DÖNEM: 23 CİLT: 20 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
101inci
Birleşim
8 Mayıs 2008 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Niğde ve Bor Organize Sanayi
Bölgelerinde üretim faaliyetlerinde bulunan işletmelerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanın ekonomik
sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
3.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, 11 Mayıs Anneler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 1/6/1989
tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere
geri gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/418)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisi Başkanı Lluis Maria De Puigin davetine icabet
etmek üzere Fransaya gitmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/419)
B) Önergeler
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun (6/282) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/47)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve 19 milletvekilinin, özellikle
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki kuraklığın
hayvancılık ve tarım üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/181)
D) Gensoru Önergeleri
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, 1
Mayıs kutlamalarının Taksimde yapılmasını
engelleyerek toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ihlal ettiği,
güvenlik güçlerini orantısız güç kullanmaya teşvik ettiği,
bu tutumuyla toplumsal barışı tehlikeye atarak şiddet
görüntülerinin ortaya çıkmasına neden olduğu iddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/2)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- Hatay
Milletvekili Sadullah Erginin yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/112) (S.Sayısı: 149)
2.- Kütahya
Milletvekili Hüsnü Ordunun yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/113) (S.Sayısı: 150)
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
konuşmasında partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, bazı milletvekillerinin
telefonlarının dinlendiği iddiasına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/2428)
2.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, bir ilacın ithalatına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/2740)
3.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, banka kredilerine ve bazı ekonomik
verilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/2819)
4.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı (7/2971)
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir başkan başmüşavirine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdilin cevabı (7/3022)
6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin Cumhurbaşkanının mal bildirimine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdilin cevabı (7/3288)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.03te açılarak üç oturum yaptı.
Adıyaman
Milletvekili Mehmet Erdoğan, Vakıflar Haftasına,
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, kayısı üreticilerinin
sorunları ile alınması gereken önlemlere,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Ahıska Türklerinin Ahıska
bölgesine yerleştirilmesinde karşılaştıkları
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet
Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu cevap verdi.
Trabzon
Milletvekili Asım Aykanın (3/110) (S.Sayısı: 147),
Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün (3/111) (S.Sayısı: 148),
Yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçının (6/533) ve (6/535) esas numaralı sözlü
sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
soruların geri verildiği bildirildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/551)
(S.Sayısı: 217) görüşmeleri tamamlanarak kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı.
2nci
sırasında bulunan, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/480)
(S.Sayısı: 94) görüşmelerine başlanılarak tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlandı, 1inci maddesi üzerinde bir süre
görüşüldü.
8 Mayıs 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 22.57de son verildi.
|
|
|
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Murat ÖZKAN |
|
|
Konya |
|
Giresun |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 142
II.- GELEN KÂĞITLAR
8 Mayıs 2008 Perşembe
Meclis Araştırması Önergesi
1.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve 19 Milletvekilinin, özellikle
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki kuraklığın
hayvancılık ve tarım üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/181) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/05/2008)
Gensoru Önergesi
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Süha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadolun, 1
Mayıs kutlamalarının Taksimde yapılmasını
engelleyerek toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ihlal
ettiği, güvenlik güçlerini orantısız güç kullanmaya teşvik
ettiği, bu tutumuyla toplumsal barışı tehlikeye atarak
şiddet görüntülerinin ortaya çıkmasına neden olduğu
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Anayasanın
99 uncu, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/2) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/5/2008) (Dağıtma tarihi: 8.5.2008)
8 Mayıs 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Niğde ve Bor Organize Sanayi Bölgelerinde
üretim faaliyetlerinde bulanan işletmelerin sorunları hakkında
söz isteyen Niğde Milletvekili Mümin İnana aittir.
Buyurun
Sayın İnan. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın,
Niğde ve Bor Organize Sanayi Bölgelerinde üretim faaliyetlerinde bulunan
işletmelerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Niğde Organize Sanayi Bölgesinin ve
Bor Karma Organize Sanayi Bölgesinin ekonomik durumları ve sorunları
hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Niğde
Organize Sanayi Bölgesinde yatırımcılara tahsis edilen
arsaların bedeli hazine tarafından karşılanmaktadır ve
bölge teşvik kapsamındadır. Ancak altyapısı
tamamlanmasına ve teşviklerden de faydalanmasına rağmen,
üretici aleyhine uygulanan ekonomik politikalardan dolayı yeterli
yatırımı alamamıştır. Teşvik kapsamında
olmasına güvenerek yatırım yapan sanayiciler de teşvik
ödemelerini zamanında alamamakta ve Hükûmetin uyguladığı
ithalat politikasından dolayı yatırım
yaptığına pişman olmaktadırlar.
Organize
sanayideki yatırımların ağırlığını
mobilya, tekstil ve iplik üretimi oluşturmaktadır. Ancak ithal
pamuktan dolayı maliyetlerin yükselmesi ve Uzak Doğudan yapılan
ucuz iplik ithalatında denge sağlanamaması sonucu sanayici çok
zor duruma düşmüş, piyasalardaki talep daralmasıyla da işletmeler
ayakta kalabilmek için son aylarda işçi çıkartmak durumunda
kalmışlardır.
Niğde
Organize Sanayi Bölgesinde geçtiğimiz aylarda işten
çıkarılan işçi sayısı burada
çalışanların üçte 1ine ulaşmıştır.
İş kayıpları bu gidişle daha da artacak gibi
görünmektedir. İlk zamanlarda yüzde 70 kapasitelerle çalışan bu
işletmeler, bugün yüzde 50nin de altında bir kapasiteyle
çalışmaktadırlar. Ekonomik durgunluktan dolayı inşaat
ve proje safhasındaki çalışmalar da durma noktasına
gelmiştir.
Bu bölgede
faaliyet gösteren iplik sanayicilerimiz, özetle, yılda yaklaşık
2 milyar dolar verilerek ithal edilen ve ham madde olarak iplik maliyetlerinin
yaklaşık yüzde 70ini oluşturan pamuk üretiminin ülkemizdeki
maliyetlerini düşürecek ve kalitesini artıracak makineli toplama
modeline ve buna uygun çırçır dönüşümüne geçilmesi için devlet
tarafından teşvik edilmelidir. Böylece hem pamuk çiftçimiz
kazanır hem de sanayicimiz ham madde olarak ithal pamuk yerine daha uygun
maliyetli, kaliteli yerli pamuğu kullanır ve milyar
dolarlarımız da ülkemizde kalmış olur diye öneride
bulunmaktadırlar.
Aynı
sıkıntıyı Bor Karma Organize Sanayi Bölgesinde faaliyette
bulunan sanayicilerimiz de yaşamaktadırlar. Ayrıca bu bölgemizde
altyapı inşaatları da verilen kredi yetersizliğinden
dolayı tamamlanamamıştır. Bu bölgenin
altyapısının tamamlanabilmesi için bir an önce yeterli kredi
desteğinin sağlanması gerekmektedir.
Yine,
geçmişi 16ncı yüzyıla dayanan Bor ilçemizdeki dericilik
faaliyetleri neredeyse tarihe karışmak üzeredir. Tabakhane
esnafının ve sanayicisinin durumu özel olarak incelemeye
alınmalıdır. Bu bölgelerdeki sanayicilerimizin, yasadan önce
faaliyette olan tesislerin 5084 sayılı Yasadan yararlanma süresinin
uzatılması, hazine tarafından yapılan enerji teşviki ödemelerinin
süresinin kısaltılması veya terkin yoluyla yapılması,
sağlanan kredi desteklerinin artırılması ve daha önce de
dile getirdiğimiz Niğdeye gümrük müdürlüğünün
açılması konusunda talepleri vardır.
Ayrıca, son
günlerde basına yansıyan elektriğe zam yapılacağı
haberleri de hem sanayicimizi hem üreticimizi hem de çiftçimizi tedirgin
etmektedir.
Niğdemize
geldiğinde Organize Sanayi Bölgemizi ziyaret eden ve sorunları
yerinde gören Sayın Sanayi Bakanımız Zafer Çağlayan Beye
ilgisinden ve maddi katkılarından dolayı da ayrıca
teşekkür ediyor, yine desteklerini, yeniden Niğdeye gelerek buradaki
sorunların daha da büyüdüğünü görmesini talep ediyoruz.
Sayın
Başkan ve saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; son
yıllarda uygulanan kontrolsüz sıcak para girişi ve yüksek
faiz-düşük kur gibi hatalı ekonomik politikalar sonucu
sıkıntı yaşayan ekonomimiz, 2007 yılının son
çeyreğinden itibaren dış piyasalardaki olumsuz
gelişmelerden de aşırı etkilenmeye başlamış
ve bugün alarm verecek duruma gelmiştir.
Serbest pazar,
küresel sermaye ve liberalleşme adına yıllardır yüksek
faizle bastırılmış döviz kuru sonucu aşırı
değerlenmiş Türk lirası, yabancı mallara sonuna kadar
açık, yerli üreticinin tamamen korumasız ve çaresiz
bırakıldığı bir pazar ortamıyla birleşince
ülkemizde bir ithalat patlaması yaşanmış, tüm
uyarılara rağmen, Hükûmet ithalata tedbir almak yerine, maalesef,
ihracat rakamlarıyla hem kendini hem de toplumu
oyalamıştır.
Bugün gelinen
nokta, durgunluğa girmiş, enflasyonun tekrar
canlandığı ve altından kalkamayacağı cari
açıkla karşı karşıya kalan bir ekonomi olmuştur.
Cumhuriyet dönemindeki kazanımlarımızın birçoğunun
yabancılara satışının da bu olaya çare olmadığı
açıkça görülmüştür. Her geçen gün piyasalardaki durgunluk artmakta,
ekonomimiz daralmaktadır. Ekonomideki olumsuzluk göstergeleri vergi
gelirlerine de yansımaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnan.
MÜMİN
İNAN (Devamla) Teşekkür ediyorum efendim.
2008
yılının ocak, şubat ve mart aylarına ait dâhilde alınan
KDV gelirlerinde sürekli bir gerileme yaşanmaktadır. KDV mal ve
hizmet satışlarından alındığına göre, demek
ki mal satışı ve hizmetlerinde ciddi bir gerileme ve durgunluk
vardır. Aynı küçülme gelir vergilerinde de görülmektedir. 2007ye
göre artan tek vergimiz ithalden alınan KDVdir.
Hükûmetin, hiç
vakit kaybetmeden piyasaları canlandıracak ve ekonomiyi ithalat
ekonomisinden çıkarıp tekrar üreten bir ekonomi hâline getirecek
tedbirleri alması gerekmektedir. Bunun için, üreten kesimin, özellikle
sanayici, çiftçi ve esnafımızın devlete olan enerji, zirai
kredi, SSK ve BAĞ-KUR borçları ödeyebilecekleri şekilde uygun
faiz oranlarıyla uzun vadeli taksitlendirilmeli ve bu insanlar üretim
yapmaları için desteklenmelidir. İthalat politikaları derhâl
gözden geçirilmeli ve en azından belli sağlık ve kalite
standartları geliştirilerek ülkemiz bazı ülkelerin kalitesiz mal
çöplüğü olmaktan çıkarılmalıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın İnan.
Gündem
dışı ikinci söz, Adıyamanın ekonomik sorunları
hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Şevket Köseye
aittir.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin,
Adıyamanın ekonomik sorunları ile alınması gereken
önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adıyamanın ekonomik sorunlarını konuşmak
amacıyla gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce 1 Mayısta
yaşanan olayları şiddetle kınıyor, 6 Mayısa Tam
bağımsız demokratik Türkiye diyerek darağacına giden
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnanı da rahmetle
anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, Adıyamanın yaşadığı
ekonomik sorunların başında, ülkemizde olduğu gibi,
işsizlik gelmektedir. İşsizlik, doğal olarak şehrin
ekonomisini de derinden yaralamaktadır. Esnaflar alışveriş
yapacak insan bulamadığında ayakta durabilmek için
dişlerini sıkmaktadırlar. Adıyamanda
esnafımızın büyük bir kısmı kiracı olanlar
kiralarını ödeyemiyor, senetleri olan senetlerini ödeyemiyor, banka
faizlerinin karşısında hacizli duruma düşmüş
vaziyettedirler.
Değerli
arkadaşlar, Adıyamanın diğer bir sorunu ise
tarımdır, tarımdaki sıkıntılardır. Çünkü
Adıyamanlı hemşehrilerimiz, Adıyamanlı çiftçi
kardeşlerimiz topraklarını sulayamıyorlar.
Adıyamanın ekilebilir tarım arazisinin neredeyse
yarısı Atatürk Barajı yapılırken feda edilmiştir,
ancak bu fedakârlığa iktidarlar aynı şekilde yanıt
verememiştir. Üstelik, topraklarını sulayamayan çiftçiler bu
sene bir de kuraklık yaşamaktadırlar. Bu kuraklıkla ilgili,
Türkiye Büyük Millet Meclisine bir yasa teklifi vermiştim, inşallah
zamanı geldiğinde desteğinizi rica edeceğim.
Değerli
arkadaşlar, şayet Adıyamanda Çamgazi, Koçali, Gömükhan sulama
tesisleri bitmiş olsaydı, Adıyamanda sulama sorunu
olmayacaktı. Onun için, bu tesislerimizin bir an önce bitmesini istiyorum.
Adıyamanda tarımın yaşadığı sorunlar
sanayiye de yansımaktadır.
Değerli
arkadaşlar, tarıma dayalı sanayi, maalesef, özelleştirmeler
yoluyla bitme noktasına getirilmiştir. Hükûmetlerin ve iktidarın
uyguladığı yanlış ekonomi politikaları
neticesinde Sümerbank, yem, çimento ve süt fabrikaları
Adıyamanlıların elinden alınmıştır. Üstelik
yetersiz teşvik, özel sektörün bölgemize yatırımını da
engellemektedir. Teşvik politikası baştan sona kadar yeniden ele
alınmalı ve düzenlemeler yapılmalıdır. Teşvik,
bölgemiz için 2008 yılının sonunda sona ermektedir. Meclis
tatile girmeden önce bu Teşvik Yasasının yeniden
çıkmasını özellikle rica ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Adıyamanda işsizlik ve işsizliğe
dayalı olarak göç durmayacaktır bu nedenlerden dolayı.
Adıyamanın ekonomisi bozulmaya devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyamanda tarım ve
sanayiyi destekleyecek unsurlar da aynı sorunları
yaşamaktadır. Ulaşım ve eğitim gibi alanlardaki
sıkıntılar doğal olarak ekonomiyi de kötü etkilemektedir.
Bunun düzelmesi için duble yollar bitirilmeli, Gölbaşı İlçemize
kadar getirilen demiryolu şehir merkezine bağlanmalıdır.
Yine,
ulaşım kadar diğer önemli bir konu da eğitimdir.
Adıyaman Üniversitesi Adıyaman için büyük bir şanstır,
ancak nitelikli elemanların yetiştirilmesi için üniversitemiz kadro
ve teknik açıdan desteklenmelidir. Benzer şekilde, sanayiye nitelikli
eleman kazandırılması için İşsizlik Fonunda biriken
parayla organize sanayi bölgelerinde okullar açılmalı, eğitim ve
staj olanakları sağlanmalıdır.
Adıyamanın
ekonomisi için büyük bir öneme sahip olduğu sektörlerden biri de
turizmdir. Açık hava müzesi niteliğinde olan ilimiz maalesef bu
olanaklardan yeterince yararlanamamaktadır. Bacasız fabrika konumunda
olan Nemrut Dağının tanıtımına
ağırlık verilmelidir. Yatırım bekleyen Perre Antik
Kenti göz ardı edilmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, Adıyamanın sorunlarının çözülmesi için
çok şey yapılmalıdır, örneğin düşük faizli esnaf
kredileri vermelidir. BAĞ-KURluların yeniden yapılandırma
sorunu yasal olarak düzenlenmelidir. Mazot, gübre gibi tarımsal destekler
sadaka olmaktan çıkarılmalıdır. Bu sene özel olarak kuraklık
nedeniyle çiftçilerimizin uğradığı zararlar telafi
edilmelidir. Tarımsal sulama sorununun çözülebilmesi için Hükûmet bir an
önce harekete geçmelidir. Adıyamana ve bölgeye olan kamu
yatırımları arttırılmalıdır, GAP bir an önce
bitirilmelidir. GAP bitirildiği takdirde bölgede 4 milyon insan istihdam
edilecektir ve o bölgede bir sosyal barışın temeli
atılmış olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Adıyamanın kalkınması için söz söyleme
zamanı geçmiştir, artık eylem zamanıdır. Size bir
örnek vermek istiyorum: Tarımın düştüğü kötü durumdan
dolayı insanlarımız bunalım ve sıkıntı
içerisindeler. Biraz önce aldığım bir telefona göre Bilecik
ilimizde otuz yedi yaşındaki bir arkadaşımız, çiftçi
kardeşimiz bankaya olan borçları yüzünden intihar etmiştir. Buna
benzer, Adıyamanda da 2 tane hemşehrimiz intihar etmiştir.
Bunların ismini vermek istemiyorum çünkü rencide olurlar.
Değerli
arkadaşlarım, bir ülkenin, bir memleketin ekonomisinin lokomotifi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) -
durumunda olan üç ayağı vardır: Birisi petrol,
birisi enerji, birisi de turizmdir. Adıyaman ilimizin bu üç
ayağı mevcuttur. Türkiyede üretilen enerjinin yüzde 20si Atatürk
Barajından üretilmektedir; maalesef Adıyaman bundan
yararlanamıyor. Türkiye kendi petrolünün yüzde 30unu üretiyor, bu
petrolün de yüzde 67sini Adıyamanda çıkartmaktayız.
Adıyaman halkı bundan da yararlanamıyor.
Bir de turizm
vardır, turizmde de altyapı yetersiz olduğundan bu üç ayaktan da
Adıyaman ilimiz mahrum bırakılmaktadır. Bu gibi durumlarda
da Hükûmetin bir an önce destek vermesini istiyorum.
Adıyaman
nüfusu, son TÜİK araştırmalarına göre, 600 bindir, 300 bin
tane yeşil kartlı var. Nüfusun yüzde 50si yoksulluk
durumundadır. Bu bir refah düzeyi değildir, yoksulluğun bir
göstergesidir. Bunun da bir an önce ele alınmasını özellikle
rica ediyorum.
Beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köse.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, cevap
vereceğim.
BAŞKAN
Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu Bey cevap
vereceklerdir gündem dışı konuşmaya.
Buyurun
Sayın Eroğlu.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım,
değerli milletvekillerim; ben GAPla alakalı, tabii, bu arada
Adıyamanla alakalı bilgileri sizlere arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum efendim.
Şimdi,
efendim, özellikle, GAP biliyorsunuz yıllardan beri devam ediyor. Fakat
GAPta şu ana kadar baraj ve hidroelektrik santrallerin yüzde 75i
tamamlanmıştır, geri kalan kısmı da biliyorsunuz 2012
yılı sonuna kadar tamamlanacak. Böylece, GAPta baraj ve
hidroelektrik santrallerle ilgili hiçbir problem kalmayacak. Arkasından
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Çamgazi Barajı ne oldu?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Çamgazi devam ediyor. Müsaade et,
Adıyamana da geleceğim.
Adıyamanın
fahri hemşehrisiyim ben biliyorsunuz. Tapu gibi fahri hemşehrilik
beratım var.
Şimdi, bir
de GAP deyince sadece sulama değil, hidroelektrik santrallerde devlet
büyük adım atmıştır. Bizden önce de
yapılmıştır, biz de yaptık. Emeği geçen herkesi
burada saygıyla anıyorum, vefat etmiş ise Allahtan rahmet
diliyorum. Kim vatana hizmet ederse başımızın
tacıdır.
GAPta sadece
sulama meselesi yok. Hidroelektrik santral yanında, biliyorsunuz GAPta
içme suyu meselesi de vardı. Ancak Sayın Başbakanımız
içme suyu konusunda, ben DSİ Genel Müdürüyken, bizzat GAPtaki bütün
vilayetlerin içme suyu meselesini kökünden çöz diye talimat verdi. O talimat
üzere, ilk defa, Diyarbakırdan sonra, biz DSİ olarak
Şanlıurfadaki içme suyu arıtma tesisini en mükemmel
şekilde kurmak ve hizmet almak suretiyle Şanlıurfanın içme
suyu meselesini hallettik. Arkasından, Siirtle ilgili problem vardı.
Kezer Deresinden
Bunun
dışında Mardin ve Kızıltepeyle ilgili çok büyük
problem vardı. Bunu çözmek için bizzat kendim etüt ederek, biliyorsunuz
Midyat
SIRRI SAKIK
(Muş) Tam Demirel gibi konuşuyorsun vallahi.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Mardin ve Kızıltepenin içme
suyu problemini çözmek için ihale edildi ve bu sene tesisler tamamen bitiyor ve
Mardin ve Kızıltepede artık bundan sonra elli yıl su
problemi konuşulmayacak.
Tabii, Vekilim
Şırnaktan bahsediyor. Dün söyleyecektim, Şırnaka kadar
-tabii vakit olmadı- Başbakanımız yol sözü vermişse
sözünü daima yerine getirmiştir. Ama bana verdiği de bir talimat var,
o da su meselesi
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) 12 milyar dolar geliyor mu?
SIRRI SAKIK
(Muş) Ama Diyarbakırda sözü var yerine getiremedi, iç
barışı sağlayamadı.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Söz verdi 12 milyar dolar geliyor mu GAP için, geliyor mu?
Başbakan sözünü yerine getiriyor, geliyor mu 12 milyar dolar?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim, onun da müjdesini
vereceğim, müsaade et de. Acele etmeyin, yapılanları
anlatayım, şimdi yapılacakları söyleyeceğim.
Şimdi,
Şırnakla ilgili tatbikat projesini hazırladık, ihalesi
yapıldı. İnşallah, Şırnakın içme suyu
problemini de kökünden çözeceğiz.
Bunun
dışında Kilisle ilgili, biliyorsunuz sıkıntı
vardı. Seve Barajını bitirdik. Kilisin içme suyu arıtma
tesisinin isale hatlarını bitirdik, Kilisi de kurtardık.
Gazianteple
ilgili, biliyorsunuz büyük su sıkıntısı yaşayacaktı.
Biliyorsunuz, Kahramanmaraş
Şimdi
gelelim sulamaya. Sulama konusunda tabii ki önceden suyu tutmak gerekiyor.
Hükûmetimiz, DSİ geçmiş dönemlerde bana göre isabetli bir karar
vermiştir, önce suyunun tutulması gerekiyordu. Ama su şu anda
tutuldu. Sulama tesislerinin yapılması şarttır. Şu ana
kadar, bizim son yaptıklarımızla birlikte, yaklaşık
olarak yüzde 14ü yani 1 milyon 820 bin hektarın ancak yüzde 14, yüzde
15i sulanabilmiştir. Hatta onların pek çoğunu da bizim
dönemimizde açtık. Misal olarak, Şanlıurfadaki sulama kanalları,
Yaylak, Bozova gibi sulama tesisleri, Adıyamandaki Çamgazinin büyük
kısmı, hatta Adıyaman Samsat sulaması. Bunlara tamamen
dönemimizde büyük bir hız verilmiş, ilave ödeneklerle önemli noktaya
getirilmiştir. Ama bu yeterli değildir, kabul ediyorum. Çok daha hızlı
hareket etmemiz gerektiği kanaatindeyim.
Ancak bu konuda
Sayın Başbakanımıza durum arz edildi. Biliyorsunuz, çok
değerli Başbakan Yardımcımız Nazım Ekrenin
başkanlığında gerek DSİ gerek diğer
bakanlıklar, GAP İdaresi defalarca toplantı yaparak GAPtaki
ihtiyaçları belirledik. Başbakanımız, beş yıl
içinde, GAPtaki bu sulamaların da en modern şekilde, geçmişte
olduğu gibi iptidai değil, modern sulama teknikleriyle
tamamlanması talimatını verdi.
Müjdemi
şimdi veriyorum: Başbakanımız 1,3 katrilyon TLyi, yani 1,3
milyar YTLyi İşsizlik Fonundan karşılayacak. Ayrıca
1 milyar YTL de bu seneye mahsus olmak üzere
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) 12 milyar dolar GAPa yatırım yapacak
mısınız yapmayacak mısınız? Para var mı yok
mu? (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Denizli) Dinle, dinle!
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Birinci sene, birinci sene
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir dakika
Müsaade
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Para var mı yok mu? Harcanacak mı harcanmayacak
mı?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Para vardır, yapılacaktır.
Bakın onu söylüyorum, şu anda sadece
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Toplantı yaptık, paket hazırladık,
talimat verdik
Para var mı yok mu, geliyor mu gelmiyor mu?
BAŞKAN
Lütfen dinler misiniz Sayın Milletvekilim.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sayın Vekilim, lütfen dinlerseniz
izah edeyim, müjdemi vereyim. Vatandaşımız da müjdeyi hasretle
bekliyor, müjdeyi vereyim müsaadenizle.
1,3 milyar YTL,
biliyorsunuz İşsizlik Fonundan, 1 milyar YTL de özelleştirmeden
gelecek. Dolayısıyla, 2008 yılı içinde 2,3 milyar YTL, yani
2,3 katrilyon -şu ana kadar GAPta yapılan yatırımlar için,
çok büyük bir meblağ- GAP için ayrılacaktır. Bu maksatla ben dün
kısaca izah ettim, Sayın Vekilimiz yoktu herhâlde, ben
konuşmamda
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, mayıs ayı geldi, o
parayı ne zaman kullanacaksınız?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim, şimdi bu parayı biz
kullanırız
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kasımda seçime yatırım
yaparsınız.
BAŞKAN
Sayın Durmuş, lütfen
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi, Sayın Vekilim, müsaade
edin, bu işi bilen bir kişi olarak söylüyorum, şu anda,
paranın kokusunu aldığım anda, ben bütün herkese talimat
verdim, gece gündüz çalışarak inşaatları tamamlayın
diye
OKTAY VURAL
(İzmir) Kendisi yok daha yani!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şu anda GAPta büyük bir seferberlik
var, bu parayı rahat bir şekilde harcayacağız. Merak
etmeyin. Göreceksiniz, GAPta büyük bir devrim yaşanacak, büyük bir
inkılap
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinler misiniz, lütfen
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunu da ancak AK Parti Hükûmeti yapar.
Yapacağız
Yapacağız
Yapacağız
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Bakanım, projeler güzel ama ömrümüz yetmez,
hepimizi kapatacaklar.
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz, Anneler Günü hakkında söz isteyen
Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Türkmenoğlu (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, 11
Mayıs Anneler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 11 Mayıs Anneler Günü dolayısıyla gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Bıkmadan,
usanmadan, sevgi ve şefkatle, her anlamda sağlıklı
nesillerin yetiştirilmesinde büyük bir sorumluluk üstlenen annelerimiz
hepimizin hayatında her zaman önemli bir değerdir. Onlara ne kadar
hürmet edersek edelim, gönül borcumuzu ödeyemeyiz. Fedakârlıklarla ve
sabırla dünyanın en ulvi görevini yerine getiren her biri ayrı
bir saygıyı hak eden annelerimiz, hoşgörünün, merhametin, saf
bilginin engin kaynağıdırlar. Annelik başka hiçbir duyguyla
kıyaslanamayacak kadar yüce bir duygudur ve karşılık
beklenmeden verilen yegâne sevgidir.
Yavrusunun
sağlıklı bir şekilde büyümesi ve hayırlı bir insan
olması için her türlü cefaya ve fedakârlığa katlanan annelerimiz
toplum olarak bizim yegâne hazinemizdir. Hayatımızın her
döneminde, bütün sıkıntılarımızda aklımıza
gelen, yürekten çağırdığımız, her yaşta
kucağında ağladığımız,
fedakârlığına, sıcaklığına en fazla ihtiyaç
duyduğumuz eli öpülesi annelerimiz değil midir?
Toplum
hayatının refahı ve sefaleti insan faktörüne
bağlıdır. İnsanımızın eğitimli ve
ahlaklı olması toplumumuzun huzuru ve mutluluğu demektir. Anneye
saygı ve sevgiyi kutsal sayan bir medeniyete sahip olan bir millet olarak,
kimi zamanlar kahramanlar doğuran ve yetiştiren annelerimiz, kimi
zaman bizzat kendileri kahramanlık yapmışlardır.
Değerli
milletvekilleri, sağlıklı ve bilinçli nesiller yetiştirmek
ve böylece bir toplum kurmak ancak annelerin sağlıklı, kültürlü,
eğitimli olmasına bağlıdır. Bunun için bugünün ve
yarının annelerinin eğitimli, kültürlü olmalarının
yolunu açmalıyız. Onların her açıdan donanımlı
olmalarını sağlamalıyız. Ailenin çekirdeğini
oluşturan annelerin mutlu ve huzurlu olması toplumun huzuru için
temel teşkil etmektedir. Anne mutlu ise çocukları da mutlu
olacaktır, eşi de mutlu olacaktır. Neticede aile mutlu
olacaktır. Mutlu ve huzurlu aileler ise huzurlu toplumlar
oluşturacaktır.
Anneler, aile
içinde kültürel değerleri, gelenek ve görenekleri, görev ve
sorumlulukları yarının büyükleri olacak çocuklarımıza
aktaran bilgi pınarlarıdır. Çocuklarımızı topluma
hazırlayan, şefkat ve merhamet timsali olan anneler, çocuğun
doğumundan başlayarak yetişkin bir insan olmasına kadar
geçen süre içinde en önemli emeği olan evladını besleyip
büyüten, eğiten, temel insani değerleri taşıyan
varlıklarımızdır. Anneler bazen uykularından, bazen
sağlıklarından, bazen de hayallerinden vazgeçerek yaparlar bunu.
Değerli
milletvekilleri, aileye, kadına ve anneye hak ettiği değeri
veren ve vermeye devam eden AK Parti İktidarında bu yönde gerek yasal
düzenlemeler açısından ve gerekse sosyal politikalar
açısından azımsanmayacak hizmetler yapılmıştır.
Bu kapsamda 2003 yılında aile hukukundan doğan dava ve
işlere bakmak üzere aile mahkemeleri kurulmuştur. Cinsiyet
eşitliği ve kadına karşı şiddet konusunda
çağdaş düzenlemeler içeren yeni Türk Ceza Kanunu kabul
edilmiştir. Yeni Belediyeler Kanunu ile büyükşehir belediyesi ile
nüfusu 50 bini geçen belediyelere kadınlar ve çocuklar için koruma evleri
açma yükümlülüğü getirilmiştir. Yine 2004 yılında
yapılan yasal düzenlemelerle hamile veya anne adayı
kadınların çalıştırma şartları ile çocuk
bakım odaları ve çocuk bakım yurtlarına dair
iyileştirmeler yapılmıştır.
Kadın
hakları alanında kurumsal yapıyı güçlendirecek adımlar
atılmış ve 2004 yılında Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü ve Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel
Müdürlüğü Teşkilat Yasası
çıkarılmıştır. Bu uygulamalar çerçevesinde yoksul
öğrencilere eğitim desteği olarak verilen yardımların
ve 0-6 yaş arası çocukların sağlık hizmeti alabilmesi
için ödenen maddi katkı annelere verilmektedir. Ayrıca, hamile
kadınlara ve bebeklere ücretsiz demir desteği sağlanmaya
başlanmıştır.
Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı kadın komiteleri
sayısı 8den 19a çıkarılmış, bununla
kadınlarımızın, annelerimizin hayatlarında
karşılaşabilecekleri ailevi problemlerde barınma sorunlarının
kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca,
iş hukukunda da önemli düzenlemeler yapılmış ve sekiz hafta
olan doğum izinleri on altı haftaya
çıkarılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, kadınlarımız ekonomik, sosyal ve siyasi alanda
bugünkünden daha olumlu ve ileri bir seviyededir. Bugün AK Partiyle birlikte
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yüzde 4 olan kadın milletvekili oranı
yüzde 10 seviyelerine gelmiştir. Yine kadınlarımıza
önümüzdeki yerel seçimlerde çok daha fazla yer verilerek onların temsil
oranları artırılmaya çalışılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle,
hayatımızın anlamı annelerimizi bir kez daha saygı ve
sevgiyle anıyor, bütün insanların birbirine anne şefkati ve
sevgisiyle yaklaşmasını diliyor, tüm annelerimize
şükranlarımı sunuyor ve ebediyete intikal eden annelerimizi
rahmetle anıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının
1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bir daha
görüşülmek üzere geri gönderilmesine ilişkin bir tezkeresi
vardır.
Okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilmesine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/418)
07/05/2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi:
02/05/2008 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4676/9998 sayılı
yazınız.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunca 01/05/2008 tarihinde kabul edilen 5760
sayılı "Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun" incelenmiştir.
Anayasanın
135 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, "Kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları;
belli bir mesleğe mensup olanların müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini
kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini
sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan
ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek
disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve
organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre
yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu
tüzelkişilikleridir.
Serbest
muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirler odaları
ile Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali
Müşavirler Odaları Birliği de, tüzel kişiliğe sahip
kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur. Bunların
organlarının seçimlerine ilişkin esaslar 3568 sayılı
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda yer almıştır.
Bu çerçevede,
- Odaların
genel kurullarının her yıl Mayıs ayında
toplanacağı ve organlarının seçimlerinin iki yıl
süreyle geçerli olacağı,
- Odaların
yönetim kurulunun beş asıl beş yedek üyeden
oluşacağı,
- Yönetim kurulu
üyeliğine en az beş yıl odada kaydı bulunan üyelerin
seçilebileceği, ayrıca süresi biten üyenin yeniden seçilmesine engel
bulunmayacağı,
- Odaların
disiplin ve denetleme kurullarına üye seçilebilmek için kıdemin
aranmayacağı ve ilgililerin iki yıl için seçileceği,
- Birlik genel
kurulunun, her odadan, üyelerinin yirmibeşte biri oranında iki
yıl için seçilecek asıl ve yedek temsilcilerden
oluşacağı,
- Birlik genel
kurulunun her yıl Eylül ayında toplanacağı,
- Birlik yönetim
kurulu üyelerinin iki yıl için seçileceği.
- Süresi biten
Birlik Yönetim Kurulu üyesinin yeniden seçilmesine engel
bulunmayacağı,
- Birlik yönetim
kurulu başkanlığına seçilebilmek için yeminli mali
müşavir olmanın yeterli bulunacağı,
- Birlik disiplin
ve denetleme kurulu üyeliklerine seçilebilmek için herhangi bir kıdem
şartının aranmayacağı, üyelerin iki yıl için
seçileceği,
- Birlik
denetleme kurulunun, biri yeminli mali müşavir, ikisi de serbest
muhasebeci mali müşavir olmak üzere üç üyeden oluşacağı,
- Seçimlerde
liste esasının geçerli olacağı,
hususunda
düzenlemeler bulunmaktadır.
Yukarıda
belirtilen konulara ilişkin olarak incelenen 5760 sayılı Kanun
ile;
- Oda genel
kurullarının her yıl yerine üç yılda bir
toplanacağı,
- Yönetim
kurulunun beş asıl beş yedek üyeden oluşması yerine,
odaya kayıtlı üye sayısı ile bağlantı kurulduktan
sonra, üye sayısı binin altında kalan odalarda beş
asıl beş yedek, bin ile beşbin arasında olan odalarda yedi
asıl yedi yedek, beşbini aşan odalarda ise dokuz asıl dokuz
yedek üyeden oluşacağı,
- Yönetim kurulu
üyeliğine seçilebilmek için beş yıllık kıdem yerine üç
yıllık kıdemin yeterli olacağı,
- Odalarda üst
üste iki seçim döneminde iki defa yönetim kurulu
başkanlığına seçilmiş olanların, aradan iki seçim
dönemi geçmedikçe yönetim kurulu üyeliğine seçilemeyeceği,
- Disiplin ve
denetleme kurullarına üye seçilebilmek için üç yıllık
kıdemin gerekeceği, sadece üye sayısı yüzün altında
olan odalarda kıdem şartının aranmayacağı,
- Birlik genel
kurulunun, üye sayısına bakılmaksızın her odadan
seçilecek üç temsilci ile buna ek olarak oda üyelerinin yetmişbeşte
biri oranında seçilecek asıl ve yedek temsilcilerden
oluşacağı, temsilcilerin iki yerine üç yıl için
seçileceği,
- Birlik genel
kurulunun her yıl yerine üç yılda bir toplanacağı,
- Birlik yönetim
kurulu üyelerinin iki yerine üç yıl süreyle seçileceği,
- Birlikte üst
üste iki seçim döneminde iki defa yönetim kurulu
başkanlığına seçilmiş olanların, aradan iki seçim
dönemi geçmedikçe yönetim kurulu üyeliğine seçilemeyeceği,
- Birlik yönetim
kurulu başkanlığına seçilebilecek yeminli mali
müşavirler için en az beş yıl mesleki faaliyette bulunma
şartının aranacağı,
- Birlik disiplin
ve denetleme kurulu üyeliklerine seçilebilmek için en az üç yıllık kıdem
şartının gerekeceği, üyelik süresinin de iki yerine üç
yıl olacağı,
- Üç kişiden
oluşan Birlik denetleme kurulunun, bir üyesinin yeminli mali müşavir
olma zorunluluğu korunarak, diğer iki üyesinin serbest muhasebeci
mali müşavir olması zorunluluğunun aranmayabileceği,
- Seçim
sisteminde yapılan değişiklikle nisbi temsil esasının
benimseneceği,
- Üyelerin oda
veya birlik yönetim, denetleme ve disiplin kurullarından sadece birinde
görev alabileceği
yolunda yeni
düzenlemeler yapılmaktadır.
Görüleceği
üzere, incelenen 5760 sayılı Kanunla sadece odaların ve
Birliğin organlarının seçim sisteminde değişiklik
yapılmamakta, aynı zamanda, odaların genel kurulları ile
Birlik Genel Kurulunun toplanma dönemi, organlara seçilme yeterliği,
organların üye sayıları ve seçilenlerin görev süresi gibi
konularda da kapsamlı değişiklikler getirilmektedir.
Bugüne kadar,
3568 sayılı Kanunun 20 nci maddesi uyarınca seçim sürecinin
başladığı ve bazı odaların genel
kurullarını yaptıkları anlaşılmaktadır.
Bu genel
kurullarda yapılan seçimler Kanunun yürürlükteki hükümlerine göre
gerçekleşmiş olup, incelenen 5760 sayılı Kanunun bu süreçte
yayımlanması halinde, diğer odalar genel kurullarını,
incelenen Kanunun 21 inci maddesi uyarınca
yayımlandığı tarihte yürürlüğe girecek olan yeni
düzenlemelere göre yapmak suretiyle organlarının seçimlerini
gerçekleştirmek zorunda kalacaklardır. Bu durumda, aynı hukukî
statüde bulunan odalara 2008 yılı Mayıs ayında yapılan
seçimlerle ilgili olarak değişik hükümlerin uygulanacak olması
sebebiyle farklı hukukî sonuçlara ulaşılacağından,
özellikle temsil noktasında karışıklığa yol
açılacaktır.
Değinilen
sakıncanın doğmaması için, 5760 sayılı Kanunun
çerçeve 20 nci maddesiyle 3568 sayılı Kanuna eklenen geçici 10 uncu
maddede gerekli düzenlemenin yapılması gerekirken, bu hususta hüküm
bulunmaması kamu yararı ile bağdaşmamaktadır.
Yayımlanması
yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5760
sayılı "Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun", 20 nci maddesiyle 3568
sayılı Kanuna eklenen geçici 10 uncu maddenin Türkiye Büyük Millet
Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın
değişik 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri
gönderilmiştir.
Abdullah
Gül
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun bazı sayın
milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında iki adet
raporu vardır.
Raporların
muhalefet şerhleri aynı olduğundan, ortak muhalefet şerhi
son raporun ardından okunacaktır.
Şimdi,
raporları sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler
1.- Hatay Milletvekili Sadullah Erginin yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/112) (S. Sayısı: 149) (x)
2.- Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordunun yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/113) (S. Sayısı: 150) (x)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
298
sayılı Seçim Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia
olunan Hatay Milletvekili Sadullah Ergin hakkında düzenlenen Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli
toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz,
isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Hatay Milletvekili Sadullah
Ergin hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görevli memura
hakaret ve tehdit suçunu işlediği iddia olunan Kütahya Milletvekili
Hüsnü Ordu hakkında düzenlenen Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli
toplantısında görüşülmüştür.
Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kütahya
Milletvekili Hüsnü Ordu hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
(x) 149 ve 150 S. Sayılı
Basmayazılar tutanağa eklidir.
Muhalefet
Şerhi
Karma
Komisyonun, kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine dair
kararına aşağıda yazılı gerekçelerle muhalefet
ediyoruz;
(1)
Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel sorun; mevcut
Anayasanın 76. maddesiyle TBMM İçtüzüğünün 131 ve devamı
maddelerinin, düzenleniş amacına aykırı olarak ve
çoğunluk diktasına dayalı bir anlayışla uygulanmasından
kaynaklanmaktadır.
Aynı
anlayış ve uygulamanın 23. Yasama Döneminde de devam
edeceği görülmektedir.
Bilindiği
gibi, TBMM İçtüzüğünün 131 ve müt. maddelerindeki hükümlere göre;
Karma Komisyon,
olayın ve suçlamanın niteliğine göre; ya
dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da
kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine karar verecektir. Elbette bu
değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya kapsamını da göz
önünde bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat,
suçlamanın niteliği gibi hususları genel olarak göz önüne alıp,
keza Anayasanın 76. maddesinde düzenlenmiş olan Milletvekili seçilme
engeli teşkil eden bir suçlamanın söz konusu olup
olmadığını da değerlendirerek; buna göre karar verecek
ve rapor hazırlayacaktır.
Bunu yaparken,
bir yargıç gibi davranmamak gerektiği açıktır. Delillerin
tartışmasından özenle kaçınmak gerekmektedir.
Bu âdil ve
objektif yaklaşım içinde hazırlanacak olan raporun, 2 ayrı
sonucu olacaktır.
Karma Komisyon
ise, hiçbir objektif ölçü arayışına girmeden, Hükümet
kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda karar vermiştir.
(2) 22. Yasama
Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi hesaplarla Meclis iradesine
tahakküm eden siyasi iktidarın, aynı anlayış ve
uygulamayı bu dönemde de devam ettirmek istediğini, demokrasi
adına endişeyle gözlemliyoruz. Bu endişe sebebiyledir ki, her
zeminde demokrasi ve hukuk adına, AKP Grubunu uyarmak gereğini
duyuyoruz.
Hükümet
kaynaklı olarak sürdürülen bu hukuk tanımaz uygulamalar sebebiyle;
Anayasa ve İçtüzük açık bir şekilde ihlâl edilmektedir.
Hukuka
aykırı olan, çoğunluk diktasına dayalı olan bu
yanlış uygulamalar sebebiyledir ki; kişiler
yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte tıkanmalara yol
açmaktadır.
Bu
yanlış uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle; kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi mümkün olamamakta ve adli denetim süreci ihlâl edilmektedir.
Dokunulmazlık
kurumu ve keza soruşturma izni kavramları, Siyasi İktidar
tarafından hukuk tanımaz bir anlayışla
yozlaştırıldığı ve kötüye
kullanıldığı içindir ki; TBMM belli bir süreçten sonra bazı
bürokratlar ve kanun kaçakları (58 ve 59. Hükümetler Dönemindeki Milli
Eğitim Bakanlığı Müsteşarı gibi) için bir
sığınma mercii haline getirilebilmiştir.
Anılan
kişi hakkında, yargı kararlarını uygulamamaktan
dolayı Yargıtay 4. Ceza Dairesine intikal eden 20ye yakın dosya
mevcuttur. Bu dosya sayısının daha da artacağı
anlaşılmaktadır.
Keza, AKP Mersin
Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da üzerinde önemle durulması
gereken bir dosyadır. Anılan Milletvekili hakkında, oğlunun
yol açtığı ve ölümle sonuçlanan trafik kazasıyla ilgili
olayda, sanık konumuna girerek olayı üstlendiği iddia edilmektedir.
Bu çok ağır bir iddiadır. Bir Milletvekilinin böylesine
nitelikli bir iddiayla görevini sürdürmesi ve zan altında kalması,
Milletvekilliği sıfatı ve TBMMnin
saygınlığıyla bağdaşmaz. Ancak Hükümet
kaynaklı talep ve talimatlar sebebiyledir ki, çoğunluk diktası
uygulaması sonucunda, adı geçen Milletvekili de âdil yargılanma
hakkını kullanamamaktadır.
Öte yandan;
haklarında zimmet, dolandırıcılık, çete kurmak, kamu
taşıma biletlerinde kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan
Milletvekilleriyle ilgili yargılamaların yapılamaması;
kamuoyunun denetim yapması ve bilgi alması süreçlerini olumsuz bir
şekilde etkilemektedir. Türkiyenin karanlık suç ilişkileri
dönemini teşkil eden Susurluk ve bağlantılı dosyaların
yargılaması bu yüzden uzun yıllar
yapılamamıştır. Faili meçhul cinayetlerin yoğun olarak
işlendiği bir dönemi kapsayan bu olayların gerçek boyutlarının
ortaya çıkarılmamış olması sebebiyledir ki;
aradan geçen 8-10
yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant Dink, Malatya cinayetleri, Rahip
cinayetleri ve eylemleri karşımıza
çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan, ancak
hazırlık tahkikatı aşamasından itibaren Hükümet
sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet tarafından servislerin
yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya
olduğumuz görülmektedir.
Acz ifade eden ve
ibret verici olan bir diğer gelişme ise;
henüz iddianamesi
dahi düzenlenmemiş olan bir soruşturma; Başbakan ve Kültür
Bakanı tarafından, AKP aleyhine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı tarafından açılan davayla
irtibatlandırılabilmiştir.
Böyle bir tablo
ve sunuş, demokrasiler için utanç verici olmanın ötesinde,
demokrasinin geleceği bakımından da endişe vericidir.
(3) Hükümet,
dokunulmazlıklar konusunda sıkışmış
durumdadır. 22. Yasama Döneminde yarattığı hukuk
dışı uygulamalar Hükümeti esir almıştır. Bu
esaret, 23. Yasama Döneminde yeni hukuksuzlukları beraberinde
getirmektedir.
Hükümet, 23.
Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen toplumsal ve siyasi süreci,
popülist bir anlayışla istismar etme girişimi içindedir.
Çoğunluk
diktasına dayalı hukuk tanımaz uygulamalar 23. Yasama Döneminde,
Meclis bünyesinde giderek tırmanmaktadır.
Gelinen süreçte,
kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AKP Hükümeti, kendi
suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf edebilmek amacıyla, bilgi
kirliliği ve karartma yaratarak; DTPli Milletvekillerinin
şahsında, dokunulmazlıkların kaldırılması
uygulamasını gerçekleştirmek suretiyle, kürsü
sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır.
Böyle bir
süreçte, Hükümetin bazı kavramları istismar ederek bir oldu-bitti,
bir emrivaki yaratmak istediği görülmektedir.
Bu
girişimlere, demokrasi ve hukuk adına engel olunması
gerekmektedir.
Böyle bir
girişim kaçınılmaz olarak, kürsü sorumsuzluğunun ihlâli
sonucunu doğuracaktır. Faşizan yapılanmayı ve Parti
Devleti yapılanmasını kurumsallaştırma yolunda ciddi
bir mesafe sağlayan siyasi iktidar; bu yolla, yasama sorumsuzluğunun
da ihlâli sürecini başlatacaktır.
Anayasanın
83/2 ve 14. maddesiyle bağlantılı olan suçlamalar yönünden, TBMM
Başkanlığına intikal eden dosyaların akıbeti
hakkında karar verme yetkisi TBMM Karma Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık
geçerli olan irade, Komisyonun iradesidir. Komisyon, dosya kapsamı ve
yukarıda sözü edilen maddeler çerçevesinde değerlendirmesini
yapacaktır.
TBMM
Başkanlığına intikal eden bazı dosyaların, Karma
Komisyonda görüşülmesine fırsat verilmeden, Hazırlık
Komisyonu veya TBMM Başkanlığı aşamasında, Mahkemelerine
veya Savcılıklara iade edilmesini; Karma Komisyon ve Meclisin
iradesine müdahale olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz.
(4)
Açıklanan sebeplerle;
AKP Grubunun,
çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfi ve sorumsuz bir
şekilde tesis ettiği bir Komisyon iradesi söz konusudur. Demokrasi ve
kurallarla böylesine sorumsuz bir şekilde oynanması
kaçınılmaz olarak adalet kavramını zedelemektedir.
Bu
anlatımlarımız çerçevesinde, dokunulmazlıkların
kaldırılması konusunda ilkeli ve tutarlı
davranılmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz.
Hukuk, kurallarla
çalışır ve işler. Toptan veya götürü usulün, hukukta yeri
yoktur.
Dokunulmazlıklar
konusundaki temel ve objektif ölçü ise, Anayasanın 76 ncı maddesidir.
Bu madde
kapsamında kalan suçlar yönünden ayrım yapılmadan,
yargılama sürecinin devam etmesi gerekir. Çünkü bu suçlar sübut
bulduğu takdirde, nitelikleri itibariyle Milletvekilliği göreviyle
bağdaşmamaktadır. Sübut halinde sürdürülmesi mümkün olmayan
Milletvekilliği görevinin devam etmesinin hiçbir hukuki açıklaması
ve tutarlılığı söz konusu olamaz.
Böyle bir durum,
Anayasa ve İçtüzüğün ilgili hükümlerinin ihlali anlamına gelir.
76 ncı madde
ölçütünün dışında kalan suçlar yönünden ise; dosyası
bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da değerlendirilerek,
dosya safahatına ve içeriğine göre karar verilmelidir.
Bu aşamada,
diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının
bulunduğu yolundaki AKP görüşlerini değerlendirmekte yarar
görüyoruz. Önemle ifade ediyoruz; diğer kamu görevlileri hakkında
dokunulmazlık söz konusu değildir. Kamu görevlileri hakkında
soruşturma izni kavramı söz konusudur. Soruşturma izni ilgili
amir tarafından verilmediği takdirde, idari yargı prosedürü
içinde, adli kovuşturma ve yargılama süreci başlayabilmekte,
daha doğrusu yargı denetimi süreci işlemektedir. Bu sebeple,
kamu görevlilerinin dokunulmazlığı değil, belli usul
dairesinde yargılanması söz konusudur.
Nitekim,
yakın tarihte rektörler, kuvvet komutanları görevde iken
yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar, beraat
etmişler veya mahkum olmuşlardır. Salt bu süreç dahi; AKP
sözcülerinin söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla ilgisi
olmadığını göstermeye yeterlidir. Öte yandan; kamu
görevlileriyle ilgili olarak bu adli sürecin dışında; görev yeri
değişikliği, disiplin uygulamaları ve tazmin
sorumluluğunun varlığı da ayrı bir gerçektir.
Bir kez daha
ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı, görevin mahiyeti gereği
uygulanan bir hukuksal durumdur.
En nihayet,
soruşturma izni düzenlemesinden Hükümet rahatsız ise veya gerçekten
düzeltilmesine gerek görüyor ise yahut daha seri hale getirmek istiyorsa; bu
yöndeki yasal değişiklikleri her zaman değerlendirmeye açık
olduğumuzu hep ifade ettik. Ancak burada da, Hükümetin gayri ciddi ve
tutarlı olmayan tavrı hemen ortaya çıkmıştır.
Çünkü; Hükümet, soruşturma izni kavramını ve yetkisini kendi
tekelinde tutarak; siyasi ve kişisel yaklaşımına göre,
soruşturma iznini kaldırmakta ya da reddetmektedir.
Soruşturma
izninin kısıtlanması veya kaldırılması yönünde
22. Yasama Döneminde başta Bursa Milletvekili Sn. Ertuğrul
Yalçınbayır tarafından sunulan kanun tekliflerinin, AKPnin
oylarıyla reddedildiğini de önemle ifade ediyor ve vurguluyoruz.
Görüldüğü
gibi; Hükümet, demokrasi arayışı içinde olmayıp,
dayatmacı bir anlayışla, kişisel çıkar ilişkileri
ve siyasi kaygılarla; dokunulmazlıkların
kaldırılması sürecini toptan bir anlayışla
engellemektedir.
Böyle bir
anlayış ve uygulamanın, hukukta ve anayasada yeri yoktur.
Tüm bu
sebeplerle; Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda,
kişisel çıkarlar ve siyasi kaygılarla, TBMM Karma Komisyonunun
AKPli üyelerinin çoğunluk diktası yoluyla tesis ettikleri erteleme
kararına muhalefet ettiğimizi beyan ediyoruz.
20.03.2008
|
|
Halil Ünlütepe |
Turgut Dibek |
Atilla Kart |
|
|
Afyonkarahisar |
Kırklareli
|
Konya |
|
|
Şahin
Mengü |
Ali Rıza
Öztürk |
İsa Gök |
|
|
Manisa |
Mersin |
Mersin |
|
|
Rahmi Güner |
|
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
Ordu |
|
Zonguldak |
Muhalefet
Şerhi
3/113 no ile
işlem gören Kütahya Milletvekili Sn Hüsnü Ordunun
dokunulmazlığının kaldırılması
isteğinin dönem sonuna kadar ertelenmesine dair çoğunluk
kararına muhalefet şerhimiz aşağıda arz
edilmiştir.
Milletvekili
dokunulmazlığı birçok modern ülkede bulunduğu gibi
ülkemizde de anayasal bir hukuki müessese olarak yer almaktadır.
Milletvekillerinin görevlerinin niteliği gereği birçok haksız ve
uydurma isnatla karşılaşmaları muhtemeldir. Nitekim bu
nedenle birçok suç tipi bakımından diğer kamu görevlileri de
benzer korumalara sahiptir.
Ancak
dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin meclis kürsüsündeki
konuşmaları sebebiyle sınırsız
yargılanmazlık güvencesine sahip olmaları yanında esas
itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan korunmalarını
temin etmektir. Bugün ise komisyon önüne gelen dosyalardan
anlaşıldığı üzere sayın
Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm
işlemek için teşekkül oluşturmak, bazı
bakanlarımız hakkında vergi usul kanununa muhalefet ve yine
partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı milletvekilleri
hakkında sahtecilik, halkı sınıf, ırk, din, mezhep
veya bölge farklılığı gözeterek açıkça tahrik etmek,
ihaleye fesat karıştırmak, kamu kurumlarını dolandırmak,
suçu ve suçluyu övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati duyulan
mahkûmiyetleri halinde bırakınız bakan olmayı milletvekili
olmayı kamu görevi bile yapamayacak olan insanların
dokunulmazlık zırhına bürünerek bu müessesenin istismarına
neden oldukları anlaşılmaktadır.
Bu durum kamu
vicdanında, demokratik sisteme, siyaset kurumuna, meclisin
üstünlüğüne gölge düşürmekte, derin yaralar açmaktadır.
Çağdaş
demokrasilerde bırakınız mahkûm olmayı bu tür isnatlarla
karşılaşan siyasetçiler ve kamu görevlilerinin görevden
ayrılmaları neredeyse yazısız bir kural haline
gelmiştir.
Dokunulmazlıkların
kaldırılma isteğine AKPli üyeler yargının
siyasallaştığı hâkim savcıların
bağımsızlığını kaybettiği kamu
görevlilerinin de dokunulamazlığının bulunduğu,
milletvekillerinin itibarının bu şekilde korunduğu
gerekçeleri ile karşı çıkmaktadırlar. Bu gerekçelerin hiç
birisi gerçekçi bulunmamaktadır.
Her kurum
içerisinde hatalar yapıldığı gibi kasıtlı
yanlışlar da yapılabilmektedir. İşine geldiğinde
hukuka saygı talep eden yargı kararlarını kendisine
referans gösteren iktidar hatta zaman zaman ana muhalefetin bu tavrı bu
ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bu tavrın
devamı halinde hakkındaki yargı kararını
beğenmeyen bütün vatandaşlarımıza yargı
siyasallaşmıştır ben bu kararı tanımıyorum
deme imkânı getirecektir ki bu durum kaosa yol açacaktır.
AKPnin
diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı bulunduğu
gerekçesi samimiyetten uzaktır. Bahsedilen kamu görevlilerinin
dokunulmazlığını AKP kaldırmak istemiştir de
engel olan mı olmuştur.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen suçlardan yargılanan
milletvekillerinin dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin
itibarının korunacağını düşünmüyoruz. Tam tersine
bir kurum varsa içindeki sıfatını istismar edenleri ayıklayarak
itibar kazanacağına inanmaktayız.
Bu sayede
haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin aklanmalarının
önü açılmış olacaktır.
Bütün bu
nedenlerle MHP olarak dokunulmazlığın anayasamızda kürsü
dokunulmazlığı şeklinde yeniden düzenlenmesinin yerinde
olacağına mevcut hal itibariyle de haklarında fezleke olan
milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak
adaletin tecellisine tevdilerine karar verilmesi gerektiği inancıyla
muhalefet şerhimizi arz ediyoruz.
|
|
Rıdvan
Yalçın |
Metin
Çobanoğlu |
Osman
Ertuğrul |
|
|
Ordu |
Kırşehir |
Aksaray |
|
|
Faruk Bal |
S. Nevzat
Korkmaz |
Behiç Çelik |
|
|
Konya |
Isparta |
Mersin |
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun
(6/282) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/47)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin 13 üncü sırasında yer alan 6/282 Esas
Numaralı soru önergemi geri alıyorum. 07/05/2008
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
BAŞKAN Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge
vardır, okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve 19
milletvekilinin, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki
kuraklığın hayvancılık ve tarım üzerindeki
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/181)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
bir doğal afet olarak gündeme gelen kuraklık ülkemizde tarımsal
üretimi etkileyecek bir olguya dönüşmüştür. Sonbahar aylarından
bu yana yeterli yağışın düşmediği Doğu ve
Güneydoğu'da son günlerde görülen sıcak havanın da etkisi ile
ekili alanların kuruması söz konusudur. Kuraklığın Diyarbakır,
Mardin ve Batman'da etkili olacağı, bundan ötürü de özellikle hububat
ve mercimek üretiminde çok ciddi üretim düşüşleri yaşanması
beklenmektedir. Buna bağlı olarak hayvancılığın
da büyük zarar göreceği, ürün fiyatlarının çok fazla
artacağı, ithalata başvurulması halinde de ülkenin
gelir-gider dengesinin iyice bozulacağı basın ve çiftçi
örgütleri aracılığıyla kamuoyuna yansımış
durumdadır. Bunun için alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli
politikaların oluşturulması amacıyla Anayasanın 98.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
07
Mayıs 2008
1) Akın Birdal (Diyarbakır)
2) Ahmet Türk (Mardin)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Fatma Kurtulan (Van)
5) Emine Ayna (Mardin)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Sebahat Tuncel (İstanbul)
8) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Bengi Yıldız (Batman)
10) Sırrı Sakık (Muş)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Özdal Üçer (Van)
13) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
14) Pervin Buldan (Iğdır)
15) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
16) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
17) Hasip Kaplan (Şırnak)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Şerafettin Halis (Tunceli)
20) Osman Özçelik (Siirt)
Gerekçe:
Küresel
ısınmayla birlikte bütün dünyada karşılaşılan
kuraklık, ülkemizde de son yıllarda etkisini artırarak
göstermektedir. Tarım politikalarının olmayışı,
üretim planlamasının yapılmayışı, erozyonla
mücadelede gerekli önlemlerin alınmayışı, yanlış
sulama politikaları nedeniyle tarım topraklarının
çölleşmesi gibi yıllardan beri süre gelen olumsuzluklara bu yıl
yağış azlığından dolayı yaşanan
kuraklık da eklenmiştir. Örneğin Diyarbakır ilimize
düşen yağış miktarı 2006-2007de
Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde yetiştirilen ürünler ağırlıklı
olarak buğday, arpa ve kırmızı mercimektir. Ülkemizdeki
hububat üretiminin %30'u ile kırmızı mercimek üretiminin
nerdeyse tamamı Bölgemizde yapılmaktadır. Kuraklık
nedeniyle olması gereken buğday üretimi normal şartlarda 4,5
milyon ton iken bu yıl 2 milyon ton civarında bir üretim
beklenmektedir. Arpa üretimindeki üretim düşüşü ise daha fazla olup
yaklaşık 1 milyon ton civarında olacaktır.
Kırmızı mercimekte ise durum daha da acıdır. Üretimin
nerdeyse yarısı kaybolmuştur. Kırmızı mercimek
üretiminin sadece bölgemizde yapıldığını
düşünürsek düşüşün çok önemli sonuçlar doğuracağı
şimdiden söylenebilir.
Bu durum Bölgenin
bir başka önemli geçim kaynağı olan
hayvancılığı da doğrudan etkilemektedir.
Hayvanların yem bulamaması ve yaylaya çıkarılamaması
söz konusudur. Bu nedenle hayvancılıkta da bu kuraklığa
bağlı olarak ciddi bir gerileme beklenmektedir.
Bölgenin
ekonomisinin tarıma ve tarım üstünden de ticarete bağlı
olduğu gerçeğinden hareketle bölgenin ülkemizde üretilen
hububatın %30 unun karşıladığı düşünülürse,
yaşanan kuraklığın bölgede yaşayan bütün
yurttaşlarımızı olumsuz etkileyeceğini söyleyebiliriz.
100 dekarlık
bir tarım alanına üretim için yaklaşık 7.000 YTL masraf
yapılmaktadır. Oysa gelinen durumda bırakalım bu giderin
karşılanması, hiçbir gelir elde edilmemesiyle karşı
karşıya kalınacaktır. Üretici tefeci ile Ziraat
Bankası arasında sıkışacaktır. Bu durum sadece
bugünle ilgili değil, gelecek yılların tarım üretimini de
etkileyecektir. Çünkü bu dönem giderlerini bile karşılayamayan
üretici önümüzdeki dönem tarım üretimi yapmak için gerekli maddi
desteği bulamazsa tarım üretimini bırakacaktır.
Dolayısıyla yurttaşlarımızın önemli bir bölümü
işsiz kalacak, ülkemiz en temel gıda girdilerini bile ithalatla
karşılar yani dışa bağımlı hale gelecektir.
Bu çerçevede,
ivedilikle zarar tespitinin yapılması, üreticinin
zararlarının en üst düzeyde karşılanması, önümüzdeki
yılın ekimi için gübre ve tohum ihtiyaçlarının
karşılanması, Ziraat Bankasına ya da başka kamu
kurumlarına olan borçların ertelenmesi ve faiz işletilmemesi ve
bunların yanı sıra önümüzdeki yıllar için
kuraklığın sigorta kapsamına dahil edilmesi gerekmektedir.
Ülkemiz
açısından da TMO zaman geçirmeden özellikle bakliyat ve kırmızı
mercimek piyasasının düzenlenmesinde görevlendirilmeli ve sorumlu
kılınmalıdır. Ürüne yüksek fiyat vererek kurumsal
depolamaya gidilmeli, böylelikle üreticinin mağduriyeti önlenmeli ve
spekülatif girişimlere olanak tanımayarak fiyat
artışına izin vermemelidir. Ancak bu şekilde hem üreticiye
hem de tüketiciye sahip çıkmak olasıdır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Bir gensoru
önergesi vardır. Önerge bastırılıp bugün sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
D) Gensoru Önergeleri
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup
Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadolun, 1 Mayıs kutlamalarının Taksimde
yapılmasını engelleyerek toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkını ihlal ettiği, güvenlik güçlerini orantısız güç
kullanmaya teşvik ettiği, bu tutumuyla toplumsal
barışı tehlikeye atarak şiddet görüntülerinin ortaya
çıkmasına neden olduğu iddiasıyla Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/2)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul'da
1 Mayıs kutlamalarının Taksim'de yapılmasını engelleyerek,
toplantı ve gösteri özgürlüğünü ihlal eden açıklamaları ile
güvenlik güçlerini orantısız kuvvet kullanmasına teşvik
eden ve bu tutumu ile toplumsal barışı tehlikeye atarak
çatışmacı bir süreç başlatan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkında Anayasanın 98 ve 99 uncu, TBMM
İçtüzüğünün 106 ncı maddeleri gereğince gensoru
açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
|
|
Hakkı Suha
Okay |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Kemal Anadol |
|
|
Ankara |
İstanbul |
İzmir |
|
|
CHP Grup
Başkanvekili |
CHP Grup
Başkanvekili |
CHP Grup
Başkanvekili |
Gerekçe:
Toplantı ve
gösteri özgürlüğü;
a) Bireyin
düşüncesini ifade etmesinin yolu olduğu için düşünce ve ifade
özgürlüğünün,
b)
Toplulukların faaliyetini içerdiği için de kolektif özgürlüğün,
konusudur. Bu
açıdan toplantı ve gösteri hakkı, temel insan hakları
çerçevesinde değerlendirilen bir haktır.
1 Mayıs 1977
tarihinde Taksim'deki kutlamalar sırasında yaşanan ve 37
yurttaşımızın ölümüyle sonuçlanan kanlı provokasyonun,
Taksim Meydanını işçi ve sendikalar için önemli
kıldığı bilinen bir gerçektir. Bu gerçek çerçevesinde
işçi ve sendikalar bugüne kadar hala karanlıkta kalan bu kanlı
provokasyonu anmak ve belleklerde saklı tutmak için 1 Mayıs'ı
Taksim'de kutlamayı talep etmişlerdir.
Bu talepler AKP
hükümetince, 1 Mayıs kutlamalarının Taksim'de gerçekleşmesi
durumunda provokasyon olacağı, diğer alanlarda kutlanması
durumunda ise provokasyon olmayacağı iddia edilerek,
inandırıcı olmayan bir söylemle
yanıtlanmıştır. Kaldı ki, Ankara Sıhhiye Meydanındaki
kutlamalarda da olayların çıkması, bu iddianın
ciddiyetsizliğini ortaya koymuştur.
Kutlamaların
Taksim'de yapılmasının engellenmesi için hiçbir haklı ve
ciddi sebep ortaya konmadığından, siyasi iktidarın
aldığı karar toplantı ve gösteri hakkının özünü
sakatlayan bir uygulama olarak ortaya çıkmıştır.
Yaşanan
süreçte Sayın Başbakan inandırıcı olmayan ve temel
özgürlükleri sakatlayan bu söylemin ardına saklanmış ve
İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürünün tehditkâr, süreci sabote eden ve
tırmandıran açıklamalarının arkasında
durmuştur. Okullar tatil edilmiş, kara ve deniz araçlarının
seferleri durdurulmuş, güzergahları değiştirilmiş, 165
ülkede bayram olarak dayanışma içinde kutlanan 1 Mayıs,
İstanbul için korku günü ilan edilmiştir.
Sonuç olarak;
1 Mayıs 2008
günü sabah erken saatlerde DİSK Genel Merkezinin ablukaya
alındığı, ardından Genel Merkez binasına can
güvenliğini hiçe sayarak biber gazı bombaları ile müdahale
yapıldığı,
Hastaneye,
hastaları ve yakınlarını etkileyecek şekilde biber
gazı bombaları ile müdahalede bulunulduğu,
Yeni plastik
mermilerin deneme amaçlı olarak göstericilere karşı
kullanıldığı,
Yerde yatan
savunmasız yurttaşlara joplarla ve tekmelerle
saldırıldığı, kutlamaya katılan
yurttaşlarımıza tazyikli su, jop ve biber gazı ile sert
müdahalelerin yapıldığı,
Görevli
basın mensuplarının bile yaralandığı,
insan
haklarıyla bağdaşmayan görüntüler ortaya
çıkmıştır.
Siyasi
iktidarın talimatlarıyla hareket eden güvenlik güçlerinin bu
eylemleri ile 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanmasının engellenmesi
amacının ötesine geçilmiş, orantısız güç
kullanıldığı bir tablo ortaya
çıkmıştır. Bu durum, Türk Ceza Yasasının 256.
maddesinde düzenlenen "Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlilerinin,
görevini yaptığı sırada, kişilere karşı
görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet
kullanması" hali çerçevesinde ele alınması gereken bir
durumken, Başbakan tarafından "Devlet burada üzerine düşen
görevi yapmıştır." ifadeleri ile değerlendirilmiştir.
Böylece
sendikaların barışçıl kutlama iradesi ve talepleri, siyasi
iktidarın provokasyonu sonrasında şiddet görüntülerinin ortaya
çıkması ile noktalanmıştır.
Siyasi
iktidarın bazı sendikaların yaptığı
toplantıları açıkça desteklemesi, bu sendikaların
dışında yapılan kutlamalara karşı sert önlemlere
başvurması tektip toplum yaratma arayışlarını
ortaya koymaktadır. En temel insan hakkı olan toplantı ve
gösteri hakkının bazı sendikalara tanınmamasının
altında siyasi iktidarın meşruiyetinin sorgulanacağı
kaygısı vardır ki, bu da Türkiye'yi dikta rejimine sürükler.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında,
Anayasanın 98 ve 99 uncu, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri
uyarınca gensoru açılmasını arz ve talep ederiz .
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmenin günü Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek
oylarınıza sunulacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal
Toptanın, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Lluis
Maria De Puigin davetine icabet etmek üzere Fransaya gitmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/419)
7
Mayıs 2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisi Başkanı Lluis Maria De Puigin davetine icabet
etmek üzere, 22-23 Mayıs 2008 tarihlerinde Strazburgda düzenlenecek
Avrupa Konseyi Parlamento Başkanları Konferansına
katılmak üzere Fransaya gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 9. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısının aranmasını
istiyoruz.
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
Tezkereyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım:
Tezkereyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, tezkere
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde 1inci madde üzerinde gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi söz
sırası, şahsı adına Isparta Milletvekili Sayın
Mehmet Sait Dileke aittir.
Buyurun
Sayın Dilek. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET SAİT
DİLEK (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu münasebetle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu madde ile getirilen
değişiklik küçük ve teknik bir düzenleme gibi görülebilir ise de
aslında özü itibarıyla Kanunun uygulama alanı ile ilgilidir ve
son derece önemlidir. Zira maddenin yürürlükte bulunan metnine göre
yap-işlet-devret modelinin ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak temini
gerektiren işler için uygulanması öngörülmüştür. Yapılmak
istenen değişiklik ileri teknoloji ile yüksek maddi kaynak
ibareleri arasındaki ve ibaresinin veya ibaresine
dönüştürülmesidir. Böylece yap-işlet-devret modeli ile hizmet
üretebilmek için ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynağın bir arada
bulunma şartı ortadan kaldırılmış
olmaktadır.
(x)
94 S. Sayılı Basmayazı 07/05/2008 tarihli 100üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
Bu
değişikliğin Kanunun uygulama alanını
genişleteceği açıktır. Nitekim 1inci maddenin gerekçesinde
trafiği yoğun kara yolları, gar kompleksi, lojistik merkezi ile
sınır kapılarının Kanun kapsamına dâhil
edildiği belirtilmiştir. Ülkemizde sağlanan kalkınma
düzeyini daha ileri noktalara götürmek ve halkımızın artan refah
taleplerine cevap verebilmek için bu değişikliğin getirilmesi
isabetli olmuştur. Konuyla ilgili olarak kanunun genel gerekçesinde ve
madde gerekçelerinde yapılan açıklamaları yerinde ve yeterli
görüyorum.
Özel sektörün
katılımını artıran bu düzenleme ne gibi faydalar
getirecektir? Başlıklar hâlinde özetleyecek olursam, kamu
kaynağının yeterli olmadığı alanlarda
yatırımlar artacaktır. Özel sektörün yatırımları
hızla gerçekleştirmesi sağlanarak iş dünyasının
ve vatandaşlarımızın hak ettikleri hizmetlere bir an evvel
kavuşmaları temin edilecektir. Özel sektörün işletmecilik
anlayışıyla kaynak kullanmada verimlilik ve kalite
artırılacaktır. Tüm bu faydalar kalkınmamızın ve
rekabet gücümüzün önündeki temel engellerden birisi olan altyapı
eksikliğini hızla gidermemizi sağlayacaktır.
Tek bir örnekle
anlatmak gerekirse, yakın zamanda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
ile yap-işlet-devret modeli kapsamında bitirilip hizmete geçen Habur
Sınır Kapısı bunun en güzel örneğidir. Daha önce,
geçiş için altmış güne varan beklemeler söz konusu iken bugün
son derece modern ve herkesin beğenisini kazandığı ve
aynı gün işlemlerin tamamlandığı bu tesisi ülkemize
yap-işlet-devret modeliyle kazandırmış bulunuyoruz. Bu
örnekleri çoğaltmak mümkün. Hatay Cilvegözünde yapılmış,
Kapıkule ve Sarp Sınır kapılarında da
çalışmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Ayrıca, bu
kanunun yürürlüğe girmesinden sonra ülkemizdeki kara yolu
ulaşımının daha sağlıklı hâle
geleceğine ve ülkemizdeki ticaret, sanayi ve tarımsal faaliyetlerde
olumlu doğrultuda artışlar meydana getireceğine
inanıyorum.
Değişikliğin
hayırlı, uğurlu olması dileğiyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dilek.
Şahısları
adına ikinci söz, Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badaka
aittir.
Sayın Badak
Yoklar herhâlde.
Üçüncü söz,
İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürke aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk. (DSP sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz tasarının hangi ortamda gündeme geldiğine
birlikte bakalım. Kamunun geciktirmeden yapmak zorunda olduğu
yatırımlar için finansman kaynağına duyulan ihtiyaç
nedeniyle gündeme gelmiştir. Bu tasarı tek değildir, arkası
gelecektir, geliyor. Sırada enerji, ulaştırma ve GAP için
özelleştirme gelirlerine el atan tasarılar vardır. Hükûmetin
kamuya ait olmayan İşsizlik Sigortası Fonuna tecavüzü
sıradadır.
Değerli
milletvekilleri, kamu, kontrol edemediği iç ve dış açıklar
dolayısıyla yatırımlar için yeterli kaynak yaratamaz duruma
düşürülmüştür. Yatırımlar için 2007 yılında
bütçeden ayrılan tutar 11,7 milyar YTL, 2008 için ayrılan tutar 11,8
milyar YTLdir. 2003 ve 2007 döneminde iç ve dış borç için anapara ve
faiz ödemesi olarak 864 milyar YTL ödedik. Bu rakamın 712 milyar YTLlik
kısmını yeniden borçlanarak ödedik. Faiz dışı
fazla vererek kemerlerimizi sıkmamıza ve özelleştirme
gelirlerini borç ödemelerine ayırmamıza rağmen borç stokumuz, bu
Hükûmet dönemi içinde, Mart 2008 sonu itibarıyla 138,9 milyar dolara
ulaşmıştır. Aynı dönemde özel sektörün dış
borcu 114,9 milyar dolar artmıştır. Kamu, anapara hariç hâlâ
bütçenin dörtte 1ini faiz ödemelerine ayırmak zorundadır. Hükûmet,
tıkanan politikalarını terk etmemekte ısrar ediyor.
İşte bu ortamda Hükûmet, yap-işlet-devret modelini yeni bir
finansman modeli olarak ortaya koymuştur. Gerçekten öyle olup olmadığına
birlikte bakalım.
Mevcut
yap-işlet-devret modeli, kamunun bu yönteme istisnai olarak
başvurması gerektiği düşüncesinden hareketle yürürlüğe
sokulmuştu. Öncelikle yap-işlet-devret modeline uygun büyük
altyapı yatırımlarının bu modelle yaptırılması
öngörülmüştü. Bu yöntemle yapılacak yatırımların özel
sektörü bu alana sevk etmeye uygun ve gelir getiren yatırımlar
olması öngörülmüştü. Ayrıca bu yöntemle yapılacak
yatırımlar belirlenirken söz konusu yatırımların hem
ileri teknoloji hem de yüksek maddi kaynak gerektirmesi
koşullarının birlikte aranması öngörülmüştü. Bu
koşulları taşıyan yatırımların da maddede
yazılı yatırımlarla sınırlı olması
gerekiyordu. Neydi bu yatırımlar? Köprü, tünel, baraj, kanalizasyon,
haberleşme; elektrik üretim, iletim, dağıtım ve ticareti;
maden ve işletmeleri, otoyol, demir yolu gibi yatırım ve
hizmetler idi.
Şimdi, Yap
İşlet Devret Yasasında değişiklik yapan bu
tasarı ne getiriyor, ona birlikte bakalım. Bir kere, kapsama dâhil
işleri genişletiyor. İkinci önemlisi, ileri teknoloji ve yüksek
maliyet gerektiren kriterlerin ikisinin birlikte aranması koşulunu
kaldırıyor, ikisinden herhangi birinin varlığı hâlinde
yap-işlet-devret modeli devreye sokulabiliyor.
Değerli
milletvekilleri, bu uygulama zaten yetersiz olan kamu
yatırımlarının zaman içinde sadece bu ödemelere
ayrılması sonucunu doğuracaktır, bu bir. Kırk dokuz
yıla varan bir süre için vergi gelirlerinin bugünden harcanması
anlamına gelecektir, bu iki.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Tamamlıyorum efendim.
Yeni bir
finansman modeli olarak sunulan bu model, maliyeti diğer borçlanma
türlerine göre başlangıçta hesaplanmamış olan yeni bir
borçlanma modelidir, bütçe disiplininden uzaklaşma demektir. Altyapı
yatırımları gibi yatırımları dahi yapmaktan aciz
duruma düşürülmüş devletin varlık nedeninin sorgulanması
anlamına da gelebilecektir. Ayrıca, kamu hizmetlerinin
özelleştirilmesi demektir. Ancak bu özelleştirmenin
diğerlerinden bir farkı var. Diğer özelleştirmelerde
kamuya, hazine kasasına belli bir miktar kaynak girerken bu
özelleştirmede hazine kasasına belli bir miktar para girmeyecek,
kırk dokuz yıl süreyle hazine kasasından para
çıkacaktır.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın
Öztürk, ilk soru hakkı sizin, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün Sayın
Bakana sormuştuk ve Bu modelin gündeme getirilmesinde borçlanma
batağına batmış olmamız etkili midir? demiştik.
Sayın Bakan, Hazine Bakanından aldığı görüşle,
2002ye göre gayrisafi millî hasılaya oranının
düştüğünü ifade etti. Şimdi soruyorum: Borçların gayrisafi
millî hasılaya oranının düşmüş olması,
görüştüğümüz tasarının kamu kaynak sıkıntısıyla
huzurumuza getirilmiş olduğu gerçeğini
değiştirmemektedir. Bu yöntemle yapılan
yatırımların bedeli, devletin kırk dokuz yıl süreyle
toplayacağı vergilerden ödenecektir. Bu bir borçlanma modeli
olduğuna göre, Hükûmet, bu yöntemle borçlanmanın maliyetini hesap
etmiş midir?
Hazinenin mevcut
ihale yöntemiyle yaptığı borçlanmanın maliyetini
yap-işlet-devret modelini kullanarak yapacağı borçlanmanın
maliyetiyle karşılaştırmış mıdır?
Tasarının,
mali disipline, gelir ve harcama politikalarına ve kamu borç yönetimine
muhtemel etkileri hesap edilmiş midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın
Tankut, buyurun.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, Adana-Karataş ve Adana-Ankara otoyolunun
Pozantı-Ulukışla arası ödenek olmadığı
gerekçesiyle yıllardan beri bir türlü bitirilememektedir. Bugün, ülkemiz
trafiğinin en yoğun yollarından birisi olan
Pozantı-Ulukışla arasındaki D-400 kara yolunun ne zaman
bitirilmesinin planlandığını müteakip defalar
yazılı ve sözlü olarak Sayın Ulaştırma Bakanına
sorduğum hâlde, ne yazık ki menfi veya müspet olarak bir türlü cevap
verme zahmetine girmemişlerdir. Hâl böyleyken, şimdi size sormak
istiyorum: Özellikle bir türlü bitirilemeyen Pozantı-Ulukışla
arasında alternatif olarak, bu tasarı çerçevesinde, yeni bir yol açma
projesini düşünebilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tankut.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakanım, Ankara-Van yolu yoğun
trafikli bir yol mudur? Bu yol, bu projenizin içine girecek midir?
İki: Sulama
birliklerini DSİnin o şefkatinden aldınız, birliklere
verdiniz ama DSİnin şefkati olmaksızın bu birlikler bir
şekilde hep sorun yaşıyor. Köylü perişan, bu yeni modelle
daha da perişan edeceksiniz. Sulama birliklerinin, özerk birlikler kalmak
kaydıyla, denetimini ve birtakım görevlerini tekrar DSİ
şemsiyesi altına alacak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Tokatın Zile-Alaca yolu yıllardan beri
bitirilememektedir. Çeşitli defalar soru sormuş olmamıza
rağmen tam açıklayıcı bir bilgi verilemiyor. Acaba bu
yöntemlerle bu yolun bitirilebilme şansı var mıdır?
İkinci
olarak da, Tokat-Niksar arasındaki yol da aynı şekilde büyük
sıkıntılarla karşı karşıyadır.
Orası da yıllardan beri her türlü programa giriyor ama bir türlü
bitirilemiyor. Bunlarla ilgili neler söylemek istersiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Soru sorma
işlemi tamamlanmıştır Sayın Bakanım, cevap
verebilirsiniz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, özellikle Sayın Öztürkün sualine dün cevap
vermiştim ama tekrar ediyorum: Borçlanmanın, mutlak manada borç
miktarından ziyade, borç miktarının gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı çok önemlidir. 2002 yılına göre çok önemli
miktarda azaldığını ifade etmiştim. Bu esasen bir
borçlanma modeli değil. Bakın, size şunu ifade edeyim: Yatırımların
kısa sürede faydaya dönüşmesi modeli bu. Vatandaşla devletin
iş birliği hâlinde bir an önce projelerin tamamlanması modeli ve
kamu-özel sektör ortaklığı veya iş birliği modelidir.
Dünkü konuşmalarında Sayın Milletvekili Recai Berber de izah
etti. Bu, İngilterede de büyük ölçüde uygulanıyor şu anda.
Yani, adı da Public Private Partnership yani PPP adıyla
meşhur, yani Türkçesi Kamu-özel sektör ortaklığı. Biz
bunu canlandırmaya çalışıyoruz.
Ben size
şöyle izah edeyim: Bakın, şu anda elimde bir proje var.
Barajı hazır olan Manyas sağ sahil sulaması
yaklaşık
Mali disipline
tabii uyuyoruz, zaten en çok uyan hükûmet de, biliyorsunuz, bizim Hükûmetimiz.
Tabii, diğer
konularda, Pozantı-Ulukışla yoluyla ilgili olarak Sayın
Ulaştırma Bakanıma durumu ileteceğim, size mutlaka cevap
verilecek Sayın Vekilim.
Ayrıca,
Sayın Aslanoğlunun söylediği, Ankara-Van yolu keza aynı
şekilde, bununla ilgili ölçümleri alıp size bilgi vereceğiz.
Ancak, kendi konumla alakalı olduğu için, sulama birlikleriyle
alakalı, biliyorsunuz, bütün grupların da iştirakiyle geçen
yıl sulama birlikleri kanunu hazırlandı, bu, ikmal edildi,
görüşler alındı. Dolayısıyla, bu sulama birlikleri
kanunuyla denetim tamamen Devlet Su İşlerine geçiyor.
Dolayısıyla, biz, onları, gerçekten kendimizin bir birimi olarak
görüyoruz, gerekli her türlü desteği vereceğiz, onu da özellikle
vurgulamak istiyorum.
Bunun
dışında, Zile-Alaca, Tokat-Niksar yollarıyla ilgili,
Sayın Ulaştırma Bakanımıza söyleyeceğiz,
Sayın Doğru yazılı olarak sizlere cevap verilecek.
Hepinize
teşekkür ediyorum efendim, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç
önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 sıra sayılı yasa tasarısının birinci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 08.05.2008
|
|
Ufuk Uras |
Osman Özçelik |
Sırrı
Sakık |
|
|
İstanbul |
Siirt |
Muş |
|
|
İbrahim
Binici |
|
Sevahir
Bayındır |
|
|
Şanlıurfa |
|
Şırnak |
Madde1- 8/6/1994
tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Bu Kanunun
amacı kamu kurum ve kuruluşlarınca (kamu iktisadi
teşebbüsleri dahil) ifa edilen kamu hizmetlerinin kurulması ve/veya
işletilmesinin, yüksek maddi kaynak gerektirmesi ve ilgili kamu kurum ve
kuruluşunun sahip olduğu teknoloji ile yapılamayacak derecede
ileri teknolojiye ihtiyaç bulunduğunun o kurum ve kuruluşun uzmanlarınca
tespit edilmesi halinde, yap-işlet-devret modeli çerçevesinde
yaptırılmasını sağlamaktır.
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret
Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet
Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 sıra sayılı yasa tasarısının birinci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
İki önergeyi birlikte işleme alıyorum.
Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Konuşmak isteyen var mı?
Sayın
Öztürk, buyurun.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önergemizi
vermekteki kastımız, ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak
gerektirme koşulunun ayrı ayrı aranmasından vazgeçilmesi,
öncelikle madde metninden çıkarılması, ancak bu
yapılmadığı takdirde genel bir uygulama hâline
getirilmemesi için, eski Yasadaki ve ibaresinin korunmasının
yerinde olacağını ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, şimdi bu yasa tasarısını niçin önemli
buluyoruz, niçin karşı çıkıyoruz; çok ana hatlarıyla
tekrar etmek istiyorum:
Gelecek vergi
gelirlerini ipotek altına aldığı için önemli diyoruz; bir.
Bu yeni borçlanma
modelinin maliyeti diğer borçlanma modelleriyle
karşılaştırılmadığı için önemli diyoruz;
bu iki.
Önümüzdeki
yıllarda zorunlu yeni kamu yatırımlarını
engelleyeceği için önemli diyoruz; bu üç.
Bütçe ve mali
disiplini bozacağı için önemli diyoruz; dört.
Yerli ve
yabancılara da verilebileceği için dışa
bağımlılığı artıracağı için önemli
diyoruz; beş.
2886
sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmadan ihaleler
yapılacağı için önemli diyoruz; altı.
Değerli
milletvekilleri, görüşülen tasarıda
yadırgadığımız husus, bu alanlara yatırım
yapacak olanların bir karşılık talep etmeleri değildir.
Elbette özel girişimci, yaptığı yatırım
karşılığında, belli bir kârı da içeren bir bedel
talep edecektir. Yadırgadığımız, Hükûmetin, kamunun
halka parasız sunması gereken kimi yatırımları dahi
yapamaz hâle getirilmiş olması ve bunların yerli ve yabancı
özel girişimcilere havale edilmesidir.
Kabul edilen
tasarıyla, kamuya, bütçede öngörülen yatırım ödeneklerine
karşılık gelen bir tutar kadar daha yap-işlet-devret
modeliyle yükümlülük altına girme yetkisi verilmektedir. Böylece,
tasarıyla, önümüzdeki dönemlerde kamu bütçesinden yapılacak
yatırım ödeneklerine yeni bir ipotek daha konulmaktadır.
Bilindiği gibi önceki ipotekler, faiz ödemeleri ve bütçeden faiz
dışı fazla yaratma hedefi nedeniyle kamu yatırımlarına
yeterli ödenek ayıramama şeklinde ortaya çıkıyordu.
Şimdi, bu ipoteklere ilave olarak, yatırım ödeneklerinin yüzde
20si tutarındaki kaynağın -bu tutarı Bakanlar Kurulu 2
katına kadar artırabilecektir- yap-işlet-devret modeliyle
yaptırılan yatırımlar için gerekli ödemeleri garanti
altına alacak ödenek tahsis etme zorunluluğu getirilmektedir. Bütçeye
getirilen bu ilave tahsis mükellefiyetinin yatırım harcamalarına
ve diğer kamu harcamalarına tahsis edilecek ödenekleri
kısıtlayacağı tabiidir. Özetle, IMF nasıl faiz
ödemelerini garanti altına almak için bütçede faiz dışı
fazla yaratılması üzerinde titizlikle duruyor ise, bu tasarıyla
getirilen hükümlerle de yap-işlet-devret kapsamında devlete
yatırım yapanların katkı payı adı altındaki
alacakları garanti altına alınmaktadır.
Tekrar,
yasanın Türkiyenin içine düşürüldüğü kaynak
sıkıntısıyla gündeme getirildiğini ifade etmek
istiyorum. Bu kaynak sıkıntısına ezberlerimizi bozarak
başka çözüm yolları aramadığımız takdirde mevcut
sistemimizi dejenere edeceğimiz konusundaki uyarımı yeniden
yapıyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 94 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 1inci maddesinde getirilen,
eskiden ve olan kelimenin veya şeklinde değiştirilmesine
ilişkin değişikliğin tasarı metninden
çıkarılması yönünde önerge verdim. Zaten benden önce
konuşan Sayın Harun Öztürk de bunun hangi anlama geldiğini izah
etmişti.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Türkiye çok ciddi bir ekonomik
sıkıntı içinde. Bakın, her gün zam var. Bir gün
benzinliğe gidin, ertesi gün gittiğiniz zaman, o bir gün önce
aldığınız benzine aşağı yukarı yüzde
2-3 zam gelmiş. Hayat pahalılığı her gün
alabildiğine yürüyor.
Zaten, AKPnin
bir felsefesi var, bir anlayışı var: Mümkün olduğu kadar
devletin elindeki bütün kıymetli varlıkları birtakım
yandaşlara veya yabancı şirketlere devredip laik Türkiye
Cumhuriyeti devletini ekonomik yönden çökertmek. Bunun ne anlama geldiğini
birileri biliyor. İşte, bazıları Türkiyeyi darülharp
sahası kabul ediyor, bu tür uygulamalar yapıyorlar.
Yani siz bugün
memleketi yöneteceksiniz ama yarın da başkaları gelecek bu
memleketi yönetecek. Siz, yoğun trafiği olan kara yollarını
yap-işlet-devret modeliyle kişilere, birtakım yandaş
firmalara vereceksiniz, ayrıca da bunların buraya yapacağı
yatırımlar için de bir katkı payı vereceksiniz, yani devlet
bütçesinden bunlara bir katkı payı vereceksiniz.
Şimdi, biz,
AKP İktidarı hakkındaki uygulamaları biliyoruz. Kendi
yandaşlarının, kendi çocuklarının,
bakanlarının, başbakanlarının,
cumhurbaşkanlarının çocuklarının ortak olduğu
şirketlere belli yoğunluktaki yatırımları verecekler,
devletin bütçesinden de bunlara katkı payı verecek, ondan sonra kim
buna engel olacak? Böyle bir anlayışla, böyle bir yönetim biçimiyle
bu devleti nereye kadar yöneteceğiz? Zaten bütçe iflas etmiş.
Ben
anlamıyorum, şimdi bu Hükûmet çıkıyor
Siz, 2002de
hükûmeti devraldığınız zaman devletin iç ve dış
borç miktarı ne kadardı, bugün ne kadar? Aşağı yukarı
2 misli. Bakın, 35 milyar veya 40 milyara yakın da özelleştirme
gelirleriniz var. Bunları çıkardığınız zaman
bütçenin dengesi aleyhe bozulmuş. Siz, iktidara geldiğiniz günden
bugüne kadar devlete bir katkıda bulunmamışsınız, hep,
devlet kaynaklarını yandaşlara vermişsiniz. Yani bir
milletvekili sizin, iktidar partisi milletvekili- gidiyor, İstanbulda
devletin en güzel arsasını alıyor. Hakkı var mı bunun
yani? (AK Parti sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri,
devlet yönetmek
Efendim,
işte, Kiler geçen gün aldı ya! Yani Tekele bağlı Likör
Fabrikasının arsasını satın aldılar. Hem, ihaleye
giren tek kişi.
Şimdi,
sizin, bu devletle bir hesabınız var İlla bu devleti
bitireceğiz. diyorsunuz. Ya, beceremiyorsunuz, bu devleti
yönetemiyorsunuz! Yani, yoksa biz, niye çıkıp da burada sizinle
aramızı bozalım? Hesaplar ortada.
Bakın, bir
Başbakanlık makamını işgal eden kişi, kendi
damadının ortak olduğu şirkete 750 milyon dolar para
veremez! Gidip de bu şirket için yabancı ülkelerden hangi
şartlarla 350 milyon dolar kredi aldığı belli değil.
Devletin hangi hakkından feragat edilerek bu kredinin
alındığını bilemiyoruz -kapalı kapılar
arkasında- çünkü denetim diye bir şey bırakmadınız
devlet dairelerinde.
Ee, şimdi,
bu Kanunda mevcut yap-işlet-devret modeliyle ilgili Kanunda, ileri
teknoloji ve büyük sermaye gerektiren yatırımlar
yap-işlet-devret formülüyle yapılıyordu. Siz buna ileri
teknoloji veya büyük sermaye diyorsunuz. Bu büyük sermayenin de ölçüsü ne? O
da belli değil. O, bence, tabii 3996 sayılı Kanun
çıktığı zaman belki konulabilirdi ama o zaman
konulmadıysa bu büyük sermaye nedir? Yani onun bir rakamını
koymak lazım buraya. Yani birisine göre büyük olan, ötekisine göre küçük
olan bir sonuç doğurabilir.
O bakımdan,
bence, bu önergemiz kabul edilirse daha objektif
Yani en azından -eski
Kanun da iki ilkeyi bir arada aradığına göre- bunu, ileri
teknoloji veya büyük sermaye aranan yatırımları, ancak
yap-işlet-devret modeliyle birtakım kişilere, özel
teşebbüse vermemiz lazım. Bir de katkı payını niye
veriyorsunuz? Devletin kesesinden bunlara niye katkı payı
veriyorsunuz? Ben onu da anlamıyorum. Yani eğer devlet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç, devam edin.
KAMER GENÇ
(Devamla)
bu yatırımı yapacaksa, değerli
milletvekilleri, kendi bütçesiyle yapsın, kendi denetiminde yapsın.
Şimdi ne olacak biliyor musunuz? Yine yandaş birtakım firmalar
bulunacak, maliyetler 3 misli, 5 misli artırılacak. Mesela 100 milyar
liraya mal olan bir yatırım 500 milyar lira gösterilecek, ondan sonra
500 milyar liranın katkı payı yüzde 10 olsa
Ne olacak? Yine
aşağı yukarı o miktara gelecek. Yani devletin oraya fiilen
yapacağı yatırım devlet tarafından yapılacak ama
birtakım kişiler devlet yönetimindeki yandaşları,
iktidarlar nedeniyle katrilyonlar vuracak. İşte, devlet
karşısında kurulan böyle tuzakları Meclis olarak yenmemiz
lazım, önlememiz lazım.
Buraya gelen
kanunların hepsi de tuzak kanunlar. İşte dün Turizm Kanununu
getirdiniz. Ülke için, millet için, doğal kaynaklar için ne kadar
tehlikeli bir kanun olduğunu biz burada söyledik ama maalesef gücümüz
sırf söylemeye yetiyor. Parmakları siz kaldırıyorsunuz,
ülkeyi siz ipotek altına koyuyorsunuz.
Saygılar
sunuyorum efendim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Genç.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, hatip konuşurken grubumuzu
zan altında bırakacak ifadelerde bulunmuştur. Uygun görürseniz
69a göre açıklama yapmak istiyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İsim vermedi ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, eleştiri hepsi.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Eleştiri değil efendim, iftiralar burada
söylendi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne dedi efendim?
BAŞKAN Çok
kısa bir açıklama
Buyurun
Sayın Bozdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim, lütfen.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tutanaklara bakayım niye demiyorsunuz? Muhalefetten
olunca tutanağa bakıyorsunuz!
BAŞKAN
Efendim, Grup Başkan Vekili istiyor, grubuna sataşma var diye
istiyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hiçbir şey söylenmedi yani! Tutanaklar yok mu!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bozdağ.
Süreniz
kısıtlı.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, konuşmasında partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Meclis
kürsüsünde milletimizi doğru bilgilendirmek, burada konuşulan konuların
doğru anlaşılmasına katkıda bulunmak ve daha iyi
sonuçlar almak için çalışmak hepimizin görevi. Ama burada
birtakım kirli ve yanlış bilgilerle doğruları
saptırmak, çarpıtmak, başkalaştırmak, başka
başka şeylere dönüştürmek oldukça yanlış, oldukça
çirkin bir davranıştır.
Bakın, biz
milletimizin oyuyla iktidara geldik. Yolsuzluk, AK Parti hakkında
söylenemeyecek bir iddiadır, iddiadan öte, bence bir iftiradır. Bizim
geldiğimiz Türkiyede olan bitenler ile bugün gelinen Türkiyede olan
bitenlere iyi bakmak lazım.
Şimdi,
Meclis 22nci Dönemde kuruldu. Bu Meclisin ilk kurduğu komisyon,
yolsuzlukları araştırma ve bununla mücadeleye dair bir
komisyondur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne buldunuz? Ne buldunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Hortumun yönünü değiştirdiniz.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Arkasından, bu Meclisin yaptığı
ikinci şey, bu komisyonun raporları doğrultusunda
soruşturma komisyonları kurmaktır. Arkasından, yazılan
raporlar doğrultusunda Meclis birtakım kararlar vermiş, Yüce
Divana, Başbakanlık yapmış kişiyi dahi gönderme
kararı vermiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Darısı başınıza! Darısı
başınıza!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bu Meclis, bakın, geçmişte burada siyasilerin
birbirlerini nasıl akladığına da tanıklık
etmiştir. Haklarını gitsinler, mahkemede arasınlar.
Haklılarsa aklansınlar. diye onları Yüce Divana götüren
kararı veren kadroları da çok iyi bilir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Aynen, aynen. Size de aynı şey olacak!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Onun için millet iyi tartıyor, iyi biliyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Telekomdan bahset, Telekomdan.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bakın, biz -geçen de söyledim- Bankalar Kanununda
değişiklik yaptık CHPnin de katkısıyla, teşekkür
ediyorum. Burada beraber yaptık ve orada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bozdağ.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Şimdi de yapın beraber.
Dokunulmazlıkları beraber kaldırın. Şimdi de beraber
dokunulmazlıkları kaldırın, ne güzel olur.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Birtakım yolsuzluklara bulaşan kişileri
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bozdağ, teşekkürler.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Efendim, ben teşekkür ediyorum. Ama burada
hakikatleri çarpıtarak milletin kanaatini değiştiremezsiniz.
Saygılar
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Likör Kilere verilmedi mi? Likör Fabrikası
Kilere verilmedi mi?
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında
Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve
Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S.
Sayısı: 94) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığımız,
gerekçelerini dinlediğimiz bu iki önergeyi birlikte oylarınıza
sunacağım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım efendim.
Önergeleri kabul
edenler
Önergeleri kabul etmeyenler
Efendim, ihtilaf
var Divan Kâtibi Üyeleri arasında.
Oylamayı
cihazla yapacağım. İki dakika süre veriyorum oylama için.
Buyurun efendim.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
94 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet buradalar.
1inci madde
üzerinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç ile İzmir Milletvekili Harun
Öztürkün birlikte işleme aldığımız ve Komisyon ile
Hükûmetin katılmadığı önergelerin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
tekrar önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeleri kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Bazı
Yatırım Ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun İle Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat Ve Vazifeleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 08.05.2008
Ufuk
Uras (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 1
8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Bu Kanunun
amacı kamu kurum ve kuruluşlarınca (kamu iktisadi
teşebbüsleri dahil) ifa edilen kamu hizmetlerinin kurulması ve/veya
işletilmesinin, yüksek maddi kaynak gerektirmesi ve ilgili kamu kurum ve
kuruluşunun sahip olduğu teknoloji ile yapılamayacak derecede
ileri teknolojiye ihtiyaç bulunduğunun o kurum ve kuruluşun
uzmanlarınca tespit edilmesi halinde, yap-işlet-devret modeli
çerçevesinde yaptırılmasını sağlamaktır.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uras.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; önce, 1
Mayısta, ben de, sendikalara, siyasi partilere, yurttaşlara,
hastalara yönelik hasmane tutumu, bu vesileyle, bir kere daha, eleştirmek
istiyorum. Dünyanın yüz altmış beş ülkesinin gerisine
düşmeyi hep birlikte başardık, bütün iddialar fos
çıktı, il binamıza saldırı suçüstü tespit edildi.
İktidar aslında kendi fişini çekmiş oldu. Osmanlıda
ilk partinin Fedailer Cemiyeti olduğunu biliyoruz. Süleymaniyeli Şeyh
Ahmet kurmuş. Şimdi neyin fedailiğinin
yapıldığı belli değil. 12 Eylül yasaklarının
ancak baskı ve zorbalıkla sürdürüldüğünü görüyoruz.
Sayın
Başbakan, Mehmet Âkifi çok sever. Mehmet Âkif, Safahatın 6ncı
kitabı Âsımda neredeyse 1 Mayısı izlemiş ve şu
şiirini yazmış.
Demiş ki:
Kim bu
mantıkla, a dîvâne, hükûmet mi yürür?
Bir cemâat ki
erenler işi yumrukla görür,
Kafa bitmiş
demek artık, çekiver kuyruğunu!
Güçlünün
hakkı mıdır enselemek bulduğunu?
Bize, Âsım,
ne şunun yumruğu gerekir, ne bunun;
Birinin pençesi
ister yalınız: Kaanûnun.
Ver bütün gücü
yasaya ki birlikte yürüsün...
Yoksa millet
değil ancak dağınık bir sürüsün...
Ülke zâten ayol
baksana: Allak bullak,
Sen de hissinle
yürürsen batırırsın mutlak.
Ya kuzum, polis
rûhuyla hükûmet sürenin,
Yeri
altındadır, üstünde değil kürenin!
Demiş Mehmet
Âkif Ersoy. (DTP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
1inci maddeye bakıyoruz, üzerinde konuştuğumuz kanun
teklifiyle, 3996 sayılı, yap-işlet-devret modeliyle yapılan
yatırımların kapsamı genişletilmek isteniyor. Hükûmet,
Osmanlıdan bu yana uygulanan bu modelin başarılı
olduğunu anlatıyor. Hükûmet, Osmanlının son döneminde
İstanbul şehrindeki Şirket-i Hayriye Vapur İşletmeleri,
tramvay işletmeleri, elektrik işletmeleri ve benzeri hizmetlerin
yap-işlet-devret modeliyle kurulduğunu örnek verdi.
Haklılık payı da var. Ancak, 19uncu yüzyılın sonu
kurulan tesisleri kullanıyoruz ve ama sonrasına hiç
değinmiyoruz. Artan tramvay, vapur biletlerinden, elektrik
fiyatlarından bahsetmiyoruz. Daha sonra bu şirketlerin
kamulaştırılmak zorunda kalındığından
bahsetmiyoruz. Halkın binemediği, kullanamadığı
vapuru ne yapacaksınız ki? sorusunu kendimize sormuyoruz. Kamu
kuruluşları kötü yönetiliyor diye terk edilmemelidir, iyi yönetmenin
koşulları yaratılmalıdır. Bugüne geldiğimizde,
mevcuda baktığımızda yap-işlet-devret modeli,
Hükûmetin aktardığı gibi daha çok enerji sektöründe
kullanılıyor. Madem çok başarılı bir model, neden
Hükûmet elektriğe yeniden zam yapıyor?
Enerjide
olanı kısaca hatırlatacak olursak: Yap-işlet-devret,
yap-işlet, işletme hakkı devri gibi modellerle elektrik
enerjimiz özel sektöre devredildi. 4646, 4628 gibi Derviş yasaları
sayesinde de, kamu, enerjiye artık yatırım yapmıyor. En son
1 Ağustos 2006yla devreye giren Dengeleme Uzlaştırma
Yönetmeliği getirildi. Kısaca DUY deniliyor. Bu elektrik
sıkıntısıyla DUY birleşince elektrik karaborsaya
düştü. Elektrik birim fiyatı 7-8 yeni kuruş iken şimdi
karaborsada 19,13 yeni kuruş. Karaborsadan alınan elektrik 2007
yılında kamuya 1,3 milyar YTL kaybettirdi.
Şimdi, peki
bunun hesabını kim verecek; yap-işlet-devret sistemini
getirenler mi, Derviş yasalarını getirenler mi, 1 Ağustosta
DUYu devreye sokanlar mı? Şimdi soralım Enerji Bakanına:
Elektriğe o zaman niye zam yapıldı; artan petrol fiyatları
yüzünden mi, yoksa tüm enerjimizi özel sektöre bırakıp hiçbir
yatırım yapmayan, bizleri doğal gaza ve petrole
bağımlı bıraktığınız için mi?
Bu çok
hayırlı modeli yani elektrikte senin altıncı
yılın dolmadan ikinci zammı yaptıran modeli şimdi
yaşamımızın her alanına sokmak istiyorlar. Üstüne
üstlük zamları otomatiğe bağlıyorlar. Petrol ve doğal
gaz zamlandıkça elektriğin de zamlanacağını görüyoruz.
Nasıl olsa
elektrik dağıtım şirketlerini özelleştirecekler.
İşte bunun için YİD modeliyle enerjimizi çökertip özel sektöre,
piyasaya zemin açılmış oluyor. Hükûmet, bu kanun
tasarısını önümüze getirmeden önce, elektriğin nasıl
karaborsaya düştüğünü yap-işlet-devret modeli üzerinden bize
anlatmak durumunda.
Albert Camus
diyor ki: İnsan tümüyle suçlu değildir çünkü tarihi o
başlatmadı, ama tümüyle suçsuz da değildir çünkü tarihi
sürdürdü.
Tümüyle suçlu
değilsiniz, bu modeli, politikayı siz başlatmadınız, sizden
önce başlatan partiler yanı başınızda. Ama aynı
zamanda suçlusunuz, çünkü aynı politikaları sürdürüyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uras, devam edin.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Parlamentoda
kendini burjuva diye adlandıran bir parti ya da anlayışı
yok ama burjuvazi her zaman kendi çıkarını toplumun
çıkarı gibi gösteriyor. Burjuvazi yaşamı kendi
çıkarı doğrultusunda düzenliyor ama kendini gizliyor. Burjuvazi
kendi siyasi perspektifini insanlığın perspektifi olarak sunuyor
ve burjuvazi yani uluslararası burjuvazi bütün dünyayı mala çevirdi,
şimdi sıra enerjimizde, suyumuzda, kalanlarda. Ezilen
sınıfların mensupları da egemen sınıfın
ideolojisiyle dünyaya baktıklarında hep tek kale bir maçla bu süreci
devam ettiriyoruz. Ellili yıllarda demişlerdi ki, Menderes, enflasyon
tartışmaları olurken, Canım ne var, alan da Türk, satan da
Türk
Böyle baktığımız zaman meseleyi algılayamıyoruz
ama şimdi uluslararası piyasaların hâkimiyeti bu yasa
tasarısıyla perçinlenecek. Bu doğrultuda tasarıyı
gözden geçirmeyi öneriyorum.
Teşekkür
ederim. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uras.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 3996
sayılı Kanunun 2 nci maddesinde yer alan otoyol ibaresinden sonra
gelmek üzere trafiği yoğun karayolu, ibaresi, demiryolu
ibaresinden sonra gelmek üzere gar kompleksi, lojistik merkezi, ibaresi
eklenmiş; hava limanları ibaresi hava alanları ve
limanları olarak değiştirilmiş ve bu ibareden sonra gelmek
üzere , yük ve/veya yolcu ve yat limanları ile kompleksleri,
sınır kapıları ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun
Sayın Aslanoğu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçen dönem bu Mecliste olan arkadaşlarımın
hafızalarını yenilemelerini istiyorum. Yeni gelmiştik ve
iktidarınız bir şekilde -demin Sayın Bozdağ söyledi-
yolsuzluk ve bunları araştırarak, bunları yapanlar
hakkında, kimlerse, her türlü cezayı verdirmek ve Yüce Divana
göndermek için büyük kararlıydı ve bunların içinde burada bu
kürsülerde -tutanakları daha sonraki maddelerde getiririm, tutanaklar
geliyor- en önemli maddelerden biri Enerji Bakanlığı ve burada
attığınız iddialarda Enerji Bakanlığındaki
yap-işlet-devret projeleriydi. Değil mi arkadaşlar? Böyle
olmadı mı? Bir önceki iktidarı ve yolsuzluğu
yap-işlet-devret projelerinde aradınız. Sağduyulu her arkadaşım
bunun cevabını verebilir ve burada günlerce yap-işlet-devret
modeliyle yapılan barajlar, doğal gaz santralleri, enerji üreten
diğer kurumlar konuşuldu. Bunu, o günün DSİ Genel Müdürü
Sayın Bakan da o gün, bir şekilde, burada o zaman Genel Müdür olarak
oturuyordu ve yapılan bu barajların hangi maliyetle
yapılacağını ve Türkiyeye hangi maliyetlerle mal
olduğunun hesabını burada sizler konuştunuz, bizler
değil!
Değerli
milletvekilleri, böyle bir modelden hiçbir ders almıyorsunuz. Dündü
arkadaşlar, beş yıl önceydi. Beş yıl önce bu kürsünün
ilk aylarda tek gündem konusu, yap-işlet-devret modeliyle yapılan
enerji üreten tesislerde, orada yapılan yolsuzluklar olarak
adlandırdığınız barajlardı, doğal gaz
santralleriydi. Günlerce burada konuştunuz ve aynen ifade şuydu: Biz
elektriği, yap-işlet-devret modeliyle yapılan bir barajda 15
sente anlaşmışlar. Biz Kebanda, biz başka barajlarda 0,50
sente bunu üretiyoruz. Bu, bu ülkenin böğrüne sokulan en büyük hançerdir.
diye günlerce bağırdınız burada. Doğru değil mi
arkadaşlar? Ve hep böyle oldu, burada bunlar konuşuldu. Bu kürsüde
günlerce, yaklaşık bir ay o yolsuzluk komisyonunun raporları,
soruşturma komisyonunun raporlarını burada
arkadaşlarım geldi dile getirdi. Ve bu bir modeldi. Yap-işlet
modelinin o gün ülkeye verdiği zararı gösteriyordunuz.
Şimdi ne
değişti? Ne değişti arkadaşlar? O gün çok büyük bir
şekilde yap-işlet-devret modelinin, ülkenin böğrüne
vurulmuş
Ülkenin kaynaklarını birilerine peşkeş
çekildi dediğiniz insanları ağır bir şekilde
suçlayacaksınız, şimdi aynı modelin bir başka
versiyonunu
Sistem aynı, sistem aynı. Bir başka versiyon
getiriyorsunuz. O da bir finansman modeliydi, bu da bir finansman modeli.
Ve değerli
arkadaşlarım, aynen söylüyorum: O gün söylenen bazı konularda
bazı maliyetler hakikaten dudak uçuklatıyordu; gerek finansman
maliyeti gerekse barajların maliyetleri. Sayın Bakan burada. 1,5
milyar dolar bedelle yapıldı denilen bir barajın kaç paraya
yapılacağını o gün burada ilettiler. Bu baraj maliyetinin,
aynı maliyetle bunu DSİ ve kamu yapsaydı bu bedelin 500
milyon-600 milyon dolar olacağı bu kürsüden ifade edildi. Şimdi
model aynı, bir tek sistem değişiyor.
Değerli
arkadaşlarım, hepimiz bu ülkenin birer neferiyiz. Hepimiz bu ülkenin
çıkarı, ülkedeki insanlarımızın mutluluğu için
çalışıyoruz. Ama, bilin ki, o gün yap-işlet-devret
modeliyle yapılan işlerde bu ülkenin hiçbir ulusal sanayicisine 1
dolarlık imalat verilmedi. Ben parayı buldum, ancak bunu parayı
bulan yabancı firmaya ihale ederim. Yabancı firma her türlü
malzemesini, her türlü girdisini kendi ülkesinden ithal ederek -dikkatinizi
çekiyorum, bir de bunlara gümrüksüz ithal etme hakkı getiriliyor
arkadaşlar o dönemde- sonuçta, bu ülkenin yerli sanayisine, bu ülkenin
ulusal sanayisine 1 kuruş faydası olmaksızın
O gün suçladığınız
-o günkü barajların maliyeti bu olmasına rağmen- yine aynı
modeli, yine aynı şekilde, sadece bir katkı payı adı
altında ucu açık bir model hâline getiriyorsunuz. Bütçe disiplininden
uzaklaştırılarak
Hiç değilse, o gün bu ülkenin
uğradığı zararın miktarı belliydi. Eğer o
para bulunsaydı, DSİ aynı barajı yapsaydı,
yarısından daha az bir maliyete yapılacağını o
gün söylüyorlardı. Ama bugün yine aynı senaryo, yine ucu açık
bir şey. Nedir? Olay, katkı payına dönüştürülüyor
arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlarım, Karadeniz otoyolu Karadenizin hakkıdır,
yıllarca Karadeniz ihmal edilmiştir, en tabii hakkıydı.
Dikkat edin, ilk ihale edildiği zaman Karadeniz otoyolu o günlerde 800
milyon dolar bir bedelle ihale edildi, ama bunun daha sonra kaç paraya
bittiğini hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Böyle ucu açık, belirsiz bir
sistem bu ülkenin insanlarına, hepimize büyük zarar verir. Bunu,
Türkiyeyi çok seven, ulusal milliyetçi olan, yani ulus devletten yana olan bir
kişi olarak söylemek benim bir kez daha görevim arkadaşlar.
Değerli
milletvekilleri, tabii burada bu modelle hangi işler yapılacak? Bu
modelle hangi işler öncelikli olacak? Demin Sayın Bakana sordum.
Yoğunluk, trafik yoğunluğu, havaalanı yoğunluğu
veya burada birtakım kriterler getiriliyor. Yarın Ankara-İzmir
otoyolu bu modelle ihale edilecek. İşte, kaç kişi
geçeceğini
Şu anda bir şekilde, bir varsayımla gidilecek
ve bu şirkete varsayımla kişi başına para ödenecek kaç
yılda ise. Ben bu modelde hangi işlerin, hangi projelerin bu modelle
yapılacağına, objektif seçileceğine inanmıyorum. Ben
yine söylüyorum Sayın Bakana: Burada objektiflikten uzak
olacaksınız, tıpkı şimdi olduğu gibi. Şimdi,
mevcut DSİ bütçesinden Türkiye'nin her tarafına eşit bir
şekilde ödenek verilmiyor. Aynı şekilde, yarın bu ortaya
gelecek projelerde yine bazı projeler ön plana
çıkarılacaktır. Hayır arkadaşlar, bu ülke bizim, bu
ülkenin her tarafındaki baraj da bizim, yol da bizim. Öncelik
Herkes için
öncelik vardır, ama bir Ankara-Van yolu Türkiye'nin en işlek yolu.
Bugüne kadar böyle bir model içine veya bir şekilde bölünmüş yol
ağına bölüm bölüm alındıysa, bunun bir öncelik yol
olması lazım veya barajlar konusunda
Yani bazı barajlara -ben
örnek de verebilirim- bir yılda 200 trilyon ödenek veriliyor, ama 1994
yılında başlayan, barajı 1990 yılında bitirilen,
ama daha hâlâ sulama kanalları on beş yıldır, yirmi
yıldır bitirilmeyen yerlere acaba öncelik niye sağlanmıyor?
Bu sene verdikleri ödenek gene 4er milyar lira arkadaşlar. Aynı
şekilde bir Çat Barajı var Malatyada. Arkadaşlar, baraj biteli
Baraj ömrünü dolduracak. 280 milyon dolara mal oldu. Baraj ömrünü dolduruyor,
daha sulama kanalları ortada yok her sene verdikleri 4 milyar ödenekle!
Aynı şekilde Yoncalı Barajı, aynı şekilde
Kapıkaya Barajı, aynı şekilde Yazıhan Barajı
On
yedi yıldır devam ediyor. Sayın Bakan diyor ki Biz
başladık, bitiririz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ben inanmıyorum. On yedi yıl önce
bitirilen bir barajın sulama kanallarının ödeneği altı
yıldır hâlâ 4 milyar; bu şekilde yirmi yılda, yirmi
beş yılda bitmez. Hâlâ ödenek vermiyorsanız, acaba bunlar hangi
projelere gidecektir?
Bir başka
konu, demin söyledim, sulama birlikleri. Arkadaşlar, sulama birlikleri
bizim toplumumuzun en büyük sorunudur, köylümüzün en büyük sorunudur. Sulama
birlikleri, tamamen, ekonomik özgürlük olarak ve hükmi şahsiyet olarak
birliklere devredildiğinden maalesef rantabl çalışmıyor.
DSİnin mutlaka sulama birliklerini himayesi altına alıp
DSİnin himayesinde bunun yapılması lazım. Aksi hâlde bir
sürü adaletsizlik, bir sürü haksızlık oluyor.
Ben bir kez daha
bunu dile getiriyorum. Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurunuza gelmiş
bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla,
yatırım ve hizmetlerin yap-işlet-devret modeli çerçevesinde
yaptırılmasında kaliteli ve verimli kamu-özel sektör iş
birliğinin sağlanması amaçlanıyor, Devlet Su
İşlerinde de buna yönelik düzenlemelerin yapılmasını
içeren bir tasarı.
Tasarının
genel amacı, kamu ve özel sektör iş birliğiyle yapılacak
yatırımlara ilişkin inşaatlarda
karşılaşılabilecek risklerin taraflar arasında
paylaşılmasını sağlayarak yatırımların
zamanında ve kaliteli bir şekilde bitirilmesini gerçekleştirmektir.
Bu gerekçeyle gündeme gelmiş bir tasarıdır.
Amacı
kısaca bu şekilde ifade edilen bir tasarının
görüşmeleri sırasında kalitenin bir ekip işi olduğunu
ve bir sistemin tüm bileşenlerinin aynı amaca kilitlenmesi hâlinde
gerçekleştirilebilecek bir olgu olduğunu da ifade etmek istiyorum. Bu
vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Döneminde zaman zaman
yaşadığımız ve bu Meclisin birer bireyleri olarak son
derece zor şartlarda ayakta kalmaya çalıştığımız
anları da hatırlatmak istiyorum. En son 29 Nisan 2008 tarihinde saat
15.00te başlayıp 30 Nisan 2008 tarihi gece saat beşe kadar
devam eden -ve ne yazık ki bugün onaylandığını
öğrendiğim- Türk Ceza Kanununun 301inci maddesinin
değiştirilmesiyle ilgili görüşmelerde bu Meclisin birer bireyi
olarak hangi şartlarda çalıştığınızı bu
vesileyle dile getirmek istiyorum. Sabahlara kadar koridorlarda uyumamak için
direnen milletvekillerinin çalışmasından kaliteyi beklemek
mümkün değildir efendim.
Bir diğer
konu: Bu milletvekillerinin beraber çalıştığı sekreter
ve danışman kadrosunda çalışan
arkadaşlarımızın çalışma
şartlarını lütfen, bu Meclisin bir gözden geçirmesini talep
ediyorum. Hiçbir danışmanın oturacak masa dahi bulamadığı
bir Mecliste kaliteden söz etmek, verimlilikten söz etmek doğru bir
anlayış olmasa gerek. Bu problemi öncelikle çözmemiz gerektiğine
inanıyorum.
Değerli
milletvekilleri, eğer kendimize ve çalışma
arkadaşlarımıza saygımız yok ise
çıkaracağımız yasalara milletin saygısının
olmayacağını da bir not olarak düşmek isterim.
Bilindiği
gibi üzerinde tartıştığımız ve 13/06/1994 tarih
ve 3996 sayılı Kanunun 1inci maddesinde amaç aynen şöyle
tanımlanmış: kamu kurum ve kuruluşlarınca (kamu
iktisadi teşebbüsleri dâhil) ifa edilen, ileri teknoloji ve yüksek maddi
kaynak gerektiren bazı yatırım ve hizmetlerin,
yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yaptırılmasını
sağlamaktır. şeklinde ifade edilmiştir. Görüşmekte
olduğumuz değişiklik tasarısında bu amaçta geçen ve
kelimesi veya şeklinde değiştirilerek maalesef biraz önce
kabul edildi. Bu değişiklikle yüksek kalite ve yüksek maliyet
unsurlarından birisi feda edildi. İleri teknolojiyi zorunlu
kılan Yasa, ileri teknoloji olmasa da maliyet yüksekse, yüksek kaynak
gerektiriyorsa, o yatırım bu modelle ihale edilebilir ve
yapımı gerçekleştirilebilir şekline dönüştü.
Değerli
çalışma arkadaşlarım, değerli milletvekilleri;
yakın zamanda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
yatırımlarında geri teknoloji ve modası geçmiş
teknoloji kullanılır hâle gelir ve Türkiyemiz bir geri teknoloji
cennetine dönüşürse burada hiç kimseyi sorumlu kabul etmeyelim, bu
sorumluluk bizimdir. Onun için, bu değişiklik yani ve kelimesinin
veya olarak değiştirilmesi çok önemli bir değişikliktir,
öyle küçük bir değişiklik olarak ifade edilemez. Bunlardan birinden
vazgeçeceğiz.
Peki, aynı
Yasada yap-işlet-devret modeli nasıl tanımlanmış, ne
eksiği var da ilave katkı paylı bir yeni model ihtiyacına
gidiyor Türkiye Cumhuriyeti devleti ve bu yüce Meclis? Onu da okuyorum
Yasanın mevcut hâlinden:
Yap-İşlet-Devret
Modeli: İleri teknoloji ve yüksek maddi kaynak ihtiyacı duyulan
projelerin gerçekleştirilmesinde kullanılmak üzere geliştirilen
özel bir finansman modeli olup, yatırım bedelinin (elde edilecek kâr
dâhil) sermaye şirketine veya yabancı şirkete, şirketin
işletme süresi içerisinde ürettiği mal veya hizmetin idare veya
hizmetten yararlananlarca satın alınması suretiyle ödenmesini
gerektirmektedir. Bu tanımıyla modelde herhangi bir
sıkıntı yoktur ancak biraz sonra 3üncü maddede dile getirilecek
olan katkı payı kavramıyla bu model uluslararası
literatüre yenilik getiriyor katkı paylı yap-işlet-devret
modeli olarak geçecek.
Efendim, ben,
Sayın Bakanımıza huzurunuzda sormak istiyorum: Dünyada hangi
ülkede, hangi yatırımlarda, bu modele benzer bir uygulama
vardır? Bunu açıklarsa memnun oluruz. Bu katkı paylı yeni
model, ileride -bugün Enerji Bakanlığı başta olmak üzere-
birçok bakanlığımızda, maalesef -haklı ya da
haksız da olabilir- birçok bürokratın soruşturma kapsamında
yargıya akımını hızlandıracaktır. Bunu bu
vesileyle tekrar sizin dikkatinize sunmak istedim. İleride kamu
çalışanlarının sıkıntıya düşmesini
istemiyorsanız, henüz bu yasa tasarısı kabul edilmeden bu
değişiklikleri mutlaka yapmamız gerektiğine
inanıyorum.
Peki,
tasarının 2nci maddesindeki değişiklik ne? Trafiği
yoğun kara yolu, gar kompleksi -kompleks yabancı bir kelime, bu
Meclis bunu mutlaka değiştirmeli, gar bileşeni denebilir,
başka bir eş değer bulunabilir- lojistik merkezi eklenmekte,
hava limanları ibaresi havaalanları ve limanları olarak
genişletilmekte, ayrıca yük ve/veya yolcu ve yat limanları ile
kompleksleri, sınır kapıları gibi altyapı
yatırımları da eklenmekte.
Biraz önce
öğrendim, verdiğiniz bir önergeyle, iktidar partisi
milletvekillerimizin, değerli milletvekillerimizin verdiği bir önergeyle
kapsam biraz daha genişletiliyor. Millî parklar ve toptancı halleri
dâhil yatırım bölgeleri de bu tasarının kapsamına
dâhil ediliyor.
Sayın
Bakanım, özellikle istisnai bir yöntem olan yap-işlet-devret modeli
genelleştirilerek birçok suistimale açık hâle getirilmekte bu
tasarıyla. Lütfen
Tasarı kanunlaşmadan bu düzenlemeleri
yapmanızda büyük yarar olduğuna inanıyorum. Çünkü çoğu
altyapı ihalesini almak isteyen yatırımcılar iktidara
ve/veya Hükûmet üyelerine baskı yollarını deneyecek ve normal
şartlarda yap-işlet-devret modeli yapılması gerekmeyen ve
normal yollarla ihale edilmesi gereken işler, örneğin kara
yolları ve sınır kapıları gibi yatırımlar bu
modelle yapılmaya çalışılacaktır. Kısacası,
yasanın kapsamı, sakıncaları düşünülmeden, muğlak
ifadelerle genişletilmektedir. Örneğin trafiği yoğun kara
yolu tanımı belirsizdir. Yoğunluk kriteri nedir? Yazın
yoğun, kış aylarında ise çok az aracın geçtiği
yollar nasıl tanımlanacaktır? Hangi bilimsel kriter ya da
kriterler bu amaçla kullanılabilecektir? Bunların mutlaka
açıklanması gerekir. Benzer şekilde, lojistik merkezinin
büyüklüğü ne olacaktır? Yolcu ve yat limanları kompleksleri
tanımı içinde neler yer almaktadır? Bu ve benzeri belirsizlikler
uygulamada birçok sorunu da beraberinde getirecektir.
Yine
tasarıda yer alan kompleks kavramı Anayasa'mızın 43üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan Kıyılar, Devletin
hüküm ve tasarrufu altındadır. hükmüne ters düşecek
uygulamalara yol açacaktır. Bunun da gözden geçirilmesinde büyük yarar
olduğuna inanıyorum.
Değerli
milletvekilleri, milletimizin içinde bulunduğu ve acilen çözülmesini
beklediği birçok sosyal ve ekonomik sorun dururken Hükûmetimizin bu ve
buna benzer birçok tasarı veya teklifi yüce Meclisin gündemine getirmesini
ve öncelikle bunların yasalaşmasını sağlaması
çalışmalarını anlamak mümkün değildir. Bu tasarı
yasalaştığında milletimizin acil çözüm bekleyen hangi
sorununa çare bulunacağını doğrusu merak etmekteyim.
Tasarı yasalaşırsa acaba ülkemizin bugün 500 milyar dolara
yaklaşmış olan borç stoku azalacak mıdır? Kapanan
iş yerlerinin açılması mı sağlanacaktır?
İcralık olmuş esnafımızın icradan
kurtarılması mı gerçekleşecektir? Kamyon ya da otobüsüne
mazot alamadığı için yağ yakarak evine ekmek parası
götürmenin çabası içerisinde olan nakliyeci esnafının derdi mi
bitecektir? Traktörüne mazot alamayan çiftçimizin tarlası mı
sürülecek, hayvanına yem alamayan hayvancımızın
hayvanı mı büyüyecektir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Işık, devam edin.
ALİM
IŞIK (Devamla) Yoksa, Danıştayın kararıyla
teşvik kapsamından çıkarılan kırk dokuz tane ilin
içerisindeki yatırım yapmış insanlarımızın
fabrikalarının kapanmasının önüne mi geçilecek?
Bunlar dururken
böyle bir yasanın bu yüce Meclisin gündemine gelmiş
olmasını da manidar bulduğumu ifade etmek istiyorum. Bu yüce
Meclisimizin öncelikleri, yukarıda bir kısmını
sıralamaya çalıştığım problemlerin çözümünü
kolaylaştıracak tasarı veya teklifleri görüşmek üzere
acilen bu gündeme getirmek olmalıdır.
Toplumun
öncelikli sorunlarına çözüm getirecek yeni tasarıların bu
Mecliste tartışılması temennisiyle hepinize
saygılarımı sunuyor, yasanın hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Demokratik Toplum
Partisi adına Mehmet Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.
Sayın
Karabaş, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile ilgili DTP Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, biraz
önceki Sayın Konuşmacı dile getirdi, bu yasaların elbette
çıkarılması gerekiyor. Ancak, ülkenin birçok yakıcı,
vatandaşın büyük kesimini ilgilendiren çok önemli sorunların
burada tartışılması yerine Hükûmetin, çeşitli
çevrelerle veya uluslararası sermaye çevreleriyle
planladığı yasaları öne aldığını
görüyoruz. Ben bir konuya kısaca değinip, ondan sonra madde üzerinde
sözümü sürdüreceğim.
Şimdi,
hepinizin bildiği gibi Güneydoğuda son yılların en büyük
kuraklığı yaşanmaktadır. Bir taraftan tarım
arazileri kurumuş, çiftçi büyük zararlara uğramış, ama
diğer taraftan da şimdi -önlem alınabilecek- hayvan sahipleriyle
ilgili, özellikle göçebe, koçer olan ailelerin küçükbaş hayvanları ve
arıcılar için önlem alınabilir. Ama bakıyoruz ki,
Hükûmetin, yetkili bakanın ve Hükûmete bağlı AK Parti
milletvekillerinin gündemlerinde bu tür bir konu yok. Ben daha yeni Bitlisten
geliyorum. Günlerdir, koçerler ve arı üreticileri sürekli telefonla
bizleri arıyorlar. Bölgeye de gittiğimde çok yoğun bir
şekilde taleplerini dile getirdiler.
Hepinizin
bildiği gibi bölgede yaşanan sorunların, sıkıntıların,
kuraklığın yanında yayla yasakları var. Özellikle
Bitliste bu yıl valilik ve yetkili makamların aldıkları
kararla, sekiz yaylanın dışında Bitlisin tüm yaylaları
yasa kapsamına alınmış. Bitlis, bölgenin en verimli ve
geniş yaylalarına sahip. Zaten kuraklık nedeniyle büyük
sıkıntı yaşayan, hayvanlarını daha yaylalarda kar
varken, soğuk varken bir an önce kurtarmak için götüren ailelere eğer
bu yasaklar sürdürülürse, önümüzdeki günlerde büyük oranda küçükbaş hayvan
ve arı ya telef olacak veya sahipleri yok pahasına bunları
satacaklar. Bir örnek vermek istiyorum: Tatvana gittiğimde, sabah ve
akşam sağılan süt hayvanları koyunlar, bir gün sonra
kasapta kesime verildi. Onun için, başta Sayın Tarım Bakanının,
yayla yasaklarıyla ilgili mülki amirliğin karar aldığı
konuda İçişleri Bakanının, Bitlis ve diğer bölgedeki
Van, Muş, Hakkâri, Kars, Ağrı illerinde yayla
yasaklarının güvenlik gerekçesiyle bir iki noktası
dışında tüm noktalarının hayvancılara,
arıcılara ve koçerlere açılması konusunda ciddi tedbir
alması gerekiyor.
Sayın
milletvekilleri, yap-işlet-devret modeli, biraz önce ve daha önce konunun
geneli üzerinde, yasanın geneli üzerinde konuşmalarda dile getirildi.
Geçmişte birçok sorun yaşandı, birçok sıkıntı ve
yolsuzluklar yaşandı. Şimdi, sorun ve sıkıntılar
yaşanan bir konu veya bir yasa sürdürülmeyecek mi? Elbette bu sürdürülecek
ancak bu yasada yasanın mantığına ve detayına
baktığımız zaman, neredeyse, Hükûmet, yarın öbür gün
eğer isterse, kara yollarında, gar komplekslerinde, limanlarda
işlerin tümünü ihalesiz, normal ihale koşulları
dışında yap-işlet-devret modeliyle istediği
kişiye verebilecektir. Bu yasanın mantığına
baktığımız zaman bu çıkıyor.
Daha önce
defalarca, konuşan her arkadaşın dile getirdiği, her
milletvekilinin dile getirdiği, yüksek teknoloji ve maddi kaynak
Bu
ikisinin bir arada olması isteniyordu. Şimdi ise yüksek teknoloji
ve/veya maddi kaynak söyleniyor. Yani siz, küçük bir maliyetle veya maddi
kaynakla yapılabilecek bir işi de yüksek teknoloji gerektiriyor diye
istediğiniz zaman yap-işlet-devret modeliyle verebiliyorsunuz.
Yine, 2nci
maddede otoyol ibaresinden sonra trafiği yoğun olan karayolu
Tüm
konuşmacılar dile getirdi yani bununla ilgili, yasada bir standart
yok. Yoğunluk neyi ifade edebiliyor? Bu maddeye baktığımız
zaman, Hükûmet, yarın, kara yollarıyla ilgili hiçbir işte ihale
yapma ihtiyacı duymadan, bu kapsama sokarak kara yollarını ihale
edebilir.
Yine, hava
limanları hava limanları ve hava alanları diye
genişletilerek tüm havaalanları bu şekilde, yap-işlet-devret
modeliyle ihale edilebilir veya birilerine verilebilir.
En önemli
konulardan biri, yük ve/veya yolcu, yat ve liman kompleksleri deniliyor.
Şimdi, bunun bir yanı tabii ki, biraz önce belirttiğimiz gibi,
istediğinize ihaleyi verme yolunu açıyor. Diğer taraftan, tüm
yasalara rağmen, çıkarılan yasalara rağmen önü
alınamayan, kıyıların yağmalanmasını da
beraberinde getirecek bir madde. Şimdi, Hükûmet kıyılarımızın
hemen hemen tümünde veya büyük göllerimizin bulunduğu alanlarda bu yasaya,
bu maddeye dayanarak oradaki yat limanlarını veya işletmeleri ve
kompleksleriyle birlikte yani oradaki tesisleriyle birlikte veya
kullanılabilecek alanlarıyla birlikte bu modelle verdiğinde siz,
orada bu yatırım hakkını alan işletmelerin
Kıyılarda korunması gereken alanlar şimdiye kadar
korunamıyorken, bu hakkın verilmesinden sonra kıyıları
korumak, kıyılardaki ormanlarımızı koruma
olanağı ortadan kalkacaktır.
Şimdi mevcut
bu işlerin yaptırılmasıyla ilgili yasalar varken,
yap-işlet-devret modelinin bu kadar geniş tutulmasının
mantığı nedir? Bunu biraz irdelediğimizde, mevcut Hükûmetin
-tabii sadece kendilerinin yapmadığı- yıllardır
hükûmetlerin yasalarda çeşitli değişiklikler ve basit oynamalarla
istediği kişiye istediği işi verme modeli olarak
karşımıza çıkıyor.
Şimdi burada
bu yasada, sonuçta yap-işlet-devret modeliyle siz katkı payı
yapacaksınız. Devlet bu yatırımı yapanlara katkı
payı sunacak ve katkı payını da aynı yılın
bütçesine koyacak. Peki, eğer bu işler normal diğer yollarla da
yapılabiliyorsa, siz bu işleri yapıp parasını da,
sizin katkı payı olarak koyacağınız parayı da
bütçeye koyuyorsanız, yap-işlet-devret modeline neden ihtiyaç
duyuyorsunuz?
Diğer
taraftan yasanın bütününe, mantığına
baktığımız zaman, yarın vatandaşla
yap-işlet-devret modeli çerçevesinde iş yapan iş
adamını karşı karşıya getiren maddeler içeriyor
bu yasa. Şimdi şu söyleniyor: Yap-işlet-devret modeliyle
yatırım yapan işletmeci hem kaliteli bu işi yapacak hem de
verimli çalıştıracak. Doğrudur, verimli
çalıştıracak. Ancak iş adamının doğal olarak
verimli çalışma mantığı nedir? En yüksek şekilde
kâr elde etme mantığıdır.
Şimdi siz
kara yollarını, liman komplekslerini, havaalanlarını, yine
demir yolu komplekslerini, tümünü bu yap-işlet-devret modeli
doğrultusunda yapıyorsunuz. Bazıları vatandaş
tarafından direkt ücreti alınmayanlardır, devlet tarafından
parası karşılanacak. Bu şekilde yapılan işlerin
devletle, bürokrasiyle, sonradan bağlanan ilişkilerle nasıl
suistimallere yol açtığını biliyoruz.
İkincisi
ise: Bu alanların kullanımını, yapımını
üstlenen ve yarın işletme olarak kullanacak iş adamları,
oradan yararlanan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Karabaş, devam edin.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
o
işletmeden yararlanacak vatandaşlardan en yüksek geliri elde etme,
doğal olarak en yüksek kârı elde etme mantığını
öne çıkaracaktır.
Belki, merkezî
olarak, Hükûmet olarak, mülki idare olarak belli standartlar koyabilirsiniz
ancak bu tür işletmelerde işletmeye açıldıktan sonra bunun
engellendiği çok az görülmüştür.
Yani bu yasa, bir
taraftan devleti zarara uğratacak, bir taraftan da vatandaş, devletin
zorunlu olarak yapması gereken, vatandaşa sunması gereken
hizmetleri -yapan iş adamlarına veya işletmecilere- çok yüksek
kârlarla veya çok yüksek ücretlerle bu hizmeti alma durumunda kalacaktır.
Onun için, bu yasanın -zaten daha kapsamlı yasa
hazırlığı yapılıyorken- görüşülmesinin ve bu
yasanın çıkartılmasının ertelenmesini talep ediyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Karabaş.
Şahısları
adına ilk söz Kayseri Milletvekili Sayın Taner Yıldıza
aittir.
Sayın
Yıldız, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle dün
akşam oynanan Kayserispor-Gençlerbirliği maçıyla sözlerime
başlamak istiyorum. Türkiye Kupasını, bildiğiniz gibi
Kayserispor aldı, güzel bir mücadeleden sonra. Gençlerbirliğini de
tebrik ediyoruz ve Kayserispora da yurt dışında başarılar
diliyoruz, Türkiyeyi temsil makamında.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, konuşmaları zaman zaman ibretle
izliyoruz. Öyle konuşmalar yapılıyor ki, sanki, Türkiye'nin
gerçeklerinden tamamen arındırılmış, adı bilinmez
bir ülkeden bahsediliyor. Yani kaynak sıkıntısı mı
var, bu ülkede borç hangi oranda?
Değerli
arkadaşlar, yani ne çabuk unuttuk? Dedemizin zamanından değil,
daha bundan altı yıl önce, faizin vergiyi, toplanan verginin faizi
karşılama oranı yüzde 102,5tu yani 100 lira vergi topluyorduk,
102,5 lira faiz ödüyorduk. Geldiğimiz noktada bu oran yarıdan daha fazla
bir şekilde düştü. Peki, -dün bahsettim- yatırımların
yapılma imkânı
40 milyar dolar 2003 yılında faiz
ödemişiz ama yaptığımız yatırım 4 milyar
dolar. İsterseniz bu tabloyu beğenmeyin, böyle bir gerçekle
karşı karşıyasınız. Nasıl bu gerçeği
bir tarafa bırakıp da yatırım modellerini
zenginleştireceksiniz?
Şu anki
geldiğimiz noktada, 16 milyar YTL yatırım tutarı, 56 milyar
YTL de faiz miktarı var. Bu faizlerin ne zamandan geldiğini, nereden
geldiğini, hangi hükûmetler zamanından geldiğini burada açmayacağım.
(CHP, MHP ve DSP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Aç, aç!
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Niye açmıyorsun?
TANER YILDIZ
(Devamla) Yoo
Niye? Yoo, açmayacağım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aç! Aç! Aç da hesabını
Aç! Açmayacakmış
Neyini açacaksın? Kayseri Elektrikten aç! Enerji Fonundan aç!
TANER YILDIZ
(Devamla) Yani hepiniz biliyorsunuz. (CHP, MHP ve DSP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.
TANER YILDIZ
(Devamla) Şimdi, bakın, bir şey söyleyeceğim. Eğer
bu oran, nasıl her ülkesini seven vatandaşı rahatsız
ediyorsa, iktidarıyla muhalefetiyle rahatsız ediyorsa
OKTAY VURAL
(İzmir) Enerji Fonundan aç!
TANER YILDIZ
(Devamla) Nereden geldi bu oran? 1e 11 oran nereden geldi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Nereden geldi?
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Nereden geldi?
TANER YILDIZ
(Devamla) 44 milyarlık kaynağın 4 milyarını
alıyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Peki, Telekomu sattın, sen mi yaptın?
TÜPRAŞı sattın, sen mi yaptın? PETKİMi sattın,
sen mi yaptın?
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
TANER YILDIZ
(Devamla) Bunu görmemezlikten gelmeyin lütfen.
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Sattıklarınız ne oldu?
TANER YILDIZ
(Devamla) Ondan sonra arkadaş diyor ki: Peki, borçlanmayla
alakalı, borçlu bir ülke, ne yapacağız? Oturun o zaman kenarda.
Yani ben
şunu diyorum: Türkiye'nin ekonomisinin derinleşmeye ihtiyacı
var, Türkiye'nin büyümeye ihtiyacı var. Eğer büyümeye ihtiyaç
hissetmiyorsanız, dediğiniz çözüm, evet, bir alternatif çözümdür.
Oturursunuz kenara, borçlarınızın bitmesini beklersiniz, hiçbir
zaman için de ödeyemezsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Büyümeyle ne alakası var ya! Hani Türkiye büyüyordu? Demek
ki yalanmış. Yalanmış demek ki.
TANER YILDIZ
(Devamla) Olur mu öyle şey! Oranlar ortada, gayet ortada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Amacınız aynı, kamu gelirlerini transfer etmek.
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
TANER YILDIZ
(Devamla) Şimdi, bakın ben size bir şey bahsedeceğim.
Normalde yap-işlet-devret modeli -dünkü konuşmamda bahsettim-
doğru kullanılmadığı takdirde bir kısım
riskler ihtiva etmektedir. Bir kredilendirme modelidir. Aynı zamanda
kredilendirme demek, ister geriye dönük borçlarla, ister ileriye dönük
borçlarla
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Sattıklarınız
TANER YILDIZ
(Devamla) Beyefendi, dinleyin, sözümde yanlış var mı, onu söyleyin!
Bakın, bir
genel gerçekten bahsediyorum, bir iktisat gerçeğinden bahsediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, lütfen Genel Kurula hitap edin.
TANER YILDIZ
(Devamla) Yap-işlet-devret modeli de bir kredilendirme modelidir.
Doğru kullandığınız, doğru yönettiğiniz
takdirde, hem geriye dönük borçlarınızı ödersiniz hem de ileriye
dönük borçlarınızı düzenlersiniz. Doğru yönetmediğiniz
takdirde, kamu ile özel sektörün makul oranda paylaşması gereken
imkânları başka bir şekilde kullanırsınız, bizden
önce yapıldığı gibi.
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Ne oldu sizden önce, anlatın bakalım!
TANER YILDIZ
(Devamla) Şimdi, ben diyorum ki ister katkı payıyla ister
katkı paysız -bu ikinci önemli bir konudur- katkı payı
olmadan da yapılabilir. Ancak sosyal fayda dediğimiz, yani
fizibilitede, mali akış diyagramlarında -bunu işletmeciler
çok iyi bilirler- eğer fizibıl çıkmadığı hâlde
sosyal faydadan yararlanmak zorunda kaldığınız yollar varsa
-ki örnek vereyim ben size, Balıkesir-Kütahya yolu, hiçbir zaman için
fizibıl çıkmaz o yol- yapmayacak mısınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yap, elini tutan mı var?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Taner, biz onu yaptık!
TANER YILDIZ
(Devamla) Yapacaksınız, siz devletsiniz. Nasıl
yapacaksınız? Kaynak
OKTAY VURAL
(İzmir) Hani memleketin durumu iyiydi? Paran vardı hani?
TANER YILDIZ
(Devamla) Müsaade edin de nasıl yapacağımıza o zaman biz
karar verelim, siz bunu yapamıyorsanız. Nasıl
yapılacağını tarif ediyorum.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Soros ne kadar verdi?
TANER YILDIZ
(Devamla) Bugün, kaynaklar, yatırım miktarı, değerli
arkadaşlar, 56 milyar YTL. Faizi ödemediğiniz takdirde Türkiye'yi
hoplatır bu rakam.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kamu değerlerini transfer ediyorsunuz. Sanki parasız
yapıyor!
TANER YILDIZ
(Devamla) Veremiyorsunuz işte! O zaman ne yapacaksınız?
Yap-işlet-devret modeliyle bunları doğru şekilde
kullanacaksınız. Eğer bu şekliyle
(MHP
sıralarından gürültüler)
Bakın,
yatırım yapmak, vatandaşa bir hizmet götürmek
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Hangi vatandaşa?
TANER YILDIZ (Devamla)
vatandaşın işini görmek gibi bir maksadınız yoksa,
hiç problem yok.
Tekrar ediyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlar
mısınız lütfen.
TANER YILDIZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bir şeyde mutabık
kalmamız lazım. Vatandaşa hizmet götürmek gibi bir
endişeniz yoksa, böyle bir kaygınız yoksa gerçekten problem yok,
hiçbir şey yapmayabilirsiniz ama bizim böyle bir kaygı ve
endişemiz var.
Biz,
vatandaşa, ister fizibıl olsun ister olmasın
Bakın,
eğer sosyal faydasına inanmışsak, vatandaşa hizmet
kalemini ön plana almışsak mutlaka bu projeleri
gerçekleştirmemiz lazım.
O açıdan, bu
temel gerçekleri kavramadan, bu projeyi, bu kanun tasarısını konuşmak
mümkün değildir, anlatmak da mümkün değildir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldız.
Şahsı
adına ikinci söz İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktara aittir.
Buyurun
Sayın Bayraktar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
94 sıra sayılı -yatırım hizmetlerinin-
Yap-İşlet-Devret Modelinin Genişletilmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyor; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dünden beri
konuştuğumuz çerçevede, aslında, devletin temel görevlerinden
biri ve en önemlisi vatandaşı mutlu etmektir. Ulaşımda,
eğitimde, sağlıkta, altyapıda, turizmde, kültürde modern
dünyayla entegre olacak tarzda, muasır medeniyet seviyesinin üzerine
gelebilecek imkânları ve şartları hazırlamak devletin
görevidir. Finansman eksiği söz konusu olabilir, idari eksiklik söz konusu
olabilir. İşte, iktidarlar, hükûmetler, Parlamento bu eksiklikleri giderici
tedbirleri almakla mükelleftir.
Geçmiş
dönemlerde uygulanan yap-işlet-devret modelinin, evet, ülkemize ciddi
pahalılıklarla faturalar getirdiği aşikârdır,
doğrudur. Buna katılmamak mümkün değildir. Ama bu projeyi
yürüten ve yönetenlerin hangi şartlarda ihaleyi yapıp kontrol
ettiklerine dikkat etmek lazım. Yani gelir getirmeyeceği
Gelecekte
satışı hususundaki garanti şartlarını Hazine
tarafından vererek, 210 milyon dolara mal olması gereken bir
Yuvacık Barajını 900 milyon dolara yapıp uzun yıllara
sâri 1,5 milyar-2 milyar dolar da ekleyerek, eğer toplam ödemenin 2014
yılına kadar 4,5 milyar dolara çıkacağı
varsayımıyla önümüze gelir ve bu borçları ödemek zorunda
kalırsak, elbette, finansman arayışında
sıkıntı çekeceğiz.
İşte,
geçmiş dönemlerden bu yana uygulanan bu sistemlerdeki açıkları
kapatmaya yönelik faaliyeti yürütürken, verimli hizmetleri nasıl
yürüteceğiz? İşte, geçmiş dönemlerde, cumhuriyet döneminde
duble yollarla ilgili atılımlar takdirle karşılanıyor
ancak 3 bin kilometre civarında yapılabildi.
AK Parti
İktidarı döneminde hedeflediğimiz 15 bin kilometre duble yolu
ancak, bütün bu gayretlere rağmen henüz 10 bin kilometreye yükseltebildik.
Çünkü kurumlar arası mutabakat, devlet ve özel sektör iş
birliği, vatandaş iş birliği ile bu hizmetler yürütüldü.
Yetti mi? Yetmedi. Gelişen ve değişen ihtiyaçlara cevap verme
açısından imkânsızlıklarla karşı
karşıya kalıyoruz. Yani otomobil sayısı artıyor,
insanlarımızın yaşam standardı artıyor, ihtiyaç
ve istekleri artıyor, uluslararası rekabet şartları
artıyor. O zaman, kara yolunda, hava yolunda, demir yolunda ve en önemli
bildiğimiz tarım sektöründe de bu ihtiyaçları
karşılamaya yönelik eğer gelir getirmiyor ve
yap-işlet-devret modeli ile özel sektör de buraya ilgi göstermiyorsa,
elbette belli katılımlarla devlet, bedava olarak yapmak zorunda
kaldığı devlet hizmetlerinin bir bölümünü sanki kredi alarak
yine özel sektöre yaptıracak. Bir yılda, iki yılda
tamamlanması gereken bir proje, geçmiş dönemlerde ve günümüzde temeli
atılıyor şurada, şurada, şurada temel
atılıyor, üç yılda, beş yılda, on yılda, on
beş yılda, yirmi yılda hatta otuz yılda
gerçekleştirilemeyen projeler atıl durumda kalıyor.
Paralarımız da, kaynaklarımız da yerinde ve zamanında
verimli bir şekilde kullanılmamış oluyor.
Vatandaşın ihtiyacı olan o yatırımlar da
yapılamamış oluyor.
O zaman biz,
devletin katkısı ile özel sektörle birlikte genişletilen bu
sistemle beraber, özel sektöre bir yerde kredi mahiyetinde iyi ve fizibıl
olacak şartları, şekilleri, kontrolleri ve denetimleri de tabii
ki organizasyon durumunda olan iktidarın ve parlamentonun gözetimi ve
denetimi altında ihale edilerek, katkı payını devlet ödemek
suretiyle otuz yılda yapılacak hizmeti üç yılda
yapacaksınız ama üç yılda ödenmesi gereken ödemeyi otuz
yılda yaparak, yaygınlaştırmak suretiyle bu ihtiyaçlara
cevap vermiş olacaksınız.
İşte,
bu şekilde, aslında işin detayını şahsım
adına almış olduğum beş dakikalık süreç
içerisinde özetleme imkânı yok. Ancak son olarak maddenin içeriğine
de bir dokunarak, fırsat bulursam birkaç örneği biraz sonraki
konuşmalarımda mukayeseli olarak yapmaya
çalışacağım.
2nci madde ile
3996 sayılı Kanunun 2nci maddesinde yer alan otoyol, demir yolu,
hava limanları ibareleri zaten vardı ve yapılabiliyor. Bunlara
ilaveten daha sonra, trafiği yoğun olan
Bu yoğunluğun
miktarı, şekli, zamanı ilgililer tarafından tespit
edilecek. Ulu orta yoğunluk olmasa dahi, öngörülerle gelecekte yoğun
olacağı varsayılan alternatif yolların yapımının
da aslında bu metotlarla gündeme gelmesi gerekiyor. İlla Şu anda
yoğunluk vardır. diyerek orayı ihale etmek değil, muhtemel
yoğunluğa alternatif çözüm üretmek için başka taraflarda da
aynı problemlere çözüm getirecek projeleri geliştirmek gerekir.
İşte kara yolu, demir yolu, gar kompleksi, lojistik merkezi, havaalanları
ve limanlar gibi ilaveler yapıldıktan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bayraktar.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bunlara ilaveten
yük ve/veya yolcu ve yat limanları ile kompleksleri, sınır
kapıları ibareleri eklenmiş oluyor. Böylece kanun
tasarısı ile öncelikli olarak ihtiyaç duyulup finansman ve idari
sorunlar nedeniyle uzun yıllar gerçekleştirilemeyen yatırım
ve hizmetleri bu modelle kısa dönemlerde, kaliteli ve uygun şartlarda
kamu hizmetine sunulma imkânına kavuşulmuş olacaktır.
Bu vesileyle,
sözlerimi tamamlarken yasanın hazırlanmasında emeği ve
katkısı olan herkese teşekkür ediyor, yasanın
hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayraktar.
Soru cevap
işlemine başlıyoruz.
Sayın
Varlı, buyurun efendim.
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Yedigöze Barajı, Kozan, İmamoğlu, Ceyhan,
Yüreğir ilçelerinin sınırları içerisinde toplam 750 bin
dönüm arazinin tarımsal sulama açısından çok önemli bir
projesidir. Bu projeyi ne zaman tamamlamayı düşünüyorsunuz?
Beton sulama
kanallarını yap -işlet-devret modeli ile mi yapmayı
düşünüyorsunuz?
Yap-işlet-devret
modeli çiftçimizi ekonomik açıdan mağdur etmez mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın
Doğru, buyurun efendim.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yap
-işlet-devret modeli ile yapılacak Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğüne müracaat eden ne miktarda, kaç proje vardır?
İkinci soru:
Tokat ili Erbaa ilçesi Karayaka ikinci ve üçüncü kademe pompaj sulama projesi
ne zaman bitirilecektir?
Tokatın
Zile ilçe merkezi, Saraç ve Dereboğazı Deresi ıslahı ile
ilgili çalışmalar ne zaman tamamlanacaktır?
Tokat Niksar
Çanakçı Deresi ıslahı ne zaman tamamlanacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çalış, buyurun efendim.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, önümüze gelen bir önergede, partinizce verilen bir önergede
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkının, Afyonkarahisar
Başkomutanlık Millî Parkının ve benzer parkların
aynı modelle yapılacağı ve işletileceği
söyleniyor. Gerçekten, biz devlet olarak millî parklarımızı
koruma ve işletmede aciz içine mi düştük? Zaman içerisinde,
Anıtkabirle ilgili de böyle bir tasarruf olacak mı?
İkinci
sorum: Gümrük kapıları, limanlar ve benzeri stratejik önemi olan
birimler, bir gün şirketler marifetiyle, kaçakçılık, terör gibi
suç örgütlerinin veya istihbarat örgütlerinin, yabancı istihbarat
örgütlerinin işlettiği bir duruma gelirse ne gibi tedbirleriniz
olacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çalış.
Sayın
Nalcı, buyurun.
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanımıza sormak istiyorum: Sayın Bakanım, bu katkı
paylı yapılacak olan ihalelerde, sonuçta devlet, bu parayı
taksit taksit verecek. Yani yatırımcı yurt
dışından finansmanı bulacak, bu finansmanın da belli
şeylerini devletten tedarik edecek. Bu kanuna göre devlet, burada, o
paranın garantörü müdür? Bunu sormak istiyorum.
İki: Bu
finansmanı, yurt dışı finansmanını zaten devlet
sağlayamıyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Nalcı.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı ülkenin
ihtiyaç duyduğu ve devletin yapmak zorunda olduğu ancak
ödeneksizlikten dolayı yapamadığı yatırım ve
hizmetlerin özel sektör tarafından yap-işlet-devret çerçevesinde
yapılmasını amaçlarken, hemen pek çok kamu
yatırımını sistematik olarak artırmak suretiyle kamu
yatırımlarının önemli bir kısmını kapsayacak
şekilde genişletilmesi kamunun harcama disiplinini bozmayacak
mıdır? Yani bu tasarıyla, devletin sınırsız bir
şekilde borçlanması gibi bir yöntem tercih edilerek, ödemediği
ödenek için de yüksek bir faiz ödemesi öngörülerek zaten ödenemeyecek hâle
gelen kamu borçlarını daha da fazlalaştırıp ödenemez
hâle getirmiş olmuyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tankut.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, trafiği yoğun kara yolu tespitinin kriteri nedir? Bunu
bilmek istiyorum.
Ayrıca,
ileri teknoloji yüksek maddi kaynak gerektirir. Bunu niye veya
sözcüğüyle ayırıyorsunuz, buna da bir anlam verebilmiş
değilim.
Dün de
sormuştum. Bu yasal düzenlemenin iptal edilen Galataport ihalesiyle ilgisi
var mı? Çünkü Galataport ihalesi, YİD kapsamında yapılacak
işlerden olmadığı için iptal edildi ve büyük iddiadır
bu. Bu iddianın cevabını vermeniz gerekiyor. Gazeteler de böyle
yazıyor, benim tespitim de bu. Galataport ihalesinin yeniden önünü açmak
için düzenlenen bir yasa görünümündedir bu yasa ve geçmişte de YİD
uygulamaları devlete hiçbir katkı sunmamıştır, hiçbir
projede etkin olmamıştır. Enerji projeleri ortadır. Bu
geçmiş YİD Kanununun başka ellerde uygulanmasının
yanlış olması, eksik olması size bu yasanın doğru
dürüst kullanılacağı hakkını vermez Sayın
Bakanım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Ağyüz.
Sayın Bakan,
soru sorma işlemi tamam, cevap verebilirsiniz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım,
değerli milletvekillerim; teşekkür ediyoruz.
Şimdi,
Yedigözeyle alakalı Sayın Vekilimizin bir sorusu vardı.
Yedigöze, biliyorsunuz yıllardan beri bekliyordu. Ama bunun enerji
kısmını, biliyorsunuz Su Kullanım Hakkı
Yönetmeliği çerçevesinde, bunu özel sektör yüklendi, bunu yapacak. Ancak
sulamayla ilgili de bunun ya merkezî yönetim bütçesinden ya da -bu şekilde
kanun çıktığı takdirde- yap-işlet-devret esasına
göre yapılması mümkündür. Bunun önce projesinin yapılması
gerekiyordu. Zaten şu anda proje yapılması için gerekli
hazırlıklar yapılıyor. Projesi yapıldıktan sonra
buna tabii ki karar vereceğiz.
Ancak şunu
ifade edeyim: Az önce de ben bilgi verdim. Yani sulama olması hâlinde
sulama olmamasına göre bir bölgede üretimde büyük bir farklılık
oluyor. Manyas Ovasıyla ilgili bilgi verdim. Yaklaşık 5-6 kat
bazı bölgelerde
Hele İmamoğlu Ovası gerçekten mümbit bir
bölge, orayı da biliyorum. Yani Adam eksen biter. denilecek bir bölge.
75 bin hektarlık bir alandır. En önemli projelerden birisidir. Bu,
vatandaşa bir külfet yüklemeyecektir. Çünkü zaten sulama yapmakla
gelirinde önemli ölçüde artış olacaktır. Hatta bu
artışın bir kısmını vermesi, bir
kısmını da devletin ödemesi, Devlet Su İşleri
bütçesine konarak ödenmesi hâlinde ciddi bir yük olmayacaktır gelir
artışı dolayısıyla.
Bir de şunu
özellikle vurgulamak istiyorum: Burada, vatandaşın ödeyeceği
katkı payıyla, vatandaşın ödeyeceği miktarı
devlet üstleniyor. Yani vatandaşa burada katkı payı getirmekle
vatandaşa yardımcı oluyoruz yoksa başka bir maksat
değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kamu hizmetini özelleştirip fiyatlandırıyorsunuz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yoksa katkı payı olmasa
tamamını vatandaş ödemek durumunda kalacaktır. Sulamalarda
vatandaş bunun tamamını ödeyemediği için bunu getiriyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir tek sulama değil ki!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bununla ilgili uygulamaların
olup olmadığından bahsedildi. Bununla ilgili bütün uygulamalar
Avrupanın bütün ülkelerinde var. Bakın, benim bildiğim ülkeleri
sayarsam; İngilterede, Hollandada, İspanyada, Fransada,
Almanyada var. Diğer ülkelerle ilgili, arkadaşlarım oralarda da
olduğunu söylediler.
Orada katkı
payı adıyla değil, onun ismi gölge ücret. Biz gölge ücret
olmasın diye Türkçeye çevirirken -İngilizcesi shadow toll
biliyorsunuz- bunu katkı payı olarak adlandırdık, fark
budur yani. Dolayısıyla gölge ücret bu şekilde
adlandırılmıştır.
Diğer
hususta, Galataportla ilgili olarak da şunu özetle belirtmek istiyorum:
Bir kere bunun Galataport için olup olmadığı konusunda çok net
bir bilgi veriyorum: Hiçbir ilgisi yoktur, burada açıkça ifade ediyoruz.
Limanlar mevcut hâliyle YİD kapsamında ihale edilebiliyor,
yapılan örnekler var. Galataportla alakalı
çıkarılmış bir şey değil, hiçbir alakası
yoktur. Onu açıklıkla söylüyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Galataport ihalesi niye iptal edildi Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bunun dışında
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Galataportun önünü açmak için düzenlenen bir yasa.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Doğrunun,
Tokatla ilgili birtakım dere ıslahları ve sulamalarla ilgili
bilgi talebi vardı. Bunları müsaade ederseniz yazılı olarak
cevaplandırayım.
Bir de Sayın
Çalışın millî parklarla ilgili bir sorusu vardı. Özellikle
şunu belirteyim, bu millî parklardan kastettiğimiz şu:
Birtakım simülasyon merkezleri var, bunlar yüksek teknolojiyi
gerektiriyor. Biz dedik ki hiç olmazsa bunlar yap-işlet-devret
esasına göre yapılırsa son derece modern, kısa sürede
birtakım simülasyon merkezleri ve millî park alanlarında
yapılacak tesisler yapılır, devlet bunda yük altına girmez.
Sonra bu, devlete bilabedel teslim edilir diye düşündük. Koyduğumuz
odur.
Gümrük
kapıları ve limanlardaki emniyet ise... Yani bunu herhangi bir
şekilde yap-işlet-devret verince bununla ilgili tedbirleri almayacak diye
bir şey değil ki
Emniyet Genel Müdürlüğü ve diğer
yetkililer, mülki idare amirleri, her türlü yetkiyi alabilir. Mülkiyetini
onlara devretmiyoruz, sadece kiralıyoruz. Şu anda da limanlar
işletilirken nasıl tedbir alınıyorsa aynı şekilde
tedbir alınacaktır. O konuda hiçbir tereddüt yoktur diye
düşünüyorum.
Bunun
dışında, Sayın Tankutun Kamunun harcamasını
bozmayacak mı? diye bir suali vardı. Bilindiği gibi bu konuda,
6ncı madde dikkatlice okunursa bununla ilgili bir sınırlama
getirilmiştir yani ilanihaye bu hudutsuz değildir, bir
sınırlama vardır. 6ncı maddede de bu sınırlama
belirtilmiş. Onu da vurgulamak istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sınırlama yok ki burada.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bunun dışında,
herhâlde, cevap vermediğim
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Benim sorum vardı.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Haa sizin
Sayın
Nalcının sorusu: Katkı payı ödemesi vesaire
Garantörü
kim olacak? dediniz.
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Garantör değil Sayın Bakan. Şöyle izah
edeyim: Devlet de bunu borçlanabilir. Ama bunu çıkarmanın bir
şeyi, şahıs, firma gidecek borçlanacak, bu işi yapacak ve
aldığı taksitlerle de bu parayı verecek.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet, evet.
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Şimdi, bu işlere, yollara ve diğer
işlere, biliyorsunuz yüzde 40, yüzde 50 tenzilatlarla müteahhitler buraya
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Tamam. Ben o zaman, nasıl
yapılacağını size izah edeyim.
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Peki.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bakın, yapılacak
şey
Hiçbir fark yoktur. Ben sulamalarla ilgili uygulamamızı
anlatayım burada, çok açık ve şeffaf olması
açısından. Sulamalarla ilgili, misal olarak, biz ilk defa Manyas
Sağ Sahili ihale edeceğiz, hazırlıkları yaptık.
Çünkü bununla ilgili çalışmaları yaparken bütün kurumlara
Yapılan çalışmaları, ne kadar katkı payı
ödenecek, vatandaş ne kadar ödeyebilir, bunları belirledik. Bir
şeyin projesi hazırlandıktan sonra bu ihale edilecek.
Yapabilecek olanlar tarafında yeterli firmaları belirledikten sonra,
bu, şeffaf bir şekilde, en uygun, en ucuz teklifi veren firmayla
Sulama Birliği, Devlet Su İşleri ve şirket sözleşme
yapacak. Dolayısıyla ihale safhasında en ucuz veren firmaya
şeffaf bir şekilde verilecek isteyene. Burada da açıkça ilan
ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Toptan yapsanız bunları!
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Toptan yapın, Bakanlığı ihale edin
bitsin, Sayın Bakan.
BAŞKAN
Lütfen
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Zaten biz ihale edeceğiz,
ihaleyi biz yapıyoruz, devlet yapıyor yani.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süre tamamlandı.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sadece
yaptığımız şudur: Bunun şeffaf bir şekilde
hazırlanarak ihale edilmesi ve ihale şartlarına göre en uygun
teklifi veren firmaya bunun verilmesinden ibarettir.
OKTAY VURAL
(İzmir) DSİ ne yapacak o zaman?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Her şey belli olacak,
katkı payları, ne kadar verileceği belli.
OKTAY VURAL
(İzmir) Devlet Su İşlerini yok edeceksiniz demek ki.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Süre dolduğu için diğer
konuları, isterseniz
Başka bir konu kalmadı ama bir iki husus
var, onları da yazılı olarak cevaplandıracağım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde dört önerge vardır. Önergeleri
önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/480 esas numaralı Kanun Tasarısının 2nci maddesine
sınır kapıları ibaresinden sonra gelmek üzere , milli
park ve benzeri korunan alanlarda planlarda öngörülen yapı ve tesisleri,
toptancı halleri ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Bekir
Bozdağ |
Vahit
Kirişci |
Ahmet
Aydın |
|
|
Yozgat |
Adana |
Adıyaman |
|
|
Taner
Yıldız |
|
İkram
Dinçer |
|
|
Kayseri |
|
Van |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 sıra sayılı Tasarının 2nci maddesinde yer
alan sınır kapıları ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
Trabzon |
Malatya |
Zonguldak |
|
|
Halil Ünlütepe |
|
İsa Gök |
|
|
Afyonkarahisar |
|
Mersin |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 sıra sayılı kanun tasarısının 2nci
maddesinde yer alan ve 3996 sayılı kanunun 2inci maddesinde yer alan
otoyol ibaresinden sonra konulması istenen trafiği yoğun
karayolu ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
|
Prof. Dr. Akif
Akkuş |
Prof. Dr.
Abdülkadir Akcan |
Recep Taner |
|
|
Mersin |
Afyonkarahisar |
Aydın |
|
|
Prof. Dr. Alim
Işık |
|
Prof. Dr. Osman
Durmuş |
|
|
Kütahya |
|
Kırıkkale |
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 sıra sayılı Bazı Yatırım Ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun İle Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat
ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 08.05.2008
|
|
Ufuk Uras |
Osman Özçelik |
İbrahim
Binici |
|
|
|
İstanbul |
Siirt |
Şanlıurfa |
|
|
|
Pervin Buldan |
Sırrı
Sakık |
Sevahir
Bayındır |
|
|
|
Iğdır |
Muş |
Şırnak |
|
Madde 2: 3996
sayılı Kanunun 2 nci maddesinin ilk paragrafının sonuna,
Kamu hizmetleri alanı dışındaki yatırımlarda,
YİD modeli uygulanamaz cümlesi eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Uras, buyurun.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller;
bildiğiniz gibi, geçen ay bu çatı altında Cargill Yasası
diye anılan bir kanun teklifini görüştük. Bu kanun teklifine de,
biraz önce de vurgulandığı gibi, Galataport ya da
Haydarpaşaport demek yanlış olmaz.
Bilindiği
gibi, İstanbulda Salıpazarı diye bilinen Karaköy
İskelesi Galataport Projesi adı altında yap-işlet-devret
modeliyle Ofere ihale edilmeye, özelleştirilmeye
kalkışılmıştı. Hatta,
hatırlarsınız, bu ihalenin usulsüzlüğü üzerine birçok haber
çıkmıştı. Danıştay ise ihaleyi durdurdu, şu
an kapsamı genişletilmeye çalışılan yasanın
kapsamında olmadığı için. Meslek odaları ile
demokratik örgütler bu özelleştirmeye kategorik olarak karşı
çıkmışlardı. Nedenini de hatırlarsanız,
Galataportun yapılacağı yerin Avrupanın kültür
başkenti olduğu iddia edilen İstanbulun yüz yıllık
tarihî liman alanı olması nedeniyleydi. Bu alan Cenevizlilerden bu
yana liman olarak kullanılmıştı ve kamu hizmetinin kamu
tarafından sağlanması şiarı çerçevesinde itirazlar
geldi.
İstanbulun
ve Türkiyenin ulaşım sorunlarını zaten kamu çözemiyor-sa
kim çözecek? sorusu makul bir sorudur. Kamu hizmetlerinin yok edilmesi,
piyasalaştırılması ekonomik ve sosyal yaşama olumsuz
etki yapacak, özellikle alt gelir gruplarının daha da
yoksullaşmasını sağlayacaktır. Anaya-samızda
belirtilen sosyal devlet olma gereği, kamu hizmetlerinin asli sahibi
olarak bu alandaki yatırımların kamu eliyle
yapılmasını gerektirmektedir, ancak bu hizmetlerin, hizmetten
yararlananlara sürekli, kaliteli ve gereği gibi sunulabilmesinin bütün
koşullarının da sağlanması önem arz etmektedir.
Kamu kurum ve
kuruluşlarının sahip oldukları teknolojik olanakların
yetersiz olması ve yüksek bedel gerektirdiği için kamunun finansman
sorunu yaşaması hâlinde özel sektörden yararlanmak bir zorunluluk
olarak görülüyorsa, bu uygulamaların bütün kamu hizmetlerinde kural hâline
getirilmesi değil, sınırlı ve gerekli koşullarda
başvurulması yoluna gidilmelidir.
3996
sayılı Yasada da belirlenmiş olan YİD modelinin, gerçekten
gerekli durumlarda uygulanmasını temin açısından da, ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarının kendi bünyelerinde yer alan uzman
kamu görevlilerinin, finansman ve ileri teknoloji açısından o kurumun
yeterli olmadığı ve YİD modeline
başvurulmasının zorunlu olduğu tespit edilen bir rapor
düzenlemeleri sağlıklı olacaktır.
Bizim, bütün bu
önerilerimizde kamu çıkarı tabii ki esas oluyor.
Demin sizlere
Akiften bir şiir okumuştum Tayyip Beye gönderme yaparak. Bakın
bu da Eduardo Galeano'nun güzel şiiri. Diyor ki:
"Görevliler
görevini yapmaz.
Politikacılar
konuşur ama hiçbir şey söylemezler.
Seçmenler oy
kullanır ama seçmezler.
Okullar cahillik
öğretir.
Yargıçlar
kurbanları cezalandırır.
Ordular kendi
vatandaşları ile savaşır.
Polisler suç
işlemekten suçla savaşmaya zaman bulamazlar.
Kârlar
özelleştirilirken iflaslar kamulaştırılır.
Para insanlardan
özgürdür.
İnsanlar nesnelerin
hizmetindedir."
Niye Eduardo
Galeano bu şiiri yazmış? Çünkü, Latin Amerikasından
Asyasına, Avrupasına, her yerde aslında bu neoliberal
saldırıyla karşı karşıya kalıyoruz. O
yüzden, bu hikâye, aslında küresel bir hikâyedir.
Bu maddede de yapılmak
istenen değişiklikle YİD alanı genişletilmiştir.
Bu maddedeki değişiklikle özellikle kompleks ibarelerinin
çıkarılması gerektiğini öneriyoruz. Bu tür
yatırımlar, daha çok ticari mekân yaratmaya yönelik
yatırımlar olup YİD modelinin mantığına
aykırıdır. YİD modeli, esas olarak, kamunun ortak
ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik mal ve hizmet alanlarındaki
yatırım ve işletmeleri içerir. Nitekim, yasanın mevcut
hâlinde sayılan durumların tümü kamu hizmetleri
kapsamındadır. Kamu hizmeti içermeyen bir yatırımı
özel sektör zaten kendiliğinden gerçekleştirebilmektedir. Bunun için
bir yasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur. Bu nedenle kapsam maddesine Kamu
hizmetleri alanı dışındaki yatırımlarda YİD
modeli uygulanamaz. şeklindeki bir ibarenin konulması uygun olacaktır.
Dünya
Değerler Anketinde, araştırıldığında,
Türkiye insanının yüzde 20sinin kendisini mutlu hissettiği
belirtilmiş. Yurttaşlarımızın yüzde 80i kendisini
mutsuz hissediyor. Mutluluğu tarif etmemiz çok zor. Hepimizin
birbirimizden farklı mutluluk tarifi vardır. Ama mutsuzluğa
neden olan kamusal nedenleri ortadan kaldırmak bizim elimizdedir, bir
kamusal görevdir.
Temele
sormuşlar: Laz olmasaydın ne olurdun? diye. Çok mahcup olurdum.
demiş. Ben de AKP İktidarının bu değişiklikleri
yaparak hepimizi mahcup edeceğine inanıyorum.
Teşekkür
ederim. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uras.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 sıra sayılı kanun tasarısının 2nci
maddesinde yer alan ve 3996 sayılı kanunun 2nci maddesinde yer alan
otoyol ibaresinden sonra konulması istenen trafiği yoğun
karayolu ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Prof.
Dr. Akif Akkuş (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Akcan konuşacak efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
şahsım ve MHP Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, önergeyle önerdiğimiz, burada bu tasarının
2nci maddesine otoyol kavramından sonra trafiği yoğun kara
yolu kavramının ilavesi istenmekte. Bu trafiği yoğun kara
yolu ifadesinin metinden çıkarılmasını önermekteyiz.
Niye bunu
öneriyoruz? Eğer sağlıklı, mantıklı, düzgün, iyi
niyetli bir şekilde tasarıyı ve gerekçeyi incelersek, kamuya hizmet
etme
Kamu menfaatlerini koruyarak kamuya hizmet etmeyi öngörüyorsak
tasarıyla, o zaman, bu ifadenin metinde kalması Anayasaya
aykırılığı gerçekleştirir. Niçin?
Değerli
milletvekilleri, kara ulaşımında üç kavram vardır, üç
kavram hâlinde yol vardır: Otoyol, devlet kara yolu, -ki kara yolu
diyoruz- köy yolu.
Otoyollar,
trafiğin yoğun olduğu yerlerde rahat geçişi sağlamak
için, ücrete tabi geçişi sağlamak üzere, ulaşımı
sağlamak üzere şehirler arası ulaşımı düzenleyen
bir altyapı unsurudur. Örnekleri ülkemizde vardır. Eğer otoyolu
paralıysa, bu paralı otoyolun Anayasaya aykırı tarzda
işletilmesinin önüne geçmek istiyorsanız, mutlaka, paralelinde,
aynı amaca hizmet eden ve ücretli olmayan bir yol unsurunun bulunması
gerekir. Ücretli olduğu takdirde Anayasanın seyahat özgürlüğünü
güvence altına alan 23üncü maddesine aykırılık
gerçekleşir. Eğer, burada, tasarıyı hazırlayanlar veya
Hükûmetimiz, tasarının gerekçesinde ifade ettikleri gibi,
örneğin, tasarının genel gerekçesinin üçüncü paragrafında
Ancak, bazı yatırımlar sonucu üretilen mal ve hizmetler için
kullanıcıların ücretlendirilmesi zor olabilmektedir. Bu
durumlarda, riskin paylaşımı için yaygın olarak
kullanılan yöntemlerden birisi, Devletin mal veya hizmeti genel
uygulamalara paralel olarak kullanıcılara ücretsiz sunması
tarzında bir gerekçeye dayanıyorsa, o takdirde, niçin bunu
yap-işlet modeliyle yapıyoruz? Yap-işlet modelinde, bir
yatırımcı bulacaksınız; bu bulacağınız
yatırımcı projeyi üstlenecek, para harcayacak, finansman temin
edecek; -bu finansmanın bir maliyeti var- kara yolunun üretim maliyetine,
yapım maliyetine finansman maliyetini de ekleyecek; arkasından
kendisinin işletmesi sırasında işletme
masraflarını da ekleyecek; arkasından kârını da
ekleyecek ve sonuçta sizin karşınıza bunu, siz, devlet olarak
satın alıp vatandaşa sunmak üzere işleme
sokmanızı isteyecek. Tasarıda getirilen öneri bu.
Değerli
milletvekilleri, bugün günümüzde çok uzun vadeli, düşük faizli kredileri,
devletlere, değişik finans kurumları rahat bir şekilde
sağlamaktadır. Bunun en önemli örneği: Yaşanan ekonomik
krizlerin üstesinden gelme mücadelesi veren 57nci Cumhuriyet Hükûmeti
döneminde biz, Japonyadan temin ettiğimiz otuz yedi yıl ödeme
süreli, on yılı ödemesiz, yıllık faizi yüzde 1in
altında 200 milyon dolar krediyi bulduk. Bugün Türkiyede nerede kara
yolu trafiği yoğun? derseniz, en önemli yer Eskişehir veya
Bilecik-Adapazarı arasıdır derim. Biz, 100 milyon dolar
Bilecik-Mekece, 100 milyon dolar Bilecik-Bozüyük, Bozüyük-çevre yolu
geçişi için sağladık, ihalesini yaptık ve bu
kaynağı devletin kredisi olarak müteahhide kullandırmak
suretiyle bu yolun yapımının her şeyini bitirdik, temel
atma noktasına 2002nin Eylül ayında gelindi fakat seçim sathı
mailinde olduğumuz için yanlış anlaşılmayalım
diye temel atmadık. Ancak AKP, bu temeli Biz yaptık. demek için bir
sene öteleyerek gerçekleştirdi Sayın Başbakanın
varlığında ve sonuçta da o yolun maliyeti bir yıl
gecikmeden dolayı bize çok fazlaya mal oldu.
Değerli
milletvekilleri, ikinci yap-işlet-devret Muğlada Göcek Tünelidir,
kara yolunda ilk yap-işlet-devret olayıdır. İhalesini
yaptık, müteahhidin, yüklenicinin üstleneceği sırada seçime
gidildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akcan, devam ediniz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Oranın bir alternatifi. Beğenmeyen düz, normal kara
yolu üzerinde, beğenmeyen dağdan geçer, kısa vadede
hızlı bir şekilde rahat geçmek isteyen bedelini öder geçer. Yani
o tünelin bir alternatifi var. Dolayısıyla, kara yoluna alternatif
bulmadığınız sürece bu yoğun trafik veya trafik
yoğunluğu fazla olan kara yolu kavramı konunun Anayasaya
aykırılığını ortadan kaldırmaz. Bu itibarla,
eğer siz, hizmeti vatandaş adına müteahhitten satın
alacaksanız bunun adı yap-işlet-devret olmaz, bu pahalıya
mal olur, bu, insanımıza fazlaca yük getirir diyorum.
Bunun,
katkı payı adı altında ödenmesi gerekenin zamanında
ödenmemesi hâlinde Devlet söz verdi yerine getirsin. diye faiz de
öngörüyorsunuz. E, devlet çiftçiye de söz veriyor: Ekin siz kaba yeminizi, ben
teşvik vereceğim. diyor. 2006da ekiyor, 2007de tahakkuka
bağlanıyor, ödenmiyor, 2008in Martında ödüyor. Çiftçiye de
bunun faizini ödeyin. Taahhütte bulundunuz diye o adamlar ekim yaptı,
masrafına katlandı. O zaman, vatandaşa da bunun faizini ödeyin.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akcan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 sıra sayılı Tasarının 2 nci maddesinde yer
alan sınır kapıları ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının tümüne yönelik olarak dün
yaptığım konuşmamda, tasarıyla getirilmek istenen
katkı payına dayalı yap-işlet-devret modelinin
bildiğimiz yap-işlet-devret modeliyle bir ilgisi olmadığını
ifade etmiştim.
Hâlen
yürürlükteki Yasaya konu olan yap-işlet-devret modelinde,
yatırım özel sektör tarafından, yatırımcı
tarafından gerçekleştirilir, yatırım sonucu ortaya
çıkan tesis, idarenin önceden belirlemiş olduğu süre ve
tarifeler üzerinden yatırımcı tarafından işletilir ve
kullanım bedeli, onu kullanan vatandaşlardan, tüketicilerden tahsil
edilir. Bunun bütçeye herhangi bir yükü yoktur.
Tasarıyla
getirilmek istenen, katkı payına dayalı yap-işlet-devret
modelinde ise yatırımın bedeli katkı payı adı
altında bütçeden her yıl yatırımcıya taksitler hâlinde
ödenecek olan bir modeldir. Yani bunun adı, aslında, bir nevi
borçlanmadır. Özel sektör yatırımı yapacak, biz onu
taksitler hâlinde, örneğin, on yıllık bir sürede
yatırımcıya ödeyeceğiz.
Doğrudur, bu
model gelişmiş ülkelerde vardır. Gelişmiş ülkelerde
adı katkı payı değil, shadow toll dediğimiz gölge
ücret anlamında bir ücrettir. Bu noktada Hükûmetin
açıklamalarına katılıyorum, ama gelişmiş ülkelere
benzetmek istiyorsak, onlarla kıyaslamak istiyorsak bütçemizi de onlarla
kıyaslamalıyız. Bütçenizde paranız varsa yatırım
yaparsınız, bütçenizde paranız yoksa yatırım
yapmazsınız. Paranız, kaynağınız ne kadarsa o
kadar yatırım yaparsınız.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi bütçeye bakıyorum -dün
söylemiştim, tekrar söylüyorum- program tanımlı merkezî yönetim
bütçe gelirinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2006
yılında yüzde 21,5tu. Hükûmetin ekonomiden sorumlu
bakanlarının açıkladığı orta vadeli mali
çerçevede, bu gelirin, 2012de yüzde 20ye düşmesi öngörülmüştür.
Gelir performansında, Hükûmet, bir düşüş öngörüyor, 1,5
puanlık düşüş. 2007 yılı millî geliriyle bunu
çarparsak 12,8 milyar YTL eder. Hükûmet, 2012de 2006ya göre 12,8 milyar YTL
daha az gelir toplamayı hedeflemiş.
Şimdi, bütçe
performansında düşüş öngörüyorsunuz, bir taraftan da özel
sektörden borçlanmak suretiyle yatırım yapmaya kalkıyorsunuz.
Bunun, mantıklı hiçbir yanı yoktur.
Bakınız,
2002 yılını esas alalım. 2002 yılı program
tanımlı olmayan merkezî yönetim bütçe gelirinin gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı yüzde 22,7dir. 2007de bu 22ye düşmüştür,
0,7 puan düşmüş. Yani 6 milyar YTL, 2007de 2002ye göre daha az
gelir toplanmış.
Ekonomiden
sorumlu sayın bakanlarımızın indirdiği faiz
dışı fazlanın oranı da 0,7 puandır. Tam
eşittir. 4,2den yüzde 3,5a indi faiz dışı fazla. Kaynak
yok. diyor sayın bakanlarımız, iktidar partisi adına
konuşan arkadaşlarımız; borç var. Değerli
arkadaşlar, gerçeğe bakalım, geliriniz düşüyor. 2002deki
gelir kadar gelir toplasaydınız faiz dışı fazlayı
indirme gereği duymazdınız. Gene indirebilirdiniz ama o
yatırımları artan gelirle karşılardınız.
Değerli
arkadaşlar, bu maddede Sayın Başkan bir önerge okuttu, biraz
sonra da önerge oylanacak. Önergeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Önergeyle
yap-işlet-devret modelinin kapsamı biraz daha
genişletilmektedir. Neler giriyor kapsama önergeyle? Millî parkların
içindeki tesislerin yap-işlet-devret modeliyle yaptırılması
yap-işlet-devret yasasına ekleniyor. Hangi millî parkları örnek
veriyor iktidar partisi önergenin gerekçesinde sizlere okuyorum: Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı, Afyonkarahisar Başkomutan
Tarihî Millî Parkı ve Sarıkamış Allahuekber
Dağları Tarihî Millî Parkı
Değerli
arkadaşlar, Gelibolu Yarımadasındaki tarihî millî parkı
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri bütçeden yapabilme olanağına sahip
değil midir? Bunu, tarihimize ve şehitlerimize bir
saygısızlık olarak alıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Cumhurbaşkanlığı
Köşkünü bütçeden yapabiliyor muyuz? Yapmalıyız, tabii ki
Cumhurbaşkanlığı Köşkü için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi, devam ediniz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla)
ihtiyaç varsa gidip yap-işlet-devret modeline
başvuramayız değil mi? Başbakanlık için uçak
alıyor muyuz? İhtiyaç varsa alınır tabii ki. Bütçeden
alırsınız. Peki, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî
Parkı için biz özel sektöre borçlanmak zorunda mıyız
değerli arkadaşlar? Bunu takdirinize sunuyorum. Bunu tarihimize
saygısızlık olarak görüyorum, dikkatlerinizden
kaçmayacağını umuyorum.
Önergeyle
getirilmek istenen bir başka husus da toptancı hallerinin de
yap-işlet-devret modeliyle yapılmak istenmesidir. Değerli
arkadaşlar, bu Büyükşehir Belediyesi Kanununun konusudur, bu
yasanın konusu değildir. 5216 sayılı Kanun 10 Temmuz 2004
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi.
Toptancı hallerini yapmak, yaptırmak görevi büyükşehir
belediyelerinindir. O Yasa çerçevesinde büyükşehirler Devlet İhale
Kanununa, 2886 sayılı Kanuna dayalı olarak bu modeli zaten
yapabilirler. Buna da burada gerek yoktur diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/480 esas numaralı Kanun Tasarısının 2nci maddesine
sınır kapıları ibaresinden sonra gelmek üzere , milli
park ve benzeri korunan alanlarda planlarda öngörülen yapı ve tesisleri,
toptancı halleri ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, efendim, bu önerge açık bir
önerge değildir. İç Tüzükümüzün 87nci maddesine göre önergenin
açık olması lazım. Millî park ve benzeri korunan tabiri hukuki
bir tabir değildir. Neresidir? Benzeri demekle neyi kastediyor?
Millî Parklar
Kanununda, millî park, tabiat parkı gibi tanımlamalar
vardır. Dolayısıyla, açık olmayan bir düzenlemeyle ilgili
önerge verilemez. Ondan sonra
planlarda öngörülen yapı ve tesisleri
diyor. Hangi planda? Millî Parklar Kanununda uzun vadeli gelişme
planı vardır, uygulama planı vardır, günübirlik alanlarla
ilgili tesisler vardır. Dolayısıyla, bu önergenin işleme
konulması mümkün değildir. Tanım belirsizdir. Hukuki
tanımlar içermemektedir. Benzeri korunan alanlarla birlikte, bu durumda,
her türlü alanda koruma alanı içerisinde olan yerlerle ilgili bunun
uygulanması söz konusu olur. Dolayısıyla bu önergenin
işleme konulması mümkün değildir. Benzeri korunan tabiri
yoktur. Bir tane bir tabir getirsinler
İşte Millî Parklar Kanunu: Bu
Kanunun amacı, işte millî park, tabiat parkı, tabiat
anıtı ve tabiatı koruma alanları diye belirlemiştir.
Şimdi benzeri ne demek? Kim benzetecek? Yani burası koruma
alanı, burası da millî park mı ilan edilecek? Yani ne demek,
benzeri ne demek?
BAŞKAN
Tamam mı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN
Sayın Vural, şimdi zaten Komisyon ve Hükûmete soracağız?
Eğer açıklamaları yoksa
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, işleme alınması mümkün değil.
Almayacaksınız efendim. Ne demek, benzeri ne demek? Neye
benzeteceğiz?
BAŞKAN
Komisyon izah etsin efendim.
Buyurun
Sayın Komisyon, izah eder misiniz?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, komisyonla ilişkisi yok.
Genel Kurulda verilen bir önerge.
OKTAY VURAL
(İzmir) Komisyon katılamaz zaten.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Güvenpark da bu kapsama girecek mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Grup
Başkan Vekilinin burada bir önergenin açık olup
olmadığı konusunda Başkanlık makamını ve
Başkanlık Divanını uyarma yetkisi İç Tüzükümüzde
yazmıyor. Önergemiz açık ve nettir. Gerekçesi de açık bir
şekilde bunu ifade etmiştir. Sizin uygulamanız doğrudur
efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, mümkün değil. Çünkü,
Gelibolu Yarımadasıyla ilgili özel kanun vardır. Bu Kanunun
gelirleri de tadat edilmiştir. Bakınız, 4533 sayılı
Kanunda özel gelirler vardır. Bu gelirlerde Gelibolu
Yarımadasına giriş ücretleri vardır. Şimdi
yap-işlet modeliyle kimden giriş ücreti alacak, nasıl alacak?
Bunların özel hesapta toplanacağı ifade ediliyor. Böyle bir
şey olur mu efendim? Kanun var, Gelibolu Yarımadasıyla ilgili
özel kanunumuz var. Burada, giriş ücretlerinin nasıl
alınacağı, hangi hesapta toplanacağı belirlenmiş.
Şimdi bir yap-işlet kavramıyla Gelibolu Yarımadasını
Ve üstelik 3996ya göre yabancı şirketler de alabiliyor.
Korkarım ki, Avustralyaya gidildiği zaman Bu Gelibolu Millî
Yarımadasının yönetimini ve bu konuda işletmesini bize
devredin. diye görüşmeler yapılmıştı. Sayın
Osman Pepe bu konularla ilgili kamuoyunda dolaşan şeyler konusunda
açıklama yapmıştı. Şimdi yabancı bir şirket
gelecek, Avustralyalı bir şirket gelecek, Anzaklarla ilgili, Gelibolu
Millî Yarımadasını ben işleteceğim diyecek. Böyle bir
şeyin olması mümkün değil. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Vural, faraziyelerle laf şey olmaz. Yani faraziye
OKTAY VURAL
(İzmir) Olur mu efendim? Nasıl böyle bir şey gerekçeye
konulur?
BAŞKAN
Dinler misiniz beni efendim. Dinler misiniz
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Heyecanlanmayın, oturun.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Satışta ne kadar rahatsınız ya!
Satışta ne kadar rahatsınız!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Heyecanlanmayın, sakin olun.
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Sende heyecan yoksa ben ne yapayım, Gelibolu dendiği
zaman! (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) - Yoksa heyecanın, ne yapayım! Ecdadın yatıyor
orada be! Avustralyalı gelip işletecek diye sende bir endişe
yoksa ne yapayım!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Hiç endişe etme, ben şehit torunuyum. Benim
heyecanımı tartışmak sana düşmez. Ben şehit
torunuyum...
BAŞKAN
Sayın Vural, karşılıklı konuşmayalım lütfen.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir grup başkan vekili konuşurken, önce
oturmasını bil!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ben şehit torunuyum, sana düşmez benim
heyecanımı tartışmak. (MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Vural, sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Arkadaşlar, lütfen
BAŞKAN
Sayın Vural, şimdi, Başkanlığın teknik yönden
şeye müdahale etme hakkı yok efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, 87nci maddede yazıyor.
BAŞKAN -
Şimdi Komisyona soracağız, Komisyon açıklama yapsın
size. Komisyona zaten soruyoruz efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) İşleme alınamaz diyor efendim.
BAŞKAN Kim
diyor efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) - İşleme konulamaz diyor. Koymayın.
ATİLA EMEK
(Antalya) İç Tüzük söylüyor efendim, İç Tüzük.
BAŞKAN
Olur mu öyle!
Komisyon
katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Sayın
Başkanım, biz katılamıyoruz.
Tabii, önerge
üzerindeki açıklamayı Hükûmetimiz veya önerge sahipleri yapacak
şüphesiz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Komisyonla alakası yok Sayın Başkan.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İç Tüzükü Başkan uygular.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hükûmet, katılıyor musunuz?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi, efendim, şunu
ifade edeyim: Tabii, bu millî parklar bizim tarihimiz, her şeyimiz.
Bunlara hepimiz sahip çıkıyoruz. Yoksa, başka bir devletin veya
başka, yabancı firmanın burayı işletmesi mümkün
değil. Sadece burada, birtakım yüksek teknoloji gerektiren simülasyon
merkezleri var, onun yapımı zaman alacaktır.
Dolayısıyla, bunun yap-işlet-devret ile yapılması
konusunu gündeme getirdik. Sadece bu
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne kadar para istiyorsunuz Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade, müsaade
OKTAY VURAL
(İzmir) - Ne kadar para istiyorsanız çıkartalım! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Yavaş efendim. Bağırmayın efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne kadar para istiyorsanız çıkartalım!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bir dakika müsaade edin.
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
Sayın Vural
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bakın, şöyle: Gelibolu
misal olarak verilmiştir. Sadece Gelibolu değil, bakın. Diyelim
ki, Manisada Spil Dağı var, bir sürü millî parklar var. Buradaki
tesislerin yap-işlet ile yapılmasının önü
açılıyor. Yıllarca yapılamamış. Nitekim, şu
ana kadar geçmişte de hiçbir şey yapılamamış. Şu
anda biz yapıyoruz. Bakın, sadece Çanakkaledeki ziyaretçi
sayısı dönemimizde o kadar arttı ki. Şu anda ziyaretçi
sayısının
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizin döneminizde artacak tabii Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Özellikle yani burada bir de
şunu ifade edeyim
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) İhtiyaç duyuluyor çünkü!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ya, bir dakika müsaade edin ben
izah edeyim.
BAŞKAN
Dinler misiniz efendim.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Biz de tarihimize elbette en az
sizler kadar sahip çıkıyoruz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Vatandaş oraya bari sahip çıkıyor.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Özellikle şunu belirteyim:
Birtakım simülasyon merkezleri falan yapılması veyahut sadece
Gelibolu değil benzeri millî parklarda -yap-işlet-devret esasına
göre gerçekten vatandaşlarımızın kullanımına
açılabilecek- tesislerin yapılmasını öngören bir husustur.
Burada benzeri alanlardan kasıt, özellikle şunu belirteyim
OKTAY VURAL
(İzmir) Hangi kanunun hangi maddesinde benzeri alan tabiri vardır.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bakın, söyleyeyim. O zaman
açıklayayım: 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu, 4915
sayılı Kara Avcılığı Kanunu ve uluslararası
sözleşmelerde koruma altına alınmış alanları
kastediyoruz. Dolayısıyla kastedilen bunlardır.
Maksadımız da bu alanlarda
Misal, Manisada Spil Dağı
dünyanın en güzel cenneti olan bir yer, fakat burada hiçbir tesis
yapılamamış. Buradaki tesislerin yap-işlet-devret
esasına göre yapılması
Misal olarak, Manisaya muazzam bir
turizm gelirinin sağlanması hedefleniyor. Burada yapılmak
istenen odur. İsterseniz siz
(MHP sıralarından gürültüler)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, oraya yapın, Geliboluyu
çıkarın.
OKTAY VURAL
(İzmir) benzeri tabiri nerede var?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, şöyle
Bir dakika
müsaade edin
Burada Gelibolu diye bir şey yazmıyoruz.
Arkadaşlar misal olarak söylemişler.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Misal açık. Yazılı Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) O zaman şunu şey
söyleyelim: Geliboluda düşündüğümüz, sadece simülasyon merkezi,
diğer tesisler zaten yapıldı. Simülasyonu isterseniz tasrih
edeyim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne kadar efendim, simülasyon ne kadardır? Bedeli ne kadar?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, ya niye merkezî yönetim
bütçesinden çıksın? Bunu yapacak büyük firmalar var.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Bu millet bunu finanse eder Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yani belki 30-40 milyon
dolarlık bir şey, bilemiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakanım, bunları kabul etmeyiniz. Gelibolu
Yarımadasının yabancı şirketler tarafından
işletilmesini mümkün kılan bir kanunun içerisine sokmayınız
lütfen. Yapmayın! Sizin hassasiyetinize katılıyoruz.
Yapmayın efendim.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben de asla bir yabancı
firmanın Geliboluya ne surette olursa olsun adım atmasını
istemem ama bunu çok açıklıkla belirtiyorum, ben de son derece
titizim. Bunu tamamen simülasyon merkeziyle Geliboluda sınırlayacağız.
Zaten kanunda yok. Bunu size söz veriyorum bakın. Onu özellikle
belirteyim. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sözle olmaz efendim, sözle olmaz!
BAŞKAN
Tamam mı Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet.
BAŞKAN
Önerge sahibi konuşacak mı, gerekçeyi mi okutalım?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bakın, benzeri alan tabiri
yoktur.
BAŞKAN
İzah ettiler efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Efendim, Sayın Bakanın sözlü ifadesiyle olmaz. Yani
benzeri korunan alan neresidir? Kanunda, Millî Parklar Kanunundan bahsetti.
Millî park var, tabiat parkı var, tabiat anıtı var, tabiat
koruma alanı var.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yasa
tasarısı ile 3996 sayılı kanunla Yap-İşlet-Devret
Modeli çerçevesinde yaptırılması tanımlanan
Yatırım ve Hizmetlerin kapsamı genişletilerek, ileri
teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren kompleks, karmaşık ve
entegre tesisler yap-işlet-devret modeli ile yapılacak yatırım
ve hizmetler arasına dahil edilmiştir.
Türk tarihi ve
dünya harp tarihi açısından büyük öneme sahip; Gelibolu
Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Afyonkarahisar Başkomutan
Tarihi Milli Parkı ve Sarıkamış Allahuekber
Dağları Tarihi Milli Parkı başta olmak üzere milli
parkların sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel kaynak
değerlerinin ulusumuza ve tüm dünyaya, tanıtılması
bakımından, Milli Park Uzun Devreli Gelişme Planlarında
öngörülen her türlü yapı ve tesislerin yapımı, hizmete
açılması ve işletilmesi süreci, mali, teknik ve idari sorunlara
bağlı olarak öngörülen sürelerde gerçekleştirilememektedir.
Planlarda öngörülen yapı ve tesislerin bütçe yetersizliği sebebiyle
çok uzun sürelerde gerçekleştirilmesine bağlı olarak, korunan
alanların kaynak değerlerinde ciddi bozulmalar ve tahribatlar meydana
gelmektedir ki, bu durum başta ulusal kamuoyumuz olmak üzere, AB
giriş sürecindeki ülkemizin prestij kaybına neden olmaktadır.
Milli park ve benzeri korunan alanların koruma amaçlarına uygun
olarak yönetimi ve tanıtımının sağlanması
bakımından, korunan alanların Uzun Devreli Planları ve
Yönetim Planlarında öngörülen Simülasyon Merkezi, teleferik, telesiyej,
ulaşım, idare, ziyaretçi ve tanıtım merkezleri, korunan
alanların kaynak değerlerini ve gen kaynaklarını koruma ve
tanıtım amaçlı doğa ve yaban hayatı müzeleri
kapalı devre verici sistemleri, tematik park düzenlemeleri, doğa
eğitim merkez ve tesisleri ile yaban hayatı ve yaban
hayvanlarının koruma-kurtarma ve rehabilitasyon, tesisleri, yaban
hayvanlarının korunması ve nakil işlemelerinde
kullanılacak özel nakil araç ve tesisleri ile koruma, kontrol ve
tanıtım amaçlı diğer yapı ve tesislerin, ilgili Genel
Müdürlüğün yıllık bütçe imkanları ile tamamlanması makul
sürelerde mümkün görülmediğinden, "2873 Sayılı Milli Parklar
Kanunu ve 4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu ve
taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler gereği koruma
altına alınmış olan benzeri korunan alanlarda uygulanacak
yapı ve tesisler" in yap-işlet-devret modeli ile yapılacak
yatırım ve hizmetler olarak ele alınması
bakımından bu düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
Yine
gelişmiş ülkelerdeki toptancı halleri incelendiğinde,
bunların farklı bölümlerden oluştuğu, bu hallerin yaş
meyve ve sebzenin yanında, kuru gıda, kırmızı et,
beyaz et ve kesme çiçek hallerini, soğuk hava, gümrükleme,
atıkların geri kazanımı işlemlerini de
kapsadığı görülmüştür. Dolayısıyla en
azından Büyükşehir belediyelerinin toptancı hallerini modernize
edebilmeleri ve kentlerine yakışır toptancı
alışveriş merkezleri kurabilmeleri imkânı sağlanmalıdır.
Verilen önerge bu ihtiyacı da gidermektedir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.01
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
94 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
Tasarının
2nci maddesi üzerindeki önerge işlemine devam edeceğiz.
Önerge
değiştiğinden tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/480 esas numaralı Kanun Tasarısının 2nci maddesine
sınır kapıları ibaresinden sonra gelmek üzere millî park
(özel kanunu olan hariç) tabiat parkı, tabiatı koruma alanı ve
yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında planlarda
öngörülen yapı ve tesisleri, toptancı halleri ibarelerinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, karar yeter
sayısını aramanızı istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Daniş konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Daniş, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; söz konusu önergemiz hakkında söz
almış bulunuyorum.
Tabii, konu millî
parklar olunca özellikle 2003 yılından itibaren Türkiyenin ve
Meclisin gündeminde olan ve her ilgili yasayı getirişimizde destek
gördüğümüz bir konu üzerinde ben de söz almak istedim.
Tabii, 2003
yılında, hatırlarsanız bir televizyon programında
Çanakkale Şehitler Abidesinin eksiklikleriyle başlayan bir
tartışma oldu. Başbakanımız da o canlı televizyon
programında dedi ki: Bu abidenin bütün eksiklikleri giderileceği
gibi, bu şehitlik tekrar ele alınacak ve özellikle gençlerimize, Türk
gençliğine, öğrencilerimize bu alan gezdirilecek,
tanıtılacak ve millî bilincimiz pekiştirilecek.
Bunun
sonrasında çok büyük bir çalışma başladı. Zaten daha
önceden uzun devreli gelişme planı, ODTÜde -daha sonra rahmetli
oldu- Raci Bademlinin başkanlığında hazırlanan uzun
devreli bir gelişme planı vardı. Bu planın altmış
altı tane alt projesi vardı. Bu, ulaşım planını,
oradaki tabyaların, şehitliklerin ihya edilmesini ilgilendiren bir
plandı.
Netice
itibarıyla, 2003 yılından bugüne -ki ben doğma büyüme
Çanakkaleliyim, o alanı birçok arkadaşımız da
gezmiştir- maalesef, daha önce
Mesela abide 1960 yılında
bitirilmeden yarım kalmıştı ve 1960 yılından
itibaren bu abideye el atılmamıştı. En son bugün
gittiğinizde, henüz belki altı açılmadı ama
O zamanki
Sayın Bakanımız Osman Pepe ve ekibine de çok teşekkür
ediyorum huzurlarınızda. İlk, abidenin altını
gezmiştik, temellerini gezmiştik ve korozyonu görmüştük, yani
abidenin âdeta çökmek üzere olduğunu görmüştük. Bugün abidenin
güçlendirilmesi dâhil ve 28 tane gerçek şehitlik tekrar tespit
edilmiş, ihyasına başlanılmıştır.
Yolları çok büyük iyileştirmeler görmüştür ve gerçekten de
200-250 bin olan ziyaretçi sayısı bugün için 2 milyonun, 2,5 milyonun
üzerine çıkmıştır. Dolayısıyla millî parklar
tabii ki önemli ama Çanakkale Gelibolu Tarihî Millî Parkı öyle
zannediyorum ki, tarihimiz açısından, Türk tarihi açısından
en önemli alanlarımızdan bir tanesi. Bu konuda bunu söylerken
ülkemizin diğer bölgelerinde olan yerleri küçümsemek adına
söylemiyorum ama Çanakkaleye baktığınızda sadece
Misakımillîden değil, bugün 131 tane askerlik şubesinin -ki,
bunların birçoğu Misakımillînin dışındadır-
hepsinden şehitlerimiz vardır. Şumnudan vardır,
Saraybosnadan vardır, Yemenden vardır. Onun için Çanakkale hepimiz
için çok önemlidir.
Tabii, özellikle
zaman zaman hep tartışmalarla gündeme geldi. Gerçek şehitlik
olmayan abidenin oradaki bir şehitlikle ilgili çalışma
yapıldığı zaman otopark yapılıyor
şehitlikler diye genel basına çıktı. Bugün gidip
gördüğünüzde orada yeni yapılan şehitlik, herhâlde Türkiyede
değil, belki dünyada eşi benzeri olmayan bir proje bugün
uygulanmış, bitmiş ve ziyaretçilerin ziyaretine
sunulmuştur. Bu da yine tarihimiz açısından çok önemlidir diye
düşünüyorum.
Tabii ki, bu
proje henüz bitmedi, devam edecek. Abidenin altına,
Ben bu
çalışmalardan dolayı öncelikle Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğana teşekkür ediyorum.
Çünkü, Bakanlar Kurulunda 3 tane bakan geçen 58 ve 59uncu Hükûmetlerde de,
60ıncı Hükûmette de Çanakkale Gelibolu Millî Parkından sorumlu
3 bakan vardır: Bir koordinatör bakan, bir Çevre Bakanı, bir Kültür
Bakanı. 3 tane bakan bu alanla ilgilenmektedir. Şimdiye kadar
yaklaşık -eski ifadeyle söyleyecek olursak- 50 trilyonun üzerinde
yatırım yapılmıştır buraya. Tabii ki öncelikle
bunlar projelendiriliyor, ondan sonra yapım projeleri yapılıyor.
En az bu kadar daha da yatırım yapılacaktır, belki daha
fazla yapılacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Daniş, devam edin.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) - Ama en nihayetinde burası bittiğinde de
İşte, ülkemizin bugün özellikle, yeni başlayan Gönül Köprüsü
adı altında bir proje var; doğusundan, güneydoğusundan
çocuklarımız da gelip bu alanı geziyorlar. Sağ olsun, bölge
milletvekili arkadaşlarımız bizi de bu konuda haberdar ediyorlar
ve bölgede biz de gerekli bütün verilebilecek hizmetleri kendilerine vermeye
çalışıyoruz. Çok büyük bir ilgi, alaka var gençlerimiz
tarafından, okullarımız tarafından,
vatandaşlarımız tarafından.
İnşallah
bu proje tamamlanacaktır. Tamamlandığında da gerçekten
tarihimiz açısından önemli bir anıt, abide, belki bir alan
olacaktır diyorum. Bu önergede her ne kadar tarihî millî parklar
çıkarılmışsa da, diğer millî parkların da
tanıtılması ve görülmesi anlamında bu önergeyle getirilen
yenilikler önemlidir diye düşünüyorum.
Ben hepinizi bu
duygu ve düşüncelerle selamlıyorum. Sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Daniş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 3996
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (a) bendinde yer alan İleri
teknoloji ve yüksek maddi kaynak ibaresi İleri teknoloji veya yüksek
maddi kaynak olarak değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki (e) bendi eklenmiştir.
e) Katkı
Payı: Görevli şirketin ürettiği mal veya hizmetin bedeli, mal
veya hizmetten yararlananlar tarafından tamamen veya kısmen ödenmesi
idarece öngörülmeyen veya mümkün olmayan yatırımlarla ilgili
yapılacak görevlendirmelerde, mal veya hizmetten yararlananların
tüketim veya kullanım miktarları da dikkate alınarak belirlenen
ve idare tarafından görevli şirkete tamamen veya kısmen
yapılan ödemeyi,
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Birgen Keleş.
Buyurun
Sayın Keleş. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; incelemekte olduğumuz
tasarının 3üncü maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum ve yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
Bu tasarı,
incelediğimiz tasarı, 94 tarih ve 3996 sayılı Yasanın
kapsamında ve yap-işlet-devret sözleşmelerinin içeriğinde
bazı değişiklikler öngörmektedir. Aslında,
yap-işlet-devret modeli, bir özel sektör-kamu iş birliği projesi
olarak ilk kez 84 yılında 3096 sayılı Yasayla gündeme
gelmiştir ve bu Yasada elektrik üretimi, iletimi,
dağıtımı, ticaretiyle ilgili olarak özel sektöre
yatırım yapma ve işletme hakkı
tanınmıştır ve on bir tane projeye de hazine garantisi
verilmiştir. 88 yılında kabul edilen 3465 sayılı Yasa
ise, özel sektörün yap-işlet-devret modeliyle otoyol yapmasına ve
işletmesine imkân sağlamıştır, ama bu kez hazine
garantisi verilmemiştir. 3996 sayılı Yasayla, hemen her
sektörde altyapı projelerinin yap-işlet-devret modeliyle yapılması
mümkün hâle getirilmiştir. 97 yılında, 4283 sayılı
Kanun ile termik elektrik santrali projeleri için yap-işlet modeli
yürürlüğe konulmuştur, hazine garantisiyle de beş santral
yapılmıştır. 99 yılında ise, aksi yöndeki bir
yargı kararına rağmen, yap-işlet-devret modeli için
yaptırılan sözleşmeler özel hukuk sözleşmesi
sayıldığından Yasada birtakım değişiklikler
yapılmış ve uluslararası tahkimin yolu
açılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, uluslararası tahkimin yolunun açılması,
yani esasen özel sektör kuruluşları için var olan bu yolun kamu
kuruluşları için de geçerli hâle getirilmesi, Türkiyenin
başına ileride çok büyük sorunlar açacaktır.
İncelediğimiz
kanun tasarısı, aslında çok tipik bir Adalet ve Kalkınma
Partisi uygulamasıdır. Sorunlara köklü çözüm getirmemek, günübirlik
bazı önlemlerle sorunları hafifletmek ve yabancı isteklerine,
Türkiye yararına olmasa da boyun eğmek, geçen dönemde ve bu dönemde
sık sık karşılaştığımız
davranış biçimleridir.
Yap-işlet-devret
ve yap-işlet yöntemlerinin arkasında kaynak yetersizliği
vardır ama kaynak yetersizliğini gidermenin en önemli yolu ciddi ve
adil bir vergi reformudur. Türkiyede kayıt dışı ekonomi
çok büyük boyutlara ulaştığı için, kayıt
dışı ekonominin kayıt altına alınması da büyük
önem taşımaktadır. Ne var ki AKP İktidarı, ne geçen
dönemde ne bu dönemde ciddi ve adil bir vergi reformunu ve de kayıt
dışı ekonomiyi kayıt altına alma işlemini
gerçekleştirmek için çaba sarf etmemektedir. Bütçe
açığını, sorumsuzca borçlanarak, borçlanmak için yüksek faiz
ödeyerek, vatan topraklarını satarak, önemli kamu kuruluşlarını
ve bankaları özelleştirme adı altında yok pahasına
yerli ve yabancı girişimcilere vererek, hazine arazilerinin tümünü
satışa çıkartarak kapatmaya çalışmaktadır.
Ayrıca, eğitim ve sağlık hizmetlerini yerli yabancı
vakıflara, özel şirketlere havale ederek, enerji gibi tüm ekonomiyi
ilgilendiren ve rekabet şartlarını çok etkileyen bir sektörü,
yap-işlet-devret yöntemiyle özel şirketlerin kâr etmek amacıyla
verecekleri kararlara terk ederek gelecek kuşakların sırtından
günü kurtarmaya çalışmaktadır.
İncelemekte
olduğumuz tasarı, yap-işlet yöntemi ile yapılan
yatırımların türlerini artırmakta, yani kapsamını
genişletmekte ve katkı payı ile
yatırımcıların kârlarını garanti altına
almaktadır.
Sayın
milletvekilleri, yap-işlet-devret ve yap-işlet yöntemi ile yapılan
santrallerin 2003 yılında ve 2004 yılında
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ve
Sayıştay tarafından incelemesi yapılmıştır
ve hazırlanan raporlar farklı tarihlerde ve farklı kişiler
tarafından hazırlandığı hâlde benzer sonuçları
vermiştir. Bir defa, yap-işlet-devret sözleşmelerinde idari
yargının ön denetimi olmadığı için kamu aleyhine
hükümler olduğu saptanmıştır ve gizlilik hükmü de
olduğu için bunların topluma yansımadığı
görülmüştür. Her iki raporda da bu yöntemlerle yapılan
usulsüzlüklerin, yolsuzlukların, maliyetlerin nasıl
şişirildiğinin ve yatırımlarda kamu denetiminin
eksikliğinin, santrallerde yer ve tür seçimi gibi konularda bile
yabancılara nasıl olanaklar sağlandığının ve
bunun sonucunda elektrik fiyatlarının nasıl
yükseltildiğinin ve bu kamu zararının açıklamaları
vardır ancak zarar diye sözü edilen miktar sadece kamu
zararını kapsamaktadır, tüm elektrik harcamalarında ortaya
çıkan zarar aslında bundan çok daha fazlasıdır çünkü burada
hesaplanan evlerde ve işyerlerindeki kullanımlardan dolayı
ortaya çıkan zararı içermemektedir.
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak 2005 yılından itibaren söz konusu raporlara ve bunun
bulgularına dikkat çektiğimiz hâlde herhangi bir şekilde
değişiklik olmamış, tam tersine bu şirketlere daha
fazla olanak, yeni alternatifler sunulmuştur.
Özelleştirmenin
ve hazine arazilerinin satışının yağmaya
dönüştürülmesine şahit olduğumuz hâlde ve Cumhuriyet Halk
Partisi bu konularda iktidarı sık sık uyardığı
hâlde, nasıl özelleştirme anlayışını ve hazine
arazilerinin tümünün elden çıkarılması
kararlılığını iktidar değiştirmiyorsa bu
enerji yatırımlarıyla ilgili olarak tutumunu da hiçbir
şekilde değiştirmemiştir.
Dikkatinizi
çekmek istediğim birinci nokta, Türkiye açısından
yap-işlet-devret ve yap-işlet yöntemlerinin olumsuz sonuçlar
verdiğidir.
İkinci nokta
şudur: Devletin yapmak zorunda olduğu hizmetlerin
yap-işlet-devret ve yap-işlet yöntemleriyle yapılması en
temel kamu hizmetlerinin paralı hâle gelmesine yol açacaktır.
Kuşkusuz, söz konusu yöntemler sözleşmelerde gerekli koşullara
yer vermek, çok iyi denetlemek ve istisnai olarak kullanılmak
koşuluyla pekâlâ değerlendirilebilir ama bunların
yapılmadığı raporlarda açıktır ve
incelediğiniz tasarıyla da alanlar o kadar genişletilmektedir ki
eğitim ve sağlıktaki gelişmelerle birlikte
düşündüğümüzde, kısa bir süre içerisinde bütün kamu
hizmetlerinin özelleştirileceği ve paralı hâle getirileceği
açıkça görülebilir.
Tasarının
1inci maddesi, ve yerine veya kelimesinin kullanılması,
kapsamı genişleten bir maddedir. İleri teknoloji ve yüksek
maddi kaynak yerine sadece ileri teknoloji ve sadece yüksek maddi kaynak
ne demekse, yeterli olacaktır.
Tasarının
gerekçesinde kamu-özel sektör iş birliğine değinilmekte ve
yatırımın niteliğinde var olan inşaat ve talep riski
gibi risklerin kamuyla özel sektör arasında
paylaşılacağı belirtilmektedir. Ayrıca da bu yöntemle
özel sektörün çok kaliteli işleri zamanında
tamamladığı ileri sürülmektedir. Bu işlerin zamanında
tamamlanacağı ve kaliteli olarak tamamlanacağı konusunda
tasarıda en ufak bir garanti yoktur.
Ayrıca da
bazı yatırımlar sonucunda üretilen mal ve hizmetlerin
fiyatlandırılması için gerekli olan yöntem çok zor
oluşturulduğu için, bu tasarı bu tür mal ve hizmetler için
topluma, kullanıcılara bunların ücretsiz sunulması
kararını almıştır. Kamu sektörünün bu mal ve
hizmetleri kullanıcılara ücretsiz sunabilmesi için değerli
arkadaşlarım, devlet, şirketten bu mal ve hizmetleri
alırken belirli dilimler için talep ve kullanım miktarına göre
ödeme yapacaktır. Böyle bir ödeme kullanıcı için temin
edilecektir ama herhangi bir riski de içermemektedir işletme sahibi için
ve yatırımı yapan şirket için. Öyle ki tasarıda
katkı payı adı altında yapılacak olan ödeme hem
bütçelere konulacaktır, bu garanti altına
alınmıştır hem de bir gecikme faizi söz konusudur.
Yatırımcı şirket yap-işlet-devret yöntemiyle yapacak,
işletecek, şirketin işletme süresi bittiğinde de
parayı, katkı payını hizmetten yararlananlar ödeyecektir.
Şimdi, bu
yasa tasarısı yap-işlet-devret yönteminin alanını
genişleten, yatırımcı firmalara dikensiz gül bahçesi
yaratan, onların kârlarını artıran ve gelecek
kuşakların kullanacağı kaynaklara bugünden ipotek koyan bir
tasarıdır. Neden? Çünkü ödemeler belli bir oran içerisinde
olacaktır ve gelecek yıllarda olacaktır. Niçin? Bugün
yapılan yatırımlar için. Dolayısıyla, bu
yatırımların ödemesini gelecek kuşaklar yapacaktır ve
gelecek kuşakların bugünden saptanan harcama paternine göre
rahatlıkla kullanabileceği kaynaklar bugünden el konulduğu için
onların kullanımından uzaklaştırılmış
olacaktır. Aslında bütçeyi denk göstermek ve düşük bir bütçe
açığından söz edebilmek için, hesaplama yöntemlerinin
değiştirilmesi, harcamaların bir sonraki yıla ertelenmesi
ve özelleştirme adı altında elde edilen gelirlerin bütçe
açıklarının kapatılmasında kullanılması,
değerli arkadaşlarım, bugün esasen başvurulan bir yöntemdir
ve iktidar, gerek geçen dönemde gerek bugün buna sık sık
başvurmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Keleş, devam edin efendim.
BİRGEN
KELEŞ (Devamla) - Yapılan değişiklik, merkezî yönetimin
normal olarak bütçe çerçevesinde yapacağı yatırımların
topluma maliyetini artıracaktır. Enerji sektöründe yaşananlardan
hiç ders alınmadığı görülmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bugün, ihracatta rekabet edebilir durumda
olmadığımızı, enerji fiyatlarını çok
pahalıya mal ettiğimizi ve kullandığımızı
söylüyoruz. O dönemde yap-işlet-devretle bu işleri
görevlendirdiğimiz şirketler, çeşitli yöntemlerle, en az sekiz
on yöntemle enerji fiyatlarının maliyetini, dolayısıyla da
fiyatları artırmıştır, enerji kalemlerinin maliyetini
ve fiyatları artırmıştır.
Bu sistemin
Adalet ve Kalkınma Partisine kısa dönemde yararlı
olacağı açıktır çünkü bütçedeki açık bütün
boyutlarıyla görülmeyecektir, borçlanma miktarı ve faiz gibi ödemeler
gözden uzaklaştırılacaktır. Ama, uzun dönemde bir yere
varılamayacağı bununla açıktır çünkü tek tek insanlardan
farklı olarak bir toplumu sürekli olarak aldatmak ve de her seçimde
oylarını almak mümkün değildir. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Keleş.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoy.
Sayın
Paksoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 94 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
tasarının amacı, kamunun yapmak zorunda olduğu bir
kısım yatırımların özel sektöre
yaptırılması, bedelinin ise yılı bütçesine konulacak
ödeneklerle taksitler hâlinde ödenmesidir. Bu bir nevi borçlanma yöntemidir. Bu
uygulama, kamu borcunun, olduğunun altında görünmesine yol
açacaktır. Bunun anlamı, kamu yatırım
harcamalarının bütçe dışına
çıkarılmasıdır. Bu alan genişlediği ölçüde
kamunun temel yatırım harcamaları azalacaktır.
Özellikle 2006
yılından itibaren mali disiplinden belirgin bir biçimde
uzaklaşıldığı, kamu gelirlerinin, özelde de vergi
gelirlerinin düzeyinin azaldığı bir süreçte
yap-işlet-devret modeli uygulamalarının katkı payı
kavramına dayalı olarak genişletilmesi kamu maliyetini ve
saydamlığını olumsuz etkileyecektir. Katkı payı
uygulamasına dayalı modelde riskin kamu ve özel sektör arasında
paylaşılacağı ifade edilmişse de tasarı
maddelerinde buna yönelik düzenleme görülmemiştir. Üstelik bu uygulamayla
peşinen alınacak olan katkı paylarını tahsilde sorun
yaşanacaktır.
Vatandaşa,
çiftçiye bir yatırımcı muamelesi yapmak, hakkaniyet ölçüsüyle
bağdaşmaz. Bu uygulamada özel sektörün hiçbir riski söz konusu
değildir. Risk tamamen devletin üzerindedir. Bu yöntemi, vatandaşların
gelirleriyle orantısız olarak yaptıkları kredi kartı
harcamalarına benzetebiliriz. Devlet de bu tasarı ile geleneğe
uyuyor ve hesapsız kredi kartı kullanmaya başlıyor
diyebiliriz.
Bu modele yönelik
bir başka eleştirimiz ise bu işi yapacak ve işletecek olan
özel sektörün kârlı yatırımlara yöneleceği gerçeğidir.
Özel sektör kâr etmeyeceğini düşündüğü ihalelere girmeyecektir.
Bu durumda da yapılması gerekli hizmetlerin bir kısmı
gerçekleştirilemeyecektir. Bizce Hükûmet yapamadığı her
işi özelleştirerek çözmeye çalışmaktadır.
Arkadaşlar,
bir kısım hizmetler bu mantıkla çözülemez. Getirilmek istenen
yap-işlet-devret modeli yerine Devlet Su İşlerinin teşkilat
ve bütçesi güçlendirilirse Türkiyenin kalkınmasında önemli görevler
yapmış bu güzide teşkilatımızın bundan sonra da
kendisine tevdi edilecek her türlü görevi layıkıyla yerine
getireceğinden hiç kuşkumuz yoktur. Ancak son yıllarda Devlet Su
İşlerinin güçlendirilmesi yönünde politikalar takip edilmeyerek
kuruluşun genel yapısında bir zafiyet oluşturulmuştur.
Kurumdaki görevlere partizanca atamalar yapılarak işinin ehli olmayan
bürokratlar göreve getirilmiştir. Baştan söyleyeyim, gidişat o
ki Köy Hizmetleri nasıl tasfiye edildiyse yürütülen bu politikalarla
DSİ de aynı şekilde tasfiye edilecektir. Bu tasfiyeye zemin
hazırlamak için, DSİde çalışan personel ve iş
makineleri, programlı işler yerine, programsız, günübirlik
hizmetlerde kullanılmaya başlanmıştır. Devlet Su
İşlerinin planlanan proje yatırımlarının programa
alınmasında politik mülahazalar ön plana çıkmış, güya
yatırım programları, bütçe imkânları bahane edilerek üç
beş senede bitirilmesi gereken tesisler on-on beş senede bitirilemez
hâle gelmiştir. Bu da hem yüklenicilerin hem de yatırım yapılan
mahaldekilerin heveslerini kırmıştır.
Bir diğer
konu da: Devlet Su İşlerinde çalışan teknik ve diğer
personelin maaşları yoksulluk sınırında veyahut
yoksulluk sınırının altındadır. Bu sebeple,
kurumda teknik elemanı tutmak zorlaşmıştır.
Örneğin, Devlet Su İşleri Bölge Müdürü 1.750 YTL, bir mühendis
1.250 YTL maaş alırken havuzdan bu kuruma gelen bir teknik personel 3
bin YTL, bir güvenlik görevlisi 2.500 YTL maaş almaktadır. Böyle bir
maaş dengesizliğinde iyi bir çalışma, moral ve motivasyon
olur mu? Bakanlıklar arasında ücret dengesizliği giderek
artmaktadır. Birinci derecede bir mühendis Merkez Bankasında 4.028
YTL, TRTde 2.876 YTL, Enerji Piyasasında 2.576 YTL, Atom Enerjisinde
2.500 YTL, Denizcilik Müsteşarlığında 2.012 YTL, Türkiye
Kömür İşletmelerinde 1.579 YTL, Çevre ve Orman
Bakanlığında 951 YTL alıyor. Hükûmetiniz göreve
geldiğinden bu yana ücret adaletsizliklerini gideren bir reform
yapacaktı. Kamu personeli reformunu ne zaman
yapacağınızı büyük bir merak ve sabırla bekliyoruz.
Birkaç söz de
Kahramanmaraş Kartalkaya Barajı hakkında konuşmak
istiyorum: Kartalkaya Barajı, 1971 yılında tarımsal sulama
amacıyla hizmete açılmıştır. İşletmeye
açıldığında göl hacmi 225 milyon metreküp, sulama
alanı sağ sahil ve sol sahil olarak 22 bin hektar
civarındaydı. Göl hacminin 1/3ünün rusubatla dolması nedeniyle
bugün 160 milyon metreküp civarına gerilemiştir.
1981
yılında da Bakanlar Kurulu kararı ile Gaziantep ilimize 1,5
metreküp/saniye miktarında içme suyu tahsis edilmiştir. Ancak,
Gaziantep nüfusunun artması ve gelişmesi nedeniyle bugün 5
metreküp/saniyeye varan miktarlarda su verilmektedir. Küresel ısınma
etkilerini de dikkate aldığımız zaman çiftçilerimiz
sulamada büyük sıkıntılar çekmekte, bu durum da büyük maddi
kayıplara neden olmaktadır. Bilim adamlarının
görüşlerine bakıldığında, küresel ısınma
etkilerinin daha uzun yıllar devam edeceği görülmektedir.
Yağışlar azalmış, yer altı sularının
kullanımı devreye alınmıştır. Bu da toprakta
taban suyunun düşmesine, dolayısıyla bitki su
ihtiyacının daha da artmasına neden olmuştur.
Gaziantep
Belediyesi, Kartalkaya Barajından aldığı su ile
yetinmemiş, sulama alanı içerisinde Mizmilli civarında yer
altı kuyuları açarak 1,5 metre-küp/saniye yer altı suyu da
almıştır. Toprağın dengesi olumsuz etkilenmiştir.
Acilen
tarımsal amaçlı kullandığımız suyun takviye
edilmesi gerekmektedir. Sulama birlikleri, çiftçilerimize ikinci ürünü
ektirmediği gibi, birinci ürüne de yeterli düzeyde su verememektedir. 2007
yılında Gölbaşı Göksu pompaj tesislerinden Kartalkaya
Barajına su pompalanmamış olsaydı çiftçilerimiz birinci
ürünü bile sulayamazlardı.
Bu durumda ne
yapmanız gerekir? Gaziantep Belediyesi ile protokol yapılarak sulama
birliklerinin ve belediyenin ne kadar su alacağının sezon
başında belirtilmesi, pompaj tesislerine su ölçüm cihazı
konularak Gaziantep Belediyesinin ne kadar su aldığının
belirlenmesi, yağışların az olduğu yıllarda
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün 1,5 metreküp/saniye
miktarın üzerindeki su ihtiyacı Göksu Çataltepe acil içme suyu terfi
hattı ile Göksudan sulama sezonundan önce su pompalanması ve enerji
bedelinin de Gaziantep Belediyesi tarafından
karşılanmasıdır. Sorunun tamamıyla çözümü için uzun
vadede Çetintepe Barajı acilen yapılmalı, hem Gölbaşı
sulaması hem de Gaziantep içme suyu ve sulaması, ayrıca
Pazarcık ve Kahramanmaraş sulaması da rahatlamış olur.
Orta vadeli çözüm
ise, Gölbaşı üzerinde 2001 yılından bu yana hazır
çalışır durumunda olan her biri 1.650 litre/saniye kapasiteli 8
adet pompa bulunmaktadır. Bu pompalardan
Yine,
Kılavuzlu Barajı inşaatı 2002 yılında
tamamlandığı hâlde, tesis altı seneden beri hiçbir işe
yaramadan beklemektedir. Tesisin enerji üretimi ve sulama tesislerinin bir an
önce tamamlanması için gerekli çalışmaların
başlatılması ülke ekonomisinin faydasına olacaktır.
Tabii Devlet Su
İşlerinden bahsederken ülkenin diğer kesimlerinin de ekonomik
durumu hiç de iç açıcı değildir. Esnaf siftah yapamaz, kamyoncu
inim inim inlerken çiftçinin hâli içler acısıdır. Gıda
fiyatları her gün artıyor, enflasyon iki haneli rakamlarda seyretmeye
başladı. Allah vatandaşın yardımcısı olsun
diyorum. Onun için, Yüce Meclisi öncelikle vatandaşın durumunu
düzeltecek, geçim derdini kolaylaştıracak yasa tekliflerini ve
tasarılarını görüşmeye davet ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahısları adına ilk söz Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiçe aittir.
Buyurun
Sayın Bilgiç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(1/480) esas
numaralı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, yap-işlet-devret modeli yeni bir model olarak burada
sanki sunuluyor gibi ama tabii yeni bir model değil.
Başlangıcı 1994 yılında çıkarılan 3996
sayılı Kanuna dayanmakta. Bu Kanuna göre yapılan,
başarıyla uygulanan pek çok proje hayata geçirilmiştir.
Esenboğa, Dalaman, İstanbul, Antalya, Adnan Menderes
Havalimanları, Güllük Limanı, Turgutreis Yat Limanı, Didim Yat
Limanı, Gölcük Tüneli ve buna benzer pek çok proje bu kapsamda gerçekleştirilmiştir.
Çok kısa sürelerde gerçekleştirilen ve randımanlı
işletilen bu projeler hem işletmecisine kazandırmış
hem kamuya artı gelir sağlamış hem de kamudan kaynak kullanılmadan
gerçekleştirilmiştir.
Ancak pek
tabiidir ki finansmanı ve ödeme planı zor olan, geri dönüşümü
uzun yıllara, otuz kırk yıllara dayanan ve yapımı önem
arz eden başka projeler de var. Bu hâllerde de kamunun kendisinin de
devreye girmesi ve yatırımın gerçekleştirilmesi noktasında
devrede olması gerekmektedir.
İşte,
bu yasa tasarısı ile 3996 sayılı Kanunla
yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yaptırılması
tanımlanan yatırım ve hizmetlerin kapsamı
genişletilerek ileri teknoloji veya yüksek maddi kaynak gerektiren kompleks,
karmaşık entegre tesisler yap-işlet-devret modeli ile yapılacak
yatırım ve hizmetler arasına dâhil edilmiştir. Böylece
kamu-özel sektör iş birliğiyle gerçekleştirilecek projelerin hem
kapsamı genişletilmekte hem de alternatif finans
metotlarının daha yaygın kullanımı hedeflenmektedir.
Tasarıdaki
önemli açılımlardan bir tanesi de katkı payı ve bununla
ilgili uygulama esaslarıdır. Aynı zamanda 6200 sayılı
Kanunda değişiklik yapılarak katkı payı
uygulaması Devlet Su İşleri tarafından yürütülecek sulama
projelerinde de uygulanabilir hâle getirilmektedir.
Bu düzenlemeyle
yatırımın fizibilitesine, ön etüdüne göre kendi içinde geri
dönüşümü sağlayamadığı hâllerde, kamunun
yatırımın gerçekleşmesini teminen belirli bir risk
paylaşımı esasına tabi olarak katkı payıyla
projenin hayata geçirilmesini temin etmesi sağlanmaktadır. Bu sayede
yapımı önem arz eden ve ücretlendirilmesi fiilen mümkün olmayan
bazı projeler gerçekleştirilebilecektir. Katkı paylarında
kamu maliyesi üzerinde oluşabilecek menfi etkilerin bertarafı da
tasarıyla sağlanmakta ve idarece ödemesi yapılması öngörülen
katkı payı karşılığı miktarlar ilgili
idarenin bütçesine konulmakta ve katkı paylarına bir sınır
da getirilmektedir.
Bazı
yatırımlar, özellikle altyapı yatırımları geri
dönüşü, kârlılığı yeterli olmadığı ve
3996 sayılı Kanunda da katkı payı öngörülmediği için
bu kapsamda bugüne kadar gerçekleştirilememiştir. Ayrıca
bütçeden de yeterli kaynak aktarılamadığı için de
yapımları çok çok zaman almaktadır.
Orta Avrupa
ülkelerine bakıldığında, Doğu Blokunun çöküşü
sonrasında bütün içme suyu, kanalizasyon ve diğer altyapı
yatırımlarının yap-işlet-devret esasında
tamamlandığını, yapıldığını
görüyoruz. Ülkemizde ise bu konuda oldukça geç kalınmıştır.
Bugün Devlet Su İşlerinin merkezî yönetim bütçesiyle elindeki mevcut
bütün projeleri realize edebilmesi mümkün değildir. Yapımı ve
finansmanı on beş yirmi yılı bulabilecek bu projeler,
yap-işlet-devret sistemi ve bu tasarıyla hem iki üç yıl içinde
tamamlanma şansına sahip olacaktır hem de geri ödemeleri de
sulama birlikleri, çiftçiler ve devlet katkı paylarıyla belki yirmi
otuz yıla yayılacaktır. Böylece var olup da kullanılmayan
suyun vatandaşımızın, çiftçimizin istifadesine
sunulması da sağlanmış olacaktır. Aynı zamanda,
görevli şirket yirmi otuz yıl süreyle işletmeyi yaparak hem
işletme tecrübesini artıracak hem de verimliliği sağlamak
için şebeke bakımlarını düzgün yapacak ve yeni teknolojiler
de kullanmak zorunda kalacaktır. Bu şekilde, kıt olan su
kullanımında da israf kalkarak verimli kullanım da sağlanmış
olacaktır.
Katkı
payıyla yapılacak olan bu yatırımların geleceğe
ipotek konuluyor gibi değerlendirilmesi aslında tamamen bir
yanlış düşüncedir. Bakıldığında on beş
yirmi yıllık süre içerisinde katkı payları ve diğer
kullananların, hizmetten faydalananların ödemeleriyle birlikte,
ödemelerin tamamlanmasından sonra bu tesisler tekrar devlette
olacaktır ve devlet bu tesisleri işletmeye devam edecektir. Onun
için, bunun, geleceğe bir ipotek konulması gibi bir
değerlendirmenin yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum.
Yap-işlet-devret
modeli çerçevesinde uygulanacak bu projeler ülkemizde rekabet gücünün
artırılmasını ve insanımızın yaşam
kalitesinin artırılmasını hedeflemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bilgiç, devam edin.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Yasanın ülkemize hayırlar getirmesini
temenni ediyorum. Saygılarımla. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bilgiç.
Şahısları
adına ikinci söz Kütahya Milletvekili Hüsnü Orduya aittir.
Buyurun
Sayın Ordu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yap-İşlet-Devret Kanun Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu Kanun 1994 yılında çıkarılmış
ve bugün bu tasarıyla -çok özet olarak- ilave birtakım
yatırımlar, birtakım hizmetler daha, trafiği yoğun
kara yolu, gar kompleksi, lojistik merkezi, havaalanları, yük veya yolcu
yat limanları ve önergeyle giren millî parklar ve toptancı halleri
gibi birtakım yatırımların da eski yasaya eklenen bir
şekli.
Yine bir
katkı payıyla ilgili Yasaya eklenen bir madde ve sözleşme
bağıtlarıyla katkı paylarının merkezî
yılı bütçesindeki sermaye giderlerinin toplamıyla ilgili
orantılanan bir kanun hâline geliyor.
Şimdi, buna
baktığımızda buradaki değerli muhalefet sözcülerimizin
bu tasarıyla ilgili ifade ettikleri eleştiriler şunlar: Neden
kamu bütçeleri dururken, kamudan bunu daha ucuz finanse etmek mümkün ve oradan yapmak
daha uygunken bunu bu şekilde yapıyoruz? veya Daha ucuza
yapabiliriz devletin sağladığı kredilerle. ve Mali
disiplinden uzaklaşıyoruz.
Şimdi,
şöyle bir baktığımızda, bu eleştiriler
yapılırken -acaba- geçmişte burada bu muhalefet sözcülüğünü
yapan arkadaşlarımızın da hükûmet ettiği dönemlerde
kamu bütçelerinin durumuna ve yatırımlarına iyi bakmamız
lazım.
Örnek vereyim
değerli arkadaşlar: 2001 yılında ödenen tüm vergiler o
dönemin hükûmeti zamanında faizleri karşılamıyor idi.
Yönetilen bütçenin durumu bu.
2002de
-yatırım bütçesiyle ilgili örnek vereyim- 119 katrilyon merkezî
bütçe, 51 katrilyon faiz ödemesi -yaklaşık bütçenin yarısı-
yapılan yatırım ancak 7 katrilyon, 7,8.
2007ye gelelim.
205 katrilyonluk bütçeye karşın 48 katrilyon ödenen faiz var ve
yatırım bütçesi 12,9.
Demek ki geçmişle
mukayese yaptığımız zaman, bu Hükûmet döneminde hem
orantı açısından hem yatırım miktarı
açısından çok daha fazla mesafe alınmasına rağmen,
bugün ifade edilen hizmetlerin ülkenin büyüme hızına göre
yapılma zarureti, aciliyeti doğduğu için, burada, mali disiplini
de bozmamak açısından, bu formülle, özel sektörün bu
finansmanlarını temin edip sözleşmeyle bağıtlanan,
belli yıllara sâri gönderilerek ivedilik arz eden birtakım bu
minvaldeki yatırımlarımızı yapma arzusu var.
Bir eleştiri
daha var. Değerli arkadaşlarımız derler ki: Kamu
karşılasa daha ucuza olur.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, geçmişten, bırakılan bütün ilgili
bakanlıklarda proje stoklarını hepimiz biliyoruz,
ulaşımda, enerjide, sağlıkta, eğitimde. Bir yol
düşünün, yirmi yılda ancak yapılabilir hâle gelmiş
ayrılan ödeneklerle. Biz bugün bu modelle yeniden, mali disiplini
bozmadan, merkezî yılı bütçeleri içerisinde yatırım
dengelerindeki bütçe açıklarına meydan vermeden, Yüksek Planlama
Kurulunun, idarenin fizibilitelerde uygun bulduğu yarışmalarla
yönlendireceği projelere yönelik, Türkiye'nin büyüme hızına
öncelik veren bir model geliştirilmeye çalışılıyor.
Bu projeyle
ilgili şu söylenebilir: Geçmişte bu aksaklıklar oldu.
Fizibiliteler, uygun yarışma modelleri getirilmeden, örneğin
enerji projelerinde olduğu gibi veya başka projelerde olduğu
gibi, hem yatırım bütçeleri şişirildi hem de finansmanlarda
fazla faizlerle bütçeden ve ülkenin kaynaklarından fazla paralar
alındı.
Burada esas olan,
bu dönemde geçmişteki yanlışlıklar göz önüne alınarak,
uygulamadaki aksaklıklar nazarı dikkate alınarak uygulamalar
yaparken hem fizibiliteleri iyi tetkik edip hem de bu fizibiliteler
yarışmaya sokulup, ihale sistemine sokulup burada aksaklıklar
meydana gelmezse
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ordu, devam ediniz.
HÜSNÜ ORDU
(Devamla)
bu yatırım modeli Türkiye'nin istediği, arzu
ettiği yönde gelişebilir diye düşünüyoruz.
Bir misal daha
vermek istiyorum. Bugünkü kamu bütçelerine muhalefet edenlere şunu
söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: Geçmiş dönemlerde, bu
Hükûmetten evvel en fazla kamu bütçelerinde delik veren, açık veren
konulardan bir tanesi de kamu bankalarıydı. Halk Bankası ve
Ziraat Bankası. İnanın arkadaşlar, Halk Bankasında
aynı şubelerden, değişik illerde
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Satın onları! İkisini de
satın kurtulun!
HÜSNÜ ORDU
(Devamla)
sizin döneminizde, bir ev düşünün 50 milyar, 500 milyar
teminat kabul edilmiş, o bankalardan krediler verilmiş ve bu
devletin, milletin paraları gitmiştir. Bu yapılan hataları,
bu yönetim hatalarını, kamuda giden bu kaynakları düşünün.
Bu eleştirileri yaparken buradan lütfen objektif olalım diyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bizim dönemimizde değil! Buraya bakma! Nerede
bizim dönemimizde?
HÜSNÜ ORDU (Devamla)
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ordu.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın
Ağyüz
Yok mu?
Sayın
Aydoğan
O da mı yok?
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yeşilırmak
ve Kelkit Irmağı vadisi üzerinde yap-işlet modeliyle ilgili bir
proje Bakanlığınıza müracaat etmiş midir?
Tokat ili
Avlunlar beldesinde sulama amaçlı gölet yapımı
yıllardır halk tarafından beklenmektedir.
Bakanlığınızda bu konuyla ilgili bir çalışma
yapılmakta mıdır?
Tokat ili Almus
ilçesi Çevreli beldesinde sulama amaçlı gölet yapımıyla ilgili
herhangi bir çalışma var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, Sayın Ağyüz
geldiler.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, lütfen sisteme girer misiniz, size sonra söz
vereceğim.
Sayın
Nalcı
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, yap-işlet-devret modeliyle ihale edilecek su işlerinde
tarım ve o bölgedeki köylüler dikkate alınıyor mu? Buna örnek
olarak İSKİnin Melen ve Trakyadaki ve Çatalcada bulunan
havzalarında köylüye tarım yapılmasına izin verilmiyor ve
oradaki su kullanım hakkı da tamamen kullanıcıya yani bu
işin yatırımını yapan kişiye ait olduğu
için, tarıma bile suyu bunlardan almaları gerekiyor. Bununla ilgili,
köylülerin mağduriyetini giderici bir önleminiz var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Nalcı.
Sayın
Enöz...
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tarımsal
sulama birliklerinin elektrik borcundan dolayı büyük
sıkıntıları vardır. Hatta bazıları
hacizlerden dolayı kapanma durumuyla karşı karşıyadır.
Hükûmet olarak elektrik borçlarının ödenmesiyle ilgili bir ödeme
kolaylığı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Enöz.
Sayın
Ağyüz, buyurun.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, 2008 bütçesinde katkı paylarının
karşılığı ödenek olarak, bildiğim kadarıyla,
konmadı. Bu yıl içerisinde yapacağınız bu tür
uygulamalarda, bu yasaya dayalı olarak yapacağı uygulamalarda
katkı payı için ne yapılacak?
Ayrıca,
hangi yatırımlarda katkı payı sisteminin işletileceği
takdire bırakılıyor. Bu, istismara açık bir hâle geliyor
anlamını taşımaz mı? Bugüne kadar da YİD modeli
ile, mevcut hâliyle neyi ne kadar çözdük ki, sınırları
genişletilerek, hatta hatta milletvekillerimiz bilerek mi yaptılar
onu bilmiyorum, büyükşehirlere toptancı hallerini özelleştirme
yetkisi veren yasa çıkmış iken, tekrar bu yasaya toptancı
hallerini ilave ettik. Yani bir yasa birbiriyle çelişir hâlde ise bunun
uygulamasını hangi yasaya göre yapacağız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Sorular
tamamlanmıştır Sayın Bakanım; cevap verebilirsiniz.
Buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru, Yeşilırmak ve Kelkit vadisinde yapılacak
yatırımlar ve sulama maksatlı tesislerle ilgili bir liste
hâlinde biz size yazılı olarak vereceğiz.
Sayın
Nalcı Özellikle İSKİ gibi, içme suyu temini maksadıyla
yapılan barajlarda köylü mağdur edilecek mi? diye sordu. Tabii,
mağdur etmiyoruz. Biz, bunları dikkate alırken, barajdaki sulama
hissesini, içme suyu hissesini ve taşkın koruma hissesi varsa
bunları dikkate alıyoruz. Dolayısıyla mutlaka onlara da tabii
su vereceğiz.
Sayın
Enözün söylediği, tarımsal sulama birliklerinin elektrik borcundan
bahsetti. Biliyorsunuz, Hükûmetimiz bunların geçmiş dönemde
faizlerini, 2003 yıllarında hatırladığım
kadarıyla, silmişti. Daha sonra, ödeme güçlüğünde olanlara otuz
altı aya kadar varan, yirmi dört hatta otuz altı aya kadar varan
birtakım taksitlendirme işlemleri yapıldı. Ödeyen ödedi,
ödemeyenlere şu anda yapılacak bir şey yok. Ama her zaman
taksitlendirme mümkün.
Sayın
Ağyüzün bahsettiği 2008 yılında yapılacak olan
yap-işlet-devret ve katkı paylı işlerde bütçeye para
konulmuş mu? diye söyledi. Bütçeye bu konuda herhangi bir para
konulmadı. Ancak, biliyorsunuz bununla ilgili uygulama şöyle
yapılacak: 2008 yılında yapılacak yap-işlet-devret
projelerinin uygulamasıyla devletin vereceği katkı payları
müteakip yılın bütçesine konulacak. Yani, köylünün veya çiftçinin
ödemediği veyahut da bundan istifade edenlerin ödeyemeyeceği
kısım yani devletin yapacağı yardım diyeyim,
katkı payı, müteakip yılın bütçesine, ilgili kurumun
bütçesine konulacak.
Şimdi,
büyükşehirlerdeki toptancı haller de dâhil edildi. Sebebi şu:
Bunlar da yapişletdevretle yapılabilsin diye açıkça, sarahat
gelsin diye kanuna, onun için ilave edildi.
Ben teşekkür
ediyorum. Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Madde üzerinde dört
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 Sıra Sayılı Tasarının 3 üncü maddesinde yer
alan idarece öngörülmeyen veya ibaresinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Mustafa Özyürek
|
Gürol Ergin |
|
|
Trabzon |
İstanbul |
Muğla |
|
|
Esfender
Korkmaz |
Faik Öztrak |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
İstanbul |
Tekirdağ |
Malatya |
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 3.
maddesinin (e) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına,
Görüşülmekte
olan 94 sıra sayılı Bazı Yatırım Ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun İle Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat Ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin
Kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
08.05.2008
|
|
Ufuk Uras |
Osman Özçelik |
İbrahim
Binici |
|
|
İstanbul |
Siirt |
Şanlıurfa
|
|
|
Sırrı
Sakık |
Pervin Buldan |
Sevahir
Bayındır |
|
|
Muş |
Iğdır |
Şırnak |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
TBMM Başkanlığına,
Görüşülmekte
olan 94 sıra sayılı yasa tasarısının 3.
maddesinin tasarı metninden çıkarılarak maddelerin buna göre
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Prof. Dr. Alim
Işık |
M. Akif Paksoy |
Hasan
Çalış |
|
|
Kütahya |
Kahramanmaraş
|
Karaman |
|
|
Yılmaz
Tankut |
|
Reşat
Doğru |
|
|
Adana |
|
Tokat |
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, son okunan iki önergeyi aynı mahiyette
olduğu için birlikte işleme alacağım.
Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını amaçlayan önerge hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu madde tasarıda kalır ve yasalaşırsa
ülkemizin gelecekte karşılaşması muhtemel bazı
sorunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Birincisi -2nci
maddede de ifade ettiğim gibi- ülkemiz geri ya da modası geçmiş
teknolojiyi oldukça pahalı fiyatlarla edinmek zorunda kalacaktır.
2) Yüksek
sayılmayacak maddi kaynak gerektiren ancak ileri teknoloji ürünü herhangi
bir mal veya hizmet, yasanın boşluğundan da yararlanılarak
ülkemize daha yüksek fiyatlarla sokulmaya çalışılacaktır.
3) Tasarıda
kısaca Üretilen mal veya hizmetten yararlananların tüketim veya
kullanım miktarları da dikkate alınarak belirlenen ve idare yani
yetkili kamu kurum veya kuruluşu tarafından görevli şirkete
tamamen veya kısmen yapılan ödeme. olarak ifade edilen katkı
payı ödemesiyle devletimiz ek yük altına, dolayısıyla da
yeni borç altına sokulacaktır.
4) Birçok
yatırımda beklenen kaliteye ulaşılamayacak, bundan
dolayı da kamu ile özel sektör arasında birçok
anlaşmazlıklar gündeme gelebilecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu sakıncalardan kurtulmanın yolu, yol yakınken
3üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasından geçiyor.
Sizlerin de bildiği gibi, herhangi bir yatırım projesi döngüsü,
her şeyden önce ürün ve piyasa araştırmasıyla başlar,
teknik fizibilite çalışmalarıyla devam eder ve teknik fizibilite
çalışmaları sonunda, makul, mantıklı bulunan projeler
ekonomik fizibilite çalışması kapsamında
değerlendirilerek ekonomik ömrü boyunca ortaya çıkacak nakit
akışı analizi sonucunda kârlı bulunanlar
değerlendirmeye alınır. İşte, bu gerçek, gerek kamu
gerekse özel yatırımlarının her ikisi için de geçerlidir.
Dolayısıyla özel sektör öngörülen ekonomik ömür boyunca kârlı
gördüğü yatırımlara talip olur, eğer bunları
kârlı görmüyorsa yatırımlara talip olmaz ve ihaleye
katılmaz. Bu durumda, herhangi bir projeye talip olacak şirket ya da
şirketler yaptıkları ön fizibilite çalışmaları
sonunda kârlı gördükleri yatırımlara talip olacaklar,
diğerleri de kamunun kendisinin yapmasına kalacaktır.
Başvurunun olmadığı birçok yatırım projesi,
fizibilite çalışması sonunda kârlı bulunmayan projeler
konumunda olacaktır. Bu gerçekler ışığında, özel
sektörün talip olacağı bir proje için devletin ayrıca bir
katkı payı ödemesi yapmasının bir anlamı
olmayacağı gibi, sınırları belli olmayacak ve uzun
yıllar devam edecek bir ödeme yükünün altına girmekten de
kaçınmak zorunda kalınacaktır. Özel sektörün kârlı
bulmadığı ve ihalesine katılmadığı herhangi
bir proje için devlet, projenin yeniden değerlendirmesini yaparak
yaratacağı sosyal faydaları da dikkate alıp
yatırım kararını verebilecektir. Nitekim seksen beş
yıllık cumhuriyet dönemi boyunca yapılmış birçok kamu
yatırımı bu değerlendirmeler sonunda
gerçekleştirilmiştir. Ancak, ne yazık ki son altı
yıllık dönemde bu kamu yatırımlarının
birçoğu özelleştirme mantığındaki
yanlışlık nedeniyle yabancılara pazarlanmış ve
kamu malı olmaktan çıkmış durumdadır.
Devletimizin ve
kurumlarının yeni maceralara sürüklenmesinin önüne geçilebilmesi için
tasarının 3üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyor ve önergemize
desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Uras,
konuşacak mısınız efendim?
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Evet.
Buyurun
Sayın Uras.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında belirtilen sosyal devlet olma gereği, kamu
hizmetlerinin asli sahibi olarak bu alandaki yatırımların kamu
eliyle yapılması gerektiği için, 3996 sayılı Yasada
belirlenmiş olan YİD modelinin de uygulama alanı
genişletilmemelidir. Kanunun 3üncü maddesine eklenmek istenen (e)
bendiyle getirilen katkı payının hangi uygulamalarda
olacağı belirtilmeyip hukuksal boşluk
yaratılmıştır.
Ayrıca,
katkı payı uygulaması gizli borçlanmayı sağlayarak
bütçe disiplininden ve denetimden uzaklaşılmasıyla yeni borç
yükümlülükleri doğurmaktadır. Bu, kamu borçlanmasında yeni bir
yol anlamına geliyor aynı zamanda. Kanun teklifinin 3üncü maddesi,
bu kanun teklifinin maddi kısmındaki en can alıcı
kısmı bu yüzden oluşturuyor.
3üncü maddede
ifade edilen katkı payıyla devlet, yapılacak olan
yatırımlardan yararlanacak olanlar yerine yatırımcıya
para ödeyecektir. Daha açıkça anlatmak gerekirse mesela liman ve tesis
yapımı YİD yoluyla özelleştirildiğinde,
yatırımcı, hizmetten yararlanacak olanlardan tahsilat
yapabiliyor; lakin otoyol gibi hizmetten yararlananlardan tahsil edilemeyen
hizmetler için yatırımcıya devlet katkı payı
adı altında bir para ödüyor. Dolayısıyla bu hizmetin
talebinin neye göre belirleneceği sorununu da getiriyor. Diyelim ki bu
kamunun bir ihtiyacı ise o zaman zaten kamu tarafından
yapılmalı, yapamadığı için kamu bunu YİD yoluyla
yaptırıyorsa o zaman bunu bir çeşit borçlanma olarak
değerlendirmek gerekiyor. Ve de kamu bütçesinde bunun yerinin nasıl
konumlandırılacağı belirsizliği var. O zaman
anlaşılmaktadır ki bu ihtiyaç için kamu bütçesinden 2 kez pay
çıkmış olacaktır. Yok eğer bir kamu ihtiyacına
ilişkin olmayacaksa bu yatırım, o zaman neden kamu katkı
payı ödeyecektir? Özel, zaten yapar ya da yapmaz, bizi ilgilendiren bir
durum yoktur. Yurttaşların tümünün yararlanamadığı
3996 sayılı Yasanın az evvel görüştüğümüz 2nci
maddesinde yap-işlet-devret modelinin kapsamı genişletilirken
işte burada da, 3üncü maddede de yap-işlet-devret modeline
başka bir boyut getirilmektedir. Katkı payı adı
altında yapılan iş son derece açık ve nettir, bunun
adı aslında borçlanmadır. Kamusal hizmetleri kamu
sağlamak zorundadır. Kamu, bu işleri bu yasayla hem
özelleştirmekte, piyasaya açmakta hem de bunu yurttaşların
vergisiyle finanse ederek yapmaktadır. Hükûmet işte şimdi bunu
açıklamalıdır. Yurttaşların vergileriyle oluşan
kamu bütçesi üzerinden neye neden ihtiyaç olduğu keyfiyete
bırakılmış bu yasayla özel sektöre yatırım
alanlarını neden açmaktadır?
3üncü maddede
ifade edilen katkı payı ile devlet yatırımcıya para
ödeyecektir. Daha açıkça anlatmak gerekirse mesela mevcut YİD
modelinde yatırımcı, hizmetten yararlanacak olanlardan tahsilat
yapabiliyordu. Lakin otoyol gibi hizmetten yararlananlardan tahsil edilemeyen
hizmetler için yatırımcıya devlet katkı payı
adı altında bir para ödüyor. Dolayısıyla, bu hizmetin
talebinin neye göre belirleneceği sorunu da ortada kalıyor. Diyelim
ki bu, kamunun bir ihtiyacı ise o zaman zaten kamu tarafından yapılmalı;
yapamadığı için kamu bunu YİD yoluyla yaptırıyorsa
o zaman dediğim gibi bu bir çeşit borçlanma olarak
değerlendirilmelidir ve de kamu bütçesinde bunun yerinin nasıl
konumlanacağı meselesi açıkta kalmaktadır. O zaman
anlaşılmaktadır ki bu ihtiyaç için kamu bütçesinden 2 kere bu
yüzden pay çıkmış olacaktır. Yok eğer bir kamu
ihtiyacına ilişkin olmayacaksa bu yatırım, o zaman Neden
kamu katkı payı ödeyecektir? sorusunun vicdanlarda bir
karşılığı yoktur. Özelin yapıp yapmayacağı
üzerinden biz buradan pozisyon alıyoruz. Yurttaşlarının
tümünün yararlanmayacağı bir yatırım için neden vergilerden
kesilen bir pay olsun? sorusu anlamını koruyor.
Ayrıca,
değişiklik yapılmak istenen 3996 sayılı Yasada bir
değişiklik yapılacaksa da bu, 3996 sayılı
Yasanın 5inci maddesinde yer alan YİDlerde Yüksek Planlama Kurulunca
belirlenen idare ile sermaye şirketi veya yabancı şirket
arasında yapılacak sözleşme özel hukuk hükümlerine tabidir.
kısmı olmalıdır. Bu madde yüzünden sözleşme özel
hukuka tabi olup özel sektörün lehine işleyen bir süreç vardır,
tahkime gitmesinin kapısı açılmaktadır. Ne var bunda?
diye sorabilirsiniz. Bu tür hizmetler, özel sektörün kâr hırsına
bırakılamayacak işlerdir. Kamu hizmeti zaten bu iş için
vardır, devlet bundan vazgeçemez. Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmeleri
olması şeklinde önerimiz var.
Biraz önce Adalet
ve Kalkınma Partili Sayın Milletvekili muhalefetin tutumu ve bu
konudaki yaklaşımından bahsetti. Aslında
yapılması gereken, eğer muhalefetin tutumuna eleştirimiz
varsa muhalefetin bu konudaki eleştirilerine yanıt vermektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uras.
MEHMET UFUK URAS
(Devamla) Örneğin, OECD ülkelerinde 2005 yılı dolar
bazında elektrik fiyatları
karşılaştırıldığında Türkiye,
Yunanistan, Çek, ABD, Kanada, Norveç, hepsinden daha fazla, daha pahalı
hizmet sunmaktadır. Sanayide ise Türkiye, 22 OECD ülkesi içinde en
pahalı elektrik hizmeti sunan dördüncü ülke konumundadır.
Ülkemizdeki
elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 48i EÜAŞ ve bağlı
ortaklıkları, yüzde 52 oranında da yap-işlet-devret,
yap-işlet hakkı devri, mobil üretim şirketleri vesair yoluyla
elektrik üretimi yapılan özel kuruluşlar tarafından
sağlanmıştır deyip Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanına bu konuda sorular sormuşuz. Ülkemizde enerji alanında
kamunun yatırım yapmama kararını nasıl
açıklarsınız demişiz ve sorduğumuz şimdi
özetleyemeyeceğim- beş temel soruya Sayın Bakan yanıt
verememiştir çünkü verecek yanıtı yoktur. Dolayısıyla,
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri, sayın bakanlara, bu
konuda sorduğumuz soruları yanıtlamaları konusunda
basınç uygularlarsa çok daha anlamlı olur diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uras.
Sayın
milletvekilleri, aynı mahiyette olan her iki önergeyi birlikte işleme
alıp oylarınıza sunacağım.
Önergeleri kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 3.
maddesinin (e) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN -
Önerge sahibi yok herhâlde.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Getirilen bu sistem çok suiistimale elverişli olacağından madde
metninden çıkarılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 94 Sıra Sayılı Tasarının 3 üncü maddesinde yer
alan idarece öngörülmeyen veya ibaresinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Akif
Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu efendim?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bakın Mustafa Bey, katılmadılar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Komisyon katılamaz zaten.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Değerli milletvekilleri, konuşma
hakkımız olmasın ama Hükûmet katılsın, ben de
konuşmayayım, aynen giderim.
Burada
söylediğimiz şey şu: Önerge neydi arkadaşlar? Tabii,
önergeyi hakikaten bir dinleyin, hak verin, haksızsak
Hükûmet
katılmadı, Komisyon takdire bıraktı.
Yasada şu
getirilmiş, diyor ki yasada: Öngörülmeyen. Ne öngörülmeyeni?
Yap-işlet-devret modelinde öngörülmeyen. Bir de öngörülmeyen
çıkaracaksınız karşımıza. Her şey öngörülür,
katkı payı öngörülen şeylerle alınır arkadaşlar.
Öngörülmeyen bir şeyle katkı payı alınmaz. Bunu söylüyoruz.
Dediğimiz şu: Yani, idarece öngörülmeyenin
çıkarılması. İdarece öngörülsün ve katkı
payını ona göre belirlesin diyoruz. Bizim dediğimiz buydu ama,
sağ olsun Hükûmet Katılmıyorum. diyor ama takdiri sizlere
sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, demin de bahsettim. Burada tutanaklar var, Meclis
tutanakları. Yani, isteyene verebilirim.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) İnternette var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Verebilirim, arkadaşlarım eğer
konuları bilmek isterlerse fotokopisini de çektirip veririm. Yani, zahmet
etmeyin bir daha çektirmeye.
Burada geçen bu
yolsuzluklarla ilgili soruşturma kurulları kurulduğu zaman o
konularda kalkıp bazı sözcülerimiz yap-işlet-devret modeline
neler söylemişler, sadece onları okuyacağım. Yani siz
söylediniz bunları, ben söylemedim. (AK Parti sıralarından
Bayatladı sesleri)
Bayatlayan bir
şey yok. Sizin arkadaşlarınız, yap-işlet-devret
modelinin bu ülkeye getirdiğini, bu ülkeyi yok ettiğini, bu ülkenin
milyarlarca dolarını yurt dışına götürdüğünü
söyleyen arkadaşlarınız. Ben söylemiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Eğer bu işler ihaleli yapılsaydı bu ülke
en az 2 milyar dolar zarar etmemiş olacaktı bu model yerine.
Yine bir
başka arkadaşımız diyor ki: Bakanlıkça proje
tutarları yüksek gösterilmiş, ihalesiz proje uygulamaları
yapılmış, ikili görüşmelerle bağlanan
aşırı yüksek tarifeler, plansız yaklaşımlar ve
ülkenin hiçbir menfaatini dikkate almadan ülkemizi yurt dışında
güç durumda bırakacak anlaşmalar imzalanmıştır.
İsterse bu ülke bugün bunu yapmasın, bu bedeli ödemek
zorundayız. Yap-işlet-devret modeli ile bunlar yapılıyor
diyor.
Bunu söyleyen
sizin arkadaşlarınız. İsimlerini de verebilirim.
Başka bir
arkadaşımız diyor ki: Arkadaşlar, eğer
yap-işlet-devret modelinde teminatlar alınmış, ön
anlaşmalar yapılmış, bağlantılar
sağlanmış, birtakım izinler alınmış, onaylar
gerçekleşmiş. Dolayısıyla ülke eliyle, koluyla
yabancılara bağlanmıştır.
Bunu da
takdirlerinize sunuyorum. Aynı model gene gelecek arkadaşlar.
Eğer ulusal sermayeyi, önce çözümü içeride arayıp
Eğer çözümü,
ülkede üretilen, ülkedeki kaynakları değerlendirecek bir model
getirmezseniz, sonu
Şu konuşmayı yapan arkadaşlarım,
belki, Allah hepimize uzun ömür versin ama, bir sonraki dönemlerde sizin için
bunları yapacaklardır. Ben takdiri sizlere bırakıyorum.
Çünkü bunu söyleyen arkadaşlarımız sizlerin içinde. Bir
kısmı şu anda mevcut burada. Bir kısmı bu dönem
yoktur. Yani bu modelin getirdiği
Bu modele nasıl baktıklarını
sizin arkadaşlarınız söyledi. Ben sizin vicdanlarınıza
sunuyorum.
Hatta bir
arkadaşımız şunu söylüyor: Siyaseten uygun görülmeyebilir;
ama, benimle beraber birçok arkadaşımızın özgür
milletvekilliğiyle ilgili canlarının nasıl
attığını biliyorum. Özgür milletvekilliğini, bu özgür
kürsüyü kullanmak suretiyle, özgür Parlamentoyu yaratmak suretiyle, hukukun
üstünlüğünü hâkim kılmak suretiyle ancak biz yaratabiliriz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Bu da yine sizin
bir arkadaşınızın tüm bu raporların içeriğinde
ilettiği bir kelimedir.
Ben,
yap-işlet-devret modelinin geçmişte ülke çıkarına ne kadar
zarar verdiğini en yakın bilen Sayın Bakanın -Sayın
Bakan bilir, çünkü enerji, yani genelde DSİ ve enerjiyle ilgili konularda-
bir kez daha dikkatlerine sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- 3996
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
İdare, ibaresi; idare, projeye ilişkin ön yapılabilirlik
etüdüyle olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen gruplar
CHP Grubu
adına Hatay Milletvekili Gökhan Durgun.
Sayın
Durgun, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
GÖKHAN DURGUN (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
94 sıra sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yap-işlet-devret modeline Türkiye yabancı
değil. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde de,
yüksek teknoloji gerektiren, büyük finansman gerektiren, örneğin, tramvay
hatları gibi, tünel işletmeleri gibi, elektrik ve gaz idaresi gibi
idarelerin de kurulması konusunda bazı yabancı şirketlere
imtiyazlar sağlanmış. Daha sonraki cumhuriyet döneminde
yap-işlet-devret modeli, 1980 sonrası esen özelleştirme rüzgârlarının
da etkisiyle 1984 yılında yeniden gündeme gelmiş ve 3996
sayılı Kanunla 1994 yılında yine bu Mecliste kabul
edilmiş.
Şimdi,
ilginç bir durumla karşı karşıyayız, yine bir
telaş, yine bir kargaşa, yine bir korku var. Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığının bu konuda bir
hazırlığı var. Henüz daha bu hazırlık ortaya
çıkmış, sonuçlanmış değil. Ortada 3396
sayılı Kanun var. Bu, hâlen geçerli, yürürlükte. Şimdi,
birdenbire bu Kanunun kapsamı konusunda birtakım
değişiklikler yapılıyor. Yani, yine bir aceleyle yasa yapma
noktasındayız.
Ben şöyle
anlıyorum bu yasayı: Bu bir ince ayar yasası. Biliyorsunuz 2006
yılında Galataport diye bilinen proje iptal edildi mahkeme
kararıyla. İptal gerekçesi de neydi? Bu projenin
yap-işlet-devret modeli kapsamına girmediğinden dolayı
iptal edilmişti. Şimdi bakıyoruz buradaki kapsam
değişikliğine, burada trafiği yoğun kara yolu var,
gar kompleksleri var, lojistik merkezler var, kruvaziyer liman ve
kompleksleri var, sınır kapıları var. Yani,
Galataportun, muhtemelen, hani Sayın Başbakanın sabah
Hatırlamıyorum. deyip de akşama doğru
hatırladığı Ofere ve onun Türkiyedeki yerli
ortağı Mehmet Kutmana yeniden ihale edilmesinin yolu açılmak isteniyor.
Bunun Türkçesi bu. Ben, bu yasaya baktığımda, bu kapsam
genişletilmesine baktığımda bunu anlıyorum. Yani
İsrailli meşhur iş adamına -tanıtılıp
tanıtılmadığı da meçhul olan, bazen Tanıyoruz.,
Ofer Kofer kimmiş?, bazen Görüşüyoruz. denilen bu iş
adamına- Türkiyenin limanları verilmek isteniyor. Yani 2006
yılındaki mahkeme kararının arkasından dolanmak
durumunda ortaya konan bir düzenleme.
Şimdi,
yap-işlet-devret modelinin iki ayağı var, iki şartı
var: Diyor ki, Hem yüksek teknoloji gerektirecek hem de yüksek finansman
gerektirecek. Allah aşkına soruyorum: Trafiği yoğun olan
kara yolunun çözümüyle ilgili nasıl bir yüksek teknoloji gerekiyor ya da
Galataport ihalesinin yapılmasıyla ilgili projede nasıl bir
yüksek teknoloji gerekiyor? Bu yüksek teknolojiden amaçlanan, Ofere verilmesine
uygun bir yüksek teknoloji. Bunu biz kavramakta zorluk çekiyoruz ama sizler,
Sayın Maliye Bakanı, Sayın Başbakan, herhâlde, bu konuda
oldukça uzman görünüyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, ayrıyeten bu yasada iki üç nokta daha var: Bir
katkı payı olayı var. Katkı payı olayı, yani
kara yolundan araçlar geçecek, özel sektör bunu yapacak ama araç geçsin
geçmesin, bedelini, vatandaş, vergisiyle ödediği bir kapsamda ortaya
koyacak. Yani Hatayda yaşayan bir vatandaşım,
İstanbuldaki kara yolunda hareket eden bir
arkadaşımızın vergisinden dolayı o parayı
ödemiş olacak.
Bu katkı
payı ödemelerinde de ilginç bir düzenleme var. Eğer, devlet,
katkı payını ödeme konusunda sıkıntıya
düşerse ve gecikirse faiz uygulaması geliyor.
Bakın, bu
çok tehlikeli bir madde. Yarın, her olayda ve her noktada devletten faiz
isteme aşamasına geçilecek. Devlet, eğer bunu ödemede gecikirse
faiz ödeyecek. diye yasaya koyuyorsunuz. Yarın, devletin ödemede
geciktiği her konuda davalar açılacak ve devlet, faiz ödemekle
karşı karşıya gelecek. Şimdi böyle bir düzenleme getiriyorsunuz.
Bakın,
parasını vererek hizmeti satın almak ayrı bir iştir,
devletin, vatandaşın vergisinden bu hizmeti ödemesi ayrı bir
iştir. Ne anladık peki, yap-işlet-devret modelinden? Hem devlet
katkı payı ödeyecek, eğer gecikirse faiz ödeyecek. O zaman
devlet yapsın bu yatırımları. Burada çok da cazibeli bir
durum yok. Yani yüksek teknoloji gerektirmiyor, yüksek finansman da
gerektirmiyor. Zaten, devlet katkı payını koyuyor, ödemede
gecikirse faiz de ödüyor. E, ne gerek var, o zaman devlet yapsın.
Bu, biraz önce
söylediğim gibi, herhâlde, muhtemelen, bu Ofer ihalesine doğru bir
yasanın önünü açma noktasına geliyor.
Değerli
arkadaşlarım, tabii bir de bunun yanında Devlet Su
İşleriyle ilgili bir düzenleme var. Zaten, küresel
ısınmadan dolayı bir kuraklık devam ediyor, köyler
boşalmış, çiftçiler perişan. Gübrenin fiyatının
ne olduğunu herhâlde hepiniz biliyorsunuzdur çünkü her gün sizi de
arıyorlardır.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Kaç lira?
GÖKHAN DURGUN
(Devamla) Kaç lira
1 milyonu geçti
1 milyonu geçti
Merak etme, biliyorum.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Ne kadar geçti?
GÖKHAN DURGUN
(Devamla) Çok geçti, 1 milyon 300 bin liraya geldi gübre.
Evet, mazotun
fiyatı katlandı.
Sen de gelir
konuşursun burada. Tabii, yani çiftçiyi mahvettikten sonra, böyle, gevrek
gevrek ve pişkin pişkin gülmek size yakışıyor.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Saygılı ol! Saygılı ol!
GÖKHAN DURGUN
(Devamla) Sen de saygılı ol!
Değerli
arkadaşlarım, zaten çiftçi perişan. Şimdi, çiftçinin
parasını elektrikte alıyorsun, bir de diyorsun ki:
Sulamayı da özelleştirdim. Sana adam su verecekse parasını
vereceksin.
Şimdi,
nasıl bir tarım politikasıdır, vatandaşa nasıl
hizmet anlayışıdır? Bu vatandaşı, bu halkı
ayağa kaldırmanın bu anlayışla yürümeyeceğini,
acaba, sizler düşünemiyor musunuz?
Şimdi, ben,
şunu çok net biliyorum: 2008 yılında -bakın, burada
söylüyorum, altını çizerek söylüyorum- bu yıl, bu yasa geçtikten
sonra, tekrar Galataport ihalesi yapılacak, bu ihaleyi tekrar Mehmet
Kutman ve Sami Ofer alacak ve siz de bunun mutluluğunu, zannediyorum, hep
beraber yaşayacaksınız.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasa, bir kere, Anayasaya aykırı.
Bakın, Anayasada bir hüküm var, diyor ki 43üncü maddede:
Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Şimdi, siz,
bu yasayla Anayasaya aykırı bir düzenleme de getiriyorsunuz. Ama
size açık ve net söyleyeyim, vatandaşlarımız da buradan
duysunlar: En kısa süre içerisinde bu yasayı inceleyip Anayasa
Mahkemesine götürmek de Cumhuriyet Halk Partisinin boynunun borcu
olacaktır.
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) İyi de her şeyi Anayasa Mahkemesine götürüyorsunuz.
GÖKHAN DURGUN
(Devamla) Evet, iyi ki Anayasa Mahkemesi var.
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) Meclis de var.
GÖKHAN DURGUN
(Devamla) Meclis de var ama Meclisi de denetleyen Anayasa Mahkemesi var.
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) O zaman burayı kapatalım, Anayasa Mahkemesine gidelim.
GÖKHAN DURGUN
(Devamla) Vallahi, o sizin işiniz, kapatmak isterseniz kapatabilirsiniz,
bizim böyle bir talebimiz yok.
Evet,
değerli arkadaşlarım, bu yasayla gizli borçlanma
yapılmaktadır. Bunun nedeni de şudur: Kamu
yatırımları harcamaları bütçe dışına
çıkartılarak, sanki, borçlanma, bütçede görünmeyen bir kalem hâline
getirilmektedir.
Hani, sürekli
borçlardan bahsedildiği için, arkadaşlarımız herhâlde
bundan rahatsız oldular -rakamlarla oynamak- bütçenin
dışına çıkartarak buradaki bu düzenlemeyi ortaya koydular.
Değerli
arkadaşlarım, bu tehlikeli bir gidiştir. Bu gidişten bir an
önce dönmenizi diliyorum. Burada devleti risk altına sokuyorsunuz.
Katkı payı uygulaması doğru bir uygulama değildir,
yap-işlet-devret modelinin özüne, ruhuna uygun bir uygulama değildir.
Sen bir şey
mi söyleyeceksin?
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Bütçedeki borçlar ne kadar onu merak ettim.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan, lütfen
GÖKHAN DURGUN (Devamla)
Sen onu söyle de biz duyalım, biz duyalım onu. Senin zaten huyun
hep odur ya! Sen geçenlerde de buradan
Kadrolu söz atıcısın sen
herhâlde değil mi? (AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, ben bu yasaya ret oyu
kullanacağımızı ve Anayasa Mahkemesine götürerek de bu
yasanın iptal edilmesi hususunu tekrar gündeme getireceğimizi
belirterek sözlerime son veriyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Durgun.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu.
Sayın Uslu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, 2nci maddeyle ilgili verilen bir önerge üzerinde az önce
burada, Meclis grubunda yapılan bir tartışmaya ben de
değinmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Gelibolu Millî Parkının bu yasa çerçevesinde
yap-işlet-devret modeliyle alıcılara teslim edilmesi, gerçekten
bizim anlayamadığımız bir çalışma, bir gayret
oldu. Gelibolu Millî Parkını mutlaka hepimiz biliyoruz. Hepimizin
ecdadında, atalarında, büyüklerinde orada şehit olmuş
kişiler var, insanlar var. Esasen, Türkiye Cumhuriyeti, Gelibolu Millî
Parkını ihya edecek, düşündüğü projeleri geliştirecek
hâlde oraya harcama yapabilir.
Evet, az önce
Çanakkale Milletvekili arkadaşımız da bahsetti, lise
eğitiminden mezun olmuş bir arkadaşımız,
öğrencimiz, kardeşimiz mutlaka bu millî parkı gezmeli, görmeli.
Ancak, değerli milletvekilleri, buranın, dediğim gibi,
yapılmasının, kullanılmasının ve bu anlamda
geliştirilmesinin mutlaka ülkemiz tarafından yapılması
lazım. Kesinlikle yabancılara buranın verilmemesi son derece
önemlidir.
Bu ifadelerimi
size ilettikten sonra bu yasa tasarısıyla ilgili görüşlerimi
sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısında özetle, 3996 sayılı Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanunun kapsamı ile
yap-işlet-devret sözleşmelerinin içerikleri ve ödeme şekillerine
ilişkin düzenlemeler yapılmakta, bu kapsamda katkı payı
uygulaması tanımlanmakta ve çerçevesi belirlenmektedir.
Yap-işlet-devret
modeli, altyapı yatırımlarının
gerçekleştirilmesinde kullanılan önemli bir proje finansmanı,
finansman modelidir. YİD modeli (yap-işlet-devret modeli) daha çok,
kamu kaynaklarının yetersiz olduğu, yapılması düşünülen
yatırımlarda finansman sıkıntısı çekilen az
gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde uygulanmaktadır.
Modelin en önemli özelliği, yapılması arzu edilen
yatırımların bütçe dışı kaynaklarla
yapılabilmesidir. YİD modeli, projenin yapısına
bağlı olarak birçok tarafın bir araya gelmesini
gerektirmektedir. Dolayısıyla, taraflar arasındaki
ilişkiler ve iş bölümü gibi konular projenin başarılı
bir şekilde yürütülmesi açısından son derece önemlidir.
Bu yasayla,
ayrıca, otoyollar gibi, trafiği yoğun kara yolları,
sınır kapıları, gar kompleksi, yük, yolcu ve yat
limanı ve entegre tesisleri de YİD modeliyle yapılabilecektir.
Tasarıyla sadece otoyolların değil, devlet kara yolları ile
il yollarının da YİD modeliyle yaptırılması
sağlanacaktır. YİD modelinin uygulanmasında trafik
yoğunluğu fazla olan kara yollarına öncelik verilecektir.
Yapılması şart olan, ancak trafik yoğunluğunun az
olduğu yolların YİD kapsamında özel sektör tarafından
ilgisinin çekilebilmesi için kamu katkı payı adı altında
özel sektöre para aktarılacaktır. Bunun için de idareler, fizibilite
raporu doğrultusunda, otoyolu kullanan vatandaşın yerine özel
sektöre kullanım bedeli ödeyecektir. Tasarıyla YİD modeline
katkı payı adı altında devlet desteği
sağlanması hükme bağlanmaktadır. Buna göre, devlet
katkılı YİD modeliyle yapılması öngörülen
yatırımlarda ihaleyi kazanan şirkete devlet tarafından
katkı payı ödenecektir. Bu bedel, üretilen mal veya hizmetten
yararlananların tüketim veya kullanım miktarları dikkate
alınarak belirlenecektir. Tasarıyla, ayrıca, sulama tesislerinin
de devlet katkılı YİD yöntemiyle yaptırılabilmesinin
yolu açılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının gerekçesinde de ifade edildiği üzere,
tasarı kapsamına giren kamu yatırımlarının
birçoğunun on beş yirmi yıl gibi uzun yıllara
yayıldığı bilinmektedir. Bunun temel sebebi, proje
giderlerinin fazlalığından dolayı ilgili yılın
bütçe giderlerine ödenek koymak suretiyle bu yatırımların ancak
uzun yıllar sonra tamamlanabilmesidir. Bu suretle bu
yatırımların YİD modeli kapsamında daha çabuk
bitirilebileceği düşünülebilir. Diğer taraftan,
tasarının kanunlaşmasıyla birlikte birçok sulama tesisinin
YİD modeliyle yapılabileceği, bu durumda sulama
imkânlarının artacağı, bazı bölgelere yılda iki
defa sulama imkânının getirilmesiyle birlikte projelerin
finansmanının da kendiliğinden sağlanacağı
öngörülmektedir. Bununla beraber, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün görev alanı içerisinde birçok sulama tesisi projesinin
beklemekte olduğu, dolayısıyla tasarının
kanunlaşması hâlinde bu projelerin YİD modeliyle
tamamlanabileceği belirtilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bunlar makul ve masum gerekçelerdir. Ancak, uygulamayla ilgili
endişelerimiz vardır. Yeni dönemde hizmetin hangi bedel ile
satılacağı belli değildir. Özellikle ciddi sorunlar
yaşayan tarım sektörü yeni bir yükle karşı
karşıya kalacaktır. Keza diğer alanlarda da hizmetin
bedelinin ödenmesi kullanıcıyı zorda bırakabilecektir.
Tasarıda yer alan İlan edilen ücretin ödenmemesi hâlinde, başka
bir ihtara lüzum olmaksızın, görevli şirket tarafından
hizmetten istifade edenlerden genel hükümlere göre tahsil edilir. hükmü,
özellikle ödeme güçlüğü çeken çiftçilerimizin icraya verilmesi, bunun
yanında, geciken ödemeleri için faiz ödemesinin de yolu
açılacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bölgemle ilgili birkaç örnek vermek istiyorum bu
bahsettiğim hususlarda. Özellikle çiftçilerimizin bu yasa
tasarısının yasalaşmasından sonra daha da zor duruma
düşeceği endişelerimiz var.
Benim bölgemde,
Karasaz ve Yenikarpuzlu Sulama Kooperatifleri elektrik borçları yüzünden
TREDAŞla ciddi şekilde ilişkileri sıkıntıya
girmiş durumda. Üretici borcunu ödeyemiyor, kooperatif tahsilat
yapamadığından dolayı TREDAŞa borcunu ödeyemiyor.
Yaklaşık 2 trilyon civarında bir borç ama bunun 1 trilyonu faiz.
Talepleri de bu faizin ortadan kaldırılması ve bu geri
kalanın da bir yılda ödenebileceği şeklinde. Gerçekten,
üreticiler son derece zor durumda ve bu zorlukları dolayısıyla
da kooperatife borçlarını ödeyemediklerinden, kooperatif de
TREDAŞa ödeyemiyor ve borç, faiziyle beraber katlanıyor.
Üreticilerimizi bu sıkıntıdan kurtarmak lazım.
Aslında bu
modele baktığımızda, olumlu açıdan
baktığımızda, gerçekten çok olumlu neticelerinin
bulunması mümkün çünkü, yine bölgemle ilgili örnek vermek istiyorum,
Edirne ilinde Koyuntepe ve Hamzadere Barajları -ki, Sayın
Bakanım son derece iyi biliyor buraları- 1995 yılında
yapımına başlandı, 2012 yılında bitirilmek üzere.
Hamzadere Barajı zannediyorum yüzde 40, yüzde 50 seviyesinde bugün
yapımı bitmiş durumda, devam ediyor. Yine, Çakmak Barajı
2007 yılında inşaatına başlanmak ve 2014
yılında bitirilmek üzere planlanmasına rağmen, 2008
yılı için 3 milyon YTL bir ödenek ayrıldı ve ihalesi henüz
daha yeni bitirildi. Dolayısıyla, bunların, bu zaman süresi
içerisinde, on beş yirmi yıllık gibi bir sürede
bitirilebileceği ve tarıma katkılarını düşündüğümüzde
fevkalade gecikmiş yatırımlar olarak karşımıza
çıkıyor ancak, dediğim gibi, bu model, iyi açıdan, uygun
gözle bakıldığında, sulama imkânlarının
artmasıyla verimliliği ve üretimin artması hâlinde de millî
gelirin artması söz konusu olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, yine bu yasanın neticesinde, az önce de ifade
ettiğim gibi, çiftçiye dayanan tarafı son derece üreticiyi üzecek
durumda çünkü gerçekten üretici zor durumda ve Türkiyenin son dönemdeki
ekonomik verilerindeki, -baktığımızda- bozulmalar,
üreticiyi daha da zor duruma koyacak gibi duruyor çünkü Türkiyenin ekonomik
göstergeleri gittikçe bozuluyor. Büyüme yüzde 4e geriledi. Cari açık 50
milyar dolara ulaştı. 100 milyar dolar sıcak para dışa
bağımlılığımızın bir göstergesi. Belki
cari açığın bir anlamda finans modeli bu sıcak paranın
göstergesi. Yine, dış ticaret rakamlarına
baktığımızda bunlar da dışa
bağımlılığımızın arttığını
göstermektedir. Hedeflenen enflasyon üç ayda şaştı.
Vatandaşın yaşadığı enflasyon yüzde 50
seviyesinde. İşsizlik, resmî açıklamalara
baktığımızda yüzde 10 oranında ama gerçekte yüzde
20nin üzerinde. Belki de işsizliğin bu şekilde artması,
işte bu yasa neticesinde belki de yatırımların artması
-yarın gelecek olan bu istihdam paketiyle de alakalı olduğunu
düşünüyorum- işsizliğin azaltılmasına uygun bir model
olarak düşünülebilir. Ancak bugün yaşadığımız
sıkıntıların da ortada olduğu da bir gerçek. Bu
söylediklerim siyaseten değil ülkemizin yaşadığı
gerçekler değerli milletvekilleri.
Revize edilen ve
önümüzdeki yıllar için öngörülen faiz dışı fazla hedefleri
maliye politikalarında bir gevşemenin ifadesi olduğu gibi
görülüyor. Yine tarımla ilgili ifade etmek istiyorum: Tarım geçen
yıla göre
Geçen yıl yüzde 7,5 oranında küçüldü. Tarım
destekleri azaltılıyor. Türkiye yılda 1,5 milyar litre
tarımsal amaçlı mazot kullanıyor. 171 ülke içinde en pahalı
5inci ülkeyiz maalesef.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uslu, devam edin.
CEMALEDDİN
USLU (Devamla) - Gübre fiyatları son bir yılda yüzde 150 seviyesinde
arttı. Süt üreticileri zarar ettiklerinden dolayı yollara
düştüler. Kuraklıktan dolayı geçen yıl tarım
zararı 5 milyar doların üzerinde. Buna yüksek fiyatlarla yapılan
ithalatları da eklediğimizde daha yüksek rakama çıkacaktır.
2007de 1,2 milyar YTL olan hayvancılık destekleri 800 milyon YTLye
indiriliyor.
Değerli
milletvekilleri, bütün bu göstergeler Türkiyenin ekonomik anlamda iyi
yönetilmediğini ortaya koyuyor.
Bu yasanın
hayırlı olması dileklerimle hepinize saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uslu.
Sayın
milletvekilleri, şahısları adına söz istemi şu ana
kadar Başkanlığa iletilmemiştir. O bakımdan,
konuşmak isteyen yok herhâlde.
Soru-cevap
işlemine geçeceğim ama soru sormak isteyen sayın milletvekilimiz
de yok.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Bazı
Yatırım Ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun İle Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat Ve Vazifeleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 08.05.2008
|
|
Ufuk Uras |
Osman Özçelik |
İbrahim
Binici |
|
|
İstanbul |
Siirt |
Şanlıurfa |
|
|
Sırrı
Sakık |
|
Sevahir
Bayındır |
|
|
Muş |
|
Şırnak |
Madde 4: 3996
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
İdare, ibaresi; idare, modelin uygulanmasını zorunlu
kılan nedenleri içeren uzman raporu ve projeye ilişkin ön
yapılabilirlik etüdüyle" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz efendim.
SIRRI SAKIK
(Siirt) Gerekçeyi okuyun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kamu
hizmetlerinin yok edilmesi, piyasalaştırılması, ekonomik ve
sosyal yaşama olumsuz etki yaparak özellikle alt gelir
gruplarının daha da yoksullaşmasını
sağlayacaktır. T.C. Anayasasında belirtilen sosyal devlet olma
gereği, Kamu hizmetlerinin asli sahibi olarak, bu alandaki
yatırımların kamu eliyle yapılması gerekmektedir.
Ancak, bu hizmetlerin, hizmetten yararlananlara sürekli, kaliteli ve
gereği gibi sunulabilmesinin bütün koşullarının da
sağlanması da önem arz etmektedir. Kamu kurum ve
kuruluşlarının sahip oldukları teknolojik olanakların
yetersiz olması ve yüksek bedel gerektirdiği için kamunun finansman
sorunu yaşaması halinde, özel sektörden yararlanmak bir zorunluluk
olarak görülüyor ise bu uygulamaların bütün kamu hizmetlerinde kural
haline getirilmesi değil, sınırlı ve gerekli
koşullarda başvurulması yoluna gidilmelidir. 3996
sayılı Yasa'da belirlenmiş olan YİD modelinin gerçekten
gerekli durumlarda uygulanmasını temin açısından da, ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarının kendi bünyelerinde yer alan uzman
kamu görevlilerinin, finansman ve ileri teknoloji açısından, o
kurumun yeterli olmadığı ve YİD modeline
başvurmasının zorunlu olduğunu tespit eden bir rapor
düzenlemeleri sağlıklı olacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Karar yeter sayısı
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, geçti, geçti Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Kabul edenler dedikten sonra dediniz efendim.
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi
oyluyorum
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN -
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Bir saat ara
veriyorum birleşime.
Kapanma Saati: 18.47
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
94 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- 3996
sayılı Kanunun 6 ncı maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
Sözleşmelerde,
idare tarafından yapılacak ödemelerin gecikmesi halinde, uygulanacak
gecik-me faizine ilişkin hükümlere de yer verilebilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı.
Sayın
Baratalı, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BÜLENT BARATALI (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 5inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlarken Sayın Başkan sizi ve yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yap-işlet-devret, kısa adıyla YİD modeli
geniş anlamda bir kamu altyapı yatırım veya hizmetinin
finansmanı özel bir şirket tarafından karşılanarak
gerçekleştirilmesi ve kamu tarafından belirlenen bir süre için
işletilmesi ve yine bu süre içinde ürettiği mal ve hizmeti
tarafların karşılıklı saptadıkları bir
tarife uyarınca kamu kuruluşlarına satması ve sürenin
sonunda işletmekte olduğu tesislerin bakımı
yapılmış, eksiksiz ve işler durumda ilgili kamu
kuruluşuna devretmesi diye tanımlanabilir.
Aslında, bu
modelin uygulanması bize çok yabancı değildir. Osmanlı
İmparatorluğunun son dönemlerinde yabancı şirketlerle
yapılmış imtiyazlar vardır. Bunlar, örneğin
İstanbulda Tramvay Tünel İşletmeleri, Elektrik Gaz
İdaresi, Haydarpaşa Limanı İşletmesi, İzmirde
İzmir Limanı İşletmesi, Göztepe Tramvay İşletmesi
ve hatta kasaba demir yolu ile Aydın demir yolunu buna benzer
işletmeler olarak sayabiliriz.
Nitekim,
günümüzde uygulama alanı bulan bu yeni model arayışlarında
da, 19uncu yüzyıl ile 20nci yüzyıl başlarında
Osmanlı İmparatorluğunda ve Fransa, İngiltere, Almanya
gibi ülkelerde başvurulmuş olan kamu imtiyazlarının
devredilmesi yöntemi ışık tutmuştur.
Değerli
milletvekilleri, YİD konusunda on beş yılı aşkın
bir süredir yayınlanmış olan çeşitli yasa ve yönetmelikler
zaman zaman siyasi tartışma konusu hâline getirilmiştir. Bunlar
imtiyaz sözleşmesi midir yoksa bir özel hukuk sözleşmesi midir? Bu
tartışmalar Danıştay kararlarıyla son bulmuş ve
bunların idari sözleşme olduğu kabul edilmiştir. Ancak,
imtiyazları alanlar buna itiraz etmişler ve bunun sonucu olarak da,
sanıyorum 21inci Dönem Parlamentosunda uluslararası tahkim sorunu
söz konusu olmuş, 13/8/1999 tarih ve 4446 sayılı Yasayla bu da
aşılmış bulunmaktadır. Yani tahkim Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına girmiştir. Danıştayın bu tür
sözleşmeleri inceleme yetkisi de tahkim yolu öngörülmeyen
sözleşmelerle sınırlandırılmıştır. Bunu
da 4492 sayılı Yasa düzenlemiştir.
Son olarak
22/1/2000 tarih ve 4501 sayılı Yasayla kamu hizmetleriyle ilgili
imtiyaz sözleşmelerinde bu sözleşmelerden doğan
uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesi durumunda taraflarca
sözleşme yapılırken uyulması gereken ilke ve esaslar
belirtilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu ön bilgiler çerçevesinde
öncelikle tasarının geneli üzerinde bazı noktalara değinmek
istiyorum. 3996 sayılı YİD Yasası kapsamında şu
anda köprü, tünel, baraj, santral gibi yatırımların yanı
sıra haberleşme, demir yolu ve hava limanları, oto yollar, içme
suyu gibi yatırımlar yer alıyordu. Bugün görüştüğümüz
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilatı ve Vazifeleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısında bu kapsam genişletilmektedir.
Bu
tasarının yasalaşması hâlinde yap-işlet-devret
modeliyle yapılan yatırımlara kara yolu, gar, lojistik merkezi,
kruvaziyer, liman ve entegre tesisler ile sınır kapıları
ilave edilmektedir. Buna göre sermaye şirketleri ile yabancı
şirketler yap-işlet-devret yöntemiyle kara yolu, gar kompleksi,
lojistik merkezi, kruvaziyer, liman ve entegre tesisler ile sınır
kapılarını da yapabileceklerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi buradan sormak istiyorum:
Kapsam neden genişletilmektedir? Bu ihtiyaç nereden doğmuştur?
Hatırlanacağı gibi, kamuoyunda Galataport olarak bilinen
İstanbul Salıpazarı Karaköy Kruvaziyer Liman Turizm Ticaret
Kompleksi için ihaleye çıkılmış ve ihaleyi İsrailli
işadamı Sami Ofer ile Global Menkul Kıymetlerin sahibi Mehmet
Kutman ortaklığı almıştı. Bu projeyle bölgenin,
dünyanın sayılı kruvaziyer limanları hâline getirilmesi ve
bu çerçevede bölgeye oteller, alışveriş merkezleri gibi turistik
yatırımların yapılması da planlanmıştı.
Ancak YİD modelle yapılan ihale 2006 yılında iptal edildi.
YİD Yasası kapsamında bu faaliyetin yer almaması, o dönemde
projenin iptal edilmesi nedenleriydi. Şimdi hayata geçirilmek istenen bu
düzenlemeyle YİD Yasasında değişikliğe gidilerek
iptal gerekçesi ortadan kalkmaktadır.
Ayrıca,
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının elinde bulunan ve
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına verilmeyen tek
liman olan Haydarpaşa Limanının da bir turizm ve ticaret
kompleksi hâline getirilmesinin önü bu tasarıyla açılmaktadır.
Hükûmet, hazırladığı yasa tasarısıyla bu projenin
YİD kapsamında yapılmasının önünü açarak proje için
2008 yılında ihaleye çıkmayı amaçlamaktadır. Yani buradan
da anlaşılmaktadır ki düzenleme özel nitelikte olup bazı
kişi ve kurumlara imtiyaz sağlanmasına yöneliktir.
Hatırlanacağı gibi, Kuşadası Limanını alan
şirket yöneticileri yönetmelik engeli çıktığında
Yönetmelik engelini kanunla aşarız. demişlerdi. Nitekim
yönetmelik engeli kanunla aşılmış bulunmaktadır. Bu
durum yasaların genelliği ilkesine de aykırıdır ve
yine umut ediyorum, Anayasa Mahkemesinden de geri dönecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öte yandan 3996 sayılı
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunun 1inci
maddesine baktığımızda Bu Kanunun amacı, kamu kurum
ve kuruluşlarınca ifa edilen, ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak
gerektiren bazı yatırım ve hizmetlerin yap-işlet-devret
modeli çerçevesinde yaptırılmasını sağlamaktır.
ibaresine dikkatinizi çekmek istiyorum. Değerli milletvekilleri,
bunların, hangi köprülerin, barajların, sınır
kapılarının hangi ileri teknoloji ile yüksek maddi kaynak
gerektirdiğini ben doğrusu merak ediyorum. Liman mı, otel,
alışveriş merkezi mi, ticari merkezler mi ileri teknolojiyle
yapılacaktır? Bu nedenle, bu yönüyle kapsamın
genişletilmesi kanunun amacına uygun bulunmamaktadır.
Tasarının
5inci maddesiyle 6ncı maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmektedir: Sözleşmelerde, idare tarafından yapılacak
ödemelerin gecikmesi halinde, uygulanacak gecikme faizine ilişkin
hükümlere de yer verilebilir. denmektedir. Bu fıkranın eklenme
sebebi, 3996 sayılı Yasanın 3üncü maddesine eklenen (e)
bendidir. Tanıma göre Katkı Payı
başlığını taşıyan bu bent Görevli
şirketin ürettiği mal ve hizmetin bedeli, mal veya hizmetten
yararlananlar tarafından tamamen veya kısmen ödenmesi idarece
öngörülmeyen veya mümkün olmayan yatırımlarla ilgili yapılacak
görevlendirmelerde, mal veya hizmetten yararlananların tüketim veya
kullanım miktarları da dikkate alınarak belirlenen idare
tarafından görevli şirkete tamamen veya kısmen yapılan
ödemeyi, ifade etmektedir yani katkı payı getirilmektedir.
Katkı payı, bütçeden para ödenmesini ve idarelere bu nedenle kaynak
ayrılmasını öngörüyor. Bu madde, şirketlere yapılacak
ödemelerin merkezî bütçeden karşılanmasına dair bir hüküm ve
düzenlemeyi içermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; buradaki ifadeler ve
sınırlar belirsizdir. Katkı payı ödemesi hangi
koşullarda, hangi oranlarda yapılacaktır? Katkı payına
dair usul ve esaslar nelerdir? Bu konu muğlaktır, yoruma ve
dejenerasyona açıktır, denetlenebilirlikten uzaktır. Ayrıca,
katkı paylarıyla ilgili esaslar Bakanlar Kurulunun yani yürütmenin
yetkisine bırakılmıştır. Oysa Anayasamızın
7nci maddesine göre, yasama yetkisi, Türk milleti adına sadece ve sadece
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir, bu yetki asla devredilemez.
Dolayısıyla, bu konudaki düzenlemenin yasal çerçevesi hiçbir tartışmaya,
yoruma ve soru işaretlerine yol açmaksızın açık ve net bir
şekilde çizilmelidir. Burada Anayasanın 7nci maddesine bir
aykırılık söz konusudur.
Değerli
arkadaşlarım, yap-işlet-devret modelinin özü ve ruhuna
baktığımızda, en önemli etkenin kamudan harcama
yapılmaması olduğunu görürüz. Oysa getirdiğiniz
düzenlemeyle -bu modelle üretilen mal ve hizmetin bedelinin yararlananlar
tarafından ödenmesi- öngörülmeyen yatırımlar için devlet
şirkete katkı payı ödeyecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan, bitiriyorum.
Yani modelin
dışına çıkılmakta, sınırları belli
olmayan bir ödeme yolu açılmaktadır. Bu durumda kamu, ödeme yapma
yoluyla modelin içine açık bir şekilde taraf olmaktadır.
Ayrıca, idarenin yapacağı ödemelere ilişkin gecikmelerde
uygulanacak faizlerin hüküm altına alınmasıyla da devlet kendini
bağlamaktadır. Mali disiplinden özellikle 2006 yılından
itibaren belirgin bir biçimde uzaklaşıldığı, kamu
gelirlerinin, özelde vergi gelirinin düzeyinin azaldığı bir
süreçte YİD uygulamalarının katkı payı kavramına
dayalı olarak genişletilmesi kamu maliyesini ve
saydamlığını etkileyecektir. Harcama disiplinini
sağlayabilmek amacıyla tasarının 5inci maddesinde
konulmuş olan sınırlar ise amacı sağlamaktan
uzaktır. Bu nedenle, riskin devletin üzerinde olduğunu da söylüyor,
katkı payının tekrar gözden geçirilmesini diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının
yap-işlet-devret modelinin ruhuna aykırı olduğunu belirtir,
yüce heyetinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baratalı.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Yılmaz Tankut.
Sayın
Tankut, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
94 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi
ile ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu görüştüğümüz tasarı, ülkenin ihtiyaç
duyduğu ve devletin yapmak zorunda olduğu ancak ödenek
yetersizliği nedeniyle yapamadığı
yatırımların özel sektör tarafından yap-işlet-devret
modeli ile yapılmasını amaçlar gözükmektedir. Ancak, 3996
sayılı Kanunla istisna olarak öngörülen bir modelin
yapısının değiştirilerek, giderek kamu
yatırımlarının önemli bir kısmını kapsayacak
şekilde genişletilmesi harcama disiplinini bozacak niteliktedir.
Tasarının amacı, kamunun yapmak zorunda olduğu bir
kısım yatırımların özel sektöre
yaptırılması, bedelinin ise yıllık bütçesine konulan
ödeneklerle taksitler hâlinde ödenmesi şeklindedir. Bu bir nevi
sınırsız borçlanma yöntemidir ve ödemediği ödenek için
yüksek faiz ödeyeceği, devletin borcunu daha da artıracağı
bir yöntem olacaktır.
3996
sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanunun Sorumluk ve Tazminat başlıklı
6ncı maddesi şu şekildedir: Yatırım ve/veya hizmetin
belirlenen süre içerisinde projelendirilmesi, finansmanı, kurulması
ve işletilmesinden sermaye şirketi veya yabancı şirket
sorumludur. Bu şirketlerin sözleşmede öngörülen yükümlülüklerini
yerine getirmemesi halinde idarenin uğrayacağı ziyanın
tazminine ilişkin hükümler sözleşmede yer alır.
Bu
görüştüğümüz kanun tasarısının 5inci maddesiyle 3996
sayılı Yasanın 6ncı maddesine kamuyla iş yapacak
bütün kişi ve şirketleri etkileyecek bir fıkra eklenmek
istenmektedir ki o da metinde ifade edildiği gibi aynen şu
şekildedir: Sözleşmelerde, idare tarafından yapılacak
ödemelerin gecikmesi halinde, uygulanacak gecikme faizine ilişkin
hükümlere de yer verilebilir.
Değerli
arkadaşlar, tasarının bu maddesinde ödemelerin idarece
zamanında yapılamaması hâlinde gecikme faizi ödenmesi hükmü
getirilmektedir. Bu madde, devlet borcunu zamanında ödemez ise gecikmeden
dolayı faiz ödemesi ne kadar mantıklı gibi gözükse de bu
yanlış ve hatalı yatırımlardan veya yandaşlara
verilen ihalelerden dolayı devletin hesabını doğru
yapmasına engel oluşturacaktır. Aynı zamanda, bu
şekilde olan tüm işlerde veya buna benzer bütün ihalelerde bu
avantajdan faydalanılmak istenilmesi durumunda ortaya bir
karışıklığın çıkacağı kesindir.
Ayrıca, bu eklenecek fıkrada uygulanacak gecikme faizi veya gecikme
faizine dayanak oluşturacak bir oranın belirtilmemiş olması
da kurumların değişik faiz oranları uygulamasına ve
devletin daha çok ziyana uğratılmasına neden olabilecektir.
Dolayısıyla,
bu kanun tasarısı, iktidarın her zaman yaptığı
gibi devletimizin ve milletimizin faydasından ziyade kendi parti ve
yakın çevresine hizmet edecek şekilde getirilmiş bir tasarı
izlenimini vermektedir.
Sayın
milletvekilleri, bugün toplum olarak belki de tarihimizin en büyük gaflet
dönemini geçirmekteyiz. Maalesef, hiç kimse içerisinde bulunduğumuz bu
durumun vahametinden masum değildir. Özellikle bugün, altı yıla
yaklaşan bir zaman dilimi içerisinde ülkenin kaderine hükmetmekte olan
mevcut siyasi iktidar sahipleri ise hiç mi hiç masum değildirler. En hafif
deyimle gaflet içerisindeki yönetim anlayışlarını mazur
görmek, masum kabul etmek bize göre asla mümkün değildir. Şu
kısa sürede ülkemizi ne yazık ki dosta karşı güvenilmez,
düşmana karşı ise savunmasız ve çaresiz bırakmışlardır.
Uluslararası sözleşmelerden doğan haklarımız,
haysiyetimiz ve millî onurumuz bu Hükûmet tarafından maalesef
önemsenmemiş ve örselenmiştir. Başta Vakfılar Yasası
olmak üzere, en son geçen hafta içerisinde sabahlara kadar bu yüce Mecliste
âdeta milletvekilleri otomatik bir el kaldırıp indirme makinesi gibi
çalıştırılmak suretiyle bu millete ihanet edercesine Türk
Ceza Kanununun 301inci maddesi de kime, neye hizmet ettiği belli
olmayacak şekilde alelacele AKP İktidarı tarafından içi
boşaltılarak değiştirilmiştir.
Diğer
taraftan AKPnin tasallutu altında geçen yıllara şöyle bir
baktığımızda ne yazık ki hiçbir olumlu tablo ve
manzara yine bize göre hatırlanmamaktadır. Tam aksine, AKPnin
yönetimindeki Türkiye tablosunda, Amerika Birleşik Devletleri Irakta
askerlerimizi haysiyetimizi hiçe sayarak esir almış, Musulda alçakça
bir suikastla şehit edilen güvenlik güçlerimizin kanları yerde
kalmış, içeride ve dışarıda ay yıldızlı
al bayrağımıza yapılan hakaret ve küstahlıklara
seyirci kalınmış; Türk devleti, Türk milleti ve Türk ordusu
aşağılanmak istenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletlerin geleceğinin ve
kimliklerinin belirlenmesinde sahip oldukları tarihleri elbette ki birinci
derecede etkendir. Yani bir milletin istikbalini ve onurlu kimliğini onun
geçmişi ve tarihi belirlemektedir. Bu manada tarih, inanç ve ülküleri
istikametinde milletlerin iddialarının ve bu yöndeki gayretlerinin
bir hikâyesidir. Tarihin içinden süzülerek gelen ve gelişen kültür,
gelenek ve medeniyet değerleri milletlerin geleceklerinin yönünü tayin
etmektedir ancak bugün bizi yöneten zihniyet, bırakınız tarihi
hatırlayarak milletimizin bir ve bütün olarak çağı
yakalamasına hizmet etmeyi, ona hizmet edecek yasa ve hukuki
düzenlemelerle katkı sağlamayı, tam tersine, tam aksine, bu ve
benzeri yasa tasarı ve teklifleriyle, milletimizin tarihî süreç
içerisindeki maddi manevi bütün kazanımlarını, gözü kapalı
bir şekilde, fütursuzca, kendi saltanatı için sermaye yaparak
harcamaktan çekinmemektedir.
Değerli
arkadaşlar, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Şandırın
da sık sık ifade ettiği gibi, bugün, dünün devamı,
yarının iz düşümüdür. Geleceğini şekillendirmek
isteyen ve geleceğin tanziminden kendisini sorumlu hissedenler,
evvelemirde, kendi tarihlerini çok iyi bilmek ve öğrenmek
durumundadır. Samimiyet ve ehliyetle kendi tarihlerini çok iyi
okumalı ve bu manada iz sürmesini bilmelidirler. Kendisini bu millete,
yüce Türk milletine mensup hisseden herkesin, tarihsel açıdan
yarınların iz düşümü olan bugünleri çok iyi anlama ve
değerlendirme mecburiyeti vardır. Tarih bilincinin ve Türk
olmanın özü de budur.
Avrupa
Birliği üyeliğini olmazsa olmaz şart olarak gören ve her ne
pahasına olursa olsun medeniyet ve cehaleti yenmek için mutlak suretle
Birliğe girmek lazım geldiğini dayatan malum çevreleri ve Türk
milletine kader çizgisi mecburiyeti olarak Avrupa Birliğini gösterenleri,
tarihte bugünlerin iz düşümünü buradan seyretmeye davet ediyoruz. Tarihî
gerçekleri incelemeden, bilmeden, sorgulamadan ve cevap aramadan, koca ve kutlu
bir milletin geleceğinin tanzimi karanlıkta yön aramak gibidir; ya gaflet
ya dalalet ya da ihanet çukurundan bir tanesine düşersiniz. Bugün, AKP
Hükûmetinin Avrupa Birliğine üye olmak için gösterdiği bu fütursuz
icraat ve gözü karalığın, sayısal çoğunluğun
verdiği şımarıklık ile görüşmekte olduğumuz
bu yasa tasarısı gibi hemen bütün yasa tasarı ve teklifleri için
tek taraflı ve sanki yangından mal kaçırırcasına
çıkartma anlayışlarının
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
YILMAZ TANKUT
(Devamla)
gafletin ötesinde bir yaklaşım olduğunun
endişesi içerisindeyiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Milletvekili
yasayla ilgili konuşursun. Gereksiz yere grubumuzu itham ediyor, rencide
edici şeyler kullanıyor.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ne söylerse söylesin!
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Binlerce yıllık bir tarihin oluşturduğu Türk kimliğimizi,
devlet olma geleneğimizi, vatanı ve milletiyle bölünmez
bütünlüğümüzü, Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniter
yapısını ve bağımsızlığını
Avrupalı olmak, Avrupa birleşik devletlerinin bir parçası olmak
hayaliyle ortadan kaldırmak gaflet ötesi bir hâl değil de nedir
değerli arkadaşlar? Yüce Türk milleti buna müsaade edecek midir?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ortamı germek isterseniz gerelim.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Elbette ki etmeyecektir. Çünkü Türk milleti bugünün tarihteki iz
düşümünde cihanşümul bir imparatorluğu kaybettiğini
unutmamıştır.
BAŞKAN
Sayın Tankut, lütfen konu üzerinde konuşur musunuz efendim.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Konuyla ilgili Sayın Başkanım. (AK Parti ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Hayır efendim, konuyla ilgili değil.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) 30 Ağustos konuşması gibi.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Sayın milletvekilleri, arkadaşlar; gelin burada cevap
verin.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Gerecekseniz biz de cevap veririz böyle.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Oradan kürsüye cevap vermeyin, gelin.
Sayın
milletvekilleri, daha önce de müteaddit defalar bu kürsüden ifade ettiğim
gibi, bugün ülkemiz ne yazık ki
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Tarih dersi mi veriyorsun? Tarih kürsüsü mü burası?
YILMAZ TANKUT
(Devamla)
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının
insanlarımızı aldattığı şekilde sahte ve
pembe bir tabloya sahip değildir. Aksine
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sahtekârlık sizdedir.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Düzgün konuşun.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bize sahtekâr diyemezsin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen düzgün konuş!
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Bugün Türkiyenin
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Bugün 20 milyona yakın insanımız açlık ve
yoksulluğun pençesinde. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Tankut, lütfen germeyin
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Sayın Başkanım, müsaade ediyorlar mı?
BAŞKAN
Bakın, ama germeyin, siz geriyorsunuz.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Ama efendim, konuşuyor...
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkanım
Kim geriyor Sayın
Başkanım, bir bakın!
BAŞKAN
Yani bu tarzda konuşulmaz ki!
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Gayet şey konuştum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Milletvekilini
lütfen temiz ve düzgün konuşmaya davet ediniz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Ayıp ya!
BAŞKAN Lütfen
Şimdi size cevap verecekler bu sefer, siz Gayet şey
konuşuyorum. diyorsunuz.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Cevap verirsiniz efendim! Niye dayanamıyorsunuz?
Çıkarsınız
(AK Parti sıralarından Hakaret ettin!
sesleri)
Hakaret eden yok.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya)
Böyle konuşma olur mu ya?
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Olur efendim.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Olur sana yakışmıyor!
BAŞKAN Bir
dakika efendim, bitiriyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bu kürsüye çıkar, cevap verir. Kürsü herkese
serbest. Çıkar, cevap verir.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) Bunca yapılan yolsuzluklara, iltimas ve suistimallere,
parsellenen ve talan edilen topraklara, özelleştirme adı altında
peşkeş çekilen ve yabancılaştırılan
(AK Parti ve
MHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
HÜSNÜ ORDU
(Kütahya) Söyleyeceğiniz bir şey yok.
MUHARREM VARLI
(Adana) Hem de âlâsını konuşuruz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Siz konuştunuz, biz hiçbir şey demedik size.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Biz ne diyoruz, sen ne diyorsun ya!
YILMAZ TANKUT
(Devamla)
devasa kurumlarımız ne yazık ki Türk milletinin
gözünün önünde haraç mezat, çarpık bir anlayışla emperyalist
arzuları, emelleri doğrultusunda pazarlanmaya
çalışılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün de aynı mantıkla
çıkarılmaya çalışılan ve bize göre
yap-işlet-devret modeliyle hiç bağdaşmayan bu yasa
tasarısı, AKP tarafından bizim için artık sürpriz olmayacak
bir şekilde, AKPnin talan anlayışını bir kez daha
deşifre edecek şekilde, acele ve hazırlıksız bir
şekilde Genel Kurula getirilmiştir.
Sonuç olarak,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yap-işlet-devret çerçevesinde
getirildiği iddia edilen bu kanun tasarısını bu
şekliyle kabul etmemiz elbette ki mümkün değildir. Milletimizin
vicdanında da kabul edilmesinin asla mümkün olmadığını
belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkürler.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bravo size! Teessüf ediyoruz!
MEHMET EMİN EKMEN
(Batman) Saygılı konuşun
YILMAZ TANKUT
(Adana) Diliniz yetiyorsa gelip burada konuşursunuz.
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Grup Başkan Vekilimiz konuşacak.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Öyle oradan laf atmakla olmuyor, diliniz yetiyorsa gelip burada konuşursunuz.
BAŞKAN
Sayın Tankut, lütfen
Konuşmanız bitti, yerinize oturur musunuz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Hakaret etmek konuşmak mı ya!
HÜSNÜ ORDU
(Kütahya) Ne söylediğini bilmiyorsun!
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Hakaret ediyorsun biliyor musun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Beyefendiler, hakaret kastı yok.
MUHARREM VARLI
(Adana) Hakaret filan yok.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Madde üzerinde grup adına söz almak
istiyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, hangi sebeple?
MUHARREM VARLI
(Adana) Evet, hangi usule göre?
BAŞKAN Bir
dakika efendim, soracağız.
Neye istinaden
alıyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Madde üzerinde grup adına alıyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) AKP Hükûmeti söz konusu, Sayın Milletvekilinin
muhatabı o.
BAŞKAN Bir
dakika, dinleyeyim efendim, acele etmeyin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Grup
Başkan Vekili olayları takip etmediği için
Ben madde üzerinde
grup adına söz almak istiyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tutanakları inceleyin.
HÜSNÜ ORDU
(Kütahya) Sayın Şandır, tutanakları alın da ne
söylediğine bir bakın. Lütfen bir bakın. Ne söylediğini
bilmiyor ya!
BAŞKAN -
Grup adına söz istiyor efendim.
HÜSNÜ ORDU
(Kütahya) Sen ne söylediğini bilmiyorsun. Tutanakları al bir bak!
Ayıp ya! Böyle şey mi olur!
BAŞKAN -
Sayın Elitaş, lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyin efendim.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından gürültüler)
HÜSNÜ ORDU
(Kütahya) Ne söylediğini bilmiyor ya!
MUHARREM VARLI
(Adana) Siz neye el kaldırdığınızı
bilmiyorsunuz, konuşuyorsunuz.
BAŞKAN
Dinler misiniz
Grup adına konuşuyor, dinler misiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekili herhâlde biraz
konuya geç vâkıf olduğundan sataşma diye ifade etti ama biraz
önce burada konuşan milletvekili
(AK Parti ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
YILMAZ TANKUT
(Adana) Bana el hareketi yapma!
HÜSNÜ ORDU
(Kütahya) Kabadayı mısın sen!
BAŞKAN
Susar mısınız lütfen
Milletvekilisiniz
Ayıp yani,
ayıp ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, niye oraya müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN Siz
de susun
Lütfen siz de susun efendim. Hatibi dinleyelim efendim, hatibi
dinleyelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın milletvekilleri, bakınız,
biraz önce Grup Başkan Vekiliniz, burada bir madde üzerinde önerge
tartışılırken arkadaşlarımız buradan laf
attığında Grup Başkan Vekiliniz var, size laf
düşmez. dedi, biz değerli arkadaşlarımıza Lütfen siz
susun. dedik. Grup Başkan Vekilinizin söylediğine lütfen uyun diyorum.
Burada biz fikirlerimizi ifade edeceğiz. (MHP sıralarından
gürültüler)
Lütfen
Fikirlerimizi ifade edeceğiz. Sabırla dinledik, siz de bizi
sabırla dinlemek zorundasınız.
BAŞKAN
Grup adına konuşuyor, dinler misiniz efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, önemli bir yasa
çıkarıyoruz. Çıkardığımız yasa, bugüne kadar
Türkiyenin yıllar itibarıyla unutulmuş makûs talihini en iyi
şekilde yapabilmek, Türk milletinin refah seviyesini en yüksek seviyelere
çıkarabilmek için
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Vay be!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
beş buçuk yıldır
yaptığımız gibi bugün de
çıkardığımız yasa önemli bir yasadır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bugüne kadar niye çıkarmadınız?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Buraya çıkan sayın milletvekillerinin,
adap ve edep sınırlarını taşırarak
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunu sahtekârlıkla itham etmek hiçbir bir
milletvekiline yakışmaz.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Böyle bir şey yok, yanlış konuşuyor efendim!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Böyle bir şey söylemedi ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hiçbir
siyasi parti grubunun temsilcisi, burada bir partiyi sahtekârlıkla ifade
edemez.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, böyle bir söz yok!
BAŞKAN Ne
diyor efendim? Sahtekârlıkla ifade etmeyin diyor. Ne desin peki?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, tutanağı getirtin
incelensin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekili lütfen
Lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Böyle bir söz yok!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Lütfen
Tutanakları incelersiniz,
bakarsınız; benim tutanağıma da bakarsınız, o
arkadaşımın tutanağına da bakarsınız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama, yani haksız bir ithama da itiraz ederiz
Sayın Grup Başkan Vekili.
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bugün Avrupa Birliğine girmek için,
Türkiyenin değerlerini şöyle böyle, ona buna peşkeş
çekmek diye ifade etmek, 57nci Hükûmette, lütfedeceksiniz diye IMFnin
kapılarında dolaşan, Avrupa Birliğinin
kapılarında dolaşan bir hükûmetin temsilcisi olan siyasi parti
mensubuna hiç yakışmaz! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hiçbir 57nci Cumhuriyet Hükûmeti üyesi Avrupa
Birliği kapılarında dolaşmaz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, özellikle şunu ifade etmeye
çalışıyorlar: 301inci madde çıktı. Sayın Cumhurbaşkanı
onayladı
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Vay be!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 301inci
maddeyle ilgili tartışmaları yaptık. Sabaha kadar bizi
çalıştırdınız
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sabaha kadar ihanet yasaları için
çalıştırdınız! Türk milletine hakaret için
çalıştırdınız!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Danışma Kurulunda alamadığı kararı grup
önerisinde almıştır ve onu da çalışmak
mecburiyetindeyiz. Biz burada kimseyi zorla tutmuyoruz. Adalet ve Kalkınma
Partisinin milletvekilleri, burada çalışma saatimiz ve o
programımız çerçevesinde bulundular ve kanunlarını
çıkardılar.
Şimdi,
301inci madde bize gelene kadar çeşitli kereler
değiştirilmiş. Bir kere, bir yıldan altı yıla
kadar olan ağır hapis cezasını, sizin zamanınızda
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına
dönüştürmüşsünüz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama içeriği hiç değiştirilmemiş!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Gelip, hiç bu konuyla alakası olmayan AK
Partiyi itham ediyorsunuz. Düşünüyorum, bakıyorum, sanki o dönemde
birilerinin zorlamasıyla bu maddeyi değiştirmek için elinden
gelen gayreti gösteren ve saygı duyarak lütuflarını ifade eden
partinin milletvekilleri, o maddeyi burada savunurken günah
çıkarıyorlar gibi bir düşünceye kapılıyorum.
Değerli
arkadaşlar, hayatımda gördüğüm en önemli hususlardan birisi
şudur: Her kim ki, bir aidiyeti, bir varlığını, bir
mensubiyetini burada taşkın bir şekilde savunmaya
çalışıyorsa, her kim ki manevi değerlerini,
inançlarını birilerine gösteriş olsun diye yapıyorsa
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) AKPyi tarif ediyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
her kim ki bu kürsüde ve millet huzurunda
yolsuzluktan, hırsızlıktan bahsediyorsa ve birilerini yolsuzluk
ve hırsızlıkla itham ediyorsa onların aidiyetlerini kontrol
etmesi lazım, onların kişiliklerini, onların
yolsuzluklarını kontrol etmeleri lazım diye düşünüyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sen kendine bak,
kendine!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Buraya gelip ağızlarını
doldura doldura hırsızlık, yolsuzluk diye ifade edenlerin,
bağırıp çağıranların geçmişlerinin ne kadar
temiz olduğunu herhâlde kendilerinin bir aynaya bakıp görmeleri
gerekir diye düşünüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar,
MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI
(Adana) Tek başınıza iktidarsınız, gücünüz her
şeye yetiyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, onurumuzla,
şanımızla, şerefimizle
Ecdadımızın
bıraktığı tarihi, geleceğimize,
yavrularımıza iyi bir şekilde gelecek bırakmak için tüm
milletvekilleri şan ve şerefleriyle çalışıyorlar.
Bütün
milletvekilleri
Bugün 550 milletvekili var. Cumhuriyet kurulduğundan bu
tarafa belki en fazla 10 bin milletvekili olabilmiş. 10 bin milletvekili,
70 milyon içerisinde 10 bin kişiden biri olabilmek her kula nasip olacak
bir iş değil. Biz, 70 milyonu temsil ediyoruz. 70 milyonu temsil
ederken bu gruptaki arkadaşlarımızın 70 milyonun
yarısını temsil ettiğini kimse unutmasın. Bu gruba
hakaret ederken 70 milyonun yarısına hakaret ettiğini kimse
unutmasın.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hiç alakası yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Biz burada, edep ve adap içerisinde Parlamentonun
çalışmasını arzu ediyoruz.
Biz grup
başkan vekilleriyle çeşitli şekillerde konuşuyoruz,
çeşitli şeyler yapıyoruz. Milletvekili
arkadaşlarımızın birbirlerine laf atmalarını ama
espritüel laf atmalarını da hoş karşılıyoruz ve
şunu da ifade ediyoruz: Hiç kimse, bir siyasi partinin önderine, liderine
dil uzatmasın, bir siyasi partinin grup başkan vekiline gereksiz
laflar atmasın çünkü biz, beş sene, dört sene boyunca, kalan süremiz
boyunca birbirimizle diyalog içerisinde bulunmamız lazım.
Biz mesai
arkadaşlığı yapıyoruz. Beş yıl içerisinde
eğer yaptığımız davranışlar,
yaptığımız faaliyetler bizden sonraki geleceklere kötü
örnek olursa, tiyatral sahneler uygulanmasına sebep olursa bunun sorumlusu
bizleriz.
Özelikle istirham
ediyorum, rica ediyorum. Şu kürsüyü milletin kürsüsü olarak kullanalım.
Birbirimizi iftira atarak kullanmayalım. Hepimiz aynı ecdadın
torunlarıyız, hepimiz aynı ülkenin evlatlarıyız ve bu
ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine götürebilmek için hepimiz gayret
ediyoruz. Birimiz bir yolu gösteriyoruz, öbürümüz başka yolu gösteriyoruz
ama hedef birliğimiz var. Bizim hedef birliğimiz bu. Ümit ediyorum,
inanıyorum sizin hedef birliğiniz de budur ama bu eleştirileri
yaparken lütfen kırıcı olmayalım.
Az önce
konuşan Değerli Milletvekilinin -maddeyle, kanunla hiç alakası
yok- geçmişte yapılmış şeylerle ve sanki kendilerinin
zamanlarındaki yaptıkları şeyi sanki günah
çıkartır gibi ifade etmesini açıkçası
yadırgıyorum, bu kürsüye yakışmadığını
ifade ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Elitaş.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Sözcü grubumu ilzam
edecek şekilde
BAŞKAN
Efendim, bu karşılıklı oldu. Yani bunu sırayla
Siz de
ilzam edeceksiniz, o da ilzam
(MHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ben grubu ilzam etmedim
efendim.
BAŞKAN Ben
tutanaklara bakayım. Neyle ilzam etti?
RECEP TANER
(Aydın) Konuşulanların maddeyle ne alakası vardı?
BAŞKAN
Lütfen karışmayın siz ya! Grup Başkan Vekiliniz
konuşuyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Niye karışmayalım?
BAŞKAN
Karışamazsınız tabii, saygınız yok mu Grup
Başkan Vekiline?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) O zaman müsaade edin.
BAŞKAN -
Neyle ilzam etti efendim?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili
grubumu ilzam edecek, itham edecek sözlerde bulundu. Buna cevap vermem
lazım.
BAŞKAN
Tamam, ben bakayım, oturumu kapatmadan söz vereceğim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, beraber
BAŞKAN Efendim,
neyle itham etti? Onu bana söyler misiniz. İtham etti... Genel bir
şey kullanıyorsunuz siz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, birlikte dinledik.
BAŞKAN
Dinlediniz
Hangi kelimeyle itham etti?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Birlikte dinledik, bizi şununla itham etti,
söylediği söz şu: Burada konuşanlar, eğer mensubiyet
duydukları değerlerle ilgili heyecanlı bir hassasiyet ortaya
koyuyorlarsa o konuyla ilgili bir zaafları vardır. Bunun ne
anlamı var?
BAŞKAN
Bunu ne karşılığında söylediler? (MHP sıralarından
gürültüler) Sizin sözcünüz de aynı şeyi yaptı efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bu, sizin takdiriniz değil.
BAŞKAN
Efendim, benim takdirimdir. Ben sataşma varsa oylamaya sunarım. Çok
ısrar ederseniz
Sataşma var mı yok mu?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Oylamaya sunun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun efendim, sataşmanın var olduğunu kabul edenler el
kaldırsın
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yoklama istiyoruz. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Tek
başınıza yoklama isteyemezsiniz efendim.
III.- Y O K L A M A
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yoklama istiyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Oylama isterseniz, yoklama isteriz.
BAŞKAN
Tamam, yoklama yapacağım.
Yoklama isteyen
milletvekillerinin isimlerini tespit ediyorum: Sayın Enis Tütüncü,
Sayın Tekin Bingöl, Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Sayın
Birgen Keleş, Sayın Tansel Barış, Sayın Ali İhsan
Köktürk, Sayın Gürol Ergin, Sayın Nur Serter, Sayın Mustafa
Kalaycı, Sayın Erkan Akçay, Sayın Muharrem Varlı,
Sayın Ahmet Orhan, Sayın Hüseyin Yıldız, Sayın
Kemalettin Nalcı, Sayın Süleyman Yunusoğlu, Sayın Mustafa
Enöz, Sayın Alim Işık, Sayın Yılmaz Tankut, Sayın
Recep Taner, Sayın Mehmet Günal.
Elektronik
cihazla yoklama yapılacaktır.
Pusula
gönderenler lütfen Genel Kurulu terk etmesinler efendim.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayımız yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.32
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III. Y O K L A M A
BAŞKAN
İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Bu nedenle yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yapılan ikinci yoklamada da toplantı
yeter sayısı bulunamamıştır.
Kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, alınan karar
gereğince, 9 Mayıs 2008 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.50