlarımıza Cumhuriyet
Halk Partisi adına da en derin sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Öktem, teşekkür
ediyorum.
AK Parti Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Zeynep Karahan Uslu.
Buyurun Sayın Uslu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP KARAHAN
USLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hiç şüphe yok ki, insanlığın devamı için en önemli
konuların başında sağlık ve sağlık
hizmetlerinin topluma yeterli biçimde sunulabilmesi gelmektedir.
Sağlık hizmetlerinin yeterli biçimde sunulabilmesi ise,
sağlık sektöründe yer alan tüm meslek gruplarının
toplumun ihtiyaçlarına karşılık gelen düzenleme
ve haklarla donanmasıyla bağlantılıdır. Bu
bakımdan, sağlık sektöründeki en büyük meslek grubu
olan ve her biri gerçek bir sağlık emekçisi olan hemşirelerimizin,
elli üç seneden beri hiçbir hükûmet tarafından değiştirilmeyen
ve birçok düzenlemesiyle çağ dışı ve ihtiyaca karşılık
verme imkânını kaybetmiş bir yasayla bağlanarak
hizmet verme durumunda bırakıldıklarının altı
çizilmelidir.
Bu durum, sosyal devlet ilkesiyle
de bağdaşmamaktadır. Ancak, mevcut durum, Hükûmetimizin
ve Sağlık Bakanlığımızın desteğiyle
Parlamentomuzun onayına sunulan yasa değişikliği
teklifimin kabulüyle değişecek ve hemşirelik mesleği
hak ettiği konumlanışa ulaşmanın yasal zeminini
elde edecektir. Ayrıca, Avrupa Birliğine üyelik sürecinde
olan Türkiye'nin güncelliğini yitiren bu yasadaki kapsamlı
değişiklikleri gerçekleştirmesi de mevzuat uyumlulaştırılması
açısından bir gerekliliktir. Ancak, yasayla elde edilebilecek
kazanımlara geçmeden önce bir durum tespiti yaparsak, hâlihazırda
ülkemizde yaklaşık 83 bin hemşirenin görev yapmakta
olduğunun ve hemşire başına düşen hasta sayısının
da yaklaşık 878 kişi olduğunun altı çizilmelidir.
Bu oranın değiştirilmesi
ve hizmet kalitesinin artırılması amacıyla
Hükûmetimizin yaptığı çalışmalar ise, gerçekten
övgüye değerdir. Son üç yıl içerisinde ülkemizde 12.494 hemşire,
5.290 sağlık memuru alımı yapılmış ve
eleman temininde güçlük çekilen yörelerde sözleşmeli sağlık
personeli istihdam edilerek hemşirelerimize yeni kadrolar
açılmış, bu yörelerde çalışan arkadaşlarımızın
daha yüksek ücret alması sağlanmıştır.
Döner sermaye priminden performansa
göre yararlandırılma sağlanarak, ücretler önemli ölçüde
iyileştirilmiş, çalışma performansını
olumsuz etkilediği ifade edilen kep takma zorunluluğu kaldırılmıştır.
Lisans mezunu hemşirelerin
ek göstergeleri de 2.200'den 3 bine çıkarılmıştır.
Tüm bu olumlu değişimlerin
semeresi, Hemşirelik Kanunu'nda yapılacak olumlu değişikliklerle,
çok daha güçlü bir biçimde alınacaktır. Bu Yasa'da bulunan
ve artık hiçbir ülkede mevcut olmayan düzenlemeler kaldırılacaktır.
Mevcut Yasa'ya göre, hemşirelik -tırnak içerisinde- bir kadın
mesleğidir ve bu yönüyle kadına yönelik ayırımcı
bakış açısını güçlendiren, bazı meslekleri
kadın mesleği olarak öngören bakış açısını
paylaşmaktadır ya da biraz ironik bir ifadeyle bu Yasa'da erkeklere
yönelik ayrımcılık mevcuttur. Bu durum öncelikle
Hükûmetimiz tarafından gerçekleştirilen ve "kadın-erkek
eşitliğini sağlamayı hükûmetin sorumluluk, devletin
sorumluluk alanı" olarak tanımlayan 10'uncu maddede
yapılan değişiklikle de çelişmekte ve Yasa bu
hâliyle Anayasa'ya aykırılık içermektedir.
Yine keza, fiilî durumda pek çok
sorunun da mevcut olduğu ifade edilmelidir. 1990'lı yıllarda
sağlık meslek yüksekokullarına erkek öğrenci
alınmış ve bu erkek öğrenciler diplomalarında
"hemşire" ibaresiyle mezun olmuşlar, ancak sahada
mesleklerini icra edememişlerdir. Hâlen sağlık memuru
olarak çalışmak durumunda bırakılan erkek mezunlar
tahakkuk memurluğundan saymanlığa kadar farklı
görevlerde konumlanmak zorunda kalmakta ve ücret açısından
hak kayıpları yaşamaktadırlar, hatta yine Yasa'nın
kadın-erkek ayırımı içermesinden ötürü üniversitelerimizde
aynı eğitim kızlar için "hemşirelik" erkek
öğrenciler için "sağlık memurluğu" olarak
ayrı sınıflarda yan yana sunulmaktadır. Eğitim
kurumları açısından bunun zaman ve enerji kaybından
başka bir anlam taşımadığı ve yaşanılan
gerçekliğin âdeta mizah sınırlarını zorladığı
da açıktır. Dolayısıyla, Kanun'da yapılan değişiklikle,
ülkemiz açısından bir insan hakları ayıbı olan
ve 1950'lerden 2000'lere değin devam eden yasalarımızdaki
bu son cinsiyet ayrımcı düzenleme de ortadan kaldırılmaktadır.
Yapılacak değişikliklerden
bir diğeri de mevcut Kanun'daki mesleğe giriş yaşının
yirmi beş ile sınırlandırılmasıdır
ki, bu da ihtiyaçlar ve insan kaynaklarımızı verimli
kullanmak açısından katkı sağlamayan bir yaklaşım
olup kaldırılmıştır.
Diğer taraftan, hemşirelik,
hastaları izlemek ve tedavi süreçlerini yönlendirmek için gerekli
olan ileri soyut düşünme yeteneği ve bilgiye sahip olunması
zorunlu bir ihtisas mesleğidir ve yükseköğrenim görmüş
meslek mensupları tarafından icra edilmesi vatandaşlarımızın
alacağı sağlık hizmetlerinin kalitesini de çok
yukarılara çekecektir. Özellikle, modern dünyanın temel
meselelerinden biri olan nüfusun yaşlanması -ki, Türkiye'de
bu trende girmektedir- yine, kronik hastalıkların artışı,
bireyselleşme ve geniş aileden çekirdek aile tipine geçişin
yaşlı ve hasta bakımında profesyonel desteğe
ihtiyacı artırması gibi sosyal etkenlerle, tarihin
hiçbir dönemiyle kıyaslanamayacak ölçüde kaliteli bakım
hizmetine duyulan ihtiyaç da artmıştır. Vasıflı
hemşireye duyulan ihtiyaç artışına paralel olarak,
hemşirelik için yükseköğrenim şartı getirilmiştir.
Yapılacak değişiklikle, hemşirelerimiz, hemşireliğe
yönelik üniversitelerimiz bünyesinde eğitim, öğretimini
sürdüren 101 ayrı lisans eğitim programından mezun olduktan
sonra mesleğe katılacaklardır. Böylelikle, hastalarımızın
sağlığına kavuşabilmesi için, en belirleyici
unsurların başında gelen bakım hizmetleri, gelişmiş
ülke standartlarına kavuşacaktır. Ayrıca, Hükûmetimizin
inisiyatifiyle kurulacak olan on beş yeni üniversitede de hemşirelik
bölümlerine yer verildiğini belirtmek isterim.
Diğer taraftan, kanun teklifiyle,
lisansüstü eğitim alan meslek mensuplarına ilerleme
imkânı tanınmış, elde ettikleri uzmanlık neticesinde,
bulundukları birimde uzman hemşire olarak çalışmaları
imkânı sağlanmıştır. Yani, ilk kez, hemşirelerimiz,
meslekte objektif kriterlerle ilerleme imkânını garanti
altına almaktadırlar. Bugüne dek hemşirelerimizin
kendi alanlarında yaptıkları yüksek lisans, doktora
çalışmaları, uzmanlaşmaları, hizmet verecekleri
pozisyonlar yönünden değerlendirilmemekte, sadece özlük haklarına
yansıtılmaktaydı. Uzmanlaşma için verilen akademik
emek anlamsızlaşmakta, uzmanlaşma yönünde gayret gösterecek
hemşirelerimizin motivasyonu zedelenmekteydi. Bunun doğal
sonucu da, ülkemizde uzman hemşire açığının
kapanmaması ve halkımıza, uzmanlık isteyen bakım
alanlarında yeterli sayıda hemşirenin sunulamamasıydı.
Yine, çalışılan birimlerde daha etkin hizmet sunumu
adına, önemli olan, özellik arz eden çalışma alanlarında
güvenilir sertifika programlarından yetki belgesi alımı
için Sağlık Bakanlığı sorumluluğu üstlenmiş
ve konunun çıkarılacak yönetmelikle detaylı bir biçimde
düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Ülkemiz özelinde, mesleğe,
birçok diplomalı hemşire ilgisini kaybetmekte ve bunun
nedeni de hemşirelik mesleğinin en önemli problem alanlarından
biri olan hemşireliğin görev, yetki ve sorumluluklarının
çağdaş tanımlara uygun bir biçimde belirlenmemiş
olmasıydı. Bunun sahadaki yansıması ise "beyaz
melekler"in âdeta bir ev kadını gibi görülmeleri,
sağlık sektöründeki her işi yapmaları beklenen
ara personel konumuna hapsolmaları gibi istenmeyen sonuçlardı.
Ancak, Parlamentomuzun takdirine
sunulan yasa değişikliği ile mesleğin sınırları
ve sorumlulukları net bir biçimde çizilmiş ve mesleki kimlik
sorunu ortadan kaldırılmıştır. Artık hemşirelik
özerk bir meslek statüsüne kavuşmakta, hemşire, yaptıklarının
ve yapamadıklarının hesabını verebilen bir
insan gücü olarak sağlık sistemimizde konumlanmaktadır.
Yasa değişikliği
teklifinde, kazanılmış haklar ilkesine uygun olarak,
Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce hemşirelik
ve hemşireliğe eş değer sağlık memurluğu
programlarından mezun olanlar ile hâlen bu programlarda kayıtlı
bulunan öğrenciler açısından herhangi bir hak kaybı
da söz konusu değildir.
Yine, bir defaya mahsus olmak üzere,
ebe olmalarına rağmen eleman yokluğundan yataklı
tedavi kurumlarında hemşirelik görevini en az üç yıldan
beri sürdüren ebelerimizin de görevli personel olarak mesleklerini
icra etmelerine imkân tanınmıştır.
Ancak, yasa değişikliğinin
yürürlüğe girmesiyle, biraz önce ifade ettiğim üniversitelerimizdeki
aynı programı iki ayrı yerde tatbik etme garabeti de
sona erecek ve iki program "hemşirelik programı"
adı altında birleştirilecektir. Ki, bu programdan mezun
olan erkekler de artık sahada "hemşire" unvanıyla
çalışabileceklerdir.
Bu şekilde yüce Meclisin gündemine
gelen ve kanunlaşacak olan yasa teklifimizle birlikte, halkımızın
beklentilerine daha fazla cevap verebilir bir biçimde hemşirelik
mesleği icra edilebilecektir.
Sözlerime son verirken, yaklaşan
Hemşirelik Günü'nü dikkate alarak bu kanunun yetişmesine
imkân sağlayan grup başkan vekillerimize, Sayın Eyüp
Fatsa'nın şahsında teşekkür ediyor, yine komisyonda
bu kanun teklifinin oy birliğiyle geçmesine katkı veren
gerek partimizin milletvekillerine gerekse ana muhalefet ve muhalefet
partisi milletvekillerine de yine teşekkürlerimi ifade ediyor,
kanunun hazırlanması esnasında her aşamasında
katkı veren Türk Hemşireler Birliğini de burada anmaktan
büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uslu.
Anavatan Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu. (Alkışlar)
Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan
evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Senelerdir sağlığın
içinde yaşıyorum, aşağı yukarı otuz sekiz
senelik hekimliğimde bu eksiklikleri devamlı yaşayan
insanlardan birisiyim. Hemşirenin bulunmadığı
yerde sağlık memuruna söylediğinizde "Efendim,
ben sağlık memuruyum, hemşirenin görevini yapamam
"
Hemşirenin o anda olduğu yerde, sağlık memurunun
olmadığı yerde hemşireye söylediğinizde
"Efendim, benim vazifem değil
" Şimdi, sağlık
bir bütündür; doktoruyla, yardımcı hizmetleriyle, hemşiresiyle,
sağlık memuruyla, sağlık teknisyeniyle, yani bir
bütündür.
İstanbul Milletvekili Sevgili
Zeynep Karahan Uslu'ya, hekim olmamasına rağmen bu konuyu
gündeme getirdiği için, sağlıkçılar adına,
sevgili arkadaşıma teşekkür ediyorum. İktidarın
da bu eksiği görerek ve bu eksiğin doğru olduğunu
görerek, bu yasalaşmada, bu
yasada emeği olduğu için -işte, bu kürsüden hep söylüyorum;
doğru yapıldığında, bunun iktidarı, muhalefeti
yoktur, doğruya "doğru" demek benim vazifem olduğu
için- iktidarı da muhalefeti de burada kutluyorum. Çünkü, sosyal
devletin görevi olarak, bir insanın doğumundan ölümüne kadar,
sosyal devlet, o insanın yaşadığı çevre dâhil,
sağlığı ile ilgilenmek mecburiyetindedir. Bu bütünlükte,
hemşire açığı olmasına rağmen, Türkiye'de
sağlık memurlarına hemşire görevi yaptırılamıyordu
veya yasaya aykırı olduğu için yapılamıyordu.
Başhekimlerin yetkisinde, bunu buraya görevlendirdim, demekle
yetiniliyordu, kanuni mesuliyetleri yok idi. Ortadan, bu mesele,
bu kanunla kalkmış oluyor, yani, hemşirelik mesleğini,
sağlık memuru da bundan sonra bir meslek olarak yapmak mecburiyetinde
ve yapacak olduğu için de bütün sağlık kuruluşlarında
bulunan sağlık memuru arkadaşlarıma bu müjdeli
haberi vermeyi de kendimde bir vazife hissediyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
iş sağlığa geldiğinde, sadece sağlık
memuru veya sağlık teknisyeni, radyoloji teknisyeni, laboratuvar
teknisyeni ve hasta bakıcısı, doktoru, hepsinin bir
olduğunu, bunların bir ekip olduğunu düşündüğümüzde,
dün nasıl emniyet güçlerinin özlük haklarından bahsederken,
bugün de burada sağlık personelinin yaşam şartlarını,
çalışma şartları ortamını iyi hazırlamak
mecburiyetindeyiz. Sadece, her şeyi döner sermayeye verdim,
bu işi hallettim, demekle olmaz, olmuyor da. Avrupa'da, dünyanın
her tarafında, bir hekimin, elini ayağını... Bizim
Türkiye'de daha yüzünü yıkayacak lavaboyu zor bulduğumuz
yerde, Avrupa'da, ameliyattan çıktığında bir hekimin
duş yapabileceği, ameliyata girmeden elini gayet güzel
yıkayıp, soyunup... Odası dahi yok denecek kadar azdır.
Sevgili arkadaşlarım,
bazen ülkemizde çok söylerler: Aman, param olduktan sonra doktor mu
yok! Hayır, hiç öyle değil. Öyle yere gelirsiniz ki, öyle
bir durumla karşılaşırsınız ki, acilde,
uğradığınızda, ilk söyleyeceğiniz laf,
eğer baygın değilseniz, eğer komada değilseniz,
"doktor bana bir çare" diye bağıracaksınız,
"doktor ölüyorum" diye bağıracaksınız.
Peki, bunu ancak, bu doktorun ne kadar lazım olduğunu,
sağlığı, ancak düştüğünde, hasta olduğumuzda, doktoru veya
sağlık personelini, hemşireyi veya sağlık memurunu
veya teknisyenini o zaman hatırlamamalıyız diye düşünüyorum.
Biz, kanun yapıcılar olarak, bu insanlarımızın,
bu sağlık personelinin çalışma şartlarını
iyileştirmek mecburiyetindeyiz.
Ben, ikili görüşmelerimde
hep Sağlık Bakanına da söylüyorum: Sayın Bakan, geliniz
"Döner sermaye veriyorum Hocam, döner sermayeyle doktor
şu kadar ücret alıyor Hocam, şöyle yapıyoruz"
dediğinde, ona hâlen şunu söylüyorum: Ben, hekimimin döner
sermaye almasından evvel, onların insanca yaşayabileceği
bir maaş sisteminin olmasını istiyorum. Döner sermaye
bugün vardır, yarın döner sermaye kalktığında
Sevgili arkadaşlarım, sakın yanlış anlamayınız,
yani, bunu söylerken, hekimlik özveri isteyen bir şey, tabii
ki, özveriyle olacak, maaşla olacak bir şey değil, ama,
onun da çocuğunun olduğunu, çoluğunun olduğunu,
bir ailesinin olduğunu düşünmek mecburiyetindeyiz. Yarın
emekli olduğunda, döner sermayeden sağlık personeli
hiçbir şey alamaz.
Şimdi, bu adam emekli olduğunda
-sağlık benim işim, bu sağlığı sonuna
kadar savunmak mecburiyetindeyim- sağlıkçı arkadaşım
bugün aldığı maaşın yüzde 40'ını alamaz.
Ben diyorum ki: Gelin, bu döner sermayeyi bırakalım, bunlara
insanca yaşayabileceği bir şekilde ücret verelim.
Yani, döner sermayeyi nereden alıyoruz? Devletin bu cebinden
alıp, bu cebinden dağıtıyorsun. Onu yapacağına,
sağlıkçılara, arkadaşlarıma, hemşiresinden
doktoruna, teknikerinden teknisyenine, hangisi olursa olsun
-sağlık bir ekip işidir- bunların, çok da rahat vazifelerini
yapabilmeleri için bir ücret skalası yapalım diye hep söylüyorum,
yine bunu yineliyorum burada.
Sevgili arkadaşlarım,
sağlık mesleği "ben, bu mektebi bitirdim, doktor oldum"
demekle olmuyor. Her gün okumak mecburiyetindesiniz, her türlü yeniliği
takip etmek mecburiyetindesiniz. Bir radyoloji kitabının
2 bin YTL, yani 2 milyar, 3 milyar olduğunu biliyor musunuz sevgili
arkadaşlarım? 1,5 milyar para alan hekim nasıl alacak
bunları? Hekim kendini yenilemek mecburiyetinde, sağlık
personelinin hepsi öyle.
Şimdi, birimiz bir ameliyat
olmak istediğimizde, hepimiz ne diyoruz? İyi bir hekim,
iyi bir kardiyoloji uzmanı, iyi bir genel cerrah kim vardır
diye, birbirimize soruyor muyuz sormuyor muyuz? Soruyoruz. Peki,
sorduğumuza göre, bu insanların iyi yetişebilmesi
için, iyi gelişebilmesi için, dünyadaki teknolojiyi takip edebilmesi
için, bunun alet edevatının yanı sıra, kitabından
tutunuz da her türlü dünya yayınına üye olması lazım
değil mi? Ee, nasıl olacak? Bu maaşla nasıl olacak?
Nasıl o mecmuaları alabilecek? Sevgili arkadaşlarım,
bunun içinden geldiğim için söylüyorum, bu zorlukları çektiğim
için söylüyorum. Düşünebiliyor musunuz, bir kalp cerrahı
masada kalp ameliyatı yapıyor, böyle, düşünürken, çocuğunun
okul masrafını düşünüyorsa -arkadaşlarım,
bunlar hep oldu, olan şeyler, bilesiniz, bunlar yaşanan
şeyler- orada o kılcal damarı kesmemek için verdiği
inceliği ve dikkati düşünebiliyor musunuz, ama, beri tarafta
da çocuğunun okul taksidini ödeyemediğini. Ben bunları
yaşadım. Ben kendim yaşadım. Sabahın 07.00'sinde
yola çıkıp, bir hekimin, saat 08.00'de hastanede olup da, akşam,
gece saat 03.00'lere, 04.00'lere kadar gitmeyen hekimlerimiz var. Öyle
zaman geliyor ki, üç gün, dört gün nöbet tutan asistanlarımız
var, hafta nöbeti tutan asistanlarımız var. Bu asistan doktorlara
bir bakınız ne aldığına. Bunlar nasıl yetişecek?
Bu yetişme tarzlarını, dünya teknolojisine hekimlerimizi,
dünya standartlarına getirmek için, bence çalışma
şartları kadar özlük hakları da çok mühimdir sevgili
arkadaşlar. Sizin işinize gelmeyebilir. "Ya, bu doktor
şu konuşmayı kesse de, evimize gidelim" diyen de
vardır.
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
- Sizi seviyoruz Hocam.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Ama, ben 73 milyon insanımı
düşünmek mecburiyetindeyim. Onların geleceği benim
geleceğim. Ben, bugüne kadar hiçbir hastamın veya insanımın
ayağına diken batmasını isteyen bir adam değilim
ve bir hastamızın da, bir hekim olarak, sağlıkçı
olarak, o hastanın ne rengine bakarız ne şekline bakarız
ne ağadır ne Laz'dır -çok rahat konuşayım
Karadenizli olduğum için- ne Abaza'dır ne Çerkez'dir ne Alevi'dir
ne Sünni'dir ne Kürt diye bakmayız biz, ona insan olarak bakarız.
SABRİ VARAN (Gümüşhane)
- Yaratılanı severiz.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Eğer biz, bunlara bu şekilde bakıp da,
eğer sabahın saat 07.00'sinde yola düşen bir hekim arkadaşımın,
hastasından başka bir şey düşünmesini istemiyorum.
O, hastasını düşündüğü müddetçe, inanın, bugünkü
gördüğünüz doktor hataları, hemşire hataları veya
sağlık personelinin hatalarının yüzde
60'ının olmayacağını düşünüyorum.
İnsanız, tabii ki hata yapabiliriz, o ayrı; ama, ameliyatın
başında ben geçineceğimi düşünüyorsam hatam çoğalır.
Ondan sonra da ne dersiniz? "Ya, hastayı, çok istedik, kurtaramadık
veya doktor da çok iyi bir doktordu, olmadı" değil, hayır.
İşte, bunu dedirtmemenin sebeplerinden bir tanesi de, dünya
teknolojisine, dünya gelişmişliğine Türk hekimlerini
yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Bu, sadece hastanelerde çalışan
hekimler için değil, üniversitede yetişen, yetişecek
talebeler için de söylüyorum. Onun için de, Türkiye'de doktor eksikliği
var diye tutturduğumuzda, Sağlık Bakanı, işte,
bizde doktor yok, eksiğimiz var, dışarıdan doktor
getirelim dediğinde de, hepimiz karşı çıkıyoruz.
Evet, sebebini de söyleyeyim, niye karşı çıkıyoruz?
Çıkmamamız lazım, ama, bu memlekette talebe yetiştiren
bir YÖK var. YÖK neden vazifesini yapmıyor, neden yirmi sene, elli
sene sonraki doktor ihtiyacını düşünerek ona göre talebe
almıyor yetiştirmek için? İmkânı mı yok? Hayır,
bal gibi var, devletim o kadar güçsüz değil, ama, devletin bir tarafında
yönetici olan Bakan ayrı derse, YÖK ayrı derse, Cumhurbaşkanı
ayrı derse, Başbakanlık ayrı derse bu ülkede ne
plan olur ne program olur ne de geleceğimizi teminat altına
alacağımız hiçbir şey olmaz, yani, kavga nerede
olursa olsun, kavgayla hiçbir yere varamayız. Buradan YÖK'ü de
uyarıyorum. YÖK dikkat etmek mecburiyetinde, YÖK'ün yöneticileri
de. Millî Eğitim Bakanı da çok dikkat etmek mecburiyetinde.
Öyle "Ben yaptım, olur." yok. Bir konsensüs yaratarak,
bir geleceğimizin programını ve planını yaparak,
gerek YÖK gerek Millî Eğitim Bakanlığı gerek
Sağlık Bakanlığı gerekse Çalışma Bakanlığını
bile alabilirsiniz içine, bunlar bir araya gelip Türkiye'nin elli
sene sonraki doktor ihtiyacını, hemşire ihtiyacını,
sağlık memuru ihtiyacının plan ve programını
yapmak mecburiyetindeler diye düşünüyorum.
Ben, hep yol göstermek için bu kürsüye
çıkıyorum; beğenirsiniz, beğenmezsiniz; ama, bir
gün o doktora gittiğinizde
Hepimizin başına gelecek,
insanız biz, yaşıyoruz, yaşayacağız; yakınlarımız
var, kendimiz var; Allah hepimize bol ömür versin, uzun ömürler versin;
ama, şunu söylüyorum ki, herkes, can taşıyan herkes erinde
gecinde, musalla taşına
gitmeden evvel hekime uğramak mecburiyetinde. Hani şair
diyor ya: "Güvenme güzelliğine, senin de saçların tarumar
olur." Güvenmeyin arkadaşlarım bu hâlinize, yarın
buradan çıktığınızda hiçbir garantiniz var
mı kapının o tarafında? O hâlde, yok ise, bu garantiyi
veya bu hekimleri ve sağlık personelini, bunların çalışma
şartlarını, yaşam şartlarını, özlük
haklarını birlikte halledelim diye düşünüyorum.
Beni dinlediğiniz için hepinizin
sabrına teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
Hoşça kalın. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon adına, Komisyon
Başkanımız Sayın Cevdet Erdöl.
Buyurun Sayın Erdöl. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
ben sözü fazla uzatmadan, teşekkür maksadıyla konuşmak
için söz aldım.
AK Parti Grubumuzun değerli
grup başkan vekillerine, Cumhuriyet Halk Partisinin grup
başkan vekillerine ve Anavatan Partisi grup başkan vekillerine
çok teşekkür ediyorum. Teklif sahibi Zeynep Karahan Uslu arkadaşımıza
da teşekkür ediyorum, çok önemli bir kanunu gündeme getirdi.
İnşallah, sağlık mesleği camiamıza hayırlı,
uğurlu olur diyorum. Enver Öktem Bey'e de katkılarından
dolayı çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erdöl.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.17
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.52
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94'üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1320 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1'inci maddesini okutuyorum:
HEMŞİRELİK
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - 25/2/1954 tarihli ve 6283
sayılı Hemşirelik Kanununun 1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 1- Türkiye'de üniversitelerin
hemşirelik ile ilgili lisans eğitimi veren fakülte ve yüksek
okullarından mezun olan ve diplomaları Sağlık Bakanlığınca
tescil edilenler ile öğrenimlerini
yurt dışında hemşirelik ile ilgili, devlet tarafından
tanınan bir okulda tamamlayarak denklikleri onaylanan ve diplomaları
Sağlık Bakanlığınca tescil edilenlere Hemşire unvanı verilir."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Hemşirelik Kanununun
3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 3- Türkiye'de hemşirelik
mesleğini bu Kanun hükümleri dahilinde hemşire unvanı
kazanmış Türk vatandaşı
hemşirelerden başka kimse yapamaz."
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Hemşirelik Kanununun
4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 4- Hemşireler; tabip
tarafından acil haller dışında yazılı olarak
verilen tedavileri uygulamak, her ortamda bireyin, ailenin ve
toplumun hemşirelik girişimleri ile karşılanabilecek
sağlıkla ilgili ihtiyaçlarını belirlemek ve hemşirelik
tanılama süreci kapsamında belirlenen ihtiyaçlar çerçevesinde
hemşirelik bakımını planlamak, uygulamak, denetlemek
ve değerlendirmekle görevli ve yetkili sağlık personelidir.
Ayrıca aile hekimliği uygulamasına ilişkin kanun
hükümleri ile bu kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan
mevzuattaki görevleri de yaparlar.
Hemşirelerin birinci
fıkrada sayılan hizmetlerde çalışma alanlarına,
pozisyonlarına ve eğitim durumlarına göre görev, yetki
ve sorumlulukları Sağlık Bakanlığı'nca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4 - Hemşirelik Kanununun
8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 8- Lisans mezunu hemşireler
meslekleriyle ilgili lisans üstü eğitim alarak uzmanlaştıktan
ve diplomaları Sağlık Bakanlığınca tescil
edildikten sonra uzman hemşire olarak çalışırlar.
Hemşireler meslekleri ile ilgili
olan özellik arz eden birim ve alanlarda belirlenecek esaslar çerçevesinde
yetki belgesi alırlar. Yetki belgesi alınacak eğitim
programlarının düzenlenmesi, uygulanması, koordinasyonu,
belgelendirme ve tescili ile kredilendirme
ve yetki belgelerinin iptali gibi hususlar, Sağlık Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5 - Hemşirelik Kanununun
9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 9- Hemşirelikle
ilgili yönetim görevlerinde lisans üstü eğitime sahip hemşirelerin
rüçhan hakları vardır."
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır. Önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1320 sıra
sayılı Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 5 inci maddesindeki "lisans üstü
eğitime" ibaresinin "lisans ve lisans üstü eğitime"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Enver
Öktem Harun
Akın Mehmet
Yılmazcan
İzmir
Zonguldak Kahramanmaraş
A.
Zeynep Tekin Börü Nusret
Bayraktar
Adana
İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Katılıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçe?
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Lisans üstü eğitim
hatta lisans eğitimi alan hemşire sayısı çok az olduğundan,
lisans mezunu hemşirelerin de kapsama alınmasının
uygun olacağı düşüncesiyle bu değişiklik teklifi
düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
5'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6'ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6 - Hemşirelik Kanununun
2 nci, 6 ncı, 7 nci, 10 uncu,12 nci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7 - Hemşirelik Kanununun
mevcut geçici maddesine "1" numarası verilmiş ve
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 2 - Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce hemşirelik
ve hemşireliğe eşdeğer sağlık memurluğu
programlarından mezun olanlar ile halen bu programlarda kayıtlı
bulunan öğrencilerin kazanılmış hakları saklıdır.
Hemşirelik eğitimine
eşdeğer sağlık memurluğu programlarından
mezun olanlar hemşire olarak çalışırlar.
Hemşirelik eğitimine
eşdeğer sağlık memurluğu programının
adı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
hemşirelik programı olarak değiştirilir ve programlar
birleştirilir.
Bir defaya mahsus olmak üzere, ebelik
diplomasına sahip olduğu halde bu Kanunun yayımı
tarihinde en az üç yıldan beri yataklı tedavi kurumlarında
fiilen hemşirelik görevi yaptığını resmi belge
ile belgelendiren ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren üç ay içerisinde talepte bulunanlar hemşirelik yetkisiyle
görevlerine devam ederler."
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1320 Sıra Sayılı Hemşirelik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 7 nci maddesi ile eklenmesi öngörülen geçici 2 nci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Enver
Öktem Harun Akın Kemal Sağ
İzmir Zonguldak Adana
Mehmet
Yılmazcan Nusret Bayraktar A. Zeynep Tekin Börü
Kahramanmaraş İstanbul Adana
"Üniversitelerin hemşirelik
programlarında ülke ihtiyacını karşılayacak
yeterli kontenjan oluşturulmak üzere 5 yıl süre ile sağlık
meslek liselerinin hemşirelik
ve hemşireliğe eş değer sağlık memurluğu
programlarına öğrenci alınmasına devam olunur ve
bu programlardan mezun olanlara hemşire unvanı verilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Katılıyoruz
değerli Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Üniversitelerde yeterli kontenjan
oluşana kadar sağlık meslek liselerinden hemşire
yetiştirilmesine devam edilir.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
7'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8'inci maddeyi okutuyorum:
MADDE
8 - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9'uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum.
Sayın Bakanın, çok kısa
bir teşekkür konuşması olacak.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türkiye'nin sağlık
sistemine birlikte bir yapı taşı daha koyduk. Hemşirelerimizin,
hastalarımıza büyük bir
fedakârlıkla hizmet eden, onların en yakınında, hastalarımızın
en yakınında kendilerine hizmet eden çok değerli hemşirelerimizin
daha çağdaş ortamlarda mesleklerini icra edebilmesinin
önünü açtık.
Bu kanunun hazırlanmasında
emeği geçen bütün arkadaşlarıma, ana muhalefet partimize
ve Türk Hemşireler Derneğine de huzurunuzda teşekkürü
bir borç biliyorum. Ümit ediyorum ki, Sağlıkta Dönüşüm
Programı'mızın halkaları birer birer bu şekilde
birbiri üstüne eklendikçe vatandaşımıza çok daha
iyi, çok daha mükemmel bir sağlık hizmeti sunabileceğiz.
Ben, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Biz de şahsınıza, iktidar
ve muhalefet gruplarına, emeği geçenlere teşekkür
ediyoruz.
12'nci sırada yer alan, Ailenin
Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonları Raporları'nın
görüşmelerine başlayacağız.
12.-
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonları Raporları
(1/1272) (S. Sayısı: 1318)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
13'üncü sırada yer alan, Uygulama
İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
13.-
Uygulama İmkanı Kalmamış Bazı Kanunların
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Adalet Komisyonu Raporu (1/1239) (S. Sayısı: 1325)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
14'üncü sırada yer alan, Adana
Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün Türk Medeni Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlayacağız.
14.-
Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün, Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı
göz önüne alınarak, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 26 Nisan 2007 Perşembe günü, alınan karar
gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 18.01