DÖNEM: 22 CİLT: 155 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
98inci
Birleşim
3 Mayıs 2007 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.-
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Slovakya Ulusal Konseyi
Başkanının davetine icabetle, Bratislava'da düzenlenecek
"Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı"na
katılmak üzere Slovakya'ya resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1261)
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASİ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile 1408 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifi'nin ikinci tur oylamasının 06
Mayıs 2007 Pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçimi
oylamasından sonra yapılmasına ilişkin AK Parti
Grubu önerisi
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 2 Milletvekilinin; Milletvekili
Genel Seçimlerinin Yenilenmesine İlişkin Önergesi ve Seçimin
22 Temmuz 2007 Pazar Günü Yapılmasına Dair Anayasa Komisyonu
Raporu (4/455) (S. Sayısı: 1407)
2.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
3.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
5.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408)
6.-
Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
7.-
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1195) (S. Sayısı: 1216)
8.-
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları
Raporları (1/1212) (S. Sayısı: 1225)
VI. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ'ın, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Ankara Milletvekili
Bayram Ali Meral'in, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün
Dağcıoğlu'nun, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VII. - OYLAMALAR
1.-
Milletvekili Genel Seçimlerinin Yenilenmesine İlişkin
Önergesi ve Seçimin 22 Temmuz 2007 Pazar Günü Yapılmasına
Dair Anayasa Komisyonu Raporu oylaması
VIII. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/21726)
2.-
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, makam araçlarına ve
şoförlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/21767)
3.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir millî atletin
açıklaması üzerine açılan soruşturmaya ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/21797)
4.-
Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da
kapalı spor salonu ve yüzme havuzu yapımına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/21798)
5.-
Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, 2011 Erzurum Üniversiteler
Arası Kış Oyunları organizasyonuna ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/21799)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 15.03'te açılarak dört oturum yaptı.
Anayasa
Mahkemesinin 1/5/2007 tarihinde vermiş olduğu karar gereğince,
Cumhurbaşkanı seçimi için, Anayasa'nın 102'nci maddesi
gereğince, Genel Kurulda yapılacak oylamalardan:
1/5/2007
tarihinde Anayasa Mahkemesince verilen karar doğrultusunda
Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin 2/5/2007 tarihinde
gerçekleştirilecek oylamanın yapılmamasına;
Birinci
oylamanın, 6 Mayıs 2007 Pazar günü saat 11.00'de başlayacak
birleşimde yapılmasına;
Birinci
oylamada toplantı yeter sayısı (367) sağlanamadığı
takdirde, birinci oylamanın, 9 Mayıs 2007 Çarşamba günkü
birleşimde saat 14.30'da tekrarlanmasına; toplantı yeter
sayısının sağlanması hâlinde ikinci oylamanın,
9 Mayıs 2007 Çarşamba günkü birleşimde saat 14.30'da yapılmasına;
Üçüncü
ve dördüncü oylamaların sırasıyla 12 Mayıs 2007
Cumartesi günü saat 17.00'de ve 15 Mayıs 2007 Salı günü saat
19.30'da başlayacak birleşimlerde yapılmasına;
Bu
amaçla 6 Mayıs Pazar ve 12 Mayıs Cumartesi günleri de Genel
Kurulun toplanmasına;
Oylamaların
ardından kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
Genel
Kurulun 4, 5, 6, 7, 11, 12, 13, 14 Mayıs 2007 tarihlerinde toplanmasına
ve bu birleşimlerde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
2,
8, 9, 15 ve 16 Mayıs 2007 tarihli birleşimlerde sözlü sorular
ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
Genel
Kurulun 2/5/2007 tarihli birleşiminde saat 22.00'ye kadar çalışmalarını
sürdürmesine, Cumhurbaşkanlığı seçimine
ilişkin oylamaların yapılacağı birleşimlerde
Genel Kurulun saat 24.00'e kadar çalışmasına, diğer
günlerde çalışma sürelerinin 11.00-24.00 saatleri arasında
olmasına;
2/1011
esas numaralı 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile 4/455 esas numaralı
milletvekili genel seçimlerinin yenilenmesi ve seçimin 24 Haziran
2007 tarihinde yapılması hakkındaki önergenin
kırk sekiz saat geçmeden Anayasa Komisyonunda görüşülmesine;
İlişkin
AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edildi.
Ali
Dinçer'in vefatıyla boşalan Başkan Vekilliğine
CHP Grubunca aday gösterilen Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş seçildi.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1'inci
sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin (2/212) (S. Sayısı: 305)
görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin
komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2'nci
sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
3'üncü
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İmar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/820) (S. Sayısı:
1337),
5'inci
sırasında bulunan, Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin
Börü'nün; Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/888) (S. Sayısı: 1262),
6'ncı
sırasında bulunan, Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine
Ödeme Yapılmasına Dair (1/1195) (S. Sayısı: 1216),
7'nci
sırasında bulunan, Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin (1/1212) (S. Sayısı:
1225),
8'inci
sırasında bulunan, Elektronik Ortamda İşlenen
Suçların Önlenmesi ile 2559 ve 2937 Sayılı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz'un, Bilişim Sistemi
Üzerinden Suç Teşkil Eden Zararlı Yayınlarla Mücadele
Hakkında (1/1305, 2/958) (S. Sayısı: 1397),
9'uncu
sırasında bulunan, Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
12/9/1960 Tarihli ve 80 Sayılı Kanun ile 24/6/1995 Tarihli ve
552 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair (2/944) (S. Sayısı: 1400),
19'uncu
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna
Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/1109) (S. Sayısı: 1083),
20'nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı Arasında Yapılan Lokomotif, Vagon
ve Diğer Ray Hizmetlerini de Kapsayan Demiryolu Araç ve Gereçlerinin
Yapımı, Geliştirilmesi, Yenilenmesi, Bakımı
ve Onarımı ile İlgili Karşılıklı Anlaşma
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
(1/936) (S. Sayısı: 824),
21'inci
sırasında bulunan, Adalete Uluslararası Erişim
Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair (1/922) (S. Sayısı: 843),
Kanun
Tasarı ve Teklifleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4'üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ticaret ve Kalkınma
Bankası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1307) (S. Sayısı:
1378), görüşmeleri tamamlanarak,
10'uncu
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas
Krallığı Hükümeti Arasında Karayolları Ulaşımı
Altyapısı Teknik ve Bilimsel İşbirliği
(1/1155) (S. Sayısı: 1327),
11'inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kongo
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik
ve Bilimsel İşbirliği Çerçeve (1/1167) (S. Sayısı:
1328),
12'nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği (1/1172) (S. Sayısı: 1329),
13'üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Oman Sultanlığı
Arasında Ticari Mübadele ve Ekonomik, Teknik, Bilimsel ve Kültürel
İşbirliği (1/1102) (S. Sayısı: 1334),
14'üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Madagaskar
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik
İşbirliği (1/1179) (S. Sayısı: 1336),
15'inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik
ve Teknik İşbirliği (1/1127) (S. Sayısı: 1335),
16'ncı
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
İsrail Devleti Hükümeti Arasında Sınai Araştırma-Geliştirme
Alanında İşbirliği (1/1154) (S. Sayısı:
1107),
Anlaşmasının
Onaylanmasının;
17'nci
sırasında bulunan, WIPO İcralar ve Fonogramlar (1/1021)
(S. Sayısı: 964),
18'inci
sırasında bulunan, WIPO Telif Hakları (1/1027) (S. Sayısı:
966),
Andlaşmasına
Katılmamızın;
Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarıları, görüşmelerini
müteakiben;
Elektronik
cihazla yapılan açık oylamalardan sonra, kabul edildi.
3
Mayıs 2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 20.40'ta son verildi.
Sadık
Yakut
Başkan
Vekili
Ahmet Küçük Harun Tüfekci
Çanakkale
Konya
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 136
II. - GELEN
KÂĞITLAR
3 Mayıs
2007 Perşembe
Teklifler
1.-
Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu'nun; 5352 Sayılı
Adli Sicil Kanunu ile 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1012) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.4.2007)
2.-
Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ve 11 Milletvekilinin;
Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1013) (Plan ve Bütçe, Anayasa ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2007)
3.-
Bursa Milletvekilleri Mehmet Emin Tutan ve Zafer Hıdıroğlu'nun;
Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1014) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.4.2007)
Raporlar
1.-
Bazı Kanunların Sağlık Kurulu Raporlarına
İlişkin Hükümlerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/1350) (S. Sayısı:
1405) (Dağıtma tarihi: 3.5.2007) (GÜNDEME)
2.-
Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'nın; 2464 Sayılı
Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/995) (S. Sayısı: 1406) (Dağıtma tarihi: 3.5.2007)
(GÜNDEME)
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 2 Milletvekilinin; Milletvekili
Genel Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 24 Haziran 2007 Tarihinde
Yapılması Hakkındaki Önergesi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (4/455) (S. Sayısı: 1407) (Dağıtma tarihi:
3.5.2007) (GÜNDEME)
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408) (Dağıtma tarihi: 3.5.2007) (GÜNDEME)
3 Mayıs
2007 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1.- TBMM
Başkanı Bülent Arınç'ın, Slovakya Ulusal Konseyi
Başkanının davetine icabetle, Bratislava'da düzenlenecek
"Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı"na
katılmak üzere Slovakya'ya resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1261)
01 Mayıs 2007
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın, Slovakya Ulusal Konseyi
Başkanı'nın davetine icabetle, Bratislava'da düzenlenecek
"Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı"na
katılmak üzere Slovakya'ya gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca Genel Kurul'un
tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince bir önerisi
vardır.
Okutuyorum:
IV. - ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile 1408 sıra sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifi'nin ikinci tur oylamasının 06
Mayıs 2007 Pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçimi
oylamasından sonra yapılmasına ilişkin AK Parti Grubu
önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 03.05.2007
Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi
parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Salih
Kapusuz
Ankara
AK
Parti Grubu Başkan Vekili
Öneri
03.05.2007 Perşembe günkü (bugün)
Gelen Kağıtlar Listesinde yayınlanan ve bastırılarak
dağıtılan 1407 Sıra Sayılı Önerge ile 1408
Sıra Sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin
48 saat geçmeden bu kısmın 1. ve 5. sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi;
1408 Sıra Sayılı Anayasa
Değişiklik Teklifinin II. Tur Oylamasının 06 Mayıs
2007 Pazar günü 11. Cumhurbaşkanlığı oylamasından
sonra yapılması;
Önerilmiştir.
BAŞKAN - AK Parti Grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun ) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Bir Grup önerisi iktidar partisi tarafından
sunulmuş durumda. Bu konudaki görüşlerimizi ifade etmek
için huzurunuzdayım.
Şimdi Danışma Kurulundan
çıkıp nefes nefese geldiğim için biraz soluklanarak
konuşacağım.
Değerli arkadaşlarım,
Danışma Kurulunda da ifade ettik, dün komisyonda da konuşuldu.
Şimdi, iki bölümlü bir Grup önerisi. Bunlardan birinci bölüm:
Yirmi beş yaşındaki gençlerimize, yapılacak olan
seçimde seçilme hakkını sağlayabilmek için yapılacak
Anayasa değişikliği. Cumhuriyet Halk Partisi tüm samimiyetiyle
bu Anayasa oylamasına "evet" diyecektir. Bu, birinci
kısım.
İkinci kısım: Erken
genel seçimlerin 22 Temmuz tarihinde yapılmasına
ilişkin Meclis kararı alınmasına dönük bir taleptir.
Bu konudaki çekincelerimizi ifade ediyoruz.
Hemen bir olası demagojik yaklaşımı
dışarıda tutmak için söylüyorum, sürekli olarak, Türkiye'nin,
önündeki sıkıntıları yapılacak bir erken seçimle
aşması gerektiğini ifade eden bir siyasi kuruluşuz.
HASAN KARA (Kilis) - Daha erken mi
olsun istiyorsunuz?
HALUK KOÇ (Devamla) - Geçen seneden
itibaren, bu konuyu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden
önce bu seçimin yapılarak, yeni oluşacak millî iradenin
Türkiye'nin yedi yılına, en üst noktada karar vermesi gereken
BAŞKAN - Sayın Koç, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, salonda
büyük bir uğultu var. Sayın Hatibin konuşması anlaşılamamaktadır,
lütfen, sessizliğe davet ediyorum.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sürekli olarak
bunu dile getiren bir siyasi partiyiz.
Şimdi, eleştirilerimiz
var, tespitlerimiz var. Bunları sağduyuyla konuşmamız
gerekiyor. Bu, bir önergeyle değiştirilebilecek bir husus
değil. Ama, bunları sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
22 Temmuz tarihi, temmuz ve ağustos ayları, Türkiye'nin koşulları
içerisinde, uygun bir seçim tarihi değil.
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Tamam,
"haziran" diyelim.
HALUK KOÇ (Devamla) - Nereden
çıkarttınız? diyeceksiniz. Herkes kendi bölgesindeki
koşulları düşünebilir. Çukurova'nın çoğu
yayladadır, Karadeniz'in bir kısmı yayladadır, büyük
kentlerde bir tatil süreci vardır. Yani, biz, sandıkta çözüm,
sandığı götürerek çözüm aramak gibi bir eylemin içindeyken,
22 Temmuz tarihi âdeta vatandaştan sandığı kaçırma
eylemi gibi gözüküyor. (AK Parti sıralarından "Allah,
Allah!" sesleri, gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Haziranda
yapalım o zaman! Haziranda yapalım, haziranda!
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım...
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Haziran,
haziran!
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) -
Tamam, haziranda olsun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bunu...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen...
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bunu belirli düşüncelerle getirmiş
olabilirsiniz, bunu savunmuş olabilirsiniz. Peki, 24 Haziran
tarihli önergeye imza atan Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımız,
dün bizimle görüşmelerinde -24 Hazirandı- şahsen
ne dedim: 22 Temmuzdan bir ay önce
"evet" dedik -Sayın Kapusuz burada- "evet" dedik,
fakat "teknik olarak uymuyor" dediler.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kim dedi?
HALUK KOÇ (Devamla) - Peki, bir iktidar
partisi, bu sürece gidecek bir önerge hazırlarken, bu işin
karar verme noktasındaki yargı organı Yüksek Seçim Kurulunda
bir ön görüşme yapmadan "24 Haziran"ı nasıl telaffuz
edebildi? Onu ayrıca düşünmek gerekiyor.
İkincisi: Değerli arkadaşlarım,
içinizde -benim gibi- devlet görevinden siyasete geçip milletvekili
olanlar var. 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce, devlet memurluğundan
-aday olabilmek için- istifa etme tarihi 8 Ağustos 2002 idi. Herkes
kararını aldı, riskini aldı, seçilme-seçilmeme
durumunu tarttı ve istifa etti ya da etmedi. Şimdi, bu takvim,
biraz sonra oylayacağınız takvim eğer geçerlilik
kazanırsa, aday olmak isteyen devlet memurları, cumartesi
günü en geç saat 17.00'ye kadar istifa etmek zorunda.
HASAN KARA (Kilis) - Haziran!
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, olayın demokratik boyutunu da düşünmek
zorundayız. Diyeceksiniz ki, 24 Haziran olsa, daha erken olacak
bu takvim. İşte, bütün bunları tartışmamız
gerekiyor, onu söylemek istiyoruz. Bunu söylemek istiyoruz. Burada
bir...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Seçimden
kaçamazsınız!
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Seçim, seçim!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Seçimden
kaçamazsınız! Yolunuz yok!
HALUK KOÇ (Devamla) - Şimdi,
bakın, bakın...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Başka yol yok! Seçim!
HALUK KOÇ (Devamla) - Bakın,
sizin anladığınız şekilde, eğer bu
"kaçma" lafı falan şeklinde bir şey söylerseniz,
ben sizin istediğiniz şekilde cevap vermesini bilirim.
Ben, o boyutta değil, teknik yönden konuşmaya çalışıyorum.
Eğer, o şekilde, bir kahvehane üslubuyla, kaçtı, kaçmadı
noktasına gelirseniz, o üslupta da konuşurum Sayın
Kacır. Ama, o üsluba bu kürsüde girmek istemiyorum.
HASAN KARA (Kilis) - Kacır'ı
kaçıramazsınız.
HALUK KOÇ (Devamla) - Kimin ne olacağı
belli olmaz, kimin ne olacağı belli olmaz.
Değerli arkadaşlarım,
bu süreç içerisinde, bir kere daha ifade ediyorum, kaostan çıkarken
yeni kaoslara girmeyelim, seçim katılımının düşük
olduğu bir seçim sonucuyla tekrar tartışma yaratmayalım.
Onun için, ben, önerilerinizi bir
kere daha gözden geçirip, en uygun tarihin belirlenmesi noktasında
HASAN KARA (Kilis) - Ne zaman?
HALUK KOÇ (Devamla) -
neler yapılabileceğini
tekrar huzurlarınızda tartışmak için söz almış
bulunuyorum.
HASAN KARA (Kilis) - Ne zaman?
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın
Başkan, arkadaşlarımızla sürekli olarak bir konuşma
noktasında değilim kürsüde.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
HALUK KOÇ (Devamla) - Ben düşüncelerimi
ifade etme noktasındayım, ama, sürekli olarak, benden bireysel
cevaplar istiyorlar, bireysel sorular yöneltiyorlar. Onlarla kuliste
daha sonra konuşabiliriz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İstiyorsa, gelsin dışarıda verelim
biz bireysel cevaplar.
HALUK KOÇ (Devamla) - Şimdi,
22 Temmuz Pazar günü seçimlerin yenilenmesi kararı alınır
ise Meclis kararı olarak
Elimde Yüksek Seçim Kurulunun hazırladığı
bir olası takvim var. Burada, 5 Mayıs 2007 Cumartesi günü,
aday olabilmek için yasa gereği istifaları veya görevlerinden
ayrılmaları gerekenlerin görevlerinden ayrılma isteğinde
bulunmalarının son günü. Bunu huzurlarınıza getiriyorum.
Bir başkası, 6 Mayıs
Pazar. 6 Mayıs Pazar, siyasi partilerden, tespit ve ilanı,
hangi seçim çevrelerinde, hangi usul ve esaslarla aday tespiti yapacaklarını
Yüksek Seçim Kuruluna bildirmelerinin istenmesi. Bu da bu pazar
günü. Yani, ben şu çevrede ön seçim yapacağım, şu
çevrede merkez yoklaması yapacağım, bu da pazar günü
bildirilecek.
HASAN KARA (Kilis) - Pazara çok
var.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'de sadece Adalet ve Kalkınma
Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisi yok, Türkiye'de
bu seçimlere girme hazırlığında olan çok sayıda
siyasi parti var. Yani, onlara, hiç olmazsa, kendi adaylarının
tespiti yönünden, hangi yöntemle aday seçeceklerini belirleyecekleri
yönünde bir süre tanınması uygun değil mi? Bütün bunların
tartışılması gerekiyor.
HASAN KARA (Kilis) - Sayın
Başkan
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Kara,
siz komisyondasınız, ne olur, rica edin grup başkan vekillerinizden,
gelin, şurada konuşun, ne olur.
HASAN KARA (Kilis) - Kayda alınıyor.
HALUK KOÇ (Devamla) - Hayır,
gelin, şurada konuşun, herkes faydalansın. Ben sizi duyuyorum
ama, sizin söylediklerinizi nakledemiyorum millete. Gelin burada
konuşun, herkes faydalansın. Onun için susun, dinleyin lütfen.
Evet, bu hususları bir kere daha
huzurlarınıza getirmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Yani, seçimin daha erken olmasını istiyoruz, ama uygun tarihte
olmasını istiyoruz, katılımın en üst noktada
olabileceği bir ortamın sağlandığı tarihte
olmasını istiyoruz ve seçim takviminin de, o takvimde yer
alan aşamaların, demokratik bir şekilde uygulanabilir
olduğu bir tarihi belirlemenin, Türk demokrasisi için yararlı
olacağına inanıyoruz. Söylediklerimiz bu. Yoksa,
efendim, seçimden kaçtı, seçimden gitti
Seçimden kaçan niye erken
seçim istesin; öyle bir şey olur mu? Öyle bir mantık olur mu?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - İstemiyorsunuz
ki zaten.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Kacır
sen istiyorsun. Şimdi, ben kaçma noktasını söylersem,
çok mahcup olursun. Dün bir kısmını söyledim, yani o noktaya
girmek istemiyorum, ama beni zorla söyletme noktasındasın
sen. İstiyorsun, davet ediyorsun "söyle hocam" diyorsun.
Ben de söyleyeyim o zaman.
BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
Sayın milletvekilleri, lütfen
hatibe söz atmayalım.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu mantık sizi yanlış yere götürür.
Hepimizin istediği, en geniş katılımla, yeni ulusal
milli iradenin belirleneceği bir Meclisin, 23'üncü Dönem olarak
görev yapacağı bir ortamı sağlamak. En vakurlu siyasi
duruş bu ve artık, bu Meclisin
Dün söyledim, ama bir kere daha
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu Meclisin, artık, bu kararlardan sonra yasama faaliyetine
devam etmesi şık değil. Anayasa tartışmaları
var, etik değil. Siyasi ahlak bakımından sakıncaları
var. Hükmünü bitirmiş bir Parlamentoyuz, onu kabul edelim, bunu
olgunlukla kabul edelim ve ondan sonra ısrar etmeyelim. Türkiye'yi
zorlamayalım, demokrasiyi zorlamayalım, koşulları
zorlamayalım. Bir siyasi vakur içerisinde görevimizi iyi veya
kötü 22'nci Dönemde tamamladık. Vatan sağ olsun deyip, gitmesini
bilelim. Gitmesini bilelim ve yenileri gelsin. İnşallah
siz de yeni gelenler arasında olursunuz; biraz zor gözüküyor
ama.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
AK Parti Grup önerisi lehinde söz
isteyen Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime
başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir kere, yirmi beş yaşın
erkene alınıp seçimlere katılmasına karşı
değiliz parti olarak. Erken seçimin de yapılmasına
karşı değiliz. Ama, bir şeyi söylemek mecburiyetindeyim:
Şimdi, partiler ön seçim yaparsa ne olacak? Bir takvim yok. Devlet
memuru ne zaman istifa edecek? Tabii ki, Yüksek Seçim Kurulu bunları
yapacak. Ama nedir? Önümüzde hiçbir şey yok. Keşke, hep böyle,
kanunlar önümüze birden bire gelirken bir şeyleri de getirseydi,
daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Aleyhte söz istedim, "aleyhte
dolu" dediler. Ee, şimdi, bunun da
Elbette ki, seçime karşı
olmadığımıza göre, seçimin yapılmasında
bir mahzur görmediğimize göre, ama, bir düşünün, yarın,
Yüksek Seçim Kurulu "İstifa edecek devlet memurları
üç gün içinde." dese -ki, tabii, o yapacak onu- nasıl, adam karar
verecek birdenbire? Hangi partiyle konuştu veya gireceği
partinin ilgilileriyle konuşma vakti var mı? Yok.
Temmuzun 24'ü
Hep diyoruz ki:
"10 milyon vatandaş sandığa gitmedi." Ee, bu sene?
Bu sene, eğer 24 Temmuz olduğunda daha da çok gitmeyecek. Ne
olursa olsun, ben, bu seçim yasasının 22 Temmuzda yapılmasına
karşı olarak burada bulunuyorum. Bir kere, devlet memuru
olarak, devlet memurları ne yapacak; onu öğrenmek istiyorum.
İkinci öğrenmek istediğim
konu, partiler, ön seçim yaparsa nasıl yapacaklar; onu öğrenmek
istiyorum.
Tekrar, bu seçimlerde yirmi
beş yaşını dolduran insanların aday olmasına,
67'nin değişmesine karşı değiliz, birlikteyiz.
Burada bu yasa görüşülürken bunları da göz önüne almasını
istiyorum iktidarın ve muhalefetin.
Hepinize sevgi ve saygılar
sunuyorum. Hoşça kalın.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurtulmuşoğlu.
AK Parti Grup Önerisi aleyhinde
söz isteyen Ali Topuz, İstanbul milletvekili.
HALUK KOÇ (Samsun) - Atilla Kart, konuşacak.
BAŞKAN - Atilla Kart, Konya milletvekili.
Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Grup önerisi üzerinde aleyhte
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, bir Cumhurbaşkanlığı süreci yaşıyor.
Cumhurbaşkanlığı süreciyle ilgili olarak, bilindiği
üzere, Anayasa'nın 102'nci maddesinde çok açık bir düzenleme
var. Burada, 102'nci maddede, Cumhurbaşkanlığı süreciyle
paralel olarak, bununla bağlı olarak, bunun sonucu olarak
Meclisin yenilenmesi zorunluluğu var. Cumhurbaşkanı
seçildiği takdirde, elbette, bu hüküm işlemeyecek, ama,
Cumhurbaşkanı seçimi sonuçlanmadığı takdirde
Meclis yenilenecek. Burada bir tereddüt yok. Yani, burada bir anayasal
düzenleme söz konusu. Bu anayasal düzenleme söz konusu iken, ortada
iken ve sonuçlanmamış iken yeni bir Meclis kararıyla veya
yasal düzenlemeyle, yani Anayasa'nın 77'nci maddesiyle veyahut
İç Tüzük'ün 95'inci maddesiyle düzenleme yapılması öncelikle
yasal anlamda ve anayasal anlamda birtakım çelişkiler yaratacaktır,
telafi edilmesi mümkün olmayan sonuçlar yaratacaktır.
Anayasal süreç açıklık kazanmadan
yasal ve İç Tüzük yoluyla bu süreci sakatlayacak yeni bir girişimin
yapılması Anayasa'ya aykırıdır değerli
arkadaşlarım. Bunu öncelikle ifade etmek istiyorum. Bu
ihlal edildiği takdirde ne olur? Bu ihlal edildiği takdirde,
birbiriyle bağdaşmayan sonuçlar doğar. Bu ihlal edildiği
takdirde, siyasi anlamda ve hukuki anlamda bir kaos süreci devam
eder, şu andaki kaosu daha da derinleştirmiş oluruz. Bunu,
önemle dikkat ve takdirlerinize sunuyorum, sağduyunuza bu
noktada sesleniyorum. Bunu ifade ederken, altını çizerek
ifade ediyorum, vurguluyorum ki, şu noktada polemiğe kaçmayalım:
Cumhuriyet Halk Partisinin seçimden kaçması söz konusu değil.
Bir yıldır bu süreci biz dile getiriyoruz. Ama, önemli olan
nedir, geldiğimiz noktada önemli olan nedir? Bu seçimin sağlıklı
bir şekilde yapılması. Yani, artık hem toplumsal anlamda
hem anayasal anlamda doğmuş olan bu seçim sürecinin sağlıklı
bir şekilde yapılması gereğini dile getiriyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
dün Anayasa Komisyonunda saat 21.00 civarında bu konuları
tartıştık. Orada Yüksek Seçim Kurulu Başkanı
ve yetkilileri çok açık bir şekilde, asgari ölçüler uygulandığı
takdirde seksen günlük bir süreye ihtiyaç olduğunu ifade ettiler.
Bu asgari süreyi uygularken ne yaptıklarını da ifade
ettiler. On beş günlük itiraz süresini, yedi günlük askı süresini
bir güne indirdiklerini ifade ettiler. E, böyle bir süreç, böyle
bir süreç
Bu durumda sağlıklı bir seçimin yapılması
mümkün mü değerli arkadaşlarım? Bu doğru değil.
Devamını söyleyeyim: Bakın, biraz evvel Sayın Koç
da ifade ettiler, bakın, 4 Mayısta, bu önerge kabul edildiği
takdirde, 4 Mayısta yasal seçim süreci başlıyor. Buyurun,
5 Mayısta devlet memurlarının istifa etmesinin son
günü.
HASAN KARA (Kilis) - Böyle bir tarihiniz
var mı, söyleyin?
ATİLLA KART (Devamla) - Bakın,
çok güzel ifade ediyorsunuz, alternatif tarihiniz var mı?
BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen
karşılıklı konuşmayalım, Genel Kurula
hitap edin.
ATİLLA KART (Devamla) - Bunları
konuşmak gerekiyor işte. Bunları oturup, anayasal zeminde,
bunları oturup, Meclis zemininde konuşmak gerekiyor değerli
arkadaşlarım.
Bakın, bir taraftan, neyi düzenledik
biz dün Anayasa Komisyonu olarak? Yirmi beş yaşa ilişkin
olarak, o yurttaşlarımızın da bu seçimden yararlanması
için 67'nci maddeyi, Anayasa'nın 67'inci maddesine bir istisna hükmü
getirdik -ne güzel- seçilmeyi daha da yoğunlaştırmak
için, daha geniş bir seçilme oranını sağlamak için.
Ama, öbür taraftan ne yapıyoruz yaptığımız düzenlemeyle?
Kendimizle çelişkiye düşüyoruz. Kamu görevlilerinin,
böylesine önemli bir seçime katılmasını engelliyoruz.
Hangi kamu görevlisinden, hayatını, istikbalini, geleceğini,
bu kadar önemli bir şekilde etkileyecek bir kararı bir gün
içinde vermesini bekleyebilirsiniz? Bu mümkün mü değerli arkadaşlarım?
Bu mümkün değil.
Bakın, Sayın Koç ifade etti,
2002 seçimlerinde, bu tarih 8 Ağustosta başladı, yani,
aşağı yukarı, üç ay evvel başladı veya iki
buçuk ay evvel başladı. Bunlar ne kadar önemli kararlar. Hem
kişisel anlamda hem toplumsal anlamda son derece önemli kararlar.
Burada ne yapıyoruz biz? Getirdiğimiz bu öneriyle, bu önergeyle,
kamu görevlilerinin genel seçimlere, ülkenin kaderini etkileyecek
genel seçimlere katılmasını engelliyoruz. Bunun yanında
neyi engelliyoruz? İç Anadolu'da, hasat dönemindeki insanlarımızın,
hasat dönemindeki insanlarımızın bu seçime katılmasını
engelliyoruz. Çok iyi biliyoruz ki, İç Anadolu'da çifte ikametgâh
durumu vardır. Bu insanlar Konya'da ikamet eder, ama seçim zamanı
ilçelere gider. Bu durum Akdeniz için de söz konusu, bu durum Karadeniz
için de söz konusu. Bu noktada katılımı engelliyorsunuz
değerli arkadaşlarım. Bu noktada, bakın, sizleri
biraz daha ciddi davranmaya davet ediyorum. İşin popülizm
tarafından kaçıp, sağlıksız bir seçime yol açacak
girişimlerden kaçınmaya davet ediyorum.
Bizim için seçimin 24 Haziran olması,
22 Temmuz olması, bu hiç fark etmiyor. Ama, bunu inançla ifade ediyorum
ki, şu yaptığınız uygulamayla yeni bir kaosu
başlatıyorsunuz ve bunun yanında da seçime katılım
oranını ciddi anlamda düşürüyorsunuz, engelliyorsunuz.
Bu dediğim sakıncalar sadece Cumhuriyet Halk Partisi için
değil, bütün partiler için söz konusu. Burada amaç, olabildiğince
en geniş katılımın yapılmasını
sağlamak değil mi değerli arkadaşlarım?
Şu yaptığımızı
Lütfen, bakın, şu
somut olarak açıkladığımız gerekçelere birileri
gelsin açıklama yapsın.
İç Anadolu'yu, Karadeniz'i,
Akdeniz'i, oradaki sosyolojik şartları bir tarafa bırakıyorum,
ama, her şeyden evvel bu 5 Mayıs olayına bir açıklama
getirmeniz gerekir. Yani, şu uygulamayla bunun anlamı
şu değil midir? Kamu görevlilerinin biz genel seçimde aday
olmasını engelliyoruz. Bunun bir gerekçesi olabilir mi,
bunun bir açıklaması olabilir mi değerli arkadaşlarım?
Bunu lütfen sorgulayalım, bunları lütfen değerlendirelim.
Bu noktada polemik yapmak yerine,
popülizm politikaları yapmak yerine, gelin, sağduyulu
bir şekilde, sorumlu bir şekilde bu takvimin yeniden gözden
geçirilmesinin yolunu açalım, değerlendirme yapalım.
Bunun için üç gün beş gün süre gerekmez, bu saatler içinde halledilebilecek
olan bir olaydır. Yeter ki, bu noktada iyi niyetli ve yapıcı
olalım.
Bu düşüncelerle, ben, Genel
Kurulu bir kez daha sorumlu ve sağduyulu davranmaya davet ediyor
ve saygılarımı sunuyorum.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kart.
AK Parti Grup önerisi lehinde söz
isteyen Salih Kapusuz, Ankara Milletvekili. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Millet iradesinin tecelligâhı
olarak ifade edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün, tarihî bir
göreve daha imzasını koyacaktır. Milletimiz,
alınmakta olan kararları, yaşanmakta olan süreçleri
dikkatle takip etmektedir. Bu süreçte, milletimiz açısından
geçmişte yaşanmış olan birçok yanlış tecrübeler,
hatalı davranışlar, ülkemizde yaşanan demokrasi
adına sıkıcı, üzücü olaylar geride kalmış
derken, üzülerek ifade ederim ki, yeni süreçler, yeni dönemler, yaşanmaması
gerekli olanlar, maalesef, bir kez daha Türk milletinin önüne getirilmek
istenmektedir. Anayasa'da yazılı görevler gereği Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanını seçmekle görevlendirilmiş.
Bu süreç, hukuki veyahut da değil, bir tartışma sonucu
tıkatılmıştır. Öncüleri buradadır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Çankaya'ya kimin çıkacağına elbette karar verecek
olan biziz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla,
böyle bir ortamda, siz "Ben iki yıl önce seçim istedim, bir
yıldır erken seçim diyorum." dersiniz, arkasından
da hazırlıksız olduğunuzu, samimi olmadığınızı
kendiniz ifade ediyorsunuz. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Ne
alakası var?
ATİLA EMEK (Antalya) - Hiç yakışıyor
mu?
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Ayıp, ayıp!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Ayıp!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Çok ayıp ya!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bir
siyasi partinin teşkilatlanma yapısına baktığımda,
bütün siyasi partilerde seçim işleri başkanlığı
vardır. Seçim işleri başkanlığı, öngörerek,
strateji ve taktiklerini belirleyerek hesap yapar. Seçim ne zaman
olacak? Zaten kasımda seçim olacak. E, peki, böyle olmasına
rağmen, "erken seçim, erken seçim" diye sizler her gün televizyon
televizyon konuşursunuz, ondan sonra da seçim gelince
"Efendim, ani oldu, hazırlıklar yok, yeterli değil,
zaman yetersizdir, yaz dönemine geldi, plaj dönemine geldi."
gibi birtakım gerekçelerin arkasına sığınmayın.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, hepimiz
millete güvenmeliyiz, hepimiz, sandığa güvenmeliyiz ve
milletin terazisine çıkmaktan da korkmamalıyız. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Bazıları
çok iyi bilirler, geçmişte yaşandı; açık oy, gizli
tasnif dönemleri geride kalmıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
NAİL KAMACI (Antalya) - Geç
bunları geç! Sayın Başkan, geç bunları artık!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Herhâlde, hiç kimse de sandıksız demokrasi istemiyor. Böyle
bir talebiniz var mı? Yok. (AK Parti sıralarından
"Var, var, onlar" sesleri) Sandıksız demokrasi olmaz
arkadaşlar! Er geç, sandık, milletin arzusu gereği öne
gelir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Demokrasiyi kirletmeye kalkıyorsun sen! Ağzına yakışmıyor
o kelime, "demokrasi" kelimesi ağzına yakışmıyor!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Şimdi, bakın, bir hatırlatma yapmak istiyorum.
NAİL KAMACI (Antalya) - Mecbur
kaldınız getirmeye.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Hiç
kimse, milletin vermediği bir göreve de talip olmaya kalkmasın.
Millet, iktidar görevi verirse iktidar olursunuz, muhalefet görevi
verirse muhalefet olursunuz. Millet başbakanlık verirse
başbakan olursunuz, başbakanlık vermezse vermediği
yerde kalırsınız.
ATİLA EMEK (Antalya) - Şimdi
siz de öyle olacaksınız!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Hatırlayın,
bundan önceki iktidar döneminde üçlü, dörtlü koalisyon vardı,
siz de Meclisin dışındaydınız. Bakın, onlardan
hiçbiri burada yok.
NAİL KAMACI (Antalya) - Sen
de kalacaksın!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Hiçbiri
yok, ama, demek ki millet
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Siz neredeydiniz Salih Bey? Saadet Partisi neredeydi,
Fazilet Partisi neredeydi?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
kendi terazisinin üzerine helkesini çıkartır, tartar,
ölçer, biçer, kararını da verir; istediğini iktidara,
istediğini muhalefete, istediğini de sandığa
gömer.
Değerli arkadaşlar, bakınız,
süreçle ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum. Evet, normal sürecinde
işleyen, 4 Kasım tarihi itibarıyla da seçimlerin yapılacağını
beraber karar altına aldık mı? Aldık. Süreç böyle
işlerken, yedinci yılını dolduran Cumhurbaşkanlığı
seçimleri, Anayasa görevi gereği olarak önümüze geldi mi? Geldi.
Ama, orada bir tıkanma oldu mu? O da oldu. Peki, ne yapacağım?
Milletten başka, benim gidebileceğim başka bir yer
yok. Sizin varsa bilmiyorum açıkçası. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bizim gideceğimiz tek yer, güvendiğimiz
tek makam, demokrasiye inancımız gereği, yüce Türk milletinin
bağrıdır; hangi görevi verirse baş tacıdır.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
NAİL KAMACI (Antalya) - Araç
olarak kullanıyorsunuz demokrasiyi!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bizler, 24 Haziranı en erken seçim tarihi olarak
gördük, bu çerçevede açıklama yaptık. Neden? Geçmişte
yapılmış olan seçim takvimlerine baktık -bu seçim
takvimlerini biz düzenlemedik- yapılan seçim tarihleri itibarıyla
günleri değerlendirdik. Bakınız, 1957 yılında
kırk altı günde yapılmış seçimler, 1977'de altmış
bir günde yapılmış, 1987'de kırk üç günde yapılmış,
1991'de elli yedi günde yapılmış, 1995'te elli sekiz günde
yapılmış, 2002'de de seksen dokuz günde yapılmış.
Lütfen, dikkat buyurun. Bu takvimleri önümüze koyduk, en erken takvim
-Yüksek Seçim Kurulu adına gazetelerde çıkan beyanları
da okuduk- iki ay gözüküyordu. O hâlde, demek ki, 24 Haziranda bu seçimler
yapılabilir dedik, önerimizi getirdik. Arkadaşlarım
da ifade etti, Anavatan Partisi grup başkan vekili arkadaşlarımın
yanına gittim, "Takvim konusunda düşünceniz var
mı, siz de önerge verecek misiniz?" diye sordum. Onlar,
"8 Temmuz olabilir mi, kongremiz var" dedi. Sayın
Başbakanımızla irtibat kurduk, olumlu karşıladı.
Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisine gittik, üç grup başkan vekili
arkadaşımızla beraber oturduk, takvim konusundaki
düşüncelerini sorduk. Kişisel olarak, Haluk Koç Bey
"24 uygundur" dedi, "kurumsal olarak da konuşacağız,
size cevap vereceğiz." Ben kendilerine dedim ki: "Değerli
arkadaşlar, geçmiş tarihteki bütün seçim dönemlerini inceleyip
geldiğim için söylüyorum, bütün siyasi partiler, erken seçimde
önerge vermişler. Eğer önergeniz olursa, bugün görüşülecek
olan -yani, dünü kastediyorum- akşam Anayasa Komisyonunda görüşülecek
olan bu önerge, sizin de, oraya intikal ederse, bunu da orada, beraber
değerlendiririz."
Akşam Anayasa Komisyonumuz
bu konuyla ilgili toplandı. Yüksek Seçim Kurulu Başkan ve
Vekili de bu toplantıya katıldılar. Ben, önerge sahibi
sıfatımla, bu konularla ilgili düşüncelerimizi, niçin
24'ü düşündüğümüzü ifade ettim, "ama arkadaşlarımızın
katkılarına da açığız" dedim. Başkan,
Yüksek Seçim Kurulu Başkanına söz verdi. Yüksek Seçim Kurulu
Başkanı aynen şunu söyledi: "Efendim, biz, bu gelişmeler
karşısında -dün için- toplandık, saatlerce kurul
olarak çalışma yaptık, bütün siyasi partileri, geçmişteki
seçim kanunlarını ve Siyasi Partiler Kanunu'nu, aynı
zamanda geçmişteki seçim takvimlerini inceledik, bir taslak
olarak incelemelerimiz sonunda, 22 Temmuzdan önce bunu yapamıyoruz."
Hem muhalefetten hem bizden acaba bu takvim konusunda biraz daha esneklik
yapılabilirlik söz konusu mudur diye incelemeler, sorgulamalar
yapıldı. Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız, 4 Mayıs
itibarıyla takvimi yapabilirsek, ancak seksen günde bu hayat
bulabilir, seksen günde, seçimlerin 22 Temmuzda yapılması
mümkün olabilir -bunun dışında bir başka düşünceyle
takvimde oynamaya kalkarsak, ne yapamayız? Seçimlerin hukukiliği
sürecine sıkıntı düşürürüz; aksi takdirde,
sıkıntılı bir seçim- tarih boyu, seçimlerimizin
siyasi değerlendirilmesi yapılmış, ama, hukuki
değerlendirmesinde Yüksek Seçim Kurulunun uygulamalarında
hiçbir dönem şikâyet olmamış, buna gölge düşürmememiz
gerekli olduğunu ifade etti. Biz de anladık ki, ne kadar
zorlasak daha önceye çekemiyoruz. Seçimlerin de Türk ekonomisi
açısından, Türk demokrasisi açısından, milletimizin
beklentisi açısından, siyasi partilerin kendilerini
bağlayan hemen seçim arzularından daha geriye gitme
şansımız yok.
Peki, sormak istiyorum: Değerli
arkadaşlar, şimdi, siz özellikle vatandaşın yaz dönemi
sebepleriyle -iş olabilir, tatil olabilir, yayla olabilir-
başka sebeplerle katılmamalarından, katılamamalarından
belki endişe duyuyorsunuz. Peki, mevsim ne? Şu anda mayıs
ayındayız. Siz niye Meclise gelmiyorsunuz?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Siz niye gelmiyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Niye?
Millet sandığa gelmezse, bundan endişe duyuyorsunuz
da, siz Meclise gelmekten niye endişe duymuyorsunuz? (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar;
CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hayır,
hayır
Siz niye gelmiyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Niye
burayı terk ediyorsunuz? Görevinizin başına gelin,
adayınızı koyun, tavrınızı orta yere koyun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Günlerdir toplanamıyorsunuz. Siz niye gelmiyorsunuz?
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Günlerdir toplanamıyorsunuz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
- Bu millet de sizi görsün. Bu millet
zaten sizi biliyor ama, daha net görsün. (CHP sıralarından
gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bu millet sizi öğrendi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakınız, biraz önceki, takvimle ilgili
olarak arkadaşlarımız memurların istifasından
bahsetti. Bir memur arkadaşımızın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) - Kendini
kaybetti ya!
NAİL KAMACI (Antalya) - Kendini
toparlasın!
ATİLA EMEK (Antalya) - Toparla,
toparla kendini.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bir memur arkadaşımız, kamu görevlisi
bir kardeşimiz eğer siyaset yapmak istiyorsa, o kafasına
koyduğu için hiç tereddütsüz istifasını aynı gün
verir. Korkmayın, onlardan endişe duymayın, onları
da bahane etmeyin yalnız.
ATİLA EMEK (Antalya) - Korku
sende, korku!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Onları
bahane etmeyin.
ATİLA EMEK (Antalya) - Korku
siz de!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bakınız,
değerli arkadaşlar, biraz önceki takvimin ilk maddesini
okuyorum not olarak. Diyor ki Yüksek Seçim Kurulu: "İlgili
kanunlarda öngörülen bazı süreler 1839 sayılı Kanun'un
9'uncu maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak kısaltılmıştır."
Yani, "Orada Yüksek Seçim Kurulu yanlışlık yapıyor,
bunu kısaltabilir mi kısaltamaz mı
" Milletimizin
yanlış anlamalarına fırsat vermeye gerek yok. Yapılan
her şey hukukidir. Zamanlaması erken olsa bizim için tercihti,
ama, bir zaruret olarak 22 Temmuz ise, milletimiz canı gönülden
gelecek, tercihini, oyunu sandıkta herkese gösterecektir.
Millî iradeye saygılıyız, millete saygılıyız,
milletimize güveniyoruz, demokrasiye inanıyoruz. Türkiye'nin
laik, sosyal bir hukuk devleti olduğu konusunda hiç kimsenin
endişesi olmasın ki
NAİL KAMACI (Antalya) - Geç,
geç
Geç kaldın!
ATİLA EMEK (Antalya) - Çok geç
kaldın, çok!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
buna
sahiplenme görüntüsü veren herkesten daha fazla sahip çıkmaya
hazır olduğumuzu, inandığımızı ifade
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kapusuz.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 2 Milletvekilinin, Milletvekili
Genel Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 24 Haziran 2007 Tarihinde
Yapılması Hakkındaki Önergesi ve Anayasa Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine başlıyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 2 Milletvekilinin; Milletvekili
Genel Seçimlerinin Yenilenmesine İlişkin Önergesi ve Seçimin
22 Temmuz 2007 Pazar Günü Yapılmasına Dair Anayasa Komisyonu
Raporu (4/455) (S.Sayısı: 1407) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet?
ATİLA EMEK (Antalya) - Salih
Bey, nerede Komisyon?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Burada
efendim, burada.
BAŞKAN - Anayasa Komisyonu?
NAİL KAMACI (Antalya) - Ya,
bulamıyorsunuz! Komisyon yok.
ATİLA EMEK (Antalya) - Hani Komisyon?
Hani Komisyon? Hani nerede Komisyon?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ara ver Başkan.
NAİL KAMACI (Antalya) - Yok.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon raporu 1407 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Komisyon raporu üzerinde İç
Tüzük'ün 72'nci maddesi uyarınca görüşme açıyorum.
Konuşma süreleri gruplar, Komisyon
ve Hükûmet adına yirmişer, şahıslar adına onar
dakikadır.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına söz isteyen Sadullah Ergin, Hatay Milletvekili
Yerine, Eyüp Fatsa, Ordu Milletvekili.
Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP FATSA
(Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
seçimlerin erkene alınmasıyla alakalı vermiş olduğumuz
teklif üzerinde AK Parti Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle
Başkanlık makamını ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, vermiş
olduğumuz bu teklifin içeriğine gelmeden önce, bu sürece
nasıl geldiğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli
arkadaşlar, hatırlanacağı üzere, gerek ana muhalefet
gerek Meclis içindeki muhalefet ve gerekse Meclis dışındaki
muhalefet, yaklaşık iki seneyi aşkın bir süreden
beri Türkiye'nin derhâl bir erken seçime gitmesi noktasında
ısrarlı talebi hepimizin ve kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.
Bunlar, milletimizin hafızasındadır. Grup başkan
vekili arkadaşlarımızla beraber muhalefetin de
derhâl ve hemen seçim çağrısını dikkate alarak bir
teklif verdik. Bu teklifte seçimlerin 24 Haziranda yapılmasını
talep ettik. Ancak, Yüksek Seçim Kurulunun çıkartmış
olduğu takvim ve siyasi partilerin de ön seçim yapacaklarını
ifadelerinden hareketle Yüksek Seçim Kurulu, şimdi herkesin
elinde olan, mümkün olabilen en erken tarihte seçimin hangi şartlarda
yapılabileceğiyle ilgili takvim hepimizin elindedir.
Kamuoyuyla beraber de bu takvim siyasi partilerin ön seçim talepleri
de dikkate alınarak hazırlanmış bir takvimdir. Ben
bu teklifin dün Anayasa Komisyonunda görüşülmesine şahitlik
ettim. Orada bu teklifin nasıl tartışıldığını,
muhalefetin nasıl buna itiraz ettiğini, seçimi ötelemenin
gayret ve telaşını nasıl sergilediğini -zaten
komisyon tutanaklarında da bunlar vardır- biraz önce grup
önerisi olarak Genel Kurul gündemine getirmiş olduğumuz
öneride de muhalefetin seçimi nasıl erteleme gayretleri içerisine
girdiğini, daha geriye öteleme gayretleri içerisine girdiğini
hep beraber gördük, daha yeni.
(x)
1407 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlar, bakın,
hem mümkün olan en kısa zamanda, iki seneden beri seçim isteyeceksin
hem de seçim takvimi önüne geldiği zaman "bundan nasıl
kaçacağım" diye bahaneler uydurmak suretiyle yan çizeceksin.
Bu tutarsızlıktır. Bu tutarsızlıktır.
HALUK KOÇ (Samsun) - Yakışmıyor
Eyüp Bey, ayıp!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Bahane uyduran yok.
EYÜP FATSA (Devamla) - Biz inanıyoruz
ki, iki seneden beri erken seçim isteyen siyasi partiler mutlaka
gerekli hazırlıklarını
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Seçim olmasın diyen mi var?
EYÜP FATSA (Devamla) -
ön hazırlıklarını
yapmak suretiyle millî iradeye başvurmanın bütün gereklerini
ve şartlarını yerine getirmiş olması lazım.
Yoksa, şimdi söylediğiniz, şimdi başvurduğunuz,
şimdi yan çizmek için, seçimden kaçmak için
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Yan çizen kim? Siz yan çizdiniz bugüne kadar.
EYÜP FATSA (Devamla)
ileri sürdüğünüz
bahanelerin geçmiş talepleriniz için de geçerli olduğuna
inanıyorum. Niye? O gün de samimi değildiniz. Millete gitmekten
korkuyorsunuz, milletin iradesine, millî iradeye başvurmaktan
çekiniyorsunuz, çekiniyorsunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Fatsa'da cemseye sığınan milletten korkmuyor da bize
ne oluyor!
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Askerî
cemseye sığınan milletten korkmuyor da
Size ne oluyor
Allah aşkına! Size ne oluyor!
BAŞKAN - Sayın Meral
Sayın
Meral
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar
Değerli arkadaşlar
Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN - Uyardım Sayın
Fatsa, buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu sürece nasıl geldiğimizi aziz milletimiz
günbegün, kare kare takip ediyor ve biliyor. Kimlerin millî iradeye
inandığını, kimlerin millî iradeden kaçtığını,
kimlerin seçim konusunda samimi olduğunu, kimlerin samimi
olmadığını artık bütün milletimiz görmüştür.
Biz isterdik ki, iki seneden beri her zeminde seçim isteyen, erken
seçim isteyen, hemen seçim isteyen
Kayıtlar burada, tek tek
bunları gösterebilirim; kimler, hangi siyasi parti lideri ne
söylemiş, ne zaman söylemiş, bütün bunların hepsini
gösterebilirim. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
millî iradeye başvurma noktasında, millî iradenin vereceği
karara ve hakemliğe başvurma noktasında kimlerin samimi
olup olmadığını hep beraber gördük.
Değerli arkadaşlar, bakın,
biraz önce ve dün akşam komisyonlarda bu teklif tartışılırken
özellikle muhalefet sözcülerinin ortaya koyduğu gerekçeleri
kabul etmek, inandırıcı bulmak da mümkün değildir,
mümkün değildir. Zira, efendim, 22 Temmuz Türkiye'de seçim için
uygun bir tarih değilmiş, yaz dönemiymiş, hasat dönemiymiş;
Karadeniz'de, İç Anadolu'da, Çukurova'da, Akdeniz'de, doğuda,
güneydoğuda vatandaşların, işte, yaylaya
çıktıkları tarihmiş, katılım noktasında
sıkıntı olurmuş gibi milletimizin asla ciddiye
almadığı gerekçelerle nasıl seçimi öteleme gayretleri
içerisinde olduğunu da görüyoruz.
Biraz önce Salih Bey söyledi, ben
de tekrar etmek istiyorum. Bunları aziz milletimiz de duysun,
milletimiz de bunları duysun. Değerli arkadaşlar,
siz, bir taraftan milleti, karar mercisi olan milleti sandığa
getirmenin yollarını ararken -seçimi öteleme gayretleriniz
içerisinde- bir taraftan irade temsilcisi olarak, millî iradesinin,
kendi iradesinin temsilcisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmiş, seçilmiş milletvekilleri olarak Genel Kurul
oylamalarından nasıl kaçma yolları hazırladığınızı,
kendinizi nasıl Genel Kurulun dışına attığınızı,
hangi şartlarda, hangi direktiflerle, hangi emirlerle, yasal
olmayan, anayasal olmayan gerekçelerle
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Anayasal olmayan deme
EYÜP FATSA (Devamla) -
millî iradeyi
temsil etme noktasından, temsil etme sorumluluğundan nasıl
kaçtığınızı bu millet görmüyor mu zannediyorsunuz
siz? Görmüyor mu bu millet bunları?
Bir diğer konu
Değerli
arkadaşlar, bakın, seçimler oluyor, yerel seçimler, genel
seçimler. Sandığa özürsüz olarak, mazeretsiz olarak gelmeyen
seçmenin nasıl cezalandırıldığını,
nasıl hukuki yaptırımlarının olduğunu
herhâlde içimizde bilmeyen kimse yoktur. Oy kullanmayan vatandaşların
cezai müeyyideye tabi olduğu bir süreçte, dönemde millî iradeyi
temsil etme makamında olan milletvekillerinin bu sorumluluktan
kaçmalarının, bundan kaçmak için onlarca bahane üretmelerinin
bir müeyyidesi, bir yaptırımı olmayacağını
mı zannediyorsunuz, millet bunları anlamıyor mu zannediyorsunuz?
Milletin bu konuda kimin dürüst kimin dürüst davranmadığını,
kimin samimi kimin samimi davranmadığını görmediğini,
bilmediğini mi zannediyorsunuz? Her şey bu aziz milletin
gözünün önünde oluyor.
Değerli arkadaşlar, onun
için, çırpınmanın, kaçmanın, feryat etmenin kimseye
bir faydası yoktur. Eğer çözüm istiyorsanız, eğer çözümün
millî iradede ve sandıkta olduğuna inanıyorsanız,
şimdi, önünüze bir tarihî fırsat, milletle yüzleşme,
milletin sinesine gidip yeniden oradan güven oyu alma, güven alma
imkânı vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Eğer millî iradeye inanıyorsanız,
bunu hiç tartışmadan, demokrasilerde çözümün halk iradesinde,
sandıkta olduğuna inanıyorsanız, bunu hiç tartışmadan,
üzerinde hiçbir aleyhte beyanatta bulunmadan saygıyla, alkışlayarak,
büyük bir memnuniyetle karşılamanız gerekirdi diye
düşünüyorum. Buna itiraz etmeniz gerekmezdi, çünkü, itirazınız
iki senedir taleplerinizle, ısrarınızla çelişmektedir.
Zaten hangi konuda, hangi sözde kendi ifadelerinizle ve taleplerinizle
çelişkiye düşmediniz ki bu konuda kararınızla,
iradenizle, talebinizle çelişkiye düşmüş olmayasınız,
yani, bir tane bana örneğini gösteremezsiniz.
Onun için, değerli arkadaşlar,
bu, ülkemiz için, milletimiz için, demokrasimiz için, millî iradenin
tecellisi için, millet iradesine, sandığa baş vurmak
suretiyle Türkiye'ye yeni ufuklar, yeni imkânlar, yeni kazanımlar
elde etmek ve sağlamak için tarihî bir fırsattır. Kimsenin
buraya, bu kürsüye çıkmak suretiyle alınan bu kararı
sağa sola çekmesine, kimsenin buna itiraz etmesine gerek yoktur,
buna hakları da yoktur. Dolayısıyla, alınan bu karar
doğru bir karardır. Yüksek Seçim Kurulunun ortaya koymuş
olduğu takvim, bütün tarihleriyle ve ayrıntılarıyla
doğru bir tarihtir. Dolayısıyla, daha önceki yapılan
seçimlere, erken seçimlere de baktığımız zaman
Yüksek Seçim Kurulunun, kırk bir günde, kırk yedi günde, elli
günde, elli yedi günde erken seçim yaptığını, bunun
altyapısını hazırlayabildiğini de görüyoruz.
Belki daha önce bir tarih üzerinde anlaşma imkânı vardı,
daha erken bir tarih üzerinde anlaşma imkânı vardı, ama
siyasi partilerin ön yoklama, ön seçim talepleri dikkate alınarak
hazırlanmış, muhalefetin de ısrarla iki seneden
beri erken seçim, hemen seçim talebi de dikkate alınarak hazırlanmış
bir takvimdir. Dolayısıyla, 22
Temmuz 2007 Türk demokrasisi adına çok önemli bir tarihtir.
Kararı milletin vereceği bir tarihtir.
Ben hayırlı olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu ve Başkanlık makamını
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Fatsa.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; alınması
istenen Meclis kararı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak için huzurlarınızdayım.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
demin, grup önerisi aleyhinde konuşurken bir şeyin altını çizmiştim. Bu konuda, bir iki sözle
bana bazı görüşlerini ifade eden arkadaşlarımız
olmuştu, onlara şunu söylemiştim: Yani, polemik için
bu kürsüde değilim, demagoji için bu kürsüde değilim, ama
eğer istiyorsanız o üslupla da size cevap vermesini bilirim
demiştim. Sadece teknik yönlerini açıklamıştım,
fakat, ne gezer, daha sonrasında bırakın kenarda bir
iki cümleyle görüşlerini ifade etmeye çalışan arkadaşları,
muhataplarım, grup başkan vekilleri, en hafif deyimiyle,
burada, "kaçmak" gibi, "milletten çekinmek" gibi
birtakım ifadelerle ve sizin alkışlarınızla
istemediğimiz üslupta bir konuşma yaptılar. Doğal
olarak, bazı cevapları da verme hakkımız doğdu.
Değerli arkadaşlarım,
tespitlerimizi, ben ve Sayın Kart yaptık. Şimdi, özellikle,
bazı şeyleri söylemek istiyorum. Sayın Kapusuz konuştu
ve gitti, ama, o, mutlaka izliyordur televizyonlardan. Sayın
Kapusuz'un söylediği, taa 46 seçimlerindeki, açık oy gizli
tasnif sürecini dahi buraya getirdi. Şimdi, değerli arkadaşlarım
Ondan sonra, demokrasiden, demokratlıktan bahsetti. Eğer
istiyorsanız, bakın ben size demokratlık konusundaki
karnenizin bazı çizgilerini dile getireyim.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, ben, sormak istiyorum size; hani, bu kürsüde konuşan,
demokratlık örneği veren grup başkan vekillerine, sizin
huzurunuzda sormak istiyorum:
Değerli arkadaşlarım,
daha önce de söyledim bunu, beni dava edeceklerini söylediler o
yayın organları, bekliyorum dava etsinler, daha henüz elime
bir celp gelmedi.
Büyük paralarla, iktidar yanlısı
yayın organları oluşturmak mı demokrasiyi geliştirmek?
Kamu otoritesine gebe basın organlarını parti borazanı
gibi kullanmak için yapılan baskılar mı demokrasiyi
geliştirmek? Muhalif basını kamu olanaklarıyla
baskı altına alıp yok etmek istemek mi demokrasiyi geliştirmek?
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Seçim öncesi verilen sözleri unutarak
hiçbir çağdaş ülkede olmayan milletvekili dokunulmazlıklarını
kaldırmamak mı demokrasiyi geliştirmek? (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığı
yargı kararıyla ortaya konan TÜPRAŞ'ın Ofer'e satışı
gibi konulara karışanların Yüce Divana sevkini Parlamento
çoğunluğunuzla engellemek mi demokrasiyi geliştirmek?
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Yargıtay, Danıştay,
Sayıştay gibi yargı organlarını, siyasi olarak
paralel düşündükleri kişilerin gündemine sokmak için her
türlü yönteme başvurmak mı demokrasiyi geliştirmek?
CAHİT CAN ( Sinop) - O, sizin
anlayışınız.
HALUK KOÇ (Devamla) - Futbol Federasyonundan
TESK'e, Kızılaydan İstanbul Ticaret Odasına kadar
birçok özerk ve sivil toplum örgütü niteliğindeki kuruluşun
yönetimlerine kendi yandaşlarını getirmek için kamu
olanaklarını baskı unsuru olarak kullanmak mı demokrasiyi
geliştirmek? (CHP sıralarından alkışlar)
Avrupa Birliği sürecindeki,
Kıbrıs'taki haklarımızdan taviz verilmesini içeren
kararların altına imza atıp bunu Parlamentodan ve kamuoyundan
saklamak mı demokrasiyi geliştirmek? (CHP sıralarından
alkışlar)
Türkiye'yi konusu petrol olan emperyalist
bir savaşın tarafı yapmak için gizli görüşmeler
yapmak mı demokrasiyi geliştirmek? (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
Milyonlarca fındık üreticisinin
sırtına basarak entrikalar çevirmek mi demokrasiyi geliştirmek?
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin
Dikkat edin, dikkat edin, Türk milleti sizi bu söylemlerle
bekleyecek sahada.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Erken
seçime ne diyorsunuz?
HALUK KOÇ (Devamla) - Türkiye'nin
üniter yapısını değiştirecek sonuçlara yol
açacak yasal değişiklikleri reform adı altında
topluma kabul ettirmeye çalışmak mı demokrasiyi geliştirmek?
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Demokratik tepkilerini ortaya
koymak için
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Seçime
ne diyorsunuz, onu söyleyin.
HALUK KOÇ (Devamla) -
14 Nisanda
ve daha sonraki pazar günü Ankara'da toplanan milyonu aşkın
duyarlı yurttaşı "bindirilmiş kıtalar"
olarak tanımlamak mı demokrasiyi geliştirmek? Yani,
bu konuda o kadar çok karneniz var ki!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Seçimlere
ne diyorsunuz, seçimlere?
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, şimdi, ben, bu konuda
Sayın Fatsa'yı
severim, saygı duyarım. Kendisi beni dinlemiyor, sevgi ve
saygı sözcüklerimi belki duymadı, ama, şunu ifade edeyim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Duydum, duydum.
HALUK KOÇ (Devamla) - Başka
bir milletvekili arkadaşımız bunları söyleyebilir.
Sayın Fatsa, bakın, şurada, şu Meclis kararı
alınması istenen kâğıt elimde. Bunun arkasında
bir karşı oy yazısı var. Şimdi bunu yüksek sesle
bir kere daha okuyup huzurlarınıza getireceğim:
"Erken seçim kararının, Yüksek Seçim Kurulunun getireceği
takvim üzerinde bir inceleme yapılarak seçimi önerilen tarihten
öne çekebilme imkânı araştırılmadan
" Dikkat
edin "
önerilen tarihten öne çekebilme
" Duydunuz mu Sayın
Kacır?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - O zaman
seçim takvimi nasıl olacaktı?
HALUK KOÇ (Devamla) - "
önerilen
tarihten öne çekebilme imkânı araştırılmadan, böyle
bir araştırma yapılmasına imkân tanınmadan
alınması nedeniyle bu karara katılmıyoruz."
diyor. Lütfen, gerçekçi olun. Gerçekçi olun değerli arkadaşlarım.
(CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Seçim
takvimi nasıl olacaktı?
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, şimdi, tabii, daha bitmedi. Şimdi,
bu demokrasi konusundaki karnenizin bazı bölümlerini söyledim.
Şimdi, "Meclise neden gelmiyorsunuz?"
Oluşturduğunuz kampanya bu. 19 Eylül 2004 tarih. Terörün
peş peşe, patlatılan bombalarla, mayınlarla çok
kısa bir sürede 13 evladımızın canını aldığı
günler ve biz, terörle ilgili görüşmeleri bir genel görüşme
çerçevesinde Mecliste görüşmek için Meclisi olağanüstü
toplantıya çağırmışız. Şu kulisin dili
olsa da anlatsa. Şu kuliste direklerin arkasına saklanan
AKP milletvekilleri, neden Meclise girmediniz kardeşim? (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Neden Meclise girmediniz? 184 sağlanınca "içeri girin"
emirini veren kimler, talimatı veren kimler?
EYÜP FATSA (Ordu) - 184'ü telaffuz
etme Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Devamla) - Terör görüşülecek,
Başbakan Trabzon'da.
EYÜP FATSA (Ordu) - 184'ü telaffuz
etme Sayın Başkan.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Söyledikleri yalan mı yani!
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, şimdi, sizin karneniz o kadar kötü ki,
sizin karneniz o kadar kırıkla dolu ki, siz bazı
şeyleri söylediğiniz zaman, sizin eylemlerinizle, tutumunuzla,
davranışınızla ilgili şecereniz çıkartılır
ve alnınızın ortasına konur.
Değerli arkadaşlarım,
bakın neden katılmadık: Cumhurbaşkanlığı
seçimleri, Anayasa'nın Cumhurbaşkanlığı seçimlerini
düzenleyen maddeleri çerçevesinde geniş bir uzlaşı
ile seçimin yapılmasını gerektiren bir konu. Bu konuda,
hani siz diyorsunuz ya "bizi millet seçti, biz millî iradeyi temsil
ediyoruz." Mantık yanlış. Peki, bizi kim seçti? Biz
uzaydan mı geldik?
EYÜP FATSA (Ordu) - Ama buraya gelmiyorsunuz!
HALUK KOÇ (Devamla) - Millî iradenin
Cumhuriyet Halk Partisine yansıyan kısmını neden
göz önüne alıp uzlaşı zemininde ana muhalefet partisine
gelme gereği duymadınız?
EYÜP FATSA (Ordu) - Meclise gelmiyorsunuz
ki Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, hem suçlusunuz hem güçlüsünüz. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Aktaş,
lütfen
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Mecliste
olun, Mecliste!
HALUK KOÇ (Devamla) - Siz bağırmayın.
Çoğunuz listeye giremeyeceksiniz ve bir ay sonra sizler bağıranlar
kısmına geçeceksiniz, sizler bağıranlar kısmına
geçeceksiniz; yazık olacak! Bağırmayın! (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Yazık olacak! Bağırmayın!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz de
Meclise giremeyeceksiniz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Yani, burada,
son dakika boy gösterisiyle
Siz beş yıldır gösteriyorsunuz
kendinizi zaten ama, yine sıkıntınız var, girseniz
bile seçilemeyeceksiniz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın, "Milletten kaçılmaz." Tabii ki kaçılmaz.
Türk milleti, 2002'den 2007'ye kadar bir felaket senaryosu yaşadı.
Bu senaryonun önemli aktörleri milletin önüne çıkacak.
AHMET YENİ (Samsun) - İnanarak
mı söylüyorsunuz?
HALUK KOÇ (Devamla) - İnanarak
söylüyorum tabii ve millet sizi nasıl bekleyecek, biliyor musunuz?
Terörle Mücadele Yasası'nın 6'ncı maddesinde, Türkiye'de
30 bin evladımızın kanına giren o terörist başını
affetme gayretlerinizle bekleyecek sizi Mecliste millet. (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler) Evet, anlatacaksınız onu, anlatacaksınız
onu millete. Apo'yu nasıl affetmeye çalıştık, o maceranızı
anlatacaksınız millete.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Çarpıtma!
Çarpıtma!
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bakın, dün söyledim, tekrar söylüyorum:
Kuzey Irak'ta, Irak'ta bir aşiret lideri, "Aman AKP'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a dokunmayın."
diyor, "Aman, aman dokunmayın." diyor, "Bir iki ay daha
sabredin." diyor. Nedir bu iş birliği? Bu iş birliği
nedir? Sizin müttefikiniz Türk milleti mi, yoksa Kuzey Irak'ta Türkiye'nin
geleceğine, coğrafyasına göz koyan unsurların
uzantıları mı? Kim yapıyor sizinle iş birliği?
İş birliğini kim yapıyor sizinle? Millete anlatacaksınız
bunu, Talabani'yi anlatacaksınız millete, Barzani'yi anlatacaksınız
millete. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Biz milletle
işbirliği yapıyoruz, başkasıyla iş birliğimiz
yok bizim.
HALUK KOÇ (Devamla) - Millet sizi
bekliyor, milyonlarca insan elinde Türk bayrağıyla bekliyor
sizi Tandoğan'da, Çağlayan'da, İzmir'de, Manisa'da, Burhaniye'de,
her yerde bekliyor.
Değerli arkadaşlarım,
sizin Başbakanınız, BOP'un Eş Başkanı olarak,
Amerika'nın stratejik ortağı olarak, Irak'ta Müslümanları
katledenlerin ortağı olarak öyle çıkacak milletin
önüne. Nasıl anlatacaksınız? Nasıl anlatacaksınız?
Cumhuriyet Halk Partisinden Allah razı olsun, bizi engelledi
mi diyeceksiniz? İnşallah dersiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - BOP'un
Eş Başkanı değil, çarpıtıyorsunuz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, sizi köylü bekliyor köylü, köylü bekliyor
sizi köyünde, köylü bekliyor. "Enflasyon yüzde 8-9-10." deyip
kandırarak, son bir yılda, gübre, mazot, ilaç, yem, bu fiyatların
yüzde 40 arttığı, sattığı ürünün harcadığı
parayla hiçbir zaman karşılık bulamadığı,
son bir yılda, toprağını bırakıp, üretimden
uzaklaşıp büyük şehirlere göçen 1,5 milyon köylü, insanlar
bekliyor sizi. Millet bekliyor sizi. Esnaf bekliyor esnaf! Esnaf
bekliyor sizi. Kucaklayacak, öpecek sizi, alnınızdan öpecek
sizi! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'yi tartışılan bir ülke yaptınız. Türkiye'nin
coğrafyasını tartışılan bir ülke hâline
getirdiniz, gerçekleri görün. Türkiye'nin ulusal bütünlüğünün
tartışıldığı bir ülke hâline getirdiniz.
Sayın Yalçıntaş Hocam orada. Onun, Türkiye'deki finans
yapısının yabancıların eline geçme durumunda
-oranlar bakımından- yaptığı uyarı ve yaptığı
konuşmanın tutanakları benim dosyamda duruyor. Onun,
o akil insanın uyarıları bile sizi yolunuzdan döndürmeye
yetmedi.
Değerli arkadaşlarım,
bunların hepsine el kaldırdınız. Bunları gidip
anlatacaksınız. Biz, bu ülkeyi nasıl teslim ettik, nasıl
içini boşalttık diye anlatacaksınız. Millet sizi
bekliyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Gel gidelim
işte, niye kaçıyorsunuz?
HALUK KOÇ (Devamla) - Millet sizi
bekliyor Sayın Fatsa, millet sizi bekliyor, "Bir an önce gelin
de kavuşalım." diyor. Millet sizi bekliyor ve elinde
Türk bayraklarıyla bekliyor millet sizi. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hadi
gelin de, gidelim. Var mısınız? Kaçmayın.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bakın, Türkiye'yi -bir daha söylüyorum-
ulusal bütünlüğü tartışılan bir ülke hâline getirdiniz.
Sizin döneminizde Türkiye haritası, aynı 1900'lerin başında,
Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde tartışılan
haritalar noktasına getirildi.
Değerli arkadaşlarım,
sizden istirham ediyorum: Biraz vakit ayırın, ne olur,
1800'lerin başından -hadi biraz daha geçelim, çeyrek yüzyıl-
1830'lardan itibaren 1919'lara, 20'lere kadar olan yakın Osmanlı-Türk
siyasi tarihini lütfen okuyun, değerlendirin. Lütfen okuyun,
değerlendirin ve bir karşılaştırma yapın.
Yani, bu canhıraş bir politik taraftar olma noktasındaki
tezahüratlarınızı filan bir kenara bırakın.
1830'la 1920 arasını, gelişen olayları, Osmanlı'nın
İngiltere, Fransa, Avusturya, Prusya ve Rusya ile olan ilişkilerini
lütfen değerlendirin. Bakın, bugünkü manzara nedir, biliyor
musunuz? Bugünkü manzara şu
Bu, ne dinozorluk ne statükoculuk.
O cumhuriyeti numaralandıran köşe yazarlarıyla kendinizin
desteğini aramayın. Bakın, bugünkü manzara şu:
1900'lerin başında Balkanlar'da yaşanan ayrılıkçı
terör ve çetecilik. Sırp, Arnavut, Makedon, Bulgar çetecilerinin
1900'lerin başında Osmanlı Balkanı'nda, Rumelisi'nde
yaptıkları ve onları destekleyenler ile bugün Güneydoğu'da
yaşadığımız ayrılıkçı terör ve
onların arkasındaki uluslararası güçlerin benzerliğine
bir bakın Allah aşkına, bir benzerliğine bakın!
(CHP sıralarından alkışlar)
Geçmişini unutan milletler
geleceklerini sağlıklı kuramazlar değerli arkadaşlarım.
Geçmişi unutarak gelecek inşa edemezsiniz. Buraya çıkıp
basit polemiklerle, basit demagojik yaklaşımlarla,
şu söylediğimiz bugünkü görüşme konusunda olan teknik
uyarılarımızı, anayasal uyarılarımızı,
Türkiye'nin gerçeğine uygun sosyolojik uyarılarımızı
göz ardı etmenizi hiçbir şekilde açıklayamazsınız.
Değerli arkadaşlarım,
ciddi bir tarih diliminden geçiyoruz. Ben, yine, ciddiyete dönüyorum.
Eğer polemik isterseniz, sizin anladığınız
dilde konuşabileceğimizin örneklerini veriyorum.
Eğer o dilde konuşmaya devam etmek isterseniz, aynı
dilde size cevap vereceğimizi de bilin. Ama, ben, size, sağlıklı,
mutlaka sağduyulu değerlendirmenizi istirham edeceğim
bazı uyarılarda bulunuyorum. Türkiye'yi germeyin değerli
arkadaşlarım. Sağlıklı düşünün, sağduyulu
düşünün.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Siz gerdiniz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Türkiye'yi
germeyin. (AK Parti sıralarından "Siz geriyorsunuz"
sesleri)
İtirazlarınızı
yapın, ama benim dediklerimi de kafanızın bir kenarında,
lütfen, tutun. Dayatmayla devlet ve ülke yönetmeyin. Uzlaşı
arayın, en geniş zeminde arayın.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'deki kurumlar önemlidir, bütün dünya ülkelerinde o ülkelerin
kurumlarının kıymetli olduğu gibi kıymetlidir.
Kurumları yıpratarak bir yere varamazsınız. Anayasa
Mahkemesini, Cumhurbaşkanlığı makamını,
Türk Silahlı Kuvvetlerini, yargı makamlarını
yıpratarak, onlarla zıtlaşarak bir yere varamazsınız.
Yönetimin en önemli kısmı uyum kısmıdır. Devlet,
çok iyi kurulmuş bir aygıttır. Bu sistemi sağından
solundan zedelemek ancak size zarar getirir, sizinle beraber demokrasiye
zarar getirir, sizinle beraber bize zarar getirir, sizinle beraber
Türkiye'ye zarar getirir. Bunlar samimi uyarılardır.
Şimdi söylediğimiz nokta da aynı. Yani, burada 22 Temmuz
tarihi üzerinden bir demagojik tartışmaya tekrar girmek
istemiyorum. Söylediğimiz açık ve net: Mümkün olan en erken
temelde biz seçimlerin yapılmasını zaten öteden beri
söylüyoruz. Ama siyasetin cilvesi, ama bir dayatma politikası
ve o politikanın sonunda -bunu inkâr edemezsiniz- Sayın
Başbakanın önce ayna karşısında aday tespiti
araştırmaları, yani kendisine yakın sendikaları,
siz milletvekillerini
Ne diyeceksiniz Allah aşkına! Bir
iki arkadaşınız bazı fikirler söylemiş olabilir,
ama Sayın Başbakan sizi çağırdığında,
"Kimi aday istiyorsunuz?" dediğinde, aynanın karşısında
duruyor, aynada ne görüyorsanız onu söyleyeceksiniz ve öyle
söylediniz ve Sayın Başbakan, birtakım gelişmeler
ortaya çıkana kadar ısrarla kendi adaylığını
gündemde tuttu. Bunun Türkiye'ye getirebileceği sıkıntıları
ifade ettik. Bakın, daha sonrasında bir aday ataması yapıldı.
Yani "demokrasi" diyorsunuz, demin demokrasiyle uyumsuzluğunuz
konusunda birçok örnekler verdim.
Bir nokta da şu: Tek kişinin
verdiği bir kararla ve bir iki sözü geçen eski çizgi ve siyaset
arkadaşının telkinleriyle oluşturulan bir aday
atama süreci yaşadık. Bu konudaki sıkıntılarımızı
söyledik.
"Niye girmiyorsunuz" dediniz
de -bakın, bir demagoji konusu daha- buna alet olmamak, bu sürece
katkı yapmamak, bu sürecin yanlışlığını
kanıtlamak için girmedik. Bu, en demokratik hakkımızdır,
en demokratik hakkımızdır ve şunu da söyledik:
"Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde
" Bunu
bizzat Sayın Genel Başkanımız söyledi: "Adalet
ve Kalkınma Partisi içerisinde üzerinde uzlaşmaya varabileceğimiz,
bu Meclisin içinden seçilebilecek bir Cumhurbaşkanı adayı
mutlaka vardır, 'yoktur' deme hakkını kendimde görmüyorum."
dedi. Bu, açık bir tebligattır, açık bir ifadedir, bir uzlaşı
zemini sunmadır, ama yok, bir suni gerginlik
Grupta konuşulacak
tabii, ikazlar yapılacak; siyasetin gereği bunlar, siyasetin
platformları, söylenecek. Bizi eleştirdiğiniz noktalarda
dönüp öz eleştiri yapın. Sayın Başbakanın üslubuna
bakın. Yani orada yok mu sertlik, orayı hiç görmeyecek misiniz?
Böyle şey olur mu?
Değerli arkadaşlarım,
sürem bitiyor. Ben, bakın, demokratik meşru muhalefet zemininde
sizlere sağduyulu olmanız davetini bir kere daha yineliyorum.
Demokratik meşru muhalefet zemininde bu uyarılarımızı
yapıyoruz. Adını bir kere daha söylüyorum: Demokratik
meşru muhalefet zemininde bu uyarıları yapıyoruz.
Bunları görmeyenler -sizin için demiyorum- bunları görmeyen
medya kuruluşları, günün birinde, muhalefet dışında
başka platformlarda konuşanlar, bildiri yayınlayanlar
olduğu zaman Türkiye'yi ayağa kaldırıyorlarsa, o
medya kuruluşları hiçbir zaman demokrat kisvesi taşıyamazlar
Türkiye'de.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Kanaltürk'ten
mi bahsediyorsun?
HALUK KOÇ (Devamla) - Bunları,
meşru, demokratik muhalefet zemininde biz belirtiyoruz ve
söylüyoruz. Bunları görün. Demokrasinin muhalefet kanadının
taleplerini taşıyın, yansıtın. Bunlar
meşru uyarılardır.
Değerli arkadaşlarım,
son derece sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Bir kaostan
çıkmak için başka kaosu davet etmeyin, uzlaşı arayın,
kurumları yıpratmayın ve Türkiye'de yapılabilecek
olan bir seçimi en sağlıklı ortamda yapma sorumluluğunu
iktidar partisi olarak taşıyın. Bu uyarılarımızı
tutanaklara geçiriyorum.
Yüce heyetinizi, Cumhuriyet
Halk Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Koç.
Önerge üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına söz isteyen Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydalı.
Buyurun Sayın Gaydalı.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan yüce heyetinizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
22'nci Dönemin sonuna geldik.
Şöyle geçti, böyle geçti. Biraz sonra, bu Meclis kararı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde oylanacak. Her zamanki son sahneyi tekrar
söyleyeyim: Herkes bu kararı ayakta alkışlayacak, birbirine
sarılacak. Bu sarılma bir veda mı olacak, bir kutlama
mı olacak, bunları hep birlikte yaşayacağız.
Sevinç çığlığı atarak birbirini kucaklayan
arkadaşlarımızın bir daha bu sıralarda oturmadığını
da gördük, ama gönül isterdi ki kader birliği yaptığımız
bu arkadaşların tümüyle önümüzdeki dönem yine hep beraber
olalım.
Şimdi, konuşmalara baktım,
çok değerli Grup Başkan Vekili Sayın Fatsa'yı ve Cumhuriyet
Halk Partisinin çok değerli Grup Başkanvekili Koç'u dinledim.
Bu aradan geçen dört buçuk sene zarfında gördüm ki, meğerse
Türkiye'yi geren ne iktidar partisiymiş ne ana muhalefet partisiymiş.
Birbirlerini, ortalığı germeyelim diye ikaz ediyorlar.
O zaman soruyorum: Peki, iktidar partisi ve ana muhalefet partisi
Türkiye'yi germiyorsa kim geriyor? Yani, 20 kişilik Grubumuzla
biz mi geriyoruz? Bakın, iyi bir sınav vermedik değerli
arkadaşlarım, maalesef iyi bir sınav vermedik.
Şimdi, dün bir öneri geldi Anayasa
Komisyonuna. Anayasa Komisyonunun üyesiyim. Bu önerge gelirken
bile bir telaş, bir acelecilik, bir "Biz iktidarız, ne
dersek yaparız, bizim dediğimiz olacak
" Bırakın,
demokrasilerde böyle şey olmaz. Demokrasi uzlaşma rejimidir.
Şimdi, üç grupla müştereken oturup bir tarih belirlenebilseydi
kötü mü olurdu?
O kadar acele edilmiş ki, iktidar
partisi gidip Yüksek Seçim Kuruluna sorma zahmetinde bile bulunmuyor:
"Ya siz bunu ne zamanda yetiştirebilirsiniz? Bize bir takvim
verin de ona göre bir önerge hazırlayalım." "Canım,
biz bir önerge verelim de Yüksek Seçim Kurulu ondan sonra itiraz
eder, ona, yukarıda olmazsa, aşağıda, Genel Kurulda
uyarız." Bakın, acelecilikle bir yere varmamız mümkün
değil.
Şimdi, bakıyorum, bir Cumhurbaşkanlığı
seçimi süreci geçiriyoruz. Şöyle bir bakıyorum 350 kişilik
AK Parti Grubuna, burada Cumhurbaşkanlığı yapacak
kapasitede, nitelikte 100'ün üzerinde arkadaşımı sayabilirim,
100'ün üzerinde arkadaşımı sayabilirim. Bunu gayet
güzel, şerefle, onurla da yapabilecek nitelikte arkadaşlarımız
var. Peki, neden böyle bir uzlaşma zemini aramadık da, illa,
yine her şeyde olduğu gibi "benim dediğim dedik,
ben bilirim, ben yaparım" edasıyla bu noktaya getirdik?
Bakın, iki partinin çok saygın
iki genel başkanı bundan on gün evvel müştereken bir basın
toplantısı yaptılar. Dediler ki: "Bu turlar henüz
başlamadı. Gelin, bir erken seçim kararı alalım.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararlarını mahkemeye
götürmeyelim, mahkemeye taşımayalım." Şimdi
geldiğimiz nokta ne? Ne oldu? Bu işten kim kârlı çıktı?
Eğer o gün böyle bir seçim kararı alabilmiş olsaydık,
şu anda Türkiye nerede olurdu?
Dün, Sayın Başbakanımız
konuşma yapıyor grupta. O konuşmanın heyecanı
içinde söylenmiş bir söz de olabilir. "İşte, demokrasiye
kurşunlar sıkıldı." şu, bu falan. Hiçbir yere
kurşun murşun sıkılmadı. Aslında kurşun
sıkmak isteyen iki taraf var. Biri iktidar tarafı, biri ana
muhalefet tarafı. Ha, onların da içinde mermi yok, onların
da içi kurusıkı. Her ikisi birbirine sıkıyor, arada
barut izleri de bizleri etkisiz hâle getiriyor. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Bütün hikâye bu, bütün
hikâye bu. Bakın, bunları yapmaya hakkımız yok. Demokrasi,
bir çelik çomak oyunu da değildir.
Şimdi gideceğiz. 22 Temmuza
itiraz edecek hiçbir kimse yok. Tabii, zaten buna itiraz edersek, siyasi
parti olarak kendi varlığımızı inkâr etmiş
oluruz. Ha, CHP'nin birtakım şeyleri vardır, onu da saygıyla
karşılıyorum, birtakım gerekçeleri olabilir.
Şimdi, gerekçelerden birini de -Cumhuriyet Halk Partisi söylemedi-
ben söyleyeyim. Dün Yüksek Seçim Kurulu Başkan Vekili Anayasa
Komisyonunda söyledi, dedi ki: "Bakın, yeni bir seçmen tüzüğü
hazırlanıyor. Bunlar henüz güncelleşmedi. Haziran sonunda
bunlar güncelleşecek." Ha, bu güncelleştiğinde ne
olacak? Belki bazı illerin milletvekili azalacak, bazı illerin
milletvekili buna göre artacak. Şimdi, Temmuz ayında bir
değerli milletvekilim çıkıp "Ya kardeşim, benim
ilimin milletvekili beşti, yediye çıktı, bu bana bir
haksızlıktır." demeyecek mi? Diyecek. Sadece o
milletvekili değil, o ildeki tüm vatandaşlarımız
da söyleyecek. Diyecek ki: "Bu, 2002'deki sayımdır.
2002'deki sayım güncelliğini yitirmiştir, artık
bu güncel değildir. Yeni yapılan sayıma göre benim milletvekili
sayım beşten yediye çıkmıştır ve ben Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yedi olarak temsil edilemiyorum." diye
isyan edecek. Şimdi ona ne cevap vereceğiz? Bakın, bunları
hep
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, burası çok ulvi
bir çatı. Burada bunların hepsini enine boyuna değerlendirmemiz
lazım ve bir karar vermemiz lazım.
22 Temmuz hayırlı olsun,
hepimize hayırlı olsun. 22 Temmuzda sandığa gidilecektir,
şu veya bu şekilde halk kendi kararını verecektir.
Şimdi bir süreç daha yaşıyoruz.
Anayasa
Cumhurbaşkanını halk seçsin. Doğrudur.
İki yıldır bunu biz söyledik. İki yıldır söyledik.
Bizi ziyarete gelen iktidar partisi mensuplarına, çok değerli
büyüklerine bunu biz öneri olarak ilettiğimizde "Zaman
yok, yetişmez." dediler. Peki, on beş gün önce "Yetişmez."
denilen bu Cumhurbaşkanını halkın seçmesi önerisi,
ne oldu da birdenbire yetişir oldu? On beş gün önce yetişmiyordu
bu.
Şimdi, bakın, şapkayı
önümüze koyup düşünmemiz lazım. Türkiye hepimizin. Birbirimizi
kucaklamamız lazım. Onlar, ötekiler, bunlar diye Türkiye'yi
bölerek, kamplara ayırarak bir yere varamayız. Bu aile
içinde bölünmelere sebebiyet verir, bu köylerde bölünmelere sebebiyet
verir, bu şehirlerde bölünmelere sebebiyet verir; bu işten
kârlı hiç kimse çıkmaz, hiç kimse çıkmaz. Biz-öteki diye
bir şey yok, hepimiz biziz. Hepimiz bu geminin içinde yaşıyoruz,
herkes birbiriyle kardeş. Kaderimiz bir, yolumuz bir. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar) Bu duygu ve düşüncelerle
hareket etmek mecburiyetindeyiz.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanlığı seçimi süresince Türk siyasetinin
içine düştüğü tablodan memnun olan hiçbir vatandaşımızın
olduğunu da sanmıyorum. Türk siyasetini tıkanmanın
eşiğine getirenler, bu aşamada siyasetin önünü nasıl
açarız diye düşünmek yerine, bu yaratılan gerilimden
nasıl bir siyasi fayda sağlarız çabası içine girmişlerdir.
Sayın Başbakan, demokrasiye
kurşun sıkıldığı iddiasında bulunarak,
ana muhalefet partisini kurşun sıkan olarak ilan etmiştir.
Faili kim olduğu hususunda herkesin kendine uygun iddiası
olsa da ortak kanaat demokrasinin yara aldığıdır.
Sayın Başbakan, ana muhalefet partisinin demokrasiye kurşun
sıktığını söylemekte, ama kurşun sıkılan
bu silahı da ana muhalefet partisinin eline tutuşturan,
bu imkânı yaratan, maalesef, Sayın Başbakanın kendisidir,
demokrasiyi sadece çoğunluk rejimi olarak algılamasıdır.
Demokratik rejimde uzlaşmayı
sağlamadaki başarı görevi iktidarındır.
Ama, üzülerek belirteyim ki, şu anki iktidarın uzlaşmadan
uzak durduğu da açık bir gerçektir. Bugünün şartları
altında dahi, sayın iktidar, hâlâ bir adım atmıyor,
atacak gibi yapıyor sadece ve sonra herkesin peşinden gelmesini
istiyor. Oysa, uzlaşmayı arayan, adım atmadan adımın
ne olacağı konusunda muhataplarıyla istişare
yapar. Sayın iktidar ne yaptı? Yaşamakta olduğumuz
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde adaylarını
açıklamayı son dakikaya bıraktı ve adayının
üzerinde uzlaşma talep etti.
Bu dayatmaya uyulmasını
istemek, uzlaşma arayan bir zihniyetin talebi olamaz. Sayın
Başbakanın, Cumhurbaşkanı adaylarının
açıklanmasını son dakikaya bırakmasına gerekçe
olarak söylediği "adayın yıpratılmasını
engellemek" gerekçesi bile, şeffaf siyaset anlayışına
sahip olmadığını, milletin irfanına güvenmediğini
göstermektedir. Milletin cumhurbaşkanlığı kişiliği
ve yeterliliği hakkında tartışma yapmasını
engellemeye çalışmak, en hafif ifadesiyle millete güvenmemektir.
Bırakınız, isteyen istediğini lehte-aleyhte söylesin.
Millet doğruyu bulabilme kabiliyetini haizdir.
Siyasette tabii ki tartışma
olacak, ama bu tartışmadan uzak durmanın yolu oldubittilere
sarılmak değildir.
Sayın Gül değerli bir devlet
adamıdır. Sayın Gül'ün vasıfları hususunda
hiçbir şüphemiz yoktur. Ama, yöntem olarak Sayın Gül'ün isminin
son anda açıklanmasının ne faydası olmuştur?
Sayın Gül'ün kendi ifadesi: "Ben, milletin önünde olan, tanınan
biriyim." Hâl böyleyken, adayın son dakikada açıklanıp,
milletin demokratik tartışma ve kamuoyu kanaatinin
oluşma sürecine fırsat tanımamak çabasını
anlamak imkânsızdır. Eğer gerçek gerekçe adayın
yıpranacağı kaygısı değil de başka
kaygılarsa, bunları da milletle paylaşmak gerekir. Kapının
arkasında başka hesap, kapının önünde başka
söylem, eninde sonunda millete yakalanacak bir siyaset anlayışıdır.
AK Parti Grubu, şüphesiz ki,
çok değerli arkadaşlarımızdan oluşuyor.
Eğer gerçek bir uzlaşma niyeti var olsaydı, üzerinde uzlaşabileceğimiz
bir değil, birkaç arkadaşımız da olabilirdi -ki,
bunları sözlerimin başında söyledim- ama esasta uzlaşmasız
"ben yaparım, olur" zihniyeti, millet önünde görüntüyü
kurtarmak için göstermelik uzlaşma arayışlarının
millet nazarında karşılık bulması beklenemez.
Anavatan Partisi olarak, iki
yıldır, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine
ilişkin görüşlerimizi hiç zikzak yapmadan ifade ediyoruz.
İktidar ve ana muhalefet arasındaki karşılıklı
gerilim, siyaset sebebiyle Cumhurbaşkanlığı seçiminin
Türkiye için bir krize dönüşmesinin çok muhtemel olduğunun
uyarısını önceden yapmış ve çözümün, Anayasa'da
bir değişiklik yapılarak Cumhurbaşkanını
halkın seçmesi yönünde olduğunu her fırsatta söylemiştik.
Parti kuruluş bildirgesinde Cumhurbaşkanını halkın
seçmesi taahhüdünde bulunan AK Partiye taahhüdünü yerine getirmesi
için çağrıda bulunmuş ve koşulsuz desteğimizi
ilan etmiştik. Bizleri o dönemlerde "yavru muhalefet"
diye küçümseyen sayın iktidar grubu, bugün, şartların
dayatması sonucu dediğimiz noktaya gelmiştir. Bugün
yaşamakta olduğumuz sorunları, öngördüğümüz
için çözüm önerilerimizi ve çözüme koşulsuz destek verdiğimizi
izah etmek için, 2005 yılının Temmuz ayında, Sayın
Başbakanımızdan, önce randevu talebinde bulunduk.
Sayın Başbakanımız, randevumuzu, maalesef, görmezden
geldiler. Türkiye'nin sorunlarına çözüm önerilerimizi ve koşulsuz
destek taahhüdümüzü, bir mektupla, kamuoyuna da, Sayın
Başbakanımıza da duyurduk. Sayın iktidar partisinin
yetkililerine de önerilerimizi ilettik; ama, maalesef, yok sayıldık.
Geçtiğimiz iki yıl zarfında,
Türkiye'nin iki kutupluluğa doğru sürüklendiğini ve
bu iki kutupluluğa sürüklenmenin Türkiye için felaket demek
olduğunu her fırsatta belirttik. Hem iktidar tarafını
hem muhalefet tarafını, vatandaşların değerleri,
inançları ve devletin ilkeleri üzerinden siyaset yapmamaya
çağırdık. Böyle bir kutuplaşmanın Türkiye
için sakıncalarını anlatmaya çalıştık.
Sayın Başbakana yazdığımız mektupta,
açıkça, Cumhurbaşkanı seçiminde 5+5 modeline geçilmesini
ve seçimin halk tarafından yapılmasını önerdik.
Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarında değişiklik yaparak,
Türkiye'nin özlediği demokratikleşmenin gerçekleştirilmesi,
siyasi etik yasalarının çıkarılması taleplerimizi
de ilettik.
İktidarın beşinci
yılına gelene kadar herhangi bir yapısal soruna el
sürmemeyi tercih eden sayın iktidarın bugün "Cumhurbaşkanlığı
seçimlerini halka yaptıralım." demesinin arkasında
samimiyet olduğuna inanmak da zor. Eğer samimiyet olduğu
iddia ediliyorsa, bir taraftan "Cumhurbaşkanını
halka seçtirelim." deyip diğer taraftan Cumhurbaşkanı
seçim turlarına devam etmek, samimiyet sahibi olanların
bir çelişkisidir. Sayın iktidar hâlâ bir oldubittiye umut
bağlıyorsa, çıkmamış candan umut kesilmez diye,
bir ihtimal, Cumhurbaşkanını hâlâ bu Meclise seçtirebilirim
diye düşünüyor, Cumhurbaşkanını halka seçtirme
sözünü sadece genel seçimler için bir propaganda malzemesi olarak
düşünüyorsa yine yanlış yapıyor demektir.
Millet, ekseri çoğunluğu,
2002 seçimlerinde AK Partiye tevdi etti; etti ki, mağduriyetlerimi
çöz diye. Haklı veya haksız, Sayın Başbakanı
mağdur olarak algıladı. Mağdur, mağdurlara sahip
olur diye düşündü. Beşinci yıla geldik, milletin
mağduriyetinin devam ettiği ortada, ama, hâlâ Sayın
Başbakanımız da mağduriyet mazeretleri aramaktadır.
İktidar kabiliyetinden yoksun olmanın adını
mağduriyet koyma çabasındadır maalesef sayın iktidar.
Sayın iktidar ve ana muhalefet,
milletin dinine de sahip çıkmasını, devletine de sahip
çıkmasını "olmaz" gibi gösterme çabalarına,
gerilim siyasetine katkı sağlamaktadırlar. Oysa milletimiz,
hem laik devlet ilkelerine sadakatle bağlıdır hem de
inançlarına sıkı sıkıya bağlıdır.
Kişilerin kılık
kıyafetlerinin tartışılması utanç vericidir.
Hele hele Cumhurbaşkanlığı gibi önemli bir makamın,
o makama seçilecek kişinin kimliğinin eşinin kılık
kıyafeti üzerinden tartışılması da ayrıca
utanç verici bir manzaradır. (Anavatan Partisi ve AK Parti
sıralarından alkışlar) Fakat, iktidar partisi ve
ana muhalefet, Cumhurbaşkanı seçimi gibi hayati bir konuyu
getirip, bu şekilci gerilimden beslenen yaklaşımla
sınırlamayı tercih etmişlerdir. "Ya o, ya
bu" diye insanlarımızı kamplaştırmışlar,
bir üçüncü yolun mevcut olabileceği gerçeğini milletin
zihninden uzak tutma çabası içine girmişlerdir. Ama, gerçekler
belki gölgelenebilir, ama asla ortadan kaldırılamazlar.
Bugün gelinen noktada milletin
ekseriyeti ve siyasi partilerimizin çoğu, Anavatan Partisinin
yıllardan beri savunduğu Cumhurbaşkanının
halka seçtirilmesi gerektiği noktasında buluşmuşlardır.
Umarım bu kanaati taşıyanlar, samimiyetlerinin gereği
olarak, ağızlarından çıkan sözlerin gereğini
de yaparlar.
Bir noktaya daha değinmek istiyorum
müsaadelerinizle. Ekonomiden sorumlu Sayın Bakanımız,
Cumhurbaşkanı seçim krizinin ekonominin üzerinde yük
oluşturduğunu, her bir puanlık faiz artışının
hazine üzerinde 2 katrilyon liralık ekstra yük getirdiğini
belirmişlerdir. Doğrudur da. Ama, bu yakınmayı yapan
Sayın Bakan, bu krizin asli faili olan Sayın Başbakanı
önceden uyarma görevini yaptı mı acaba? Hem iktidar olarak
krizin yaratıcısı olup hem de bu krizden milletin zarar
gördüğünü söylemek, en hafif deyimiyle, aymazlıktır.
Cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesine karşı çıkanların,
milletin demokratik kültürüne ve cumhuriyete bağlılığına
inanmaları gerekir. Cumhuriyet bugün dördüncü neslini yetiştirmiştir.
Artık, cumhuriyet, cumhuru tarafından korunabilir durumdadır.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki tereddütler günümüzde
anlamını kaybetmiştir.
Sözlerimi bitirirken tekrar etmek
isterim ki, millet cumhuriyete sahiptir ve onu koruma gücüne de maliktir,
milletimize güvenelim. Demokrasinin tartışmalarına
son verme yöntemi bellidir: Milletin hakemliğine başvurmak.
22 Temmuz hayırlı olsun.
Hepinize, en derin saygılarımı arz ediyorum. (Anavatan
Partisi ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gaydalı.
Önerge üzerinde şahsı
adına söz isteyen Bekir Bozdağ, Yozgat Milletvekili.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öneri üzerinde şahsım
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye ve Türk demokrasisi önemli
dönemeçlerinden bir tanesini daha geçiyor, önemli şeyler oluyor.
Halkımız, önemli olan bu şeyleri çok yakından takip
ediyor, değişik yönleriyle takip ediyor, takip ederken bu
işin içerisinde olan aktörleri de kendi açısından bir
değerlendirmeye tabi tutuyor.
Ben "Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir." inancının tam temerküz
ettiği bir noktada, egemenliğin temsilcisi ve millet
adına bunun burada icracısı olan milletvekillerinin
olduğu bir ortamda millî iradenin mahkemeye düşürülmüş
olmasından rahatsızlığımı burada
açıkça ifade etmek isterim. Zira, hiçbir dönemde, millî iradeyi
temsil edenler, milletin kendilerine verdiği iradeyi Anayasa'da
öngörülen usul ve esas dairesinde kullanma noktasında iradesini
göstermişler ve bu iradeyi mahkemelere götürerek orada milletin
iradesini sorgulatmamışlardır.
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) -
Mahkemeler, millet adına karar verirler.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ama, Türk demokrasi tarihi ilke şahit olmuştur. İlk defa,
milletin iradesi mahkemelerde sorguya çekilmiştir, sorgulatılmıştır,
âdeta, millet mahkemede yargılatılmıştır. Bu
millet sizi bekliyor. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Senin demokrasi anlayışın işte bu kadar!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yüzde 25'lik irade!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Çağlayan'a
gel, Çağlayan'a!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bu millet, köyünde, dükkânında, bağında, bahçesinde sizi
bekliyor, sizi bekliyor. Anadolu'da düşman Eskişehir'e geldiği
hâlde bu iradeyi bırakıp kaçmayanları da biliyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sen padişahla birliktesin, ben seni biliyorum!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bu iradeyi bırakıp kaçan, başka yere havale edenleri
de biliyor ve diyecektir ki CHP'ye, "Gelin bakayım buraya,
ben, sizi, benim irademi mahkemelere götürüp beni orada sorgulatın
diye mi gönderdim, yoksa, beni adam gibi temsil edip hakkımı,
hukukumu koruyun diye mi gönderdim?" (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Bekliyor millet.
Ama, bugünlerde güzel şeyler
daha oluyor. Türk demokrasi tarihine bakın, makamlar için, mevkiler
için, insanların bir yere gelebilmek için, birbirlerine nasıl
ihanetler yaptıkları, nasıl kötülükler yaptıkları,
nasıl karaladıklarının tarihiyle doludur. Ama,
bir bakın bir başka noktaya, Sayın Başbakan, herkes
"Cumhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan olacak" diye
beklerken, "ondan başka türlü davranış beklenemez"
diye düşünürken, orada
(CHP sıralarından "Olamaz"
sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Senin liste başı olman kesin!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, bir noktaya gelmek istiyorum. Tayyip Bey, milletiyle göz
göze, kulak kulağa, kalp kalbe birlikte yürüyen bir insan ve milletiyle
beraber yürümeye, "Benim derdim, benim sevdam milletimdir, devletimdir;
bana, madem hizmetime ihtiyaç var, milletime kulak veriyorum."
dedi, hiçbir insanın reddedemeyeceği makamları reddetti,
milletine döndü. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Millet bunu görecek, millete arkasını
dönenleri de görecek, millete önünü dönenleri de görecek.
"Ben size kulağımı verdim, kalbimi verdim, gönlümü
verdim. Benim hizmetimi istediniz, işte size geldim." diyecek,
onu da görecek. Ama, bu milletin iradesini mahkemelere taşıyanları
da görecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Mahkemeler niçin var?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Siz, normal
Ben anlıyorum CHP açısından. Niye anlıyorum
biliyor musunuz? CHP'nin bugüne kadar kulakları hiçbir zaman
milletin sesine açık olmadı. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Gözü de hiçbir zaman açık olmadı, kalbi
de açık olmadı. Her zaman, kalbi, gözü, kulakları
başkasının yanında, milletin yanında değil.
Millet, gözü de kalbi de kulağı da, ruhuyla, zerresiyle,
kürresiyle yanında olanları da biliyor, olmayanları
da biliyor. Onun için, bakın, siz, bu hareketin lideri 3 Kasımda
milletvekili listesinden dahi silindi.
Millete gitti demokrasiyi savunan
partiler "Başbakanı belli olmayan partiye oy mu verilir."
dedi. Doğru mu? (AK Parti sıralarından "Doğru"
sesleri) Demokrasiyi savunanlar bunu der mi? (AK Parti sıralarından
"Demez" sesleri) Demez, ama dediler bugün mahkemeye götürdükleri
gibi. (AK Parti sıralarından alkışlar) Millet ne
dedi? "İşte veriyorum." dedi, sandıkları
doldurdu, patlattı. Ne oldu?
MEHMET KARTAL (Van) - Denize düşen
yılana sarılır.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın "Seçim" dendi, "Seçim" dendi, "Hemen
seçim" dendi, "Haydi seçim" dendi; Sayın Baykal da
dedi, başkaları da dedi. Daha önce "Biz sineyimillete
döneceğiz." dediler mi arkadaşlar? (AK Parti sıralarından
"Dediler" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Çok mu sevindin?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
"Gideceğiz, seçtirmeyeceğiz Cumhurbaşkanını.
Sinesi milletin bize açıktır, biz oraya döneceğiz."
dediler mi?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Çok mu sevindin?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Dediler.
Peki, ben soruyorum: Neden sineyimillete
dönmediniz?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sen sevinmeyesin diye.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Milletin sinesi size açık olmadığını gördünüz
de mi dönmediniz?
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Kanunsuz iş yapılmasın diye dönmedi.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ama, ben bir şeyi biliyorum. Bakın, niye biliyorum biliyor
musunuz? Ben küçüklüğümden beri bilirim, CHP'nin "öcü"
siyasetini bilirim. "Öcü" siyaseti yapmıştır,
millet her defasında "öcü" siyaseti yapanlara
"öcü" muamelesi yapmış göndermiştir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Ve bakın, her seçimde tokat yedi,
her seçimde yedi, yarın da yiyecektir. Korku şundan: Milletin
sinesinde yerleri yok, bunu gördüler. Milletin sinesinin milletin
sillesine dönmesinden korktular, onun için gidemediler. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Bakın, bir başka şey:
Cumhurbaşkanını bu Meclisin seçemeyeceği anlaşılmıştır.
Süreç işliyor, ama, Anayasa Mahkemesinin
(CHP sıralarından
gürültüler)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Bravo! Bravo fantezin için!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Beni bir dinleyin.
Anayasa Mahkemesinin bu kararından
sonra, bundan sonra oluşacak Meclislerin de, Cumhurbaşkanını
uzlaşmayla da olsa seçemeyeceği ortaya çıkmış.
Çoğunluğun iradesini azınlığın iradesinin
emrine tahsis eden bir anlayışla, millî egemenliğin tam
manasıyla burada da tecelli edemeyeceği anlaşılmıştır.
Bunun yolu nedir? Bunun çözümü nedir? Artık Cumhurbaşkanını,
Türk milletinin seçme zamanı gelmiştir demektir. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Anayasa Mahkemesinin kararı
da bunu söylüyor bir anlamda. Artık millet seçmelidir.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- 6 Mayısta ne seçimi yapacak bu Meclis?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Peki, millet seçtiği zaman ne olacak? Sayın Baykal diyor ki:
"Padişahlık olacak." Ya, ben mi yanlış biliyorum,
siz mi yanlış biliyorsunuz? Benim bildiğim, padişahlar
bir aileden olur. (CHP sıralarından gürültüler) Cumhurbaşkanı,
yoksa, CHP ailesinden olursa padişahlık olmaz, milletin ailesinden
olursa mı padişahlık olur? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Padişah
oldu, padişah!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Milletin iradesiyle gelirse mi padişahlık olur?
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Haddini aşma! Haddini aşma!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Niye milletten korkuyorsunuz? Millet seçerse kıyamet mi kopar?
Vekillerini seçiyor da, Cumhurbaşkanını seçse ne
olur?
Ama, bir şey var CHP zihniyetinde,
halksız bir hakçılık
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- CHP'ye kurban ol!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
cumhursuz bir cumhuriyetçilik var. Milletine güvenmiyorlar. Onların
oyuna güvenmiyorlar. Onların demokrasiye olan inancına,
ehliyetine güvenmiyorlar. "Bizim gizli ajandalarımızda
olan bir yapı çıkmaz." diye endişe ediyorlar.
Ben, buradan söyledim: "Anayasa'da
Cumhurbaşkanının nitelikleri bellidir." dedim.
Birtakım kriterler saydılar. Ben şimdi dedim ki o zaman
da, hatırlarsanız: "Acaba, bizim bilmediğimiz
başka birtakım kriterler var, CHP onu mu dayatıyor?"
Bakıyorsunuz şimdi, uzlaşma
Kim tıkadı uzlaşmayı?
Size, hakaret, sövme sayma, toplumu germe, her şeyi, her şeyi
birbirine katıp kaos ve o kaostan balık avlama sanatı
size aittir. Milletin durgun sularında hiçbir zaman gemisini
yüzdüremeyen siyaset, bulanık sularda balık avlamaya
kalkıyor, ama, bu millet suyu bulatanı da biliyor, o suyu
durultanı da biliyor, yine birbirinden ayırt edecektir.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Seni de biliyor!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, değerli dostlarım, bu ülkenin bayrağı
birdir, vatanı birdir, milleti birdir, devleti birdir, cumhuriyetin
nitelikleri birdir ve bunlara karşı hepimizin sevgisi ve
saygısı da birdir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yeni mi fark ettiniz Bekir Bey?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ben, hiçbir CHP'li arkadaşıma "Sen bu memleketi benden
az seviyorsun." diyemem, "Bu bayrağı benden az seviyorsun."
diyemem, "Laikliği benden az seviyorsun." diyemem,
"Hukuk devletini benden az seviyorsun." diyemem.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onları Bülent Arınç'a söyle, Bülent Arınç'a
anlat!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Hiç kimse de bunun aksini bana söyleyemez.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Söyleriz!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bu milletin en büyük sermayesi, bütün sorunlarının çözümünün
yegâne adresi, ön yargısız sevgi, ön yargısız saygıdır.
Ama, her şeyi ön yargılara kurban ettik.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Hadi canım sen de!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bülent Arınç'a anlat sen bunları!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakıyoruz şimdi, gözüne bir gözlük takmış, "Bu
cumhuriyet benim
" Nereden senin? Bu cumhuriyet bizim. (CHP
sıralarından gürültüler) "Bu vatan sadece benim
"
(AK Parti sıralarından alkışlar) Hayır, bu vatan
73 milyon Türk milletinin. "Efendim, laiklik sadece benim
"
Hayır, laiklik 73 milyon Türk insanının. "Hukuk devleti
sadece benim
"
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Halkla inatlaşmayın o zaman!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Hayır, hukuk devleti hepimizin, herkesin!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Çok iyi takiye
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ama, sıkıntı şu: Çözüm üretemiyorlar, proje getiremiyorlar,
milletin huzuruna çıkamıyorlar.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Çekin gidin! Halkın sesini dinleyin biraz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Düşman kamplar yaratarak, cepheler oluşturarak "O kamplar
bizim arabaya gelir de oy olarak devşirir miyiz?" kavgasıyla
Türkiye'yi biz bir yere götüremeyiz.
Bakın, değerli dostlarım,
Türkiye'nin ön yargılarını yıkmaya ihtiyacı
var. Belli ki -ben buradan milletime söylüyorum- partiler ön yargılarını
yıkmıyorlar. Bir gözlük takmışlar, ön yargı gözlüğü,
karşılıklı ön yargı gözlüğü takmışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ,
lütfen toparlayınız.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bakın, ön yargılarla baktığımızda,
benim gözümün önünde bir duvar, CHP'nin gözünün önünde bir duvar, öbürünün
gözünün önünde bir duvar
Bu milleti biz nerede buluşturacağız?
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- O duvar ne?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Artık duvarları yıkma zamanı gelmiştir.
İdeolojileri gömme, milletin mutluluğu için el ele, gönül
gönüle olma zamanı gelmiştir. Gözlükleri çıkaracağız,
duvarları yıkacağız ki ön yargısız bakalım.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Gözlüğü çıkarırsan göremezsin ki!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ama, gözlüklerle, duvarlarla, bu milleti biz birbirine kucaklaştıramayız.
AK Parti, Türk milletini kucaklaştırma, kaynaştırma,
birleştirme, bütünleştirmenin adresidir.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Hadi oradan!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Seçimde de milletimizin bunu bir kez daha oylarıyla göstereceğine
ben inanıyorum. AK Parti, Türkiye'yle büyüdü, Türkiye de AK Partiyle
büyüyor. Daha büyük bir Türkiye için, ön yargısız, kaygısız,
endişesiz bir sevda için, samimi bir kucaklama için
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Açlıktan ölen çiftçi için, 20 milyon işsiz için, açlar için,
yoksullar için!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
demokrasiye yapılanların karşısında, demokrasiyi
ve hukuku koruma görevi de millete aittir. Millete gideceğiz,
gereğini yapacak!
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Yazıklar olsun sana!
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bozdağ.
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Araslı,
bir söz talebiniz var; hangi hususta söz istiyorsunuz?
OYA ARASLI (Ankara) - Efendim
(AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Yerinizden, oradan
söyler misiniz lütfen, hangi hususta istiyorsunuz?
Sayın milletvekilleri, bir
saniye
OYA ARASLI (Ankara) - Efendim, bu
yüce Meclisin çatısı altında, biraz önce, Anayasa Mahkemesinin
siyasal sistem içerisindeki yeri hakkında kuşkular uyandıracak
sözler sarf edildi, "Yüce Meclisin iradesini Anayasa Mahkemesine
götürüp yargılattınız." denildi. Anayasa Mahkemesinin
görevi, zaten yüce Meclisin
BAŞKAN - Sayın Araslı,
lütfen yerinize geçer misiniz. Sisteme girin, Tüzük'ün 60'ıncı
maddesi gereğince çok kısa olacak açıklamanız.
Buyurun.
VI.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ'ın, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın
Başkan, verdiğiniz söz için teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim anayasal sistemimizde millet adına
egemenliği kullanan tek organ Türkiye Büyük Millet Meclisi değildir.
Bu, Anayasa'mızla
(AK Parti sıralarından
"Ooo" sesleri, gürültüler)
Evet, evet, evet
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dinleyin de öğrenin!
OYA ARASLI (Ankara) - Evet; bu, Anayasa'mızda
fevkalade açık ifade edilmiştir.
BAŞKAN - Lütfen müsaade edin.
OYA ARASLI (Ankara) - Anayasa'mıza
baktığınız zaman, egemenliğin kullanılması,
Anayasa'nın koyduğu esaslar dâhilinde ve Anayasa'nın
gösterdiği organlar tarafındandır. Bu organların
birisi
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Anayasa Mahkemesi
OYA ARASLI (Ankara) - Lütfen dinleyiniz!
Bilmiyorsunuz, öğrenmeniz lazım!
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)
- Dinliyoruz.
OYA ARASLI (Ankara) - Bu organlardan
birisi Türkiye Büyük Millet Meclisidir, birisi yürütme organıdır,
ama en az onlar kadar millet adına egemenliği kullananlardan
birisi de Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesinin görevi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzüğü'nü, kanunlarını,
Anayasa'ya uygunluk açısından denetlemektir. Biz, Meclisin
yaptığı bir tasarrufu, İç Tüzük değişikliği
niteliğindeki bir tasarrufu, bunu denetlemek yetkisine sahip
olan Anayasa tarafından kendisine bu görev verilmiş olan
Anayasa Mahkemesine götürdük. "Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iradesi nasıl tecelli ederse etsin, tek doğru odur." diyen
anlayış, bunu denetime sokmayan, Anayasa'ya uygunluk bakımından
bir organın denetimine sokmayan anlayış 1924 Anayasası'nda
kalmıştır.
BAŞKAN - Sayın Araslı,
teşekkür ediyorum.
OYA ARASLI (Ankara) - Bu hususun
bilinerek
BAŞKAN - Bitirir misiniz lütfen.
OYA ARASLI (Ankara) - Bu hususun
bilinerek konuşma yapılmasını ve sanki Anayasa
Mahkemesi, görevi ve yetki alanı içerisinde olmayan bir
işi yapmaya zorlanmış gibi konuşmalar yapılmasını,
hem milletvekilliği görevimizle bağdaştıramıyorum
hem de Anayasa Mahkemesinin saygın konumuna karşı yanlış
bir tutum olarak değerlendiriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Karşıyı
oku, karşıyı!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Araslı.
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 2 Milletvekilinin; Milletvekili
Genel Seçimlerinin Yenilenmesine İlişkin Önergesi ve Seçimin
22 Temmuz 2007 Pazar Günü Yapılmasına Dair Anayasa Komisyonu
Raporu (4/455) (S.Sayısı: 1407) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, önerge üzerinde,
Hükûmet adına, Adalet Bakanı Cemil Çiçek söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Anlaşılıyor ki,
22'nci Dönemin son toplantılarını yapıyoruz. Aslında,
böyle bir talep olmasaydı dahi, 30 Haziran tarihi itibarıyla
zaten beşinci yasama yılını doldurmuş olacaktık.
Tabiatıyla, beş yıla yakın bir süreden beri bu çatı
altında görev yapan insanlar olarak, seçime giderken, burada
dile getireceğimiz hususlar ve değerlendirmelerin, ortamın
nezaketine, ortamın hassasiyetine ve neticede son toplantılar
olduğuna göre, bunun anlamına uygun olarak burada beyanların
ve değerlendirmelerin yapılması, zannediyorum uygun
olur diye düşünüyorum.
Böyle bir cümleyi sarf etmemin sebebi: Gerek bu
taleple ilgili gerekse Danışma Kuruluyla ilgili olarak
yapılan konuşmalarda -"Burada sağduyulu konuşmamız
gerekir." diye Sayın Koç'un bir ifadesi var, ben de ona katılıyorum-
özellikle içinden geçtiğimiz süreci de dikkate alarak, sağduyuyu
öne çıkararak, aklımızı öne çıkararak, hissiyatımızı
biraz daha ikinci plana bırakarak bu değerlendirmeleri
yapabilirsek, demokratik kazanımlar açısından bunun
önemli olduğunu düşünüyorum.
Bir şeyi daha ifade etmek isterim:
Burada yapılan konuşmalarda, birbirimizle ilgili,
dışarıda yanlış anlamalara, yanlış
kabullere, yanlış değerlendirmelere ve yanlış
bir kısım tartışmalara imkân verecek ifadeleri de
mümkün olduğu kadar konuşmalarımızın dışında
tutmamız gerekiyor. Nedir dersek: Tabiatıyla, siyasi partiler
demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Bir ülkede birden fazla parti varsa ülke sorunlarına farklı
çözüm getiren o kadar da kuruluş var demektir, hatta ondan çok
daha fazladır. Onun için, doğru da bir değildir, sorunun
çözümüne yaklaşım tarzı da bir değildir; biz böyle
düşünürüz, bir başka parti öyle düşünür, bir başkası
başka türlü düşünür. Neticede, bunlar kamuoyu önünde tartışılır,
millet sandıkta hangisini tercih ederse onu iktidar, diğerlerini
de muhalefet yapar. Sonra da bu uygulamalara bakar, icap ediyorsa
konumlarını da değiştirir.
Ancak, bu siyasi tartışmalarda,
seçimlere giderken, hiç tartışamayacağımız,
tartışmamızın her hâlükârda dışında
tutmamız gereken hususlar var. Bunların başında,
Anayasa'mızın 1'inci maddesinde diyor ki: "Türkiye Devleti
bir Cumhuriyettir." 2'nci maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti,
toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı
içinde, insan haklarına saygılı
" diye başlayan
ve devletin niteliği olarak, cumhuriyetin niteliği olarak
"
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir." diyor.
3'üncü maddesinde "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bir bütündür." diyor; "Dili Türkçedir." diyor; "Bayrağı,
şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır."
diyor; millî marşının İstiklal Marşı olduğunu,
Başkentinin de Ankara olduğunu söylüyor. 6'ncı maddesinde
de egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğunu
çok açık ifade ediyor. Aşağıda bu egemenliğin
kullanışıyla ilgili husus vardır; yoksa, egemenlik,
kayıtsız şartsız milletindir.
Bununla söylemek istediğim
şey şu: Partilerimiz farklı da olsa, düşüncelerimiz
farklı da olsa, siyasi konumlarımız farklı da olsa,
bu ülkede siyaset yapan herkesin ve 73 milyon Türk vatandaşının
hepsinin, bu saydığımız hususlar ortak paydasıdır.
Bunu ne seçimde ne seçimden önce ne de seçimden sonra tartışma
konusu yapamayız. Hiçbir, hükûmetin de görevi, bunlara ters düşen
bir icraat yapmamaktır. Biz 59'uncu Hükûmetiz, gerek biz, bizden
evvelki de 58 hükûmet, buradaki hususları hayata geçirmek için
hükûmet olmuştur, bunun için çaba sarf etmiştir. Farklı
partilerden olabiliriz ama, hepimizin millî marşı İstiklal
Marşı'dır, bunda tereddüt yok. Farklı siyasi düşüncelerden
olabiliriz ama, Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bir bütündür.
Şimdi, iktidar icraatlarını,
âdeta bunlara ters, bunlara karşı, bunları kabul etmez
veya yukarıda saydığım ilkeleri zayıflatan
icraatlar gibi değerlendirmek bence çok doğru olmaz, çok
haklı bir değerlendirme de olmaz. Birbirimize gerekçesi
olmayan, çok sağlam delillere dayanmayan bir kısım siyasal
üslup içerisinde, hükûmetleri bu neviden zan altında bırakırsak,
bunlar, zannediyorum, Türkiye'deki siyasi tansiyonu daha da yükseltir.
Diyoruz ki, zaten, seçimlerin biraz öne alınmasının sebebi,
şu yaşadığımız süreçte sorunların
çözümünü tek başına Parlamento çatısı altında
şu dönemde bulamayacağımız için, diyoruz ki
"Bu tartışmaları millete götürelim." Millete
götürelim ama, milletin de bu kararları verebilmesi için,
sağlıklı bir ortamda, gergin olmayan bir ortamda bu kararları
verebilirse çok daha iyi olacaktır. Hâlbuki, suçlama üslubu
içerisinde biz bu işi tartışmaya çalışırsak,
seçimi yaparız, sonra, seçimden sonra bu tartışmaları
yine devam ettiririz. Bundan da ülkeye fayda gelmez.
Onun için, biz, bütün bu ve benzeri
süreç içerisinde geçmişte yaşanan sıkıntıların
da bir değerlendirmesini yaparak diyoruz ki: "Evet, seçimler
4 Kasımda yapılacaktı, ama, bunun öne alınmasında
zaruret var. Bunu herkes istiyor. Mümkün olduğu kadar çabuk sürede
bu seçimlerin yapılmasını istiyor, biz de istiyoruz."
Şimdi önümüzde bir talep var. Deniliyor ki "Bu seçimler -Meclise
geldiği tarih itibarıyla söylüyorum- 24 Haziranda yapılsın."
Şimdi, bu tarih tespit edilirken,
hiçbir yerle konuşulmadan bu tespit yapılmış değil.
Bunu not olarak düşmemiz gerekiyor, herkes biliyor. Yani, iktidar,
24 Haziran seçimini bir emrivaki ile getirmedi. Belki, kurumsal
olarak resmî bir yazı olmadı, ama, Yüksek Seçim Kurulu ile görüşüldü.
Ben de görüştüm. Olayın tanığı olarak ifade etmek
istiyorum. Geçmiş seçimlere de baktık ne kadar süre içerisinde
yapıldı diye; elli yedi günde yapılan var, elli sekiz
günde yapılan var, kırk bir günde yapılan var veya daha
uzun sürede yapılanlar var. Bu konuşmalardan çıkan sonuç
şu oldu ki, altmış gün civarında, iki ay içerisinde
bu seçimler yapılabilir. Bu karar verilmezden evvel de, bu görüşme
telefonla yapıldı. Onu hesaba katarak, acaba 24 Haziran,
bilemediniz 1 Temmuz, bu seçimleri yapalım. Ne söyleyeceksek
birbirimizle ilgili, bunu zaten millet biliyor. Çok şükür, Türkiye,
açık bir toplum; sayısız kanallar var, başka türlü
bilgi edinme kanalları var; bunlardan biliyor. Bu tartışmaları
bir de kendisi değerlendirir. Çünkü, hepimiz "millet böyle
düşünüyor, millet böyle istiyor" diyoruz. O hâlde, en
kısa sürede bu tartışmaları neticelendirmenin
yolu, seçimleri öne almak. Biz, 24 Haziran dedik. Ben şahsen görüşme
de yaptım Yüksek Seçim Kuruluyla. Başka arkadaşlarımızdan
da görüşenler vardır, olmuş olabilir. Dün toplantı
yaptılar, akşam saat 19.30'daki Anayasa Komisyonuna, Yüksek
Seçim Kurulunun Sayın Başkanı, Sayın Başkan
Vekili de geldi. Onlar da bir çalışma yapmışlar ve
söyledikleri şey şudur: "22 Temmuzdan evvel seçimlerin
yapılması bizim açımızdan fiilen ve hukuken imkansızdır."
dedi. Yani, 22 Temmuz tarihini belirleyen biz değiliz. Biz istedik
ki, 24 Haziranda yapılsın, olmazsa, 1 Temmuzda yapılsın;
hadi, bir adım daha gidelim, 8 Temmuzda yapılsın.
Şimdi, bir seçim yapacağız.
Bu seçimin, bu tartıştığımız
konulara bir aydınlık getirmesi lazım, bir açılım
getirmesi lazım. Bunun teknik boyutları var. Bu işten
sorumlu anayasal kuruluş diyor ki: "Biz, bunu, 22 Temmuzdan
evvel yapamayız." Bunu, şunun için söylüyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Size daha
önce onu söylemediler mi?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Hayır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Konuşmadınız
mı o zaman?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Efendim, hayır. Bize bunu söylemediler. Bize söylediklerini
ifade ediyorum. "İki ay gibi bir süre içerisinde yapılabilir."
dedi. Bu, belki kişisel kanaatti, bunu söyleyenler açısından,
ama, neticede dün uzun bir toplantı yaptılar. Sizin elinizde
de var. "Süreleri asgariye indirmek suretiyle, en kısa sürede
biz 22 Temmuzda yapabiliriz." dedi. Çünkü, seçimlerin hâkim teminatı
altında yapıldığına ve bu işin teknik sorumluluğu, hukuki sorumluluğu
Yüksek Seçim Kurulunda olduğuna göre, onun dediği takvimi
kabul etmek gibi bir mecburiyet, bizim için ortada ve aşikâr.
Dün, ben, kendilerinden -yine içinizde
arkadaşlarımız da var- "Acaba, bunu daha öne çekebilme
noktasında bir şey olabilir mi?" diye sordum. Açıkça
tutanaklarda da vardır ki, biz seksen günden evvel seçimleri
yaptığımızda, bu tartışmalı olabilir,
bu sıkıntılı olabilir dediler; mealen söylüyorum.
Yani, "Bizim bunu daha erkene çekme imkânımız olmadı."
dediler.
Bunu niçin söylüyorum? Biraz evvel
buradaki konuşmalarda denildi ki: "Hiçbir yerle konuşulmadan,
görüşülmeden, neye göre bu tarih tespit edildi?" Konuştuk,
ama, neticede, dün, kurumsal olarak ortaya çıkan görüş -takvimlendirilmiş
de ve üstelik bu kararın bugün alınması kaydına
bağlı olarak- 22 Temmuzdur. Bugün bu karar alınmazsa buradaki
her gecikme takvimi biraz daha ileriye itecektir. 22 Temmuz yerine
temmuzun sonuna, ağustosun başına veya daha ileri bir
tarihe kayacaktır. Onun için, aslında konuşularak yapılmıştır,
istişare edilerek yapılmıştır. Kaldı ki,
bir zaruret daha var, onu da ifade ediyoruz: "Bir an evvel seçim,
derhal seçim, olabildiğince çabuk seçim" denildiğine
göre, bu tartışmalara bir
yerde de noktayı koymamız lazım, çünkü, bu tartışmaları
daha uzun süre toplumun gündeminde
tutmanın, gerek ekonomik gerek siyasi istikrar gerekse Türkiye'yle
ilgili yapılacak birçok iş bakımından bir an evvel
neticelendirilmesinde fayda var, bunun kamuoyu açısından
bilinmesinde de fayda var. "Neden 24 Haziran denildi de sonra
22 Temmuza gidildi?" deniliyor ise, bu, teknik zaruretlerden
dolayıdır, Yüksek Seçim Kurulunun sağlıklı
bir seçim yapılabilmesi için "olmazsa olmaz" dediği
seksen günlük süre içerisindeki ilk takvimdir, yani, 22 Temmuz.
"Daha evvel yapılma şansı yok." deniliyor. Öyle
olduğuna göre, bu önümüze gelen talebi bu çerçevede değerlendirmek
ve neticede tartıştığımız ne konu varsa
bunları bir an evvel götürmekte ülkenin yararı olduğunu
düşünüyorum. İnşallah, bu seçimler milletimiz için hayırlı
ve uğurlu olur, yeni bir dönem için yeni bir başlangıç
olur.
Bu vesileyle hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Önerge üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Kandoğan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün 73 milyon vatandaşımız
gözlerini Türkiye Büyük Millet Meclisine çevirmiş, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin alacağı tarihî bir kararı bekliyor.
Bugün hepimiz burada bir samimiyet sınavından geçiyoruz,
çünkü, günlerden beri, aylardan beri Türkiye'de erken seçimi dile
getiren
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Samimiyetin örneği sensin Ümmet!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
ve derhâl seçime gidilmesini isteyenlerin bugün bu karar karşısında
nasıl bir tavır ve tutum takınacaklarını bütün
milletimiz merakla bekliyor. Ben de meydan meydan dolaşıp
erken seçim yapılması gerektiğini ifade ettim ve bugün
de o görüşlerimin arkasında durarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yeniden halkın iradesine başvurması için,
tek karar verici merci olan halka müracaat edilmesinin önünü açmak
için toplandık. Hiçbir kimse, hiçbir siyasi parti geçmişteki
erken seçim ile ilgili söylediklerinin tersine bir tutum ve tavır
içerisine girmesin. Çünkü, bütün siyasi liderler "derhâl seçim",
"erken seçim", "2006 yılında seçim" diye diye
meydan meydan dolaştılar. İşte, bugün, bu tarihi
fırsat hepimizin önüne gelmiştir. Bu nedenle, verilecek
olan karar, burada kaldırılacak olan bütün parmaklar veya
kaldırılmayacak olan parmaklar bunun hesabını 24
Temmuzda yapılacak sandıkta millete
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Şaşırma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 22
Temmuzda yapılacak seçimde millete vermek mecburiyetindedirler.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Şaşırıyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, bakınız, ben bu konuyla ilgili görüşlerimi
çok net ve açık bir şekilde belirttim. Cumhurbaşkanlığıyla
ilgili olarak, seçimlerle ilgili görüşümü de açık ve net
bir şekilde belirttim. Tarih 6 Mart 2007, Sabah gazetesi köşe
yazarı Muharrem Sarıkaya
Lütfen oraya müracaat edin.
İki gün sonra Hadi Özışık, Star gazetesi
Lütfen oraya
müracaat edin. Uğur Aksöz burada mı bilmiyorum, Kanal B'de
bir canlı yayında Cumhurbaşkanlığı seçimiyle
ilgili olarak Meclise gireceğimi canlı yayında ifade
ettim. Bu benim demokrasi anlayışımın gereğidir.
Halkın
(AK Parti sıralarından alkışlar) En üstün
iradenin halk iradesi olduğunu, millet iradesi olduğunu
meydanlarda bağıra bağıra Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelen birisi olarak ifade etmek istiyorum ki
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Anlat,
anlat, heyecanlı oluyor!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
meydanlarda Cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini
söyleyenler, Çağlayan'da, Tandoğan'da toplananların
halkın sesi olduğunu iddia edenler, işte sandık
önünüze geliyor, işte "halk Cumhurbaşkanını
seçsin" diyor. Niçin bunlardan kaçılmaya çalışılıyor
şimdi? Niçin? Hani Tandoğan'daki, Çağlayan'daki insanlar,
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini
söyleyenler veya şunun veya bunun Cumhurbaşkanı olamayacağını
iddia edenler?
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- AKP seçsin, AKP!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İşte sandık, kimi istiyorsanız aday gösterin. Kimi
istiyorsanız aday gösterin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Hakkâri'deki vatandaş da bu ülkenin vatandaşıdır,
Edirne'deki vatandaş da bu ülkenin vatandaşıdır.
Bakınız, bir şey söylemek
istiyorum: Yedi yıldan beri Cumhurbaşkanlığı
makamında oturan Sayın Ahmet Necdet Sezer, demek ki bu Anayasa'ya
aykırı olarak seçilmiş. (AK Parti sıralarından
"Evet, doğru" sesleri) Niçin? Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı
seçilmesiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesine gidilmemiş
olabilir, o ayrı mesele
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - 367 kişi
vardı o zaman. Bilmeden konuşma! O toplantıda 367 kişi
vardı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Üçüncü turda alınan oy 330; birinci ve ikinci turlarda üçte 2 çoğunluk
sağlanmadan Cumhurbaşkanı seçilmiş ve Sayın
Ahmet Necdet Sezer, eğer Anayasa Mahkemesinin bu kararı
doğru ise, yedi yıldan beri orada Anayasa'ya aykırı
bir şekilde oturmaya devam etmiş. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Ne bilgin var da konuşuyorsun? Okudun mu?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Sezer orada oturunca bir problem yok veya Turgut Özal seçimlerinde
bu gündeme getirilmiyor, Sayın Süleyman Demirel'in aday olduğu
seçimlerde bu gündeme getirilmiyor. Siz nerelerdeydiniz o gün? Niçin
bu meseleleri dile getirmediniz? Niçin Anayasa Mahkemesine gitmediniz?
Ama, 22'nci Dönem Parlamentosu seçecek olunca, Anayasa Mahkemesine
Ben, her zaman bu seçimin Mecliste
başlayıp Mecliste bitmesi gerektiğini söyledim, her
platformda bunu dile getirdim, ama, ne enteresandır ki, Anayasa
Mahkemesinin kararının açıklandığı gün,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde bu karar alkışlarla
karşılanmıştır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bravo(!)
Bravo(!)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Ne yapacaktık?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Evet, alkışlarla karşılandı.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sen üzüldün mü?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hani
millet iradesinin üstünlüğü? Hani en yüce karar organı
olarak vasıflandırdığımız Türkiye Büyük
Millet Meclisi iradesinin bir mahkeme kararıyla ortadan kaldırılması?
CANAN ARITMAN (İzmir) - Dün söyledikleriniz
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız,
Türkiye'deki hukukçuların yüzde 99'u bu kararın siyasi olduğunu
söylüyor, "siyasi bir karardır" diyorlar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yalan söylüyor kim diyorsa
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- Sayın Kandoğan, Ahmet Necdet Sezer, bu Mecliste bulunan
beş partinin ortak adayı olarak Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, işte tarihî bir fırsat önümüzde.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- Demagoji yapmayın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tarihî
bir fırsat önümüzde.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Fırıldaklık yapma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Hiçbir mazeretin arkasına sığınmayın, hiçbir
gerekçenin arkasına sığınmayın. Geliniz, burada,
milletin huzurunda, 70 milyonun huzurunda üç ay önce, beş ay önce,
bir sene önce ne söylemişseniz erken seçimle ilgili, aynı
kararın arkasında durun. Millet, bugün, bütün siyasi partilerden
bunu bekliyor.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- Oylamada görürsün bizim kararımızı.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Oylamada görürsün
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, şimdi
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Kendinde değilsin sen, boş konuşuyorsun!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Salla!
BAŞKAN - Sayın Bodur
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Şimdi, bakınız, ben, halkın iradesine saygı duyan,
halkla beraber yürüyen, halk ne diyorsa o olması gerektiğini
söyleyen
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
At! At!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Neler söyledin sen buradan
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
1946 şafağında yola çıkan, "yeter, söz milletindir"
düsturunu bugün benimseyen bir partinin milletvekili olarak konuşuyorum.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sen buradan neler söyledin be!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Partim
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Hangi
parti?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
beni, demokrasiye inandığım için, halk iradesinin üstünlüğüne
inandığım için
ATİLA EMEK (Antalya) - Nereden
adaysın, hangi partiden?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Türkiye Büyük Millet Meclisine girdiğim için, kesin ihraç talebiyle
disipline sevk etti.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
İyi yaptı!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Ben, şu anda Doğru Yol Partisinde disiplin soruşturmasıyla
yargılanan bir milletvekiliyim, ama, merak ediyorum
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - AKP
açıkta bırakmaz seni!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dön AKP'ye! Dön AKP'ye!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
merak ediyorum, "yeter, söz milletindir" düsturunu benimseyen
ve 2007 yılında bu misyonun Türkiye'deki temsilcisi olduğunu
söyleyen Doğru Yol Partisi, kendi bir milletvekiline, oylamaya
katıldığı için, anayasal görevini yerine getirdiği
için, en yüce organ olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde oyuyla Cumhurbaşkanlığı
seçimine katkı yaptığı için disiplin soruşturması
açan partime soruyorum: Siz Ümmet Kandoğan'a ne soracaksınız?
(AK Parti sıralarından alkışlar) Türkiye Büyük
Millet Meclisine niçin girdin diye mi soracaksınız?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Nasılsa geldiğin yere gideceksin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Nasılsa geldiğin yere gideceksin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bakınız, işte 22 Temmuz
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Ümmet, tarihe geçtin, tarihe!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın
Başbakan mesajı aldı, merak etme.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
İşte sandık, işte seçim tarihi
Bakın, buraya yazmışsınız
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Mesaj
alınmıştır, adaylık tamam.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Buraya
yazmışsınız, seçimin
Bakın, gerekçenizi okuyorum
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - AKP'den
adaylık tamam, yeter artık!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Gerekçenizi
okuyorum: "Takvim üzerinde bir inceleme yapılarak
"
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
"
seçimi önerilen tarihten
"
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Mesaj
alındı Sayın Başkan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
"
öne çekebilme imkânı araştırılmadan
"
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın
Başbakan da biliyor, yer belli, yormasın kendini.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
"
böyle bir araştırma yapılmasına imkân tanınmadan
alınması nedeniyle bu karara katılmıyoruz."
diyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tamam,
tamam
AKP listesine aldı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani,
gerekçeye yazdığınız farklı, buraya gelip
söylediğiniz farklı. Siz orada diyorsunuz ki, tarih öne
alınsın
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Ümmet, yorma kendini.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yorma
kendini!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Bağırma, bağırma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
burada diyorsunuz ki, seçim takvimi sıkıştırılmıştır,
birçok şeyi uygulama imkânı yoktur.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Ümmet, yorma!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın
Erdoğan mesajını aldı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Hangisi doğru? Hangisinde samimisiniz? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi
bu konuda misyonuna yakışanı yapmıştır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tamam,
tamam
Tamam, yerin belli oldu.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
CHP adını ağzına almak yakışıyor mu
sana!
BAŞKAN - Sayın Bodur
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Çünkü, siz, 1960 ihtilalini de alkışlayan bir partisiniz!
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Ne zaman halk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen toparlayınız
ATİLA EMEK (Antalya) - Vay zavallı
vay!.. Nereden adaysın?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Dönekliğin
de bir ölçüsü olur be! Dönekliğin de bir ölçüsü olur!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ne
zaman halk kendi hür iradesiyle kararını vermiş ve 1950
yılında "ak" bir devrimle iktidara gelmiş ve
on yıl süreyle bu memlekete, bu millete hizmet etmiş bir partinin
ihtilalle yönetimden uzaklaştırılması karşısında
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tamam,
tamam
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Ümmet yorma kendini! Liste tamam, tamam.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
bu kararı alkışlayan bir parti olmuştur Cumhuriyet
Halk Partisi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Onun için, gün, demokrasiye inanma günü; gün, demokrat olma günü;
gün, halkın iradesine inanma günü. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Sen fırıldaksın, fırıldak! Fırıldaksın
sen!
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen oturun. Sayın Bayındır
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Gün, halkın tercihlerine sonuna
kadar gönülden bağlı olma günü.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Yazıklar olsun sana!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu
duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyor
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Selamlama beni!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
yapılacak
olan seçimlerimizin milletimize
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Alkışlayın
Alkışlayın
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
-
memleketimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kandoğan.
Anayasa Komisyonunun, Milletvekili
Genel Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 22 Temmuz 2007 Tarihinde
Yapılmasına Dair 1407 sıra sayılı Rapor'unun
görüşmeleri tamamlanmıştır.
İç Tüzük'ümüzün 95'inci maddesi
hükmü uyarınca Komisyon raporu açık oya sunulacaktır.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için beş dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen
de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama
için öngörülen beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını
da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen
beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Milletvekili Genel Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 22 Temmuz
2007 Tarihinde Yapılmasına Dair 1407 sıra sayılı
Anayasa Komisyonu Raporu açık oylama sonucu:
Oy sayısı : 458
Kabul : 458 (x)
(Alkışlar)
Böylece, Komisyon raporu kabul
edilmiştir. Milletvekili genel seçimlerinin yenilenmesi ve
seçimin 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılması Meclisimiz tarafından
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekillerimize,
tüm partilere, Türk milletine ve Türk demokrasisine hayırlı
ve uğurlu olsun diyorum.
Birleşime saat 15.00'e kadar
ara veriyorum.
Kapanma saati:
13.25
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 98'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Kanun tasarısı ve tekliflerini
görüşmeye devam edeceğiz.
2.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 2'nci sıraya
alınan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili
komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
3'üncü sıraya alınan, Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları
Raporları'nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/820) (S. Sayısı:
1337)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5'inci sıraya alınan, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun birinci görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 1408 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, AK Parti
Grubu adına söz isteyen Suat Kılıç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Kılıç.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
(x)
1408 - S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
AK PARTİ GRUBU ADINA SUAT KILIÇ
(Samsun) - Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın milletvekili seçilmeyle
ilgili hükümlerini düzenleyen 67'nci maddesinin son fıkrasıyla
ilgili Anayasa değişikliği teklifi üzerinde AK Parti
Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi en samimi duygularla, saygıyla
selamlıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri,
hatırlanacağı gibi, 1982 Anayasası dâhil olmak
üzere, önceki anayasalarımızda milletvekili seçilmenin
koşullarının belirlendiği hükümler çerçevesinde,
milletvekili seçilmenin alt sınırı olarak tayin edilen
yaş sınırı otuz olarak belirlenmişti ve nihayet,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin genel iradesi ve seçimler öncesinde,
başta Adalet ve Kalkınma Partisi olmak üzere, bütün siyasi
partilerimizin vermiş olduğu sözler doğrultusunda,
milletvekili seçilme yaşını otuzdan yirmi beşe
indirmeye yönelik bir çalışmanın altyapısı
Parlamentoda oluşturuldu.
Çağdaş bütün demokrasilerde,
parlamenter sisteme dayalı yönetim biçimlerinin tamamına
yakınında, özellikle Avrupa demokrasilerinde, Amerika
Birleşik Devletleri'nde ve Uzak Doğu'da, Japonya'da milletvekili
seçilme yaşının pek çok ülkede seçme yaşıyla
eşitlendiğini görüyoruz. Bazı ülkelerde seçme yaşı
on sekiz, seçilme yaşı on dokuz; bazı ülkelerde seçme
yaşı on sekiz, seçilme yaşı yirmi bir, yirmi üç, yirmi
beş ama, hiçbir demokraside seçilme yaşı otuz gibi, artık,
günümüzün dünyasında, günümüz gençliğinin yetişme
koşullarında eğitim şartlarıyla kıyaslandığında,
çok ileri bir yaş sayılabilecek otuz yaş sınırında
değil.
AK Parti, kuruluşunda dizayn
ettiği Parti Programı'nda, Türk gençliğine milletvekili
seçilme yaşını yirmi beşe indirmenin taahhüdünü
vermiştir ve yine AK Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerine giderken
hazırlanan Seçim Beyannamesi'nde, iktidar sürecindeki performansının
içine, milletvekili seçilme yaşını otuzdan yirmi beşe
indireceğinin taahhüdünü, yine bu beyanname kapsamında
da halkımıza vermiş, gençliğimizle bu söz üzerinde
bir akitleşmeye girmiştir.
Zaman gösterdi ki, gerek Cumhuriyet
Halk Partisi gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan
diğer siyasi partilerin de, gençlerimizin seçilme yaşını
otuzdan yirmi beşe indirme konusunda hemfikir oldukları
bir uzlaşma zemini var.
2003 yılında Parlamentomuzda
oylanan, kabul edilen, ancak Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine iade
edilen Anayasa değişikliği teklifi kapsamında,
seçilme yaşının yirmi beşe indirilmesi kabul
edildi, ancak iade edilen Anayasa değişikliği teklifinin
tekraren görüşmeleri yapılmadığından dolayı,
2003 yılından bu yana bu konu beklemede kaldı. Nihayet,
son aylarda, seçime bir yıl kala -malum, değişen kanunlar
yapılacak ilk seçimde uygulanamıyor- 4 Kasım 2007 tarihinde,
seçimlerin normal vaktinde yapılacağı varsayımına
dayalı olarak, 2006 yılının sonbaharında, Parlamentonun
beşinci yasama yılının ilk aylarında, yine,
geniş bir uzlaşma zemini üzerinde kalınmak kaydıyla,
milletvekili seçilme yaşının otuzdan yirmi beşe
düşürülmesi konusunda iktidar ve ana muhalefet grubu hemfikir
olarak bir düzenlemenin altına imzasını koydu. Parlamentonun
tamamının mutabakatıyla sağlanan bu Anayasa değişikliğiyle
otuz yaşının altındaki 40 milyon gencimize yirmi
beş - otuz yaş aralığındaki arkadaşlarının
kendilerini temsilen Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altına girebilmelerinin yasal ve hukuki zemini hazırlanmış
oldu. Ancak, ara vermeden önceki kabul edilen seçim kararı
doğrultusunda yeni bir düzenleme yapmak kaçınılmaz
hâle geldi. 1982 tarihli Anayasa'mızın 67'nci maddesinin son
fıkrası der ki: "Seçim kanunlarında yapılan
değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz." Dolayısıyla
kararı alınan 22 Temmuz 2007 pazar günü yapılacak olan
seçimlerde 2006 yılının sonbaharında yapılan
seçilme yaşını yirmi beşe indiren Anayasa değişikliğinin
uygulanabilmemsinin yasal zeminini, anayasal zeminini hazırlamak
üzere AK Parti Grubu tarafından verilen teklifi görüşmek
üzere burada bulunuyoruz.
Ben inanıyorum ki, Türk gençliği,
bugün, bütün dikkatiyle Parlamentomuzu izlemektedir. Bugün burada
vereceğimiz sınav fevkalade önemli ve 10 milyonlarca gencimizin
Parlamento zemininde temsili adına tarihî değerde bir karar
olacaktır. Parlamentoda bu konu üzerinde herhangi bir fikir ayrılığı
söz konusu değil. Üyesi olduğum Anayasa Komisyonu dün akşam
saat 19.00 itibarıyla toplanarak, müzakerelerin ardından
bu konuyu karara bağlamış durumdadır.
AK Parti Grup Başkan Vekillerimizin
imzalarıyla Anayasa Komisyonuna intikal eden Anayasa değişikliği
teklifi üzerinde AK Parti, CHP ve Anavatan Partisi Grupları mutabık
kalmışlardır. Dolayısıyla, bugün, birinci turunu
yapacağımız Anayasa değişikliği oylamasında
arzu edilen sayıya Türkiye Büyük Millet Meclisinin genel mutabakatıyla
ulaşabileceğimiz kanaatini taşıyorum.
Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; şunu hemen ifade etmek isterim ki, genç cumhuriyetimiz,
kuruluşuyla birlikte, cumhuriyetimizin kurucusu, yüksek
irade Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk gençliğine
emanet edilmiştir. Türk gençliğine emanet edilen Türkiye
Cumhuriyeti'nin bugünden yarına ve yarından sonsuza kadar
ilelebet payidar kalacağı cumhuriyetli uzun yıllara
hazırlanabilmesi için, gençliğimizin, yönetim süreçlerini,
demokrasi süreçlerini, yasama Meclisini yakından ve içinden
tecrübe etmesi gerektiği kanaatindeyiz ve nihayet, bu tecrübeler,
geleceğin, emin olunuz ki, yönetim süreçlerine önemli katkılar
sağlayacak demokratik tecrübeler, ama gelecek açısından
geleceğimizi inşa edecek önemli kazanımlar olacaktır.
Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; AK Parti İktidarının, geride kalan
dört buçuk yılı içerisinde hayatın ve siyasetin her
alanında atmış olduğu adımlar, bugün tek başına
iktidar olan grubumuzun, Atatürk'ün cumhuriyeti emanet ettiği
Türk gençliğine verdiği değerin izleri ve işaretleriyle
dolu bir icraat dönemine işaret etmektedir. Üyesi bulunduğum
AK Parti, geride kalan dört buçuk yıl içerisinde, Türk gençliğini
modern çağın gereklerine gereken hazırlık ve donanımla
yetiştirmenin, hazırlamanın yoğun uğraşını,
büyük gayretini vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nde, yasama
Meclisinde kabul edilen bütçeler içerisinde, Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesi, ilk kez, AK Parti İktidarında, en fazla yatırım,
en fazla harcama, en fazla eğitim gideri kalemlerini bünyesinde
barındıran bütçeler olarak dizayn edilmiştir. Bu süre
içerisinde, Türkiye genelinde 4.599 adet ilköğretim okulu, genel
lise ve meslek lisesi inşa edilerek hayata geçirilmiştir.
4.599 yeni okulla, Türk millî eğitiminin kazandığı
derslik adedi, 101.500 adet olarak gerçekleşmiştir.
Yine, bu süre içerisinde, özellikle,
üniversite gençliğimizin barınma ihtiyacına cevap
vermek üzere, Türkiye genelinde, üniversite bulunan illerimizde,
yüksek yatak kapasiteli 25 yeni öğrenci yurdu Türk millî
eğitimine ve yükseköğretimine kazandırılmıştır.
Bu 25 yeni yurtta, 20.314 yeni öğrenci ve yatak kapasitesi de
yükseköğretime kazandırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, yine,
AK Parti İktidarının bu geride kalan dört buçuk
yıllık icraat süresi içerisinde, Yükseköğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumunun bütçesinde yüzde 246,5 oranında bir artış
sağlanmıştır, yüzde 246,5. Bu rakam şuraya tekabül
etmektedir: Sayın milletvekilleri, 2002 yılının
Aralık ayı itibarıyla bir yükseköğrenim öğrencisinin
devletten aldığı burs miktarı sadece 45 YTL. 2007
yılının Ocak ayı itibarıyla bir yükseköğrenim
öğrencisinin devletten aldığı kredi miktarı
150 YTL. 45 YTL'den 150 YTL'ye çıkan bir eğitime destek rakamı
söz konusu ve yine, aynı süreç içerisinde, devletten kredi ve
burs desteği alan öğrencilerimizin sayısında yaklaşık
iki katına varan bir artış söz konusudur.
Değerli milletvekilleri, diğer
taraftan, gençliğimizin ailelerinin ekonomik imkânsızlıkları
nedeniyle eğitim-öğretim süreçlerinin dışında
kalmaması anlamında, Türkiye genelinde bütün ilköğretim
okulları ve ortaöğretim kurumlarında yaklaşık
411 milyon adet ders kitabı, varsıl-yoksul ayrımı gözetilmeksizin,
bütün öğrencilerimize, Hükûmetimiz tarafından, ücretsiz
olarak aktarılmış, intikal ettirilmiştir.
Çok değerli milletvekilleri,
çağımız bilgi ve teknoloji çağı. Atatürk'ün
Türk milletine gösterdiği hedef, muasır medeniyet seviyesine
erişmek ve onun da üzerine geçebilmektir. Bu noktadan bakıldığında,
bilgi çağının gerisinde kalan, teknoloji çağının
gerisinde kalan, bilişim ve bilgisayar olanaklarının
gerisinde kalan bir yeni neslin, gösterilen muasır medeniyet
hedefine erişebilmesi hiçbir koşul altında mümkün
olamayacaktır.
AK Parti İktidarının,
Türk gençliğini geleceğe hazırlamak adına, son
dört buçuk yılda Türkiye genelinde eğitim kurumlarımıza
gönderdiği bilgisayar sayısı 410 bin adettir. Bu bilgisayarların
tamamı, ADSL, modem, hızlı İnternet ağıyla
dünyaya erişebilme imkânını bütün okullarımızdaki
bütün yavrularımızın kullanımına sunmaktadır.
İşte bilgi çağı,
işte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk milletine ve Türk gençliğine
hedef olarak gösterdiği muasır medeniyet seviyesine
erişme iradesinin kararlılığı.
Ben şuna inanıyorum ki,
bilgi çağının gereklerini ilk etapta devletin temin
ettiği bilgisayarlarla yakalayan bu gençlik, bu yeni nesil,
çok yakın gelecekte Türkiye'nin beyin gücünü yüksek bir kalkınma
gücüne dönüştürecek iradeyi her koşul ve her şart altında
ortaya koyacaktır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
O, yedi yaşındaki kızlar ne oluyor Sayın Vekilim?
SUAT KILIÇ (Devamla) - Çok saygıdeğer
milletvekilleri, Türk milletine güvenmemiz lazım. Hepimiz aynı
gemideyiz. 73 milyon vatan evladı farklı siyasi partilerin
çatısı altında örgütlenmiş olabiliriz, farklı
dernekler, sendikalar, vakıflar altında örgütlenmiş
olabiliriz, farklı dünya görüşlerimiz söz konusu olabilir,
ama aynı geminin içindeyiz ve yol alacağımız istikamet
aynı istikamettir. Yatırım yapılan Türk gençliğine
hepimizin sonuna kadar ve sonsuza kadar güvenmesi, itimat etmesi,
cumhuriyet çocuklarına, cumhuriyet kuşaklarına yaraşan
bir mesuliyettir, bir sorumluluk duygusunun gereğidir.
Hiçbirimiz, cumhuriyeti kuran
iradeden daha fazla demokrat, daha fazla cumhuriyetçi olamayız.
Cumhuriyeti kuran yüksek irade Gençliğe Hitabe'sine "Ey
Türk gençliği!" diye başlayarak ve sonunu da "Muhtaç
olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
cümlesiyle bağlayarak gençliğimize duyduğu güveni
ortaya koymuştur. Bizim bugün yapmamız gereken şey veya
yapmakta olduğumuz şey, bu yüksek iradeye, bu yüksek güvene
sahip çıkmaktan ve layık olmaktan ibarettir.
Çok saygıdeğer milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti -Bekir Bey konuşmasında ifade etti-
bayrağımız bir, vatanımız bir, İstiklal
Marşı'mız bir, özgürlük türkümüz bir. Atatürk'ün ifadesiyle,
zaten, tasada ve kıvançta birlik içinde olanlar aynı kader
bağıyla, aynı milletin akıbetine tabidir. Bu kadar
birlik içerisinde ayrılık türküleri söylemenin, bu kadar
birlik hissi içerisinde bayrağı, vatanı, İstiklal
Marşı'nı, özgürlüğü kendimize layık, başkalarına
fazla görmenin hiç kimse açısından savunulabilir bir tarafı
yoktur.
Erken seçim kararına
ilişkin teklifin görüşmeleri sırasında, doğrusu
kanımı donduran, beni üzen ve ana muhalefet sözcüleri
adına umutsuzluğa, hayal kırıklığına
sevk eden cümleler buradan ne yazık ki sarf edildi.
Çok saygıdeğer milletvekilleri,
şunu hepimiz bilmeliyiz ki, hepimiz Türklük duygusunun
coşkusunu yaşayabildiğimiz takdirde çok daha güçlü
olacağız. Ay yıldızlı al bayrağın dalgalandığı
semalar hepimizi heyecanlandırabildiği takdirde, emin
olun, çok daha güçlü, çok daha sözü dinlenir bir ülke olacağız.
Meydanlardaki Türk bayrakları, birinin değil bütün toplumun
temsiline yaradığı zaman, daha güçlü, daha kudretli,
daha kuvvetli olacağız.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - O
bayrağı sen de biliyorsun, sen de al bir bayrak...
SUAT KILIÇ (Devamla) - Ama, ne zamanki
birileri kalkar da, Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler hakkında,
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı hakkında, Başbakanın
makamını bir yana bırakın, kendi makamına yakışmayan
cümleler kurarsa, kurmaya kalkarsa, onların da cevabını
vermek üstümüze görevdir diye düşünüyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri,
kimse kimseye vatanperverlik dersi vermeye kalkmasın. 19 Mayıs
1919 tarihinde Samsun'da başlayan Millî Mücadele bayrağının
altında hepimizin ecdadı nefer olmuştur. Onun öncesinde,
Çanakkale'yi geçilmez kılan ruh uğruna, Çanakkale'deki
bayrağı dalgalandırmak uğruna, Çanakkale'nin,
Conkbayırı'nın, Anafartalar'ın topraklarına
cansız bedenlerini bırakan şehitlerin içerisinde hepimizin
ecdadı vardır. Eğer ki, bunun bilinci, bunun sorumluluğu
duygusu içinde hareket edilirse, hiçbir muhalefet motivasyonu,
muhalefete dair hiçbir itiraz, hiç kimseyi haddini aşan, amacını
aşan, boyunu aşan beyanlar vermek özgürlüğüyle karşı
karşıya bırakmayacaktır.
Çok değerli arkadaşlar,
kimin kiminle kol kola yürüdüğü konusuna gelince, AK Parti Genel
Başkanı ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan'ın kol kola yürüdükleri, Diyarbakır'dan Edirne'ye,
Trabzon'dan Muğla'ya, Antalya'dan Samsun'a, Van'dan Çanakkale'ye,
Türk milletinin evlatlarıdır, bizi biz yapan değerler
uğruna, bizi biz yapan değerler yoluna baş koyan vatanperver
insanlardır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Biz kiminle yürüdük? Yunanlılarla mı yürüdük? Biz kiminle
yürüdük?
SUAT KILIÇ (Devamla) - Ama, illaki,
muhalefet sözcüsü, getirir de, kimin, hangi vakit, kiminle yürüdüğünü
hatırlattırma ihtiyacını hissederse...
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Sayın Vekilim, biz kiminle yürüdük? Yunanlılarla mı
yürüdük?
SUAT KILIÇ (Devamla) - ...ona da vereceğimiz
cevap, yine Türkiye Büyük Millet Meclisi matbaasında basılan
19'uncu Dönem milletvekili albümü olacaktır. Bu albümün sayfalarını
karıştırdığım zaman şunu görüyorum:
Leyla Zana, Sosyal Demokrat Halkçı Parti Diyarbakır Milletvekili
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Suat,
ayıp ediyorsun ama!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Bayatladı o, bayatladı, başka şey söyle.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Belki, kır kahvelerinde birkaç kişi kandırırsın
artık onunla, başka şey söyle.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Celal
Talabani'yi de anlat, Celal Talabani'yi!
SUAT KILIÇ (Devamla) - Evet,
Alınak'lar, Doğan'lar, Sosyal Demokrat Halkçı Parti milletvekilleri,
1991 senesinde onlarla bu kol kola yürüyenler
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Başka şey söyle, başka şey! Bayat o, bayat!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
lütfen toparlar mısınız.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Millî Selamet Partisi milletvekilleriyle kol kola yürüyenler
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Kol kola yürüyenler iktidar partisi milletvekilleri.
SUAT KILIÇ (Devamla) -
onlarla
kol kola yürüyen, onlarla aynı listeden Parlamentoya girenler
arasında
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Millî Selamet Partisi milletvekilleriyle kol kola yürüyenler
arasında AK Parti milletvekilleri de var mı?
SUAT KILIÇ (Devamla) - Senin rahatsızlığını
çok iyi anlıyorum.
Antalya Milletvekili Deniz Baykal
da var.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Bak, Şevki Yılmaz bakıyor oradan, Şevki Yılmaz!
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Kılıç
Karşılıklı konuşmayalım.
SUAT KILIÇ (Devamla) - Sizin rahatsızlığınızı
çok iyi anlıyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bak, terör örgütü kurucuları burada yazıyor! Terör örgütü
kurucuları burada yazıyor!
BAŞKAN - Sayın Çetin
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Bak, Şevki Yılmaz bakıyor oradan!
SUAT KILIÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bunları ifade etmemin nedeni sizi tahrik etmek,
sizi çileden çıkarmak değil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ta kendisini yapıyorsun! Ayıptır,
ayıp!
SUAT KILIÇ (Devamla) - Az evvel 22
Temmuz 2007 tarihi için seçim kararı aldık, yeni bir seçime
gidiyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Terör örgütünün kurucularını burada yazıyor!
BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen
SUAT KILIÇ (Devamla) - Olur da seçimden
çekinebilirsiniz, baraj endişesine kapılabilirsiniz,
ittifak arayışlarına girebilirsiniz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Haddini bil, haddini!
SUAT KILIÇ (Devamla) - Yeniden
1991'deki hatalarınızı tekerrür ettirmeyin diye
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Haddini bil, haddini!
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Parlamento
adına, milletim adına, sizi dostane bir şekilde uyarıyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Haddini bil, haddini!
SUAT KILIÇ (Devamla) - Ben haddimi
biliyorum. Haddini bilmeyenler, 1991'de, işte bu saydığım
isimlerle kol kola yürüyenlerdir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Haddini bil, haddini!
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Senaryo yazma! Senaryo yazma!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Haddini bil, haddini!
SUAT KILIÇ (Devamla) - Çok saygıdeğer
milletvekilleri, yirmi beş yaşında milletvekili olma
hakkı ve hürriyeti anayasal çerçevesi içerisinde bugün oylanacak
ve kabul edilecektir, öyle umuyorum. Türk gençliğine hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Teklifin tümü üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen İbrahim Özdoğan, Erzurum
Milletvekili.
Buyurun Sayın Özdoğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; değerli arkadaşlar
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçilme yaşının, bu
seçim döneminde yirmi beş yaşa düşürülmesi üzerindeki
Anayasa maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün,
adına "erken seçim" dediğimiz bir karar aldık.
İnşallah, 22 Temmuzda bu erken seçimi yapacağız;
ama, bana göre, Anavatan Partisine göre, bu erken bir seçim değil,
geç kalınmış bir seçimdir. Çünkü, dört buçuk sene içerisinde
AK Parti İktidarından bu millet, bunun zulmünden inim inim
inlemiştir. Dolayısıyla, geç kalınmış
bir seçimdir değerli arkadaşlarım.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Bu "eylülde olsun" diyorsunuz diye yazıyor!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bu millet 22 Temmuzda AK Partinin
defterini dürecektir. Bugün, AK Partinin milletvekillerine, AK
Partiye sevdalanan iş çevrelerine baktığımız
zaman, AK Partinin oylarını âlâyi illiyinde gösteriyorlar,
yüzde 40'larda, yüzde 60'larda gösteriyorlar
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Bak, Anavatan'ın oyu 1,7 yazıyor!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bunlar, kendilerini kandırmacadan başka bir şey değildir.
Bakın, bu millet 22 Temmuzda size dersini verecektir. Size, olmuş
bir fıkra anlatmak istiyorum değerli arkadaşlar. Bakın,
dinleyin değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sen Erzurum'a
gidemiyorsun.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Erzurumlu Naim Hoca'yı bilirsiniz, iyi bilirsiniz değil
mi? Bakın, iyi dinleyin değerli arkadaşlar. Bir gün, Erzurumlu
bir dadaşın babası ölmüş, bir cuma günü vefat etmiş
ve Naim Hoca'ya gidip soruyor "Hocam, babam bugün vefat etti, cumadır.
Duyduğuma göre, cuma günü ölüye azap edilmezmiş, sorgu sual
sorulmazmış." Naim Hoca diyor ki: "Evet, doğrudur
evladım; cuma günü sorgu sual sorulmaz, azap edilmez." Adam
seviniyor. Daha sonra diyor ki: "Hocam, benim babam içki içerdi.
Acaba, yine azap ederler mi?" Naim Hoca diyor ki: "Allah gafurur
rahîmdir, inşallah azap etmez." Bu cevabı da aldıktan
sonra, adam diyor ki: "Hocam, benim babam haram da yerdi, kul hakkı
da yerdi, insanlara zulüm ederdi. Acaba, yine sorgu sual olur mu,
azap ederler mi?"
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Erzurumlulara hakaret ediyorsun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Naim Hoca diyor ki: "Vallahi, cuma günü ne yapacaklarını
bilmem ama, cumartesi günü babanın anasını ağlatacakları
çok kesindir." (Alkışlar)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Erzurum'dan sana oy çıkmaz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sana cuma günü de hesap soracaklar İbrahim Bey.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bugün siz, 2002'deki seçimlere
aldanarak 22 Temmuzda yapılacak seçimlerde de büyük bir zaferle
çıkacağınızı zannediyorsunuz. İşte,
bunu da bir cumartesine benzetirsek, bu milletin sizin ananızı
ağlatacağı kesindir. Bunu, buradan bildirmek istiyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti
sıralarından gürültüler)
MUHARREM KARSLI (İstanbul) -
Bizi bırak, kendine bak.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ben dua ediyorum ki, inşallah, Sayın
Başbakan, mevcut AK Parti milletvekillerinin hepsini aday gösterir.
Buna, dua ediyorum. Çünkü neden? Değerli arkadaşlarım,
sizleri eleştirdiğim için değil. Çünkü, iktidarlar hata
işler, iktidarlar yanlış icraatlarda bulunurlar, fakat
halk sizden hesap sorar. Bu, böyle değil mi? İşte, sizi
aday gösterdiği takdirde AK Partinin barajın altında
kalacağı da çok kesindir. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Bunu böyle bilmenizi istiyorum. Bunu, inşallah,
22 Temmuz gecesi yaşayacağız.
Değerli arkadaşlar, siz,
bu milleti enayi mi zannediyorsunuz? Bu milletin, yaptığınız
menfi icraatları unuttuğunu mu zannediyorsunuz değerli
arkadaşlar? Dış politikada büyük fecaatler işlediniz,
köylüye zulüm ettiniz, esnaf perişan durumda, işçiler perişan
durumda. Değerli, az önce AK Parti adına konuşan milletvekili
arkadaşlarım, bir yığın, AK Partinin yaptığı
icraatları, gençler için yaptığı icraatları
anlattı.
Değerli arkadaşlar, bu
ülkede yüz binlerce üniversiteli gencimiz mezun olduktan sonra,
diplomalarını aldıktan sonra, işsizlikten inim
inim inlemektedirler. Bunları gözünüz görmüyor mu değerli
arkadaşlarım?
REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)
- Üniversiteye giremiyorlar.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Az önce, değerli Suat Bey arkadaşımız, Sayın
Recep Tayyip Erdoğan'ın, Diyarbakır'dan Edirne'ye kadar
bütün vatandaşlarımızla kol kola gezdiğinden bahsetti
değerli arkadaşlarım. Bu Hükûmet zamanında, maalesef,
millî omurga yok olmuştur değerli arkadaşlar. Millî omurga
yok olmuştur ve bu millet, sizin defterinizi, mutlak surette dürecektir.
Peki, Barzani'yle Talabani'yle
olan o muhabbetlere ne diyecek bu millet? Onların cevabı
olarak sizlere ne diyecektir? Bunları düşünmüyor musunuz?
Bakın, köylüye yaptığınız
icraatlar bakımından bu milletin kafasında kalan sembol
"Al ananı da git"tir. Yarın, köylü sandık başına
gittiği zaman bu cümleyi hafızasında kesinlikle taşıyarak
gidecektir. Dolayısıyla, köylüden zırnık oy alamayacaksınız.
Ben de bir köylü olarak, buradan, bunu söylemek istiyorum değerli
arkadaşlar.
Esnafa baktığımız
zaman, esnaf perişan bir durumdadır, Bağ-Kur primlerini
ödeyemiyor, elektrik ve su paralarını ödeyemiyor. Esnaf
size nasıl oy verecek değerli arkadaşlar?
Sadece, Türkiye'deki işsizler
ordusu, milyonlarca işsizler ordusu sizin iktidarınızı
yer ile yeksan edecektir. Dolayısıyla, 22 Temmuzda yapılacak
bu seçimden ben son derece bahtiyarım. Elbette ki, bu seçimde,
Anavatan Partisi olarak büyük bir galibiyetle çıkacağımızdan
da büyük milletimizin şüphesi olmasın. Çünkü, daha önce
Anavatan Partisinin yaptığı teklifleri hiçe saydınız,
daha sonra da Anavatan Partisinin ve onun Sayın Liderinin yaptığı
tekliflere, nihayetinde geldiniz.
OSMAN KILIÇ (Sivas) - Sen, ANAP'tan
mı geldin oraya?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, tıpış tıpış
geldiniz. Millet bunu görmüyor mu? Görmediğini mi zannediyorsunuz?
OSMAN KILIÇ (Sivas) - İbrahim
Bey, ANAP'tan mı geldin oraya?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, beni, buraya, millet getirdi. Ben,
fetişist değilim. Ben, insan tapar değilim. Ben, milletime
güveniyorum, milletimin iradesine güveniyorum. Fetişistlik,
dünyada, gerçekten, insanı en sefil edebilecek bir durumdur,
bir vaziyettir. Değerli Hocam, bunu bilmenizi istiyorum. Yarın,
Sivas'ta, seçmeninize ne cevap vereceksiniz Hocam? Ne cevap vereceksiniz?
Hangi icraatlarınızla cevap vereceksiniz? Bunun hesabını
yaptınız mı siz hiç?
OSMAN KILIÇ (Sivas) - Cevapları
vereyim sana, cevapları
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Sivas'ta ne kadar işsiz var, bunu bilebiliyor musunuz?
OSMAN KILIÇ (Sivas) - İcraatları
vereyim sana, oku.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Onlar, onlar hikâye, o anlattıklarınız hikâye değerli
arkadaşlar.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Sayın milletvekilleri
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, maalesef, geldiniz, Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde bir kriz oluşturdunuz. Bu krizi oluşturan, AK
Partiden başka bir şey değildir. Yarın da, milletin
karşısına "İşte, asker muhtıra verdi."
diye mağduriyet rolüyle çıkacaksınız.
Değerli arkadaşlar, insanlar
ve kurumlar, bir defa mağdur olurlar, iki defa mağdur olmazlar.
Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüsünde yakalanır.
Bu millet, size, daha ne versin değerli arkadaşlar? Bu millet,
size, hükûmeti verdi, Başbakanlık makamını verdi,
Meclis Başkanlığını verdi ve burada, milletvekili
sayısının yüzde 65'ine sahipsiniz, bunu verdi. Ama, gelinen
dört buçuk sene içerisinde, siz millete hiçbir şey vermediniz,
milletin cebindeki her şeyi de aldınız.
Sayın Başbakan, seçim meydanlarında
ne diyordu? "Üçüncü senenin sonunda, cebinize, yavaş yavaş
bir şeylerin girdiğini göreceksiniz." Maalesef, üçüncü
senenin sonuna geldiğimizde, milletin cebine yavaş yavaş
bir şeylerin girdiğini göremedik.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat)
- Sadaka gidiyor sadaka, ceplerine sadaka giriyor!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hızlı hızlı bir şeylerin çıktığını
gördük. Millet açlıktan perişan, milyonlarca insan aç yatıyor,
aç yatıyor değerli arkadaşlar, açlıktan dolayı
uykusu gelmiyor. Onun için "yatma" kelimesini kullanıyorum
değerli arkadaşlar. Sadece bu milyonlarca aç bile sizin
hesabınızı görmeye yeterlidir değerli arkadaşlar.
Dış politikada âdeta teslimiyetçi
oldunuz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Yirmi beş yaş
Yirmi beş yaş
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Kıbrıs'ta verdiğiniz tavizleri bu millet unuttu mu değerli
arkadaşlar? Avrupa Birliğine verdiğiniz tavizleri,
bu milletin millî omurgasını hiçe sayarcasına verdiğiniz
tavizleri bu milletin unuttuğunu mu zannediyorsunuz?
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Sayın Başkan, konuyla ne ilgisi var bunun?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Asla ve katiyetle millet bunu unutmamıştır. İnşallah,
22 Temmuz günü, bu millet, AK Partinin iktidardan gidişini görerek
22 Temmuzda bayram yapacaktır değerli arkadaşlar.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Sayın Başkan, neden bahsediyor, konuyla ne ilgisi var?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Benim konuşmama itiraz eden bir kısım arkadaşlar
var.
Değerli arkadaşlar, bu
kürsü milletin kürsüsüdür. Milletin adına konuşuyorum,
kendi şahsi çıkarlarım için konuşmuyorum ve dört
buçuk sene içerisinde de, bu Meclis çatısı altında
şahsi çıkarlarım için çalışmadım. Dolayısıyla,
özgürce konuşurum. Herkes kendi hâline baksın! (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
Şunu söylemek istiyorum: Bu
dört buçuk sene içerisinde kim siyasi erki kendi çıkarları
lehine kullandıysa ben onları kınıyorum, lanetliyorum.
Kim 1 kuruş götürdüyse kınıyor ve lanetliyorum değerli
arkadaşlar. Ben de götürdüysem, aynı beddualar benim için
de geçerli olsun değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla,
kendi şahsi çıkarları için sayın milletvekillerinin
bana müdahale etmeye hakkı yoktur.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Cuma günü hesabı görecekler zaten, cumartesiye kalmayacak.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Sayın Başkan, konuyla ne ilgisi var?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu kutsal çatının altında
öyle milletvekilleri belki geçmişte gelmiştir ki, daha
cin olmadan çarpmaya başlamıştır. Elhamdülillah
alnımızda bir kara yoktur ve milletimizin karşısına
da alnımız ak olarak çıkacağız.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Yok
Yok
O "ak" gitti İbrahim Bey.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bu şeref bana ve benim gibi bütün milletvekillerine yeter ve
artar bile.
Sonra, çok yakın bir gelecekte,
Anavatan Partisi, inşallah, 22 Temmuzdan sonra iktidar oluyor,
yeni bir devir başlıyor, bütün milletimize kutlu ve mutlu
olsun! [Anavatan Partisi sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından "Bravo(!)" sesleri]
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Yirmi beş yaş, yirmi beş yaş
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bunu unutmayın değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, AK Parti sıralarından "yirmi beş yaşa
gel" diyorlar. Değerli arkadaşlarım, elbette ki,
biz, Anavatan Partisi olarak yirmi beş yaşındaki gençlerimizin
ve üstü gençlerimizin milletvekili seçilmesini canıgönülden
istiyoruz, canıgönülden destekliyoruz. Bırakın bunu,
biz, oy kullanma hakkı olan bütün gençlerimizin, yani on sekizinden
sonraki bütün gençlerimizin, aynı zamanda, milletvekili olmasını
istiyoruz. Var mısınız buna? Hodri meydan diyorum size!
Oy hakkı olan gençlerin mutlaka milletvekili seçilme hakkı
da olmalıdır. Oy hakkı olan gençlerimizin neden milletvekili
seçilme hakkı olmalıdır? Çünkü, reşit yaşa
gelmiştir de ondan dolayı olmalıdır değerli
arkadaşlarım. Siz bunu geçiyorsunuz, siz bunu unuttunuz.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Erkan Mumcu öyle demiyor ama!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Asıl, Anavatan Partisi olarak bizim teklifimiz bu meyandadır.
Siz, bu yirmi beş yaş hadisesiyle, aslında, popülist
bir politika yapıyorsunuz, gençlerin oyunu almaya çalışıyorsunuz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Hangi genç bunlara oy verir?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yani, bir söz vardır: "Bayram değil, seyran değil,
beni niye öptün?" diye.
SELAMİ UZUN (Sivas) - Bu nasıl
konuşuyor Sayın Başkan?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bunun anlamı, yirmi beş yaşın anlamı
budur. Gençler diyor ki: "Bayram değil, seyran değil, bizi
niye öptün?"
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Kürsüde "öptün, öptün" olur mu Sayın Başkan?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Evet, "öpme"nin anlamı, oy vermedir değerli arkadaşlar,
oy istemektir. Gençler, sizin samimi olmadığınızı
çok iyi bilmektedir, yürekten bilmektedir. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Çünkü, yüz binlerce, milyonlarca
gencimiz işsiz ve perişan bir durumdadır; sokaklarda,
kahvehanelerde, kafelerde sürünmektedirler. Gençlerin bunu bilmediğini
mi zannediyorsunuz? Yüz binlerce üniversite mezunu gencimiz
boş ve perişandır sizin uyguladığınız
yanlış politikalar neticesinde.
Ben, buradan yüce Türk milletine
seslenmek istiyorum: 22 Temmuz, büyük milletimiz için hakikaten
önemli bir fırsattır. Elbette ki, temmuz ayının aynı
zamanda tatil ayı olduğunu biliyoruz ve bir kısım
şehirlerimizde, yörelerimizde, bazı köylülerimiz için,
yaylaya çıktığı bir dönem olduğunu da biliyoruz.
Şimdi, buradan, değerli vatandaşlarımıza
şunu seslenmek istiyorum: Tatile gidecek vatandaşlarımız,
bu iktidarı, AK Partiyi iktidardan uzaklaştırma
adına, tatillerini ona göre ayarlasınlar; yaylaya çıkan
köylülerimiz işlerini ona göre ayarlasınlar ve organize
olsun, birbirlerini uyarsınlar. Bunu yapmadıkları
takdirde, yarın, 22 Temmuzdan sonra, ağlamaya ve bu AK Parti
Hükûmetinden şikâyet etmeye hakları olmayacaktır. Bütün
vatandaşlarımızı, bu konuda hassas olmaya çağırıyorum.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Vatandaş
işini bilir.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, biz, Anavatan Partisi olarak,
her ne kadar, on sekiz yaşından sonra, aynı zamanda, milletvekili
seçilebilme hakkının verilebilmesini istiyorsak da,
yirmi beş yaşa destek verdiğimizi buradan ilan etmek
istiyoruz. Hiç olmazsa, bir adım atmış oluyoruz. Elbette
ki, bu destek de, hem AK Parti İktidarı hem ana muhalefet partisi
hem de Anavatan Partisi Grubu tarafından desteklenecektir, kabul
görmektedir, aklın yolu birdir. Ama, inşallah, gelecek dönemdeki
Anavatan Partisi iktidarlarında, biz, seçilme yaşını
on sekiz yaşına düşürmek istiyoruz -on sekiz yaş
da oy kullanmalı- on sekiz yaşındakiler, elbette, oy kullanıyor;
seçilebilmeli, milletvekili seçilebilmeli. Onları neden
adam yerine koymuyorsunuz? Onlara hakaret değil mi?
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Programınızda öyle bir şey yok.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Onlara hakaret değil mi? Yirmi yaşına hakaret değil
mi? Askere çağırıyorsunuz, vergi verdiriyorsunuz,
vatana hizmet ettiriyorsunuz, ama milletvekili olmaya gelince
"yok" diyorsunuz. Bunlar
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Askerlik yapsın mı yapmasın mı?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Son olarak şunu söylemek istiyorum: Yirmi beş yaş hadisesi,
sizin popülist bir politikanız.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)
- Askerden önce mi olsun?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bunu, gençlerimiz asla ve katiyetle yutmayacaktır ve milyonlarca
gencimiz, 22 Temmuzda defterinizi dürerek, sizi, Erzurumlu Naim
Hoca'nın dediği gibi, azaba götürerek, inşallah, devri
iktidarınıza son verecektir.
Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. [Anavatan Partisi sıralarından alkışlar;
AK Parti sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Erdoğan.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bayram Meral, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Meral. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Ayrıca,
almış olduğumuz seçim kararının ülkemize,
halkımıza hayır getirmesini, huzur getirmesini yüce
Allah'tan diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
görüşülmekte olan yasa tasarısı
Daha önce, bildiğiniz
gibi, gençlerimize, yirmi beş yaşındaki gençlerimize
seçilme hakkı, yani bu yüce Meclisin çatısı altında
görev yapma hakkı tanınmıştı. Malumlarınız,
tasarı geri geldi, bu kez bir daha görüşüyoruz.
Şunu özellikle ifade etmek isterim
ki: Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk'ün kurduğu partidir. Atatürk,
ulusuna güvenmiştir, gençlerine güvenmiştir, hanımlarına
güvenmiştir, millî mücadele vermiştir; ülkeyi, bugün sizlerin
dost kabul ettiği, kol kola yürüdüğünüz, kapısında
beklediğiniz işgal güçlerinden kurtarmıştır.
İşte, o gençliğe, o hanımlara, o kurtarıcı
yiğitlere buradan selam olsun ve şu kesinlikle bilinsin
ki: Cumhuriyet Halk Partisi, bundan önceki taslakta da yirmi
beş yaşına olumlu bakmıştı "evet" demişti,
öncüsü olmuştu, daha önce de bu teklifi yapmıştı;
bugün de buna "evet" diyoruz, olumlu bakıyoruz, olumlu
oy veriyoruz. Gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum.
Verimli hizmet üretmelerini bekliyoruz onlardan.
Değerli arkadaşlarım,
burada, seçim kararı alınırken, bazı arkadaşlarımızın
konuşmalarına şahit oldum ve değerli arkadaşlarım,
şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Bugün, parmak sayınız
var, elinizi kaldırıyorsunuz ve olumlu da olsa, olumlu da
olsa, tartmadan, düşünmeden bir karar veriyorsunuz ve Cumhuriyet
Halk Partisinin, Cumhurbaşkanı seçiminde, yeri geliyor,
Meclise girmediğini ifade etmek istiyorsunuz. Bakınız,
ben, beklerdim ki, AKP 550 milletvekili sayısının 400'e
veya azami 450'ye düşürmenin teklifini getirseydi. Neden? Değerli
arkadaşlarım, 354 milletvekiliniz var, bir yoklama istiyoruz,
burada 130 milletvekilini bulamıyorsunuz. O zaman ne gereği
var 550 milletvekilinin? Vatandaş bunu soruyor sizden.
Özelleştirmeden bahsettiniz.
Özelleştirdiniz, sattınız, yağmalattınız;
binlerce fakir, fukarayı kapı dışına koydunuz.
Ne için? İşçi fazla. İşçi de diyor ki: Eğer, 354
milletvekili olan bir AKP Mecliste 130 milletvekili bulunduramıyorsa,
ne gereği var 550 milletvekilinin? Size soru soruyor benim kanalımla
değerli arkadaşlarım.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Gerek yok.
Doğru söylüyorsunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bunu niye getirmediniz?
Değerli arkadaşlarım,
bir konuyu daha özellikle ifade etmek istiyorum. Tabii ki, iktidar
vardır, muhalefet vardır. Uyum sağladığı
konular vardır, uyum sağlamadığı konular vardır.
Hükûmet edenlerin muhalefete karşı da sorumluluğu vardır,
ülkesine karşı da sorumluluğu vardır, uluslararası
kuruluşlara karşı da sorumluluğu vardır.
Şimdi, siz, buradan kalkacaksınız,
yurt dışına gideceksiniz değerli arkadaşlarım,
orada, Barzani ile Celal Talabani ile, yani, ülkenin topraklarına
göz diken, ülkeyi karıştırmaya, bölmeye, parçalamaya
uğraşan bir zatla görüşeceksiniz, kol kola gireceksiniz,
ondan destek bekleyeceksiniz, yardım bekleyeceksiniz, Atatürk'ün
partisinin Genel Başkanı olan Sayın Deniz Baykal ile
oturup konuşmayacaksınız! Şimdi, kusur kimin değerli
arkadaşlarım ve Avrupalıdan, Amerikalıdan medet
umacaksınız. Bugün gazeteleri okudum, utandım.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Erzurumlu hemşehrimin söylediği gibi, bir
fıkra da benim aklıma gelmişken söyleyeyim: Temel, hoca
olmuş. Temel namaz kıldırırken, camide, bakmış,
secde yapanlardan farklı bir ses geliyor. Durdurmuş bir dakika,
bakmışlar ki, hanımlar secdeye biraz geç iniyor.
"Bir dakika" demiş, "Hanımlar, bundan sonra benimle
yatıp, benimle kalkacaksınız."
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Ne
alakası var?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Şimdi, siz de Avrupa Birliği ile yattınız, Avrupa
Birliği ile kalktınız. Ortada bir şey olsa da gam yemesem.
Yaptığınız da hiçbir şey yok. Hâlâ da o kapıda
bekliyorsunuz. Kendinizi de milleti de avutmayın.
Bakınız, değerli arkadaşlarım
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi. Çok ayıp bir şey ya!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Vallahi, kusura bakmayın, sizin içinizden geçen o da, diliniz
tutmuyor. Ben anlıyorum sizi, hiç merak etmeyin. Şu saatte
ne konuşsanız haklısınız. Hele ben olsam sizin
yerinizde ön sıralarda otururum. Genel Başkan görsün biraz
tepki gösterdiğinizi de, listede yardımcı olur size.
Değerli arkadaşlarım,
bu kürsü, bu kürsü, bu kubbe çok şeylere şahit oldu. Bir zamanlar,
bir zamanlar, burada "gümrük birliğine giriyoruz" diye
çiğ köfteler tavanlara atıldı. Ne getirdi? Soruyorum
size, hangi, Avrupa Birliğinde birisi, ilkin gitmiş gümrük
birliğine girmiş de, ondan sonra Avrupa Birliğine girmiş?
Bizim dışımızda var mı? Var mı? Yok. Ne yaptınız?
Neyi düzelttiniz? Ne oldu o zaman? Benim odam -Türk-İş Başkanıyım- karargâh oldu,
millet, gelen giden
"Ne oldu?" "Başkan, bizi Avrupa'ya
gönder." Nasıl göndereceğim? "Gümrük Birliğine
girdik." Ne oldu? "Kapılar açıldı." Hâlâ da
açılacak kapılar.
Şimdi, siz de Avrupa Birliğine
giriyorsunuz. Ne olacak? Mama var, hazırlamış Avrupalı;
gençleri oraya göndereceksiniz, gençler de orada iş bulacak!
Bırakınız bunları. Dört buçuk sene vatandaşı
böyle uyuttunuz, böyle kandırdınız. Vatandaş, artık
kanmıyor size.
Değerli arkadaşlarım,
ne dedik? Seçime hayır diyen var mı? "Efendim erken seçimi
isteyen sizdiniz." Evet, bizdik. Neden bizdik? Türkiye'yi
dışta rezil ettiniz, içte de talan ettiniz, onun için istiyoruz.
(AK Parti sıralarından gürültüler) Talan ettiniz onu da.
Sayacağım biraz sonra hiç merak etmeyin.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Talanı sen yaptın, sen!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Yapanın Allah ocağını batıra, sen de dâhilsen
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Batırsın tabii, yapanın ocağını
batırsın!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Aldın mı cevabını?
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen
karşılıklı konuşmayın.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - O
zaman yerinde otursun. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - O zaman doğru konuş.
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakınız, erken
seçime -biz istiyoruz, doğru- evet diyoruz, ama Sayın
Başbakan çıktı dedi ki: "Haziranın 24, Temmuzun
1'i, karar aldım, bitti." dedi. Hep izledik değil mi? Ne
oldu da değişti?
Bakınız, arkadaşlar
-Seçim Kurulu değil- değerli arkadaşlar, bakın,
millet ne diyor biliyor musun? Vatandaşın söylediklerini
söylüyorum burada. "Acaba ayın 22'sine denk gelir, bir aylık
daha alabilir mi milletvekilleri? Bunu düşünerek yaptı."
diyorlar.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) -
Ayıp ya, ayıp!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bundan ben de sıkıntı duyuyorum.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Ne alakası var ya? Yüksek Seçim Kurulu öyle dedi.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ben demiyorum, vatandaş diyor ve rakamlar da tutuyor, niye gocunuyorsunuz?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Ayıptır! Ağzından çıkanı kulağın
duysun!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Vatandaş söylüyor, ona söyle ona, vatandaşa söyle, bana söyleme!
Rakam da tutuyor.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Ağzından çıkanı kulağın duysun be!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Milletvekillerinin böyle basit şeylere ihtiyacı
yok.
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Kusura bakma da
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Milletvekilinin öyle bir şeye tenezzülü yoktu da, Tekelin o
bozuk makinelerini o zaman niye savunuyordun? Ne almıştın
o zaman oradan? Niye savunuyordun o eski makineleri, o eski makineleri
niye savunuyordun? Otur oturduğun yerde.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Ben mi aldım, sen mi aldın?
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen
CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Bazılarının
ihtiyacı olabilir
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Olur değil mi Hocam? Teşekkür ediyorum. Ne diyeyim ben? Allah
razı olsun. Bakınız, burada birisi söylüyor.
BAŞKAN - Sayın Meral
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Burada birisi söylüyor, bakınız, teşekkür ediyorum.
Ne diyeyim böyle lafa? Çok teşekkür ediyorum.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sen, karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşanlardansın.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Tokat'a gittiğinde böyle söylemiyordun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - E
canım ben senin
Oraya gidiyor, namaz kılıyorsun, buraya
geliyor, başka bir şey yapıyorsun. Namaz kıldın
diye de inandım, buraya geldim, baktım başka bir şey
yapıyorsun. İşiniz o.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sana ne
namaz kılandan?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Orada namaz, burada vurgun. İşiniz o. Namaz kıldın,
çıktın
Buraya geldin, dedin
ki
BAŞKAN - Sayın Meral
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bunlar böyle
Ben de inandım.
BAŞKAN - Sayın Meral
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ben ne bileyim ki vurgununla ibadeti birbirine karıştırıyorsun.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Dini siyasete
karıştırma.
ZAFER HIDIROĞLU - Sayın
Başkan, neler söylüyor? Böyle şey olur mu!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Babacığım, öyle oldu. Doğruyu söylüyorum, yüzüne
söylüyorum.
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Meral, lütfen Genel Kurula
hitap eder misiniz?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Efendim, Sayın Başbakan 24 Haziran-1 Temmuz
Ya dört buçuk
yıldır Başbakanlık yapmış bir zatın,
bu tarihlerin denk gelip denk gelmediğini bilmiyorsa o zaman
ben ne söyleyeyim size değerli arkadaşlarım? Çıktı,
ilan etti, değil mi? Biz de "evet" dedik. Efendim, şimdi,
22 Temmuza gelmiş. Ya bunu kime söylersen söyle bunun altında
hile var, bunun altında hurda var. Nedir bu?
CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Yüksek Seçim
Kurulu söyledi. Yüksek Seçim Kuruluna da mı inanmıyorsunuz
Başkanım?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Babacığım, Yüksek Seçim Kurulu sizin memurunuz. Değerli
Hocam
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Kusura bakmayın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ayıp oluyor, ayıp oluyor!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Kusura bakmayın. Bak şimdi, soruyorsunuz, ben cevap veriyorum,
ondan sonra rahatsız oluyorsunuz. Ben bilirim. Ben sizi evin birinci
katında da gördüm, zemin katında da gördüm. Sizi iyi tanırım.
Başkasına tanıtın kendinizi. Ben bilirim sizi.
MEHMET ATİLLA MARAŞ
(Şanlıurfa) - Canım, seni de biz tanıyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, muhterem arkadaşlarım;
ne olmuş şimdi? Efendim, yaz günü
Bunu içinizde bilen yok
mu? Benim kendi köylüm yazın yaylaya gider, kilometrelerce uzağa
Allahuekber Dağı'nın yaylasına gider.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Tatile
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Evet.
Diğeri, Çukurova'da -güneydoğulu
milletvekillerimiz var- doldururlar kamyonun arkasına o insanları,
Çukurova'ya getirirler, pamuk toplar, başka bir şey yapmaz.
Yalan mı? Diğer, fındıktakiler öyle. Ne olacak? Bu
insanlar oy kullanmasın.
Tatile giden de olur, doğru
söylüyorsun, tatile giden de olur. Gitmesin mi? O zaman niye trilyonları
yatırıyorsunuz da, kredi veriyorsunuz da bu otelleri yaptırıyorsunuz?
Sırf yabancılar gelsin diye mi? Senin vatandaşın
vatandaş değil mi? Gidemez mi?
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Keşke herkes tatile çıksa.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Evet, tatile çıktık. Oh, meydan kaldı size!
OSMAN KILIÇ (Sivas) - Gelmeyen gelmez
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakınız, bir iktidar
partisine, ülkesine hile kurması, bir sürü vatandaşının
sandık başına gitmemesi için zemin hazırlanması
acıdır, hoş değildir, gerçek değildir, hayır
getirmez ve bunu yaptınız. (AK Parti sıralarından
"Oy verdiniz" sesleri)
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
- Az önce oy verdiniz. Vermediniz mi?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Efendim, sizin şerrinizden verdik. (AK Parti sıralarından
gülüşmeler) Elinizin biri bir yerde
Hayırlısı,
Allah göstersin
Sizin şerrinizden verdik.
MEHMET ATİLLA MARAŞ
(Şanlıurfa) - Dini terimleri kullanma. Şerri, hayrı
kaldır.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Yoksa, niye, karar almadınız mı? "Ekimde yapılacak."
diye karar almadınız mı? Alan siz değil misiniz? Ne
oldu ki vazgeçtiniz? Size soruyorum.
MEHMET ATİLLA MARAŞ
(Şanlıurfa) - "Şer", "hayır" ne oluyor?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Karar almadınız mı? "Ekimde yapılacak" diye
karar aldınız mı, almadınız mı?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sizin
şerrinizdendir.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ne oldu vazgeçtiniz? Niye vazgeçtiniz? Altında yatan bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Karıştırdın, karıştırdın
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakınız, birbirimizi
kırmayalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Kasım
BAŞKAN - Sayın Meral
Sayın
Meral
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Kasımda
BAŞKAN - Sayın Meral
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Neyse, anlıyorsun ya benim demek istediğimi.
BAŞKAN - Sayın Meral
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Sen Kayseri'de kaldın
Benim dediğimi anladın mı
sen? Al, gerisini boş ver.
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen
karşılıklı konuşmaya girmeden Genel Kurula
hitap edelim ve konuyla ilgili konuşalım lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Yani, burada bana söz atan yok, hiçbir şey söylüyor muyum Sayın
Başkanım? O zaman, söyle bu tarafa, konuşmasın Allah,
Allah
Yani, ağzımı bağlayacak halleri yok. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Hiç bu tarafa bir şey söylediğim var mı? Buradan laf
atıyor, cevabını alıyorlar. Ne yapayım yani?
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
burada bir sürü, çıktınız, ülkenin birliğinden,
vatanın birliğinden, bilmem ne birliğinden bahsediyorsunuz,
"Halkın huzuruna gidemezsiniz." diyorsunuz. Ben, bazen,
bir şey söyleyeyim, bir özelliğimi de söyleyeyim, birisi
kızsa bir hafta uyuyamam, ama burası böyle bir yer, huzursuz
olurum.
Şimdi, Grup Başkan Vekili
konuşuyor, "Siz, halkın huzuruna gidemezsiniz."
diyor. Ya, bir insan bir şey konuştuğu zaman, bir oturur,
düşünür, başımdan böyle bir şey geçti mi, geçmedi
mi? Ya, sen kendi seçim bölgene gittin, seçim bölgene gittin Sayın
Fatsa, orada eğer jandarmalar olmasa, jandarmanın arabasına
seni sokmasalar halk seni linç ediyor. Yani, sen o hâlinle oraya gidiyorsun
da biz niye gitmiyoruz değerli arkadaşlarım? Senin
Başbakanın -benim de Başbakanım- milletin içine
gidiyor, millet tepki gösteriyor "Ananı da al, buradan
git." diyor. Millet feryat ediyor. Ee, siz gidiyorsunuz da biz niye
gitmeyelim? Bunu bana izah eder misiniz? Şurada konuşan
adam "Kırmızı bayraklar, al sancaklar" verdi,
veriştirdi. Teşekkür ederim. Peki, kırmızı
bayraklar, şu Tandoğan Meydanı'nda, İstanbul'da sallanıyordu,
hanginiz vardınız o bayrağın altında? Soruyorum
size: Niye gitmediniz? Niye gitmediniz?
MEHMET ATİLLA MARAŞ
(Şanlıurfa) - Sen gittin mi?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Niye gitmediniz? Niye gitmediniz?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Ali Dibo gidiyor da biz niye gitmeyelim?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Ali
Dibo kadar taş düşsün başına.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, şurada bir metin
okuyacağım. Bakınız, Meclise kim gönderiyor? Sayın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Meclise
geliyor. Bakınız, son cümlesini okuyorum: "Terör örgütünün
kurucusu, yöneticisi veya üyesi konumundaki kişi -"kişiler"
demiyor dikkatinizi çekerim, "kişi"- etkin pişmanlık
hükümlerinden ancak bir defa yararlanabilecektir." Yasa tasarısı,
pişmanlık yasa tasarısı... Kim bu zat, bu kurucu
kim? Abdullah Öcalan.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Ne alakası var?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Şimdi, bunu getirip Mecliste bunun affını isteyen bir
Başbakan, bir AKP milletvekilleri, halkın huzuruna gidiyorsunuz
da biz nasıl gitmeyeceğiz? O al bayraktan, al sancaktan bahsediyorsun,
o al bayrağın altında yatan şehidin annesi sızım
sızım sızlanırken sen bunu affetmek için buraya getireceksin
Apo'yu, sen halkın huzuruna gideceksin de biz gitmeyeceğiz!
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİM TUNÇ (Uşak) - Kelalaka!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bakınız, şu yalansa ben milletvekilliğinden istifa
edeceğim, sen edecek misin doğruysa? Var mısın babayiğitsen?
(AK Parti sıralarından gürültüler) Otur o zaman oturduğun
yerde, alırsın cevabını. Otur! Ben, burada ne konuşmuşsam
iddialı ispatlı konuşmuşum, iddialı ispatlı.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Ali Dibo'yu da söyle!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bir şey ya vardır ya yoktur. Buyur, tersini ispat et, ben bırakacağım
milletvekilliğini, yoksa da sus. Sus, ismine yazık.
Değerli arkadaşlarım,
milletin huzuruna nasıl gidilir, nasıl gidilmez? Şöyle
Cumhuriyet Halk Partisinin bir tarihine bakın, tarihine. Kim
bunun Genel Başkanları, kurucuları? Mustafa Kemal
Atatürk. İkinci Genel Başkanı kim? İsmet İnönü.
Üçüncü Genel Başkanı kim? Merhum Bülent Ecevit. Dördüncü Genel
Başkanı kim? Sayın Deniz Baykal. Cumhuriyet tarihinde,
bunlar, devlet yönetmiş, bakanlık yapmış, bir sürü
görevde bulunmuş. Allah rızası için, bir Allah'ın
kulu, bunların devleti soydurduğunu, yakınlarına
çıkar sağladığını çıkıp söyleyecek
bir Allah'ın kulu var mı?
Şimdi, bunlar, bu Genel
Başkan halkın huzuruna çıkmayacak da Türkiye'yi talan
ettiren, yağmalattıran, Türk subayının kafasına
çuval geçirenlere sesini çıkaramayan Sayın Tayyip Bey mi
gidecek milletin huzuruna?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Askere
hakaret etme, askere!
BAŞKAN - Sayın Özçelik,
lütfen
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Herhâlde unuttun, sana bir kez daha hatırlatayım; şurada,
Adana'da İncirlik'te, İncirlik'te bir binbaşı, ters
yoldan girmiş, hanımının yanında, indiriyor
bir asker, Amerika askeri -subay da değil- yere yatırıyor,
ayağına tekmeyi basıyor, koluna kelepçe vuruyor. Ne
yaptınız, bir özür dilettirebildiniz mi? Hangi yüzle, hangi
dille konuşuyorsunuz siz, yani, hangi cüretle konuşuyorsunuz
şurada? 350 milletvekilini vatandaş size verdi, verdiğine
vereceğine bin pişman oldu. Göreceğiz yakında,
göreceğiz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Göreceğiz!
Göreceğiz!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Köylüyü talan, köylüyü fukara ettiniz, ektiğine biçtiğine
pişman ettiniz, işsizliği had safhaya çıkardınız.
Yirmi beş yaşındaki gence burada seçilme hakkı
verdik. Genç, buradan gelip de Erzurum'a dönmeye otobüs parası
bulamıyor. Hangi parayı yatıracak da bu milletvekili
olacak? İlkin iş bul bana, iş, iş
Ekmek kapısı
aç.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Bayram Bey, parayı sen verirsin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Nerede yatacak? Kimi kandırıyorsunuz siz!
Değerli arkadaşlarım
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Bayram Bey, elli yıldır sandıktan niye çıkmıyorsunuz,
bir cevap verir misiniz?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Vallahi çalamıyoruz sizin gibi, millete dağıtamıyoruz,
onun için çıkamıyoruz. Özü bu. Eğer, sizin gibi TÜPRAŞ'ı
talan etseydik, eğer fabrikaları talan ettirseydik
Sana bir şey söyleyeyim Kacır,
şu Bomonti Bira Fabrikasını anlat, bana anlat
Arsasını
kime verdiniz Şişli'deki? Gel onu anlat burada, onu
Senden
bunu istiyorum. Kime verdiniz, kaça verdiniz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kim verdi?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Herhâlde ben verdim!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ben mi
verdim?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ben verdim herhâlde! Sen İstanbul Milletvekilisin, ne iş görüyorsun?
Burada gacır gıcır edeceğine, onun cevabını
istiyorum senden. (CHP sıralarından alkışlar) Gel
de cevabını ver!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen
toparlayınız.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Toparlıyorum.
Manisa'nın o güzel arsalarını,
il başkanınız, milletvekilleriniz, kuracaksınız
bir şey, talan edeceksiniz, niye kazanamadık? Efendim, Malatya'da
talan edeceksiniz, niye kazanamadık? Adana'da Tekeli talan
edeceksiniz, niye kazanamadık? Telekom'u, Telekom'u satacaksınız
iki yıllık kârına, ondan sonra halkın huzuruna
çıkacağız, şunu yaptık
Ya bunları, kapalı
kapılar arkasında ne yaptığınızı vatandaş
biliyor.
ALİM TUNÇ (Uşak) - İyi
biliyor...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
İftiradan korkarım
ALİM TUNÇ (Uşak) - Çok iyi biliyor
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Hepinizi de kastetmiyorum, tenzih ederim. Cumhuriyet tarihinde
AKP'nin yaptığı talanı hiçbir iktidar yapmamıştır.
Hepinizi kastetmiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Hiçbir iktidar yapmamıştır.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Onun için
bankalar hep boşaldı.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi şunu söylüyorum:
Şu Apo'yu affeden şu yasa tasarısı sizin. Belki yanlış
okumuş olabilirim, acaba kim havale etmiş Meclise, bir kez
daha okuyayım; bakınız, gönderen kim biliyor musunuz?
Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan. Ne göndermiş? 6'ncı
maddenin son fıkrası "Apo bir defaya mahsus pişmanlık
yasasından yararlanır." diyor.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Alakası
yok.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Hiç alakası
yok, yalan söylüyorsun!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Niye çıkarmadınız öyle değilse kardeşim!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - O
zaman niye geri çektiniz?
Bir daha okuyayım, belki ben
yanlış okumuş olabilirim.
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
- Çarpıtma yahu, yanlış okuyorsun tabii.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bir daha okuyayım, bir daha okuyayım.
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
- Hiç alakası yok ya.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Bir daha okuyayım bak. Terör
örgütünün kurucusu, kurucusu, terör örgütünün kurucusu
MEHMET ATİLLA MARAŞ
(Şanlıurfa) - Korucu mu, kurucu mu, hangisi?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Kurucusu, kurucusu. Korucusu
değil, kurucusu. Korucusunun hakkını vermediniz, kurucusu.
Yöneticisi veya üyesi
Helal olsun
size, helal olsun! Size helal olsun! Siz mi bu kafayla halkın karşısına
çıkacaksınız? Tabutun içerisinde yavrusuna sarılan,
ağlayan annenin hakkını böyle mi ödeyeceksiniz?
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
- Çarpıtıyorsunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Kişi, etkin pişmanlık hükümlerinden, ancak bir defa yararlanabilecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - En heyecanlı yeri.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlar
BAŞKAN - Sayın Meral, teşekkür
için açacağım. Sadece teşekkür için.
Buyurun Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bir seçime gidiyoruz, seçim kararı
aldık, doğrudur yanlıştır. Yalnız, bugüne
kadar gücünüzü kullandınız. Bu güç, bir yerlerden gitti geri
döndü, geldi. Bak bugün görüştüklerimizden birisi de budur. Bunu
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı)
- Bir yerlere mi gitti?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Yani, Cumhurbaşkanlığına gitti, sancı var içinizde,
tahammül edemiyorsunuz. Sancı var sancı içinizde, tahammül
edemiyorsunuz. Tövbe estağfurullah, lanet şeytana.
Ağzıma gelip gelip yutuyorum ben de, tahammül edemiyorsunuz. Anayasa'da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Meral,
ikinci defa teşekkür için söz verdim
Teşekkür ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Anayasa'ya kurşun sıktınız. Efendim, kurşun, Danıştaya
da sıkıldı Danıştaya. İşte bu laflarınız,
bu laflarınız birilerine bu gücü veriyor. Bunları
yapmayın demek istiyorum. Bunları yapmayın.
BAŞKAN - Sayın Meral, teşekkür
ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Teşekkür ederim. Hayırlı olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkanım
BAŞKAN - Sayın Gündüz, buyurun.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Meral'in sadece AK Parti Grubunu değil ama, Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyelerini bile ilzam eden, yaralayan ifadelerine
cevap hakkı vermek üzere
BAŞKAN - Ne dedi de yaraladı?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Siz, Sayın Başbakanın 22 Temmuza seçimi taşımak
suretiyle, bir haftalığına üç aylık maaş almaları
için böyle bir uygulamaya gitmiş
BAŞKAN - Sayın Gündüz, Tüzük'ün
69'uncu maddesi gereğince, yalnız, yeni bir sataşmaya
mahal vermeden söz veriyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan, benim de söz talebim var.
BAŞKAN - Sayın Gündüz buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hayır,
kesinlikle istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Vermiyorum.
VI.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Ankara Milletvekili
Bayram Ali Meral'in, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, yasamamızın
ya da
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Konuşma hakkımız baki Sayın Başkan.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
yasama
dönemimizin son günlerinde erken seçim kararı da aldık.
Bu seçim kararı bütün milletimize hayırlı olsun. Ama,
hiç olmazsa, giderayak buraya çıkan hatiplerin, ağzından
çıkanı kulağının duymasını isteriz.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Halk öyle söylüyor, halk!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
Şimdi, Avrupa Birliğiyle ilgili, Sayın Meral, bizi
ihanetle suçladı. Bakın gazete manşetlerine: "Avrupa
gümrük birliğine giriş CHP'nin zaferidir." (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Evet zaferi,
ne var!
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
- Doğru, doğru!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - O yüzden,
Sayın Meral, bunu iyi gör, iyi düşün, ona göre konuş. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Ben, gümrük birliğini methetmedim ki!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Öbür
taraftan, çok değerli arkadaşlarım, bakın, burada,
bizim Tokat Milletvekilimizi göstererek "Siz, Tokat'ta namaz
kılıyorsunuz, burada gelip başka işlerle meşgul
oluyorsunuz." dedi. Ben, zannediyorum ki, Sayın Milletvekilimiz
buna cevap vermelidir.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
Dinlememişsin, öyle demedim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Söz istiyorum Sayın Başkan.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Ama,
ben, özellikle bir şey daha söylüyorum: Özelleştirmeleri
eğer siz talan diye değerlendiriyorsanız, o zaman,
onun üstünde parti programınıza da bakarak bir değerlendirin.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Aynen öyle, talan ve de yağma!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Biz,
özelleştirilen hiçbir müessesede çalışan hiçbir vatandaşımızı
işsiz bırakmadık, özel yasayla devletin diğer kurumlarında
istihdam ediyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Sizin yaptığınız talan ve yağma!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sizin
yaptığınız talan!
ALİ ARSLAN (Muğla) - Telekom,
Balıkesir SEKA
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Talan ve yağma, sadece talan değil.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bakın,
AK Parti Grubu, gelir gelmez, bakın, lojmanları bırakarak,
vatandaşın, halkın arasına karışmayı
bu millete hediye eden bir partidir.
Şimdi, Sayın Başbakanımız,
öne alınan seçimle ilgili iki tarih zikretmişti: "24 Haziran
olabilir, 1 Temmuz olabilir." Ama, bakın, sizin grubunuzda
da var bu, Yüksek Seçim Kurulunun Anayasa Komisyonunda takdim ettiği
bir takvim.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Bilmiyor muydunuz bunu?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
"Bu takvim, normalde yüz iki gün içerisinde icra edilir, ama, en
erken seksen günde ancak biz bunu hayata geçirebiliriz" dediler.
O yüzden, 22 Temmuz seçildi.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Milletvekillerine
sor nasıl pişman olduklarını.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Yüksek
Seçim Kuruluna talimat verildi!
ERDAL KARADEMİR (İzmir)
- Peki, bilmiyor muydunuz bunu?
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Biz,
değil üç aylığı, üç yılımızı da,
ömrümüzü de bu millete heder ederiz, heba ederiz, feda ederiz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Allah
razı olsun.
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Ama,
hiç kimse, bir haftalık bir gecikmeden dolayı, Sayın
Başbakan milletvekillerine bir hafta süre vererek üç aylık
maaş alma yolunu açmak için böyle bir manevrada bulundu yaygarasını
koparamaz. Böyle koparanın hesabını kendisinden sorarız.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Hamza Albayrak niye istifa etti?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Gündüz.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sayın Başkanım, söz hakkı istiyorum.
Biliyorsunuz, hem Sayın Bayram
Meral sataştı hem
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
ne diye söz hakkı istiyorsunuz?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Efendim, yapmış olduğu sataşmaya cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
Sayın Hatip konuşurken oturduğunuz yerden laf attınız,
Sayın Hatip de cevap verdi.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Hayır efendim
BAŞKAN - Onun için sataşma
değil. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Lütfen, Sayın Başkan
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kacır
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Lütfen, Sayın Başkan
BAŞKAN - Lütfen, oturur musunuz
Sayın Dağcıoğlu.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Bir hakkı kullanmamıza mani oluyorsunuz, bunu kabul
etmemiz mümkün değil.
Ben, oturduğum yerden sataşmadım
ona. O, karşısında gördüğü herkese sataşma
alışkanlığını kullandı ve hak etmediğim
bir şekilde
BAŞKAN - Grup Başkan Vekili
Sayın Gündüz cevap verdi zaten Sayın Dağcıoğlu.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) -
rüşvet dâhil olmak üzere, burada cevap vermem gereken
bir konuşma yaptı. Lütfen, rica ediyorum; kısa bir konuşma
yapmak istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Kacır,
buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkanım, Sayın Meral, konuşması sırasında
ismimden de bahsederek, İstanbul'daki bir gayrimenkulün özelleştirilmesiyle
ilgili sanki benim bilgim ve ilgim varmış gibi, beni zan altında
bırakacak, töhmet altında bırakacak suçlamalarda bulundu.
BAŞKAN - Ne söyledi Sayın
Kacır? Zan altında bırakarak ne söyledi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bomonti
Bira Fabrikasını kime sattığımızı,
nasıl sattığımızı bana sordu. Beni zan altında
bırakacak şekilde ifadelerde bulundu.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
siz zan altında değilsiniz ki, satan siz değilsiniz çünkü.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Efendim,
ben öyle olduğunu biliyorum da, vatandaşların da bilmesi
lazım.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - En fazla
sen konuşuyorsun Kacır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Memleket zarara uğratıldı diye söz istiyor Ünal Bey,
değil mi?
BAŞKAN - Sayın Kacır,
sözleriniz tutanaklara geçmiştir, konu anlaşılmıştır.
Teşekkür ediyorum.
Teklif üzerinde
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkanım, o zaman
BAŞKAN - Hayır, Sayın
Kacır, sataşma anlamında değerlendirmiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkanım
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, arkadaşlarımızın cevap hakkı
kullanması lazım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan, o zaman, lütfen, sizler, siz, zatıaliniz, vatandaşların
iyi anlayacağı şekilde ve konuyla benim bilgimin de
ilgimin de olmadığını lütfen tekrarlayınız.
Vatandaşlar da
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Başkan nereden bilsin senin ilgin olup olmadığını!
BAŞKAN - Sayın Kacır,
sözleriniz tutanaklara geçti zaten şu anda. Teşekkür ediyorum.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Bizim sözlerimiz nasıl geçecek tutanaklara efendim?
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408) (Devam)
BAŞKAN - Teklifin tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen Cemal Uysal, Ordu Milletvekili
Ali Rıza Yazıcıoğlu,
Diyarbakır Milletvekili
Haluk Koç, Samsun Milletvekili
Sayın milletvekilleri, Anayasa
değişikliğine dair teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, oylama
için hazırlık yapılacağından beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.15
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati:16.30
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98'inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1408 sıra sayılı Anayasa
değişikliği teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Anayasa değişikliğine
dair teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine geçilmesi
hususunda gizli oylama yapacağız.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve hükûmet sıralarında
yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üye Adana'dan
başlayarak Denizli'ye kadar (Denizli dâhil) ve Diyarbakır'dan
başlayarak İstanbul'a kadar (İstanbul dâhil); hükûmet
sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak Mardin'e
kadar (Mardin dâhil) ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar
(Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekillerine biri beyaz, biri
yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul
ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad
defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka
yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu
bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, pullardan,
beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil
olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye,
kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve
adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı
oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada
zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta
kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme yerinden çıkacak
olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı
kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline
pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi gizli oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
Lütfen kâtip üyeler yerlerini alsınlar.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın
milletvekili var mı? Yok.
Sayın milletvekilleri, oy
verme işlemi bitmiştir.
Sayın görevliler, lütfen kupaları
kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi'nin maddelerine geçilmesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 452
Kabul :
426
Ret: :
15
Çekimser : 10
Geçersiz : 1
Böylece teklifin maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir.
Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati
: 17.09
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98'inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1408 sıra sayılı Anayasa
değişikliği teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1'inci maddesini okutuyorum:
2709 SAYILI
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASINA GEÇİCİ MADDE
EKLENMESİNE
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 7/11/1982 tarihli ve 2709
Sayılı T.C. Anayasasına aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 17.- Bu
Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ilk Genel
Seçimde, Anayasanın 67 nci Maddesinin son fıkrası,
10/6/1983 tarihli ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun
Milletvekili Seçilme Yaşına ilişkin hükmü ile bağımsız
adayların birleşik oy pusulasında yer almasına
ilişkin hükümler bakımından uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Özlem Çerçioğlu, Aydın
Milletvekili.
Buyurun Sayın Çerçioğlu.
CHP GRUBU ADINA ÖZLEM ÇERÇİOĞLU
(Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesiyle ilgili,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, seçilme
yaşının yirmi beş yaşına indirilmesinin
ve Atatürk'ün laik cumhuriyeti emanet ettiği gençlerimizin
Parlamentoda temsil edilmeleri, ülkenin geleceğiyle ilgili
olarak karar mekanizmalarında yer almasını, önemli,
gerekli, demokratik bir açılım olarak değerlendiriyoruz.
Sayın milletvekilleri,
yıllardır Cumhuriyet Halk Partisi olarak savunduğumuz
bu görüş, 13/10/2006 tarihli 5551 sayılı Kanun'la yasalaşmıştır.
Genç nüfusun siyasette yer alması, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
temsil edilmeleri, genç nüfusa sahip olan ülkemizde, gerekli bir
açılımdır diye düşünüyoruz.
Gençlere karşı sorumluluğumuz,
sadece seçilme yaşının düşürülmesi ile bitmemektedir.
Atatürk'ün laik cumhuriyeti, geleceği emanet ettiği gençlerin,
bulundukları her yerde, okulda, iş yerinde, mahallede, siyasette
etkin olmalarını sağlamalı ve yönetime katılma
olanaklarını genişletmeliyiz. Gençlerin Türkiye siyasetinde
daha etkili, daha ağırlıklı hâle gelmesini desteklemeliyiz.
Gençleri bilgi çağıyla buluşturmalıyız.
Harç, barınma ve okuma şartlarındaki olumsuz şartlarını
düzeltmeliyiz. Gençlerin, eğitimi ve yeteneklerine göre
iş bulabilmeleri, geleceğe umutla bakabilmeleri için
bir yaşam tarzı yapmalıyız; maalesef, dört buçuk
yıldır AKP Hükûmeti bunu gerçekleştirememiştir.
Gençlere, iş bulma, iş kurma programı, proje ve finansman
desteği vererek, TÜBİTAK, KOSGEB gibi kuruluşların
iş birliği ile gerçekleştirmeliyiz. Yaratıcı,
çağdaş, bilgili, Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkacak
gençliğe ihtiyacımızın olduğunu unutmamalıyız.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi siyasetinin temelinde gençlik vardır, yenilik
vardır, değişim vardır. Demokratik rejimin kökleşmesine
dönük adımlarından biri olan seçme ve seçilme yaşının
düşürülmesini programına koyan ilk partidir. Yasal
sınırlamalara rağmen, 12 Eylülün yarattığı
siyasi karanlığı delen gençlik kolları çalışmaları
ve Gençlik Kurultayını 1996 yılında ilk kez toplayan,
Cumhuriyet Halk Partisidir.
Sayın milletvekilleri, geldiğimiz
bu noktada, ülkemiz bir Cumhurbaşkanlığı seçim süreci
yaşamaktadır. AKP'nin bu önemli makamla ilgili süreci yanlış
yönlendirmesi sonucu, siyasi alanda bir tıkanmanın yaşandığı
açık bir gerçektir.
Anayasa Mahkemesinin, hukukun
üstünlüğü ilkesini esas alarak Cumhurbaşkanlığı
seçiminin ilk turu ile ilgili vermiş olduğu karar, AKP
İktidarının yeni kararlar almasına yol açmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak uzun süredir ısrarla savunduğumuz
erken seçim yapılması talebimiz, sonuçta AKP İktidarı
tarafından bir zorunluluk hâline gelmiş ve 22 Temmuzda erken
seçim yapılması kararı alınması noktasına
gelinmiştir. Bu noktada, Anayasa'nın 67'nci maddesiyle ilgili
bir düzenleme yapılması da doğal olarak gündeme gelmiştir.
Böyle bir değişiklik, gençlerimize, yapılacak erken
seçimde aday olabilmelerine olanak sağlaması açısından
önemlidir. Gençlerimizin mümkün olan en erken tarihte Parlamentoda
temsil edilmelerini ve ülkemizin geleceğinde bir an önce söz
sahibi olmalarını içtenlikle istiyor ve bu değişikliği
destekliyoruz.
Sayın milletvekilleri, bugün
kabul edilen ve açıklanan seçim takvimine göre, kamu görevlilerinin
milletvekili adayı olabilmeleri için 5 Mayıs Cumartesi
günü istifa etmeleri gerekmektedir. Şimdi sizlere soruyorum:
Anayasa'da düzenleme yaptığımıza göre, kamuda
çalışan ve yirmi beş yaşını dolduran bir
genç, bu takvime göre nasıl aday olacak arkadaşlar, sayın
milletvekilleri? Yirmi beş yaşını dolduran, kamuda
çalışan bir gencimiz nasıl aday olacak? Bunun cevabını
sizlerden bekliyoruz. Ben size söyleyeyim: Bu şartlarda önerge
verilmezse mümkün değil aday olması. Eğer bunu gerçekleştirmezseniz,
AKP'nin gençlerin siyasete katılmaları konusundaki samimiyetsizliği
bir kez daha gençler tarafından görülecektir.
Sayın milletvekilleri, gençlerimizle
ilgili konu görüşülürken, ülkemizin, gençlerimizin içinde
bulunduğu tablodan örnekler verme ihtiyacı duyuyorum.
AB süreci yaşamaktayız. Bu süreçte, ülkemizde 5 milyondan
fazla genç kızımız ve kadınlarımız okuma
yazma bilmiyor. Yine, on dört-on beş yaşındaki genç
kızlarımız evlendiriliyor. Bu sıralamada dünyada
5'inci ülkeyiz. Bugünün Türkiyesi'nde, baktığımızda,
kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına, coğrafyanın
her yerinden kadınlarımız, gençlerimiz, çocuklarımız
feryat ediyor. Onlar iş istiyor, insanca bir yaşam istiyor.
Hâlâ, töre cinayetleri, şiddet, kumalığa kurban giden
kadınlarımızın çığlıklarını
duyuyoruz. Kadın hakları geriledi. İşini yaparken,
gazeteci kadınlar taşlanıyor, tartaklanıyor.
İşte, AKP İktidarının Türkiye'yi getirdiği
nokta da budur.
Sayın milletvekilleri
"Enflasyon düştü, ihracat arttı." şeklinde demeçler
veren AKP, bu feryatları, gençlerimizin, kadınlarımızın
bu feryatlarını maalesef duymamaktadır. Yoksulluk
artmış, yoksul kitleleri en üst noktaya gelmiştir. Bu
olumsuz tabloya son verme görevi de halkımızın desteğiyle
Cumhuriyet Halk Partisine ait olacaktır. Bugün bu kürsüde AKP
sözcüsü, Cumhuriyet Halk Partisinin özelleştirmeye karşı
olduğunu söyledi. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, özelleştirmeye
karşı değiliz, özelleştirme adı altında
yapılan yandaş siyasetine karşıyız. Dört buçuk
yıldır yabancı sermayeyi Türkiye'ye getireceğinizi
ifade ettiniz. Evet, yabancı sermaye Türkiye'ye gelmiştir,
ama, borsaya sıcak para olarak gelmiştir, turist olarak gelmiştir.
Canı istediği zaman kaçar gider, bırakır gider.
Bakın, yabancı sermayeyi
Türkiye'ye getirmeyi başaramadığınız gibi,
Türkiye'deki yerli yatırımcıyı da maalesef ülkeden
kaçırdınız.
AFİF DEMİRKIRAN (Batman)
- 20 milyar dolar geldi.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla)
- Bundan yaklaşık on-on beş gün önce bu kürsüden söylemiştim,
tekrar ifade etmek istiyorum: Sizin çıkarttığınız
bir kararla -kararı da söyleyeyim: 24 Şubat 2004 tarihinde
5084 sayılı Kanun'la- serbest bölgelerden otuz sekiz ay içinde
kaldırmış olduğunuz vergi muafiyetlerinden dolayı
552 firma, yerli ve yabancı, Türkiye'yi terk etmiştir arkadaşlar.
Hani yabancı sermaye getirecektiniz? Getirmeyi bırakın,
çıkardığınız kanunlarla 552 tane firmayı
Türkiye'den kaçırdınız. En son, Ege Serbest Bölgesi'nden
Amerikan Pulse Şirketi -televizyon transformatörü üretiyordu-
o da, maalesef, sizin bu çıkarttığınız kararla,
Türkiye'yi 800 çalışanıyla birlikte terk etmiştir.
Yabancı sermaye anlayışınız da bundan ibarettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çerçioğlu,
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla)
- Evet, binlerce vatandaşımız sizin bu yanlış
politikalarınızdan dolayı işsiz kalmışlardır.
22 Temmuzda yapılacak seçimden sonra, Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarıyla, yolsuzluklar da yoksulluklar da sona erecektir.
İşçimizin, memurumuzun, çiftçimizin, tüm yurttaşlarımızın,
tüm vatandaşlarımızın yüzü gülecektir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çerçioğlu.
Madde üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına söz isteyen Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Güler.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlar,
anayasal değişiklik üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bunun macerasına
bakınca, yirmi beş yaş, hep dilinize doladınız
ve burada da biraz da umut tacirliği düzeyinde bir süreç yaşanıyor.
Hatırlarsak, yirmi beş yaşın
gelişimi, geçmişi; önce, 2/B'yle özdeş tuttunuz, bir
arada geçirebilir miyiz, dediniz; haklı bir zeminde diğerini
de kotarır mıyız, dediniz, yapamadınız. Sonra,
tekrar denediniz, olmadı, yaklaşık bir yıl önce. O
zamanlar da sizlerle paylaşmıştık burada düşüncemizi.
Bu ülkede her an erken bir genel seçim süreci yaşanabilir düşüncesiyle
"Neredeydiniz?" dedik ve bugün haklı çıktık.
Yani, şuradan on ay öncesinden, bu kanun, Anayasa değişikliği
oluştu, ama, bugün tekrar, yeniden yürürlülük tarihi değişimi
ihtiyacı duyuluyor.
Yirmi beş, yirmi beş
yaş, dediniz, tuttunuz. Bugün, yirmi beş yaşında
olan kamu görevlisi de maalesef seçilemeyecek. Bugün, elimizde
bir önergeniz var, birazdan gelip oylayacaksınız. Geç kalınmış
bir olay. Bu kadar alelacele, bu kadar hazırlıksız bir
Anayasa değişikliği teklifi olur mu? Kamu görevlisi,
şu andaki yirmi beş yaşındaki kamu görevlisi ancak
yeniden girecek.
Peki, bir önceki oturumda alınan
erken genel seçim kararına baktığımızda, kamu
görevlisi, yarın veya bir sonraki iş günü, daha doğrusu
cuma, cumartesi
Allah aşkına söyler misiniz, bu mu demokrasi
anlayışınız? Bu mu toplumun sivilleşmesi ve
mutfağın zenginleştirilmesi için, kamunun önünü açmak
için? Teessüf ettik, gerçekten pes doğrusu.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
"Acil seçim" diyoruz.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
İki gün
Adil, sizin anlayışınız, adil seçim,
haklısınız. Bir kamu görevlisi karar verecek, bugün
akşam düşünecek, ben yarın milletvekili adayı olacağım,
diyecek ya da yirmi beş yaşındaki bir işsiz genç,
umutsuz bir genç. Evet, sizin anlayışınız bu. Haklısınız,
adil! "Adil" anlayışınız bu. Demokrasi sizin
için
AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana)
- "Adil" değil, "acil
"
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) -
"Acil
"
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
"Acil" kavramını
İşte, günaydın dedik.
Bir yıl öncesinden bu ülkenin
Beş yıldır siz iktidarda
olduğunuzu unuttunuz herhâlde. Biz onu da söyledik. Acil, acil,
her şey acil! İstediğiniz zaman kanunlar çıkar, istediğiniz
zaman, zaman yetersiz kalır.
Evet, şimdi, kamu görevlisi
Yarın kapılar çalınacak -kamudan istifa edilip edilmemesi-
veya en fazla cumartesi günü. Bu kadar her şeyin aciliyeti niye?
Bu ülkede hani istikrar vardı gözünüzde, hani bu ülkede size
istikrar adına yetkiler verilmişti? Bu ne istikrarsızlık
söyler misiniz? Her şey acil, acil! Göremediniz mi bir yıl sonrasını,
bu ülkede neler gelişebileceğini? Ama, görmeye niyetiniz
olmadı, çünkü "Biz çoğunluğuz, gereğini yaparız."
gibi bir zihniyetle her şeyi öyle algıladınız,
ama, bu halk unutmayacak. Bu ülkede yirmi beş yaş, özellikle
gençlerimizin yaşadığı sıkıntılar,
her yıl 1,5 milyon üniversite öğrencisinin kapıdan geri
döndüğü, okurken ayrı bir sıkıntılarını
yaşarken, mezun olduktan sonra istihdam ve iş konusundaki
umutsuzluğu ve karamsarlığı her geçen gün artarken,
siz, o gençlere hiçbir şey veremediniz, ama, burada siyasetin
polemiğini yapacaksınız, siyasetin sömürüsünü:
"Gençler, ne yapalım, size iş bulamadık, ama, size
milletvekilliği açıyoruz." O da kocaman bir yalan. Yirmi
beş yaşında
Çıkacak, iki tane size yakın
iş adamının çocuğu, biri de bakanların yakınlarından
bir tanesi görev değişikliğinden olacaksa odur, yani,
iki veya üç kişinin kavgası aslında. Bu kadar yirmi
beş yaş gençliğini çok sevdiğiniz için bu kanunu getirmiyorsunuz;
birilerine söz verdiniz, o söz uğruna, sadece, sömürünün politikasını
yapıyorsunuz. Biz de diyoruz ki, bu gençliğe değer veriliyorsa,
böyle günübirlik, acil kılıfı yaratılmadan, bu ülkenin
beş yılları, yirmi yılları yapılandırılması
gereken bir dönemde, maalesef, bir yılı dahi göremediniz,
nihayetinde Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda
göremediğiniz gibi. Biz de diyoruz ki, eğer gençlikse rekabet
koşullarını yaratın. İşin mutfağında
bu kadar liderlik sultasının olduğu bir siyasi partide o gençlerin siyasette yaşam hakkının
olacağını mı düşünüyorsunuz? İçinizde
kaç genç arkadaşımız var? Kaçı kaçıncı
sıralarda? İkili parti olmasaydı gelebiliyor muydu?
Bunların hepsi birer ders. Yapmayın
Bu ülkeyi eğer sivilleştirme
ve siyasallaştırma sürecinin içerisine çekmek istiyorsanız
biraz samimi olun. Çünkü, rekabetin bu kadar olumsuz koşulları
içerisinde, bu Siyasi Partiler Kanunu varken, liderlik sultası
varken, bu gençlerimizi aday çıkarabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Ha, vitrin olarak yazılacaksa sonradan listeler dolsun diye,
öyle algılarsınız, büyük ihtimalle de öyle yapacaksınız.
Bu yüzden, topluma, lütfen umut tacirliği
yapmayın. Ayaklarınız yere bassın. Gençlerimiz de
farkında. Bu ülkede yaşamın, yaşadığı
sıkıntılarını her geçen gün gençlerimiz umutsuzca
tüketirken, yıllarını tüketirken, bugün karamsarlık
içerisine bürünürken onlara buradan ben seslenmek istiyorum: Bu
yıl ülkenin kader yılı ey gençlerimiz ve burada size,
seçilme hakkından çok, seçme şansı verilecektir. Seçerken
lütfen kaderinize sahip çıkın ve bu ülkenin dönüm noktası
genel seçimlerdir. Önünüze bir fırsat
Yarınların hayalini
kurmak istiyorsanız oyunuza sahip çıkın ve lütfen sandığa
gidin. AKP'den hesap soracağınızı biliyoruz. Bu
halk
Sadece gençlerimiz mi? Umutsuz, işsiz ve özellikle de karamsar
gençlerimiz mi sadece? Ya kadınlarımız? Ya bu ülkede
yaşamın sıkıntısını yaşayan esnafımızın,
köylümüzün unuttuğunu mu zannediyorsunuz? Tabii, böyle olunca
da, beş yıl, bu ülkede Anayasa'yı değiştirecek
bir çoğunluk, bu halk verdi size. Ama, getirdiniz getirdiniz duvara
tosladınız ve bir yıl sonrasını göremediniz.
Bugün de görmemekte ısrar ediyorsunuz ve halkın iradesine,
alelacele dediğimiz kaptıkaçtı gibi, yangından
mal kaçırırcasına acele bir teklif ile Meclisin önünde
erken genel seçim kararı alındı. Erken de değil aslında
da, keşke Cumhurbaşkanlığı seçim süreci olmadan
önce yaşanmış olsaydı, bu toplum da bu kadar gerilmemiş
ve bu ülke de bu kadar ağır faturalar ödememiş olurdu.
Baktığımızda, demokrasi adına bu ülke sınıfta
kaldı. 300 milyar doların üzerinde borçlu olan ülkeye, maddi
açıdan, ekonomiden sorumlu Sayın Devlet Bakanı Ali Babacan
da söyledi, iki günün faturası 9 katrilyon.
Peki, beş yıllık faturanın
ne olduğunu hatırlatalım mı? Sadece devletin ödediği
184 milyar dolar. Bu kimin cebinden çıktı? Halkımın
cebinden çıktı, gençlerimizin içtiği sigaradan, kullandığı
cep telefonundan, tükettiği mazottan, tükettiği elektrikten,
yani halkım ödedi. Ama, görünen o ki, gençlik adına siyasette
kullanacağınız, herhâlde beş yılın faturasını
ve muhasebesini yapmadan sadece gençliğe seslendiğinizde,
"Ey gençlik, sizin önünüzü açtık!" Hepsi külliyen yalan.
Çok net söylüyorum.
Bu kadar siyasi partiler ve seçim
kanunu varken, bu ülkede gençlerimize maalesef siyaseten yaşam
hakkı yok ve sürecin sıkıntılı olduğu bir
ülkede bu kadar istismar düzeyine varabilecek bir gençliğe
bu mesajların verilmesini anlamakta zorlanmıyoruz.
İnanıyorum ki, burada gençlerimiz de olayı görüyor.
İşsizliğin temel sorun
olduğu bu ülkede, umutsuzluğun ve karamsarlığın
olduğu bu ülkede gençlerime tek şey söylüyorum: Sakın
umutsuz olmayın, karamsar hiç olmayın. İşte AKP'den
kurtuluş günleri. Bu ülkenin çektiği koskoca bir beş
yıl ve kayıp yılları. Altına dipnot
Anayasa'yı değiştirecek
çoğunlukta olan bir AKP İktidarında halkın ne umduğunu
çok iyi biliyoruz ve inanıyorum ki, bunun sandıkta hesabını
soracağını da biliyoruz, ama, sadece biraz duygularıyla
davranmasınlar, oturup, aklın, vicdanın ve mantığın
olgunluğuyla hareket etsinler ve bu ülkeye umut verecek, bu ülkeye
hayat verecek seçme şansı geldi ülkemizin önüne.
Bu doğrultuda, beş
yılda yapılanları bu halkım unutmadı.
İşçim, köylüm, esnafım, hepsinin yaşadığı
sıkıntılar ortada, ama, gençlerin siyaset yapma
şansı olan, açılacak olan bir anayasal değişikliğin
savucusuyuz Anavatan olarak. Yüzde 70'i genç bir nüfusu olan ülkemizde
gençliğin bilgisinden, gençliğin emeğinden, gençliğin
yüreğinden asla faydalanamadık. Bugün, maalesef, ülkemizde
yabancı göçlerin aldığını da biliyoruz.
İstihdamda, özellikle Afrika ülkelerinden gelen gençlerin de
burada bir yerleşim ve bu doğrultuda işsizliğin
artırılmasında ciddi faktör olduğunu düşünüyoruz.
Evet, size, herhâlde, biraz misafir
muhabbeti yapmak lazım, çünkü, son günleriniz, bir daha da bu
koltuklarda herhâlde
Muhalefette yer olabilirse
Zor olacak, çünkü
yüzde 70'iniz gelmeyeceksiniz, onu da çok iyi biliyoruz. Eğer,
sizleri aynen, komple listeye yazarlarsa, gençlere yer yok demektir,
ama, hepimiz biliyoruz ki, sizlere de yer yok.
AHMET YENİ (Samsun) - Biz ayarlarız,
sen merak etme.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Bu
halkım gereken cevabını verecek.
İkincisi, son günleriniz olduğu
için sizlere gerçekten misafir muhabbeti yapıyoruz. Halkım
da gereken dersi verecek ve bu ülke de yaşatılan sıkıntıları
asla unutmayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
AKP'den kurtuluş günleri geriye
dönük başladı.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Hüseyin
Bey, bırak şimdi!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Evet, haklısınız
22 Temmuz
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Sen
kendini anlat!
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Biraz
önce Grup Başkan Vekilin söyledi, "Biz halkın içerisinde
oturduk, milletvekili lojmanlarını da aldık." dedi.
O milletvekili lojmanlarının altında nasıl rant
yarattığınızı bu halk gene soracak. Siz kendi
aranızda bile, o milletvekili lojmanlarında otururken,
biz karar verdik, ama, neyin kararını verdik diye öz
eleştirinizi de yaptınız, ama, o ranta hizmet ettiniz.
AHMET YENİ (Samsun) - Onlar
geçti, geçti
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Doğru, size göre geçti. Dün dündür, bugün bugün. Günübirlik yaşamaya
alıştınız, ama bu halk unutmayacak. Bu halk yapılanları
unutmayacak.
İnanıyoruz ki, sağduyu,
hoşgörü
Ama, benim sizden tek bir isteğim var. Hâlâ bu ülkenin
bir şansı var. Lütfen
Cumhurbaşkanlığı
için yasa teklifi gelecek, halk seçsin, ama, aynı anda da Sayın
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı
devam edecek. Allah aşkına, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Amacınız ne?
Gelin
AHMET YENİ (Samsun) - Ayarlarız
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Ha,
ayarlarız, işi ayarlarız
Hep ayarlarsınız,
doğru.
Halk ayarladığını
unutmadı, nelerin ayarlandığını çok iyi unutmadı.
Hesabını mutlaka soracaktır, ama bu yıl ülkenin
kader yılı olduğuna göre, biz, Anavatan olarak dedik
ki, başta Genel Başkanım ve tüm milletvekili ve teşkilatlarımızla
beraber, bu ülkede umutların bitmediği, kardeşliğin,
sevginin ve barışın ülkemizde yaşandığı
bir ülke özlemiyle
Bu yıl ülkenin kader yılı ve tüm halkımızın
kendi kaderine sahip çıkmasını bekliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Ergün Dağcıoğlu,
Tokat Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Aslında, daha önceki oturumda
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- Oturum kapandı.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Farklı oturum.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin)
- Şimdi önümüze bakalım.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) -
Sayın Bayram Meral'in konuşmaları esnasında
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Burada olmayan arkadaş hakkında konuşmayalım.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla)
-
şahsıma dönük olarak yapmış olduğu hakaretamiz
ifadelere bir ölçüde açıklık getirmek hem de
NURİ ÇİLİNGİR
(Manisa) - Sayın Başkan, yasayla ilgili konuşsun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) -
konunun önemine ve gündeme dönebilmek için söz istemiştim.
Çünkü, burada yaklaşık dört buçuk yıldır arkadaşlarımız
milletvekilliği yapıyorlar, ancak, ayrılma zamanı
gelmiş olmasına rağmen, Meclisin mehabetine uygun,
Meclisin hassasiyetine uygun ve gündemine uygun olarak konuşabilmeyi
hâlâ öğrenememiş olduğunu gördüğüm arkadaşları,
burada sizlerin de izniyle uyarmak kastıyla söz almış
idim. Çünkü, biz, bugün burada tarihî bir gündemle toplandık ve
yüce Meclisin çatısı altında almış olduğumuz
öne çekilmiş seçim kararında,
şimdiye kadar ihmal edilmiş olan gençlerimizin, yani
yirmi beş yaşındaki gençlerimizin seçme ve seçilme
haklarıyla ilgili çok özellikli bir gündemle ve özenle konuşmamız
gereken bir günde, buraya çıkan arkadaşlarımız,
bilimsel olarak hazırlıklarını yaparak, konuyla
ilgili ifadeler gündeme getirmeleri gerekirken, ne yaptılar?
Tamamen her zamanki alışkanlıklarıyla gündem
dışına çıkmak suretiyle, burada konuşmasının
da arasına zaman zaman reklam almak suretiyle, kendisine sataşma
yapılmasını bekleyip, herhangi bir arkadaşımızdan,
hasbelkader ağzından çıkmış bir sözü tespit
ederek hemen gündemi o tarafa taşıyıp suni gündemlerle
yüce Meclisi işgal eden arkadaşlarımıza belki
son bir uyarı olur diye söz almıştım. Nedir o? Ben,
karşı sıralarda otururken hiç hak etmediğimiz
şekilde, milletvekillerimizi tahfif eden ve akıllarının
ucundan bile geçmeyen, akçeli ilişkilerle malul hâle getiren
bir ifadede, milletvekillerimizi tahfif edici böyle konuşmazsınız
dediğimde, sayın konuşmacı, burada, bütün yüce
milletin huzurunda, bana dönük olarak "Tokat'ta namaz kılıp
burada başka şeyler yaptığımı" söyledi.
Ben, Sayın Bayram Meral'le Tokat'ta hiç bir araya geldiğimi
hatırlamıyorum. Hazır sizlerin de şahadetiyle,
Tokat'ta hangi camide birlikte namaz kıldık, onu da öğrenirsem
mutlu olurum diye düşünüyorum.
Şimdi, Tokat'tan Ankara'ya döndüğümüzde,
ben, Sayın Bayram Meral'le buranın dışında hiçbir
yerde bir araya gelmedim ama, burada, namazın dışında
işler yaptığımı söyledi. O işleri de biz
nerede ikimiz birlikte yaptık, onu da bilmiyorum, onu da sizlerin
şahadetiyle zapta geçirirsek sevinirim diye düşünüyorum.
Arkadaşlar, burada, bir dönemin
sonuna yaklaştık. İnsanların ağzına fermuar
bağlama hakkımız yok, ama, yüce Meclisin çatısı
altında, milletvekilleri haddini bilmeli, gündeme dönmeli
ve memleketin bütün insanlarının idefiks hâlinde buraya
kilitlendiği ve Türkiye'nin kaderini değiştireceğimiz,
geleceğini şekillendireceğimiz bu kadar önemli gündemlerin
tartışıldığı bir ortamda, karşısında
kimi bulursa ona belden aşağı vurmaya kalkmak suretiyle,
ispatı mümkün olmayan suçlamalarla suni gündemler oluşturmak,
bizim, Bayram Meral adına alışkanlığımız,
ama, arkadaşlarımız adına hâlâ yadırgadığımız
bir uygulama tarzıdır. Niye? Çünkü, kendisi, hep suni gündemlerle,
nasıl ki 28 Şubat sürecinde antidemokratik uygulamalar
içerisinde görüntü vermişse, şimdi de bu kadar demokratik
bir çatı altında demokratik kanunları tartıştığımızda,
alakası olmayan, hatta bir milletvekili arkadaşını,
ispatı mümkün olmayacak şekilde, İspanya'daki bir fabrikadan
rüşvet aldığına varana kadar, konuyu alakasız
yerlere taşıyacak basiretsizliğini burada deşifre
etmek için söz aldım.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Çarpıtıyorsunuz
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Arkadaşlar, insanlar ya söylediklerini ispat edecekler,
yoksa müfteri olarak söyledikleri sözün altında kalacaklardır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Çok çarpıtıyorsunuz ama söylenenleri.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Benim, İspanya'dan Tokat Sigara Fabrikasına
gelen makinelerle ilgili hangi bağlantıları kurduğumu
biliyorsa, burada söylemezse müfteridir. Burada ispat etmeye davet
ediyorum kendisini. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, Anayasa'yı mı görüşüyoruz,
Bayram Meral'i mi? Konu Bayram Meral mi, Anayasa mı? Ayıp!
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
lütfen toparlar mısınız.
Teşekkür ederim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Hemen bitiriyorum.
Bakın, bizim, AK Parti milletvekilleri
olarak bir tek şiarımız var, o da bu yüce millete verdiğimiz
sözleri yerine getirmek. Bizim, dört buçuk-beş yıl önce, Tokat
da dâhil olmak üzere, bazı muhalefet milletvekilleri "Tokat
Sigara Fabrikasının önüne yatar, bu makineleri buradan
başka yere götürttürmeyiz." dediklerinde, biz, o makineleri
sökmeyeceğimizi, hatta revize edeceğimizi, çağdaş
bir hâle getireceğimizi ve Türkiye'nin en güzel fabrikası
hâline getireceğimizi söylediğimizde, insanlar
"Biz fabrikanın önüne yatarız." diyorlardı.
Şimdi ne oldu?
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Teklifle ilgili
konuşmadın. Teklifle ilgili konuş.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Bizim, getirip İspanya'dan, yeni olduğunu hem
İstanbul Ticaret Odasının uzmanlarınca hem de
İstanbul Teknik Üniversitesinin Makine Fakültesinin profesörlerinin
yapmış olduğu zabıtlarla yeni olduğu ispat
edildiği hâlde, haksız yere sökülüp İspanya'ya götürülmesine
ve Türk Tekel sanayisinin milyarlarca, katrilyonlarca lira zarara
uğratılmasına sebep olan bu grup, şimdi, utanmadan,
bir de dönüyor, beni, yani bir milletvekilini, ispat etmeden,
rüşvetle suçluyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşuyorsun sen, ne demek o? Ayıp!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Ayıp!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) -Ama, biz sizin haksız ve anlamsız direncinize
rağmen, her şeye rağmen, sökülüp götürülen o makinelerin
yerine, bu defa İtalya'dan son derece modern, en son teknolojiye
sahip yeni makineler getirdik; üretime devam ediyorlar.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Malatya Sigara
Fabrikası ne oldu? Adana Sigara Fabrikası ne oldu? Akhisar
Sigara Fabrikası ne oldu?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Varsa ispatınız
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu
(CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşuyor Sayın Başkan!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Dağcıoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşuyorsun be!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Bağırma be!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne biçim konuşma bu! Ayıptır! Sorarım
bunun hesabını sana!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Neyin hesabını soracaksın?
(Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ile Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, Tokat
Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun yanına
giderek karşılıklı konuşmaları)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - İmza vermedik mi? İmza vermedik mi?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Senin grubun niye oy vermedi?
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen oturur musunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Geri alacak sözünü Sayın Başkan. Gruba
"utanmaz" diyemez! Cumhuriyet Halk Partisine "utanmaz"
diyemez! O sözünü geri alacak burada. Böyle terbiyesizlik olur mu
ya!
(Bir grup CHP ve AK Parti milletvekilinin
ayakta karşılıklı konuşmaları)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen oturur musunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Koç, söz vereceğim
ama, sayın milletvekilleri lütfen bir otursunlar
Dinleyeceğim
sizi de Sayın Koç
Sayın milletvekilleri, lütfen
oturur musunuz.
Sayın idare amirleri
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Koç, madde
üzerinde zaten söz talebiniz var
HALUK KOÇ (Samsun) - O ayrı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen, Sayın Koç'un bir söz talebi var onu dinliyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Malatya'yı, Adana'yı kapattılar, göz boyamak
için üretim yapıyor, onu niye söylemiyorsun!
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen oturur musunuz yerinize.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, demin konuşan hatip arkadaş, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna, tümden kurumsal kimliğini aşağılayacak
bazı ifadelerde bulunmuştur. Müsaade ederseniz 69'uncu
maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
yeni bir sataşmaya mahal vermeden, buyurun; kısa bir
açıklama.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Malatya, Adana fabrikalarını kapattılar!
VI.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.-
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün
Dağcıoğlu'nun, konuşmasında, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, 69'a göre söz hakkı verdiğiniz için teşekkür
ederim.
Bir sürecin sonuna doğru yaklaşıyoruz.
Burada, arkadaşlarımız, başka bir konu görüşülürken,
o konunun dışında da bazı değerlendirmelerde
bulunuyorlar. Bu ilk defa bugün olmuyor, başka kanun tasarılarının
görüşülmesi sırasında da oldu. Zaman zaman kastını
aşan ifadeler dile getirildi. Her iki gruptan da oldu, her üç gruptan
da oldu. Fakat, daha önceki oturumda bir Cumhuriyet Halk Partili hatibin
söylediği bazı sözleri, burada, bir Anayasa değişiklik
paketinin şahıs konuşması sırasında söz
alarak, burada kendine dönük bazı ifadeleri dile getireceğim
derken, Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğine -Grup
olarak- kastını aşan bir söz de Sayın Milletvekili
ifade etmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
ben tekrar aklıselim ve sağduyuya davet etmek istiyorum
herkesi ve "Üslubu beyan, aynıyla insan." sözünü bir
kere daha hatırlatmak istiyorum. Başka ifadelerde bulunup
tekrar bir gerginlik yaratmak istemiyorum.
Sayın Dağcıoğlu,
sizin, sözlerinizi geri alma ya da bu konuya, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna dönük ifadelerinize bir açıklık getirme hakkını
kullanacağınıza inanıyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
V.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1011) (S. Sayısı:
1408) (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Diyarbakır Milletvekili
Rıza Yazıcıoğlu
Samsun Milletvekili Haluk Koç
Madde üzerinde verilmiş bir
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1408 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesi ile 7.11.1982 tarihli
ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına eklenen
Geçici 17 nci maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Hayati
Yazıcı İrfan
Gündüz Nevzat Pakdil
İstanbul İstanbul Kahramanmaraş
İdris
Naim Şahin Agâh Kafkas Mehmet Daniş
İstanbul Çorum Çanakkale
"2839 sayılı Milletvekili
Seçimi Kanununun 18'inci maddesi kapsamında bulunanlardan
25 yaşını doldurmuş olanlar, Yüksek Seçim Kurulunca
güncelleştirilmiş seçim takvimine bakılmaksızın,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 gün içinde
görevlerinden ayrılma isteğinde bulundukları takdirde
aday olabilirler ve aday gösterilebilirler."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Evet, katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor
mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe
25 yaşını doldurmuş
bulunan ve 2839 sayılı Kanunun 18'inci maddesinde belirtilen
kamu görevlilerinin de bu Kanun kapsamından faydalanabilmeleri
amacıyla önerge hazırlanmıştır. Yüksek Seçim
Kurulu seçim takviminden yararlanma imkanı bulunamayan kamu
görevlilerine Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
3 gün içinde görevlerinden ayrılmak suretiyle milletvekili
adayı olabilme imkanı sağlanmıştır.
BAŞKAN - İç Tüzük'ün 94'üncü
maddesi gereğince önergeyi oylarınıza sunacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul için gerekli
beşte üç çoğunluğun tespiti için, bu önergenin oylanması
gizli oylama suretiyle tekrarlanacaktır. Şimdi önergenin
gizli oylamasına başlayacağız.
Kâtip üyeler lütfen yerlerini alsınlar
ve işaret vermediğimiz müddetçe de lütfen zarf vermeyiniz
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener,
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül adına Devlet Bakanı
Beşir Atalay, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun, kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet
Çubukçu adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un yerine
Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Hilmi Güler'in yerine Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen vekâleten
oy kullanacaklardır.
Bilgilerinize arz olunur.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Lütfen kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili
Faruk Çelik, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesinde verilen önergenin gizli oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 425
Kabul :
406
Ret: :
9
Çekimser : 5
Boş : 3
Geçersiz : 2
Böylece, verilen önerge kabul
edilmiştir.
Birleşime saat 20.30'a kadar
ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 19.22
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98'inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1408 sıra sayılı Anayasa
değişikliği teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 1'inci maddenin kabul
edilen önerge doğrultusunda gizli oylamasını yapacağız.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında
yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üye Adana'dan
başlayarak Denizli'ye kadar ve Diyarbakır'dan başlayarak
İstanbul'a kadar, Hükûmet sırasındaki kâtip üye ise
İzmir'den başlayarak Mardin'e kadar ve Mersin'den başlayarak
Zonguldak'a kadar, adı okunan milletvekillerine biri beyaz, biri
yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul
ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad
defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka
yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu
bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan
beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil
olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye,
Kâtip Üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve
adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı
oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada
zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta
kutusuna atacaktır. Bilahare, oy verme yerinden çıkacak
olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı
kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada, adı okunmayan milletvekiline
pul ve zarf verilmeyecektir.
Sayın kâtip üyeler yerlerini
alsınlar lütfen.
Sayın milletvekilleri,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener,
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül adına Devlet Bakanı
Beşir Atalay, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet
Çubukçu adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un yerine
Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Hilmi Güler'in yerine Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım yerine Adalet Bakanı
Cemil Çiçek vekâleten oy kullanacaklardır.
Bilgilerinize arz olunur.
Şimdi, gizli oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın kâtip üyelerimiz
ve oy kullanmayan sayın milletvekilleri de lütfen oylarını
kullansınlar.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım
lütfen.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik,
Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa,
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 390
Kabul :
273
Ret: :
7
Çekimser : 5
Boş : 2
Geçersiz : 3
Böylece 1'inci madde kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde
oylanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Fahrettin Üstün, Muğla
Milletvekili.
Buyurun Sayın Üstün.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN
(Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa değişikliğinin 2'nci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlarım.
Gençleri siyasete
BAŞKAN - Sayın Üstün, bir
saniye
Bir hususun düzeltilmesi için: Oy
sayısı 390, kabul 373.
Buyurun Sayın Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gençlerin durumuna bir bakmak istiyorum.
Her yıl üniversitelerden yüz binlerce öğrenci mezun oluyor,
ancak üniversiteyi bitirmek, bir iş sahibi olmaya yetmiyor.
Aileler üniversiteye hazırlık için her yıl 2,9 milyar
dolar para döküyor, ancak sınava giren her 100 öğrenciden
77'si üniversiteye giremiyor. Dört yıllık bir üniversite
mezununun ailesine maliyeti 29 milyar lira. 317 bin işsizin
toplam maliyeti ise, yaklaşık 8 katrilyon 876 trilyon lira.
Devletin resmî rakamlarına göre her 3 üniversite mezunundan
1'i işsiz, ancak Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden ODTÜ bile,
2 mezunumuzdan 1'i işsiz diyor.
Devletin resmî verilerine göre
üniversitelerden mezun olan her 3 kişiden 1'isi, maalesef
iş bulamıyor. Millî Eğitim Bakanlığının
yaptığı projeksiyona göre, 2005-2006 eğitim-öğretim
yılında, ortaöğretimdeki öğrenci sayıları
4 milyon 200 binlere ulaştı. Buna göre, yükseköğretime
giriş için baş vuran aday sayısı, önümüzdeki
beş yıl içinde 2 milyonu aşacak.
1969 yılına kadar ziraat
fakültesi sayısı 4 iken, bu sayı, bugün, 25'lerin üzerinde.
Ancak, bu fakültelerin çoğu ziraat mühendisi ihtiyacından
değil, politik kararlarla açıldı, sonuçta işsiz
ziraat mühendisleri ordusu yaratıldı. Ülke genelinde
35 bin ziraat mühendisi işsiz, bu sayıya her yıl 900 yeni
mezun ekleniyor. 10 bin maden mühendisinden 4 bini işsiz. Jeoloji
Mühendisleri Odasına kayıtlı 10 bin jeoloji mühendisinin
yüzde 55'i, yani 5.500'ü işsiz. Pek çok sağlık kuruluşunda
hemşire açığı bulunurken, 30 bin hemşire
iş arıyor. Binlerce kimyager, fizik, biyoloji, matematik,
felsefe, sosyoloji, tarih, psikoloji, resim, beden eğitimi,
kimya mühendisi, fizik mühendisi, jeofizik mühendisi, çevre mühendisi
ve peyzaj mimarı da işsiz. Bir iş sahibi olanların
çoğu da öğretmenlik yapıyor.
Üniversite mezunları arasında
işsizlik öyle bir hâle geldi ki, uzun süredir iş bulamayan
ve umutlarını yitirenler İşsiz Mühendisler Derneği,
İşsiz Ziraat Mühendisleri Derneği bile kurdular. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının temmuz 2004'te, bir
milletvekilinin soru önergesine verdiği yanıtta, Devlet
İstatistik Enstitüsünün 2003 yılı verilerine göre
üniversite mezunu işsiz sayısının 290 bin olduğu
açıklandı. Devlet İstatistik Enstitüsünün hane
iş gücü anketine göre, 2004 yılında üniversite mezunu
işsiz sayısı 317 bin, toplam işsizler arasında
üniversite mezunlarına oranı 12,4. Sadece işsiz ziraat
mühendisi sayısının 35 bin olduğu Türkiye'de, devletin
resmî rakamları gerçeği tam olarak yansıtmıyor.
Önümüzdeki on beş yılda
ortalama 2,7 milyon öğrencinin sınava gireceği ve bu
2 bin dolar harcama yapacakları varsayıldığında,
harcamanın toplam maliyet miktarının 81 milyar dolara
ulaşacağı öngörülüyor. Devlet üniversitelerinde
okuyan, devlet yurdunda kalan bir üniversite öğrencisinin barınma,
harç, kitap, yemek, yol ve giyimden oluşan masraflarının
aile bütçesi üzerindeki yükü, ortalama yıllık 7 milyar doları
buluyor.
Lise mezunları işsizlere
gelince, onların hâli daha da perişan. KPS Sınavı
sonucu memuriyete alacağınız lise mezunu sayısı,
son açıklamada, 100'ü bile geçmiyor.
İş bulamayanlar ve mesleklerini
icra edemeyenleri üst üste koyduğumuzda, ortaya, mutsuzluk
ve verimsizlik çıkıyor. Çıkış yolu arayan üniversite
mezunu işsiz gençler, semt pazarlarında ya da sosyete pazarlarında
açtıkları tezgâhlarda işportacılık yaparak
geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar.
Gençliğini iyi değerlendiremeyen
geleceğini de değerlendiremez. Hamburger-kola ekonomisi,
genç işsizler ordusu yaratmaktadır. Fikri hür, vicdanı
hür, irfanı hür işsiz gençler yetiştirdik. Sizin döneminizde
de aynısı tekrarlandı. Gençlere iş bulacağınıza,
yabancılara çalışma alanları yaratarak, bunlar
için kanun teklifleri getirerek, kanun çıkararak gençlerin
önünü kestiniz. O gençlik ki, Abdülhamid zulmüne karşı verdiği
mücadeleyle bütün dünyada ün yapmış Jön Türklerin mirasçısı.
Dünyanın neresinde bir devrimci olsa, ona "Genç Türk" diyorlar.
Üniversiteli ağabeyleriniz, Çanakkale'ye, savunmaya, kitleler
hâlinde koştu. Kurtuluş Savaşı'nda yurt parçaları
işgal edilmeye başlayınca yurtsever gençlik halka önderlik
etti, kitleleri alanlarda topladı, vatanı savunmaya ant
içti. Gençlik, Mustafa Kemal Paşa'nın mücadele yoldaşıydı.
Tıp fakültesi öğrencileri, okulun hamamında toplantı
yapıp Sivas Kongresi'ne temsilci seçti. Tıbbiyeli Hikmet,
bütün gençleri temsilen manda ve himayeye karşı çıktı.
Anadolu'daki gençler, gençlik örgütleri kurup, halkına önderlik
etti. Vatana ve ulusa en başta gençler sahip çıktı.
İşte, o yüzdendir ki, Yüce
Önder Mustafa Kemal Atatürk, Türk gençliğine çok önemli görevler
vermiş, bunu Gençliğe Hitabı'nda da yansıtmıştır.
Diyor ki:
"Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini,
Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir."
[CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
alkışlar(!)]
"Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti
müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için,
içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!"
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
"Şeriat" değil, "şerait."
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
"Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş,
bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış
ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu 'şeriattan' daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin
dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta, hıyanet
içinde bulunabilirler. Hatta, bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini,
müstevlilerin siyasi emelleriyle techi edebilirler. Millet, fakruzaruret
içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
İşte, bu ahval ve
"şeriat" içinde dahi vazifen
"
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
"Şeriat" değil, "şerait."
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
Şeriat içinde
(AK Parti sıralarından "Şeriat
değil, şerait" sesleri)
BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- "
şerait içinde dahi vazifen,
Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun
kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
Sevgili gençler, sizlerin Türkiye
için ne büyük güç olduğunuzu bilenler, sizi etkisizleştirmek
için büyük planlar, projeler yürürlüğe koydular, gençliği
kamplara bölüp birbirlerine kırdırmaya çalıştılar,
sonra da bunu bahane edip, kendi yanlarına çektikleri adamları
aracılığıyla, gençliği acımasızca
ezdiler. Amfiler, sınıflar bir ölüm sessizliğine büründü.
Sizi, okumaktan, düşünmekten, yurduna ve halkına sahip
çıkmaktan, kendi sorunlarını çözmekten alıkoydular.
Sizi, emperyalist güçlerin, ülkelerin gençliğine benzetmeye
çalıştılar. Siz gençleri ABD'nin büyük orta doğu
projesinin bir parçası hâline getirmek için elinden gelen her
şeyi yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. Laikliği ve
cumhuriyeti kemirmeye, türbanı siyasal bir simge hâline getirmek
için bayramlarda öğrencilere türbanla, çarşafla resmî geçit
yaptıranlar, grup toplantı salonlarında tek tip türban
şovu yapanlar, dini siyasete alet etmeye, hukuk devletini din
devletine dönüştürmeye kalkışanlar ile bu gibi kimselere
dur demeyenler, engel olamayanlar, hatta ışık yakanlar,
Cumhurbaşkanlığı gibi ulvi bir makamın seçimlerini
lavabolarda, tuvaletlerde çözmeye kalkanlar ne Atatürkçü olabilirler,
ne ciddi olabilirler ne de cumhuriyeti savunabilirler.
İran usulü bir rejimi Türkiye'ye
getirmeye heveslenenler, küçücük çocuklara Atatürk ve cumhuriyet
düşmanlığı aşılamaya yönelenler emellerine
ulaşamamışlardır, ulaşamayacaklardır.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hangi tuvalette,
hangi lavaboda?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
Kadrolaşmayla cumhuriyeti kuşatmaya heveslenenler, demokrasi,
laiklik ve cumhuriyeti takiye olarak savunur gibi yapıp aslında
kemirmeye yönelenler, "reform" adı altında din devletinin
altyapısını hazırlamayı düşleyenler,
devletimizin varlık ve bağımsızlık belgesi
olan Lozan Anlaşması'nı rafa kaldırmaya hazırlananlar,
Sevr Anlaşması koşullarını Türkiye'ye kabul
ettirmeyi arzulayanlar, ulusumuzu ümmet anlayışı
içinde eriterek yok etmeyi, ulusumuzun ve ülkemizin bütünlüğünü
parçalamayı hedefleyenler, toplumumuzu çağdaşlıktan
karanlığa itmeye çalışanlar emellerine asla ulaşamayacaklardır,
Atatürk'ün gücü buna asla ve katiyen izin vermeyecektir. Çılgın
Türklerin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya kimsenin
gücü yetmeyecektir.
Gençlik, ölçü tanımamak, büyük
hayal gücüne sahip, cesaretin çekingenliğe, maceranın
rahata üstün geldiği insandır. Gençlik, bir yaş değil
bir tavırdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözlerime son verirken, İkinci
Genel Başkanımız İsmet Paşa'nın tarihî bir
sözünü hatırlatmak istiyorum: Suçluların telaşı
içindesiniz.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkanım
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Üstün.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkanım, sataşmaya cevap hakkımı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bir saniye.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Grup olarak sataşmaya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Ne diye sataştı
Sayın Gündüz?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Ben kendisine hitap etmedim.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
"Tuvaletlerde, lavabolarda ne işler bitirmeye kalkıyorlar,
takiye yapıyorlar
"
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Gazetelerde yer aldı Sayın Başkanım.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Bakın, bu mesele çok önemli bir meseledir. Grubumuz adına
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Gündüz, tutanakları
isteyip, değerlendireceğim.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Tutanakları istemeye gerek yok Sayın Başkanım,
alenen, alenen, Gençliğe Hitabe'yi okuyarak
Grubumuza hakarette
bulundu.
BAŞKAN - Sayın Gündüz, tutanakları
inceledikten sonra talebinizi karşılayacağım.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Kamuoyunun önünde cevap vermek istiyoruz.
BAŞKAN - Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen İbrahim Özdoğan, Erzurum
Milletvekili. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Beni tahrik etmeyin
yani, teknik konuşacağım. Tahrik etmeyin beni.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Hatipe sataşmayalım lütfen.
Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
1408 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Anavatan Partisi
Grubunun görüşlerini, 2 nci madde üzerinde, açıklamak istiyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
milletvekili seçilme yaşının yirmi beş yaşa
düşürülmesini ittifakla yasalaştırmıştık.
Bu noktada mutabakat olduğu için zaten bir sıkıntı
da olmamıştı. Türkiye gibi genç nüfusun ağırlıklı
olduğu bir ülkede seçilme yaşının yirmi beşe
düşürülmesinin sosyolojik gerekçeleri de zaten mevcuttu.
Değerli arkadaşlar, 2000
yılı nüfus sayımına göre 67 milyon olan nüfusumuzun
-ki, bu sayı bugün aşağı yukarı 73 milyon civarındadır-
40 milyonu otuz yaşın altındaki nüfustan oluşmaktadır.
Yirmi-otuz yaş grubunda bulunan nüfus 13 milyon civarındadır.
Bu genç nüfusun yaklaşık olarak 6 milyon 250 bin kadarı
yirmi beş-yirmi dokuz yaş grubu arasında bulunmaktadır.
Seçilme yaşının yirmi beşe düşürülmesi 6 milyonu
aşkın gencin milletvekili seçilebilme hakkına kavuşmasını
da sağlamıştır. Millet Meclisinin milletin yansıması
olması gerekmektedir ki, millî irade kırılmaya uğramadan,
bu yüce çatının altında tecelli edebilsin. Genç nüfusumuzun
sorunlarının, bu sorunları yaşayan gençlerimiz
tarafından dile getirilmesinden daha tabii bir şey elbette
ki olamaz. Bu sebeple, gençlik sorunlarının ikinci elden
gündeme getirilmesinin yerine, bizzat sorunu yaşayanlar tarafından
dile getirilmesinin daha faydalı olacağından zerre
kadar kuşkumuz yoktur. Gelişmiş demokrasilerdeki seçilme
yaşlarının on sekiz ila yirmi beş arasında değişmesinin
sebebi de budur. Biz de, aslında seçilme yaşının,
Anavatan Partisi olarak on sekize indirilmesini istiyoruz.
Asıl sorun, seçilme yaşının
yirmi beşe düşürülmesinin pratikte beklenen sonuçları
verip vermeyeceğidir. Kuşkusuz, seçilme yaşının
yirmi beşe düşürülmesi doğrudur. Fakat, siyasi mekanizmalarımızın,
kanunlarımızın, siyasi kültürümüzün gençlerimizin
siyasi hayatımıza etkin bir şekilde katılmalarını
sağlayabilecek bir yeterlilikte olmadığı da görülen
bir gerçektir maalesef.
Asıl üzerinde durmamız gereken,
siyasetimizin demokratikleştirilmesidir. Maalesef, Siyasi
Partiler Kanunu'muz siyasetimizin demokratikleşmesi önünde
bir engel olarak durmaktadır. Siyasi Partiler Kanunu'muzda milletin
siyasete etkin olarak katılımını engelleyen hususları
değiştirmemiz gerekmektedir.
Demokrasinin sadece seçme ve seçilme
olmadığı bilinciyle, katılımı, katılması,
demokrasiyi teşvik etmemiz gerekmektedir. Tüm siyasi partilerimizin
programlarında siyasetin demokratikleştirileceği,
şeffaflaştırılacağı ve katılımın
sağlanacağı yönünde ifadeler bulunsa da, bu konuda
gerekli adımları bu zamana kadar maalesef atmamış
durumdayız. Bu durum, Türk siyasetinde, maalesef, ortak aklın
egemen olması yerine, liderin ve liderle birlikte liderin etrafında
dar bir çevrenin aklının siyasette belirleyici olması,
maalesef, üzüntü vericidir. Siyaset kurumumuzun milletimizin nazarında
itibar kaybetmesine sebep olan bu yapılanma esaslı bir
şekilde yeniden değiştirilmediği sürece, siyaset
kurumunun itibar kazanmasının çok uzak bir ihtimal olduğu
da açık bir gerçektir.
Milletvekillerinin seçilmesinde,
mutlaka, milletin "seçen" durumuna getirilmesi gerekmektedir.
Aksi takdirde, milletvekilinin, kendini esas seçen olarak gördüğü
lideri karşısındaki güçsüzlüğünü aşmanın
yolu da mümkün değildir.
Dar bölge, iki turlu seçim, tercihli
oy, ön seçimin zorunlu kılınması, delege sistemindeki
üyelerin etkin olduğu bir sisteme geçilmesi, milletvekillerinin
millet tarafından seçilmesine katkı sağlayacaktır;
bu, çok açık bir gerçektir. Yani, yapılması gereken, Siyasi
Partiler Kanunu'muzu ve Seçim Kanunu'muzu bir bütünlük içinde ele
alıp, siyaseten milletin iradesini tam olarak hâkim kılacak
düzenlemeleri yapmamız gerekmektedir. Her alanda Avrupa Birliği
norm ve standartlarının benimsendiği ve bu yönde hukuki
değişikliklerin yapıldığı bu dönemde,
siyasetin demokratik meşruiyete kavuşması için, toplumun
tüm çeşitleriyle, tüm sosyolojik kesimleriyle, tüm sesleriyle
siyasete katılımını sağlayacak düzenlemelerin
yapılmasıyla, millet ile siyaset arasındaki etkileşmenin
güçlendirilmesi ve bu etkileşmenin sürekli kılınması,
mutlaka, sağlanmalıdır.
Değerli arkadaşlar, kamuoyunda
siyaset itibar kaybederken, gençlerimiz apolitik bir kültür içindeyken,
gençlerimizi siyasete kanalize etmek ve siyaset kurumu üzerinde
ülkenin sorunlarına sahip çıkmayı sağlamak, elbette
ki, bugünden yarına gerçekleştirilebilecek bir süreç de
değildir. Parlamentomuzun yaş profiline baktığımızda
rahatlıkla görebileceğimiz gibi, 2002 seçimlerinde seçilme
yaşı otuz olmasına rağmen, genç nüfus, toplumdaki
ağırlığına paralel bir temsil imkânı bulamamıştır
bu Parlamentomuzda. Bu dönemde Parlamentoda görev üstlenmiş
olan milletvekillerimizin sadece yüzde 6,4'ü, yani 35 milletvekili
kırk yaşın altındadır. Gençlerin siyasete katılımını
sağlayacak kanalları mutlaka açmamız gerekmektedir.
Parti gençlik kollarını, görev verildiğinde yapan destek
kıtalarının ötesinde, gençlerin siyaseten kendilerini
ifade edebildikleri ve parti politikalarına etki edebildikleri
yerler hâline getirmek mecburiyetindeyiz. Kanaatime göre, çok çetin
rekabetin olduğu siyaset arenasında, gençlerimiz için pozitif
ayrımcılığı sağlayacak kotalara da ihtiyaç
duyulması gerekmektedir. Genç politikacıların varlığı,
kendini siyaset dışında hisseden gençlerimizin siyasete
girebilmeleri için, mutlaka, bir teşvik sağlayıcı
unsurların olması gerekmektedir.
Demokratik kültürü yerleştirmek
için gerekli çabayı göstermezsek, genç nesilleri, siyasette
söz söyleyen, ülkenin geleceğine sahip çıkan insanlar olmaları
için desteklemezsek, yapacağımız yasal düzenlemelerden
beklenen sonuçların elde edilmesi imkânsız olacaktır.
Demokratik yaşamın bedeni yasalarsa, ruhu demokratik
kültürdür değerli arkadaşlar. Hayatın her alanında
demokratik kültürün egemen olması için gerekli tedbirleri almak
zorundayız. Demokratik uzlaşma olgunluğu zemininde
hayat bulabilir. Bazı konularda uzlaşmanın zor olduğu
elbette ki açıktır, ama, bazı konularda da toplumsal uzlaşmanın
varlığı net olarak ortadadır. Siyasetin demokratikleşmesi,
temsili demokrasiden öte katılımcı demokrasinin
önündeki engellerin, hiç olmazsa yasal engellerin ortadan kaldırılması
hususundaki taleplere, kimsenin, milletin önüne çıkıp da
itiraz edeceğini hiç zannetmiyorum. Meclis tutanakları,
her dönemde, siyasetin demokratikleştirilmesi hususundaki
konuşmalarla doludur. Her dönemde, Siyasi Partiler Kanunu'nda,
Seçim Kanunu'nda değişiklikler yapılması hakkındaki
tekliflerle karşılaşmaktayız, fakat, bunlar, popülist
söylemlerden öteye, maalesef, gitmiyor. Hiç kimsenin çıkıp
da "hayır, adı geçen yürürlükteki yasaların demokrasinin
evrensel kurallarıyla uyumlu, ülkemizin şartlarıyla
uyumlu, milletimizin isteğiyle uyumlu" dediği de yoktur.
Fakat öte yandan, bu şikâyet edilen yasalarda esaslı bir değişiklik
de, maalesef bugüne kadar yapılmamıştır. Bu durumda
ortada bir samimiyetsizlik olduğu da, maalesef, belirgin bir
durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen toparlayınız.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bugün
Sayın İktidar, genel seçimlerin dört yılda bir yapılmasını
ve Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini
gündeme getirmiştir. Elbette ki, bu görüşler Anavatan Partisinin
görüşleridir, yani bizim öteden beri savunduğumuz görüşlerimizdir.
Ama, ancak mecburiyet karşısında bu tekliflere sarılıyor
olmasının samimi bir tarafı da yoktur. Daha düne kadar
iktidarda beş yılı doldurmanın rekoruyla övünenler,
"bal gibi de Cumhurbaşkanını bu Meclis seçecek"
diyenler, bugün "Dört yılda bir genel seçim ve Cumhurbaşkanını
halk seçsin." diyor. Gecikmeli de olsa, doğru noktaya gelmiş
olunmasından da çok mutluyuz biz Anavatan Partisi olarak. Ama,
siyaseti "rakibe kol atmak" çerçevesinde algılayanların,
bu noktada samimi durmalarını da gerçekten istirham ediyorum.
Anavatan Partisi, millet yararına olan her düzenlemenin yanında
olacaktır.
Bizim siyasetimiz, millete fayda
sağlamak içindir. Kimse bizden, kendilerine can simidi olmamızı
hiçbir zaman beklemesin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Eyüp Fatsa, Ordu Milletvekili.
Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifi üzerinde ve özellikle
de yürürlük maddesinde şahsım adına söz aldım. Bu
vesileyle, Başkanlık makamını ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Meclis teamülleri ve görüşme
teamülleri içerisinde -eğer tutanaklara, geçmiş uygulamalara
bakarsanız- normalde, yürürlük ve yürütme maddelerinde konuşulmaz,
ama, bu dönem, bu bir gelenek hâline geldi, bir teamül hâline geldi. Yürürlük
ve yürütmeyle alakalı olmasa da hatta görüşülen kanunun,
teklifin, tasarının veya Anayasa değişikliğinin
içeriğiyle ilgili de olmasa, bazı arkadaşlarımız
çıkıp burada, aklına gelen her şeyi konuşmayı
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasama faaliyetlerine bir katkı
olarak düşünüyor veya öyle olduğuna inanıyor, ama, bunun
böyle olmadığını Genel Kurul ve kamuoyu çok iyi biliyor.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili
Sayın Fahrettin Üstün, burada, yürürlük maddesinde söz aldı
ve doğrusunu isterseniz, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde,
milletvekili sıfatı taşıyan hiç kimsenin yapmayacağı
bir konuşma yaptı.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne demek o?
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaadenizle
Değerli arkadaşlar, bu
ülkede milletvekili sorumluluğu taşıyan, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olma onurunu ve gururunu yaşayan
hiç kimsenin ama hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleriyle
ilgili düşüncelerini sorgulama kimsenin hakkı da değildir,
haddi de değildir. Cumhuriyetimizin temel nitelikleri; demokratik,
laik, sosyal bir hukuk devleti olması gerçeği hepimizin
başının tacıdır, hepimizin önceliğidir,
hepimizin ortak paydasıdır. Bu kimsenin tekelinde de değildir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Günaydın!
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın
Fahrettin Üstün'ün ne kadar fason konuştuğunu ve çalıştığını
da, maalesef, konuşmasında çok üzülerek gördüm. Atatürk'ün
Gençliğe Hitabesi'ni bile yazılı metinden doğru
telaffuz edemeyen, lafzını bile telakki edemeyen, telaffuz
edemeyenlerin manasına ulaşmaları mümkün değildir.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Okuyamadı.
EYÜP FATSA (Devamla) - Onun için, fason
konuşuyorsunuz, fason çalışıyorsunuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Konuştuğunuz,
elinizdeki metnin içeriğini bile, ne manaya gelmeden, doğru
bile telaffuz edemiyorsunuz. Lütfen
Değerli arkadaşlar, bir
başka konu; kimse ama hiç kimse Cumhurbaşkanlığı
seçimi gibi önemli bir görevi ve sorumluluğu lavabolarda, tuvaletlerde
pazarlık yapma onursuzluğuna düşmez.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yapmasaydınız.
EYÜP FATSA (Devamla) - Ama, 73 milyon insanın gözünün önünde
milletvekillerini Genel Kurul salonuna girmesin diye koridorlarda,
odalarda, lavabolarda hapsedenler vardır. Bunu da bu aziz millet
görmüştür.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kim var?
EYÜP FATSA (Devamla) - Bunu da bu
aziz millet görmüştür.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kim var, kim?
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, lütfen
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Kimleri
hapsetmişler, onları açıklasana.
EYÜP FATSA (Devamla) - Gruptaki arkadaşlarınızla
konuşursanız, onlar size doğruyu söyler.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Açıklasan iyi olur. Meclis
duymuş olur.
BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen,
Genel Kurula hitap edin.
Lütfen, karşılıklı
konuşmayalım.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu ülkede bu millet adına konuşma hakkını
ve yetkisini kendinde bulan herkes ama herkes bu ülkenin 73 milyon,
7 coğrafi bölge, 81 vilayet, en sağcısından en solcusuna
kadar, en inançlısından ateistine kadar, Alevi'sinden Sünni'sine
kadar, Kürt'ünden, Türk'ünden, Laz'ından, Çerkez'inden, bu toplumu,
Türkiye Cumhuriyeti'ni, Türk milletini oluşturan bütün unsurların,
bu ülkede herkesin hassasiyetle dikkat etmesi gereken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen
toparlar mısınız.
Buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
73 milyon insan adına konuşma
hakkını kendisinde bulan herkes, böyle bir sorumluluk hisseden
herkes, bu ülkenin bu renklerden, bu zenginliklerden oluştuğunu,
hiçbirisinin diğerine karşı üstün olmadığını,
herkesin, Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu ve eşit vatandaşları
olduğunu asla aklından çıkarmayacaktır.
Onun için, değerli arkadaşlar,
toplumun bir yarısını diğer yarısına karşı
kin, nefret, husumet uyandıracak şekilde tahkir etmek, tahrik
etmek, milletvekili sorumluluğuyla, sorumlulukla bağdaşmaz.
Bunlar, bu ülkeye yapılan haksızlıklar olur, bu millete
yapılan saygısızlık olur. Dolayısıyla,
herkes, konuşurken ne konuştuğunu çok iyi hesap etmelidir,
ağzından çıkanı kulağının duyması
lazımdır. "Şeriat" ile "şerait"
arasındaki farkı bile ayıramayanların, çıkıp,
burada, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni okuma hakkı yoktur.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu düşünceleri, hepsini, Sayın
Fahrettin Üstün, size geri iade ediyor, bu düşüncelerle de Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Fatsa.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili, sözünde,
hepsini bana iade ettiğini söyledi. Oysa ben, konuşmamda
hiç kimseyi, hiçbir grubu, hiçbir partiyi zan altında bırakacak
bir açıklama yapmadım. Ben de sözlerini aynen kendisine iade
ediyorum.
BAŞKAN - Sözleriniz tutanağa
geçirilmiştir Sayın Üstün.
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ahmet Işık, Konya Milletvekili. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1408 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
22'nci Dönem Parlamentosunca, seçilme yaşını yirmi beşe
indirerek, gençlerin yönetime katılmasını sağlamak
adına önemli bir adım atılmıştır. Yapılmış
olan değişikliklerin yapılacak seçimlerde uygulanabilmesi,
Anayasa'nın 67'nci maddesinin son fıkrasının bu seçimler
için geçerli olmamasına bağlı bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, demokrasi
platformunun istikrarlı ve kararlı yürüyüşünde, bugün,
bir adım daha atmanın mutluluğu ve huzuru içerisindeyiz.
Tuttuğumuz ve takip ettiğimiz yolun kuvvet ve sağlamlığını,
neticenin ise yüceliğini biliyoruz. AK Parti çatısı
altındaki mücadelemiz, çıplak anlamıyla, bir iktidar
mücadelesi değil, milletimizin vermiş olduğu emaneti
hakkıyla yerine getirme mücadelesidir. Hareketimizin dayanmış
olduğu felsefe, beşerî menfaatler ve beşerî iktidar
üzerine değil, devletimizin kalkınması ve milletimizin
huzur ve saadeti üzerine kurulmuştur.
Değerli milletvekilleri, hukukun
olmazsa var olmazı, hukukun ve demokrasinin içerisinde yer
alan her şeyi saygıyla karşılamak ve onu hukukun
dışında görmemektir. Aksi durum, anayasal suçun da ötesinde,
insanlık suçu işlemek demektir. Yapılması gereken,
değişmeyen bilimsel doğrular ile değişen araçların
gücünü kavrayarak çağın ritmini yakalamaktır.
Doğruyu aramada, sağlıklı olanı seçmede can
alıcı sorun, bilginin kaynağındaki hiyerarşiye
dikkat etmektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gençlik, ülkemizin sadece zenginliği değil,
aynı zamanda, dinamizmin ve değişim potansiyelinin
kaynağıdır. Genç nüfusa sahip olmak, Türkiye için büyük
bir imkân ve fırsattır. Özgür düşünceli, kendi başına
karar verebilen, sorgulayan, kendi toplumunun ve evrensel anlayışın
doğrularından haberdar olan ve hayatın güçlükleriyle
baş edebilecek, donanımlı ve yetenekli gençlerle ülkemizin
çok daha büyük vizyon yakalayacağı bir gerçektir.
Değerli milletvekilleri, evrensel
hukuk ölçütlerinin yakalandığı, ulusal tam kalkınmışlık
şartlarının gerçekleştiği, temel hak ve hürriyetlerin
ve fırsat eşitliğinin ideal anlamda hayata geçtiği
süreçlerin sonuçlanmasını temenni ediyor, değişikliğin
başta muhataplarına, milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
2'nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli oylamasına
başlayacağız.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkan, benim konuşma talebim vardı.
BAŞKAN - Ancak, sayın
kâtip üyeler önce yerlerine geçsinler lütfen.
Sayın milletvekilleri, gizli
oylamanın ne şekilde yapılacağını arz
ediyorum:
Komisyon ve hükûmet sıralarında
yer alan kâtip üyelerden, komisyon sırasındaki kâtip üye Adana'dan
başlayarak Denizli'ye kadar (Denizli dâhil) ve Diyarbakır'dan
başlayarak İstanbul'a kadar (İstanbul dâhil); hükûmet
sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak Mardin'e
kadar (Mardin dâhil) ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar
(Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekillerine, biri beyaz, biri
yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul
ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad
defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka
yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu
bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan,
beyaz olanı kabul, kırmız olanı ret, yeşil olanı
ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye,
katip üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve
adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı
oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada
zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta
kutusuna atacaktır. Bilahare, oy verme yerinden çıkacak
olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı
kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada
adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, gizli oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına, Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener;
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül adına, Devlet
Bakanı Beşir Atalay; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu adına, Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun; kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet
Çubukçu adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin; Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım
adına, Adalet Bakanı Cemil Çiçek; Devlet Bakanı Ali Babacan
adına, Sağlık Bakanı Recep Akdağ; Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla Koç adına, Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül;
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler adına, Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen vekâleten oy kullanacaklardır.
(Oyların toplanmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın
milletvekili var mı? Yok.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Bursa Milletvekili Faruk Çelik,
Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa,
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 194 Milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesinin gizli oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 399
Kabul : 382
Ret : 7
Çekimser : 4
Boş : 3
Geçersiz : 3
Böylece 2'nci madde kabul edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi'nin birinci görüşmeleri
tamamlanmıştır. İkinci görüşmeye en az
kırk sekiz saat geçtikten sonra başlanabilecektir.
Gündemin 6'ncı sırasında
yer alan, Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün; Türk Medeni
Kanununda Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
görüşmelerine başlıyoruz.
6.-
Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/888) (S. Sayısı: 1262)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 7'nci sırasında
yer alan, Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine başlıyoruz.
7.-
Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1195) (S. Sayısı: 1216)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 8'inci sırasında
yer alan, Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine
başlıyoruz.
8.-
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları
Raporları (1/1212) (S. Sayısı: 1225)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonun olmadığı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 4 Mayıs 2007 Cuma günü saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.08