DÖNEM: 23 CİLT: 22 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
116ncı
Birleşim
11 Haziran 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, yaş sebze ve meyve üreticilerinin
sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Karamanda görülen
kuraklığa bağlı olarak hububat üretiminde ortaya çıkan
zarara ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
3.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, yeni kurulan üniversitelerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun (6/693) ve (6/694) esas
numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi (4/60)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 39 milletvekilinin, medyadaki cinsiyetçi
anlayış ve uygulamaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/213)
2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 39 milletvekilinin, sağlık hizmeti
alımında yaşanan bazı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/212)
3.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 39 milletvekilinin, doktorların ve
diğer sağlık personelinin güvenlik sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/211)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.
Sayısı: 219)
2.- İstanbul
Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 4 milletvekilinin; Askerlik
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun; 1111
Sayılı Askerlik Kanununun 35 inci Maddesinin (E) Bendinin
Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (2/257, 2/252) (S. Sayısı: 240)
3.- Tapu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı:
223)
4.-
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/591) (S. Sayısı: 238)
5.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/478) (S.
Sayısı: 93)
6.- Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürk ve 11 milletvekilinin; 2009 Yılında
İstanbul Şehrinde Yapılacak Beşinci Dünya Su Forumunun
Organizasyonu ile Katma Değer Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/182) (S. Sayısı: 214)
7.- Türk
Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/458) (S. Sayısı: 90)
8.- Askerlik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/503) (S.
Sayısı: 128)
9.- Çavuş ve
Uzman Çavuş Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/508) (S. Sayısı: 129)
10.- Harp
Akademileri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/511) (S.
Sayısı: 130)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Veterinerlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/296) (S. Sayısı: 69)
12.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı: 19)
VII.-
OYLAMALAR
1.- Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir genelgenin
uygulamasına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/2991)
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir operasyon kapsamındaki
soruşturmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahinin cevabı (7/3031)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, cinsel tercihinden dolayı
ayrımcılığa uğrayanlara yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı
(7/3103)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, borçlu geçen ortaöğretim
öğrencilerinin fark dersleri sınavına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/3418)
5.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, yargı kararlarının
uygulanmasına ve bir öğretmenle ilgili işlemlere ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/3442)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bir okula bağış yapmayan
öğrencilere karşı yapıldığı iddia edilen
davranışlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/3446)
7.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Çanakkaledeki alan kılavuzlarına
yönelik iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/3486)
8.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayseride okul öncesi
eğitimin yaygınlaştırılmasına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/3531)
9.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, yabancı ve azınlık vakıflarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının cevabı (7/3557)
10.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, yeni Vakıflar Kanunundaki bazı
düzenlemelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının cevabı (7/3558)
11.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, ihraç fındığın
fiyatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Vekili ve Millî Savunma
Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı (7/3628)
12.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, TBMM lokantalarına alınan bir
firmanın ürünlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/3899)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak beş oturum yaptı.
Muğla Milletvekili
Gürol Erginin, Güneydoğu Anadolunun tarım sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşmasına Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan 2008 yılı enflasyon oranına ve memur
maaşlarının bu orana göre artırılmasına,
Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal, Amasya Genelgesi ve 12 Haziran Amasya
Uluslararası Kültür ve Sanat Etkinlikleri Haftasına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Kütahya
Milletvekili Hüsnü Ordunun (3/151) (S. Sayısı: 188),
Ordu
Milletvekilleri Eyüp Fatsa ve Enver Yılmazın (3/152) (S.
Sayısı: 189),
Antalya
Milletvekili Deniz Baykalın (3/153) (S. Sayısı: 190),
Samsun
Milletvekili Haluk Koçun (3/155) (S. Sayısı: 191),
İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının (3/156) (S. Sayısı: 192),
Samsun
Milletvekili Haluk Koçun (3/157) (S. Sayısı: 193),
Adana
Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fıratın (3/158) (S. Sayısı:
194),
Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsanın (3/159) (S. Sayısı: 195),
Mersin
Milletvekili Ali Oksalın (3/160) (S. Sayısı: 196),
İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigenin (3/161) (S. Sayısı: 197),
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun (3/162) (S. Sayısı: 198),
Hatay
Milletvekili Gökhan Durgunun (3/163) (S. Sayısı: 199),
Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın (3/164) (S. Sayısı: 200),
Hatay
Milletvekili Gökhan Durgunun (3/165) (S. Sayısı: 201),
Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmenin (3/166) (S. Sayısı: 202),
Yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları, Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Çin Halk
Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi,
Ukrayna
Parlamentosu,
Dışişleri
Komisyonu Başkanları ve beraberindeki parlamento heyetlerinin Türkiye
Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere;
Bahreyn
Temsilciler Meclisi Başkanı Halife Bin Ahmed Al-Dahrani ve
bareberindeki heyetin,
Ülkemizi
ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkereleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/543),
Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın (6/645),
Esas
numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına
ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.
Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 21 milletvekilinin, demir-çelik
fiyatlarındaki artışın inşaat ve imalat sektörlerine
etkisinin (10/185),
Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 21 milletvekilinin, Ergene Çevre Düzeni
Havza Planı çerçevesinde yaşanan gelişmelerin (10/186),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokat ilinin
sorunlarının (10/187),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı,
(10/27, 34, 37,
40, 102) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, komisyonun görev süresinin bir ay
uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu; komisyona bir ay ek süre
verildiği,
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 57 milletvekilinin, yasa
dışı dinlemelere zemin oluşturdukları ve himaye
ettikleri; özel hayatın gizliliği ve korunması ile
haberleşme hürriyeti ve gizliliği hak ve ilkelerinin yoğun ve
keyfî şekilde ihlal edilmesine göz yumdukları; bu suretle görevlerini
kötüye kullandıkları; bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesine uyduğu iddiasıyla, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay haklarında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; Anayasanın 100üncü maddesine göre en geç bir ay
içinde olmak üzere Danışma Kurulunca tespit edilecek görüşme
gününün Genel Kurulun onayına sunulacağı,
Açıklandı.
Genel Kurulun
10/6/2008 Salı ve 11/6/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
aynı kısmında yer alan 238 ve 93 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının bu kısmın 4 ve 5inci
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; çalışma
saatlerinin 10/6/2008 Salı günü 15.00-21.00, 11/6/2008 Çarşamba ve
12/6/2008 Perşembe günleri 13.00-20.00 saatleri arasında
olmasına ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun
İçlinin, konuşmasında Parlamentoya hakaret ettiği
iddiasıyla bir konuşma yaptı.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 08.05.2006 Tarihli ve 3285 Sayılı
Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/22),
İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, 2.5.1972 Tarih ve 1586
Sayılı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın
Ölüm Cezalarının Yerine Getirilmesine Dair Kanunun Yürürlükten
Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/66),
İç Tüzükün
37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergeleri, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/541) (S. Sayısı: 219)
görüşmelerine devam edilerek 11inci maddesine kadar kabul edildi, 11inci
maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
konuşmasında geçen İsmet İnönü ile ilgili bölümü Rize
Milletvekili Lütfi Çırakoğlunun teyit etmesi nedeniyle bir
konuşma yaptı.
Birleşime
verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından, 11 Haziran 2008 Çarşamba günü, alınan
karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşime 20.54te son
verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Harun
TÜFEKCİ Canan
CANDEMİR ÇELİK
Konya Bursa
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 165
II.- GELEN KÂĞITLAR
11 Haziran 20008 Çarşamba
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karantina
ve Bitki Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/416) (S. Sayısı: 244)
(Dağıtma tarihi: 11.6.2008) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Yemen
Cumhuriyeti Balıkçılık Bakanlığı Arasında
Balıkçılık ve Su Ürünleri Alanlarında Teknik, Bilimsel ve
Ekonomik İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/488) (S. Sayısı: 245)
(Dağıtma tarihi: 11.6.2008) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bitki
Koruma (Bitki Karantina) Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/530) (S. Sayısı: 246) (Dağıtma tarihi: 11.6.2008)
(GÜNDEME)
4.- Avrupa
Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler Açmasına
Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası
Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/592) (S. Sayısı: 247) (Dağıtma tarihi: 11.6.2008)
(GÜNDEME)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün
ve 16 Milletvekilinin; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel
Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/241) (S. Sayısı: 248) (Dağıtma
tarihi: 11.6.2008) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Sınırlar Arasında
programının yayından kaldırılmasına ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü soru önergesi (6/781)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepte Kültür Parkı
alanındaki uygulamalara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/782)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, sabit gelirlilerin
maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/783) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/5/2008)
4.- Karaman Milletvekili
Hasan Çalışın, yeni bir Nato Üssü kurulup
kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/784) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, çiftçilerin elektrik ve banka
borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/785) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
6.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Bolu Valisinin görevden alınmasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/786)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/5/2008)
7.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Dışişleri Bakanının bir
konuşmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/787)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/5/2008)
8.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, çalışanların
ücretlerinin artırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/788) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
9.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, çocuk nöroloğu olmayan ilimize ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/789)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bir derenin ıslahına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/790)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
11.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Reşadiyedeki bazı
taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/791) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/6/2008)
12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Niksardaki bir derenin
taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/792) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/6/2008)
13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Erbaadaki bir derenin taşkın
koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/793) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/6/2008)
14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Ziledeki bir gölet yapımına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/794)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Turhaldaki bir derede bent
çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/795) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
16.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, doğalgaz zammının
etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/796)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
17.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, muhtemel su
sıkıntısına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/797) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/6/2008)
18.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, elektrik kesintisine ve
kayıp-kaçak elektrik kullanımına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/798) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
19.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, dini özgürlüklerle ilgili
konuşmasına ilişkin Dışişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/799) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/6/2008)
20.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, enerji
yatırımlarıyla ilgili bazı hususlara ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/800)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
21.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, enerji
yatırımlarının kredilendirilmesine ve eşgüdüm
sorunlarının çözümüne ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/801) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/6/2008)
22.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, enerji
yatırımlarındaki imalat ve mühendisliğe ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/802) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/6/2008)
23.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, kuraklığa yönelik
önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/803) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, 10 numara yağdaki denetim
sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3831)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
2.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, idam edilen bazı kişilerin
mezarlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3832) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, İzmirin su ihtiyacını
karşılayacak projelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3833) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
4.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbaturun, Adana ziyaretine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3834) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/5/2008)
5.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Aile Haftası nedeniyle
yaptığı bir konuşmaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3835) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/5/2008)
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, yabancı
bankaların ipotek yolu ile tarım arazilerine el koymasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3836)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
7.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, telefon dinleme ve takibine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3837)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
8.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, kömür dağıtılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3838)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
9.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Osmaniye Devlet Hastanesindeki
soruşturmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3839) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
10.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, Ulusal Deprem Konseyinin
lağvedilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3840) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
11.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, sulamada kullanılan
elektriğin borçtan dolayı kesilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3841) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/5/2008)
12.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, ortam dinlemesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3842)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/5/2008)
13.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Kıbrıstaki bir cezaevinde
çıkan yangında bir mahkumun hayatını kaybetmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3843)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/5/2008)
14.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, basın kuruluşlarına
karşı açtığı davalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3844) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/5/2008)
15.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Suriye sınırındaki
mayınlı arazilerin değerlendirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3845) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/5/2008)
16.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir hükümlünün
sağlık hakkından yoksun bırakıldığı
iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3846) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
17.- Giresun Milletvekili
Murat Özkanın, hakim ve savcıların maaş
artışıyla ilgili açıklamasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3847)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
18.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Fethullah Gülenin
sigortalılığına yönelik bir iddiaya ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3848) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
19.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karstaki belediyelerin prim
borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3849) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/5/2008)
20.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, basın sektöründeki kayıt ve hukuk
dışı uygulamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3850)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/5/2008)
21.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, bir sulak
alan koruma bölgesinde golf tesisi ve villa yapılmasına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3851)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
22.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncının, Ali Rıza Bey
Ormanına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3852) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
23.- Bursa Milletvekili Abdullah Özerin,
Karacabey sahillerinden kaçak kum çekilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3853) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/5/2008)
24.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, enflasyon hesaplamasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/3854) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/5/2008)
25.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Doğu Anadolu Projesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/3855)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
26.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Halk Bankasının 70. yıl
ilanlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/3856) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
27.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Sınırlar Arasında
programının yayından kaldırılmasına ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/3857) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
28.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, TRT Genel Müdürüyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/3858) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/5/2008)
29.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, TRT Genel Müdürü hakkındaki bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/3859) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/5/2008)
30.- İzmir Milletvekili
Abdurrezzak Ertenin, TRTdeki siyaset haberlerine ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/3860)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/5/2008)
31.-
İstanbul Milletvekili Necla Aratın, bir açıklamasına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3861) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/5/2008)
32.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, Avrupa Parlamentosunda yaptığı bir
konuşmaya ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3862) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/5/2008)
33.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Türkiye Kömür İşletmelerinin zarar
ettiği iddiasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3863)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
34.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, enerji arzına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3864)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
35.- Antalya
Milletvekili Tunca Toskayın, Antalyada şehir içi
ulaşımdaki kart uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3865)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
36.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, Antalya Büyükşehir Belediyesinin
bazı ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3866) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/5/2008)
37.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Gaziantepte şehir içi
ulaşımdaki zamma ve özelleştirilmeye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3867)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
38.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Adananın kentsel sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3868)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
39.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Yüreğir Belediyesinin sağlık
tesislerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3869) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
40.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Seyhan Belediyesinin sağlık tesislerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3870) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
41.-
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın, KÖYDES ödeneklerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3871)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
42.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, bazı belediyelerin
işçi maaşlarını zamanında ödeyememelerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
43.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki tehlikeli atık yönetimine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3873) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
44.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, Darıca Belediye Başkanına
yönelik soruşturmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3874) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/5/2008)
45.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, Altındağ Belediyesi
çalışanlarının başka kurumlara atanmaları ile ilgili
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3875) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
46.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin bir
ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3876) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/5/2008)
47.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresun Sahil Sağlık Denetleme
Tabipliğinin kapatılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3877)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
48.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Çatalan Beldesinde belirlenen
sağlık merkezine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3878) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/5/2008)
49.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Tarım Sigortaları Havuzundaki kaynak
kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3879) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/5/2008)
50.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, hayvancılıktaki
desteklemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3880) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/5/2008)
51.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, bal ithalatına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3881) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
52.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahimin, TMOnun fındık
alımına ve arzına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3882)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
53.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Eğribel Geçitiyle ilgili soru
önergelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3883) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
54.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Bulancak İskelesinin
uzatılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3884) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/5/2008)
55.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, yeni tersane alanlarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3885)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
56.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahimin, Karadeniz Sahil Yolu Giresun
geçişine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3886) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
57.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Şanlıurfadaki boş
sağlık personeli kadrolarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3887)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
58.- Antalya
Milletvekili Tunca Toskayın, Antalyada pazarlıkla kiralanan Hazine
taşınmazlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3888) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/5/2008)
59.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, hazır giyim sektörünün
sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3889) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/5/2008)
60.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, aile hukuku düzenlemelerinin
tanıtımına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu)
yazılı soru önergesi (7/3890) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/5/2008)
61.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Diyanet İşleri
Başkanlığı personeline ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi
(7/3891) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/5/2008)
62.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karstaki belediyelerin
ödeneklerine ve borçlarına ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3892)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/5/2008)
63.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Gümrük Müsteşarlığı
Teftiş Kurulu Başkanının görevden alınmasına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/3893)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
64.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Bodrumda inşaat kat izninin
artırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3894) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/5/2008)
65.-
İstanbul Milletvekili Necla Aratın, bazı branşlardaki
öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3895) (Başkanlığa geliş tarihi:
29/5/2008)
66.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir soru önergesine verilen cevaba
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3896)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/5/2008)
67.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/3897) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2008)
68.-
İstanbul Milletvekili Halide İncekaranın, milletvekillerine
yönelik suçlamalara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/3898)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2008)
69.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, bir firmanın TBMM lokantalarına
alınan ürünlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/3899)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2008)
70.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Osmaniye Devlet Hastanesi
Başhekiminin görevden alınmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3900) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/5/2008)
71.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir balıkçı barınağı
projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3901)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
72.- Adana
Milletvekili Mustafa Vuralın, bankalarca ipotek altına alınan
tarım arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3902) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/5/2008)
73.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, esnaf ve sanatkarların ekonomik
zorluklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3903) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
74.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, yeni düzenlemeler yürürlüğe girmeden
sigortalanan çocuklara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3904) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
75.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3905) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
76.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytokun, Emniyet Teşkilatında teknik izleme
birimi kurulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3906) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
77.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, Başak Sigorta ve Başak
Emekliliğin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3907) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/6/2008)
78.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, tekrar seçilemeyen 22. Dönem hekim
milletvekillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3908) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/6/2008)
79.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir yakınının silah
ruhsatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3909) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/6/2008)
80.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, özelleştirilen Kütahya
Şeker Fabrikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3910) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
81.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, TOKİnin milletvekili
lojmanları arsası üzerindeki ihalesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3911) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/6/2008)
82.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, bazı
saldırı olaylarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3912) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/6/2008)
83.- İzmir
Milletvekili Abdürrezzak Ertenin, 30 yaş üzeri
çalışanların işten çıkarılacağı
endişelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3913)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
84.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, engellilerin istihdamına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3914) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
85.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki kayıt
dışı istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3915)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
86.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, orman yangınlarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3916)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
87.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Erbaa HES projesine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3917)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
88.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, tarımsal
kalkınma kooperatif ve birliklerinin borçlarına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3918)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
89.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürkün, kapatılması
kararlaştırılan orman fidanlıklarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3919)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
90.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki orman
köylülerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3920) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
91.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Büyükorhan İlçesinin Büyükorhan
Barajından yararlanmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3921)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
92.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Türkiye Taş
Kömürü Kurumunun yaptığı bir sözleşmeye ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3922)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
93.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, DTP etkinliklerine katılan araçlara keyfi ceza
kesildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3923) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
94.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, bir gruba
jandarmanın yaptığı arama ve kontrollere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3924)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
95.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Milas İlçesindeki hayvan
hırsızlığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3925)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
96.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Kastamonu polis okulu
inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3926) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
97.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Köye Dönüş ve
Rehabilitasyon Projesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3927) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
98.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Ankarada Kızılırmaktan getirilen
suyun şebekeye verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3928) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
99.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Konya
İl Özel İdaresi hesaplarındaki bir usulsüzlük iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3929) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
100.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, bir alışveriş
merkezine kaçak kat yapıldığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3930)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
101.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, Çınar
İlçesindeki bir sit alanına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3931)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
102.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Küre Dağlarının turizme
kazandırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3932) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
103.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Yozgattaki atıl bir kamu binasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3933)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
104.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Yozgattaki vergi tahsilatına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3934)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
105.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin,
Yozgattaki belediyelere ve İl Özel İdaresine vergi gelirinden
verilen paya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3935) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
106.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, teşvik
kapsamındaki illerde asgari geçim indirimi ödemelerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3936)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
107.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanımına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3937)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
108.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, engellilerin eğitimlerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3938)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
109.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, eğitim materyallerinden cinsiyetçi
öğelerin ayıklanmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3939)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
110.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki özürlü
çocukların eğitimlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3940)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
111.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadın yöneticilere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3941)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
112.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, şehit yakınlarının ve
gazilerin desteklenmesine ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3942) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
113.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Kahramanmaraş
Belediyesinin belirlediği katı atık depolama alanına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3943) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
114.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, engellilerin sağlık hizmeti
alımındaki sorunlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3944)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
115.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, ekonomideki duruma
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3945)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
116.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, şeker
kaçakçılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3946)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
117.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, arıcılıktaki destekleme primlerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3947) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
118.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, kene ısırmasına bağlı
ölüm vakalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3948) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
119.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, pancar kotalarına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3949)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
120.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, gübre kullanımına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3950) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
121.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, TMOnun fındık
satışına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3951)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
122.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, başka kurumlardan da maaş alan
kişilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3952) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
123.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Çiftçi Kayıt Sistemine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3953) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
124.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, tarım ve kırsal kalkınmayla ilgili
proje ve faaliyetlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3954) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
125.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, gıda denetim ve kontrollerinin yürütülmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3955) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
126.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, THYnin bir
uçuşuyla ilgili iddiaya ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3956) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/5/2008)
127.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Karayolu Taşıma Yönetmeliği
uyarınca verilen yetki belgelerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3957)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/6/2008)
128.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bazı hükümlülere
kötü davranıldığı iddialarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3958)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/5/2008)
129.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, TRT Genel Müdürünün İngilterede
katıldığı bir toplantıya ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/3959)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
130.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, engelli kadınların iş
hayatındaki sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/3960) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/6/2008)
131.-
İstanbul Milletvekili Hüseyin Mertin, Dışişleri
Bakanının bir konuşmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3961) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/5/2008)
132.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bir resim sergisiyle ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3962)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/5/2008)
133.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, bir öğretmenin türbanlı görev
yaptığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3963)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/6/2008)
134.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, izleme, dinleme ve fişleme iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3964) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/6/2008)
135.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Dışişleri Bakanının dini
özgürlükler konusundaki açıklamasına ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru
önergesi (7/3965) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/6/2008)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 39 Milletvekilinin, doktorların ve
diğer sağlık personelinin güvenlik sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/211)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.05.2008)
2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 39 Milletvekilinin, sağlık hizmeti
alımında yaşanan bazı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/212) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.05.2008)
3.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 39 Milletvekilinin, medyadaki cinsiyetçi
anlayış ve uygulamaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/213) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.05.2008)
11 Haziran 2008 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116ncı
Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama süresi üç
dakika.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, yaş sebze ve meyve üreticilerinin
sorunları hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Osman Kaptana
aittir.
Buyurunuz
Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.-
Antalya Milletvekili Osman Kaptanın, yaş sebze ve meyve
üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Rusya Federasyonu
7 Haziran 2008 tarihinden itibaren ülkemizden domates, patlıcan, patates,
üzüm ve limon alımını durdurmuştur.
Sayın
Başkanım, özür dilerim, bu gürültü
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulun her ilk
açılışında böyle oluyor. Lütfen daha sakin olabilir misiniz
ve yerlerinize oturur musunuz. Konuşmacıyı daha sakin dinleyiniz
lütfen.
Buyurunuz
Sayın Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Devamla)
Süremi de eklerseniz memnun olurum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurunuz.
OSMAN KAPTAN
(Devamla) Rusyanın bu kararı üretim bölgelerimize bomba gibi
düşmüş, domates ve diğer ürünlerin fiyatı dibe vurmuş,
üreticilerimizin çok büyük zararlarla karşı karşıya
geldiği görülmüştür.
Sayın
milletvekilleri, çiftçilerimiz bir şaşkınlık, endişe
ve panik içine girmişlerdir. Üreticilerimiz zaten zar zor ayakta dururken,
çiftçilerimiz icra baskısı ve iflas korkusu altında ezilirken,
domatesin fiyatı geçen yılın yarısı, gübrenin
fiyatı ise geçen yılın iki katını geçmiş iken,
elbette, üreticilerimizin durumu iyidir denemezdi. Bunlar yokmuş gibi
şimdi bir de Rusyanın getirdiği yasak krizi çiftçilerimizi
hepten tsunami felaketi gibi vuracaktır.
Antalyada, Kumlucada,
Demrede, Serikte ve diğer üretim bölgelerimizde çiftçilerimiz isyan
ediyorlar, ziraat odalarımız isyan ediyorlar. Bakınız,
çiftçilerimizin isyanı yerel gazetelere yansımış
durumdadır. Hükûmetten çözüm bekliyorlar. 30 Mayıs 2005te Rusya ile
yine yaşanan krizden hemen üç gün sonra dönemin Tarım Bakanı
görevden alınmıştı. Sayın Bakan, siz de Bakan
olmuştunuz. Şimdi, Hükûmet ve siz ne yapacaksınız merak
ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, modern gıda laboratuvarları kurduk, Rusya AB
normlarından bile yüksek standartta 107 kriterde tahlil istiyorum. diyor.
Onu yapıyoruz. Peki, Rusya daha ne istiyor? Rusya ilaç
kalıntısını gerekçe gösteriyorsa, peki daha üzüm sezonu
yeni geliyor, göndermediğimiz üzümlerde ilaç kalıntısı
olduğunu nereden tespit ediyor da üzüme de yasak koyuyor? Yoksa, geçen
yılın hesabını bu yıl mı soruyor? Hükûmet
Türkiyede kurulan laboratuvarların teknik yeterliliğini Rusyaya
anlatamıyor mu? Rusya Türkiyede teknik sorun var. diyorsa, Hükûmet niye
şimdiye kadar teknik ekip getirmesini sağlamadı? Rusyanın
AB ülkeleriyle yaptığı anlaşmalar gibi Hükûmet bu konuda
Rusya ile niye ikili bir anlaşma yapmadı?
Başbakanın
açılışını yaptığı Moskovadaki Türk
Ticaret Merkezi bugünlerde kapanıyor biliyor musunuz? Bu yasak siyasidir,
bu yasak ticaridir diyerek geçiştiremezsiniz. Çiftçiler Bunları
külahıma anlat. diyorlar.
Sayın Bakan,
dün Bu konu ticari bir konudur. dediniz. Peki, bu ticareti Rusya biliyor da
Türkiye mi bilmiyor? Hani, Başbakan Benim görevim Türkiyeyi
pazarlamaktır. diyordu, hani Maliye Bakanı Babalar gibi
satarım. diyordu. Limanları, bankaları, KİTleri,
Sitleri, madenleri satıyorsunuz da, çiftçilerimizin ürettiği
domatesi, patlıcanı, üzümü niye satamıyorsunuz?
Sayın
milletvekilleri, Türkiyenin yaş sebze ve meyve ihracatında Rusya
yüzde 34lük payla ilk sırada yer almaktadır. Rusya, en fazla ihraç
ettiğimiz ilk üç ürün olan domates, üzüm ve limona şimdi yasak
getirmiştir.
Sayın
arkadaşlarım, mayıs-haziran ayları domates
hasadının en yoğun olduğu dönemdir. Bu yasaktan yayla
üretimi yapan üreticilerimiz de fazlasıyla etkilenecektir. Önümüzdeki
günlerde yoğun ihracat yapacağımız üzüm üreticileri de
ihracatçıları da bu karardan olumsuz etkileneceklerdir.
Şimdi
önerilerimi sunmak istiyorum:
1) Hükûmetin
acilen sorunu çözmesi, yasağı kaldırtması gerekmektedir.
2) Bu konuda
Rusya ile ikili ciddi bir sözleşme yapılmalıdır.
Örneğin, Rusyadan doğal gaz alımı
karşılığında sebze ve meyve verilmesi, yani takas
yapılması sağlanmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız. Buyurun.
OSMAN KAPTAN
(Devamla) - 3) Yasak döneminde Avrupa ülkelerine ihracat
yapılabilmesi için, özellikle, yasak getirilen ürünlerin ihracatında
ton başına 100 dolar mahsup teşviki verilmelidir.
4) Yasak getirilen
ürünleri üreten üreticilerimiz başta olmak üzere, tüm çiftçilerimizin
borçlarının faizleri silinmeli, ana paraları ertelenmelidir.
5) Başta
üretici, ihracatçı ve komisyoncular ve diğer ilgililer olmak üzere
bunlara zirai ilaç kalıntısı konusunda etkin bir iş
birliği ve eğitim çalışmaları
yapılmalıdır.
6) İç
piyasada tüketilen sebze ve meyveler için de tüketicilerin sertifikalı
ürünler yemesi sağlanmalı, yani ilaç kalıntısı olan
ürünlerin Türkiye genelinde satılması önlenmelidir.
7) 2005
tarihinden sonra kurulan Meclis araştırması komisyonunun sebze,
meyve ve kesme çiçek üreticilerimizin 15 madde olarak belirlenen sorunları
ile 26 madde hâlinde belirlenen ve bugüne kadar uygulanmayan çözüm, önerileri
uygulamaya konulmalıdır.
8inci ve son
önerimiz: Hal Yasasından ötürü belediyeler ve Maliye, üreticilerin,
nakliyecilerin ve çiftçi belgesi veren ziraat odalarımızın
korkulu rüyası olmuştur. Finikeden, Kumlucadan İstanbula
kadar bir sebze ve narenciye kamyonu yolda beş defa kontrol edilirken,
İrandan gelen karpuz kamyonu Türkiyenin bir ucundan bir ucuna kadar
gidebilmektedir. Hâlbuki, o sınır ilin sınırları
dışına çıkmaması gerekirken, elini kolunu sallaya
sallaya Türkiyenin bir ucundan bir ucuna geçmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaptan, lütfen sözünüzü bitiriniz.
OSMAN KAPTAN
(Devamla) - Bu konuda yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaptan.
Gündem
dışı ikinci söz, Karaman ilinde görülen kuraklığa
bağlı olarak hububat üretiminde ortaya çıkan zarar ve
çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Karaman Milletvekili Hasan
Çalışa aittir.
Buyurunuz
Sayın Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın,
Karamanda görülen kuraklığa bağlı olarak hububat
üretiminde ortaya çıkan zarara ve çiftçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Karaman
ilinde görülen kuraklığa bağlı tarımda ortaya
çıkan zarar ve çiftçilerimizin sorunlarını dile getirmek üzere
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Karaman Konya
Ovası Türkiyenin tarımda en önemli ovalarındandır. Ama bu
kadar önemli bir ovada verim her geçen gün düşmekte, çiftçilerimiz her
geçen gün tarımdan vazgeçmekte, köylerimiz boşalmaktadır. Artan
kuraklık nedeniyle yer altı su rezervlerimiz azalarak daha derinlere
çekilmekte, Akgöl, Çavuş, Süleymanhacı, Hotamış gibi
göllerimiz kuruyarak çorak araziler hâline gelmektedir. Balık tutulan
göllerimiz giderek çorak tarlalar, nohut tarlaları hâline gelmektedir. Yer
altı göçükleri nedeniyle yer yer yeni obruklar oluşmaktadır. Baraj
ve göletlerimizde su seviyeleri giderek azalmakta, yapılması beklenen
barajlarımız ve göletlerimiz bir türlü bitmemektedir.
Bölgemizde üç
türlü su sıkıntısı vardır. Birincisi: MEDAŞa
elektrik borçlarını ödeyemediği için mahsulünü sulamada
sıkıntı çeken çiftçi. Bu çiftçilerimize kısmen sulama
imkânı verilse de taksitlendirmelerdeki piyasa faizlerinin 3,5-4 katını bulan yüksek faiz
nedeniyle çiftçi zorluk içerisindedir.
İkinci
problem ise sulama birliklerine borcunu ödeyemediği için mahsulünü
sulamada sıkıntı çeken çiftçimizdir.
Bugün asıl
konumuz olan ise kuraklık nedeniyle düşen verim ve ortaya çıkan
zarardır. Aslında ilk ikisiyle ilgili problemler sulanabilir
arazilerimizle ilgili olup, maalesef Sayın Hükûmetimizin altı
yıldır uyguladığı tarım politikaları sonucu
fakirleşen çiftçinin biz aç kalıyoruz
çığlıklarının borcumuzu ödeyemiyoruz
çığlıklarının son yansımasıdır.
Kuraklık nedeniyle hem sulanabilir arazilerde hem de kıraçta verim
düşmektedir. Ortamın nem oranındaki azalma, su
kaynaklarının zayıflaması nedeniyle sulanabilir arazilerimizde
de ciddi verim düşüklüğü söz konusudur. Bölgemiz bu sene
kış aylarında bir miktar yağış alsa da, nisan
ayındaki ortalama yirmi beş günü bulan lodos tarzındaki kuru
esinti nedeniyle, yer yer yüzde 50 ile 70 arasında zarar tahmin
edilmektedir. Eğer Kulu-Konya-Karaman hattına yolunuz düşerse,
yol boyunca, hububatta ortaya çıkan zararı görmeniz mümkündür.
Güneydoğudaki dokuz ilin kuraklık nedeniyle afet kapsamına
alındığının açıklanması çiftçilerimiz
arasında ümitsiz, üzüntülü bir beklentiye sebep olmuştur, yer yer
biz üvey evlat mıyız sesleri yükselmektedir.
Çiftçilerimizin
Sayın Hükûmetimizden beklentilerini kısaca özetlemek istiyorum:
1) Bölgenin
kuraklık afeti kapsamına alınması. Geçen seneki afet
genelgesi uygulamasındaki problemlerin yaşanmaması için yeniden
arazi ve envanter çalışmalarının yapılarak kıraç
ve sulanabilir arazilerdeki bütün tarım ürünlerindeki zararların
tespit edilmesi ve afet kapsamına alınması.
2) MEDAŞ,
sulama birliği, tarım kredi kooperatifleri, Ziraat Bankası gibi
çiftçi borçlarına kalıcı bir çözüm bulunması.
Çiftçilerimizin beklentisi faizlerinin silinip, borçlarının
ödenebilir, gerçekçi bir yapıyla taksitlendirilmesidir.
Üçüncü beklenti
ise, tarım teşkilatımızın doğru sulama ve
ekonomik değeri daha iyi ama az su isteyen ürünler konusunda çiftçimizi
eğitmesi ve yönlendirmesidir. Bir diğer beklenti ise, Devlet Su
İşlerinin gerçekçi su politikaları izlemesidir.
Değerli
arkadaşlar, çiftçilerimizin bir diğer beklentisi, damlama yöntemiyle
sulamanın, sulama birliği ve yer altı sulama kooperatiflerince
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) -
sulanan arazileri de kapsayacak şekilde teşvik edilmesi.
Bugün sadece şahıs kuyuları teşvik edilmektedir. Sulama
birliği ve sulama kooperatifleri marifetiyle sulanan bölgelerde de
çiftçilerimizin bu yönde destek beklentisi vardır. Çiftçilerimizin,
küresel sermayenin insafına terk eden politikalardan vazgeçip, yüzlerini
güldürecek, gerçekçi tarım politikalarının uygulanması
yönünde beklentileri vardır.
Sayın
Bakanım, bu konuyu dile getirmekle asıl amacımız muhalefet
etmekten öteye çiftçimizin sesini duyurmak. Bu konuda Sayın Hükûmetimizin
hemşehrilerimiz adına ilgisini bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çalış.
Gündem
dışı sözlere cevap vermek üzere, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker.
Buyurunuz
Sayın Eker. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı konuşma yapan
Sayın Kaptan ve Sayın Çalışın değindikleri
konulara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye tarımsal potansiyelini
en iyi şekilde kullanmak ve hem üreticilerimizin, çiftçilerimizin
gelirlerini artırmak hem de ekonomik kalkınmamıza katkı
sağlamak yönünden tarım sektörüyle ilgili yapılan çalışmalar
gün geçtikçe Türkiyede artmakta ve buna paralel olarak da, Türkiyenin hem
sebze, meyve üretimi başta olmak üzere tarımla ilgili bütün
ürünlerinde artış olmakta hem kuşkusuz bunların yurt
içindeki üretimi, tüketimi artmakta hem de ihracatı artmaktadır.
Uygulanan politikalar sayesinde, Türkiyenin son yıllarda sebze, meyve
üretimi 32 milyon tondan 40-41 milyon tona çıkmıştır. Keza
bu üretim artışına paralel olarak Türkiyenin sebze, meyve
ihracatında da önemli artışlar meydana gelmiştir.
Örneğin, Türkiye beş yıl önce 1,5 milyon ton yaş sebze,
meyve ihraç ederken -ki 620 milyon dolar civarındaydı bu- 2007
yılında bu miktar 2,2 milyon tona ve değer olarak da 1,5 milyar
dolara çıkmıştır.
Tabii, burada hem
ihraç ettiğimiz ürünler miktar ve çeşit olarak artmakta hem gelir
artmakta hem de yeni pazarlara, yeni ülkelere ihracat yapılmaktadır.
Kuşkusuz, bunlar yapılırken dünyada, dünya ticaretinin gereği birtakım
pazarlarda hem rakipler olmakta hem de çeşitli, bazen teknik aksaklıklar,
bazen de sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bizim, bütün bu sorunları
gidermek bakımından aldığımız tedbirler var.
Örneğin, kaçınılmaz olarak, kaçınılmaz bir
şekilde kullanılan pestisitler, herbisitler yani haşerelere,
böceklere, vesaireye karşı veya zararlı birtakım otlara
karşı kullanılan ilaçlar, dünyada yeni teknolojilerle birlikte
artmaktadır. Fakat, Türkiye, geçen zaman içerisinde, aslında
kullandığı ilaç miktarında da ciddi bir azalma meydana
getirmiştir.
Şimdi,
Türkiye, 2002 yılında 55 bin ton pestisit kullanırken 2007
yılında 49 bin tona düşürmüştür bunu. Yani, bir yandan
meyve, sebze üretimi 32 milyon tondan 40-41 milyon tona çıkmış
ama bunlar için kullanılan ilacın miktarında ciddi şekilde
azalma meydana gelmiştir. Yine, taze meyve, sebzede 32 bin tondan 30 bin
tona pestisit miktarı düşürülmüş, seraların fümigasyonunda
kullanılan metil bromit miktarı 489 tondan 34 tona
düşürülmüş ve paralel olarak da Türkiyede biyolojik mücadele
hız kazanmış, önem kazanmıştır.
Şimdi, Rusya
Federasyonuyla, 2005 yılında, daha çok karantina etmenlerine dönük
olarak yani birtakım haşerelerle ilgili olarak bir sorun
yaşandı ve o sorun tabii kısa bir süre içerisinde
aşıldı. Biz de gerek denetimlerimizi gerekse bu yöndeki
çalışmalarımızı artırdık ve o tarihten sonra
benzeri sorunlarla karşılaşılmaması yönünden, hem
ihracatımız açısından hem Türkiyedeki vatandaşlarımızın
sağlığını düşündüğümüz için bu alandaki en
son teknolojileri, en son yenilikleri ihtiva edecek şekilde
laboratuvarlarımızı yeniledik, gözden geçirdik. Bugün Rusya
Federasyonuna ihracat yapılırken, ihracat amaçlı olarak
kullanılan, dünyanın en modern, en ayrıntılı
şekilde analiz yapabilecek donanıma sahip on bir tane
laboratuvarımız var ve Rusya Federasyonuna gönderdiğimiz bütün
ilaç, bütün sebze-meyvede hem bitki sağlık sertifikası hem
gıda güvenliği yönünden gıda sağlık sertifikası
aranmaktadır. Bunlar yapılmakta.
Sayın
milletvekilleri, şunu özellikle size ifade etmek istiyorum: 1/5/2006
tarihinden bu yana Rusya Federasyonuna 31.517 partide biz mal gönderdik, yani
bir başka deyişle, 31.517 sertifika gönderdik. Rusyaya
gönderdiklerimizde de Rusyanın değerleri neyse, yani Rusya hangi
limitleri kabul etmişse, hangisini bize bildirmişse biz o limitlere
uyuyoruz. O limitlerin üzerinde de kesinlikle oraya mal göndermiyoruz. Bu net
ve açık, her türlü denetime de açık.
İlave, Rusya
Federasyonuna gönderdiğimiz ürünlerde şahit numuneyi beş ay
süreyle muhafaza ediyoruz ve bakın, 1 Mayıs 2006 tarihinden bu yana
gönderdiğimiz 31.517 sertifikadan muhtelif zamanlarda bize bildirimi
yapılan sadece 139 tanedir. Yani iki yılı aşkın bir
sürede 31.517 sertifikadan sadece 139uyla ilgili olarak bize bildirimde
bulunulmuştur. Bu binde 4e tekabül etmektedir. Dünya
standartlarının da Avrupa standartlarının da AB
standartlarının da çok ama çok üzerinde bir değerdir bu.
Kaldı ki bu gelen, muhtelif zamanlarda bize bildirilen 139 tane bildirime
karşı şahit numunelerle yaptığımız
tetkiklerde giden numunenin analizinin doğru
yapıldığını da ayrıca biz tespit ettik ve bütün
bunları Rusya Federasyonuna biz resmen bildirdik. Kendilerine dedik ki:
Sizin belirlediğiniz limitlerin üzerinde biz göndermiyoruz. Belge
burada. Zaten her partide de laboratuvar analizlerini, bu biraz önce
söylediğim hem bitki sağlık sertifikasını hem
gıda sağlık sertifikasını gönderiyoruz. Eğer bir
sorun varsa, diyelim ki bir yöntem sorunu varsa laboratuvar tetkikleriyle
ilgili, bize kendi yönteminizi bildirin, biz o yöntemle analiz yapalım, o
yöntemi dikkate alalım. Biraz önce Sayın Kaptanın
söylediği husus, yani Efendim, Rusya ile Avrupa Birliğinde yaptıkları
gibi bir mutabakat zaptı imzalansın, bir ortak protokol
imzalansın
Bunu biz 2005 yılında teklif ettik. 2005
yılında teklif ettik. 2006, 2007 yılındaki
yazışmalarımızda da bu var. Ben Sayın Bakanla yüz yüze
görüşmelerimde de bizzat kendilerine bu teklifte bulundum ve en sonunda
geçtiğimiz haftalarda Moskovada yapılan Karma Ekonomi Komisyonu
Toplantısında da bu husus dikkate alındı, protokolde imza
altına alındı ve Rus yetkililer tarafından da bu
imzalanmış olmasına rağmen, böyle bir protokolün
Türkiyeyle imzalanacağı dikkate alınmasına, kayıt
altına alınmasına rağmen bu yönde, beş ürüne ait bir
kısıtlamaya gidileceği yönünde biz tabii bir haber aldık.
Yaptığımız
ne? Önce şunu söyleyeyim: Biz asla -bugün de basında maalesef yer
aldı ve çok üzücü, hem Türk çiftçisine hem Türk üreticisine hem bütün Türk
milletine aslında bir hakarettir bu- Avrupa Birliği standartları
üzerinde yaptığımız denetimlerde hiç bu yönde izin
vermiyoruz. Avrupa Birliği standartlarının üzerinde ilaç
kalıntısının ne içeride ne ihracatta
kullanılmasına müsaade etmiyoruz. Gidip de geri gelmiş bir ürün
yoktur. Bunu bütün açıklığıyla, bütün netliğiyle
söylüyorum. Yani, geri gelmiyor ürün. Sadece sağlık
sertifikasında diyor ki: Sizin şu tarihte gönderdiğiniz sağlık
sertifikasında biz şöyle bir şey bulduk. Biz de bunu
inceliyoruz, doğru mu yanlış mı; eğer doğruysa
biz gerekeni yapıp bildiriyoruz, diyoruz ki: Burada şöyle bir
şey vardı. Evet, biz yaptık, gönderdik. Değilse de diyoruz
ki: Biz bunu inceledik ve bizim kayıtlarımız, bizim şahit
numunemiz bize şunu gösteriyor, doğru bizim
yaptığımızdır. Onun için, geri gelmiş bir ürün
yok.
Bu nedenle de
İşte efendim Rusyaya zehirli domates gönderildi, sonra o zehirli
domatesler geri gönderildi ve Türkiyede bu tüketiliyor. gibi bir isnat, bir
itham çok haksızdır, asla doğru değildir. Başta Türk
çiftçisi ve Türk üreticisi olmak üzere hepimize, herkese yapılan bir
hakarettir bu. Asla doğru değildir.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Ben öyle bir şey demedim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Efendim, ben
sizin için söylemedim. Bugün bir iki gazetede, basında yer aldı,
onlara da düzeltme gönderdik. Bunlar doğru değil.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, basını tekzip edin efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Açıkladık efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Açıklama yapın, çünkü basında
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Açıklama yaptık efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Herkes oradan okuyor.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Hayır
efendim, yaptık, dün de ben yaptım. Anadolu Ajansında da yer
aldı ama bazıları bunu biraz özellikle bu şekilde köpürtüp
farklı bir şekilde yansıtıyorlar; bu doğru değil.
Asla öyle bir ürün de geri gelmedi, o şekilde de zaten ürünü biz
göndermiyoruz.
Bir hususu daha
ifade edeyim, bu da çok önemli; sizlerin de değerli milletvekillerimin de
Türk milletinin de bilmesinde fayda var: Rusya Federasyonunun maksimum rezidü
limitleri, yani maksimum, azami kalıntı limitleri Avrupa
Birliğinin kabul ettiği standartların bazıları için
10, bazıları için 20, bazıları için 40, bazıları
için tam 100 kat daha aşağıda.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Aşağı
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Daha
aşağıda. Yani Avrupa Birliğine gönderdiğimiz bir
ürünün, Avrupa Birliğinin tükettiği bir ürünün 100 kat altındaki
bir değeri istiyor. Ona rağmen biz onu temin edip gönderiyoruz, o
şekilde gönderiyoruz. Böyle bir durumla karşı
karşıyayız.
Avrupa
Birliğine bizim sattığımız ürün, taze meyve sebze,
Rusyaya sattığımızın tam 2 katı. Rusya
Federasyonuna toplam bir yılda sattığımız taze meyve
sebzenin bedeli 298 milyon dolardır -geçen sene için söylüyorum- Avrupa
Birliği için sattığımız, Avrupa Birliğine
sattığımız 600 milyon dolardır ve aynı
şartlarda üretilen, aynı mekanizmalara tabi ürünlerdir bunlar. Oradan
gelmiyor, oradan geri bildirimde bulunulmuyor. Tek tük olabiliyor, yani bu,
neticede istatistik ilminin gereğidir. Eğer bir sürü iş
yapıyorsanız arada mutlaka tek tük yanlış olacaktır.
Ona kimse bir şey diyemez. Geldiğinde de bizim
yaptığımız, bunun gerekli incelemesini yapmak ve oraya
bildirmektir. Onlar geliyorlar, inceliyorlar.
Şimdi, Rusya
Federasyonuyla ilgili, biz, domates, üzüm, limon, patlıcan, patateste
Onu da söyleyeyim: Yani domatesin sezonu bitti bitiyor. Yani zaten haziran ayında da temmuz ayında da
minimum düzeyde. Limon bitti. Geçen seneki rakamlar benim elimde. Aylar
itibarıyla gönderdiğimiz ürünler geçen sene... Üzüm zaten daha
başlamadı, şu anda başlangıçta, yeni yeni bundan
sonraki aylarda biz göndereceğiz ama limon, patlıcan, patates haziran
ayında zaten minimal düzeyde. Yani dolayısıyla da şu anda
aslında biz, bugün itibarıyla, haziran ayı itibarıyla da
Rusyaya gönderdiklerimizde de zaten öyle tahmin edildiği gibi büyük bir
rakamla karşı karşıya değiliz. Rakamları ortada:
Geçen sene mesela bütün haziran ayında 34 bin ton domates
göndermişiz, buna karşı mesela mayısta 65 bin ton
göndermişiz; üzüm mesela haziran ayında sadece 393 ton
göndermişiz, limon 252 ton, patlıcan 44 ton, patates de 2.200 ton
civarında. Haziran ayındaki rakamı söylüyorum, geçen senenin.
Temmuz ayında bunlar yok zaten. Temmuz ayında yavaş yavaş
üzüm devreye giriyor ve domates sıfırlanıyor
temmuz-ağustosta. Çünkü sera faaliyeti, örtü altı üreticiliği bu
manada bitiyor.
Şunu
söylemek istiyorum: Bir, kesinlikle biz Türkiyede Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının da sağlığını çok
önemsiyoruz. Sadece ihracat ürünleri için değil, Türkiyede üretilen
ürünler için, Türkiyede tüketilen, Türkiyedeki tüketicilerin tükettiği
ürünler için de sağlık sertifikası uygulaması
yapıyoruz. Birçok yenilik getirdik, birçok müeyyide getirdik, yani
onları sizlerle bu kürsü dışında ayrıca detaylı
bir şekilde paylaşabilirim -yazılı, sözlü, nasıl
isterseniz- neler yaptığımızı bu alanda.
Örneğin
metil bromit uygulamasını biz sonlandırdık. Bizim için
Ottawa Sözleşmesi 2015 yılında sonlandırmamızı
öngörüyordu, Avrupa Birliği 2005te sonlandırdı, Türkiye için
2015 yılı uygulanıyordu. Biz 2008 yılı
ilkbaharında bunu sonlandırdık. Bu çok çok önemli bir
adımdır. Çünkü bunun altyapısını kurmak, bunun
sistemini kurmak, metil bromit yerine başka bir solarizasyon ve başka
bir yöntemle uygulama yapmak, üretim yapmak önemlidir ve Türkiye bütün
bunları yapıyor. Türkiye'nin üretimi hem kalite yönünden hem miktar
yönünden de giderek artıyor.
Bakın, bir
şey daha söyleyeyim: Rusya Federasyonu Suriyeden, Iraktan,
İrandan, Hindistandan ürün alıyor. Avrupa Birliğiyle de sorun
yaşıyor şu anda, Avrupa Birliğiyle de sorun
yaşıyor. Yani Avrupa Birliğinden de ithalatta birtakım problemler
oluyor. Ben dün o kelimeyi onun için kullandım: Ticari meseledir. Ama biz
elbette ki boş durmuyoruz. Biz hep şu prensiple hareket ediyoruz:
Türkiye'nin mallarını dışarıda en iyi şekilde
pazarlayacak tedbirleri alıyoruz, almak zorundayız, çaba gösteriyoruz,
çaba göstereceğiz ve bunu da hem üretici hem
ihracatçılarımızla birlikte ki onlarla da bir dizi bu konuyla
ilgili tedbirleri görüştük, bundan sonra atılacak adımları
da konuştuk, onlar da bir yandan devam ediyor. Rusya Federasyonu
nezdindeki teşebbüslerimiz var, onlardan sonuç bekliyoruz ve bunun en
kısa süre içerisinde düzelmesini biz bekliyoruz, umut ediyoruz, bunun için
çaba gösteriyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir de Karamanla ilgili, sayın
milletvekilimizin kuraklıkla ilgili dile getirdiği bir husus var.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Asla dokuz ille ilgili değil bizim
aldığımız karar yani kuraklık desteği
kararı. Dün de burada söyledim, böyle bir uygulama, böyle bir şey yok.
Yani o tamamen yanlış yansıtılan bir şey. Başta
Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere kuraklık görülen bütün illerle
ilgilidir bizim kararımız ve şu anda tespitler
yapılıyor. 13 Haziran tarihi itibarıyla il ve ilçelerden bu
konuda tespitler alınacak. Karamanda da Konyada da Türkiyenin
başka bir vilayetinde de Malatya, Elâzığda da, nerede varsa
onlarla ilgili bizim atacağımız adımlar var, onlara dönük
olarak yapacağımız yardımlar var imkânlarımız
ölçüsünde, onu ifade etmek istiyorum.
Tabii, uzun
vadeli olarak Orta Anadoluda işte Konya Ovasının
sulanması projesi çok önemli ki biz Hükûmet olarak bunun üzerinde
duruyoruz. Bu konuda attığımız adımlar var,
hazırladığımız projeler var. Onlar önümüzdeki aylarda,
yıllarda devreye girecek. Kalıcı olarak kuraklık
tehlikesinden korunmak, kuraklık riskini minimize etmek, bunun
doğuracağı zararları asgariye indirmek için de
Kuraklık Eylem Planı gereğince yaptığımız
birtakım işler var.
Karaman ilimizde
geçtiğimiz yıl örneğin 5.827 çiftçi kuraklıktan
etkilenmiş. Bunlara 4,5 milyon YTL ödeme yapılmış.
Dolayısıyla, bu sene de yine bu tür ölçümler, tespitler sonucunda ne
gerekiyorsa biz onları tekrar yapacağız. Umuyor ve diliyorum ki
inşallah
Bu sene rekoltede Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve
kuraklık yaşanan böyle belirli dar bölgeler dışında
Türkiye genelinde şu an itibarıyla gelişme iyi yönde. En
azından hububat üretimi açısından söylüyorum. İnşallah
bu hasat sezonu sonuna kadar bu şekilde devam eder, bereketli bir mahsul
olur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu sözlerle bir kez daha yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Eker.
Gündem
dışı üçüncü söz, yeni kurulan üniversitelerin sorunları
hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Hasan Erçelebiye aittir.
Buyurunuz
Sayın Erçelebi. (DSP sıralarından alkışlar)
3.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebinin, yeni kurulan
üniversitelerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yeni kurulan üniversitelerimizin sorunlarıyla ilgili olarak söz
aldım. Yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Son iki
yılda yeni kurulan üniversitelerimizle birlikte üniversite
sayımız 126ya çıktı, üniversitesi olmayan ilimiz
kalmadı. Bu güzel gelişmeye katkıda bulunan herkese, her
kuruluşa teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, yeni kurulan üniversitelerimizin sorunlarını üç
başlık altında toplamak mümkün. Bunlardan birisi özellikle
yatırım ödeneklerinin yetersizliği, diğeri akademik ve
idari kadroların serbest bırakılmamasıdır. Bir
başka önemli sorun öğrencilerin barınmaları için yurt
ihtiyacıdır.
2008
yılı yatırım programına
baktığımızda -bu kitapçıkta- 1 Mart 2006 tarihinde
kurulan 15 üniversitenin içerisinde en fazla ödenek alan Düzce Üniversitesi 11
milyon 155 bin YTL, en az ödenek alan Ordu Üniversitesi 8 milyon 144 bin YTL
ödenek almıştır. 17 Mayıs 2007 tarihinde kurulan 17
üniversite içerisinde en fazla ödenek alan Artvin Çoruh Üniversitesi 3 milyon
959 bin YTL, en az ödenek alan 700 bin YTL ile Ağrı Dağı,
Bitlis Eren, Mardin Artuklu, Nevşehir, Batman üniversiteleridir. Sekiz
derslikli bir okulun bedeli yatırım programında 2 milyon 417 bin
YTLdir. Bu durumda 2006 yılında kurulan üniversitelerimize
ayrılan ödenekle ortalama sekiz derslikli üç bina yapılabilecektir.
2007de kurulan üniversitelerimize, 3ü hariç, 14üne sekiz derslikli bir bina
yapmak mümkün olmayacaktır.
Bu
yatırım ödenekleriyle üniversite olmaz sayın milletvekilleri. O
yüzden işi ciddiye alıp yeni kurulan üniversitelerin 2009
yılı yatırım ödenekleri, her biri en az 20 milyon YTL
olmalıdır. Şu anda Devlet Planlama Teşkilatında 2009
yılı bütçesi hazırlanmaktadır. YÖKü ve Hükûmeti bu konuda
duyarlılığa davet ediyorum.
Yeni kurulan
üniversitelerin en önemli ikinci sorunları, akademik ve idari personel
yetersizliğidir. YÖK 2008-2009 eğitim öğretim yılı
için öğrenci kontenjanlarını yüzde 40a varan oranda artırdı,
kutluyorum. Aynı YÖK akademik kadroların atanmalarını daha
serbest bırakmadı. Aynı şekilde idari kadrolara atama da
serbest değil. Bu üniversitelerdeki öğrencilere eğitimi kim
verecek? Onlara hizmeti kim yerine getirecek? YÖKü ve başta Maliye Bakanı
olmak üzere Hükûmeti göreve ve ciddiyete davet ediyorum. Üniversiteler
üzerinden günübirlik siyaset olamaz, olmamalı. YÖK bütün
üniversitelerimizin ihtiyacı olan öğretim üyesi yetiştirme
konusunda daha ciddi ve planlı adımlar atmalı, öğretim
üyesi yetiştirmek gelişmiş üniversiteler tarafından fantezi
olarak algılanmamalıdır. Yüksek lisans ve doktora
programlarının verimliliği tekrar gözden geçirilmelidir.
Yeni kurulan
üniversitelerimizin en önemli sorunlarından biri, öğrencilerin
barınmaları için gerekli yurtların bulunmamasıdır.
2006 yılında kurulan 15 üniversiteden sadece 5inde YURTKURa ait
inşaatlar devam etmektedir.
Bunların da ödenekleri çok yetersizdir. 10unda da herhangi bir yurt
yapımı inşaatı yoktur.
2009
yılı bütçesinde Hükûmetin YURTKUR yatırımlarına
ağırlık vermesi gerekmektedir. Aksi hâlde, öğrenciler
illegal örgütlerin evlerinde ya da yurtlarında kalmak zorunda
olacaklardır. Bu da ülkeye ve yükseköğretim gençliğine
haksızlık olacaktır.
Üniversitelerimiz
gelişmişlik düzeyine göre üç kategoriye ayrılabilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
HASAN
ERÇELEBİ (Devamla) Yani, yeni kurulan üniversitelerimize kendine en
yakın kuruluşunu
tamamlamış bir üniversite ve gelişmiş bir üniversite
yardımcı olabilir. Öğretim üyesi yetiştirmede, öğretim
üyesini ödünç vermede ve başarılı öğrencileri dönemlik
misafir etmede öncülük edebilir.
Üniversitelerimiz
için çok acil yapılması gereken konu, öğretim
elemanlarının maaşlarının artırılmasıdır.
Bugün, bir profesörümüzün aldığı maaş yoksulluk
sınırındadır. Bu maaş, bilimsel kariyerin en son
basamağına yakışmamaktadır. Araştırma
görevlilerinin aldığı para, onlara özendirici gelmemektedir.
Zaman geçirmeden akademik personelin maaşları yeniden düzenlenmeli,
yeni kurulan üniversitelerde görev yapan akademik personelin tazminatları
artırılmalıdır.
Üniversitelerimize
zaman geçirmeden ve her türlü günübirlik siyasi değerlendirmelerin
dışında güç verilmesini yüce heyetinizden talep ediyorum, saygılar
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erçelebi.
Sayın
milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun
(6/693) ve (6/694) esas numaralı sözlü sorularını geri
aldığına ilişkin önergesi (4/60)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin sözlü sorular
kısmının 326 ve 327nci sıralarında yer alan (6/693)
ve (6/694) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
BAŞKAN
Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 39
milletvekilinin, medyadaki cinsiyetçi anlayış ve uygulamaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/213)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Medyada var olan
cinsiyetçi anlayışın araştırılması ve soruna
yönelik çözüm önerilerinin ortaya konabilmesi için TBMM içtüzüğünün 104 ve
105. maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince Medyanın
cinsiyetçi anlayıştan uzaklaştırılması ile ilgili
bir meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Nevingaye Erbatur (Adana)
2) Selçuk Ayhan (İzmir)
3) Abdullah Özer (Bursa)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Ali Oksal (Mersin)
6) Hüsnü Çöllü (Antalya)
7) Tacidar Seyhan (Adana)
8) Muharrem İnce (Yalova)
9) Birgen Keleş (İstanbul)
10) Orhan Ziya Diren (Tokat)
11) Nesrin Baytok (Ankara)
12) Atila Emek (Antalya)
13) Akif Ekici (Gaziantep)
14) Tayfur Süner (Antalya)
15) Sacid Yıldız (İstanbul)
16) Abdurrezzak Erten (İzmir)
17) Abdulaziz Yazar (Hatay)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Hüseyin Ünsal (Amasya)
20) Bülent Baratalı (İzmir)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
23) Mehmet Ali Susam (İzmir)
24) Ahmet Ersin (İzmir)
25) Erol Tınastepe (Erzincan)
26) Necla Arat (İstanbul)
27) Canan Arıtman (İzmir)
28) Ensar Öğüt (Ardahan)
29) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
30) Fatma Nur Serter (İstanbul)
31) Engin Altay (Sinop)
32) Tekin Bingöl (Ankara)
33) Esfender Korkmaz (İstanbul)
34) Zekeriya Akıncı (Ankara)
35) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
36) Gökhan Durgun (Hatay)
37) İsa Gök (Mersin)
38) Bayram Ali Meral (İstanbul)
39) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
40) Gürol Ergin (Muğla)
Gerekçe:
Kısa
adı MEDİZ olan Medya İzleme Grubunun yaptığı bir
araştırmaya göre arka sayfa güzellerinin % 100ü kadın %
0ı erkek, medya yöneticilerinin %15i kadın % 85i erkek, köşe
yazarlarının % 12si kadın % 88i erkek, televizyonların
siyasi tartışma programlarına katılan konukların %
11'i kadın % 89'u erkek, haber kaynaklarının % 18'i kadın %
82'si erkek, genel yayın yönetmenlerinin % 0'ı kadın % 100'ü
erkektir. Bu istatistikler de göstermektedir ki gerek Parlamento
çatısı altında gerekse de sivil toplum örgütleri ve kadın
kuruluşlarınca yürütülen kadın erkek eşitliği
kampanyaları halen medyada gerekli yansımayı
yaratamamıştır.
Oysa Basın
Meslek İlkeleri gereği yayınlarda hiç kimse; ırkı,
cinsiyeti, yaşı, sağlığı, bedensel özrü, sosyal
düzeyi ve dini inançları nedeniyle kınanamaz,
aşağılanamaz ve düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü
sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını,
din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını
sarsıcı ya da incitici yayın yapılamaz. Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu ile Televizyon Yayıncıları Derneği
tarafından, Türkiye'de televizyon yayıncılığı
alanında yaşanan sorunlar karşısında yayın
kuruluşlarının, etrafında uzlaşacakları ortak bir
etik davranış zemini oluşturulması amacıyla yürütülen
çalışmalar sonucunda hazırlanan, "Yayıncılık
Etik İlkeleri"nde de benzer ifadeler yer almaktadır.
Ancak tüm bu
çalışmalara rağmen halen medya kuruluşları kadına
ve çocuğa karşı şiddetle mücadele, kadın erkek
eşitliği konularında gerekli çabayı gösterememektedir. Oysa
kamu kurum ve kuruluşlarının çalışmaları kadar
özel sektörün de kadına karşı her türlü şiddetin önlenmesi
için kimi özverilerde bulunması gerektiği açıktır. Bu
anlamda yazılı, işitsel ve görsel iletişim araçları
yani medya kuruluşları ilk sıralarda yer almaktadır. Çünkü
gelişen teknoloji ile birlikte medyanın insan hayatında
yarattığı yönlendirmeler tartışılmaz bir
boyuttadır.
Oysa medya
kuruluşlarının yayınlarına ve yönetim
anlayışına baktığımızda, tersi bir durumla
karşılaşmaktayız. Gerek reklam kuşakları olsun,
gerek program ve habercilik anlayışları olsun kadını
halen erkeğe bağımlı, "evinde mutlu",
erkeğin ardından gelen, birincil görevi çocukları ve
kocasının bakımı olan bir kişi olarak göstermektedir.
Kabul edilir ki bu durum kadının toplumsal yaşamda ve ekonomik
hayatta birey olabilme mücadelesini büyük sekteye uğratmaktadır. Bu
mücadelenin başarıyla sonuçlandırılabilmesi için medya
kuruluşlarının da yayın anlayışlarında
değişikliğe gitmeleri şarttır. Artık
kadını "arka sayfa güzeli" ya da gündüz
kuşağında ağlayan "aldatılmış, çaresiz
kadın" olarak gören anlayıştan
uzaklaşılmalıdır.
Yukarıda
özetlenen bu nedenlerle, medyadaki cinsiyetçi anlayışın
sebeplerinin ve toplum üzerinde yarattığı etkilerin irdelenmesi
ve bu cinsiyetçi anlayışın önüne geçilebilmesi için
alınacak önlemlerin araştırılması için medya
çalışanları, yöneticileri ve ilgili sivil toplum örgütlerinin de
fikir ve görüşlerinin alınması için bu
araştırmanın açılmasının uygun olacağı
düşünülmektedir.
2.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 39
milletvekilinin, sağlık hizmeti alımında yaşanan
bazı sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/212)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son dönemde
yoğun bir şekilde devlet hastanelerinde önemli
sıkıntıların yaşanmaktadır. Hastanelere kabul
edilmeyen bir çok hasta mağdur olmakta hatta bu nedenle
yaşamını kaybetmektedir. Son olarak bir bebeğin 6 saat
boyunca çeşitli hastanelere kabul edilmemesi basında geniş bir
şekilde yer almıştır. Ancak bu son olay aslında uzun
zamandır yaşanan benzer olaylardan sadece bir tanesidir. 2003
yılında, Kağıthanede okuldan dönerken minibüs
çarpması nedeniyle yaralanan ilköğretim öğrencisi Zeliha Dursun,
birçok hastane dolaşmış ancak doktor ve ekipman
olmadığı gerekçesiyle hastanelere alınmamış ve
yaşamını kaybetmiştir. 2005te Somada balkondan düşen
1,5 yaşındaki çocuk da üçüncü hastanenin kapısında
yaşamını kaybetmiştir. Nisan 2008'de Şırnakta
çocuğu elektrik akımına kapılan bir baba çocuğunu
tedavi ettirebilmek için 4 hastane dolaştığını ifade
etmiştir. Verilen birkaç örneğin ötesinde, benzer nitelikte yüzlerce
örnek bulunmaktadır. Vatandaşlarımız sağlık
politikalarındaki yanlışlıklar nedeniyle en temel haklardan
biri olan yaşam hakkı ihlal edilmektedir. Vatandaşlarımız
temel hak olmasına rağmen hastalarını tedavi ettirebilmek
amacıyla hastanelere kabul edilebilmek için olağanüstü çabalar
harcamaktadır. Hatta vekilleri arayarak bu konuda yardım talepleri
olmaktadır.
Oysa
sağlık hizmetlerinden faydalanma, torpil ya da kayırmanın
yaşanmaması gereken en temel konudur. İnsan
sağlığının söz konusu olduğu durumlarda, devlet
mekanizmalarının, ekipmanın ya da doktorun olmaması gibi
gerekçelerle hastaların gereken tedavisinin yapılamaması 21.
yüzyılda, ilkel bir sağlık politikasının
varlığından kaynaklanmaktadır.
Bu olayların
tamamı, ülkemizdeki sağlık politikalarında ilerlenen
yanlış yolu aslında net bir şekilde göstermektedir.
Başbakanın Artık bundan sonra kimse hastane
kapısında kalmayacak ya da rehin kalmayacak sözünden sonra bir çok
vatandaşımız hastanelere kabul edilmemiştir. Birçok hasta,
hastane bedelini ödeyemediği için rehin kalmıştır.
Sosyal Devlet
ilkesi çerçevesinde sağlık hizmetleri Anayasa'nın 56. maddesinde
ifade edilmiştir.
Bu maddeye göre
"Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh içinde sürdürmesini
sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak,
işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık
kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini
düzenler.
Evrensel
İnsan Hakları Beyannamesi'nin 21. maddesi "Herkesin kamu
hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı vardır"
demektedir.
Yine 25. madde de
"Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için
beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes,
işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve
kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim
sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir"
denilmektedir.
Ancak bu
düzenlemelerin sadece yapılmış olması yeterli
değildir. Aynı zamanda uygulanması gerekir. Uygulanabilmesinin
şartı da yasalardaki düzenlemelere paralel bir devlet
politikasının olması ve yaşama geçirilmesidir.
Oysa bugün
sağlık hizmetlerine hakim anlayışın özelleştirme
anlayışı olduğunu tespit etmek çok da zor değildir.
Sosyal devlet
vatandaşlarının sağlık hizmetlerinden eşit bir
şekilde yararlanmasını sağlamak durumundadır.
Yaşanan
olaylar karşısında, nokta çözümlerle sağlıkta
yaşanan sıkıntının önüne geçilmesine olanak yoktur. Bu
konuda sosyal projelerle geniş kapsamlı çözümler üretilmelidir. Bu
çözümlerin sonucunda kişinin başvurabileceği mekanizmalar
oluşturulmalı, ücretsiz ve eşit faydalanma temelinde bir
sağlık politikası oluşturulmalıdır.
Devlet
hastanelerinde, hastaneye kabul edilmeme nedeniyle yaşanan sorunların
nedenleri ve bu sorunların önlenmesi için alınacak tedbirlerin
tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 21.05.2008
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Ali Oksal (Mersin)
3) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
4) Selçuk Ayhan (İzmir)
5) Nesrin Baytok (Ankara)
6) Tacidar Seyhan (Adana)
7) Hüsnü Çöllü (Antalya)
8) Orhan Ziya
Diren (Tokat)
9) Muharrem
İnce (Yalova)
10) Birgen
Keleş (İstanbul)
11) Tayfur Süner (Antalya)
12) Sacid
Yıldız (İstanbul)
13) Abdurrezzak Erten (İzmir)
14) Abdulaziz Yazar (Hatay)
15) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
16) Abdullah Özer (Bursa)
17) Hüseyin Ünsal (Amasya)
18) Bülent Baratalı (İzmir)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
21) Mehmet Ali Susam (İzmir)
22) Ahmet Ersin (İzmir)
23) Erol Tınastepe (Erzincan)
24) Atila Emek (Antalya)
25) Necla Arat (İstanbul)
26) Canan Arıtman (İzmir)
27) Ensar Öğüt (Ardahan)
28) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
29) Fatma Nur Serter (İstanbul)
30) Engin Altay (Sinop)
31) Tekin Bingöl (Ankara)
32) Akif Ekici (Gaziantep)
33) Esfender Korkmaz (İstanbul)
34) Zekeriya Akıncı (Ankara)
35) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
36) Gökhan Durgun (Hatay)
37) İsa Gök (Mersin)
38) Bayram Ali Meral (İstanbul)
39) Gürol Ergin (Muğla)
40) Atilla Kart (Konya)
3.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız ve 39 milletvekilinin, doktorların ve diğer
sağlık personelinin güvenlik sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/211)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlıklı ve güvenli bir ortamda
çalışmanın; çalışanın yaşam süresini
uzatması, çalışma etkinliğini arttırması,
işe devamlılığını sağlaması gibi pek
çok yararı vardır. Bunun yanında, sağlıklı ve güvenli
bir ortamda çalışmak sadece çalışanın
sağlığının sürdürülmesi ve yaşam kalitesinin
yükseltilmesi ile sınırlı değildir. Aynı zamanda
çalışanın, sosyal yaşamından hizmet sunduğu alana
kadar iyilik halinin devamını ve iş veriminin
artmasını da sağlar.
Son senelerde artış gösteren doktorlara şiddet
içerikli saldırılar, toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Bu
durumun nedenleri ise sadece güvenlik boyutuyla açıklanamayacak kadar
derindir. Hastaların hakları konusunda yeterli bilgiye sahip
olmaması, ekonomik olarak yaşanan sorunların sosyo-psikolojik
olarak dışavurumu, hastane çalışanları için yeterli
güvenliğin olmaması ve daha da önemlisi çoğu zaman
sağlık sistemindeki bozuklukların tek nedeninin doktorlar
olduğunun yetkililer tarafından ifade edilmesi gibi nedenler
doktorları hedef haline getirmektedir.
Ülkemizde yaşanan üzücü olaylar sağlık personelinin
moralini bozmakta, çalışma şevkini kırmakta ve
sağlık personelini yıpratmaktadır. Sağlık
personeli, hasta ve hasta yakınlarının fiziki ve sözlü saldırılarına
maruz kalmaya devam etmektedir. Hastane kampusu içerisinde bu tür olaylara
müdahale edecek bir polis noktası bulunmaması, hastanelerde bulunan
polislerin sadece hastaneye intikal eden adli vakalarla ilgilenmesi ve genellikle
taşeron şirket elemanı olan hastanelerdeki güvenlik
görevlilerinin yeterli yetkiye sahip olmaması sorunun güvenlik
kısmının ne derece ciddi bir boyutta olduğunu
göstermektedir.
Sağlık hizmetinin kaliteli ve huzurlu bir şekilde
sunulması toplum sağlığının gelişmesi
açısından olmazsa olmaz bir ilkedir. Sağlık personeli ve
özellikle doktorların, saldırıya uğrayacağı
düşüncesiyle hareket ederek hizmet vermeye çalışması,
toplum sağlığının gelişmesine yeterli
katkıyı sunmasına engel olacaktır. Doktorların verimli
çalışamaması, sadece toplum sağlığının
değil, ülke ekonomisinin de ciddi bir kaybıyla sonuçlanacaktır.
Özellikle son senelerde, hastanın ölümü sonucunda hasta
yakınlarının doktorlara dönük uyguladığı
şiddet, küçük saldırıların ötesinde ölümlere; ölümle
sonuçlanmasa dahi sakat kalarak mesleklerinden uzaklaşmalarına neden
olmuştur. Doktorlar; tehdit altında olduklarını ve
mesleklerini yapamaz hale geldiklerini sık sık
vurgulamaktadırlar.
Doktorların güvenlik açısından
yaşadıkları sorunların altında yatan nedenlerin ve
çözüm yollarının çok boyutlu olması, bu konunun daha
ayrıntıyla araştırılmasını gerekli
kılmaktadır. Bundan dolayı, doktorların maruz
kaldığı şiddet olaylarının nedenlerinin ve çözüm
yollarının tespiti amacıyla Anayasa'nın 98. ve T.B.M.M.
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid Yıldız (İstanbul)
2) Selçuk Ayhan (İzmir)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Tacidar Seyhan (Adana)
5) Muharrem İnce (Yalova)
6) Nesrin Baytok (Ankara)
7) Orhan Ziya Diren (Tokat)
8) Ali Oksal (Mersin)
9) Abdullah Özer (Bursa)
10) Birgen Keleş (İstanbul)
11) Tayfur Süner (Antalya)
12) Abdurrezzak Erten (İzmir)
13) Abdulaziz Yazar (Hatay)
14) Akif Ekici (Gaziantep)
15) Hüsnü Çöllü (Antalya)
16) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
17) Hüseyin Ünsal (Amasya)
18) Bülent Baratalı (İzmir)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
21) Mehmet Ali Susam (İzmir)
22) Ahmet Ersin (İzmir)
23) Erol Tınastepe (Erzincan)
24) Atila Emek (Antalya)
25) Necla Arat (İstanbul)
26) Canan Arıtman (İzmir)
27) Ensar Öğüt (Ardahan)
28) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
29) Fatma Nur Serter (İstanbul)
30) Engin Altay (Sinop)
31) Tekin Bingöl (Ankara)
32) Esfender Korkmaz (İstanbul)
33) Zekeriya Akıncı (Ankara)
34) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
35) Gökhan Durgun (Hatay)
36) İsa Gök (Mersin)
37) Bayram Ali Meral (İstanbul)
38) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
39) Gürol Ergin (Muğla)
40) Atilla Kart (Konya)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen
birleşimde 12nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vurala aittir.
Buyurunuz
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, birazdan bu 12nci maddeyle, Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda değişiklikler bir açık oylamayla
sizlerin kabulüne ya da reddine sunulacak. Aslında, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, kurumlarımızın yenilenmesi, personel
sorunlarının çözülmesi konusunda atılan iyi niyetli
adımlara hep katkı sağlamak istedik ama bu kanun tasarısına
sonradan, Hükûmetin, kurumların bilgisi olmadan, hepimizin temel
değerlerinden olan dilimizin dışında bir dili bir kamu
kurumunda yayının esası hâline dönüştürecek sadece bir
önergeyle maalesef kabul ettik. 6ncı maddede açık oylama istedik,
açık oylamada 179 milletvekili maalesef bunu kabul etti. Daha sonra da
yine 11inci maddede bunun yürürlüğünün yapılmaması konusunda
bir önerge verdik, bu önerge de kabul görmedi. Anlaşılan o ki
Bu
kanunun tümüyle ilgili yapılacak oylamada da Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu hassasiyetlerimizi tekrar sizlerle paylaşmak istedik.
Son bir
fırsat daha gelmektedir, açık oylama yapılacak değerli
milletvekilleri. Attığımız adımın ne manaya
geleceğini, ne oluşturacağını, gelecekte neler meydana
getireceğini iyi düşünmemiz gerekir. Yanlış bir
adımın bedelini daha sonra Bu yapılmamış
olsaydı. diyerek, burada buna onay verecek milletvekillerinin
düşünmesi gerektiğini düşünüyorum ben. Türkiyede kısa
vadeli, sorunların çözümü gibi gözüken adımların, aslında
başkalarının amaçlarına ulaşmak için nasıl bir
yol döşemesi olduğunu çok dikkatli takip etmemiz gerekir.
Değerli
milletvekilleri, 1991 yılında 36ncı paralelin kuzeyinde güvenli
bölge olarak tesis edilen bölgenin aslında Irakta bugün bir başka
oluşumun temellerinin atıldığının farkına
varabilmiş miydik? O gün kendi aralarındaki bir mücadeleyi sona
erdirmek ve terörle mücadele etmek için sona erdirmeyi kabul eden Türkiye,
bugün, attığı o adımlar neticesinde, bu kişilerin, o
oluşumun başındaki kişiler, yöneticileri olduğunu
dikkate aldığımızda, attığımız
adımların kime yaradığını düşünmemiz
lazım. Kime yaradı değerli arkadaşlarım? Bugün
eleştirdiğimiz terörü himaye eden bölge, o zamanlar hangi iyi niyetli
adımların eseri olarak bugünlere geldi? Bugün
attığınız adımlar hangi iyi niyetli
adımların eseri olarak atılmakta ama aslında kimlerin
projesidir, kimlerin planıdır, bunu iyi görmemiz gerekir.
Şu, 2000
yılından bu yana geliştiğimiz bu dönem içerisinde, AB uyumu
içerisinde, televizyonlarda farklı dilde yayını bir reform
olarak sunanların, bugün devlet eliyle bir televizyonu Türkçe
dışında münhasır bir yayın yapılmasını
istemesini neden talep ediyorlar? O gün reformsa, o gün bir çözümse, nerede o
çözüm, nerede reform?
(x)
219 S. Sayılı Basmayazı 09/05/2008 tarihli 102nci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Dolayısıyla,
vakıflarla ilgili dokuzuncu uyumu çıkardık, hangi adım neyi
gerçekleştiriyor, her bir adımın sonrası vardı ve
Türkiye adım adım teslim alınıyor. Onun için çok dikkatli
olmamız lazım. Bugün attığımız adımlar
Efendim, Roj TVye rakip olsun, sesini kıssın
Değerli
arkadaşlarım, bu televizyon, Başbakanımızın,
Hükûmetin, bütün güvenlik kurumlarının illegal olarak gösterdiği
ve kapatılmasını istediği bir televizyonla legalize edecek
şekilde alternatifini oluşturmak, onu kabullenmek demektir. Onun
için, attığımız adımları gerçekten iyi
hesaplamamız lazım. Doğru bir iş yapmıyoruz,
yanlış bir iş yapılıyor.
Bir kamu
kurumunda, Türkçe dışında ve üstelik RTÜKün belirlediği
esaslar dışında bir farklı dilde yayın oluşturmak
ve ondan sonra -bu kürsüden ifade edildi- ne olacak peki? Eğitim yok,
öğretim yok, kim konuşacak, hangi lehçede
konuşacaksınız, hangi alfabeyi kullanacaksınız? Dil
oluşturma çalışmalarına bir devlet kurumunun aracı
edilmesi, özel alandan kamu tüzel alanına sokulması, kendi
ellerimizle bu ülkenin, bu coğrafyanın vatan edilmesini sağlayan
değerlerimizi tartışılır hâle getiriyoruz. Onun için
dikkatli adım atmamız lazım. Geçmişe bakarak adım
atmamız gerekir.
Bu bakımdan,
değerli arkadaşlarım, bu coğrafya kolay vatan olmadı.
Bu coğrafyaya belli bir ihtiyaçtan gelinmiş olabilir ama burayı
vatan kılmak için tarih, kader, dil, kültür, din, çeşitli felaketler,
bunlarla birlikte bütünlüğe erişti. Bunlar olmasaydı burası
bir vatan olmazdı. O bakımdan, biz, bizi vatan kılan bu
zaruretlerden, vatanımızın ve milletimizin bu zaruretlerinden
kurtulmak istersek durumumuz ne olur? Bu ülkeyi, bu coğrafyayı vatan
kılan bu zaruretlerden kurtulmak istiyorsak, değerli
arkadaşlarım, birbirimize muhtaciyetimizi, mecburiyetimizi yok etmeye
çalışan bu çalışmalar neticeye erdiğinde, değerli
arkadaşlarım, kader ve tarih birliği, biraz önce söyledim, dil,
din, kültür gibi bu müesseselerin birliğiyle bu coğrafyayı vatan
edindiğimiz ve mümkün kıldığımız; birbirimizi
anlamamız, sevgimiz, anlaşmamız, değerli
arkadaşlarım; hiçbiri anlamını bulamayacak ve bu
mecburiyetler ortadan kalktığı zaman, bu vatan içerisinde, değerli
arkadaşlarım, hiç kimseyle münasebeti olmayan tarihî imkânlar ve
zaruret içinde kayboluruz. Onun için bu coğrafya vatan nasıl
kılındı, hangi mecburiyetler ve unsurlar üzerinde vatan
kılındı, bunu iyi görmek,
farklılıklarımızı esas hâlinde değil, ortak
paydalarımızı esas alarak farklılıklarımıza
saygı göstererek bu mecburiyetimizi, muhtaciyetimizi geleceğe
taşıyabiliriz.
Bu vatanı,
bu coğrafyayı vatan kılarken o çektiğimiz mihnetler,
zorluklar, sıkıntılar
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, Bizans, Roma, Lidya, Frigyadan bahsediliyor. Hiçbiri vatan
yapamadı geçmişte. Ama bu coğrafyada, vatanı, kendi
aramızdaki bu müesseseleri daim kılarak, devleti ebet müddet
anlayışı içerisinde bugünlere kadar taşıdık.
Değerli
arkadaşlarım, onun için, bu ülkeyi vatan kılan ve vatanı
koruyan millete şahsiyet vermesine hak verecek ve onun,
açıkçası, gaye vermesini doğru bulacaksınız. Bu
vatanı, bu coğrafyayı vatan kılan bu iradeyi, bu
gelişmeleri yok sayamazsınız. Basit bir şirketin
kurucularının bile hakkının olduğu, korunduğu bir
ortamda, bu coğrafyada dokuz yüz otuz iki yıldır çektiğimiz
milyonlarca, milyarlarca mihneti, sıkıntıyı, derdi,
felaketi, sevgimizi yok sayamazsınız. Bunlarla, maalesef, Türkiyede,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 301inci madde ekseninde Türklüğü
tartıştırarak, bugün de Türkçeyi tartıştırarak bu
mecburiyetimiz ve muhtaciyetlerimiz âdeta yok edilmek istenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, şu anda bulunduğumuz bu toprakta dokuz yüz
otuz yedi yıldır ne kadar insan öldü, ne kadar
sıkıntılar çektik, neler yaptık? Türkülerimizi,
şarkılarımızı, coğrafyamızı,
folklorumuzu, hepimiz beraber, birlikte bu ülkede yaşadık. Ama
değerli arkadaşlarım, bütün bunları dikkate
aldığımız zaman -dokuz ay on beş gün çocuğunu
taşıyan ananın çektiği ıstırabı, ona
verdiği tazeliği ve güzelliği dikkate alacak şekilde- dokuz
yüz otuz yedi yıldır bu coğrafyayı vatan kılan bu
müesseselerin hırpalanmasına, örselenmesine,
dışlanmasına izin vermeyin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Onun için, bugün burada birazdan açık oylama yapılacak,
bu açık oylama neticesinde bütün bunları dikkate alacak şekilde
bu müesseselerimizi çarpıtmadan,
farklılıklarımızın farkına varıp, esas
hâline dönüştürmeden, ortak değerlerimiz ekseninde,
mecburiyetlerimizi, muhtaciyetlerimizi devam ettirecek şekilde oy
kullanılması gerektiğini düşünüyorum.
Milliyetçi
Hareket olarak biz, TRT Kanununa eklenen ve özellikle bu Kanunun getirilmesi
amacı dışında, sadece bir milletvekilinin önergesiyle
yapılan ve hepimizin ortak değerlerine, değişmesine yol açabilecek
böyle bir girişimi içeren TRT Kanununa ret oyu vereceğimizi ve bütün
milletvekillerinin de bu meseleden dolayı da ret oyu vermesini diliyor,
hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
12nci madde
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş.
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Sayın Başkan, Mustafa Bey yok, ben
konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Ergün. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TRT Kanunuyla ilgili 12nci maddeye gelmiş bulunuyoruz.
Bu madde üzerinde grubumuz adına söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Siyasi parti
gruplarımızın, elbette, bu tasarı görüşülürken, kendi
parti programları ve siyasi düşünceleri çerçevesinde bu tasarıya
bakmış olmaları, bazen katkı vermeleri, bazen
eleştirmeleri gayet normal, böyle de olmalı zaten. Kuşkusuz,
siyasi partilerin programları ve hayata bakışları her
açıdan aynı olsaydı, o zaman farklı farklı siyasi
partiler olmazdı, bütün partiler tek bir parti olurdu ve hayata herkes
aynı pencereden bakmış olurdu. Aynı pencereden
bakmıyoruz, ama hiçbirimiz de ülkemiz için kötü bir niyet
taşımıyoruz. Evvela bunda mutabık kalmak lazım.
Politikalar eleştirilebilir, farklı düşünceler ifade edilebilir,
ama Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiçbir tasarı, hiçbir teklif, hiçbir
arkadaşımızın görüşü ve düşüncesi bir kötü niyet
eseri değildir. Sonuçları itibarıyla Şöyle olacak, böyle
olacak. diye elbette yorumlar olabilir.
Şimdi,
TRTnin Türkçe dışında yayın yapmasıyla ilgili bir
düzenleme de 6ncı maddede yapıldı.
Vatandaşlarımızın önemli bir bölümünün ana dilinin
farklı olduğunu biliyoruz. Ana dili farklı olan
vatandaşlarımıza teknolojinin bu kadar gelişmiş
olduğu bir dönemde dünyanın farklı yerlerinden, hemen
başımızın ucundan, farklı yayınlar ve bilgilerle
yayın yapılması ve farklı etki alanına girmesi acaba
gözümüzü yumup başımızı öteye çevireceğimiz bir konu
mudur? Kendi vatandaşlarımıza Türkiyede ve dünyada olanı
biteni kendi ülkemizden, kendi vatandaşlarımız arasından
konuşacak, yayın yapacak, anlatacak insanlara ihtiyacımız
yok mudur? Acaba bu tür yayınlar, muhalefet partisi sözcüsü
arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, Türkiyenin
bölünmez bütünlüğü konusunda bizi sıkıntıya mı sokar?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Geçmişte soktu.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Birtakım kaygıların dile getirilmesi normal
Sıkıntıya sokar. diyenleri anlayışla
karşılıyorum.
Acaba
Türkiyedeki bu adımlar, Türkiyenin bölünmez bütünlüğü konusunda
kaynaşmayı mı artırır, ayrışmayı
mı artırır? Bizim düşüncemiz ve iddiamız bu
Türkiyenin bölünmez bütünlüğünü güçlendirecek ve kaynaşmayı
artıracak adımlardır. Eğer ülke
vatandaşlarınızın farklılıklarına,
farklı fikirlerine, farklı kültürlerine, farklı
anlayışlarına yeterince saygı gösterdiğimiz ve ilgi
gösterdiğimiz inanışı bu toplumda yerleşirse ve
görülürse, bu, vatandaşların ülkesine ve devletine
bağlılığını mı artırır, yoksa
ülkesinden ve devletinden uzaklaştırır mı?
ŞENOL BAL
(İzmir) Uzaklaştırır.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altı,
etnik ve dinî temsil yeri değildir. İnsanlar etnik
yapılarını kendileri seçmiyorlar. Dinî tercihlerini kendileri
yapıyorlar, ayrı bir konu ama yapmış olsalar bile
burası etnik ve dinî temsil yeri değildir.
Siyaset,
insanların etnik nedenlerle yaşamış oldukları
sorunlara da çözüm bulacak olan bir kurumdur, bulabiliriz, dinî sebeple
yaşamış oldukları sorunlara da çözüm bulabiliriz ama bu
çatı altında etnik ve dinî temsil olmaz. Hiçbir milletvekili
arkadaşımız, burada bir etnik grubu temsilen gelmiyor, hiçbir
dinî grubu temsilen de gelmiyor, gelemez de gerek de yok, Türkiye
Cumhuriyetinin temel yapısında bu yoktur. Zaman zaman bu tür
tartışmalar oluyor.
Kürt kökenli
milletvekili arkadaşlarımız Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürt
kökenli vatandaşlarını temsilen buraya gelmiyorlar, aynen,
benim, Türk etnik kökenli vatandaşları temsilen buraya
gelmediğim gibi. Ben, bütün Türk milletini temsilen buradayım, siz de
bütün Türk milletini temsilen buradasınız. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Etnik
yapıyla millet arasındaki farkı çok iyi biliyoruz. Burada
hiçbir milletvekili arkadaşımız, Sünni dinî referanslı
yapıyı, kişileri temsilen gelmiyor hiç kimsenin Alevi kökenli
vatandaşları temsilen gelmediği gibi. Etnik ve dinî temsil yeri
değil burası, bütün Türk milletini bütün unsurlarıyla temsil
yeridir ama vatandaşlarımızın farklılıklarına
da mutlaka saygı duyan, onları bu milletin ve ülkenin zenginliği
sayan bir yaklaşımı da burada benimsememiz, ülkemizin
bekası için bunun doğru bir şey olduğunu kabul etmemiz
lazımdır.
Bakın, ne
yasaklar vardı arkadaşlar, burada birlikte kaldırdık. Geçen
dönem Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız da vardı.
Yöresel, mahallî isim koymak yasak. Kaldırdık değil mi, bu
şimdi serbest. Zozan koyacak Güneydoğuda bir
vatandaşımız kızının adını
Yayla
demek olduğu söyleniyor. Bilmiyorum, doğru mu, arkadaşlar
biliyorlar. (DTP sıralarından Doğru sesleri)
Değerli arkadaşlar,
Suzan koyduk bir şey olmadı da Zozan koyunca bir şey mi
oldu? Ne oldu yani? (AK Parti sıralarından alkışlar)
Serbest bıraktık, ne oldu? Berivan koyacak kızının
adını, koyamadı. Niye? Yasak. Niye yasak? Ya ülke bölünürse
Peki, Perihan koyduk
bölünmedi de Berivan koyunca mı bölünecekti? Olur mu arkadaşlar
böyle bir şey? (AK Parti ve DTP sıralarından alkışlar)
Vatandaşlarımızın
bu anlayışını genişleten, rahatlatan düzenlemeleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi yaptığı zaman, bu, vatandaşlarımızın
kendi ülkesine ve devletine olan bağlılığını
mı artırıyor yoksa ayrıştırıyor mu?
ZEYNEP DAĞI
(Ankara) Bulgarlar da Türk isimlerine yasak koymuşlardı.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Onun için, değerli arkadaşlar, gelin,
vatandaşlarımızın sorunlarını başkasının
istismar etmesine fırsat vermeyelim.
Bir kitap
yayınlandı son zamanlarda, orada Evren Paşanın da
bazı beyanları var. Yanlış yaptık. diyor. Mahallî
dilleri yasaklamasaydık keşke. diyor. Bade harabül Basra diyorlar
buna eski dilde, yani Basra harap olduktan sonra.
Yanlış
yaptık. diyor. Keşke bazı kamu görevlilerimiz, Güneydoğu
Anadolu, Doğu Anadolu Bölgesinde hizmet verirken mahallî dilleri
öğrenip gitselerdi. diyor. Keşke böyle yapabilseydik. diyor.
Yapamadık. O da Basra harap olduktan sonra
OKTAY VURAL
(İzmir) Güçlü referansınız var, Kenan Evreni
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Çok yanlış
yaptık. diyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kenan Evren referans size.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bazı yanlışlar var
maliyeti çok ağır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Beraber yürüdünüz siz bu yollarda!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Akıl hocanız da Kenan Evren, maşallah!
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Çok maliyeti ağır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Maşallah, Kenan yanlış yapmaz!
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Onun için, değerli arkadaşlar, gelin
Benim
referansım falan değil Kenan Evren.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Çok yakışıyor size, Kenan Evren çok
yakışıyor.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) İşte, o ve benzeri birçok kişinin birlikte
yaptığı beyanlar
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Arkadaşlarına tepki gösteriyorsunuz,
Kenanı referans gösteriyorsunuz.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Şunu yaptık, yanlış yaptık, bunu
yanlış yaptık. diyen onlarca yöneticiye rastlıyoruz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Arkadaşlarına Ergenekoncu diyorsunuz, siz
Kenancı oluyorsunuz.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Bu yanlışların maliyeti büyük olmuştur.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Federasyon da istedi, var mı federasyon öneriniz?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni
yanlışlar yapmak lüksüne sahip değil. Gelin, bundan sonra hep
beraber işin doğrusunu yapalım,
vatandaşlarımızın yaşadığı
sorunları başkasının istismar etmesine ve Türkiyede, bütün
bu istismarlar sebebiyle bir ayrışma istikametine gidilmesine imkân
vermeyelim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Vatandaşı niye sorun görüyorsunuz? Bizzat
sorunu siz yaratıyorsunuz.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Geçmişte de söyledim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Niçin vatandaşı sorun görüyorsunuz? Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşını niye sorun görüyorsunuz?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar, gelin, o zaman bu
düşüncelerinizi Türkiye'nin doğu ve güneydoğusundaki
vatandaşlarımızla parti teşkilatlarınız
vasıtasıyla paylaşın. Gidin siyaset yapın,
anlatın, paylaşın, Doğrusu budur. deyin.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Etnik kimliği siyasetin aracı mı
yapalım?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Doğrusu budur. deyin, diyelim hep beraber.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Zaten bununla bu ülkeyi bu hâle getirdiniz.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Doğrusu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
Türkiye Cumhuriyetinin haber kaynaklarından daha doğru bir
şekilde, daha etkili bir şekilde yararlanmasını
sağlamaktır. TRT bu göreve öncülük etmelidir ve edecektir. Bu
tasarının, bu tekliflerin amacı da budur. Elbette
eleştirilebilir, eleştiriye bir sözüm yok. Ama bunların hepsi
iyi niyetle ve ülke bütünlüğünü sağlamaya yönelik adımlar olarak
atılmıştır.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Tasarının
hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ergün.
12nci madde
üzerinde, şahısları adına Kocaeli Milletvekili Azize Sibel
Gönül söz almıştır.
Buyurunuz
Sayın Gönül. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AZİZE
SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo-Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, aziz milletimi ve yüce heyeti şahsım
ve gurubum adına saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, Türkiye televizyonla ilk kez TRT aracılığıyla
tanıştı. Televizyon yayıncılığındaki
ilkleri hep onunla yaşadı. Tüm hayatını TRTnin yayın
saatlerine göre düzenledi. Mithatpaşadaki küçücük bir stüdyodan tüm
imkânsızlıklara karşın yayıncılık hevesiyle
dolu çalışanların özverili çabalarıyla TRT Türk milletiyle
bütünleşti, büyüdü, gelişti. Türkiye'nin hem
yayıncılık okulu hem de en güvenilir yayın kuruluşu
olarak bugünlere ulaştı.
Bugün
görüştüğümüz TRTnin yeniden yapılandırılması
hususu yeni gündeme getirilen bir durum değildir. Uzun yıllardır
seslendirilen ve Yüksek Denetleme Kurulunun Kurum faaliyetleri hakkındaki
muhtelif raporlarında ve Parlamentodaki tüm gruplarda da ifadesini bulan
bir ihtiyaçtır. Nitekim, Kurumun teşkilat yapısı ve
görevlerini düzenleyen Kuruluş ve Görev Yönetmeliği, yapılan
bazı değişikliklerle birlikte 16 Ocak 1999 tarihinde Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. O dönemde yapılan
bu değişikliklerden birisi de Yayın Denetleme Kurulunun
yapısının değiştirilmesidir. 1999 yılında
yapılan yapısal değişiklik ile Yönetim Kurulu
kararıyla söz konusu Kurul, Daire Başkanlığına
dönüştürülmüş ve üye kadroları da
kaldırılmıştı. Oysaki, Yayın Denetleme Kurulu
Başkanlığı 2954 sayılı Kanunun 16ncı
maddesiyle, yani kanunla kurulan bir birimdir. Danıştayın 5.
Dairesi ve Danıştayın İdari İşler Kurulu, Yönetim
Kuruluna tanınan yetkinin kuruluş kanununda isimleri tek tek
sayılarak belirtilmiş bulunan hizmet birimlerini
kapsamayacağı gerekçesiyle yapılan işlemi iptal etmiş
ve düzenlemenin kanun ile yapılması gerekliliğine işaret
etmiştir.
Yeni yapılan
değerlendirmede, anılan Kurulun, yayın içeriklerindeki
koordinasyon eksikliği de dikkate alınarak Yayın Denetleme ve
Koordinasyon Kurulu Başkanlığı şeklinde
yapılanmasının uygun olacağı düşünülmüş ve
tasarıda da bu yönde düzenleme öngörülmüştür.
Bu bakımdan,
Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığının yeniden yapılandırılması
ihtiyacının epey bir geçmişi vardır, daha fazla gecikmeye
de tahammülü yoktur. Söz konusu iddiaların da gerçekle hiçbir ilgisi
bulunmamaktadır.
Türkiye Radyo ve
Televizyon Kanununda yapılması planlanan değişikler ve bu
değişikliklerle birlikte uygulamada ortaya çıkacak
yenileşmeler ve yönetimdeki değişim
anlayışının TRTnin performansına çok önemli, çok
değerli katkılar yapacağına dair inancımla, kanunun
milletimize ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna hayırlı olmasını
diler, emeği geçen herkese teşekkür eder, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Gönül.
Şahsı
adına ikinci söz Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstüne ait.
Buyurunuz
Sayın Üstün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219 sıra
sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12nci maddesi
üzerinde söz aldım. Bu vesileyle
yüce Meclisi selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 12nci madde yürütme maddesi. Nihayet üç hafta sonra bu
kanunun yürütme maddesine gelebildik. Ben dünkü konuşmamda da
söylemiş idim. Kanunun 7nci maddesine kadar konuşmacı
sayısını saymış idim. Burada 7nci maddesine kadar 120
değerli milletvekilimiz konuşmuş. Muhtemelen ondan sonra da bir
120 değerli milletvekilimiz daha konuşmuştur. Oysa bu kanun
komisyonlarda enine boyuna görüşüldü. Normalde komisyonlarda
görüşüldükten sonra burada işte kanun üzerinde, geneli üzerinde
konuşmalar yapılması lazım gelirken, engelleme adına
üç haftadan beri bu kanunu görüşüyoruz. Eğer komisyonlarda
görüşüldükten sonra biz bu kanunları tekrar yeniden yeniden ele
alacaksak o zaman sistemde bir sorun var arkadaşlar. Ya komisyonları
kaldıracağız ya da buradaki görüşme sistemini
değiştireceğiz. Böyle bir yasama çalışması hiçbir
parlamentoda yok, hiçbir yerde yok, Avrupada da yok.
RECEP TANER
(Aydın) Komisyonlardan geldiği gibi geçiyor.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Bir arkadaşımız Parlamentonun
çalışmalarını gördükten sonra Eğer bu Parlamento bir
şirket olsaydı bir ayda iflas ederdi. dedi. Evet, bu verimlilikle,
arkadaşlar, Parlamento gerçekten bir ayda iflas etmeye mahkûmdur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne iflası canım! Parlamento ne zaman iflas etmiş
ki şimdi edecekmiş?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) O bakımdan, bunu mutlaka gözden geçirmemiz lazım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Parlamento ne zaman iflas etmiş? Böyle bir şey olur
mu? Sözünü geri al.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Sayın Başkan, sabırlı olun Sayın
Başkan, sabırlı olun.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Grup başkan vekilleriniz bir kanunda on sekiz
tane önerge verdi, kendi grup başkan vekilleriniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Millet iradesi iflas eder mi? Sen edersen edersin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım
lütfen.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Arkadaşlar, millet iradesinden bahsetmiyoruz burada. Millet
iradesi elbette var. Millet iradesi tecelli etmiş. 240 konuşmacı
konuşmuş burada, 240 kişi konuşmuş.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Konuşmayalım mı yani?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Daha ne kadar konuşacaktı, daha ne konuşacaktı?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Komisyonda 20 kişi var, burada 550 kişi var.
Sizin demokrasi anlayışınız bu işte, bu kadar
işte.
OKTAY VURAL
(İzmir) Susturun herkesi!
BAŞKAN
Lütfen sakin olunuz, karşılıklı
konuşmayınız.
Devam ediniz
Sayın Üstün.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, o bakımdan, bu kanunun sonuna
gelmekten dolayı mutluyuz. Elbette, bazıları bu kanuna
karşı çıkabilirler, bazıları bunu
beğenmeyebilirler de ama bir hakkın kullanımını
suistimal etmek kabul edilemez, bu değer bulunamaz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Milletvekilleri konuşmasın!
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Arkadaşlar, yine, izleyici ölçümleriyle ilgili bir
tartışma durumu var kamuoyunda. TRT Kanununu görüşüyoruz.
Bakıyoruz, izleyici ölçümlerinde TRTyi beşinci, altıncı,
yedinci sıralarda gösteriyorlar. Bu, TRTnin değerini düşüren
bir ölçümleme sistemidir. TRT Genel Müdürümüz bu olaya el atmalı. Ben
inanıyorum ki, Anadoluya gittiğimizde, TRTnin 1inci kanalı,
2nci kanalı çok izlenebilen bir kanaldır ama Reklamcılar
Derneği sanırım Nişantaşında,
Beşiktaşta, Bakırköyde herhâlde bu ölçümleri yapıyorlar.
Toplumun önemli bir kısmını da bu ölçümlemelerin
dışında tutuyorlar. Dolayısıyla, TRTnin değerini
aşağıya düşürüyorlar. Ya yeniden bunlar ele
alınmalı ya da buna yeni bir sistem getirilmeli veyahut da TRT bu
ölçümleme sisteminden çıkmalıdır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Tabii, AKP ölçümlerine göre
TÜİKe gitsin.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Bunun dışında, rating uğruna, hiçbir ilkeye,
hiçbir toplumsal örf değerlerine önem vermeden, rating uğruna her
türlü şeyi yayınlıyorlar. Bakın, işte, Amerikada bir
olay oldu veya bir savaş sürüyor, bir tane şehit cenazesi veya Amerikan
askeri ölmüşse onun cenazesini göremezsiniz.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Orada şehit yoktur.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Ancak, diyelim ki bir köyde
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Şehitten mi rahatsızsın!
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla)
bir şehidimiz olmuş, ölmüş, bir şehidimiz
ölmüş
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Teröristten rahatsız değilsin, bölücüden
rahatsız değilsin, şehit cenazesinden rahatsızsın.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla)
askerî birlik o belgeyi tebliğe gidiyor, şehit haberini
verecek, arkasında medya ordusuyla gidiyor. Böyle bir şey var mı
arkadaşlar? En acı gününde, en acı anında, şok
anında onu gösteriyor. Zevk mi alıyorsunuz bu konudan? Oysa, o,
teröristleri sevindirebilir böyle bir yayın.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Şehitten niye rahatsızsın?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Teröristleri sevindirebilir ancak.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Teröriste arka çıkarken rahatsız
değilsin!
OKTAY VURAL
(İzmir) Onları Hülya Avşara anlat, boş ver.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) O bakımdan, medya uğruna, hiçbir değeri gözetmeyen
bu medya şirketlerini de burada kınıyorum. Bunun da dikkate
alınması lazım. Evet, bu, TRTnin işi değil, RTÜKün
işi ama mutlaka RTÜKün bu konuya el atması gerekir diye
inanıyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) AKPnin borazanı oldu. Lağvedilmeli.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, kanunun sonuna geldik. Merak etmeyin,
bağırsanız da çağırsanız da bu kanun
çıkacak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Parmak demokrasisiyle halledeceksiniz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Merak etmeyin arkadaşlar, bu Meclis bunun kararını
verecek. Rahatsız olmayın, millet iradesinden rahatsız
olmayın.
Dolayısıyla,
bu kanunun sonuna geldik.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) AKPnin sesi oldu RTÜK.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Oylarınızla kanunu
yasalaştıracağınız için şimdiden sizlere
teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, Hatip, bu Parlamentonun iflas
edip kapanacağını söylemiştir.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Hayır efendim. Lafı yanlış anlama.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu Parlamento Kurtuluş Savaşını
yönetmiş bir parlamentodur. Parlamentoyu kapatıp onun üzerinde irade
oluşturmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüştür. Bu
Parlamento iflas etmez.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yanlış anlamış
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Anlamamış
OKTAY VURAL
(İzmir) Türk milleti olduğu müddetçe de Türkiye Büyük Millet
Meclisi onun idaresini temsil eder. Öyle bilsinler! (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Oktay.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Gök,
Sayın İnce, Sayın Öztürk, Sayın Aslanoğlu söz
istemiştir. Sırayla söz veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Gök.
İSA GÖK
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere bölge
radyolarını kapatma düşünceniz var mı?
2) Malum,
Telekom, İnternet üzerinden IPTV yayınlarına başlamaya
çalışıyor. Avea ise 3G sistemiyle cep telefonları üzerinden
televizyon yayıncılığına başlamaya
çalışıyor. Genel Müdürümüz, TRT Genel Müdürü, hem Avea hem
Telekom hem TRTyi temsil ediyor. Üç kuruluşun çok büyük bir pazar olan bu
konuda çıkarlarının tartışılmasında acaba
kamuyu kim koruyacak? TRT Genel Müdürü kamuyu, bizi, devleti, halkı
mı koruyacak, Avea ve Telekomu mu koruyacak? Çünkü her üç kuruluşun
da gerek 3G sistemli televizyon yayıncılığı gerek IPTV
tipi televizyon yayıncılığında menfaatler, milyar
dolarlar
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın
İnce
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TRTde program
yapan Tamer Korkmaz isimli birisinin, 6 Haziran 2008 günü, Yeni Şafak
gazetesinde, cumhuriyetimizin kurucularından İkinci
Cumhurbaşkanımız rahmetli İsmet İnönüye millet
düşmanı diye yazdığını biliyoruz. Bunu bu
kürsüden söyledik. Bu densize program yaptırmaya devam edecek misiniz? TRT
bu densize program yaptıracak mı? Birinci sorum budur.
İkincisi,
İsmail Halıcının görev yerinin değiştirilmesinin
gerekçesi nedir? İsmail Halıcı Haber-Sen temsilcisi olduğu
için mi görev yeri değiştirilmiştir? Görev yeri ne kadar süreyle
değiştirilmiştir?
Yazılı
istemiyorum, lütfen sözlü cevap istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın İnce.
Sayın
Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Bakanın yanıtlaması
istemiyle şu soruları yöneltiyorum: Birincisi, TRT dış
ilişkilerde görevlendirilen ancak dil bilmeyen kişilerin
görevlendirilme nedeni nedir?
İkincisi,
TRTde birçok daire başkanlığının görevleri,
fonksiyonları aynen devam ettiği hâlde isimleri
değiştirilmiş, bazıları
kaldırılmıştır. Son zamanlarda siyasi iktidar
yanlısı birtakım kişilere, gazeteci kimliğiyle, TRTde
programlar yaptırıldığı ve bazı kişilerin
TRTde istihdam edildiği düşünülürse, acaba Sayın Bakan, TRTnin
adının da değiştirilmesini düşünüyorlar mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Sayın
Aslanoğlu...
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, Sayın
İnönüye laf eden insan halt etmiştir. Bu adamın haddini
bildirecek misiniz? Eğer, siz TRT Genel Müdürü olarak, Sayın
İnönüye bu lafı eden insanın haddini bildirmezseniz, o
programda özür diletmezseniz, o zaman görev bize düşüyor. Sizi
uyarıyorum. Ya o insanı uyarın ya o insan özür dilesin, yoksa
Özür dilemek bir
erdemliliktir Sayın Başkanım, özür dilemek bir erdemliliktir.
Sayın İnönü bu ülkenin yetiştirdiği ve benim milletvekili
olduğum Malatyanın yetiştirdiği örnek bir devlet
adamıdır; devlet adamıdır, altını çiziyorum.
Böyle bir devlet adamına laf eden insan halt etmiştir. Ama siz
eğer önlem almazsanız, siz özür diletmezseniz o zaman biz özür
diletiriz Sayın Başkanım.
İkinci bir
konu
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Önder Sava özür dilettiğiniz gibi, değil mi! Aynen
Sava yaptığınız gibi Tamer Korkmaza da özür
dileteceksiniz!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Halt etme, kendi şeyine karış! Aç,
sorunu sor! Halt etme! Aç, sen sor, tamam mı! Halt etmeyeceksin! Ben
konuşurken halt etmeyeceksin, açıp soracaksın! Öyle uzaktan
şey olmaz. (AK Parti sıralarından Sakin ol biraz! sesleri)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ekmen
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.
Farklı dil
ve lehçelerde yayın imkânının getirilmesiyle birlikte Türkiyede
millî birlik ve beraberliği güçlendirecek, demokrasideki Türkiyenin
standardını arttıracak bir adım atılmış
oldu. Acaba, Sayın Genel Müdürümüz, bu konunun, Meclisten verilecek
yetkiyle birlikte bu hususun hayata geçirilmesine ilişkin öngörülebilir
planlama nedir, hangi zaman dilimi içerisinde bu kanalın yayına
başlanması planlanmaktadır?
Bununla birlikte
TRTnin tüm kanallarında yayın yapan tüm programcıların tüm
entelektüel geçmişleri TRT tarafından izlenmekte midir? Sayın
Korkmaz gibi benzeri bir şekilde gerek Türk milletine gerek Türk
milletinin inancına, kültürüne, medeniyetine gerekse de Türkiyede kabul
görmüş önemli siyasi adamlara yönelik farklı görüşleri ileri
süren tüm yayıncıların programları yayından kaldırılmakta
mıdır? Bunun bir benzeri daha önce görülmüş müdür?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ekmen.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Öncelikle bölge
radyolarının kapatılmayacağını burada ifade etmek
istiyorum. Çünkü, bunlar idari olarak bir bölgeye değil de genel olarak
yayın anlamında yayın politikası izlemektedirler.
Dolayısıyla kapatılmaları söz konusu değildir.
Dille ilgili, TRT
Genel Müdürlüğü gereken özeni göstermektedir. Kurum Genel
Sekreterliğine çok iyi seviyede İngilizce bilen elemanlar
alınmıştır, alınmaya da devam edecektir. Şu anda
2 kişi alınmıştır, devam edecektir.
Dil bilmeyen
kişilerin yurt dışında görevlendirilmeleri söz konusu
değildir. Zaten yurt dışında görev alan, görevlendirilen
insanların çoğu görevlendirildikleri ülkelerin dilini çok iyi
derecede bilmektedir.
TRTde program
yapan Tamer Korkmazla ilgili Ezber Bozan programında böyle bir ifade
kullanılmamıştır. Böyle bir ifadenin
kullanıldığı şayet belgelendirilebilirse gerekli
işlemler de yapılacaktır. (CHP sıralarından
gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Gazetesindeki köşe yazısında yazıyor Sayın
Bakan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Gazetesinde yazıyor Sayın Bakan,
gazetesinde.
DEVLET BAKANI
MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) Köşe yazısındaki
ifadeler burayı bağlamaz sanıyorum.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Köşe yazısında İsmet İnönüye hakaret
ediyor, TRTde program yapıyor Sayın Bakan; onu soruyor.
DEVLET BAKANI
MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) Köşesinde öyle bir şey
yapmışsa doğru yapmamıştır. Ama TRT
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yani yakışmıyor ama böyle! Köşe
yazısında böyle hakaret eden birisi TRTde program yapıyor mu
yapmıyor mu? Yapıyor mu yapmıyor mu?
FARUK KOCA
(Ankara) Önder Sav da hakaret etmedi mi?
DEVLET BAKANI
MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) Geri kalan sorular
yazılı olarak cevaplandırılacaktır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, süre var, sorulara devam
edebiliriz.
BAŞKAN
Sayın Bulut, buyurunuz.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkanım, tarihçi Hamilton Viyanadan
Çin Seddine kadar gidecek olursanız anlaşabilmeniz için Türkçe
bilmeniz yeterlidir. derken, Sayın Başbakan Türkiyede yirmi sekiz
etnik yapı var. diyor. Bu yasayla TRT bu yirmi sekiz etnik yapıda,
dilde yayın yapmakla Türkiyede dil birliğini bozmuş olmuyor mu?
Bu yirmi sekiz etnik yapı kendi dillerinde yayın isterlerse bunun
teknik altyapısı, dil bilimine uygun konuşması, dil
birliği bunlar içerisinde mevcut mu? Türkiyede bu dil bölünmesi, Türkiye
Cumhuriyetinin birliğine, Türk vatanına, ekonomik kriz içerisinde
inleyen milyonlarca vatandaşın derdine ne gibi çare bulacaktır?
Yüce Parlamento bu gibi işlerle uğraşırken, milletin
açlığıyla, enflasyonla, vatandaşın bitkinliğiyle
uğraşsa daha iyi değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.
Sayın
Durmuş...
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: İki gün içinde, bu yasa daha geçmeden, akitli olarak üç
yüz veya daha fazla personel TRTye alınmış mıdır?
İki gün önce akitli alınacak bu personel kadrolu hâle getirilecek
midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Durmuş.
Sayın
Ünsal...
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Aracılığınızla,
son on beş gün içerisinde TRTye geçici işçi olarak alınan kaç
kişi vardır? Alınmış ise, bu konuyu soruyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ünsal.
Soru-cevap
işlemi sona ermiştir.
Şimdi,
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde oyunun rengini belirtmek üzere lehinde Van
Milletvekili Gülşen Orhan.
Buyurunuz
Sayın Orhan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÜLŞEN ORHAN
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Radyo ve
Televizyon Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının lehinde konuşmak üzere huzurunuzda
bulunuyorum. Bu münasebetle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, bu tasarının temel amacı, radyo ve televizyon yayıncılığı
alanında meydana gelen gelişme ve değişimleri TRT
bünyesinde hayata geçirmek, bu doğrultuda ortaya çıkan yeni
ihtiyaçlara uygun yönetim ve personel yapısını oluşturmak,
böylece TRTnin daha verimli, daha etkin, daha saygın ve rekabet edebilir
bir kamu yayıncılığını gerçekleştirmesini
sağlamaktır. İnanıyorum ki, TRTden beklentilerimiz,
halkımızın iyi ve doğru haber alması, insanlara
hoşça vakit geçirtme imkânı sunulması ya da yararlı
bilgiler verilmesiyle sınırlanamaz. TRT kuşkusuz bunları
yapacaktır, ama kamuoyunun beklentisi bunların da daha
fazlasıdır.
Türkiye
geçmişte olduğu gibi bugün de dünyanın en stratejik
noktasında konumlanmıştır. Komşu olduğumuz Orta
Doğu bölgesinde istikrarsızlık artarak devam etmektedir. Avrupa
Birliği yürüyüşüne devam ederken Türk ve İslam âlemiyle
ilişkilerimizi de derinleştirmek zorundayız. Ulusal
birliğimizi pekiştirmek, demokrasi içinde kalkınmak
başlıca önceliklerimizdir.
Hasılı
bu topraklarda barış ve güven içinde yaşamak için yapmamız
gereken birçok şey vardır. Bunlardan biri de iyi ve
başarılı bir ulusal yayın kurumuna sahip olmaktır.
Meclisimizde onaylanan birçok yasada olduğu gibi bu tasarıda da
ülkemizin ve halkımızın beklentilerine cevap verecek önemli bir
düzenleme getirilmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin birer bireyi olan
farklı etnik kökenli vatandaşlarımızın da
müziğini, kültürünü, değerlerini gönül rahatlığıyla
ulusal televizyonundan izlemesi, yaşaması kadar güzel ve doğal
bir şey olamaz. Bu uygulama ülkemizin huzurunu, kardeşlik
bağlarını daha da güçlendirecektir. Bu yayına
karşı çıkan veya hararetle muhalefet eden bazı
milletvekillerimizin annelerinin de bu yayından
faydalanacağını biliyoruz. O eli öpülesi annelerimizin Arapça,
Kürtçe, Çerkezce bir yayın izleyeceklerini göreceğiz ve onlara da
hayırlı olsun diyoruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısını bu bakımdan da çok önemsiyorum. Bu
tasarıyla iyi ve başarılı bir ulusal yayın kurumuna
sahip olma amacına yönelik olarak önemli bir adım
attığımıza inanıyorum.
Değerli milletvekilleri,
TRT her zaman kamuoyunun dikkatinin üzerinde olduğu bir kurum
olmuştur. Bugün olduğu gibi geçmişte de çok
eleştirilmiştir. TRT, çok önemli bir kurum olduğu için
eleştirilmesi doğaldır. Bunların bir kısmı
TRTnin icraatlarından da kaynaklanıyor olabilir. Her
yapılanın doğru olduğunu kim iddia edebilir ki? Yine de bu
eleştirilerin doğrudan TRT icraatıyla ilgili olmaktan çok, büyük
çapta ülkenin iç siyasetiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Çünkü AK Parti
Hükûmetinin, TRTyi, muhalefetin iddia ettiği gibi
algıladığına inanmıyorum. Hükûmetin, TRTyi, ülkemizin
stratejik çıkarları temelinde kavradığını
düşünüyor ve bunu da takdir ediyorum. Bu sebeple, muhalefetin
eleştirilerini büyük çapta haksız ve insafsız bulduğumu
söylemek istiyorum. Biz AK Parti olarak TRTyi ulusal bir kurum olarak görüyor,
bu sebeple Kurumun saygınlık ve güvenilirliğinin üzerinde
titriyoruz. Eminim ki TRT yöneticileri de dile getirilen eleştirilerden de
yararlanarak TRT Kurumunun saygınlık ve güvenilirliğini en
kısa zamanda en üst düzeye çıkaracaklardır. Bununla birlikte,
muhalefetin de Kuruma yönelik eleştirilerinde daha ölçülü bir dil
kullanmalarını temenni etmekten kendimi alamıyorum. Neticede
TRTnin hepimiz için ortak bir değer olduğunu unutmayalım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının
kanunlaşmasıyla TRT daha dinamik, daha etkili ve kendinden beklenen
görevlere daha uygun bir yapıya kavuşmuş olacaktır. Yüce
Meclis bu tasarıyı çıkararak üzerine düşen görevi
yapmıştır. TRT yönetimi tüm tartışmaları geride
bırakarak geleceğe bakmalı ve Kurumun başarısı
için canla başla çalışmalıdır.
Sonuç
itibarıyla, emeği geçenleri kutluyor, kanunun milletimize ve
basın-yayın hayatımıza hayırlı uğurlu
olmasını dilerken, oyumun renginin evet olduğunu belirtir,
Genel Kurula tekrar saygılarımı sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Orhan.
Oyunun rengini
aleyhte olarak belirtmek üzere Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç gündür
müzakeresini yaptığımız TRT kanununun sonuna geldik,
şimdi oylamaya sunacağız. Oyumun rengi tabii rettir, ret
olmasının nedenlerini size izah edeceğim.
Değerli
milletvekilleri, tabii, devletimiz büyük bir devlet. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin çağdaş, büyük ve dünyada lider olması lazım.
Devletin lider, büyük olması için, o devleti yöneten insanların,
gerek başta bulunan insanların gerekse o devletin
kurumlarının, o devleti dünyada lider yapabilecek bilgiye,
kişiliğe, tarafsızlığa sahip olması lazım.
TRTyi burada kaç gündür müzakere ediyoruz. TRT çok önemli bir kurumumuz
-çağımız iletişim çağıdır- orada
insanlarımız ne kadar tarafsız, ne kadar objektif bilgilerle
donatılırsa, ne kadar bilimden, ilimden haberdar edilirse, Türkiye
Cumhuriyeti toprakları içinde veya yurt dışında
yaşayan insanlarımız o kadar bu yayın kurumundan
faydalanır, ama ne kadar tek taraflı olursa -âdeta bir partinin
yayın organı gibi- hatta bu devletin kuruluş felsefesini yok
etmeye yönelik yayınların organı hâline gelirse, bu, devleti
küçültür. Dün burada bahsedildi: Devletimizin kurucusu, Lozan kahramanı,
herkesin, uluslararası dünyada saygı duyduğu İsmet
İnönüye karşı yapılan hakaretin burada tasvip edilmesinin
bir anlamı var mı sayın milletvekilleri? Anayasa Mahkemesi bir
karar vermiş
TRT kimleri
çıkarıyor? Öyle kişileri çıkarıyor ki, adamın
hukukçulukla ilgisi yok, sadece AKP İktidarında besleniyor, besleme
kalemler. Çıkıyor orada insanları yanlış
yönlendiriyor.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Seni çıkarmıyor!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben tabii ki hukukçuyum. Yani, Ahmet İyimaya imam-hatip mezunu
ama hukuk fakültesini sonradan bitirmiş, diyor ki: Gelin, Anayasa
Mahkemesi kararlarını askıya alalım.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ne anlatıyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla)
Dünyada hiç böyle bir şey yok sayın milletvekilleri. Neyse, siz
müdahale etmeyin.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Doğruyu söyle.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bakın, çıkıyorlar, Anayasa Mahkemesine
hakaret ediyorlar. Bakın, 148inci maddeyi okuyun. Anayasanın
148inci maddesinde şekil nedir biliyor musunuz?
İSMAİL
BİLEN (Manisa) 6 ve 7yi de oku!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bakın, okuyun arkadaşım, açın okuyun: Teklif
ve oylama çoğunluğuna
diyor. İşte, acele olarak
müzakeresi
Teklif nedir? Anayasada geçen teklif
4üncü maddede diyor ki
Teklif edemezler. Bir Anayasa Mahkemesi kararı açıklansın;
acaba esasa mı girdi, şekil yönünden mi iptal etti? Bu kadar
heyecanlanmaya gerek yok. Bu yüce kurumumuzu burada kimsenin kötülemeye
hakkı yok.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) TRTyle ne alakası var?
KAMER GENÇ
(Devamla) - İşte, Meclis Başkanının çıkıp da
alelacele, hemen Anayasa Mahkemesi yetkisini aşmıştır.
demesini ben kınıyorum. Ayrıca da, bakın, sayın
milletvekilleri, bu Anayasa teklifini burada müzakere ederken ben
çıktım, bu kürsüde dedim ki: Ey milletvekilleri, bu, laik Türkiye
Cumhuriyeti devletinin ortadan kaldırılmasına yönelik bir
harekettir. Gelin, şu kürsünün etrafını tutalım ve bu
teklifi çıkarmayalım. Ve böylece de benim ne kadar haklı olduğum
ortaya çıktı.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararı açıklamadan
kararı açıklar mı Sayın Genç?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Eğer o gün o teklif çıkmasaydı, bugün de bu
kargaşa çıkmayacaktı.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, burada millet adına karar
vereceksek, milletin Meclisi olacaksak vicdanımızın sesini
dinleyelim. Bakın, ben sizden özellikle bunları rica ediyorum. Yani,
efendim, bakın, millî iradenin daha ne olduğunu kavramamış
insanların
Her şeyi kendinin hesabına geldiği şekilde
söylemenin bir anlamı yok. Türkiye Cumhuriyeti devletini düşünüyorsak
bu sıralar geçicidir, burada görev yaptığımız zaman
tarafsız olacağız, ülkenin ve milletin birlik ve bütünlüğünü
düşüneceğiz. Kurumlardan şikâyet etmeyecekseniz, mahkemelerden
şikâyet etmeyeceksiniz. Arkadaşlar, mahkemeler de, olabilir,
yanılabilir, ona bir şey demiyorum, beşer de şaşar ama
çıkıp da Efendim, yargı yanlış yaparsa onu kim
kontrol eder? Ee kim kontrol edecek? Onu da Cenabı Allah herhâlde kontrol
eder.
AVNİ ERDEMİR
(Amasya) Meclis eder! Meclis eder!
KAMER GENÇ
(Devamla) Böyle bir şey olur mu? Onun için, bakın, yani, işte,
yargıda çalışan insanlar vicdanlarıyla karar verirler ama
yani bir milletvekilinizin çıkıp da Efendim, Anayasa Mahkemesinin
kararını tanımayalım. demesi kadar hukuka
Hukukta buna
vahşet derler, cinayet derler. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Yani, onun için yaptıklarınız çok kötü, sinirleriniz
de çok bozulmuş, sık sık burada konuşmalara müdahale
ediyorsunuz. Ya, bir dinlemesini öğrenin. Ne olacak arkadaşlar?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Konuşmayı öğren de gel.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen, sözünüzü tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, biraz önce burada konuşan bir
arkadaşınız dedi ki 240 kişi konuşmuş.
Bakın, 240 kişinin en azından yarısından fazlası
sizin partiden şey ediyor.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Meclisin yarısından fazlası da biziz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, ben 80den beri bu Parlamentodayım; iktidar
partisi konuşmaz ama sizin milletvekilleriniz her konuda çıkıp
konuşuyor.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Senden fazla konuşan var mı bu Mecliste?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, siz iktidar partisisiniz, görev yapacaksınız.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, biz burada birtakım gerçekleri söylüyoruz.
Hesabınıza geldiği
İsterseniz kabul edin isterseniz
etmeyin.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Kendi gerçeklerini söylüyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu devletin kurumlarına herkesin ihtiyacı var. Siz bugün
bir çoğunluğa sahipsiniz ama o çoğunluğun gerektirdiği
basireti göstermiyorsunuz, devleti iyi yönetemiyorsunuz. Devlette daima gerilim
var, kurumlar arasında gerilim var. Bu, memlekete de fayda getirmez, size
de getirmez, bize de getirmez. Evvela, iktidar olan sabırlı olur,
hoşgörülü olur, memlekette söylenen tenkitlere
SONER AKSOY
(Kütahya) Tamam, tamam!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bir dinle!
Ama siz
diyorsunuz ki Benim elimde kılıç var, herkesin başını
keseceğim.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Onu kim diyor?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Saçma sapan konuşuyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yapamazsın. O kılıç yarın döner, senin
başını keser. Onu da bilesiniz.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Kim diyor?
KAMER GENÇ
(Devamla) İşte, sizin lideriniz söylüyor efendim.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Ağzından çıkanı kulağın
duysun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, Parlamentoda vesayet olmaz. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Vesayetin ne olduğunu bir öğren ya! Böyle bir vesayet
olur mu?
Oyumun rengi
aleyhtedir.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Ağzından çıkanı
kulağın duysun.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Yazıklar olsun!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve
Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy sayısı: 298
Kabul: 225
Ret: 73 (x)
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın Bakan
teşekkür konuşmasını yapmak üzere buyurunuz efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI
MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; TRT Kanununda değişiklik yapan on iki
maddelik bir kanun biraz önce oylarınızla kabul edilmiş oldu. Bu
kanun pek çok önemli değişiklikleri de beraberinde getiriyor.
Bunları burada sayarak vaktinizi alacak değilim, ancak bir iki hususa
işaret etmekle yetinmek istiyorum.
TRT
sanatçılarının şimdiye kadar TRT dışında
çalışmaları söz konusu değildi bildiğiniz gibi.
Bunlara bu hakkın verilmesi herhâlde sanat hayatımızda çok
önemli katkılarda bulunacak bir uygulamanın da
başlangıcını teşkil edecektir.
TRT bugün yirmi
dokuz dilde yayın yapan bir kuruluş hâline gelmiştir.
Dünyanın her tarafından izlenebilen bir konuma
ulaşmıştır. Otuzuncu dildeki yayın da çok kısa
bir süre içerisinde Uygurca olarak gerçekleşecektir. Bunun
altyapısını TRT hazırlamıştır ve çok
kısa bir süre içerisinde bu yayın da devreye girecek ve böylece otuz
ayrı dilde yayın yapan bir konuma ulaşmış
olacaktır. Dolayısıyla, benzeri pek çok maddenin de
düşünülmesi hâlinde bundan böyle daha etkin bir hizmet verme söz konusu
olabilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aşağı yukarı üç
haftaya yakın bir süredir on iki madde üzerinde çok yoğun
tartışmalar ve görüşmeler cereyan etmiştir. Pek çok önemli
konuda görüşler dile getirilmiştir, eleştiriler
yapılmıştır. Bu eleştirilerde bulunan ve olumlu
katkıları olan herkese teşekkür ediyorum. Kurum, inanıyorum
ki, bütün bu eleştirilerden ve burada dile getirilen görüşlerden
yararlanacaktır ve önündeki yayın politikasını belirlerken
burada dile getirilen pek çok önemli hususu dikkate alacaktır.
Ben, bu
yoğun mesai sonucunda kabul gören yasanın hayırlı
olmasını diliyorum, iktidara, muhalefete mensup görüş bildiren
bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Yasanın
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yazıcıoğlu.
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati :
15.05
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarının gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.25
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2nci sırada
yer alan, İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 4
Milletvekilinin; Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun; 1111 Sayılı Askerlik Kanunun 35 inci Maddesinin
(E) Bendinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi ve Milli
Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal
Yardımcı ve 4 Milletvekilinin; Askerlik Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun; 1111 Sayılı
Askerlik Kanunun 35 inci Maddesinin (E) Bendinin Değiştirilmesi
Hakkındaki Kanun Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (2/257, 2/252)
(S. Sayısı: 240) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
240 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)- Sayın Başkan, yüce
Meclisin çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Kemal Yardımcı ve 4
arkadaşı ile benim teklifim birleştirildi Komisyonda. Özellikle
Türkiye futbol liglerinde ve profesyonel en üst liglerde spor yapan
arkadaşlarımın askerlikle ilgili sorunlarına çözüm getirmek
amacıyla bu yasa teklifini hazırladım.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde spor her şeyin üstünde tutulmalıdır,
sevgidir, barıştır, dostluktur.
Sayın
Başkanım, özür diliyorum.
BAŞKAN
Geçmiş olsun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Sayın Başkanım, isterseniz diğer
gruplar konuşsunlar. Özür diliyorum, biraz tıkandım.
BAŞKAN
Peki efendim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Erdal Sipahi.
Buyurunuz
Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(x)
240 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Millî Savunma
Komisyonundan geçen 240 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde
görüş bildirmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle bu teklif üzerindeki
görüşlerimizi bildirdikten sonra da değerli
astsubaylarımızın, jandarma uzmanlarımızın ve
sözleşmeli uzman erbaşlarımızın bazı önemli
sorunlarını Meclis gündemine getireceğim.
240
sayılı Teklifle Askerlik Kanununda bazı
değişiklikler öngörülmekte olup, malumunuz Askerlik Kanunu 1927
tarihli 1111 sayılı çok eski bir yasamızdır. Bunun 1inci
maddesinde getirilen değişiklikte staj, yüksek lisans, ihtisas veya
doktora yapanların askerlikleri otuz beş yaşın sonuna;
millî sporcularla her spor dalında en üst iki ligdeki faal sporcuların
askerliklerinin ise otuz sekiz yaş sonuna kadar uzatılması
teklif edilmiştir.
Bu maddeyle
ilgili kısaca bir görüş bildirmek istiyorum, Sayın
Bakanımız burada yoklar ama
Komisyondaki bu konunun görüşülmesi
esnasında da bazı milletvekillerimiz, bu arada AKPli bir
milletvekili arkadaşımız bu iki yaşın
birleştirilmesi konusunda bir öneride bulunmuşlardı. Ben,
bununla ilgili herhangi bir önerge vereceğimizi söylemiyorum. Ancak bu
konu, umarım, bu geçen süre içerisinde tefekkür edilmiştir ve bu teklif
doğrultusunda bir esasa bağlanmıştır. Bu, bizim bu
maddeyle ilgili görüşümüz: Bu iki farklı yaş yerine otuz
beş veya otuz sekiz yaş olarak tek bir rakamda birleşilmesinin
yani staj, yüksek lisans, ihtisas ve doktora için otuz beş, sporcular için
otuz sekiz yerine, her ikisinin de otuz beş veya otuz sekiz olarak
standart sağlanmasının uygun olacağı şeklindedir.
Bu hem konu hakkındaki bazı tezvirata, olumsuz görüşlere,
tartışmalara mâni olur hem de bir standart getirilmiş olur.
Bu yasa
teklifinin 2nci maddesi, yaş hadleriyle ilgili bir
değişikliği kapsamaktadır.
3üncü madde de,
askerî lise, astsubay hazırlama ve meslek yüksekokullarında
öğrencilere verilecek harçlıklar, artan sınıf
sayıları dikkate alınarak yeniden belirlenmektedir.
4, 5, 6ncı
maddeler uzman erbaşların sağlık işlemleri ile dört
yıllık hizmetlerini tamamlayan komando ve yüzer birliklerdeki
sözleşmeli uzman erbaşların başka bir branş veya
kuvvette istihdam edilebilmelerine imkân sağlanması
hakkındadır.
Bu konuda da bir
görüş bildirmek istiyorum partimiz adına. Bu konuyu yani dört hizmet
yılı sonunda uzman erbaşların branş veya kuvvet
değiştirilebilme imkânlarının sağlanması konusunu
doğru bulmakla birlikte, dört yıllık hizmet sonunda yalnız
komando ve yüzer birliklerdekiler değil tüm uzman erbaşların bu
uygulamaya dâhil edilmelerinin Türk Silahlı Kuvvetleri personel sisteminde
daha büyük bir elastikiyet sağlayacağı inancındayım.
Ben bu konuyu sadece Hükûmetimizin ve Komisyonun bilgilerine sunuyorum.
Bahsettiğim
iki konudaki uyarılarımız saklı kalmak üzere, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu teklifin tamamında olumlu oy
kullanacağımızı da burada belirtmek isterim.
Sayın
milletvekilleri, bu vesileyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin asli
unsurlarının başında gelen değerli
astsubaylarımızla uzman jandarmalar ve 3269 sayılı Yasayla
başlayan sözleşmeli uzman erbaşlarımızın
bazı önemli sorunlarını bir kez daha Meclis gündemine getirmek
istiyorum. Bu sorunları 24 Nisan 2008de, 95inci Birleşimde gündeme
getirmiştim; daha sonra da 6 Mayıs 2008de, üç ayrı önergeyle bu
sorunlara yazılı cevap talep etmiştim. Şu ana kadar bu
verilen yazılı soru önergelerine herhangi bir cevap verilmedi ve
herhangi bir olumlu gelişme de meydana gelmedi. Bu nedenle, acil sorunlarına
sabırsızlıkla cevap bekleyen bu değerli eski silah
arkadaşlarımın sorunlarını her vesileyle Meclis
gündemine getirmeye devam edeceğim.
Ülkenin en ücra
köşelerinde, en zor şartlarda, aile fertleri de aynı kaderi
paylaşarak geçiren muhterem astsubaylarımızın
muvazzafları fakirlik sınırının altında; emekli
olunca gelirleri yüzde 48 azalan emekli astsubaylarımız ise
fakirlikle açlık sınırları arasında âdeta yaşam
savaşı vermektedirler. Büyük bir sabırla ve aldıklar millî
devlet terbiyesiyle yıllardır durumlarında düzelme beklemiş
ancak sürekli oyalamalarla sabır sınırlarının sonuna
gelmişlerdir. Bu şerefli insanları sokağa dökülmek,
Bakanlık veya Meclis önünde eylem yapmak zorunda bırakmayalım.
Haklı tepkileri giderek eylem noktasına gelmektedir. Bu konuyu
hatırlatıyor ve uyarıyorum.
Ne istiyorlar,
çok özetle belirteyim:
Bir: Sosyal
Güvenlik Yasası görüşülürken MHPli milletvekillerinin önerisiyle
astsubay ve emeklilerimizin 1inci derece 3üncü kademesinden 4üncü kademeye
intibakları talep edilmiştir. Komisyonda bu konu kabul edilmiştir
ancak 16 Nisan 2008de 5 AKPli milletvekilinin tekriri müzakere önergesiyle
geri çekilmiştir. 17 Nisan 2008de de bu geri çekme işlemi
tamamlanmıştır. Bu önce kabul edilip sonra geri çekme işini
muvazzafıyla, emeklisiyle değerli astsubaylarımıza birisinin
anlatması gerekmektedir. Astsubaylarımız haklı olarak büyük
bir tepki ve infial içindedirler. Bu kademe ilerlemesiyle alacakları 5
veya 10 YTLnin peşinde değildirler, bu konuyu bir onur ve gurur
vesilesi yapmışlardır, bu sebeple tepkilidirler, bu tepkilere
bir cevap verilmesi gerekmektedir. Lütfen bu hatayı düzeltelim diyorum.
Eğer düzeltilmeyecekse biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bir
satırlık bir değişiklikle bunun düzeltilmesi konusunu
tekrar gündeme getirmekte kararlıyız.
İkinci bir
konu, göreve başlangıç dereceleri: Meslek yüksekokullarının
açılmasından önce lise ve dengi okulu bitirip bir yıllık
sınıf okulları mesleki eğitimine alınan
astsubaylarımız 10a 1inci dereceden göreve
başlıyorlardı. Bu öğrenimi gören diğer devlet
memurları 11e 1den göreve başlarken, astsubaylarımız ve
bazı diğer kamu personeli bir üst dereceden göreve
başlamaktaydı. Bu, görev koşullarından
kaynaklanmaktaydı. Bu hak, maalesef, fakülte ve yüksekokul mezunu astsubaylara
tanınmamıştır. 926 sayılı Yasanın ilgili
cetvellerinde yapılacak değişiklikle, meslek yüksekokulu
mezunları astsubaylarımızın 9, lisans
mezunlarımızın 8inci dereceden göreve
başlatılmaları ve emeklilerin intibaklarının da buna
göre yapılması gerekmektedir. Kaldı ki kendi nam ve
hesabına yüksekokul bitiren astsubaylarımız şu anda meslek
yüksekokulu mezunu astsubaylarımızdan daha alt kademeden maaş
almaktadırlar. Yani aynı öğrenimi görenler arasında da bir
fark bulunmaktadır.
Diğer bir
konu temsil tazminatı konusudur. 2000 yılında sadece general ve
amirallere, 2002 yılında ise bir değişiklikle albay ve
yarbaylara da ödenmeye başlanan bu tazminat -Yasanın özüne
aykırı olarak- farklılık yaratmıştır.
Nitekim 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye istinaden
çıkarılan Bakanlar Kurulu kararının iptali için açılan
davada Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu uygulamanın
Yasaya aykırı olduğuna dair karar vermiştir.
Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli arasında maaş hiyerarşisi kurulması
için subaylarda kıdemli binbaşı, binbaşı,
astsubaylıktan subay olanlarda kıdemli yüzbaşı,
yüzbaşı ve astsubaylarımızda ikinci kademe kıdemli
başçavuş, kıdemli başçavuşların da makam
tazminatı cetvelinde yer almaları ve yapılacak değişikliklerle
temsil tazminatı içine alınmaları bu
haksızlığı önemli ölçüde giderecektir. Bu konuya, biraz
sonra, Bakanlığımızın daha önce vermiş
olduğu bir cevapla tekrar değineceğim.
Diğer bir
konu: 1inci dereceden emekli olanlar ile 2nci dereceden emekli olanlar
arasında oluşan yüzde 40a varan maaş farkları,
dengesizlikler bulunmaktadır. Bu dengesizlikler düzeltilmelidir. Bu
konuda, Genelkurmay Başkanlığımızca, 31 Ocak 2002de
Personel Başkanlığından gönderilen ve ek göstergeleri
adaletli biçimde oluşturacak bir teklifte bulunulmuştur ancak
altı yıldır bu konuda herhangi bir gelişme
olmamıştır.
Sayın Millî
Savunma Bakanımız burada bulunmamaktadırlar. Ancak ben
kendilerinin bu konudaki bir cevabını hatırlatmak isterim. Geçen
yasama döneminde, 7/4580 sayılı bir soru önergesine 28 Şubat
2005te Sayın Millî Savunma Bakanımızın verdiği
cevabın bazı satırlarını okumak istiyorum ki bu
tazminatlarla ilgili bir cevaptır: 10 Ocak 2002 tarihinde kanun hükmünde
kararnameyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde albay ve yarbay rütbesindeki
personel ile eşiti seviyede diğer kamu personeline görev
tazminatı adı altında bir tazminat ödenmeye
başlanmıştır. Bahis konusu tazminatın zamanla
diğer personele verilmesi planlanmış ve ilk aşamada
kıdemli binbaşı, binbaşı, ikinci kademe kıdemli
başçavuş ve kıdemli başçavuş rütbesine yönelik
çalışma yapılmıştır. Görev tazminatının
bahsi geçen personele de verilmesi maksadıyla girişimler ve
çalışmalar devam etmektedir.
Evet, 2005
yılında Sayın Millî Savunma Bakanının verdiği
yazılı cevapta bunlar yazılı. Bu cevabın üzerinden üç
sene dört ay geçmiştir. Değerli astsubaylarımız, bu girişim
ve çalışmaların artık bitmesini, kendileri hakkında
söylenen, yazılan vaatlerin sonuçlanmasını
sabırsızlıkla beklemektedirler ve artık sabır
sınırları zorlanmaya başlamıştır. Evet,
muvazzafıyla emeklisiyle, ben, değerli astsubaylarımıza en
iyi dileklerimi sunarak onlarla birlikte olumlu gelişmeleri aynı
sabırsızlıkla beklediğimizi belirtmek isterim. Onların
sorunlarının sadece bir bölümünü yüce Meclise aktarmaya
çalıştım.
Bunun
yanında oda hapsi cezasının insan haklarına
aykırı olmasıyla ilgili birtakım önerileri var. Gene, Oyak
yönetiminde görev alma konusundaki haklı bir dilekleri var ki bu konuda
Sayın kuvvet komutanlarımızın onayıyla bazı
gelişmeler olduğuna dair duyumlarımız var. Bu Oyak
yönetiminde görev alma konuları keşke daha önce gerçekleştirilmiş
olsaydı, en azından Oyak Bankın yabancılara
satılması konusunda belki daha başka bir yöntem seçilirdi diye düşünmekteyim.
Şimdi, uzman
jandarmalarımızla ilgili önemli sorunlara geliyorum: Uzman jandarma
uygulaması 1988de başlatılmış gibi görünse de 1950li
yıllarda başlayıp uzun yıllar uygulanan ve sonra
lağvedilen bir jandarma geleneğidir. Uzman jandarmalarımız,
vefakâr, cefakâr, fedakâr jandarma teşkilatımızın
ayrılmaz ve vazgeçilmez unsurlarıdır. En önemli sorunları 6
Mayıs 2005te Sayın İçişleri Bakanımıza bir
önergeyle tarafımdan sorulmuştur. Ancak bu sorunlar, bu
uzmanlarımızın asker nitelikleri ile Millî Savunma
Bakanlığımızı da ilgilendirmektedir ve Millî Savunma
Bakanlığımızın da İçişleri
Bakanlığıyla birlikte çabasını gerektirmektedir.
Nedir
bunların önemli sorunları? 28/5/1988 tarihli 3467 sayılı
Uzman Jandarma Kanununda uzman jandarmalar için ortaokul ve eşiti okul
mezunu olma konusu tanımlanmıştır. Ancak daha sonra, 14
Nisan 2004 tarihinde 5135 sayılı bir değişiklikle Lise ve
dengi okul mezunu. ibaresi getirilmiştir. Ancak, lise ve dengi okul
mezunu olarak 10uncu derece 1inci kademeden göreve başlamaları
gerekirken, hâlen ortaokul mezunu gibi 11inci derecenin 1inci kademesinden
göreve başlamaktadırlar. Yani artık, lise mezunu olmakla beraber
hâlen ortaokul mezunuymuş gibi işlem görmektedirler ve uygulama bu
şekildedir. Bu konu, yapılan yasa değişikliğine
aykırıdır. Bu konu, muhakkak tedbir getirilmesi gereken bir
konudur.
Diğer bir
konu: Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde uzman jandarma
personelin eğitim-öğretim seviyelerinin yükseltilmesi amacıyla
Açıköğretim Kurumuyla 2003 yılında bir protokol
yapılmış ve uzman jandarmalarımız ön lisans
yaptırılarak bu uyum yasası çerçevesindeki eğitimden
geçirilmişlerdir. Ancak iki ve dört yıllık eğitim
sonrasında derece, kademe ilerlemeleri ve intibakları Uzman Jandarma
Kanununda böyle bir husus yok. denilerek verilmemiştir. Bu hak
verilmelidir, bir müktesep haktır.
Diğer bir
konu: Subay ve
astsubaylarımızın Harp Okulu ve Astsubay Meslek Yüksekokulunda
geçen eğitim süreleri emekliliğe dâhil edilmektedir. Ancak uzman
jandarmalarının okulda geçen bir yıllık eğitim
süreçleri emekli keseneğine tabi değildir. Bu süre emekliliğe
dâhil edilmelidir ve Silahlı Kuvvetlerdeki bu farklı uygulamalar ve
bu haksızlık sona erdirilmelidir.
Jandarma
uzmanlarımızın en önemli öncelikli sorunları
bunlardır. Kendilerine en iyi dileklerimi sunarken, onların benden
bir dilekleri olmuştu bu konuşmadan önce. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, Türkiye Emekli Subaylar, Emekli Astsubaylar, Harp Malulü Gaziler,
Şehit Dul ve Yetimleri İle Muharip Gaziler Dernekleri Hakkında
Kanunda 10 Mart 2008 tarihinde bir kanun değişikliği teklifimiz
olmuştu. Bu teklifimizde sehven Türkiye Emekli Uzman Jandarmalar
Derneği dâhil edilmemişti. Bunu da bu konu gündeme geldiğinde
dâhil edeceğimizi kendilerine bu vesileyle iletiyorum ve bu konudaki
hatırlatmaları için teşekkürlerimi iletiyorum.
Şimdi
sıra sözleşmeli uzman erbaşların sorunlarında: 1986
yılında 3269 sayılı Yasa ile başlayan bu uygulama,
profesyonel orduya geçişin ilk aşaması olarak
değerlendirilebilir. Bu ilk aşamada ileride
karşılaşılacak sorunların çözümleri geleceğe
bırakılmış, yıllar geçip uzmanlarımızın
yaşları artıp ailevi sorunları ve gelecek endişeleri
ortaya çıktıkça çözüm ihtiyaçları da sırayla gündeme
gelmeye başlamıştır.
Şimdi
altı komando tugayımızın daha iç güvenlik harekâtı
için uzmanlarla doldurulmaya başlanması konusu gündeme gelince,
uzmanlarımızın, bu sözleşmeli uzmanlarımızın
sorunlarına da artık kesin çözüm getirme zamanını önümüze
koymuştur. En önemli sorunları gelecek endişeleridir. Kırk
beş yaşına gelince aile fertleriyle birlikte sokakta kalmaktan
endişe duymaktadırlar. Nitekim, ilk emekli olanları perişan
hâldedir. Emekliliğine birkaç yıl kalanlar ise bir çare
bulunması için âdeta feryat etmektedirler. Şimdilik az miktardaki bu
sosyal yara birkaç yıl içinde binlerce kişiyi ve aileyi etkileyecek
bir sosyal facia durumuna gelecektir. Bu nedenle bir an evvel çözüm bulunmak
zorundadır.
İkinci istekleri
ek gösterge konusudur. En az beş yıllığına en ücra
köşelere gönderilen bu insanlar durumlarında biraz olsun düzeltme
beklemektedirler.
Bunun
yanında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin diğer personeli gibi belirli
hizmet süreleri sonunda, örnek Her beş yılda bir derece ve kademe
ilerlemesi yapamazlar mı? gibi, bir iyileştirici tedbir akla
gelmektedir. Onların namına ben bu konuyu gündeme getirmekteyim ki bu
konuyu soru önergemde de yazılı cevap verilmesi amacıyla dile getirmiştim.
Gene, onlar
namına dile getirmek istediğim diğer bir konu: Acaba
atamaları konusunda bazı belirleyici kıstaslar konamaz mı?
Diğer bir
konu: Ceza aldıklarında hemen sözleşmelerinin feshi yerine,
örneğin belirli hizmet sürelerinden sonra daha esnek, daha hoşgörülü
bir uygulama mümkün değil midir?
Bu sorunlar gerek
astsubaylarımız gerek jandarma uzmanlarımız gerekse
sözleşmeli uzmanlarımız için çok daha artırılabilir.
Ben burada sadece bunların bazı önemlilerini, onların
namına yüce Meclisin takdirine ve sizlerin bilgilerine sunmaya çalıştım.
Bunların
çözümleri çok zor değil ama bir planla, bir öncelikle bir yerden çözmeye
başlanması gerekiyor. Tüm sorunların bir günde ve toptan
çözülmesi mümkün değil, bunu biliyorum ama gelin, bir yerden, en önemli
olanından, en acillerinden, en haklı olduklarından
başlayalım.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak daha önce de teklif ettik. Değerli
astsubaylarımızın, jandarma uzmanlarımızın, uzman
erbaşlarımızın sorunları için Hükûmet hangi olumlu
talebi, teklifi, tasarıyı getirirse getirsin biz Hükûmetimizin ve
iktidar partimizin bu konudaki olumlu tekliflerinin yanında yer
alacağız. Eğer siz getirmiyorsanız -ikinci teklifimiz- biz
getirelim, siz destekleyin. Ben üçüncü bir yol öneriyorum. Sayın Bakan,
burada olmadığı için... Muhakkak ki kendisi bu konudan bilgi
sahibi olacak veya ben daha önceki bir soru önergesinde kendisine bu yolu
iletmiştim, Meclisteki konuşmamda iletmiştim, bu vesileyle
tekrar kendisine iletiyorum: Gelin, üçüncü bir yol olarak, bu değerli Türk
Silahlı Kuvvetleri mensuplarını, muvazzafıyla emeklileriyle
Millî Savunma Komisyonuna davet edelim, bizlere en gerçekçi biçimde dertlerini,
sorunlarını, çözüm önerilerini getirsinler, bildirsinler.
Oturalım günlerce onlarla birlikte bu konuları tartışalım
ve ondan sonra, orada verilecek karar uyarınca, bir yerden çözmeye
başlayalım.
Genelde maddi
konuları kapsayan bu teklifimle ilgili olarak muhakkak ki kaynak sorunu
gündeme gelecek. Sayın milletvekilleri, kaynağın önemli bir
sorun olduğunu sanmıyorum. Neden? diyeceksiniz. Son günlerde
sürekli pembe ekonomik tablolar çizilmeye devam ediliyor. Demek ki ekonomik
durumumuz iyi. Sayın Maliye Bakanı daha bugün, bütçenin 3,5 milyar
YTL fazla verdiğini söylediler. O hâlde, değerli
astsubaylarımızın emeklilerle birlikte,
uzmanlarımızın bu konudaki acil sorunlarını çözmek
için yeterli kaynak var, en azından bu bütçe fazlası 3,5 milyar YTL
para var. Ha, diyeceksiniz: Bu rakamlar gerçek değil. O zaman, ben,
biraz önce geçen TRT Kanunundan size örnek vereceğim. Muhakkak kaynak
arıyorsanız, TRT Genel Müdürünün, şu bir türlü
öğrenemediğimiz, hangi kaynaktan ne kadar olduğunu
bilemediğimiz maaşından biraz kesinti yapın ve bu
insanlarımıza devredin diyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) Sözlerime burada son veriyorum, yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurunuz
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özür diliyorum. Demin boğazımda bir
sorun oldu, tekrar özür diliyorum sizden.
Değerli
milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Kemal Yardımcı ve 4
arkadaşının ve benim yasa teklifim vardı. Bu teklif,
özellikle benim teklifim, sporcularla ilgili bir teklifti, sporcuların
askerlik yaşıyla ilgili bir teklifti.
Ayrıca,
Sayın Kemal Yardımcıyla birlikte teklifi hazırlayan
Sayın Abdurrahman Arıcıya ve Sayın Hamza Yerlikayaya,
ayrıca, MHP Grubundan destek olan Sayın Ali Uzunırmak Beye
teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, Türkiyede spor yaşamında -hepimizin
bildiği gibi- profesyonel ve amatör kulüpler var. Bu yasa, hem profesyonel
hem amatör sporcularımızı kapsıyor yani sadece profesyonel
liglerde futbol oynayan arkadaşlarımızı kapsamıyor,
Türkiyede spor yapan ve özellikle millî takımlarımıza, ilgili
spor dalının millî takımlarına giden oyuncularına
kadar yasa böyle bir olguyu kapsıyor. Özellikle Türkiye profesyonel spor
liglerinde
Bu yasanın başlangıcında, ilk üç ligi, yani
Türkiye Süper Ligi, bir alt lig ve İkinci Ligi kapsayan bir yasa
teklifiydi. Tabii, burada Üçüncü Ligte futbol oynayan arkadaşlarım
da Neden biz bu yasadan faydalanmıyoruz? diyorlar. Ama genelde Komisyon
ve Millî Savunma Bakanlığımız, Üçüncü Ligte futbola
başlayan arkadaşlarımızın çok genç yaşta
başladığını, muhtemelen belli bir süre sonra
profesyonel, diğer İkinci ve Birinci Liglerde yer alacağı
hasebiyle şimdilik onları buraya almadılar. Bu
tartışıldı.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede özellikle bu bir sorundu. Ben Genelkurmay
Başkanlığımıza ve Millî Savunma
Bakanlığımıza teşekkür ediyorum, ayrıca Komisyon
Başkanıma.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede özellikle profesyonel, Birinci yani Süper
Ligteki bazı futbolcularımız bu nedenle yurt
dışına gidiyordu. Yurt dışında belli bir süre
futbol oynayıp askerliklerini kısa dönem yapıyorlardı. Ama
bu arkadaşlarımız bir şekilde vatan haini ilan
ediliyorlardı. Türkiyede her Türk insanı için askerlik onurlu bir
görevdir. Hiç kimse, her Türk insanı onurlu bir görevden kaçmaz. Ama
yasanın boşluğu nedeniyle yurt dışında futbol
oynayanlara böyle bir olanak getirdiği için bu kardeşlerimiz de
bundan yararlanmaya başladılar. O zaman ne oluyordu? Türkiye liglerindeki
kulüplerimizin bazı futbolcuları, millî olan ve o
takımların başarısı için çok büyük emek veren
futbolcularımız yurt dışına gitmek zorunda
kalıyorlardı. Bunun önüne geçmek için ve her kardeşimizin onurlu
bir şekilde her Türk genci gibi askerliğini yapacağına
benim inancım sonsuzdur, hiç kimse bundan kuşku duymasın. Ama
bir şekilde bu arkadaşlarımızı -en son örneği
hatırlarsanız Tümer Metin- Tümer Metini, basın, vatan haini
ilan etmeye kalktı. Hayır, hiçbir arkadaşımızın
Sayın Tümer Metin, bu ülkenin yetiştirdiği millî bir
futbolcumuzdur ve örneğin Beşiktaş ve Fenerbahçeye
başarılı bir hizmet vermiştir. Ama otuz üç yaş
nedeniyle bir başka kulübe transfer olması o günkü futbol yaşamını
sürdürme amacıyladır. Bu aşamada, bu
arkadaşlarımızın böyle sorunlarla karşı
karşıya gelmemesi için, özellikle askerlik yaşının
otuz sekiz yaşına kadar
Tabii, bu yasa,
sadece sporcuları değil arkadaşlar, özellikle yurt içinde ve
yurt dışında yüksek lisans yapan, master yapan gençlerimizin
önünün açılması, bunların en iyi eğitim hizmetini
alması ve ülkeye yararlı olması için bu kardeşlerimizi de
kapsıyor. Yani özellikle kendi hesabına ve devlet adına yurt
dışında staj, yüksek lisans ve doktora yapanlar da bu yasa
hükmünden yararlanıyor ve otuz sekiz yaşına kadar yurt
dışında stajlarını ve doktoralarını veya
yüksek lisanslarını yapma olanağı getiriliyor. Bu,
özellikle gençlerimiz açısından, özellikle ilim ve bilimde kendini
yetiştirmek isteyen, yurt dışında deneyim kazanmak, bilgi
ve becerisini geliştirmek isteyen arkadaşlarımız için de
-yurt içinde ve yurt dışında- önemli bir yasa. Bazı
kardeşlerimiz doktora tezini hazırlıyor. Yani bunların o
tez hazırlama süresinde askere gitmeleri yaşamı parçalıyordu
arkadaşlar.
Bu nedenlerle,
gerek spor kamuoyunun gerekse bilimsel yönde kendilerini yetiştirmek
isteyen kardeşlerimin sorunlarını çözen bir yasa değerli
arkadaşlarım.
Ben,
uzatmayacağım arkadaşlar. Bu, hakikaten özellikle bilimsel
açıdan kendilerini hazırlayan arkadaşlarıma ve Türkiyede
millî olmuş sporcularımıza, ister amatör ister profesyonel,
olimpiyat şampiyonlarımız dâhil ve Türkiyedeki profesyonel
liglerde, örneğin basketbolun profesyonel ilk iki liginde, futbolun ilk üç
liginde uygulanacak bir yasa. Bu nedenle bir ihtiyaçtır. Bu konuda, tüm
parti gruplarımız Komisyonda destek vermiştir. Herkese
teşekkür ediyorum. Türk gençliğinin bilimsel yönden, sportif yönden
bir ihtiyacı idi.
Emeği geçen
herkese, Millî Savunma Bakanlığıma ve Genelkurmay
Başkanlığımızın gösterdiği
anlayışa tekrar teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına Sivas Milletvekili Hamza Yerlikaya söz
istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Yerlikaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HAMZA
YERLİKAYA (Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
240 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile 1111
Sayılı Askerlik Kanununun 35 inci Maddesinin (E) Bendinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi üzerine grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Vatan görevi olan
askerlik, her Türk gencinin şerefle yapması gereken kutsal bir
vazifedir. Jeopolitik ve siyasi olarak çok önemli bir bölgede bulunan
Türkiyenin askeri gücü her zaman caydırıcı ve büyük olmak
zorundadır.
Ülkemizde son
yıllarda her alanda büyük gelişmeler
sağlanmıştır. Bu gelişmeler, beraberinde daha fazla
nitelikli insan gücüne ihtiyaç duyulmasına neden olmuştur.
Vatandaşlarımızın bu olumlu gelişmelerden, hizmetlerden
azami derecede, kesintisiz yararlanabilmesi için yetişmiş ve
nitelikli personelin askerlik durumlarıyla ilgili yeni bir düzenlemeye
ihtiyaç duyulmuştur.
Sayın
Başbakanımızın İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı iken sporda başlattığı
atılımlar, bugün de artarak devam etmektedir. Yapılan modern
tesisler, alınan büyük uluslararası spor organizasyonları,
sporcularımızın gelecekleriyle ilgili hazırlanan kanunlar
ve gelen başarılar sporda yapılan yatırımların
bir göstergesidir. Yeri gelmişken, her vesileyle spora ve sporcuya
desteğini esirgemeyen, her daim yanımızda olan Sayın
Başbakanımıza, spor camiası adına teşekkürlerimi
bir borç biliyorum.
Askerlik vazifesi
yirmili yaşlarda yapılmaktadır. Bununla beraber performans
sporlarında en verimli çağlar yirmili yaşlarda
başlamaktadır. Uzun yıllar emek verilerek uluslararası
düzeye gelen bir sporcu en azından yedi sekiz yıllık antrenman
ve emek sonucu üst düzey performans gösterebilir; istenilen düzeye
ulaşabilmek için de çoğu zaman hayatının pek çok
şeyinden fedakârlık yapmak zorundadır. Düzenli antrenman,
düzenli beslenme, düzenli uyku, periyodik sağlık kontrolleri gibi
birçok faktörler performansı etkilemektedir. Tüm bu faktörler, ne kadar
etkili olursa olsun, her yaşta başarı açısından çok
büyük önem taşımaktadır. Sporu hayatının sadece belli
bir bölümünde üst düzey yapabilir. Kişinin, ne kadar isterse istesin,
belli bir yaştan sonra fiziksel kapasitesi düşmekte ve
performansı istenilen düzeye çıkmamaktadır.
Ülke itibarı
ve tanıtımı açısından spor çok önemli bir
kaynaktır. Alınan uluslararası bir madalya milyon dolarlar
karşılığında yapılmayacak reklam ve
tanıtım sağlamaktadır. Ayrıca, bilimde, sanatta ve
sporda kazanılan uluslararası büyük başarılar
gelişmişliğin bir göstergesidir. Söz konusu durumu da göz önünde
bulundurduğumuzda sporcularımız için de askerlikle ilgili yeni
bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifiyle sporcularımız kesintisiz olarak
spor hayatlarına devam edip performanslarını düşürecek
durumlardan etkilenmeyeceklerdir. Askerliklerini tehir ettirmek için yurt
dışında ikinci, üçüncü sınıf takımlara transfer
olmak zorunda kalmayacak ve performanslarında olumsuz yönde
etkilenmeyeceklerdir. Bununla beraber hem uluslararası başarı
seviyemiz daha yüksek olacak hem de ülkemizin tanıtımına daha
fazla katkıda bulunmuş olacaklardır.
Burada
bahsetmeden geçmek istemiyorum, Türk Silahlı Kuvvetlerinin de gerçekten
spora büyük emek ve destekleri vardır. Ben de ilk olimpiyat
şampiyonluğumu asker olarak Atlanta Olimpiyatlarında
almış ve sivil olimpiyatlarda da şampiyon olmuş bir sporcu
olarak bu kanunu sonuna kadar destekliyor; ülkemize, milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, herkese çok
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yerlikaya.
Şahsı
adına Siirt Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu.
Buyurunuz
Sayın Helvacıoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile 1111 Sayılı Askerlik
Kanununun 35 inci Maddesinin (E) Bendinin Değiştirilmesi
Hakkındaki Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
nedenle hepinize saygılar sunarım.
Günümüzde, devlet
veya kendi hesabına yüksek lisans, doktora öğrenimiyle, staj ve
ihtisas yapanların ve profesyonel olarak spor yaşamını
sürdüren vatandaşlarımızın sayısında belirgin bir
artış görülmektedir. Ülkemiz, hızla kalkınabilmek için
yetişmiş nitelikli insan gücüne ihtiyaç duymaktadır. Bunun yanında,
devlet hizmetlerinin kesintiye uğramadan etkin bir şekilde
yürütülmesi gerektiğine herkesin inancı sonsuzdur.
Ayrıca,
sporcularımızın son zamanlarda özellikle uluslararası
müsabakalarda elde ettikleri başarılar ülkemizin
tanıtımında büyük katkı sağlamaktadır. Söz konusu
gelişmeler, bu durumdaki vatandaşlarımızın askerlik
işlerinde yeni bir düzenleme yapılmasını gerekli
kılmıştır.
Bu nedenle,
yapılan düzenlemelerin ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, bu kanuna verdiğim desteği yineliyorum.
Saygılarımla.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Helvacıoğlu.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Soru-cevap
işlemi yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ASKERLİK KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1-
21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun 35 inci
maddesinin (E) fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
E) Millî Savunma
Bakanlığınca belirlenecek esaslar çerçevesinde;
1) 8/6/1984
tarihli ve 217 sayılı Devlet Personel Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamına
giren kamu kurum ve kuruluşlarında görevli olup hizmetinin
özelliği sebebiyle sevkinin tehirine ihtiyaç duyulan kamu personelinin,
2) Devlet veya
kendi hesaplarına yurt içinde veya yurt dışında staj,
yüksek lisans, ihtisas veya doktora yapanların,
bağlı
oldukları bakanlığın, Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreterliği ile Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi herhangi bir
bakanlığa bağlı veya ilgili bakanlığı
bulunmayan kurum personeli ile staj, yüksek lisans, ihtisas veya doktora
yapanların ilgili kurum amirinin teklifi üzerine, 35 yaşını
doldurdukları yılın sonuna kadar,
3) Aktif spor
hayatının aşağıda belirtilen şartlarda devam
ettiğinin belgelendirilmesi ve müteakip sevk tehirleri için Milli Savunma
Bakanlığınca belirlenecek oran kadar kadroya girmek
kaydıyla;
a) Olimpiyat
oyunları, Dünya ve Avrupa şampiyonaları ile uluslararası
müsabakalarda ilk üç dereceye giren sporcular ile bu dereceleri alan
takımların kadrolarında yer alan sporcuların,
b) A Büyükler
Milli Takım kadrolarında yer alan sporcuların,
c) Türkiye
Profesyonel 1 inci veya 2 nci futbol liglerinde yer alan takımların
kadrolarında bulunan profesyonel futbolcuların,
ç) Üç ve daha
fazla ligi bulunan diğer spor dallarında, en üst iki ligde yer alan
takımlar ile en az iki ligi bulunan spor dallarında, en üst ligde yer
alan takımların uluslararası kuralların öngördüğü sayıdaki
sporcuların,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün veya
ilgili özerk federasyon başkanlıklarının teklifi üzerine,
38 yaşını doldurdukları yılın sonuna kadar,
askere celp ve
sevkleri tehir edilebilir.
86 ncı veya
89 uncu maddelere tabi olanların sevkleri tehir edilmez. Ancak, 86
ncı veya 89 uncu maddeye tabi olan yükümlülerden, sevk tehir işlemine
neden olan görev, staj, yüksek lisans, ihtisas veya doktora öğrenimi ile
sporcuların erteleme kapsamındaki kulüpleri ile sözleşme
başlangıç tarihleri, yoklama kaçağı veya bakaya kaldıkları
tarihten önce olanların sevk tehiri işlemi yapılabilir.
Askere celp ve
sevki tehir edilenler, tehir müddetinin bitiminden önce sevk tehirine sebep
olan çalışmalarını veya öğrenimlerini
bıraktıklarında veya sözleşmesi feshedilen, hak mahrumiyeti
cezası verilen, erteleme kapsamında bulunmayan liglerdeki
takımların kadrolarına geçen sporcuların durumu, tehir
teklifini yapan makamlar tarafından, iki ay içinde Milli Savunma
Bakanlığına bildirilir. Bu yükümlülerin sevk tehir
işlemleri, Milli Savunma Bakanlığınca iptal edilir. Sevk
tehirinin iptalini gerektiren durumun zamanında Milli Savunma
Bakanlığına bildirilmemesi, teklif yapan makamların ve
hakkında sevk tehiri teklifinde bulunulanların sorumluluğunu
ortadan kaldırmaz.
Sevk tehiri
şartlarını taşımadığı, bilgi veya
belgeleri gerçeği yansıtmadığı halde askere sevkinin
tehir edildiği tespit edilenlerin askerlik işlemleri, sevk tehiri
işlemi yapılmadan önceki durumları, sevk tehiri şartlarını
kaybettiği tespit edilenlerin ise, sevk tehiri şartlarını
kaybettikleri tarihteki durumları dikkate alınarak yürütülür.
Askerlik işlemlerinin yürütülmesine ilişkin görevlerini veya
sorumluluklarını zamanında yerine getirmediği tespit
edilenler hakkında 92 nci, 93 üncü veya 100 üncü maddeler gereği
gerekli kovuşturmalar başlatılır, ancak bu durum
yapılacak olan diğer adli işlemlere engel teşkil etmez.
Sevk tehiri
işlemlerinin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz? Yok.
Soru-cevap yok.
1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2-
27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
b) Genelkurmay
Başkanlığı tarafından tespit edilecek fakülte, yüksek
okul veya meslek yüksek okullarını kendi nam ve hesabına
bitirmek; dört yıl veya daha fazla süreli yüksek öğrenimi bitirenler
için 28 yaşından, daha az süreli yüksek öğrenimi bitirenler için
26 yaşından gün almamış olmak; uzman erbaşlar için 4
üncü hizmet yılını tamamlamış, 8 inci hizmet
yılını bitirmemiş olmak; yönetmelikte öngörülen
sınavlar ile uygulanacak temel askerlik eğitiminde
başarılı olmak gereklidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz? Yok.
Önerge yok.
Soru-cevap yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 926
sayılı Kanunun 143 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(c) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
c) Askeri lise
öğrencilerine teğmen rütbesi 1inci kademe brüt
aylığının;
Hazırlama
sınıfında % 25'i,
Dokuzuncu
sınıfta % 30'u,
Onuncu
sınıfta % 35'i,
Onbirinci
sınıfta % 40'ı,
Onikinci
sınıfta % 45i,
d) Astsubay
hazırlama ve astsubay meslek yüksek okulu öğrencilerine, bu Kanuna
ekli EK-VIII/A sayılı Cetvele göre hesaplanacak astsubay çavuş
rütbesinin 1 inci kademe brüt aylığının;
Hazırlama okulu dokuzuncu sınıfta % 40'ı,
Hazırlama okulu onuncu sınıfta % 45'i,
Hazırlama okulu onbirinci sınıfta % 50'si,
Hazırlama okulu onikinci sınıfta % 55'i,
Meslek yüksek okulu birinci sınıfta % 80i,
Meslek yüksek okulu ikinci sınıfta % 85i
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4-
18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 10 uncu
maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının son
paragrafı, dördüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddeye üçüncü fıkradan sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Uzman
erbaşlar ve bunların bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin
tüm sağlık işlemleri hakkında, 4/1/1961 tarihli ve 211
sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu hükümleri
uygulanır. Ancak, uzman erbaşların hava değişimi ve
istirahat süresinin toplamı, tedavi süresi hariç olmak üzere istirahat ve
hava değişiminin başladığı tarihten geriye
doğru son bir yıl içerisinde üç ayı geçemez. Sürenin
hesaplanmasına en son alınan hava değişimi ve istirahat
süresi dahil edilir. Hava değişimi ve istirahat süresi üç ayı
geçenlerin Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir. Bunlardan
barışta ve savaşta görev esnasında veya görev
dışında görevlerinden dolayı bir saldırıya veya
kazaya uğrayan veya bir meslek hastalığına
yakalananların, iyileşinceye kadar ilişikleri kesilmez, izinli
sayılırlar. Sıhhî arızası devam edenler ve kendisinden
istifade edilemeyeceği anlaşılanlar hakkında 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır.
Muayene ve
tedavi hizmetleri asker hastanelerinde, asker hastanelerinin
bulunmadığı garnizonlarda ise garnizon
komutanlıklarından sevk alınmak şartıyla kamu
sağlık kuruluşlarında ücretsiz olarak verilmeye devam
edilir. Bunların sağlık giderleri Millî Savunma
Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığı
bütçesinden karşılanır. Ancak, kamu kurum ve
kuruluşlarının ve sosyal güvenlik kurumlarının
sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı doğanlar, bu
hakları mevcut olduğu sürece bu maddeye göre sağlanan
sağlık hizmetlerinden ve asker hastanelerinden yararlanamazlar.
Sözleşmeleri
sağlık nedeniyle sona erenlerden; sözleşmelerinin sona ermesine
neden olan sıhhî arızalarının tedavisine devam edilenlere,
sözleşme sona erme tarihinden başlamak şartıyla on iki
ayı geçmemek üzere tedavi süresince, görevdeki emsallerinin
almış oldukları net maaşların (27/6/1989 tarihli ve
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinde belirtilen
ek tazminatlar ile 14/7/1964 tarihli ve 500 sayılı Kanuna göre ödenen
tazminat ve yabancı dil tazminatı hariç) 2/3'ü her ay
sağlık yardımı olarak kurumlarınca ödenir. Bu ödemeden
hiçbir kesinti yapılmaz. Ödemeye ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
düzenlenir. Ancak, sözleşme sona erme tarihinden itibaren on iki ay
içerisinde sözleşmenin sona ermesine neden olan sıhhî
arızasından dolayı, 5434 sayılı Kanununa göre malûllük
aylığına hak kazananlara, hak kazandıkları tarihten
itibaren söz konusu yardım kesilir.
Görevde iken
işledikleri ve 12 nci maddenin dördüncü fıkrasının (b),
(c), (ç) ve (d) bentlerinde belirtilen hususlar nedeniyle haklarında dava
açılan ancak, yargılama sırasında sözleşme süresinin
bitmesi nedeniyle kendi istekleri ile ayrılan uzman erbaşlardan,
yargılama sonucunda anılan bentlerde belirtilen şekillerde mahkum
olanlar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin,
karar kesinleşme tarihinden itibaren asker hastanelerinden veya kamu
sağlık kuruluşlarından ücretsiz yararlanmalarına son
verilir.
BAŞKAN
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- 3269
sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının,
(a) bendinin 3 numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
3) Başvuru
tarihinde 4 üncü hizmet yılını tamamlamış, 8 inci
hizmet yılını bitirmemiş olmak,
BAŞKAN
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 3269
sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye
beşinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
Asgari dört
yıl fiili hizmetlerini, komando birliklerinde komando olarak veya kadro
görev yeri sadece yüzer birliklerde bulunan sınıflarda
tamamlamış olan uzman erbaşlar ile uzman erbaşların
istihdam edildiği kadro görev yerinin herhangi bir nedenle
kaldırılması veya bu kadrolarda uzman erbaş istihdam
edilmesine gerek kalmaması durumlarında uzman erbaşlar, kuvvet
komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil
Güvenlik Komutanlığı tarafından, ihtisas sahibi olduğu
diğer birliklerdeki boş olan uzman erbaş kadro görev yerlerine
atanabilirler veya başka bir sınıfta istihdam edilebilirler. Bu
durumda olan uzman erbaşların ilgili kuvvet komutanlıkları,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığının görüşleri alındıktan sonra
Genelkurmay Başkanlığı tarafından kuvvetleri
değiştirilebilir. Bu fıkra uyarınca, atanan, kuvvet veya
sınıf değişikliği işlemine tâbi tutulan uzman
erbaşlar, sözleşmenin feshini isteyebilirler. Bu şekilde
sözleşmenin feshini isteyen uzman erbaşların istekleri kabul
edilir ve bunlara bu Kanun esaslarına göre tahakkuk edecek ikramiye
ödenir.
Görevde iken
işledikleri ve 12 nci maddenin dördüncü fıkrasının (b),
(c), (ç) ve (d) bentlerinde belirtilen hususlar nedeniyle haklarında dava
açılan ancak, yargılama sırasında sözleşme süresinin
bitmesi nedeniyle kendi istekleri ile ayrılan uzman erbaşlara,
yargılama sonuçlanıp kesinlik kazanıncaya kadar ikramiye ödemesi
yapılmaz. Yargılama sonucunda beraat edenlere hak ettikleri ikramiye
ödenir. Yargılama sonucunda anılan bentlerde belirtilen
şekillerde mahkum olanlara ise ikramiye ödemesi yapılmaz.
BAŞKAN
Sayın Genç, madde üzerinde soru sormak için mi sisteme girdiniz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet.
BAŞKAN
Buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim sorum şu: Maddenin sonundaki fıkrada Görevde iken
işledikleri
12nci maddenin bu b, c, ç ve d suçları nelerdir,
hangileridir? Birinci sorum bu.
İkincisi:
Bu sözleşme süresi içinde bu nedenlerle hakkında soruşturma
açılıp ancak sözleşme süresi de bittiği için kendi
istekleriyle ayrılan kişilere ikramiye ödenmez. diyor. Hâlbuki
ikramiye bir sosyal haktır. Dolayısıyla, bir suçu varsa bile
bunun -nihayet kamu görevlerinde de böyledir- ikramiyesi neden ödenmiyor? Yani tamam, bir suç işlemiştir ama
orada, ilgili, bir kamu görevi yapmıştır, o kamu görevinin
gerektirdiği ikramiye kendisinin bir müktesep hakkı olması
lazım. Tabii bu suçların hangileri olduğuna şu anda kanuna
da bakmadığım için
İlgili, suç da işlese bu sosyal
haktan mahrum edilmemesi lazım.
Bunu Hükûmet bir
açıklayabilir mi efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın Akcan,
buyurunuz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Okunan maddenin içeriğinden
anlaşıldığı üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz
eğitime, uzmanlığa ve ihtisaslaşmaya önem veriyor. Askere
almalarda da askerlik sürelerinin tayininde de eğitimin rolü ön planda
tutuluyor. Lise mezunlarının askerlik süreleri ile dört
yıllık üniversite mezunlarının askerlik süreleri
farklı. Bunun dayanağı, eğitim sürelerinin farklı
olmasından kaynaklanan bir durum.
Şimdi, 1,5
milyona yakın meslek yüksekokulu mezunu
Bunların yarısı,
800 bini erkek ise bunların askerlik görevleri var. Bu askerlik
görevlerini yaparken lise mezunu muamelesi görüyorlar. Yani liseden sonra iki
yıl daha eğitim almış olanlar hiç eğitim
almamış gibi muamele görüyorlar. Oysa, askerlik sürelerinin, eğitime
dayalı olarak tayin edildiği kanunlarımızda ifade ediliyor.
Bu durumun
düzeltilmesi için herhangi bir işlem yapılıp
yapılmayacağı konusunda bilgi edinmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akcan.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) Efendim,
birinci soru için: Uzman Erbaş Yasasıyla ilgili olarak madde 12nin
(b) fıkrası gereğince
Verilen ceza,
tecil edilse veya para cezasına çevrilse dahi;
1) Devletin
şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli
zimmet, irtikâp, iftira, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma,
yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, cürüm tasniî, ırza
geçmek, sarkıntılık, kız, kadın veya erkek
kaçırmak
gibi devam ediyor
fesat, isyan suçlarından dolayı
mahkûm olanların,
2) Askerî Ceza
Kanununun 148 inci maddesinde yazılı suçlardan mahkûm olanların,
c) Taksirli
suçlar hariç olmak üzere diğer suçlardan adlî veya askerî mahkemeler
tarafından otuz günden daha fazla süreli hürriyeti
bağlayıcı bir ceza ile mahkûm olanların,
ç) Taksirli
suçlar nedeniyle altı ay veya daha fazla süre ile hürriyeti
bağlayıcı bir cezaya mahkûm olanların diye ifade ediliyor
buradaki suçlar. Dolayısıyla, burada detaylı olarak -madde
12de- bunun cevabı veriliyor.
Diğer
kısımları yazılı olarak ifade edeceğiz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani ikramiyeyi kesmesini gerektirmeyebilir. Yani ikramiye sosyal
bir haktır, müktesep haktır; niye kesiliyor?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Hayır, bunların dışındakilere zannederim veriliyor,
onların dışındakilere veriliyor zaten.
BAŞKAN
-Teşekkür ediyoruz.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
7inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Buyurunuz
Sayın Bakan, teşekkür konuşması için. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün hem askerlik
çağındaki Türk gençliği için ve aynı zamanda da
sporcularımız için son derece hayati bir konuyu yasalaştırdık.
Türkiye Büyük Millet Meclisine, Sayın Başkanına ve bu konuda
emekleri geçen Komisyona, muhalefetin ve iktidarın değerli üyelerine
özellikle teşekkür ediyorum.
Bu gerçekten
önemli ve geniş kapsamlı bir yasaydı. Birkaç rakam vermek
istiyorum: Tecilli yükümlü sayısı, sporcu olarak, 1.088 kişiyi
kapsıyor. Ayrıca, yüksek lisans ve doktora, ihtisas yapan 252 bin
kişiyi kapsıyor. Bu gayet nitelikli bir grup, bu bakımdan
önemli. Bir de hizmetine ihtiyaç duyulan personelin rakamı da 128 bin
kişi. Dolayısıyla 381.088 kişiyi ilgilendiren, ailelerini,
sevdiklerini, dostlarını ilgilendiren çok önemli bir yasaydı.
Ben bu
bakımdan, yüce Türk gençliği ve Türk sporcuları adına
Türkiye Büyük Milet Meclisine, sporcu tabiriyle 3 kere sağ ol, sağ
ol, sağ ol diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Güler.
Yirmi dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.20
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
3üncü
sırada yer alan, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/568) (S. Sayısı: 223) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
223 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerine gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
223 sıra sayılı Yasa Tasarısının geneli
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün Genel Kurulda görüşmüş olduğumuz yasa
tasarısı bundan yaklaşık bir buçuk ay kadar önce 1
Mayıs günü Adalet Komisyonu gündemine getirildi. Hepimizin bildiği
gibi, 1 Mayıs tarihi tüm dünyada işçilerin, emekçilerin birlik ve
dayanışma günü olarak kutlanmaktadır. O gün, Sayın
Başbakan, âdeta bir zabıta komiseri edasıyla, alanlardan
işçilerin, emekçilerin gerektiğinde zor kullanılarak
çıkartılması yönünde talimatlar yağdırırken
diğer taraftan ülkemizin bütün alanlarında yabancıların,
değil serbestçe dolaşmaları, mülk edinmeleri yönündeki bu yasa
tasarısı halkımızın öncelikleri arasında yer
almamasına rağmen ve ivediliği de bulunmamasına
karşın o günkü gündem içerisinde kaybolacak bir şekilde ve yine
biz milletvekillerinin temsil ettikleri emekçilerle, işçilerle omuz omuza
alanlarda olmalarını engelleyecek bir şekilde Adalet Komisyonu
gündemine getirildi. Biz o gün Adalet Komisyonu gündeminde bunu
eleştirmiştik. Bugün yasanın içeriğine geçmeden önce de bu
anlayışı kınadığımızı bir kez daha
ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, ulus devletlerin çok uluslu sermayeler
karşısında küçülmesi, ulusal pazarların dışa
açılması, gümrük duvarlarının indirilmesi, sermayenin, her
türlü mal ve hizmetlerin serbestçe dolaşımı demek olan ekonomik
liberalizmin eş anlamlısı olarak sunulan küreselleşme, her
alanda olduğu gibi, yabancılara toprak satışında da
kendisini göstermektedir. Yatırım yaptığı ülkelerde
ucuz iş gücü, gevşek çevre standardı ve doğal kaynaklar
arayan yabancı küresel güçler bu alandaki baskılarını dünya
ülkeleri üzerinde giderek yoğunlaştırmaktadır. Ülkemiz de
bu yöndeki baskı ve dayatmalar karşısında 1984, 1986, 2003
ve 2005 yıllarında düzenlemeler yapmış ancak bu
düzenlemeler her seferinde Anayasa Mahkemesi tarafından, kısa erimli
ticari çıkarlar uğruna ulusal güvenliğin tehlikeye
atılamayacağı gerekçesi ve diğer gerekçelerle iptal
edilmiştir.
(x)
223 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli
milletvekilleri, yabancılara toprak satışına yönelik
sınırlamaları hafife alan ve çekinceleri bir paranoya olarak
gören anlayışlar gerideki gizli amaçları bertaraf ederek, bu
anlayışlarını ülkemizin toprak zengini olduğu
argümanına dayandırmaktadırlar. Bu nedenle, öncelikle konuyu bu
açıdan rakamsal olarak incelemek gerekir. Türkiye İstatistik Kurumuna
göre, ülkemizin yüzde 26,4ünü ormanlar, yüzde 4,1ini funda ve
çalılık araziler, yüzde 1,4ünü göller, barajlar ve akarsular, yüzde
27,9unu meralar ve çayırlar, yüzde 29,9unu ise tarım arazileri
oluşturmaktadır. Bunların dışında kalan orana
baktığımızda, elimizde kalan oran sadece yüzde 10,3tür.
Yani yabancılara satılacak taşınmazları ülkemizin
toplam yüzölçümünün yüzde 89,7sinde değil, yüzde 10,3ünde aramak
gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuza göre,
ülkemizin mülk zengini olduğu argümanı kesinlikle gerçek bilgiyi
yansıtmamaktadır. Bu ana temel bilgiyi alarak ve bir kenara koyarak
bu konuya daha sağlıklı bakabilmek için öncelikle
yabancılara toprak satışının geçmişini, bu
taleplerin özellikle hangi dönemlerde
yoğunlaştığını, anayasal durumu, diğer
ülkelerle mukayeseli durumu ve toprağın o ülke egemenliği için
ne anlam ifade ettiğini, ülkemizin jeopolitik ve siyasal konumunu da
değerlendirmek gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, yabancıların ülkemizde taşınmaz edinmeleri
konusuna ilk kez Osmanlı İmparatorluğunun gerileme döneminde
yabancıların dayatmasıyla çıkarılan Islahat
Fermanında değinilmiş ve yine yabancıların
dayatmasıyla 1868 yılında yabancı gerçek kişilerin
ülkemizde mülk edinmelerine olanak tanınmıştır. Bu sürece
baktığımızda Osmanlı Devletinin 1854
yılında ilk dış borçlanmalara
başladığını ve 1874 yılına kadar 15 kez
dış borçlanma gerçekleştirdiğini görüyoruz.
Adalet ve
Kalkınma Partisinin Devlet Bakanı olan Sayın Mehmet
Şimşekin çifte vatandaşı olduğu İngiltere
hükûmeti o dönemde borçların ödenmesi görüşmeleri sırasında
Osmanlı Devletine yabancılara mülk satışının
önündeki tüm engellemelerin kaldırılmasını
dayatmış ve bunu masaya koymuş. Osmanlı topraklarının
yabancılara satışının önündeki tüm engellerin
kaldırılması için talepte bulunmuş. Ancak bu süreç
içerisinde, baktığımızda, alacaklı Avrupa devletleri
1881 tarihinde, alınan tüm vergilerin gelirlerinin iç ve dış
borçlara ayrılarak iç ve dış alacaklılara ödenmesi için
kendi denetimlerinde bir Düyunu Umumiye İdaresinin kurulmasını
Osmanlı Devletine kabul ettirmişler.
Yani,
dolayısıyla, yabancılara taşınmaz
satışının geçmişine baktığımızda,
Osmanlının ilk yabancı borçlanmasından iki yıl sonra
gündeme geldiğini, dış borçlanmalar arttıkça yabancı
dış dayatmaların arttığını ve bu dayatmalar
sonucunda 1868 yılında yabancı gerçek kişilere mülk edinme
hakkı tanındığını, ancak akabinde de Osmanlı
hazinesine yabancılarca el konulduğunu görüyoruz. Yani
yabancılara mülk satışı Osmanlı Devletinin hazinesine
yabancılarca el konulmasını engelleyememiş. Bu tarihsel
süreci ve örneği ben üzülerek Genel
Kuruldaki milletvekillerimizin dikkatine sunmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu süreç Çanakkale savaşlarıyla başlayan, Ya
bağımsızlık ya ölüm. kararıyla gerçekleşen
ulusal Kurtuluş Savaşımızla durdurulmuş ve
topraklarımız üzerinde tam bağımsız, laik, demokratik
Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur. Cumhuriyeti kuranlar
toprağın sadece bir mülkiyet sorunu olmadığının
ve egemenliğin asli unsuru olduğunun bilinci içerisinde 1924
yılında yürürlüğe koydukları 442 sayılı Köy
Kanununun 87nci maddesiyle yabancıların köylerde taşınmaz
edinmesini yasaklamışlar ve yine 1934 yılında
çıkarttıkları Tapu Yasasının 35inci maddesiyle yani
bugün değiştirmeye çalıştığımız
maddeyle yabancı tüzel kişiliklerin mülk edinmelerine engellemeler
getirmişlerdir ve ayrıca o dönemlerde mütekabiliyet ilkesi
vazgeçilmez bir ilke olarak korunmuştur. Ancak 12 Eylül 1980 darbesinden
sonra iktidara gelen anlayışların uygulamış
olduğu politikalarla yabancı sermayeyi ülkemize çekme gerekçelerinin
arkasına saklanılarak ülke topraklarımızın hoyratça
yabancılara ve hatta hepiniz hatırlarsınız İstanbul
Boğazının en güzel yerlerinin Araplara peşkeş
çekilmesi anlayışı yeniden uygulamaya konulmuş ve bunun
sonucu olarak 1984 yılında 3029 sayılı Yasa
çıkartılarak Bakanlar Kuruluna istedikleri ülkeye mütekabiliyet
şartı aranmaksızın gerçek ve tüzel kişilerin ülkemizde
toprak edinmeleri konusunda yetki vermesi konusunda bir düzenleme
getirilmiş ve yine aynı düzenlemeyle yabancı gerçek ve tüzel kişilerin
mütekabiliyet şartı aranmaksızın köylerimizde de toprak
edinmelerine olanak tanınmış. Ancak ulusal
çıkarlarımıza aykırı bu 3029 sayılı Yasa
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş. Aynı Hükûmet,
akabinde 3278 sayılı Yasayı çıkartarak aynı düzenlemeleri
getirmiş ancak bu yasa da yine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmiş.
Değerli
milletvekilleri, bundan yüz elli iki yıl önce Osmanlı
İmparatorluğunun çöküş döneminde Osmanlıya dayatılan
bu düzenlemeler, bugün, son dönemlerdeki Osmanlı padişahları
gibi ulusumuzun ve halkımızın önceliklerine göre değil,
dış güçlerin önceliklerine ve çıkarlarına göre hareket
eden, emeklimize, işçimize, çiftçimize sert ancak yabancılara oldukça
yumuşak Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarına
yaptırılmaya çalışılıyor.
Ne banka
bırakacağız ne fabrika ne de işletme, liman da
bırakmayacağız, hepsini satacağız., Babalar gibi
satarım., 20 bin dolar veren kızımı alır. diyen
anlayış, şimdi de egemenliğimizin asli unsuru olan
topraklarımızı pazarlamaya çalışıyor. 15/11/2002
tarihinde kamuoyuna açıklanan Acil Eylem Planında yabancılara
mülk satışı ve yeni turizm bölgelerinin yaratılmasına
dair iki temel konu olarak yer veren Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı, ilk göreve geldiği andan itibaren ısrarla
kendisinden istenen düzenlemeleri gerçekleştirmeye, yüz binlerce
şehidin kanıyla sulanmış bu toprakları
yabancılara satmaya çalışıyor.
Partimiz,
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından kararlılıkla Anayasa
Mahkemesine taşınan bu düzenlemeler, her seferinde Anayasa Mahkemesi
tarafından ders veren gerekçelerle iptal ediliyor. Ancak değerli
milletvekilleri, ne acıdır ki, mahkemenin iptal kararlarına
rağmen, iptal kararına kadarki süreç içerisinde ülkemizin tüm
stratejik alanlarında yabancılara mülk satışı devam
etmiş, başta Hatay olmak üzere pek çok ilimizin mülki amirleri bu
satışlara müdahale etmek noktasına gelmişlerdir.
2002
yılından bu yana yabancılara toprak satışı,
1923ten 2002 yılına kadar olan toprak satışının
2,5 katını aşmıştır. Ülkemizde 1 Ocak 1923
tarihinden Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği 3
Kasım 2002 tarihine kadar yabancılara yapılan toplam
taşınmaz satışı 11 milyon 961 bin metrekaredir. Ancak
son beş yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı döneminde, yani 2002den 2007ye kadar olan dönem içerisinde
25 milyon metrekarenin üzerinde bir taşınmaz yabancılara
satılmış bulunuyor.
Bu rakamlardan
çıkan sonuç: Beş yılda satılan mülk, seksen
yıllık cumhuriyet tarihinde satılanın 3 katıdır
değerli milletvekilleri. Yani seksen yılda satılan
taşınmazın 3 katını, Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarının 2002den 2007ye kadar olan beş
yıllık iktidarı döneminde gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
Yabancılara mülk satışı konusunda yapılmak istenen düzenlemeleri,
yabancı sermayeli şirketlere mülk edinme olanağı veren
düzenlemeler, Petrol Yasası, Vakıflar Kanununda yapılan
değişiklikler, Turizmi Teşvik Kanununda, Kıyı
Kanununda, kentsel dönüşüm konusunda yapılmaya
çalışılan düzenlemelerle birlikte ele aldığımızda
karşımızdaki tablonun vahameti daha da net bir şekilde
ortaya çıkıyor.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye dışında hiçbir ülke
sınırsız, denetimsiz, kuralsız, başıboş bir
şekilde yabancılara taşınmaz edinme hakkı
vermemektedir. Bize bu yasalar dayatılırken diğer ülkelerdeki
duruma baktığımızda, örneğin bir İsveç ve İsviçreye
bakıldığında, yabancıların tarım
alanlarında mülk edinmesine olanak tanınmadığını;
bir İspanyaya baktığımızda ancak Avrupa Birliği
ülkesi ülkelerine tarım alanlarında mülk edinme hakkı
tanındığını; komşumuz Yunanistana
baktığımızda, sınırda, sınıra
yakın bölgelerde ve adalarda yabancılara mülk edinme izni
vermediğini görüyoruz. Yine Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Estonya,
Litvanya gibi ülkeler Avrupa Birliğine giriş sürecinde, 2004
yılında, kendi ülkelerinde daha önceden var olan yabancılara
taşınmaz satış yasağını kabul
ettirmişler ve yedi ile on iki yıl arasında değişen
sürelerle taşınmaz satmayacaklarını, Avrupa Birliğine
o giriş sürecinde, 2004 yılında kabul ettirmişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz yasa tasarısını Anayasa Mahkemesi
kararları ışığında incelediğimizde de gerek
Anayasa Mahkemesi iptal gerekçelerini karşılamaktan gerekse
yabancılara mülk satışından doğacak sorunları
gidermekten uzak olduğunu görüyoruz. Bu tasarıyla getirilen
Yabancı uyruklu gerçek kişiler merkez ilçe ve ilçeler bazında
uygulama imar planı ve mevzi imar planının yüzde 10u
oranında mülk edinebilirler. düzenlemesinin ortaya çıkabilecek
sakıncaları gidermekten uzak olduğunu görüyoruz. Çünkü, yerleşim
alanları, imar planı ve mevzi imar planlarının bir bölümünü
kapsamaktadır. İmar planı ve mevzi imar planı içerisinde
kalan taşınmazların bazen çok küçük bir bölümü konut ve iş
yeri alanı olarak görülmektedir. Oysaki bu tasarı imar
planlarında yalnızca yerleşim alanları bulunduğundan
hareketle hazırlanmış, imar planlarında kamuya ait ve
kamuya terk edilmesi gereken alanlar yüzde 10 hesabında nazara
alınmamıştır. İmar planlarında kamuya ait veya
kamuya terk edilmesi gereken alanlar çıkarılmadan yapılacak ve
yerleşim yeri kriteri göz ardı edilerek yüzde 10 hesabına göre
yapılacak satışlar, ülkemizin konut ve iş yeri
alanlarının yani yerleşim alanlarının büyük bir
bölümünün yani yüzde 35, yüzde 40lara, hatta bazı bölgelerde yüzde
50lere yakın bölümünün yabancıların eline geçmesine neden
olabilecektir.
Ayrıca,
ülkemiz topraklarının korunması için gerekli hassas alanlara,
kamu yararı ve ülke güvenliği bakımından stratejik yerlere
ait haritalar yapılmadan, arazi yönetim planları oluşturulmadan
ve taşınmaz bilgi sistemi kurulmadan düzenleme
yapılmış olması ve yasa çıkartılmış
olması son derece yanlıştır. Bu durum, ülkemiz
açısından geri dönülmesi mümkün olmayan, telafisi mümkün olmayan
zararları da beraberinde getirecektir.
Yine, yasama
organına ait olması gereken yetkilerin bir bölümü bu tasarıyla
Bakanlar Kuruluna bırakılmıştır. Oysaki Anayasa
Mahkemesi iptal kararına baktığımızda bu durum
açıkça Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırılık
oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi iptal kararındaki bu gerekçe
de bu yasal düzenlemede atlanmıştır, göz önünde bulundurulmamıştır.
Bu nedenle bu yasa tasarısı da Anayasa Mahkemesi kararlarına
göre açıkça Anayasaya aykırılık oluşturmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa Mahkememizin iptal kararında da açıkça ifade
edildiği üzere, toprak, devletin vazgeçilmesi mümkün olmayan asli, maddi
unsuru, egemenlik ve bağımsızlık simgesidir. Toprak ile
ilgili her konu o ülke için nefsi müdafaa niteliğindedir ve devletin buna
yönelik tedbirler almasından vazgeçmesi düşünülemez. Nitekim, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi devletlere bu hakkı
tanımıştır.
Ülkemiz
açısından bakıldığında da neredeyse bizim
dışımızda herkesin hak talebinde bulunduğu yurdumuzun
belli bölgelerinde toprak alarak çoğunluğu elde edecek
yabancıların o bölgelerde etkinlik kazanmaları akıldan uzak
tutulmaması gereken bir olasılıktır. Yakın tarihte
önce planlı bir şekilde toprak almak suretiyle İsrail devletinin
kurulması bunun en açık örneğidir. Filistin halkı
paranın cazibesine kapılarak İsraile toprak
satmasının bedelini ağır ödemiştir. Bugün o parayla
satılan topraklar üzerinde maalesef İsrail devleti kuruludur.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca ülkemizin yer aldığı hassas
coğrafyada geçmişte ve bugünkü süreçte yaşananlar, ülkemizin
jeopolitik konumu göz önünde bulundurulduğunda, ülkemizin toprak
satışını diğer yabancı ülkelerle paralel olarak
ele almak doğru bir anlayışı yansıtamaz. Bir
Danimarkanın, bir Finlandiyanın tarihsel süreci ve jeopolitik
konumu ve ülkemizin tarihsel süreci ve jeopolitik konumu aynı mahiyette
değerlendirilemez. Bu cümleleri az önce, benden önce konuşan, Adalet
ve Kalkınma Partisinin bir bayan milletvekili de aynı paralel
cümlelerle, benzer ifadelerle dile getirmişti.
Emperyalizme
karşı büyük mücadelelerle kurulan cumhuriyetimizin
sınırlarının belirlendiği Lozan
Anlaşmasının ABD ve pek çok ülke tarafından
benimsenmediği, Sevr haritalarının uluslararası
toplantılarda masalara sürüldüğü bir siyasal konjonktürde
yabancılara toprak satışındaki
sınırlandırmalar sadece paranoya olarak nitelendirilemez. Her
türlü ırkçı anlayışa karşı olmak ve Büyük
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün Yurtta sulh, dünyada sulh!
anlayışını ödünsüz benimsemekle birlikte, emperyalizmin
sadece adının değiştiği ancak tüm dünyadaki enerji
kaynaklarına, su kaynaklarına, tarım alanlarına sahip olma
hedefinden vazgeçmediği bir süreçte yabancılara toprak
satışı konusunun hassasiyeti kesinlikle göz ardı edilemez.
Değerli
milletvekilleri, Fastan Çin sınırına kadar yirmi iki ülkenin
sınırlarının değişeceğini söyleyen ABD
Dışişleri Bakanı Condoleezza Riceın
açıklamaları, Büyük Orta Doğu Projesi, Yeşil Kuşak
Projesi, Megalo İdea, arz-ı mevud, ekümeniklik peşindeki
patrikhanenin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) -
Feneri
bir Vatikan yapma gibi ülkemizin laik, üniter yapısını, toprak
bütünlüğünü tehdit eden projeler, Dicle ve Fırat havzasına
yönelik hesaplar göz önünde bulundurulmadan, ülkemizin hassas alanları bu
projeler kapsamında masaya yatırılmadan, değerlendirilmeden
Yabancılara Toprak Satışı Yasasının
çıkarılması en azından ağır bir ihmal,
açıkçası gaflet olarak değerlendirilebilir.
Değerli
milletvekilleri, bu nedenle biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ulusal
değerlerimizi haraç mezat elden çıkarttıracak, yabancılara
hiçbir kısıtlama getirmeyecek, karşılıklılık
ilkesini devre dışı bırakacak düzenlemelere
karşıyız. Geçtiğimiz hafta anmış olduğumuz
büyük Şair Nazım Hikmetin,
Dört nala gelip uzak Asya'dan/Akdeniz'e bir kısrak başı
gibi uzanan/Bu memleket bizim/Bilekler kan içinde/Dişler kenetli/Ayaklar
çıplak/Ve ipek bir halıya benzeyen toprak/Bu cehennem, bu cennet
bizim dizelerinde belirttiği gibi bu ülkenin, bu yurdun
Barossoların, Oli Rehnlerin, Lagendijklerin değil, bizim
olduğunu bir kez daha hatırlatarak yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın
Köktürk.
Tasarının
tümü üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Kaplan.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında Demokratik Toplum Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten böylesi
konular tartışıldığı zaman biraz olaya
kutsallık, toprak, vatan kavramları da karışınca
farklı tartışmalara sahne oluyor yüce Meclisimiz. Ama
küreselleşen dünyada bizim geldiğimiz noktada, büyük Türkiye
Cumhuriyeti devletinin ve 70 milyon insanın, yurt dışında
da 6-7 milyon kadar yurttaşımızın
yaşadığı gerçeğini de dikkate
aldığımız zaman, ortaya çıkan tezleri üç bölüme
ayırabiliriz. Birisi Yabancılara mülk satışını
hiçbir surette yapmayalım, vatan satılmasın. diyenler,
diğer taraftan Küreselleşen dünyada artık bunun önünü
alamazsınız. Karşılıklılık ilkesi varsa,
devletler bu imkânı tanıyorsa birbirine, olabilir, yapalım.
diyen bir görüş var.
Anayasa
Mahkemesinin görüşünde, aslında, miktar, oran ve yer konusunda ülke
hassasiyetleri itibarıyla verilen bir karar var. Bu karar sonrası bu
tasarı hazırlandı. Ancak şunu sormak istiyorum gerçekten,
Sayın Bakan da belki açıklamada bulunurlar: Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olup yurt dışında mal ve mülk alan
yurttaşlarımızın ne kadar mülkü vardır? Bunu biliyor musunuz?
Elinizde bir veri var mı? Yok maalesef. Ben de araştırdım,
ulaşmak istedim ancak bu veriye ulaşamadım ama size bir örnek
vereyim. En son, Birleşik Arap Emirliklerinde, biliyorsunuz, denizi
doldurarak -Dubaide olduğu gibi- dünya haritası şeklinde bir
yeni konut yerleşimi yapılmış, Türkiye
haritasının olduğu yeri de Türkler almış,
başkasına kaptırmamışız. Onu bilmenizi isterim.
Yani biz dışarıda alabiliyoruz. Eğer orada alabiliyorsak o
ülkenin vatandaşı da gelip Türkiye'de aynı şekilde
gayrimenkul veya menkul alabilmeli. Tabii olayı bu kadar basite indirgemek
de istemiyorum ancak söylemlere çok dikkat etmek gerekiyor. Yani bir
düşünce, değişim atmosferi yaşıyoruz; doğru.
Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, duvarlar
yıkılıyor, sosyalist sistem çözülüyor, yeni paktlar kuruluyor
dünyada. Latin Amerikada darbeler darbeleri kovalarken, darbeler bitiyor;
gerilla savaşları bitiyor; bakıyorsunuz, Chavezler falan,
komutanlar sandığa gitmiş, afiş yapıştırmış,
oy peşinde koşuyor.
Şimdi,
dünyada sistemler çökerken, yeni anlayışlara doğru giderken,
kendinize, gücünüze ve ülkenize, ulusunuza ne kadar güveniyorsunuz
sınavındasınız. Bu gerçeğin altını bir kere
çizmek istiyorum. Kendinize güveniniz yoksa, bir çivi dahi giderse ülke gitti
dersiniz ama bu ülkeyi
1940lara gideceğim. Birleşmiş
Milletlerin kuruluşunda yer almış bir ülkeyiz biz. Bu ülkeyi
50lerde Roma Paktına taraf eden
Sonra, Avrupa Paktının
-biliyorsunuz- kurucuları içinde yer alan Türkiye NATOya üye oldu. Peki,
NATOya üsleri, toprakları kim verdi? Soruyorum: Kim verdi? Hangi
iktidarlar verdi? Sonra, ülkeye akan sermayeyi parasal olarak
değerlendirdiğimiz zaman Türkiyeye ne kadar sermaye girişi var
biliyor musunuz? Bu sermaye girişinin yüzde kaçının Amerika ve
Avrupa Birliği, yüzde kaçının Uzak Doğu ve Arap ülkeleri
olduğu konusunda elinizde bir veri var mı? Bu veriye de
baktığınız zaman şaşacaksınız çünkü
sermayenin, paranın ne dini ne de imanı var. Bakın, bu Türk
parası da olsa, Alman eurosu da olsa, dolar da olsa para paradır.
Küresel çıkarları gereği gelirler Türkiyeye, siz buradan
istediğiniz kadar kıyameti koparın, 50 tane bankanızın
26 tanesini yabancı sermaye satın alır. Bırakın onu,
son zamanlarda da Türkiye'nin medya alanına, holdinglerine yüzde 50nin
-şirketler hukukuna göre konuşuyorum, ticaret hukukuna göre- yüzde
51in üstünde yabancı sermaye girmiştir.
Şimdi,
Türkiyenin medya alanına girmiş, bankalara girmiş, güvenlik
alanına girmiş; İncirlik Üssünü kurmuş, Malatya
Erhaçı kurmuş. Diyarbakır Üssüne kadar Türkiyede hâlâ NATO üsleri var, radar üsleri de var. Güvenlikten
girmiş, bankadan girmiş, sermayeden girmiş, şirket
ortaklıkları gelişmiş ve siz 1995te Gümrük
Sözleşmesini özellikle Avrupa Birliği ile
imzalamışsınız. Parasal alanda
Bakın, dikkat edin,
önce para yanını imzalamışsınız. Şimdi
kalkıp burada, bu yasa tasarısında yüzde 5 satışa
kuşku ve güvensizlikle bakarsanız, yok imar planına göre
-Bakanlar Kuruluna üstelik, bir komisyona, bir bakana değil- yetkiye
takılırsanız, gerçekten Türkiye'nin gücüne, Türkiyedeki ulusal
birliğe, Türkiyenin tarihî, stratejik gücüne olan güven ve inanç
azlığını ortaya koyarsınız. Neden diyeceksiniz?
Şimdi, çok açık ifade ediyorum. Bakın, buradan ilk 1800lerde
yabancılara mülk satışı başlamış, sonra
1920de fakat asıl 1934tür ilk yabancılara mülk
satışı ama çok açık ifade ediyorum, çok sıkı
temellere bağlanmış; karşılıklılık,
artı, sıkı denetim. Bakın, sıkı denetim şu
tasarı değil. Hukukçu arkadaşlarım daha iyi bilir.
Yunanistan kıyıda istediği yeri alabiliyor mu? 100 metre
olayını biliyorsunuz. Peki, dağılan Yugoslavya, sonra
Sırbistan Türkiyede mirasçı hakkını dahi mülk olarak
alabiliyor muydu? Yeni sözleşmeler yapıldıysa bilmiyorum,
yakın zamana kadar yoktu. Ermenistan veya bir başka ülke, bu nüans,
stratejik saydığım ülkelerden hiçbirisi bu yasalara rağmen,
35inci madde işlemlerine rağmen, ayrı genelgeler ve ayrı
ayrı özel genelgeler nedeniyle zaten mülk alamıyor. Çok açık
ifade ediyorum.
Buna külliyen ön
yargılı olursak -bakın, çok açık ifade ediyorum- buna da
Vatanı satıyorlar! diye kıyameti koparırsak o zaman
Alanyada ev yapıp satan vatandaşımın, daire satan,
yazlık satan vatandaşımın, özellikle Kuşadasında
yaptırıp satanların, daha sonra İstanbul Kemerburgazda,
birkaç noktada bu konuda satış yapanların, turizm ekonomisinden biraz
olsun canlanan sektörün ne duruma düştüğü konusunda veriler
karşısında ben şunu iki yanlı olarak koymak istiyorum:
Bir, kaygınıza katılıyorum. GAP İdaresinde -burada
yüce Meclis, sanıyorum herkes bu konuda bana katılacaktır-
yabancılar ne kadar mülk almış -bakın, GAP müthiş bir
projedir- bunu Hükûmet açıklasın. Ben buradan açıkça söylüyorum,
spekülasyonlara, söylentilere, şuna buna gerek yok. Hangi hükûmet
döneminde de kim almış -bakın, günahı vebaliyle- hangi
koalisyon? Biraz da geçmişe gideceğiz, yani açık
olacağız birbirimize karşı ve gerçekten de varsa bir
tehlike, partim olarak hepimiz sizinle birlikte bunun
karşısında, bu tehlikenin karşısında
duracağımıza inanıyorum ve bu konuda AKPnin de teklif
sahibi olarak Hükûmetin de duracağına inanıyorum.
Bazen
eleştiri dozunu, kantarın topuzunu birbirimize karşı
kaçırdığımızı hissediyorum. Gerçekten, şimdi
elimdeki verilerden bir iki tane vereceğim: 1934-2003, evet, bu tarihe
kadar -sonrası 3 Temmuz 2003 biliyorsunuz yasa çıkarıldı ve
2005te Anayasa Mahkemesi iptal etti, 5444- Türkiyede mülk alım
trendlerinde iki sıçrama var, dikkatinizi çekerim. Ama benim gerekçem çok
daha farklı olacak, benim anlatacağım gerekçe çok farklı
olacak. Neden? Altmış dokuz yılda Türkiyede 37.342 adet
taşınmaz almış yabancılar. Son iki yılda 15.842
adet mülke sahip olmuşlar. Şimdi, bu iki yılda 58 ayrı
ülkeden 18.959 kişi Türkiyeden satın alanlar. Bunların içinde,
rakama bakıyoruz: İngilizler başta geliyor, onları Almanlar
takip ediyor, Hollandalılar, Danimarkalılar, Norveçliler ve
Yunanlılar emlak sahibi. Bu trend, 1999, Türkiye'nin Avrupa Birliği
aday üyelik sürecinin başlangıcıyla, daha sonra müzakere
sürecine geçilmesiyle, bu yasadan sonra bu tür bir güven ve
demokratikleşme ortamının getirdiği huzurla insanlar orada
genellikle turistik bölgeleri tercih ederek Alanya, Bodrumda, Gümüşlükte
İngilizler, işte, Antalya Kemerde Fransızlar,
Kuşadasında bunlar ayrı ayrı, Didimde farklı ve yine
Antalya, İzmir ve Muğlada bugüne kadar satılanlara
bakıyoruz.
Şimdi, bunu
alacağız ve Almanyada bizim kaç tane vatandaşımız ne
kadar ev almış? Bakın, Almanyada banka kredileriyle bizim
vatandaşlarımız ayda -burada da aynı sistem yavaş
yavaş
Mortgage sisteminin benzeri orada da var- kira öder gibi ev sahibi
olma. Şu an, bizim oradaki vatandaşlarımızın büyük
çoğunluğu, Fransa dâhil, diğer ülkelerde, çok ciddi bir
şekilde gayrimenkul, bina, ev, dükkân, iş yeri aldılar.
Şimdi, bize satana biz satabilmeliyiz ama elbette ki bunu satarken de
kendi güvenliğimiz, kendi hassasiyetimiz ve kendi hassas bölgelerimiz
konusunda duyarlı olacağız.
Şimdi,
bakıyorum Anayasa Mahkemesinin kararına, dikkat ederseniz zaten,
illerin coğrafi ve stratejik olduğu kadar yerleşim
alanlarını da dikkate almış ve konumları
itibarıyla farklılık gösterebileceğini... Şimdi, yasa
teklifine bakıyorsunuz, askerî yasak bölgeler diyor, askerî güvenlik
bölgeleri, stratejik bölgeler, koordinatlarına kadar. Hangi bakanlar
kurulu, hangi hükûmet, ülkenin askerî stratejik bir yerini yabancılara
satışa çıkarır? Ben buna inanmıyorum. Bu Mecliste
böylesi bir anlayışın veya hükûmetin de olduğunu
düşünmüyorum; çok açık ifade ediyorum.
Diğer bir
konum: Evet, bu gerçekten, yüz ölçümleri, miktarlar konusuna
baktığımız zaman, bazı hassasiyetler olabiliyor.
Örneğin, Fethiyenin yüz ölçümü, alanı geniştir, Hakkârinin
dağdır. Dağlardan düze vurduğunuz zaman yüzde 10 yüksek bir
rakamdır. Kardeşim, Fethiyeliler de satmaz ki Fethiyeyi,
yapmayın gözünüzü seveyim, Hakkârili de Hakkâriyi satmaz, mümkün
değil. Böyle bir durum hiçbir ülkede mümkün değil.
Şimdi,
yabancı uyruklu kişilerin özellikle, sınırlı da olsa
bizim
Türkiyenin üç tarafı denizlerle çevrili ki ben bir
anlayışa karşı olduğumu da ifade edeyim: Vatan sadece
topraksa yanılıyorsunuz. Bizim denizlerimiz de vatan, üstündeki
havamız da vatandır. Vatan bir bütündür, bölünemez. Buradan ifade
edeyim. Denizinizle, havanızla, toprağınızla bu ülkeyi
vatan olarak soluduğunuz zaman vatan budur. Fiyortlarına kadar,
kıyılarına kadar Bakanlar Kuruluna bu yetkiyi vermiş bu
taslak.
Şimdi, ben
bu ülkede, Hükûmette de, bu Mecliste de hiç kimsenin kötü niyetle Türkiyeyi
satma niyetinde olacağına inanmıyorum ve samimiyetimle, bu tür
bir satış limitinin Türkiyeyi riske etmeyeceğini, ancak bu yasa
çerçevesinde hassasiyetle davranıldığında ve oranlar
aşılmadığı takdirde, bana göre, daha büyük rakamlara
yönelmek gerektiğini ifade etmek istiyorum. Büyük sermayelere, büyük
holdinglere, büyük rakamlara, asıl gözle görülmeyenlere, yarın
limanlara, Galataportlara -bakın- barajlara, bunların satılacak
hisselerine, bunların özelleştirmelerine ve yap-işlet-devret
yasalarının uygulamalarına, Bakın, bunlara eğer biz
dikkat edersek bu ülke hepimize fazlasıyla yeter. Biz turizmden de
İspanyadaki gibi kazanırız. İspanyollar eğer turizm
trendini yakaladılarsa biliyorsunuz bu emlak sektöründeki gelişmeyle
yakaladılar ve turizm konusunda İspanyayı model olarak
almamızı, Hükûmetin de bu konuda çalışmalar
yapmasını doğal karşılıyorum.
Ama bir
şaşkınlığımı dile getireceğim buradan,
bağışlayın, çünkü Anayasa Mahkemesinin benim hoşuma
giden bir gerekçesi var, diyor ki: Yasama yetkisi devredilmezliği ve
hukuk devleti -Anayasa madde 2 ve 7- ilkelerine
aykırılığı gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Bakın, dikkat edelim: Yasama yetkisinin devredilmezliği ve hukuk
devleti.
Bakın, yasama
yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir, bu yetki devredilemez. Bu yetkiyi
Anayasa uyarınca yasama, yürütme ve yargı uygular. Burada Anayasa
Mahkemesinin kararı kutsaldır, onun karşısındaki
yanlıştır. Yanlış olan yanlıştır,
diğeri doğrudur. ikilemlerine girildiği takdirde
Şunu
açık ifade edeyim: Eğer biz bu yasama yetkisinin devredilmezliği
konusunda hepimiz, bütün partiler hassasiyet ve kıskançlıkla milletin
iradesine sahip çıkmadığımız an kendimizi bitiririz.
Böyle bir iradeyi, henüz Meclis bu sınavı geçmiş değil. Çok
açık ifade ediyorum.
Bakın, niye?
İki hata var. Bunu müşahede ettiğim için söyleyeceğim,
harbi. Alınmayın ama AKP Hükûmeti Yürütme elimde -Hükûmet- yasamada
da çoğunluğum var. diyor, yürütmeyle yasamayı bir araya
alıyor. İktidar partisi, bakın, bir hata yapıyor burada.
Yasaların denetimi olacak ama öbür yanda iktidar partisinin
karşısında ana muhalefet partisi de ne yapıyor: Ben
muhalefetim, ben de yargıya giderim, muhalefet-yargı ittifakını
yaparım. Bakın, bir tarafta
Bu çok tehlikelidir. Bakın, ikide
bir buradan çıkan her yasa konusunda -bakın, her yasa konusunda-
Anayasa Mahkemesine giderse, burada birbirimizle oturup doğru dürüst
konuşup, konuşmayı becerip, ortaklaşıp mutabakat sağlayamazsak
ülkenin hayati konularında, her olayı Anayasa Mahkemesine
taşırsak ve Anayasa Mahkemesi 148inci maddede şekil yönünden
incelemeyi tutup esasa kadar indirgerse
Bu ülkede siyasetin, demokrasinin ve Meclisin çok ciddi
sınavda olduğu günler yaşıyoruz. Bu çok açık. Bu
yasada, bu yasada ufak bir örnek olabilir ama bu yasanın bu
satırını sevdim. Yasama dokunulmazlığı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yasama yetkisinin devredilmezliğinin altını çiziyor
ve iptal gerekçesinden biri bu. Niye? Diyor ki: Hükûmete her şeyi teslim
etmeyin. Yasama yetkisinin devredilmezliğini işimize geldiği
zaman seveceğiz de gelmediği zaman sevmeyeceğiz. Böyle
demokratlık, tutarlılık da olmaz arkadaşlar.
Onun için
Türkiye, değişimin, dönüşümün sancılarını
yaşıyor. Hep birlikte el ele verirsek 12 Eylül askerî darbe
anayasasını hiç kimse savunma durumunda kalmanın
utancını da yaşamaz, hiç kimse yetkisini aşmanın
sarhoşluğu içine de girmez, ikisinin dengesini de buluruz, yeni anayasamızı
da yaparız, Anayasa Mahkemesini de reforme ederiz ve yasama meclisi, o
zaman gerçekten yasama yetkisi devredilmez demenin altına imzayı
çakar ve bunu bütün partilerin birlikte çakmasının günü
gelmiştir diyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Faruk Bal.
Buyurunuz
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Tapu Kanununun 35inci maddesiyle ilgili olmak üzere Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunla ne alakası vardır derseniz,
alakasını anlatmaya çalışacağım, Mesele, Ümit
Burnunun keşfine kadar gitmektedir. Kapitülasyonların temel nedeni,
sadece Fransızlara dağıtılmış bir ulufe
değildir. Kapitülasyonların başlangıçtaki temel nedeni,
Ümit Burnunun keşfinden sonra -İpek Yolunun- Hindistandaki,
Doğudaki zenginliklerin Ümit Burnu yoluyla Avrupaya gitmesini
engellemek. Akdenizde deniz yolu trafiğinin ve ticaretinin
sağlanmasını temin etmek için kapitülasyonlar
sağlanmıştır.
Tabii bu
kapitülasyonları, güçlü olduğunuz zaman, istediğiniz
şekilde kullanabilirsiniz ve ilk zamanlarda kapitülasyonlar, Osmanlı
ekonomisini ciddi bir şekilde canlandırmıştır. Ne
zamana kadar? Osmanlı devleti yavaş yavaş ekonomik olarak,
sanayi alanında olmak üzere gerilemeye başladığı
yıllarda Türkiye'nin aleyhine dönmeye başlamıştır ve
Türkiyeyi bir sömürge aracı olarak kullanmaya
başlamıştır kapitülasyon. Arkasından,
Fransızlardan sonra İngilizler, Cenevizliler, Hollandalılar ve
diğerleri olmak üzere ağır bir şekilde Osmanlıyı
sömürür hâle gelmiştir.
Burada
çıkarmamız gereken sonuç, devlet güçlü olduğu zaman, ticari
ilişkilerde, ekonomik ilişkilerde alacağınız her kural
sizin aleyhinize sonuç doğurmayabilir ama devletiniz zayıf
olduğu zaman, ekonominiz zayıf olduğu zaman, sizin
çıkaracağınız yasalar her zaman aleyhinize dönebilir. O
zaman yapmanız gereken nedir? Yapmanız gereken, kural koymaktır.
İşte bu kadar tarihe inerek size anlatmak istediğim hadiseyi
-daha tarihî olaylarla da pekiştirmeye çalışacağım-
anlatmak istememin sebebi budur.
Değerli
arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi açısından, toprak,
doğrudur, vatandır. Toprağı olmayan bir devlet, devlet
olamaz. O zaman toprak, devlettir. Devletin hükümranlık alanı ancak
toprakla mümkündür. O zaman bu, hükümranlık alanıyla da ilgilidir.
Demek ki, görüştüğümüz bu kanun üç önemli değer üzerinde bize
bir anlam yüklüyor, devlet, toprak, hâkimiyet ve vatan çerçevesi içerisinde.
Değerli
milletvekilleri, bu açıdan baktığımızda ihdas
edeceğimiz kuralların, kanunların bizim devletimizi ve
vatandaşımızın refahını zedeleyecek noktada
engeller ile karşılaşması gerekir ya da birtakım
bariyerler koymamız lazım. İşte bu bariyerler: 1) Millî
devlet, 2) Üniter yapı, 3) Mütekabiliyet ilkesi ve bunları
sağlayabilmek için de yabancılara satılacak eğer
gayrimenkulümüz varsa, bu ancak ve ancak iş yeri ve meskenle
sınırlı olmalıdır. Aksi takdirde Osmanlının
başına gelen bizim de başımıza gelir.
Osmanlı da
borçlarını kapatabilmek için kapitülasyonları
genişlettikten sonra 1800lü yılların ikinci yarısına
geldiğinde toprak satışı dayatmasıyla
karşılaşmıştır. Şimdiki Hükûmetin dayatma
ile karşılaştığı husus da iç ve dış
borçların çevrilemez boyutta olduğu ve gayrimenkul
satışıyla döviz ihtiyacını giderme çerçevesi
içerisinde değerlendirilebilir. Bu açıdan incelediğimiz zaman
satacağımız toprağımızın devletin ve
milletin gelecek yıllarda ihtiyaç duyacağı alanları
kapsamaması gerekmektedir. İşte o açıdan
baktığımızda, niçin mesken ve iş yeri olarak
sınırlamak gerektiğini -daha önce çıkarılmış
kanunları da değerlendirdiğimiz zaman- bir kez daha iyi
anlayabiliriz.
Yabancılarla
ilişkili olarak toprak satışını ilgilendiren pek çok
kanun çıkarıldı bu Parlamentodan bundan önceki dönemde. Maden
Kanunu çıktı, Petrol Kanunu çıktı, Orman Kanunu için bir teşebbüste
bulunuldu, olmadı, hazine arazilerinin satılması
çıktı, Özelleştirme Kanunu çıktı ve anlı
şanlı Vakıflar Kanunu çıktı.
Değerli
arkadaşlarım, işte Milliyetçi Hareket Partisinin bütün
hassasiyeti -bu dönemde yaşadığımız Vakıflar
Kanunuyla da ilişkilendirdiğimiz zaman- tam bir teslimiyetçilik
anlayışı içerisinde topraklarımızın yani vatan
parçasının gayrimenkul olarak başkalarına satılır
iken hiçbir sınıra tabi tutulmaması, bu
sınırlamaların ana ilkeler çerçevesi içerisinde
değerlendirilmemesi. Ana ilkeler yerine sınırmış gibi
kabul edilen birtakım kurallar bu satışların
sınırını çizmeye muktedir olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, tabiidir ki, buradan bu kanun parmak çoğunluğuyla
çıkacaktır. Belki parmak demokrasisinin galip geleceğini
yarım saat, bir saat sonra hep birlikte göreceğiz. Ama satılacak
topraklar, hepimizin evladının gelecekte vatan diyeceği
topraklar olacaktır. Dolayısıyla, gelin aklımızı başımıza
toplayalım, tarihten ders alalım. Aldığımız derse
göre bu toprakların
Elbette ki artık küçülen dünyada insanların
ülkeler çerçevesi içerisinde dolaşımına bir engel yoktur,
paranın dolaşımına da bir engel yoktur. İnsan ve
paranın dolaştığı yerde elbette ki gayrimenkul
alım ve satımı da olacaktır. O zaman bunun
sınırı, mutlaka ve muhakkak, içinde
yaşadığımız çağın gerektirdiği
stratejik düşünceler itibarıyla sadece ve sadece mesken ve sadece ve
sadece iş yeriyle sınırlı olmalı ve sadece ve sadece
mütekabiliyet ilkesine tabi olacak ülkelerin vatandaşlarına veya
diğerlerine satılabilir şeklinde olması gerekmektedir.
Aksi hâlde ne
olur? 21inci yüzyılın başında hepimiz biliyoruz ki hem
ideolojiler savaşı olmaktadır hem de projeler savaşı
olmaktadır. İdeolojiler savaşı projeler
savaşını yönlendirmektedir. Megalo İdeayı
hatırlayamıyor muyuz arkadaşlar? Eğer hatırlamayanlar
varsa Yunanlılar hatırlattı. Girmeye heveslendiğimiz Avrupa
Birliğinin Dışişleri Bakanlar Toplantısını
nerede yaptılar? Meis Adasında, Meis
Toprak bu kadar önemlidir
demek ki. Türkiyeye 1.300 metre mesafedeki Meis Adasında
yapılmıştır. Bir mesaj veriyor Yunanistan size, bir mesaj.
Bunu hiç olmazsa bugün anlayalım. İşte o Megalo İdea
mesajıdır. Arzı mevutu unutan mı var? Hatırlayın,
bazı parlamentoların portalındaki haritaları
hatırlayın. Fırat, Dicle nerede, nasıl gösteriliyor
haritalarda, onu hatırlayın. Şimdi yürütmeye
çalıştığımız GAP projesinin ne gibi bir emele
alet edilebileceğini hatırlamaya çalışalım eğer
bu toprak satışı sınırsız ve süresiz olacak
olursa.
Değerli
arkadaşlarım, bu ideoloji savaşlarının içerisinde bir
de proje savaşı var demiştik. İşte, o proje
savaşında ne yazık ki bir Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı da eş başkan, BOP. Nedir BOP?
BOPa dâhil
ülkeleri sayın arkadaşlar, saydığınız bu
ülkelerin hepsini haritaya yerleştirin ve bir renge boyayın,
karşınıza çıkacak olan Osmanlının 17nci
yüzyıldaki haritasıdır. Burada Amerika Dışişleri
Bakanı ilan ediyor, bir süre veriyor Bu süre içerisinde
sınırlar değişecek, rejimler değişecek, haritalar
değişecek. diyor bu proje çerçevesi içerisinde. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Başbakanı nasıl buna eş başkanlık
yapabilir?
Bunlar toprak
satışıyla nasıl ilişkilendirilebilir?
İlişkilendirelim mi arkadaşlar? Tarihten ders alarak
ilişkilendirelim, İstanbulun fethine kadar da gidelim. Ümit
Burnuyla başlamıştık ya. İstanbulun fethinin Türkler
tarafından gerçekleştirileceğini önceden bilen Bizanslı
bilgeye Fatih Sultan Mehmet sorar: İstanbul bizim elimizden çıkacak
mı? Bizanslı bilge cevap verir: Sizin aranızda fesat artar ve
topraklarınızı satmaya başlar iseniz İstanbul sizin
elinizden çıkacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu, beş yüz yıl önce ortaya konmuş,
menşeiyle Bizanslı olan bir
düşüncedir. Değerlendireceksiniz tabii ama şu
değerlendirmeleri de hep birlikte yapacağız tabii: Ümit
Burnuyla başlamıştım, kapitülasyonla devam etmiştim,
Osmanlı devletinin borçlanmasıyla kapitülasyonların aleyhimize
sonuç doğurduğunu ifade etmiştim. Bu borçlanmanın
neticesinde toprak satışı dayatma olarak getirilmiştir.
demiştik ve 1800lü yılların ikinci yarısından
itibaren Islahat Fermanı ve arkasından muvakkat kanunlarla birlikte
toprak satışları gerçekleştirilmeye başlandı.
İşte, o
toprak satışlarıyla ilgili bir
tarihî hikâye: Sultan Abdülazizle birlikte Pariste bulunan Keçecizade
Fuad Paşaya III. Napolyon: Giriti satar mısınız?
Satarsanız fiyatı kaç liradır? der. Fuad Paşanın
cevabı kısa ve nettir: Aldığımız fiyata
satarız. Aldığımız fiyat dedelerimizin alırken
akıttığı kandır.
Değerli
arkadaşlarım, toprak satışını böyle bir
bakış açısıyla değerlendirmemiz lazım. Tabii ki,
bununla bitmiyor. Theodor Herzl Avrupadaki bir grup bankerin temsilcisi olarak
-sizler biliyorsunuz o grup bankeri- 1911 yılında Ulu Hakan Sultan
Abdülhamid Hanın huzuruna çıkar, der ki: Osmanlının
borçları bini aştı, ödemeniz de mümkün değil; gelin biz
bütün borçlarınızı kapatalım, siz de bize Filistin
topraklarını verin ya da satın. Ulu Hakanın vermiş
olduğu cevabı sizler tarih huzurunda elbette bilirsiniz ama bir kez
de ben tekrar edeyim. O da aynen Keçecizade Fuad Paşa gibi mealen
Aldığımız fiyata veririz ve aldığımız
fiyat da şehitlerimizin kanıdır. diyor.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu hadiseleri niçin bu kadar
teferruatlı bir şekilde anlatıyoruz? Niçin tarihe kadar
gidiyoruz? Niçin ciddi bir konu üzerinde görüşme
yaptığımızı anlatmaya gayret ediyoruz? Biraz önce
anlatmaya çalıştım; eğer devletin toprağı yok
ise, o devletin hükümranlık alanı yoktur, hâkimiyet alanı
yoktur, egemenliği yoktur. Bakınız, bunu Litvanyayla ilgili bir
örnekle anlatmak istiyorum.
Litvanyaya bir
ziyarete gittiğimizde, o tarihte muhatabımız olan Sayın
Bakan bize bir soru sordu, dedi ki: Avrupa Birliği bizden toprak
satışıyla ilgili şu şu kanunları
çıkarmamızı istiyor. Size de böyle bir talep var mı?
Evet, var. dedim. Ne yaptınız? Biz reddettik. Siz ne
yaptınız? diye sorduğumuzda şöyle bir cevap verdi: Makulü
anlattım onlara, şunu anlattım: Bizim ülkemizin insanları
komünist rejimden geldikleri için mülkiyet kavramına yabancıdır;
dolara, dövize yabancıdır; bunların değerine
yabancıdır. Toprak devletin malı olarak bilindiği içindir
ki, mülkiyetindeki toprağın değerini anlayamaz. Ancak, gulfstream
nedeniyle bizim kıyılarımız daha sıcak. Kuzeydeki
İsveç ve Norveç, hem para bakımından zengin hem sermaye terakümü
olmuş hem de bize göre soğuk ülke. Eğer biz toprak satışını
serbest bırakır isek, o takdirde, oradaki sermaye gelir, bizim
ülkemizdeki mülkiyet unsuru beyinlerinde gelişmemiş, kültür olarak
yerleşmemiş olan insanlarımızdan topraklarını
alır; benim devletim topraksız bir devlet hâline gelir. Litvanya
bakanının son cümlesini lütfen yüreğinizde muhakeme edin. Çünkü,
artık uygulanan tarım politikaları ile tarımda bulunan
toprağın kıymeti o derecede düşmüştür ki, ben size
rakam veriyorum, almak isteyen sermaye sahipleri varsa teşvik edin,
buyurun gidin Konyanın Tuzlukçu ilçesine. Orada bir dönüm 2.500
metrekaredir. 400 liraya bir dönüm toprağı alabilirsiniz, 400 tek
lira. Ulusal ve küresel anlamda meseleyi değerlendirdiğimiz zaman,
millî olarak bizim toprağımız
değersizleştirilmiş, değersizleşmiştir. Bunun
sebeplerini tartışmıyorum, şu andaki durum budur. Ancak,
küresel sermaye büyümüştür, küresel sermaye o derecede büyümüştür ki
değerli arkadaşlarım, bu büyüklük, artık, devletleri
yönetme cesametine ulaşmıştır. Küresel sermayenin
büyüklüğü, devletlerin haritalarını değiştirme
cesametine ulaşmıştır. İşte, bunun adına
Küreselleşme diyoruz, bunun adına Küresel risk diyoruz.
İşte, önünüzde bir fırsat var. Bugün bu kanunu Sayın
Hükûmet geri çeksin, enine boyuna bir kez daha hep birlikte düşünelim ve
bu düşüncenin neticesinde ülkenin çıkarlarına en uygun, ama
geleceğimizi garanti altına alabilecek bir sonuca hep birlikte varalım.
Değerli
arkadaşlarım, bu, bu şekilde bir çözüme
kavuşturulamadığı takdirde tarımdaki fakirleşme
bir müddet daha devam edecektir. Kapımızda bekleyen ve hatta içeri
girmiş olup da esnafı, imalatçıyı, sanayiciyi artık
hayatından bezdiren durgunluk ekonomik bir krize dönüşecektir. Bu
ekonomik kriz içerisinde gayrimenkul fiyatları dibe vuracaktır.
İşte, dışarıdaki küresel güç o fırsatı
beklemektedir. Gayrimenkul fiyatları dibe vurduğu anda içeriye
girecek, kapıyı da önünüzdeki Tapu Kanunu açmaktadır. Bu Tapu
Kanunundaki kapıyı, değerli arkadaşlarım, ülkenin
çıkarına olabilecek bir şekilde gelin düzeltelim. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz tekrar ediyoruz: Devletin üniter
yapısını, millî bütünlüğü çerçeve altında
bulundurabilecek tedbirleri bunun içerisine monte edelim. Diğer taraftan
mütekabiliyet ilkesini kesinlikle ve mutlaka bunun içerisine monte edelim.
Diğer iki konuyu ise yabancıların sadece ve sadece mülkiyet
tesis edebilecekleri alanları mesken ve iş yeri ile
sınırlandıralım.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) 35inci madde zaten öyle Başkanım.
FARUK BAL
(Devamla) Bunun örneği var mı? Bunun örneği var
arkadaşlarım.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İçinde var.
FARUK BAL
(Devamla) Dünyanın en demokratik ülkesi, dünyanın en demokrat
ülkesi İngilteredir.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Bizde de öyle Başkanım.
FARUK BAL
(Devamla) İngilterede bırakın milyon dolarları filan 1
trilyon dolarla, sterlinle gidin, 1 santimetrekare toprağın
mülkiyetini alamazsınız.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Başkanım, 35inci maddemiz bizim de öyle,
birinci fıkra.
FARUK BAL
(Devamla) Beni dinlediniz mi? İngiltere demokrat bir ülkedir, bunun
demokratlıkla filan alakası yoktur. 1 trilyon dolarla gidin, 1
santimetrekare toprağın mülkiyetini alamazsınız ancak
leasing hakkını alabilirsiniz belirli bir süre, o da kullanım hakkıdır,
elli yıl, altmış yıl, yüzyıl, her neyse.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülke hepimizin ülkesidir, bu topraklar da hepimizin
toprağıdır. Ben inanmak istiyorum ki, ümit etmek istiyorum ki
bugün bu topraklarla ilgili alınacak kararda, hepimizin, elini havaya
kaldırdığı zaman vicdanen bir huzur duymamız
gerekmektedir. O huzuru duyabilecek bir tasarıyla karşı
karşıya değiliz. O huzuru duyamıyoruz.
Vicdanımızın muhakemesi sadece mahkeme-i kübrada
olmayacaktır. Vicdanımızın muhakemesini her zaman gözümüzü
kapattığımızda hepimizin yapması gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.
FARUK BAL
(Devamla) Bitiyor efendim.
Sayın
Başbakan doğruyu söylüyor, musalla taşında cesedinden
başkasını götüren birisi var mı? Yok. İmam soracak:
İyi miydi, kötü müydü? Hepinizin iyi olması için burada bir
sorumluluk hissetmeniz lazım.
Değerli
arkadaşlarım, en son Orhan Şaik Gökyayın bir cümlesiyle,
bir meşhur şiiriyle toparlamak istiyorum. Orhan Şaik Gökyay soruyor:
Bu vatan kimin? Cevabını da kendisi veriyor: Toprağın
altında sıradağlar gibi yatanlarındır. Bence Orhan
Şaik Gökyayın bu cevabı yanlış. Toprağın
altında sıradağlar gibi yatanlar, bu toprakları
vatanlaştırmış, bize bırakmış. Şimdi,
bizim ve sizin, bunları korumak göreviniz vardır, bizim de korumak
görevimiz vardır. İşte, Bu vatan kimin? diye sorduğumuz
zaman, bu vatan, bu toprakları koruyacak olanlarındır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Alaattin
Büyükkaya.
Buyurunuz
Sayın Büyükkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geneli üzerinde AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlamadan önce, sizi, şahsım ve grubum adına saygıyla
selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üç grubu temsilen arkadaşlarımızı
dinledik. Evet, önce Acaba ben mi yanlış düşünüyorum, acaba bu
okuduğumu ben mi yanlış anlıyorum diye kendi kendime
sordum.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Herhâlde yani!
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Niye? Bir dinlerseniz, sanıyorum ki hepimiz daha iyi
anlaşacağız.
Karşılıklılık
ilkesi yok mu? Üniter yapıyı mı bozuyoruz? Efendim, millî
bütünlüğümüzü mü bozuyoruz? Neyi değiştiriyoruz?
Sınırlama yokmuş
Bir okuyalım. Kanunu okuduğumuz zaman
neyin ne olduğunu hepimiz göreceğiz. Evet, bunların hepsini tek
tek anlatacağım şimdi, müsaade ederseniz.
Önce şu
soruyla başlamak istiyorum: Yabancılar bir ülkeden niçin mülk almak
isterler? Yani, nedir gayeleri? Şöyle bir düşünelim. Evet, önce,
düşündüğümüz zaman şunu görüyoruz: Ticari amaçla, bir
yatırım amacıyla bir mülk almak isterler. O ülkede eğer bir
kâr görüyorsa, bir ticaret görüyorsa, orada bir iş yapacaksa, o ülkede bir
insan da bulunduracaksa bu ülkede mülk almak ister, bina almak ister, bir
şey yapmak ister. Çünkü bir yatırım yapmanın başka
yolu yoktur.
Sonra niçin
ister, niye mülk almak ister? Turizm ve tatilini geçirmek için. Bakın,
dünyada bir eğilim var, herkes oturduğu evinin dışında
ikinci ev alıyor. Ülkemizdeki bu sayı 1 milyonunun üzerinde.
İkinci evi olan, sırf tatil ve turizm amacıyla, kendi
ülkemizdeki 1 milyonun üzerinde vatandaşlarımızın mülkü
var. Amerikada bu sayı 5,5 milyon. Avrupada böyle bir istatistik
tutulmadığı için onu bulamadım ama orada da bunun ne kadar
çok olduğunu
İspanyada Avrupalılar niye mülk alıyor?
Tatilini geçirmek için. Evet
Ve turizmde bu o kadar önemli hâle gelmiş
durumda ki insanlar bunun için gayrimenkul üretiyorlar.
Sonra, niçin yine
mülk almak isterler? İklimi, insanı, sosyal şartları,
sağlık nedenleriyle ve açıkçası yaşamak amaçlı
mülk almak istiyorlar. Sağlık şartları
Şimdi
düşünün, Kuzey Denizine kenar bir ülkede oturuyorsunuz. Geliyor,
Türkiyede bir tatil yapıyor, ki bugün Antalyada bunlar var.
Kışın mesela niye otellerimiz doluyor? Yaşlı insanlar
gelmişler, açıkçası sırf bu ülkede zamanını
geçirebilmek için. Çünkü geliyor orada soğuktan, o şartlarda
yaşamamak için buraya geliyorlar ve o ülkenin insanlarına sempati
duyuyor insanlar. Biz de bunu yapıyoruz bazen, bizim
insanlarımız da alıyor ve bu şartlarla mülk alıyorlar.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) - Siz masalcı dede olmalısınız.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) - Bir diğer neden ne? Bir diğer neden, işte
birazcık açıkçası abartarak, evet birazcık da abartarak o
ülkenin aleyhine faaliyet göstermek için mülk alımı. Ha, bu
olmuş mu geçmişte? Olmuş. Bugün de olabilir mi? Olabilir. Peki
ne kadar olabilir? Gerekçelerden biri de bu.
Evet, şimdi
yabancılara mülk satışıyla ilgili şöyle bir
geçmişe bakalım. Bazı arkadaşlarımız söylediler,
ilk defa 1868de biz de yabancılara mülk satışıyla ilgili
kanun çıkarmışız. Sonra ne yapmışız? 1914te
bu kanunu iptal etmişiz ve demişiz ki: Satmıyoruz ve mevcut
haklarınızı da iptal ediyoruz. Burada önemli bir nokta var:
Mülkiyet hakkı ile egemenlik hakkı. Mülkiyet hakkı başka,
bir ülkenin egemenlik hakkı başka. Arkadaşım örnek verdi, Sultan
Abdülhamidi örnek verdi. Evet, Filistindekinin bedeli oydu, Girittekinin
bedeli oydu, ama orada mülk almak değildi; mülkiyet, egemenlik
hakkının dışına çıkartma vardı. Bunu
unutmayalım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Şimdiki niyetler ne?
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Şimdi de aynı.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Ve cumhuriyet dönemi...
Hayır,
egemenlik başka, mülk edinmek başkadır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Şimdi böyle bir niyet olmadığı
nereden belli?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) O ülkenin egemenliği çerçevesinde mülk edinme. Onun
için 1914te yabancıları eğer tehlike görmüşse durumu
değiştirdi.
Şimdi,
cumhuriyete gelelim: Lozan Anlaşmasında
karşılıklılık esasına göre taşınmaz,
yani yabancılara mülk satışını biz yasal hâle
getirmişiz. Bununla ilgili düzenlemeyi de 1934te yapmışız
ve yabancılara, sadece gerçek kişilere satıyoruz.
Kısıtlamalar var; 30 hektara kadar mülk satabiliyoruz ve bunun
üzerindeki alanlar hükûmetin iznine tabi; köylerde, askerî yasak bölgelerde
satış yok ve böyle bir düzenlemeyle gelinmiş. Ha
satılmamış mı o dönemlerde de? Satılmış.
Sonra, 1984-86 yıllarında bu karşılıklılık
ilkesinde istisnalar getirilmek istenmiş, ama Anayasa Mahkememiz bu
kararları iptal etmiş. Sonra, 2003-2005 dönemine bakmak lazım.
4916 sayılı Kanunda değişiklik yapılmış.
Karşılıklı olmak, kanuni sınırlara uyulmak
kaydıyla yabancılara, gerçek kişilere ve bazı ticari
şirketlere gene 30 hektara kadar mal satışına biz de
müsaade etmişiz. Sonra, miras yoluyla işlemlerde ise
karşılıklılık koşulu, şartları
kaldırılmış. Karşılıklılık
ilkesinin uygulanmasında yabancı devletin taşınmaz
ediniminde kendi vatandaşlarına tanıdığı
kuralları eğer siz de tanıyorsanız, bize de tanırsanız
biz de size satarız demişiz.
Sonra Köy
Kanununda bir değişiklik yapılmış -çünkü artık
köy kavramı değişmiş- ve taşınmaz edinimi mümkün
hâle getirilmiş.
Yine,
sınırlı haklar edinilmesinde de
karşılıklılık koşulunda, şartlarında
değişiklikler yapılmış ancak askerî bölgeler, güvenlik
bölgeleri, stratejik alanlardaki kısıtlamalar ise aynen
korunmuş. Bazı yerlerde özel alanların tespitine de Bakanlar
Kurulu yetkili kılınmış ancak bu düzenleme de yine Anayasa
Mahkememizce 4/3/2005te iptal edilmiş. Sonra, 2006 ve sonrası dönem.
Şimdi, ne
yapmışız? Demişiz ki o zamanki iptalde: Bu 15 hektar çok
yüksek demişiz. Ne yapmışız? 2,5 hektara
düşürmüşüz, biz düzenleme yapmışız, 2,5 hektar olsun
demişiz.
Sonra,
yabancı uyruklu gerçek kişiler, sadece imar planı olan yerlerde,
konut ve iş yeri olarak ayrılan yerlerde mülk alsınlar
demişiz; böyle bir düzenleme yapmışız.
Sonra,
yabancı ülkelerde yine kendi kanunlarına göre kurulmuş tüzel
kişiliklere de ayni ve sınırlı haklar tesisi yönünde bir
düzenleme yapmışız. Yabancı uyruklu gerçek kişiler
için de yine bazı taşınmazlar edinmelerinde
sınırlı hak tesisine imkân tanımışız ve
karşılıklılık ilkesinin tespitinde ise çok önemli bir
düzenleme yapmışız. Sadece karşılıklılık
değil, fillî duruma da bakarız demişiz. Bunun özellikle
komşularımızla, Yunanistanla ilgili olduğunu da hepimiz
bilmeliyiz, gerekçelere bakarsak bunu görebiliriz. Yine, burada da Bakanlar Kuruluna
belli yetkiler tanınmış.
Ayrıca
başka bir düzenleme daha yapılmış: Eğer alınan
mülk beyan edilen amacın dışında kullanılırsa,
Maliye Bakanı bedelini ödeyerek, kullanılırsa, amacına
uymayan bir tarzda bunu kullanmaya devam ederse Maliye
Bakanlığının bunun bedelini ödeyerek
kamulaştıracağı hükmü getirilmiş ve bu karar da gene
Anayasa Mahkememizce iptal edilmiş.
Şimdi, hep
karşılıklılık ilkesinden bahsettik. Bunun nasıl
olduğunu da söylememde fayda var. Evet, yani bizdeki hikâye bu tarzda.
Şu anda dünyada karşılıklılık ilkesine
dayalı olarak faaliyet gösteren 54
ülkeyle -bu ülkelerle imzaladığımız anlaşmalar
doğrultusunda- karşılıklılık anlaşmamız
var. Karşılıklılık bulunmayan, yani mütekabiliyet
bulunmayan ülke sayısı ise 41. İkamet izni bulunması
kaydıyla işlem yapılan ülke sayısı 14,
İçişleri Bakanlığının izniyle faaliyet -gerek
oturma gerekse belirli faaliyetler konusunda- gösterilen ülke sayısı ise 28. Yani 54 ülkeyle
karşılıklılık söz konusu.
Peki, bizde
bunlar olurken dünyada ne olmuş, acaba dünyadaki uygulamalar ne;
bakalım şimdi. Müsaade ederseniz, öyle çok kenarda kalmış
ülkeler değil de, bizimle komşu ülkeler de dahil sistemi size
sıralamak istiyorum. Almanyada 1998e kadar sınırlamalar var.
1998den sonra Almanyada mülk sınırlaması kaldırılmış,
isteyen istediği gibi mülk alabiliyor ve dikkatinizi çekmek isterim, gene
Türkiye Araştırma Merkezinin yaptığı
araştırmaya göre, 2007 sonu itibarıyla Almanyada Türklere ait
ev sayısı 210 bin adet, toplam değeri ise 33,6 milyar euro. Peki
Almanların Türkiyede ne kadar mülkü var aynı tarihte? 9.691i kat
mülkiyeti olmak üzere toplam 17.166 adet taşınmazı var
Almanların, değeri ise 775 milyon euro. Neredeyse biz Almanyayı
satın almışız, eğer böyle bir mantıkla
bakarsanız.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Yüz ölçümlerine baktınız mı?
ABDULLAH ÖZER
(Bursa) Sadece Almanyayı misal vermeyin.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) İspanyayı söyleyeyim.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Yüz ölçümlerine baktınız mı?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Müsaade edin efendim, dinlerseniz çok rahat
anlayacaksınız.
FARUK BAL (Konya)
Madenlere bakın, madenlere.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) İspanya, AB üyeliği sonrasında bütün
kısıtlamaları kaldırmış.
FARUK BAL (Konya)
Madenleri örnek verin, madenleri. Almanların ne kadar maden
işlettiğine bakın, Türklerin Almanyada ne kadar maden
işlettiğine bakın.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Efendim, müsaade edin, dinlerseniz gayet rahat
anlayacaksınız.
İtalyada
mülk edinmede herhangi bir sınırlama yok. Sadece köy
sınırları içinde 30 hektara kadar bir sınırlama var
köyler için.
İngilterede
herhangi bir sınırlama yok.
Yunanistan
AB
üyesi diğer ülkelerde gerçek ve tüzel kişilere serbest
AKİF
AKKUŞ (Mersin) İngilterede sınırlı.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla)
sınır bölgelerinde ise gayrimenkul edinilmesi
özel izne tabi.
Suriyede
yabancılar, karşılıklılık ilkesi çerçevesinde
kent merkezinde taşınmaz mülk edinebiliyorlar.
Bulgaristanda
yabancı gerçek ve tüzel kişiler sadece bina konusunda mülk
ediniyorlar, şimdi bunlar da bu sınırı tamamen
kaldırdılar.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) İsrailde var mı?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Gürcistanda hiçbir sınırlama yok.
Ermenistanda
sadece arazi, toprak konusunda sınırlama var, onun
dışında herhangi bir sınırlama yok, miras ve
bağış yolu da dâhil.
İranda
tarım arazisi dışında mülk edinmek konusunda herhangi bir
sınırlama yok.
Dünyanın,
bizim çevremizdeki ülkelerin durumu da bu. Peki, dünyada böyleyse, biz, bu
tasarıyla, şu anda getirdiğimiz
Anayasa Mahkemesi neyi iptal
etti de, biz niçin konuşuyoruz burada?
Anayasa
Mahkemesi, 35inci maddenin son cümlesinde bu fıkrada belirtilen
koşullarla deniyordu, yani orada 15 hektarlık bir bölüm vardı,
yüz ölçümü miktarını 30 hektara kadar artırmaya Bakanlar
Kuruluna yetki veriliyordu; bu hüküm sınırları bozabilir,
dolayısıyla bunu iptal ediyorum dedi. Ayrıca yabancı
uyruklu gerçek kişilerin il bazında edinecekleri binde 5 ölçüsünü de,
bunun imar planına uydurulması gerekir dedi. Bunlar için iptal etti.
Peki, biz ne
düzenleme yaptık şimdi? Ne yaptık? Anayasa Mahkemesinin acaba
kararı dışında mı yaptık, ona uygun mu
yaptık? Şimdi bakıyoruz: 35inci madde aynen şöyle diyor:
2644
sayılı Tapu Kanununun 35 inci maddesinin yedinci ve sekizinci
fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Yabancı
uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin
kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret
şirketlerinin; sulama, enerji, tarım, maden, sit, inanç ve kültürel
özellikleri nedeniyle korunması gereken alanlar, özel koruma alanları
ile flora ve fauna özelliği nedeniyle korunması gereken hassas
alanlarda ve stratejik yerlerde kamu yararı ve ülke güvenliği
bakımından taşınmaz ve sınırlı aynî hak
edinemeyecekleri alanları, bunları, haritaları,
koordinatlarına kadar Bakanlar Kurulu belirleyecektir. diyor. Ancak,
gerçek kişiler, imar planı ve mevzi imar plan
sınırları içerisinde kalan toplam alanların yüzölçümünün
yüzde onuna kadar mülk edinebilirler. diyor. Yapılan düzenleme bu.
Ayrıca
askerî bölgeler, işte bunların
Belirli bir şekilde illere,
valilere görevler veriliyor. Buradaki ilgili alanların tespiti isteniyor.
Yasak bölgelerle ilgili koordinatların belirli bir şekilde, üç ay
içinde yönetmeliklerin çıkarılmasını
Bunların hepsini
düzenliyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Alaattin Bey, yüzde 10 miktar kaç dekar, kaç hektar
acaba?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Müsaade edin
Onu da söyleyeceğim. Binde 5ten daha
mı az daha mı çok, yani binde 5e göre ne oluyor?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani ne kadar, miktar olarak ne kadar?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Şimdi, binde 5e göre bu alanı hesap
ettiğimiz zaman, yani imarlı alanlar, bazı yerlerde
değişik sonuçlar çıkıyor. Mesela Antalyada:
Hesabını yaptığım için söylüyorum, binde 5
oranına göre Antalya ilinde yabancılara yönelik satışı
yapılacak alan 13.336 hektar iken, şimdi yüzde 10, bu yeni esas
uygulandığı zaman 7.865 hektara düşüyor. Ancak bazı
illerimizde durum farklı. Mesela, Trabzon: Trabzonda, toprağı
küçük, imarlı alan büyük olduğu için, binde 5e göre daha fazla
satılma imkânı buralarda olabilir ve oranlar böyle çıkıyor.
Ancak burada unutmamamız gereken bir husus var, o da şu: Buralarda,
özelliğine göre, il valiliklerine, tapu il müdürlüklerine, yüzde 10u
geçmemek üzere, aşağı doğru düzenleme yetkisi veriliyor.
Buradan
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bakanlar Kuruluna
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Bakanlar Kuruluna da, oradaki il merkezine de bu yetki
veriliyor. Bunların hepsine, tapuya da bu kuralların işletilmesi
hususu getiriliyor. Dolayısıyla burada düşecek şu: O ilin
valisi, Bakanlar Kurulu bunları düzenlemek durumunda.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Hangi vali; ilin valisi mi, iktidarın valisi mi?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Evet, onları bildirmek zorunda, çünkü komisyonlar
kuruluyor. Bu komisyonlar görevini yapmak zorunda, üç ay içinde bitirmek
zorunda.
Geçici maddeyle
de, şu ana kadar satılmış olanlara da bazı
düzenlemeler, onları koruyucu, haklarını koruyan hükümler
getiriyoruz. Ne kimsenin malını ne topraklarımızı,
böyle bir şey
Ne satışı var
Efendim, mülkiyet hakkı
ile egemenlik hakkını birbiriyle karıştırmamamız
lazım.
Evet, bu
düzenlemeyle, peki, ülkemiz kazanıyor mu kaybediyor mu? Bence
sorulması gereken önemli sorulardan biri de bu. Bir kere, bu yeni geçici
maddeyle, mülk alan kişilerin hukuku korunmuş oluyor. Bunlar da, bu
devletimizin ciddiyetinin temel ölçüsüdür.
İki: Biz, bu
düzenlemelerle, turizmi üç aya, beş aya değil, on iki aya
yaymış oluyoruz ve işsizliğe çözüm getirmiş oluyoruz.
Unutmayın, buraya gelecek her insan, mülk alacak insan -bunun
inşaatı var- yiyeceği, içeceği, her türlü hizmeti buradan
alacak, gidip de kendi ülkesinden cebine doldurup ekmeğini getirmeyecek,
buradan alacak. En az yılda beş altı bin konut daha bunlar için
üretilecek, ekonomiye nakit girişi sağlanacak. Mesela, şu ana
kadarki yapılanlar için bir hesap yaptım, ortalama bir hesap; bugüne
kadar 43.119 daire satılmış, satılan daireyi söylüyorum.
Ortalama bir evin değerini 80 bin euro düşünsek demek ki 3,5 milyar
euro Türkiyenin cebine girmiş ve ayrıca bunlar mutfak
eşyalarını
Sadece evinin içindeki düzenlemenin
hesabını yaptım, yaklaşık 500 milyon euro bunlar için
para harcadığı görülüyor.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Bunları Avrupadan getirdi hep.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Evet, cebine koyup getirdi, doğru,
haklısınız! Ya, böyle mantıklar dünyada
Bu ülkede
yaşıyoruz ya!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Tırlarla geliyor.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Evet, doğrudur efendim, doğrudur!
İsterseniz gidin bakın, onların bazı şeyleri bize
uymaz bile.
Ve bunların,
işletmek için ise, sadece bunların, günlük, her yıl
işletilmesi için harcamaları gereken para da 200 milyon euro
civarında.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Peki,
yabancılar sadece para mı getiriyor? Hayır, çevreye duyarlılıklarını
getiriyorlar, modern toplum bilincini getiriyorlar, ikinci vatan olarak
gördükleri bu ülkeyle, her meseleleriyle ilgilenir hâle geliyorlar.
Unutmayın, mal canın yongasıdır. Başka bir ülkede ufacık
bir mülkünüz olsun, bırakınız onu, orada bir araç alın
isterseniz, o ülkenin her şeyiyle ilgilenir hâle gelirsiniz.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Onun için iyi anlaşıyorsunuz yani.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Problemlerine sahip çıkar, kültürel
değişim olur
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yurt dışında sizin eviniz var mı?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Efendim, benim evim yok ama varsa sizin
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Niye almadın? Niçin almadın?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Bakın, evim olmayabilir ama bir iş
kurabilirsiniz. Ben fikri söylüyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Evler gümrükten geçmez.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Evet, evler gümrükten geçmez değil mi? Doğru
söylüyorsunuz.
Bir de,
ayrıca uluslararası bir reklamınızı yapıyor bu
insanlar. Bu ülkeye geliyorlar, insanlarınızı tanıyorlar ve
bu dostluğu götürüyorlar.
Sonuç olarak
şunu söylemek istiyorum:
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü bağlayınız.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Bağlıyorum efendim.
Mülkiyet
hakkıyla egemenlik hakkını karıştırmayalım;
mülkiyet başka bir şey, egemenlik başka bir şey. Egemenlik
hakkını kaybedecek bir santim toprağın bedeli bellidir,
tarihte de bellidir, bugün de bellidir. Onun bedeli kandır, kimse
başka türlü alamaz! (AK Parti sıralarından alkışlar,
MHP sıralarından gürültüler)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Yabancılar karıştırırsa ne
yapacağız?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Büyükkaya.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) Teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerinde şahsı adına Rize Milletvekili
Ali Bayramoğlu konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Bayramoğlu (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
223 sıra sayılı Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geneli üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle konu
hakkında daha teknik bir konuşma yapmayı
planlamıştım -olayın ekonomik boyutunun, uluslararası
boyutunun üzerine fikirlerimi sizlerle paylaşacağım- ancak
benden önce konuşma yapan arkadaşlarımın özellikle
mütekabiliyet konusuyla ilgili gündeme getirdiği konulardan dolayı
35inci maddenin birinci paragrafını yani değişmemiş
birinci paragrafını tekrar sizlere okumakta fayda görüyorum:
Yabancı uyruklu gerçek kişiler, karşılıklı olmak
ve kanunî sınırlamalara uyulmak kaydıyla, Türkiyede işyeri
veya mesken olarak kullanmak üzere, uygulama imar planı veya mevzii imar
planı içinde bu amaçlarla ayrılıp tescil edilen
taşınmazları edinebilirler. Sınırlı aynî hak
tesis edilmesinde de aynı koşullar aranır. Yabancı uyruklu
bir gerçek kişinin ülke genelinde edinebileceği taşınmazlar
ile bağımsız ve sürekli nitelikte sınırlı aynî
hakların toplam yüzölçümü iki buçuk hektarı geçemez.
Şimdi,
mütekabiliyet konusundaki sınırlama zaten kanunla belli. Özellikle
toprakların satılması konusunun burada gündeme getirilmiş
olması hakikaten şaşırtıcı. Çünkü, onları da
size bir başka verilerle ve rakamlarla anlatmakta fayda görüyorum.
Bakın, 1920
senesinden bugün 2008 senesi 29 Nisanına kadar yabancıların
Türkiyede edindiği toplam mülk 65.162 adet, bunların yüz ölçümü
olarak gündeme getirdiğimiz toplam alanı da 39 kilometrekare. Çünkü
Türkiye'nin yüz ölçümüyle bunları anlatacağım için kilometrekare
bazlı rakamları veriyorum. Bu da Türkiye'nin toplam yirmi binde 1ine tekabül ediyor, bırakın binde
5leri, imara açılmış yüzde 10lu rakamları.
Dolayısıyla,
bugün için sadece ve sadece mevzi imar planlı alanların
yabancıların mülk edinmesine açılması konusunda ise size
söyleyeceğim çok net rakam şudur: Türkiye'nin imarlı alanı,
toplam yüz ölçümünün binde 3ü kadardır. Biz binde 3ün içerisinde yüzde
10luk alanlık bir sınırlamayı zaten getirdiğimizde
Türkiye'nin genelinde edinilebilecek taban alanlı mülkün sayısı
ve sınırı bellidir. Velev ki metrekare açısından
rakamları gündeme getirdiğimizde de bu konu çok açık ve net bir
şekilde kanunun içerisinde zikredilmiştir. Sayın Büyükkaya
okudu, ben de ısrarla bu paragrafı tekrar okumakta fayda görüyorum: Yabancı uyruklu gerçek kişiler
merkez ilçe ve ilçeler bazında, uygulama imar planı ve mevzi imar
plan sınırları içerisinde kalan toplam alanların yüz
ölçümünün yüzde onuna kadar
Bakın, bu da yüzde 10unu alacak demek
değil.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Kamuya ait yerleri çıkartın.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) -
yüzde onuna kadar kısmında
taşınmaz ile bağımsız ve sürekli nitelikte
sınırlı aynî hak edinebilirler.
Şimdi,
olayın bir gayrimenkul geliştirme sistemi olduğu konusunu
gündeme getirmez isek bunun bir gayrimenkul sektörü olarak
değerlendirmesini yapmaz isek olayı bambaşka bir yere çekeriz.
Ama ben şimdi teknik konulara biraz daha girmekte fayda görüyorum, o da
şudur: Bakın, ülkemiz 2002 yılına kadar, temelde, öncelikli
tarım amaçlı büyümeyi edinmiş, yanına, 1983ten sonra,
rahmetli Özal dönemiyle birlikte sanayileşme ile tarımsal alanın
büyümesini birlikte koymuş bir ülkedir. Ama sanayileşmede
istediğimiz verimi, istediğimiz büyüme hızını
yakalayabildik mi? Maalesef yakalayamadık. Yakalayamamamızın
temel sebebi iki tanedir: Bunun birincisi, yapısal reformları
zamanında ve zemininde gündeme getirip o kararları almamamız,
ikincisi de ülkemizi iyi idare edemememizde yatmaktadır.
2003lü
yıllardan sonra başta otomotiv sektörü olmak üzere, bunun
yanında demir çelik, gemi inşa, tekne imalatları, beyaz
eşya, tekstil, konfeksiyon gibi sektörlerin de büyümesi ve sektörlere
yönelik ilgi ve alakanın oluşması, Türkiye'nin, ortalama yüzde
6,7 gibi büyüme rakamlarını ortaya koymuştur. Ama yeterli
olmuş mudur? Maalesef yeterli olamamıştır.
Sanayileşmede yeteri kadar hızı yakalamamız yeterli
olmadığı gibi, dünyadaki enerji fiyatlarının
beklenenden çok çok daha yukarıya çıkmış olması,
Türkiyede ciddi bir cari açık sıkıntısıyla bizi
karşı karşıya bırakmıştır. Peki, bu
cari açık içerisinde oturup her gün ağlayacak mıyız, yoksa
buna alternatif yeni ekonomik enstrümanlar mı
oluşturacağız? Esas cevabını vermemiz gereken konu
burası. Petrol rezervimiz yok. İnşallah yapılan
araştırmalarla yeni kaynaklar bulabiliriz. Umarım,
inşallah, ülkemizde de birçok petrol kaynağını yakalayabiliriz.
Ama, bana göre -bir iş adamı kimliğiyle bunu özellikle
söylüyorum- petrolün yerine Türkiyede ikame edebileceğimiz ve cari
açığımızı ortadan kaldırabilecek en önemli
ekonomik enstrüman inşaat sektörü ve sanayinin yanında büyüme
hızını artırabileceğimiz yabancılara mülk
edindirme hakkı meselesidir. Bakın size birkaç tane rakam vereyim:
Özellikle burada gündeme getirildiği için söylemekte fayda görüyorum;
İspanya örneği verildi, ama İspanya turizm örneği olarak verildi.
Ben size İspanyanın Avrupa Birliği üyesi
insanlarının, o ülke insanlarının kurduğu Ciudadanos
Europasa göre verilen rakamlarını söylüyorum: 2008 yılına
kadar İspanyada, ağırlığı Avrupa Birliği
üyesi vatandaşlar olmak üzere, toplam mülk edinilen miktar 2,5 milyon
adettir. Mülk bu, arazi değil, yazlık ve daire. Peki, ortalama ödenen
rakam ne kadardır beher mülke? 250 bin euro, beheri 250 bin euro. Yani,
İspanya ekonomisine Avrupa Birliği ülkeleri
vatandaşlarının sadece gayrimenkul geliştirme sektörüyle
sokmuş olduğu para miktarı 600 milyar eurodur. Peki, bununla
sınırlı mıdır bu? Hayır. Bu 2,5 milyon insan her
yıl gayrisafi millî hasılasına destek olmak üzere ortalama, yine
Ciudadanos Europasın rakamlarına göre, yılda 20 bin euro
gayrisafi hasılalarına harcama desteği vermektedir. Bu ne demek?
Yılda 50 milyar euro, ekonomik olarak, İspanyanın ekonomisine
katkıyı yabancı insanlar sağlıyor demek.
Peki, Türkiyede
bu kadar ortalığı velveleye verdik; en başta,
ağırlıklı Ege bölgeleri olmak üzere toplam vermiş
olduğumuz, satmış olduğumuz mülk miktarı ne kadar?
64.709 tane, o bölgede. Peki, bunda da birçok yapısal reform hatamız
var, kanunlarımızda eksiklikler var, işte, imar
planlarımızda eksiklikler var, bunların yenilenmesi lazım
ve yeniden imara açılmış olması lazım.
Bir ikinci örnek
daha vereceğim size. Gezi amaçlı veya iş amaçlı mutlaka bir
çoğunuz gitmişsinizdir. Bir spot örnek vereceğim size: Dubai.
Bakın, 2002 senesine, 2003 senesine kadar Dubainin iki tane ekonomik
büyüme trendi vardır: Birisi, hizmet sektörü olarak lojistik ve uluslararası
dış ticarettir, re-export ticaretidir. İkincisi de turizm
sektörüdür. Yani otelciliği geliştirme planlaması
yapmıştır. Fakat 2003ten sonra petrol fiyatlarının
artışıyla ülkeye gelen kaynaklarla sadece Dubai
Dubai
dediğimiz, bir ülke değil arkadaşlar; Dubai dediğimiz, bir
şehir, bir çöl. Sadece çölü topraklaştırmak, yeşillendirmek
gayesiyle planladıkları gayrimenkul sayısı yılda
ortalama 150 bindir. 2003-2008 arası Dubaide yabancılara satılmış
olan toplam mülk miktarı 930 bin adettir. Kim aldı bunları?
İranlı aldı. Kim aldı? Amerikalı aldı. Kim
aldı? Avrupalı aldı. Belki de birçok Türk kişi de
aldı. Ne yaptı? Bir de oturum yetkisi verdi. Şimdi oturum
yetkiniz var, bir de mülkünüz var, gidiyorsunuz oraya, harcama
yapıyorsunuz. İşte, ben bu noktada, özellikle Avrupa
Birliğinin tam üyeliği sürecini yaşadığımız
bir noktada elimizde iki tane güzel imkân olduğunu sizlere
hatırlatmakta fayda görüyorum.
Bunun bir tanesi
turizmdir. En çok Avrupadan insan Türkiyeye geliyor. Bizim en güzel
reklamımız, Türkiyede güzel hizmet verdiğimiz, güzel yemekleri
yediği, güneşi, kumsalı vesairesi ve güzel de ilgi, alaka gören
kişinin kendi ülkesine döndüğünde o ülkesinde yapacak olduğu PR
çalışmasıdır.
İkincisi de,
yine Avrupa Birliği ülkelerinin -özellikle altını kalın
kalemle çiziyorum- soğuk iklim ülkeleri dediğimiz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
İrlanda
gibi, İzlanda gibi, İngiltere gibi, Hollanda, Danimarka, İsveç,
Norveç, Finlandiya gibi ülkelerin ve yaşı da ellinin üzerine
çıkmış, emekliliğini daha rahat bir ortamda geçirebilecek
olduğu ülke olarak gördüğü Türkiyedir.
Bakın, bu
insanları Türkiyeye getirmemiz hem onların kaynaklarını
gayrisafi millî hasılaya destek olarak verdirmek demektir hem de bunlar
aynı zamanda, ülkelerine döndüklerinde Türkiye'nin bir anlamdaki
PRını, lobisini ve turizm ataklarını yaptırtacak
kişiler demektir.
Yani, ben özetle
son cümle olarak şunu söylemekte fayda görüyorum: Bu kanun bir tapu satma,
bir toprak satma kanunu değildir. Bu kanun, Türkiyede ciddi anlamda bir
gayrimenkul geliştirme kanunudur ve bu anlamda değerlendirilmesi hem
bizlere hem de ülkemize faydalı olacaktır.
Bu
düşüncelerle hepinize saygılar ve hürmetler sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bayramoğlu.
Şahsı
adına ikinci söz Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badakta.
Buyurunuz
Sayın Badak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SADIK BADAK
(Antalya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yabancı uyruklu kişilere
mülk satışı denilince hepimiz önce bir duruyoruz. Çanakkalede
savunduğumuz, İstiklal Savaşında yurdun dört
tarafında kanla kazandığımız bu toprakları
yabancılara mı satacağız, diye önce bir irkiliyoruz. Fakat
sonra işin aslını incelemeye
başladığımızda bunun böyle
olmadığını görüyoruz.
Biz
cumhuriyetimizi kurduktan sonra Milletler Cemiyeti içerisinde gururla, huzurla
yer aldık. 1950li yıllarda Birleşmiş Milletler
Teşkilatına katıldık. 1960lı yıllarda da Avrupa
Birliği içerisinde yer alma iradesini Türkiye Cumhuriyeti gösterdi.
Sonraki hükûmetler bu iradeyi uyguluyor. En büyük iradeyi de 58inci ve 59uncu
Hükûmetler gösterdi. 60ıncı Hükûmet de bu yolda güvenli
adımlarla ilerliyor. Umarım, en kısa zamanda Avrupa
Birliğiyle bütünleşmemiz ve dünyada hak ettiğimiz yeri
aldığımız günleri göreceğiz.
FARUK BAL (Konya)
Sarkozy izin vermiyor.
SADIK BADAK
(Devamla) - Ülkemiz, 1920li yıllardan, o yoksulluk günlerinden bugün
dünyanın 17nci büyük ekonomisine ulaştı. Hep beraber hedefimiz
dünyanın 10uncu büyük ülkesi, 10uncu ekonomisi olmak.
Burada
yabancılara mülk satışı konusunda çeşitli
endişeler dile getirildi. Bu endişelerin bir kısmını
hepimiz paylaşıyoruz. Nitekim o endişelere bağlı
olarak yasa son derece sınırlamalar getirmiş bulunuyor.
Şimdi bir an düşünelim. Bu endişeler doğrultusunda her
şeyden vazgeçelim. El birliğiyle, Türkiyeden mülk edinmiş olan
bu elli dört ülkenin vatandaşlarının bütün haklarını
iptal edelim. Bizim vatandaşlarımızın da yurt dışında
edindikleri bütün mülkleri derhâl satmalarını ve ülkemize dönmelerini
isteyelim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Böyle bir şey diyen yok ki! Varsayım.
SADIK BADAK
(Devamla) - Dinleyin.
Bu bize güç mü
kazandırır? Bu bize güç kazandırır mı?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Nereden çıktı? Öyle diyen mi var?
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Dicle ve Fırat havzasında niye
toprak satıyordu, onu soruyoruz.
SADIK BADAK
(Devamla) - Biz, dünya milletleri içinde, iki yüzden fazla devletin içerisinde
en güçlü ülkeler içerisinde olmayı ve milletimizin fertlerini dünya
milletleri içerisindeki fertler arasında göğsü ilerde, başı
açık gezebilecek konumda olmasını arzu ediyoruz hep beraber.
Dolayısıyla, eğer bizim ülkemizin vatandaşı o elli
dört ülkeden herhangi birinde mülk satın alabiliyorsa, aynı
şartlarla, biz, hiçbir endişeye mahal bırakmaksızın, o
ülkenin vatandaşına da bu ülkede tapu vermekten endişe
etmemeliyiz. Güvenlik sınırlarını, asayiş sınırlarını
tabii ki ilgili bakanlıklar, ilgili kamu kurumları zaten görevleri
dairesinde yapmaktalar. Bu konularda kendimizi endişeye sevk edici
çeşitli abartılı düşüncelere hiç
kaptırmamalıyız.
Bu yasa, gerçek
şahıslara imar sınırları içerisinde -biraz önce ifade
edildi- mülk satışını düzenliyor. İmar
sınırları içerisinde, burada ifade edilen endişeler
çerçevesinde tarım arazileri de bulunabilir fakat bir gerçeği gözden
uzak tutmayalım: Bizim ülkemizde ortalama tarım arazisi
büyüklüğü 1,5-2 dekardır. Ülkemizdeki tarım sektörünün
verimsizliğinin temel sebeplerinden birisi de budur, tarım
arazilerinin olması gereğinden fazla bölünmüş olması ve
veriminin azalması. Avrupa Birliğinde ortalama büyüklük 175
dekardır. Hangimiz söyleyebiliriz, bugün, imar planları dahilinde
hangi ilçede veya hangi ilde 100 dönümün üzerinde, hatta 50 dekarın üzerinde
tarım arazisi vardır? Keşke olsa, keşke olsa da bizim
vatandaşlarımız bu tarım arazilerini verimli şekilde
işletse, tarımda verimliliğimiz yükselse. 59uncu Hükûmetin bu
konuda çıkardığı yasayı hepimiz
alkışlıyoruz. Tarım arazilerinin 20 dekara
çıkarılması konusundaki uygulamayı Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü başarıyla yürütüyor ve destekliyoruz. Sadece 20 dekar
Arkadaşlar, Avrupa Birliğinde 175 dekar ortalama tarım arazisi
büyüklüğü. Dolayısıyla imar sınırları içerisinde
tarım arazisi satışı bu kanun çerçevesinde fiilen mümkün
görünmüyor. Öyleyse, daha çok bu kanun, kat mülkiyetine tabi alanları veya
kat mülkiyeti dışında özel konut satışına
yönlendiren bir kanun. Konut satışına yönlendiğini ifade
ettiğimiz zaman, bir bakalım. Türkiyede bugüne kadar Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğünün verilerine göre kat mülkiyetine tabi satın alan
kişi sayısı 42.742. Bu 42.742 mülk en fazla beş ilde
satılıyor. Bu beş il Antalya, İstanbul, İzmir,
Muğla ve Aydın. Bu 42 bin mülkün 37.130u bu beş ilde
satılmış. Bu rakamlar da bu satın almaların tamamen
turizm amaçlı olduğunu gösteriyor; daha önceki değerli
konuşmacılar ifade etti.
Bu satın
almaların turizm amaçlı olduğunu gösteren bir başka
gösterge de Anayasa Mahkemesinin bu kanunu iptal tarihi olan, iptalin
yürürlüğe girdiği tarih olan 17 Nisandan bu yana -eminim sizleri de
aramışlardır- özellikle Antalyadan Çanakkaleye kadar olan
kıyılarımızdaki ilçe belediye başkanlarımız
hararetle ifade ediyorlar, telefonlarla arıyorlar, Meclise geliyorlar
Aman gözümüz Mecliste, bu kanunu bir an önce çıkarın. diyorlar. Bu
belediye başkanlarımız acaba kendi ilçelerini satmak mı
istiyorlar? Onun için mi bize bunları söylüyorlar? Bu gerekçeleri, bu
ifadeleri hiçbir şekilde kabul etmemiz mümkün değil.
Dünkü Sabah
gazetesinde Sayın Yavuz Donata Alanya Belediye
Başkanımızın ifadesi var, yine aynı bu şekilde:
Gözümüz Meclistedir, bu kanunun çıkmasını heyecanla
bekliyoruz. diye.
Yine size Antalya
Ticaret ve Sanayi Odasının resmî yayın organının geçen
ayki sayısından aynen okumak istiyorum: Bugüne kadar
yabancıların edindiği konut sayısı Antalya ilinde
17.850dir. İlimizde mesken abonesi sayısı 700 binlerde.
Dolayısıyla yabancıların edimindeki konut oranı yüzde
2ler düzeyindedir. Yabancılar tarafından edinilen ana
taşınmaz sayısı ise 1.630, alanı 1,8 milyon metrekare
yani ortalama büyüklük bir dönümün biraz üzerindedir. Antalyanın
yüzölçümü 20 bin kilometrekare yani 20 milyon dekar alanımızın
1.800 dekarı on binde 1den daha az bir oranı yabancı mülkiyetindedir.
Konut alanlarını da sayarsak bu 2 katına çıkar ve on binde
2ye yaklaşır. On binde 2 oranında satıştan elde
edilen döviz geliri 2,5-3 milyar dolar civarındadır. Kanun izin
verdiği takdirde bu 10 kat artsa sadece Antalyaya gelecek döviz
miktarı 25 milyar dolar mertebesindedir. ATSOnun yayın organı.
Dolayısıyla,
bu kanun bu hâliyle ülkemizin menfaatlerini koruyucu, ülkemizin milletler
cemiyeti içerisindeki yerini daha da sağlamlaştırıcı
niteliktedir. Kanunun uygulanmasında özellikle turistik yörelerimizde yapılacak
konutların ve yine özellikle Avrupa Birliği vatandaşlarına
satılmasına özen gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu,
Avrupa Birliği sürecinde bizim politikalarımızı da
kolaylaştıracaktır kanaatindeyim.
Bu
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Badak.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz
tasarının tümü üzerinde.
Soru-cevap
işlemimiz yirmi dakikadır.
Sırayla söz
vereceğim.
Sayın Süner,
Sayın Öztürk, Sayın Macit, Sayın Bulut, Sayın Taner,
Sayın Akkuş, Sayın Serdaroğlu ve Sayın Genç ekranda
gördüğümüz.
Buyurunuz
Sayın Süner.
Sayın Süner?
Yok.
Sayın
Öztürk, buyurunuz.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakan, bir an için gözünüzü
kapayın ve doğup büyüdüğünüz ilçenizi düşünün.
İlçenizdeki uygulama imar planı ve mevzi imar planı
sınırları içinde kalan toplam alanın yüzde 10unun bir
yabancı tarafından satın alındığını
düşünün. Bu büyüklükte bir alanı satın alan bir Türk
vatandaşı olsa bile, o ilçede hatırı sayılır bir
gücün sahibi olur mu olmaz mı? Şimdi gözünüzü açın Sayın
Bakan ve yüzde 10 oranının düşürülmesi gerekip
gerekmediğine cevap veriniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın Macit
HASAN MACİT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: 01/01/2003 tarihinden bugüne kadar
yıllar itibarıyla yabancılara satılan taşınmaz
malların bedelleri ile cari açığın ne kadarı
karşılanmıştır?
Bir ikinci sorum:
Sayın Bakana sormuş olduğum 4875 sayılı Kanunla
kurulan şirketlere Türkiyeden satılan toprak miktarının
Hazineden sorulmasıyla ilgili bir yanıt geldi. Hazineden sorumlu
Devlet Bakanımıza sorduğumda, Tapu Kadastroya sorulmasıyla
ilgili bir yanıt geldi. Bu Kanunla satılan topraklar acaba
gizleniyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Macit.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, Dışişleri
Bakanı Babacan, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri
Bakanına Bizi Avrupa Birliğine almayacaklar. diyerek şikâyet
ediyor, dert yanıyor. Bizi almayacakları belliyse, onların
dayatmalarına Türkiye Büyük Millet Meclisini niye alet ediyorsunuz?
Bu
toprakların bedeli şehit kanlarıdır. Döviz temin etmek için
üretimi arttırmak yerine niçin toprakları sattırmayı tercih
ediyorsunuz?
Balıkesirin
Gönen ve Manyas ilçelerinde -çeltikten para kazanamadıkları için- bir
İngiliz firmasına, aracı bir şirketle, binlerce dönüm
arazi, tarla satıldı. Yine, Edremit Körfezinde zeytinlikler
satılıyor. Bunun sonu nereye varacaktır? Bunu düşünerek mi
bu kanunu getirdiniz? Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakanım, yabancıların ülkemizde
aldıkları toprakların toplam alanı metrekare olarak nedir?
Türklerin yurt dışına aldıkları toprakların
toplam alanı nedir?
İkincisi:
Ülkemizde verilen tapularla diğer ülkelerde verilen tapular aynı
mıdır? Yani ülkemizdeki gibi mülkiyet tapusu mu verilmektedir yoksa
intifa hakkı tapusu mu verilmektedir?
Bir üçüncü soru:
Aydın ili Didim ve Kuşadası ilçelerinde, yabancılar,
aldıkları arazileri, yaptıkları evleri devre mülk gibi
kendi soydaşlarına vermekte ve buradan da -normal
vatandaşımız kira gelirlerini beyan ederken- kira geliri
olmadan, orada kendilerince bir sistem geliştirmişler. Bunun turizmin
üzerindeki etkilerini düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Taner.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım; Mersin
il sınırları içerisinde yabancıya toprak
satışı sonucu kaç metrekare toprak
satılmıştır? Bunların daha ziyade kıyıya
yakın alanlarda olmasının, ileriki yıllarda özellikle
turizmi ve tarımı nasıl etkileyeceği konusunda bir çalışma
yaptırdınız mı? Çalışma yoksa,
yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Bir ikinci soru:
AB ülkelerinin birçoğunda yabancıya toprak ve taşınmaz
satışları genellikle yirmi bir, kırk altı ve doksan
dokuz yıllık olarak düzenlenmektedir. Aklın yolu bir diye bir
sözümüz var. Türkiyede böyle bir yola gidilmesi daha uygun olmaz mı?
Yoksa Kırk altı ve doksan dokuz yıl çok uzak; kim öle, kim
kala. anlayışıyla mı hareket edilmek düşünülüyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akkuş.
Sayın
Serdaroğlu
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkanım, Sayın
Bakanım; görüşülen yasanın getireceği sonuçlar içinize
siniyor mu bilmiyorum ama bizim sinmiyor.
İstanbul
Fatihte Fener Rum Patrikhanesinin bulunduğu Balat ve Patrikhane
civarında metruk ve yıkılmaya yüz tutmuş binalar normal
değerlerinin 3-4 katı üzerinde el değiştiriyor. Buralar
yabancıların arkalarında olduğu kişilerin ellerine
geçti ve geçmeye de devam ediyor. Bu yasayla birlikte bu binalar ve buradaki
gayrimenkuller gerçek sahiplerinin eline geçecektir.
Burada sormak
istediğim şudur: Patrikhane çevresinde ve Balattaki çok yüksek fiyatlarla
satılan bu gayrimenkullerle ilgili, yüce milletimizi bilgilendirecek
düşüncelerinizi bizlerle paylaşır mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
Sayın Bakana sorularım şunlar: Ben bundan bir süre önce yani
2002den önce Meclis Başkan Vekiliyken Batı Trakyaya gittim.
Batı Trakyada bir yere götürdüler beni. Büyük bir tesis
kurmuşlardı orada. O tesisin olduğu yer eskiden Türk
vatandaşlarınınmış fakat sonradan
Önce
gelmişler, bunlara Şu mülkü bize satın. demişler ve 2
milyon drahmi teklif etmişler, vermemişler ama 22 milyon drahmi
verince satmışlar.
Acaba
Hükûmetimizin Batı Trakya Türklerinden Yunanlılar tarafından
satın alınan arazi miktarı konusunda bir bilgisi var
mıdır; bir?
İkincisi,
Türkiyede öteden beri basında yer alıyor, yazılıyor:
İsrailliler, Yunanlılar, Suriyeliler Türkiyenin belli bölgelerinde,
özellikle GAP bölgesinde arazi almışlar mıdır? Ne kadar
büyüklükte bir arazi almışlardır?
Ayrıca,
İstanbulda şu Vakıflar Yasası
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, hâlen ülkemizin hangi il ve ilçelerinde mevzi imar planı ve
imar planı içerisinde kalan alanların yabancılara satılacak
bölümü bittiği için üst sınır yüzde 10a yükseltilmektedir. Daha
açıkçası, hangi turizmi yoğun olan ilçelerde yabancı baskısı
bu kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisine getirtmiştir?
İkincisi,
Türkiyede çözüm bekleyen birçok sorun varken, neden bu yasa
tasarısının çıkartılması konusunda Hükûmetiniz
acele etmektedir? Kısacası, ekonomik krizin ötelenmesi için
yabancılardan para girişinin hızlandırılması
mı düşünülmektedir?
AKP
iktidarları döneminde yabancılara satılan toprak ve
taşınmaz mal satışı değerleri nedir? Bu
değerlerin 1920den bu yana yapılan satışlardaki payı
yüzde kaç olmuştur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Çöllü
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) Efendim, Cumhuriyetin ilanından itibaren 2002 yılına
kadar yabancılara kaç metrekare toprak satılmıştır?
2002 yılından bu tarihe kadar da içinde mülk olan ne kadar alan
yabancılara satılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çöllü.
Sayın
Ünlütepe
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Sayın Bakan, bildiğiniz gibi, Yunanistan Avrupa
Birliğine üye olduktan sonra Adalet Divanının
baskıları üzerine yabancılara taşınmaz
satışının önünü açmıştır. Şimdi, Türk vatandaşlarına vize
uygulayarak ülkesine kabul eden Yunanistanda kaç Türk
vatandaşımız ne kadar mülk edinebilmiştir? Adalarda
yabancılara mülk satışında sınırlamalar devam
etmekte midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ünlütepe.
Son soruyu
alıyorum.
Sayın Köse
buyurunuz.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, yabancılara taşınmaz satışını
turizmle açıklıyorsunuz. Peki Dicle ve Fıratın
suladığı alanlarda Şanlıurfa, Mardin gibi illeri
kapsayan GAP bölgesinde yabancılar turistik amaçla mı toprak
alıyorlar? Ayrıca, Hatayda da mı yabancılar turistik
amaçla alıyorlar?
İkinci
sorum: Yunanistanda sınırda, sınıra yakın bölgelerde
ve adalarda yabancılar toprak alamıyor. Buna karşılık
Türkiyede Ege kıyılarında yabancıların edindikleri
gayrimenkullerin sayısı nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyoruz Sayın
Köse.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşların sorularına cevap vermeye
çalışacağım. Bir kere, bazı genellemeler yapmak
istiyorum. Bir; 1934ten 2002ye kadar değil 2,5 hektar, 30 hektara kadar
yabancı gerçek kişilere toprak satılabiliyordu, 30 hektardan
daha yukarıya -ki bunun sınırı yoktu- Bakanlar Kuruluyla
satılabiliyordu; şu anda bu, 2,5 hektara düşürülmüştür.
İkincisi:
Çok konuşuldu, mütekabiliyet, o günden bugüne var, zaten mütekabiliyet
olmasa olmuyor. Askerî bölgeler de satılabiliyor mu? Hayır. Askerî
yasak bölgeler de, hayır; askerî güvenlik bölgelerinde, hayır;
stratejik bölgelerde, hayır; tarım alanı olan bölgelerde,
hayır. Nerede? Konut ve iş yeri olabilen planlı alanlarda
satılabiliyor. Köylerde satılabiliyor mu? Hayır. Plansızsa,
katiyen satılamıyor.
Bunları
söyledikten sonra, biraz evvel değerli arkadaşlarım bilgi de
verdiler. Almanyada Faruk Şenin başında olduğu Türkiye Araştırmalar
Merkezi şunu söylüyor: 2003, 2004 sonuna kadar -Alaattin Bey bunu 2008e
erteledi- 220 bin tane konut sahibi Türk var; 955 bin-1 milyon Türk kökenli
hanede. Türkiyede 65 bin 162 tane taşınmaz alınmış. Biraz
evvel Sayın Ali Bayramoğlu Bey de anlattı; bu, toplam 39
kilometrekareye tekabül edebiliyor.
Şimdi,
özellikle bu cari açık çok konuşuldu. Yabancılara gayrimenkul
satalım, cari açığımızı kapatalım. Tek
başına böyle bir düşünce olmaz, bunu kimse de söylemedi. Ha
bunlardan katkısı olabilir mi? Olabilir. Ama şunu söylemek
lazım: Bizi eleştiren değerli arkadaşlar 2001
yılında borç/gayrisafi millî hasılanın Maastricht
Kriterlerinin çok üzerinde, yüzde 100e yakın olduğunu hep
biliyorlar. Burada aramızda maliyeciler var. Ama bugün yüzde 40larda çok
şükür. Yani o bakımdan Türkiye Cumhuriyetinin bütçesinden, gayrisafi
millî hasılasından, ihracatından, kişi başına
düşen gelirinden bahsetmeye gerek yok; bunu artık herkes ezberledi.
Türkiye Avrupada altıncı büyük ekonomi, dünyada da on yedinci büyük
ekonomi. O bakımdan, tek başına, böyle bir Arsa satalım,
cari açık kapatalım. diye bir düşünce katiyen olmaz,
olmamıştır, olmayacaktır. Altmış üç ülkedeki
müteahhitlik hizmetleriyle 20 milyar dolarlık iş üstleniyoruz. Bu,
geçmişte çok çok düşüktü. Yurt dışından gelen
yabancı sermaye yılda 1 milyar dolardı, şimdi 20 milyar
dolar oldu. Turizm, Allaha çok şükür 20 milyar dolara ulaştı,
bu yıl inşallah yüzde 15 daha artacak.
Tapular
aynı mıdır? Doğrudur. Avrupa Birliğine giren
ülkelerden yalnızca İngilterede doksan dokuz yıllık -kendi
vatandaşına da; çünkü Kralındır orada arazi biliyorsunuz,
kimseye satılmaz- leasing verilir. Diğer Avrupa Birliği
ülkelerinin hepsinde direkt satış vardır. Bize ne
yapıyorlarsa biz de onlara aynısını yapıyoruz.
Devre mülk gibi
sistem, doğrudur, bu yapılmaktadır. Yani alan bu yabancılar
bunları devre mülk gibi satmaktadırlar. Bununla ilgili Maliye
Bakanlığımız ve ilgili bakanlıklarımız
çalışmaktadırlar.
Mersinde kaç
metrekare toprak satılmıştır? Bununla ilgili söyleyeyim:
942 tane; 671i konut, 602 bin metrekare arazi, toprak
satılmıştır.
Didimde 2.934
taşınmaz, 438 bin metrekare; Kuşadasında 2.307
taşınmaz, 2 milyon metrekare satılmıştır.
Şimdi
Yunanistandaki durumu söyleyeyim: Yunanlıların 10.039
taşınmazı var, bunun 8.417si Türk asıllı Yunanlı
vatandaşlarımızındır.
GAPta
İsrailli ve Yunanlıya tek metrekare mal
satılmamıştır. Bunu üç senedir anlatıyoruz, ama tekrar
herhâlde bütün arkadaşlara bu kitapçıktan dağıtmamız
gerekecek.
Türkiye'de
İsraillilerin taşınmaz durumu: 72 İsraillinin 100
taşınmazı vardır değerli arkadaşlar.
Patrikhane
çevresinde, Balatta satılanlarla ilgili araştırıp size
bilgi veririz, ama biraz evvel gelen bilgiye göre, İstanbulda Fener Rum
Patrikhanesi çevresinde yabancıların aldığı bir yer yoktur.
Bunu tekrar inceleriz, resmî olarak yazıyla size bildiririz.
Balıkesir
Gönende İngilizlerin tarlası bulunmamaktadır.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Aracı firmayla satın alıyorlar.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) İmarlı alanların
yüzde 10u çok değil mi? Şöyledir: Bu konuda yetkiyi Bakanlar
Kuruluna verdik. Yüzde 10 olacak diye bir şey yok, yüzde sıfır
da olabilir, 0,5 de olabilir, 1 de olabilir, 2 de olabilir; bu yetkiyi Bakanlar
Kuruluna verdik. Burada çok dikkatli gittiğimizin herkesin bilincinde
olması lazım, özellikle 30 hektarlık satışı 2,5
hektara düşürdüğümüzü de gözden kaçırmamak lazım.
Bu yüzde 10
oranını, Anayasa Mahkememizin binde 5lik il sınırı
oranını dikkate alarak yaptık biliyorsunuz, bu konuda bir
düzenleme yaptık.
Cumhuriyetimizin
kuruluşundan itibaren kaç metrekare toprak satıldı? 2002den
bugüne kadar ne kadar satıldı? Bununla ilgili bilgiyi
arkadaşlarımıza vereceğiz.
Yunanistanın
yabancılara mal satması için ABnin bir baskısı var.
Türklere ne kadar mal satıldı? Bunları da vereceğiz. Ama
şunu söylemek lazım, bizim Avrupa Birliğine
müracaatımız 60lı yıllara dayanıyor, ama Türkiye'de
yabancılara gayrimenkul satışı 1930lardan evvel de
vardı. O bakımdan, Avrupa Birliği bize dayatarak siz mal satacaksınız
diyemez, Türkiye Cumhuriyetine bunu hiç kimse diyemez.
Biraz evvel bir
değerli konuşmacı şunu yaptı: Türkiye Cumhuriyetinin
bazı haritalarda bazı vilayetleri de bazı ülkelerin
sınırları içerisinde
Doğrudur, biz iktidara gelmeden bu
vardı ama bizim çok yakınımızda bir komşumuz bir
vilayetimizi kendi haritaları içerisinde gösterirken bugün onu
gösterememektedir. Siz güçlü olursanız bunu hiç kimse gösteremez, bunu
herkes bilsin.
Evet, özellikle
bu kıyılarda -biraz evvel de söyledim- askerî güvenlik bölgelerinde,
stratejik bölgelerde yabancılara gayrimenkul satışı katiyen
olmamaktadır. Özellikle bu konuyu bir daha da hatırlatmak isterim:
Stratejik bölgeler, güvenlik bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve askerî bölgeler.
Konut ve iş yeri olduğunu tekrar söyleyeyim, planlı alanlar
olduğunu tekrar söyleyeyim. Yüzde 10 mecburiyeti yoktur, yüzde 10a kadar
Bakanlar Kurulu yetkilidir. Biz, tüm valiliklerimizden bu alanları
istiyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, binde 5 yetmiyor mu? Niye gerek duyuyorsunuz
o zaman, niye? Binde 5 yetmiyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Hayır, binde 5i Anayasa
Mahkemesi iptal etti Değerli Vekilim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hayır, o zaman niye gerek var? Dursun o hâliyle,
eski hâliyle kalsın.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Ama satış zaten
1934ten beri var Değerli Vekilim. Bunu satacaksanız, buna bir
kıstas getireceksiniz ve yasal bir zemine oturtacaksınız.
Anayasa Mahkememizin iptaline biz de uyarak yeniden bir düzenleme
yaptık,bunu komisyonlarda da konuştuk. Benim gördüğüm
kadarıyla Komisyonda da değerli muhalefet milletvekillerinin hepsi
ikna oldular.
Peki,
teşekkür ederim, saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Bir dakika
süremiz var.
Sayın
Barış, buyurunuz.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, sorduğum soruya
yanıt alamadım maalesef daha.
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, son yıllarda bazı bankalarımız
yabancıların eline geçmiş durumda, en azından çoğunluk
hisseleri. Bu bankaların bazıları Trakyada çiftçilerimize çok
özel koşullarda kredi vermektedir ve bu kredi
karşılığında bu topraklar ipotek edilmektedir. Bu,
doğru mudur? Eğer doğru ise tabii bilginiz varsa- ipotek edilen
topraklarımızın miktarı ne kadardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Barış.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın Milletvekilim, bu
konuda kesin bir bilgim yok. Sanırım, kesin bilgiyi alıp size
iletirim. Konu belki diğer bir bakanımızı
ilgilendirdiği için, ondan bilgi almam lazım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemimiz sona ermiştir.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.55
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
223 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/591) (S. Sayısı: 238)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/478) (S. Sayısı: 93)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk ve 11 Milletvekilinin;
2009 Yılında İstanbul Şehrinde Yapılacak Beşinci
Dünya Su Forumunun Organizasyonu ile Katma Değer Vergisi Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Çevre ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk ve 11
Milletvekilinin; 2009 Yılında İstanbul Şehrinde
Yapılacak Beşinci Dünya Su Forumunun Organizasyonu ile Katma
Değer Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve
Çevre ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/182) (S. Sayısı: 214)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada
yer alan, Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporunu görüşeceğiz.
7.- Türk Vatandaşlığı Kanunu
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/458) (S.
Sayısı: 90)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci
sırada yer alan, Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (1/503) (S. Sayısı: 128) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
128 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerinde görüşmeleri tamamlamış oluyoruz böylece.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ASKERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun 103 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 103- Bu
Kanuna göre askerlik meclisleri ile il ve ilçe idare kurullarının
aldığı askerlik kararları ile kurul üyeleri hakkındaki
şikayet veya itirazlar Milli Savunma ve İçişleri
bakanlıklarınca müştereken; askerlik daireleri ve
şubelerinin askerlik işlemlerine ilişkin kararları ile hekimlerin
verdikleri raporlar hakkındaki şikayet ve itirazlar Milli Savunma
Bakanlığınca incelettirilir.
Anılan
meclis ve kurullar ile askerlik daire ve şubelerinin verdikleri kararlar
ile muayenede görevli hekimlerin verdikleri raporlar aleyhine yapılacak
şikayet veya itirazlar yahut bu karar ve raporların düzeltilmesini ya
da değiştirilmesini gerektirecek nitelikteki bilgi ve belgelerin
herhangi bir şekilde elde edilmesi üzerine, Milli Savunma
Bakanlığınca bunların doğruluğu ve mevzuata
uygunluğu araştırılarak sonucuna göre işlem
yapılır.
BAŞKAN
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
(x)
128 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece
tasarı kanunlaşmıştır.
Bakan
konuşmak istiyor mu acaba?
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Hayır.
BAŞKAN
Peki.
9uncu
sırada yer alan, Çavuş ve Uzman Çavuş Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Çavuş ve
Uzman Çavuş Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (1/508) (S. Sayısı: 129) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu
129 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerinde söz olmadığı için maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ÇAVUŞ
VE UZMAN ÇAVUŞ KANUNUNUN BİR MADDESİNDE
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
Madde 1- 3/3/1954
tarihli ve 6320 sayılı Çavuş ve Uzman Çavuş Kanununun 1
inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 1-
Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları ile Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı birlik
ve kurumlarına katılan muvazzaf erlerden, temel eğitiminlerinden
sonra bölük, tabur veya eşidi komutanlıklarca çavuş olmaya
elverişli bulundukları anlaşılanlar, alay veya eşidi
komutan veya makamlarca da yeterlikleri onanmak şartı ile Milli
Savunma Bakanlığı tarafından tespit edilecek esaslara göre
çavuş yetiştirilirler.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
(x)
129 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
10uncu
sırada yer alan Harp Akademileri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
10.- Harp Akademileri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (1/511) (S. Sayısı: 130) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
130 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
HARP AKADEMİLERİ KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1-
24/5/1989 tarihli ve 3563 sayılı Harp Akademileri Kanununun 3 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 3- Harp
Akademileri Komutanlığı, Genelkurmay
Başkanlığına bağlı olup, aşağıdaki
birimlerden oluşur:
a) Kuvvet Harp
Akademileri;
1) Kara Harp
Akademisi,
2) Deniz Harp
Akademisi,
3) Hava Harp
Akademisi.
b) Silahlı
Kuvvetler Akademisi,
c) Millî Güvenlik
Akademisi,
ç) Enstitüler,
d) İhtiyaca
göre, Genelkurmay Başkanlığınca teşkil edilecek
diğer eğitim ve öğretim birimleri,
e) Harp
Akademileri Komutanlığına bağlı birlik ve kurumlar.
Gerektiğinde
bu birimlerin birkaçı bir komutanlık altında
birleştirilebilir.
(x)
130 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Harp
Akademilerinin kuruluş ve kadroları, Türk Silâhlı Kuvvetleri
kuruluş ve kadrolarında gösterilir.
BAŞKAN
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 3563 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
e) Enstitüler
bünyesinde kurulan Askerî Bilimler Araştırma Merkezinde; Türk
Silâhlı Kuvvetlerinin bilimsel gelişmesine katkıda bulunmak
maksadıyla, askerî ve millî güvenlik konularında, özellikle stratejik
seviyede inceleme yapmak, yenilikleri araştırmak ve geliştirmek,
elde edilecek sonuçlardan lüzumlu görülenleri ilgili komutanlık ve
kuruluşlara duyurulmak üzere yayımlamak, akademik
eğitim-öğretimin geliştirilmesi için çalışmalarda
bulunmak.
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Bakan
konuşmak istiyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Hayır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 11inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Veterinerlik
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Veterinerlik Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/296)
(S. Sayısı: 69)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
12nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayii İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayii İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı: 19)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bundan sonraki işlerde de komisyonların
bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 12 Haziran
2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.32