DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 24
125inci Birleşim
2 Temmuz 2008 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Muğlanın Yatağan ilçesinde
kurulacak olan ikinci termik santrale ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, özel dershanelere ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Domaçın, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj
Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 21 milletvekilinin,
Bartın ilinin su kaynağına yönelik risklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/236)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, mevsimlik tarım
işçilerinin sorunlarının araştırılarak önlenmesi
ve etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/237)
B) Tezkereler
1.- (10/203) esas
numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine
ilişkin tezkeresi (3/491)
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Tapu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/568) (S. Sayısı: 223)
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün
ve 16 Milletvekilinin, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel
Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/241) (S.
Sayısı: 248)
3.- Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında
Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi
Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/356) (S. Sayısı: 233)
4.- Avrupa
Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler Açmasına
Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası
Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/592) (S. Sayısı: 247)
VI.-
OYLAMALAR
1.- İl Özel
İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin oylaması
2.- Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında
Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi
Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- Avrupa
Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler Açmasına
Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası
Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, dalış turizminin geliştirilmesine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/3507)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Malatyadaki bir tekstil
fabrikasının elektrik borcuna ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/3599)
3.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Bodrum Yarımadasında
yapılaşmadaki kat iznine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/3602)
4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, İskenderun ve Antakya adliye binalarının
turizme kazandırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/3712)
5.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, tapu ve kadastro çalışmalarına
ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özakın cevabı (7/3744)
6.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, imar düzenine ve yapı denetimine
ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özakın cevabı (7/3745)
7.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, bağış ve
promosyon kabulüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcının cevabı (7/3815)
8.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, Aile Haftası nedeniyle
yaptığı bir konuşmaya ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/3835)
9.-Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Suriye sınırındaki mayınlı
arazilerin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/3845)
10.- Antalya
Milletvekili Tunca Toskayın, Antalyada pazarlıkla kiralanan Hazine
taşınmazlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/3888)
11.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, aile hukuku düzenlemelerinin
tanıtımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/3890)
12.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürkün, kapatılması
kararlaştırılan orman fidanlıklarına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/3919)
13.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Yozgattaki atıl bir kamu binasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
cevabı (7/3933)
14.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanımına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/3937)
15.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, engelli kadınların iş hayatındaki
sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/3960)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03te açılarak üç oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Reha Çamuroğlunun, cemevlerine ilişkin gündem
dışı konuşmasına Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlu,
Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, 30 Haziran Emekliler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşmasına Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin,
Cevap verdi.
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, ülkemizdeki işsizlik sorununa ve uygulanmakta
olan asgari ücrete ilişkin gündem dışı bir konuşma
yaptı.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, cemevlerine,
Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü, Denizcilik ve Kabotaj Bayramına,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde Türkiye
hakkında yapılan görüşmelerde alınan karara ve
yayınlanan bildirilere,
İlişkin
birer konuşma yaptılar.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Ukrayna Parlamento
Başkanı Arseniy Yatsenyukun resmî davetine icabetle
yapacağı ziyarete katılacak olan Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere
ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın (6/579),
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun (6/692),
Esas
numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına
ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.
Tokat
Milletvekili Osman Demirin, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm,
İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktarın, Çevre,
Komisyonu
üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 22 milletvekilinin, Malatya ilinin
sorunlarının
araştırılarak (10/233),
Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz ve 23 milletvekilinin, Manisa ilinin
sorunlarının araştırılarak önlenmesi ve etkin mücadele
için (10/234),
Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve
çalışan çocuklar sorununun araştırılarak (10/235),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Sağlık
Bakanlığı Müsteşarı Orhan F. Gümrükçoğlunun
İsviçreye,
Devlet
Bakanı Nimet Çubukçunun İsraile,
Yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.
Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Gider Vergileri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/192) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmedi.
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 57 milletvekilinin, yasa
dışı dinlemelere zemin oluşturdukları ve himaye
ettikleri; özel hayatın gizliliği ve korunması ile
haberleşme hürriyeti ve gizliliği hak ve ilkelerinin yoğun ve
keyfî şekilde ihlal edilmesine göz yumdukları; bu suretle görevlerini
kötüye kullandıkları; bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesine uyduğu iddiasıyla, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay haklarında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/2) ön
görüşmeleri tamamlandı; yapılan gizli oylamadan sonra Meclis
soruşturması açılmasının kabul edilmediği
açıklandı.
Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın
konuşmasında geçen bir ifade nedeniyle açıklamada bulundu.
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun konuşmasında partisine
sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen ve:
Plan ve Bütçe
Komisyonunda boş bulunan bir üyeliğe Tokat Milletvekili Osman Demir,
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan bir
üyeliğe İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar,
Çevre
Komisyonunda boş bulunan bir üyeliğe Konya Milletvekili Muharrem
Candan,
Seçildiler.
Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Sekreterinin yasa dışı dinlendiği
iddiasının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/203) esas numaralı
Meclis Araştırma Komisyonu üyeliklerine, siyasi parti
gruplarınca gösterilen adaylar seçildi.
Başkanlıkça,
komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimi yapmak
üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/568) (S.
Sayısı: 223) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddeye
ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.
2nci
sırasında bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16
Milletvekilinin, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/241) (S.
Sayısı: 248) görüşmelerine devam edilerek geçici 1inci
maddesine kadar kabul edildi.
2 Temmuz 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 20.52de son verildi.
Eyyüp
Cenap GÜLPINAR
Başkan
Vekili
Harun
TÜFEKCİ Murat
ÖZKAN
Konya Giresun
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 179
II.- GELEN KÂĞITLAR
2 Temmuz 2008 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 21 Milletvekilinin,
Bartın İlinin su kaynağına yönelik risklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/236) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.06.2008)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 25 Milletvekilinin, mevsimlik tarım
işçilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/237) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.06.2008)
2 Temmuz 2008 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Muğlanın Yatağan ilçesinde
kurulacak olan ikinci termik santral hakkında söz isteyen Muğla
Milletvekili Fevzi Topuza aittir.
Buyurun
Sayın Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuzun,
Muğlanın Yatağan ilçesinde kurulacak olan ikinci termik
santrale ilişkin gündem dışı konuşması
FEVZİ TOPUZ
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 2
Temmuz 2008, bundan tam on beş yıl önce Sivasta Pir Sultan Abdal
Şenliklerinde 37 sanatçı ve aydınımız katledildi. Bu
acı günde kaybettiğimiz aydınlarımızı ve
yurttaşlarımızı saygıyla anarken bugün katillerin hâlâ
serbest dolaşıyor olması ulusumuzu ve bizleri derinden üzüyor ve
ilgisiz kalan yetkilileri buradan bir kez daha kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Muğla ili Yatağan ilçesi Turgut beldesinde kurulacak
olan ikinci termik santrale ilişkin gündem dışı söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde termik
santraller, yeterli önlemler alınmadan, çevre ve insan
sağlığına verdiği ölümcül zararlara ve mahkeme
kararlarına rağmen çalıştırılmaktadır. Bu
yerleşim bölgelerinde radyoaktiviteye maruz kalmasından ötürü özürlü
doğan çocuk sayısında artış gözlenmektedir. Ortada
böylesi yaşamsal bir çevre felaketi dururken Yatağan ilçemizin ikinci
bir termik santrali kaldıramayacağı ortadadır. Kamuoyunda
yer alan bilgilerden Çalık Enerji Grubuna ait Ant Enerji Sanayi ve Ticaret
Limitet Şirketine ait olduğu öğrenilen yeni termik santral
sahasının aynı zamanda Lagine antik kenti bölgesi içerisinde
bulunduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, hem Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Gülerden hem de Kültür ve Turizm Bakanı
Sayın Ertuğrul Günaydan 17 Ocak 2008 tarihinde soru önergeleriyle
bilgi istenilmiştir. Sayın Günaya, termik santral sahası ve
Lagine antik kenti soruları yöneltilirken; Sayın Gülere, kömür
rezervinin bulunduğu alana ait işletme ruhsatının hangi
kuruma ait olduğu, bu alanda ne kadar işletilebilir kömür rezervinin
tespit edildiği, yeni termik santralin Çalık Enerji Grubuyla ilgisi
bulunup bulunmadığı, termik santralin bölgede kanser
kaynaklı ölümlere neden olması nedeniyle, Bakanlığın
yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji çeşitliliği
konularında yürütülen çalışmaları hakkında bilgi istenilmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Günay 20 Şubat 2008 tarihli
yanıtında, termik santralin yapılmasının
planlandığı alanın Lagine antik kenti bölgesinde
olduğunu doğrularken, Bakanlığından söz konusu antik
kent bölgesinde yeni bir termik santral kurulmasına yönelik Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığınca görüş istenildiği ve
konunun Muğla Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu
Müdürlüğünce değerlendirildiğini
açıklamıştır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Sayın Güler ise 18 Şubat 2008 tarihli yanıtında, Muğla
ili Yatağan ilçesi Turgut beldesi sınırları içerisinde
kurulacağı belirtilen kömür yakıtlı termik santrale
ilişkin olarak Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna bir lisans
başvurusunun yapılmadığını söyleyerek ilgisiz bir
yanıt vermiştir. Bu yazı üzerine, 14 Mart 2008 tarihli ikinci
soru önergemde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Gülere
söz konusu sorular hakkında Hangi kurum ve kuruluşlardan bilgi
edinilecektir? sorusu yöneltilmiş, ancak önergem süresi içerisinde
yanıtlanmadığı gerekçesiyle gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanmıştır. Bu defa, aynı sorulara
ilişkin bilgiler 30 Mayıs 2008 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Sayın Hilmi Gülerden Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
kapsamında talep edilmiştir. Ne yazık ki, Türk ulusu adına
yapmış olduğumuz denetim görevimizin Bilgi Edinme Yasası
kapsamında yerine getirilmediği, Elektrik Üretim Anonim Şirketi
Genel Müdürlüğünce 20 Haziran 2008 tarihli yazı ile bir kez daha
ortaya konulmuştur. Söz konusu yazıda Konu edilen termik santralin
özel bir şirkete ait olduğu, kuruluşumuzun sorumluluk
sahasında bulunmadığı
anlaşılmıştır. denilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, birinci soru önergemden beş buçuk ay sonra, süresi
içerisinde yanıtlanmadığı gerekçesiyle gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan söz konusu önergemden üç buçuk ay
sonra, yani 1 Temmuz 2008 (dün) itibarıyla tarafıma
ulaştırılan 24 Haziran 2008 tarihli yanıtta Sayın
Güler Lisans başvuru ve değerlendirmeleri
Bakanlığımın görev alanına girmemektedir.
açıklamasında bulunmaya devam ediyor. Bakanlığımla
Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında bu konuyla ilgili
olarak herhangi bir yazışma olmamıştır. demek
suretiyle Kültür ve Turizm Bakanlığını da
yalanlamıştır. Oysa Kültür ve Turizm
Bakanlığının yazısı bir yana Çevre ve Orman
Bakanlığının 10 Ekim 2007 tarihli
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Topuz, devam ediniz.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) Teşekkürler Başkanım.
Kültür ve
Turizm Bakanlığının bulunduğu, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığına bağlı Maden İşleri
Genel Müdürlüğü, EÜAŞ Genel Müdürlüğü ve TKİ Genel
Müdürlüğünün, Yatağanda kurulacağı belirtilen termik
santral için yazısı ortadadır.
Değerli
milletvekilleri, Yatağan Yeşilbağcılar beldesinde arazi ve
evler, Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından, kömür
yatakları üzerinde olduğu gerekçesiyle yok pahasına
kamulaştırılırken, Yeşilbağcılar
halkına TOKİ tarafından yapımına başlanan
konutların kömür yataklarının üzerinde olduğu ortaya
çıkmıştır. Buna rağmen Türkiye Kömür
İşletmelerinin kamulaştırmaya devam etmesinin, Ant
Enerjiye rezerv alanı yaratmak olduğu iddia edilmekte ve bunda
Sayın Başbakanın damadı Berat Albayrakın Çalık
Holding Genel Müdürü olmasının etkisi olduğu ifade edilmektedir.
Bu anlamda, hukuk
devleti olan ülkemizde saydamlık, açıklık, hesap verebilirlik
ilkeleri doğrultusunda davranılmalı ve kamuoyu
bilgilendirilmelidir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Topuz.
Gündem
dışı ikinci söz, özel dershaneler hakkında söz isteyen
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğluna aittir.
Buyurun
Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, özel
dershanelere ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son günlerde gündemde olan özel dershanelerle ilgili
görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere gündem dışı söz
aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Son bir ay
içerisinde, her yaştaki öğrencimiz her hafta sonu bir sınava
tabi tutuldu. Bunlar, seviye belirleme sınavı, üniversite
sınavı, dil sınavı, memur adaylar için KPSdir ve
önümüzdeki günlerde de bazı okulların çeşitli bölümlerine
alınacaklar için özel yetenek sınavları var.
İşte
bütün bu sınavlar dershaneleri eğitim sistemimizin odak
noktasına yerleştirmiştir. Sürekli gelişen dershaneler pek
çok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Ülkemizde dört
binin üzerinde dershane olup bu dershanelerde 60 bini aşan öğretmen
ile 20 bin personel çalışırken, yine bu dershanelere 1 milyondan
fazla öğrenci devam etmektedir. Dershanelerin öğrencileri sınava
hazırlarken eğitimi desteklediği, neredeyse temel eğitime
alternatif kurumlar hâline geldiği görülmektedir. Ancak, özel dershaneler
paralı eğitim yaptıkları için eğitimde fırsat
eşitsizliği yaratan kurumlar olarak değerlendirilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biliniyor ki ülkemizde ilk ve
ortaöğretimde 15 milyon civarında öğrencimiz var. Bu
öğrencilerin en az beşte 1i sınava giriyor.
Dolayısıyla takriben 3 milyonun üzerindeki öğrenci her yıl
sınava girerken bunlardan sadece üçte 1i dershanelere gidebiliyor. Netice
itibarıyla, dershaneye gidenler ve gitmeyenler arasında adaletsiz bir
yarış oluyor. Burada dikkati çeken nokta, dershaneye gidemeyen üçte
2lik kısım, ülke gerçeğinin bir doğal sonucu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Çünkü, ülke nüfusunun üçte 2si
yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
İşte, esas sorun da buradadır. Yoksul aileler
çocuklarını dershaneye gönderemiyorlar. Bir kısım yoksul
aile de çocuklarının okulda aldıkları eğitimle
sınav kazanamayacaklarını bildikleri için borç harç, tabiri
caizse, baltayı bacağa vurarak çocuklarını dershaneye
gönderiyorlar. İşte, iyi niyetle ihdas edilmiş olan
dershanelerin yarattığı fırsat eşitsizliği,
özellikle fakir aile çocuklarının iyi bir eğitim
almasını engellediği gibi, sonuçta iyi bir iş bulma
imkânını da azaltmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu ve buna benzer sebeplerden
dolayı özel dershanelerin yarattığı fırsat
eşitsizliğinin araştırılması ve alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla hazırladığımız
araştırma önergesi 20 Şubat 2008 tarihinde yüce Meclisimize
sunulmuştur. Tabii, öneri Milliyetçi Hareket Partisinden geldiği için
iktidar partisi tarafından olumlu bir yaklaşım
gösterilmemiştir. Üniversite sınavlarının
yapılacağı hafta, Sayın Başbakan -her zamanki popülist
söylemiyle- dershanelerin kaldırılması gerektiğini
söyleyince tartışma yeniden alevlenmiştir. Sayın
Başbakan bir eğitim sisteminde hem okul hem dershane
olmasını anlayamadığını beyan etmiştir.
Öncelikle söylemeliyim ki, Sayın Başbakanın altı
yıllık iktidarı boyunca konuyla ilgili hiçbir şey
yapmamış olması ve daha sonra çıkıp çözüm üretmek
yerine dershane sisteminden yakınması dikkatlere değerdir.
Sayın Başbakan haklıdır; çocuklarımız okullarda
öğrendikleriyle okul sonrasında yapılan sınavları
kazanamıyorlar. Bu durumda okullarımızda verdiğimiz
eğitim ile yaptığımız sınavların uyumsuz
olduğu ortaya çıkıyor. Yani, yapılan sınavlar
okullarda öğretilenleri kapsamıyor veya okullarda verilen eğitim
yetersizdir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak
önerimiz, ülkenin eğitim sisteminde oluşan bir boşluğu
doldurmaya çalışan, 100 bine yakın istihdamın
oluştuğu özel dershaneleri ve çalışanlarını
mağdur etmeden, bu kurulu gücün ve varlığın eğitim
sistemimize bir hâliyle entegre edilmesidir ama her şeyden evvel
yapılması gereken, mevcut okullarımızda verilen eğitim
tekrar gözden geçirilmelidir. Bununla beraber, her yıl ailelerin ve
öğrencilerin kâbusu hâline gelen sınav sistemi de bir an evvel masaya
yatırılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özel dershanelerin fırsat
eşitliğini bozduğu, bundan, fakir ailelerin daha fazla
etkilendiği, dershanelerin eğitim sistemimiz içerisinde farklı
bir yer aldığı gerekçesiyle verdiğimiz araştırma
önergesinin yerinde bir istek olduğu bir vakıadır ve bunu
Sayın Başbakan da son ifadelerinde teyit etmişlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Serdaroğlu, devam edin.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) Sayın Başbakan fen lisesinden ve Anadolu
lisesinden mezun olanların bile hazırlık kursuna gittiğini,
bunun bir garabet olduğunu ifade ederek, Niçin acaba öğrenciler
üniversite hazırlık kurslarına giderler, bunu anlamakta
zorlanıyorum. diyor.
Sayın
Başbakan da şikâyetçi olduğuna göre, gelin, araştırma
önergemizi birlikte gündeme alıp, komisyonu teşkil ettirelim, bu
garabete birlikte son verelim. Hem böylece Sayın Başbakanın da
bir sıkıntısını gidermiş, anlayamadığı
bir konuya açıklık getirmiş olur diyor, sizleri bir kez daha en
iyi dileklerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Serdaroğlu.
Gündem
dışı üçüncü söz, Denizcilik ve Kabotaj Bayramı
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Domaça aittir.
Buyurun
Sayın Domaç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Domaçın, 1
Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramına ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kabotaj ve
Denizcilik Bayramı nedeniyle söz almış bulunuyorum ancak bugün
Sivas katliamının on beşinci üzüntülü yılı. Sivasta
öldürülenlere rahmet, ailelerine sabır diliyorum, üzüntülerini
paylaşıyorum. Söz konusu korkunç katliamı
gerçekleştirenleri ve arkasındakileri nefretle kınıyorum.
Sayın
milletvekilleri, kapitülasyonlarla denizciliğimiz tamamen
yabancıların eline geçmiş ve İmparatorluk denizciliği
yok olmuştu. Kurtuluş Savaşına kadar devam eden durum
Lozan Anlaşmasıyla sonlandırılmış, kabotaj
hakkı yabancılardan geri alınmıştır. Cumhuriyetin
ilanından üç yıl sonra 13 Nisan 1926da Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilen, 1 Temmuz 1926da yürürlüğe giren 815
sayılı Kabotaj Kanunu bize denizlerimizde ve kara
sularımızda kendi hâkimiyetimizi kurmamızı,
yabancılara sağlanan imtiyazların ortadan
kaldırılmasını sağlamıştır. Kendi
denizlerimize hâkimiyeti 1926da kurduk. O günü Kabotaj ve Denizcilik
Bayramı olarak çeşitli etkinliklerle kutluyoruz. Bu Kanunla
denizlerimizde her türlü ticaret, su ürünleri avcılığı,
limancılık faaliyetlerinin Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına ait olduğu tescil edilmiştir.
Sayın
Milletvekilleri, denizlerimiz kalkınmada kullanacağımız en
büyük alanlardır. Denizcilik sektörüne yapılan yatırım en
hızlı geri dönen yatırımlardandır. Denizcilik sektörü,
istihdamı, teknolojiyi, KOBİleri ve yan sanayiyi destekler, bu
özellikleriyle ekonomiye ciddi katkı sağlar. Deniz
taşımacılığı, hava
taşımacılığına göre 22, kara yolu
taşımacılığına göre 7, demir yolu
taşımacılığına göre 3,5 kat daha ucuzdur. Kara
yollarımıza ciddi paralar harcanırken deniz için asfalta
gereksinim yoktur. Dünyada
taşımacılık çoğunlukla gemilerle
yapılmaktadır. Bu taşımacılık 1 trilyon dolar
değerine kadar çıkmıştır. Biz ise bu 1 trilyon
doların ancak yüzde 1ini alabilmekteyiz. Gemi inşaatında
yanımıza yaklaşamayan Yunanistan, millî gelirinin yüzde 50sini
deniz ticaretinden sağlamaktadır, dünya deniz ticaretinden yüzde
25lik pay almaktadır. Biz de asgarisinden Yunanistanın seviyesine
çıkmayı hedeflemeliyiz.
Ülkemiz ithalat
ve ihracatının yüzde 84ü deniz yoluyla yapılmaktadır. Bu
taşımanın yüzde 70i yabancı bayraklı gemiler
tarafından yapılmaktadır. Bu gemilere yaklaşık 3
milyar dolar para ödenmektedir Türkiyede. Bu, önemli bir kaynaktır,
armatörlerimizin bu durumu özellikle değerlendirmesi gerekir.
Denizcilik
alanında son yıllarda önemli gelişmeler ve işlemler
yapılmıştır. Denizcilik yönünden
baktığımızda eğitimli kişi sayısı artırılmış -uluslararası alanda kara listeden beyaz
listeye doğru geçiyoruz- deniz güvenliğine özel önem
verilmiştir. 1985 ve 2007 yılları arasında filomuz 30 kat
büyümüştür, 12 milyon dwta varmıştır, iki üç yıl
içerisinde 12 milyon 800 bin dwtluk bir sipariş daha söz konusudur ve 25
milyon dwtluk bir filoya sahip olacağız.
Ro-Ro
taşımacılığında dünyada altıncı
sırada ve Avrupada birinci sıradayız.
Gemi
inşaatımızın gelişmesi çok sayıda ülkeyi
rahatsız etmekte ve deniz kuvvetlerimize gemi yapar duruma gelmemiz
rakiplerimizi sıkıntıya sokmaktadır. Megayat üretiminde
dünya devi durumuna gelmiş durumdayız ve dünya üçüncüsüyüz. Avrupada
birinci duruma geldik.
Gemi inşaa
kapasitemiz yüzde 340 arttı. İstihdamı daha fazla
artırabilmek için ki bu alanda 100 bin kişiye yakın istihdam
vardır yan sanayiyle birlikte- eğitimi ciddi ölçüde
geliştirmemiz lazım. Bizim için değil yalnız, dünya için de
eğitime ihtiyacımız var çünkü bu alanda eğitim gören
kişilerin istihdam sorunu yok.
Dünya denizlerine
açıldık fırtınalardan yılmadan bunu geliştirmeye
devam etmemiz lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Domaç, devam edin.
MEHMET DOMAÇ
(Devamla) Deniz insanları yiğit insanlar, cesaretli insanlar. Onlar
bizim aynı gemide olduğumuzu biliyorlar. Okyanuslarda yol alan,
limanlara yanaşan, gemisinde, teknesinde, takasında ekmek
parasının peşine yüreğini koyan deniz
insanlarının Kabotaj ve Denizcilik Bayramını kutluyorum.
Ülkemizin bayramını kutluyorum. Genel Kurula saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Domaç.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 21 milletvekilinin, Bartın ilinin su
kaynağına yönelik risklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/236)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Bartın
Belediyesi ile çevresindeki Kaman, Bostanlar, Gömü, Kazpınar, köylerine
ait içme suyu kaynaklarının, Hema Endüstri A.Ş. firmasına
ait maden ve metan gazı arama amaçlı araştırma
sondajlarından, etkilenip etkilenmeme durumu, bu kaynakların yön
değiştirip değiştirmeyeceği ile sondaj izni konusu,
Bartınlı vatandaşlarımız, Kamu Kurumlarımız,
Sivil Toplum Kuruluşları ve Siyasi Parti Mensuplarınca her gün
tartışılır hale gelmiştir.
Bartın
ilimizin can suyu olan ve yaklaşık 70 bin
vatandaşımızın faydalandığı
"kavşak suyu"nun yok olması, telafisi mümkün olmayan
sonuçlara neden olacağından, konunun detaylı bir şekilde
araştırılarak, alınması gerekli önlemlerin tespiti
amacıyla, Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince "Meclis
Araştırması" açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Şevket Köse (Adıyaman)
3) Gürol Ergin (Muğla)
4) Osman Kaptan (Antalya)
5) İsa Gök (Mersin)
6) Atila Emek (Antalya)
7) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8) Yaşar Tüzün (Bilecik)
9) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
10) Rasim Çakır (Edirne)
11) Fevzi Topuz (Muğla)
12) Tekin Bingöl (Ankara)
13) Mehmet Ali Susam (İzmir)
14) Sacid Yıldız (İstanbul)
15) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
16) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
17) Ahmet Ersin (İzmir)
18) Esfender Korkmaz (İstanbul)
19) Faik Öztrak (Tekirdağ)
20) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Abdulaziz Yazar (Hatay)
Gerekçe:
Bartın
ilimizin su ihtiyacını karşılamak üzere, 1948
yılında hayırsever Bartınlı
vatandaşlarımızın maddi ve manevi destekleriyle kurulan
"Su Getirme Cemiyeti" vasıtasıyla, membasından kente
getirilen ve yaklaşık 70 bin kişinin içme suyu olarak
kullandığı "kavşak suyu" kaybolma tehlikesi
içerisindedir.
Türkiye
Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü ile Hema Endüstri A.Ş.
firması arasında imzalanan, 15 Nisan 2005 tarihli rödavans
sözleşmesi gereği, Amasra-B sahasındaki kömür varlıklarının
işletme hakkı, 20 yıl süre ile Hema Endüstri A.Ş.
firmasına devredilmiş, firma sözleşmeye göre 20 yılda
toplam 56 milyon ton kömür üretimi taahhüt etmiştir. Sözleşme
süresinde yükümlülüklerini yerine getiremeyen firmaya başvurusu üzerine 17
ay 5 gün ek süre verilmiştir.
Amasra B
sahasında, kömür üretimi için, sondaj çalışmalarını
sürdüren Hema Endüstri A.Ş.'nin Bartın'ın can suyu olan
"kavşak suyu"nun beslenme havzasında yaptığı
sondaj ve kuyu açma çalışmaları, ürkütücü boyutlara
ulaşmış, yaklaşık 70 bin kişinin içme suyu olarak
kullandığı "kavşak suyu" kaybolma tehlikesiyle
karşı karşıya kalmış ve konu şehrimizin bir
numaralı sorunu haline gelmiştir.
Bartın
Belediyesi ile çevresindeki Kaman, Bostanlar, Gömü, Kazpınar köylerine ait
içme suyu kaynaklarının, Hema Endüstri A.Ş. firmasına ait
maden ve metan gazı arama amaçlı, araştırma
sondajlarından, etkilenip etkilenmeme durumu ve söz konusu
kaynakların yön değiştirip değiştirmeyeceği ile
sondaj izni konusunun, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 22.
maddesi (o) bendine göre mevzuat açısından uygunluğunun
değerlendirilmesi için, Çevre ve Orman Bakanlığı, DSİ
Genel Müdürlüğü Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi
Başkanlığı'nca rapor hazırlanmış, fakat
Türkiye Mimar Mühendisler Odası Başkanlığı,
Bartın İl Koordinasyon Kurulu, DSİ tarafından
hazırlanan raporun, sadece iki sondajın görüntüsü çerçevesinde
hazırlandığını, bu nedenle raporu uygun
bulmadıklarını kamuoyuyla paylaşmışlardır.
DSİ raporunun "Arazi Çalışmaları ve Gözlemleri"
bölümünde de bu durum açıkça belirtilmiş, içme suyu
kaynaklarının bulunduğu sahanın, hem topografik olarak dik,
hem de bitki örtüsünün yoğun olmasından dolayı, gerek araç,
gerekse yaya olarak pınar türündeki kaynaklara ulaşımın
zorluğu nedeniyle bu pınarların çıkış yerlerinin
görülemediği ancak birkaç adedinin yerinin tespit edildiği
belirtilmiştir.
Konuyla ilgili
olarak Türkiye Mimar Mühendisler Odası Başkanlığı
Bartın İl Koordinasyon Kurulunun, kamuoyuna yapmış
olduğu açıklamasında, küresel ısınmanın
yoğun olarak yaşandığı ve dillendirildiği, su
savaşlarının kaçınılmaz olacağı bir dünyada,
suyun artık en büyük hazine olduğu, Hema Endüstri A.Ş.'nin
yaptığı kuyu açma çalışmaları ve daha sonra
yapacağı galeri açma çalışmalarının
"kavşak suyu" havzasında büyük bir tehlike
yaratacağı, havzanın mutlaka korunması ve bu alanın
her türlü sanayi tesisine kapalı tutulması gerektiği,
faaliyetler sonucu suyun kalitesinin bozulacağı, insan
sağlığının tehlikeye gireceği, suyun yolunun
değişeceği ve suyun depolandığı yerlerde sondaj,
şaft, galeri ve tünel gibi projelere izin verilmemesi gerektiği
belirtilmiştir.
Bu nedenlerle;
Bartın ilimizin can suyu olan "kavşak suyu"nun yok
olması telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olacağından,
konunun detaylı bir şekilde araştırılarak alınması
gerekli önlemlerin tespiti amacıyla, Yüce Meclisimiz tarafından
oluşturulacak bir komisyon tarafından incelenmesini Anayasanın
98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105.
maddeleri gereğince arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 25
milletvekilinin, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının
araştırılarak önlenmesi ve etkin mücadele için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/237)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yaklaşık
iki ay önce, her yıl yaşanan kazalara benzer bir kaza
yaşandı. Dokuz kişinin ölümüyle sonuçlanan kaza sonucu her
yıl hatırlanan sorun akla geldi: Mevsimlik tarım işçileri.
Mevsimlik
tarım işçileri sorunu, tek başına bir kaza ya da bir
ekonomi sorunu olarak düşünüldüğünden, soruna yıllardan beri
çözüm yolu bulunamamaktadır. Sorun ise acı sonuçlarıyla önemini
korumaya devam etmektedir.
Köyde
ağanın, şeyhin zulmünden bıkıp, şehirde sermaye
sahibinin baskısına doğru yola çıkan tarım
işçileri, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden Karadeniz'e
fındık, Çukurova'ya pamuk, Malatya'ya kayısı toplamaya
konserve kutusuna sıkıştırılmış gibi
araçlara bindirilerek gidiyorlar. Geçtiğimiz yıl Adıyaman
Kâhta'dan 23 kişi, bu yıl Şanlıurfa'dan 9 kişi ölüm
yolculuğuna çıktı ve "ekmek şehidi" olarak
hafızalara kazındı.
Mevsimlik
tarım işçilerinin mağduriyetleri yalnızca
taşımaya dönük değildir. Çalışacakları yere
sağ olarak varan işçiler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının belirlediği rakamın altında bir
ücretle günlük 15 YTL için 15 saat civarında çalışmak zorunda
kalmaktadır. Aynı işçiler, çalıştıkları
yerde çoğu zaman çadır ya da barınakta kalmakta, tuvalet ve
temiz içme suyu gibi olanaklardan yararlanamadan yaşamlarını
sürdürmek için mücadele etmektedirler.
Her yıl
sadece Adıyaman'dan yaklaşık 40 bin işçinin il
dışına çıktığı ve bu göçün hemen hemen tüm
Güneydoğu Anadolu illerinden gerçekleştiği düşünülürse
sorunun ne kadar çok kişiyi ilgilendirdiği
anlaşılacaktır.
Ekonomiye olan
etkileri küçümsenemeyecek boyutta olan mevsimlik tarım işçilerinin
toplumsal etkileri de göz ardı edilmemelidir. Mevsimlik tarım
işçilerine sigorta, sendika gibi sosyal haklar lüks olarak görülmektedir.
Feodal dönemin kölesini ya da vahşi kapitalizmin sömürülen emekçilerini
andıran görüntüler karşısında yıllardır bir çözüm
yolu bulunamamıştır ve mevsimlik tarım işçilerinin
yaşadıkları, iktidarlar tarafından görmezden
gelinmiştir.
Mevsimlik
tarım işçileri çalışacakları yerlere ailece göçtükleri
için okul çağındaki çocukların eğitimi de bir sorun olarak
yansımaktadır. Sosyal ve ekonomik anlamda sefaletin aynası olan
13, 14, 15 yaşında, Adıyamanlı, Mardinli, Urfalı,
Ağrılı, Vanlı çocuklar; ırgat olmaya giderken
eğitim hakkından öte, yaşam hakkı elinden
alınmış biçimde yolda ölmemek için dua etmektedir.
Mevsimlik
tarım işçileri sosyal ve ekonomik olmak üzere çok sayıda sorunla
karşı karşıya savunmasız durmaktadır.
Sağlık, eğitim, barınma, sosyal güvenlik, etkin bir denetim
sistemi, taşımacılık gibi sorunların tespitine ve
tespit edilen sorunlara çözüm yolları bulunmasına acilen ihtiyaç
bulunmaktadır.
Bu nedenle
mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı
sorunların tespiti ve bu sorunların çözüm yollarının
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ferit Mevlüt Aslanoglu (Malatya)
3) Fevzi Topuz (Muğla)
4) İsa Gök (Mersin)
5) Rahmi Güner (Ordu)
6) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
7) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
8) Osman Kaptan (Antalya)
9) Atila Emek (Antalya)
10) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11) Rasim Çakır (Edirne)
12) Faik Öztrak (Tekirdağ)
13) Birgen Keleş (İstanbul)
14) Tekin Bingöl (Ankara)
15) Tayfur Süner (Antalya)
16) Yaşar Tüzün (Bilecik)
17) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
18) Gürol Ergin (Muğla)
19) Ahmet Ersin (İzmir)
20) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
21) Sacid Yıldız (İstanbul)
22) Mehmet Ali Susam (İzmir)
23) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
24) Esfender Korkmaz (İstanbul)
25) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
26) Abdülaziz Yazar (Hatay)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Sekreterinin yasa dışı dinlendiği
iddiasının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/203) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- (10/203) esas numaralı Meclis Araştırma
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin
tezkeresi (3/491)
01/07/2008
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz,
Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip üyelerini seçmek üzere
01.07.2008 günü saat 19:00da B Blok 2. Kat 4. Bankodaki Araştırma
Komisyonu Toplantı Salonunda 10 üye ile toplanmış ve
aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen
görevlere seçilmişlerdir.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Komisyon
Geçici Başkanı
Adı
ve Soyadı Seçim
Bölgesi Aldığı
Oy
Başkan: Hakkı
Köylü Kastamonu 10
Başkan Vekili: Emin
Nedim Öztürk Eskişehir 10
Sözcü: Ayhan
Sefer Üstün Sakarya 10
Kâtip: Ayşe
Türkmenoğlu Konya 10
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Tapu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/568) (S. Sayısı: 223)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kocaeli
Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin; İl Özel İdarelerine
ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 16 Milletvekilinin, İl Özel
İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/241) (S. Sayısı: 248) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçici 1inci
maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ
MADDE 1- (1) 13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca
kaldırılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün taşra
teşkilatı için 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununda personel ve
cari giderlere ayrılan ödenekler kadar ödenek, personel
sayısındaki değişimler dikkate alınarak beş
yıl süreyle Maliye Bakanlığı bütçesine konulur. Bu ödenek
Bakanlık tarafından 5286 sayılı Kanunda belirtilen ilgili
il özel idareleri ile büyükşehir belediyelerine aktarılır.
(2) Bakanlar Kurulu, birinci fıkrada
öngörülen süreyi beş yıla kadar uzatabilir.
(3) Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin esas ve usuller, İçişleri Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı tarafından birlikte belirlenir.
(4) Belediyelerin Kentsel Altyapı
İhtiyaçları İçin Tahsis Edilen Ödeneğin
Kullanımına İlişkin Yönetmelik kapsamında yürütülen ve
bu Kanunun yayımı tarihinde İller Bankasının
yükümlülüğü altında bulunan harita, imar planı, içmesuyu,
atıksu, katı atık, deniz deşarjı, proje ve yapım
işlerinin finansmanında kullanılmak üzere, 6 ncı maddeye
göre ayrılan denkleştirme ödeneğinin % 30u, Maliye Bakanlığı
tarafından iki eşit taksit halinde ve beş yıl süre ile
İller Bankasına aktarılır. Aktarılan ödenek bu
projeler dışında kullanılamaz.
BAŞKAN
Geçici madde üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz isteyen
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan. (DTP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Buldan, buyurun.
(x)
248 S. Sayılı Basmayazı 25/6/2008 tarihli 122nci Birleşim
Tutanağına eklidir.
DTP GRUBU ADINA
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe
Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında verilen 248 sıra
sayılı Kanun Teklifinin geçici 1inci maddesi hakkında
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Konuşmama
başlarken bizi dinlemekte olan değerli halkımızı ve
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülke yönetiminin ayrılmaz bir
parçası olan yerel yönetimler, yurttaşlara en yakın yönetim
kademesi olması itibarıyla, özellikle halka verilen hizmet ve
demokratik işleyiş yönünden büyük önem arz etmektedir. Yurttaşlarımızın
yaşamlarını devam ettirebilmek açısından gereksinim
duydukları birincil hizmetlerin yaratılmasına dönük
koşullar en iyi yerel düzeyde sunulan hizmetlerle sağlanabilmektedir.
Merkezî yönetim, halka hizmet noktasında ve halkın yaşadığı
sorunlara erişim noktasında yerel yönetimlerin çalışma
koşullarını hizmet ve çözüm üretmeye yönelik en verimli düzeye
taşımalıdır. Bu bağlamda yerel yönetimlere gerekli
maddi ve idari destek sunulmalı, yerel yönetimlerin en önemli parçası
olan belediyeler desteklenmelidir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye tarihinde yerleşmiş bir yerel yönetim
geleneği bulunmamaktadır. Bu nedenden dolayı da belediyelerimiz
birçok sorunla boğuşmaktadır. Buna bir de iktidara gelen
hükûmetlerin saf tutan yaklaşımları eklenince özellikle iktidar
dışındaki farklı partilerin belediyeleri daha da
ağırlaşan sorunlarla karşı karşıya
gelmektedirler. Bu noktada merkezî yönetim tarafından verilen
desteğin tamamen halka yönelik fayda gözetmesi gerektiği
unutulmamalı, hangi gerekçeyle olursa olsun hizmet verilen belediyeler
arasında ayrım gözetilmemelidir. Fakat ne yazık ki ülkemiz
siyasetinde geçmişten bu yana iktidarın kendi siyasi partilerinden
olan belediyelere olanak sağlarken diğer partilerden seçilmiş
olan belediyelere üvey evlat muamelesi yapması halka verilen hizmeti de
ayrıma tabi tutmaktadır. Bu da hem halkçı yönetim
anlayışını hem de demokrasiyi zedeleyen bir tutumun
ülkemizde ne yazık ki yerleşmesine neden olmuştur. Partimiz DTP
belediyeleri Hükûmetin bu konuda gösterdikleri talihsiz
ayrımcılıktan olumsuz olarak etkilenmekte ve halka hizmet
götürme noktasında Hükûmetten destek bulamadıklarını
sürekli ifade etmektedirler. Oysa Yerel Yönetimler Evrensel Bildirgesinde de
belirtildiği üzere yerel yönetimler asla bir başka makamın
tekeline bırakılamazlar. Merkezî yönetim yerel yönetimin
çalışma koşullarını desteklemeli ve
kolaylaştırmalıdır. Bu noktada, bölgeler arası
gelişmişlik farkının, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinin geri bırakılmış olması nedeniyle
sebebiyet verdiği tahribatların hafifletilmesinde bölgedeki
belediyelerin eli daha da güçlendirilmelidir. Evrensel bildirgede de
belirtildiği gibi, mali yönden daha zayıf yerel yönetim birimlerinin
özerkliği bir mali eşitleme sistemi aracılığı ile
güçlendirilmelidir. Ulusal sınırlar içerisinde yaşayan
yurttaşların ortak nitelikteki gereksinimlerini
karşılamanın devletin temel amacı olması
gerekliliğini göz önünde bulundurduğumuzda, iktidarın
belediyeler arasında gözettiği ayrımcı tutumunun demokratik
toplum anlayışından uzak düştüğünü göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1580 sayılı Belediyeler
Yasasının 19uncu maddesinde, belediyelerin zorunlu görev ve
hizmetleri yerine getirdikten sonra belde sakinlerinin ortak ve medeni
ihtiyaçlarını karşılayacak her türlü girişimde
bulunabilecekleri belirtilmiştir. Fakat, ne var ki bugün
olanaksızlıklar nedeniyle birçok belediyemiz halkın ortak ve
medeni ihtiyaçları bir yana, zorunlu görev ve hizmetlerini bile güçlükle
icra edebilmektedirler.
Bu belediyelerden
bir tanesi de seçim bölgem olan Iğdır iline bağlı bir belde
olan Hoşhaber Belediyesidir. Hoşhaber beldesi, 1999 yılında
belde olarak faaliyetlerine başlamış, yaklaşık 3 bin
nüfuslu bir yerleşim yeridir. Beldede halkın tamamına
yakını hayvancılıkla uğraşmakta, fakat
yıllardır bölgede devam etmekte olan yayla yasaklarının
hâlâ devam etmesi nedeniyle tek ekonomik kaynakları olan
hayvancılık faaliyetlerinden de kazanç
sağlayamamaktadırlar. Bölge insanlarının ekonomik
sıkıntıları yaşam standartlarını da olumsuz
yönde etkilemektedir. Bu nedenle bölgede yaşanan
sıkıntıların giderilmesi hususunda belediyeye daha fazla
görev düşmektedir. Ancak, öz gelirleri olmayan Hoşhaber Belediyesi,
yalnızca İller Bankasından gelen istihkakla belde halkına
hizmet verme çabası içindedir fakat bu da yeterli gelmemektedir. Belediye,
beldenin yol çalışmalarını tamamlamak üzere
Bakanlığa sunduğu projelerine bugüne kadar yanıt
alamamıştır. Bayındırlık Bakanlığı
Afet İşlerinde bulunan projeye, birçok belediyeye yardım
yapıldığı hâlde, Hoşhaber Belediyesine bu destek
verilmemiştir. Belediye, bu kapsamda Çevre ve Orman
Bakanlığına ve Kültür Bakanlığına da sunduğu
projelerinin desteklenmediğini ifade etmektedir.
Bunun
dışında, yine beldenin birçok mahallesinde kanalizasyon sistemi
bulunmamaktadır. Kendi imkânlarıyla çözüm arayan halkın
kullanmakta olduğu foseptik çukurlar halkın
sağlığını tehdit etmektedir. İmar planı 2006
yılında belediye tarafından TEDAŞa verilmesine
rağmen, hâlâ beldenin imar planı olmadığı gerekçesiyle
beldeye güçlendirici trafolar verilmiyor. Bu nedenle beldede elektrik
sıkıntısı da yaşanmaktadır.
Beldede
itfaiyenin olmaması, yangın durumunda Iğdır ilinden itfaiye
istenmesini zorunlu kılmakta, ancak itfaiye beldeye ulaşıncaya
kadar yangınlar mal ve can kayıplarıyla sonuçlanmaktadır.
Beldede sağlık ocağı bile bulunmamaktadır. Bir tane
sağlık evi mevcut olup beldede bulunan tek sağlık görevlisi
ise bir ebedir. Ekonomik imkânları olmayan belde sakinleri en ufak bir
sağlık sorunu söz konusu olduğunda il merkezine gitmek zorunda
kalmaktadırlar. Acil müdahale gerektiren sağlık
sorunlarının olması durumunda ise içinde bulunduğumuz bilim
çağında Allaha dua etmekten başka çare bulunmamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorum ki burada kısaca dile
getirdiğim sorunlar ülkemizin birçok yerinde en ağır hâlleriyle
yaşanmaktadır. Ancak bu sorunlar makul görülecek düzeyde
değildir ve dini, dili, rengi ne olursa olsun hiçbir insana reva
görülmeyecek sorunlardır. Hükûmetin tam hız giden liberal
politikaları emekçi halkımızı yoksulluğa ve yoksunluğa
mahkûm etmiştir. Bu Kurulda büyük sermaye gruplarına büyük kârlar
sağlama çabasında olan, halktan kısılan haklara, ekonomik
sorunlara çare bulmaya çalışan iktidar artık yüzünü halkın
sorunlarına dönmelidir. Bunun en önemli adımı ise ayrım
gözetmeksizin halka en yakın hizmet kademesi olan belediyelerin
çalışmalarının merkezî yönetim tarafından
desteklenmesiyle atılacaktır.
Demokratik Toplum
Partisi Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Buldan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral.
Sayın Meral,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 248 sıra sayılı Yasa
Teklifinin geçici 1inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkanın da müsaadesiyle bir
konuyu yüce Genel Kurulun ve halkımızın bilgisine sunmak
istiyorum.
Bugün 2 Temmuz.
Bundan on beş yıl önce TÜRK-İŞ Başkanıydım
ve Almanyadaydım. Almanyaya gitme sebebim, Almanyada Solingende bir
vatandaşımızın evinin yakılması ve
çocuklarının evle birlikte yanmasıydı. Alman İşçi
Sendikaları Konfederasyonu Başkanı ve Alman Çalışma
Bakanıyla birlikte bir toplantı yapıp bu olayı kınamak
için oradaydım. Tam bugün, karar aldık, yarın basın
toplantısı yapıp bu olayı kınayacağız.
Akşam otele geldim, televizyonun düğmesine bastım, Sivasta
Madımak Oteli yanıyor ve orada insanlarımız canlı canlı
ateşin içine atılıyor. Ne yapacağımı
düşündüm değerli arkadaşlarım, hayatımda belki de en
sıkıntılı, en acı günlerimden birisini orada
yaşadım.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bazı olaylar vardır ki izi
silinir, bazı olaylar vardır ki iz bırakır. Bunların
tekerrür etmemesi için hepimiz birlikte insan severliğimizi, ülke
severliğimizi ortaklaşa paylaşmak zorundayız.
Değerli
arkadaşlarım, bugün iz bırakan olaylardan birisi Madımak
Otelinden önce Menemen olaylarıdır. Bunun bir benzeridir.
Şimdi, ne olmuştur orada? Cumhuriyete karşı olanlar
cumhuriyeti savunanları yok etmek için ne gibi bir acı tablo
çizmişlerdir, bunu bugün hâlen daha yaşıyoruz ve görüyoruz.
Madımak Oteli bunun daha da acısıdır. Ben Erzurumluyum,
Erzurumda çocukken bize derlerdi ki: Ermeniler geldi, burada
insanlarımızı, vatandaşlarımızı
topladı, mereklere doldurdu, evlere doldurdu, camilere doldurdu, ateş
verdi canlı canlı yaktılar. Bu, çok acı bir olaydı.
Şimdi soruyorum size değerli arkadaşlarım, Sivasta
Madımak Otelini yakan, canlı canlı orada 37 insanın
katilleriyle, canileriyle Erzurumda insanları yakan Ermenilerin ne
farkı var?
Bunları
yaşadık ve gördük değerli arkadaşlarım. Burada
işin gine acı bir tarafı: Dönemin Adalet Bakanı, bu
canilerin, bu irticacı vahşilerin avukatlığını
yapmak için cübbesini giydi ve hâkimlerin karşısına
çıktı. Bunun adaletinden,
bunun insanlığından ne beklersiniz değerli
arkadaşlarım? Ama takdiri ilahî ki bugün bu sıralarda öyle bir
suratı görmüyoruz değerli arkadaşlarım.
Bir konuyu daha
bilginize sunmak istiyorum değerli arkadaşlarım. Bu canilerin
bir bölümü -alınmayın, delili var, şahidi var, ispatı var-
AK PARTİ belediyeleri tarafından korunmakta, iş verilmektedir
değerli arkadaşlarım. Gine acı bir tarafı: Bu
canilerin bir bölümü yurt dışına
kaçmıştır. Burada insanları yakanlar, onları
beğenmeyen insanlar, kilisenin -affedersin- tuvaletini temizliyor, orada
çalışıyorlar. İşin acı bir yönü de budur.
Onun için,
muhterem arkadaşlarım, bu olumsuzlukları bir daha yaşamamak
için geliniz dün olduğu gibi bugün halka sıcak bir hava estirelim.
Ülkeyi germeyelim, halkımızı germeyelim, insanların
birbirine bakış açısını
zıtlaştırmayalım. Bu, hepimize düşen bir görevdir,
başta iktidara düşen bir görevdir.
Muhterem
arkadaşlarım, bugün ne olursa olsun önümüzü göremiyoruz. Ne
olacağından, yarından hiç kimse emin değil. Bunun sorumlusu
var, sorunları var.
Şimdi,
gelelim, değerli arkadaşlarım, maddenin asıl durumuna:
Şimdi, muhterem arkadaşlarım, buradaki geçici madde metni, 2005
yılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütçesinin il idarelere
aktarılması... Biliyorsunuz daha önce Toprak-Su Genel Müdürlüğü,
Toprak-İskân Genel Müdürlüğü, YSE Genel Müdürlüğü
birleştirildi, Köy Hizmetleri adı altında bir genel müdürlük
oluşturuldu. Ben o teşkilatlarda çalışan işçilerin de
genel başkanlığını yaptım. Bu birleşme,
değerli arkadaşlarım, uzun süre kaynaşamadı. Bilahare
hakikaten bütünleşti, verimli bir hizmet üretmeye başladı.
Teknik elemanları yetişmiş, işçisi yetişmiş,
hizmetin nereye gideceğini bilir, köye yol götürür, köye su götürür, köye
mescit yapar, kısacası Türk köylüsünün bütün hizmetlerini götüren bir
kuruluştur ki, burada oturan eski başkanlarımdan birisi de Köy
Hizmetleri mensubudur, daha iyisini, daha güzelini bilir. Çünkü dozerin, greyderin
üzerine binmiştir, iş yapmıştır.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, işin acı bir tarafı: Bu
teşkilat ortadan kaldırılırken, oradaki çalışan
arkadaşlarımız -yani teknik elemanlar- son derece
eleştiriye tabi tutuldu. Ama bugün ne oluyor, bakınız
değerli arkadaşlarım: Öyle bir sistem kurulmuş ki
trilyonlar aktarılıyor oraya değerli arkadaşlarım.
KÖYDES kuruldu, KÖYDESe trilyonlar aktarılıyor. İl meclis üyesi
memnun, belediye meclis üyesi memnun, belediye başkanı memnum, muhtar
memnun. Nasıl memnun? Bunların içerisinden birçoğu taşeron oldu,
birçoğu müteahhit oldu veya kaymakamlarımız istese de istemese
de siyasi baskı adı altında belli kişilere orada iş
veriyor. Bunu siz de biliyorsunuz değerli arkadaşlarım. Ne oldu
peki, daha mı fazla hizmet üretildi? Yok. Paylaşım, belki de
biraz daha adil bölüşülmeyle başlanıldı. Yapılan bu,
başka bir şey yok. Kimin işini yapıyor Köy Hizmetleri
-dozeri, greyderi- genelde? Taşeronun büyük oranda işini
yapıyor, belediye meclis üyelerinin aldığı ihalenin
işini yapıyor, yapıyor da yapıyor
Şimdi bunun bütçesini
aktarıyoruz.
Bakınız,
2006 yılında 2 katrilyonun üzerinde KÖYDESe para
aktarılmış, 2007 yılında bunun 1,5 katı. Muhterem
arkadaşlarım, bu paralar kaymakamlarımızın, il meclis
üyelerimizin, kısmen de valilerimizin tasvip ettiği, görev
verdiği taşeronlara, müteahhitlere bu hizmet veriliyor ve böylece
büyük miktarda devletin imkânları bir siyasi düşüncenin sahibi
kişilerin ceplerine kaynak olarak aktarılıyor.
Elbette ki Türk
köylüsüne daha güzel hizmet götürülmesini hepimiz istiyoruz. Benim köyüme, soracak
olursanız -ben de bir köylü çocuğum- belki araba gitmiyor
değerli arkadaşlarım, yolu yok.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hâlâ mı?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Hâlen öyle Sayın Bakanım, hâlen öyle; dediğin
gibi, buyurduğun gibi.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bu AKPyi değiştirelim o zaman.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Yol yapılsın, yol yapılmasın demiyoruz
değerli arkadaşlarım, yol yapılsın ama adil olarak
yapılsın ve bu ihaleler verildiği zaman siyasi amaç güdülmesin,
iş yapana verilsin. Bu konuda dünya kadar da şikâyet var: Şuna
ihale verildi, şuna ihale verildi, kaymakam çağırdı
şuna verdi, vali çağırdı şuna verdi. Bugün bunlar
yapılıyor değerli arkadaşlarım. Bu müesseseyi acaba
köylüye hizmet götürsün diye mi bu şekle soktunuz yoksa partilerinizin, il
meclis üyelerinizin, belediye meclis üyelerinizin, belediye
başkanlarınızın çıkarları için, onların
taşeron olabilmeleri için mi bu müesseseyi bu hâle getirdiniz? Umuyorum ki
değerli arkadaşlarım, gelecekte bu sıkıntılar aza
iner, bu adaletsizlikler aza iner, Türk köylüsü beklediği hizmete
kavuşur; bundan sizler de mutlu olursunuz, bizler de mutlu oluruz, ama
bunu samimiyetle söylüyorum. Şimdi not alıp, belki de çıkıp
konuşacak arkadaşlarım olacak ama ne konuşursanız
konuşun zurnanın sesi böyle.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Manisa) Davulun sesine bak!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Meral, devam edin.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Ne konuşursanız konuşun zurnanın sesi de
böyle davulun sesi de böyle.
İhaleleri
ilan edip verdiğinizi söyleyemezsiniz. Valinin direktifleri
doğrultusunda bir şey yaptığınızı
söyleyemezsiniz. Kaymakamın direktifleri doğrultusunda bir şey
yaptığınızı söyleyemezsiniz ve yakınlarınızın
dışında birilerine iş verdiğinizi de söyleyemezsiniz.
Ben indikten sonra, ondan sonra ne söylerseniz söyleyin benim için hiçbir önemi
ve anlamı yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, yine de şunu temenni ediyorum
Bu güzel müessesede
yetişen binlerce teknik elemanı, merkez valisi gibi
dışarıda koydunuz, bunların gururuyla oynadınız,
ondan sonra getirdiniz inşaatın işini, bir başka,
işten anlamayan vasfa sahip insanlara yaptırmaya kalktınız.
Mühendisin yapacağı iş vardır, muhasebecinin
yapacağı iş vardır, dozercinin yapacağı iş
vardır, greydercinin yapacağı iş vardır,
sürveyanın yapacağa iş vardır. Bunları birbirine
karıştırırsanız işte bunun adına
trilyonların birbirinin cebine gitmesi anlamına gelir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Meral.
Madde üzerinde
şahısları adına ilk söz İstanbul Milletvekili Nusret
Bayraktara aittir.
Buyurun
Sayın Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
248 sıra sayılı, İl Özel İdareleri ve Belediye
Gelirleri Kanunundaki değişiklikleri yapmaya yönelik teklifin geçici
1inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, halka en yakın yerden hizmet edilebilme ayağı
yerel yönetimlerdir. Yıllarca bunu konuştuk, tartıştık.
Yetkilerin yerinden yönetim mantığına uygun olarak yerel
yönetimlere devredilmesini hep birlikte tartıştık ve bu
yasaları geçmiş dönem ve günümüzde Parlamentomuz tarafından
birlikte verdik. Her şeyin Ankaradan, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünden veya bakanlıklardan yürütülemeyeceğini,
Anadolunun en ücra köşesindeki sıkıntının hem
yaşayanlar tarafından daha iyi bilindiğini, sorunun da o
bölgedeki yöneticiler tarafından daha iyi çözülebileceğini
tartışırken yıllarca da gelirlerinin az olduğundan bahsettik.
Önce bu yetkileri
verdik, sorumlulukları verdik ama bu yetki ve sorumluluklarına
paralel olarak gelirlerinin artırılmadığı
iddialarında bulunduk. İşte, bunu bir teklifle, gelirlerin
artırılarak mahallî hizmetlerin daha etkili, daha sürdürülebilir,
daha verimli yürütülebilmesine yönelik büyükşehir belediyelerinde, il
belediyelerinde, ilçe belediyelerinde, belde belediyelerinde hatta il özel
idareleri ve köylerdeki, hizmetin yürütülebilmesine yönelik yüzde 42 ile 56
oranında gelirlerin artırılması sıradan bir olay değildir. Elbette bütçenin içerisindeki
aktarımlarla, belki bütçenin bir tarafından alınıp bir tarafına veriliyor gibi gözüküyor ama
verimli kullanıldığı takdirde neler olduğunu hep
birlikte gördük.
Bakın KÖYDES
projeleri ve BELDES projeleri devam ediyor. Geçici maddenin içeriğinde bir
köy muhtarı veyahut bir ilçe kaymakamı mahallî
sıkıntılarını çözmek için her yıl Ankaraya
milletvekillerine ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne gelerek olayları
takip etmeyi bırakmış, orada seçmiş olduğumuz il genel
meclisi üyelerinden 2 kişi, seçmiş olduğumuz 2 muhtar -encümen
olarak- bir de kaymakam olarak gönderilen,kaymakamlığa yükselmiş
bir insana Bu paralardan pay alarak nasiplenecek. demek
haksızlıktır. Belediye başkanları olarak seçilen ve
görev yapan belediye başkanları bu paralardan fazla pay
aldıklarında ceplerine mi alacaklar? Daha iyi hizmeti sürdürebilmek
için arzu ettikleri, talep ettikleri hizmetlere yönelik paraların
aktarılması iki buçuk-üç yıldır KÖYDES ve BELDES
projeleriyle belli noktalara kadar yükseltilmiştir. Ama değişen
ve gelişen şartlarda insanlarımızın doğduğu
yerde doyması, mutlu olabilmesi ve büyük kentlere olan göçün
azalmasına yönelik katkı vermek için bu gelirlerinin de
artırılması gerekiyordu. İşte, genel bütçe gelir
paylarından binde 1 payın bir havuza aktarılması suretiyle
küçük belediyelere BELDES projesinin dışında yüzde 60 ve yüzde
40 pay ayırmak suretiyle yılda iki kez maktuen Maliye
Bakanlığı tarafından para aktarılması artı
bir olaydır, eksi değildir ve bunlar eksik hizmetlerin yürütülmesine
yönelik faaliyettir.
Bir de
altyapı hizmetlerine yönelik, sadece kentsel dönüşüm ve altyapı
hizmetleriyle ilgili kullanılmaya, maksadına uygun kullanılmaya
yönelik, yasada arzu edilen bir düzenleme vardır ve bütün bu düzenlemelerle,
işte, bugüne kadar tartışılan, bugüne kadar konuşulan,
ne söylerseniz söyleyin bunu davul ve zurnanın sesi gibi ifade etmenin
doğru olmadığını, Parlamento ve parlamenterlik
anlayışına sığmadığını, gelirlerin
artırılması talebinde bulunan bütün milletvekillerinin
aslında arzu, ihtiyaç, düşüncelerine de ters geldiğini burada
söylemek istiyorum.
Değerli
arkadaşım burada geldi
Bazı arkadaşlarımız dahi
Bu yetkileri fazla verdiniz, paraları da aktardınız, kentsel
dönüşüm yaptınız da ne oldu? diyerek eleştirenler oluyor.
Elbette eksik yanları olabilir. Hukuki eksiklikler varsa, Türkiyede hukuk
vardır, sistem vardır, savcılar vardır, onlar görevlerini
yapacaklar. Biz İçişleri Bakanlığının merkezî vesayetinden
kısmen de olsa uzak olmakla birlikte, yine de organizasyon olarak,
koordinasyon olarak, İçişleri ve Maliye
Bakanlığının öngördüğü ilkeler doğrultusunda,
yönetmelikler doğrultusunda, mahallî seçilen yetkililerin ve görevlilerin
en verimli bir şekilde kullanmalarına yönelik ödeneklerin
aktarılmasını konuşuyoruz burada. Çok fazla ihtiyaç var,
çok fazla talep var, çok fazla istek var, arzu var. Gönül arzu eder ki
gelişen ve büyüyen dünya devletlerinin birçoklarında olduğu gibi
belediye gelirlerinin payının daha da artırılmasına
yönelik katkı sağlayalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bayraktar, devam ediniz.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Ama biz mevcut şartlarla vatandaşa ek yük getirmeden,
daha adil, daha sağlıklı gelirleri paylaşmaya yönelik
kriterleri yeniden göz önüne aldık. Yani o ilin nüfusu, o ilin arazi
genişliği, kırsal alan durumu, gelişmişlik kriteri ve
bir de köy sayısını da gündeme koymak suretiyle gelirlerin
paylaşımı ve dağıtımının en adaletli
bir yol olduğunu görüyoruz.
Artı, bütün
bunların yanı sıra, hiçbir siyasi parti ayrımı
yapmadan yaz aylarında yerel yönetimlerin yatırımlarına
yönelik İller Bankasındaki kesintilerin dört ay süreyle kesilmeden
hizmete dönüştürülmesi mantığı ve bütün bu ödeneklerde
hangi şartlarda olursa olsun -Bakın, (A) belediyesine, (B)
belediyesine denmiyor- nüfus kriteri, o bölgedeki hadise ve bu kriterler
çerçevesinde hangi partili olursa olsun
herkes hakkını alacak, hakkının
karşılığında verecek olduğu hizmetin
değerini de millet verecektir. Elbette milletin bu verecek olduğu
değerlere yönelik gelir paylaşımının daha güzel
olması temennisiyle yasanın hayırlı olmasını
diliyorum. Emeği ve katkısı olanlara teşekkür ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayraktar.
Evet,
şahıslar adına ikinci söz Mardin Milletvekili Mehmet Halit
Demire aittir.
Buyurun
Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET HALİT
DEMİR (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; merkezî
gelirlerden yerel yönetimlere pay aktarılmasıyla ilgili
hazırlanmış olan kanun tasarısı hakkında
şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle Mardinli
hemşehrilerim adına, parlamenter sistemimiz adına,
egemenliğin kayıtsız ve şartsız tek sahibi milletimizi
ve Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugüne kadar iş başına gelen AK PARTİ
Hükûmetlerinin yerel yönetimleri sürekli güçlendirmeye yönelik çabalar ortaya
koyduğunu hepimiz biliyoruz ve yerel yönetimleri güçlendirmeyi demokratikleşmenin
ve sivilleşmenin aynı zamanda bir gereği olarak görmüştür.
Bildiğiniz gibi, önceki süreçlerde merkezî hükûmet
anlayışıyla mücavir alan dışına hizmetler
götürülmeye çalışılıyordu ve bu anlayışla seksen
yıllık süreç boyunca birçok kaynak aktarıldığı
hâlde, bu kaynaklar yerinde ve zamanında
kullanılmadığı için maalesef heba olduğunu hepimiz
gördük ve yaşadık. İşte, bugün bu
sıkıntıları aşabilme adına yeni bir tasarı
ele almış bulunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, yerel yönetimleri biraz daha güçlendirme adına 59uncu AK
PARTİ Hükûmetinin yapmış olduğu çalışmaları
hepimiz hatırlıyoruz. Bu amaçla, bildiğiniz gibi, köy
hizmetlerini il özel idarelerine bağlamıştık ve yine
sivilleşme adına il genel sekreterlik anlayışını
geliştirmiştik ve yine, illere göndermiş olduğumuz
bütçeleri il genel meclis üyelerimizin kullanımına sunmuştuk ve
bu sayede, il genel meclis üyelerimizin kendilerinin yapmış
oldukları planlar, programlamalar her ne ise, tespit ettikleri sorunlar
her ne ise, bu sorunlara bu bütçeler oranında kendileri artık
müdahale etmeye başlamış ve bu geçen dört beş
yıllık süreç boyunca bu anlamda çok anlamlı mesafelerin ve
hizmetlerin ortaya konulduğunu görüyoruz.
Ben, bu vesileyle
il genel meclis üyelerimize, belediye meclis üyelerimize ve bütün yerel
yönetimlerimize buradan teşekkürlerimi iletiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısıyla ilgili konuşan, bundan
önceki kanun tasarılarıyla ilgili olarak da söz alıp
konuşan muhalefetten bazı arkadaşlarımız, sürekli
aynı noktaya, aynı konuya vurgu yapıyorlar. Bu kanun
tasarısıyla ilgili olarak da yapılan bu desteklemeleri
doğru gördüklerini, ama yetersiz gördüklerini ifade ettiler. Bundan önce
köylere göndermiş olduğumuz desteklemelerle ilgili olarak da
yapmış olduğumuz bu desteklemeleri doğru gördüklerini, ama
yine az gördüklerini ifade etmişlerdi. İşçimize, memurumuza
ödemiş olduğumuz ücret farklarını doğru gördüklerini,
ama az gördüklerini her vesileyle ifade ediyorlar.
Değerli
milletvekilleri, sınırsız kaynaklara sahip değiliz,
sınırlı kaynaklarla var olan sorunları ortadan
kaldırmaya çalışıyoruz ve yaralara parmak basmaya
çalışıyoruz.
Burada asıl
olan şey, kaynaklarımızı artırmaya yönelik
çabaların ortaya konmasıdır ve bu amaçla, bildiğiniz gibi
en başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Hükûmetimizin
diğer yetkilileriyle beraber dünyanın dört bir tarafındaki
ülkelerle sürekli ilişkiler geliştirmeye çalışıyoruz
ve bu ilişkiler sayesinde bugüne kadar birçok kaynaklar
kazandırılmış durumda ülkemize ve bu sayede, yine
bildiğiniz gibi ihracat rakamlarımız birden 10 katına
çıkmış durumda. Tabii, bunu anlayamayan bazı
arkadaşlarımız, bu dünya ülkeleriyle kurmuş olduğumuz
bu ilişkileri dahi zaman zaman eleştirdiklerini, maalesef, üzülerek
görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, yine, aynı şekilde ülke içindeki
kaynaklarımızı artırmaya yönelik de çabalar söz konusu ve
bu kaynaklar arttığı oranda, ülkemize sunacağımız
hizmetler yine o oranda artacaktır, yaşamsal kalitemiz yine bu
anlayışla artacaktır.
Değerli
milletvekilleri, 2002 öncesi süreci şöyle bir hatırlayalım. O
süreçte sırf siyaset yapabilme adına, bazı partiler, sırf
yine siyaset yapabilmek adına, kimi zaman kırmızı
anahtarlar, kimi zaman mavi anahtarlar, kimi zaman yeşil anahtarlar vaat ettiler;
hatta hızını alamayan bazı siyasi partiler üçü bir arada
pembe anahtarlar vaat ettiler, ama bu anahtarların hiçbirinin hiçbir
kapıyı açmadığını da gördük, çünkü ortada
herhangi bir kapı yoktu.
Değerli
milletvekilleri, bizim öyle bir anlayışımız yok. Bizim
bugüne kadar halkımızı politize etme gibi bir düşüncemiz
olmadı, bundan sonra da halkımızı politize etme gibi bir
düşüncemiz olmayacak.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kömürle çözdünüz, kömürle! Makarnayla, pirinçle
MEHMET HALİT
DEMİR (Devamla) Gerçeklerimiz neyse, bu gerçekler üzerinden bizler
siyaset yapmaya çalışıyoruz ve bu anlayışla,
halkımız bugüne kadar bize destek verdi, bundan sonra da bu
anlayışla bize vermiş olduğu desteği artıracağına
inanıyoruz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) - İnşallah! İnşallah!
MEHMET HALİT
DEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısıyla beraber çok önemli kriterlerin getirildiğini hepimiz
biliyoruz. Bu kriterler sayesinde çok daha iyi hizmetler sunulacaktır.
Bildiğiniz
gibi, daha önceleri sadece nüfusa dayalı olarak bütçeler illere
gönderiliyordu. Bu yeni düzenlemeyle beraber
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Demir, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MEHMET HALİT
DEMİR (Devamla) Bundan sonra, artık bildiğiniz gibi, illerimizin
kültürel dokuları dikkate alınacak. Yine, coğrafi alan
büyüklükleri dikkate alınarak, diğer bir taraftan köy
sayılarımız dikkate alınarak ve bütün bu kriterler alt alta
toplanarak, artık bu illerimize bütçelerini göndereceğiz ve bu sayede
daha rasyonel, daha doğru ve daha adaletli çözümlemeler söz konusu
olacağına inanıyoruz. Yine, bu sayede, illerimizin
arasındaki gelişmişlik farkının, bölgeler arası
gelişmişlik farkının ortadan kalkacağına
inanıyoruz.
Ben, bu
duygularla tekrar Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demir.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
İlk soru
Sayın Sakıka ait.
Buyurun
Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de bundan on
beş yıl önce Sivasta 37 aydınımızın
katledilişinin on beşinci yılında, bu acının taze
bir şekilde nasıl yüreğimizi yaktığını,
bütün Türk toplumu olarak, Türkiyedeki insanlar olarak, bu acıyı bir
birey olarak da yaşadığımı ifade etmek istiyorum.
Diliyorum ve umuyorum ki, bundan sonra ülkemizde buna benzer olaylar olmaz;
Türkiye, geçmişiyle yüzleşerek bir an önce şeffaf bir ülke olur.
Sayın
Başkan, sizin aracılığınızla Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: Şimdi, bazı belediye
başkanlarımızın Danıştaya başvurusuyla, afet
kapsamına alınan belediyelerle ilgili Danıştayın bir
kararı var. Ödenmesi gereken ciddi bir rakam var. Maliye
Bakanlığına yazılmış bir yazı var.
Yanılmıyorsam, yazıyı da
Bayındırlık
Bakanlığımız Maliye Bakanlığına
başvurarak bu noktada talepte bulunmuş ama hâlen Maliye
Bakanlığından bu noktada Bakanlığa gelen bir ödenek
yok.
İkincisi:
Bazı belediyelere, özellikle AKPye yakın olan veya AKPli
belediyelere bu ödenekten pay ayrıldığına dair duyumlar
alıyoruz. DTPli belediyelerin bu noktada dışlandığına
dair bize zaman zaman şikâyetler geliyor. Bu konuda Sayın
Bakanım bizi aydınlatırsa çok sevinirim.
İkinci bir
konu: 2004 seçimlerinde Sayın Başbakanın Muşta, yerel
seçimlerle ilgili bir açıklaması vardı: Ben Muş
halkının kefiliyim, Muş Belediyesiyle ilgili ne gerekiyorsa
hepsini yerli yerine oturtacağım
Ve ne yazık ki hâlen Muş
Türkiye'nin en yoksul ili ve Muş Belediyesi yoksulluk içerisinde.
Sayın Başbakanımız Muşta verdiği bu vaadi ne zaman
gerçekleştirecektir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın Üçer,
buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, aracılığınız için
teşekkür ederek Sayın Bakandan şu konularda bilgi almak
istediğimi belirtmek isterim.
KÖYDES projeleri
çerçevesinde yapılan köy yolları ve köy sularıyla ilgili sorunlar
konusunda
Özellikle seçim bölgem olan Vanda köylere yapılmış
olan asfalt yolların daracık, tek bir aracın bile zorlukla
geçebileceği ve asfalt niteliğinin çok zayıf olduğu
gözlemleniyor. Köylere yapılan su tesisatlarının
kullanılmaz vaziyette olduğu
Ve dün Muradiyenin beş köyünde
meydana gelen sel felaketinde mağdurların mağduriyetinin
nasıl giderileceği konusunda
Ayrıyeten
Van Belediyesinin, şu an mali olarak batık vaziyette olan Van
Belediyesinin, hiçbir hizmeti yerine getiremeyecek olan, AKPnin elinde bulunan
Van Belediyesinin denetim raporlarına da yansımış usulsüz
harcamalarıyla ilgili herhangi bir soruşturma
başlatılıp başlatılmayacağı konusunda bilgi
almak istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Üçer.
Sayın
Bakanım, cevap verebilirsiniz, sorular tamamlandı.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkanım, ben de sözlerime başlarken, Sivastaki acı
olayın tabii yıldönümü... Bunu üzüntüyle
hatırladığımızı ifade ediyorum ve ülkemizde böyle
olaylar yaşamayalım. Huzur içinde yaşayalım,
sağlık içinde yaşayalım, böyle acı olaylar
yaşamayalım, hatırlamayalım ve anmayalım dileklerimi
buradan ifade ediyorum.
Sayın
Sakıkın sorusu, tabii, bazı belediyelere yardım
yapılıyor, bazı işte AK PARTİli belediyelere
yapılıyor, diğerlerine yapılmıyor gibi
Tabii, bu
konuda somut bir şey varsa araştıralım. Şimdi,
duyumlar alınıyor falan gibi genel ifadelerle, muğlak
ifadelerle bu konuları araştıramayız. Ben dün burada bu
konuda Hükûmetimizin uygulamalarını anlattım. Eğer varsa
somut şeyler araştırırız diye ifade ediyorum.
Tabii, diğer
soruya, diğer milletvekilimizin, Sayın Milletvekilimizin sorusuna
Düşüncesini ifade ediyor köy yollarıyla ilgili. Dün de ifade ettim.
Tabii, özellikle, Doğu, Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde KÖYDESe biz
daha da ağırlık verdik. Yolları olmayan pek çok köyümüzün
yolu neredeyse ilk defa düzgün, araba gider hâle geldi, birçoğu
asfaltlı hâle geldi. Hiç suyu olmayan, derelerden veya ortak bazı
meydan çeşmelerinden su taşınan köylerimizde evlere su geldi.
Tabii, bunları anmamız lazım. Yani bunlar, bu
yatırımlar ülkemizin kazancıdır ve belki de köylerimizde
ilk defa bu çapta şebekeli su bizzat evlerde musluktan akar hâle
gelmiştir. Bunu, tabii oralarda yaşayan insanlarımız
bilirler, özellikle oralarda yaşayan kadınlarımız bilirler,
yani sırtlarında su taşıyarak uzak yerlerden evin su
ihtiyacını temin edenler bilirler. Bir köyde evlere şebekeli su
gelmesi ne demek, onu o köylü çok iyi bilir. Biz, o konuda tabii
çalışmalarımızı kesmeden devam ediyoruz, ama eğer
aksaklıklar varsa, bazı yerlerde sorunlar varsa onların üzerine
de gidilebilir.
Van Belediyesiyle
ilgili sorunuza şu anda cevap veremiyorum. O konuda bir şey var
mı, onu da tespit edip size bilgi vereceğim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sakık, bir şey mi diyeceksiniz?
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Bakanım, elimde bir mahkeme kararı var; yani
Danıştayın, bu mağdur olan belediyelerle ilgili mahkeme
kararı var. Bu konuda bir sual sormuştum.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Tabii, alayım ben.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ülkemizde bazı belediyelere ödemeler
yapıldığına dair duyumlar
aldığımızı söyledim ve mahkeme kararı var, sadece
varsayımlarla konuşmuyorum.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Onu alayım ben Sayın
Milletvekilim, bakayım. Hangi konu tam olarak bilmediğim için,
araştırıp size bilgi sunayım o konuda.
Teşekkür
ederim.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Üçer...
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, Sayın Bakanın sorumluluğunda olan
cevaplama pozisyonundan ziyade benim söylemlerim üzerine yorum
yapmasını pek doğru bulmadığımı ifade
ediyorum. Köyde yaşayan insanların sorunlarını dile
getirmenin bir politik amaç taşımadığını da ifade
etmek isterim. Vanda, şu an KÖYDES projesi çerçevesinde su tesisatı
kurulmuş olduğu hâlde o tesisattan su kullanamayan onlarca köy var.
İhale sözleşmesine uygunsuz yapılmış ve bu ihalelerde
usulsüzlük yapılmış onlarca köy yolu var. Bu sorunlarla ilgili
Bakanlık, yetkisini kullanarak ne yapıp yapmayacağı
konusunda cevap istemiştim.
BAŞKAN
Sayın Bakanımız herhâlde cevap vermeyecek.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Sayın Bakan dinlerse cevap verecek!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Vereceğim.
BAŞKAN
Verecek misiniz? Buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkanım, biraz
önce ifade ettim. Aslında, Sayın Milletvekilinin sorduğu
sorulara yorum yapmadım, cevap verdim ben. Ama somut bir şey varsa
Şu köyde şöyle bir şey var. onu
araştırırım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim efendim.
Madde üzerinde
iki önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, daha süremiz var, soru
soralım.
BAŞKAN
Sistemde yok efendim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Vallahi bilmiyorum, sistem burada işte; yani
süremiz var.
BAŞKAN
Sayın Durmuş, yeni girdiniz ama, geç kaldınız.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hayır efendim kalmadım, daha kırk sekiz
saniye var.
BAŞKAN
Madde üzerinde iki önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 248 Sıra Sayılı İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesine Dair Kanun Teklifinin
Geçici 1. maddesinin 4. fıkrasında yer alan beş yıl süre
ilenin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Münir
Kutluata Cemaleddin Uslu Kemalettin Nalcı
Sakarya Edirne Tekirdağ
Mümin
İnan Murat
Özkan
Niğde
Giresun
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İl Özel İdareleri ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun
Teklifinin Geçici 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk Kamer
Genç
İzmir Tunceli
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz madde, 2005 yılında il özel idarelerine devredilen Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğüyle ilgili olarak merkezî yönetim bütçesinden
ödenek ayrılmasına devam edilmesini ve bunun, ileriye yönelik de
beş yıl süreyle sürdürülmesini öngörmektedir.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle kamu yönetiminde yeniden bir yapılandırma
ihtiyacı duyulduğunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi gerekli
düzenlemeyi yapar ve bu düzenleme yılı içinde
yapıldığı için merkezî yönetim bütçesi olabilir, yerel
yönetim bütçeleri olabilir. Yaptığımız bu
değişikliklerin gerektirdiği masrafların bir şekilde
karşılanması için yapmış olduğunuz o düzenlemede
bir geçici madde öngörürsünüz ve o yıl için devrettiğiniz hizmetlerin
nasıl yürütüleceğine ilişkin düzenlemeyi yaparsınız.
Ancak aradan üç yıl geçmiş ve ileriye yönelik olarak yapmış
olduğunuz bir yeniden yapılandırma için geçici düzenleme yapmaya
devam etmenin mantığını anlamak mümkün değildir. Bunun
doğrusu, biraz önce ifade ettiğim o ilk yılda yapılan
geçici düzenleme dışında artık devrettiğiniz bu Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün gittiği yer il özel idareleridir ve
bütçesinin de -personel dâhil- il özel idareleri bütçesinde yer alması
gerekir. Bunun için yapılacak doğru şey, il özel idarelerine
merkezî yönetim bütçe gelirlerinden ayıracağınız payı
bu personel giderlerini de karşılayacak düzeye çıkarmaktır.
Dolayısıyla, bu yasa tasarısında böyle bir hükmün yer
almış olmasının talihsiz olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Ayrıca,
bunun ötesinde, geçici maddeyi dikkatle okursanız, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün taşra teşkilatı için 2005 Mali Yılı
Bütçe Kanununda personel ve cari giderlere ayrılan ödenekler kadar
ödenek
Ne demek bu? 2005 yılına ne kadar ödenek
ayırdıysanız o kadar ödenek demek. Cümlenin devamını
okuyun
personel sayısındaki gelişmeler dikkate alınarak
gözden geçirilecek. diyor. Dolayısıyla, başı ile sonu
tutmuyor; başı kesin hükmü ifade ediyor, sonu da Bakanlığa
yetki veren esnek bir düzenleme oluyor.
Değerli
milletvekilleri, yoksa aklımıza şöyle bir soru geliyor
Tabii,
2005 yılında yapılan bir düzenlemeyle ilgili olarak bu
hükümlerin beş yıl süreyle ileriye doğru sürdürülmesinden bir
amacınız şu ise, o olabilir: Yani, ileride bir gün, tekrar, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünü yine bölgesel düzeyde ve merkezî düzeyde
örgütlemeyi düşünüyorsanız böyle bir düzenlemeyi sürdürmenizin bir
mantığı olabilir.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimin başında ifade etmediğim, Sivas
katliamında hayatlarını kaybeden
yurttaşlarımızı on beşinci yılda rahmetle
anarken, Demokratik Sol Partinin, katliamın yapıldığı
Madımak Otelinin kültür merkezi olarak yaşatılması
konusunda vermiş olduğu kanun teklifinin bir an önce
yasalaştırılmasına yüce heyetinizin destek vermesini
beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yine, biraz önce, AKP Grubuna mensup bir milletvekili
arkadaşımız ihracatta ülkenin nereden nereye geldiğini
ifade etti. Halkımız her şeyi doğru takip ediyor. Ancak,
siz ne kadar ihracatı söylerseniz biz de ithalatı ve diğerlerini
söylemeye devam edeceğiz. Cumhuriyetten bu yana, 2002 yılına
kadar, seksen yılda cumhuriyet hükûmetlerinin vermiş olduğu
dış ticaret açığı 246,9 milyar dolar, beş
yıl beş aylık AKP döneminde verilmiş olan dış
ticaret açığı aynı rakama yakın, yani 245,9 milyar
dolar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk, devam ediniz.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Diğer
taraftan, 2002 yılında devraldığınızdaki
dış ticaret açığı 15,5 milyar dolar, şu anda 69,7
milyar dolar. 2002 yılına kadar cumhuriyet hükûmetlerinin
biriktirmiş olduğu borç stoku Türkiye Cumhuriyetinin 221,3 milyar
dolar. AKP Hükûmetinin beş yılda eklediği, yani bu rakama
eklediği, Türkiye Cumhuriyetine eklediği borç stoku 258,2 milyar
dolar diyor ve icraatınızı Türk ulusuna hatırlatmayı
bir görev bildiğimi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 248 Sıra Sayılı İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesine Dair Kanun
Teklifinin Geçici 1. maddesinin 4. fıkrasında yer alan beş
yıl süre ilenin madde metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Konuşmacı var mı, gerekçeyi mi okutalım?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Küçük
belediyelerin harita, imar planı, içmesuyu, atıksu, katı
atık, deniz deşarjı ve diğer projelerinin uzman
kuruluşlarca yapılması ve daha düzenli bir şehirleşme
olması için bu ödeneğin İller Bankasında kalması
gerekmektedir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
248 sıra
sayılı Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet buradalar.
Geçici madde 1
üzerindeki Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Geçici 1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici 2nci
maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ
MADDE 2- (1) 22/3/2008 tarihli ve 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
hükümlerine göre tüzel kişiliği ilk genel mahalli idareler
seçimlerine kadar devam edecek ilçe ve ilk kademe belediyelerine genel bütçe
vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden ayrılan
payların yüzde 30u, büyükşehir belediye payı olarak
ayrılır.
(2) 2 nci
maddenin üçüncü fıkrasına göre ayrılan ve dördüncü
fıkrasına göre dağıtılan büyükşehir belediye
payları, 1/7/2008 ilâ 31/12/2008 dönemine ilişkin tahakkuk edecek
aylık büyükşehir belediye payları, 2007 yılının
aynı dönemine ilişkin olarak tahakkuk eden aylık tutarların
yüzde 60ından fazla olamaz; 1/1/2009 ilâ 30/6/2009 dönemine ilişkin
tahakkuk edecek büyükşehir belediye payları ise 2008
yılının aynı döneminde tahakkuk eden aylık
tutarların yüzde 60ından fazla olamaz. Fazla olan tutarlar,
artış oranı yüzde 60tan az olan büyükşehir belediyelerine
bu oranı aşmamak üzere nüfus esasına göre dağıtılır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili
Sayın Ali Koçal.
Buyurun
Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun
Teklifinin geçici 2nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, on beş yıl önce bugün Sivasta laikliğe,
cumhuriyete ve demokratik hukuk devletine başkaldıranlar
tarafından katledilen demokrasi şehitlerimizi saygıyla
anıyor, bu olayda yakınlarını yitirmiş olanların
acılarını bir kez daha paylaşıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde çok eskiden gelen bir gelenek vardır. Bu
gelenek doğrultusunda merkezî yönetim ile yerel yönetim birbirine
alternatif gibi görülmektedir. Oysa yerel yönetim, merkezî yönetimin bir
alternatifi değil, onun tamamlayıcısıdır. O nedenle,
yerel yönetimlerin gelirlerini konuşurken bu hususu mutlaka göz önünde
bulundurmamız gerekmektedir.
Bütün
yönetimlerde merkezî yönetimin yerel yönetimlere kaynak aktarması söz
konusudur. Güçlü bir yerel yönetim amaçlanıyorsa sadece merkezî yönetimden
kaynak aktarılması yetmez, yerel yönetimlerin öz gelirlerini
artıracak düzenlemeler yapılması da gerekmektedir. Ancak
özelleştirmeci zihniyet yerel yönetimlere de bulaşmış,
üretimden çok hizmet satın alan yerel yönetim mantığı yerel
yönetimlerin güçlenmesinin önünde engel olmuştur.
Sayın
milletvekilleri, Merkezî yönetimden il özel idarelerine ya da belediyelere
ayrılan paylar yalnızca gelir yaratma olayı değildir.
Ekonomik ve sosyal politikalar açısından bu payların büyük önemi
vardır. Komisyon görüşmeleri sırasında da bu teklife
eklenen geçici 2nci madde bu yönde kimi düzenlemeleri içermektedir. Geçici
2nci maddeyle, büyükşehir belediyelerinin 1/7/2008 tarihinden itibaren
alacakları payın bir önceki yılın aynı dönemine göre
yüzde 60 dolayında artırılması öngörülmektedir, yani yüzde
20lik sınır yüzde 60lık artırım yapıldıktan
sonra uygulanacaktır. Belediyelerin ya da il özel idarelerinin
gelirlerinin artırılması elbette hepimizin talebidir. 248
sıra sayılı Yasa Teklifi bu anlamda olumlu bir adım
sayılmalıdır. Ancak, mevcut yasa, belediyelere verilen paylarda
nüfus ölçütünü tek başına temel almaktaydı. Bu yasa teklifiyle,
nüfus ölçütünün yanında gelişmişlik endeksinin de dikkate
alınması öngörülmüştür. Gönül isterdi ki yasa teklifinde bu
ölçütlerin yanında, mali kaynaklar, coğrafi konum, turistik
oluşum gibi başka ölçütler de sisteme dâhil edilebilseydi uygun
olacaktı. Ama, maalesef, belediyelere aktarılacak olan paylarda
gerçekleşen artış büyükşehir belediyeleri lehine
düzenlenmiştir. Görünen o ki bu düzenleme, çok da adaletli bir düzenleme
olarak görülmemektedir.
Değerli milletvekilleri,
yerel yönetimler sadece gelirleriyle gücü artan kurumlar değildir. Yerel
yönetimler, halkın yerelde yönetime katılması, sosyal devlet
ilkesinin gerçekleştirilmesinde önemli görevlere sahip olması gibi
demokrasiyi ve gelişmişlik düzeyini yakından ilgilendiren
niteliklere de sahiptir. Peki, ülkemizde bu yeterince uygulanabiliyor mu? Bu
soruya Evet. diyebilmemiz oldukça zor görünüyor.
Değerli
milletvekilleri, belediyelerin özel bankalar ve yurt dışı
kuruluşlarından borçlanmasının önü açıldığından
bu yana biriken borçlar belediyeleri iflasın eşiğine
getirmiştir. Belediyeler borç batağına saplanmış ve
bundan kurtulabilmek için ya özelleştirmeler yoluna gitmiş ya da hükûmet
belki borçları affeder diye bekler olmuştur. Şimdi, yerel
seçimlere az kaldığı için yerel yönetimlerin borçları
konusu fazla gündeme getirilmiyor ama seçimlerden sonra bu durumun daha
ağır bir sorun olarak karşımıza
çıkacağı görüşündeyiz.
Belediyelerin
borçlanma sistemleri gücüyle sınırlı olarak düzenlenmelidir. Bu
konuda İller Bankası daha etkin olarak devreye
sokulmalıdır. Aslında İller Bankasına, borçlu belediye
ve il özel idaresinin vadesi gelmiş borç taksitlerini genel bütçeden bu
idarelere ayrılan paylardan kesme yetkisi verilmiştir. Bankanın,
Belediye Kanunu gereğince, bu paylardan yüzde 60ını ilgili
idarelere göndermesi, yüzde 40ını da ilgili idarelerin vadesi
gelmiş borçlarına mahsup etmesi gerekirken, Kanunun amir hükmüne
rağmen 2004, 2005, 2006 yıllarının Ağustos, Eylül,
Ekim aylarına ait payların Bakanlar Kurulu kararıyla, kesintiye
tabi tutulmadan ilgili idarelere gönderildiği, bu nedenle vadesi gelen
kredi, anapara veya faizlerin tahsil edilemediği bilinmektedir. 2007
yılında ise 22 Temmuz seçimlerine seçim yatırımı
amaçlanmış olmalı ki ağustos, eylül, ekim aylarında
yapılan kesintiler bu kez, yine Bakanlar Kurulu kararıyla nisan,
mayıs ve haziran aylarına çekilmiştir. Önümüzdeki yıl da
belediye seçimleri yapılacağını göz önünde bulundurursak
aynı uygulamanın yapılacağı düşündürücü olabilir.
Bu uygulama, oysaki tamamen siyasidir ve yasal bir dayanağı da
yoktur.
Ayrıca,
değerli milletvekilleri, bazı belediyelerin yasal
paylarının çok üzerinde, yaklaşık 20 kat üzerinde kredi
aldıkları, yine bazı belediyelerin su ve kanalizasyon
hizmetleriyle ilgili İller Bankasına olan kredi borçlarının
yasal paylarının çok üzerine çıkarak 19 katına kadar
ulaştığı ve İller Bankasına en çok kredi borcu
bulunan ilk elli belediye ve idarenin kredi borcu toplamının
kullandırılan toplam nakdî kredilerin yaklaşık yüzde 53ünü
oluşturduğu bilinmektedir. Yani 3.224 belediyenin 50 tanesi
kullandırılan kredinin yüzde 53ünü almış, geri kalan 3.174
belediye ise yüzde 47sini kullanabilmiştir. Bu elli belediyenin hangi
belediyeler olduğunu bilmek de kuşkusuz hepimizin hakkıdır
diye düşünüyorum.
Diğer
taraftan, uzlaşma konusu borçlar Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 20
olarak belirlenmiştir. Bu şartlarda bazı kredilerin geri
dönüşü imkânsız hâle gelmiştir. Bu uygulamalar, belediyeler
arasında kredi kullanma bakımından adaletsizliğe, banka yönünden
ve verilen kredilerin uzun süre tahsilinin mümkün olmaması nedeniyle de öz
kaynak yitirilmesine neden olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, belediyeler borç konusuyla uğraştığı
gibi personel, su, belediye şirketleri, sosyal devletin sadaka devletle
karşılaştırılması gibi sorunlarla da
uğraşmaktadır. Geçtiğimiz aylarda belediye
şirketlerinin trilyonlarca liralık yolsuzluklar içerisinde
olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir. Yolsuzluklarla anılan
şirketlerin başında olanlar teker teker görevlerinden olurken o
kişilerin göreve getirilmesine neden olan belediye
başkanlarının hâlâ görevde olması oldukça
düşündürücüdür. Yerel yönetimde yolsuzluğun önüne geçilebilmesi için
denetim sistemlerinin mutlaka daha etkin hâle getirilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
hepinizin yakından bildiği gibi, ülkemizde bu sene yaşanan
kuraklık, tarımdan sanayiye, içme suyundan
hayvancılığa kadar her sektörü derinden etkilemiş ve
etkilemeye de devam etmektedir. Bu konuda gerekli önlemleri almak Hükûmetin
öncelikli görevlerindendir.
Belediyelerin su
konusunda hâlâ sıkıntı yaşadığını ve
yaz mevsiminin geldiğini de düşünürsek bu
sıkıntıların devam edeceği açıktır. O
nedenle, zamanında, gerekli önlemler alınmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, belediyeler yerel iktidar gibi ayrıca siyasi bir
işlev görmektedir. Tıpkı merkezî yönetimde olduğu gibi
yerel yönetimde de benzer görüntüler yaşanmaktadır. Sosyal devlet ile
sadaka devleti karşılaştırılmaktadır. Ekonomik
olarak kötü duruma getirilen insanlarımıza, Hükûmet ya da yerel
yönetimler seçim öncesinde kömür ve erzak vermektedir. Bunun yerine
yapılacak aslında o kadar çok iş var ki. Biraz önce ifade
ettiğim gibi, su ve buna benzer yaşamsal birçok konu dururken
vatandaşlarımıza başka şekilde erzak, kumanya ve
makarna, kömür dağıtılması ayrıca düşündürücüdür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Koçal, devam ediniz.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Değerli milletvekilleri, yerel yönetimlerin en önemli
unsurlarından biri olan muhtarlarımızın da bir
sıkıntısını burada aktarmak istiyorum. Biliyorsunuz,
muhtarlarımız yaptıkları işlerden dolayı hiçbir
ücret alamamaktadırlar. Yalnızca ayda aldıkları 300 lira
civarına yakın bir ücretle yaşamaya ve yaşamlarını
idame ettirmeye çalışmaktadırlar. Yapılan son düzenlemeyle
de gerçekleştirilen prim affında maalesef
muhtarlarımızın derdine derman olunmamıştır.
Dolayısıyla,
kıt kanaat geçinen ve bu durumda çocuk büyüten muhtarlarımıza
özel olarak bundan sonraki çalışmalarımızda bir
düzenlemenin yapılması gerektiği inancını
taşıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Koçal.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş.
Buyurun
Sayın Demirtaş. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlayarak başlamak
istiyorum.
Aslında,
yerel yönetimlerin -belediyeler ve il özel idarelerinin- yaşamış oldukları mali
sıkıntıları kısmen çözebilecek ve bu nedenle de
kısmen olumlu bulduğumuz, eksikleriyle birlikte, olumsuz
yanlarıyla birlikte desteklediğimiz bir yasa teklifini görüşmeye
devam ediyoruz.
Yerel
yönetimlerle ilgili çok sayıda değerlendirme yapıldı
değerli arkadaşlar. Özellikle katılımcı demokrasi
açısından yerel yönetimlerin önemine bu vesileyle bir kez daha dikkat
çekmek isterim.
Türkiye gibi
nüfusu ve yaşadığı coğrafyası büyük ülkelerde,
ulus devlet modeliyle yönetilen ülkelerde temsilî demokrasi her zaman problem
olmuştur. Şimdi, 70 milyona yakın nüfusuyla ve büyük
coğrafyasıyla yurdun her bir köşesinde yaşayan
vatandaşın temsilî demokrasi modeliyle demokrasiye
katılımcı bir şekilde iştirak ettiğini ve
halkın kendi kendini bu şekilde yönettiğini savunmak hayalci bir
yaklaşım olur.
Artık,
dünyada temsilî demokrasinin yarattığı bu
sıkıntının, yani halkın olabildiğince daha fazla
yönetime katılabilmesi konusundaki sıkıntıların
aşılabilmesi için katılımcı modeller, yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi modelleri tartışılıyor. Nedir
bunların mekanizmaları? Elbette ki belediyeler, il özel idareleri,
yani en nihayetinde yerel yönetimler olarak
adlandırdığımız mekanizmaların güçlendirilmesi,
merkezî yönetimin yetkilerinin bir kısmının yerele
aktarılarak, katılımcı demokrasiyle o yörede, o bölgede, o
beldede yaşayan yurttaşların kendi gelecekleriyle, kendi
yaşamlarıyla ilgili daha fazla söz sahibi olabilmelerinin önünün
açılması tartışılıyor.
Bu
tartıştığımız yasa, böyle bir konuyu
tartışmıyor. Bu konuyla uzaktan yakından ilgisi bulunmayan
başka bir konuda, sırf işte, yerel yönetimlerin kısmi
olarak gelirlerinin artırılması, bazı finansal
sorunlarının çözülmesi konusunda, dediğim gibi, kısmi
çözümler, kısmi çözüm önerileri getiriyor. Bu nedenle, aslında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Döneminde Türkiye'nin idari modelinden,
idari yapısal modelinden kaynaklı sorunların
tartışılabileceği, belki hepimizin, bütün grupların
ortaklaşabileceği yasa tasarıları üzerinde çalışma
yapmakta hayati derecede önem görüyoruz, fayda görüyoruz.
Neden
değerli arkadaşlar? Eğer, ülkenin dört bir yanında
yaşayan yurttaşlar kendi sorunlarını dile getirmek ve
sorunlarına çözüm bulabilmek için yeteri derecede mekanizma
bulamıyorsa, idari mekanizma içerisinde kendi sesini yeterince
duyuramıyorsa, vatandaş demokrasiden yoksundur, mahrumdur
diyebiliriz. Bizim görevimiz de Parlamento olarak, öncelikle
yurttaşların, vatandaşların daha fazla demokratik bir
yaşama kavuşmasının, kendi kendini yönettiği konusunda
daha fazla ikna olmasının ve yönetime katılmasının
önünü açabilmektir.
Aslında,
Demokratik Toplum Partisi olarak önerdiğimiz demokratik özerklik projesi
ve modeli de bundan farklı bir şey değildir. Türkiye'nin hantal,
tıkanmış idari modelinin takviyeyle güçlendirilerek, bölgesel
meclislerle halkın kendini daha fazla yönetime katabilmesi, yerelde kendi
sorunlarını daha rahat çözebilmesi ve bu ağır bürokratik
mekanizma içerisinde taleplerinin, düşüncelerinin, isteklerinin erimemesi
için önerdiğimiz, tartışılması gereken ciddi bir
modeldir. Demokrasi açısından bu şarttır değerli
arkadaşlar. Aksi takdirde, 70 milyonluk Türkiye'nin her köşesinde
yaşanan her sorunun Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altında çözümünü beklemek ve bütün bu
taleplere yetişebilmek olanaksızdır. Bu beklenti içerisinde
olmak hem milletvekilleri açısından hem vatandaşlar
açısından bir zulümdür, başka bir şey değildir.
Dolayısıyla, bu modelleri tartışmakta, halkın
yararına en güçlü model, en demokratik model neyse idari
yapımızı buna göre şekillendirmekte geleceğimiz
açısından fayda görüyoruz.
Hâlihazırda
var olan idari yapılanma modelimizle ilgili de ciddi
sıkıntılar var. Şimdi düşünün ki demokrasilerde
aslolan, seçimle işbaşına gelmektir, halkın istediği
yönetim tarafından yönetilmesidir ve seçilmişlerin etkili, yetkili
oldukları ve tabii ki sorumlu olduğu bir mekanizmanın
kurulmuş olmasıdır.
Bakın, bizim
idari sistemimizde, değerli arkadaşlar, her şeyden önce merkezî
hükûmetin yerel yönetimler üzerinde ciddi bir vesayet yetkisi vardır; her
açıdan, mali açıdan, idari açıdan ciddi bir vesayet yetkisi
vardır. Belediye başkanlığı yapmış
arkadaşlarımız ya da il genel meclisinde
çalışmış arkadaşlarımız çok çok daha iyi
bilirler, meclislerin bütçeleri dahi atanmış biri tarafından,
yani valilik tarafından onaylanmadığı sürece yürürlüğe
dahi koyamıyorlar. Yani seçilmişlerin aldığı kararlar
en nihayetinde hükûmetin atamış olduğu bir memur tarafından
denetlenebiliyor ya da onun onayına bağlı bir şekilde
yürürlüğe giriyor. Düşünün ki halkın seçtiği bir belediye
başkanı, şehir dışına çıkabilmek için,
atanmış bir memurdan izin almak zorunda. Yani valiye bildirecek, Ben
şehir dışına çıkıyorum. diyecek. Kim?
Halkın seçtiği belediye başkanı. Vali Evet,
çıkabilirsin. diyecek. Kim bu vali? Hükûmetin atadığı
memur. Atamayla gelmiş o şehre. Seçilmiş olan belediye
başkanı ondan habersiz, izinsiz şehir dışına dahi
çıkamıyor. Böylesi bir çarpık ilişki var bu idari modelde.
Yine
örneğin, seçilmişlerin, belediye başkanlarının kent
protokolündeki yeri atanmışlardan sonra geliyor. Demokrasi
ayıbıdır, değerli arkadaşlar. Eğer halkın
seçtiğine, iradesine, milletin iradesine saygı duyulacaksa
atanmış bir memur halkın seçtiğinin önünde olamaz. Protokol
açısından da sakıncalıdır, kararların vali
tarafından onaylanması veya denetime tabi tutulması durumu
açısından da sıkıntılıdır.
Yine,
seçilmiş bir belediye başkanı bir İçişleri Bakanı
tarafından görevden alınabiliyor, bakanın bu yetkisi var.
Şimdi, dün, özgürlükçü ve güvenlikçi bakış
açısını başka bir vesileyle burada
tartışmıştık. İşte, güvenlikçi
bakış açısı budur insan haklarına. Olması gereken
nedir? Bakan doğrudan görevden alamamalıdır. Bakanın
yetkisi nasıl olabilir? Mahkemeye başvurabilir, mahkeme
kararıyla seçilmiş birisini belki açığa alabilir, geçici
olarak görevden alabilir vesaire ama şu anda durum ne? Bakan görevden
alıyor, Git mahkemeye başvur, kendi hakkını mahkemede
ara. diye, seçilmiş olana ek bir külfet getiriliyor. Bu da demokrasi
açısından sıkıntılıdır.
İl genel
meclislerinde de durum farklı değil değerli arkadaşlar.
Biliyorsunuz, yapılan yasal değişiklikle, il genel meclisleri
kendi başkanını kendi içinden seçiyorlar. Daha önce vali
doğal başkanıydı ama şimdi de encümende
sıkıntı var. Encümendeki çoğunluk atanmışlarda.
Yani vali ve kentteki bürokratlar, atanmışlar, memurlar encümende
çoğunluğu oluşturduğu için, encümen kararları yine
atanmışlar tarafından alınabiliyor,
atanmışların iradesi doğrultusunda alınabiliyor. Bu
nedenle, seçilmiş olan il genel meclisi üyelerinin, kararları etkili
bir şekilde alma ve uygulama gibi bir durumları yok.
Şimdi,
zamanımız çok kalmadı ama müsaadenizle bu
Dün özellikle DTPli
belediyeler kastedilerek, bazı milletvekili arkadaşlarımız,
bölücü faaliyetler yürüten belediyeler için AK PARTİnin göz yumduğu,
bunlarla ilgili gerekli şeyleri yapmadığı şeklinde,
hem dolaylı olarak partimizle ilgili ithamlarda bulunuldu. Buna
ilişkin kısa bir iki şey söylemek istiyorum.
Elbette ki
Demokratik Toplum Partisinin belediyecilik anlayışı diğer
partilerden farklıdır, farklı olmak zorundadır. Biz,
farklılığımızla var olmayı, farklılığımızla
yerel yönetimlerdeki katılımcı, şeffaf, o yörenin
özgünlüğünü, ihtiyaçlarını, taleplerini dikkate alan
anlayışımızla elbette ki farklı bir belediyecilik
yürütüyoruz. Bunun adına bölücülük denmesini yadırgıyoruz.
Bakın, bir belediyemiz halkın bayramını Türkçe ve Kürtçe
kutladı diye hakkında soruşturma açılabiliyor. Yüzlerce
dava, soruşturma var. Hakkında soruşturma
açılmamış belediye başkanımız yok. Neden?
Yazmış olduğu, basmış olduğu davetiyede Türkçe ve
Kürtçe, halkın bayramını kutlamış ya da yeni
yılını kutlamış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın
Demirtaş.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Şimdi, her gün -sizlere de
ulaşıyordur- değişik belediyelerden davetiyeler geliyor;
Türkçe-İngilizce, Türkçe-Almanca, Türkçe-Fransızca ya da başka
dillerde, ihtiyaca göre basılabiliyor. Bunların bir tekiyle ilgili
savcılar soruşturma açmamış ya da savcı
soruşturma açmışsa bile -ki bunun örneği yok Kürtçe
dışında hiçbir dile açılmamış- İçişleri
Bakanlığı soruşturma izni vermemiştir ve
açılmış soruşturmaların tamamı da beraatle
sonuçlanmış. Yani yasa dışı değil, kanuna
aykırı değil, hukuka aykırı değil. Buna
rağmen hâlen her davetiye ile ilgili savcılar soruşturma
başlatıyor, soruşturmayı yürütebilmek için İçişleri
Bakanlığından izin istiyor, İçişleri
Bakanlığı da izin veriyor ve dava açılıyor tekrar
beraat ediliyor. Bu süreç yıllardır devam ediyor. Eğer buna
bölücülük deniliyorsa asıl ayrımcılık, asıl bölücülük
işte Kürtçeye karşı bu tahammülsüzlüktür değerli
arkadaşlar. Bakın, bu kürsüden, Meclis kürsüsünden insanlar kendi
duygularını, düşüncelerini İngilizce ifade ettiler,
yabancı devlet başkanları gelip kendini ana dilinde bu kürsüden
ifade ettiler. Alanya Belediyesi, Marmaris Belediyesi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demirtaş.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) -
orada yaşayan insanların taleplerini
İngilizce, Almanca karşılayabiliyor ama bu ülkenin öz
evlatları olan Kürtlere karşı bu tahammülsüzlüğü biz
doğrusu anlayamıyoruz. Asıl ayrımcılık, bölücülük
bu tahammülsüzlüktür diye düşünüyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.
Madde üzerinde
şahısları adına ilk söz Bursa Milletvekili Mehmet Tunçaka
aittir.
Buyurun
Sayın Tunçak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İl
Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
kanunun düzenlenmesinde fevkalade emeği bulunan gerek bürokrasiden gerekse
Bakanlıktan ve gerekse bu konuda uzman kabul edilen üstatlara çok
teşekkür ediyorum verdikleri emeklerden dolayı.
Değerli
milletvekilleri, belediye meclislerinin ve il genel meclislerinin yetkilerinin
tekrar düzenlenmesi ve yetkilerinin düzenlenmesinin ardından da Hükûmet
olarak gelir noktasında arkasında net bir duruş sergilenmesi,
dolayısıyla gerek belediye gelirlerinin gerekse il özel idare
gelirlerinin artması için her geçen gün yeni tedbirlerin ihdas edilmesi AK
PARTİ Hükûmetinin, takdir edersiniz, en önemli icraatlarından biri
olagelmiştir. Yerelleşmeyle ilgili birçok anlamda değişik
eleştirilere maruz kalmasına rağmen, dünyanın geldiği
noktada özellikle yerel yönetimlerin güçlenmesi, yerel yönetimlerin
yaptığı işlerin arkasında merkezî idarenin durabilmesi
noktasında AK PARTİ Hükûmeti net bir tavır sergilemiştir ve
bu tavrın neticelerini son beş yıldan beri almaya devam
ediyoruz.
Şu anda
gerek illerimizde ve gerekse ilçe ve köylerde çok önemli yatırımlar
yerel yönetimler tarafından yapılıyor. Daha önce bir köy
kanalizasyonunun dahi yapılabilmesi için birçok imzanın
gerektiği ve birçok yetkilinin arkasından koşturulması gerektiği,
mahalle ve köy muhtarlarının devamlı Ankarada koştuğu
günlerin çok geride kaldığını hatırlatmak isterim ve
şu anda gerek il genel meclisleri içerisinde gerek belediyeler içerisinde
çok kısa sürede kararlar alıp çok kısa sürede uygulamalar
yapılabiliyor. Dolayısıyla hizmet artık yerinden
üretilebiliyor. Bu, ifrat ve tefrite gitmeden uyumla yapılan bir
işlemdir. Yani bir tarafın dediği gibi, sınırsız
yerel yönetimlere yön vermek, sınırsız şekilde yerel
yönetimlerin faaliyetlerini göstermesi değil yahut da sadece merkezî
yönetim tarafından karar alınması ve kararların sadece
merkezî yönetim tarafından uygulanması değil, gerek merkezî
yönetimin gerekse yerel yönetimlerin bir uyum içerisinde devam etmesi ve çalışması.
İşte, AK PARTİnin yerel yönetimlerle ilgili sürecinin en önemli
özü budur, bu olmaktadır, bu olacaktır.
Dünyanın
yerel yönetimlerle ilgili geldiği bu seviyede, yerel yönetimlere verilen
destek noktasında herhangi bir eleştirinin olmasını anlamak
mümkün değil. En azından yapılanların ortada olduğu ve
liste olarak her şekliyle net olarak ortaya konulabileceği bir
gerçek.
Değerli
milletvekillerimiz, Büyükşehir Belediyesi Kanunuyla 5302
sayılı, İl Özel İdaresi Kanunuyla Beledi Kanunuyla ve
şimdi de önümüzdeki süreçte gelecek olan Köy Kanunuyla her geçen gün
yerel yönetimlere merkezî idarenin verdiği destek daha da artacaktır.
Bu, yerel yönetimlere olan güvenin bir gerekçesidir ve bu yerel yönetimlere
olan güvenin neticelerini de özellikle belediyelerimiz, özellikle de AK PARTİ
belediyeleri net olarak ortaya koymuşlardır. İllerimiz,
ilçelerimiz, belediyecilikle tanışmış, belediyeciliğin
ne olduğunu, nasıl yapılması gerektiğini
halkımıza hissettirmişlerdir. Belediyeciliği sadece klasik
bir belediyecilik anlayışıyla yapmak yerine içinde gençlik
sporu, sosyal hizmetleri, kültür, turizmi de alan, her alanda il ve ilçeyi
kucaklayan bir belediyecilik anlayışı, artık olması
gerektiği gibi işlemeye, faaliyet göstermeye
başlamıştır.
İl genel
meclislerinin, özellikle de 5302 sayılı Yasadan sonra aldığı
yetki ve görevlerle birlikte yaptığı hizmetler,
aldığı kararlar, il özel idarelerinin karar organı
olması sıfatıyla yaptığı faaliyetler ve
aldığı kararlar hakikaten takdire şayandır. Şunu
da belirtmek isterim: Gerek belediye meclislerinde gerek il genel
meclislerinde, ister istemez belki iller içerisinde, süreç içerisinde
ayrıca bazı hatalar da gerçekleşebilir,
gerçekleşmiştir de, olabilir de. Genel manada topyekûn il genel
meclislerini ya da yerelleşmeyi ya da belediyeleri haksız yere itham
etmenin manası, bu şekliyle yoktur. Kaldı ki bürokraside çok
daha fazla hatalar olmasına rağmen ister istemez korumak zorunda
olduğumuz bir işleyiş vardır. Dolayısıyla bizim
yapmamız gereken, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tunçak, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MEHMET TUNÇAK
(Devamla) Nasıl Türkiyede demokrasinin gelişmesi için Türkiye
Büyük Millet Meclisinin olmazsa olmaz bir şart olduğunu biliyor isek
yerelde de illerde il genel meclislerini ve belediye meclislerini
çıkartacağımız kanunlarla, alacağımız
kararlarla net olarak desteklemeye devam etmektir ve bu şekliyle, sadece
kanunlarla değil, maddi anlamda da arkasında durmamız bizim
büyüklüğümüzün de bir göstergesi olacaktır.
Ben, yeni kanunun
hayırlara vesile olması temennisiyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Tunçak.
Şahısları
adına ikinci söz Sakarya Milletvekili Recep Yıldırıma
aittir.
Sayın
Yıldırım, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
RECEP YILDIRIM
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel
İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin geçici 2nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddeyle,
büyükşehir belediyelerine, tüzel kişiliği ilk mahallî idareler
genel seçimlerinde sona erecek olan ilçe ve ilk kademe belediyelerinden pay
verilmesi noktasında düzenleme gelmektedir. Bu ilçe ve ilk kademe
belediyelerine genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı
üzerinden ayrılan payların yüzde 30u büyükşehir belediyelerine
gönderilmeye devam edilecektir.
Değerli
arkadaşlar, bu maddeden sonra artık yürürlük ve yürütme maddesi
gelmektedir ve kanun inşallah sizlerin oylarıyla kabul edilecektir.
Bu maddeler
görüşülürken, elbette ki muhalefet milletvekili
arkadaşlarımız görüşlerini ortaya koyarken belediyelerimize
verilen bu katkının, yerel yönetimlere, özel idarelere verilen bu
paranın
Bütçe konusundaki tenkitleriyle olumlu katkı veren
arkadaşlarıma ben buradan teşekkür ediyorum, ancak çok adaletli,
hakkaniyetli, hukuka uygun düzenlemelerin yapılıp
yapılmadığı noktasında gerçeği yansıtmayan
bazı beyanlarda bulunmaları beni şahsen üzmüş
bulunmaktadır. Neden? Geçmiş dönemde belediye
başkanlığı yapmış bir arkadaşınız
olarak söylüyorum, İller Bankasından gelecek paylarımız
belli olmazdı, 100 milyar tahakkuk etmiş, 1 trilyon tahakkuk
etmiş ama ne kadar para kesilecek belli değildi. Ama Adalet ve
Kalkınma Partisinin ortaya koymuş olduğu hükümler çerçevesinde,
2002 seçimlerinden sonra kurulan hükûmetlerde, işte en son Belediye
Kanununda, İl Özel İdareleri Kanununda ve Büyükşehir Belediye
Kanununda şimdi belli noktada bir kıstas getirilmektedir. Keyfî
idareden ziyade, İller Bankası yönetimine veya bir bakanın
yetkisine bırakılmayarak, bu kesintilerin artık bundan sonra
yüzde 60ının mutlak surette o belediyelere gönderilmesi, en fazla
yüzde 40ının kesintiye uğratılması hükmü ortaya
konulmaktadır kanunla birlikte. Evet, mesela deprem oldu, Marmara
depreminde bunu yaşadık; belediyelerimizde muazzam şekilde
yıkım olmuş, insan ölmüş, her yerin altı üstüne
gelmişti. Öyle belediyeler vardı ki bir bardak kırılmamış
ama Benim partimden -Bunu yaşadık, o günkü koalisyon hükûmetlerinde
bulunan partiler için söylüyorum- ona 5 kat fazla gönder. ama
İsim de
verebilirim, Sakaryada Serdivan Belediyesi. Yerle bir olmuş, bu
belediyenin altyapısının hepsi tarumar olmuş,
sıfır. Bırakın hakkını, hiçbir şekilde
katkı gönderilmemiştir. Şimdi adalet
O, nereden nereye
dediğimiz zaman adaletsizlikten adalete yönlendiren bir anlayış
ortaya konulmaktadır.
Değerli
arkadaşlar -küçük belediyelerimiz var, orta belediyelerimiz var- bundan
önce, bakanlık bakanlık proje getirirler, eğer tavassut olursa,
aracı olursa, kendi partisinden olursa, o proje değerlendirilir ve
bakanlıktan yardım yapılır. Ama, şimdi
denkleştirme ödeneği altında ve toplanan vergi gelirlerinden
binde 1 oranında toplanan bir kesinti
Dolayısıyla, bu ne
oluyor? Denkleştirme ödeneği olarak tüm belediyelerimize, parti
ayrılmaksızın, nüfusu 5 bine kadar olan belediyelere bu
payın yüzde 60ının, 5 bin ile 10 bin arasında olan
belediyelerimize de bu paylardan yüzde 40ının aktarılması
öngörülmektedir. O partiden bu partiden denilmeden yapılan bir hadise bu.
Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğümüzün ve İller Bankasının
şu anda kanun çerçevesinde yapılan bu yükseltmelerden ortalama yüzde
35, 45, 55 nispetinde ve özel idarelere ortalama yüzde 56, büyükşehirlere
normal yüzde 36, yüzde 35 şeklinde yansımalar, belediyelerimize de
yüzde 42 oranında yansımalar yapılmakta ve bunlar
yapılırken de hiçbir ayrım gözetmeksizin, kıstas olarak
iktidar partisinden olsun, muhalefetten olsun hepsine aynı adil
şekilde aktarım yapılmaktadır.
Evet, değerli
arkadaşlar, AK PARTİ Hükûmetinin yapmış olduğu
icraatlar budur. Bunun ötesinde yapılan başka bir durum yoktur.
Mahallî idarelere, özel idarelere, belediyelere aktarılan bu paralar 70
milyona aktarılan paradır. Yani hizmet itibarıyla elbette ki
hükûmetlerin elinde bütçeler daha fazla olsun, daha fazla imkânlarla yerel
yönetimlere aktaralım. Hakikaten nüfus itibarıyla gece nüfusu
ayrı gündüz nüfusu ayrı olan bölgelerde şu gün, bu zamanda
yapmış olduğumuz bu kanunun eksikleri vardır,
noksanları vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yıldırım, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
RECEP YILDIRIM
(Devamla) Evet.
Ama, bu kanunun
bu şekilde yürürlüğe girmesi dahi belediyelerimizin elini çok
kolaylaştırmıştır.
Ben buradan tüm
belediye başkanlarımıza, artış oranlarında da
halka aynı şekilde hizmetlerini artırarak devam etmelerini
Hizmet edenle, laf üretenle, icraat yapanı, bu halkın, seçimlerde
mutlaka ayıracağını diliyor, bu kanunda emeği geçen
Değerli Bakanımıza, değerli bütün bürokratlarımıza
ve ilgili bütün kamu kurum ve kuruluşlarına teşekkür ediyor, bu
kanunun hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
Sağ olun,
var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldırım.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın
Ağyüz, buyurun.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Bakanım, hazine alacakları
içerisinde belediyelerin oranı ve miktarı ne kadardır? Borçlanma
olarak soruyorum. Ayrıca, 2004 yılından bugüne kadar yasal
olmayan imar değişiklikleri ve ihaleler hakkında soruşturma
geçirmiş, Bakanlığınız tarafından
soruşturmaya uğratılmış belediye başkanı ve
yönetici var mıdır?
Ayrıca da,
siz de beyan ediyorsunuz, arkadaşlar da, ayrım yapılmıyor
diye. Ama son on gün içerisinde Bayındırlık
Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünden Urfa
bölgesine yardım gönderildi ama Urfa Ayran Belediyesine maalesef bir
kuruş verilmedi. Bunu da bilginize sunmak isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Sayın
Paksoy, buyurun.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, belediye çalışanlarının özlük hakları
merkezî bir düzenlemeyle iyileştirilemediği için her belediye
birbirinden bağımsız, tabii ki miktarları da birbirlerinden
farklı olmak üzere Sosyal denge ödemesi adı altında kanunsuz
ödemeler yapmaktadır. Bu ödemelerin tamamı yasal dayanaktan yoksun,
soruşturma konusu olabilecek ödemelerdir. Tüm belediyeleri, belediye
saymanlarını gelecekte sıkıntıya sokabilecek bu
uygulamaya yasal bir dayanak kazandırmayı ya da farklı
belediyelerin çalışanları arasındaki adaletsizliği
yapacağınız bu düzenlemeyle gidermeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Paksoy.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Aracılığınızla Sayın
Bakanıma soruyorum:
Büyükşehir
belediyeleri ile diğer belediyeler arasında kişi
başına düşen bu parada müthiş bir farklılık var.
Bu adaletsizlik değil mi?
Büyükşehirlerin
sanayisinin büyük olduğu, dolayısıyla verginin fazla
verildiği şeklindeki bir gerekçeden geri kalmış yörelerin
sanki bunda kabahati varmış gibi bir sonuç ortaya çıkmayacak
mı?
Bu
yardımın büyükşehir veya küçük şehir, bütün şehirlerde
yaşayan insanlarımıza eşit ve adil bir şekilde
dağıtılması daha uygun olmaz mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın
Bakanım, başka sorusu olan yok, cevap verebilirsiniz.
Buyurun efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Sayın
Paksoyun sorusuyla ilgili, belediye çalışanlarının bu
sosyal denge ödemeleri konusunda Bakanlığımızın
çalışması sürüyor. Geçmişte de bu konuda değişik
uygulamalar olmuş, şu anda da bazı sorunlar var, bunlar üzerinde
çalışmalar sürüyor.
Şimdi,
Sayın Ağyüzün Hazine alacakları içinde belediye
borçlarının payı ne kadardır? sorusu var. Tabii buna
baktırıyorum, eğer süre içinde, bu tasarı görüşülürken
gelirse söyleyeceğim.
İmar
uygulamalarıyla ilgili tabii çok soruşturma var. Biliyorsunuz,
değerli milletvekilleri, yerel yönetimlerle ilgili Anayasamızın
öngördüğü merkezî yönetimin vesayet yetkisi İçişleri
Bakanlığı aracılığıyla
kullanılmaktadır. Şu anda 81 il özel idaremiz, 3.225 belediyemiz
vardır Türkiyede. Bu 3.225 belediyeyle ilgili teftiş, inceleme,
değerlendirme genelde Bakanlığımız teftiş
mekanizmaları içinde yürütülmektedir. Bunun içinde de tabii, bazen
vatandaş şikâyeti, bazen zaten uygulamayla ilgili ulaşan bilgiler
çerçevesinde teftiş veya bazen de normal yaz döneminde mesela
belediyelerimize teftiş gönderilmektedir. Bu çerçevede tabii, bunun
içinde, sizin de ifade ettiğiniz gibi, imarla ilgili olanlar da
vardır, soruşturma izni olan da vardır ama şu anda onlarla
ilgili bir sayı veremiyorum. Urfayla ilgili notunuzu da aldık.
Mesela, 2007 yılında toplam teftiş sayısı -bir rakam
vermiş olayım, bilginize sunmuş olayım- 866dır.
Değişik şekillerde, bir kısmı ifade ettiğimi gibi
normal teftiş, bir kısmı şikâyetle ilgili olmuş
olabilir.
Sayın
Bulutun sorusu: Büyükşehir belediyeleriyle diğer belediyeler
arasındaki fert başına ödenen miktarlarda adaletsizlik
deniliyor. Tabii, bu konu, bu teklif görüşülürken hem komisyonda hem Genel
Kurulda bu gündeme geliyor. Ben dün de ifade ettim, bu konuda yeniden bir
değerlendirme yapılabilir, çalışma yapılabilir. Nüfus
açısından nüfusu bugünkü büyükşehir belediyeleri seviyesinde
illerimiz var onlar yeniden değerlendirilebilir, o ayrı bir
çalışmadır ama şu anda biz yeni bir sistem getirmiyoruz. Bu
teklif, mevcut uygulanan sistemi biraz daha iyileştirme, biraz daha
adaletli bir şekle getirmeyi hedefliyor. Yani baştan sona sistemi
değiştiren bir teklif değil.
Bakın, bu
kanunlaştığında teklif ne olacak? Bu
kanunlaştığında, biliyorsunuz oranlarda, bütün
belediyelerde ciddi bir artış oluyor yani ortalama artış
miktarı yüzde 44. Büyükşehirlerde biraz daha düşük bu
artış, normal belediyelerde biraz daha yüksek. Ama, büyükşehir
ve diğer belediyeler ayrımı içinde tabii ki miktar olarak biraz daha
düşük kalıyor. Tabii şunu da küçümsemeyelim: Büyükşehirlerimiz
nüfusun çok büyük bir kesimini de içinde barındırıyor. Şu
anda benim elimdeki veriye göre, nüfusumuzun neredeyse yüzde 40ı
civarında, 31 milyon nüfusumuz bizim, büyükşehirlerde
yaşıyor yani yaklaşık 71 milyon nüfusumuzun 31 milyonu,
yüzde 45i yüzde 40ın üzerinde, bakın- büyükşehirlerde
yaşıyor. Onun da önemini tabii kendimizin görmemiz lazım. Ama,
biz yine de bu konuda özellikle bazı illerimizle ilgili yani
büyükşehir konusunda nüfusu gerçekten yüksek seviyede olan illerimizle
ilgili, dün de ifade ettim, yeni bir çalışma yapılabilir, buna
da sıcak bakarız.
Bu çerçevede bu
sorulara cevap vermiş oluyorum Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde dört önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 248 sıra sayılı yasa teklifinin geçici 2. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının son cümlesinin çıkartılarak
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ali
Koçal Eşref
Karaibrahim
Malatya Zonguldak Giresun
Abdullah
Özer Vahap
Seçer
Bursa Mersin
Fazla olan tutarlar, nüfusu mevcut büyükşehir
belediyelerinden fazla olan il belediyelerine nüfus esasına göre
dağıtılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İl Özel İdareleri ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun
Teklifinin Geçici 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
1.1.2009 ila 30.6.2009 dönemine ilişkin tahakkuk edecek büyükşehir
belediye payları ise 2008 yılının aynı döneminde
tahakkuk eden aylık tutarların yüzde 60ından fazla olamaz.
ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Harun
Öztürk Kamer
Genç
İzmir Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin Geçici 2. maddesine
3. fıkra olmak üzere 22/3/2008 tarihli ve 5747 Sayılı
Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun hükümlerine göre tüzel kişiliği
kaldırılan belediyelerin var olan borçları bir sefere mahsus
affedilmiştir. ibaresinin eklenmesi hususunu arz ve teklif ederim.
Münir Kutluata Cemaleddin Uslu Emin Haluk Ayhan
Sakarya Edirne Denizli
Mümin
İnan Hasan
Özdemir
Niğde Gaziantep
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan İl Özel İdareleri ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun
Teklifinin Geçici 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve bu
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(2) 2 nci maddenin üçüncü fıkrasına göre ayrılan
ve dördüncü fıkrasına göre dağıtılan büyükşehir
belediye paylarında 1/7/2008 ilâ 31/12/2008 dönemine ilişkin tahakkuk
edecek aylık artış, 2007 yılının aynı
dönemine ilişkin olarak tahakkuk eden aylık tutarların yüzde
50sinden fazla olamaz; 1/1/2009 ilâ 30/6/2009 dönemine ilişkin tahakkuk
edecek büyükşehir belediye paylarındaki artış ise 2008
yılının aynı döneminde tahakkuk eden aylık
tutarların yüzde 50sinden fazla olamaz. Fazla olan tutarlar,
artış oranı yüzde 50den az olan büyükşehir belediyelerine
bu oranı aşmamak üzere nüfus esasına göre
dağıtılır.
(3) 1/7/2008 ilâ 31/12/2012
tarihleri arasında 2 nci maddenin üçüncü fıkrasına göre
ayrılan büyükşehir belediye paylarının
hesaplanmasında, 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim
Vergisi Kanununa ekli (l) sayılı listede yer alan mallardan tahsil
edilen Özel Tüketim Vergisi tutarları, bu dönemle sınırlı
olmak üzere büyükşehir belediyesi pay hesabına dâhil edilmez. Pay
hesabına dâhil edilmeyecek tutarın miktarını ve süresini
azaltmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Hüseyin
Tanrıverdi Hamza
Yanılmaz Kayhan
Türkmenoğlu
Manisa Elâzığ Van
Nihat Ergün Ayşe Nur
Bahçekapılı Recep
Koral
Kocaeli İstanbul İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutacağız?
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Uygulanmakta olan
ekonomik istikrar programı çerçevesinde bütçe dengeleri gözetilerek,
büyükşehir belediyelerine aktarılacak kaynağın yıllara
yayılması amaçlanmaktadır.
Büyükşehir
belediyesi paylarının dağıtımında, bir önceki
yılın aynı ayına göre tahakkuk eden tutarlar esas
alındığından
01/07/2008 ile 31/12/2008 dönemine ilişkin aylık
büyükşehir belediye paylarının, 2007 yılının
aynı döneminde aylık olarak tahakkuk eden tutarların adil
dağıtımı amacıyla bu değişiklik
yapılmaktadır. Dolayısıyla Özel Tüketim Vergisinin pay
havuzunda dâhil edilmesi nedeniyle 2008 yılının Temmuz
ayından sonraki dönem ile 2009 yılının Ocak ve Temmuz
aylarında tahakkuk edecek payların
büyükşehir belediyeleri arasında dengeli bir şekilde
dağıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin Geçici 2. maddesine
3. fıkra olmak üzere 22/3/2008 tarihli ve 5747 Sayılı
Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun hükümlerine göre tüzel kişiliği kaldırılan
belediyelerin var olan borçları bir sefere mahsus affedilmiştir.
ibaresinin eklenmesi hususunu arz ve teklif ederim.
Münir
Kutluata (Sakarya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu efendim?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
22/3/2008 tarihli ve 5747 Sayılı Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
hükümlerine göre tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerin
var olan borçlarının bağlandıkları yeni belediyelere
yük olmaması ve zor durumda kalmamaları amaçlanmıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
248 sıra
sayılı Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet buradalar.
Geçici madde 2
üzerindeki Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, daha evvel kabul ettiğimiz önerge sebebiyle diğer
iki önergeyi işleme koyamıyorum.
Şimdi kabul
edilen önerge doğrultusunda geçici 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici 2nci madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni geçici madde ilavesine dair bir önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 248 Sıra Sayılı Yasa Teklifine aşağıdaki
geçici 3. maddenin eklenmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Geçici Madde 3:
Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten en geç üç ay içinde,
belediyelerin doğal gaz ve elektrikten çeşitli kuruluşlara olan
borçları tespit edilerek Resmî Gazetede yayımlanır.
Bu suretle tespit
edilen borçlar yayımı takiben en geç altı ay içinde ilgili
belediyelerden eşit taksitlerle tahsil edilir. Tahsilat 6183
Sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge sahibi olmadığı için gerekçeyi okutuyorum efendim.
Gerekçe:
Birçok belediye
vatandaşlardan tahsil ettiği doğal gaz ve elektrik
paralarını ilgili idarelere ödememekle devleti büyük zararlara
sokmaktadır. Ayrıca hangi belediyelerin bu kalemlerden ne kadar
borçlarının olduğunun da vatandaşlarca bilinmesinde yarar
vardır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Yeni geçici madde
ilavesine dair bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 248 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Baratalı Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin
Ünsal
İzmir Malatya Amasya
Selçuk Ayhan Hikmet Erenkaya Yaşar Tüzün
İzmir Kocaeli Bilecik
R.
Kerim Özkan
Burdur
Geçici Madde 3-
Bu Kanunun 7 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasındaki yüzde 40
oranı 2009 takvim yılından başlamak üzere iki yıl
süreyle yüzde 30 olarak uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu efendim?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Selçuk Ayhan konuşacak.
BAŞKAN
Önerge üzerinde buyurun Sayın Ayhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Cumhuriyet Halk Partisi olarak 7nci maddenin içinde değişiklik
yapılması için verdiğimiz kesintilerle ilgili önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, yasaları çıkarırken geçmişte zaman zaman
yapıldığı gibi kişisel, yandaşsal ya da siyasi
hesaplarımızla değil, ülkemizin, halkımızın
çıkarlarını göz önüne alarak, bilimsel verileri dikkate alarak
çıkarmak ve yasaların çıkarılması için yapılan ön
çalışmalarda ciddi hazırlıklar yapmak durumundayız.
Geçenlerde yerel
yönetimlerle ilgili çıkardığımız yasada, hepinizin
bildiği gibi, birçok belde belediyemizi kapattık. Ve biz burada
yasayla ilgili görüşürken belki nüfusu 1.999 olan bir beldede olabilen 2
veya 3 tane doğum nedeniyle bizim belediye olma hakkını iptal
ettiğimiz belde, belediye sıfatını kazanıyordu ya da
nüfusu 2.001 olan bir beldede olası bir trafik kazası ya da
değişik nedenlerle olan ölümler nedeniyle o belediye olarak
kalırken aslında o vasfını yitiriyordu. Bunlara hiç dikkat
etmiyoruz.
Yeni ilçe
yaptığımız belediyelerde yanlış işler
yaptık. Belediye Kanununun sınırlarla ilgili maddelerine dikkat
etmeksizin tamamen ileriye dönük hesaplarımızı dikkate alarak ve
o bölgedeki insanın kendisini nasıl hissettiğini bile
düşünmeden, onun psikolojisine bile değer vermeden Belediye
Yasası çıkardık. Dileğim, Anayasa Mahkemesi bunu bozar da
her şey yoluna girer, yoksa bunun sıkıntılarını
önümüzdeki süreçte hep birlikte yaşayacağız.
Bunun
dışında, turistik beldelerimiz var, örneğin bugün
İzmirin Ödemiş ilçesine bağlı Bozdağ beldesi hem
yazın hem kışın hafta sonları nüfusunu üçe, dörde
katlayan bir belde. Yani dağ turizminin olduğu, orman turizminin
olduğu, kışın kış turizminin
yapıldığı bir belde şimdi artık köy statüsünde.
Şimdi yerel yönetimlerde amaç, vatandaşı
çalışırken de dinlenirken de eğlenirken de rahat ettirmek,
huzurlu yaşamasını sağlamaktır. Bu anlamda, yerel
yönetim gelirlerinin artırılması, genel bütçeden yerel
yönetimlere verilen payların artırılmasında o belediyelerde
sağlıklı kentleşmenin olması açısından
-tabii sağlıklı kentleşme dediğimizde imar
planı içindeki yeşil alanından konut alanlarına, rekreasyon
alanlarına, ulaşım planına, eğitim ve dinlenme
tesislerine kadar bütünüyle ele alıyorum- yarar var. Bunu kimse
yadsıyamaz. Ancak bu yapılırken kentin talan edilmesine, kent
alanlarının peşkeş çekilmesine fırsat verecek
davranışlardan da kaçınmamız lazım. Yani
sağlıklı ve planlı kentleşme sonuç itibarıyla
Türkiyede göç nedeniyle kendi yurdunu terk eden, vatan özlemiyle tutuşan
birçok insanın da yerinde kalmasını sağlayacak istihdam
projeleri de oluşturacaktır, yaratacaktır. Bunların hepsini
bilerek hareket etmek durumundayız.
Bir yandan
Büyükşehir Belediye Yasasında da bazı aksaklıklar var.
Örneğin, büyükşehir belediyeleri içindeki orman köylerinin kültür
evi, yol gibi problemleri özel idareye aittir. Ancak aynı köylerin imar,
su ve benzeri hizmetleri de büyükşehir belediyeleri tarafından verilir.
Bu da şu tip sıkıntılar yaratıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ayhan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) Örneğin bir büyükşehir belediyesi kendi alanındaki
herhangi bir ova köyünde yaptığı yolu orman köyü statüsündeki
köyün sınırında bırakıyor ya da özel idare herhangi
bir orman köyüne yaptığı yolu -tersi- bırakıyor. Tüm
bu yetkilerin büyükşehir alanlarında, büyükşehir belediyeleri
içinde toparlanması gerekir.
Özel idareye
aktarılan kaynaklardan yapılan hizmetlerde objektif olmak gibi
bir zorunluluk var. Çanakkale yolu
üzerinde Bergamanın Pınarlı diye bir köyüne gittim. Köye 500
metre kala ayrılan bir yol var, köy yolu, oraya kadar gayet güzel asfalt,
daha sonrası da devam ediyor ama köye asfalt girmemiş, stabilize,
aşırı kumlu, tozlu bir yol. Gittiklerinde siyasi irade 20 tane
oy verdiniz, hangi yüzle bu hizmeti istiyorsunuz? demiş. Bu
konuşmayı yapacağım için tekrar sordum ve bu sorunun hâlâ
devam ettiğini öğrendim. Yani biz hizmet götürürken burada ne
söylersek söyleyelim objektif kriterler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ayhan.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) Teşekkür edeyim efendim.
Peki,
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Yeni geçici madde
ilavesine dair bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden pay verilmesi hakkında kanuna
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
01.01.2005
tarihinden önce belediyelerde işçi olarak çalışanlar, kendi
istekleri hâlinde, herhangi bir hak kaybına uğramadan eski
statülerinde çalışmaya devam edebilirler, bu kişiler
hakkında 5620 sayılı geçici işçilere ilişkin vize ve
süre şartları aranmaz.
Mümin
İnan Cemaleddin Uslu Münir Kutluata
Niğde Edirne Sakarya
Hasan
Özdemir Kemalettin
Nalcı
Gaziantep Tekirdağ
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. Böyle bir sorun var, başka şekilde çözümü
üzerinde çalışıyoruz ama burada katılmıyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Mümin İnan konuşacaklar.
BAŞKAN
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay verilmesi Hakkında Kanun
Teklifine bir madde eklenmek suretiyle, mağdur olan işçi
arkadaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi
noktasında söz almış bulunuyorum. Sayın Bakanımın
da ifade ettiği gibi böyle bir sıkıntı var. Bu
sıkıntıların çözülmesi noktasında kendisiyle ve bu
kanun teklifini hazırlayan Sayın Nihat Ergünle de yapmış
olduğumuz görüşmelerde, önümüzdeki günlerde yeni bir kanunla bu
işin çözümlenmesinin daha mantıklı olabileceğini ifade
ettiler, çok teşekkür ediyorum.
Belediye
gelirlerinin artırılması, yıllardan beri bütün belediye
başkanlarının ısrarla beklediği ve her gün takip
ettiği bir hadise. Yıllardır belediye
başkanlığı yapmış ve uzun yıllardır
Türkiye Belediyeler Birliğinde başkan
yardımcılığı yapmış bir kardeşiniz
olarak, belediye paylarının artırılması
noktasında değişik mücadeleler verildi, hem 57nci hem 58inci
hem 59uncu hem 60ncı hükümetler nezdinde ama bugün, milletvekili olarak,
bunu ısrarla bekleyen belediye başkanlarının beklentilerine
cevap verme noktasında katkı yaptığımız için de
memnunum. Bu konuda katkısı olan bütün arkadaşlarımıza
da çok teşekkür ediyoruz. Bütün eleştirilere rağmen,
iktidarıyla ve muhalefetiyle, büyük bir toplum kesimini ilgilendiren bu
hadiselerin, belediye başkanlarının ihtiyaçlarına cevap
verdiği için, orada çalışanların ihtiyaçlarına cevap
verdiği için, belde halkının ihtiyaçlarına cevap
verdiği için, eksiklikleri daha sonra düzeltilmek kaydıyla bu kanun
teklifine evet dediğimizi, olumlu baktığımızı,
daha önceki konuşmalarda söylemiştik.
Esasen,
bahsettiğimiz işçilerin bu mağduriyetleri daha önce
çıkarılan 5620 sayılı Kanunla ortaya
çıkmıştır. 1999 yılından 2005 yılına
kadar, yıllardan beri aynı statüde çalışan işçi
kardeşlerimizin bu kanun çıktıktan sonra bulanık bir hâle
gelmesinden kaynaklanan bir sıkıntıdan bu öneri
verilmiştir. Dolayısıyla, bunun çözülmesi noktasında da
atılan adımların olumlu
karşılandığından biz de memnuniyet duyuyoruz.
Burada
çalışan arkadaşlarımızın -bütün
evraklarının, iş kurumlarından alınan resmî
evrakların- esasen geçici işçi statüsünde kabul edilemeyeceği,
iki yıl aralıksız çalıştıkları için sürekli
işçi kadrolarında olması gerektiğini hepimiz biliyoruz ama
bir muğlaklık var. Bunun düzeltilmesinin hepimizin görevi olduğu
düşüncesindeyim.
Değerli
arkadaşlarım, belediyeler için vatandaşımıza ilk
etapta, birinci elden hizmetin sürekli, kaliteli ve sağlıklı
yürütülmesi bakımından en önemli konunun gelirler ve paylar
olduğunu hepimiz biliyoruz. Hizmetin kalitesinin düşürülmemesi,
hizmetin kalitesinin sürekli artırılması noktasında ciddi anlamda
paraya ihtiyaç olduğunu biliyoruz. 1999dan 2008 yılına kadar
bütün belediyelere aynı paylar gitmesine rağmen fiyat
artışlarından, petrol fiyatları, girdi fiyatları,
hizmet fiyatları, işçi fiyatlarının artmasından
dolayı hizmetlerde birtakım eksiklikler ve aksaklıklar
görülmektedir.
Esasen daha önce
çıkarılması, daha erken çıkarılması gereken bir
kanundu ama bugün çıkarılması da son derece sevindirici bir
hadisedir. Ben kanunun olumlu ve hayırlı olmasını temenni
ediyorum. İleriki safhalarda eksik ve ihtiyaç olan konuların da yine
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından getirilebileceğini de ifade
etmek istiyorum.
Daha önceki
görüşmelerimizde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de Belediye
Gelirleri Yasasının düzeltilmesi, payların
artırılması noktasında bir çalışma
başlatmış iken Hükûmetin ve milletvekili
arkadaşlarımızın böyle bir kanun
hazırlığı içerisinde olduğunu öğrendiğimizde
değişik önergelerle bunu takviye etme düşüncesiyle kendi kanun
teklifimizi getirmedik ama bu kanun teklifini, eksikliklerine rağmen
beklentilere az da olsa cevap verdiği için destekleyeceğimizi
bildiriyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın İnan.
Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 9- (1) Bu
Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası 1/1/2009 tarihinde, 7
nci maddesinin üçüncü fıkrası 1/7/2009 tarihinde, diğer
hükümleri ise 1/7/2008 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Nevingaye Erbatur.
Sayın
Erbatur, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 248 sıra sayılı kanunun 9uncu maddesi üzerinde
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Üzerinde
konuştuğumuz teklif, esasen il özel idarelerine ve belediyelere genel
bütçe vergi gelirlerinden pay verilmesiyle ilgilidir. Yani bir anlamda belediye
gelirlerini ilgilendirmektedir. Ancak belediyelerin gelirleri kadar
tartışılması gereken önemli bir konu da genel bütçe vergi
gelirlerinden aktarılacak bu payların nereye ve nasıl
aktarılacağı yani belediye gelirlerinin nasıl
harcanacağıdır.
Ben de bugün
sizlere 2004 yılında bu çatı altında kabul edilen 5215
sayılı Belediyeler Kanunu ile belediyelere verilen kadınlar ve
çocuklar için koruma evleri açma sorumluluğundan ve ek olarak da
belediyelerin sunmakla yükümlü olduğu kentsel güvenlik hizmetlerindeki
aksaklıklardan bahsetmek istiyorum. Bahsettiğim 5215 sayılı
Kanunun 14üncü maddesinin son fıkrası Büyükşehir belediyeleri
ile nüfusu 50 bini geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma
evleri açar. diyerek ülkemizde bulunan on altı adet büyükşehir belediyesine
ve nüfusu 50 bini geçen binlerce belediyeye kadın ve çocuklar için
sığınma evi açma sorumluluğunu vermiştir. Türkiyede
bugün bulunan toplam sığınma evi sayısı ellidir.
Ülkemizde gerçekleştirilmeye çalışılan kadına
karşı şiddetle mücadelede bu sayının ne denli az
olduğu açıktır. Yapılması gereken bir an evvel
belediyelerin üzerine düşen bu görevi yerine getirmesidir. Ayrıca
merkezî yönetimden yerel yönetimlere aktarılan kaynaklarda nüfus kriteri,
özellikle değişken nüfuslu kentler için tek başına bir ölçü
olarak alınmamalıdır. Örneğin, nüfusu yazın 250 bin
kişiyi bulan, kışın ise 30 bin kişi olan bir turizm
kentini ele alırsak burada belediye sığınma evi açmayacak
mıdır? Nüfus kriteri yanında kalkınmışlık derecesi,
mali kaynaklar, coğrafi konum ve turistik değerler gibi kriterler
üzerinde de durulmalıdır.
Ayrıca,
üzerinde tartıştığımız vergi gelirlerinin
aktarımı sırasında bölgeler arası eşitliksizlerin
giderilmesi de amaçlanmalıdır. Bölgeler arasındaki ihtiyaç ve
yerel vergilendirme kapasitesindeki farklılıklar, mali
yardımların dağıtımında mutlaka ele
alınmalıdır. Mali yardım sistemi, belediyelerin
yükümlülüklerini yerine getirebilecekleri yeterlilikte olmalıdır.
Mor Çatı
Kadın Sığınağı Vakfının 2007
yılının sonlarında yaptığı bir basın
açıklamasında da dile getirildiği gibi, sığınak
faaliyetleri, kaymakamların ve yerel yöneticilerin iyi niyetine
bağlı olmaktan öte geçememekte ve çoğu zaman yerel yönetimlerin
değişmesiyle durma noktasına gelmektedir. Oysa 4 Temmuz 2006da
yayınlanan Başbakanlık genelgesine göre, sığınak
çalışması gerçekçi bir bütçe ve edinilen deneyimlerin
ışığında hazırlanan bir protokol
aracılığıyla kurumsallaşmalı ve amacına
uygun bir şekilde çalışmalıdır. Yerel yönetimlerin
bütçeleri, bu amaca uygun bir biçimde toplumsal cinsiyeti gözetecek ölçüde
şekillendirilmelidir. Ayrıca, sığınma evinde
yaşayan kadınların toplumsal ve ekonomik hayata
katılımlarını kolaylaştıracak hizmetlerin
sunumunda da yerel yönetimler yine başat görev üstlenmelidir. Aksi hâlde,
kadına karşı şiddetle mücadelede sivil toplum örgütlerinin
gerçekleştirdiği faaliyetlerin dışına
çıkılamaz. Ayrıca, yerel yönetimler, sadece
sığınma evi açma aşamasında değil, kadına
karşı şiddetin her aşamasında aktif bir tutum sergilemelidir.
Çünkü aile içi şiddetle mücadelede önemli engellerden biri de şiddete
uğrayan kadınların korkmaları, yaşadıkları
şiddeti dile getirememeleri, açığa çıkarmamaları ve
aile içinde saklamaya çalışmalarıdır. Şiddete
uğrayan kadın ve çocukların çekinmeden başvurabilecekleri
birinci basamak yerel yönetimler olmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; belediye gelirleri ve
harcamaları tartışılırken Avrupa Kentsel
Şartıyla tanımlanmış olan kentsel hakların
sunumu konusunda da birkaç cümle söylemek istiyorum. Dünyanın birçok ülkesinde
sağlıklı bir kentsel yaşamın sürdürülebilmesi için
kentlerde yaşayan insanların temel hak ve sorumlulukları yasalar
ve ilgili düzenlemelerle belirlenmiştir. Bu haklardan faydalanma ve
sorumlulukların paylaşımı eşitlik ve adalet temeline
dayandırılmaktadır. Özellikle de anayasal güvence altında
olan sosyal devlet ilkesi bunu gerektirmektedir.
Yapılan
araştırmalarda, kadınların kendilerine,
yaşadıkları toplum, kültür, aile ve toplumsal gruplar
tarafından yüklenmiş olan toplumsal cinsiyet rolleri ve bu roller
doğrultusunda ortaya çıkan beklentiler nedeniyle kentsel haklardan
yeterli düzeyde faydalanamadıkları tespit edilmiştir. Kentsel
hak ve hizmetlerin önemli bir boyutunu güvenlik hizmeti
oluşturmaktadır. Ancak güvenlik hizmetini sadece emniyet
açısından da almak mümkün değildir; şehir içi
ulaşım, park ve bahçe hizmeti, aydınlatma, kaliteli bir mimari
ve fiziksel çevre, çarşı ve pazar yeri düzenlemesi, toplumsal
cinsiyeti gözeten konu düzenlemesi gibi konular da güvenlik hizmetinin içinde
ya da bu hizmetle bütünleşik olarak ele alınması gereken
konulardır.
Kadınların
kentsel hizmetlere erişiminde sıkıntı yaşamaması
için kentsel hizmet sunucuları tarafından hizmetlerin, kadın
bakış açısı ve gereksinmeleri de dikkate alınarak
planlanması ve toplumsal cinsiyet eşitliği
anlayışı doğrultusunda uygulanmaya sunulması şarttır.
Aynı kentin aynı sokaklarını kullanan kadınlarla
erkekler, özellikle belli bir saatten sonra çok farklı duygular
yaşar. Kadınlara, aleni olmasa da gizli bir biçimde, üstü örtülü bir
biçimde yasaklanmış yerler vardır. Ancak kentlerimizde
kadınların bedensel ve ruhsal bütünlüğünün korunmasına
yönelik etkili önlemler alınmış değildir. Otomobil
güvenliğini yaya güvenliğinden daha üstün gören bir yönetim
anlayışıyla karanlık alt geçitler, sakatları,
yaşlıları, çocuklu kadınları göz ardı eden üst
geçitler, yetersiz sokak ve cadde aydınlanması, binalar
arasındaki dar ve karanlık geçitler, bakımsız ve yeterli
aydınlatmanın gerçekleştirilemediği açık ve ortak
kullanım alanları, ortak kamusal mekânlarda yeterli ve
eğitilmiş güvenlik görevlilerinin bulunmayışı, karakollarda
ilgili durumlar için eğitimli kadın polis, bekçi
bulundurulmayışı kadınların kentsel güvenliğini
azaltan ve kimi zaman da ortadan kaldıran durumlardır. Toplumsal
cinsiyet bakış açısından yoksun kent planlaması da
kentsel güvenliği olumsuz etkilemektedir. Kadının toplumsal
hayata katılımını destekleyecek biçimde yapılmayan
kent planları sonucunda kadınlar erkeklere göre çok daha fazla
kentsel tehlikeyle karşı karşıya kalmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce bir kez
daha belirtmek isterim ki bahsettiğim sorunların çözümü için bir an
evvel kentsel güvenliğe yönelik düzenlenmelerin toplumsal cinsiyete
duyarlı bir bakış açısı ile yeniden ele
alınması ve düzenlenmesi gerekmektedir. Bunu için de öncelikli
şart kadının karar alma süreçlerine aktif
katılımının sağlanmasıdır. 1995 tarihli
Pekin Bildirgesinde de dile getirildiği üzere, kadınların
güçlendirilmesi, karar alma süreçlerine katılım ve iktidara
erişimi de içerecek biçimde toplumun bütün alanlarına eşitlik ilkesi
temelinde tam katılımın, eşitlik, kalkınma ve
barışın sağlanması için temel önemdedir. Yani, kentsel
mal ve hizmetlerin kullanıcıları olan kadınların
bunların üretim, sunum ve dağıtımına ilişkin
karar alma süreçlerine katılmalarıyla kadınların gereksinme
ve sorunlarının yansıtılması için uygun kanallar,
cinsiyet eşitsizliklerine ve farklılıklarına duyarlı
yeni bir kent yönetimi yaklaşımı kabul edilmelidir. Tüm bunlar
için de belediye bütçelerinin toplumsal cinsiyeti gözetecek şekilde
yapılması temel şarttır.
Ayrıca,
bugün hâlâ Parlamentomuzda kurulmamış olan kadın-erkek
eşitliği komisyonunun da bir an evvel hayata geçmesi gerekir.
Kadın-erkek eşitliği komisyonunun kurulması
gerçekleşmediği sürece Parlamentomuzda
çıkardığımız yasalarımız kadın-erkek
eşitliğini gözetmeyen yasalar olacaktır. Çünkü,
yasalarımızdaki eşitsizlikler hâlen her alanda devam etmektedir.
Yasalarımızdaki eşitsizlikleri kaldırmadan bunların
uygulamaya geçmesini sağlamak da mümkün değildir. O nedenle,
Parlamentomuzu, bir an evvel kadın-erkek eşitliği komisyonunun
kurulması için harekete geçirmeye çağırıyorum. Bu konuda
Parlamentomuzdaki tüm kadın milletvekillerinin vermiş olduğu
kanun teklifleri var, bunları grup başkan vekillerinin dikkatine
sunuyorum. Eğer bu yaz çalışacaksak, bu yaz
çalışmalarımızı kadın-erkek eşitliği
komisyonunun kurulmasına yoğunlaştırmalıyız diye
düşünüyorum. Eğer bunu sağlayabilirsek ülkemizde
kadınların eşitliği yönünde de bir adım
atmış olacağız. Bunun da ne kadar gerekli olduğunu
yaşadığımız tüm olaylarda görmekteyiz.
Bunun dikkate
alınacağını umuyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erbatur.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Sayın Akçay,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden
Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
24 Ocak 2008
tarihinde Sayın Başbakanın imzasıyla hükûmet
tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan İl Özel İdaresi ve Belediye
Gelirleri Kanun Tasarısı, 14 Mayıs 2008 tarihinde Plan ve Bütçe
Komisyonundaki toplantıda alt komisyona havale edildi, daha alt komisyona
gitmeden ve görüşülmeden, komisyonun huzuruna değişik bir
tasarıyla gelineceği ifade edildi. Hükûmet tasarısı geri
çekildi ve milletvekillerinin imzasıyla, Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden
Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi olarak yüce Meclisin huzuruna
getirildi.
Bu tasarı,
AKPnin siyasi kararsızlığını gösteren bir
tasarıdır. Hükûmet, bu tutumunu açık bir şekilde izah etmek
durumundadır. Hükûmetin tasarısı belediyelere verilen önemi
göstermiyor muydu? Neden geri çekildi? İl özel idareleriyle belediye
gelirlerinin pay artışlarının kaynağı nedir?
Gerekçede bundan hiç bahsedilmemektedir. Ek vergi mi alınacak, yedek
ödenekten mi karşılanacak? Tasarıyla yerel yönetimlere 4 milyar
YTL ilave kaynak getirilmektedir. İlave 4 milyar YTL daha borçlanacak
mısınız yoksa harcamaları mı
kısacaksınız? Bütün bu hususlara açıklık getirilmesi
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifiyle büyükşehir belediyelerinin genel
bütçe vergi gelirlerinden aldığı pay
artırılmaktadır. Peki, bu paralar nasıl harcanıyor ve
nereye gidiyor, bunu da mutlaka sorgulamamız gerekmektedir. Bu vesileyle,
yüce heyetinize, bazı büyükşehir belediyelerinin spor kulüplerine
temas etmek istiyorum.
Başta
İstanbul ve Ankara olmak üzere bir kısım büyükşehir
belediyelerinin profesyonel ligde futbol takımları
bulunmaktadır. Bu, son derece yanlış bulduğumuz bir
uygulamadır. Belediyeler kamu kaynağı kullanan kurumlardır.
Bu takımların hiç taraftarı yoktur ve kulüpleri de zarar
etmektedir. Bu yolla belediye kaynakları israf edilmektedir. Belediyeler
binlerce, on binlerce gencimize spor yaptırmak, spor imkânı ve
ortamı sağlamak durumunda olan kamu kurumlarıdırlar.
Belediyeler stadyum ve spor alanları yapmalı, başta çocuk ve
gençlerimize ve özürlü vatandaşlarımıza spor ve sosyal faaliyet
imkânı sağlamalıdır. Oysa bazı büyükşehir
belediyesi spor kulüpleri maalesef belediye başkanlarının ve
hatta çocuklarının hobi aracı ve bazı kişilerin rant
kapısı olmuştur. Ayrıca bu kulüpler futbolda diğer
kulüplere karşı bir haksız rekabet içindedirler.
Son yıllarda
bilhassa büyükşehir belediyeleri finansman kaynağı olarak
borçlanmaya yönelmişlerdir. Belediyeler ayağını
yorganına göre uzatmak durumunda olan kuruluşlardır. Bunun için
borçlanmalarını düzenleyici esas ve usuller getirilmelidir.
Belediyelerin gelirlerini artırmak kadar bu gelirlerini ve
kaynaklarını verimli bir şekilde kullanması için gerekli
kıstasların geliştirilmesi gerekmektedir.
Teklifin
gerekçesine baktığımızda, 2008 ve takip eden yıllar
için Hükûmetin bir hazırlığının
olmadığı, bir hesap ve analiz yapılmadığı
anlaşılmaktadır. Bu teklifin genel gerekçesinin
altıncı sayfasında Bu durumu gidermek için belediyeler
güçlerinin çok ötesinde borçlanma yoluna gittikleri gibi, kanuni bir temele
dayanmayan kaynak oluşturma ve gelir toplama yöntemlerine
başvurmuşlardır. denilmektedir. Bu belediyeler hangileridir?
Hangi konuda nasıl bir kanunsuz kaynak toplama yoluna
başvurmuşlardır? Bu konuda örnek verebilir misiniz? Bu
hususlara, gerekçede dile getirilen bu eleştirilere mutlaka açıklık
getirilmelidir. Kanuni bir temele dayanmayan kaynak oluşturma ve gelir
toplama yöntemine başvuran belediyeler hangileridir? Nasıl bir kaynak
oluşturup gelir toplamışlardır? Hangi belediyeler ne kadar,
nereye borçludur? Bu konuda yüce Meclise ayrıntılı bilgi
verilmelidir.
Mahallî idarelerin
şu andaki borçları ile son beş yıl içerisinde bu borçlar
artmış mıdır, azalmış mıdır?
Gelirlerinin nüfustan daha hızlı arttığı ve kişi
başına gelirde artış olduğu hâlde, dönem içinde
belediyelerin açıkları artmıştır. Belediyelerin
gelir-gider dengesinin açık vermesinin sebepleri arasında iyi bir
mali yönetim kurulamamasının yanında, ekonomik ve sosyal
değişimlerden kaynaklanan talep artışları da
bulunmaktadır.
Kanunla getirilen
en önemli yeniliklerden birisi de genel bütçe vergi gelirleri
tahsilatından ayrılan payların dağıtım
ölçütlerinin değiştirilmesidir. Nüfus kriterine ilave olarak yüz
ölçümü, kırsal alan nüfusu, illerin gelişmişlik endeksine göre
durumu yeni dağıtım ölçütleri arasına
alınmıştır.
Payların
dağıtımında, nüfusun yanında, belediye ve il özel
idare harcamalarında etkili olan diğer faktörlerin dikkate
alınması suretiyle dağıtım kriterleri
artırılmıştır. Türkiyede bölgeler ve şehirler
arasındaki gelişmişlik farkları göz önüne
alındığında, pay sisteminin yeniden gözden geçirilmesi
gerekmektedir. Öz gelir yaratma imkânı zayıf olan yerel yönetim
birimlerinde, kamu hizmetlerinin miktarının ve kalitesinin
artırılabilmesi için, nüfusun ağırlığı
korunmakla birlikte, gelişmişlik endeksi, genç nüfus, kişi
başına düşen gelir, işsizlik oranı gibi bu yerleri
destekleyecek ilave kriterlere ihtiyaç vardır. Ayrıca, turizm kriteri
de getirilmelidir. Turizm belde belediyelerine, kendilerine has özellikleri
dikkate alınarak pay verilmelidir. Yaz ve kış nüfusları
mutlaka dikkate alınmalıdır. Turizm belde belediyeleri bu
tasarıda da haksızlığa uğramaktadır. Gerek il
özel idareleri gerekse belediyeler için, gelişmişlik endeksi, pay
dağıtımında esas olacak kriterler arasında yer
almaktadır.
5inci maddede
yer alan oranlar, grupların kat sayıları, eski tasarılarda
yer aldığı hâliyle korunmuştur. Oysa, adrese dayalı
nüfus kayıt sistemine göre birçok belediyenin nüfusunun
azaldığı görülmektedir. Bu nedenle, tasarıda yer alan kat
sayılar, pay dağıtımında, belediyeler arasında
eşitsizlikler ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle, kat
sayıların yeniden tespit edilmesi gerekmektedir.
Bu kanun
tasarısının 2nci maddesine göre genel bütçe vergi gelirleri
tahsilatı toplamının yüzde 2,90ı belediyelere, yüzde
2,65i büyükşehir ilçe belediyelerine ve yüzde 1,15i il özel idarelerine
ayrılmaktadır. Büyükşehir belediye sınırları
içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı
toplamının yüzde 5i ile genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı
toplamı üzerinden ilçe belediyelerine ayrılan payların yüzde
30u büyükşehir belediye payı olarak ayrılmaktadır.
Buradaki asıl sorun, hizmeti sunan belediyenin para alamaması,
parayı büyükşehir belediyelerinin almasıdır.
Teklif bu hâliyle
kanunlaşırsa, hukukun eşitlik ve adalet ilkelerine,
Anayasanın 127nci maddesindeki Mahallî idarelere görevleriyle
orantılı gelir kaynakları sağlanır. hükmüne
aykırılık söz konusudur. Bu tasarı, hâlen var olan
eşitsizliği gidermek yerine, bu eşitsizliği
artırmaktadır. Teklif yürürlüğe girdiği takdirde 2008
yılında Kocaeli Büyükşehir Belediyesine kişi
başına 562 YTL pay verilirken Manisa Belediyesine kişi
başına 168 YTL pay ayrılmaktadır. İlçe belediyeleri
eklendiğinde bu fark daha da büyümektedir.
Büyükşehir
pay dağıtım sisteminde mevcut yanlış uygulama yeni
tasarıyla devam ettirilmektedir. Mevcut büyükşehir pay
dağıtım sistemi alan tahsilatı esasına
dayanmaktadır. Ancak özellikle Ankara ve İstanbulun, KİTlerin
ve büyük vergi mükelleflerinin merkezi olması pay
dağıtımında adaletsizliği ortaya
çıkarmaktadır. Oysa bu şirketler tüm ülke çapında faaliyet
göstermektedirler. Bazı fabrikaların çeşitli illerde üretimi
bulunmasına rağmen vergi büyük illerde ödenmektedir. Örneğin,
Manisa ilinin 800 civarındaki mükellefi İstanbul, Ankara ve
İzmir gibi illere kayıtlı mükelleflerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay, devam ediniz.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Bu sistemin yeni tasarıda korunması adaletsizliği
artırmaktadır. Bu tasarı büyükşehir içerisinde
adaletsizliği artırmanın yanı sıra büyükşehir
belediyeleri ile diğer il belediyeleri arasındaki makasın
açılmasına neden olacaktır. Büyükşehir belediyeleri petrol
ürünleri üzerinden alınan ÖTV, tütün ve alkollü ürünler üzerinden
alınan ÖTV ve özel iletişim vergilerinin matraha dâhil edilmesi
nedeniyle bu tasarıda hedeflenen artıştan daha büyük, daha fazla
bir pay artışına kavuşacaklardır. Büyükşehir
belediyelerine ilçe belediyelerinden pay verilmesi uygulaması pay
dağıtım sistemini daha karmaşık bir hâle
getirmektedir. Eğer bu tasarı yasalaşır ise il özel
idareleri ve büyükşehir belediyelerinin alacağı pay artacak,
diğer illerin payı ise nispi olarak azalacaktır. Şu andaki
yasaya göre 2008 yılı bütçesinden büyükşehir
dışındaki belediyelerin aldığı pay tutarı 8
milyar YTL iken bu tasarı yasalaştığı takdirde bu pay
yüzde 31 azalarak 5,5 milyar YTLye düşecektir.
Muhterem
milletvekilleri, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Madde üzerinde
şahısları adına ilk söz Çorum Milletvekili Cahit
Bağcıya aittir.
Sayın
Bağcı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CAHİT
BAĞCI (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden
Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerinde
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 9uncu maddesiyle
yürürlük tarihi düzenlenmiştir. Bu maddeyle, kanun teklifinin 6ncı
maddesinin (1)inci fıkrası 1 Ocak 2009 tarihinde ve yine teklifin 7nci
maddesinin (3)üncü fıkrası ise 1 Temmuz 2009 tarihinde, kanun
teklifinin diğer hükümleri 1 Temmuz 2008 tarihinde yürürlüğe
girecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifiyle yeni düzenlemelerin
yapıldığını daha önce konuşma yapan değerli
milletvekili arkadaşlarımız da ifade etmişlerdir. Yürürlük
maddesiyle, bu yeni düzenlemelerin uygulanabilmesi için yürürlük tarihini
erteleyerek süreler verilmektedir.
Kanun teklifinin
6ncı maddesiyle, belediyelere dağıtılan kaynakların
bir kısmının amaç doğrultusunda ve kaynak israfına yol
açılmamak şekliyle mahallî idarelere yardım yapılmak üzere
çeşitli bakanlıklar ve kuruluşlar bütçelerine konulan
ödeneklerin kaldırıldığı, bunun yerine Maliye
Bakanlığı bütçesine denkleştirme ödeneği
konulduğu görülmektedir.
6ncı
maddede Kesinleşmiş en son genel bütçe vergi gelirleri
tahsilâtı toplamının binde biri Maliye Bakanlığı
bütçesine belediyeler denkleştirme ödeneği olarak konulur. Maliye
Bakanlığı, bu ödeneği, mart ve temmuz aylarında iki
eşit taksit hâlinde dağıtılmak üzere, İller
Bankası hesabına aktarır. Bu ödeneğin yüzde 60ı,
nüfusu 5.000e kadar olan belediyelere, yüzde 40ı ise 5.001-9.999
arası olan belediyelere eşit şekilde dağıtılır.
şeklinde düzenleme yapılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin gerek Plan ve Bütçe
Komisyonunda gerekse Genel Kuruldaki görüşmelerinde değerlendirmeler
ve muhalefetin eleştirileri ağırlıklı olarak
belediyeler üzerinde yapılmış, kanunun il özel idare boyutuna yeterince
değinilmemiştir. Bu vesileyle, teklif ile il özel idarelerine 5302
sayılı Kanun ile verilen görevleri yerine getirebilmesi için genel
bütçe vergi gelirlerinden pay verilmesi önemlidir. Bakınız, 22
Şubat 2005 tarih ve 5302 sayılı Kanunun 6ncı maddesi ne
diyor: Madde 6- İl özel idaresi mahallî müşterek nitelikte olmak
şartıyla; sağlık, tarım, sanayi ve ticaret, ilin çevre
düzeni planı, bayındırlık ve iskân, toprağın
korunması, erozyonun önlenmesi, sosyal hizmet ve yardımları,
yoksullara mikro kredi verilmesi, çocuk yuvaları ve yurtları, ilk ve
ortaöğretim kurumlarının arsa temini, binaların,
yapım, bakım, onarım ve diğer ihtiyaçlarının
karşılanmasına ilişkin hizmetleri il
sınırları içinde yapmakla görevli ve yetkilidir. İl özel
idarelerinin Kanunda öngörülen görevleri yerine getirebilmesi için kaynak
ihtiyacının karşılanması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bir taraftan tarımda istihdam fazlası nüfusu ya da
eksik istihdamı kanalize edeceğimiz alanları ve sektörleri
tartışırken, diğer taraftan kırsal alanların
yaşanılabilir bir sosyal ve ekonomik ortama kavuşturulması
gerekmektedir. Bu nedenle, kırsal alandan kentlere olan göç
baskısını azaltabilmek, kırsalın itici özelliğini
ortadan kaldırabilmek için il özel idaresi faaliyetlerinin yol ve su
çalışmalarının ötesine taşınması ve bu çerçevede
kırsal dinamiklerin ve yerel potansiyellerin desteklenmesi, kırsal
alana göçü tutma özelliği kazandırılması, geçimlik
tarımsal faaliyetlerden gelir getirici tarımsal faaliyetlere
geçişe altyapı hazırlayacak gölet, sulama kanalı,
toprağın korunması gibi çalışmaların
yapılması, entegre kırsal kalkınma uygulamalarına
zemin hazırlanması gerekmektedir. Bu nedenle, il özel idarelerinin
bugün çokça tartıştığımız ve kentlerimiz için
ciddi sorun teşkil eden iç göç sorununun çözümüne sunacağı
katkı son derece önemlidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bağcı, devam edin.
CAHİT
BAĞCI (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Ayrıca,
yerel potansiyelin harekete geçirilmesi ülke kalkınmasına da olumlu
katkı sağlayacaktır. İl özel idaresi yönetimlerinin misyon
ve vizyonlarını bu çerçevede yenilemeleri gerektiğini de
vurgulamak istiyorum.
Sözlerimi
tamamlarken, kanun teklifinin ülkemize hayırlı olması
dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bağcı.
Şahısları
adına ikinci söz, Trabzon Milletvekili Sayın Safiye
Seymenoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Seymenoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAFİYE
SEYMENOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine
ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, yerel yönetimlerin kalitesi ve mali
imkânları ile ülkelerin demokratik ve ekonomik yapılarının
gelişmişlikleri arasında doğru orantı vardır.
Yerel idarelerin ülke ekonomisi içinde sahip oldukları pay, bu idarelerin
gelişmişliklerinin de bir göstergesidir. Bu nedenle
gelişmiş ekonomiye sahip tüm ülkelerde olduğu gibi, yerel
yönetimlerin gerek mali açıdan ve gerekse yerelde yönetim anlamında
daha esnek yapıya sahip olmaları gerekmektedir.
AK PARTİnin
bugüne kadar gerçekleştirdiği yasal düzenlemeler sonucunda mahallî
idarelerin yetki, görev ve sorumluluklarında büyük ölçüde iyileşme ve
genişleme görülmektedir. Bu nedenle, kamu hizmeti anlayışı
kapsamında, gerek merkezî idareye ve gerekse mahallî idarelere yeni görevler
düşmektedir.
Yerel yönetimlerin
halka doğrudan hizmet sunan idareler olmaları nedeniyle, daha
kaliteli ve hızlı kamu hizmeti sunabilmeleri ve görevlerini yerine
getirebilmeleri için mali imkânlarının geliştirilmesi
zorunluluğu da doğmuştur. Bugün gündemimizde olan kanun
teklifiyle yerel yönetimlerin gelirlerinde ciddi bir artış
sağlanmaktadır. Bu teklifle gelirlerde ortalama yüzde 45lik bir
artış öngörülmüştür. Bu artış ciddi ve önemli bir
artıştır. Aynı zamanda, Hükûmetimizin yerel yönetimlere ve
yerelde kalkınmaya verdiği önemin de bir göstergesidir. Yerel
yönetimlerde yapılan bu reform ile yerel yönetimlerin daha güçlü ve
imkânları yeterli, halka hizmet götürmede daha hızlı ve etkin
olacağı bir gerçektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken, yerel
yönetimlerin bekledikleri bu kanun teklifi ile daha iyi hizmetler
sunacaklarına olan inancımı belirtiyor, kanunun
hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen herkese
teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Seymenoğlu.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde sorusu olan arkadaşımız yok.
Önerge yok.
9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 10- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün.
Sayın Tüzün,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinin 10uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bu kanun üzerinde yaklaşık
iki haftadır, iki buçuk haftadır, söylenmesi gereken,
konuşulması gerekenleri tüm gruplar adına, şahıslar
adına arkadaşlarımız konuşmalarında belirttiler.
Ancak, bu konuşmalar sürecinde özellikle muhalefet partilerinden gelen
önergeler her zaman olduğu gibi dikkate alınmadı.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizdeki mahallî idarelerin, yerel yönetimlerin ne
olduğunu, nasıl işletildiğini hepiniz biliyorsunuz.
Yaklaşık 1930 yılında kurulan 1580 sayılı
Belediye Kanunu yetmiş dört yıldır hayatta bulunuyor idi. 2004
yılında yine bu yüce Mecliste yapmış olduğumuz
değişiklikle merkezî hükûmetin yetkilerinin büyük
kısmını yerel yönetimlere devrettik, devir işlemlerini
tamamladık, yetkiyi verdik; ancak, sorumluluklarını yerel
yöneticilere vermedik. Buradaki bu nüans farkı hâlâ devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle belediyelerin, mahallî idarelerin kendine
özgü sorunları var. Bu sorunlar İçişleri
Bakanlığı bünyesi altında çözülemiyor, çözülmüyor. Yani,
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü, Türkiyede bulunan tüm 3.215
belediyeden, il özel idarelerinden, köy muhtarlarından sorumlu olan
mahallî idareler bu vasfı yerine getirmekte zorlanıyor.
Dolayısıyla, bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
Mahallî
idarelerden sorumlu bir bakanlığın mutlaka ama mutlaka olması
gerektiğine inanıyorum. Yani, İçişleri Bakanlığına
bağlı bir mahallî idareler birimi değil de kendine özgü bir
bakanlık kurulup tüm mahallî idareler bu bakanlığa devredilmeli.
Yine,
bildiğiniz gibi, belediyelerimizin en önemli gelir
kaynağını oluşturan İller Bankası,
bildiğiniz gibi, Bayındırlık Bakanlığına
bağlı. Yine, belediyelerimize kaynak aktaran, Teknik
Araştırma Daire Başkanlığı, yine, bildiğiniz
gibi Bayındırlık Bakanlığına bağlı.
Diğer bakanlıklarda bulunan, belediyelerimize sosyal, kültürel ve
ekonomik katkı veren birtakım fonlar, diğer bakanlıkların
bünyesinde bulunmakta. Dolayısıyla, başta İller
Bankasını, Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünü ve Teknik
Araştırma Daire Başkanlığını ve diğer
bakanlıklarda bulunan bu fonları, hepsini bir araya toplayıp bir
yerel yönetim bakanlığı kurmamız gerektiğine
inanıyorum. Eğer biz bunu kurar isek, biz bunu hayata geçirirsek, bir
nebze olsun belediyelerimizin, mahallî idarelerimizin sorunları
çözülmüş olur diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Mahallî İdareler Genel Müdürlüğümüzce,
özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi İktidara geldiği günden
bugüne kadar, Adalet ve Kalkınma Partili belediye başkanları
üzerinde soruşturma yetkisi izninin verilip verilmediğini
takdirlerinize bırakmak istiyorum. Özellikle son aylarda, muhalefet
partisine mensup, özellikle Trakya bölgesinde bulunan Cumhuriyet Halk Partili
belediye başkanlarına uygulanan linç girişimini de buradan
kınıyorum.
Bakınız,
bir kentin seçilmiş olan belediye başkanı hangi siyasi partiden
olursa olsun, ona aynı yakınlıkta veya aynı uzaklıkta,
aynı süre içerisinde yapacağınız müdahale, kendi partinize
mensup olduğu zaman farklı olmaması gerekir diye
düşünüyorum. Özellikle Mahallî İdareler Genel Müdürümüze bu iki hafta
içerisinde sorulan sorulara cevap verilmemesi ve başta İçişleri
Bakanımızın Bu tür sorulara yazılı olarak cevap
vereceğim. demesi, Meclisten kaçırılan birtakım
konuların olduğu, mutlaka, Türkiye Büyük Millet Meclisine bu
bilgilerin verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, yine bu kanunda, özellikle
büyükşehir belediyelerimize büyük imkânlar sağlanmakta. Türkiyede
bulunan on altı büyükşehir belediyesinin zaten 3030 sayılı
Yasadan kaynaklanan birtakım avantajları var. Dolayısıyla
büyükşehir belediye başkanı seçilenler, bakınız
şöyle son 1980 sonrası belediyelere, hangi partiden seçilirse
seçilsin bir daha bırakmaları söz konusu olmadı. Kendi
istekleriyle ayrılırlarsa veyahut partileri aday göstermezlerse
veyahut başka bir makama aday olmuşsa anca büyükşehir belediye
başkanları değişebiliyor. Bunun temel sebebi, işte,
3030 sayılı Yasadan kaynaklanan ekonomik avantajlardır. Yani
büyükşehirde yaşayan Ahmet ismindeki bir vatandaşımıza
gelen payla bir il belediyesinde, ilçe belediyesinde yaşayan Ahmet
ismindeki bir vatandaşımıza gelen payın 5 kat düşük
olduğunu hepiniz biliyorsunuz.
Yeni bir on
altı imparatorluk, yeni bir on altı güç yaratılıyor. Yine
bu kanunda da aslan payı elbette büyükşehir belediyelerinin olacak.
Oysa biz bu düzenlemede bir farklılık yapabilirdik Sayın
Başkanım, yani teklif sahibi olarak sizin de mutlaka bundan bilginiz
var, yani nasıl bir belediye kurmak için bir nüfus
sınırlaması getirdiysek bunun gibi üst sınır koyarak
bu oranın altında kalan belediyelere bu oranlar yani üst
sınır üzerinden pay verebilirdik. Örneğin nüfusu 100 binin
altında olan bir il belediyesine nüfusu 100 bin oranına göre
yardım yapılabilirdi. Nüfusu 50 binin, 40 binin altında olan bir
ilçe belediyesine nüfusu 40 bin oranındaki katkıyı
sağlayabilirdik. Örneğin nüfusu 10 binin altında olan bir belde
belediyesine nüfus oranını 10 bin sınırında tutup
aynı katkıyı sağlayabilseydik en azından bu aradaki
makas daraltılmış olurdu, bu makas bu kadar
açılmamış olurdu. Maalesef bunu sağlayamadık ama
ilerideki günlerde, mahallî idarelerimizin ve yerel yönetimlerimizin
sorunlarını bilen ve geçmişte belediye
başkanlığı yapmış, il genel meclisi üyeliği
yapmış, belediye meclis üyeliği yapmış değerli
arkadaşlarım bu Parlamentoda bulunuyorlar ve önümüzdeki günlerde,
önümüzdeki süreçte bunun yeniden değerlendirilip bir yerel yönetim
bakanlığı adı altında bu sorunları
çözebileceğimizi düşünüyorum.
Sonuç olarak,
değerli arkadaşlarım, Mahallî İdareler Genel
Müdürlüğümüzün üzerine düşen sorumlulukları, siyasi partilere
aynı yakınlıkta, aynı uzaklıkta ve mesafede durarak
yerine getirmesi gerektiğine inanıyorum. Özellikle -az önce de
söyledim- Trakya bölgesinde uygulanan bu linç girişimini, Cumhuriyet Halk
Partili belediye başkanlarına uygulanan bu linç girişimini kabul
etmek mümkün değildir. Örneğin geçtiğimiz hafta içerisinde -isim
vermeyeceğim ama- bir gazetemizde Akfırat Belediyesiyle ilgili
günlerce, ama bakın günlerce çıkan haberleri, Adalet ve Kalkınma
Partili veya bir başka partili belediye başkanına yapılan
uygulamalarla Cumhuriyet Halk Partili veya muhalefet partili bir belediye
başkanına yapılan uygulamaların ne kadar farklı
olduğunun en somut örneği, İstanbul Akfırat Belediyesiyle
Trakya bölgesinde Cumhuriyet Halk Partide bulunan belediyelere uygulanan
muamelenin ne olduğunu sizler de en iyi şekilde biliyorsunuz.
Bu kanunla yine
aslan payının, en büyük payın büyükşehir belediyelerinin
olacağını, büyükşehir belediye başkanlarının
kendine sağlanan avantajların, imkânların daha
fazlasının sağlanacağının bilinci
içerisindedirler. Dolayısıyla kentten kırsala göçün
sağlanması konusunda destek vermemiz gerekirken, maalesef, yine
kırsalımızdan, köylerimizden büyükşehirlerimize göçün devam
edeceğini gösteren bir kanundur diye düşünüyorum.
Beni
dinlediğiniz için de hepinize teşekkür ediyor, yüce Meclisi
saygıyla bir kez daha selamlıyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tüzün.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Sayın
Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Gerçekten bugün,
değerli, faydalı, önemli bir kanunun görüşmelerini
tamamlıyoruz. 1914, 1924ten bu yana bu tabanlı bir kanunu günün
şartlarına, belediyelerimizin, yerel yönetimlerimizin
ihtiyaçlarına uygun şekilde yeniden düzenleyerek getiriyoruz.
Bu kanunun temel
karakteri, il özel idarelerinin ve belediyelerimizin gelirlerinin
artırılmasını amaçlayan bir kanun. Söylenildiğine
göre, zannediyorum tam bir hesap yok ama yüzde 40ın üzerinde bir gelir
artışı temin ediliyor. Bunu çok önemsiyorum. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biliyoruz ki, belediyelerimizin ve il özel idarelerimizin,
mahallî idarelerimizin çok önemli sorunları bulunmaktadır, çok önemli
görevleri ve misyonu bulunmaktadır. Bunların çözümü için de
imkânsızlıklar içerisinde, sorunlar içerisinde
kıvrandıklarını da biliyoruz. İşte
hazırlanan bu kanun teklifiyle, mahallî idarelerin ve belediyelerimizin
sorunlarının çözümü noktasında bana göre çok önemli, büyük bir adım
atılmış olunmaktadır. Dolayısıyla, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak biz, birtakım eşitsizlik, birtakım
uygulama noksanlıkları endişesiyle itirazlarımız
olmakla beraber, bu kanuna hem Komisyonda hem Genel Kurulda yoğun bir
destek verdik. İleride düzeltileceği umuduyla, bazı
noksanlıklarına rağmen de evet oyu vereceğimizi daha
önceki arkadaşlarımız ifade ettiler.
Değerli
milletvekilleri, tabii bazı temennilerimi de ifade etmek için söz
aldım, son sözler söyleniliyor. Hem oyumuzun rengini ifade etmek hem bu
kanunun önemini vurgulamak açısından birkaç cümle söylemek için söz
almıştım ama bu arada temennilerimizi de ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bu
kanunla oluşturulan ek kaynaklarla yani belediye ve il özel idare
gelirlerinde nereden bakarsak bakalım yüzde 50 oranına yakın bir
artış sağlıyoruz. Ciddi bir kaynak artışı
oluyor. Bu kaynak artışının paylaşımını
ve kullanımını bakanlık olarak, merkezî yönetim olarak
yönlendirmek gibi bir gerekliliği de düşünüyorum. Çünkü
belediyelerimiz gerçekten hizmet üniteleri olarak görev yapmaktalar ama gerek
il özel idareleri gerekse belediyeler o şehirlerde yaşayan
insanlarımızın yalnız sosyal yaşamlarını
geliştirmeyi değil onların geçimlerini de, onların onuruyla
o şehirde çoluk çocuklarıyla karınlarını doyurarak yaşamalarını
da temin edici bir görev üstlenmeliler diye düşünüyorum.
Şimdi,
burada bir düzenleme getirilmiş. Özellikle küçük belediyelerimizin, belde
belediyelerimizin hizmet alımını, daha fazla hizmet üretmesini
temin edebilmek için denkleştirme ödeneği diye bir ödenek
konulmuş. Doğru bir yaklaşım. Gerçekten küçük
belediyelerimizin bu anlamda birtakım imkânsızlıkları var
ama aslında bunu bir sosyal rehabilitasyon ödeneğine dönüştürmek
lazım.
Öyle
belediyelerimiz var ki değerli milletvekilleri, öyle il ve ilçe
belediyelerimiz var ki hiçbir şekilde hizmet alamamış veya
aldığı kaynağı doğru kullanamamış yani
şehir olmanın güzelliğini insanına
yansıtamamış. Mesela dün burada bir milletvekilimizin ifadesiyle
öğreniyoruz ki bazı vilayet merkezlerimizin kanalizasyon sistemleri
bile yok, arıtma sistemi olmayan o kadar çok vilayet merkezimiz var ki,
yani, altyapısı tamamlanmamış öyle il merkezlerimiz var ki,
bunların bir rehabilitasyona tabi tutulması lazım. Geç
kalmış olmanın, dışlanmış, unutulmuş
olmanın psikolojisini bu şehirlerde yaşayan
insanlarımızın üzerinden almamız gerekiyor. Hakkâri
şehrinin henüz daha kanalizasyonunun olmadığı söylendi
burada.
Değerli
milletvekilleri, bir sosyal maliyet olarak, bu şehirlerimizde
yaşayan, bu küçük şehirlerimizde yaşayan, bu kenarda
kalmış şehirlerimizde yaşayan insanlarımızı
en azından şehirde yaşamış olmanın
rantını, lüksünü yaşayabilecek imkânlara kavuşturabilmek
için bu denkleştirme ödeneğini gelin bir sosyal rehabilitasyon
ödeneğine dönüştürelim. Bu geç kalmış, bir anlamda borçlu
olduğumuz, bir anlamda ihmalimizin olduğu buralara bir sosyal maliyet
olarak bu borcu ödeyelim; bir temenni olarak bunu ifade ediyorum.
Bir başka
şey daha: Belediyelerimizin, gerçekten çok sorunları olmakla beraber,
yönetim anlayışlarında da bazı yönlendirmelere
ihtiyaçları var. Belediyelerimiz tabii ki altyapı hizmetleriyle,
üstyapı hizmetleriyle, şehrin güzelleşmesiyle ilgili
yatırımlar yapacaklar, ama -bir başka şeye daha- o
şehirde yaşayan insanların geçimlerini temin etmek
noktasında birtakım sosyal faaliyetlere, birtakım altyapı
yatırımlarına da kaynak ayırmaları gerekir diye
düşünüyorum. Mesela -aranızda çok sayıda belediye
başkanı arkadaşımızın olduğunu biliyorum-
meslek edindirme kursları, iş geliştirme kursları; bunlar
açılamaz mı? Bakınız, benim şehrim Mersin büyük bir
şehir, zengin bir şehir, güzel bir şehir, ama
sokaklarındaki her 4 kişiden 1i işsiz gezmektedir. Yüzde 23,7
Mersinde işsizlik. Çalışabilir nüfusta bu işsizlik yüzde
35e ulaşmaktadır. Her 3 kişiden 1i işsiz geziyor. Diyarbakır
sokaklarında binlerce çocuk evsiz, sokakta yatmaktadır.
Bir başka
Sayın Bakanım burada olduğu için, İçişleri Bakanı
olduğu için tedbir geliştirmesini talep etmek açısından arz
ediyorum: Yani, işte bir yaz mevsimine yeniden geldik, yeniden mevsimlik
işçiler kamyonların kasalarına dolarak başka şehirlere
göçerken yol boylarında Türkiyeye yakışmaz kazalarla toplu
ölümlere tabi tutulacaklar. Buna bir tedbir geliştirelim. Bu
insanları kendi doğdukları, kendi büyüdükleri şehirlerinde
onurlarıyla yaşayabilecek bir imkâna kavuşturalım. Bu,
tabii ki merkezî yönetimin, devletin görevi, ama mahallî idareleri bu yönde
yönlendirmemiz de gerekiyor. Çok ciddi kaynaklar ayırıyoruz. Bu
kaynaklarla birtakım tedbirler geliştirerek
İşte bazı
belediyelerimiz bunu yapıyor, biliyorum, meslek edindirme kursları
açarak, kalifiye insan yetiştirmek veya balık tutmayı
öğretmek gibi
Bu yönde ben Hükûmetimizin, merkezî yönetimin, Sayın
Bakanlığın bu yönde, artan bu kaynakların
kullandırılmasını, kullanımını da
yönlendirici bir yönetmelikle bir yönlendirme yapmasını çok gerekli
ve faydalı görüyorum. Bu anlamda yapılacak birçok iş var.
İşte okuma yazma kursları, iş edindirme kursları,
kadın sığınma merkezleri, güçsüzler yurdu gibi
birtakım yatırımlara bu artan kaynakları yönlendirmek daha
etkili ve faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Ve bu kanunun her
şeye rağmen faydalı, gerekli ve yılların ihmaliyle
gecikmiş bir kanun olduğunu, bugün burada tamamlamış olmak,
buna katkı vermiş olmanın da huzuruyla faydalı bir kanun
olduğunu söylüyorum. Emeği geçen, teklifte bulunan
arkadaşlarıma da teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
AK PARTİ
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün.
Buyurun
Sayın Ergün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifini arkadaşlarımızla birlikte verdik
ve bu teklifi verirken aslında Hükûmetimizin tasarısını
esas alarak, o tasarıdaki ana espriden yararlanarak verdik ve hem
belediyelerimize hem de il özel idarelerimize genel bütçe vergi gelirlerinden
aldıkları payı artırma amacını güttük. Onun dışında
elbette yerel yönetimlerin kendi öz kaynaklarını da artıracak
yeni düzenlemeler getirilebilir. Onlar kendi kararlarıyla da bunu
bazı açılardan yapabilirler. Ama bizim buradaki amacımız,
genel bütçe vergi gelirlerinden payı artırmaktı ve bunu da
oranlardan ziyade havuzu büyüterek gerçekleştirmeyi amaçladık. Daha
önce bazı vergi kalemleri yerel yönetimlere pay dağıtılan
havuza dâhil değildi. Bunun içerisinde özel iletişim vergisi, özel
tüketim vergisi, motorlu taşıtlar gibi vergilerin bir
kısmının tamamı bu havuzun dışındaydı,
bir kısmının bazı bölümleri havuzun
dışındaydı. Şimdi havuzun dışında kalan
hiçbir vergi kalemi kalmamış oldu. Vergi iadeleri
dışında her şey yerel yönetimlere pay
dağıtılmasıyla ilgili genel bütçe vergi gelirleri havuzuna
dâhil edildi, böylece havuzu büyüterek almış oldukları payı
büyütme amacını gütmüş olduk.
Şimdiye
kadar özellikle özel idareler ve belediyeler açısından pay
dağıtım sisteminde tek bir kriter uygulanıyordu, nüfus
kriteri. Her zaman çokça şikâyetler geldi. Burada da konuşuldu.
İşte, yaz-kış nüfusu, turizm bölgeleri, kış
şartlarının ağır geçmesi, coğrafya
şartlarının zor olması gibi birtakım özelliklerin de
tasarıya, tekliflere yansıtılabilmesi talep edilmişti.
Bunların bazılarının somut kriterleri
bulunamadığı için hepsini yansıtmaya elbette imkân
olmadı ama özellikle coğrafi şartların zorluğu ile
kış mevsimi gibi, mevsimsel şartların zorluğu gibi
hususlar dikkate alındığında, kalkınmada öncelikli
yörelerle -kalkınma endeksinin düşük olduğu yörelerle-
buraların örtüştüğünü gördük ve gelişmişlik endeksini
de pay dağıtımında nüfustan sonra ayrı bir kriter
olarak belediyelere getirmekle, gelişmişlik endeksi düşük olan,
yani mevsim şartları ve coğrafi şartları zor olan
bölgelere ilave bir transfer yapma imkânını da bu teklifin içerisinde
getirmiş olduk.
Özel idarelerde
ise, aynı zamanda coğrafi büyüklüğü, kırsal alanda
yaşayan nüfusu da ayrı bir kriter hâline getirerek il özel
idarelerinin paylarının sadece nüfus esasına göre değil,
yeni bazı kriterlere göre dağıtılması
imkânını da getirmiş olduk.
Büyükşehir
belediyelerinin aldığı paydaki esas bellidir. O ilde toplanan
vergiler esastır. O ilde vergi toplanma oranı yüksekse o
büyükşehrin payı yüksek olmaktadır. Büyükşehir
yapmanın mantığı budur zaten. 1984 yılından beri
büyükşehirler bu esasa göre yapılıyor. Daha sonra bu mantıktan
biraz ayrıldı. Bazı büyükşehirler -belki popülist
düşüncelerle de başka havuz oluşturulduğu için- havuzdan
pay alsın diye büyükşehir oluşumu da sağlandı ve
şimdi 75-25 gibi bir denge var. Yüzde 75ini kendi ilinde toplanan
vergilerin yüzde 5inden alıyor, yüzde 25i havuzda toplanıyor, yüzde
25 de nüfusuna göre tekrar dağıtıma tabi tutuluyor. Böylece
ilinde vergi toplanması yüksek olmayan bazı büyükşehirler, bu
havuzdan normal aldıkları payın birkaç katını alarak
büyükşehir hizmetlerini üretme imkânına sahip olabiliyorlar.
Bunların en bariz örneği Erzurumdur, Diyarbakır
büyükşehirlerimizdir. Bunların havuzdan aldıkları pay,
kendi illerinde toplanan vergiden aldıkları paydan en az 3 kat, 4
kat, 5 kat daha fazla olabilmektedir.
Üstelik,
büyükşehirlerde elbette hizmetlerin maliyeti de çok farklıdır.
Bir yol açmaya çalıştığınız zaman, sadece
kişi başına düşen para olarak değil, kişi
başına hizmet maliyetini de hesaplama zarureti vardır burada.
Bir yol açmaya çalıştığınız zaman, Anadoludaki
bir yerde bir belediyede istimlak bedeli 1 lira iken bir büyükşehirde
istimlak bedeli 10 kat fazla, 20 kat fazla, 100 kat fazla olabilmektedir.
Hatta, şimdi bir de bir bilirkişi anlayışı var ki
bizde, normal kamulaştırma bedellerinin 10 katını o
bilirkişi kamunun önüne koyabilmektedir. Bilirkişi marifetiyle de
ayrıca kamulaştırma bedellerinin nereye
vardığını tahmin edemiyorsunuz. Bu hizmet maliyetlerinin de
son derece yüksek olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla,
büyükşehirlerde ciddi bir pay artışı gelmemiştir,
normal sistem neyse odur. Ayrıca, akaryakıttan alınan özel
tüketim vergisinden -biraz önce verdiğimiz bir önergeyle- dört buçuk
yıl süreyle büyükşehirlerin pay almasını da engellemiş
bulunuyoruz. Yani, büyükşehirlerin artışı hemen hemen yüzde
50 oranında bu önergeyle azaltıldı dört buçuk yıl boyunca.
Diğer yerlerde özel tüketim vergisinden pay alırken belediyeler,
büyükşehirlerde dört buçuk yıl boyunca bundan pay alamayacaklar.
Böyle bir düzenlemeyle de o sizin sözünü ettiğiniz eleştirilerin
büyük bir bölümü ortadan kalkmış oldu.
Herkes şunu
söyledi, denkleştirme ödeneği iyi bir şey oldu diye. Evet,
gerçekten iyi bir şey oldu. Ben hatırlıyorum değerli
arkadaşlar, üç yıla yakın zaman yerel yönetimlerden sorumlu
genel başkan yardımcılığı görevi yaptım.
1.800 tane -bizim partimizden seçilmiş- belediye
başkanımızla sık sık her vesileyle muhatap olduk.
Özellikle küçük belediyeler Ankaradan, bakanlıklardan, fonlardan üç
beş kuruş para alabilmek için inanın günlerce burada kalıyorlar.
Onun önünde ceket ilikle, buna bir şey götür
İktidar-muhalefet fark
etmiyor, bir belediye başkanının bürokrasinin
kapısında günlerce üç beş kuruş para için beklemesi
doğru bir şey değildi ve bu fonların hepsini
kaldırdık. Şimdi genel bütçe vergi gelirlerinin binde 1ini
nüfusu 10 binin altındaki belediyelere ayırdık.
Maliye
Bakanlığı yılda 50 milyon kadar parayı
dağıtıyor. Bu 50 milyonluk rakam, denkleştirme
ödeneğiyle 200 milyonu aşmıştır. Şimdi 200
milyonluk bir rakam her yıl düzenli olarak nüfusu 10 binin altındaki
belediyelere gidecek ve böylece bu arkadaşlarımız artık
kapı kapı dolaşmak zorunda kalmamış olacaklardır.
Ayrıca BELDES projesiyle de bütçede yılda 300 milyon gibi bir rakam
BELDES için destek amacıyla bu belediyelerimize gitmektedir.
Değinmek
istediğim son bir konu var: Belediyelerimizin en önemli sorunlarından
bir tanesi borçlar. Borçların da önemli bir bölümü vergi, sigorta, Emekli
Sandığı borçlarıdır. Niçin? Çünkü bir belediye
başkanı İller Bankası payı, kasasına girdikten
sonra önünde bu kadar çok hizmet, bu kadar çok birikmiş ihtiyaç dururken
kolay kolay bu parayı vergi ve sigortaya yatırmayı
düşünmez, düşünmüyor. Herkes, belediye başkanlarının
çoğu da bundan şikâyetçidir. Biz burada
yaptığımız düzenlemeyle belediyelerin memur ve
işçilerinin sosyal güvenlik harcamalarını ve sigorta primleri
dışındaki vergi ödemelerini kaynaktan kesme kuralı
getirdik. Yaklaşık olarak, gidecek olan payın yüzde 10
kadarı buna tekabül etmektedir. Kesinti miktarını da yüzde 40la
sınırlandırdık. Bu da dâhil, yani kaynaktan kesilecek
paralar da dâhil, belediyelerden kesilecek olan para yüzde 40ı asla
geçemeyecek ve bundan sonra belediyeler vergi, sigorta, Emekli
Sandığı borçlanmasıyla karşı karşıya
kalmamış olacaklar. Aslında bu teklif belediyelerimizin
borçlanma açısından geleceklerini de güvence altına alan bir
teklif olarak karşımızdadır, hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Elbette bu
harcamalar iyi denetlenmelidir. Bu denetimin hukuki boyutunu merkezî idare
yapmaktadır, ama takdir edersiniz ki yerel yönetimlerle ilgili denetim
yerindelik denetimi şeklinde olamaz, hukukilik denetimi şeklinde
olabilir. Bir belediye başkanı yol yapması gerekiyorken park
yapıyorsa, başka lüzumsuz harcamalara öncelik veriyorsa, onu
denetlemek önce seçildiği partinin görevidir, sonra oradaki meclis üyelerinin
görevidir, oradaki sivil toplum örgütlerinin, halkın görevidir. Lütfen,
yerindelik denetimini seçildiği partilerin yetkili organları, sivil
toplum örgütleri ve halk doğru yaparsa bence belediye
başkanlarımız bu kaynakları doğru, etkin ve verimli bir
şekilde kullanabileceklerdir diye düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ergün, devam edin.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Bütün belediye başkanlarımıza, il özel idarelerimize
bu teklifin ve yeni kaynakların hayırlı olmasını
diliyor, saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ergün.
Madde üzerinde
şahsı adına ilk söz Batman Milletvekili Ahmet İnala
aittir
Yoklar.
Elâzığ
Milletvekili Sayın Hamza Yanılmaz
Yoklar.
İzmir
Milletvekili Sayın Harun Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Konuşmayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Konuşmuyorsunuz.
Kamer Genç zaten
yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Oyunun rengini
belirtmek üzere, lehte Van Milletvekili Sayın Gülşen Orhan
Konuşmuyor.
Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN
BAŞAK (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 248 sıra sayılı İl Özel İdarelerine
ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanun Teklifi hakkında oyumun rengini belirtmek üzere lehte
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sayın
Başkan Vekilimin, saygıdeğer büyüğümüzün şahsında
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu Parlamento çatısı altında yüzlerce, binlerce
kanun teklifi ve yasa geçti. Emin olun toplumun birçok kesimini ilgilendiren
yasalardı. Ama bu yasa, Adan Zye, Tuncelinin (A) köyünden, Edirneye
kadar, Trabzondan Şanlıurfaya kadar 70 milyon insanı direkt
ilgilendiren bir yasa. Onun için, öncelikle bu yasanın tüm
insanlarımıza hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, geçmiş dönemlerde bu ülke için, bu millet için
samimiyetle hizmet etmeye çalışan birçok hükûmet gelmiştir.
Güzel hizmetler de yapmaya çalışmışlardır. Ama emin
olun, yapamadıkları güzel hizmetlerin temelinde merkeziyetçi
zihniyetin yani her şeyin Ankaradan yönetiliyor olmasının
yattığının bilincinde olan bir partiyiz. İşte,
her şeyi Ankaradan yönetmek yerine, Şanlıurfanın Akçakale
ilçesindeki bir köyün yolu, suyu, elektrik sorunu olduğu zaman, oradaki
muhtarın 850 kilometre yola çıkıp, Ankaraya gelip veya oradaki
bürokratın buradan izin almasının bu ülkeyi, bu ülkeyi yöneten
insanları sıkıntıya
koyduğunun bilincinde olan bir partiyiz. Onun için,
çıkardığımız yerel yönetimler yasasıyla biz yerel
yönetimleri güçlendirdik. Biz kaymakamlarımıza yetki verdik, il genel
meclis üyelerimize yetki verdik, valilerimize yetki verdik. Çünkü biz, orada
halkın oyuyla seçilmiş olan insanlara inanan bir partiyiz. Orada
kaymakamına, valisine güvenen bir partiyiz ve bu yetkileri verdik. Ama
yeterli miydi? Emin olun, yetkinin karın doyurmadığının,
hizmeti götürmediğinin bilincinde olan bir parti olarak, para ve kaynak
aktarmamızın gerektiğini bilen bir parti olarak, işte
şimdi bu vermiş olduğumuz yetkilerin
ışığı altında daha iyi hizmet götürmek için para,
kaynak aktarmaya çalışıyoruz.
Emin olun ki,
oradaki yerel yöneticilerimiz, belediye başkanlarımız, il genel
meclis üyelerimiz, kaymakamlarımız, valilerimiz buradaki kaynak
artışıyla birlikte Şanlıurfanın Suruçuna,
Ceylânpınarına; Trabzonun Sümela Manastırına çok daha
iyi hizmet götürecek. Çünkü biz insanlarımızın, milletimizin, halkımızın
hizmetin en güzeline layık olduğuna inanan ve bunun için gece gündüz
çalışan bir partiyiz. Emin olun, niyetimiz böyle halisane oldukça
başarının kaçınılmaz olacağının da bilinmesini
istiyorum.
Son olarak, 22
Temmuz seçimlerinde seçim bölgem olan Şanlıurfada gezerken
yaşlı bir amcamın bana söylediği bir nasihati ve duayı
sizlerle paylaşarak aranızdan ayrılmak istiyorum.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Beraber olacağız, dur daha. Şimdilik de
RAMAZAN
BAŞAK (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri, yani kürsüden
ayrılmak istiyorum. Allahın izniyle biz hizmet aşkıyla
yandığımız müddetçe bu çatının altında çok
daha iyi hizmet edeceğimizin de bilinmesini istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer
milletvekilleri, yetmiş sekiz yaşında bir amcamız şunu
söylemişti: 27 Mart 1994 tarihinde Sayın
Başbakanımızın İstanbul Belediye
Başkanlığına seçilmesiyle birlikte İstanbul hizmet
gördü, İstanbul çalışma gördü ve su gördü. 3 Kasım 2002de
de yine Sayın Başbakanımızın
başkanlığındaki AK PARTİ Hükûmetleri sayesinde bu ülke
hizmet, çalışma, birçok şeyin yanında kardeşlik gördü.
Bu kardeşlik ortamının, bu hizmet şevkinin, bu
çalışmaların devamı için 22 Temmuzda size oy
vereceğiz. Gidin, yolunuz bahtınız açıktır ve öyle
olacak, duam sizinle. dedi ve emin olun bizi buraya gönderdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Başak, sözlerinizi tamamlar mısınız.
RAMAZAN
BAŞAK (Devamla) Biz de şimdi o amcamıza, o milletimize
layık olmanın aşkı ve heyecanıyla gece gündüz
çalışmaya devam edeceğimizin ispatı olan bu yasaya lehte oy
kullanacağımı belirtir, tüm milletimize hayırlı
uğurlu olması temennisiyle hepinize saygılar sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Başak.
Aleyhte söz,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç
Sayın Genç yoklar.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel
Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 262
Kabul : 260
Ret :
2 (x)
Böylece teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı,
uğurlu olsun.
Teşekkür
için Sayın İçişleri Bakanımız
konuşacaklardır.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(x)
Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; herhâlde Türkiyede şu anda çok kişi çok memnundur.
Belediye başkanlarımız, il özel idarelerimiz, meclis üyelerimiz,
genel sekreterlerimiz, meclis başkanlarımız, valilerimiz,
kaymakamlarımız hepsi çok memnundur çünkü çok önemli bir düzenlemeyi
bugün kanunlaştırdık. Gerçekten bu, âdeta bir armağan oldu
belediye başkanlarımıza, özellikle son hizmet
yıllarında, son yaz döneminde. Biliyorsunuz zaten Hükûmet olarak
geçen hafta bir karar almıştık ve yaz aylarında kesinti
yapılmayacağını -dört ay- kendilerine müjdelemiştik.
Şimdi de kendilerine ciddi bir gelir artışı sağlayan
bir düzenlemeyi bugün yasalaştırdık.
Bu, biliyorsunuz,
dün tarihiyle yani 1 Temmuz 2008
tarihiyle yürürlüğe girmiş oluyor ve yürürlüğe girdiğinde
öyle uygulanacak. Temmuz ayından itibaren belediye
başkanlarımız çok ciddi bir kaynak artışı elde
etmiş olacaklar. Tabii, dileğimiz bizim bu kaynakların
kıymetini bilsinler. Yüce Meclisimiz ve biz hükûmet olarak niçin bu
teklifi destekliyoruz? Vatandaşlarımıza daha fazla hizmet
gitsin için, belediyelerimiz, il özel idarelerimiz o yörelerde yaşayan
değerli vatandaşlarımıza daha fazla hizmet götürsünler, onların daha fazla
ihtiyacını sağlasınlar ve daha huzurlu hayatın
oluşmasında, gelişmesinde daha çok çalışsınlar
için. Bu dileklerimi özellikle buradan başkanlarımıza da iletiyorum.
Tabii, bütün
parti gruplarına, bütün milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum.
Aslında, dikkat edildiyse geçen haftadan beri bu teklif üzerinde burada
tartışmalar yapıldı, çok şey söylendi ama neticede
bütün parti gruplarımız bu teklifi destekledi ve bütün parti
gruplarımızın şu anda da desteği var, oylamada da onu
gördük; ben, hepsine bu sebeple de tekrar teşekkür ediyorum.
Tabii, burada,
Grup Başkan Vekilimiz, biraz önce -zaten teklif sahipleri AK PARTİ
Grup Başkan Vekili, Genel Başkan Yardımcısı ve
milletvekilleridir- burada içeriğiyle ilgili epey önemli açıklamalar
yaptı, ama, ben, tekrar şunu ifade ediyorum: Bu teklif
yasalaştığında neyi getirecek?
1) Pay
artışını getiriyor, yani matrahı artırıyor
ve belediyelerimizin, il özel idarelerimizin geliri artıyor.
2)
Dağıtım kriterlerini daha adaletli şekle getiriyor,
özellikle de bölgesel farkları, gelişmişlik farklarını
telafi edici bir düzenlemeyi yapmış oluyoruz.
Ve
denkleştirme ödeneğini getiriyoruz. Nüfusu 10 binin altındaki
belediyelerimiz için bu çok ciddi bir mekanizmadır, denkleştirme
ödeneği, bunu getiriyoruz.
Ve çok önemli bir
boyutu, çok tartışmayı, gereksiz tartışmaları ve
belki biraz da suistimali önlemiş oluyoruz, belediyelerimizin kamuya
borçlanmalarını ciddi bir disiplin altına almış
oluyoruz, artık bu konularda spekülasyonlar olmayacak; efendim,
uzlaşmalar, aflar vesaire gündeme gelmeyecek. Bu disipline edilmiş
oluyor, ama bir şeyi de garanti altına alıyoruz, hiçbir
şekilde belediyelerimizin kamudan aldığı, genel bütçeden
aldığı, vergi gelirlerinden aldığı ödenek yüzde
40ın üzerinde kesintiye uğramayacak. Bunlar, bu kanunun tabii çok
önemli boyutlarıdır.
Ben, emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum. Önce, tabii teklif sahiplerine,
emeği geçen bürokrat arkadaşlarımıza -Maliye, Hazine,
İller Bankası, Bakanlığın personeli yoğun mesai
sarf ettiler- Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyelerine -orada ciddi
tartışıldı bu, gerçekten
olgunlaştırıldı- ve yüce Meclisin değerli üyelerine,
parti gruplarımıza ve milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum.
Hepinizi
saygılarla selamlıyorum. Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
3üncü
sırada yer alan, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer
Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik
İşbirliği ve Bilgi Değişimi Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer
Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik
İşbirliği ve Bilgi Değişimi Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı:
233) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
233 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarını
tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü.
Sayın Çöllü,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi
Arasında Nükleer Düzenleme Konularında Teknik
İşbirliği ve Bilgi Değişimi Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerine CHP Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde enerji
en stratejik kaynak durumuna gelmiştir, ulusal güvenliğin en önemli
unsurlarından biridir. Uluslararası ilişkilerde en önemli gündem
maddesi olabilmekte, hatta yakınımızda yaşanan Irak
Savaşının nedenleri arasında petrolün kontrolünün
yattığı sıkça söylenmektedir. Türkiye, enerjinin büyük
bölümünü, yaklaşık yüzde 75ini ithal ediyor ve bugün sık
sık gündeme gelen cari açık sorununun da büyük bir bölümü bu
ithalattan kaynaklanıyor. Bunda da en önemli payı doğal gaz
oluşturuyor. Biz, doğal gazı alıp elektrik üretiyoruz.
Kendi termik santrallerimizi ihmal ederek elektrik üretimimizin neredeyse yarısını
doğal gazdan sağlıyoruz. Bunun sağlıklı bir
enerji politikası olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu tablonun
devamı olarak önümüzdeki dönemde de ciddi bir enerji açığı
olacağı gerekçesiyle, Türkiye, bir nükleer enerji macerasına
sokuldu. Bu süreç işliyor. Şimdi Türkiye'nin ulusal çıkarlarını
gözeten bir enerji politikası var mı? Bu soruya evet demek mümkün
değildir.
(x)
233 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bildiğiniz
gibi, enerji alanında 2001 yılında çıkarılan 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile yeni bir dönem
başlamıştır. Kamunun bu alanda yatırım
yapması yasaklanırken, serbest piyasa ekonomisi içerisinde sistemin
işleyeceği öngörülmüştür. Ama gelinen noktada, sistemin
işlemediği, arz güvenliği konusunda ciddi risklerin
oluştuğu bir döneme geldik. Bakanlığın yüzde 6,3lük
düşük senaryodaki talep artışı tahminine göre en yıl
en az 2.000-2.500 megavatlık yeni yatırım yapılması
gerekirken, özel sektörün yaptığı yatırımlar 700
megavat düzeyinde kalmıştır. Bu durum, ülkenin enerjide yedek kapasitesinin
giderek kaybolmasına yol açtı ve enerjide bıçak sırtı
dönemine girildi.
Değerli
milletvekilleri, geçen yaz yaşadık elektrik kesintilerini ve
özellikle benim seçim bölgem Antalyada habersiz bir şekilde yapılan
kesintiler nedeniyle çok ciddi sorunlar yaşandı. Özel sektörün neden
yatırım yapmadığını öncelikle burada sorgulamak
gerekir. Geçen günlerde Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti
Fatih Birol Komisyonumuzda bir sunum yaptı, orada ilginç bir
saptaması vardı, dedi ki: Enerjide ciddi bir arz güvenliği
sorunu var. Ne körü körüne devletçi politikalar ne de körü körüne serbest
piyasa
Biz ne yaptık? 2001den sonra devlet elini çeksin, piyasa
koşullarında her şey yoluna girecek. dedik. Uzun vadeli ve
ulusal çıkarları gözeten planlamalar yapmak yerine, özel sektörün
sorunları çözeceğini varsaydık. Özel sektörü de burada tek
başına suçlamak istemiyorum ama onlar da
kârlılığı ön planda tutunca şu an bulunduğumuz
kriz noktasına geldik. Arz açığının üzerine bir de
Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği eklenince elektrikte
neredeyse bir karaborsa oluştu.
Geçenlerde,
ülkemizin önemli iş kadınlarından birisi 18 kuruşa
alıyorsunuz, 8 kuruşa satıyorsunuz. diye Enerji Bakanına
tepki gösteriyordu. Ben de sormak istiyorum, neden 18 kuruşa
alınıyor? Bu aradaki fark nereden karşılanıyor? Bu
para havadan gelmiyor, yine vatandaşlarımızın cebinden
çıkıyor değerli arkadaşlar. Bu sistem nedeniyle kamunun
fazladan ödediği miktarın 1,3 milyar YTL olduğu belirtiliyor. Bu
çok ciddi bir rakam; hedeflenen ne idi, sonuç ne oldu?
Arz
güvenliği sağlanıp rekabet ortamı içerisinde fiyat
oluşacaktı ama tam tersi oldu. Şimdi, hem arz
açığı var hem de vatandaşa ilk etapta yüzde 20lik zam
çıktı. Bu zammın ikinci ayağı olarak da yüzde 21lik
zam dünden itibaren yürürlüğe girdi. Toplamda
baktığımızda, bu yana kadar elektriğe yapılan
zammın miktarı neredeyse yüzde 50ye ulaşıyor. Beş
yıldır elektriğe zam yapmadık. diye övünen AKP
İktidarının, altı ayda elektriğe
yaptığı zam yüzde 50yi buldu. Şimdi, otomatik
fiyatlandırmayla bu zamlar katlanarak devam edecek yani ne elektrikte arz
güvenliği sağlanabildi ne de fiyat istikrarı sağlanabildi.
Üzerinde durulması gereken başka konular da var ama sadece bu iki
unsura baktığımızda, AKP İktidarının
enerjide sınıfta kaldığını açıklıkla
söyleyebiliriz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, kendi elindeki kaynaklar yerine dışa
bağımlı enerji politikasını sürdürdüğü sürece
enerji sorununu çözmesi mümkün değildir. Şimdi, nükleer santral
gündemimize giriyor; birinin Mersinde, diğerinin de Sinopta kurulacağı
söyleniyor. Sayın Başbakan, Nükleer konusunda kamuoyunda haklı
tepkiler var, haklı kaygılar var... Bizim de
paylaştığımız kaygılar var... Biz, Nükleer
Santral Kurulmasına İlişkin Kanun Tasarısının
görüşmelerinde de bu kaygılarımızı gündeme getirmiştik.
Şimdi
Türkiyenin nükleer macerasına nasıl girdiğine dikkatlerinizi
çekmek istiyorum. Geçen dönemin sonunda bu kanun tasarısı
çıkarıldı biliyorsunuz. O dönemin Cumhurbaşkanı da bu
kanunu veto etti. Cumhurbaşkanının vetolarının
ardından genel yapılan temayül nedir? Ya veto gerekçelerine uyup
ilgili maddeleri yeniden düzenlersiniz ya da Hayır, ben bu gerekçeleri
inandırıcı bulmuyorum, benim yaptığım
doğrudur. dersiniz. Ülkemizin geleceğini ilgilendiren böyle ciddi
bir konuda ne oldu? Hazırlanmış otuzu aşkın önergeyle
kanun neredeyse bütünüyle yeniden yazıldı. Türkiye, nükleer santral
kurmak gibi, sadece beş-on yıllık projeyi değil,
kırk-elli yılını, belki daha uzun bir zamanını etkileyecek
bir adımı böyle atıyor. Sormak istiyorum: Sayın
Cumhurbaşkanı veto etmeseydi ne olacaktı? Yani, altı ay
önce çıkardığınız Nükleer Kanununu ters yüz ederek,
Böylesi doğrudur. diyerek yeniden çıkarıyorsunuz. Üzerinde
ciddiyetle durulması gereken, ülkemizin yarınlarını
yakından etkileyebilecek bir projeye AKP İktidarının
yaklaşımı maalesef bu olmuştur. Böyle bir
yaklaşımla nükleer macerasına sürüklendik ve gidiyoruz diyorum.
Değerli
milletvekilleri, nükleer santrallerin yapıldığı dönemde
olmayan çok önemli kaynaklar var bugün önümüzde. Enerji verimliliği,
tasarruf ve yenilenebilir kaynaklar. Otuz yıl önce rüzgâr santrali bir
alternatif değildi ama bugün ciddi bir kaynak. Almanya,
kapattığı nükleer santrallerin yerine rüzgâr santralleri
kuruyor. Bugün pek çok tarım ürününden yakıt üretiliyor. Böyle bir
teknoloji gelişiyor. Biz kendi topraklarımızda
üretebileceğimiz biyoyakıtlar için gerekli teşviki veriyor
muyuz? ÖTVyi indirebiliyor muyuz? Hayır. Bu yasayla nükleere
verdiğimiz teşviki rüzgâr için veriyor muyuz? Bunun yanıtı
da hayır. Tasarruf ediyor muyuz? Bu da hayır.
Size bir paragraf
okumak istiyorum, lütfen bunu dikkatle dinleyin. Amerika Birleşik
Devletlerindeki Nevada Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Yunus
Çengelin bir makalesi var, diyor ki orada Çengel: ABD tasarrufla
tanışmadan evvel büyüyen ekonomisinin elektrik ihtiyacını
nükleer santrallerle karşılamayı planlıyordu ve 1970li
yıllarda onlarca nükleer santral inşasına
başlanmıştı. Ancak öngörülmeyen bir şey oldu ve
tasarruf tedbirleri, büyüyen ekonominin enerji ihtiyacını
karşılamaya kâfi geldi. Sonunda toplam 107 bin megavat kapasiteli
değişik yapım aşamasındaki doksan yedi nükleer santral
iptal edildi ve harcanan on milyarlarca dolar boşa gitti. Bu,
yaşanan, bilinen bir gerçek. Şimdi, onlar, tasarrufla 107 bin
megavatlık doksan yedi santralin elektriğini
sağlamışlar, biz kuracağız 5 bin megavatlık bir
santral. Aradaki farkı dikkatlerinize sunuyorum. Yani, Türkiye bir
yıl tasarruf yapsa kurulacak nükleer santralin elektriğine ihtiyaç
kalmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, enerji kaynakları konusunda bazı kriterler
vardır. Bir, yerli olması; iki, yenilenebilir olması, ekonomik
olması, çevre dostu olması, yüksek verimli olması, enerji
yoğunluğunun yüksek olması, iklim şartlarına bağlı
olmaması, kurulum süresinin kısa olması ve enerji tüketim mahallerine
yakın olması ki bunların hepsi öncelikler ve tercih edilen
hususlardır. Bunlara, halk tarafından benimsenmesi ve istihdam
yaratması gibi sosyal ve politik kriterler de eklenebilir.
Ben şimdi
sormak istiyorum: Nükleer santral bu saydığımız kriterlerin
kaçını karşılıyor? Biz, enerjimizin büyük bölümünü
ithal ediyoruz; şimdi, bu dışa
bağımlılığı artıracak bu durum. Riski
yüksek, pahalı bir kaynak ülkemize dayatılıyor. Türkiye, bir an
önce ulusal çıkarlarını dikkate alan, kendi
kaynaklarını önceleyen bir strateji hazırlamalı ve bunu
tavizsiz uygulamalıdır. Yerli ve yenilenebilir kaynaklar
desteklenmeli, tasarrufun en önemli kaynak olabileceği
unutulmamalıdır. Yani, her şeyden önce tasarrufa önem
verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, enerji arz güvenliği ve zamlar konusunda nükleer maceraya
girişte olması gereken ciddiyetin gösterilmemesi nedeniyle AKPnin
enerjide sınıfta kaldığını söylemiştim.
Şimdi, genel olarak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında
yaşananlarla ilgili düşüncemi paylaşmak istiyorum.
Adana
Milletvekilimiz Tacidar Seyhan, Ankara Milletvekilimiz Nesrin Baytok, Amasya
Milletvekilimiz Hüseyin Ünsal, Tekirdağ Milletvekilimiz Faik Öztrak ve ben
bir komisyon oluşturduk ve enerji politikalarını,
uygulamalarını, yaşananları inceledik. Önümüzdeki günlerde
bunları ayrıntısıyla sizlerle paylaşacağız.
Görünen tablo
maalesef hiç de parlak değil. Zaten yapılan operasyonlarda her
şey ortaya konmaktadır. Beyaz Maden Operasyonu, Mavi Hat Operasyonu,
Kazı Operasyonu, Köstebek Operasyonu
Bunların hepsinde Enerji
Bakanlığı var. Yani böyle bir tablo içinde enerji
politikası üretmek ve yürütmek mümkün değildir.
İstanbulda
bir maden sahasıyla ilgili bir talebe, genel müdür 2 kez olmaz diyor.
Genel müdür izindeyken yerine bakan müdür vekili 5 bin YTL ruhsat bedeliyle
sahayı tahsis ediyor. Bu konu resmî belgelere geçmiş. Müfettiş
raporlarında deniliyor ki: Bu alan moloz dökmek için
kullanıldığında elde edilebilecek gelir 90 milyon YTL
olacaktır. Yani 5 bin YTL veriyorsunuz, hiçbir yatırım ve
masraf yapmadan sahaya moloz döktürüyorsunuz ve 90 milyon YTL
kazanıyorsunuz. Yani 18 bin katlık bir rant dönüyor ortada. Bu
boyuttaki bir rantı sadece 2-3 bürokratın
paylaşacağını varsaymak biraz hayalcilik olur. Bu konunun
siyasi bağlantıları hâlâ ortada yoktur. Bunun gibi birçok örnek
yaşanmış, belki hâlâ da yaşanıyor. Resmî belgeler de
yazıyor bunları, müfettiş raporlarında ve Yüksek Denetleme
Kurulu raporlarında, bunları sizler de görebilirsiniz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede kalıcı ulusal çıkarları
önceleyen bir politika değil, günübirlik çözümler geliştiriliyor.
Türkiyeye acil değil, akılcı çözümler üretilmelidir. Bir
dönemde Karanlıkta kalacağız. söylemiyle doğalgaza
bağımlı hâle getirilen Türkiyeye, şimdi herkes bunun
yanlış olduğunu, bunun payının azaltılması
gerektiğini söylüyor. Ama önümüzdeki günlerde yeni yeni doğalgaz
santralleri kurulacak, Türkiye daha fazla doğalgaza bağımlı
hâle gelecek. Size bir örnek vermek istiyorum: Seçim bölgem Antalyada bir doğalgaz
santral inşaatı sürüyor. Şimdi, Antalyanın enerji
açığı çok fazla. Özellikle yaz aylarında talep 2
katına çıkıyor. Geçen yıl oteller çok ciddi
sıkıntılar yaşadı. Turistlere diyemeyiz ki Ya bizim
politikacılarımız enerjide ciddi hatalar yaptı, onun için
karanlıkta kaldık, kusura bakmayın. Böyle bir şey deme
şansımız yok.
Antalyada çok
büyük, çok güzel tesisler var arkadaşlar. Milyarlarca dolarlık
yatırımla yapıldı bunlar. Ama sezonda bunlara elektrik
veremediğinizde bu güzelliklerin hiçbir anlam ifade etmediğini
hepimiz takdir ederiz. Durum böyle olunca da yine acil çözümler devreye
sokulmak isteniyor. Bir firmamız geldi, Antalyada doğalgaz santrali
kurmak istedi. Buna hiç kimsenin itirazı olmaz, başta bizim.
Yatırım, hele enerji alanında ise bu, Antalya için çok önemli.
Ancak enerji açığı var diyerek de her şeyi kabul etmek
doğru değildir.
Bu santral
inşaatı 2 kez mühürlendi çünkü verimli tarım arazisi üzerinde
kurulmak isteniyor. Bir önergeme Sayın Bakanın verdiği
yanıtta, başvurunun 2 kez reddedildiğini, 3üncü seferde onay
verildiğini söylüyor. Ne oldu? Kararlar değişiyor. Burada kamu
yararı var ise bu işin başlangıcında kamu yararı
yok muydu, neden o 2 seferde izin verilmedi? Başlangıçta bu izinler,
onaylar alınmıyor; bunu kabul etmek mümkün değildir. Enerji
açığı ciddi sorundur ama burada, acil değil,
akılcı, hukuka uygun yatırımlarla çözümler
geliştirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye enerjide kötü bir yola sokulmuş ve tüm
uyarılarımıza, uzmanların uyarılarına rağmen
bu yanlış yolda yürümeye de devam etmektedir. Yerli ve yenilenebilir
kaynaklarımız yerine dışa bağımlı ve
pahalı seçenekler devreye süratle sokulmaktadır.
Bir de bunun
üzerine özelleştirme, serbest piyasa uygulamaları, dengeleme ve
uzlaştırma gibi uygulamalar eklendiğinde,
vatandaşımızın elektrik faturası sürekli
kabarmaktadır. Elektrik Mühendisleri Odası bir hesaplama
yapmış, bunu da dikkatinizi çekiyorum: 4 kişilik bir ailenin
asgari yaşam standardı için gerekli olan 230 kilovat saatlik elektrik
tüketimi baz alındığında, aylık elektrik
faturası, 2007 yılında 36,4 YTL iken Ocak 2008de 43,5 YTLye
çıkmış, dün devreye giren zamlarla da 52,6 YTLye
ulaşmıştır. Otomatik fiyatlandırmayla yıl sonunda
bu faturanın 100 YTL düzeyine ulaşacağına şaşırmamak
gerekmektedir. Sadece bu bile AKP İktidarının enerji
politikalarının yanlışlığını ortaya
koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, enerji politikası konusunda bir noktaya daha dikkatinizi
çekmek istiyorum. Bununla ilgili de bir soru önergesi vermiştim,
geçenlerde de basına yansıdı. TÜBİTAK uzmanları
Zonguldak taşkömürü havzasında kömür varlığına
bağlı olarak 300-600 milyar dolar/metreküp gaz potansiyeli buldular.
Bu, ülkemizin yirmi yıllık ihtiyacını
karşılayabilir. dediler. Ben bunu duyunca açıkçası çok
heyecanlandım. Ama aynı heyecanı Sayın Bakan
yaşamamış olacak ki Bu farklı bir çalışma,
öncelikle bunun ispatlanması lazım. dedi. Ben bu
açıklamayı açıkçası anlamakta zorluk çekiyorum. O zaman,
hemen gidip bir sondaj yaptırsın Sayın Bakan, baksın; var mı,
yok mu, hepimiz anlayalım. Kendi bilim adamlarımız Yerli, ucuz
bir kaynak bulduk. diyor, Sayın Bakan burun kıvırıyor. Ama
dışa bağımlı pahalı doğal gaz ve nükleer
santraller konusunda çok atak ama kendi kaynağımıza, maalesef,
itibar etmiyor. Bu anlayış devam ettiği sürece de Türkiyenin
enerji faturası kabarmaya devam edecektir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin hidroelektrik potansiyeliyle ilgili bir örnek
vermek istiyorum. Türkiye hidrolik potansiyelinin yüzde 30unu kullanıyor
şu an. Benim de mezun olduğum İstanbul Teknik Üniversitesinin
bir raporu var. Raporda deniliyor ki: Gelişmiş ülkelerin hidrolik
potansiyellerini teknik sınıra yaklaşacak düzeyde
değerlendirdikleri günümüzde, ekonomik, hidrolik potansiyelin yüzde 30unu
değerlendirebilmiş olan ülkemizdeki bu yaklaşımı
açıklamak mümkün olmamaktadır. Yani, bilim adamlarımız
dahi şaşırmış Nasıl oluyor bu? diyorlar.
Ayrıca, raporda, kömürle ilgili bir bölüm de var. Deniliyor ki: Kömür
yakma teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte hem daha temiz hem daha da verimli
bir şekilde elektrik üretimi mümkün hâle gelmiştir. Sonuç olarak,
temiz kömür teknolojileri denilen yeni yakma teknikleriyle, yüksek çevrim
verimlerini mümkün kılan teknolojilerle kömür kullanımı
önümüzdeki yıllarda bir numaraya yükselmek durumundadır. Yani,
deniliyor ki: Kömür temel kaynak olmalıdır. Peki Hükûmet buna
ilişkin hazırlık yapıyor mu? Hayır, Hükûmet nükleerci
ve doğalgazcı. Bu politika Türkiyenin, Türk halkının
çıkarına değildir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye bir an önce yanlış enerji
politikasını değiştirmeli, yerli ve yenilenebilir
kaynaklara, önemli bir kaynak olabilecek tasarrufa özellikle önem vermelidir.
Serbest piyasa bu işi çözer, arz güvenliği sağlanır,
rekabet ortamında fiyat istikrarı sağlanır.
anlayışının başarılı olmadığı
açıkça ortadadır.
Türkiye, yerli
kömürüne, yenilenebilir enerji kaynaklarına vermediği teşviki,
desteği dışa bağımlı nükleer santrallere
sağlıyor. Bu anlayışı kabul etmek mümkün değildir
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çöllü.
Sayın
milletvekilleri, şahısları adına 27
arkadaşımız söz istemiştir fakat hepsi de
vazgeçmişlerdir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben varım.
BAŞKAN
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında
Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi
Değişimi Mutabakat Zaptının tümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2 Temmuz 1993
yılında, biliyorsunuz Sivasta Madımakta 37 tane
vatandaşımız hunharca yakılmıştı. Bugün onun
yıl dönümüydü. Ben de oraya gittim ve tabii, bu arada buradaki kanunda da
benim önergelerim vardı. Tesadüfen Sivastan Cebeciye kadar üç buçuk saatte
geldim ama Cebeciden buraya iki saatte gelemedim. Her tarafı
kapatmışlar, nedense trafik işlemiyor. İşte,
vatandaşın çektiği zulüm, işkence ortada.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Ama Sivastan üç buçuk saatte geldim. diyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Evet, üç buçuk saatte geldim ama Cebeciden buraya
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Üç buçuk saat
Demek ki
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, kendinize bir paye çıkarmayın.
Yani, neyse
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Duble yol
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, duble yolun yani görüntüsü ortada, kimlere ne kazanç
sağladığı, ne kadar var, şey bir de
Sivasa giderken
Tabii bu arada Sivaslı vatandaşlarımıza da çok
teşekkür ediyoruz; orada, hakikaten, yapılan anmalara karşı
çok toleranslı, çok misafirperver ve çok insanca tavırlar koydular.
Gerçekten, bütün Sivaslılara, gösterdikleri bu çok güzel
davranıştan dolayı teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben orada bir konuşma yaptım, konuşmamın
özünü de size söyleyeyim. Şimdi, bakın, bir Başbağlarda
insanlar katledildi, bir Sivasta yakıldı. Biz hepimiz Türkiye Cumhuriyeti
devletinin vatandaşlarıyız. Niye birbirimizi yakıyoruz,
niye birbirimizi öldürüyoruz? Bu memleket bizim!
Bakın,
insanların tarihimizi iyi okuması lazım. Geçenlerde bir
yazı geçti elime. İzmirin eski bir belediye başkanı
İsviçrede bir otelde otururken yanına bir adam yaklaşıyor
-tanıyor tabii kendisini- diyor ki: Biz, geçmişte Barış
gönüllüleri olarak Anadoluya gittik. Anadoluda siz zannettiniz ki Biz size
eğitim getirmeye geldik, bilim getirmeye geldik. Hayır, biz gittik,
orada sizi, o kadar aileleri birbirine karşı tahrik ettik; işte,
bütün düşmanlıkları, aşiretler arası
düşmanlıkları, mezhepler arası
düşmanlıkları, devletle vatandaş arasındaki düşmanlıkları
tahrik ettik ve birçok insan birbirini öldürdü. Ben Amerikalıyım,
Amerikada bilgisayar mühendisiyim. Sonra bu yaptıklarıma pişman
oldum, Amerikadan da göç ettim, geldim şimdi İsviçrede
yaşıyorum, vicdan azabı çekiyorum ve evlenmiyorum da evlenirsem
yaptığım o kötülüklerin günahını benim çocuklarım
çeker diye. Bunun gibi birçok olaylar var.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Türkiyeyi iyi tahlil etmemiz lazım.
Şimdi, niye birbirimizle kavga ediyoruz? Niye birbirimize
Şu
memleketimiz dünyanın en güzel memleketi, en güzel coğrafyası.
Bu memlekette, hakikaten, dürüst, ülkesini seven, memleketini seven,
insanlarını seven yöneticiler başa gelse, ceplerini
düşünmese, ille zengin olup da, yani, katrilyonlar kazanma yoluna gitmese
bu memleket o kadar kısa zamanda düzelir ki, o kadar kısa zamanda
ilerler ki -inanmanızı istiyorum- ve bizim kimse önümüzü tutamaz.
Ama, maalesef hep oyuna geliyoruz, birbirimize kavgalı hâle geliyoruz.
Bakın
geçmişte Demirelle Ecevit birbirine düşmandı değil mi?
Yani o kadar insan öldü. Cenazelerde görüyordunuz, sırt sırta
dönüyorlardı, ellerini sıkmıyorlardı. E, sonra ne oldu?
Geldi, birisi Cumhurbaşkanı oldu, birisi Başbakan oldu.
Şimdi, bunlardan bir ders çıkaralım sayın milletvekilleri,
bir ders çıkaralım da bu memleketimize yeni bir hedef koyalım,
yeni bir ilke getirelim. Biz neyi paylaşmıyoruz? Eğer,
hakikaten, memleketsever duygularımız gelişmişse, hakikaten
memleketimizi seviyorsak, hakikaten bu memleketi dünyada lider bir devlet
yapmak istiyorsak bunun bir mantığı var, bir yolu var.
Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Herkes görevini dürüst
yapacak, herkes görevini dürüst yaparsa bu memlekette
Bir de, bir doğru
var değerli milletvekilleri yani on tane doğru yok.
Ben geçenlerde
Almanyaya gittim. 2 tane sosyal demokrat Alman parlamenter, tesadüfen, bu atom
enerjisi konusunda bir konuşma yaptılar, ben de gittim oraya.
Şimdi, adamlar diyorlar ki: Dünyada her devlet nükleer enerji ve atom
bombasını elde etmek istiyor. Niye? İşte, Irakta atom
bombası olsaydı, Amerika girip de Irakı işgal edemezdi. O
hâlde, bütün devletler atom bombasını elde etmek istiyor. Bana da
sordu: Türkiyede atom bombası var mı? Vallahi bilmiyorum, çünkü
hükûmetler bize bir bilgi vermiyor ki. Ama geçen gün gazetenin birisinde,
işte doksan atom bombasının Adanadaki İncirlik
Havaalanında olduğunu yazdı ama, tabii, bilmiyoruz ki
Bakın,
biz parlamenter olarak birçok şeylerin farkında değiliz, bize
bilgi verilmiyor.
Yani, bakın,
geçen gün yine gazetenin birisi yazdı: Amerika Türkiyeyle nükleer enerji
konusunda bir anlaşma yapmış. E, nedir bu anlaşma, bilelim.
Yani, hakikaten
Şimdi, Amerika, tarihi boyunca, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin gelişmesi için, ilerlemesi için hiçbir hayırlı
iş yapmamıştır. Hep, yıllarca, Sovyetleri, bakın,
kötüledik Komünisttir, Türkiyeye zararı var. dedik. İşte
Sovyetlerin Türkiyede yaptıkları yatırımların Türk
ekonomisine yaptığı katkılarla Amerikanın Türkiyede
yaptığı yatırımların Türk ekonomisine
yaptığı katkıları gelin, bir araştırın
bakalım. Hangisi daha insanca davranmış? Hangisi Türkiye
Cumhuriyeti devletine daha dostça davranmış?
İşte,
değerli milletvekilleri, ben evvela şunu diliyorum, yani özellikle
AKPli milletvekillerinden şunu diliyorum: Arkadaşlar, şu
Hükûmeti zorlayın, bu Meclise doğru dürüst bilgi versin. Biz de
parlamenterler olarak dış ülkelerin parlamenterleri
karşısına gittiğimiz zaman bazı konularda bilgi
verelim. Yani şimdi, bir senedir biz buradayız, bir bakan
çıkıp da burada dünyadaki olaylar konusunda bir bilgi verdi mi?
Kıbrısta ne oluyor ya? Kıbrısta tek egemenlik diye bir
laf dönüyor. Nedir bu acaba? Dışişleri Bakanınız gelip
de burada Ya, arkadaşlar, Kıbrıs budur
Bakın, bu
Kıbrıs, insanların, Türk halkının kanıyla,
canıyla alınmış bir ada. Şimdi, Parlamentonun, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bu konuda çok ciddi kararları var. Siz bu
kararlardan dönecek misiniz? Gelsin buradaki bakanlarınız, bir cevap
versin.
Değerli
milletvekilleri, bakın, sizin bir milletvekiliniz çıkıyor, diyor
ki: Atatürkün devrimleri travma yarattı. Benim için travma değil.
Çünkü bakın, bazı yerlerde travma oldu, şıhlarda oldu,
ağalarda oldu, beylerde oldu ama ben Tuncelinin bir dağ köyünde
fakir bir aile çocuğuydum. Atatürk devrimleri olmasaydı belki de biz
şimdi toprak altında olacaktık. Çünkü o zaman tamamen şeri
kanunlarına göre yönetilen bir Türkiye
Ama Atatürkün getirdiği o
çağdaşlık, o aydınlık devrimi dolayısıyla bu
devlet bize okullar açtı, geldik yatılı okullarda okuduk ve
geldik bu makamlara. Şimdi, ben onun için Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kurucusu Yüce Atatürkü ve onun devrimlerini hayatım kadar önemsiyorum.
Çünkü bu devlet beni okuttuğu, bana imkânlar sağladığı
için ben bu devleti hayatım kadar kıymetli kabul ediyorum ve bu
devlet için ben gerektiği zaman -inşallah o duruma düşmeyiz de-
hayatımı da veririm. Çünkü arkadaşlar, bakın, yani insanlar
nankör olmamalı yani hem devletin imkânlarından yararlanacaksın
hem o devlete ihanet edeceksin. Bu olmaz, bu zaten hiçbir insanlık
duygusuna sığmaz.
Şimdi, biz
burada çıkıyoruz, bazı şeyleri dile getiriyoruz.
Arkadaşlar, yani biz burada
Söyleyin bakalım hangi konuda iftira
ediyoruz? Bakın, geçen, belediyelere yardım kanununu getirdiniz.
Kardeşim, diyoruz ki: Ey İçişleri Bakanı, bu Ankara,
İstanbul, İzmit Belediyelerinin borcunu söyle. Yok, söylemiyor. E,
niye çekiniyorsun kardeşim? Ya şimdi senin
Yani, insanların
ayıbı olmasa çekinir mi? Çekinmez. Ama, arkasından da
çıkıyor, diyor ki: Biz, ooo ne kadar dürüstüz. Biz çok
tarafsızız. Biz hiç ayrım yapmıyoruz. Kendisine bir
teklifte bulundum Sayın Bakan, aynı ilin içinde AKPli belediye
başkanlarına 300 milyar ama öteki belediyelere 1 kuruş
yardım yapılmamış. Misalini getireyim, size ispatlarsam siz
de Mir Dengir Fırat gibi bir şeyden bahseder misiniz? dedim, hiçbir
şey demedi.
Yani, şimdi,
arkadaşlar, bakın, burada birbirimize karşı açık
olmamız lazım. Milletvekili olarak namusumuz ve şerefimiz
üzerine, bazı kurallar, ilkeler üzerine yemin ettik. Bu yeminin
gereklerini yerine getirelim.
Şimdi,
bakıyorum, ben konuşunca birçok arkadaşımız
rahatsız oluyor. Ama değerli milletvekilleri, ben çok gerçeği
biliyorum. Hangi sözümde iftira varsa söyleyin. Yani varsa ben onun
hesabını vermeyi düşünüyorum.
Şimdi, bu
Ergenekon olayı çok önemli bir olay. Bakın, bundan sonra bu işi
büyüteceğiz. Yani, Cumhuriyet gazetesinin Başyazarı Mustafa
Balbayın fikirlerini biliyorsunuz. Bu adam vatan haini değil,
hırsızlık yapmıyor, hiçbir olayda bu memlekete aykırı
hareketleri yok ve memleketin halis muhlis, en vatansever ve şerefli bir
vatandaşı. Ama şimdi, sırf sizin iktidarınıza
karşıdır diye Cumhuriyet gazetesinin üzerine bu kadar
gidemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından Kim gidiyor? sesleri) Ben
şimdi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, size bir dakika veriyorum ama lütfen gündeme gelin artık
ya! Gündem üzerinde konuşun bir dakikanızı!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tabii efendim.
Tayyip
Erdoğan diyor ki: Efendim, bu, iddiayı hazırlamanın ön
belirtileridir. Demek ki mahkemeyi baskı altına alıyor.
Bakın
sayın milletvekilleri, yargıyı çok büyük baskı altına
alıyorsunuz. Ben bu konunun, iddianamenin en kısa zamanda
hazırlanmasını istiyorum. Hazırlanmadığı
takdirde
Yani biz burada gelip sızlanmayız. Rica ediyorum! Yani
burada masum insanlarımızı, bu memleketin birliğini,
bütünlüğünü, vatanseverliğini, dürüstlüğünü savunan
insanları siz haksız olarak bir sene hapishanelerde
yatıramazsınız. Adalet bu değil. Türkiye Cumhuriyeti
devleti bir hukuk devleti ise bu hukuk devletinde hukuk işlemesi lazım.
Yoksa efendim, soruşturmanın gizliliği esastır. Al binlerce
insanı veya sana karşı olan insanları, ondan sonra orada
aylarca, yıllarca yatır. Bu, hiçbir vicdanın kabul
etmeyeceği bir gerçektir ve Türkiye Cumhuriyet devletinin şanı
ve şöhretiyle uyuşmayan, bir devlettir...
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Ağır ceza mahkemesi kararıyla
alındılar.
KAMER GENÇ (Devamla) - Mahkemeyle ilgisi yok
kardeşim. Hükûmetten talimat geliyor. Bunları mahkemelere şey
veriyor. Lütfen, bir an önce bu iddianame hazırlansın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN -
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN -
Efendim, geçti.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Geçmedi Sayın Başkan, geçmedi.
BAŞKAN
Efendim, biraz daha vaktinde kalkın.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Hayır, daha önce söyledim.
BAŞKAN
Söylemediniz efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Taraflı yönetiyorsunuz, tarafsız olun.
BAŞKAN
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU İLE
UKRAYNA DEVLET NÜKLEER
DÜZENLEME KOMİTESİ ARASINDA NÜKLEER DÜZENLEME
KONULARINDA
TEKNİK İŞBİRLİĞİ VE
BİLGİ DEĞİŞİMİ MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- 7
Haziran 2005 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile
Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında Nükleer Düzenleme
Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi Değişimi
Mutabakat Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir
madde.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Tamam, şu anda oldu bakın. Usulüne uygun isteyin, usulsüz istemeyin.
Maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, 184 kişinin oy kullanması
lazım, toplantı yeter sayısının olması lazım
efendim. 184 kişinin oy kullanması lazım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen müdahale etmeyiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır yani öğrenelim diye de
BAŞKAN Siz
yoktunuz, bakın ne güzel usulüne göre çalıştık.
Geldiğiniz andan itibaren Meclisin şeyi kaçtı yahu! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum!
BAŞKAN
Lütfen, bakın, beni
Allah! Allah! Devamlı beni başkasıyla
karıştırıyor ya!
Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu ile Ukrayna Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi Arasında
Nükleer Düzenleme Konularında Teknik İşbirliği ve Bilgi
Değişimi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açık
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 201
Kabul : 198
Ret : 3 (x)
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
4üncü
sırada yer alan, Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede
Temsilcilikler Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avrupa
Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Avrupa Yatırım Bankasının
Türkiyede Temsilcilikler Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Avrupa Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/592) (S. Sayısı: 247) (xx)
BAŞKAN
Hükûmet ve Komisyon buradalar.
Komisyon raporu
247 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Mithat Melen.
Sayın Melen,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede
temsilcilik açmasına ilişkin 247 sıra sayılı Kanun
Tasarısı için Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz
etmek için buradayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Efendim, Avrupa
Yatırım Bankası 1958 yılında kurulmuş ve 58
yılından bugüne kadar da gerçekten hem Roma
Anlaşmasının hem de bizimle ilgili Ankara
Anlaşmasının ilgili maddeleri uyarınca iki önemli görevi
vardır. Bir tanesi, kalkınmaya yardım etmek ve bölgesel
farklılıkları ortadan kaldırmak ve dolayısıyla da
tabii, Avrupada bir bütünleşmeyi sağlamak.
Şimdi, 63
yılından itibaren Ankara Anlaşmasıyla biz de Avrupa
Yatırım Bankasının fonlarından yararlanıyoruz ve
ilginçtir ki şimdiye kadar Avrupa Birliğiyle işleyen en iyi
ilişkimiz de Avrupa Yatırım Bankası ilişkisi
olmuş. Bugüne kadar birçok ilişkimiz sıkıntıya
girmiş Avrupa Birliğiyle fakat Avrupa Yatırım
Bankasıyla ilişkilerimiz düzenli devam etmiş. Önce 1963
yılından itibaren uygulanan mali protokoller var. 1inci, 2nci,
3üncü, 4üncü mali protokoller var ve mali protokollerin getirdiği de
Türkiyede başta enerji, telekomünikasyon ve altyapı yatırımları
olmak üzere ciddi yatırımlara Avrupa Yatırım
Bankasının katkısı var. Ayrıca 1999 yılında
Çerçeve Anlaşmasıyla -ki bu önemli, Çerçeve Anlaşması bir
katılım anlaşmasını da bir arada getirdiği için-
Avrupa fonlarından daha fazla yararlanma imkânı doğmuş
Türkiyede ve biz onlardan daha fazla yararlanır hâle gelmişiz.
Sadece 1995-2008 yılları arasında 9,8 milyar euro, ki çok önemli
bir rakam bu.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
247 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Şimdi,
burada, tabii, pek ilgilendirmiyor belki Genel Kurulu ama çok daha deminden
beri ciddi konular konuşuyoruz. Hâlbuki Türkiyenin en önemli konusunun bu
olduğunu zannediyorum, yatırım olduğunu zannediyorum ve
hakikaten iyi işleyen ve Türkiyenin önündeki meseleleri çözen bir
yapıda olduğunu zannediyorum Avrupa Yatırım
Bankasının.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen sükûneti muhafaza eder misiniz, Hatibi
dinleyemiyoruz.
MİTHAT MELEN
(Devamla) Onun için bunu daha ciddi ele almak gerektiğini hissediyorum.
Bir de, bu işlerle yıllardır hasbelkader
uğraştığım için bilgi de vermek gereğini ve
bazı şeyleri de düzeltmek gereğini Genel Kurula arz etmek
istiyorum.
Evet, 1995 ve
2008 yılları arasında özellikle Türkiyeye akan kredinin
Önümüzdeki en önemli sorunlardan bir tanesi Türkiyedeki kalkınma sorunu.
İşte, yine iki gün önce açıklanan o büyüme rakamlarından da
görüyoruz ki çok net ve açık bir biçimde Türkiye birinci çeyrekte 6,6
büyüyebilmiş. Bunda da önemli bilimsel bir şey var, özel sektörün
yatırımlarını artırmasıyla ilgili bir nokta var.
Bu çok ciddi bir şey. Tabii, bu çok eleştiriye tabi olabilir.
Şöyle olabilir: Bu kalkınma hızını göreceli olarak
birtakım insan yanlış bulabilir. Türkiye İstatistik
Kurumunun böyle bir şey yapacağını sanmıyorum ben.
Devletin kurumlarına inanmazsak hiçbir şeye inanmayız. Onun
için, bunu böyle tartışmak yerine, bunun neden
kaynaklandığını bir görelim de onları bir
tartışalım önce. Tabii, dinlerseniz lütfedip.
Şimdi,
meselenin aslı o kalkınma hızını tutturabilmekse, ki
Türkiye yüzde 8 kalkınma hızını tutturmak zorunda ki
dünyayla rekabet etsin. Bakın, sadece BRIC denilen dört tane önemli
ülke, yani Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin gelecek on yıl içerisinde 22
trilyon dolar yatırım yapmak ve altyapı yatırımı
yapmak durumunda olduklarını dünyaya ilan ediyorlar. Bunun
yarısını Çin yapacak sadece, 11 trilyon dolara yakın para
ve yaklaşık diğerleri de yılda 500 milyar dolar
yatırım yapacaklar. İşte, bizim de yakalamamız gerekli
trend bu zaten, yatırım. Bu yatırımda da en açıkta
kalan kısım, o 6,6dan 8e vardırmanın yolu, sadece ve
sadece Türkiyede kaynak bulmaktan geçiyor. Tasarruf ve şey
arasındaki dengeyi de çok iyi biliyoruz. Tasarruf dengesi ile
yatırım dengesinin bozukluğunu da biliyoruz. O bozukluğa
çare de yine yabancı kaynak.
Şimdi, yine
burada yabancı kaynakta bir parantez açalım, yabancı kaynakta
çok sıkıntımız var. Hep eleştiriyoruz Türkiye
borçlanıyor. diye. Aslında, dünyada borçlanmayan bir ülke yok. Ama
nasıl borçlanmak gerekiyor? İşte, burada bir kaynak var: Uzun
vadeli, faizi düşük, ödemesiz, devresi yüksek kaynak. Bunların en
doğrularından bir tanesi Avrupa Yatırım
Bankasıdır. Avrupa Yatırım Bankası da, maalesef,
bilhassa Dünya Bankasının dediğine göre, artık kimsenin
rekabet edemediği bir kaynak hâline gelmiş. Şimdi, Avrupa
Yatırım Bankasının fonlarının kullanımı
daha kolay, özel sektöre de daha açık fonlar. Mesela, yine size bir rakam
vereyim: Son yıllarda 7,7 milyar euroluk kaynağın, 3,5 milyar
euroluk kısmı özel sektöre aktarılmış.
Şimdi, bir
taraftan piyasa ekonomisi diye yırtınırken, bir taraftan da
piyasa ekonomisinin altyapısını dengeleyen bir kaynağa daha
yakın yanaşmamıza gerek var. Ayrıca, bu kaynak, yine
çevresel altyapılar, başta KOBİler, enerji ve telekom için de
çok önemli bir kaynak ki Türkiye bunlardan çok yüksek miktarda kullanıyor.
İstanbul metrosunu da hatırlıyorsunuz
Bir İstanbul
Milletvekili olarak İstanbulun en önemli meselesinin trafik sorunu
olduğuna inandığım için, bir yerden bir yere gitmenin ne
kadar zor olduğuna inandığım için metronun önemi burada çok
daha önemli, altının çizilmesi gerekli bir şey. Bu kaynak,
özellikle Avrupa Yatırım Bankası, Türkiyede metro için, bütün
belediyeler için çok ciddi kaynak. Biraz önce yine belediyelerin gelirlerinin
artırılması konuşuldu, o gelirler
artırılırken yabancı kaynaktan da yararlanmak ama yine
şartlar çok açık ve net, ucuz, yapılabilir ve bir projeye
bağlı kaynaklar.
Şimdi,
burada proje derken, Avrupa Yatırım Bankası projelerin yüzde
50sini finanse ediyor. Yüzde 50sini finanse ederken de hükûmetlere de ciddi
görevler yüklüyor tabii. Özellikle yapılanma açısından çok ciddi
görevler yüklüyor. Şimdi, bu ciddi görevlerin içerisinde, tabii,
yapınızı da değiştirmek meselesi var. Biz, yıllar
boyu bu işi gerçekten öğrendik. Uluslararası kuruluşlardan
iyi kaynak kullanmayı öğrendik ve o konuda iyi yapılandık,
hem hazinemiz hem Merkez Bankamız ve diğer kurumlar da bu konularda
gayet iyi yapılanmışlardır.
Yalnız,
tabii burada açığa çıkan bir unsur daha var: Özellikle
başta Anadolu olmak üzere KOBİlerimize, küçük ve orta
işletmelerimize bunları daha akıllı bir biçimde
dağıtabilmek meselesi var. Bunlarla da aracı bankalar,
aracı kurumları kullanıyoruz ama hep şu meseleyi
atladık: Türkiyede önüne gelen projelerden bahsediyor. Bakın, bunun
altını çizmek istiyorum. Herkes proje üretsin istiyor. Nasıl
proje üreteceğiz? Biz Vana gidip, gel kardeşim burada proje yap
mı diyeceğiz ki, Avrupa Birliği kabul etsin? Geçen sene 1 milyar
euroluk Avrupa projelerini kullanamadık biz. Niye kullanamadık? Proje
yapamadığımız için kullanamadık. Proje yapmak o kadar
da sanıldığı kadar kolay iş değil. Proje yapacak
projecileri üretmek lazım. Türkiyenin sorunu eğitici zaten, daha iyi
eğitmen. Yani proje yapmak da öyle sanıldığı gibi,
böyle bir sabahleyin oturup
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Yeni alışıyoruz zaten.
MİTHAT MELEN
(Devamla) - Yeni
alıştığımızı söylüyorsunuz, doğru,
fakat bunda bir birikim var Türkiyede, bu birikimi de kullanmak lazım.
İşte, özelikle bu hocaları üretmek lazım, öğreticileri
üretmek lazım. Çünkü, gerçekten Türkiyenin derdi yatırım,
istihdam. Bunu çözebilmek için yabancı sermayeye, dış
kaynağa ihtiyaç var. Bunu istediğiniz anlamda politik olarak
kullanırsınız, ama bugün dünyada bir bolluk var, bu bolluktan
akıllı biçimde yararlanmak gereği var. Bunu böyle çok fazla bir
tarafa itmeyeceksiniz.
Bir de bir
şeyin daha altını çizmekte yarar görüyorum: Efendim, ya
değer kaynaklı siyaset yapacağız yahut da projeye dönük
siyaset yapacağız. Artık Türkiyenin değere dönük proje
yapmaktan veya siyaset yapmaktan projeye dönük siyaset yapması gerekiyor.
Bana sorarsanız, bir seneyi kaybettik Türkiyede. Çünkü hep
değerlerle, hep birtakım gereksiz şeylerle mücadele ediyoruz bir
senedir. Türkiyenin 75 milyon insanına aş, iş lazım. Bunun
için üretmek gerekiyor, üretmeyi öğretmek gerekiyor. Biz başka
işlerle uğraşıyoruz ve maalesef, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bir anda kendini devre dışı bulmuş gibi hissediyor.
Bakın, ilgiye bakın. Bir senede bu kadar acz içinde olmamak
lazım, bu işlere hakikaten bizim el atmamız lazım, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bu işi götürmesi lazım. Kimseye de
bırakmamak lazım bunları, sokağa bilhassa. Onun için, bu
kalkınmamızı gerçekten tamamlamamız gerekiyor.
Şimdi kredi
koşullarına bir girersek: Kredi koşullarında ödemesiz
devresi çok yüksek Avrupa Yatırım Bankasının. Mesela, sekiz
yıla kadar ödemesiz devreleri var, otuz yıl vade var. Çok iyi bir
kaynak. Ben geçen hafta Karadenizdeydim, Karadenizde o kadar yapılacak
iş var ki. Burada sevgili milletvekilleri var, başta turizm mesela,
değil mi? İşte, o kaynaklar duruyor orada. Çok önemli işler
var yapacak. Ama biz burada hep birbirimizle ufak şeylerle
konuşuyoruz ve hep ufak işlerle uğraşıyoruz.
Şimdi, bir
noktayı daha dikkatlerinize sunmak istiyorum. Özellikle geçen sene önemli
bir değişim oldu dünyada. Malum, Avrupa İmar ve Kalkınma
Bankası var, EBRD diye geçen. Bu, yapı değiştirdi. Bu
yapı içerisinde, yani Doğu bloku çöktükten sonra, Sovyetler bloku
çöktükten sonra, buna yardım etmemiz gerekir amacıyla
Batılı ülkelerin kurdukları, bizim de içinde olduğumuz ve
bizim donör ülke olarak katıldığımız bu yapıya
son zamanlarda bir parça fazla, bu kaynaklar başka yere gidiyor diye
Ayrıca da gerçekten bütün o ülkelerin birçoğu Avrupa Birliği
üyesi ülke oldu. Avrupa Birliği üyesi ülke olunca, bizim de içinde
olduğumuz bu donörlerden -ki, Sayın Bakan çok iyi bilir- biz de kredi
alır durumuna geçmek için müracaat ettik ki bunu çok yanlış
buluyorum ben. Geçen hafta Avrupa Asamblesinde bunun kararını Avrupa
İmar ve Kalkınma Bankasına bıraktılar. Avrupa
İmar Bankası ne karar verecek bilmiyorum ama bir taraftan Avrupa
Yatırım Bankasına burada şube açtırırken -ki
doğrudur, şimdiye kadar IMFnin, Dünya Bankasının burada
şubeleri vardır- Avrupa Yatırım Bankasından da gelecek
yılda 10 milyar euroya yakın bir para kullanmamız mümkün. Burada
bir şube açması gayet doğrudur, açması da lazım. Daha
yakından, bire bir inceleyebilmek için ve projeler üretebilmek için
doğrudur ama o Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasından,
donörlükten tekrar kredi alır duruma geçmemizi pek doğru
bulamıyorum. Bunu da bir daha düşünmekte ve Avrupa İmar ve
Kalkınma Bankasının da kararına bırakmamakta belki
yarar var. Çünkü niye? Türkiye başka bir yerden
başlamıştı donör olarak, şimdi alıcı olarak
kredilerden yararlanmak durumunda olmasın. Türkiye, Avrupa Birliği
ile başka bir ilişki kurmak istiyor, tam üyelik ilişkisi kurmak
istiyor. Şimdi geriye dönüp Ben vazgeçiyorum, geçiş dönemi
yaşayan bir ülkeyim. demeye gerek yok. Bunu da belirtmemde herhâlde bir
mahzur yok.
Bir de önemle
şunu söylemek istiyorum: Özellikle uluslararası kuruluşlar bir
politikadır, yani dünyanın her tarafında uluslararası
kuruluşların kurulması bir dünya politikasının
gereğidir. Yani başta zengin ülkelerin hem mal, sermaye, hizmetlerini
satabilecekleri ama diğer ülkelerle birlikte ortak kalkınma
projelerini yapabilecekleri bir yapıdır. Bir de, bu yapıyı
düzenlemek için, bir araya getirmek için, fazlara, bölümlere bölüp
kalkınmayı dengeli bir biçimde dünyada kontrol etmek için yapılacak
bir şeydir. Bu bir oyundur ve bu oyunun aslı da oynamakla
öğrenilir. Birleşmiş Milletlere girdiğimizden beri, IMF,
Dünya Bankasına üye olduğumuzdan beri -48lere dayanıyor çünkü
bu iş, o günden bugüne kadar- hakikaten bu oyunu dünya oynadığı
için biz de oynuyoruz ama bu oyunu oynarken, bu oyunu oynamanın
gereklerini tam anlamıyla yerine getirmiyoruz, çünkü ciddi bir
politikamızın olduğunu zannetmiyorum bu oyunu oynarken. Biz, bir
sabahleyin Yunanlılar akıllı millettir, onun için Avrupa Birliğine
girdiler -o zamanki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu- biz de girelim.
dedik. O günden bugüne kadar hep el yordamıyla bu işleri yürüttük.
Bakın, uluslararası kuruluşlarda Türkiyenin çok fazla
temsilcisi yok çünkü Türkiyenin politikası yok, ne Dışişleri
Bakanlığının ne hazinenin hiçbir zaman politikası
olmadı. Bütün oraya girenler tesadüfen girerler, sonra da bazen gelirler
Türkiyeyi de yönetmeye kalkarlar ama neyse! Orada değiliz fakat işin
aslı, oraya bir politikayla girmek çünkü onları da yönlendirmekle
ilgili kısmı. Bugün, sadece Hollandanın yılda 100 tane
memurunu, 100 tane genci sadece Avrupa Birliği değil, dünyanın
her tarafındaki uluslararası kuruluşlara memur olarak
gönderdiğini söylemem lazım size ve o 100 tanesinden 30 tanesi
iş bulursa büyük bir katkı tabii. Bizim öyle bir politikamız yok.
Şimdi,
Avrupa Yatırım Bankasında bizim hiç memurumuz yok. Bu kadar
mı şeyiz biz? 1963ten beri ilişkimiz var. Efendim, işte,
vatandaşlıktı, şuydu, buydu
Olabilir ama onların Türk
olarak aldıkları memurlar var çünkü bizim politikamız yok. Biz
de oturup bunları, yani öbür gün etkili olmak istiyorsak
Futbolda bile
öyle. Bakın, uluslararası kuruluşlarda bir tane temsilcimiz var,
o da kimseyi içlerine almıyor zaten ama bütün kurallar, bütün kaideler, o
zaman, o uluslararası kuruluşlarda oyunun gereği olarak
değiştiriliyor, o değişirken biz yokuz. Biz, bizim için
yazılan senaryoları oynamak zorunda kalıyoruz, sonra
şikâyet ediyoruz. Ayrıca, efendim, bu kuruluşlara sokakta
Hayır demekle de olmaz bu iş. Dünyadaki düzen mademki böyle, bu
düzene akılla yaklaşmak gerekiyor ve yararlanmak gerekiyor. Ben,
şimdiye kadar, kredi anlamında daha çok akılla
yanaştığımızı sanıyorum ama bundan sonra da
dünyayı yönetmek istiyorsak, dünya içerisinde daha fazla pay almak
istiyorsak, dünya gayrisafi millî hasılasında yaklaşık
yüzde yarım olan payımızı yüzde 1e çıkarmak
istiyorsak bu oyunu öyle oynamamız gerekiyor. Bence, benim
anladığım anlamda da kalkınma, benim
anladığım anlamda da Türkiyeyi sevme, milliyetçilik de zaten
bu; Türkiyeyi ekonomik olarak önce güçlü kılmak ve dünyada ayakta
kalabilmek çünkü bu bölge kritik bir bölge. Etrafı zaten ateş kuyusu
ama bu bölge içerisinde insanımızın refahını
artırmak ve ayakta kalmak zorundayız, hem de en akıllı
biçimde, en düzgün biçimde.
Bakın, çok
ciddi bir GAP meselesi var. Geçen gün Sayın Başbakan da GAPta bir
yatırım açığından bahsediyordu, sulanabilir bir
açıktan bahsediyordu. İşte, Avrupa Birliğinin fonları
var, Avrupa Yatırım Bankasının fonları var ama bütün
mesele -yine başa dönerek söylemek zorunda olduğum- hep değere dönük
politika yapmaktan, gerçekten projeye dönük politika yapmak zorunda
olduğumuz, proje hazırlamak zorunda olduğumuz meselesi.
Başta Türkiye Büyük Millet Meclisinin gerçekten projeye ihtiyacı var,
araştırmaya ihtiyacı var. Kadrolarını
araştırmaya dönük yapması lazım. Uluslararası
kuruluşlar hakkında rapor yazabilecek personelimiz var mı? Yok.
Hiçbir konuda yok. Demin enerji, nükleer santral konuşuldu, onda da yok.
Gerçekten, Fransız Parlamentosu veya Amerikan Parlamentosu, herhangi bir
parlamento Türkiye hakkında rapor yazıyor. Bizim o parlamentolar
hakkında veyahut da Avrupa Yatırım Bankası hakkında
rapor yazacak bir organımız var mı? Yok. Onun için, hep birlikte
düşünüp bunları yazmakta yarar var çünkü rekabet o kadar büyük ki.
Bir de, dünyada yeni bir şeyi gözlemeye başladım -belki Türkiye
Büyük Millet Meclisine girdiğim için, belki de fark etmediğim için-
artık ilişkiler sivil örgütler bazında, parlamentolar
bazında, yani seçilmişler arasında daha fazla. Bu
ilişkileri daha da çoğaltmamızda yarar var, bu ilişkilere
dönük yatırım yapmamızda yarar var, gerekirse -en önemli
şey insan kaynaklarını artırma- insan
kaynaklarını artırmamızda büyük yarar var.
Ben, yüce heyeti
saygıyla selamlamadan önce, bu yasayla ilgili oyumuzun da müspet
olacağını söyler, saygılarımı sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Melen.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.
Sayın Susam,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede
Temsilcilikler Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa
Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun tümü hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
An önce,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan Sayın Melen,
gerçekten, Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede
açılması sonucunda kredi ihtiyacında uygun, uzun vadeli ve geri
ödemesi noktasında şartları uygun olan çok önemli bir kredi
kullanan araç olarak Türkiyede 2 tane şube açmasının doğru
olacağını söyledi. Katılıyorum, çok da güzel teknik ayrıntılarla
da bilgi birikimine uygun, uzun yıllar devlet deneyimine uygun iyi bir
konuşma yaptı. Maalesef, konuşmasının ancak son
dönemleri Parlamentomuzun ilgisini çekerek ama bütün gruplar tarafından da
alkışlanarak noktalandı.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Avrupa Yatırım Bankasının
Türkiyede şube açması konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bizler de çok olumlu bakıyoruz. Özellikle Avrupa Birliği
fonlarından kullanılacak bu kredilerin altyapı
yatırımlarında, kamu yatırımlarında,
KOBİlerin finansmanının desteklenmesi anlamında ciddi bir
ihtiyaç olduğu ve bu ihtiyacın giderilmesi konusunda Avrupa
Yatırım Bankasının fonlarından yararlanmak için çok
çalışmaya ve iyi stratejiler oluşturmaya ihtiyacımız
olduğu açıktır. Planlı, programlı ve projeye
dayalı, fizibilitesi doğru yapılmış
yatırımlara dünyada kaynak bulmak gerçekten çok kolay hâle
gelmiştir. Özellikle 2001deki dünya krizinden sonra 2002
yılıyla birlikte dünyada kredi bulmanın koşulları çok
rahatlatmıştır ve çok şanslı bir dönemi AKP
İktidarının yeteri kadar olumlu kullanamadığı çok
açıktır. Dünyanın bu kadar bol likiditesi ve bu kadar bol
kredisinin olduğu bir dönem bir daha zor gelir. Şimdi kredide gene
sıkıntılı bir döneme girdik ve bu
sıkıntılı dönemin sorunlarını ciddi şekilde
hep beraber yaşayacağız.
Bu kadar iyi bir
ortamda Türkiye yatırım politikalarını nasıl
yapmıştır? AKP İktidarı bu dönemi nasıl
değerlendirmiştir? Bu yapılan süreçte yatırımlar kimin
lehine işlemiştir ve bu yatırımlardan kimler ne anlamda pay
almıştır? Bizim siyasetçi olarak da teknokratlardan ayrılan
bir yanımız, bunun siyasi sonuçlarının ülke içerisinde
doğru değerlendirilmesi ve yatırım ortamıyla ilgili
olarak doğru tespitler yapılmasıdır.
Bir
iktidarın, bir devletin önemli yanlarından bir tanesi
yatırımcının yatırım ortamını
hazırlamaktan geçer. Kamu yatırımları bu anlamıyla
önemlidir. Enerji alanına, eğitime, sağlığa,
ulaştırmaya yatırım yapacak insanların
yatırımını kolaylaştırmak ve onları
doğru yönlendirip yatırımcıyı hem ülke içerisindeki
yatırımcı olarak geliştirmek hem uluslararası
yatırımcıyı bu ülkeye çekmek önemli bir stratejiyle hayata
geçebilir. Maalesef ülkemizde böyle bir yatırım stratejisini
kullanmadığımız çok açık bir şekilde
görülmektedir. AKP İktidarı döneminde kamuya yatırımdan
mümkün olduğu kadar kaçan ve Özel sektöre yatırımı
teşvik ettim diyen bir anlayış yaşanmıştır.
Muhakkak ki özel sektörün ve yabancı sermayenin yatırım
imkânlarını sağlamak gereklidir ama kamu, özel sektörün ve
yabancı sermayenin yatırım yapabileceği alanların
altyapısını oluşturmak ve yatırımı cazip
hâle getirmek zorundadır.
Az önce
Sayın Hüsnü Çöllü enerjiyle ilgili çok önemli bir konuya dikkat çekti.
Türkiyede enerjide gelinen nokta: Hem arz yetersizliği hem enerjinin
pahalılığı Türkiyede yatırımcıyı
yatırım ortamından caydırır bir hâle getirmiştir.
Siz enerjiyi bu ülkede pahalı yaparsanız, KOBİleriniz, ülkedeki
yerli yatırımcınız, sermayeniz uluslararası rekabette
kendi kaderine terk edilmiş hâle gelir. Bugün Türkiyede aynen böyle bir
durum yaşanmaktadır.
Türkiyede,
aynı şekilde, yatırımla ilgili olarak, enerjinin yanında
başka noktalarda da ciddi sıkıntılar
yaşanmaktadır. İnsan kaynağına yatırım
Türkiyede maalesef yoktur, yok denecek kadar azdır. Mesleki teknik
eğitimde ve toplumun tüm kesimlerinin proje hazırlamaya yönelik
organizasyonunu yapmada AKP İktidarı ciddi bir aymazlık
içerisindedir.
Tarım kesimi
kendi kaderine terk edilmiştir. Bakın arkadaşlar, 2002den bu
yana tarımda yaşanan gerileme ve bugün tarımın içine
girdiği zor durum, tarımda AKP İktidarının bir
yatırım stratejisinin olmamasından ve yatırım yapacakların
pazar ve ulaşım imkânlarını bulma konusunda desteksiz
kalmasından kaynaklanmaktadır. Aynı şey sanayi
alanında da böyledir, KOBİler alanında da böyledir. Yeni küçük
sanayi sitelerinin organizasyonu, yeni organize sanayi bölgelerinin
oluşturulması ve Türk sanayisinin rekabetçi hâle gelebilmesi için
Türkiyede yatırım ortamı ve teşvikler maalesef onlara
uygun kullanılmamıştır. Burada
çıkardığımız ARGE Yasasında bile açıkça 50
tane araştırma görevlisi çalıştıran firmalara destek
vermeyi sağladık. Neden 1 tane, 2 tane, 3 tane eleman
çalıştırıp da KOBİ niteliğiyle dünyada rekabetçi
olabilen, marka yaratan, ihracat yapabilen kesimlerin bu konudaki ARGE
çalışmalarını destekleme konusunda yeterli desteği
vermedik?
Değerli
arkadaşlarım, bu anlamıyla Türkiyede ciddi bir
sıkıntı yaşanmaktadır. KOBİler bugün kendi
kaderine terk edilmiş durumdadır. Az önce bir
arkadaşımız çıktı -Urfa Milletvekili- Türkiyeyi
güllük gülistanlık gösteren bir konuşma yaptı. Ben ona
soruyorum: Çarşılara gittiğinde sana esnaf işlerin iyi
olduğunu söylüyor mu? Küçük sanayi sitelerine gittiğinizde küçük
sanayi sitelerinden çekiç sesi, tamircilerden bir motor gürültüsü
geldiğini duyuyor mu?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) İhracat nereden yapılıyor?
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) İhracatın
nereden yapıldığına da çok net bir şekilde cevap
vereceğim: İthalata dayalı bir büyüme politikası
yaptınız, ithalat büyüyor, ithalata dayalı bir ihracat
yapıyorsunuz. Bunun dışında yaptığınız
bir politika yok.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlamıyla bugün Türkiyede işleyen
ekonomik politikanın temelinde dışa bağımlı,
ithalata bağımlı ve ülke sanayisini kendi kaderine terk etmiş bir model işliyor ve bu
ülke insanları, bu ülkenin girişimcileri, bu ülkenin
yatırımcıları kendi birikimleriyle bugün ayakta kalma mücadelesini
verme durumundadırlar ve siz bu süreçte çok ciddi bir siyasi hatayla,
siyasi strateji olarak da Türkiyeyi germe politikasıyla da devam
ediyorsunuz. Türkiyede 2002den sonra var olan çok ciddi bir şekilde
kredi bulma ve yatırım yapma ortamının iyi
kullanılmadığı gibi siyasi strateji olarak da AKP
İktidarı, kendisine sağlanan halkın verdiği tek
başına iktidar olmanın ve 2007 seçimlerinde yüzde 47 oyun
değerini bilememiştir.
Bugün, Türkiyede
yapılması gereken, insanların iş, aş ve içinde bulundukları
koşullarda işlerini geliştirme noktasındaki politikalar
maalesef bir kenara itilmiş, Türkiye siyasi önceliklerini veya kendi
kafalarındaki öncelikleri ön plana getirmiştir.
2007de insanlar
elinde bulundukları durumda ekonomiden
Bir son umut diye, siyasi istikrar
devam etsin diye AKPye oy verdiler. Borçlandık, yatırım
yaptık, bu yatırım eğer bir iktidar
değişikliği olursa, koalisyon hükûmetleri olursa tekrar biz zora
girer miyiz diye 22 Temmuzda AKPye tekrar oy verdiler.
Aldığınız oy sizin beş yıllık
iktidarınızın güvenoyu değildir, o insanların kendi
sürecinin tamamlanması için siyasi istikrara vermiş oldukları
güvenoyudur.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Siz batırırsınız diye korktular.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Ama siz 2007 Temmuzunda aldığınız oyu,
ertesi gün hiç kıymetini bilmeden
Ekonomideki durumu düzeltmek,
dünyanın ekonomik krize girdiği bir dönemde bu krize toplumu
hazırlamak yerine siyasi kriz çıkaran bir noktaya geldiniz. Bunun
yanında yatan temel neden şudur: Bakın arkadaşlar,
artık AKP İktidarı ekonomik olarak bu dümenin başında
gemiyi sağ salim götüremeyeceğini anlayıp, bu geminin karaya
oturacağını, bir yere çarpacağını gördüğü
için ekonomiyi bıraktı, siyasi olarak Türkiyeyi germe
politikaları içerisine girdi.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Millet senin gibi düşünmüyor.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Bu açıkça Türkiyede herkesin altını
çizdiği bir olaydır.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Millet size niye güvenmedi?
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Türkiyede yüzde 47 olan, 340 tane milletvekili olan bir
siyasi partinin siyasi stratejisi olarak yapması gereken, toplumdaki
gerginlikleri yumuşatmak, Gelin kardeşim, bu ülke dünyadaki bir
ekonomik kriz karşısında nasıl bundan çıkar? Ulusal
olarak bu konuda el birliğiyle bu ekonomiyi düze çıkaralım.
demektir.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) AK PARTİ de onun aynısını yapıyor. Toplumda
da hiçbir gerginlik yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yok mu?
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Şimdi, inşallah toplumda gerginlik yoktur. Ama
bakın, bizim insanlarımız telefon açıyorlar, soruyorlar,
diyorlar ki: Nereye gidiyoruz? Hem ekonomik olarak hem siyasal olarak nereye
gittiğimizi soruyorlar.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Müsebbibi sizi görüyorlar demek ki
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Siz buradan kendi siyasi anlayışınız
gereği Hiçbir gerginlik yoktur. diye söyleyebilirsiniz.
Ben size
soruyorum: Türkiye Odalar Borsalar Birliğinin Başkan Vekilini gece
sabaha karşı evinden alıp Türkiye Odalar Borsalar Birliği
İkinci Başkanının, ATOnun odalarını aramak, bir
siyasi ortam olarak yatırımcıları korkutur mu, korkutmaz
mı? Size soruyorum.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yargıya sor onu, yargıya.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, yargıya sormak
değil. Eğer siz çıkıp -yargı, savcı bunu
alabilir- Arkadaşlar, biz toplumun bu şekilde gerilmesinden
rahatsızız. Bu arkadaşlar toplumun bilinen
insanlarıdır. Bunların bu şekildeki
davranışları, toplumdaki saygın insanlara yapılan bu
davranışlar doğru değildir. Bunun yerine, bunlar
çağrılıp görüşleri alınıp soruşturma
demokratik bir ülkede, saygın bir ülkede olması gereken gibi
olmalıdır. diye söylersiniz, o zaman sizinle beraberim. O zaman
sizinle beraber bu ülkede siyasi istikrar istediğinizi, huzur
istediğinizi, bu ülkede gerginlik istenmediğini anlarım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ama onu istemiyorsunuz,
Türkiyeyi her gün geriyorsunuz.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Savcıları töhmet altında
bırakıyorsunuz.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Bugün, anlaşılan, kesinlikle artık, -bu
-İktidar döneminde- ekonomiyi düzeltemeyeceğine siz de kanaat
getirdiniz, Türkiyede ekonomik olarak gidişatın kötü olduğunu
siz de çok iyi anladınız.
Değerli
arkadaşlarım, ama bu ülke hepimizin, bu ülke bizim. Bu ülkede
oluşan siyasi politikalar sonucu zarar görecek olan bizim köylümüz, bizim
işçimiz, bizim işsizimiz, bizim emeklimiz, esnafımız,
sanatkârımız, bizim iş adamımız. Bu insanların
alın teriyle, emeğiyle, 2001 krizinde vermiş oldukları
büyük özverilerle bugüne getirdikleri ekonomiyi hovardaca harcama hakkına
sahip değilsiniz. Bu ülkede ekonomiyi iyiye götürmek, daha istikrarlı
bir ortamda kalkındırmak hepinizin görevidir. Bu konuda sizleri
sağduyuya davet ediyorum. Bir kez daha bu işleri oturup düşünün.
Bu konu, Türkiyenin içinde bulunduğu koşullarda en hassas konulardan
bir tanesidir.
Türkiyede bugün
esnaflar kepenk kapatıyor. Geçen hafta bir esnaf geldi, dedi ki:
Yıllardır yaptığım mesleği bırakmak zorunda
kaldım. Gözleri dolu doluydu.
Bakın, siz
de her yeri dolaşıyorsunuz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sebebi sizsiniz. demedi mi?
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) - Niye bizim yüzümüzden?
Ne yaptık da biz
Ülkeyi yöneten insanlardır.
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Gerdiniz
Gerdiniz... Siz geriyorsunuz bu ülkeyi.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Bak
Bir dakika, dinle.
Bakın, bir
ülkede siyasi istikrarı sağlayan siyasi iktidardır.
İktidar, yöneten, çoğunluğu olan ve bu ülkenin dümenine
geçmiş, icra organında olanlar bu ülkedeki istikrarı
sağlamakta baş sorumludurlar.
Muhalefet,
muhalefet yapma görevini yapacaktır, en doğal hakkıdır. Siz
toplumda muhalefet yapılmasına tahammül edemeyen bir
anlayışa sahipseniz bunu gerginlik sebebi görürsünüz. Ne işi var
Başbakanın Zonguldakta, kömür ocağında kalkıp
Cumhuriyet Halk Partisine çatmaya? Sen Türkiyeyi kömürde, enerji
kaynaklarında ne noktaya getirdiğinin oradan mesajını
vermen gerekirken, siyaset konuşmanın yeri mi?
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Siz niye gitmiyorsunuz?
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Orada, Belediye Başkanı oraya pankart açıyor:
Yüzyılın lideri geldi, hoş geldi.
Değerli
arkadaşlar, yüzyılın liderinin Türkiyede kim olduğunu,
cumhuriyeti kuran insanların kimler olduğunu Türk halkı çok
yakından bilir. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için
hiç birbirimize böyle yeni unvanlar vermeye gerek yok.
Bu Türkiye
Cumhuriyetini kuranlar Türkiye Cumhuriyetinin temellerini çok sağlam ve
Türkiye'nin hedefini çok net koymuşlardır: Çağdaş
uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak. Bu ne demektir?
Sanayileşmiş, kalkınmış, insanına iş
bulmuş, esnafına, sanatkârına aş bulmuş ve Türkiyeyi
ekonomik büyüklük olarak dünyanın sayılı ekonomilerinin
içerisine sokmayı hedef almış, demokrasiyle, insan
haklarıyla, çağdaşlıkla yürütebilen bir ülke hâline
getirmektir.
Bu
anlamıyla, biz Avrupa Birliğiyle projeye bu anlamıyla
bakıyoruz. Bunu yaparken de dünyada son dönemdeki gelişen küreselleşmenin
dünyaya dayattığı -bizim istediğimiz gibi- dünyada her
ülkede pazara egemen olma anlayışına karşıyız.
Önce pazarımıza biz egemen olacağız, ondan sonra dünya
pazarında rekabetçi olacağız. Bugün dünyada küresel sermayenin
yapmak istediği olay, ülkelerin pazarlarını ele geçirip, o
ülkeleri hizmet sektörlerinde sadece bir genel sermayenin
yapılanmasına entegre etmektir.
Değerli
arkadaşlarım, bizim yatırımdan
anladığımız anlayış budur. Yatırımdan
anladığımız anlayış, kendi ülke
kaynaklarını ve dünyada var olan kaynakları en rantabl bir şekilde kullanarak ülke
insanına iş bulmaktır.
Bakın,
Türkiyede, bugün işsizlik resmî rakamlara göre 10,6 ama resmî olmayan
rakamlara göre yüzde 25. İş aramaktan umudunu kesmiş
insanların sayısı 750 bin kişi, bunlar artık iş
aramaktan vazgeçmişler. 2 milyon 250 bin kişi ailesinin yanında
çalışıyor gözüküyor. Üniversiteyi bitirmiş, iş
bulamamış, babasının dükkânına gidip geliyor. Ve
bunlarla beraber Türkiyede yüzde 25 işsizlik var. Her bir çocuk bize
yalvarıp yakarıp, bir iş bulmak için, her gün
telefonlarımızla bizi en içten taleplerle arıyor. Bu
insanların hiçbir eksiği yok. Tek istediği şey iş.
İş
neyle olur? Yatırımla. Siz bugün yatırımda
İstihdam
dostu yatırımcı kimdir? Esnaftır, sanatkârdır,
KOBİlerdir. Peki, esnafı, sanatkârı ayakta
bıraktınız mı? Uluslararası zincir
mağazaları kanununu getiriyor musunuz buraya? Getirmiyorsunuz. Niye?
Çünkü onlar gelsin pazarı ele geçirsin, oradaki esnaf, sanatkâr bitsin,
orada rekabet etme şanslarını kaybetsinler, ondan sonra, onlar
pazarı ele geçirdikten sonra bu yasa ancak çıkacak. Böyle küresel
sermayenin isteğine çanak tutulan bir ekonomik anlayış olamaz.
Onun için,
değerli arkadaşlar, size vicdanen bir görev düşüyor. Hepinizin
bu anlamıyla, bu ülkeye karşı sorumluluğu var. Yatırım
politikalarını doğru saptamanın yolu önce Türk sanayisinin,
Türk girişimcisinin, Türk esnafının, Türk sanatkârının
önünü açacak, Türk köylüsünü destekleyen bir politikayla tarım politikasını
ayakta tutacak, gelişmeleri sağlayacak bir yatırım stratejisini
hayata geçirmek noktasında olmalıdır. Biz, böyle bir
yatırım politikasının sonuna kadar destekçisi, takipçisi ve
bunun hayata geçmesinde her türlü katkıyı vermeye hazır bir
siyasi parti olarak burada hazırız. Her zaman da
anlayışımız bu olmuştur. Nasıl cumhuriyeti
kurarken Türkiye'nin sanayileşme politikasının İzmir
iktisat kongrelerinden, fuarcılıktan geçtiğini bundan
yıllarca önce söyleyebilmiş bir anlayış varsa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Susam, devam ediniz.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) -
bugün de aynı anlayışla, ülke
kaynaklarına dayalı, bilgiyi, teknolojiyi, aklı kullanan,
demokrasiye inanmış insanlar olarak dünyada marka yaratan, rekabet
eden çağdaş kurumları yaratmış bir KOBİ
politikasıyla kalkınmayı savunuyoruz ve bunu
gerçekleştirmek için de iktidar döneminde bunu yapacağımıza
inanıyoruz.
Bu duygularla
kanunu destekliyoruz ve bu şube açılmasına destek verip oy
vereceğiz.
Hepinizi
saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Susam.
AK PARTİ
Grubu ve şahsı adına Karaman Milletvekili Lutfi Elvan.
Sayın Elvan,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sürenizi
birleştiriyorum.
AK PARTİ
GRUBU ADINA LUTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede
Temsilcilikler Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa
Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde hem grubum hem de şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında
Sayın Melen Avrupa Yatırım Bankasının kısaca
geçmişinden ve amaçlarından bahsetti. Ben bu konulara girmek
istemiyorum. Ama Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede üç
önemli süreçten geçtiğini görüyoruz. Aşağı yukarı
kırk beş yıllık bir ilişkimiz var Avrupa
Yatırım Bankasıyla. 1963-1999 döneminde Avrupa Yatırım
Bankası ile ülkemiz arasındaki ilişkiler oldukça zayıf ve
düşük profilde seyretmiş, Helsinki Zirvesinde Türkiye'nin aday ülke
ilan edilmesiyle birlikte Avrupa Birliğine, Avrupa Yatırım
Bankası ile Türkiye arasındaki ilişkilerde artış
olmuştur. Aşağı yukarı yılda 500 milyon euro
civarında bir kaynak kullanmaya başlamışız ve bunun
önemli bir kısmını da 1999-2004 döneminde deprem amacıyla
kullanmışız. Ancak Avrupa Birliğiyle müzakerelere
başlar başlamaz Avrupa Yatırım Bankasıyla ülkemiz
arasındaki ilişkiler daha da güçlenmiş, daha da artmış
ve aşağı yukarı yıllık ortalama 1 milyar euro
üzerinde kredi kullanmaya başlamışız. 2007 yılına
baktığımızda kullanılan kredi miktarının 2
milyar euronun üzerinde olduğunu görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin çok değerli milletvekili
tarafından özellikle AK PARTİ İktidarı döneminde
yatırım stratejisi olmadığı ve ekonominin kötüye
gittiğine dair bazı şeyler söylendi. Şunu belirtmek
istiyorum: Hiçbir banka, hiçbir uluslararası kuruluş bir ülkede güven
görmüyorsa, bir ülkenin özel sektörünün dinamik bir yapıda
olmasını görmüyorsa o uluslararası kuruluş o ülkeye gitmez.
İlk defa bu Hükûmet döneminde özel kesim, ağırlıklı
olarak Avrupa Yatırım Bankasının kredilerini kullanmaya
başlamıştır. Bugüne kadar AK PARTİ İktidarı
hep yüksek oranda borçlanmakla şikâyet edildi, borçlanma
miktarımızın çok yüksek oranlarda arttığından söz
edildi ancak bugün memnuniyetle müşahede etmekteyim ki muhalefet
milletvekilleri Avrupa Yatırım Bankasıyla olan
ilişkilerimizden duydukları memnuniyeti dile getirmişlerdir.
2002
yılında özel kesimin kullanmış olduğu toplam kredi
miktarı, daha doğrusu dış borç miktarı
aşağı yukarı 30 milyar dolar. Bugün özel sektör 120 milyar
dolar dışarıdan kredi kullanmaktadır. Bakın,
değerli arkadaşlar, bir kredi kullanırken, borç alırken,
almış olduğunuz kaynağın, o kaynağı
kullandıktan sonra size getirisi ne olacak, ona bakmanız gerekir.
Eğer getirisi almış olduğunuz kaynaktan daha fazla ise siz
avantajlısınız demektir.
Bugün, özel
kesime ait tüm firmalarımız, Avrupa Yatırım
Bankasından kredi almak için can atıyorlar. Neden? Çünkü Avrupa
Yatırım Bankası Avrupa Birliğine üye ülkelerden hiçbir
şekilde Türkiye'yi ayırt etmiyor, Avrupa Birliğine üye ülkelere
uygulanan kredi faiz ve vade oranları ne ise, Türkiye'ye de uygulanan
oranlar odur değerli arkadaşlar.
Özellikle
ekonomiye yönelik olarak şunu belirtmek istiyorum değerli
arkadaşlar: Eğer bizim ekonomimiz çok kötü bir konumda olsaydı,
bugün, Avrupa Yatırım Bankasını, siz Türkiye'de şube
açacak bir durumda olmasını göremezdiniz. Bugün, ilk kez, dünyada,
Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Birliğine üye olmayan bir
ülkede iki ayrı şube açıyor. Bunun başka bir örneği
yok. Demek ki Türkiye'yi çok dinamik bir ülke olarak görüyor, Türkiye'yi çok
gelişen ve büyüyen bir ülke olarak görüyor ve bu nedenle Avrupa
Yatırım Bankası Türkiye'ye geliyor ve Türkiye'de ofis açmaya
karar veriyor.
Ekonomiye,
istihdama ve diğer konulara gelince değerli arkadaşlar, buraya
çıktığında milletvekili
arkadaşlarımızın rakamlarla konuşması gerekiyor;
soyut ifadelerle, hiçbir zaman, ne bizi ne de halkımızı ikna
edebilirsiniz. Rakamlara bakalım. İstihdam rakamlarına
bakalım.
Değerli
arkadaşlar, dünyanın, Avrupanın önemli bir kriz
yaşadığı dönemde, şu anda, biz, istihdam
açısından, İspanyadan sonra en fazla istihdam sağlayan
ülkeyiz. Rakamlara bakalım.
Diğer bir
husus, değerli arkadaşlar, eğer, siz, oransal açıdan
baktığınızda, Avrupa Birliğinin 27 ülkesi dâhil,
istihdam artışında Türkiye 1inci sıradadır.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Son bir yılda resmî rakam 200 bindir TÜİKe göre.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Türkiye'deki İstatistik Kurumu rakamlarına bakmayın,
gidin Eurostat rakamlarına bakın, gidin OECD rakamlarına
bakın değerli arkadaşlar.
İkinci bir
husus, ekonomi konusu.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu Türk halkı, Türk milleti hep kişi
başına gelirin 10 bin doların üzerine
çıktığı bir Türkiyeyi hayal etmiştir. Bu hayali ilk
kez AK PARTİ İktidarı gerçekleştiriyor değerli
arkadaşlar. Bu yılın sonu itibarıyla kişi
başına gelir 10 bin doların üzerine çıkacaktır. Böyle
bir dönem yaşanmamıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sen inanıyor musun acaba? Sen inanıyor
musun?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Diğer bir husus, değerli arkadaşlar, ben
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tayyip Erdoğanın 1 katrilyon geliri var. (AK PARTİ
sıralarından Dinle sesleri)
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Çok değerli milletvekilleri, çok kıymetli halkımız;
ben sadece rakamlarla konuşuyorum, soyut konuşmuyorum. Rakamlarla
konuşun ve her türlü eleştiriye açığız. Bunu açık
ve net olarak söyleyeyim. Gelin buraya, bu kürsüde rakamlarla konuşun ve
halkımızı da ikna edin, bizi de ikna edin. Biz bunu kabul etmeye
hazırız. Ama, hiçbir şekilde soyut ifadelerle, soyut kavramlarla
ne bizi ne de halkımızı kandıramazsınız. Bunu
açık ve net olarak söyleyeyim.
Değerli
arkadaşlar
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Değil 10 bin dolar, bin doları bulamayan kişilerle de
konuşmak lazım.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, diğer bir husus, ülkelerin dünya
hasılasından aldıkları pay
Size yine rakamlarla seslenmek
istiyorum. Japonya, yıl 2004, dünya hasılasından aldığı
pay yüzde 11,1; yıl 2008, dünya hasılasından alacağı
tahmin edilen pay yüzde 8,1. Demek ki Japonya, dünya hasılasından
alacağı payda önemli bir düşüşe sahne olmuş.
Amerika
Birleşik Devletleri
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Orayı da kurtarın, orayı da.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Rakamlarla gelin konuşun Değerli Milletvekilim.
OKTAY VURAL
(İzmir) 480 milyar dolar toplam borç
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Amerika Birleşik Devletleri, yıl 2004, dünya
hasılasından aldığı pay yüzde 28,1; 2008
yılı itibarıyla dünya hasılasından
aldığı payda yüzde 5lik bir düşüş söz konusu.
OKTAY VURAL
(İzmir) Elektriğe yüzde 40 zam, memura yüzde 2!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Ve Türkiyeye geliyorum değerli arkadaşlar, Türkiyeye
geliyorum.
2002yi vereyim
size, dünya hasılasından Türkiye'nin aldığı pay yüzde
0,7; yıl 2007, dünya hasılasından aldığı pay
yüzde 1,3. Dünya hasılasından aldığı paylara
baktığımızda ülkelerin, artan, üç beş tane
gelişen ülke görüyorsunuz. Bunlardan bir tanesi Çin, diğeri
Hindistan, Brezilya ve Türkiye.
Değerli
arkadaşlar, bunları bizim görmemiz lazım. Bu kadar krizin,
kuraklığın yaşandığı bir ortamda, bir
dünyada Türkiye hâlen 6,6 oranında büyümeye devam ediyor. Bunu
küçümsemeyelim lütfen. Elbette eleştirilecek konular varsa bunları
eleştirmeliyiz ama gerçekleri de halkımızdan hiçbir zaman
saklamamalıyız.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Peki, bu büyümeden en çok kimler faydalanıyor onun da
rakamlarını söyleyin.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) 70 milyon faydalanıyor!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, zaman zaman şu ifade
edildi: Efendim, Türkiye'deki büyüme sanal. Efendim, Türkiye'den
İngiltereye, Almanyaya buzdolabı ihracatı, televizyon
ihracatı, sanal mı bunlar? Otomobil ihracatı sanal mı? 20
milyar doların üzerinde otomobil ihraç ediyoruz. Bunların hepsi sanal,
otomobil falan yok ortalıkta, otomobil yok, sadece sanal olarak
bunları ihraç ediyoruz ve bir şekilde parayı temin ediyoruz;
böyle bir şey yok değerli arkadaşlar. Yani, lütfen, bu tür
hususlarda rakamlar ne söylüyorsa onu söyleme gayreti içerisinde olalım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayalî ihracat miktarını söyler misin, hayalî ihracat?
SEDAT KIZILCIKLI
(Bursa) Sizin zamanınızda vardı o!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Sosyal konulara değinmek istiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Naylon fatura miktarını söyler misin?
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen müdahale etmeyin.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bir başka husus, özellikle
sosyal alanda Türkiye'de son dört beş yılda insanların daha da
fakirleştiği, zenginin daha zengin olduğu, yoksulun daha yoksul
olduğu bir Türkiye yaşandığı söyleniyor. Yine rakamlara
bakalım, rakamlar ne diyor? Yıl 2002
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, süre kaç dakika? Daha on dokuz
dakika gözüküyor.
BAŞKAN Hem
şahsı adına hem grubu adına konuşuyor. Dinlemediniz
herhâlde siz söylerken.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bunları, bu rakamları -resmî rakamlar- sizlere de verebilirim.
Gıda yoksulluğu
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sizinki sahte biraz!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Açlık sınırındaki gıda yoksulluğu
değerli arkadaşlar, yıl 2002, toplam nüfusumuzun yüzde 1,35i -açlık
oranı dikkate alındığında- gıda yoksulluğu
sınıfına giren bir grup, yüzde 1,35 ve yıl 2002. 2006
yılına geldiğimizde, bu, 0,74e düşüyor. Sosyal
açıdan, gelir gruplarına dağılım açısından,
hangi açıdan bakarsanız bakın Türkiyede sosyal alanda
inanılmaz bir gelişme sağlanmıştır değerli
arkadaşlar.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Çok, çok!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Evet, yine rakamlarla söylüyorum. Gelir gruplarının
dağılımına baktığımızda en fakir grupta
yer alan, yüzde 20lik grupta yer alan grubun millî gelirden almış
olduğu payda önemli bir artış olmuştur değerli
arkadaşlar, rakamları da sizlere verebilirim.
Yine, bizim,
özellikle sosyal adaletin ve gelirler arası dağılımın
ölçülmesinde kullanılan, yaygın olarak kullanılan Gini kat
sayısı dediğimiz kat sayıya
baktığımızda, o da 1994te 0,49; 2002de 0,44 iken, bu,
0,38e düşmüştür. Yani bu kat sayı ne kadar çok düşerse
sosyal alanda o kadar adaletli bir yaklaşımın söz konusu
olduğu ortaya çıkmaktadır.
Diğer bir
husus değerli arkadaşlar, gelir gruplarına göre
baktığımızda, devlet memurlarımızın
almış olduğu ücretlere baktığımızda da ciddi
bir gelişme olduğunu görüyoruz. Bakın, size örnekler vereyim.
Değerli arkadaşlar, en düşük memur maaşı oranı
2002 yılına göre reel olarak yüzde 56 artmıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Memurlar dinliyor sizi, memurlar! Dinliyor televizyonda!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) 5 milyar yapmışlar gibi konuşuyorlar
böyle! Aç, aç memur, aç!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Hangi hükûmet döneminde en düşük gelir grubu memurların
maaşlarında reel olarak yüzde 56lık artış
sağlanmıştır?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sen memurlara git sor; çık Kızılaya,
Bakanlıklara git!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Bana bir dönem gösterin, sadece bir dönem gösterin. Evet,
diğer taraftan
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletle dalga geçmeyin!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Ben milletle falan dalga geçmiyorum, rakamlarla konuşuyorum.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Geçemezsin zaten!
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Milletle dalga geçen hesabını sandıkta
verecek.
BAŞKAN
Sayın Elvan, lütfen Genel Kurula hitap edin, siz muhatap olmayın,
Genel Kurula hitap edin.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Diğer bir husus değerli arkadaşlar, bakın bu
çok önemli, şunu iyi dinleyin arkadaşlar: İlk kez AK PARTİ
İktidarı döneminde devlet memurları arasında farklı
bir maaş artış sistemi getirilmiştir. Bu, başka hiçbir
iktidar döneminde olmamıştır değerli arkadaşlar.
Yüksek memur maaşı alanlar daha fazla ücret almaya
başlamışlar, düşük maaş alanlar ise daha düşük
maaş almaya devam etmişler. Ama bizim İktidarımız
döneminde, şunu söyleyeyim, en yüksek düzeyde, yüksek düzeyde maaş
alan devlet memurlarındaki reel artış oranı yüzde 2dir
değerli arkadaşlar, bu İktidar döneminde yüzde 2.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Bunlar dışarıdan geldi değil mi?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Bunların, müsteşarların, müsteşar
yardımcılarının, genel müdürlerin maaşlarındaki
artış oranı reel olarak yüzde 2dir değerli
arkadaşlar, ama en düşük devlet memurundaki maaş
artışı reel olarak yüzde 56dır değerli
arkadaşlar.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Varlıkta eşitlik yapın, varlıkta!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) 10 yerden maaş alıyor TRT Genel Müdürünüz. Hayret be!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Bir başka husus değerli arkadaşlar, devam ediyorum,
sosyal harcamalar. Yine sosyal harcamalar konusunda AK PARTİ
İktidarının son derece negatif bir tablosu olduğu zaman
zaman dile getirildi, söylendi. Değerli arkadaşlar, yıl 2001,
sosyal harcamaların toplamı 28,9 milyar YTL; yıl 2007, 28,9
milyar YTLden 124 milyar YTLye çıkmış. Peki, reel olarak artış
oranına baktığımızda sosyal harcamalarda yüzde 16,2den
19,6ya fırlamıştır.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sosyal harcaman niye artıyor? Yoksulluk
artıyor ondan dolayı. Yoksulluğu artırırsan sosyal
yardımın da artar.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, devam ediyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Yoksulluk artarsa sosyal yardım da artar. Dalga
mı geçiyorsun?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Değerli milletvekili arkadaşlarım, elbette sizin
eleştirmek hakkınız, buraya geleceksiniz ve iktidarı ve
bizleri eleştireceksiniz, bu son derece doğal.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sadaka toplumu yarattınız, bu kadar basit!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Biz, yapmış olduğunuz eleştirilere de
saygı duymak zorundayız ve saygılı olmak zorundayız ve
eleştirilerinizi de kabul etmek zorundayız. Ancak,
eleştirileriniz hiçbir şekilde soyut düzeyde olmamalı, somut
olmalı, rakamlarla bizi eleştirmelisiniz gelip buraya.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Kardeşim, asgari ücret yüzde 5 artmadı
mı? Enflasyon yüzde kaç? Niye rakamları yanlış söylüyorsun?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Yıl 2002, Değerli Milletvekili Arkadaşım
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) - Memura yüzde 2 ver, asgari ücrete yüzde 5
Sonra
kalkındık!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Yıl 2002
Değerli Arkadaşım, size birkaç örnek
daha vereyim: Yıl 2002. Giyim ve ayakkabıdaki bir önceki yıla
göre fiyat artış oranı yüzde 65 değerli arkadaşlar,
yıl 2002. Giyim ve ayakkabıdaki fiyat artışı yüzde 65,
bir önceki yıla göre. Yıl 2007, bir önceki yıla göre
artış oranı yüzde 4.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Ayakkabıcı esnafı niye kepenk
kapattı o zaman?
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Alım gücü düştü.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Hangi göstergeye bakarsanız bakın, siz aynı tabloyu
göreceksiniz değerli arkadaşlar.
Borç konusuna
gelmek istiyorum, borçlanma konusuna, borçlanma konusuna gelmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, sürekli olarak bizler, AK PARTİ İktidarı borç oranını
artırmakla ve Türkiye'yi önemli bir borç yükü altına sokmakla
suçlandı ve bugün memnuniyetle müşahede ediyorum ki Avrupa
Yatırım Bankasından borçlanmamıza karşı
değiller. Bu beni çok memnun etti açıkçası.
Borçlara
baktığımızda değerli arkadaşlar, 2002-2007
dönemine bakalım: Kamu kesiminin borçları aşağı
yukarı 144 milyar dolardan 104 milyar dolara düşmüştür. Kamu
kesiminin dış borcu 144 milyar dolardan 104 milyar dolara
düşmüştür. Evet, genel olarak baktığımızda
dış borç artmıştır ama bu, özel kesimden
kaynaklanmaktadır. Bakın, biraz önce de söyledim. Özel kesimin 2002
yılında almış olduğu toplam borç tutarı 29 milyar
dolar idi.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Özelleştirmeleri de söyleyelim.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Bugün, 2007 yılında bu 120 milyar dolar olmuştur. O
dönemde özel kesime borç vermiyordu değerli milletvekili
arkadaşlarım, o dönemde hiçbir uluslararası bankadan, hiçbir
Avrupa bankasından özel kesimin borç alması mümkün değildi;
güveniniz yoktu, kredibiliteniz yoktu.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Nereden çıkardın?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Bakın, biz bugün euro 1 + 0,1 oranında
borçlanıyoruz. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu oranda siz
borçlanamazsınız. Bu kadar iyi koşullarda özel kesim
borçlanıyor. Özel kesim ne yapıyor? Bunu yaparken de KOBİleri
destekliyor. Bunlar tamamıyla yatırıma dönüşüyor.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Hazineye borç olarak satıyor.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) O sizin zamanınızdaydı,
karıştırdın.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Şimdi, efendim, bakın
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) İç borç olarak
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ne bağırıp duruyorsun yahu?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sen ne bağırıyorsun?
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ne bağırıp duruyorsun be! Seni mi
dinleyeceğiz, hatibi mi dinleyeceğiz?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Çok değerli milletvekili arkadaşım, siz
BAŞKAN
Sayın milletvekili, lütfen
Karşılıklı
konuşmayalım efendim, lütfen.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Siz burada susarsanız daha iyi olur.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Çıkar oradan konuşursun!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Çok değerli milletvekili arkadaşım, siz beni
dinlemediniz. Dinleseydiniz öyle konuşmazdınız.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Rakamlarınızı güncelleyiniz, rakamları
karıştırdınız.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Şunu söyleyeyim. Ben şunu ifade ettim değerli
milletvekili arkadaşım, ben şunu ifade ettim, dedim ki: Kamu
kesiminin dış borcunda azalma olmuştur. Bunun aksini ispat
edebiliyorsan gelirsin, konuşursun buraya. Rakamlarla konuşun.
BAŞKAN
Sayın Elvan, lütfen, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Ben şunu söyledim: Aşağı yukarı 144 milyar
dolardan 104 milyar dolara kamu kesimi dış borcunun
düştüğünü söyledim. Genel olarak dış borcumuzun
arttığını ancak bunun da özel kesimden
kaynaklandığını söyledim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Özelleştirmeyi nereden aldın, özelleştirmeyi?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Özel kesim
Değerli
arkadaşlarım, bakın
Değerli arkadaşlarım,
lütfen
Şimdi, siz, hiçbir
Değerli arkadaşlarım,
bakın, şimdi, siz, hiçbir kâr amacı olmayan
SAFFET KAYA (Ardahan)
Bu tarafa konuş, gruba konuş.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Özelleştirme
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
Evet, buyurun
Sayın Elvan.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, biz, hiçbir
şekilde kâr amacı gütmeyen, sadece altyapı
yatırımlarının geliştirilmesine, KOBİlerin
geliştirilmesine imkân sağlayan Avrupa Yatırım
Bankasından sadece özel kesim için yılda 1 milyar euro tutarında
kaynak kullanıyoruz. Bu borçlanma oranı o kadar ucuz bir borçlanma
oranı ki dünyanın hiçbir uluslararası kuruluşundan,
dünyanın hiçbir bankasından temin edemezsiniz. Geçmişte bunlar
yoktu Sayın Genç. Bugün eğer özel kesimimiz bu imkâna kavuştuysa
Türkiyeye sağlanan güven sayesinde olmuştur
KAMER GENÇ
(Tunceli) Araştıracağım,
araştıracağım.
LUTFİ ELVAN
(Devamla)
istikrar sayesinde olmuştur. Bunları görmemiz gerekir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, peki,
ne olacak? Şimdi, siz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz verirseniz rakamlarla ne kadar vergi
kaçakçılığı
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Laftan anlamıyor, ne yapayım ya!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri, rakamlardan
kaçmadığınız sürece sizinle her ortamda, her şekilde
tartışmaya hazırım. Rakamlardan
kaçmadığınız sürece...
BAŞKAN
Sayın Genç, bakın, son ikazımı yapıyorum, lütfen...
Yapmayın, biraz dinleyin. Herkes konuşuyor, dinledi... Diğer
gruplar konuştu, ne oldu yani? Dinleyin.
LUTFİ ELVAN
(Devamla)
bilimsel olduğunuz sürece, soyut
davranmadığınız sürece her ortamda, sizinle her alanda
tartışmaya hazırız.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Tartışalım.
BAŞKAN
Sayın Elvan, lütfen, siz de şahıslarla konuşmayın,
lütfen Genel Kurula hitap edin.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Tartışmaya değmez!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Senin aklın ermez!
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Senin neye aklın eriyor!
BAŞKAN - Siz
cevap verdikçe, onlar da cevap veriyor size.
Sayın
Baştopçu, lütfen
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, konuşmamı
tamamlayacağım ama şunu belirteyim: Özellikle yatırım
ortamının iyileştirilmesine yönelik eleştirel bazda çok
değişik şeyler söylendi. Bu dönemde, AK PARTİ
İktidarı döneminde yatırım ortamının
iyileştirilmesi yönünde çok önemli adımlar
atılmıştır. OECD ülkeleri arasında istihdam yükü açısından
en kötü konumdaydık değerli arkadaşlar. Şu anda biz, Avrupa
Birliği ülkelerine baktığımızda da yine en kötü
konumda olan ülkelerden biriydik ama bu iktidar döneminde şu anda iş
gücü üzerindeki yük yüzde 31e düşmüştür. Bu da aşağı
yukarı Avrupa Birliği ortalamasına eşittir. Bunları
görelim.
KOSGEBin
sağladığı kaynaklar, diğer taraftan aktif iş gücü
programları
Bu iktidar döneminde ilk kez aktif iş gücü
programlarına bu kadar önem verilmiş ve yılda
aşağı yukarı 200 bin kişiye varan insan aktif iş
gücü programları çerçevesinde eğitilmiştir.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) İşsizlik niye artıyor o zaman?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, özellikle Danimarka gibi, Kuzey
Avrupa ülkeleri gibi birçok ülkede aktif iş gücü programları çok
yaygın olarak kullanılmaktadır. Bizde ise aktif iş gücü
programının adını, ne olduğunu ilk kez Türkiye
gündemine getiren AK PARTİ İktidarıdır değerli
arkadaşlar. Bunları görmemiz lazım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Son olarak
şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar. Değerli
arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Bugün siz rakamları
Değerli
milletvekilleri, rakamları da söyleyebilirim. Aşağı
yukarı aktif iş gücü programı kapsamında AK PARTİ
İktidarı döneminde yararlananların sayısı beş
yüzleri, bini geçmez. Yıllık bazda bakınız, bunları
geçmez. Bu rakamları da verebilirim sizlere. Şunu belirtmek istiyorum
değerli arkadaşlar: Bugün, özel kesim otuz yıl vadeli
değerli arkadaşlar, lütfen dinleyelim- ve bunun sekiz yılı
ödemesiz ve dünyanın en ucuz kredisini alabilme imkânına sahipse
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Çalık niye almıyor o zaman?
LUTFİ ELVAN
(Devamla)
böyle bir imkân varsa bununla biz gurur duymalıyız
değerli arkadaşlar, gurur duymalıyız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kuveytte ne işiniz var yahu? ATV-Sabaha para
arıyorsunuz Kuveytte.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) KOBİlere gelince: KOBİlerde beş yıl ödemesiz
on iki yıl vadeli kredi kullanabiliyoruz değerli arkadaşlar.
Son olarak
şunu söylemek istiyorum
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Kemal Ağabey, aynı yerden Migros da
alıyor, niye onu söylemiyorsun?
BAŞKAN
Hatibi dinlemiyorsunuz herhâlde. Lütfen, dinleyin, bitirsin.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Şunu söylemek istiyorum: Avrupa Yatırım Bankası
hem İstanbul hem de Ankarada birer şube açacaktır. Bu
şubelerle biz neyi sağlayacağız değerli
arkadaşlar? Bankalarımız, KOBİlerimiz, özellikle
altyapıya yönelik kaynak almak isteyen kurumlarımız,
enstitülerimiz, bunlar doğrudan Ankarada ve İstanbulda bankayla
temasa geçerek kredi alma imkânına kavuşacaklardır.
Ben, bu
tasarının ülkemize, tüm Türk halkımıza hayırlı
olmasını diliyor ve hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Elvan.
Şahısları
adına ikinci söz Rize Milletvekili Sayın Ali Bayramoğluna
aittir.
Sayın
Bayramoğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ona söz veriyorsunuz, bize gelince de
kızıyorsunuz.
BAŞKAN
Vallahi ben keyfime göre vermiyorum, burada ne yazıyorsa onu veriyorum.
Siz de yazdırın, size de söz veririz. Hiç önemli değil.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hiç konuşma oradan, hiç konuşma.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler
Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım
Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu hakkında söz aldım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Bu açılacak
temsilciliklerin Türkiye ekonomisine faydalı olmasını diliyor ve
muhalefetin bu konudaki desteğinden dolayı da herkese teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayramoğlu.
Konuşmalar
tamamlanmıştır efendim.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birinci sorum
size: Urfanın Harran ilçesinde Büyük Türbe Köyünden Kadir Gündoğan
isminde bir vatandaş Biz köyümüze ilköğretim okulu yapmayı
kararlaştırdık, planladık. Bizim on üç tane mezramız
var, nüfusumuz da kalabalık ama Urfanın AKPli milletvekilleri bu
okulu başka köye verdiler. Bunu lütfen dile getirir misin. dedi. Ben de,
siz de Urfa milletvekili olduğunuz için zatıalinize arz ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Harran Büyük Türbe köyünün bu ilköğretim okulunun o köyde yapılmasına
katkıda bulunursanız memnun olurum, bir.
İkincisi
Sayın Başkan: Biraz önce Sayın Melen -tabii saygı
duyduğumuz bir beyefendi, babası bu memlekette başbakanlık
yapmış, çok değerli bir bürokrat- çok değerli bilgiler
verdi.
Şimdi
soruyorum ben Sayın Bakana: Biz Avrupa Birliğine her sene -şimdiye kadar- ne kadar aidat
ödüyoruz? Onun karşılığında bir Yunanistan, bir
Almanya bu Avrupa fonlarından kendi ülkelerine ne kadar para
alıyorlar? Bir?
İkincisi:
Türkiyede Avrupa Birliğinden ve Avrupa Yatırım Bankasından
kredi almak için proje yapan özel bürolar var mı? Devlet bunları
Çünkü bizim mesela Tuncelide birkaç tane belediyeye altyapı kredileri
almak istedik. Maalesef proje yapan olmayınca, bu projeler de oraya
gitmeyince para çıkmıyor.
Ayrıca, Avrupa
Birliğinin bu fonunu dağıtan büronun başındaki
kişiler maalesef biraz da mezhepçilik veyahut da işte dincilik
yapmaktadırlar. Türkiyeden gidince -ben bunu orada çalışan
birisinden duydum- Efendim, bunlar nasılsa Müslüman ülkeler. diye mümkün
olduğu kadar Müslüman ülke olan Türkiyeye bu fonlardan kredi vermek
istemiyorlar. Şimdiye kadar bu konuda, özellikle Türkiyede, Hükûmetin
denetiminde Avrupa fonlarından fon almaya çalışan kişilere
yol gösterici bir büro kurmayı düşünüyor musunuz?
Tabii, aslında,
sorulacak çok soru var da
Geçen gün Avrupa Parlamentosu, biliyorsunuz, Türkiye
ile ilgili çok kötü kararlar aldı. Bir Bakan olarak bunları tasvip
ediyor musunuz?
Şimdilik
sorularım bu kadar efendim. Madde üzerinde söz alıp
konuşacağım için şimdilik yeterli.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Öztürk, buyurun.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce AKP
Grubu adına konuşma yapan Sayın Hatip, istihdamla ilgili
verdiği rakamlarda her şeyin güllük gülistanlık olduğunu
söyledi. Kendisine, Nisan 2007, Mart 2008 tarihleri arasında aktif nüfusun
698 bin kişi arttığını, bu artışın 306
binini öğrenci, emekli ve çalışamaz durumdakilere
ayırdığımız zaman, 392 bin kişiye son bir
yıl içinde iş bulmamız gerektiği halde, aynı dönemde
istihdam sayısının 200 bin kişi
azaldığını hatırlatıyor, yani mevcut yeni sisteme
katılanlara iş bulunamadığı gibi yeni işsizler de
yaratıldığını hatırlatıyor, rakamları
istediği gibi oraya buraya çekmemesini tavsiye ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu anda
memurlar büyük bir geçim sıkıntısı içerisindedir. Özellikle
de emekliler de beraberinde yüzde 2 artışla beraber geçinmek
noktasında büyük bir zorluk içerisinde bulunuyorlar. Önümüzdeki temmuz
ayında memurlar ve emeklilerle ilgili artışları nasıl
düşünüyorsunuz?
İkincisi:
2022 dediğimiz
Yaşlı insanlara verilen paralar 165 milyon lira
civarındadır. 165 YTL ile bu insanlar nasıl geçineceklerdir? Bu
noktalarda da herhangi bir iyileştirme yapılacak mıdır?
Bir diğer
konu: Çiftçilerimiz şu anda, hele özellikle elektrik borçlarını
ödeyemiyorlar, mazot fiyatlarından dolayı mazot alamıyorlar,
beraberinde özellikle tarlalarına gübre ve ilaç dâhil herhangi bir
şey atmakta zorlanıyorlar. Çiftçilerimize herhangi bir
iyileştirme düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkürler Sayın
Doğru.
Sorular
tamamlanmıştır Sayın Bakanım, cevap verebilirsiniz.
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sorulan soruların hemen hemen hepsi Avrupa
Yatırım Bankasıyla ilgili değil.
ABye ne kadar
aidat ödediğimiz, ne kadar yararlandığımız, diğer
ülkelerin ne kadar ödediğine ilişkin rakamlar tabii ki sizlere
ulaştırılabilir ama şu anda önümde yok.
Yine, Türkiyede
Avrupa Yatırım Bankası kredilerinden yararlanmak için özel
bürolara ihtiyaç var mı? Avrupa Yatırım Bankası için gerek
yok. Zaten o nedenle kendileri gelip ofis açacaklar. Fakat Avrupa Birliği
fonlarından yararlanmak için tabii ki bazı özel bürolar olabilir. O
konuda da aslında kamu sektöründe ciddi bir eğitim veriyoruz.
Özellikle kamu projelerine ilişkin taleplerin daha yüksek düzeyde
değerlendirilerek başarı sağlanmasına yönelik
adımlar var. Yani, Avrupa Birliği bürosunun başındaki
bazı kimselerin şu veya bu şekilde Türkiyeye kredi vermeme
konusunda bilgimiz yok.
Sayın
Öztürk, tabii, bir yorum yaptılar. Onun için ben fazla o konuya
girmeyeceğim, ama son birkaç yıldır gerçekten istihdam
artışı var, ama tarımda bir istihdam azalışı
olduğu için genel itibarıyla işsizlikte önemli bir
düşüş sağlanamadı.
Sayın
Doğru ise tabii ki burada bizim gerek memurlara özellikle verdiğimiz
artışlara sadece yüzde 2 + 2 diye bakmamak lazım. Bir kere her
şeyden önce mutlaka ve mutlaka memurlara ve emeklilere enflasyon
farkı veriliyor, mutlaka. Birinci konu o.
İkinci konu:
Tabii, biz memurlara maaş artışı verirken yüzde
artışın yanında bir de tabii ki denge tazminatı
veriyoruz ve o denge tazminatının da dikkate alınması
lazım. Dolayısıyla, hiçbir yılda ne memur ne emekli
enflasyonun altında bir ücret artışı
almamıştır, almayacaktır.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Yapmayın Sayın Bakan! Elektriğe yüzde 22
zam yaptınız. Verdiğiniz para elektriği
karşılamıyor. Yapmayın!
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Arkadaşlar, dönem sonunda
mutlaka ve mutlaka enflasyon farkı karşılanıyor, mutlaka.
Dolayısıyla enflasyona ne memurumuzun ne de emeklimizin ezdirilmesi
diye bir şey söz konusu olamaz. Geçmişte de olmadı, bundan
sonraki dönemde de olmayacaktır. Mutlaka enflasyon farklarını
vereceğiz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Karar yeter sayısı arayacağım.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
1inci maddeyi
okutuyorum:
AVRUPA
YATIRIM BANKASININ TÜRKİYEDE TEMSİLCİLİKLER AÇMASINA
DAİR
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AVRUPA YATIRIM BANKASI
ARASINDAKİ
ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
5/11/2007 tarihinde Ankarada imzalanan Avrupa Yatırım Bankası
(AYB)nın Türkiyede Temsilcilikler Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası Arasındaki
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz dolmak üzere.
Tasarının bitimine kadar çalışma süresini
uzatacağız.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Sayın Günal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şahsım
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı uluslararası bir anlaşma
niteliğinde. Dolayısıyla, fazla bir şey söylemeyeyim diye
düşünüyordum ama az önce Sayın Elvanı dinlerken ağzım
açık kaldı.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Hayranlıktan!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Onun için rakamlarla konuşun, sayısal eleştirin.
Şimdi, iktidar partisi böyle yaparsa
Tabii biz muhalefet olduğumuza
göre zaten rakamlarla konuşmak durumundayız. Bir de bizim özel
durumumuz var, Lutfi kardeşimle halef selefiz rakamlar konusunda. Ben de
size sadece rakam okuyacağım ve Lutfi Beyin okuduğu
rakamlardan, yine DPTnin rakamlarından okuyacağım, kararı
size bırakacağım, yani rakamları söyleyeceğim, soyut
yapmadan somut olarak rakam söyleyeceğim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ondan dinledik! Aynı şeyleri okuyacaksan o okudu
zaten!
BAŞKAN
Dinleyelim efendim.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Aynısını farklı şekilde
Şimdi öyle
olmadığını anlayacaksınız, kamuoyuna onu
söyleyeceğim.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, sadece rakamları söyleyeceğim.
Aynı rakamları kullanıyoruz. Sadece amaca göre farklı
kullanılıyor. En önemlisi Avrupa Yatırım
Bankasının burada şube açmasının ekonomideki
gelişmeyle ilgili olduğunu Sayın Elvan söyledi ve
Uluslararası rakamlara bakın, TÜİKinkine bakmayın. dedi.
Neden sadece Eurostatınkine bakıyoruz? Nereden nereye diye siz
sıkça seviyorsunuz. İstihdam çok artmış, onu söyledi
Sayın Elvan. Ben okuyorum, itirazınız varsa sonra düzeltelim:
2001deki istihdam 21.354, buraya geldiğiniz zaman 2007de, bu kadar
büyümeye rağmen 21.189, DPT rakamları.
OKTAY VURAL
(İzmir) Fazla artmış!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) İtiraz varsa gelin, söyleyin. DPT rakamları. Aynı
pembe tablolardan okuyorum, Lütfi Beyin okuduğunun aynısı,
bakın, yani 21.189. İstihdam çok artmış, bu kadar büyüme
sanal değil. dedi. 2002 işsizlik oranı 10,3; en son birinci
çeyrek oranı 11,6. Yuvarlak içerisinde, bakabilirsiniz, yani buradan
okuyorum yine. Şu andaki en son durum 11,6.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) 2007
2007
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Peki... 2007. 2007 rakamınız yıllık 9,9; 10,3.
Peki, bir de Lütfi Bey size şu hesabı yapsın: Yüzde 5lik büyüme
ile yüzde 6lık büyüme ile toplam istihdamın ne kadar artması
gerektiğini, iş gücüne katılım oranının ne demek
olduğunu, yüzde 50lerden yüzde 45lere iş gücüne katılım
oranını -ben şimdi sizin vaktinizi almak istemediğim için,
ders vermek istemiyorum- yani onların ne demek olduğunu, iş
gücüne katılım oranının yüzde 45e nasıl
düştüğünü, insanların iş aramaktan neden vazgeçtiğini,
iş bulma ümidini nasıl kaybettiğini, bunları da
eklediğimiz zaman yüzde 21-22ye işsizlik oranının
çıktığını söylemiyorum, sadece Sayın
Elvanın söylediği rakamların -açıkça söylemedi, rakam
dedi- ben size eksiklerini tamamlıyorum. Yani bir şey söylemiyorum.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Rahat ol.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Başka birkaç rakam daha vereyim. Ekonomi çok iyi! Bakın,
şimdi, tasfiye olunacak tüketici kredileri ve kredi kartları. Yine
DPTnin rakamlarından okuyorum: 2003teki rakamınız 21.600,
kredi kartı borcunu ödememiş kişi sayısı 2007de
204.417.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Bankaların takipteki alacaklarını söyle.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Söylüyorum. Sizinki varsa siz de onu söyleyin. Demin Lutfi Bey
diyordu. Siz de çıkın, siz de rakamınızı söyleyin.
Kürsü herkese açık. Şimdi ben söyleyeyim, eksik varsa düzeltin. Siz
de gelin, onu söyleyin. Ne biliyorsanız onu söyleyin.
Şimdi,
bakın, 2008 yılı Ocak, Şubat, Mart, üç aylık toplamı
sadece 152 bin olmuş ödeyemeyenlerin sayısı, sadece üç ayda 152
bin! Geçen yıl 204 bin küsur demiştim. 2003teki rakam,
aldığınız şey 21.600.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Oran ne?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Oranı Sayın Bakan veriyor. O birazdan verecek.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Oran ver.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Siz de gelin, oranları anlatın.
BAŞKAN
Sayın Tutan, lütfen
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Onu da söyle.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) - Oran ver.
BAŞKAN
Lütfen, bırakın, konuşmasını tamamlasın efendim.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, tekrar başka bir rakam, yine aynı şeyden
devam ediyorum: Protestolu senetler ve karşılıksız çekler.
Ekonomi çok iyi ya, insanlar durup dururken ödeyemiyor borcunu yani! Nasıl
olsa sileceksiniz.
2002, protestolu
senetler: 498.748
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kaç senenin içinde o kadar?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Siz onları anlatın, gelin. Benim söylediğim rakama
itirazınız varsa sadece onu söyleyin, bu rakamlar
yanlıştır deyin, yalandır deyin. O değilse susun ve dinleyin.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kaç senenin içinde o kadar?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) 2002de 498.748, 2007de 1 milyon 470 bin 758. Size rakam!
Protestolu
senetlerin tutarı: 2002de 816 milyon, 2007de 5,5 milyar; 5,489.
Şimdi, size
isterseniz birkaç rakam daha söyleyeyim. Yani, rakamlarla
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Oranları söyle.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Oranları da söyleyeceğim. Önce benimkini bir dinleyin ama
yani, dersin başını. Dersin başını dinlemezseniz
sonunu anlamazsınız arkadaşlar.
BAŞKAN
Sayın Günal, lütfen, devam edin.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yavaş yavaş, yavaş yavaş.
BAŞKAN
Lütfen dinleyin.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Başta bir işe yarayanları söyle, sonra
işe yaramayanları.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Oranları söyle, oranları.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani söyleyeceğim, acele etmeyin.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Oranları söyle.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Demin ki söylediğim orandı. İşsizlik
oranını söyledim, iş gücüne katılım oranını
söyledim. Siz de şimdi takip etmiyorsunuz, onu söylüyorum arkadaşlar.
Bu söylediklerim orandı bak, yüzde bazında söylediğim
şeyler orandır.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) İmtihanda sıfır verirsiniz onlara.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Evet, yani dinlemiyorlar, başını dinlemiyorlar.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Biz sizden sınıfta kalırsak milletten
geçeriz.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Oranları söylesene.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, oranı da söyleyeyim.
Sayın Bakanın söylediği, sizin dediğinizi ben biliyorum.
Şunu söylüyor: Efendim, şu kadar toplam kredi
kullanılmış, o kredinin içinden bakmak lazım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Oran neydi?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Tamam, biz de söylüyoruz. Orana da tekrar
baktığınız zaman neden bu kadar artış var?
Başka bir
şeyi daha söyleyeyim size, taze
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Oranları söyle.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Eskidi onlar.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Vaktim kaldığında orana
Önce kendi söyleyeceklerimi
bir söyleyeyim, müsaade edin.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Orana vakit kalmadı.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, ilk beş ayın en
önemli göstergelerinden bir tanesi açılan kapanan iş yerlerine
ilişkin rakamlardır.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Oran
Oran
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bak, işte oranı söyleyeceğim. İşte sizin
dediğinize geliyorum. Açılan sayısı daha fazla. Zaten,
arkadaşlar bir ekonomide hem açılır hem kapanır.
Ben size
söyleyeyim rakamı: Değerli arkadaşlarım, serbest piyasa
ekonomisinde piyasaya giriş ve çıkışlar serbesttir.
Açılan da olur kapanan da olur, bu doğal bir sonuçtur. Her zaman da
açılan şirketler genel olarak fazla olur. Söyleyeceğim,
oranlarını da söyleyeyim size, TOBBun, TÜİKin
rakamlarından derlenen bir analizin sonucunu söyleyeyim: Kriz
yılında
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ne zaman kriz oldu?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kriz ne zaman oldu kriz?
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Oranları söylesene oranları.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Oran söyleyeceğim, oran
Bakın,
1994ten başlayarak söylüyorum, bir dinleyin şimdi.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hangi kriz?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Oran, oran...
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Kriz ne zaman oldu, kriz?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Oran söylüyorum: 94 krizinde
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sizin döneminizde.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ya dersi dinleyin bari! Madem soruyorsunuz, oran söylüyorum
işte.
94 krizinde krize
rağmen, 100 işletmeye karşılık Sayın
Bayramoğlu, bunlar dersi dinlemiyor, siz biliyorsunuz- 20 iş yeri
kapanıyormuş. 100 açılan, 20 kapanan. Bu bir orandır, yüzde
20. Değerli arkadaşlarım, oldu mu oran? Oldu.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Gel krize!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Geldim. Bir dakika dur, sakin ol.
2001 krizine
geldim, oran yüzde 35.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kriz mi vardı?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Yüzde 35.
Şimdi
geliyorum, sizin çok büyük, böyle büyük büyümeler dediğiniz yıl:
2007de yüzde 32,3.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Niye kriz olmuştu?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Şimdi, bu oran, oran, oran
Yani kapananların
açılanlara oranı. Anladık değil mi oran olduğunu?
Anladık.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onu izah eder misin nedir diye!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Şimdi, bu yılın
İlginç bir şey daha
söyleyeceğim. Sayın Bayramoğlu reel sektörden geldiği için
biliyor, onun için dinliyor. Şimdi, 2008 yılının ilk
beş ayında bu oran, açılanlara kapananların oranı,
yüzde 54,4e yükselmiş. Alın size oran!
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Yanlıştır o, yanlış!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Burada, TOBBun, TÜİKin rakamları. Ben rakamdan
konuşuyorum, soyut konuşmuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) TÜİKin rakamları yanlış!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Soyut konuşmuyorum.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, konuşurken gerçekten soyut
konuşmamak lazım. Rakamlar istediğimiz gibi çarpıtır.
Benim söylediğim gibi siz illüzyon yaparsanız
Onu sadece Sayın
Unakıtan çok iyi becerebiliyor, hepiniz beceremiyorsunuz.
Dolayısıyla, kendisine tekrar saygılar sunuyorum. Bakanım
konuşuyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) O Avrupanın bakanı!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - İstediğiniz zaman oranlara devam ederiz. Bugün daha fazla
vaktinizi almak istemiyorum, çok da konuşmayacaktım ama oran deyince
birkaç oranı bilgilerinize sunmak istedim.
Teşekkür
ediyorum. Avrupa Yatırım Bankasının şubeleri
inşallah hayırlı olur, bu kapanan işyerleri de kapanmak
zorunda kalmaz, kredilerini alırlar. KOBİlere kredi geliyor.
İnşallah güzel olur, biz de daha güzel oranları sizlere okuma
mutluluğunu sizlerle beraber paylaşırız.
Hepinize
teşekkür ediyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Günal.
Madde üzerinde
şahısları adına ilk söz Gaziantep Milletvekili Halil
Mazıcıoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Mazıcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; kanun tasarımızın ülkemize hayırlar
getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Mazıcıoğlu.
İkinci söz
Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkana aittir.
Buyurun
Sayın Arıkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, deminden beri burada bir rakamdır gidiyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ancak anlıyorsunuz!
FATİH ARIKAN
(Devamla) En güzel rakamı 22 Temmuzda yüzde 47yle bu millet
vermiştir.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Arıkan.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Tek söyleyeceğin bu mu? Başka rakam yok mu?
BAŞKAN
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Gruplar adına söz istemi yok.
Şahıslar
adına, Malatya Milletvekili Öznur Çalık.
Sayın
Çalık, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 4üncü
madde
Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler
Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım
Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunu kabul ettiğimizi ve bu kanun
teklifi üzerinde söz aldığımı ifade ediyor,
hayırlı olsun temennilerimi iletiyorum, teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çalık.
Şahsı
adına ikinci söz Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynaka aittir.
Sayın
Kaynak, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Avrupa Yatırım Bankasının ülkemizin
kalkınmasına faydalı olacağı kanaatiyle
hayırlı olsun dileklerimi iletiyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaynak.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Grupları
adına söz isteyen yok.
Şahısları
adına Ordu Milletvekili Sayın Ayhan Yılmaz.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz ve oylayacağımız yasanın hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Ali Koyuncu.
Sayın
Koyuncu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
Bu kanunun
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Her şeyin de gönlünüzce olmasını temenni ediyorum, her şey
gönlünüzce olsun. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Koyuncu.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, aleyhte oyumun rengini belirtmek üzere söz
istiyorum.
BAŞKAN
Tabii, tabii, hakkınız.
Sayın Genç,
maddeyi oylayayım, ondan sonra size söz vereceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam, oylayın efendim.
BAŞKAN 3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Aleyhte oyunun
rengini açıklamak üzere Sayın Gençe söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelecekte
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu çalışmasını
televizyonlardan, bantlardan izleyen insanlar o kadar büyük bir gülme içine
girerler ki, Yahu, bunlar bir Kamer Gençi susturmak için ne numaralar
çevirdiler. derler. Böyle bir şey olmaz! Yani, siz burada
çıkacaksınız, sırf beni konuşturmamak için
çıkıp şey edeceksiniz.
Şimdi, biraz
önce burada konuşan AKPli milletvekili otuz dakika konuştu.
Bakın, sayın milletvekilleri, hep siz konuşuyorsunuz, AKPliler
konuşuyor. Hâlbuki, siz iktidarsınız, iş yapın.
Bakın, Maliye Bakanınız burada.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Yok.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yok mu? Burada, burada
Çok da zayıflamış. Çok
zayıflamış.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bu sefer sihir yapamadı.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bakın size rakam veriyorum: 2007 yılında
1 katrilyon 125 milyar liralık vergi Merkezî Uzlaşma Komisyonuna
gitmiş, 398 milyar lirasını... Devlet anlaşmış,
722 trilyon lirasından vazgeçmiş. Bu Maliye Bakanı
vazgeçmiş.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Nereye gitmiş?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ha, vazgeçmiş, kendi
ahbapları.
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye vazgeçmiş?
KAMER GENÇ
(Devamla) Yine, 1 katrilyon 125 trilyon liralık vergi cezası
Merkezî Uzlaşma Komisyonuna gitmiş, 14 trilyonu
alınmış, geriye 1 katrilyon 111 bin trilyon lirasından
vazgeçmiş.
Şimdi, vergi
incelemelerinizle
Vergi inceleme kadrolarının yüzde 65i boş.
Şimdi hayalî ihracatı soruyorum: Sayın Bakan, bu hayalî ihracat
yapanlar yok mu? Mesela, geçici ithal yoluyla bazı maddeleri getirip de
Türkiyede işleyip de gümrük kaçakçılığı yapanlar yok
mu?
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Yok yok, onların hiçbiri yok.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bunları inceleyen kim? Müfettişlerin, siz, görevine niye
son veriyorsunuz? Niye görevlerinden alıyorsunuz? Bunları şimdi,
devleti kapalı kutu hâline çevirmişsiniz, bilgi vermiyorsunuz
İşte geçen gün belediyelerde İçişleri Bakanımıza
diyorum ki: Yahu, şu rakamı bir söyle kardeşim. Şu rakamı
söyle diyorum. Sen Ankara, İstanbul, İzmit belediye
başkanlarının borçlarını söyle? Söylemiyor. Yani,
diyorum ki, şu belediyelere yaptığın yardımları
söyle? Söylemiyor.
Şimdi burada
gelip de rakam konuşun diyen insanlar
Yahu, rakamları verin ki biz
de konuşalım. Devletin arşivlerini açın da biz
konuşalım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Açık
Açık
KAMER GENÇ
(Devamla) Açmıyorsunuz ki. Ha, her şey kapalı kutular içinde.
Bakın,
şimdi yedi haberlerini izledim, vatandaş kan ağlıyor.
Ankara Ticaret ve Sanayi Odası toplantı hâlinde ve o insanlar isyan
hâlinde: Bu arkadaşımız niye içeri alınmış?
diyorlar. Niye alınmış?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yargıda
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, yargıda olduğunu biliyorum da, ama o
yargıyı yönlendiren AKP Hükûmetidir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Ne münasebet!
KAMER GENÇ
(Devamla) Burada Tayyip Erdoğanın beyanatı vardır.
Burada beyanatı vardır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bakın, bu
iş çok büyük bir olaydır, bu işin en kısa zamanda sonucunun
alınması gerekir. Savcılar hükûmetin emrindedir. Hükûmetin
talimatıyla hareket ediyorlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Hayır efendim!
KAMER GENÇ
(Devamla) İçeriye alınan bu insanların hakkını bu
kürsüden çok sert şekilde soracağız.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Müdafi misin sen? Sen müdafi mi oldun?
KAMER GENÇ
(Devamla) Lütfen bu yargıyı bu işlere
bulaştırmayın, kendi siyasi emelleriniz üzerine
bulaştırmayın.
Şimdi
Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan, bakın, Türkiye Cumhuriyeti
devletini yönetemez bir duruma getirmişsiniz. Avrupa Birliğinin
fonları var, maalesef Türk halkı, Türk vatandaşları,
belediyesiyle, il özel idaresiyle bu fonlardan yararlanmıyor. Niye
yararlanmıyor? Çünkü siz insanları yönlendiremiyorsunuz, proje tespit
edemiyorsunuz. Avrupada ancak sizin Hariciye Bakanınız gidip
Türkiyeyi şikâyet eder, Avrupa Parlamentosu Türkiye aleyhine, Türk
yargısı aleyhine karar alır, onları alkışlar.
Böyle bir hükûmet etme olmaz. Size ciddi tavsiyem: Devleti yönetebilecek inisiyatifi,
basireti kaybetmişsiniz.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Kendine sakla onu!
KAMER GENÇ
(Devamla) En iyisi, Meclisi de mademki tatile sokmadınız, erken
seçim kararını alın, gidelim, halk
Madem çok mu kendinize
güveniyorsunuz, hadi yüzde 60la mı geleceksiniz, yüzde 60la da gelin,
Anayasayı da değiştirin istediğiniz gibi,
yargıyı da kaldırın, içinizden birisini sultan tayin edin,
birisini de sultan muavini tayin edin, halife tayin edin. Buyurun, buyurun
işte. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Böyle diyemezsin, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi!
KAMER GENÇ
(Devamla) Mesele, sizin istediğiniz bu ise bu. Ama gerçekten devlet
çarkları dönmüyor, devlet kurumları birbirleriyle uyum içinde
değil.
Sizin
düşündükleriniz, hep yurt dışına, uçaklara
adamlarınızı doldurup getirip, yedirip içirmek, devletin
kaynaklarını kendi yandaşlarınıza çarçur ettirmek.
Böyle bir devlet yönetimi olmaz. Bu Meclis çalışmasında
gösterdiğiniz bu ilkellik dahi bu Meclisin şanına yakışmıyor.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) İlkelliği sen yapıyorsun!
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanıza dikkat edin lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Neymiş? Bir milletvekili konuşmasın diye boyuna
engelleme yapıyorsunuz. Ya, konuşsak ne olacak? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Konuşuyorsunuz da böyle konuşuyorsunuz!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani ben burada
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sürenizi vereceğim ama lütfen germeyin Meclisi.
Buyurun, bir dakika
süreniz var.
KAMER GENÇ
(Devamla) Diyorlar ki: Türkiyede muhalefet yok. Şimdi, bakın
sayın milletvekilleri, muhalefet her şeyi dile getiriyor ama
iktidarda sorumluluk duygusu kaybolmuş. İktidarda sorumluluk duygusu
olmayınca siz bin tane gerçekleri söyleyin. Yani çıkıyorsunuz
rakam diyorsunuz, işte rakam getiriyorum. Maliye
Bakanlığının kayıtlarını getirelim,
belediyelerin kayıtlarını getirelim. Bakın, devlet soygunla
batmış bir devlet hâline getirilmiş, işte bunların
hesabını soralım. Bir tane, hesap soracak bir önergeyi kabul
ettiniz mi?
Ben aslında
Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede şube
açmasına karşı değilim. Ama, sizin bu tutumunuza
karşı olduğumuz için bu nedenle bunun aleyhinde konuştum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, Türk yargısını büyük itham altında
tuttunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, itham altında tutmadım.
BAŞKAN -
İspat edemeyeceğiniz bir şeyi lütfen konuşmayın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, ben yargıya bir şey söylemedim.
Savcıları bu kadar
BAŞKAN -
Türk yargısına ayıp ediyorsunuz. Belki onu denemek isteyenler
olabilir ama Türk yargısı hiç kimsenin etkisi altında kalmaz,
bunu bilin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Konuşmayla olmuyor bu işler yani, ithamla olmuyor. Yazık
değil mi oradaki savcılara, hâkimlere
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben hâkimlere, savcılara bir şey demedim. Tayyip
Erdoğan diyor ki Biz iddianameyi hazırlıyoruz. Ben onu
söylüyorum.
BAŞKAN - Kim
satılmış olabilir? Ama itham ediyorsunuz.
Tutanaklara
geçsin diye bunu söylemek mecburiyetindeyim. Türk yargısı
satılmaz, kimsenin etkisi altında kalmaz.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Avrupa Yatırım Bankasının Türkiyede Temsilcilikler
Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım
Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (sıra sayısı 247)
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 194
Kabul : 194 (x)
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır,
hayırlı uğurlu olsun.
Kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 3 Temmuz 2008
Perşembe günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.16
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.