DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 21
106ncı Birleşim
20 Mayıs 2008 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.
- GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, 2008 yılı hasat döneminin
başlamasına ve üreticilerin beklentilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya ilinin ulaşım ve
istihdam sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, Doğu Anadolu Bölgesinin sosyal
ve ekonomik yapısına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- (11/3) esas
numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun
20/5/2008 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; gündemdeki
sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel
Kurulun 20/5/2008 Salı ve 21/5/2008 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.-
GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun satış ihalesinde ve ihale
bedelinin finansmanında bir grubun lehinde etkin rol alarak yetkisini
kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/3)
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkanı Köksal Toptanın, 19 Mayısta başlayan,
kanununda belirtilen yerlerde sigara içme yasağına uyan
milletvekillerine teşekkür eden konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin yapmış olduğu konuşmada geçen bir
ifadesini düzeltmek amacıyla açıklaması
2.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, yapmış olduğu konuşmada
geçen bir ifadesini, yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle açıklaması
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Rize
Milletvekili A. Mesut Yılmazın, Giresun Milletvekilleri Nurettin
Canikli ve Murat Özkanın konuşmalarında şahsına
sataşmaları nedeniyle konuşması
IX.-
SEÇİMLER
A) Sayıştay Üyeliklerine Seçim
1.-
Sayıştayda açık bulunan üyeliklere seçim
X.-
OYLAMALAR
1.- Sabah
gazetesi ile ATV televizyonunun satış ihalesinde ve ihale bedelinin
finansmanında bir grubun lehinde etkin rol alarak yetkisini kötüye
kullandığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergenin
oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, bazı kurul ve kurumların
başkan ve üyeleri ile Başbakanlık ve kamu bankaları
bürokratlarının ücretlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/1973) *Ek cevap
2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Datça Hükümet Konağı ve Adliye
binasının depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/2124) *Ek cevap
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin, yayınlanan bazı gizli ses
kayıtlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/2429)
4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Abdullah Öcalana yapılan
harcamalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
cevabı (7/2445)
5.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, mahkûm edilmiş eski
milletvekillerinin özlük haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/2578)
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, F tipi cezaevlerindeki
disiplin uygulamalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet
Ali Şahinin cevabı (7/2587)
7.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, yayıncı kuruluşların
ödediği telif bedeline ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/2690)
8.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyada maden ocağı ruhsatı
verilen bir alana ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi Gülerin cevabı (7/2715)
9.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt
Sisteminde bir YİBO pansiyonundaki öğrencilerin kaydına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı (7/2780)
10.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, Kemerdeki bir arazinin kullanma
hakkının belediyeye devredilmesine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/2786)
11.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, üreticilerin girdi maliyetlerine ve kaçak muz
girişine,
- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Adanadaki buğday tarlalarında
görülen bazı hastalıklara,
Buğday
üretimine ve ithalatına,
- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, fosforik asit ithaline,
- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, mısır desteklemesindeki azalmaya,
- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, arıcılığın
desteklenmesine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/2799, 2800, 2801, 2802, 2803, 2804)
12.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Doğal Afet Sigortası kapsamında
biriken kaynağa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/2809)
13.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, TEDAŞtan alınan bir
ihale ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/2816)
14.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, tarımsal sulamada
kullanılan elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/2825)
15.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, akaryakıttaki
vergilendirmeye ve bir madeni yağda yaşanan sorunlara ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/2850)
16.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, rahim ağzı kanseri
aşısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/2876)
17.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, mısır destekleme
primine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/2881)
18.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
cevabı (7/2939)
19.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kırşehirdeki yatırımlar ile
çiftçi ve köylülerin desteklenmesine,
- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, TMOnun ihracat ihalelerine,
- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, bir balıkçı barınağına ve
balıkçılığın geliştirilmesine,
- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/2959, 2960, 2961, 2962)
20.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, görevden alınan ve görev yeri
değiştirilen bürokratlara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/3001)
21.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, ölüm vakalarına ve Bilecikteki kanser
vakalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/3011)
22.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, Yuvacık Merkez Dispanserine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/3015)
23.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, süt fiyatlarındaki
düşüşe ve üreticilerin sorunlarına,
- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, pamuk primlerine,
- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, 2004teki don afetinden etkilenen fındık
üreticilerine,
- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, çiftçilere verilen desteklere ve TMOnun
buğday stokuna,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/3071, 3072, 3073, 3074)
24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir THY pilotuyla ilgili iddiaya ilişkin
Ulaştırma Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/3077)
25.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Cumhurbaşkanı ve Hükümetin
kullanımı için uçak talep edildiği iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/3097)
26.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, bir hastanede bir
hastanın muayene edilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/3137)
I.-
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00te açılarak beş oturum yaptı.
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır, 12 Mayıs Dünya Hemşireler
Gününe,
Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki
sınır ticareti uygulamasına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşmasına,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş ile
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık, 12 Mayıs Dünya Hemşireler
Günü nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylanın (3/119) (S. Sayısı: 156),
Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmenin (3/120) (S. Sayısı: 157),
Yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları, Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun (6/617) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri
verildiği bildirildi.
Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, Ilısu
Barajının tarihî ve kültürel değerlerin bulunduğu
Hasankeyfe etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/184) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin
sırası geldiğinde yapılacağı,
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun satış ihalesinde ve ihale
bedelinin finansmanında bir grubun lehinde etkin rol alarak yetkisini
kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/3) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündeme alınıp
alınmayacağı konusundaki ön görüşme gününün
Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun
onayına sunulacağı,
Açıklandı.
Katara resmî
ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğana,
Romanyaya resmî
ziyarette bulunun Cumhurbaşkanı Abdullah Güle,
Refakat eden
heyetlere katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkereleri kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/541) (S. Sayısı: 219) komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından ertelendi.
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile
Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başakın Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tekliflerinin (1/570, 2/227, 2/228)
(S. Sayısı: 224) görüşmeleri tamamlandı; yapılan
açık oylamadan sonra kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı.
3üncü sırasında
bulunan, Müşterek Taarruz Uçağının Üretimi, Desteklenmesi
ve Sürekli İyileştirilmesine İlişkin Mutabakat
Muhtırası ve Buna Dair Mali Yönetim Esasları
Dokümanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısının (1/533) (S. Sayısı:
133) görüşmelerine başlanılarak tümü üzerinde bir süre
görüşüldü.
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Adana Milletvekili Muharrem
Varlının,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın,
Konuşmalarında
partilerine sataştıkları iddiasıyla birer konuşma
yaptılar.
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü, yapmış olduğu konuşmada geçen
bir ifadesinin yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle, düzeltmek için açıklamada bulundu.
20 Mayıs
2008 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 21.19da son
verildi.
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Canan
CANDEMİR ÇELİK |
|
Bingöl |
|
Bursa |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
Fatma
SALMAN KOTAN |
|
Fatoş
GÜRKAN |
|
Ağrı |
|
Adana |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
II.- GELEN KÂĞITLAR
16 Mayıs 2008 Cuma
Tasarı
1.- Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/584) (Avrupa Birliği Uyum; Plan ve Bütçe; Adalet ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:15.5.2008)
Raporlar
1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Yükseköğretim Kanunu ile Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin; Ardahan Milletvekili Ensar Ögüt ve 29 Milletvekilinin; Bayburt
Milletvekilleri Fetani Battal ve Ülkü Güneyin; Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun; Ardahan Milletvekili Saffet Kayanın; Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın; Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili Şinasi Öktemin;
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin; Gümüşhane Milletvekilleri
Yahya Doğan ve Kemalettin Aydının; Şırnak
Milletvekili Abdullah Veli Seydanın; Yalova Milletvekili İlhan
Evcinin; Hakkâri Milletvekilleri Rüstem Zeydan ve Abdulmuttalip Özbekin;
Iğdır Milletvekili Ali Günerin; İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun; Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/560, 1/540, 1/577, 2/7, 2/11, 2/24, 2/160, 2/179,
2/180, 2/205, 2/207, 2/208, 2/209, 2/214, 2/216, 2/218, 2/219, 2/220, 2/221,
2/222, 2/230) (S. Sayısı: 226) (Dağıtma tarihi: 16.5.2008)
(GÜNDEME)
2.- Bolu Milletvekili Fatih Metinin; 491 Sayılı
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/137) (S.
Sayısı: 228) (Dağıtma tarihi: 16.5.2008) (GÜNDEME)
3.- Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/491) (S. Sayısı:
230) (Dağıtma tarihi: 16.5.2008) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın,
çetelerle ilgili bazı açıklamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2810)
2.- Antalya Milletvekili Atila Emekin, Alara Çayı
yatağına ve yıkılan bir köprüye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2812)
3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Gemlikte depreme yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2813)
4.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, bir trafik
kazasına karışan resmi araçtaki bürokratların
görevlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2815)
5.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlunun,
TEDAŞtan alınan bir ihale ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2816)
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, bir
siyasi parti ilçe başkanına jandarma arama noktasında
yapılan muameleye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2817)
7.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, İGDAŞ ile
ilgili bazı davalara ve iş kazalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2820)
8.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyadaki elektrik ve
su taleplerinin karşılanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2821)
9.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Erzurumdaki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2822)
10.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Kastamonudaki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2823)
11.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, 2003 Bingöl depreminde
konut ve işyerleri hasar görenlerin durumuna ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2824)
12.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın,
tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2825)
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın,
Afşin-Elbistan kömür havzasındaki kamulaştırmalardan
etkilenenlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2826)
14.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir
olayda Siirt İl Emniyet Müdürünün tutumuna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2827)
15.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın,
bir şahsın yurda giriş yasağına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2828)
16.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın,
Siirtteki Nevruz kutlamalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2829)
17.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaşın, Siirtteki Nevruz kutlamalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2830)
18.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin,
Siirtteki Nevruz kutlamalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2831)
19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Erzurumdaki
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2832)
20.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Karamandaki
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2833)
21.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Boludaki
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2834)
22.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Düzcedeki
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2835)
23.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Kastamonudaki
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2836)
24.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vandaki Nevruz
kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2837)
25.- Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, Gençlik
Parkının durumuna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2838)
26.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana Büyükşehir
Belediyesinin ulaşım planlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2839)
27.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Vandaki Nevruz
kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2840)
28.- Diyarbakır Milletvekili Gülten
Kışanakın, Hakkâri-Yüksekovadaki Nevruz kutlamalarında
yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2841)
29.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylaninin, Hakkâri ve
Yüksekovadaki Nevruz kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2842)
30.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, yabancı
güvenlik şirketlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2843)
31.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın,
akaryakıttaki vergilendirmeye ve bir madeni yağda yaşanan
sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2850)
32.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bir
konferansa katılan bazı yöneticilere ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2852)
33.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Düzcedeki
yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2853)
34.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Karamandaki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2854)
35.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Boludaki
yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2855)
36.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Bitlisteki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2856)
37.-Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Yozgattaki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2859)
38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Kırşehirdeki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2860)
39.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazarın,
İskenderun-Arsuz yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2861)
40.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın,
bazı ekonomik göstergelere ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı
soru önergesi (7/2863)
41.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın,
çoğunluk hissesi yabancı bankaların ipotek altında
tuttukları arazilere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Şimşek) yazılı soru önergesi (7/2868)
42.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın, Boludaki bir
konferansa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2869)
20 Mayıs 2008 SALI
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Köksal TOPTAN
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç milletvekili arkadaşıma gündem
dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu
konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi ise İç
Tüzükümüze göre yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, 2008 yılı hasat
döneminin başlaması ve üreticilerin beklentileri konusunda söz
isteyen Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçere aittir.
Sayın Seçer, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Vahap
Seçerin, 2008 yılı hasat döneminin başlamasına ve
üreticilerin beklentilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın milletvekilleri, ülkemizde 2008
yılı hasat döneminin başlaması ve üreticilerin beklentileri
hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, dün
kutladığımız 19 Mayıs Atatürkü Anma Gençlik ve Spor
Bayramını tüm ulusumuzun kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, 2000 yılı
BAŞKAN Sayın Seçer, bir dakikanızı rica
edeyim.
Sevgili arkadaşlarım, lütfen konuşmayın,
yerlerinize oturun.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, lütfen yerinize
oturun.
Ayaküstü konuşmayın arkadaşlar.
Lütfen arkadaşlar
Sayın milletvekilleri, bir arkadaşımız konuşuyor
sevgili arkadaşlarım.
Sayın Seçer, buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Süreyi baştan alalım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben ek süre veririm.
VAHAP SEÇER (Devamla) Değerli milletvekilleri, 2007
yılı, tarım sektörünün kâbus yılı oldu. Türkiyede,
üretimde, tarımsal üretimde bir daralma söz konusu oldu, tarım
sektörü yüzde 7,3 küçüldü. Tarım sektöründe uzun yıllardan sonra ilk
defa dış ticaret açığı 1 milyar YTL seviyelerine
geldi. Yine, uzun yıllardan sonra 2002 yılında gayrisafi millî
hasılada tarımın payı yüzde 13,6 seviyelerinden bugün yüzde
10 seviyelerinin altına inmiş durumda. Türkiyede tarım
sektöründen kopmalar 2002den bu yana devasa seviyelere ulaştı.
Sadece 2007 yılında, 500 bin insan tarım sektöründen diğer
sektörlere geçmek zorunda ya da işsiz kalma durumuyla karşı
karşıya kaldı.
2007 yılında, girdi fiyatlarındaki akıl almaz
artışlar, tarımsal üreticiyi, çiftçiyi gerçekten çok
sıkıntılara soktu. Bu arada, üretici, hasat döneminde Toprak
Mahsulleri Ofisinin yanlış politikalarından, yanlış alım
politikalarından dolayı ürettiği ürünü yok pahasına hasat
döneminde elinde çıkardı. Üreticinin ürününü elinden
çıkardıktan sonra ürün fiyatları, gıda fiyatları yine
akıl almaz boyutlarda yükseldi.
Değerli milletvekilleri, bu olumsuzlukları sadece
tarımsal üretimdeki daralmaya, kuraklığa bağlamak veya
gıda fiyatları artışlarındaki sebepleri
spekülatörlerde aramak, bana göre abesle iştigal bir durum. Türkiyenin
tarımda ciddi yapısal sorunları var ve altı
yıllık AKP İktidarı boyunca bu yapısal sorunlar ile
ilgili en ufak bir çözüm noktası bulunamamıştır.
Değerli arkadaşlar, gerçekten Türkiyede şu anda
üretici çok perişan durumda. Kullandığı mazotu,
kullandığı gübreyi, geçtiğimiz yıl, geçtiğimiz
üretim yılında aldığı fiyatların 2 katı
fazlasına almak zorunda. Bu yüksek girdi fiyatlarıyla bu
insanların üretim yapma şansı yok. Bakınız, geçen ekim
döneminde insanlar buğdaylarını tarlalarına ektiler ama bu
buğdaylarına gübre atacak parayı ceplerinde bulamadılar.
Bugün Sayın Tarım Bakanı açıklamalarında geçtiğimiz
yıla göre daha iyi bir ürün beklentisi içerisinde olduğunu söylüyor
ama ben maalesef buna katılamıyorum, çünkü gerçekten hem
kuraklıktan kaynaklanan hem üreticinin yeterli derecede ürününe bakma
gücünden yoksun olmasından kaynaklanan bir verim kaybıyla Türkiyenin
karşı karşıya kalacağını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede tarıma destek
yetersiz. Bize Tarımı desteklemeyin, tarıma desteğe gerek
yok, biz üretelim siz alın. diyen zihniyetler bugün
tarımlarını, tarım üreticilerini, çiftçilerini devasa
seviyelerde destekliyorlar.
Türkiyede tarım gerçekten can çekişiyor, üretici destek
primlerini alamıyor. Bakınız, geçen yıldan, 2007
yılı yem bitkileri destek primleri ödenemiyor, süt üreticileri
desteklerini zamanında alamıyor. Hayvancılık sektöründe,
demode olmuş, vazgeçtiğimiz doğrudan gelir desteğine 2008
yılında tekrar dönmek zorunda kaldık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Seçer, bir dakika yerine size iki dakika
veriyorum.
Buyurun, bitirin lütfen.
VAHAP SEÇER (Devamla) Teşekkür ederim.
Bu yanlış bir uygulamadır. Hayvancılıkta
süt üretimini, et üretimini, yumurta üretimini artırıcı bir
destekleme çeşidi değildir. Dolayısıyla, bu
yanlıştan Hükûmetin dönmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede tarım sektöründe
Hükûmetin yeni stratejiler geliştirmesi gerekiyor. Daha önceki
bakış açısı, tarım pahada hafif, tartıda
ağır bir sektör olarak görülüyordu ancak dünyadaki gelişmeler,
dolayısıyla Türkiyeye yansımaları, tarımın
artık vazgeçilemez bir sektör olduğunu, insan hayatında
hayatın ta kendisi olduğu gerçeğini ortaya
çıkartmıştır. Dolayısıyla, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetinin, İktidarının altı
yıl boyunca güttüğü tarım politikalarından bir an önce
vazgeçmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa müktesebatına
uyum gerekçesiyle tarımın sosyoekonomik gerçeklerini, Türkiyedeki
sosyoekonomik gerçeklerini göz ardı edemeyiz. Bakınız, 2002den
bu yana tarım sektöründen 2 milyon insanımız koptu. Bu insanlar
sanayi sektörüne, inşaat sektörüne, hizmet sektörüne eğer iş
bulabilirse geçebildi, diğer bulamayanlar bugün sokaklarda. Bu da tabii ki
Türkiyede sokaklarda birtakım sıkıntıları,
sorunları da beraberinde taşıyor. Tarım, elbette ki
iktisadi bir sektördür ancak tarımın sosyoekonomik
boyutlarını düşündüğünüz zaman, tarımın
üretimindeki kendine has, kendine özgü üretim şeklini
düşündüğünüz zaman, tarım mutlaka desteklenmezse
yapılamayacak bir sektördür. Dünyada hiçbir ülke gösteremezsiniz ki,
hiçbir gelişmiş ülke gösteremezsiniz ki tarımını
desteklemesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz bitti Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Devamla) Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN Bir selamlama lütfen
VAHAP SEÇER (Devamla) Değerli milletvekilleri, gerçekten
günümüzde çiftçilerimiz perişan durumda, çiftçilerimiz üretim yapamaz
durumda. Yeni dönemde, yeni hasat döneminde Hükûmetin bu konuda gerekli
hassasiyeti göstermesi gerekiyor, girdi fiyatlarını göz önüne alarak,
son yıllarda artan, son yıl artan, muhteşem seviyelerde artan
girdi fiyatlarını göz önüne alarak yeni alım
politikalarını belirlemesi gerekiyor diyor, bu düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.
Gündem dışı ikinci söz, Kütahya ilinin
yatırım ve istihdam sorunları hakkında söz isteyen Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıka ait.
Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahya ilinin ulaşım ve istihdam
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Kütahya ilinin ulaşım ve istihdam
sorunları hakkında yüce Meclisi bilgilendirmek amacıyla gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin başında birkaç cümleyle size Kütahya ilini
tanıtmak istiyorum. Kütahya, Domaniçte kuruluşun, Dumlupınarda
da kurtuluşun temellerinin atıldığı, Ertuğrul
Gazinin annesi Hayme Anaya otağ ve Germiyanoğullarıyla Anadolu
Beylerbeyliğine merkez olmuş, kültürel ve doğal zenginliklere
sahip tarihî bir ilimizdir.
Türkiyede yedi termal turizm merkezine sahip tek ildir.
MTA araştırmalarına göre otuz dört çeşit
madene sahiptir. Dünya bor rezervinin yüzde 72sine sahip olan ülkemizin bor
rezervinin yaklaşık yarısı Kütahyadadır. Türkiyenin
tek gümüş işletmesi olan Eti Gümüş AŞ ilimizdedir.
Toplam 11.875 metrekarelik yüzölçümünün de yüzde 53ü ormanlarla
kaplıdır.
Porselen, seramik ve çini sanatının başkenti
durumunda olan ilimizi dünyayı tanıtan Kütahya Porselen ve Güral
Porselen işletmeleri ilin ekonomisi ve istihdamında önemli yere
sahiptir. Yine kamu kuruluşları da benzer özellikte olan bir ildir.
Değerli milletvekilleri, Kütahya, kara ve demir yolu ulaşımında
Marmara, İç Anadolu, Akdeniz ve Ege Bölgeleri arasındaki ana
ulaşım ağının merkezi durumundadır.
İstanbul, İzmir ve Bandırma Limanları ile Ankara ve
Antalyaya yaklaşık 320 ila
Kütahya ili bu önemli coğrafi konumu ve mevcut yer altı
ve yer üstü zenginliklerine karşın hak ettiği
gelişmişlik düzeyine ve istihdam kapasitesine
ulaşamamıştır. Bunun en önemli nedenlerinden birisi de iller
arası ve il içi ulaşım ağının yetersiz
olmasıdır. Kütahya ilinin komşu illeriyle, örneğin
Balıkesir ve Manisa iliyle doğrudan otobüs
bağlantısının bulunmayışı,
Simav-Sındırgı yolunun Türkiyenin en kötü kara yolu olarak
televizyon yarışma programlarında soru olarak yer alması ve
demir yolu hattının yoğunluğu gibi gerçekler bunun önemli
delillerinden bazılarıdır.
Diğer yandan, Kütahya ili, Türkiye nüfusuna ve gayrisafi yurt
içi hasılaya olan katkısına karşılık kamu
yatırımlarından hakkını alamayan bir il
konumundadır. Örneğin 2007 yılı değerleriyle Türkiye
nüfusunun binde 8,3ünü karşılayarak 81 ilin 35inci büyük ili olan
Kütahya 5,34 milyar dolarlık gayrisafi yurt içi hasıla değeriyle
toplam millî gelire katkısı binde 8,1 olup 25inci büyük il konumundadır.
Yani il, millî gelire katkısı nüfusuna oranla daha yüksek olan,
devlete daha çok veren ancak verdiğine karşın hak ettiğini
devletten alamayan bir ildir.
Devlet Planlama Teşkilatı resmî verilerine göre 2001
yılında yaklaşık 8,2 milyar YTL olan toplam kamu
yatırımlarının binde 5ini alarak 81 il içinde 25inci il
olan Kütahya, 2002-2008 yılları arasında, sırasıyla
31inci, 35inci, 45inci, 53üncü, 40ıncı, 37nci ve 42nci il
olabilmiştir. Yani 57nci Hükûmet döneminde nüfus
sıralamasındaki yerinin üzerinde kamu yatırımı
sıralamasına sahip olan ilimiz ne yazık ki AKP
İktidarları döneminde yatırım sıralamasında nüfus
sıralamasının hep altında kalmıştır.
Başka bir ifadeyle, AKPye verilen 22nci Dönemde 6
milletvekilinin tamamına, 23üncü Dönemde de 6 milletvekilinin 5ine
karşılık hak ettiği kamu yatırımlarından
bazı yıllarda ancak yarısını alabilmiştir.
Aldığı kamu yatırımları içinde
ulaştırma ve haberleşme yatırımlarının
payı açısından da sıralama yukarıdakilere benzerdir.
İlin AKP Hükûmetleri döneminde kaybettiği diğer
bazı varlıklarını da şöyle sıralamak istiyorum:
İl, nüfusuyla 2000 yılında 34üncü büyük il iken 2007
yılında 35inci sıraya düşmüş ve bu son hâliyle her
yıl yaklaşık 10 bini aşkın vatandaşını
diğer illere göç vermiştir. Bu durumda büyük ihtimalle önümüzdeki ilk
genel seçimlerde 1 milletvekilini de kaybetmiş bir il olacaktır.
2003 yılında 4865 sayılı Kanunla kurulan
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Kütahyanın hakkı
olmasına ve Kütahyada kurulma sözü
verilmesine rağmen, Ankarada kurulmuştur.
2004te Eti Gümüş, Kütahya Şeker Fabrikası ve Azot
Sanayi Tesisleri özel sektöre satılarak istihdam açısından
önemli daralmalar olmuş ve birçok kamu çalışanı ya emekli
edilmiş ya da diğer kamu kurumlarında görevlendirilmiştir.
2002 yılında 3.63 milyar YTLyle toplam 100 birim olan
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına aktarılan
fon payları yıllara göre giderek düşmüş ve 2006da 59,9
birime kadar gerilemiştir.
2003 yılında 8.329 aileye ortalama 1 ton kömür
yardımı yapılırken yardıma muhtaç aile
sayısı giderek artmış ve 2007 yılında 17 binin
üzerine çıkarak yüzde 100ün üzerinde bir büyüme olmuştur.
2008 yılında çıkarılan bir yasayla da toplam
61 belde belediyesinin 49u, yani yüzde 80i kapatılarak bu beldelerimizin
köye dönüşmesi sağlanmış, böylece istihdamın buralarda
da azalarak göçün hızlanmasının önü
açılmıştır.
Kütahyanın bu kötü gidişe dur diyerek
alamadığı haklarını önümüzdeki yıllarda mutlaka
alıp açığını kapatması gerekmektedir. Bu amaçla:
1) 22/10/2007 tarihli bir ve 19/3/2008 tarihli üç adet
yazılı soru önergemde yer alan ve Sayın Ulaştırma
Bakanımızca zamanında
cevaplandırılmadığı için gündemden düşen, ancak
9/5/2008 tarihli dokuz adet yeni sözlü soru önergesiyle tekrar
cevaplandırılması talebinde bulunduğum, Kütahyayı
komşu illeri Eskişehir, Afyon, Uşak, Bursa, Manisa ve
Balıkesire ve ilçelerine bağlayan kara yolu ve bölünmüş yol
çalışmaları ile ilçeleri birbirine bağlayan yol
çalışmalarının, Dumlupınar ilçesine tren
ulaşımının sağlanmasının,
Eskişehir-Kütahya Hızlı Tren Projesine ilişkin
çalışmaların hızlandırılarak kısa sürede
tamamlanması gerekmektedir.
2) Afyon-Kütahya ve Uşak illerinin birlikte kullanması
planlanan Altıntaş Zafer Havalimanıyla ilgili olarak
verdiğim soru önergesine aldığım cevapta belirtilen toplam
108,4 milyon YTL olan proje bedelinin planlanan 2011 yılında söz
konusu yatırımın tamamlanması için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Işık, lütfen bitirin.
ALİM IŞIK (Devamla) -
her yıl yaklaşık
40 milyon YTL ödeneğin 2009 yılından itibaren mutlaka bütçeye
alınması gerekmektedir.
Diğer yandan, 5084 sayılı Teşvik Yasası
nedeniyle ilimize gelmiş ancak Danıştayca yasanın
yürütülmesinin durdurulması kararı ve 1/1/2008 tarihinde
yürürlüğe giren asgari geçim indirimi uygulamasıyla hiçbir
avantajı kalmayan yatırımcıların ili terk etmesinin
acilen önüne geçilmesi gerekmektedir.
Sözlerimin sonunda, geçen hafta Millî Eğitim
Bakanımızca merkeze bağlı Bölcek köyünde bir ilkokul
binasının açılış töreninde yerel kıyafetleriyle
açılışa katılan bayanlarımızın
kıyafetlerinin bazı basın yayın organlarınca
farklı yorumlarla kamuoyuna sunulmasının Kütahyayı ve bu
değerli vatandaşlarımızı incitmiş olduğunu
ve bu insanlarımızın yapılan yorumlarla hiçbir
ilişkisinin bulunmadığını belirtir, yüce Meclise ve
bizleri izleyen aziz milletimize saygılarımı sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Gündem dışı üçüncü söz, Doğu Anadolu
Bölgesinin sosyal ve ekonomik yapısı hakkında söz isteyen Van
Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğluna ait.
Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
3.- Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğlunun, Doğu Anadolu Bölgesinin sosyal ve ekonomik
yapısına ilişkin gündem dışı konuşması
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Burada 58, 59 ve 60ıncı Hükûmeti insafsızca
eleştiren arkadaşlarımın da hayretle
konuşmalarını ve eleştirilerini izliyorum. Diyeceksiniz
niye? Ben Doğu ve Güneydoğu Anadolunun sosyoekonomik
yapısı ve sorunlarıyla ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, yıl 1936, dönemin İktisat
Vekili Sayın Celal Bayar -rahmetli- Şark Raporu hazırlıyor
ve Şark Raporunun 4üncü, 5inci maddelerinde Doğu Anadolu
Bölgesinin sosyoekonomik yapısını kalkındırmak için
çalışmalar yapılması gerektiğini ifade ediyor. Aradan
geçen altmış yedi yıl süresi içerisinde Doğu Anadolu
Bölgesiyle ilgili ciddi anlamda bir çalışma olmamıştır.
Bakın, 1968 yılında kalkınmada öncelikli yöreler statüsü
ilk uygulamaya geçiyor. Aradan geçen ve
Bu kalkınmada öncelikli yöreler
statüsü on yedi kez değiştirilmesine rağmen, yine kalkınan
ve bu sistem içerisinde yine gelişen bir il olmadığını
hep birlikte görüyoruz.
Bunun dışında, Birinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı 1933 yılında başlatılıyor ve
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planına kadar, Birinci
Beş Yıllık Kalkınma Planı ne diyorsa Yedinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı da aynı şeyi söylüyor ve
bugüne kadar da geliştirdiği bir şey yoktur. Ancak, Sekizinci
Beş Yıllık Kalkınma Planı, işte burada, 58 ve
59uncu Hükûmetin icraatlarını net, somut, elle tutulur, gözle
görülür bir şekilde görmek mümkündür değerli arkadaşlarım.
Ben, şimdi şunu izah ediyorum: Düne kadar Devlet
Planlama Teşkilatının çalışmalarında somut bir
gelişme olmazken, ama, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı çerçevesi içerisinde Devlet Planlama Teşkilatı gerçek
manada kendisini gösteriyor ve KÖYDES projeleriyle, BELDES projeleriyle
halkın gönlünde taht kuruyor. Demek ki, istenildiğinde bazı
şeyler olabiliyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, Doğu Anadolu Bölgesiyle ilgili DAKAP (Doğu
Anadolu Kalkındırma Projesi) kapsamında 303 tane proje
gerçekleşiyor. 45 trilyon lira para veriliyor projeye. Halk projeye
alıştırılıyor, halk proje yapmaya
alıştırılıyor. Bu da bizim AK Parti
İktidarının ve Hükûmetinin gayretli çalışmaları
neticesindedir.
Bakın, Doğu Anadolu Bölgesinde son altı yılda
neler oluyor? Buna bir göz attığımızda, Doğu Anadolu
Bölgesi dar yollardan duble yola kavuşuyor, TOKİ gibi toplu konut
sitelerine kavuşuyor, havaalanlarına kavuşuyor, sosyal
yardıma kavuşuyor, KÖYDES projelerine kavuşuyor.
Değerli arkadaşlarım, sadece bir örnek veriyorum
kendi ilimden: Bakın, cumhuriyet kurulduğu günden bugüne kadar
yetmiş dokuz yıllık süre içerisinde sadece Van ilinin 585
köyünün 119u şebekeli içme suyuna sahip idi. Ama, bu beş
yıllık süre içerisinde tam 400 köyümüz şebekeli içme suyuna
kavuşmuştur değerli arkadaşlarım. Bunu görmemek, bunu
bilmemek, bunu anlamamayı hayretle karşılıyorum.
Demin arkadaşım tarımla ilgili ifadelerini
buyurdular, tarımla ilgili gelişmenin olmadığından
bahsettiler. Ben kendi yöremle ilgili, kendi ilimle ilgili, tarımda
yapılan beş yıllık süre içerisindeki
çalışmalardan birkaç tane not vermek istiyorum.
Bakın, 1.387 çiftçinin borcu silinmiştir sadece Van
ilinde. Çiftçinin kullandığı kredi yüzde 137
artmıştır. Tarımsal destek yüzde 64
artmıştır. Hayvancılık desteği vardır. Bunlar
rakamsal ifadelerdir. Bakın, 2002 ile 2006 yılı içerisinde
Doğu Anadolu Bölgesinde buğday yüzde 32, arpa yüzde 54, yonca yüzde
176 artmıştır.
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Gübre fiyatları ne oldu?
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, Doğu Anadolu Bölgemizin bu gayretli
çalışmaları gerçekten sonuç vermiştir ve sonucu da 22
Temmuz seçimlerinde almıştır. Ha, bu, Doğu Anadolu Bölgesi
için yeterli midir? Değildir. Doğu Anadolu Bölgesinin altyapı
ile ilgili ciddi anlamda sıkıntıları vardır ancak bunu
ilgili kurumlarımız ve ilgili bakanlıklarımız gayretli
çalışmalar sonucu gündeme getirip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkmenoğlu, ek bir dakika
veriyorum, buyurun.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, enerji ile ilgili
sıkıntılarımız vardır; bu, ilgili kurumlar
tarafından takip edilmektedir. İş ve aşla ilgili
sıkıntılarımız vardır; bunun için de yakında
inşallah bölgesel, sektörel teşviklerle bunlar da giderilecektir.
Amerika Birleşik Devletleri yüz elli yıl önce bunun
düşünce kuruluşları ortaya fikir sunmuşlardır ve
Otur-konuş-uygula sistemini benimsemişlerdir. Maalesef görüyoruz ki
son zamanlarda bizim arkadaşlarımız, özellikle muhalefet
arkadaşlarımız Amerikanın tam tersine Otur-konuş-karala
sistemini önümüze sunmaya çalışmaktadır.
Ben şuradan şunu ifade etmek istiyorum değerli
milletvekili arkadaşlarım: Bu ülkede kardeşliği,
barışı, huzuru en iyi şekilde temsil edecek -bunu yürekten
söylüyorum- AK Partidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) - Onun için biz bu partinin
etrafındayız, onun için buradayız.
BAŞKAN Sayın Türkmenoğlu, bitirin lütfen.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) - Yüce heyetinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Türkmenoğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
IV.- ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.- (11/3) esas numaralı
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 20/5/2008 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına; gündemdeki sıralama ve çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 20/5/2008 Salı ve
21/5/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 35 Tarihi: 20.5.2008
15.5.2008 tarihinde dağıtılan ve Genel Kurulun
15.5.2008 tarihli 105 inci Birleşiminde okunan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkındaki (11/3) esas numaralı gensoru önergesinin
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmında yer alması, Anayasanın 99 uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerin Genel Kurulun 20.5.2008 Salı günkü Birleşiminde
yapılması, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
72 ve 65 inci sıralarında yer alan 226 ve 214 sıra
sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin bu kısmın 3 ve 5
inci sıralarına alınması ve diğer kanun tasarı ve
tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel
Kurulun 20.5.2008 Salı ve 21.5.2008 Çarşamba günkü Birleşimlerinde
sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi, Genel Kurulun 20.5.2008 Salı günkü Birleşiminde
15:00 - 21:00; 22.5.2008 Perşembe günkü Birleşiminde 13:00 - 21 :00
saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi ve
21.05.2008 Çarşamba günkü Birleşimde ise Genel Kurulun saat 13:00'te
toplanarak gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının üçüncü
sırasına alınan 226 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca önerilmiştir.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Sadullah
Ergin Kemal
Anadol
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Oktay
Vural Selahattin
Demirtaş
Milliyetçi Hareket
Partisi Demokratik
Toplum Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
BAŞKAN Önerinin aleyhinde, Eskişehir Milletvekili
Sayın Tayfun İçli.
HASAN MACİT (İstanbul) Sayın Başkanım,
söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Macit
HASAN MACİT (İstanbul) Lehinde söz istiyorum.
BAŞKAN Lehinde söz istiyorsunuz, peki.
Buyurun Sayın İçli. (DSP sıralarından
alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; artık benim sözüme başlarken her zaman
kullandığım ifadeyi tekrar kullanıyorum: Bugün yine bir
salı günü, yine Danışma Kurulu önerisi, yine ben Tayfun
İçli olarak huzurunuzdayım. Tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 22 Temmuzdan bugüne kadar ya
Danışma Kurulu önerisi olarak ya da AKP Grubunun önerisi olarak her
hafta gündem değiştiriliyor, birazdan geleceğim o konuya.
Türkiye'nin gerçek gündemi, konuşulan gündemi farklı olduğu
hâlde, İktidarın, AKPnin gündemi hep farklı. Ama 22 Temmuzdan
bugüne kadar Anayasa ve İç Tüzük gereği olan denetleme konularından
biri olan sözlü sorular AKP tarafından gündeme getirilmiyor ve Hükûmet,
AKP, anayasal bir gereklilik olan denetimden kaçıyor. Bunu her hafta dile
getiriyorum. Bu, Anayasanın amir hükümlerinden biridir, İç Tüzükün
amir hükümlerinden biridir. Milletvekilleri, millet adına Hükûmete soru
sorar, Türkiye'nin gündemiyle ilgili. İlgili bakanlar, Başbakan o
sorulara burada cevap verir. Buralarda cevap vermekten istedikleri kadar
kaçsınlar, bunlar, bir şekilde AKP İktidarından bunun
hesabı sorulacak.
Değerli arkadaşlarım, eğer AKP denetimden
kaçmamış olsaydı bugün Türkiye'nin gündeminde olan çok çok
önemli konular, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu yüce çatı altında
dile getirilirdi. Bakın, tabii, çoğu insan buna cesaret edip
dillendiremiyor, kamuoyunun gündemine getiremiyor, adı üzerinde belki bir
terör örgütü yakıştırması olduğu için. Hukuk
sistemiyle ilgili soruları Adalet Bakanına soramıyorsunuz.
Hepinizin çok iyi bildiği gibi, bir terör örgütü var, daha doğrusu
ismi öyle; Ergenekon terör örgütü diye bir örgüt icat edildi. Bir gazetenin
imtiyaz sahibi, üniversitenin eski rektörü, bir siyasi partinin genel
başkanı, bir emekli general ve daha birçok kişi bu terör
örgütünün mensubu olduğu iddiasıyla tutuklandılar.
Değerli arkadaşlarım, hukuk sisteminde suçlular
elbette ki en ağır cezayı çekmelidirler. Ama
Anayasamızın emredici hükmü gereğince -ki 2001
yılında değişiklik yapıldı, bu yüce Meclisçe
Anayasada değişiklik yapıldı, herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğuna dair bir düzenleme getirildi-
bir kişinin tutuklanabilmesi için önceden izlenmesi gerekir. Emniyet
teşkilatı bu kişileri izlemiştir. Bir kişinin
tutuklanması gerekiyorsa savcı, tutuklanma istemiyle hâkim,
yargıç önüne çıkarmıştır. Evet, savcı ikna
olmuştur. Eğer yargıç onu tutukladıysa delillerin
birçoğu toplanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyetinde on
bir aydır mahkemesi görülmeyen bu kişilerin mağduriyetleri,
hukuk devleti adına bir ayıptır. Arzu ederdim ki Sayın
Adalet Bakanı burada olsaydı benim merak ettiğim bu adil
yargılanma hakkıyla ilgili bu konunun neden üzerine gidilmediği
konusunun yanıtını öncelikle bir vatandaş olarak, bir
hukukçu olarak bana verseydi.
Bakın elimde bir gazete kupürü var: F tipinde konuşamaz
oldu. Kimdir? Belki teröristtir, belki suçludur. Bunun suçlu olup
olmadığı ancak yargı kararıyla mümkün olacaktır,
ama suçlu da olsa o insanların adil yargılanma hakkı
vardır. Bakın, eşinin yakarışı, size kısa
bir metin: Bayrampaşada gördüğümde hastalığı çok
ilerlemişti. Koridorun bir köşesinde yere yakın bir sedyeye
koymuşlardı. Burnunda beslenme sondası, idrarında sonda
vardı. Çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. İki
ayda yirmi yaş yaşlanmıştı. diyor. Sedyeye koyuyorlar
ve bu kişi hâlâ yargıç önüne, mahkeme önüne çıkmıyor.
Değerli arkadaşlar, bir insanı terör örgütü mensubu
olmakla suçlayabilirsiniz. Belki de doğrudur, terör örgütü mensubudur da
ama yargının görevi bunların adil olarak
yargılanmasıyla
Bağımsız yargı dediğimiz,
adil yargılanma hakkı dediğimiz budur. Bu konuyu geçiyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine Danışma
Kurulunun önerisiyle gündem değişti. Şimdi gündeme neyi
getiriyorlar? Yükseköğretim Kurumuyla ilgili, kadrosuyla ilgili kanunu
getiriyorlar. Başka neyi getiriyorlar? Dünya Su Forumunun Organizasyonu
ile Katma Değer Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifini getiriyorlar.
Değerli arkadaşlarım, geçen salı günü de
söyledim, Türkiye'nin gündemi bu değil. İki gün önce
Eskişehirdeydim, köyleri dolaşıyordum. Sayın Başbakan
da oradaydı, Maliye Bakanımız da oradaydı,
izlemişsinizdir. Türkiye'nin gündemi: Orada çiftçi kan ağlıyor.
Gübre fiyatları 3 misli artmış. Çiftçide toprağına
gübre atacak para yok. Mazot olmuş 3 milyon 220 bin. Çiftçi bitmiş.
AKP İktidarı 2002de çiftçiye Yeşil mazot vereceğiz.
sözünü vermişti. Çiftçi mazot kullanamıyor, 10 numara yağ
kullanıyormuş. Eskiden kovalarla, tenekelerle mazot götürürken, küçük
kola şişelerinde, su çekebilmek için mazot götürüyor. Gübre
alamıyor, gübre atamıyor. Tarlaların çoğu ekilmemiş.
Yine, Eskişehirde Sayın Genel Başkanla birlikte
Taşıyıcılar Kooperatifini ziyaret ettik, ki o
taşıyıcıların hepsi çiftçi kökenlidir ve yüzde 99u
AKPye oy vermiştir. Hepsi, anahtarlarını, Sayın
Başbakana, Maliye Bakanına teslim etmek için anahtarları salladılar.
Sanıyorum Türkiye'deki birçok taşıyıcı da aynı
durumda. Türkiye'nin gündeminin bu olması lazım. Çitçinin mazotunu
nasıl indirebiliriz? Dünyanın hiçbir yerinde Türkiyedeki mazot bu
fiyatta değil, hepsi vergi. Hani, söz vermiştiniz
Türkiyenin
gündemi bu olması lazım.
Bakın, AKP Hükûmeti IMFe ne söz vermiş? Emekliye fazla
zam yok. Peki, emekliye vermiyorsunuz, çiftçi bitmiş, işçi
bitmiş, memur bitmiş, kime veriyorsunuz? Birazdan gensoru
görüşmelerinde belli olacak o, kime verilip verilmediği burada görüşülecek.
Yandaş tekel oluşturmaya veriyorsunuz kaynakları, yandaş
tekel oluşturuyorsunuz yandaş, hem de kamu bankalarının
kaynaklarını veriyorsunuz; ortak olarak da gidip
dışarıdan, Katardan, şeyhlerden, başkalarından
kaynak bulup yandaş tekel oluşturmaya kalkıyorsunuz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, sanıyorum,
hepiniz bu üç günlük tatilde cumartesi, pazar ve bayramdan dolayı- kendi
illerinize gittiniz, çiftçilerin, vatandaşın ne kadar zor durumda
olduğunu biliyorsunuz. O zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi,
suni gündem olarak, AKPnin getirdiği gündem olmamalı, Türkiyenin
gerçek gündemi burada konuşulmalı.
Bakın, bir de
Çok kısa bir zaman kaldı, sizleri
fazla germek istemiyorum ama bunları da burada konuşmak lazım,
bu yüce Meclis bunların konuşulması gerektiği bir
Meclistir. Ben Eskişehir milletvekiliyim. Eskişehir Spor
şampiyon oldu. Burada
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Tebrik ediyoruz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Tabii Kocaeli Sporu, Antalya Sporu, taraftarlarını da
tebrik ediyorum. Tabii, şampiyonluğu kaçırmış olan
takımlarımızın taraftarlarına da, inşallah, bir
dahaki sene onlar da Süper Lige çıkarlar. Bu arada bunu söylemek
istiyorum ama şurada bir üzüntümü de açıkça ifade etmek istiyorum:
Eskişehir Milletvekili Sayın Unakıtan Maliye
Bakanımız, TOKİ konutlarının veyahut da başka
etkinliklerde devletin gücünü kullanmak suretiyle, bunu siyaset aracı
yapmak suretiyle sportif faaliyetleri de kullanma gibi bir girişim
içerisinde. Bunlar yanlış şeylerdir. Devletin gücünü
Babanızın parası değildir. O makamlara herkes gelir, herkes
gider. Vatandaşın vergisiyle, gücüyle gelinen makamlardır. O
geldiğiniz makamları yerel seçimlere dönük olarak bir
takımın şampiyonluğunu kullanmayı da, kullanmak
istenmesini de yadırgıyorum; bu arada da bunu ifade etmiş
oluyorum.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum,
hepinize sonsuz saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (DSP, CHP, MHP ve DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Hasan
Macit.
Sayın Macit, buyurun. (DSP sıralarından
alkışlar)
HASAN MACİT (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım adına
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz aldım, çünkü
bu hafta gensoruyla ilgili bir görüşme birazdan gerçekleşecek.
Gerçekten, Türkiyenin, yolsuzluklarla ilgili, birtakım olayların ve
yolsuzlukların üzerinin örtülmesiyle ilgili son dönemlerde yaşanan
sürecin, umarım bu gensoru açığa çıkması,
aydınlanmasına bir fırsat olur diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, gensoru görüşmelerinde
sanırım kamu bankalarının ilgili şirkete
sağlamış olduğu kredilerin nasıl
açıldığı, niçin kamu bankalarının açtığı
bir bir açıklanır ve ortaya çıkar diye düşünüyorum.
AKP iktidara geldiğinden bu tarafa yaklaşık
altı yıldır bankaların özelleştirilmesi sonucu birçok
bankamız yabancılara satıldı. Kamunun elinde kalan iki kamu
bankası ne yazık ki bu özelleştirme uygulamasına kredi
verdi. Niçin özel bankalar veya yabancılara satılan bankalar,
yabancıların elinde olan bankalar bu krediyi açmadı?
Sanırım, bunları tek tek burada irdeleriz.
Değerli arkadaşlar, Demokratik Sol Parti döneminde biz
kamu bankalarıyla ilgili görev zararlarını
kaldırmıştık. AKP İktidarı beş yıl
sonra tekrar kamu bankalarındaki görev zararını getirmek üzere
bir uygulamayı başlatmış durumdadır. O gün kamu
bankalarını görev zararıyla eleştirenlerin bugün kamu
bankalarını bu hâle getirmeleri anlamlıdır, düşündürücüdür.
Değerli arkadaşlar, bu konular, gensoruyla ilgili
konular, sanırım, burada açık bir şekilde, şeffaf bir
şekilde ele alınacak ve her şey gün yüzüne çıkacaktır
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, lehinde söz aldım, çünkü,
Türkiyede bir istikrar var. Hani, Sayın Başbakanın, Hükûmet
yetkililerinin, her platformda istikrar var söylemleri ve istikrarın
olduğunu vurgulamaları anlamlıdır. Gerçekten Türkiyede bir
istikrar geldi. Nasıl istikrar geldi? Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
istikrarın devamını sağlamak için ha bire yasa
çıkarıyoruz. Son, işsizliği önlemek, istihdamı
sağlamak adına bir yasa çıkardık, yasanın içerisine,
hemen, SSK primleri ve BAĞ-KUR primlerinin ödemelerinde iyileştirme
getirdik.
Değerli arkadaşlar, AKP İktidarında SSK ve
BAĞ-KUR primlerine iyileştirme kaç defa yapıldı beş
yıllık iktidarınız döneminde, altı yıla
yaklaşan iktidarınız döneminde? Yanılmıyorsam 3 defa
iyileştirme gerçekleştirildi. Niçin böyle bir ihtiyaç duydunuz?
Değerli arkadaşlar, artık esnaf BAĞ-KUR
primlerini ödeyemez durumda, işveren iş yerinde
çalıştırdığı insanların SSK primlerini ödeyemez
durumda. Olağanüstü hâllerde, kriz dönemlerinde, esnafın,
işverenin sıkıntıya düştüğü durumlarda
yükümlülüklerini yerine getirmediğinde böyle iyileştirmeler
düşünülebilir, yapılabilir, ama, sizin, altı yıldır
istikrar var dediğiniz bir süreçte 3 defa bu primlere iyileştirme
getirilmesi çok anlamlıdır. Yani, istikrarın ne kadar
olduğunu, siz, burada, kendiniz, kendi önerilerinizle belgelemiş
oldunuz.
Değerli arkadaşlar, gerçekten Türkiyede bir istikrar
var! Acaba, siz, Meclisin kapalı olduğu günlerde, tatil olduğu
günlerde halkın içine gidiyor musunuz, seçim bölgelerine gidiyor musunuz,
halkın içindeki istikrarı görüyor musunuz?
Değerli arkadaşlar, köylü toprağını
sürmek için tarlasına gidemiyor, yani, orada bir istikrar var! Yani,
çiftçi, kahvede oturuyor, tarlasına toprağına gitmiyor,
gidemiyor. İstikrarı getirmişsiniz! Yani zahmet edip de
çalışma zahmetine
Çalışma şartı
kalmamış artık çünkü gidemiyor.
Değerli arkadaşlar, esnafı ziyaret ettiniz mi?
Esnaf artık iş yerlerinde bulmaca dolduruyor, yani müşterisiyle,
gelen insanlarla uğraşma zahmetinden kurtulmuş; iş yerini
açıyor ve bulmacasını dolduruyor; zihnini, bilgisini
geliştiriyor.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Yazar kasa
Yazar kasa
HASAN MACİT (Devamla) Siz gittiniz mi? Gittiniz mi?
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Gittik.
HASAN MACİT (Devamla) Seçim bölgenizde esnafları
ziyaret ettiniz mi? Esnafın istikrarını gördünüz mü? Çiftçinin
istikrarını gördünüz mü? Yeni yeni meslek dalları ihdas
edildiğini gördünüz mü? Nakliyecilerin motorin koyamadıkları
için kamyonlarına 10 numara yağ koyduklarını ve yol boyunca
Yağ satılır. tabelalarını gördünüz mü Sayın
Vekilim?
Değerli arkadaşlar, istikrar gerçekten
sağlanmış! Yaşanmış bir öyküyü burada kısaca
sizlerle paylaşmak istiyorum: Burdurun Kozluca kasabasında, Allah
rahmet eylesin, Deddir Veli isimli bir vatandaş vardı. Bir gün bir
bayan eşini sormuş ne yapıyor diye. Küfürbaz birisiydi, küfrü
sallamış ve demiş ki: Ya, evde un yok çocuklara ekmek
pişirsin, evde yağ yok, tuz yok yemek pişirsin; senden de iyi,
benden de iyi, ağanın, beyin karısından da iyi.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiyedeki geldiğimiz
süreç, bugün Türkiyede yaşanan istikrar ne yazık ki böyle bir
istikrar.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanın dün
19 Mayıs Atatürkü Anma Bayramına
katılamadığını, rahatsız olduğunu
basından öğrendik. Geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Allah
tez elden sağlığına kavuştursun. Ama bir şeyi
daha gördük: İnsan fanidir, insan hastalanabilir, insanın ne zaman
hastalanacağı, nasıl hastalanacağı belli olmaz ve
Sayın Başbakanın, 2002 yılında Sayın
Başbakanımız Bülent Ecevitin hastalığıyla ilgili
söylemiş oldukları sözleri ben burada tekrar etmek istemiyorum. Çünkü
o seviyeye inmek istemiyorum.
İlahî adalet onun da rahatsız olmasını
sağladı ve bugün, onu gördük ki
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
ALİ KUL (Bursa) Ayıp, ayıp!
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Ayıp, ayıp!
HASAN MACİT (Devamla) O zamanki Sayın
Başbakanın, hasta denilen Başbakanın beş yüz basamak
merdiveni bayramda nasıl çıktığını, nasıl
bayram kutlamalarına katıldığını o zaman izledik;
işte, Türkiyenin yönetim anlayışıdır; işte,
Türkiyenin devlet etme anlayışıdır.
Bu nedenle, Sayın Başbakana da Allahtan şifa
diliyoruz, bir an önce iyileşmesini ve sağlığına
kavuşmasını diliyoruz.
Değerli arkadaşlar, sayın AKP milletvekili
arkadaşlarımızın, kredi kartları borçlarından
dolayı Merkez Bankasında kara listeye alınan 1 milyonun
üzerindeki yurttaşlarımızın borçlarını ödemeye
yönelik bir iyileştirme, bir düzenleme yaptıklarını,
yapıyor olduklarını basından öğreniyoruz. Yani burada
da bir istikrarın olduğunu, yani insanlarımızın
artık borçlarını ödeyemediklerini, ödeyemedikleri için yeni
düzenlemelere ihtiyaç olduğunu görüyoruz, yaşıyoruz. Yani
kısacası, adı konulmamış bir kriz, adı
konulmamış bir sıkıntı almış
başını götürüyor. Ama sayın Hükûmet yetkilileri, her
platformda, sağ olsunlar, istikrarın var olduğunu ve istikrarın
devam etmekte olduğunu söylüyorlar. Bir şey daha söylüyorlar: Hep bu
olumsuzlukları yaratanların başkaları olduğunu, sanki
iktidar onlar değil, muhalefetmiş gibi, eleştirileri altı
yıldır devam ettiriyorlar. Sayın arkadaşlar, AKP
milletvekilleri ve yönetimi, siz iktidarsınız, siz eleştirme
makamı değil, çözüm bulma makamısınız ve çözüm
bulunması için, burada, getirilen yasal düzenlemelerle
-tartışılarak- Türkiyeyi çözümsüzlüğe değil, çözüme
götürecek kararların alınmasını sağlamak
zorundasınız.
Sözlerime burada son verirken, bu Danışma Kurulunun
lehinde olduğumuzu vurgular, hepinize saygılar sunarım. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Macit.
Aleyhte, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Danışma Kurulu kararı üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, bağımsız bir
milletvekili olmanın sıkıntılarını
yaşıyoruz. Çünkü, çok önemli bulduğumuz konularda söz
hakkımız yok. Önerge veriyoruz, AKPli grup başkan vekilleri
bakıyorlar, hangi maddede benim önergem varsa, gidiyorlar, o maddeyi
baştan sonuna kadar tümüyle değiştiriyorlar, bir veya iki
harfini değiştiriyorlar, öyle bir önerge veriyorlar, ondan sonra
madde de burada onaylanınca, efendim, madde yeniden kabul edildi,
dolayısıyla önergeye de işlem yok şeklinde
Konuşma
haklarımız elimizden alınıyor. Denilebilir ki: Efendim,
siz konuşuyorsunuz. Tabii ki konuşacağız, çünkü, muhalefet
konuşur sayın milletvekilleri, iktidar konuşmaz, iktidar icraat
yapar; bu, Meclisin kurulduğu tarihten bugüne kadar var olan şeydir.
Bir de, Sayın Başkan Başkanlık Divanında
otururken bazı isteklerimi burada dile getirmek istiyorum. Sayın
Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları usulüne göre
çalışmıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, komisyonlar,
maalesef İç Tüzükü rafa kaldırmışlar. İç Tüzükün
35inci maddesinde der ki: Komisyonlar kendilerine havale edilen kanun
tasarı ve tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul
edebilirler. İlgili buldukları maddeler arasında birliktelik
sağlayabilir, ama kendileri kanun teklif etmezler. Ama sizler de
görüyorsunuz ki, efendim, 3 maddelik bir kanun tasarısı bir komisyona
gidiyor 100 madde olup çıkıp geliyor. Böyle olmaz sayın
milletvekilleri. Sayın Başkanım, bunları bence önleyin.
Bunları önlemek zatıalinizin görevine düşer.
Ayrıca, komisyonlarda tartışılmayan konular,
buraya gelip son anda önergeyle giriyor. Sayın Başkanım, bu
davranışlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin maliyesini iflasa götürür.
Bakın, perşembe günü, burada, yabancı dövizle yapılan
ihalelere son anda bir önerge getirdiler, bunlara ek ödeme getirildi. Siz de
bilirsiniz ki, Özal iktidarı zamanında, 1989 yılında otoyollara
bir fiyat farkı verildi, o zaman 9 katrilyon lira bir para verildi, 1989
yılında tamamlanmış otoyollara verildi ve bugünkü o
ekonomik iflasın en baş nedeni oydu, çünkü o zaman faizler yüzde
100lerin üzerindeydi.
Şimdi, burada, son anda, birtakım grup başkan
vekillerinin çıkıp da bir yandaş müteahhitlere Efendim,
işte, bunlara fiyat farkını ödeyelim. demesi
Karadeniz Otoyolu
için mi verdiler bunu veya hangi otoyolları için verdiler, onu da
bilmiyoruz. Dövizle yapılan ihaleler için verdiler. Bir anda devlet 5-6
katrilyon bir yükün altına sokuluyor bir önergeyle.
Sayın Başkanım, bu devletin maliyesi böyle iflas
ettirilir. Bunun, bence, ciddiyetle üzerinde durmak lazım. Komisyonlarda
tartışılmayan, hiç konuşulmayan birtakım
hususları iktidar partisinin grup başkan vekilleri hemen bir önergeyle
buraya son anda şey ediyorlar, ne önergeyi verenler biliyor, ne ne anlama
geldiğini biliyor, ne komisyon biliyor, ne hükûmet biliyor, iktidar
partisinden de geldiği için uygun görüşle diyor ve kabul ediliyor.
Bunlar, ülkenin başına çok ciddi sıkıntılar açabilecek
davranış biçimleridir.
Ben, geçen gün burada bana karşı yapılan
saldırıyla ilgili, gittim, televizyon filmini seyrettim. Bakın,
sayın milletvekilleri, bir tek görüntü yok. Bu demektir ki, televizyonda,
bize burada yapılan saldırıların hepsi silindi.
Sayın Başkanım, bu Meclisin yönetimi size aittir.
Buradaki bütün olayların televizyonlara kaydedilmesi lazım.
Yarına burada olacak anormal olayların sonuçlarının
günahı size ait olur. Bunları gizlemeyin. AKPli milletvekillerinin
veya grubunun bu kadar bu Meclis yönetimi üzerinde baskısının
hissedilmemesi lazım. Burada her şeyin şeffaf olması
lazım. Burada bize saldırı yapılıyor, bir tek
televizyonda bir tek görüntü yok. Peki, kim bunları tespit edecek?
Buradaki milletvekillerinin can güvenliği nasıl sağlanacak?
Burada şeffaflıktan neden bu kadar kaçınılıyor, ben
anlamıyorum. Bu, gerçekten bu Parlamentonun
çalışmasını da sıkıntıya sokuyor, bu
Parlamentoda görev yapmanın güvenliğini de ortadan
kaldırıyor. Onun için, lütfen, bu televizyonlara müdahale edilerek
görüntüler silinmesin, burada cereyan eden bütün olaylar televizyonlara
alınsın, halk bunları görsün. Neden, neyi, kimden neyi
gizliyoruz?
Geçmişte, biliyorsunuz, bu Parlamentoda bir milletvekili
arkadaşımız şehit edildi. Dolayısıyla, bu gibi
olayların olmaması için, bazı şeylerin olmaması için
buradaki her türlü görüntünün silinmemesi lazım, buradaki
çalışmaların görüntüye alınması lazım
değerli milletvekillerim. Ama yani böyle yapılırsa, o zaman,
yani tamamen bir grubun baskısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kapalı bir dikta rejimi hâlinde bir çalışma sistemini
gösterecek. Bunun da kime ne fayda getireceğini bilmiyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, geçen hafta Tunceliye
gittim. Yani, bir vatandaşı yolda aldım -Ovacık ilçesi
Munzur Millî Parkı içinde olan Yaylagünü köyünden- dedi ki: Sayın
Milletvekilim, bizim köyümüzün yolu yok. Munzur üzerine bir tahta
atmışlar -tabii, Munzur çok büyük bir nehir- ondan sonra,
vatandaşın çocuğu nehre düşmüş. Ama, Allahtan
çocuğum ölmedi, boğulmadı. dedi. Yani artık, bu 21inci
yüzyılda, mümkün olduğu kadar, hizmete ihtiyacı olan bu yörelere
el uzatmak lazım. Bana diyorlar ki: Sen otuz seneden beri parlamentersin,
niye hizmet yapmadın?
Değerli milletvekilleri, tabii ki iktidar, doğru dürüst
bir iktidar partisinde milletvekili olmadım, muhalefet partilerinde oldum.
1991le 1995te oldum, o zaman da bizim oralarda çok yoğun terör eylemleri
vardı. Biz kendi ilimize gittiğimiz zaman önümüzde özel tim
arabası, arkamızda özel tim arabası
Birçok araçlar
yakıldı, Bayındırlığın araçları
yakıldı, bu memleket bu durumlara geldi. Bu durumları
atlattıktan sonra bu bölgelerde ciddiyetle hizmetleri yapmak lazım.
Yani sizin de herhâlde vicdanınız sızlar, yani adam
dedi ki: Bizim köyde yol olmadığı için, 3 hastayı doktora
kavuşturamadığımız için, 3 vatandaşı geçen
sene, evvelki sene kaybettik. Ben bunları, vatandaşın
düşüncelerini
İşte, Ovacıkın Yaylagünü köyü;
Munzurun üzerinde köprü yok. Ayrıca da millî park; millî parkta da orman
idaresi bırakmıyor doğru dürüst bir yol yapılmasına.
Bunun bir çaresini bulmak lazım. Türkiye'nin en büyük millî parkı
Tunceli Ovacık Vadisindedir. Maalesef, o Ovacık Vadisinde bir
hizmet yapılmıyor. Yani, bu millî parkın o yöre halkına
birtakım getirisi olması lazım ama bunlar da
yapılmıyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, zaten,
aşağı yukarı kaç haftadır burada hiçbir soru
cevaplandırılmıyor. Çok sorduğumuz ciddi sorular
cevaplandırılmayınca da artık, fiilen İç Tüzükten
bence o soru sorma işlemini kaldırmak lazım. Yani, İç Tüzük
fiilen işlemez bir hâle sokuluyor. Bence tabii, Sayın Meclis
Başkanımızın bu gibi konulara el koyması lazım.
Evet, gruplara da müdahale etmesi lazım. Yani bu Meclisin denetim görevini
yapması lazım. Denetim de tabii, sayın milletvekilleri, sizden
de rica ediyorum
Bakın, milletvekilliği çok onurlu ve çok soylu bir
görevdir bana göre. Bu onurlu ve soylu görevi
yaptığımızın farkına varabilmemiz için her
şeyde doğruları yapmamız lazım.
Şimdi, bugünkü gensoru
Nedir? Bir kişi, Hükûmetin
başı gidiyor, Hükûmetin emrinde olan iki bankadan, 375er milyon
dolarlık, kendi yandaşları olan bir şirkete kredi veriyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde olmayan bir şey. O zaman, şimdi,
vatandaşın birisi gelse, gitse bir Ziraat Bankasına, bir Halk
Bankasına, bir Vakıflar Bankasına Ya, bana da bir 50 bin dolar
kredi ver. dese verilir mi? Verilmiyor çünkü çok büyük külfette formaliteler
aranıyor. Şimdi, burada yapılan, açık ve seçik bir görev
suistimalidir, Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel kaynaklarının
yandaşlarına aktarılmasıdır. Bence bu gibi eylem ve
işlemlerde bulunanların bu Parlamento tarafından şiddetle
cezalandırılması lazım.
Değerli milletvekilleri, bu, devleti koruyacak, burada
milletvekilliği yeminini yapmış, namusu ve şerefi üzerine
yemin etmiş insanların vicdanlarının sesini dinleyerek
verdikleri oylarla ancak geçerli olabilir. Biz diyoruz ki Evet, bir siyasi
partinin milletvekili olabiliriz ama hakkaniyet ve adalet bir şeyi
gerektiriyorsa ona riayet etmek lazım. İslam dininin özü de
dürüstlük gerektiriyor. Zaten İslam dini mensubu olan insanın da özü
dürüsttür, doğru olan şeyi yapar. Yani devletin malına el
uzatanların ellerinin kırılması lazım. Devletin
malına el atanlar eğer benim yandaşımsa, bendense o eli
başımızın üzerine öpüp koymamamız lazım;
doğru olan şeyleri yapmamız lazım. Acaba şurada
değil de şurada otursaydınız bu gensoruya nasıl bir oy
verecektiyseniz bence onu vermek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, bitirin lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, sayın milletvekilleri,
sizlerden rica ediyorum. Gelin, bu parti baskısından kendimizi
kurtaralım. Zaten Türkiyenin başına ne geldiyse bu parti
baskısı yüzünden geldi. Eğer bir Başbakan, devletin
bankası, kendi emrinde olan bir bankadan 750 milyon dolar alıp da
Kendisinin mi şirket veyahut da damadının mı o da belli
değil. Ben olsam şimdi, bana ait olmayan bir şirket için
rizikoya da girmem yani. Ben alırsam bankadan krediyi kendime
alırım. Niye başkasına alayım yani? Kendime
alırım. Şimdi, böyle bir eylem içinde olan kişilere
vicdanımızın sesini dinleyerek ona göre bir oy verelim.
Türkiyeyi ancak böyle büyütebiliriz. Yoksa benim adamımdı, senin
adamındı düşüncesiyle hareket ettiğimiz zaman maalesef burada
ne kendimize ne ülkemize ne ailemize ne vatanımıza
sağlıklı bir hizmette bulunamayız.
Ben bu düşüncelerimi belirtmek için söz aldım,
saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın Gençin
üzerinde durduğu bir hususla ilgili düşüncemi ifade etmek istiyorum:
Komisyonlarda zaman zaman İç Tüzükümüzde belirlenen kanun yapma
tekniğine çok uymayan, yeni kanun yapma anlamında ilaveler
olmaktadır. Bu gibi durumlarda Başkanlık komisyon raporlarını
iade etmektedir. Bunu bilginize sunmak istiyorum.
İkincisi, Genel Kurulda önerge verilirken komisyonun o
konudaki bilgisinin mutlaka alınmasında yarar var. Yoksa, bir kanun
içerisinde yapılacak bir değişiklik o kanunun bütünlüğüne
zarar verebilir. Yani, mutlaka, Genel Kurul müzakerelerinde komisyonun
katılmadığı yahut olumlu bakmadığı
değişiklikleri çok iyi irdelemek lazım diye düşünüyorum.
Bir diğer husus: Televizyon kayıtları kesinlikle
silinmez. Ne çekildiyse burada, o kayıtlar televizyonumuzda mevcut
durmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Danışma Kurulu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
Şimdi, alınan
karar gereğince Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay,
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun
satış ihalesinde ve ihale bedelinin finansmanında bir grubun
lehinde etkin rol alarak yetkisini kötüye kullandığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında
Anayasanın 99uncu, İç Tüzükün 106ncı maddeleri uyarınca
bir gensoru açılmasına ilişkin (11/3) esas numaralı gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere başlıyoruz.
V.- GENSORU
A) Ön
Görüşmeler
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay,
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun
satış ihalesinde ve ihale bedelinin finansmanında bir grubun
lehinde etkin rol alarak yetkisini kötüye kullandığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/3)
BAŞKAN- Hükûmet? Yerinde.
Önerge daha önce bastırılıp
dağıtıldığı ve Genel Kurulun 15.5.2008 tarihli
105inci Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine
göre, bu görüşmede önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları
adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan
veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve
Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini
okuyorum: Önerge sahipleri adına Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu, İstanbul Milletvekili, CHP Grup Başkan
Vekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Genel Başkan ve Grup
Başkanı Sayın Deniz Baykal, Antalya Milletvekili; DTP adına
Siirt Milletvekili Sayın Osman Özçelik; Milliyetçi Hareket Partisi
adına Giresun Milletvekili Sayın Murat Özkan.
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sanıyorum bu kürsüye gelen ve yolsuzluk konusunu işleyen her AKP
milletvekili arkadaşım, bürokrat, siyasetçi ve iş adamı
arasındaki bağlantıları defalarca dile getirmiştir.
Bugün bu kürsüde bürokratın, siyasetçinin ve iş adamının
nasıl iki kamu bankasını hortumladığını
göreceğiz.
Değerli arkadaşlar, konuşmaya başlamadan önce,
acaba Sayın Başbakanın görevleri nedir diye
Başbakanlık yasasına bakma ihtiyacı duydum. Çünkü bu
Parlamentoda Türkiye Cumhuriyetinde kim hangi görevde bulunuyor ise yasalarla
tanımlanmış görevleri vardır ve yetkileri vardır.
Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Başbakanın,
bakanların, genel müdürlerin, müsteşarların hatta milletvekillerinin
görevleri yasalarla tanımlanmıştır. Ben düşündüm,
acaba Sayın Başbakanın görevleri arasında, örneğin
ihalelere müdahale etmek gibi, ihale öncesi iş adamlarıyla
görüşmek gibi bir yetkisi, bir görevi var mı, yok mu diye.
Baktım böyle bir görevi yok. Nitekim böyle bir görevi
olmadığı içindir ki, geçmişte Başbakanlık yapan
birisinin yine medyayla ilgili bir olayda ihale öncesi görüşmeler
yaptığı için yine bu Mecliste AKPli milletvekili
arkadaşların da oylarıyla Yüce Divana gönderilmişti.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Anayasamız diyor
ki: Hiçbir kişiye, kuruma, zümreye, sınıfa imtiyaz
tanınamaz. Peki, acaba Sayın Başbakana, Sayın Recep Tayyip
Erdoğana tanınmış bir özel imtiyaz var mı ki ihale
öncesi ihale sürecine müdahale etsin? Son derece ağır bir suçlama. Diyeceksiniz
ki: Siz bunu kanıtlayabilir misiniz? Evet kanıtlayabiliriz.
Ben size bir örnek vereceğim değerli arkadaşlar.
Haydarpaşa Projesini biliyorsunuz. Haydarpaşa Projesinde mimari
projeleri çizen, uluslararası üne sahip bir Türk mühendisle, mimarla
yapılan röportaj var, o röportajda bu arkadaşa sorulan soru şu:
Haydarpaşa Projesine siz nasıl dâhil oldunuz? Verdiği
yanıt şu: Haydarpaşa Projesi ilk defa 2005
yılının başında Çalık grubu tarafından bana
getirildi. Bakın ortada bir şey yok, görüşme yok, yasa dahi
çıkmamış ama 2005 yılının ortalarında
Çalık grubu bir ihaleyi bu uluslararası mimara gönderiyor. Ahmet
Çalık aynen şunu söylüyor: Öyle büyük bir alanda
çalışabileyim ki, çok fonksiyonlu bir kentsel dönüşüm projesi
yapabileyim. Diyebilirsiniz ki, olabilir, bir iş adamıdır, bir
proje çizebilir; hiç itiraz etmeyiz, olabilir ama arkası var. Soruyor
gazeteci arkadaş: Haydarpaşa Projesinin Hükûmet yetkililerine
sunumunda ve sonrasında neler yaşandı? Hükûmete sunuyor
bakın. Çalık Holding Hükûmete farklı proje alternatifleri
sundu. diyor. Benimle ve bir de Fransız mimarla anlaştı.
İki projeyi devlet yetkililerine sunduk. Kime sunmuş biliyor musunuz
arkadaşlar? Benim de katıldığım bu toplantıda
Başbakan, Ulaştırma Bakanı ve İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı bulundu. Kim söylüyor bunu? Çalık Holdinge
proje çizen mimar söylüyor, bir dergiye verdiği röportajda söylüyor bunu.
Kendisine soruyorlar. Kendisinin projesi beğeniliyor. Ne kadar sürede
yaparsınız? Biz bu araziyi altı ayda
boşaltırız. Kim söylüyor bunu? Sayın Başbakan
söylüyor ve burada Haydarpaşayla ilgili bir gece yarısı bir
önerge yasaların arasından geçirildi ve biz itiraz ettik, geçti.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir başbakanın
ihalelere müdahale etme süreci ve yetkisi nereden kaynaklanıyor?
Sayın Başbakan, kim ne söylerse, bilse ki kendi aleyhinedir, derhâl
dava açar ve yalanlama gönderir. Bu olayda bir tek yalanlama, bir tek dava açma
süreci yaşanmamıştır ve değerli arkadaşlar,
eğer bir ülkenin Başbakanı bunu yapıyorsa, önce o Başbakanı
iktidar grubunun kendi vicdanında sorgulaması lazımdır;
Sayın Başbakan sizin böyle bir yetkiniz yoktur, ihalelere bu kadar
müdahale etme yetkiniz de yoktur demeniz lazım.
Sadece bu mu? Hayır. Sayın Başbakan ile Çalık
grubunun bizim bilmediğimiz, şu ana kadar da
keşfedemediğimiz özel ilişkileri var. Haydi damadı
anladık, hısımlık, akrabalık var, CEOsudur o
şirkette. Damat bir yerde çalışabilir ama çalıştı
diye o şirkete özel ayrıcalıklar demokrasilerde sağlanamaz.
Özel ayrıcalık sağladığınız andan itibaren
orada dur dememiz lazım. Nasıl dur diyeceğiz? Sayın
Başbakan, sen Samsun-Ceyhan petrol boru hattını ihalesiz
Çalık grubuna veremezsin dememiz lazım, buna yetkiniz yoktur dememiz
lazım. Veriyorsunuz, ihalesiz veriyorsunuz.
Başka? Bakın, Ofer ve Kuşadası
olayını hatırlarsınız. Kuşadasıyla
Sayın Mehmet Kutman ne demişti televizyon ekranlarında:
Yönetmelikle değiştiremediğimiz şeyde kanun
çıkarırız. Ve kanun çıkardı! Kimin sayesinde
çıkardı? Mehmet Kutmanın talimatıyla Hükûmet
çıkardı.
Bana söyler misiniz değerli arkadaşlar: Bir hükûmet
nasıl olur da bir iş adamının taşeronu konumuna
gelebilir? Böyle bir şeye Parlamento nasıl izin verebilir? Buna
müdahale etmek, buna vicdani olarak müdahale etmek bizim görevimiz değil
mi?
Bakın değerli arkadaşlar, bir belge daha
göstereceğim size.
AHMET YENİ (Samsun) Elindeki belge mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Evet, belgeyi
göstereceğim. Sayın Enerji Tabii Kaynaklar Bakanının
belgesi. Sayın Bakan
Tabii sadece Başbakan ayrıcalık
tanısa, diyeceğiz ki, haydi Sayın Başbakanın özel bir
ilgisi var. Merak ediyorum, Sayın Enerji Bakanının ne ilgisi
var? Sayın Enerji Bakanı gidiyor, İsrailde Çalık grubuna
ihalesiz iş verilsin diye kulis yapıyor.
Şunu kabul ederim: Bir bakan Türkiye Cumhuriyeti iş
adamlarına iş verilsin diye kulis yapabilir, hiçbir
itirazımız yok. Ama, sadece ve sadece Çalık grubuna iş
verin. derse, orada bir dakika dememiz lazım
AHMET YENİ (Samsun) Öyle dememiştir.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Çalık
dememiştir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Evet
Evet
Sadece onu
bulmamız lazım.
Bakın, gizli kayıtlı Dışişleri
Bakanlığının yazısı. Buraya da yansıdı
bu, buraya da yansıdı.
Geliyorum başka bir şeye: Çalık grubu o kadar
ilginç bir grup ki değerli arkadaşlar, sadece bakanlar
çalışmıyor, Hükûmet çalışmıyor, yerel yönetimler
de Çalık grubuna çalışıyor. Size onlarca iş
söyleyebilirim. Yüksek Planlama Kurulunun kararıyla iş
verildiğini de söyleyebilirim ama vaktim yok. Nasıl oluyor da bütün
bunların hepsi yapılıyor?
Bakın değerli arkadaşlar, Çalık grubu öyle bir
grup ki devletten bürokrat alabiliyor. Ne zaman? Çalık ile Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı arasında gizli sözleşme
yapıldıktan sonra. Bir süre sonra o genel müdür ayrılıp,
Çalık grubuna geçiyor. Ortada yasa var biliyorsunuz, yasak bu. Bakın,
hâlâ bakanlık bu bürokrata sahip çıkıyor, hâlâ bakın sahip
çıkıyor. Bitmiş artık. Çalık grubuna, sadece
yöneticisi değil, aynı zamanda ortağı olarak geçiyor oraya.
Sadece o mu? Çalık grubunda çalışan bazı
bürokratlar da devletin önemli yerlerine genel müdür olarak atanıyorlar.
BOTAŞa
Bana söyler misiniz, siyasi iktidarla bu kadar içli
dışlı olan bir iş adamına, siz, kalkıp da,
bankaları hortumlarcasına, 750 milyon dolar parayı gözünüzü
kırpmadan nasıl verebiliyorsunuz? Hangi gerekçeyle verebiliyorsunuz?
Hangi ahlaki gerekçeler var bunun arkasında? Bana söylemeniz lazım,
millete söylemeniz lazım. Nasıl oluyor da bu hortumlamalara biz
müdahale ediyoruz, sizin de müdahale etmeniz lazım.
Değerli arkadaşlar, bakın sadece para bulmak
yetmiyor Çalık grubuna, bir de yurt dışından para bulmak
için uğraşıyorsunuz. Nasıl? Katara gidiliyor. Nasıl
gidiliyor? Katar katar Katara gidiliyor. Olur mu arkadaşlar bu?
Cumhurbaşkanı, başbakanlar, bakanlar ne için gidiyorlar?
Çalık grubuna kredi bulacağız diye.
Allah aşkına söyler misiniz? Bu para nereden geldi
biliyor musunuz? Paranın verildiği, Katardan gelen paranın
verildiği adresini de biliyor musunuz? Bir posta kutusu. Arzu eden Ticaret
Sicili Gazetesine baksın arkadaşlar. Peki, bana söyler misiniz
değerli arkadaşlar, bu kişi kim? Firma göndermiyor parayı,
bakın, bir şahıs gönderiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre verdim Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bir şahıs
gönderiyor, 1976 Suudi Arabistan doğumlu, baba adı Ahmad, anne
adı Zeynep, Türkiye'de herhangi bir aracı, taşınmazı
söz konusu değil, sadece vergi dairesinde numarası var, Ahmad Mohd
Ayal Sayed diye bir yurttaş. Nasıl oluyor da Türkiyenin en büyük
medya devine ortak olan bir kişinin kimliği bu kadar gizli kalabiliyor?
Bu para kimin? Katarın ve Dubainin kara para aklama merkezi
olduğunu bütün dünya biliyor. Kimin bu Katardan gelen para? Asıl
sorgulanması gereken alanlardan birisi de bu değil mi değerli
arkadaşlar?
Arkadaşlar, şunu bütün samimiyetimle ve içtenliğimle
söylüyorum: Hükûmet bunu AKP Grubundan cesaret aldığı için
yapıyor. Nasıl olsa benim 340 tane kurşun askerim var, ne
yaparsam el kaldırırlar. diyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sizden istirham ediyorum: Banka hortumlamasının bu kadar
açıkça ve bu kadar cüretkâr yapıldığı bir tek ortam
mevcut. Buna hayır deyin, o zaman size ak parti diyelim.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kılıçdaroğlu.
Söz sırası, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Siirt Milletvekili Sayın Osman Özçelikte.
Sayın Özçelik, buyurun. (DTP sıralarından
alkışlar)
Sayın Baykal, özür dilerim, sıra sizdeydi aslında,
ben yanlış yaptım. Bir sonra olur mu?
DENİZ BAYKAL (Antalya) Arkadaşımız
çıktı artık, gerek yok, daha sonra olur.
DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın
Başkan, buyurabilir efendim, sorun yok.
DENİZ BAYKAL (Antalya) Fark etmez. Rica ederim
BAŞKAN Sayın Baykal fark etmez diyor.
DENİZ BAYKAL (Antalya) Lütfen
BAŞKAN Buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
Başbakan hakkında bir gensoru açılmasına dair önergesi
üzerine Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gensoru önergesinde belirtildiği gibi, Dinç Bilgine ait ATV
televizyonu ile Sabah gazetesinin, Dinç Bilginin Etibanktan doğan borcu
nedeniyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna geçmesi yani kamu malı
hâline gelmesi üzerine, ATV televizyonu ile Sabah gazetesinin ihale yoluyla
satışına karar verilmiş ve ön yeterlilik tarihi 15/10/2007
olarak belirlenmiştir. 11/10/2007 tarihli gazetelerde ATV-Sabah Ticari ve
İktisadi Bütünlüğü satış ihalesinin katılımcılardan
gelen yoğun talepler nedeniyle yirmi beş gün süreyle ertelendiği
haberi yer almıştır. Bu yirmi beş günlük süre içinde
ihaleye yoğun olan ilgi her nedense bir ilgisizliğe dönüşüyor,
geriye üç grubun ihaleye katılacağı haberleri basında yer
almaya başlıyor. Geriye kalan üç grup; Nurol grubu, Marmara Radyo -ki
içinde RTL, İpek ve Sancak grupları var- Turkuaz konsorsiyumu,
Çalık grubunun önderliğindeki Turkuaz grubu. Son ihale
aşamasında Nurol grubu ile Marmara Radyo grubunun ihaleden
çekildikleri ve ihaleye sadece Çalık grubu önderliğindeki Turkuaz grubunun
katıldığı görülmüştür. Kamuoyunun dikkatlerinden
kaçmayan bu durum üzerine basında yoğun tartışmalar gündemi
meşgul etmiş, özellikle Marmara Radyo grubundan İpek ve Sancak
Holdingin AK Partiye yakınlıkları bilinen kuruluşlar
olması, haklı olarak ihalede bir muvazaa olduğu izlenimi ve
kaygısı yaratmıştır. İpek Holding daha sonra
Kanaltürk televizyonunu satın alarak bu alandaki iddiasını
sürdürmüştür. Eski solcu yeni muhafazakâr Siirtli Ethem Sancak -Sancak
Holdingin sahibi- ilaç pazarlamacılığından, Star
televizyonu ile medya dünyasına adımını
atmıştı. Yeni Şafak, Star, Zaman, Vakit gazeteleri ile
birçok televizyon kanalının destekleri ile yetinmeyen Başbakan
medyayı bütünüyle kontrol altına alma hevesine
kapılmış, damadının üst düzey yöneticilik yaptığı
Çalık grubu ile doğrudan medya alanına girme ihtiyacı
hissetmiştir.
Sayın Başbakanın girişimcilik ruhunu takdir
etmemek mümkün değildir. Yoksul bir aile çocuğu iken bu noktalara
gelmesinin tesadüflerle açıklanamayacağı açıktır.
Siyaset ve ekonomide yükselmenin kimi yollarının olduğunu çok
erken fark edecek kadar zeki olan Başbakanımızı nasıl
takdir etmeyiz ki! Tabii ki ihaleyi ucuza kapatmak için yüksek ikna gücü
kullanılacak, rakipler elenecekti, öyle yapıldı, boşuna
mı Başbakan olunmuştu! Sıra finansman sağlamaya
gelmişti, kamu bankaları ne güne duruyordu! Halkın kamu veya
özel bankalardan 3-5 bin YTLlik tüketici kredisi almak için alnı
çatlarken damat beyin şirketinden düşük faizli 750 milyon
dolarcık esirgenebilir miydi! Türkiyede yeni bir durum değil bu. Her
iktidarın kamu olanaklarını kullanarak kendi
yandaşlarını zengin etme geleneğinin devamından
başka bir şey değil bu yaşanan. Yoksul halkın
ümitleri, hayalleri, insanca yaşama özlemleri yanında dinî
duygularını istismar ederek bir kez iktidar oldunuz mu müebbeten
iktidarda kalmanın her türlü yolunu denersiniz. Bu yolda devletin
kurumlarını ele geçirmek, buralarda kadrolaşmak ilk
adımdır. Sonra, sermaye oluşturmak, paranın ikna gücünü
kullanmak her zaman sonuç alıcı olmuştur. Bu nedenle sermayeye sahip
olmak çok önemli. Yaptıklarınızın, asıl
amacınızın kamuoyunun gözünden kaçırılması,
muhalif seslerin bastırılması gerekir. Bunun için güçlü bir
silaha gereksiniminiz vardır, bu da dezenformasyondur. Yazılı ve
görsel medya için en iyi araçtır dezenformasyon. Çağımız
iletişim çağı, milyonlarca insana en kolay ulaşım
medya üzerinden sağlanabilir. İktidar ve saltanatın devamı
için bu araçları ele geçirmekten daha mantıklı bir yol bulunabilir
mi!
Sayın milletvekilleri, AK Parti ve Sayın
Başbakanın yaptığı budur. Bugün, Türkiyede
yayınlanan her iki gazeteden biri Hükûmetin kontrolünde,
televizyonların çoğu AK Parti yandaşlarının eline
geçmiş durumda. Kanaltürkün alınmasıyla bu medya
zenginliğine bir halka daha eklenmiştir, yenilerinin sırada
olduğunu düşünüyorum. İktidar olanların unuttukları
bir şey var yalnızca: Hiçbir iktidar kalıcı değildir,
en baskıcı diktatörlüklerin bile diktatörün ömrüyle
sınırlı bir yaşama sahip olduklarının
unutulmaması lazım. Tarihe şöyle bir göz atmakta yarar var:
Osmanlıda tek otorite padişahtır. Merkezî otorite ile kullar
arasındaki ilişkide saray, her türlü bilgi ve haberin tek ve
tartışılmaz sahibi olarak uzun süre irade beyanları
dışında herhangi bir iletişim kanalına gereksinim
duymadan imparatorluğu yönetiyordu. Batıda teknolojinin
gelişmesiyle, örneğin Gutenbergin keşfettiği matbaa,
Osmanlı ülkesine siyasal ve dinî nedenlerle geç geldi. Osmanlılar,
Batıya oranla matbaa ile yaklaşık 4 yüzyıl, gazete ile 2
yüzyıl sonra tanışabildi. 19uncu yüzyılın
başlarından itibaren Batı teknik ve bilim alanında önemli
gelişmeler kaydederken, Osmanlılar ekonomik ve siyasal anlamda
geriliyordu. Uluslararası alandaki güç kaybıyla birlikte imparatorluk
sınırları içindeki çeşitli halkların bağımsızlık
istekleriyle karşılaşan Osmanlı çöküş sürecine girdi.
Buna rağmen, bütün bu zor koşullara rağmen imparatorluğun
başkenti İstanbulda 1910 yılında tam yirmi altı
gazete yayınlanıyordu. Bugün aynı kentte, İstanbulda
sadece beş gazete yayınlanıyor. Bu dönemde yayınlanan
gazetelere baktığımızda, işveren ve yönetici
konumundaki kişilerin dönemin devlet yöneticilerine doğrudan
bağlı ya da devlet yöneticileriyle yakın ilişkiler içinde
olduğunu görüyoruz.
1923 sonrasında matbuata biçimsel yapı ve
işleyiş açısından baktığımızda önemli
bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Çünkü
gazeteler büyük ölçüde yeniden kurulan cumhuriyet rejiminin ve onun
önderlerinin tanıtımı işlevini üstlenmişken,
padişahlık döneminde övülenlerin 1923 sonrası lanetlendiğini
görüyoruz. Yani, bu basına da çok fazla güven olmuyor. Bugün sizi övenin
yarın nasıl lanetleyebileceğini de görmeniz bakımından
buna vurgu yapıyorum.
1923-1946 arası tek parti döneminde kapalı ekonominin
egemenliğindeki Türkiyede herhangi bir şekilde basın
özgürlüğünden söz edilmesi mümkün değil. Bu dönemde gazete sahip ve
yöneticilerinin devlet mekanizmasıyla organik bağ içinde olduğu
Milletvekili olarak atananların seçtirilmesi söz konusudur ve
bunların bir bölümünün gazete işvereni, gazete başyazarı ve
yöneticileri oldukları görülüyor.
1946-1960 döneminde çok partili yaşama geçilmesine
rağmen eski geleneklerden kopuş sağlanamadığı
için matbuat hem siyasal hem de ekonomik olarak devletin denetimi
altındaydı. Yine de bu on dört yıl içinde ilk kez ciddi muhalefet
gazetelerinin doğduğu, iktidar ile muhalefet arasındaki
çekişmenin matbuat aracılığıyla, basın
aracılığıyla kamuoyuna
yansıtıldığı görülüyor.
12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra -sansür açısından
basın için en karanlık bir dönemdir bu dönem- basın anarşi
ve teröre karşı çıkmak adı altında dönemin askerî
yönetiminin sözcüsü gibi davranmaya başladı. Yine bu dönemde medya
sahipliği, kitle iletişim araçlarıyla kamuoyunu bilgilendirme
hizmeti verme yerine askerî yönetime yakın olmak amacıyla
değerlendirildi. Medya dışından ekonomi, ticari veya sanayi
sektörlerindeki işverenler, ülkenin en büyük ekonomik işvereni
konumunda olan devletle ilişkilerini kolaylaştırmak için medya
organı sahibi olmaya başladılar. Bu aşamada artık
gazetecilikte temel amaç, kamuoyunu bilgilendirmek, kamuoyunun haber alma
özgürlüğünü kullanmasına ve bilgilenmesine katkıda bulunmak
değil, sanayinin ve piyasanın temel ilkesi olan arz-talep
mekanizmasına uyarak daha fazla kâr etmek amacı güdüyordu. Başta
Kürt meselesi ve İslamiyet, laiklik meselesi olmak üzere, Kıbrıs
sorunu, Ermeni meselesi, Yunanistanla, hatta Avrupayla ilişkiler, belki
de en önemlisi silahlı kuvvetlerin toplum ve siyasi arenadaki yeri, konumu
ve işlevi sadece bir tek bakış açısıyla, resmî
bakış açısıyla ele alınabiliyordu. Medya, bu konularda
toplumdaki tartışma, eleştiri ve sorgulama taleplerini devletin
yasakçı anlayışlarıyla bastırıyordu.
Bugün Türkiyede yayın yapan kitle iletişim
araçlarının yüzde 65e yakınının iki büyük holdingin
denetimi altında olması, toplumun çok renkli ve çok sesli
doğasının medyada tek renkli ve tek sesli bir şekilde
hatalı ve tahrif edilmiş bir çevirisine neden oluyor. Medya
mülkiyetinin geri kalan kısmının da yine İslamcı ya da
sağcı, milliyetçi büyük ve orta çaplı holdingler tarafından
kontrol edilmesi, basın özgürlüğü açısından büyük bir engel
teşkil etmektedir. Basının özgür olduğu söylenir,
basının özgürlüğünden dem vurulur. Sözü edilen özgürlük, iktidar
ve sistem sözcülüğü özgürlüğüdür. Muhalif basın, halktan ve
özgürlüklerden yana gerçek basını bekleyen ise kapatma, para
cezaları, hapis ve sürgünden başka bir şey değildir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin onlarca kararı ile basın
özgürlüğü ihlali nedeniyle Türkiye
cezalandırılmıştır.
20 milyon insanın konuştuğu Kürtçenin
basın-yayın hayatından uzak tutulduğu, sosyalist dergi ve
gazetelerin kapatıldığı, yayıncı ve yazarın
tutuklandığı uzun karanlık dönemden kısmi de olsa
özgürlüklerin kullanılabildiği bir sürece geçiş... Bu kez
kartelleşen medyayla gerçekler halktan kaçırılmakta, muhalif
basın ekonomik güç yetersizliği nedeniyle kitlelere
ulaşamamaktadır.
Resmî ideoloji ve iktidar propagandacısı medyaya
halkın birikimleri peşkeş çekilmekte, muhalif basın
susturulmaktadır. Kürt basını
Birçok kapatmadan ve
dağıtımının engellenmesinden sonra bugün yeniden
yayına başlayan Alternatif adlı günlük gazetenin benzer
engellerle karşılaşmamasını diliyoruz.
Kürtçe yayınlanan günlük Azadiye Welad gazetesi
dağıtıcısı çocuklar köşe başlarında
sıkıştırılmakta, dövülmekte, tehdit edilmektedirler.
Azadiye Welad gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü cezaevinden yeni
çıktı. Haftalık Yedinci Gün gazetesinin Yazı
İşleri Müdürü Ali Turgay üç gün önce cezaevine kondu.
Nokta dergisi, Sarıkız ve
Ayışığı kodlu askerî darbe planlarına dair
günlükleri yayınlaması üzerine dergi basılarak tüm
dokümanlarına el kondu ve sahibi hakkında ceza davası açıldı.
Baskı altında yayın yaşamını sürdüremeyen dergi
kapanmak zorunda kaldı. Derginin sahibi ve genel yayın yönetmeni
yargılamadan sonra beraat etti. Ancak darbe planlayıcıları
hakkında bugüne kadar herhangi bir soruşturma bile yapılmış
değil.
Sayın milletvekilleri, basını ele geçirme girişimi
iktidar partisiyle sınırlı değil. Hazineden
aldığı milyarlarca YTL tutarındaki yardımı parti
propagandası yapsın diye, muhtemelen yasal
kılıfını da hazırlayarak, Kanaltürk televizyonuna
aktaran CHPnin tutumu da bundan farklı değil.
Kanaltürkün sahibi ve Yayın Müdürü, televizyonda
yaptığı bir röportajda ağlamaklı bir sesle
Televizyonunun satılması üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Sayın
Genel Başkanının kendisine geçmiş olsun telefonu bile
açmadığını oysa CHPye bu kadar hizmet ettiğini
yakınarak anlatıyordu. Yani televizyonlar sadece iktidar partilerinin
değil, güçlü ise, ekonomik gücü varsa muhalefet partilerinin de hizmetine
girebiliyor.
CHPnin, Başbakan hakkında verdiği gensoru önergesi
gerekçesinde belirtilen konuların tamamının doğru
olduğu inancındayız. AK Partinin, karanlık ekonomik ve
siyasi ilişkiler içinde olduğu artık gizlenemez bir düzeye
çıkmıştır.
DTP olarak, siyasi partilerin darbeler yoluyla, kapatma
davalarıyla veya gensoru önergeleriyle düşürülmesinden çok
halkın gücüyle ve demokratik metotlarla iktidardan
uzaklaştırılmasından yana bir siyasi görüşe ve
eğilime sahibiz. Bunun yapılabileceğine inanıyoruz. AK
Partinin iktidardan düşürülmesi konusunda, bunu gerçekleştirme gücü
olan tek partinin de Demokratik Toplum Partisi olduğuna inanıyoruz,
bu güçte olduğumuza inanıyoruz.
Bu nedenle gensoru önergesinde oy kullanmama düşüncesinde
olduğumuzu açıklıyor, grubum adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik.
Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Genel Başkan ve Grup Başkanı Sayın Deniz Baykalda.
Sayın Baykal, buyurun. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DENİZ BAYKAL (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, bu gensoru görüşmesinin
alışılmış, sıradan bir gensoru müzakeresinin
ötesinde bir önem taşıdığına önce dikkatinizi çekmek
istiyorum. Şunu herkesin bilmesini isterim ki: Bugün, burada gündeme getirmiş
olduğumuz konu, siyasi hayatımızda zaman zaman ortaya çıkan
siyasi tartışma konularından herhangi birisi değildir. Bu
konu, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde gensoru olarak görüşülüyor;
inanıyorum bundan sonra çok değişik zeminlerde uzun bir süre
Türk siyasi hayatının bir temel ilgi konusu olmaya devam edecektir ve
bu konu, sadece kendi içeriğiyle ilgili olarak değil, Türkiyedeki
siyasal yaşamın bir anlamda röntgeninin çekilmesine fırsat
verişiyle de çok büyük önem taşıyacaktır. Böyle bir tarihî
oturumun içinde olduğumuza inanıyorum. Bu gensoru müzakeresi, siyasal
hayatımızda belki hukuki hayatımızda, bundan sonraki
dönemlerde de sık sık referans alınacak bir görüşme
olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Başbakanın bugün bu görüşmede bulunmasını çok isterdim
-rahatsızlığını üzüntüyle öğrendim, kendisine
geçmiş olsun dileklerimi, şifa dileklerimi ifade ediyorum- keşke
Sayın Başbakan burada olabilseydi, ona bu konuyla ilgili
doğrudan bazı soruları sorabilmeyi isterdim. Bunu
sağlayabilmek için Sayın Başkana ve AKP yönetimine Gerekirse bu
gensoru müzakeresini Sayın Başbakanın katılacağı
bir tarihe kadar erteleyebiliriz. dedik ama bir değişiklik yapmak
mümkün olmadı, görüşmeyi sürdürüyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) Haftaya bir daha verirsiniz.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Ama Sayın Başbakanın
da bu tutanaklardan konuyu izleyeceğine ve üzerine düşen
açıklamaları zaman içinde yapacağına inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sabah-ATV
satışı sadece bir ticari olay olarak değil, onun çok
ötesinde bir büyük konu olarak toplumumuzda ilgiyle izlenmiştir.
TMSF, Sabah-ATV konusunda belirlediği takvim istikametinde
bir satış operasyonu gerçekleştirmiştir ve şunu hep
birlikte görmüşüzdür ki: TMSFye yönelik olarak hem dünya çapında hem
Türkiyede ciddi pek çok firma, bu alanda iddialı, kapkaç değil
işin esasıyla ilgili pek çok firma yakından ilgi
göstermişlerdir. Dünya çapında basın kuruluşları
Sabaha ve ATVye sahip çıkmak istemişlerdir. Türkiyede pek çok
değerli iş adamı, güvenilen, saygın, ne
yaptığı bilinen iş adamı bu konuya içtenlikle ilgi
göstermiş, hazırlık yapmış, proje geliştirmiş,
harcama yapmış ve konuya yönelik olarak ciddi bir çaba
sergilemiştir. Kamuoyumuz da bunu dikkatle izlemiştir.
Böyle bir ilginin şaşırtıcı bir
tarafı da yoktur çünkü söz konusu olan Türkiye'nin ikinci büyük medya
grubudur. Türkiyede artık herkes ülkenin ekonomik, stratejik, siyasal
öneminin, dünya çapında değerinin farkında. Böyle bir tablo
içinde bir medya grubuna yön vermenin olağanüstü önem
taşıdığını, sadece sıradan ticari bir
operasyon olmanın ötesinde Türkiyeyi yönlendirebilme açısından
fevkalade değerli bir fırsat olduğunu herkes görüyor,
değerlendiriyor ve bu çerçevede konuya önemle yaklaşıyor idi. Bu
yüksek ilgi ki, yani on kadar firma, beşten fazlası yabancı
olmak üzere on kadar ciddi firma bu konuya yönelik teklif
geliştirmiştir, harcama yapmıştır, konuya sahip
çıkmak girişiminde bulunmuştur.
Ama ilgi çekici bir tabloya tanık olmuşuzdur: Bu on
firma, bütün toplum, medya ve iş çevreleri onların ilgisini
yakından bildiği ve izlediği hâlde ilginç bir manzara kendisini
göstermiştir ve ön yeterlik alma süresi
Yoğun talep var. Ön
yeterlik almak isteyen çok firma var. O nedenle ön yeterlik süresini
uzatıyoruz. ilanlarından sonra ön yeterlik almak için müracaat eden
firma sayısı birdenbire üç firmaya inmiştir. Pek çok firma, bu
konuya ciddi ilgi gösterdiğini bildiğimiz firma ön yeterlik alma
gereğini duymamıştır. Ön yeterlik alan üç firmadan ise iki
tanesi ön yeterlikten sonra vazgeçmişler ve tek firma kalmış; o
tek firma da Sabah ve ATV grubunu kendi teklifiyle almak imkânına sahip
olmuştur.
İlginç bir süreç. Bu sürecin izah edilmesi lazım,
anlaşılması lazım. Yani bu süreçte, pek çok kişinin,
başta Başbakanın bizzat kendisinin konuya ilgi gösteren önemli
insanlarla, iş adamlarıyla yabancı yatırımcılarla
bire bir temaslar kurduğunu biliyoruz. Bu temaslarda
Ben
Başbakanın yüzüne şu soruyu sormak isterdim: Sayın
Başbakan, konuştuğunuz iş adamlarına, siz hiç Bu
işten vazgeçin. dediniz mi demediniz mi? Herhangi bir iş
adamına, siz, Sabah-ATV alımı konusuna ilgi duymaktan vazgeçmesi
telkinini yaptınız mı yapmadınız mı? Bu soruyu
sormak istiyorum. Bu sorunun cevabını, keşke burada olsaydı
da Başbakandan alabilseydik.
Değerli arkadaşlar, bu, çok önemli bir sorudur. Bir
devlet ihalesinde bir Başbakanın ihaleye ilgi gösteren iş
adamlarıyla bire bir görüşmeler yapması ve bu görüşmelerde
bazılarına Sen katılma. demiş olması olağanüstü
önemlidir. Sadece siyasi olarak değil, sadece ahlaki olarak değil,
hukuki olarak da büyük önem taşır. Bunların hepsini
yaşayacağız, hiç telaş etmeyin. Bu, uzun bir süreç, yeni
başladı. Bunların hepsini göreceksiniz, hiç telaş etmeyin.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, çok somut
olarak sormak istiyorum Sayın Başbakana: Ön yeterlik başvuru
süresi 19 Kasımda sona erdi. Yoğun talep var. denilen müracaat
artışı orada beklendi. Adı geçenler ön yeterlik için
girişim yapmadılar.
Şimdi, bu son günden beş gün önce 14 Kasım 2007
günü Sayın Başbakan siz, Praga hareket etmeden önce Ankarada VIP
salonunda bu işe talip bir iş adamı ile baş başa
görüştünüz mü, görüşmediniz mi? 14 Kasım 2007 günü saat
22.55te, Praga hareket etmeden önce bu konuda talip olduğu bilinen,
bunun için büyük harcama yapmış, geniş imkânları olan,
iddialı bir iş adamı ile bir görüşme yaptınız
mı, yapmadınız mı? Bunun cevabını
Başbakandan duymak isterdim.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu
müdahaleler sonucu Murdochla konuştu Sayın Başbakan, başka
iş adamlarıyla konuştu; firmalar birden azaldı, birden
kayboldu. İlgilenen firmalar ilgisini kaybetti ve üç firma yeterlik
aldı, bu üç firmadan da ihaleye katılma kararını alan tek
firma oldu.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Başbakanın yaptığı görüşmelerle ilgili
yapacağı açıklamalar büyük önem taşıyor. Geçmişte
bu doğrultuda Görüşmedim. deyip sonra, öğleden sonra
görüştüğünü kabul ettiği durumları biliyoruz ama ben gene
de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının kendisine sorulacak olan bu
kadar somut bir soruya doğru bir cevap vereceğini umut ediyorum. Bu
cevabı bekliyorum kendisinden.
Bu süreçlerin sonucunda teke indi arkadaşlar; herkes teker
teker çekildi, tek firma kaldı ve o tek firmaya da bu verildi.
Şimdi, tabii, şunu sorma ihtiyacını
hissediyorum: Bundan önce bazı ihaleler de mesela Telekomünikasyon
Kurumunun 7 Eylül 2007deki üçüncü nesil telefon ihalesinde Turkcell tek
başvuru yapan firma olarak kaldığı için iptal
edilmişti. Son olarak Kiler grubunun İstanbuldaki, likör
fabrikası olarak bilinen arsasıyla ilgili ihale de TOKİ
tarafından Tek firma kaldı, toplum vicdanı rahatsız. diye
iptal edildi. Şimdi, niçin acaba burada bu yola başvurulmadı?
Bundan önce tek firma kamu vicdanını rencide ediyor da burada niye
etmedi? Bunu da anlama ihtiyacındayım.
Değerli arkadaşlarım, bu, işin birinci
aşaması; bu, dikkatle izlenecek, konuşulacak. Bütün o süreçler,
o temaslar, ilgilenen insanların ilgisinin kaybolması, onun altında
yatan gerçekler, ilişkiler, sözler, kimler devreye girdi, hepsi
konuşulacak. Bu, olayın bir boyutudur.
İkinci boyutu, ihale tek kişiye
kararlaştırıldıktan sonra yaşanan boyutudur yani
Çalık grubuna, Sayın Başbakanın damadının
yöneticisi olduğu Çalık grubuna Sabah-ATV ihalesinin 1,1 milyar
dolara verilmesi noktasından sonra yaşanan olaylar. Ne olmuştur?
Kredi ihtiyacı çıkmıştır. Para hazır. falan
denildiği hâlde, uzun süre, kredi oluşturma çabaları kendisini
göstermiştir.
Şimdi, bu süreçte şu soruların
aydınlatılmasını istiyorum: İlgili grup, Çalık
grubu bu 1,1 milyar krediyi bulmak için yabancı bir şirketle,
yabancı finans kuruluşlarıyla temas kurmuş mudur,
kurmamış mıdır? Bu temasları sonucunda bir kredi
olanağı elde edebilmiş midir, edememiş midir?
İki: Yerli özel bankalarla bu doğrultuda bir temas
kurulmuş mudur, kurulmamış mıdır? Yerli özel
bankalardan ihtiyaç duyulan kredi alınabilmiş midir,
alınamamış mıdır? Bunların, tabii,
aydınlatılması lazım. Ama net olan bir şey var:
İki kamu bankası, Vakıflar ve Halk Bankaları 750 milyon
dolarlık bir krediyi Çalık grubunun emrine amade
kılmışlardır.
Şimdi değerli arkadaşlarım, bu krediyle ilgili
konuşulacak çok konu var. Bir defa, bu kredi nasıl bir kredidir?
Proje kredisidir. Elinizi vicdanınıza koyunuz, yıllardır
faaliyet yürütmekte olan bir televizyon kuruluşuyla bir gazetenin devren
satılması nasıl bir proje kredisi konusu olabilir? Burada
nasıl bir proje söz konusudur? Proje dediğiniz, olmayan bir
üretimin, bir çalışmanın, bir faaliyetin gerçekleşmesini
sağlamak üzere ortaya atılacak bir proje doğrultusunda
fizibilitesi hazırlanmış, finansmana ihtiyacı var, o
finansman bir şeklide sağlanarak belli bir periyot içinde üretime
geçip kârlılığını sağlayacağı umuduyla
gerçekleştirilen bir mali işlem değil mi? Burada Sabah,
bildiğimiz Sabah; ATV, bildiğimiz ATV. Proje nerede değerli
arkadaşlarım? Bunun neresi proje? E, canım, proje oluversin,
proje olursa ne olur? Haa, proje olursa ödemesiz süre olur. Çünkü bir projenin
ekonomik geçerlilik kazanabilmesi için makul bir süre üzerine yürümemek
lazım. E, bu, üreten, satan, reklam alan, ilan toplayan bir kurum. Burada
proje var mı? Hayır, bu proje kredisi.
Değerli arkadaşlarım, Vakıflar
Bankasının ve Halk Bankasının hangi kesimlere proje
verdiğiyle ilgili resmî yayınlarını inceledik. Hiçbirisinde
Medya kuruluşlarına proje kredisi veririz. diye bir şey yok.
Yani endüstri kuruluşlarına var, inşaata var, pek çok alanda
proje kredisi veririz diye saymış ama medya ile ilgili yok. Veriyor!
Proje kredisi dediğiniz anda, bir defa olay bu noktaya geliyor.
Değerli arkadaşlarım, üç yıl ödemesiz süre
-proje kredisi ya- on yıl vade
E, siz normal verdiğiniz endüstri
alanındaki proje kredilerine en çok iki yıl ödemesiz süre, yedi
yıl vade tanıyorsunuz. Buraya nereden bu imkân, bu bolluk? Üç
yıl ödemesiz süre ve on yıl vade diyorsunuz. Faiz ne? Libor
artı 4,85. Kredi verdiğiniz kuruluş, 2007 yılında
piyasaya tahvil çıkarmış, uluslararası piyasadan 200 milyon
dolarlık tahvil toplamış. Hangi faizle toplamış?
Şu andaki faiz yüzde 15 civarı. Siz hangi faizle oraya kredi
veriyorsunuz? 4,85 libor artı yani 7,9 faizle. 7,9 faizle siz Çalıka
veriyorsunuz, Çalık dışarıdan 15 faizle borç alıyor.
Kredibilitesi bu. Bu da hiç onun kredibilitesini düşürmeden önceki tablo.
Değerli arkadaşlarım, 750 milyon dolar kredi
almış Türkiyede bugüne kadar bir tek yerli büyük kuruluş var
mı? Yerli bankaların tek başına ya da konsorsiyum hâlinde,
750 milyon dolar kredi verdikleri bir Koç Holding kuruluşu, Sabancı
Holding kuruluşu, Eczacıbaşı Holding kuruluşu
Türkiye'nin büyük holding devlerinin herhangi birisine, bugüne kadar, Türk
finans sisteminde 750 milyon dolarlık bir krediyi verdik mi bugüne kadar?
Hayır vermedik, ilk kez vereceğiz. Kime vereceğiz? Çalık
grubuna vereceğiz. Hangi Çalık grubu? Başbakanın
damadının genel müdür olduğu Çalık grubuna vereceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin en büyük holdingi
bu mu? Hiçbirisi almamış. Buraya veriyoruz. Vatandaş müracaat
etti, En sağlam teminatı vereceğim -teminata birazdan
bakacağız- aynı şartlarla 100 bin dolar kredi istiyorum
sizden. dedi, libor artı 4,85. Hayır vermeyiz. dediler, geri
çevirdiler. E, sen vatandaşa bunu vermiyorsun ama damada 750 milyon
doları bu şartlarla veriyorsun!
Değerli arkadaşlarım, Vakıfbank 2008 sonuna
kadar, bu yılın sonuna kadar 1,2 milyar dolar konsorsiyum kredisi
geri ödemesi ile karşı karşıya. Bu ciddi bir olay. Bir
yandan bu 1,2 milyar dolarlık geri ödemeyi yapacak, bir yandan da bir tek
kuruluşa 750 milyon dolarlık bir krediden üzerine düşeni
verecek.
Değerli arkadaşlarım, teminatı ne bu
paranın, bu kredinin? Sabah-ATV satışının
değerinin yüzde 70i. Niye yüzde 70i? Yüzde 30u Katarlı. Yüzde 70i
oraya verildi, teminat azaldı. Sabah-ATVnin yüzde 70ini 750 milyon
dolarlık krediyle kabul ediyoruz. Hesabı nasıl yapıyoruz?
Kredi bedeli ile satış bedelini eş kabul ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, nerede bu üzümün
bolluğu? Hangi banka, kendisine teminat olarak gösterilen bir malın
bedelini kredi bedeliyle eş değer kabul ederek işlem yapar? 100
milyon borç için 200 milyon teminat almadan yola çıkan bir banka var
mı? Burada yüzde 30unu teminat olarak kabul ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, TÜPRAŞta
teminat olarak Arçelik ve Migros hisse senetlerini aldı banka. Şimdi,
burada ne aldınız? E, canım Sabah-ATVyi alıyoruz zaten.
Sabah-ATVnin kendisi alınan paranın teminatı. Başka ne
var? Başka bir şey yok.
Bakınız, Fitchin Çalıkın kredisini
düşüren notunu incelediğimiz zaman görüyoruz ki orada çok açık
bir şekilde, Turkuvazın bu borcuna karşılık Holdingin ya da Holdinge bağlı
şirketlerden herhangi birisinin teminatının söz konusu
olmadığını ifade ediyor. Yani uluslararası ortama
denilmiş ki: Biz bunu sadece malın bedelini teminat göstererek
alıyoruz, yoksa kendi mal varlığımızı teminat
olarak göstermedik.
Değerli arkadaşlarım, eğer gösterdiyse o zaman
sorulması gereken soru şu: Acaba Sabah ve ATV daha önce bu
bankalardan herhangi bir kredi aldı mı, almadı mı;
ayrıca, bu Sabah-ATV satışından bağımsız
olarak bir kredi aldı mı, almadı mı? Kredi aldıysa o
aldığı kredilere karşılık bir teminat gösterdi
mi, göstermedi mi? O teminatlarla bu Sabah-ATV alınışına
karşılık gösterilen Sabah-ATV kendi teminatının bir
bağlantısı, bir ilişkisi var mı? Bunlar,
cevaplandırılması gereken çok önemli sorular.
Değerli arkadaşlarım, şunu da hemen
söylemeliyim: Bu olaydan sonra, bu işlemin mali teamüllere uygun
olmadığı, Fitchin aldığı not indirme
kararıyla ortaya çıkmıştır, Fitch, Çalıkın
notunu kırmıştır. Aslında, kırılması
gereken not Çalıkın değil -tabii o Çalıkla ilgili olarak
bu yetkiye sahip- kamu bankalarının, kamu bankalarına bu
işlemi yaptıranların notunun kırılması
lazım, asıl yapılması gereken o. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, burada, bakınız,
çok tipik bir çıkar çatışması durumu var, malum deyimiyle
conflict of interest. Bir yandan bankaların genel müdürü
Başbakanın emrinde, Başbakan o genel müdürlerin sicil amiri;
öbür taraftan bankanın kredi vereceği şirketin genel müdürü
Başbakanın damadı. Çıkar çatışması, özel ve kamusal
görevler çatışıyor. Böyle bir şey kesinlikle kabul
edilemez.
Değerli arkadaşlarım, şunu herkesin çok iyi
bilmesini istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baykal, bir dakika lütfen.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Bu konular siyasi
hayatımızda çok konuşulmuştur. Geçmiş olaylardan
herhangi bir örnekleme yapmak istemiyorum çünkü bu geçmiş olayların
hiçbirisine benzemiyor. Bu kadar kaba, bu kadar açık, bu kadar sorumsuzca,
bu kadar kurallara karşı bir uygulamayı Türk siyasi
hayatında ben hiç görmedim, hiç görmedim.
Başbakan diyordu ki: Halk, hortumlayanların ellerindeki
medya organlarını emme basma tulumba gibi kullanmalarına
fırsat vermeyecektir. Güzel! Eskiden sırada hortumcular vardı,
şimdi artık yok, hortumlar kesildi. Hiç duyuyor musunuz Filanca,
filanca bankadan şu kadar götürdü..? Şimdi ne konuşuluyor?
Götürenlerden millete geri alma dönemi başladı, bu
konuşuluyor.İnşallah, bunların da geri alma dönemi bir gün
Türkiyede konuşulacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, kamu bankalarıyla
oynanmaya başladı mı, bir iktidarın artık iflah etmez
hâle geldiği açıkça görülür. Sadece iktidar bakımından
değil, ekonomi bakımından da en büyük olumsuzluklar, en
tehlikeli gelişmeler kamu bankalarına böyle müdahale edildiği
zamanlarda kendisini gösterir. Maalesef, böyle bir dönem
başlamıştır.
Çok açıktır ki bu ihale, gerek ihaleye katılan
şirketlerin yavaş yavaş ekarte edilmesi, açıkça, net bir
şekilde çevresinin, eşinin dostunun, yakınlarının,
herkesin bildiği bir şekilde Falan gün, falan yerde Başbakanla
konuştum, bana şunu söyledi. diye açıkça ifade edilen
yönlendirmelerle, baskılarla ekarte edilmesi sonucunda tek talibe konu indirgenmiştir
ve tek talibe de kamu bankasıyla, karşılığı,
teminatı alınmadan, olağanüstü uygun koşullarda, proje
kredisiyle hiçbir ilgisi olmadığı hâlde proje kredisi diye
Türk tarihinin, mali tarihinin en büyük kredisi en kolay şekilde açılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baykal, bitirin lütfen.
DENİZ BAYKAL (Devamla) Bir dakika daha rica edeyim, hemen
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
DENİZ BAYKAL (Devamla) O kredileri veren banka müdürleri,
eğer o verdiği kredi kendi malı olsaydı bir tek
kuruşunu verir miydi böyle bir proje için? Kesinlikle vermezdi. Kimin
parasını kime veriyorsunuz? Devletin parasını bir avuç
insana veriyorsunuz. Yapılan iş nedir? Devletin malı
satılıyor. Neyle satılıyor? Devletin parasıyla
satılıyor. Kime satılıyor? Damada satılıyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye bunu kabul etmez; bu,
demokrasiye sığmaz; bu, hukuka sığmaz; bu, ahlaka
sığmaz; bu, ceza yasalarına sığmaz.
Herkesin bu bilinç içinde bu konuya yaklaşmasını
diliyorum.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Baykal.
Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Giresun Milletvekili Sayın Murat Özkan da.
Sayın Özkan, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MURAT ÖZKAN (Giresun) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun satış ihalesinde
ve ihale bedelinin finansmanında bir grubun lehinde etkin rol alarak
yetkisini kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan hakkında verilen gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmaması hususunda yapılan görüşmede MHP
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan
önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bildiğiniz üzere, ATV-Sabah İktisadi Ticari Bütünlüğünün
satışı için 5 Aralık 2007de yapılan ihaleye tek
teklif Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık
Anonim Şirketinden gelmiş, ihaleyi kazanan bu şirket, 22 Nisan
2008de 1,1 milyar doları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ödeyerek
alımı gerçekleştirmiştir.
ATV-Sabah İktisadi Ticari Bütünlüğü kapsamında
Çalık grubuna şunlar satılmıştır: ATV
televizyonu, Radyo City, Sabah, Takvim, Günaydın, Yeni Asır ve Pas
Fotomaç gazeteleri; Bebeğim ve Biz, Sinema, Sofra, Home Art, Şamdan
Plus, Yeni Aktüel, Para, Global Enerji, Transport, Hukuki Perspektif dergileri
ile Merkez Dağıtım Pazarlamanın tüm hakları ve
varlıkları.
1,1 milyar dolarlık paranın 150 milyon doları Katar
kökenli Al Wasaeel International Media Company tarafından olmak üzere,
toplam 450 milyon doları iki ortağın öz kaynaklarından
karşılanmış, kalan kısmı da Halk Bankası ve
Vakıflar Bankası kasalarından ödenmiştir.
Normal şartlar altında, kamu kuruluşundan
satın alınan şirketler için yapılan ödemelerin kredilerinin
kamu bankalarından sağlanması durumunda, hukuki, teknik,
ekonomik risk ve meşruiyet açısından ciddi sorunlar
bulunmaktadır. Profesyonel bir banka kredi sağlarken, firmanın
kredibilitesine, ödeme gücüne bakar, sonra döner kendi bankasına bakar,
bankanın kaynakları ve likiditesi yeterli midir diye analiz yapar.
Acaba Vakıflar Bankası ve Halk Bankası bu analizleri ciddi bir
şekilde yapmış mıdır?
Halk Bankası, sayın milletvekilleri, yetmiş
beş yıllık tarihinde hiçbir kuruma, hiçbir kişiye 125
milyon dolardan daha fazla kredi vermemişken, ekstra teminat bile istemeden
bu gruba 375 milyon doları tek kalemde vermiştir. Bu hususu yüce
heyetinizin ve milletimizin dikkatine sunuyorum.
Vakıflar Bankası ve Halkbankın ekstra teminat talep
etmeksizin üç yılı ödemesiz, on yıllık vadeli 370er milyon
dolar ucuz kredi vererek tarihî rekora imza atmaları sonucu, Başbakan
Erdoğanın damadı olan Berat Albayrakın CEOsu olduğu
grup, Türkiyenin ikinci büyük medya kuruluşunun sahibi olma imkânına
kavuşturulmuştur.
Halkbank ve Vakıflar Bankasının kredi
koşullarını açıklamaktan neden
kaçındığını, bunun nasıl bir ticari sır
niteliği taşıdığını doğrusu milletimiz
ve biz merak etmekteyiz.
Yabancı ortak bulmak için bu grubun patronunun elinden
tutarak Katarı son beş ayda Cumhurbaşkanının,
Başbakanın ve sekiz bakanın ziyaret etmiş olmaları,
Başbakan Erdoğanın damadı Berat Albayrakın bu grubun
Genel Müdürü olarak çalışmakta olması ve Berat Albayrakın
ağabeyi Serhat Albayrakın Sabah-ATV ihalesini kazanan şirketin Genel
Müdürü ve ortağı olması Başbakanı doğal olarak
zan altında bırakmakta ve ihale sürecinde etkin rol
oynadığına dair kuşkuları artırmaktadır.
Sayın milletvekilleri, açıklık ve
şeffaflığın bir gereği olarak, yandaş medya
oluşturma amacı güdülerek ihale sürecinde iktidara mensup
kişiler yatırımcıların bir kısmının
ihaleye girmekten vazgeçmelerini bir şekilde sağlamışlar
mıdır? Bu kişileri vazgeçirmek için mi ihale tarihi bir ay
ertelenmiştir? İhalede bir katılımcının
olması özellikle mi sağlanmıştır? Küresel krizin tüm
finans kuruluşlarını olumsuz etkilemesi yüzünden kredi bulmakta
zorlanan alıcı firmanın ödeme süresi özel olarak iki ay neden
uzatılmıştır? Ödeme yapılmaması hâlinde ihale
şartnamesinde yer alan ağır yükümlülüklerle karşı
karşıya kalmaması için kamu bankalarına kredi vermeleri
için siyasal baskı ve yönlendirme yapıldı mı? Bu sorulara
Başbakanın net ve açık cevap vermesi gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, bu sorulara açıkça ve kamu
vicdanını tatmin edecek şekilde cevap verilmemesi hâlinde,
geçmişte ihalelere müdahale edenlerin başına gelen,
unutmayın ki, sizlerin de başınıza gelecektir.
Değerli milletvekilleri, tarafsız bir mantıkla
düşünürsek, hiç kimse, bu kadar bağımsız
değişkenin aynı zaman diliminde ve aynı olay
karşısında cereyan etmesini tesadüfle açıklayamaz.
Gerçekten de hatırlanacağı üzere, çok yakın geçmişte
ülkemizde banka hortumlattığı ve yandaş medya
oluşturma teşebbüsünde bulunduğu için Yüce Divanda
yargılanan Başbakan ve bakanlar olmuştur. Açıkçası, bu
satışın geçmişte olandan daha vahim bir durum arz
ettiğini herkes görmektedir.
İhaleyi alan grup 1,1 milyar dolarlık ödemeyi
yaptığı 22 Nisan 2008 tarihinde bir açıklama yaparak
şunları söylemiştir, bilginize sunmak istiyorum sayın
milletvekilleri: Özellikle belirtmek isteriz ki ihalenin kazanılmasından
bu yana, yabancı pek çok kuruluştan gelen ortaklık teklifleri
bizler için gurur kaynağı olmuştur. Bu teklifler arasında
söz konusu şirketlerden kurumumuza en fazla sinerji
sağlayacağına inandığımız Katar menşeli
medya kuruluşu olan Al Wasaeel International Media Company ile sürdürülen
görüşmeler mutabakatla sonuçlanmış ve adı geçen şirket
mevzuata ve ihale şartnamesine uygun olarak ATV-Sabah grubuna yüzde 25
oranında ortak olmuştur. Holdingimiz , bu ortaklıkla, faaliyet
gösterdiği diğer sektörlerde olduğu gibi dünyanın önde
gelen kuruluşlarıyla gerçekleştirmiş olduğu
ortaklıklara ve stratejik iş birliklerine bir yenisini daha
eklemiş. şeklinde açıklama yapmıştır. Yani o
kadar çok ortak çıkmış ki sayın milletvekilleri, ince
eleyip sık dokumuşlar ki bu hususta stratejik kelimesi çok yuvarlak
kalmış, içinin doldurulmadığı, hangi yöne çekerseniz
gidebilecek bir kelime olmuştur ve Katarlı şirket, bu grubun
neticede stratejik ortağı hâline gelmiştir.
Katarlı bir grupla ne tür bir stratejik iş
birliğinin olduğu da ayrıca sorgulanması gereken başka
bir husustur. Olabilir, Stratejik ortaklığımız var.
diyorsunuz O kadar yerli ve yabancı kurum da vardı, ama ben,
Katarlıyı seçtim. diyorsunuz. Ya o zaman koskoca
Cumhurbaşkanımızı niye alıp Katara gittiniz,
Başbakanımızı niye Katara götürdünüz, 8 bakanımız
niye Katara gitti bu iş için? Bunların açıklanması
gerekmiyor mu? Koskoca Başbakanımız mesaisini niye Katar
yollarında harcadı sayın milletvekilleri? Hazır
yakında yerli ortak vardı da katar katar yollara niye döküldü bu
devlet ricali? Bunlara, milletimiz, tüm açıklıkla cevap vermenizi
bekliyor.
Sayın milletvekilleri, birbirimizi kandırmayalım.
Hepimiz hesap kitap biliyoruz. Katarlı ortak, toplam fiyatı olan 1,1
milyar doların yüzde 13ünü ödeyerek Sabah-ATV grubunun yüzde 25ine ortak
olmuştur. Bu çok önemli sayın milletvekilleri. 150 milyon dolar
ödeyerek 1,1 milyar dolarlık bir şirketin yüzde 13,6sına
tekabül eden parayı veriyorsunuz ve şirketin size yüzde 25 hissesini
veriyorlar. Bu ticaret nasıl gerçekleştiriliyor? Açıkçası,
ben, Katarlı grubun kimler olduğunun çok iyi açıklanması
gerektiğini niye böyle bir pastadan pay verildiğinin,bu kadar yüksek
oranda ortaklık hissesi verildiğinin de açıklanması
gerektiğini merak ettiğimi, milletimin merak ettiğini buradan
ifade etmek istiyorum.
Katarlı ortak, gördüğünüz gibi işin
başında bir koyup iki almıştır. Üstelik,
Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın
değerli mesaileri pahasına bu iş kotarılmıştır.
Demek ki kapı kapı dolaşılmış ve hiçbir yerden
150 milyon dolar bile bulunamamıştır. Söz konusu şirketin
yaptığı açıklama sadece ve sadece kendilerini tatmin
etmiştir, milletimiz bu konuda tatmin olmamıştır. O zaman
sorarlar adama: Peki, Vakıflar Bankası ve Halk Bankası
370şer milyon doları nasıl oldu da bir çırpıda verdi,
hangi teminatla, hangi şartlarda, ne hakla ve hangi mantıkla?
Değerli arkadaşlarım, Türk milletinin yönetim
felsefesinde Diclenin kenarındaki kurdun kaptığı kuzudan
devlet başkanı sorumludur anlayışı yatar. Bizim
insanlık anlayışımızda Komşusu açken tok yatan
bizden değildir felsefesi vardır. Yahu, sen, bırak komşuyu
doyurmayı, bile bile aç bırakıyorsun. Bu Halk Bankası kimin
malı? Bunun, Vakıflar Bankasının sahibi kim? Profesyonelce
yönetilen yerli ve yabancı özel bankalar ne yaptılar? İhaleyi
alan grubun başvurusu üzerine bilançosunu incelediler ve ne gördüler: Bu
grubun öz kaynakları istedikleri kredi miktarını ödemek için
yeterli değil. Zaten öz kaynaklarından ödeyebileceği miktar da
200 milyon dolardı.
750 milyon dolar ne demek biliyor musunuz değerli
arkadaşlar? Bu ülkede kişi başına herkesten zorbalık
yoluyla en az 10 dolar alındı ve götürüldü demektir. Allah
aşkına, insanda biraz vicdan olur. Bu ülkede cebinde 10 dolar olmayan
insanlar var. Yani sen, cebinde para olmayan adamı yok yere, durduk yere borca
soktun hem de adama karşılığında bir şey
vermedin. Dilim varmıyor ama buna gasp derler. İşte, anlatmak
istediğimiz de budur. Gerçek demokrasilerde devlet gasp yapanı
yakalar.
Evet arkadaşlar, söylemeye utanıyorum, 21nci
yüzyıl dünyasında, ilk defa, demokrasiyle idare olunduğunu iddia
eden bir ülke, vatandaşın parasını gasbetmiştir.
İşin ilginç tarafı, vatandaşların bir kısmı
bu gasptan haberdar dahi değildir. Bu, gasbedenlerin ne kadar mahir
olduklarını gösterir herhâlde.
Hadi diyelim ki yüzde 47 oy alıp iktidara geldiniz. Bu yüzden
vatandaşı soymayı hak olarak gördünüz. Ayıptır! Hadi,
size oy vermeyen yüzde 53ün parasını, onlara ceza olsun diye,
zorbalıkla aldınız, Çalık grubuna verdiniz. Bari, size oy
veren yüzde 47den utanmanız gerekirdi. Ama gemileri yakmak gözü hiçbir
şey görmemek deyimleri, herhâlde bu hususu, bu pozisyonu anlatır
olsa gerek.
İktidar hırsı ve daha fazla iktidarda kalma arzusu,
maalesef, insafsız uygulamalarla birleştiğinde çok acı
neticeler doğurmuştur. Bunun sinyallerini uzun zamandır
alıyoruz fakat dilerim ki neticelerini görmeden bir an önce sorumlular
kendilerine gelir ve bu adaletsizlik ve felakete sürükleniş durur. Kendi
seçmeninin hakkını bile yandaşına peşkeş çeken
iktidardan Allah bu ülkeyi korusun.
Sayın milletvekilleri, ATV-Sabah grubunu bu kadar kolay bir
biçimde, vatandaşın parasıyla satan alan Çalık grubu
bununla yetinmeyeceğe benziyor. Bir başka sürpriz ortaya
çıktı son zamanlarda; öz kaynakları 1,1 milyar dolarlık
Sabah-ATV alımının çeyreğini bile finanse etmeyen bu grup,
şimdi de kredi kullandığı Halkbankı satın alma
planları kurmaktadır. Kaynak olarak, mergermarket.coma girin,
bakın. Bildiğiniz gibi, Çalık grubunun bir bankası var,
ÇALIKBANK. Bu banka, yatırım bankacılığı
alanında faaliyet gösteriyor. Aktif büyüklüğü 82,6 milyon YTL. İşte
bu bankanın Genel Müdür Yardımcısı, 28 Mart 2008de
mergermarket.com sitesine bir açıklama yapıyor ve diyor ki:
Türkiyede büyük bir banka satın almak ve finans sektöründe yaygın
bir şekilde büyümek istiyoruz. Devamında da diyor ki: Ancak, Halk
Bankası için tek başına teklif vermemiz mümkün değil,
yabancı bir bankayla ortak hareket edebiliriz.
Hadi, 750 milyon doları vatandaştan zorla alıp sana
verdiler, 150 milyon doları da fellik fellik gezip yerli ve yabancı
hiçbir bankadan bulamayıp ta Katardan aldınız. İstanbul
Menkul Kıymetler Borsasında Halkbankın yüzde 24,98lik hissesi
halka arz edilmiş durumdadır ve işlem görmektedir. Borsa
değerlerine göre bankanın bugünkü değeri yaklaşık 7
milyar dolardır. Yarısını blok hâlinde sana satsalar 3,5
milyon dolar eder. Diyelim ki yine yabancı ortakla girdin, yabancı
ortak kendi hissesini ödedi, sen nasıl ödeyeceksin? Hiçbir yerli ve
yabancı özel banka sana kredi vermediğine göre, yine milletin
parasıyla banka sahibi mi olacaksınız acaba? Eğer böyle bir
niyetiniz varsa demek ki bir yerlere güveniyorsunuz. Güvendikleri yer de
herhâlde biraz önce ihaleyi kotaran yer olmalı!
Bu arada, mergermarket.com denilen web sitesi öyle sıradan
bir site değil sayın milletvekilleri. Profesyonel
finansçıların, banka müdürlerinin en çok rağbet ettiği,
merkezi Amerikada olan, şifreyle girilen, dünyanın elli üç
farklı noktasında ofisleri bulunan bir site. Bu grubun Halk
Bankasını alması için kaynakları yetmeyeceğine göre, yine
kamudan finanse edilmesi gerekiyor. Peki, nasıl finanse edilecek? Herhâlde
-dilim varmıyor ama söylemeye- Ziraat Bankasının hisseleri de
Ziraat Bankasının kredileri de yeni bir banka satışı
için kullandırılır diye düşünüyorum. İnşallah -benim
temennim- olmaz, milletin parası birilerine peşkeş çekilmez.
Tabii, bu arada, bu açıklamalar yapılırken BDDK ne
yapıyor, bunu da ilgilere sormak istiyorum.
Sayın Başbakanın Can Pekerin evinde, has
dairesinde kabul ettiği gazetecilerle akşam yemeği yerken ATV
ile ilgili sorular üzerine şöyle dediği iddia ediliyor: Benim
Sabah-ATV grubunun satışına müdahale ettiğimi söylüyorlar,
etmedim. Zaten şirket pahalıya satıldı. Ben müdahale etsem
daha ucuza sattırırdım. Bilmiyoruz tabii, biz ve bizim
tanıdığımız kimse o yemekte yoktu. Zaten
Başbakanın samimi olduğu, has dairesinde kabul ettiği,
Türkiye'nin sırlarını paylaştığı yerli ve
yabancı hiç kimseyle bir tanışıklığımız
ve muhabbetimiz yoktur, Allah da bize öyleleriyle muhabbet nasip etmesin. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Hiçbir şey bilmeden
konuşuyorsun!
MURAT ÖZKAN (Devamla) Bizim dostumuz da
sırdaşımız da Türk milletidir.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Ancak dedikodularla hüküm
veriyorsunuz. Hiç bilmeden konuşuyorsunuz.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Sayın Milletvekili, gelirsin buraya,
bunun dedikodu olup olmadığını görüşürsün.
Bunları tekzip etmediniz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Kendiniz söylediniz.
MURAT ÖZKAN (Devamla) - Bunlar medyada yer aldı.
BAŞKAN Karşılıklı konuşmayın
arkadaşlar.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Bizim dostumuz ve
sırdaşımız bu aziz millettir, sayın milletvekilleri.
Başbakan ramazan aylarında güzel şovlar yapıyor. Fakir
sofralarına misafir oluyor. Ramazan bitince de lüks sofralarda oturup
entel sohbetleriyle vakit geçiriyor.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Yalan söylüyorsunuz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Yalanı
Hıdır söylüyor. Yalan söyleyen Hıdır olsun.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
MURAT ÖZKAN (Devamla) - Benim dindar kardeşim suistimal
edilmiş olmuyor mu? Ramazan ayı haricinde fakire
uğramıyorsunuz. Fakirin yanına uğramış olsan onun
parasıyla yandaşlarına televizyon aldırmazdınız?
(MHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var ki bizim
yabancılarla paylaşacak bir sırrımız yok.
Başkaları paylaşır paylaşmaz, biz onu bilemeyiz. Bu
bizim tıynetimiz değildir, sayın milletvekilleri.
Şimdi gelelim Başbakanın sözlerine. Değerli
arkadaşlar, bir Başbakan bu sözleri nasıl söyler, hangi vicdan
bunu kabul eder? Ben müdahale etsem daha ucuza satılırdı
Neden? Sarı çizmeli Mehmet Ağa mı bu Çalık grubu sayın
vekiller? Başbakan ile özel yakınlığı olan,
ayrıca da Başbakanın damadının genel müdür olduğu
bir holding işte bu sözlerle bunu ispat etmektedir. Demek istiyor ki
Sayın Başbakan: Ben müdahale etseydim damadımın genel
müdür olduğu ve benim de yalnız destekçim olan Çalık grubuna bu
ihaleyi ucuza verebilirdim. Ama, işte, daha ucuza vermedim, milletin
hakkını korudum, kıymetini bildim. Bunun adı demokrasi
falan değildir sayın vekiller, bunun adı düpedüz
diktatörlüktür, Ben istersem bu milletin hakkını yerim, istersem
hakkını bağışlarım. demektir. Bu tür bir
demokrasi 21inci yüzyılda herhâlde bu ülke dışında
başka bir yerde yoktur. Sıkıştığında
demokrasiye gönderme yapacaksınız, düzlüğe
çıktığında Ben ne dersem o olur. diyeceksiniz. Bu
mantık sakat bir mantıktır, bu yol doğru bir yol
değildir.
Bu durum aynen şuna benziyor sayın milletvekilleri:
Kuran-ı Kerimde bir ayetin mealinde Allah
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Dikkat et, dikkat et!
MURAT ÖZKAN (Devamla) - Ne zaman başları bir belaya
uğrasa bize yalvarırlar ve o belayı başlarından
almamızı isterler. Ne zaman o belayı başlarından
kaldırsak yine bildiklerini yaparlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, iki dakika ek süre
Buyurun.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Sayın Başbakan yine sağda
solda diyor ki: Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar.
Elhamdülillah! Gözlerimiz var, görüyoruz; kulaklarımız var, duyuyoruz
ama sen kitaptan işine geleni alıp, işine gelmeyeni
reddediyorsun. Dünyada da, ahirette de vay hâlinize!
İşte, bu aziz millet bunlarla bir gün
hesaplaşacaktır ama o zaman attan düşmüş gibi olacaklar,
ama bu düşme, adını verip de rencide olmasını
istemediğimiz sayın devlet büyüğümüzün yaklaşık dört
sene önce attan düşmesi gibi olmayacaktır. Zira bu millet birini
attan düşürdü mü, o kişi ebedî olarak kendine gelemeyecektir.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Aynı sizin gibi, 2002
yılını unutma!
MURAT ÖZKAN (Devamla) Sayın milletvekilleri, milletin
sandık başında yapacağı mahsup işleminden sonra
Sayın Başbakanı bekleyen, bağımsız Türk
yargısı önünde hesap vermek olacaktır. (MHP
sıralarından alkışlar)
Gensorunun gündeme alınması için Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak evet oyu kullanacağımızı bildirir,
sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.19
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.32
BAŞKAN: Köksal TOPTAN
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
(11/3) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanı Köksal
Toptanın, 19 Mayısta başlayan, kanununda belirtilen yerlerde
sigara içme yasağına uyan milletvekillerine teşekkür eden
konuşması
BAŞKAN - AK Parti Grubu adına Sayın Canikliye söz
vereceğim. Yalnız, söz vermeden evvel, dün başlayan sigara
yasağına milletvekili arkadaşlarımızın
göstermiş olduğu dikkat ve özene çok teşekkür ediyorum.
Gerçekten milletvekili arkadaşlarımız, toplumun öncüsü ve önderi
olma konusundaki dikkatlerini bir kez daha sergilemişlerdir;
çocuklarımıza, gençlerimize örnek bir davranış
göstermişlerdir.
Çok teşekkür ediyorum.
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön
Görüşmeler (Devam
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay,
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun
satış ihalesinde ve ihale bedelinin finansmanında bir grubun
lehinde etkin rol alarak yetkisini kötüye kullandığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/3) (Devam)
BAŞKAN - AK Parti Grubu adına Giresun Milletvekili
Sayın Nurettin Canikli.
Sayın Canikli, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
ATV-Sabah grubunun satışıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilen gensoru üzerine AK Parti adına görüşlerimizi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında ilginç bir gensoru
görüşmesi yapıyoruz. Ben bu gensoru önergesi verildikten sonra,
içerisinde yer alan çok itham edici, ağır ve ciddi iddialarla ilgili
bu iddia sahiplerinin çıkıp burada bu iddialarını tevsik
etmelerini beklerdim ama burada sadece soru soruldu. Sanıyorum Türk siyasi
tarihinde ilk defa soru sormak için gensoru verilen bir olayla karşı
karşıyayız. Soru sormak için gensoru verildi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Adı gensoru, gensoru! Adı
gensoru!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Halbuki
iddiaları
Gerçekten çok önemli ciddi iddialar var. Biraz sonra
onları konuşacağız, ayrıntılı olarak
irdeleyeceğiz ama normali budur, beklenen budur, bu kadar iddiadan sonra
çıkıp buraya beş tane soru sormanın hiçbir anlamı yok
ve gerçekten çok üzüntülü olduğumu ifade etmek istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Cevap verirsin, boşa
çıkar.
CANAN ARITMAN (İzmir) Yüce Divana gittiğinizde
bunları hatırlarsınız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Üzüldüm çünkü Türk
siyaset tarihinde
BAŞKAN Lütfen
Lütfen arkadaşlar
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Türk siyaset
tarihinde gensoru müessesesinin bu kadar hafife alındığı,
bu kadar kötüye kullanıldığı bir örnek herhâlde yoktur
değerli arkadaşlar. Soru sormanın başka yöntemleri de var.
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Soru sorabilirsiniz,
yazılı sorabilirsiniz, sözlü sorabilirsiniz, başka
kanalları kullanarak soru sorabilirsiniz. Soru sormak için gensoru verilir
mi değerli arkadaşlar! Hiç böyle bir şey duydunuz mu bugüne
kadar! Geçmişte çok tartışıldı
BAŞKAN Sayın Canikli
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ama hiçbir dönemde
böyle, soru sormak için gensoru kötüye kullanılmadı. Önce bunu
takdirlerinize arz ediyorum değerli arkadaşlar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Cevap ver, cevap!
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, dinlemeyecekler
mi?
BAŞKAN Arkadaşlar
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar
BAŞKAN Sayın Canikli, bir dakikanızı rica
edeyim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Biraz yüzün
kızarsın, yüzün!
BAŞKAN Arkadaşlar, değerli
arkadaşlarım, şimdi üç grup konuştu, şimdi iktidar
partisi grubu onlara kendi üslubu içerisinde cevap vermeye
çalışıyor, dinleyelim lütfen.
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKL (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, buraya çıkan
konuşmacılar, gensoru önergesinde de ifade edildiği gibi,
birtakım aynı zamanda iddialarda bulundular. Konu ATV-Sabah grubunun
ihale süreci, bir -iki ana grupta toplanabilir- ikincisi de kredilendirmeye
ilişkin işlemler. Bunları ayrıntılı olarak
irdeleyelim, inceleyelim. Eğer gerçekten normalin dışında,
bankacılık mevzuatı kuralları dışında ve
ihale mevzuatı dışında, bilinen kuralların
dışında bir süreç izlenmiş ise o zaman bu konu
tartışılabilir. Bir ayrıcalık sağlanmış
ise o zaman tartışılabilir, iddialar haklı olabilir. Önce
isterseniz ihale sürecinden başlayalım.
Değerli arkadaşlar, ihalenin yayınlanmasından
itibaren geçen bütün aşamalarda mevzuata aykırı en ufak bir
işlem gerçekleşmemiştir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Bravo!
CANAN ARITMAN (İzmir) Minareyi çalan
kılıfını uydurur!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Gensoru önergesinde
deniliyor ki: Efendim, Sayın Başbakanımız, bu yetkisini
kullanarak bazılarının ihale sürecinden çekilmesini telkin
etmiştir gibi çok önemli ve töhmet altında bırakıcı
bir iddiada bulunulmuştur Cumhuriyet Halk Partisi tarafından.
CANAN ARITMAN (İzmir) Aynen öyle.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Canikli,
Haydarpaşa Limanı örneğini verdik.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ve Sayın Genel
Başkanlarını izledik, dinledik. En ufak bir belge yok, soru
sordu. Ben de buradan çok net olarak şunu ifade ediyorum: Sayın
Başbakanımız, hiç kimseye bu konuda ihaleye katılması
ya da katılmaması noktasında, yönünde en ufak bir telkinde
bulunmamıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) En ufak bir telkinde bulunmamıştır.
İddianız, herhangi bir deliliniz varsa burada koyarsınız,
burada getirir konuşursunuz; ispat ederseniz. Aksi hâlde bu
iddiaların hiçbir anlamı yoktur, boş iddialardır, bugüne
kadar yaptığınız gibi değerli arkadaşlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Göreceğiz,
göreceğiz!
CANAN ARITMAN (İzmir) Aksi ispatlandığında
ne yapacaksınız?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sayın
Baykalın söylediği görüşme ilgili ismini vermek istemiyorum-
iş adamının talebi üzerine, altını çizerek söylüyorum,
iş adamının talebi üzerine gerçekleşmiştir, ama bu
ihaleyle ilgili en ufak bir konu gündeme gelmemiştir ve Sayın
Başbakanımızın bu konuda en ufak bir yönlendirmesi
doğrudan ya da dolaylı olarak söz konusu olmamıştır.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sen yirmi dört saat beraber
misin Başbakanla?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Buyurun, ispat edin
şimdi. Biz bunu söylüyoruz, çok net olarak söylüyoruz, siz de ispat edin:
Var mı belgeniz? (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, ihale, hepinizin bildiği gibi
1,1 milyar dolara gerçekleştirilmiştir. Muhammen bedel de 1,1 milyar
dolardır. (CHP sıralarından Soygun! sesi, gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yalnız, burada
gözden kaçan bir ayrıntı vardır. İhale rakamı yani
muhammen bedel gerçekten 1,1 milyar dolardır, ancak ekspertiz değeri
961 milyon dolardır değerli arkadaşlar. Bu, son derece önemli.
Bu, kamuya açıklanmadı ya da kamuoyu tarafından bilinmiyor. Yani
son derece objektif ve bağımsız, bu işle iştigal eden
firmalara yaptırılan çalışmalar neticesinde ortaya
çıkan ekspertiz değeri 961 milyon dolardır, 961 milyon
dolardır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Niye fazla aldınız o zaman?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Böyle bir soru sorulur
mu değerli arkadaşlar; Niye fazlaya sattınız? Bu,
milletin malı; elbette fazlaya satacağız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) O adam niye fazlaya aldı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Böyle bir soru sorulur
mu? Böyle bir sorunun mantığı var mı? Bizim işimiz bu.
(CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir) Damadın cebinden beş
kuruş çıktı mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın
Bakın
Bir banka
CANAN ARITMAN (İzmir) Devletin parasıyla devletin malını
aldı, ayıp ya!
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Canikli
(CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, şimdi, bütün grup temsilcileri konuştu, Sayın
Baykal da konuştu. Herkes de dikkatle, büyük bir saygı içerisinde bu
konuşmacıları dinledi. Şimdi aynı görev sizin için söz
konusu değil mi? Lütfen Sayın Canikliyi dinleyelim.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) O zaman saygılı
konuşsun!
BAŞKAN Hayır, şartlı konuşabilir mi?
Nasıl istiyorsa öyle konuşacak sevgili arkadaşlarım.
Lütfen
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Saygılı olacak!
BAŞKAN Lütfen laf atmayın arkadaşlar, rica
ediyorum sizden.
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım. Bu kayıp zamanların da ilave
edileceğini umuyorum.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Doğruları söyleyecek!
BAŞKAN Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ihale sürecinde ne mevzuata ne de ahlaka aykırı en
ufak bir müdahale söz konusu olmamıştır. Bunun altını
özellikle çiziyoruz.
İkincisi: Kredilendirme meselesine gelelim, o süreci biraz
değerlendirelim. (CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir) Kargalar gülüyor, kargalar!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Biliyorsunuz 1,1
milyar doların 750 milyon doları Halk ve Vakıflar Bankası
tarafından müştereken kullandırılmıştır yani
375 milyon doları Halk Bankası, 375 milyon doları Vakıflar
Bankası.
350 milyon dolar öz kaynak sağlamıştır
alıcı firma, 350 milyon dolar da öz kaynak
sağlamıştır. Bakın bu da çok önemli değerli
arkadaşlar. Benzer tüm ihalelere baktığınız zaman
hemen hemen öz kaynak oranı sıfırdır. Hepsi
kredilendirmeyle alınmıştır, krediyle
alınmıştır ve bütün özelleştirmeler içerisinde en
yüksek öz kaynak oranına sahip bu satıştır, bu ihaledir. Bu
çok önemlidir değerli arkadaşlar, 350 milyon dolar, bedelinin
yaklaşık yüzde 32sini alıcı firma öz kaynak olarak
koymuştur.
Şimdi, biraz önce TÜPRAŞ ihalesinden bahsedildi. 4,2
milyar dolarlık TÜPRAŞ ihalesinin yaklaşık 1,8inin kredi,
2,3ünün de öz kaynak olarak konulduğu ifade edildi, iddia edildi. Bu
doğru değil değerli arkadaşlar. 1,8i proje kredisi olarak
finanse edilmiş, 2,3ü de ayrıca yine kredi olarak konulmuştur
ve 4,2 milyar dolarlık TÜPRAŞ özelleştirmesinin tamamı bu
şekilde kredi olarak sağlanmıştır. 2,3 milyar
doların sağlanmasında Arçelikin hisse senetleri -biraz sonra
geleceğiz oraya- rehin olarak verilmiştir. Onun
dışında
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Teminat ne?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Migros?!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın,
TÜPRAŞ ihalesinde kamu bankalarından da yaklaşık 800 milyon
dolarlık kredi kullanılmıştır, yani bu kullanılan
kredilerden çok daha fazlasının örnekleri vardır.
Değerli arkadaşlar, burada vurgulanması gereken
husus şudur: Öz kaynak nispetidir. Bu nedir? Bu, alışın ne
kadar ciddi olduğunun ve riskin çok önemli bir bölümüne de alıcı
firmanın katlandığının en önemli göstergesidir ve
Türkiyede yapılan özelleştirme ihalelerinde de bu denli yüksek bir
öz kaynak katkı payı yoktur. Bunların hepsi bu ihalenin geriye
dönüşü açısından da olumlu kriterler ve göstergelerdir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, gensoru önergesinde
deniliyor ki: Kamu şirketi, yani ATV-Sabah, kamu parasıyla
satın alınmıştır, yani Halk Bankasının ve
Vakıflar Bankasının kaynakları kullanılarak.
Değerli arkadaşlar, Halk Bankası ve Vakıflar Bankası
hibe mi veriyor? Bağış mı yapıyor? (CHP
sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Başkasına da veriyor mu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Kredi veriyor
değerli arkadaşlar yani kredi ile hibe arasındaki farkın
bile atlanmasını gerçekten çok ayıplıyorum. Bu ne zaman
doğru olur? Verilen kredinin geriye dönüşünde bir
sıkıntı ihtimali söz konusuysa yine bu şekilde
değerlendirilebilir. Bakacağız şimdi, teminatları da
biraz sonra irdeleyeceğiz değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla, bu bir hibe değil, bu bir kredidir.
Şimdi bakın, birkaç örnek var benzer özelleştirme
ihalelerinde. Mesela Şanlıurfa Çimentonun ihalesinde,
özelleştirilmesinde, tamamı proje kredisi, 158,5 milyon dolar ve
tamamı da kamu bankaları tarafından finanse edilmiştir.
Antalya Havaalanının işletilmesi ihalesi 90 milyon euro,
tamamı kredi, tamamı kamu bankalarından finanse edilmiş.
Aşkale Çimento Fabrikasının ya da tesisisin ihalesi 75 milyon
dolar proje bedeli, tamamı kredi ve tamamı kamu bankaları
tarafından finanse edilmiştir. Demek ki bu iddianın hiçbir
anlamı yoktur, hiçbir bilimsel değeri yoktur.
Şimdi, arkadaşlar, kredinin diğer
şartlarına bakalım. İsterseniz, kredinin faiz oranına
bakalım önce.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bank Asyadan ne kadar
para aldınız?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Nedir faiz oranı?
Bu kredide, bu satışta kamu bankalarının
uyguladığı faiz oranı, libor artı 4,85.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) 7,9.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Önce bir
yanlışı düzeltmemiz lazım. Biraz önce Sayın Baykal
dedi ki: Bu firma uluslararası piyasaya çıktı ve tahvil
ihracı yoluyla yüzde 15le ancak borçlanabildi. Değerli
arkadaşlar, yani, kusura bakmasın ama, ilgili uzman
arkadaşların bu konuda Sayın Baykalı daha iyi
bilgilendirmeleri gerekiyor.
Arkadaşlar, elmayla armut
karşılaştırılmaz, burada elmayla armudu
karşılaştırıyorsunuz. Bugün, kredibilitesi en yüksek
bir şirketin uluslararası tahvil piyasasından borçlanması
hâlinde faiz oranı nedir? Yüzde 16,5tur şu anda değerli
arkadaşlar, bu grup yüzde 15le borçlanmış. Burada esas
karşılaştırmayı, acaba bu bankalar benzer projeler
için verdiği kredilerde hangi faiz oranını uygulamış,
onunla karşılaştırmamız lazım, anlamlı olan
budur. Yani, Halk Bankası ve Vakıflar Bankasının benzer
projelerin finansmanında kullandırdığı faiz oranı
nedir onlara bakalım isterseniz. Ha, burada ayrıca bir de yüzde 2
komisyon var. Vakıflar Bankasının bugüne kadar benzer projeler
için uyguladığı, kullandığı faiz oranı,
libor artı yüzde 2,1 ile libor artı yüzde 3 arasında
değişmektedir.
ABDULLAH ÖZER (Bursa) Proje yok ki! Ne projesi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani, bugüne kadar,
Vakıflar Bankası benzer projeler için
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hangi yılda?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Açın bakın,
bunların hepsi belgeli değerli arkadaşlar. Biz belgesiz
konuşmuyoruz, biz belgeli konuşuyoruz, aramızdaki fark bu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Canikli,
hangi yılda? Söylerseniz
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Libor artı 2,1;
libor artı 3 arasında kullandırılmış benzer
projeler için. Tabii burada bütün bilgiler var, özel olarak ben size söylerim,
ama buradan bildiğiniz yasak nedeniyle bunları
açıklayamıyoruz. Açın bakın, hepsi çok net olarak
vardır. Halk Bankasının benzer projeler için
kullandırdığı, uyguladığı faiz oranı
libor artı yüzde 0,90la libor artı yüzde 2,8 arasında
değişiyor. Bugüne kadar Vakıflar Bankasının
uyguladığı en yüksek faiz oranı libor artı yüzde 3,
Halk Bankasınınki libor artı yüzde 2,8. Peki, bu projede
kullandırılan faiz oranı ne kadar? Libor artı yüzde 4,85
değerli arkadaşlar. İnsaf edin, insaf
Gerçekten insaf edin,
ayıp oluyor yani burada bir peşkeşten, bir
ayrıcalıktan bahsedebilir misiniz? Neredeyse yüzde 50 daha
fazlası. Benzer projeler için kullandırılan faiz oranından
neredeyse yüzde 50 daha fazla yüksek oranda faizle bu krediyi veriyor
değerli arkadaşlar.
CANAN ARITMAN (İzmir) O kadar büyük bir kredi vermiş
mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Demek ki ne
peşkeş var, ne de başka bir şey var.
CANAN ARITMAN (İzmir) Bu miktarda bir krediyi vermiş
mi bu bankalar?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Süre konusuna gelelim.
BAŞKAN Sayın Arıtman
Sayın Arıtman
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Tüm proje kredilerinde
süre iki artı sekiz ya da iki artı yedi yıldır değerli
arkadaşlar, bazen de üç artı yedi olduğu söz konusudur. Halk
Bankasının ve Vakıflar Bankasının benzer proje
kredilerinde süre budur. Burada da bu sürenin dışına çıkılmamıştır,
bu da çok nettir değerli arkadaşlarım. Onun
dışında ayrı bir istisna yoktur.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Halkbankın
İnternet sitesine bakarsanız
CANAN ARITMAN (İzmir) Ne projesi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Peki, bu bankalar daha
yüksek oranda başka krediler vermişler midir? Elbette
vermişlerdir -tabii isim veremiyoruz ancak- mesela bir grubumuzun Halk
Bankasında 880 milyon dolarlık riski vardır. Yine, bir
başka grubun 802 milyon dolarlık riski vardır. Vakıflar
Bankasında -isim veremiyorum- 1,2 milyar YTL riski vardır. Bunlar
içerisinde medya grupları da var, başka gruplar da var. Bir
başka grubun Vakıflar Bankasında 562 milyon YTL riski
vardır yani kredi almıştır. Bir başka grubun 560
milyon YTL riski vardır. Demek ki ne faiz oranı ne süre
açısından herhangi bir problem yoktur, ayrıca verilen kredinin
büyüklüğü açısından da.
Gelelim teminat konusuna. Değerli arkadaşlar, bu tür
projelerin hemen hemen tamamında iki teminat konusu var: Bir tanesi, hisse
rehini
(CHP sıralarından gürültüler)
ABDULLAH ÖZER (Bursa) Bu ne projesi kardeşim? Proje
değil.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
diğeri ise hesap
rehinidir. Ara sıra da şahsi kefalet alınmış.
İstisnasız bütün buna benzer projelerin tamamında bu
uygulanmıştır yani hisse rehini ve hesap rehini.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Proje yok Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
hesap rehini nedir?
Temlik gibi bir şey. Hisse rehini de alıcı firmanın hisse
senetlerinin rehin edilmesidir. Bakın, bu projede hangi teminatlar
alınmış: Yüzde 100 hisse rehini
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Ya, bu proje değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
hesap rehini, temlik
ve bu rehin edilen hesabın yıllık geliri ne kadar biliyor
musunuz? 2007de 791 milyon YTL değerli arkadaşlar. Bir
yıllık bu hesabın çalıştığı rakam.
Ayrıca, şahsi kefalet alınmıştır, grubun
sahibinin şahsi kefaleti alınmıştır. Ayrıca,
işletme rehini alınmıştır, işletme rehini
gerçekleştirilmiştir
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İşletmenin
daha önceki projeleri için
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ve istisnasız
hiçbir projede olmayan yaklaşık 130 trilyon liralık gayrimenkul
ipoteği tesis edilmiştir. Hiçbir projede, altını çizerek
söylüyorum
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Kime vermiş?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hangi gayrimenkul?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
bu kadar
kapsamlı bir teminat alınmamıştır değerli
arkadaşlar. Faizi düşük, süresi normal, teminatı verilen tüm
kredilerden daha güçlü bir teminat alınmış yani geriye
dönüşü mümkün, hiçbir sorun yok. Nedir sorun peki?
MUHARREM İNCE (Yalova) Çalıkı niye
kazıkladınız?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, hiç kimse kusura bakmasın ama sorun bu önergeyi veren
arkadaşlarımızın kafasında. (AK Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Biraz normal
düşünün değerli arkadaşlar, bazı şeylerin de normal
yapılabileceğini kabul edin. Her şeyi niye olumsuz ve başka
açılardan değerlendiriyorsunuz ki? Normal diye bir şey de var,
normal diye bir kavram da var.
MUHARREM İNCE (Yalova) Damada niye kazık
attınız?
BAŞKAN Sayın İnce, lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ve biz hep o normalleri
yapıyoruz değerli arkadaşlar, olması gerekenleri
yapıyoruz. Belki başkalarının kafasında normal
kavramı itibarını, anlamını kaybetmiş olabilir
ama biz hep bunu düşünüyoruz, hep buna göre hareket ediyoruz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Onlar damada vermiş
esnafa değil.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, rica ediyorum
MUHARREM İNCE (Yalova) Efendim, damada kazık
attılar.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, geriye dönüşün önemli kriterlerinden bir
tanesi kârlılık. ATV Sabah grubunun kârlılığını
bir tarafa bırakıyorum -ki, o da imkânlarıyla bunu finanse
edebiliyor- ama sadece bir rakam vereceğim: Alıcı grubun 2007
yılı net kârı 483 milyon YTLdir değerli arkadaşlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ödediği vergi ne
kadar?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yeterli mi? Demek ki
ne peşkeş vardır ne bir ayrıcalık vardır ne de
bir yönlendirme vardır. İhale şeffaftır ve en ufak bir
yönlendirme söz konusu değildir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben size hortumdan
örnekler vereyim isterseniz.
CANAN ARITMAN (İzmir) Hortumlar yetmedi!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu hortum
örneğini, olmadı, oturtamadınız, olmadı. Son derece
akılcı, son derece güzel, harika bir ihale yapıldı, hiç
kimseye bir ayrıcalık sağlanmadı.
CANAN ARITMAN (İzmir) Hortum devri bitti!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ben size hortum
örneği vereceğim şimdi, Halk Bankasından vereceğim,
konumuzla da ilgili. Bakın, konumuzla ilgili.
SELAMİ UZUN (Sivas) - Tuncay Özkanı sor!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, tabii, önerge sahiplerinin iktidar olduğu
dönemle ilgili rakamları da bulmak için epey uğraştım.
Çünkü, hakikaten uzun zamandan beri CHP iktidara gelmemiş ama 1977
yılında buldum en sonunda. 1977 yılında Cumhuriyet Halk
Partisi iktidar olmuş. Dolayısıyla, o rakamları kullanacağız
elbette yani.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) 77yi mi anlatıyorsun?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın
değerli arkadaşlar, Halk Bankasının
Hepsi, Yüksek
Denetleme Kurulunun resmî raporlarından alınmıştır,
onu da söyleyeyim, kaynağını da söyleyeyim. Bizde hiç öyle
iddia, soru moru yok, gizli kapaklı bir şey yok, her şey
açık. Halk Bankasının batık kredi oranındaki
artış rakamlarını vereceğim önce size, daha sonra da
bizimkilerle karşılaştıracağım elbette.
1977 yılında Halk Bankasının takibe
alınan kredileri yüzde 40 oranında artmış yani batak
kredileri. 77 yılında yani Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar
olduğu zaman.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Onlar damada vermiş
mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Tabii, kredi bugün
veriliyor ama batak bir sene sonra ortaya çıkabiliyor. Onun için, 1978i
de aldım. 1978de de yüzde 298 oranında artmış değerli
arkadaşlar. 1979da yüzde 36 belki sarkar diye onu da aldım- ve
1980de yüzde 60. Yani, Halk Bankasının batak kredilerinin
artış oranı, bir önceki yıla göre.
ABDULLAH ÖZER (Bursa) O krediler kime verilmiş?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Devam ediyorum: 1992
yılında yüzde 55, rakam da 417 milyar.
ABDULLAH ÖZER (Bursa) O krediler kime verilmiş, onu da
söyle!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Başka partilerle,
biraz önce konuşan partilerle de ilgili söylememiz gerekiyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Kime verilmiş?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - 1993te yüzde 335,
1994te yüzde 145, 1997de yüzde 192, 1998de yüzde 380
CANAN ARITMAN (İzmir) Damatlara mı verilmiş? Kime
verilmiş?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - 1999da yüzde 170,
2000de yüzde 150, 2001de yüzde 195 değerli arkadaşlar.
CANAN ARITMAN (İzmir) Damada mı verilmiş? Kime
verilmiş?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Kime verilmiş? O
sorunun cevabını o dönemde iktidar olanlara sormak lazım.
CANAN ARITMAN (İzmir) Damatlara verilmemiş!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - O sorunun
muhatabı o. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yani, kime verildiğini bilmiyorum, nasıl
verildiğini bilmiyorum, hangi amaçla verildiğini bilmiyorum ama bu
dönemde, bu batak kredilerle AK Partinin en ufak bir alakasının
olmadığını söyleyebilirim değerli arkadaşlar
size
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ne söyleyebilirsin?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
çünkü iktidarda biz
değildik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Aksini mi söylüyorsunuz değerli arkadaşlar?
CANAN ARITMAN (İzmir) Damatlara, torunlara verilmemiş
kredi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ve ne olmuş
biliyor musunuz? 2002 yılına gelindiğinde, batak kredilerin,
takibe alınan kredilerin Halk Bankasında toplam kredilere oranı
yüzde 93 değerli arkadaşlar. Yüzde 93
Tam bir utanç tablosu!
MUHARREM İNCE (Yalova) Allah kimseyi senin durumuna
düşürmesin!
CANAN ARITMAN (İzmir) Damatlara kredi vermemişler.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Rakamlar, resmî
rakamlar bunlar. Yani, verilen kredilerin o kadarı neredeyse,
tamamına yakını neredeyse batak hâline gelmiş. Oran yüzde
93 değerli arkadaşlar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Onlar esnaf kredisiydi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Peki, bugün ne
olmuş? Bugün ne olmuş? Daha doğrusu, 2003 yılı
başından itibaren, yani AK Parti iktidara geldikten sonra bu
bankaların AK Parti yönetiminin kontrolüne geçmesinden sonra verilen
kredilerin batak oranı ne kadar değerli arkadaşlar? Tahmin
edemezsiniz; yüzde 1in bile altında. Binde 8, binde 8 değerli
arkadaşlar
Binde 8
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Ve bugün bu oran ne kadar biliyor musunuz? Yani, batak kredilerin, Halk
Bankasında batak kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 6. Bu da gurur tablosu. Biraz önceki utanç
tablosundan bu gurur tablosuna dönüştürüldü. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bu tabloya dönüştüren de hakkında gensoru verdiğiniz
Başbakanımız ve ekibidir değerli arkadaşlar. Herkesin
bu gurur tablosunun önünde saygıyla eğilmesi gerekiyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Dinleyelim arkadaşlar.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, aynı şey Vakıflar Bankası için de geçerli.
Tabii, zamanım çok kalmadı. Vakıflar Bankası için de
geçerli, Ziraat Bankası için de geçerli. Bunları çok hızlı
geçiyorum, çünkü bir konu var, onu da sizlerle paylaşmam lazım
değerli arkadaşlar.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) AKBİLe gel,
AKBİLe
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi,
biliyorsunuz POAŞın özelleştirilmesi yapıldı ve
POAŞın özelleştirilmesinde İş Bankasıyla
Bunlar
hep kamuya mal olduğu için gizli değil. O nedenle,
açıklamamızda, yani bizim tekrarlamamızda bir mahzur yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Canikli, üç dakika ilave verdim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yüzde 50 oranında Doğan grubu ile İş
Bankası ortak oluyorlar ve POAŞın özelleştirilmesi
ihalesine giriyorlar ve alıyorlar. Bunda bir şey yok, olabilir. Yani
birçok kişi tartışıyor ama biz
tartışmıyoruz, en azından şu anda
tartışmıyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Niye? Hükümetsiniz,
tartışırız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Daha sonra 2005
yılının -bakın bundan sonrası çok önemli- Eylül
ayında İş Bankası yüzde 44,76 oranındaki POAŞ
hissesini Doğan grubuna satıyor. Kaça satıyor? 616 milyon dolara
satıyor. Problem yok. Mart 2006da Doğan grubu bu hisselerin yani
İş Bankasından 616 milyon dolara satın
aldığı yüzde 44,76 oranındaki hissenin yüzde 34ünü -yani
yüzde 10 daha düşük- 2006nın
Mart ayı bir yabancı firmaya 1 milyar 54 milyon dolara satıyor
değerli arkadaşlar.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Al işte!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ve biliyorsunuz, bunu
herkes biliyor, söylememizde de bir sakınca yok sanıyorum,
İş Bankasının yüzde 28,2si de Cumhuriyet Halk Partisine
ait, çıplak mülkiyet, biliyorum çıplak mülkiyet (AK Parti
sıralarından alkışlar) ve yönetimde de 4 tane, Cumhuriyet Halk
Partisini temsilen yönetim kurulu üyesi var.
Değerli arkadaşlar, en hafif ifadeyle, çok büyük bir
öngörüsüzlük.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) İktidarsınız,
gereğini yapın!
BAŞKAN Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Altı ay sonra
fiyat dolar bazında 2ye katlanacak -beş buçuk ay sonrasında- ve
siz bunu göremiyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Telekomu niye öyle sattınız?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu, Ulu Önder
Atatürkümüzün mirasıdır değerli arkadaşlar. Bu mirası
böyle mi kullanmak lazım, böyle mi değerlendirmek lazım? (AK
Parti sıralarından alkışlar) 616 milyon dolara yüzde 44ünü
satıyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisinin tüzel kişiliğinin
sorumluluğunda ve altı ay sonra da 1 milyar dolardan fazlasına
satılıyor yüzde 34ü.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Cahilsin cahil, bildiğin
konularda konuş!
BAŞKAN Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu normal mi
değerli arkadaşlar? En hafif ifadeyle, öngörüsüzlük, önünüzü
göremiyorsunuz, üç ay sonrasını, beş ay sonrasını
göremiyorsunuz. Bu milleti nasıl yöneteceksiniz siz? Allahtan millet
bunun farkında, millet bunun farkında ve
RAHMİ GÜNER (Ordu) Doğru, doğru!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen arkadaşlar
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Arkadaşlar,
öngörememeleri son derece normal, doğal. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen dinleyin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hani diyorlar ya niye?
Tabii Ankaradan yönetmeye kalkıştığın zaman öngöremezsiniz,
dünyayı takip edemezsiniz; uluslararası piyasaları, Türkiye
piyasasını takip edemezsiniz; ufkunuzu, aklınızı,
kalbinizi 500 metrekareye hapsederseniz elbette göremezsiniz. Ama bizim
bakanlarımız, Başbakanlarımız ne yapıyor? Bütün
dünyayı takip ediyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuyla ilgili, Sayın Başbakanımız, Katara
bir defa gitmiştir, İngiltereye beş defa gitmiştir,
Rusyaya üç defa gitmiştir, İtalyaya beş defa gitmiştir.
CANAN ARITMAN (İzmir) Katara kaç defa gitti?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Amerikaya altı
defa gitmiştir, Fransaya altı defa gitmiştir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aktif pazarlama yapıyor
havaalanında!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, sadece İş Bankası açısından problem
yok, Atatürkümüzün mirasının iyi korunamadığı kesin.
İşte biraz önce örneğini verdim. Siyasi miras için de aynı
şey geçerli. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Atatürk, bütün o zor
şartlara rağmen milletin arasından çıkmıyordu
değerli arkadaşlar, sürekli milletiyle geziyordu, partiyi de orada
kurdu, milletin içinden kurdu partiyi. Ama siz ne yapıyorsunuz? Ankaradan
yönetmeye çalışıyorsunuz.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Damada gel, damada!
CANAN ARITMAN (İzmir) Damat
BAŞKAN Bir dakika
Lütfen
Sayın Canikli, bitirin lütfen sözünüzü.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Âcizane tavsiyem,
ufkunuzu, geleceğinizi, kalbinizi 500 metrekareye hapsetmeyin değerli
arkadaşlarım. Açılın, açılın, dünyaya
açılın, ufkunuz açılsın.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) AKBİLe gel
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
HASAN MACİT (İstanbul) Sayın Başkan
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu
(CHP
sıralarından gürültüler)
Bir dakika arkadaşlar, duyamıyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Canikli,
POAŞ hisselerinin satılması dolayısıyla Cumhuriyet
Halk Partisini suçladı ve CHPnin sorumluluğunda olduğunu
söyledi. Bu konuda açıklama yapmak isterim çünkü böyle bir olay yok
efendim.
BAŞKAN Zabıtlara bir bakayım Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Peki efendim.
BAŞKAN Hükûmet adına Sayın Nazım Ekren,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
ŞAHİN MENGÜ (İzmir) Boncuk gibi dizildiler. Hele
majestelerinin bakanı bir harika!
BAŞKAN Sayın Ekren, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; CHP Grup
Başkanvekilleri Sayın Okay, Sayın Kılıçdaroğlu ve
Sayın Anadol tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına hitaben Sayın Başbakanımız
Recep Tayyip Erdoğan hakkında açılması saygıyla arz ve
teklif edilen gensoru hakkında, 60ncı Cumhuriyet Hükûmeti adına
söz aldım. Sayın Başkan, sizi ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
İlk önce gensorunun içeriğini, gerekçe çerçevesinde
konuya yaklaşım biçimini ana başlıklar olarak
aktaracağım. Elbette konuşmamda benden önce AK Parti Grubu
adına konuşma yapan arkadaşımızın
değindiği noktalara da değinmeyeceğim. Böylece gensorunun
içsel tutarlılığının, şu ana kadar yapılan
konuşmaların gensoruyla ilişkisinin daha iyi bir şekilde
belirlenmesi ve değerlendirilmesi de mümkün olacaktır.
Gerekçede belirtilen veri ve bilgiler, sürece dâhil ilgili
taraflarca yapılmış açıklamalardan derlenmiştir.
Kavram yanlışlıkları, teknik ve finansal bilgi
eksikliği gerçekten de gensorunun kalitesine gölge düşürmüştür.
Bu nedenle söz konusu değerlendirmeler, sektörün yapısı ve
içeriğini şekillendiren kurumsal ve operasyonel özerklik ve
yetkinliklerdeki gelişmelerden uzak bir içerik de
taşımaktadır. Gensoru gerekçesinde subjektif değerlendirme
ve hükümler de büyük ölçüde yer almış bulunmaktadır.
Bu genel değerlendirmeden sonra gerçekten de gensorunun ana
konularından bir tanesi bankacılık olduğu için, çok özet
olarak, bankacılık sektöründe ortaya çıkan ana gelişmeleri
çok özet başlıklarla sizlerle paylaşmak isterim.
Birinci konu, en önemli konu, bankaların ve banka sisteminin
düzenlenmesi, denetimi ve denetim sonuçlarının karara
bağlanmasında yaklaşım değişmiş
bulunmaktadır. Bağımsız otoriteler kurulmuştur ve
hepsinden de önemlisi 58inci, 59uncu ve 60ıncı cumhuriyet
hükûmetleri döneminde 5411 sayılı Yasa ile otoritelerin güçleri daha
da artırılmıştır.
Kamu bankalarında görev zararı uygulamalarına son
verilmiştir. (DSP sıralarından Ne zaman? sesleri) Bu
bankaların faaliyet alanlarının ve mali durumlarının
yeniden yapılandırılması süreci de
tamamlanmıştır. Düzenlemeler ile idari ve adli cezalar
arasında ilişki kurulmuş, müeyyideler hem 5020de hem de 5411
sayılı Yasada artırılmıştır.
Elbette üzerinde durulması gereken önemli konulardan bir
tanesi de Türk banka sektörünün uluslararası boyutudur. Hem bu içerideki
kurumsal kimliklerdeki ve organizasyondaki artışlar yanında
uluslararası bankacılık işlemlerinin artıyor
olması, Türk banka sektöründe eskiye oranla daha iyi ve hassas bir konuma
da gelindiğini göstermektedir. Bu sayede ekonomik faaliyetin
finansmanına da önemli katkı sağlamaya
başlamışlardır.
Bankacılık sektörünün performansının
artışında elbette biraz sonra bahsedeceğim kamu ve özel
bankalardaki özerklik ve yetkinliğin dışında, ekonomik ve
siyasi istikrarın sağlanmış olmasının da özel bir
önemi vardır. Temel büyüklükler açısından
bakıldığında, bütün bilanço kalemleri ciddi şekilde
artış göstermiş ama bu gensoruda özellikle üzerinde durulan
kredi riski, sorunlu krediler önemli ölçüde düşmüş ve aktif kalitesi
de ciddi oranda artmıştır.
Üzerinde durulması gereken belki en ve son kritik konu da
İMKB 100 ve 30 endeksinde yer alan bankaların sektör
paylarının nereden nereye geldiğidir. İMKB 100de kamu
bankalarının ağırlığı 5,30, özel sektörünki
ise 32,79dur. İMKB ulusal 30 endeksinde ise bu oranlar
sırasıyla 7,06 ile yüzde 42,33tür.
Son olarak, Türk banka sektörünün şu anda bulunduğu
konum hem toplam aktiflerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı hem
de kişi başına toplam aktif açısından
bakıldığında, Avrupa ortalamaları da dikkate alındığında
önünde ciddi bir potansiyel söz konusudur.
Banka sektöründeki düzenleme ve denetleme sistemiyle de ilgili çok
özet bilgi vermek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
değişik tarihlerde çıkarılan yasalarda gensoru konusuna
ilişkin düzenlemeleri yüce Meclise tekrar hatırlatmak zorunda
kaldığımız için de özellikle özür diliyorum. Gündeme
getirilmiş olan ticari ve mevduat bankacılığı yapan
kamu ve devlet bankalarının KİTler hakkındaki kanun
hükmünde kararnameye tabi olmadığını ve özellikle de
KİT statüsünde olmadığını belirtmek gerekir,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulundan denetlenmeye devam
edildiğini hatırlatmak gerekir. Özerk bir şekilde
çalışmalarını sağlamak amacıyla yeniden
yapılandırılmış olduklarını da biliyorsunuz.
Ticaret Kanununa tabi anonim şirket olduklarından,
dolayısıyla söz konusu Kanunun ilgili hükümlerine göre ayrı bir
düzenleme ve denetlemeye de tabidirler. Yıllık faaliyetlerinin
bağımsız denetim kuruluşlarınca incelenerek rapora
bağlandığı ve genel kurullarına da sunulduğunu
biliyoruz. Vergisel açıdan da Maliye Bakanlığının
denetimine tabidir. Özelleştirme sürecinde olanlar ise özel bir
düzenlemeye de tabi bulunmaktadır. Ama önemli olan bir başka husus,
bankacılık faaliyetleri ve işlemleri açısından
bağımsız otorite olan BDKKnın düzenleme ve denetimine tabi
olduğunu, halka açık olduklarından bağımsız
otorite olan SPKnın düzenleme ve denetimine tabi olduğunu, söz
konusu medya kuruluşunun satış sürecinin düzenleme ve
denetiminin ama aynı zamanda bankaların risk ağırlıklı
prim sisteminin izlenmesi bakımından da TMSF tarafından
denetlendiğini, yine medya kuruluşunun satış sürecindeki
diğer işlemler açısından da RTÜK ve Rekabet Kurulu
tarafından gerçekleştirildiğini takdirlerinize arz ediyorum.
Bu ana çerçeve içinde, kamu ve özel banka ayrımı
yapılmadan ekonomik ve finansal ve diğer her türlü riskin ve
rizikonun tespit ve gereği sorumlu kuruluşlar ve kurumlar
güçlendirildiği için çok daha etkin şekilde yerine getirmektedir. Ama
burada üzerinde durulması gereken, arkadaşlar, en kritik konulardan
biri de banka ve bağımsız otoritelerle ilgili veri ve bilgilerin
ele alınması ve
tartışılmasının usul ve esaslarıyla ilgili
yasalarda tanımlanmış ve belirlenmiştir. Söz konusu
bağımsız kurum ve kuruluşlar kendi özel kanunlarında
belirtilen karar alma ve uygulama süreçlerine de sahiptirler. BDDKnın misyonu
çerçevesinde finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması
kadar bankacılıktaki denetim ve düzenlemenin de kalitesini
uluslararası standartlara çıkartmak önemli bir görevdir.
Söz konusu medya grubunun yönetiminin TMSFye geçişi,
satış süreci, satış sürecinin ertelenmesi, ihaleye tek teklifin gelmesi, ihaleyi kazanan firmaya
ödeme için süre verilmesi ve ihaleyi kazanan firmanın yabancı ortak
alması gibi konular da özel kanunlarında belirtildiği
şekilde karar alma ve uygulamada bağımsız olan TMSF
tarafından yürütülmüş ve tamamlanmıştır. Bu süreç söz
konusu ekonomik bütünlüğün en iyi değerden satılmasına da
öncelik verilmiştir. İhalenin şeffaf ve kurallara uygun bir
şekilde düzenlendiğini de ana hatlarıyla aktarmak isterim.
Gensoruda bahsi geçen kamu ve devlet bankalarının
uygulama süreçleri de özel bankalardakine benzer bir yapı
taşımaktadır. Kamu bankalarının
performanslarının son beş yılda özel sektör
bankalarına yakınsamış olduğu da görülmektedir. Bunda
özerklik, yetkinlik ve kredibilitenin de özel bir yeri olduğunu veriler
ortaya koymaktadır.
Size, iki tane önemli konuda kamu ve özel bankaların
mukayesesini yapmak istiyorum.
Öz kaynak kârlılığı, 2002 yılında
kamu bankalarında yüzde 15,65 iken 2007 yılı sonunda yüzde 34
olmuştur. Tahsili gecikmiş alacakların kredilere brüt
açıdan oranına baktığınızda, oran 37,37den yüzde
4,1e düşmüştür. Özel bankalarda ise öz kaynak
kârlılığı yüzde 16dan yüzde 24e, tahsili gecikmiş
alacakların toplam kredilere oranı ise yüzde 8den yüzde 3e
düşmüştür. Ortaya çıkan sonuç, kamu bankalarının
aynı özel bankalar gibi özerk ve yetkin bir çerçeve içinde banka
kârlılığını ve bankaların sermaye yeterliliğini
dikkate alan bir düzenleme içinde faaliyette bulunuyor olmasıdır. Söz
konusu kamu ve devlet bankaları, Türk banka sektörünün
ulaştığı şeffaflık ve hesap verilebilirlik
ilkesinin en iyi örneklerinden birini vererek burada üzerinde durulan,
tartışılan konuları basın önünde, basınla da
paylaşmıştır.
Ana hatlarıyla sizlere aktardığım şu anda
yürürlükteki mevzuat çerçevesinde en önemli sermayesi kendinden emin olunan,
etik değerlere büyük değer vermek olan, ilgili veya ilişkili
bağı bulunan siyasi otoritenin bir inisiyatif iradesinin olup
olmadığını sorgulama talebi, ülkemizin özel sektör
ağırlığı, itibarı ve dolayısıyla
hassasiyeti, küresel ekonomiyle entegrasyonu en yüksek olan bankacılık
sektörüne ilişkin yorum ve değerlendirmeler, bu hususlarda özel
olarak dikkat edilmediğinden, tam tersine, siyasi müdahale ön kabulünü ima
edici bir içerik taşımaktadır.
Öte yandan, bu konularda gerekli özeni göstermemek, sektörden
kredi kullanan ve/veya mevduat gibi enstrümanlardan yararlanan gerçek ve tüzel
kişilerin durumlarının da hiç gereği yokken
tartışılabileceği de bir ortamı kendiliğinden
oluşturacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gensoruyu
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunan ana
muhalefet partisinin piyasa payı oldukça yüksek bir özel bankanın en
üst düzey yönetiminde temsilcilerinin bulunmasına rağmen, fon kaynak
ve kullanım sürecinde, daha açık bir ifadeyle mevduat toplama ve
kredi verme sürecinde risk ve getiri dengesini belirlemede bankaların son
dönemlerde kazandığı, elde ettiği yönetim
yetkinliğiyle, denetime ilişkin kanun, yönetmelik, kural, ilke ve
prensiplerden habersiz davranması, kurumsal bilgi birikimi ve tecrübeyi
gensoruya yansıtmaması, temsil görev ve yetkisi olan alanlarda
kurumsal ve siyasi sorumluluk bilincinden uzak olduğunu da göstermektedir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Ülkemizde son beş yılda geçirdiği normalleşme
ve düzelme sürecinin işleyen piyasa ekonomisinin kurumlaşma düzeyinin
farkındalığının da söz konusu
olmadığını gösteren, 2002 yılı öncesi dönemin
paradigmalarının geçerli olduğu
alışkanlığı ve düşüncesi
ışığında hazırlanmış bu gensoru için
geçmiş dönemlerin örneklerinin tekrar sorgulanmasına, bunların hatırlanmasına
vesile olacağı için de teşekkür etmek gerekir.
Büyük bir özel bankanın fon kaynak ve kullanım sürecini
gensoruyu arz ve teklif eden ana muhalefet partisi açısından
değerlendirilmesini bir kez daha gündeme getirmeyi Hükûmet etme ve
devletimizi yönetme ciddiyetimizle bağdaşmadığını
ifade ederek daha fazla detaya girmek istemiyorum.
TMSFye devredilen bankalardan kaynaklanan devir zararları
ile kamu bankalarında oluşan görev zararı boyutunun
yoğunlaştığı yıllar ve bunların hazineye
maliyeti, kürsüde konuşma yapan saygın muhalefet milletvekillerimizin
ısrarla üzerinde durmadığı konular olmuştur. Özel
bankaların Bankacılık Kanunu kapsamında tanımlanan
işlem ve faaliyetlerin dışına çıkmaları, TMSFye
ve hazineye yüklediği devir zararları 1997 ve 1999 döneminde ortalama
1,7 milyar, 1999 ve 2001 döneminde ise ortalama 15 milyar dolardır. Faiz
ve temerrüt faizi bu rakamlara dâhil değildir.
Kamu bankalarının görev zararları için
aktarılan 2000 yılı için stok ve 2001 yılı içinde
oluşan net artışlar, menkul kıymete
bağlanmış ve bağlanmamış ile nakit ve nakit
dışı kaynak yoluyla sağlanmış sermaye
desteği toplamı da oldukça büyük meblağa
ulaşmıştır, ortalama değeri de 29 milyar
dolardır. Buna karşılık TMSF 2003 öncesi dönemde sadece 1,5
milyar dolar tahsil edebilmişken 2003-2007 döneminde 14 milyar
dolarlık bir çözümleme geliri de elde etmiş bulunmaktadır.
Söz konusu dönemin ekonomi ve finans tarihi gensorunun
gerekçesinde ifade edilen, bu kürsüde tekrar etmekten
kaçındığım kavramların
anlamlandırılması ve somutlaştırılması
bakımından oldukça fazla örnekler içermektedir. Şüphesiz bu
örneklerden farklı sonuçlar çıkarmak da mümkündür. Siyaset, ekonomi,
finans ilişkilerinin gerekçe gösterildiği gensorunun Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulması ve bu konuda geçmiş dönemlerde
olanları hatırlamadan siyaseti ön plana çıkartan
konuşmaların ve açıklamaların yapılmış
olması, partilerin rol ve fonksiyonunun, toplum kesimleriyle
ilişkilerinin yeniden değerlendirilmeye tabi tutulmasını
gerektirdiğini ama hepsinden de önemlisi içselleştirilememiş
işlevsel ve kültürel değişim ve dönüşüm sorununun
yaşanmakta olduğunu da göstermektedir.
58inci, 59uncu, 60ıncı cumhuriyet hükûmetlerinin
millî iradenin oluşumunu sağlayarak demokratik devlet ve toplum
düzeni içinde ülkemizi çağdaş, muasır medeniyet seviyesine
çıkarma amacını, faaliyetini, çabasını, hedeflerini
genel bir perspektif ve vizyondan uzak, kendi kısmi bakış
açısıyla sekteye uğratmanın, geciktirmeye
çalışmanın ülkemiz adına sadece ekonomik kaygılardan
dolayı değil, siyaseten de doğru bulmadığımızı
takdirlerinize arz ediyorum.
AK Parti İktidarında 2003-2007 yıllarında ülkemiz
ekonomik açıdan normalleşme ve düzelme konusunda önemli adımlar
atmıştır. Kendi imkân ve kaynaklarının
farkındalığını arttırmış, girişim
ve kendine güven duygularını da güçlendirmiştir. Özellikle,
etkin politika ve strateji geliştirme, vatandaşımıza güçlü
bir perspektif sunma kaptanın sürekli dikiz aynasına bakarak
değil önüne ve geleceğine odaklanarak mümkün olabildiği, birçok
uluslararası örnekte olduğu gibi ülkemizde de farklı dönemlerde
halkımızın hafızalarından silinmeyecek bir
şekilde ortaya konmuştur. Gelinen bu seviyenin oluşmasında
gerekli politikalar ve uygulamalar, Sayın
Başbakanımızın liderliğinde şekillendirilmiş
ve yönetilmiştir.
Tarihini, bilgi birikimini ve tecrübesini her zaman ön plana
çıkartan, değişik dönemlerde iktidar görevi üstlenmiş
Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki şu andaki rol
ve fonksiyonunu, farklı neden ve gerekçelerle de olsa değişik
bir zemine oturtan anlayışını ve
yaklaşımını, siyasi hayatımız ve kültürümüz,
siyasi sermayemizin kalitesi bakımından son derece ilginç ve
detaylı şekilde değerlendirilmesi gereken farklı bir
aşama olarak görüyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Özellikle bizlerin, milletimizin vekilleri olarak
farkında olmamız gereken en önemli husus, ülkemizdeki seçmen kitlesinin,
halkımızın oldukça hızla öğrenen ve doğru
teşhis ve tespitlerde bulunan en önemli bir siyasal aktör konumunda
olduğudur.
Bu vesileyle, iktidar partisinin ana muhalefet partisi için
Türkiye Büyük Millet Meclisine bu konularda özel bir gensoru vermesinin daha
uygun ve şık olacağını da ifade etmek isterim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Ülkemizin son yıllarda yaşadığı ekonomik
ve siyasi değişim ve dönüşümü, ekonomi ve finansal
yönetişim kalitesini, ilgili kurumların, otoritelerin hassasiyetini,
dürüstlüğünü, görev, yetki ve sorumluluk bilincini ihmal eden bir
yaklaşımla hazırlanmış ve huzurlarınıza
getirilmiş bu gensoruyu takdirlerinize arz ediyoruz.
Sayın Başkan, sizi ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Kılıçdaroğlu, tutanaklar gelmedi ama
size üç dakika söz vereceğim. Lütfen, konu dışına da
taşmadan, üç dakika içerisinde söyleyeceklerinizi söyleyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlunun, Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin yapmış olduğu konuşmada geçen bir ifadesini
düzeltmek amacıyla açıklaması
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Canikli konuşma yaparken -POAŞın
satılması dolayısıyla İş Bankasında bulunan
bizim herhangi bir mülkiyet hakkımız söz konusu değil, sadece
temsil görevini üstleniyoruz- POAŞın önce Doğan grubuna
satılması ve Doğan grubunun da başka bir gruba yüksek
bedelle satılmasını CHPnin sorumluluğuna yükledi.
Doğrusunu isterseniz böyle bir anlayışı anlamak mümkün
değil. Nedeni şu: Eğer siz gerçekten bu örneği
veriyorsanız, bununla CHPnin
Eğer ortada bir hortumlama var ve
dolayısıyla siz bunun içindesiniz diye bir imaj yaratmak istiyorsa
ben Sayın Canikliye ve Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
grubuna şu örneği vermek isterim, daha taze bir örnek verelim.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) Kanaltürkü mü örnek
vereceksin, Tuncay Özkanı mı örnek vereceksin?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bakın, Tekeli kaça
özelleştirdiniz, içki bölümünü? 300 milyon dolara. Peki, 300 milyon dolara
özelleştirdiğiniz Tekelin içki bölümünü daha bir yıl dolmadan
Amerikalılara, satın alanlar kaça sattı? 900 milyon dolara. Bu
ne biçim ticari anlayış, bu nasıl bir anlayış! Bunu
anlamak mümkün mü?
Daha ilginç bir şey söyleyeyim size değerli
arkadaşlar. Eğer ortada hortumlama
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) Şu belgeseli bir
anlatın. Biz belgeseli merak ediyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Beyefendi, konuşmaya
meraklıysanız kürsü burada.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) Belgeseli merak ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Kaşıkoğlu
Sayın
Kaşıkoğlu
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ama kadrolu olarak laf atma
gibi bir görev üsteleniyorsanız, onun için bana değil, kadro için
oraya başvuracaksınız.
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu
Sayın
Kaşıkoğlu
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Başka önemli bir
noktayı daha söyleyeyim. Eğer
Siz iktidarsınız. Eğer
bizi, hortumlamadan ötürü, herhangi bir olay dolayısıyla
suçluyorsanız hesap sormazsanız namertsiniz!
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) Belgeseli
açıklamanız lazım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ama biz söz veriyoruz, bunun
hesabını size er geç soracağız!
Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
A. MESUT YILMAZ (Rize) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yılmaz
(Gürültüler)
Bir dakika arkadaşlar, bir dakika lütfen. Arkadaşlar,
müsaade eder misiniz bir dakika.
Sayın Yılmaz, buyurun efendim.
A. MESUT YILMAZ (Rize) Gelebilir miyim?
BAŞKAN Hangi konuda efendim?
Sayın Yılmaz, oradan sisteme girebilir misiniz?
A. MESUT YILMAZ (Rize) Kürsüden konuşabilir miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun Sayın Yılmaz.
Üç dakika süre veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Rize Milletvekili A. Mesut
Yılmazın, Giresun Milletvekilleri Nurettin Canikli ve Murat
Özkanın konuşmalarında şahsına sataşmaları
nedeniyle konuşması
A. MESUT YILMAZ (Rize) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, burada her ne kadar ismim
zikredilmese de zannediyorum AKP Grubu adına konuşan Değerli
Milletvekili POAŞ ihalesini gündeme getirdi. POAŞ ihalesi, benim
Başbakan olduğum dönemde yapılmıştır. Sayın
Sözcünün verdiği tarihler maalesef gerçekle tetabuk etmemektedir ve o
ihaleye, Sayın Sözcünün ifade ettiği gibi Doğan grubu ile
İş Bankası grubu ortaklaşa katılmamışlardır.
(CHP sıralarından Her şey yanlış! sesleri) O ihaleyi
Özelleştirme İdaresi yapmıştır ve o ihaleyi alan grup,
İş Bankası, bir taahhüt grubu ve Türkiyedeki bütün Petrol Ofisi
bayilerinin oluşturduğu birliğin teşkil ettiği bir
konsorsiyumdur. Yani, Doğan grubu özelleştirme safhasında
devrede değildir. Özelleştirme gerçekleştikten sonra Doğan
grubu, bu hisselerin bir kısmını, diğer
özelleştirmeden devralan ortaklardan devralmıştır. Bu da
Sermaye Piyasası Kurulunun izniyle gerçekleşmiştir.
Dolayısıyla, burada verilen bilgi doğru değildir. Bunu
düzeltme ihtiyacını duydum.
İkinci olarak, Sayın MHP Grubu Sözcüsü, yine ismimi
zikretmemekle birlikte, yakın geçmişte banka hortumlatmaktan ve
yandaş medya oluşturmaktan yargılanan, Yüce Divanda
yargılanan başbakanlar ve bakanlar olduğunu ifade etti.
Sayın Menderesten sonra Yüce Divanda yargılanan benden başka
başbakan olmadığı için bunu üstüme aldım.
Sayın milletvekilleri, bu, Meclisin 23üncü Yasama Dönemidir.
O olay 20nci Yasama Döneminde vuku bulmuştur. Yani 2008
yılındayız, 1998 yılında olay vuku bulmuştur.
Bana atfedilen suç, yandaş medya oluşturmak amacıyla ihaleye
fesat karıştırma suçudur. Aslında 20nci Dönemde, yani
olayın vuku bulduğu Meclis döneminde bu konuda bir soruşturma
komisyonu kurulmuştur. O soruşturma komisyonu görevini
tamamlayamadığı için -ve biliyorsunuz soruşturma
komisyonlarının da dönem sonu otomatikman faaliyetleri son
bulmamaktadır, bir dahaki Meclis dönemine intikal etmektedir- 21inci Yasama
Döneminde bu konuda bir soruşturma komisyonu tekrar kurulmuştur. O
komisyon, raporunu hazırlamıştır, Meclise getirmiştir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
A. MESUT YILMAZ (Devamla) Özür dilerim, iki dakika rica ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
A. MESUT YILMAZ (Devamla)
ve hem Meclis komisyon raporunda hem
de Meclis Genel Kurulunda, soruşturma önergesinde ifade edildiği gibi
görevi kötüye kullanma suçunun gerçekleşmediği oya
bağlanmıştır. Ama daha sonra, geçen yasama döneminde yani
22nci Yasama Döneminde iktidar ve ana muhalefet partileri ortaklaşa
-zaten iki partili bir Meclisti malumunuz- yeni bir önerge vermişlerdir.
Burada ihaleye fesat karıştırma suçunu da ilave
etmişlerdir, daha önceki Meclisin kararını dikkate almamışlardır
ve bizi yeniden Yüce Divana sevk etmişlerdir.
Yüce Divandaki yargılama sonucunda, yandaş medya
oluşturma suçunun gerçekleşmediği, ihaleye fesat
karıştırma suçunun gerçekleşmediği ancak ihaleye taraf
olan kişilerle ihale öncesi görüşme yapmanın ve her ne kadar
kamu lehine dahi olsa bir ihale miktarı telaffuz etmenin
başbakanlık göreviyle bağdaşmadığı Yüce
Divan tarafından karara bağlanmıştır.
Bildiğiniz gibi, Cezaların Ertelenmesine Dair Yasa
mucibince o konuda işlem yapılamamaktadır ama gerek yandaş
medya oluşturma gerekse ihaleye fesat karıştırma suçunun
gerçekleşmediği -çünkü bunlar kanunun kapsamı
dışındadır- Yüce Divan tarafından karara
bağlanmıştır.
Şimdi, ben bu olayla ilgili olarak
arkadaşlarımın kurmak istedikleri bağlantıya
saygı duyuyorum, muhalefetin bu konudaki denetim görevine de saygı
duyuyorum ama bana kalırsa bu olayda böyle bir benzerlik kurmak yerine, bu
olayın daha açık bir şekilde ortaya çıkmasına hizmet
edecek bir denetim çalışması daha isabetli olurdu. Burada dile getirildi,
tartıştığımız olayda çok ciddi şüpheyi mucip
noktalar vardır. Türkiyedeki hiçbir kamu bankasının
kurulduğundan beri hiçbir dönemde vermediği krediler söz konusudur.
Biraz önce Sayın Başbakan Yardımcısının burada
yarı devlet adamı, yarı bürokrat üslubuyla
yaptığı konuşmayla örtülemeyecek kadar şüpheyi mucip
durumlar söz konusudur. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
O başarılar, bankaların bilançolarındaki
iyileşmeleri filan hiç bu Hükûmet kendine yormasın, onların
hepsi bizim zamanımızda çıkarılan yasaların sonucudur.
[AK Parti sıralarından alkışlar(!)]
Eğer biz Bankalar Yasasını
değiştirmeseydik, BDDK diye yeni bir kurum kurmasaydık, yine
bankaların denetimlerini hazineye bıraksaydık, hazine -eskiden
olduğu gibi- bu görevin altında ezilseydi, muhtemelen bu hortum
olayları sizin iktidarınız döneminde de devam edecekti. (AK
Parti sıralarından gürültüler) Sezarın hakkını
Sezara verin.
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar, bir dakika
A. MESUT YILMAZ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bakın, benim asıl söyleyeceğim şu: Gensoru ciddi bir
denetim müessesesidir, en ciddi denetim müessesesidir. Gensoru kabul edilirse
hükûmet istifa eder, başbakan istifa eder, hükûmet düşer. Bu olay,
henüz daha bu olgunlukta değildir, bu olgunlukta ortaya
çıkmış değildir. İddialar var, Başbakan filanca
kişiye demiş ki Sen buna katılma. Benim de kulağıma
geldi, kim olduğunu da biliyorum ama bunlar doğru mudur? (AK Parti
sıralarından Söyle söyle. sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar.
A. MESUT YILMAZ (Devamla) İddialar diyorum sayın
milletvekilleri, iddialar diyorum. Bunlar doğru mudur? Bunları
Meclisin ortaya çıkarması lazım. (AK parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
A. MESUT YILMAZ (Devamla) Bakın, size bilmediğiniz bir
olay daha söyleyeceğim.
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, başka bir noktaya
geldiniz
A. MESUT YILMAZ (Devamla) Hemen bağlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Lütfen
A. MESUT YILMAZ (Devamla) İki kamu bankası var.
Bunlardan bir tanesinin yönetim kurulunun 2 üyesi aylarca muhalefet ediyorlar
bu karara imza atmamak için, genel kurulda 2si birden tasfiye ediliyor. Yeni
gelen yönetim kurulu üyeleri bu kredinin altına imza atıyorlar. Bunu
biliyor muydunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yalan!
A. MESUT YILMAZ (Devamla) Yalansa
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, bu konuşmayı İç Tüzükün hangi maddesine göre
yapıyor?
BAŞKAN Sayın Canikli, bir dakika lütfen, bir dakika
müsaade eder misiniz. Bir dakika, bir dakika
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
A. MESUT YILMAZ (Devamla) Sonuç olarak söyleyeceğim şu
sayın milletvekilleri: Bir parti adına filan konuşmuyorum. Bir
buçuk sene başbakanlık yapıp üç buçuk sene denetlenen tek insan
benim Türkiyede. Hakkımda denetlenmedik dosya
bırakmadınız. Hepinize teşekkür ediyorum, muhalefetiyle
iktidarıyla. Sonuçta yine ben buradayım. Size şimdi şunu
söylüyorum: Bu olay ciddi bir olaydır. Bu olayı, reddetseniz dahi
geçiştirilecek bir olay değildir. Bu olayın altından daha
çok şeyler çıkabilir. Ama bu olayı denetlemenin yolu şu
aşamada gensoru değildir. Doğru olan bir soruşturma
önergesiydi, bu iddiaların, buraya getirilen iddiaların doğru
olup olmadığının araştırılmasıydı,
eğer bunlar ciddiyse o zaman gereğinin yapılmasıydı.
Bakın, yüce Mahkemenin bana atfettiği suçu
Ben dedim
ki: Türk Ticaret Bankasını 500 milyon dolardan aşağı
sattırmam, onaylamam. Aynı suçu burada oturan Sayın Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı işledi. Bana göre, suç
işlese bile doğru yaptı.
RECEP KORAL (İstanbul) Onun görevi o, senin değil.
A. MESUT YILMAZ (Devamla) 1 milyar 100 milyon dolardan
aşağı satmam. dedi. Çünkü satılan, kamu parasıyla
oluşan bir varlıktır. Onun için, bu konularda parti hassasiyeti,
parti taassubu, parti radikalizmi içinde değil, geçmişte bu konularda
çok sorumluluk taşımış, bu konularda çok zarar görmüş
olan bir insan olarak söylüyorum. Sayın Başbakan birkaç gün önce dedi
ki: Allaha şükür ki bizim hakkımızda yapılan suçlamalar
yolsuzluk suçlaması değil. Sizin hakkınızda yolsuzluk
suçlaması yapılamıyor ki daha fazla, çünkü dokunulmazlık
zırhınız var. Hele bir zırhınız çıksın,
bakalım o zaman neler gelecek. Acaba o zaman sizler benim gibi bu kürsüye
gelip kendinizi savunabilecek misiniz?
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Canikli
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Yılmaz, POAŞla ilgili olarak, şahsıma atfen, benim
verdiğim bilgiyi çarpıtarak burada ifade etmiştir, onu düzeltmem
gerekiyor, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, yapmış olduğu konuşmada geçen bir ifadesini,
yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle
açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Değerli
arkadaşlar, ben, POAŞın özelleştirilmesinin
yapıldığı hususla ilgili herhangi bir şey söylemedim.
Ben, daha sonra
(CHP sıralarından gürültüler)
Müsaade edin, bakın cümlemi aynen okuyayım
arkadaşlar. Cümlemi aynen okuyayım size.
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Cümleyi aynen
okuyorum. Sayın Yılmaz karıştırdığı
için, onunla da hiçbir alakası yoktu. Biz, yani, muhatap da almıyoruz
zaten. "Türkiye İş Bankası ve Doğan Şirketler
Grubu Holding A. Ş.nin yüzde 50şer oranında
ortaklığıyla kurulan ve özelleştirme kapsamında olan
Petrol Ofisi A. Ş.nin toplam yüzde 76,83 oranında hissesini
satın alan İş-Doğan Petrol Yatırımları A.
Ş. 31/12/2002 tarihinde tüm aktif ve pasifiyle devren Petrol Ofisi A.
Ş.nin-yüzde 48-bünyesinde birleştirilmiş ve şirketin tüzel
kişiliği sona ermiştir.
Bu birleşme sonrasında Petrol Ofisi A. Ş.nin yüzde
48,14 oranında hissesi Doğan Şirketler Grubu Holding A. Ş.ye
ve iştiraklerine, yüzde 48,14 oranında hissesi de Türkiye
İş Bankası A. Ş. ve iştiraklerine ait hâle
gelmiştir. Ve yorumlarımı da bunun üzerine yaptım, bunu
düzeltelim; bir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Tekel dedi bak, cevap ver.
BAŞKAN Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İkincisi:
Değerli arkadaşlar, ben, biraz önce POAŞla
Tekrar söylüyorum,
616 milyon dolara bu yüzde 44ü İş Bankası, Doğan grubuna
devrediyor, o da beş buçuk ay sonra 1,54 milyar dolara satıyor ve
bunu, ben, sadece ve sadece, ileriyi görememek, okuyamamak, piyasayı takip
edememek olarak değerlendirdim, ama, Sayın
Kılıçdaroğlu, çıktı, burada Siz bizi hortumla itham
ediyorsunuz. dedi; böyle bir şey söylemedim Sayın Kılıçdaroğlu,
yapmayın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tekele gel, Tekele!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani, niye hemen
aklınıza hortum geliyor ki? Niye aklınıza hortum geliyor
ki? Böyle bir şey söylemedim. Ben, sadece, öngörüsüzlükle sizi itham ettim
ve ayrıca, İş Bankasının yönetiminde Cumhuriyet Halk
Partisini temsilen çok değerli 4 arkadaşımız var. Yani,
nasıl sorumlu olmazsınız Sayın Kılıçdaroğlu?
Nasıl sorumlu olmazsınız? O zaman bırakın yönetim
kurulu üyeliğini. Oradaki alınan tüm kararlardan, tüm icraatlardan,
İş Bankasının tüm icraatlarından elbette o arkadaşlarımız
ve sonuçta Cumhuriyet Halk Partisi sorumludur. Yoksa, benim, ne hortum
Yani,
Cumhuriyet Halk Partisi, İş Bankası şöyle oldu
Hayır,
öyle bir iddiam yok. Yani, burada Doğan Holdingle İş Bankası
arasında herhangi bir ilişki, bu anlamda yani, ifadeyi bile kullanmak
istemiyorum, Sayın Kılıçdaroğlunun anlatmaya
çalıştığı ifade anlamında herhangi bir şey
söylemedim, sadece buydu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sorusu vardı
Kılıçdaroğlunun
BAŞKAN Sayın Anadol
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakın, burada Sayın Yılmazla ilgili
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tekele gel, Tekele!
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sayın
Yılmaz, bu ülkeye Başbakanlık yaptı. Elbette önemli,
değerli bir siyasetçi ancak yani bu kadar olaydan sonra, bu kadar
rakamlardan sonra, ülkenin bu kadar 21 Şubat gibi ekonominin tarihin en
yüksek kriziyle karşı karşıya kaldığı,
getirildiği bir olaydan sonra, binlerce iflasın yaşandığı
olaydan sonra ve milletimizin bütün bunları 3 Kasımda
sandığa gömmesi gerçeğinden sonra çıkıp hâlen buradan
konuşabiliyorsa takdiri milletime bırakıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay,
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun
satış ihalesinde ve ihale bedelinin finansmanında bir grubun lehinde
etkin rol alarak yetkisini kötüye kullandığı iddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/3) (Devam)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, gensoru üzerindeki
müzakereler
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım
BAŞKAN -
sona ermiştir.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben yarım saat önce elektronik
cihaza girdim. Söz verip vermeme takdiri sizindi ama dikkate alıp da, hiç
değilse Sayın Altay, artık bundan sonra söz vermiyorum.
diyebilirdiniz.
BAŞKAN Ben sizin yanlışlıkla
basmış olabileceğinizi düşündüm, yoksa gördüm.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır, oradaki arkadaşlara
müteaddit defalar el kaldırarak belirttim.
BAŞKAN Gördüm.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Takdir buyurursanız,
60ıncı maddeye göre, iki dakika, sayın milletvekillerinin
bilgisine yaşanmış bir hadiseyi sunmak istiyorum.
BAŞKAN Bir başka oturumda inşallah.
Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
Değerli arkadaşlarım, gensorunun gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki oylamanın
açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge
vardır.
Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkındaki gensoru açılması önergesinin gündeme
alınmasının açık oylanmasını teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Hakkı Suha Okay, Ankara? Burada.
Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul? Burada.
Kemal Anadol, İzmir? Burada.
Yılmaz Ateş, Ankara? Burada.
Yaşar Tüzün, Bilecik? Burada.
Birgen Keleş, İstanbul? (Burada)
Esfender Korkmaz, İstanbul? Burada.
Canan Arıtman, İzmir? Burada.
Ali Koçal, Zonguldak? Burada.
Mehmet Ali Susam, İzmir? Burada.
Rıza Yalçınkaya, Bartın? Burada.
Tayfur Süner, Antalya? Burada.
Şevket Köse, Adıyaman? Burada.
İsa Gök, Mersin? Burada.
Hüsnü Çöllü, Antalya? Burada.
Nesrin Baytok, Ankara? Burada.
Mehmet Sevigen, İstanbul? Burada.
Rahmi Güner, Ordu? Burada.
Durdu Özbolat, Kahramanmaraş? Burada.
Ahmet Küçük, Çanakkale? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açık oylama elektronik
cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama
için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN Oylamada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Hilmi Gülerin yerine Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker,
Dışişleri Bakanı Ali Babacanın yerine Devlet
Bakanı Mehmet Şimşek vekâleten oy kullanacaklardır.
Oy kullanan değerli arkadaşlarımızın
Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını rica ediyorum çünkü
çalışmalara devam edeceğiz, Sayıştay için seçim
yapacağız.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN (11/3) esas numaralı Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki gensorunun gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 452
Kabul :134
Ret :318 (x)
Bu sonuca göre, gensorunun gündeme alınması kabul
edilmemiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.45
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.58
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 106ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A)
Sayıştay Üyeliklerine Seçim
1.- Sayıştayda açık
bulunan üyeliklere seçim (S. Sayısı: 123)(S. Sayısı: 124)
(x)
BAŞKAN Şimdi bu kısımda yer alan,
Sayıştayda boş bulunan 7 üyelik için yapılacak seçimlere
başlıyoruz. Bu seçim, İç Tüzükün 150nci maddesine göre
yapılacaktır.
Plan ve Bütçe Komisyonunca oluşturulan Sayıştay
Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu tarafından Sayıştay üyelikleri
için, boş üyelik sayısının 2 katı olarak kontenjan
grupları dâhilinde belirlenen adayları içeren birleşik oy
pusulası Başkanlıkça bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak
şartıyla Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu
listesinden en çok oyu alan 4 aday, Maliye Bakanlığı Meslek
Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları
listesinden ise en az 2si Maliye Bakanlığı meslek
mensuplarından olmak üzere en çok oyu alan 3 aday Sayıştay
üyeliğine seçilmiş olacaklardır.
Oylamanın ne şekilde yapılacağını
arz ediyorum:
Görevli arkadaşlar mühürlü birleşik oy pusulalarını
her sayın milletvekiline birer tane olmak üzere
dağıtacaklardır. Birleşik oy pusulasını alan
sayın üye, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu
listesinden 4 adayın, Maliye Bakanlığı Meslek
Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları
listesinden ise en 2si Maliye Bakanlığı meslek
mensuplarından olmak üzere toplam 3 adayın
karşısındaki kareyi çarpı işaretiyle
işaretleyecek ve adının okunmasını bekleyecektir.
Kâtip üyeler yerlerini alsınlar lütfen.
Herhangi bir tereddüde mahal vermemek için, komisyon ve hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
Kâtip Üye, Adanadan başlayarak Denizliye kadar -Denizli dâhil- ve
Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar -İstanbul dâhil-
hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise İzmirden başlayarak
Mardine kadar -Mardin dâhil- ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar
-Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilinin adını defterden
işaretleyecek ve kendisine bir zarf verecektir.
Adını ad defterine işaretlettiren ve bir zarf alan
milletvekili daha sonra oy pusulasını zarfa koyarak,
Başkanlık Divanı kürsüsünün önünde yer alan oy kutusuna
atacaktır. Aynı zarftan birden çok oy pusulası çıkması
hâlinde bu oy pusulalarının tamamı, Sayıştay Meslek
Grupları Kontenjan Grubu listesinden 4ten fazla adayın
işaretlendiği oy pusulaları, Maliye Bakanlığı
Meslek Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan
Grupları listesinden ise, en az 2si Maliye Bakanlığı
meslek mensuplarından olmak üzere, toplam 3ten fazla adayın
işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Bu
hususlar birleşik oy pusulalarında da dip not olarak açıkça
belirtilmiştir.
(x) 123 ve 124 S. Sayılı
Basmayazılar tutanağa eklidir.
Sayıştay üyelikleri seçimine ait birleşik oy
pusulaları sayın milletvekillerine dağıtılsın.
Her sayın üyeye bir birleşik oy pusulası verilecektir.
Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5
kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim:
Sayın Mustafa Cumur, Trabzon? Burada.
Sayın Ali Rıza Öztürk, Mersin? Yok.
Sayın Burhan Kuzu, İstanbul? Burada
Sayın Fevzi Şanverdi, Hatay? Yok.
Sayın Kürşat Atılgan, Adana? Yok.
Sayın Mehmet Ekici, Yozgat? Burada.
Sayın Hüseyin Pazarcı, Balıkesir? Yok.
Sayın Fatih Metin, Bolu? Burada.
Sayın Mehmet Mustafa Açıkalın, Sivas? Yok.
Sayın Turgut Dibek, Kırklareli? Yok.
Sayın Yüksel Coşkunyürek, Bolu? Yok.
Sayın Fazlı Erdoğan, Zonguldak? Burada.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oylamada
Dışişleri Bakanı Sayın Ali Babacanın yerine
Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül, Devlet Bakanı Sayın
Mehmet Şimşekin yerine Millî Eğitim Bakanı Sayın
Hüseyin Çelik, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi
Ekerin yerine Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım vekâleten oy kullanacaklardır.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupaları kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
(Oyların ayrımına başlandı)
BAŞKAN Kâtip üyeler diğer oylama için yerlerini
alırlar mı lütfen.
Şimdi Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için
yapılacak seçimlere başlıyoruz.
Bu seçim, İç Tüzükün 150nci maddesine göre
yapılacaktır.
Plan ve Bütçe Komisyonunca oluşturulan Sayıştay
Üyeleri Önseçim Geçici Komisyonu tarafından Sayıştay üyelikleri
için boş üyelik sayısının 2 katı olarak kontenjan
grupları dâhilinde belirlenen adayları içeren birleşik oy
pusulası Başkanlıkça bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak
şartıyla, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu
listesinden en çok oyu alan 3 aday, Maliye Bakanlığı Meslek
Grupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları
listesinden ise en az 1i Maliye Bakanlığı Meslek
Mensuplarından olmak üzere, en çok oyu alan 2 aday Sayıştay
üyeliğine seçilmiş olacaklardır.
Oylamanın ne şekilde yapılacağını
arz ediyorum:
Görevli arkadaşlar, mühürlü birleşik oy
pusulalarını her sayın milletvekiline 1'er tane olmak üzere
dağıtacaklardır. Birleşik oy pusulasını alan
sayın üye, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu
listesinden 3 adayın, Maliye Bakanlığı Meslek
Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları
listesinden ise, en az 1'i Maliye Bakanlığı Meslek Mensuplarından
olmak üzere, toplam 2 adayın karşısındaki kareyi çarpı
(X) işaretiyle işaretleyecek, adının okunmasını
bekleyecektir.
Herhangi bir tereddüde mahal vermemek için komisyon ve hükümet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden, komisyon sırasındaki
Kâtip Üye Adana'dan başlayarak Denizliye kadar, Denizli dâhil ve
Diyarbakırdan başlayarak İstanbula kadar, İstanbul dâhil;
hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden başlayarak
Mardine kadar, Mardin dâhil ve Mersinden başlayarak Zonguldaka kadar,
Zonguldak dâhil, adı okunan milletvekilinin adını defterden
işaretleyecek ve kendisine bir zarf verecektir. Adını ad
defterine işaretlettiren ve bir zarf alan milletvekili daha sonra oy
pusulasını zarfa koyarak Başkanlık Divanı kürsüsünün
önünde yer alan oy kutusuna atacaktır.
Aynı zarftan birden çok oy pusulası çıkması
hâlinde, bu oy pusulalarının tamamı, Sayıştay Meslek
Mensupları Kontenjan Grubu listesinden 3'ten fazla adayın
işaretlendiği oy pusulaları, Maliye Bakanlığı
Meslek Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan
Grupları listesinden ise en az 1'i Maliye Bakanlığı Meslek
Mensuplarından olmak üzere toplam 2den fazla adayın
işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.
Bu hususlar birleşik oy pusulalarında da dipnot olarak
açıkça belirtilmiştir. Sayıştay üyelikleri seçimine ait
birleşik oy pusulaları sayın milletvekillerine
dağıtılsın.
Her sayın üyeye 1 birleşik oy pusulası
verilecektir.
Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5
kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit edeceğim.
Tasnif heyeti için ilk isim Konya Milletvekili Sayın Hüsnü
Tuna. Burada mı? Sayın Tuna
Sayın Tuna
Mehmet Zafer Üskül, İstanbul Milletvekili. Sayın Üskül
burada mı? Sayın Üskül?
Sayın Erkan Akçay, Manisa. Sayın Akçay? Burada.
Sayın Mehmet Emin Tutan, Bursa? Sayın Tutan
Sayın
Tutan
Sayın Akın Birdal, İstanbul Milletvekili, burada
mı?
Sayın Yılmaz Tunç, Bartın?
Sayın Alev Dedegil, İstanbul?
Sayın Yaşar Tüzün, Bilecik?
Sayın Mustafa Kabakcı, Konya?
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar;
Sayın Tunç, Sayın Dedegil, Sayın Tüzün, Sayın Kabakcı,
Sayın Akçay.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayıştayda boş bulunan 7 üyelik için
yapılan seçime ait Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
123 sıra sayılı Raporda belirlenen adaylardan
Sayıştayda boş bulunan 7 üyelik için yapılan seçime 399 üye
katılmış, kullanılan oyların 5i geçersiz
sayılmış, geçerli oyların dağılımı
aşağıda gösterilmiştir.
Tasnif Komisyonu:
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Burhan Kuzu |
Mustafa Cumur |
Mehmet Ekici |
|
|
İstanbul |
Trabzon |
Yozgat |
|
|
Üye |
Üye |
|
|
|
Fazlı
Erdoğan |
Fatih Metin |
|
|
|
Zonguldak |
Bolu |
|
Sema Ertem : 326
İsmail Gever: 317
Zekeriya Yalçınkaya: 310
H.İbrahim Düzenli: 277
Mehmet Bağcaz: 308
Burhan Tokcan: 276
H. Cavit Erdoğan: 349
Ülker Akyüz: 10
Nevin Atakan: 96
Hülya Göktepe: 76
Nihat Okur: 69
Fikret Demir: 73
Necdet Gökmen: 70
Mehmet Demirtaş: 32
BAŞKAN Buna göre, Sayıştay Meslek Mensupları
Kontenjan Grubundan Sayın Sema Ertem, Sayın İsmail Gever,
Sayın Zekeriya Yalçınkaya, Sayın İbrahim H. Düzenli;
Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları Kontenjan
Grubundan Sayın Mehmet Bağcaz, Sayın Burhan Tokcan;
Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grubundan da H.Cavit
Erdoğan Sayıştay üyeliklerine seçilmişlerdir,
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılan
seçime ait Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
124 sıra sayılı Raporda belirlenen adaylardan
Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılan seçime 375 üye
katılmış, kullanılan oyların 3ü geçersiz
sayılmış, geçerli oyların dağılımı
aşağıda gösterilmiştir.
Tasnif Komisyonu:
|
Üye
Üye
Üye |
|
Alev
Dedegil Yılmaz
Tunç Yaşar
Tüzün |
|
İstanbul
Bartın
Bilecik |
|
Üye
Üye
|
|
Mustafa
Kabakçı Erkân
Akçay |
|
Konya
Manisa |
Yakup Güneri: 327
Erol Akbulut: 322
Rafet Doğan: 270
Mustafa Çiçek : 267
Basri H. Yılmaz : 252
Gökhan H. Gül : 121
Recep Tüzen : 100
Nevin Kösedağ : 73
Mehmet Taş : 26
Sami Bulut : 6
BAŞKAN Buna göre, Sayıştay Meslek Mensupları
Kontenjan Grubundan Sayın Erol Akbulut, Sayın Mustafa Çiçek,
Sayın Rafet Doğan,
Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları Kontenjan
Grubundan Sayın Basri H. Yılmaz,
Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grubundan da Sayın
Yakup Güneri Sayıştay üyeliklerine seçilmişlerdir;
hayırlı olmasını diliyorum.
Çalışma süremizin sonuna geldiğimizden, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 21 Mayıs 2008 Çarşamba günü saat 13.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.51