DÖNEM: 23 CİLT: 21 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
107nci
Birleşim
21 Mayıs 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.
- GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Bursa
Milletvekili Ali Koyuncunun, Dünya Süt Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, Trakya köylüsünün durumuna
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, tütün üreticilerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugayın, gündem dışı
konuşmaların yapıldığı oturumlarda ilgili
bakanların bilgilendirmek üzere Genel Kurulda bulunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Hatay
Milletvekili Sadullah Erginin, Tarım ve Köyişleri
Bakanının bu birleşimde Bakanlığıyla ilgili
yapılan gündem dışı konuşmaları sonraki
birleşimlerde cevaplandıracağına ilişkin
açıklaması
3.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, bir önceki oturumda
başlanmış bir kanun tasarısının
görüşmelerine, birleşime verilen aradan sonra devam edilmek üzere
tekrar başlanırken Hükûmetin yerinde olmaması hâlinde, tasarının
görüşmelerinin bir sonraki birleşime ertelenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
4.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, bir önceki oturumda
başlanmış bir kanun tasarısının
görüşmelerine, birleşime verilen aradan sonra devam edilmek üzere
tekrar başlanırken Hükûmetin yerinde olmaması hâlinde,
tasarının görüşmelerinin bir sonraki birleşime ertelenmesi
gerekirken ertelenmeyip usul hatası yapıldığına
ilişkin açıklaması
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Trabzon
Milletvekili Asım Aykanın yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/121) (S. Sayısı: 158)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Erin yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/122) (S. Sayısı: 159)
3.- İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahinin yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/123) (S. Sayısı: 160)
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sekmenin yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/124) (S. Sayısı: 161)
5.-
Şanlıurfa Milletvekili Müfit Yetkinin yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/125) (S. Sayısı: 162)
6.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/126) (S. Sayısı: 163)
7.- İstanbul
Milletvekili Recep Tayyip Erdoğanın yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/127) (S. Sayısı: 164)
8.-
Eskişehir Milletvekili Kemal Unakıtanın yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/128) (S. Sayısı: 165)
9.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/129) (S. Sayısı: 166)
10.- Burdur
Milletvekili Bayram Özçelikin yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/130) (S. Sayısı: 167)
B)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.
Sayısı: 219)
2.- Müşterek
Taarruz Uçağının Üretimi, Desteklenmesi ve Sürekli
İyileştirilmesine İlişkin Mutabakat Muhtırası ve
Buna Dair Mali Yönetim Esasları Dokümanının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/533) (S.
Sayısı: 133)
3.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda ve
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kanunu ile Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin; Yalova Milletvekili Muharrem İncenin; Ardahan Milletvekili
Ensar Ögüt ve 29 milletvekilinin; Bayburt Milletvekilleri Fetani Battal ve Ülkü
Güneyin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun; Ardahan Milletvekili
Saffet Kayanın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın; Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili Şinasi
Öktemin; Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin; Gümüşhane
Milletvekilleri Yahya Doğan ve Kemalettin Aydının;
Şırnak Milletvekili
Abdullah Veli Seydanın; Yalova Milletvekili İlhan Evcinin;
Hakkâri Milletvekilleri Rüstem Zeydan ve Abdulmuttalip Özbekin;
Iğdır Milletvekili Ali Günerin; İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun; Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/560, 1/540, 1/577, 2/7, 2/11, 2/24, 2/160, 2/179,
2/180, 2/205, 2/207, 2/208, 2/209, 2/214, 2/216, 2/218, 2/219, 2/220, 2/221,
2/222, 2/230) (S. Sayısı: 226)
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER
1.- Fransız
Senatosu Avrupa Birliği Komisyonundan bir heyetin ülkemizi ziyaret
etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/435)
2.- Cezayir
Ulusal Halk Meclisi Başkanı Abdelaziz Ziari ve beraberindeki heyetin
ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/436)
3.- Avrupa
Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilik Açmasına
Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avrupa Yatırım Bankası
Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/437)
B)
ÖNERGELER
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın (6/626) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/49)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Milletvekili Saffet Kayanın,
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bir şirketin Güllük Körfezinde
yaptığı deniz dolgusuna ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özakın cevabı (7/2707)
2.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, II. Ulusal Sağlık
Kurultayının finansmanına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/2797)
3.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, personel sayılarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı
(7/2909)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, TRT personel ve yayın
politikasıyla ilgili bazı hususlara ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet Aydının cevabı (7/3021)
5.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, TRTdeki atama ve
görevlendirmeler ile bir programa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Aydının cevabı (7/3081)
6.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, kuru gıda fiyatlarındaki
artışla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/3091)
7.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Milasta kiralanan hazine arazisindeki ağaç
kesimine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
cevabı (7/3121)
8.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meralin, merkez teşkilatı kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Faruk Nafız Özakın cevabı (7/3152)
9.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, TRT haber müdürlüklerinde sözleşmeli
olarak göreve başlatılan kişilere ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet Aydının cevabı (7/3153)
10.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, hac organizasyonunda meydana gelen
aksaklık ve mağduriyetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mustafa Said Yazıcıoğlunun cevabı (7/3169)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak üç oturum yaptı.
Birinci ve İkinci Oturum
Oturum
Başkanı ve TBMM Başkanı Köksal Toptan, 19 Mayısta
başlayan, kanununda belirtilen yerlerde sigara içme yasağına
uyan milletvekillerine teşekkür eden bir konuşma yaptı.
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer, 2008 yılı hasat döneminin
başlamasına ve üreticilerin beklentilerine,
Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Kütahya ilinin ulaşım ve istihdam
sorunlarına,
Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu, Doğu Anadolu Bölgesinin sosyal ve ekonomik
yapısına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
15/5/2008
tarihinde dağıtılan ve Genel Kurulun 15/5/2008 tarihli 105inci
Birleşiminde okunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkındaki (11/3) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer
almasına; Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin
Genel Kurulun 20/5/2008 Salı günkü birleşiminde yapılmasına;
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 72 ve 65inci
sıralarında yer alan 226 ve 214 sıra sayılı Kanun
Tasarı ve Tekliflerinin bu kısmın 3 ve 5inci
sıralarına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve
tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 20/5/2008 Salı ve 21/5/2008 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine; Genel Kurulun 20/5/2008 Salı günkü
birleşiminde 15.00 - 21.00, 22/5/2008 Perşembe günkü
birleşiminde 13.0021.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesine ve 21/05/2008 Çarşamba
günkü birleşimde ise Genel Kurulun saat 13.00'te toplanarak gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının üçüncü sırasına
alınan 226 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
Sabah gazetesi ile ATV televizyonunun satış ihalesinde ve ihale
bedelinin finansmanında bir grubun lehinde etkin rol alarak yetkisini
kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesinin (11/3) gündeme alınıp alınmamasına ilişkin
ön görüşmesi tamamlandı; istem üzerine yapılan açık oylama
sonucunda, önergenin gündeme alınması kabul edilmedi.
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin yapmış olduğu konuşmada geçen bir ifadesini,
Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, yapmış olduğu konuşmada geçen bir
ifadesini, yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle,
Düzeltmek için
birer açıklamada bulundular.
Rize Milletvekili
A. Mesut Yılmaz, Giresun Milletvekilleri Nurettin Canikli ve Murat
Özkanın, konuşmalarında şahsına
sataştıkları iddiasıyla bir konuşma yaptı.
Saat 18.58de
toplanmak üzere ikinci oturuma 18.45te son verildi.
Köksal TOPTAN
Başkan
Fatoş GÜRKAN Canan CANDEMİR ÇELİK
Adana Bursa
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Üçüncü Oturum
Sayıştayda boş bulunan üyelikler için yapılan
seçimler sonucunda Sema Ertem, İsmail Gever, Zekeriya Yalçınkaya,
Halil İbrahim Düzenli, Mehmet Bağcaz, Burhan Tokcan, H. Cavit
Erdoğan, Erol Akbulut, Mustafa Çiçek, Rafet Doğan, Basri Yılmaz
ve Yakup Günerinin seçildikleri açıklandı.
21 Mayıs 2008 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşime 20.51de son
verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Fatoş GÜRKAN Canan CANDEMİR ÇELİK
Adana Bursa
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.:150
II.- GELEN KÂĞITLAR
21
Mayıs 2008 Çarşamba
Teklifler
1.- Çorum
Milletvekili Agah Kafkas ve 6 Milletvekilinin; 2821 Sayılı Sendikalar
Kanunu ile 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve
Lokavt Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/240) (Avrupa Birliği Uyum ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2008)
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün
ve 16 Milletvekilinin; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel
Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/241)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2008)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 21 Milletvekilinin, demir-çelik
fiyatlarındaki artışın inşaat ve imalat sektörlerine
etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/185) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/05/2008)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 21 Milletvekilinin, Ergene Çevre Düzeni
Havza Planı çerçevesinde yaşanan gelişmelerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/186) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/05/2008)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Tokat ilinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/187)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/05/2008)
21
Mayıs 2008 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.00
BAŞKAN
: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.05
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.18
BAŞKAN
: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Dünya Süt Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili
Sayın Ali Koyuncuya aittir.
Buyurun
Sayın Koyuncu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.-
Bursa Milletvekili Ali Koyuncunun, Dünya Süt Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla, dostlukla
selamlıyorum.
Beslenmemize,
sağlıklı nesillerin büyümelerine, istihdama, sanayiye kaynak
olan sütün oldukça meşakkatli şartlarda üretimini yapan, bizlere
ulaştıran değerli üreticilerimizin ve milletimizin Dünya Süt
Gününü kutluyorum.
Süt,
hayvancılık faaliyetinin en önemli ürünü olup sadece üreticilerin
değil, tüm insanların yaşamının temel
taşıdır. Özellikle hayvansal protein kaynağının
ana maddesi olan sütün yaşamın her devresinde düzenli tüketilmesi
sağlıklı bir toplumun oluşmasının garantisidir.
Bugün
gelişmiş tüm ülkeler, 0-12 yaş grubu çocukların süte
ulaşmasının önündeki tüm engelleri kaldırmış ve
bu politikaların sürdürülebilirliğini kamu görevi kabul
etmiştir. Süt üretimi ve tüketimi sadece gelişmiş ülkelerde
değil, gelişmekte olan tüm ülkelerde de özel önemde ele
alınmaktadır. Son yıllarda sektöründe Çin yüzde 18, Arjantin
yüzde 7, Brezilya yüzde 8 büyümüştür. Rusya Federasyonu ve Çin, ülkedeki
0-2 yaş arasında her çocuğun düzenli süt tüketimini zorunlu hâle
getirmiştir. Dolayısıyla,
süt ve gıda maddelerine güvenli erişim her ülkenin ulusal
politikası hâline gelmiştir. Gelişmiş ülkelerin güvenli
gıdaya erişim noktaları, politikaları uluslararası
ticaret kavgalarına, hatta savaşlara bile neden olmaktadır.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu
gerçekler sonucu önümüzdeki yıllarda tarımsal ve hayvansal besin
maddelerinin stratejik konumları daha fazla hissedilecek ve ülkeler
arasında karşı politik ve ekonomik bir silah olarak
kullanılabilecektir.
Ülkemiz ulusal
politikalarını, özellikle süt sektöründeki politikalarını
bu çerçevede değerlendirmiş, üretici, tüketici ve sanayici gibi
tarafları bir araya getirerek uluslararası politikalardan daha az
etkilenecek bir hayvancılığın geliştirilmesi modelini
ortaya koymuştur. Bu model ile daha fazla süt üretmek için hayvan
ıslahını, hayvanlarla mücadeleyi, kaliteli kaba yem bitkileri
ekilişini, elde edilen ürünlerin hijyenik koşullarda
pazarlanmasını ve kayıt altına alınmasını,
ürünlerine maliyetlerine göre teşvik primi verilmesini
sağlamıştır.
Son altı
yılda uygulanan politika ile kayıtlı süt miktarı 2,8 milyon
tondan 5,4 milyon tona çıkarılmıştır. Süt üretimini
arttırmaya yönelik yeni işletmelerin açılmasının
önündeki faiz yükü de azaltılmıştır. Elbette on yıllar
boyunca sürekli geriye giden, sürekli bozulan, sürekli tahrip edilen
hayvancılığın geliştirilmesi ve elde edilen ürünlerde
artış sağlanması, kuşkusuz belli bir zaman dilimi
içerisinde olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; süt sektöründe zaman zaman sorunlar
yaşanmakta ve üretici artan yem fiyatları karşısında
süt fiyatlarının düşmesinin önüne geçilmesini, sanayici her
dönemde hijyenik koşullarda süt temin etmeyi talep etmektedir. Bu sorun
ciddi bir sorundur. Çözümü noktasında Hükûmetimiz önemli
çalışmaları ortaya koymaktadır.
Mevsimsel
faktörlere bağlı olarak süt üretiminin artışıyla
azalan süt fiyatlarının dengelenebilmesi için mutlaka üretim
planlamasının yapılması şarttır.
Bakanlıkça
üzerinde çalışılan ve önümüzdeki günlerde yönetmeliği
yayınlanacak olan ve yönetiminde tüm kesimleri eşit temsil eden Süt
Konseyinin kurulmasıyla, süt arz fazlalığı ve
azlığı durumunda konseyin alacağı kararlarla süt
fiyatlarına bir denge gelecektir.
Ayrıca,
Bakanlık, bundan önce hayvancılık kararnamesi
yayınlamıştı ve bu hayvancılık kararnamesinde süt
teşvik primi ortadan kaldırılmıştı. Bugünlerde
yapılan bir son değişiklikle -Bakanlar Kurulunda şu anda
değişiklik gerçekleşiyor- süt teşvik primine de devam
edileceğini buradan hem değerli üreticilerimize hem de değerli
milletvekili arkadaşlarımıza bilgilendirmek istedim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Ülkemizin sahip olduğu potansiyelleri harekete geçirmek ve bu
imkânları milletimize sunmak bizim görevimizdir. Üreticimiz, üzerine
düşen her görevi yapmakta, yaşadığı sorunlara
rağmen üretimden vazgeçmemektedir. Süt üretimi yapmak, onu bozulmadan
pazara arz etmek ciddi bir iştir. Sütün, sadece üretilmesi değil,
aynı zamanda içme sütü olarak tüketilmesini teşvik etmek, bu yönde
kamunun karar almasını sağlamak gerekir.
Dünya Süt Günü
nedeniyle, bizlere, çocuklarımıza, gençlerimize her gün taze süt
içirilmesini sağlayan üreticilerimizi kutlamak, onun sorunlarını
bu yüce Mecliste tartışmak ve çözüm üretmeye yönelik politika
oluşturmak benim için bir onurdur.
Bu onuru
paylaştığınız, onların sorunlarına sahip
çıktığınız için Değerli Başkanıma ve
yüce Meclise saygılarımı ve muhabbetlerimi sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koyuncu.
Gündem
dışı ikinci söz, Trakya köylüsünün durumu hakkında söz
isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Kemalettin Nalcıya aittir.
Buyurun
Sayın Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
2.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Trakya köylüsünün
durumuna ilişkin gündem dışı konuşması
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiyede tarım
sorunlarının ihmal edildiğini görüyoruz. Maalesef, çeşitli
nedenlerle çiftçi yok sayılıyor, tarımın sorunlarına
gerekli ilgi ve destek verilemiyor. Özellikle kendi bölgemde çiftçilik yapan
Trakya çiftçisi kan ağlamaktadır. Hiçbir yılda bu dönemdeki
manzara görülmemiştir. İcra takipleri birdenbire artmış,
çiftçiler borçlarını ödeyemez hâle gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bundan iki hafta önce Sayın eski Bakanımız ve
şimdiki Meclis Başkan Vekilimiz Meral Hanımla
konuştuğumuz zaman, Trakyadaki, Binkılıç tarafındaki
köylerden bahsetti. Bu köylerin
Yani, eskiden, biz, Trakyayı, gerçekten
Trakya çiftçisini zengin bilirdik. Şu anda inanın ki insanların
-ki o tarafına hiç alışık olmadığımız-
pantolonlarını iple bağlamadan tutun, çay parasını
veremeyecek durumda bulunan çiftçilerimiz var.
Artı,
bunların yanında, bir olayı size örnek vermek istiyorum: O
akşam, bulunduğu zamanki akşam sütü almaya tüccar gelmemiş.
Demin, burada, Sayın Koyuncu, Dünya Süt Gününden çok güzel bahsetti,
sütün faydalarından bahsetti fakat sütü üreten çiftçinin veya
hayvancılık yapan kişilerin sorunlarından bahsetmedi. Süt
450 bin lira. Sayın Milletvekilim, soruyorum: Yani, burada sudan ucuz süt
olması doğru mudur? Bu ne biçim politika? Sayın Milletvekilimiz,
çıktı, burada, çok güzel, desteklememiz gerektiğini söyledi, her
şeyi söyledi ama çiftçinin içinde bulunmuş olduğu hiçbir
problemden bahsetmedi.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz yıl Trakya çiftçisinin kaybı
yaklaşık yüzde 50 olmuştur. Trakya çiftçisi bu kaybını
kanola ekerek telafi etmeye çalışıyor. 2006 yılında 27
bin dönüm ekilen kanola, bu yıl 200 bin dönüm, önümüzdeki sene de 1 milyon
dönüm ekilmesi tasarlanıyor. Bu büyümeyle, Trakyanın ekilebilir
topraklarının yüzden 10dan fazlasında kısa bir süre sonra
kanola görülebilir.
Buğday
üretimini artırmak için, üretim maliyetlerinin büyük bir bölümünü
oluşturan gübre, tohum ve mazottaki destek miktarları
artırılmalıdır.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, Türkiyede yabancılara satılmış
Bakın, bu çok önemli. Trakya ve diğer yerlerdeki çiftçilerimiz, ne
yazık ki -burada isim vermeden bahsedeyim- iki tane bankanın
kıskacı altında. Bunlar, çiftçimizi, köylümüzü
tarlasının başında bularak, kredi adı altında
tarlalarını kendilerine ipotek etmektedirler ve hiçbir zaman için,
zaten çiftçimiz, köylümüz kendi borçlarını ödeyebilecek rakamda,
hükûmetlerden bu ürettiği malların değerini alamadığı
için ve şu andaki Trakyada yaklaşık olarak -korkunç bir rakam
ama- 65 bin dönüm yer bu şekilde.
Değerli
milletvekilleri, buradan şu çıkıyor: Kanla
aldığımız toprakları galiba parayla geri
vereceğiz.
Bugün Türk
çiftçisi, mazotu, gübreyi ve sulama elektriğini dünyada en pahalı
kullanan çiftçi konumundadır. 2007 yılıyla bugünü
karşılaştırdığımızda gübreye yüzde 100
zam gelmiş, ayçiçeği eken çiftçimiz hasat zamanı acil paraya
ihtiyacı olduğu için ayçiçeğini bekletememekte ve hemen elinden
çıkartmak zorundadır.
Bugün,
sulamanızı yapamazsanız attığınız gübrenin
de hiçbir önemi yok. Ben, o gün Tekirdağ Ziraat Odası
Başkanıyla görüşüyorum
Biliyorsunuz Trakya ve çevresindeki
köylerde sulu tarım fazla yapılmıyor. Gübreyi
attığınız zaman buna su lazım ve Trakyadaki su
politikalarından ve küresel ısınmadan kaynaklanan sorunlardan
dolayı ve bunlara eğilmemekten dolayı üretimi
artırıcı hiçbir önlem alınamamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum.
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Türkiye, buğday üretim potansiyelini daha iyi değerlendirmek
üzere öncelikle üreticilerin gelir istikrarını koruyacak bir hububat
piyasa düzeni oluşturmak zorundadır. Verimin
artırılmasında çok önemli etkisi olan sertifikalı tohumluk
kullanımı daha fazla
yaygınlaştırılmalıdır. Kuraklığa
dayanıklı tohum çeşitlerinin üretim ve
dağıtımı sağlanmalıdır. Ayrıca,
Türkiyede lisanslı depoculuk sistemi kurarak altyapının
oluşturulması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, buradan çıkartmış olduğumuz sonuç
şudur: Köylüye, çiftçiye -özellikle kendi bölgemdeki Trakya çiftçisine-
odun, kömür, ekmek, yağ yerine lütfen suyunu temin edelim. Suyunu
bulamadığımız sürece hiçbir zaman için tarımda gerekli
gelişmeyi ve ürün artırıcı tedbirleri
bulamayacağız.
Toprak Mahsulleri
Ofisinde de görev ve alım politikasında görülen
değişiklikler sonucu Toprak Mahsulleri Ofisi,
alımlarını düşürmüş, alım merkezlerini kapatarak
küçültmeye başlamış ve üç yüzün üzerinde sabit iş yeri ve
alım birliklerinin yaklaşık yarısını da
kapatmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) - Bunların çözümleri gerekmektedir sayın
milletvekilleri.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Nalcı.
Sayın
Ertugay, sisteme girmişsiniz
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz bu iki gündem
dışı konuşmayla ilgili olarak bir katkıda bulunmak
istiyorum önemli gördüğüm için. İki dakika istirham ediyorum.
BAŞKAN
Peki, pek kısa söz talebiniz var.
Bir
dakikalık bir süreniz var.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Erzurum Milletvekili Zeki Ertugayın, gündem dışı
konuşmaların yapıldığı oturumlarda ilgili
bakanların bilgilendirmek üzere Genel Kurulda bulunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Teşekkür ederim.
Efendim, bu iki
önemli konuyu gündeme getirdikleri için arkadaşlarıma çok
teşekkür ediyorum. Birisi, köyün ve köylünün gerçekten çok hayati hâle
gelmiş önemli sorunlarını dile getirdi. Bir diğeri, süt,
insanlığın temel gıda maddesi ve bugün Dünya Süt Günü ve
Türkiyede süt üreticisi gerçekten perişan, bu hayati temel
gıdayı üreten insanlar çok mutsuz, perişan, ağır bir
maliyet yükünün altında ve ürününü satamıyor.
Sayın
Bakanın, böyle bir günde, bu iki önemli konunun gündeme getirildiği
bu oturumda bu Mecliste olmasını çok isterdim ve bu yüce Meclisi en
azından bu konuda bilgilendirmesi gerekiyordu.
Bir diğer
önemli husus: Son günlerde özellikle İstanbulda hastanelere başvuran
beş yüz civarında vakanın görüldüğü, en son Numune
Hastanesinde 2 kişinin hayatını kaybettiği kene
ısırması sonucu ortaya çıkan Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi hastalığının âdeta tehdit eder
boyutlara geldiği gibi sinyaller var, bu konuda basında haberler var
ve baharla birlikte 18 kişinin hayatını kaybettiği ifade
ediliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Otuz saniyede tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir
dakikaydı, kusura bakmayın.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Öyle mi?
Sayın
Tarım Bakanının ve Sayın Sağlık
Bakanının, bakanlıklarımızın bir kriz masası
oluşturarak şimdiden tedbir almalarını, kuş gribinde
olduğu gibi sıkıntıların yaşanmamasını,
özellikle ikazen burada ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Ergin
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Başkanım, bir cümleyle yerimden bir
açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN
Evet, bir dakika size de veriyorum.
Buyurun.
2.-
Hatay Milletvekili Sadullah Erginin, Tarım ve Köyişleri
Bakanının bu birleşimde Bakanlığıyla ilgili
yapılan gündem dışı konuşmaları sonraki
birleşimlerde cevaplandıracağına ilişkin
açıklaması
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Tabii, bugün
gündem dışı konuşmalar Tarım
Bakanlığının görev alanıyla ilgili konulara dairdir,
doğrudur. Sayın Tarım Bakanımız Antalyada
uluslararası bir toplantıda bulunduğundan bizleri arayarak
bundan sonraki günlerdeki toplantılarda -yarın da Tarım
Bakanlığını ilgilendiren gündem dışı
konuşmalar var- bunlara birlikte cevap vereceklerini ifade ettiler.
Genel Kurulun
bilgilerine arz ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Gündem
dışı üçüncü söz, tütün üreticilerinin sorunlarıyla ilgili
söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Ali Rıza Ertemüre aittir.
Buyurun
Sayın Ertemür.
Süreniz beş
dakika.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
(Devam)
3.-
Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, tütün üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tütün üreticilerimizin ve
tarımımızın içinde bulunduğu sorunları dile
getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımı saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, bugün Dünya
Süt Günü. Tütün konusuna girmeden önce ben de Dünya Süt Gününü kutluyorum. Ama
ne acı ki bugün süt üretici birliklerinin içinde bulunduğu durum
gözler önünde. Dün, değişik illerden süt üretici birlikleri
ziyaretime gelmişti. Biliyorsunuz, nisan ayında, Bakanlar Kurulu
kararıyla, sütün üzerinde bulunan teşvikin
kaldırılması konusunda çok büyük mağdur
olmuşlardı. Sadece hayvan başına bir teşvik
gelmişti. Bu konuda kendilerinin ne kadar mağdur
olduklarını bize bildirdiler ve ben bu konunun bugün -dilerim- Bakanlar
Kurulu tarafından göz önüne alınması ve bu konunun ivedilikle
çözülmesi ve Dünya Süt Gününde süt üreticilerimize böyle mutlu bir haberi
iletmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin tarihinde tütün kadar kültürel, sosyal, ekonomik ve
politik alanda derin izler bırakan başka bir ürün hemen hemen yok
gibidir. Ne yazık ki yaklaşık dört yüz yıldır
ürettiğimiz, geleneksel ürünlerimizin başında gelen tütünün
adım adım yok edildiğine tanıklık etmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın neresine giderseniz gidin, Türk tütününü
bilmeyen yoktur. Türk tütünü, Anadolu toprağına has tat ve kokusuyla
tiryakilerin aradığı önemli ürünlerden biridir. Öyle ki
uluslararası dev sigara şirketleri bile ürettikleri sigaraların
harmanlarında tatlılık, yumuşaklık gibi ıslah
edici özellikler kazandıran Türk tütününü kullanmaktadırlar. Ama
yanlış politikalar sonucunda, gerek iç tüketimde gerekse dünya
piyasalarında tütünümüz uzun yıllarda elde ettiği pazarı
yavaş yavaş yitirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bugün ülkemizde yaklaşık 1 milyon aile tütün
üretiminden geçimini sağlamaktadır. Tütün üretimi, kıraç,
verimsiz ve genellikle eğimli topraklarda yapılmaktadır. Tütünün
yetiştiği topraklarda çiftçilerimizin alternatif olarak
yetiştireceği başka bir ürün de hemen hemen yok gibidir.
Alternatif ürün üretme şansına sahip olan çiftçilerimiz ise çoktan
tütün üretmekten vazgeçmişlerdir. Hâlen üretimde kalanlar ise
mecburiyetten tütün ekmektedirler.
Değerli
milletvekillerimiz, yaşanan bu olumsuzluklar ve kotalar nedeniyle tütün
üretimi son yıllarda yarı yarıya azalmıştır.
Sahipsiz tütün köylüsü ne yapsın? Elinde tutunacak bir dalı var, o da
tütün. Onu da ekmezse aç kalacaktır. Rakamlar, 2001 yılında 157
bin ton olan üretimin 2007de 90 bin tona düştüğünü gösteriyor.
Değerli
milletvekilleri, yaşanmakta olan bu olumsuz tabloyu yalnız tütünde
değil, pamukta, üzümde, buğdayda, çeltikte, mısır ve
başka ürünlerde de görmekteyiz. Türk tarımı âdeta bir çöküş
dönemine girmiştir. Çiftçimiz AKP döneminde tarihinde hiç
olmadığı kadar kaderine terk edilmiştir. Hükûmet ne
yazık ki bu olumsuz tabloyu sadece seyretmekle yetinmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tarım girdilerinde yaşanan artışlar
almış başını gidiyor ve bu artışlardan
birileri de nemalanıyor. Bir bakanımızın oğlunun
kurduğu şirket gübrenin ham maddesi olan fosforik asidi ithal ediyor
ve bu alanda tekel durumuna geliyor. Bu konuda soru önergeleri dahi dikkate
alınmadan cevap bile verilmiyor. Bunu kamuoyunun dikkatine sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, mazot ve tarım ilaçlarında yaşanan
artışlar, artık, çiftçiyi tarlasını ekemez duruma
getirmiştir. Peki, desteklemelere yapılan artışlar nedir?
Pamuk primlerinin açıklanmasını üreticiler umutla bekledi ama
sonuç ne oldu? Tam bir fiyasko! Girdi fiyatlarında yüzde 100leri bulan
artışlara rağmen, Hükûmet pamuğa geçen yılın
destek primi olan 29 kuruşu reva gördü. Bunun anlamı şudur
değerli milletvekilleri: Çiftçiye diyorsunuz ki Tarlanı ekme,
üretme, ne hâlin varsa gör. Tarımdaki bu acı tablonun adı
şudur: Ya karın tokluğuna tarlanı ekeceksin ya da
tarlanı tapanını satarak, büyük şehirlere göç ederek
yoksulluğun ve işsizliğin içine sürükleneceksin.
Değerli
milletvekilleri, tarımdaki çöküşün derinden etkilediği
alanlardan biri de üzüm üreticilerimizdir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Devamla ) Teşekkür ederim Başkanım.
Bakınız,
seçim bölgem olan Denizli ilinde geçen yıl Güney, Çal, Bekili ilçelerinin
üzümü bağda kaldı. Çiftçilerimiz yılların emeği olan
bağlarını bozmak zorunda bırakıldı. Üzümünü
satabilenler ise bir önceki fiyatın yarısına ancak satabildi.
Değerli
milletvekilleri, bu kürsüden çiftçinin gözünün içine baka baka haktan ve
adaletten söz edeceksiniz, sonra da pamuğa 29, ayçiçeği için 20,
mısıra 2 yeni kuruş prim ödeyeceksiniz. Çiftçiyi
açlığa ve yoksulluğa mahkûm edeceksiniz, sonra da adaletten ve
kalkınmadan bahsedeceksiniz. Herhâlde, AKPnin adalet ve kalkınması
bu olsa gerek.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin, aldığı yüzde 47 oy nedeniyle
takındığı tavır ortadadır. Eleştirilere
kulağını tıkayan Hükûmet âdeta toplumun bütün kesimlerinden
yükselen feryadı duymazlıktan gelmektedir. Bugüne kadar Hükûmeti
hangi konuda uyardıysak haklı olduğumuz ortaya çıktı.
AKP Hükûmeti
-tarım konusunda karnesi kırıklarla doludur- umut ediyorum ki bu
uyarılarımızı dikkate alır, bundan sonraki
tarımla ilgili çalışmalarını, çözümü çiftçimize elini
uzatarak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Devamla) -
çiftçimizin gelirlerini sağlıklı bir
şekilde değerlendirerek katkı verir.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertemür.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun, bazı sayın
milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında on adet
raporu vardır.
Raporların
muhalefet şerhleri aynı olduğundan, ortak muhalefet şerhi
son raporun ardından okunacaktır.
Şimdi,
raporları sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Trabzon Milletvekili Asım Aykanın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/121) (S.
Sayısı: 158) (x)
2.-
Mersin Milletvekili Ali Erin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakan-lık Tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/122) (S. Sayısı: 159) (x)
3.- İstanbul Milletvekili İdris Naim
Şahinin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkın-da Başbakanlık Tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/123) (S. Sayısı: 160) (x)
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmenin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkın-da Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/124) (S.
Sayısı: 161) (x)
5.-
Şanlıurfa Milletvekili A. Müfit Yetkinin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/125) (S. Sayısı: 162) (x)
6.-
Erzincan Milletvekili Erol Tınastepenin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/126) (S. Sayısı: 163) (x)
7.-
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Ko-misyon Raporu (3/127) (S. Sayısı: 164)
(x)
8.-
Eskişehir Milletvekili Kemal Unakıtanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkın-da Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/128) (S.
Sayısı: 165) (x)
9.-
Konya Milletvekili Atilla Kartın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başba-kanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/129) (S. Sayısı: 166) (x)
10.-
Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/130) (S. Sayısı: 167) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Mahkeme
kararı doğrultusunda gerekli yasal işlemlerin
yapılmasını sağlamamak ve İmar Kanunu hükümlerine
aykırı yapının korunmasına yönelik çaba göstermek
suçunu işlediği iddia olunan Trabzon Milletvekili Asım Aykan
hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya
hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart
2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Trabzon
Milletvekili Asım Aykan hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İzinsiz
propaganda yapmak suçunu işlediği iddia olunan Mersin Milletvekili
Ali Er hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya
hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart
2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Mersin
Milletvekili Ali Er hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İhaleye
fesat karıştırmak suçunu işlediği iddia olunan
İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin hakkında düzenlenen
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahin hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
(x) 158, 159,
160, 161, 162, 163, 164, 165, 166 ve 167 S. Sayılı Basmayazılar
tutanağa eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bir
kısım kooperatiflere usulsüz arsa tahsis etmek suçunu
işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen
hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya
hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart
2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul
Milletvekili Mehmet Sekmen hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Evrakta
sahtekârlık ve kamu kurumunu dolandırmak suçunu işlediği
iddia olunan Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin
hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya
hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart
2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin hakkındaki
kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tedbirsizlik ve
dikkatsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermek suçunu işlediği iddia
olunan Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe hakkında düzenlenen
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli
toplantısında görüşülmüştür.
Karma
Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görevi ihmal
suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan hakkında düzenlenen Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli
toplantısında görüşülmüştür.
Karma
Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul
Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar verilmiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığı
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
213
Sayılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia
olunan Eskişehir Milletvekili Kemal Unakıtan hakkında düzenlenen
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli
toplantısında görüşülmüştür.
Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Eskişehir Milletvekili Kemal Unakıtan hakkındaki
kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görevli memura
hakaret suçunu işlediği iddia olunan Konya Milletvekili Atilla Kart
hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya
hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart
2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Konya
Milletvekili Atilla Kart Komisyonumuza sözlü olarak
dokunulmazlığının kaldırılması talebini
iletmiştir.
Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Konya
Milletvekili Atilla Kart hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yayın yolu
ile Cumhurbaşkanına hakaret suçunu işlediği iddia olunan
Burdur Milletvekili Bayram Özçelik hakkında düzenlenen Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli
toplantısında görüşülmüştür.
Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Burdur
Milletvekili Bayram Özçelik hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
karar vermiştir.
Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Muhalefet Şerhi
Karma
Komisyonun, kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine dair
kararına aşağıda yazılı gerekçelerle muhalefet
ediyoruz;
(1)
Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel sorun; mevcut
Anayasanın 76. maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
131 ve devamı maddelerinin, düzenleniş amacına aykırı
olarak ve çoğunluk diktasına dayalı bir anlayışla
uygulanmasından kaynaklanmaktadır.
Aynı
anlayış ve uygulamanın 23. Yasama Döneminde de devam
edeceği görülmektedir.
Bilindiği
gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 131 ve müteakip
maddelerindeki hükümlere göre;
Karma Komisyon,
olayın ve suçlamanın niteliğine göre; ya
dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da
kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine karar verecektir. Elbette bu
değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya kapsamını da göz
önünde bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat,
suçlamanın niteliği gibi hususları genel olarak göz önüne
alıp, keza Anayasanın 76. maddesinde düzenlenmiş olan
Milletvekili seçilme engeli teşkil eden bir suçlamanın söz konusu
olup olmadığını da değerlendirerek; buna göre karar
verecek ve rapor hazırlayacaktır.
Bunu yaparken,
bir yargıç gibi davranmamak gerektiği açıktır. Delillerin
tartışmasından özenle kaçınmak gerekmektedir.
Bu âdil ve
objektif yaklaşım içinde hazırlanacak olan raporun, 2 ayrı
sonucu olacaktır.
Karma Komisyon
ise, hiçbir objektif ölçü arayışına girmeden, Hükümet
kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda karar vermiştir.
(2) 22. Yasama
Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi hesaplarla Meclis iradesine
tahakküm eden siyasi iktidarın, aynı anlayış ve
uygulamayı bu dönemde de devam ettirmek istediğini, demokrasi
adına endişeyle gözlemliyoruz. Bu endişe sebebiyledir ki, her
zeminde demokrasi ve hukuk adına, AK Parti Grubunu uyarmak gereğini
duyuyoruz.
Hükümet
kaynaklı olarak sürdürülen bu hukuk tanımaz uygulamalar sebebiyle;
Anayasa ve İçtüzük açık bir şekilde ihlâl edilmektedir.
Hukuka
aykırı olan, çoğunluk diktasına dayalı olan bu
yanlış uygulamalar sebebiyledir ki; kişiler
yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte tıkanmalara yol
açmaktadır.
Bu
yanlış uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle; kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi mümkün olamamakta ve adli denetim süreci ihlâl edilmektedir.
Dokunulmazlık
kurumu ve keza soruşturma izni kavramları, Siyasi İktidar
tarafından hukuk tanımaz bir anlayışla
yozlaştırıldığı ve kötüye
kullanıldığı içindir ki; Türkiye Büyük Millet Meclisi belli
bir süreçten sonra bazı bürokratlar ve kanun kaçakları (58 ve 59.
Hükümetler Dönemindeki Milli Eğitim Bakanlığı
Müsteşarı gibi) için bir sığınma mercii haline
getirilebilmiştir.
Anılan
kişi hakkında, yargı kararlarını uygulamamaktan
dolayı Yargıtay 4. Ceza Dairesine intikal eden 20ye yakın dosya
mevcuttur. Bu dosya sayısının daha da artacağı
anlaşılmaktadır.
Keza, AK Parti Mersin
Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da üzerinde önemle durulması
gereken bir dosyadır. Anılan Milletvekili hakkında, oğlunun
yol açtığı ve ölümle sonuçlanan trafik kazasıyla ilgili
olayda, sanık konumuna girerek olayı üstlendiği iddia
edilmektedir. Bu çok ağır bir iddiadır. Bir Milletvekilinin
böylesine nitelikli bir iddiayla görevini sürdürmesi ve zan altında
kalması, Milletvekilliği sıfatı ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin saygınlığıyla bağdaşmaz. Ancak Hükümet
kaynaklı talep ve talimatlar sebebiyledir ki, çoğunluk diktası
uygulaması sonucunda, adı geçen Milletvekili de âdil yargılanma
hakkını kullanamamaktadır.
Öte yandan;
haklarında zimmet, dolandırıcılık, çete kurmak, kamu
taşıma biletlerinde kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan
Milletvekilleriyle ilgili yargılamaların yapılamaması;
kamuoyunun denetim yapması ve bilgi alması süreçlerini olumsuz bir
şekilde etkilemektedir. Türkiyenin karanlık suç ilişkileri
dönemini teşkil eden Susurluk ve bağlantılı dosyaların
yargılaması bu yüzden uzun yıllar
yapılamamıştır. Faili meçhul cinayetlerin yoğun olarak
işlendiği bir dönemi kapsayan bu olayların gerçek
boyutlarının ortaya çıkarılmamış olması
sebebiyledir ki;
aradan geçen 8-10
yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant Dink, Malatya cinayetleri, Rahip
cinayetleri ve eylemleri karşımıza
çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan, ancak
hazırlık tahkikatı aşamasından itibaren Hükümet
sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet tarafından servislerin
yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya
olduğumuz görülmektedir.
Acz ifade eden ve
ibret verici olan bir diğer gelişme ise;
henüz iddianamesi
dahi düzenlenmemiş olan bir soruşturma; Başbakan ve Kültür
Bakanı tarafından, AK Parti aleyhine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı tarafından açılan davayla
irtibatlandırılabilmiştir.
Böyle bir tablo
ve sunuş, demokrasiler için utanç verici olmanın ötesinde,
demokrasinin geleceği bakımından da endişe vericidir.
(3) Hükümet,
dokunulmazlıklar konusunda sıkışmış
durumdadır. 22. Yasama Döneminde yarattığı hukuk
dışı uygulamalar Hükümeti esir almıştır. Bu
esaret, 23. Yasama Döneminde yeni hukuksuzlukları beraberinde
getirmektedir.
Hükümet, 23.
Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen toplumsal ve siyasi süreci,
popülist bir anlayışla istismar etme girişimi içindedir.
Çoğunluk diktasına
dayalı hukuk tanımaz uygulamalar 23. Yasama Döneminde, Meclis
bünyesinde giderek tırmanmaktadır.
Gelinen süreçte,
kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AK Parti Hükümeti, kendi
suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf edebilmek amacıyla, bilgi
kirliliği ve karartma yaratarak...
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşımız bu metni aynen okumamaktadır efendim. Bu metin
değiştirilerek Meclis kürsüsünden okunamaz.
Arkadaşımız bu metni değiştirerek Meclis kürsüsünden
okumaktadır. Başkan olarak dikkatinizi çekiyorum efendim.
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Aynı metin.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bu metin
SADULLAH
ERGİN (Hatay) - Aynı metin.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Aynı metin. Özellikle baktım,
aynı metin. Aynı metinde AKP yazan yerler AK Parti diye okunuyor.
Ya bu metni düzelteceksiniz veya arkadaşımız doğruyu
okuyacak.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Yapma sevgili Başkan ya!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim.
MEHMET ÇİÇEK
(Yozgat) Doğrusunu okuyor, doğrusu o.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bu
yazılan metni okuyacak. Kendisinin değiştirme yetkisi yok ki.
Dikkatinizi çekerim. Ben yanlıştır doğrudur,
tartışmıyorum. Ama bu metin burada doğru okunmak
zorundadır.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, tamam.
Gelinen süreçte,
kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti, kendi suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf
edebilmek amacıyla, bilgi kirliliği ve karartma yaratarak
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, yine yanlış
okuyor efendim.
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Açılımını okuyor.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Orada açılımı okuyamaz
efendim. Olur mu açılım? Beyefendi, doğrusu neyse onu okuyacak.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Böyle bir isim mi var ya, böyle bir isim mi var!
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Tüzüğe göre AKP diye bir parti yok efendim. Bizim
Parti Tüzüğümüze göre AK Parti.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Olduğu gibi okuyacak, bunu Meclis
basıyor, ben basmıyorum.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) O muhalefet şerhi. AKP diye bir parti yok. Hangi
tüzüğe göre siz AKP diyorsunuz?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Beyefendi, ben bunun doğruluğunu
yanlışlığını tartışmıyorum. Benim
tartıştığım nokta, şurada yazılı olan
metnin okunması gerektiği, ben bunu söylüyorum, ben başka bir
şey söylemiyorum.
MEHMET ÇİÇEK
(Yozgat) Doğru söylüyor.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Eğer bu metin yanlışsa,
metni işleme koymazsınız, dersiniz ki: Bu
yanlıştır. Böyle bir şey yoktur.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hanımefendinin keyfine göre olmaz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ama eğer oraya gelmişse
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) O zaman itiraz edelim, yani buna itiraz edilecekse biz
de itirazımızı bu şekilde yapalım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ama itirazı burada değil, itiraz
yukarıda yapılır.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Yalnız burada, lütfen ya! Koskoca Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekilisiniz, biz de bir şey var zannettik
Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet efendim, rica ederim.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) AK Parti olarak değiştirsinler.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bugün bu değişirse, yarın
başka bir şey değişebilir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Kılıçdaroğlu, açık,
şimdi nasıl CHP yazıldığı zaman Cumhuriyet
Halk Partisi diyorsak, MHP dendiği zaman Milliyetçi Hareket Partisi
diyorsak, AKP denildiği zaman Adalet ve Kalkınma Partisi
şeklinde açılımını okuyabilir, o şekilde
okuyacak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Evet.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, CHP dendiği
zaman açılımını orada okuyamaz efendim, bu metni okuyacak
çünkü, açılımını okuma yetkisi yoktur orada.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Sayın Başkanım, psikolojik olarak bir AK
Parti milletvekili hiçbir zaman AKP diye partisini ifade etmez.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Efendim, bu muhalefet şerhi.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Psikolojik olarak bir baskıdır Sayın
Başkanım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ayrıca bir şey daha söyleyeyim.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Bu, milletvekilimizin tercihidir. AKP olarak bir parti
de yoktur.
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, kalındığı yerden ben
okuyacağım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İktidar partisinin değil, bu
muhalefet şerhi, muhalefet şerhini okumak zorunda.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Psikolojik olarak, bir AK Parti milletvekili kendi
partisine AKP demek istemez.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Beyefendi, o ayrı bir şey.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bir başka Kâtip Üye de olabilir, muhalefet
şerhinde yazılanı okuyacak.
BAŞKAN
Gelinen süreçte, kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AKP
Hükümeti, kendi suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf edebilmek
amacıyla, bilgi kirliliği ve karartma yaratarak; DTPli
Milletvekillerinin şahsında, dokunulmazlıkların
kaldırılması uygulamasını gerçekleştirmek
suretiyle, kürsü sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır.
Böyle bir
süreçte, Hükümetin bazı kavramları istismar ederek bir oldu-bitti,
bir emrivaki yaratmak istediği görülmektedir.
Bu
girişimlere, demokrasi ve hukuk adına engel olunması
gerekmektedir.
Böyle bir
girişim kaçınılmaz olarak, kürsü sorumsuzluğunun ihlâli
sonucunu doğuracaktır.
Faşizan yapılanmayı ve Parti Devleti
yapılanmasını kurumsallaştırma yolunda ciddi bir
mesafe sağlayan siyasi iktidar; bu yolla, yasama sorumsuzluğunun da
ihlâli sürecini başlatacaktır.
Anayasanın
83/2 ve 14. maddesiyle bağlantılı olan suçlamalar yönünden, TBMM
Başkanlığına intikal eden dosyaların akıbeti
hakkında karar verme yetkisi TBMM-Karma Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık
geçerli olan irade, Komisyonun iradesidir. Komisyon, dosya kapsamı ve
yukarıda sözü edilen maddeler çerçevesinde değerlendirmesini
yapacaktır.
TBMM
Başkanlığına intikal eden bazı dosyaların, Karma
Komisyonda görüşülmesine fırsat verilmeden, Hazırlık
Komisyonu veya TBMM Başkanlığı aşamasında,
Mahkemelerine veya Savcılıklara iade edilmesini; Karma Komisyon ve
Meclisin iradesine müdahale olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz.
(4)
Açıklanan sebeplerle;
AKP Grubunun,
çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfi ve sorumsuz bir
şekilde tesis ettiği bir Komisyon iradesi söz konusudur. Demokrasi ve
kurallarla böylesine sorumsuz bir şekilde oynanması
kaçınılmaz olarak adalet kavramını zedelemektedir.
Bu
anlatımlarımız çerçevesinde, dokunulmazlıkların
kaldırılması konusunda ilkeli ve tutarlı
davranılmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz.
Hukuk, kurallarla
çalışır ve işler. Toptan veya götürü usulün, hukukta yeri
yoktur.
Dokunulmazlıklar
konusundaki temel ve objektif ölçü ise, Anayasanın 76 ncı maddesidir.
Bu madde kapsamında
kalan suçlar yönünden ayrım yapılmadan, yargılama sürecinin
devam etmesi gerekir. Çünkü bu suçlar sübut bulduğu takdirde, nitelikleri
itibariyle Milletvekilliği göreviyle bağdaşmamaktadır.
Sübut halinde sürdürülmesi mümkün olmayan Milletvekilliği görevinin devam
etmesinin hiçbir hukuki açıklaması ve tutarlılığı
söz konusu olamaz.
Böyle bir durum,
Anayasa ve İçtüzüğün ilgili hükümlerinin ihlali anlamına gelir.
76 ncı madde
ölçütünün dışında kalan suçlar yönünden ise; dosyası
bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da değerlendirilerek,
dosya safahatına ve içeriğine göre karar verilmelidir.
Bu aşamada,
diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının
bulunduğu yolundaki AKP görüşlerini değerlendirmekte yarar
görüyoruz. Önemle ifade ediyoruz; diğer kamu görevlileri hakkında
dokunulmazlık söz konusu değildir. Kamu görevlileri hakkında
soruşturma izni kavramı söz konusudur. Soruşturma izni ilgili
amir tarafından verilmediği takdirde, idari yargı prosedürü
içinde, adli kovuşturma ve yargılama süreci başlayabilmekte,
daha doğrusu yargı denetimi süreci işlemektedir. Bu sebeple,
kamu görevlilerinin dokunulmazlığı değil, belli usul
dairesinde yargılanması söz konusudur.
Nitekim,
yakın tarihte rektörler, kuvvet komutanları görevde iken
yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar, beraat
etmişler veya mahkum olmuşlardır. Salt bu süreç dahi; AKP
sözcülerinin söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla ilgisi
olmadığını göstermeye yeterlidir. Öte yandan; kamu görevlileriyle
ilgili olarak bu adli sürecin dışında; görev yeri
değişikliği, disiplin uygulamaları ve tazmin
sorumluluğunun varlığı da ayrı bir gerçektir.
Bir kez daha
ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı, görevin mahiyeti gereği
uygulanan bir hukuksal durumdur.
En nihayet,
soruşturma izni düzenlemesinden Hükümet rahatsız ise veya gerçekten
düzeltilmesine gerek görüyor ise yahut daha seri hale getirmek istiyorsa; bu
yöndeki yasal değişiklikleri her zaman değerlendirmeye açık
olduğumuzu hep ifade ettik. Ancak burada da, Hükümetin gayri ciddi ve
tutarlı olmayan tavrı hemen ortaya çıkmıştır.
Çünkü; Hükümet, soruşturma izni kavramını ve yetkisini kendi
tekelinde tutarak; siyasi ve kişisel yaklaşımına göre,
soruşturma iznini kaldırmakta ya da reddetmektedir.
Soruşturma
izninin kısıtlanması veya kaldırılması yönünde
22. Yasama Döneminde başta Bursa Milletvekili Sn. Ertuğrul
Yalçınbayır tarafından sunulan kanun tekliflerinin, AKPnin
oylarıyla reddedildiğini de önemle ifade ediyor ve vurguluyoruz.
Görüldüğü
gibi; Hükümet, demokrasi arayışı içinde olmayıp,
dayatmacı bir anlayışla, kişisel çıkar ilişkileri
ve siyasi kaygılarla; dokunulmazlıkların
kaldırılması sürecini toptan bir anlayışla
engellemektedir.
Böyle bir
anlayış ve uygulamanın, hukukta ve anayasada yeri yoktur.
Tüm bu
sebeplerle; Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda,
kişisel çıkarlar ve siyasi kaygılarla, TBMM Karma Komisyonunun
AKPli üyelerinin çoğunluk diktası yoluyla tesis ettikleri erteleme
kararına muhalefet ettiğimizi beyan ediyoruz. 20.03.2008
Halil Ünlütepe Turgut Dibek Atilla Kart
Afyonkarahisar Kırklareli Konya
Şahin Mengü Ali Rıza Öztürk İsa Gök
Manisa Mersin Mersin
Rahmi Güner Ali
İhsan Köktürk
Ordu
Zonguldak
Muhalefet Şerhi
Milletvekili
dokunulmazlığı birçok modern ülkede bulunduğu gibi
ülkemizde de anayasal bir hukuki müessese olarak yer almaktadır.
Milletvekillerinin görevlerinin niteliği gereği birçok haksız ve
uydurma isnatla karşılaşmaları muhtemeldir. Nitekim bu
nedenle birçok suç tipi bakımından diğer kamu görevlileri de
benzer korumalara sahiptir.
Ancak
dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin meclis kürsüsündeki
konuşmaları sebebiyle sınırsız
yargılanmazlık güvencesine sahip olmaları yanında esas
itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan korunmalarını
temin etmektir. Bu gün ise komisyon önüne gelen dosyalardan
anlaşıldığı üzere sayın
Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm
işlemek için teşekkül oluşturmak, bazı
bakanlarımız hakkında vergi usul kanununa muhalefet ve yine
partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı milletvekilleri hakkında
sahtecilik, halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge
farklılığı gözeterek açıkça tahrik etmek, ihaleye
fesat karıştırmak, kamu kurumlarını dolandırmak,
suçu ve suçluyu övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati duyulan
mahkûmiyetleri halinde bırakınız bakan olmayı milletvekili
olmayı kamu görevi bile yapamayacak olan insanların
dokunulmazlık zırhına bürünerek bu müessesenin istismarına
neden oldukları anlaşılmaktadır.
Bu durum kamu
vicdanında, demokratik sisteme, siyaset kurumuna, meclisin
üstünlüğüne gölge düşürmekte, derin yaralar açmaktadır.
Çağdaş
demokrasilerde bırakınız mahkûm olmayı bu tür isnatlarla
karşılaşan siyasetçiler ve kamu görevlilerinin görevden
ayrılmaları neredeyse yazısız bir kural haline
gelmiştir.
Dokunulmazlıkların
kaldırılma isteğine AKPli üyeler yargının
siyasallaştığı hâkim savcıların
bağımsızlığını kaybettiği kamu
görevlilerinin de dokunulamazlığının bulunduğu,
milletvekillerinin itibarının bu şekilde korunduğu
gerekçeleri ile karşı çıkmaktadırlar. Bu gerekçelerin hiç
birisi gerçekçi bulunmamaktadır.
Her kurum
içerisinde hatalar yapıldığı gibi kasıtlı
yanlışlar da yapılabilmektedir. İşine geldiğinde
hukuka saygı talep eden yargı kararlarını kendisine
referans gösteren iktidar hatta zaman zaman ana muhalefetin bu tavrı bu
ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bu tavrın
devamı halinde hakkındaki yargı kararını
beğenmeyen bütün vatandaşlarımıza yargı
siyasallaşmıştır ben bu kararı tanımıyorum
deme imkânı getirecektir ki bu durum kaosa yol açacaktır.
AKPnin
diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı bulunduğu
gerekçesi samimiyetten uzaktır. Bahsedilen kamu görevlilerinin
dokunulmazlığını AKP kaldırmak istemiştir de
engel olan mı olmuştur.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen suçlardan yargılanan
milletvekillerinin dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin
itibarının korunacağını düşünmüyoruz. Tam tersine
bir kurum varsa içindeki sıfatını istismar edenleri
ayıklayarak itibar kazanacağına inanmaktayız.
Bu sayede
haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin aklanmalarının
önü açılmış
olacaktır.
Bütün bu
nedenlerle MHP olarak dokunulmazlığın anayasamızda kürsü
dokunulmazlığı şeklinde yeniden düzenlenmesinin yerinde
olacağına mevcut hal itibariyle de haklarında fezleke olan
milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak
adaletin tecellisine tevdilerine karar verilmesi gerektiği inancıyla
muhalefet şerhimizi arz ediyoruz.
Rıdvan
Yalçın Metin
Çobanoğlu Osman
Ertuğrul
Ordu Kırşehir
Aksaray
Faruk Bal S. Nevzat Korkmaz Behiç Çelik
Konya Isparta Mersin
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER
1.-
Fransız Senatosu Avrupa Birliği Komisyonundan bir heyetin ülkemizi
ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/435)
16
Mayıs 2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 14 Mayıs 2008
tarih ve 27 sayılı Kararı ile Fransız Senatosu Avrupa
Birliği Komisyonundan bir heyetin ülkemizi ziyareti uygun bulunmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgisine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.-
Cezayir Ulusal Halk Meclisi Başkanı Abdelaziz Ziari ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/436)
16
Mayıs 2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 14 Mayıs 2008
tarih ve 27 sayılı Kararı ile Cezayir Ulusal Halk Meclisi
Başkanı Abdelaziz Ziari ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret
etmesi uygun bulunmuştur.
Sözkonusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun
7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Başbakanlığın
bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
3.-
Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilik Açmasına
Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avrupa Yatırım Bankası
Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/437)
12/5/2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi:
23/1/2008 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-1500/303 sayılı yazı.
İlgide
kayıtlı yazımız ekinde
Başkanlığınıza sunulan Avrupa Yatırım
Bankasının Türkiyede Temsilcilik Açmasına Dair Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarı Hükûmete geri
verilmiştir.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
B)
ÖNERGELER
1.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın (6/626) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/49)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin sözlü
sorular kısmının 264üncü sırasında yer alan (6/626)
esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Alim
Işık
Kütahya
BAŞKAN
Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
B)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.-
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Müşterek Taarruz Uçağının Üretimi, Desteklenmesi
ve Sürekli İyileştirilmesine İlişkin Mutabakat
Muhtırası ve Buna Dair Mali Yönetim Esasları
Dokümanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.-
Müşterek Taarruz Uçağının Üretimi, Desteklenmesi ve Sürekli
İyileştirilmesine İlişkin Mutabakat Muhtırası ve
Buna Dair Mali Yönetim Esasları Dokümanının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/533) (S.
Sayısı: 133)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda ve
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kanunu
ile Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin; Yalova Milletvekili Sayın
Muharrem İncenin; Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt ve 29 Milletvekilinin; Bayburt
Milletvekilleri Sayın Fetani Battal ve
Sayın Ülkü Güneyin; Bartın Milletvekili Sayın
Yılmaz Tunçun; Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kayanın;
Bartın Milletvekili Sayın Muhammet Rıza
Yalçınkayanın; Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğütün;
İstanbul Milletvekili Sayın Şinasi Öktemin; Adıyaman
Milletvekili Sayın Şevket Kösenin; Gümüşhane Milletvekilleri
Sayın Yahya Doğan ve Kemalettin Aydının; Şırnak
Milletvekili Sayın Abdullah Veli Seydanın; Yalova Milletvekili
Sayın İlhan Evcinin; Hakkari Milletvekilleri Sayın Rüstem
Zeydan ve Abdulmuttalip Özbekin; Iğdır Milletvekili Sayın Ali
Günerin; İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun;
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Yükseköğretim Kanunu ile Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin; Ardahan Milletvekili Ensar Ögüt ve 29
Milletvekilinin; Bayburt Milletvekilleri Fetani Battal ve Ülkü Güneyin; Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun; Ardahan Milletvekili Saffet Kayanın; Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın; Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili
Şinasi Öktemin; Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin;
Gümüşhane Milletvekilleri Yahya Doğan ve Kemalettin
Aydının; Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seydanın;
Yalova Milletvekili İlhan
Evcinin; Hakkâri Milletvekilleri Rüstem Zeydan ve Abdulmuttalip
Özbekin; Iğdır Milletvekili Ali Günerin; İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlunun; Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/560, 1/540, 1/577, 2/7, 2/11, 2/24, 2/160,
2/179, 2/180, 2/205, 2/207, 2/208, 2/209, 2/214, 2/216, 2/218, 2/219, 2/220, 2/221,
2/222, 2/230) (S. Sayısı: 226) (x)
(x) 226 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
226 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Nur Serter.
Buyurun
Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bütünü
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum
ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasayla
Türkiyede üniversite bulunmayan dokuz ilimizde daha üniversite kurulması
amaçlanmaktadır. Türkiye'nin yükseköğretimle ilgili profilini
incelediğimizde ortaya çıkan tablo, Türkiye'nin yeni üniversitelere
ihtiyacı olduğunu açık bir biçimde ortaya koymaktadır.
2007
yılında üniversite giriş sınavına başvuran
öğrencilerin sayılarına baktığımızda
başvuran sayısının 1 milyon 641 bin 403 öğrenci
olduğunu, buna karşılık üniversitelerde lisans, ön lisans, sınavsız
geçişle meslek yüksekokulları ve açık öğretim dâhil toplam
626 bin öğrenciye yükseköğretimden yararlanma imkânını
ancak sunabildiğini ortaya koymaktadır. Bu rakamlar üniversitelerde
okumak isteyen 1 milyon öğrencinin bu haklardan
yararlanamadığı acı tablosuyla bizleri karşı
karşıya bırakmaktadır. Bu, üniversitede okuma
hakkını elde eden 626 bin öğrencinin ise dört ve üstü
yıllardaki lisans eğitimine, fakültelere yerleşebilme oranları
daha da düşüktür.
2007 eğitim
öğretim yılında lisans eğitiminden yararlanan öğrenci
sayısı, örgün lisans eğitiminden yani fakültelerde okuma
imkânına kavuşan öğrenci sayısı sadece 193.524tür.
Değerli
milletvekilleri, sadece bu rakamlar bile Türkiyede yükseköğretime olan bu
büyük talebi karşılamaya dönük ciddi önlemlerin alınması
gerektiğini ve elbette ilk sırada da yeni üniversitelerin
açılması ve mevcut üniversitelerin kontenjanlarının
artırılmasını bir zorunluluk olarak
karşımıza çıkarmaktadır.
Bütün bu
gerçekler bir başka konuya da dikkat çekme zorunluluğunu ortaya
koymaktadır. Cumhuriyet üniversiteleri dediğimiz devlet
üniversitelerimizin Anadolunun çeşitli illerinde açılmaya
başladığı ilk yılları ben gayet net olarak
anımsıyorum. Son derece önemli yetersizliklerle karşı
karşıya kalan bu üniversitelerimiz, yıllarca, nitelikli
eğitim verme, bilimsel araştırma yapma olanaklarına ne
yazık ki sahip olamadılar. Burada zannediyorum çok sayıda
öğretim üyesi milletvekili arkadaşlarımız var. Hepimiz bu
acıları paylaştık. Bu üniversitelerde biz
öğrencilerimize belki bir üniversite diploması verdik ama o
diplomayı verirken içimiz sızladı. Yeterli öğretim
kadrosundan yoksunduk, yeterli bütçe olanaklarından yoksunduk, idari
kadrolar yoktu, bilimsel araştırma yapılabilecek altyapı
eksiklikleri son derece yüksek düzeylerdeydi ve en azından bir on
yılı bu üniversitelerde boşuna harcadık. O nedenle, dokuz
yeni üniversiteyi kurarken ben geçmişte yaşanmış olan bu
yoksunlukların, bu sıkıntıların bundan böyle yeni
kurulacak üniversitelerimizde yaşanmamasını diliyorum. Diliyorum
ama şöyle hemen bir iki yıl geriye gittiğimde, ne yazık ki,
AKP İktidarı döneminde kurulan otuz iki üniversiteye
baktığımda, çok ciddi eksikliklerin bu süreç içinde
yaşanmakta olduğunu görüyorum.
Zannediyorum,
değerli milletvekilleri, kendi bölgelerinizde kurulan üniversitelerdeki
durumu sizler de en az benim kadar gözlemişsinizdir.
Burada bir
konunun önemle altını çizmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, üniversite kurmak ciddi bir iş, sorumluluk gerektiren bir
iş ve üniversiteleri yüksekokullardan ayıran birtakım özellikler
var: Bir yüksekokul belirli bir mesleğin altyapısını ve o
meslekle ilgili mesleki bilgileri öğretir ama bir üniversite sadece
mesleki bilgileri öğretmekle kalmaz, bir üniversite bilimsel araştırmayı,
araştırma metotlarını, bilimsel düşünmeyi,
geleceğe dönük çözüm yolları üretmeyi, analitik düşünmeyi,
vizyon kazandırmayı ve ulusal çıkarlara sahip çıkma
bilincini de gençlere verir. O zaman üniversite kurmak gerçekten ciddi bir
iştir. Üniversiteyi kurduğunuz zaman bu kadroları mutlaka
ayırmak zorundasınız, bu kadro tahsislerini yapmak
zorundasınız, bütçeden ciddi kaynaklar aktarmak
zorundasınız, üniversitelerin idari personel ihtiyaçlarını
karşılamak zorundasınız. Bunları yapmadığınız
zaman karşımıza çıkan tablo gecekondu üniversiteler kurmaktan
ibarettir.
Şimdi,
üniversitelerimizde, bugün itibarıyla 2,5 milyon öğrenci eğitim
görüyor. Buna karşılık öğretim kadrolarına
bakıyoruz: Akademik unvana sahip olan öğretim üyesi diye
adlandırdığımız profesör, doçent ve yardımcı
doçentlerin sayısı ülkemizde 38.435; 2,5 milyon öğrenciden
bahsediyoruz, 38.435, akademik dereceye sahip öğretim üyemiz var.
Öğretim üye yardımcılarını da buna
kattığımızda yani akademik unvanı olmayan ama
üniversitelerde öğretim elemanı olarak faaliyet gösteren
araştırma görevlilerini de eklediğimizde rakam 98.766 yani 2,5
milyon öğrenciyi yetiştirmek için gerçekten son derece yetersiz bir
rakam. O zaman ne yapacağız? O zaman yeni açılan
üniversitelerimize ciddi kadro tahsisleri yapacağız ve yeni
öğretim üyelerinin yetişmesi için gerekli altyapıyı da
hazırlayacağız.
Şimdi 2006
yılında kurulan on beş yeni üniversiteye bir bakalım: Bu on
beş yeni üniversiteye rektörleri atanmış ancak bunlar henüz
kuruluş aşamasında üniversiteler. Yani, rektörlerin bu
üniversitelerde işi çok, kurulmuş bir üniversitenin rektöründen çok
daha fazla yükümlülükleri var oysa. İsimlerini vermeyeceğim,
bazı örnekler sunacağım: Bir üniversitemizde bir rektör
aynı zamanda bir fakültenin dekanı ve bir meslek yüksekokulunun da
müdürlüğünü birlikte yapıyor. Yani, hem üniversitesini kuruyor hem
yeni bir fakülte kuruyor, onun dekanlığını yapıyor hem
de bir meslek yüksekokulunun müdürlüğünü yapıyor. Bir başka
üniversitemizde, rektör iki fakültenin birden dekanı. Bir başkasında,
yine iki fakülte ve bir meslek yüksekokulu müdürlüğünü birlikte yürütüyor.
Bir rektör yardımcısı iki fakültenin birden vekâleten
dekanlığını yürütüyor. Bir diğer rektör
yardımcısı hem dekan hem meslek yüksekokulu müdürü. Bir başka
üniversitemizde, iki dekanlığı birden üstlenmiş rektörün
hiç rektör yardımcısı yok yanında. Bir
başkasında, bir meslek yüksekokulu müdürüne bakıyoruz,
öğretim görevlisi, akademik bir unvanı bile yok; koskoca bir meslek
yüksekokulunun başına getirilmiş. Bir diğerine
bakıyoruz, bir yardımcı doçent enstitü müdürü; yani, lisansüstü
eğitim veren kurumun başında yeni doktorasını
tamamlamış birisi.
Şimdi, bu,
neden oluyor? Çünkü, kadrolar verilmiyor, yeterli kadrolar verilmiyor.
Değerli
milletvekilleri, yeni bir üniversite kurulduğunda ne oluyor? Bu
üniversitenin içinden çıktığı üniversiteden bazı
kadrolar da bu yeni üniversiteye aktarılıyor. Zaten bütün
üniversitelerin kadro sorunu var. Hiç kimse kendi kadrolarından
fedakârlık yapmak istemiyor. Yeni bir üniversite kuruyorsunuz, bilimsel
çalışmaların yapılması gereken bir üniversite,
araştırma görevlisi kadrosu neredeyse hiç vermiyorsunuz.
Şimdi,
2007de kurulan üniversitelerden bazı rakamlar vereyim size: Batman
Üniversitesi, 1.656 tane öğrencisi var. Nasıl var bu öğrenci?
Çünkü, daha önce İnönü Üniversitesinin içinden çıkmış
Batman Üniversitesi; dolayısıyla meslek yüksekokullarındaki
öğrencileri var. Bu üniversitedeki öğretim kadrosunu söylüyorum size:
4 yardımcı doçent, 1 araştırma görevlisi. Yani siz, 4
yardımcı doçent, 1
araştırma görevlisiyle bir üniversite kuruyorsunuz. Ha bu arada,
değerli milletvekilleri, 2007de 17 üniversite kurdunuz, bu 17
üniversiteden sadece 2sinin şu anda rektörü var. Diğer
üniversitelerin rektörleri, kurulan yeni üniversitelerin rektörlükleri o
içinden çıktıkları eski üniversitelerin rektörleri
tarafından tedviren yürütülüyor. Böyle bir şey olabilir mi? Siz 2007
yılında 17 yeni üniversite kuruyorsunuz, 15ine rektör
atayamıyorsunuz. Niye? Çünkü, kadro vermiyorsunuz. Kadro vermediğiniz
bir üniversite kendi içinde rektörünü seçemiyor ve 2007den beri rektörü
olmayan, tedviren rektörlüğü yürütülen bu üniversitelerin öğrenci
sayılarını ben size şimdi söylüyorum işte:
Bitlis; 2.809
öğrenci okuyor, 1 profesör var, 9 tane yardımcı doçent, 1 tane
araştırma görevlisi. Muş; 1.380 öğrenci, 1 yardımcı
doçent, sıfır araştırma görevlisi tahsis edilen. Siirt;
2.310 öğrenci, 1 profesör, 7 yardımcı doçent, sıfır
araştırma görevlisi. Osmaniye; 3.877 öğrenci, 9
yardımcı doçent, sıfır araştırma görevlisi.
Böyle, liste uzayıp gidiyor.
Şimdi, bunun
adı üniversite kurmak değil, bunun adı oralardaki
öğrencileri eline bir diploma tutuşturup sözüm ona üniversite mezunu
saymak. O zaman bırakın bu öğrencileri eski üniversitelerinde
okusun. Bunlara yeni üniversite kuruyoruz demeyelim.
Değerli
milletvekilleri, bakınız tablo gerçekten çok hazin. Şimdi yeni
bir üniversite kuruyoruz dediğinizde, normal olarak insanın zihninde
canlanacak tablo şudur: Yeni bir kampüs kuruluyor, yeni binalar inşa
ediliyor, buna bütçeden yeni kaynaklar aktarılıyor, yeni kadrolar
tahsis ediliyor, bu binalar dayanıyor döşeniyor, araç tahsisleri
vesaire yapılıyor. Hâlbuki böyle bir şey yok, böyle bir şey
yok. Elinizdeki yasanın içinde zaten böyle olmadığına
ilişkin madde, sırası gelince burada
tartışılacaktır.
Şimdi,
kurulan son dokuz üniversiteye bakalım. Aslında ortada dokuz
üniversite filan yok, on sekiz tane fakülte var. Çünkü bu üniversiteler,
içinden çıktıkları üniversitelerin meslek yüksekokulu
binaları üzerine asılacak üniversite tabelalarıyla yeni
üniversite olarak kurulmuş sayılacaklar. Öğretim elemanları
içinden çıktıkları üniversiteden tahsis edilecek. Bütçe
kaynakları oradan aktarılacak. Araç gereç, taşıt, personel,
sözleşmeli personel dâhil idari personel o üniversitelerden buraya
aktarılacak. Peki, affedersiniz, bunun adı nasıl oluyor da yeni
üniversite kurmak oluyor? Siz bir üniversitenin içine
Üniversitelerimiz amip
gibi bölünerek çoğalıyorlar. Bir üniversitenin içinden beş tane
üniversite çıkarıyorsunuz, farklı tabelalar koyuyorsunuz o
üniversitelerin kapısına; oldu beş üniversite kurma. Bu kanunla
birlikte AKP kırk bir tane yeni üniversite kurmuş mu oluyor
şimdi? Bu üniversitelerin hangi üniversitenin içinden
çıktığını açın, bakın, okuyun; göreceksiniz.
Bilmem, İnönü Üniversitesinin içinden beş tane üniversite
çıkmış, Atatürk Üniversitesinden dört tane
çıkmış, Fırattan dört tane çıkmış. Yani
bölüyoruz, bölüyoruz, kapılarına birer tabela asıyoruz,
yanına da ayıp olmasın diye iktisadi idari bilimler fakültesiyle
bir tane de mühendislik fakültesinin iki bölümünü açıp iki bina koyuyoruz;
oluyor yeni üniversite kurmak.
Bu,
yükseköğretimin temel yapısına aykırıdır. Çünkü
bu üniversitelerden öğrenciler üniversite diplomasıyla mezun olacak,
iş hayatına atılacak, gerektiğinde lisansüstü eğitim
almak için yurt dışına gidecek ve Türk üniversitelerini temsil
edecek. Bu diploma Türk üniversitelerinin onurunu, kalitesini temsil edecek.
Değerli
arkadaşlar, hiçbir zaman yeni üniversitelerin kurulmasına
karşı değiliz. Bu yasa tekliflerinin bir kısmını
da zaten Cumhuriyet Halk Partisinden bizim arkadaşlarımız verdi.
Üniversitelerin açılmasından yanayız ama bu koşullarda
açılan üniversitelerin Türk yükseköğretimine ne
kazandıracağını da burada, bir kere daha, sizleri
düşünmeye davet ediyorum.
Şimdi, bu
yasa tasarısıyla beş iktisadi idari bilimler fakültesi, sekiz
mühendislik fakültesi, bir su ürünleri fakültesi Tuncelide- bir iletişim
fakültesi -Gümüşhanede- ve iki ilahiyat fakültesi açılıyor;
aslı bu. Diğerleri, eskiden var olanlar başka bir üniversite
tabelası altında birleştiriliyor.
Şimdi,
şunu ben sormak istiyorum: Türkiyede dokuz yeni üniversite kurulurken ve
bu fakültelerin açılmasına karar verilirken acaba bu konu, neden
Türkiyede, Millî Eğitim Komisyonunda hiç müzakere edilmez, görüş
alınmaz? Niye bir alt komisyon kurulmaz? Niye bu fakültelere neye göre
karar verildiği konusuna Millî Eğitim Komisyonu üyelerinin
hiçbirisinin katkısı aranmaz? Bu, gerçekten anlaşılabilir
bir şey değildir. Plan ve Bütçe Komisyonunun kaynak
ayırmasıyla ve orada alınacak kararlarla üniversite
kurulması ve Millî Eğitim Komisyonunun bu süreçten tümüyle
dışlanması, gerçekten, izahı mümkün bir durum
değildir.
Şimdi
Türkiyede bu fakültelere, gerçekten o bölgelerde çok mu ihtiyaç var? diye ya
da Bu fakültelerin o bölgelerde kurulmasına hangi kriterlere göre karar
verildi? diye sormak, hem bir komisyon üyesi olarak hem bir milletvekili
olarak benim hakkım ve ben partim adına bunu soruyorum, diyorum ki:
Türkiyede diplomalı işsizliğin en yüksek boyutlara
ulaştığı bir süreçte, iktisadi idari bilimler, iktisat fakültesi
mezunlarının, mühendislik fakültesi mezunlarının işsiz
kaldığı, diplomaları ellerinde iş
aradığı bir süreçte, bölgesel özellikleri hiç dikkate almadan,
bu fakültelerin, özellikle iktisadi idari bilimler ve mühendislik
fakültelerinin o bölgelerde kurulmasına kim ve neden karar verdi? Acaba,
Tuncelide neden, Şırnakta neden bir mühendislik fakültesine
-Tuncelide var mı bilmiyorum ama Şırnakta var- ihtiyaç
duyuldu? İktisadi idari bilimler fakültesi neye göre bu bölgelere
paylaşıldı? İlahiyat fakültelerine hangi gerekçelerle acaba
ihtiyaç duyuldu? Bunları bilmek, bunları sorgulamak bizim
hakkımız.
İşte,
Millî Eğitim Komisyonunun hiçbir görüşü alınmaksızın
sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda bu fakültelerle ilgili karar almanın
yanlışlığına bir kez daha dikkat çekiyorum. Gerçi
bundan sonra üniversite kurulacak ilimiz kalmadı ama herhâlde bundan sonra
da ilçelerde üniversite kurmaya başlarız. Umarım ilçelerde
üniversite kurma sürecine geçildiğinde Millî Eğitim Komisyonunun da
en azından bir görüşü alınır.
Bakınız,
AKP İktidarından bu yana, bu son dokuz üniversiteyle birlikte
kırk bir tane yeni üniversite kurulmuş olacak. Dokuzunu
çıkalım, otuz iki yeni üniversite kurulduğu sürece bir
bakalım. Otuz iki üniversite demek, çok ciddi yeni kaynakların
yükseköğrenime transferi demektir. Peki, Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesi içerisinde Yükseköğretime ayrılan
pay acaba -bu kadar yeni üniversite kurulduğuna göre- yüzde kaç
artmıştır? Önemli, merak edilmesi gereken bir konu. Hemen
söyleyeyim: 2002de Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi içinde
Yükseköğretime ayrılan pay yüzde 25, 2008de yüzde 19,7 değerli
arkadaşlar; artmamış, azalmış. Yeni üniversite demek
yatırım bütçelerinin arttırılması demektir. Bu
üniversiteler büyüyecekler, yatırım bütçelerine ihtiyaç var. Peki,
yatırım bütçeleri ne olmuş? 2006da yüzde 17den 2008de yüzde
7,5a düşmüş. Böyle üniversite kurulmaz. Bakınız, böyle
üniversite kurmak gibi bir yöntem seçerseniz buradan çıkarılacak bir
tek sonuç vardır: Bu, siyasi ranttır değerli arkadaşlar.
Bunun başka bir amacı yoktur. Ben o üniversiteleri o bölgelere de
açtım, aman da ne kadar iyi ettim, çok büyük iş yaptım. Bundan
çıkacak yorum budur. Eğer, gerçekten Türkiyedeki yükseköğretime
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Serter, tamamlayınız.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
katkıda
bulunmak istiyorsanız, bunda samimiyseniz, üniversiteye giden
öğrencilerimizin üniversiteye yaraşır diplomalarla mezun
olmalarını istiyorsanız, o zaman üniversitelere daha fazla
kaynak ayırırsınız. Bir örnek
Bırakalım yeni
üniversiteleri, bir de eski üniversitelere bakalım, size bir örnek
vereyim: 1975te 5.600 öğrencisi olan, 2007de 17.280 öğrenciye
çıkan, yani öğrenci sayısı yüzde 380 artan bir
üniversitemizin akademik kadro artışı bu süreç içinde yüzde 27
değerli arkadaşlar, yüzde 27. Bir büyük tıp merkezi var. Bu
büyük tıp merkezi 100 yataklı işe başlamış,
şimdi 900 yatağa çıkmış. 300 bin hastası ayakta,
35 bin hastası yatarak tedavi ediliyor. 150 yataklı servisi hizmete
açılamıyor; hemşire vermiyorsunuz, kadro vermiyorsunuz. Beş
ameliyathanesi hazır, hizmet veremiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Bu, Malatya İnönü Üniversitesidir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serter.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Selahattin
Demirtaş.
Buyurun
Sayın Demirtaş. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 226 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini paylaşmak üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlayarak
başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, sanıyorum, bu yasa tasarısıyla ilgili olarak
bugün kürsüye çıkacak her vicdanlı arkadaşımız, az
önce Sayın Serterin yaptığı konuşma mahiyetinde bir
konuşma yapmak mecburiyetindedir. Neden? Çünkü, evet, ülkenin üniversiteye
ihtiyacı var, gençlerimizin üniversitelere ihtiyacı var, ancak
üniversitelerin de inanılmaz sorunları var. Dolayısıyla,
bir yandan yapılacak düzenlemeyle dokuz kentte daha üniversite
kurulmasıyla birlikte Türkiyenin bütün kentlerine üniversite
açılmış olacak ama aynı zamanda hem yeni kurulacak üniversitelerde
hem son dönemde AK Parti Hükûmeti döneminde kurulmuş otuz iki
üniversitede, hatta daha eski üniversitelerde dahi çok ciddi sorunların
devam ettiğini de bugün bu yasa tasarısı vesilesiyle
tartışmak durumundayız.
Değerli
arkadaşlar, aslında sistematik eğitim yapan toplumlarda, daha
doğrusu insanlığın sistematik eğitim ihtiyacı
çıktığından bu yana, eğitim ihtiyacında
sınırsız bir şekilde kendini dayatan, toplumun, bireyin,
grupların ihtiyacını karşılamaya yönelik sürekli
talepler olmuş, bundan sonra da olacaktır.
Şimdi,
ülkemizde daha belki on beş yirmi yıl öncesine kadar üniversite
neredeyse bir lüks olarak görülürken bugün artık Türkiyede her gencin
üniversite mezunu olması olağan olarak, hatta bir şart olarak
görülmekte. Tabii ki bununla yetinilmemekte, bununla birlikte yüksek lisans,
doktora, yabancı dil vesaire gibi niteliklerle üniversite
mezunlarının artık daha nitelikli bir eleman olması için
çaba sarf edilmekte. Dolayısıyla, insanoğlunun eğitimle
ilgili ihtiyaçları elbette ki sınırsızdır. Fakat
üniversiteler eğitim periyotları içerisinde çok ayrı, çok
farklı konuma, çok farklı niteliğe sahiptir. Sadece bireysel
eğitimle ilgili bir mesele değildir üniversite konusu, aynı
zamanda toplumların gelişmesi, o kurulu olduğu kentin
kültürünün, yapısının değişmesi, ilerlemesi konusunda
da önemli rollere, görevlere sahip kurumlar olarak, ta kuruluşundan beri
üniversiteler önemli aktiviteler yürütmüşlerdir. Şimdi, Türkiyede de
aslında üniversitelerden beklenen şey, toplumda daha ileriyi, daha
ileri düşünceleri, daha ileri projeleri, daha ileri politikaları
üretebilecek, hem bu zihniyete sahip gençleri yetiştirmek hem de
üniversite, kurum olarak yapacağı faaliyetlerle toplumun bu yönlü
olarak önünü açmak ve geliştirmek gibi misyonlara sahip. Bu, elbette ki,
teorik düzeyde bu şekilde rahatlıkla ifade edilebilir ama Türkiyede
pratikte üniversitelerin toplumda ön açıcı olduğu, toplumda her
fikrin, her düşüncenin rahatlıkla
tartışılmasının önünü açan projelere ve eğitim
politikalarına hizmet ettiği yönünde bir tespiti yapmak maalesef ki
mümkün değil. Bunun çok çeşitli nedenleri olabilir. Elbette ki siyasi
iktidarların yaklaşımlarından, siyasi
kadrolaşmalardan, üniversitelerin yöneticilerinin belirlenme usulü ve
yöntemlerinden tutalım da, üniversitelerin idari ve mali özerkliğe
sahip olmamasına kadar çok sayıda etken, çok sayıda neden
sayılabilir.
Bugün, 2008
yılı itibarıyla Türkiyedeki üniversite sorunlarına
özellikle bu yönlü baktığımız takdirde, yani, toplumun
geneline ne tür katkılar sunuyor diye üniversitelere bir
baktığımızda, eğer üniversiteler bu konuda yetersiz ve
eksikse, hatta yeri geldiğinde toplumdan daha geri durumdaysa, bunun en
önemli nedeni 12 Eylül askerî darbesidir. Çünkü, 12 Eylül askerî darbesine
Türkiyeyi götüren sürecin en büyük nedenlerinden biri olarak üniversite
görülmüş ve askerî darbe yapılır yapılmaz da, cunta,
darbeciler tarafından ilk ayar üniversitelere verilmiştir ve
tırnak içerisinde ifade ediyorum, o gün bugündür o verilen ayar, maalesef
ki, demokratik bir ayara veya üniversiteler açısından idari özerklik
ya da ekonomik özerklik içerecek bir ayara henüz dönüşmüş değil.
Bu nedenle, 12 Eylül darbesinin kendi yarattığı hukukunu koruma,
meşrulaştırma, yine 12 Eylül darbesinin yarattığı
ideolojiyi topluma yayma kurumları ve aracı olarak görülmeye devam
edilmekte; eğer üniversiteler bu yönlü hizmetler sunuyorlarsa takdir
edilmekte, bunun dışına çıkıldığı
durumlarda da o kurum nezdinde, üniversite nezdinde, çok da topluma
hissettirilmeden, değişik yaptırımlara tabi
tutulabilmektedir. Ya akademisyenler ya rektör ya dekan ya da öğrenciler
bu baskıdan veya bu bilinçli bir şekilde bastırma
politikasından nasibini şu veya bu şekilde almaktadır
değerli arkadaşlar. Bunun sonucunda da Türkiyede, aslında,
toplumu değiştirmek, üst düzeyde teknik imkânlarla
donatılmış, örgütlenmiş ve bu misyon verilmiş
üniversiteler bu baskılar nedeniyle, işte, bir yerde salla
başını al maaşını kadrolarının
doldurduğu, teknik, sıradan, lise düzeyinde -hatta birazdan örnekler
vereceğiz- belki lise düzeyini dahi yakalayamamış eğitim
kurumları olarak kalabilmektedir.
Elbette ki bu
genellemeyi yaparken, Türkiyede köklü, kurumsallaşmış çok büyük
üniversitelerin varlığını göz ardı etmiyorum. Ankara
Üniversitesi gibi, ODTÜ gibi, Gazi Üniversitesi gibi, İTÜ gibi ve benzeri
çok sayıda köklü, kurumsallaşmış üniversite, bu
baskılara rağmen, 12 Eylülün yarattığı bu hukuka
rağmen, kendi içinde, dinamik kadrolarıyla, öğrencileriyle,
yine, kendi demokratik mücadelesini yürüten, toplumu değiştirmeye,
dönüştürmeye çalışan çabalar içerisinde elbette ki
olmuşlardır.
Değerli
arkadaşlar, bugün kanunlaşacak olan bu tasarıyla birlikte, AK
Parti Hükûmeti döneminde kurulan 32 üniversiteye ek olarak 9 üniversiteyle
birlikte toplam 41 üniversite bu Hükûmet döneminde veya önceki Hükûmetle
birlikte bu Hükûmetin iktidar olduğu dönemde kurulmuş olacak ve ne
mutlu ki ülkemizde, artık, her şehrin bir üniversitesi olmuş
olacak.
Yine, az önce
değerli konuşmacının ifade ettiği gibi, aslında,
bir yerde gururumuzu okşayan bu tablo, madalyonun öbür yüzüne
baktığımızda sadece buruk bir sevinçle
karşılayacağımız, karşılayabileceğimiz
bir durumu bizler açısından ifade ediyor.
Bu son dönemde
kurulan üniversitelerin, hem içeriği itibarıyla hem teknik kadrosu,
idari kadrosu, altyapısı, binasıyla, teçhizatlarıyla
birlikte incelendiğinde, değerli arkadaşlar, gerçekten de, AK
Parti döneminde kurulmuş olacak olan -bunlarla birlikte- kırk bir
üniversitenin hiçbiri aslında yeni kurulmuş olmayacak. Şu veya
bu vesileyle, diğer üniversitelerin bölünmesiyle, parçalanmasıyla,
zaten kurulu olan, değişik kentlerde kurulu olan yüksekokulların
veya fakültelerin üniversite tabelası altında
birleştirilmesiyle, ismi yeni üniversite olan ve o kentte yeni
kurulmuş gibi addedilen kurumlar oluşturmak dışında
herhangi bir işlem, maalesef ki, yapılmıyor değerli
arkadaşlar.
Eğer
üniversite meselesine, konuşmamın başında da ifade
ettiğim gibi, sadece bireyin eğitimiyle ilgili değil, ama
toplumun bütünlüklü olarak gelişimi, ileriye doğru gidişiyle
ilgili bir perspektifle bakılmış olsa, herhalde, bugün, bu kadar
üniversite, bu kadar olanaksızlıklar içinde bu kadar üniversite
kurmak konusunda Hükûmet aceleci davranmazdı. Elbette ki, aceleci
davranmasının siyasi nedenleri, siyasi çıkar nedenleri mutlaka
ki vardır, bu göz ardı edilemez. Bu, Hükûmet açısından da
böyle düşünülebilir, o kentin milletvekilleri açısından da böyle
düşünülebilir. Bu, hatta, bir yere kadar makul, anlaşılır
dahi karşılanabilir, ama bunun bir tek şartı vardır;
orada kurulacak üniversitelerin
içinin doldurulması. Bunun dışındaki her türlü
yaklaşım, değerli arkadaşlar, o kente iyilik yapalım
derken zarar vermiş olacağız, o kentin gençlerine iyilik
yapalım derken zarar vermiş olacağız ve en nihayetinde
toplumun tümünü negatif yönde etkileyen düzenlemelere hep birlikte, maalesef
ki, imza atmış olacağız.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede üniversitelileşme oranlarına
bakıldığında, üniversiteye giren gençlerin yüzde 88ine
yakını şehir merkezli veya ilçe merkezli gençlerdir, ya bir
şehirde ya bir ilçede doğmuş, orada büyümüştür.
Dolayısıyla, Türkiyede kır kökenli gençlerin
üniversitelileşme oranı yüzde 12 civarında kalmakta. Bu nedenle,
Türkiye'nin her yerinde üniversite açılması, üniversite
eğitimine erişim açısından, bu olanağın herkese
eşit şekilde götürülmesi açısından önemlidir. Türkiye'nin
Hakkârisine de Şırnakına da Ağrısına da
üniversite götürülmesi bu açıdan çok önemlidir çünkü özellikle kırsal
yerleşimin, kırsal nüfusun yoğun olduğu o bölgelerde üniversite
açılması, kır kökenlilerin de üniversiteye girme şansını
-tırnak içerisinde belirtiyorum- belki artıracaktır. Çünkü, az
sonra vereceğim verilerden de anlaşılacağı üzere, bu
kadar üniversite olmasına rağmen, Türkiyede üniversiteye girebilmek
hâlen ciddi bir lükstür, bir külfet gerektirir. Yani Türkiyede eğitim,
Anayasa gereği her vatandaş için parasızdır, eşittir
ancak az sonra vereceğim verilerden de anlaşılacağı
gibi, Anayasanın bu hükmü pratikte bugüne kadar asla işlemedi, bu
Hükûmet döneminde de maalesef ki işlemedi değerli arkadaşlar.
Bakın,
değerli arkadaşlar, 1975te özellikle üniversiteye girmek için
dershaneyi tercih etme
Yani bir devlet okulunda veya bir özel lisede okuyan
öğrenciler orada verilen eğitimle yetinmediği için, bu
eğitimi üniversiteye girme açısından yetersiz bir eğitim
olarak değerlendirdiği için, alternatif özel eğitim olarak
dershaneciliği tercih etmişlerdir. 1975-1976 yıllarında 45
bin olan öğrenci sayısı 2006-2007 yılında 1 milyonu
aşmıştır. Bugün, geçen yılın rakamlarıyla 1
milyon 72 bin öğrenci Türkiyede dershaneye devam etmek zorunda
kalmıştır. Neden değerli arkadaşlar? Bu
öğrencilerin önemli bir kısmı da Anadolu lisesi, fen lisesi gibi
okullarda okuyor olmalarına rağmen ayrıca dershaneleri tercih
etmek zorunda kalmışlardır. Neden? Çünkü, ortaöğretimdeki,
lisedeki eğitim üniversiteye giriş açısından yetersizdir.
Bakınız,
aynı millî eğitim sistemine tabi, aynı güzergâhta ilerleyen bir
öğrenci, ilkokuldan başlayarak devlet okulunda okuyan bir
öğrenci, ortaokulunu, lisesini yine devlet kurumlarında okuyan bir
öğrenci, aynı devletin üniversitesine girmek için parayla eğitim
satın almak zorunda kalıyor. Çünkü, değerli arkadaşlar, bu
beğenmediğimiz, eksik bulduğumuz üniversitelere giriş dahi
Türkiyede hâlen maalesef ki bir lükstür. Neden lükstür diyorum değerli
arkadaşlar? Çünkü, bugün rakamlar gösteriyor ki, ortalama olarak bir öğrenci, Türkiyede,
yirmi ay dershaneye devam ediyor; lise 1den, 2den başlıyor, lise
3te veya bittikten sonra devam ediyor, ama
ortalaması yirmi ay. Bakın, iki yıllık meslek
yüksekokulunun süresinden daha fazla. Yani yirmi ay ortalama dershaneye gidiyor
öğrenciler, ya iki yıllık bir fakülteye girebiliyor ya da
giremiyor ve bu ortalama yirmi aylık dershaneye gidebilmek için, yine,
ortalama, değerli arkadaşlar, 2.500 YTL ödüyor her öğrenci.
Dolayısıyla, Anayasadaki eğitimin eşitliği, her
vatandaş için eşit olduğu, erişilebilir olduğu
vesaire gibi ilkelerin pratikte hâlen işlemediği ve bundan sonra da
işlemeyeceği rakamlar tarafından son derece net bir
şekilde, arkadaşlar, ortaya çıkıyor.
Yine, üniversiteye
giren öğrencilerin sadece yüzde 46sı ilk girişlerinde
kazanabiliyor ve bu öğrencilerin sadece yüzde 15i ilk tercihlerini
kazanabiliyor. Yani, Türkiyedeki üniversite öğrencilerinin yüzde 15i
istedikleri bölümde, yani ilk tercihlerinde okumuşlar veya okuyorlar,
yüzde 85i, aslında istemediği, aslında tercih etmediği
fakat kazanamazsa işsiz kalmamak için ya da işte puanı ancak ona
yettiği için diğer bölümlerde okumakta ve yaşamının
geri kalanının tamamını bunlara göre planlamaktadır.
Bu da neden kaynaklanmakta değerli arkadaşlar? Yine ilkokuldan
başlayarak eğitimin yetersizliğinden, ortaöğretimdeki
eğitimin yetersizliğinden kaynaklanıyor. Bu nedenle,
Türkiyedeki gençlerin yüzde 85i, değerli arkadaşlar, aslında
yaşamını dilediği gibi planlayamamakta, dilediği
mesleği seçememekte, dilediği bölümü kazanamamakta ve dilediği
mesleği gelecekte tercih edememekte.
Şimdi, yeni
açılan üniversitelerle ilgili, bakın değerli arkadaşlar, 17
Mayıs 2007 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda CHP
Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak, yeni açılan
üniversitelerle ilgili Tabela üniversite olmamasını dilerim.
demiş ve yine Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
yanıt vermiş kendisine, demiş ki: İddia edildiği gibi
tabela üniversitesi kursaydık diğer dokuz ilde daha üniversite
kurardık olur biterdi. Şimdi, bugün bu olur biter
kısmını tamamlıyoruz arkadaşlar. Bugün oluyor ve
bitiyor, dokuz üniversiteyle birlikte Türkiye'nin her kentinde üniversite
kurulmuş oluyor. Tabela üniversitesi olmayacak değerli
arkadaşlar bunlar ama Sayın Bakan 2007de Eğer tabela
üniversitesi kurmak isteseydik bu dokuz ilde de kurardık. demiş!
SAFFET KAYA
(Ardahan) Dokuz il zorunludur ve üniversite kurulması mecburidir.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) İşte, Sayın Bakan o dönem bilmiyor muydu, bilmiyorum; dokuz il
zorunludur vesaire ama
SAFFET KAYA
(Ardahan) Yani, geliştiği için, değiştiği için, öyle
bir zorunluluk olduğu için
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Evet, tabii, 2007den 2008e bayağı
Türkiye değişti, gelişti arkadaşlar! O konuda
itirazımız yok tabii ki!
Şimdi,
bakın, Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı
Profesör Kadri Balcı Yeni açılan üniversiteyi tabela görünümünden
kurtarmak için Bill Gates kadar zengin olmayı hayal ediyorum demiş.
Yani o kadar yokluk içerisinde ki ancak hayallerle üniversiteyi ayakta
tutabiliyor. 5 öğretim görevlisi var bu kentteki üniversitede değerli
arkadaşlar. Öğretim üyeleri daha çok Malatya ve Diyarbakırdan
geliyor, Mardinde eğitim verip gidiyorlar. On yedi üniversite, yeni
açılan, geçen dönem içerisinde yeni açılan o üniversitelerden en
düşük bütçeye sahipmiş Mardindeki Artuklu Üniversitesi. 2008
yatırım bütçesi yok, sıfır ve şu anda bir rektör
yardımcısı ve bir mühürden ibaret olarak tanımlıyor
Rektör Yardımcısının kendisi, üniversiteyi bir rektör
yardımcısı ve bir mühürden ibaret olarak tanımlıyor.
Meclisten çıkması hiçbir şeyi değiştirmiyor,
burası üniversite değil. diyor Mardin Artuklu Üniversitesinde okuyan
öğrenciler. Bilgisayar laboratuvarı var, var ama
çalışmıyor. Ben lisedeyken dahi haftada dört saat bilgisayar
görüyordum, bilgisayar laboratuvarına giriyordum, şimdi
üniversitedeyim, bilgisayar görmüyorum. demiş bir üniversite
öğrencisi.
Yine, Muşta
durum farklı değil değerli arkadaşlar. Yeni kurulan
üniversitelerimizden Muş Alparslan Üniversitesinin, rektörlük binası
da yok, öğretim üyesi de bulunmuyor. 1.346 öğrencinin okuduğu
üniversitede yardımcı doçent düzeyinde 4 öğretim üyesi var.
Muş akademik kadrosunda profesör yok. Yeni bölüm açmak, Muş
Alparslan Üniversitesi için şu an hayal. gibi bir değerlendirme
yapmışlar. Hiçbir öğretim üyesi Bitlis, Muş, Bingöl ya da
Batman gibi kentlerde üniversite hocalığı yapmak istemiyor.
tespitini yapmış oradaki görevliler.
Bilecik
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi son sınıf
öğrencisi İsmail Yetişkin, Burası üniversite değil.
demiş. O üniversitenin öğrencisi bu. Bilecikteki üniversitenin bir
meslek yüksekokulu bir de fakültesi var. Kâğıt üzerinde fen-edebiyat
ve mühendislik fakülteleri var ama öğrencileri yok.
Kırklareli
Üniversitesinde Ben buraya üniversite demem. diyen bir rektör var. Bir
öğretim üyesine bu üniversitede 450 öğrenci düşüyor. Türkiye
ortalamasının tam 18 katı Kırklareli Üniversitesinde. Bu,
Avrupa ortalamasının da 30 katıymış değerli
arkadaşlar.
Bingöl
Üniversitesi Rektör Yardımcısı Profesör Doktor Aydın
Girgin: Biz aylardır arıyoruz, gazeteye ilan da verdik
Bakın,
bir rektör gazete ilanıyla öğretim görevlisi arıyor.
ama
Bingöle gelmek isteyen öğretim üyesi bulamıyoruz. Gazete
ilanıyla dahi, değerli arkadaşlar, Bingöl Üniversitesi
öğretim görevlisi bulamıyor. Bu da yeni açılan
üniversitelerimizden.
2007de
açılan on yedi üniversitenin toplam bütçesi tek başına
İstanbul Üniversitesinin bütçesine yetişemiyor. Bu on yedi
üniversiteye ayrılan bütçeyle, İstanbul Üniversitesinin bütçesi dahi
denk değil. İstanbul Üniversitesinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Demirtaş, tamamlayın lütfen.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bingöl
Üniversitesi bir yıl öncesine kadar bir liseydi, şimdi ise
kapısında üniversite tabelası var. Üniversitenin dört
yıllık eğitim programı dahi yok. Burası da üniversite!
Son iki yılda
üniversite sayısı yüzde 49 oranında artmış ama
öğretim elemanı sayısındaki artış yüzde 12.
Araştırma görevlilerindeki artış ise yüzde 7de
kalmış değerli arkadaşlar. Bugün Türkiyede bir
öğretim üyesi başına düşen ortalama öğrenci
sayısı 28 iken yeni açılanlarda bu sayı 300-350 arası,
Avrupada ise 1 öğretim üyesine sadece 15 öğrenci düşüyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bugün burada elbette ki bu yeni kurulan
üniversitelerimiz hem ülkeye hem o kentlere hayırlı uğurlu olsun
diyeceğiz ama bu sorunları da, bu sıkıntıları da
unutmayacağız, takipçisi olacağız. Bu yasayı bir
yandan desteklerken, ama aynı zamanda, yeni kurulan üniversitelerin bugün
kurulacaklarla birlikte akademik kadrosunun, idari kadrosunun tamamlanması,
bütçelerinin tamamlanması ve üniversitelerin özerklikleriyle ilgili
takibimizi muhalefet olarak sürdüreceğiz.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.01
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.15
BAŞKAN
: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
226 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Beş dakika ara verin Sayın Başkan.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.16
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.21
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
226 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükümet? Burada.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, İç
Tüzükün 62nci maddesi gereğince söz talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN
Konu nedir?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Konu: Biraz evvel, birleşimi kapatmadan
evvel Hükûmet yerinde yoktu. İç Tüzükün 62nci maddesi gereğince
ertelenir bir sonraki birleşime kadar. O oturumdur, kapattınız,
Hükûmet yoktu. O konuda görüşmek istiyorum.
BAŞKAN Ben
size beş dakikalık bir söz veriyorum, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, bir önceki oturumda
başlanmış bir kanun tasarısının
görüşmelerine, birleşime verilen aradan sonra devam edilmek üzere
tekrar başlanırken Hükûmetin yerinde olmaması hâlinde,
tasarının görüşmelerinin bir sonraki birleşime ertelenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, biraz evvel Sayın Başkan oturumu tatil etti.
Gerekçesi, Hükûmet hükûmet sırasında bulunmuyordu. Bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisi 107nci Birleşimi gerçekleştiriyor. İç
Tüzükümüzün 62nci maddesine göre, her görüşmenin başından
sonuna kadar, hükûmet adına görüş bildirmek üzere başbakan veya
ilgili bakan veya zorunlu hâllerde yetkilendirilmiş birinci derecede sorumlu
daire amirlerinden biri, yani hükûmet oturmak zorunda. Bu kimseler görüşmenin
başında hazır değillerse, o konudaki görüşme bir
defalık gelecek birleşime bırakılır. şeklinde
hüküm bulunmaktadır. Bir önceki
oturumda Hükûmet yerinde değildi. Bu nedenle, İç Tüzükün 62nci
maddesi gereğince, bu görüşülmekte olan kanunun bir sonraki
birleşime bırakılmasını düşünüyorum. Bu
şekilde uygulama yapılmasını talep ediyorum Değerli
Başkanım.
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, biraz evvel birleşimin başında,
Komisyonu sordum Burada dendi, Hükûmeti sordum Yok dendi, ben
birleşime ara verdim. Ertelenmiştir deseydim Sayın
İçlinin dediği doğru olacaktı. Ertelenmiştir
demediğim için, birleşime ara vermek Başkan Vekilinin kendi
inisiyatifindedir, onun takdiridir. Dolayısıyla, yapılan
işlemde bir yanlışlık söz konusu değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Doğru.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Efendim, tutanağı getirirseniz öyle
demediniz. İsterseniz, tutanakları getirtin
BAŞKAN
Ertelenmiştir demedim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Bakın efendim Hükûmet dediniz
beklediniz, Hükûmet, sırasında değildi. Bakın, Hükûmet
yoktu.
Birleşim
ayrı, oturum ayrı, siz oturuma ara verdiniz, birleşime ara
vermediniz. Oturuma ara verdiniz, oturumlar sıra sıra
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, arkanızdakiler
yanıltabilir sizi.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Yani, memur arkadaşlar farklı
şey söylüyor ama, İç Tüzükün 62nci maddesi keyfe göre, yoruma göre
değil. Hükûmet başından sonuna kadar oturacak, yoksa bir sonraki
birleşim, bir sonraki birleşim
Bugün günlerden çarşambaysa,
perşembe günü. Oturum ayrı, birleşim ayrı.
Bakınız, elimizde, dağıtılan gündemde 107nci
Birleşim
BAŞKAN
Ertelenmiştir demiş olsaydım, siz haklısınız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Hükûmet oturmak durumunda, oturmadıysa
BAŞKAN
Hükûmetin oturmak durumunda olduğunu biliyorum.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Değerli Başkanım, bakın,
lütfen, ben sizin takdirinizi bir değerlendirmeye tabi tutmuyorum. Ben,
İç Tüzükün, biraz evvel okuduğum amir hükmünü
Hükûmet
başından sonuna kadar oturacak. Hükûmet yerinde yoksa bir sonraki
birleşime ertelenir. diyor. Sizin takdirinize bağlı değil,
ertelenecek o.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ara verdi.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Ara verme değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 55e göre ara verdi.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Bakın, ara vermedi. Tutanaklara
bakın, ara vermedi. Ara verse
Bakın, tutanaklar gelsin. Hükûmet?
Yok. dediniz, zapta geçti. Bakın, zaptı getirin, bakalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hükûmet? Yok. demedi orada.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Zaptı getirin, tutanakları getirin,
bakalım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Birleşimin başında Hükûmet vardı zaten.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Getirin tutanakları, görelim efendim
tutanakları.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Tabii canım.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Başkanlık Divanının
yorumuna açık bir olay değil, İç Tüzük amir.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Hükûmet
olmadığı zaman, zaten siz ara veremezsiniz efendim. Hükûmet yok
zaten.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Bitti
Sizin takdirinize bağlı
değil. Başkanlık Divanının takdirine bağlı
değil. Hükûmet oturacak orada.
MUTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzük 55e göre
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Her görüşmenin başından
sonuna kadar, Hükûmet adına görüş bildirmek üzere Başbakan veya
ilgili bakan yerinde olur. diyor. Bu kadar açık ve net.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Bu kadar. Olmazsa bir sonraki birleşime
ertelenir. diyor.
SADULLAH
ERGİN (Hatay) 55e göre
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Hayır. Bak takdir yok. Olmazsa bir
sonraki birleşime ertelenir. diyor. Hiç öyle yoruma tabi değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, hayır, görüşmenin
başında hazırdı ama.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sonuna kadar oturur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, 62ci maddeye bakarsanız
Görüşmenin başında. diyor.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Oturacak
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Görüşmelere
başladığımız anda var.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Görüşmenin başından sonuna
kadar
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Hükûmet? Yok. dedi. Tutanaklara geçti.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Diyelim ki ertelendi, söylediğiniz doğru, ertelendi. Ne
olacak?
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Zaten yoksunuz ki! Yarın devam edecek.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Buradayız ama.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Zaten yoksun burada.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Efendim, hukuka uymak durumundayız. Olur
mu Ne olacak? Bu, bizim çalışma esaslarımızı
belirleyen
BURHAN KAYATÜRK
(Ankara) Yani, Meclis çalışmasına ne faydası olacak?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Efendim, çalışacaksa
arkadaşlarınıza söyleyin gelsinler, otursunlar burada. Burada 5
kişiyle, 10 kişiyle yasa çıkarılmaz. Gelin, 340
milletvekili oturun burada. Hükûmet de burada otursun, siz de oturun. Hükûmet
yerinde yok, AKPli milletvekilleri yok, 10 kişiyle Meclisi
çalıştıracaksınız! Var mı öyle bir şey? Biz
gereğini yapıyoruz, görüyorsunuz.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.29
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.34
BAŞKAN
: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 107nci Birleşimin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşimin başında Komisyon ve Hükûmeti sordum.
Bu tespiti yaparken Komisyonun burada olduğunu gördüm, Hükûmetin burada
olup olmadığını tespit ederken birleşime ara verdim
ancak Ertelenmiştir. ifadesini kullanmadım. Bu durum tutanakla
sabittir. Dolayısıyla, görüşülen işin ertelenmesi söz
konusu değildir, önceki uygulamalar da bu yöndedir.
Komisyon?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, usul
tartışması açmak istiyorum efendim 63e göre. O bir
görüşümdü
BAŞKAN Ben
size söz verdim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Siz verdiniz, sonra içeri geçtiniz. Bu
görüşünüzle ilgili usul tartışması açmak istiyorum efendim.
BURHAN KAYATÜRK
(Ankara) Aynı görüş, görüş değişmedi.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) O ayrı
Ayrı konular efendim.
Bakın, ben talep ettim, görüştüm, siz içeride değerlendirdiniz,
bana bir görüş açıyorsunuz.
BAŞKAN O
zaman, ben sizin
Daha evvel söz verdim size, onun üzerine bir yeni
görüşme yaptık ve sonuçta tutanakları getirttim, böyle bir sonuç
çıktı. Şimdi
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Bu yeni bir işlemdir. Bu
yaptığınız yeni işleme karşı usul
BAŞKAN
Peki, o zaman ben sizin tutumunuzu oya sunayım, ondan sonra şey
yapılması
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Ama görüştükten sonra isterseniz sunun.
BAŞKAN
Yok, önce
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Ben görüşümü, ne söyleyeceğimi size
söylemedim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, sizin tutumunuz yani uygulamanız
doğru çünkü İç Tüzükte diyor ki: Görüşmenin başında
hükûmet yoksa ertelenir. Dolayısıyla, başta hükûmet varsa
ertelenmez. Bu manada uygulamanız doğru efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın İçli, şimdi, siz ısrar ediyorsanız konu üzerinde
ben -benim tutumum, Başkanlığın tutumu
değişmemiştir- Başkanlığın tutumunu oya
sunacağım.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, daha önce siz
bana söz verdiniz, ben kendi görüşümü belli ettim.
BAŞKAN
Evet.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sonra, Başkanlık olarak bir
değerlendirmede bulundunuz ve yeni bir
BAŞKAN
Evet, tutanaklardan bahsettiğiniz için ben de tutanakları getirttim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Evet, elimde tutanak. Ben de bu konuda
BAŞKAN
Size de gönderdim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Evet. Siz bu konuda görüşünüzü
bildirdiniz. Bana izin verin, bir dakika konuşayım. Demin Beş
dakika. dediniz, otuz saniyede konuştum. Ben
Başkanlığın uygulamasını
BAŞKAN
Şimdi, bakın, bu tarzda bir konuşma usulümüz yok. Ben size söz
verdim, görüşlerinizi dinledim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Değerli Başkanım,
Başkanlığın uygulamasını suistimal etmek
BAŞKAN -
Dolayısıyla, o konuda bir tartışmayı beraberce
tamamladık ve tutanaklarda göreceksiniz dediğiniz için ara verdim;
gittik, tutanakları getirttik, üzerinde düşündük, baktık ve
sonuç olarak eski uygulamalarla birlikte konuyu bu şekilde
kararlaştırdık.
Teşekkür
ediyorum.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım
BAŞKAN -
Şimdi devam ediyorum.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, bakın,
böyle bir uygulama yok.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 62nci madde açık.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Bana milletvekili olarak demin beş
dakika verdiniz, otuz saniyede konuştum geri çekildim. Bu tutanaklarla
ilgili -yeni getirttirdiniz- yeni bir görüş belirtiyorsunuz. Bu tutanak da
benim elimde. Ben bu konuda görüşümü bir dakikada sunarım, yine
değerli milletvekillerinin oyuna sunarsınız. Takdir sizindir.
Milletvekilinin bir dakika şurada kendini ifade etmesi
BAŞKAN
Yeni olan şey nedir?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Efendim?
BAŞKAN -
Yeni olan nedir?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Bakın efendim, tutanak da benim elimde
Komisyon? Burada. diyorsunuz.
BAŞKAN
Evet.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Hükûmet? diyorsunuz. Bakın yoklama yapıyorsunuz,
Hükûmet yok. Mustafa Elitaş
Bir de ben böyle
bir usulü de şey yapmıyorum. Ben size karşı
bağırmak durumunda mıyım Sayın Başkanım?
Şurada mikrofon varken şurayı açın, teknolojik olarak ben
böyle konuşayım.
BAŞKAN
Peki, demin üç dakika konuşmuştunuz, size iki dakika daha veriyorum.
Buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) - Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Usul tartışması mı açtınız?
BAŞKAN
Hayır, beyefendiye söz verdim.
4.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, bir önceki oturumda
başlanmış bir kanun tasarısının
görüşmelerine, birleşime verilen aradan sonra devam edilmek üzere
tekrar başlanırken Hükûmetin yerinde olmaması hâlinde,
tasarının görüşmelerinin bir sonraki birleşime ertelenmesi
gerekirken ertelenmeyip usul hatası yapıldığına
ilişkin açıklaması
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Değerli Başkanım, sizi
incitmek istemiyorum. Ortada bir uygulama var. Bakın, biraz evvel İç
Tüzükün 62nci maddesini okudum Hükûmet, görüşmenin başında
hazır değilse
diyor, doğru. Bu birleşimdir, doğru,
hazır. Ara verdiniz, aradan sonra yoklama yaptınız. Yoklamada
komisyonu sordunuz Komisyon? Burada. dediniz. Hükûmet? dediniz, Hükûmet yok.
Oradan bağırdık Hükûmet yok. dedik. AKP Grup Başkan
Vekili Beş dakika ara verin. dedi. Bakın, tutanakta Sayın
Başkan. Siz de Birleşime beş dakika ara veriyorum. dediniz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Görüşmenin başı neresi, görüşmenin
başı?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) İzin verir misiniz, ben Sayın
Başkana hitap ediyorum.
Benim
görüşüme göre, hükûmet burada yoksa İç Tüzüke göre
o konudaki
görüşme bir defalık gelecek birleşime bırakılır.
diyor, bir defalık gelecek birleşime
Benim görüşüm bu.
Bakın,
tutanak geldiği zaman, tutanakta ara veriyorsunuz, birleşime ara
veriyorsunuz. Bunu ifade ediyorum Değerli Başkan. Onun için,
uygulamanız İç Tüzük hükümlerine aykırıdır.
Şimdi, benim bu görüşümü değerli milletvekillerinin oyuna
sunabilirsiniz. Kabul ederler etmezler, o ayrı konu.
Çok teşekkür
ederim.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, muhtemelen bu, siz ara
verdiğiniz zaman Sayın Bakanın o ara vermeyle ilgili sürenin
uzatılmasından ve sehven olmuştur. Dolayısıyla, bu,
Hükûmetin olmadığı bir zamanda birleşime ya da oturuma
başlanacağı anlamında değildir. Ama Sayın Bakan
belki de o zaman süresini geçirmiş olduğu ve o süre de
anlaşılmadığı için sehven bir uygulama olmuştur.
Dolayısıyla biz yapacağımız uygulamayı bu yönde
anlıyoruz.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Bakan gelişmeleri biraz geç takip ediyor.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, eğer bu konuda
Hükûmetin dikkatini çekerseniz bundan mutluluk duyarız.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, bu konuda çok dikkatli
olacağımı, bundan sonra
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır, Hükûmetin dikkatini lütfedip
çekerseniz
BAŞKAN
Hükûmeti takip konusunda çok dikkatli olacağımı beyan ediyorum.
Ben Sayın
Elitaşın Beş dakika ara verin. sözünü duymamıştım.
Çünkü Şimdi geliyor. denilmişti Sayın Bakan için, o arada ona
bakınırken, o arada beş dakikalık ara verdim.
Teşekkür
ederim.
226 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
B)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
3.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda ve
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kanunu
ile Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Yalova Milletvekili Muharrem İncenin;
Ardahan Milletvekili Ensar Ögüt ve 29 milletvekilinin; Bayburt Milletvekilleri
Fetani Battal ve Ülkü Güneyin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun;
Ardahan Milletvekili Saffet Kayanın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın; Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün;
İstanbul Milletvekili Şinasi
Öktemin; Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin;
Gümüşhane Milletvekilleri Yahya Doğan ve Kemalettin
Aydının; Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seydanın;
Yalova Milletvekili İlhan Evcinin; Hakkâri Milletvekilleri Rüstem Zeydan
ve Abdulmuttalip Özbekin; Iğdır Milletvekili Ali Günerin;
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun; Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/560, 1/540, 1/577, 2/7,
2/11, 2/24, 2/160, 2/179, 2/180, 2/205, 2/207, 2/208, 2/209, 2/214, 2/216,
2/218, 2/219, 2/220, 2/221, 2/222, 2/230) (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Bütün azametiyle orada.
BAŞKAN
Gruplar adına söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Akif Akkuşta.
Buyurun
Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 226 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla
ilgili olarak MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi 9 tane devlet üniversitesi, 2 tane de vakıf
üniversitesi olmak üzere bu yasa ile 11 tane yeni üniversite kuruluyor. Elbette
ki üniversiteye girmek isteyen öğrencilerin sayısına,
miktarına baktığımız zaman bunların 1,5 milyon
civarında olduğunu görüyoruz. Üniversitelerimize, özellikle devlet
üniversitelerine girebilen öğrenci sayısı ise 125 bin
civarında. Tabii, bu açık öğretimi ayrı tutuyorum bundan.
Dolayısıyla üniversiteye girmek için büyük gayretler sarf eden,
üniversiteye girmek arzusunda olan Türkiyenin genç nüfusuna bu yeni
açılan üniversiteler bir imkân sağlayacaktır diye
düşünüyorum.
Bu yeni
üniversiteler kurulurken, biz üniversite eğitimi için sadece üniversite
açmanın yeterli olmadığını biliyoruz. 1993
yılında açılan, böyle küçük illerimizden birine açılan bir
üniversite, on beş sene geçmiş olmasına rağmen hâlâ
bocalama döneminde, bocalama dönemini yaşıyor. Bu da şunu
gösteriyor: Üniversitelerin sayısını açarken bazı
konuları dikkate almamız gerektiğini gösteriyor.
Tabii, genellikle
bu açılan yeni üniversiteler, bütün illere üniversite açmış olmanın
yahut açmış olma düşüncesinin bir sonucu gibi gözüküyor. Belki
bundan rant elde etmek de isteniyor olabilir ama bizim temennimiz, bu ranttan
çok üniversiteye ihtiyacı olan gençlerimizin buralarda eğitim
göreceğini düşünerek, bunu olumlu bir gelişme olarak
gördüğümüzü belirtiyorum. Ama dediğim gibi araç gerecin
hazırlanması, üniversitelerimizin karşısına
çıkacak en önemli sorunlardan birisidir. Yine öğretim üyesi
sayısı yahut öğretim üyesinin yetiştirilmesi önemli
sıkıntılardan birisi olacaktır çünkü o üniversitelerde ders
verecek öğretim elemanlarının bulunması, oralara
onların gitmesi kolay olmayacaktır.
Benden önce
konuşan bazı vekil arkadaşlarımız belirtti. Mesela,
Bingöl Üniversitesine öğretim elemanı bulmanın güç
olduğunu, kurulmuş olan Bingöl Üniversitesinde mevcut öğretim
üyesinin yok denecek kadar az olduğunu belirtti ki doğru söylüyor.
Yarın, biz, Şırnaka, Hakkâriye, Ardahana, buralara
öğretim üyesini kolay bir şekilde getiremeyeceğiz çünkü onları
cezbedecek, onların oraya gitmesini arzu edecek birtakım
imkânları sunmamız söz konusu olmayacaktır. Ancak her şeye
rağmen bu üniversitelerin kuruldukları merkezlere ekonomik ve sosyal
katkılar sağlayacağı ümidiyle yine belirtiyorum, hayırlı
olsun diyorum.
Değerli
milletvekilleri, üniversite, bilim ve öğretim fakültelerinden oluşan,
öğrencilerine ihtisas kazandıran, yükseköğretim ve bilim
kuruluşlarıdır. Üniversitelerin temelinin Roma
İmparatorluğu döneminde atıldığı kabul edilir.
Başlangıçta
üniversiteler, daha çok hukuk alanında çalışmalar yapmakta ve bu
konularda bilgi vermekteydi. Günümüzde ise üniversiteler, insanoğlunun
bütün uğraşlarını içine alan bilim kurumları hâlinde
gelişmişlerdir.
2nci ve 3üncü
yüzyıllarda Roma hukukunun öğretildiği ilk fakülteler ortaya
çıkmıştır. Bugün üniversitelerimizde hukuk fakültelerinde
hâlâ Roma hukuku diye bir dersin olduğunu da hatırlatırım.
İlk gerçek
üniversite Roma İmparatorluğunun ikinci merkezi olan
İstanbulda kurulmuştur. Dikkatinizi çekiyorum, 425 yılında
kurulmuş bu üniversite.
11inci
yüzyılda daha çok hukuk konularına dayanmak üzere bunu takiben
Bologna, Pavia, Ravenna ve Paris üniversitelerinin kurulduğunu görüyoruz.
Üniversiteler bu
aşamada ilahiyat, kilise hukuku, tıp ve genel meslekler olmak üzere
dört fakülteden meydana gelmekte idi. Bugün de çok fazla
değiştiğini söyleyemeyiz üniversal anlayışın
çünkü üniversitelerimizde diyoruz ki bir fen-edebiyat fakültesi mutlaka
bulunmalı ki burada temel bilimler veriliyor. Bu dönemde üniversiteler
piskoposluğa bağlı, kançılar denilen yöneticilere sahipti
yani kilisenin etkisi altında faaliyet göstermekte idiler. 1245ten sonra
her fakülteyi temsil eden 4 dekan 1 rektörün
başkanlığını kabul etti ve üniversiteler
piskoposluktan koparak özerk kurumlar hâline geldi.
Değerli
milletvekilleri, üniversiteler gelişmenin, değişmenin ve
ilerlemenin kaynağı olan yerlerdir. Bu açıdan
baktığımız zaman ilk
üniversitelerin Rönesans çağının gelişmesinde büyük
bir rol oynadığını görüyoruz. Millî devletlerin
doğması ve Latince yerine millî dillerin kullanılmasında
önemli etkileri olmuştur. Bu da bu kurumların millî eğitim veren
yüksek eğitim kurumları hâline gelmesini
sağlamıştır.
18inci
yüzyıl sonunda ve 19uncu yüzyılda üniversiteler gittikçe
gelişti ve devlete bağlı millî kuruluşlar hâline geldiler.
Bugün çağın gerçeklerine uygun eğitim ve öğretim veren
aynı zamanda birer araştırma kurumlarıdır.
Ülkemiz
üniversitelerinin kuruluş ve gelişmesine de kısaca bakacak
olursak, değerlendirecek olursak: Türkiyede üniversite eğitimi
darülfünunla başlar. Bu eğitim kurumu Darülfünun-u Osmani, Sultani,
Şahane ve İstanbulluların Darülfünunu adlarıyla dört
aşama geçiren bir eğitim kurumudur. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti 21
Nisan 1924 tarih ve 493 sayılı Kanunla bu eğitim kurumunun
tüzel kişiliğini kabul etmiştir. 7 Ekim 1925te ise bilimsel ve
idari özerklik tanındı. 15 Mart 1933 tarihli toplantıda Hükûmet,
Millet Meclisine arz edilen bir kanunla darülfünunu kaldırma
kararını onayladı. Böylece 31 Mayıs 1933 tarih ve 2252
Sayılı Kanun ile darülfünun tarihe karışmış oldu.
Değerli milletvekilleri,
bunları şunun için belirtmek istedim: Yani bu tarihî sürece
girişimin sebebi, üniversitelerin Orta Çağlardan günümüze kadar
basamak basamak bir gelişmenin sonucu olarak ortaya
çıktığını göstermekti.
Biz şimdi ne
yaptık? Biz, dokuz tane devlet üniversitesini bir çırpıda
kuruveriyoruz. Bunun ne gibi eksikleri olacak? Hangi aksaklıklarla
karşılaşacağız? Herhâlde bunları bu kuruluş
aşaması gerçekleştikten ve uygulama başladıktan sonra
göreceğiz diye düşünüyorum.
Türkiye'nin ilk
üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi, ülkemizin bugün de en büyük
üniversitelerinden birisidir. Üniversiteye bilimsel ve idari özerklik 13
Haziran 1946 tarih ve 4913 sayılı Kanunla tanındı. Bu
Kanun, 1960 ve 1963 yıllarında 115 ve 345 sayılı Kanunlarla
değiştirildi.
Ankarada 1935
yılında Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi kuruldu. Daha sonra,
sırasıyla Hukuk, Fen Fakültesi, Tıp Fakültesi, Ziraat ve
Veteriner Fakülteleri ile İlahiyat Fakültesi kurulmuştur. 1950den
önce kurulan bu fakülteleri Siyasal Bilgiler Fakültesi, Eczacılık
Fakültesi, Eğitim Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakültesinin
kuruluşu takip ederek, Ankara Üniversitesi tamamlanmış oldu.
Bunlara daha
sonra, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Karadeniz Teknik
Üniversitesi gibi yeni üniversiteler eklendi ve üniversitelerimiz tüm ülke
sathına yayıldı. Bugün görüşmekte olduğumuz bu yasayla
üniversitelerimizin sayısı 33ü vakıf olmak üzere 127ye
ulaşacaktır.
Değerli
milletvekilleri, üniversiteler evrensel kurumlar olup geçmişten günümüze
otoriteden bağımsız olarak bilgi üretmek ve yaymak konusunda
sabırlı ve kararlı bir mücadeleden geçerek, hâlen de bunun
içinde olarak bugünlere kadar geldiler. Üniversiteler,
karşılıklı tartışma ortamında herkesin kendisini
ifade edebilme şansını bulmasının
arzulandığı bir irade ve fikir ortamı olmalıdır.
Tabii,
bunların bugün bu şekilde olduğunu kabul etmemiz yahut da
bunlara Doğrudur, evet öyledir. dememiz çok da söz konusu değil.
Çünkü üniversitelerimizde maalesef YÖK Kanunu ile, her yerde olmasa bile, her
üniversitede olmasa bile, oldukça despotik birtakım tutumlar hâlâ
sergilenmektedir ve buna da maalesef hiç kimse mâni olmak gibi bir tutum
içerisinde bulunmamaktadır.
Türk
üniversitelerinden istenen ve beklenen Türk milletinin bütün fertlerini
Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin millî, ahlaki, insani,
manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren,
ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye
çalışan, insan haklarına ve Anayasanın
başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve
sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline
getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmektir. diye belirtiyoruz.
Böylece, bir
yandan, Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve
mutluluğunu artırmak, öte yandan, millî birlik ve bütünlük içinde
iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve
hızlandırmak ve nihayet Türk milletini çağdaş
uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir
örneği yapmak ve dünya medeniyetine katkılar sağlayacak
şekilde gençlerimizi yetiştirmeye yönelik üniversiteler kurmak
mecburiyetindeyiz.
Anayasamızın
yükseköğretimle ilgili 130uncu maddesinde Çağdaş
eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve
ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile;
ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim,
bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak,
ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden
oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip
üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur. hükmü bulunmaktadır
ancak daha sonra bunlara vakıfların da üniversite kurabileceği
ilavesi yapılmış bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, üniversitelerimizin sayısını yüz yirmi yedi
olarak belirttik. Bunlar yeterli mi? Hızla artan nüfusumuzun üniversite
okuma, üniversite eğitimi alma ihtiyacını henüz
karşılamaktan uzak ve bakıyoruz, ortaöğretimi bitiren her
100 öğrenciden ancak yüzde 15i üniversitelere girebilmektedir.
Üniversitelerimizde
eğitim öğretim için gerekli olan araç gereç, laboratuvar, hatta
derslikler bile hâlâ yetersizdir. Eğitim ve öğretimin temelini
oluşturan öğretim elemanlarının sayısı
plansız programsız üniversite açılmasından dolayı yine
yetersiz. Mesela bakıyoruz, OECD ülkelerinde öğretim üyeleri
başına düşen öğrenci sayısı 14,8; ülkemizde ise
bu rakam 23tür.
Hâl böyle iken
yeni üniversiteler sadece kurulduğu yörenin veya şehrin ekonomisine
katkıda bulunsun diye kurulmamalı, ülkeye ve bilime katkısı
ön plana alınmalıdır. Tabii, başta belirttim yani bu
üniversitelerin kurulması buralara mutlaka ekonomik ve sosyal
katkılar sağlayacak, bu da o şehirlerimiz için, o yörelerimiz
için faydalı olacaktır, bunu bir kenara koyuyorum. Ama bu, sadece
kurulsun diye üniversite kurulmaması gerektiğini belirtiyorum.
Maalesef bugünkü görüntü bunu gösteriyor ve bunu, önümüzdeki yıllarda
göreceğiz, önümüzdeki yıllarda hep birlikte
yaşayacağız. Buralara öğretim elemanı bulma
sıkıntısı olacak, bina sıkıntısı
olacak, maddi kaynak aktarma sıkıntısı olacak ve buralar,
maalesef, gereken derecede bir yükseliş trendini yakalayamayacaklar diye
belirtiyorum.
Bir cadde ve
birkaç sokaktan mürekkep şehirlerimize üniversite kurulurken o şehre
gelecek gence bir şeyler verecek ancak il olamamış fakat birçok
ilden daha fazla ekonomik, sosyal ve kültürel etkinliği olan ilçelere de
üniversite kurulması gereği dikkate alınmalıdır
diyorum. Buralara kurulacak üniversiteler daha hızlı gelişecek
ve Türkiye'nin ekonomik, sosyal, kültürel ve bilimsel seviyesine daha fazla
katkıda bulunacaktır diye belirtiyorum.
Tabii, bir de
şu açıdan olayı ele alıyorum: Bakıyoruz, niçin (A)
şehrimizde nüfus toplanmamış da (B) şehrimizde nüfus
toplanmış? Ama bu nüfusun toplanmadığı şehrimiz
il olmuş, nüfusun toplandığı şehrimiz ise maalesef
ilçe olarak kalmış. Burada, elbette ki insanların kolay
yaşaması, karnının kolay doyması, iklimin müsait
olması gibi birçok faktör etkili olmaktadır. Ee, şimdi biz,
gençlerimizi, çocuklarımızı bu ilçe diye, üniversite açmayarak
bu imkânlardan neden uzak tutuyoruz, niçin uzak tutuyoruz? Bereketli,
insanların daha kolay yaşayabileceği çevre şartlarına,
çevre özelliklerine, sosyal özelliklere ve de ekonomik faktörleri yeterli olan
buralara da mutlaka birer üniversite düşünülmeli diye bakıyorum.
Evet,
değerli milletvekilleri, buralara akademik personel bulmakta
zorlanacağımızı belirttim. Akademik personelin en önemli
sıkıntılarının başında kadro
yetersizliği ve bu kadroların, yöneticilerinin himmetine
bırakılmış olması da etkilidir diyorum.
Rektörlerin üç
aşamalı olarak atanmalarına rağmen, özellikle öğretim
üyeleri üzerinde rektör seçimleri son derece büyük olumsuzluklar içermektedir.
Rektör, kadroları seçimde bana oy verip vermeyecek
anlayışına göre kullanmaya çalışıyor. Bu, hak
edenin her zaman hakkını almasına mâni olduğu gibi,
geleneksiz, bilimsel seviye ve anlayıştan uzak kişilerin
kadrolara daha kolay atanmasını sağlıyor. Bunun da mutlaka
dikkate alınması gerekiyor. Bu bakımdan diyorum ki: Mutlaka çok
zor şartlarda bulacağız, belki bulamayacağız ama
bulursak da ufku geniş, gönlü bol hocalarımızı bu yeni
kurulan üniversitelerin başına getirerek bu
sıkıntılara buralara gitmek isteyenlerin düşmemesini
sağlamalıyız diye belirtiyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, tabii, burada bu yeni kurulacak üniversite
şehirlerimizin insanlarının affına sığınarak
ve de onların buradaki temsilcileri sayın milletvekillerimizin
affına sığınarak şunları belirtmek istiyorum:
Yeni üniversite kurulacak il merkezlerinin nüfusları ile ilçelerin
nüfuslarını karşılaştırmanızı istirham
ediyorum ve bunu burada veriyorum. Mesela bakıyoruz: Ardahan 17 bin nüfusu
var, Şırnak 54 bin nüfusu var, Artvin 24 bin, Gümüşhane 28 bin,
Sinop 34 bin, Iğdır 75 bin, Hakkâri 57 bin, Bartın 47 bin, Bayburt
32 bin. Geliyoruz şimdi ilçe diye üniversite kurulmayan, bu haktan mahrum
edilen yerlere: Tarsus 229 bin, İskenderun 177 bin, Söke 115 bin,
Bandırma 110 bin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Bir dakikam daha yok mu?
BAŞKAN
Verdim ben size bir dakika.
Teşekkür
ederim.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sağ olun Sayın Akkuş.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Necat Birinci.
Buyurun
Sayın Birinci. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde AK Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün üzerinde görüşmeler
yapmakta olduğumuz bu kanun, Türkiye'nin, artık, her ilinde bir
üniversite olmasını sağlayacak bir düzenlemeyi getiriyor. Bu
yasa ile -alfabetik olarak sayarsak- şu sıraya göre: Ardahan,
Bartın, Bayburt, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır,
Şırnak, Tunceli ve Yalova illerimiz kendi üniversitelerine
kavuşacaklar. Bu, kutlu bir olaydır. Bu durumu sağlayan bu yüce
Parlamento, iktidarı ve muhalefeti ile bütün parti grupları ile bu
ortak sevinci paylaşıyorlar şüphesiz, her ne kadar tenkit
ediyorlarsa da.
Türkiyenin her
iline bir üniversite kazandırma çalışmasını yapan yüce
heyetinizi şahsım adına kutlar ve yasa kutlu olsun diyorum.
Bu sonucun
alınmasında Sayın Başbakanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın, eğitimi toprakta tohum, buğdayda
başak, hamurda maya olarak nitelemesinin ve eğitimi hükûmet
politikalarında birinci sıraya oturtmasının büyük rolü ve
yeri vardır. Ama toprakta tohumun ne anlama geldiğini, buğdayda
başağın neyi ifade ettiğini hatta hamurun nasıl
mayalandığını ve sürecini takip edemeyen arkadaşlar
bunu tenkit etmekte serbesttirler ve gayet de tabiidir ama bu süreci iyi bilmek
gerekir.
Bunu da göz
ardı edemeyiz. Bu yasayla üniversiteye kavuşan dokuz ilimiz sadece
üniversitelerine kavuşmuyorlar, o ilin kültürüne, ekonomisine, sosyal
hayatına, kalkınmasına, çağın gerektirdiği
yaşama düzeyine, düşünme ve uygulama şekli ve
çeşitliliğine etki edecek değişim ve dönüşümün öncüsü
olacak kurumlara da kavuşmuş olacaklardır. Yani üniversiteler,
kuruldukları illerin çimentosu, vatan bütünlüğüne
bağlanması, insanlarımızın millet olma bilincinin
gelişmesini sağlayacak en üst kuruluşlardır. Bu yönde
hizmeti dahi takdire değerdir ve önemlidir.
Hiç
şüphesiz, eğitim, bireyin ve toplumun gelişmesini sağlayan,
ekonomik kalkınmayı destekleyen, maddi ve manevi kültür
değerlerini koruyup geliştiren ve gelecek nesillere
aktarılmasını sağlayan, varlığı ve
geliştirilmesi ihmal edilemez kavrayıcı, kuşatıcı
bir alandır. Eğitim, durağanlığı kıran,
değişimi ve gelişimi sağlayan bir disiplindir.
Değerli
milletvekilleri, bu dokuz ile tesadüfen, gelişigüzel üniversite
açılmıyor. Biz eğitimi bütün olarak gördüğümüz için bu
illere 2003 yılından 2007 sonuna kadar eğitimde
yapılanların bazı örneklerini size vermek istiyorum ve göreceğiz
ki tıpkı üniversitelerde olduğu gibi, AK Parti Hükûmeti ve onun grubu nasıl üniversite
sayısını mevcuda yakın bir şekilde
geliştirmişse, oralarda okul öncesinden bütün ortaöğretim içinde
de aynı gelişmeyi sağlamıştır.
Mesela Ardahanda
-alfabetik olarak söyledik- 2002de 130 derslik vardı ortaöğretimde,
bugün 216. Yani Ardahan için yüzde 80 artış. Bu, bütün iller için
Ben sadece illeri söylüyorum, yani şu dokuz ilde ne
yapılmıştır, onu söylemek istiyorum. İlköğretimde
903 derslik vardı, bugün 1.002 derslik. Belki nüfus biraz
kaymıştır ama okul öncesi sadece 31 derslik varken, bugün 102
derslik var. Yani lütfen kalemi defteri alın, bir bölün, yüzde kaç
artış olmuş, nüfusuna bağlayın ve bir karara bağlayın.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kafadan böleriz Hocam onu.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Siz fizikçisiniz bölersiniz; ben
edebiyatçıyım, kalemle uğraşırım. Ben kendim için
söylüyorum.
Ortaöğretim,
Iğdır: 105 derslik 221 dersliğe çıkmış. Yani
yüzde 100ün üzerinde bir artış Iğdırda.
İlköğretimde derslik 869, 2007de 1.041.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Hocam, üniversitelere gelin.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Geleceğim, sabrediniz. Üniversite
gökten zembille inmiyor, aşağıdan yukarıya doğru
çıkıyor. Oraya da geleceğim. Zaten gelmeye değil
Malum
benden önceki muhalefet sayın sözcüleri neler
yapıldığını kendileri anlattı, benim söyleyecek
fazla sözüm yok. Ne kadar üniversite açıldı, nasıl
açıldı diye. Biz, o tenkitleri karşılayacağız.
Okul öncesi 55
derslikti 109 derslik. Hakkâri 173 derslik ortaöğretimde, 307 derslik;
ilköğretimde 971 derslik, 1.216 derslik bugün. Okul öncesinde 33 derslik,
bugün 86 derslik. Evet, geçiyorum, böyle devam ediyor.
Yani AK Parti
Hükûmeti, meseleyi, sadece üniversite açmakla, yani bir tabela koyarak
üniversite açmakla değil, vatanın bütünlüğünü sağlayacak,
okul öncesinde yüzde 11le aldığı sayıyı bugün yüzde
30a çıkararak
Yani beş buçuk sene içinde ki, hedef yüzde 50dir, o
da sağlanacaktır. Vatanın bütünlüğüne birey böyle
katılır, eğitimle katılır.
Evet,
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Bir ülkenin
kendisini nasıl tanımladığının ve kendisine
nasıl bir gelecek hazırladığının en belirleyici
göstergesi, o ülkenin eğitim sistemi ve bu sistemin de ne ölçüde
olduğudur.
Bir şeyi
daha sizinle paylaşayım, yine, eksik olmasın, donanım açısından:
Bakınız, aynı illerde 2002 senesinde, Şırnakta 507
bilgisayar varmış bütün okullarda, bugün 3.206; Hakkâride 427
bilgisayar varmış bugün -bugün değil, 2007 sonu- 1.813.
İstatistikleri takip etmekte biz başarısız oluyoruz, çünkü
biz burada rakamı söylerken oraya yüz tane daha, ikiyüz tane daha
gitmiş oluyor. Bunun için, son derece önemli istihbari bizim örgütlenmemiz
lazım Sayın Bakanım. Bilgisayara hemen bunun geçmesi lazım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İnternet sitesine koyarsanız
NECAT BİRİNCİ
(Devamla) Iğdırda 311 bilgisayar varmış, 1.577
İşte
gecikiyor İnternette
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Gecikmesin işte Hocam.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Siz tuşa vuruncaya kadar yenileri
geliyor Sayın Kılıçdaroğlu.
Ardahan, 457
bilgisayar varmış 1.202 bilgisayar olmuş. Yine, böyle devam
ediyor.
Bilgi teknolojisi
sınıflarında da aynı şeyi görüyoruz.
Şırnakta 48 bilgi teknolojisi sınıfı
varmış, bugün 143; Hakkâride 38 imiş, 73; Iğdırda 18
imiş, 75; Ardahanda 18 imiş, 52; Gümüşhanede 26 imiş, 73
Şimdi,
görüyoruz ki, AK Parti Hükûmetinin millî eğitim politikası, konuyu,
hem donanım açısından hem de mekân açısından hem de
müfredat açısından -ki müfredatın değişmesini burada
bahsetmiyorum, konumuz dışında, bunu söylediğiniz gibi-
kökten değiştiren bir yapının içine gelmiştir ve
düşünen, düşündüğünü söyleyen, söylediğinin peşinde
olan ve uygulamaya geçiren bireylerin yetişmesinde ve onların
üniversal hayata hazırlanmasında okul öncesinden ortaöğretim
sınırlarına kadar üniversiteye bir
hazırlığın içinden geliyorlar.
Dünya, her geçen
gün, eğitim, bilim ve teknoloji alanında baş döndürücü
değişime ve gelişime sahne olmaktadır. İçinde
bulunduğumuz çağa, haklı olarak, bilim ve hürriyetler
çağı deniyor. Akıl ve bilimi rehber alıp hür ortamlarda
eğitim ve teknolojiye yatırım yapanlar yükselmekte, akıl ve
bilime sırtını dönüp dar kalıplar içinde zihinlerini
ideolojik saplantılara teslim edenler ise yerinde saymakta, hatta bu hızlı
yürüyüşün gerisine düşmekte, kendi ezberlerini tekrar etmekte
baş başa kalmaktadır.
Burada bir
sayın konuşmacıyı dinlerken, Ahmet Hamdi
Tanpınarın Saatleri Ayarlama Enstitüsü isimli romanı
hatırıma geldi. Tavsiye ederim, okuyunuz. Orada bir enstitü
anlatılır. Hiçbir işe yaramaz. Ama öyle teçhiz edilmiştir,
öyle donanımlı bir enstitüdür ki yaptığı hiçbir
şey yoktur. Bunun için, değerli tenkitçiler -ve Türk
romanının en güzel tenkidî eseridir- tenkitte örnek olması
bakımından -tenkitlerimizi yönelteceğimiz dönemde, o gece-
Saatleri Ayarlama Enstitüsünden birkaç sayfa okuyalım ve tenkitlerimizi
ona göre yapalım, Hayri İrdalı hatırlayalım ve onun
durumuna düşmeyelim. Ben isim vermeden söylüyorum: Türkiye bu son
söylenen duruma asla layık değildir. Dar kalıplar içinde
üniversitelerini kemikleştirmiş, hür düşüncenin kaleleri
olması gereken üniversiteler belli ideolojilerin kaynağı,
savunucusu hâline gelmiş şekliyle. Bunu gören ve çağın
ölçülerine göre değerlendiren AK Parti Grubu ve onun içinden çıkan
Hükûmetimiz, insanın refah ve mutluluğa zemin olan eğitim,
sağlık, adalet ve güvenlik üzerindeki
çalışmalarının payandalarını
oluşturmuştur toplumda. Bu dört çalışma alanında da
eğitim ve öğretimi dünya standartlarına uygun hâle getirebilmek
için yoğun bir çaba içine girmişlerdir.
Dünyadaki
değişimin motoru hürriyettir. Değişimin ve gelişmenin
lokomotifliğini yapan ve onun yönünü belirleyen ülkelerin hürriyetlerini
en geniş tutan ülkeler olduğu, en gerideki vagonlarda da en
bağnaz ve yasakçı ülkelerin doluşmuş bulunduğunu
gözden uzak tutmayalım. Öyleyse, yeniden tekrar ediyoruz: Üniversiteler
hür düşüncenin ve demokrasinin kaleleri olmalıdırlar. Yoksa,
filanca görüşteki bir öğretim üyesi adayı, bir
yardımcı doçent adayı kadroya başvurur, başarır diye
kadroları ilan etmeyip, onları aylarca, yıllarca çekmecesinde
hapis tutan rektörlerimizin de olduğunu sizler de biliyorsunuz biz de
biliyoruz, isimler verebiliriz. Çünkü burada kadroların
yetersizliğinden bahsedildi, rektörlerimizin çoğu elindeki
kadroları kullanmıyorlar ve lütfen sorunuz cetvellerinizde hangi kadrolar
vardır ve siz hangilerini kullandınız? diye sorunuz ve buradan
birlikte onu tartışalım, ondan sonra üniversitelerimizin
kadrosuzluğunun çaresini birlikte arayalım.
Türkiye dünyada
yaşanan gelişmelere karşı
duyarlılığını artırırken demokratikleşme
ve kalkınma süreçlerini birlikte yaşamaktadır. Bu süreç içinde
yaşanan olumlu gelişmeler toplumumuzun sosyal, kültürel, ekonomik ve
siyasal sistemini olduğu kadar, eğitim sistemini de etkilemeye devam
etmektedir. Giderek eğitime olan talebin artması, kaynakların en
etkili ve verimli şekilde kullanmasını gündeme getirmektedir.
Şüphesiz eğitimdeki sorunların çözülmesi, eğitime yeteri
kadar kaynak ayrılması ve o kaynakların verimli bir biçimde
kullanılmasıyla mümkündür. Bunu gören AK Parti Hükûmeti, 2003ten bu
yana bütçeden en büyük payı Millî Eğitime
ayırmıştır. Yeterli midir? Bütçe büyüdükçe bu pay da
büyüyecektir ve Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi, görünen
gelecekte yine daima birinci sırayı almış olacaktır.
Toplumsal
dönüşümü sağlamak, çağdaş uygarlık seviyesine
çıkmak ve onu aşmak yolunda toplumumuzun eğitim
ihtiyacını karşılamak amacıyla, okul öncesi
eğitimden yükseköğretime, çıraklık eğitiminden
yaygın eğitime ve uzaktan eğitime kadar eğitimi
geliştirme çalışmaları sürmektedir. Eğitimde
yaşanan ve elde edilen gelişme ve değişmeyi okul öncesinden
başlayıp yükseköğretime gelmek suretiyle anlatmak gerekir ama
bizim bugün konumuz, dokuz ilimizde dokuz yeni üniversitemizin
açılması, yine yasaya bağlı olarak İstanbulda iki
vakıf üniversitesi açılması. Yine, sayın hatiplerin ihmal
ettiği bir konu yasada yer alan: Altı ilimizin üniversitelerine ve
üniversite hastanelerine tahsis edilen kadroların listeleri bu yasada yer
alıyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, yeni üniversiteler açılmasının iyi
olduğu, kontenjanların artırılması da gerektiği
Ve en tehlikesi ve gerçekten insanı dehşete düşürten bir ifade,
Anadolu üniversiteleri niteliğinin inkâr edilmesi, kabul edilir bir olgu
değildir.
Arkadaşlar,
şu 550
549, 1i rahmetli oldu bir arkadaşımız, henüz
mazbatasını aldığı gün
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) 1 tanesi de Çankayaya gitti.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) - 549 milletvekilinden kaçı Anadolu
üniversitelerinden mezun olmuştur? Bütün onlara bu hakarettir,
mühendislerine hakarettir, siyasal bilimcilerine hakarettir, öğretmenlerine
hakarettir, yetişmelerine hakarettir, Türkiye üniversitelerine hakarettir.
Değerli
dostlar, Orta Doğu Üniversitesi bir barakada kuruldu, Karadeniz Teknik
Üniversitesi de öyleydi. Şimdi, doğum olmadan gelişmeyi takip
edemezsiniz. Önce tohum rahme düşecek, tohum rahme düştü. Bu dokuz
ilde yaşayanlar ihtiyaçlarını bölge temsilcilerine, kendi
milletvekillerine ilettiler. Bu yetmedi, oralara yapılan ziyaretlerde
vatandaşla beraber bu konular görüşüldü. Vatandaştan
soyutlanarak bu üniversiteler buralarda açılmadı ve hepsine soruldu
ve burada tekrar ediyorum: Kendisi -sadece Sayın Serterin ismini
vereceğim, üniversiteden de arkadaştır; keşke, Kamer Genç
de burada olsaydı- Tunceli Üniversitesine bir su bilimleri fakültesinin
açılmasını tenkit ettiler.
Değerli
dostlar, dünyanın en lezzetli alabalığı oradadır.
Sayın Serteri davet ediyorum, bir gün gidelim Munzur Gözesinde -ki ben
yedim, ben orayı iyi bilirim- alabalık yiyelim. Dünyada, orada,
sadece Tuncelinin ekonomisini düzeltebilecek bir yatırım olabilir.
İçinizde Tunceli milletvekili bir tane daha olması
lazım....
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Kemal Kılıçdaroğlu var.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Evet, yanlış mı söylüyorum?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Doğru Hocam, doğru da
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) - Munzur, dünyanın en güzel yerlerinden
birisidir.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Kemal Bey Tuncelili Hocam.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Hayır, o Trabzonlu, o benim
hemşehrim.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Köken Tunceli.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) - Tuncelide bulunmuştur belki. Evet,
neyse
Yani
arkadaşlar, doğum olmadan büyümeyi sağlayamazsınız.
Uludağ Üniversitesinin kuruluşunu ben hatırlıyorum, Kayseri
Üniversitesinin kuruluşunu ben hatırlıyorum ve yine içimizden
pek çoğu, 1992 yılında açılmış üniversitelerden
gençlerimiz mezun olabilmiştir. Eğer onlar o gün kurulmamış
olsa idi, acaba bugünkü gelişmelerini sağlayabilirler miydi? Hiç
böyle mantık olabilir mi?
Evet, Sayın
DTPli Milletvekili Arkadaşıma da bunu söylüyorum: Diyarbakır
Üniversitesi, Dicle Üniversitesi açılmamış olsaydı, Harran
Üniversitesi açılmamış olsaydı, Diyarbakır bu
potansiyeli taşıyabilecek miydi? Niçin bunu Şırnaktan
esirgiyorsunuz, niçin Ardahandan esirgiyorsunuz, niçin diğer illerden
esirgiyorsunuz? Buna ne hakkınız var?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Kuruluşuna itiraz etmiyoruz Hocam.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Ediyorsunuz, zımnen ediyorsunuz.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Siz çocuğunuzu Bingöl
Üniversitesine gönderir misiniz? Takip edeceğim, çocuğunuzu Bingöl
Üniversitesine gönderin bakalım, içiniz rahat edecek mi? Hoca yok, bina
yok
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Arkadaşlar
Arkadaşlar
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Çok övüyorsanız gönderin
bakalım.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Torunumu gönderirim, çünkü benim çocuğum otuz beş
yaşında, sizden yaşlı. Benim çocuğum sizden
yaşlı.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Torununuzu gönderin bakalım, içiniz
rahat ediyor mu?
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Torunumu gönderirim tabii, gönderirim. Benim
torunum bir devlet okulunda okuyor. Devletin
SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) Başbakan Amerikaya göndersin çocuklarını
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Başbakanıma laf söylemeyin!
Yerinizden konuşmayın! Yerinizden konuşmayın! (CHP ve
MHP sıralarından Allah,
Allah sesleri) Evet. Sizin de Başbakanınız değil mi yahu!
Niye laf atıyorsunuz? Başbakanın oğlundan size ne, bana ne!
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK
(Antalya) Ne demek yani, ne demek? Amerikada okutmuyor mu?
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Ben sinirlenirim.
BAŞKAN
Sayın Birinci, Genel Kurula hitap edin.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Arkadaşlar Üniversite kurmak ciddi bir
iştir. dedi bir sayın hatip. Evet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birinci, bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Lütfen sükûneti sağlar
mısınız.
BAŞKAN Siz
buyurun, lütfen.
Sayın
milletvekilleri
Buyurun
Sayın Birinci.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Arkadaşlar Üniversite kurmak ciddi bir
iştir. dedi bir sayın hatip. Çok doğru, gerçekten ciddi bir
iş. Ciddi işler AK Partide yapılır burada. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
Ooo! sesleri, gürültüler) Türkiye'nin en ciddi meseleleri AK Partide görülür. Çözüm orada vardır.
Onun için, Türkiye'nin dokuz ili üniversitesine kavuşmuştur. Yine de
size söyleyeyim, mesela bundan önce kurulan Bitlis Üniversitesinin bütün
kampusunu bir hayırsever şekillendirecek.
Arkadaşlar,
bu milletin hamiyet duygusunu imtihan etmeyelim, bu millet gönlü zengin
millettir. Nasıl Kayseri Üniversitesini yirmi beş senede Türkiye'nin
büyük üniversitelerinden birisi hâline getirdiyse, Tunceli Üniversitesini de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birinci
NECAT
BİRİNCİ (Devamla)
Ardahan Üniversitesini de, Bartını
da, Yalovayı da mutlaka aynı seviyeye getirmesini, diğerlerini
de bilecektir. Bundan sonra herhâlde nüfusu 200 binin üzerinde olan ilçelere
de
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Süre bitti.
BAŞKAN
Bitti, teşekkür ederim. Bir dakika daha ekledim.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Eklediniz mi?
BAŞKAN
Tabii, ekledim.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) O zaman, hepinizden tek tek özür dilerim.
METİN ERGUN
(Muğla) Zamanı ayarlayamıyorsun daha, nasıl üniversite
hocasısın!
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) Ben vaktinizi çalmak istemem.
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Ayıp ediyorsun, çal be Hocam.
NECAT
BİRİNCİ (Devamla) - Hepinize saygılar sunar, bu Meclisin bu
yasayı geçirmesiyle onur kazandığını belirtmek ister,
saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birinci.
Şahıslar
adına 26 kişi aynı anda söz talebiyle müracaat etmiştir.
Şimdi kura
çekeceğim: Faruk Koca, Ankara Milletvekili; Ayhan Sefer Üstün.
Şimdi,
maddeler üzerinde çekiyorum:
1inci madde: 19,
Cumali Durmuş; 3, Mehmet Emin Tutan.
Ek madde 96: 18,
Mustafa Enöz; 16, Yıldırım Tuğrul Türkeş.
Ek madde 97: 25,
Alim Işık; 14, Turan Kıratlı.
Ek madde 98: 22,
Behiç Çelik; 1, Kerim Özkul.
Ek madde 99: 7,
Gülşen Orhan; 25, Alim Işık.
Ek madde 100: 22,
Behiç Çelik; 1, Kerim Özkul.
Ek madde 101: 24,
Reşat Doğru; 15, Ahmet Gökhan Sarıçam.
Ek madde 102: 25,
Alim Işık; 15, Ahmet Gökhan Sarıçam.
Ek madde 103: 21,
Ahmet Orhan; 17, Ali Uzunırmak.
Madde 104: 20,
Beytullah Asil; 1, Kerim Özkul.
105inci madde:
10, Fahrettin Poyraz; 26, Hasan Çalış.
Geçici madde 36:
21, Ahmet Orhan; 15, Ahmet Gökhan Sarıçam.
Ek geçici madde
37: 8, Ahmet Aydın; 17, Ali Uzunırmak.
Madde 4e
bağlı ek madde 10: 19, Cumali Durmuş; 9, Faruk Koca.
Ek madde 11: 8,
Ahmet Aydın; 25, Alim Işık.
Madde 5e
bağlı ek madde 9: 18, Mustafa Enöz; 22, Behiç Çelik.
5inci maddeye
bağlı ek madde 10: 14, Turan Kıratlı; 21, Ahmet Orhan.
Geçici madde 1:
20, Beytullah Asil; 2, Ayhan Sefer Üstün.
Madde 6: 15,
Ahmet Gökhan Sarıçam; 19, Cumali Durmuş.
Madde 7: 10,
Fahrettin Poyraz; 6, Ramazan Başak.
İç Tüzük
madde 86ya göre lehinde 15 kişi söz istedi, onlar arasından
çekiyorum:1, Kerim Özkul; 15, Ahmet Gökhan Sarıçam.
Hükûmet
adına Sayın Bakan buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde Hükûmet adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2003 yılının başında Türkiyenin 81
vilayetinin 40ında malumunuz üniversite vardı, 41inde üniversite
yoktu ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planına göre
Türkiyede yaygın öğretimi, yani açık öğretimi bir tarafa
bırakıyorum sadece örgün öğretimde yüzde 28lik bir
okullaşma oranı yükseköğretimde hedeflenmişti ama maalesef
bizim ilk etapta kurduğumuz 15 üniversite, ardından kurduğumuz
17 üniversiteye rağmen, Türkiyede 2007 yılında örgün
öğretimde, yani dört yıllık fakülteler, meslek
yüksekokullarıyla birlikte, Türkiyedeki yüksek öğretimdeki
okullaşma oranı sadece yüzde 24e ulaşmıştır. Hedeflenenin
4 puan gerisinde kalmıştır yeni kurulan 32 üniversiteye
rağmen.
Dokuzuncu
Kalkınma Planının hedefine göre ise bizim örgün öğretimde
yüzde 33lük bir orana ulaşmamız gerekiyor. 2012-2013 öğretim
yılında örgün öğretimde yüzde 33lük bir okullaşma
oranına, genel yükseköğretimde de yüzde 48lik bir okullaşma
oranına ulaşmamız gerekiyor.
Peki, bütün
değerli milletvekili arkadaşlarım burada şunu ifade
ettiler: Üniversite kapılarına her yıl 1,5 milyon ile 2 milyon
arasında öğrencimiz yükseköğretim imkânı bulabilmek için
yığılıyor, ÖSS sınavlarına 1,5 milyon ile 2
milyon arasında öğrenci giriyor. Bunların ancak yüzde 10
kadarı, bilemediniz yüzde 15 kadarı lisans programlarına
girebiliyor. Diğer arkadaşlarımız ya iki yıllık
meslek yüksekokullarına ya da açık öğretime gidiyorlar ki, bu
miktar da 600 küsur bindir. Yükseköğretim imkânı hiç bulamayan yüzde
65lik-70lik bir oran oluşturuyor.
Liseyi bitiren
gençlerimize, ortaöğretim kurumlarını bitiren gençlerimize
yükseköğretim imkânı sağlayabilmek için yapılacak iki
şey var: Birincisi, mevcut üniversitelerimizin kapasitelerini
artırmaktır. İkincisi, yeni üniversiteler kurmaktır.
Değerli arkadaşlarım, üniversitelerimizin kapasitesini
artırmaktan kastım, daha önce 25 kişi alınan, 50 kişi
alınan bölüme 30 kişi veya 60 kişi almaktan ibaret değildir.
Burada değerli bazı milletvekilleri yaptıkları konuşmalarda
dediler ki: Zaten mevcut eski fakülteler vardı, siz bu fakülteleri bir
araya getirdiniz, bunun adını da üniversite koydunuz, bu kadar da
basit. dediler. Ben kurduğumuz 32 üniversiteyi, şu anda kurmakta
olduğumuz 9 devlet üniversitesini bir tarafa bırakıyorum
değerli milletvekilleri. Bu 40 üniversitenin dışında bizden
önce kurulmuş olan üniversitelerin bünyesinde bizim kurduğumuz yeni
fakülte sayısı 114 adettir. 114 yeni fakülte, 46 yüksekokul ve 20
adet enstitü kurmuşuz. Bu, dediğim gibi, şu anda kuruluşunu
gerçekleştirdiğimiz 9 üniversite, daha önce kurduğumuz 32
üniversitenin dışında eskiden kurulmuş üniversiteler
bünyesinde açtığımız yüksekokul, fakülte ve enstitü
sayımızdır. Ayrıca, şu anda kontenjanlar
artırılıyor ve yeni yeni üniversiteler kuruyoruz.
Peki, gerçekten
arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi, sadece eskiden var
olan bazı yüksekokullar, fakülteler bir araya getirilerek bunların
adına üniversite mi denmiştir? Arkadaşlar, bunun da gerçekle
alakası yoktur. Nedir? Bakın, son kurduğumuz 17 üniversiteyi
söyleyeyim size. Son kurduğumuz 17 üniversitede fakülte, enstitü, ve sair
birim olarak 27 birim vardı, bunların da önemli bir kısmı
gayrifaaldi, yani kâğıt üzerinde kurulmuş fakat öğrenci alınmamış
olan, hayata geçmemiş olan, dekanı bulunmayan ve sair türünden
fakültelerdi. Peki, 17 üniversite kurulmasıyla birlikte bunlara kaç yeni
birim ilave edilmiş, fakülte, enstitü, vesair? 67 yeni birim ilave
edilerek bu üniversiteler kurulmuştur değerli arkadaşlarım.
Peki, bunlara
personel vermiyorsunuz, kadro vermiyorsunuz, efendim bunlar
elemansızlıktan kırılıyor şeklinde
eleştiriler yapılıyor. Değerli arkadaşlarım, bu 9
üniversiteyle birlikte -ki bakın bu 9 üniversiteye 16.900 yeni kadro ihdas
ediyoruz, 16.900 yeni kadro veriyoruz- toplamda, AK Parti Hükûmeti döneminde
tasarı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirilen 40
üniversite için toplam 76 bin adet kadro ihdas edilmiştir.
Peki, bugün
kurduğumuz 9 üniversite, gerçekten, biraz önce yine söylediğim gibi,
iddia edildiği gibi mevcut fakülteler bir araya getirilmiş, zaten var
olan, işleyen bir mekanizmaya isim mi verilmiştir? Bu da doğru
değil değerli arkadaşlarım. Bakın, sırayla
bakıyorum:
Ardahanda,
Ardahan İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi adı altında
şu anda kâğıt üzerinde kurulmuş olan bir fakülte
vardır, ama öğrencisi yoktur. Biz buna 2 yeni fakülte ilave ediyoruz,
2 yeni enstitü ilave ediyoruz ve Ardahan Üniversitesini kuruyoruz.
Bartında
orman fakültesi işleyen bir fakülte, Bayburtta eğitim fakültesinin
öğrencisi var.
Bakın,
Hakkâride eğitim fakültesi 1999 yılında kanunla
kurulmuştur değerli milletvekilleri, kâğıt üzerinde
kurulmuştur; fakat Hakkârideki eğitim fakültesine öğrenci
alınmamıştır, gayrifaaldir -siz buna eylemsizdir deyin, ne
derseniz deyin- yok böyle bir şey ortada. Sonra Iğdır
Üniversitesinde ziraat fakültesi vardır, öğrencisi yoktur.
Şırnakta hiçbir şey yoktur. Tuncelide iktisadi ve idari
bilimler fakültesi kurulmuştur, yıllardır faaliyete geçirilmemiştir.
Yalovada iktisadi ve idari bilimler fakültesini yine biz kurduk, fakat orada
henüz öğrenci mevcut değildir.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, herkes şunu söylüyor: Efendim, siz
üniversite kuruyorsunuz. Bu üniversiteler
Üniversite kuruyoruz derken
birileri şöyle zannedecek. Keşke Sayın Serter burada
olsaydı Herkes sizin oraya böyle büyük büyük kampuslar kurduğunuzu,
binalar kondurduğunuzu zannedecek. diyordu biraz önce.
Değerli
milletvekilleri, hiçbir üniversite ilk günden itibaren bütün binalarıyla,
fiziki altyapısı, teknolojik altyapısı, insan
kaynaklarıyla hazır bir yerden portatif olarak getirilip bir yere
kurulmaz. Biraz önce Değerli Birinci ifade etti: Orta Doğu Teknik
Üniversitesi kurulduğu zaman, Hacettepe Üniversitesi kurulduğu zaman,
İstanbul Üniversitesinin, Ankara Üniversitesinin birçok hocası
Buralar baraka üniversitesidir, buradan bir şey olmaz. diye itiraz
etmişlerdir değerli arkadaşlarım. Peki, bakın biraz
önce bazı milletvekili arkadaşlarım rakamlar verdiler, dediler
ki: Bu kurulan on yedi üniversitenin, son olarak kurulan on yedi üniversitenin
toplam bütçesi İstanbul Üniversitesinin bütçesi kadar yoktur. dediler. Bu
doğrudur.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Üçte 1i kadar.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bir dakika
Bu doğrudur.
SAFFET KAYA
(Ardahan) 37de kurulmuş.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
Arkadaşlar, bir şey daha söyleyeyim size: Bakın şapla
şekeri kimse birbirine karıştırmasın. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının bütçesi 332 trilyon Türk
lirasıdır. Millî Eğitim Bakanlığının
bütçesi, Sanayi Bakanlığının bütçesinden 75 kat daha
büyüktür, bakın 75 kat daha büyüktür. Peki, bu da bakanlıktır, o
da bakanlıktır, hesabı böyle mi yapacağız?
İstanbul
Üniversitesine bağlı iki tane tıp fakültesi vardır.
Değerli
milletvekilleri, bakın, Çapa ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerinde,
sadece bu iki fakültede toplamda 820 tane profesör vardır. Çapa ve
Cerrahpaşa Tıp Fakültelerinde, sadece iki fakültede 820 adet profesör
vardır. Peki, AK Parti iktidara gelmeden de var mıydı? Diyelim
ki 750 vardı da, bu arada ilave edilmiştir. Netice itibarıyla,
hesaplamaları yaparken bu tür karşılaştırmalar
kesinlikle sizi doğru sonuca götürmez.
Şimdi,
Fırat Üniversitesinde, İnönü Üniversitesinde, Diyarbakırdaki
Dicle Üniversitesinde, Yüzüncü Yıl Üniversitesinde, Kars Kafkas
Üniversitesinde, Karadeniz Teknik Üniversitesinde, on tane üniversite daha
ilave edin, bunların toplamında Cerrahpaşa ve Çapadaki profesör
kadar profesör yoktur. Bu, bu üniversitelerin üniversite olmadığı,
bunların kurulmaması gerektiği anlamına mı gelir
değerli arkadaşlarım? Hesabımızı doğru
yapalım.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Kurulmaması gerekir demedik
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bakın,
bir şey daha: 2008 yılında, toplam 32 üniversiteye bütçeden
ayrılan para 522 trilyon Türk lirasıdır, 523 trilyon Türk
lirasıdır.
Sevgili
arkadaşlarım, bir çocuk doğmadan o çocuğun büyümesi söz
konusu olmaz. Bir çocuk doğmazsa büyümez. Bir ağaç dikilmeden, bir
fidan dikilmeden o fidanın büyümesi, ağaç olması ve meyve
vermesi de söz konusu olmaz. Eğer bir ağacın meyve
ağacı olmasını istiyorsanız önce bir fidan olarak onu
dikmeniz lazım.
Şimdi,
buraya çıkıp aslında hepiniz şunu söyleseniz: Evet, bu
üniversiteler kurulmalıdır. Bu üniversitelerin kurulmasına biz
destek veriyoruz. Bu üniversiteler Türkiyenin ihtiyacıdır. Seksen
bir vilayette bu üniversitelerin bulunması hem sosyokültürel açıdan
hem sosyoekonomik açıdan, Türkiyenin gelişmesi açısından
bir gerekliliktir, bir zarurettir, geç kalmış bir teşebbüstür.
Bunu söyleyebilirsiniz. Bunu söylediğiniz zaman, siz bu güzelliğe
ortak olursunuz. Bir taraftan Bunun kuruluşuna biz taraftarız,
aslında biz de destekliyoruz ama
Amadan sonra bazı milletvekili
arkadaşlarım şunu söylediler: Seksen bir ile de üniversite
kurmak orada öğrencilere diploma vermek anlamına gelir fakat daha
büyük ilçeler vardır. Buralara üniversite kurmamak hangi vicdana, insafa
sığar? Bakar mısınız arkadaşlar, bu çelişki
değil mi?
Bakın, bir
şeyi karıştırmayalım değerli
arkadaşlarım, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi 1982
yılında kuruldu. Şu anda Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin
1.500 öğretim elemanı vardır ve şu anda Van Yüzüncü
Yıl Üniversitesinde 20 bine yakın öğrenci vardır. Kars
Kafkas Üniversitesine bakın, orada da aynı durum söz konusudur.
Elâzığa bakın, orada da aynı durum söz konusudur. Bu yeni
üniversitelerin hangisi kurulmuşsa netice itibarıyla,
başlangıçta, dediğim gibi bir fidan olarak dikilmiştir,
gelişmiştir, serpilmiştir, fakülte sayısını
artırmıştır, öğrenci, öğretim elemanı sayısını
artırmıştır ve bugüne gelmiştir.
Öğretim
üyesi Bingöle gitmez. Şimdi, siz bu anlayıştan hareket
ettiğiniz zaman Bingölü, Muşu, Bitlisi ilanihaye kaderine terk
ediyorsunuz demektir. AK Partinin bu geri kalmış yöreleri kendi
kaderine terk etmek gibi bir tavrı kesinlikle olamaz. Biz bunları
topyekûn ayağa kaldırmak için yapıyoruz değerli
arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi,
bakın değerli arkadaşlarım, kamu kaynaklarının
dışında, biz Türkiye'nin potansiyelini aslında harekete geçirmek
zorundayız. Millî servet dediğimiz zaman, Türkiye'nin millî geliri
dediğimiz zaman biz sadece kamu gelirinden söz etmiyoruz, bütün
milletimizin, 70 milyon insanın sahip olduğu katma değerden söz
ediyoruz. Biraz önce Sayın Birinci ifade etti, bakın, Bitlisteki
üniversitesini Eren Holding tek başına üstlendi, adı da Bitlis
Eren Üniversitesi oldu. Biraz sonra ümit ediyorum onu birleştirerek
görüşeceğiz. Ağrıda İbrahim Çeçen dediğimiz
iş adamımız, İbrahim Çeçen Vakfı Ağrı
Üniversitesini tek başıma yapacağım. Bütün
binalarını, fiziki altyapısını ben
yapacağım. dedi. Bizimle bir protokol imzaladı, adını
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak değiştiriyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Siirt Üniversitesini Hedef grubu üstlendi. Hedef grubu Siirt
Üniversitesini inşa edecek, isim hakkı talebinde de bulunmuyor. Bu da
bir erdemdir, kendisine teşekkür ediyoruz. Öte taraftan, Erzincan
Üniversitesi kuruldu. Bakın, daha birkaç gün önce, birçok eski birimi
kendisi yapmış olmasına rağmen, fakülte, yüksekokulu
yapmış olmasına rağmen, Hacı Ali Akın Bey, Erzincanlı bir iş
adamımız, hayırseverimiz kendi ayaklarıyla geldi bana, rica
etti. Ben bir fakülte, bir yüksekokul daha yapmak istiyorum. Protokol
imzaladık, bir yüksekokul, bir fakülte daha yapılacak değerli
arkadaşlar.
Şimdi,
bakın, Rizede
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sadece binadan mı ibaret?
M. NURİ
YAMAN (Muş) Fazlalarını bize gönderin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Müsaade edin.
Rizede
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakanım, sadece binadan mı ibaret
üniversite?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Ben öyle bir
şey demedim. Oraya da geleceğim.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Öyle diyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Öyle de
demedim, geleceğim oraya.
Bakın,
Rizede, değerli arkadaşım, arkadaşlar, Yardımcı
ailesi Rize Üniversitesine çok ciddi kaynaklar aktardı ve aktarmaya devam
ediyor. Nevşehir halkı üniversitesini kucakladı, götürüyor. Öte
taraftan, bakın, Karamanda, Düzcede halkın ve devletin
katkılarıyla üniversitelerimiz belli bir şekle geldi.
Bakın,
değerli milletvekilleri, bunların dışında, bu sene biz
İstanbul Menkul Kıymetler Borsasından,
yaptığımız bir protokolle, Millî Eğitim
Bakanlığı olarak 300 trilyon Türk lirası destek
alıyoruz. Sayın Başbakanımızın talimatıyla bu
sene yeni kurulmuş olan on iki üniversitemize ciddi manada fiziki mekân
katkısında bulunacağız. Ya muhteşem bir rektörlük
binası yapacağız veyahut da buralara fakülteler
yapacağız.
Bakın,
Yalova Üniversitesi daha kurulmadı. Yalova Üniversitesiyle ilgili olarak
Dinçkök ailesini aradım. Dinçkök ailesi Yalova Üniversitesinin rektörlük
binasına, yani bütün birimleri içine alacak şekilde,
yaklaşık 5-6 trilyonluk bir katkıda bulunacak.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ama termik santral yapma
karşılığında rüşvet olmasın sakın, aman
ha!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Geç
bunları.
Geliyorum
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederiz Dinçkök ailesine ama, termik santrale
izin vermeyin sakın onun karşılığında.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Arkadaşlar,
Çankırıda, bakın, biz, Millî Eğitim
Bakanlığının bu EFİKAP projesi çerçevesinde hangi
üniversitelerimize neler yapacağız? Çankırı Üniversitesine,
Ordu Üniversitesine bunlar yeni kurduğumuz üniversiteler- Giresuna,
Muşa, Batmana, Bingöle, Mardine, Adıyamana, Burdura, Amasyaya,
Karamana ve Osmaniyeye, o üniversitenin çekirdeğini oluşturan,
yöresel mimariyi de hesaba katan muhteşem eserler yapacağız ve o
illerimize, o illerimizin üniversitelerine bir başlangıç
yapacağız.
Değerli
arkadaşlarım, kimse yapılan işi küçümsemesin. Bakın,
bir milletvekilimiz şunu söyledi: Birçok işi bir arada yapan
rektörler varmış. Bunun da temel sebebi şudur arkadaşlar: O
üniversitelere bu kadrolar verilmiştir.
Bir
arkadaşımız da -Sayın Demirtaş- dedi ki: Üniversite
ilanla eleman arıyor. Sayın Demirtaş, bütün üniversitelere
ilanla eleman aranır. Bunun usulü budur.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Bulamıyorlar Sayın Bakan,
bulamıyorlar
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Üniversiteler
ilan verir, gazete ilanıyla öğretim elemanı bulunur.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Bulamıyorlar. kısmına
cevap verin Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi,
öte yandan, arkadaşlar, Danıştay doçent, profesör,
yardımcı doçent atamalarıyla ilgili olarak
Üniversitelerarası Kurulun hazırlamış olduğu
yönetmeliği iptal etti. Bu yönetmelik iptal edilince bu adı geçen
öğretim üyelerinin atamalarına esas teşkil eden mevzuat ortadan
kalkmış oldu. Şimdi -birkaç gün sonra Millî Eğitim Komisyonunda
görüşülecek ve huzurlarınıza getireceğiz- 2547
sayılı Yasada bunları düzenleyen bazı maddeler getiriyoruz ve böylelikle
üniversitelerdeki bu atamalar da hızlanacak ve o dediğiniz rektör
yardımcısı hem meslek yüksekokulu müdürü hem rektör hem bir fakültenin
dekanlığını yapmamış olacak.
Öte taraftan,
biraz önce Sayın Serter söyledi, Bu dokuz üniversiteye öğretim
elemanları içinden çıktıkları üniversiteden atanacaklar,
oradan öğretim elemanı kadrosu verilecek. dedi. Bu kesinlikle
doğru değil arkadaşlar, arkadaşımız kesinlikle
yanlış bilgi içerisindedir. Bunlara biz yeni kadro tahsis ediyoruz.
Dokuz üniversiteye toplam 16.900 adet kadro tahsis ediyoruz.
Şimdi, bunu
söyleyen bir arkadaşımızın da aynı zamanda akademisyen
olması meseleyi daha vahim bir hâle
getiriyor. Bir üniversite kurduğunuz zaman
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sizin de hocanız değil mi Sayın Serter?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın,
önünüzdeki kanun tasarısında kadro cetvelleri var. Saklı
kadrolar var, serbest bırakılan kadrolar var. Dolayısıyla,
bunları incelemeden burada gerçek olmayan beyanlarda bulunmak kesinlikle
doğru değil.
Yine Değerli
Milletvekili dedi ki: Buralarda mühendislik fakültesi, iktisadi idari bilimler
fakültesi gibi fakülteler kurulmuş. Hangi hesaba göre kurulmuş? Niçin
bunlar kurulmuş?
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bakın ben huzurunuzda söylüyorum: Bu dokuz
ile hangi fakülteler gider, buyurun söyleyin bakayım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) İşletme.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Netice itibarıyla
Türkiye özel sektör eksenli bir büyüme modeli benimsemiştir, özel sektör
eksenli bir istihdam modeli benimsemiştir. Türkiyede toplam 23 milyon
istihdam vardır değerli milletvekilleri, istihdam edilen insan
vardır 23 milyon. Bunun 2,5 milyonu devlette çalışıyor,
20,5 milyonu özel sektörde çalışıyor. Dolayısıyla,
üniversiteleri kurarken de bunu göz önünde bulundurmak zorundasınız.
Bütün illerde eğitim fakültesi kurdunuz, buradan elemanlar mezun oldu,
ertesi gün Bizi niye öğretmen atamıyorsunuz? diye
kapınıza gelip yığılacaklar. Dolayısıyla,
yeni illerde üniversiteler kurarken de bütün bunlar kesinlikle göz ardı
edilmemiştir, göz önünde bulundurulmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, bir şeyin tekrar altını çizmek
istiyorum, sürem bitti: Şu anda üniversitelerimizde araştırma
görevlilerinin haricinde 35 bin küsur doktora yapan doktora öğrencisi var
değerli arkadaşlar. Doktora yapan araştırma görevlileriyle
birlikte bu sayı neredeyse 45 bin, 50 bine varmaktadır. Türkiyede
100 bin küsurun üzerinde yüksek lisans yapan insan var. Hepsi elbette
üniversitede öğretim üyesi olmayacak. Bizim yurt dışına
gönderdiğimiz insanlar var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
TÜBİTAKın öğretim üyesi yetiştirme programı
çerçevesinde masterde ve doktorada desteklediği genç bilim adamı
adayları var. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz zaman elbette
istikbalde şu anda kurduğumuz üniversiteler yavaş yavaş
gelişecekler, kadrolarını oluşturacaklar ve
yollarını devam edecekler.
Bir şey daha
sorayım değerli arkadaşlarıma: Olmayan bir üniversitenin,
değerli arkadaşlar, bütçesi
olur mu? Olmayan bir üniversiteye kimse bütçe vermez. Hakkârideki eğitim
fakültesi, orada yıllarca kâğıt üzerinde bulunuyor. Bütçeden ona
cüzi bir para ayrılıyor, gayrifaal olduğu için bağlı
bulunduğu üniversite tarafından başka amaçlarla
kullanılıyor. Dolayısıyla, bütçesi olmayan, rektörü
olmayan, senatosu olmayan, yönetim kurulu olmayan
Bir ilde bir iki tane yüksekokul vardır veya fakülte
vardır, uzaktan kumandayla idare ediliyorlar. Onların faydalı
olması mümkün değildir. Dolayısıyla AK Parti Hükûmeti
döneminde 11i bugün -bu, kanunlaşırsa- 2 tane de çünkü vakıf
üniversitesi var
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) 11i
vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 51 üniversite kurulmuş
olacaktır. Kimse bunu küçümsemesin ve bunların ülkemizin
sosyoekonomik ve sosyokültürel hayatında çok önemli etkileri
olacaktır diyorum ve yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi,
şahıslar adına Mersin Milletvekili Sayın Ömer İnan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ÖMER İNAN
(Mersin) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
226 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile ilgili olarak şahsi
görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yeni üniversitelerin açılması güzel bir olay.
Şu andaki üniversitelere ilaveten 11 yeni üniversite kuruluyor. Bunlardan
2si vakıf, 9u devlet üniversitesi. Toplam sayı, tahminim, 127ye
çıkıyor. Türkiye gibi bir ülke için bu rakam az. Tabii, üniversiteyi
kurmak, sadece Meclisten bu kanunu geçirmekle olmuyor. Elbette kanun
çıkarmak şart ama kanun çıkardıktan sonra bir binaya
tabelayı asmak suretiyle üniversite kurulmaz. Bu herkesin bildiği bir
gerçek. Fakat öte yandan bütün kurulan üniversitelere
baktığınız zaman, emekleyerek büyük hâle gelmişler.
Demin Bakanımız misal verdi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ilk
kurulduğunda bu Meclisin sahası içerisinde barakalarda ders
yapıyordu, ilk orada başladı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi,
bugün dünya çapında devasa bir üniversite ama ilk
başlangıcı barakadır. Dolayısıyla, bütün
binaları tam tekmil oluşturduktan sonra, hocalarını temin
ettikten sonra üniversiteyi kuralım demek, bugüne kadar uygulanan bir yol
değil. Bugüne kadar uygulanan, eldeki imkânlarla basit bir şekilde
üniversiteyi kurmaktır. Ondan sonra o üniversiteyi geliştiren
oranın halkıdır ve oradaki öğretim elemanlarıdır.
Oradaki öğretim elemanları iyi çalıştığı
takdirde, halk buna sahip çıktığı takdirde o ildeki
üniversite büyür. Bunun misalleri var. Benim
çalıştığım üniversitelerde böyle olmuştur. Mesela
Sakarya Üniversitesi bugün çok güzel bir kampüse sahip devasa bir üniversite
hâline gelmiştir. Kırıkkale Üniversitesi öyledir, Mersin
Üniversitesi öyledir. Bunlar, bir bina bile yoktu ilk kurulduğunda.
Bırakın barakayı, kendinin sahip olduğu binası bile
yoktu. Dolayısıyla yani Bütün binayı, teçhizatı,
öğretim elemanlarını, idari personeli tamamlayalım, ondan
sonra üniversiteyi kuralım. demek uygun değil.
Benim size
bahsetmek istediğim bir konu var burada: Üniversiteyi üniversite
yapalım. Yani Türkiyede üniversitelerin artık kesinlikle bir reforma
ihtiyacı var. Üniversitelerin yeniden yapılandırılması
şart. Üniversite kendini idare edecek duruma gelmeli, kendi
kararını kendi vermelidir nihai durumda. Ama şu anda bütün üniversiteler
standart hâldedir. Orta Doğu Teknik Üniversitesi de öyledir, küçük bir
ildeki üniversite de öyledir. Hepsi standart eğitim yapıyor. Bunu
çeşitlendirmek lazım. Bugünkü mevcut Anayasaya göre sadece devlet
üniversitesi kurulur, bir de kâr amacı gütmemek şartıyla
vakıf üniversitesi kurulur ve bu üniversitelerin özerkliği yoktur.
Ben şöyle
bir hususu sizlerin düşüncelerinize, belki katkı sağlar diye
sunmak istiyorum: Üniversiteleri çeşitlendirelim. derken evvela devlet
üniversitelerini ikiye ayırmamız lazım. Bunlardan rüştünü
ispat etmiş olanlara, yayın sayısıyla, öğretim
elemanı sayısıyla çok ileri düzeyde bazı büyük
üniversitelere, yurt dışındaki büyük üniversitelerle boy
ölçüşebilecek üniversitelere ayrı bir statü vermek lazım. Belki
doktora ve master yaptırma imkânını sadece bu üniversitelere
tahsis etmek lazım. Yeni kurulan bir üniversiteye, doğrusu doktora ve
master yaptırma yetkisini vermemek gerekir kanaatindeyim. Daha
rüştünü ispat etmemiş, yeni yeni gelişmekte olan bir üniversite
ancak lisans veya ön lisans düzeyinde öğretim yaptırabilmeli ama Orta
Doğu Teknik Üniversitesi gibi -ben oradan mezun olduğum için ha bire
onu söylüyorum- onun gibi üniversiteler, Bilkent gibi, efendim İstanbul
Teknik gibi üniversitelere de doktora ve master yaptırma imkânı
tanınmalı ve bunlara idari ve mali özerklik verilmelidir
arkadaşlar. Bu üniversitelere, büyük üniversitelere idari ve mali özerklik
verilmelidir. Kendi kendini yönetebilmelidir, bunlar artık rüştünü
ispat etmiştir. Dolayısıyla devlet üniversitelerini ikiye
ayırmak lazım: Bir, idari ve mali özerkliği olan, doktora ve
master yaptırma yetkisine sahip devlet üniversiteleri, ikincisi de idari
ve mali özerkliği olmayan, lisans ve ön lisans düzeyinde öğretim
yaptırabilecek olan devlet üniversiteleri. İkiye ayırmak
lazım ve idari, mali özerklik verdiğimiz üniversitelerin kendi
kaynaklarını kendilerinin temin etme hakkını da vermemiz
lazım. Öyle bir şey yapılmalı ki devlet bu üniversitelerin
bütçesini doğrudan değil, talebelere burs vermek suretiyle dolaylı
olarak temin etsin ve böylelikle yüz kalem, iki yüz kalem, üç yüz kalemini
kendisi belirlesin üniversiteler, kaç tane asistan alacağına kendi
karar versin. Masa mı alacak, bilgisayar mı alacak, buna kendi karar
versin. İdari ve mali özerkliği bu üniversitelere tanımamız
lazım ve kendi kaynağını da meydana getirme
imkânını vermemiz lazım.
Şu anda
mevcut Anayasamızda, biliyorsunuz, özel üniversite kurulamaz. Niye
kurulamazı ben çok düşündüm. Orada, Anayasada geçen ifadelere
baktığım zaman bir türlü bunun sebebini anlayamadım. Yani
bir ilkokulu
Hükûmet
tarafı, niye öyle konuşuyorsunuz, insicamı bozuyorsunuz,
bilmiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, Sayın Sakık
ÖMER İNAN
(Devamla) Bir özel üniversite imkânı da getirmenin şart olduğu
kanaatindeyim ben çünkü ilkokulu özel kurabiliyorsunuz. Özel ilkokul oluyor,
ortaokul oluyor, lise oluyor, üniversite niye olmasın? Kâr amacı
gütmemek şartıyla
Gütsün, bir zarar mı gelir ondan? Yani bunu
da düşünmemiz gerektiği, artık bunun vaktinin geldiği
kanaatindeyim ben.
Zaten kurulan
mevcut vakıf üniversitelerinin gayesi şu: Niye kuruldu?
Hileişeriye diyeceğiz belki. Özel üniversite kurulmadı,
kurulamadığı için vakıf üniversiteleri var. Niye kendimizi
aldatıyoruz? Denetlemeyi yaptıktan sonra özel üniversiteye de pekâlâ
imkân verilebilir. Bunu da düşünmemiz gerekir kanaatindeyim.
Son olarak bu
tasarıyla gelen 9 ildeki üniversitelerden bahsetmek istiyorum. Tabii bu 9
ilde üniversiteler kurulmak suretiyle bütün illerde, 81 ilde üniversitemiz
olacak. Güzel bir şey ama bir de şöyle düşünüyorum ben: Bu 9
ilin nüfusunun toplamı 1,5 milyon civarında tahminen, 1,5 milyon 9 ilin toplam nüfusu.
Mersine bakıyorum, Mersin nüfusu tek başına 1,5 milyondan
fazla. 1,5 milyon nüfus olan yere 9 üniversite kuruyorsun, 1,5 milyonluk bir
şehre sadece 1 üniversite. Niye öyle olsun? Pekâlâ Tarsus gibi büyük
ilçelerimizde, Silifke, Tarsus gibi ilçelerimizde de üniversite
kurulabilir, bunun altyapısı
var çünkü. Tarsusta bir teknik fakülte var, bir meslek yüksekokulu var, bir de
yüksekokul var. Toplam öğrenci sayısı da 1.700 civarında.
Binaları var, öğretim elemanı var. O hâlde bir dahaki
tasarıda
Burada Sayın
Bakanla görüştüm Kesinlikle olmaz. dedi. Tarsusa bir üniversite talep
ettik Olmaz diyor ama bir dahaki tasarıda bunun da dikkate alınması
gerekiyor kanaatindeyim. Büyük ilçelerimizde
Nüfusu 200 binin üzerinde, 230
bin civarında bir nüfusa sahip Tarsus. Böyle büyük ilçelerde de üniversite
kurulabilmeli. Zaten Tarsusta şu anda bir özel üniversite var.
Bayağı vakıf üniversitesi.
İSA GÖK (Mersin)
Çağ Üniversitesi.
ÖMER İNAN
(Devamla) Var, Çağ Üniversitesi var. Yani üniversiteye sahip
çıkacak halk da var orada. Bu da önemli bir şey. Üniversite tek
başına büyümüyor. Dediğim gibi, halkın
yardımları, katkıları da söz konusu burada. Bu üniversiteye
sahip çıkacak halk da var Mersinde. Dolayısıyla Mersin gibi
büyük illerde birden fazla üniversite kurulmasına izin verilmeli ve büyük
ilçelerimiz de dikkate alınmalı diye düşünüyorum. Vaktimi tam
kullandım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN-
Teşekkür ederim Sayın İnan.
Şahısları
adına ikinci söz hakkı Konya Milletvekili Sayın Sami Güçlünün.
Buyurun
Sayın Güçlü. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yeni
üniversitelerin kurulmasıyla ilgili konuda ben de düşüncelerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu konuda
söylenmesi gereken hususlar gerçekten çok geniş bir alana
yayılıyor ve benden önceki konuşan arkadaşlarım da bu
önemli konulara, alanlara değindiler. Ben de kendi
anlayışım çerçevesinde bunları ifade etmek istiyorum.
Evvela, içinde
yaşadığımız zaman dilimi üç önemli kuvvetin etkisini
bütün dünya ülkelerinde gösteriyor. Küreselleşme, teknoloji ve rekabet.
Bu, hayatın reel alanlarında olduğu kadar, sosyal
alanlarında ve bir bakıma ülkelerin esas dinamik gücü olan nesillerin
yetiştirilmesiyle ilgili konular, yani daha alt başlıkla
söylemek gerekirse üniversiteleri de etkiliyor. Dünyada, özellikle Batı
dünyası -Batı
Avrupayı kastederek söylüyorum- uzun yıllar öncülüğünü
yaptığı yükseköğretim konusundaki avantajını
geçen elli yıl içerisinde Amerika Birleşik Devletlerine
kaptırmış ve dolayısıyla eski dinamik gücünü bir
ölçüde kaybetmiştir ama son on-on beş yıldır yine
dünyanın en başta gelişmiş ülkesi olan Amerika dâhil olmak
üzere Batı Avrupa ülkeleri, kendi yüksek öğrenimleriyle ilgili
konularda büyük bir arayışın içerisine girmişler ve
çeşitli anlaşmalarla Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında
yaptıkları yeni organizasyonlarla -bunların en sonuncusu Bologna
sürecidir- bu çerçeve içerisinde dünyada bilimin tekrar Avrupa merkezli
olması ve kendi gelişmelerinin ana dinamiğinin de bilgiye
dayalı, teknoloji üretir bir sistem kurulması yönünde büyük bir
gayreti ortaya koymuşlardır. Üniversiteler, bu açıdan
bakıldığında toplumların ne kadar önem vermesi gereken
bir kurum olduğunu çok net bir şekilde ifade eder.
Nitekim,
cumhuriyetimiz kurulduğu yıllardan itibaren üniversitelere önem
verilmiş. En başta 1933teki reform, daha sonraki yıllarda,
1957lerde, 1961 ve 1982 yıllarında benzer, üniversitelere yönelik
düzenlemeler yapılmış ve Türkiye kendi sınırlı
kaynakları içerisinde yükseköğretimde çok önemli sayılabilecek
gelişmeler de ortaya koymuştur. Bunu söylerken içinde bulunduğu
sorunları ihmal etmek ve onları göz ardı etmek doğru
değildir.
Üniversitelerimizin
çok önemli sorunları vardır. Bu sorunları şöyle birkaç ana
noktada belirtmek gerekirse en baştaki sorunu yükseköğretimde
okullaşma oranıdır -bu konuya biraz sonra geleceğim- ama
daha sonra nitelikle ilgili konular ve özellikle yükseköğretimde
öğrenci başına yapılan harcamaların gelişmesine
rağmen, bugünkü seviyesiyle gelişmiş ülkelerdeki farkın
büyüklüğü ve üniversitelerdeki akademik yükseltmelerle ilgili sorunlar,
küreselleşme hadisesine karşı gerekli adımların
atılamaması, yönetimle ilgili sorunlar, öğrenci seçmeleriyle
ilgili sorunlar, finansman sorunu gibi ana başlıklar
durmaktadır. Ama ülkemizin, kabul etmemiz lazım gelir ki
üniversitelerle ilgili hadiseye baktığımızda, genellikle
olumsuz olanlarını görürüz ama esas çok kıymet ifade eden,
hepimizi de büyük ölçüde sevindirecek olan iki önemli gelişme yönüne çok
az dikkat çekeriz. Ben, bunları ifade etmek istiyorum ilk önce.
Bunlardan bir
tanesi şudur: Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu anda, bir bakıma
verilen en önemli kararlardan bir tanesi ve o karardan sonra da bugüne kadar
ısrarla yürütülen bir önemli gelişme, kendi dilinde gelişmekte
olan ülkeler içerisinde sosyal bilimler, mühendislik bilimleri ve
sağlık alanlarında yükseköğretim yapan tek ülke, bir
bakıma, Türkiyedir. Bu, Türkiyeye o kadar önemli bir avantaj
sağlamaktadır ki âdeta bir hamle yapmayı hedeflediği anda,
gerek öğrenci sayısını gerek yükseköğretim
kapasitesini hızla artırabilecek durumdadır. Çünkü, en kritik
faktörü aşmıştır, kendi dilinde yükseköğretimi
gerçekleştirecek bir öğretim kadrosuna
ulaşmıştır. Dolayısıyla, bununla ilgili
ulaştığımız seviye, mevcut durum her birimiz
açısında çok kıymet ifade eden bir hâldir. Bu, bir başka
gelişmekte olan ülkenin sahip olduğu bir zenginlik değildir.
Bunun kadar ve
buna bağlı olarak ortaya çıkan ikinci önemli bir güzel
gelişme, olumlu gelişme, Türkiyedeki yükseköğretimin özellikle
teorik alanlarda, gerek sosyal bilimler gerek sağlık gerekse fen
bilimlerinde dünyanın gelişmiş ülkelerindeki teorik seviyeye çok
yakındır. Bunun çok mukayese edilebilir, izah edilebilir bir
göstergesi vardır. Lisansüstü
çalışmalar için yurt dışına gönderdiğimiz
öğrencilerimizin yüzde 90ı -yani, çok yüksek bir oranda-
başarılı olarak geri dönmektedir. Bu yüksek oran da yurt
dışında lisansüstü çalışmalarında -yani master ve
doktora çalışmalarında- bu çapta yüksek bir başarı
elde etmek, ancak teorik eğitimin kabul edilebilir bir seviyede
olduğunu gösterir.
Şimdi, bu
iki önemli avantaj: Kendi dilinde her alanda eğitim yapabilecek yani
felsefeden mühendislik alanlarına kadar, sağlık alanlarına
kadar eğitim yapabilecek bir öğretim elemanı kadrosuna sahip
olmak; ikincisi, bu eğitim seviyesini kabul edilebilir bir seviyede
yapmak. Elbette üniversitelerimiz arasında fark vardır ama
ortalaması kabul edilebilir sınırlar içerisindedir.
Dolayısıyla Türkiye'de üniversiteleri kurarken elbette
sınırlı kaynaklar içerisinde ayırabileceğimiz
miktarlar bizi zorlamaktadır ancak bu iki önemli özellik, kendi dili ve
yetişmiş öğretim elemanı kadrosunun varlığı
bir bakıma yeni kurulan üniversitelerimizi de beslemektedir.
Nitekim
cumhuriyet tarihi içerisinde yükseköğretimde en önemli hamlelerden bir
tanesi 92 yılında atılmıştır, yirmi bir yeni
üniversite kurulmuştur. O günkü tarih itibarıyla bu çok önemli bir
sayıdır. O gün kurulan üniversitelerimize
baktığımızda yaklaşık 100 kadar öğretim
üyesi, öğretim elemanı olan bu üniversitelerimizde bugün rakamlar
bine ulaşmıştır ve çok sayıda bölüm, onun üst kurulu
olarak fakülte, meslek yüksekokullarının açıldığı
ve eğitim seviyesi, niteliği itibarıyla yapılan
sıralamalara baktığımızda da Türkiye'nin 92den önce
kurulmuş birçok üniversitesini geçen, özellikle uluslararası
yayınlar bakımından çok önlere çıkan üniversiteler
vardır.
Anadolunun her
yerinde -biraz önce konuyla ilgili konuşan Sayın Bakanımız
Karstan, Erciyes Üniversitesinden ve başka üniversitelerle ilgili
misaller verdiler, bu konuda hepimiz bilgi sahibiyiz- gerçekten üniversiteler
sadece bir bakıma bütçeden aldıkları kaynaklarla gelişme
göstermiyorlar. Bir şehrin hem potansiyelini harekete geçiriyorlar,
aynı zamanda o şehrin imkânlarından da büyük ölçüde
faydalanıyorlar. Nitekim bununla ilgili konularda benim de
yaşadığım örnek, Sakarya Üniversitesi örneğidir.
Sakarya Üniversitesi kurulduğunda kampüste sadece yükseköğretim
öğrencilerinin kalabileceği baraka niteliğindeki öğrenci
yurdu vardı, başka bir binası da yoktu ama bugün gelinen
noktada, belki Türkiye'nin kampüs itibarıyla en zengin, en
gelişmiş ve coğrafi şartları itibarıyla da en
güzel kampüslerden birisine kavuşmuştur ve Türkiyedeki diğer
üniversitelerle mukayese ettiğimizde, bu husustaki gösterdiği
performans da çok takdire değer.
Ben, özellikle
yükseköğretimde okullaşma oranıyla ilgili sizlere birkaç husus
ifade etmek istiyorum. Onlardan birincisi şudur: Dünyanın
gelişmiş ülkeleri ve diğer ülkeleriyle yapılan bir
mukayesede, bu küreselleşme, rekabet ve verimlilikle ilgili
gelişmenin ana dinamiği olan bu konular içerisinde üniversiteler
önemli bir fonksiyonu görüyorlar demiştim. 1998-1999la 2003
yılları arasında bir mukayese var. Bu mukayesede şöyle bir
husus ortaya çıkıyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Güçlü. Tamamlayın lütfen.
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) Yükseköğretimde okullaşma oranı, dünyanın
düşük gelirli ülkelerinde yüzde 5, orta gelirli ülkelerde yüzde 13, yüksek
gelir grubundaki ülkelerde yüzde 47, dünya ortalaması ise yüzde
16dır. Yaklaşık bir altı yedi yıl içerisinde,
gelişmekte olan ülkeler, az gelişmiş ülkeler
yükseköğretimde okullaşma oranını yüzde 100
artırmışlar, gelişmekte olan ülkeler ise yüzde 50
artırmışlardır. Türkiyede bu rakam yüzde 38dir. Bunun
anlamı şu: Yükseköğretim çağındaki nüfusumuzun biz
ancak yüzde 38ine, yaygın öğretim dâhil, örgün öğretimle
birlikte baktığımızda yüzde 38 oranında bir
okullaşma imkânı veriyoruz. Eğer Türkiye'nin geleceğini
rekabet, teknoloji ve küreselleşme çerçevesi içinde
düşündüğümüzde, yetişmiş insan gücünü
artırmaktır. Türkiye, giderek kaynaklarından daha
fazlasını yükseköğretime ve yükseköğretimle birlikte
okullaşma oranını artırarak, gelecekte ihtiyaç
duyacağı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) -
yetişmiş,
nitelikli insan gücünü artırmak durumundadır. Dolayısıyla,
yeni üniversitelerin açılmasını, vakıf üniversitelerinin
sayısının artmasını doğru buluyor, bu konuda
emeği geçenleri kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güçlü.
İç Tüzükün
81 ve 60ıncı maddelerine göre yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sözlerimin
başında yeni kurulan üniversitelerimizin başta ülkemize ve
ilgili illerimize hayırlı olmasını diliyor, emeği
geçenlere teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, iki sorum var. Bilindiği gibi yeni kurulan
üniversitelerimizin bir an önce eğitim, öğretim ve yayın
hizmetlerine geçebilmesi, şüphesiz ki nitelikli ve yeterli sayıda
akademik ve idari personelin temin edilmesiyle, bu da üniversite personelinin
özlük haklarıyla yakından ilgilidir. Ancak, son yıllarda
üniversite öğretim elemanı ve idari personel maaşları ile
ek ders ücretlerinin hızla eridiği bir ortamda nitelikli eleman
bulmak da zorlaşmıştır. Bu bağlamda:
1) Üniversite
personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi ne zaman
gerçekleştirilecektir? Bu konuda Bakanlığınızca hangi
çalışmalar yürütülmektedir?
2) Yeni kurulan
ve daha önce Anadoluda kurulmuş, ancak henüz gelişmesini
tamamlayamamış çok sayıda üniversitemizde gelişme
ödeneği payları nedir, bunların artırılması
düşünülmekte midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, Uluslararası Öğrenci Başarılarını
Değerlendirme Programı olan PISA, OECD ülkelerindeki on beş
yaş grubu öğrencilerinin eğitim kazanımlarını
belirlemeyi hedeflemektedir. PISA projesi üçer yıllık periyotlar
hâlinde planlanır; matematik, fen bilimleri ve okuma becerilerini kapsar.
PISA 2006 sonuçlarına göre Türkiye fen bilimleri ve matematikte OECD
ülkeleri arasında sondan ikinci, okuma becerilerindeki yerimiz ise 2003te
sondan üçüncü, 2006da sondan ikinci sıradadır. Beş
yılı aşkın bir süredir Millî Eğitim Bakanı olan
siz, bu sonucu içinize sindirebiliyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Tokatta bulunan Gaziosmanpaşa Üniversitesi
yıllardan beri başarılı bir şekilde eğitim ve
öğretim yapmaktadır. Ancak, Tokat halkı da yıllardan beri
mimarlık mühendislik fakültesi ve güzel sanatlar fakültesi
kurulmasıyla ilgili beklenti içerisindedir. Tokat Milletvekili olarak bu
kanunda bu gibi konulara yer verilebileceğini düşünüyorduk, ancak bu
konuda bir çalışma olmamıştır. Bugün sevinen illerimiz
gibi Tokatlılara da bir müjde vermeyi düşünüyor musunuz?
İkinci soru
olarak, üniversitelerimizin Bologna süreci içerisinde 2007yle ilgili son
durumu nedir, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Süner...
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak istiyorum: Akdeniz
Üniversitesinin eğitim, hukuk, mühendislik, su ürünleri, sağlık
meslek yüksekokulu, iletişim fakültesi ile konservatuarının
hâlihazırda binaları yoktur ama mezunlarını vermeye devam
etmektedirler. Burada okuyan öğrencilerimiz başka binalarda zor
şartlarda öğrenimlerini sürdürmektedirler. Bu binaların
projeleri hazırlanmış, ancak yeterli ödenek olmadığı
için inşaatları başlamamıştır. Bu konuda
Bakanlığınızca bir çalışma yürütülmekte midir?
İkinci
sorum: Antalyadaki Akdeniz Üniversitesine bağlı olarak kurulan Fizik
Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi gerekli kadrolar verilmediği için
sağlıklı faaliyet gösterememektedir. Tıp Fakültesi olarak
yeterli personel bulunmadığı için hizmetler de yeterli
olamamaktadır. Bu konuda üniversitemize yeterli kadro tahsisi için
çalışmalar yapılmakta mıdır, en kısa takvim ne
şekildedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bal...
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Muhtelif üniversitelerden ve fakültelerden çeşitli
sebeplerden dolayı ilişikleri kesilmiş ve sayıları 800
bin-1 milyon olduğu bilinen öğrenciler için bir af düşünüyor
musunuz?
İkinci
sorum: Yine üniversitelerimizde birçok çalışmayı
sırtlanmış, vefakâr ve cefakârca çalışan
yardımcı doçentlerin -ki sayıları 14 bin civarında-
yabancı dilden mağdur oldukları bilinmektedir. Öğretim
kadrosunun bu kadar açık olduğu bir dönemde ve yabancı dilin
amaç hâline geldiği bir durumda ne düşünüyorsunuz? Bilim mi
amaçtır, yoksa yabancı dil mi? Bunu sormak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, az önceki konuşmacı arkadaşlarımız da
değindiler, bu yasayla nüfus oranı çok düşük illerimize de
üniversite kuruluyor ancak nüfusu 200 bini bulan, 150 bin nüfuslu, 100 bin
nüfuslu büyük ilçelerimiz var. Ceyhan da bunlardan bir tanesi. Ceyhanda
şu anda iki tane yüksekokul var ve Ceyhan enerji merkezi. Petrol üzerine
kurulacak birçok tesis yapılacak Ceyhana. Ceyhana bir üniversite
kurmayı planlıyor musunuz? Planlıyorsanız teknik üniversite
olması üzerinde çalışma yapar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, sizin de malumunuz olduğu üzere bugün 2 milyonu aşan
nüfusuyla Adana güney ve Akdeniz Bölgemizin en yüksek nüfusuna sahip olan
metropol bir kentidir; tarımı, sanayisi, ticareti, turizm, liman ve
hava yolları imkânlarıyla, enerji terminal noktalarıyla
ülkemizin en stratejik kentlerinden birisi olma özelliğindedir. Adanada
otuz yılı aşkın bir zamandır eğitim ve
öğretime büyük hizmet veren Çukurova Üniversitesi hem bölgemizin hem de
ülkemizin ve de dünyanın da gelişmiş sayılı
üniversiteleri arasındadır. Adananın, bu özellikleri
çerçevesinde, mevcut Çukurova Üniversitesinin yanına mutlaka ikinci bir
devlet üniversitesine ihtiyacı olduğu son yıllarda haklı
olarak sık sık gündeme getirilmektedir.
Şimdi
buradan sormak istiyorum: Bu bilgiler ışığında,
Adanada ikinci bir devlet üniversitesi kurulması lazım
geldiğine siz de inanıyor musunuz? Bu konuyla ilgili olarak herhangi
bir çalışmanız var mıdır? Şayet yok ise Adanaya
ikinci üniversitenin kurulmasını ne zaman gündeminize alarak
gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Yeni kurulan üniversitelerle kısa bir
dönem önce kurulmuş, gelişmekte olan üniversitelerin en önemli sorunu
öğretim elemanı sorunudur. Kaliteli ve sağlıklı bir
eğitimin verilebilmesinde öğretim elemanı
altyapısının sağlam olması gerekir. Ancak yeni kurulan
üniversitelerin sosyal gelişmişlik düzeyinin düşüklüğü de
göz önüne alınırsa buralara eleman temin etme bakımından da
önem arz ettiği için soruyorum: Öğretim elemanlarının mali
durumlarının düzeltilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yaman...
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Evvela, geçen yasama döneminde
Muş Alpaslan Üniversitesinin yasalaşmasındaki gayretlerinden
dolayı bölge halkı adına da kendisine teşekkür ediyorum.
Tabii şimdi, Muş Alpaslan Üniversitesinin yer seçimi komisyonu
çalışmalarına başlamıştır. Yalnız,
halktan bize iletilen duyumlarda, ilin gelişmesinde, ekonomik ve sosyal
gelişmesinde önemli etkisi olacak yer seçiminin 30-40 kilometre ötede bir
yerlerin arandığı ve hazineye ait, Muş iline çok yakın
yerler olmasına rağmen, bu konuda herhangi bir
çalışmanın olmadığı iletilmiştir. Orada
sivil toplum örgütleri, TEMA Vakfı şubesi gibi diğer
vatandaşların kendi çalışmalarıyla gelen raporlar var.
Bu komisyonlar acaba hazine arazilerini tercih edecek şekilde ilin
ekonomik ve sosyal gelişmesine, deprem kuşağında bulunan
Muşun özelliğini de dikkate alarak gelecekle ilgili nasıl bir
çalışma yapıyorlar? Bu çalışmada yörenin sivil toplum
örgütlerinden de yararlanacaklar mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çalık
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkanım, Sayın Bakanım; Malatya
İnönü Üniversitesi, Malatyamızın göz bebeklerinden, bütün
üniversitelerimiz olduğu gibi ve iki
cumhurbaşkanımızın ismini taşıyan -hem İsmet
İnönünün hem de Turgut Özalın ismini taşımaktadır-
ve Malatya, özellikle Turgut Özal Tıp Merkezimiz kadro konusunda
sıkıntı yaşamaktadır. Bu konuyu sizin de -diğer
üniversitelerimizin yaşamış olduğu sorunlar gibi- takip
ettiğinizi biliyorum. Bu konuda bu sene yapılacak çalışmalar
hakkında sizden bilgi almak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Akkuş.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım; bu
yasayla geri kalmış yörelere üniversitel hizmet götürüldüğü
belirtilmektedir. Nüfus bakımından kalabalık ve sosyal, kültürel
bakımdan eğitici olabilecek ilçelere de hizmet götürmeyi, böylece
buraların gelişme sürecinin kesilmeyip devam etmesine katkıda
bulunmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; değerli milletvekili
arkadaşlarıma soru sorma sıralarına göre cevap
vereceğim.
Sayın
Işık öğretim üyelerinin özlük haklarıyla ilgili olarak bir
soru sordu. Malumunuz, ülkemizdeki tüm kamu çalışanlarının
özlük haklarının iyileştirilmesi şüphesiz ki Hükûmetimizin
arzusudur, hedefidir. Çalışanlarımızın
ihtiyaçlarıyla ülkemizin imkânlarını şüphesiz ki
birleştirmek zorundayız. Son yapılandan bir önceki Bilim ve
Teknoloji Yüksek Kurulunda mesele Sayın Başbakanımızla da
paylaşılmıştır. Sayın Başbakanımız
Maliye Bakanına bu yönde detaylı bir çalışma yapması
talimatı vermiştir. Bu çalışmalar
sonuçlandığında bütün kamuoyunun bundan haberi olacaktır.
Yine bazı
milletvekili arkadaşlarım özellikle geri kalmış yörelerde,
taşrada bulunan üniversitelere öğretim üyesi temin etmenin
zorluğundan söz ederek buradaki ücretlerin daha iyi olması
gerektiğini ifade etmişlerdir. Doğrudur.
Değerli
arkadaşlar, şu anda Kars Kafkas Üniversitesinde bulunan bir
yardımcı doçent Ankara Üniversitesindeki bir profesör kadar maaş
almaktadır. Bu zaten yapılmaktadır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Niye Hocam öyle?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Bu zaten
yapılmaktadır. Geri kalmış yörelerde eleman teminindeki
güçlükten dolayı bu yapılmaktadır, öyle olması
gerektiği için öyle.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) O da ders veriyor Sayın Bakanım, başka bir
şey mi yapıyor?
BAŞKAN
Sayın Akkuş, lütfen
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Paksoyun PISA sınavıyla ilgili bir sorusu var. Bu Yükseköğretim
Yasasıyla ilgili olmasa da değerli milletvekili sorduğu için
söylüyorum.
Değerli
milletvekilleri, PISA Programına ilk defa Türkiye AK Parti Hükûmeti
döneminde, benim Bakanlığım döneminde dâhil olmuştur ve biz
buna para vererek dâhil olduk. Sebep şudur: Uluslararası bir ölçme
değerlendirme müessesesi bizim başarımızı ve bizim
eğitimdeki niteliğimizi ölçsün diye bu
yapılmıştır. Ancak PISA Programı bizim eski
müfredatımıza değil, bizim yeni müfredatımızın
mantığına dayanmaktadır. 2006da yapılan son PISA
sınavı da, yine, dediğim gibi, soru şekli, soru stili
itibarıyla eski müfredatımızla uyumlu olmadığı
için öğrencilerimiz yeterli başarı göstermemişlerdir.
Pratik bir örnekle ifade etmem gerekirse, siz öğrencilere Fransızca
ders verip, soruları Almanca sorarsanız onlardan doğru cevap
alamazsınız. Esas, öğrencilerimizin başarısı yeni
müfredatımız yürürlükteyken yapılan sınavlarla
ölçülecektir. Kaldı ki, sekizinci ve dokuzuncu sınıf
öğrencileri bu sınava girmektedir ve özellikle dokuzuncu
sınıflardan, yani, lise öğrencilerinden öğrenci seçerken,
OECD, 71 genel liseden, 17 Anadolu lisesinden öğrenci seçmiştir. 71
genel lise, genellikle genel liselere giden öğrencilerimizin
başarı düzeyi düşüktür. Anadolu liselerine giden
öğrencilerin başarısı çok daha yüksektir. Örneklemeyle bunu
aldıkları için bu da başarıyı düşüren etkenlerden
birisidir.
Evet, bu benim
içime sinmektedir. Çünkü, biz zaten böyle bir sonucun ortaya
çıkacağını biliyorduk. Müfredat değişikliği
yapmamızın ne kadar sağlam bir zemine ve nedene
dayandığını da bu ortaya koymuştur.
Sayın
Doğrunun, Tokattaki Gaziosmanpaşa Üniversitesine, mimarlık ve
mühendislik fakültesi ile güzel sanatlar üniversitesi kurulması için bir
çalışma var mıdır, ne zaman kurulacaktır?
şeklinde bir sorusu var. Güzel sanatlar fakültesiyle ilgili Maliye Bakanlığından
görüş beklenmektedir. Daha önce de ben arkadaşlarıma söyledim,
kuruluş çalışmaları sürüyor ve bu kurulacaktır.
Kurulması gereken bir fakülte varsa Hükûmetimiz döneminde mutlaka kurulur,
kimsenin bundan endişesi olmasın.
Sayın Sümer,
Akdeniz Üniversitesinde binası olmayan fakültelerden söz etmektedir,
Bunlara ne zaman daha fazla kaynak aktarılıp bunlar bitirilecektir?
diye soru sormaktadır. Değerli arkadaşlarım, netice
itibarıyla bütün üniversitelerimizin bir gelişme seyri vardır.
İstanbul Üniversitesi 1453te kurulmuş olmasına rağmen,
İstanbul Üniversitesinin hâlâ fiziki altyapıya ihtiyacı
vardır, hâlâ bina yapılmaktadır. Dolayısıyla bir
üniversitenin tüm binalarının bir anda, bir günde, bir yılda
yapılması söz konusu değildir. Bütçe imkânlarına göre
bunların hepsi yapılacaktır.
Sayın
Balın öğrenci affıyla ilgili bir sorusu vardır. Ben,
olabildiğince bütün arkadaşlarıma cevap vermeye
çalışıyorum. Şu anda, değerli arkadaşlar, biz,
kapsamlı bir araştırma yapmaktayız. Sadece popülizm olsun
diye öğrenci affı çıkarmak, aslında eğitimdeki
niteliği düşürmektedir. Eğer gerekiyorsa gerçekten, bunu
yapacağız. O 800 bin, 1 milyon rakamları son derece afaki
rakamlardır. Bu, sağlam, doğru bir bilgiye dayanmamaktadır.
Gerekirse yaparız ama sadece popülizm olsun diye böyle bir af bugün
itibarıyla gündemimizde değil.
Yardımcı
doçentlerin yabancı dil problemini dile getirdi Sayın Bal.
Değerli arkadaşlar, yabancı dil elbette amaç
olmamalıdır, elbette araç olmalıdır. Ama bir bilim
adamı bilimsel araştırmalarında şüphesiz ki
yabancı dili bir araç olarak kullanabilmek için de buna sahip
olmalıdır. Onun için, bütün yardımcı doçentleri
yabancı dil sınavından muaf kabul etmek gibi bir tavır
olamaz. Bu, öğretim üyeliği mesleğine de aykırı bir
durum teşkil eder. Böyle bir şey söz konusu değildir.
Sayın
Varlının ve Sayın Akkuşun benzer soruları
vardır. Biraz önce Sayın İnanın da Tarsus için Tarsusta
niye bir devlet üniversitesi kurulmasın. şeklinde bir talebi var.
Değerli
arkadaşlarım, sadece nüfus kriterine göre üniversite kurulmaz.
Efendim, İskenderunun, Tarsusun, İnegölün nüfusu belki birçok
vilayetten daha büyüktür ama mesele bu değildir değerli
arkadaşlar. Bakın, Oxford Üniversitesi, Cambridge Üniversitesi
kurulduktan sonra Oxford ve Cambridge şehirleri kurulmuştur. Yani
orada önce üniversite kurulmuştur, üniversite etrafında bir
şehir oluşmuştur. Bayburtun nüfusu küçüktür diye,
Gümüşhanenin nüfusu, Yalovanın, Bartının nüfusu küçüktür
diye buralarda üniversite olmaz diye bir yaklaşım doğru
değildir. Kaldı ki bu sözünü ettiğiniz yerlerde de fakülteler
vardır. Tarsusta bir vakıf üniversitesi vardır.
Adanada yeni
bir devlet üniversitesi kurmayı düşünüyor musunuz? diye soruyor
arkadaşlarım. Aslında, Kayseride de, Bursada da, Adanada da,
Samsunda da, Diyarbakırda da, birçok metropol şehirde de ikinci bir
devlet üniversitesi elbette kurulabilir. Ama bugün itibarıyla seksen bir
vilayetimizdeki üniversiteleri gerçekleştirmeden -buna Konyayı da,
Mersini de, on altı metropolü de dâhil edebilirsiniz- böyle bir şey
söz konusu değil ama vakıf üniversitesi kurmak isteyen insanlar var.
Biz onları teşvik ediyoruz ve onlara destek olacağız.
Öte taraftan,
Sayın Akcanın, yine, öğretim üyelerinin özlük haklarıyla
ilgili sorusunda da cevap verdiğim için buna tekrar dönmeyeceğim.
Sayın Yaman,
Muş Alparslan Üniversitesinin kampüs alanı için uzakta bir mekân
seçildiğini duyduğunu ifade ediyor. Bir heyet gitmiştir, Maliye
Bakanlığı Müsteşarının Başkanlığında
bir heyet gitmiştir. Ancak 30 - 40 kilometre ötede bir yer seçilmesi söz
konusu değil değerli milletvekilleri. Muş, kısa sürede çok
büyüyecek olan bir metropol değildir. Dolayısıyla, Muşta
kurulacak bir üniversitenin 6-7 kilometreden daha fazla uzak olması,
Muşa ve o üniversitenin esprisine bence uygun düşmez. Böyle bir
şey söz konusu olmayacaktır.
Sayın
Çalıkın Turgut Özal Tıp Merkezinin kadrolarıyla ilgili
sorusu var. Değerli arkadaşlar, sadece Turgut Özal Tıp
Merkezinin değil, biraz önce Maraş Milletvekilimiz Değerli
Mehmet Sağlam ki, Millî Eğitim Komisyonu üyesidir- 1996da
Maraşta tıp fakültesi kurulmuş, hâlâ kadroları yok. Biz
son bizim dönemde kurduğumuz beş üniversite bünyesindeki tıp
fakültesinin kadrolarını bu kanunda getiriyoruz. Ama Türkiyede daha
kadro ihdas edilmesi gereken, kadro verilmesi gereken birçok fakülte ve
üniversite var. Turgut Özal Tıp Merkezini de bu çerçevede
değerlendireceğiz. Ümit ediyorum ki, 2008 yılı içerisinde
bunu da çözmüş olacağız.
Değerli
Başkan, milletvekili arkadaşlarımızın birçoğunun
birbirine benzer soruları vardı, ama sanırım
cevaplarımda hepsine cevap vermiş oldum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ATİLA EMEK
(Antalya) Süremiz var daha Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bizim gençlerimiz PISA sınavlarına ilk girdiklerinde siz şöyle
bir açıklama yapmıştınız: İki yıl sonra
göreceksiniz, daha yeni giriyoruz. Sonra bu söyleminizi
değiştirdiniz. Şimdi Eski müfredat, yeni müfredat söylemi
geliştirdiniz. Ne zaman göreceğiz bu müfredatın meyvelerini? Bir
tarih verebilir misiniz?
BAŞKAN
Sayın Emek
ATİLA EMEK
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yasayla üniversite kurmak esas olduğuna göre, üniversitenin faaliyete
geçmesi ve öğrenci kabulünün YÖK iznine bağlanmasını
doğru buluyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, hiçbir dönemde İki
yıl sonra göreceksiniz. PISA sınavı için demedim, İki
yıl sonra, müfredat uygulamaya girdikten sonra öğrencilerdeki
değişimi göreceksiniz. dedim ve görüyoruz.
PISA
Programı, değerli arkadaşlar, tekrar altını çiziyorum,
bugünkü yeni müfredatımızın öğretim yöntemine ve
mantığına dayanmaktadır. Şu anda Türkiyede üçüncü
yılındayız. Müfredat tüm ilköğretim okullarında
uygulandığı zaman ve bu müfredatta yetişmiş sekizinci
ve dokuzuncu sınıf öğrencilerimiz PISA Programına
girdiği zaman Avrupa ülkelerindeki başarıyı
yakalayacaklarından eminim. Bunu buradan ifade etmek istiyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ne zaman? Kaç yılında?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Hesap kitabı
yapın siz.
Öte taraftan,
Değerli Milletvekilimizin, Atila Emek Beyin bir başka sorusu var.
Üniversiteler kurulduktan sonra
Üniversitelerin kurulması şüphesiz
ki kanunla olur, ama bir üniversitede yeteri kadar öğretim üyesi,
öğretim elemanı olmadan o üniversitenin ilgili fakültesinin
bölümlerine öğrenci alınması YÖKün iznine tabidir. Bu,
doğru bir şeydir. Çünkü, eğer öğretim üyesi yoksa,
öğretim elemanı yoksa, orada altyapı yoksa, biz kanunu
kuruyoruz, ama kanunu kurmamız yarın akşam bunların bütün
bölümlerine öğrenci alınacak anlamına gelmiyor. Bakın,
birçok tıp fakültesi kurduk, oralara öğrenci alınabilmesi için
orada bir altyapının oluşması lazım. Dolayısıyla,
bu mantık, bu yaklaşım doğrudur Değerli Milletvekilim.
ATİLA EMEK
(Antalya) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni 1inci madde ilavesine dair bir önerge vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu
kanunun, komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok
yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç
Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle,
önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla yani 21 üyesiyle katılırsa, önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
226 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki çerçeve
maddenin 1 inci madde olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Akif
Akkuş Nevzat
Korkmaz Reşat
Doğru
Mersin Isparta Tokat
Yılmaz Tankut Süleyman
L. Yunusoğlu
Adana Trabzon
Madde 1 -
28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun Gaziosmanpaşa Üniversitesi
başlıklı ek 24 üncü maddesinin (b) bendine Fen-Edebiyat
Fakültesi ibaresinden sonra gelmek üzere Mimarlık-Mühendislik Fakültesi
ve Güzel Sanatlar Fakültesi ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET BUDAK (Edirne) Salt çoğunluğumuz
yoktur, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Sayın Oktay
Vural ve arkadaşlarının benzer bir önergesi vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 226 sıra sayılı kanun teklifleri ve
tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
Süleyman L.
Yunusoğlu Nevzat Korkmaz Oktay Vural
Trabzon Isparta İzmir
Beytullah Asil Akif
Akkuş
Eskişehir Mersin
Madde 1 -
28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun Ek 82. maddesinde yer alan Karabük üniversitesi
ibaresi Karabük Kardemir Üniversitesi olarak değiştirilmiş ve
aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET BUDAK (Edirne) Çoğunluğumuz yoktur,
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi, madde
1e bağlı ek madde 95i okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLÂTI KANUNUNDA VE YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI
ÖĞRETİM ELEMANLARININ KADROLARI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
İLE GENEL KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEYE EKLİ CETVELLERDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1-
28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Kanununa aşağıdaki ek maddeler
eklenmiştir.
Ardahan
Üniversitesi
EK MADDE 95-
Ardahanda Ardahan Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan İktisadî ve İdarî
Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ile Kafkas Üniversitesi
Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan Ardahan
İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesinden,
b) Kafkas
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Ardahan Meslek Yüksekokulu ile Ardahan
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulundan,
c) Rektörlüğe
bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü ile Fen Bilimleri
Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüte aittir.
Buyurun
Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Ardahan iline Ardahan isimli üniversite kurulması için
vermiş olduğum kanun teklifi adına konuşuyorum. Öncelikle,
Sayın Bakana ve Hükûmete teşekkür ediyorum. Bu teşekkürlerimi
Ardahanlı tüm halkımıza, Ardahan ili derneklerine, ilçe
derneklerine, köy derneklerine ve kampanyayı başlatan Ardahanı
Sevenler Derneğine teşekkür ediyorum. Ayrıca, en önemlisi,
Ardahanda üniversite kampanyasını başlatan Gazeteci Fakir Yılmaza,
Gazeteci Kasım Tırpancıya, Gazeteci Sürmeli Kılıça,
Deniz Başlıya, Günay Nuha ve Alper Turguta, bütün belediye
başkanlarına, bütün partilerin il ve ilçe başkanlarına,
bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bu önemli, tarihî
gün, arkadaşlar, hepimiz için çok önemlidir. Ancak şunu söyleyeyim:
Bu tarihî günde, Ardahan ve geri kalmış, kalkınmamış
iller için daha önceden kurulması gereken üniversite, bugün bir tarihî
günde kuruluyor. Ben tekrar teşekkür ediyorum.
Ancak,
arkadaşlar, keşke bu üniversite daha önceden milletvekilliği
yapmış arkadaşlarımızın veya Büyük Millet
Meclisinde görev yapmış arkadaşlarımızın
zamanında gündeme gelip kurulmuş olsaydı, bugün Ardahan göç
vermemiş olacaktı, yoksullaşmamış olacaktı.
Ardahanda
1992de 176 bin nüfus varken, bugün 112 bine düşmüştür.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Doğru.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Doğru değil mi efendim?
SAFFET KAYA
(Ardahan) Ben sizinle muhatap olmuyorum, arkadaşla konuşuyorum.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Şimdi, 112 bine düşen nüfus yoksullaşmış,
çekini, senedini ödeyemeyen esnaf, kirasını ödeyemeyen esnaf,
vergisini ödeyemeyen esnaf, hayvanı elinden gitmiş, Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından evine haciz
gönderilen, perişan olan bir köylü var. Bu bölgede yaşayan insanlar
kırk üç yıl Rus işgali altında kalmış ama
yılmamış, 3 ve 9 Ocak tarihinde Ardahanda Millî Şûra
Hükûmetini kurmuş, daha sonra cumhuriyetin kurulmasında, Erzurumda
yapılan kongrede Mustafa Kemal Atatürke destek vererek cumhuriyetin
kurulmasına büyük destek vermiştir.
Bu bölgemiz göçe
zorlanmış, boşalmış, toplum
yoksullaşmış, esnaf, sanatkârlar ve diğer kurumlar
hakikaten perişan durumda. Şimdi bir örnek vereceğim: Ardahanda
kurulmuş olan Esnaf ve Sanatkârlar Kooperatifimiz var.
Halk Bankası
bu kooperatifimize 300 milyar kredi
vermiyor. Bu kooperatifimize yaklaşık bin kişi ortak. Ama
aynı Halk Bankası, ne yazık ki, Çalık Grubuna 500 milyar
lira bir anlamda kredi veriyor, 500 milyon YTL. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Şimdi, burada, bakın
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Ayıp ya!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Müsaade eder misiniz.
Bu üniversiteyle
ilgili
Bu üniversite eğer önceden kurulmuş olsaydı, ben
inanıyorum, o insanlar perişan olmayacaktı, yerlerinden göç
etmeyecekti, sıkıntıya düşmeyecekti ve bugün Ardahan Esnaf
ve Sanatkârlar Kooperatifi de kapanmamış olacaktı, Ardahan
halkı göç etmemiş olacaktı, nüfus 112 bine düşmemiş
olacaktı.
Şimdi,
umuyorum ve diliyorum Sayın Bakandan, bu üniversite kurulması bugün
bittikten sonra, hızlı bir şekilde arazi
kamulaştırması yapılır, binalar kurulur ve
binaların yanı sıra mutlak surette kadro gelerek, üç beş
yıl içerisinde Ardahan üniversitesine kavuşmuş olur.
Değerli
arkadaşlar, Ardahanımızın tabii,
sıkıntıları çok. Nedir sıkıntıları?
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum, yaklaşık bir
beş altı ay önce Ardahana 20 kişi veya 25 kişi genel
müdürleriyle beraber geldi, yerinde bir tespit yaptı, çalışma
yaptı, çok teşekkür ediyorum. Ama o çalışmalar hâlen
bitirilmedi, hâlen eksiklerimiz var. Şimdi burada ben zaman zaman
konuştuğum zaman Ya bu acaba doğru mudur? Yani Ardahanda bu
kadar sıkıntı var mıdır? Nedir? diye bunu
tartışan arkadaşlarımız var.
Şimdi,
Ardahanda 23 Şubat Okulumuz var. En eski okullarından birisidir.
Yaklaşık 700 öğrenci yaşıyor. Bu 700 öğrenci eski
bir binada yaşıyor. Bugün çekilen bir resmi size gönderiyorum. Bu
resmi gazeteci arkadaşımız gönderdi, İnternet yoluyla
aldık ve şey yaptık. Sayın Bakanım, bunu gösteriyorum
size. Binanın çatlak olduğunu gösteriyor çocuklar. Evet, binanın
çatlak olduğunu gösteriyor, bina çöküyor, 23 Şubat Okulu. 700 tane
öğrenci var.
Şimdi bunu
niçin söyledim? Tenkit için değil. Eleştirmek için tabii ki
söyleyeceğiz, muhalefetiz. Sayın Bakanım buradayken rica
ediyorum. Bunu tedbir alsın, bu okulu derhâl yenilesin.
Onun
dışında, değerli arkadaşlar, en önemlisi,
Çıldır Lisesinde okulda duvar açıldığı için -o
kadar açılmış ki- okulun içine kediler giriyor o duvarın
yıkıldığı yerden. Bakın, 19 tane norm kadroda
öğretmenimiz olması lazımken Sayın Bakanım, 8 tane
var, 11 tane açığımız var. Şimdi burada Gölede
YİBO aynı durumda, Ardahan Fen Lisesi aynı durumda. En önemlisi,
Ardahan Anadolu Lisesinde temelinde su oluşuyor ve karların
hızlı erimesinden dolayı orası bir göle dönüşüyor.
Göle dönüştüğü zaman da bina oturuyor. Bina oturunca duvarlar
çatlıyor şu anda. Bunu sizden istirham ediyorum. En kısa zamanda
drenajları yapılsın, okulu su basmasın. Hatta bu aynı
konu Posofun Süngülü köyünde de var. Yamaçtadır o köy. Sel geldiği
zaman okulun içine sel giriyor. Sizden istirham ediyorum. Bu notları
alarak bunları yapalım. Bunlar bizim eksiklerimiz, değerli
arkadaşlar.
Evet, son olarak,
değerli arkadaşlar
(AK Parti sıralarından Tezek
sesi)
Tabii,
tezeği de konuşuruz, ama tezeğin yeri değil. Doğu
Anadoluda hâlen daha okullarda tezek yanıyorsa, bu, Türkiyenin yüz
karasıdır. Bunlar da inşallah Sayın Bakanım
Canlı yayında- yine
söyleyeyim- Show TVnin canlı yayınında, Siyaset Meydanında
Ali Kırca da kendisi de gördü, okulda çocuklar konuştu. Ben
konuşmuyorum. O çocukların ihtiyacını
karşılayalım yeter.
Değerli
arkadaşlar, Ardahan, Iğdır, Bartın, Gümüşhane,
Şırnak, Tunceli, Hakkâri, Yalova illerinde kurulacak üniversitelerin
ülkemize ve bölgelerimize hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Öğüt.
Gruplar
adına ikinci söz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın Selahattin Demirtaşta.
Buyurun
Sayın Demirtaş. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 226 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 1inci maddesi üzerinde DTP Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlayarak başlamak istiyorum.
Şimdi, tümü
üzerinde gruplar adına görüşler belirtilirken, biz de görüşümüzü
belirtirken, öncelikle, bu dokuz ille birlikte Türkiyenin bütün illerinde
üniversite kuruluyor olmasından memnuniyet duyduğumuzu ifade ederek
başladık. Dolayısıyla, gerek AK Parti Grubu adına
sözcülerin yapmış olduğu konuşmalarda gerekse Sayın
Bakanın bu grup konuşmalarına cevap mahiyetindeki
konuşmasında, sanki muhalefet sözcüleri üniversite kurulmasına
karşıymış, desteklemiyormuş gibi bir söylemde bulundular.
Bunu düzelterek başlamak istiyorum.
Biz, bu yeni
kurulacak, dokuz ildeki üniversite ve iki vakıf üniversitesi de dâhil
olmak üzere, bütün kentlerde üniversite kurulmasından mutluluk
duyarız dedik. Hatta, Türkiyenin bütün şehirlerinde artık
üniversitenin var olduğu, teorik olarak bu söylem bile gururumuzu
okşar dedik ama, amasını koyarak, içi doldurulmalıdır,
üniversitelerin içi boş olmamalıdır; kadro yapısıyla,
teknik olanaklarıyla, malî yapısıyla, idari, ekonomik
özerkliğiyle üniversiteler güçlendirilmelidir, ancak bu şekilde
üniversite gerçek üniversite mahiyetinde olur, bireye ve topluma ancak bu
şekilde katkı sunar diye eleştirilerimizi ekledik.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, Demokratik Toplum Partisi olarak da, bu dokuz
yeni kentte yeni üniversite kuruluyor olmasından mutluluk duyduğumuzu
bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu üniversitelerin kuruluşuna
karşı olmadığımızı belirterek başlamak
istiyorum.
Şimdi,
üniversitelerin çok girift sorunları var, aslında hepsi birbiriyle
bağlantılı çok sayıda sorunu var. Millî eğitim
sisteminin çok sayıda sorunu var fakat gündemimiz üniversite olduğu
için değerli arkadaşlarım, üniversitelerle ilgili sorunları
konuşmaya devam edeceğiz elbette ki.
Bize göre, bugün
Türkiyedeki üniversitelerin temel sorunlarından biri YÖK problemidir. 12
Eylül askerî darbesinin önemli kurumlarından, darbe kurumlarından
biri olarak YÖKün işleyişi, mantalitesi, kafa yapısı
değiştirilmediği müddetçe, değerli arkadaşlar,
üniversitelerde sorunlar yaşanmaya devam edecek. Neden? Çünkü üniversitelerin
bilimsel bilgiyi üretebilmesi için özerk olması gerekir, özgür olması
gerekir. Hem idari açıdan, hem mali açıdan bu özerkliklerine
kavuşması gerekir. Aksi takdirde, YÖK gibi, bütün üniversiteler
üzerinde vesayet yetkisi kullanan, gereksiz-gerekli denetim yetkisini kullanan,
atama yetkisini sınırsız bir şekilde kullanan bir kurum var
oldukça üniversitenin özerkliğinden, üniversitenin
bağımsızlığından ya da üniversitelerin bilim
yuvası olmasından söz etmek mümkün olmayacaktır.
Şimdi, özgür
düşünce için, bilimsel bilgiyi üretmek ve yaymak için üniversitede görev
yapan profesöründen, rektöründen, dekanından, öğretim görevlisinden
öğrencisine kadar herkesin, kendini ifade özgürlüğü konusunda,
örgütlenme özgürlüğü konusunda rahat hissetmesi lazım. Yani, bir üniversite rektörü ya da bir dekan ya
da bir öğretim görevlisi bir konuşma yapmadan önce kırk defa
düşünerek konuşmasını yapıyorsa Ya YÖK bu konuda ne
der, ya savcı bu konuda ne der, ya rektör bu konuda ne der? diye
kaygı duyarak ders anlatıyor ya da konuşmasını
yapıyorsa ya da yazısını bu kaygılarla yazıyorsa
orada bilimden söz edilemez, özgür düşünce yoktur her şeyden önce.
Neden peki üniversite öğretim görevlileri çekinirler? Çünkü atama sistemi,
seçim sistemi siyasi otoriteden bağımsız değildir. Bütün öğretim
görevlileri, özellikle akademik kariyer düşünen öğretim görevlileri,
iktidarla, egemenlerle çatışmak istemezler, YÖKle karşı
karşıya gelmek istemezler. Bunu yapanlar yok mudur? Elbette ki
vardır. Bedelini ödeye ödeye bugüne kadar yapmışlardır;
yapanlar elbette ki olmaya devam edecektir. Ama eğer bir profesör, rektör
olmayı planlayan ya da akademik kariyerini sürdürmeyi planlayan bir
profesör, ileride yapılacak rektörlük seçimlerinde ilk altıya girse
bile, YÖK tarafından ilk üçe konulmamayı, Cumhurbaşkanı
tarafından atanmamayı göze alarak inandığı
şeyleri üniversitede savunursa, onun bu ülkede rektör olma, dekan olma
veya işte, doçentse profesör olma şansı çok zayıftır
çünkü siyasi ilişkiler, özellikle YÖKün siyasetten aldığı
güçle üniversiteler üzerinde kurmuş olduğu bu denetim yetkisi, üniversitelerdeki
bilimsel üretimi maalesef zayıflatmaktadır. Bu da üniversitenin temel
sorunlarından biridir.
Bu nedenle,
YÖKün, YÖK sisteminin üniversiteler arası sadece koordineyi
sağlayacak bir kurula dönüştürülmesi, bunun dışındaki
yetkilerin kesinlikle üniversitelere devredilmesi, üniversitelerdeki rektör
seçimlerinin demokratik yollarla, öğrencilerin de
katılımıyla yapılması, hakeza dekanların ve
diğer yöneticilerin de demokratik yol ve yöntemlerle kendi yöneticilerini
seçebilecekleri bir formata kavuşturulması, üniversitelerin bilimsel
bilgiyi üretebilmesi açısından olmazsa olmazıdır. Bunlar
var olduğu müddetçe, dokuz üniversite daha kurarız, dokuz yüz daha
kurarız ama üniversitelerimiz bilimsel bilgi üretemezler,
şartlanmış, verili olan, belli kalıplara uygun bilgiler
dışında, aslında birçoğu inanmadığı,
bilime de aykırı olan bilgileri öğretme ve yayma konusundaki
çabalarını, faaliyetlerini sürdürmeye devam etmiş
olacaklardır.
Şimdi,
Sayın Bakan Bingöle öğretim üyesi gitmez. dediğimizi ifade
etti. Yani sanki biz gitmesini istemiyoruz, Bingöle, Şırnaka,
Hakkâriye öğretim üyesi gitmesin, dolayısıyla öğretim
üyeleri de çok istekli değil, gitmeyecek, bu nedenle de oraya üniversite
açmaya gerek yok demişiz gibi ifade etti ama bizim anlatmaya
çalıştığımız şuydu: Bingöle elbette ki
İstanbul Üniversitesi gibi 800 profesör gitmeyecek, elbette ki o on yedi
üniversitenin her birine İstanbul üniversitesi kadar bütçe
ayrılmayacak. Bu reel de değil. Bunu talep etmek, bunu istemek reel de
değil. Fakat, en azından dört yılını Bingölde
geçirecek bir üniversite öğrencisinin, en azından dört yıl
içerisinde bir defa profesörün yüzünü görme hakkı da olmalıdır.
Tamam, 800 profesörü olmamalı Bingölün, Şırnakın,
Hakkârinin, Yalovanın ama üniversite hayatı boyunca bir öğrenci
bir profesörü de canlı olarak görebilmelidir. Bu da mı fazladır
yani! Anlatmaya çalıştığımız budur.
Dolayısıyla profesörün, doçentin oraya gitmesi için
Bakanlığa düşen şey orayı cazip hâle getirmektir.
Sosyal imkânlarıyla, lojmanıyla, ekonomik imkânlarıyla cazip
hâle getirmektir. Yoksa, profesör oraya gitmiyor diye, doçent gitmiyor diye
oraya üniversite açılmasın demedik. Madem açılıyor, madem
yeni üniversiteler de kuruluyor, o hâlde oradaki imkânlar, olanaklar artırılsın,
bütçeleri artırılsın; İstanbul kadar bütçe
ayrılmasın, 800 profesör de verilmesin ama en azından oradaki
insanların da daha nitel eğitim alabilmeleri için eğitim kadrosu
güçlendirilsin. Anlatmaya çalıştığımız buydu.
Şimdi,
bazı yerlerde isim var, tabela var, bina yok; bazılarında bina
var, öğrenci yok; bazılarında bina var, öğrenci var, hoca
yok; hepsi var, para yok. Yani, bütün bunların bir araya geldiği,
özellikle bu yeni üniversitelerde bütün bunların bir araya geldiği
üniversite sayısı çok az. Bunun için, bugünden yarına bir üniversitenin
gelişmesi, köklü üniversitelerle en azından rekabet edebilecek hâle
gelmesi beklenemez. Fakat, üniversite kuruldu diye, fidan ekildi diye unutmak
da doğru değil. Bizim eleştirdiğimiz nokta bu. Bir
üniversite kuruluyor bir kente ama yıllarca o üniversite mali açıdan
desteklenmediği, kadro açısından desteklenmediği için
gelişmiyor. Eleştirdiğimiz nokta budur. Bakın, birçok yerde
bina yokken, kadro yokken -yine seçildiğim şehirden, Diyarbakırdan
bir örnek vereyim- Diyarbakırın Dicle ilçesinde Şükrü Ayna
Meslek Yüksekokulunun binası var, 2000 yılında
tamamlanmış, sekiz yıldır öğretime
açılmıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, bir dakika ek süre verdim.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Bu bina sekiz yıldır tamamlanmış
olmasına rağmen hâlen öğrenci almış değil,
kadrosu tamamlanmadığı için çürümeye terk edilmiş durumda.
Dolayısıyla, bir yandan yeni üniversiteler, yeni fakülteler açılırken
bir yandan da bu tür olanakların heba edilmesi de elbette ki doğru
değil. Özellikle bu Dicle ilçesindeki Şükrü Ayna Meslek
Yüksekokuluyla ilgili, Bakanlığın da sanıyorum bilgisi var,
YÖKle rektörlük arasındaki bir problemden kaynaklı, orası bir
türlü açılmıyor. Bakanlığın bu konuda duyarlı
olduğunu, izin vereceğini veya açılması için en
azından gerekenleri yapacağını bir soru önergesiyle
öğrendik, buradan bir kez daha hatırlatmak istedim. Sayın
Bakanın özellikle bu bina konusunda, hazır binaların
işletilmesi konusunda hassas, duyarlı olduğunu bildiğim
için bunu dile getirerek bitirmek istedim.
Hepinize bir kez
daha teşekkürlerimi, saygılarımı sunuyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan söz istiyorum?
BAŞKAN
Şimdi mi konuşacaksınız?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Şimdi.
BAŞKAN -
Hükûmet adına Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLİ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; özellikle bundan
sonraki konuşmacıların belki tekrar etmemesi için, aynı
hatalara, aynı yanlışlara düşmemeleri için bazı
konuları açıklamam gerekiyor.
Bildiğiniz
gibi, meslek yüksekokulları üniversite senatolarının
almış oldukları karar sonucu YÖKe bildirilir, Yükseköğretim
Kurulu Genel Kurulunda görüşülür ve bu yüksekokullar kurulmuş olur.
Ancak, biz Millî Eğitim Bakanlığı olarak, gerek kanunla
gerek Bakanlar Kurulu kararıyla hiçbir meslek yüksekokuluna, bir
yüksekokula veya bir fakülteye
Hassaten, şimdi, dediğim gibi, bugün
beş tane tıp fakültesi var; tıp fakültelerinin çok büyük
kadroları olduğu için ona ayrıca kanunla kadro ihdas edilebilir.
Üniversitesi kurulmuş, diyelim ki bütün üniversitede 2 bin kadro var, tek
başına bir tıp fakültesi kurduğunuz zaman 1.500e
yakın bir kadro vermeniz gerekiyor, bu tamam. Ancak, üniversitelerin
kadroları havuz şeklinde üniversitelere verilir ve bu kadrolar da
rektörlerin tasarrufundadır.
Bizim
ilkokullarımızda bile norm kadro uygulaması vardır, fakat
maalesef üniversitelerde norm kadro uygulaması yoktur. Yine, rektör
isterse ziraat fakültesine 100 kadro verir, fen-edebiyat fakültesine 20 kadro
verir, bir başka fakülteye de hiç kadro vermez; maalesef bunun da
uygulamaları var. Dolayısıyla, meslek yüksekokuluna eğer
kadro verilecekse, rektörlüğe tahsis edilmiş olan
Örnek olarak Dicle
Üniversitesi verildi. Diyelim ki Dicle Üniversitesine tahsis edilmiş olan
kadrolardan rektör isterse doçent kadrosu, isterse profesör kadrosu,
öğretim görevlisi kadrosu, yardımcı doçent kadrosu oralara
tahsis edebilir değerli arkadaşlar.
Bir başka
şey: Yine aynı hataya düşülmemesi için söylüyorum; bir
değerli milletvekili arkadaşım dedi ki: Hükûmet döneminde, yani
AK Parti Hükûmeti döneminde üniversitelerin sayısında yüzde 49luk
bir artış olmasına rağmen, öğretim üyesinde yüzde
12lik bir artış olmuştur. Şimdi, eğer sayı
olarak meseleyi değerlendirirseniz çok büyük yanlışlara
ulaşırsınız. Niçin? Çünkü, bakın, vakıf
üniversiteleri, şu anda bu kuracağımız iki vakıf
üniversitesiyle birlikte Türkiyede toplam otuz üç vakıf üniversitesi
bulunmuş olacak ama vakıf üniversitelerindeki toplam öğrenci
yüzdesi yüzde 6dır. Otuz üç üniversitede toplam yüzde 6 öğrenci
vardır, yani üniversite sayısına göre hesap yapılmaz.
Devlet üniversiteleri de
Zaten otuz iki üniversiteyi yeni kurduk; bunlar daha,
ayakları üzerinde durmaya çalışan, yeni şekillenmeye
çalışan üniversitelerdir. Tabii ki İstanbul Üniversitesinde,
Marmara Üniversitesinde veya Gazi Üniversitesindeki öğretim üyesi
sayısı, bütün bu sözünü ettiğim toplam otuz iki üniversitedeki
öğretim elemanı sayısına belki eş değerdir. Bu da
işin tabiatı gereğidir. Dolayısıyla, bu hesapları
yaparken, bence yanlışlık yapmayalım değerli
arkadaşlarım.
Bir başka
şey: Tekrar bunun arkadaşlarım tarafından bilinmesi gerekiyor;
öğretim üyesi kadroları tahsis edildikten sonra, bunların bir
kısmı serbest kadrolardır, bir kısmı saklı
kadrolardır. Diyelim ki, Bingöl Üniversitesi veya Muş Üniversitesi
veya Bitlis Üniversitesi veya Mardin Üniversitesi bu kadrolarını ilan
eder, oraya birileri müracaat eder ve onlar kadroya tayin edilir. Peki
bunların cazibesini artırmak için, geri kalmış yörelerin
cazibesini artırmak için ne yapmamız gerekiyor? Gelişme
güçlüğü zammı adı altında öğretim üyelerine ekstra
bir para ödeniyor. Mahrumiyet derecesinin yüksekliğine göre bu mahrumiyet
zammı dediğimiz gelişme güçlüğü zammı da
artmaktadır.
Bir de, Fidan
diktikten sonra onları unutmamak lazım. diyor
arkadaşlarım. Elbette unutmamak lazım. Bir kimse unutmak üzere
fidan dikmez. Bir de biz siyaset yapıyoruz değerli arkadaşlar.
Bir üniversiteyi kurduk, kendi hâline terk ettik, tabela hâlinde kaldı; o
ilin, o yörenin halkı bunun hesabını bizden sormaz mı?
Biraz önce huzurunuzda bu üniversitelere toplam 532 trilyon Türk lirası
para aktarıldığını söyledim, bütçe verildiğini
söyledim. Bu artarak devam edecek. Artı, yine, dediğim gibi, hangi
üniversiteye bizim neler yapacağımızı ifade ettim.
Dolayısıyla bazı üniversitelerin kampüs alanlarının
yerleri belirlendi, bazı üniversitelerde yeni binalar yapılması
için ihale yapıldı, inşaatları devam ediyor,
bazıları planlama aşamasındadır. Ve herkes şundan
emin olsun, bakın, bugün itibarıyla bu üniversiteleri inşallah
bu akşam kurmuş olacağız, Türkiye yüz yirmi yedi adet
üniversiteye kavuşmuş olacak, Türkiyede yüz yirmi yedi tane
üniversitemiz olacak. Cumhuriyetin başında sadece İstanbul
Darülfünunu vardı, şimdi yüz yirmi yedi üniversiteye
ulaşacağız ve elbette bunları hep birlikte geliştirip
ülkemiz için anlamlı bir katma değer hâline getireceğiz.
Bu vesileyle
hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Atila
Kaya, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ATİLA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 226 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ek 95inci maddesiyle Ardahan ilimizde
kurulması öngörülen Ardahan Üniversitesi hakkında, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ardahanla
beraber diğer dokuz ilimizde kurulacak üniversitelerimizin ülkemiz için ve
bu bölgelerimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ederek
sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Ardahan ilimiz, önemli bir konuma sahip, Gürcistan ve
Ermenistana komşu olması nedeniyle jeopolitik bakımdan da önem
taşıyan bir ilimizdir. Bu önemli konumuna rağmen
Ardahanımız ne yazık ki sosyal ve ekonomik yönden oldukça
zayıf bir görüntü vermektedir. İklim şartlarının çok
çetin olduğu şehrimizde sağlık alanındaki
yetersizlikler, eğitim hizmetleri alanında yaşanan
sıkıntılar ve işsizliğin önlenememiş olması,
ilden çok yoğun bir şekilde göç yaşanmasına sebebiyet
vermektedir.
Değerli
milletvekilleri, işte böyle şartlara sahip bir ilimiz olan Ardahanda
üniversite kurulması elbette ki sevindirici bir gelişmedir ve
aynı zamanda, bütün diğer bölgelerde olduğu gibi Ardahanda da,
ilimizin sosyoekonomik ve sosyokültürel gelişimine yapacağı
katkılar bakımından da bu üniversitenin kurulması son
derece önemlidir.
Yine, hepimizin
bildiği gibi, illerimizin gelişmesinde üniversitelerimizin önemini
belirtmemize gerek yoktur diye düşünüyorum. Bir ilin çehresini
değiştirecek, gelecekte o ili daha yaşanır, daha modern, daha
kıymetli bir hâle getirecek en değerli yatırım
üniversitemizdir. Dolayısıyla, bu anlamda, Ardahan ilimizde bu
üniversitenin kurulması son derece önemlidir.
Değerli
milletvekilleri, burada, ülkemiz bakımından üniversitelerin toplum
hayatımızda işgal ettiği yeri ve önemi dile getirildi ve
aynı zamanda, hem üniversitelerimizin hem de bu yeni kurulan
üniversitelerimizin karşı karşıya kaldıkları
sıkıntılar, fiziki altyapı bakımından, eleman
bakımından ve mali imkânlar bakımından karşı
karşıya kaldıkları sıkıntılar dile
getirildi. Ben bu konuları tekrarlamadan, bu konularda bir tekrara
düşmeden, bir üniversitenin herhangi bir ilimizde kurulmasının o
il ve çevresinde bulunan gençlerimizin okuma ihtiyacını
gidereceğini, gidermesi yanında elit insan yetiştirmek, eğitim
düzeyini en üst seviyeye çıkarmak, araştırıcı ve ilim
adamı yetiştirmek yanında, o bölgenin sosyal hayatını,
ekonomik durumunu geliştirmek, iş ve aş bulmak
bakımından bir önemi olduğunu bir kere daha dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
Bu yönüyle,
değerli milletvekilleri, Ardahana üniversite kurulması
kararından duyduğumuz memnuniyeti dile getirmek istiyorum. Ardahan
ilimize üniversitenin kurulmuş olması -biraz önce
konuşmanın başında ifade ettiğim- bu ilimizden
yaşanan yoğun göçlerin önüne geçecek, bir anlamda bölgelerimiz
boşalmayacak, köylümüzün, esnafımızın ve tüm
Ardahanımızın ekonomisinde -biraz önce ifade ettiğim gibi-
önemli katkıları olacaktır. Ancak burada bu üniversitenin
kurulmasından duymuş olduğumuz memnuniyeti dile getirirken, bir
hususa da dikkat etmek istiyorum, dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bilindiği gibi, gelişmiş
ülkelerdeki kıstaslar ve ülkemizde üniversite önündeki
yığılmalar göz önüne alındığında yeni
üniversitelerin açılması kaçınılmazdır, fakat burada
çağdaş beklentiler doğrultusunda yeni politikalar
oluşturulması da gerekmektedir kanaatindeyim. Ülkemizin Ardahan gibi
merkezden uzak yörelerinde açılması düşünülen akademik
kurumların yapıları yeniden ele alınmalıdır.
Buralarda açılacak bir üniversitenin merkezdekiler ile aynı hedeflere
yönelmesi kaynak israfına da neden olabilir. Taşradaki
üniversitelerin yöre problemlerini çözecek ve yörenin sorunlarını
ilgili platformlara taşıyacak lisans, hatta meslek yüksekokulu
ağırlıklı yapılanması herhâlde öncelikli olarak
ele alınmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; bu duygu ve düşünceler
içerisinde, yurdumuzun mahrumiyet bölgelerinden birisi olan ve yine biraz önce
ifade ettiğim gibi, çok zor doğa şartları ve sosyal ve
ekonomik şartlar içerisinde bulunan Ardahan ilimizde bir üniversite
kurulmasından duyduğum memnuniyetimi ifade ederken, bir kere daha bu
üniversitemizin hem Ardahana hem bölgede yaşayan insanlarımız
açısından hayırlara vesile olması dileklerimle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Madde üzerinde
şahısları adına ilk söz, Balıkesir Milletvekili
Sayın Hüseyin Pazarcıya aittir.
Buyurun
Sayın Pazarcı.
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Demokratik Sol Parti ve şahsım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Şahsım adına bu sözü kullanmayı bana
devreden Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna da müteşekkir olduğumu
ifade etmek istiyorum.
Demokratik Sol
Parti olarak yeni üniversiteler kurulmasını Türkiyenin
eğitimine büyük katkı sağlayacağından dolayı
mutlaka ve kesin olarak destekliyoruz çünkü biliyoruz ki yeni üniversitelerin
kurulmasının birçok yararı var. En başta daha çok
öğrencimizin üniversiteye girmesi olanakları açılmış oluyor,
bu olanaklar artırılmış oluyor; bu, kendi başına
bir olumlu sonuçtur. Bunun dışında üniversitenin kurulduğu
kentte ekonomik katkılarının olacağı çok açık
ancak sadece ekonomik katkıyla kalmayacağını, bunun
toplumsal, kültürel alanda da o bölge ve yöre insanıyla Türkiye'nin
değişik yörelerinden gelen çocuklarımızın
kaynaşması yoluyla çok daha olumlu birtakım etkileri
olacağını da düşünüyoruz.
Bunun
dışında, o yörenin sorunlarına ilişkin yeni çözümler
üretmek suretiyle, kurulan üniversiteler bu bölgelere çok büyük olanaklar
sağlayacaklardır. Özellikle bu üniversitelerin Ardahan, Bartın,
Bayburt, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır, Şırnak, Tunceli,
Yalova gibi büyük çoğunluğu gelişmekte olan bölgelerde kurulmasının
da çok olumlu bir hareket olduğunu burada belirtmek istiyoruz. Ancak, bu
yeni üniversitelerin belirli bir standartta olması da mutlaka
sağlanmalı çünkü kurulacak fakülteler hem öğrencilerin bilimsel
standartlara uygun bir biçimde yetiştirilmesini sağlamalı hem de
orada görev yapacak öğretim üyesi ve yardımcılarının
alanlarında giderek kendilerini geliştirmesine olanak verecek biçimde
gerçekleştirilmelidir. Sadece bir tohum atma şeklinde biliyorum,
amaç bu değil- başlangıçtır şeklinde ifade edildi ama
tohum atma aşamasıyla kalınmaması gerektiğini, hepimizin
bilinçli olduğu şeklinde değerlendiriyorum ve bu
anlayışın daha da ötesine gitmek için her türlü gerekli
olanağın bu üniversitelerimize sağlanmasının bir
önemli koşul olduğunu belirtmek istiyorum.
Bu çerçevede, o
bölgede bir dönemde, örneğin Dicle Üniversitesinde, Diyarbakırda
geçici de olsa görev yapmış bir arkadaşınız olarak
tecrübeyle biliyorum ki, bir kere en başta gerekli kadroların mutlaka
sağlanması lazım. İkincisi, bilim adamının
yetişebilmesi ve bilim adamı olan gençlerimizin kendilerini geliştirebilmeleri
için mutlaka kütüphanelerin de daha başından kurulması
gerekiyor. Bunun dışında, biliyorum ki bugünün
olanaklarıyla artık eğer bilgisayar ve İnternet
olanakları öğretim üyelerine, yardımcılarına ve
araştırma görevlilerinin her birine verilirse onlar bu konuda çok
başarılı olma yoluna gireceklerdir. Ancak, bütün bunların
yanında, mutlaka üzerinde durulması gereken bunlar kadar önemli bir
sorun da oraya gidecek öğretim üyelerine, en azından ilk başlarda
lojman sağlanması ve bundan dahi daha önemli, çocuklarımıza
kalabilecekleri yurtların mutlaka sağlanması gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika veriyorum, buyurun, tamamlayın.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Çünkü, biliyorum
ki sadece böyle gelişmekteki yörelerimizde bu yurtlar noksan
değiller, ayrıca, gelişmiş bölgelerimizde dahi
bunların yokluğu, yoksunluğu çekiliyor. Örneğin,
milletvekili olduğum Balıkesirin Bandırma ilçesinde iktisadi ve
idari bilimler fakültesi kurulmuştur ama gerekli yurt bulunmamaktadır
ve bu olanakları da çocuklarımıza
sağlamadığımız takdirde çok büyük olumsuz neticeler
alınması söz konusu olacaktır.
Bütün bu
üniversitelerimizin hayırlı olması dilekleriyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pazarcı.
Şahısları
adına ikinci söz, Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kayaya ait.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SAFFET KAYA
(Ardahan) Değerli Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Yüce heyeti en
derin, en kalbî muhabbetlerimle selamlıyorum.
Bugün gerçekten
tarihî bir gün. Bu tarihî günü yüce Parlamentoda paylaşmak, naçizane, bir
siyasetçi olarak şereflerin en büyüğü ve bu şerefi de özellikle
Hükûmetime, özellikle iktidarıma, özellikle Başbakana, özellikle Sayın
Bakana ve Bakanlar Kuruluna ve muhalefetiyle iktidarıyla burada çok
değerli parlamenterlere borçlu olduğumu huzurunuzda ifade etmek
istiyorum.
Serhat ili
Ardahanımızla ilgili bir üniversite kararının bugün burada
yasalaşmasıyla ilgili tarihî bir süreci yaşıyoruz. Evet,
Ardahan ilimiz, çok değerli Milliyetçi Hareket Partisinin temsilcisinin de
söylediği gibi, göçte en başlarda, eğitimde en sonlarda olan bir
ilimiz. Bunu söylerken hiç şüphesiz ki üzüntümü ifade ederek söylüyorum.
Ama, işte, bunun sosyoekonomik ve sosyokültürel yanıyla ilgili,
üniversite kurulması, bir kampüs yeri olması, öğrenci şehri
olmasının kültürel anlamda, eğitsel anlamda çok ciddi bir
katkısının olacağını hiç kimse yadsıyamaz.
Bununla birlikte,
ikinci müjdeyi ben dün Ardahan halkına, özellikle Genelkurmaya, özellikle
Millî Savunma Bakanımıza teşekkürle ifade ettiğim, Aziziye
Kışlasının kışlalıktan
çıkarılıp, Maliye Bakanlığı uhdesine verilip,
Maliye Bakanlığı uhdesiyle birlikte zaman içindeki protokolle
üniversiteye kavuşturulması anlamında, çok ciddi manada bir
altyapı imkânını Ardahanımıza sunmuş
olacağız. Yani, ek bir ödenek fazla aramayacağız, Millî
Eğitim Bakanımızı bu konuda fazla yormayacağız,
çünkü mevcut bir kışlamız var. O kışla üniversiteye
açılacak inşallah, Millî Eğitim Bakanımızın bu
konuda gayretleri olacak.
Evet,
doğrudur, Ardahan ilimiz bu anlamda, bir üniversiteyi yaşayacak ve bu
üniversitenin gelmesi de hiç şüphesiz ki iktidarın bu anlamdaki
bakışıyla çok ilgilidir. Ben geçmişte, burada, 1995
yılında muhalefet milletvekiliydim, iktidar milletvekilliği de
yaptım. O gün ben muhalefet milletvekili olarak bu yüce Parlamentoda kanun
teklifi verdim Ardahana üniversite çıkmasıyla ilgili. Fakat o kanun
teklifimi çok ciddi ısrarlara rağmen çıkartamadım bu
Parlamentodan, o günkü iktidardan çıkaramadım. Eleştirmek,
tenkit etmek için de söylemiyorum, ama eğer yorumumu eleştiri ve
tenkit olarak kabul eden varsa da edebilir. Ama seçim öncesi şerefle,
partisi olarak geldiğim ve hakikaten onur duyduğum bu partide -AK
Partide- 22 Temmuz seçimleri öncesi dokuz ilimiz üniversiteye
kavuşmamıştı ve bu dokuz ilin üniversiteye
kavuşması konusunda gerek Sayın Başbakanımıza
gerek Millî Eğitim Bakanımıza bu illerin de üniversiteye
kavuşması konusundaki ısrarlı talebimizi, ısrarlı
talebimi kendilerine arz ettim ve kendilerinin de bu anlamdaki
bakışı nedeniyle, dokuz ilin de -seksen bir ile de- üniversiteye
kavuşması anlamında bir bakışla, insana, eğitime
yatırım anlamındaki bir perspektifle, Türkiye, gerçekten, cumhuriyet
tarihinde ilk kez, kırka yakın üniversitenin kavuştuğu
58inci, 59uncu, 60ıncı Hükûmetinin tarihî harfleriyle bu
Parlamentodan geçebilecek bir süreci yaşamıştır.
İyi ki AK
Parti iktidardadır, iyi ki AK Partinin verdiği böyle doğru bir
karar vardır, iyi ki bu üniversiteler kurulması konusunda bu
değerli iktidar ve onun mensubu insanlarımızın bu konuda
katkısı olmuştur. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Başbakan seninle gurur duyuyor!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu kadar yağ çok fazla!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Bir hedefin mi var?
SAFFET KAYA
(Devamla) - Ve bu anlamda gerçekten Ardahan adına minnettarım, tüm
diğer iller için de minnettarım. Bunu iktidar ve muhalefet
anlayışıyla söylemiyorum, çünkü insana ve eğitime
yatırımın çok kutsal bir olgu olduğunu çok çok iyi
biliyoruz. Şunu da çok çok iyi biliyoruz ki, gelişmiş
demokrasilerde, gelişmiş ülkelerde toplumun yüzde 92si
branşlaşmış noktadadır ama Türkiyede branşlaşmış
toplum oranı yüzde 30, yüzde 40 noktasındadır. Bu Türkiye için
ciddi bir handikaptır, bunun da tek çözüm yolu fakültedir, meslek
okuludur, üniversitedir.
Ve
Ardahanımızla ilgili, kurulacak olan üniversitemizde iktisadi
bilimler var, mühendislik var, edebiyat fakültesi var ve bunların o
bölgenin gerçekten kalkınmasına, göç veren bir ilin göç alan bir il
hâline gelmesine, iktisadi anlamda kalkınmasına çok ciddi sebebiyet
vereceği bir gerçeğini de görmemek mümkün değildir.
Yani, tabii,
burada bir konuşmacı arkadaşımız -isim vermek
istemiyorum- altı yıldan beri Ardahan iliyle ilgili
çalışmalarının olduğunu mesajla Ardahan iline
gönderiyor. Diyor ki: Altı yıldan beri, üniversite kurulmasıyla
ilgili katkılarım oldu. Bir muhalefetin hiçbir zaman için üniversite
kurmayla ilgili burada gücünün olmadığını herkes çok iyi
bilir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Siyasi bir karar mı bu?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Hedefi var, hedefi
SAFFET KAYA
(Devamla) - Ama halkın gözüne baka baka, inatla, bir amaç gereği,
kesinlikle maalesef
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAFFET KAYA
(Devamla) -
bu konuda yanlış bir şekilde halka yanlış
şeyler söylediğini buradan ibretle izliyorum.
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) İyi söylemedi mi?
SAFFET KAYA
(Devamla) Üzülerek söylüyorum kesinlikle.
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) İyi söylemedi mi?
SAFFET KAYA
(Devamla) Netice itibarıyla ben geçmişte muhalefetteydim, ama
buradan geçiremedim bunu. İşte burada iktidara borçluyuz bunu. Bunu
bir kabul edelim lütfen. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu İktidara borçluyuz. İktidar olmazsa üniversitenin kurulması
mümkün değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kim yapacak?
SAFFET KAYA
(Devamla) Mümkün değil, bu bir gerçek.
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) O zaman biz çıkalım buradan ya! Çıkalım
buradan!
SAFFET KAYA
(Devamla) Efendim, çıkmayın oturun canım. Sizin
çıkmanıza siz karar vereceksiniz.
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Allah Allah,
böyle bir şey olur mu ya!
SAFFET KAYA
(Devamla) Sizin muhalefet olarak üniversiteleri desteklemenize teşekkür
ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha ne ya!
SAFFET KAYA
(Devamla) Konuşmamın başlangıcında söyledim,
söyledim; muhalefet olarak, iktidar olarak bunu desteklememiz lazım. Ama
birilerinin
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Yakışmıyor size, yakışmıyor!
SAFFET KAYA
(Devamla) Bakın efendim,
birilerinin çıkıp da Altı yıldan beri ben emek ediyorum,
işte bu böyle yapıldı. demesini asla ve asla tasvip etmem
mümkün değil. Siz kendi üzerinize alınmayın canım, benim
söylediğim kişi bu işin muhatabıdır. Kaldı ki, burada
üniversitenin kurulması konusunda
Üniversitenin
kurulması konusunda netice itibarıyla şunu söylemek doğru
değildir: Efendim, dernekler, vakıflar elbette ki onlar
istemiştir ama onların büyük bir katkısıyla burada bir
kamuoyu oluşmamıştır arkadaşlar. Kimse toplumu
yanıltmaya filan kalkmasın. Herkes haddini bilsin kesinlikle. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, Meclis kürsüsü Ardahan siyaseti yapılacak bir yer
değil!
SAFFET KAYA
(Devamla) Netice itibarıyla bunu,
bunu çok çok iyi bilmek lazım ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaya.
SAFFET KAYA
(Devamla) Evet, bir dakikamı alabilir miyim Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir dakika bitti.
SAFFET KAYA
(Devamla) Aldım mı Başkanım?
BAŞKAN Onu
verdim.
SAFFET KAYA
(Devamla) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet,
hayırlı olsun diyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Rekabetin ağırlığı altında fark etmediniz!
Evet, şimdi
madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım; geri
kalmış üniversiteler de gelişme güçlüğü çeken bölgelerde
olduğu için yüzde 100e varan ücret fazlalığının
olduğu ve bir yardımcı doçentin, bir profesör kadar ücret
aldığı malumunuzdur. Bu da, bu üniversitelere kolayca
öğretim üyesi
bulunamadığının bir delili değil mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, üniversitelerde görevli daire başkanları ve genel
sekreter yardımcılarının, diğer kamu kurumlarında
çalışan eş değerlerine göre daha düşük ücret
aldıkları bilinmektedir. Söz konusu personelin özlük haklarının
iyileştirilmesi konusunda herhangi bir çalışma yürütülmekte
midir, yürütülmekte ise bu mağduriyetin giderileceği tarihi verir
misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana
da sormak istiyorum: Okulunu bitiren öğrenciler, mesleğini daha iyi
öğrenip geliştirmekten dolayı yüksek lisans ve doktora yapmak
istemektedirler. Yeni kurulan üniversiteler de dâhil olmak üzere öğretim
üyesi elemanına büyük ihtiyaç olduğu düşünülürse, LES puanı
ve ALES puanları düşürülüp bu gençlerin önlerinin açılması
düşünülemez mi? LES ve ALES puanları çok yüksektir. Bu konuda bilgi
almak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak
istiyorum: Akdeniz Üniversitesi yirmi altı yıl önce kurulmasına
rağmen hâlen eğitim ve araştırma
laboratuvarlarının altyapısı mevcut değildir. Geçen
sene verilen 29 uzman, öğretim görevlisi ve okutman kadrosu bu sene sadece
3tür. Bu sadece Aksekide bulunan yüksekokulun talebini karşılamaktadır.
Öğrenci sayısının 15 bin arttığı üniversitemizde
emekli olan öğretim görevlileri yerine yarısı kadar öğretim
görevlisi yerleştirilmektedir. Bu, öğrenci sayısıyla ters
orantı değil midir? Bina, laboratuvar ve eğitim
kadrolarında eksiklik bulunan üniversitemizde sağlıklı
eğitim verileceğine inanıyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Hıdır
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Bakanım, özellikle fakültelerde
rektörlerin ve dekanların inisiyatifiyle yardımcı doçentlikte
süre uzatımı ya da doçentlik sınavlarına geçiş
hakkı engellenmektedir. Bu konuda merkezî bir sınav
yapılması düşünülüyor mu? Öyle arkadaşlarımız var
ki süresi uzatılamadığı için intihar etmiş 2 tane çok
değerli öğretim üyesi vardı. Bu konuda acil bir çözüm getirmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak
istiyorum.
Sayın
Bakanım, Niğde Üniversitesi 1992 yılında kuruldu ama fiziki
mekânlarının çok büyük bir bölümü hâlâ tamamlanamadı. Bundan
dolayı ek, ilave ödenek göndermeyi düşünüyor musunuz yeni
binaların tamamlanması için?
Teşekkür
ediyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, sizin de bildiğiniz gibi, yarın, doçent kadrosunda
görev yapan öğretim üyeleri emeklilik dönemleri geldiğinde üçüncü
derecenin altına inememekteler. Bunların okuttuğu lisans
mezunları birinci dereceden emekli olabilirken, hocalarının
üçüncü derecenin altına inememeleri gerçekten üzücü bir durumdur. Bu teknik
düzenleme konusunda Bakanlığınız bir çalışma
yapmakta mıdır? Bu arkadaşlarımıza buradan nasıl
bir haber verebilirsiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben Sayın
Bakanıma bir şey sormak istiyorum. Az önce Sayın Kayanın
konuşmasında şöyle bir anlatım vardı: Bu üniversite
kurulurken, Ardahandaki -ki Ardahanı
tabii az önce konuşuyoruz- vatandaşların, oradaki sivil
toplumun, oradaki kanaat önderlerinin çok da önemi yoktur. Onlar ne söylerlerse
söylesinler nihayetinde son kararı İktidar verir. anlamında bir
cümle kullandı burada.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Öyle bir şey söylemedim ben.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Bakanım, siz bu beyanlara
katılıyor musunuz? Ben sadece bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın İnce
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Elimde Millî
Eğitim Bakanlığının basın bildirisi var. Oradan
özetliyorum: 2003 PISA Projesinde Türkiye başarısız oldu.
2003ün sorumlusu Sayın Bakan değil. Ancak 2006 sonuçları
Sayın Bakanın karnesini net bir şekilde ortaya
koymaktadır. diyor. Basın bildirisi elimde Sayın Bakan.
Sözlerimin arkasındayım, lütfen düzeltme yapınız.
Bir ikincisi de,
burada geçen dönemde YÖK Başkanı bu toplantılara gelmiyordu ve
AKP milletvekilleri sürekli bunu eleştiriyordu. Sayın Bakan, YÖK
Başkanı nerede? Neden yok burada? On bir tane üniversite kuruluyor,
YÖK Başkanı nerede Sayın Bakan?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan
SAFFET KAYA
(Ardahan) Sayın Başkanım, bir yanlış
anlaşılmayı düzeltebilir miyim?
BAŞKAN Bir
saniye, devam etsin Sayın Bakan. Öyle bir usulümüz yok.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Akkuşun sorusuna
cevap veriyorum. Şüphesiz ki, özellikle geri kalmış olan
vilayetlerimizde öğretim üyesi temininde güçlük çekilmektedir. Bunun
aksini iddia eden yok zaten. Orada Karayollarına mühendis bulmakta da
güçlük çekilmektedir, nitelikli her elemanda güçlük çekilmektedir. Bu zaten
bilindiği için orada gelişme güçlüğü ödeneği diye bir
ödenek ihdas edilmiştir. Bunda garipsenecek bir şey yok.
Sayın
Paksoy, üniversitelerdeki daire başkanlarının emsali daire
başkanlarından daha düşük ücret aldığını
ifade etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, devlet personel rejimimizin aslında tepeden
tırnağa yenilenmesi gerekiyor, aynı işe aynı ücret
mantığıyla yenilenmesi gerekiyor. Son Bakanlar Kurulunda
Sayın Başbakanımızın personelden sorumlu Devlet
Bakanımıza bu yönde bir talimat verdiğini biliyorum.
Aslında bu tür benzeri anormallikler maalesef her birimde ve kurumda
mevcuttur. Ümit ederim ki, topyekûn bir çalışma yapılarak bunlar
düzeltilir.
Sayın
Doğrunun Özellikle ALES ve LES puanları düşürülerek yeni
üniversitelere eleman temini kolaylaştırılamaz mı?
yönündeki sorusu var. Ben şahsen buna katılmıyorum. ALES ve
LESi düşürerek taşra üniversitelerine daha düşük puan
almış insanları göndermek oradaki kaliteyi düşürür. Bu,
akademik olarak doğru bir şey olmaz.
Ben, Sayın
Sünerin Akdeniz Üniversitesiyle ilgili sorularına, geneli üzerindeki
açıklamalarım esnasında sorulara cevap verirken söylemiştim.
Her üniversitemizde eksiklikler vardır. Eksiklikler zamanla, bütçe
imkânları çerçevesinde giderilmektedir.
Özellikle
üniversitelere araştırma görevlilerinin, tıpkı TUS
sınavında olduğu gibi -Sayın Hıdırın
sorusuna cevap veriyorum- merkezî sınavla alınması yönünde
çalışmalarımız vardır.
Sayın
İnan, Niğde Üniversitesinin 1992 yılında kurulduğunu,
hâlâ eksikliklerinin olduğunu söylüyor. Doğrudur, orada da
eksiklikler vardır.
Yalnız
Niğde için bir şey söyleyeyim arkadaşlar: Eğer Niğde
Üniversitesi olmamış olsaydı, bugün belki Niğdedeki
insanların çok önemli bir kısmı oradan göçmüş
olacaktı. Sayın İnan oranın belediye başkanı
olarak bunu daha iyi bilir. Bir üniversitenin bir şehrin hayatında ne
kadar önemli rol ve fonksiyon üstlendiğini belki göstermek
açısından en iyi örneklerden birisi Niğde Üniversitesidir.
Yardımcı
doçentlerin birinci dereceye inmediğinden Sayın Işık
şikâyet etmektedir, şikâyetinde haklıdır. Biz bununla
ilgili bir yasal düzenleme getireceğiz. Yardımcı doçentlerin
birinci dereceden emekli olmasını sağlayacağız. Bu
bence büyük bir yanlışlık ve haksızlıktır.
Sayın Dibek,
Sayın Kayanın konuşması üzerine Sivil toplum
örgütlerinin, vakıfların, derneklerin etkisi
olmamıştır. Siz de buna katılıyor musunuz? diye bir
soru soruldu.
Değerli
arkadaşlar, şüphesiz ki üniversite kurulması için
yıllardır birçok ilde dernekler faaliyet göstermektedir, kamuoyu
oluşturmaya çalışmaktadırlar. Şimdi, şüphesiz ki
kamuoyu oluşturmak elbette çok önemlidir. Ancak eğer bir iktidar bir
kanun tasarısını getirmezse veya bir teklif olarak bu iş
gelmezse bunun gerçekleşme şansı yoktur anlamında
söylediğini kabul ediyorum Sayın Kayanın. Onların etkisi
yoktur, fonksiyonu yoktur, faydası olmamıştır gibi bir
açıklaması yoktur, ben de böyle anlamadım zaten.
Ben PISAyla
ilgili gerekli açıklamayı yaptım. Ancak Sayın İncenin
YÖK Başkanı niye burada değil? sorusuna şunu söyleyeyim
arkadaşlar: Genellikle her dönemde YÖKün bütçesi, üniversitelerin bütçesi
konuşulurken o sorular burada soruluyordu. İktidar ve muhalefet
olarak biz hepimiz burada bulunması gerektiğini söylüyorduk. Plan ve
Bütçe Komisyonuna YÖK Başkan Vekili geldi. YÖKün de bu on bir
üniversitenin kurulmasında uygun görüşü var. Dolayısıyla
bir ihtilaf da söz konusu değil. Israrla YÖK Başkanının
gelip buraya oturmasını da biz istemiş değiliz ama bütçe
esnasında YÖK Başkanının veya kendisini temsilen bir
başkan vekilinin mutlaka gelip burada üniversiteleri temsil etmesi, YÖKü
temsil etmesi olması gereken şeydir. O konuda, yani bütçe
esnasında YÖK Başkanı gelmezse ben de sizin gibi herkesten önce
onu eleştiririm. Ama dediğim gibi bu konuda zaten partilerin de bir
ihtilafı yok. Bu, olması gereken bir şeydir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ek madde 95i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ek madde
96yı okutuyorum:
Bartın
Üniversitesi
EK MADDE 96-
Bartında Bartın Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan İktisadî ve İdarî
Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fa-kültesi ile Zonguldak Karaelmas Üniversitesi
Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan
Bartın Orman Fakültesinden,
b) Zonguldak
Karaelmas Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Bartın Meslek Yüksekokulu, Beden
Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ile Bartın Sağlık Hizmetleri
Meslek Yüksekokulundan,
c)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü
ile Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN Ek
madde 96ı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bartın
Milletvekili Sayın Muhammet Rıza Yalçınkaya.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 226 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının Bartın Üniversitesi kurulmasıyla ilgili
ek 96ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bilindiği üzere üniversiteler
halkımızın siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel açıdan
gelişmesine öncülük eden, toplumsal ihtiyaçların
karşılanmasında, insan gücü yetiştirilmesinde, yeni
bilgiler üretilmesinde ve teknolojik gelişmeler karşısında
topluma büyük hizmetler sunan cumhuriyetimizin temel kurumlarıdır.
Üniversiteler eğitim ve öğretim, araştırma, geliştirme
ve topluma hizmet yönüyle ülke ekonomisine katkıda bulunmakta ve bilgi
toplumunun yetişmesine büyük katkılar sağlamaktadır.
Üniversitesi bulunmayan illerimizde yükseköğretime olan talepler nedeniyle
bugün Bartın, Ardahan, Bayburt, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır,
Şırnak, Tunceli ve Yalova illerimizin de üniversitelerine
kavuşması bizleri ve bu illerimizde yaşamını sürdüren
tüm vatandaşlarımızı mutlu etmiştir.
Değerli
arkadaşlar, 1991 yılında il olan Bartın, Karadeniz
Bölgesinin Batı Karadeniz bölümünde yer alan, doğuda Kastamonu,
güneyde Karabük, batıda Zonguldak illeri ve kuzeyde Karadenizle
çevrilidir. Ormanlarla örtülü dağ ve yaylalarla yeşil bir cennet olmanın
yanı sıra, tertemiz deniziyle de mavi bir dünya görünümündedir.
Amasra, Çakraz, Kurucaşile, Kızılkum, Mogada, Güzelcehisar ve
Bozköy plajlarıyla bir cennet parçasıdır. Nüfusu 182.131 olan
ilimizin ekonomisi tarıma, sanayiye ve turizme dayalıdır.
Belediye sayısı 9, köy sayısı 264tür. Madenler, tarihî ve
turistik yerleri ve doğal koruma alanları açısından oldukça
zengin bir ildir. Sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında
55inci sırada yer almaktadır. Kalkınmada birinci derecede
öncelikli iller arasında bulunan Bartında da Amasra Taş Kömürü
Kurumuyla başlayan ve özel sektörün de öncülüğünde gelişen
sanayi son yıllarda yeni yatırımlarla ivme
kazanmıştır.
Gelişmekte
olan ilimizde okullaşma oranı ilköğretimde yüzde 99,9;
ortaöğretimde yüzde 73tür. 112 ilköğretim okulunda 23 bin, 22 ortaöğretim
kurumunda ise 7 bin öğrenci bulunmaktadır. Bartında Zonguldak
Karaelmas Üniversitesine bağlı Bartın Orman Fakültesi 1992
yılında kurulmuş, fakülte Orman Mühendisliği, Orman
Endüstri Mühendisliği ve Peyzaj Mimarlığı bölümlerinden
oluşmuştur. 1994-1995 yılında Bartın Meslek
Yüksekokulu eğitime başlamış, şu anda on sekiz program
ile eğitimini sürdürmektedir. Bu okullarda yaklaşık 1.700
öğrenci eğitim görmekte ve 100e yakın öğretim görevlisi
görev yapmaktadır. Ayrıca, Bartında 2007 yılında
Bartın Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu kurulmasıyla ilgili
Bartın Valiliği, Bartın Belediyesi, Bartın Ticaret ve
Sanayi Odası Başkanlığı ile Zonguldak Kara Elmas
Üniversitesi Rektörlüğü arasında ders araçları, ders
alanlarının tanzimi, yüksekokula tahsis edilecek binanın
bakımını yapacaklarını taahhüt eden ortak protokol
imzalanmış ve okulumuz 2008-2009 eğitim öğretim
yılında öğretime başlayacaktır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, yıllardır üniversite
kurulacağı hayaliyle yanıp tutuşan illerimiz bazı
gerekçelerle mahrum edildiler, bazıları ise hayallerinde bile
olmadığı hâlde üniversitelerine kavuştular. Bartın
ilimizde yıllar önce geniş kampus alanı, hazır
binalarıyla, kız ve erkek öğrenci yurtlarıyla, akademik
personeliyle üniversitesini hak etmiş ancak bir türlü üniversitesine
kavuşamamıştır. Parlamentoda her dönem olduğu gibi bu
dönem de diğer Bartın Milletvekili Arkadaşımla birlikte
konunun gündeme getirilmesiyle ilimiz, nihayet, gecikmeli de olsa, üniversitesine
kavuşmuştur.
Zonguldak
Karaelmas Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak Bartında
eğitim ve öğretim veren Bartın Orman Fakültesi, Bartın
Meslek Yüksekokulu ile Bartın Sağlık Hizmetleri Meslek
Yüksekokulu, yeni kurulan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Mühendislik Fakültesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsünün
bağlandığı Bartın Üniversitesinin kurulması
ilimize birçok katkı sağlayacak ve ilimizde faaliyetlerini sürdüren
yükseköğretim kurumlarının başka bir ilde bulunan
rektörlüğe bağlı olarak yönetilmelerinde yaşanan
sıkıntılar böylece giderilmiş olacaktır.
Temennimiz,
Bartın Üniversitemizde fen-edebiyat Fakültesinin, gemi inşa
fakültesinin, tıp fakültesinin, hukuk fakültesinin, eczacılık
fakültesinin, veteriner fakültesinin, su ürünleri fakültesinin,
Kurucaşile, Amasra ve Ulusta yüksekokulların faaliyete geçmesiydi.
İnşallah, ilerleyen zamanlarda da bu temennilerimizin
gerçekleşmesini diliyorum.
İlimizin
İstanbul ve Ankara gibi iki büyük metropolün ortasında
konumlanması ve buralara fiziki yakınlığı büyük bir
avantaj olup, Bartın Üniversitesinin kurulması toplumun moralini
yükseltecek, ekonomik ve sosyal hayatın canlanması sağlanarak
yöre halkının memleketinde ikamet etmesi sağlanacak, yani, göç
engellenmiş olacak. Maddi yetersizlikler nedeniyle başka illere
eğitim için gidemeyen birçok gencimiz memleketinde okuma fırsatı
elde etmiş olacaktır.
Bölgenin
kalkınmasında ve göçlerin önlenmesinde Bartın Üniversitesinin
elbette çok büyük katkısı olacaktır. Ama, Bartın,
üniversitenin kurulmasıyla da hak ettiği o ekonomik
kalkınmayı, maalesef, şimdi sağlayamayacaktır.
Gerçekten, Bartın halkının, esnafın,
çalışanların büyük mağduriyetleri vardır.
Üniversitenin kurulması yanı sıra, Bartına turizmde,
sanayide ve tarımcılıkta Hükûmetin gerekli desteklerini vermesi
halk tarafından beklenmektedir.
Bölgemizde
kurulacak bu üniversite sanayici ve iş adamlarımızın da
bölgeye yatırım yapmasını teşvik edecektir.
Değerli
arkadaşlarım, üniversiteler kurulduktan sonra üniversitelerimizin
tabela üniversitesi olarak kalmasını da istemiyoruz. Biliyoruz ki,
Hükûmet her yere üniversite kurduk, üniversitesi olmayan il
bırakmadık diye övünecektir. Ama, yaptık diye övünülen
şeylerin yarım bırakılması karşısında
muhalefet partisi milletvekilleri olarak eleştirilerimizi de sürdürmeye
devam edeceğiz.
Üniversitelerimiz
kurulduktan sonra kadro tahsislerinin hemen yapılması,
altyapılarının oluşturulması çok önemlidir. Bütçe
ödeneklerinin yeterli miktarda gönderilmesi ihtiyaçlarının
karşılanması açısından da oldukça önemlidir. Yani,
üniversite sayısının çokluğundan daha öte, üniversitelerin
akademik, idari ve mali özerkliğe sahip olması önemlidir. Bu nedenle,
yeni kurulan üniversitelere aktarılacak kaynak çok önemli olup, iyi bir
şekilde planlanması gerekmektedir. Üniversitelerin mekân ve kadro
sorunları acil çözümlenmelidir. Yeni üniversiteler kuruldu diye diğer
üniversitelerin bütçeleri ortaöğretim, ilköğretim ve okul öncesi
eğitime yönelik bütçeler kısıtlanmamalıdır. Yani,
eğitimin kalitesi düşürülmemelidir. Daha çağdaş, daha mutlu
bir Türkiye için nitelikli eğitime daha fazla önem verilmelidir.
Ayrıca,
Hükûmet gelişmekte olan ilimizin ekonomik, sosyal, kültürel, turizm
yatırımlarına da gereken desteği her zaman
sağlamalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bu düşüncelerimle Bartın Üniversitemizin ve
yeni kurulacak olan diğer üniversitelerimizin ülkemize, yöre insanına
hayırlı olmasını diliyorum. Konuyla ilgili geçmiş
dönemlerde ve 23üncü Dönemde Parlamentoda çalışmalar yürüten ve
konuya emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçınkaya.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın
Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; ben 226 sıra sayılı Kanun
Tasarısında yer alan ve Bartında üniversite kurulmasıyla
ilgili, hem partimizin hem de şahsımın görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Yalnız,
konuşmama başlamadan önce değerli milletvekili
arkadaşlarım, bugünkü oturumun ilk dakikalarında söz alan
Erzurum Milletvekilimiz Sayın Zeki Ertugay Beyin önerisini yeniden
dillendirip kayıtlara geçirmek istiyorum çünkü konuşma süresi
yetmemiş idi. Tüm dünyada bir anda baş gösteren kuş gribiyle
ilgili olarak ilgili bakanlıklar ve sivil toplum kuruluşu
temsilcilerinin de yer aldığı bir kriz komitesi
oluşturulması gibi son günlerde ülkemizin birçok şehrinde,
özellikle havaların ısınmasıyla birlikte sıkça görülen
Kırım Kongo kanamalı kene ısırması olayında
da bir kriz komitesi kurulması ve vakit geçirilmeksizin kurulması
yönünde önerimizi tekrarlamak istiyoruz. Ümit ediyoruz, Hükûmetin de bu
önerimizi dikkate almasını bekliyoruz.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, üniversiteler bir kentin
aydınlık yüzüdür. Sadece, üniversitede okuyan öğrencilere,
istihdam edilen çalışanlarına değildir katkısı.
Bunlarla birlikte, bulunduğu şehrin sosyal, ekonomik, kültürel,
sanatsal, hatta siyasal hayatına da çok büyük artı değerler,
önemli avantajlar sunarlar. Cemiyetin olgunlaşmasına, fikrî anlamda
olgunlaşmasına hizmet ederler. Hele hele Türkiye gibi gelişmekte
olan ekonomilerde hizmet sektörünün ekonomik hayatın lokomotifi
olduğunu düşünürsek bir ilde üniversite açmak, öğretim üyeleri
ve binlerce öğrencinin iktisadi hayata tüketici olarak girmesi
anlamına gelmektedir. Esnaf ve sanatkârın siftahsız kepenk
açıp kapattığı Bartın gibi küçük illerde sıcak
para girişi demektir il ekonomisine.
1991
yılında, Zonguldaka bağlı olan Bartın il statüsüne
kavuşturulmuştur. Merkez ilçeyle birlikte 3 ilçesi, 9 beldesiyle
birlikte 264 köyü vardır. İlin nüfusu 2007 rakamlarına göre 182
bin civarındadır. Nüfusun yüzde 25i kentte, yüzde 75i de
kırsal kesimde yaşamaktadır. 59 kilometrelik sahil
şeridiyle birlikte ormanları, önemli bir turizm potansiyeli
olduğunun göstergesidir. Bartın, kalkınmada birinci derecede
öncelikli iller arasındadır, gelişme eğilimindedir.
Bartın il olduktan sonra, özel sektör yatırımlarında
hız verilen iller arasında yer almıştır.
Eğitim
açısından altyapısına baktığımızda, 1
adet fen lisesi, 4 Anadolu lisesi, 4 genel lise, 9 adet çok programlı lise
ve 6 adet meslek lisesi vardır. Tüm okullardaki öğrenci
sayısı 31.500, öğretmen sayısı 1.815tir.
Üniversitesi
olmayan dokuz ilden birisidir. Mevcut fakülte ve yüksekokul binalarıyla,
sosyal tesisleriyle, lojmanlarıyla, kütüphaneleri ve spor
salonlarıyla, üniversite altyapısı göreceli olarak diğer
illere göre hazır olan bir ilimizdir. Mevcut kampüsün büyüme için
elverişli olması da önemli bir avantajdır. Hâlen Kredi ve
Yurtlar Kurumuna ait 500 kişilik kız ve erkek öğrenci yurdu
faaliyet göstermekte olup 500 kişilik yükseköğrenim öğrenci
yurdu da temelinin atılması aşamasındadır. Yine
işletmeciliğini Bartınlı
vatandaşlarımızın yaptığı, öğrenci
barınmasını sağlayacak kız ve erkek öğrenci
yurtları da bulunmaktadır. Görüldüğü gibi Bartının
hem okullaşma hem de öğrenci barınması için
altyapısı, üniversitesi olan birçok ile göre daha hazır
durumdadır.
Bartında
kurulacak olan üniversitenin, 2008 yatırım programında da
değinilen Zonguldak-Bartın-Karabük Bölgesel Gelişim Projesi ve
diğer gelişim projelerine önemli katkıları olacaktır.
Her türlü altyapısıyla şehir, üniversite için hazır olup
Bartın üniversitesinin kurulması yönünde ilde çok büyük bir beklenti
oluşmuştur. Bölgenin kalkınması, üniversiteyle birlikte bir
ivme kazanacaktır. Bu ilimizin İstanbul, Ankara gibi büyük
metropollere yakın olması da çok tercih edilen bir üniversite
olacağının da göstergesidir.
Zonguldak
Karaelmas Üniversitesine bağlı olarak 1993-1994 öğretim
yılında hizmete açılan Orman Fakültesinin bünyesinde, peyzaj
mimarlığı, orman mühendisliği ve orman endüstri
mühendisliği bölümleri bulunmaktadır. Ardından 1994-1995
yılında öğretime başlayan Bartın Meslek Yüksekokulu,
on sekiz programıyla öğretime devam etmektedir. 2007
yılında beden eğitimi ve spor yüksekokulu kurulmuş, ancak
henüz faaliyete geçmemiştir. Bu okulun hem Bartında mevcut olan spor
potansiyeline büyük hizmetleri olacaktır hem de Birinci Ligi hak eden bir
futbol takımına, Bartınspora sahip Bartınlılara da
altyapı ve bilgi desteği verecektir.
Bartın
kampüsünde toplam yaklaşık 1.700 öğrenci öğrenim görmekte,
100 öğretim görevlisi görev yapmaktadır.
Orman
fakültesinin bulunduğu kampüsün çevresindeki arazilerin 1/5.000lik imar
planı yapılmış, bu planda bölge üniversite gelişim
sahası olarak yer ayrılmıştır. Bartının
Ulus, Kurucaşile ve Amasra ilçelerinde de üniversiteye tahsis edilebilecek
arsa ve binaları mevcut olup, bu ilçelerimizin özelliklerine göre
Bartın Meslek Yüksekokulundaki programları
çoğaltılabilecektir.
Kurucaşile
ilçesi, ki bu ilçeye dikkatinizi çekmek istiyorum arkadaşlar, Osmanlı
İmparatorluğu döneminde padişahların kayık ve
gemilerinin yapıldığı yer olarak bilinmektedir.
Kurucaşile ilçesinde ahşap yat inşa programı, su ürünleri;
Amasra ilçesinde turizm ve otel işletmeciliği, el sanatları
programları; Ulus ilçesinde de tarım, hayvancılık,
arıcılık, orman ürünleri ve el sanatlarıyla ilgili
programlar açılabilecektir.
İl
yetkilileri ve ilgililerden edindiğimiz bilgiler
ışığında diyebiliriz ki, mühendisliğin, özellikle
Bartının demir ve kömür ile ilişkisi dolayısıyla
metalürji ve maden mühendisliği, bölgedeki göğüs
hastalıklarının sıkça görülmesi dolayısıyla
tıp fakültesi, Türkiyede sadece bir yerde eğitim veren ve
ikincisinin Bartında açılmasında fayda mülahaza edilen
iklimlendirme mühendisliği, yine Bartını ayakta tutan hemen
hemen tek sanayi sektörü olan tekstilin desteklenmesi ve ihtiyaç duyduğu
eleman ihtiyacını karşılaması için tekstil
mühendisliği ve ara eleman yetiştirme eğitimini veren meslek
yüksekokulunda bir bölüm açılması, fen-edebiyat fakültesi; Mengen,
Devrek, Çaycuma ve Ulus ilçelerinden yetişen aşçıların ve
bölge yemeklerinin sadece ülkemizde değil, tüm dünyada tanınıyor
olması sebebiyle bu alana ve Türk mutfağı kültürüne hizmet
edecek meslek yüksekokulu bünyesinde açılacak gurmelik bölümünün, hem
eğitim hem de üniversite sonrası mezunlarının
istihdamı açısından faydalı olacağını
söyleyebiliriz.
Yine üniversite
kurulmasıyla ilgili çevreler, özellikle ihtiyaçtan fazla mezun veren
-Türkiye çapında- okulların açılmasını ülke ve insan
kaynağımız açısından uygun
bulmadıklarını da ifade etmektedirler.
Bartınlı
vatandaşlarımızın illerinde bir üniversite istemesi en
doğal istekleri, hakları. Kaldı ki, görülmüştür ki her
arzın kendi talebini yaratması gibi üniversiteler de kendi
ihtiyaçlarını karşılayacak yatırımların
yapılmasını da beraberinde getirmektedir. Fakat tam bu noktada
şu hususu da vurgulamamız lazımdır: Bir üniversite açmak
son derece dikkatli bir planlamayı ve yüksek meblağda bir
yatırımı gerektirmektedir. Bu yüzden, bir üniversite açarken çok
boyutlu ve detaylı bir planlama yapmak, geleceği öngörmek,
geleceği hesap etmek, ilgili her kesimin, her tarafın görüşünü
almak, gösteriş yatırımlarından ve popülist
davranışlardan kaçınmak zarureti vardır. Çok sıkça
dile getirilen bir tabela, bir müdür, bir mühür anlayışından
uzak durmak sorumlu siyaset anlayışının dile getirmesi
gereken bir husustur.
Bu kararı
verecek Meclis üyelerimizin, sizlerin, açılacak üniversitelere
çocuğunu gönderip okutacak bir altyapı ve donanıma sahip
bulunduğunu görmek isteyecekleri açıktır.
Gönül
rahatlığıyla söyleyebiliriz ki Bartın, hem öğretim
üyeleri hem de öğrenciler, yine eğitim ortamı
açısından uygun bir altyapı ve donanıma sahiptir. Her
şeyden önce üniversitesi olmayan dokuz ilden biri olan Bartın ve
Bartınlılar Meclisimizin vereceği bu kararı, müjdeyi
sabırsızlıkla beklemektedir. Bartınlılar bu hususta devletiyle
iş birliği yapmak için ellerinden gelen tüm katkıyı vermeye
hazır olduklarını da beyan etmektedirler.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak sekiz ilimizle birlikte Bartında da bir üniversite
açılmasını desteklediğimizi, şimdiden bu
üniversitelerin bulunduğu illere hayırlar getirmesi,
kalkınmalarında yardımcı olması dileklerimizi
belirtiyor, tüm grupların da bu tasarıyı destekleyeceklerine
olan inancımızı ifade ediyor, tüm Bartınlıların
beklediği müjdeyi yüce Meclisimiz olarak vakit geçirmeksizin verelim
diyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.02
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.00
BAŞKAN
: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
226 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, ek
madde 96da şahıslar adına söz sırası Manisa
Milletvekili Sayın Mustafa Enöz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok efendim.
BAŞKAN
Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç
Buyurun.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının Bartın
Üniversitesinin kurulmasını öngören ek 96ncı maddesinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bizler
için oldukça anlamlı ve mutlu bir gün. Bartın Üniversitesinin
kurulmasını heyecanla bekleyen Bartın halkı için çok
anlamlı ve tarihî bir gün. Bizlere bu tarihî günü yaşatan, başta
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğana, Millî
Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelike, komisyonlarda ve
Genel Kurulda desteğini esirgemeyen değerli milletvekillerimize ve
emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.
Bartın
ilimiz, Batı Karadeniz Bölgesinde 182 bin nüfuslu, merkez ilçeyle
birlikte 4 adet ilçesi, 5 adet beldesi ve 266 tane köyü bulunan, Ankaraya iki
buçuk saatlik mesafede olan bir ilimizdir. Bartın, üç bin yıllık
geçmişinden günümüze taşıdığı seçkin tarihî,
kültürel ve folklorik değerleri, olağanüstü güzellikler sergileyen
doğal turizm kaynaklarıyla önemli bir cazibeye sahiptir.
59 kilometrelik
sahil şeridindeki İnkumu, Çakraz, Bozköy, Kızılkum, Mogada,
Güzelcehisar gibi deniz turizmine elverişli bölgeleriyle; Fatih Sultan
Mehmetin 1461 yılında fethederken Çeşm-i Cihan olarak
nitelendirdiği Dünyanın gözbebeği herhâlde
burasıdır. dediği eşsiz manzara ve tarihî dokusuyla
görenleri büyüleyen Amasra ilçesiyle; Küre Dağları Millî Parkı,
Ulukaya Şelalesi, Uluyayla ve eşsiz doğa harikalarının
yer aldığı Ulus ilçesiyle; ahşap yat yapımcılığıyla
temayüz etmiş Kurucaşile ilçesiyle; gemilerin ve sandalların
şehrin içerisine kadar yüzebildiği Bartın Irmağıyla,
Safranboluyu aratmayacak yüzlerce tarihî eviyle görülmeye değer bir
ilimizdir.
MHP adına
konuşan milletvekilimiz ve CHP Milletvekilimiz Sayın
Yalçınkayanın da ifade ettiği gibi, Bartının
gelişmesi ve kalkınması, son yıllardaki
yatırımlarla giderek artmıştır. Duble yol
çalışmalarıyla Bartının büyük şehirlere
ulaşımı kolaylaşmış, sürekli göç veren bir il
olan Bartın, sanayide teşvik kapsamına alındıktan
sonra açılan yeni fabrikalarla istihdamda da önemli artışlar
sağlamıştır.
TOKİnin
gerçekleştirdiği toplu konut çalışmalarıyla
Bartına çağdaş bir kent eklenmiş, şehrin büyümesi
sağlanmıştır. Bartına doğal gazın
getirilmesi çalışmaları da hızla devam etmektedir.
Adapazarı-Bartın
demiryolu 2008 yatırım programına alınmış,
Bartın il merkezine on beş dakikalık mesafede bulunan Saltukova
Havaalanı hizmete açılmış, yakında uçak seferleri
başlayacaktır.
Bartında,
ilk ve ortaöğretimde yüz kırk iki okulda 31.500 öğrenci
öğrenim görmektedir. Hükûmetimiz döneminde fen lisesi
açılmış, Anadolu liselerinin sayısı
artırılmış, okullarımızda bilgisayar
sınıfları oluşturulmuş ve eğitimin kalitesi
giderek artmıştır.
Bartında,
Zonguldak Karaelmas Üniversitesine bağlı olarak faaliyet gösteren
Orman Fakültesi mevcut olup bu fakültede Peyzaj Mimarlığı, Orman
Mühendisliği ve Orman Endüstri Mühendisliği Bölümleri
bulunmaktadır.
Bartın
Meslek Yüksekokulu da on sekiz programla faaliyetine devam etmektedir.
Kamuya ait bir
adet yükseköğrenim öğrenci yurdu bulunmakta, ikinci yükseköğrenim
öğrenci yurdu da 2008 yatırım programına
alınmıştır.
Mevcut kampüs
alanıyla, fakülte ve yüksekokul binalarıyla, sosyal tesisleriyle,
lojmanlarıyla, kütüphanesiyle, spor salonuyla ve kampüsü çevreleyen ve
imar planında üniversite gelişim sahası olarak belirlenen
alanlarıyla üniversite kurulması için en uygun illerden birisi olan
Bartın ilimizin ilçelerinde ve beldelerinde de, üniversitemiz kurulduktan
sonra, senato kararıyla tespit edilecek uygun yerlerde yeni fakülte ve
yüksekokullar kurularak üniversitemizin kısa süre içerisinde
gelişmesi ve üniversiteyle birlikte ilçelerimizin de gelişmesi
sağlanmış olacaktır.
Ek madde 96yla,
Bartın Üniversitesi bünyesinde kurulması öngörülen Mühendislik
Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık
Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu ve iki adet
enstitüyle birlikte üniversitenin kurulması ve gelişmesi, ilimizin
ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına ve Bartının
modern bir kent hâline gelmesine önemli katkı sağlayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Teşekkür ederim.
Bartın
halkı üniversiteyi büyük bir heyecan ve mutlulukla beklemektedir. Sizlerin
destekleriyle kurulacak üniversitemize halkımız sahip çıkacak,
onu kısa süre içerisinde geliştirecek, büyütecek ve ülkemizin önemli
üniversitelerinden birisi hâline getirmek için katkı verecektir.
Ankaraya çok
yakın, ulaşım imkânları rahat, tarihî ve doğal
güzelliklere sahip Bartında kurulacak olan Bartın Üniversitesi,
inanıyoruz ki bir tabela üniversitesi olmayacaktır.
Ben, tekrar,
Bartın halkı adına, bize bu şerefi tattıran, bu tarihî
günü yaşatan ve ilimizin kalkınmasında lokomotif rol üstlenecek
üniversitenin kurulmasında büyük katkısı olan
Başbakanımıza, Millî Eğitim Bakanımıza ve
Komisyonun değerli üyelerine, milletvekillerimize huzurlarınızda
şükranlarımı sunuyor ve Bartın Üniversitesinin hayırlı
olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Kaya
Sayın
Özdemir
Buyurun.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın
Bakanıma soruyorum: 1 milyon 300 bini aşkın nüfusuyla
Güneydoğu Anadolu Bölgemizin en büyük sanayi ve ticaret merkezi olan
Gaziantep ilimizdeki Gaziantep Üniversitesinin yaklaşık 13 bin
civarında öğrencisi bulunmaktadır. Bu sayı, malumları
olduğu gibi son derece azdır. Üniversiteyi cazip hâle getirici,
öğrenci sayısını artırıcı ek programlar
düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Gaziantep, Orta Doğuya açılan serhat bir ilimizdir.
İlimizde bulunan Gaziantep Üniversitesine Orta Doğu
araştırma enstitüsü kurup bu ülkelerle olan ilişkilerimizi bu
enstitü tarafından yürütmeyi düşünüyor musunuz?
Üçüncü sorum:
GAPla birlikte bölgede yaşanan ve yaşanacak olan değişim
ve gelişime paralel olarak Gaziantep Üniversitesine ne gibi bir misyon
yüklemeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, Sayın Özdemirin son sorusunu anlamadım.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Söyleyeyim isterseniz, çok kısa
BAŞKAN
Sisteme girer misiniz tekrar.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Ben
diğerlerine cevap verirken
BAŞKAN
Tamam, siz işlemi tamamlayın.
Buyurun
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantep Üniversitesi,
biliyorsunuz, senatosu marifetiyle yeni fakültelerin kurulması için
eğer karar alır bunu Yükseköğretim Kuruluna gönderir,
Yükseköğretim Kurulundan da bize bu yönde görüş gelirse Bakanlar
Kurulu kararıyla yeni fakültelerin kurulması her an mümkündür.
Gaziantepte şu ana kadar bize iki vakıf üniversitesi kurulması
için bir başvuruda bulunulmuştur. Gaziantep metropol bir
şehirdir, orada birden fazla üniversite olabilir. Dediğim gibi, bir
devlet üniversitesi vardır, bu daha da gelişecektir. Ayrıca, iki
vakıf üniversitesinin kurulması için de teşebbüste
bulunulmuştur.
Ortadoğu
Araştırmaları Enstitüsü aracılığıyla Orta
Doğuyla ilgili politikalar geliştirilebilir mi? Şüphesiz ki
bütün üniversitelerimiz, özellikle siyasi iradenin oluşturacağı
politikalarda katkıda bulunabilir. Bu yönde bir katkı olursa buna da
ayrıca seviniriz.
Üçüncü sorunuzu
anlamadım.
BAŞKAN
Şimdi hemen açıyorum.
Buyurun.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Çok kısa arz ediyorum.
BAŞKAN
Yok, zamanımız var.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) GAPla birlikte bölgede yaşanan ve
yaşanacak olan değişim ve gelişime paralel olarak Gaziantep
Üniversitesine ne gibi misyon vermeyi düşünüyorsunuz?
Şu anda
Gaziantepin yıllık nüfus artışı yüzde 6dır ve
bu göçledir. Gaziantep Üniversitesine buna benzer misyonlar vermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAP sınırları
içerisine giren dokuz vilayetimizden, malumunuz, Diyarbakır, Gaziantep ve
Şanlıurfa Üniversiteleri diğerlerine göre daha eski
üniversitelerdir. Şüphesiz ki bu üniversitelerimiz, gerek sanayi gerek
ticaret gerek tarım açısından o bölgede hayati
fonksiyonları olan üniversitelerdir. Gaziantep Üniversitesinin de bu yönüyle
her geçen gün daha bir gelişen, şehirle bütünleşen bir
üniversite olduğunu yakından biliyorum, takip ediyorum.
Dediğim
gibi, süreç içerisinde Gaziantep Üniversitesinin de bu anlamda, en büyük sanayi
kenti olan Gaziantepte çok önemli bir fonksiyon üstleneceği
aşikârdır. Üniversite, biraz da misyonu, fonksiyonu kendisi ortaya
koyar ve yüklenir. Bu manada onların talebi olduğu sürece, biz
onların taleplerine cevap ve karşılık vermekten zevk
duyarız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 226 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1. maddesine bağlı Ek 96. maddenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ensar Öğüt İsa Gök M. Rıza
Yalçınkaya
Ardahan Mersin Bartın
Ali Koçal Ahmet Küçük Bilgin Paçarız
Zonguldak Çanakkale Edirne
Halil
Ünlütepe
Afyonkarahisar
Ek Madde 96
Bartında Bartın Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur.
Bu üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan İktisadî ve İdarî
Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Tıp Fakültesi, Kurucaşile
Gemi İnşa Fakültesi ile Zonguldak Karaelmas Üniversitesi
Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan
Bartın Orman Fakültesinden,
b)
Rektörlüğe bağlı olarak kurulan Amasra Turizm
İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu ile Ulus Mobilya ve
Dekorasyon Yüksekokulundan,
c) Zonguldak
Karaelmas Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Bartın Meslek Yüksekokulu, Beden
Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ile Bartın Sağlık Hizmetleri
Meslek Yüksekokulundan,
d)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü
ile Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, katılmıyoruz. Adım adım merdivenleri
çıkmak lazım. Yeni bir üniversite kuruyoruz. Zamanla şüphesiz ki
bunlar da olabilir ama bu şekliyle katılmıyoruz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Rıza Yalçınkaya
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yalçınkaya.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Bartın ilinin genelinde
sağlık sorunları giderek artmakta, özellikle yörede mevcut
çalışma şartlarının ortaya
çıkardığı meslek hastalıklarının tedavisinde
büyük zorluklar yaşanmaktadır.
Bartın,
Türkiyede en çok verem vakasının görüldüğü yerlerin
başında gelmektedir. Yer altındaki kara elmas denilen cevheri
canları pahasına, zor şartlar altında çıkararak ülke
ekonomisine katkı sağlayan madencilerimiz yaşamlarının
sonuna kadar akciğer hastalıklarıyla yaşamak zorunda kalmaktadır.
Hastalıkların
yöre içindeki sağlık kuruluşları ile kontrol altına
alınması ve vatandaşlarımızın diğer illere
gitmeden Bartında sağlık hizmeti almaları açısından
tıp fakültesi kurulması son derece önemlidir. Bu, aynı zamanda,
canları pahasına kömürü yer altından çıkararak ülke
ekonomisine kazandıran madencilere Türkiye'nin ve Hükûmetin vefa borcunu
ödemesinin de fırsatı olacaktır.
Ayrıca,
ilimizde son yıllarda kanser ve kalp hastalıkları
artmıştır. Tedavi olanaksızlıkları nedeniyle Bartın halkı maddi ve manevi büyük
sıkıntı yaşamaktadır. Tıp fakültesinin
kurulmasıyla bu sıkıntılar da sona erecektir. Ayrıca
Kurucaşile, Amasra ve Ulus ilçelerinde yüksekokul kurulması ilimize
ve yöremize büyük katkı sağlayacaktır. Kurucaşile ilçemiz
ile Tekkeönü köyünde yüzyıllardır geleneksel ahşap tekne
inşası yapılmakta ve günümüzde de bu yörede geleneksel
ahşap tekne ve yat yapımcılığı yeni teknolojiyle
birleştirilerek Avrupa standartlarında ahşap tekne ve yat
üretimi devam etmektedir. Ayrıca Kurucaşilede Türkiyede bu konuda
ahşap tekne yapımına ilişkin meslek lisesi de ilk olarak bu
yöremizde açılmıştır. Bölge insanının deneyiminin
bilimsel yöntemlerle desteklenmesi durumunda hem yöre hem de ülke ekonomisine büyük
katkı sağlanacaktır. Bununla birlikte, emek yoğun bir
sektör olan gemi inşa sanayisi Karadeniz yöremizdeki istihdam sorununun
çözümüne de olumlu katkı sağlayacaktır.
Amasra ilçemiz üç
bin yıllık tarihî geçmişi, coğrafi konumu ve doğal
güzellikleri açısından da Karadeniz Bölgesinin turizm potansiyeli en
yüksek yörelerindendir. Amasranın tarihî ve doğal güzelliklerinin
yöre ekonomisine katkı sağlayacak şekilde genişletilmesini
sağlamaya yönelik olarak bu yöremizde bir turizm işletmeciliği
ve otelcilik yüksekokulu kurulması amaçlanmıştır.
Ayrıca, Ulus ilçemizde mobilya sektörünün gelişmesine katkı
sağlanması amacıyla mobilya ve dekorasyon yüksekokulu
kurulması amaçlanmıştır. Yüzde 65i ormanlarla kaplı
ilimizde, Ulus ilçesinde kurulacak bu yüksekokul, bu alanda yörenin
kalkınmasına, istihdam sorununun çözümüne, ülke ekonomisine
katkısı büyük olacaktır. Bartın merkezi ve Ulus,
Kurucaşile, Amasra ilçelerimiz yükseköğrenim için gerekli
altyapılara sahip olması nedeniyle üniversitemizin ihtiyaçlarına
cevap verebilecek düzeydedir.
Ayrıca, bu
okullarımızın kurulması, ilçelerimizin gelişmesine
katkı sunacak ve öğrencilerimiz eğitimlerini teorik ve pratik
olarak geliştirme imkânı yakalamış olacaklardır.
Bu nedenle kanun
tasarısında Bartında kurulması düşünülen
üniversitenin mühendislik fakültesinin gerisine, Bartın tıp
fakültesinin kurulması; Amasra, Ulus ve Kurucaşile ilçelerine de
yüksekokulların açılması konusunda Komisyonun, Hükûmetin ve siz
değerli milletvekillerimin destek ve katkılarını
bekliyorum. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Ek 97nci maddeyi
okutuyorum:
Bayburt Üniversitesi
EK MADDE 97-
Bayburtta Bayburt Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan İktisadî ve İdarî
Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ile Atatürk Üniversitesi
Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve Rektör-lüğe bağlanan
Bayburt Eğitim Fakültesinden,
b) Atatürk
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rek-törlüğe bağlanan Bayburt Meslek Yüksekokulu ile Bayburt
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulun-dan,
c)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü
ile Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köseye aittir.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kurulacak olan Bayburt Üniversitesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Konuşmamın başında yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Bütün
toplumların en yüksek uygarlık düzeyini temsil eden üniversite,
insanlığın hep daha iyi yaşam koşullarına ulaşması
için çabalar. Bilimsel özerkliğe ve tüzel kişiliğe sahip olan
üniversiteler, insanlığın
karşılaştığı bütün sorunların hem
belirleyicisi hem de çözüm önerilerinin geliştirilmesinden sorumludur.
Üniversiteler sadece dünya, ülke bazında değil, bulunduğu
yerleşim yerlerinin ve bölgenin sorunları için de çözüm üretir.
Sayın
milletvekilleri, Bayburt ilimizin bilinen tarihi beş bin yıl öncesine
kadar gitmektedir. Bu tarihlerde dahi bölgede yerleşim olduğu
bilinmektedir. Ayrıca Bayburt, doğu ve güneydoğusunda Erzurum,
batısında Gümüşhane, kuzeyinde Trabzon ve Rize, güneyinde
Erzincan illeri ile çevrili, Anadolunun kuzey doğusunda Çoruh Nehri
kenarında ve denizden 1.550 metre yükseklikte kurulmuş olan bir
ilimizdir. Bayburtta merkez haricinde Demirözü ve Aydıntepe ilçeleri
bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, Bayburtta daha il olmadan 160 bini bulan nüfus günümüzde 76
bine kadar gerilemiştir. Bu nüfusun 37 bin kadarı şehirde
yaşıyorken, 39 bin kadarı ise köyde yaşamaktadır.
Rakamların gösterdiği bir gerçek bulunmaktadır. Bayburt ilimiz
kentleşme anlamında istenen düzeye erişememiştir. Bu durum
ilin ekonomik yapısını da olumsuz etkilemektedir. Türkiyede
nüfus bakımından en küçük il olan Bayburtun nüfusu erimeye devam
etmektedir çünkü ekonomik nedenlerle Bayburttan göç sürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, geçmişte Bayburtta ticaret önemli bir etkinlikti.
İpek ve baharat yollarının bir durağı olan Bayburt,
ticarette önemli bir potansiyel taşımaktaydı ancak Bayburt bu
özelliğini koruyamamıştır. Günümüzde ise tarım,
ticaret ve sanayi yeterli yatırımları alamamaktadır.
Bayburt ilimizde tarım ve hayvancılık başlıca geçim
kaynağıdır. Özellikle hayvancılık, arazinin de bu
sektöre uygun olmasından dolayı çok önemlidir ama bu önemin
farkına varılamamıştır. Yanlış ekonomi
politikalarından darbe yiyen şehirlerden biri de Bayburt ilimiz
olmuştur. Tarım ve hayvancılık yanlış ekonomi
politikaları sonucunda can çekişmektedir. Tarım ve
hayvancılığa dönük olarak uygulanan kimi projeler de tek
başına yetersiz kalmaktadır. Bayburtun bu konuda desteğe
ihtiyacı bulunmaktadır. Son yıllarda arıcılık
alanında kimi gelişmeler gözlense de yeterli olduğunu söylemek
olanaksızdır.
Bayburt ilimiz
sulama konusunda büyük sorunlar yaşamaktadır. Üstelik bu suyu da
büyük maliyetlerle kullanmaktadır. Mazot ve gübre fiyatının
artması ve tarımda destekleme, koyun fiyatlarının neredeyse
3 katına düşmesi Bayburtlu çiftçilerimizin belini bükmüştür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Dede Korkutun memleketi olarak
anılan Bayburtun gelişmesinin bir tarihi yapısı
bulunmaktadır. Bunun yanında yayla ve kış turizmi
açısından doğal kaynaklara sahip olan ilimizde bu konuda da
yeterli çalışmalar yapılmamıştır.
Bayburt ilimiz
sağlık konusunda da yaşadığı
sıkıntılardan kurtulmak istiyor. Merkezde yer alan hastanenin
yetersiz olması bir yana merkezde bir doğum hastanesinin
bulunmaması Bayburtlu yurttaşlarımızın
yaşadığı sağlık sorunlarının
göstergesidir. Aynı sorunlar Aydıntepe ve Demirözü ilçelerinde de
yaşanmaktadır.
Türkiyenin
başlıca sorunu olan işsizlik Bayburt için daha vahim oranda
kendisini hissettirmektedir. Bayburtlu yurttaşlarımız
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını illerinde
görmekten memnuniyet duyuyorlar. Orkestranın gelmesini de istiyor
yalnız Bayburtlular işin, aşın ve yardımın da
illerine gelmesini istiyorlar. Bayburtta kahvehaneler ağzına kadar
dolu çünkü işsizlik çok büyük boyutlara erişmiştir.
Değerli
arkadaşlar, işte tam bu noktada Bayburt ilimize kurulacak üniversite
büyük anlam taşımaktadır. İlimizde Erzurum Atatürk
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak eğitim öğretime
devam eden Bayburt Eğitim Fakültesi ve Bayburt Meslek Yüksekokulu
bulunmaktadır. Şüphesiz bu fakülte ve yüksekokul yeterli
değildir. Bayburtta eğitim ve öğretimin bir üniversiteyle
desteklenmesi, ilimizin sosyal gelişimi açısından etkili
olacaktır. Bu etki ekonomiye de yansıyacaktır ve Bayburtun
kalkınmasına katkı sağlayacaktır. Demek ki Bayburt
ilimize kurulacak bir üniversite ekonomik kalkınmada, göçün
durdurulmasında, ilin sosyal gelişmesinde ve sağlıkta ilerleme
yaşanmasında etkili olacaktır.
İlimize
başka illerden gelen öğrenciler ve Bayburttan başka illere
üniversite okumaya gidenlerin sayısında azalma ekonomiyi
besleyecektir. Bayburta eğitim için yerleşen nüfusun, konut,
yiyecek, içecek, giyecek ve çeşitli hizmetlere olan ihtiyacı,
ekonominin hareketlenmesini getirecektir. Bu ekonomik gelişme sosyal
gelişmeyi de doğuracaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; unutmamamız gereken en önemli
konu, üniversite açılmasının bir amaç değil, araç
olduğudur. Yeni üniversiteler Bayburtun ve diğer illerimizin
kalkınması yolunda bir araçtır. Bu araç tek başına bir
anlam ifade etmeyecektir, Hükûmetin yeni üniversite açılan illere yönelik
kamu yatırımları yoluyla destek olması gerekmektedir. Ancak
yeni üniversite açılması çok hassas bir konudur. Şu anda,
yıllardan beridir hizmet veren üniversitelerimizin dahi birçok eksiği
vardır. Yeni kurulan üniversitelerin başarılı olabilmesi
için onları açmak yetmeyecektir, açılan üniversiteler mutlaka yeterli
akademik kadroyla desteklenmelidir. Başka illerden gelen öğrencilerin
barınması amacıyla yurt olanakları
yaratılmalıdır.
Son olarak,
üniversite açmanın nedenlerinden biri üniversite önünde
yığılan gençlerimizin sayısının
artmasıdır. Bu gençlerimize üniversite okuduktan sonra iş
verebilecek miyiz? Üniversite önünde yığılmayı belki
azaltabiliriz, yalnız bu yolla işsiz sayısını
azaltamayız. Üniversiteler önünde yığılmayı
azaltırken, iş yerleri önünde diplomalı işsizlerin
yığılmasının da azaltmasını sağlamak
gerekir diye düşünüyorum. Değerli üyeler,
anlaşıldığı gibi, üniversiteyi açmak değil, onu
yaşatmak, sosyoekonomik kalkınmaya katkı sunmasını
sağlamak marifettir.
Değerli
milletvekilleri, Bayburt ilimize ve diğer illerde kurulacak olan
üniversitelerimiz hayırlı ve uğurlu olsun.
Bu arada,
Adıyaman Üniversitesine sağlanmış olan kadrolardan
dolayı, aynı zamanda -çok önemli olan- Adıyaman Üniversitesine
bağlı Tıp Fakültesinin kadro sayısını temin
ettiğinden dolayı Sayın Bakanımıza burada
teşekkür ediyorum. Çok sağ olun.
Teşekkür ederim.
(CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köse.
Gruplar
adına ikinci söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Şenol Balda.
Buyurun
Sayın Bal. (MHP Sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 226 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi, ek 97nci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, sayın
milletvekilleri, Bayburt ili hem coğrafi konumu hem de tarihi
itibarıyla çok eski dönemlerden beri bir kültür şehridir. Tarihi
beş bin yıl öncesine kadar gidiyor. İpek ve baharat
yollarının bir durağı Bayburt. Aynı zamanda, Dede
Korkutun türbesi de Bayburtta bulunuyor. Keşke teklif veren
arkadaşlarımız Bayburt Dede Korkut üniversitesi deselerdi, ben
buradan teklifimi yapıyorum.
Bayburt ili
eğitim ve öğretim açısından köklü bir geçmişe sahip.
Osmanlı döneminde, Yakutiye ve Mahmudiye gibi medreselerden çok kişi
mezun olmuş, çok kişi yetişmiş. Yine, bugünkü
şartlarda, ilk ve ortaöğretim hizmetlerinin kapasiteleri de hep
güçlendirilmiş, artırılmış. İşte,
bakıyoruz, Bayburt Lisesi var, Teknik Lise, Endüstri Meslek Lisesi,
Anadolu İmam-Hatip Lisesi, Rekabet Kurumu Anadolu Lisesi, Öğretmen
Lisesi, Anadolu Lisesi 1999 yılından beri öğrenci
yetiştiriyor ve ikili eğitim de bırakılmış, ikili
eğitim de artık yapılmıyor ve normal eğitime
geçilmiş durumda. Yine Çıraklık Eğitim Merkezinde hizmet
veriliyor ve Bayburta baktığımızda, okullaşma
oranı benzer büyüklükteki illere göre çok daha yüksek. Yine, 57nci
Hükûmet döneminde açılan üstün ve özel yetenekli öğrenciler için
Bilim ve Sanat Merkezi faaliyetlerine devam ediyor. Yine, 57nci Hükûmet
döneminde, Atatürk Üniversitesine bağlı olarak Bayburt Meslek
Yüksekokulu ve Bayburt Eğitim Fakültesi de faaliyetlerini sürdürüyor.
Bayburtta
ekonominin daha çok tarım ve hayvancılıkta olduğunu biraz
önceki hatip arkadaşımız da söyledi. Yine arazi
hayvancılık yapmaya çok uygun, çok elverişli, arıcılık
da son zamanlarda artış gösteriyor. Keşke teklif içinde ziraatla
ilgili, hayvancılıkla ilgili de fakülteler ve ona bağlı
olan bölümler de olabilse, inşallah olacak.
Bayburtta
kurulacak üniversitenin hem sosyal hem kültürel hem de ekonomik açıdan
Bayburt şehrine çok büyük faydası olacağı
tartışılmaz bir konu. İşte, biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak tabii ki canıgönülden bu Bayburtta ve diğer
illerimizde üniversite açılmasını destekliyoruz.
Tabii buradan tüm
Bayburtlu değerli hemşehrilerimize, kardeşlerimize de seslenmek
istiyorum: Buradan bugün çıkacak olan karara sahip çıkınız
ve peşini bırakmayınız. Biliyorsunuz, zaman zaman
davullarla ve zurnalarla açılışlar yapılır ama ortada
bir şey olmayabilir. Onun için lütfen gelişmeleri bizatihi takip ediniz
diyoruz.
Sayın
milletvekilleri, hepimiz, yeni üniversiteler açmayı, Türkiyenin
geleceği için çok önemli yatırımlar olarak görmeliyiz. Acaba
görüyor muyuz, bunu da sorgulamak lazım. Yoksa seçmene selam vermek için
alınacak kararların nelere mal olduğunu hepimiz çok eski
dönemlerden beri gayet iyi yaşadık.
Biliyorsunuz,
günümüzde zenginlik ölçütü olarak, artık, kişi başına
düşen -her gün rakamlarla oynanarak, istatistiki olarak rakamlar
yükseltilerek- dolarlardan daha çok, kişi başına düşen
ortalama eğitim süresine bakılıyor. Son on yılda,
üniversite sayısı, biliyorsunuz 3 katına çıktı ama
nedense yeterli kontenjan oluşamadı. Son on yılda, liseden mezun
olan öğrenci sayısı 400 binlerden 1 milyonlara
yaklaştı. Bu çok güzel aslında, genç bir nüfusa sahibiz, 18
milyon öğrencimiz var ilk, orta ve yükseköğretimde. Her zaman, yeni
üniversiteler, yeni fakülteler yani yeni kampüsler, yeni kontenjanlar
anlamına gelmiyor. Değişen sadece tabelalar oluyor yani fakülte
tabelası yerine üniversite tabelası takılıyor, dekanlar da
rektör olabiliyor.
Yeni
üniversiteler konusunda devlet kadar tabii ki yerel yönetimler, şehirde
yaşayan insanlar aynı gayret içinde olmalı. Arazi tahsisinden
binalara, yurt ve lojmanlardan öğrencilere verilecek burslara kadar hemen
her konuda taşın altına el koyulmalı. Çünkü, biliyorsunuz
öğrenci yurtları çok önemli. Belli kesimlerin, belli ideolojilerin,
belli cemaatlerin eline öğrenciler düşmemeli. Öğrencilerin dört
yıl boyunca bir kampüsün nasıl bir şey olduğunu
bilmediği üniversiteler var, hepiniz biliyorsunuz. Yani lise ya da
ortaokul binalarından bozma taş yapılarda öğrenciler ders
görüyor ve kantin diye, hiçbir sosyal ortamın
oluşmadığı ufak, izbe yerlerde günlerini geçirebiliyorlar.
Yani,
değerli milletvekilleri, üniversiteler açıyoruz ama Kervan yolda
tamamlanıyor. mantığıyla veya anlayışıyla
üniversiteleri açıyoruz. Bu mantıkla bu durum binlerce
öğrencinin vebalini de üzerimize yüklüyor. Yani bundan sonra
yapılacak olan çalışmalarda bu konulara dikkat edilmesi
gerektiği kanaatindeyim.
Sayın
milletvekilleri, biliyorsunuz fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür
nesiller ister cumhuriyet. İşte bu nesilleri de üniversiteler
yetiştirmelidir. Ama, baktığımızda bu neslin, yani
fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür neslin yetişmesi neye
bağlıdır değerli milletvekilleri? Üniversitelerin siyasete
entegre olmamasıyla mümkündür. Ama, bakıyoruz YÖKün
yükseköğretim kurumlarını planlama, koordinasyon ve denetim
görevlerini yerine getirmek görevi varken, YÖK Başkanı için, bir
bakanımız Hadi yapmasın da görelim. diyebiliyor. Demek ki
siyasete alet edilmesinin sonucunda öyle fikri hür, vicdanı hür,
irfanı hür nesiller yetiştirmek mümkün değil.
Evet,
üniversiteler, bilimsel bilgiyi araştırma yoluyla öğreten,
üreten ve yayan kuruluşlardır. İçinde bulunduğumuz bilgi
toplumu sürecinde, bilgi, ekonomik gelişmenin ve dolayısıyla
ekonomik refahın ana kaynağı ve dinamosudur. Üniversitelere,
bilgi toplumuna ulaşılmasında diğer bütün kurumlardan ve
organizasyonlardan daha fazla görev ve sorumluluk düşmektedir.
Evet, yeni
üniversiteler ve bünyelerindeki fakülteler açılırken ekonominin
ihtiyacı olan iş gücünün dikkate alınması mutlaka
gerekiyor. Mezunlarının istihdam oranı düşük olan
fakülteler veya bölümlerin açılmasının yararlı
olamayacağı da ortadadır. Yeni üniversiteler, artık bilinen
klasik bölümlerden çok, teknolojik gelişmeye yönelik birimlere
ağırlık vermelidir. Yani üniversiteler, ülkemizin ihtiyaç
duyduğu insan gücünü yetiştiren, araştırma yapan, toplumsal
gelişmeye önderlik eden, bilimsel yöntemlerle meselelere çözüm üreten,
sanayicilerle, esnaf ve sanatkârlara bilimin ışığında
iş birliği sunan ve dünya üniversiteleriyle yarışan
eğitim kurumları hâline gelmelidir diyorum.
İnşallah
hayırlı uğurlu olur. Bayburttaki bütün yaşayan
kardeşlerimize de saygılar sunuyorum buradan. Hayırlı
uğurlu olsun.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Şahıslar
adına ilk söz Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işıkın.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan 226 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, söz konusu olan Bayburt Üniversitesi
başta olmak üzere diğer sekiz ilimizde kurulan devlet üniversitesi
ile İstanbulda kurulacak olan iki vakıf üniversitesinin hem bu
illerimize hem yükseköğretim camiasına hem de ülkemize hayırlara
vesile olmasını diliyor, bu konuda emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
Bilindiği
gibi üniversiteler toplumların geleceğini ve rotasını
belirleyen önemli ve aynı zamanda öncü kurumlar olup eğitim
öğretim, araştırma ve yayım faaliyetlerini yürütmekle
yükümlüdürler. Diğer eğitim öğretim kurumlarından olan en
önemli farkı da, eğitim öğretim faaliyetlerinin yanında
araştırma ve yayım faaliyetlerini yürütüyor olmasıdır.
İşte bu üniversiteler sadece
eğitim öğretim verdikleri öğrencilerin o illere ya da ile olan
sosyal, kültürel, ekonomik katkısıyla yetinmeyecek, bunun
yanında o ilin ve çevresinin çözüm bekleyen sorunlarına yönelik
araştırmalar ve bu araştırmalardan elde edilecek
sonuçların yayınlandığı faaliyetleri de beraberinde
yürüteceklerdir. Bu nedenle, üniversiteler kuruldukları iller için çok
önemli kurumlardır.
Ancak Bayburt
ilimizin de diğer illerde olduğu gibi, üniversitelerden olan
beklentilerinin yanında bu üniversitelerde çalışacak olan
personelin, eğitim öğretim görecek olan öğrencilerin ve
bunların velilerinin de o illerden doğal olarak beklentileri
olacaktır. Üniversite kavramını bir sistem kavramı olarak
ele alıp değerlendirdiğimizde, öğrenciler kadar bu
öğrencilerin velileri, bu öğrencilere eğitim öğretim
verecek olan akademik ve idari personel, fiziki donanım, eğitim
öğretim programları ve bu üniversiteyi destekleyecek olan o ilin
yaşayanları bu sistemin temel bileşenlerini oluşturacaklar.
İşte bu temel bileşenler birbiriyle uyum içerisinde
çalışırlar ise ancak o zaman bu üniversitelerden beklenen
faydalar elde edilebilecektir. O açıdan ben, üniversitelerimize gidecek
olan öğrencilerimizin hayal kırıklığına
uğradıkları anda mutlaka mücadeleye devam edip o ille ve
çevreyle kısa sürede uyumu aramalarını önereceğim.
Diğer
taraftan, bu üniversitelerimizde görev yapacak olan gerek akademik gerekse
idari personelin özellikle üniversitenin kuruluş yılları olan
ilk yıllarda daha fedakârca çalışıp bu illere katkı
sağlamaları gerekecektir.
Seçilecek olan
programların mutlaka, öncelikle o ilin ve çevresinin isteklerine cevap
verecek programlar olması gerekiyor. Diğer yandan, oradan mezun
olacak öğrencilerin de hiç olmazsa kendi ayakları üzerinde
durabilecek bir meslek edinmesine uygun programlar olması gerekmekte.
Fiziki
donanımların mümkün olan en kısa sürede tamamlanması
gerekir ve şehrin benden önceki değerli konuşmacımız
da ifade etti- mutlaka bu üniversiteye sahip çıkması gerekir.
İşte burada da şehrin yöneticilerine, kamu kurum ve
kuruluşlarının değerli idarecilerine çok büyük görev
düşecektir. Bunların da bu konularda şimdiden hazırlıklı
olmalarının ülkemiz için önemli katkılar
sağlayacağına inanıyorum.
Gerek
öğrencilerin gerekse personelin sosyal ihtiyaçlarının
karşılanması için özellikle o çevrede yaşayan
halkımıza, esnaf ve iş adamlarımıza ilk yıllarda
büyük fedakârlıklar düşeceği unutulmamalıdır.
Üniversitelerin
kurulması kadar bunların gelişerek yaşatılması da
çok büyük önem taşımaktadır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, kurulacak olan yeni üniversitelerimizin tekrar illerine ve
ülkemize hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Şahıslar
adına ikinci söz, Bayburt Milletvekili Sayın Ülkü Gökalp Güneye
aittir.
Buyurun
Sayın Güney. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında ben
grup adına konuşacaktım. Zannediyorum, sehven, grup adına
konuşmam şahsı adına olarak oraya geçti. Grup Başkan
Vekilimizden rica ettim, Değerli Başkan sizden de rica ediyorum:
Kendi memleketime kurulan bir üniversitede AK Partiye mensup bir milletvekili
olarak grup adına konuşmama izin vermenizi rica ediyorum. Ben
deneyimli bir parlamenterim, bu Parlamentoda on yıldan fazla grup
başkan vekilliği yaptım, kuralları çok iyi bilirim. Ama
bazı kurallar vardır ki temeli hakkaniyete dayanırsa o
kurallarda takdir hakkınızı kullanabilirsiniz. Takdir sizin.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Bayburta üniversitenin kurulmasına
biz yıllardan beri uğraştık, yıllardan beri mücadele ettik
ve bunun altyapısını hazırlamak için de çok özveride
bulunduk. Bugün kurulan üniversitelerin, dokuz üniversitenin belki de
altyapısı hazır olan bir numaradaki yer Bayburttur. Şöyle
ki: Rektörlük binamız, dekanlık binalarımız, fakülte
binalarımız ve yurtlarımız hazırdır. Biz
bunları çok küçük bir vilayet olmamıza rağmen, kıt
imkânlarımızla yaptık. Bugün geldiğimiz noktada bir
üniversitenin Bayburta kurulması -inanın- altyapısıyla ve
mevcut öğretim üyeleri, elemanlarıyla Türkiye'de örnek gösterilebilecek
bir konumdadır.
Başbakanımız
20 Temmuzda Bayburta geldiğinde Bayburt Üniversitesinin
kurulacağına dair söz vermişti. Bu sözünü tuttu ve bugün Bayburt
Üniversitesinin kuruluş kanununu görüşüyoruz. Ben tüm Bayburtlular adına,
şahsım adına Sayın Başbakanımıza,
Hükûmetimize, Millî Eğitim Bakanımıza içten teşekkürlerimi
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce çok değerli milletvekili
arkadaşlar Bayburtla ilgili konuşma yaptılar, kendilerine
teşekkür ediyorum. Bayburt çok küçük bir vilayettir, ama dinamik ve
aysberg gibi bir vilayettir Bayburt. O arkadaşlarımızın,
Bayburtu tanısalar da tanımasalar da teorik de olsa, hangi
şekilde olursa olsun, böyle, Bayburt için kurulan bir üniversiteye
katkıda bulunmalarını, konuşmalarını memnuniyetle
karşıladım. Ama
konuşmalarında, tabii ne de olsa yöreyi çok yakın bilmedikleri
için bazı ifadeler kullandılar. Onları düzeltmek de istemiyorum,
pek işime de gelmiyor, zamanım çok kısa.
Biz, o memleketin
içindeyiz. Biz, o memleketle beraber yoğrulmuşuz. O memleket, gece ve
gündüz, nabzı hiçbir zaman elimizden çıkmayan bir memleketimizdir.
Burada, örneğin Tabela üniversitesi mi kuruluyor? deniyor. Hayır.
Ben, bir akademisyenim, ben öğretim üyesiyim, size şunu açıkça
ifade edeyim ki, Bayburt Üniversitesi tabela üniversitesi olarak değil, o
bölgede çok önemli bir bilim merkezi olarak kuruluyor ve kurulacaktır.
Şunu hiçbir
zaman unutmayalım: Efendim, biz her şeyi hazırlayalım,
altyapıyı hazırlayalım, hocaları bulalım. Ee,
peki. İşte, yolu yapalım, okul yapalım, yurdu yapalım
ondan sonra üniversite yapalım. Böyle bir şey olur mu? Böyle bir
şey düşünülebilir mi? O insanlar, Bayburtta bu işi yapmak için
yardım eden insanlar -tek başına, Bayburttaki bir iş
adamımız Kâzım Erdem bir fakülte yapıyor, yurt
yapıyor- bunlar neye güveniyorlar? Bunlar üniversitenin olduğuna,
olacağına inandıkları için bu yardımları
yapıyorlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Üniversite
-Sayın Bakan çok güzel ifade etti- bir yüksekokul değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Güney.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Üniversite bir enstitü kurmak değildir. Üniversite
devamlı gelişen bir olgudur; devamlı büyüyen, o yöreye
sosyoekonomik çok büyük katkıları bulunan bir müessesedir. O
bakımdan, üniversiteyi siz kurarken Efendim, biz bu üniversiteyi kurduk
da ne olduk? diyemezsiniz. Üniversite daima gelişen, büyüyen bir olgu.
dedim. Bir yüksekokul kurarsınız, işte Hakkâride olduğu
gibi, işte kurulur, 300 öğrencisi vardır, 500 öğrencisi
vardır; bu ne uzar ne kısalır, on yıl böyle gider. Hâlbuki
üniversite devamlı gelişir, devamlı büyür, çevreye büyük
katkısı olur.
Atatürk
Üniversitesine biz bağlıydık, oranın bütçesindeydi bizim
Bayburtun yüksekokulu ve eğitim fakültesi. İnanın ki oradan
istediğimiz maddi imkânları hiç alamadık çünkü Üniversite
Kanunu
Biliyorsunuz ki üniversitelerin bütçeleri kanunla burada geçiyor.
Efendim, Atatürk Üniversitesiyle ilgili burada kanun geçtikten sonra zaten
çıkan parayı Atatürk Üniversitesi kendi kampüslerinde
kullanıyor, bize bir şey düşmüyor. Ama bugün biz artık
Bayburt Üniversitesi olduk. Bayburt Üniversitesi müstakil olarak bütçeden
payını alacaktır ve öyle gelişecektir. Bu bakımdan bu
dokuz üniversitenin kurulması bana göre son derece önemlidir.
Muhterem
milletvekilleri, üniversitelerde öğretim üyesi azlığı var
ama buradan ben size Bayburtla ilgili bir bilgi vereyim: Şu anda, bugün
için, bu üniversitede çalışmak için bana müracaat eden öğretim
üyesi, öğretim elemanı değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ekstradan iki dakika vermiştim ben size Sayın Güney.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Bir dakika
BAŞKAN Hiç
yapmadığım bir şeyi yaptırıyorsunuz.
Buyurun.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Sağ olun. Meslektaşız efendim, o kadar olacak!
Şimdi,
100ün üzerinde öğretim üyesi bana müracaat etti ve Bayburta, kanun
çıktıktan ve diğer fakülteler kurulduğu zaman geleceklerini
ifade ettiler. Bunlar güzel şeyler.
Değerli
milletvekilleri, bu üniversitelerin kurulması ülkemiz için çok önemlidir.
Bardağın hep dolu tarafına bakalım böyle hayırlı
işlerde. Bunları tenkit etmekten, bir şey çıkarmaktan hiç
sonuç çıkmadı. Yıllarca muhalefet partileri bunları
yaptı. Zaman geldi biz de yanlış yaptık. Ama bu
hayırlı bir iştir, çok önemli bir iştir.
Emeği geçen
herkese ve bu kanuna oy verecek hepinize içtenlikle teşekkürlerimi,
saygılarımı sunuyorum. Bu üniversitenin Bayburta, ülkemize
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güney.
BAŞKAN
Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın
Bakanıma soruyorum: Başta Ardahan olmak üzere, Hakkâri, Tunceli,
Iğdır, Gümüşhane gibi mahrumiyet illerimize üniversite
kurulurken, üniversiteler açıldığı anda öğretim
üyelerine lojman ve sosyal yaşam alanları ile öğrencilere de
yurt yaptırmayı düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Kurulacak olan 9 devlet üniversitesinin 7sinde iktisadi ve idari
bilimler fakültesi açılmaktadır. Bu durum bu fakültelerin derslik,
sıra ve tahtalardan ibaret olmasından dolayı açılıyor
gibi bir intiba bırakıyor. Buralardan mezun olacak öğrencilere
iş imkânı konusunda herhangi bir çalışmanız var
mı? Bu konuda bir plan ve proje yaptırıyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, kamuoyunda büyük bir beklentiye yol açan öğrenci affına
yönelik çalışmalar ne zaman sonuçlanabilir? Bunun içeriği ve
takvimi konusunda bir açıklama yapabilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, fen-edebiyat fakültesi fizik, kimya, matematik bölümü mezunu olup
formasyonlarını da almış olmalarına rağmen
öğretmen adaylarının ataması maalesef
yapılamamaktadır. Bu çerçevede, formasyon almış
öğretmen adaylarından bugüne kadar ataması
yapılmış olanların sayısı nedir? Bu sayı
sizce yeterli midir? Önümüzdeki dönemlerde formasyonunu almış
fen-edebiyat mezunlarının atamaları yapılabilecek midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Özdemirin sorusuna cevap veriyorum: Öncelikle iktisadi ve idari bilimler
fakülteleri sıradan, duvardan ibaret fakülteler değildir. Bu
fakültelerin hocaları, öğrencileri bunu duyarlarsa üzülürler
Sayın Özdemir. Mesele şudur: Biraz önce zatıaliniz Genel Kurulda
yoktunuz, ben açıkladım, dedim ki: Türkiye özel sektör eksenli bir
büyüme modeli tercih etmiştir. Türkiye dış ticaret
açısından dünyada atılım yapan bir ülkedir. Özellikle
iktisat, maliye gibi konularda, işletme gibi konularda çokça istihdama
ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu, özel sektörde çalışmak
üzere eleman yetiştirme amaçlıdır. Mühendislik fakültesi,
iktisadi idari bilimler vesaire bu amaçla tercih edilmiştir. Bu üniversite
açtığımız illerde, arkadaşlarımın bilgisi
olsun diye söylüyorum
Değerli milletvekilleri, Ardahanda şu anda 500
kişilik bir yurdumuz yapılmaktadır -ki yaklaşık maliyeti
10 trilyon civarındadır- Bartında 360 kişilik yurt
kapasitemiz vardır. Bayburtta 620 kişilik yurt kapasitemiz
vardır. Gümüşhanede 682 kişilik yurt kapasitemiz var.
Yurdumuzun, Kredi Yurtlar Kurumunun yurdunun olmadığı tek
vilayet -bu dokuz il içerisinde- Şırnaktır, Şırnakta
hiç yurt yok. Orada bir yükseköğretim kurumu da yok. (DTP
sıralarından Tuncelide sesleri)
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Hakkâride
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Müsaade edin,
geleceğim.
Hakkâride 252
kişilik bir yurt kapasitemiz var. Iğdırda 524 kişilik,
Tuncelide 500 kişilik yurdumuz var; zamanında
kullanılmadığı için Millî Savunma
Bakanlığına devredilmiş, onlar tarafından kullanılmaktadır.
Biz kendilerinden talep edeceğiz, kendileri, kendilerine bir bina yapıp geçerlerse bu
isabetli olacak, değilse şüphesiz ki üniversite kurulduktan sonra bu
imkân da oraya taşınacaktır. Yalovada da 186 kişilik
yurdumuz vardır. Yani işte, üniversite kuruyoruz fakat orada yurt yok
gibi kesinlikle bir argüman doğru değil. Ayrıca, bu
üniversiteler kurulduktan sonra, şüphesiz ki kampüs binaları
oluşacak, bunun içinde yurtlar da olacak. Doğu ve
Güneydoğudaki, özellikle gelişmemiş olan illerimizin hepsinde
bulunan üniversitelerimizde öğretim üyelerine çok sayıda lojman
yapılmaktadır, bu çerçevede de yapılacaktır.
Sayın
Işık, siz yokken ben öğrenci affıyla ilgili gerekli
açıklamayı yaptım. Tutanaklardan onu alırsanız çok
makbule geçer, tekrara düşmek istemiyorum.
Fen-edebiyat
fakültesi fizik, kimya, biyoloji mezunları eğer pedagojik formasyon
alırlarsa, biz diğer eğitim fakültesi mezunları gibi
onların atamasını yapıyoruz ancak fizik, kimya, biyoloji
bölümlerinde, daha doğrusu lise fizik, kimya, biyoloji derslerinde çok
fazla öğretmen ihtiyacı olmadığı için, hatta şu
anda bazı branşlarda fazlamız olduğu için atama
yapılmıyor. Ama fen-edebiyat fakültesi mezunları eğer
pedagojik formasyon almışlarsa, onları da diğer eğitim
fakültesi mezunları gibi atamaya devam edeceğiz.
Sayın
Başkanım, arz ederim.
BAŞKAN
Sayın Hıdır
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Bakanım, özür diliyorum, en son
düğmeye bastığım için Başkanım
bağladı.
Yeni kurulan
üniversitelerin bünyesinde kurulacak olan fakülte ve meslek
yüksekokullarının kurulduğu ilin tarımsal, sosyal,
coğrafi ve fennî özelliklerine göre projelendirilmesi yapılacak
mıdır? Bu yapılanmayla bölgesel istihdamın
artırılması hedeflenmiş midir?
BAŞKAN
Sayın Işık, çok hızlıca
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkanım, ben kısa bir
açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Çok
hızlıca
ALİM
IŞIK (Kütahya) Biraz önce ben dinledim, araştırma
yaptırdığınızı ifade ettiniz. Ben de
dışarı çıkınca telefon geldi, onun için soruyorum: Ne
zaman sonuçlanabilir? diyorlar. Bir de, içeriği konusunda bilgi
verebilirim diye gelen telefon üzerine sordum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan....
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Hıdırın sorusuna öncelikle cevap vereyim:
Değerli
arkadaşlar, şüphesiz ki bir ilde üniversite kurulurken o ilin
şartları göz önünde bulundurularak kuruluyor. Genellikle şöyle
bir beklenti var: Bir yerde hayvancılık varsa, bir yerde tarım
varsa, orada ille de bir ziraat fakültesi kuralım gibi bir beklenti var,
bu doğru bir beklenti değil. Çünkü şu anda Türkiyede çok sayıda
ziraat fakültesi var ve ziraat fakültelerinden mezun olan çok sayıda
ziraat mühendisi, yüksek ziraat mühendisi maalesef istihdam alanı
bulamamaktadır, iş bulamamaktadır. Çok sayıda veteriner
fakültesi vardır, buradan mezun olan insanlar, sadece kendilerini kamuya
bağımlı hissettikleri için, böyle şartlandıkları
için iş bulamıyorlar ama biz, bu üniversiteleri kurarken bu
planlamayı yapmış durumdayız.
Kısa vadede,
çok kısa bir sürede, Sayın Işık, bizim, öğrenci
affı gündemimizde değil. Şu anda bir araştırma
yapıyoruz, o araştırmanın sonuçları, eğer talip
olan kişileri çok haklı çıkarırsa böyle bir şey
olabilir. Bunu büsbütün reddediyorum anlamına gelmez, ama şu
kısa sürede gündemimizde böyle bir şey yok.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Ek Madde 98i
okutuyorum:
Gümüşhane
Üniversitesi
EK MADDE 98-
Gümüşhanede Gümüşhane Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan İletişim
Fakültesi ile Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı
iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan Gümüşhane Mühendislik
Fakültesi ile Gümüşhane İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesinden,
b) Karadeniz
Teknik Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Gümüşhane Sağlık Yüksekokulundan,
c) Karadeniz
Teknik Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Gümüşhane Meslek Yüksekokulu, Şiran
Meslek Yüksekokulu, Gümüşhane Sağlık Hizmetleri Meslek
Yüksekokulu ile Erzincan Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken
adı ve bağlantısı değiştirilerek oluşturulan
ve Rektörlüğe bağlanan Kelkit Aydın Doğan Meslek Yüksekokulundan,
d)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü
ile Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Şinasi Öktemde.
Buyurun
Sayın Öktem. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞİNASİ ÖKTEM (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifimle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde her
geçen yıl katlanarak artan talep, üniversite kapılarında
yığılmalara neden olmaktadır. Genç nüfusun
yoğunluğundan ve yükseköğretim kurumlarımızın
yetersizliğinden kaynaklanan bu durum, her yıl milyonlarca gencimizin
daha iyi bir gelecek umudunu bir sonraki yıla ertelemesine ya da tamamen
yitirmesine yol açmaktadır.
Devlet
üniversitelerinin yetersiz kaldığı noktada devreye giren
vakıf üniversiteleri ise yüksek maliyetleri nedeniyle
sınırlı sayıda gencimize hizmet verebilmektedir. Bu da
eğitimde fırsat eşitliğini zedeleyici bir unsur olarak
karşımızda durmaktadır. Sosyal devlet ilkesi gereği,
bu eşitsizliği ortadan kaldırma görevi de gene devletindir.
Mevcut seksen
beş devlet üniversitesinin yükseköğrenim görmek isteyen gençlerimizin
talebini karşılayamadığı gerçeği
karşısında yeni üniversitelere duyulan ihtiyaç inkâr edilemez
bir konumdadır.
İktidarın
son altı yılda üniversite açma noktasındaki gayreti gözlerden
kaçmıyor. Ancak üniversite kurulacak kentlerin belirlenmesinde etkili olan
kıstaslardaki çelişkiler, birçok soru işaretini de bugüne kadar
birbirinin içerisinde taşımıştır.
İktidarların bu noktada ortaya koyduğu uygulamalar,
üniversitelerin büyük iller başta olmak üzere, belirli bölgelerde
toplanması yönünde oldu hep. Kuşkusuz bu uygulama birçok soruna neden
olmuştur, olmaktadır.
Yeni
üniversiteler kurulurken önceliğin ekonomik anlamda hızla
gelişen illere tanınması ciddi bir stratejik hataydı.
Özellikle ekonomik anlamda gelişmiş illerin öncelik tercih ediliyor
olması, sosyoekonomik ve kültürel açıdan bir eşitsizliği de
beraberinde getirmekteydi. Yeni üniversiteler kurulurken bölgeler arası
dengelerin korunması, hedeflerin bu doğrultuda belirlenmesi
gerekiyordu. Üniversitelerin bulundukları kente
sağladıkları ekonomik, sosyal ve kültürel katkılar dikkate
alındığında üniversite dağılımındaki
eşitsizliği ortadan kaldıracak adımların bir an önce
atılması zorunluluğu da anlaşılacaktır. Böyle bir
uygulamayla, sanayi ve tarım alanları sınırlı
kentlerimizin üniversiteler aracılığıyla gelişmesi
sağlanabilir. Bu da ülkemizin doğusunda yaşanan ekonomik
çıkmazın batıya doğru yol açtığı göçü
önleyici bir çözüm olacaktır. Bir başka ifadeyle, ülkemizde bölgeler
arasındaki ekonomik dengeyi sağlamak, uçurumu kapatmak için mutlak
surette gelişmemiş ve kalkınmamış bölgelere üniversiteler
kurulması da bir zorunluluktur.
Doğu
Karadeniz Bölgemizde yer alan Gümüşhane ilimiz de istihdam sorunları
nedeniyle son otuz yılda büyük kentlere yoğun göç vermiştir.
Zengin yer altı kaynaklarına rağmen tarım
alanlarının yetersizliği ve sanayinin gelişememesi
nedeniyle kaderine terk edilen Gümüşhanede kurulacak bir üniversite,
bölgede yaratacağı canlılık bakımından büyük önem
taşımaktadır. Hâlihazırda faaliyet göstermekte olan Karadeniz
Teknik Üniversitesi ile Erzincan Üniversitesine bağlı fakülte ve
meslek yüksekokullarının kentte yarattığı
değişim göz önüne alındığında üniversitenin
gerekliliği çok daha iyi anlaşılacaktır.
Son yedi
yılda 56 bin göç veren Gümüşhanenin toplam nüfusu, 2007 adrese
dayalı nüfus sayımı sonuçlarına göre 130.825e
gerilemiştir. Doğdukları kentte eğitim, iş,
yaşama ve gelişme imkânını bulamayan insanların bu
temel ihtiyaçlarını bir başka kentte karşılamak
istemeleri doğal ve kaçınılmaz bir sonuçtur. Sadece
İstanbulun muhtelif ilçelerinde yaşayan Gümüşhane doğumlu
seçmen sayısı ise 76.550dir. Gümüşhanenin merkez nüfusu
köyleriyle birlikte 130.825, sadece İstanbulda yaşayan
Gümüşhane doğumlu seçmenlerin sayısı da 76.550
kişidir.
Ben,
çocuklarını okutabilmek için Gümüşhaneden İstanbula göç
eden bir ailenin çocuğuyum. Anadolunun yoksul illerinin üniversite
ihtiyacını, toprağından kopmanın, büyük kentlerin
varoşlarında tutunmanın ne demek olduğunu yaşayan,
bilen bir insan olarak konuşuyorum.
Son otuz
yılda göçe teslim olan Gümüşhanenin gelişimi için öncelikle nüfusa
ihtiyacı vardır, nüfusunu Gümüşhanede tutmaya ihtiyacı
vardır. Bu da ancak yaratılabilecek istihdam ve üniversite ile
sağlanabilir. İstatistiki rakamlara baktığımızda
oluşan tablo, Gümüşhaneye neden üniversite kurulması
gerektiğini fazlasıyla anlatmaktadır.
Millî gelir
bakımından 62nci sırada, sosyoekonomik gelişmişlik
bakımından 71inci sırada, gayrisafi millî hasıladan
aldığı pay bakımından ise 74üncü sıradadır,
yani en fakir, en yoksul 10uncu il konumundadır.
Gümüşhane
Üniversitesinin kente ne katacağını görmek içinse öyle uzaklara
gitmeye gerek yok. Sınır komşusu Trabzonda 1955
yılında kurulan Karadeniz Teknik Üniversitesinde bugün öğrenci
sayısı 48 bindir. Ünyeden Artvine kadar Doğu Karadenizin her
ilinde ve ilçesinde fakültesi ve yüksekokulu bulunmaktadır. Bünyesinden üç
üniversite doğmuştur. Ordu, Giresun ve Rizedeki üniversiteler,
Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı fakülte ve yüksek
okulların kentlerinde sağladığı büyümenin sonucu
olarak zaman içinde bir zorunluluk hâline gelmiştir. Bu zorunluluğun
sonucunda birkaç yıl önce bu üniversiteler de hayata geçirilmiştir.
Üniversitelerle birlikte öğrenci sayısında yaşanan
artış, bu illerimizdeki ekonomik canlılığı da
artırmıştır. Üniversite kentlerinin geçmişleriyle
bugünlerini kıyasladığımız zaman, okumak üzere gelen
gençlerin yarattığı talep, esnafından inşaat sektörüne
kadar pek çok alanda gelişimi de beraberinde getirmiştir. Biraz önce
verdiğim Trabzon örneğinde olduğu gibi, küçük bir Anadolu
kentinden büyük şehre dönüşen Trabzon için üniversitenin
taşıdığı anlam Gümüşhanenin gelişimi için
de tek çaredir.
Bir başka
örnek Eskişehir. Bir dünya kenti hâline gelen Eskişehirin de
gelişiminin altında üniversitenin yattığını inkâr
etmek olanaklı değildir.
Üniversite,
Gümüşhaneye sadece üniversite kenti olma özelliğini katmayacak,
aynı zamanda, kentin ihmal edilmiş pek çok kaynağını
gün ışığına çıkartarak değerlendirilmesinde
de önemli rol oynayacaktır.
Tarih boyunca
birçok medeniyete ev sahipliği yapan kentin sahip olduğu doğal
ve tarihî doku âdeta keşfedilmeyi beklemektedir. Gümüşhanenin
aynı zamanda turizm kenti olmasında da üniversitenin etkin rol
üstleneceğine inanıyorum. Böylelikle sanayi ve ticarette geri kalan
kentte hizmet sektörünün gelişmesi sağlanabilir.
Okuma yazma
oranı çok yüksek olan Gümüşhanede, yükseköğrenimde okuyan 3.217
öğrenciyle toplam öğrenci sayısının il nüfusuna
oranı yüzde 21 gibi çok yüksek bir rakamdır. İl genelinde 7
bağımsız anaokulu, 171 ilköğretim millî eğitim
uygulama okulu ve iş eğitim merkezi, 6 genel lise, 3 Anadolu lisesi,
2 çok programlı lise, 9 meslek lisesi, 1 fen lisesi ve 1 Anadolu
öğretmen lisesi bulunmaktadır. Bu yapıyı taçlandıracak
tek eksik ise bir üniversitedir. Böylelikle kentlerinde temel eğitimlerini
alan gençlerimiz yükseköğrenimlerini tamamlamak için başka kentlere
gitme ihtiyacını artık duymayacaklardır.
Altyapı
hazırlıkları açısından da gerek Gümüşhane
Belediye Başkanlığımız gerekse de Gümüşhaneli
yurttaşlarımız yörenin üniversiteye kavuşturulmasına
yönelik gerekli planlamaları ve hazırlıkları
yapmışlardır. Gümüşhane Belediye
Başkanlığı 1 milyon metrekare alanı imar planında
üniversite alanı olarak hazırlamış, ayrıca Özel
İdare ve Belediye Başkanlığındaki mevcut tüm
arsalarını üniversiteye vermişlerdir. Bu destek ve
katkılarından dolayı Gümüşhane halkının tümüne,
Belediye Başkanı nezdinde teşekkür etmeyi de bir
Gümüşhaneli olarak borç kabul ediyorum.
Bunun yanı
sıra, yine, yatılı ilköğretim bölge okuluna ait iki bina ve
yirmi dört lojman da üniversiteye verilmiştir.
Görülmektedir ki
Gümüşhane Üniversitesi kurulmalıdır. Çünkü Gümüşhane
üniversiteye hazırdır, çünkü Gümüşhane üniversiteyi çok eskiden
beri hak etmiştir.
Bu vesileyle
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öktem.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru.
Buyurun
Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 226 sıra sayılı kanunun 1inci maddesinde
getirilen ek madde 98 hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Bu maddeyle
Gümüşhane vilayetine üniversite kuruluyor. Gümüşhaneyle birlikte
ayrıca diğer maddelerle de Bartın, Ardahan, Bayburt, Hakkâri,
Iğdır, Şırnak, Tunceli ve Yalova vilayetlerine de
üniversite kuruluyor. Bütün bu vilayetler ve insanlarımızı
tebrik ediyor, hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Gümüşhanemiz
Anadolumuzun en güzel bölgelerinden birisidir. Bugün Gümüşhane ilinde 350
kişilik kız, 700 kişilik erkek öğrenci yurtları
bulunmaktadır. Mühendislik fakültesi, iktisadi idari bilimler fakültesi,
meslek yüksekokulları, sağlık yüksekokulu gibi eğitim
kurumlarını sayabiliriz. Bunların bir kısmı aktiftir,
bir kısmı da aktif hâle gelecektir. Yıllardan beri halkın
beklentisi olan üniversitenin kurulması büyük bir motivasyon
yaratacaktır. Bu motivasyona çok ihtiyacımız vardır.
Gümüşhane halkı esnafından çiftçisine, emeklisinden
çalışanına kadar ayakta kalma, yaşama mücadelesi veriyor.
Şartların çok zor olduğu bu ortamda böyle güzel bir haberle yeni
bir umutla, heyecanla karşılaşmaları çok önemlidir.
Sayın
milletvekilleri, Gümüşhane halkının güvenini kazanarak
üniversite kurulmasını candan
destekleyen, Belediye Başkanlığını yürüten Sayın
Mustafa Canlının ilini 21inci yüzyıla
hazırlamasındaki gayretlerinden dolayı tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyorum.
Gümüşhanelilerin
üniversite açılmasıyla beraber istekleri olarak öğretim üyesi
açığı giderilmesi, kampus alanı içerisindeki sosyal
altyapı tesislerinin tamamlanması, öğretim üyeleri için gerekli
teşvik tedbirleri alınması, kamu imkânları yanında
hayırsever işadamlarından da bu noksanlıkların
giderilmesinde destek beklenmektedir. Ayrıca yeni üniversite olarak
bünyelerinde fen edebiyat fakültesi kurulmasını da istemektedirler.
Kurulmakta olan
üniversitelerle ülkemiz daha sağlıklı, daha çağdaş,
daha özgür, daha katılımcı insanların
yaşadığı ülke olacaktır. Bu üniversiteyle de
Gümüşhanenin kalkınmasına, gelişmesine çok büyük
katkı olacağı da bir gerçektir.
Değerli
milletvekilleri, bu üniversitelerin her birinin açılışıyla
gençler okuma hakkı kazanırken aynı zamanda eğitim seviyesi
yükselecek, terör duracak, insanlar istismar edilmeyecek, çocuklarımız
üniversiteli olacaklardır. Ülkemizde yeterli üniversite olmalı,
gençlerimizin hepsi okumalı, kendisini en iyi şekilde
geliştirmelidir.
Bugün Amerika
Birleşik Devletlerinde 4 binin üzerinde üniversite vardır. Ancak bu
ülkede kişi başına gelir 40 bin dolar civarında bir rakam
düşmektedir. Nüfus olarak düşünülürse bizim ülkemizde 400 üniversite
olmalıdır. Bizim gelirimiz kişi başına, Sayın
Başbakanın dediği gibi 9 bin dolar değil ama bizim
çocuklarımız da üniversite mezunu olarak iş sahibi olmak
istiyorlar. Üniversite kavramı toplumun gelişmesini, güçlenmesini ve
bölgesinde ARGE çalışması ve buluşlarıyla gücünü
dünyaya ispat etme yerleridir. Bu güç yerleri çok iyi korunmalı,
kollanmalı ve gelişmesine destek olunmalıdır.
Geçmişte YÖK
ve hükûmetler arasında birçok problemler olmuş, bu önemli kurumumuz
çok zarar görmüştür. Hükûmetler bizim dediğimiz olacak diye her türlü
dayatmayı ortaya koyarken YÖK de buna karşı eylemler
yapmıştır. Ancak yeni bir YÖK Başkanı
atanmıştır. Yeni YÖK Başkanına çok önemli görevler
düşmektedir. Kurulu toparlamalı ve Türk milletinin beklediği,
demokratik, katılımcı, güçlü bir üniversite
yapısını oluşturmalıdır. Türk milleti kendisinden
çok şeyler bekliyor. Artık ayrımcılık olmamalı,
herkes üniversitede okumalı, eğitimlerini tamamlamalıdır.
İşte o zaman milletimizin gücünü dünyaya gösterme
şansını yakalamış oluruz.
Ayrıca,
yüksek lisans ve doktora yapmak isteyen öğrenciler teşvik edilmeli,
önleri açılmalıdır. Seksen bir vilayette üniversitelerimiz
oluyor, bunlara öğretim üyesi, öğretim görevlisi gerekmektedir.
Üniversiteyi teşvik ederek onları bu kurumlara özendirmeliyiz. Bugün
öğretim elemanlarımız geçinemiyor, ücretleri çok düşük. Bu
konular da gündeme getirilmeli ve çözüm üretmek için çalışmaları
da çok süratli yapmalıyız.
Ancak üniversiteleri
bitiren gençlerimizi de unutmamak lazımdır. Bugün üniversiteyi
bitiren genç çocuklarımızın yüzde 4ü ve 5i ancak iş
bulabiliyor. Genç işsizler ordusu gün geçtikçe büyüyor. Dış
ülkelere giden gençlerimize de, genç beyinlerimize de ayrıca sahip
çıkılmalıdır. 21inci yüzyılda genç nüfusumuza sahip
çıkar, onlara aş ve iş temin edebilirsek 21inci yüzyıl o
zaman Türk asrı olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, bugün üniversite gençliğinin birçok sorunu vardır.
Bunları sıralarsak: Okulu bitirince ne yapacağım korkusuyla
işsizlik, barınma ve yurt bulamama, ulaşım, hayat
pahalılığı, bursların azlığı ve
harçların yüksek olması, kitapların pahalı olması,
medikososyal tesislerin yetersizliği, fikirlerin rahatça ifade
edilememesi, türban yasağı, okullarını bitirenlerin gelecek
kaygısı. Ayrıca bu sorunların yanında, üniversiteyi
bitirdikten sonra da eğitim süresince almış oldukları
öğrenim ve katkı kredisi paralarının geri ödenmemesi sorunu
da artık kangren olmuştur. Bu konuda iki milletvekili
arkadaşımla birlikte vermiş olduğum kanun teklifi, sizlerin
desteğiyle Genel Kurulun gündemine alınması
kararlaştırılmış ve 106 sıra sayısıyla
gündemde bulunmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, kredi borçlarının geri ödenmesinde üniversite
mezunlarının ciddi olarak sıkıntıları vardır.
Bu konuyu ihmal edemeyiz. Artık gizlenemeyecek durumda olan üniversite
mezunları işsizlik oranı bu konuya öncelik verilmesi
gerektiğini ortaya koymaktadır. Bunlara kolaylık sağlamak
mecburiyetindeyiz. Bu Meclis yakın tarihte SSK ve BAĞKUR prim borçları
için kolaylık sağlamıştır. Bu konuda, aynı
durumu, bu çocuklarımız için de yapmak mecburiyetinde olduğumuzu
ifade etmek istiyorum.
Ülkemiz
artık gençlere yönelik politikaları tespit etmeli ve de buna çözüm
üretmelidir. Üniversiteyi her ilde kurmakla çözüm bulmuş olmuyoruz. Bugün
ülkemizde on beş-yirmi dört yaş arasında 15 milyon genç
bulunuyor. Ülkemiz 12 milyon genç nüfusun yüzde 30u öğrencidir.
Türkiyede işi olmayan her 100 kişiden 35i genç, iş arama ümidini
yitirenlerin sayısı ise 300 bin civarındadır. Bugün ülkemiz
genç nüfusuyla bir fırsat penceresi yakalamış olup, bu pencere
kapanmadan harekete geçmek mecburiyetindeyiz. İşte o zaman, lider
ülke Türkiye ideali de beraberinde gerçekleşmiş olacaktır.
Gençlik dönemi
insan hayatında en verimli en hareketli en ilginç ve en sorunlu geçen
zamanı içerir. Bu dönemde insan yoğun bir sorunla
karşılaşır. Sosyal, kültürel, ekonomik gücü yetersiz bir
gençlik yaşam savaşında çok ama çok büyük sıkıntılarla
karşılaşır.
Bundan
dolayı iyi bir eğitim ve istihdam politikası diyoruz. Hükûmet
çok acil bu konuda çözüm üretmelidir, aksi takdirde gençler gelecekte sosyal ve
ekonomik gerginliklerin kaynağı olabilir. Bu da yavaş yavaş
ortaya çıkmaya başlamıştır. Son yıllarda madde
bağımlılığının artması, gençlerin
uyuşturucuya yönelmesi, cezaevlerinin gençlerle dolması, terör
örgütlerinin gençleri kullanması bunun en açık göstergesidir.
Yakın bir
zaman diliminde 12 milyon, çalışma yaşına erişecek
genç insanımıza ülkemizin hedeflerini ortaya koymak ve ideallerini
gerçekleştirmek durumundayız. İşte, lider ülke Türkiye önce
bölgesinde sonra dünyanın her tarafında etkili, belirleyici ve güçlü
olur.
Gençliğine
her türlü imkânı hazırlamayan ve hür türlü kötü
alışkanlıktan korumayan, okulunu bitirdiği zaman iş
bulamayan iktidarın zararını yüce Türk milleti çeker.
Kurulan tüm
üniversitelerin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyor, yüce heyetinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Gümüşhane Milletvekili Sayın
Kemalettin Aydın.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 226 sıra sayılı yükseköğretim
ve kurulmamış illerdeki üniversitelerin kurulması üzerine
değişik arkadaşlarımızın vermiş olduğu
teklifi, bizim de il milletvekilleri olarak ve ilimizden yetişmiş
olup Türkiyenin başka yerlerinde milletvekilliği yapan
arkadaşlar olarak vermiş olduğumuz ve Hükûmet tasarısı
olarak Meclise gelmiş olan tasarı hakkında, özellikle
Gümüşhane Üniversitesi hakkında grubumuz adına, AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Kentlerin
üniversite sahibi olmaları ve üniversel anlamda gençliğini
yetiştirmesi, globalleşen ve eğitimin birinci sırada, bilgi
teknolojisinin de kaçınılmaz unsur olduğu dünyada yer alabilmesi
için, üniversiteye kadar yetiştirmiş olduğu gençlerini
üniversitede de yetiştirebilecek altyapı imkânına sahip olması,
bugünün dünyasında kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu
zorunluluğu ve kurulacak olan, Türkiyenin seksen bir ilinde var olacak
üniversiteleri sayarken, bir kısım geleceğinin planlanması
amaçlı konuşuluyor. İlimizde mutlaka geleceğin
planlanması amacıyla üniversiteye ihtiyaç varken, Gümüşhane
ilinin tarihsel geçmişiyle ve yetişmiş insan kapasitesiyle bugün
değil dün, dün değil geçmiş günlerde de üniversiteyi hak
etmiş olan bir il olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
1975-76
yılında Erzurum Mareşal Fevzi Çakmak Eğitim Enstitüsüne
bağlı olarak eğitimine başlamış, yani otuz
beş yıl önce yüksekokulu olan bir kentin, 12 Eylül olaylarıyla
beraber ara verilen eğitimi, daha sonra yeniden Karadeniz Teknik
Üniversitesine bağlı olarak devam eden eğitimi, bugün, 1 milyon metrekare
kapasiteli, şimdi kurulmakta olan üçüncü fakültesiyle üç fakülte ve iki
ilçesinde meslek yüksekokulu, il merkezinde meslek yüksekokulu, mevcut
öğrencilerin de yurt ihtiyacı olmayan, kapalı alanlarıyla
üniversite olmayı hak eden, kent yapısı ve dokusu ile de ilin
yüzde 21ini oluşturan öğrenci kapasitesiyle, demografik
yapısında değişim olmadan, ille barış içerisinde
yaşayan ve bu üniversite öğrencilerini kendi evlatları olarak
kabul ederek yürüyen bir kent, aslında bugün değil, taa cumhuriyet
tarihinin ilk yıllarından beri üniversiteyi hak etmiş bir
kenttir.
Üniversitesi
olmadan, üniversitede birçok öğretim üyesi olan, şu anda mevcut 2
milletvekiliyle de, akademik kariyerlerini en üstte tamamlamış
milletvekillerine sahip olan bir kent, sadece bu anlamda değil, kentin
dokusundaki yetişmiş edep, adap ve kaliteli bir neslin
varlığıyla, bugün Türkiye'de, asayiş olayları
içerisinde Türkiyenin ilk üç şehri içindedir. Gelişmişlik,
millî gelirden pay alması ve kalkınmışlığında
ülkenin arka sıralarında olmakla beraber, paradoks hâlinde sizlere
gelecek olan asayiş olaylarındaki ilk sıralarda oluşu bütün
yüce Meclis tarafından kanaatimce tebrik edilmelidir. Ülkelerin
sosyoekonomik durumunda pay alma oranı kentlerde düştükçe veya
metropol kentlerin varoşlarına gittikçe asayiş
olaylarının en üst düzeye çıktığı bir yerde,
Gümüşhane bunun tersini Türkiyeye ispatlamış, en huzurlu
yaşanan, misafirperver, oraya gelen yabancı öğrencilere -ki
yaklaşık 3.127 öğrenciye- anne babalık yapan bir kenttir.
Bu nedenle de sadece coğrafyası, sadece tarihî özellikleri ve sadece
bu kalitesiyle değil, her noktasıyla o kent düne kadar, şu ana
kadar üniversiteyi hak etmişti. O kente 22 Temmuz seçimlerinden önce
Sayın Başbakanımızın kent meydanında vermiş
olduğu sözü bu kadar kısa sürede Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanları içerisinde yerine getirmesinden dolayı, bu konuda
Sayın Millî Eğitim Bakanımıza ve kadrolarına ve yine
bugüne kadar Gümüşhaneye üniversite kurulması için Mecliste görev
ifa eden milletvekili büyüklerimizin vermiş oldukları ve bugün de
yine Gümüşhane Üniversitesi için Gümüşhane milletvekili olarak,
olmayarak vermiş oldukları teklifleri dolayısıyla herkese,
Gümüşhanenin yeni doğmuşundan, biraz sonra hayatını
sonlandıracak en yaşlısına kadar şükranlarımızı
sunmak istiyoruz.
Gümüşhane
halkı buna layık olduğunu geçmiş dönemde üniversitesinde
sağlamış olduğu başarılarla göstermiştir.
Bugün mevcut olan mühendislik fakültesiyle -bölgenin en güzel, en kaliteli
mühendisliği- yine Kelkitte mevcut olan ve Gümüşhane Üniversitesine
bağlanacak olan Aydın Doğan Meslek Yüksekokulu bugün Orta
Doğu ve Balkanların mezuniyetinde yüzde 60 oranında iş
bulma kapasitesine sahip, İngilizce eğitimli meslek yüksekokulu
olarak da gururla yerinde bulunmaktadır.
Bu nedenle,
sözlerimin sonuna gelirken, Gümüşhane Üniversitesine el kaldıracak
olan yüce Meclisteki tüm milletvekili arkadaşlarımızın,
Gümüşhane Üniversitesinin kuruluşunda emeği geçen Sayın
Başbakanımıza ve diğer kadrolara Gümüşhane
halkının şükranlarını sunup Gümüşhanenin, oraya
gelecek tüm gençliğe yapacağı ev sahipliğinde
Gümüşhane kimliğinin bir garantisi doğrultusunda hürmet ve
saygıyla huzurlarınızdan ayrılıyorum,
hayırlı uğurlu olsun bütün şehirlerimize.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Şahıslar
adına ilk söz Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelikte
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok efendim.
BAŞKAN
İkinci söz hakkı, Bayburt Milletvekili Sayın Fetani Battalda.
Buyurun
Sayın Battal. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FETANİ
BATTAL (Bayburt) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; böylesine
güzel bir akşamda sizleri selamlamaktan büyük bir kıvanç duyuyorum.
Üniversitenin ne
anlama geldiğini, biz Bayburt olarak, Gümüşhane olarak çok iyi
biliriz. Yıllardır bu hususta arzuladığımız,
uğraştığımız ve bu akşam AK Parti
Hükûmetinin çok çok önemli adımlarıyla kurduğumuz bu
üniversiteleri milletimizle paylaşmaktan büyük bir sevinç duyuyoruz.
Biz, üniversite
kurmanın bir kente neler getirebileceğini çok iyi biliyoruz. Bunu
yakinen hissettiğimiz için, Bayburtlular olarak, Gümüşhaneliler
olarak yıllar önce yollara düştük, uğraştık, çaba sarf
ettik, temel attık, bina yaptık. 2005 yılında, ta bugünleri
görerek, arzulayarak, özleyerek, Sayın Başbakanımızın
başkanlığında bir toplantı düzenledik. Bayburtlu
iş adamlarımız orada Ellerimiz bu iş için açılmıştır.
diye ortaya gönüllerini koydular. Bir iş adamımız Kazım
Erdem buradan kendisine sevgi ve saygılarımı sunuyorum- bir
fakülte binası yaptı. Başka bir iş adamımız
Mustafa Köseoğlu, başka bir fakülte binası yaptı.
Ankaradaki iş adamlarımız, parça parça paraları toplayarak
gittiler, rektörlük binasını yaptılar, bitirdiler ve devlet
olarak da yüksekokulumuzun binası yapıldı, bitirilmek üzere.
Bütün bu çabalara ilaveten Bayburtlular, İstanbuldaki dernekler piyango
düzenlediler. Bütün hedefleri, üniversite altyapısına katkı
sunmaktı.
Az önce
muhalefetten arkadaşlar konuşurken tabela üniversitesinden falan
bahsettiler ve bazıları dediler ki: Falanca üniversitenin rektörü
benim üniversitem tabela üniversitesi. diye ağlıyor. Öyle
ağlayan bir rektör varsa buradan kendisine ikazda bulunuyorum: Derhâl
istifa etsin! Çünkü, tıpkı muhalefet gibi o da millet faktörünü
unutmuş demektir. Milletiyle kol kola girerek bu tür adımların
nasıl atılabileceğinin ispatını görmek isteyenler
Bayburta gidebilir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu
yıl sezonu itibarıyla Bayburt gibi bir kent kendi
imkânlarını maksimum ortaya koyarak 5 bin kişilik, 6 bin
kişilik öğrenciyi okutacak altyapıyı yapmış ve
bitirmiş olacak. Onun için, Bayburta üniversite açmanın, bunu
bizlerle paylaşmanın kıvancını yaşayan Sayın
Başbakanımıza, Sayın Bakanımıza, onun
bürokratlarına ve buna destek veren hepinize canıgönülden
teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, Bayburta üniversite açılması demek -şu an için
sadece bir Eğitim Fakültemiz ve bir yüksekokulumuz var- artı,
ilaveten İktisadi ve İdari Bilimler Fakültemiz, Mühendislik
Fakültemiz, Bayburt Meslek Yüksekokulumuz, Bayburt Sağlık Hizmetleri
Meslek Yüksekokulumuz, Sosyal Bilimler Enstitümüz ve Fen Bilimleri Enstitümüzün
hayata geçmesi demektir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gümüşhaneye gel.
FETANİ
BATTAL (Devamla) Şu kaynaklara baktığımız zaman
görüyoruz ki, bu altyapı hayata geçtiği zaman Bayburt Üniversitesinde
öğretim görevlisi sayısı tam 2.300 civarında bir
sayıya kavuşmuş olacak.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Vekilim, Gümüşhaneye gel.
FETANİ
BATTAL (Devamla) Bunun ne demek olduğunu biz biliriz. Sadece şu
andaki Eğitim Fakültesiyle
BAŞKAN
Sayın Battal, Gümüşhane Üniversitesi için konuşuyorsunuz.
Gümüşhaneliler çok üzülecek.
HASAN KARA
(Kilis) Bayburt, Gümüşhane aynı.
FETANİ
BATTAL (Devamla) Burada şükran duygularımı en sona
eylemiştim Sayın Başkanım ama siz madem bu araya girdiniz
ben de söyleyeyim. Ben yer sıkıntısından dolayı
Bayburt Üniversitesi konuşulurken konuşamadım. Üniversite
konusunda, Gümüşhane Üniversitesi konusunda Yahya Doğan Beyin çok
önemli bir komisyon toplantısından dolayı yurt
dışında olduğunu biliyorum. Onun Gümüşhane
Üniversitesine ne kadar titizlendiğini, ne kadar arzu ettiğini de
biliyorum, onun yerine söz almış bulunuyorum ben.
(Alkışlar) Onun için, hem Bayburt hem de Gümüşhane Üniversitesi
adına konuşmak benim için en büyük zevk. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buradan Bayburta
demeden Gümüşhaneye, oradaki dostlarımıza, bütün
Gümüşhaneli kardeşlerimize diyorum ki: Üniversiteniz
hayırlı olsun. Şuradan, şu milletin kürsüsünden arzu
ederdim ki o üniversite de kurulsun, iyi olur ama, ancak, fakat diye bir sürü
mazeretler süren muhalefetten milletvekili arkadaşlarımız şöyle
ağızlarını doldura doldura deselerdi ki Bayburta
üniversite helal olsun, helal olsun, üniversiteye Bayburt da sahip oldu
diyebilsin. (AK Parti sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından helal olsun sesleri)
ALİ KUL
(Bursa) Gümüşhaneye de helal olsun!
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Gümüşhaneye de helal olsun!
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Hem Bayburta hem Gümüşhaneye helal olsun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tüm Türkiyeye helal olsun!
FETANİ
BATTAL (Devamla) Bütün yüreğimle söylüyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Battal, son bir dakikanız.
FETANİ
BATTAL (Devamla) -
helal olsun Gümüşhaneye üniversite.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Tunceliye de helal olsun, Yalovaya da
FETANİ
BATTAL (Devamla) Tunceliye de helal olsun, Ardahana da helal olsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Şırnak, Hakkâri
FETANİ
BATTAL (Devamla) - Şırnaka da helal olsun, Hakkâriye de helal
olsun.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Tarsusu da söyle!
FETANİ
BATTAL (Devamla) - Arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Bayburtun üniversite
hayali, bizim için bir kızıl elma gibiydi. Buna bizim
ulaşmamız demek, aslında Türkiye'nin de hayaline
ulaşması demek. Neden böyle? Çünkü her hükûmet, programına,
miting meydanlarına bütün illere üniversite açacağı sözüyle
çıkmıyor muydu? Bu bizim AK Parti Hükûmetine, bize nasip olduysa biz
bundan dolayı da ayrıyeten Allaha hamdeder ve şükrederiz. Onun
için, üniversite demek, ilim demektir, irfan demektir, gönül demektir. Onun
için, üniversitelerimize, oradaki öğrencilerimize ben Türkiye'nin hem çiçek
bahçesi hem de lokomotifleri gözüyle bakıyorum. Onlara
bakışımız, yarınlara bakışımız
demektir. Çünkü üniversite demek, bir milletin lokomotifi
(AK Parti
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Battal.
FETANİ BATTAL
(Devamla) Bir dakika daha Sayın Başkan, bir dakika daha.
BAŞKAN
Mümkün değil.
Teşekkür
ederim, sağ olun.
FETANİ
BATTAL (Devamla) Ama bir dakikayı bana çok görmenizi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Verdi, verdi.
BAŞKAN Bir
dakika verdim size ben. Aa tabii. Mümkün değil. Yani herkesin bir
dakikası zaten otomatik var.
FETANİ
BATTAL (Devamla) Fark etmedim.
BAŞKAN Çok
heyecanlıydınız.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Biraz sessiz
olursanız birbirimizi duyarız.
Ek madde 99u
okutuyorum:
Hakkari
Üniversitesi
EK MADDE 99-
Hakkaride Hakkari Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan İktisadî ve İdarî
Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ile Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan
Hakkari Eğitim Fakültesinden,
b) Yüzüncü
Yıl Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Hakkari Meslek Yüksekokulu, Yüksekova Meslek
Yüksekokulu ile Hakkari Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulundan,
c)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü
ile Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köseye aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kurulacak olan Hakkâri Üniversitesi hakkında
görüşlerimi dile getirmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, ülkemiz ekonomik olanakları, tarihsel geçmişi,
doğal varlıkları, kültürel zenginlikleri ve insan nüfusu ile
kıskanılacak bir potansiyele sahiptir. Maalesef bu potansiyel
yeterince değerlendirilememiş ve bölgesel gelişmişlik
düzeyleri arasında derin farklar doğmuştur.
Devletin
ekonomiye müdahale araçları iyi seçilmeli ve bölgesel dengesizliklerin
ortadan kaldırılması için en etkin yöntemler
kullanılmalıdır. Devletler bazı alanları mutlaka
doğrudan destekler. Bu alanların başında ise eğitim
gelmektedir. Her ne kadar eğitime devlet desteği
tartışılsa da sosyoekonomik, siyasal ve kültürel birçok unsura
bağlı olarak devletin eğitime katkısı beklenmektedir.
Bu katkı içerisinde yükseköğretim kurumları
ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Eğitime
yapılan yatırımlar ekonomik yatırımlardan
farklılık göstermektedir. Eğitim uzun vadede sonuç alınan
bir alandır. Ayrıca eğitim nicel göstergelere dayalı olarak
değerlendirilmeyecek bir alandır.
Toplumun tüm
kesimleri eğitimin yararlarını uzun vadede de olsa mutlaka görür
ve gelişmişlik düzeyleri içerisinde eğitimin ne derece önemli
olduğunu hisseder. Bu nedenler eğitimin başlıca
yatırım alanı olması için gerekçedir ve Hükûmet genel
bütçeden eğitime ayırdığı payı
artırmalıdır.
Değerli
üyeler, Türkiye topraklarının yaklaşık yüzde 1,2sini
kaplayan Hakkâri ilimiz tarih öncesi çağlardan beri yerleşim yeri
olmuştur. Hakkâriye bağlı olarak merkezle birlikte Yüksekova,
Şemdinli, Çukurca ilçeleri bulunmaktadır.
İlin
elverişsiz coğrafi yapısı nedeniyle kullanılan arazi
miktarı oldukça azdır. Engebeli ve dağlık alanı ilin
ekonomisini de doğrudan etkilemektedir. Tarım, sanayi ve hizmet
sektörü göstergelerinde genellikle Türkiye ortalamasının altında
olan Hakkâri ilimizin sosyal göstergeleri de maalesef bu olumsuz
yapıyı desteklemektedir.
İlin en
önemli ekonomik faaliyeti olan sınır ticaretinin Irak
Savaşı olunca olumsuz gidişi hızlanmıştır.
Bu durum ilden göçün giderek artmasına neden olmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, Hakkâri güvenlik nedeniyle çok zor günler
yaşamış, olağanüstü hâl yönetiminin birçok
olumsuzluğunu hâlâ atlatamamıştır. 1984-1998
yılları arasında terör nedeniyle daha iyi yaşam
koşulları arayışları, GAP kapsamındaki geniş
ölçekli kalkınma projeleri ve doğal afetler gibi diğer nedenlerle
çok sayıda köy ve mezra boşalmıştır. Türkiye içinde
yer değiştirmiş olan nüfusa yönelik olarak 1994
yılında geliştirilen Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi
maalesef istenen sonuca ulaşmamıştır. Proje kapsamında
yer alan on dört ilden biri olan Hakkâride Köye Dönüş Projesi etkili
olamamıştır. 27 Temmuz 2007 tarihinde yürürlüğe giren Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunun uygulamaya konulmasıyla köylerini terk etmek
zorunda kalmış olan vatandaşlarımızın
sıkıntılarının giderilmesine yönelik olarak yeni bir
adım atılmamıştır. Ancak on binlerce dosya çözülmeyi
beklemeye devam ediyor. Temennimiz, bu bekleyişin daha uzun süreli
olmamasıdır. Hakkârili yurttaşlarımız bu konuda acilen
çözüm beklemektedirler.
Sayın milletvekilleri,
bu ilimizde sağlıktan eğitime, tarımdan sanayiye kadar
hemen her alanda sorunlar baş göstermektedir. Hakkârili
yurttaşlarımız kendilerini sahipsiz hissediyorlar, Hakkârinin
unutulduğunu ve il için de daha çok şey yapılması
gerektiğini ifade ediyorlar. İlimizden sürekli telefon alıyorum,
insanlarımızın dertlerini dinlemeye çalışıyorum.
Hakkârililerin isteklerini size şöyle özetleyebilirim: Üvey evlat
muamelesi görmek istemiyorlar. Hakkâri Üniversitesi için yasa teklifi
hazırlarken tüm bu şartları göz önünde bulundurmaya
çalıştım. İlimiz yükseköğretim anlamında fazla
olanağa sahip değil. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine
bağlı olarak eğitim öğretime devam eden Hakkâri Meslek
Yüksekokulu bulunmaktadır. Aynı zamanda olanaksızlıklar
nedeniyle faaliyette bulunmayan Yüksekova Meslek Yüksekokulu da Hakkâri
sınırları içerisindedir.
Hakkâriye
yapılacak olan bir üniversite kentin ekonomik olanakları daha iyi
olanaklara kavuşmasıyla birlikte sosyal anlamda atılımlar
sağlanmasının ilk uygulaması olacaktır. Hakkâri
Üniversitesinin sosyal anlamda oynayacağı rolü üzerinde önemle
durmakta yarar olacaktır. Hakkâriye başka illerden gelen
öğrenciler ile Hakkârili öğrencilerin bir arada yaşaması
kültürel kaynaşmanın da doğmasına neden olacaktır.
Sosyal barışın pekişmesinde üniversitenin
yapacağı katkı düşünülenden de daha büyük olacaktır.
Barışın, kültürel dayanışmanın ve huzurun
olduğu yerde ekonomi de yoluna girer, kalkınma da sağlanır.
Bu nedenle, Hakkâriye kurulacak olan üniversitenin ayrı bir anlamı
olacaktır.
Değerli
üyeler, üniversiteler yeni alışkanlıkların ve yeni
açılımların peşinden geleceği birer kurumdur.
Kentleşmenin önünü açacak olan kurumlardan biridir üniversiteler.
Şehir yaşantısının her türlü olanakları
üniversite sayesinde artırılabilir. Hakkâriye açılan bir
üniversitenin yararları elbette bunlarla sınırlı
değildir.
Sayın
milletvekilleri, Hakkâriye kurulacak olan bir üniversite sayesinde
yurttaşlarımız bu ülkenin her türlü mutluluğunu
paylaşacaklardır, her türlü mihnetine ortak olmak, diğer etnik
kesimlerle eşitlik içerisinde, kardeşçe yaşamak ve demokrasi,
özgürlük haklarından alabildiğince yararlanma
fırsatını bulacaklardır. Dolayısıyla,
değişik kültürlere tabi olan öğrencilerimizin burada
okuması
Bunlar kaynaşacak, bütünleşecek ve ülkenin sosyal
demokrasisine büyük katkıları olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, üniversitenin daha etkin olarak ilin yaşamına
girebilmesi için iktidar, tarım, sanayi ya da hizmet sektörlerine dönük
yatırımlar yapmalı, ayrıca çeşitli yöntemlerle özel
yatırımlara kolaylıklar da sağlamalıdır.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman
gibi kardeşçesine yaşamak için Hakkâriye kurulacak olan bir
üniversite önemli işlevler ve sorumluluklar yüklenecektir.
Bu ilimize
kurulacak olan üniversitenin Hakkârililere ve ülkemize hayırlı
olmasını diler, sözlerime son verirken bu duygu ve düşüncelerle
hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köse.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir.
Buyurun
Sayın Özdemir.
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
Hakkâri ilimizde bir üniversite kurulması ve bu üniversitenin hangi
fakülte, yüksekokul ve enstitülerden oluştuğuna dair
Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanununa eklenecek ek madde 99
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hakkâri ilimiz,
yüksek ve görkemli dağları, binlerce yıllık buzulları,
yayla ve platolarıyla, derinden akan Zap Suyu ve coşkun
sularıyla, ceviz ve ballarıyla, yöresel kilimleriyle, misafirperver
insanlarıyla, geçmişte pek çok uygarlığın ilgi
odağı olmuş serhat bir ilimizdir.
Hakkâri ilimizin
yüz ölçümü 7.121 kilometrekaredir. Merkez, Yüksekova, Şemdinli ve Çukurca
olmak üzere dört ilçesi bulunmaktadır. Adrese dayalı son nüfus
sayımına göre 246.469 nüfusu bulunmaktadır. Hakkâri ilimizde
çalışan kişi sayısı 76.872 olup bunun yüzde 52si
tarımla uğraşmaktadır. İşsizlik oranı yüzde
11,8dir. Okul öncesi öğrenciler de dâhil olmak üzere öğrenci
sayısı 68.681dir. Elverişsiz coğrafi yapısı
nedeniyle kullanılabilir arazi alanının az olması büyük
çoğunluğu tarımla uğraşan il halkının
düşük gelirli olmasına yol açmakta ve bu durum da ilin ekonomisini
son derece olumsuz etkilemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçim kaynağının
başında gelen hayvancılık bölgede yoğun olarak
yaşanan PKK terörü nedeniyle, sınır ticareti ise Irak
Savaşı nedeniyle darbe yemiştir. Sağlık ve eğitim
alanında da çok ciddi yetersizlikler vardır. İşsizlik çok
yüksek düzeylerdedir. Kişi başına düşen millî gelir
seviyesi diğer illerimizin çok çok altındadır. Bu durum ilden
göç edenlerin sayısının giderek artmasına neden olmuş,
Hakkâri ilimiz başta İstanbul, Adana, Mersin, Gaziantep, İzmit
gibi metropol şehirlerimize yoğun bir şekilde göç vermeye devam
etmektedir.
Tarım,
sanayi ve hizmet sektörü göstergesinde Türkiye ortalamasının
altında olan Hakkâri ilimiz sosyal göstergeleri de maalesef bu olumsuz
yapıyı desteklemektedir. Terörün, işsizliğin,
yoksulluğun ve eğitimsizliğin kuşattığı
kent, desteklenir ve sorunlarına çözüm üretilirse ülkemizin ekonomik ve
sosyal gelişimine katkıda bulunabilecek potansiyele sahiptir.
Hakkârinin
coğrafi durumu nedeniyle yaşamakta olduğu sosyal ve ekonomik
sorunlardan kurtulabilmesi, bölgesel ekonomik kaynakları daha verimli
kullanabilmesi, ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücüne sahip olabilmesi
için üniversiteye ihtiyaç vardır. Hakkâri Üniversitesinin kurulmasıyla
birlikte bölge halkının yıllardır ihtiyaç duyduğu
kültürel ve sosyal gelişim sağlanacak, tarım,
hayvancılık ve özellikle zengin maden yatakları bilimsel olarak
işlenebilecek, ilim ve ülkemizin ekonomisine de büyük katkı
sağlayacaktır. Ayrıca, büyük illerimize devam eden göç
önlenecektir. Türkiye'nin çeşitli illerinden kente gelecek üniversite
öğrencileriyle birlikte kentin sosyal hayatı değişecek,
başta kültür ve sanat merkezleri olmak üzere yeni projelerin yaşama
geçirilmesi mümkün olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim düzeyi yüksek, mesleki
olarak yetiştirilmiş kalifiye insanların, ülke
kaynaklarının daha etkili ve bilinçli şekilde
değerlendirilmesini sağladıkları bilinen bir gerçektir.
Asıl olan insanların temel kapasite ve yetenekleri doğrultusunda
her yerde ve her düzeyde eşit eğitim imkânına sahip
olmasıdır.
21inci
yüzyılın bilgiyi üreten ve etkin kullanan saygın ülkeleri
arasında yer alabilmemiz özellikle yükseköğretimde nicelik ve nitelik
açısından başlayacağımız başarıyla mümkün
olacaktır. Anayasamızın 130uncu maddesi, üniversitelerin
kanunla kurulmasını ve ülke genelinde dengeli bir şekilde
dağılımının sağlanmasını öngörmektedir.
Çağdaş eğitim ve öğretim esaslarına dayanan bir düzen
içinde ülkemizin ve milletimizin ihtiyaçlarına uygun insan gücü
yetiştirmek amacı ile çeşitli düzeyde eğitim öğretim,
bilimsel araştırmalar yapmak, ülke ve insanlığa hizmet
etmek üzere kamu tüzel kişiliği bulunan ve bilimsel özerkliğe
sahip üniversiteler kurmak devletimizin anayasal görevidir.
Yukarıda
ifade ettiğim nedenlerden dolayı Hakkâri ilimize üniversite
kurulması son derece önemlidir. Çünkü Hakkâri ilimiz ülkemizin en uç
serhat ilidir. PKK terör örgütünün bölge halkına yaptığı
Devlet bu bölgeye yatırım yapmıyor. şeklinde olumsuz
propagandayı da büyük ölçüde bu üniversite önlemiş olacaktır.
Sözlerime son
verirken Hakkâri ilimizin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısına büyük
katkılar sağlayacağını düşündüğümüz bu kanun
tasarısına Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu oy
vereceğimizi bildirir, Hakkâri ile birlikte dokuz ilimizde kurulacak olan
devlet üniversitelerinin ve iki vakıf üniversitesinin üniversite kurulacak
illerimize ve ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın
Abdulmuttalip Özbek. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Özbek.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ABDULMUTTALİP ÖZBEK (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 226 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ek 99uncu maddesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken benden önceki Değerli Hatip arkadaşım Hakkârinin
sahipsiz olduğunu, üvey evlat muamelesi gördüğünü belirttiler. Tabii
ki ben asla buna katılmıyorum. Hakkâri asla sahipsiz değildir
Sayın Vekilim.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Sahipsiz değil, sahipsiz değil, DTP var.
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Hakkâri üvey evlat muamelesi görmemektedir. Köy
tazminatları hızla ödenmektedir. Daha geçen hafta Hükûmetimiz
tarafından 22 trilyon para Valiliğin hesabına geçmiştir.
Bunu isterseniz sorabilirsiniz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Durum iyi Hakkâride yani.
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Bütün bölgeye gönderiliyor ama ben sadece Hakkâri ile
ilgilendiğim için bir hafta önce valiliğin hesabına 22 trilyon
aktarılmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hakkârililerin durumu iyi yani!
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Hakkârililer çok eziyet çekti, bunun da
karşılığını alıyorlar efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Eziyet çektiği için
karşılığını alıyor!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Parayı nereden yolluyorlar?
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Köy tazminatlarından efendim. Köylerinden göç etmek
zorunda kalan insanların köy tazminatlarının ödenmesi için bu
paraların kendi hesaplarına
yatırıldığını valilikten sorabilirsiniz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sanki cebinizden
çıkmış gibi anlatıyorsunuz.
ABDULMUTTALİP
ÖZBEK (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri, bir milletin geri
kalmışlığı veya gelişmişliği o milletin
uygulamakta olduğu eğitim sistemiyle doğru
orantılıdır. Bir milletin, bir devletin ekonomik ve sosyal anlamda
kalkınması, gelişmesi, çağdaş medeniyetler seviyesine
ulaşabilmesi ancak eğitimle mümkündür. Eğitim düzeyi yüksek,
mesleki olarak geliştirilmiş kalifiye insanlar, ülke
kaynaklarının daha etkili ve bilinçli bir şekilde
değerlendirilmesini sağlar. Asıl olan, insanların temel
kapasite ve yetenekleri doğrultusunda her yerde ve her düzeyde eşit
eğitim imkânlarına sahip olmasıdır. Bu nedenle Hakkârili
gençlerin sosyal hayata katılması, dünyaya entegre
olmasının tek yolu üniversite eğitimidir. Ayrıca, Hakkârili
gençlerin kendi illerinde okuyabilecekleri bir üniversite özlemi nesillerdir
devam etmektedir.
Bu bölgenin
geleceğine yapılacak en önemli yatırım ve hayırlı
yatırım üniversite yapılması ve eğitim
yatırımıdır. Bölgemize yaptığı bütün
yatırımlarından dolayı Sayın Millî Eğitim
Bakanımıza, değerli bürokratlarına şahsım ve
Hakkârililer adına teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, üniversite, girdiği ile sadece eğitimi getirmez, o
ilin sosyal, kültürel, ekonomik gelişimi yanında evrensel bir
bakış açısı da getirir. Hakkâri Üniversitesi, Hakkârililer
için coğrafi zorlukları, yüksek dağları aşıp
dünyaya bağlanma kapısı olacaktır. Yıllardır
kâğıt üzerinde kurulu bulunan Hakkâri Eğitim Fakültesi,
Yüksekova Meslek Yüksekokulu Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine bağlı
olarak kurulmuş, yasal süreç tamamlanmasına ve Hakkâri Eğitim
Fakültesinin dekanı atanmasına rağmen kadro tahsisi
yapılmadığı için fakülte ve yüksekokul öğretimi
açılamamıştır.
Hakkâri
Üniversitesinin kurulmasıyla birlikte, bölge halkının
yıllardır ihtiyaç duyduğu kültürel, sosyal gelişiminin de
sağlanmasının yanında, tarım, hayvancılık ve
özellikle zengin maden kaynaklarının bilimsel olarak
işletilmesi, ilimizin ve ülkemizin ekonomisine büyük katkı
sağlayacaktır.
Nüfusu,
coğrafik şartları, yaşamakta olduğu ekonomik ve sosyal
sorunları dikkate alındığında Hakkâride üniversite
kurulması büyük önem arz etmektedir.
Bu kanun
teklifiyle, Hakkâri ilinde, Eğitim Fakültesi, Mühendislik Fakültesi,
İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi, Sağlık Meslek
Yüksekokulu, Şemdinli Meslek Yüksekokulu, Yüksekova Meslek Yüksekokulundan
oluşan Hakkâri Üniversitesi kurulması öngörülmüştür.
Günümüzde
toplumların en etkili sosyal, kültürel iletişim merkezleri
üniversitelerdir. Birçok alanda geri kalmış illerimize üniversite
kurulmasının kalkınmada ve kültürel gelişimde çok fayda
sağlayacağı açıktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar gelen bütün
iktidarlardan Hakkârililerin bir üniversite talebi olmuştur. Her ile bir
üniversite parolasıyla yola çıkan AK Parti Hükûmeti, Hakkârililerin
bu talebini duymuş ve haklı bulmuştur. Hakkâri Milletvekili
olarak bütün Hakkârili hemşerilerim adına Hükûmetimize teşekkür
ediyorum.
Bu kararla,
Hakkâride bir üniversite kurulmasıyla beraber, Hakkârililerin
eğitim, kültür ve sosyal hayatı yeniden canlandırılacak ve
gençlerimizin önü açılacaktır. Öyle inanıyorum ki bu
üniversitenin kurulmasıyla, ülkemizin diğer illerinden üniversitemize
gelecek olan öğrencilerin bir arada bulunmaları, eğitim
görmeleri, bölgemizde barışın, kardeşliğin ve
hoşgörünün çimentosu olacaktır.
Üniversitemizin
Hakkâriye hayırlı olmasını diliyor, bu üniversitenin
kurulmasında, başta Sayın Başbakanımız olmak
üzere, iktidarıyla, muhalefetiyle, bürokratıyla emeği geçen
herkese teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özbek.
Şahısları
adına ilk söz Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylaniye aittir.
Buyurun
Sayın Geylani. (DTP sıralarından alkışlar)
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Hakkâri
ilimize de bir üniversitenin kurulacak olmasından mutluluk duyduğumu
belirtmek isterim. Ne var ki her şeyden önce ve her bakıma geri
bırakılmış Hakkâri ilimizin bir üniversiteden önce,
öncelikli devasa sorunları bulunmaktadır.
İl ve
ilçelere bağlı köylerin tümüne yakınının
yakılıp yıkılmasıyla vatandaşlarımız,
bütün üretim ilişkilerinden koparılmış, göçe
zorlanmış ve kaynağı olmayan tüketim toplumu konumuna
getirilmiştir.
Hakkâri ilinin
tek geçim kaynağı ilkel tarım, hayvancılık,
arıcılık olmasına karşın, bu kıt olanaklar
da sıfırlanmıştır. İran ve Irakla yapılan
oldukça küçük ölçekli sınır ticareti de devletin keyfî ve
iktidarın siyasi tutumu nedeniyle yapılmaz duruma gelmiştir.
Değerli
üyeler, eğitim sisteminin yapısal sorunları köklü ve
kalıcı projelerle çözüm bulmazsa bu denli yasal düzenlemelerin içi
boş kalacağı kaygısını taşıyoruz. Çünkü
bugün var olan üniversitelerde bile idari yapılanma, kadro
açığı, mali kaynak, can güvenliği, kredi, burs,
sağlık, düşünceyi ifade ve örgütlenme özgürlüğü, baş
örtüsü sorunu gibi önemli konular çözüm beklemektedir.
Bozuk sistemin
yansıması sonucunda, Hakkâri ilimiz, eğitim olanaklarından
en az yararlanan, bu nedenle üniversite giriş sınavlarında da ne
yazık ki başarı oranı oldukça düşük olan -başta
gelen- ilimizdir. Zira Hakkârinin ilk ve ortaöğretim okulları,
altyapı, öğretim kadrosu, mali kaynak, araç ve gereç noktasında
ifade edilmeyecek derecede ihmal edilmiştir. Bu nedenlerle, liseyi bitiren
öğrencilerimiz de sıfır maddi olanaklarla özel dershanelerin
insafına terk edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, ilde son yaşanan talihsiz olaylarda da açığa
çıktığı gibi, dershane öğrencileri de güvenlik
güçlerinin biber gazıyla zehirlenmekte, coplanmakta, gözaltı ve
tutuklamalardan kurtulamamaktadırlar. Üniversite bitiren az sayıdaki
gençlerimiz de ne yazık ki iş bulamamaktadırlar. Onun için,
üniversitelerin çokluğundan ve yenilerinin eklenmesinden önce eşit
olanaklar dâhilinde eğitim sisteminin çağcıl sorunlarıyla
birlikte istihdam probleminin de çözülmesi kaçınılmazdır.
Bakınız,
Türkiyede bugün otuzu aşkın hukuk fakültesi ve
mezunlarının iş arama durumu ortadayken hâlen savcı ve
hâkim açığının bulunması, bazı davaların
ancak bir yıla yakın sürede açılıyor olması ve
tutuklulara da yılda iki üç kez duruşma gününün verilebilmesi
ayrı bir çelişki değil midir? Hükûmet bunu nasıl
açıklayabilir!
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özünde, eğitim hadisesinin
temelinde yatan neden demokrasi, eşitlik, toplumsal barış
gerçeğidir. Demokrasiyi uygulayan ve demokrasiye geçiş iradesi
gösteren ülkelerde, farklı kültürlere sahip toplulukların dillerini
özgürce kullanma, ana dilde eğitim ve kültürlerini geliştirme hakları
sağlanmıştır. Artık çağımızda ana dil eğitimi
yükümlülük olmaktan çıkmış bir vazgeçilmezlik olmuştur.
Uluslaşmış hiçbir halk topluluğu homojen ve tek kültürlü
değildir. Bu nedenle, çok kültürlü toplum dil, din, etnik köken ve ulusal
kültür bakımından farklı toplulukların bir arada
yaşadıkları yapıdır ve bu yapının ortak
mirasıdır. Her ülke kendi toplumsal dokusu, siyasi rejimi ve uygar
dünyadaki konumu gereği
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMİT
GEYLANİ (Devamla) -
belirlediği yöntemlerle dil
farklılığını ve buna yönelik eğitim sorununu
çözmüştür. Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra
Batı demokrasilerinde vazgeçilmeyen yöntem, çok kültürlülüğün
eşit haklar temelinde çözülmesi olmuştur. Türkiye'nin de
imzalamış ve uymak zorunda olduğu, çok kültürlülük ve ana dil
sorununu çözüme kavuşturan uluslararası temel belgeler
bulunmaktadır. Öncelikle, Türkiye'nin de bu belgeleri içselleştirmesi
ve uygulaması iradesini göstermesi gerekiyor, çağcıl, bilimsel
eğitimi açacak tek anahtarın da bu olduğunu düşünüyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekiller; bu anahtarın daha fazla
paslanmaması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Geylani.
Şahıslar
adına ikinci söz, Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmaka
ait.
Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize en derin saygılarımı sunarak konuşmama
başlamak istiyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, üniversal eğitim, zihinsel alanda, düşünce
alanında, teknoloji alanında aydınlanmanın
kaynağıdır. Ülkemiz için böyle bir kanun, önemli bir kanun,
gönül ister ki bir parti taassubunu, bir parti düşüncesini öne almadan,
burada bütün grupların mutabakatıyla, bir uzlaşı içerisinde,
karşılıklı sevgi, saygı ve ihtiyaçları en iyi
şekilde tespit eder şekilde çıkmalıdır ve böyle
başlamıştır. Ama kürsüye gelen
arkadaşlarımız -iktidar olabilirler, iktidar grubunun
temsilcileri olabilirler- ülke kaynaklarını ve ihtiyaçları
doğru algılayarak, doğru tespit ederek ve konunun nezaketini
anlamış, kavramış bir izah tarzında bulunmazlarsa bu
işin doğru tarafını görmemiş oluruz. O zaman,
başka şeyler konuşulur, denilir ki Ey, kıymetli
arkadaşlar, biz üniversiteye karşı değiliz
Hakkâri -en
basitinden- ülkemizin en ücra köşesinde, üniversiteyi hak etmiş,
aydınlanmayı hak etmiş bir ilimizdir. Üniversiteler,
aydınlanma açısından, oralara öğretim üyelerimizin, bilim
insanlarımızın gitmesi, aydınlanmayı
sağlaması, öğrencilerimizin gitmesi, yörenin
aydınlanması, aynı zamanda öğrencilerimizin ekonomik katkılarının
ve toplumla iç içe üniversite öğrencisinin olmasının toplumun
gelişmesine katkılarının inkâr edilemeyeceği
gerçeği çerçevesinden ihtiyaç olan bir konudur. Ama bu, bir parti taassubu
içerisinde, buradan birtakım teşekkürlerle geçiştirilmeye
çalışıldığında ben derim ki Ey, arkadaşlar,
oraya üniversiteyi kuruyoruz ama bu üniversiteyi kurarken, öğrencilerin
kalacağı yurt ne alemde? Gidecek öğretim üyelerinin oradaki
sosyal hayatı nasıl temin edilecek, ne olacak? ve derim ki
Seçimlerden önce fakir fukaraya dağıtılan kömürün daha 110
trilyon lira parasını ödemeden bu üniversiteleri kaç yıl
içerisinde tamamlayacaksınız? Buradaki insanların
umutlarını istismar etmiyor musunuz? ve o zaman particilik
yapılmaya başlandığında, burada karar yeter
sayısı isterim, toplantı yeter sayısı isterim,
başka şeyler istemeye başlarım.
Dolayısıyla,
buraya çıkan arkadaşlarımız şu saygıyı ve
karşılıklı nezaketi göstermeliler. Ülkenin gerçekten
ihtiyacı olan, mutabakat içinde olan konularda bütün muhalefet grubu,
hatta bağımsız arkadaşlarımız dâhil, bunlara
muhalefet etmeden iyi dilek ve temenniler içerisinde katkıda bulunmaya
çalışıyorlar. Dolayısıyla, ben Hakkâriye ve
diğer bütün şehirlerimize ülkemizin aydınlanması yolunda
katkı sağlayacağına inanıyorum ve bu üniversitelerin
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Çıkan iktidar
grubundaki arkadaşlarımızın teşekkür ederken, hiç
olmazsa, bu kanuna katkı veren, imza koyan ve olumlu görüş beyan eden
bütün arkadaşlarımıza da teşekkür etmelerinin bir nezaket,
hatta hatta, memleketin ihtiyacı olan konularda birlik görüşünün
tesis edilmesi açısından önemli olacağı kanaatini
taşıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum, hayırlı uğurlu olsun.
Teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Ek madde 100ü
okutuyorum:
Iğdır
Üniversitesi
EK MADDE 100-
Iğdırda Iğdır Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan İlahiyat Fakültesi,
Mühendislik Fakültesi ile Kafkas Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı
iken adı ve bağlantısı değiştirilerek
oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan Iğdır Ziraat Fakültesinden,
b) Kafkas
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Iğdır Meslek Yüksekokulu ile
Iğdır Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulundan,
c)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Fen Bilimleri Enstitüsü ile Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.06
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.20
BAŞKAN
: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
226 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi, ek
madde 100de gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğütte.
Buyurun
Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Iğdıra Iğdır adlı üniversite
kurulması için vermiş olduğum kanun teklifi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Iğdıra ilahiyat fakültesi, mühendislik fakültesi,
Iğdır ziraat fakültesi kuruluyor. Bunun yanı sıra
ayrıca Iğdır meslek yüksekokulu, Iğdır
sağlık hizmetleri meslek yüksekokulu, fen bilimleri, sosyal bilimler,
sağlık bilimleri enstitüsünden oluşmaktadır.
Iğdır,
İran, Azerbaycan yani Nahcivana ve Ermenistana komşu küçük bir
ilimizdir. Bu ilimizin Merkez dâhil dört tane ilçesi vardır, Tuzluca,
Aralık, Karakoyunlu. İlimizde, coğrafi yapı olarak,
ovaları geniş olduğu için çok kaliteli kayısımız
vardır. Iğdır kayısısı hakikaten Malatya
kayısısını üçe katlar diyebilirim, Malatyalılar
alınmasın ama ciddi diyorum. Sayın Iğdır
milletvekilimiz de burada. Hakikaten Iğdır
kayısısını da yemenizi tavsiye ediyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Getirirsen yeriz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Ama getirmeniz lazım.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Bir kalitesine bakalım.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Tabii getireceğim, derhâl.
Şimdi,
Iğdırlı hemşehrililerim beni duyuyor, hemen
Iğdırdan kayısı çıkar çıkmaz Iğdır
milletvekillerimiz -eski milletvekillerimiz, yeni milletvekillerimiz-
gönderecek merak etmeyin. Büyük Millet Meclisine Malatyanın
kayısısını da getireceğiz. Yarış yapacağız
kayısılarımızla tamam mı Hanımefendi?
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Öncelikle dünyanın yüzde 80ini karşılayan
Malatyadır.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet, bizim sayımız azdır ama kalitemiz çok iyidir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) İkisini de görelim, bir komisyon kuralım.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Tabii, olabilir.
Değerli
arkadaşlar, Iğdır Ovası çok verimli bir ova ama
Iğdırda göç olması, işsizliğin had safhaya
çıkması, Iğdırın yoksullaşması,
Iğdırı hakikaten çok zor durumda bıraktı. Bizim
Iğdırın Ağrı Dağına bir
tarafının yansıması, hatta Ağrı
Dağının belli bölümünün Iğdır
sınırları içinde olması ayrıca bir turizm alanı
önemi taşımaktadır.
Şimdi,
Iğdırda üniversite kurulması ve özellikle Ermenistan bölgesine
sınır ilimiz olan Iğdır ve Nahcivana sınır olan
Iğdırımızın güçlendirilmesi, göçün önlenmesi ve
Iğdırın gelişmesi için üniversite hakikaten zaruri bir
hâle gelmiştir. Ben, üniversite kurulması için geçen dönem
Iğdır Milletvekilimiz Sayın Yücel Artantaşa çok
teşekkür ediyorum, kanun teklifi vermişti Iğdıra
üniversite kurulması için ama ben bugün ona vekâleten burada
Iğdırlılara sesleniyorum. Ayrıca, geçen dönem yine Profesör
Doktor Dursun Akdemir arkadaşımız kanun teklifi vermişti,
ona da teşekkür ediyorum. Daha önce de milletvekillerimiz kanun teklifi
vermişti. Şimdi de Ali Bey kanun teklifi vermişti, Ali Beye de
çok teşekkür ediyorum.
Hep beraber, bir
bütün olarak, Iğdıra kurulacak üniversite, doğunun en ücra
köşesinde, Türkiyede ilk güneş doğduğu yer olan
Iğdırımızın gelişmesine vesile olacaktır.
Bu nedenle, Hükûmetimize ve Sayın Bakanlığımıza
teşekkür ediyorum. Burada, ancak ziraat fakültesinin kurulması ve
bazı yerlerin kaydırılması olayları vardır.
Üniversitenin kurulmasıyla beraber, Iğdırda bir an evvel
üniversite kurulması ve Iğdırın gelişmesini
sağlamamız lazım.
Ayrıca,
geçen dönem burada milletvekilliği yapan Yücel Artantaş ve diğer
arkadaşlarımız Iğdırın kalkınmasıyla
ilgili çeşitli kanun teklifleri ve soru önergeleri verdiler ve buradan da,
ben buraya gelmeden önce konuştum, Iğdır halkının
kendilerine selamları var. Biz, bir bütün olarak bugün Büyük Millet
Meclisi, serhat Iğdırımıza, serhat Ardahanımıza,
Hakkâri, Şırnak, Bayburt, Gümüşhane ve Tunceli gibi illerimize
de üniversite kurulması hepimizin sevincidir.
Üniversite, evet,
belki ilk etapta Tabela üniversitesi mi olacak, nasıl olacak? denebilir,
ama arkadaşlar, bu bir ilk adımdır. Yıllarca düşman
işgali altında kalmış Iğdır, Kars, Ardahan, o bölge,
inanın kırk üç yıl işgal altında kalmasına
rağmen, hiçbir zaman ana vatandan kopmamış, devamlı ana
vatanda kalmış; Iğdırda yaşayan insanlar,
vatanımıza, milletimize, bayrağımıza, devletimize
bağlı kalmışlardır. Böyle bir topluma hizmet etmek de
bana göre en büyük hizmettir, en büyük ibadettir. O anlamda,
Iğdırımızın gelişmesi ve kalkınması
için üniversitelerin yerlerinin kamulaştırılıp,
binalarının kurulması ve bir an evvel Iğdıra hizmet
etmesi ve Iğdıra öğrencilerin gitmesi şarttır. Ama,
onun yanı sıra, yetmiyor, devletin oraya altyapı götürmesi
lazım, yurt götürmesi lazım, lojman götürmesi lazım. Lojman ve
yurt Doğu Anadoluda zaruridir arkadaşlar. O bakımdan bunu
esirgemeyelim, Sayın Bakanımızdan da rica ediyorum,
Iğdıra, Ardahana, Hakkâriye, Şırnaka, Tunceliye ve
diğer illerimize kurulurken, mutlak surette devlet tarafından yurtlar
yapılması lazım, tarikatlar tarafından değil.
Tarikatların yurduna karşı devletin yurdu olması lazım
değerli arkadaşlar.
Şimdi, biraz
önce Ardahan Milletvekili değerli arkadaşım burada
konuşurken dedi ki: Ben o dönem Ardahana üniversite kurulması için
kanun teklifi verdim. Ben de tutanakları çıkarttırdım.
Arkadaşımız, Ardahana üniversite kurulmasıyla ilgili kanun
teklifi vermemiş. 23 Ocak 2001 tarihinde, Ardahana zootekni, dericilik
meslek yüksekokulu kurulması için bir kanun teklifi vermiş, bir de 31
Ağustos 1999da Erzincana üniversite kurulması için imza
atmış yirmi sekizinci sırada. Yani Ardahana üniversite
kurulması için kanun teklifi vermemiş. Bir milletvekilinin bu kürsüde
konuşurken daha dikkatli konuşmasını tavsiye ediyorum,
yoksa böyle belgeyi getirir önüne koyarlar.
İkincisi,
ben ve sizler, hepimiz, vatandaşımızla, halkımızla
bütünleşmek için, buradaki konuşmalarımızı,
çalışmalarımızı bildirmek için mesaj geçiyoruz,
bilgilendiriyoruz. İnsanlar dinliyor, milletvekili ne yapıyor, ne
ediyor
Bu da benim doğal hakkım, bundan niye rahatsız oluyoruz
arkadaşlar? Hepimiz siyaset yapıyoruz, hepimiz hizmet yapıyoruz.
Ben altı yıldır milletvekiliyim, üç defa kanun teklifi
vermişim, üçü de reddolmuş, dördüncüsünü de Hükûmet getirmiş,
teşekkür ediyorum Sayın Başbakana da Hükûmete de. Bundan güzel
bir şey var mı? İşte bu, mesele burada. Türkiyenin
bütünlüğü, birliği, beraberliği, kalkınması budur
arkadaşlar. Birbirimizi karalayarak, kötüleyerek hiçbir yere
varamayız değerli arkadaşlar. Bu nedenle
Bir de, yani
burada Vakıf, dernekler ne ki, biz burada AK Parti olarak
çıkarttık bu kanunu. Tabii doğrudur. Yani Hükûmet getirecek,
biz de hep beraber, burada DTP de, MHP de, CHP de, AKP de,
bağımsızlar da bir bütün olarak destekliyoruz. Burada üniversite
kurulmasını desteklemeyen kimse var mı? Yok, herkes destekliyor;
o zaman herkese teşekkür etmek lazım. Büyük Millet Meclisinde herkes
oy verecek şimdi gecenin bu saatinde.
Ardahanda
kamuoyu oluşturmak için dernekler, vakıflar, herkes seferber oldu,
imza topladılar, imza kampanyası başlattılar,
toplantılar yaptılar, illeri dolaştılar; ee bu, kamuoyudur.
Ben teşekkür ettim, teşekkür etmekten
O da teşekkür etsin,
herkes teşekkür etsin. Birbirimize sarılalım hangi partiden
olursa olsun. AK Partili il başkanı da toplantıya
katıldı üniversite istedi, CHPli de DTPli de, hepsi. O zaman,
şunu söylüyorum arkadaşlar: Büyük Millet Meclisinde bizim örnek
olmamız lazım, örnek davranış içerisinde olmamız
gerekiyor, gerektiğine inanıyorum.
Başta,
Iğdır ve Ardahana, Tunceliye, Şırnaka, Hakkâriye,
Bayburta, Gümüşhaneye, Yalovaya, her yere üniversite
kurulmasını
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Bartına
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bartına
Tabii, özür diliyorum; ki, Bartın benim
memleketim sayılır. Kusura bakmayın. Bartına üniversite
kurulmasını tebrik ediyorum, hayırlı, uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öğüt ama Iğdır
kayısısının sözünü verdiğinizi de unutmayın
lütfen.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Tamam, başüstüne.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Malatya kayısısı da söz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Evet, yarışma yapacağız!
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Tamam, getireceğim Iğdır kayısısını.
BAŞKAN
Sayın Çalık da Malatya kayısısı getirecek.
Gruplar
adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Atila Kaya.
Buyurun
Sayın Kaya. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ATİLA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 226 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ek 100üncü maddesiyle kurulması öngörülen
Iğdır Üniversitesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2000li yılların
başlangıcında hem ülkemizde hem de yakın
coğrafyamızda çok önemli değişmeler olmaktadır. Bu
değişimler beraberinde büyük sorunları da getirmektedir.
Kısacası, bu değişim ve sorunları her yönüyle
gelişmiş bir toplum olma gayretlerine dönüştüremez, ilmî alanda
gelişmeyi tamamlayamaz isek milletlerarası ekonomik, kültürel,
askerî, siyasi, sosyal tüm alanlarda yarışı kaybetmek durumuyla
karşı karşıya kalırız. Bu sebeple, küresel tehdit
ve risklerin toplumsal birlik ve beraberliğimizi ortadan kaldırmak
istediğini göz önüne getirdiğimizde, ilim ve kültürün
aydınlatıcı ve yol gösterici rehberliğinde gelişmeyi
tamamlamaya mecbur olduğumuzu buradan bir kere daha vurgulamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, toplumsal huzur, refah ve uzlaşma, ekonomik ve ilmî
kalkınmışlık düzeyi yüksek ülkelerde daha kolay ve
kalıcı bir şekilde sağlanmaktadır. Bunu sağlamak
etkin ve verimli bir eğitime bağlıdır. Bu anlamda,
üniversitelerin yaygınlaştırılması, bir taraftan
milletlerarası rekabet gücümüzün artmasına, diğer taraftan da
toplumsal birlik, huzur ve uzlaşma kültürünü sağlamaya
yardımcı olacaktır. Zira, üniversiteler toplumumuzu daha ileri
düzeye taşımak için doğru bilgiye ulaşmayı, daha çok
üretmeyi, bilgiyi doğru uygulamayı ve topluma yaymayı,
öğrencilerimizi bu bilgilerle donatılmış çağdaş
bireyler olarak yetiştirmeyi amaç edinen en yüksek eğitim kurumlarıdır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Iğdır ili gibi, Ermenistan,
Azerbaycan ve İrana sıfır kilometrede sınır olarak
bulunan bir serhat şehrimizde üniversite açılması demek, hem
sosyoekonomik ve hem sosyokültürel açıdan hem de stratejik açıdan son
derece önemlidir. Her şeyden önce, bu üniversitelerin açılması,
gerek eğitim gerekse ekonomik açıdan büyük şehirlere
yapılan göçü önleyecektir. Sosyoekonomik gelişimini
sağlayamamış, fert başına düşen millî gelir
bakımından en alt sıralarda yer alan Iğdır gibi
illerin kalkınmasında üniversitelerin açılması büyük bir rol
oynayacaktır. Bugün Iğdır ilimizde mevcut olan ve on üç bölümde
eğitim veren Kars Kafkas Üniversitesine bağlı yüksekokulda yani
meslek yüksekokulunda yaklaşık 1.500 öğrenci okumaktadır. 3
bin civarında açık öğretim öğrencisi mevcuttur. Yılda
5 bin öğrenci de üniversite sınavlarına girmektedir. 500
öğrenci kapasiteli Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı bir
öğrenci yurdu vardır ve fiziki iyileştirme
yapıldığı takdirde bu oranın 1.500 kişiye
çıkarılması da mümkün gözükmektedir. Dolayısıyla,
Iğdırın sosyoekonomik ve kültürel şartları göz önüne
alındığında bu ilimize, içinde ilahiyat fakültesi, ziraat
fakültesi, mühendislik fakültesi ve çeşitli enstitülerin bulunduğu
bir üniversitenin açılması yerinde ve uygun olacaktır.
İnanıyorum ki, bu fakültelerin açılmasıyla Iğdır
ilimiz, başta ekonomik gelişim olmak üzere birtakım
sıkıntıları aşacak bir kaynağa da
kavuşmuş olacaktır.
Özellikle burada,
Iğdırda açılan bu üniversitenin bünyesinde kurulan fakülteler
hususunda bir hususa Sayın Millî Eğitim Bakanının dikkatini
çekmek istiyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, biraz önce ifade ettiğim üzere,
Iğdır ilimiz konumu itibarıyla hem Ermenistanla uzun bir
sınırı olan hem Nahcivanla sınırı olan hem de
İranla sınırı olan son derece stratejik konuma sahip bir
ilimizdir. Dolayısıyla, bu üniversite kurulurken ilimizin
potansiyelinin ve ihtiyaçlarının dikkate alınarak çeşitli
fakültelerin kurulması gerekir diye düşünüyorum ve bu anlamda, Iğdırın
hemen sınırdaş olduğu İranda yaşayan ve Türkçe
konuşan 35 milyon soydaşımızın olduğu
gerçeğini dikkate alırsak, Nahcivanla beraber Azerbaycanı
dikkate aldığımızda -8 milyonluk bir nüfusu dikkate
aldığımızda- hemen Iğdırın yanı
başında 40 milyonluk, Türkçe konuşan, aynı kültür dairesine
mensup olduğumuz soydaşlarımızın yaşamakta
olduğu gerçeği karşımıza çıkmaktadır.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri arkadaşlarım,
Iğdır bu yönüyle Türk dünyasına açılan bir kapı
özelliğini taşıyan bir ilimizdir. Dolayısıyla, bu
ilimizde kurulacak üniversitenin bünyesine en azından bu Türk
dünyasının ortak tarih, kültür ve medeniyetini araştıran
bir enstitü ya da bir Türkoloji enstitüsünün alınmamasını bir
eksiklik olarak gördüğümü burada ifade etmek istiyorum ve bu
eksikliğin giderilmesi hususunu da Sayın Bakanın ve
iktidarın dikkatlerine sunmak istiyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, biraz önce ifade ettiğim gibi,
Iğdırda kurulacak bu üniversitemiz aynı zamanda komşu ve
kardeş Nahcivan ve Azerbaycandan ve diğer ülkelerden de
öğrencilerin gelip öğrenim görebileceği, aynı zamanda
öğretim görevlisi bakımından da bu ülkelerden destek ve
yardım alınabilecek konumda olan bir ilimizdir.
Dolayısıyla, Iğdırda böyle bir üniversitenin kurulmuş
olmasının, hem İranla hem Azerbaycanla olan, turizm
ilişkileri başta olmak üzere diğer ekonomik ve kültürel
ilişkilerimizin gelişimine de önemli katkısı
olacaktır.
Daha önce
Ardahanda üniversite kurulması konusunda ifade ettiğim gibi, burada
da kurulacak üniversitenin hem fiziki hem de diğer hususlardaki
eksiklerinin giderilmesi, özellikle öğrencilerimizin tercihte bulunurken
bu gibi illerimizi tercih etmelerinde önemli bir faktör
olacağını da burada yine dikkatlerinize getirmek istiyorum.
Bu vesileyle,
Ardahan ve Iğdır başta olmak üzere, diğer yedi ilimizle
beraber bugün dokuz ilimizde kurulmuş olan üniversitemizin
hayırlı çalışmaları gerçekleştirmesini ve bu
illerimizde yaşayan bütün vatandaşlarımız için
hayırlı olmasını bir kere daha Cenabıhaktan niyaz
ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan,
buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 226 sıra sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi
hakkında konuşmak üzere Demokratik Toplum Partisi Grubum adına
söz almış bulunmaktayım. Divanı ve sizleri saygıyla
selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa
teklifinin ek 100üncü maddesiyle, seçim bölgem olan Iğdıra
Iğdır Üniversitesi adında yeni bir üniversite
kurulmaktadır.
Değerli
üyeler, hiç kuşku yok ki eğitim, ülkemizde yaşayan her bireyin
herhangi bir maddi bedel ödemeksizin eşit koşullarda
yararlanması gereken en temel haklardan birisidir.
Genç nüfus
oranı yüksek olan ülkemizde gençlerimiz için en erişilebilir
şekilde eğitim hizmetinin verilmesi ve bu olanakların
sağlanması hepimizin en büyük temennisidir. Bu açıdan baktığımız
zaman, Iğdırda üniversite kurulması memnuniyetle
karşıladığımız ve sevgili Iğdır
halkının da yıllardan beridir istediği bir durumdur. Ne var
ki gençlerimize erişilebilir eğitim olanakları yaratırken,
aynı zamanda verilecek olan eğitimin kalitesi konusunda da aynı
hassasiyetlerin gözetilmesi gerekmektedir. Yani Iğdırda ve
diğer birçok ilimizde üniversite kurma çalışmaları
yürütülürken, buralarda verilecek olan eğitim öğretimin en yüksek
verimi sağlayacak standartlara sahip olması oldukça kritik bir önem
arz etmektedir.
Kalite
standartları yüksek eğitim öğretim için, öncelikli olarak mutlak
suretle gerekli standartlar oluşturulmalıdır. Üniversite
binaları yapmadan önce esas olarak yerine getirilmesi gereken en önemli
kriter budur. Nitekim ülkemizde alt birimlerde olduğu kadar
yükseköğrenim kademelerinde de eğitim öğretimin ne kadar sorunlu
bir durumda olduğu açıkça ortadadır.
Dünya
çapında her yıl geleneksel olarak yapılan dünyadaki en iyi ilk
500 üniversite arasına ülkemizden sadece 3 üniversitemizin son
sıralarda yer alarak girebilmesi, dünya standartlarında
üniversitelerimizin sahip olduğu konumun göstergesi açısından
çarpıcıdır.
Bu nedenle
şunu önemle tekrar belirtmek isterim: Ülkemizin bütün illerine üniversite
binaları yapmanın hiç de zor olmadığı
aşikârdır. Ancak Üniversite olsun, torba dolsun.
mantığıyla inşa edilen binalar eğitim öğretim
sorunumuzu çözmeyecektir. Bunun için, genel olarak var olan ve yeni kurulacak
bütün üniversitelerimizde öncelikli olarak eğitim öğretim bilimsel ve
özerk bir yapıya kavuşturulmalı ve bilimsel
çalışmalara gerekli kaynaklar aktarılarak, üniversitelerimiz
bilimsel bilginin üretildiği kurumlar hâline getirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, Iğdırda üniversite kurulması amacıyla
verilen yasa teklifinde gerekçe olarak Iğdırda üniversite
kurulmasının işsizliği azaltacağı, istihdamı
geliştireceği ve göçü önleyeceği şeklinde
belirtilmiştir. Iğdırda üniversite kurulması, gerçekten de
şehre bir hareketlilik kazandıracak, Iğdırda yaşayan
ve başka illerde okumak için gerekli imkânlara sahip olmayan birçok
gencimize eğitim imkânı sağlayacaktır. Bu nedenle
Iğdırda bir üniversitenin kurulmasını arzu etmekteyiz
ancak yasa teklifinin gerekçesi ülkemizin ve bölgenin gerçekliğinden
uzaktır.
İlk olarak,
bölgeden büyük çoğunluğu zorunlu olmak üzere Batı metropollerine
yoğun göç gerçekleşmiştir ve bu hareketlilik devam etmektedir.
Fakat bu göçlerin öncelikli olarak ekonomik ve sosyal nedenleri vardır.
Iğdırda göçler, eğitim nedenli olmaktan çok yoğun ekonomik
sorunlardan, işsizlikten, çiftçilerin ve hayvancılıkla
uğraşan vatandaşlarımızın yanlış devlet
politikaları nedeniyle geçimlerini sağlayamamalarından,
boşaltılan köylerden kaynaklanmaktadır.
Iğdıra
üniversite kurulması arzumuzdur ancak Iğdırın çok daha
acil ve ağır çözüm bekleyen sorunları vardır. Eğitim
ile ilgili sorunlara baktığımızda Iğdırda
Karakoyunlu, Aralık ilçesi ve merkez Halfeli beldesinde okul öncesi
eğitim kurumu bulunmamaktadır.
İl
genelinde, merkez ilçede 3 ve Tuzlucada 1 olmak üzere toplam olarak sadece 4
anaokulu mevcuttur. İlde 50 bine yakın eğitim çağında
çocuk mevcuttur fakat bunların bir kısmı maddi yetersizlikler
nedeniyle ve bir kısmı da eğitim-öğretim
şartlarının yetersizliğinden dolayı eğitim
alamamaktadırlar. Bundan dolayı Iğdırda okul
sayısı, yurt sayısı, derslik sayısı ve
öğretmen sayısı acilen artırılmayı beklemektedir.
Iğdırın
ilçelerinde ise müstakil halk eğitim merkezi binaları
bulunmamaktadır. Bu da il genelinde yaygın eğitimi
engellemektedir. Yine, il genelinde sadece otuz dört adet bilgi teknolojileri
sınıfı mevcut olup bu sınıflar da teknolojik ömrünü
tamamlamış durumdadır. Kısacası Iğdırda
eğitim alanında yıllardır çözülmeyi bekleyen çok acil
sorunlar bulunmaktadır.
Bunun
dışında ilde sağlık alanında ciddi anlamda
altyapı sorunları mevcut olmakta ve hemen bütün uzmanlık
alanlarından uzman hekim açığı bulunmaktadır.
Geçmişten
beri geçimini büyük oranda tarım ve hayvancılıktan sağlayan
bölge halkının tarım ve hayvancılıkla ilgili ihtiyaç
ve sorunları halkın altından kalkamayacağı bir duruma
gelmiştir ve bir an önce çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Köyleri
boşaltılan binlerce yurttaşımız işsizlik ve
yoksullukla mücadele etmektedir ve bugüne kadar devletten
zararlarının tazmini konusunda en ufak bir destek
alamamışlardır.
Yine, ayrıca
yıllardan beridir bölgede yaşanan fuhuş problemi bir türlü
çözülememiştir ve toplumsal yaşamın yozlaşmasında
büyük rol oynamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Iğdır bugüne kadar gelmiş geçmiş hiçbir
siyasetçinin ve iktidarın ilgilenmediği sorunlarıyla baş
başa bırakılmış, ülkemizin belki de sesi en az
duyurulan ilidir. Bugün bu yasa teklifiyle Iğdırda bir üniversitenin
kurulacağının öngörülmesi bizim açımızdan memnuniyet
vericidir. Ancak Iğdır ilimiz burada kısıtlı süreden
dolayı ancak çok kısıtlı bir bölümünü ifade
edebildiğim sorunlarla mücadele etmektedir.
Biz sadece
üniversite kurularak Iğdırda sorunların tümünün
çözülemeyeceğinin bilincindeyiz. Iğdırda kurulacak üniversiteyi
de Iğdıra yapılacak yatırımlar konusunda
atılacak adımların küçük bir başlangıcı
olarak algılamak istiyoruz.
Parlamentonun ilimizin diğer sorunlarına da duyarlılık
göstermesini umut ederek hepinizi grubum Demokratik Toplum Partisi adına
saygıyla selamlarım. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Mersin Milletvekili Sayın Behiç
Çelik
Yok.
İkinci söz
Iğdır Milletvekili Sayın Ali Güner.
Buyurun
Sayın Güner. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ GÜNER
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 226
sıra sayılı Kanun Tasarısının Iğdır
Üniversitesiyle ilgili ek 100üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, muhalefet milletvekillerinin temennilerinden dolayı
kendilerine teşekkür ediyorum.
Şimdi,
özellikle Ensar Ağabeyimiz bir önceki dönemde milletvekilliği yapan
Yücel Kardeşimizin kanun teklifiyle ilgili Iğdır halkına
selamlarını söylemişti. Ensar Ağabeyimiz Ardahan için de
aynı şeyi söyledi. Ben de 21inci Dönemde vekillik yaptım
Iğdır adına.
Şimdi, bir
şeyi istemek ayrı. Keşke, istenen her şey alınsa. Bunu
herkes biliyor ki -ben de yaşadım muhalefette- yazarız, çizeriz,
ama, karşılık yok. Ama, bir gerçek var Türkiyede:
İktidarda olursan, eğer güçlüysen istediğini belki yüzde yüz
elde edemezsin, ama, belli bir seviyeden sonra istediğine nail
olabilirsin. Bizden önceki kardeşlerimiz de -kendilerine teşekkür
ediyorum- mutlaka Iğdırla ilgili bir şeyler istemişlerdir.
Keşke olsaydı. Keşke olsaydı.
Şimdi,
tabii, konuşmama başlamadan önce bir konuya açıklık
getirmek istiyorum. Iğdır göç veren il değildir. Doğu
Anadoluda tek göç alan il Iğdırdır. Çünkü, son nüfus
sayımında Iğdırda nüfus yüzde 13 artmıştır.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Diyarbakır yüzde 30 arttı.
ALİ GÜNER
(Devamla) Şimdi, tabii, biz, burada, hepimiz, kendi bölgemizle,
özellikle ülkemizle ilgili güzel bir şeyler olmasını arzu
etmekteyiz. Fakat, hiç kimse unutmasın
Peki, konuşmamın
dışına çıkacağım. 1990 ve 91 döneminde, Kuveytin
işgalinde, Körfez Savaşında Amerikanın
Dışişleri Bakanı Colin Powell zenci asıllı, harbi
yöneten komutan Schwarzkopf Yahudi asıllı. İkisi bir şey
söylüyorlardı, ne o diyordu ben zenciyim ne öteki diyordu ben Yahudiyim.
Biz Amerikalıyız, Amerikanın menfaati için buradayız.
diyorlardı.
Kardeşlerim,
şu etnik kökenden olabiliriz. Ben de Kürtüm. Ben Kürtlüğümle gurur
duyuyorum. Siz Diyarbakırda olsanız size de Kürt diyecekler. Ben
Karadenizde doğsam bana Laz diyecekler. Bu bizim elimizde değil.
Benim elimde olsa -ki misal söylüyorum- diyeceğim ki: Beni Japon
yazın. Olmuyor ki.
Ama, önemli olan,
herkes, duygu sömürüsü yapmadan
Ben huzurunuzda Bakanıma çok çok
teşekkür ediyorum. Iğdır gerek ilkokul düzeyinde gerek ortaokul
düzeyinde en az problemi olan illerden bir tanesidir.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Gerçekten Iğdırda hiçbir sorun yok,
güllük gülistanlık!
ALİ GÜNER
(Devamla) Evet, evet.
Kim Bu vatan
benim. kim Bu Bayrak benim, ben ülkemi seviyorum. diyorsa benim
kardeşimdir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Önce bu konuda birleşelim. Duygu
sömürüsü yapmayalım.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Ne alakası var!
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Iğdırın sorunlarını dile
getirmek duygu sömürüsü yapmak değildir!
ALİ GÜNER
(Devamla) Iğdırla ilgili en çok ben acı çekiyorum.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Niye? Hiçbir sorun yok, niye acı çekiyorsunuz?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Hiçbir sorun yoksa niye acı çekiyorsunuz?
ALİ GÜNER
(Devamla) Tamam, Sayın Bakanım Hakkâriden geldi. Siz Hakkâriden
geldiniz. Duygu sömüre sömüre buraya geldiniz. Doğru mudur?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Konuyla ilgili konuşun lütfen ya!
ALİ GÜNER
(Devamla) Evet, evet.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Konuşmanıza gelin konuşmanıza!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Hakkâriden gelmiş olabilir
ALİ GÜNER
(Devamla) Şimdi, benim size bir sözüm vardı
BAŞKAN
Sayın Güner, Genel Kurula hitap edin lütfen.
ALİ GÜNER
(Devamla) Geleceğim efendim.
Demin
arkadaşlar bir şey söylediler -esas, asıl sadede gelelim-
Iğdırın kayısısından bahsettiler. Ben de
Iğdır kayısısının yanına al elmayı
koyuyorum. Iğdırın al elması meşhurdur.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Onu da yiyeceğiz herhâlde.
ALİ GÜNER
(Devamla) - Huzurunuzda söz veriyorum hem kayısıyı hem
elmayı bütün milletvekili kardeşlerimize inşallah
vereceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sadece grubunuza değil, bize de geliyor değil
mi?
ALİ GÜNER
(Devamla) Tabii, herkese, herkese.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) - Ne anlattınız, hiçbir şey
anlamadık.
BAŞKAN Bir
dakika ekledim, tamamlayın lütfen.
ALİ GÜNER
(Devamla) Seçim bölgem Iğdır, dünyada ve ülkemizde örneği
olmayan ekolojik öneme sahiptir. Yani, hemen yanımızda Kars ilimiz
Türkiye'nin en soğuk ilidir. Iğdır ise Akdeniz iklimini gösteren
en sıcak ilimizdir. Coğrafi olarak Ermenistan, Nahcivan ve İran
ile komşudur.
Üniversitemizin
kurulmasından dolayı bölgem adına çok sevinçliyim. Bu sevincimi
burada sizlerle ve bölgemle paylaşmak istiyorum.
İlimiz,
tarihten beslenen bir kültür şehridir. Anıtları, tarihî
mezarları, tarihî kalıntıları ve geçmişten
taşıdığı yapıları bunun en önemli
göstergesidir.
Halkımız
eğitim ve öğretime çok önem vermektedir. Halkımız da bu
konuda beklenti içindedir. Çocuklarını diğer illerde okutmak
zorunda kalan ve hatta bu nedenle okutmayan pek çok
vatandaşlarımız bulunmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güner. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Soru-cevap
faslına geçtik.
Sayın Gök,
buyurun.
İSA GÖK
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi,
tabii, eğitim ve öğretimin bilimsel bir yanı vardır, bir de
üretime katkı olması vardır; burada asıl amaç da odur. Ama
anladığım kadarıyla bizim, Türkiye'nin asıl sorunu olan
ara eleman ihtiyacını giderme değil, işsizliği dört
beş yıl sonraya öteleme niyetimiz var. O noktada da meslek
okullarının önünü açmak ve daha sonra esnaf, küçük ve orta ölçekli
sanayinin önünü açmak, KOBİlerin önünü açmak gibi bir şey
düşünülmüyor da, üniversite eğitimiyle dört beş yıl sonraya
ötelemek düşünülüyor.
Şimdi,
Iğdır Üniversitesinde Sayın Başkan iki yeni fakülte
açılıyor. Birisi ilahiyat fakültesi, diğeri mühendislik.
Ardından Şırnakta yine üç yeni fakülte, birisi ilahiyat
fakültesi
İlk sorum:
Türkiye'de ilahiyat mezunları için, çalışabilecekleri boş
kadro mu var? Türkiye'de kaç ilahiyat fakültesi var? Kontenjanları ne,
okuyan öğrenci ne?
Diğer sorum:
Yalovada ve İstanbul Kemerburgaz Üniversitelerinde yeni hukuk fakülteleri
açılıyor. Hukuk fakültesi, iki tane daha yeni açılıyor.
Türkiye'de 77 bin avukat var. Barolar Birliği her yıl 5.500 stajyere
ruhsat veriyor. Otuz beş-otuz altı tane -çift öğretimler dâhil-
hukuk fakültesi var. Bu kadar hukuk fakültesi var iken Türkiye'nin yeni
hukukçulara ihtiyacı mı var da iki yeni fakülte daha
açılıyor? Bu kadar hukukçu
nerede istihdam edilecek? Yoksa amaç işsizler ordusunu dört beş
yıl öteleyip, bari hukuk mezunları diye bir kenarda saklı
tutmak, sayıya dâhil etmemek mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Meslek
okullarının açılmasından söz etti Sayın Gök,
açılması gerektiğinden söz etti. Değerli Milletvekili
arkadaşım, bizim dönemimizde yedi yüz elli yeni meslek okulu
açılmıştır, yani ortaöğretim düzeyinde meslek okulu
açılmıştır. Bunlar sektöre ara eleman yetiştiren
meslek okullarıdır, 2.690 yeni bölüm açılmıştır.
Bu ihmal edilmemektedir.
Türkiye'de
ilahiyat fakültelerinin kontenjanı, sayısı size ayrıca yazılı olarak bildirilecektir,
istatistiki bir döküm gerektirir.
Bunca hukuk
fakültesi varken burada iki hukuk fakültesi daha kurulmaktadır.
diyorsunuz. Türkiye'de, ona bakarsanız, iktisadi idari bilimler mezunu da
çok insan var, mühendislik mezunu çok insan da var, veteriner fakültesi mezunu
da çok insan var, ziraat fakültesi mezunu çok insan da var.
Burada, özellikle
Batı Avrupa ülkelerine baktığınız zaman,
gelişmiş ülkelere baktığınız zaman üniversiteye
giriş aslında kolaydır, üniversitelerden mezun olduktan sonra
öğrenciler ciddi sınavlarla özellikle istihdam edilmektedir.
Şimdi, Türkiye'de iktisadi idari bilimler fakülteleri, işletme
fakülteleri, açık öğretim dâhil, siyasal bilgiler fakültesi
mezunları kaymakamlık sınavlarına girer ama kim en iyiyse o
alınır, istihdam edilir, diğerleri özel sektörde
çalışır. Burada sadece bu iki vakıf üniversitesi bünyesinde
hukuk fakültesi kurulmuyor. Ben size bir müjde daha vereyim: Bakanlar Kurulu
kararıyla daha birkaç gün önce beş tane daha kurduk,
duymanızı isterim.
Teşekkür
ederim.
İSA GÖK
(Mersin) Efendim, sürem var...
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurun.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Bakan, dediniz ki: Avrupada üniversitelere giriş
kolay, daha sonra ciddi sınavlar ile mesleğe başlıyorlar.
Çok güzel. Madem öyle, Bakanlar Kurulunuz, geçen dönem avukatlık
sınavını neden kaldırdı? Kendi Hükûmetiniz döneminde
gelen avukatlık sınavını -ki tüm dünyada bu sistem
vardır- neden kaldırdınız? Bu mesleğe girişi bu
kadar kolay hâle getirdiniz. Profesörü olmayan, hocası olmayan, ne
yazık ki barolara kayıtlı avukat arkadaşlarımın
ders verdiği hukuk fakültesinden mezun olan gencecik çocukları avukat
olarak, ruhsat alma imkânıyla piyasaya sürdünüz. Bu, dediğiniz
cümleyle çelişmiyor mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Çelişmiyor
Sayın Gök. Önce son sorunuzdan başlayayım.
Değerli
arkadaşım, Yükseköğretim Kuruluyla da bu konuda bir mutabakata
varılmıştır. Bir hukuk fakültesi kurulabilir. Niçin
vakıf üniversiteleri bünyesinde hukuk fakültesi kuruyoruz? Çünkü
vakıf üniversiteleri şunu söylüyorlar: Bize, diyelim ki tıp
fakültesi kurmadan, hukuk fakültesi kurmadan bizim eleman temin etmemizi
istiyorsunuz. Önce bizim fakültemiz olacak ki bunun altyapısını
oluşturalım, bu konuya yatırım yapalım. Oraya bir
sermaye aktarımı gereklidir. Dolayısıyla, bu fakülteler
kurulduktan sonra onlar öğretim elemanlarını temin edecekler,
binalarını yapacaklar, altyapı, fiziki altyapı, teknolojik
altyapı, donanım, dokümantasyon, neyse, temin edecekler, o
standartlara ve şartlara ulaştıkları zaman
Yükseköğretim Kurulu onlara öğrenci kontenjanı verecek,
öğrenci alacaklar. Size şurada katılırım: Eğer
bir hukuk fakültesi (A) veya (B) üniversitesi bünyesinde kurulmuşsa,
yeteri kadar, asgari düzeyde de olsa öğretim üyesi yoksa oraya
öğrenci kontenjanı verilmemelidir ve öğrenci
alınmamalıdır ve mesleki yeterlilik konusunda, biliyorsunuz,
biz, şu anda Mesleki Yeterlilikler Kurumu diye bir kurum kurduk. Ümit
ediyorum ki bu yükseköğretim ayağı da oluşturularak bütün
mezunların bu çemberden geçerek meslek hayatına
atılmasını temin edeceğiz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Bakan, bu, sınavı kaldırma gerekçenizi
ortaya koymadı. Sınavı kaldırmanız son derece büyük
hataydı.
Diğer
taraftan, beş okul müjdesi verdiniz; hakikaten tüm hukukçular adına
teşekkür ediyorum, meslek nasıl, nasıl, nasıl bitiriliyor
bunu görüyoruz!
O, mesleki
yeterlilik diyorsunuz ya, biz onu yıllardır savunuyoruz ama
getirmiyorsunuz. Biz onu yıllardır savunuyoruz, yıllardır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Söyleyecek bir
şey yok, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Ek 101inci
maddeyi okutuyorum:
Şırnak
Üniversitesi
EK MADDE 101-
Şırnakta Şırnak Üniversitesi adıyla yeni bir
üniversite kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan İktisadî ve İdarî
Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ile İlahiyat Fakültesinden,
b) Dicle Üniversitesi
Rektörlüğüne bağlı iken adı ve bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan
Şırnak Meslek Yüksekokulu ile Cizre Meslek Yüksekokulundan,
c)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü
ile Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köseye aittir,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 226 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 1inci maddesinde düzenlenen çerçeve 101inci
maddeyle kurulacak olan Şırnak Üniversitesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinize en
içten saygılar sunarım.
Değerli
arkadaşlar, düşük gelir düzeyi, yüksek işsizlik oranı,
altyapı yetersizliği, ekonomisi çok gelişkin olmayan tarıma
dayalı ve ulaşım olanaklarının
azlığıyla bilinen Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin bölgesel kalkınma politikası içerisinde üniversite
kurulması önemli bir yere sahiptir.
Bu bölgelerdeki
potansiyelin keşfedilmesi ve kullanılması, sağlanacak
gelişmelerin sürdürülebilmesi ve kendi başına sosyal, ekonomik
ve kültürel dönüşümü sağlayacak değerler yaratılması
üniversiteleri gerekli kılmaktadır. Çünkü üniversiteler en üretken
kamu yatırımlarıdır. Bu nedenle Doğu ve
Güneydoğuda açılacak yeni üniversiteler, bu bölgenin sosyal,
siyasal, ekonomik ve kültürel bakımdan dönüşümünü sağlayabilir;
üniversite-halk-sanayi-tarım ilişkisi gelişebilir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; toprakların dörtte 1i Doğu Anadolu
Bölgesinde, dörtte 3ü Güneydoğu Anadolu Bölgesinde olan, yani
Yukarı Mezopotamyada yer alan Şırnak ilimizin tarihi, Evliya
Çelebinin 17nci yüzyılda yazdığı Seyahatname isimli
esere göre, Nuh Tufanı öncesine kadar gitmektedir.
Şırnak,
kuzeyde Siirt, batıda Mardin, kuzeydoğuda Van, doğuda Hakkâri,
güneyde Irak ve Suriye devletleriyle komşudur. İlçeleri
Beytüşşebap, Cizre, İdil, Güçlükonak, Silopi ve Uluderedir.
Şırnak ilimize bağlı 6 ilçe, 137 köy ve 64 mezra olmak
üzere toplam 221 yerleşim birimi mevcuttur.
Şırnakta
iklim koşulları ve dağlık arazi nedeniyle yerleşim
birimleri oldukça dağınık ve son derece elverişsiz bir
durumdadır.
Şırnakın
2008 yılına göre nüfusu 416 bindir. 2000 ve 2008 dönemindeki
yıllık nüfus artışı yüzde 1,7dir.
İlde
tarımsal ve hayvansal ürünlerden elde edilen katma değerin düşük
olması, ayrıca sanayileşmenin gerçekleşememesi, millî
gelirden alınan payın çok az olması ve güvenlik gibi nedenlerle
özellikle kırsal kesimden ilçe merkezlerine ve diğer illere göç söz
konusudur.
Şırnak
ilimizin geçim kaynakları madencilik, sınır ticareti, küçük
esnaflık ve kısmen de olsa hayvancılıktır.
Değerli
milletvekilleri, Şırnak, sosyoekonomik gelişme
açısından maalesef geri kalmış illerimizden biridir. Bu
durumun önüne geçebilmek için yeterli çalışmanın
yapıldığını söylemek olanaklı değildir.
İlimiz terör olayları nedeniyle oldukça zarar görmüş,
boşaltılan köylere dönüşte yeterli başarı
sağlanamamış, verilen göçle birlikte sosyoekonomik değerleri
iyice gerilemiştir.
Bir ülkenin
sosyal ve ekonomik gelişimi için illerinin gelişmişlik düzeyinin
yükselmesi gerekir. Sosyal gelişmişlik ile ekonomik
gelişmişlik iç içe geçmiş unsurlardır. Sosyal
gelişmenin sağlanabilmesi için ekonomik, ekonomik gelişmenin
sağlanabilmesi için de sosyal gelişime ihtiyaç vardır.
Sosyal
gelişmenin en önemli unsurlarından biri de eğitimdir.
Şırnak ili eğitim ve öğretim konusunda oldukça büyük
sorunlarla uğraşmaktadır. 112.597 öğrenciye 2.556 derslik
düşmekte ve hâlihazırda binden fazla öğretmene ihtiyaç
bulunmaktadır. Geçici görevliler ya da henüz görevinin ilk döneminde olan,
uzmanlığı olmayan, bölgeyi daha çok tanımayan
kişilerin bu bölgelerde görevlendirilmesi verimi iyice düşürmektedir.
Yükseköğretimde
de benzer sorunlar, tablo aynı şekildedir. Şırnakta, Dicle
Üniversitesine bağlı biri Şırnak merkez ilçede, diğeri
Cizre ilçesinde olmak üzere iki meslek yüksekokulu bulunmaktadır.
Bazı öğrenciler ise yükseköğrenim görebilmek amacıyla
başka şehirlere gitmektedirler. Şırnaklılar bu durumun
önüne geçebilmek için yoğun çaba sarf etmektedirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Şırnak Üniversitesi -daha
önce Hakkâri Üniversitesiyle ilgili konuşmamda da belirttiğim gibi-
sosyal barış ve kültürel kaynaşma için büyük bir adım
olacaktır. Ayrıca, üniversitenin sosyal katkısı bununla da
sınırlı değildir. Örneğin tıp fakültesinin
açılmasıyla sağlık konusunda önemli gelişmeler
görülecektir. Yine, aynı şekilde eğitim düzeyi yüksek
üniversiteli öğrenci ve akademik kadronun Şırnaka sosyal,
kültürel ve ekonomik katkıları olacaktır. Hep Şırnaka
sunulabilecek katkı ile içinde sadece yeterli kısımlara
değindim. Tabii ki iş sadece yerelde yaşanan gelişmeyle
kalmayacak, topyekûn ulusal alana da yansıyacaktır. Bölgelerde
yaşanacak ekonomik ve sosyal gelişme aynı oranlarda ülke
çapına yansıyacak, ülkenin sosyal ve ekonomik gelişmesine de
büyük rol verilecektir.
Değerli
üyeler, Şırnaka bir üniversite kurulması ile hemen bütün sosyal
ve ekonomik sorunların çözülmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Özellikle
vurguluyorum: Üniversite kurulması sadece bir amaçtır. Her
şeyden önce üniversitelerimize yeterli mali destek
sağlanmalıdır. Akademik kadro, yurt ve teknik donanım gibi
olanaklar verilmeli, çalışacak düzeyde tutulmalıdır.
Şırnaka bir üniversite kurulmasıyla birlikte
Şırnaka, ekonomik ilerlemenin sağlanacağı ortamlar
için Hükûmet gerekli zemini hazırlamalıdır.
Genel olarak
şunu söyleyebilirim: Üniversitelerle ilgili politikalar, yalnız bir
eğitim ya da tek başına ilin kalkınması gözüyle görülmemelidir.
Konuya bütüncül açıdan bakılmalı ve herkes böylece harekete
geçirilmelidir. Bütüncül açıdan bir girişim için ise eğitimde
planlama konusuna özellikle önem verilmelidir.
Bakınız,
işsizlerimizin çok büyük bir bölümünü diplomalı işsizler
dediğimiz üniversite mezunları oluşturmaktadır. Bu üzücü
durum, üniversite eğitimi konusunda da sorunlara neden olmaktadır.
Hükûmetin 2006 ve 2007deki girişimleriyle ülkemizdeki devlet
üniversitelerinin sayısı seksen beş olmuştur. Oysa artan
oranda da üniversite mezununa iş sahası açıldı mı?
Tabii ki hayır.
Yine ilginç bir
örnek olacaktır: Ülkemizde tarım oldukça zor yıllar
yaşamaktadır. Tarımımız gün geçtikçe ithalata
dayalı hâle gelmektedir. Bu durum, ziraat fakültelerinden mezun olan
öğrencilerin boşa çıkması demektir. Demek ki iyi bir
planlamayla, ortaya çıkan mezun ve istihdam ilişkisi
ayarlanmalıdır.
Ayrıca,
üniversitelerle ilgili bir konuda ciddi endişelerimiz bulunmaktadır.
O da, ülkemizde süren özelleştirme girdabına üniversitelerin de
katılmasıdır. Yani öğrenciyi müşteri zihniyetine
sokarak tüm üniversitelerin paralı hâle getirilmesi konusu, YÖK
Başkanı da dâhil devletin üst kademesindekiler tarafından çok
sık vurgulanmaktadır.
Eğitim
öğretim haklarının ve fırsat eşitliğinin önüne
geçecek bu ve bunun gibi düzenlemeler, hele bizim gibi gelir
adaletsizliğinin had safhada olduğu ülkelerde yıkıcı
etki doğuracaktır. Tüm devlet üniversitelerinde hizmet almayı
hizmet satın alma hâline getirmek sosyal anlamda tehlikeli olabilir.
Değerli
arkadaşlarım, bundan bir buçuk ay önce İstanbuldaydım.
Kilis lokantasına gittim, orada garsonlarla tanıştım.
Garsonun birine sordum: Nerelisin? Dedi ki: Ben, Urfanın Siverek
ilçesindenim. Diğerine sordum: Nerelisin? Malatyanın Hekimhan
ilçesindenim. Bir diğerine sordum: Nerelisin? Dedi ki:
Kahramanmaraşlıyım. Aynı şekilde Diyarbakıra,
Hakkâriye, Muşa, Bitlise giderseniz bir lokantaya giriniz. Acaba, orada
bir Trakyalı, bir Karadenizli, bir İzmirli garson bulabilecek
misiniz? Ne zaman batıdan doğuya bir iş bulma hareketi olursa o
zaman ülkede bir kalkınmadan bahsedebilirsiniz. Bu kurulacak olan
üniversitelerimiz, doğudan, batıdan, her kültürden, değişik
kültürlerden olan insanlarımızı kaynaştıracak,
birleştirecek ve kardeşçe bir arada yaşamayı
sağlayacaktır. Onun için, üniversiteler birer kültür
yuvasıdır, birer aydınlık yuvasıdır diye
düşünüyorum.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; kurulacak olan Şırnak
Üniversitesinin Şırnaklılara ve ülkemize hayırlı
olmasını dilerken, üniversitelerin, hem illerimize hem de ülkemize
sosyoekonomik olarak çok şey katması için Hükûmetin gerekli
çalışmaları yapmasını diler, hepinize saygılar
sunarım. (CHP, MHP ve DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köse.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın
Beytullah Asil.
Buyurun
Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 226 sıra sayılı Yasa Tasarısı ile 28
Mart 1983 tarihli, 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Kanununa eklenen Ek Madde 101 ile Şırnakta Şırnak
Üniversitesi adıyla üniversite kuruyoruz. Şırnak iline,
Şırnaklılara, ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum.
İnşallah,
mevcut üniversitelerimizden, bugün kurulmakta olan üniversitelerimizden ve
Şırnak Üniversitemizden gençlerimiz Atatürk inkılapları ve
ilkeleri doğrultusunda, Atatürk milliyetçiliğine bağlı,
Türk milletinin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini
taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan,
toplum yararını kişisel çıkarlarının üstünde
tutan, aile, ülke ve millet sevgisiyle dolu, Türkiye Cumhuriyeti devletine
karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları
davranış hâline getiren, hür ve bilimsel düşünce gücüne,
geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına
saygılı; beden, zihin, ruh, ahlak ve duygu bakımından
dengeli ve sağlıklı bir şekilde gelişmiş, ilgi ve
yetenekleri yönünde yurt kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap
verecek, aynı zamanda kendi geçim ve mutluluğunu sağlayacak bir
mesleğin bilgi, beceri, davranış ve genel kültürüne sahip
vatandaşlar olarak yetişirler; Türk devletinin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bir bütün olarak refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla
ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak ve
hızlandıracak programlar uygulayarak çağdaş
uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir
ortağı hâline gelmesini sağlarlar. Şırnak Üniversitesini,
öğretim üyeleri ve öğrencileri olarak yüksek düzeyde bilimsel
çalışma ve araştırma yapan, bilgi ve teknoloji üreten,
bilim verilerini yayan, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek
olan, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla iş birliği
yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi hâline getirirler,
evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunurlar.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının
genel gerekçesinden bir paragrafta aynen şöyle denilmektedir:
Yükseköğretime olan ve her yıl artan talepler, ortaöğretimde ve
yükseköğretimde okullaşma oranlarının yükseltilmesiyle
ilgili hedefler, bazı üniversitelere bağlı olarak üniversite
bulunmayan illerde kurulmuş olan birim sayıları, fiziki
yapılanma, öğrenci ve öğretim elemanı sayıları,
başka üniversitelere bağlı birimlerin üniversiteye
dönüştürüldüğünde yönetim ve
işleyişe getireceği kolaylıklar, üniversitelerin
ülke genelinde yaygınlaştırılarak dengeli bir şekilde
dağılımının sağlanması; halk, gönüllü
kuruluşlar ve il yönetimlerinden gelen talepler, yükseköğretime olan
yoğun talep nedeniyle birçok vatandaşımızın yurt dışında
öğrenim görmekte olması gibi hususlar değerlendirerek kamu
maliyesine fazla yük getirmeksizin üniversite bulunmayan dokuz ilimizde
üniversite kurulabileceği ve kurulacak üniversitelerin zaman içinde
gelişmelerini tamamlayacağı sonucuna
varılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Kurulacak üniversitelerin zaman içinde gelişmelerini
tamamlayacağı sonucuna varılmıştır.
denilmektedir. Peki, gelişmelerini tamamlayıncaya kadar oraya büyük
umutlarla gelen öğrencilerin durumu ne olacak? Üniversite
kapılarında yükseköğrenim yapma talebiyle bekleyen öğrenci
sayısının milyonları bulduğu günümüzde bu
gençlerimizin duyguları sömürülmeyecek midir, onları hayal
kırıklığına uğratmayacak mıdır?
Tasarının gerekçesine bu cümleleri yazmak işe ne denli
ciddiyetsizce yaklaşıldığını göstermektedir.
Bu gerekçede
bunların yerine bu zor coğrafyaya yetişmiş öğretim
elemanlarını göndermek için gerekli şartların nasıl
hazırlanacağı, öğrencilerin barınma ihtiyaçları
başta olmak üzere araştırma faaliyetlerinin olmazsa olmazı
olan kütüphanesi, sosyal tesisleri, üniversite bünyesinde nasıl
oluşturulacağı yazılması gerekmez miydi?
Üniversiteyi
kuralım da zaman içinde gelişmesini tamamlar gerekçesiyle
kurduğumuz, Şırnak ilinin son durumu hakkında heyetinizi
bilgilendirmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, sınırlarının dörtte 1i Doğu Anadolu
Bölgesi, dörtte 3ü Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan ilimiz; kuzeyde
Siirt, batıda Mardin, kuzeydoğuda Van, doğuda Hakkâri, güneyde
Irak ve Suriye devletleriyle komşudur. Yüzölçümü 6.904 kilometrekare,
rakımı ise 1.400 metredir.
Şırnak
ilinin 2008 yılı nüfusu 416.001; 2000 ve 2008 dönemindeki
yıllık nüfus artışı 1,7dir. İlimizin
dışarıdan aldığı büyük göç ile nüfus
yoğunluğu artmış ve ciddi bir konut sorununu da beraberinde
getirmiştir. İlimizde derslik başına düşen
öğrenci sayısı 40tır. Beytüşşebap ilçesinde 31,
Cizre ilçesinde derslik başına düşen öğrenci
sayısı 64, Silopide 65, Uluderede ise 51dir. İlimizde
öğretmen norm kadro sayısı 4.928 olmasına rağmen
mevcut öğretmen, kadrolu ve sözleşmeli olmak üzere, toplam 2.834tür.
Asker öğretmen, vekil öğretmen ve ücret
karşılığı çalışan öğretmen
sayısı 993tür. Buna rağmen açık öğretmen
sayısı 1.101dir.
Şırnak
içme suyu Toptepe kaptajının kirli olması, içme suyu
dağıtım şebekesinin eskimesi ve göç nedeniyle oluşan
kenar mahallelerde hiç şebeke bulunmaması gibi nedenlerden
dolayı Şırnak merkezde içme suyu sıkıntısı
yaşanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, böyle bir ile üniversite kurarken Kamu maliyesine fazla yük
getirmeksizin üniversite bulunmayan dokuz ilimizde üniversite
kurulabileceği ve kurulacak üniversitelerin zaman içinde
gelişmelerini tamamlayacağı sonucuna
varılmıştır. cümlesini yazmayı sizlerin takdirlerine
arz ediyorum.
Bugün
kuruluş kanununu çıkardığımız üniversitelerimiz
Ardahan, Bartın, Bayburt, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır,
Şırnak, Tunceli ve Yalova ile vakıf üniversitelerimiz de
İstanbula ve ülkemize hayırlı olsun diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Asil.
Şahıslar
adına ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Kamil Erdal Sipahi.
Buyurun
Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, sizi ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
226 sıra
sayılı yasada ek madde 101, Şırnak üniversitesiyle ilgili
bazı özet konulara değineceğim. Bu arada, 90lı
yılların başlarında yeni bir il olarak henüz çok basit
devlet teşekküllerine bile yer bulmakta zorlanan Şırnakın,
bugün üniversite kurulma aşamasına gelmesi, her şeyden önce, en
az Şırnaklılar kadar beni de heyecanlandırmakta ve
sevindirmektedir. Bu vesileyle, değerli Şırnaklı
dostlarıma partim ve şahsım adına en iyi dileklerimi,
selamlarımı iletiyorum.
Sayın Bakan,
çok iyi bildiğim bölge hakkında bir iki konuyu size
hatırlatmakta yarar görüyorum. Hatırlatacağım üç konudan
ilk ikisi Şırnak ve Hakkâri için ortak konulardır, üçüncüsü ise
kısmen Hakkâriye de taşınabilir.
Şırnak
ve Hakkâride kurulacak üniversitelerle ilgili olarak işin güvenlik boyutu
muhakkak öncelikle ele alınması gereken bir konudur. Eğer
güvenlik boyutuyla ilgili bir sıkıntı başlangıçtan
itibaren söz konusu olur ise, daha üniversite kurulması
aşamasında akim kalır ve korkarım bir tabela üniversitesi
olmanın dışına çıkamaz. Dolayısıyla güvenlik
boyutuyla ilgili kaygılar muhakkak giderilmelidir ve üniversitelerin
kurulmasına öyle başlanmalıdır.
İkincisi:
Sayın Bakanım bazı üniversitelerle ilgili güzel bir örnek
verdiniz: Efendim, üniversitelerimizde hiçbir şey bütün
donanımları tamam olarak kurulmaz; zamanla gelişir. Hiçbir
üniversite tüm tesisleriyle şimdiye kadar kurulmadı; altyapı
kuruldu, tesisler zamanla gelişti. şeklinde bir ibarede bulundunuz.
Doğrudur, buna katılıyorum. Ancak, bu söylediğiniz konu
Şırnak ve Hakkâri için geçerli değildir. Eğer bu
üniversiteleri, öğretim üyelerinin kalacakları, sosyal
ihtiyaçlarını karşılayacakları; öğrencilerin
kalacakları, sosyal ihtiyaçlarını
karşılayacakları; aynı şekilde yerleşim yeri,
bütün çevre güvenliği -emniyeti dâhil- başlangıçtan itibaren en
iyi şekilde tamamlayıp, bu üniversiteleri o şekilde
açmazsanız ve bu üniversiteleri, tekrar ediyorum, Şırnak ve
Hakkâri üniversitelerini başlangıçtan itibaren güvenli bir yer, bir
cazibe ve çekim merkezi hâlinde, bir örnek üniversite hâlinde tesis etmezseniz,
korkarım ki, bu üniversitenin kurulması başlangıçtan
itibaren akim kalır ve bir tabela üniversitesi olmanın
dışına çıkamaz. Size bu konuyu hatırlatmayı gerek
gördüm.
Bir üçüncü
konudan bahsedeceğim: Kurulan üniversiteler, kuruldukları illerin
özellikleriyle birtakım ortaklıklar taşımalıdır.
Yani, Orta Anadoluda bir ile kurulacak bir su ürünleri fakültesi ne kadar
gereksizse, bu bölgede kurulacak üniversiteler için de bölge özellikleri
dikkate alınmalıdır. Ben, üç fakülte, ki bu fakülteler iktisadi
ve idari bilimler fakültesi, mühendislik, ilahiyat fakülteleri, ayrıca
Dicle Üniversitesine bağlı iki meslek yüksekokulu ve iki enstitü
kuruluyor, bunlarla ilgili konuyu gündeme getireyim.
İlin güney
kesimi Mezopotamya Ovasının devamıdır, yani İdil,
Cizre, Silopi bölgesi. Bu bölge, Silopi kesiminde zaten bir yarımada
hüviyetindedir ve çok bereketli bir ovadır. Cizre ve İdil bölgeleri
ise, Ilısu ve Cizre Barajlarının yapılmasıyla -ki GAP
kapsamında gerçekleştirilecektir- gerçekten eski Mezopotamya
Ovasının verimliliğini katbekat aşacak özellikler sergileyeceklerdir.
Dolayısıyla ilin güneyindeki bu tarım potansiyeli, bu
gelişmeye son derece müsait tarım potansiyeli muhakkak
değerlendirilmelidir. İlin Doğu Anadolu sınırları
içerisinde kalan, kuzeyindeki Uludere, Şenoba, Beytüşşebap
kesimi ise eskiden 100 binlerce küçükbaş hayvanın beslendiği,
Türkiye'de hayvancılığın temelini teşkil eden ve
Şırnaktan diğer ülkelere hayvan
kaçakçılığının merkezi olan yerlerdi. Şimdi bunun
tersi bir trafiğin gerçekleşmiş olması, yani diğer
ülkelerden Şırnaka ve oradan yurt içine yapılan
kaçakçılık gerçekten insanı üzmektedir. Çok büyük bir
hayvancılık potansiyeli vardır, dolayısıyla
Şırnakın bu özelliği de dikkate
alınmalıdır.
Diğer
taraftan, bölge, başta Cudi Dağı olmak üzere çok önemli maden
rezervlerinin bulunduğu bir bölgedir, petrol rezervlerinin olduğu bir
bölgedir. Ancak, bu özelliklere uygun olarak, dikkat ediyorum, ne ziraat ne
tarımla ilgili ne hayvancılıkla ilgili ne madencilikle ilgili
bir teşekkül bu bölgede kurulmuyor. Efendim, değişiklik önergesi
verseydiniz
Vallahi değişiklik önergelerinden benim ağzım
yandı, hangi değişiklik önergesini verdiysem şimdiye kadar,
komisyon hayır Hükûmet hayır AKPli değerli
arkadaşlarım hayır dedi. Onun için değişiklik
önergesi vermedim ama bu konuyu gerçekten, Şırnak için, Hakkâri için
bilgilerinize sunuyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum.
Buyurun
Sayın Sipahi.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Lütfen, ilin
gelecekte çok büyük potansiyel arz edecek bu tarım, hayvancılık
ve madencilik özelliklerini dikkate alacak bir eğitim
yapılanmasına gitmenizde yarar umuyorum, fayda umuyorum. Böyle bir
yapılanmaya giderseniz Şırnak Üniversitesi sağlam temeller
üzerine atılmış olur.
Diğer bir
konu: Bölgenin en önemli ilçelerinden birisi, özellikle Habur
Kapısının özel nedeniyle Silopidir. Silopinin muhakkak bir
yüksekokul veya fakülte merkezi olarak düşünülmesinde yarar vardır.
Silopi, gerçekten bölgenin şu anda en önemli ilçesidir, en büyük ilçesi
hâline gelmiştir. Silopinin muhakkak dikkate alınmasında, hayvancılık
konusunda ise Şırnak merkez veyahut da Beytüşşebap ve
Uludere ilçelerinin dikkate alınmasında yarar umuyorum.
Bu vesileyle yüce
Meclise saygılar sunuyorum ve Şırnaklı dostlara, tekrar,
partim ve şahsım adına en içten dileklerimi sunuyorum.
İnşallah, en kısa zamanda, bu güzel üniversitenin
açılışında Şırnaklı dostlarla birlikte olmak
kısmet olur. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sipahi.
Hükûmet
adına Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz önce
burada konuşan bir değerli milletvekilimiz tabii Şırnakta
kurulan bir üniversiteyi alkışlamakla birlikte, bunu olumlu bulmakla
birlikte, Şırnakla ilgili sanki hiçbir şey
yapılmamış, çok dramatik bir tablo çizdi. Bununla ilgili size
bir iki şey arz etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bizim iktidarda olduğumuz dönemde, Şırnakta
1.100 derslik yapılmıştır. Bu, Şırnaktaki
mevcut, faal derslik oranının yüzde 70ine tekabül ediyor.
Bildiğiniz
gibi, Şırnakta bir belediye var. Normalde Şırnakın
içme suyunu belediyenin temin etmesi gerekiyor. Bildiğiniz gibi,
büyükşehir belediyelerinde bu yükümlülük DSİye aittir ancak Sayın
Başbakanımız Şırnak Belediyesinin böyle bir içme suyu
tesisini, tesisatını yapamayacağına, böyle bir hizmeti
yerine getiremeyeceğine kanaat getirdiğinden DSİye bu konuda
talimat verilmiştir. Şırnakın içme suyu için ihale
yapılmıştır ve DSİ tarafından yapılıp
bütün Şırnak halkımız, Şırnaklılar içme
suyuna kavuşturulacaktır.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Neden yapamıyormuş Belediye Başkanı
para aldıktan sonra?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Peki, bir
dakika
Belediye yapıyor da Hükûmet elini mi tutuyor Değerli
Milletvekilim?
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Para yok Sayın Bakanım.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Para veriliyor da mı yapamıyor!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Hayır,
para yoksa İller Bankasından her ile, benim milletvekili bulunduğum
Van iline de Şırnaka da Hakkâriye de Iğdıra da Ardahana
da Bitlise de Karamana da veya Muğlaya da o ilin nüfusuna göre,
İller Bankası belli bir pay ödüyor. Neticede belediyeler bazı
kaynaklarını da kendileri üretiyorlar. Biz, bizim partimizden olmayan,
DTPli olan bir belediye başkanının bulunduğu ilde bu
işi Hükûmet olarak üzerimize alıyoruz, DSİye
yaptırıyoruz, Başbakanımız bu konuda hassasiyet
gösteriyor. Siz, buna müteşekkir olmanız gerekirken Belediye bunu
yapamıyor. dememden niçin rahatsız oluyorsunuz?
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Bu, siyasi bir tutumdur, hizmet değildir. Siyasi
bir tutumdur, belediyeyi boşa çıkarma girişimidir.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Efendim?
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Kabul etmiyoruz bunu Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Hayır,
hepimiz hassasiyet gösteriyoruz değerli arkadaşlar.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) O zaman niye yapamasın?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bundan
dolayı
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Belediyenin niye
yapamadığını da söylesin o zaman!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bundan
dolayı niçin rahatsızlık duyuyorsunuz?
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Para gelsin bakalım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Canım,
şimdi, yani biz, kime, nerelere, nasıl para verildiğini hepimiz
milletvekilleri olarak biliyoruz. Para verilmenin bir usulü vardır. Her
ile verilen para miktarı nüfusa göredir, bunu tekrar ettirmeyin bana.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Hibelere, projelere izin verilmiyor
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, gerek Cizreye
Bakın, bizim dönemimizde, Cizrede fen
lisesi yapılmıştır, gidip görebilirsiniz. Cizre Fen Lisesi,
Türkiyenin birçok vilayetinde göremeyeceğiniz bir fen lisesidir. Âdeta,
bir üniversite kampüsü gibi bir fen lisesi yapılmıştır.
Anadolu Öğretmen Lisesi, Şırnak merkezinde
yapılmıştır, yine bir kampüs olarak
yapılmıştır. Yıllarca süründürülen endüstri meslek
lisesi bitirilip hizmete sokulmuştur ve KÖYDESle birlikte köy
yolları, köy içme suları, vatandaşın haz
duyacağı, memnun olacağı şekilde
yapılmıştır. Şırnak vilayeti, Hakkâri vilayeti,
özellikle geri kalmış olan yörelerimiz Hükûmetimizin öncelikleri
arasındadır. Sadece üniversite kurmakla yetinmiyoruz, buraların,
başta altyapı olmak üzere yolları, içme suları,
elektrifikasyonu, öte taraftan eğitim imkânları, sağlık
imkânları, sağlık hizmetleri açısından
Şırnakta yapılanları dakikalarca size anlatabilirim.
Huzurlarınızı
işgal etmek istemiyorum ama tekrar altını çiziyorum, elbette,
Hakkârideki, Şırnaktaki veya daha geri kalmış
yörelerimizdeki üniversiteleri gelişme potansiyeli daha rahat olan bir
Yalovadaki, Karamandaki, Düzcedeki üniversite gibi görmüyoruz. Oralara
gerekli destekler şüphesiz ki verilecektir, bütçe imkânları
şüphesiz ki verilecektir, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahıslar
adına son söz Şırnak Milletvekili Sayın Abdullah Veli
Seydaya aittir.
Buyurun
Sayın Seyda. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDULLAH
VELİ SEYDA (Şırnak) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Esasında
birtakım konulara girecektim ama Sayın Bakanımız sağ
olsun onları ifade ettiler, ben çok kısa keseceğim.
Tarih boyunca
bütün Mezopotamya bölgesine ilim ve irfan dağıtan, dünya fizik
literatüründe otorite olan İsmail Ebül İzi yetiştiren,
İbni Esiri yetiştiren, Ahmedi el Cezeriyi yetiştiren bir ilde
üniversite kurmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Temenni ederim
ki bu ilde yine öyle bütün dünyaya ilim verecek, insanlık ailesine hizmet
edecek çocuklarımız yetişir. Bu konuda katkısı olan
başta Sayın Başbakanımıza, Millî Eğitim
Bakanımıza, iktidarıyla muhalefetiyle bütün milletvekili
arkadaşlarımıza ve bürokratlara şahsım ve ilim
adına müteşekkirim, teşekkür ediyorum. Bundan dolayı
şu anda Şırnak mutludur, sevinçlidir.
Elbette
eksiklerimiz var. Bakınız, 2002de iktidara geldiğimizde biz bir
çalışma yaptık. Okuyan kadar okumayan öğrencimiz vardı
Şırnakta. Şu anda cumhuriyet tarihinden şu ana kadar
yapılanların biz 1,5 mislini geçtik hemen hemen ortaöğretimde,
ilköğretimde yüzde 70ine vardık. Hâlâ yeterli midir? Değildir.
2002de ortaöğretimde pansiyonumuz hiç yoktu, şu anda bin
yataklı pansiyonumuz var. Yani yapılanlar hâlâ yetersiz olabilir ama
biz eskiyle mukayese ettiğimizde bugün dünden daha iyidir, yarın
bugünden daha iyi olacak Allahın izniyle. Hep beraber el ele
vereceğiz, omuz omuza vereceğiz, güzel hizmetler yapacağız.
Bundan
dolayı mutluyum, müteşekkirim. Bu üniversitelerin memleketimize,
milletimize, ülkemize ve tüm insanlık âlemine hayırlar getirmesini
temenni ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seyda.
Sayın
Özdemir, buyurun.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın
Bakanıma soruyorum: Metropollerin kenar semtlerindeki dar gelirli
insanlarımızın çocuklarının okudukları devlet
liseleri ile mahrumiyet bölgelerindeki devlet liselerini bitiren dar gelirli
insanlarımızın çocukları, özel kurslara girmeden
üniversitelere maalesef girememektedirler. İktidarlarınız
döneminde eğitimde eğitim ve öğretim eşitliği
bozulmuştur. Bu insanlarımızın çocuklarını özel
kurslara katılmadan üniversite sınavlarını kazanacak hâle
ne zaman getireceksiniz?
İkinci
sorum: Eğer ille de kurs görmeleri gerekiyorsa devlet
okullarımızda devlet öğretmenleriyle ücretsiz ders verdirmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özdemirin,
doğrusunu isterseniz, sorusuna hayret ettim. Efendim yani bir manada sanki
iktidarımız döneminde dershaneler icat edildi, daha önce üniversite
kontenjanları ve kapasiteleri 3 katıydı da biz azalttık
gibi bir tablo çizdi.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Biz iktidara geldiğimizde kapatacağız
yalnız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Neyse, siz
iktidara gelin de kapatın hadi.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Gelip gelmemek önemli değil, onun için
söylüyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir yerde çok fazla talep varsa ve arz talebi
karşılamıyorsa burada rekabet olur. Kaldı ki şimdi o
sizin dediğiniz metropol şehirlerin kenar semtlerinde ve kırsal
kesimde özellikle dar gelirli aile çocuklarıyla ilgili olarak bizatihi
benim gönderdiğim bir genelgeyle, bütün halk eğitim merkezleri
bünyesinde bu kurslar açılmaktadır. Yani biz, o dar gelirli, sabit
gelirli Ben, dershaneye para ödeyemiyorum, üniversite sınavında
yarışmada geri kalıyorum. diyenleri halk eğitim merkezleri
bünyesinde ücretsiz kurslara alıyoruz. Sizin sorunuzun da
sanırım cevabı bu olmalı Sayın Özdemir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Ek madde 102yi
okutuyorum:
Tunceli
Üniversitesi
EK MADDE 102-
Tuncelide Tunceli Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Mühendislik Fakültesi ve Su
Ürünleri Fakültesi ile Fırat Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı iken adı ve bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
b) Fırat
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Tunceli Meslek Yüksekokulundan,
c)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü
ile Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu.
Buyurun
Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki Türkiye için önemli bir yasa çıkarıyoruz.
Ama aslında yasa çıkarmak, bir üniversite kurma sürecinin birinci
ayağı ve en basit ayağı. Asıl önemli olan, yasa
çıktıktan sonra üniversitenin üniversite olabilmesi için hem içinin
doldurulması, aynı zamanda yapılarının
yapılması lazım.
Sayın Bakan
Fidan dikilmeden büyümez. diye bir söz kullandı. Doğrudur, fidan
dikilmeden büyümez ama o fidanı dikmenin de bir yöntemi var, bir usulü
var. Dikeceksiniz usulüne göre, ayrıca can suyunu vereceksiniz ki fidan
büyüyebilsin ve sürekli bakabilesiniz.
Şimdi,
üniversiteyi sadece yasa çıkarmakla hemen ertesi gün faaliyete geçecek bir
kuruluş olarak da görmemek lazım. Umuyoruz ve diliyoruz, Sayın
Bakan Millî Eğitim Bakanlığının ve üniversitelerin
ödeneklerini daha da artırır. Gerçi Türkiyenin içinde bulunduğu
koşulları biliyoruz, bütçenin olanaklarını da biliyoruz.
Ama Sayın Bakan bugün toplanan vergilerin bir o kadarının da bu
ülkede kaçırıldığını bilmeniz lazım.
Eğer siz vergi kaybını önleyip onları millî eğitime
katarsanız, ki bu konuda gerekirse özel yasalar
çıkarırsanız, şuna kesinlikle emin olmanızı
isterim, önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ona destek verecektir çünkü
eğitime harcanan her kuruşun toplumun geleceği için önemli bir
yatırım olduğunun da altını çizmek isterim.
Bir başka
önemli gerçek: Türkiye Cumhuriyeti seksen sekiz yıldır yurt sorununu
çözememiştir. Seksen sekiz yıldır çözülemeyen bir sorun
aslında istenilirse altı ayda çözülebilir.
Sayın Bakan
size bir öneri: TOKİyi lütfen devreye koyun ve öğrenci yurdu
sorununu bu ülkede bir yıl içinde bitirin. Bir yıl içinde bitirin,
biz de sizi alkışlayalım.
Tunceliye
üniversite kuracaksınız, gayet güzel, üniversite kurun. Sayın
Tunceli Milletvekilimiz Kamer Genç şu kürsüde, hiç unutmadıysam en az
20 kez öğrenci yurdu sorununu dile getirmiştir. Nasıl oluyor da
altı yıllık iktidarınız döneminde küçük bir ilde çok
kapasiteli olmayan küçük bir öğrenci yurdu sorununu dahi
aşamamışsınız?
Bana hiçbir
şey söyleyemezsiniz. Millî eğitimde şunu yaptım, bunu
yaptım. Millî eğitimde zaten geriye gidemezsiniz. Bina olarak da
geriye gidemezsiniz. Elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi kaynak
ayırıyor elbette ki derslik sayısını
artıracaksınız. Ama nasıl oluyor da bu ülkede öğrenci
yurdu sorununu çözemiyorsunuz? O yurt sorununu çözdüğünüz zaman, şuna
kesinlikle inanın, en azından ailelerin üzerinden önemli bir mali
yükü de kaldırmış olacaksınız.
Bakın bir
şey daha söyleyeyim: Sayın
Bakan, kadrolardan söz ettiniz, kadro verildiğinden söz ettiniz.
Doğrudur, Parlamentodan 1 kişilik kadro bile alsanız yasa
çıkması lazım. Ama şunu yaptınız, Parlamentodan
çıkan kadroları Bakanlık emrine tahsis ettiniz. Maliye
Bakanlığı izin vermeden kadroyu kullanamazsınız.
dediniz üniversitelere. Ne oldu? Üniversiteler o kadroları kullanmak için Danıştaya gidip karar almak
zorunda kaldılar. Böyle bir anlayış olamaz. Bu
anlayışın yıkılması lazım. Üniversitenin
özerkliğine saygı gösteriyorsak, Parlamento kadro verdiyse o kadronun
kullanımını da üniversitenin özerk yapısına terk
etmemiz lazım.
Burada İnönü
Üniversitesinden söz edildi. Yatak var, işlem bitmiş, bina
bitmiş, hasta var dışarıda bekliyor ama hastayı kabul
edecek hemşire yok. Sayın Bakanım söyler misiniz altı
yıldır inşaatı bitmiş, yatırımı
bitmiş, yatağı alınmış, yorganı
alınmış, hasta dışarıda bekliyor, tedavi edecek
doktor var ama hemşire yok. Niçin? Efendim, o rektör gitmeden biz oraya
hemşire kadrosu vermeyeceğiz. Sayın Bakanım, o rektöre
belki saygınız olmayabilir, rektörü desteklemeyebilirsiniz ama
Malatyalı hastalara sizin saygı duymanız lazım, o
insanları perişan etmemeniz lazım.
Tuncelide
üniversite kuruyoruz. Çok güzel, üniversite kuralım. Hiç kimse itiraz
etmiyor zaten, yüce Parlamento oy birliğiyle bu üniversiteleri
kuralım diyor. Birinci nokta şu: Üniversitenin yurt sorununu
çözeceksiniz, üniversitenin lojman sorununu çözeceksiniz, üniversitenin kampüs
sorununu çözeceksiniz. Sayın Bakan bu kürsüye geldi, şunu söyledi:
Bitliste Eren Holding gelecek yatırım yapacak -çok güzel-
Ağrıda Sayın İbrahim Çeçen gelecek yatırım
yapacak. Çok güzel. Bana söyler misiniz diğer illerdeki iş adamlarını
nereden bulacağız, zengin iş adamı, yatırım
yapacak? Yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bütün illeri bir iş adamına ipotekleyeceğiz!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Biz
yapacağız biz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Olmayınca nasıl olacak? Bütçeden ödenek
ayıracaksınız. Eğer bütçeden sağlıklı ödenek
ayırır, yeterli ödenek ayırır, bunları sadece tabela
üniversitesi olmanın ötesine taşırsanız Sayın
Bakanım önce şunu söyleyeyim: CHP Grubu olarak biz sizi
alkışlarız ama bunu yapmazsanız bunun takipçisi
olacağız; Niçin yeteri kadar ödenek ayırmadınız,
niçin binaları bitirmediniz? diye doğal olarak biz size
soracağız.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Biz yaparız, merak etmeyin.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bakın, bir şey daha söyleyeyim
değerli arkadaşlar. Üniversite kurmanın bir diğer temel
normu daha vardır.
Ben geçen yasama
döneminde Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptım. Devlet Planlama
Teşkilatı bütçesi görüşülürken Sayın Planlama
Müsteşarına şu soruyu sordum: Bu kadar üniversitelerimiz var,
öğrenci alıyorsunuz, öğrenci mezun ediyorsunuz. Belli
üniversitelerden mezunlar işsiz, sadece diploma alıyorlar, bunlar
iş bulamıyorlar. Ben şu soruyu yönelttim: Siz acaba Devlet
Planlama Teşkilatı olarak, YÖK olarak ve Millî Eğitim
Bakanlığı olarak Türkiye'nin gelişme stratejisine paralel
bir eğitim politikası belirlediniz mi? Önümüzdeki otuz kırk
yıl içinde hangi üniversiteden kaç mezuna ihtiyacımız var? Madem
Devlet Planlama Teşkilatı var, madem planlama yapıyorsunuz,
Türkiye'nin otuz kırk yıl sonra geleceğini, öncü sektörleri, bu
sektörlerdeki istihdam edilecek elemanları ve onları
yetiştirecek üniversiteleri, onların kontenjanlarını bu
çerçevede belirliyor musunuz? Ne zaman yapılmış bu
çalışma, Sayın Bakanım, biliyor musunuz? 1960
yılında bir kez yapılmış. Şimdi, Devlet Planlama
Teşkilatı, bildiğim kadarıyla, Boğaziçi
Üniversitesinin öncülüğüyle bu çalışmayı
başlatmış durumda. Eğer bu çalışma
sağlıklı bir zemine oturtulursa hem daha sağlıklı
Türkiye'nin gelişmesi için öncü sektörleri belirleyeceğiz, üniversitelerimiz
ona uygun eleman yetiştirecek, yetişen elemanlar da iş sahibi
olacaklar, öğrenciler gidip oralarda çalışacaklar. Biz bunu
yaptığımız zaman sadece Tunceli Üniversitesi değil,
diğer üniversitelerden yetişen öğrencilerimiz de iyi bir zemine
oturacak, bunlar üniversiteyi bitirdikleri zaman da Türkiyede
sağlıklı çalışma ortamlarına kavuşmuş
olacaklardır.
Bir diğer
önemli konu: Sayın Bakanım, yerel yönetimlerden söz ettiniz. Efendim,
Şırnakın belediyesi içme suyunu yapamamış. Sayın
Başbakanımız talimat vermiş, Devlet Su İşleri
yapmış. Acaba, Sayın Başbakan o belediyenin kaynakları
yetersizse, belediyenin kaynaklarını belediyeye verse de bütçeden
belediyeye gerekirse ödenek verse de o belediye başkanı da içme
suyunu yapsa ve siz de gidip yapıp yapmadığını
denetleseniz daha uygun olmaz mı? Orası ayrı bir ülke mi?
Ayrı bir devlet mi?
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Karşılıksız kredi buluyoruz,
Bakanlık engelliyor. Avrupadan kredi buluyoruz, Bakanlık engelliyor.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Siz eğer şunu yaparsanız, biz size
saygı duyarız: Bugün yerel yönetimlerin temel sorunu kaynak
yetersizliğidir. Altı yıldır iktidardasınız.
Altı yılı bitirdiniz. Hani yerel yönetimler geliri? Hani yerel
yönetimlerle ilgili yasa tasarısı Parlamentoya gelecekti?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Geliyor, geliyor.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Her seferinde, bir noktaya geliyor, geri
çekiliyor. Geliyor, geri çekiliyor.
Bakın,
değerli milletvekilleri, geçen hafta burada SSK affıyla, BAĞ-KUR
affıyla ilgili bir yasa çıkardınız. Hiç acaba şu
soruyu merak ettiniz mi: Türkiye'nin SSKya borç takan kuruluşları
kimlerdir hiç merak ettiniz mi arkadaşlar?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Etmez miyiz, paylarını bile merak ediyoruz!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ankara Büyükşehir Belediyesi, Adana
Büyükşehir Belediyesi başta belediyeler olmak üzere, belediyelerin
tamamı prim borçlarını ödemiyorlar. Bunlar keyiften mi
ödemiyorlar? Diyor ki: Nasıl olsa bir af çıkacak, ben ödemeyeyim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Burs veriyor burs!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Onu, ne yapıyor o parayı? Kendi
beldesine yatırım yapmakta kullanıyor eğer
hortumlanmıyorsa bir yerlere, bir yerlere gitmiyorsa bu yanlış
para. Peki, bir belediye başkanı götürüp de primi keyfî olarak
yatırmamazlık eder mi? Ucunda haciz bile var. Şu anda AKPli
belediyelere haciz uygulanmıyor onu biliyoruz.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) DTP belediyelerinin hepsi hacizli!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ama şunu da kabul ediyoruz
(AK Parti
sıralarından gürültüler)
Haciz uygulanmıyor
efendim, zaten ödenmiyor. Lütfen, gidin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından alın, kim, ne kadar prim borcu var.
Yani bu
belediyeler keyfî olarak borç takmış değiller ama yerel
yönetimlerin gelirleriyle ilgili yasayı ısrarla ama ısrarla
Parlamentoya getirmiyorsunuz. Bunu getirin. Bunu getireceksiniz ki bu sistem
yürüyebilsin, belediye başkanı Ankaraya gelip birilerine yalvarmak
zorunda kalmasın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Sayın Başkan, Tunceli Üniversitesinin
adının Munzur üniversitesi olmasını çok arzu
etmiştik. Bu konudaki teklif de Munzur üniversitesi olsundu. Munzur
adının Tunceliler için çok özel bir ismi vardır, tarihsel bir ismi
vardır, geleneksel bir ismi vardır, dinsel amaçta bir ismi
vardır. Dolayısıyla Munzur adı Munzur Nehri ile beraber
Tunceli ile özdeşleşmiş bir isimdir. Tuncelide bir Munzur
üniversitesinin kurulması, bu ismin verilmesi Tunceli halkını
çok daha fazla mutlu ederdi ama bu isim verilmedi. Olsun, Tunceli
Üniversitesi olsun.
Umuyorum,
önümüzdeki bütçe döneminde Sayın Bakan bu yeni kurulan üniversitelere
ayrılan ödeneklerin fazlalığından ötürü buraya gelir, ne
kadar fazla ödenek ayırdığını buraya gelir,
anlatır, biz de Sayın Bakanı alkışlarız.
Hepinize
saygılar efendim. (CHP, MHP ve DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, Çankırı Milletvekili Sayın
Ahmet Bukan.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET BUKAN (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 226 sıra sayılı kanunun
ek 102nci maddesinde, Tunceliye üniversite kurulması hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
Tunceli
Üniversitesi, meslek yüksekokulu, su ürünleri fakültesi, iktisadi ve idari
bilimler fakültesi, sosyal bilimler ve fen bilimleri fakültesinden
oluşmaktadır.
Üniversitenin
gelişmesi bakımından Tunceli ilinin tarihini, ekonomisini,
sosyal ve kültürel durumunu, coğrafi konumunu göz önüne almak
gerekmektedir. Tunceli, 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadoluda
Türklerin egemenliğinin yayıldığı dönemde kesin olarak
Türklerin egemenliği altına girmiş şirin bir
şehrimizdir.
Bugün, Tunceli
iline bağlı ilçe olan Hozat, cumhuriyet döneminde
mutasarrıflık iken cumhuriyetin ilanıyla Dersim vilayeti hâline
getirilmiştir. 25 Aralık 1935 tarih ve 2885 sayılı Kanunla
geçici merkezi Elâzığ ili olmak üzere, Erzincanın Pülümür,
Elâzığın Nazımiye, Hozat, Mazgirt, Pertek, Ovacık ve
Çemişgezek ilçeleri bağlanarak Tunceli vilayeti teşkil
edilmiştir. 30 Aralık 1946 tarih ve 4993 sayılı Kanuna
göre il merkezi hâlen bugünkü merkezi durumunda olan Kalan kasabasında
nakledilmiştir. Daha önce Kalan olan ilin ismi Mustafa Kemal Atatürk
tarafından Tunceli olarak
değiştirilmiş olup tunç gibi sağlam insanların
yaşadığı yöre anlamına gelmektedir.
Güneyden kuzeye
ve batıdan doğuya yükselen il topraklarının yüzde 70ini
dağlar, yüzde 25ini platolar, yüzde 5ini ovalar ve düzlükler
oluşturmaktadır.
2000
yılı nüfusu 93.584 kişi olan Tunceli ili 2007 nüfusunda 84 bin
nüfusa düşmüştür. Türkiye'nin en az nüfuslu ilidir. İlde
kilometrekareye 11 kişi olan nüfus yoğunluğu Türkiye
ortalamasına göre çok düşüktür. Dağınık bir
yerleşim düzenine sahip Tuncelide il nüfusunun yüzde 42si köylerde,
yüzde 58i il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır.
Tunceli, ekonomik
faaliyetler açısından Türkiye'nin geri kalmış illerinden
biridir. İlde elverişsiz doğa koşullarına
bağlı olarak tarım alanlarının kısıtlı
olması ilin ekonomik gelişmesini engellemiştir. İl
topraklarının büyük bir kesiminde dağların zor geçit veren
sıralar hâlinde uzanması 1950lere kadar Tuncelinin çevre illerle
olan ulaşım imkânlarının çok sınırlı
kalmasına ve uzun yıllar dışa kapalı ve durağan
bir ekonomik yapının hâkim olmasına neden olmuştur. İl
ekonomisi tümüyle tarıma dayanmakla birlikte ne bitkisel üretim ne de
hayvancılık gelişkin değildir. Bu yüzden, ekonominin de
gelişmesi için bu ilimizde kesinlikle bir üniversitenin kurulması
gerekmektedir.
Tunceli ilimizde
gelenek ve görenekler, günümüzde toplumsal ve ekonomik yapıda meydana
gelen değişikliklere paralel olarak artık kaybolmaya yüz
tutmuştur. Kent ve kasaba merkezinde gelenek ve görenekler büyük ölçüde
değişime uğramıştır. Ancak kırsal kesimde
günümüzde az da olsa hâlen birtakım geleneksel unsurlara
rastlanmaktadır. Burada kurulan üniversite tarihî değerlere de sahip
çıkmalı ve yörenin kültürel özelliklerini de
yaşatmalıdır.
Türkiyede
aralarında Tunceli ilinin de bulunduğu dokuz il
dışında her ilde bir üniversite kurulmuştur. Tunceli,
eğitim ve kültür seviyesi bakımından Türkiyenin önde gelen
illerinden biridir. Bu ilimizde kamunun veya özel teşebbüslerin istihdam
yaratacak herhangi bir yatırımı yoktur. Burada kurulacak bir
üniversite bir taraftan eğitime çok büyük katkılar
sağlamasının yanında, bir taraftan da üniversitede istihdam
edecek öğretim görevlileri ve okuyacak öğrenciler,
dolayısıyla yapılacak kamu ve özel sektör
yatırımlarına başlangıç olacaktır. Önemli
sayıda iş alanı ortaya çıkacaktır. Ayrıca bu ilimiz, kamu hizmetleri
ve özellikle de ulaşım ağları bakımından
Türkiyenin en sorunlu illerinden biridir. Kurulacak yeni üniversite bu yönden
ki hizmetlerin gelişmesine de bir katkı sağlayacaktır.
Tuncelide
geleneksek el sanatları arasında en yaygın olanlar halı,
kilim, cicim ve palaz dokumacılığı, dericilik ve çanak
çömlek yapımıdır. Günümüzde halı ve kilim
dokumacılığı ilçe merkezlerinde, çanak çömlek
yapımı ise daha çok köylerde yaygındır. Üniversite
kurulurken bunlara da dikkat edilmesi, bu yönden eğitim veren fakülteler
kurulması gerekmektedir.
Tunceli, 1968de
kalkınmada birinci derece öncelikli iller kapsamına
alınmış ve ilde 1970lerin sonundan başlayarak birkaç kamu
yatırımı yapılmıştır. İlde imalat
sanayisi kurulmaktan çok tarımı geliştirmek amacıyla
kurulan süt, yem ile halı ipliği üretimine yönelik olarak kurulan
fabrikalar ekonominin dışa kapalı ve durağan
yapısını biraz kırmıştır ancak ilde
işlenebilir ham madde kaynaklarının olmaması, tarımda
verimliliğin düşük olması ve sermaye birikiminin yetersiz
olması nedeniyle özel sektör yatırımlarının çok
sınırlı olması sanayi sektöründe de çok geri kalmasına
neden olmuştur.
Tuncelide tarım
ve sanayi sektörünün geri kalmasına bağlı olarak ticaret ve
hizmet sektörleri de gelişmemiştir. Ekonomik ilişkiler yönünden
büyük bölümü Elazığa bağlı olan ilde hâlen imalat sanayi
sektöründe 10 veya daha fazla sayıda işçi çalıştıran
dört adet iş yeri vardır. Bu bakımdan da Tunceli ilinde
üniversite kurulması ticareti de geliştirecektir.
Değerli
milletvekilleri, bundan önce kurulan on yedi adet yeni üniversite
arasında, seçim bölgem olan Çankırıda da Karatekin Üniversitesi
açılmıştır. Bundan dolayı şahsım ve tüm
Çankırılılar olarak çok mutluyuz ve emeği geçen herkese
teşekkür ediyoruz.
Karatekin
Üniversitesini yakinen takip ediyoruz. Alınan ödeneklere
bakıldığında, gelişme ve büyüyebilme
açısından çok az olduğunu buradan belirtmek istiyorum.
Değerli Bakanımız, buradan biraz önce kendisi ifade etti,
Çankırıya da herhâlde binalarımızı yapacak.
Sadece bir ilde
üniversite kurmakla oradaki işler bitmiyor. Bu yeni kurulan
üniversitelerin altyapıları, personel giderleri, araç ve gereçlerin
en kısa sürede tamamlanması açısından daha fazla ödenek
ayrılmasının uygun olacağını düşünüyoruz.
Kurulan
üniversitelerin, hem illerimize hem de ülkemize hayırlar getirmesini
Cenabı Allahtan niyaz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bukan.
Demokratik Toplum
Partisi adına Tunceli Milletvekili Sayın Şerafettin Halis.
Buyurun
Sayın Halis. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 226 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ek 102nci maddesi üzerinde partim DTP Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun
tasarısıyla beraber, üniversitesi olmayan dokuz ilimizde daha
üniversite kurulmuş olacak. Böyle olunca da Türkiyede üniversitesiz il
kalmamış olacak. Tabii, bu üniversitelerin kurulduğu iller
arasında ilim olan Tuncelinin de olması sevindirici bir durum.
Tabii, burada kurulacak üniversitenin, Tuncelinin sosyal, ekonomik çehresini
değiştireceği konusunda hiçbir kuşkumuz ve şüphemiz
yok ve bu sevincimizin, kurulacak üniversitenin nitelikli bir eğitime
kavuşması konusunda kaygılarımızın olduğunu
da bildirmek durumundayız.
Tabii,
Tuncelinin sosyal, ekonomik çehresini değiştirecek olan bu
üniversitenin kuruluşunda emeği geçenlere, bu tasarı metninin
yasalaşmasında parmak kaldıracak olanlara Tunceli halkı
adına şahsım ve parti grubum adına teşekkür etmek
istiyorum.
Ancak biraz önce
eğitimin niteliği konusundaki kaygılarımdan söz ettim. Bu
kaygılarımı bugünkü üniversitelere bakarak izah etmek
durumundayım. Benden önceki bütün konuşmacılar
ayrıntılarıyla anlatmaya başladılar ama ben yine de
gecenin bu saatinde çok sıkıcı olmamak kaydıyla, ana
başlıklarıyla değinip geçmek durumunda olacağım.
Mevcut hâliyle
üniversitelerimize bakıldığında, ne yazık ki bütün
çabalara rağmen ya da çabasızlıklara rağmen dünya
üniversiteleri içinde ilk 200lük dilime girememiştir. Yine, bunların
nedeni araştırıldığında, asıl sorunun kadro
sıkıntısı ve üniversitelere ayrılan ödeneğin yani
parasal payın azlığıdır ki gelişen duruma göre,
üniversiteler bir yandan çoğaldıkça, o oranda bu çoğalmaya denk
düşen bir üniversite ödeneği ne yazık ki
yaratılamamıştır.
Yine,
üniversitelerin özerklik sorunu: Üniversitelerde özgür, bilimsel
araştırma yapmaya yeterli bir ortam
sağlayamamıştır. Özellikle YÖK
aracılığıyla üniversiteler siyasi vesayet altına
alınmış durumdadırlar. Böyle olunca da, ister istemez,
üniversiteleri bilim yuvası hâline getirebilecek özerk, özgür bir
çalışmanın da olanağı ortadan kalkmış
olacaktır.
Bir başka
yönüyle üniversitelerimizde idari baskı ve öğrencilere verilen yersiz
cezalar da üniversiteleri yaralayan bir başka örnek olarak
karşımıza çıkıyor.
Bunlar
yetmiyormuş gibi, üniversitelerimizi yaralayan bir başka sorun, bir
başka kanayan yara üniversitelerimizdeki güvenlik sorunudur. Bütün
üniversitelerde güvenlik, özel güvenlik olmakla beraber ne yazık ki
üniversiteler ciddi bir koruma altında değil. Sosyal hukuk devleti
olmanın gereği bütün hükûmetler ya da devletler üniversitelerde
öğrencilerin can güvenliğini de sağlamak durumundadırlar.
Yani öğrencilerin okuması için her türlü olanağı yaratmak
yalnız başına yetmiyor. Eğer can güvenliğini tehdit
eden bir durum varsa devlet ya da hükûmet, üniversitelerde okuyan
öğrencilerin can güvenliğini sağlamak durumundadır.
Son kırk
beş gün içinde üniversitelerde çok ciddi saldırılar oldu, çok
ciddi yaralanmalar oldu. Kırk beş gün önce yine başlayan Akdeniz
Üniversitesindeki bir saldırıda dışarıdan üniversiteye
giren eli tabancalı, satırlı, bıçaklı sivil gruplar
üniversite öğrencilerine saldırdılar. Hükûmetin bu noktada ciddi
bir ilgi göstermesi konusunda vermiş olduğumuz soru önergesine bir
cevap verme durumunda bulunmayan, zahmetinde bulunmayan Hükûmet, böyle
üniversitelerin bu sorunuyla ilgilenmemiş olacak ki ondan sonra da
sırasıyla Erzincan Üniversitesinde, Eskişehir Anadolu
Üniversitesinde ve son üç gün önce de Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde yine
dışarıdan gelen eli silahlı ve sopalı
saldırganlar öğrencileri darp etme durumunda oldular.
Tabii, üniversitelerimizin
sorunları sadece bunlarla sınırlı değil, çok daha
fazla sıralanabilecek maddeler hâlinde anlatılabilir. İster
istemez, böyle olunca da üniversitelerde bir niteliğin
olmadığını söylemek durumunda kalacağız. Tabii
biz üniversitelerde niteliksiz bir eğitimin olduğunu söyleyince
kızanlar olacaktır. Eğer bize kızanlar varsa onlara
şunu söylemek durumunda kalacağız: Eğer, gerçekten
üniversitelerde ciddi, nitelikli bir eğitim seviyesi varsa değerli
yönetenlerimizin, yöneticilerimizin çocuklarının Amerika
üniversitelerinde işi ne? Bunu da biz size sormak durumundayız.
Değerli
milletvekilleri, gelişen nüfus ve ekonomik gelişmeler, daha çok
üniversitelerin açılmasına bir ihtiyaç doğuruyorlar. Tabii
özellikle de Anayasamızın 130uncu maddesinde belirtildiği
gibi, üniversiteler kanunla kurulur, ülke genelinde dengeli bir
dağılımı esas alır. Bu, bir istikrarın
adıdır ama ülkemize baktığımızda istikrarlı
bir kurulma ve dağılmanın da olmadığını
görüyoruz. Özellikle 12 Eylülden sonraki ilk beş yıl içinde,
birdenbire, dokuz olan üniversite sayısı yirmi sekize
çıkarılıyor. Oysaki üniversite sayısı yirmi sekize
çıkartılırken hiçbir ön hazırlık, hiçbir altyapı
hazırlığı yapılmadan üniversiteler çoğalıyor
ve en tehlikelisi, en kötüsü de -12 Eylülün üniversiteleri bu denli
açmasının altındaki tehlike- referanslarla akademik unvanlar
alınmaya başlanıyor, referanslarla alınan akademik
unvanlarla üniversitelere rektörler, dekanlar atanıyor.
Tabii, 12 Eylül
sonrasını da yine boş bırakmayan siyasal iktidarlar,
siyasal refleks ve siyasal çıkarlar doğrultusunda her tarafta
üniversite temelleri atmaya başladılar, deyim yerindeyse üniversite
binaları kurdular ama o üniversiteleri, üniversite eğitiminin
nitelikli bir şekilde yapılması temelinde donatamadılar,
işletemediler, her şeyden önce, o üniversitelerde eğitim verecek
hocaları bulamadılar. Tabii, böyle olunca da günümüzde niteliksiz bir
eğitimin olduğunu kimse inkâr edemez durumda kalmış olacak.
90lı
yıllarda mantar gibi biten, oluşan üniversiteler
Ne yazık ki,
yine, AKP İktidarı tarafından da yine siyasi refleks ve siyasi
amaçlar uğruna her yere üniversiteler açılmaya başlandı.
Tabii ki biz
üniversitelere karşı değiliz ancak üniversitelerin, mutlaka ve
mutlaka, üniversite olma niteliğini haiz bir fiiliyatının ve
pratiğinin de olması gerekmektedir. Ne yazık ki yine söylüyoruz,
üniversitelerimizde biz bu niteliği göremiyoruz.
Üniversiteler
kurulurken bu istikrarsızlığın bir yanı da yine
bölgelerarası dengesizlikte olduğu gibi üniversitelerin
kuruluşunda da kendisini gösteriyor. Örneğin, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluya kurulan üniversitelerin çok da işlerliği
olmayan, mezunlarının çok da iş bulamadığı
fakültelerden ibaret olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor. Örneğin,
Doğu ve Güneydoğu Anadoluda kurulacak üniversitelerde iktisadi ve
idari bilimler fakültesinin ağırlıklı olarak yer
almasını da anlamış değiliz. Bugün, iktisadi ve idari
bilimler fakültesinden mezun olan gençlerimizin tamamına
yakınının iş bulamadığını da hepimiz
biliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, tabii, ben bu üniversitelerin kuruluşuna karşı
olmadığımı, özellikle de Tunceli ilinin de üniversiteye
kavuşuyor olmasının sevincini sizinle paylaştım.
Eski adı
Dersim olan Tunceli ilinden bugüne kadar yapılmış üniversite
talepleri boşa çıktı. Ancak altı bölümlük bir
yüksekokulumuz var. Bu yüksekokulda okuyan öğrencilerin kalacağı
yurt yok. Bakanımızın da dediği gibi, yurt var, yurt var
ama yurtta öğrenciler yatmıyor, askerler yatıyor. Yine,
altı bölümlük yüksekokulumuzda öğrencilerin ders görecek
mekânları yok, ancak bizim, Millî Eğitimin kendi tasarrufunda
olması gereken, kapatılmış eski bir öğretmen okulumuz
var. Bunun eğitim hizmetine sunulması dâhilinde oradaki yüksekokula
cevap verecek bir kapasitesinin olduğunu bilmenizi istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Ancak bu okul da askerî tasarruf altında ve askerî
hizmette.
Bir de 1992
yılında kurulmuş bir fakültemiz var, fakültemiz İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi. Biz bu konuda 92de karara bağlanıp da
açılmayan fakültenin akıbetini sorduk on beş yıl sonra.
Sayın Bakanın imzasıyla -ki Sayın Bakan bu konuda
yanıltılmıştı- 2000 yılında, iktisadi ve
idari bilimler fakültesinin eğitim
fakültesi olduğunu, böyle bir karara varıldığını
söylemişlerdi. Şimdi ben Sayın Bakanıma şunu
söylüyorum: Sizi yanıltan bu bilginin altına atmış
olduğunuz imzanın telafisini bugün gidermek gibi bir sorumlulukla
karşı karşıyasınız. Bizim için var olduğunu
iddia ettiğiniz eğitim fakültemizi sizden tekrar istiyoruz. Bu, sizin
Tunceliye bir lütfunuzdan ziyade sizin yanılgınızın bir
telafisi olacak. Ayrıca, kendi inisiyatif ve iradenizi kullanarak da
Tunceli Üniversitesine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika eklemiştim Sayın Halis.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahıslar
adına ilk söz Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençe aittir.
Buyurun
Sayın Genç. (DSP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dokuz
üniversite olmayan ilde üniversite kurulmasına ilişkin kanun
tasarı ve teklifi üzerinde, Tuncelide de üniversite kurulmasına
ilişkin ek 102nci madde üzerinde şahsım adına söz
aldım. Esas söz Kütahya Milletvekili Sayın Işıkındı,
kendisi bana devrettiği için kendisine de teşekkür ediyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Zaten bu kanun
tasarısı Bütçe ve Plan Komisyonunda müzakere edilirken -benim de bu
konuda teklifim var, Hükûmetin de tasarısı var- Tunceli ilinde
üniversite kurulmasını sağlayan Hükûmete teşekkür
ettiğimi orada söylemiştim. Burada da o teşekkürümü devam
ettiriyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, 1983 yılında ben yine bu
Parlamentodayken -o zaman Danışma Meclisi üyesiydim- Tuncelide bir
yüksekokul açılması konusunda bir kanun teklifi vermiştim, o
zaman kabul edilmişti. O yüksekokul hâlâ faaliyette Tuncelide, 500 küsur
öğrencisi var. 1992 yılında Tuncelide iktisadi ve idari
bilimler fakültesi kurulması konusunda bir kanun teklifim burada kabul
edilmiştir ama maalesef 92den bugüne kadar o fakülte daha
açılmadı, faaliyete geçmedi. İnşallah bu kanunla getirilen
Tunceli Üniversitesi kısa zamanda faaliyete geçer.
Daha önce
çeşitli vesilelerle ben bunları söyledim. Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu -değerli dostum- o da Tuncelilidir, aynı
ilçedeniz kendisiyle beraber. Tunceliler zaten Parlamentoda da zaman zaman
çoğalıyorlar. O da zaten bu konularda gerekli düşüncelerini izah
etmişti. MHP adına konuşan Sayın Çankırı
Milletvekilimize de çok güzel
Kendisine teşekkür ediyorum Tuncelinin
tarihçesini çok iyi ortaya koydu. Bunların üzerinde de fazla da durmak
istemiyorum.
Birtakım
sıkıntılarımız var, tabii, ama üniversite açmak bence
hayırlı bir iş. Bu hayırlı bir işin olduğu
bir sırada çok fazla konuşmak da istemiyorum. Ben üniversitenin
ilimize hayırlar ve uğurlar getirmesini diliyorum. Yalnız bir
önergem var, o önergede de yine iki üç dakika konuşacağım.
Sizlerden rica ediyorum, o önergemi kabul edin.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Ardahan
Milletvekili Sayın Saffet Kaya, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
SAFFET KAYA
(Ardahan) Değerli Başkanım, gecenin bu geç saatinde yüce
heyetinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Tunceli ilimiz
seksen bir ilimizin gerçekten güzide illerinden bir tanesi. Hırçın
coğrafyası var, güzel insanı var. Çok değerli
milletvekillerimiz de Tunceliyle ilgili güzel görüşlerini serdettiler hiç
şüphesiz. Tunceli ilimize iktidarımızın -burası çok
çok önemli- seksen bir ilin sekseninde AK Partinin milletvekili olmasına
rağmen Tunceliyi de üniversite bağlamında ayrı
tutmaması Hükûmetimizin, partimizin seksen bir ile de eşit
davranması anlamına geldiği çok açık bir gerçektir. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Bu anlamda
burada, tabii, iktidarıyla, muhalefetiyle hiç şüphesiz ki gerçekten tarihî
bir süreci konuşurken Tunceli ilimizin de üniversiteye
kavuşmasını hepimiz kadar bizler de, bir Ardahan Milletvekili
olarak ben de, iktidar mensubu bir milletvekili olarak özellikle ben de
gerçekten kutluyorum, tebrik ediyorum. Biliyorum ki, Tunceli gerçekten bu
üniversiteyi kazanmakla, altyapısını en ciddi bir şekilde
kısa bir zamanda bitirmekle hiç şüphesiz ki hak ettiği noktaya
gelecektir.
Şimdi,
geçmişte, değerli arkadaşlarım, hükûmetlerin bir
yanlışı vardı, o yanlışı şuydu:
Tuncelide, Ardahanda, Şırnakta, Hakkâride göç varsa, o göçü
oranın sorunu olarak görürdük. Terör varsa, o terörü oranın sorunu
olarak görürdük. Lokal mesele olarak görürdük. Aslında o meselenin,
Türkiye meselesi olduğunu AK Parti hükûmetleri döneminde görmeye
başladık. (AK Parti sıralarından alkışlar) Evet,
onun içindir ki, kesinlikle, Türkiyenin her noktasında, AK Parti
iktidarları büyük bir vizyonla, özellikle üniversitede olduğu gibi,
cumhuriyet tarihinde ilk kez kırk bire yakın üniversitenin
kurulmasına imza atan AK Parti Hükûmetini herhâlde Türkiyenin 70 milyonu
alkışlıyordur diye düşünüyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Yani bu çok ciddi bir gerçektir.
Onun için,
inşallah Türkiyede terör olmaz, inşallah Türkiyede göç olmaz.
İşte bu üniversiteler de bunların emniyet supabı olarak
inşallah Türkiyenin, illerimizin gündemine girecektir ve Tuncelimize de
bu üniversitemiz hayırlı olsun.
Ben burada fazla
vaktinizi almadan, CHP milletvekili arkadaşımızın, yüksek
müsaadelerinizle, burada üzülerek söylüyorum, yanlış isnatlarıyla
ilgili, geçmişte, benim, Ardahan üniversitesi noktasında kanun
teklifi vermediğimi yüce Parlamentonun yüzüne baka baka, burada
tutanakları da göz önüne almayarak, görsel basını da göz önüne
almayarak çok ciddi bir yalan söyledi arkadaşlar. Tutanaklar elimde.
Değerli arkadaşlar, tutanak burada.
Şimdi,
geçmişte, bir fıkra aklıma geldi, müsaade ederseniz, onu bu
gecenin geç saatinde anlatayım. Osmanlıların döneminde
kahvelerde nargile içilirmiş. Nargilenin kömüründen sigara yakmak
nargileyi içene çok büyük bir hakaretmiş. Birisi geliyor, zayıf,
sıska bir adam, nargile içenin kömüründen sigara içmek istiyor,
kulağına da bir şeyler söylüyor filan falan. Tabii, bu büyük bir
hakaret sayıldığı için, sigarayı yaktıktan sonra
çekip gidiyor. Etrafındaki insanlar soruyor, diyor ki: Ya, nargilenin
kömüründen sigara içmesine nasıl izin verdin? Diyor ki: Adam bana geldi,
kulağıma söyledi ya ben yalancıyım, ben üç
kâğıtçıyım, şu sigaramı yakabilir miyim? dedi.
Şimdi,
arkadaşlar, bu kürsüde konuşulan her şey çok önemlidir. Yani
çıkıp da geçmişte kanun teklifi vermediğimi söylemek son
derece utanç verici bir olaydır.
Kaldı ki,
muhalefetin buradaki tutumu gerçekten çok ciddi bir tutumdur. Muhalefet
üniversitelerin kurulmasına karşı değil, olmadı da,
elbette ki takdirlik bir olaydır, kutluyoruz da ama Tunceli Milletvekili
arkadaşımız diyor ki: Üniversite kurulacak, güzel bir şey
ama sorunları da olacak. Elbette ki olacak arkadaşlar. Yeni
doğmuş bir insanın sorunları olmayacak mı? Olacak.
Elbette ki, bunlar çözülsün diye bu problemleri Hükûmetimiz ciddi bir
şekilde masaya yatırdı. Tarihî bir süreçten geçiyor ve bu tarihî
süreçte de inşallah Türkiye nitelikli topluma kavuşmanın, bilim
toplumuna kavuşmasının en ciddi yolu; Hükûmetimizin koyduğu
bilimde, eğitimdeki bu projeksiyondur, bu ufkiyettir, bu
çıkıştır. Bu, hayırlı uğurlu olsun
memleketimize diye ifade ediyorum.
Yine, bu konuyla
ilgili, kanun teklifimin kabul edilmemesinden sonra, arkadan 2002
yılının Haziran ayında Mecliste üniversite kurulması
konusunda yine bir teklifim daha var, ikinci bir kanun teklifim daha var.
Burada, tutanaklar burada. Başkanım, size verebilirim bunları,
yazıyorsunuz, burada hemen size vereceğim
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet, tutanakları istiyoruz.
SAFFET KAYA
(Devamla) Hemen size vereceğim, hemen vereceğim efendim size,
tutanaklar burada. Dolayısıyla, bilgisiz, belgesiz, gereksiz bir
şekilde ifade edip... Bende sizin
ENGİN ALTAY
(Sinop) Siz de eski partinizi çok üzdünüz ama.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SAFFET KAYA
(Devamla)
Öyle zannediyorum kesinlikle, sizler de zannediyorum ki, grubunuz
adına konuşan arkadaşımızın yanlış
beyanatta bulunmasının yanlış olduğunu
düşünüyorsunuz kesinlikle. Dolayısıyla ben burada isterim ki
iktidarıyla muhalefetiyle, iktidarın gösterdiği bu
hoşgörüyü, muhalefetin de gerçekten saygın bir şekilde, Hükûmeti
tebrik etmekle birlikte, Bakanımızı, Başbakanımızı
tebrik etmekle birlikte, gerçekten anlamlı olan bu üniversitelerin
manasına uygun bir davranış Türkiyeye sergilenir.
Evet,
doğrudur AK Parti Hükûmetinin yaptığını
başkaları hayallerinde gerçekleştiremez. AK Parti Hükûmeti
işte böyle bir hükûmettir kesinlikle. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Dolayısıyla, inşallah güzel günler Türkiyenin
yarınları için olacaktır. Ben Başbakanımıza,
Sayın Bakanımıza, huzurunuzda, emeği geçen muhalefete,
iktidara şükranlarımı, saygılarımı arz ediyorum.
Hayırlı
geceler diliyorum, hürmetlerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaya.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tamam, istiyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Biz o tutanağı bir alalım lütfen.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Gel vereyim ya.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bir örneğini alalım.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Gelin, vereyim, burada.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, kürsüde daha önce
konuşan milletvekilimizin sözlerini yalan olarak ifade etti
SAFFET KAYA
(Ardahan) Aynen öyle.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) -
ve yalancı ifadesini
kullandı. Dolayısıyla ben söz istiyorum efendim. Grubumuza
hakaret etti efendim. Bir milletvekiline kürsüde yalancı ifadesini
kullandı.
BAŞKAN
Şimdi, grubunuzla ilgili
Sayın Kılıçdaroğlu, gecenin
bu saatinde konuşmakta da zorlanıyorum ben. Şimdi, grubunuzla
ilgili bir söz söylemedi, dikkatle dinledim ben, Sayın Ensar Öğütün
şahsıyla ilgili söyledi, Sayın Öğüt buradaysa hemen söz
vereceğim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, ben CHP Grubunun
şu anda başkanlığını yapıyorum. Bir milletvekiline
eğer hakaret edildiyse, izin verirseniz, o milletvekiline hakaret
edilmediğini, Sayın Ensar Öğütün de doğruları
söylediğini, yalan söylemediğini ben kürsüde söylemek isterim, bu
benim doğal hakkım.
BAŞKAN
Ama, şimdi, bakın, siz çok tecrübeli bir başkan vekilisiniz.
Yani böyle bir durum yok.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim, olur mu Sayın
Başkan?
BAŞKAN
Böyle bir durum yok.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Böyle bir usul yok, yapmayın.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Milletvekili Ardahana üniversite kurulmasıyla ilgili kanun teklifi
verdiğini söyledi az önce kürsüde.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Evet.
BAŞKAN
Evet.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ben istirham ediyorum, kanun teklifini ne zaman
vermiş, bir görelim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Alalım.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Burada, arkadaşına gösterdim, sor arkadaşına.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Efendim, şimdi, bakın, Sayın
Başkan...
SAFFET KAYA
(Ardahan) Arkadaşına gösterdim, sor.
BAŞKAN
Sayın Kaya, lütfen susar mısınız! Duyamıyorum
Sayın Kaya.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Ensar
Öğüt Sayın Milletvekilinin bir kanun teklifi verdiğini, meslek
yüksekokulu kurulmasıyla ilgili bir kanun teklifi verdiğini söyledi.
BAŞKAN
Evet, onu da dikkatle izledim ben, dinledim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Şimdi bunu söylemek eğer
yalancılıksa
Sayın Ensar Öğüt elinde, Sayın
Milletvekilimizin yüksekokul kurulsun diye verdiği kanun teklifini orada
gösterdi. Peki, bu kanun teklifini verdiğini söylemek ne zamandan beri
yalan olarak Meclis kürsüsünde ifade ediliyor?
SAFFET KAYA
(Ardahan) Sayın Başkan, konu o değil, meseleyi
çarpıtıyorsunuz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bir milletvekiline, milletin kürsüsünden
Siz yalan söylüyorsunuz demek ne ölçüde doğru olabilir?
BAŞKAN
Şimdi, bir saniye
Bakın, siz
zaten bütün bir konuyu grubunuz adına
SAFFET KAYA
(Ardahan) Hayır, öyle değil efendim, öyle değil. Üniversiteyle
ilgili kanun teklifi elimizdedir.
BAŞKAN
Sayın Kaya
Sayın Kaya
SAFFET KAYA
(Ardahan) Arkadaşınız orada, kanun teklifini gördü.
BAŞKAN
Sayın Kaya
Sayın Kaya
SAFFET KAYA
(Ardahan) Kanun teklifinin verilmediğine dair arkadaşınız
kürsüde yanlış bilgi vermiştir.
BAŞKAN
Sayın Kaya
Sayın Kaya
SAFFET KAYA
(Ardahan) Dolayısıyla doğru değildir,
yanlıştır.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, eğer bana
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) - Mesele hallolmuştur Sayın Başkan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, eğer lütfedip
BAŞKAN
Şimdi, bakın, siz tam on dakikadır konuşuyorsunuz,
anlattınız zaten.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Zaten, eğer bir dakika verseydiniz, bu
kadar şeye gerek kalmayacaktı.
BAŞKAN
Tamam, konuşuldu.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.20
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 00.33
BAŞKAN
: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
226 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi
soru-cevap işlemi yapacağız.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bir söz verebilir
misiniz.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, benimle ilgili burada ismim geçmiş.
Söz alabilir miyim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öğüt.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Oturum geçmişti Sayın Başkan,
aynı oturumda vermeniz gerekirdi.
BAŞKAN
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Milletvekili Saffet
Kayanın, konuşmasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Değerli arkadaşlar, ben evden kalktım geldim.
Şimdi, üzüldüm
BAŞKAN
Yeni bir sataşmaya lütfen mahal vermeden
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)
Sataşmaya da mahal vermek istemiyorum.
DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) Niye evdesin?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Burada, arkadaşlar, bir kanun yapıyoruz.
Hayırlı bir iş, tarihî bir iş, tarihî bir gün. Bu günde
herkesin birbirine teşekkür etmesi gerekirken, herkesin katkısı
ve emeği olanlara teşekkür etmesi gerekirken, yani ne hikmetse
arkadaşımız çıkıyor, böyle bir saldırgan
şekliyle herkesin antipatisini kazanmasını yani bir kâr mı
sayıyor kendine anlayamıyorum.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Sen kendine bak, antipati mantipati diye konuşma!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Şimdi, burada bakın DTP Grubu, MHP Grubu, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu, AK Parti Grubu var. İktidar kanun çıkarıyor,
muhalefetin toplamı kadar milletvekili yok burada, sıralarında.
Hani nerede iktidar? Demek ki, iktidarıyla muhalefetiyle birlikte, el ele
bu kanunlar çıkarılıyor.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Sen niye geldin evinden?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) O zaman ne yapmak lazım? Burada emeği geçen herkese,
Sayın Başbakana da, Bakana da, Hükûmete de, partilere de, emeği
geçen sivil toplum örgütlerine de, derneklere de, vakıflara da
teşekkür etmek lazım.
Ancak, Büyük
Millet Meclisinde, burada -işte tutanaklar burada- diyor ki: Efendim, o
gün ben muhalefet milletvekili olarak bu yüce Parlamentoda kanun teklifi verdim
Ardahan Üniversitesi açılmasıyla ilgili. Tamam, ben de
araştırdım Ardahan Milletvekili olarak. Hayır, Sayın
Kayanın iki tane kanun teklifi var, biri yüksekokul, zooteknik, teknik
Tam okuyayım ismini, özür diliyorum: Zooteknik ve denizcilik meslek
yüksekokulu yapılmasıyla ilgili 23 Ocak 2001de vermiş. Tutanaklardan
çıkardım, Sayın Kayanın imzası bu.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Yanlış çıkarmışsın, yanlış
çıkarmışsın
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Ya, bu imza senin değil mi kardeşim?
SAFFET KAYA
(Ardahan) Yanlış çıkarmışsın kardeşim.
30/1/2001e bak. Al, tutanaktan
BAŞKAN
Sayın Öğüt, lütfen
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Tamam, yani
SAFFET KAYA
(Ardahan) Bilmeden konuşma!
BAŞKAN
Sayın Öğüt
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Yani, bu sizin grubun imzası, o dergiden. O
Başkanlığa gelmiş hâli olabilir.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Al, oku!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Tamam, ver.
(Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt kürsüden ayrılarak elindeki belgeyi Ardahan
Milletvekili Saffet Kayaya verdi)
BAŞKAN
Sayın Öğüt
Sayın Öğüt
Sayın Kaya
Sayın Kaya
Sayın
Öğüt
MUSTAFA ENÖZ
(Balıkesir) Böyle bir üslup yok.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Al! Düzgün konuş!
SAFFET KAYA
(Ardahan) Bu nedir ya?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Gel buraya
SAFFET KAYA
(Ardahan) Yeter ya!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bak, aynı tarih.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Bu kadar ahlaksızlık olmaz ya!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bu yüksekokul, üniversite değil.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Terbiyesizliğin bu kadarı olmaz ya!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bakın arkadaşlar, yalancılıkla itham
edilmişim.
BAŞKAN
Sayın Öğüt
Sayın
Öğüt, kürsüyü terk ettiniz, lütfen oturur musunuz.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Şimdi, bu yüksekokul
Bakın,
okuyorum şimdi arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öğüt
Sayın Öğüt
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, böyle bir usulümüz yok.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Arkadaşlar, bakın, yani burada Ardahana üniversiteyle
ilgili Sayın Kaya kanun teklifi vermemiş.
BAŞKAN
Sayın Öğüt, birleşime ara vereceğim.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Ben bunu tenkit ediyorum. Ayıp oluyor yani! Yani, bunu
birbirimize
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.37
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 00.41
BAŞKAN
: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
226 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
B)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
3.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda ve
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kanunu ile Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin; Yalova Milletvekili Muharrem İncenin; Ardahan Milletvekili
Ensar Ögüt ve 29 milletvekilinin; Bayburt Milletvekilleri Fetani Battal ve Ülkü
Güneyin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun; Ardahan Milletvekili
Saffet Kayanın; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın; Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün;
İstanbul Milletvekili Şinasi
Öktemin; Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin;
Gümüşhane Milletvekilleri Yahya Doğan ve Kemalettin Aydının;
Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seydanın; Yalova Milletvekili
İlhan Evcinin; Hakkâri Milletvekilleri Rüstem Zeydan ve Abdulmuttalip
Özbekin; Iğdır Milletvekili Ali Günerin; İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlunun; Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/560, 1/540, 1/577, 2/7, 2/11, 2/24, 2/160,
2/179, 2/180, 2/205, 2/207, 2/208, 2/209, 2/214, 2/216, 2/218, 2/219, 2/220,
2/221, 2/222, 2/230) (S. Sayısı: 226) (Devam)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Ek madde 102de
iki önerge vardır, sırasıyla okutacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 226 sıra sayılı yasa tasarısı ve tekliflerinin
birinci maddesine bağlı Ek madde 102 nci maddesinin
başlığında ve birinci fıkrasında geçen Tunceli
ifadesinin Munzur olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Şimdi en aykırı olan önergeyi okutup işleme alıyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 226 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 1.
maddesine bağlı olarak Ek Madde 102deki a bendine Su Ürünleri
Fakültesi ibaresinden sonra gelmek üzere eğitim fakültesinden
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Şerafettin
Halis Selahattin
Demirtaş Pervin
Buldan
Tunceli Diyarbakır Iğdır
Osman Özçelik Hamit
Geylani
Siirt Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tuncelide bir
eğitim fakültesi açılarak ihtiyacın karşılanması
hedeflenmiştir.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 226 sıra sayılı yasa tasarısı ve tekliflerinin
birinci maddesine bağlı Ek madde 102 nci maddenin
başlığında ve birinci fıkrasında geçen Tunceli
ifadesinin Munzur olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ek madde
102de geçen Tuncelide Tunceli Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur. İbaresinde, Tuncelide Munzur adıyla bir
üniversite kurulması yolunda bir önerge verdim. Önergemi izah etmek üzere
söz aldım, hepinize saygılar sunuyorum.
Aslında Plan
ve Bütçe Komisyonunda ben Sayın Bakana bunu teklif etmiştim, kendisi
Genel Kurulda değerlendiririz. dedi.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, inanmanızı istiyorum, şu anda
Tuncelide yani Bu üniversitenin ismi Tunceli mi olsun veyahut da Munzur mu
olsun? diye bir oylama yapılsa
yüzde 95i Munzur olarak seçer.
Munzurun
efsanevi, kutsal bir değeri var. Yani yöreden gelen, böyle kutsal, evliya
tipi bir insanın isminden kaynaklanan bir isim. Bundan dolayı da
oradan geçen suya Munzur Nehri denilmiş, dağlarına da Munzur
Dağları denilmiştir. Yoksa başka hiçbir anlamı yok.
Yani böyle geçerse memnun olurum ama takdir sizlerin.
Bir de maddenin
üzerinde konuşurken, bu bizim Tuncelideki o yurt meselesini halletmesini
Sayın Bakandan rica ediyorum. Millî Savunma Bakanlığına
verilmiştir 500 kişilik yurt binası. O zaman TOKİ orada 500
kişilik bir yurt kısa zamanda yaparsa memnun olurum.
Önergemin
kabulünü diliyorum. Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Ek madde 103ü
okutuyorum:
Yalova
Üniversitesi
EK MADDE
103-Yalovada Yalova Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur.
Bu Üniversite;
a)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Hukuk Fakültesi,
Mühendislik Fakültesi ile Uludağ Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı iken adı ve bağlantısı
değiştirilerek oluşturulan ve Rektörlüğe bağlanan
Yalova İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
b) Uludağ
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı iken adı ve
bağlantısı değiştirilerek oluşturulan ve
Rektörlüğe bağlanan Yalova Meslek Yüksekokulundan,
c)
Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü
ile Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde hakkında gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İncede.
Buyurun
Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlarken
Normalde bitecekti ama
Sayın Başkanımız ve dört partimizin de grup başkan
vekilinin Yalovanın yarına kalmaması konusunda bu
yorgunluklarına rağmen direnç göstermeleri, kabul etmeleri
Onlara
Yalovalılar adına öncelikle teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Herkese çiçek getir çiçek.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Hepinize çiçek gelecek, söz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Tamam, tamam.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Değerli arkadaşlarım, ben sadece şunu
söylemek istiyorum: Ben bugün saat 13.00ten beri buradaki
toplantıların daha entelektüel düzeyde olmasını isterdim.
Kusura bakmayın, bu konuda kimseyi incitmeyeceğim bu akşam ama
özellikle akademisyen arkadaşlarımızın burada daha fazla
katkı sağlamalarını isterdim.
Yani bir ile
üniversite sadece o ilin ekonomik yaşamı canlansın, ticaret
gelişsin diye üniversite kurulmaz. Dünyanın hiçbir yerinde bir
üniversite böyle kurulmaz.
Değerli
arkadaşlarım, örneğin şöyle bir tartışma
bekledim, onlarca akademisyen arkadaşımız var burada: Yani bizim
üniversite modelimiz ne olacak? Bir yetiştirme ortamı olarak
üniversite bir İngiliz modeli mi? Yani eğitimin ekonomik yaşamda
temel bir görev üstlendiğini kabul eden bir anlayış mı ya
da araştırıcılar topluluğu bir üniversite bir Alman
modeli mi? Çünkü Alman modelinde üniversite araştırıcılar
topluluğudur. Ya da toplumun hizmetinde bir üniversite, Amerikan modeli mi
-yani bu modele göre bilim kamu hayatını, kamu hayatı da bilimi
etkiler- ya da entelektüel bir kalıp olarak üniversite, bir Fransız
modeli mi ya da üniversiteyi bir üretim faktörüne dönüştürmek olan bir
sosyalist blok üniversite anlayışı mı? Hangisi, bizim
istediğimiz üniversite anlayışı hangisi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Türk modeli.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Ben böyle bir tartışmanın bu Mecliste
olmasını isterdim. Ne yazık ki böyle bir tartışma
şu ana kadar yapılamadı.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Burada var burada, yarın söyleriz.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Değerli arkadaşlarım, sayın
milletvekilleri; üniversiteye girmek isteyen öğrenci sayısı
üniversiteye alınabilecek öğrenci sayısının 3
katıysa ciddi problemlerimiz var demektir. Neden bu ülkede yükseköğretime
talep çok yüksek? Çünkü yükseköğretimin getirisi fazla. Yani burada
eğer gelirin, iş bulma olanaklarının fazla olması söz
konusu olmasa, alt gelir gruplarının istihdamının giderek
zorlaşması ya da toplumda masa başı iş
anlayışının gelişmesi olmasa belki bunları
tartışmıyor olacaktık.
Meslek liselerine
ilgi
Maalesef ideolojik tartışıyoruz: Kat sayı olsun mu
olmasın mı? Meslek liselerinin problemi kat sayı problemi
değildir, sizin verdiğiniz diplomanın değeridir. Diploma
ile para arasındaki ilişkiyi diplomanın lehine çekmediğiniz
sürece bu tartışmalar bilimsel olmaktan çıkar, ideolojik
tartışmalar hâline gelir.
Yine, bu ülkenin
ne yazık ki bir yükseköğretim politikası yok yani iktidarlar
değişince, hatta iktidarları bırakın bakanlar
değiştiğinde aynı partiden, yükseköğretim
politikaları değişebiliyor. Örneğin bu ülke şunu
yapmalıydı şu ana kadar: Yeni bir üniversitenin
kurulmasında herkesin üzerinde tartıştığı
kriterler olmalıydı, herkesin üzerinde
tartıştığı, herkesin üzerinde anlaştığı
ölçütler olmalıydı, şu şu şu koşullar
sağlandığında üniversite açılır diye. Bunu, AK
Partili de CHPli de MHPli de DTPli de DSPli de herkes bu kriterleri, bu
ölçütleri bilmeliydi. Bunları ortaya koymalıydık biz. Ne
yazık ki bunların hiçbirisi yapılamadı.
Değerli
arkadaşlarım, yine bizim tartışmamız gereken bir
başka konu, üniversiteye giriş sistemini
tartışmalıydık biz. Yani, şimdi sorun çözülecek mi?
Bir elli tane daha üniversite açsak sorun çözülecek mi? Hayır,
çözülmeyecek. Bu, teşekkür etmiyorum anlamına gelmez. O
teşekkürümü konuşmamın sonunda yapacağım. Ama,
üniversiteye giriş sistemini, ne yazık ki, altı yıldır
milletvekiliyim ben, bir kez olsun tartışmadık.
Değerli
arkadaşlarım, yine, bizim okullarımız bir diploma
veriyorsa, mutlaka bunun toplum yaşamında bir
karşılığı olmalıdır, o diplomanın bir
karşılığı olmalıdır. Bana şunu söyler
misiniz: Bu ülkede sosyoloji bölümünü bitirenler sosyoloji
öğretmenliğinden başka ne iş yapabilirler? Bunun hangi
karşılığı vardır? Ne yazık ki, bunları
biz hiçbir zaman tartışamadık.
Türkiye, elli
yıldır vatandaşlarının yükseköğrenim
sorunlarını çözemiyor. Ülkemizin geri
kalmışlığı ovalarımızın,
madenlerimizin, dağlarımızın,
tarlalarımızın, toprağımızın geri
kalmışlığından değil ki; ülkemizin geri
kalmışlığının nedeni, insanımızın
yeterince eğitilmemiş oluşudur. Birleşmiş Milletler
uzmanlarına göre bir ülkenin
kalkınmışlığının üç tane ölçütü var.
Bunlardan birisi yaşam süreleri. Biz, Avrupa Birliği ülkelerine göre
on yıl daha az yaşıyoruz, 7 kez az kazanıp, 6 kat az
tüketiyoruz. Gayrisafi millî hasıladan kişi başına pay bu
şekilde. Her kademedeki okullaşma oranlarımız düşük.
Tarımımız verimsiz. Sanayi, vergi oranları ve enerji
maliyetleri yüzünden -çok yüksek- gelişemiyor. Turizm, yeterli
yetişmiş elemanımız olmadığı için ucuza
satılıyor. Madenlerimizi, yeterli uzmanımız
olmadığı için, katma değer üretmeden ham olarak ihraç
ediyoruz ve bu nedenle vergi gelirlerimiz düşük.
Bugün, Amerika
Birleşik Devletlerinde 550 bin yabancı öğrenci var ve 160
milyar dolar gelir sağlıyor ABD. Bizim yurt dışındaki
öğrenci sayımız 70 bin, 2 milyar dolar paramız buraya
gidiyor ve yine Dünya Bankası verilerine göre, yurt dışında
en fazla öğrencisi olan on birinci ülkeyiz biz. İşte böyle bir
ortamda dokuz devlet, iki vakıf üniversitesi kuruyoruz.
Peki, Türkiye
Batı uygarlığını, Batıya çevirdiği yüzünü
geçici bir istek olarak mı, yoksa bir devlet politikası olarak
mı belirledi? Köy enstitüleri, öğretim birliği, karma
eğitim, yeni Türk harfleri, 1933teki üniversite reformu, bütün
bunları cumhuriyeti kuranlar öncelikli sorunun eğitim olduğunu
görerek yaptılar. 1923teki, bu ülkedeki okur oranı 4,7dir,
okuryazar oranı daha da düşüktür. Yani o gün 5 bin okul, 360 bin
öğrenci var; bugün 44 bin okulumuz var, 15 milyonun üzerinde
öğrencimiz var ama yüzde 12 de işsizimiz var. 1923te şark çıbanı
en büyük sorunumuz ama bugün en büyük sorunumuz da yüzde 12 oranındaki
işsizlik. Yani, bu insanlar Haymananın buğdayını
Sivasa, Kayseriye develerle taşıyorlardı, 1923ten sonra
yapılan demir yollarıyla onları oraya taşıdılar.
Ülkenin her yanını inşa etmeye çalıştılar.
Peki, bugün geldiğimiz
noktada durum nedir şimdi ona bakacağız. Yüksek nitelikli insan
gücünü nasıl oluşturacağız? Yüksek nitelikli insan gücünü
oluşturduğumuzda ülkenin rekabet gücünü nasıl
artıracağız? Ben bunların burada gerçekten entelektüel bir
ortamda tartışılmasını isterdim. Ne yazık ki bu
eksikliği görüyorum gecenin bu saatinde.
Sıfır
nüfus artışıyla bir Avrupa Birliği var
karşımızda. Refahı yüksek insanlar bilime gerekli
değeri vermez. Bilim özveri ve sabır ister. Avrupa Birliği refah
düzeyi çok yüksek olduğu için, işte, bilimden bu yüzden kopuyorlar ve
Avrupa Birliği bunu nereden kapatmaya çalışıyor? Eski
Doğu bloku ülkelerinden bu insan gücünü, bu bilim insanlarını,
özveri ve sabır isteyen işleri buradan kapatmaya
çalışıyorlar.
Türkiye engellere
karşın bilgi üreten bir toplum. Avrupa Birliği ise bu bilgiyi
teknolojiye çeviren bir toplum. Türkiye yeteneklerini kaybetmemesi için mutlaka
yeni düzenlemeler yapmalıdır. İyi insan, iyi yurttaş
yetiştirmek yetmez. Girişimci, demokrat, gelişimci, sorgulayan
ve ulusal hedefleri olan yurttaşlar yetiştirilmelidir, Türkiye
bunları tartışmalıdır. Yoksa Şu kadar derslik
yaptım, bu kadar bilgisayar aldım, bu kadar öğretmen
aldım. tartışmasının ötesine geçmelidir. Ulusal
hedefleri olan, demokrat, girişimci, gelişimci yurttaşları
nasıl yetiştiririm diye bunları
tartışmalıdır.
Nedir bizim
eğitim sistemimizin sorunları? Kaynakların yeterli
olmayışı, bu hepimizin malumu. Okul öncesi ve
yükseköğretimde okullaşma oranlarının düşüklüğü.
Öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitimin yetersizliği. Büyük
şehir, şehir, kır arasındaki eğitimin
niteliğindeki farklılıklar. Ders araç, gereç, donanım
eksikliği, bunları çoğaltmak mümkün, bunları hepimiz
biliyoruz.
Peki, bizim
avantajlarımız neler? Amerikaya göre, Avrupa Birliğine göre,
Çine göre, Hindistana göre avantajlarımız neler? Bilişim
teknolojilerine ve yeniliklere açık genç bir nüfusumuz var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Yurt dışında çalışmakta olan
belli konularda uzmanlaşmış Türk iş gücü var.
Dayanışmacı bir sosyal yapının varlığı
var.
Bütün bunlar
ortadayken nedir bizim dezavantajlarımız? ARGEyle ilgili
yetersizlikler, düşük nitelikli meslek eğitimi, altyapı
eksikliği, her yaşta eğitim seferberliğinin
olmayışı, uzun vadeli düşünce eksikliği, nüfus
artış hızının yüksekliği, tarımda
çalışan nüfusun fazlalığı, beyin göçü, kırdan
kente plansız göç. Bunlar da bizim dezavantajlarımız.
Peki, nasıl
olacak 21inci yüzyılda, yani bizim milletvekilliğinden
ayrıldığımız günlerde, hepimiz emeklilik günlerini
yaşarken kim başarılı olacak bu yeryüzünde? Bir:
Hızlı gelişime uyum sağlayabilen, insanını bu
şekilde donatan, bilgiyi üretebilen, erişebilen, kullanabilen ülkeler
başarılı olacak. Var olan kaynaklar değil, yaratılan,
üretilen kaynaklar gelişmeyi sağlayacak. Ucuz iş gücünüzün ya da
doğal kaynaklarınızın olması rekabet avantajı
size sağlamayacak. Uzmanlaşan dünya piyasalarına açılan,
üretim teknolojilerini geliştiren bu ülkeler rekabette avantajlı
olacaklar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Teşekkür de edemedin daha.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnce.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Teşekkür konuşması diye çıktın...
BURHAN KUZU
(İstanbul) Hükûmete teşekkür et.
BAŞKAN
Önergede edecek.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Önergede edeceğim, peki.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın İnce.
Gruplar
adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Sayın Necati Özensoyda.
Buyurun
Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 226 sıra sayılı kanunun
ek 103üncü maddesi, Yalovaya üniversite kurulmasıyla alakalı konuda
grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yalova
Milletvekilimiz Muharrem Bey konuyu daha çok entelektüel boyutta aldı,
Yalovadan hiç bilgi vermedi ama ben Bursa Milletvekili olarak biraz Yalovadan
bilgi vermek istiyorum öncelikle.
Yalova,
bildiğiniz gibi daha önce İstanbula bağlı bir ilçeydi.
İstanbula bağlı ilçe olduğunda hiç kimse İstanbulla
bağlantısını pek kuramıyordu. Yalovayı
bilmeyenler Nasıl bir bağlantısı var, niye İstanbula
bağlı? diye hep sormuşlardır. Tabii, Yalovanın
kendine has bir özelliği vardı. Biz Bursalı olarak hep bunu
biliyor idik. Bazıları da Bursaya mı bağlı? diye
soruyorlardı. Ama il olma noktasındaki en çok hak eden ilçelerden
biri olan Yalova sonunda il oldu, kendi kimliğine böylece
kavuşmuş oldu. Tabii ki Yalovaya en yakın il olarak
sınırı olan Bursayla da iç içe olan bir ilimiz. Bu konuda,
kurulan üniversitenin şu andaki mevcut iktisadi ve sosyal bilimler
yüksekokullarının Uludağ Üniversitesine bağlı
olması da bunu gösteriyor.
Yalova ili de
Bursa gibi devamlı göç alan bir ilimiz. Nüfus yapısı büyük bir
ölçüde Karadeniz kökenli ve Balkan göçmeni vatandaşlarımızdan
oluşmakta. Son dönemde Doğu ve Güneydoğudan da göçlerin
gelmesiyle hayli kalabalık bir noktaya geldi ancak
yaşadığımız 17 Ağustos depremi, o acı olayla
birlikte bu göç bir ölçüde azaldı. Ancak o acı, Yalovada ve
çevresinde hâlâ unutulmuş değil.
İlin toplam
nüfusu, adrese dayalı son nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre
181.758 olarak görünmekte.
Yine, Yalovada
bahsettiğimiz İktisadi İdari Bilimler Fakültesi ve Uludağ
Üniversitesine bağlı Yalova Meslek Yüksekokulunda okuyan öğrenci
sayısı şu anda 1.527 olarak gözüküyor.
Yine, Yalovaya
giderseniz orada yeşil, mavi turizm yollarını, Termalini,
Çınarcıkını; yine, özellikle Karamürsel, Gölcük,
İzmit yolunda kurulan sanayi tesislerini görürsünüz, büyük devasa
tesisleri görmekte sıkıntı çekmezsiniz. İlde plastik,
tekstil, elyaf, mermer, kimya, dondurulmuş gıda, kâğıt
ürünleri, ambalaj ve otomotiv yedek parçası konusunda üretim yapan
tesisleri bulunmakta.
Gerçekten,
Termale gitmeyenleriniz varsa, Termale gitmenizi ve oradaki o
doğanın güzelliğini ve yine o bülbül seslerini dinlemenizi
isterim, tavsiye ederim. Termalde Meclisin tesisleri de var, oraya da
gidebilirsiniz, gayet güzel konaklayabilirsiniz.
Yine,
Yalovanın yıllık nüfus artışı yüzde 10,8 olarak
görünmekte, nüfus yoğunluğu da kilometrekareye 215 kişi olarak
düşmekte. Bu yoğunluk, Türkiye ortalaması 90 kişi olarak
düşünüldüğünde, Türkiye ortalamasının 2,5 katına
tekabül etmektedir.
Yine, Yalova,
biraz önce ifade edildiği gibi, seracılık yani çiçekçilik ve süs
bitkileri anlamında Türkiyenin yüzde 25ini üreten bir ilimiz. Sanayide,
tekstilde, kimya, kâğıt gibi konularda da hayli üretimleri yüksek
olan bir ilimiz.
Yine, Erciyes
Üniversitesinin yaptığı bir araştırmada Sosyoekonomik
göstergeler açısından illerin gelişmişlik düzeyinin
karşılaştırmalı analizi adlı makalede, Yalova
ili, eğitim göstergeleri açısından 81 il içinde dördüncü
sırada, ilk ve ortaöğretim okullaşma oranı
açısından birinci sırada gözüküyor. Sağlık
göstergeleri açısından da yetmiş yedinci sırada gözüküyor.
Şimdi, bu
konuya gelmişken şunu ifade etmek isterim: Burada, Yalovada
kurulacak üniversitede, görüştüğümüz kanun çerçevesinde, bir tıp
fakültesi yok, ancak Yalova milletvekillerimizin verdiği teklifte, Yalovanın
da ihtiyaçları dikkate alınarak, tıp fakültesinin de olması
söz konusu. Zannediyorum, biraz sonra bir önerge de Yalova Milletvekilimiz bu
konuda verecek.
Ben, bu konuyu
şu açıdan değerlendirmek istiyorum: Yani, komşu ilin bir
milletvekili olarak, Bursada daha önce de dört yıl il
başkanlığı yapmış birisi olarak, Yalovayla
sürekli ilişkileri olan birisi olarak, Yalovanın bu konudaki
çektiği sıkıntıları da bizzat yaşayan birisi
olarak, tıp fakültesinin gerçekten ne kadar zaruri olduğunu bilen
birisi olarak bu kürsüden ifade etmek istiyorum. Çünkü, özellikle Yalovada bir
tıp fakültesinin olmaması, ihtisas hastanelerinin olmaması,
sürekli hastaların, orada iyileşmekte sıkıntı
çekenlerin veya acil hastaların sürekli Bursadaki hastanelere sevk
edildiğini ve bu sevk sırasında da bizlerden yardım talep
ettiklerini bildiğimden dolayı, bu tıp fakültesinin de
sağlık hizmetleri noktasında Yalovaya hizmetler vermesi
açısından da son derece faydalı olacağı kanaatindeyim.
Tabii ki
Yalovada kurulacak tıp fakültesi veya bu üniversite, sadece
bahsettiğimiz 180 bin kişi değil, çevresinde olan İznik,
Orhangazi gibi Bursanın ilçelerine veya İzmite kadar gidersek
Karamürsel, Gölcüke kadar olan ilçelere de hizmet edecek konumda olacaktır.
Bu noktada da bütün bunların değerlendirilip, eğer gerçekten
böyle bir önerge gelirse, bu önergenin de değerlendirilmesini ve buna da
destek olacağımızı ifade etmek istiyorum.
Tabii, burada
bütün bunlar konuşulurken en son konuşmayı yapan Muharrem Beyin
söylediklerine de katılmamak mümkün değil. Burada yapılan
tartışmalar gerçekten sadece iller bazında değerlendirilip
illerin milletvekillerinin teşekkür konuşmalarından ziyade,
biraz daha entelektüel boyutta, üniversitelerin ne durumda olduğunu da
içine alan konuşmalar yapılmalıydı.
Yine,
geçmişte yapılan üniversiteler de göz ardı edilmemeliydi.
Şimdi baktığımızda, bu kurulan üniversiteleri, son
dönemde bahsedilen üniversitelerin hepsini topladığımızda
bir gerçek var. Herhâlde bir ODTÜ veya bir Hacettepe veya herhangi köklü bir
üniversite kadar şu anda toplamının yerini tutabileceği
kanaatinde değilim. Kaldı ki geçmişte bu üniversiteler, köklü
üniversiteler Türkiyede kurulmamış olsaydı, bugün bu
üniversiteleri kuracak öğretim kadrolarını bulmakta elbette
güçlük çekecektik.
Yine, ben, 1946
yılında kurulan Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya
Mühendisliği bölümünden mezun olan biri olarak, bu üniversitelerin
nasıl kurulduğunu ve hep dershane isimlerinin de yabancı isimler
olduğunu bildiğimden dolayı, o dönemde üniversitelerin hangi
şartlarda kurulduğunu, İkinci Dünya Savaşından sonra
Almanyadan kaçan bazı bilim adamları tarafından
kurulduğunu biliyorum. Dolayısıyla çok zor şartlarda
kurulan üniversitelerin bugünlere gelip, altyapısı
hazırlanıp bugün artık eğitim kadroları da daha rahat
bir şekilde oluşacak. Ancak ciddi anlamda kaynak yetersizliğiyle
bu üniversitelerin gerçek anlamda eğitime, üniversitenin gerçek misyonuna
hizmet etme noktasında sıkıntılar
yaşandığını da biliyorum.
Ben, yine son
olarak
Üniversiteler kurulur. Elbette, bu üniversitelerin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
NECATİ
ÖZENSOY (Devamla) -
veya yapılan kanunların hep bir ihtiyaçtan
doğduğunu, bir gerekçesi olduğunu da bilen bir insanım.
Belki bilmeyenleriniz vardır ama benim mezun olduğum fakülte yine bir
ihtiyaçtan kaynaklanmış, ama şöyle bir ihtiyaç: Rahmetli Erdal
İnönü fizik mühendisi olmak istediğini söylemiş ailesine. O
günlerde de Ankarada fizik mühendisliği bölümü yokmuş. Mevhibe Hanım
da oğlunu İstanbula göndermek istememiş. Onun da yüzü suyu
hürmetine bizim fakültemiz kurulmuş. Bu da bir ihtiyaçtan ama güzel bir
ihtiyaç, iyi bir anekdot. Biz de rahmetli Erdal İnönünün sayesinde
kurulan bir fakülteden mezun olduk. Bu anlamda Türkiyede her türlü
üniversitede, her türlü konuda emeği geçen, bugüne kadar eğitime
hizmet eden herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Sağ olun,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Şahıslar
adına ilk söz Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmaka ait.
Sayın
Uzunırmak
Yok.
İkinci söz
Yalova Milletvekili Sayın İlhan Evcine ait.
Buyurun
Sayın Evcin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İLHAN
EVCİN (Yalova) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 226 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumu Teşkilatı Kanunu
Tasarısının Yalova Üniversitesiyle ilgili ek 103üncü maddesi
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Gecenin bu ilerleyen saatinde sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Yalova
Milletvekilimiz ve Bursa Milletvekilimiz Yalova hakkında gerekli bilgileri
verdi. Aynı konulara girmeden kısaca bir konuşma yapıp
sizlerin daha fazla vaktini almak istemiyorum.
Yalovamız,
Armutlu Yarımadasının kuzeyinde, Marmara Denizi kenarında
kurulmuş bir ilimiz. Kuzeyinde İstanbul, doğusunda Kocaeli,
güneyinde Bursa ili bulunmaktadır.
Ekonomisi, genel
anlamda temel olaraktan, tarım sektöründe çiçekçilik ve
seracılık, sanayi sektöründe tekstil, kimya, kâğıt gibi
alanlar ile turizm sektörüne dayanmaktadır.
İlimizin
eğitimle ilgili bilgilerini biraz önce Bursa Milletvekilimiz verdi, ben
aynı konulara girmeyeceğim. Yalova ilimizde okullaşma oranı
yüzde 100 mertebesine yakındır. Bunun sonucu olarak da okul
başarı oranı Türkiyede yüzde 99 seviyesindedir.
Eğitim
öğretimde fiziki altyapısı, okullaşma oranıyla
diğer illerle kıyaslandığında üst
sıralardadır.
Hâlihazırda
ilimizde, Uludağ Üniversitesine bağlı olarak faaliyet gösteren
Yalova İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile Yalova Meslek
Yüksekokulunda öğrenci kapasitemiz 1.527dir. Bu da okullaşma
oranı ve ekonomik göstergeler itibarıyla üst düzeyde olan bir il için
arttırılması gereken bir rakamdır.
Yalovada
açılacak üniversite, çevresel özellikler, iklim, ulaşım ve
kültürel değerler dikkate alındığında hızla
büyüyüp gelişecek ve bilim hayatına büyük katkılar
sağlayacaktır. Bugün, diğer dokuz ille beraber Yalovamızda
da bir sevinç vardır. Üniversitemiz, inşallah, birazdan sizlerin
oylarıyla hayata geçecektir.
Bu vesileyle,
bizlere bu büyük sevinci yaşatan öncelikle Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğana, Millî Eğitim
Bakanımıza, bakanlarımıza, Komisyonumuzun Değerli
Başkan ve üyelerine ve siz değerli milletvekili arkadaşlarıma
teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum. Yalova ve
diğer sekiz üniversitenin milletimize ve ülkemize hayırlı
olması temennisiyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Evcin.
Bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 1. Maddesine bağlı Yalova
Üniversitesi başlıklı Ek Madde 103te bulunan Hukuk Fakültesi
ibaresinden sonra gelmek üzere Tıp Fakültesi ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Muharrem İnce Kemal
Kılıçdaroğlu Halil
Ünlütepe
Yalova İstanbul Afyonkarahisar
Ahmet Küçük Özlem Çerçioğlu Şahin Mengü
Çanakkale Aydın Manisa
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, evet, bu turda teşekkür edeceğim ve Yalova
hakkında birkaç bilgi vermek istiyorum sizlere.
Değerli
arkadaşlarım, Atatürkün Yalovaya geldiği ilk tarih 19
Ağustos 1929dur, son ayrıldığı tarih 1 Şubat
1938dir. Bu süre içinde Yalovada geçirdiği gün sayısı 330
gündür. Yani dokuz yılın bir yılını Yalovada
geçirmiştir. Yalovanın önemi şuradandır: Atatürkün
yazlık başkentidir Yalova. Cumhuriyetin temel kurumları, Türk
Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu; çok partili yaşama geçişin temelleri,
bunların hepsi Yalovada atılmıştır.
Bugün termal,
tarihtir, doğadır, Bizanstır, Osmanlıdır,
Atatürktür, kaplıcadır, şifadır. Bütün bunları
bünyesinde barındırır.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Kaymakamı
MUHARREM
İNCE (Devamla) Kaymakamı size gönderdik.
Üç büyük kente
bir saat mesafededir. Bugün, Yalova Üniversitesinin öğretim üyesi bulma
sıkıntısı yoktur. Bursadan, İstanbuldan, Kocaeliden
her ile bir saat mesafededir.
Değerli
arkadaşlarım, ben öncelikle tabii ki Hükûmete, Sayın
Başbakana, Sayın Millî Eğitim Bakanına, Valimize,
geçmiş dönem milletvekilimiz Sayın Şükrü Öndere, ondan önceki
milletvekilimiz Yaşar Okuyana, Hasan Sunaya, rahmetli Cevdet
Aydına, bütün milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza,
muhalefete, MHPye, DTPye, CHPye, AKPye, hepsine teşekkür ediyorum, çok
teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Milletvekillerine, grup başkan vekillerine
de
MUHARREM
İNCE (Devamla) Tabii ki.
Sizlere,
Sayın İlhan Evcinin adına da Valimiz adına da benim
adıma da hepinize bir Yalova çiçeği gelecek, ondan yana hiç
kuşkunuz olmasın. Artık Termale geldiğinizde de
milletvekili tesislerinden gönül rahatlığıyla
yararlanabilirsiniz, oy birliğiyle oy kullandınız.
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Her hafta geliriz.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Parayı kendiniz ödersiniz. Öyle her hafta
uğraşamayız.
Değerli
arkadaşlarım, burada yalnız beni korkutan bir şey var.
Sayın Millî Eğitim Bakanı akşamüzerindeki görüşmelerde
şöyle bir şey dedi: Rektörlük binasını Dinçkök ailesine
yaptıracağını söyledi. Tamam, güzel, yaptırsın.
Fakat Yalovada bir termik santral kurulmak isteniyor sayın
milletvekilleri. Eğer termik santralin
karşılığında rektörlük binası yapılacaksa
vallahi bu rüşvettir, kimse kusura bakmasın. Yüzde 60ı
ormanlarla kaplı bir kentte termik santral olur mu, bunun takdirini de
size bırakıyorum.
İLHAN
EVCİN (Yalova) Sayın Vekilim, termik santral var zaten.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Takdiri size bırakıyorum. Yalovada bu
olmamalıdır.
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Enerjiye ihtiyaç varsa olur.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Ben takdiri size bırakıyorum. Takdiri
Yalovalılara bırakıyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yalovada asla olmamalıdır, o fauna
bozulmamalıdır.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Yalovanın doğası, tarihi
bozulmamalıdır. Yalovaya bu çok büyük zarar verecektir. Ben bu
noktada uyarı yapmak için, Meclis kayıtlarına geçmek için
bunları sizlerle paylaşmak istedim.
Değerli
arkadaşlarım, Yalova, cumhuriyetin ilk yıllarından
1950lere kadar, hatta 1970li yılların sonuna kadar Türkiyenin
gözbebeği bir kentti. Yalovanın en büyük dezavantajı ne oldu
biliyor musunuz? Türkiyede Çınarcık varken Bodrum yoktu, Marmaris
yoktu, Alanya yoktu, Datça yoktu, Çınarcık vardı. Ama Türkiye en
kötü kentleşmesini Çınarcıkta yaşadı. Çünkü
kentleşme bilinci yoktu, çevre bilinci yoktu. Bunlar yoktu 60lı,
70li yıllarda ve Yalovanın ne yazık ki bazı konularda
canına okuduk, okundu. Biz çocuktuk o zaman. Başkaları okudu,
siz de yoktunuz. Ama, bugün Yalovaya yeniden kötülük yapmayalım. Yalovaya
bir rektörlük binası iki sene geç olsun, rektör bey de biraz kenarda bir
yerde otursun. Devlet-millet el birliğiyle de yapılır bunlar.
Bir rektörlük binası yapacağız diye Yalovaya termik santrali
sokmayalım diyorum. Sabrınızı daha fazla zorlamak
istemiyorum.
Tekrar tekrar, bu
akşam başta Sayın Oktay Vurala, Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna, Sayın Mustafa Elitaşa, Sayın
Demirtaşa, hepsine çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, aslında
12de
Sayın Başkanım, tabii ki size, size ısrarla ve
ısrarla teşekkürlerimi sunuyorum. Hayırlı uğurlu
olsun. Sayın Bakan, altı yıldır burada sizi
eleştirmeden bu kürsüden ayrılıyorum, biraz üzgünüm ama bugün
hiç eleştirmedim sizi. Sayın Bakana da teşekkür ediyorum.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnce.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.18
ONUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 01.21
BAŞKAN
: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
226 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 22 Mayıs 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 01.22