DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 155
95inci
Birleşim
26 Nisan 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası
Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1307) (S. Sayısı: 1378)
5.-
Diyarbakır Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu
ve 14 Milletvekilinin; Kamu Görevlerinden Ayrılanların
Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/978)
(S. Sayısı: 1402)
6.-
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonları Raporları
(1/1272) (S. Sayısı: 1318)
7.-
Uygulama İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Adalet Komisyonu Raporu (1/1239) (S. Sayısı: 1325)
8.-
Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün, Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
9.-
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1195) (S. Sayısı: 1216)
10.-
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları
Raporları (1/1212) (S. Sayısı: 1225)
IV. - OYLAMALAR
1.-
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı'nın oylaması
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt, yem bitkileri paralarının
hâlen ödenmemesi nedeniyle büyükbaş hayvanlarda açlık ve
direnç düşüklüğüne bağlı olarak meydana gelen hastalık
ve toplu ölümlerin önüne geçilebilmesi için Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca alınması gereken önlemlerin
önemine,
Muş
Milletvekili Seracettin Karayağız, Muş'un düşman
işgalinden kurtarılışının 89'uncu
yıl dönümü münasebetiyle, Muş'un tarihçesine, Kurtuluş
Savaşı'nı kazanmamıza katkısına, ilin gelişmesi
için Hükûmetçe yapılan çalışmalara,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Yılmazcan, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle,
Hazreti Muhammed'in tüm insanlara örnek olması gereken hayatına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı:
904),
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı:
1337),
12'nci
sırasında bulunan, Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında (1/1272) (S. Sayısı:
1318),
13'üncü
sırasında bulunan, Uygulama İmkânı Kalmamış
Bazı Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair (1/1239) (S. Sayısı: 1325),
14'üncü
sırasında bulunan, Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin
Börü'nün, Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/888) (S. Sayısı: 1262),
Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin görüşmeleri;
5'inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın
(1/1307) (S. Sayısı: 1378) görüşmelerine başlanılarak
1'inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. Verilen aradan sonra,
İlgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü
sırasında bulunan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/1295) (S. Sayısı: 1357) görüşmeleri tamamlanarak;
6'ncı
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn Krallığı
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma (1/1207) (S. Sayısı: 1381),
7'nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliği
Kriz Yönetimi Harekatlarına Katılımı İçin
Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Çerçeve
Teşkil Eden (1/1313) (S. Sayısı: 1382),
8'inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar
Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin (1/952) (S. Sayısı:
852),
9'uncu
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney
Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği (1/1065) (S. Sayısı: 1012),
10'uncu
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği
(1/1132) (S. Sayısı: 1182),
Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarıları,
görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan
açık oylamalardan sonra,
11'inci
sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan
Uslu ve 4 Milletvekilinin, Hemşirelik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/784) (S. Sayısı:
1320), yapılan görüşmelerden sonra,
Kabul
edildi.
26
Nisan 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.01'de son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkan Vekili
Ahmet Küçük Mehmet Daniş
Çanakkale
Çanakkale
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Ahmet Gökhan Sarıçam
Burdur
Kırklareli
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
26 Nisan
2007 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati:14.00
BAŞKAN:Başkan
Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER:Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
95'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
II. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No:221 Tarih:26.4.2007
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmının 452 nci sırasında yer
alan 1402 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın
5 inci sırasına, 453 üncü sırasında yer alan 1400
sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 12 nci
sırasına, 18 ila 23 üncü ve 34 ila 63 üncü sıralarında
yer alan Kanun Tasarılarının bu kısmın 13 ila
48 inci sıralarına alınmasının ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin
Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Eyüp
Fatsa K. Kemal
Anadol Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu
AK
Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili Anavatan
Partisi Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Danışma Kurulu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1'inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2'nci sırada yer alan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
(EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası Arasında Merkez
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma Bankası
Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1307) (S. Sayısı: 1378)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 5'inci
sıraya alınan, Diyarbakır Milletvekili İrfan
Rıza Yazıcıoğlu ve 14 Milletvekilinin; Kamu Görevlerinden
Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Diyarbakır Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu
ve 14 Milletvekilinin; Kamu Görevlerinden Ayrılanların
Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/978)
(S. Sayısı: 1402) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 1402 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın
söz talebi vardır.
Sayın Yazar, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ABDULAZİZ YAZAR
(Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu
Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları
İşler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2531 sayılı Kamu Görevlerinden
Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkındaki
Kanun'un 2'nci maddesinde, genel bütçeye dahil daire, kurum ve kuruluşlar
ile katma bütçeli idarelerde, bunlara bağlı döner sermayeli
kuruluşlarda, kanunla veya kanunların verdiği yetkiye
dayanılarak kurulan fonlarda, belediyelerde, özel idarelerde
12 Mart 1964 gün ve 440 sayılı ve 12 Mayıs 1964 gün, 460 sayılı
kanunlar kapsamına giren kuruluşlarda, sermayesinin yarısından
fazlası ayrı ayrı veya birlikte Hazinece veya yukarıdaki
daire, idare, kurum ve kuruluşlarca karşılanan yerlerde
aylık ücret veya ödenek almak suretiyle görev yapmış
olanların, bu yerlerdeki görevlerinden hangi sebeple
olursa olsun ayrılmaları
hâlinde, ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde
hizmetinde bulundukları
(x)
1402 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
daire, idare, kurum ve kuruluşlara
karşı, ayrıldıkları aylıktan itibaren
başlayarak üç yıl süreyle o daire, idare, kurum ve kuruluştaki
görev ve faaliyet alanlarıyla ilgili, konularda, doğrudan
doğruya veya dolaylı olarak, görev ve iş alamayacakları,
taahhüde giremeyecekleri, komisyonculuk ve temsilcilik yapamayacakları
hükme bağlanmıştır.
Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
2531 sayılı Kanun'un 1'inci maddesinde sayılan kurum
ve kuruluşlardan olması nedeniyle, kurumdaki görevlerinden
hangi sebeple olursa olsun ayrılan kurum personelinin 2531 sayılı
Kanun'un 2'nci maddesiyle getirilen yasaklamaya tabi olacağı,
Türkiye Cumhuriyeti Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı
Sosyal Sigortalar İlaç ve Eczacılık Daire Başkanlığının
8/9/2006 tarih ve 17-16 Ek Genelgesiyle tüm ilgililere (il müdürlükleri
ve bölge eczacı odalarına) duyurulmuştur. Genelgeyle,
Kanun'un bu şekilde düzenlenmiş olması nedeniyle, Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığı bünyesinde yapmış
olduğu iş veya görev unvanı ne olursa olsun, kurumda
çalışmakta iken kurumdan ayrılan eczacıların,
serbest ya da eczane açarak, Kurumla sözleşme imzalama talepleri
hâlinde, kurumdan ayrıldığı tarihten itibaren üç
yıl süreyle kurumla sözleşme yapmalarının mümkün
bulunmadığı bildirilmiştir. Bu nedenle, genelgenin
yayım tarihi olan 8/9/2006 tarihinden itibaren Sosyal Sigortalar
Kurumundan ayrılıp serbest eczane açmış olan eczacıların
kurumla sözleşme yapma talebi söz konusu genelge nedeniyle
kabul edilmemekte ve bu durum da eczacıların mağduriyetine
yol açmaktadır.
Değerli milletvekilleri, eczacı
bir milletvekili olarak öncelikle belirtmek isterim ki, eczacılık
mesleği ve eczacılar, sağlık sektörünün en önemli
yapı taşlarından biridir. Bu, asla göz ardı edilmemelidir.
Eczacılarımızın sorunlarını bu yüce
kürsüde defalarca ifade etmeme rağmen eczacılarımızın
hiçbir sorununa AKP Hükûmeti neşter vuramamıştır.
Kamu kurumlarının, eczanelere,
belirlenen sürelerde ödeme yapmaması pek çok eczaneyi iflasın
eşiğine getirmiştir. Öte yandan, kamu kurumlarının,
reçeteleri kontrol ettikten sonra eczacıya geri göndermemesi
veya reçete kesintisinin nedenini bildirmemesi, zaman zaman da
reçete kontrollerinin elle yapılmasından kaynaklanan hatalar,
sektörde çok büyük sorunlar yaratmaktadır.
Birçok ilacın uzman hekim tarafından
yazılma zorunluluğu, hastaların, ilaç temininde güçlük
yaşamasına neden olmaktadır.
Eczacılar, bir yandan ilaç fiyat
değişimleri, öbür yandan reçete kontrolleri konusunda
bir standart olmaması sebebiyle büyük sıkıntılar
yaşamaktadırlar.
Ödeme konusunda yaşanan sorunların
çözümü için bütçeden sağlığa ayrılan payın artırılması,
kurumların ilaç ödemelerine ayrılan ödeneği öncelikli
hâle getirmesi, borcun mutlaka zamanında ödenmesi ya da borç zamanında
ödenemiyorsa eczacının geç ödemeden doğan zararının
telafisi için gerekli önlemlerin alınması bir zorunluluktur.
Türkiye'de eş değer ilaç
kullanımını özendirici tedbirler alınmamıştır.
İlaçların akılcı kullanımı için toplumu
bilinçlendirici eğitim verilmemektedir. Orijinal ilaç üretimi
için yapılması gereken ar-ge faaliyetleri yetersizdir. Bu
eksikliği gidermek için, ar-ge yatırımlarının
özel teşvik kapsamına alınması gerekmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinin
çoğunda var olan ve her ilaç kutusunda yazılı bulunan
eczacılık meslek hakkı, maalesef, Türkiye'de ne bilinmekte
ne de uygulanmaktadır. 2000'li yıllarda artık, eczacılık
mesleğinin de bir garantisi ve güvenirliği olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
hükûmet tarafından hazırlanan 6197 sayılı Yasa Tasarısı,
dört yıldır İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde
görüşülmekte olmasına rağmen, hâlen, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine alınamamıştır.
6197 sayılı Yasa'da
"Eczanenin sahibi ve sorumlu müdür eczacıdır."
yerine, Sağlık Bakanlığı tarafından
"Eczanenin sorumlu müdürü eczacı olacaktır." ifadesi
gerilmek istenmektedir.
Bu ifade ile zincir eczanelerin
yolu açılmakta, dolayısıyla, serbest eczacının
geleceği tehlikeye sokulmaktadır. Bu konu gerek Türk Eczacıları
Birliği Genel Kurulunda gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda tarafımdan birkaç kez dile getirilmiştir.
Tüm konuşmalarımda Sayın Sağlık Bakanı
konuşma yaptığım salonlarda hazır olduğu
hâlde, bu zincir eczaneler konusunda hiçbir açıklama yapma gereğini
dahi duymamıştır.
Eczane ruhsatlarının eczacı
odaları tarafından verilmesi, Türk Eczacıları
Birliğince onaylanması ve bunların Sağlık Bakanlığına
bildirilmesi, mesleğimizde çok önemli bir sıkıntı
olan muvazaalı eczane açma ve işletme olayını ortadan
kaldıracaktır.
Değerli milletvekilleri, kamuda
çalışan yaklaşık 1.500 eczane olmasına
rağmen bunların sorunlarıyla kimse ilgilenmemektedir.
Kamuda çalışan eczacılar denetim amacı ile
dış göreve gönderilmekte, ancak kendilerine harcırah
ödenmemektedir. Bu da kamuda çalışan eczacılara büyük
bir haksızlıktır.
Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
08/09/2006 tarihli ve 51449 sayılı Genelgesiyle, 2531 sayılı
Yasa'nın 2'nci maddesi gereği, kurumda görev yapmakta iken
hangi sebeple olursa olsun ayrılan eczacıların serbest
eczane açtıklarında kurumla, kurum sigortalılarına
ilaç temini için sözleşme yapamayacakları yönünde düzenleme
yapılmış bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre, genelge
tarihinden sonra SSK'dan emekli olarak veya istifa ederek ayrılan
pek çok eczacı hâlen kurumla sözleşme yapamadığından
mağduriyet yaşamaktadır. Bugünlerde kurumundan ayrılmış
ancak üç yılını doldurmamış eczacılarımızın
da mevcut sözleşmelerinin iptali gündemdedir.
Bilindiği üzere, tüm sosyal
güvenlik kurumlarımız aynı çatı altında birleştiğinde,
Sosyal Güvenlik Kurumları ile eczaneler arasında tek sözleşme
imzalanacaktır. Bu durumda SSK'dan ayrılan eczacılara
ilişkin genelge daha belirsiz bir hâl alacaktır. İşte,
bugün getirilen bu kanun teklifiyle eczacılar kendi nam ve hesabına
yaptıkları mesleki faaliyetleriyle ilgili olarak kurum
ve kuruluşlarla tip sözleşmeler yapabileceklerdir.
Eczacıların pek çok sorunlarından
birini çözmekte olan bu kanun teklifinin sağlık camiasına
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yazar, teşekkür
ediyorum.
AK Parti Grubu adına, Diyarbakır
Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu.
Buyurun Sayın Yazıcıoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İRFAN
RIZA YAZICIOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 1402 sıra sayılı Kamu Görevlerinden
Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerinde, AK Parti Grubu adına konuşma yapmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Göreve geldiği günden beri
Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde devrim niteliğinde
atılımlar yapan partimizin sağlıkla ilgili çalışmaları
hakkında öncelikle kısa kısa başlıklar
şeklinde konuşma yapacaktım, ama öncelikle, ben, hem
AK Partimizin çok değerli Grup Başkan Vekili Sayın Eyüp
Fatsa'ya, çok değerli Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan
Vekili Sayın Anadol'a ve Anavatan Partisinin Grup Başkan Vekili
Sayın Kurtulmuşoğlu'na huzurlarınızda teşekkür
ediyorum bu kanun tasarısını bir an önce görüşmeye
aldıkları için.
Yaklaşık 900 tane eczacıyı
ilgilendiren bu kanun tasarısı yasalaştığı
takdirde, şu anda SSK'yla anlaşma yapamayan, SSK'dan emekli
olan ve ayrılmış durumda olan eczacı meslektaşlarımızın
Sigorta Kurumuyla sözleşme yapmalarını düzeltecek
bir kanun tasarısıdır. 2531 sayılı Yasa'nın
3'üncü maddesinde değişiklik yapılarak, eczacı
meslektaşlarımızın, aynı zamanda hekim ve
diş hekimlerinin kurumlarla sözleşme yapması sağlanacaktır.
11 Mayıs tarihinde eczane
sözleşmelerinin yenilenmesi gerektiğinden bu kanuna öncelik
verildi ve bugün görüşmeye aldık. Ben, sözü fazla uzatmak
istemiyorum, çünkü arkadaşlarımızla konuşmuştuk
bu yasanın bir an önce gelmesiyle ilgili, konuyu fazla uzatmamak
için kendi aramızda anlaşmıştık.
Ben, tekrar, bu kanunun tüm eczacı
meslektaşlarımıza hayırlı olmasını
diliyorum.
Yine, bu kanun tasarısının
Meclisimize getirilmesinde bizlere destek veren eczacı meslektaşlarımıza,
eczacı milletvekillerimize en içten teşekkürlerimi arz
ediyorum.
Bu arada, yaklaşan 14 Mayıs
Eczacılar Günü'nden önce bu yasanın buradan geçmesi eczacı
meslektaşlarımız için gerçekten anlamlı olacaktır.
Ben, tekrar, tüm Meclisi saygıyla
selamlıyorum ve teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yazıcıoğlu.
Sayın milletvekilleri, tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
14.19
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95'inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
1402 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1'inci maddesini okutuyorum:
KAMU GÖREVLERİNDEN
AYRILANLARIN YAPAMAYACAKLARI İŞLER HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 2/11/1981 tarihli ve 2531
sayılı Kanunun 3 üncü Maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Uzman tabipler, tıpta uzmanlık
tüzüğüne göre uzman olanlar, tabipler, diş tabipleri ve eczacılar
kendi nam ve hesabına yaptıkları mesleki faaliyetleri
ile ilgili olarak kurum ve kuruluşlarla tip sözleşmeler yapabilirler."
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - Sayın Başkan, bir düzeltme talebimiz var.
BAŞKAN - Komisyonun bir düzeltme
talebi var.
Buyurun Sayın Erdöl.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL
(Trabzon) - "2/11/1981 tarihli ve 2531 sayılı" ibaresinden
sonra "Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları
İşler Hakkında" ibaresinin de eklenerek, kanun
metninin maddeye ilave edilmesini talep ediyorum Sayın
Başkanım. Teknik bir düzenleme.
BAŞKAN - Tamam, gerekli not
alınmıştır.
Sayın Kepenek'in bir söz talebi
var.
Buyurun Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın
Başkan, söz değil de, Sayın Bakandan, daha doğrusu,
Hükûmetten bir soru talebim var izin verirseniz, aracılığınızla.
BAŞKAN - Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Şimdi,
görüşmekte olduğumuz teklifin gerekçesinde "kamu kurum
ve kuruluşlarında çalışanlar, görevden ayrıldıktan
sonra, iki yıl süreyle kendi işleriyle ilgili herhangi bir
yerde görev alamazlar" deniyor. Bu, bilinen, uygulanan bir hüküm.
Şimdi, doğrudan doğruya
Sayın Bakanımızla ilgili değil, ama şöyle bir
durum var: Geçtiğimiz günlerde Türkiye Petrolleri Genel Müdürü
görevinden ayrıldı ve ayrılır ayrılmaz Osman
Saim Dinç -Çalık Grubunda- aynı işi yapan, enerji ve petrol
işiyle uğraşan bir grubun genel müdürü oldu anında.
Şimdi, bu yasa hükmü, olduğu gibi çiğnendi. Ben durumu
izledim. Sayın Enerji Bakanımız da, bunda ne var demeye
getirdi ve "Bir kamu görevlisi görevinden ayrılmış,
başka yerde görev almış, bunun neresini eleştiriyorsunuz."
dedi. Şunu demek istiyorum: Doğrudan doğruya bu yasayla
ilgili değil, ama bu konuda Hükûmetimizin tutumunu, görüşünü
merak ediyorum. Bu durumun neden kovuşturulmadığını,
neden ele alınmadığını, suç duyurusunda bulunulmadığını
da merak ediyorum. Bunu sormak istedim.
Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Yazılı
da olabilir Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan
nasıl takdir ederse.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Sayın Başkan, öncelikle, Enerji Bakanlığımız,
bu sorunun cevabını, muhakkak, yazılı olarak verecektir,
ama ben bir hukukçu olarak, sorduğunuz sorunun muhatabının
Hükûmet olmadığının bir kere altını çizmek
isterim. Zira, yasalarla yapılan düzenlemelerde, kanunen yasaklanmış
bir fiil söz konusuysa, cumhuriyet savcıları harekete geçer
ve uygular. Dolayısıyla, Anayasa'nın temel ilkeleri
çerçevesinde yasama, yürütme ve yargının görev alanları
da bellidir. Yargının görev alanına giren, hukuken suç
olduğunu iddia ettiğiniz bir şeyden dolayı siz dahi
suç duyurusunda bulunabilirsiniz ve cumhuriyet savcıları
harekete geçer; eğer, kanunen suç sayılan bir işlemse
de, herhâlde, o bürokrat hakkında gerekli işlemi de yargı
en iyi şekilde yapacaktır diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
1'inci maddeyi, Komisyon Başkanının
düzeltmesiyle birlikte, oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır,
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
6'ncı sırada yer alan, Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
6.-
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonları Raporları
(1/1272) (S. Sayısı: 1318) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, komisyon
raporu 1318 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur.
Buyurun Sayın Erbatur. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA N. GAYE ERBATUR
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1318
sıra sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(x)
1318 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tüm alanlarda kadın-erkek
eşitliğinin sağlanması çağdaşlaşma
yolundaki bir ülkenin önceliği olmalıdır. Türkiye'nin
de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler de bu konuda
tarafları bağlayıcı düzenlemeler öngörmektedir.
Ülkemizin de bu gelişim sürecinde olduğunu göz önüne
alırsak, öncelikle yasalarla toplumsal cinsiyet eşitliği
sağlanmalı, bu yolla toplumsal dönüşümün önü açılmalıdır.
Kadın-erkek eşitliğinin
sadece yasalarla değil, bu yasaların uygulanmasına
yönelik zihniyet değişikliğiyle sağlanacağı
da unutulmamalıdır. Bu temel hedefle yola çıkarak, Medeni
Kanunumuzla ilkesel olarak getirilmiş olan kadın-erkek
eşitliğinin uygulamada da gerçeğe dönüşebilmesi
için 4320 sayılı Ailenin Korunması Yasası son derece
önemlidir. Yasa'nın bu önemi hem aile kavramının toplumsal
yaşamdaki hayati rolünden hem de kadının ve çocuğun
aile içi şiddetten korunmasından kaynaklanmaktadır.
Anayasa'mızın 41'inci maddesinde
de belirtildiği gibi, toplumun temelini aile oluşturmaktadır.
Bireysellikten toplumsallığa geçişin en küçük birimi
olan ve karşılıklı rıza ile oluşan ailenin
sağlıklı yapılanması ve yürütülmesi, toplumun
var oluşunu ve yarınlara güçlü bir biçimde uzanmasını
doğrudan etkilemektedir.
Şiddetin aile yaşamı
içerisinde, aileyi oluşturan bireyler arasında gerçekleşen
ve "aile içi şiddet" adı altında, aile içinde
bir bireyin diğer bir bireye yönelik fiziki, sözel ve duygusal
kötü davranışı şeklinde tanımlanan görüntüsü
toplum için daha tehlikeli olmakta, toplumun en küçük birimi olan
aile içerisinde gerçekleşen şiddetin yol açtığı
ve açacağı zararlar, toplum bünyesinde daha derin ve kalıcı
izler bırakmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aile, toplumsal hayatın düzenli bir şekilde
işleyebilmesi için insanın eğitim gördüğü ilk yerdir.
Bu son derece önemli yapı içerisinde bireylerin birbirine karşı
davranışları toplumsal yapıyı da doğrudan
etkiler. Aile içinde yetişen çocuk, rol model olarak aldığı
büyüklerinden gördüklerini ileride yetişkin bir birey olduğunda
uygulamaya koyar. Bu nedenle, aile içinde sağlıklı
ilişkiler kurulması doğrudan toplumsal düzeni etkiler
ve bu düzeni korumakla sorumlu devletin ilgi alanına girer.
Bu tespit Anayasa'mızın
ilgili maddelerince doğrulanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 41'inci maddesi "Aile, Türk toplumunun
temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı
ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile
planlamasının öğretimi ile uygulanmasını
sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar."
diyerek, ailenin korunması sorumluluğunu üzerine almıştır.
Böylece, aile Anayasa ile korunmuş ve deyim yerindeyse, bir anayasa
kurumu niteliği almıştır.
Öyleyse, Anayasa güvencesi altında
bulunan ailenin korunması konusunda hükûmetler üzerine düşen
görevi yapmak zorundadırlar. Bugün gelinen noktada, 1998
yılında yürürlüğe giren 4320 sayılı Ailenin
Korunmasına Dair Kanun'da çalışmalar yapılması
elbette önemli bir adımdır. Örneğin, yeni düzenleme
ile Yasa kapsamındaki başvurular haricinde verilen kararın
infazı için yapılan icrai işlemlerin de harca tabi olmaması
önemli değişikliklerden biridir. Böylece, mağdur tarafın
genelde kadın olduğu ve ekonomik özgürlüğünün olmadığı
düşünülürse, bu değişiklik olumlu bir adımdır.
Ayrıca, aile içinde şiddet
uygulayan tarafın sadece eş olmadığı gerçeğinden
hareketle diğer aile bireylerinin de yasa kapsamına
alınması son derece doğrudur. Fakat, genel anlamda, değişikliğin,
aslında, sorunun özünü etkilemeyecek şekilde yapılması
durumunda bir önemi yoktur. Şöyle ki: Yasa'nın adı her ne
kadar "Ailenin Korunması" ise de, içeriğinde esas
itibarıyla kadının şiddetten korunmasının
amaçlanmış olduğu görülmektedir. Hâkimin hükmedeceği
tedbirler sayılırken, Kanun'da görüldüğü gibi, bu tedbirler
"kusurlu eş" ve yeni düzenleme ile de "aile bireyi"
açısından düzenlenmiştir. Yani, şiddet uygulayan
kişinin engellenmesi amaçlanmıştır. Toplumumuzda
şiddet gören tarafın neredeyse tamamının kadın
olduğu düşünülürse, çok rahatlıkla, bu Kanun'un kadının
şiddetten korunmasına yönelik hazırlandığını
söyleyebiliriz. Zaten, uygulamada ve doktrinde de bu görüş kabul
görmüştür.
Bu durumda, Kanun'un amacına
tam olarak hizmet edebilmesi için, kadının şiddetten korunmasını
ve sorunların tekrarlanmamasını sağlayacak düzenlemeler
yapılmalıdır. Maalesef, değişikliğin yüzeysel
kaldığını ve uygulamadaki sorunları çözmeye
yeterli olmadığını düşünüyorum. Bu kapsamda,
bir değişiklik önerisi vererek, bu hususları da gündeme
getirmeye ileriki maddelerde çalışacağım.
Öncelikle, Yasa'da şiddetin
bir tanımının yapılmamış olması önemli
bir eksikliktir. Yasa uygulayıcılarına yol göstermesi
açısından "şiddetin herhangi bir türüne"
şeklinde bir tanım yapılması gerekmekteydi. Uygulamada,
sözel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet ve ekonomik
şiddet gibi şiddet türlerinin göz ardı edildiği ve
şiddet denilince sadece fiziksel şiddetin algılanmakta
olduğu göz önünde bulundurularak, "şiddetin herhangi
bir türü" ibaresinin Kanun'a eklenmesi, Kanun'un ruhuna uygun
olan etkin bir korunmanın sağlanması açısından
gereklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanunu,
özü itibarıyla, aile içinde şiddete maruz kalan kişinin
korunmasını amaçlamaktadır. Bu kapsamda, koruma,
şiddete karşı yapılmaktadır. Elimizdeki temel
olgu şiddet olduğuna göre, bu kavramın tam olarak tanımlanması,
Kanun'un özüne ilişkin bir sorundur. Bu nedenle, uluslararası
sözleşmelerde de yer aldığı üzere, şiddetin
sadece fiziksel şiddet olmadığının belirtilmesi,
cinsel, ekonomik, psikolojik şiddetin de var olduğunun vurgulanması
gerekmektedir. Şiddet kavramının içinin doldurularak,
eksik veya yanlış yoruma neden olmayacak şekilde düzenlenmesi,
toplumdaki yaygın ve yanlış bir şekilde kabul görmüş
olan şiddet, eşittir, fiziksel şiddet açmazının
da ortadan kaldırılmasına yardımcı olacaktır.
1993 yılında Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu, Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan
Kaldırılması Hakkında Beyanname'yi kabul ederek
şiddetin ilk resmî tanımını yapmıştır.
Beyanname'nin 1'inci maddesine göre, "kadına yönelik
şiddet" terimi, kadına, fiziksel, cinsel ya da psikolojik
zararla sonuçlanan ya da bu ihtimalin mevcut olduğu ister
özel, isterse sosyal yaşamda olsun söz konusu hareketlere
ilişkin tehditler, zorla ya da keyfî olarak özgürlük mahrumiyeti
de dâhil olmak üzere, cinsiyete dayalı her türlü şiddet hareketini
kapsamaktadır. Bu nedenle, kadına yönelik şiddetin
önlenmesinden bahsedildiğinde, temel olarak, öncelikle fiziksel,
daha sonra da ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddetin önlenmesi
anlaşılmaktadır.
Kadına karşı şiddet,
en yaygın ve sık olarak rastlanılan, kadının insan
hakları ihlallerindendir. Kadına karşı yapılan,
kabul edilemez bir saldırıdır. Kadına karşı
şiddetin, özellikle de, aile içi şiddetin, kadın-erkek
ilişkilerinde eşitliğin sağlanması ve özel ve
kamusal alanlar arasındaki uçurumun kapatılması için
çözümlenmesi gereken temel bir konudur. Özel alandaki hak ihlalleri,
özellikle de, çeşitli tür ve biçimleriyle şiddet, kadınların
kamusal alana çıkması önündeki en büyük engellerden biridir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair
Kanun, kelimenin tam anlamıyla özel bir kanundur. Türk Ceza Kanunu
birtakım değişikliklerle yenilenirken, aile içinde
şiddet gören kadının bu şiddetten korunması
için derhâl harekete geçecek bir mekanizma yer almamaktaydı.
4320 sayılı Kanun, işte, bu değişikliği
yapmıştır. Örneğin, Avusturya'da polis, şiddet
uygulayanı gördüğü anda, anında, kendi inisiyatifiyle
uzaklaştırma verebiliyor. Bizde, kadının Türk Ceza
Kanunu'ndan doğan haklarını elde edebilmesi son derece
uzun ve zor bir süreç gerektiriyordu. Bu Kanun ile bu zorlu süreç kolaylaştırılmıştır.
Bu nedenle, aslında, bu Yasa, şiddet gören kadının
bu şiddetten korunması için en hızlı bir şekilde
eyleme geçmek için vardır. Bu nedenle, Yasa'nın uygulamasında
bu hızı kesen engellerin ortadan kaldırılması
için de düzenlemeler yapılmalıdır.
Uygulamada en çok şikâyet edilen
konuların başında, şiddete uğrayan kadınların
başvurusu sırasında karşılaştıkları
zorluklar gelmektedir. İlk başvurusunu genellikle karakola
yapan kadın, polisin göstereceği olumsuz ve ters davranış
karşısında, âdeta, ikinci kez şiddete uğramış
olacaktır. Bu nedenle, Yasa'da, genel kolluk kuvvetlerinin görevlerine
ilişkin ve kadının rahat bir şekilde işlemlerini
yapması için gerekli ortamın sağlanmasına yönelik
düzenlemenin de yapılması gerekmekteydi. Bu kapsamda,
"Şiddete maruz kalan aile bireyinin müdafi yardımından
faydalandırılması zorunludur. Şiddete maruz kalan
aile bireyi, talep üzerine, cumhuriyet başsavcılığınca
uygun görülen bir sığınma evine yerleştirilir ve
şiddete maruz kalan bireyin izlenmesi ve tedbir kararlarının
uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesi
için, o aileye, sosyal inceleme raporu hazırlatılmak üzere
zorunlu bir sosyal hizmet uzmanı görevlendirilir. Görevlendirilen
uzman, ortaya çıkacak ihlalleri derhâl cumhuriyet savcılığına
ihbarla yükümlüdür. Ayrıca, görevlendirilen uzman, tedbir
müddeti sonunda bir inceleme raporu hazırlar ve hâkime sunar.
Hâkim, inceleme raporuna göre tedbirin uzatılıp uzatılmayacağına
karar verir." şeklinde düzenlemelerin yapılması
etkili olacaktır diye düşünüyorum.
Bu Yasa'nın anlamı, can güvenliği
isteyen kadınlar için acil önlem getirebilmektir. Koruma tedbirinin
uygulanması, Türkiye'de sığınma evi sayısının
yetersizliği göz önüne alındığında büyük önem
taşımaktadır. Bu Yasa'da öngörüldüğü şekilde
uygulandığında, şiddet mağduru kadının
evini, mağduru bir kez daha mağdur etmeden korunaklı
bir mekâna çevirmiş oluyor. Zihniyet değişikliğinin,
bu Yasa'nın bir tür boşanma davası olarak algılanması,
kadınların başvurularına hızlı yanıt
verilmemesi, bazı şikâyetlerin Yasa kapsamına
alınmaması, kararın çıkmasından sonra uygulamada
yaşanan sıkıntılar gibi birçok sorunlu noktada
önemli ve gerekli olduğunu görmekteyiz. Ayrıca, koruma
kararı verilmiş kişi, eğer ki, bu karara aykırı
davranmış ise Kanun'un sağlaması gereken etkin koruma
için verilecek olan hapis cezasının paraya çevrilememesi
ve ertelenmemesi gerekmektedir.
Tüm bunların yanı sıra
belki de en önemli konu, Kanun'un uygulaması esnasında
mağdurun şikâyette bulunmasını zorlaştıran
etkenlerin ortadan kaldırılmasıdır. Şiddet
gören kadınların böyle bir yasanın varlığından
haberdar olması, en önemli adımdır. İkinci olarak
da, şiddete maruz kalan bireyin, ilk başvuru anından
itibaren devreye giren tüm kurumlardaki görevlilerin aile içi
şiddet konusunda eğitilmiş olması gerekmektedir.
Bu kapsamda Başbakan ve İçişleri Bakanı tarafından
yayımlanan genelgelerin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu genelgelere uyulması ve bu genelgelerde istenenlerin yapılması,
aile içi şiddetin azaltılması konusunda çok önemli bir
adım olacaktır. Genelgelerde yer alan ve yasal olarak da zorunluluk
olan nüfusu 50 binin üzerinde olan belediye sınırları
içinde sığınma evlerinin açılması konusuna
öncelik verilmelidir. Belki, bu konuda yönetmelikler hazırlanarak
belediyelerin mutlaka sığınma evlerini açmaları
ve bunları çalıştırmaları da yapılması
gereken işlerden bir tanesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dikkat edilmelidir ki, Ailenin Korunmasına
Dair Kanun, 1998 yılından bu yana yürürlükte olmasına
rağmen, Kanun'un uygulamasında ciddi sorunlar olduğu
görülmüştür. Aile içinde şiddet gören kadının, bu
şiddeti önlemek için yasal hakkını kullanmaya yönelik
girişim başlattığından itibaren sorunlar yaşanmaktadır.
İlk başvuru yeri olan karakollarda, görevlilerin, kadına,
aile ortamına geri dönmesi için telkinde bulunması olumsuzlukların
ilk başlangıcıdır. Bu nedenle karakola başvurudan,
kadının sığınma evine yerleştirilmesine
kadar olan süreç, kadına karşı şiddetin önlenmesi
açısından bir bütün olarak ele alınmalıdır. O
nedenle, kadının karakola başvurusu anından itibaren
karşılaştığı tüm kişilerin, başta
polis ve kolluk kuvvetleri olmak üzere, bu konuda eğitilmeleri
ve bu konuya duyarlı olmaları da son derece önemlidir.
Şiddet görme olgusu, üzerinde
hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Yapılan tüm
bilimsel araştırmalar, şiddet gören bireyin duygusal
açıdan derinlemesine etkilendiğini ve bu etkinin
yıllar içinde ortaya çıktığını göstermektedir.
Fiziksel şiddet görünebilir etkisi nedeniyle ilk anda dikkat
çekerken, şiddetin diğer türleri önce duygusal açıdan
sorunlara yol açmakta ve bu sorunlar zaman içinde fiziksel boyutlara
da taşınmaktadır. Bu nedenle şiddet üzerine yapılan
tüm çalışmalarda uzmanlaşma çok önemlidir.
Bu kapsamda, kadın, şiddet
görmesi nedeniyle birtakım sorunlar yaşamakta olduğu
için konunun bir sosyal hizmet uzmanı tarafından değerlendirilmesi
şarttır. Şiddet gören ve bu şiddeti önlemek için yasal
yola başvuran kadın bu cesareti gösterebildiğine göre
son derece zor bir durumda bulunmaktadır. Bu durumun uzman olmayan
kişiler tarafından değerlendirilmesi olumsuz sonuçlar
yaratabilir. Eğer bu yapılırsa, bu durumda, yanlış
yönlendirme kadını daha da zor duruma sokma gibi sonuçlara
neden olabilir.
Sonuç olarak, bu Kanun, her açıdan
özel bir kanun olduğu dikkate alınarak elimizde değişiklik
yapma fırsatı varken bu fırsatı en iyi şekilde
kullanmalıyız. 1990 sonrası dönemde artık devletlerin
uluslararası prestijleri sosyal konulara verdiği önemle
ölçülür hâle gelmişken ve Türkiye Avrupa Birliği yolunda
bir dizi reform yaparken, değişimin temeli olan kadın
haklarına verilen önem artmadıkça, yapılan çalışmalar
bir sonuç vermeyecektir.
Kadına karşı şiddetin
önlenmesi, artık yerel bir sorun değildir. Bu gerçeğin
göz önünde bulundurulması ve Türkiye'nin, vatandaşına
karşı sorumluluğunu yerine getirmesini dileyerek,
yüce heyeti saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Erbatur,
teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına İstanbul
Milletvekili Gülseren Topuz.
Sayın Topuz, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA GÜLSEREN
TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı'nın geneli üzerinde, AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şiddet, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde
de önemli bir toplumsal sorun olarak varlığını sürdürmektedir.
Aile içinde şiddet, anne babadan çocuklara, erkekten kadına,
çocuklardan anne babaya veya kardeşten kardeşe yönelik
de olabilmektedir. Aile içi şiddet olaylarına, daha çok kadın
ve çocukların maruz kaldıkları, yapılan araştırmalar
sonucu ortaya çıkan bir gerçektir. Aile içi şiddeti önlemeyi
amaçlayan ve 1998 yılında yürürlüğe giren 4320 sayılı
Ailenin Korunmasına Dair Kanun reform niteliğinde bir düzenlemedir.
Ancak, zaman içerisinde Kanun'un uygulanma sürecinde ortaya
çıkan eksiklikler ve kavram karışıklığı,
yeni bir düzenleme yapılmasını zorunlu kılmıştır.
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı,
belirlenen eksiklikleri gidermek üzere, Adalet Bakanlığı,
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı,
baro ve sivil toplum kuruluşlarının hukukçu temsilcilerinin
katılımları ile Bakanlığa bağlı Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda gerçekleştirilen
toplantılar sonucu hazırlanmıştır. Tasarı
ile Türkiye Büyük Millet Meclisi töre ve namus cinayetleri ile kadınlara
ve çocuklara yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
oluşturulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu'nda ve
aynı konuya ilişkin Başbakanlık genelgesinde belirtilen
söz konusu Kanun'da değişiklik yapılmasına
ilişkin öneri de bu şekilde yerine getirilmektedir.
Bilindiği üzere, 4320 sayılı
Kanun'un temel amacı, aile içinde şiddet uygulayan bireyi
ortak yaşam alanından uzaklaştırmak ve diğer
öngörülen tedbirleri de uygulamaya koyarak aile içi şiddeti
önlemektir. Ayrıca, tasarıda, aynı çatı altında
yaşamayan, ayrılık nedeniyle ayrı konutlarda bulunan
bireyler ve de evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan
aile bireyleri ve çocuklar da aile içi şiddete maruz kalabildiklerinden,
aile içi şiddet mağduru kapsamı gerçeklere uygun olarak
düzeltilmektedir.
Kanun'un 1'inci maddesinde yer
alan "eş" ifadesinin kullanılmasının uygulamada
kavram karışıklığı yaratması nedeniyle,
"kusurlu eş" ifadesi "kusurlu eşin veya diğer
aile bireyinin" olarak değiştirilmiştir.
Anayasa'nın 41'inci maddesinde
"Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında
eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı
ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile
planlamasının öğretimi ile uygulanmasını
sağlamak için gerekli tedbirleri alır." hükmü bulunmakla,
devlet özellikle ananın ve çocukların korunmasını
sağlamakla yükümlü tutulmaktadır. Bu nedenle, şiddet
uygulayan bireyin herhangi bir rahatsızlığının
bulunup bulunmadığı hususunun tespiti ve tedavisi
ile uyguladığı veya uygulayacağı şiddetin
ortadan kaldırılması için, tasarıda aile mahkemesi
hâkiminin uygun görmesi hâlinde şiddet uygulayan bireye, bir
sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması
tedbirini hükmedebileceği de öngörülmüştür.
Yine, Anayasa'nın 5'inci maddesinde,
devlete vatandaşın refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk
devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette
sınırlayan ekonomik engelleri kaldırmak görevi verilmiştir.
Anayasa'nın bu hükmü gereğince, aile içi şiddet mağduru
bireylerin ekonomik güvence altına alınmaları 4320
sayılı Kanun'da tedbir nafakasına hükmedilerek
sağlanmakta olup, eğer şiddet mağdurları nafaka
almakta iseler tasarıda mükerrer nafaka ödenmesine engel olunacak
şekilde yeni bir düzenleme yapılmıştır. 4320
sayılı Kanun'un 1'inci maddesinin beşinci fıkrasında
yer alan bu maddenin birinci fıkra hükmüne göre yapılan
başvuruların harca tabi olmayacağı hükmü, yine
bu Kanun kapsamındaki başvurular ve verilen kararların
infazı için yapılan icrai işlemlerin harca tabi olmayacağı
şeklinde düzenlenmiştir. Tasarı, özellikle kadın
ve çocukları koruma altına alma ve bu sebeple şiddete
maruz kalmış kişileri yargı işlemlerinde mali
külfet getirmeme amacını taşımaktadır. Söz
konusu amaç doğrultusunda, başvurunun harca tabi olmaması
uygulamasına uyacak şekilde hükmedilen tedbirlerin icraya
konulması aşamasında da harç alınmaması hususunun
tasarıda ayrıca belirtilmesine ihtiyaç duyulmuştur.
Tasarının 2'nci maddesinin
son fıkrasında, bu Kanun'un uygulanmasına yönelik hususların
yönetmelikle düzenlenebileceği hüküm altına alınarak,
uygulamada karşılaşılabilecek aksaklıkların
giderilmesi amaçlanmıştır. Bugün, Genel Kurul gündeminde
yer alan tasarının kanunlaşması, aile içi şiddete
maruz kalan bireylerin mağduriyetlerinin giderilmesi ve uygulamadaki
eksikliklerin ortadan kaldırılması bakımından
büyük önem taşımaktadır.
Sözlerimi burada bitirirken, bu
duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyor,
Kanun'da yapılan bu değişikliğin tüm kadınlarımıza
ve tüm toplumumuza hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Topuz.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
AİLENİN
KORUNMASINA DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN
TASARISI
MADDE 1- 14/1/1998 tarihli ve 4320
sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun
1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 1- Türk Medenî Kanununda
öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya
çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer
aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı
verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya
evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile
bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını
kendilerinin veya Cumhuriyet başsavcılığının
bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hâkimi meselenin mahiyetini
gözönünde bulundurarak re'sen aşağıda sayılan
tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği
benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir:
Kusurlu eşin veya diğer
aile bireyinin;
a) Aile bireylerine karşı
şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,
b) Müşterek evden uzaklaştırılarak
bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte
ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması,
c) Aile bireylerinin eşyalarına
zarar vermemesi,
ç) Aile bireylerini iletişim
araçları ile rahatsız etmemesi,
d) Varsa silah veya benzeri araçlarını
genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,
e) Alkollü veya uyuşturucu
herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet
mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine
gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması,
f) Bir sağlık kuruluşuna
muayene veya tedavi için başvurması.
Yukarıdaki hükümlerin uygulanması
amacıyla öngörülen süre altı ayı geçemez ve kararda
hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde
tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği
hususu şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyine ihtar olunur.
Eğer şiddeti uygulayan
eş veya diğer aile bireyi aynı zamanda ailenin geçimini
sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise hâkim bu konuda
mağdurların yaşam düzeylerini gözönünde bulundurarak
daha önce Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş
olması kaydıyla talep edilmese dahi tedbir nafakasına
hükmedebilir.
Bu Kanun kapsamındaki
başvurular ve verilen kararın infazı için yapılan
icraî işlemler harca tâbi değildir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Canan Arıtman.
Buyurun Sayın Arıtman.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CANAN ARITMAN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı'nın, yani 1318 sıra sayılı
Yasa Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hazırunu
saygıyla selamlarım.
Biliyorsunuz, kadına yönelik
şiddetle mücadelede Türkiye'nin taraf olduğu, altını
imzaladığı uluslararası sözleşmeler var. CEDAW
-yani, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi İhtiyari Protokolü- Pekin, Pekin artı 5 uluslararası
sözleşmeleri, Birleşmiş Milletlerin Kadına Yönelik
Şiddetin Yok Edilmesi Bildirisi gibi uluslararası sözleşmelere
taraf olduk, altını imzaladık ve yine bu sözleşmelerin
gereği olarak, hükûmetler bunun gereğini yapmak, bu doğrultuda
yasalar hazırlamak mecburiyetindeydi. Dolayısıyla,
Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin
gereği olarak, Anayasa'nın da 41'inci maddesindeki amir hüküm
de göz önüne ve dikkate alınarak, kadına yönelik şiddetin
önlenmesi amacıyla, 1998'de Ailenin Korunmasına Dair Kanun
kabul edilmişti. Bu, şiddete uğrayanı koruyan
özel bir koruma yasasıdır; bunun altını çizmek lazım,
bu özel bir yasa, özel bir koruma yasası.
Tabii, Yasa'nın adı her ne
kadar "Ailenin Korunmasına Dair Kanun" ise de aslında,
kadına yönelik aile içi şiddeti önlemeyi amaçlayan bir yasaydı.
O zamanlar, 1998 yılında bu Yasa'yı hazırlayanların
bizlere anlattıklarına göre, "kadına yönelik
şiddeti önleme yasa tasarısı" diyememişler
adına. "Eğer adını böyle koysaydık, erkek
egemen Meclisten, erkek çoğunluklu Meclisten bu yasa tasarısını
geçiremezdik; onun içindir ki, biz, bu Yasa'nın adını Ailenin
Korunmasına Dair Kanun olarak hazırladık, ancak o
şekilde erkek egemen Meclisten geçirebildik" dedi. Bu da
tabii, bir anekdot olarak bilgilerinizde olsun.
Yani, bu tür yasaları, erkek
egemen meclislerden, erkek çoğunluklu meclislerden geçirmekte
bile ne sıkıntılar yaşanıyor, ne tür yaratıcılıklar
ortaya çıkıyor. Evet, aslında, bir anlamda da bence
doğrusu yapılmış oldu, çünkü aile içinde sadece
kadınlar değil, çocuklar da yoğun bir şekilde
şiddete maruz kalıyor.
Yapılan bilimsel araştırmalar
ve gerçekçi araştırmalar, ülkemizde her 3 kadından
1'inin, her 2 çocuktan 1'inin fiziksel şiddete maruz kaldığını
gösteriyor.
Tabii, Aile Araştırma Genel
Müdürlüğünün TÜİK'le yaptığı 2006 araştırmasındaki
rakamlar doğrusu çok komik. Şimdi, TÜİK'in Aile
Araştırma Genel Müdürlüğüyle yaptığı
araştırmaya göre, ülkemizde toplam şiddete maruz kalma
oranı kadınlarda sadece yüzde 7, fiziksel şiddet uygulayan
erkek oranı ise sadece yüzde 3. Hâlbuki, aynı Kurum, yani Aile
Araştırma Kurumunun bundan önceki araştırmasına
göre, ülkemizde kadının şiddete maruz kalma oranı
yüzde 97 idi ve bunun yüzde 34'ü fiziksel şiddetti ve bugün de üniversitelerin,
sivil toplum örgütlerinin son yıllarda yaptığı
araştırmalar da toplumda şiddetin arttığını
göstermektedir. Medyada izlediklerimiz, emniyete intikal eden
vakalar ve hepimizin günlük yaşamda gördüklerimiz, izlediklerimiz,
toplumumuzda şiddet olgusunun arttığı yönündedir,
hem de ciddi boyutlarda. Dolayısıyla, bu son araştırmanın,
TÜİK araştırmasının bilimsel ve gerçekçi olmadığı
gerekçesiyle, Sayın Bakana, bu rakamları hiçbir yerde telaffuz
etmemesini tavsiye ederim. Her konuda, her alanda yaptığınız
gibi zorlamayla, zorlama rakamlarla toplumsal gerçekler gizlenememektedir
ve birçok platformda da çok ciddi mahcubiyetlere neden olmaktadır,
dostça bir tavsiyede bulunuyoruz.
Şimdi, Sayın Bakanımız,
uluslararası platformda, bu Yasa'yla, yani Ailenin Korunmasına
Dair Kanun'la, 1998 tarihli bu Yasa'mızla, uluslararası
platformda çok gururlandıklarını, pek çok gelişmiş
ülkeden çok daha ileri bir yasal düzenlememizin olduğunu ifade
ediyor. Evet, güzel, ama, şimdi Sayın Bakana bir soru sormak
istiyorum: Peki, nasıl oluyor da, Sayın Bakanım, bizde
bu kadar mükemmel bir yasa varken, nasıl oluyor da bizdeki
şiddet onlardan çok daha fazla görülüyor ve giderek de hem nitelik
hem nicelik olarak artıyor?
Evet, bunun nedeni bence şu:
Bir kere, her şeyden önce, yasal düzenlemelerimiz yeterli değil.
Yani, yeterince caydırıcılığı olan yasal
düzenlemelerimiz yok. Şiddeti önleyebilmek için yapılacak
yasal düzenlemelerde, mutlaka, öncelikle, failin cezalandırılması
sağlanmalıdır. Bu cezalandırılmayı bütün
toplum görmeli ve herkes demeli ki "evet, şiddet uygularsam,
bunun bedelini devlet bana ödetir" caydırıcı olması
için.
Şiddet mağduru, mutlaka
devlet tarafından korunmalıdır. Devlet tarafından
şiddet mağdurlarının korunduğu bu topluma
gösterilmelidir, ispat edilmelidir. Eğer bunu yapabilirsek,
yasal düzenlemeler de ve bu konudaki söylemler de inandırıcı
olabilir diye düşünüyorum.
Evet, dediğim gibi, her
şeyden önce, şiddetin önlenmesi için hükûmetlerin bu konuda
gerçek bir duyarlılığının ve inandırıcı
politikalarının olması gerekmektedir.
Bakın, Danimarka'nın nüfusu
sadece 5 milyon, ama, 45 tane kadın sığınma evi var.
Bu yıl, kadına yönelik şiddeti önlemek için Danimarka
Hükûmeti, 53 milyon euroluk bir bütçe ayırmış. Biz 72 milyonuz;
kaç tane sığınma evimiz var ve bütçeden ne kadar para
ayırdık? Dolayısıyla, işte bu yetersizlikler,
bu soruların cevaplarının tatmin edici olmayışı,
Hükûmetin şiddetle mücadelede inandırıcı ve güvenilir
olmasının önünü kesiyor.
Şimdi, Sayın Bakan, her
yerde, 30 tane sığınma evi olduğunu söylüyor. Ben
aradım taradım bu sığınma evlerini, bulamadım.
Bakanlığın sadece 17 tane sığınma evi
var, 11 adet de Bakanlık harici sığınma evi var.
Şu 30 sığınma evinin, ben, Sayın Bakan tarafından,
bir, burada dile getirilmesini diliyorum, biz de bilmediklerimizi
öğrenelim.
Şimdi, bakın, iki yıl
önce bu Meclisten bir kanun çıkarttık. Belediyeler Kanununa
göre, nüfusu 50 binin üzerindeki belediyeler sığınma
evleri açacaktı. Ülkemizde nüfusu 50 binin üzerinde 205 tane
belediye var. Evet, bu 205 belediyenin kaç tanesi sığınma
evi açtı? Bunu da Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum ve
işte, bu tür, kadını koruyacak sığınma evleri
yapmadan, bütçeden pay ayırmadan yapılan yasal düzenlemeler,
genelgeler, ne yazık ki, iç ve dış politikada gösterişten
ve göz boyamadan öteye gitmiyor.
Şimdi, Sayın Bakanım,
size, halkın sizinle ilgili kanaatlerini buradan dile getirmek
istiyorum. Ne yazık ki, halkımız sizin kadın ve çocukları
koruduğunuza inanmıyor, bu konuda size güvenmiyor. Yani,
bir anket yaptırırsanız bunu görürsünüz; bunu, size,
bu söylemimizi ispatlamış oluruz ve ne yazık ki, size,
"kadın ve çocuktan sorumlu Bakan" değil, kadın
ve çocuktan sorunlu Bakan diyor. Neden böyle diyor Sayın Bakanım?
Çünkü, inandırıcı olmadığınız için,
güven veremediğiniz için. Hükûmetiniz de aynı şekilde,
inandırıcılıktan uzak.
Bakın, AKP'li belediyeleriniz
kitapçıklar dağıttı. Dediler ki: "Dokuz yaşındaki
kız çocukla evlenilebilir." Bugün öğreniyoruz ki,
Cumhurbaşkanı adayımız, eşini
On beş yaşındaki
bir çocukla evleniyor.
MEHMET SOYDAN (Hatay)- On yedi, on
yedi. Canan Hanım, on yedi.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Hâlbuki,
erken yaşta evlilik, yani, ergen evlilikler, kadına yönelik
şiddetin bir biçimidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Arıtman, konuşmanızı tamamlayınız.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Ergen evlilikler,
kadının sağlıktan eğitime kadar her türlü insan
haklarını kullanmasını, ne yazık ki, engellemektedir.
Dolayısıyla, sözde değil özde savunucu olmak lazımdır.
Evet, bu "Dokuz yaşındaki çocukla evlenilebilir, dört
kadın alınabilir, kadın dövülebilir." diyen belediye
başkanlarınıza, şöyle, kamuoyunun ve bizlerin duyacağı
bir tepki göstermediniz. Yani, eğer böyle bir şey Cumhuriyet
Halk Partisinde olsaydı, inanın, bu parti ayağa kalkar
ve biz daha üzerinden yirmi dört saat geçmeden o belediye başkanlarını
Cumhuriyet Halk Partisinden ihraç ederdik, hem de sonsuza kadar ihraç
ederdik. İşte, ancak söyleminiz ile eyleminiz birbirini
tutarsa o zaman inandırıcı olabilirsiniz, o zaman güven
verebilirsiniz. Ne yazık ki, toplumda, kadınlarımız,
şiddete karşı korunacakları konusunda Hükûmetiniz
döneminde güven duymuyorlar.
Evet, şimdi, bu Yasa 1998'de biraz
aceleye gelerek, yeterli özen gösterilemeden, yeterli bir hazırlık
dönemi olmadan oluşturuldu ve dolayısıyla hem teknik
hem de içerik anlamda eksiklikler barındırdı. Şimdi
yapılan düzenleme, işte bu eksiklikleri gidermek ve yasanın
dilini düzeltmek için yapılmıştır, ama, yine de bazı
eksiklikleri vardır. Bu eksikliklerini, yanlışlarını
gidermek için bazı önergeler vereceğiz. Hükûmetin, Komisyonun
ve değerli milletvekillerinin bunlara katılmasını
diliyoruz. Bu konudaki tavrınız, aynı zamanda, samimiyetinizin,
duyarlılığınızın da bir ölçütü olacaktır.
Aile içi şiddetin önlenmesinde
yasal düzenlemelerin hem fail hem de mağdur açısından
ayrım gözetilmeksizin tüm bireyleri kapsaması çok önemlidir.
Aile içinde çocuklara yönelik şiddet ciddi boyuttadır. Çocukların
şiddete maruz kalması veya şiddete seyirci olması
bile ileride onu şiddet uygulayıcı birey yapar.
Şiddet, öğretilebilir, öğrenilebilir bir olgudur.
Sorunların çözümünde şiddet uygulamayı yöntem olarak
öğrenen çocuğun onu yaşamında uygulamaması
mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
iki buçuk dakika ek süre aldınız, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun efendim.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Bir atasözümüz
var: "Ne ekerseniz onu biçersiniz." Bakın, giderek bir
şiddet toplumu oluyoruz, ha bire şiddeti üretiyoruz. Aileler,
şiddet uygulamasını, çocuk eğitiminde bir
eğitim aracı ve bir terbiye yöntemi olarak görüyor. Ne yazık
ki okulda da aynısı uygulanıyor. Yine, dilimiz, atasözlerimiz
bile şiddeti övüyor, normal gösteriyor.
Bakın, son yıllarda toplumu
sarsan cinayetler, yani Hrant Dink cinayeti, Trabzon'daki rahibin
öldürülmesi, Danıştay hâkimine yönelik cinayet, son, Malatya'daki
cinayetler
Bu cinayetlerin faillerinin, uzmanlar tarafından
araştırılması yapılsa hepsinin altında
bir ortak gerçek çıkacaktır; bu da bu çocukların, bu cinayet
faillerinin hepsinin ailesinde şiddet öğretisi almış,
şiddetle travmatize edilmiş kişilikler olduğu
gerçeği ortaya çıkacaktır. Şimdi, sormak istiyorum:
Acaba bu gençler mi katil, yoksa onları şiddet ortamında
yetiştirenler mi katil? Bu soruyu artık daha fazla geç kalmadan
sormalıyız diyorum.
Sayın milletvekilleri
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
efendim, dört dakika oldu, ilave dört dakika. Lütfen konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Şahsım
adına da isteğim var.
BAŞKAN - On dört dakika oldu
efendim.
Lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Grup
adına, artı şahsım adına
Zaten on beş dakika
olacak.
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
buyurun efendim, siz konuşmanızı tamamlayınız.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Şimdi,
Yasa'nın uygulanmasında dokuz yıldır görülen aksaklıklar
ve sorun alanları var. Bunlardan birkaç tanesini, çok önemli
olan bir ikisini hemen söylemek istiyorum. Bakın, ilk müracaat
yeri olan karakollarda mağdurları genellikle şikâyetlerinden
vazgeçirmeye çalışıyorlar. Orada, karakolda polisler
"ne var yani, kocandır, iki tokat atmış" deyip
hem kadınla alay ediyorlar, aşağılıyorlar hem
de sahip çıkmayan davranışlarla, bir anlamda, kadını
tekrar travmatize ediyorlar.
Evet, bu Yasa'dan yararlanacak milyonlarca
kadının, dokuz yıllık bir yasa olmasına
rağmen hâlâ bu Yasa'dan haberi yok. Neden? Çünkü, ülkemizde yasal
okuryazarlık yok. Kadınımız yasal okuryazar değil,
bırakın, normal okuryazar değil. Bu ülkede her 5 kadından
1'i okumaz yazmaz, kırsalda her 3 kadından 1'i, doğurganlık
çağındaki kadınların her 3 tanesinden 1 tanesi,
Güneydoğu Anadolu'da her 2 kadından 1'i okumaz yazmazdır,
yani, kör cahildir. O kadınlara kendilerini şiddetten koruyacak
bu Yasa'yı nasıl öğreteceğimizin yollarını
aramalı ve bunun uygulamasını da Bakanlık olarak
süratle yapmanız, bu konuya ağırlık vermeniz lazım.
Toplumumuzda şiddetin esas nedeni, kadının toplumda
eşit olmayan konumudur. Bir an önce yaşam pratiklerinde kadının
eşit ve güçlü konuma getirilmesi bir devlet politikası olmalıdır.
Bakın, yasal eşitliğin
olması yeterli değildir. Önemli olan, bugün, çağdaş
demokrasilerde sonuç eşitliği önemlidir, yani "de jure"
eşitlik değil, "de facto" eşitlik, yaşama
geçen, fiilî eşitlik, sonuç eşitliği. Yani, çok güzel yasalar
hazırlıyoruz, ülkemizde özellikle kadın-erkek
eşitliği açısından yasal düzenlemelerimizde bir
eksiklik yok, ama, yaşam pratiğinde kadınla erkeğin
eşit olmadığını, kadının ikincil bir
konumda olduğunu ve çok bilinçli şekilde uygulanan siyasal,
bazı siyasal projelerle kadını tekrar ikincilleştiren,
kadını aşağılayan, kuşatan, kapatan, onu
yaşamın dışında tutmayı amaçlayan bir sosyokültürel
yapı desteklenmekte, yeniden üretilmekte ve ne yazık ki,
iktidarınızda son derece süreci süratlenen bir şekilde
kadına yönelik eşitsizlik artmaktadır. Kadına yönelik
eşitsizlik arttıkça
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
benim takip ettiğim kadarıyla, on yedi dakika oldu efendim.
Buyurun, istediğiniz kadar
konuşabilirsiniz.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Son cümlemi
söylüyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Son cümlemi
söylemek istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, ama, bu Mecliste de biz kadınlar azınlıktayız.
Dolayısıyla, az söz sahibi oluyoruz. Bize tolerans gösterdiğiniz
için de size teşekkür ediyoruz. Çünkü, buradaki bir avuç kadın,
nüfusun ve seçmenin yarısını oluşturan kadınların,
35 milyon kadının sesi olmaya gayret ediyor. Onun için, bir
olumlu ayrımcılık sizden rica ediyorum.
Dediğim gibi, değerli arkadaşlarım,
esas sorunumuz kadının toplumda, yaşamda eşit olmayan
konumudur. Bu eşitsizlik onun eğitimden sağlığa,
çalışma yaşamından aile yaşamına ve
şiddete maruz kalmasına kadar pek çok alanda sorun yaşamasına,
eşitsizliğe maruz kalmasına ve insan haklarını
kullanamamasına neden olmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
istirham edeyim efendim. Lütfen
CANAN ARITMAN (Devamla) - Son cümle
BAŞKAN - Lütfen efendim son cümlenizi
alayım.
Buyurun.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Son cümle
Sorunların çözümü kadınımızı
güçlendirmekten geçer. Şuna inanın ki, kadını güçlü
olan ülkeler güçlü ülke olur, kadını güçsüz bıraktırılan
ülkeler güçsüz olmaya ve tarih sayfalarında kaybolmaya
mahkûmdur.
Dinlediğiniz için teşekkür
eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati:15.28
BAŞKAN:Başkan
Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95'inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1318 sıra sayılı Kanun
Tasarısı'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, tasarının 1'inci maddesi üzerinde
yedi adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına
göre okutup aykırılık durumlarına göre işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 3 üncü
fıkrasında geçen "Eğer" ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 1 inci
fıkrasının (f) bendinde geçen "veya" ibaresinin
"ve" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Koca
Ankara
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 1 inci
fıkrasının (d) bendinde
geçen "veya benzeri" ibaresinden sonra gelmek üzere
"tehdit" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 1 inci
fıkrasının birinci cümlesinde geçen "meselenin
mahiyetini" ibarelerinin "konunun içeriğini"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mücahit
Daloğlu
Erzurum
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 1 inci
fıkrasının birinci cümlesinde geçen "bireylerinden"
ibarelerinin "fertlerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan
Rıza Yazıcıoğlu
Diyarbakır
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda değişiklik
yapılması hakkında kanun tasarısının 1.
maddesinin ilk paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Canan
Arıtman Nuri
Çilingir İsmet
Atalay
İzmir Manisa İstanbul
Atila
Emek A.
Rıza Bodur Mevlüt
Coşkuner
Antalya İzmir Isparta
Prof.
Dr. N.Gaye Erbatur Ali
Rıza Gülçiçek Gülsün
Bilgehan
Adana İstanbul Ankara
Türk Medeni Kanununda öngörülen
tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların
veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden
birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya
yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına
rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin
aile içi şiddetin herhangi bir türüne maruz kaldığını
kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının
bildirmesi üzerine Aile mahkemesi hakimi meselesinin mahiyetini
göz önünde bulundurarak resen aşağıda sayılan tedbirlerden
bir ya da bir kaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri
başkaca tedbirlere de hükmedebilir.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum ve işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı Kanunun 1. maddesinin birinci paragrafının
sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Nuri
Çilingir Yavuz
Altınorak Canan
Arıtman
Manisa Kırklareli İzmir
Nevin
Gaye Erbatur
Adana
Hakim; şiddet mağdurunu
koruyabilmek üzere ivedilikle aynı gün dosya üzerinden karar
verir ve kararın okunmasıyla tebliğ işlemi yapılmış
olur.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
K. KEMAL ANADOL ( İzmir) - Gerekçe
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada tedbir başvurusu
üzerine mahkemenin acilen karar vermemesi, duruşma günü vererek
tedbir kararını bir süre sonra vermesi mağdurun bu süre
içerisinde tekrar şiddete maruz kalmasına, bazı hallerde
hayatını bile kaybetmesine neden olmaktadır.
İvedilikle karar alınmaması yasanın gerekçesine
ve amacına aykırıdır.
Aile mahkemeleri mağdurun
tekrar şiddete uğrama ihtimalini göz önüne alarak,
başvurunun hemen ardından tanık ya da karşı tarafın
dinlenmesine gerek olmadan bu kararı verebilecektir.
Ayrıca kararın tebliğ
edilmesindeki zorluklar ve gecikmelerde mağdurun tekrar
şiddete maruz kalmasına neden olarak yasanın gerekçesi
ve amacına ulaşmada engel oluşturmaktadır. Kararın
okunmasıyla tebliğ işleminin yapılmış kabul
edilmesi uygulamadaki aksaklığı ortadan kaldıracaktır.
Unutulmamalıdır ki bu koruma
amaçlı özel bir yasadır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na,
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda değişiklik
yapılması hakkında kanun tasarısının 1.
maddesinin ilk paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Canan
Arıtman (İzmir) ve arkadaşları
Türk Medeni Kanununda öngörülen
tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların
veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden
birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya
yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına
rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin
aile içi şiddetin herhangi bir türüne maruz kaldığını
kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının
bildirmesi üzerine Aile mahkemesi hakimi meselesinin mahiyetini
göz önünde bulundurarak resen aşağıda sayılan tedbirlerden
bir yada bir kaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri
başkaca tedbirlere de hükmedebilir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
Sayın Başkan, bu hususlar
yönetmelikte düzenlenecek. Bu sebeple katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada sözel şiddet, psikolojik
şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet gibi şiddet
türlerinin göz ardı edildiği ve şiddet denilince sadece
fiziksel şiddetin algılanmakta olduğu göz önünde bulundurularak
1318 sıra sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
değişiklik yapılması hakkında kanun tasarısının
1. maddesine "şiddetin herhangi bir türü" ibaresi eklenerek
kanunun ruhuna uygun olan etkin korumanın sağlanması
amaçlanmıştır.
Bu kapsamda Türkiye'nin uluslararası
sözleşmelerden doğan sorumlulukları da dikkate
alınmıştır. 1993 yılında Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu, kadına yönelik şiddetin ortadan
kaldırılması hakkındaki beyannameyi kabul ederek,
şiddetin ilk resmi tanımını yapmıştır.
Beyannamenin 1. maddesine göre, kadına yönelik şiddet terimi,
"Kadına fiziksel, cinsel ya da psikolojik zarar ile sonuçlanan
ya da bu ihtimalin mevcut olduğu, ister özel isterse sosyal yaşamda
olsun söz konusu hareketlere ilişkin tehditler, zorla ya da keyfi
olarak özgürlük mahrumiyeti de dahil olmak üzere cinsiyete dayalı
her türlü şiddet hareketini" kapsamaktadır. Bu nedenle
kadına yönelik şiddetin önlenmesinden bahsedildiğinde
temel olarak öncelikle fiziksel daha sonra da ekonomik, psikolojik
ve cinsel şiddetin önlenmesi anlaşılmaktadır.
Bu nedenle yasada şiddetin
herhangi bir türü denilerek, şiddetin birden fazla şekilde
uygulanabileceğine dikkat çekilmiş ve yasayı uygulayan
hakimin önüne gelen bir aile içi şiddet olayında yoruma mahal
vermeyecek şekilde yönlendirilmesi sağlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesinde geçen "bireylerinden"
ibarelerinin "fertlerinden" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İrfan
Rıza Yazıcıoğlu
Diyarbakır
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Fıkra metninde kavram tashihi
yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesinde geçen "meselenin
mahiyetini" ibarelerinin "konunun içeriğini"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mücahit
Daloğlu
Erzurum
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkçeye daha uygun olacağı
mütalaa edilerek önerilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinde geçen "veya benzeri"
ibaresinden sonra gelmek üzere "tehdit" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Fıkra metnine kavram eklenerek
açıklık kazandırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendinde geçen "veya" ibaresinin
"ve" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Koca
Ankara
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Şiddet uygulanan aile bireyinin
bu davranışından dolayı sadece muayene veya tedavi
değil, hem muayene hem de tedavi edilmesi daha uygun olacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 1 inci maddesinin 3 üncü
fıkrasında geçen "Eğer" ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Metindeki anlatım bozukluğu
giderilmek istenmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1'inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 4320 sayılı Kanunun
2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 2- Koruma kararının
bir örneği mahkemece Cumhuriyet başsavcılığına
tevdi olunur. Cumhuriyet başsavcılığı
kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti
ile izler.
Koruma kararına uyulmaması
halinde genel kolluk kuvvetleri, mağdurların şikâyet
dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen soruşturma yaparak
evrakı en kısa zamanda Cumhuriyet başsavcılığına
intikal ettirir.
Cumhuriyet başsavcılığı
koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri
hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.
Fiili başka bir suç oluştursa
bile, koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer
aile bireyleri hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar
hapis cezasına hükmolunur.
Bu Kanunun uygulanmasına
ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ailenin Korunmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Tasarı'nın 2'nci maddesinde grubum adına
konuşmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ailenin
korunmasına yönelik çıkartılan ilk kanun, 17/1/1998 tarihli,
4320 sayılı Kanun. Bu Kanun, çıkarıldığı
tarihte, Türk hukuk tarihimizde bir reform anlamı taşıyordu.
Gerçekten de, 1998'den bu yana yürürlükte olan bu Kanun çok önemli
işlevler görmüştür.
Değerli arkadaşlar, bu
Kanun'un uygulanmasında uygulayıcılar zaman zaman
tereddütlere düşmüşlerdir. Kanun'un kapsamının
darlığından yakınılmıştır. Bu nedenle,
hükûmet tarafından, bu anlamda bir değişiklik tasarısı
hazırlanmıştır. Bu tasarı Adalet Komisyonuna
geldiğinde, Adalet Komisyonundaki arkadaşlarımız,
bu tasarıya ilişkin değerlendirmelerimizi yaptık,
olumlu katkılarda bulunduk ve bu değişiklik tasarısını,
komisyonun tüm üyeleri olarak olumlu
bulduk.
Kanun'da yapılan değişikliklerin
özü şu idi değerli arkadaşlarım: Kanun'un 1'inci
maddesinde, korunulması gereken eşten bahsediliyordu,
ailenin diğer fertleri sanki kapsam dışındaydı.
Oysa, aile içi şiddetten sadece eş nasibini almıyordu,
ailede bulunan diğer bireyler de bu şiddetten zaman zaman
nasibini alıyordu. Ailede sadece eşi korumak, Anayasa'mızın
41'inci maddesinde yer alan, devletin aileyi korumasına yönelik
maddeye de ters düşüyordu. Bu nedenle, getirilen bu düzenlemeyle
ailenin diğer bireyleri de kapsam dahiline alınmıştır.
Bunu olumlu karşıladık.
Yine, Yasa'nın 2'nci maddesinde,
verilen koruma kararını, Cumhuriyet Başsavcılığının
emriyle, zabıtanın uygulayacağı belirtiliyordu.
Oysa, "zabıta" ifadesi dar kapsamlıydı. Uygulamada
bu anlamda da sorunlar çıktığından "zabıta"
ifadesi de çıkarılmıştır, bunun yerine
"genel kolluk kuvvetleri" ifadesi getirilerek uygulayıcıların, cumhuriyet
savcılarımızın, cumhuriyet başsavcılarımızın
eli biraz daha güçlendirilmiş oldu yasanın işlerliği
anlamında.
Değerli arkadaşlarım,
yasa çıkartmakta başarılıyız. Çok güzel yasalar
çıkartıyoruz. Sorun, bence, yasalardan kaynaklanmıyor.
Sorun, bu yasaların uygulanmasından kaynaklanıyor.
Yasaları yeteri kadar titizlikle uygulayamıyoruz. Bir
de, uygulayıcılar, aynı titizliği, ne yazık
ki, gösteremiyorlar.
Bu yasanın birinci derecede,
Cumhuriyet Başsavcılığının talebinden
sonra, uygulayıcısı kolluk kuvvetleri olacak veya
ilk aşamasında, aile bireyleri şiddet gördüğünde
doğrudan kolluk güçlerine gidecekler, oraya başvuracaklar.
Ancak, kolluk güçlerimiz bu anlamda yeteri kadar duyarlı değillerse,
kendileri bu işin bilincinde değilse "ya, ne olacak, kocan
değil mi, iki tane tokat vurmuş, git evine" diyebiliyorsa,
bu yasadan umduğumuz yararı bulmamız mümkün değil.
Bu nedenle, öncelikle, bununla ilgili yasanın uygulamasına
yönelik altyapı çalışmalarını iyi bir şekilde
yaratmamız gerekiyor. Özellikle uygulayıcıların
bu anlamda iyi eğitilmesi gerekiyor.
Bir de, bu yasanın kimleri koruduğu,
hangi kapsamlarda koruduğu, bir anlamda, tüm topluma duyurulmalı.
Gerekirse okullarda, askerlikte, hayatın her alanında bu
yasanın kapsamı tüm bireylere anlatılmalı.
Değerli arkadaşlar, yasayı
çıkartmakla olmuyor. Biliyorsunuz, belediyeler kanununda,
kadın sığınma evleri açma belediyelerin görevlerinden
bir tanesi, nüfusu 50 bini aşan belediyelerde. Ancak, bu anlamda,
belediyelerin üzerine düşen görevleri yapmadığını
görüyoruz. Şöyle, bakıyoruz, ülkemizde ben otuz tane biliyordum
-demin, konuşmadan önce Sayın Bakanla görüştüğümde-
şu anda kadın sığınma evlerinin ülkemizdeki
sayısının 35 olduğu söyleniyor. Ülkemizdeki mevcut
kadınlarımızın, şiddet gören aile bireylerinin
sayısını düşündüğümüzde bu kadın sığınma
evlerinin yetersizliği apaçık ortadadır. Yasaları
çıkartın, ancak şiddet gören kadını koruyacak
mekânlar yaratamazsanız o kadını korumanız mümkün
değil. Yine, kadınlarımızı ekonomik özgürlüklerine
kavuşturamazsanız, o kadın ailede şiddet görse
de, o kadın ailede aşağılansa da, o kadının
kocasına karşı gelme veya kendisine yapılan haksızlıkları,
hakaretleri, şiddeti cumhuriyet başsavcılıklarına
veya kolluğa bildirme olasılığı olmaz. Bu nedenle,
devletin bu anlamda öncülük yapması gerekiyor. Yani, yükü belediyelere
yıkarak hükûmetlerin bundan sıyrılması mümkün değil.
Mademki belediyelere bunu yıktınız, belediyelere
bu anlamda kaynak da aktarılması gerekir. Bununla ilgili
özel kaynak aktarılması gerekir ki, belediyeler de
"mademki bu benim görevim, ben, şiddete uğrayan kadınları,
aile bireylerini korumak için gerekli mekânları hazırlayayım"
diyebilmeli.
Değerli arkadaşlarım,
şunu da belirtmek istiyorum: Devlet, kendi koruması altındaki
tüm bireyleri acaba yeteri kadar koruyabiliyor mu? Bunun en somut
örneğini devlet yurtlarında yaşanan olaylarda görüyoruz.
Ne yazık ki, bu yurtlarda gün geçmiyor ki yeni bir şiddet olayını,
yeni bir taciz olayını, hatta tecavüz olaylarını
duymayalım. Bunlar toplumu çok büyük ölçüde, değerli arkadaşlarım,
rahatsız ediyor. Onlar, devletin himayesinde olan, devletin koruması
altında olan bireylerdir, bunları en iyi şekilde korumak
da devletin asli görevidir. Ancak, özellikle AKP İktidarı
döneminde, her alanda olduğu gibi bu alanda da çocuk yuvalarındaki
aşırı kadrolaşma anlayışı, işin
uzmanlarını, ehil kişileri bulundukları makamlardan
alarak AKP'ye, AKP çevrelerine yakın isimler buralara yönetici
olarak getirilince de, ister istemez, bu alanda sorunlar da çıkmaya
başlamıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bu yurtlara, bu yuvalara hiçbir şekilde siyasi bir anlayışla
bakmamız mümkün değil, çünkü o çocuklarımız, o
gençlerimiz, o kadınlarımız bizim geleceğimiz.
Geleceğimizi birtakım siyasi düşüncelerle, birtakım
anlayışlarla karartmamız olamaz, çünkü onlar geleceğin
Türkiye'sini yaratacaklar.
Değerli arkadaşlarım,
demin de belirttim, yasa önemli bir yasa. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Grup olarak bu yasanın bu hâliyle geçmesini destekliyoruz,
ancak uygulama aşamasında sayın Hükûmetten bir kez daha
şunu istirham ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kılıç, konuşmanızı tamamlayınız.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Ya kendisi
devlet olarak sığınma evlerinin sayısını
bir an önce artırmalı veya bu işi belediyelere yaptıracaksa
da belediyelere bu anlamda kaynak aktararak kadınlarımızı,
ailemizin diğer bireylerini koruma yönünde gerekli çabayı
göstermelidir.
Bu düşüncelerle yasanın
hayırlı olmasını diler, yüce heyeti saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıç.
Madde üzerinde yedi adet önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 3 üncü
fıkrasında geçen "bireyleri" ibaresinin
"fertleri" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasında
geçen "en kısa zamanda" ibaresinin "derhal"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasında
geçen "intikal ettirir" ibaresinin "gönderilir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Koca
Ankara
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 1 inci
fıkrasında geçen "tevdi olunur" ibaresinin
"gönderilir" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mücahit
Daloğlu
Erzurum
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 1 inci
fıkrasında geçen "örneği" ibaresinin "sureti"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan
Rıza Yazıcıoğlu
Diyarbakır
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sayılı
Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 2. maddesine 4. fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Nuri
Çilingir Yavuz
Altınorak Canan
Arıtman
Manisa Kırklareli İzmir
N.
Gaye Erbatur Hüseyin
Ekmekcioğlu Gülsün
Bilgehan
Adana Antalya Ankara
Mehmet
Parlakyiğit
Kahramanmaraş
Hapis cezası paraya çevrilemez
ve ertelenemez.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda değişiklik
yapılması hakkında kanun tasarısının 2.
maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını
arz ve teklif ederiz.
Nuri
Çilingir Yavuz
Altınorak Canan
Arıtman
Manisa Kırklareli İzmir
N.
Gaye Erbatur Hüseyin
Ekmekcioğlu Gülsün
Bilgehan
Adana Antalya Ankara
Mehmet
Parlakyiğit
Kahramanmaraş
Madde 2- Karakol, emniyet müdürlükleri
veya suçüstü savcılığına gelen, aile içi şiddete
ilişkin tüm başvuru ve şikayetler tüm deliller toplanarak
incelenmek üzere hakime tevdi edilir.
Koruma kararının bir örneği
mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi
olunur. Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararının
uygulanmasını genel kolluk kuvveti marifetiyle izler.
Koruma kararına uyulmaması
halinde genel kolluk kuvvetleri, mağdurların şikayet
dilekçesi vermesine gerek kalmadan, re'sen soruşturma yaparak
evrakı en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına
intikal ettirir.
Cumhuriyet Başsavcılığı
koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri
hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.
Fiili başka bir suç oluştursa
bile, koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer
aile bireyleri hakkında üç aydan altı aya kadar hapis cezası
hükmolunur. Koruma kararına aykırı davranan aile bireyine
verilecek hapis cezası paraya çevrilemez ve ertelenemez. Ayrıca
koruma kararına aykırı davranan birey Cumhuriyet
Savcılığınca tutuklama istemiyle derhal sorgu
hakimliğine sevk edilir.
Şiddete maruz kalan aile bireyinin
müdafii yardımından faydalandırılması zorunludur.
Şiddete maruz kalan aile bireyi, talep üzerine Cumhuriyet
Başsavcılığınca uygun görülen bir sığınma
evine yerleştirilir.
Şiddete maruz kalan aile bireyinin
izlenmesi ve tedbir kararlarının uygulanıp uygulanmadığının
denetlenmesi için o aileye sosyal inceleme raporu hazırlatılmak
üzere zorunlu bir sosyal hizmet uzmanı görevlendirilir. Görevlendirilen
uzman ortaya çıkacak ihlalleri derhal Cumhuriyet Savcılığına
ihbarla yükümlüdür. Ayrıca görevlendirilen uzman tedbir müddeti
sonunda bir inceleme raporu hazırlar ve hakime sunar. Hakim
inceleme raporuna göre tedbirin uzatılıp uzatılmayacağına
karar verir.
Şiddet mağdurları,
koruma kararı için Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içinde her yerde görevli aile mahkemelerine yada bu sıfatla
görev yapan mahkemelere başvurabilirler.
Bu kanunun uygulanmasına
ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Karakolların, emniyet müdürlüklerinin
ve suçüstü savcılığının, aile içi şiddet
içerikli bütün vakalarla ilgili sorumluluğunun olması
zorunludur.
Koruma kararı verilmiş
kişi eğer ki bu karara aykırı davranmış
ise kanunun sağlaması gereken etkin koruma için verilecek
olan hapis cezasının paraya çevrilememesi ve ertelenememesi
gerekmektedir.
Mağdur olan bireyin haklarının
etkin bir şekilde kullanabilmesi için ücretsiz hukuki yardımdan
faydalanabilmesi gerekmektedir. Talep üzerine sağlanacak
olan bu hukuki yardım ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti taraf olduğu
bir çok uluslararası sözleşme ile yükümlülük altına
girdiği adil yargılanma hakkını mağdura sağlamış
olacaktır. Aynı fıkra hükmünde yer alan sığınma
evine yerleştirilmesi hususu da mağdurun özellikle kişisel
güvenliğinden endişe duyulduğu, gerçekleşmesi
muhtemel olaylardan zarar görmemesini sağlamaya yöneliktir.
Maddenin yedinci fıkrasında
bahsedilen sosyal inceleme raporu ile gerekli gözetim, koruma ve
denetim mekanizmalarının sağlıklı işleyebilmesi
amaçlanmıştır. Görevlendirilmiş zorunlu bir uzman
tarafından hazırlanacak bu rapor şiddet uygulayan aile
bireyine uygulanacak olan tedbirin süresini etkileyecektir.
"Şiddete maruz kalan aile
bireyinin müdafii yardımından faydalandırılması
zorunludur. Şiddete maruz kalan aile bireyi, talep üzerine
Cumhuriyet Başsavcılığınca uygun görülen
bir sığınma evine yerleştirilir." ve "Şiddete maruz kalan aile bireyinin
izlenmesi ve tedbir kararlarının uygulanıp uygulanmadığının
denetlenmesi için o aileye sosyal inceleme raporu hatırlatılmak
üzere zorunlu bir sosyal hizmet uzmanı görevlendirilir. Görevlendirilen
uzman ortaya çıkacak ihlalleri derhal Cumhuriyet Savcılığına
ihbarla yükümlüdür. Ayrıca görevlendirilen uzman tedbir müddeti
sonunda bir inceleme raporu hazırlar ve hakime sunar. Hakim
inceleme raporuna göre tedbirin uzatılıp uzatılmayacağına
karar verir" şeklinde düzenlemeler yapılması etkili
olacaktır.
Yasada mağdurun şiddet
gördüğü yerdeki mahkemeye mi, aile konutunun bulunduğu
yer mahkemesine mi başvuracağı belirtilmemiştir.
Bu belirsizliğin ortadan kaldırılması için
"herhangi bir yerdeki mahkemeye başvurabilir"
şeklinde bir düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sayılı
Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 2. maddesine 4. fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Nuri
Çilingir (Manisa) ve arkadaşları
Hapis cezası paraya çevrilemez
ve ertelenemez.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hükmolunan üç aydan altı aya
kadar olan hapis cezasının paraya çevrilmesi veya ertelenmesi
hâlinde bu yasal düzenlemenin hiçbir caydırıcılığı
kalmayacaktır. Kanunun koruma amaçlı özel bir yasa olduğu
gerekçesiyle, etkinliğini sağlamak amacıyla bu tür
bir düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 1 inci
fıkrasında geçen "örneği" ibaresinin "sureti"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan
Rıza Yazıcıoğlu
Diyarbakır
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde kavram tashihi yapılmak
istenmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 1 inci
fıkrasında geçen "tevdi olunur" ibaresinin
"gönderilir" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mücahit
Daloğlu
Erzurum
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Türkçeye daha uygun olacağı
mütalaa edilerek önerilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 2 nci
fıkrasında geçen "intikal ettirir" ibaresinin
"gönderilir" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Koca
Ankara
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Madde metninde kelime düzeltmesi
yapılmak istenmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 2 nci
fıkrasında geçen "en kısa zamanda" ibaresinin
"derhal" değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Kanun tekniğine uygun olacağı
düşünülerek önerilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1318 sıra
sayılı tasarının çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilmek
istenen 4320 sayılı kanunun 2 nci maddesinin 3 üncü
fıkrasında geçen "bireyleri" ibaresinin
"fertleri" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Fıkra metninde kavram tashihi
yapılmak istenmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2'nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün oylamasından
önce, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre, tasarının
lehinde, Gülsün Bilgehan, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Bilgehan. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Ailenin
Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında -görüşülen-
Kanun Tasarısı'yla ilgili oyumun rengini belirtmek için
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kadına yönelik aile içi şiddet, bugün, dünyadaki en belirgin
insan hakları ihlallerinden birisidir. Bu konuyla ilgili daha
önce de konuşmalar yapmıştık, ben daha basit bir
şekilde anlatmaya çalışıyorum. Kadına yönelik
aile içi şiddet, bir kadının en çok güven içinde, en çok
güven duyması gereken ortamda, yani kendi evinde, kendi yuvasında
ve en çok sevdiği insan tarafından şiddet görmesidir.
Aile Araştırmaları
Genel Müdürlüğü ve Türkiye İstatistik Kurumunun çok fazla
güvenemediğimiz verilerine değinmeyeceğim, çünkü,
gerçekten, inanamayacağımız sonuçlar verdiler.
Eğer onlara bakarsak, Türkiye'de aile içi şiddet, fiziksel
şiddet ancak yüzde 3, yüzde 4 civarındadır. Oysa, gerek
Sayın Bakanın gerekse Kadının Statüsü ve Sorunları
Genel Müdürlüğünün yöneticilerinin de birçok yerde kabul ettikleri
ve haklı olarak gördükleri gibi, Türkiye'de yüzde 40 oranında
kadın fiziksel şiddet görmektedir.
Kadınlar hangi nedenlerle fiziksel
şiddet görmektedirler? Evde yemeği yaktığı
için, eşine karşı çıktığı için, fazla
para harcadığı için. Ve kadınların pek çoğu,
bu nedenlerin geçerli olduğunu ve birçok konuda kendilerinin
haksız olduklarını da ne yazık ki kabul etmektedirler.
Gene ülkemizde yapılan
araştırmalar, son altı yılda 1.091 töre ve namus cinayeti
olduğunu ve bunların yüzde 30'unun namus nedeniyle işlendiğini
göstermektedir. Ayrıca, kadınların ekonomik ve psikolojik
baskılara ve şiddete maruz olduklarını da biliyoruz.
Ama, gene biliyoruz ki, sadece bizde değil, dünyada da bu durum
böyle. Dünyada da her 3 kadından 1'inin aile içi şiddete maruz
kaldığını biliyoruz ve özellikle Avrupa'da, bizim
de 1949'dan beri üye olduğumuz Avrupa Konseyinde bu konuda çok
büyük bir kampanya sürüyor, aile içi şiddete karşı kampanya.
Bu kampanya iki yıl boyunca devam edecek ve benim şu anda başında
bulunduğum Avrupa Konseyinin Eşitlik Komisyonunun
başkanlığında yürütülecek.
Sayın Bakanım ve diğer
görevliler de çok iyi biliyorlar ki, Türkiye, bu konuda hem orada
hem burada üzerine düşeni yapmakta, gayret etmekte. Özellikle,
Türkiye'nin iki önemli yasası, 4320 sayılı Kanun ve Belediyeler
Kanunu, Avrupa Konseyinin kitapçığında da örnek kanun
olarak verilmekte. Aslında Belediyeler Kanunu veriliyor,
ama, biz her fırsatta 4320 sayılı Aileyi Koruma Kanunu'nu
da örnek olarak gösteriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
4320 sayılı Aileyi Koruma Kanunu hakkında yapılan
araştırmalar şunu gösteriyor: Aslında dünyada da
örnek olarak görülen bu Kanun on yıldır neredeyse Türkiye'de
yürürlükte, ancak kadınlarımızın yarısından
fazlası böyle bir kanun olduğunu bilmiyorlar bile. Yani,
şiddet gören kadınlarımızın hiçbiri, kendilerini
korumakla yükümlü olan devletin kanunlarının onlara birtakım
imkânlar sunduğunu, onları korumakla yükümlü olduğunu
bilmiyorlar. En önemlisi -bu Kanun hakkında konuşuyoruz
ve düzeltmeye çalışıyoruz ama- sanıyorum, öncelikle,
kadınlarımızın, şiddet mağduru kadınlarımızın
bu Kanunla ilgili daha iyi bilinçlendirilmeleri, bilgilendirilmeleri
gerekiyor.
Son bu bir yılda, özellikle son
altı ayda, aile içi şiddetle ilgili pek çok kampanya devam
ediyor ve siz de belki görmüşsünüzdür, kısa bir süre için televizyonlarımızda
spotlarla bu Kanun hakkında, özellikle bu kampanya hakkında
bilgi verildi; ama, ben son zamanlarda bu spotları, televizyondaki
bu programları görmüyorum, tamamen ortadan kalktı; yani,
neredeyse -8 Mart civarında- böyle bir göstermelik bir kampanya
başlatıldı, ama, o kampanya durdu gibime geliyor. Çok
üzülüyorum, yani, Sayın Bakandan da burada huzurunuzda rica
ediyorum, bu kampanyanın çok daha etkin bir şekilde duyurulması,
tanıtılması gerekiyor.
Gene, geçen bir konuşmamda
bahsetmiştim, bir hat var, telefon hattı var "183" numaralı.
Aile içi şiddete karşı bir hat. Ne yazık ki, bu hat
hakkında da kadınlarımız bilmiyorlar, hiçbir
şey bilmiyorlar; çok daha iyi duyurulması gerekiyor.
4320 sayılı Kanun'la ilgili,
gerçekten, uygulamada çeşitli eksiklikler vardı. Bugün,
4 maddeyle bu eksiklikler düzeltiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun Sayın Bilgehan.
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla)
- Bitiriyorum.
Kanun kapsamına giren bireyler
artıyor. Şiddet uygulayan birey için, bir sağlık kuruluşuna
muayene veya tedavi için başvurma tedbirine başvurulması
öngörülüyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu, Avrupa Konseyinde benim de verdiğim en önemli örnek kararlardan
bir tanesidir ve ülkemde bu Yasa'nın yürürlüğe girmesinden
dolayı çok büyük mutluluk duyuyorum. Çünkü, aile içi şiddet
uygulayan kişiler, gerçekten, aslında, hasta kişiler
ve akıl sağlıklarının, ruh sağlıklarının
tedavi olması gerekiyor. Bu yüzden, bu kişilere, sadece
yaptırım olarak hapis cezası verilmesinin yeterli olmadığını
düşünüyorum. Bu yüzden, çok daha etkili olan psikolojik tedavinin,
ama, zorunlu bir psikolojik tedavinin son derece yararlı olduğunu
sadece ben değil, kampanyaya katılan bütün diğer uzmanlar
da düşünüyorlar. Bunun yanında, nafakayla ilgili yeni
tedbirler getiriliyor ve gene -çok önemli- bu tedbirlerin icra
aşamasında harç alınmaması sağlanıyor.
Bütün bunlar çok güzel ama, şimdi,
bir kez daha gerçeği görelim hep beraber. Türkiye'de 1 milyon
kız çocuğu okula gönderilmiyor, 5 milyon kadın okuma
yazma bilmiyor. Erken evlendirme ve zorla evlendirme, Türkiye'nin
en önemli sorunlarından bir tanesi. Bugün yasal evlenme yaşı
on sekizdir. Ama, on beş, on altı yaşındaki kızlarımızın
zorla evlendirildiğini biliyoruz. Kadınlarımızın
ekonomik gücü yok, karar mekanizmalarında bulunmuyorlar. Mecliste
sadece 24 kadın var.
Yani, sonuç olarak, büyük annelerinin
torunlarından ileri olduğu bir ülkede, torunların,
kişisel, bireysel haklarını kullanma özgürlükleri
ne kadardır, size soruyorum.
Tasarıya olumlu oy vereceğim.
Ancak, sonuçların çok güvenilir bir şekilde sunulmasını
bekliyorum. Uygulama izlenmeli, diğer eksiklikler giderilmeli
ve değerli arkadaşlarım, artık, bu Mecliste bir
eşitlik komisyonu mutlaka kurulmalı. Çünkü, biz, Avrupa'daki
kurumlarda söz sahibi oluyoruz, başkanlık elde ediyoruz;
oysa, kendi Meclisimizde muhatap alacağımız bir komisyon
yok.
Beni dinlediğiniz için teşekkür
ediyorum. Tasarıya olumlu oy vereceğimi tekrar belirtiyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bilgehan.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının, (S. Sayısı:
1318) açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 254
Kabul : 254 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın Bakanın kısa
bir teşekkür konuşması olacaktır.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün burada, her iki partinin de mutabakatıyla, son derece
önemli bir kanunu çıkarmış bulunuyoruz.
1998 yılında Ailenin Korunmasına
Dair Kanun çıktığı zaman, gerçekten dönemi için
son derece ileri bir düzenlemeydi ve fakat, kanunun uygulamasında
karşılaşılan bazı aksaklıkların giderilmesi
ve kadınların ve çocukların aile içerisindeki
şiddetten korunmaları konusunda son derece önemli bir
adım atıldı. Bugün burada konuşmalarıyla katkı
sağlayan tüm milletvekillerimize ben teşekkürü bir borç
biliyorum.
Öncelikle, gerçekten yeni düzenlemede
yer alan ve şiddet uygulayanlara yönelik psikolojik tedavi,
Gülsün Bilgehan Hanım'ın da vurguladığı gibi,
gerçekten ileri ülkelerde dahi uygulanmayan
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
bir özellik. Ben, aynı zamanda
erkekler açısından bunun son derece caydırıcı
da olacağını düşünüyorum. Çünkü, kadınlar,
genellikle, dayak yedikleri için, şiddet gördükleri için yaşadıkları
travma nedeniyle psikoloğa gidiyorlar. Hâlbuki, dayak yiyenlerin
değil, dayak atanların utanması ve tedavi olması
gerekiyor. Ben, bunun, Türk toplumunda Türk erkeklerini son derece
derinden etkileyeceğine, psikolojik bir etki yaratacağına
da yürekten inanıyorum.
Bu yasanın, yine, getirdiği
düzenlemeler içerisinde yer alan, kadına yönelik şiddetin
uygulama sorunları konusunda da çok önemli adımlar
atılıyor. Burada çok uzun bir teşekkür konuşması
yapmak niyetinde değilim, ama, sorumlu Bakan olarak, bu konuda,
özellikle uygulamada değinilen konularda, polisin ve kolluk
güçlerinin, çoğunlukla "Yani, aile içinde bir meseledir
canım. Bu sorunu çözebilirsiniz kendiniz." deyip evine
göndermesi konusunda, yaklaşık 40.400 civarında karakol
polisinin eğitimini vereceğiz ve bu yeni yasanın uygulanması
konusunda da onların daha duyarlı davranmasını
isteyeceğiz.
Şu anda 35 sığınma
evimiz var. "Kaç sığınma evi var? Ben, bunlar nerede,
bilmiyorum." şeklinde falan itirazlar oldu Sayın
Arıtman tarafından. Uluslararası Af Örgütüne bugün
sabahleyin de brifing verdik. Yerlerini görmek isterseniz, bir kadın
milletvekili olarak, sizin buraları görmenizden de büyük bir
memnuniyet duyarız. Benim burada verdiğim rakamlar -Devlet
Bakanı olarak- resmî rakamlardır. Elbette şüphe duyabilirsiniz,
ama, bunları görmek isterseniz biz size gösteririz. Ama, bu
yıl içerisinde 10 tane Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu
olarak biz, 8 tane de İçişleri Bakanlığımız
inşa edecek. Bunun dışında, belediyeler ve diğer
kamu kurumlarına da destek veriyoruz. Yıl sonunda 50'nin
üzerinde sığınma evimiz olacak.
Ama, asıl sorun, bu yasanın
işte tam da söylenmesi gereken, kadınlar evlerinden ve çocuklarından
ayrılmak istemiyorlar. Asıl kadınları evlerinde
tutarak, o evlerden erkekleri uzaklaştırmak gerekiyor.
Yani, şiddet uygulayan erkeğe tedbir almak gerekiyor. Nihayetinde,
sığınma evlerinin sayısı çok fazla da olsa,
kadınlar kendi çocuklarından ve yaşam şekillerinden
fedakârlık yapmak zorunda değiller. Dolayısıyla,
bu yasanın da böyle
Uygulama eksikliği konusundaki
meseleleri de yakından takip edeceğiz.
Türkiye genelinde Aile Araştırma
Kurumuna yaptırdığımız şiddet araştırması,
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından bilimsel verilerle
42 bin denek üzerinde yapılmış bir ankettir, istatistiki
çalışmadır. Bilimsel yönüne itiraz etmemekle birlikte,
bir kadın olarak, şiddetin saklanan bir veri olduğunu
da vurgulamak isterim. Bundan önceki yıllarda yapılan
şiddet araştırmasında, toplumda şiddet çok daha
olağan karşılandığı için "Kocamdır,
döver de sever de." dediği için daha rahat ifade ediyordu ve
on yıl önceki istatistiklerde yüzde 34 oranında olan
şiddet, şu anda yüzde 7 olarak gözüküyor ve tüm dünyada
şiddetin gizlenen bir şey olduğunun da veri olarak önümüzde
bulunması gerekiyor. Bu yıl, Avrupa Konseyiyle birlikte
yürüttüğümüz Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Yaygınlaştırılması
Projesi'nin ana araştırması da şiddet araştırması
olacak. Ayrıca, biz, bu yıl, Türkiye'nin genelinde kadına
yönelik şiddetin sebeplerini, sonuçlarını, nedenlerini,
türlerini araştıracağız ve bu araştırmaları
her beş yılda bir yaparak artık izleyeceğiz.
Bunun dışında, belediyelerimizin
de bu konuda yeteri kadar duyarlılık göstermediğini
ben de burada söylemek istiyorum. Yani, kurumsal kapasitelerinin
yeterli olmadığını biliyoruz, henüz bu konuda
gerçekten maddi bir destekleri de yok, ama bu konuda duyarlı ve
istençli olmaları durumunda, biz, kurumsal kapasitelerin artırılması
konusunda Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü olarak destek
de veriyoruz.
Sayın Arıtman'ın
şahsıma yönelik olarak söylediği halkın benim hakkımda
ne düşündüğüyle ilgili, yani "kadından sorumlu"
değil "sorunlu bakan" olarak nitelendirmesini
doğrusu çok yadırgadım. Bugün, burada birlikte çok güzel
bir yasa geçiriyoruz. Kamuoyunda şahsımla ilgili böyle
bir sorun olmadığını, ama kendisiyle ilgili çift
silahlı ve şiddet eğilimli olarak bir duyumu
CANAN ARITMAN (İzmir) - Çarpıtma,
çarpıtma!
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(Devamla) -
duyum değil, genellikle kamuoyunda sizinle ilgili
de silah taşıyan ve şiddet eğilimli olduğunuz
konusunda daha yaygın bir kanaat vardır.
Tekrar, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna ve AK Parti Grubuna bu yasadan dolayı müteşekkirim.
Türkiye'deki tüm kadınlar adına hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
AK Parti Grubuna ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna, müştereken sergilemiş oldukları
bu olumlu tavırdan dolayı teşekkür ediyoruz. Kanunun
da -tekrar- hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 7'nci sıraya alınan, Uygulama
İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
7.-
Uygulama İmkânı Kalmamış Bazı Kanunların
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Adalet Komisyonu Raporu (1/1239) (S. Sayısı: 1325) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 1325 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Feridun
Ayvazoğlu.
Sayın Ayvazoğlu, buyurun.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN AYVAZOĞLU
(Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1325
sıra sayılı Uygulama İmkânı Kalmamış
Bazı Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, böyle bir kanun tasarısının
görüşülmesi sırasında, başlık konusunda bir
tereddüdümüzün olduğunu, burada bulunan Hükûmet yetkililerine
ve Komisyon üyesi arkadaşlarıma belirtmek istiyorum.
Şimdi, tasarının adı "Bazı Kanunların
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı"
şeklinde. Burada, baktığımızda, yüz on sekiz
tane kanunun yürürlükten kaldırılması söz konusu. Belirtilen
kanunların tek tek sayılması sırasında,
104'üncü sırada yer alan kanun hükmünde kararnamelerin yürürlükten
kaldırılması ile 105'inci sırada yer alan, yine,
otuz altı adet kanun hükmünde kararnamenin yürürlükten kaldırılması
şeklinde bir hüküm olduğuna göre, bu kanun tasarısının
başlığının da -redaksiyon olarak- "
bazı
kanunların ve bazı kanun hükmünde kararnamelerin
"
şeklinde düzeltilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Bunun,
Komisyon tarafından dikkate alınmasını istirham
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, elbette,
böyle bir tasarının özüne baktığımızda,
bu tasarının mahiyeti icabı yüz on sekiz tane kanunun
yürürlükten kaldırılmış olması olunca, teferruatlı
ve kanunların isimlerine de tek tek bakıldığında,
tarihlerine tek tek bakıldığında, örnek verirsek,
1'inci sırada yer alan 16 Teşrinisani 1329 tarihli "Merakibi
Bahriyeden
" diye başlayan bir kanun -düşününüz- yine,
2'nci sırada bahsi geçen, 21 Şaban 1332 tarihli "10
Sâfer
" diye başlayan bir kanun ve buna benzer, işte 3'üncü
sırada "Tababeti Adliye Kanunu" diye 38 kanun numarasıyla
yer alan, aynı şekilde "Zonguldak Şimendifer..."
diye başlayan 463 No.lu Kanun ve bunlara benzer, alabildiğince,
Arapçasından Farsçasına kadar değişik tabirlerin
kullanıldığı, kelimelerin yer aldığı
kanunların şimdiye kadar uygulama imkânının kalmadığını
hepimiz biliyoruz. Bu amaçla da, böyle bir kanun tasarısının
(x)
1325 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
hazırlanması, gerçekten,
bizler tarafından da uygun görülmüştür. Kaldı ki, bu
tür kanunların baştan beri sadeleştirilmesi, birbiriyle
çelişme konularının olması nedeniyle bunların
ayıklanması ve bu tür ayıklanmaların da başlangıcının
1986 yılı olduğu göz önüne alınırsa, 1986
yılında yapılan çalışma sonucu -Başbakanlık
mevzuat bilgi sisteminin temeli o tarihlerde atılmıştı-
1986 yılında yapılan çalışma ve ayıklamalar
sonrası, mülga edilen kanunların sayısı bin altı
yüz elli iki adet idi. İşte buna paralel bir şekilde de
böyle bir tasarı hazırlanmış. Şimdi, yüz on sekiz
tane kanunun herhangi bir uygulama imkânının kalmamış
olması nedeniyle yürürlükten kaldırılmasının
zorunlu olduğu noktasında böyle bir tasarı hazırlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, elbette,
bu kanunlar, vaktinde, uygulanmış olduğunda, belki bu
topluma çok büyük katkılar yaptı, belki bu topluma verebileceği
katkıları o tarihlerde verdi ve görevini bitirdi. Ama elbette,
gelişen dünyada ve gelişen Türkiye'mizde hukuk açısından
yapılan çalışmalar, hukuk yönünden yapılan değişiklikler
sürecinde, bu tür kanunların da artık herhangi bir anlamının
kalmadığını görmekteyiz.
Sadece, burada, gerek Komisyonda
gerekse alt komisyonda yapılan çalışmalarda Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımızın itiraz etmiş
olduğu bir iki konu vardı. Bu konuların başında
da, bu kanun tasarısının 37'nci sırasında yer
alan bir kanun idi. Bu Kanun şu şekilde isimlendirilmiş
ve bugüne kadar yürürlükte kalmış bir kanundu: 15/6/1945 tarihli
4760 sayılı Toprak Bayramı Kanunu idi. Bu Kanun'un yürürlükten
kaldırılması da, bu kanunların arasına konulmuş
idi. Arkadaşlarımızın ve bizlerin yapmış
olduğu eleştiriler sonrası, bu Kanun'un yürürlükten
kaldırılmasına gerek olmadığı sonucuna
varıldı ve alt komisyonda olsun sonraki esas komisyonda olsun,
yapılan görüşmede bu Kanun'un yürürlükten kaldırılmasına
ilişkin hüküm tasarı metinden çıkarılmış
oldu.
Değerli arkadaşlarım,
amaç şuydu: Belki de böyle bir kanundan, bizim hukukçu camiası
olarak hukukçularımızın, uygulayıcılar olarak
avukatlarımızın, yargıçlarımızın,
savcılarımızın veya diğer hukukla ilgili
alanda görev yapan, bu konuda kendilerini görevli sayan değerli
arkadaşlarımızın bilgileri dahilinde de olmayabilir
bu Kanun, Toprak Bayramı Kanunu diye bir kanunumuz. Şimdiye
kadar da bunun uygulanmasına dönük herhangi bir çalışmanın
yapıldığı ve bu bayramın ne şekilde kutlandığı
da göz ardı edilmiş durumdadır.
Toprak Bayramı Kanunu, 4760
sayılı ve kabul tarihi de 15/6/1945 değerli arkadaşlar.
Yani, bu tarihte, İkinci Dünya Savaşı'nın çok yoğun
olduğu bir dönemde böyle bir kanunun Türkiye'de çıkarılarak
yürürlüğe girmesinin, yürürlüğe sokulmasının
çok önemli olduğunu bilmeliyiz. 1945 yılında, dünya yanıyor,
İkinci Dünya Savaşı sonuna yaklaşılırken
alabildiğince, olabildiğinde ülkeler tahrip ediliyor,
topraklar yok ediliyor, talan ediliyor; böyle bir durumda, Türkiye,
eğer bu tarihte Toprak Bayramı Kanunu adı altında
bir kanun çıkarmış ise, bunun gerçekten anlamını
hepimizin bilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
toprak diyoruz ve bu kanun 3 maddelik bir kanun.
1'inci madde olarak bakıldığında
"Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nun kabul edildiği 11
Haziran tarihini takip eden Pazar günü her yıl Toprak Bayramı
olarak kutlanır." diyor.
Şimdi, yeri geldiği için,
böyle bir kanunun da Meclis kürsüsünde tutanaklara geçmesi
açısından gerçekten hepimizin dikkatini çekmesi gereken
bir kanun olduğunu belirtmek istiyorum. Çünkü, şu anda,
toprak denildiğinde, toprağın hepimizin bildiği
gibi bir ana olduğu, toprağın üreten olduğu, toprağın
veren olduğu, toprağın sadık olduğu, toprağın
kutsal olduğu noktalarını hepimiz kabul ediyoruz, kabul
etmek zorundayız ve toprağın, uğruna ölen varsa vatan
olduğunu da hepimiz biliyoruz. Eğer, biz, bu topraklarda
çiftçisiyle, esnafıyla, tüm toplum kesimleriyle yaşıyorsak,
toprağın kıymetinin de o derece önemli olduğunu bilmek zorundayız.
Toprak bir meta olarak, bir madde
olarak ele alındığında, toprak olmadan insanların
yaşamını sürdürmesinin mümkün olmadığını
biliyoruz. Yine, toprak olmadığında çiftçilerin üretmek
istediklerinin üretilemediğini biliyoruz, ama, toprak olmadığında
çiftçilerin ne hâle geldiğini, toprağın gerçekten verimli
bir şekilde üretilemediği takdirde de çiftçilerin durumlarını
biz görüyoruz, yaşıyoruz. Hepimiz milletvekili olarak,
bölgelerimizde yıllardan beri geziyoruz. Milletvekili
sıfatıyla gezdiğimizde şu gerçeği gördük ki
değerli milletvekili arkadaşlarım: Çiftçilerimizin
toprakla yabancılaştırıldığını
gördük. Çiftçilerimizin topraktan uzaklaştırılmış
olduğunu gördük. Çiftçilerimizin topraktan elde etmek istedikleri
ürünleri, canı gönülden elde etmek istemiş olmalarına
rağmen elde edemediklerini gördük. Bunun sebeplerine bakıldığında,
Türkiye'de, özellikle son yıllarda ve bu iktidar döneminde, köylümüze
ve çiftçimize gereken önemin verilmediğini gördük. Bunu, Anadolu'nun
bütün illerinde, ilçelerinde görebiliyoruz. Gezdiğimiz her
yerde çiftçi gerçekten ağlamaklı durumda. Bunları,
biz söylerken, bir polemik konusu hâline getirerek, çiftçinin ve
toprağın kendisine bağlı olduğu insanların
yaşamlarını sizlere bu şekilde sunmak istemiyoruz.
Gerçekleri söylüyoruz. Gerçekler bu noktadadır. Gerçekten,
şu anda, çiftçilerin durumu ağlamaklıdır,
acınacak durumdadırlar. Ne üretmek istediklerini üretebiliyorlar
ne de ürettiklerinde ürettikleri gerçekten hak ettikleri fiyatı
bulamıyor, fiyatı göremiyor. Bunun acısı da ayrı
bir noktada.
O nedenle, biz "toprak" dediğimizde,
birincisi, topraktan faydalanması gereken ve toprağın
tarım kesiminin en önemli temel yapısı olduğunu
inkâr etmememiz gerekir noktasından hareket ettiğimizde,
toprağa gerçek değerini çiftçimizle beraber vermemizi
hepimiz kabul etmeliyiz. Ama, maalesef, gördük ki, tarım kesimi
ve toprağa kendisini bağlı hisseden insanlarımız
çökertilmiştir, çökmüştür. Tarım, resmen şu anda
çökmüş durumdadır değerli arkadaşlarım.
Tarım ve köylümüz, çiftçimiz
IMF'nin dayatmasıyla, Amerika Birleşik Devletleri'nin dayatmasıyla,
Avrupa Birliği ülkelerinin dayatmalarıyla "siz, artık,
tarım yapmayın, tarımdan uzaklaşın" anlayışındaki
bize dayatmış oldukları o kapitülasyona benzer o engellemeleri
bize dayatarak, çiftçilikten uzaklaştırarak, tarımdan
uzaklaştırarak toprağa gereken değeri verdirmek
istememeleri, istemeyiş olmalarına biz dirençli duramadık,
dirençli davranamadık, onlara gereken cevabı veremedik.
O nedenle de, toprakla çiftçiyi birbirine küstürdük, toprakla çiftçiyi
birbirine yabancılaştırdık. Bu nedenle, diyoruz
ki, iktidarınızda bu yabancılaştırmayı
-önünüzde kaç gününüz var, kaç ayınız var, bilmeyiz ama- daha
fazla devam ettirmeyiniz. En kısa zamanda, acil bir şekilde,
şu andaki, çiftçilerimizin girdi fiyatlarının en
önemli temelini oluşturan gübre ve mazota gereken indirim fiyatlarını,
sübvansiyonları mutlaka, acilen uygulamanız gerekir.
Önümüz ekimdir, önümüz dikim zamanıdır, sürüm zamanıdır.
Sizlere verilen en son fırsat budur sevgili milletvekili arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
toprağın bu şekildeki bizlere verebileceği, tarım
kesimiyle beraber değerlendirildiğindeki değerlendirmeleri
bir tarafa bırakarak, bu Toprak Bayramı Kanunu'nun gerçekten,
hep birlikte, bayram olarak kutlanabilmesi için, çiftçiye ve üreticiye
gerçek değerinin verilmesi gerekir. O nedenle de, bundan sonraki
uygulamalarımızda, önümüzde yapılacak olan, 11 Haziran
tarihinde, 11 Haziranı takip eden pazar günü, mutlaka ve mutlaka,
Toprak Bayramı Kanunu'nun daha gerçekçi bir şekilde, daha
aktif bir şekilde uygulanması gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bizler,
hepimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında,
Parlamentoya seçilen milletvekilleri olarak, milletin vekilleri
olarak yapmış olduğumuz görevleri, bugüne kadar, herkes
kendisine göre, layığı veçhile yaptığını
iddia ediyor, bunu, yerine göre de anlatmaya çalışıyor,
ispat etmeye çalışıyor.
Elbette, biz, bu topraklarda, bu
ülkede yaşıyorsak, bu toprakların değerini bileceğiz.
Bu toprakları bölmeye çalışanlar, Misakımillî
sınırları içerisinde bu topraklarda yaşamak isteyen,
cumhuriyete inanmış, demokrasiye inanmış, laikliğe
inanmış olarak, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşamak
isteyen bütün milletvekillerimizi ve bütün halkımızı
aynı gözle görmek zorundayız. Bu nedenle, biz, yapılacak
olan, önümüzdeki, gerek Cumhurbaşkanlığı seçiminin
gerek onun devamındaki milletvekilliği seçimlerinde bu
görüşleri temel alan zihniyetin her yerde görev almasını
istiyoruz, ama, bu temel anlayışta olmayan, Anayasa'mızda
yerini alan temel anlayışın dışında düşünenleri
de, biz, kesinlikle ve kesinlikle, bu ülkede, halkımız tarafından
onları benimsettirmeyeceğiz, halkımızın da
bunları benimsemeyeceğinin bilinmesini istiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle de
yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1'inci maddeyi okutuyorum:
UYGULAMA
İMKÂNI KALMAMIŞ BAZI KANUNLARIN YÜRÜRLÜKTEN
KALDIRILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
Yürürlükten kaldırılan
kanunlar
MADDE 1- (1) Ekli listede yer alan
kanunlar yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1325 sıra
sayılı tasarının 1 nci maddesinde belirtilen Ekli
Listeye aşağıdaki 99 numaralı bendin eklenmesini
ve diğer numaraların buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Selami
Uzun Eyüp Fatsa Abdulbaki Türkoğlu
Sivas Ordu Elâzığ
Nusret
Bayraktar Ahmet
Yeni
İstanbul Samsun
99. 11/08/1983
2874 Tasfiye
Halindeki
Bankerlerin
Tasfiyelerinin
Hızlandırılması
Hakkında
Kanun
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile 1981 yılında yaşanan
banker olayı üzerine mer'iyete konulan ve günümüzde uygulama
imkânı kalmayan kanunun yürürlükten kaldırılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olmasını
diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 8'inci sırada yer alan, Adana Milletvekili
Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün Türk Medeni Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlıyoruz.
8.-
Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün, Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9'uncu sırada yer alan, Konut
Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine başlıyoruz.
9.-
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1195) (S. Sayısı: 1216)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10'uncu sırada yer alan, Yabancıların
Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
ve İçişleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
10.-
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları
Raporları (1/1212) (S. Sayısı: 1225)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bundan sonra da komisyonun hazır bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
Cumhurbaşkanı seçiminin birinci oylamasını yapmak
için, 27 Nisan Cuma günü, yani, yarın saat 15.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum, sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı günler temenni ediyorum.
Kapanma Saati: 16.39