DÖNEM: 23 CİLT: 20 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
102nci
Birleşim
9 Mayıs 2008 Cuma
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, artan gıda fiyatları ve
yoksulluğa ilişkin gündem dışı konuşması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
2.- Denizli
Milletvekili Mithat Ekicinin, Denizli Devlet Hastanesinde bir hastaya
bakılmamasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının ölüm yıl dönümleri ile Türkiyede demokrasi
ve hukukun gelişim sürecine ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, daha önce yaptığı bir
konuşmanın yanlış anlaşıldığı
iddiasıyla açıklaması
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Hatay Milletvekili
Gökhan Durgunun yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/114) (S. Sayısı: 151)
2.- Kocaeli
Milletvekilleri Nihat Ergün ve Osman Pepenin yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/115) (S. Sayısı: 152)
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94)
2.- Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.
Sayısı: 219)
VII.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, ülkemizde yaşayan
Ahıska Türklerinin sorunları ile ana vatana dönmek isteyenlerin
karşılaştıkları problemlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/182)
2.- Van
Milletvekili Özdal Üçer ve 19 milletvekilinin, Van ilinde tarım ve
hayvancılıkta yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/183)
VIII.
- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- 94 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 3üncü maddesinin,
yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin isteminin yerine getirilmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
IX.
- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın konuşmasında partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okayın konuşmasında partisine sataşması nedeniyle
konuşması
X.
- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersinin, TRT haber bültenleri ile ilgili bir iddiaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının
cevabı (7/2245)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, TRTnin yeniden
yapılandırılmasına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet Aydının cevabı (7/2326)
3.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, TOKİ ihalelerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/2878)
4.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyadaki taşocaklarının yol
açtığı orman tahribatına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/2904)
5.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, bazı arsa ve arazilerin
tapularının iptal edilerek Millî Emlak Müdürlüğüne
devredildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/3042)
6.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Girme Barajı Projesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/3044)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.04te açılarak altı oturum yaptı.
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Niğde ve Bor Organize Sanayi Bölgelerinde
üretim faaliyetlerinde bulunan işletmelerin sorunlarına,
Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, 11 Mayıs Anneler Gününe,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanın ekonomik
sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu cevap verdi.
1/6/1989 tarihli
ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere
geri gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi,
Hatay
Milletvekili Sadullah Erginin (3/112) (S. Sayısı: 149),
Kütahya
Milletvekili Hüsnü Ordunun (3/113) (S. Sayısı: 150),
Yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları,
Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun (6/282) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun
geri verildiği bildirildi.
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal ve 19 milletvekilinin, özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki kuraklığın
hayvancılık ve tarım üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/181) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve ön görüşmesinin sırası
geldiğinde yapılacağı,
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, 1 Mayıs
kutlamalarının Taksimde yapılmasını engelleyerek
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ihlal ettiği,
güvenlik güçlerini orantısız güç kullanmaya teşvik ettiği,
bu tutumuyla toplumsal barışı tehlikeye atarak şiddet
görüntülerinin ortaya çıkmasına neden olduğu iddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/2) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündeme alınıp alınmayacağı
konusundaki ön görüşme gününün Danışma Kurulu tarafından
tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı,
Açıklandı.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisi Başkanı Lluis Maria De Puigin davetine icabet
etmek üzere Fransaya gitmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/480) (S.
Sayısı: 94) görüşmelerine devam edilerek 5inci maddesine kadar
kabul edildi, 5inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
konuşmasında partisine sataştığı iddiasıyla
bir konuşma yaptı.
İstem
üzerine yapılan yoklamalardan sonra, Genel Kurulda toplantı yeter
sayısı bulunmadığı
anlaşıldığından, 9 Mayıs 2008 Cuma günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşime
20.50de son verildi.
|
|
|
Eyyüp
Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
Murat
ÖZKAN |
|
|
Konya |
|
Giresun |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Fatoş
GÜRKAN |
|
|
|
|
Adana |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 143
II.- GELEN KÂĞITLAR
Rapor
1.- Uyuşmazlık Mahkemesinin
Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/561) (S.
Sayısı: 225) (Dağıtma tarihi: 9.5.2008) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 21 Milletvekilinin, ülkemizde
yaşayan Ahıska Türklerinin sorunları ile anavatana dönmek
isteyenlerin karşılaştıkları problemlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/182) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/5/2008)
2.- Van
Milletvekili Özdal Üçer ve 19 Milletvekilinin, Van İlinde tarım ve
hayvancılıkta yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/183) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/5/2008)
9 Mayıs 2008 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, artan gıda fiyatları
ve yoksulluk hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Hasan Erçelebiye
aittir.
Buyurun Sayın Erçelebi. (DSP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili Hasan
Erçelebinin, artan gıda fiyatları ve yoksulluğa ilişkin
gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
HASAN ERÇELEBİ (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
AKPnin yönettiği Türkiyede gıda fiyatlarındaki
anormal artışları hepiniz biliyorsunuz. 2002 seçimlerinden önce
Sayın Erdoğan meydanlarda çay, simit, asgari ücret hesabı
yapıyordu. Bugün halkın gerçek gündeminde çay, simit, asgari ücret
çilesi vardır. Halkın gerçek gündemini ilgilendiren bu konularda söz
almış bulunuyorum.
Başbakanın aile büyüklüğü 5 kişidir; ana, baba
ve 3 çocuk. Bu simidin Ankaradaki fiyatı 50 kuruş; fiyat listesi
işte burada. 5 kişilik bir aile, her gün üç öğün 1er simit
yerlerse günde 15 simit yapar, ayda 450 simit, tanesi 50 kuruştan 225 YTL
eder. Simidin yanına bir bardak çay koyarsanız, Ankarada üçüncü
sınıf çay ocaklarında bir bardak çay 55 kuruştur.
İşte fiyat listesi burada.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Uygulanmıyor,
uygulanmıyor.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Uygulanıyor efendim, merak
etme.
5 kişilik bir ailenin aylık bir bardak çay gideri 247,5
YTLdir.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) Herkes kıraathanede
mi çay içiyor?
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Çay ocağından
bahsediyorum Sayın Milletvekili.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen müdahale etmeyiniz.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) 5 kişilik ailenin bir aylık
simit ve bir bardak çay gideri 472,5 YTLdir. Oysa asgari ücret 435 YTLdir.
Aradaki fark 37,5 YTL eksidedir.
Hesaba devam edelim isterseniz. Simidin yanına bir küçük
dilim peynir koyarsanız bunun da tanesi 35 kuruştur; işte
fişi de burada.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Kahvaltı sofrası
kurmuş Sayın Başkan.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) 5 kişilik bir ailenin
aylık bir dilim peynir gideri 157,5 YTLdir. 5 kişilik bir aile
sadece bir simit, bir dilim peynir, bir bardak çay ile yaşamını
sürdürmeye çalışırsa bir ayda 630 YTL harcamak zorundadır.
Asgari ücret ise hâlen 435 YTLdir. Ben bu çay, simit, peynir
hesabını bir türlü denkleştiremedim.
Hükûmet olarak -evet, Sayın Bakanımız burada-
Vatandaş çay içmesin, simit ve peynir yemesin. diyorsanız,
vatandaşın ne yiyeceğini, ne içeceğini de söylemelisiniz.
Bu yapılan hesapta ev kirası, elektrik, su parası,
ulaşım, giyim, eğitim giderleri yoktur.
Sayın Başbakan ya da onun yerine bir sayın bakan,
bu kürsüden, bu hesabı denkleştirecek şekilde yaparlarsa, biz de
ve bizi izleyen, AKPye yüzde 47 oy veren milletimiz memnun olacaktır.
(DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Başbakan kişi başına düşen
millî gelirin 9.350 dolar olduğunu söylüyor. O hâlde 5 kişilik bir
ailenin millî gelirden hakkı 46.750 dolardır. Doları 1,25 YTLden
hesap edersek 58.430 YTL bu ailenin hakkı var demektir. Oysa, asgari
ücretle geçinen bir aile 5.220 YTL yıllık gelir elde etmektedir.
Peki, aradaki bu 53.217 YTLlik fark nereye, kimlere gitmektedir?
Aşık Mahsuni diyor ki:
Yoksulun sırtından doyan doyana,
Bunu gören yürek nasıl dayana?
Yiğit muhtaç olmuş bir kuru soğana,
Söylesem mi söylemesem mi? (DSP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Erçelebi.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Soğan da çıkar!
Başkanım, Zati Sungurluk yapıyor bu burada. Her
tarafından bir şey çıkarıyor.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) AKP Hükûmeti, yiğit Türk
milletini bir kuru soğana muhtaç etmiştir. Şimdi simidi,
peyniri, soğanı buraya niye getirdim biliyor musunuz?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yumurtayı nereye koydun?
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Getireceğim onu da.
Gözü olup da görmeyenler görsün diye, kulağı olup da
duymayanlar duysun diye getirdim.
Değerli milletvekilleri, AKP çay, simit hesabıyla
Hükûmete gelmişti. Herhâlde çay, simit hesabıyla Hükûmetten gidecek.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erçelebi.
Gündem dışı konuşmaya Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Veysel Eroğlu cevap verecektir.
Buyurun Sayın Eroğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekillerimiz; hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum efendim.
Ben az önce Sayın Milletvekilimizin gıda
fiyatlarındaki artışla alakalı gündem dışı
konuşmasına cevap vermek istiyorum.
Bu maksatla, önce müsaadenizle, dünyada gıda üretimi nedir,
Türkiyede gıda üretimi, dünya ve Türkiyedeki gıda
fiyatlarındaki artışlar ve bu konuda Hükûmetimizin
aldığı tedbirleri çok kısa bir şekilde özetlemek
istiyorum.
Şimdi efendim, tabii, bütün dünyada gıda fiyatları
artmıştır. Bunun tabii ki belli başlı sebepleri
vardır. Bunlardan birinci sebebi, petrol fiyatlarında bilhassa son
yıllardaki artış çok önemli bir unsur olarak rol
almıştır. Şöyle ki, bildiğiniz gibi, tarımdaki
üretimde petrolün çok önemli bir payı vardır. Dünya petrol
fiyatları son beş yılda 5 kat artmıştır.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan,
maaşlarımızı da 5 kat arttırın,
maaşlarımızı.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın,
geçmişte varili 23 Amerikan doları olan petrol bugün 120 Amerikan
dolarına yükselmiştir. Dolayısıyla, ister istemez,
tarımdaki bu girdi sebebiyle fiyatlar artmıştır.
İkinci sebep de, bilindiği üzere, enerji
tarımı son zamanlarda yaygınlaşmıştır.
Gıda için üretilen buğday, şeker kamışı ve
şeker pancarı ile mısır ve bütün yağlı tohumlar
biyoyakıt olarak kullanılmaya başlamıştır.
Dolayısıyla, dünyada bu durum arz-talep dengesini bozmuştur. Bu
yüzden, fiyatların artmasının bir sebebi de budur; dünyadaki
artıştan bahsediyorum.
Misal olarak bu yıl, Amerika Birleşik Devletlerinin
mısır üretiminin 1/3ü biyoyakıt üretiminde
kullanılacaktır, üçte 1i.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Doğal gaz çevrim
santralleri de pahalılığın nedeni.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunun
dışında, küresel ısınma ve 2007 yılında
yaşanılan kuraklığın da önemli bir etkisi
olduğunu burada vurgulamam gerekir. Ayrıca, Çin ve Hindistanda bilhassa
son zamanlardaki tüketimde ve hayat tarzlarındaki değişim de
önemli ölçüde gıda fiyatlarının artmasına sebep
olmuştur.
Bakın, dünyadaki üretime bakarsak, aslında dünyada
üretimde 2006 ve 2007 yılına göre çok büyük bir değişim
yok. Misal olarak dünyada 2006 yılında 145 milyon ton şeker ve
bitkisel yağ üretilmiş fakat 2007 yılında, bakın, 155
milyon ton; bir miktar yani yüzde 7 daha fazla. Bitkisel yağ üretimi
olarak dünyada 107 milyon ton üretilmiş 2006 yılında, 2007
yılında 112 milyon ton üretilmiş; yüzde 5. Et ve sütte ise 2005
yılında 268 milyon ton üretilmiş dünyada, 2006 yılında
da 272 milyon ton. Yani, aslında üretimde, buğdayda, dünyada yüzde 2
artış var, mısırda yüzde 10 artış var, pirinçte
yüzde 1 artış ve arpada yüzde 4 artış.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, simit
hesabına gel, simit hesabına!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
ben bunu şunun için vurgulamak istiyorum: Aslında dünyada 2006
yılına göre 2007 yılında üretimde bir miktar, çok fazla
olmasa dahi, yüzde 1le yüzde 10 arasında artış olmasına
rağmen
Bakın dünyadaki fiyatları ben burada sizlere arz etmek
istiyorum: Buğdayda 2007 yılındaki fiyatlar 2006
yılına göre yüzde 130 artmış. Arpada yüzde 57,
mısırda yüzde 50, pirinçte ise yüzde 100 artmış.
Dolayısıyla bunların yansımasının çok önemli
olduğunu ben vurgulamak istiyorum. Yani dünyada 2007 yılında
2006 yılına göre üretimde bir miktar artış olmasına
rağmen fiyatlar anormal derecede artmıştır.
Buna mukabil -Türkiyeden kısaca, müsaade ederseniz,
bahsetmek istiyorum- Türkiyede hububatla alakalı, 2006 yılında
buğday 20 milyon ton üretilmiş ama, maalesef, 2007 yılında
kuraklıktan dolayı 17,2 milyon ton yani yüzde 14 bir azalma var.
Peki, mısıra bakalım, bakın, 2006 yılında 3,8
milyon ton üretilmiş, 2007de ise 3,5 milyon ton yani yüzde 8 bir azalma
var. Arpada da yüzde 24lük bir azalma var. 2006 yılında 9,6 milyon
ton üretmişiz fakat 2007 yılında maalesef 7,3e
düşmüş, yüzde 24lük bir azalma var.
Bir de çeltikten bahsedeyim. Çeltikte 2006 yılında 700
bin ton üretmişiz, 2007de ise 650 bin ton yani yüzde 7 azalma var. Buna
rağmen, bakın, kuraklık sebebiyle 2007 yılında 2006
yılına nazaran buğdayda yüzde 14 azalma, arpada yüzde 24 azalma,
mısırda yüzde 8 azalma, çeltikte yüzde 7 azalma
yaşanmıştır. Buna mukabil, dünyada, gördüğünüz gibi,
yüzde 100e yakın fiyat artışları olmasına
rağmen, Türkiyede ekmeklik buğday fiyatı 2007 yılı
hasat sezonundan Nisan 2008e kadar yüzde 40 artmış, arpa fiyatı
yüzde 25, mısır fiyatı yüzde 17, pirinç ise yüzde 78
artmış.
Tabii, bu artışların olduğu bir vakıa. Bu
durumda, Hükûmetimiz ne gibi tedbirler alıyor, ben, kısaca,
onları sizlere özetlemek istiyorum. Bir kere, bu artışların
2008 ve 2009da da yaşanmaması için yapılacak şey
şudur: Üretimi artırmaktır, üretimi artırmak. Bunun için birinci
adım, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız
tarafından üretim planlaması ve birim dekardan üretilecek mahsul
miktarının artması konusunda şu anda çok geniş
kapsamlı çalışmalar yapılmaktadır. Bunlar nedir?
Bakın, toplulaştırmadan tutunuz da gübre kullanımına
kadar, özellikle ürün planlamasına kadar çok geniş kapsamlı bir
çalışma yapılmaktadır. İnşallah, bunların
meyvelerini bu yıl sonunda ve 2009da alacağız.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Bakanım, çiftçi
gübreyi nasıl atacak? 3 katına çıktı gübre.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Müsaade
ederseniz
Bir diğer ayağı da sulamadır. Bakın,
şu anda özellikle şunu söylüyorum: Burada Sayın
Bakanımız verilen gübre ve diğer teşvikleri izah
ettiği için, ben, burada, tekrar, detaya girmek istemiyorum ama diğer
bir ayağı da sulamadır, bakın sulama.
Değerli milletvekillerimiz, özellikle Türkiyede iklim
değişikliği, kuraklık, aynı zamanda
yağışın mevsimlere göre miktar ve süre açısından,
zaman açısından çok büyük değişim göstermesi
dolayısıyla Türkiyede sulama yapılması bir zarurettir.
Maalesef, şu ana kadar 8,5 milyon hektarlık olan toplam ekonomik
olarak sulanabilir araziden ancak 5 milyon hektarını sulayabildik,
geriye kalan 3,5 milyon hektarın kısa zamanda sulanması gerekir.
Bildiğiniz üzere -dün de ben kısaca malumat vermiştim soru
üzerine- şu anda Hükûmetimiz GAPla alakalı çok büyük bir
çalışma başlatmıştır. İşte, bütün
çalışmalar önümüzdedir. Kısa zaman, beş yıl
zarfında GAPta, Konya Ovası Projesinde, DAP dediğimiz Doğu
Anadolu Projesinde nereden nereye geleceğimizi göreceksiniz. Zaten
Sayın Başbakanımız da salı günkü grup
konuşmasında ve pazartesi günkü Bakanlar Kurulunda
yaptığı konuşmada GAPla ilgili teşvikleri,
ayrılacak ödenek miktarını bizlere açıkladı. Bu
parayla, şu anda biz yıldırım hızıyla GAPta,
KOPta çalışmaya başladık. İnşallah, bu sulamalar
kısa zamanda tamamlanınca üretimde büyük bir artış olacak.
Bakın,
yaptığımız hesaplara göre, değerli milletvekillerim,
bir arazi sulanmadığı veya sulandığı zaman arada
çok büyük farkı oluyor. Netice, dekar başına üretim geliri,
zirai gelir bazı bölgelerde 4 misli, bazı bölgelerde 14 misline kadar
artıyor. Bunun sebebi şu: Çünkü, sulama olunca üretim
çeşitliliği olabiliyor, tek tip ürün yerine farklı tipte ürünler
ekebiliyorsunuz. Bu bir.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yılda üç kere.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir de
-Sayın Vekilimizin de işaret buyurduğu gibi- bazı yerlerde
yılda iki defa, bazı yerlerde üç defa ürün almak mümkün. En
azından yıllık alınan ürün artışı
dolayısıyla otomatikman 3 misli artıyor. Bu bakımdan,
hakikaten, bizim mutlaka Türkiyeyi hep birlikte, sizlerin gayretiyle, bu
sulamaları tamamlayarak Türkiyeyi dünyanın gıda üretim merkezi
hâline getirmemiz gerektiği kanaatindeyim. Bunun için sadece üretmek yetmiyor.
Aynı zamanda bu üretimin mutlaka zirai sanayiyle, tarımsal sanayiyle
işlenmesi, aynı zamanda, ülkemizde kullanılmayan
kısmın mutlaka ihraç edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu
işle ilgili düzenlemeler de yapılıyor.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Hangi destek Sayın
Bakan, hangi destek?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunu da
özetle sizlere arz etmek istiyorum: Bilhassa GAPta Hükûmetimizin verdiği
destek gerçekten büyük teşvik -ki şu ana kadar verilen en büyük
teşviktir- beni fevkalade heyecanlandırdı.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Mecbur vereceksiniz desteği
zaten, yüzde 1 vereceksiniz; kanun var.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Kısa
zamanda bu GAPı da, Konya Ovası Projesi dediğimiz KOPu da,
Doğu Anadolu Projesini de bitireceğiz.
Tabii, az önceki Sayın Denizli Milletvekili Denizliden
olduğu için -herhâlde Denizli Milletvekilimiz bildiğim
kadarıyla- Denizliyle ilgili büyük yatırımlar
yaptığımızı, Baklan Ovası, pek çok ovayı da
suladığımızı biliyorsunuz. Tavas Yenidereyle ilgili
de proje başladı, bunu da vurgulamak istiyorum. Sadece GAP, KOP
değil, Ege Bölgesi, Çukurova ve Karadeniz Bölgesindeki Çarşamba,
Bafra Ovaları, bunları da dikkate alıyoruz.
Bu duygularla, inşallah bol bereketli bir yıl dileyerek
vatandaşlarımıza, sizlere hürmetlerimi sunuyorum.
Sağ olun, var olun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Horozları
yaktılar, keneleri etrafa saldılar!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Gündem dışı ikinci söz, Denizli Hastanesinde bir
hastaya bakılmaması hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili
Mithat Ekiciye aittir.
Buyurun Sayın Ekici. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Keneden de bahset, keneden!
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Horozları
yaktınız, keneleri ortaya saldınız!
2.- Denizli Milletvekili Mithat
Ekicinin, Denizli Devlet Hastanesinde bir hastaya bakılmamasına
ilişkin gündem dışı konuşması
MİTHAT EKİCİ (Denizli) Sayın Başkan,
değerli üyeler; geçenlerde bu kürsüden Denizlide sağlık
problemleri devam ediyor. diye bir konuşma yapıldı.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Ben yaptım, ben.
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Bu konuşmaya cevap
vermek için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) İlgili bakan cevap
versin.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Bakan cevap versin.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim efendim.
MİTHAT EKİCİ (Devamla) 19 Nisan Cumartesi günü
saat 9.45te Zühtü Özkan isimli bir vatandaşımız
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Bu Vekil orada yoktu, ben
oradaydım Sayın Başkan.
BAŞKAN Gündem dışı söz almış
efendim, dinleyeceğiz.
MİTHAT EKİCİ (Devamla)
Denizli Devlet Hastanesi
acil servisine müracaat eder.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Vallahi görmüş gibi konuşuyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bölge Milletvekilimiz
açıklama yapıyor.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Görmedi ya, ben oradaydım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama
araştırmış Milletvekilimiz.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Geldiyse niye görmedik!
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Gözüne yabancı cisim
kaçmıştır. Hasta acil servise geldikten sonra, on, on beş
dakika içerisinde gözündeki yabancı cisim hemen çıkartılır.
Hastanın sigortalı olduğuna, evrakı olup
olmadığına bakılmaz. On beş dakika içerisinde
hastanın işi bitirilmiştir, bütün tetkikleri
yapılmış ve bitmiştir. Ancak, doktorumuz bir de kafa
filminin çekilmesini ister kontrol amacıyla, bu hastalıkla ilgili
değil, başka bir nedenden dolayı kafa filminin çekilmesini
ister. Bu arada bilgisayar kayıtlarına gidildiğinde,
hastanın 28 lira 90 kuruş borcu olduğu görülür ve hasta Ben
sigortalıyım. der ve bu borcun biraz önce göze yapılan
müdahaleden ve çekilecek olan filmden olduğu anlaşılır.
Hastaya izah edilir. Sigortalıysanız, ileride, birkaç gün sonra
sigorta evrakını getirirsiniz veyahut şu anda sigortalı
olduğunuza dair bir evrak imzalarsınız. Eğer bunları
yapmazsanız, bu borcu ileride ödemek zorunda kalırsınız.
diye hasta uyarılır, ama hasta bunların hiçbirisini yapmadan
-zaten gözündeki yabancı cisim de çıkarılmıştır,
hastanede tedavisi bitmiştir- bundan sonra hasta hastaneden
ayrılır. Basın mensuplarıyla beraber ve işvereniyle
hastaneye geri döner. Bu arada muhalefetten bir milletvekili
arkadaşımız da bir hastayı ziyaret etmek amacıyla
hastanede bulunur ve basına demeçler verilir.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Hangi basına vermişiz?
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Bu yaşanan olaydan
iki gün önce Adanada özel bir hastanede yaşanan olaylara, o yanık
vakasına benzetilmek istenircesine, sanki hastaya
bakılmamış, müdahale edilmemiş gibi basına demeçler
verilir
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Hangi beyanatım? Her gün
veriyoruz.
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Fakat, altını
çizerek söylüyorum ki, bu hasta Bana bakılmadı, benimle
ilgilenilmedi. diyemez
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Dedi
Dedi
Sayın
Başkanım, dedi, dedi
BAŞKAN Sayın Milletvekilim lütfen
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, ben
orada idim, gördüm.
BAŞKAN Tamam, tutanaklara geçiyor, sonra konuşursunuz.
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Hastaya
bakılmıştır, ilgilenilmiştir, gözünden yabancı
cisim çıkartılmıştır ve ondan sonra elbette ki mevzuat
gereği hastanın kayıt işlemleri yapılacaktır.
Fakat, bunların altında ne yatıyor?
Değerli üyeler, bunu ben anlatmak istiyorum. Denizli Devlet
Hastanesi bizim dönemimizde oldukça gelişmiş bir hastanedir, referans
bir hastanedir. Bütün altyapısıyla, ilave tesisleriyle, ilave
birimleriyle
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Yeni ilave mi
yaptınız? Ben yaptım. Dispanseri de ben yaptım,
ameliyathaneyi de ben yaptım.
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Sayın Bakan, sizin
zamanınızı da biliyoruz. Ne kazandıysa beş yıl
içerisinde kazanmıştır. Bunları biliyoruz ve Denizli Devlet
Hastanesinin bu başarısı bazı kesimlerce çekilememektedir.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan,
görmüş gibi anlatıyor, görmedi, ben orada idim, görmüş gibi
anlatıyor.
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Onun için bunlar
yapılmaktadır.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan,
görmüş gibi anlatıyor ama görmedi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
Sayın Milletvekili doğruları söylüyor,
arkadaşlarımız rahatsız oluyor!
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Görmedi, ben oradaydım!
BAŞKAN Sayın Milletvekili, tamam orada olabilirsiniz,
dinleyeceksiniz ama, tamam.
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Ama ben de
araştırdım.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Görmüş gibi anlatıyor!
BAŞKAN Tamam, biliyoruz orada olduğunuzu, tamam, orada
olduğunuzu biliyoruz. Allah Allah!..
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
kamuoyunun bilgilenmesini arzu etmiyorlar!
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Sayın Üye, yarım
saat sonra da ben hastanedeydim, hepsini biliyorum. Hastanemize iftira
atmayın. Hastaneye, Denizlinin o hastanesine bel bağlamış,
güvenmiş insanlarının umudunu kırmayın. Denizli Devlet
Hastanesi gibi hastane
Denizli Devlet Hastanesinde bir gecede 11 kişi
nöbet tutar.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) İftira filan
attığım yok. Ben konuşmadım, vatandaş derdini
anlattı, kameralarda var.
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Eğitim hastanesi
olmayan hangi hastanede var?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Ben konuşmadım, ben
gördüm orada, sen gördün mü? Gördün mü vatandaşın
anlattığını?
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Hangi hastanede var? Siz
orada kasıtlı davranıyorsunuz! Siz kasıtlı
davranıyorsunuz!
Ayrıca, iddia edildiği gibi sendika
değiştirmeye yönelik ikna odaları falan
hazırlanmış değildir Denizlide. (MHP
sıralarından gürültüler)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Hayır!
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Kırıkkalede
var! Kırıkkalede hastane saymanı
Var, var
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Bunu kim uyduruyor? Böyle
bir oda falan yoktur. (MHP sıralarından Var, var! sesleri)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Her şeyi görmüş gibi
anlatıyor ama görmedi!
MİTHAT EKİCİ (Devamla) AK Parti sivil toplum
örgütlerine önem veren, destek veren bir partidir. Hiçbir sendikaya
baskımız yoktur ve sendikalar özgür bir ortamda
çalışmalarını yapmaktadır.
Ya şuna ne demeli: Sizin döneminizde
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Hâlâ oraya
takılmışsın ha!
BAŞKAN Allah Allah!
MİTHAT EKİCİ (Devamla) 112 acil servisinin on
tane servisi vardı, şimdi ise on altı tane servisi var. On dört
tane ambulans vardı sizin döneminizde, şimdi otuz iki tane ambulans
var ve hizmetler yüzde 120den daha fazla artırılmış, daha
fazla artırılmış. Eskiden bir 112 acil servisi 85 bin
nüfusa bakarken, bizim dönemimizde 55 bin nüfusa bakar hâle gelmiştir.
Bunu görmüyorsanız biz ne yapalım! 85 bin nerede, 55 bin nerede?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Siz başhekim misiniz, vekil
mi?
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Altı senedir iktidardasınız!
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Bir de Sayın
Vekilimiz, usulsüzlük yapıldığını, Sağlık
Müdürlüğünün atamalarda usulsüzlük yaptığını iddia
ediyor. El insaf! El insaf!
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Kim söylüyor?
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Siz söylüyorsunuz,
kayıtlarda var; el insaf!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Görmediğini görmüş
gibi söylüyorsun!
BAŞKAN Buyurun Sayın Ekici, konuşmanızı
tamamlar mısınız lütfen.
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Sağlık
Müdürlüğü, atamalarını İnternet üzerinden ilan ederek puan
sistemine ve personelin tercihine göre şeffaf bir şekilde personelin
gözünün önünde yapmaktadır. Yani, bunun neresi
kayırmacılıktır!
Değerli üyeler, bu rahatsızlığın sebebi
nedir, onu size anlatmak istiyorum. (MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Aslında,
Başkanın söz vermemesi lazım. Yeni Sağlık Bakanı
bu mu?
BAŞKAN Dinleyemiyorum efendim, siz de dinleyemiyorsunuz,
müsaade ederseniz dinleyelim. Dinleyemiyorum efendim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Ama yeni
Sağlık Bakanı buysa dinleyelim!
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Bu
rahatsızlığın sebebi nedir? Sayın
Başbakanımızın talimatları ve
Bakanlığımızın çalışmalarıyla
sağlıkta devrim niteliğinde çalışmalar olmuştur.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Talimat vermezse
çalışmıyor zaten. Sıkıntı orada.
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Öncesiyle bugünü
kıyasladığımız zaman, sizin zamanınızla
bugünü kıyasladığımız zaman -daha açıkça, üzerine
basarak söylüyorum- siz Denizli Devlet Hastanesinin beş yıl önceki
hâline bir gidin bakın.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Bakan naibi!
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Sigortalı,
BAĞ-KURlu, Emekli Sandığı, yeşil kartlı
ayrımı yapılmadan bütün vatandaşlarımızın
eşit olduğu ve eşit sağlık hizmeti
aldığı, sıra alabilmek için gece yarılarında
hastanede sıra kuyruğuna geçmediği ve ilaç alabilmek için eczane
kuyruklarında beklemediği ve istediği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Siz eskide
kalmışsınız. Biz vardiya başlatmıştık.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yirmi sene önceden bahsediyor, yirmi
sene!
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Biz vardiya
başlattık, siz kapattınız.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ekici, teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİTHAT EKİCİ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Bitti efendim. Sürenizi verdim efendim.
Teşekkür ederim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şandır, buyurun efendim.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım,
bana sataşma var, söz istiyorum.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz.
Sayın Şandır, buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
Sayın Milletvekili bir olayı anlatırken Sayın
Milletvekilimizi ilzam edici laflar söyledi. Yani vatandaşımız
doğru bilgilenmeli.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Adını hiç anmadı
ama.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Adını anmadı
hiç.
BAŞKAN Ne dedi efendim? İlzam edip ne söylediler?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Ben oradaydım, o yoktu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim,
vatandaşımızın doğru bilgilenmesi için
BAŞKAN Tamam efendim, vatandaşımız takdir
eder bunu. Doğru bilgilendirilmemişse vatandaş takdir eder
efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Milletvekilimize
kısa bir söz verilmesi
BAŞKAN Yani her konuşmaya ben böyle cevap hakkı
verirsem olmaz efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, tutanaklara bir bakın, ondan sonra.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, Sayın Milletvekilimize
kısa bir söz verilmesi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, ismini zikretmedi. Geçen haftaki konuşmaya
karşı yapılan bir şeydi.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika açıklama yapın
efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Tutanaklara bakın
Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bir olay anlatılıyor. Bir
yanlış bilgilenme olmasın.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Tutanaklara
bakalım, ondan sonra.
BAŞKAN Yanlış anlaşılma varsa düzeltsin
efendim, tamam.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yanlış anlaşılma
varsa arkadaşımız düzeltsin.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Çok kısa ama.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhanın, daha önce yaptığı bir konuşmanın
yanlış anlaşıldığı iddiasıyla
açıklaması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım,
Sayın Milletvekilinin bahsettiği hadisede hastanede olan benim. Ben
olayları gördüm. Vatandaşların şikâyetleri de vardı.
Orada hiçbir televizyona da demeç vermedim. Vatandaş ve işvereni
orada televizyonlarda beyanat verdiler, açıklamalarda bulundular.
Vatandaşın ıstırabı orada, basın
mensuplarının önünde görüldü. Ben orada demeç ve açıklamada
bulunmadım. Her şey vatandaşın gözünün önünde oluyor.
Vatandaş iş kazası geçirip hastaneye gelmiş. Sigortalı
olsun veya olmasın vatandaşa bakmak zorunda. Vatandaştan da
parayı almışlar, vatandaşın elinde de makbuzu var.
Benim beyanatım yok, vatandaşla hastane arasında. Sayın
Vekil ne yapıyor da beni burada ilzam ediyor, itham ediyor? İade
ediyorum sözlerini. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Sayın milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz,
bazı idamların yıl dönümü ile Türkiye'de demokrasi ve hukukun
gelişim süreci hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm
yıl dönümleri ile Türkiyede demokrasi ve hukukun gelişim sürecine
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bundan otuz altı yıl üç gün önce bir
şafak vakti darağacına çıkarılan Deniz Gezmiş,
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın ölüm yıl dönümlerinin 36ncı
yılına denk gelen salı günü için konuşma talebinde
bulunmuştum ancak bu talebim bugüne denk geldi.
Sayın milletvekilleri, bundan tam kırk yıl önce,
dünyada ve Avrupada bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi
başlamıştı. Avrupa ve Türkiyenin, insanca bir yaşam,
eşitlik, özgürlük, demokrasi, bağımsızlık,
halkların kardeşliği, milletlerin barış içinde
yaşaması, insanların eşit, özgür, demokratik ve
barış ortamında bir dünya, bir Türkiye dileğiyle
ayaklandığı, üniversite gençliğinin ayağa
kalktığı günlerdi. Avrupa bu süreci, daha çok demokrasi, daha
çok özgürlük tanıyarak barış içerisinde, kimsenin
kanını akıtmadan yönetmesini bildi. Ancak, 68de başlayan
bu hareket Türkiye'de diktatörlükle, kanla, işkenceyle
sonuçlandırılmaya çalışıldı ve nihayetinde
darağaçları kuruldu.
Değerli milletvekilleri, bugün, suç işleyen herkesin
suçunu çekmesi en doğal bir olaydır, ancak herkesin tarafsız,
bağımsız yargıç güvencesine sahip mahkemelerde
yargılanma hakkı vardır. Nedir Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin İnanı daha çocukluklarından gençliklerine ilk adımlarını
attıklarında idam sehpasına götüren olaylar? Onlar adam mı
öldürmüşlerdi? Onlar bu memleketi satmışlar mıydı?
Onlar Samsundan Ankaraya bu Anayasanın korunması için, 1961
Anayasasının korunması için yürüyüş yapmışlar
ama Anayasayı tağyir, tebdil ve ilgadan
yargılanmışlardır. İşlemedikleri bir suçtan
dolayı idama mahkûm edilmişlerdir. Nerede edilmişlerdir? 12 Mart
darbecilerinden, cuntacılarından emir alan askerî
sıkıyönetim mahkemelerinde idam edilmişlerdir. Onlar adil
yargılanmamıştır. Askerî sıkıyönetim mahkemeleri,
353 sayılı Yasaya göre doğrudan doğruya
sıkıyönetim komutanlarından emir ve talimat alan mahkemelerdir
ve nitekim daha sonra da devlet güvenlik mahkemeleri içerisindeki askerler
çıkartılmıştır.
Değerli milletvekilleri, tarihte bir hata
yapılmıştır. O gün idam cezasına onay veren
milletvekilleri, bugünlerde verdikleri demeçlerde pişman
olduklarını ilan etmektedirler. Nahit Menteşe Yanlış
yaptık. demektedir. İsmet Sezgin Yanlış olmuştur.
demektedir. O günlerin siyaset adamı Süleyman Demirel, bunun
yanlış olduğunu söylemektedir. Şimdi, bu Meclise düşen
geçmişte yapılan bu yanlışı düzeltmektir değerli
arkadaşlarım. 12 Mart cunta yönetimi, bu 3 kişinin canından
korktuğu gibi ölümünden de korkmuştur. Onların
Karşıyaka mezarlığında yan yana gömülmesine bile izin
vermemiş, üçer mezarlık arayla gömülmesine izin vermiştir.
Onlar, ülkenin emperyalizm tarafından
kuşatılmışlığına karşı tam
bağımsız, tam demokratik bir Türkiye sloganıyla yola
çıkmışlardır. Onlar, Dolmabahçede Amerikanın
6ncı Filosunun subaylarını denize dökmüşler, dikilen
Amerikan Bayrağını indirmişler, yerine Türk
Bayrağı dikmişlerdir. Dün NATOsuyla, ikili
anlaşmalarıyla ülkemizi kuşatan emperyalizm, bugün Afrikadan
Orta Doğuya kadar, Çin sınırına kadar daha kudurmuşça
yoksul ülkelerin yer altı, yer üstü servetlerine göz dikmektedir.
İşte, o nedenledir ki bugün Irakı, Afganistanı işgal
etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bugün uzaktan
bakıldığında Denizlerin yaptıkları, Yusuf
İnanların yaptıkları tartışılabilir. Bugün
baktığımızda onların çaresiz isyanları umutsuz
bir çığlık olarak kabul edilebilir. Onlar bütün eksikliklerine
rağmen umudu ve idealizmi temsil etmektedirler. Onlar
yaşadıkları devrede kıyılarına gelen
emperyalistlere karşı mücadele etmişlerdir. Onları asmakla,
onları darağacına göndermekle, gençliğin baharında
umudu söndürebileceklerini düşündüler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk, devam ediniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
ama umutlar sönmedi, umutlar
yaşıyor. Biz, her dönemde barış içinde, demokrasi içinde
yaşamı özleyen, yaşam özlemi olan Türk milleti olarak bu umudu
yaşatmak durumundayız. Yüce Meclisimizin yapması gereken,
geçmişte yapılan yanlışlığı düzeltmektir. Bu
konuda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımızın
verdiği yasa teklifi vardır. O yasa teklifinin bir an önce Meclis
gündemine gelip bu hukuksal olgunun hukuksal
yanlışlığının düzeltilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar, DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma
komisyonun bazı sayın milletvekillerinin yasama
dokunulmazlıkları hakkında iki adet raporu vardır.
Raporların muhalefet şerhleri aynı olduğundan,
ortak muhalefet şerhi son raporun ardından okunacaktır.
Şimdi, raporları sırasıyla okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Hatay Milletvekili Gökhan
Durgunun yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/114) (S. Sayısı: 151) (x)
2.- Kocaeli Milletvekilleri Nihat Ergün
ve Osman Pepenin yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/115) (S. Sayısı: 152) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan
Hatay Milletvekili Gökhan Durgun hakkında düzenlenen Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık
Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma
Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate
alarak Hatay Milletvekili Gökhan Durgun hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Açık yerde güneş battıktan sonra toplu olarak sözlü
seçim propagandası yapmak suretiyle 298 sayılı Seçim Kanununa
muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili Nihat
Ergün hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya
hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart
2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate
alarak Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Açık yerde güneş battıktan sonra toplu olarak sözlü
seçim propagandası yapmak suretiyle 298 sayılı Seçim Kanununa
muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili Osman
Pepe hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya
hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart
2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
(x) 151 ve 152. S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate
alarak Kocaeli Milletvekili Osman Pepe hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Muhalefet Şerhi
Karma Komisyonun, kovuşturmanın dönem sonuna
ertelenmesine dair kararına aşağıda yazılı
gerekçelerle muhalefet ediyoruz;
(1) Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel
sorun; mevcut Anayasanın 76. maddesiyle TBMM İçtüzüğünün 131 ve
devamı maddelerinin, düzenleniş amacına aykırı olarak
ve çoğunluk diktasına dayalı bir anlayışla
uygulanmasından kaynaklanmaktadır.
Aynı anlayış ve uygulamanın 23. Yasama
Döneminde de devam edeceği görülmektedir.
Bilindiği gibi, TBMM İçtüzüğünün 131 ve müt.
maddelerindeki hükümlere göre;
Karma Komisyon, olayın ve suçlamanın niteliğine
göre; ya dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da
kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine karar verecektir. Elbette bu
değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya kapsamını da göz
önünde bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat,
suçlamanın niteliği gibi hususları genel olarak göz önüne
alıp, keza Anayasanın 76. maddesinde düzenlenmiş olan Milletvekili
seçilme engeli teşkil eden bir suçlamanın söz konusu olup
olmadığını da değerlendirerek; buna göre karar verecek
ve rapor hazırlayacaktır.
Bunu yaparken, bir yargıç gibi davranmamak gerektiği
açıktır. Delillerin tartışmasından özenle
kaçınmak gerekmektedir.
Bu âdil ve objektif yaklaşım içinde hazırlanacak
olan raporun, 2 ayrı sonucu olacaktır.
Karma Komisyon ise, hiçbir objektif ölçü arayışına
girmeden, Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda karar
vermiştir.
(2) 22. Yasama Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi
hesaplarla Meclis iradesine tahakküm eden siyasi iktidarın, aynı
anlayış ve uygulamayı bu dönemde de devam ettirmek
istediğini, demokrasi adına endişeyle gözlemliyoruz. Bu
endişe sebebiyledir ki, her zeminde demokrasi ve hukuk adına, AKP Grubunu
uyarmak gereğini duyuyoruz.
Hükümet kaynaklı olarak sürdürülen bu hukuk tanımaz
uygulamalar sebebiyle; Anayasa ve İçtüzük açık bir şekilde ihlâl
edilmektedir.
Hukuka aykırı olan, çoğunluk diktasına
dayalı olan bu yanlış uygulamalar sebebiyledir ki; kişiler
yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte tıkanmalara yol
açmaktadır.
Bu yanlış uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle;
kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi mümkün olamamakta ve adli denetim
süreci ihlâl edilmektedir.
Dokunulmazlık kurumu ve keza soruşturma izni
kavramları, Siyasi İktidar tarafından hukuk tanımaz bir
anlayışla yozlaştırıldığı ve kötüye
kullanıldığı içindir ki; TBMM belli bir süreçten sonra
bazı bürokratlar ve kanun kaçakları (58 ve 59. Hükümetler Dönemindeki
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı gibi) için bir
sığınma mercii haline getirilebilmiştir.
Anılan kişi hakkında, yargı
kararlarını uygulamamaktan dolayı Yargıtay 4. Ceza
Dairesine intikal eden 20ye yakın dosya mevcuttur. Bu dosya
sayısının daha da artacağı anlaşılmaktadır.
Keza, AKP Mersin Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da
üzerinde önemle durulması gereken bir dosyadır. Anılan
Milletvekili hakkında, oğlunun yol açtığı ve ölümle
sonuçlanan trafik kazasıyla ilgili olayda, sanık konumuna girerek
olayı üstlendiği iddia edilmektedir. Bu çok ağır bir
iddiadır. Bir Milletvekilinin böylesine nitelikli bir iddiayla görevini
sürdürmesi ve zan altında kalması, Milletvekilliği
sıfatı ve TBMMnin saygınlığıyla
bağdaşmaz. Ancak Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar
sebebiyledir ki, çoğunluk diktası uygulaması sonucunda, adı
geçen Milletvekili de âdil yargılanma hakkını
kullanamamaktadır.
Öte yandan; haklarında zimmet,
dolandırıcılık, çete kurmak, kamu taşıma
biletlerinde kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan Milletvekilleriyle
ilgili yargılamaların yapılamaması; kamuoyunun denetim
yapması ve bilgi alması süreçlerini olumsuz bir şekilde
etkilemektedir. Türkiyenin karanlık suç ilişkileri dönemini
teşkil eden Susurluk ve bağlantılı dosyaların
yargılaması bu yüzden uzun yıllar yapılamamıştır.
Faili meçhul cinayetlerin yoğun olarak işlendiği bir dönemi
kapsayan bu olayların gerçek boyutlarının ortaya
çıkarılmamış olması sebebiyledir ki;
aradan geçen 8-10 yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant
Dink, Malatya cinayetleri, Rahip cinayetleri ve eylemleri
karşımıza çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan,
ancak hazırlık tahkikatı aşamasından itibaren Hükümet
sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet tarafından servislerin
yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya
olduğumuz görülmektedir.
Acz ifade eden ve ibret verici olan bir diğer gelişme
ise;
henüz iddianamesi dahi düzenlenmemiş olan bir
soruşturma; Başbakan ve Kültür Bakanı tarafından, AKP
aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından
açılan davayla irtibatlandırılabilmiştir.
Böyle bir tablo ve sunuş, demokrasiler için utanç verici
olmanın ötesinde, demokrasinin geleceği bakımından da
endişe vericidir.
(3) Hükümet, dokunulmazlıklar konusunda
sıkışmış durumdadır. 22. Yasama Döneminde
yarattığı hukuk dışı uygulamalar Hükümeti esir
almıştır. Bu esaret, 23. Yasama Döneminde yeni
hukuksuzlukları beraberinde getirmektedir.
Hükümet, 23. Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen
toplumsal ve siyasi süreci, popülist bir anlayışla istismar etme
girişimi içindedir.
Çoğunluk diktasına dayalı hukuk tanımaz
uygulamalar 23. Yasama Döneminde, Meclis bünyesinde giderek
tırmanmaktadır.
Gelinen süreçte, kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle;
AKP Hükümeti, kendi suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf edebilmek
amacıyla, bilgi kirliliği ve karartma yaratarak; DTPli
Milletvekillerinin şahsında, dokunulmazlıkların
kaldırılması uygulamasını gerçekleştirmek
suretiyle, kürsü sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır.
Böyle bir süreçte, Hükümetin bazı kavramları istismar
ederek bir oldubitti, bir emrivaki yaratmak istediği görülmektedir.
Bu girişimlere, demokrasi ve hukuk adına engel
olunması gerekmektedir.
Böyle bir girişim kaçınılmaz olarak, kürsü
sorumsuzluğunun ihlâli sonucunu doğuracaktır. Faşizan
yapılanmayı ve Parti Devleti yapılanmasını
kurumsallaştırma yolunda ciddi bir mesafe sağlayan siyasi
iktidar; bu yolla, yasama sorumsuzluğunun da ihlâli sürecini
başlatacaktır.
Anayasanın 83/2 ve 14. maddesiyle bağlantılı
olan suçlamalar yönünden, TBMM Başkanlığına intikal eden
dosyaların akıbeti hakkında karar verme yetkisi TBMM-Karma
Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık geçerli olan irade, Komisyonun
iradesidir. Komisyon, dosya kapsamı ve yukarıda sözü edilen maddeler
çerçevesinde değerlendirmesini yapacaktır.
TBMM Başkanlığına intikal eden bazı
dosyaların, Karma Komisyonda görüşülmesine fırsat verilmeden,
Hazırlık Komisyonu veya TBMM Başkanlığı
aşamasında, Mahkemelerine veya Savcılıklara iade
edilmesini; Karma Komisyon ve Meclisin iradesine müdahale olarak
gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz.
(4) Açıklanan sebeplerle;
AKP Grubunun, çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfi
ve sorumsuz bir şekilde tesis ettiği bir Komisyon iradesi söz
konusudur. Demokrasi ve kurallarla böylesine sorumsuz bir şekilde
oynanması kaçınılmaz olarak adalet kavramını
zedelemektedir.
Bu anlatımlarımız çerçevesinde,
dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda ilkeli ve
tutarlı davranılmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz.
Hukuk, kurallarla çalışır ve işler. Toptan
veya götürü usulün, hukukta yeri yoktur.
Dokunulmazlıklar konusundaki temel ve objektif ölçü ise,
Anayasanın 76 ncı maddesidir.
Bu madde kapsamında kalan suçlar yönünden ayrım
yapılmadan, yargılama sürecinin devam etmesi gerekir. Çünkü bu suçlar
sübut bulduğu takdirde, nitelikleri itibariyle Milletvekilliği
göreviyle bağdaşmamaktadır. Sübut halinde sürdürülmesi mümkün
olmayan Milletvekilliği görevinin devam etmesinin hiçbir hukuki
açıklaması ve tutarlılığı söz konusu olamaz.
Böyle bir durum, Anayasa ve İçtüzüğün ilgili
hükümlerinin ihlali anlamına gelir.
76 ncı madde ölçütünün dışında kalan suçlar
yönünden ise; dosyası bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da
değerlendirilerek, dosya safahatına ve içeriğine göre karar
verilmelidir.
Bu aşamada, diğer kamu görevlilerinin de
dokunulmazlıklarının bulunduğu yolundaki AKP
görüşlerini değerlendirmekte yarar görüyoruz. Önemle ifade ediyoruz;
diğer kamu görevlileri hakkında dokunulmazlık söz konusu
değildir. Kamu görevlileri hakkında soruşturma izni
kavramı söz konusudur. Soruşturma izni ilgili amir tarafından
verilmediği takdirde, idari yargı prosedürü içinde, adli
kovuşturma ve yargılama süreci başlayabilmekte, daha
doğrusu yargı denetimi süreci işlemektedir. Bu sebeple, kamu
görevlilerinin dokunulmazlığı değil, belli usul dairesinde
yargılanması söz konusudur.
Nitekim, yakın tarihte rektörler, kuvvet komutanları
görevde iken yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar, beraat
etmişler veya mahkûm olmuşlardır. Salt bu süreç dahi; AKP
sözcülerinin söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla ilgisi
olmadığını göstermeye yeterlidir. Öte yandan; kamu
görevlileriyle ilgili olarak bu adli sürecin dışında; görev yeri
değişikliği, disiplin uygulamaları ve tazmin
sorumluluğunun varlığı da ayrı bir gerçektir.
Bir kez daha ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı,
görevin mahiyeti gereği uygulanan bir hukuksal durumdur.
En nihayet, soruşturma izni düzenlemesinden Hükümet
rahatsız ise veya gerçekten düzeltilmesine gerek görüyor ise yahut daha
seri hale getirmek istiyorsa; bu yöndeki yasal değişiklikleri her
zaman değerlendirmeye açık olduğumuzu hep ifade ettik. Ancak
burada da, Hükümetin gayri ciddi ve tutarlı olmayan tavrı hemen
ortaya çıkmıştır. Çünkü; Hükümet, soruşturma izni
kavramını ve yetkisini kendi tekelinde tutarak; siyasi ve
kişisel yaklaşımına göre, soruşturma iznini
kaldırmakta ya da reddetmektedir.
Soruşturma izninin kısıtlanması veya
kaldırılması yönünde 22. Yasama Döneminde başta Bursa
Milletvekili Sn. Ertuğrul Yalçınbayır tarafından sunulan
kanun tekliflerinin, AKPnin oylarıyla reddedildiğini de önemle ifade
ediyor ve vurguluyoruz.
Görüldüğü gibi; Hükümet, demokrasi arayışı
içinde olmayıp, dayatmacı bir anlayışla, kişisel
çıkar ilişkileri ve siyasi kaygılarla;
dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini toptan bir
anlayışla engellemektedir.
Böyle bir anlayış ve uygulamanın, hukukta ve
anayasada yeri yoktur.
Tüm bu sebeplerle; Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar
doğrultusunda, kişisel çıkarlar ve siyasi kaygılarla, TBMM
Karma Komisyonunun AKPli üyelerinin çoğunluk diktası yoluyla tesis
ettikleri erteleme kararına muhalefet ettiğimizi beyan ediyoruz.
|
|
Halil Ünlütepe |
Turgut Dibek |
Atilla Kart |
|
|
Afyonkarahisar |
Kırklareli |
Konya |
|
|
Şahin
Mengü |
Ali Rıza
Öztürk |
İsa Gök |
|
|
Manisa |
Mersin |
Mersin |
|
|
Rahmi Güner |
|
Ali İhsan
Köktürk |
|
|
Ordu |
|
Zonguldak |
Muhalefet Şerhi
3/115 no ile işlem gören Kocaeli Milletvekili Sn. Osman
Pepenin dokunulmazlığının kaldırılması
isteğinin dönem sonuna kadar ertelenmesine dair çoğunluk
kararına muhalefet şerhimiz aşağıda arz
edilmiştir.
Milletvekili dokunulmazlığı birçok modern ülkede
bulunduğu gibi ülkemizde de anayasal bir hukuki müessese olarak yer
almaktadır. Milletvekillerinin görevlerinin niteliği gereği
birçok haksız ve uydurma isnatla karşılaşmaları
muhtemeldir. Nitekim bu nedenle birçok suç tipi bakımından diğer
kamu görevlileri de benzer korumalara sahiptir.
Ancak dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin
meclis kürsüsündeki konuşmaları sebebiyle sınırsız
yargılanmazlık güvencesine sahip olmaları yanında esas
itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan korunmalarını
temin etmektir. Bu gün ise komisyon önüne gelen dosyalardan
anlaşıldığı üzere sayın
Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm
işlemek için teşekkül oluşturmak, bazı
bakanlarımız hakkında vergi usul kanununa muhalefet ve yine
partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı milletvekilleri hakkında
sahtecilik, halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge
farklılığı gözeterek açıkça tahrik etmek, ihaleye
fesat karıştırmak, kamu kurumlarını dolandırmak,
suçu ve suçluyu övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati duyulan
mahkûmiyetleri halinde bırakınız bakan olmayı milletvekili
olmayı kamu görevi bile yapamayacak olan insanların
dokunulmazlık zırhına bürünerek bu müessesenin istismarına
neden oldukları anlaşılmaktadır.
Bu durum kamu vicdanında, demokratik sisteme, siyaset
kurumuna, meclisin üstünlüğüne gölge düşürmekte, derin yaralar
açmaktadır.
Çağdaş demokrasilerde bırakınız mahkûm
olmayı bu tür isnatlarla karşılaşan siyasetçiler ve kamu
görevlilerinin görevden ayrılmaları neredeyse yazısız bir
kural haline gelmiştir.
Dokunulmazlıkların kaldırılma isteğine
AKPli üyeler yargının siyasallaştığı hâkim
savcıların bağımsızlığını
kaybettiği kamu görevlilerinin de dokunulamazlığının
bulunduğu, milletvekillerinin itibarının bu şekilde
korunduğu gerekçeleri ile karşı çıkmaktadırlar. Bu
gerekçelerin hiç birisi gerçekçi bulunmamaktadır.
Her kurum içerisinde hatalar yapıldığı gibi
kasıtlı yanlışlar da yapılabilmektedir.
İşine geldiğinde hukuka saygı talep eden yargı
kararlarını kendisine referans gösteren iktidar hatta zaman zaman ana
muhalefetin bu tavrı bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden
biridir. Bu tavrın devamı halinde hakkındaki yargı
kararını beğenmeyen bütün vatandaşlarımıza
yargı siyasallaşmıştır ben bu kararı
tanımıyorum deme imkânı getirecektir ki bu durum kaosa yol
açacaktır.
AKPnin diğer kamu görevlilerinin de
dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesi samimiyetten
uzaktır. Bahsedilen kamu görevlilerinin
dokunulmazlığını AKP kaldırmak istemiştir de
engel olan mı olmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen
suçlardan yargılanan milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin itibarının
korunacağını düşünmüyoruz. Tam tersine bir kurum varsa
içindeki sıfatını istismar edenleri ayıklayarak itibar
kazanacağına inanmaktayız.
Bu sayede haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin
aklanmalarının önü açılmış olacaktır.
Bütün bu nedenlerle MHP olarak dokunulmazlığın
anayasamızda kürsü dokunulmazlığı şeklinde yeniden
düzenlenmesinin yerinde olacağına mevcut hal itibariyle de
haklarında fezleke olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının
kaldırılarak adaletin tecellisine tevdilerine karar verilmesi
gerektiği inancıyla muhalefet şerhimizi arz ediyoruz.
|
|
Rıdvan
Yalçın |
Metin
Çobanoğlu |
Osman
Ertuğrul |
|
|
Ordu |
Kırşehir |
Aksaray |
|
|
Faruk Bal |
S. Nevzat
Korkmaz |
Behiç Çelik |
|
|
Konya |
Isparta |
Mersin |
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 21 milletvekilinin, ülkemizde yaşayan Ahıska
Türklerinin sorunları ile ana vatana dönmek isteyenlerin
karşılaştıkları problemlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/182)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde yaşayan Ahıska Türklerinin
karşılaşmış oldukları problemler ile Anavatana
dönmek isteyen Ahıska Türklerinin karşılaşmış
oldukları problemlerin tespit edilerek ulusal ve uluslararası
alanlarda yapılacak girişimlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98. İç tüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca
bir Meclis Araştırması açılması için gereğini arz
ve talep ederiz. 07.05.2008
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
4) Osman Durmuş (Kırıkkale)
5) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Behiç Çelik (Mersin)
8) Hasan Özdemir (Gaziantep)
9) Beytullah Asil (Eskişehir)
10) Cemaleddin Uslu (Edirne)
11) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
12) Akif Akkuş (Mersin)
13) Mustafa Kalaycı (Konya)
14) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
15) Münir Kutluata (Sakarya)
16) Muharrem Varlı (Adana)
17) Recep Taner (Aydın)
18) İsmet Büyükataman (Bursa)
19) Hamza Hamit Hormiş (Bursa)
20) Mustafa Enöz (Manisa)
21) Şenol Bal (İzmir)
22) Durmuşali Torlak (İstanbul)
Gerekçe:
Ahıska Türkleri 1500'lü yıllarda Anadolu'dan
Gürcistan'ın Mesket Bölgesine yerleşmiş Türk
kardeşlerimizdir. 17 Kasım 1944 yılında Rusya yönetimi
tarafından yurtlarından edilerek Rusya, Kazakistan, Kırgızistan,
Özbekistan gibi ülkelere tren vagonlarında insan onuruna
yakışmayacak bir şekilde ve çok kötü şartlarda sürgün
edilmişlerdir.
Ahıska Türkleri sadece bu sürgün esnasında 17 bin
vatandaşını kaybetmiştir. Bunun yanında
yaşadıkları ülkelerdeki Fergana olayları benzeri olaylarda
ise yine kayıpları devam etmiştir.
Ahıska Türkleri bulundukları ülkelerde çok zor
şartlarda hayatlarını devam ettirmektedirler. Bazı ülkeler
bu kardeşlerimize birtakım haklar vermiş olmakla birlikte
özellikle Rusya'da kendilerine hiçbir hak tanınmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti olarak bu kardeşlerimize imkânlar
ölçüsünde yetersiz de olsa birtakım haklar verilmiş
olmasının yanında karşılaştıkları
bazı problemleri halen mevcuttur.
Bunun yanında Türkiye Cumhuriyetinin Milletvekilleri olarak
katılmış olduğumuz uluslararası toplantılarda
yapılan girişimlerin de etkisiyle bu kardeşlerimizin Gürcistan'a
dönüşüyle ilgili yasal düzenlemeler Gürcistan Hükümetince
yapılmıştır. Ancak bu konuda ciddi
sıkıntılar vardır.
Gerek ülkemizde yaşayan kardeşlerimizin
sorunlarının giderilmesi gerekse anavatanlarına dönmek
isteyenlerin karşılaştıkları sorunların
araştırılarak ulusal ve uluslararası alanda yapılacak
çalışmaların tespiti amacıyla Meclis
Araştırması açılmasını yararlı görmekteyiz.
2.- Van Milletvekili Özdal Üçer ve
19 milletvekilinin, Van ilinde tarım ve hayvancılıkta
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/183)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Van ili ve çevresinde yaşayan insanların büyük
çoğunluğunun geçim kaynağını oluşturan tarım
ve hayvancılık ile ilgili sorunların
araştırılıp, gereken tedbirlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri gereğince meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Özdal Üçer (Van)
2) Ahmet Türk (Mardin)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Fatma Kurtulan (Van)
5) Emine Ayna (Mardin)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Sebahat Tuncel (İstanbul)
8) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Bengi Yıldız (Batman)
10) Sırrı Sakık (Muş)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
15) Akın Birdal (Diyarbakır)
16) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
17) Hasip Kaplan (Şırnak)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Şerafettin Halis (Tunceli)
20) Osman Özçelik (Siirt)
Gerekçe:
Van ilinin yüzölçümü toplam 2.100.300 hektardır. Yüzölçümünün
361.781 hektarı (% 18.97) işlenebilir arazi, 1.359.072 hektarı
(% 71.27) çayır ve mera, 26.294 hektarı (% 1.38) ormanlık ve
fundalık arazi, 159.753 hektarı (% 8.38) tarım
dışı araziden oluşmaktadır. Yüzölçümünün % 70'inin
çayır ve mera alanlarından oluştuğu ve bu alanın değişik
rakımlı (1700-2700) yayla ve otlakları
barındırdığı düşünüldüğünde Van ilinin
doğal bir hayvancılık merkezi olduğu
anlaşılacaktır.
İlin nüfusunun % 60'ı köylerde
yaşadığından direk olarak tarım ve
hayvancılıkla geçimini sağlamakta, % 20'si köyle
bağlantılı veya şehirde tarımla
uğraştığından; ilin ortalama nüfusunun % 80'i tarım
ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır.
1980'li yıllara kadar Van ilinin koyun varlığı
4-5 milyon civarındaydı. Türkiye canlı hayvan
ihtiyacının % 17'sini Van ili tek başına
karşılamaktaydı. Bölge 3 ülkeyi (İran-Irak-Suriye) besleyen
bir hayvan potansiyeline sahipken yayla ve mera yasaklamaları, köy
boşaltmaları, "dışa açılacağız"
denilerek ithalatın kontrolsüz bir şekilde serbest
bırakılması, ülkeye Mersin ve Karadeniz limanlarından giren
yasak etler, İMF ve Dünya Bankası'nın tarımı
köylülerden kurtararak çok uluslu şirketlere bırakın"
politikaları sonucu bu potansiyel yok olma noktasına gelmiştir.
Türkiye'nin 1985 yılında
ağırlığı Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri olmak
üzere; 70 bin ton ve 141 milyon 300 bin dolar olan küçükbaş hayvan
ihracatı 2000'li yıllarda 14 ton ve 22 bin dolar seviyesine
düşmüştür. Oysa dünyanın en büyük küçükbaş hayvan talebi
yaratan bölgesi olan Ortadoğu, bu ihtiyacının neredeyse
tamamını Avustralya ve Yeni Zelanda'dan karşılamaktadır.
Hayvancılığın gelişmesi için gerekli tedbirlerin
alınması durumunda bu bölgenin ihtiyacı büyük oranda ülkemiz
üzerinden karşılanabilecektir.
Hayvansal ürünlerin değerlendirildiği sanayi
kuruluşlarının bölgede yeterince bulunmaması,
sınır ticareti önündeki engelleme ve yasaklamalar bölgede tarım
ve hayvancılığın önemini yitirmesine neden olmuştur.
Bölge; dünya bitki çeşitliliği ve florası yönünden
çok avantajlı durumdadır. Burada elde edilen bal hem aroma
özellikleri hem de kalite yönünden dünyanın en kaliteli
ballarındandır. Ancak bu konuda bölge insanının
arıcılık yapması için ciddi bir devlet desteği ve
politikası mevcut değildir. Bölge cevizin gen merkezi olmasına
rağmen, tıpkı arıcılık gibi yeterli desteği
görememiş ve bir kenarda bırakılmıştır.
Yem bitkileri tarımı bölge için hayati önem arz etmektedir.
Çünkü hububat tarımına koşullar pek uygun olmayıp mevcut
geleneksel çeşitlerin verimi oldukça düşüktür. Yonca, korunga ve
silajlık mısır bölgede teşvik edilmelidir. Meyvecilik, yem
bitkileri ve tahıl üretiminde de yörede yetişme özelliklerine sahip
bitkilerin araştırılması ve tespiti
yapılmalıdır.
Van ili ve çevresinin sahip olduğu doğal potansiyelin
ciddiyetle değerlendirilmesi halinde tarım ve hayvancılık
konusunda bölge ve ülke ekonomisine çok şey katacağı
açıktır. Dünyada tüketici tercihinin de doğal ortamda beslenen
koyun etine ve doğal ortamda yetiştirilen tarım ürünlerine
yöneldiği düşünülürse, bu sorunun Van ve çevresi için ertelenemez
şekilde masaya yatırılması ve gereken çözümlerin geliştirilmesi
gerekliliği iyice ortaya çıkmaktadır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde mi efendim? Komisyon ve
Hükûmet buradalar.
Geçen birleşimde 5inci madde üzerinde gruplar adına
yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası şahsı adına Karaman
Milletvekili Sayın Lutfi Elvana aittir.
Buyurun Sayın Elvan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
LUTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İki günden beri, kamu-özel sektör iş birliğine
yönelik olarak hem olumlu hem de olumsuz çok değişik görüşler
beyan edildi ve bazı milletvekillerimiz tarafından, kamu-özel sektör
iş birliğine yönelik, bu tasarının neden getirildiğine
dair bazı sorular soruldu. Bunu anlamamız için, çok değerli
milletvekilleri, kamu yatırımlarında neredeydik nereye geldik;
mevcut yapı geçmişte ne idi AK Parti İktidarı döneminde ne
oldu, bundan sonraki süreçte nasıl devam edecek; buna bakmamız
gerekiyor. 1990lı yıllardan itibaren kamu yatırımları
etkinliğini kaybetmeye başlamış ve irrasyonel bir hâle
gelmiştir. 2000-2001li yıllara
ulaştığımızda ise kamu yatırım programında
binlerce proje, sınırlı ödenek ve bir projenin tamamlanma
süresi, örneğin sulamada, enerjide, kırk-elli yıla
ulaşmış durumdaydı. Düşünebiliyor musunuz sayın
milletvekilleri, bir baraj düşünün, biz bu barajı elli yılda
tamamlayacağız ve elli yıl biz bu baraja her yıl ödenek
ayıracağız ve elli yılın sonunda belki bu baraj
ömrünün önemli bir kısmını tamamlamış olacaktır.
Peki, AK Parti İktidarı ne yaptı? Şunu
yaptı değerli arkadaşlar: İktidara geldiği ilk günden
itibaren kamu yatırımlarının rasyonelleştirilmesine
yönelik çalışmalara ağırlık verdi. 2001
yılında ortalama bir projenin tamamlanma süresi 9,4 yıldı.
2007 yılına geldiğimizde bir projenin ortalama tamamlanma süresi
5,8 yıla düştü değerli arkadaşlar. Bu yeterli midir?
Elbette yeterli değildir. Bugün biz sulama yatırımlarına
baktığımızda, sulama yatırımlarında bir
projenin tamamlanma süresi aşağı yukarı yirmi sekiz
yıl. Yirmi sekiz yıl siz üretimden mahrum kalacaksınız,
katma değerden mahrum kalacaksınız, ekonomik büyümeye bu
yatırımın hiçbir katkısı olmayacak ve diğer
taraftan da bu yapmış olduğunuz yatırımın ömrü
belki yarı yarıya azalmış olacak. Böyle bir yapıyla
karşı karşıyaydık.
Elbette bu yapmış olduğumuz çalışmalar
sorunları tam olarak çözmüş değil. Dolayısıyla, bizim
sisteme yeni enstrümanlar getirme zorunluluğumuzu arz etmiştir.
İşte kamu-özel sektör iş birliği modeli de bu
enstrümanlardan bir tanesidir. Bu, dünyada, OECDde birçok uluslararası
kuruluşun çok yoğun olarak tartıştığı bir
iş birliği projesidir, bir iş birliği modelidir. Bu model
neyi sağlıyor? Bu modelin sağladığı şey
şudur değerli arkadaşlar:
Bir: Yirmi sekiz yılda, otuz yılda, kırk yılda
bitecek olan projeleri hızlandırmış oluyoruz ve bu
projeleri bir an evvel ekonomiye kazandırmış oluyoruz;
yatırımları hızlandırıyoruz, bunları
ekonomiye kazandırıyoruz. Bunların elbette büyümeye,
kalkınmaya, istihdama çok önemli etkileri olacaktır.
(x) 94 S. Sayılı
Basmayazı07/05/2008 tarihli 100üncü Birleşim Tutanağına
eklidir.
Diğer taraftan, kamu-özel sektör iş birliği ile
yapılan işin kalitesini artırmış oluyoruz. Neden
kalitesini artırmış oluyoruz? Çünkü talebe duyarlı bir
katkı payı ödeme sistemi getiriyoruz değerli arkadaşlar.
Eğer siz talebe duyarlı bir katkı payı sistemi getirirseniz
bu işi yapan şirket, bu işi gerçekleştiren girişimci
yapacağı işi kaliteli yapmak zorunda olacaktır.
İşte biz bu sorunu çözmek için bu kanunu buraya getirdik, bu
değişikliği buraya getirdik.
Bu tür kamu-özel sektör iş birliği mekanizması
dünyanın birçok ülkesinde uygulanmıştır. Birçok ülkenin
başarı hikâyeleri vardır, bunu hepiniz biliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Elvan, devam ediniz.
LUTFİ ELVAN (Devamla) Dolayısıyla eğer biz
ülkemizin hızla kalkınmasını istiyorsak,
yatırımlarımızın
hızlandırılmasını istiyorsak,
yatırımlarımızın bir an evvel ekonomiye
kazandırılmasını istiyorsak bu tasarıya destek
vermeliyiz, diyor ve hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Elvan.
Şahısları adına ikinci söz Bingöl Milletvekili
Cevdet Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 5inci
maddesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce konuşan arkadaşım bu kanunun genel olarak
getireceği yararlara değindi. Ben de bu maddeyle ilgili getirilen
hususlar konusunda yorumlarımı sizlerle paylaşmak isterim.
Burada 3996 sayılı Kanunun 6ncı maddesindeki
fıkraya yeni bir fıkra ilave edilmektedir ve sözleşmelerde idare
tarafından ödemelerin geciktirilmesi hâlinde uygulanacak gecikme faizine
ilişkin hükümlere yer verilebileceği hükmü getirilmektedir.
Öncelikle, bir zorunluluk değil bu, idareye tanınan bir yetki söz
konusudur burada.
Burada ne tür bir yarar öngörülmüştür diye
baktığımızda ben iki tane temel yararını tespit
ediyorum. Birincisi: Bu husus kamuyu disipline edecektir. Eğer biz, özel
sektör olarak yaptığımız birtakım ihlallerde bazı
cezalarla karşı karşıya kalıyorsak aynı
şeyin kamu için de geçerli olması gerekir. Bu, hukuk devletinin
gereğidir, kamunun kendisini disipline etmesinin gereğidir.
İkinci yararı bu getirilen düzenlemenin: Yatırımcılar
için belirsizlikleri azaltacaktır bu düzenleme. Dolayısıyla,
muhtemel yatırımcılardan daha uygun şartlarda, daha uygun
fiyatlarda teklif almamız söz konusu olabilecektir.
Bu vesileyle, ben, sözleşme hukukunun önümüzdeki
yıllarda son derece önemli olacağını düşünüyorum kamu
için. Çünkü kamu kaynakları çeşitlenmekte, kamu hizmetleri
çeşitlenmektedir ve kamu hizmetleri sunumunda tek bir yöntemi benimsemek
artık ne dünyada ne ülkemizde geçerliliğe sahip değildir.
Sözleşme hukukunun gelişeceği bu şartlar altında
sadece iyi kanunlar çıkarmamız yetmeyecektir. Kamuda, mutlaka,
nitelikli eleman sayısını artırmamız, hizmet içi
eğitime daha büyük önem vermemiz ve hukuk nosyonu olan birimlerimizi
mutlaka geliştirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Bu ve benzeri
kanunlarımızın etkin bir şekilde uygulanması için
idari kapasite geliştirme hususunun da şimdiden altını
çizmek istiyorum.
Bütün bu yapacağımız çalışmalarla,
mutlaka, altyapı daha hızlı gelişecektir. Aslında,
burada getirilen yöntem; daha önce konuşan bazı arkadaşlar,
sanki mevcut kamu yatırımlarını ikame ediyor gibi sundular.
Hâlbuki mevcut kamu yatırımlarını ikame eden yöntemler değil
bunlar, onlara ilave olarak kamu yatırımlarını
artırıcı yöntemler. Bu da kalkınma sürecimizi
destekleyecek, büyümemizi, rekabet gücümüzü artıracaktır çünkü bu
küresel ortamda eksik altyapıyla hareket eden özel işletmelerin dünya
ile rekabet etmesi de mümkün değildir. Bizim, mutlaka, süratle
altyapımızı geliştirmemiz, altyapı hizmetlerindeki
darboğazları aşmamız gerekir. Bu da rekabet gücümüzü
artıracaktır ülke olarak.
Ayrıca, bu ilave kaynaklar, ülke genelinde bu hizmetlerin
sunumu açısından da kamunun
karşılaştığı darboğazları giderme
yönünde mutlaka çeşitli faydalar getirecektir. Daha iyi bir bölgesel
gelişme, bölgesel dengesizliklerin giderilmesi yönünde de bu kanunun çok
hayırlı olacağını düşünüyorum.
Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu tasarıyla, Devlet Su İşlerinin sulama
yatırımları da yap-işlet-devret modeliyle özel sektöre
açılmaktadır. Şimdi, bilebildiğimiz kadarıyla
-Sayın Bakan bu işin kompetanı, yanıt vermesini rica
ediyorum- Devlet Su İşlerinin yatırımlarının üçte
2si sulamaya gidiyor fakat bunlar yetmiyor. 2005 yılında ve 2006
yılında yatırım yaparak, para harcayarak Devlet Su
İşlerinin yatırıma aldığı, sulamaya
açtığı alanlardan ne kadarı sulanamamıştır
su kıtlığı nedeniyle?
Acaba siz bu yap-işlet-devret modeliyle özel sektörün
başka yerlerde kullanılması, daha verimli kullanılması
gereken kaynaklarını altyapı yatırımlarına yönelterek
rasyonel, akılcı bir tavır içinde misiniz?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Sayın Durmuş, buyurun efendim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Kırıkkale-Yeşilyazı ve
Hamzalı bölgesini sulayacak olan sulama barajı yıllardır
Devlet Su İşlerinde bekler. Bu yap-işlet-devret modeliyle ya da
kamu yatırımlarıyla bunu yapmayı düşünüyor musunuz?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Yeşilyazı ve Hamzalı...
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Yeşilyazı,
Hamzalı Sulama Barajı. Bu, Sulakyurt, Delice, Yeşilyazı,
Hamzalı havalisini sulayacak bir tarım sulama projesidir. Şu
mevsimde bütün tarlalarımız sararmış durumdadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Durmuş.
Sayın Bakanım, sorular tamamlandı, cevap
verebilirsiniz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Tütüncünün sualine cevap vermek istiyorum.
Şimdi, problem su eksikliğinden kaynaklanmıyor.
Problemin iki temel sebebi var. Bir: Çoğu barajlarda su var sulama
maksadıyla fakat sulama şebekesi olmadığı için,
yapılamadığı için
Birinci sebep bu.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Olay bu, burada öyle diyor.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
İkinci sebep de: Sayın Tütüncü, bildiğiniz gibi, geçmiş
dönemde maalesef Devlet Su İşlerinde -ben Devlet Su İşleri
Genel Müdürü olmadan önce- hep iptidai sulama sistemleri, açık sistem
dedikleri sulama sistemleri inşa edilmiş. 2003 yılında bu
anlayışı değiştirdik, şu anda tamamen
kapalı, yani basınçlı, damlamalı ve yağmurlamaya imkân
veren, çok az suyla daha geniş alanı sulayacak olan sulama
sistemlerine dönüştürüldü. Hatta Hükûmetimiz bu konuda bir adım daha
ileri atarak, biz, şebekeyi, ana sistemi kuruyoruz.
Vatandaşın damlamalı sulamaya geçmesi için de gerek
Ziraat Bankası gerekse bildiğiniz gibi- Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, ilk defa Hükûmetimiz döneminde, damlamalı
sulamayı teşvik eden, belki kısmen de faizsiz birtakım
kredi destekleriyle büyük destekler vermeye başladı. Bu maksatla,
şimdi bu Yap-İşlet-Devret Kanunuyla merkezî yönetim bütçesinden
yapmaya devam edeceğiz, ama, birtakım bekleyen, Manyasta bu baraj
bitmiş, sulaması yok veya da Beydağ Barajı bitti, su tuttu,
sulaması yok veya şu anda, dün bahsedildi, Adanada
İmamoğlu Ovası var 75 bin hektarlık, oranın Yedigöze
Barajı şu anda inşa edilmeye başlandı, onların
sulamaların bir an önce yapılması için, yap-işlet-devret bu
maksatla lüzumlu. Bunların suyu var; suyu olan, fakat şebekesi
olmayan işlerde bunu kullanacağız. Onu özellikle vurgulamak
istiyorum ve bunu yaparken de, artık, iptidai sistemler değil, modern
sistemlerle suluyoruz. Nitekim, son beş yılda, Hükûmetimiz, 600 bin
hektarlık alanı sulamaya açtı ki, bu, hakikaten en modern
sistemlerde
Mesela, Yaylak-Bozova, bu da en güzel örnektir. Bu şekilde
açtık, bu şekilde devam edeceğiz.
Sayın Bakanımızın ifade ettiği,
Hamzalı Sulama Barajı, bu, özellikle Trakyadaki Hamzalı
Barajı var
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Hayır efendim,
Kızılırmak, Kırıkkale.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ha
Kırıkkalede
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Hatta, Deliceye
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Tamam,
ben
Bir de Hamzalı Barajı, şu anda Edirne, Trakyada
Hamzalı Barajı adıyla bir barajımız inşa
ediliyor
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) O Hamzadere
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) O,
Hamzadere Barajımız.
Bu, Hamzalı Sulama Barajına bakacağız,
eğer büyük bir yatırım gerekiyorsa
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Büyük
bir yatırım gerekiyorsa bunu yap-işletle yaparız, ama
yatırım küçükse, onu kendi imkânlarımızla yaparız.
Onunla ilgili not aldık, bakacağız, Kırıkkaledeki
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Kırıkkale
Yeşilyazı
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Tamam
efendim, tamam, ona bakacağım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Süremiz henüz var.
Sayın Şandır, buyurun, soru sorabilirsiniz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımın, daha önce arz ettiğim bir
konuyu burada vatandaşlarımıza duyurma fırsatı
olabileceği ümidiyle tekrarlamak istiyorum: Mersinin Mut ilçesinin
yaklaşık yirmi yıldır devam eden ve bir türlü bitmeyen
sulama kanalları projesi var. Sayın Bakanım, bunu bitirmemiz
gerekiyor. Sizler de takdir buyurdunuz. Devletimiz, Hükûmetimiz yeterli ödenek
ayıracak mı? Bu sene bitmesi için ihtiyaç olan ödeneği
gönderebilecek miyiz? Birinci sorum bu.
Bu türlü, bir türlü bitirilemeyen, vatandaş
açısından da çok önemli olan projeleri bu çıkartmakta
olduğumuz kanunun kapsamına almayı düşünür müsünüz? Yani
müteahhidi olsa bile yap-işlete dönüştürerek bir an önce
bitirilmesini, zaten sulama birliklerini de özelleştirmeyi düşünürken
bunu da düşünür müsünüz? Özellikle Mersinin Mut çiftçisine buradan bir
müjdeniz olacak mı?
Bunları sormak için söz aldım, teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Karaman ilimizde Deliçay
Barajımız uzun zamandır bitirilemedi, Yeşildere
Barajımızın inşaatı devam ediyor. Bu modelin içerisinde
hızlandırarak bitirebilir miyiz?
Bir diğer sorum: Ayrancı Hışılayık
Sulama Suyu Projemiz sekteye uğradı. Bunu hızlandırmak için
bir katkınız olabilir mi? Hukuki nedenle sekteye uğradı.
Ama gerçekten, bu hafta sonu ben bölgedeydim, çok ciddi kuraklık var,
çiftçimiz büyük sıkıntıda.
Bir diğer sorum: Sarıveliler Barajımızın
ihalesi yapıldı. 1 lira ödenek konuldu. Buna bir hız
kazandırma imkânımız olacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çalış.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, özellikle Kütahya ili Simav ilçesinin
Dağardı bölgesinde yirmiye yakın köyümüz içme suyu
sıkıntısı çekmekte. Bunların bu probleminin çözümü
konusunda buradan onlara bir müjde verebilir misiniz?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Neresi
dediniz?
ALİM IŞIK (Kütahya) Dağardı nahiyesinin
çevre köyleri. Yirmiye yakın köy arasında içme suyu problemi var ve
birçok köyümüzde gerçekten içme suyu sıkıntısı çok büyük.
Yardımcı olunabilirse çok memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Işık.
Son soru.
Sayın Hıdır, buyurun efendim.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sayın Bakanım,
yap-işlet-devret modeliyle yapacağınız bu
yatırımlar muhalefet partilerimiz tarafından kabul edilmiş
olmalı ki talepler gelmeye başladı. Bu barajlar, DSİnin
bilimsel raporlarına dayalı olarak mı yapılacak yoksa
siyasi kriterlere göre mi yapılacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hıdır.
Sayın Bakanım, cevap verecekseniz herhâlde.
Buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandırın özellikle Mut Ovası
sulamasıyla ilgili suali vardı. Esasen ben kendim de gittim gördüm.
Çok önemsiyorum. Hakikaten oradaki vatandaşların suya talebi çok
fazla. Şu anda ikinci kısım sulama inşaatı devam
ediyor. 2008 yılında 2 milyon 320 bin YTL gönderdik. Ayrıca,
pompa istasyonu için de ilave bir ödenek gönderdik. Ancak bunların çok
kısa zamanda bitmesini önemsiyorum. İlave ödenek geleceğini ümit
ediyorum, az önce verdim ama
Müteahhitlere, biz, tam olarak
Çalışın diye talimat verdik. Kısa zamanda bunu
bitireceğiz. Zaten, belki malumatınız vardır. Biz, bu Mut
Ovası sulamasına son üç yılda önemli miktarda ilave ödenek temin
ederek işin ilerlemesini sağladık ve önemli bir proje, kabul
ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu sene bitirin Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bu
konuda her türlü desteği vereceğiz.
Şimdi, Sayın Çalışın bahsettiği
Yeşildere, bir de Ayrancı Hışılayık...
Hışılayık, biliyorsunuz, dönemimizde açıldı, ama
orada hukuki birtakım problemler var, Sayın Vekilim, onları
biliyorum, onları çözmeye çalışacağız.
Sarıvelilerle ilgili de... Biliyorsunuz, biz bu sene
yatırım programına koyduk. Esasen, Karamanda çok büyük
yatırımlarımız var biliyorsunuz. Deliçay, iz bedeldi bizden
önce, onu süratli bir şekilde tamamlıyoruz biliyorsunuz.
Ayrıca, İbrala Barajı var hatırlarsanız.
Ona da çok büyük destek verdik, yıldırım hızıyla
ilerliyor. Yani, İbrala, Deliçay, arkasından Sarıveliler;
bunlar, gerçekten, Karaman için hayati önemi haiz barajlardır.
Deliçayı bu sene bitiriyoruz. İbrala, Karamana hem içme suyu temin
edecek hem de sulama suyu. Onu da hızla tamamlamak için zaten söz verdik
hatırlarsanız.
Sarıvelilerle ilgili ihale işlemleri bildiğim
kadarıyla yapılıyor. Onun da ödeneğini
ayıracağız, mesele kalmayacaktır. Kaldı ki bizim
-sadece bu Karaman vilayeti içindeki ihaleler bunlar- yer altı
sularıyla ilgili hızlı bir adım
attığımızı, Karamanda, biliyorsunuz.
Ayrıca, Konya kapalı havzası, tabii Karaman da
dâhil olmak üzere
Konya civarındaki -kapalı havzadaki- bütün
vilayetler için su eksikliğini tamamlamak üzere biliyorsunuz iki tane
büyük projemiz var. Birisi, hatırlayacağınız üzere,
Derebucaktaki Profesör Doktor Yılmaz Muslu Barajı ve Gembos
Derivasyonu. Bunu bitirdik, yılda, şu anda Beyşehir Gölüne 130
milyon metreküp su akıyor. Buradan BSA Kanalıyla Konya
Ovasına, Çumra ve Karaman istikametine su akmaya başladı.
Ayrıca, Mavi Tünelin temeli de 6 Temmuz 2007 tarihinde atıldı.
Bunu da müteahhit firmaya En hızlı şekilde nasıl
ilerleyecekse o şekilde ilerlesin. diye talimat verdik.
Bunun dışında, Kütahya Milletvekillimiz Sayın
Işıkın bahsettiği Kütahyadaki köyler
Gerçi Devlet Su
İşleri
Bakanlığımın taahhüdünde değil,
ancak buna KÖYDES projesi çerçevesinde gerekli para ayrılacak, ben de
takip edeceğim. Su kaynakları açısından biz de
yardımcı olalım. Arkadaşlarımız not aldı,
ben de bizzat takip edeceğim.
Tabii, diğer hususlara gelince, elbette bunlar seçilirken,
Sayın Vekilim, bizim bu konuda beş yıldız kriterimiz var.
Bunu herkes biliyor. Sulamaların öncelik sıralamasını
belirlerken siyasi kriterler söz konusu değil, adalet prensibi ve beş
yıldız prensibi geçerlidir. Biz adaletten ayrılmıyoruz,
herkes biliyor. Dolayısıyla ta Karstan Edirneye kadar, Hakkâriden
Muğlaya kadar her yere hizmet edeceğiz. Onun heyecanını taşıyoruz.
Teşekkür ediyorum efendim, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 Sıra Sayılı
Tasarının 5 inci maddesinde yer alan uygulanacak ibaresinin kanuni
faiz oranını geçmemek üzere uygulanacak olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Mustafa Özyürek |
Gürol Ergin |
|
|
Trabzon |
İstanbul |
Muğla |
|
|
Rasim
Çakır |
Faik Öztrak |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
Edirne |
Tekirdağ |
Malatya |
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 Sıra Sayılı yasa
tasarısının 5. maddesine aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Ancak bu suretle uygulanacak gecikme faizi bankalar arası
referans faizini geçemez.
TBMM
Başkanlığına
94 Sıra Sayılı Kanunun 3996 Sayılı
Kanunun 5. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
|
|
Reşat Doğru |
Mustafa Enöz |
Erkan Akçay |
|
|
Tokat |
Manisa |
Manisa |
|
|
Mehmet Şandır |
Cemaleddin Uslu |
Hüseyin Yıldız |
|
|
Mersin |
Edirne |
Antalya |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz ama müsaade ederseniz bir izah edeyim efendim.
Efendim, bu konuda, zaten, kanuni faiz ve temerrüt faizine
ilişkin kanun var. Zaten, kanuni faizi asla geçemiyoruz ancak
sözleşmede, kanuni faizin altında olmak kaydıyla TEFE-TÜFE gibi
veyahut karne kat sayısı gibi daha idarenin lehine hususlar
konulabilsin diye bu önergeye katılamıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 94 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesi üzerine vermiş olduğum
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, tüm annelerin, pazar günü
kutlayacağımız Anneler Gününü de kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, 5inci maddede, bir yılda
sözleşmeye bağlanacak yatırımların toplamına
sınır getirilmektedir ancak bu sınırı da merkezî
yönetim bütçesine, sermaye giderlerini yüzde 100e kadar artırma yetkisi
vermektedir. Bu kanundaki yap-işlet-devret modeline ilişkin maddelere
bakınca, yeni bir borçlanma yöntemi olarak karşımıza
çıkmakta olduğu da görünmektedir. Yani peşin olarak bütçeden ödenek
koymak yerine, taksitli iş yaptırmak ve bütçeye sonraki yıllarda
borç yüklemek anlamına geliyor. Bu durumda yeni yeni şartlar ortaya
çıkmakta, devlet yeni yükümlülüklere girmektedir.
Bu maddenin ikinci fıkrasında da bu durum açık bir
şekilde görülmektedir. Daha önceki kamu ihalelerinde olmayan, görmediğimiz,
ödemelerdeki gecikmelere faiz uygulaması getirilmektedir. Kamunun kendi
imkânlarıyla temin edebileceği, iç ve dış kaynaklarla
gerçekleştirebileceği yatırım, bu modelle daha
pahalıya mal olacaktır. Çünkü bu yatırımı yapan
kuruluşlar, hem yatırım aşamasında hem de işletme
aşamasında, işletmeci olarak elde edilecek kârı en üst
seviyelere çıkarmaya çalışabileceklerdir.
Bu model Türkiyeye, Türklere yabancı değildir.
Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında yabancı
şirketlerle yapılmış olan çeşitli imtiyaz
sözleşmeleri bu model ile büyük benzerlik göstermektedir. Bu
imtiyazlı sözleşmelerden devlet çok çekmiştir. Yıllarca bu
borçlar ödenmiş ve bir türlü bitmemiştir.
Devletimiz sosyal devlet olduğuna göre, çeşitli
kalemlerden tasarruf yaparak kendisi yatırım yapmalıdır,
ayrıca, geç de kalınmamalıdır.
Bakınız, Tokat ili Almus Çevreli beldesi göleti
yıllardan beri yapılmayı beklemektedir. Çevreli bölgesi,
kuraklıkla mücadele edilen ve beraberinde de susuzluğun çok büyük
oranda olduğu bir yerdir. Bu gölet, yapacağız denilmiş
olmasına rağmen, hâlâ, başlama noktasına bile
gelmemiştir. Aynı durumu, Tokat ili Avlunlar beldesinde görmekteyiz.
Her siyasi gidip oraya söz vermiş ve Avlunlarda da gölet bir türlü başlamamıştır.
Yine aynı hadiseleri Yeşilırmak Kazova ikinci
merhalenin bitirilmemesinde görmekteyiz.
Tokat Niksar Çanakçı Deresi ıslahı
yapılmamıştır.
Erbaa Yeşilırmak Islahı Projesine hâlâ
başlanmamıştır.
Tokat Pazar Bağlarbaşı tersip bendi
bitirilmemiştir.
Yine Tokat Reşadiye ilçesi Yariçi ve Elekçi Derelerine, 2008
yılı yatırım programında 1 YTL para konmuştur.
Acaba, 1 YTLyle nasıl
İz parası konuyor ama bunların ne
zaman bitirilmesi gerekmektedir?
Tokat için söylüyorum: Gölet ve sulama çok önemlidir ve insanlar
şu an itibarıyla da göletlerin ne zaman yapılacağı,
sulama kanallarının ne zaman bitirileceği noktasında da
büyük bir beklenti içerisindedir.
Sonuçta, üretimi teşvik ederek yatırımları çok
süratli bir şekilde yapmalıyız. Gerçi Sayın Bakan
konuşmasında her şeyin iyi olduğunu ve beraberinde de
köylülerin durumlarının petrol varil fiyatlarının
artmasına bağlı olduğunu ifade ettiler. Ama Sayın
Bakanım, bakınız şu anda DAP gübresi dediğimiz taban
gübresinin fiyatı 100 YTLyi geçmiş durumdadır. İlaç
fiyatları, mazot fiyatları almış başını
gidiyor. Bu durumda çiftçi ne yapacak? Çiftçi çok zor durumdadır.
Hayvancılık bitme aşamasına gelmiştir, üretim tamamen
düşme noktasıyla karşı karşıyadır, esnaf
neredeyse siftah yapamadığı için dükkânını kapatma
durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Esnaf
sıkıntılı, memur sıkıntılı, emekli
büyük sıkıntılar içerisinde. Yani toplum katmanlarının
hepsinde çok büyük sıkıntılar vardır.
Demek istiyoruz ki
Yani acil olarak toplumu rahatlatacak ekonomik
tedbirlerin çok süratli bir şekilde Hükûmetimiz tarafından
alınması gerekir diye düşünüyorum. Ancak, getirilen bu model,
iyi niyetli bile olsa, birçok riskleri de beraberinde
taşımaktadır. Politik riskten tutun da yapım ve pazarlama
riskine, pazar gelir riskine kadar birçok riskle karşı karşıyayız.
Modelin bir diğer dezavantajı, yatırım konusu
olan tesis ve tesislerin, süresi sonunda kamuya devredilecek
olmasıdır. Bu da bir yandan özelleştirmeyi teşvik edip
özendirirken, diğer yandan kamuya devri nedeniyle yeni kamu
kuruluşları yaratılmasını da beraberinde getirmiş
olmayacak mıdır? Herhâlde burada da kamu bu işletmeleri
kendisine devredilirken işletmecilere tekrar geri vereceği
düşünülüyor gibi görülüyor.
Yeni bir borçlanmaya sebep olacak bu kanun tekrar düşünülmeli
veyahut da beraberinde daha iyi şartlar içerisinde nasıl bunu gündeme
getiririz şeklinde değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Çünkü Türkiyemizin birçok yerinde özellikle Devlet Su İşlerinden çok
büyük beklentiler vardır. Bu beklentilerin tabii, yap-işlet-devret
modeliyle yapılması uygun olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Doğru, devam edin.
REŞAT DOĞRU (Devamla) Ama bunun daha iyi bir
şekilde değerlendirilip ülkemizin şartları da içerisine
konarak, ben inanıyorum ki, daha güzel kanun yapılabilir diye
düşünüyorum. Ondan dolayı da bu önergeyi verdim. Önergemin
desteklenmesini bekliyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Doğru.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı yasa
tasarısının 5. maddesine aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Ancak bu suretle uygulanacak gecikme faizi bankalar arası
referans faizini geçemez.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge sahibi? Burada yoklar.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu suretle yapılacak sözleşmelerde devletin daha
ağır bir yük altına sokulmaması için üst bir
sınır getirilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 Sıra Sayılı
Tasarının 5 inci maddesinde yer alan uygulanacak ibaresinin kanuni
faiz oranını geçmemek üzere uygulanacak olarak
değiştirilmesini az ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon)
ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Katılamıyoruz. Ancak, ilgili
Yasada zaten bu ifade var efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz. Gerekçesini az önce arz etmiştim.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Çakır, buyurun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
5inci madde ile ilgili faiz oranlarının belirlenmesine yönelik bir
önerge verdik. Kanun taslağını hazırlayan iktidar
milletvekilleri ve bürokratlar, gelecekte yapılacak olan işlerde
devletimizin borçlarını ödemekte zorlanacağını
öngörerek, böyle bir ihtimalin var olduğunu hesaba katarak,
ödeyemediği noktada ne kadar faiz konacağını kanunun 5inci
maddesinde öngörmüşler. Ben diliyorum ki, o günlere gelmeden, Türkiye
Cumhuriyeti devleti borcunu ödeyemez, ödeyemediği için faiz öder duruma
gelmeden bu ülke devri iktidarınızdan kurtulur, biz
kurtarırız.
Değerli arkadaşlarım, yapmış
olduğumuz çalışmada, dün ve bugün, iktidar milletvekilleri,
sürekli, bu yasa yürürlüğe girdikten sonra ülkede yapılacak olan
işlerle ilgili, kazanımlarla ilgili görüş ve düşüncelerini
ifade etmeye çalıştılar. Ama, hiç kimse madalyonun öbür
tarafından meseleye bakmadı. Yani, eğer bu bir ticaretse, bir
alışverişse kazanacaklarımız bu, ama bunun
karşılığında kaybedeceklerimiz nedir diye
bakmadı, bakmak istemedi.
Yasanın gerekçesinde kamu iç ve dış
borçlarının yüksekliği, kamunun yatırıma ayıracak
yeteri kadar ödeneğinin olmaması ve bu koşullarda
yatırımların kırk yıllara, elli yıllara
uzaması gerekçe gösterilerek bu yasa tasarısının
hazırlandığı ifade edildi. Keşke, böyle bir yasa, kamu
borçları bu noktada, yatırımlar bu noktada iken değil de bu
noktaya gelinmeden ekonominin gereği olarak hazırlanabilmiş
olsaydı. Şunun için söylüyorum: 2002 yılından beri, önce,
cumhuriyet tarihinde en fazla iç ve dış borcu alan Hükûmetsiniz. Önce
borç aldınız, aşırı borç aldınız; yetmedi.
Daha sonra özelleştirdiniz. Babalar gibi satarım. dediniz.
Sattınız, peşkeş çektiniz, özelleştirdiniz; yetmedi.
Şimdi, kaynak yaratmak adına yeni bir açılım yapma
zorunluluğu duyuyorsunuz. Bir esnaf bir tüccara mal almaya giderken
cebinde peşin parayla o malı almak başkadır, Bana bir
yıl vadeli bu malı sat. demek başkadır. Bu yasa
tasarısıyla kazandıklarımız, kaybettiklerimizden çok
daha az olacaktır diye inanıyorum çünkü dün de bir
arkadaşımız eğer bu yasa tasarısı iktidarlar
tarafından iyi yönetilirse Türkiyede yatırımların önü
açılır, hizmetlerin önü açılır, zenginliğin önü
açılır, ekonominin önü açılır gibi bir söylemde bulundu.
Diliyorum, onun dilekleri gerçek olsun ama bizler, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bugüne kadar yaşadıklarımızdan gördük ki, siz,
sayısal çoğunluğunuzla bu yasa tasarısını
çıkartabilirsiniz ve bunu uygulamaya yönelik birtakım ihaleler
yapabilirsiniz; ihaleleri verdiğiniz firmaların maddi kaynakları
yetersiz olur, onları devlet bankalarından uygun kredilerle
besleyebilirsiniz, yani böyle bir yolu açabilirsiniz ve bunun adı da
hizmet olur! Bu, Türkiyenin geleceğine ipotek koymaktır; bu,
Türkiyenin ekonomisini, altyapı yatırımlarını
ilerletecek, sıçratacak bir olay değildir; bu,
çocuklarımızı, torunlarımızı yarın
ödeyemeyecekleri bir borcun altına sokmak demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Çakır, devam edin.
RASİM ÇAKIR (Devamla) Hiç olmazsa, faiz oranlarıyla
ilgili önergemize evet diyerek, en azından gelecekte uygulanacak faiz
oranlarının belirli bir kurala bağlanmasını
düşünürsünüz diye umut ediyorum. Önergeme bu sebeple destek istiyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı var, önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 3996 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde yer alan
ücretler ibaresinden sonra gelmek üzere veya katkı payları,
ibaresi ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar
eklenmiştir.
Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri
tarafından sözleşmeye bağlanan katkı paylarının
karşılığı, ilgili idarelerin yılı
bütçelerine ödenek olarak konulur. Bu fıkra kapsamında bir yılda
sözleşmeye bağlanacak yatırımların toplamı,
ilgili yıl merkezi yönetim bütçesinin sermaye giderleri
toplamının yüzde ellisini geçemez. İlgili yıl bütçelerinden
ödenecek katkı paylarının toplamı ise yılı
merkezi yönetim bütçesinin sermaye giderleri toplamının yüzde
yirmisini geçemez. Bakanlar Kurulu söz konusu oranları iki katına
kadar artırmaya veya sıfıra kadar indirmeye yetkilidir. Bu
fıkrada belirtilen oranlar ile uygulanmasına ilişkin esas ve
usuller, yılı programının uygulanması, koordinasyonu
ve izlenmesine dair kararda belirlenir.
Ücretle ilgili düzenlemeler katkı payı hakkında da
uygulanır. Mal veya hizmet türleri veya bunların tüketim veya
kullanım miktarları ya da kalite, güvenlik ve diğer
değerlendirme kriterleri itibarıyla farklı ücretler
uygulanabilir. Ücretler, tüketim veya kullanım miktarlarının alt
ve üst sınırlarına göre aralıklar itibarıyla topluca
belirlenebilir.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl.
Sayın Bingöl, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 6ncı
maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 2001 krizinin ardından
uygulamaya konan ekonomi politikalarının temel hedeflerinden birisi,
kamu açıklarını azaltmak ve borç stokunun millî gelire olan
oranını düşürmek idi. Bu hedef doğrultusunda mali disipline
yönelik temel performans ölçüsü ise kamu kesimi faiz dışı
fazlası olarak belirlendi. Ayrıca, kamu mali yönetimini ve bütçe
uygulamalarını şeffaf kılan, disipline eden pek çok
düzenleme de krizin ardından uygulamaya kondu ancak bizim gibi borç yükü
yüksek, gelişmekte olan ekonomilerde mali disiplin kadar mali uyumun
kalitesi de önemlidir.
Mali uyumun kalitesi, harcamalarda tasarruf ederken verimsiz alanlardan
ve etkisi olmayan transferlerden vazgeçebildiğiniz, gelirleri bir
defalık önlemler ile değil kalıcı tedbirler ile
toplayabildiğiniz, bunları gerçekleştirirken fiziki
altyapınızı ve beşerî sermayenizi güçlendiren alanlara
kaynak aktarabildiğiniz, üretimi engellemediğiniz ölçüde
sağlanabilir.
Bu genel tespit çerçevesinde, Türkiye son beş yılda bir
yandan mali disiplini tesis ederken diğer yandan mali uyumun kalitesini
artırıp sağlamlaştırabilmiş midir? Bunun
cevabı, üzülerek ifade etmeliyim ki, hayırdır. Gelirleri bir
defalık önlemlerle artırarak, yatırımları kısarak
veya herhangi bir reform yapmadan harcamaları öteleyerek
gerçekleştirilen mali uyumun kalitesi kuşkuludur. 2003
yılında başlayan ve özellikle 2006 yılında
yoğunlaşan bir defalık tedbirler ile gelirleri artırarak ve
yatırımları kısarak faiz dışı denge hedefini
tutturmaya çalışmak pek de büyüme dostu tercihler olmasa gerek.
Ancak, maalesef, Hükûmet bu yanlış politikaları son beş
yıllık dönemde sürdürmeye devam etmiştir.
Değerli milletvekilleri, 1998-2002 dönemi Türkiye
ekonomisinde derin krizlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu
dönem sonrasında sağlıklı kamu yatırımları,
son derece parlak küresel koşulları ve likidite bolluğunu
arkasına alan 59uncu ve 60ıncı Hükûmetler döneminde maalesef
yapılamamıştır. Elbette ki bu ülkenin yola, suya, okula,
hastaneye, adliye binasına ihtiyacı vardır. Bunların her
birinin eksikliği ülkenin büyüme potansiyelinin düşmesi, iş gücü
yaratma ve vatandaşların iş ve aş imkânlarının
kaybolması anlamına gelmektedir. Büyüme potansiyelinin düşmesi
daha az vergi demektir. Kamunun altyapı yatırımlarını
yapmaması düşen rekabet gücü demektir. Yani, uzun süre
yatırım yapmayarak sağlanan mali disiplin sürdürülemez. Kalıcı
ve etkin bir gelir tabanına sahip olmayan, harcamaları
yatırımlardan fedakârlık ederek kısan veya öteleyen maliye
politikalarının sürdürülemez olduğu artık
anlaşılmıştır.
Değerli milletvekilleri, yasa tasarısının
mahzurları Hükûmet tarafından da düşünülmüş olacak ki
tasarının 6ncı maddesiyle uygulamaya belirli sınırlar
getirilmeye çalışılmaktadır. Bu çerçevede, yasa
tasarısının 6ncı maddesiyle yeni getirilen yöntemle, bir
yılda sözleşmeye bağlanacak yatırımların
toplamının ilgili yıl merkezî yönetim bütçesinin sermaye
giderleri toplamının yüzde 50sini geçemeyeceği, ilgili yıl
bütçelerinden ödenecek katkı payları toplamının ise merkezî
yönetim bütçesinin sermaye giderleri toplamının yüzde 20sini
geçemeyeceği şeklinde hükme bağlanıyor. Ayrıca,
Bakanlar Kuruluna, söz konusu oranları 2 katına kadar artırma
veya sıfıra kadar indirme yetkisi de veriliyor.
Söz konusu oranların ne anlama geldiğini 2008
yılı merkezî yönetim bütçe tahmininin üzerinden yorumlamaya
çalışalım; 2008 yılı bütçe tahminlerinde sermaye
giderleri için ayrılan ödenek 11,8 milyar yeni Türk lirasıdır.
Bu bağlamda, görüşülmekte olan yasa tasarısı çerçevesinde,
devlet, 2008 yılında 5,9 ila 11,8 milyar YTL
aralığında bir ilave proje paketine başlama
imkânını sağlamayı amaçlıyor. Bu uygulamanın
mahzuru, devletin yatırım proje stoku üzerinde hâkimiyetini ve
esnekliğini kaybetmesi olacaktır. Son yıllarda sayısı
azaltılarak rasyonalize edilen kamu proje stoku, bu sefer
yatırım programıyla ilişkilendirilmeksizin kayıt
dışı olarak şişirilecektir.
Yapamadığınız yatırımlara kaynak aktaralım
derken hâlihazırda elinizde bulunan projelere aktarılacak kaynaklara
da ipotek konulmuş olacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısıyla
getirilen yöntemin, borçlanmadan bir farkı bulunmamaktadır. Bu
yöntemle bir yandan kamu borç düzeyi olması gerekenin altında
gösterilirken diğer yandan kamu yatırım harcamalarının
bütçe dışına çıkarılmasının yolu açılacaktır.
Hiç de şeffaf olmayan bu yöntemle kamu mali yönetiminde tesis edilmeye
çalışılan saydamlık ilkesi tahrip edilecek, gizli kamu
borçları oluşturulacaktır.
Ayrıca, bu yasa tasarısıyla devlet yıllara
sâri bütçe harcaması yapma yükümlülüğü altına girmektedir. Bu
taahhütler bir kez verildi mi, bir daha geri alınması mümkün
değildir. Bu uygulamayla bırakın yatırım
harcamalarıyla devlete esneklik sağlanmasını, tam tersine,
gelecek yıllar ipotek altına alınarak bütçenin harcama
esnekliği ortadan kaldırılacaktır.
Hükûmet kanadında son dönemde baş gösteren mali
disiplini, saydamlığı baypas ederek yatırım
olanakları yaratma yönündeki çabalar bu kaygıları destekler
niteliktedir. Ancak bunun da yetmediğini görüyoruz. Son olarak, Hükûmetin
ekonomiden sorumlu iki bakanı bir araya gelerek orta vadeli mali çerçeveyi
ilan ettiler. Bu çerçevede 2008 yılı için hedeflenen faiz
dışı fazlanın yeni millî gelire göre oranı yüzde
4,2den yüzde 3,5e çekildi. Hükûmet, yaptığı bu düzeltmeyle,
2008 yılında faiz dışı fazlanın millî gelir
içindeki payını, 2007 düzeyinde tutmaya çalışıyor.
Ancak, bu arada faiz dışı fazlanın azaltılmasıyla
ortaya çıkacak imkânı GAP ve istihdam yaratma projesinde
kullanacağını söylüyor.
2007 yılında ekonominin yüzde 4,5 büyüdüğü ve son
dönemde vergi gelirlerinde artış sağlayacak herhangi bir
yapısal tedbirin alınmadığı düşünüldüğünde,
2008 yılında daha yavaş büyüyecek bir ekonomide revize faiz
dışı fazla hedefini sağlayacak bir vergi geliri
artışı mümkün görülmemektedir.
Ayrıca, enflasyondaki artış, personel
harcamaları başta olmak üzere bazı hususlarda faiz
dışı harcamalarda da artışa neden olacaktır.
Tüm bunlar ortadayken, Hükûmet, zaten olmayan bir
kaynağı, GAP başta olmak üzere, altyapı
yatırımlarına yönlendireceğini ilan ederek ekonomideki bozulmayı
örtmeye çalışıyor.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet son dünya ekonomik görünümü
raporunda, IMF tarafından yükselen piyasa ekonomileri için önerilen bir
programı taklit etmeye çalışıyor. Oysa, IMF, yükselen
piyasalar için politika önerdiği bu metnin hemen
başlangıcında, cari açık sorunu olmayan, iç ve
dış borcu düşük olan, parası aşırı
değerli olmayan ve makul bir büyüme hızını hâlen
sağlayabilen ekonomiler için bu programı önerdiğini belirtiyor.
Oysa, Hükûmetin 2004 yılından bu yana izlediği
hatalı politikalar sonucunda Türkiye ekonomisinin böyle bir esnekliği
kalmamıştır. Bu politikaların Türkiyede uygulanması
durumunda makro ekonomik dengelerin daha da kötüleşmesinden başka bir
işe yaramayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet mali disiplini
gevşeterek Merkez Bankasını faiz artırma konusunda bilerek
sıkıştırıyor. Bu suretle, Hükûmet 2003
yılından bu yana devam eden yüksek faiz, düşük kur
politikasını sürdürmeye çalışıyor. Böylece, yeniden
yüksek büyüme sürecine dönebileceğini sanıyor.
Bu politikaları sürdürmesi durumunda Hükûmet yabancı
yatırımcıya dünyanın en yüksek getirisini sunmaya, ithalat
yoluyla yabancı ülkelerde iş ve aş yaratmaya devam edecektir.
Buna karşılık, zaten değerli olan yeni Türk
lirasının daha da değerlenmesi, işçinin, köylünün,
sanayicinin, esnafın üretim dışına itilmesine, para
kazanamamasına, daha fazla borca batmasına ve sonuçta bu kesimlerin
yok olmasına yol açacaktır. Yani, mali disiplinin gevşetilerek
sağlandığı zannedilen imkân, yabancıları zengin
edecek, bu ülkenin vatandaşlarını ise
yoksullaştıracaktır. Büyüme ise daha da düşecektir.
Tüm bu tespitlerin Hükûmetin yanlış ekonomi
politikaları sonucunda yaşayacağımız sonuçlar
olduğunu belirtir, sözlerimi tamamlarken yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bingöl.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 94 sıra sayılı
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve
grubum adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yap-işlet-devret modelinin
temel mantığı, hepimizin bildiği gibi, kamunun sahip
olduğu rant hakkının yeni bir tesis, işletme yapma
karşılığında yatırım yapmayı taahhüt
eden firmalara belli bir süreliğine devredilmesidir. Bu amaçla,
bildiğiniz üzere, 1990lı yıllarda kamu altyapı yatırımlarına
finansman bulma sıkıntısının artmasıyla
yap-işlet-devret konusunda daha genel bir çerçevede uygulanabilecek bir
yasanın çıkarılabilmesi gündeme gelmiş ve 13/6/1994
tarihinde 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanunun çıkarılmasıyla, kamu iktisadi
teşebbüsleri de dâhil olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarında
ifa edilen ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren bazı
yatırım ve hizmetlerin yap-işlet-devret modeli çerçevesinde
yaptırılması sağlanmıştır. Trafiği
yoğun kara yollarının kanun teklifine alınmasıyla
görüştüğümüz kanunda bu yolların paralı hâle gelmesine ya
da devletin yüksek miktarlarda katılım payı ödemek ve uzun
yıllara -kırk dokuz yıla kadar- uzanabilecek bir
borçlanmayı getirecek olup ivedilikle yapılması gereken
işlerin önünü tıkayabileceğini düşünmekteyiz.
Sayın milletvekilleri, yoğunluğun
kıstasını kim oluşturacaktır? Hükûmet bunun
tasarrufunu nereye kadar kullanacaktır? Tasarıyı ayrıca
genel bütçe açısından ele almak gerekmektedir. Ülkenin ihtiyaç
duyduğu, ancak, kamunun kaynak yetersizliği nedeniyle
yapamadığı yatırımların özel sektör
tarafından yapılmasını amaçlayan tasarının
kapsamı, yapılan değişikliklerle bir hayli
genişletilmektedir.
Kamu gelirlerinin, özelde vergi gelirlerinin düzeyinin
azaldığı bir süreçte yap-işlet-devret uygulamalarının
katkı payı kavramına dayalı olarak genişletilmesi kamu
maliyesini ve saydamlığı olumsuz yönde etkileyecektir.
Değerli milletvekilleri, tasarının genel
gerekçesinde katkı payı uygulamasına dayalı modelde riskin
kamu ve özel sektör arasında paylaşılacağı ifade
edilmişse de tasarı maddelerinde buna yönelik bir düzenleme
görülememektedir. Katkı payına dayalı uygulamada özel sektörün
riski söz konusu değildir. Risk tamamen devletin üzerinde olacak olup,
özel sektör risklerini ticari sorumluluk almamak için tamamen devletin üzerine
yıkacaktır.
Değerli milletvekilleri, yap-işlet modeline ilişkin
değişiklikler içeren bu ilk beş maddeye genel olarak
bakıldığında, katkı payı modeli yeni bir
borçlanma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kısacası, peşin olarak bütçeden ödenek koymak yerine taksitle
iş yaptırmak ve taksitler hâlinde bütçeye sonraki yıllarda
ödenek koymak tercih edilmekte ve yine koşullu yükümlülükler
yaratılmaktadır. Böylece, hem bütçe disiplininden uzaklaşılmakta
hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminden kaçınılmaktadır
hem de yeni borç yükümlülükleri altına girilmektedir. Ayrıca, köprü,
baraj ve otoyollar gibi tesisler de özelleştirileceği için bu
çerçevede yeni gelir elde edilemeyeceğinden ya yeni vergilerle ya da yeni
borçlanmalarla bu katkı payları finanse edilebilecektir. Değerli
milletvekilleri, dolayısıyla bu ödemeler için herhangi bir kaynak
ayrılamadığı için borçların da yeni borçlarla ödenmesi
kaçınılmaz bir hâle gelecektir.
Sayın milletvekilleri, tasarının 6ncı
maddesiyle getirilen, sulama tesislerinin yapımı için ödenen
katkı paylarının tahsiline ilişkin hükümlerde de
açıklık maalesef bulunmamaktadır. Katkı
paylarının daha sonra sulama birlikleri tarafından ödenmesi,
görevli şirket ile sulamadan istifade edenler arasında sözleşme
imzalanamaması hâlinde, sulama birliklerinin olmadığı
yerlerde muhtarlıklarda ödeme miktarı ve zamanının
belirtilerek genel hükümlere göre tahsil edileceği ifade edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, yani, ödemesini yapamayan
çiftçilerimizden icra yoluyla alacakların tahsilinin
sağlanacağı anlaşılmaktadır. Devlet Su
İşlerinin sulama ücretlerinin tahsilatında
karşılaştıkları zorlukları dikkate
aldığımızda, devlet-vatandaş ilişkilerinin
zedelenecek nitelikte olduğu görülebilecektir. Bu hükümler, sulamadan
istifade eden çiftçilerimizi şirketlerin insafına terk etmektedir.
Oysa, görevli şirket ile sulamadan istifade edenler arasında
yapılacak sözleşmeyle sulama ücretlerinin ödenmesine ilişkin
esas ve usullerin belirlenmesi için Bakanlar Kurulunun veya ilgili
bakanlığın yetkilendirilmesinin daha uygun olacağı
kanaatindeyiz. Yasa, ayrıca, akarsu ve göletlerin yap-işlet-devret
modeliyle kırk dokuz yılı geçmemek üzere özel sektöre
devredilmesi hükmünü içermektedir.
Değerli milletvekilleri, son günlerde pirinç krizinde
yaşadığımız gibi, tarım sektörü
insanlarımız için önemlidir, bütün ülkeler için önemlidir. Dünyada
doğabilecek bir krizde kendi kendine yetebileceği zaman zaman
söylenen ülkemizde tarım ürünlerimizde de maalesef
sıkıntılar yaşana gelmektedir, bunların önüne
geçilebilmesi için, tarıma verilebilecek desteklerin
yabancıların eline ya da onların insaflarına terk
edilmemesi gerekmektedir.
Tasarıda yer alan İlan edilen ücretlerin ödenmemesi
hâlinde başka bir ihtara lüzum olmaksızın görevli şirket
tarafından sulamadan istifade edenlerden genel hükümlere göre tahsil
edilir. hükmü ise köylünün ve çiftçinin borçlandırılmasından
başka bir şey değildir.
Sayın milletvekilleri, sonuç olarak getirilmeye
çalışılan söz konusu düzenlemeler ileride ciddi riskler
taşıyacaktır, yaratacaktır. Harcama önceliklerini olumsuz
etkileyebilecektir. Bu getirmekte olduğunuz düzenleme, harcamaları
bütçe dışına çıkarmak suretiyle mali disipline giderek daha
fazla ihtiyaç duyulan bir belirsizlik ortamına olumsuz yönde katkı
yapabilecek özellik ve içerikte hükümler taşımaktadır. Bu konuda
hazırlanan daha geniş kapsamlı bir kanun tasarısı
taslağının sonuçlanmasını beklemeden, aceleyle birkaç
maddenin değiştirilmesini içeren, muğlak alan katkı
payı adı altında yeni bir borçlanma yöntemi yaratan ve bütçe
disiplinini bozacak yeni yükümlülükler getirecektir.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık sekiz aydır
Türkiye Büyük Millet Meclisinde pek çok kanun çıkardık. Bu
çıkarmış olduğumuz kanunlarda, genellikle yabancı
sermayeye çok ciddi avantajlar sağlanan kanunları buradan
çıkardık. Bizim anlayamadığımız şeylerden
bir tanesi, bu yabancı hayranlığını anlayabilmiş
değiliz. Ekonomimizi, yönetimimizin belli noktalarını
yabancıya devretmekle ne elde edeceğiz? Yabancılardan böyle bir
Bu noktada bizim çıkardığımız kanunları Avrupa
Birliği ülkelerinde görebilmekte miyiz? Herhangi bir
karşılıklılık söz konusu mudur burada?
Değerli milletvekilleri, yap-işlet-devret modeli ile
getirmeye çalıştığımız ve yabancılara
öncelik tanıdığımız teklifte, yabancı
şirketlerin en azından Türk ortaklarının bulunması
talebini bu yasada görememekteyiz. Hiç olmazsa, ülkemizde yatırım
yapacak olan yabancı şirketlerin mutlaka bir Türk
ortağının bulunmasının, ileride
yaşayabileceğimiz ya da doğabilecek sorunların önlenmesi
noktasında bir sınırlama getirebileceğini düşünüyoruz.
Sayın Bakanımızın bunları değerlendireceğini
düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, borç
alan emir alacaktır. Biz son yıllarda daha çok borçlanmayla daha çok
emir aldığımızı görüyor ve bundan
kaçınılması gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz.
Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yasa teklifine
karşı olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yıldız.
Şahısları adına ilk söz, Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyraza aittir.
Sayın Poyraz, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Önce hepinize saygı ve sevgilerimi
sunarak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, burada ekonomiyle ilgili olarak,
ekonominin temel kurallarıyla ilgili olarak saatlerce konuşacak
değiliz ama pek çok şey söylendi, özde birtakım şeylerin
tekrar hatırlatılması gerekiyor herhâlde.
Prensip olarak bakıldığı zaman, ekonominin bir
tarafında mal veya hizmetlerin üretilmesi, bir tarafında da tabii
olarak bunun tüketilmesi yatıyor. Dolayısıyla, devletlere,
hükûmetlere düşen de bu mal veya hizmet üretimi ile milletin bu mal veya
hizmeti tüketimi arasındaki sağlıklı altyapıyı
oluşturması ve buna yönelik olarak da tedbirleri almasıdır.
Arkadaşlarımız buraya çıkıp birtakım
eleştiriler getiriyorlar. Ben açıkçası bazen hayretle, bazen
şaşkınlıkla dinliyorum. Getirilen eleştirilerde
elbette haklılık payı da var ama Türkiyenin reel
gerçeğiyle, mevcut durumuyla olayları enine boyuna
tartışıp değerlendirdiğimiz zaman, biraz, herhâlde
insaf demek de bizim hakkımız oluyor. Bir taraftan milletin sizden
beklediği hizmetler, bir taraftan kullanılmayan, heder olan ve sadece
bakakaldığımız kaynaklarımız, atıl
kapasitelerimiz ve öbür taraftan da mutlaka ve mutlaka bir şeyler yapma
sorumluluğumuz, elbette siyasetçi olarak bizi rahatsız ediyor. Dolayısıyla,
bu kanun aslında bir yönüyle bakıldığı zaman hizmet
bekleyen, hizmete layık olan milletimize bu hizmeti bir an önce götürme,
ülkemizin var olan, atıl bırakılan kapasitelerini hızlı
bir şekilde hizmete dönüştürme gayretinin, çabasının belki
farklı bir modelleme türü olarak algılanması gerekir diye
düşünüyorum.
Bu kanun kapsamındaki altyapı
yatırımlarına bakıldığı zaman hemen
aklıma gelen, özellikle ulaşım altyapısı
noktasında bu kanunla sağlanacak olan imkânlar sonucu bu ülkede eğer
biz trafik kazalarında bir nebze olsun bir azalma sağlayabileceksek
ve bu azalma sonucu olarak da bir vatandaşımızın
hayatını kaybetmesini önleyebilmiş olsak bile bence bu önemli
bir kazanımdır diye düşünüyorum.
Aynı şekilde milyarlarca metreküp suyumuz var
kullanamadığımız, atıl duran, akıp giden. Bunlara
ayırabileceğimiz kaynaklar belli. Sayın Bakanım Devlet Su
İşlerinin var olan yatırım ödenekleri ile var olan
yatırım stoku arasındaki bağlantıyı burada
anlattı. Belki onlarca yıl bu atıl kapasiteyi
kullanmaksızın bekleme durumundayız. Şimdi burada özel
sektörün de kamu sektörünün de var olan kaynaklarını uyumlu bir
şekilde, en rantabl şekilde kullanarak, ülkemizin atıl
kapasitesini kullanmaya yönelik olarak çıkan bu kanunun ben ülkemize bu
anlamda fayda ve yarar getireceğini düşünüyorum.
Dolayısıyla, fazla sözü uzatmayacağım
değerli arkadaşlar, kanunumuzun, milletimizin bekleyen pek çok
sorununa, bekleyen pek çok hizmete vesile olacağına inanıyorum
ve bu olacak olan, yapılacak olan hizmetlerin de şimdiden ülkemize
hayırlı olmasını temenni ederek hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Poyraz.
Şahsı adına ikinci söz Karaman Milletvekili Lutfi
Elvana aittir.
Buyurun Sayın Elvan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
LUTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle bu tasarıya yönelik eleştirilere
baktığımızda, en önemli eleştirilerden bir tanesi,
mali disiplinden uzaklaşacağımız, yine, bütçe disiplininden
uzaklaşacağımız ve saydamlığın söz konusu
olmayacağı şeklinde.
Değerli arkadaşlar, şunu belirtmek istiyorum: Her
yıl bütçe yapılırken bu husus, ilgili kurumlarımız
tarafından, Maliye Bakanlığımız, Hazine
Müsteşarlığımız, Devlet Planlama
Teşkilatımız tarafından oturulup tartışılacak
ve aynı zamanda, bu bahsettiğiniz hususların tamamı bütçe
kapsamında yer alacak. Sanki, bunların hiçbirisi bütçede yer
almıyormuş gibi bir hava oluşturulmaya çalışılıyor;
böyle bir şey söz konusu değil; ne yapılıyorsa, ne
yapılacaksa, yine bütçe kapsamında yapılacak.
Dolayısıyla, bütçe disiplininden, mali disiplinden
uzaklaşmamız gibi bir şey söz konusu değil.
İkinci husus: Efendim, bu projeler yatırım
programıyla ilişkilendirilmeyecek. Böyle bir şey söz konusu
değil değerli arkadaşlar. Eğer kanuna dikkatli bakacak
olursanız, mutlaka ve mutlaka, bu projeler için Yüksek Planlama Kurulu
kararı gerekiyor. Ayrıca, mevcut Kanuna ilave edilen bir husus var,
o da ön fizibilite etüdünün mutlaka ve mutlaka Yüksek Planlama Kuruluna sunulması.
Daha önce bu yoktu. Yani herhangi bir fizibilite sunulmadan, Yüksek Planlama
Kurulu kararıyla yap-işlet-devret modeli çerçevesinde bir proje
gerçekleştirilebiliyordu. Böyle bir şey söz konusu değil.
Bir başka husus: Kamu yatırımlarının
azaldığına dair bazı milletvekillerimizin görüşleri,
beyanları oldu. Kamu yatırımlarında bir azalma söz konusu
değil ama şunu görmemiz lazım: Türkiyenin büyümesi artık
önemli ölçüde özel sektörün dinamizmiyle oluyor. Bakın, özel sektör sabit
sermaye yatırımları son beş yılda nereden nereye
gelmiş, ne kadarlık bir artış sağlanmış.
Elbette kamu yatırımlarımız önemli ama burada özel sektörün
yatırımlarını da dikkate almamız gerekir diye
düşünüyorum.
Yine bir başka husus, kamu-özel sektör iş birliğini
bir borçlanma olarak algılama hususu. Evet, böyle bir algılama söz
konusu olabilir, buna yanlış da diyemem. Ama şunu söylemem
gerekiyor: Böyle bir yöntemle daha düşük maliyette ve daha hızlı
iş yapma imkânı getiriliyor değerli arkadaşlar.
Vatandaşın ihtiyaçlarına hızla cevap verme imkânı getiriliyor;
yatırımların, atıl olan yatırımların,
yıllarca katma değer alamadan beklediğimiz
yatırımların bir an evvel ekonomiye
kazandırılması getiriliyor.
Şunu da belirtmek istiyorum çok değerli arkadaşlar:
Bu -özellikle- küreselleşme sürecinde kıyasıya bir rekabet var
dünyada. Biz rekabet gücümüzü artırmak zorundayız. Rekabet gücünün
artırılmasında da en önemli faktörlerden bir tanesi kaliteli
altyapı sunumudur. Eğer ülkenizde kaliteli altyapı
sunamıyorsanız, sizin rekabet gücünüzü artırmanız mümkün
değil. Dolayısıyla biz altyapımızı, kamu
altyapımızı, kamunun yapması gereken altyapı
yatırımlarını bir an evvel tamamlamak zorundayız.
Eğer bunu bir borçlanma olarak algılıyorsanız, evet, bir
borçlanma diyebilirsiniz. Ama biz şunu yapıyoruz: Kaliteyi
artırıyoruz; zamanı yirmi yılda, otuz yılda bitecek
olan işleri birkaç yılda bitirme imkânı getiriyoruz. Çünkü o mal
ve hizmeti üreten firma, bir anlamda ürettiğiniz mal ve hizmete olan
talebe bağlı olarak katkı payı alacaktır.
Bir girişimci veya bir firma düşünün: Herhangi bir
yatırım yapıyor, yatırımı tamamlar tamamlamaz
Benim işim bitti. diyor. Ama buradaki yaklaşım çok daha
farklı değerli arkadaşlar. Yatırımı kaliteli
yapmak zorunda, hizmeti kaliteli sunmak zorunda. Bunu yapamadığı
takdirde, talepte herhangi bir şekilde düşme
yaşandığı zaman ne olacaktır? Alacağı
katkı payı düşecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Elvan, devam ediniz.
LUTFİ ELVAN (Devamla) Olayın bu yönüne bakmamız
gerektiğini düşünüyorum.
Neticede olan şudur değerli arkadaşlar: Kamu-özel
sektör iş birliğiyle vatandaşımız kazanıyor.
Çünkü, siz hizmeti bir an evvel vatandaşa sunuyorsunuz. Devletimiz
kazanıyor. Devletimizin birikmiş yüzlerce, binlerce projesinin çok
hızlı bir şekilde tamamlanmasına imkân
sağlıyoruz; devletimiz de kazanıyor, firma da kazanıyor.
Evet, firma da kazanıyor, ama hepsinden önemlisi ülkemiz kazanıyor
değerli arkadaşlar.
Ben bu vesileyle hepinize çok teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Elvan.
Soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Tütüncü, ilk soru sizin efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben az önce Sayın Bakanımıza iki soru
sormuştum ama ne yazık ki yanıt alamadım ya da doğru
yanıt alamadım.
Şimdi, elimde Devlet Planlama Teşkilatının
2008 Yatırım Programı var, burada diyor ki: 2005
yılında 54 bin hektar ve 2006 yılında 47 bin hektar sulama
sahası su kaynağı yetersizliği nedeniyle
sulanamamıştır. Su kaynağı yetersizliği; Ki, buradan
da su tasarrufunu sağlayan tekniklerin kullanılmasını
öneriyor. Oysaki Sayın Bakan Su kaynağı var ama
kanallarımızı yapamadık
Şimdi, Sayın Bakan
mı bu konuda haklı, yoksa Devlet Planlama Teşkilatı mı
haklı?
İkinci sorum Sayın Başkanım: Ne yazık ki AKP
İktidarı döneminde tarımdaki kamu sabit sermaye
yatırımları 2002 seviyesinin sürekli olarak altında
kalmıştır. Sabit fiyatlarla da örneğin 2002
yılında 336 milyon YTL iken, 2008 Yılı Programında
257 milyon YTL olarak programlanmıştır.
Şimdi sorumu soruyorum: Tarımdaki bu kamu sabit sermaye
yatırımlarının yüzde 75i Devlet Su İşleri
yatırımlarına ayrıldığına göre
yap-işlet-devret modeli ile nasıl bir program öngörüyorsunuz?
Bildiğimiz kadarıyla sadece Kayseride bir uygulama olacak, ama hangi
çerçevede bir uygulamayı planlıyorsunuz, programlıyorsunuz?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Sayın Ünsal...
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana sormak
istiyorum.
Amasya, Çorum, Tokat ve Yozgat illerini de ilgilendiren
Aşağı Çekerek Projesiyle alakalı olarak Süreyyabey
Barajına ayrılan ödenekle ilgili ilave bir ödenek düşünüyor
musunuz? Ayrılan ödeneğin gövde çalışmalarını
tamamlamayacağını biliyoruz. Bu konudaki düşünceleriniz
nelerdir?
Bir sorum da: Yine, Amasyanın Merzifon ilçesinde
Yakacık Göletinde su kaçağı vardır. Bu kaçağın
önlenmesi ile ilgili bir çalışma düşünüyor musunuz?
Diğer bir sorum da: Amasya ili Taşova ilçesinde Çaydibi
beldesinde bir gölet inşaatı yarım kaldı. 750 bin YTLlik
bir ödeneğe ihtiyacı vardır. Dört yıldır da
tamamlanamamaktadır. Aslında bu proje, il özel idaresinin bir projesi
olarak sunulmakla birlikte bu konuya bir ilgi duyabiliyor musunuz?
Benim sorularım bunlar. Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ünsal.
Sayın Ergin, buyurun.
GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Benim de bir tek sorum var: Muğla Yatağanda
Yatağan Projesi Girme Barajı ve sulama planlama raporu 18
Ağustos 1995 tarihinde onanmıştır. Daha sonraki
yıllarda Yatağan Birinci Merhale Projesi kapsamında kesin
projesi biten Girme Barajının 14 milyon 650 bin yeni Türk
lirası keşif bedeliyle 2008 yılı yatırım
programına alınması Devlet Su İşleri 21. Bölge Müdürlüğü
tarafından Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne 21 Kasım
2007de önerilmiştir. Ben, şimdi, projede durum nedir onu
öğrenmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ergin.
Sayın Taner, buyurun.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakanım, Aydında
inşaatı on altı yıldır devam eden Çine Barajı
var. Geçen yıl 71 trilyon ödenek çıkarılan Çine Barajına
bu yıl ayrılan ödenek 36 trilyon. Bu barajın su tutması
için üç yıla, bitmesi için de on yıla ihtiyaç var.
Çine Barajını yap-işlet-devret modeli
kapsamına almayı düşünüyor musunuz?
Bir ikincisi, Aydında yap-işlet-devret modeliyle
düşündüğünüz yatırımlar var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Taner.
Sayın Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Yeşilırmak üzerinde Turhal Şeker Fabrikası ve
Amasyada da maya fabrikaları mevcuttur. Bu iki fabrikanın
atıkları dolayısıyla Yeşilırmak bayağı
kirlenmektedir. Gerçi bunlar Arıtma tesislerimiz var. diyor ama zaman
zaman kapatıyorlar. Bu kirlenmeden dolayı da özellikle Taşova ve
Erbaa bölgelerinde, Erbaanın Çalkara köyü, Çevresu beldelerinde büyük
oranda bitkilerde yanıklar meydana gelmektedir. Bu konuyla ilgili bir
araştırma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Çalış, buyurun efendim.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Karaman ilimizde sulama birliği
marifetiyle sulanan, Devlet Su İşlerimizin kanallarından sulanan
bölgelerde çiftçilerimiz damlama yöntemiyle sulama yapmak istiyorlar. Bu konuda
bir yönetmelik veya yasa yönünden bir düzenleme yaparak bir kolaylık
getirme imkânımız olacak mı?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çalış.
Sayın Bakanım, sorular tamamlandı, cevap
verebilirsiniz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evvela
Sayın Tütüncünün sualine cevap vereyim efendim.
Şimdi, su kaynağı mı yetersiz, yoksa
şebeke mi yetersiz?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Su kaynağı diyor
efendim burada.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Bakın, şunu belirteyim: Suyumuz aslında yetersiz değil,
evvela onu belirteyim. Ülkemizde yılda bizim kullanabileceğimiz su
miktarı 112 milyar metreküp. Kuraklık olsa bile, bu inse inse 90a,
100e iniyor. 100 milyar metreküp olsa bile şu ana kadar yaptığımız
tesislerle bu suyun ancak 40 milyar metreküpünü kullanabiliyoruz. Su
kaynağı var ve bunun 30 milyar metreküpü sulamada, geri kalan
takriben 6 milyar metreküpü içme suyu ve kullanma suyu temini, 4 milyar
metreküp de rakamları yuvarlayarak söylüyorum- sanayide
kullanılıyor. Dolayısıyla, 30 artı 10; 40 milyar
metreküp. Yani aslında suyumuz var. Yapılacak şey, bir an önce
barajları, göletleri ve sulama tesisleri yapmaktan ibaret. Esasen,
yaptığımız ve yapacağımız da budur. Biz, son
yıllarda -son beş yılda- 119 tane baraj ve gölet açtık. Bu
sene de çok sayıda baraj ve göleti açacağız, ayrıca sulama
tesisini de hizmete sokacağız.
Bunun dışında, Sayın Ünsalın
bahsettiği Aşağı Çekerek Süreyyabey Barajını
Biliyorsunuz, bu baraj da süratli bir şekilde ilerleniyor ve bu konuda
teknik olarak problemler giderildi. Geçmişten gelen bazı problemler
vardı, heyelan ve geçirimsizlik gibi. Bunların hepsi çözüldü. Şu
anda hızla barajın bitmesine hedeflendik. Geçen yıl ve evvelki
yıl buraya ilave ödenek de gönderdik. İnşallah bu yıl
sonunda ilave ödenek de vererek önümüzdeki yıl bu barajı
tamamlamayı hedefliyoruz.
Ayrıca Merzifondaki gölete bakacağım. Devlet Su
İşleri tarafından yapılmışsa, göletin su
sızdırmazlığı için gerekli tedbiri alabiliriz.
Ancak Amasyadaki İl Özel İdaresinin
yaptığı göletin, tabii Özel İdare yaptığı
için onun Özel İdare tarafından tamamlanması gerektiği
kanaatindeyim.
Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin Beyin sualleri
vardı Girme Projesiyle alakalı. Şu ana kadar yatırım
programına koyamadık ama önümüzdeki yıllarda bununla ilgili
yatırım programına alınmasını
Yani bununla ilgili
çalışmalar büyük ölçüde tamamlandı. Yatırım
programına önümüzdeki yıllarda imkânlar ölçüsünde koymaya
çalışacağız.
Sayın Taner Çine Barajından bahsetti. Tabii bu Çine
Barajı iade edildiği için, tabii ki bunu, yap-işlet-devret ile
iade edilen bir şeyi tekrar almak mümkün değil, zaten bitmek üzere.
Biliyorsunuz, geçen yıl ilave ödenek yani üç yıldan beri ilave
ödenek, Başbakanımızın talimatıyla ilave ödenek
veriyoruz. Barajda şu anda hızla seviye yükseldi. Hatta
elektromekanik teçhizatlar da sadece sulama maksatlı değil, aynı
zamanda taşkın koruma ve hidroelektrik enerji maksatlı
biliyorsunuz. Bu baraja çok önem veriyoruz. Yani birinci öncelikli barajlardan
birisi. Bu konuda 36 trilyon yani 36 milyon YTL bu yılki ödeneği var
ama zaten ilave ödenek gönderirsiniz, müteahhit de ona göre
çalışıyor.
Tabii, Aydında yap-işlet-devret ile ilgili
biliyorsunuz, Aydında çok sayıda sulama tesisini bitirdik sizin de
bildiğiniz gibi. Eksik kalan kısımları da bu çerçevede
tamamlayabiliriz diye düşünüyoruz.
Bunun dışında, Sayın Doğrunun
Yeşilırmak Nehrinin kirlenmesiyle ilgili suali vardı. Geçen
sene oradaki şeker fabrikasından veya maya fabrikasından
dolayı birtakım balık ölümleri olması üzerine hemen
ekipleri gönderdim ve sıkı takip ediyoruz. Tabii, bazen -o şeker
fabrikası için söylemiyorum ama- bazı kurumlar mesai saatleri
dışında veya cumartesi, pazar günleri arıtma tesislerini çalıştırmayıp,
doğrudan nehre deşarj etmek gibi böyle bir temayül içindeler. Bunu
önlemek için şimdi biz yıldırım ekipleri oluşturduk.
Gece, hatta cumartesi, pazar dâhil merkezden rastgele bir şekilde
denetliyoruz. Dolayısıyla bu şekildeki birtakım yanlış
temayüller kesildi, onu da söyleyeyim. Gene herhangi bir şikâyet olursa
lütfen bize doğrudan bildirin, gerekli tedbirleri alırız.
Karamanda ise Sayın Çalışın ifade
ettiği, damlamalı, sulamayla ilgili sorunuz vardı. Az önce
Sarıvelilerin ihalesiyle ilgili konuyu ben bir not olarak
göndermiştim. Karamandaki Sarıveliler Göleti
Esasen, burada Karaman
milletvekillerimiz de bunu takip etmişti, onun için teşekkür
ediyorum, yâd edildi. İnşaat başlıyor bu sene.
Bir diğer husus da biz, Karaman-Konyayı özellikle
modern sulama, yani damlamalı sulama ve yağmurlamada örnek bir il
olarak seçtik. Bizzat ben kendim giderek bunu zaten ilan etmiştim. Şu
anda çalışmalar hızla tamamlanıyor. Biz teşvik
ediyoruz yani özellikle bu konuda çiftçilerimiz destek isterse, gerek Ziraat
Bankasından gerekse Tarım ve Köyişleri Bakanlığından
iki türlü destek vermemiz mümkün. DSİ de zaten bu şekilde
damlamalı sulamaya geçecek olanlara da ana sistemin
çatısının kurulması yani şebekenin ana sistemin
kurulması konusunda da gerekli desteği veriyor. Onu da belirteyim.
Teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Eroğlu.
Madde üzerinde dört önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 Sıra Sayılı
Tasarının 6 ncı maddesinde yer alan iki katına
artırmaya veya ibaresinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Mustafa Özyürek
|
Gürol Ergin |
|
|
Trabzon |
İstanbul |
Muğla |
|
|
Faik Öztrak |
Enis Tütüncü |
Esfender
Korkmaz |
|
|
Tekirdağ |
Tekirdağ |
İstanbul |
|
|
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
|
|
Malatya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 Sıra Sayılı
"Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret
Modeli çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet
Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat Vazifeleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 6 ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Bekir
Bozdağ |
Recai Berber |
İsmail
Bilen |
|
|
Yozgat |
Manisa |
Manisa |
|
|
Cüneyt Yüksel |
|
Muzaffer
Gülyurt |
|
|
Mardin |
|
Erzurum |
Madde 6- 3996 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde yer alan
"ücretler" ibaresinden sonra gelmek üzere veya katkı
payları," ibaresi ve aynı maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri
tarafından sözleşmeye bağlanan katkı paylarının
karşılığı, ilgili idarelerin yılı
bütçelerine ödenek olarak konulur. Bu fıkra kapsamında bir yılda
sözleşmeye bağlanacak katkı payı ödemeli yatırımların
toplamı, ilgili yıl merkezi yönetim bütçesinin sermaye giderleri
toplamının yüzde ellisini geçemez. İlgili yıl bütçelerinden
ödenecek katkı paylarının toplamı ise yılı
merkezi yönetim bütçesinin sermaye giderleri toplamının yüzde
yirmisini geçemez. Bakanlar Kurulu söz konusu oranları iki katına
kadar artırmaya veya sıfıra kadar indirmeye yetkilidir. Bu
fıkrada belirtilen oranlar ile uygulanmasına ilişkin esas ve
usuller, yılı programının uygulanması, koordinasyonu
ve izlenmesine dair kararda belirlenir.
Yatırım bedelinin idare veya hizmetten yararlananlarca
ödenmesinin mümkün olduğu Yap-İşlet-Devret projelerinde,
sözleşme tarafı genel bütçeli idarelerin, işletme süresi içinde
taahhüt ettikleri garanti kapsamında doğabilecek ödeme yükümlülükleri
bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen sınırlamalara tabi
olmadan idare bütçelerinden ödenir.
Ücretle ilgili düzenlemeler katkı payı hakkında da
uygulanır. Mal veya hizmet türleri veya bunların tüketim veya
kullanım miktarları ya da kalite, güvenlik ve diğer
değerlendirme kriterleri itibarıyla farklı ücretler
uygulanabilir. Ücretler, tüketim veya kullanım miktarlarının alt
ve üst sınırlarına göre aralıklar itibarıyla topluca
belirlenebilir."
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı
ayrı okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı yasa
tasarısının 6. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Bazı
Yatırım Ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat Ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin Kanun Tasarısından
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 08/05/2008
|
|
Ufuk Uras |
Şerafettin
Halis |
Pervin Buldan |
|
|
İstanbul |
Tunceli |
Iğdır |
|
|
Osman Özçelik |
|
Sevahir
Bayındır |
|
|
Siirt |
|
Şırnak |
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Kanuna eklenen katkı payı uygulaması, hangi
uygulamalarda olacağı belirtilmeyip, hukuksal boşluk
yaratmaktadır. Katkı payı uygulaması, gizli
borçlanmayı sağlayarak bütçe disiplininden ve denetimden uzaklaşılması
ile yeni borç yükümlülükleri doğurmaktadır. Ayrıca bu maddede
düzenlenen hususlar, idareye geniş bir takdir hakkı
tanıdığı için, keyfiliği de beraberinde getirecek,
farklı uygulamalara neden olacak içeriktedir.
Gerekçe:
Madde ile getirilen yeni sistem uygulamada suiistimale çok
elverişli olduğundan, madde metninden çıkarılması
önerilmiştir.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Toplantı yeter
sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN Oylamadan önce toplantı yeter sayısı
istenilmiştir.
Şimdi, yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımın isimlerini okuyup salonda bulunup
bulunmadıklarını arayacağım:
Sayın Okay? Burada.
Sayın Ersin? Burada.
Sayın Tütüncü? Burada.
Sayın Seçer? Burada.
Sayın Ergin? Burada.
Sayın Ünsal? Burada.
Sayın Erbatur? Burada.
Sayın Mengü? Burada.
Sayın Serter? Burada.
Sayın Coşkuner? Burada.
Sayın Ağyüz? Burada.
Sayın Meral? Burada.
Sayın Güner? Burada.
Sayın Baratalı? Burada.
Sayın Çakır? Burada.
Sayın Hacaloğlu? Burada.
Sayın Paçarız? Burada.
Sayın Mert? Burada.
Sayın Doğru? Burada.
Sayın Akçay? Burada.
Sayın Taner? Burada.
Yeterli sayıda imza vardır, yoklama yapacağım.
Pusula gönderen arkadaşlar Genel Kurul salonunu terk
etmesinler.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, pusulaları okumaya
gerek kalmadan toplantı yeter sayımız vardır.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Her iki önerge de kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 Sıra Sayılı Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
Madde 6- 3996 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde yer alan
"ücretler" ibaresinden sonra gelmek üzere veya katkı
payları," ibaresi ve aynı maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"Merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri
tarafından sözleşmeye bağlanan katkı paylarının
karşılığı, ilgili idarelerin yılı
bütçelerine ödenek olarak konulur. Bu fıkra kapsamında bir yılda
sözleşmeye bağlanacak katkı payı ödemeli
yatırımların toplamı, ilgili yıl merkezi yönetim
bütçesinin sermaye giderleri toplamının yüzde ellisini geçemez.
İlgili yıl bütçelerinden ödenecek katkı paylarının
toplamı ise yılı merkezi yönetim bütçesinin sermaye giderleri
toplamının yüzde yirmisini geçemez. Bakanlar Kurulu söz konusu
oranları iki katına kadar artırmaya veya sıfıra kadar
indirmeye yetkilidir. Bu fıkrada belirtilen oranlar ile uygulanmasına
ilişkin esas ve usuller, yılı programının
uygulanması, koordinasyonu ve izlenmesine dair kararda belirlenir.
Yatırım bedelinin idare veya hizmetten yararlananlarca
ödenmesinin mümkün olduğu Yap-İşlet-Devret projelerinde,
sözleşme tarafı genel bütçeli idarelerin, işletme süresi içinde
taahhüt ettikleri garanti kapsamında doğabilecek ödeme yükümlülükleri
bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen sınırlamalara tabi
olmadan idare bütçelerinden ödenir.
Ücretle ilgili düzenlemeler katkı payı hakkında da
uygulanır. Mal veya hizmet türleri veya bunların tüketim veya
kullanım miktarları ya da kalite, güvenlik ve diğer
değerlendirme kriterleri itibarıyla farklı ücretler
uygulanabilir. Ücretler, tüketim veya kullanım miktarlarının alt
ve üst sınırlarına göre aralıklar itibarıyla topluca
belirlenebilir."
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile, YİD Modeli ile yürütülen projelerde, Kanunun
mevcut halinin imkan tanıdığı "idarelerce taahhüt
edilen ödeme yükümlülükleri" ile bu Tasarı ile yeni düzenlenen
"katkı payı ödemeleri"nin
karıştırılmaması için uygulamaya açıklık
getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, biraz evvel kabul etmiş
olduğumuz ve maddeyi bütünüyle değiştiren önerge sebebiyle son
önergeyi işleme koymamız mümkün değildir.
Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında
Kanunun 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler
eklenmiştir.
8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun hükümlerine göre
meydana getirilen tesislerden katkı payı ödemesi
yapılmış olanların; katkı payı ve ortak tesis
yatırım harcamalarına tekabül eden kısmı görevli
şirketin işletme süresi sona erdikten sonra bu maddede
yazılı esaslar dâhilinde tesislerden istifade edebilecekler
tarafından ödenir. 3996 sayılı Kanun hükümlerine göre meydana
getirilen tesislerden istifade edebilecekler tarafından ödenecek
yatırım harcamalarının tespitinde, idarece yapılan
kamulaştırma, arazi toplulaştırması ve tarla içi
geliştirme hizmet giderleri dikkate alınmaz. 3996 sayılı
Kanun hükümlerine göre meydana getirilen tesislerde görevli şirket ile
sulamadan istifade edenler arasında sözleşme imzalanmaması
halinde; idare ile görevli şirket arasında belirlenen ve sulamadan
istifade edenler tarafından ödenecek ücretin miktarı ve ödeme
zamanı sulama birliğinin bulunmadığı yerlerde
muhtarlıklarda ilan edilir. İlan edilen ücretin ödenmemesi halinde
başka bir ihtara lüzum olmaksızın görevli şirket
tarafından sulamadan istifade edenlerden genel hükümlere göre tahsil
edilir.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Vahap Seçer.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 11 Mayıs Pazar Anneler Günü.
Hayatımızın her döneminde sevgi, şefkat ve
sıcaklıklarını yüreğimizde hissettiğimiz o güzide
insanların Anneler Gününü kutluyorum. Hepsinin önünde saygıyla
eğiliyorum.
Değerli arkadaşlarım, 94 sıra sayılı
Kanun Tasarısı hakkında grubum Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker, bugün çay
alım fiyatlarını açıkladı, Rizede açıkladı.
Türkiyede yıllık çay üretiminin yüzde 60ını,
yaklaşık olarak 750 bin tonunu üreten Rizede bugün bir açıklama
yaptı. Geçen yıl 73 yeni kuruştan devletin, ÇAYKURun aldığı
çay fiyatlarını bu yıl için, 2008 yılı için yüzde 16,4
artış ile 85 yeni kuruştan açıklamış oldu.
Sayın Bakanın, bu konudaki fiyatı düşük bulan bazı
kuruluşların veya üreticilerin karşısındaki
savunması Türkiyede yıllık enflasyon oranı yüzde 10dur,
biz enflasyon oranının üzerinde bir fiyat açıklayarak çiftçimize
gerekli, yeterli fiyatı verdik. şeklinde oldu. Gerçekten, bugünkü
ortamda bu açıklamaya gülmekten başka bir şey yapamıyorum.
Gübre fiyatlarının bir yılda yüzde 150 arttığı,
akaryakıt fiyatlarının yüzde 30 seviyelerinde yükseldiği,
enerji fiyatlarının arttığı bir dönemde yüzde 16,4
gibi bir fiyat artışı, bu yıl da çay üreticisini maalesef
mağdur edecek. Adalet ve Kalkınma Partisi, Rizeden yüzde 50nin
üzerinde oy aldı. Sanıyorum çay üreticisi, bu konuyu önümüzdeki
seçimlerde değerlendirecektir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, serbest piyasa
savunucuları, hızlı, sürdürülebilir bir kalkınma için,
ayrıca kaynakların rasyonel kullanılması için serbest
piyasa koşullarının işletilmesi gerektiğini söylerler;
ayrıca, bedel ödemeden mal ve hizmetleri elde edenlerin veya elde
ettikleri mal ve hizmetlerin değerinden bir ücretle bunu
sağlayanların bu mal ve hizmetlerin değerini
anlayamayacakları tezini savunurlar. Dolayısıyla
piyasaların serbest piyasa koşullarında işlemesi, devletin
bu konuda etkinliğini, ağırlığını piyasalardan
çekmesi gerektiğini söylerler. AKP İktidarı iş
başına geldiği günden bu yana bu ideolojiye, bu görüşe
sıkı sıkıya bağlı olduğunu bütün
icraatlarında bizlere göstermiş oldu.
Elbette ki bugün değişen dünya düzeninde, ekonominin
küreselleştiği, sermayenin sınır
tanımadığı bugünkü ortamda sıkı sıkıya,
radikal bir şekilde devletçi politikaları savunmak herhâlde abesle
iştigal olur. Elbette ki biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugünkü
küresel ekonominin hüküm sürdüğü ortamda ne yabancı sermayeye karşıyız
ne özelleştirmelere karşıyız ne de yap-işlet-devret
modeline karşıyız. Ancak tabii ki bugün ülkemde uygulanan bu
yeni liberal politikaların da ölçüsüzce, fütursuzca yapılmasına
burada muhalefet etmek durumundayız.
Özelleştirme veya diğer bir model olan
yap-işlet-devret modelinin elbette bazı sektörlerde
uygulanabilirliği olabilir, rasyonelliği olabilir. Ama şunu
unutmamak lazım ki: Özelleştirmelerde özelleştireceğiniz
sektörün veya özel sektör marifetiyle hizmet alacağınız
sektörlerin siyasal, sosyal, ekonomik, stratejik boyutlarını
irdelemek gerektiğini düşünüyorum. İşte, 7nci maddenin
içeriğini teşkil eden su konusu da böyle bir stratejik konu,
stratejik sektör.
Özellikle son yıllarda
hızlı nüfus artışı, küresel ısınma
kaynaklı kuraklık, çevre kirliliği gibi sorunlar, sadece
Türkiye'de değil dünyada suyu önemli hâle getirdi. Ayrıca,
Türkiye'nin üzerinde bulunduğu coğrafya, Orta Doğu
coğrafyasında sınır aşan sulara sahip olmamız,
dış baskılardan dolayı, dış tazyiklerden
dolayı, Türkiye'de suyu
Çevre ülkelere göre, Orta Doğu ülkelerine
göre daha su zengini olduğumuz varsayılırsa ki aslında,
dünya ortalamasına göre Türkiye bir su fakiri ülkedir veya kendi kendine
yetebilen bir ülkedir. Bu konuda, çok stratejik olan bu konuda Türkiyenin
ciddi önlemler alması gerektiğini düşünüyorum. Türkiyenin su
konusunda ulusal bir su politikası olması lazım. Su
kaynaklarının daha rasyonel kullanılması için ilke ve
yöntemlerini iyi tespit ettiği ve belirlediği, yüce Meclisin, bir su
yasası çıkarması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye gerçeğinde su
kaynaklarımızın yaklaşık yüzde 40-50sini rasyonel
olarak kullandığımızı düşünürseniz
Türkiyenin
40 milyar metreküp gibi bir su tüketimi var. Zaten, bunun üçte 2lik, 30 milyar
metreküp gibi bir kısmı sulama suyuna, tarım suyuna gidiyor.
Bunun, tarım ülkesi olan ülkemizin, bir kat daha, su
kaynaklarının rasyonel kullanımı anlamında çok daha
dikkatli davranması ihtiyacını ortaya çıkardığını
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, elbette ki çok
hızlı ve ivedi şekilde Türkiyede su kaynaklarının
kullanımı konusunda yatırımlara gidilmesi gerekiyor. Ancak
bunu ne şekilde yapmamız gerekiyor? Kamu
yatırımlarının yapılabilmesi için geçmişten
günümüze dünyada değişik yöntemler var; ya radikal birtakım mali
tedbirler alırsınız, bunu devlet bütçesinden
karşılarsınız ya dış kredi, iç kredi finansman
kaynaklarını devreye sokarsınız, bu
yatırımları o şekilde yaparsınız ya da bugün
görüştüğümüz yap-işlet-devret modeli şeklinde bir
uygulamaya gidersiniz ki bu tespiti de yapmak istiyorum: Bu
görüştüğümüz yasa tasarısındaki model,
yap-işlet-devret modelinden farklı bir modeldir.
Benim ve partimin görüşü, Türkiyenin su
kaynaklarının kullanımı konusundaki yapacağı
yatırımlarda, kesinlikle, bu stratejik ürünün devlet bütçesinden
karşılanacak şekilde yatırımlarının
yapılmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, Devlet Su İşleri,
cumhuriyet kurulduğundan bu yana, 1930lu yıllardan bu yana
Türkiyede birçok hizmete imzasını atmış; bugün,
Türkiyenin sulanabilir 4,9 milyon hektar tarım alanının 2,8
milyon hektarını sevk ve idare eden bir kurum. Yıllarca projeler
üretmiş, çok değerli beyinler, mühendisler, uzmanlar
yetiştirmiş. Ancak, bakıyorsunuz, 2002den bu yana Devlet Su
İşleri üzerinde AKP İktidarının yaptığı
tasarruflar sonucu Devlet Su İşlerinin bütün organları dumura
uğratılmış ve bugün Devlet Su İşleri hizmet
yapamaz duruma gelmiştir. Sayın Bakan bu kurumun Genel
Müdürlüğünü yaptı. Sanıyorum, o kurumun ne kadar stratejik ve
önemli bir kurum olduğunu kendisi de biliyordur.
Tabii, Türkiyede aslında özelleştirme deyince çok
kötü şeyler akla geliyor. Vurgunlar, talanlar, özelleştirmeyle
eş değer kullanılır cümleler, kelimeler hâline geldi. Son
günlerde de sayenizde tek kişilik ihale modelini de öğrendik.
İşte ATV-Sabah ihalesi, likör fabrikası arsasının
satışı olayı, gerçekten, bu kamuoyunun vicdanını
rencide edici birtakım satış şekilleri, özelleştirme
şekilleri.
Değerli milletvekilleri, bu konuda muhalefetin
gösterdiği hassasiyeti sizlerin de göstermeniz gerektiğini
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Seçer, buyurun efendim.
VAHAP SEÇER (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye ne çektiyse
kapalı kapılar ardında yapılan birtakım
alışverişlerden
Türkiye kamuoyunu dünden bugüne sıkıntıya
sokan, Türkiye halkını sıkıntıya sokan,
yoksullaştıran, çaresizleştiren, işsizleştiren
birtakım uygulamalar ve politikalarla bugünlere geldi.
Ben değerli milletvekilleriyle artık, bugünden sonra
ülkemizde bu tip hadiselerin olmaması gerektiğini ve bunlara hep
beraber önlem almamız gerektiğini, bunlara hep beraber
karşı durmamız gerektiğini düşünüyorum. Eğer, siz
bu konulara hassasiyet göstermezseniz, halkın karşısında
hesap verirsiniz. Halkın karşısında hesap veremezseniz,
ilahi adalet karşısında hesap verirsiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Seçer.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 94 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Partim ve şahsım
adına muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı, 3996
sayılı Yasa ile 6200 sayılı Yasada değişiklik
yaparak yap-işlet-devret modeli adı altında, kamu
kaynaklarının kullanımını, değerlendirilmesini ve
işletilmesini düzenlemektedir. Kullanılan kaynak kamu
kaynağıdır ve verilecek hizmetler de kamu hizmetidir.
Tasarıda trafiği yoğun kara yolu, gar
kompleksi, spor kompleksi, liman kompleksleri gibi muğlak ifadeler
yer almaktadır ve bu muğlak ifadelerin muhtemel sakıncaları
tasarıda düşünülmemiştir.
Tasarı, 3996 sayılı Kanunla istisna olarak
öngörülen bir modelin, mahiyeti değiştirilerek, temel kamu alt
yapı yatırımlarının tamamını kapsayacak
şekilde genişletilmesi bütçe disiplinini bozacak mahiyettedir.
Devletin yapmak zorunda olduğu alt yapı
yatırımlarının özel sektöre yaptırılması,
bedelinin, ilgili yılı bütçesine konulan ödeneklerle taksitler
hâlinde ödenmesi aynı zamanda bir çeşit borçlanma yöntemidir. Kamu
gelirlerinin azaldığı bir ortamda yap-işlet-devret
uygulamalarının katkı payıyla genişletilmesi, mali
yapımızı ve saydamlığı bozacak niteliktedir.
Faydası bölünemeyen ve fiyatlandırılamayan kamu hizmet
üretimleri de tasarıya dâhil edilmektedir. Katkı payı
uygulamasında riskin kamu ve özel sektör arasında
paylaşılabileceği öngörülmüşse de buna yönelik bir
düzenleme tasarıda mevcut değildir. Özel sektörün bir riski yoktur
ancak kamunun riski vardır.
Tasarıyla, istisnai bir durum olan yap-işlet-devret
modeli âdeta genel bir kural hâline getirilmektedir. Bu durum, muhtemel
suistimallere de kapı aralamaktadır. Yap-işlet-devret modeliyle
yapılması gerekmeyen, mutat usulle ihale edilmesi gereken işler
de bu kapsamda yapılabilecektir.
Ayrıca 2nci maddeye katkı payı ifadesi
eklenmiştir. Katkı payından ne
anlaşıldığı da açık değildir. Hangi
yatırımlarda ne kadar katkı payı ödeneceği neredeyse
takdire bırakılarak istismar ve keyfîliğe de yol
açılmaktadır.
Bu tasarı, yeni bir borçlanma yöntemi olarak ortaya
çıkmakta, baştan bütçeye ödenek koymak yerine taksitle iş
yaptırmak ve taksitler hâlinde bütçeye ödenek koyma usulüyle uygulama
yapılacağı anlaşılmaktadır. Ayrıca, devletin
gecikme faizi ödemesi de söz konusudur. Bu durum ise gizli borçlanmanın en
açık delilidir.
Bu tasarı, devletin temel fonksiyonu olan altyapı
yatırımlarını gerçekleştirme konusunda devleti atalete
sürükleyecek bir karakter taşımaktadır. Bütçenin neredeyse
dörtte 1ine yakın kısmının faiz ödemelerine
ayrıldığı bir durumda, devleti zorunlu altyapı
yatırımlarını dahi yapamaz hâle getirmiştir.
Kamu tarafından sunulması gereken kamu hizmeti
yatırımlarının yabancı şirketlere de
yap-işlet-devret modeliyle devredilerek 3996 sayılı Kanunun
kapsamı namütenahi geniş tutulmuştur. Sınır
kapılarındaki gümrük hizmetlerinin dahi yabancı şirketlerce
yerine getirilebileceğini nasıl düşünebiliyorsunuz? Muhtemel
sakıncaları hiç mi düşünmediniz? Bu yabancı şirketler
sınır kapılarında yabancı personel görevlendirirse bu
konuda ne düşünürsünüz? 3996 sayılı Kanunun 1inci maddesinde
yer alan ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren ibaresi ileri
teknoloji veya yüksek maddi kaynak gerektiren şeklinde
değiştirilmiş ve ve kelimesini veya şeklinde
değiştirmek, istisnai bir uygulama olan bu yatırım modelini
sınırsız, her yatırıma uygulanabilecek bir modele dönüştürmüştür.
1994 yılından bu yana yürürlükte bulunan kamu
kaynaklarının kullanımını, değerlendirilmesini ve
işletilmesini düzenleyen 3996 sayılı Yasada geniş yeni
düzenlemeler getirilen bu tasarının 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi Kanununun 5inci maddesinde öngörülen kamu maliyesinin temel
ilkelerine ve yine aynı Kanunun kamu kaynağının
kullanılmasının genel esaslarını düzenleyen üçüncü
bölümdeki mali saydamlık, hesap verme sorumluluğu ile stratejik
planlama ve performans esaslı bütçeleme hükümlerine uygun olmadığını
düşünüyoruz. Ayrıca, on dört yıldır yürürlükte bulunan bu
Yasanın bugüne kadarki uygulama sonuçları hakkında yüce
Meclisin ve kamuoyunun da yeterince bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Yine, 5018 sayılı Kanunun 14üncü maddesinde, gelir ve
giderleri etkileyecek ve kamu idarelerini yükümlülük altına sokacak kanun
tasarılarının getireceği mali yükün orta vadeli program ve
mali plan çerçevesinde en az üç yıllık dönem için
hesaplanacağı ve tasarılara ekleneceği öngörülmektedir,
ancak bu hesaplamalar yapılmamıştır.
Yasanın zayıf yönlerinden birisi de denetimidir. Bu
kadar kapsamlı kamu kaynaklarının emanet edildiği
düzenlemelerin denetiminin de açık bir şekilde düzenlenmesi
gerekirdi.
Değerli milletvekilleri, tasarının 7nci maddesinde
belirtilen sulama tesislerinin yapımı için ödenen katkı
paylarının tahsiline ilişkin hükümlerde açıklık
bulunmadığı gibi, görevli şirket ile sulamadan istifade
eden çiftçiler arasında sözleşme imzalanmaması hâlinde, sulama
birliklerinin olmadığı yerlerde muhtarlıklarda ödeme
miktarı ve zamanı belirtilerek, sulama ücretlerinin genel hükümlere
göre tahsil edileceği ifade edilmektedir. Yani sulama ücretini ödeyemeyen
çiftçilerden derhâl icra yoluyla zorla tahsilinin sağlanacağı
açıkça ifade edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, kamusal bir değer olması
gereken su ne yazık ki özelleştirme kıskacı
altındadır. Uluslararası sermaye grupları suyu tahakkümleri
altına almak istemektedirler. AKP Hükûmeti, millî tüm
varlıklarımızı haraç mezat sattıktan sonra şimdi
de sularımızı özelleştirme programı içine
almıştır.
Tasarının 7nci maddesindeki sulama ücretlerinin
tahsiline ilişkin hususlar aynen şu şekilde düzenlenmiştir:
3996 sayılı Kanun hükümlerine göre meydana getirilen tesislerde
görevli şirket ile sulamadan istifade edenler arasında sözleşme
imzalanmaması halinde; idare ile görevli şirket arasında
belirlenen ve sulamadan istifade edenler tarafından ödenecek ücretin
miktarı ve ödeme zamanı sulama birliğinin
bulunmadığı yerlerde muhtarlıklarda ilan edilir. İlan
edilen ücretin ödenmemesi halinde başka bir ihtara lüzum
olmaksızın -yani çiftçimize köylümüze ihtar edilse, bir uyarı
yapılsa; bu da mı çok görülüyor- ihtar görevli şirket
tarafından sulamadan istifade edenlerden genel hükümlere göre tahsil
edilir.
Görüldüğü üzere, sulama ücretlerini ödeyemeyen çiftçilerden
hiçbir ihtara lüzum olmaksızın icra yoluyla cebren tahsilata
geçileceği tasarıda açıkça belirtilmektedir. Bu ifadeyi koymak
çiftçimizi acaba biraz rencide etmiyor mu? Bir defa ihtar edilse kıyamet
mi kopacak? Mahsul kaldırma zamanı, mahsulünü satma zamanı belli
olmayan, eline ne zaman ne miktarda para geçeceği belli olmayan çiftçimizi
sulama ücretlerinde özel firmaların insafına terk etmek doğru
bir yöntem midir? Bu uygulama sulama ücretlerini artıracaktır. Zaten
zor durumda olan çiftçimiz daha da mağdur duruma gidecektir. Sulama ücretini
özel firmaların insafına bırakıp çiftçiyi ezdirmek ne
derece doğrudur?
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının
İnsani Gelişme Raporuna göre suya erişim bir insan
hakkıdır ve suyun, kamu yararı ilkesi doğrultusunda, kâr
gözetilmeksizin ve olabildiğince ucuz kullanıma sunulması
gerekmektedir.
Bu düzenleme, bize, Osmanlıdaki, vergiyi mültezimler eliyle
toplayan iltizam usulünü çağrıştırmaktadır. Bu
düzenlemelerden çiftçi zarar görecek ve mağdur olacaktır.
Devlet Su İşleri ve sulama birliklerinin sulama
ücretlerinin tahsilatında karşılaştığı
zorluklar dikkate alındığında, bu düzenleme
devlet-vatandaş münasebetini zedeleyecek mahiyettedir. Bu hükümle çiftçi
özel firmanın insafına terk edilmektedir. Oysa sulama ücretlerinin
tahsili ile yapılacak sözleşmelerin usul ve esaslarının
belirlenmesinde ilgili bakanlığın veyahut Bakanlar Kurulunun
yetkilendirilmesinin daha uygun olacağını düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bu vesileyle, bundan iki gün evvel, Sayın Bakan, bu
yap-işlet-devret modelinin yüz-yüz elli yıldır dünyada uygulanan
ve bu arada Osmanlıda da uygulanan bir yöntem olduğunu ifade ettiler.
Değerli arkadaşlar, bu, Osmanlı tarafından
uygulanan model yap-işlet-devret modeli değil yap ve işlet
modelidir ve maalesef Osmanlıyı iktisaden de çökerten, bütün iktisadi
varlıklarını ecnebilerin eline veren bir yöntemdir.
Bu hususu da hatırlatarak muhterem heyetinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
94 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Şimdi, 7nci madde üzerinde şahısları
adına Konya Milletvekili Sayın Hasan Angı.
Sayın Angı, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HASAN ANGI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 7nci maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu yasa, yap-işlet-devret modeliyle yapılacak
yatırımların kapsamının genişletilmesi, kamu-özel
ortaklığının geliştirilmesi,
yatırımların hızlandırılması, maliyetlerin
azaltılması ve kalitenin artırılmasıyla ilgili önemli
düzenlemeler içermekte.
Ben, kaynaklarımızın etkin ve verimli
kullanılması adına, bu yasanın getireceği
düzenlemelerin milletimiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını
diliyor, heyetinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına ikinci söz, Balıkesir Milletvekili
İsmail Özgüne aittir.
Buyurun Sayın Özgün. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, birkaç günden bu yana Meclisimizde
çok önemli bir kanunu görüşüyoruz. Önemli olduğu kadar, milletimiz,
memleketimiz için de faydalı olacağına
inandığımız bir kanun tasarısını müzakere
ediyoruz.
Muhalefetin söylediklerine baktığımız zaman,
tabii bunun bir örtülü borçlanma olabileceği, mali disiplini
bozabileceği, gelecek yıllarımızı ipotek altına
alabileceği gibi bazı gerekçeleri öne sürüyorlar. Hatta bir
arkadaşımızın Özelleştirmeye karşı
değiliz, yap-işlet-devret modeline karşı değiliz ama
tasarıya karşıyız. şeklinde burada beyanları
oldu.
Değerli arkadaşlar, bu endişeleri yersiz buluyoruz.
Bu tasarıyla yapılmak istenen, şu anda beklemekte olan
yatırımların bir an evvel yapılması,
hızlandırılması ve ekonomiye, üretime
kazandırılmasına yönelik bir tasarı olarak burada
Özel
sektör ve kamunun iş birliği içerisinde yapacağı bir
çalışma.
Şimdi, 7nci madde özellikle DSİ
yatırımlarıyla ilgili bir madde. Benim seçim bölgem olan
Balıkesirin Manyas ilçesindeki Manyas Barajı Hükûmetimiz döneminde
gayretli çalışmalarla tamamlandı. Ben bugünkü Sayın
Bakanımıza, o günkü Genel Müdürümüze çok teşekkür ediyorum.
Burada bir arkadaşımız DSİ iş yapamaz
hâle geldi. dedi. Ben hayretle bunu dinledim. Hâlbuki DSİ geçtiğimiz
yıllar içerisinde Türkiyede en güzel yatırımları yapan ve
yapmaya devam eden bir kuruluşumuz. Manyas Barajı gibi büyük bir
barajı tamamlamışız Hükûmetimiz döneminde. Şimdi
Manyas çiftçisi bekliyor ki sulama yatırımı da
yapılsın, biz sulu tarıma geçelim. Bunu sizin dediğiniz
gibi yapmaya kalkışsak belki on beş sene, belki yirmi senemizi
alacak. 600 trilyon, bugünkü, sadece sulamayla ilgili gereken para. Bunu
şimdi çiftçi bekliyor, bir an evvel özel sektör-kamu iş
birliğiyle yapılsın, bir an evvel sulama işine
başlansın, on senede bitecek iş iki senede bitsin. Bu kötü bir
şey mi? Yani, bunu çiftçimiz istiyor ve bekliyor. O bakımdan, bu
tasarıyı önemsiyoruz. Bu tasarının ülkemize, milletimize,
memleketimize çok güzel imkânlar getireceğini biliyoruz. Bu bakımdan
da, inşallah, en kısa süre içerisinde bu kanun buradan geçmek
suretiyle, uzun yıllara sâri olarak devam eden
yatırımlarımız, özellikle sulama
yatırımlarımız kısa sürede tamamlanır ve bundan
hem çiftçimiz hem üreticimiz yararlanır diye düşünüyoruz.
Yap-işlet-devret modeli bu tasarıyla biraz
genişletiliyor. Yani kapsam biraz daha genişliyor ve yine
bütçelerimizde bu yatırımlarla ilgili olarak her yıl gerekli
ödenekler, karşılıklar konacak ve mali disiplin de kesinlikle
-söylendiği gibi- bozulmamış olacak.
Burada biraz önce söylediğim gibi, özellikle sulama
yatırımları açısından Türkiyemizde sadece Manyas
Barajı değil, birçok bölgemizde sulama yatırımları
beklemektedir. Bunların hepsi bu usulle, yap-işlet-devret modeliyle kısa
sürede inşallah tamamlanacak ve hem ekonomimiz bundan kazançlı
çıkacak hem çiftçimiz, üreticimiz kazançlı çıkacak hem
devletimiz kazançlı çıkacak.
Katkı payı bu sisteme getiriliyor. Katkı
payları da zaten her sene bütçede karşılığı
konmak suretiyle güzel bir çalışma olacak diye düşünüyorum.
Netice itibarıyla, bu tasarının gerçekten
ekonomimiz için, çiftçimiz için, tarımımız için önemli
olduğunu düşünüyorum.
Hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor,
hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özgün.
Soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yıllar önce Türkiyede Trakyanın sulanması ve
Trakyada hayvancılığın atağa
kaldırılması açısından bin yüz adet gölet
yapımı projesi hazırlanmıştı. Daha sonra bu bin
yüz gölet projesini -o zaman Devlet Planlama Teşkilatında
bulunuyordum- dokuz yüz gölete indirdik günün koşullarında. Fakat
daha sonra bu Trakyadaki bin yüz gölet projesinin izine rastlayamadık.
Ben geçen dönem Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu projenin akıbetinden
sorgu sual eyledim ancak bir yanıt alamadım. Sayın Bakan,
Sayın Başkan, aracılığınızla, bu projenin
akıbeti nedir? Trakyanın geleceği açısından
yaşamsal önemde bir projedir.
İki: Sayın Başkan, Devlet Su İşlerinin
yatırım programında mevcut proje paketinin bitiş süresi
yanlış anımsamıyorsam yirmi altı yıl. Bu durum
bize proje paketinde nasıl bir önceliklendirmeyi zorunlu
kılıyor? Bu çerçevede yap-işlet modelini ne şekilde
kullanmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Sayın Akgün, buyurun.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, küresel ısınmanın etkileri
ve kuraklığın artması sebebiyle sulama
yatırımları önem kazanıyor. Bu anlamda, Genel
Müdürlüğünüz döneminde ve hâlen Bakanlığınız evresinde
Karaman ilindeki yatırımlara büyük katkıda bulundunuz. Ben
teşekkür ediyorum. Özellikle iz bedele düşen Deliçay Barajı,
İbrala Barajı, Sarıveliler Göleti gibi yatırımlara
önemli katkılarınız oldu. Bunun dışında, Karaman
ve Konya için hayati öneme sahip Mavi Tünel Projesinin hayata geçmesi, ihale
edilmesi çok önemli bir adımdı. Mavi Tünel Projesini kaç yılda
bitirmeyi hedefliyorsunuz? Bunu sormak istiyorum.
Aynı zamanda, sulama birliklerinin sahalarına, sulama
sahalarına devlet olarak yatırım yapamıyoruz. Ancak bu
kanunda yap-işlet-devret modelinde kooperatiflerin ve sulama birliklerinin
sahalarında da yap-işlet-devret modeli geliştirilebilecek mi?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akgün.
Sayın Bakanım, sorular tamamlandı, cevap
verebilirsiniz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Tütüncünün sualine cevap vermeye çalışayım.
Tabii dokuz yüz göletle ilgili, geçmişte bu göletler ele
alınmış ama ben geldiğimde DSİye böyle bir proje
yoktu. Keşke sizin zamanınızda yapılsaydı, biz de
fazla iş yapmak durumunda kalmazdık Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Siyasi sorumluluk
üstlenmemiştim, yani ben o zaman uzmandım daha.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ancak
şunu ifade edeyim: Şu anda biz İpsala ikinci merhale
çerçevesinde, çok büyük bir sulama projesi
Bakın, büyük işler planladık
Trakyada, siz de biliyorsunuz. Orada Yenikarpuzlu sulamasını
hızla bitiriyoruz. Ayrıca, Sultanköy sulamaları, bunlar
gerçekten büyük projeler. Bir de, bildiğiniz üzere, yeni, Çakmak
Barajının ihalesini yapıyoruz.
Hatırlayacağınız üzere, ayrıca Hamzalı
Barajının da inşaatını süratle yürütüyoruz. Göletleri
yapmak kolay. Büyük projelerle Trakyayı baştan sona kadar
sulayacağız, o bakımdan endişeniz olmasın. Büyük bir
planlama yaptık.
İkinci husus da, DSİ yatırımlarıyla
ilgili, bitiş süresini sormuştunuz. Yani, ilk önce biz 2003
yılında bunun yirmi altı yıl olduğunu ilan
etmiştik, doğru ancak, o zaman yatırım portföyümüzdeki
miktar, yatırım bedeli 52 katrilyondu. 2003 yılında 2
katrilyonluk yatırım miktarı vardı o bütçede.
Dolayısıyla, elli iki bölü iki, yirmi altı yıldı
ancak, geçmiş dönemde bazı yatırımlarda ihale edilen
işlerde, geçmişte ihale edilmiş işlerde -özellikle
belirtiyorum- keşif bedelleri küçük tutulmuş, yani daha çok sayıda
ihale yapılsın diye. 52 katrilyonun altında, bir de görünmeyen
kısım varmış geçmişte ihale edilen işlerde.
Dolayısıyla, bunları dikkate aldığımız zaman
80 katrilyon yapıyordu. Yani ortalama kırk yıl. Ama şu anda
biz, öncelik sıralaması yaptık. Ben dünkü konuşmamda bunu
çok geniş şekilde izah ettim ama size de ben ifade edeyim, öncelik
sıralamasını şu şekilde yaptık: Birinci husus,
faydası azami olacak, kısa sürede fayda sağlayacak, ekonomik
katkı sağlayacak olan, fiziki gerçekleşmesi yüzde 80-85in
üzerinde olanlara öncelik verdik. Yeni ihale edilmiş işler var,
fiziki gerçekleşmesi yüzde 5-10 gibi. Yeni başlamış
işlerde, iz bedel diye onları da durdurduk belli bir süre. Önce,
birdenbire ülkemize katkı sağlayacak sulama veya hidroelektrik
enerji, içme suyu olarak, bunları tamamladık biliyorsunuz. Şu
anda 400 tane yatırımı işletmeye, ekonomiye
kazandırmış bulunuyoruz 2003 yılından bu yana. Geri
kalanları da peyderpey şu anda tamamlamak üzereyiz. Şu anda
kırk yılı on sekiz yıla indirdik, kırk yıllık
süreyi. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum, yani öncelik sıralaması
yaparak.
Bir diğer husus da, bildiğiniz gibi Devlet Su
İşleri 2004 ve 2005 yılında kamu kurumları
arasında kaynaklarını en etkin kullanan kurumlar arasında
dereceye girdi ve ödül aldı. Bunu nasıl yaptık?
Yaklaşık, o tarihte, 3,3 katrilyon Türk lirası bir tasarruf sağladık.
Bunu nasıl gerçekleştirdik? Geçmişteki bütün projeleri,
aşağı yukarı 1.500 tane ihale edilmiş işin
tamamının projelerini yeni baştan ele aldık. Bunlardan
lüzumsuz olanlarını tamamen kaldırdık projeden,
yapılacak olanları tamamen, yapılması gerekenleri yani
fuzuli olanları tamamen sildik. Ayrıca fazla ödemelerin
tamamını da kesmek suretiyle 3,3 katrilyon Türk lirası
kazandık, böylece yatırımlar kısa zamanda ekonomiye
kazandırıldı.
Yap-işlet-devrette de yapacağımız husus
şudur: Yap-işlet-devrette özellikle mümbit araziler,
toplulaştırılması yapılmış, su
kaynağı hazır olan, mümbit olan ve aynı zamanda talep olan
yerlere ağırlık vereceğiz. Çünkü, burada, sulama
birlikleriyle birlikte gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Talep
olması hâlinde ve arazinin mümbit olması, su kaynağı
hazır olması yani barajın hazır olması hâlinde bu gibi
yerleri öncelikli olarak yapmayı planlıyoruz. Onu da özellikle
belirteyim.
Sayın Mevlüt Akgünün sorusuna gelince, az önce Sayın
Vekilim, diğer Karaman Milletvekilimiz sorduğu zaman, ben Deliçay,
İbrala ve Sarıvelilerle ilgili bilgiyi sundum. Orada, tabii, sizinle
Sayın Lutfi Elvanın büyük gayretleri oldu, onu da burada ben
takdirle zikretmemde fayda var. Mavi Tünelle ilgili, biliyorsunuz, inşaat
geçen yıl başladı. Bu konuda şunu özellikle belirteyim:
Biz, tabii -bu tüneldeki tünel açma makinesinin hızına
bağlı- müteahhide herhangi bir şekilde tahdit koymadık. Ne
kadar hızlı gidebiliyorsa git diye böyle bir planlama yaptık.
Parası hazırdır. Herhangi bir problem yoktur.
Dolayısıyla, bizim bunu en geç üç yıl içinde bitirmek
şeklinde bir hedefimiz var ki, bu gerçekten çok büyük hedeftir.
Saygılar sunarım efendim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Efendim, süremiz tamamlanmadı.
Sayın Tunç, buyurun sorunuzu sorabilirsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Bakanım,
Bartında yapımı devam eden Kirazlıköprü Barajında
geçen hafta yaptığınız ziyaret ve incelemelerden
dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
Kirazlıköprü Barajı için bu yıl ayrılan 13,5
trilyon ödeneğin bitirilmesi durumunda ek ödenekle baraj
inşaatının hızlandırılacağı müjdesini
verdiniz. Sizlere, Bartınlılar adına teşekkür ediyorum.
Yine, Bartında projelendirilmiş Kozcağız ve
Arıt Barajları da Bartının içme suyu probleminin çözümü,
taşkın koruma, sulama ve enerji açısından önem arz
etmektedir. Kozcağız ve Arıt Barajlarının
yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yaptırılmasını
düşünüyor musunuz?
Tekrar teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tunç.
Cevap verecek misiniz Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Zaten
açıklama oldu ama kısaca izah edeyim.
Kirazlıköprü Barajının kısa zamanda
bitirilmesi için, biliyorsunuz, geçtiğimiz pazar günü ben
Bartındaydım. Orada gerek Kirazlıköprü Barajı gerekse
diğer iki barajla ilgili incelemeler yaptık. Kirazlıköprü
Barajını hızlandıracağız ama diğer
projelerin planlaması ve projeleri hazırlanacak.
Biliyorsunuz, bizim hedefimiz şu DSİ olarak:
Bunları yap-işlet-devretle ihale etmeden önce tatbikat projeleri
hazırlamak yani kim, ne yapacak, nasıl yapılacak, kalitesine
kadar her şeyi belirlemek. Bu şekilde, şu anda, onların
planlaması ve tatbikat projelerinin hazırlanmasından sonra ona
karar verilecek.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 7 inci
maddesi ile 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında
Kanunun 24 üncü maddesinde yapılan değişikliğin ikinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesi ve
bu değişikliğin sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Nurettin
Canikli |
Ali Koyuncu |
Ahmet
Aydın |
|
|
Giresun |
Bursa |
Adıyaman |
|
|
Rüstem Zeydan |
F. Hüsrev Kutlu
|
Turan
Kıratlı |
|
|
Hakkâri |
Adıyaman |
Kırıkkale |
"Sulamadan faydalanacakların arazi
toplulaştırma bedelini ödemeyi kabul etmeleri halinde görevli
şirketin yapacağı toplulaştırma bedeli,
yatırım harcamalarının tespitinde dikkate alınır."
"3996 sayılı Kanun hükümlerine göre
gerçekleştirilecek sulama projelerinde görevli şirket tarafından
inşa edilecek sulama kanallarının geçeceği alanlara isabet
eden Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında
olup, Genel Müdürlüğe tahsisli veya bu amaçla tahsis edilecek
taşınmazlar, kullanım esasları sözleşmede belirtilmek
suretiyle, sözleşme süresi boyunca bedelsiz olarak görevli şirketin
kullanımına bırakılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 7inci maddesinin son iki cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını, yerine aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Erkan Akçay |
Kemallettin
Nalcı |
Beytullah Asil |
|
|
Manisa |
Tekirdağ |
Eskişehir |
|
|
Recep Taner |
|
Cemaleddin Uslu |
|
|
Aydın |
|
Edirne |
3996 Sayılı Kanun Hükümlerine göre meydana getirilen
tesislerde görevli şirket ile sulamadan istifade edenler arasında
imzalanacak sözleşme ile sulamadan istifade edenler tarafından
ödenecek ücretlerin ödeme esas ve usullerini belirlemeye ilgili Bakanın
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı
"Bazı Yatırım Ye Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret
Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet
Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat Ye Vazifeleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 7 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 08.05.2008
|
|
Ufuk Uras |
Şerafettin
Halis |
Pervin Buldan |
|
|
İstanbul |
Tunceli |
Iğdır |
|
|
Osman Özçelik |
|
Sevahir
Bayındır |
|
|
Siirt |
|
Şırnak |
Madde 7- 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında
Kanunun 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler
eklenmiştir.
"8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun hükümlerine
göre meydana getirilen tesislerden katkı payı ödemesi
yapılmış olanların; katkı payı ve ortak tesis
yatırım harcamalarına tekabül eden kısmı görevli
şirketin işletme süresi sona erdikten sonra bu maddede
yazılı esaslar dahilinde tesislerden istifade edebilecekler
tarafından "küçük ve orta ölçekli çiftçilerin ihtiyacı olan
suyun bedeli ise kamu tarafından" ödenir. 3996 sayılı Kanun
hükümlerine göre meydana getirilen tesislerden istifade edebilecekler tarafından
ödenecek yatırım harcamalarının tespitinde, idarece
yapılan kamulaştırma, arazi toplulaştırması ve
tarla içi geliştirme hizmet giderleri dikkate alınmaz. 3996
sayılı Kanun hükümlerine göre meydana getirilen tesislerde görevli
şirket ile sulamadan istifade edenler arasında sözleşme imzalanmaması
halinde; idare ile görevli şirket arasında belirlenen ve sulamadan
istifade edenler tarafından ödenecek ücretin miktarı ve ödeme
zamanı sulama birliğinin bulunmadığı yerlerde
muhtarlıklarda ilan edilir. İlan edilen ücretin ödenmemesi halinde başka
bir ihtara lüzum olmaksızın görevli şirket tarafından
sulamadan istifade edenlerden genel hükümlere göre tahsil edilir."
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım?
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa'nın 168. maddesi hükmü ile doğal servet ve
kaynakların "devletin hüküm ve tasarrufu altında"
olduğu, 166. maddesinde de, kaynak kullanımında planlama ve
verimliliğin esas olduğu ve yatırımlarda toplum
yararları ve gereklerinin gözetileceği belirtilmektedir. Bu
doğrultuda doğal servet ve kaynağımız olan su
kaynaklarının YİD kapsamına alınması hem 168.
maddeye hem de 166. maddeye aykırılık taşır.
Ayrıca küçük ve ortak ölçekli çiftçilerin ihtiyacı olan su, Devlet
tarafından ücretsiz karşılanması gerekir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesinin son iki cümlesinin madde metninden
çıkartılmasını, yerine aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
3996 Sayılı Kanun Hükümlerine göre meydana getirilen
tesislerde görevli şirket ile sulamadan istifade edenler arasında
imzalanacak sözleşme ile sulamadan istifade edenler tarafından
ödenecek ücretlerin ödeme esas ve usullerini belirlemeye ilgili bakanın
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın
Akçay konuşacaklar.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 94 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tarım üretiminde sulamanın
ne kadar önemli olduğu hepimizin malumudur. Çiftçimiz ve milletimiz
gökyüzünden yağan yağmura rahmet diyerek suya kutsiyet
atfetmiştir ve insanımız kendisine su verene Su gibi aziz ol
diye iltifat etmektedir.
Su ve sulama hizmetleri tarımsal üretimin ve çiftçilerimizin
önemli bir girdisi ve maliyet unsurudur. Sulama sisteminde kullanılan
kaynak bir kamu kaynağıdır ve sulama hizmeti de bir kamu
hizmetidir. Ancak, kamusal bir değer olan su ne yazık ki özelleştirilme
hatta yabancılaştırılma tehdidi altındadır. AKP
Hükûmetinin getirdiği bu kanun tasarısı uygulanacak olursa,
olacakları iki başlık hâlinde yüce Meclisimize ve aziz
milletimize ve çiftçilerimize hatırlatmak istiyorum:
Öncelikle, sulama ücretleri çok daha pahalı hâle gelecektir.
Gübre kullanamaz, ilaç kullanamaz hâle gelen çiftçi artık su da kullanamaz
hâle gelecektir. Çiftçimizin şu anda sulama kooperatiflerine, belediyelere
ve Devlet Su İşlerine tarımsal sulama nedeniyle 1,5 milyar YTL
civarında borcu bulunmaktadır. Sulamanın özelleştirilmesi
hâlinde, 7nci maddeye göre, çiftçi ile özel şirket arasında sulama
ücreti sözleşmesi yapılacak, sözleşme yapılmaz ve sulama
ücreti zamanında ödenmez ise, başka bir ihtara lüzum olmaksızın,
görevli şirket tarafından, genel hükümlere göre, suyu kullananlardan
tahsil edilecektir denilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu uygulamayla sulamanın
ülkemizin tarım politikasındaki önemi ile çiftçinin sosyal ve
ekonomik şartları göz ardı edilmektedir. Çiftçiler özel
firmaların insafına terk edilecektir. Sulama borcu olan çiftçimiz
zaten perişan bir hâldedir. Avrupa Birliği ve diğer
gelişmiş ülkeler tarımını, çiftçisini var gücüyle
desteklerken, AKP Hükûmeti çiftçiyi üretemez ve kazanamaz hâle getirmektedir.
Çiftçinin başlıca girdi maddelerini oluşturan mazot, gübre,
tohum ve ilaçtaki fiyat artışları bir önceki yıla göre,
neredeyse, bazı kalemlerde yüzde 100e ulaşmaktadır. Çiftçimiz
gübre ve ilaç kullanamaz hâle gelmiştir. Çiftçi üretemez ve
ürettiğini de fiyatıyla satamaz hâle gelmiştir.
Çiftçinin bankalara, kooperatiflere, BAĞ-KURa, çeşitli
firmalara olan borçları gittikçe artmaktadır. Çiftçimizin yüzde 65i
borçlu durumdadır. Tarlası, traktörü haciz tehdidi
altındadır. Bunca sıkıntının üzerine şimdi
de sulama sistemleri özelleştirilerek sulama hizmetleri daha da
pahalı hâle getirilmektedir. Teklifimizle, sulama ücretlerinin belirlenip
ödeme ve tahsile ilişkin usul ve esasların Bakanlar Kurulunca veya
ilgili bakanlıkça belirlenmesi çiftçimizin yararına olacaktır.
Önergemizin desteklenmesini bekler, muhterem heyetinize
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 7 inci
maddesi ile 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında
Kanunun 24 üncü maddesinde yapılan değişikliğin ikinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesi ve
bu değişikliğin sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Sulamadan faydalanacakların arazi
toplulaştırma bedelini ödemeyi kabul etmeleri halinde görevli
şirketin yapacağı toplulaştırma bedeli,
yatırım harcamalarının tespitinde dikkate
alınır."
"3996 sayılı Kanun hükümlerine göre
gerçekleştirilecek sulama projelerinde görevli şirket tarafından
inşa edilecek sulama kanallarının geçeceği alanlara isabet
eden Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında
olup, Genel Müdürlüğe tahsisli veya bu amaçla tahsis edilecek
taşınmazlar, kullanım esasları sözleşmede belirtilmek
suretiyle, sözleşme süresi boyunca bedelsiz olarak görevli şirketin
kullanımına bırakılır."
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutacağız?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Merkezi Yönetim Bütçesinden toplulaştırma için
ayrılan ödeneklerin az olması ve bu Kanun kapsamında
yapılacak sulama yatırımlarına paralel olarak
toplulaştırma yapılmasında yaşanacak sıkıntıları
gidermek üzere, yöre çiftçilerinin toplulaştırma bedelinin
yatırım maliyeti içerisinde yer almasını kabul etmesi
halinde, görevli şirket tarafından yapılacak
toplulaştırma giderleri yatırım harcamalarının
tespitinde dikkate alınacaktır.
Diğer taraftan 3996 sayılı Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanuna göre yaptırılacak
sulama projelerinde görevli şirket tarafından yapılacak
harcamalar kar payı da eklenmek suretiyle teklife
yansıtılmaktadır. Görevli şirket tarafından
gerçekleştirilecek proje kapsamında sulama kanallarının
geçirilmesi amacıyla kullanılacak Hazinenin özel mülkiyetindeki
taşınmazlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler
için bedel ödenmesi halinde, söz konusu bedeller maliyet unsuru olarak teklife
yansıtılacağından yatırımın Devlete geri
dönüş süresi uzayacağı gibi, tesislerden yararlanacakların
ödeyeceği katkı paylarının da artmasına neden
olacaktır. Bu nedenle yapılan değişiklikle Hazinenin özel
mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, Genel
Müdürlüğe tahsisli ve yap işlet devret yöntemine göre
gerçekleştirilecek sulama projelerinde görevli şirket tarafından
inşa edilecek sulama kanallarının geçeceği alanlara isabet
eden taşınmazlar için görevli şirketten sözleşme süresi
boyunca herhangi bir bedel alınmaması öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde
kabul edilmiştir.
Geçici madde ilavesine dair bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı kanun
tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
|
Osman Durmuş |
Abdülkadir
Akcan |
Necati Özensoy |
|
|
Kırıkkale |
Afyonkarahisar |
Bursa |
|
|
Mustafa Enöz |
|
Beytullah Asil |
|
|
Manisa |
|
Eskişehir |
Geçici Madde 1.-
Halen yükleniciler tarafından yapılmakta olan
işlerin 2008 yılına isabet eden dönem ve hakedişleri ile
ilgili olarak 1 Ocak 2008deki girdi fiyatlarına göre yılın ilk
6 ayında gerçekleşen fiyat artışlarının
ortalaması göz önüne alınarak fiyat farkı kararnamesi
düzenlenir. Ayrıca, başta Karadeniz sahil yolu olmak üzere Türkiyede
yüklenicilere hakedişleri bütçeden ödenmek üzere yaptırılan
işlerin 2004 yılından itibaren hakedişleri
yapılıp tahakkuka bağlandığı halde ödenmeyen
kısımlarına ödenmeyen süreler göz önüne alınarak kanuni
faiz tahakkuk ettirilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMANI BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz, yap-işletle alakası yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Akcan konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akcan. (MHP
sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçici madde hâlinde önerdiğimiz ve
Başkanlık Divanı tarafından okunmuş olan metin
ilavesi, 6ncı maddede AKP Grubunun maddenin değiştirilmesine
dair olarak vermiş olduğu önergenin kabul edilmesinden sonra,
paragraf hâlinde eklenmeler hâli ve diğer önergeler kadük duruma
düştüğü için, geçici madde hâlinde aynı hususu önermeyi uygun
bulduk. Bu şekilde huzurlarınıza geldik. Hepinizi saygıyla
selamlayarak konuyu ifade etmeye çalışacağım.
Yap-işlet-devrette orijinal kanunda olmayan bir katkı
payı kavramı var. Bu katkı payında risklerin yüklenici ile
devlet arasında paylaşılması esas
alınmıştır. Riskler nasıl tahakkuk eder? Eserin
yapımı sırasında önceden öngörmeyen
Biraz önce Sayın
Bakanın uygulama projesi olarak -Bartında zannediyorum- ifade
ettiği, kesin uygulama projesinde öngörülen maliyeti aşan,
aşmasına sebep olan ekonomik gelişmeleri göz önüne
aldığımızda yatırımcının veya yüklenicinin
işi mal etme külfeti artar. Bu beklenmeyen bir durumdur. Bunu devletin
katkı payıyla telafi etmesi söz konusu olduğu gibi, benzer
durumlar işletme sırasında da ortaya çıkar. İşte
bu taahhütler zamanında yerine getirilmezse faiz ödenir. Bu,
tasarının hükmüdür. Dolayısıyla yap-işletin bununla
ilişkisi varsa Sayın Bakanın ifade ettiği gibi
yap-işletle ilişkisi yoktur diye bir durum söz konusu değildir.
Nitekim geçenlerde
yapılan bir düğünde, bir misafir altın yerine demir bilezik
takma durumunu kamuoyunun gözü önünde sergilemiştir ve gerçekten 1 Ocak
2008 tarihinde KDV dâhil 814 bin lira olan inşaat demiri, şimdi
-dünkü fiyatla- 1.850 lira olmuştur. Dolayısıyla yüzde 100ün
üzerinde bir maliyet artmıştır. Şimdi, bu durumda yüklenici
bu işi, yani taahhüt ettiği işi, 2008den önce devlet ihalesiyle
aldığı işi öngördüğü fiyatlarla yerine getirmesi asla
mümkün değildir, zarar edecektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri
böyle durumlarda sürekli fiyat farkı kararnameleri
çıkarabilmiştir. İşte size kara yolları, madem
trafiği yoğun kara yolu diyorsunuz. Bitüm 540 bin liradan 760 bin
liraya çıkmıştır, yüzde 40 daha fazla
artmıştır. Bu da önümüzdeki günlerde petroldeki fiyat artışlarına
bağlı olarak daha da yükselecektir. Dolayısı ile bir fiyat
farkı kararnamesi, 2008 yılı fiyat artışları göz
önüne alınarak inşaat sektörünü kurtaracak bir uygulamadır.
Dolayısı ile bu husus Yap-İşlet-Devret Kanunu içerisinde
ele alınmışken geçici madde olarak 2008e yönelik bir
uygulamanın tahakkuku için de böyle bir önerge vermeyi uygun gördük MHP
Grubu olarak.
Diğer husus: Zaten fiyat farkı kararnameleri
hazırlanıyor. Mesela, 2002 yılında ihalesi yapılan
Adapazarı-Mekece-Bilecik-Bozüyük yolunda, doların 1 milyon 700 bin
lira olduğu seviyelerde, o günkü fiyatlarla Türkiyede iş
yapılacak, Türkiyedeki birim fiyatlar kullanılacak, hak edişler
dolara çevrilerek ödeneceği için dolar 1.700den aşağılara
doğru indi indi, şimdiki duruma geldi. İnşaatlar devam
ediyor. Dolayısıyla, oradaki müteahhitler haklı olarak işi
kurtaramayacak noktaya geldiği için, Hükûmetimizin de bu doğrultuda
fiyat farkı kararnamesi hazırladığını duyuyoruz.
Eğer onlar için haklı olarak hazırlanacak fiyat farkı
kararnameleri söz konusu ise diğer müteahhitlerin, yüklenicilerin,
devletten iş almış olanların da ÜFE rakamlarını
göz önüne alarak, yüzde 6lık, 7lik fiyat farkları göz önüne alarak
değil, gerçekleşen, piyasada reel ekonominin sonuçlarına
bağlı olarak gerçekleşen fiyatların artış
ortalamalarını göz önüne alarak bir fiyat farkı kararnamesi
hazırlanması bu sektörü kurtaracaktır.
Değerli milletvekilleri, başka ülkelerde, başta ABD
olmak üzere, durgunluğa, stagflasyona doğru gidişin önüne
nasıl geçiliyor? Reel sektörü aktif üretime zorlamak için FED durmadan
faiz indiriyor, para kullanılsın, ekonomi büyüsün diye. Eğer yüz
elli iki alt sektörün motoru olan inşaat sektörü Türkiyede çökerse
altından kalkılamayacak sonuçlar çıkar. Dolayısı ile
Hükûmetimizin dış ekonomik gelişmelerden olumsuz etkilenilmesinin
önüne geçilmesine dair önlemler aldığını duyuyoruz, bunu da
memnuniyetle karşılıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Akcan, devam edin.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) Ama bunun gerçek anlamda
alınmış önlem olarak piyasaya yansımasını
sağlamanın en önemli yollarından bir tanesi mevcut
yüklenicilerin sıkıntıdan kurtarılmasını
sağlamaktan geçer. Bu itibarla, şu olsun, bu olsun değil,
piyasada gerçek gelişmeleri göz önüne alarak reel sektörün en önemli
faktörü olan inşaat sektörünün sıkıntılarını göz
ardı etmemeliyiz. Etmeme adına bazı münferit projelerde bu
uygulamalar yapılıyor.
Faiz meselesine gelince: Karadeniz Sahil Yolunda bir sene, 2003
yılında kürek oynatılmadı. Kaybedilen zamanı telafi
etmek için ne dendi? Hükûmet dedi ki müteahhide: Siz yapın biz sonra
parasını öderiz. Ee şimdi, taahhüt ettiğinin
zamanında ödenmemesi hâlinde zamanında da ödeyemedi- faiz
uyguluyorsanız o zaman geriye dönüp bir haksızlığa sebep
olmamak için, oradaki yüklenicilerin de haksız muameleye tabi
tutulmalarının önüne geçmek için önlem almak gerekir diyorum.
Bu düşünceyle bu önerge verilmiştir, konunun gündeme
taşınması açısından bu önerge verilmiştir. Takdir
size aittir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akcan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Muğla Milletvekili Gürol Ergin.
Sayın Ergin, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa tasarısının 8inci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli
milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarı döneminde su
ve toprak kaynaklarımızın geliştirilmesinde uygulanan
hatalı politikalar bu alandaki köklü kamu kurumlarının
işlevlerini yitirmesine hatta yok olmasına neden olmuştur.
Kuraklıktan ötürü yaşadığımız
sıkıntıda, çiftçilerimizin perişanlığında,
topraklarımızın susuzluktan kavrulmasında yanlış
ve yanlı politikalar uygulayan bu İktidarın her makamdaki
yetkilileri doğrudan sorumludur.
Bu dönemde uygulanan politikalar ile DSİ Genel Müdürlüğü
planlı olarak işlevsizleştirilmiştir. DSİ Genel
Müdürlüğü ülkemizin su ve toprak kaynaklarının
geliştirilmesinde, hidroelektrik enerjisi üretiminde çok önemli hizmetler
yürütmüş, sulama, drenaj ve taşkın koruma gibi önemli birçok
yatırımı başarıyla gerçekleştirmiştir. Bu
görev ve sorumluluklar, DSİ Genel Müdürlüğünde büyük bir birikim,
deneyim ve yetişmiş insan kaynağının oluşumunu da
sağlamıştır.
Kurulduğu 1954 yılından bu yana su
mühendisliği alanındaki bilgi ve birikimlerin odağı olan
DSİ Genel Müdürlüğü, AKP İktidarı dönemindeki sürgün,
görevden alma ve işlevsizleştirme politikalarıyla içi tamamen
boşaltılarak iş göremeyen bir kurum hâline getirilmiştir.
AKP İktidarı döneminde, yasa ve yönetmelikler
değiştirilerek, büyük ölçekte kadrolaşma ve teslimiyetçi
politikalar uygulanarak devlet yatırım bütçesinin yaklaşık
üçte 1ini kullanan DSİ Genel Müdürlüğünün içi
boşaltılmıştır. Son altı yıl içinde
DSİnin nitelikli, deneyimli ve donanımlı personeli sözcüğün
tam anlamıyla dağıtılmıştır. Bu süre içinde
DSİden ayrılan ya da ayrılmak zorunda bırakılan
teknik ve idari personel sayısı yaklaşık 2.750 olup bu
sayı kurumun toplam teknik ve genel idari hizmetler personelinin
yaklaşık yüzde 43üdür. Görevlerinden alınan ve çeşitli
baskılarla emekliliğe zorlanan memurlar ile yerleri
değiştirilen DSİ personelinin sayısı ise 3.200e
ulaşmıştır.
Bunların yerine yapılan atamalarda bilgi ve liyakat hiç
dikkate alınmamış, kurumu yok etme pahasına büyük
çaplı siyasi bir kadrolaşma gerçekleştirilmiştir. Bu
nedenle, sözde bir önlem alınarak 18/4/2007 tarihli Yasa ile belediye
teşkilatı olan yerleşim birimlerinin tümünde içme, kullanma ve
endüstri suyunun temini hizmetleri ile öncelikli atık su arıtma ile
ilgili yatırım hizmetleri konularında DSİ Genel
Müdürlüğü yetkili kılınmıştır. Ancak, bu yasa ile
DSİye verilen görev ve sorumluluklara yönelik kurumsal altyapı
oluşturulmamıştır. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
kapatılmasından sonra, sulama projeleri alanında kalan tarım
arazilerinde Bakanlar Kurulu kararıyla toplulaştırma yapma
yetkisi verilen DSİ Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra
örgütlerinde arazi toplulaştırma birimleri
oluşturulmamıştır.
Değerli milletvekilleri, yapılan kadrolaşma
harekâtı sonucunda teknik ve idari olarak çok zayıflayan DSİ
Genel Müdürlüğü, İstanbul-Melen Sistemi Projesinin de altında
kalmıştır. GAPtan sonra DSİ tarafından
gerçekleştirilecek en büyük proje olan İstanbul İçme Suyu Melen
Projesinde son altı yıl içinde sadece yüzde 35 oranında ilerleme
sağlanmıştır. Melen Projesinin 2001de başlanan ve
devam eden yedi iş paketinde ortalama olarak yüzde 65 düzeyine
ulaşılmıştır. Melen Projesinde sözleşme
gereği, 2004te tamamlanması gereken birçok iş paketinin
bitişi 2008-2010 yılına ötelenmiştir. Projenin çıkmaza
girmesi ve İstanbulun artan acil su ihtiyacı
karşısında DSİ Genel Müdürlüğü görüntüyü kurtaracak
işlemlere başlamış, bu kapsamda Melen Projesinin
sözleşme paketlerinin iş bitim tarihleri öne çekilerek sözde çözüm
arayışına girilmiştir. DSİ yönetimi, Boğaz
Geçişi Tüneli gibi büyük iş paketleri dâhil yüzde 35i bekleyen Melen
Projesinin 2010 yılında tamamlanacağını ileri sürerek
son altı yıldaki beceriksizliğini kapatmaya çalışmaktadır.
Beş yıllık AKP İktidarında DSİ
tarafından 260 bin hektar alan sulamaya açılmıştır.
2002 yılından önceki ekonomik sıkıntılarla dolu
beş yılda sulamaya açılan alan bundan çok daha fazla olup 282
bin hektardır. AKP Hükûmeti döneminde DSİ Genel Müdürlüğü GAPta
da zafiyet göstermiş ve beş yıllık dönem boyunca GAP
projeleri neredeyse durdurulmuş, GAPta sadece 55 bin hektar alan sulamaya
açılmıştır. DSİdeki vahşi kadrolaşma
harekâtı sonucunda DSİ Genel Müdürlüğünün kurumsal kimliği
yok edilmiş, hafızası silinmiş, birikimi
dağıtılmış, işlevselliği ve ruhu ortadan kaldırılmıştır.
Bu dönemde AKP İktidarı başta DSİ Genel Müdürlüğü
olmak üzere su kaynakları yönetimiyle ilgili tüm kamu kurumlarında
insan kaynakları yönetiminde kasıtlı, ayrımcı,
önyargılı ve acımasız, finansal yönetim ve kaynak
kullanımında dirayetsiz, beceriksiz ve savurgan, genel proje
yönetiminde bilgisiz ve başarısız, uzun vadeli proje
planlamasında vizyonsuz ve yetersiz, ülke çıkarlarını
gözetmede yabancıların istemlerini karşılamaya dönük ve sorumsuz
bir yönetim sergilemiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, suyun sağlıklı ve
güvenilir miktarlarda içme ve kullanma suyu olarak iletilmesi ve sulama
tesisleri kurularak çiftçilere, yararlananlara su sağlanması
hizmetleri önemli birer kamu hizmetidir. Kamu hizmeti olduğu içindir ki su
teminine yönelik faaliyetler pek çok ülkede kamu kuruluşları
tarafından yürütülmektedir.
Ülkemizde son dönemdeki politikasızlık, su ve toprak
kaynaklarımızın geliştirilmesi alanında çözümü
dış kaynaklı reçetelerden bekleme sonucunu
doğurmuştur. Yap-işlet-devret bu çözüm yöntemlerinden biridir.
Tarım sektöründe sulama tesislerinin yerli-yabancı özel sektör
tarafından finanse edilerek inşa edilmesi, işletme ve bakım
hizmetlerinin yapılması ve suyun satış bedelinin ilk
yatırım ve diğer hizmetlerin karşılığını
içerecek biçimde saptanıp hizmeti verecek firmalar korunarak
çiftçilerimizden geri alınması büyük sorunlara neden olacaktır.
Tarımın bu denli sıkıntı içine düşürüldüğü
bir dönemde bu politikaların olumsuz etkilerinin
yaşanacağı, sistemdeki tüm dengeleri altüst eden bir uygulama
olacağı açıktır.
DSİnin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına
bağlı olduğu dönemde Bakan Sayın Hilmi Güler devlet
yatırım bütçesinin 2003 yılından 2005 yılına
kadar ortalama yüzde 29unu kullanan DSİ Genel Müdürlüğünün 2006
yılında yüzde 62lik bir azalmayla yüzde 18ini
kullandığını belirtmiştir. Bu oran DSİ tarihinde
yatırım bütçesinden ayrılan en düşük orandır. AKP
İktidarıyla gelen DSİ yönetiminin, 2002 yılından
bugüne kadar şatafatlı törenlerle işletmeye
açtığı hidroelektrik santrallerinin planlanmasında,
ihalesinde ve yürütülmesinde özel bir çaba ve katkısı asla
olmamıştır. Bu dönem içinde Devlet Su İşleri Barajlar
ve Hidroelektrik Santrali Dairesi Başkanlığı tarafından
sadece Peçenek Barajı ve Mavi Tünel ihaleleri
yapılmıştır. Mavi Tünel Projesi HESi
dışında herhangi bir büyük depolamalı HES ihalesi ise
yapılmamıştır. Devlet Su İşlerinin son beş
yıla ait ajandalarında, her yıl tamamlandığı
belirtilen hidroelektrik santral kurulu gücü toplandığı zaman bu
rakamın 513,5 megavat olduğu görülmektedir. Bu dönemde, temeli
altı ila sekiz sene önce atılmış ve büyük oranda
tamamlanmış olan projeleri tamamlayıp işletmeye açma
konusunda bile büyük beceriksizlik gösterilmiştir. Bizzat Sayın Bakan
Güler, Türkiyenin elektrik enerjisi kriziyle çok yakında karşı
karşıya geleceğini ve bunu önlemek için ise yılda en az 830
megavatlık bir kurulu güç tesis etmenin gereğini ifade etmektedir.
Oysa AKP İktidarı döneminde yılda yalnızca 102 megavat
kurulu güç tesis edilebilmiştir. Ortada böyle bir gerçek dururken bu kadar
beceriksiz ve yanlış politikaların, ülkemizi, ileride yüzde 300
daha pahalı doğal gazdan elde edilen elektrik üretimine
zorlayacağı, eğer bu da yapılamazsa 2010 yılından
itibaren gittikçe artan bir elektrik enerjisi sorunuyla karşı karşıya
bırakacağı kaçınılmazdır.
Değerli milletvekilleri, Devlet Su İşlerini
çökertenlere, çok yanlış yaptınız diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ergin, devam edin.
GÜROL ERGİN (Devamla) Sayın bakanlardan dinlediklerimiz
ile bildiklerimiz, gördüklerimiz ve yaşadıklarımız
arasındaki uçurum, sayın bakanlara inanmamızı imkânsız
kılmaktadır. Biz gerçekler âleminde yaşarken öyle
anlaşılıyor ki iktidar sözcüleri masallar âleminde
yaşamayı tercih etmektedirler. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, DSİyi çökertenlere, bir kez
daha, çok yanlış yaptınız diyorum. Görüşülmekte olan
tasarıyla Devlet Su İşleri Kanununda yapılmak istenen
değişikliğin, sulama borcu nedeniyle mahkeme
kapılarında süründürülen, icra kapanına
sıkıştırılan Türk çiftçisini daha da perişan
edeceğini bir kez daha belirtiyor, sizleri ve yüce ulusumu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ergin.
Şahısları adına ilk söz İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişciye aittir.
Buyurun Sayın Yemişci. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8inci maddesinde şahsım adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin genel olarak durumuna
değinmek istiyorum. Büyüyen bir bünye, ona yetmeyen bütçeler. Eskiden
bahsetmeyeceğim, yalnız bizim merkezî yönetim bütçesinden 2003ten bu
yana yatırımlara ne kadar pay ayırabildiğimizi, zorunlu
olarak onu söyleyeceğim: Yüzde 5 küsurattan başlayıp yüzde 8,
yüzde 9lara kadar varan yatırıma ayrılan pay. Tabii daha
eskiden bahsetmeyeceğim, rakamlarla da sizleri yormak istemiyorum. Çünkü o
zaman bu rakamları da ayırmak imkânı yoktu, faizlere ödenen
paradan, malum bütçedeki bozukluklardan.
Burada demek ki sıkıntıdan dolayı
yapılacak yatırımların çeşitli yollarla
yapılması için bazı kanunlar gerekli. Geçtiğimiz dönemlerde
3996 sayılı yap-işlet-devret modeliyle yeni bir uygulama
başlamış, geldiğimiz günde de bugün görüştüğümüz
ve sonlarına geldiğimiz kanun tasarısında bazı
maddeler ilave edilerek, değiştirilerek, bazı konular ilave
edilerek ve bir yenilik getirilerek sonuna doğru geldik.
Şimdi burada odaklanan, baştan beri hepimizin
birleştiği bir konu, sulama yatırımlarının eksik
olduğu. Benim bölgemden ben bir örnek vereceğim: Küçük Menderes
havzasında on dört yıldır bitirilemeyen Beydağ Barajı.
Bu Beydağ Barajı üç sene içinde İktidarımız, AK Parti
İktidarı tarafından bitirildi, su tutmaya başladı.
Ancak şimdi bütün çiftçi büyük bir heyecanla bekliyor ki sulama
işlemleri bitsin ve suya kavuşsun, dolayısıyla ekonomimiz
bundan kazansın.
Bakın, neden önemli: Çeşitli konuşmacılar
burada ifade ettiler, hatta muhalefete mensup arkadaşlar daha fazla
söylediler. Kendi yörelerindeki barajların, göletlerin ne zaman
biteceği ve sulamanın ne zaman olacağından sualler tevcih
ettiler. İşte değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; bu yasa yürürlüğe girdiğinde bütün bu beklentiler
son bulacak.
En büyük girdi tarımda, hepimizin bildiği gibi gübrenin
yanında, mazotun yanında sudur. Suyun da kullanılamaması
büyük bir üretim maliyeti artışına neden oluyor. Sebebi,
üretimdeki verimlilik düşüyor, 2-3 misline varan üretim kaybı oluyor.
Yalnız üretimin miktarından değil, değerinden de kayıp
oluyor. Senede bir ürün aldığınız yerde sulamayı tam
gerçekleştirirseniz iki ürün alma imkânınız var.
Dolayısıyla bu maliyet düşüşüyle çiftçiye bir nebze olsun
artan girdi maliyetlerine bu maliyetle katkıda bulunmuş oluyorsunuz,
aynı zamanda da ülke ekonomimiz kazanmış oluyor.
Burada bir şey söyleyeceğim: Tabii ki
yatırımlarla ilgili, yalnız suyla ilgili değil, sulamayla
ilgili değil, bakınız geçtiğimiz dönemlerde, yıllarda
yapılan güzel örnekleri var yap-işlet-devret modelinin.
Havaalanları var hepimizin istifade ettiği ve bildiği gibi.
İstanbuldaki olsun, Ankaradaki Esenboğa Havaalanımız
olsun, İzmirdeki Dış Hatlar Terminali olsun, bunlar da kaynak
yaratılarak yap-işlet-devret modeliyle bütçeye yük getirilmeden
yapılmış, hepimizin takdirle
karşıladığı yatırımlar.
Şimdi sıra neye geldi? Bazı yolların
tamamlanması. Bu Devlet Demir Yollarının hızlı treni
başlatıp ama burada da insanların, yolcuların
rahatlıkla istifade edebileceği gar tesislerinin yapılması
Kruvaziyer turizminin geliştiğini görüyoruz son yıllarda. Ama bu
gelen yerli-yabancı yolcuların, bu kruvaziyer turizmiyle gelenlerin
lüks, gayet güzel bütün ihtiyaçlarını karşılayan
limanlardan istifade etmesini de Hükûmetimiz göz önüne almış ve bu
kaynakları kullanarak -kısa sürede aynı zamanda- on-on beş
yıllara varan değil, birkaç sene içerisinde ülke hizmetini kullanan
vatandaşın hizmetine sunmayı planlamış.
Dolayısıyla bu kanunda emeği geçenlerin ben
hepsine, Hükûmetimize de, değerli bakanlara da çok teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Yemişci, devam edin.
TUĞRUL YEMİŞCİ (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan, bir dakikamı da kullanayım. Bundan
sonra bir konuşma hakkım daha var, orada da bazı konulara
değineceğim zaten.
Şimdi, yalnız suyla biz bağladık kaldık.
Biraz yenileri de söyledim. Bakın, başka konular da var. Bizim
havaalanlarında yap-işlet-devret modeli ile çok
başarılı uygulamayı gördük. Baktık ki başka türlü
ülke ekonomisine faydası da oldu. Nasıl oldu? Dünya üzerindeki
diğer devletlerde ihaleyle gidip alıp, bizdeki yaptıkları
deneyimlerden, uluslararası ihalelerden kazanıp ülkeye, ekonomimize
oradan da katkı getirdiler. Yalnız Türkiyede yapılanla değil,
yurt dışında yapılan eserlerden de ülkemiz katkı
payı aldı, bu da bizim kazancımız oldu.
Dolayısıyla endişe etmeye gerek yok. Tabii ki özel sektör kâr
edeceği yatırıma gelecektir.
Ben, şunu söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar,
yatırımların içinde olmayan yatırım en
pahalısı.
Dolayısıyla hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yemişci.
Şahsı adına ikinci söz Hakkâri Milletvekili Rüstem
Zeydana aittir.
Buyurun Sayın Zeydan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; 94 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Müstesna heyetinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 780 kilometrekare üzerinde
70 milyon nüfusu olan ülkemizdeki vatandaşlarımıza kamu hizmeti
sunarken elbette ki ulusal bütçeden kaynak kullanımını
yıllarca gerçekleştirdik. Ama görüldü ki bu hizmetleri sunar iken
mutlaka özel sektörle birlikte de vatandaşlarımıza bu kamu
hizmetinin sunumunun gerçekleşmesinin zorunlu olduğu ve bunun
gerçekten de faydalı olduğu. Bu nedenledir ki, 1994
yılında, 3996 sayılı Yasayla, yap-işlet-devret
modeliyle, ülkemizde çok güzel kamu hizmetleri sunumunu gerçekleştiren
yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Bunlar devlet hava meydanlarıdır,
bunlar otoyollardır, kamuya hizmet sunumu oluşturan diğer
yatırımlardır, bunlar kamu-özel sektör
ortaklığının çok güzel örnekleridir. Bu bir finansman
modeli midir, bu bir yatırım modeli midir, bu geleceğimizin
ipotek altına alınması modeli midir? Kimi sözcüler böyle ifade
etmiş olabilirler ama ülkenin kaynaklarının rasyonel
kullanılması modelidir bu, pastanın büyütülmesi, pastanın
tadının güzelleştirilmesi ve büyüyen pastanın halkımıza
adil ve kolay ulaşılabilir hizmetler şeklinde döndürülmesi meselesidir.
Dolayısıyla da yap-işlet-devret modeli, tabii, gelir getirici
hizmetler konusunda özel sektör için cazip olmuş olabilir ama kamuda öyle
hizmetler vardır ki gelir getirici değildir. Ama sizin devlet olarak,
hükûmet olarak, millet olarak, milletinize ve halkınıza bu hizmeti
götürme gibi bir mecburiyetiniz ve bir aşkınız
olmalıdır. Bunun içindir ki özel sektörle inşaat ve talep riski
gibi riskleri ortak paylaşarak bu hizmetleri götürmek gibi bir keyfiyetten
öte bir zorunluluk mevcuttur.
Değerli arkadaşlarımızdan bir kısmı:
Efendim, bu hizmetler geciktirildiği zaman, özellikle gerçekleşme
noktasında devlet faiz ödemek zorunda kalacaktır. Geçmişte
-tarihi söylememize gerek yok- devletimizde onlarca yıl yapımı
devam eden hizmetler vardır. Bunların devlete maliyeti bugün de o gün
de her türlü kriterlere göre hesaplandığında çok yüksektir.
Bunları, elbette ki devlet olarak, millet olarak, özel sektöre olan bu
borcumuzu, ehil ellerle yönetilen ülkede, ehil hükûmetler eliyle, inşallah,
hiçbir zaman da faize düşecek noktaya getirmeyeceğizdir.
Dolayısıyla da bu hizmetlerden hak ettiği oranda
halkımız istifade edecektir.
Değerli katılımcılar, değerli
milletvekilleri; tabii, bu hizmetler
Devletin Anayasadan doğan adalet,
güvenlik, sağlık ve eğitim hizmeti gibi olmazsa olmaz,
vazgeçemeyeceği hizmet alanları vardır ama bunlardan eğitim
ve sağlık hizmetlerinde de kamu-özel sektör ortaklığı
şeklinde hizmetler realize edilmelidir ve edilmeye çalışılmaktadır
ama diğer hizmetler, hem özel sektörümüzü teşvik hem de rekabetçi
anlayışa dayalı, en kısa zamanda ve en yüksek kaliteyle bu
hizmeti oluşturup halkımızın talebine cevap olacak
şekilde arz etmek gibi bir keyfî mecburiyetimiz vardır.
Dolayısıyladır ki bu yasanın ülkemize ve milletimize
hayırlara vesile olacağına yürekten inanıyorum.
Benim seçim bölgem olan Hakkâride de Hakkâri ve Doğansu
Barajlarının da mutlaka yap-işlet-devret modeliyle bu dönemde
-ki başladı ve başlatıldı- bu model çerçevesinde
yürütüleceğine de yürekten inanıyorum. Dolayısıyla da ister
finans modeli olsun ister yatırım modeli olsun ama artık günümüz
dünyasında rekabetçi anlayışa ve sektörümüzün bu rekabetçi
anlayış içerisinde yabancı sermayeyle ister mukayese edilebilir
ister yarışabilir bir kulvarda bu rekabet şansını
onlara da verebilme gibi bir dünyevi mecburiyetimiz vardır, küresel bir
anlayış mecburiyetimiz vardır.
Bu nedenledir ki bu yasanın ülkemize ve milletimize
hayırlara vesile olmasını tekraren yüce Rabbimden diliyor,
hepinizi en derin sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zeydan.
Soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Önce bir düzeltme, bir konunun düzeltilmesi ihtiyacı
içindeyim. Trakyadaki dokuz yüz ya da bin yüz gölet projesinden söz ederken,
Devlet Planlama Teşkilatında bunun
hazırlıklarının yapıldığını söyledikten
sonra, Sayın Bakan Neden zamanında yapamadınız? şeklinde
bir soru sordular. Şunu söyleyeyim: O zaman Devlet Planlama
Teşkilatının uzmanlarına hükûmet etme görevi
verilmemişti de ondan Sayın Bakan.
Şimdi, Devlet Su İşlerindeki mevcut proje paketinin
bitiş süresinin yirmi altı yıl olduğunu söyledim. Sayın
Bakan, bunu on sekiz yıla indirdiklerini söylediler. Ama, Sayın
Başkanım, elimde 2008 yılı Devlet Planlama
Teşkilatı programı var, burada yirmi altı yıl diyor,
aynen benim anımsadığım şekilde. O zaman, Sayın
Bakan, on sekiz yıla indirdiğiniz bu proje gerçeğini niye Devlet
Planlama Teşkilatına bildirmediniz de Devlet Planlama
Teşkilatına böyle yanlış şeyler
yazdırıyorsunuz?
Son sorum Sayın Başkan: Yine, 2008 yatırım
programında yap-işlet-devret uygulaması için bir pilot proje
uygulaması düşünülüyor, öngörülüyor. Bu pilot proje uygulaması
ya da uygulamaları nerelerde düşünülmektedir ve pilot proje
uygulamalarının hazırlıkları hangi
aşamadadır?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Sorular tamamlandı
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Tütüncü, ben, zaten size izah etmiştim, yani, yirmi altı
yıl 2003 yılındaki değer. Tabii, o zamandan bu zamana kadar
aslında biz çok tesis açtık.
Bakın, az önce Sayın Muğla Milletvekili de
DSİyle alakalı çok büyük ithamlarda bulundu.
Bir defa, DSİdeki elemanlar ehliyet ve liyakate dikkat
edilerek özenle bu görevlere getiriliyor ve ben onların hepsiyle de gurur
duyuyorum. Yani, gece gündüz çalışıyorlar. Hepsiyle gurur
duyuyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) Biz de gidenlerle gurur duyuyoruz
Sayın Bakan; haksız yere gönderdiklerinizle gurur duyuyoruz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Bakın, ben şunu söyleyeyim: Şu anda
GÜROL ERGİN (Muğla) Dün idam kararı verenler
bugün pişmanlıklarını söylüyor.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sizin
dediğiniz bilgiler yanlış. Biz, şu ana kadar -bakın,
burada haritası var- bütün Türkiyeyi baştan aşağıya
tesislerle, içme suyu temini, sulama, baraj, hidroelektrik santrallerle
donattık.
GÜROL ERGİN (Muğla) Artık hiç inanmıyoruz
Sayın Bakan. Artık hiç inanmıyoruz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yani,
şu ana kadar, biz dört yüz elli bir tesisi -listesini verebilirim-
açtık. 585 bin hektar araziyi sulu tarıma kavuşturduk, iptidai
değil en modern sistemlerle.
GÜROL ERGİN (Muğla) Benim aldığım
rakamlar sizin yayınlarınızdan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ayrıca,
hidroelektrik santraller
On beş şehrimize, 10 milyon kişiye
içme suyu temin ettik. Bakın, Karsından ta Edirnesine kadar su
temin ettik.
Gerçekten, DSİdeki arkadaşlar gece gündüz
çalışıyor, onlarla gurur duyuyorum. Bunu özellikle belirteyim.
Tabii, birtakım arkadaşlar şu bakımdan
ayrılıyor, onu da vurgulamam lazım. Sebebi şudur: Şu
anda biliyorsunuz, Su Kullanım Hakkı Anlaşması çerçevesinde
2003 yılı Haziranında çıkarılan Yönetmelik
gereğince boşa akan sularımızı değerlendirmek
için çok sayıda firma hidroelektrik santrali yapmak için müracaat
etmiştir. Bunların miktarı da hakikaten gurur verici; yani,
18.500 megavata ulaşmıştır şu ana kadar.
Dolayısıyla, şu anda o kadar çok eleman çekildi ki piyasadan,
şu anda inşaat mühendisi bulamıyoruz, elektrik mühendisi
bulamıyoruz. Sebebi; piyasadaki yaklaşık iki bine yaklaşan
bu şirketlerin her birisinin eleman ihtiyacı var.
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Bakan, mühendis
bulursunuz da gönderdikleriniz gibilerini bulamazsınız.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Dolayısıyla, bunu özellikle belirtmek istiyorum ve gerçekten, biz son
beş yılda DSİde büyük yatırımlara imza attık,
onu da vurgulayayım. Geçmişte, bakın geçmişte, 1999 ila
2002 yılları arasında yaklaşık 7,6 katrilyon
harcanmasına rağmen, sadece dokuz tane tesis açılmış.
Yani, biz şu ana kadar dört yüz elli bir tesis açtık. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Hiç olmazsa bunu takdir edin lütfen.
Bunu gerçekleştiren bütün DSİ mensuplarına teşekkür
ediyorum, hepsini kucaklıyorum hakikaten, bütün, ayrım yapmadan.
Bir de şunu belirtmekte fayda var: Sanki, çok para
harcayınca çok tesis açılıyor, değil. Biz bütün tesislerin
projelerini yeni baştan ele aldık -az önce belirtim- ve bunları
en güzel şekilde çözdük. Lüzumsuz yatırımları iptal ettik,
lüzumsuz ödemelerin tamamını kestik. 3,3 katrilyon lira tasarruf
ettik. Bunu size kuruşu kuruşuna şey yapabilirim. Çünkü,
Başbakanlıktaki kurumlar da bununla ilgili yarışma olunca
miktara inanamadı, çok büyük bir rakam 3,3 katrilyon ve bunların
listesini de kuruşu kuruşuna bunları teslim ettik.
Ayrıca, Devlet Su İşlerinde hiç olmayan bir
şeyi yaptık biz. Toplu makine çalışmasını
yaptık. Bütün işçiler, gece gündüz çalışarak, bütün
dereleri, idare marifetiyle, Erzurumdan Antalyaya kadar her noktada
bunları ıslah etti. Lütfen bunları takdir edelim, kurumun
hakkını burada verelim.
Teşekkür ediyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
Madde üzerinde önerge yok.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin, görüşülmekte olan
kanun tasarısının 3üncü maddesinin yeniden görüşülmesine
ilişkin, İç Tüzükün 89uncu maddesine göre bir talebi vardır.
Başkanlık bu talebin gereğini yerine getirecektir.
9uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz yasa
tasarısının 9uncu maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi en iyi dileklerimle,
sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.
Tabii ki son maddede konuşuyoruz ve gökyüzünde ne varsa
buraya döküldü. Ben bu yasanın özü, esasıyla ilgili tekrar
dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Görüştüğümüz yasa tasarısının özü nedir,
esası nedir? Devletin ekonomik açıdan kolu kanadı hâlâ
kırık, ülke kalkınmasının omurgasını
oluşturan altyapı yatırımlarını yeterince
yapamıyor, özel sektöre diyor ki: Gel, bunları sen yap, işlet
ve gelirini tahsil et. Gelirini tahsil edemeyeceğin yatırımlarında,
ben yılı bütçesinde ödenekler hâlinde, taksitler hâlinde sana ödeyeceğim.
Bu ne anlama geliyor? Bu, ileriye dönük bir çeşit borçlanma değil mi
değerli milletvekilleri? Borçlanma, hem de gizli borçlanma. Bu
tasarının özü, esası budur.
Değerli milletvekilleri, bakınız, küresel
kapitalizmin ulaştığı noktada ekonominin ve büyümenin
insanla ilişkisi kopmuştur. Bugün, dünyada iş yaratmayan,
dünyada istihdam yaratmayan büyüme giderek yaygınlaşıyor.
Büyüyen şirketler ve güçlenen ihracat adacıkları, o ülke
insanına yar olma yerine, giderek artan oranda, göbek bağı
hâlinde, yaşadığı ana şirkete sorumluluk duymaktalar.
Tabii ki bunda şaşılacak ve eleştirilecek hiçbir şey
yoktur. Bu nedenle, yap-işlet-devret modeli dâhil, tüm altyapı
yatırımları, ekonominin omurgasını güçlendirecek,
Türkiyeyi bir ihracat seferberliğiyle dünya pazarlarında kazananlar
safına geçirecek bir programla götürülmelidir.
Bakınız, işsizlik ve yoksulluk ve gelir
dağılımındaki adaletsizlik hızla artıyor
değerli milletvekilleri. On beş ve yukarı yaşlarda
çalışmak isteyen her 5 kişiden 1i işsiz, genç nüfusta ise
her 3 kişiden 1i işsiz, kadınların işsizliği
açısından, kadınların iş gücünde yer tutması
açısından ise Türkiye ne yazık ki dünyada şampiyonluğa
oynuyor. Bu ülkede açlık sınırı 700 YTL iken asgari ücret
436 YTL ise konuşulacak herhâlde fazla şey kalmıyor. Kaldı
ki işsizliğin baskısı altında asgari ücret, neredeyse
ortalama ücret, bazı yerlerde ise tavan yani en yüksek ücret hâline
gelmiştir. Tekirdağ yöresinde yaşıyoruz, Tekirdağ
yöresi gibi bir yerde dahi asgari ücret, değerli arkadaşlarım,
ortalama ücret hâline gelmiştir. Asgari ücretin altında
çalışma talebinde bulunanların da sayısı hızla
artmaktadır. Sigortasız yani kaçak işçi
çalıştırılmasının önüne bir türlü geçilememektedir.
Doğu ve Güneydoğudaki işsizlik ve yoksulluk ise çok daha
tahripkâr boyutlara gelmiştir. Terörün altındaki gerçek nedenin, o
yöre halkının işsizliği, yoksulluğu ve yer yer
açlığı olduğu her geçen gün daha açık bir şekilde
görülmektedir. SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinden önemli bölümünün
maaşları açlık sınırının altına
düşmüştür. Tarımdan tarım dışına, cumhuriyet
tarihinin en büyük, en acımasız göçü yaşanmaktadır.
Halkı gırtlağına kadar borç batağına soktunuz!
Size soruyorum: Kredi kartlarının hangi ülkede Türkiyedeki kadar
yüksek faizle tahsil edildiğini biliyor musunuz? Sadece Türkiyede. Peki,
Türkiyedeki kadar hangi ülkede önüne gelene kolayca kredi kartı
verilmektedir?
Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki Türkiyede
orta direği tamamen batırdı uyguladığınız
politikalar. Protesto edilen çekler, senetler, iflaslar ve icralıklar her
geçen gün artıyor. Devri iktidarınızda sanayici sanayici
olmaktan, tüccar tüccar olmaktan, esnaf ve sanatkâr esnaf ve sanatkâr olmaktan,
üretici üretici olmaktan bin pişman. Bu olumsuzlukları Türkiyeye
yaşatırken Türkiye'nin borcunu azalttınız mı? Borç
toplamı 220 milyar dolardan 500 milyar dolara yaklaştı. Üstüne
üstlük devletin elinde ne var ne yok, yok pahasına haraç mezat
sattınız, sata sata bitiremediniz!
Bunlara şunun için değiniyorum, konunun özü,
esasıyla ilgili olarak bunlara şunun için değiniyorum:
Değerli milletvekilleri, ülkelerin zenginleşmesi açısından
yaşanarak görülmüş bir net gerçek var: Bir ülkede sabit sermaye
yatırımları eğer yeterince yapılamıyor ise o
ülkenin geleceği gizli bir borç yükü altına sokuluyor demektir. Bu
açıdan Türkiye'nin yatırım tablosuna
baktığımızda, AKPnin ne kadar yanlış bir yolda
olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Bakınız, devletin
resmî rakamlarından bakıyorum: Kamu sabit sermaye yatırımlarının
millî gelire oranına baktığımız anda, değerli
arkadaşlarım, 2002 yılında AKP iktidara gelirken krizden
kurtulmuş, henüz çıkma çabasında olan Türkiyede millî gelirin
yüzde 6,3ü kamu sabit sermaye yatırımlarına gidiyor idi, tahsis
ediliyor idi. 2003, 2004, 2005, 2006, 2007de hiçbir zaman böylesine yüksek bir
oran tahsis edilmemiştir. Daha da ötede 2008 yılında millî
gelirin ancak ve ancak yüzde 4,7sini kamu sabit sermaye
yatırımlarına tahsis etmeyi öngörmüşsünüz. 2002
yılından yüzde 25 daha düşük bir tahsis oranı değerli
arkadaşlarım.
Bu acı tabloyu Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırırsak
Hükûmetin nasıl yanlış bir politikayı götürmekte
olduğu çok açık bir şekilde görülür. Türkiye, yirmi yedi Avrupa
Birliği ülkesi içinde yüzölçümü itibarıyla -biliyorsunuz- 1inci
sırada, nüfus büyüklüğü itibarıyla Almanyadan sonra 2nci
sıradadır. Türkiye, kamu sabit sermaye yatırımlarında
Avrupa Birliğinin kilometrekare başına yaptığı
yatırımın ancak ve ancak yüzde 15ini yapabiliyor. Türkiye,
Avrupa Birliği ülkelerinin kişi başına
yaptığı kamu sabit sermaye yatırımlarının
ise ancak yüzde 19unu yapabiliyor. Düşünebiliyor musunuz Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri? Avrupa Birliği ülkeleri,
hâlihazırda altyapı ihtiyaçlarını büyük ölçüde
tamamlamış olan ülkelerdir, ama bizden 5-6 kat daha fazla kamu sabit
sermaye yatırımları yapıyorlar. Neden? Çünkü böyle
yatırımlar ülkenin ekonomisinin omurgasıdır,
omurgalarını güçlendiriyorlar adamlar. Biz ne yapıyoruz?
Devletin bütçesi elvermiyor, yapamıyoruz. Öyle mi? Bana söyler misiniz,
Hükûmet 2002 yılına göre 2006 yılında neden 6 milyar yeni
Türk liralık daha az gelir toplamıştır? Neden çok
kazanandan çok, az kazanandan az vergi alamıyorsunuz? Gücünüz garibana
yetiyor, e gariban da bu kadar veriyor.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, yeni millî
gelir serisine göre vergi yükü Türkiyede yüzde 17,8e düşmüştür,
oysa Avrupa Birliği ülkeleri ortalaması yüzde 25 ila yüzde 27
arasında. Böyle şey olur mu? Türkiye böyle bir manzarayla üretimi,
istihdamı ve ihracatı artıracak bir yatırım
seferberliğine götürülebilir mi? Götürülemez. İşsizlikle,
yoksullukla, açlıkla mücadele edilebilir mi? Edilemez. Bu işler
-konuya geliyorum- yap-işlet-devret modelinin boyunu aşar, aşar
ve aşar. Yok efendim, biz illaki yap-işlet-devret modeliyle
yürüyeceğiz derseniz, sadece kendinizi aldatmış değil,
Türkiye'nin geleceğinde yine çok daha fazla şeyler kaybettirirsiniz.
Bu nedenle, yineliyoruz: Özel sektörün elindeki kaynakları
altyapı yatırımlarına değil, özel sektörün elindeki
çok kıt kaynakları altyapı yatırımlarına
değil, üretime, istihdama ve ihracat seferberliğine yönlendirmelisiniz.
Altyapı yatırımlarını ise esas olarak kamu maliyesi
kaynaklarıyla karşılamalısınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) Türkiye'yi gizliden bir borç yüküne
sokarak değil, özel sektörün çok daha verimli, ülke geleceği
açısından, ülkenin kalkınması açısından çok daha
yararlı alanlarına özel sektörün elindeki kaynakların gitmesine
engel olarak değil
Aksi hâlde, bu kafayla, bu projeyle, bu
anlayışla memleket kalkınamaz. Bu kafayla, değil memleket
yönetmek, çiftlik dahi yönetilemez!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benden önce
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan
arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz bu yasa tasarısına olumsuz oy veriyoruz. Yine de
bu yasa tasarısının ülkeye hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Hepinizi tekrar en iyi dileklerimle, sevgilerle, saygılarla
selamlıyorum.
Hayırlı olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan.
Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis Grubu adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben, 9uncu maddeye gelinmiş yürütme maddesinde çok fazla
zamanınızı almayı düşünmüyorum. Aslında hiç
düşünmüyorduk fakat biraz önce geçici madde önergesini verdiğimiz
zaman, Sayın Bakan, Başkanın sorusu üzerine
Katılmıyoruzda bırakması gereken sözü
yap-işlet-devretle ne alakası var? diyerek sözünü devam ettirdi.
Türk milletinin temsil edildiği ve her birinizin de birer
birer yüce milletimizi temsil ettiğiniz hususu üzerinde hiç kimsenin
endişesi, şüphesi olamaz. Burada, ben de Türk milleti adına bu
önergeyi verdim arkadaşlarımla beraber. Eğer, bu önerge,
üzerinde tartışılması uygun olmayan bir önerge
olsaydı, Meclis Başkanlığı, Başkanlık Divanı
bu önergeyi işleme almazdı. Sonuç itibarıyla, Sayın
Bakanın veya herhangi bir hükûmet temsilcisinin Bu kanunla ne
alakası var? Öyle mi, değil mi? gibi bir tartışmanın
zeminini açmak gibi bir yola sapması üzüntü vericidir.
Değerli milletvekilleri, bir iş
yaptıracaksınız, yaptıracağınız işin
bir yüklenicisi olacak. Eğer, mevcutta bu yükleniciler
sıkıntıdaysa, dardaysa ve eğer siz, bu kanun
tasarısı kanunlaştıktan sonra uygulamaya geçtiğinizde
bu yüklenicilere ihtiyacınız varsa ve bu işi yaptırmak için
bu yüklenicilerin ayakta kalması elzemse, şartsa, olmazsa olmazsa,
bunların ayakta kalmasına yönelik olarak alınması gereken
tedbirleri de yürütme makamı yani hükûmet almak durumundaysa, hükûmetin
almasına zemin hazırlayacak bir kanunun geçici madde hâlinde teklif
edilmesinin yadırganacak ne tarafı vardır, anlayabilmiş
değilim. Bu itibarla, Sayın Bakanın bu tavrını ve bu
sözlerini üzüntüyle karşıladığımı öncelikle
belirtmek istiyorum.
Gerçekten, Türk müteahhitlik sektörü zor durumda. Bunun müsebbibi
Hükûmet değil, dünyada gelişen ekonominin olumsuzlukları
ülkemizi de etkiliyor. Her defasında söylüyoruz, Hükûmet sözcülerimiz daha
fazla söylüyor. Petrol neredeydi nereye gidiyor? 200 dolarlardan bahsediliyor.
Bunun sorumluluğunun daha önce iş yüklenmiş insanların
olmadığını düşünürsek, buna ait tedbir almaya esas bir
teklifte bulunmanın anormal karşılanacak ne tarafı
vardır, anlayabilmiş değilim.
Bu tasarının olumsuzlukları akan zaman içinde
giderilebilir. Olumlu yönleriyle baktığımızda, yüce
milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Şahsı adına İzmir Milletvekili Tuğrul
Yemişci.
Sayın Yemişci, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri;
yasanın son, yürürlük maddesinde söz aldım. Tekrar hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz evvel burada konuşma
yapıldı. Hepinizin takdir edeceği gibi, Türk bürokrasisinde,
DSİ olsun, Karayolları olsun, Maliye olsun, tüm bürokraside
çalışan kurumlar ve çalışanları, bizim dönemimizde
olduğu gibi, bizden önceki dönemde de, nasıl ki 1inci Dönemden
23üncü Döneme kadar tüm milletvekillerinin şerefle, haysiyetle, çalışkan
bir tutumla bu Mecliste çalıştığı gibi, tüm dönemlerde
o bürokratlar da başarılı bir şekilde, dürüst olarak
çalışmıştır, bunu bir tespit edelim.
Bir tespitim de: Ben burada deminki konuşmamda ifade
etmiştim. Vergi toplamadaki düşmeden bahsedildi. Aslında
rakamlar önümde, vaktinizi almamak için okumadım ama 2003
yılında bütçeden kamu yatırımlarına ayrılan pay,
oranlama yaptığımızda 5,6; doğrudur. 2004
yılında bir miktar azalma var, onun oranı 5,4. Takip eden
yılda, 2005 yılında 6,5; daha sonraki yılda 7,9; daha
sonraki yılda 8,4. Gördüğünüz gibi, İktidarımız
zamanında altyapı yatırımlarına, kamu
yatırımlarına bütçeden ayrılan pay yüzde olarak
devamlı artmıştır, gerilememiştir. Ancak, 2002
senesinde ve 2003 senesinde vergi toplamada bir azalma varsa, hepinizin
bileceği gibi, 2001 yılındaki krizden sonra -ertesinde- özel
sektörün ve kamunun kazançlarının ne kadar düştüğünü,
vergilemenin de sâri yıllarda olduğu için gelirlerin
azaldığını hepimizin kabul etmesi lazım. Herhâlde bu
gözden kaçtı, ben bunu tekrar hatırlatmış olayım.
Bir de şu var değerli arkadaşlar: Bu kanunda, tabii
ki, emeği geçenlerin tümüne teşekkür ediyoruz. Bir de, dünyadan
kendimizi herhâlde soyutlayamayız. Yap-işlet-devret modeli ve bunun
değişik enstrümanı kaynak yaratmayla, bizim Hükûmetimize
teşekkür etmemiz lazım. Ki, bundan, bildiğimiz gibi, büyük dünya
devletlerinden Rusya ve Çin dahi kendini soyutlamamıştır,
aynı sistemlerin benzerlerini kullanmaktadır, yabancı sermayeyi
kabul etmiştir, kendi ülkesindeki insanların refahını
artırmak için bu yolu seçmiştir.
Ben, sözlerimi burada bitiriyorum. Bu tasarının
hazırlanmasında tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Ülkemize, ekonomimize, herkese, kullananlara, bu yeni yasanın
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor,
saygılarımı arz ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yemişci.
Şahsı adına ikinci söz, Denizli Milletvekili Mehmet
Yüksel.
Sayın Yüksel, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 9ncu maddesiyle ilgili şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi sevgi
ve saygıyla selamlıyorum.
Kamu altyapı yatırımlarının finansman
temininde başvurulan kaynaklara baktığımızda,
öncelikle ilk akla gelen kaynak, finansmanın bütçeden
karşılanmasıdır. Ülkemizde hükûmetler, uzun yıllardan
beri yaşanan ve kronik hâle gelen, bir zamanların moda deyimiyle
enflasyon canavarının etkisini azaltmak ve tek haneli rakamlara
çekebilmek için değişik ekonomik politikalar
uygulamışlardır. Bu uygulanan ekonomik politikalardan da en
fazla olumsuz etkilenen kalem ise kamu harcamalarıdır. 1960lı
yıllara baktığımızda, bütçe giderlerinin üçte 1i
yatırım harcamalarına giderken, ayrılırken, bu oran
2000li yılların başında ise yüzde 4 düzeylerine
inmiştir.
Globalleşme rüzgârlarının esmeye
başladığı dünyamızda giderek liberal piyasa ekonomisi
ön plana çıkmaya başlamış, bu sebeple de öne çıkan
özelleştirme teşvik edilmeye başlanmıştır. Avrupa
Birliğine giren Balkan ülkelerinde ise özelleştirme rüzgârı çok
daha hızlı yaşanmıştır. Liberal ekonomi,
uluslararası finans kesimlerini de etkilemeye başlamış,
dünyada önde gelen güçlü finans kurumlarının piyasaya hâkim olmaya
başlamasıyla devletten devlete açılan kredilerde de büyük çapta
azalma olmuştur. Özellikle petrol fiyatlarındaki büyük
artışlar özel finans kesiminin elinde büyük fonların meydana
gelmesine sebep olmuştur. Böylece dünyada da ihtiyaç duyulan kredilerin
temini için devlet kredisi yerine özel finans kurumlarına yönelinmiştir.
Bütün bu iç ve dış gelişmeler sonucunda Türkiyede,
kamuda, kamu altyapı yatırımlarının
gerçekleşmesinde gerekli olan finansman için yeni arayışlara
gidilmiştir. İşte bunlardan bir tanesi de 8 Haziran 1994te 3996
sayılı Yasa ile kabul edilen yap-işlet-devret modelidir. Bu
model üzerinde çok fazla durmayacağım. Çünkü bununla ilgili çok,
yeteri kadar konuşuldu. Ben, yalnız, burada, müteahhitlik
firmalarımız hakkında, bilhassa uluslararası müteahhitlik firmalarımız
hakkında
Dünyada yerimiz gayet olumludur değerli
arkadaşlarım. Şu anda dünyada uluslararası müteahhitlik
firmalarında elli üç firmayla Amerika Birleşik Devletleri 1inci
sırada, ondan sonra Çin, yirmi iki firmayla Türkiye uluslararası
müteahhitlik hizmetlerinde dünyada 3üncü sıradadır. Bu da
yadsınmayacak güzel bir gelişmedir.
Burada dikkat ettiğimiz nokta şudur: Değerli
muhalefet partisinden milletvekili arkadaşlarımızla birlikte
bizim AK Parti Grubundaki milletvekili arkadaşlarımızın,
hepimizin hassas olduğu konu, yap-işlet-devret modelinin
uygulamasında mutlaka hassas ve şeffaf olunması konusudur. Bu
konuda, ümit ediyorum ve inanıyorum ki, değerli yetkililerimiz,
uygulayıcılarımız, değerli bakanlarımız çok
hassas ve şeffaf olacaklardır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyor, yasanın hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yüksel, teşekkür ederim.
Soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın Tütüncü, soru soracaksınız herhâlde, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu yasa tasarısındaki katkı payı ödemelerine
ilişkin oranları ve sınırları dikkate
aldığımızda, 2008 yılı bütçesine göre
yaklaşık 6 milyar lira ile 12 milyar YTL aralığında
bir ilave yatırım yapma imkânı ortaya çıkıyor. Tabii
ki Türkiyenin yatırım yapması son derece güzel bir şey
fakat faiz dışı fazla, harcama büyüklüğü küçüldüğüne
göre, bu uygulama, acaba, devletin yatırım proje stoku üzerindeki
hâkimiyetini ne derecede etkileyecektir ve proje stokunun esnekliğini
hangi ölçüde etkileyecektir?
Teşekkür ederim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Yazılı cevap vereceğim efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Efendim, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, benim de bir sorum olacak. Geçen gün
sormuştum, Muş Alparslan 1 Barajıyla ilgili olumlu bir cevap
almıştım. Teşekkür ediyorum.
Bir de, ikinci aşama, Alparslan 2 Barajı vardı. Bu
ne noktada? Muş halkı bunu da sabırsızlıkla bekliyor.
Bu konuda bizi aydınlatırsanız
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Bununla da ilgili, detaylı, yazılı cevap vereceğim.
Biliyorum ama zamanınızı almayayım. Ben size
yazılı cevap vereyim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, maddeyi oylamadan önce
bir yoklama talebi vardır. Yoklama talebinde bulunan milletvekillerimizin
Genel Kurulda olup olmadıklarını tespit edeceğim.
Sayın Suha Okay? Buradalar.
Sayın Hüseyin Ünsal? Buradalar.
Sayın Gürol Ergin? Buradalar.
Sayın Enis Tütüncü? Buradalar.
Sayın Turgut Dibek? Buradalar.
Sayın Nur Serter? Buradalar.
Sayın Tansel Barış? Buradalar.
Sayın Rasim Çakır? Buradalar.
Sayın Bülent Baratalı? Buradalar.
Sayın Ahmet Ersin? Buradalar.
Sayın Halil Ünlütepe? Buradalar.
Sayın Gökhan Durgun? Buradalar.
Sayın Rahmi Güner? Buradalar.
Sayın Abdülkadir Akcan? Buradalar.
Sayın Mehmet Şandır? Buradalar.
Sayın Akif Akkuş? Buradalar.
Sayın Mustafa Kalaycı? Buradalar.
Sayın Kürşat Atılgan? Buradalar.
Sayın Erkan Akçay? Buradalar.
Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu? Buradalar.
Evet, yeterli sayımız var efendim.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sistemde yeterli
sayımız var, toplantı yeter sayımız vardır.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94) (Devam)
BAŞKAN 9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun, Hükûmetin
görüşülmekte olan kanun tasarısının 3üncü maddesinin
yeniden görüşülmesine ilişkin talebi hakkında görüşünü
okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.- 94 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 3üncü maddesinin, yeniden
görüşülmesine dair Hükûmetin isteminin yerine getirilmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Görüşü
No.:6 9/5/2008
94 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3
üncü maddesinin, İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca, Genel
Kurulda yeniden görüşülmesine ilişkin Hükümetin talebi
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
|
|
Köksal Toptan |
|
|
|
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi |
|
|
|
|
Başkanı
|
|
|
Adalet ve
Kalkınma Partisi |
|
Cumhuriyet Halk
Partisi |
|
|
Grup
Başkanvekili |
|
Grup
Başkanvekili |
|
|
Mustafa
Elitaş |
|
Hakkı Suha
Okay |
|
|
Kayseri |
|
Ankara |
|
|
Milliyetçi
Hareket Partisi |
|
Demokratik
Toplum Partisi |
|
|
Grup
Başkanvekili |
|
Grup
Başkanvekili |
|
|
Mehmet
Şandır |
|
Fatma Kurtulan |
|
|
Mersin |
|
Van |
BAŞKAN Danışma Kurulunun görüşü
bilgilerinize sunulmuştur.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri
Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94) (Devam)
BAŞKAN Şimdi Hükûmetin istemini okutup
oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
94 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının
çerçeve 3üncü maddesinin İç Tüzüğün 89uncu maddesine göre
katkı payı tanımında teknik bir açıklık
sağlamak gayesiyle yeniden görüşülmesini arz ederim. 09.05.2008
Veysel
Eroğlu
Çevre
ve Orman Bakanı
BAŞKAN Hükûmetin istemini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bu durumda tasarının 3üncü maddesini yeniden müzakereye
açıyorum.
Madde üzerinde söz isteyen? Yok efendim.
Madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 94 Sıra Sayılı Bazı
Yatırım Ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun İle Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinde yer alan idarece öngörülmeyen
veya ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
|
Mustafa
Elitaş |
Nurettin
Canikli |
Hakkı Suha
Okay |
|
|
Kayseri |
Giresun |
Ankara |
|
|
Mehmet
Şandır |
Hamza Yerlikaya |
Gültan
Kışanak |
|
|
Mersin |
Sivas |
Diyarbakır |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçeyi okuyalım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Katkı payının tanımının,
uygulamada sıkıntı yaşanmaması için daha net bir
şekilde yapılması düşünülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylamadan önce aleyhte söz istemi
Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergine aittir.
Oyunun rengini belirtmek üzere Sayın Ergin, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa tasarısının tümü üzerinde oyumun
rengini belli etmek üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve
yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz tasarıda, özellikle 6200
sayılı Yasayı ilgilendiren bölümde, devletin hükümranlık
haklarını zedeleyici bir yaklaşım vardır. Bu hususu
özellikle açıklama gereğini duyuyorum.
Kamuya ait sular, Anayasamızın 168inci maddesine göre,
devletin hüküm ve tasarrufundadır. Devletin hüküm ve tasarrufunda olan,
devletin egemenlik haklarının çok açık bir biçimde
izlenebileceği bu doğal kaynaklarla ilgili ihtilafların kamu
hukuku çerçevesinde çözümlenmesi zorunludur. Bu sularla ilgili
yap-işlet-devret modeliyle yapılacak sözleşmelerde,
ihtilafların genellikle tahkim yoluyla çözümleneceği hususunda
hükümler konulmaktadır. Hele sözleşmenin taraflarından biri veya
birkaçı yabancı uyruklu şirketler ise bu konuda
uluslararası tahkim kurallarını ileri sürerek dayatmalar yapılabilmektedir.
Böyle bir sözleşmeyle, sınır ötesi akan ya da sınır
oluşturan ırmaklarımızdan kaynaklanarak,
yap-işlet-devret modeliyle yapılacak sulama tesislerinde
uluslararası tahkim kuralı sözleşmede yer aldığı
takdirde devletin akarsular üzerindeki egemenlik haklarına yabancı
hakem heyetleri dâhil edilmiş olur. Yabancı hakem heyetlerinin mansap
devletleri tarafından nasıl etkilenebileceği de diğer bir
soru işaretidir. Bu nedenlerle, yap-işlet-devret modeliyle
yapılacak sulama şebekelerinde ihtilafların Türk
yargısınca çözümlenmesi hususunda yasaya bir madde konulması
şarttır.
Bu kanun tasarısında, yap-işlet-devret modeliyle
yapılacak şebekelerden yararlanacak çiftçiden alınacak olan
ücretin dayanağı da görülmemektedir. Ülkemizde kamuya ait suyun
metreküp/saniye olarak satışını düzenleyen bir su kanunu
yoktur. Dolayısıyla, görüştüğümüz tasarıda çiftçiden
ücretin hangi kriterlerle tahsil edileceği açıkça belirtilmeliydi.
Aksi durumda çiftçi yerli, yabancı özel kuruluşların
insafına terk edilmiş olacaktır ve bizim bunu yapmaya
hakkımız yoktur.
Değerli milletvekilleri, su, tarımın olmazsa
olmazıdır. 2007 yılında yaşanan
kuraklığın çiftçiye faturası 5 milyar yeni Türk lirası
oldu. Bu yıl da Güneydoğu Anadolu Bölgesinde şiddetli kuraklık
yaşanıyor. Mardin, Şanlıurfa, Diyarbakır, Batman,
Hakkâri, Muş, Siirt, Şırnak, Gaziantep ve Elâzığda
buğday ve arpada yüzde 90, mercimekte yüzde 60 verim kaybı var.
Elâzığda bağlarda yüzde 30 üretim kayıpları var.
Bölgede meraların gelişememesi de hayvancılığı
ciddi olarak etkilemektedir.
Çiftçinin içinde bulunduğu dayanılmaz sıkıntının
giderilmesi için Hükûmet tarımsal sulama hizmetlerini yerli, yabancı
şirketlere havale etmekten vazgeçmeli, tarımsal sulamalara bir
seferberlik anlamında önem vermeli, sulanabilecek durumdaki yaklaşık
4 milyon hektar alana su götürülmesini bir kamu hizmeti olarak üstlenmelidir.
Tarımsal elektrikte 2002 öncesinde verilen ve AKP
İktidarının kaldırmış olduğu yüzde 35 destek
yeniden verilmeli, tarımda kullanılan elektriğin KDVsi yüzde
18den yüzde 1e çekilmelidir.
Mazottan özel tüketim vergisi alınmamalıdır.
Tarım ilaçları ve gübrede KDV yüzde 1e indirilmelidir.
Türkiyede üretilmeyen ve yurt dışından getirilen
gübreden gümrük vergisi alınmamalıdır.
Çiftçinin TEDAŞa, tarım krediye, Ziraat Bankasına
borçlarının faizi silinmeli, borcun anaparasının ödemesi üç
yılı ödemesiz olmak üzere on yıla yayılmalıdır ve
icra takipleri kesinlikle derhâl durdurulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, biraz önce AKP adına
konuşan arkadaşım benim konuşmamı ismimi vermeden
andı ve Devlet Su İşlerinde çalışanların
şeref ve namuslarıyla çalıştıklarını
söyledi. Ben bu konuda aksi bir şey söylemedim, ben yapılan
yanlışı ortaya koymaya çalıştım ve yine
söylüyorum: Devlet Su İşlerinde 2.500 tane insanın işinden,
ekmeğinden edilmesi yanlış olmuştur, haksızlık
olmuştur, yapılmamalıydı diyorum. Ve onların yerine
getirilenlerin -yine söylüyorum- hiçbir liyakat anlayışıyla
alınmadığını söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ergin, buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
eğer biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak özellikle ülkemizin
hükümranlık hakları konusunda çok dikkatli olmazsak, üzerine
titremezsek, öyle sanıyorum ki, ileride de, tıpkı bugün Londra
Belediye Başkanı olan gibi, Boris Johnson gibi, çok Ali Kemalin torunu
bir yerlerde belediye başkanı olma şansını yakalar!
Hepinize hürmetler ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ergin.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı
olsun.
Saat 20.00ye kadar birleşime ara veriyorum.
Kapanma saati: 19.15
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
İkinci sırada yer alan Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.
Sayısı: 219) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 219 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde gruplar adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Bülent Baratalıya aittir.
Buyurun Sayın Baratalı. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, grubum ve
şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, TRTnin yönetimi, biçimi ve
yayıncılığı her zaman dikkat çekmiştir. Ben tek
kanallı radyo dönemini hatırlıyorum. Burada zaman zaman,
1950-1960 arasında, vatan cephesine girenler söylenirdi. Hatta o zaman
muhalefette, vatan cephesine girenlerin, mezarlıklarda, mezar
taşlarından isimlerinin alındığı söylenirdi. 61
Anayasasını hatırlıyorum TRTnin geldiği durumda ve
82 Anayasasını hatırlıyorum, yani TRTnin bir Anayasal
kurum hâline gelmesi benim de yaşamım boyunca takip ettiğim
olaylardan birisidir.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu TRT, Anayasanın 133üncü
maddesinde özerk ve tarafsız bir kurum olarak
tanımlanmıştır. 133üncü madde aynen şöyledir:
Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon
kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber
ajanslarının özerkliği ve yayınlarının
tarafsızlığı esastır.
2954 sayılı TRT Kanununun 5inci maddesine göre ise
-vaktinizi almamak için bunların bazılarını sıralamak
istiyorum- yayın esasları şöyledir:
1) Anayasanın sözüne ve ruhuna bağlı olmak;
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, milli egemenliği,
Cumhuriyeti, kamu düzenini, genel asayişi, kamu yararını korumak
ve kollamak,
2) Atatürk ilke ve inkılaplarını kökleştirmek,
Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne
çıkmasını öngören milli hedeflere ulaşmasını
gerçekleştirmek.
(x) 219 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
3) Devletin milli güvenlik siyasetinin, milli ve ekonomik menfaatlerinin
gereklerine uymak.
4) Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini
veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar
üzerinde egemenliğini sağlamak yahut Devleti ve Devlet otoritesini
ortadan kaldırmak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı
yaratmak yahut sair herhangi bir yoldan bu kavramlara ve görüşlere dayanan
bir Devlet düzeni kurmak amacı güden rejim ve ideolojilerin
propagandasına yer vermemek.
Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi
için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü,
taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar
çevresinin inanç ve düşüncesinin menfaatlerine alet olmamak.
Yasanın 9uncu maddesinde ise TRTnin görevleri
belirtilirken şöyle denilmiştir: Yurt içinde yapılacak haber,
kültür, bilim, sanat, eğlence ve benzeri türlerde eğitici,
aydınlatıcı ve eğlendirici nitelikte her türlü
yayınlarla,
1. Atatürk ilke ve inkılaplarının
kökleşmesine, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş uygarlık
düzeyinin üstüne çıkmasını öngören milli hedeflerin
gerçekleşmesine,
2. Devletin varlık ve
bağımsızlığının, ülkenin ve milletin
bölünmez bütünlüğünün, toplumun huzurunun, milli dayanışma ve
adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı ve
Atatürk Milliyetçiliğine dayanan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti
niteliklerinin korunmasına ve güçlendirilmesine,
3. Milli eğitim ve millî kültürün geliştirilmesine,
4. Devletin milli güvenlik siyasetinin, milli ve ekonomik
menfaatlerin korunmasına,
5. Kamuoyunun Anayasa ilkeleri doğrultusunda serbestçe ve
sağlıklı bir şekilde oluşmasına
Yardımcı olmak.
Gerek Anayasamız gerekse ilgili TRT Kanununun ilkeleri
genellikle bunlar.
Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri;
şimdi düşünürsek, acaba bunlar olmuş mudur TRTde? Hep beraber
bakmak durumundayız.
Bütün bunlar, benim bütün bu söylediğim, okuduğum
şeyler Anayasanın ilgili maddeleri ve TRT Kanununun ilgili
maddeleri hep kâğıt üzerinde kalmış bugüne değin
TRTde. Bunları, bu saydıklarımı bugün için, TRT içinde
geçerliliğini söylemek maalesef mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, TRT bir kamu
yayıncısıdır, genel bütçeden pay almamaktadır.
Gelirlerinin yüzde 80i bandrol ve elektrik faturaları
aracılığı ile halktan toplanan paralardan oluşmaktadır
yani TRT 70 milyonun ortak malıdır. Bu nedenle, TRTde olan biten her
şeyin ve harcanan her kuruşun hesabının halka verilmesi
gerekmektedir. Bizim de milletvekili olarak bu hesabın arkasında
durmamız ve hesap sormamız gerekmektedir. Bu bizim aynı zamanda
milletvekili olarak da görevimizdir.
TRT televizyonlarında, radyolarında ülkemizde yaşan
tüm kesimlerin, halkımızın tüm renginin, her sesin kendine yer
bulabildiğini söylemek mümkün değildir. Bugün geldiğimiz noktada
da bu mümkün değildir değerli arkadaşlarım. TRT bir kamu
hizmeti üretmektedir. Bu hizmetin tıpkı eğitim, sağlık
gibi vazgeçilmez olduğu artık tartışılmazdır.
Özellikle demokrasi ve çoğulculuk için kamu hizmeti
yayıncılığı vazgeçilmezdir. Kamu hizmeti yayıncılığının
vazgeçilmezi ise idari ve mali açıdan özerklik ve özellikle editoryal
bağımsızlıktır ancak bu tasarıya
baktığımızda idari ve mali özerkliği ve editoryal
bağımsızlığı da görmemiz mümkün değildir.
Bırakın idari ve mali özerkliği, AKP hem bu tasarı ile hem
de önümüzdeki günlerde Genel Kurulda görüşeceğimiz Enerji
Piyasası Kanununda değişiklik yapan tasarıdaki düzenleme
ile TRTyi iyice Hükûmetin kontrolüne sokacak tedbirleri almakta ve
düzenlemeleri planlamaktadır. Bu tasarıya göre yine Yönetim Kuruluna
girecek olan iki Genel Müdür Yardımcısını Bakanlar Kurulu
belirleyecektir. TRT gelirleri ile ilgili kanunda yapılacak olan
değişiklikte ise TRT payını her yıl Bakanlar Kurulu
belirleyecektir. Yani TRTnin gelirlerini yürütme elinde tutmaya devam
edecektir. Bu tabii, fiilî olarak TRTnin bütçesine de müdahale etmektedir.
Nerede mali özerklik, nerede idari özerklik, nerede editoryal
bağımsızlık? Bunu, konuşmanın sürecinde
devamlı vurgulamak istiyorum.
Oysa, tasarının gerekçesinde ne diyor Hükûmet? Türkiye
Radyo ve Televizyon Kurumunda da Anayasayla kendisine verilen kamusal görevin
yerine getirilebilmesi için, kendisine yöneltilebilecek baskılardan uzak,
yalnızca kamu yararını gözeten çağdaş bir
yayıncılığı mümkün kılacak özerk ve esnek bir
yapılanmaya gidilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Bu nedenle,
tasarının gerekçesiyle, biraz sonra görüşeceğimiz maddeler
arasında bağ kurmak pek mümkün değildir değerli
arkadaşlarım.
Tasarının gerekçesinde, kurumun sağlıklı
bir mali yapıya kavuşturulması amacıyla
değişiklik yapılacağı belirtilirken 3093
sayılı TRT Gelirleri Kanunuyla ilgili herhangi bir değişiklik
yapılmamaktadır. Yani, TRT, sürdürülebilir, güvenceli bir mali
yapıya henüz kavuşmamış bulunmaktadır.
Tasarı, TRTyi, kamu hizmeti
yayıncılığını, radyo ve televizyon
yayıncılığını bilen, bu konularda vâkıf
kişilerin katkısı olmadan aceleyle hazırlandığından
yanlışlarla doludur. Bu hâliyle yasalaşması durumunda
telafisi imkânsız zararlara yol açacaktır. Bu tasarının
aceleyle hazırlandığı, Plan ve Bütçe Komisyonunda belli
olmuştur. O nedenle, ilk tasarı geri çekilerek yeni bir tasarı
getirmiştir Sayın Genel Müdür ama birçok yanlışı da
içinde barındırmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 1983 yılından bu yana
yürürlükte olan 2954 sayılı Yasada bugüne kadar hiçbir
iyileştirme yapılmamıştır. Ayrıca, 3094
sayılı Kanunla, 2954 sayılı Kanunun birçok maddesi
yürürlükten kaldırılmış; Kanunun sistemi tamamen
bozulmuş; maalesef, yapılan değişiklik, hem eksik hem de
yetersiz olmuş; dolayısıyla, değişiklik,
Anayasanın içerdiği yeni düzeni ifade etmekten uzak
kalmıştır.
Bu durum, 20-21 Şubat 2003te toplanan İletişim
Şûrasının Kamu Yayıncılığı ve TRT
Komisyonunda da açıkça dile getirilmiştir. Komisyonun sonuç
raporunda, TRT Yasasının değiştirilmesinin gerektiği
belirtilmiştir. Ancak bu yasa tasarısı hazırlanırken
şûra çalışmaları ve komisyon raporu dikkate
alınmamıştır.
Yine Avrupa Birliği ilerleme raporlarında ve Avrupa
Birliği, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi kararlarında açıkça
belirtildiği gibi, TRTnin idari, mali özerkliğe, editoryal
bağımsızlığa kavuşturulması istenmiş
ise de bu yapılmamıştır ve bunun önemli kuralları,
üniversal kuralları gözden kaçırılmıştır.
Şimdi, tasarıda, yüksek teknoloji
kullanılacağı söyleniyor. Ancak tasarıda, gelişen
teknolojilere yönelik hiçbir düzenleme yoktur. Kurum yıllardır
İnternet yayıncılığı yaptığı hâlde
tasarıda bu konuda bir düzenleme yoktur.
EBU tarafından hazırlanan ve kamu hizmeti
yayıncılığının doğasını,
demokratik bir toplumdaki öncü rolünü, toplumsal bütünleşmenin ve ulusal
kimliğin belirlenmesindeki etkilerini ve ülkenin kültürünü yansıtmak
ve geliştirmekteki ana unsur olduğunu sergilemek amacıyla
hazırlanan model yasa metninde yer alan düzenlemelerin hiçbiri bu
tasarıda bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarının tek bir amacı var: Bu da TRTde AKP
kadrolaşmasını sağlamaktır. Yani yasanın ratio
legisi dediğimiz konuluş amacı budur. TRTde de AKP, her yerde
olduğu gibi, bütün devlet kurum ve kuruluşlarında olduğu
gibi kadrolaşmak istemektedir. Çünkü TRT yönetiminde 2004 yılından
bu yana değiştirilemeyen yönetici kadrosu kalmamıştır.
Hatta bunlar birkaç kez daha değiştirilmiştir.
Tasarının önceki metninde sanatçılar da tasfiye
sürecine dâhil edilmişti. Alt komisyon çalışmaları
sırasında bunun sakıncalarını dile getirdik. Sonra bu
metinler yeni tasarıdan çıkarıldı ve sanatçılarımız
Kültür Bakanlığına ve oradan da belediyelere gitmekten
kurtulmuş bulunmaktadır.
Ama üzüldüğüm bir konuyu sizle paylaşmak istiyorum:
Kendisi de bir sanatçı olan Sayın Osman Yağmurdereli,
sanatçılar konuşulurken Darbukacıdan sanatçı mı
olur? diye bir görüş bildirmiştir ve şimdi ben buradan
Sayın Yağmurdereliye -burada yok, çok gelmiyor Meclise, öğrenir
tutanaklardan- sormak istiyorum: Mısırlı Ahmet, Hüseyin
İleri ve Burhan Öçal gibi üstatları sanatçı saymıyor mu?
Ayrıca bir şeyi daha merak ediyorum: Sayın Yağmurdereli
sahibi olduğu Yağmur Ajans aracılığıyla TRTye
kaç program yapmıştır veya bundan sonra alt komisyondaki
konuşmasıyla acaba kaç programa talip olmuştur, bunu öğrenmek
istiyorum. Yaptığı programların
karşılığında kaç Türk lirası
almıştır, bunu öğrenmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Yağmurderelinin de
söylediği gibi, bu zihniyet bellidir, bu zihniyet TRTyi küçültmeye
çalışmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarıya göre, bazı daire başkanlıkları
kaldırılıyor, bazıları birleştiriliyor,
bazılarının da adı ya da yapısı
değiştiriliyor. Bu tasarıyla kaldırılan,
birleştirilen, ismi veya yapısı değiştirilen daire
başkanlıklarında çalışan unvanlı-unvansız
olmak üzere daire başkanı, başkan, üye, başkan
yardımcısı, bölge müdürü, bölge müdür yardımcısı,
müdür, şube müdürü, müdür yardımcısı, başuzman, uzman
kadrolarında bulunanların görevleri ile Kurum Genel Müdür
uzmanlarının görevleri bu tasarının yayımı
tarihinden itibaren en geç üç ay içinde sona erecek ve aynı dereceli,
kademeli araştırmacı unvanlı kadrolara atanacak bu
arkadaşlarımız.
Bu tasarıyla, TRT Genel Müdürü Sayın İbrahim
Şahin, bir daire başkanlığının önce
adını değiştirip, sonra Adı değişti.
diyerek tüm yöneticileri araştırmacı kadrosuna atayabilecek.
Araştırmacı kadrosuna atananların da maaşları
dondurulacak. Bugüne kadar yapılan işlemlerde, devletin hiçbir
kademesinde, hiçbir kurumunda, kuruluşunda kurum içinden başka bir
göreve atanan kamu görevlilerinin maaşlarının dondurulduğu
bir durum yaşanmamıştır.
Son dakika değişikliğiyle Yayın Denetleme
Kurulunun adı Yayın Denetleme ve Koordinasyon Kurulu olarak
değiştirilerek araştırmacı kadrosuna atanacaklar
arasına Yayın Denetleme Kurulu üyelerini eklemek kimin ve neyin
ihtiyacından kaynaklanmaktadır, bunu zaman içinde göreceğiz.
Değerli arkadaşlarım, yine bu tasarıyla
sözleşmeli personel adı altında yeni bir kadro
oluşturuluyor. Çok ilginç, 300 kişiyle sınırlı olan bu
kadroya atananlara yüksek oranda maaş ödenebilecek, -ilginçlik devam
ediyor- belli cemaatlerin kartvizitiyle şimdiden ekranları,
mikrofonları işgal etmeye başlayan bu kişiler KPSS
sınavına girmeyecek, sözleşmeli kadrosuyla kuruma yerleşip
üç, dört maaş fazlasıyla işlerine başlayacaklar.
Değerli milletvekilleri, kuruma 300 kişiyi genel
duyurulu sınav yapmadan, KPSS şartı aramadan almanın
kadrolaşmaktan başka hiçbir amacı bulunmamaktadır.
Eğer TRTde bir yayın eksikliği varsa, böyle bir personel
eksikliği varsa, yıllardır çalışan çok değerli
arkadaşlarımız var buralarda. Çok düşük maaşlarla
çalışıyorlar. TRTnin bütün yükünü bunlar çekiyorlar. Bence,
bunları, bizim de vereceğimiz bir önergeyle TRTnin asli kadrosuna,
içine almak gerekir diye düşünüyorum.
Yine, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TRT
Genel Müdürü, genel müdür yardımcıları, Genel Müdürün kurum
dışından getirdiği danışmanları ve yönetim
kurulu üyelerinin yayıncılıkla yakından uzaktan bir ilgisi
bulunmamaktadır. Büyük bir tesadüf. Aradık bulamadık, içlerinde
bir tane yayıncı yok. Ancak bu arkadaşlarımız, bir
yayıncı gibi, sanki her şeyi biliyorlarmış gibi
hareket ediyorlar ve dolayısıyla da bu kuruma zarar verecek
icraatın altına imza atıyorlar.
Bu tasarının hazırlanmasında TRT
çalışanlarının, emekçilerinin herhangi bir
katkısı olmadığı gibi, ilgili sendikaların da bir
katkısı yok. Yani, TRT yönetimi, hem emekçileri hem de sendikacı
arkadaşlarımızı yok sayıyor değerli
arkadaşlarım.
Sayın Bakan, biz, TRTde yıllardır
çalışan, bugün sayıları 485 olan kadrolu
çalışanlara göre çok düşük ücret alan, işçi sayılmayan
geçici personelin kadroya alınması için yapılacak bir
düzenlemeye evet demeye hazırız. Önergemizi de
hazırladık. Süreç içinde vereceğiz. Evet deyin hem TRTdeki
yayıncı sorununu çözelim hem de uzun yıllardır güvencesiz
çalışan bu arkadaşlarımızı da kadrolu hâle
getirelim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarıyla Koordinasyon Kurulu ve bölge müdürlükleri
kaldırılıyor.
Şimdi, bölgelerdeki radyo, televizyon, haber ve vericiler
müdürlüğü doğrudan Genel Müdürlüğe bağlanıyor. Bir
müddet sonra göreceğiz ki eğer tasarı bu hâliyle geçerse, bölge
müdürlerinin ve diğer Koordinasyon Kurulunun devreden çıkmasıyla
meydana gelebilecek olan eş güdüm ortadan
kaldırıldığı için büyük
sıkıntıları beraberce yaşayacağız.
Sayın Bakan, diğer merak ettiğimiz bir konu olarak,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir konu var. TRT Genel Müdürümüzün acaba
kaç tane şapkası var yani şöyle tercüme edeyim: Kaç tane görevi
var? Önceki gün basında yer aldı, TRT Genel Müdürü Sayın
İbrahim Şahin, RTÜKte başvuru yaparken öz geçmişini eksik
vermiş, Türk Telekom ve Avea Yönetim Kurulu üyesi olduğuna
ilişkin bilgiyi RTÜKten gizlemiş bulunmaktadır.
Şimdi, bu yanıltma, çok önemli bir yanıltma. TRT
Genel Müdürünün 2954 sayılı Kanunun 11inci maddesine göre: Yönetim
Kurulu üyeleri, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun görev ve yetkilerine
giren konularda doğrudan doğruya veya dolayısıyla taraf
olamaz ve bu konularda hiçbir menfaat sağlayamaz, siyasi partilere de üye
olamazlar.
Genel Müdürde de bu koşulların aranması gerekirdi
ama şu anda Genel Müdürümüz, hem TRT Genel Müdürü hem Telekomun Yönetim
Kurulu üyesi hem de Aveanın Yönetim Kurulu üyesi. Şimdi IPTV yani
İnternet yayıncılığı konuşulurken Sayın
Genel Müdür masanın ne tarafında olacak ben merak ediyorum. Yani
TRTyi temsil edecek fakat Telekomun ve Aveanın da Yönetim Kurulu üyesi
olduğu için, sanıyorum, masanın bir o tarafına, bir de
masanın bu tarafına giderek
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Masayı döndürecek!
BÜLENT BARATALI (Devamla)
bu üç şapkanın görevini
yerine getirecek Sayın Milletvekilim.
Şimdi, Sayın Bakan ve Sayın TRT Genel Müdürü
personel azlığından şikâyet ediyor. Ona da ben bir
baktım ama bu şikâyette büyük bir samimiyetsizlik var. Şöyle bir
bakarsak, Sayın İbrahim Şahin, bugüne kadar başka
kurumlardan nakil yoluyla 19 kişi götürü bedel hizmet alımı, 20
kişi işçi sayılmayan geçici personel ve bizim tespit
ettiğimiz bazı personeli zaten almış. Peki, ne olacak?
Cihan Haber Ajansı, Kanal 7, Aksiyon dergisi, Zaman gazetesi gibi
yayıncı kuruluşlar başta olmak üzere TRTye transferler
başlamış. Abdülkadir Beşikçiden başlayarak Murat
Demirci gibi arkadaşlar gidiyor. Bunu söylemekteki amacım bir tespit
yapmaktır. Bu personel bir müddet sonra sözleşmeli personel olarak
burada tarihe not düşüyorum, tespit yapıyorum- bunlar bu dolgun
maaşlarla TRTye girecek ve devam edeceklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Baratalı, devam ediniz.
BÜLENT BARATALI (Devamla) Yine bir tespit yapıyorum: Yeni
kurulacak Dış İlişkiler Daire
Başkanlığına da Nadire Nihan Ünay atanacaktır.
Şimdi kişiye özel yönetmelik değişiklikleri,
Osmanlı hayranlığı, yeni Osmanlılık gibi
programlar TRTnin yeni yüzüdür değerli arkadaşlar.
AKP İktidarının sesi hâline gelen TRTde birçok
program dinci basın kurumlarında görev yapan Fethullah Gülen ve
cemaatine yakın isimler tarafından hazırlanıp sunuluyor.
Fethullah Gülenin Samanyolu, Kanal 7 gibi önemli televizyonlarından çok
önemli aktarmalar yapılıyor değerli arkadaşlar. Artık
bu Samanyolu ve diğer televizyonları, dinci basını takip
etmeye gerek yok. Değerli arkadaşlar, TRTyi
açtığınız zaman sanki TRT onlar gibi bir tarikat ve radyo,
televizyon hâline gelmiş.
Bu nedenlerle özerk hâle gelmeyen, yeniden
yapılandırılmayan ve şeffaflık taşımayan bu
yasaya evet demeyeceğimizi bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baratalı.
Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
görüşmekte olduğumuz kanunun geneli üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Öncelikle sözlerime başlarken bir hususa dikkatinizi çekmek
istiyorum. Görüşmelerine başladığımız bu Kanun
Tasarısı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun 11/11/1983 tarihinde
kabul edilen Kuruluş Kanununun değiştirilmesini
amaçlamaktadır. Bu değişiklik yaklaşık yirmi beş
yıl sonra gerçekleşmektedir. Ufak bazı değişiklikler
ve Anayasa Mahkemesi iptallerini saymazsak çeyrek asırlık bir geç
kalınışı, geç kalışı bugün burada
sorgulayacağız.
Değerli milletvekilleri, radyo ve televizyon
yayıncılığındaki devlet tekelinin ortadan
kaldırılmasından bu yana on beş yıl oldu. 1982
Anayasasının 133üncü maddesindeki değişiklik, 1993 tarihinde
gerçekleştirilmiştir.
Günümüzde teknolojik gelişmeler, özellikle sayısal
yayın teknolojisindeki ilerlemeler, ses ve görüntülerin çeşitli
yollarla dağıtılmasını çok daha kolay hâle
getirmiştir. Özel radyo ve televizyon
yayıncılığı, kabloyla dağıtım, uydu
platformu işletmeciliği, İnternet hizmetleri gibi faaliyetler
telekomünikasyon, bilgisayar ve yayıncılık hizmetleriyle bir
bütünleşme ve iç içe geçme süreci başlayalı da en az on yıl
oldu. Hâlbuki Türkiye hâlâ Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun şu anki
idari yapılanması, radyo ve televizyon
yayıncılığının devlet tekeliyle yürütülmesi
esasına göre yönetilmeye çalışılmaktadır. Öncelikle
Sayın Bakanımızın, Sayın Genel Kurulun, Sayın TRT
yöneticilerinin dikkatini bu hususa çekmeye çalıştım. Ne kadar
geç kaldığımızı ifade etmeye
çalışıyorum.
TRTnin bugünkü yapısı Radyo ve televizyon
yayıncılığında gerek ülkemizde ve gerekse
uluslararası alanda yaşanan gelişmeler karşısında
bugün için kamu yayıncılığı görevinin
sağlıklı ve etkin bir şekilde yürütülmesinde yetersiz
kalmıştır. Bu sözler bu Kanunun gerekçesinden
alınmıştır.
57nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde yürürlüğe giren uzun
vadeli strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planında da TRTnin yeniden yapılandırılması ve
sağlıklı bir mali yapıya kavuşturulması
kapsamında gerekli hukuki düzenlemelerin yapılması gerekir.
diye bir karar maalesef alınmış olmasına rağmen,
bugüne kadar hayata geçirilememiştir. Her hükûmet, her yeni yıl
başında ilan ettiği programında da aynı hususu
tekrarlayagelmiştir. AKP, Adalet ve Kalkınma Partisinin hükûmetleri
de yine aynı anlamda sözler söylemişlerdir.
Bakınız, 2008 yılı programından bir cümle
okuyayım size: TRTnin kamu hizmeti yayıncılığı
kapsamındaki rolünün belirlenerek yeniden
yapılandırılması ve sağlıklı bir mali
yapıya kavuşturulması amacıyla 2954 sayılı
Kanunda gerekli değişiklikler yapılacaktır. Yapılacak
düzenlemelerde Kuruluşun Anayasal özerkliğini zedelemeyecek, ancak
hesap verilebilirliği tesis edilecek bir yapının
oluşturulmasına önem verilecektir. denilmiştir.
Keza, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun da hemen
her raporunda aynı cümleler tekrarlanagelmiştir.
Bu raporlardan birçok alıntılar yapmak mümkün ama
söylenen şey, demin yukarıda arz ettiğim, ifade ettiğim
hususlardır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyeyi -bir öz eleştiri
yapılması gerekiyorsa- Türk milleti adına, altmış
altı aydan bu yana, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri tek
başına yönetmektedir. Bu kadar zaruretlerin ifade edildiği bir
konuda, kamu yayıncılığında, TRT gibi kamuya ait çok
önemli misyonu olması gereken bir kurumun çalışmasında,
yapılandırılmasında bu kadar zaruretlerin ifade
edilmiş olmasına rağmen, bugüne kadar bir adım
atılamamış olmasını burada bir suçlama olarak
değil ama Türkiye'nin veya işte, ülkemizin içinde bulunduğu
durumun ifadesi olarak dikkatlerinize ve takdirlerinize arz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bakınız,
görüştüğümüz kanun tasarısının gerekçesinde
Hükûmetimiz şöyle söylemektedir: 2954 sayılı Kanun, Kurumun
teşkilat yapısında değişime kapalı, günümüz
teknolojik gelişmeleri karşısında doğru, çabuk ve
etkin karar alınmasını sağlayacak mekanizmaları
oluşturmaya imkân vermeyen hükümler içermektedir. Hâlbuki yaşanan
gelişmeler sonucu, diğer ülkelerdeki pek çok kamu yayın
kuruluşu yapılarını çağın gereklerine uygun hâle
getirmiştir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda da, Anayasa ile kendisine
verilen kamusal görevin yerine getirilebilmesi için, kendisine yöneltilebilecek
baskılardan uzak, yalnızca kamu yararını gözeten
çağdaş bir yayıncılığı mümkün kılacak
özerk ve esnek bir yapılanmaya gidilmesi kaçınılmaz hâle
gelmiştir. TRT'nin idari yapısının günümüz çağdaş
yayıncılık anlayışından uzak, karmaşık
ve hantal olduğu, Kurumun gerçek ihtiyacı olan yayın
personelinin yetersiz olmasına karşılık,
yayıncılık vasfı bulunmayan personelin fazla olduğu
gerçeği karşısında yeni ve çağdaş gelişmelerin
gerektirdiği bir yapılanmaya gidilmesini sağlayacak kanun
değişikliği kaçınılmaz ve ertelenemez hâle
gelmiştir.
Bu görüşmekte olduğumuz yasanın, yasa
tasarısının gerekçesi bu cümlelerle özetlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, hep beraber, birlikte
Sayın Hükûmetimize günaydın demek gerekmiyor mu?
Bakınız, TRTnin misyonunu birlikte
tartışalım. Bu küreselleşme olgusuna
karşılık, yerel olanı, özel olanı, bize ait olanı
yaşanır hâle getirmek, içselleştirmek, onu nesillere aktarmak,
geliştirmek görevi, birçok kurumla beraber en yaygın etkileme
aracı olmak hasebiyle TRTnin misyonudur, Anayasa da zaten bu görevi
vermiştir. Bu küreselleşme olgusunun ayak altında kalmak
istemiyorsak, kendi kültürümüzün değerlerini nesillere aktarmak,
diğer insanlara aktarmak, yaşanır kılmak, onu
içselleştirmek çok etkili bir yayıncılıktan ve bu
yayıncılığın çok etkili şekilde yönetilmesinden
geçmektedir. Ama bugün, bu misyonla yükümlü olan TRT, 1983 yılında
çıkarılan, bundan yirmi beş yıl önce çıkarılan
bir yasayla yönetilmektedir.
Sayın Genel Müdürün bilgi notu olarak muhtemel sizlere de
gönderdiği bir yazıda söylediği bir husus var: 260ın
üzerinde uzmanım var. Bunun yarıdan çoğu ilkokul ve ortaokul
mezunudur. TRTde 7.016 istihdam var; bunun yarıdan çoğu
yayıncı değil, idari personel.
Şimdi, böyle bir TRT yapılanmasıyla siz
Anayasanın size yükümlediği veya çağın gerektirdiği,
getirdiği sorumluluğu nasıl yapacaksınız? Nasıl
başarmayı düşünüyorsunuz? Tekrar ediyorum: Zamanında
ödenmeyen faturaların bedeli daha ağır olur. Şimdi,
buradan, her hükûmete söylediğimiz, sormamız gereken ama öncelikle
Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetlerine sormamız gereken,
sorgulamamız gereken bir husus: Bu geç kalmanın sebebi nedir? Niye?
Bu maliyeti kim ödeyecek arkadaşlar?
Şimdi, bir başka sorgulamayı daha yapmak gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, kanunun gerekçesinde bir
iki paragraf daha var, müsaade ederseniz, onu da okuyayım. Deniliyor ki:
Bu değişiklik sonrası yapılacak yeniden yapılanma
çerçevesindeki teşkilat düzenlemesi ile yayıncılık
vasfı bulunmayan personelin, ihtiyaç duyan kamu kurumlarına nakli
sağlanarak yayın odaklı ve yayıncı personel
ağırlıklı bir yapı oluşturulmaya
çalışılacaktır.
Tasarı, bir yandan Devletin genel idari düzenine
bağlı kalınarak, diğer yandan kamu radyo ve televizyon
yayıncılığı hizmetinin niteliği gözönünde
tutularak daha etkin ve dinamik bir teşkilat yapısı
oluşturulmasına imkân verecek nitelikte düzenlenmiştir.
Değerli Hükûmetimize, Sayın Bakanımıza,
saygı duyduğum, ilmine, kimliğine, kişiliğine çok
saygı duyduğum Değerli Hocama ve TRTnin değerli yeni
yöneticilerine sormak istiyorum: Bu söylediğiniz görevi bu üç maddelik
kanunla mı yapacaksınız? Sayın Bakanım, yirmi beş
yıl geç kaldıktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne
getirdiğiniz kanun üç maddelik kanun ve bu kanun, baştan sona, Plan
ve Bütçe Komisyonunun alt komisyonunda baştan sona yenilenmiş ve
yeniden yazılmıştır. Siz, TRTnin misyonuna inanmıyor
musunuz? Sizin bir Türkiye vizyonunuz, bu Türkiye vizyonuna bağlı bir
TRT vizyonunuz yok mu?
Değerli milletvekilleri, ortak sorumluluğumuzun
gereği söylüyorum. Bu millete karşı birlikte sorumluyuz.
Birbirimizi alkışlayabiliriz, teşekkür edebiliriz ama bu millet
bizden hizmet bekliyor. Bakın, TRT gibi bir kurum, kamu kurumu -yani
bugün, ülkemizde bu özelliği taşıyan çok fazla kurum
kalmadı- bugünü ve geleceği, gelecek nesilleri ilgilendiren görevleri
olan TRT gibi bir kurumu, teknolojinin, teknolojideki gelişmelerin
zorunluluğu ile, zorlaması ile yeniden yapılandırmayı
bir gereklilik olarak önümüze koyduğumuzda, Hükûmet tarafından
hazırlanan kanun tasarısı üç maddelik, değerli
milletvekilleri. Neyi yeniden yapılandırıyorsunuz? Nasıl
yeniden yapılandırıyorsunuz? Bir misyon ve bir vizyon
belirlemesi yaptınız mı? Bu yapılanmada birçok daireyi
kaldırıyorsunuz, yeni kurumlar oluşturuyorsunuz, yeni kadrolar
ihdas ediyorsunuz, bazı kadroları kaldırıyorsunuz, yeni
tanımlar getiriyorsunuz. Hangi misyon ve hangi vizyon hedeflemesine göre
bunu yapıyorsunuz?
Dolayısıyla, ben bu kanunu alt komisyonda üzerinde
çalışan komisyon üyesi milletvekili arkadaşımızla,
diğer komisyon üyesi arkadaşlarımızla, grubumuz üyesi
birçok milletvekiliyle uzun uzun tartıştım. Hatta bu konuyu,
ilgili olduğu düşüncesiyle devlet yöneticileriyle de
tartıştım Ne yapılmak isteniyor? Niye böyle? diye.
İnceledim, dosyalar dolusu burada, birçok yerden de bilgiler aldım
ama gördüğüm ve üzüldüğüm bir husus var ki: Sıradan bir kanun
tasarısını görüşüyoruz, bu kadar geç kalmış olmanın
sorumluluğu bence bu kanun tasarısına yeterince
yansımamış.
Değerli milletvekilleri, tabii, bir soru sormak gerekiyor
yani TRTyi çağdaş bir yapıya, işte, Türk kültürünü, biz
olan değerleri gelecek nesillere aktarabilecek ve bugün yaşanır
hâle getirebilecek bir yapıya kavuşturmayı mı
amaçlıyorsunuz yoksa başka bir amaç mı var? Bunu siz kendi
kendinize sorun ve buradaki yetersizliği lütfen bir muhalefet sözcüsünün
uyarısı olarak almayınız, millete karşı
sorumluluğunuzun gereği olarak alınız.
Tabii, gerek 2954 sayılı Kanunun gerekse
Anayasamız gerekse çıkartılan yönetmelikler ve ilgili
kanunların hepsinde ifade edilen temel hükümleri tekrarlamayı çok da
gerekli görmüyorum. TRT millî olmalıdır. TRT bu milletin
malıdır. TRT bu milletin değerlerini yaşatan, koruyan;
farklı olmalıdır. TRT bir ticari kuruluş değil. TRT
bir rating kuruluşu değil. TRT, belli konularda hassasiyeti olan,
değer ölçüsü olan, emsal olan bir kuruluş olmalıdır. TRT
demin arz ettiğim gibi- kendi değerlerimizi gelecek nesillere aktaran
bir kurum olmalıdır, böyle bir görevi olmalıdır. TRT,
eğitim ve öğretim amaçlı olmalıdır, bunlara
ağırlık vermelidir. TRTnin toplumsal bir görevi var. Bu görev,
hiçbir hesaba dayalı olmadan, bir sosyal maliyet olarak finanse
edilmelidir ve TRT bu görevleri eksiksiz yapmalıdır. TRTnin mazereti
yok. TRTyi yönetenlerin hiçbir mazereti yok. TRTden sorumlu olan siyasi
iktidarın hiçbir mazereti yok. İki yıl gibi uzun bir süre
vekâleten yönetilmesini kabul etmemiz mümkün değil. TRT, çok stratejik
değerde bir kurumumuzdur; bir toplum malıdır, bir kamu
alanıdır.
Değerli milletvekilleri, tabii, yeniden yapılanma
konusunda, gerçekten -deminki sorduğum soruyu tekrar ederek soruyorum-
misyon belirlemesi yaptınız mı? Bu misyona uygun bir vizyon
belirlemesi yaptınız mı ki buna uygun bir yapılanma
şeması çıkarttınız mı? Bu, tasarıda bu
gözükmüyor.
Bir başka şey, bu kapsamda, bir başka şey
söylemek gerekiyor. Çağdaş kurumların veya böyle güçlü
olması amaçlanan kurumların vazgeçmediği iki tane
-başkaları da olabilir ama bana göre iki tane- temel öğesi,
unsuru olmalıdır. Biri ARGE, biri de çalışmaların
koordinasyonu. Şimdi bu yeni yapılanmada, koordinasyonu
kaldırıyorsunuz, ARGEnin de hiç adı geçmiyor; bir yerlerde
varsa, Sayın Bakanımız, milletimize ve bizlere bilgi versin.
Bakınız, TRTnin misyonu olarak ifade ettiğimiz,
kendi kültür değerlerimizi gelecek nesillere taşımak, diğer
insanların hizmetine sunmak, onu geliştirmek, yaşanır
kılmak, içselleştirmek görevlerini yapacak en önemli argüman
sanatçılarımızdır; en önemli eleman, imkân,
sanatçılarımızdır, sanattır. TRTyi sanatçılardan
arındırırsanız, sanattan arındırırsanız
ne yapacaksınız orada, neyi yapacaksınız? Sanatçıları
başka kurumlara gönderiyorsunuz. Bunun gerekçesi bu kanunda yeterince
anlatılmamış. Hangi gerekçeyle TRTnin bilinen o büyük
sanatçıları; bir gelenek olmuş, bir klasik olmuş o
sanatçı, TRT sanatçısı
Okul olmuş, örnek olmuş bu
sanatçıları niye böyle ilgisiz kurumlara gönderiyorsunuz, neden?
Bir başka şey: TRTnin özerkliği ve
tarafsızlığı kamu kuruluşu olması
açısından vazgeçilmez, olmazsa olmaz şarttır, bir anayasal
zorunluluktur. TRTnin tarafsızlığını ve
özerkliğini gölgeleyecek bu yeni yapılanmada siyasetin gölgesini nasıl
sınırlayacaksınız? Genel müdürü siyaset atayacak. Genel
müdür yardımcılarını da siyaset atayacak, genel müdür ve 2
sayın genel müdür yardımcısı yönetim kurulu üyesi olacak.
Özerkliği ve tarafsızlığı nasıl
koruyacaksınız? Hangi siyaset? Hangi siyaset olursa olsun. Kanunlar
üç günlük, beş günlük değil. Yirmi beş yıl sonra değiştiriyoruz.
Dolayısıyla, TRTnin kamu kurumu olması, kamuya ait olması
açısından, millete ait olması açısından bir teminat
olan tarafsızlık ve özerklik ilkesini gölgeleyecek bir yapılanma
bence çok yanlış olmuştur, buna gerek de yoktur. Üst kurullar
oluşturduk, RTÜK seçsin, RTÜK üyelerini nasıl bu Meclis seçiyorsa.
Uluslararası düzlemde incelediğiniz takdirde kamu
yayıncılığının yönetimini halk seçiyor.
Halkın temsilcileri oluyor o yönetimde. Niye korkuyoruz
halkımızdan veya işte Türkiye Büyük Millet Meclisinden?
Dolayısıyla bunu da doğru bulmuyorum.
Bir başka şey: TRT, hizmetlerini, görevlerini yaparken
daha çok hizmet alımına dayalı bir yapılanma getiriyor.
Hükûmetimizin, siyasetin tüccar siyaset anlayışı birçok noktada
geçerli olabilir ama TRTde olmamalı. TRTyi özelleştiriyor muyuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Şandır, devam edin.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Tekrar soruyorum: TRTyi
özelleştirmek gibi bir amaç mı var? Neden bu kadar hizmet
alımına dayalı bir gayretin içerisindeyiz.
Sayın Bakanım, bir şeyi yaparken bir şeyi
yıkmak bence çok doğru değil. Ee TRTde yıllardır emek
vermiş, çile çekmiş ve iyi olacak umuduyla bugünleri bekleyen
kadrolar var, işçi sayılmayan geçici personel dediğiniz.
Şimdi bunları bir yere atıyorsunuz veya bunlara niye bir
atıfet olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi de aynı şeyi
yaptı
Bu 4/C personeli ve TRTdeki andığım bu personeli
niye dışlıyoruz, niye mağdur ediyoruz? Şu düzenlemeyi
yaparken bir maddeyle, bir geçici maddeyle, emek veren bu insanların
hakkını teslim etmek gerekli değil mi?
Son söz olarak şunu söylüyorum: Bu kanun olması gereken
şekilde hazırlanmamıştır ve amaçlanan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
faydayı da hasıl etmeyecek
gibi bir endişeye sahibim.
İyi olacağı, hayırlı olacağı
temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şandır.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak.
Sayın Kışanak, buyurun efendim. (DTP
sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 219 sıra
sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Demokratik
Toplum Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
TRT, kamu hizmeti yayıncılığı yapan
oldukça önemli bir kurum. Bu Kurumla ilgili yasayı görüşürken kamu
yayıncılığına ilişkin temel sorunlara dikkat
çekmek ve şimdiye kadar yaşananlara kısaca bir bakmak gerekiyor.
İletişim ve medya sektöründe yaşanan gelişmeler ve Avrupa
Birliği süreci dikkate alınarak 20-21 Şubat 2003 tarihlerinde
Ankarada bir İletişim Şûrası düzenlendi. Bu Şûrada,
kamu yayıncılığı da dâhil, temel iletişim
konuları demokratik, bilimsel bir platformda enine boyuna
tartışıldı. TRTnin, kamusal kaynakları kullanan bir
kamu kuruluşu olarak toplumun bütününe yönelik sorumluluk ve yükümlülük
taşıdığı vurgulanan Şûrada, kamusal yayıncılığın
yeniden düzenlenmesine ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapıldı.
Kamuoyu ve TRT çalışanları bu Şûra kararı
gereğince yeniden yapılanma doğrultusunda bir düzenleme
beklerken önümüze TRTde kadrolaşmanın önünü açan küçük bir yasa
tasarısı getirildi. Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulan ilk tasarı
üç maddeden ibaret olup sadece TRT çalışanlarını
dağıtmayı, tasfiye etmeyi öngören bir düzenlemeydi. İlgili
sosyal tarafların yoğun tepkisi sonucu alt komisyona sevk edildi
tasarı ve personelin havuza çekilmesini, sanatçıların Kültür
Bakanlığına sürülmesini öngören düzenlemelerden vazgeçildi.
Ancak bugün görüşmeye başladığımız tasarı da
TRTnin yeniden yapılanması beklentisine yanıt vermediği
gibi çalışanların hakları açısından da hâlâ ciddi
riskler taşımaktadır.
Bu yasa tasarısı ile TRTdeki bazı daire
başkanlıkları kaldırılıyor, bazıları
birleştiriliyor, bazılarının da ya adı ya da
yapısı değiştiriliyor. Bu tasarı kabul edilirse
kaldırılan, birleştirilen veya adı değiştirilen
daire başkanlıklarındaki unvanlı unvansız, daire
başkanı, başkan, başkan yardımcısı, bölge
müdürü, başuzman, uzman kadrolarında bulunanların görevlerine
son verilecek ve araştırmacı kadrosuna alınacaklar, yani bu
uzman kadro kızağa çekilecek.
Yayın Denetleme Kurulunun adı Yayın Denetleme ve Koordinasyon
Kurulu olarak değiştiriliyor. Aslında bu daireye ilişkin
bir tasarruf geliştirmek adına bu ismin değiştirildiği
ilk bakışta göze çarpıyor, çünkü adı değiştirilen
Yayın Denetleme Kurulunun, bir de koordinasyon kelimesi eklenen bu
Kurulun da yönetici kadrosu araştırmacı kadrosuna atanacak ve
tasfiye edilecek. Yayın Denetleme ve Koordinasyon Kuruluna da yeni isimler
atanacak. Bu durum, AKP Hükûmetinin yayınları kendi görüş ve
düşünceleri doğrultusunda yönlendirme isteğinin en açık
göstergesidir.
Tasarıda sözleşmeli personel adı altında
yeni bir kadro oluşturuluyor. Yıllarca TRTye emek vermiş
emekçilerin haklarına dair olumsuz düzenlemelerin yer
aldığı bu tasarıda 300 kişiyle sınırlandırılan
bu kadro, KPSS sınavı dışında kurum tarafından
yapılan bir sınavla göreve başlayacak. Bu düzenleme siyasi
kadrolaşmaya imkân tanıyacağı gibi,
ayrıcalıklı personel kategorisi yaratmaya da neden
olacaktır çünkü bu tasarıda sözleşmeli personel kategorisinde
alınacak olanlara yüksek maaşlar ödenmesi de öngörülmektedir.
Bu tasarıyla genel müdüre sınırsız ve
denetimsiz bir yetki verilmektedir. Genel Müdürün atadığı iki
genel müdür yardımcısı aynı zamanda TRT Yönetim Kurulu
üyesi olacaktır. Böylece, Genel Müdür 7 kişilik Yönetim Kurulunda 3
oyu garantilemiş olacaktır. 1 üyenin daha desteğini alırsa
kendi istekleri doğrultusunda bütün kararları çıkarabilecek güce
ulaşacaktır. Koordinasyon Kurulu da
kaldırıldığı için, genel müdürün kurumu istediği
gibi yönetme yetkisini zorlayacak, bunu sınırlayabilecek başka
bir mekanizma da kalmayacaktır. Oysa Koordinasyon Kurulu, Kurum içi karar
alma süreçlerinde strateji ve politikaların belirlendiği, Kurum
içindeki deneyimli uygulayıcıların görüşlerinin
toplandığı, ortak aklın oluşturulduğu bir
kuruldu. Tasarıda bu Kurul ortadan kaldırılarak Kurumun yönetimi
tamamen atanmışların eline
bırakılmıştır.
Tasarıda TRT bölge müdürlükleri kaldırılarak,
bölgedeki radyo, televizyon haber ve vericiler müdürlükleri doğrudan genel
müdürlüğe bağlanacaktır ancak bölgedeki bu müdürlükler
arasındaki irtibatın, iş birliğinin ve koordinasyonun
nasıl sağlanacağına dair tasarıda bir hüküm görmek
mümkün değil. Bölge müdürlükleri kapatıldığı için
bölge müdürlüklerinde üst düzey yöneticiler de araştırmacı
kadrosuna çekilecek, personelin ise dağıtılma riskiyle
karşı karşıya olduğunu önümüzdeki günler bize
gösterecektir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı ile TRT yeniden
yapılandırılamaz. Bu tasarı ile TRT özerk hâle getirilemez.
TRTnin idari ve mali özerkliğe, editöryal
bağımsızlığa kavuşturulması isteniyorsa TRT
Yasasının tamamı yeniden ele alınmalıdır. TRT
Yasası, toplumun farklı kesimlerinin, akademik çevrelerin
katkısıyla özerklik ilkesine uygun olarak yeniden düzenlenmelidir.
Kamu hizmeti yayıncılığı, kamu için yapılır
yani ülkenin bütün nüfusuna yöneliktir; kamu tarafından finanse edilir ve
kamu tarafından kamusal yöntemlerle denetlenir. Kamu hizmeti
yayıncısı, ülkenin bütün nüfusuna karşı sorumludur ve
bunlara karşı hizmet üretmekle yükümlüdür. Bütün nüfus kavramı
da hem yayın hizmetinin tüm halk tarafından erişilebilir
olmasını hem de toplumdaki bütün grup ve katmanların
ihtiyaçlarına cevap verilmesini ifade eder. Zengin fakir, yaşlı
genç, eğitimli eğitimsiz, Alevi Sünni, Türk Kürt, kısacası
kültürel, dinî ve ekonomik ve sosyal yapı olarak farklı, toplumun tüm
kesimlerinin ihtiyaçlarını gözeten bir yayıncılık
yapmak zorundadır TRT.
Toplum soyut bir kavram değildir. İşçisi, memuru,
işsizi, emeklisi, köylüsü, çiftçisi ve yoksulu ile somut bir
kavramdır. 70 milyon yurttaş, her ay, elektrik faturaları aracılığıyla
TRTye yayın bedeli olarak para aktarmaktadır. Yoksulluk ve
açlık sınırının altındaki gelire sahip
yurttaşlarımız bile, her ay, TRTye kendilerine hizmet sunsun
diye para aktarmaktadır.
TRT yöneticilerinin ve çalışanlarının
maaşını hükûmet değil, halk vermektedir. İşte bu
nedenle TRT, hükûmetin değil, halkın televizyonu, halkın radyosu
olmalıdır.
Her iktidarın arkasında zaten çok güçlü özel medya
destekleri var ama halkın yani işçilerin, memurların,
emeklilerin, işsizlerin, yoksulların, savaş karşıtlarının,
çevrecilerin, cinsiyet eşitliği mücadelesi veren kadınların
böyle bir olanağı yoktur. Onlar, parasını ödedikleri
TRTden kendilerine hizmet üretmesini beklemektedirler. İşçiler, memurlar,
emekliler, işsizler, yoksullar seslerini TRTde görmek istiyorlar.
TRTnin birinci görevi halkın sesini ekranlara, radyolara
yansıtmaktır. Savaş çığırtkanlarının,
hortumcuların, ezenlerin, mandacıların medyası varsa; TRT,
halkın, savaş karşıtlarının, bütçeden pay
alamayanların, ezilenlerin, yoksulların, demokratik hukuk devletinden
yana olanların TRTsi olmalıdır. Ancak, TRTye
baktığımızda tek renk görüyoruz, tek ses duyuyoruz. TRT
âdeta siyasi iktidarların, bugün de AKPnin yayın organı gibi
çalışıyor.
Değerli milletvekilleri, kamu
yayıncılığının devlet yayıncılığı
olarak tasavvur edilmesi çok ciddi bir sorundur. Bütün dünyada tek seslilik
yerine çok sesliliğin benimsendiği, demokratik
açılımların hız kazandığı bir dönemde,
hükûmetlere ve siyasi iktidarlara bağımlı olan ve onların
sesi niteliğindeki devlet yayıncılığı ya da resmî
yayıncılık miadını doldurmuştur. TRT de
yıllarca, resmî ideoloji gereğince, Türkiye toplumunu oluşturan
farklı etnik, dinsel ve kültürel farklılıkları yok sayarak
yayın yapmıştır. Ancak, 2000li yıllarla birlikte,
Avrupa Birliği üyelik sürecinin de etkisiyle kısmen de olsa
demokratikleşme tartışmaları
başlamıştır.
19 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4928
sayılı Yasa paketi içerisinde Kamu ve özel radyo televizyon
kuruluşlarınca farklı dil ve lehçelerde yayın
yapılabilir. cümlesi yer aldı. Bu yasal düzenlemeye dayanarak Radyo
Televizyon Üst Kurulunca hazırlanan yönetmelik 25 Ocak 2004 tarihinde
yürürlüğe girdi. Yönetmelikte kamu ve özel radyo ve televizyon
kuruluşları Türk vatandaşlarının günlük
yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı
dil ve lehçelerde RTÜKten izin almak suretiyle yayın yapacağı
belirtiliyordu. Bu yönetmeliğin çıkmasının üzerinden
beş ay geçtikten sonra TRT 7 Haziranda farklı dillerde yayın
yapmaya başladı. Ancak, özel kanalların RTÜKten izin alma süreci
iki yıl sürdü. Hâlen de sadece Diyarbakırda yayın yapmakta olan
Gün TV dışında farklı dil ve lehçede yayın yapan bir
televizyon kanalı bulunmamaktadır.
İlgili yönetmeliğe göre farklı dil ve lehçelerde
sadece yetişkinler için haber, müzik ve geleneksel kültürün
tanıtımına yönelik yayınlar yapılabiliyor. Bu dil ve
lehçelerin öğretilmesine yönelik yayın yapılamıyor. Bu dil
ve lehçelerde radyodan günde altmış dakikayı aşmamak üzere
haftada toplam beş saat, televizyonlarda ise günde kırk beş
dakikayı aşmamak üzere haftada toplam dört saat yayın
yapılabiliyor ve yayınlarda Türkçe alt yazı zorunluluğu
aranıyor.
Değerli milletvekilleri, bu yönetmelik çocuklara yönelik
yayın yapılmasını yasaklıyor. Bir çocuğun ana
dilinde çizgi film izlemesinin yasaklanması hangi haklı gerekçeye
dayanabilir, hiç düşündünüz mü? Bu yönetmelik, yetişkinlerin
yönetmelikte tanımlanan programlar dışında program
izlemesini yasaklıyor. Bir kadının ana dilinde kadın
haklarını ve kadına yönelik şiddetle mücadele yöntemlerini
anlatan bir program izlemesinde ne sakınca olabilir, hiç düşündünüz
mü? Bir insanın ekonomideki gelişmeleri kendi ana dilinde
hazırlanan bir TV programından izlemesinin ne sakıncası
olabilir, hiç düşündünüz mü? Bu yönetmelik, Türkçe alt yazı
zorunluluğu getirdiği için fiilî olarak canlı yayın
yapılmasını da yasaklamaktadır. Canlı yayın
yapmamanın yayıncılık açısından ne kadar büyük
bir dezavantaj taşıdığını hiç düşündünüz mü?
Bu yönetmelik, haftada toplam dört saatten fazla farklı dil ve lehçelerde
yayın yapılmasını yasaklıyor. Bir insanın
canının istediği veya koşullarının elverdiği
saatte ana dilinde televizyon izlemesini yasaklamanın hangi demokratik
kurallarla bağdaştığını hiç düşündünüz mü?
Her ay elektrik faturalarıyla TRTye para veren Laz, Çerkez, Kürt, Arap
kökenli yurttaşlarımız neden kendi türkülerini TRTden
dinleyemiyorlar, hiç düşündünüz mü? (DTP sıralarından
alkışlar) Neden yerli dil ve lehçelerde yapılan yayın tam
bir yasak savma mantığıyla yapılıyor? Neden en az
izlenen saatlere konuluyor? Bu yönetmelik, Türkiyede yaşayan
yaklaşık 10 milyon Kürt için haftada sadece dört saatlik Kürtçe
yayın yapılmasına izin veriyor. TRT ise bu süreyi bile
doldurmuyor, son zamanlarda yayın süresini yirmi sekiz dakikaya kadar
düşürdü. Bunun anayasal eşit yurttaşlık hukukuna
aykırı olduğunu hiç düşündünüz mü?
Değerli milletvekilleri, iletişim ve medya sektörünün
inanılmaz bir hızla geliştiği ve uydu üzerinden tüm dünyaya
Kürtçe yayın yapan televizyon kanallarının
sayısının 10u geçtiği günümüzde bu yasakların
artık bir anlam ifade etmediğini hiç düşündünüz mü? Türkiye
Cumhuriyetinin demokratik, çoğulcu bir öze kavuşmasının,
farklılıklarını zenginlik olarak görmesinin zamanı
artık gelmedi mi? Yurttaşlarının kültürel özelliklerini
korumak, geliştirmek ve gelecek nesillere aktarmalarına olanak
tanımak, demokratik bir devletin öncelikli görevleri arasında
değil midir? Gelinen noktada artık bu görevden kaçınmak,
yasakçı ve asimilasyoncu politikalarda ısrar etmek ülkenin
geleceğini tehlikeye atacaktır.
Geçtiğimiz günlerde, Kürtçe yayın yapan Roj TVnin
kapatılması bir yana, Türkiyede tam zamanlı Kürtçe yayın
yapılmasına imkân tanınmasını, vatandaşların
bu yöndeki taleplerinin dikkate alınmasını isteyen DTPli 53
belediye başkanına ceza verildi. Söz konusu mektup dava konusu
edileceğine, kültürel haklar konusunda yeni demokratik tartışma
ve açılımlara vesile olmalıydı; toplum olarak
ihtiyacımız olan umut, güven ve karşılıklı
pozitif anlayışın sürecini başlatmalıydı.
Türkiye, böylesi bir sürecin geliştirilmesine acilen ihtiyaç
duymaktadır. Türkiyenin ifade ve basın özgürlüğü ve kültürel
haklar alanında evrensel standartlara ulaşması için hepimize
görevler düşmektedir.
Değerli milletvekilleri, gerçekten de hepimize görev
düşmektedir. Bin yıllardan beri bu topraklarda yan yana, birbirlerini
oldukları gibi kabul ederek yaşayan ve bizlere ortak bir geçmiş
bırakan halklarımıza ortak bir gelecek inşa etmek için
fırsat tanımak hepimizin görevidir.
Bu saydığım, bir ülkenin çoğulcu, demokratik
bir öze kavuşması, toplumun tüm kesimlerine dair görev ve
sorumluluklarını yerine getirebilmesi açısından kamusal
alanda hizmet veren radyo-televizyon yayıncılığına çok
büyük görevler düşmektedir. Bugün görüştüğümüz TRT Yasası
da
Bu alanda kamu hizmeti üretmekle zorunlu olan ve tüm yurttaşların
ödediği paralarla finanse edilen TRTnin bu öze kavuşturulması
için öncelikle idari, mali özerkliğinin sağlanması ve editoryal
bağımsızlığa kavuşması gerekmektedir. Ne
yazık ki, kamu yayıncılığındaki özerkliğin
önemi ülkemizde çok da dikkate alınmamıştır ve çok
inişli çıkışlı bir serüveni vardır.
Türkiyede 1927 yılında radyo
yayıncılığıyla başlayan elektronik
yayıncılık 1 Mayıs 1964te TRTnin ayrı bir kurum
olarak örgütlenmesiyle yeni bir döneme girmiştir.
1961 Anayasası, radyo-TV yayınlarının özerk
bir kurum olarak TRT tarafından yapılmasını öngörüyordu.
Bunu esas alan 359 sayılı Yasada da TRTnin özerk bir kurum olarak
yapılanmasına işaret ediliyordu. TRTnin yasayla tanınmış
özerkliğinin yaşama geçirilmesi için gerekli düzenlemeler tam olarak
hayata geçirilmeden 12 Mart muhtırası verildi. Anayasada
yapılan değişikliklerle TRTnin özerkliği
kaldırıldı ve Kurumun sadece tarafsız olması yönünde
bir hüküm getirildi. Yapılan değişikliklerle TRT Yönetim Kurulu
siyasal iktidara bağımlı hâle getirildi.
12 Eylül askerî darbesinin getirdiği 82
Anayasasının 133üncü maddesinde de TRTnin
tarafsızlığına dikkat çekiliyordu, ama özerk olmayan bir
kurumun ne kadar tarafsız olabileceği de tartışmalıdır.
Nitekim, 82 Anayasasından sonra, radyo-TV
yayıncılığını düzenlemek için
çıkartılan 2954 sayılı Yasa ile kamu hizmeti
yayıncılığı siyasi iktidarın müdahalesine
açık hâle getirilmiştir.
8 Temmuz 1993te Anayasanın 133üncü maddesinde yapılan
değişikliklerle yeniden TRTnin özerkliğine vurgu yapıldı.
Ancak Anayasadaki bu hükme rağmen, aradan on beş yıl geçti,
fakat 2954
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kışanak, devam ediniz.
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) Teşekkür ederim.
sayılı Yasada gereken değişiklikler yapılarak
TRTnin özerkliği hayata geçirilmedi. Çünkü her siyasi iktidar,
yaygın, köklü ve etkili bir yayın kurumu olan TRTnin kendi
denetiminde ve güdümünde olmasını istemiştir.
Bugün öncelikle yapılması gereken, TRTnin mali ve idari
özerkliğine kavuşturulması ve siyasi iktidarların
güdümünden çıkartılmasıdır. Ne yazık ki bugün
tartışmaya başladığımız bu yasada, TRTnin
özerkliğine dair bir kelime, 1inci maddede yer almasına rağmen,
bunun nasıl sağlanacağına dair başka hükümler yoktur.
Sözlerimi kamusal alanda yayıncılık yapan
kurumlarımızın toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarını
gözeterek bir yayıncılık yapma imkânına
kavuşmaları dileğiyle bitiriyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kışanak.
AK Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Mehmet Ocakden.
Buyurun Sayın Ocakden. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET OCAKDEN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu
ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesile ile hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, fiilî anlamda Avrupa Birliğine tam üyelik müzakere
sürecini yürüten bir ülkedir. Bu sürecin anlamı, demokratik ve ekonomik
kriterler anlamında Avrupa Birliğine uyumla birlikte kurumsal
değişim ve dönüşümlerin de gerçekleşme sürecidir. Türkiye,
bir taraftan güçlü ekonomisiyle küresel bir oyuncu hâline gelirken, bir
taraftan da yılların bürokratik hantallığı içinde
yorgun düşen kurumlarını çağdaş ve modern kurumlar
hâline getirmek zorundadır.
Bütün meselemiz demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyetini hak ettiği muasır medeniyet çizgisine
taşımak, ülkemizi hem demokratik ve ekonomik anlamda hem de kurumsal
anlamda dünya ile rekabetin gerisinde kalmayacak bir kalkınma düzeyine
eriştirmektir.
İşte, TRT Kanununda yapılmakta olan
değişiklik, bir medya kurumu olan TRTyi kendi kulvarındaki bilişim
kurumları ile yarışabileceği rekabetçi ve modern bir
yapıya kavuşturma çabasının bir ürünüdür. 2954
sayılı TRT Kanunu, Kurumun teşkilat yapısında
değişime kapalı, günümüzün iletişim teknolojisindeki
gelişmeleri karşısında doğru, çabuk ve etkin karar
almasını sağlayacak modern bir yapılanmaya imkân
tanımamaktadır. Oysa, küresel dünyada diğer ülkelerdeki pek çok
kamu yayın kuruluşu yapılarını çağın
gereklerine uygun hâle getirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda da Anayasayla kendisine verilen kamusal
görevin yerine getirilmesi için baskılardan uzak, yalnızca kamu
yararını gözeten, çağdaş bir
yayıncılığı mümkün kılacak, özerk ve esnek bir
yapılanmaya gidilmesi kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Maalesef, TRTnin idari yapısı günümüz çağdaş
yayıncılık anlayışından uzak, karmaşık
ve hantal bir görünüm arz etmektedir. Vasıflı yayın personelinin
yayıncılık vasfı bulunmayan personelden daha az
olduğu, yayıncılık hizmetinin geçici personelle her
yıl sözleşmeleri yenilenerek desteklenmeye
çalışıldığı bir radyo televizyon kurumunda yeni
ve çağdaş gelişmelerin gerektirdiği bir yapılanmaya
gidilmesini sağlayacak kanun değişikliğini yapmanın
zorunlu ve ertelenemez hâle geldiği açıktır.
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun şu andaki idari
yapılanmasının radyo ve televizyon
yayıncılığının tek elden yürütüldüğü bir
anlayış temeline dayandığı düşünüldüğünde,
radyo ve televizyon yayıncılığında gerek ülkemizde ve
gerekse uluslararası alanda yaşanan gelişmeler
karşısında bugün için kamu yayıncılığı
görevini sağlıklı ve etkin bir şekilde yürütmenin
imkânsız olduğu anlaşılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarıyla, genel olarak yetkinin merkezde toplandığı, çok
katmanlı organizasyon yapısı yerine hiyerarşik kademelerin
ve bürokrasinin azaltılıp verimliliğin ve hızın
artırıldığı yeni bir yapıya
kavuşturulması amaçlanmaktadır.
Yine bu tasarıyla, benzer işlevleri olan birden fazla
daire tek çatı altında toplanarak çağdaş
yayıncılığın gerektirdiği bir teşkilat
yapısı oluşturulmaktadır.
Kısacası, tasarı bir yandan devletin genel idari
düzenine bağlı kalınarak diğer yandan kamu radyo ve
televizyon yayıncılığı hizmetinin niteliği göz
önünde tutularak daha etkin ve dinamik bir teşkilat yapısı
oluşturulmasına imkân verecek nitelikte düzenlenmiştir
Görüşmekte olduğumuz bu tasarı ile çağdaş
standartlar ölçeğinde getirilmek istenen değişiklikleri
kısaca şöyle özetlemek mümkün: Tasarının 2nci maddesi ile
Kanunun 9uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi
değiştirilerek, uluslararası radyo ve televizyon kurum ve
kuruluşlarının yanı sıra yerel, bölgesel, ulusal radyo
ve televizyon kurum ve kuruluşları ile de ilişkilerin
düzenlenmesi, anlaşma, sözleşme ve protokoller ile ortak hareket
edilebilmesinin sağlanması amaçlanmıştır. Bununla
birlikte, uluslararası radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları
ile yapılacak anlaşma, sözleşme ve protokollerde
Başbakanlıktan da onay alınması amaçlanmaktadır.
Yine tasarının 3üncü maddesi ile Kanunun 11inci
maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları değiştirilerek,
Kuruma verilen görevlerin zamanında ve tam olarak yerine getirilebilmesi
için Yönetim Kurulunun teşkilinin yeniden düzenlenmesi
hedeflenmiştir.
Tasarının 4üncü maddesi ile Kanunun 13üncü maddesinin
beşinci fıkrasının (c) bendi ile altıncı ve
yedinci fıkraları değiştirilerek Genel Müdür ve Genel Müdür
Yardımcısı unvanlı kadrolara atanacak olanlar hakkında
kamu kurum ve kuruluşlarındaki atamaya ilişkin genel mevzuat
hükümlerine paralel bir düzenleme yapılmak suretiyle en az on iki yıl
veya özel sektördeki bazı alanlarda da yine on iki yıl hizmet
şartı öngörülmüştür. Bununla birlikte yükseköğretim kuruluşlarının
mühendislik alanındaki Kurumun görev alanına giren farklı
öğrenim dalları dikkate alınarak genel müdür
yardımcılarından birisinde elektronik veya elektrik elektronik
veya elektronik ve haberleşme veya telekomünikasyon mühendisliği veya
radyo ve televizyon ile ilgili mühendislik dallarının birinden mezun
olma şartı getirilmiştir. Ayrıca, kurumsal uyumun
sağlanmasını teminen Genel Müdürlük makamına vekâlet
hususunda düzenlemeler getirilmektedir.
Dünyada pek çok kamu yayın kuruluşu
yapılarını çağın gereklerine uygun hâle
getirmiştir. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda da böyle bir
yapılanma ertelenemez hâle gelmiştir. İşte,
tasarının 5inci maddesiyle, Kanunun 16ncı maddesinin birinci
ve ikinci fıkraları değiştirilerek Kurumun Anayasayla kendisine
verilen kamusal görevini yerine getirebilmesi için, kendisine yöneltilebilecek
baskılardan uzak, yalnızca kamu yararını gözeten,
çağdaş bir yayıncılığı mümkün kılacak
yapılanmanın oluşmasını hedefleyen bir düzenleme
öngörülmektedir.
Yine, tasarının 7nci maddesiyle, Kanunun 49uncu
maddesi değiştirilerek, genel mevzuat hükümlerine paralel olarak,
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda uygulanması planlanan istihdam
şekillerinin tespitine ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Tasarının 8inci maddesiyle, Kanunun 50nci maddesi
değiştirilerek yayın, yapım, teknik ve bilişim
hizmetlerini çağdaş yayıncılık
anlayışının gerektirdiği şekilde yürütmek üzere
sözleşmeli -yabancı uyruklu dâhil- personel istihdam edilmesiyle,
geçici personelin tanımlanması ve Kurum personelinin yurt içi ve yurt
dışında geçici görevle memuriyet mahalli dışında
görevlendirilmesi durumunda verilecek gündelik ve harcıraha ilişkin
düzenleme getirilmektedir.
Tasarının 9uncu maddesiyle, Kanuna geçici maddeler
eklenmiştir. 2954 sayılı Kanunun 16ncı maddesinde
yapılacak değişiklik sonrası yeni bir organizasyonel
yapı ortaya çıkacaktır. Maddeyle getirilen düzenleme, bu
yapının gerektirdiği kadro hareketlerinin
sağlıklı şekilde yapılmasını, görevi sona
eren personelin mali ve sosyal haklarının korunmasına
ilişkin düzenlemeyi hedeflemektedir.
2954 sayılı Kanunun 10uncu maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendiyle, 14üncü maddede düzenlenen Koordinasyon
Kurulu kaldırılmaktadır. Koordinasyon Kurulu, çağın
getirdiği hızlı ve her gün ortaya çıkan yeni
gelişmelere ayak uydurabilen bir kurum olmanın gerektirdiği
kararların alınmasını yavaşlatan bir mekanizma
olmanın ötesine geçememiştir. Belirtilen nedenlerle, bugüne kadar
daha çok formalite görevi yapan Koordinasyon Kurulunun varlığına
son verilmek üzere 2954 sayılı Kanunun 10uncu maddesinin (c) bendi
ve Koordinasyon Kurulunun düzenlendiği 14üncü maddesinin
kaldırılması öngörülmektedir.
Ayrıca, başta yayına ilişkin hususlar olmak
üzere, Kurul düzeyinde ele alınması gereken konularda Kanunun 15inci
maddesindeki prosedür işletilerek çeşitli geçici kurullar
oluşturulması ve bunlardan yararlanılması her zaman
mümkündür. Bu yönüyle de Koordinasyon Kurulunun
kaldırılmasının bir eksiklik oluşturmayacağı
düşünülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhalefetin
özellikle komisyonlardaki görüşmeler sırasında 2954
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 11inci madde
bağlamındaki kadrolaşma iddialarına katılmak mümkün
değildir. Burada Genel Müdürün yetkisi araştırmacı
kadrosuna atama yapılmaktan ibaret olup bu hususta düzenlemenin amir hükmü
olarak ortaya çıkmaktadır.
Uzman kadroları konusuna gelince, bilindiği gibi
uzmanlık, diğer mevzuatta da düzenlendiği üzere kariyer bir
meslektir. Fakülte düzeyinde öğrenimi haiz olanlar arasından
yapılan yarışma sınavını müteakip belirli süreli
uzman yardımcılığından sonra, yeterlilik
sınavı sonucu bu unvan verilmektedir.
Kurumun hizmetlerinin etkin yürütülebilmesi için şu anda
uzman yardımcılığı ihdas edilerek genel mevzuata uygun
düzenleme yapılma gayreti gösterilmektedir. Hâlen genel idari hizmetler
sınıfında uzman unvanıyla toplam 267 personel görev
yapmaktadır. Bu personelin tamamının araştırmacı
kadrolara atanması söz konusu değildir. Bu personel arasında
ortaokul ve lise mezunu olan personel dahi bulunmaktadır. Bu bağlamda
267 uzman personelin 12 tanesi fakülte mezunu değildir.
Özellikle CHP sözcüsü arkadaşın Kanunda yapılan
değişikliği bir kadrolaşma hareketi gibi göstererek
eleştirmesini biraz anlamak mümkün. Çünkü onların statükocu
penceresinden, sanıyorum, bütün modernleşme adımları böyle
görünüyor olsa gerek. CHPnin yönetimde olduğu bütün dönemlerde, iktidar
olmanın anlamı devlette kadrolaşmak olmuştur.
Dolayısıyla her demokratik ve kurumsal değişimi,
kadrolaşma olarak görmek onlar için normaldir.
Sayın CHP Sözcüsü arkadaşım TRTnin Yeni
Osmanlılar gibi birtakım dizilere, birtakım programlara
başladığını söyledi. Bunu öyle bir tonda söyledi ki
sanki bu tür programların yayınlanması
sakıncalıdır gibi bir anlam çıkardım. Eğer
yanılıyorsam düzeltin.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) O anlamı siz
çıkarmışsınız Sayın Ocakden, o anlamı siz
çıkarmışsınız.
MEHMET OCAKDEN (Devamla) Yanılıyor olabilirim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) O zaman gerek yok bu dedikodulara.
AHMET ERSİN (İzmir) Yanılıyorsan niye
söylüyorsun?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Yanılıyorsanız niye
söylüyorsunuz?
MEHMET OCAKDEN (Devamla) Oysa Sayın Sözcünün
konuşmasının başında söylediği bir cümle var:
TRT 70 milyonun bir kurumudur, dolayısıyla bu ülkenin bütün
renklerini yansıtmalıdır.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bak bu doğru.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Anayasal bir kurumdur.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bunun için bütün yayınları
Yeni Şafak ve Zamancılar yapmasın, 70 milyonunsa bütün
yayınları da Yeni Şafak ve Zamancılar yapmasın.
MEHMET OCAKDEN (Devamla) Yani dolayısıyla,
Osmanlı da bu ülkenin bir değeridir, bir rengidir. Yani, Osmanlı
başka bir ülkenin kurumu filan değildir.
BAŞKAN Sayın Ocakden, devam eder misiniz. Genel Kurula
hitap edin lütfen.
MEHMET OCAKDEN (Devamla) Bir başka muhalefet sözcüsü
Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi TRT yönetimini de halk seçsin, neden
korkuyoruz? diyor. Hayır, hiç korkmuyoruz. Ama, hele halkın
seçtiği parlamenterlere biz sahip çıkalım yeter. Henüz bunu
gerçek anlamda sağlayabilmiş değiliz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ne dedi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Biz de anlamadık.
ATİLA EMEK (Antalya) Bir daha tekrar eder misin.
AHMET ERSİN (İzmir) Anlaşılamadı, bir
daha söyler misin.
MEHMET OCAKDEN (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kabul etmek gerekiyor ki, muhalefet etmenin de
eleştirinin de temel mantığı Türkiyenin demokratik
açılımını zenginleştirecek, kamusal
değişimini hızlandıracak bir anlayış zeminine
dayandırılmalıdır. Şu bir gerçek ki, eğer
Türkiyenin sorunlarını bu ve benzer söylemler paralelinde çözmeye
kalkarsak, küçük, yoksul, dışa kapalı ve 30lu
yılların tek parti yönetiminin şekillendirdiği bir Türkiye
tablosuyla karşılaşırız ki, bu ülke için bir felaket
tablosudur.
AHMET ERSİN (İzmir) Sizde o özlem var.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) 30lu yıllar felaketti mi demek
istiyorsun?
MEHMET OCAKDEN (Devamla) Eğer kentlerimizin daha düzenli,
hastanelerimizin daha sağlıklı, yargımızın daha
bağımsız, siyasetimizin daha şeffaf
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) 30lu yıllar felaket miydi?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Osmanlıya sahip çık, 30lu
yılları inkâr et!
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) 30lu yıllar felaket miydi?
BAŞKAN Lütfen hatibe müdahale etmeyelim, dinleyelim
efendim.
MEHMET OCAKDEN (Devamla)
okullarımızın daha
çağdaş, ekonomimizin daha rekabetçi ve kurumlarımızın
daha modern olmasını istiyorsak, Türkiyenin, demokrasi, laiklik ve
modernleşme rotasının korunması konusunda daha hassas olmak
zorundayız.
TRT Kanunundaki değişikliğin ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ocakden.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şahısları adına ilk söz, Samsun Milletvekili
Suat Kılıça aittir.
Sayın Kılıç, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
en kalbî saygılarımla selamlıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Radyo ve
Televizyon Kanununda yapılması planlanan değişiklikler ve
bu değişikliklerle birlikte uygulamada ortaya çıkacak
yenileşmeler ve yönetimdeki değişim
anlayışının, Türkiyenin sesi olan, Türkiyenin rengi olan,
Türk kültürünün, Türk dilinin kurumsal ifadesi ve Anadoluda
yerleşikleşmesine yönelik en önemli yayın aracı ve
organı olan TRTnin performansına çok önemli, çok değerli katkılar
yapacağına olan kalbî inancımı sözlerimin başında
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Benden önce yapılan grup konuşmalarında, dört grup
adına burada söz alındı. Benden önceki konuşmacı
Sayın Ocakden AK Parti Grubu adına konuştu, onun öncesinde üç
muhalefet grubu adına yapılan konuşmalar oldu. İnanarak ve
bütün kalbimle şunu ifade etmek isterim ki, muhalefet kanadından
TRTde kadrolaşma iddiaları ve TRTde ehliyetsiz
yapılaşmaya yönelik olarak yapılan eleştirilerin temelsiz,
köksüz ve inandırıcılıktan uzak yaklaşımlar
olduğu kanaatindeyim.
ATİLA EMEK (Antalya) Öyle mi?
SUAT KILIÇ (Devamla) Tam aksine şunu özellikle ifade etmeyi
ihtiyaç olarak addediyorum: Çok saygıdeğer milletvekilleri, TRT Genel
Müdürü burada, yardımcıları burada, TRTdeki daire
başkanlarının bir kısmı burada, bir kısmı belki
izleyici sıralarında, bir kısmı da TRT-3 üzerinden Mecliste
yapılan konuşmaları takip ediyor.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, kurulduğundan bu yana
tarihinin hiçbir döneminde siyasi iktidar karşısında bu kadar
özerk, bu kadar bağımsız bir dönemi idrak etmemiştir. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) İnanıyor musun buna,
inanıyor musun?
SUAT KILIÇ (Devamla) TRT Kurumu, gerek mali özerklik olarak, bu
kadar özerk bir dönemi yaşamamıştır.
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Oh oh, bravo!
SUAT KILIÇ (Devamla) TRT Kurumu, gerek idari özerklik olarak bu
kadar baskın karakterli bir dönemi yaşamamıştır. TRT
Kurumu, yayınların tarafsızlığına, siyasetin
müdahale etmemesi noktasında da bu kadar özgür, bu kadar
bağımsız ve bu kadar tarafsızlığına saygı
duyulan bir iktidar dönemine tanıklık etmemiştir.
Muhalefet sıralarından çokça laf atıldı ama
ben özellikle Halk Partili arkadaşlarıma bakıyorum ve şunu
düşünüyorum: Ah tek başınıza iktidar olacaktınız
ve bu TRT sizin idarenizde olacaktı, tozunu attırırdınız
tozunu, tozunu attırırdınız! (AK Parti
sıralarından alkışlar) Siz değil misiniz
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, bunlara
tutanağa gerek yok, dikkatle dinleyin siz de.
SUAT KILIÇ (Devamla) Siz değil misiniz
BAŞKAN Sayın Kılıç, lütfen
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Arkadaş bu tür konuşmaya
devam edecek anlaşılan! Bunlara tutanağa da gerek yok, bunlara
cevap alacaktır.
BAŞKAN Sayın Okay, ikaz ediyorum.
SUAT KILIÇ (Devamla)
1991-1995 arası dönemde Seyfi
Oktayın Adalet Bakanlığı sırasında, Sayın
Moğultayın Adalet Bakanlığı sırasında
Kadrolaşmayacaktık da ne yapacaktık? diyen
anlayışın devamı siz değil misiniz? (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) Ya şu ülkenin hâline bakın,
neyi konuşuyorsunuz?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan,
konuşmacıyı ikaz edin, gecenin bu saatinde olay
çıkarttıracak!
BAŞKAN Sayın Kılıç
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakınız
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Lütfen, rica ediyorum
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Dikkatli konuş!
BAŞKAN İkaz ediyorum efendim.
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar, dinleyin,
dinleyin
BAŞKAN Sayın Kılıç
SUAT KILIÇ (Devamla) Benim sözümü sataşmayla kesemezsiniz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Haddini bileceksin!
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
sataşmayla susturulacak bir hatip değilim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Tasarı üzerinde
konuşacaksın!
SUAT KILIÇ (Devamla) Sataştığınız kadar
cevap alırsınız.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Cumhuriyet Halk Partisi
konuşulmuyor
SUAT KILIÇ (Devamla) Sataştığınız kadar
cevap alırsınız.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
TRT konuşuluyor!
BAŞKAN Sayın Kılıç
SUAT KILIÇ (Devamla) Sayın Başkan, zamanımdan
çalınan bu sürenin zamanıma ilave edilmesini istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç, tamam ama siz de Genel
Kurula hitap edin lütfen ya.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) TRTyi konuşuyoruz burada!
SUAT KILIÇ (Devamla) Dokundu değil mi, ağır
geldi?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Hiç
yakışmıyor sana!
BAŞKAN Lütfen
SUAT KILIÇ (Devamla) Dokundu
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sana dokundu!
SUAT KILIÇ (Devamla) Dokundu
Dokundu
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ne demek dokundu? Saygılı
konuş, terbiyesiz adam!
SUAT KILIÇ (Devamla) Dokundu, rahatsız oldunuz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Saygısız herif!
SUAT KILIÇ (Devamla) Rahatsız oldunuz
Rahatsız
oldunuz
Bakın, değerli milletvekilleri
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ne demek dokundu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oturunuz
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ne demek istiyor?
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, ben
sözlerimi
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan,
konuşmayı kesin!
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, ben
sözlerimi
BAŞKAN Sayın Kılıç
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ne demek dokundu?
BAŞKAN Ben müdahale ediyorum efendim.
SUAT KILIÇ (Devamla)
hiçbir ima içermeksizin
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, o sözünü geri
alsın.
BAŞKAN Ben müdahale ediyorum, siz buyurun.
SUAT KILIÇ (Devamla)
hiçbir ima içermeksizin, hakaret unsuru
taşımaksızın, sadece konuya ilişkin
değerlendirmeler bağlamında ifade ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, sözünü geri
alsın
BAŞKAN Ben ikaz ediyorum, siz susun efendim.
SUAT KILIÇ (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri,
bakınız
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, sözünü geri
alsın.
SUAT KILIÇ (Devamla)
sözlerimi, eğer bölmezseniz, tavzih etmem gerekiyorsa tavzih ediyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sözünü geri alsın.
ATİLA EMEK (Antalya) Yakışıyor mu?
SUAT KILIÇ (Devamla) Sözlerim hiçbir ima, hiçbir hakaret
kastı içermiyor. Eğer kelimelere ifade edilenin
dışında anlamlar yüklüyorsanız bu benim kabahatim
değil, asla!
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Senin yaşın yetmez!
ATİLA EMEK (Antalya) Yaşın yetmez!
SUAT KILIÇ (Devamla) Sözlerim ifade ettiklerimin
dışında bir kasıt, bir mana, bir anlam, bir ima
taşımıyor.
BAŞKAN Sayın Kılıç, lütfen
SUAT KILIÇ (Devamla) Sözlerimi olduğu gibi algılamak,
olduğu gibi değerlendirmek durumundasınız.
ATİLA EMEK (Antalya) Yakışmadı
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Çocuk daha çocuk
(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lafınızı kesiyorum, bir dakika dinler
misiniz beni Sayın Kılıç. Gecenin bu saatinde niye bu kadar
geriyorsunuz ortamı ya?
ATİLA EMEK (Antalya) Yakışıyor mu?
BAŞKAN Konuşalım
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, Genel Kurula
hitap etsin.
BAŞKAN Tamam efendim
Siz Genel Kurula hitap edin efendim.
Buyurun, devam edin lütfen.
ATİLA EMEK (Antalya) Sen ne yapmak istiyorsun?
BAŞKAN Susar mısınız arkadaşlar ya
Susar mısınız. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, ben ikaz ettim, buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Ayıp
BAŞKAN Sayın Ağyüz, oturur musunuz yerinize. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Hatibi dinleyelim, oturur musunuz lütfen. (CHP
sıralarından gürültüler)
Buyurun Sayın Kılıç, devam edin.
SUAT KILIÇ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette ki muhalefet sözcüleri bu kürsüden
yaptıkları eleştirilerin karşılıksız
kalmayacağını, bir cevap mekanizmasının,
doğruları ifade etme mekanizmasının mutlaka
çalışacağını bilmeli, görmeli ve idrak etmelidir. (AK
Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Bu kürsü muhalefet sözcülerinin gerçek dışı
beyanlarla iktidar grubunu hedef alıp, yerine oturduktan sonra da
coşkuyla karşılanacakları yer değildir.
ATİLA EMEK (Antalya) Böyle konuşma!
SUAT KILIÇ (Devamla) Bu kürsüde muhalefetin konuşma
özgürlüğü bulunduğu kadar
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Başkan, daha niye süre
veriyorsun? Süresi bitti, sözü bitti, baksana
BAŞKAN Saati ben biliyorum.
SUAT KILIÇ (Devamla)
bu kürsüde iktidarın da konuşma
özgürlüğü vardır. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Her kafadan bir ses çıkıyor, tek tek
konuşur musunuz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, süresi bitti.
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
söylediğim sözler gerçeklerin ifadesidir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Otur yerine!
ATİLA EMEK (Antalya) Süresi bitti
BAŞKAN Ben biliyorum, burada yazıyor, oraya
bakmayın.
SUAT KILIÇ (Devamla) Gerçeklerin ifadesi olduğunun
göstergesi de sözün muhatabı olan parti grubundaki
rahatsızlıktır. (CHP sıralarından gürültüler)
AHMET ERSİN (İzmir) Yarım saat mi konuşacak?
BAŞKAN Müdahale etmeyin, ben biliyorum, burada
yazıyor.
SUAT KILIÇ (Devamla) Sayın milletvekilleri, bir ana
muhalefet grubunun, kürsüdeki iktidar sözcüsünün
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, ekrana
bak ekrana, ekran yanlış!
BAŞKAN Biliyorum Sayın Ağyüz, biliyorum.
SUAT KILIÇ (Devamla)
yaklaşımlarını
gürültüye getirerek, sataşmalara getirerek
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Senin aklın ermez onlara,
daha çocuksun!
SUAT KILIÇ (Devamla)
boğabileceğini zannetmesi az
önce seslendirdiğiniz özgürlük yaklaşımıyla bağdaşan
bir tutum değildir.
Sözlere yanlış imalar ve anlamlar yükleyerek
ATİLA EMEK (Antalya) Kaç dakika konuştu?
SUAT KILIÇ (Devamla)
sataşmalarla süremi çalarak
susturacağınızı zannediyorsanız
yanılıyorsunuz, öncelikle bunu ifade etmek isterim. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Kılıç, müsaade eder misiniz,
süreyi düzelteceğim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) CHP olmasaydı senin ismin
farklı olacaktı. Yazık ki o aileden geliyorsun!
ATİLA EMEK (Antalya) On dakika doldu, bir dakika vereceksin
Başkan!
BAŞKAN Hayır, olur mu on dakika efendim.
Buyurun efendim, devam edin Sayın Kılıç.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, süresi
bitti!
BAŞKAN Beş dakika konuştu.
SUAT KILIÇ (Devamla) Çok değerli milletvekilleri,
aslında dinlemiş olsaydı muhalefetin de bu sözlerden istifade
edeceği noktalar olacaktır.
ATİLA EMEK (Antalya) Niye beş dakika veriyorsun?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Devam et, devam!
BAŞKAN Kibar olun biraz
ATİLA EMEK (Antalya) Ayıp ya, ayıp!
BAŞKAN Kibar olun.
Buyurun devam edin.
ATİLA EMEK (Antalya) Devam ettir hakarete burada! Bu da
size yakışır!
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar, sizi orada
tutan şey işte bu tahammülsüzlüğünüzdür.
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Sana ne bizden
kardeşim, sen kendine bak!
BAŞKAN Lütfen, böyle yapmayın, kibar olun. Duyuyorum
ben sesinizi.
SUAT KILIÇ (Devamla) Bakın, yirmi dakika grup sözcünüz
konuştu. İktidar milletvekilleri, son derece teenniyle,
saygılı bir yaklaşımla grup sözcünüzün ifadelerini dinledi.
(CHP sıralarından gürültüler)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sen de seviyeli konuş,
seviyeli!
BAŞKAN Sayın Ağyüz
SUAT KILIÇ (Devamla) Burada ben de dinledim. Ben de
şahsım adına on dakikalık söz süremi kullanıyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) On beş dakika oldu!
SUAT KILIÇ (Devamla) Size düşen, hakaret içermedikçe
sözlerimi yerinizde dinlemekten ibarettir ama
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Dokunmak demek ne demek?
SUAT KILIÇ (Devamla)
söylediklerimden rahatsız
olduğunuz için, sözümü kesmeyi kendinize misyon addediyorsanız, o,
işin başka bir tarafı.
NESRİN BAYTOK (Ankara) Beş dakika daha verdi!
ATİLA EMEK (Antalya) Helal olsun Başkan!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şu dokunmayı bir
açıklasana!
ATİLA EMEK (Antalya) Allah Allah, neyi uzatıyor bu
adam!
BAŞKAN Saat var önümde, acele etmeyin, saat var önümde.
SUAT KILIÇ (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri, Türk
dilinin korunması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Suat Bey, şu dokunmayı
bir açıkla. Dokunmak ne, onu bir açıkla bakayım? Ne demek o?
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, siz o
kelimeleri hangi manada kullanırsınız
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen hangi manada kullandın?
SUAT KILIÇ (Devamla)
nerede, ne zaman
kullanırsınız ben onu bilmem ama Türk dilini iyi
kullandığını düşünen bir milletvekili olarak ben o
kelimeye hiçbir anlam
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sen elini uzatma
bakayım, öyle elini uzatma. Düzgün konuş!
SUAT KILIÇ (Devamla)
sizin anladığınız
manada hiçbir argo içermeksizin, ahlak ve edep anlayışı içerisinde
içerdiği ortalama normal mana ne ise benim kullandığım
sözcük
ATİLA EMEK (Antalya) Ne biçim konuşuyorsun! Ahlak
dersi mi veriyor?
SUAT KILIÇ (Devamla)
bu manada
kullanılmıştır değerli milletvekilleri.
BAŞKAN Allah Allah
ATİLA EMEK (Antalya) Gülüyorsun bir de Başkan,
gülüyorsun!
SUAT KILIÇ (Devamla) Ama başka yöne çekme noktasında
ısrarlı kanaatiniz varsa o kanaatinizle sizi baş başa
bırakıyorum ve sadece bu durumu yorgunluğunuza veriyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu
idari özerklik olarak, mali özerklik olarak ve yayınlarının
tarafsızlığına gösterilen saygı noktasında, son
beş buçuk yıldır AK Parti İktidarındaki huzurunu,
rahatını ve özerkliğini önceki siyasi iktidarların hiçbiri
döneminde yaşayamamıştır, o ortamı
bulamamıştır. Bunun göstergesi nedir?
NESRİN BAYTOK (Ankara) Şaka yapıyorsunuz
herhâlde.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Arkadaşların
gülüyor sana, arkadaşların!
SUAT KILIÇ (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri, Genel
Müdür burada. Bir önceki TRT ve Anadolu Ajansından sorumlu
Bakanımız Sayın Beşir Atalay, şimdiki ilgili sorumlu
Bakanımız Sayın Mehmet Aydın, iktidarın bir
milletvekili olarak çok iyi biliyorum ki önceki ve şimdiki sayın bakanlar
TRTnin işleyişine, TRTdeki yapılaşmaya, TRTdeki personel
tercihlerine müdahaleden olabildiğince uzak, olabildiğinde ari,
olabildiğince mesafeli yaklaşımlar içerisinde oldular.
Bakın, AK Partinin iktidarda olduğu dönemde Türkiye
TRTnin aynı özerklik anlayışı içerisinde iki büyük seçim
yaşadı. Bu seçimlerden bir tanesi 28 Mart 2004 tarihinde yapılan
mahallî idare seçimleridir, bu seçimlerin diğeri 22 Temmuz 2007 tarihinde
gerçekleştirilen milletvekili genel seçimleridir. Her iki seçim
sırasında da hiçbir muhalefet sözcüsü, hiçbir muhalefet lideri TRT
yayınlarının tarafsızlığından yana bir
şikâyet sözcüğünü dile getirememiştir. Hatta hatta TRTnin
yayın süreleri, TRTnin iktidar ve muhalefete ayırdığı
süreler noktasında ciddi bir matematiksel çalışma yapılsa
görülecek olan şudur: TRTnin ekranlarında, kanallarında,
yayınlarında, programlarında iktidarın lehine değil,
bilakis muhalefetin lehine bir pozitif ayrımcılık
uygulaması söz konusudur. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) Millet gülüyor sana, gülüyor!
SUAT KILIÇ (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri,
sözlerimi TRTnin özerkliği noktasından bir başka alana
taşımak istiyorum. TRT Türkiyede misyon üzerine inşa
edilmiş bir kurumdur. TRTnin Türkiyede kanunla
tanımlanmış, Anayasayla çerçevelendirilmiş görevleri
vardır. TRT Türk dilini yaşatmak, geliştirmek, topluma mal etmek
mecburiyetinde olan bir kurumdur. TRT Türk tarihine, TRT Türk kültürüne, TRT
Türkiye'nin sanatsal birikimine değer vermek, bu birikimleri
geliştirmek, güçlendirmek, geniş toplum kitlelerinin faydasına,
yararlanmasına sunacak hamleleri, atılımları
gerçekleştirmek mecburiyetinde olan bir kurumdur.
İşte, bu kanunun amacı, TRTnin misyonuna, özüne
dönüşüne katkı sağlamaya yönelik bir düzenlemedir. Bu kanunla
birlikte, TRT işleyişinden ya da mevzuatından kaynaklanan
hantallık görüntüsünden kurtularak daha kolay operasyonlar yapabilecek,
etkin ve verimli bir çalışma ortamını sağlayabilecek
yapısal değişime kavuşabilme imkânını
yakalamıştır.
Benim süremin sonuna gelmiş olmaktan dolayı
TRT
yönetiminden bu vesileyle ricam şudur: Türk kültürüne, Türk diline, Türk
milletini bir arada tutan değerlere ve Türk milletinin ortak tarih
bilincine yönelik daha kuvvetli, daha kaliteli, daha nitelikli, içerik olarak
daha zengin yapımlar, belgeseller, sinema filmleri, tiyatro eserleri ve
diğer sanatsal hareketleri TRT desteklemek ve hayata geçirmek
zorundadır.
TRT, magazin alanında prime time kanallarla
yarışmak mecburiyetinde olan bir kurum değildir. TRT, öncelikli
derdi rating kaygısı olması gereken bir kurum değildir.
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Tarkana 1 milyon verdi TRT!
SUAT KILIÇ (Devamla) TRT, magazin sayfalarında
hayatımızın tamamına yönelik kültürel erozyona yol açan,
aşınmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kılıç, devam eder
misiniz.
Son sözlerinizi alayım efendim.
ATİLA EMEK (Antalya) Devam etsin Başkan, sabaha kadar!
SUAT KILIÇ (Devamla) TRT programlarında, TRT sanat ve
kültür programlarında, magazin dünyasının
yıpratıcılığıyla aşınmış
isimlerden uzak durmak mecburiyetindedir. TRT bir kültürün, TRT bir dilin, TRT
bir sanat birikiminin, TRT bir tarih kültürü birikiminin ve TRT topyekûn bir
milletin ortak değeridir.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Tarikat kültürü!
SUAT KILIÇ (Devamla) TRT yayın çizgisinde bütün bu
anlayışa destek çıkmak, yeni yapımlar ortaya koymak,
kaynaklarını personel için değil yeni yapımlar için
değerlendirmek mecburiyetindedir.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Tarikatların cirit
attığı kurum!
SUAT KILIÇ (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri,
yapılan bu düzenlemeyle TRTnin önemli ve güzel hizmetlere imkân
sağlayabilme yolunda ciddi mesafe alacağına inancım,
kanaatim tamdır.
Bu düzenlemeye destek verecek olan iktidar-muhalefet bütün
milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Çalışmanın,
düzenlemenin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kılıç.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Biraz evvel, Sayın Hatibin
konuşmalarını siz de dikkatle izlediniz. Grup Başkan Vekili
olduğum Partime yönelik hem kaba sözler sarf etti
BAŞKAN Efendim, tavzih ettiler ama Ben o manada
kullanmadım. dediler.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Efendim, tavzih yeterli değil.
Tavzih yeterli değil Sayın Başkan.
BAŞKAN O zaman, buyurun yerinizden kısa bir
açıklama yapın efendim.
Aynı süreyi vereceğim size efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkanım, ben
69uncu maddeye göre söz talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN Gereceksiniz, yine gereceksiniz.
Buyurun.
Yeni bir sataşmaya, lütfen, gecenin bu saatinde mahal
vermeyelim efendim. Lütfen
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sen müsaade ediyorsun
Başkan, konuşmacıya sen müsaade ettin.
BAŞKAN Niye etmeyeyim ki? Kime müsaade etmişim ben?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Deminki konuşmacıya.
BAŞKAN Herkese müsaade ediyorum. O zaman herkesin
lafını kesmem lazım. Kim doğru konuşuyor ki burada?
Allah Allah! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşmayı uzatırsanız, sonunu böyle
getirirsiniz işte, illa yirmi dakika, yirmi bir dakika
tamamlayacaksınız. Tabii, konuşacak bir şey kalmıyor,
ondan sonra sataşma başlıyor. Allah Allah! (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Okay.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okayın, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın
konuşmasında partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel burada şahsı adına söz alan Hatip
Arkadaşım kürsüye çıktığında ikaz ettiler Bunun
işi olayı germektir, tahrik etmektir, olay çıkarmaktır.
Aman Başkanım, bunun geçen dönemden de böyle bir
alışkanlığı vardı, dikkatli izleyin. Çünkü, bir
biçimde burayı gerecek, tartışacak. Özel seçilmiş bir
isimdir. AK Partinin kadrolu kavgazanıdır. dediler.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sizi
yanıltmışlar Başkan, ön yargılı
dinlemişsiniz. Sizi yanıltmışlar.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) İsabetli bir tespitti. Çünkü,
kendisini dinlemiştim ben, daha önce de dinlemiştim. Buraya sırf
özel olarak geldi, bunu germek için geldi. Tabii, germek için geldiğinde
de konuşulan TRT Kanunu olduğu hâlde, döndü TRT Kanunu konusunun
dışına çıktı, Cumhuriyet Halk Partisine
sataştı ve de dedi ki: Efendim, eğer Cumhuriyet Halk Partisinin
bizim gibi böylesine, Mecliste bir çoğunluğu olsaydı tozunu
atardınız. dedi.
Şimdi, değerli milletvekilleri, değerli
milletvekilleri, bu yasama döneminde çıkarttığınız
yasalara bakarsınız, doğrudan doğruya devletin tüm
kurumlarını AKPlileştirmek için
çıkarttığınız yasaları sırasıyla
söylüyorum: Hâkimler Savcılar Kanunundan başlarız,
Sağlık Bakanlığına devam ederiz. (AK Parti
sıralarından Ne alakası var? sesleri, gürültüler)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Türban
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) TÜRMOBla, Futbol Federasyonu
Yasası ile devam ederiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
Tozunu attırır. dediği için arkadaşlarımız
tepki gösteriyorlar. Ettiği şeye bakın, lütfen
BAŞKAN Sayın Okay
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Şimdi, biraz evvel TRTye de
methiye düzerken unutmayın ki, şimdi hemen toparlayabildiğim
TRTde yapılan yayın programlarını
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Son bir dakika verin Sayın
Başkan.
BAŞKAN Efendim, sataşma oluyor; yani rahatsız
ediyorsunuz birbirinizi. Benim için mesele değil, on saat de konuşun
ya! Ben sizin için söylüyorum, geriliyorsunuz bu saatte.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Sataşmayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, konuşun siz
karşılıklı, cevap verelim size hadi.
Buyurun, yakışıyorsa yapın hadi. Hadi
yapın!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Sayın Başkanım, size de
yakışan arkadaşımın konuşmasını
kesmekti.
BAŞKAN Ben ikaz ettim, sesini de kestim dikkat ederseniz.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Sesini kestikten sonra ama bir ek süre
verdiniz.
BAŞKAN Ek süre vermedim, on dakikalık
Beş
dakika
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Şimdi, bakın Gündeme Dair
Bayan Türkönenin kocası. Enine Boyuna Zaman gazetesine emanet. Felsefe
Konuşmaları Zaman gazetesine emanet. Şenlik Var Samanyoluna
emanet ve ondan sonra da diyorsunuz ki Cumhuriyet Halk Partisi tahammülsüzlük
gösteriyor. Açıkçası ideolojinizi TRTye dayatıyorsunuz. TRTyi
teslim aldınız. Şimdi de TRTnin kadrolarını
AKPlileştirmek istiyorsunuz.
BAŞKAN Hâlâ laf atıyorsun, hâlâ laf atıyorsun;
yakışıyor mu?
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Bu arada, değerli
arkadaşımın o kaba ve yaralayıcı sözlerini kendisine
iade ediyorum. Dilerim, bundan sonra bu kürsüde hitapta bulunurken daha
dikkatli, daha özenli konuşur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, sıra sizde Sayın Elitaş,
buyurun, sizi dinleyelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum müsaade
ederseniz.
BAŞKAN Efendim, ne konuda yapıyorsunuz? Şimdi,
karşılıklı
Siz de söyleyeceksiniz, bu sefer Sayın
Okay kalkıp konuşacak. Yerinizden, lütfen yerinizden. Evet, buyurun.
Böyle usul olmaz yahu! Böyle şey olmaz! Bu kadar tecrübeli
adamlar ya! Utanıyorum yani, vallahi utanıyorum.
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın
konuşmasında partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, Muhalefet Partisi Grup Başkan Vekili ve grubumda
bulunan değerli milletvekili arkadaşlarımız, biraz önce TRT
Kanununda şahsı adına söz aldığında, Cumhuriyet
Halk Partisine Eğer iktidar sizin elinize geçmesi mümkün olsaydı TRTnin
tozunu attırırsınız. ifadesine
arkadaşlarımız büyük bir tepki gösterdiler. Sayın Grup
Başkan Vekili, Arkadaşımızın bu
konuşmasını eleştirmek için çıktığı ve
yaptığı konuşmada, Adalet ve Kalkınma Partisinin
TRTde yaptığı kadrolaşma hareketini ifade edip,
Kadrolaşma yapıyorsunuz, TRTde her tarafa şunu
yapıyorsunuz. diye ifade ediyor. Bakınız, biraz önce
Değerli Milletvekilinin kendilerini Eğer olsaydınız
diye
eleştirdiği noktayı, kendisi daha ağır bir
şekilde bizi itham ediyorlar. Lütfen, bir muhalefetin, kendilerini
eleştirmelerine tahammül göstermelerini istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Başkan, cevap
hakkımız doğdu.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Kılıç, Grup Başkan
Vekiliniz konuştu, meramını anlattı. Konuşacak ne
buluyorsunuz? Siz biliyorsunuz, benim için hiçbir şey
değişmiyor. Buyurun konuşun isterseniz. Yazık yani, yazık,
millet bizi izliyor bu saatte ya. Çocuklar gibi karşılıklı
şey yapıyorsunuz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.
Sayısı: 219) (Devam)
BAŞKAN Şahısları adına ikinci söz
Kayseri Milletvekili Sayın Ahmet Öksüzkayaya aittir.
Buyurun Sayın Öksüzkaya. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219
sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde, şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, burada, TRTnin kimin televizyonu
olduğunu tartışmaya gelmedik. TRT Türk milletinin
televizyonudur, hepimizin televizyonudur, iktidarıyla, muhalefetiyle
hepimizin televizyonudur. Bu vesileyle, burada, tartışmalara son
vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, dünyada yaşanan baş
döndürücü teknolojik gelişmeler, ses ve görüntülerin çeşitli yollarla
ve süratli bir biçimde ilgili yerlere iletilmesine imkân
sağlamıştır. Anayasanın 133üncü maddesinde yapılan
değişiklikle radyo ve televizyon
yayıncılığındaki devlet tekelinin ortadan
kalkmasından sonra, özel radyo ve televizyon
yayıncılığı, kablo ile dağıtım, uydu
platformu işletmeciliği, İnternet hizmetleri gibi faaliyetler
gündeme gelmiştir. Bu gelişmelerin ardından, bütün dünyada
olduğu gibi ülkemizde de bu sektörde hukuksal ve ticari açıdan iç içe
geçme süreci başlamıştır.
Bilindiği üzere, 26/3/2008 tarihinde başlayan süreçle
tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek kabul edilmiş ve
bugün de Genel Kurulda görüşmelerine
başlanılmıştır.
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun şu andaki idari
yapılanmasının temeli, radyo ve televizyon
yayıncılığının tek elden yürütülmesi esasına
dayandırılmıştır. Bu yapı, radyo ve televizyon
yayıncılığında gerek ülkemizde ve gerekse
uluslararası alanda yaşanan gelişmeler
karşısında, bugün için kamu yayıncılığı
görevinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine engel
olmaktadır. Nitekim bu konuda, geçmişte, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda da bir çalışma yapılarak TRTnin yeniden
yapılandırılması ve sağlıklı bir yapıya
kavuşturulması kapsamında gerekli hukuki düzenlemelerin
yapılacağına dair düzenlemeye yer verilmiştir.
Bugün, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda da Anayasayla
kendisine verilen kamusal görevin yerine getirilebilmesi için, yalnızca
kamu yararını gözeten, çağdaş bir
yayıncılığı mümkün kılacak, özerk ve esnek bir
yapılanmaya gidilmesi kaçınılmaz hâle gelmiştir. Maalesef
bugün, bu Kurumda yayıncılık hizmetinin işçi
sayılmayan geçici personelle her yıl sözleşmeleri yenilenerek
desteklenmeye çalışıldığı bir gerçektir. Bundan
dolayıdır ki yeni ve çağdaş gelişmelerin
gerektirdiği bir yapılanmaya gidilmesini sağlayacak kanun
değişikliğini de yapmanın zorunlu ve ertelenemez hâle
geldiği ortaya çıkmıştır.
Tasarı, bir yandan devletin genel idari düzenine
bağlı kalınarak, diğer yandan kamu radyo ve televizyon
yayıncılığı hizmetinin niteliği göz önünde
tutularak daha etkin ve dinamik bir teşkilat yapısı
oluşturulmasına imkân verecek nitelikte düzenlenmiştir.
Tasarı maddelerine ana başlıklar hâlinde göz atacak
olursak:
Tasarının 1inci maddesiyle, Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumunun 2954 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
tek yayıncı kurum olması, Radyo ve Televizyon Kurulunun da
aynı kanunda yer alan hükümlerle düzenlenmesi sebebiyle Kanunun
amacının sadece Kurumun yayınları ve kuruluş, görev,
yetki ve sorumluluklarıyla sınırlı hâle getirilmesi
amaçlanmaktadır.
Tasarının 2nci maddesiyle, uluslararası radyo ve
televizyon kurum ve kuruluşlarının yanı sıra yerel,
bölgesel, ulusal radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları ile de
ilişkilerinin düzenlenmesi; anlaşma, sözleşme ve protokoller ile
ortak hareket edilebilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Bununla birlikte uluslararası radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları
ile yapılacak anlaşma, sözleşme ve protokollerde de
Başbakanlıktan onay alınması zorunlu hâle
getirilmiştir.
Tasarının 3üncü maddesi ile yönetim kurulunun
yayıncılık konusunda, yayıncılıkla ilgili
alanlarda deneyim sahibi ve kendi konularında uzmanlaşmış
olan üyelerden oluşan bir yapıya dönüştürülmesini
sağlayacak şekilde yönetim kurulunun teşkili yeniden
düzenlenmiştir.
Tasarının 4üncü maddesi ile genel müdür ve genel müdür
yardımcısı unvanlı kadrolara atanacak olanlar hakkında
kamu kurum ve kuruluşlarındaki atamaya ilişkin mevzuat
hükümlerine paralel bir düzenleme yapılmak suretiyle en az on iki yıl
kıdem şartı getirilmiştir.
Tasarının 5inci maddesiyle Kurumun Anayasa ile
kendisine verilen kamusal yayın görevini yerine getirebilmesi için, yalnızca
kamu yararını gözeten çağdaş bir
yayıncılığı mümkün kılacak yapılanmanın
oluşmasını hedefleyen bir düzenleme vardır.
Tasarının 6ncı maddesiyle, Türkiye Radyo ve
Televizyon Kurumuna tahsis edilen TRT-3 kanalından Türkiye Büyük Millet
Meclisi Televizyonu aracılığıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi yayınlarını, uygun görülen kanalların birinden de
açık öğretim ve eğitim öğretim amaçlı diğer
yayınların yansıtılmasına ilişkin düzenleme
öngörülmüştür. Ayrıca, bu yayınların dışında
kamu ve özel sektörden yayın talebinde bulunulması hâlinde de bu
talebin bir protokol çerçevesinde karşılanabilmesine yönelik
düzenleme amaçlanmaktadır.
Tasarının 7nci maddesinde, genel mevzuat hükümlerine
paralel olarak Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda uygulanması planlanan
istihdam şekillerinin tespitine ilişkin düzenleme vardır.
Tasarının 8inci maddesinde, yayın, yapım,
teknik ve bilişim hizmetlerini çağdaş yayıncılık
anlayışının gerektirdiği şekilde yürütmek üzere
sözleşmeli personel istihdam edilmesi, geçici personelin
tanımlanması ve kurum personelinin yurt içi ve yurt
dışında geçici görevle görevlendirilmesi durumunda verilecek
gündelik ve harcırahların düzenlemesi
yapılmıştır.
2954 sayılı Kanunun 16ncı maddesinde
yapılacak değişiklik sonrası yeni bir yapı ortaya çıkacaktır.
Tasarının 9uncu maddesiyle getirilen düzenlemeyle, bu
yapının gerektirdiği kadro hareketlerinin
sağlıklı bir şekilde yapılmasına, görevi sona
eren personelin mali ve sosyal haklarının korunmasına
ilişkin düzenleme hedeflenmektedir. Ayrıca, Kurumda
çalışanların emekliliğe özendirilmesi bakımından,
kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görev yapan Kurum personelinden
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununa göre emeklilik hakkını kazanmış olanlara bu
kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay, bu hakkı 2008
yılı sonuna kadar kazanacak olanlara da kazandıkları
tarihten itibaren iki ay içinde emeklilik başvurusunda bulunmaları
hâlinde emekli ikramiyelerinin yüzde 30 fazlasıyla ödenmesine ilişkin
düzenleme vardır.
Bugüne kadar daha çok formalite görev yapan Koordinasyon Kurulunun
varlığına son verilmek üzere, 2954 sayılı Kanunun
10uncu maddesinin (c) bendi ve Koordinasyon Kurulunun düzenlendiği
14üncü maddesinin kaldırılması öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, tasarının ülkemize ve
milletimize hayırlar getirmesini, değerlerine bilinçli olarak sahip
çıkan, daha bilgili, daha uygar ve daha gelişmiş bir toplum olma
yolunda ilerlememize vesile olmasını içtenlikle diliyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öksüzkaya.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine
başlıyoruz.
Süreyi kısıtlamayacağım ama çok sual soran
arkadaşımız var, biraz kısa tutarlarsa daha memnun
olacağım, yetişmesi açısından.
Sayın Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Kurumun yayıncı personel
ihtiyacının giderilmesi için 2007 yılında Hazine
Müsteşarlığından, 13 stajyer muhabir, 15 stajyer spiker, 39
yardımcı prodüktör, 28 kamera asistanı, 15 stajyer
montajcı, 10 seçici, 10 ışıkçı, 15 mühendis ve 100
teknisyen olmak üzere toplam 245 kişinin sınavla alınması
için izin alınmış mıdır?
İki: İzin alınmış ise niçin bu izin
kullanılarak kadrolu personel alınmamaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Emek.
Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, sol
tarafınızda oturan beyefendi sanıyorum Kurumun Genel Müdürü.
Özellikle Mehmet Şandır ve Bülent Baratalı Bey konuşurken
sürekli alaycı bir şekilde sırıttı. Sırıtmasının
nedeni ne? (AK Parti sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
lütfen arkadaşı terbiyeye davet edin.
BAŞKAN Böyle sual olur mu efendim? Böyle sual olur mu? Bunu
sual kabul etmiyorum efendim.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Başkanım, böyle bir
laf olmaz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bu durum Meclisin ciddiyetiyle,
kutsallığıyla bağdaşıyor mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
sözünü geri alsın.
BAŞKAN Bu sorulacak sual mi yani Sayın Öztürk!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sözünü geri alacak.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) İkinci soruma geçiyorum.
BAŞKAN O sual kabul edilmemiştir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bazı daire
başkanlıklarının yapısında hiçbir
değişiklik olmadığı hâlde isminin
değiştirilme gerekçesi nedir? Bir daire
başkanlığının yalnızca adı
değiştiği için bütün yöneticilerin görevlerinin sona ermesinin
gerekçesi nedir? Bir daire başkanlığının yalnızca
yapısı değiştiği için bütün yöneticilerin görevlerinin
sona ermesinin gerekçesi nedir? Yönetici konumunda bulunmayan ve uzman
unvanıyla çalışanların görevlerinin sona erdirilmesinin
gerekçeleri nelerdir?
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Ünlütepe, buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
Sayın Bakana, aracılığınızla, şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Anayasamızın 2nci maddesinde belirtildiği
gibi demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine uygun bir
yayıncılık esası TRT tarafından yürütülmemektedir.
TRTnin yayınları Anayasamızda belirtilen ilkelere uygun
olmadığı geniş kamuoyunca da tartışılmaktadır.
TRT bu ilkelere aykırı yayınları yapmakta niçin
ısrarcıdır?
TRTde yaptığınız kadrolaşmanın bu
tür programların yapılmasında sorumluluğu olduğuna
inanıyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ünlütepe.
Sayın Ağyüz, buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, bu yasayla çağın gereklerine
uygun yapılanma sağlama iddianız var. Sayın Genel Müdür
geldiğinden beri yapılan atamalara baktığımızda,
yapılan transferlere baktığımızda bu iddianın
gerçekleşme şansı yok. Bu yasayla, siz, TRTye yeni bir vizyon,
yeni bir misyon getirmiyorsunuz. Kadrolaşma hareketidir bu. Var olan
misyonu ve vizyonu da dağıtıyorsunuz. TRT bir okuldur. Bu okulu
dağıtmaya sizin, bu yasayla, hakkınız yok. Yasayı niye
bütün olarak getirmiyorsunuz Sayın Bakanım?
İdari ve mali özerklik sağlayan, kendi iç
yapılanmasını kendisi yapan bir yapılanmadan niye
çekiniyorsunuz? Örnek aldığınız BBC nasıl yönetiliyor?
26 bin kişiyle yönetiliyor. Siz kadro fazlalığından
şikâyet ediyorsunuz. Sorun kadro fazlalığı değil. Bu
kadroyu idare edecek yetenekte, bilinçte, bilimsellikte yönetici
atayamıyorsunuz. Bu yasayı getireceğinize, bana kalırsa,
başta Genel Müdür olmak üzere
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Soru
Soru
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
tüm kadroyu görevden
alın daha rahatlarsınız ve TRT de rahatlar.
Teşekkür ederim.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Soru nerede?
BAŞKAN Ne sordunuz Sayın Ağyüz? Ben
anlamadım.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Soru: Çağın
gereklerini yakalayacak vizyon değildir. Soru bu. Sorunun içinde var.
BAŞKAN Kürsüden konuşur gibi sordunuz. Soru yok
burada.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Soru bile soramıyorsunuz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Konuşmanın içinde
var. Anlayana var Sayın Başkan.
BAŞKAN Varsa, o zaman cevap alırsınız
efendim.
Sayın Ünsal, buyurun.
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, tasarıda niçin Kurumun idari ve mali
özerkliği ile editöryal bağımsızlığını
sağlayacak düzenlemeler yapılmamıştır?
Diğer bir sorum ise, yasanın gerekçesinde daire
başkanlıklarının azaltıldığı
belirtilirken Genel Sekreterlik tarafından yürütülen dış
ilişkiler için yeni bir daire başkanlığı kurmanın
gerekçesi nedir?
Eğer dış ilişkiler hizmetlerinin Genel
Sekreterlik tarafından yürütülmesinde mevzuat açısından
eksiklikler varsa Genel Sekreterlik bünyesi içinde bu eksiklikleri giderecek
yönetmelik ve benzeri gibi düzenlemelerin yapılması yerine niçin yeni
bir başkanlık kurma ihtiyacı hissedilmiştir?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ünsal.
Sayın Ersin, buyurun efendim.
AHMET ERSİN (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, işçi sayılmayan geçici personelin
sözleşme sürelerinin bittiği 24 Aralık 2007 tarihinden sonra
hizmet alım sözleşmesi ile taşeron şirketler üzerinden
personel çalıştırılmaya başlandı mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ersin.
Sayın Öztürk, buyurun.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Aracılığınızla sormak istiyorum.
Sayın Bakan, mali kaynakları güvence altına
alınmayan, yönetim kurulu üyeleri Bakanlar Kurulu tarafından atanan,
mesleğin etik ilkelerine bağlı, deneyim sahibi ve nitelikli
personeli dağıtılan, çalışanların göreve
getirilişlerinde liyakat dışı özellikleri aramaya
başlayan TRT Kurumu, sırf kanununda Özerk ve tarafsız
yayın yapan bir kurumdur. denildiği için özerk ve siyasi
iktidarın etkilenmesinden tarafsız yayın yapan bir kurum
olabilecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın Vural, buyurun.
MUSTAFA VURAL (Adana) Sayın Başkanım,
aracılığınız ile Sayın Bakana sorum şöyle:
Sayın Bakanım, özerklik, kabaca iktidarların
baskısından korunma olarak tanımlanır. Bu
tasarının 3üncü maddesiyle, 2954 sayılı Kanunun 11inci
maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları değiştirilerek TRT Yönetim
Kuruluna Bakanlar Kurulu tarafından Kurumdan 2 genel müdür yardımcısının
atanması öngörülüyor.
Sayın Bakanım, beni bağışlayın,
sorum şöyle: Sizce özerklik nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Vural.
Sayın Güner, buyurun.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmekte olan TRT Yasa Tasarısında kurumun personel
ihtiyacının karşılanması amacıyla 300 personel
alınmasına ilişkin düzenleme yer almaktadır.
1) TRT mevzuatında kuruma alınacak personel için KPSS
şartı var mıdır?
2) Bu 300 kişi alınırken KPSS şartı
aranacak mıdır?
3) Kurum dışından yeni personel alınması
yerine kurumda yıllardır yayında çalışan, hazır
yetişmiş, işçi sayılmayan geçici personelin kadroya
alınması niçin düşünülmemektedir?
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Barış
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım;
1) Şeyda Açıkkol tarafından sunulan 1+
2) 1+
3) Program için Şeyda Açıkkol ve Yerel Televizyonlar
Birliğine bölüm başına kaç YTL ödenmiştir?
4) Kendi katıldığı bir programda izleyicinin
yanıltılmasına izin veren TRT Genel Müdürü İbrahim
Şahin hakkında Kamu Etik Kurulu bir işlem yapmış
mıdır? Çünkü, canlı olmayan bir yayının canlı
olarak gösterildiği iddia edilmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Barış.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Ben de Sayın Bakanıma şu soruları sormak
istiyorum:
Sadık Yalsızuçarlar takma adıyla kitaplar yazan
kişi, şu anda TRT Ankara Televizyonu prodüktörü Sadık
Yılmaz mıdır?
Sadık Yılmazın bazı programlarda
danışman olarak gösterilmesi için yapımcılara baskı
yaptığı iddiaları vardır. Bu doğru mudur?
Sadık Yılmaz olarak ismi geçen bu kişinin Saidi
Nursiyi öven kitaplar yazdığı da ileri sürülmektedir. Bu da
doğru mudur?
Sadık Yılmaz şu anda yayınlanan ya da
yapım aşamasındaki kaç programda danışman olarak
görünmektedir?
Sadık Yılmaza danışmanlık ücreti ödenmekte
midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Dibek.
Sayın Elitaş, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım
teşekkür ediyorum.
Biraz önce sorularda, ilk
soruyu soran milletvekilimiz, bu Genel Kurulda kendini savunma imkânı
olmayan bir genel müdür hakkında hiç de yakışık almayan bir
ifade kullandı.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, bu
soru değil.
BAŞKAN Soru soralım efendim
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, öz önce şahsı adına konuşan
milletvekilimizin tozunu attırmak ifadesi ana muhalefet partisindeki
değerli arkadaşlarımızın büyük tepki göstermelerine
sebep oldu ama çok çok aşırı bir şekilde,
sırıtmak diye, bir genel müdüre buradan aşağılayıcı
bir şekilde kullanılan kelimenin yanlış olduğunu
düşünüyorum. Değerli milletvekilinin sözünü geri almasını
talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK(Mersin) Hayır hayır, o
aşağıladı.
BAŞKAN Sayın Baştopçu
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Teşekkür ederim
Başkanım. Aracılığınızla
başkanlığınıza
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Konuşmacıları
sürekli o aşağıladı, ben izledim, alaycı bir
şekilde gülüyordu sürekli.
BAŞKAN O sizi ilgilendirmez Sayın Milletvekilim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hakaret edemezsin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hayır, bir hakaret yok onda.
Alaycı bir şekilde sürekli güldü.
BAŞKAN Efendim, o sizi ilgilendirmez Sayın
Milletvekilim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Seni ilgilendirmez
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hayır, gülemez. Bürokrat
Meclisin kutsiyetine uygun davranmak durumundadır.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Bürokratı
muhatap alamazsın. Muhatabın bürokrat değil, Bakan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hayır, Bakan değil,
bürokrat için söyledim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Baştopçu, sizi dinliyorum.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Bürokratı
muhatap alamazsınız burada, özür dilemeniz gerekir.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Baştopçu, siz buyurun efendim.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) En basit
insanlık kurumudur, terbiye kurumudur özür dilemek. Siz bir bürokrata
sırıttı diyemezsiniz. (Gürültüler)
BAŞKAN Susar mısınız.
Sayın Baştopçu, sizi dinliyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) O zaman gelsin arkadaş, alay
yapsın herkesle.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Hayır, alay
değil, sözünüzü geri almanız lazım.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Niye alacağım ben sözümü
geri? O bizimle alay edecek
Niye sözünü geri alacağım?
Almıyorum.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Meclisin
şerefi söz konusudur.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
arkadaşınız konuşacak
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Sayın Başkan, Sözünü
geri alsın, özür dilesin.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, hiç kimse, bir bürokrata buradan Devamlı
sırıttı. diyemez. Özür dilesin. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Bürokratlar şamar oğlanı değildir. Olmaz böyle
şey! (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın Baştopçu, buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Az sonra sizi dövecekler
Sayın Başkan, sükuneti sağlayın.
BAŞKAN Ama siz yapıyorsunuz. Yani o şekilde hitap
edilir mi bir genel müdüre? Bakana sual soruyorsunuz, Bakana diyorsunuz ki
Niye güldü? Yani, bu olacak iş mi yani? Yani bunu bir çocuk
mantığı yapmaz. Ben ne diyeyim size? Yani ben bunu nasıl,
yakanızdan mı tutup getirip özür dileteyim size ya? Siz kendinizi
eğer haklı görüyorsanız, buyurun, haklısınız. Ben
bir şey demiyorum.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Özür dilemesi
lazım!
BAŞKAN Zorla mı getirip özür dileteyim ya, Allah
Allah! Kendi vicdanıyla özür dilemiyorsa, zorla mı getireceğim
şimdi? Buyurun özür dileyin Sayın Milletvekili. Diliyor musunuz?
Hayır. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, ben özür
dileyecek bir davranış yapmadım.
BAŞKAN Allah Allah! Yakasından tutup getireceğim,
özür dileteceğim
Sayın Baştopçu, buyurun ya. Bu saatte boş
konuşuyoruz ya.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Mehmet Şandır Bey ve
Bülent Baratalı konuşurken alaycı bir şekilde
güldüğünü söyledim ve Bakana da bunu söyledim
BAŞKAN Ama sizin o şekilde bir sual sorma
hakkınız yok! Bunu söylüyorum size.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yani, benim onu
aşağılamak gibi bir tavrım kesinlikle yok!
BAŞKAN Hakkınız yok, hayır efendim, bir
milletvekili olarak bir bürokrata bu şekilde sual tevcih etmeniz
Hatta
kendisine de etmiyorsunuz, Bakana ediyorsunuz, Bakana ediyorsunuz siz, Bakana
sual soruyorsunuz. Bakan ne bilsin, niçin güldü, niçin gülmedi.
Sayın Baştopçu, buyurun, lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) O zaman Sayın
Başkanım sırıttı kelimesini, gülümsedi olarak
değiştirelim eğer yanlış anlaşıldıysa,
ama gülümsedi yani alaylı bir şekilde gülümsedi.
BAŞKAN Tamam, değiştirelim.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Tamam tamam,
Başkanım, bu arkadaş özür dilemiş oldu.
BAŞKAN Tamam Sayın Baştopçu.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Gülümsemeye bunu çevirdi,
çünkü aklı başına geldi affedersiniz. Çünkü
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Saygı gösterin!
RAHMİ GÜNER (Ordu) O ne demek!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Çünkü, yani kendini savunmayan
bir kişi hakkında bu şekilde konuşmasının
yanlış olduğunu ikrar etti. Tamam, mesele yok.
BAŞKAN Sayın Baştopçu, sorunuzu sorun lütfen,
sorunuzu sorun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Milletvekiline saygı
göstermek zorundadır, Genel Müdür değil, kim olursa olsun!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Şimdi, ben soruma
geçiyorum Sayın Başkanım.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Milletin temsilcisine
saygı göstermek zorundadır.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, siz de çok
sabırsızsınız yani, bu kadar olmaz yahu! Bu kadar olmaz ya,
yaşınıza başınıza yakışmıyor!
Allah Allah ya!
Evet, buyurun Sayın Baştopçu, lütfen, bir sual
soracaksınız
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sayın Ünlütepe, bir soru
soracağız ya. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bırakın dinleyelim
arkadaşımızı ya.
Evet, buyurun Sayın Baştopçu. Keseyim mi?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sayın Başkanım,
beş kere Buyurun Sayın Baştopçu. dediniz, Allah razı
olsun.
BAŞKAN E tamam ama konuşmuyorsunuz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ama işte
konuşuyorlar, görüyorsunuz.
Sayın Gökhan Günaydın, Ziraat Mühendisleri Odası
Genel Başkanıdır ve TRTde AB ile ilgili programlar yapmaktadır.
Son kurultayda da Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisine seçilmiştir.
Sayın Gökhan Günaydın bugüne kadar hangi programları
yapmıştır? Şu anda program yapmaya devam mı etmektedir
Cumhuriyet Halk Partisinden Parti Meclisi üyesi olarak seçilen bu arkadaşımız
ve şu ana kadar da yaptığı programlardan ne kadar ücret
almıştır?
Saygılarımla.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Ne güzel soru.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baştopçu.
Sayın Birinci, son sual, buyurun.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben sorumu doğrudan size yöneltmeyi düşünüyordum.
Sayın Milletvekilinin cevap verme hakkı olmayan bürokrata hakarete
varan bir ifadeyi kullanmasını özür diletecek misiniz diye
şahsınıza yöneltecektim. Ben cevabı aldım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, sualler tamamlandı, buyurun efendim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Herhâlde Genel Müdürle bir
işi var yani!
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Herhâlde Genel Müdürle bir
işi var!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O işleri, sen bilirsin o
işleri!
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Siz kendiniz gibi
mi zannettiniz bizi!
BAŞKAN Artık tamam, yeter, Sayın
Bakanımızı dinleyeceğiz.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evvela yapıcı
ATİLA EMEK (Antalya) Sizin bürokratlarınızı
da biliriz biz!
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sizin
bürokratlarınızı da biliyoruz!
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Tabii biliyorsunuz!
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Siz tescillisiniz tescilli!
BAŞKAN Sayın Ünlütepe
İsim vermek istemiyorum
Sayın Milletvekilim.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Mahkeme kararıyla
mahkûm edildiniz.
BAŞKAN Bakın, televizyonda izleniyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Ünlütepe, lütfen
ya!
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Mahkeme kararıyla
mahkûm edildiniz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Açarsak sayfaları
altında kalırsınız!
BAŞKAN Sayın Ağyüz, lütfen.
Evet Sayın Bakanım, sizi dinliyoruz.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Efendim, teşekkür
ediyorum, yapıcı eleştirileriniz için teşekkür ediyorum.
Ama
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayfaları açarsak
altında kalırsınız!
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Mahkeme
kararlarını çıkar burada okurum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yahu hep onu
konuşuyorlar, yapmayın gözünüzü seveyim.
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen oturalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biz grup başkan
vekilleri atışıyoruz Sayın Başkan!
BAŞKAN Tamam, sonra muhabbet edersiniz.
Buyurun.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Ama, takdir edersiniz ki
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakanı dinleyemiyoruz. Yani bu kadar
olmaz ki. Kaç dakikadır cevap veremiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tamam Sayın
Başkanım, sükûneti sağladık.
BAŞKAN Buyurun.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Sayın Başkan
Yapıcı eleştirileriniz için teşekkür ederim.
Tabii, çok sayıda hem sayın konuşmacılar doğrudan
doğruya soru kipiyle sorular yönelttiler konuşmalarını
anlatırken, tasvir ederken, tarif ederken. Bu arada epeyce de soru
sordular. Hem de şu anda zaten yirmi-yirmi beş civarında soru
var. Bunların bir kısmı doğrudan doğruya rakamlarla
ilgili. 1+100, ne kadar yapıldı, kaç program yapıldı, ne
kadarı ödendi? Takdir edersiniz ki bunlar bana ayrılan beş
dakika içinde arkadaşlarımın da yardımıyla size
iletilecek bilgiler olamaz. O bakımdan, bunların hepsine
yazılı olarak cevap vereceğiz. Ben sadece hem
konuşmacılar, yani yirmi dakika konuşan, grupları
adına konuşan arkadaşlarımızın hem de kendi
şahısları adına konuşan
arkadaşlarımızın, ama aynı zamanda sorularda olan
birkaç önemli konuya temas edeceğim. Bu, öbürlerini -lütfen
yanlış anlaşılmasın- dikkate almayacağım,
cevap vermeyeceğim anlamında düşünülmesin. Her soruya cevap
vereceğiz, cevap veremediğimiz sorular olursa niye cevap
veremediğimizi de size söyleyeceğiz.
Bir defa, evvela bu özerklik meselesi. Arkadaşlar, bir
kurumu, o kurumun yasası belirler. O yasayı da Anayasanın
ışığında değerlendirmek lazım. Ama -TRT için
söylemiyorum, genelde söylüyorum, yanlış anlaşılmasın-
kurumların başına veya yasasına özerk koymakla onlar
hemen özerk olmuyorlar. Türkiye'de bütün özerk kurumlarımızı
sayabiliriz burada, ama onların, gerçekten, özerkliğin icrası
konusunda Türkiye'de her dönemde ciddi sorunlarının olduğunu da
hepimiz biliyoruz. Yani temelde bu nereye dayanıyor? Temelde, belki de
büyük ölçüde bize dayanıyor, siyasetçilere dayanıyor. Nereye
dayanıyor? Genel olarak, ülkenin iş görme biçimindeki duruma, iş
görme biçimindeki şekle, onun kültürüne dayanıyor. Dolayısıyla,
ben, size, kalkıp, burada TRTnin hiçbir kusuru yoktur, TRTnin
yetersizlik bakımından hiçbir kusuru yoktur diyemem, ama önemli olan,
burada o kusurluluğun ve o yetersizliğin çok yapıcı bir
biçimde eleştirilmesi, bizim tarafımızdan da o yetersizliklerin
giderilmesi için, yine ihtiyaç duyduğumuz her zaman sizin
yardımınıza, yasama kurumunun yardımına
başvurarak onların çözülmesidir. Dolayısıyla, özerk olmaya
mecburdur, tarafsız olmaya mecburdur; Kurumun varlığı bunu
gerektirir, Kurumun misyonu bunu gerektirir, Kurumun ahlakı bunu
gerektirir. Başka türlü olsa o kurum kendi kendisini -açıkça
söyleyeyim- tüketir. Benim, arkadaşlara, geldiğim zaman, beraber
oturduğumuzda ilk söylediğim şey bu oldu. Çok eleştiri
gelecektir. Ben, eski deyimle sinnen kıdemli arkadaşlardan biri
sayılırım, altmışın üzerindeyim ben, ama
çocukluğumdan beri, yani TRTyle ilgili, herhâlde, bilmiyorum kaç
yaşından beri ama rahmetli Osman Bölükbaşının o
tırtını hatırlarım ben şimdi. Her dönemde TRT
şikâyet konusu olmuştur. Çünkü bu kadar etkili olan bir kurum,
üstelik kamu kurumu, bu kadar etkili olan bir kurumun eleştirilmemesi
mümkün değildir ama önemli olan, tekrar ediyorum, bu eleştirilerin
somut bir biçimde kuruma, dolayısıyla, kurumdan sorumlu olan
kişiye, yani bana iletilmesidir. İletildiği zaman buna çok
şeffaf cevaplar ulaşacağını, size çok şeffaf
cevaplar verileceğini lütfen hatırımızda tutalım.
Önemli konulardan biri kadrolaşma. Arkadaşlar, magazin
konusu olsun istemiyorum. Ben size şurada, hangi genel müdür
zamanında, ne kadar insan atandığını söylerim burada. Binlerce.
Öyle 10, 100 falan değil, binlerce. Şu kadar dönemde genel müdürlük
yapmış
Sanki hiç personel yokmuş gibi binlerce kişi
alınmıştır, personel alınmıştır. Yani o
konuya da çok insafla yaklaşmak lazım. Eğer
arkadaşlarımız arzu ediyorlarsa bu rakamları verebilirim,
arzu ediyorlarsa bu rakamları yazılı olarak da kendilerine
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yazılı cevap versin
Sayın Başkanım, süre doldu.
BAŞKAN Süremiz doldu.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Hemen o zaman 3 tane
vereyim ben size: Sayın Tunca Toskay zamanında, 1984-1988
yılları arasında 2.303+399 personel
alınmıştır. Bunlar yanlış
anlaşılmasın, ben sadece rakam olarak veriyorum,
değerlendirmesini yapmıyorum. Sayın Kerim Aydın Erdem
döneminde -ki çok kısa bir süredir bu, yok o da kısa değil- 887
personel alınmıştır. Sayın Akgüner zamanında 363
personel alınmıştır. Sayın Yücel Yener zamanında
1.768+594 personel alınmıştır. Diğerleri daha az olduğu
için yine onları da
Çok az değil
Bu dönemde ise, yani benim sorumlu
olduğum dönemde öbür
Zaten, Şenol Beyin zamanında 17 kişi
alınmış, onun genel müdür olduğu zamanda. Şimdiye
kadar da alınan personel sayısı 21 kişidir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Şimdi, 21 kişi ile bir kadrolaşmanın
olduğunu iddia
Onun için takip edeceksiniz. TRT hepimizin kurumudur,
takip edeceksiniz. Ama şunu da söyleyeyim, açıkça söyleyeyim ki
ileride mahcup olmayayım: Arkadaşlarım, ben aşağı
yukarı otuz beş, kırk senesini üniversitede hoca olarak geçirmiş
bir arkadaşınızım. Dolayısıyla benim ne siyasi
ikbalde gözüm var ne başka
Ama şu kadarını söyleyeyim
Eğer birbirimize yardım etmezsek, içinde cevabı olan
soruları sorarsak oradan bir şey çıkaramayız. Yani evvela
sorun Bu böyle midir, değil midir? Hani meşhur bir söz vardır:
Efendim, şu çaldığın paraları ne zaman iade
edeceksin? Zaten, peşinen çaldığını söylüyoruz! O
yönüyle, eğer yapıcı eleştiriler gelirse elimden geleni
yapacağım. Bu Kurumun tarafsız olması için elimden gelen
gayreti göstereceğim.
Bir tek listeyi de söyleyeyim: Bakınız, şimdi,
bugüne kadar, bu kısa dönemde, Sayın Genel Müdürün geldiği
dönemde -TRT 2nin sadece haber programını veriyorum, öbürü de
şu anda elimizde yok, verebilirim- CHP için toplam 9 saat 31 dakika 13
saniye haberlerde yer verilmiş, iktidar partisi için toplam 10,5 saat yer
verilmiş.
NESRİN BAYTOK (Ankara) Haberlerde
Canlı yayında
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) MHP için de söyleyeyim:
MHP için 4 saat 49 dakika 40 saniye TRT 2 haberlerinde
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Biz alacaklıyız yani!
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Yani, bunu şunun
için söylüyorum: Yani, arkadaşlarımız o
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Bakanım,
canlı yayınlarda biraz daha dikkat gösterirseniz
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Haberler önemli
olduğu için, haberlere özellikle dikkat ediyoruz.
Ama Sayın Şandır, sizin misyon ve vizyon
açısından söylediklerinizin tamamına katılıyorum, bir
ilaveyle: Doğrudur, bu tarihi, bu kültürü, bu milletin değerlerini
genç kuşaklara aktarmak gibi kutsal bir vazifemiz vardır, onu
yapacağız ama aynı zamanda dünya dönüşüyor, dünya
değişiyor. Biz, o küreselleşen dünyanın içinde bir
topluluğuz, bir milletiz. Dolayısıyla dünyayı da anlatmak,
dünyadaki gelişmeleri, oluşumları iyilikleri anlatmak da yine
çocuklarımıza, gençlerimize ve bizim de öğrenmemiz bu arada
şarttır, onu da söyleyeyim. Sanki çocuklarımız ihtiyaç
içinde de biz müstağniyiz anlamında söylemiyorum. Elimizden geleni
yapacağız.
Öbür soruların bir kısmına maddelere sıra
geldiği zaman cevap vereceğim ama veremediğime de
yazılı olarak cevap vereceğim.
Ben tekrar gösterdiğiniz ilgiye, sabra teşekkür
ediyorum.
Öbür maddeleri görüşmek üzere, ümit ediyorum, ne zaman,
arkadaşlarımız programı birlikte yapıyorsunuz,
yaparsanız görüşürüz diyor ve iyi akşamlar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati: 22.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.26
BAŞKAN: Başkan Vekili
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
219 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet? Yok.
Anlaşılan, bu saatten sonra da olmayacaklar.
Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 13 Mayıs 2008 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler.
Kapanma Saati: 22.27