DÖNEM: 23 CİLT: 23 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
120nci
Birleşim
19 Haziran 2008 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, Zonguldakta taş kömürünün bulunuşu
ve ilin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Adana
Milletvekili Mustafa Vuralın, 10 Mayıs günü Adananın
Karataş ilçesinde meydana gelen sel baskınına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Kırgız Yazar Cengiz Aytmatovun ölümü
nedeniyle yazarın edebî ve fikrî kişiliğine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün ve 21 milletvekilinin, TOKİnin kurumsal
yapısı ve faaliyetleri ile bazı iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri (10/223)
2.-Edirne
Milletvekili Rasim Çakır ve 35 milletvekilinin, Saros Körfezindeki
doğa tahribatının araştırılarak sürdürülebilir
koruma için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
(10/221)
3.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 34 milletvekilinin, inşaat
sektöründeki durgunluk ve daralmanın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
(10/222)
B) Çeşitli İşler
1.- Millî
Eğitim Bakanlığının Gönül Köprüsü Projesi çerçevesinde
Genel Kurulu ziyaret eden öğrencilere Başkanlıkça Hoş
Geldiniz denilmesi
C)Tezkereler
1.- Slovenya
Ulusal Meclisi ile Avrupa Parlamentosu tarafından 26 Haziran 2008
tarihinde Brükselde düzenlenecek olan Avrupa Birliği ve Genişleme
konulu Karma Komisyon Toplantısına davet edilen Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner
Aksoy ve AB Uyum Komisyonu Üyesi Mustafa Öztürkün davete icabet etmesine
ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/473)
2.- İrana
resmî ziyarette bulunan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmene refakat eden
heyetlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/474)
3.- Kuveyte resmî
ziyarette bulunan Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğluna
refakat eden heyetlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/475)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Tapu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı:
223)
2.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/478) (S.
Sayısı: 93)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün
ve 16 Milletvekilinin, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel
Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/241) (S.
Sayısı: 248)
4.- Avrupa
Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler Açmasına
Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası
Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/592) (S. Sayısı: 247)
VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Başkanlığa verilen
önergelerde kullanılan dile ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/3388)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTye personel alımına ve
bazı programlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet Aydının cevabı (7/3397)
3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Türk Telekomun kamu hisselerinin halka
arzına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/3431)
4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Türk Telekomla ilgili bazı
hususlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/3471)
5.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun yönetici konumundaki kadın personele
ilişkin sorusu ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/3565)
6.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, bir müşavir atamasına ilişkin
sorusu ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/3566)
7.-İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Ertenin, TRT Genel Müdürünün yönetim kurulu
üyeliklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Aydının cevabı (7/3580)
8.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, TRT Genel Müdürü ve bir bürokratın
katıldığı yurt dışındaki bir toplantıya
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı
(7/3597)
9.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Taşucu SEKA Fabrikasına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/3607)
10.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, mevsimlik tarım işçilerinin
çocuklarının eğitimlerine ilişkin sorusu ve Milli
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/3613)
11.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Anadolu liselerine yapılan öğretmen
atamalarına ilişkin sorusu ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin cevabı (7/3614)
12.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, bir köyün ilave derslik ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/3615)
13.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, bir lisede dini içerikli bazı
uygulamalar yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/3618)
14.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Bakanlığın bir cenaze
töreninde temsil edilmemesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/3667)
15.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugayın, Erzurumdaki belediyelerin elektrik
borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı
(7/3670)
16.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, bazı yönetmeliklerdeki düzenlemelere
ilişkin sorusu ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/3674)
17.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Sınırlar Arasında
programının sonlandırılmasına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı (7/3728)
18.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, fındık piyasasındaki
gelişmelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmenin cevabı (7/3784)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00te açılarak beş oturum yaptı.
Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokat ilinin sorunlarına,
İstanbul
Milletvekili Alaattin Büyükkayanın, çevre bilincinin
geliştirilmesinde bisiklet ve bisiklet yolları yapımına,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlu cevap verdi.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, yerel basının
sorunlarına ilişkin gündem dışı bir konuşma
yaptı.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Azerbaycan Millî
Meclisi Başkanı Oktay Asadovun resmî davetine icabet edecek olan
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın (6/668) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun
geri verildiği bildirildi.
(10/3, 8, 12, 28,
31, 33, 38, 42, 47, 56, 59, 62, 64, 65, 68, 71, 84, 87, 89, 98, 101, 119, 145,
146) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat ve 34 milletvekilinin, Ankaraya verilen
Kızılırmak suyuyla ilgili iddiaların (10/218),
Bursa
Milletvekili Abdullah Özer ve 33 milletvekilinin, Bursa Karacabey sahillerinden
kaçak kum çekilmesinin (10/219),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 34 milletvekilinin, İstanbuldaki su
havzalarının durumunun (10/220),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/568) (S.
Sayısı: 223) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddeye
ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
3üncü
sırasında bulunan Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/478) (S. Sayısı: 93),
4üncü
sırasında bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin,
İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden
Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/241) (S. Sayısı: 248),
İlgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
2nci
sırasında bulunan Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/591) (S.
Sayısı: 238) görüşmeleri tamamlanarak kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı.
19 Haziran 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 19.02de son verildi.
|
|
|
Meral
AKŞENER |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Fatoş
GÜRKAN |
|
|
Bingöl |
|
Adana |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Canan
CANDEMİR ÇELİK |
|
|
|
|
Bursa |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
Dönem: 23
Yasama
Yılı: 2
No.: 171
II.- GELEN KÂĞITLAR
19 Haziran 2008 Perşembe
Tasarılar
1.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/609)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2008)
2.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/610) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.2008)
Teklifler
1.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serterin; Konut Edindirme Yardımı Hak
Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/284) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.2008)
2.- İstanbul
Milletvekili Mesude Nursuna Memecan ve Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer
Üstünün, 5664 Sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak
Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun ile 5084 Sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/285) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.6.2008)
Raporlar
1.- İstanbul
Milletvekili Abdülkadir Aksunun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporuna Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre İtirazı (3/102) (S. Sayısı: 139a 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
2.- Amasya
Milletvekili Akif Güllenin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporuna Burdur Milletvekili R. Kerim Özkan ve 4 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre İtirazı (3/103) (S.
Sayısı: 140a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 19.6.2008)
(GÜNDEME)
3.- Adana
Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fıratın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporuna Burdur Milletvekili R. Kerim Özkan
ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
İtirazı (3/104) (S. Sayısı: 141e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
4.- Trabzon
Milletvekili Asım Aykanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporuna Ordu Milletvekili Rahmi Güner ve 4
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre İtirazı
(3/105) (S. Sayısı: 142ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
19.6.2008) (GÜNDEME)
5.- Düzce
Milletvekili Metin Kaşıkoğlunun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporuna Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Ünlütepe ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
İtirazı (3/106) (S. Sayısı: 143e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
6.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporuna Konya Milletvekili Atilla Kartın İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre İtirazı (3/107) (S. Sayısı: 144e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
7.- Denizli
Milletvekili Mehmet Salih Erdoğanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporuna Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
İtirazı (3/108) (S. Sayısı: 145e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
8.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Kocanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporuna Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
İtirazı (3/109) (S. Sayısı: 146ya 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
9.- Trabzon
Milletvekili Asım Aykanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporuna Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
İtirazı (3/110) (S. Sayısı: 147ye 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
10.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporuna Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre İtirazı (3/111) (S. Sayısı: 148e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
11.- Hatay
Milletvekili Sadullah Erginin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporuna Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 4 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre İtirazı (3/112) (S.
Sayısı: 149a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 19.6.2008)
(GÜNDEME)
12.- Kütahya
Milletvekili Hüsnü Ordunun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporuna Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 4 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre İtirazı (3/113) (S. Sayısı:
150ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
13.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgunun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine
Dair Raporuna Hatay Milletvekili Gökhan Durgunun İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre İtirazı (3/114) (S. Sayısı: 151e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
14.- Kocaeli
Milletvekilleri Nihat Ergün ve Osman Pepenin Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporlarına İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigen ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
İtirazları (3/115) (S. Sayısı: 152ye 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
15.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sarının Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporuna İstanbul Milletvekili Mehmet
Sevigen ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
İtirazı (3/116) (S. Sayısı: 153e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 19.6.2008) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır ve 35 Milletvekilinin, Saros Körfezindeki
doğa tahribatının araştırılarak sürdürülebilir
koruma için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/221) (Başkanlığa geliş
tarihi:12.06.2008)
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 34 Milletvekilinin, İnşaat
sektöründeki durgunluk ve daralmanın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/222) (Başkanlığa geliş
tarihi:12.06.2008)
3.- Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün ve 21 Milletvekilinin, TOKİnin kurumsal yapısı
ve faaliyetleri ile bazı iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/223) (Başkanlığa geliş
tarihi:12.06.2008)
19
Haziran 2008 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.05
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN -
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. (Gürültüler.)
Sayın
milletvekilleri, lütfen
Çok büyük bir uğultu var. Sohbet etmek
isteyenler, çay içmek isteyenler dışarıda çaylarını
içebilir, sohbetlerini yapabilirler. Evet, hoşça kalın! (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Gündem
dışı ilk söz, Zonguldakta kömürün bulunuşu ve ilin
sorunları hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Sayın Ali
Koçala aittir.
Buyurun
Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın, Zonguldakta taş kömürünün
bulunuşu ve ilin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; taş kömürünün bulunuşu ve
Zonguldak ilinin sorunlarıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin
sanayileşmesine katkıda bulunmuş, şehirlerin ve
hızlı büyüyen sanayi kapasitesinin enerji ihtiyacını
karşılamış olan taş kömürü, 1829 yılında
Uzun Mehmet tarafından Zonguldakta bulunmuş ve 1848
yılından itibaren de üretilmeye başlanmıştır. Bu
paha biçilmez madeni bularak kalkınmamız ve ekonomik
bağımsızlığımıza kavuşmamız
yolunda bize ışık tutan Uzun Mehmeti saygıyla
anıyorum.
Cumhuriyet
dönemine kadar daha çok yabancı şirketler, özellikle de İngiliz
ve Fransızlar tarafından işletilen kömür ocakları
cumhuriyetten bu yana devletin gözetim ve denetiminde işletilmiştir.
2004 yılından itibaren de Maden Yasası çerçevesinde birtakım
kömür sahaları özel işletmelere verilmiştir. Enerji sektöründe
yaşanan dar boğaz ve demir-çelik üretimindeki rekabet ve
yükseliş, kömürün, hem sanayinin hem de elektrik üretiminin vazgeçilmez
bir kaynağı olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya
koymuştur. Nitekim, Sayın Enerji Bakanının Petrol ve
doğal gaz fiyatları böyle giderse çok eski bir buluş olan kömürü
yeniden keşfedeceğiz. Buraya doğru bir gidiş var.
demesiyle kömürün önemi ve değerini kavradığı
anlaşılmaktadır.
Ülkemizin
yıllık taş kömürü ihtiyacı 20-21 milyon ton
civarındadır, üretilen ise özel sektörle birlikte yaklaşık
2,5 milyon tondur. İthal edilen taş kömürüne geçen yıl 2 milyar
dolar civarında para ödedik. Bu yıl da yaklaşık 3 milyar
dolar ödeyeceğimiz görülüyor çünkü hem taş kömürü fiyatları
yükseliyor hem de Türkiyenin ihtiyacı giderek artıyor. Zonguldak
bölgesi maden ocakları 1970li yıllardan itibaren Türkiye'nin
taş kömürü ihtiyacının neredeyse tamamını
karşılıyordu ama 1980 ve
özellikle de 1990 sonrasında izlenen ekonomik politikalar taş kömürü
üretimini sürekli geriletti ve Türkiye Taşkömürü Kurumu küçültüldü.
Şimdi de öldürücü darbeyi AKP Hükûmetinin vurduğunu hep birlikte
gözlemliyoruz.
Bu Hükûmet
geldiğinde yılda 2,5 milyon ton üretim yapan TTK, geçen yıl 1,7
milyon ton üretim yapmıştır. Oysa, Enerji Bakanı Sayın
Hilmi Güler, 24 Haziran 2004 tarihinde Zonguldakta yaptığı
açıklamada, TTKyı canlandıracaklarını ve yılda 5
milyon ton kömür üreterek tam kapasite
çalıştıracaklarını söylemiş, ama bugün de tam tersini
yapmışlardır.
Yine, bu Hükûmet
kurulduğunda TTKda 15.760 işçi çalışırken, günümüzde
9.760 işçi çalışmaktadır. Böylece 7.200 işçi emekli
edilerek üretim düşürülmüştür.
Sayın Bakan,
Zonguldakta TTKnın çalışmadığı sahaları
özel sektöre açarak, yılda 5 milyon ton oralardan da üreteceklerini ifade
etmiş, ama bu da gerçekleşmemiştir, çünkü ihaleye giren
firmalardan bazıları geri çekilmişler, bazıları da
sözleşmeleri gereğini yerine getirmemişlerdir.
Anlaşılan
o ki bu Hükûmet Zonguldakı gözden çıkarmıştır, ama
şunu söylememiz gerekiyor, yüz altmış yıllık üretim
kültürüne sahip olan ve bu uğurda 4.500 madenci şehidi veren Türkiye
Taşkömürü Kurumunu gözden çıkarmak, ülkemiz ve bölgemize
yapılabilecek en büyük kötülüktür ve ihanettir.
5 milyon ton
üretim kapasitesine sahip olan TTKyı kapasitesinin üçte 1iyle
çalıştırıp zarara mahkûm etmek ve sonra da
çalışanları suçlamak son derece yanlıştır. TTK
hiçbir zaman işçilikten zarar etmemiştir, bunun bilinmesi gerekiyor.
TTKda yılda
5 milyon ton taş kömürü üretmek mümkündür. Bunun için derhâl işçi
alınmalı, üretim artırılmalıdır, çünkü kömür,
geçmişimiz değil geleceğimizdir, geleceğimiz
olacaktır; önümüzdeki yıllarda yerdeki kömür tozunu bile
süpüreceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. O
nedenle, Zonguldakta en kısa zamanda bir kömür enstitüsünün de
kurulması gerekmektedir. Bu enstitü kurulursa, ülkemiz kömürleriyle ilgili
kapsamlı bir araştırmanın yapılması ve buna ortam
hazırlanması söz konusu olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, tabii Zonguldakta sadece kömür yok, bunun
dışında da bir sürü kurumlar var. Örneğin
Çatalağzı Termik Elektrik Santralı vardır. Termik elektik
santralıyla ilgili bir sürü sorunlar vardır. Bu sorunlardan
bazılarını ifade etmem gerekirse, burada çevreye olan olumsuz
etkilerinin giderilmesini sağlayacak elektrofiltre ve baca gazı
arıtma tesislerinin hâlâ yapılmamış olduğunu
görüyoruz. Bölge insanlarının sağlığı çok büyük
tehdit altındadır ve burada kazan ve yardımcı tesislerin
bakım ve rehabilitasyonu da yapılmamıştır.
Ayrıca, verim kaybının önlenmesi ve yakılan fuel-oil miktarının
azaltılması için gerekli çalışmalar sürekli ertelenmek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen.
ALİ KOÇAL
(Devamla) -
ve daha da önemlisi bir türlü tamamlanamayan atık kül ve
cürufunun uzaklaştırılması ve depolanması işinin
hâlen bitmemiş olması düşündürücüdür. Bu anlamda,
Çatalağzına mutlaka bakmak gerekiyor ve oradaki sorunları da
çözmek gerekiyor.
Diğer
taraftan, çok değerli milletvekilleri, Zonguldakın Hisarönü Filyos
Vadisi Geliştirme Projesi vardır ve bu proje hâlâ beklemektedir.
Hükûmet yetkilileri bu konuda verdikleri hiçbir sözü yerine
getirmemişlerdir. Hatta, Rusya Federasyonu ve Kazakistanın bu
bölgeye yapmayı önerdikleri rafineri ve depolama tesisleri projelerine
anlaşılamayan nedenlerle izin verilmemiş ve bu rota Burgaza
yönlendirilmiştir. Zonguldak Filyos Projesi Hükûmetin ilgisini
çekmemektedir veya bu konuda istediği yandaş firmalar oluşmamıştır.
Oysaki, Filyos, Türkiye'nin Karadenize açılan önemli bir
kapısıdır. Buranın değerlendirilebilmesi için, Hükûmet
öncelikle kendine düşen görevleri yerine getirmeli, EPDKda bulunan başvuru
dosyalarını inceleyerek sonuçlandırmalıdır.
Filyos yatağının
ıslah çalışmaları yapılmalı, buna bağlı
olarak da Devrekte Çay ve Kemerköprü Barajları öncelikle ele
alınmalıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koçal.
Gündem
dışı ikinci söz, Adananın Karataş ilçesindeki sel
felaketiyle ilgili söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Mustafa Vurala
aittir.
Buyurun
Sayın Vural.
2.-
Adana Milletvekili Mustafa Vuralın, 10 Mayıs günü Adananın
Karataş ilçesinde meydana gelen sel baskınına ilişkin
gündem dışı konuşması
MUSTAFA VURAL
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce şahsım ve Demokratik Sol Parti adına
hepinize saygılarımı sunarım.
10 Mayıs
günü Karataş ilçemiz şiddetli sel baskınına
uğramıştı. Aralıksız dört saat süren yağmur
ve kısmen dolu yağışı sonucu kent içinde dört
mahallede 160 ev ve iş yeri sular altında kaldı; 60ında
maddi hasar var. Kentin altyapısı kısmen çöktü. Ekili 36 bin
dekar tarım alanı zarar gördü, etkilenen aile sayısı 243.
Yağışların
dinmesinden sonra Adana Valililiğinin, Karataş
Kaymakamlığı ve Belediyesinin tarım ve
bayındırlık il ve ilçe müdürlüklerinin yoğun
çalışmaları sonucu kısa sürede yaralar sarılmaya
başlandı, hasar tespit çalışmaları hızla sonuçlandırıldı.
Bu arada Kaymakamlıkça, hasar gören ev ve iş yerleri sahiplerine
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan bir miktar nakit
para yardımı yapıldı, yardımların devamı
için ödenek talebinde bulunuldu. Bu bağlamda, emeği geçen tüm kurum
yöneticilerine, başta Adana Valisi olmak üzere şükranlarımı
sunarım. Ancak, şimdi durum ne?
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; geçen hafta oradaydım. Selden
etkilenen ev ve iş yeri sahipleri yardımın devamını,
özellikle de ürünleri tamamen zarar gören çiftçi çaresiz durumda devletin
kendilerini hatırlamasını bekliyor. Birkaç gün sonra pazara
götürmeye başlayacağı karpuzu, yine birkaç gün sonra
hasadına başlayacağı buğdayı -Allah bir daha
göstermesin- bir anda yok olmuş. Toprağını
işlemiş, ürününü ekmiş, para harcamış, kredi
almış, borçlanmış. Tam ürününü satıp para kazanacak,
bir anda felaket her şeyini almış götürmüş. Hayalleri suya
düşmüş, umutları tükenmek üzere. Bugünlerde tarımda yeni
ekim dönemi başlıyor. Toprağını işleyecek
parası yok, ama borçlarıyla baş başa.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yöre çiftçisinin ne yazık ki
tarım sigortası da yok. Aslında, tarım sigortası
konusunda Hükûmetin daha gerçekçi olması gerekiyor. Öyle
anlaşılıyor ki mevcut yasaya göre yarısını
devletin, yarısını da çiftçinin ödediği sigortalama sistemi
özellikle küçük ve orta boy çiftçi için cazip görünmüyor. Zaten çiftçinin
bugünkü ekonomik koşullarla üretim yapacak gücü yok. Bu nedenle, mevcut
sigorta yasasının devletin ödediği payın daha da artırılarak
yeniden düzenlenmesinde yarar var.
Sel
baskınının üzerinden neredeyse bir buçuk ay geçmiş,
Belediye Başkanlığınca zarar gören altyapının
onarımı ve sosyal problemlerin çözümü için Acil Destek Fonundan
yardım talebi var; henüz cevap yok. Hasar tespit
çalışmaları zamanında, baştan da belirttiğim
gibi, hızla tamamlanmış ve ilgili bakanlıklara, Tarım
Bakanlığı ile Bayındırlık
Bakanlığına gönderilmiş, hâlâ Bakanlar Kurulundan söz
verildiği hâlde afet kararnamesi hazırlanıp
çıkmış değil.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; çaresiz durumdaki, afetten zarar
görmüş Karataş çiftçisi yeni ekim dönemine hazırlanabilmek için
tohumluk, gübre ve mazot yardımıyla kredi faizlerinin ertelenmesi,
nakit yardımı gibi olanakları kendisine sağlayacak afet kararnamesinin
bir an evvel imzalanmasını bekliyor.
Buradan, bu
kürsüden ilgili bakanlara, Hükûmete sesleniyorum: Artık sadece atama
kararnameleri hazırlamaktan vazgeçin, yaşama kararnamelerine öncelik
verin. Vatandaşın sizden beklentisi bu.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Gündem
dışı üçüncü söz, ünlü yazar Cengiz Aytmatov hakkında söz
isteyen Muğla Milletvekili Sayın Metin Erguna aittir.
Buyurun
Sayın Ergun. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Muğla Milletvekili Metin Ergunun, Kırgız Yazar Cengiz
Aytmatovun ölümü nedeniyle yazarın edebî ve fikrî kişiliğine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı
METİN ERGUN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir hafta
önce kaybettiğimiz büyük yazar Aytmatovla ilgili düşüncelerimi
paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Bu vesile ile hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hitap
ettiğim kürsünün bir edebiyat kongresi kürsüsü
olmadığını bilerek Aytmatovun edebî kişiliğinden
ziyade fikrî yapısı hakkında söz etmek istiyorum. Yalnız
birkaç cümle ile Aytmatovun edebî kişiliğinden de bahsetmek
istiyorum.
Son elli
yıldır dünyanın en fazla okunan 5 yazarından biri. Eserleri
yüz elli yedi dile çevrilmiş olan bir yazar. Aynı zamanda edebî
kişiliğini ortaya koymak için sadece ve sadece Fransız şair
Aragonun bir cümlesi bile yeterlidir. Aragon, Aytmatovun Cemile adlı
hikâyesiyle ilgili olarak Dünyanın en güzel aşk hikâyesidir. diyor.
Aytmatov yetim
bir çocuktur, yetim büyümüştür. Yetim kalmasının sebebi,
babasının öldürülmesidir. Babasının öldürülme sebebi,
millî, manevi değerlere bağlı olduğu için, Kırgız
kültürüne bağlı olduğu için, bir milliyetçi olduğu için,
Stalin tarafından, 137 aydınla birlikte öldürülmüş,
kurşunlanmış ve bir kuyuya atılmıştır.
Aytmatov ancak babasının kemiklerini Babacığım, elli
bir yıldır seni arıyorum, neredeydin? diyerek 1991
yılında bulmuştur.
Bu coğrafya
kanlı bir coğrafyadır, ıstıraplı bir
coğrafyadır. Rusların bu coğrafyayı ele geçirdiği
günden itibaren kan akmaktadır.
Öncelikle
Aytmatovun fikrî yapısında, Gaspıralı İsmail, Mehmet
Emin Resulzade, Molla Nur Vahidov, Mir Seyid Sultan Galiyev, Behbubi, Münevver
Kari, Turar Rızkılov, Halil Dosmuhammetov, Ahmet Baytursunov gibi
isimler etkili olmuştur ama en önemlisi, Kırgız kültürü,
babaannesinin kendisine aktardığı Kırgız kültürü
etkili olmuştur.
Rusların
milliyetsizleştirme politikası yani milliyetler politikası
adını verdiğimiz, aslında milliyetsizleştirmek,
kimliksizleştirmek, kişiliksizleştirme politikasına
karşı âdeta tek başına bir mücadele vermiş, bütün
Sarı Özek bozkırlarında, yani eski Deşti Kıpçak
bozkırlarında kimliksiz hâle getirilen Türk boylarına bir kimlik
vermeye gayret sarf etmiştir, bir vatan duygusu vermeye gayret sarf
etmiştir. Toprak ana budur.
Yine Kopar
Zincirlerini Gül Sarı adlı eseri, bir
bağımsızlık ideali vermeye çalışmıştır
ama en önemlisi ve bütün Doğu blokunu dağıtan en önemli eseri,
dağılımına sebep olan en önemli eseri Gün Uzar Yüzyıl
Olur adlı eseridir. Bu eserindeki anlatmış olduğu Mankurt
Efsanesi -ki Sarı Özek Bozkırındadır- bu Sarı Özek
Bozkırı dediğimiz Kazak bozkırlarıdır. Burada
Sovyetler insanlık laboratuvarı adında bir laboratuvar
kurmuşlardır. Sovyet vatandaşı yaratma laboratuvarı
oluşturmuşlardır. Burada millî kimlikten arınmış,
sadece ve sadece Sovyet vatandaşı olma duygusu verilmeye
çalışılmıştır. Her cinsten, her ırktan, her
dinden insanlar buraya devşirilmiş, toplanmış ve bir model
oluşturmaya çalışılmıştır.
Juan Juanlar
döneminde cereyan eden bu Mankurt Efsanesini -hepinizin bildiğine
inandığım- Aytmatov Sarı Özek Bozkırında geçen
bir efsane olarak anlatır ve bu efsane sosyalist fikrin
kimyasını bozmuştur. O kimya, Doğu blokunu bozmuştur
ve Sovyetler Birliğini dağıtmıştır. Bu dönem
öyle kanlı bir dönemdir ki, Aytmatovun fikrî kişiliğinin, edebî
kişiliğinin, kimliğinin oluştuğu dönemde, muhterem
milletvekilleri destanlar bile yargılanmıştır. Mesela Manas
Destanı mahkemede yargılanmıştır. Hepimizin
bildiği Dede Korkut Destanı mahkemede
yargılanmıştır. Türkmen edibi Berdiyev diye bir
şahıs vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ekliyorum Sayın Ergun, tamamlayın.
METİN ERGUN
(Devamla) - Sadece ve sadece Dede Korkut üzerinde
çalıştığı için kurşuna dizilmiştir. Yine
aynı şekilde Abdul Rauf Fıtrat, Abdülhamid Süleyman Çolpan,
Abdullah Kadiri, Mir Yakub Dulatov, Mağcan Cumabayev -ki Mağcan
Cumabayev bizim için, bu Meclis için son derece önemli bir
şahıstır. Ateşten gömlek giydiğimiz günlerde, yani
İstiklal Harbimiz için Alısta avır azap çekken
bavırım diye başlayan Alıstaki Bavırıma yani
Uzaktaki Kardeşime adlı bizim İstiklal Harbimiz için
yazdığı bir şiirden dolayı kurşuna dizilmiş
olan Mağcan Cumabayev- Kasım Tınıstanov, Ksenofantov,
Mikail Müşfig ve benzeri binlerce -evet, mübalağasız söylüyorum,
binlerce- şairin, edibin, Türk aydınının öldürüldüğü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN ERGUN
(Devamla) Çok teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ergun.
Ben de
tanıma ve tanışma bahtiyarlığına
eriştiğim, dünyadaki Türk ziyalılarının
tamamının Çingiz Aga dedikleri rahmetli Aytmatov için herkese,
ailesine, tüm Türk dünyasına başsağlığı
diliyorum.
Şimdi, Millî
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik. (AKP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle
Muğla Milletvekilimiz, değerli meslektaşım Sayın Metin
Ergun Beye, merhum Cengiz Aytmatovla ilgili olarak bir gündem
dışı konuşma yaptığı için, onu anmamıza
vesile olduğu için teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Aytmatov, sadece Kırgız edebiyatının,
sadece Türk edebiyatının değil dünya edebiyatının çok
önemli şahsiyetlerinden birisi idi. Ben de kendisine Allahtan rahmet
diliyorum ve tüm sevenlerine başsağlığı ve sabır
diliyorum.
2005
yılında, UNESCOnun bir toplantısı dolayısıyla
UNESCO Genel Direktörü Sayın Matsuura tarafından
Kırgızistana davet edilmiştim. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini,
devletini temsilen bu toplantıya katıldım. Aynı etkinlikler
çerçevesinde Cengiz Aytmatovun doğum günü kutlamaları vardı,
devlet başkanlığı düzeyinde doğum günü
kutlamaları vardı. Sayın Başbakanımızın
bizatihi kendisine gönderdiği mütevazı hediyeyi kendisine takdim
ettim ve milletimizin kendisine olan sevgisini, sempatisini ifade ettim,
Türkiyede ne kadar okunduğunu ve takdir edildiğini kendisine ifade
ettim; gözleri yaşardı.
Merhum Aytmatov,
ömrü boyunca Beyaz Gemideki kayıp çocuğu aradı. Onun Cemilesi
aslında bütün insanlığa bir cemile idi. Selvi Boylum Al
Yazmalımdaki lirizme -bildiğiniz gibi, lirizm daha çok şiirde
olur, ama romanda lirizmi yakalayabilmiş olan gerçekten çok değerli
bir romancıydı- o lirizme henüz ulaşılabilmiş
değildir. Biz, Cengiz Aytmatov merhumun ardından kendisine ve
Kırgız halkına nasıl bir cemilede bulunabiliriz diye
düşünürken
Türkiye'de 15inci sosyal bilimler lisemizi, bildiğiniz
gibi, İzmirde açıyoruz. Sadece metropol şehirlerde
açtığımız sosyal bilimler lisesi Türkiye'de devlet okulu
olup da bakalorya programı uygulayan tek lise türüdür ve İzmir Urlada
açacağımız lisenin adını Cengiz Aytmatov Sosyal Bilimler
Lisesi koyduk. (AK Parti ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başbakanımız, geçen pazar günü İzmir seyahatimiz
esnasında bunu da İzmir kamuoyuyla paylaştı.
Ben, dediğim
gibi merhuma bir kez daha rahmet diliyorum. Metin Ergun Bey
arkadaşıma teşekkür ediyorum. Cengiz Aytmatov şüphesiz ki
aramızdan ayrıldı, ama o, eserleriyle aramızda
yaşıyor; o, güzellikleriyle aramızda yaşıyor.
Malumunuz, büyük düşünürümüz Mevlânâ der ki: Eğer yoksa sana ait
yeryüzünde bıraktığın bir eser, yarın gelir yerinde
yeller eser. Eseri olmayanın yerinde yeller eser ama Cengiz Aytmatov
bizim gök kubbemizde gerçekten sadece hoş bir sada değil, hoş
sadalar bırakarak ebedî âleme intikal etti. Kendisini, ben bir kez daha
rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün ve 21 milletvekilinin, TOKİnin
kurumsal yapısı ve faaliyetleri ile bazı iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri (10/223)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Anayasanın
57. maddesinde, konut ihtiyacı ile ilgili tedbirleri almak ve toplu konut
teşebbüslerini desteklemek devlete görev olarak verilmiştir. Konut
yapımının temel unsuru arsadır. Özellikle gelişen
büyük şehirlerde arsa sağlanmasının zorluğu ve
imkânsızlığı göz önünde bulundurulduğunda gerçek
ihtiyaç sahiplerine arsa sağlanmasının devletin sosyal bir
görevi olduğu açıktır.
Devletin bu
görevini yerine getirmek için kurulmuş bulunan Toplu Konut İdaresinin
dar gelirliyi konut ve arsa sahibi yapma amacından
uzaklaştığı, lüks konut veya kâr amaçlı
yatırımlara yöneldiği, bunları yerine getirirken de zaman
zaman Devleti önemli ölçülerde zarara uğrattığı birçok
teftiş ve denetim raporlarında da yer almıştır.
Toplu Konut
İdaresi (TOKİ) ve Emlak Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığı'nca "hasılat paylaşımı"
ile yaptırılan yedi adet toplu konut projesinde, 773 trilyon lira
tutarındaki kaynağın müteahhitlere aktarılarak, kamunun
zarara uğratıldığı müfettişlerce
saptanırken, konut şantiyeleri için müteahhitlere aldırılan
taşıtların da makam aracı olarak
kullanıldığı belirlenmiştir.
2985
sayılı yasaya eklenen kurallarla Kurumun görev alanı
genişletilmiştir. Birçok yetki ve görevin bir arada yürütülmesi,
başta finansman olmak üzere çeşitli sorunları beraberinde
getirdiği gözlenmektedir. Başbakanlığa bağlı olan
TOKİ'nin, Başbakanın yapmış olduğu
açılışları siyasi miting haline dönüştürdüğü ve
miting sponsoru haline geldiği görülmektedir.
Bu durum
"Denetimsiz güç, güç değildir" deyimini
doğrulamaktadır.
Konut
yapımı konusunda, kurumun nesnel ölçütler ve bilimsel
araştırmalara dayalı bir stratejisi
bulunmadığından plansız bir şekilde konut
yapımı inşa edilmekte bununda, satış sorunlarına
yol açtığı TOKİ'nin vermiş olduğu ilanlardan
anlaşılmaktadır.
Bazı
yüklenicilerin belgelerinde çeşitli eksiklik ve
aykırılıklar bulunmasına karşın tekliflerin
değerlendirilmeye alındığı, buna karşın
belgeleri tamam olan bazılarının ise eksiklik gerekçesiyle değerlendirme
dışı tutulduğu, ihale konusu işlerinin duyurusuyla
ilgili konularda yanlışlar yapıldığı,
hasılat paylaşımlı ihalelerde farklı sözleşmeler
yapılarak yükleniciler arasında farklılık
yaratıldığı, ihale bedelleri eşik değerin
üzerinde olduğu halde eşik değerin altındaymış
gibi işlem yapıldığı, sözleşmeye
aykırılıktan kaynaklanan gecikme cezalarının tahsil
edilmediği, yapı ruhsatı alınmadan işe
başlandığı, inşaatların sigorta sürelerinin kesin
kabul tarihine kadar olan dönemi kapsamadığı iddia edilmektedir,
Emlak Konut
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı'nın sermayesinin
yüzde 61i 'Konut Edindirme Yardımı' (KEY) adı altında
milyonlarca kamu çalışanından kesilen paralardan oluşuyor.
2003 yılının başlarında Türkiye genelinde 65 bin
kooperatif konutu TOKİ'den 300 milyon YTL kredi bekliyordu. Maalesef,
TOKİ bu tamamlama kredisini vermedi. Kendi yöntemleriyle 300 milyon YTL
ile tamamlanması mümkün olan 65 bin konutu, AKP iktidarı tam 11 kat
daha yüksek bir para harcayarak 3,5 milyar YTL'ye mal etti.
İstanbul
Ataşehir'de mülkiyeti Emlak Gayri Menkul Yatırım
Ortaklığına ait olan binlerce daire, tapuda satış
fiyatlarının ortalama 8 kat altında gösterilerek
yaklaşık 20 milyon YTL vergi kaybı yaratıldı. Bu
işlemlerde daireler ortalama 250 bin YTL'ye satılırken, tapu
kayıtlarına satış bedelleri 25 bin ile 35 bin YTL
arasında gösterildi. Bu işlemlerden yüklenici yandaş firmalara
büyük maddi çıkar sağlanırken devlet de çok büyük miktarlarda
vergi kaybına uğratılmıştır.
Ayrıca
basından takip ettiğimiz kadarı ile AKP iktidarına
yakın olan müteahhitlerin TOKİ tarafından ihale ile
ödüllendirildiğini görüyoruz.
TOKİ den
toplam bedeli 4 milyar 200 milyon YTL ihale alan ilk 20 firma
açıklanırken aslan payının AKPye
yakınlığı ile kamuoyuna yansıyan belirli bir
şirketin alması dikkat çekicidir.
TOKİnin
ülkemiz genelinde yapmış olduğu faaliyetlerinde yaşanan sorunların
ve kurumsal yapısının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin ve çözüm önerilerinin belirlenmesi
amacı ile anayasanın 98, TBMM iç tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve talep ederiz.
1) Yaşar Tüzün (Bilecik)
2) Ahmet Küçük (Çanakkale)
3) Rasim Çakır (Edirne)
4) Ahmet Ersin (İzmir)
5) Atila Emek (Antalya)
6) Ali Koçal (Zonguldak)
7) Şahin Mengü (Manisa)
8) Muharrem İnce (Yalova)
9) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
10) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
11) Ali Oksal (Mersin)
12) Osman Kaptan (Antalya)
13) Oğuz Oyan (İzmir)
14) Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
15) Rahmi Güner (Ordu)
16) Vahap Seçer (Mersin)
17) Nesrin Baytok (Ankara)
18) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Tekin Bingöl (Ankara)
20) Turgut Dibek (Kırklareli)
21) Tansel Barış (Kırklareli)
22) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
2.-Edirne
Milletvekili Rasim Çakır ve 35 milletvekilinin, Saros Körfezindeki
doğa tahribatının araştırılarak sürdürülebilir
koruma için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
(10/221)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ege Denizi'nin
kuzeydoğusunda yer alan Saros Körfezi'ni, güney ve doğusundan
Çanakkale ilinin Gelibolu ve Eceabat ilçeleri, kuzeyini ise Edirne ilinin
Keşan ve Enez ilçeleri çevreler. Saros Körfezi, 144 çeşit balık,
78 tür deniz bitkisi ve 34 tür süngere ev sahipliği yapan, su altı
zenginlikleri ile dolu ve sualtı etkinlikleri ile ilgilenenler için çok
önemli bir bölgedir. Saros körfezindeki balık çeşitliliğinin
tükenmesi ve yerli balık türlerinin artık avlanamaz noktaya gelmesi
nedeniyle Saros körfezindeki balık kaynaklarının ve
balıkçılık faaliyetlerinin sürdürülebilir yönetimi ve bu
konudaki sorunların boyutlarının araştırılarak,
çözümleri için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Rasim
Çakır (Edirne)
2) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
3) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
4) Bayram Ali
Meral (İstanbul)
5) Selçuk Ayhan (İzmir)
6) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
7) Canan
Arıtman (İzmir)
8) Ahmet Küçük (Çanakkale)
9) Tekin Bingöl (Ankara)
10) Ali Oksal (Mersin)
11) Oğuz
Oyan (İzmir)
12) Tacidar
Seyhan (Adana)
13) Atila Emek (Antalya)
14) Sacid
Yıldız (İstanbul)
15) Orhan Ziya
Diren (Tokat)
16) Turgut Dibek (Kırklareli)
17) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
18) Nesrin Baytok (Ankara)
19) Metin
Arifağaoğlu (Artvin)
20) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
21) Fatma Nur
Serter (İstanbul)
22) Muhammet
Rıza Yalçınkaya (Bartın)
23) Bülent
Baratalı (İzmir)
24) Ahmet Ersin (İzmir)
25) Necla Arat (İstanbul)
26) Akif Ekici (Gaziantep)
27) Ali Koçal (Zonguldak)
28) Abdullah Özer (Bursa)
29) Şevket
Köse (Adıyaman)
30) Zekeriya
Akıncı (Ankara)
31) Vahap Seçer (Mersin)
32) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
33) Atilla Kart (Konya)
34) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
35) Gökhan Durgun (Hatay)
36) Gürol Ergin (Muğla)
Genel Gerekçe
Saros
körfezindeki balık kooperatifleri, amatör balıkçılar ve bölgede
uzun zamandır dalış yapan su altı
fotoğrafçıları ortak bir noktaya değinmektedir. Saros
körfezindeki yerli balık türleri hızla tükenmektedir. Uskumru,
sinarit, mercan, orkinos, kılıç balığı ve karagöz
türleri kontrolsüz avlanma nedeniyle tükenme noktasına gelmiştir.
Yapılan çalışmalar sonucunda Saros körfezinde dip uzatma
ağları ile avcılık yapan 250 adet balıkçı teknesi
tespit edilmiştir. Yakalanan balık türleri aynı olmasına
rağmen 44 farklı özellikte dip ağ çeşidi vardır ve bu
konuda herhangi bir standart yoktur. Balık av yasağı sürmekte
iken çok sayıda ağ teknesi marye, dip ağı atanlar,
ağlarını 60 göz yüksekliğine kadar çıkararak bölgeyi
tüketmektedirler ve ağlarını denizin en derin bölgelerine (200-
10-15 yıl
önce bölgede çekilen su altı fotoğraflarıyla günümüzdekiler
karşılaştırıldığında yaşanan
katliam açıkça görülmektedir. Daha önce görülen canlıların
birçoğundan artık eser yoktur ve denizin dibi adeta balçık ve
kumla kaplıdır. Ülkemizin cennet köşelerinden olan ve bir
zamanlar yabancı televizyon kanallarının gelip bölgede su
altı belgesellerinin çekildiği yurt içinden ve yurt
dışından bölgeye dalış için gelen insanları kendine
çeken sayılı doğa harikalarından biri olan Saroz körfezinin
durumu acil olarak düzeltilmelidir.
Yukarıda
gerekçesi sunulan sorunların varlığının ve
boyutlarının tespiti ve bunların çözümü hususunda
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için, Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
3.-
Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 34 milletvekilinin, inşaat
sektöründeki durgunluk ve daralmanın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
(10/222)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İnşaat
sektörü, ağırlıklı olarak yerli sanayiye dayanması,
yarattığı istihdam genişliği ve katma değerle
ekonominin ve sanayinin bel kemiği durumundadır. Bu sektörümüz
demir-çelik, çimento, cam, seramik ve boya gibi sektörleri doğrudan
diğer pek çok sanayi kolunu da dolaylı olarak etkilemektedir.
İnşaat
sektöründe yaşanan daralmanın ve durgunluğun
araştırılarak, bu sektörümüzün ve bağlı sektörlerin
yeniden ayağa kaldırılması için gerekli önlemlerin
alınması amacıyla, Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Yılmaz
Ateş (Ankara)
2) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
3) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
4) Bayram Ali
Meral (İstanbul)
5) Selçuk Ayhan (İzmir)
6) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
7) Canan
Arıtman (İzmir)
8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Ahmet Küçük (Çanakkale)
10) Ali Oksal (Mersin)
11) Zekeriya
Akıncı (Ankara)
12) Oğuz
Oyan (İzmir)
13) Tacidar Seyhan (Adana)
14) Nesrin Baytok (Ankara)
15) Sacid
Yıldız (İstanbul)
16) Orhan Ziya
Diren (Tokat)
17) Atila Emek (Antalya)
18) Turgut Dibek (Kırklareli)
19) Metin
Arifağaoğlu (Artvin)
20) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
21) Fatma Nur
Serter (İstanbul)
22) Muhammet
Rıza Yalçınkaya (Bartın)
23) Bülent
Baratalı (İzmir)
24) Rasim
Çakır (Edirne)
25) Necla Arat (İstanbul)
26) Akif Ekici (Gaziantep)
27) Ali Koçal (Zonguldak)
28) Abdullah Özer (Bursa)
29) Vahap Seçer (Mersin)
30) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
31) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
32) Atilla Kart (Konya)
33) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
34) Gökhan Durgun (Hatay)
35) Gürol Ergin (Muğla)
Gerekçe:
İnşaat
sektörü yerli sanayiye dayanması, yarattığı istihdam
genişliği ve katma değerle ekonominin ve sanayinin bel
kemiği durumundadır. Bu sektörümüz, demir-çelik, çimento, cam,
seramik ve boya gibi sektörleri doğrudan diğer pek çok sanayi kolunu
da dolaylı olarak etkilemektedir. Öyle ki inşaat sektöründeki
gelişmeler ve değişmeler ülke ekonomimizi hissedilir
şekilde etkilemektedir.
Son bir
yıldır kendini iyice hissettiren ekonomik kriz, her sektörü
olduğu gibi inşaat sektörünü de olumsuz yönde etkilemiştir. 2006
yılında yüzde 18-19 olan inşaat sektöründeki büyüme
hızı, 2007 yılında ise yüzde 5'e kadar gerilemiştir.
Bu gerileme sonucunda işsizlik artmış, yatırımlar
azalmış ve inşaat sektörüyle ilgili pek çok sektör
durgunluğa girmiştir.
İnşaat
sektörünün, ülke ekonomisindeki payı % 10'lar düzeyinde olup, GSMH'daki
doğrudan ve dolaylı payı toplamı yaklaşık % 30
seviyesindedir. Emek-yoğun bir sektör olan inşaat sektörünün istihdam
içindeki payı ise (etkilediği yan sektörlerle beraber) yüzde 15
dolayındadır. Bu istihdamın önemli bir kısmını da
vasıfsız işçi istihdamı oluşturmaktadır.
Dolayısıyla inşaat sektöründeki durgunluk vasıfsız
işsiz sayısını olağan üstü artırmaktadır.
İşsizliğin yarattığı sosyal ve toplumsal tahribat
göz önüne alındığında sektördeki durgunluğun bir an
önce çözülmesi gerekmektedir. İnşaat sektörünü etkileyen bir
diğer olumsuzluk da inşaat girdilerinde yaşanan
aşırı fiyat artışlarıdır. Örneğin
inşaat sektörünün üst yapı kısmının en önemli kalemi
olan nervürlü demirin fiyatı fabrikada; 03.12.2003 yılında 310
YTL + KDV iken, 26.12.2007 tarihinde 920 YTL'ye ve 05.05.2008 tarihinde ise
1605 YTL yükselmiştir. Yani diğer bir ifadeyle sadece demirde
yaşanan artış son altı ayda yüzde 70'lere
ulaşmıştır.
İnşaat
sektöründe yaşanan daralma hem istihdamda hem de inşaat sektörü ile
bağlı sektörlerde ciddi sıkıntılara neden
olmuştur. İnşaat sektörünün canlanması ve bu sektörde
yaşanan sorunların çözümü, ekonomik durgunluğun
aşılmasına da önemli katkı sağlayacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler
1.-
Slovenya Ulusal Meclisi ile Avrupa Parlamentosu tarafından 26 Haziran 2008
tarihinde Brükselde düzenlenecek olan Avrupa Birliği ve Genişleme
konulu Karma Komisyon Toplantısına davet edilen Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner
Aksoy ve AB Uyum Komisyonu Üyesi Mustafa Öztürkün davete icabet etmesine
ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/473)
18
Haziran 2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Slovenya Ulusal
Meclisi ile Avrupa Parlamentosu tarafından 26 Haziran 2008 tarihinde
Brükselde düzenlenecek olan Avrupa Birliği ve Genişleme konulu
Karma Komisyonu Toplantısına Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner Aksoy ve AB
Uyum Komisyonu Üyesi Mustafa Öztürk ismen davet edilmektedir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanunun 9 uncu Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Meral
Akşener
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, karar yeter sayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.58
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.11
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
B) Çeşitli İşler
1.-
Millî Eğitim Bakanlığının Gönül Köprüsü Projesi
çerçevesinde Genel Kurulu ziyaret eden öğrencilere Başkanlıkça
Hoş Geldiniz denilmesi
BAŞKAN -
Oylarınıza sunmadan önce, Millî Eğitim
Bakanlığının Gönül Köprüsü Projesi çerçevesinde Bingölden
ve Burdurdan Ankaraya gelen 500 evladımız dinleyici
locasındadır. Kendilerine hoş geldiniz diyorum.
(Alkışlar)
C) Tezkereler (Devam)
1.-
Slovenya Ulusal Meclisi ile Avrupa Parlamentosu tarafından 26 Haziran 2008
tarihinde Brükselde düzenlenecek olan Avrupa Birliği ve Genişleme
konulu Karma Komisyon Toplantısına davet edilen Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Soner
Aksoy ve AB Uyum Komisyonu Üyesi Mustafa Öztürkün davete icabet etmesine
ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/473) (Devam)
BAŞKAN -
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.12
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.21
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, oylamadan önce yoklama istiyoruz efendim.
AHMET YENİ
(Samsun) 20 kişi yok, 20 kişi gözükmüyor Başkan!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oylama öncesinde karar yeter sayısı
istendiği için ara vermiştik.
Şimdi
oylamayı elektronik cihazla yapacağım, karar yeter
sayısı arayacağım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Toplantı yeter sayısı Sayın
Başkan
BAŞKAN Üç
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.
Başbakanlığın
Anayasanın 82nci maddesine göre verilmiş iki tezkeresi vardır;
ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:
2.-
İrana resmî ziyarette bulunan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmene
refakat eden heyetlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/474)
18/6/2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmenin, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 6-8 Mayıs 2008 tarihlerinde İrana yaptığı
resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Akif Ekici Gaziantep
Milletvekili
Süleyman
Nevzat Korkmaz Isparta
Milletvekili
Mahmut
Mücahit Fındıklı Malatya
Milletvekili
Hasan Ali Çelik Sakarya
Milletvekili
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN
Sayın Okay, toplantı yeter sayısı istiyor musunuz?
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) İstiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Okay, Sayın Arıtman, Sayın Çakır, Sayın
Korkmaz, Sayın Altay, Sayın Keleş, Sayın Güvel, Sayın
Serter, Sayın Özer, Sayın Erenkaya, Sayın Baytok, Sayın
Barış, Sayın Coşkuner, Sayın Yalçınkaya,
Sayın Ünsal, Sayın Arat, Sayın Tüzün, Sayın Özkan,
Sayın Mengü, Sayın Dibek.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENELKURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)TEZKERELER(Devam)
2.-
İrana resmî ziyarette bulunan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmene
refakat eden heyetlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/474) (Devam)
BAŞKAN
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer
tezkereyi okutuyorum:
3.-
Kuveyte resmî ziyarette bulunan Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğluna refakat eden heyetlere iştirak etmesi uygun
görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/475)
18/6/2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Devlet Bakanı
Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlunun, görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte 16 Mayıs 2008 tarihinde Kuveyte
yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Celal Erbay Düzce
Milletvekili
Cemal
Yılmaz Demir Samsun
Milletvekili
Yılmaz
Helvacıoğlu Siirt
Milletvekili
Necip Taylan Tekirdağ
Milletvekili
Mustafa
Çetin Uşak
Milletvekili
BAŞKAN
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, AKPli belediye meclisi
Başbakan ve
bakanlar hep AKPli milletvekillerini getirip gezdiriyorlar. Devletin
parasıyla
(AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Sen mi veriyorsun parayı!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı:
223)
BAŞKAN
1inci sırada yer alan, Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının komisyona geri
verilen maddesiyle ilgili komisyon raporu
Başkanlığımıza henüz verilmediğinden
tasarının görüşmeleri ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/478) (S.
Sayısı: 93) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu
93 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurun
Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 93 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu kanun tasarısıyla, geçtiğimiz aylarda
Meclisimizce kurulan Ağrı Dağı Üniversitesinin
adını, Hükûmet, İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak değiştirmeyi
Meclisimize teklif ediyor. Ancak talihsizlik şuradadır ki bu
tekliften önce Sayın Hükûmet, Sayın İbrahim Çeçenle, onun sahip
olduğu holdingle, 2 Temmuz 2007de yani 22 Temmuz seçimlerinden tam yirmi
gün önce bir protokol yapmış.
Sayın
İbrahim Çeçenin eğitime yaptığı, yapacağı
katkılardan dolayı, ben bir eğitimci olarak, kendisine
huzurunuzda, milletimizin huzurunda da teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Ancak Sayın Millî Eğitim Bakanımız, Meclisin yetkisini,
Meclisin uhdesinde olan bir hususu bundan bir yıl önce 2/7/2007de bir
protokolle elimizden almıştır. Şimdi, tam tabirle, Meclisin
yetkisini, elimizden aldığı yetkiyi bize tasdik ettirmek
istemektedir.
Sayın
milletvekilleri, tasarıda, sıra sayıya bakarsanız
karşı oy yazımızda buna niye karşı
olduğumuzu bütün gerekçeleriyle anlattık. Şimdi, yürütme, yasama
adına taahhütte bulunamaz. Bu yanlıştır. Son günlerde
Türkiyede yasama, yürütme, yargı üçgeninde, zaten hiç olmaması
gereken yoğun bir trafiği yaşıyoruz ama bu vesileyle
söylemek isterim ki yürütmenin, şu yüce Meclisin uhdesinde
bulundurduğu yasama yetkisini bu şekilde gasp etmesini doğru
bulmuyorum. Şimdi, Sayın Bakanıma soruyorum: Sayın Bakan,
ola ki bu Mecliste bu tasarınız reddedilirse ne
yapacaksınız? Hükûmet mahcup olacak, attığı imzanın
altında kalacak. Bu doğru değildir değerli milletvekilleri.
Kaldı ki protokolle, üniversitenin kampüs alanında yer alması
gereken akademik, idari ve sosyal tesis binalarının şirket
tarafından yaptırılıp rektörlüğe devri
öngörülmüştür. Bahse konu rakam 100 milyon dolardır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri -komisyonda da belirttik- bu konuya çok makul
bakmıyoruz, çok makul değil, hiç makul bakmıyoruz. Üniversiteler
yerel değildir. Esasen ulusal bile denemez. Üniversite, uluslararası
bir pozisyondadır. Nitelik ve işlevi böyle
algılanmalıdır. Üniversite diplomasıyla ilköğretim
okulu diplomasını, ortaöğretim kurumları
diplomasını bir tutmak kabul edilemez. Bir ilköğretim okuluna
bir hayırseverin adını verelim, bir ortaöğretim kurumuna
bir hayırseverin adını verelim, bunda bir engel yok ama bir
üniversiteden bahsediyoruz: İbrahim Çeçen Üniversitesi. Bakın,
Türkiyede bu konuda iki örnek vardır, yaşarken üniversitelere ismi
verilen iki örnek vardır. Bunlardan birisi hâlen yaşayan -Allah uzun
ömür versin- Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demireldir, birisi de
merhum İzzet Baysaldır. Ama İzzet Baysal her şeyini
Boluya ve oradaki üniversiteye vakfetmiştir, teslim etmiştir, feda
etmiştir. Boluda doğan bir insan doğarken İzzet
Baysalın kurduğu doğumevinde doğar, onun kurduğu
üniversiteden hayata atılır.
Şimdi,
Sayısal Loto 14 trilyon verdi. Bana çıksa, al şu parayı
Sinop Üniversitesinin adını Engin Altay üniversitesi yap
Doğru
değil.
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Siz de kurun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Doğru değil
Doğru değil
Şimdi, bunun
dünyada çok örneği yok. Kaldı ki Türkiyede de söylediğim iki
istisna dışında örneği yok. Daha yatırımları
yapılmamış, yapıldıktan sonra
Bakın, ben Sayın
Bakana, sayın Hükûmete, yüce Meclise teklif ediyorum, bu işte
şöyle bir makuliyet bulunabilir: Sayın Çeçen kampüsü yapsın,
fakülte binasını, sosyal tesisini yapsın ve nasıl ODTÜnün
girişi varsa, Hacettepenin, Beytepenin girişi varsa Ağrı
Dağı Üniversitemizin kampüs girişine de İbrahim Çeçen
kampüsü densin, bunda bir engel yok.
İbrahim
Çeçen üniversitesi
Yarın birisi derse ki, Ağrılı bir
iş adamı derse ki: Kardeşim, ben 150 milyon dolar
vereceğim. Onun adını mı vereceksiniz?
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Başka bir üniversite kurarız.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Başka üniversite kuralım.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Hayır, birisi de çıktı dedi ki: Kardeşim
benimki
Yahu böyle bir şey olabilir mi? Yükseköğretim bu kadar
sulandırılamaz!
Sayın
Çeçene Allah uzun ömür versin, sağ. Kaldı ki yani insan
hayatında -insan beşer, şaşar- toplumca çok tasvip
edilmeyecek bir iş ve eylemin içine girdiğini varsayalım.
İsmi geri mi alacağız?
YAŞAR
ERYILMAZ (Ağrı) Geri alalım.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Böyle şey olur mu değerli arkadaşlar? Ciddi bir
iş konuşuyoruz sayın milletvekilleri, bir üniversitemizden, bir
ilimizden bahsediyoruz.
Şimdi,
devlet üniversitelerinde tarihimize ve kültürümüze mal olmuş kimselerin
isimleri verilmiştir. İşte İsmet İnönü Üniversitesi,
Celal Bayar Üniversitelerimiz vardır. Ancak parayı basana üniversite
ismi vermek, üniversitenin ruhuna, misyonuna da uygun değildir.
Şimdi,
buradan anlaşılıyor ki AKPnin yükseköğretime
bakışı biraz sağdan, biraz da sığ bir
bakıştır. Yükseköğretim ciddi bir iştir.
Yükseköğretimi de imam hatipleştirme arzusu içinde olduğunuzu
zaten biliyoruz. Bu konuda Meclisimizce yapılan Anayasanın 10uncu
ve 42nci maddelerindeki değişikliğin ülkeyi nasıl bir kaos
ortamına soktuğunu biliyoruz. Türbanı üniversiteye
sokmanız, sayın milletvekilleri, sokma çabanız Türkiyeyi
germiştir. Bu gündeminizle milletin, vatandaşın ve devletin
gündemi düşmüştür. Yargı, yürütme ve yasama organları
arasında bir savaş, bir kaos ortamı yaşanır hâle gelmiştir.
Bunlar doğru şeyler değildir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Meclisimizce
yaptığımız, hep beraber yaptığımız
kanunlarla bugün 94ü devlet, 33ü vakıf olmak üzere 127 tane
üniversitemiz var. Ancak son on yılda lise mezunları
sayısında yüzde 100lük bir artış var, üniversite
sayımızda da ciddi bir artış var ama kontenjan
artışlarında yüzde 20lerdeyiz. Kaldı ki o da
tartışmalı bir konudur.
Şimdi, tabii
bu neyle ilgili? Bu iki şeyle ilgili: Yükseköğretime
ayırdığınız bütçeyle ilgili ve bu bütçeye de
dayalı olarak hem fiziki kapasite, ekipman, donatım
bakımından büyük bir zafiyet içinde yükseköğretim sistemimiz hem
de akademik kadro bakımından büyük bir zafiyet içinde.
AKP zihniyetine
göre yeni üniversite deyince, yeni fakülte, yeni idari kadro, yeni akademik
kadro, yeni kampüs, yeni yurt değil, size göre, akla gelen sadece tabela
çakmaktır. Bu anlayış doğru bir anlayış
değildir. Bu anlayışla Türkiyede yükseköğretim sistemimiz
kesinlikle istenilen bir noktaya getirilemez.
Bakın, dün
rektör seçimleri vardı, sonuçlandı. Tabii, mevcut sisteme göre bu
süreç yürüyecektir. Bundan çok kuşku duymuyorum ama çok Müslüman
rektörlerle
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Hıristiyanı da mı var?
ENGİN ALTAY
(Devamla) -
yeni arka bahçeler yaratma arzusu içinde yanıp tutuşan
bir YÖK Başkanı
Bugün burada yok. Herhâlde YÖK Başkanı
zakkum çiçeği toplamaya mı gitti, ne yaptı? Daha önce ben bu
Parlamentoda Evlere şenlik bir YÖK Başkanımız oldu. demiştim.
Şimdi anlaşılıyor ki YÖK Başkanımız sadece
evlere şenlik değil, kulislere şenlik. İbretiâlem bir YÖK
Başkanıyla karşı karşıyayız. Biraz sonra
niye böyle söylediğimi söyleyeceğim. Ama Yükseköğretim Kuruluyla
ilgili bir kanun görüşüyoruz. Eski YÖK Başkanı
olmadığı zaman kıyameti koparıyordunuz, şimdi
bakıyorum hiç sesiniz çıkmıyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, yeni üniversitelere ödenek vermediniz. Küçük
illerin, Sinop dâhil, Hakkâri dâhil, Bayburt, Gümüşhane, Yalova dâhil
bütün küçük illerin umutlarıyla oynadınız. Sizin
yaptığınız umut tacirliğidir. Hele bunu eğitim
üzerinden yapmak, ayrıca bir gaflettir, belki dalalettir.
Şimdi
bakın, 2008 bütçesinde, burada hep beraber yaptığımız
bütçede on yedi yeni üniversiteye bu Meclis 150 trilyon ödenek
ayırdı. Sayın milletvekilleri, daha çok olmasını
isterim, ama Uludağ Üniversitesinin, sadece, bütçesi 166 trilyon!
Şimdi, bu, Allahtan reva mı?
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Reva tabii. Onun öğrenci nüfusu kaç?
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Allahtan reva mı? Bu
adalet mi? Böyle bir adalet anlayışı olabilir mi?
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Onun öğrenci sayısı kaç, ona bakın.
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Yani, bir partinin tabii
adında adalet kelimesinin geçmesi, o partinin adaletle ilintili
olduğu anlamına gelmez.
Millî Eğitim
bütçesi içinde yükseköğretim payı, bakın,
devraldığınız Türkiyede yüzde 25. Size bu millet
Türkiyeyi teslim ederken Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin
içinde yükseköğretimin payı yüzde 25. Aradan geçen altı yıl
sonra geldiğiniz bu noktada, otuz iki de yeni üniversite ilave
etmişken, sizin Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi içinde
YÖK payınız, sayın milletvekilleri, maalesef yüzde 25ten yüzde
19a düşmüştür. Bu caiz midir, doğru mudur, mantıklı
mıdır? Hangi matematik kuralıyla ya da eğitim
kuralıyla ya da -Muharrem burada- fizik kuralıyla falan bu
açıklanabilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Orantı diye bir
şey var. Ama orantıdan anladığınız, 1
Mayısta İstanbul Valisinin orantı anlayışıysa ben
ona bir şey diyemem!
Sayın
milletvekilleri, ülkemizdeki seçilmiş ve atanmış yöneticilerde
aranması gereken nitelik ve vasıflar, maalesef,
iktidarınızla birlikte yok sayılmıştır. Nitelik,
vasıf, ehliyet, liyakat, AKP hükûmetlerinin yok saydığı,
ortadan kaldırdığı ama devlette esas ve temel olan unsurlardır.
Şimdi bu Hükûmetin bir tane aradığı şey var, o da
zihniyet birliği. Zihniyet birse mesele yok, ona devletin her türlü
kurumu, kademesi teslim edilebilir! Yok, zihniyet bir değilse, sen dur!
Nerede dur? Bana yakın değilsen yani benim sempati duyduğum
tarikata yakın değilsen, başka bir tarikata yakınsan
örneğin, şurada dur; yok sen benim bütün olarak partime yakın
değilsen ta orada dur; yok bana karşıysan, ananı, yedi
sülaleni de al, nereye gidersen git anlayışı, sizin hükûmet etme
anlayışınızın temelidir sayın milletvekilleri!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ayıp oluyor ayıp! Sana hiç
yakışmıyor.
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Bunlar realite.
Şimdi, geçen
dönemde ben
(AK Parti sıralarından gürültüler) Efendim, ben bu
partide herkes böyle demiyorum. Bu partide inanıyorum ki benim gibi
düşünen, Türkiyenin çağdaş yüzünün değişmesini istemeyen
de çok değerli milletvekilleri vardır.
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Senin gibi düşünenlerden Allah korusun!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ama benim gibi düşünmeyen sayın milletvekillerimizin
olduğunu ben biliyorum.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Sevgi tarikatına bağlı milletvekilleriniz var.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Sevgi tarikatından bahset.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bizim İç Tüzükün 157nci maddesi şimdi Sayın
Başkanın size işlem yapmasını gerektirir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu Türkiyenin bir çizilmiş rotası
vardır. Hiçbir koşulda bunun değişeceğine ben ihtimal
vermek istemiyorum. Böyle arzular taşıyanlar olabilir.
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) Kimsenin değiştirmeye niyeti yok.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Söylemleriyle, eylemleriyle bu konuda bir yol haritası kendine
çizmiş olanlar olabilir, gizli ajandaları olanlar olabilir ama bu
cumhuriyet, laik, demokratik nitelikleriyle; bu devlet, sosyal ve üniter
yapısıyla, bu millet, böyle ayakta durdukça bir ve beraber olarak,
hiç şüpheniz olmasın, hep beraber sonsuza kadar bunu
yaşatacağız ve Türkiyenin çağdaş yüzünü kesinlikle ve
kesinlikle karartmayacağız.
Bugünlerde bir
güneş modasıdır gidiyor. Elbette güneş birçok şeyin
sembolüdür ama değişme ve yenileşme birbirine
karıştırılmamalıdır. Her değişim
doğru değişim değildir, değişme geriye dönük de
olabilir. Biz değişim partisiyiz. diyerek ileriyi hedef göstermiyor
olabilirsiniz ya da Ben değişimden yanayım. diyen birisine, o
insana Evet, bu ileriye, çağdaşlaşmaya, aydınlanmaya
gidiyor. diyemeyiz, değişim geriye de dönük olabilir. Onun için, biz
yenileşmeden tarafız. Yenileşme her zaman ileriye,
aydınlığadır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi bakın, değerli arkadaşlar,
üniversiteleri konuşuyoruz. Bu Meclis üniversiteye türbanı sokmaya
kalktı. Şimdi ben soruyorum: Bin yıldır
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Türbanda ne var bu kadar?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ben şimdi söylüyorum: Bin yıldır bu topraklarda
yaşayan insanlar Müslüman değil mi?
HÜSEYİN
DEVECİOĞLU (Kilis) Takiye yapma.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Müslüman mı? Şimdi, 1969a kadar Türkiyede birisi gelip
de -iktidar partisinden ya da başka partilerden- burada Ey ahali, ey
milletvekilleri! Biz 1969a kadar Müslümanlığı yanlış
yaşamışız, Allah bizi affetsin. Şimdi bunun
doğrusunu bulduk. Bu türban olmazsa İslam olmaz, Müslüman olunmaz.
diyecek bir babayiğit varsa gelsin, burada söylesin, biz dahi hepimiz onu
kabullenelim.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Onu Deniz Baykal söyler!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, şunu söylüyorum
HÜSEYİN
DEVECİOĞLU (Kilis) Konuya gel, konuya!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, konunun tam içindeyim. Üniversite ve türban Türkiye'nin
temeli, temel konusu, gündem!
Şimdi,
bakın beyler
SELAMİ UZUN
(Sivas) Başsavcı seni dâhil etti galiba!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, baş örtüsüyle türbanı bir görmek doğru
değildir. Bana göre bu bizim geleneklerimizde, bin yıllık
geleneğimizde var olan baş örtüsüne de yapılabilecek en büyük
hakarettir.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Baş örtüsü üzerinden siyaset yapma!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, burada olması gerekip olmayan Yükseköğretim
Kurulu Başkanımız Sayın Yusuf Ziya Özcandan biraz
bahsetmek istiyorum çünkü öyle anlaşılıyor ki dün burada
söyledikleri Türkiyede epey tartışılacak. İnsan,
kasdını aşan ifade kullanabilir, sürçülisan edebilir ama bunun
Yükseköğretim Kurulu Başkanı olmuş bir profesör,
Türkiye'nin yükseköğretimini tanzimden, koordinasyondan sorumlu bir
profesör, devlet protokolünde -yanlış bilmiyorsam- ilk 10da olan bir
profesör yapıyorsa sizin de bir şeyi düşünmeniz lazım. Bu
aslında atamadan hemen sonra görülmüş. Bir bürokrat, Maliye
Bakanımıza YÖKte ne güzel şeyler oluyor. YÖK Başkanı
iyi konuşuyor. Hava değişti. diyor. Maliye Bakanından
cevap: İsterse söylemesin! Sayın YÖK Başkanı
atandıktan on beş gün sonra Sayın Başbakan YÖK
Başkanına -bir demecinden sonra uyarmak zorunda kalıyor
Sayın Başbakan- diyor ki: Aman Hocam, dikkatli ol. İpimizi
çekerler. Bir ülkenin Başbakanı Yükseköğretim Kurulu
Başkanına bunu söylüyor. Şimdi, ne demek bu? Bu ne demek?
İpimizi çekerler. ne demek? Başbakan nerede? Yükseköğretim
Kurulu Başkanı nerede? Bu ne demek sayın milletvekilleri? Bu
kabul edilebilir mi?
Şimdi,
aynı YÖK Başkanı, bakın, 2008in Ocağında bir
demeç veriyor, Üniversitelerimizin önündeki yığılmanın
nedeni lisans eğitiminin parasız olmasıdır. diyor. Pes!
Yüz kere pes! Türkiyede parasız yükseköğretim var mı? Yok. Bunu
en iyi bilmesi gereken kim? YÖK Başkanı. Adamın Türkiyede
lisans eğitiminin, hatta ön lisans eğitiminin paralı
olduğundan, bir harç alındığından ve kendisi atanana
kadar bu harcın tam yüzde 400 artırıldığından
haberi yok. Sizin teslim aldığınız Türkiyeden bugün
getirdiğiniz Türkiyeye, yükseköğrenim öğrenci harçları
yüzde 400 artmıştır.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Kim artırdı? Biz mi artırdık?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Hayalî başbakan artırmadı! Hayalî Hükûmet
Siz
artırdınız. Hükûmetiniz artırdı. Ben mi
artırdım?
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Öyle mi zannediyorsun?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, sayın milletvekilleri, Sayın YÖK
Başkanı Özel Kalem Müdürü alsın, güzel
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ekliyorum.
Tamamlayın
lütfen.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bakın, 21-28 Nisan Ebeler Haftası. Ben de seçim bölgem
Sinoptaki bütün ebe hemşirelere tebrik yazdım. Onlara
minnettarız. Ebeler kutsaldır, ebelik kutsaldır ama
Yükseköğretim Kurulu Başkanının Özel Kalem
Müdürlüğünü, Allah aşkına -soruyorum- bir ebe yapabilir mi?
Olabilir mi bu? Eh, yani Zina yapan hapisle cezalandırılsın.
diye teklif eden bir profesör Danışma Kurulu Üyesi. Yani bunları
saymakla bitiremeyiz ama bir şey var ki Basın Müşavirinin
görevine son vermeseydi YÖK Başkanı, dün, buralarda bu bu
zıkkım, zakkum hatalarını yapmazdı. Hülya
Aydoğanın görevine son vermeseydi, dün yaşanan trajedi, rezalet
burada yaşanmazdı. Bunu da belirtmek istiyorum.
Sayın
Milletvekilleri, bu tasarıya karşıyız. Süre bittiği
için kalan kısımları inşallah bir başka sefere
konuşuruz.
Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Altay.
Hükûmet
adına Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısıyla ilgili olarak Hükûmetimiz adına görüşlerimizi
ifade etmek ve değerli muhalefet sözcüsünün itiraz ettiği bazı
konulara da açıklık getirmek üzere huzurunuzdayım. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından gerek 22nci Dönemde gerek 23üncü Dönemde
yaptığımız yasama çalışmalarıyla Hükûmetimizin
getirmiş olduğu tasarılar kabul edildi ve üniversite bulunmayan
41 vilayetimize üniversite kuruldu; 15 bir kurduk, 17 bir kurduk ve son olarak
da 9 ilimizde üniversite yoktu, bunları da kurduk. Bu 41 üniversitemizin
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Ancak
hatırlayacaksınız, Bitlise üniversite kurduğumuz zaman
Eren Holdingin sahibi Sayın Ahmet Eren kendi memleketi olan Bitlise
üniversiteyi kendisinin yapmak istediğini, binaları kendisinin yapmak
istediğini ifade etti, taahhütte bulundu. Milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte görüştük kendisiyle ve burada
yaptığımız yasama çalışması esnasında
Bitlis Üniversitesinin adını Bitlis Eren Üniversitesi koyduk. Kendi
adını vermek istemedi Bütün aile olarak
yaptığımız için sadece benim ismimi taşıması
doğru olmaz. dedi, ailesinin ismini verdi; biz de kendisini takdir ettik,
tebrik ettik ve ismini verdik.
Değerli
arkadaşlarım, yasama, yürütme ve yargı, malumunuz üç ayrı
güçtür, erktir. Herkesin bir sınırı vardır. Biz, yürütme
olarak hiçbir zaman için Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini
almayız. Değerli milletvekili arkadaşımız hiç
yakışmayan biçimde ifade ettiği için, gasbetmek hiç
aklımızın köşesinden geçmez.
Değerli
arkadaşlar, Sayın İbrahim Çeçenle benim yaptığım
protokolde der ki hatta, protokol burada, bütün arkadaşlarıma
dağıtabilirim, muhalefetin elinde zaten var- diyoruz ki: İbrahim
Çeçen, Ağrı Üniversitesinin bütün binalarını, bütün
müştemilatını yapmayı taahhüt ediyor. Millî Eğitim
Bakanlığı da yasal süreci başlatmayı taahhüt ediyor. Eğer
iyi okursanız, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
yasal prosedür başlatılacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
buna yetki vermediği zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun
çıkmadığı zaman bu ismin değişmeyeceğini
ilkokul çocukları bile bilmez mi?
Dolayısıyla,
peki, ben niye bu protokolü Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeden önce
yaptım? Millî Eğitim Komisyonunda da arkadaşlarım sordular,
dedim ki: Siz hep meseleye eğer sağlamcı açıdan bakıyorsanız,
biz işi sağlama aldıysak bize teşekkür etmeniz lazım.
Diyelim ki biz bu kanunu çıkardık. Biz bu kanunu
çıkardıktan sonra adı geçen değerli iş adamı
derse ki Ben bu üniversiteyi yapmıyorum. sizin elinizde onu
bağlayan herhangi bir metin, herhangi bir protokol olmadığı
zaman sizin söyleyecek sözünüz olur mu? Dolayısıyla, biz, meseleyi
garantiye alan, sayın iş adamının taahhüdünü bir protokole
bağlayan bir çalışma yaptık ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin huzuruna da bu kanunu getirdik. Dolayısıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iradesini gasbetmek, yetkisini almak aklımızın
köşesinden geçmez.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Siz hep böyle yapıyorsunuz zaten, anlaşmaları
iş adamlarıyla yapıp kanunları geçiriyorsunuz!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Gelelim
diğer tarafa değerli arkadaşlar. Yine değerli milletvekili
arkadaşımız der ki: Biz sadece tabela üniversitesi kurduk ve
buralara bütçe tahsis edilmedi. Bunlar, işte biz, özellikle ümit
tacirliği, umut tacirliği yapıyoruz. Bunları da yakıştırmıyorum.
Sayın Milletvekilinin kendi iline üniversite kuruldu. Üniversite
kurulması için kendisi de hararetle bunu istiyordu. Eğer tabela
üniversitesiyse, bir işe yaramayacaksa niçin siz istiyorsunuz?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ödenek istiyoruz Sayın Bakanım, işte, ödenek
istiyoruz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Hayır,
niçin yıllar yılı bunu yapmadınız?
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Milletvekilinin söylediği bu söz de
doğru değil. Ben size şimdi rakamlar vereceğim: Otuz iki
üniversiteye verilen bütçeden söz ediyorum. Son dokuz üniversite yeni kuruldu,
henüz onlara bütçe falan tahsis edilmiş değil. Geçen sene 201 trilyon
TL, bu sene de 522 trilyon TL olmak üzere toplam 766 trilyon Türk lirası
buralara kaynak tahsis edilmiş. Sayın Milletvekilinin söylediği
150 trilyon, yatırım bütçesidir.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Onu söylüyoruz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) İki:
Değerli arkadaşlar, 32 vilayetin 29unda kampüs alanları
belirlenmiştir. Maliye Bakanlığı
Müsteşarının başkanlığında bir heyet ilgili
bütün kurumları da yanına alarak, rasyonel yatırım
neresidir, nerede kampüs alanı olmalıdır, diyelim ki Bitliste,
diyelim ki Siirtte, diyelim ki Muşta, Bingölde, Ağrıda,
Adıyamanda veya Burdurda kampüs alanı neresi olacak, bizatihi oraya
gitmiş, kayıt altına almış ve kampüs
alanlarını belirlemiştir hazine arazisi öncelikli olmak üzere.
Yoksa kamulaştırma yoluyla 29unun kampüs alanı
belirlenmiştir değerli arkadaşlarım.
Daha önce bu
Mecliste ben huzurunuzda söyledim. Konsolide bütçeden kendisine aktarılan,
verilen bütçenin dışında, biz, Millî Eğitim
Bakanlığına tahsis edilen bir kaynaktan, bu yeni kurduğumuz
on iki üniversiteye ayrıca rektörlük birimlerini, bütün
unsurlarını içine alacak şekilde rektörlük binaları
yapıyoruz.
Şimdi, bütün
bunlar ortadayken Tabela üniversitesi kuruldu. deyip durmak aslında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi şahsiyetine de
haksızlıktır.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ne alaka?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Ne alaka?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Türkiye Büyük
Millet Meclisi, bu irade, kendi halkını kandırmaz. Bakın,
bu üniversitelerin kuruluşuna siz de Milliyetçi Hareket Partisi de DTP
Grubu da destek verdiniz. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesiyle
kuruldu.
Arkadaşlar,
şunu söylerseniz anlarım: Daha çok kaynak verelim, daha çok kaynak
üretelim. Bunu anlarım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Söyledi; ödenek istiyor, kadro istiyor.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Gelelim,
değerli arkadaşlar, birkaç günden beri arkadaşlarımız
hep şu itirazda bulunuyorlar: Yükseköğretime ayrılan bütçe
Millî Eğitim Bakanlığının bütçesiyle
orantılandığı zaman düşme var. diyorlar. Burada aslında
hangi bazda düşme vardır? Ben rakamsal artışı
söyleyeyim size: 2002 yılında bütün üniversitelere, elli üç devlet
üniversitesine ve YÖKe ayrılan para 2 katrilyon 450 trilyon Türk
lirasıydı. Bakın, 2008 bütçesinde YÖKe ve üniversitelere
ayrılan para 7 katrilyon 300 trilyon Türk lirasıdır. Rakamsal
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yüzde, yüzde
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bakın,
gelelim
Gayrisafi millî
hasılaya olan oranından söz ediyorum. Gayrisafi millî hasılaya
oranına göre hesapladığınız zaman 2002
yılında -dün de bir soru üzerine söylemiştim- yüzde
0,90dır, yüzde 1 değildir,
bugün yüzde 1,2dir. Şimdi, oran bu değerli arkadaşlar.
Gelelim,
diğer taraftan Millî Eğitim Bakanlığı
Bakın,
okul öncesi eğitimde yüzde 150lik bir artış meydana
gelmiştir. Türkiyede bilim sanat merkezi diye neredeyse bir kavram
bilinmiyordu, bugün Türkiyede üstün zekâlı, kabiliyetli çocukları
bilim insanı ve sanat insanı yetiştirmek üzere Türkiye
çapında 50 tane bilim sanat merkezi açılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede 103 Anadolu öğretmen lisesi vardı,
şu anda 188 Anadolu öğretmen lisesi vardır. Fen lisesi olmayan
il bırakılmamıştır. Okul öncesi eğitimde,
ilköğretimde, ortaöğretimde 750 tane sadece meslek lisesi
açılmıştır.
Millî
eğitimdeki büyümeyi eğer siz otomatikman YÖKün ve
yükseköğretimin küçülmesi olarak ele alırsanız, bu
yanlış olur. İlköğretimde olduğu gibi hedef
ortaöğretimde de yüzde 100e ulaşmaktır. Şimdi, orada yüzde
100e ulaştığınız zaman siz Türkiyede ilk ve
ortaöğretim dendiği zaman 15 milyonluk bir kitleden söz ediyorsunuz
demektir. Bir ülkenin hükûmeti ilk ve ortaöğretime farklı muamele,
yükseköğretime farklı muamele yapar mı? Böyle bir hakkı var
mı? Böyle bir şey olabilir mi?
Dolayısıyla,
bakın, bu öğretim üyesi meselesinde de sürekli olarak istismarlar
yapılıyor. 1996 yılından -arkadaşlar, rakam veriyorum-
2007 yılına kadar öğretim elemanında meydana gelen
artış yüzde 97dir. 1996dan 2007ye yüzde 97lik bir artış
vardır; hesaplar kitaplar, istatistikler ortadadır. Fakat, kontenjan
artışında, öğrenci kontenjanı artışında
yüzde 40lık bir artış meydana gelmiştir. Bakın, son
olarak YÖK kontenjanları artırırken yine bu eleştiriler
geldi. Yapmayın bunları.
Öte taraftan,
ben, şunun da altını çizmek istiyorum: Değerli
arkadaşlar, bakın, Türkiye'nin
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, öğrenci fizik alan ister, sadece
öğretim üyesiyle olmaz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sevgili
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye'nin çizilmiş bir rotası
var, elbette Türkiye'nin çizilmiş bir rotası var ve biz bu ülkenin
insanları ve insanlarının temsilcileri olarak, elbette hepimiz
bu rotanın sahipleriyiz ve bu rotanın kesinlikle olumsuz anlamda
değişmemesi için aynı hassasiyeti gösteririz. Ancak bu
rotanın trafik polisliğini Cumhuriyet Halk Partisi
yapmayacaktır. Bu, millete ait bir rotadır, kimse bunu kendi
tekelinde falan zannetmesin. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bakın,
sevgili milletvekilleri, biz, elbette değişimin tarafında olan
bir partiyiz. Statik kalanlar, değişmeyenler, sadece ölüler ve
delilerdir. Hayat ancak değişimle ayakta kalabilir. Elbette olumsuz
yönde de
Biz hiçbir zaman Türkiyeyi geriye götürmeye, Türkiyeyi arkaya
baktırmaya hiçbir zaman tevessül etmedik, böyle bir niyetimiz de
olmadı. Biz, demokrat, muhafazakâr bir partiyiz.
Değerli
arkadaşlarım, bizim muhafazakârlığımız,
geçmişte kalmış, pörsümüş, eskimiş, bugünün
ihtiyaçlarına cevap vermeyen, demode olan şeylerin korunmasına
yönelik bir hassasiyet değildir. Bizim
muhafazakârlığımız, kültürel ve moral alanla
sınırlı olan bir muhafazakârlıktır ve bizim
muhafazakârlığımız, bizi biz yapan, bize ait, bize has
özelliklerin ve güzelliklerin korunmasına yönelik bir
duyarlılığın adıdır. Biz, ekonomide, Türkiye'nin
dünyayla entegre edilmesinde, Türkiye'nin dünyaya taşınmasında,
evrensel değerlere ulaşmada, Atatürkün gösterdiği
çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmada herkesten daha çok
değişimciyiz. Kendisine devrimci ve değişimci diyenler
de bu konuda bizimle yarışamazlar. Onu da özellikle ifade etmek
isterim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Gelelim bugün
gazetelerde Sayın YÖK Başkanının söylediği bir söz.
Ben, tabii bunu duymadım. YÖK Başkanının, bir grup okulla
ilgili, bir camiayla ilgili bir söz söylediği ifade edilir. Hangi niyetle,
hangi ortamda söylenmiş olursa olsun, değerli arkadaşlar, bir
kişiyi, bir camiayı, bir grubu tahkir ve tezyif etmeye yönelik, onu
rahatsız eden, onu rencide eden söz kime ait olursa olsun o kem söz
sahibine aittir ve bunu onaylamak, bu üslubu kabul etmek kesinlikle mümkün
değildir. Herkes, bakın, herkes söylediği sözünü bilecek.
ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) CHPli söyleseydi ne olurdu Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Herkes
söylediği sözü bilecek, herkes hakkını da bilecek, haddini de
bilecek. Bu, YÖK Başkanı da olsa hakkını, haddini bilecek.
Ama bu, Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Sekreteri de olsa, yüce
İslam Peygamberini tahkir ve tezyif ederken de hakkını ve
haddini bilecek. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Biz beklerdik ki,
Sayın YÖK Başkanı da Sayın Önder Sav da Türk
halkının karşısına çıksın, desin ki Ben
konumumla ve pozisyonumla mütenasip olmayan, uyuşmayan bir sözü, boş
bulundum, söyledim. Bundan dolayı pişmanlık duyuyorum ve
halkımdan özür diliyorum. demesini bekleriz biz. Bunu Sayın Önder
Savın da yapması lazım, bunu Sayın YÖK
Başkanının da yapması lazım. (CHP
sıralarından gürültüler)
ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) Biri siyasidir, biri bürokrattır.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Siz YÖK Başkanıyla ilgili konuşun!
OKTAY VURAL
(İzmir) Ali Babacanı da ekle!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar
Bakın, müsaade edin
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bize akıl vermeyin, siz YÖK Başkanıyla ilgili
konuşun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar
Değerli arkadaşlar, müsaade edin
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Siz YÖK Başkanı için gerekeni söyleyin!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Ben, sevgili
arkadaşlar, şunun altını çizmek istiyorum: Sayın
Arkadaşım dedi ki: Türkiyede bir gerginlik yaşanıyor.
Değerli
arkadaşlar, ben şunu açıklıkla ifade etmek istiyorum:
Değerli bazı muhalefet sözcülerimizin, özellikle -sağ olsunlar-
sayın Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın
pozisyonu, yangın çıkaran ama Yangın var! diye
bağıran insanın konumuna benziyor. Arkadaşlar,
gerginliği ve gerilimi siz çıkarıyorsunuz, kusura bakmayın.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ortalığı yangın yerine çeviren sizsiniz
Sayın Bakan!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bakın,
dünden beri biz burada müzakere yapıyoruz. Gayet münasip bir lisanla,
bütün arkadaşlarımız, milletvekillerimiz buraya kalkıp
geliyorlar, nezih bir üslupla, varsa eleştirilerini söylüyorlar. Biz
eleştirilere sonuna kadar açığız. Bizim
yaptıklarımızı elbette benimsemek, tasdik etmek durumunda,
zorunda değilsiniz. Bu sizin muhalefet görevinizdir, buna saygı
duyuyorum. Ancak bunu yaparken gerçekleri çarpıtmanın,
karşı tarafı tahkir ve tezyif etmenin bir anlamı yok.
Birbirimize karşı daha saygılı olmak zorundayız.
Yüce Meclisi en
derin saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gruplar
adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asilde.
Buyurun
Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 93 sıra sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına görüşlerimizi ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, böyle bir konuda Türk yükseköğretiminin bir stratejik
planı olmalı ve bu plan çerçevesinde de yapılması
gerekenler tüm kamuoyu tarafından benimsenerek, bugün böyle bir konuyla
karşı karşıya kaldığımızda hangi yolu,
hangi tutumu izleyeceğimizi bilmeli ve bizlere bir tavsiye kararı
olmalıydı.
Günümüzde
Türkiyenin yükseköğretim sistemi gelişerek 94 devlet, 32 vakıf
üniversitesinden oluşan 126 üniversiteyle çok daha karmaşık bir
hâle gelmiştir.
Türkiyenin
yükseköğretiminin bu kadar büyümüş ve
karmaşıklaşmış olması gerçeği
karşısında, Yükseköğretim Kurulunun kendisine yasalarla
verilmiş olan yükseköğretim sistemini yönlendirmek görevini yerine
getirebilmesi için müzakere edilmiş ve üzerinde fikir birliği
sağlanmış bir stratejik planı geliştirmiş
olması gerekirdi. Oysa, kuruluşundan bu yana geçen yirmi yedi
yıla varan sürede maalesef sadece bir kez, 1991 yılında
yükseköğrenimi yönlendirmek için bir gelişme planı
hazırlanabilmiş, bu plan yükseköğrenimin 1992deki
genişlemesini yönlendirmiş, ancak daha sonraki yıllarda
yenilenmemiş ve gündemden kalkmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurulunun topluma
sunduğu çok yönlü ve özenle çalışılmış bir
stratejik plan önerisinin olmadığı bir durumda
yükseköğretim üzerindeki sorunları tartışırken bu
tartışmalar yapıcı bir nitelik kazanamamakta, enerji ve
zaman kaybının ötesinde bir sonuç maalesef doğurmamaktadır.
Gönül isterdi ki,
üniversite kapılarında yükseköğrenim yapma talebiyle bekleyen
öğrenci sayısının milyonları bulduğu günümüzde,
bu taleplerin karşılanmasına katkı ve
yatırımların daha hızlı bir şeklide
karşılanabilmesi amacıyla hayırsever insanlarımız
destek verme arzularını ortaya koyduklarında, hayırsever
iş adamlarımızın bağışlarının
yükseköğretim alanına çekilmesi hususunda izlenecek yol ve yöntemler
üzerinde Yükseköğretim Kurulunun fikir birliğine varmış bir
stratejik planının olması ve bu plan çerçevesinde de yasal
düzenlemelerin oluşturulması ve bu yasal düzenlemelerin
gerçekleştirilmesiydi.
Biz bugün,
yükseköğretim yapma talebiyle üniversite kapılarını
zorlayan gençlerimizin bu taleplerinin karşılanmasına katkı
ve yatırımların daha hızlı bir şekilde
gerçekleşmesini sağlayacağı düşüncesiyle,
Ağrı Dağı Üniversitesinin adının Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak değiştirilmesiyle ilgili kanun
tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunu görüşüyoruz.
İş
adamı İbrahim Çeçen, Ağrı Dağı Üniversitesinin
kendi kampüs alanında hizmet verebilmesi için yapılması gerekli
binaların İbrahim Çeçen Yatırım Holding AŞ grup
şirketleri tarafından bağış suretiyle yapılarak
Ağrı Dağı Üniversitesi Rektörlüğüne
devredebileceğini taahhüt etmiş ve taahhüdü de Ağrı
Dağı Üniversitesinin adının Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi olarak değiştirilmesi koşuluna
bağlamıştır.
Gönül isterdi ki
bu hayırsever iş adamımız kendi üzerine düşen
gereğini yapsın, Ağrılı vatandaşlarımız
da Türkiye Büyük Millet Meclisi aracılığıyla bu
kadirşinaslığı kendisine göstersin arzu ederdik. Ancak
bugüne kadar ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında
yoğunlukla izlediğimiz bu metodu, yani binayı yap
adını verelim uygulamasını, uluslararası alanda yeri
olan üniversitelerimizde de aynen uygulamak ne derece doğrudur?
Değerli
milletvekilleri, kaynakları kıt ve bu kaynakların en verimli
şekilde kullanılması gereken bir ülkede yaşıyoruz.
Böyle bir ülkede yaşayan, böyle bir ülkenin yönetiminde söz sahibi olan
bizlerin böyle büyük bir kaynağı elimizin tersiyle itme lüksümüz
maalesef yoktur. O nedenle yapılması gerekenler konusunda
eksikliklerimizi de dile getirmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa tasarısı Millî Eğitim Komisyonunda
görüşülürken maalesef biz komisyon üyelerine bu protokol
dağıtılmamıştır. Biz bu protokolden Sayın Bakanın
Elinizdeki 93 sıra sayılı Yasa Tasarısı ve Millî,
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporundaki Millî Eğitim
Bakanının sözlerinden vâkıf olduk. Bu sözleri de size şu
anda aynen okuyorum, elinde olmayan milletvekillerini düşünerek:
İş adamı İbrahim Çeçenin hayırsever bir iş
adamı olduğunu ve eğitime çok büyük hizmetlerinin olduğunu
ve İbrahim Çeçen Yatırım Holding AŞ ile protokolün
yapıldığını, bu protokolde Ağrı
Dağı Üniversitesinin kampüsü içinde yer alacak akademik, idari ve
sosyal tesis binalarının söz konusu holdingin grup şirketlerince
100 milyon dolara kadar, üzerini tekrar çiziyorum, 100 milyon dolara kadar
bağış suretiyle yapılarak Üniversite Rektörlüğüne
devredilmesi konusunda protokol imzalandığını, marifetin
iltifata tabi olduğunu, hayırseverleri yükseköğretim
yatırımlarında teşvik etmek amacıyla, daha önce Abant
İzzet Baysal Üniversitesi örneğinde olduğu gibi, Ağrı
Dağı Üniversitesinin ismini Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi olarak değiştirmeyi uygun gördüklerini
diye devam
ediyor. Bu sözler -Komisyon tutanaklarından okuyorum- Sayın Millî
Eğitim Bakanına aittir, Hüseyin Çelike aittir. Tasarıyı
sunuş konuşmasında Millî Eğitim Bakanı Sayın
Hüseyin Çelik ifade etmiştir. Şimdi elimde protokol var. Bu
protokolde madde 3: Ağrı Dağı Üniversitesinin kendi kampüs
alanında hizmet verebilmesi için yapılması gerekli
binaların nitelik ve nicelikleri, inşaata başlama ve bitirilme
tarihleri, karşılıklı haklar, yükümlülükler ve konuya
ilişkin sair hususlar, Millî Eğitim Bakanlığı,
Ağrı Dağı Üniversitesi Rektörlüğü ile
bağışı gerçekleştirecek olan İbrahim Çeçen
Yatırım Holding A.Ş. grup şirketi veya şirketleri
arasında bu protokole dayalı olarak yapılacak ek bir protokolde
ayrıca tespit edilecektir. Ancak İbrahim Çeçen Yatırım
Holding adı geçen üniversite için gerekli tüm fiziki yapıyı
yapma hususunda taahhütte bulunmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bu protokolün hiçbir yerinde 100 milyon dolar ifadesi
geçmemektedir. Sayın Bakanın Komisyonu hangi amaçla yanılttığı
konusunda burada çıkıp bu izahı mutlaka vermesi gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türk milleti adına
iş ve işlem yapıyoruz. O hâlde, hiç kimsenin Türk milletini
yanıltma hakkını kendisinde bulmaması gerektiğini ifade
etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yükseköğretim günümüze dek genellikle bir kamu hizmeti
olarak görülmüş ve giderleri birkaç ülke dışında hemen
hemen tümüyle kamusal kaynaklardan karşılanmıştır. Bu,
bizim ülkemiz için de geçerlidir. Ancak yükseköğretimde gözlenen ve
önümüzdeki yıllarda da sürmesi beklenen talep artışı
nedeniyle yükseköğretimin sadece kamu kaynaklarıyla
sürdürülebilirliği sorgulanmaya başlanmıştır. Bu
bağlamda yükseköğretim giderlerinin kamu kesimi yanında
diğer paydaşlar tarafından da karşılanması ilkesi
benimsenmektedir. Yükseköğretim kurumlarının gelir
kaynaklarının çeşitlendirilmesi için gerekli
çalışmalar tüm dünyada yapılmaktadır. Kamu kaynaklarının
daha verimli dağıtılması ve kullanılması için
yeni yöntemler geliştirilmesi doğrultusunda tüm dünyada
arayışlara gidilmiştir. Ancak bizim ülkemizde maalesef böyle bir
durumla karşı karşıya kaldığımızda ne
yapacağımızı, nasıl davranacağımızı
hiç kimse -Sayın Millî Eğitim Bakanı da başta olmak üzere-
bilmemektedir.
Değerli
milletvekilleri, Ağrıya bir üniversite kurulmasını, tüm
ülkemizin her şehrine kurulmasını arzu ettiğimiz gibi
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Milliyetçi Hareket Partililer olarak ve
şahsım olarak bizler de arzu ediyoruz. Bu konuda, 57nci Hükûmet
döneminde değerli Ağrı Milletvekilimiz Nidai Sevenin de bu
konuda bir kanun teklifi vermiş olması, Milliyetçi Hareket Partisinin
bu arzusunu ifade etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ancak, üniversite kurduğumuz bu ilimizin nasıl bir
coğrafyada olduğunu, hangi imkânsızlıklar içerisinde
oradaki hayatın idame ettirilmeye
çalışıldığını da hepimiz biliyoruz. O hâlde,
bu protokolle orada yapılmak istenenler, bu iş adamının
yapması gerekenler daha belirgin olarak ortaya konulması gerekmez
miydi? Veya bugün üzerinden, yasa tasarısı görüşülmesi gereken
bugünler öncesinde, Sayın Millî Eğitim Bakanının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bu iradeyi ortaya koyduktan sonra, bu konuda protokolde
söz edilen genişlemeyi sağlaması gerekmez miydi? Ama, maalesef,
bugün, Ağrı Dağı Üniversitesi, biz bu yasa
tasarısını Komisyonda görüştüğümüzde, protokolün
imzalanmasının üzerinden yedi ay geçmişti. Biz Millî Eğitim
Komisyonu üyelerinin bu protokolden haberi olmadığı gibi,
Ağrı Dağı Üniversitesi Sayın Rektörünün de o günlerde
haberi yoktu. Böyle bir devlet yönetimi olur mu değerli milletvekilleri?
Bir üniversitenin ismini değiştirmek için, bir üniversitenin fiziki
mekânlarına ne gerekip ne gerekmediği konusuyla ilgili bir iş
adamıyla görüştüğünüz bir dönemde, bu üniversitenin rektörünün,
maalesef, bu görüşmelerden de, bu protokolden de haberi olmuyor.
Değerli
milletvekilleri, Ağrı ili, Doğu Anadolu Bölgesinde 1.500 ile
Değerli
milletvekilleri, orada, Erzurum Atatürk Üniversitesine bağlı olarak
Fen-Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile
Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Sağlık
Hizmetleri Meslek Yüksekokulu ve Sağlık Yüksekokulundan oluşan
bir okullaşma olmuştur. Ancak, bu coğrafyada üniversitelerin
fiziki mekânlarını kurmakla
iyi bir üniversite kurmuş olamayacağımızı da ifade ettim.
Bu coğrafyaya yetişmiş öğretim üyelerini getirebilmenin
şartlarını da hazırlamak zorundayız. Şu anda
Ağrıda bulunan, bu az önce saydığım okulların
öğretim üyelerinin en kıdemlisi yardımcı doçenttir.
Üniversitenin
tercih edilen bir okul olabilmesi için, öğrencilerinin barınma
ihtiyaçları başta olmak üzere, araştırma faaliyetlerinin
olmazsa olmazı olan kütüphanesinin, sosyal tesislerinin üniversite
bünyesinde mutlaka oluşturulması gerekmektedir.
İzzet Baysal
Üniversitesi örneğini verdi Sayın Bakan. İzzet Baysal
Üniversitesi örneğinde olduğu gibi, üniversitenin öğretim üyesi
temini konusunda İbrahim Çeçen Eğitim Öğretim Vakfının
desteği olacak mıdır? Bunlar niçin protokolde yoktur?
YAŞAR
ERYILMAZ (Ağrı) Gayet tabii.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Sizin Gayet
demenizle olmuyor Sayın Milletvekili,
bunların bu protokolde belirtilmiş olması gerekirdi.
Değerli
milletvekilleri, şimdi burada bir hususun üzerinde daha durmak istiyorum:
Ben bu sorulara cevaben Sayın Millî Eğitim Bakanının da
burada çıkıp, bunları, her şeyi kâğıda dökmenin
bir anlamı olmadığını ifade edeceğini de
biliyorum. Ama, bakın şurada, bu protokolün devamında diyor ki:
İbrahim Çeçen Yatırım Holdingin taahhütlerini yerine
getirmemesi isim hakkından sarfınazar ettiği anlamına
gelecektir.
Değerli
milletvekilleri, nedir, bunun ölçüsü nedir? Yarın Türkiye Büyük Millet
Meclisi bir kanun daha değiştirip Taahhütlerini yerine getirmedin,
senin adını alıyorum, başka bir isim veriyorum mu diyecek.
YAŞAR
ERYILMAZ (Ağrı) Diyebilir
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Niye, nasıl diyeceksiniz?
YAŞAR
ERYILMAZ (Ağrı) Bu irade söyler.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) - Eğer, bakın, burada neyin ölçüsü, neye göre bu
sözü geri alacaksınız? Bunun ölçüsü nedir? Yaptıkları bina,
ne yapacaktır? Eğer bir bina yapıp, bu binayı size teslim
ettiğinde Ben bu taahhüdü yerine getiriyorum. dediğinde bunu kabul
mü edeceksiniz?
Değerli
arkadaşlarım, bunları, böyle bir çalışmayı devlet
ciddiyetiyle bağdaştırmak maalesef mümkün değildir. Biz
bağdaştırmıyoruz, ama sizler
bağdaştırıyorsanız o konuda söyleyecek fazla bir
şeyim yok. O nedenle
Konuşmamın başında da ifade
ettim, kıt kaynakları olan bir ülkede yaşıyoruz ve
üniversite kapılarında milyonlarca gencimiz sıra beklemektedir.
Bizlere sunulan bu tür paydaşların, bu işin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla)
ortak sahiplerinin, iş adamlarının,
sanayinin üniversitelerimize verdiği bu desteği elimizin tersiyle
itme lüksümüz maalesef yoktur. Ancak yaptığımız bu
işleri de devlet ciddiyetiyle bağdaşır bir şekilde
yapmak zorunda olduğumuzu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gruplar adına üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Ağrı Milletvekili Sayın Yaşar Eryılmaza aittir.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA YAŞAR ERYILMAZ (Ağrı) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesile ile şahsım ve grubum
adına yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kürsü zaman zaman Türkiye genelinde, iller özelinde
sevimsiz, üzücü olaylar için paylaşılmaktadır. Örneğin bir
terör meselesi, tabii, bir doğal afet veya bir ekonomik kriz misali. Zaman
zaman da, benim şu anda sahip olduğum ruh hâli gibi, yine Türkiye
genelinde veya iller özelinde olumlu, sevindirici, haz verici olaylar için de
paylaşılmaktadır. Bu aşamada ben ve Ağrı
halkı bir hayırsever, bir yiğit Ağrılının,
ticari birikimlerini ve donanımlarını doğup büyüdüğü
memleketine bir eğitim yatırımına dönüştürmesine
ilişkin kararını, onurla, zevkle, teşekkür ve şükranla
karşılıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, hepinizin malumu olduğu üzere, Ağrı
Dağı Üniversitesi 22nci Dönem Parlamentosunda
yasalaşmıştır. 22nci Dönem Parlamentosuna,
parlamenterlerine, Sayın Başbakanın şahsında Hükûmete
ve ciddi katkıları dolayısıyla Sayın Bakan Hüseyin
Çelik Beyefendiye de huzurunuzda, Ağrı adına teşekkür
etmeyi borç biliyorum.
Hepinizin çok iyi
bildiği gibi, günümüzde bilgi, baş döndürücü bir hızla
ilerlemektedir. Yüksek düzeyde bilginin üretildiği ve
aktarıldığı kurumlar üniversitelerdir. Günümüz
dünyasında, iletişim teknolojisinin ilerlemesi sayesinde insan,
bilgiyle büyümekte ve âdeta bilgiyle şekillenmektedir. Temel işlevi
eğitim ve öğretim olan üniversitelerimiz, aynı zamanda,
araştırmalar yapan, toplumun sorunlarına evrensel ve ulusal
boyutta çözümler arayan, yol gösteren kurumlardır.
Bazı
bilimsel araştırmalar, üniversitenin ya da benzeri bir hizmet
biriminin yerel ekonomi üzerindeki olumlu etkilerini, direkt, dolaylı ve
uyarılmış olarak üç grupta toplamaktadır. Bir bölgede
üniversite kurulması, üniversiteye mal ve hizmet sunan işletmelerin
faaliyet alanlarını genişletir. Üniversitenin yerel ekonomi
üzerindeki direkt etkileri ve bazı etkilerini de uyarılmış
etkiler olarak tarif etmektedir bazı bilimsel araştırmalar.
Aynı zamanda üniversiteler yaptıkları harcamalar ve istihdam
ettikleri personel sayıları bakımından da kuruldukları
bölgelerin en önemli ekonomik birimlerinden biri hâline gelmişlerdir.
Yükseköğretim kurumları ve üniversiteler,
taşıdıkları evrensellik nitelikleri dolayısıyla
da tüm dünyanın ortak kurumlarıdır. Bu açıdan, üniversite,
sadece ulusal boyutta bir ülkenin değil, aynı zamanda
uluslararası bütün dünyanın malı sayılır.
Değerli
milletvekilleri, Ağrı özeline inmek durumundayım şu
aşamada. Ağrı, hepinizin bildiği gibi, fert
başına düşen millî gelir hesabıyla Türkiyede sonuncu veya
sondan bir önceki ilimizdir. Aslında bunu ifade etmekten ciddi
rahatsızlık duymaktayım. Dolayısıyla, daha bir ay önce
kurulan dokuz yeni üniversite kararını da göz önüne
aldığım zaman, inanıyorum ki bu üniversitelerimizin henüz
kurulmuş bir altyapıları yoktur. Bir kişinin bütün
Türkiyeye mesaj olması bakımından kendi mal
varlığını, kendi eğitim ve öğretim vakfı
marifetiyle, 100 milyon dolar veya daha fazlasını bir eğitim
kurumuna harcaması, bu, Türkiye için önemli bir mesajdır.
Aslında bunu herkesin desteklemesi lazım. İnanıyorum
Sinopta da bir iş adamı, inanıyorum Bayburtta da bir iş
adamı, inanıyorum Tuncelide de bir iş adamı
Keşke 50
tane İbrahim Çeçen çıksa da Türkiye'nin bu kurumuna, bu meselesine bu
bakımdan çözüm bulabilse. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, Ağrı ili, bu üniversiteyle inanıyorum geri
kalmışlık kabuğunu yırtacaktır. Ben üniversite
kökenli bir milletvekiliyim. Bir üniversitenin bulunduğu mahalle,
bulunduğu şehre, bulunduğu bölgeye ciddi hayat verdiğinin
en canlı tanıkları arasındayım. Gelin, İbrahim
Çeçen Üniversitesini hep beraber kuralım, hep beraber yaşatalım.
Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Eryılmaz.
Şimdi,
şahıslar adına ilk söz Ağrı Milletvekili Sayın
Abdulkerim Aydemirde, ikinci söz Ağrı Milletvekili Sayın Cemal
Kayada olacak.
Buyurun
Sayın Aydemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 93 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisimizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, dünyada en pahalı, aynı zamanda en büyük güç
bilgidir. Bugün küreselleşmenin ve teknolojinin artmakta olan ve önlenemez
etkisi, bilgi ve bilginin kullanılabilmesinden kaynaklanmaktadır.
Dünyada amaçsızca süren teknolojik yarışta, ülkemizi
Atamızın işaret ettiği çağdaş medeniyet
düzeyinin üzerine ulaştırabilmek için en önemli aracın insan,
eğitim ve araştırma yapmak olduğuna daima dikkat etmeliyiz.
Ülke kalkınmasında hedeflenen düzeye ulaşmak ancak bilgi
üretilmesi veya mevcut bilginin geliştirilmesi, genç nesillere aktarılması,
yayılması ve yeni ürünlere dönüştürülmesiyle mümkün
olacaktır.
Bilindiği
gibi, bir ülkenin toplumsal, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimini
etkileyen temel göstergelerden biri de yükseköğretimin o ülkede
yaygın ve kolay erişilebilir bir kamu hizmeti niteliğine sahip
olmasıdır. Kalkınma sürecinde ihtiyaç duyulan nitelikli
elemanların ülke genelinde dengeli bir şekilde
dağılımında üniversiteler etkin bir rol üstlenmektedirler.
Bunun açık kanıtı, gelişmiş ülkelerde her yarım
milyon nüfusa bir üniversite düşmektedir. Hatta geçmiş çağlarda
bile medeniyetlere beşiklik eden ve insanlığın önünü
aydınlatan gelişmelere gebe olan yerlerin temel benzerliği,
içinde ilim ve irfanı barındıran üniversite benzeri bir kurumun
bulunmasıdır. Geçmişte olduğu gibi bugün de üniversiteler,
gelişmenin bir kıvılcımı ve ateşleyicisi
olmuştur. İçinde bir, hatta birden fazla üniversite
barındıran bir il ile bir üniversitesi dahi olmayan ilin
arasındaki farkı tartışmaya gerek yoktur. Çünkü bu konuda,
herkesin malumudur, Ağrıda bir üniversitenin kurularak bölgeler
arasında, hatta iller arasında mevcut olan
farklılıkları ortadan kaldırmanın bir yolu da
üniversitelerimizin yaygınlaştırılmasıdır.
Anadoluda her
ilde kurulan ve kurulacak olan üniversiteler ile yükseköğretim hizmeti
bölge gençlerinin ayağına kadar götürülmüş olacaktır.
Böylelikle, üniversite okumak için ilden ile, büyük kentlere gelme
zorunluluğu da ortadan kaldırılmış olacaktır.
Gençlerimize bulundukları yerde eğitim fırsatının
tanınması hepimizin haklı talebi olmalıdır.
Ağrı gibi az gelişmiş bir ilin gençleri açısından
bunun önemi açık ve büyüktür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 17/5/2007 tarih ve 5662
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla kurulan
Ağrı Dağı Üniversitesinin kampüs alanında yer
alması gereken akademik, idari ve sosyal tesis binaları IC
İbrahim Çeçen Yatırım Holding AŞ grup şirketleri
tarafından bağış suretiyle yapılarak üniversite
rektörlüğüne devredilmesi konusunda Millî Eğitim
Bakanlığı ile IC İbrahim Çeçen Yatırım Holding
AŞ arasında 2 Temmuz 2007 tarihinde bir protokol
imzalanmıştır. Pırıl pırıl genç beyinlere,
imkânsızlıklardan dolayı mahrum kalabilecekleri eğitim
imkânını sunmaktadır. Onların, kendilerine yeten,
Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi bireyler olarak yetişmelerini
hedef edinmiştir. Bu hedefini gerçekleştirmek amacıyla
eğitim, sağlık, spor ve sanat alanında
yaptığı hizmetler sonucunda, 2007 yılında Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından Üstün Hizmet Ödülüne layık
görülmüştür Sayın İbrahim Çeçen. Ağrıya
yaptığı yatırımların yanında, kurulacak
üniversite için de 100 milyon dolar kaynak aktaran IC Holding Yönetim Kurulu
Başkanı İbrahim Çeçenin bu durumunun, diğer
yatırımcılar için teşvik olacağına olan
inancım tamdır. Böylelikle, hayırsever iş
adamlarımızın bağışlarının
yükseköğretim alanına çekilerek, bu tür sosyal sorumluluk
faaliyetlerinin onore edilmesi gerekmektedir. Yükseköğretim yapma talebiyle
üniversite kapılarını zorlayan gençlerimizin bu taleplerinin
karşılanmasına katkı ve yatırımların daha
hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini
sağlayacağına olan inancım da tamdır.
Bu, büyük bir
yolun başlangıcıdır. Ağrının çehresini
değiştireceğine, kalkınmasına ivme
kazandıracağına inandığımız üniversitemizin
kurulmasına emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyorum.
Üniversitelerin
kuruldukları bölgelere, özellikle sosyokültürel ve ekonomik açıdan
birçok katkı yaptığı görülmüştür. Bu yapı
itibarıyla üniversiteler, yerel bir ekonomi için son derece önemli
iktisadi bir aktör olarak rol almaktadır. Yükseköğretim
kurumları hem yaptığı harcamalar hem de istihdam
ettiği personel sayesinde yöre ekonomisine büyük katkılar
sağlamaktadır.
Ağrılı
hemşehrilerimizin bu üniversiteden beklentilerinin büyük olduğunu, bu
eğitim kurumunun, kendisiyle barışık bu güzel
insanlarımızın beklentilerine cevap vereceğine olan
inancımı bir kez daha yinelemek istiyorum.
Hiç
şüphesiz, gençlerini iyi yetiştiren toplumlar geleceğe güvenle
bakabilirler. Ağrının içinde uyanmamış bir dev
vardır. Yetiştirdiği insan malzemesi oldukça zengindir. Bundan
yola çıkarak, ben, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinin
birçok alanda başarılara imza atacağına inanıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğitime Ağrı ilimize
yaptıkları ve bundan sonra yapacakları, demin belirttiğim
üzere 100 milyon dolar mertebesinde, Sayın Çeçen, kendisinin daha büyük
katkılar da sağlayacağını hem ilgili makamlara hem de
bizlere söylemiştir. Bu nedenle, İbrahim Çeçene, hem
şahsım hem de Ağrılılar adına teşekkür
ediyorum.
Bu kanunun
yapımında, gerek komisyonlarda gerekse Bakanlıkta katkı
veren çok değerli bürokratlarımıza da teşekkür ediyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisimizi, bir kez daha, en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydemir.
Ağrı
Milletvekili Sayın Cemal Kaya, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CEMAL KAYA
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasayla ilgili görüşlerimi açıklamak üzere
huzurunuzdayım. Hepinize şimdiden teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, İbrahim Çeçen Ağrılı bir iş
adamı. Yokluklardan gelmiş, 1968 yılında üniversiteden
mezun olmuş bir inşaat mühendisi. Türkiyenin de sayılı
iş adamları arasında sayılır. Ne mutlu ki böyle bir
insan yokluklardan geldiği Bitlis Mahallesinden Ankaraya, Ankarada da
Türkiyenin ve dünyanın sayılı iş adamları arasına
girmiş. Kendisi gibi hâlâ yoksulluklarla boğuşan, hâlâ
parası olmadığı için, fiziki şartları
olmadığı için okula gidemeyen çocukları düşündüğü
için bu güzel üniversiteye 100 milyon dolar kaynak aktararak
Ağrılılara hizmet ediyor, bütün Türkiye Cumhuriyetine hizmet
ediyor.
Şimdi, ben
bu günün bütün Ağrılılara doğum günü hediyesi
olmasını temenni ediyorum. Böyle bir iş adamı
aramızdan çıkmıştır ve 100 milyon dolar civarında
bir kaynağı kendisinin ve ailesinin de başında olduğu
bir vakfa aktararak burada bir üniversite yapmaktadır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Biz niye isimlere
takılıp kalıyoruz? İsimler İbrahim Çeçen olabilir,
bilmem başkası olabilir
AKİF
AKKUŞ (Mersin) O zaman niye değiştiriyoruz?
CEMAL KAYA
(Devamla) Ne değişir? Ama şunu değiştirmek
istiyoruz: Efendim, böyle isimleri üniversitelere, hastanelere, diğer
ilköğretim okullarına vererek hayırsever iş
adamlarımızın ülkelerine, ilçelerine, illerine daha fazla
katkı sağlamalarını sağlıyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Şimdi
diyorlar ki: 100 milyon dolar hangi protokolde yazılıdır?
Değerli
arkadaşlar, bu üniversitenin kuruluşu belli, içerisinde var olan ve
olacak olan fakülte binalarının fiziki yapıları da belli.
Üniversite binaları normal bir konut değildir. Üniversite
binaları, teknolojik altyapılarında olduğu ve metrekare
yaklaşık maliyetlerinin -takribi- 100 bin dolar civarında
olduğu yapılardır. Bunu herkes bilir. Şimdi, 100 bin
metrekare civarında bu fiziki okulların olduğunu
düşünürsek, zaten bunun maliyeti 100 milyon dolardır.
OKTAY VURAL
(İzmir)
BEKİR AKSOY
(Ankara) Hesap yanlış.
CEMAL KAYA
(Devamla) 1.000 dolardır efendim, özür dileriz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen hesap bilmiyorsun!
CEMAL KAYA
(Devamla) Sayın Başkan, 1.000 dolar dedim, yanlış anlamayın.
Şimdi,
diyorlar ki: Ağrı ili deniz seviyesinden bu kadar yükseklikte;
olabilir. İstanbula da
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Tabiat şartlarını ortaya koymak için!
CEMAL KAYA
(Devamla) Biz bu vatanın doğusunu savunuyoruz,
sınırını savunuyoruz ve orada olmaktan da gurur duyuyoruz!
(AK Parti sıralarından alkışlar) Yüksekliğimiz de
uzaklaşmamız da
OKTAY VURAL
(İzmir) Bütün milletvekilleri Türkiyenin her tarafıyla gurur
duyuyor!
CEMAL KAYA
(Devamla)
uzak oluşumuz da, Türkiyenin, Anadolunun
ortasıdır ve ülkemizle ve Ağrıyla gurur duyuyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hepimizin gurur kaynağıdır, biz gurur duyuyoruz,
Eskişehiri de Trabzonu da, İstanbulu da, İzmiri de
CEMAL KAYA
(Devamla) Şimdi, bir milletvekili arkadaşımız diyor ki:
Efendim, belki İbrahim Çeçen, daha sonra, olur ya, başka bir
şey işledi, bir suç işledi, ne olacak?
Bir çocuk
doğar, ismini, ismi gibi yaşasın diye Alim koyarsın ve
sonra Alim çıkar, katil olur. Savcılık şimdi bu ismi koyana
dava mı açacak?
OKTAY VURAL
(İzmir) Vallahi bravo ya!
CEMAL KAYA
(Devamla) Böyle bir şey olabilir mi? Böyle mantık, böyle bir niyet
okuması olabilir mi?
Değerli
arkadaşlar, bakın, rahmetli İzzet Baysal Bolu için neyse,
İbrahim Çeçen de Ağrılılar için odur. (AK Parti
sıralarından alkışlar) İbrahim Çeçenin şu anda
burs olarak vermiş olduğu Ağrılı üniversiteli
öğrenci 1.500 kişi. Şimdi, İbrahim Çeçenin de, spor
tesislerinde, okullarda, ilköğretimlerde, Ağrıda bundan önce
yapmış olduğu bir sürü yatırım var.
Dolayısıyla, elbette ki, İbrahim Çeçen de bizim için önemlidir,
Ağrılılar için de önemlidir.
Değerli
arkadaşlar, bu üniversite elbette devlet tarafından yapılabilir.
Beş yıl sürer, on yıl sürer, on beş yıl sürer,
ülkemizin kaynakları ölçüsünde para gelir, bunlar yapılır. Ama
biz Ağrılıların on yıl süreli bir üniversiteye
tahammülü yok. Çünkü biz Türkiyenin en fakir iliyiz. Bu üniversite bize bir
katma değer getiriyor, sosyolojik bir değişimi
gerçekleştiriyor, feodalizmi yıkıyor ve her şeyden önce
terörün önüne geçiyor. Her gün bağırıyoruz ya terör, terör
diye, onun önüne geçiyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Elim titriyor,
heyecanlıyım bugün, insan yeni doğunca heyecanlı oluyor.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bu üniversite bize ne getiriyor? 20 bin kişinin
olduğu bir üniversiteyi bir düşünün, bunun 10 bin kişisinin
yurtlarda kaldığını düşünün, 10 bin kişinin de
evlerde kaldığını düşünün, 4 kişinin de bir evde
kaldığını düşünün; 2.500 konut eder, 500 milyon da
kira geliri getirse, ayda 1 trilyon 250 milyar lira o bölgeye katkı
sağlar.
Onu
bırakalım
AKİF AKKUŞ
(Mersin) Ağrıda o kadar ev var mı?
CEMAL KAYA
(Devamla) Efendim, Allahın izniyle, bir Ağrılı daha
büyüyecek, dünyanın sayılı iş adamlarından bir
tanesini daha çıkaracak, o zaman Ağrı Dağı
Üniversitesini de kuracağız, ikincisini de kuracağız, merak
etmeyin.
Şimdi, bu
öğrenciler 10 bin kişilik, 20 bin kişilik öğrenci grubu;
500 milyon lira ayda para harcasa, bize ayda milyonlarca lira, trilyonlarca
lira katkı sağlar.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Siz de bir market açarsınız!
BAŞKAN
Sayın Akkuş, lütfen
CEMAL KAYA
(Devamla) Bizim bölgemize, biraz evvel arkadaşlarım bahsettiği
şartlardan dolayı, ortamın da müsait olmamasından
dolayı çok fazla yatırım gelmiyor. Ama bize böyle katma
değerleri bir an önce hayata geçirecek üniversiteler, okullar ve
yüksekokullar lazım.
Biz, İbrahim
Çeçenin yaptığı hizmetlerden dolayı, bugüne kadar, bundan
sonra da yapacağı hizmetlerden dolayı; bütün
Ağrılılar, İbrahim Çeçene ve onun gibi bütün
hayırseverlere; Kadir Haslara, İzzet Baysallara, bunun gibi
değerli iş adamlarının hepsine ayrı ayrı
teşekkür ediyoruz; ölenlere Allahtan rahmet diliyoruz; diğerlerine
de Allahuteala uzun ömürler versin diyoruz.
Biz, bu ülkede,
artık, herkesin isimlere takılarak hizmet yapmasından
bıkmışız; halk bıkmış, millet
bıkmış. Millet, hizmeti kim daha erken, kim daha iyi, kim daha
zamanında yaparsa ona oyunu veriyor zaten. Dolayısıyla, bu
millet, İbrahim Çeçen gibileri içerisinden daha çok çıkaracak ve bu
millete
22nci Dönemde bu
kanunun çıkışında katkısı olan, şu anda
aramızda olmayan bütün milletvekillerine, bu dönemde komisyonlarda ve
bugüne kadar bize destek vermiş olan ve gönülleri gereği destek veren
herkese, muhalefet dâhil olmak üzere, Sayın Bakan Hüseyin Çelike,
Sayın Başbakana, bütün herkese, katkısı olan, emeği
olan herkese ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Allahuteala bu millete
nice İbrahim Çeçenler nasip eylesin.
Teşekkür
ederim. (AK Parti ve DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakan, 2/7/2007 tarihli
protokolle şartlı bir bağışa imza
attığınız anlaşılıyor. Öncelikle
hayırsever vatandaşlarımıza şükran duyduğumuzu
ifade etmeyelim. Onlara her zaman ihtiyacımız olacaktır. Ancak
kamu hizmetlerini yerine getirme işini hayırsever vatandaşlara
havale etmek yerine, sağlam vergi kaynaklarına dayandırmak daha
doğru ve devlete yakışan bir davranış olmaz mı?
Hükûmet, bunun gereği olarak, kayıt dışı ekonomi üzerine
giderek vergi gelirlerinden elde edilen sağlam bütçe
kaynaklarını artırmayı ve bu tür
çarpıklıkları önlemeyi düşünüyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak
istiyorum: Bir devlet üniversitesi olan Ağrı Dağı
Üniversitesi adını değiştirmeniz yerine, bu adı
muhafaza ederek, bağışçıların adlarını bina,
laboratuvar ve fakültelere verseniz daha uygun olmaz mıydı?
İkinci bir
soru: Bugün basına yansıyan YÖK Başkanının imam-hatip liseleriyle
ilgili söylediği Kapatalım bu zıkkımları. veya Düz
lise yapalım. şeklindeki görüşleri hakkında
Bakanlığınızın görüşü nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) - Binalar henüz yapılmamış iken bu
hayırsever vatandaşımızın adını üniversiteye
veriyoruz. Bir teknik eksiklik olabilir, hata olabilir,
yetiştiremeyebilir; o takdirde, bu isim konusunu hangi metotla tekrar
düzelteceksiniz veyahut da devam mı edecek?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Bakan, filozof ve büyük düşün adamı
Ahmedi Hani üzerinde son yıllarda çok önemli çalışmalar
yapılıyor, üniversitelerde de yapılıyor, filmler, kitaplar,
festivaller... 90lı yıllarda üniversiteye gidip aydınlanan ve
Haniyi sahiplenen Doğubeyazıtlı gençlerin hayali Hani
üniversitesinin kurulmasıydı. 1995li yıllar Hani yılı
ilan edildi.
Bugün bir
üniversite kuruldu, hayırsever iş adamı Sayın Çeçene
şüphesiz teşekkür ediyoruz, bu tür örnek davranışların
yaygınlaşmasını bekliyoruz. Sizler de Ahmedi Hani için,
Doğubeyazıtta, bu ortak mirasımız düşün adamı
için bir şeyler düşünüyor musunuz, böyle bir tasarım,
programınız var mı; onu merak ediyoruz. Bu da,
Doğubeyazıtlı gençlerin ve Ağrılı gençlerin
hayali. Ahmedi Hani üniversitesi düşünüyor musunuz? Ayrıca onu sormak
istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bakıyoruz, protokolün imza tarihinden itibaren bir yıl
geçmiş. Bu süre zarfında İbrahim Çeçen şirketlerinin bu
üniversite için yapmış olduğu herhangi bir bağış
veya yatırım olmuş mudur? Son altı yıl içerisinde bu
şirketler Hükûmetten hangi işleri almışlardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Durmuş
Yok.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkanım, Sayın
Bakanıma soruyorum: 1985-88 yıllarında il emniyet müdürü olarak
görev yaptığım serhat şehrimiz Ağrıya bir
üniversite kurulması ve bunun adının da Ağrı Dağı
Üniversitesi olmasına çok sevinmiştim. Bu üniversitenin
Ağrı ilimize ve ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum.
İbrahim
Çeçen hayırsever bir iş adamıdır, ancak, İbrahim Çeçen
Holding bu yatırımı yaptığı taktirde bu konuda
devletin hangi desteklerinden ve vergi muafiyetinden yararlanacaktır?
İbrahim Çeçen adı bir kampüse verilse daha iyi olmaz mıydı?
İkinci
sorum: 50/d kadrosunda görev yapan ve lisansüstü çalışmaları
sona erdiğinde kapı dışarı bırakılan
araştırma görevlilerinin daimî kadroya geçmesi için bir
çalışma düşünülmekte midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yaman
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma soruyu sormadan önce, komşu ilimiz Ağrıda, benim
de yakından tanıdığım Ağrının
değerli evladı, başarılı iş adamı
İbrahim Çeçen adının da yaşatılarak Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesinin tüm Ağrılı hemşehrilerime
hayırlı olmasını diliyorum.
Bu arada, bu
dileğin dışında da, bu üniversitede de, o
coğrafyanın yetiştirdiği değerli büyük şair ve
düşünür Ahmedi Hani adına da ileride Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesinde bir enstitünün kurulması dileklerimi de belirtirken
Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Sayın
Bakanım, yaptığınız konuşmanızda otuz iki
üniversiteyle ilgili yer seçimlerinde yirmi dokuz ilin yer seçiminin
tamamlandığını belirtiniz. Muş Alparslan
Üniversitesiyle ilgili olarak da bir sürü spekülasyonlar yapılmakta ve yer
seçimiyle ilgili birtakım haberler dolaşmaktadır. Bir önceki
yine bir konuşmasında da
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Sayın İbrahim Çeçenle 2/7/2007 tarihinde
imzaladığınız protokolde yapılacak
yatırımın nitelikleri, özellikleri, inşaata başlama ve
bitirilme tarihleri, karşılıklı haklar, yükümlülükler ve
benzeri gibi konuların ek bir protokolle tesis edileceği
belirtilmektedir. Bu protokolü yaklaşık bir yıl önce
imzalamış olmanıza rağmen arada geçen sürede ek protokol
konusunda bir gelişme sağlanmış mıdır? Ek protokol ne zaman imzalanacaktır? Bu
protokolün içeriği konusunda bilgi verebilir misiniz?
İkinci sorum
da: Aynı iş adamına ismini vermeden de yardım yapması
konusunda bir ricada bulunulmuş mudur? Bulunulduysa nasıl bir cevap
alınmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım;
İbrahim Çeçen Yatırım Holding AŞ ile
imzaladığınız protokolde adı geçen üniversite için
gerekli tüm fiziki yapıyı yapma taahhüdü yer almıştı.
Bu taahhütlerin boyutu ve bedeli hangi mertebededir, bir hesap
yapılmış mıdır?
İkinci soru:
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanları Disiplin
Yönetmeliğinde fevkalade ağır maddeler bulunmaktadır.
Mesela, fakülte yönetim kurulu kararıyla göreve son verilebilmektedir. Bu
Yönetmelik ile ilgili bir değişiklik düşünülmekte midir?
Bir üçüncü soru
da: Yardımcı doçentlerin doçentliğe müracaatı için gerekli
olan yabancı dil sınavı başarı puanlarında bir
düzeltme öngörülmekte midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, beş yıldan beri uygulanan
ücret politikaları nedeniyle üniversitelerin tıp fakültelerinden
ayrılarak büyük bölümü Sağlık Bakanlığı
kadrolarına ve özel hastanelere geçen öğretim üyesi sayısı
ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sayın
arkadaşlarımın sorularına, sorulma sırasına göre
cevap vereceğim.
Sayın Öztürk
der ki: Hükûmet, niçin, bağışçılardan bağış
alma yerine vergilendirme yoluna gitmiyor, doğrudan kaynak
sağlamıyor?
Değerli
arkadaşlar, dünyanın her yerinde üç sektör vardır: Devlet
sektörü vardır, özel sektör vardır, bir de üçüncü sektör
dediğimiz bir sektör vardır. Bütün kalkınmış medeni
ülkelerde bu üçüncü sektör çok güçlüdür; bu, vakıf sektörüdür. Bu,
dediğim gibi, özellikle sivil toplum örgütlerinin oluşturmuş
olduğu bir sektördür. Bu sektörden destek almak, her ülkede, özellikle
kalkınmış medeni bütün ülkelerde cari olan bir şeydir.
Ayrıca, biz
bütün işi bu sektöre havale etmiş değiliz. Bakın, son
rakamları açıklıyorum: Biz, iktidarımız döneminde 122
bin adet derslik yaptık, bunların sadece 28 binini hayırseverler
yaptı, diğerlerini de kamu kaynaklarıyla yaptık. Bir
hayırseverimiz, diyelim ki bir ilköğretim okulu, bir lise
yaptığı zaman da adını veriyoruz.
Biraz önce
arkadaşlar İşte, uygunsuz bir şey yaparsa ne
yapacağız? dediler. Sayın Kaya da bir parça cevap verdi.
Arkadaşlar,
aleni uygunsuzluk söz konusu olduğu zaman
Diğer
arkadaşlarımın da sorularına cevap mahiyetinde olacak.
Efendim taahhüdünü yerine getirmezse
Biz diyoruz ki zaten buradaki protokolde,
Sayın İbrahim Çeçen eğer taahhüdünü yerine getirmezse isim
hakkından sarfınazar etmiş olacak. Türkiye Büyük Millet Meclisi
bu ismi nasıl verdiyse o ismi geri de alacak yani. Dolayısıyla
burada bir anormallik söz konusu değil.
Sayın
Tanerin, efendim, laboratuvarlara verme fakültelere verme yerine niye kampüse
veriliyor? Kampüsü bir bütün olarak değil de bir laboratuvar, bir fakülte
yapsaydı, sizin dediğiniz yolu tercih ederdik.
YÖK
Başkanının sözleriyle ilgili olarak ben kürsüden Hükûmetimizin
ve Bakanlığımızın ne düşündüğünü ifade
ettim, burada ilave edecek bir şey yok. Efendim, hangi metotla
değiştirilecek? Yasama metoduyla değiştirilecek.
Sayın
Kaplanın Ahmedi Haniyle ilgili bir sorusu var. Ahmedi Hani, gerçekten,
bu toprakların yetiştirdiği büyük bir edebiyatçı ve büyük
bir düşünce adamıdır. Yani şu anda eğer
Doğubeyazıtta bir yüksekokul yapılır da ismi verilirse
bence de bu şık düşer ama bu, üniversitelerin kendi verecekleri
kararlarla oluyor bildiğiniz gibi. Biz kanunla üniversite kuruyoruz. Ama
fakültelerin, birimlerin, yüksekokulların vesairenin isimleri senatolar
tarafı veriliyor.
Diğer
taraftan, Sayın Uslunun bir sorusu var: Efendim, bir yıl
geçmiş, bir yıldan beri herhangi bir işlem, herhangi bir
bağışta bulunmuş mudur? Değerli arkadaşlar, bu
Ağrı Üniversitesinin henüz rektörü bile mevcut değildir.
Sayın Çeçen, aslında, yasama Meclisini, yani bizi bekliyor. Uzun
zamandır, komisyondan geçmesine rağmen, gündemdeki yoğunluk
sebebiyle bir türlü bu kanunu görüşemedik. Bu kanun geçtikten sonra sözü
edilen ek protokol kendisiyle imzalanacak. Malumunuz, rektörlerin
atamasıyla ilgili kanunu dün birlikte kabul ettik ve rektörler de
atandıktan sonra oturulup Sayın Çeçenle bu mesele
bağlanacaktır. Bir de Bu protokolde 100 milyon dolar ifadesi
geçmiyor. dendi arkadaşlarım tarafından. Biz bu protokolü
imzalarken, Sayın Çeçen, bütün kamuoyuna açık bir şekilde bunu
deklare etti, ifade etti, bütün televizyon kayıtlarında var. Bu,
arkadaşlar, 120 de olabilir, 110 da
olabilir, 80 de olabilir, 70 de olabilir. Netice itibarıyla, bu iş
adamımızın bütün kampüsü tek başına yapmayı
taahhüt etmesidir esas olarak. Yani netice itibarıyla metrekare
hesabı yapacak değiliz burada.
Efendim,
Hükûmetten hangi işleri almıştır? Değerli
arkadaşlar, ben hangi iş adamının, altı yıldan
beri, Hükûmetten hangi işleri aldığını buradan bilemem
ve bununla da bir ilgisinin olduğu kanaatinde değilim. Netice
itibarıyla, eğer sizin bildiğiniz, Sayın Çeçenle ilgili
olumsuzluk varsa, bir iş adamı olarak bir yolsuzluktan eğer söz
ediyorsanız, bir yanlışlıktan söz ediyorsanız, Meclisin
huzurunda bunları söyleyin. Yani bunları ima etmenin de bence bir
anlamı yok.
Sayın
Özdemir Ağrı Dağı ismine sevindiğini, daha sonra bu
ismin alındığına üzüldüğünü ifade ediyor. Değerli
arkadaşlar, Ağrı Dağı, birileri bir başka
şekilde ifade etse de, üzerinde hak sahibi olduğunu iddia etse
de -malumunuz Ermeniler, özellikle
diaspora, Ağrı Dağının kendi sembolleri olduğunu
söylüyorlar- bu, bizim topraklarımızdadır, bize aittir.
Ağrı Dağı, zaten biliyorsunuz, Ağrının
merkezinde de değil,
Değerli
arkadaşlar, öte taraftan
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Türk toprağının her
karışı kutsaldır Sayın Bakan! Bu ne demek ya!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Arkadaşlar,
çarpıtmayın lütfen! Ne dediğimi ben çok iyi biliyorum.
Araştırma
görevlileriyle ilgili olarak, araştırma görevlilerinin daimî kadroya
atanması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Allah Allah! Yeni mi çıktı bu yani!
Ağrı Dağı kutsaldır!
OKTAY VURAL
(İzmir) Birileri rahatsız oldu herhâlde!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Arkadaşlar,
çarpıtmayalım. Bu memleketin her karış toprağı bu
vatan çocukları için, herkes için elbette kutsaldır. Benim
kutsaldan neyi kastettiğimi siz çok iyi biliyorsunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ama çok iyi çarpıtıyorlar.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Yamanın Muş Alparslan Üniversitesiyle ilgili olarak sorduğu bir
soru var. Muşa
Tekrar,
Sayın Işıkın yine ek protokolle ilgili soruları var.
Bu sorulara cevap verdiğimi sanıyorum.
Sayın
Akkuşun farklı olarak disiplin yönetmeliğiyle ilgili bir sorusu
var. Değerli Milletvekilim, bununla ilgili yazılı bir soru
önergeniz olursa ben bunu YÖKe havale ederim; gördüğünüz eksiklikleri,
yanlışlıkları, varsa çarpıklıkları ifade
edersiniz; onlardan gerekli şeyi sorarız, gerekli düzenlemeler varsa
yapılır.
Yabancı dil
sınavının, özellikle ÜDS dediğimiz, akademik personelin
girmiş olduğu yabancı dil sınavının gerek
formatı gerekse içeriği bence de doğru değildir. Bunun
değiştirilmesi gerekiyor. Biz bunu YÖKle de müzakere ettik. Her
insanın, bildiğiniz gibi, aynı sorulardan sınava tabi
tutulması, tıpçıların da, ziraatçıların da,
mühendislerin de, sosyal bilimcilerin de aynı tür sorulara muhatap
tutulması ve gramer ağırlıklı bir sınav
yapılmasının doğru olmadığını ben de
ifade ediyorum. Gerek içerikle ilgili olarak gerekse de bu sınavın
formatıyla ilgili olarak bir değişiklik yapılması
gerektiği yönünde YÖKe bir yazı yazdığımı da
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Önerdik, reddettiniz.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Önerimize katılmadınız Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Ama sizin
dediğiniz o değildi.
Arkadaşlar,
bakın, her ana bilim dalından sınav yapılmasını
istiyorsunuz. Tıpta kulak-burun-boğazdan tutun ürolojiye kadar kimse
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, hayır
O değil.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Veya tıp, mühendislik
Bu şekilde
bir sınav yapılamaz, merkezî bir sınav yapılamaz. Bunun ne
kadar zor olduğunu akademisyenler çok iyi bilir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz de akademisyeniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sizin
sorduğunuz soru, yalnız, bu benim söylediğim mahiyette bir soru
değildi değerli arkadaşlar.
Evet, ben
Değerli Başkan, arkadaşlarımın bütün sorularına
cevap verdiğimi sanıyorum.
Saygıyla arz
ediyorum.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Daha bir şey yapmadım Sayın Öztürk. Henüz soru-cevap faslı
bitmedi.
Sayın
Durmuş
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, üniversite isminde
Ağrı Dağı ibaresinin bulunmasının tarihi önemi
ve stratejik anlamı vardır.
Tıpta ağrı ile ilgili ağrı merkezleri var. Siz
Ağrı Dağını baş ağrısı olarak
mı görüyorsunuz? Başkalarını kutsal olarak görüyorsunuz da
Türk milletini kutsal olarak niçin görmüyorsunuz? Bizim her karış
toprağımız kutsaldır. Mayınlı araziyi de o
şekilde veriyorsunuz. Neden kaçınıyorsunuz? Birilerinin sizi
daha hoş göreceğini mi düşünüyorsunuz?
Bu soruma cevap
istiyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Yaman
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanımdan Malazgirt Merkez Yatılı İlköğretim Bölge
Okulunun geçen yıl 2007-2008 yılı eğitim öğretim
yılında açılacağını mahallinde de beyan ettiler
fakat yanılmıyorsam hâlen çok düşük kapasiteyle bu
yatılı bölge okulu görev yapmaktadır. Acaba bu önümüzdeki
yılda eksiklikler tamamlanarak Malazgirt Merkez Yatılı Bölge
Okulunun hizmete açılmasını düşünüyorlar mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Durmuşun sorduğu bir soru değil; kendi görüşlerini, hamasi
duygularını ifade etti. Elbette bütün memleket
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hamasi sözünü size iade ediyorum Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Memleketin her
karış toprağı
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ermeni savunuculuğunu da size iade ediyorum.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Durmuş, lütfen
Sizi nezakete davet ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Durmuş
Sayın Bakan,
devam edin lütfen.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Bütün memleket
toprakları, 780 bin kilometrekarelik topraklar, doğusu batısıyla,
güneyi kuzeyiyle hepimiz için değerlidir, kutsaldır. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bundan ne kastettiğimi herkes
çok iyi biliyor.
Sayın
Yamanın
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ben de sizi alkışlıyorum! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Durmuş, lütfen!
Sayın
milletvekilleri! Sayın Aydemir!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Alkışlama hakkımı
kullanıyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen devam edin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Yamanın, Malazgirt Yatılı İlköğretim Bölge Okulunun
inşaatıyla, sorduğu soruyla ilgili olarak kendisine daha sonra
cevap vereceğim Sayın Başkan çünkü şu anda ezbere,
inşaatın gerçekleşme yüzdesini bilmiyorum, kendisiyle
paylaşacağım.
Arz ederim
efendim.
BAŞKAN
Sayın Susam
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Bakanım, bugün, burada, Ağrı
Üniversitesinin, İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak
değiştirilmesiyle ilgili tartışmalarda bir sürü şey
birbirine karıştırılma noktasına geldi. Bir
hayırseverin yapmış olduğu yardımı takdirle,
saygıyla karşılarız. Eğitim camiasına bu
anlamıyla yapılan her türlü yardım takdire şayan
yardımlardır. Ancak bu tartışmaların
çıkmasında, Komisyonda bu konu konuşulurken yardımseverle
Bakanlık arasında, YÖK arasında yapılan protokoller net bir
şekilde açıklanmış olsaydı, tüm bu tartışmaların
ortadan kalkacağı çok açıktı.
Burada bulunan
bütün milletvekilleri, bütün parti grupları açıktır ki,
Ağrı gibi bir ile üniversite kazandırılmasında bir
hayırseverin yapacağı katkıya hiç kimse bir şey
söyleyemez. Bu işleri yapmış bir hayırsever olarak da
söylüyorum. Bu işin kutsallığına herkes inanır ve
gereğini yapar. Ama maalesef burada bazı şeyler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Bir şeyi tamamlayayım
BAŞKAN
Sayın Susam, 1 dakika 21 saniye kaldı. Devam edeceğiz.
Anladı zaten sorunuzu.
Evet, buyurun
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben, Millî Eğitim Komisyonunda bu mesele
görüşülürken, Sayın İbrahim Çeçenin ne yapmak istediğini,
ne kadar kaynak tahsis etmek istediğini, bunu kendisinin hangi ortamda,
kendisi tarafından nasıl ifade edildiğini söylemekle
kalmadım; bu protokolün, aslında, bizim kamuoyu, kamu adına
yapılmış sağlam bir iş olduğunu, ancak bu
protokolün yürürlüğe girme şansının Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bu yasanın çıkmasıyla olduğunu, bu yasa
çıktıktan sonra bu protokolün bir anlam ifade edeceğini söyledim
ve bunu yapmasaydım aslında beni tenkit etmiş
olmanızdı. Protokolün mahiyetini de içeriğini de Sayın
İbrahim Çeçenin isminin verilmesiyle ilgili olarak ne yapmak
istendiğini de ben Komisyonda da net bir şekilde ifade ettim. Ama
bazı arkadaşlarımızın hâlâ kafası
netleşmemişse, onlarla da konuşacağız. Daha
müzakereler devam ediyor. Ümit ediyorum bu konularda da netliğe
kavuşacağız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
istiyor musunuz? Demin istemiştiniz.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Hayır.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(AK Parti
sıralarından Hayret bir şey, nereden çıktı! sesi)
BAŞKAN
Kabul edilmiştir.
Bu Hayret bir
şey nereden çıktı?
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Yeni bir usul mü Sayın Başkan?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayır, istendi daha önce. Daha önce istendi.
BAŞKAN
Şimdi, bakın, gayet adaletli, sakin bir şekilde bu Meclisi
yönetip bu kanunu da çıkarmaya gayret ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ama oturduğunuz yerden taciz,
tahkir, tezyif gibi, bir de akıl öğretmeye yönelik tavır ve
tarzınız olduğu zaman benim tavrım da tersleşir ve
farklılaşır Sayın Milletvekili. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Siz demin burada yoktunuz,
Sayın Öztürk yerinden kalktı ve karar yeter sayısı istedi.
Ama ben henüz oylamaya geçmemiştim, soru-cevap işlemi devam ediyordu.
Onun için, oturduğunuz yerden saygısız tavırlarınızı
ortadan kaldırın. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Saygısızlık yapmıyorum.
BAŞKAN
Evet.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sizin yaptığınız saygısızlık.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, 1inci maddeye geçerken şimdi bu
1inci maddede 2809un Ek
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan ara verelim.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Sayın Başkan ara verelim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakın, böyle bir üniversite 78de yok. İsim de yok.
Yani Kilisin mi ismini değiştiriyorsunuz?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ara verelim Sayın Başkanım, ara
verelim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İbrahim Çeçen Kilis üniversitesi!
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Kanun burada.
BAŞKAN
Sayın Vural, ben anladım sizi. Şimdi, ben burada anlamaya
çalışıyorum, size cevap vereceğim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yarım saat ara verelim efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani böyle bir madde yok!
BAŞKAN
Sayın Vural, işlenmiş olan ek madde 78de Ağrıda
Ağrı Dağı Üniversitesi adıyla bir üniversite
kurulmuştur. diye geçiyor, Kilis Üniversitesi diye geçmiyor. Bir
yanlışlık yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, gelen not böyle gösteriyor. Bakın, 5662
sayılı Kanun burada. Bu Kanunda ek madde
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Görüşme devam etsin, bakalım.
BAŞKAN
Sayın grup başkan vekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum. Sizi de arka tarafa çağırıyorum.
Kapanma
Saati: 16.18
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
93 sıra
sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulun 9 Mayıs 2007 tarihli 104üncü
Birleşiminde kabul edilen 5656 sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununa ek 72 ile ek 76 maddeler eklenmiştir. Bu
Kanun, henüz yürürlüğe girmeden 17 Mayıs 2007 tarihli 108inci
Birleşimde kabul edilen 5662 sayılı Kanunla aynı Kanuna
ek 72 ile ek 88inci maddeler eklenmiştir. Bu nedenle, 5662 sayılı
Kanunla eklenen ek maddelerin numaraları ek madde 77den
başlatılarak metne işlenmiş olduğundan Ağrı
Dağı Üniversitesinin kurulmasına ilişkin ek madde
numarası 78dir.
Bu teknik
açıklamayı bilgilerinize sunuyorum.
1inci maddeyi
okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun ek 78 inci maddesinin
başlığında ve birinci fıkrasında yer alan
Ağrı Dağı Üniversitesi ibareleri Ağrı
İbra-him Çeçen Üniversitesi olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Nur Serterde.
Buyurun
Sayın Serter.(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ağrı Dağı Üniversitesinin adının
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak
değiştirilmesine ilişkin yasa tasarısının 1inci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak söz almış
bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Ağrı
Dağı Üniversitesi, bilindiği gibi, 2007 yılında
kurulmuş bir üniversitemizdir ve Ağrı Dağı
Üniversitesi, Erzurum Atatürk Üniversitesinden ayrılan 1 eğitim
fakültesi, 1 sağlık bilimleri yüksekokulu, 1 de meslek
yüksekokulundan temelde kurulmuş bir üniversitedir. Şu anda 2.200
öğrenci Ağrı Dağı Üniversitesi adı altında
Ağrıda eğitim görmekte, rektörü henüz atanmamış olan
bu üniversitemizde 1 profesör rektörlüğe ve aynı zamanda da
dekanlığa vekâlet etmektedir.
Ağrı
Dağı Üniversitesinin toplam öğretim kadrosu bugün sadece 16
yardımcı doçentten ibarettir, akademisyen olarak. Bu 16
yardımcı doçentin dışında 103 adet de öğretim
elemanıyla, 2.200 öğrencimiz burada eğitim görmektedir.
Şimdi biz bu
üniversitemizin ismini değiştirmeye çalışıyoruz. Biz
çalışmıyoruz da, iktidar partisi böyle bir öneride bulunuyor.
Şu anda, 2.200 öğrenci, bu yıl içinde diploma alanlar da dâhil
olmak üzere, Ağrı Dağı Üniversitesi diplomasını
almış bulunmaktadırlar, ama önümüzdeki yıldan itibaren, bu
değişiklik kabul edilirse, farklı bir isimde diploma almaya
başlayacaklardır.
Ağrı
Dağı Üniversitesiyle ilgili bu teklifin bugüne kadar Genel Kurula
inmemesi, zannediyorum sadece gündemin yoğun olmasından da
kaynaklanmamaktadır; henüz bu üniversite için bir arazi tahsisi
sonuçlandırılmamıştır,
yapılmamıştır. Şeker fabrikası arazisinin bu
üniversitemize kampüs inşaat alanı olarak verilmesi istenmektedir,
ama bugüne kadar bu konuda sonuçlanmış bir tahsisin de olmadığı
bana bildirildi, eğer son günlerde olduysa bundan da tabii ki memnuniyet
duyarız.
Şimdi,
efendim, Ağrı Dağı, Ağrı Dağının
eteklerinde kurulmuş, Ağrı ilinde kurulmuş bir üniversite
için son derece güzel ve anlamlı bir isimdir. Çünkü Ağrı
Dağı, sadece Türkiyenin en yüksek dağı, Avrupanın en
yüksek dağı değil, dünyanın ikinci büyük volkanı
değil, aynı zamanda, hem bütün dinlerde yeri olan hem bütün
efsanelere konu olan, turistik açıdan son derece önemli kültürel
birtakım özellikler içeren çok önemli bir kültürel değerimizdir ve
bir üniversitemize böyle bir ismin verilmiş olması sadece ulusal
düzeyde değil, uluslararası bakımdan da çok anlam ifade
etmektedir. Çünkü bütün dünya Ağrı Dağını bilir,
Ağrı Dağına turist gelir, Ağrı
Dağında Nuhun Gemisiyle ilgili bilim adamları
araştırmalar yapar. Bu kadar anonim, tanınan ve bilinen bir
üniversite ismi yerine, sadece bir bağış
karşılığı bir hayırsever iş
adamının adının bir üniversiteye verilmiş olması,
hem ülkemizdeki akademik teamüllere hem de dünyadaki akademik teamüllere
açıkça aykırıdır.
Biliyorsunuz,
1938 yılına kadar, şu anda Ağrının
bulunduğu yerde kurulmuş bulunan ilimizin adı Karaköseydi, yani
Ağrı Dağı, Karaköse ilinin isminin Ağrı olarak
değişmesini sağlamıştır ama bir üniversitemize
adını vermeyi, bu teklif yasalaşırsa, ne yazık ki
başaramamış olacaktır. Öncelikle bu konuda büyük üzüntü
duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.
AKP döneminde 41
yeni üniversite kuruldu değerli milletvekilleri. Bırakalım son
kurulan 9 üniversiteyi, Bütçe Kanunu itibarıyla
baktığımızda, 2008 bütçesi çıktığında
32 üniversitemiz kurulmuş bulunmaktaydı. Peki, yeni üniversite kurmak
ne demektir? Yeni üniversite kurmak, yeni yatırım bütçelerini
üniversitelere vermekle ancak mümkün olur. Bu üniversiteler birdenbire gökten
inmiyor, bu üniversiteler için bir yatırım bütçesi ayrılması
gerekiyor ki yeni üniversiteler kurulabilsin.
Şimdi, Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesi içinde üniversitelere ayrılan
yatırım bütçelerine bir bakalım: Bu yatırım bütçesi
2006 yılında yüzde 17,18 -yine sizin iktidarınız döneminde,
2006da yüzde 17,18- Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine
üniversite yatırım bütçesinin oranı. 2008e geliyoruz yüzde
7,49a iniyor. Tuhaf değil mi? 32 yeni üniversite kuruyorsunuz, 9 tanesini
daha kurma kararı alacaksınız -bununla ilgili
hazırlıklar var- yatırım bütçesini indiriyorsunuz. Bu ne
anlama geliyor? Bu bir tek anlama geliyor: Biz üniversitelerle ilgili
kuruluş yasalarını bu Meclisten çıkarırız ama
sonra üniversitelerin isimlerini satışa çıkarırız ve
üniversite kampüslerini hiç yatırım bütçesi ayırmadan inşa
eder, bitiririz. Bunun başka bir anlamı yoktur. Bu son derece
açıktır ve sizler bunu kabul etseniz de, hoş görseniz de hatta
Ne güzel, hayırsever iş adamlarının isimlerini veriyoruz,
üniversiteler kuruyoruz. deseniz de bu sadece ülkemizdeki değil ama bütün
dünyadaki akademik geleneklere aykırı bir uygulamadır
değerli milletvekilleri, böyle bir şey olmaz. Siz özel üniversite
kurmuyorsunuz, siz hatta vakıf üniversitesi de kurmuyorsunuz, devlet
üniversitesi kuruyorsunuz. Başbakan çıkıyor Türkiye de bir Harvard, bir Oxford, bir
Princeton yok. diyor ama bir İbrahim Çeçen, bir Koç, bir vesaire gibi
isimler söylemiyor gördüğünüz gibi. Oranın iş adamları
kendi isimlerini üniversitelere vermiyorlar. Para
karşılığı, bu üniversitelere isimlerini verme
karşılığı bu üniversite kampüslerini inşa
etmiyorlar. Yok böyle bir şey. Yok böyle bir alışkanlık.
Bırakın
devlet üniversitelerini, koyalım onları bir kenara, vakıf
üniversitelerine bakalım. Vakıf üniversitelerinin isimlerini ben size
hatırlatayım: Acıbadem, Atılım, Bahçeşehir,
Başkent, Beykent, Bilkent, Çağ, Çankaya, Doğuş, Haliç,
Fatih, Işık, Bilgi, Kültür, Ticaret, Ekonomi, Yeditepe, Ufuk,
Maltepe.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Sabancı, Koç, Kadir Has
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Bakın, vakıf üniversitelerinin çok büyük
kısmında bile, hepsinde demiyorum, kuruldukları yerlerin ismi ya
da anlam ifade eden isimler verilmiştir. Bir şahsın adıyla
soyadının verildiği vakıf üniversitesi sayısı
bile azdır ki vakıf üniversiteleri konumuz dışındadır.
Biz, devlet üniversitelerinden burada söz ediyoruz.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Sonuçta verilmiş ama.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Şimdi, Sayın İbrahim Çeçen, hiç kuşkusuz,
bölgesinde çok saygı duyulan, değerli ve hayırsever bir iş
adamı, bugüne kadar eğitimle ilgili yatırımlar
yapmış, bugüne kadar birçok okul da yaptırmış, ismini
bu okullara da vermiş ama değerli milletvekilleri, ben size bizim
kendi geleneğimizi, örfümüzü, kültürümüzü, inançlarımızı
hatırlatmak istiyorum. Bizim kendi inançlarımızda ve örfümüzde
hayırseverliğin nasıl tanımlandığını
bir saniye olsun hatırlamanızı rica ediyorum.
Hayırseverlik, karşılık beklemeden yapılan
yardımdır.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Bunun bir karşılığı yok.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Siz, hayırseverliğin
karşılığında eğer isminizin bir yere verilmesini
şart koşuyorsanız elbette, yine bir katkı yaparsınız
ama gerçek anlamdaki hayır anlayışından
uzaklaşmış olursunuz.
Şimdi, ben
size bunun örneklerini vereceğim. Türkiyede bu olay ilk defa olmuyor.
Muğla Üniversitesi: Sayın Koçman, Muğla Üniversitesinin
kampüsünü baştan başa inşa etti. Ne oldu? Adı mı
verildi? Böyle bir dayatması mı oldu? Olmadı.
Sayın
Şahenk Niğde Üniversitesine çok büyük katkılar yaptı, ismi
mi verildi? Hatta kendisine Bir fakültenin üstüne ismini verelim. diyenlere,
bunu kesinlikle kabul etmeyeceğini söyledi.
Bir başka
örnek size, tersinden örnek: Sayın Aydın Doğan iletişim
fakültesi kurmak istedi adının verilmesi koşuluyla. YÖK bunu
kabul etmedi geçmişte, reddetti ve bu konuda yayınlanmış
genelgeleri vardır. Bu ne demektir? Bu şu demektir: Türk
yükseköğretiminin -beğenin
beğenmeyin- sizin değiştirmeye bile ne yazık ki muvaffak
olamayacağınız birtakım gelenekleri vardır,
birtakım değerleri vardır. Bu değerlerine de sahip
çıkma adına üniversitelere parayı bastıranın
adını tabela olarak asmak bu geleneklerin
dışındadır. O zaman ben şunu sormak istiyorum:
Yarın öbür gün bir iş adamı çıktı, dedi ki: Ben 1
milyar dolar veriyorum, hadi gelin İstanbul Üniversitesinin
adını da değiştirelim, Marmaranın adını değiştirelim,
Ankara Üniversitesinin adını değiştirelim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
DEVECİOĞLU (Kilis) Ne alakası var?
BAŞKAN
Sayın Serter, bir dakika ek süre veriyorum.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Ne alakası var değil değerli milletvekilleri
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Satarlar, satarlar, baba baba satarlar.
FATMA NUR SERTER
(Devamla)
burada yeni kurulan bir üniversiteden bahsetmiyoruz, kurulmuş
ve adı verilmiş bir üniversitenin adını para
karşılığı değiştirmekten bahsediyoruz.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Bağırmanıza gerek yok,
bağırmadan da konuşabilirsiniz.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Siz bağırmazsanız ben de bağırmam.
Bakınız,
Millî Eğitim Komisyonunda Sayın Bakana sorduk, dedik ki: Şu
protokol nedir, görelim. Sayın Bakan bize ısrarla protokolü
göstermedi. Niye göstermediğini de şu anda çok iyi anlıyoruz.
Çünkü o protokolde zikredilmiş bir rakam da yok, yani bu
bağışın şu kadar para
karşılığında yapıldığına
ilişkin bir rakam da yok. Olsa da olmasa da hiçbir şey fark etmez, o
protokolde bütün ayrıntıları yazılı olsa da bir devlet
üniversitesine, tekrar altını çiziyorum, kurulmuş bulunan bir
devlet üniversitesine, adını Ağrı Dağından alan
bir devlet üniversitesine para karşılığı,
bağış karşılığı isminin verilmesine biz
-kusura bakmayın değerli milletvekilleri- bağış
demiyoruz ticaret diyoruz, satış diyoruz.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Hizmet karşılığı.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Bu kârlı bir satıştır, çok kârlı bir
satıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hiç alakası yok!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serter.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Akif
Akkuş.
Buyurun
Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sabahtan beri tartışılıyor, Ağrı
Dağı Üniversitesinin isminin Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi olarak değiştirilmesi isteniyor. Ben de bu konu
üzerinde biraz bilgiler vermek istiyorum. Vakit kalırsa da Ağrı
ve Ağrı ilinin güzellikleri hakkında -gerçi Ağrılı
arkadaşlarımız bu bilgileri verdiler ama- ben bir coğrafyacı,
bir tabii bilimci olarak onlara değineceğim fırsat kalırsa,
kalmazsa bunlar üzerinde konuşacağım.
93 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde MHP Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 5662 sayılı Kanuna eklenen 73üncü maddeyle
Ağrıda Ağrı Dağı Üniversitesi adıyla
kurulmuş olan üniversite, Atatürk Üniversitesine bağlı iken
adı ve bağlantıları değiştirilerek
oluşturulan Eğitim Fakültesi, Sağlık Yüksekokulu, Meslek
Yüksekokulu, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu ve yeni kurulan
Fen-Edebiyat Fakültesi ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden
oluşmuştur. Yani burada, demek ki 3 tane fakültesi olan, birkaç tane
de yüksekokulu bulunan bir üniversitemiz olacak. 2809 sayılı Kanuna
eklenen ek 34üncü madde ile daha önce başka üniversitelere
bağlı iken Ağrı Üniversitesine bağlanan fakülte ve
yüksekokullara ait her türlü araç ve gereç, malzeme ve
taşıtların başka bir işleme gerek
kalmaksızın Ağrı Üniversitesine bağlanacağı
belirtilmektedir. Ancak, özellikle bu araç ve gereçler ile taşıtlar
önceki üniversitenin ödenek ve gayretleriyle alınmış olup, o
üniversitenin ihtiyaç duyduğu hizmetin aksamasına sebep olabilir. Bu
yüzden araç ve gereç ile taşıtların eski üniversitede
kalması daha adil ve uygun olacaktır diye düşünüyorum.
Ayrıca,
yine, 2809 sayılı Kanuna eklenen geçici 25inci madde ile Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte mevcut üniversitelerde
kayıtlı bulunan
öğrencilere verilecek mezuniyet belgeleriyle
diplomaları, istekleri halinde fakülte veya yüksekokulların
bağlandığı yeni üniversitelerin adına
bakılmaksızın kayıt tarihlerinde bağlı
bulundukları üniversitelerin adıyla eski üniversitelerince verilir.
denmektedir ki bu da çok uygun bir uygulama olmasa gerek. Yeni kurulan
üniversitelerin popülaritesinin azalmasına sebep olabilir bu. Yani, siz,
elbette, daha önce Atatürk Üniversitesi Ağrı Eğitim Fakültesine
öğrenci oldunuz, ancak bu Yasa ile Ağrı Üniversitesine
bağlandı Ağrı Eğitim Fakültesi. O zaman
çocuklarımızın da bu bağlanmanın
başladığı andan, zamandan itibaren diplomalarının
Ağrı Üniversitesi tarafından verilmesi uygun olacaktır diye
düşünüyorum. Öğrencinin yeni üniversite adıyla diploma veya
belge almasının temini daha anlamlı olacaktır. Aksi
takdirde aynı tarihte aynı üniversiteye kaydolmuş olanların
bir kısmının A, bir kısmının da B
üniversitesinden mezun olmaları gibi bir garabet ortaya
çıkacaktır diye düşünüyorum. Bu, demek ki bunun da önlenmesini
sağlayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan bu yasa tasarısı ile
Ağrıda kurulmuş olan Ağrı Dağı
Üniversitesinin adı Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
olarak değiştirilmek istenmektedir. Buna gerekçe olarak da
İbrahim Çeçen Yatırım Holding AŞ ile yapılan bir
protokol gündeme getirilmektedir. Bu protokolün 2nci maddesine göre,
Ağrı Dağı Üniversitesinin kampüs alanında yer
alması gereken binaların İbrahim Çeçen Yatırım Holding
AŞ grup şirketleri tarafından bağış yoluyla
yapılarak Ağrı Dağı Üniversitesine devredileceği
belirtilmekte; 3üncü maddede, adı geçen üniversite için gerekli tüm
fiziki yapıyı yapma hususunda taahhütte bulunulmaktadır. 4üncü
maddede İbrahim Çeçen Yatırım Holding AŞ grup şirketlerinin
bağış taahhüdü Ağrı Dağı Üniversitesi
adının Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak
değiştirilmesi şartına bağlanmıştır.
Tabii, elbette ki
bu bağışı yapan kişinin birtakım haklar talep
etmesi mümkün olabilir. Bütün bunlardan hayırsever bir iş
adamının bağışlarının yükseköğrenim
alanına çekilmesi, onun onore edilerek özendirilmesi, böylece üniversite
kapılarını zorlayan gençlerin üniversite eğitimi arzusuna
katkıda bulunacağı dile getirilmekte ve üniversiteye
hayırseverin isminin verilmesinin uygun olacağı mütalaa
edilmektedir.
Bir üniversitenin
kurulması için, yetişmiş öğretim elemanlarına ihtiyaç
duyulmasının yanında, bina, laboratuvar, derslik, spor ve
dinlenme yerlerine de ihtiyaç duyulmakta ve bu ihtiyaçlar genel bütçeden
ayrılan ödeneklerle giderilmeye çalışıldığı
gibi, hayırseverlerin katkıları da bu konuda önemli bir yer
tutmaktadır. Sayın İbrahim Çeçenin de bu üniversitenin
kuruluşunda önemli bir eksiği tamamlayacak olan kampüsün fiziki
altyapısını yapmaya talip olması ve Sayın Bakanın
belirttiğine göre, 100 milyon dolara kadar harcamayı taahhüt etmesi
takdire şayan bir harekettir, kendilerini kutluyorum. Ancak bir
üniversitede sadece binalar yeterli olmayıp birçok kişinin maddi ve
manevi gayretleri bu eserin meydana gelmesini sağlamaktadır.
Biraz önce
Beytullah arkadaşımız belirtti, ben de belirtmek istiyorum:
Burada Ağrı Dağı Üniversitesinin kurulması için büyük
gayretler sarf eden 21nci Dönem Milletvekili Sayın Nidai Seveni takdirle
anıyor, dileğinin bu dönemde yerine gelmesinden dolayı kendisini
ve Ağrılıları kutluyorum. Bu yüzden bu üniversitemizin
isminin Ağrı Dağı Üniversitesi olarak kalması uygun
olacaktır. Ancak bu hayırsever iş adamımızın bu
gayretlerinin gözden ırak kalmaması için kampüse Ağrı
Dağı Üniversitesi İbrahim Çeçen Kampüsü adının
verilmesi uygun olur diyorum. Ayrıca, Meclis
Başkanlığı tarafından kendisine bir de üstün hizmet
madalyası verilerek onurlandırılması söz konusu olabilir.
Değerli
milletvekilleri, bugün ülkemizde bulunan doksan dört devlet üniversitesinin
birçoğuna hayırsever vatandaşlarımız tarafından
büyük oranda bağış yapılmış ve
bağışların karşılığı bu
hayırseverlerin isimleri, dersliklere, laboratuvarlara, yüksekokullara,
fakültelere, yurtlara ve kampüs alanlarına verilmiştir.
Dolayısıyla, Ağrı Dağı Üniversitesi
adının korunması bu geleneği de korumuş
olacaktır. Biraz önce konuşmacı sayın vekilimiz Muğla
Üniversitesinde ve Türkiyenin diğer birçok üniversitesinde
hayırseverlerin katkılarının bulunduğunu, ancak
bunların belirli bölümlere isimlerinin verildiğini belirtti ki bu
doğru bir hareket.
Sonuç olarak,
ülkemiz ve Ağrı ili için sembol hâline gelmiş Ağrı
Dağı, bu yeni üniversitemizin adında mutlaka
bulunmalıdır. Bu üniversitenin isminin Ağrı Dağı
Üniversitesi olarak korunması, binlerce yıldır Türke vatan
olmuş Anadoludaki bir tabii değerimizin daima anılmasına
da vesile olacaktır.
Tabii burada bir
şeyi daha belirtmek istiyorum: Bu bütün temennilerime, Ağrı
Dağı Üniversitesinin Ağrılılara, milletimize,
memleketimize ve bilim hayatına hayırlı olmasının
yanında il diye üniversite kurulmasını çoktan hak etmiş
olmasına rağmen bir üniversitesi olmayan, tabela nüfusu 229 bin olan
Tarsusa bir üniversite kurulması gerektiğini bir defa daha
hatırlatıyorum.
Sözlerimin
başında Ağrıdan da kısaca bahsedeyim demiştim
ama fazla da vakit kalmadı. Şunları belirtmek istiyorum:
Ağrı, benim birkaç defa gördüğüm, öğrencilerimizi gezdirmek
üzere götürdüğüm şehirlerimizden birisi, gerçekten kendine has
özellikleri olan bir yer.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ekliyorum Sayın Akkuş, tamamlayın lütfen.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Tabii burada
konuşan arkadaşlarımız, genellikle olayı, üniversite
kurulması olayını ekonomik olarak değerlendirdiler. Yani
Ağrıya bir üniversite kurulacak, 20 bin tane öğrenci
Ağrı Üniversitesinde okuyacak. Bu, elbette ki şehre hem ekonomik
olarak hem de sosyal olarak bir hareketlilik sağlayacak. Bunun sonucunda
da Ağrılılar ekonomik olarak sıkıntıdan
kurtulacaklar diyor arkadaşlar. Ben de diyorum ki Ağrının
güzellikleri var, Ağrı Dağı, İshak Paşa
Sarayı, bunun yanında dünyanın ikinci büyük gök taşı
çukuru.
Buraların
gündeme getirilerek turizme kazandırılmasıyla da Ağrı
önemli bir ekonomik etkinliğe kavuşacaktır diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Şahıslar
adına iki kişi konuşacaktır. İlk konuşmacı
Ağrı Milletvekili Sayın Fatma Kotan, ikinci konuşmacı
Ağrı Milletvekili Mehmet Hanifi Alır.
Buyurun
Sayın Kotan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FATMA SALMAN
KOTAN (Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle selam ve
saygılarımı sunarım.
Bilim
yuvaları olan üniversitelerimiz ülkemizin en önemli
varlıklarındandır. Üniversitelerimiz gençlerimizin ufkunu
geliştirip onların meslek edinmelerini sağlamaktadır.
Dünyada tüm ülkelere baktığımızda, gelişmişliklerinin
bilim yuvası olan üniversitelerin zenginlikleriyle doğru orantılı
olduğunu görmekteyiz.
Ülkemizde de
üniversitelerimizin gelişmesi için elimizden geleni iktidarıyla
muhalefetiyle yapmak zorundayız. Hükûmetimiz, iktidarda bulunduğu
süre boyunca eğitime büyük destek verirken, eğitim ve öğretimin
önemini bilerek ve buna göre hareket etmiştir.
Hükûmetin
olduğu kadar vatandaşlarımızın da eğitime büyük
katkıları bulunmaktadır. Burada, eğitime katkısı
olan tüm vatandaşlarımıza teşekkürü bir borç bilirim.
Ülkemizde
çoğu gencimiz yükseköğrenim görmek istemekte ve bu taleplerle
sınavlara girmektedirler. Biz de bu gençlerimizin taleplerini
karşılamak için elimizden geleni yapmak durumundayız. Ülkemizde
hayırsever birçok iş adamımız eğitime ve
üniversitelerimize destek vermektedirler. Yaptıkları
bağışlar ve yardımlarla yükseköğrenim
alanının genişlemesi ve gelişmesini
sağlamaktadırlar.
Değerli
iş adamlarımız yaptıkları yardım
dolayısıyla onore edilmiş. Buna en güzel örneklerden biri olarak
İzzet Baysalı verebiliriz. Yaptığı yardımlardan
ötürü İzzet Baysal Üniversitesi adını alarak, çok güzel bir
üniversiteye kendi ili kavuşturulmuştur.
Ne mutlu ki,
ülkemizin güzide şehirlerinden biri olan Ağrıda da 2007
yılında, önceki dönem vekillerimizin de ciddi katkısı ve
Sayın Bakanımızın, Sayın
Başbakanımızın ve İktidarımızın
katkısı ile Ağrı Dağı Üniversitesi adı
altında bir üniversite kurulmuştur. Üniversitemizde birçok
eksiklikler mevcuttur.
Sayın
İbrahim Çeçen de Ağrının çok önemli iş
adamlarından birisi. En önemli iş adamı demek istiyorum
huzurlarınızda. Çünkü Ağrıda büyük bir kampüse sahip bir
üniversitenin yapılması için Sayın Bakanımızla beraber
bir protokol imzalamışlardır. Sayın İbrahim Çeçen,
bugüne kadar ülkemizde ve ilimizde eğitim alanında birçok hizmet,
yatırım ve yardımlarda bulunmuştur. Ağrılı
Sayın İbrahim Çeçen, vakfı aracılığı ile
yüzlerce çocuğumuza eğitimlerini tamamlayabilmeleri için burs
vermekte, ayrıca eğitimle birlikte spor ve sanata da destek
vermektedirler.
Güzide iş
adamlarımızın onore edilmesi ve bu sayede diğer iş
adamlarımızın da teşvik edilmesi kanaatindeyim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yeni kurulan bir üniversitemiz olan
Ağrı Dağı Üniversitemizin kampüsünün akademik, idari,
sosyal tesis binalarının İbrahim Çeçen Yatırım Holding
Anonim Şirketi grubu tarafından bağış suretiyle
yapılarak Üniversite Rektörlüğüne devri konusunda Millî Eğitim
Bakanımız ile İbrahim Çeçen Holding arasında bir protokol
imzalanmıştır. Bu şekilde Sayın İbrahim Çeçen
yapacağı bağış ile üniversitemizin
ihtiyaçlarının karşılanmasına ve
sağlıklı bir yükseköğrenim hizmeti verilmesine büyük bir
katkı sağlayacaktır. Böyle onurlu bir harekette bulunarak
ülkemiz gençlerine ve ülkemiz eğitimine destek veren Sayın
İbrahim Çeçen isminin üniversiteye verilmesinin doğru bir hareket
olduğu kanaatindeyim.
Ben konuşma
süremi aşacağımı düşünerek, burada Sayın
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Fatma Hanıma bir şey söylemek
istiyorum. Az önce, İstanbulda kurulan birçok üniversiteden, vakıf
üniversitelerinden bahsetti. Burada bize muhalif olan arkadaşlarım,
keşke yıllar önce Ağrı gibi geri kalmış illerde
üniversite olmaz iken büyük illerimizde üniversite
yapıldığı zaman bu muhalefetliklerini göstermiş
olsalardı, Ağrıda keşke yıllar önce üniversite
kurulmuş olsaydı, keşke Ağrıda benim
arkadaşım birçok kadının üniversite okumuş olmalarına
vesile olmuş olsalardı, ben de burada onlara saygıyla selam
verecektim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Üniversiteye karşı çıkan var mı?
FATMA SALMAN
KOTAN (Devamla) Benim gibi birçok bayan
Maalesef ailelerinden dolayı ya
da farklı nedenlerden dolayı bunu derken ilimi kötülemek ya da
ilimin gelenek göreneklerini kötülemek istemiyorum, saygı duyuyorum-
bazı nedenlerden dolayı üniversiteyi okuyamayan
kızlarımız, maalesef şu anda çok ciddi
sıkıntılarla karşı karşıyadır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Her yerde var üniversite okumamış
kızlarımız.
FATMA SALMAN
KOTAN (Devamla) - Keşke bir kadın olarak, keşke bir bayan olarak
yıllar önce Ağrıda bir üniversitenin kurulması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süreniz var.
Buyurun.
FATMA SALMAN
KOTAN (Devamla) Keşke yıllar önce birçok büyük şehirde kurulan
vakıf üniversitelerinin bir tanesi de Ağrıda kurulmuş
olsaydı da burada benden önce de bayan vekiller bizi temsil etmiş
olsaydı ve birçok bayanımızın önü açılmış
olsaydı ve keşke diyorum bu desteği, evet
OKTAY VURAL
(İzmir) Keşke altı yıldır yan gelip
yatmasaydınız!
FATMA SALMAN
KOTAN (Devamla)
hep beraber vermiş olsaydık ve iş
adamımızın
Sadece
ticaret ile üniversitenin kurulduğunu söylemesi beni çok üzmüştür.
Burada iş adamamız oraya ciddi bir yatırım
yapmaktadır. Bu yatırımı kendi şirketinin
kasasından çıkarmaktadır. Ticaret ile yapmış olsa idi
başka bir şekilde ihale söz konusu olacaktı.
Sayın
İbrahim Çeçen altmış yıllık ticaretine ve holdingine
sahip, ciddi bir iş adamımızdır ve Hükûmet ile de hiçbir
bağlantısı söz konusu değildir. AK Parti Hükûmeti altı
yıl önce vardı, İbrahim Çeçen altmış yıldan beri
holdingleriyle uluslararası alanda iş yaratan bir iş
adamımızdır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Reklamlara giriyor Sayın Başkan, reklamlara!
İnsaf ya! İnsaf ya!
FATMA SALMAN
KOTAN (Devamla) Ne mutlu bize İbrahim Çeçen gibi bir iş
adamımız var.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kotan.
Şahısları
adına ikinci söz, Ağrı Milletvekili Sayın Mehmet Hanifi
Alırın.
Buyurun
Sayın Alır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET
HANİFİ ALIR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Altmış yıldır niye yapmadı
üniversiteyi oraya? Altmış yıldır holdingleri vardı da
niye yapmadı?
ALİ KUL
(Bursa) Keyfi istedi şimdi yaptı. Keyfinin kâhyası
mısın sen?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Niye yapmadı?
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
ALİ KUL
(Bursa) Allah, Allah
Niye yapmadınız? Canı şimdi
istemiş, yapmış adam!
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Senin görevin ne orada, avukatı mısın?
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
Sayın Uzunırmak
(AK Parti ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın Tuna
HÜSNÜ TUNA
(Konya) Altmış yıldır siz niye yapmadınız?
BAŞKAN
Sayın Tuna
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kadrolu bir adam var orada!
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Siz niye bağırıyorsunuz?
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Adam mısın? diyenler orada, onları
uyarın.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmaka üç kere söyledim, iki kere de Sayın Tunaya
söyledim; kendi arkadaşınızı dinlemiyorsunuz.
Buyurun
Sayın Alır, başlayın lütfen.
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Görmüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla)
Ağrı Dağı
Üniversitesinin isminin Ağrı İbrahim Çeçen olarak
değiştirilmesiyle ilgili kanun tasarısının 1inci
maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, Ağrı gibi bir yer efsanelere göre, dünya
literatürüne göre insanoğlunun ilk yaratıldığı bir
yer, Âdemin ilk yaratıldığı, efsanelerin geçtiği bir
yer. Ve gene efsanelere göre, literatürlere göre insanoğlunun ve
doğanın ikinci sefer dizayn edildiği bir yer. Ve yıllarca
İshak Paşa Sarayıyla önemli bir yönetim merkezi olmuş olan
bir yer.
Ve her
şeyden önemlisi gene büyük bir şair, büyük mutasavvıf, büyük
filozof Ahmedi Hani gibi büyük bir zatın bulunduğu bir yerin ve
yıllarca ilim, irfanın öğretildiği bir yerin, son
yıllarda, beş yıl önceye kadar gerçekten ciddi bir şekilde
eğitimden, ilimden ve irfandan mahrum bırakılması
düşünülemezdi.
Ve bunun için
bize, ilimize bir üniversiteyi bağışlayan 59uncu Hükûmete,
60ıncı Hükûmete ve bilhassa Sayın Millî Eğitim
Bakanımız Hüseyin Çelik Beye teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Ve aynı
zamanda son beş yıla kadar bütün Ağrıda bin beş yüz
derslik varken son beş yıl içinde bin dersliği ilave ederek
eğitimde büyük hamle yapan Sayın Bakanımıza gene
teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Ve ne yazık
ki bu ilimiz yıllarca eğitimden mahrum kalmıştır.
Bunca çabaya rağmen, hâlen, maalesef Ağrının Patnos
ilçesinde 7 bin öğrenci hiç okula gitmemiştir. İnşallah bu
dönemde bu da telafi edilecektir.
Değerli
arkadaşlar, biliyoruz ki bir zamanlar Türkiye yarım kalmış
inşaatların mezarıydı. On sene devam eden, on beş sene
devam eden, yirmi sene devam eden, on yıllarca devam eden yarım
kalmış barajların olduğunu, havaalanlarının
olduğunu ve yıllarca parasızlıktan bitirilemeyen
üniversitelerin binalarının olduğunu biliyoruz ve buna
rağmen bu son dönemde büyük bir atılım
yapılmıştır, artık, Türkiye bu mezarlıktan
kurtulmuştur. Ve şartlar böyleyken, işleri bitirmek, para bulmak
o kadar zorken, bir hemşehrimiz ve bizim gurur kaynağımız,
vefalı bir Ağrılı, iyi bir Türkiyeli iş adamı
elini taşın altına koymuş, bin dolarını gözden
çıkarmıştır, 100 bin dolarını gözden
çıkarmıştır ve eğer 100 bin dolarla bitmezse, 100
milyon dolarla bitmezse bunun üstüne telafi edeceğini de taahhüt
etmiştir. Biz sadece ve sadece ancak buna teşekkür ederiz. Buna ne
denilebilir? Ve biz Ağrılılar olarak bu iyi hemşehrimizin
ismini üniversitemize vermekten de gurur duyarız.
Demin bir
arkadaş hayır işlerinden söz etti. Hayır işlerinin
birtakım -nedense- kuralı, kanunu olacak!
Efendim, hiç
kimse hiç kimsenin hayrının avukatı değildir. Ben
hayrımı yaparım nasıl yaparsam, o beni bağlar. Siz
yapın, siz de gelin Ağrıda bir tane enstitü kurun, ismini de
verelim, var mısınız? (AK Parti sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Verelim, bin dolar da biz verelim, bizim ismimizi de verin!
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Ve Aydın Doğan ismi demin geçti.
Benim bildiğim kadarıyla, Gümüşhanede
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın.
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla)
Gümüşhane Aydın Doğan
Yüksekokulu vardır. Hiçbir okula isim verilmemiştir. denildi.
İsmi vardır, Gümüşhanede Aydın Doğan Yüksekokulu
vardır.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Sonradan, sonradan o!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Üniversite o, üniversite!
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Hayırlı olsun.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Alır.
Soru-cevap
faslına geçiyoruz.
Sayın
Enöz...
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
iki sorum var.
1) Hükûmetinizin
kurulmuş devlet üniversitelerinin adlarının iş
adamlarının adlarıyla para karşılığı
değiştirilmesi konusunda bir politikası var mı?
2) Eğer
böyle bir politikanız varsa bu uygulamayı açık arttırma
yöntemiyle yapmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Asil, buyurun.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Bakan, Yükseköğretim Kurulunun
topluma sunduğu çok yönlü, özenle çalışılmış,
üzerinde fikir birliği sağlanmış bir strateji
planının olmaması yükseköğretim üzerindeki sorunları
tartışırken bu tartışmalar yapıcı bir
nitelik kazanmamakta, enerji ve zaman kaybının ötesinde bir sonuç
doğurmamaktadır. Bunu bugün net olarak bir kez daha gördük.
Yükseköğretim Kurulunun kendisine yasalarla verilmiş olan
yükseköğretim sistemini yönlendirmek görevini yerine getirebilmesi için
müzakere edilmiş ve üzerinde fikir birliği sağlanmış
bir stratejik plan geliştirmesi için ne gibi bir çalışmanız
olacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyokimya Bölümü Türkiyede lisans
düzeyinde dört yıllık eğitim veren bir bölüm olarak faaliyetini
sürdürmekte ve 1996 yılından beri mezun vermektedir. Söz konusu
mezunlar gıda, ilaç, tıbbi ve kimyasal maddeler, tarım
ilaçları, kozmetik ve deterjan sanayileri kollarında
çalışmaktadır ancak Devlet Personel Başkanlığı
tarafından tanınmamaktadır. Bu fakülteden mezun öğrencilerimizin
teknik hizmetler, sağlık hizmetleri ve yardımcı
sağlık sınıfında biyokimyager olarak belirlenmesiyle
mağduriyetleri giderilecektir. Yoksa bu bölümü kapatıp bundan sonra
okuyacak öğrencileri mağdur etmeyelim diyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ederim Başkanım.
Ben de Sayın
Bakana şunu sormak istiyorum: Bu uygulama yani Ağrı için
yapılacak olan bu uygulama diğer devlet üniversiteleri için de
geçerli olacak mıdır, yeni kurulan üniversiteler için özellikle,
Sayın Milletvekili arkadaşımın sorduğu gibi? Eğer
geçerli olacaksa bunun ölçütü Sayın İbrahim Çeçenle yapılan
protokol mü olacaktır? Ya da bu protokole yeni ilaveler olacak
mıdır? Ve yine şunu sormak istiyorum: Hükûmetin ve Sayın
Bakanın bu konuda bir kampanya açmak gibi bir düşüncesi var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Gök
İSA GÖK
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ağrı
Milletvekili arkadaşımız Yarım kalan inşaatları
biliyoruz biz. dedi. Ben size bir inşaattan bahsedeyim. Mersin
Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi, 600
yataklı, altı yıldır buraya doğru dürüst ödenek
verilmiyor ve inşaat yarım duruyor. Acaba, Bakanlık burayı
desteklemeyi düşünüyor mu?
Diğer bir
sorum, az önce sorulan İhaleyle isimleri satmayı düşünüyor
musunuz? lafına devamla sormak istiyorum ben. İhale yapmayı
düşünürse isim satma konusunda, Kamu İhale Kanununu da kullanacak
mısınız, uygulayacak mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tekrar
hayırsever vatandaşımıza teşekkür ettikten sonra, bir
bilgiyi Genel Kurulun, milletimizin ve Sayın Bakanın dikkatine sunmak
istiyorum. Bir hayırsever, bin liralık bir geliri var, hiçbir
hayır yapmadı, yüzde 25ten 250 lira vergi ödüyor. 200
lirasını hayır olarak yaptı, kalan 800 üzerinden vergi
ödüyor, dolayısıyla 200 lira vergi ödüyor. Devletin vazgeçtiği
vergi, hayır nedeniyle, 50 lira. Dolayısıyla, 200 liralık
bağışın dörtte 1inin devletin vazgeçtiği vergilerden
oluştuğunu Sayın Bakan biliyor mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çakır
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Sayın Bakan, yasalarımıza göre vakıflar kâr
amaçlı yükseköğretim kurumları kuramazlar, ancak alınan
bilgilere göre, İstanbulda bulunan vakıf üniversitesi Bilgi
Üniversitesinin Loreal International Corporation adında bir Amerikan
şirketine satıldığı ve mütevelli heyetinin ve
üniversite yönetim kurulunun bir gecede değiştiği iddia
edilmiştir.
Bu konudaki
düşüncelerimizi Plan ve Bütçe Komisyonunda üniversitelerin bütçelerinin
görüşülmesi sırasında dile getirmiş ve bu
sorularımızı cevaplandırmanızı istemiştik,
ancak bugüne kadar hâlâ cevap alamadık. Bu konuda cevap vermeyi düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN
Sayın Bakan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu, özellikle iş adamlarımızın
eğitim kurumlarına, sağlık kurumlarına destek
sağlaması, sosyal sorumluluk projelerine imza atmaları bugün
icat olmuş bir şey değildir. Merhum Vehbi Koç tarafından
kurulan vakıf marifetiyle, Sabancı ailesinin kurmuş olduğu
vakıf marifetiyle yapılmış olan Türkiye'nin bir
başından bir başına birçok hayır kurumu vardır,
birçok okul vardır, hastane vardır, sağlık ocağı
vardır vesaire. Kadir Hasın, İzzet Baysalın, vesairenin
yapmış oldukları okullar vardır.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Vakıf üniversitesi statüsünde değil Sayın Bakan,
devlet üniversitesi bu.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Daha birçok
iş adamımızın, bizim dönemimizde, özellikle Eğitime
Yüzde Yüz Destek kampanyası çerçevesinde yapmış oldukları
yatırımlar vardır.
Bakın,
şu anda, Mehmet Yıldız isimli bir vatandaşımız,
bir iş adamımız Bursa İnegölde 30 milyon dolar
değerinde bir ilk ve ortaöğretim kampüsü inşa etmektedir ve
eşinin adını oraya verecektir ve biz de zevkle bu okullara
eşinin adını veriyoruz.
Değerli
iş adamlarımız eğitime katkı
sağladıkları sürece, onların bu sosyal sorumluluk anlayışını,
onların bu hayırseverlik anlayışını
ödüllendirmek, yapmış oldukları jeste jestle
karşılık vermek, bu gösterdikleri alicenaplığa
Hükûmetimizin de alicenap bir tavırla karşılık vermesi
sürecektir. Bu konudaki sizin anlayışınız farklı
olabilir.
İşi
Böyle alayvari bir şekilde İhaleyle vermeyi düşünüyor
musunuz?, Açık artırmaya çıkarmayı düşünüyor
musunuz? Bunu milletvekilliği ciddiyetiyle
bağdaştırmıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne demek? Siz mi tayin edeceksiniz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Değerli
arkadaşlar, stratejik plan meselesine gelince
OKTAY VURAL
(İzmir) İsim değiştirmeyi kendinize
yakıştırıyorsunuz da
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bu memlekette
Dokuzuncu Plan çerçevesinde yükseköğretimle ilgili yapılmış
bir stratejik plan vardır. Yükseköğretim Kurulu tarafından
hazırlanmış bir stratejik plan vardır. Bu planlar
çerçevesinde, Türkiye de yükseköğretim yoluna devam etmektedir.
Sayın
Paksoyun sorduğu Devlet Personel Başkanlığı bir
yükseköğretim kurumundan mezun olan insanların mezuniyetini
tanımıyor. şeklinde bir sorusu var. Bununla ilgili olarak bize
veya ilgili bakanlığa yazarsanız, bu konuyla ilgili, niçin kabul
etmediklerini zatıalinizle paylaşırlar.
Efendim
Diğer üniversiteler için de geçerli midir? Evet Hakkâri Üniversitesini
ben tepeden tırnağa yapacağım. Şırnak
Üniversitesini tepeden tırnağa yapacağım. Tuncelideki
üniversiteyi, Bayburttaki, Gümüşhanedeki veya Bartındaki veya
Yalovadaki üniversiteyi tek başıma yapacağım. diyen bütün
iş adamları bu şekilde bize müracaat ederse İbrahim Çeçen
Beyin adını buna verdiğimiz gibi zevkle ona da veririz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi,
Sayın Gök Mersin Üniversitesi ile ilgili bir soru sordu.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Mersin Üniversitesi Hastanesinin dört
yılda bitirilmesi planlanmıştır. 60 trilyonluk,
aşağı yukarı, bir yatırımdır. Ben daha
kısa bir süre önce 2886 sayılı Kanuna göre yüzde 60lık
keşif artışını imzaladım. Bir şey
yapmayı düşünüyor musunuz? diyorsunuz ya, yaptım ve yine
değerli bir milletvekilimiz dün bana aynı soruyu sordu: Efendim,
dört yılda nasıl
Arkadaşlar Dört yılda biter bizim
dönemde. dedim. Daha önce on dört yılda bitiyordu, yirmi dört yılda
bitiyordu. Bu hâlimize şükredelim.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Bitmiyordu bile.
MİLLİ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Neyse
Şimdi,
Sayın Öztürkün vergiyle ilgili sorduğu soruyla ilgili olarak,
değerli arkadaşlar, bakın, hepimizin bilmesi gereken bir
şey var: Biz, iş adamlarımızın yaptıkları bu
güzellikleri göz ardı etmeyeceğiz. Bir uçta bulunan bir televizyon
kanalı da bunu söylüyordu. Ne âlâ hayırseverlik, devletin
vergisinden kesip yatırım yapacaksınız, hayırseverlik
yapacaksınız!
Bizim
çıkardığımız kanun doğru değil. Bizim
çıkardığımız kanuna göre, değerli
arkadaşlar, bakın, eğer kurumlar vergisine tabi iseniz -ki
kurumlar vergisi yüzde 30 idi yüzde 20ye indirildi- 1 trilyon lira harcama
yaparsanız, yaptığınız 1 trilyonluk harcamanın
200 milyarını vergiye esas olan matrahtan düşebilirsiniz.
Bakın, vergiden düşmek diye bir şey yok. Vergiye esas olan
matrahtan düşersiniz. Kaldı ki İbrahim Çeçen Bey bu
yardımı bir vakıf aracılığıyla yapıyor.
Vakıflar vergiye tabi olmadığı için, vakıflar kurumlar
vergisine tabi olmadığı için bunu vergiden düşmesi de söz
konusu değildir. Bunun herkes tarafından bilinmesi lazım
değerli arkadaşlarım. Yani meseleyi bilerek konuşalım
lütfen. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Vergi esasını söyle bize.
MİLLİ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)- Şimdi,
Sayın Çakırın özellikle bu, kâr amaçlı vakıf olamaz
Doğrudur, vakıflar kâr amaçlı da kurulmamalıdır.
Bir şey daha
söyleyeyim arkadaşlarım: Dediler ki bakın Vakıf
üniversitelerinde kişilerin isimleri var. Değerli arkadaşlar,
vakıflara isimlerini veren insanlar, orada, oranın mütevelli heyeti
başkanıdır. Evet, Resmiyette kâr amaçlı değildir.
diyoruz ama orada öğrenciler ona para veriyor, devlet kaynaklarından
yararlanıyorlar. Bu insan bu yatırımı yapıyor ve
kendisi bundan zerre kadar yararlanmayacağı gibi bunu tamamen kamuya
veriyor. Bundan daha ne istiyoruz biz?
Şimdi, öte
taraftan Bilgi Üniversitesi satılmış mıdır? Bilgi
Üniversitesinin satıldığıyla ilgili önümüzde bir belge
yoktur. Eğer bu konuda elinde bir belge, bilgi olan bir
arkadaşımız varsa bize iletirse gerekeni yaparız.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, Sayın Bakan,
milletvekilimizin sorusuna milletvekili ciddiyetiyle
bağdaştırmadığını ifade edecek kadar (AK
Parti sıralarından Doğru sesleri) maalesef bu Meclisin
mehabetine yakışmayan bir ifadede bulunmuştur.
Milletvekillerinin soruları ciddidir. Bizim tavsiyemiz Sayın Bakanın
milletvekillerini ciddiye almasıdır, milleti ciddiye almasıdır.
(AK Parti sıralarından Almazsa ne olur! sesleri) Milleti ve
milletvekillerini ciddiye almayan bir bakanın bakanlık
koltuğunda oturması söz konusu olamaz! Kendisi nasıl bu
protokolü ciddiye alıyor? (AK Parti sıralarından gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Biraz önce Sayın Bakan dedi ki: Vakıf
aracılığı yapıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Sayın Vural
eğer soru soran arkadaşımızın
Burada bütün milletimiz
bizi izliyor. Öyle bir soru sorulur mu gerçekten?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sorar sorar. Yani siz mi tayin edeceksiniz? (AK Parti
sıralarından gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Son derece hayırlı bir iş
yapılıyor
BAŞKAN
Evet, Sayın Vural, meramınızı anladım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, Sayın Bakan, bunu vakıf
aracılığıyla yaptığını söylüyor. Bu
protokolde vakıf yoktur.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bu şekilde soru sorulur mu Sayın
Başkan?
OKTAY VURAL
(İzmir) Vakıf yoktur. Şirketlerle protokol düzenlemiştir.
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Vakıf yoktur. Bu nasıl ciddiyettir? Böyle gayriciddi
bir bakan olursa böyle olur.
BAŞKAN
Sayın Vural, meramınızı anladım.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.34
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 17.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
93 sıra
sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
1inci maddenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 2809
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 36 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunu, 14/12/2007 tarihli ve 5724 sayılı 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 02/09/1983 tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 13/12/1983 tarihli ve 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Ağrı Dağı Üniversitesine yapılmış olan atıflar
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesine yapılmış
sayılır.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Nur Sertere aittir.
Buyurun
Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Ağrı Dağı Üniversitesi adının İbrahim
Çeçen Üniversitesi olarak değiştirilmesine ilişkin yasa
teklifinin 2nci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, yüce Meclisin çatısı altında yapılan
konuşmaları, gerçekten ibretle ve acı içerisinde izliyoruz.
ALİ KUL
(Bursa) Siz tahrik ediyorsunuz! Sen yapıyorsun!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Bu konuda son derece samimiyim bunları söylerken. Çünkü biz
burada bir üniversitemize büyük ölçüde bağış yapan değerli
bir iş adamını eleştirmiyoruz, onunla ilgili herhangi
şaibeli sözlere yer vermiyoruz, ona şükranlarımızı,
teşekkürlerimizi iletiyoruz. Bizim burada söylediğimiz şey
bambaşka bir şey. Onun için burada bana cevap vermek için söz alan bazı
AKPli milletvekillerinin sözlerine cevap verme ihtiyacını kesinlikle
duymuyorum.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) AK Parti
AK Parti
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Ne söylemek istediğimizi anlamamış oldukları
söyledikleri sözlerden açıkça belli.
Biz
Ağrıda üniversite yapılmasın. demiyoruz. Her ilimizde
üniversite yapılmasına destek veriyoruz. Bunları açıkça
defalarca ifade ettik. Onun için bununla zaman harcamak istemiyorum. Biz burada
başka bir şey söylüyoruz. Biz burada Türkiyedeki devlet üniversitelerinin
bir ciddi geleneği olduğunu, Türkiyeye hizmet etmiş Türk
büyüklerinin ve yer isimlerinin, kent isimlerinin bugüne kadar bu
üniversitelerimize verilmiş olduğunu ve bu geleneğin
bozulmasından duyduğumuz rahatsızlığı dile
getiriyoruz. Ha sizin vicdanlarınız bundan dolayı rahatsa
elbette sizlere söyleyecek bir şeyimiz yok ama bizim
vicdanlarımız rahat değil. Bizim vicdanlarımız bu bir
tür ticaretleşmiş, ticarileşmiş siyaset anlayışını
kabul etmiyor. Bizim vicdanlarımız üniversitelerimizin ismini belli
paralar karşılığında satmaya dönük
anlayışı kabul etmiyor. Biz bunu hakkımız olan şu
Meclis kürsüsünde konuşarak ifade etmek zorundayız. Bundan
dolayı bize hakaret etmek sadece sizi küçültür. Millet bizim ne demek
istediğimizi çok açık olarak anlıyor. Biz şunu söylemek
istiyoruz: Bakınız, bu sadece bir üniversitenin adının
değiştirilmesi olayı değildir. Bir diplomanın üzerine
siz bir iş adamının adını yazıyorsunuz ve çocuğun
eline, üzerinde o iş adamının adının yazılı
olduğu diplomayı veriyorsunuz. Onun geleceğiyle, onun
kimliğiyle, onun kişiliğiyle bu ismi
özdeşleştiriyorsunuz ve bu diploma, sadece Türkiye Cumhuriyeti
devletinin sınırları içerisinde değil, bütün dünyada
uluslararası dolaşıma giriyor. Öğrenci, mezun olduktan
sonra bu diplomayla yüksek lisans ya da doktora yapmak için Amerikaya,
Avrupaya gidiyor. Bu diplomaya sahip olan insanlar gelecekte öğretim
üyesi olduklarında yapmış oldukları yayınlar
uluslararası atıf endekslerine bu diploma adıyla, bu
diplomanın önemi belirtilerek kaydediliyor. Biz, burada bütün bu konulara
dikkat çekmek istiyoruz ve diyoruz ki: Şu güzel geleneğimizi
bozmayın, Ağrı Dağı gibi gerçekten sembol olan bir
önemli değerimizin adını vermiş olduğunuz bir üniversitenin
adını değiştirmeyin. Söylediğimiz bu, yoksa ne hayırsever
iş adamının yaptığı hayrı küçümsüyoruz ne
Ağrıda bir üniversite açılmasına karşı
duruyoruz. Bütün bunlar yok. Onun için, boşuna zahmet edip de bu konularda
bize cevap vermeye kalkışmayın.
Şimdi
diploma dediğinizde, diplomanın önemi çok büyüktür değerli
milletvekilleri. Bakınız, burada birçok akademisyen de var. Bu
diplomayı almış olduğunuz üniversitenin ismi, aynı
zamanda sizin için bir saygınlık, bir prestij unsurudur. Gerçi
artık Türkiyede, diplomaların da çok fazla anlamının
kalmadığı bir sürece ne yazık ki girilmiştir.
Bakın, bu kadar üniversite açıyorsunuz -kırk bir tane yeni
üniversite açıldı- 1 milyona yakın gencimiz üniversite okuma
şansından yararlanamıyor diye bundan üzüntü duyuyoruz ve yeni
açılan üniversitelere destek veriyoruz ama bu gençlerimizin bu
üniversitelerden mezun olduktan sonra acaba kaç tanesinin işsizliğin
resmî istatistiklerle yüzde 10,7ye yükseldiği ülkemizde iş bulup da
o diplomalarının gereğini yerine getireceğinden de endişe
duyuyoruz. Hepiniz duyuyorsunuz, duymayanınızın olduğunu
zannetmiyorum. Onun için, sadece üniversiteden mezun edip eline bir diploma
tutuşturmak o üniversitenin altyapısı eksikse, o üniversitenin
öğretim elemanı kadroları yeterli değilse, o üniversitede
bilimsel araştırma yapma olanakları sağlanmamışsa
diplomayı verdiğiniz öğrenci açısından da bir anlam
ifade etmiyor.
Geçtiğimiz
gün burada Sayın Millî Eğitim Bakanına bir soru sordum ve her
zamanki gibi siyasi üslubuyla bir yanıt aldım. Kendisine Türkiye'de
2002 yılından beri 2 üniversitemiz, günümüzde de 5 üniversitemiz
dünyanın en saygın, en fazla bilimsel yayın yapan 500
üniversitesi arasına girmeyi başarmıştır. Sayın
Bakan, niye bu konuda sorulan sorulara cevap vermiyorsunuz? dedim. Kendisi
bana Bana bu konuda hiç soru sorulmadı ki. diye gayet ilginç bir
yanıt verdi. Oysa biz hepimiz çok iyi biliyoruz ki Bakan, hiç
sorulmadığı hâlde pek çok konuda fikrini rahatlıkla beyan
edebiliyor.
Burada söylemek
istediğimiz şey şuydu değerli milletvekilleri
arkadaşlarım: Eğer bu ülkede 2002 yılında 2 üniversite,
İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi; 2003te 2 üniversite,
İstanbul Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi; 2004te 2 üniversite,
İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi ve ondan sonra da
vakıf üniversitelerinin katılımıyla 5 üniversitemiz dünyada
ilk 500 üniversite arasına girmişse bir ülkenin Millî Eğitim
Bakanının bundan gurur duyması gerekir. Sayın
Başbakanın bu konuda bilgisinin olmadığı
açıktır. Kendisine bu konuda sorulan sorularda sürekli olarak
Türkiye'de ilk 500e giren üniversite yok. diyor. Bir ülkenin Millî
Eğitim Bakanının bu konuda Başbakanı uyarması
gerekmez mi? Bu üniversitelerle övünç duyduğunu söylemesi gerekmez mi? Bu
üniversiteleri Türk yükseköğretimine bir örnek olarak göstermesi gerekmez
mi? Ama göstermez, göstermiyor. Niye? Çünkü bu üniversitelerin yönetimleriyle
uyuşamıyor, anlaşamıyor yıllardır. Bu
üniversitelerin Türkiye için ifade ettiği değerler kendi ideolojisine
ters geliyor. Onun için, bu üniversitelerin başarısının
üstünü örtmeye çalışıyor. Millî Eğitim
Bakanlığı yapan bir kişinin önce objektif olması
lazım, Türkiye'yi kucaklaması lazım, eğitimde
başarılı olanların başarılarını da
örnek olarak göstermesi lazım.
Burada kırk
bir tane yeni üniversitenin kurulduğunu sıkça söylüyoruz ve bundan da
gerçekten övünç duyuyoruz. Ben de bir üniversite öğretim üyesi olarak,
geçmişte üniversite öğretim üyeliği yapmış bir
kişi olarak daha fazla gencimizin diploma alabilme fırsatından
yararlanacağından dolayı büyük mutluluk duyuyorum. Ancak bunu
yaparken, değerli milletvekilleri, bir başka şeyi zannederim göz
ardı ediyoruz. Eğitim, çok pahalı bir yatırım. Bunu
hepimiz biliyoruz. Çok büyük fedakârlıklar gerekiyor. Millî Eğitim
Bakanlığının, devletin eğitime ciddi
yatırımlar yapması gerekiyor kaliteyi yakalayabilmek için.
Çocuklarımızı
bin bir zorlukla üniversite giriş sınavlarından geçiriyoruz,
üniversitelere sokuyoruz ve onların üniversitelerden mezun olması
için de tekrar tekrar yeni yatırımlara gereksinim duyuyoruz. Bu
arada, on binlerce gencimiz kimisi fakültelerin üçüncü
sınıfında, kimisi dördüncü sınıfında, özellikle
tıp fakültesi öğrencileri beşinci sınıfta-
çeşitli nedenlerle üniversitelerde başarısız oldukları
için üniversitelerden atılıyorlar ve bu öğrenciler, uzunca bir
süredir bir öğrenci affı beklentisini, zannediyorum, bizlere
olduğu kadar, en az bizlere olduğu kadar sizlere de çeşitli
şekillerde ifade ediyorlar.
Eğitim,
pahalı bir yatırım, çok pahalı bir yatırım.
Eğitimde israfa bu ülkenin tahammülü yok. Bir üniversitede, bir tıp
fakültesinde özellikle beşinci sınıfa gelmiş bir
öğrenci, devamsızlık, öğrenci katkı payını
ödeyememe ya da başka çeşitli nedenlerle üniversiteden
uzaklaştırılmışsa, eğitim hakkı
engellenmişse, bu öğrencilerimize yeni bir fırsat
tanımayı, onları öğrenci affından yararlandırarak
yeniden, en azından beş yıl devletin para ödediği bir
fakülteden mezun edecek diplomayı ikinci bir kere hak etme hakkına
kavuşturmayı neden acaba iktidar partisi olarak uygun
görmemektesiniz? Ben, bu konuda Sayın Bakanın cevap vermesini rica
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir şeyi hatırlatmak istiyorum: İnsanın
her zaman ikinci bir şansa, ikinci bir fırsata ihtiyacı
vardır. Sizlerin içinden üniversiteden çeşitli nedenlerle
ilişiği kesilip de sonra aftan yararlanan acaba hiç olmadı
mı?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Serter, bir dakika ek süre veriyorum; tamamlayın lütfen.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Hiç böyle bir
fırsatın peşinde koşanınız olmadı mı ya
da yakınlarınızdan, çocuklarınızdan, çevrenizdeki
kişilerden hiç ikinci kez Bir fırsat daha benim elime geçse de bir
af çıksa da şu üniversite eğitimimi tamamlasam. diyeniniz yok
mudur? Yeni üniversiteler açarken, yeni kaynaklar ayırırken,
üniversiteye girme şansına sahip olmayan öğrencilere yeni olanaklar
yaratmaya çalışırken, bu hakkı elde etmiş, iyi,
kaliteli üniversitelere girme şansını yakalamış ama
genç olmanın yarattığı çeşitli
şaşkınlıklarla, gelir yetersizliğiyle, hem
çalışmak hem okumak zorunda kaldığı için
devamsızlık yaparak ya da maddi olanaksızlığı
nedeniyle katkı payını yatırmadığı için
üniversiteden ayrılmak mecburiyetinde bırakılan bu
öğrencilere bir öğrenci affı tanımayı neden bugüne
kadar düşünmediğinizi sormak istiyorum ve umuyorum ve diliyorum ki
-herkesin bir şansa daha ihtiyacı var- kapıda bekleyen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA NUR SERTER
(Devamla) -
her gün bizlere bu taleplerini ileten öğrencilere bu
fırsatı bu Meclis tanır.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serter.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Osman
Çakır.
Buyurun
Sayın Çakır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OSMAN ÇAKIR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesinde
söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP Seçim Beyannamesinde
Yaşadığımız sıkıntıların
çoğunun kaynağı ve çözümü eğitimde saklıdır.
Partimizin eğitimde temel hedefi, fikri hür, vicdanı hür, irfanı
hür nesiller yetiştirmektir. Bu amaçla ülkemiz insanının, özgür
düşünen ve bağımsız karar verebilen, yeniliklere açık,
öz güven sahibi, hayata olumlu bakan, problem çözme yeteneği gelişmiş,
bilim ve teknoloji üretebilen bireyler olarak yetiştirilmelerini
sağlayacak önlemler alınacaktır. denmektedir.
Şimdi
soruyorum: Aradan altı yıl geçmiş. Bu hedefler ne ölçüde
gerçekleştirilmiştir ve bu konuda neler
yapılmıştır?
Yine aynı
beyannamenin Üniversiteler başlığında Temel görevi,
özgürce bilgi üretmek, yaymak, ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel
araştırma ve incelemeler yapmak ve nitelikli bir
eğitim-öğretim vermek olan üniversitelerimiz, son yıllarda
uygulanan yanlış politikalar nedeniyle problem yumağı
hâline gelmiştir.
Öğretim
üyesi başına düşen öğrenci sayısındaki
artış, üniversite-sanayi işbirliğinin yeterince
sağlanamaması, akademik özgürlüklerin kullanılmasında
karşılaşılan güçlükler de üniversitelerimizin bilimsel
araştırma potansiyelini açığa çıkarmalarına engel
olmuştur. Biriken bu sorunların çözümü için köklü bir reforma ihtiyaç
vardır.
Partimiz,
üniversitelerin çağdaş anlamda öğretim ve araştırma
kurumu olmalarını sağlayacak düzenlemeleri
gerçekleştirecektir.
Şimdi
soruyorum: Aradan altı yıl geçti, Adalet ve Kalkınma Partisi, üniversitelerin
çağdaş anlamda öğretim ve araştırma kurumu
olmalarını sağlayacak hangi düzenlemeleri
gerçekleştirmiştir, hangi başarıların altına imza
atmıştır? Takdirlerimizi yüce milletimizin takdirine
bırakıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yine, Hükûmet Programında Hükûmetimiz,
üniversitelerin çağdaş anlamda öğretim ve araştırma
kurumu olmalarını sağlayacak düzenlemeleri
gerçekleştirecektir.
Yükseköğretim
Kurumu, üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan, standartlar
belirleyen bir yapıya kavuşturulacak; üniversiteler, idari ve
akademik özerkliği olan, öğretim elemanları ve öğrencilerin
serbestçe bilimsel faaliyette bulunduğu araştırma ve
öğretim kurumları düzeyine çıkarılacaktır.
Şimdi,
Hükûmetimiz, aradan geçen altı yıl sürede YÖK Kanunuyla ilgili bir
değişiklik yapmış, bu Kanunun Cumhurbaşkanınca
geri gönderilmesinden sonra Bunu buzdolabına koyduk, dondurduk diye
Sayın Başbakan ifade etmiş ve o günden bugüne bir türlü bu
buzdolabından bu kanun çıkarılarak hiçbir gelişme
sağlanamamıştır.
Değerli
milletvekilleri, yükseköğretim sistemimizin küresel yarışa uyum
sağlayabilmesi, Türk milletine ve insanlığa daha çok hizmet
edebilmesi için yükseköğretime ayrılan kamu ve özel kaynakların
artırılması, üniversitelerin kaynak çeşitlendirme ve kaynak
yaratmasının önündeki yasal ve bürokratik engellerin
kaldırılması elbette ki şarttır. Çünkü, bilim, Türk
insanının günlük yaşamına, sağlık, mutluluk ve
refahına katkı yapacaktır. Bilimin yapıldığı
yerler olan üniversitelerimiz de sorumluluklarının bilincinde
olmalıdır. Evimizdeki bir bilgisayar vasıtasıyla her türlü
hizmete ve binlerce derse, kursa ulaşmanın mümkün olduğu, hatta
binlerce dersi okuyup sertifika ve diploma alma imkânının
bulunduğu bir süreçte üniversitelerimizin kendilerini süratle çağa
uydurması gerekmektedir. Bu nedenle kurulan ve kurulmakta olan yeni
üniversitelerin araç, gereç ve altyapı problemlerinin en kısa zamanda
çözülmesi çok önemli bir husustur.
Bunun kadar
önemli bir husus da üniversitelerdeki sınıfların,
laboratuvarların, konferans salonlarının ve hizmet
binalarının ekonomi, ekoloji ve estetik özellikleri
bakımından çağdaş mimarinin ve Türk mimarisinin en iyi
örnekleri olması ve gelecekteki ihtiyaçlara göre geliştirilebilir
nitelik içermesidir. Bu nedenle daha işin başında, projelendirme
ve planlama safhasında olan kırk bir tane yeni üniversitenin
kuruluşunda bu hususlara büyük dikkat sarf edilmelidir.
Bunun
yanında üniversite sadece fiziki binalar değildir. Üniversiteyi
oluşturacak en önemli unsur olan öğretim elemanlarının
yetiştirilmesi üniversite binalarının yanında fevkalade
önemlidir. En iyi elemanları, iyi öğretici ve
araştırıcıları üniversiteye çekebilmek gereklidir.
Bunun için de bunlara daha iyi imkânlar sunulmalıdır.
Öğretim
elemanlarının özlük hakları çok önemli ölçüde iyileştirmeyi
beklemektedir. Son yıllarda öğretim elemanlarının
maaşlarında diğer bazı meslek mensuplarına oranla
azalma olmuştur. Her alanda en yeteneklilerin bilim yoluyla
yönlendirilmeleri gerekirken, akademisyenlik çekiciliğini yitirmiş ve
daha iyi bir iş bulamayanların tercih ettiği bir alan hâline
gelmiştir. Suyu getiren ile testiyi kıranın aynı
maaşı aldığı, hatta ikinci tiplerin bir şekilde
yöneticiler tarafından ödüllendirildiği bir kurumda en iyi olanlar
barınamamaktadır.
Gelişmiş
ülkelerde araştırma geliştirme faaliyetlerine özel kesimin ve
üniversite dışı sektörün ağırlığı çok
fazladır. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler maalesef
bu konularda fazla yatırım yapmamaktadır. Dünya bilimine
katkı yapmak, bilimdeki gelişmelere yetişmek artık gittikçe
çok daha zorlaşmaktadır. Mükemmel bir altyapı, teknolojik
ihtiyaçların temini, kütüphane ve diğer altyapı
imkânlarının gerçekleştirilmesi çok pahalıya mal
olmaktadır. Bu vesileyle de olsa, özel sektörün üniversiteye
yatırım yapması aslında çok önemli, yararlı bir
husustur. Ancak Ağrı Dağı Üniversitesinin adı
değiştirilmeyip binalara veya kampüse bir ad verilmesi daha iyi
olurdu. Örneğin, Ağrı Dağı Üniversitesi İbrahim
Çeçen kampüsü gibi bir isim olabilirdi.
Ancak burada
şunu özellikle ifade etmek istiyorum geçmişte üniversite
yöneticiliği yapmış bir kişi olarak: Daha 1975
yılında kurulmuş olan üniversitelerimizin aradan otuz üç
yıla yakın zaman geçtiği hâlde daha altyapılarındaki
eksikleri tamamlanmadığı da bir gerçektir. Devletin
yatırım yapma imkânları fevkalade kısıtlıdır
ve ihale sistemi ve inşaatların bir türlü bitirilememesi maliyetleri
büyük ölçüde giderek daha fazla artırmaktadır. Bu nedenle, özel
sektörün yapacağı yatırımların çok kısa sürelerde
gerçekleştirildiği takdirde eğitim-öğretime ve bilime büyük
bir katkı yapacağı hiçbir şekilde
tartışılmaz bir gerçektir.
Ben
inanıyorum ki Sayın İbrahim Çeçen bu
bağışını -şartlı değil de- bu ismin
konulması şartını koşmadan yapsaydı, herhâlde,
daha sonra, kadirşinas milletimizin temsilcisi olan bu Büyük Millet
Meclisi bunu gerekli şekilde onurlandırırdı.
Kırk bir
tane yeni üniversite kuruldu. Bunların büyük yatırımlara
ihtiyacı var. Devletin bu kampüslerin tümünün yapılmasını
temin etmesi en az yirmi beş-otuz seneyi alacaktır. Özel sektörün
gerçek ve samimi gayretle hareket etmesi hâlinde, bu kampüslerin beş
yıl içerisinde bitirilmesi mümkündür.
Bu nedenle, konu,
vicdani açıdan da son derece kritik bir konudur. Burada karar
vereceğimiz husus, bu bağışın kabul edilmesi veya
edilmemesiyle ilgili bir şarta bağlı olmuş
olmasıdır. Ortadaki sıkıntı bunun çözülmesindendir.
Değerli İbrahim Çeçenin, adının kampüse verilmesini kabul
etmesiyle konunun daha uygun bir çözüme kavuşturulacağına
inanıyorum.
Ayrıca,
buradaki hassasiyetlerimizi ifade etmemizin bir nedeni de Ağrı
Dağı Üniversitesinin kampüs alanında yapılacak akademik,
idari ve sosyal binaların inşasına dair protokolün gerçek bir
hukuki belge niteliği taşımamasıdır. Çünkü, yapılan
protokolde birçok açıklıklar bulunmaktadır. Hatta, bu protokol
Ağrı Dağı Üniversitesinden bahsetmektedir ve Ağrı
Dağı Üniversitesiyle ilgili terimler içermektedir. Halbuki bugün bu
üniversitenin adı değiştiği takdirde, ileride bu protokol
de adı olmayan bir üniversite ile İbrahim Çeçen arasında
yapılmış bir protokolden ibaret olacaktır. Bu nedenle, bu
protokolün yeniden gözden geçirilerek taahhütlerinin daha sağlama
bağlanması ve İbrahim Çeçenin de onore edilerek, bir başka
şekilde bu yatırımın gerçekleştirilmesinde fayda
vardır.
Tabii ki,
Ağrıda yapılacak bu yatırımın o bölgedeki
insanlarımıza, o bölgedeki gençlerimize, çocuklarımıza çok
büyük imkânlar getireceği ve onlar için yeni ufuklar açacağı
büyük bir gerçektir. Hepimizin, böyle yatırımların yanında
olması gerektiği, desteklemesi gerektiği de önemli bir husustur.
Herkesin bunun sorumluluğunda, bunun bilincinde olduğunu da
biliyorum. Ancak, bir orta yolun bulunarak, konunun çözüme
kavuşturulması konusunda da Sayın Millî Eğitim
Bakanımıza çağrıda bulunuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çakır.
Şahıslar
adına iki kişi konuşacaktır.
İlk
konuşmacı Ağrı Milletvekili Sayın Abdulkerim Aydemir,
ikinci konuşmacı Ağrı Milletvekili Sayın Cemal
Kayadır.
Buyurun
Sayın Aydemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 93 sıra sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Eğitim bir
ülkenin gelişmesi için önemli bir araçtır. Biz AK Parti olarak,
eğitimi, insanımızın yaşam kalitesini yükselten,
ülkemizin refah, istikrar ve rekabet gücüne katkıda bulunan ve hayat boyu
süren bir faaliyet olarak görmekteyiz.
Eğitim
alanı, ülkemizin muasır medeniyet seviyesine ulaşması için
bir fırsat ve ivme merkezidir. Yükseköğrenimin de eğitim
alanı içerisinde çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Çünkü,
üniversiteler, yenilikçi ve çağdaş bir şekilde bilgi üreten,
bilgiyi yayan ve kaliteli gençler, kaliteli insan gücü yetiştiren
kurumlardır. AK Parti, üniversitelerin sağlık, eğitim,
çevre, enerji, kentsel gelişim, uluslararası ilişki, ekonomi,
savunma ve ulusal güvenlik gibi alanlarda stratejik öneme sahip olduğuna
inanmaktadır ve iktidarda olduğu sürece üniversitelere gereken önemi
vermiş, bilim yuvası olan üniversitelerimizin ve yükseköğretimin
gelişmesi için elinden geleni yapmıştır ve yapmaya da devam
edecektir. Bunu birkaç örnekle pekiştirmek isterim.
AK Parti
İktidarı döneminde üniversitelerimizin nitelikli insan ve uzman
ihtiyacımızı karşılamak üzere her yıl yüksek
lisans ve doktora yapmaları için bin öğrencinin yurt
dışına gönderilmesine karar verilmiştir. Erasmus
programı kapsamında binlerce öğretim üyesi,
araştırmacı ve öğrenci, değişim programları
çerçevesinde Avrupa üniversitelerinde bilgi ve becerilerini artırma
fırsatından yararlanmış ve bu programdan 11 bin üniversite
öğrencimiz faydalanmıştır.
Üniversite
araştırma fonlarına ayrılan tahsisat 2002 yılında
70 milyon YTL iken bu tutar 2007 yılında 370 milyon YTLye
ulaşmıştır. Ülkemizdeki öğrenim talebini
karşılamak için onlarca yeni üniversite açılmış ve
ülkemize AK Parti döneminde kazandırılmıştır.
Öğrencilerimizin
eğitim giderlerine katkıda bulunmak için yükseköğretimde 45 YTL
olan aylık kredi ve burs miktarı 150 YTLye
çıkartılmıştır. Müracaat eden her öğrenciye kredi
veya burs verilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ilimiz Ağrıda açılan
üniversitemiz AK Parti Hükûmetimizin ülkemize ve ilimize
kazandırdığı bir değerdir. Ülkemizde hayırsever
birçok iş adamımız eğitime destek vermektedir.
Yaptıkları bağışlarla ve yardımlarla
yükseköğretim alanının genişlemesini ve gelişmesini
sağlamaktadırlar. Bu kişilerin de onore edilmesi onların
tabii hakkıdır diye düşünüyorum.
Sayın
İbrahim Çeçen de çok önemli ve hayırsever bir iş
adamımızdır. İbrahim Çeçen günümüze dek ülkemize
eğitim alanında birçok hizmet ve yardımda bulunmuştur.
Onore edilmesi gereken saygıdeğer bir iş
adamımızdır. Sayın İbrahim Çeçen gibi
saygıdeğer eğitim gönüllüsü bir iş adamının
isminin üniversiteye verilmesinin onore edici, güzel bir hareket olduğu
kanaatindeyim.
Sözlerime burada
son verirken tasarının memleketimize, milletimize ve
Ağrılılara hayırlı olmasını diliyor, yüce
Parlamentoyu bir kez daha saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ağrı
Milletvekili Sayın Cemal Kaya, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CEMAL KAYA
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısının
2nci maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlar, bu isim verme olayına takılmış gidiyoruz.
Bu ismi İbrahim Çeken falan istemiyor, böyle bir arzusu, böyle bir isteği,
böyle bir zorlaması falan yok. Bu ismi Ağrılılar istiyor.
Eleşkirtliler, Doğubeyazıtlılar, Hamurlular, Patnoslular,
Diyadinliler ve Ağrı merkezindekiler istiyor, millet istiyor yani
Ağrılılar istiyor. Kendi içinden çıkmış öz
evlatlarının onları unutmadığını görünce
onlar da o ismi vermek istiyorlar. Yani bundan ne çıkabilir? Biz, isme
takılmış gidiyoruz.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Ama belge öyle söylemiyor.
CEMAL KAYA
(Devamla) Bakın, değerli milletvekili arkadaşlarım, 530
bin Ağrılı, 600 bin de dışarıda olan
Ağrılılar istiyor.
İSA GÖK
(Mersin) Protokolü imzalayan halk değil, Sayın Çeçen imzaladı
o protokolü.
CEMAL KAYA
(Devamla) CHPliler, Milliyetçi Hareket Partililer, AK Partililer, DTPliler,
DSPliler ve daha nice ismini saymadığım partililer istiyor
bunu.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bugüne kadar Ağrılıların İbrahim Çeçen
ismini verdiği bir tesis var mı?
CEMAL KAYA
(Devamla) Bir sorun kendi seçmeninize. Size oy vermiş olan
OKTAY VURAL
(İzmir) Üniversitenin kurulmasını Türk milleti istiyor be!
CEMAL KAYA
(Devamla) Size oy vermiş olan 6.900 Milliyetçi Hareket Partiliye, size
oy vermiş 3.800 Cumhuriyet Halk Partiliye, size oy vermiş 104 bin AK
Partiliye ve DTPye oy vermiş olan 37 bin kişiye Siz istiyor
musunuz, istemiyor musunuz bu ismi? diye bir sorun bakalım; bir halka
sorun, bir millete sorun. Sakıntı buradan kaynaklanıyor. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
M. NURİ
YAMAN (Muş) Biz de istiyoruz.
CEMAL KAYA
(Devamla) Dolayısıyla, milletle bağlarınızı
koparmamanız bizim en büyük temennimizdir. Ağrılılar bütün
partileri de seviyor, sizi de seviyor bizi de seviyor. Buraya gidecek olan
öğrenciler bize oy vermiş olan her seçmenin çocuklarıdır,
sadece bizim, burada savunan milletvekillerinin çocukları değil ki
buna bu kadar karşı çıkıyoruz!
Bakın,
değerli milletvekili arkadaşlarım, İbrahim Çeçenin ismi
çok fazla geldi ama ben size bir şey söylüyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne
kadar
Rivayetlere göre Nuh Peygamberin gemisi Ağrı
Dağındadır. Nuh Peygamberden bugüne kadar Ağrıya
yapılmış olan derslik sayısı 2.370tir, Nuh
Peygamberden bugüne kadar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Bugüne kadar [!]
CEMAL KAYA
(Devamla) - Bakın, 2002den bugüne kadar da AK Parti Hükûmeti döneminde
yapılmış olan derslik sayısı da 1.700dür. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Yani yüzde 70 derslik
artmış; Ağrıda Nuh Peygamberden bugüne kadar
artışımız yüzde 70.
İsteseniz de
istemeseniz de bize destek verseniz de gönlümüz yine sizinle beraberdir, destek
vermeseniz de saygıda kusur etmeyiz, muhalefet olarak görevinizi
yapıyorsunuz ama bu üniversitenin ismi İbrahim Çeçen Üniversitesi
olarak Ağrılılara hayırlı uğurlu olsun.
Bakın, bu
televizyonun başında
OKTAY VURAL
(İzmir) - Bu üniversitenin ismi İbrahim Çeçen Üniversitesi
değil, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesidir.
CEMAL KAYA
(Devamla) - Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi
OKTAY VURAL
(İzmir) Öyle İbrahim Çeçen değil, Ağrı
İbrahim Çeçen Ağrıyı unutma!
CEMAL KAYA
(Devamla) Efendim, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Sayın
Başkanım, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Ağrıyı unutma. Ağrıyı
unutursan Ağrılılar da seni unutur.
CEMAL KAYA
(Devamla) Bu vesileyle
Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesidir, söylediğimi düzeltiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Düzelt.
CEMAL KAYA
(Devamla) Bakın, bu sayede, sizin sayenizde, Ağrıda kimler
derslik yapmış, okul yapmış onu bir anlatayım:
Bakın, Sayın İbrahim Çeçen, Sayın İbrahim
Yassıboğa, Sayın Hayrettin Atmaca, Sayın Sabahattin
Yıldız -beş okul yapmış- Sayın Kasım Bayram,
Sayın Cemalettin Öztürk, Sayın Türkmen ailesi, Sayın Hüsnü
Özyeğen, Sayın Kadir Has, Sayın Adalet Turan ve Sayın
Ertuğrul Eryılmaz. Kendimi de saymıyorum.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) İyi ki saymıyorsun.
CEMAL KAYA
(Devamla) - Bunların hepsi
HİKMET
ERENKAYA (Kocaeli) Cemal Kaya yok mu?
CEMAL KAYA
(Devamla) Ben de yaptım, Cemal Kaya, iki tane.
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Kaç tane?
CEMAL KAYA
(Devamla) İki
Bir yurt, bir lise.
İSA GÖK
(Mersin) İsmi ne?
CEMAL KAYA
(Devamla) - Merak etme, Diyadinlilere gidip sorabilirsiniz.
Bunların
hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.
İSA GÖK
(Mersin) Okula adınızı verdiniz mi? Sayın CK
Sayın CK
Adınız var mı?
CEMAL KAYA
(Devamla) - Televizyonlarının başında bizi dinleyen
Ağrılılara şöyle seslenmek istiyorum: Sevgili
Ağrılılar, değerli hemşehrilerim; sabahtan beri siz
bizi bu televizyonda görüyorsunuz, arkadaşlarımızın
nasıl karşı çıktığını da görüyorsunuz.
Lütfen, sandık geldiği zaman onlara da siz karşı
çıkın.
Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha üniversitenin adını söyleyemiyorsun,
Ağrıyı unutuyorsun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaya.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Çelik
Yok.
Sayın Demir
MEHMET HALİT
DEMİR (Mardin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, cumhuriyetin ilk yıllarında bir tek üniversitemiz
olmasına rağmen, AK Parti döneminde kırk dokuz tane üniversite
daha kurulmasının ülkemizin aydınlık geleceğine büyük
bir katkı sağladığını biliyoruz. Bu
üniversitelerin isimleri öğrencileri yetiştirme esnasında
okutulan müfredat üzerinde herhangi bir etki yaratıyor mu?
Yaratmıyorsa başarıyı, emeği ve
fedakârlığı kendine hedef almış ve bu
anlayışla Ağrıyı Ağrı yapan
Ağrılılara; dağa taşa değil,
Ağrılılara ve ülkemize hizmet verecek bir aydınlık
yuvasını inşa eden saygın bir iş adamına
teşekkür etmek, bu yapıya bu kadar emek verdiği için ismini bu
yapıya vermek, onure etmek diğer iş adamlarımızı
da bu yönde teşvik eder mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de bu konuda
emeği olan Sayın Çeçene teşekkür ediyorum. Keşke bizim
illerimizden de böyle iş adamları çıksaydı, bu noktada
öncülük etmiş olsaydı.
Bir şeyi de
anlamakta zorluk çekiyorum. Yani İzzet Baysaldan Kadir Hasa kadar birçok
hayırsever insanımıza şükranlarımızı yâd
ederken, neden bu kadar İbrahim Çeçen ismi üzerinde fırtınalar
koparılıyor? Neden Ağrıya bu kadar haksızlık
ediliyor? Onu anlamakta zorluk çekiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Hıdır
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkanım, Değerli Bakanım;
hayır sahipleri
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir kere birisi devlet üniversitesi, diğerleri vakıf
üniversitesi, ne alakası var!
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Bu farklılığı siz
yaptınız! Bakın, söylediğine dikkat edin, konuyu çok
ayrı bir yere getirdi. Tebrik ederim.
BAŞKAN
Sayın Birinci
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Sayın Başkan, tahammül
artık buraya geldi.
BAŞKAN
Sayın Birinci, lütfen
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Benden önce müdahale edenlere de ismen
hitap edin. Ben size Sayın Vuralı birkaç defa işaret ettim, bir
defa ismiyle söylemediniz.
BAŞKAN
Bakalım tutanaklara Sayın Vuralı kaç defa söyledim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Neyi ifade ettin sen ya! Sen kimsin!
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Lütfen! Ben sizi muhatap bile almam!
Sen diyemezsiniz bana! (MHP sıralarından Sen kimsin! sesleri,
gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, sen sabıkalısın bir kere! Mahkeme kararı
var senin hakkında!
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Lütfen, Sayın Başkan sen
diyemez!
MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) Samimiyetin ifadesi o ya!
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Hayır!
BAŞKAN
Sayın Vural
Buyurun
Sayın Hıdır.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkanım, Saygıdeğer
Bakanım; özellikle hayır sahipleri deyince, Değerli Komisyon
Başkanımızın döneminde -ve sizin döneminizde- Muğlaya
yapılmış olan, rahmetli Sıtkı Koçmanın 55
trilyon liralık yapmış olduğu yatırımlar
neticesinde şu anda 20 bin tane vatan evladımız burada eğitimlerine
devam ediyor, Komisyon Başkanımıza teşekkür ediyorum.
Keza, sizin üstün
gayretlerinizle, Kazım Yılmaz isimli hayırsever
vatandaşımız da meslek yüksekokullarıyla, liseleriyle,
fakülteleriyle, Datçada gençliğimize, Türk milletine,
insanımıza hizmetlerine devam ediyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Onun adı Muğla Üniversitesi!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bu tür gayretlerinizin devam etmesini canıgönülden
temenni ediyorum.
Saygılar
sunuyorum Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım, Sayın Bakana sormak istiyorum.
Biraz önceki
konuşmacı arkadaşımız Bu protokolü
Ağrılılar istiyor, İbrahim Çeçenin böyle bir talebi
yoktur. dedi. Sayın Millî Eğitim Bakanımızdan bu protokolü
kiminle yaptığını öğrenmek istiyorum, İbrahim
Çeçenle yahut Ağrı halkıyla.
Bu protokolde
acaba yatırım karşılığında isminin verilmesi
şartı var mıdır, yok mudur?
Ayrıca
öğrenmek istediğim bir husus şu: Madem bunu bütün
Ağrılılar istiyor, bugüne kadar Ağrılıların
ismini verdiği, örneğin İbrahim Çeçen Caddesi, İbrahim
Çeçen Meydanı gibi bir cadde veya meydan var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Helvacıoğlu
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) Sayın İbrahim Çeçen,
Ağrının ve Türkiyemizin önemli ve hayırsever bir iş
adamıdır. Kendisini yıllardan beri yakinen tanımaktan
mutluyum. Yıllardır, kurdurduğu vakıf
aracılığıyla memleketi Ağrıya böyle önemli bir
eseri kazandırdığı için kendisine teşekkür ediyorum.
Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesinin ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, ülkemizde nice İbrahim Çeçenlerin
sayısının artmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, bir temennide de ben bulunabilir
miyim? Bir temennide de ben bulunmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Bakan, ülkemizin büyüklerinin isimleri okullara
verilir, biliyoruz. Ben 1651-1707 yıllarına biraz tekrar dönmek
istiyorum. Ağrı denilince, İshakpaşa Sarayının
hemen yanında Ahmedi Haniyi anmamak olmuyor. Bu toprakların hüznü ve
kederi, yüzyıllar öncesinden yüzyıllar sonrasına yankılanan
sesi, sözü, canlı hafızası ve gelecek umudu, ortak
değerimiz. O, buraya mahsus, bu güneşin altında, bu iklimde, bu
toprakta yetişen büyük mutasavvıf. O, buranın yerlisi,
haysiyeti, asaleti. Hiçbir okula ismi verildi mi bugüne kadar, onu merak
ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri -teşekkür ediyorum Sayın
Başkan- Sayın Demir bu dönemde 49 üniversite kurulduğunu
söyledi. Orada bir hatayı düzeltmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, 22nci ve 23üncü Dönem Parlamentosunda şimdiye kadar
görüşülüp kanunlaşan üniversite sayısı 51dir.
MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) 50 olsa, 60 olsa ne yazar yahu? Araştırma
yapamıyor Isparta Üniversitesi.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Bunun 10 tanesi
vakıf üniversitesidir, 41 tanesi devlet üniversitesidir. Türkiye Büyük
Millet Meclisine intikal etmiş olan 2 vakıf üniversitesi
tasarısı daha vardır. Ümit ediyorum ki, bu yaz aylarında
bunların da kanunlaşmasıyla birlikte 53 olacaktır ve
değerli arkadaşlar, özellikle şunun altını çizmem
gerekiyor: Burada konuşan her konuşmacı
arkadaşımız, binlerce gencin üniversite için, üniversite
kontenjanı için arayış içerisinde olduğunu söylüyor. Biz de
bunun gereğini yapıyoruz. Bakın, bu dönem kontenjanlar da
artırılmıştır ve bu sene üniversitelere kayıt
yaptıracak üniversite öğrenci sayısı 990 bin kişi
olacaktır. Bunun 550 bini örgün eğitime kayıt
yaptıracaktır, 440 bini de açık öğretime kayıt yaptıracaktır.
Yapılan çalışmalarla da önümüzdeki yıl açık
öğretimdeki sınırlamaları tamamen ortadan kaldıracak
özellikle yeni bir sistem getirme çabası içerisindeyiz.
Dolayısıyla, örgün öğretime geçmemiş, geçememiş olan
herkesin istemesi hâlinde açık öğretimi okuyabileceği bir yapıyı
getirmek, sanırım, üniversite kapısında
yığılan öğrencilerimiz için de büyük bir imkân
olacaktır.
Sayın
Sakıkın Neden diğer isimler üzerinde bu fırtınalar
koparılmıyor, İbrahim Çeçen Bey üzerinde koparılıyor?
sorusuna herhâlde yeteri kadar cevap verilmiştir. Buna tekrar dönmem
gerekmez değerli arkadaşlar.
Sayın
Hıdır özellikle Sırrı Koçman Beyin Muğla
Üniversitesine yapmış oldukları katkılardan söz etti.
Gerçekten, kendisini rahmetle yâd ediyoruz. Dün kızı beni ziyarete
geldi. Aslında, kızı da babasının isminin
Muğladaki üniversiteye verilmesini istiyor. Biz kendilerine bunu
yapabileceğimizi söyledik. Yine, kendisi dün buraya geldi,
milletvekillerimizle görüştü ancak Bu sefer kalsın, aile içerisinde
bir görüşme yapacağız, bazı yeni tekliflerle
geleceğiz. dediler ve ayrıldılar. Yani Sırrı
Koçmanı da bu vesileyle rahmetle anıyoruz. Bugüne kadar
Sırrı Koçman da Muğla Üniversitesine 40 milyon dolar
katkıda bulunmuştur. Bunu da buradan şükranla yâd etmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz protokolü kiminle yaptık diye soruyor Sayın
Korkmaz.
Değerli
arkadaşlarım, evet, biz Sayın İbrahim Çeçenle yaptık.
Bakın, yapılan bir jest vardır. Ben şimdi İbrahim
Çeçenin yerinde olsam, Parlamentodaki bu görüşmeleri seyretsem, kendi
kendime derim ki
Ya, bazı insanlar, kendi paranızı veriyorsunuz
ve sizin taşlanmanıza, sizin burada olumsuz bir şekilde gündeme
gelişinize eğer yol açıyorsa, bu çok garip bir durumdur.
Şimdi,
İbrahim Çeçen Bey
Dediğim gibi, bugüne kadar ilkokul yaptırana,
anaokulu yaptırana, lise yaptırana, meslek lisesi yaptıran gerek
tüzel gerekse özellikle gerçek şahısların isimleri bu okullara
verilmiştir ve insanların, dediğim gibi, sergilediği asil
davranışlara, jestlere karşı bizim jest yapan
Marifet
iltifata tabidir değerli arkadaşlarım. Bu bizim terbiyemizde
vardır, bu bizim geleneğimizde vardır.
Ben biraz önce de
söyledim, Kayseri Üniversitesindeki fakültelerin hemen hemen hepsinin
isimlerinde birer hayırseverin adı vardır. Şimdi, niye?
Çünkü bütün kampüsü bir hayırsever yapmamıştır. Bir
fakülteyi bir hayırsever, bir fakülteyi bir hayırsever yapmıştır
ve ismi oraya verilmiştir ama bir insan çıkıp diyor ki: Ben
burayı tek başıma yapacağım.
Sayın
Çeçenin ismi caddede var mı, sokakta var mı? Ben
Ağrıyı bu manada araştırmış değilim.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) - Ağrılılar bilir.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Neyse
arkadaşlar
MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) Sayın Bakanım, siz sattınız
savdınız, özelleştirdiniz, o paralardan bahsedin.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili
MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) Hayır için mi kaldırdınız
BAŞKAN
Sayın Milletvekili
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Bizim ne
yaptığımızı halkımız çok iyi biliyor.
MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) Ne yaptığınızı biz de
biliyoruz.
BAŞKAN
Sayın Coşkuner
Sayın Coşkuner
Lütfen.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Biz de çok iyi
biliyoruz. Oturduğunuz yerden, lütfen, konuşacağınıza,
soru sorun, cevap vereyim ben size.
BAŞKAN
- Sayın Bakan, bitirin.
MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) Ayağa kalkarak mı
konuşacağım?
BAŞKAN
Sayın Coşkuner
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın
Kaplanın yine, Ahmedi Haniyle ilgili olarak sorduğu soruya
şunu söyleyeyim: Ben şu anda...
YAŞAR
ERYILMAZ (Ağrı) Doğubeyazıtta Ahmedi Hani
İlköğretim Okulu diye bir okulumuz takriben altı ay evvel
öğretime açıldı Sayın Kaplan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) Hayır, ben
tam onu söyleyecektim.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, vardır ve ben Ahmedi Haninin de bu
toprakların yetiştirdiği büyük bir değer olduğunu
söyledim, bunu tekrar etmenin herhâlde çok fazla bir anlamı yok.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akkuş, hızlıca sorun. Bir dakika beş saniyemiz
var.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım; bütün
konuşmalarda konuşan hiçbir milletvekili İbrahim Çeçen
adı üzerine konuşma yapmamıştır. Ağrı
Dağı Üniversitesi adının değiştirilip
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi yapılmasına
karşı çıkmış ve Ağrı Dağı ibaresinin
mutlaka üniversite adında bulunmasını istemiştir.
Sayın Bakan bütün konuşmaları dinledi, olayı
yanlış anlayan milletvekillerine doğruları anlatabilir mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan...
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Doğruları anlattığımı sanıyorum,
arkadaşlarımın da yeteri kadar anladığını
zannediyorum.
Teşekkür
ederim efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
93 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesine
bağlı geçici 38 inci maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
IC İbrahim
Çeçen Yatırım Holding A.Ş., Millî Eğitim
Bakanlığı ile 2/7/2007 tarihinde imzaladığı
protokoldeki taahhütlerini, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren 4 yıl içerisinde yerine getirir.
Dr. Oktay
Vural Prof. Dr. Osman Çakır Hasan Çalış
İzmir Samsun Karaman
Recep
Taner Ertuğrul
Kumcuoğlu Hasan Özdemir
Aydın Aydın Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi buyurun.
Gerekçe:
Tasarının genel gerekçesinde belirtildiği üzere, IC İbrahim
Çeçen Yatırım Holding A.Ş., üniversite kampusünde yer
alması gereken akademik, idari ve sosyal tesis binalarını
bağış suretiyle yaparak üniversiteye devretmeyi taahhüt
etmiştir. Bu taahhüdün yasal bir güvenceye bağlanması ve zamana
fazlasıyla yayılmasının önlenmesi amacıyla bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 2nci maddeyi oylarınıza sunmadan önce Komisyonun
bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun
Sayın Sağlam.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Madde
BAŞKAN
Komisyonun bu düzeltmesiyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Esfender Korkmazda.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
CEMAL KAYA
(Ağrı) Esfender Ağabey, şikâyet edeceğiz bak
akrabalarına. Ağrıda akrabaların var, onların hepsine
şikâyet edeceğiz.
CHP GRUBU ADINA
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) Efendim, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; saygılar sunuyorum.
Merak etmeyin,
Doğubeyazıtın İshakpaşa Sarayının
kapısında Bu saray Çıldır Atabeyi İshak Paşa
tarafından yapılmıştır. diye yazar. Onun için, biz
sizi daha fazla düşünüyoruz, hiç merak etmeyin. Türkiye, bütün Türkiye
gibi, elbette Ağrıyı da düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Ağrıda üniversite zaten var,
yapılmış. Elbette ki bir bölgeye, bir ile üniversite
yapılmasına hiç kimse itiraz etmez. Dolayısıyla
şimdiye kadar yapılan üniversiteler de bölgelerinin gelişmesi
açısından çok önemli görevler, işlevler
yapmıştır.
Değerli
arkadaşlar, ben, yalnız prensip bazında bazı konularda
dikkatinizi çekeceğim. Benim tartışmam, üniversite
kurulsun-kurulmasın, adı değişsin-değişmesin
değil; Hükûmetin yaptığı, Sayın Millî Eğitim
Bakanının başında olduğu Millî Eğitim
Bakanlığının yaptığı bazı
yanlışları, prensip bazında yanlışları ifade
etmeye çalışacağım.
Değerli
arkadaşlar, bir defa, protokolle bir üniversitenin bir kişiye
verilmesi şık değil. Hem devlet açısından
şık değil hem o kişi açısından şık
değil. Keşke o üniversite yapılsaydı, bitseydi, sonra yüce
Meclisin böyle bir takdiri olsaydı daha şık olurdu.
Arkadaşlar,
zannediyorum 2.200 öğrenci var değil mi Ağrı
Üniversitesinde?
CEMAL KAYA
(Ağrı) Eğitim fakültesi
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Şimdi, bu 2.200 öğrenci tercihlerini yaparken ne diye
yaptı? Ağrı Dağı Üniversitesi diye yaptı
değil mi arkadaşlar? Peki, siz, şimdi, ismini
değiştirirseniz, bunların, bu açıdan hukuki sorun
çıkmaz mı? Yani eğer Ağrı Dağı Üniversitesi
olmasaydı öğrenci ben bu tercihi yapmayacaktım diyebilirdi.
Şimdi, bu hukuki sorunu
Önemli bir hukuki sorun çıkacak.
Dolayısıyla bunu düşünmeniz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, mevcut yatırımlar var, değil mi? Üniversitede
mevcut yatırımlar var. Peki, şimdi, bu mevcut yatırımlar
ne olacak? Yani mevcut yatırımların adına da
bağış yapanın ismini vereceğiz. Bu da önemli bir soru
işaretidir.
Değerli
arkadaşlar, bu üniversiteye hayat boyu ödeneği devlet verecek,
milletin vergileriyle vereceğiz. Peki, o zaman, madem adını veriyoruz,
İbrahim Çeçen Vakfı kendisini takdir ediyoruz, böyle bir katkı
yapıyor- hayat boyu da o ödeneğini versin madem.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Bina yapımını o yapıyor zaten.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Arkadaşlar, bakın, eğitime yapılan hibelerin
vergi matrahından düşülmesi de bu örnek için demiyorum, genel
anlamda- şık değil. Neden değil? Bu hem devleti
sıkıntıya sokar hem de bağış yapanı sokar
çünkü eğer gelir vergisi matrahından düşerse, bu yüzde 35
ediyor. Yani, 100 milyon doların 35 milyon dolarını
Bu örnek
için vermiyorum, burada vakıfsa, yoktur muhakkak. Ama 100 milyon
dolarlık bir yatırım yapıp ismini alan bir hayırseveri
biz burada rencide etmiş oluyoruz. 35 milyon dolarını da yahut
YTLsini de fakir fukaranın vergisinden karşılıyoruz. Yani,
şimdi olacak mı arkadaşlar, yüzde 65ini ben vereceğim,
benim adım olacak, yüzde 35ini fakir fukaranın vergisiyle oraya
verecek devlet yahut da vergi muafiyeti, vergi istisnası nedeniyle, 35
milyon, devlet, gelirinden olacak. Yani, bir defa bu hayrı yapan açısından,
bu hibeyi yapan açısından bu doğru değil. Bu, bence hibeyi
yapanı rencide eder. Yani yapacaksa cebinden yapsın, vakfından
yapsın. Dolayısıyla, eğitime katkı yapanlar,
yardım yapanları biz bu vergi istisnasından çıkaralım.
Değerli
arkadaşlar, devlet vergi alır, borç alır, hibe alır ama
hepsi bir bütçede toplanır, oradan kaynak aktarır çeşitli
üniversitelere, çeşitli kamu kurumlarına. Şimdi, siz
düşünün, burada, yani bir yerde bütçe dışında, bir yerde
kamu dışında bir yatırım yapılıyor. Bunun
doğrusu, bunun bütçeye gelir kaydedilmesi, ondan sonra oraya
yatırım yapılmasıdır. Yani, devlet açısından
böyle bir uygulama şarttır.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan diyor ki: 2002deki yükseköğrenime
ayrılan bütçenin gayrisafi millî hasıladaki payı 0,9 veya 0,8di
-çok anlayamadım- ama bugün 1,2ye çıktı gayrisafi millî
hasıla içinde.
Arkadaşlar,
bakın, birçok ülkede yalnızca araştırma-geliştirmenin
gayrisafi millî hasıladaki payı yüzde 2-2,5tur. Nerelerde
kaldığımızı düşünün! Ne kadar geri
kaldığımızı düşünün! Bütçede kaynak yok diye
bir sorun olamaz. O bir tercih meselesidir. Neresi verimliyse oraya
kullanırsınız. Eğer üniversite verimliyse üniversiteye
kullanacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, biz şimdi 100 milyon dolar için burada bakın bir
kanun görüşüyoruz, bir tasarı görüşüyoruz. Peki, arkadaşlar
ben size soruyorum: Devlet 100 milyon dolar kazandı, Ağrı 100
milyon dolar kazandı. Arkadaşlar, 2002 yılından bugüne
kadar bu ülke 120 milyar dolar cari açık verdi. 2002 yılından
bugüne kadar bu ülke 120 milyar dolar cari açık verdi. Gelin bunun
hesabını soralım, bu cari açığı niye verdi?
Uyguladığı yanlış politikalarla verdi. Niye bunun
hesabını sormuyoruz? Yani, 100 milyon dolar geliri övüyoruz da 120
milyar dolar cari açık verdiren, ülkeye bu kadar kan kaybettiren bir
Hükûmete niye bunu sormuyoruz?
Sayın Bakan
diyor ki: Efendim, biz dünyaya uyduk yahut dünyaya açıldık. Yani, 120
milyar doları kime versen açılırsın. Peki, IMFye 6 milyar
dolar faiz verdik arkadaşlar. Yani, 100 milyon dolar var, bir yandan da
IMFye 6 milyar dolar faiz var.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, yürürlük maddesini konuşuyorsunuz
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Sayın Bakanın söylediği
O zaman Sayın Bakana
da söyleyin.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Bütçeye Ağrıyı alet etme ağabey!
BAŞKAN
Buyurun.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Arkadaşlar, şimdi, 100 milyon doları konuşurken
kamu borcu için senede 10 milyar dolar ödüyoruz, onu konuşuyor muyuz?
Senede 5-6 milyar dolar kâr transfer etmeye başladı yabancı yatırımcılar,
onu konuşuyor muyuz? Özel sektör senede 15-20 milyar dolar faiz ödüyor,
onu konuşuyor muyuz?
Değerli
arkadaşlar, burada mesele şudur: Mesele, devlet devlettir, özel
sektör özel sektördür. Hani, 100 milyon dolar verdi diye bunu övmenin, bunu
havalara çıkarmanın bir anlamı yoktur.
Şimdi, millî
eğitimle ilgili başka bir gerçeği söyleyeyim size. Şimdi,
millî eğitim şehirdeki okullarını satacaktı,
öğrencileri kenar mahallelere taşıyacaktı. O iptal edildi
ama yenisi geliyor. Şimdi, arkadaşlar, bunun bir sosyal maliyeti var.
Yani, siz şehir içindeki okulu satarsanız eğitim aksar,
öğrencinin yol parası var, verimlilik düşer. Yani, apartman
dikeceksiniz satacaksınız diye nasıl olur da toplumun
eğitimini baltalarsınız?
Değerli
arkadaşlar, size, Sabancı Üniversitesinden iki arkadaşın geçen
sene yaptığı kamuoyu araştırmasını
veriyorum:
Kızlar neden
üniversiteye gitmiyor?
Ailesi izin
vermiyor: Yüzde 10,5
Evlendiği
için gitmiyor: Yüzde 14,6
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ekliyorum, tamamlayın lütfen.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Çalışmak
zorunda, onun için gitmiyor: Yüzde 14,0
Ailesinin maddi
durumu bozuk: Yüzde 6,3
Türban
yasağı nedeniyle gitmiyor: Yüzde 1
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu tabloda siz Hükûmet olarak önce neye
bakarsınız? Önce, çalışmak zorunda olup da üniversiteye
gitmeyene bu imkânı verirsiniz yani üniversitede okuma imkânını
verirsiniz. Hükûmet buna bakıyor mu? Bu anketteki çalışmak
zorunda olup da üniversiteye gitmeyen kız öğrenciler için hiç bugüne
kadar bir önlem aldı mı? Poşet dağıtmaktan başka
bir önlem aldı mı? Yani, iş bulmak için yahut işte onun
eğitimi için yardım etti mi? Ama, neye etti? Biz senelerdir
türbanı tartışıyoruz; oranı yüzde 1. Demek ki Hükûmet
yanlış
Yani, iş konusunu, gelir konusunu, fakirlik konusunu
tartışmıyor, türbanı tartışıyor; Hükûmet
yanlış, Milli Eğitim Bakanlığı yanlış
bir şekilde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) - Teşekkür eder, saygılar sunarım.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mehmet Akif Paksoy
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
93 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Üniversitelere
kişi adlarının verilmesi, sıradan bir eğitim kurumuna
isim verilmesi olayının çok çok üzerinde anlamlar
taşımaktadır. Hayırsever insanlarımızın
isimlerinin üniversite bünyesindeki fakültelere verilmesinin daha etik
olacağı kanaatindeyim. Yine hayırseverlerimizin teşvik
edilmesiyle ilgili benzer çalışmalar yapılabilir.
Konu üniversite
olunca ben de Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinin
sorunlarından bahsetmek istiyorum. Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi 11/7/1992 tarih ve 21261 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan 3837 sayılı Yasayla kurulmuş ziraat, orman,
fen-edebiyat ve iktisadi ve idari bilimleri fakülteleri, fen bilimleri ve
sosyal bilimler enstitüleriyle Kahramanmaraş Meslek Yüksekokulu ile
eğitim-öğretime başlamıştır. 1995-96
Eğitim-Öğretim Yılında 4/7/1995 tarih ve 7044
sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla mühendislik ve mimarlık
fakültesi, teknik eğitim fakültesi ve ilahiyat fakültesi, kadro kanunu
olmaksızın açılmış, 9/5/1996 tarih ve 8176
sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla teknik eğitim fakültesi
kapatılarak yerine kadrosu olmaksızın tıp fakültesi
açılmıştır. Kısaca üniversitemiz on altı
yıllık bir geçmişi olan 9 fakülte, 2 yüksekokul, 8 meslek
yüksekokulu, 3 enstitü, rektörlüğe bağlı 6 bölüm, 12
araştırma ve uygulama merkezinde 811 akademik personel, 378 idari
personel ile yaklaşık 16.359 öğrencisini geleceğe
hazırlamaktadır. Üniversitemizde öğretim üyesi başına
düşen öğrenci sayısı 17 olup dünya standardı kabul
edilen 10-15 değerlerine yakındır. Üniversitede
araştırma-geliştirme projelerine özel bir önem verilmekte olup,
hâlen TÜBİTAK destekli 41, Devlet Planlama destekli 4, üniversitece
desteklenen 97 proje olmak üzere toplam 142 proje yürütülmektedir. Ayrıca,
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, YÖK tarafından
yayınlanan öğretim üyesi başına uluslararası
yayın sıralamasında ülkemizdeki yüz yirmi altı üniversite
arasında on dördüncü bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üniversitemizin on altı
yıllık geçmişine rağmen acil çözüm bekleyen birçok sorunu
bulunmaktadır.
Üniversitemizin
en önemli sorunlarından birisi yurt sorunudur. Avşar Kampüsünde 3
bin kişilik kız ve 3 bin kişilik erkek olmak üzere toplam 6 bin
kişi kapasiteli iki öğrenci yurdunun yapımına YURTKUR
tarafından başlanması gerekmektedir. Ev kiraları hepimizin
malumu. Üstelik gençlerimizin sağlıklı ortamlarda barınma
ve beslenme sorunlarının çözümlenmesi gerekmektedir. Çünkü o
çocuklarımız derslerine çalışabilsin, birtakım olumsuz
ortamlara düşmesin.
Diğer önemli
bir sorun da üniversitenin lojman ihtiyacının
karşılanmasıdır. Önceki yıllarda yatırım
programına alınan üniversitemizin kırk sekiz derslik ile lojman
inşaatı Devlet Planlama Teşkilatınca revize edilerek ilgili
müsteşarlıkça onaylanmasına rağmen 2002 yılı
yatırım programından çıkarılmıştır.
Üniversiteye gelmek isteyen özellikle profesör ve doçent gibi akademik personel
lojmanı bir ön şart olarak sunmaktadır. Üniversitemizin
yaşaması ve güçlenmesi için lojman yapımının mutlaka
programa alınması gerekmektedir.
Öte yandan, dört
yüz sekiz yataklı, 99 bin metrekarelik tıp fakültesi
inşaatına 1997 yılında başlanmış
olmasına rağmen, ödenek yokluğu sebebiyle bugüne kadar yüzde 45
fiziki gerçekleşme sağlanabilmiştir. Hastane inşaatının
2008 yılı ödeneği 13 milyon 150 bin YTL olup, bu rakam tüm
yatırım ödeneğinin yaklaşık yüzde 50sini
oluşturmaktadır. Avşar Kampüsünde inşaatı devam eden
hastane inşaatının bir an önce tamamlanabilmesi için gerekli
olan ödeneklerin bir an önce sağlanması büyük önem arz etmektedir.
Ayrıca,
üniversitemizin altyapı inşaatı kapsamında devam eden
merkezî ısıtma santrali inşaatı, çevre düzenleme, henüz
başlanamayan ancak acil olarak ihtiyaç duyulan arıtma tesisi
BAŞKAN
Sayın Paksoy, Ağrı Üniversitesinin yürürlük maddesiyle ilgili
söz aldınız...
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
çevre ihata
duvarı ve doğal gaz için 2008 yılı ödeneğine ilave
ödenekler sağlanması gerekmektedir. Öte yandan, günümüzde artan
kamulaştırma maliyetleri nedeniyle kamulaştırmaları
henüz tamamlanamamış olan arazilerin
kamulaştırılabilmeleri için ek ödenek
sağlanmalıdır.
1992
yılında 4 fakülte, 2 enstitü, 1 yüksekokul olarak kurulan
üniversitemiz, Bakanlar Kurulu kararı ve Yükseköğretim Kurulu
kararıyla kurulan fakülte ve yüksekokullarla, 9 fakülte, 3 enstitü, 2
yüksekokul ve 8 meslek yüksekokuluna ulaşmıştır. Bu
bağlamda, üniversitemizin Tıp Fakültesi ile Araştırma ve
Uygulama Hastanesi için, Maliye Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı ve Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığı üyelerinden oluşan komisyonca, 350
akademik, 140 idari kadronun ihdası uygun görülmüştür. 1998
yılında kanun tasarısı hâline getirilen bu kadro
ihdası teklifleri önce Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilmiş,
bugüne kadar yasalaşmayarak kadük olmuştur. Bu yasanın bir an
önce çıkarılması üniversitemizin gelişmesi
açısından çok önemlidir. Bu konuda yapılan çalışmalar
neticesiz kalmıştır. Halkın sağlığı
için ihtiyaç duyulan kadrolar on iki seneden beri verilemez mi? Ülkemizde, kadrosu
on iki senede verilmeyen fakülte kalmamıştır.
Sayın
Bakanımız ve Millî Eğitim Komisyonu
Başkanımızın, üniversitemizin sorunlarının
çözümüne sağlayacağı katkı ve destekten dolayı
şimdiden teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Şahıslar
adına iki kişi söz alacaktır. İlk söz Ağrı
Milletvekili Sayın Yaşar Eryılmaza, ikinci söz Ağrı
Milletvekili Sayın Mehmet Hanifi Alıra aittir.
Buyurun
Sayın Eryılmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YAŞAR
ERYILMAZ (Ağrı) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
93 sıra sayılı Yasa Tasarısı hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinize saygılar
sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kavram ve üslup kargaşası arasında bizi
izleyen milletimiz, Ağrılılar ve özellikle Sayın
İbrahim Çeçen Ya, ben ne yapıyorum? Acaba Millî Eğitim
Bakanıyla bir ticari sözleşme mi imzalıyorum? diye kendi
kendini sorgulama durumunda. Yani bir iş adamı çıkıyor Ben
kendi ilime bir üniversite yapmak istiyorum. diyor. Devletin kıt
imkânları ortada. Bunu devletin bütçesine
bıraktığımız takdirde muhtemelen yirmi seneye kadar
bir kampüs değil, bir fakülte binası bile inşa edilemeyecek.
Şimdi, bu aşamada ayrıntıya girmek istemiyorum. Daha
Ağrı Dağı Üniversitesi Yasası çıkmadan,
muhtemelen 2003 yılında, dönemin YÖK Başkanı Sayın
Teziçe Sayın İbrahim Çeçen iki defa mektup yazdı. Bu
mektuplardan yanıt alamayınca, ben devreye girerek Sayın
Teziçten randevu aldım ve Sayın Çeçen ile birlikte 2003
yılında Sayın Teziçi ziyaret ettik. O zaman Ağrı
Dağı Üniversitesi olayı yok ortada, böyle bir yasa yok ve
Sayın Çeçen dedi ki: Ben kendi ilime bir üniversite yapmak istiyorum,
bunun için lütfen benim yasal yolumu açın. Başka bir beklentisi yok.
Şu gün için bile ne isim dayatması var ne de bir başka
beklentisi. Ben bunu anlamakta doğrusu güçlük çekiyorum. Yani,
Ağrı ilinin fert başına düşen millî gelirini sizlere
biraz evvelki konuşmamda izah ettim.
Ne olursunuz,
değerli arkadaşlar, bize yardımcı olun. Biz oraya bu
yatırımı yaptırmakla -oradaki insanlarımıza-
bırakın sadece akademik bazdaki yardımları, biz ekonomik
bazdaki yardımlara muhtacız. Bu gerçeği hepinizin bilmesi
lazım. Türkiye'nin her tarafı bizim için aynı önemi haizdir ama
Ağrı geri kalmış ve sınır bekçiliği yapan
bir ildir. Orada yaşayan insanlara bırakın devletin
imkânlarını, özel sektörün de imkânlarına hep beraber destek
verelim. Yine iddia ediyorum, yine ifade ediyorum: Gelin, Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesini beraber kuralım, beraber
yaşatalım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ağrı
Milletvekili Sayın Mehmet Hanifi Alır, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET
HANİFİ ALIR (Ağrı) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Ağrı Dağı Üniversitesinin isminin Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak değiştirilmesine dair
tasarının 3üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, demin, arkadaşlar üniversitelerimizin ve
eğitimimizin geleneğinden söz ettiler ve eğitim
geleneğimiz, üniversite geleneğimiz için tabelanın ne kadar
önemli olduğunu, neredeyse, ifade ettiler. Ben, Türkiyenin iyi
üniversitelerinde okumuş bir birey olarak, gerçekten buna hayret ettim,
biraz da üzüldüm ve eminim ki üniversitelerde hocalık yapmış
arkadaşlarımız daha da üzülmüşlerdir. Zira biliyorum ki
bizim üniversitelerimiz dünyadaki üniversitelerle rekabet edecek düzeydedir.
Bugün, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi bu
düzeyde olan üniversitelerdir.
Eğitim
geleneğimiz tabeladan ibaret değildir. Eğitim geleneğimiz
bilimsel çalışma geleneğidir. Eğitim geleneğimiz
evrensel çalışma geleneğidir. Eğitim geleneğimiz
bağımsız, demokratik çalışma geleneğidir.
Dolayısıyla, şunu bilmek lazım ki: Eğitim
geleneğimiz asla ve asla tabeladan ibaret değildir, içerikten
ibarettir. Asıl içeriğe bakmak lazım.
Bir de şu
akla geliyor ki
Yani, arkadaşlar nedense bir insanın o kadar üstüne
geldiler ki neredeyse şunu demek insanın içinden geliyor:
Parasıyla başına bela açmak. Bu aşamaya getirdiler.
Bir
arkadaşımız gene Mersin Üniversitesinin yıllardır
ödeneksizlikten beklediğini ve bir türlü bitmediğini söylüyor. Mersin
gibi gelişmiş bir yerde üniversite yıllarca bitmiyorsa ben size
sorarım: Acaba, bu üniversite Ağrıda kaç senede biterdi?
Yıllarca devam ederdi. Bu arkadaşlara da tavsiyemiz, Mersine de bir
İbrahim Çeçen bulsunlar.
Üniversitemizin
toplumumuza hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Alır.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
93 sıra
sayılı tasarının 3. maddesinin Bu kanun yayımı
tarihinden 5 yıl sonra yürürlüğe girer şeklinde
değişmesini teklif ediyoruz. Saygılarımızla.
Erkan
Akçay Ali Uzunırmak Emin Haluk Ayhan
Manisa Aydın Denizli
Kamil
Erdal Sipahi Osman
Ertuğrul
İzmir Aksaray
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Söz istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
93 sıra sayılı Tasarının yürürlük maddesinde söz
aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, her şeyden önce bugüne kadar fedakârlık
yapmış, hizmetler yapmış bütün hayırseverlerden özür
dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Neden dolayı özür diliyorum?
Kıymetli milletvekilleri, burada tartışırken maalesef
esası şekil, şekli metot, metodu esasla karıştıra
karıştıra birçok insanı hiç ama hiç layık
olmadıkları şekilde isimleriyle üzüntü yaratan -fedakârlıklarına rağmen-
bir duruma getirdik.
Değerli
arkadaşlar, keşke bu işler oldubittiye getirilmese, usulüne,
metoduna, esasına, şekline uygun yapılsa da Milliyetçi Hareket
Partisi ve şahsım olarak Ağrımıza veya ülkemizin
herhangi bir noktasındaki ilimize, ilçemize, beldemize, köyümüze
yapılan bütün yatırımları -devlet veya kişi
kanalıyla- burada öve öve, takdir ede ede, yüce Meclisin iradesiyle
bunları teşekkül ettirsek.
Kıymetli
arkadaşlar, lafa başladığımızda, Türkiyenin
yüzde 95inin Müslüman olduğundan söz ederek söze gireriz ve
inanıyorum ki Kıymetli İbrahim Çeçen de İslam inanç
çemberine dâhildir ve bu protokolü imzalayan taraflar da İslam inanç
çemberine dâhildir.
Kıymetli
arkadaşlar, İslam inanç çemberinde, bazı insanlar öldükten sonra
amel defterleri açık kalır. Bu amel defterlerindeki hayır
kısmı açık kalan insanlar, mutlaka ki daha farklı muamele
gören ve sağlığında veya öldükten sonra evlatları
tarafından hayırla yâd edilecek, onların adına işler
yapan evlatları yetiştirmiş insanlardır.
Dolayısıyla, burada böyle güzel bir hayır işi
yapılırken, hele hele ki bir ilim yuvası yapılırken,
bir iş adamının ismini överken bile çok değişik
tartışmalar meydana getirecek bir şekilde, hatta ve hatta,
devleti küçültüp kişiyi yükseltecek şekle varan birtakım
davranışlarla, hayrından dolayı âdeta adamı isyan
ettiren bir duruma getirdik. Bunu, yapanlar için doğru bir
davranış olarak görmüyorum. İnşallah, hayırsever kardeşimiz
bir çıkış yolu bulur.
Değerli
arkadaşlar, burada, tabii ki insana yol gösterirken usul ve şekil
olarak bunlar baştan düzgün yapılsaydı. Keşke Sayın
Millî Eğitim Bakanımız -sıralarda oturuyor- İbrahim
Çeçen Beyle bu protokolü yaparken
(AK Parti sıralarından Yerine
geçti. sesleri) Oraya mı geçti? Tamam, ben kalkarken oradaydı.
Keşke
Sayın Millî Eğitim Bakanımız, İbrahim Çeçen Beyle bu
protokolü yaparken -inanıyorum ki o da inanç değerleri olan bir
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı- uyarsaydı, İbrahim Bey,
İslam ahlakında, İslam ahkâmında, Türk töresinde bu
isimler, öldükten sonra verilir. Bunu babanızın adına, dedenizin
adına, ailenizin geçmişte millete mal olmuş daha büyük isimler
varsa onların adına yapalım. deseydi ve hiç bu
tartışmaları yapmasaydık.
Şimdi
Sayın Bakanımıza bir şey teklif ediyorum: Eğer
mümkünse kanunu geri çeksin, Sayın İbrahim Çeçenle tekrar otursun ve
desin ki: İbrahim Bey, biz bu işi yapabiliriz, ama ahkâm, eğer
inanç değer sistemimizde böyle bir şey olursa bu daha mümkün olur
mu? diye kendileriyle bir daha görüşsün ve
CEMAL KAYA
(Ağrı) Hemen öldürelim, ismini verelim o zaman!
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Kıymetli Cemal, sen o işleri bilirsin. Sen
öldür o zaman; yani Öldürelim, verelim. diyorsan, sen öldür! O işlerle
herhâlde ilgilisin. Ayıp bir şey! Böyle laf atmayın burada.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, önergeniz hakkında söz aldınız.
Sayın Kaya
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Burada kürsü ahkâmını, insicamı bozacak
şeyler yapmayın. Siz konuştunuz burada.
Dolayısıyla,
Sayın Bakanım, eğer mümkünse kendileriyle bir daha
görüşülsün. Böyle bir yol bulunabiliyorsa, inanıyorum ki hem inanç
değerlerimiz açısından hem hayırsever açısından
daha uygun bir yol olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Burada, gerek Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerek
muhalefet milletvekili olan bazı arkadaşlarımızın
yaptıkları konuşmalarda maksat hiç kimseyi incitmek,
yapılacak olan yatırımların önünü kesmek, bir iş
adamının hayrına engel olmak değildir. Mesele, bir düzen
içerisinde, usule uygun en iyi şekilde ülkemizin imkân ve kabiliyetlerini
halkımıza sunmaktır. Ama bu, devlet imkânlarıdır, ama
bu, fedakâr iş adamlarının veya gariban insanların
biriktirdikleri vakfa, başka bir yere vakfettikleri hayırlardır.
Dolayısıyla, bu üzüntülü bir durumdur. Eğer düzeltilebilirse,
Sayın Bakanımızdan bunu rica ediyorum. Kendilerine, bu ülkeye
çivi çakan, hele hele, yolda para bulduğu hâlde ülkeye feda edemeyecekleri
hâlde edenleri eleştirenlere çok da farklı
baktığımı bizzat ifade ederek saygılarımı
sunuyorum. Hayırlı uğurlu olsun Ağrılılara.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüt, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; görüşülmekte olan kanun teklifinin 4üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Efendim,
Ağrıya üniversite kurulması hepimiz için bir onur, bir gurur.
Bugün Ağrı tarihî bir gün yaşıyor. Ben, kutluyorum. Ben,
bölge milletvekili olarak bu üniversitenin kurulmasını da
destekliyorum ve o bölgeye, keşke Ağrıya da, Karsa da,
Iğdıra da, Ardahana da, Vana da, Doğu ve Güneydoğuya,
bütün Türkiyenin her tarafının kalkınması için daha önce
bu tip yatırımlar yapılsaydı; göç olmazdı, yoksulluk
olmazdı ve en önemlisi, terör de olmazdı. Ama insanların egosu,
biliyorsunuz, kendisini bazen tatmin etmeyebilir. Herkes kendine göre
birtakım varyasyonlar içerisine girebilir. Evet, kimisinin parası
çoktur, kimisinin aklı çoktur, kimisi yoksuldur ama vatanseverdir,
yurtseverdir. O bölgede yaşayan insanların hepsi bizim onurumuzdur, gururumuzdur.
Ağrıya
bu üniversite kurulurken
Sayın İbrahim Çeçen benim dostumdur,
tanıyorum; hayırlı olsun. Biz ne kadar burada muhalefet yaparsak
yapalım bu kanun geçecektir. İbrahim Ağabeye de
hayırlı olsun kardeşim.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Ağrıya hayırlı olsun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Ağrıya da hayırlı olsun, Karsa da
hayırlı olsun, Ardahana da, Iğdıra da.
Şunu
söyleyeyim yalnız; İbrahim Beyden, İbrahim Çeçenden -beni
dinliyorsa- bir istirhamım var: Ardahana üniversite kuruluyor, bir
fakültemizi de İbrahim Ağabey yapsın Ardahana. Bu baba
büyüklüğü yapsın.
Şimdi,
Ağrının bugünkü konumuna geldiğimiz zaman değerli
arkadaşlar, Ağrının ilçelerinde çok büyük yoksulluk var,
ilinde çok büyük yoksulluk var. İsim, Ahmetin olur, Mehmetin olur, ama
şunu söyleyeyim: Ağrıdaki aldığım notlara göre
ve bugün, Merkez Yürütme Kurulu üyemiz Sayın Savcı Sayan -telefonla
görüştük- şunu söyledi: Kalkınmada bazı ilçelerde
dengesizlikler var. Yüksekokullar farklı ilçelere kuruluyor, bazı
ilçelere kurulmuyor. Onun için Ağrı iline kurulacak fakültelerin
mutlak surette ilçelerdeki yoğunluk dengeleri düşünülerek
kurulması gerektiğine inanıyorum ve bunu Ağrı İl
Başkanımız da söyledi. Bu
konuya Bakanlığın dikkat edeceğini umuyorum. (AK Parti
sıralarından Bakandan iste, Bakandan sesleri.) Tabii Bakandan
istiyoruz. Bakan da bizim Bakanımız.
Değerli
arkadaşlar, burada, bölgemizde, Karsta Kafkas Üniversitesi var. Kars
Kafkas Üniversitesinde eğitim fakültesi var ve tıp fakültesi var.
Bugün tıp fakültesinde doğru dürüst bir ameliyat olmuyor; doktorlarımız,
uzman doktorlarımız eksik; tıbbi malzemelerimiz eksik. Kars
İl Başkanı Çetin Bilgirle de görüştüm buraya gelmeden
önce, Aman ne olur radyoloji ihtisas hastanesi kurulsun. diyor. Çünkü hâlen
daha Çernobilin kalıntıları o bölgede var. Bunu da Sayın
Bakandan istirham ediyorum. Yani, o bölgeye radyoloji ihtisas hastanesinin
kurulmasını istirham ediyoruz.
Şimdi,
Ardahana üniversiteye gelince: Bölgemizin kalkınması için Ardahanda
üniversite için karar çıktı, hepinize teşekkür ediyorum ancak
yer yok. Daha önce, Aziziye Kışlası verildi. diye bir
açıklama yapıldı. Millî Savunma Bakanı ile görüştüm,
böyle bir şey olmadığını söylediler ama nereden
çıktı, onu da bilemiyorum.
Şimdi,
Ardahana üniversite kurulmasıyla ilgili yer arıyoruz, yerimiz yok. Ardahan
Et var, Ardahan Etin 770
BAŞKAN
Sayın Öğüt, bir saniye.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Evet, Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Öğüt, Ağrı Dağı Üniversitesiyle ilgili söz
aldınız.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Ağrı Dağı Üniversitesi Ardahana
yakındır Sayın Başkanım; peki.
BAŞKAN
Ardahanı konuşturdum ben size ama bakın, tam beş
dakikayı onunla geçirdiniz, şimdi konuya gelelim.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Ben de bağışla ilgili konuşacağım
efendim, müsaade eder misiniz. Herkes bağış yapıyor ya,
bağışla ilgili konuşacağım.
BAŞKAN
Lütfen
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Şimdi, ben, Ardahan Etin ortağıyım. 770 dönüm
yerimiz var. Hemen bitişiğinde de insani bilimler ve edebiyat
fakültesi kurulmasıyla ilgili köy hizmetleri binamızı
bağışladık Kafkas Üniversitesine. Şimdi, 770 dönüm
yerimiz var, o yerin ben ortağıyım. Ben buradan
açıklıyorum, tutanaklara da geçsin diye açıklıyorum: O
yerdeki hissemi ben Ardahan Üniversitesine bağışlıyorum ve
ismimin de konulmasını istemiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Burada tutanaklara da geçsin.
Şimdi,
diğer arkadaşlarım da burada, o Ardahan Etin kuruluşunu
yapan Hacı Naim Dursunoğlu var. Bugün beni ziyaret etti. O da Benim
ismimi söylersen, ben de bağışlıyorum; yeter ki Ardahana
üniversite kurulsun ama ismimin yazılmasını da istemiyorum
dedi.
Değerli
arkadaşlar, 770 dönüm yerdir; 5 bin metre kapalı alan vardır.
Bugün o tesisi kursanız, 5 milyonla kuramazsınız, arsası
hariç.
Şimdi,
burada, değerli arkadaşlar, bölge için bağış yapmak,
bölgeyi kalkındırmak güzel, kim yaparsa yapsın teşekkür
ederim ama bölgenin kalkınması lazım. Bölgenin
kalkınması için devletin altyapı, su götürmesi lazım;
devletin ek ödemeler yapması lazım.
Şimdi,
Iğdırda Ziraat Fakültesi var, yani doğru dürüst işlev
görmüyor. Iğdır da aynı durumda. Nahçıvanı desteklememiz
lazım. Ben Azerbaycandaydım, bugün geldim. Azerbaycanlı
kardeşlerimizin selam ve saygılarını getirdim. Sayın
Cumhurbaşkanı İlhan Aliyevle görüştük, Meclis
Başkanı ile görüştük. Bugün de Azerbaycan Millî Meclisinin
doksanıncı yıl dönümü; onu da buradan kutluyorum, nice
doksanıncı yıllara diyorum.
O bölgenin
kalkınması için, Iğdırın kalkınması için,
Nahçıvanın güçlenmesi için Iğdırdaki fakültelerin de
yaygın olması lazım. Şimdi Ardahana üniversite kurulacak
ama Göle ilçemiz fakülte istiyor -kampanya başlattılar- diğer
ilçelerimiz yüksekokullar istiyor. Bunları da gözetmemiz lazım ama,
bakıyorum bütçeye, çok fazla bir para ayrılmamış. Bu
nasıl olacak? Sayın Bakanın bunu açıklamasını
istiyorum. Yani, bunların tabela üniversitesi olmaması lazım.
Bir de bu sene
biz İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesine öğrenci alacaktık,
alamıyorlarmış. YÖKle konuştum bugün: Niye
alamıyorsunuz? Efendim, bize bildirmediler. dediler. Şimdi rica
ediyorum Sayın Bakanımdan, 25 Ağustosa kadar başvurulursa,
ek olarak, bu başvurular değerlendirilecek, belki bu sene İnsani
Bilimler ve Edebiyat Fakültesine öğrenci alınacaktır. Sayın
Bakanım, bunu sizden rica ediyorum.
Ardahan hakikaten
çok mağdur oldu. 170 bindi nüfusu 1992de, 112 bine düştü.
Yoksullaştı, fakirleşti. Bölgemiz stratejik anlamda çok önemli.
Hele en önemlisi, o bölgeden bir doğal gaz geçti, inanın doğal
gaz kanallarının üstü kapatılmadığı için
kanallara hayvanlar düşüyor, hayvanlar
telef oluyor. Doğal gaz kanallarının üstünün
kapatılması lazım. Yukarı Kurtoğlu köyüne gittim, su
için vana koymuşlar
BAŞKAN
Sayın Öğüt, bir gündem dışı söz isteyin...
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Kapatıyorum.
Yani orada bir
yangın çıksa, üniversite kurulsa, üniversiteyi yakar doğal gaz.
Ben onu demek istiyorum. Yani, şimdi, doğal gaz geçmiş de bize
ne faydası var? Ama doğal gazın borusu patladığı
zaman
Üniversitenin
kurulacağı yerden geçiyor. Onun için, hepsi birbirine
bağlı Sayın Başkanım. (AK Parti sıralarından
Ağrıya gel sesleri)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan sizi iki defa uyardı
Sayın Öğüt.
BAŞKAN
Daha oraya gelmedik.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Ben Ağrıya canımı veririm. Ardahana da
canımı veririm, memleketime de canımı veririm. (AK Parti
sıralarından Kabul, kabul sesleri)
Ben oyumu da
kabul veririm. Ya ne zannediyorsunuz? Ben Ağrıya kaç defa gittim,
benim Ağrıda bir sürü akrabam var. Akrabam olsun olmasın, benim
bölgem.
Arkadaşlar,
burada esnaf perişan, tüccar perişan, köylü perişan, herkes
icralık. O bölgeye üniversitenin gitmesi hepimiz için, bölgemiz için çok
önemlidir.
Sayın
Başkan, bakın, affınıza sığınarak şunu
söyleyeceğim: Ardahan Esnaf Kefalet Kooperatifinin 510 tane üyesi var. Bu
üyeler üniversite kurulması için kampanya başlattılar ve dediler
ki Bizim devlete borcumuz var, 1 trilyon 200 milyar lira, bu parayı biz
devlete vereceğiz ama devlet gelsin Ardahana üniversiteyi kursun. On
yıl önce bu kampanyayı başlattılar. Ben huzurunuzda
teşekkür ediyorum Erol Kayatürke. O bakımdan, bu esnaf
sanatkârların da borcunun faizinin silinmesini
AK Parti faize
karşısın değil mi Cemalciğim?
CEMAL KAYA
(Ağrı) Efendim?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Faize karşı mısınız AK Parti?
BAŞKAN
Sayın Öğüt, lütfen Genel Kurula hitap edin.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Karşıysan, şu Ardahanın 1 trilyon 200
milyarlık esnaf borcunu silin, 300 milyarı da hemen, derhal ödeyelim.
Efendim, ben çok
fazla başınızı ağrıtmak istemiyorum ama konular
birbirine bağlı. Üniversite dediğin zaman eğitimli toplum geliyor.
Eğitimli toplum olduğu zaman insanlar daha çok, daha iyi
gelişmiş oluyor, ülkesini daha iyi geliştirmiş oluyor.
Bu nedenle, ben,
Ağrıya kurulacak üniversitenin hayırlı olmasını
temenni ediyorum. Karsa, Ardahana, Iğdıra, Vana, bütün bölgeye Doğu
ve Güneydoğuya, bütün Türkiyeye hayırlı olsun diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Osman
Çakır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OSMAN ÇAKIR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında, Ağrı Üniversitesi 17 Mayıs 2007 tarihinde kuruldu.
Yani, aradan bir yıldan daha fazla bir zaman geçti ve Ağrı Dağı
Üniversitesi adıyla da kanunlaşmıştı. Keşke, o
tarihte bu konu halledilmiş olsaydı. Çünkü, burada
öğrendiğime göre, bu tür faaliyetlere 2003 yılından beri
başlanmış ve o tarihten bu yana Sayın İbrahim Çeçenin
böyle bir arzusu, isteği olduğu ifade edildi. Keşke, o zaman
kurulurken diğer üniversite kanunlarıyla birlikte, bu birlikte
geçirilmiş olsaydı da bu tartışmalar burada
yaşanmasaydı.
Bu
yatırımı fevkalade önemsediğimizi belirtmek istiyorum.
Yapacak olanları da takdir ediyoruz. Ülkemiz için kim böyle
yatırımlar yapacaksa, bu yatırımları
gerçekleştirecekse hepsine de şükranlarımızı ifade
etmek istiyoruz bu kürsüden.
Amacımız
kimseyi rencide etmek veya bu yatırımı engellemek ve bu
üniversitenin gelişmesine, büyümesine ve burada böyle bir
yatırımın gerçekleşmesine karşı çıkmak
değildir. Amacımız her şeyin, yapılan bütün
işlerin, devletin önemi, adabı, usulü ve
duyarlılıkları dikkate alınarak, yapılan
protokollerin, sözleşmelerin, kanunların hükümlerine uygun olarak bir
hukuki belge niteliği teşkil edecek bir şekilde
gerçekleştirilmesini sağlamaktır. Yani olayın daha net,
açık bir biçimde, tarafların bütün çıkarlarını ve
düşüncelerini garantiye alan bir şekilde tamamlanmasından
ibarettir.
Ancak, burada
fevkalade önemli bir hususu da belirtmek istiyorum: Bu üniversite bir yıldan beri kurulmuş
olmasına rağmen, 2 bin civarında da öğrencisi ve
fakülteleri, yüksekokulları olmasına rağmen burada önemli
yatırımların bugüne kadar -gerek özel sektörün
bağışlarıyla gerekse devletin yatırımlarıyla-
gerçekleştirilmemiş olmasını da büyük eksiklik olarak
görüyorum. Ben, tam tersine, batıda kurulmuş bulunan üniversitelerin
bütçelerinden kesilerek bu bölgelerde kurulan üniversitelere daha fazla destek
ve teşvik verilmesinin doğru olacağını, bu konuda
Türkiyenin, cumhuriyetimizin çok büyük çıkarları bulunduğunu
burada bir vesileyle ifade etmek istiyorum.
Ancak şunu
da merak ediyorum: Kırk bir tane devlet üniversitesi kurduk. Bunun önemli
bir bölümü şu anda Ağrı Dağı Üniversitesinin
durumunda. Acaba Hükûmet bu üniversitelerin eksikliklerini ve
ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaktır?
Bunların büyümesi, kurulması, gelişmesi için gerekli
yatırımları nasıl yapacaktır? Bunlara kaynakları
nasıl aktaracaktır? Bu konuda burada somut bilgiler edinememiş
olmanın da üzüntüsünü yaşıyorum ve bu üniversitelere süratle
önemli kaynakların tahsis edilmesi gerektiğini ve uzun yıllara
yaymadan, çok kısa sürede bu yatırımların
gerçekleştirilmesini talep ediyoruz ve Hükûmetten de bu konuda Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu konuyu izleyeceğimizi ve takipçisi
olacağımızı da burada bildirmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu üniversitenin, bugünkü aldığımız
kararla, bu yeni kuruluşunun hayırlı olmasını
diliyorum. Bu yatırımın gerçekleşip
gerçekleşmeyeceğinin de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
takipçisi olacağımızı, Sayın İbrahim Çeçenin taahhütlerini
yerine getirmesini destek ve teşvik edeceğimizi ama taahhütlerini
yerine getirmediği takdirde de konunun hükûmet nezdinde de takipçisi
olacağımızı burada belirtmek istiyorum.
Hepinize
hayırlı olsun dileklerimle, iyi günler diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çakır.
Şahısları
adına ilk söz Ağrı Milletvekili Sayın Fatma Kotanda.
Buyurun
Sayın Kotan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FATMA SALMAN
KOTAN (Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinize selamla, saygıyla
merhaba diyorum.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: Sabahtandır Ağrıyı dile
getirdik; bugün Türkiyenin gündemine Ağrıyı çok güzel,
iktidarıyla muhalefetiyle dile getirdik, Ağrının
farklı sorunlarını da dile getirdik. Bu vesileyle hepinize
teşekkürü bir borç biliyorum.
Sayın Millî
Eğitim Bakanımızın Türkiyede özellikle geri
kalmış illerde eğitime verdiği destekten ve kız
çocuklarımızın okutulması için vermiş olduğu çaba
ve katkılardan dolayı özellikle bir bayan olarak,
Ağrılı bir bayan olarak teşekkürü bir borç bilirim. Bu
vesileyle Sayın Bakanımızın daha çok bizim bölgelere destek
vermesini bekliyoruz.
Sayın
İbrahim Çeçene yapmış olduğu yatırımdan
dolayı teşekkürü bir borç biliyorum.
Bu vesileyle,
muhalefetiyle iktidarıyla bütün milletvekillerine teşekkürlerimi arz
ederim ve bütün herkesin desteklerini bekliyorum.
Saygılarımı
sunarım.
Teşekkürler.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kotan.
Şahısları
adına ikinci söz Ağrı Milletvekili Sayın Abdulkerim
Aydemirin.
Buyurun
Sayın Aydemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 93 sıra sayılı kanunla ilgili olarak
görüşmelerimiz uzun süredir devam etti ve bu saate kadar geldi.
Bu arada, bize
katkı sağlayan gerek muhalefet grubundaki milletvekillerimize gerek AK
Partili milletvekillerimize ve kanunun yapımında da katkı
sağlayan Millî Eğitim Bakanımıza çok teşekkür
ediyorum.
Kanunun,
milletimize, memleketimize ve Ağrılılara hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümünün oylanmasından önce oyunun rengini belirtmek üzere aleyhte
Çanakkale Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Cengiz.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
93 sıra sayılı Tasarı üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Tabii, bu söz
alma noktasında böyle bir yol izledik. Özellikle, ben, bugün, bu
tasarı üzerinde değil, geçmişte kurduğumuz 11 adet
üniversitemiz ve bugün Ağrıda kurulacak olan yeni üniversitemiz,
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitemizin de hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Tabii, ben, bu
bilim yuvalarının ülkemize gerçekten büyük ivme
kazandırması ve bu yuvalardan da bilim adamı üretilmesi ve bilim
adamı çıkması konusunda, özellikle bilim adamları üzerinde
bir iki söz söylemek üzere söz aldım.
BAŞKAN
Sayın Cengiz, siz, bu tasarının aleyhinde oyunuzu belli etmek
için söz aldınız, lütfen, ona göre konuşun.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Sözümün sonunda oyumu belirteceğim.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii, ülkemiz bir çekirge sürüsü, kene sürüsüyle
karşı karşıya. Çanakkaleden geldik, afetler var, dolular
var ve biz bir isim üzerinde tartışıyoruz. Bir bilim için çok
olmamalı, yani bu tartışılmamalı. Gerçekten bir yere
bir üniversite kuruluyorsa bunu hepimiz desteklemeliyiz. Bunu mutlaka
Bir
bilim yuvasından bu ülkemize gerçekten bilim adamları yetişecek,
ülkemizin genç nesilleri yetişecektir.
Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk diyor ki: Öğretmenler, muallimler genç nesil sizin eseriniz
olacaktır. Bunun yanında yüce Peygamberimiz de diyor ki: Benim
ümmetimin kurtuluşu iki sınıfa bağlıdır. Bu iki sınıf
düzgün olursa ümmetim de düzgün olur, bu iki sınıf bozulursa ümmetim
de bozulur. Bu iki sınıf amirler ve âlimlerdir. Şimdi,
geldiğimiz nokta itibarıyla böyle bir durumla da karşı
karşıyayız. İşte, ülkemizin geleceği amirlere ve
âlimlere bağlı.
Şimdi, bunun
yanında, üniversitelerimizin yaşaması, üniversitelerimizin bilim
üretmesi adına YÖKümüze, bilim adamlarımıza, rektörlerimize
gerçekten önemli görevler düşmektedir ve ben özellikle bilim
adamlarımızın buradan film adamı değil bilim
adamı yetiştirmesini istirham ediyorum. Bu bağlamda, bizim bilim
dünyasından, bilim çevrelerimizden siyasetçilere ve ülkemizi yönetenlere
yol göstermesi ve onları yönlendirmesi
Ve ilmin, fennin, Kuranın
ışığında dosdoğru olmayı,
emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmayı becerebilen insanlar
olmalıyız. Kurtuluşun yegâne temeli budur.
Ben sizlere hemen
iki örnek anlatmak istiyorum: YÖK Başkanı yeni atanmış, YÖK
Başkanımız atandıktan sonra
Cumhurbaşkanlığı görevi tevdi etmiş, koşa
koşa YÖK binasına gelmiş, koşa koşa YÖK binasına
çıkıyor ve hemen öğleden sonraki süreçte koşa koşa
iniyor Cumhurbaşkanımıza, ertesi sabah
Başbakanımıza, ertesi sabah Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına, ertesi gün Maliye
Bakanlığımıza koşa koşa gidiyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bunları CHPliler söylesin de siz söylemeyin!
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Şimdi, müsaade ederseniz, burada bir şey
anlatacağım, burasını dinleyin.
Bakın,
burada bir şey var. Bugün gelinen nokta itibarıyla bu bir bilim
adamıdır. Şu Meclis içinde de bilim adamları var;
profesörlerimiz var, gerçekten bilim adamlarımız var. Şimdi,
şunu ifade etmek istiyorum: YÖK Başkanımız oturur,
sağına soluna bakar, eksilerini, artılarını tamamlar,
YÖKle ilgili gerekli çalışmaları yapar ve teklifi neyse,
Hükûmetten istekleri neyse hazırlıklarını yapar,
çantasını alır Sayın Cumhurbaşkanına öyle
çıkar.
13üncü
yüzyıl ortasında yaşayan Nişaburlu âlim Ali Bin Sandali ve
o dönemde de daha sadarete gelmemiş Gıyasettin Keyhüsrev
Ve
Gıyasettin Keyhüsrev sultan olmadan önce 2 âlim ve sultan birbirleriyle
sık sık görüşürler, sık sık istişare ederler ve
ülke meselelerinde ve dünya meselelerinde de görüş
alışverişi yaparlar.
Ben buradan bilim
adamlarımıza şu mesajı vermek istiyorum: Gıyasettin
Keyhüsrev sultan olarak kendisine görev tevdi edildikten sonra -altı yedi
ay geçmiş- Nişaburlu âlim Ali Bin Sandali kendisini ziyaret etmek,
hayırlı olsun veya herhangi bir dilek için sadarete
çıkmamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) - Altı ay sonra cuma namazı
çıkışında Gıyasettin Keyhüsrev ve Nişaburlu âlim
Ali Bin Sandali karşılaşırlar ve bunun üzerine göz göze
gelirler ve Gıyasettin Keyhüsrev Büyük âlimim, değerli âlimim,
sadarete getirildiğimizden beri ziyaretimize gelmezsiniz; efendim,
değerli görüşlerinizden yararlanamayız, acaba size karşı
bir suç mu işledik, size karşı bir hatamız mı oldu?
Acaba niye bizi ziyaret etmezsiniz, niye bizi arayıp
sormazsınız, değerli görüşlerinizden mahrum
bırakırsınız? dediğinde Nişaburlu âlim Ali Bin
Sandali Gıyasettin Keyhüsreve şöyle bir cevap verir, der ki: Büyük
sultanım, büyük hükümdarım, değerli sultanım,
sultanların en hayırlısı âlimleri sık sık ziyaret
edendir, âlimlerin de en kötüsü saltanatın ayağına
koşandır.
Bu vesileyle, bu
üniversitelerden de bizim bilimsel ağırlıklı ve bilim
adamlarının yetişeceği ve bugün ülke gerçeklerinden uzak
Kyoto Protokolü imzalıyoruz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Cengiz, Teşekkür ediyorum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, oyunun rengini öğrenemedik.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Sonunda vereceğim niye acele ediyorsun.
(Gülüşmeler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Tamam belirtiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Lehte oyunun rengini belli etmek üzere
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Bir dakika
BAŞKAN Bir
dakikayı verdim efendim ben size.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Değerli arkadaşlar
BAŞKAN
Sayın Cengiz, teşekkür ederim.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, oyumuzun rengi, bilime
evet, bilime müdahale eden siyasete hayır.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Van
Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu.
Buyurun
Sayın Türkmenoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
oyumun rengini belli etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Ağrı
ilimiz de Doğu Anadolu Bölgemizin en nadide, en müstesna illerinden
birisidir. Seksen beş yıldır mahrumiyet çekmiştir; seksen
beş yıldır eğitime, sağlığa, ekonomiye
susamıştır.
Tabii
eğitim derken, çok önemli bir hadiseyi burada bugün
tartıştık ve Ağrı ilimize çok mükemmel bir eser
kazandırdık. Mevlânâ şöyle der: Yoksa yeryüzünde
bıraktığın bir eser, yarın gelir yerinde yeller eser.
İlim, kendisine değer vermeyen yerden göç eder. Bunlar, güzel
sözlerdir.
Şimdi,
hayır yapmak, hayır işiyle uğraşmak, hakikaten çok
önemli bir hadisedir, bu bir meziyettir. Bu meziyeti sağlayan, bana göre
Ağrıda seksen beş yıldır yapılabilmiş bütün
sanayi tesislerinin toplamı üzerinde büyük bir yatırımı
olan böyle bir eğitim gönüllüsünü gönülden kutluyorum ve o eğitim
gönüllüsünü, gerçekten, eğitim adına hizmet ve şükranla
anıyorum.
Ağrı
ilinin yanı başında olan ilimle de onur duyuyorum ve onun da
yanında, yanı başında bulunan Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesinin bölgemize, ülkemize hayırlı olmasını
temenni ederken, şahsım adına, özellikle İbrahim Çeçen
kardeşime şükranlarımı bir daha ifade etmek istiyorum ve
oyumun rengini de Kabul olarak ifade ediyor, bu yasada, bu tasarıda
emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı, uğurlu olsun.
3üncü
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin; il Özel
İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili
Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin; İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/241) (S. Sayısı: 248)
BAŞKAN
Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede
Temsilcilikler Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avrupa
Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler
Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım
Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/592) (S.Sayısı: 247)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için 24 Haziran 2008 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.31