DÖNEM: 23 CİLT: 25
YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
132nci
Birleşim
17 Temmuz 2008 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, İstanbuldaki korsan taksicilerin
yarattığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı
2.- Bingöl
Milletvekili Kâzım Ataoğlunun, Bingöl Karlıovada düzenlenen
Güneşin Doğuşu Festivali ve alternatif turizme ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, Edirne ili Uzunköprü ilçesi Çakmak
Barajının yapımıyla ilgili yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin cevabı
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun (6/695) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/79)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 24 milletvekilinin, tekstil ve
konfeksiyon sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/250)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 23 milletvekilinin, Mersin ili Gülnar
ilçesinde meydana gelen orman yangınının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/251)
3.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23 milletvekilinin,
Bartın ilindeki turizmin araştırılarak geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/252)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 269)
VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, kadına ve çocuğa yönelik cinsel
saldırılara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/3543)
2.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, töre ve namus cinayetlerine karşı
alınan önlemlere ve cinsiyete duyarlı politikalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
(7/3545)
3.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, SHÇEKde barınan bir çocuğun
kaybolduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/3983)
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, yetiştirme yurtlarında
barınan çocuklara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/3984)
5.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Cumhurbaşkanlığı seçimine
yönelik yasa tasarısı çalışmalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/4033)
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Diyanet İşleri
Başkanlığının hac ve umre hizmetlerine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlunun
cevabı (7/4163)
7.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, SHÇEKde yetişen gençlerin istihdamına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
(7/4169)
8.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Keçiören Atatürk Çocuk Yuvasının
taşınacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanından Nimet Çubukçunun cevabı (7/4170)
9.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/4171)
10.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa
Said Yazıcıoğlunun cevabı (7/4220)
11.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmenin cevabı (7/4222)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00te açılarak üç oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal, uluslararası nakliyat sektöründe yaşanan
sıkıntılara,
Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani, Hakkâri ilinin eğitim sorunlarına,
Bursa
Milletvekili Necati Özensoy, özel eğitim kurumları ve engellilerin
sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın (6/774) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun
geri verildiği bildirildi.
Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 20 milletvekilinin, siyasette sivil-asker
ilişkileri ve bazı iddiaların (10/247),
Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, Edirne ilinin sorunlarının
(10/248),
Samsun
Milletvekili Osman Çakır ve 25 milletvekilinin, Samsundaki işsizlik
sorununun (10/249),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının (1/363, 1/494) (S.
Sayısı: 237) görüşmeleri tamamlanarak;
2nci
sırasında bulunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn
Krallığı Hükümeti Arasında Askeri İş
Birliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının (1/449) (S.
Sayısı: 137),
7nci
sırasında bulunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının (1/573) (S. Sayısı: 232),
Görüşmelerini
müteakiben yapılan açık oylamadan sonra;
10uncu
sırasında bulunan İstanbul Milletvekili Hasan Kemal
Yardımcı ve 4 Milletvekili ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 24
Milletvekilinin, Denizde Can ve Mal Koruma Hakkında Kanun ve Limanlar
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tekliflerinin (2/275, 2/264) (S. Sayısı: 261) yapılan
görüşmelerden sonra,
Kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı.
3üncü
sırasında bulunan Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair (1/589) (S. Sayısı: 269),
4üncü
sırasında bulunan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair (1/559) (S. Sayısı: 234),
5inci
sırasında bulunan Elektronik Haberleşme (1/566) (S.
Sayısı: 255),
6ncı
sırasında bulunan İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç ile Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin, Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair (2/266, 2/268) (S.
Sayısı: 257),
8inci
sırasında bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki
Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/557) (S. Sayısı: 259),
9uncu
sırasında bulunan Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair (1/597) (S.
Sayısı: 268),
Kanun Tasarı
ve Teklifleri ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
17 Temmuz 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 20.10da son verildi.
|
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
Murat
ÖZKAN |
|
|
Konya |
|
Giresun |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
|
Fatma
SALMAN KOTAN |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
|
Ağrı |
|
Bingöl |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 189
II.- GELEN KÂĞITLAR
17 Temmuz 2008 Perşembe
Tasarılar
1.- Suç
Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El
Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/629) (Adalet; Plan ve Bütçe
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.7.2008)
2.-
Vişegraddaki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsünün Yapısal
Unsurlarının Durumunun Tespit Edilmesi, Restorasyon Projesinin
Hazırlanması ve Projenin Uygulanması Konusundaki
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/630) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor; Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.7.2008)
Tezkere
1.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/513) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.7.2008)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Niksar OSBdeki tapu sorununa
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/866)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, BOTAŞın vadesi geçmiş
alacaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/867) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, DSİnin özel baraj ve gölet
inşaatlarını denetimine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/868) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/7/2008)
4.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, Soma Termik Santralindeki filtre sorununa
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/869) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo kanamalı
ateşi hastalığının yaygınlaşmasına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/870)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, belediyelerin elektrik borçlarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/871)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
7.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Kırım Kongo kanamalı ateşi
hastalığından hayatını kaybedenlere ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo kanamalı
ateşi hastalığına karşı bilinçlendirmeye
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/873)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo kanamalı
ateşi hastalığına karşı uluslararası
çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/874) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kırım Kongo kanamalı
ateşi hastalığına karşı aşı
geliştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/875) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
11.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, TEDAŞın vadesi geçmiş
alacaklarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/876) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
12.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, tarımsal proje hibelerinin
kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/877) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/7/2008)
13.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, veteriner hekimlerin mali haklarının
iyileştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/878) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/7/2008)
14.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, sektörlerdeki iş
güvenliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/879)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
15.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, vergi borcu nedeniyle yurt dışına
çıkış tahdidi uygulamasına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/880) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/7/2008)
16.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyada sivrisinekle mücadeleye ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/881)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
17.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Gazipaşadaki bir derenin ıslahına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/882)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
18.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyada toplu taşımadaki Antkart
uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/883) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
19.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, standart dışı mallara
karşı alınan ithalat tedbirlerine ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad Tüzmen) sözlü soru önergesi (6/884)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
20.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, elektrik zammı ile ilgili
açıklamasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Şimşek) sözlü soru önergesi (6/885) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/7/2008)
21.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, özelleştirme gelirlerine ve
istihdama yönelik yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/886) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/7/2008)
22.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, kayıt dışı ekonomiye
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/887)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
23.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, dış borçla edinilen
kaynağın kullanım alanlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Şimşek) sözlü soru önergesi (6/888)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
24.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Niğde-Kayseri demiryolundan OSBlere
bağlantı yapılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/889) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/7/2008)
25.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Niğde Havaalanı
inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/890) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
26.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Niğde Üniversitesinde Tıp
Fakültesi açılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/891) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/7/2008)
27.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Niğde Üniversitesinde Ziraat
Fakültesi açılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/892) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/7/2008)
28.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Niğde Üniversitesinde Hukuk
Fakültesi açılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/893) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/7/2008)
29.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, ikili ticaret anlaşması
yapılan ülkelere ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen)
sözlü soru önergesi (6/894) (Başkanlığa geliş tarihi:
4/7/2008)
30.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, tüketiciyi mağdur eden ithal mallara
karşı tedbir alınmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad Tüzmen) sözlü soru önergesi (6/895) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/7/2008)
31.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, dahilde işleme rejiminin denetimine
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) sözlü soru önergesi
(6/896) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
32.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, ihracatçıların
karşılaştıkları bürokratik işlemlere ilişkin
Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) sözlü soru önergesi (6/897)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
33.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, teşvik uygulamalarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/898) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/7/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, elektrik zamlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4426)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
2.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, enerji üretimine ve elektrik zamlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4427)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
3.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığıyla ilgili bazı hususlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4428)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
4.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, bir göletin yükseltilmesine ve bir
gölün değerlendirilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4429) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/7/2008)
5.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Kütahyadaki bir baraj
projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4430) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Çevre Kanununa muhalefetten verilen cezalara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4431) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
7.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Çatalağzı Termik Santralinin
olumsuz etkilerine karşı önlem alınmasına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4432)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
8.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Afşin-Elbistan
Termik Santralindeki bir grup çalışanın kadroya
alınmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4433) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/7/2008)
9.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, jeotermal sahalardaki başvuru
sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4434) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/7/2008)
10.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki maden rezervine ve verilen ruhsatlara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4435) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
11.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili
bilgilerin basında yer almasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4436)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
12.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, Kocaelide organ mafyası
haberlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4437) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
13.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbulun su
ihtiyacının karşılanmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4438)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
14.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Emniyet
Teşkilatının yurt dışı temsilciliklere atanacak
personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4439) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
15.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Kamu İhale Kurumunun incelemelerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4440)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
16.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Kamu İhale Kurumunun Adanadaki ihalelerle
ilgili incelemelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4441) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
17.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Bakanlık
binasının tadilatı ile derslik ihtiyacına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4442)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
18.- İzmir
Milletvekili Abdürrezzak Ertenin, İzmirde yeni kurulan ilçelerdeki
şube müdürlükleri atamalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4443) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/7/2008)
19.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bir ilköğretim müfettişi
hakkındaki bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4444)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
20.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Turgutludaki bir hastanenin acil servisine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4445) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
21.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, OSBlere yapılan Devlet
yardımlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4446) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/7/2008)
22.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, bir besicilik desteğinin
uygulanacağı illere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4447)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
23.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, destekleme ödemelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4448) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
24.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, iyi tarım uygulamalarının kontrol
ve sertifikasyonuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4449) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/7/2008)
25.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, buğday taban fiyatlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4450) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
26.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun, D-100 karayolundaki trafik
güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4451) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/7/2008)
27.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya-Ankara hızlı tren projesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4452) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
28.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Bulgaristan ile
taşımacılıkta yaşanan sorunlara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4453)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
29.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartındaki
bazı yolların iyileştirilmesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4454)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
30.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Turgutlu adliye binası
inşaatına ve ağır ceza mahkemesi kurulup
kurulmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4455) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/7/2008)
31.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Aspendos ve Pergedeki tarihi alanların
gösteri merkezi amaçlı kullanımına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4456)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/7/2008)
32.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, TRT Genel Müdürünün yönetim kurulu
üyeliklerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/4457) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/7/2008)
33.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, evden kaçan veya
kaçırılan çocuklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/4458) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/7/2008)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 24 Milletvekilinin, tekstil ve
konfeksiyon sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/250) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.7.2008)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 23 Milletvekilinin, Mersin İli Gülnar
İlçesinde meydana gelen orman yangınının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/251) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.7.2008)
3.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23 Milletvekilinin,
Bartın İlindeki turizmin araştırılarak
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/252) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.7.2008)
17 Temmuz 2008 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 132nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Açılışta yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
ATİLA EMEK (Antalya) İsimleri okuyun Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Nedim Öztürk?
Sayın Abdulkadir Akgül? Burada.
Sayın Mehmet Sekmen? Burada.
Sayın Mustafa Kuş? Burada.
Sayın Ahmet Büyükakkaşlar? Burada.
Sayın Egemen Bağış? Burada.
Sayın Vahit Kiler?
Sayın Mehmet Şimşek? Burada.
Sayın Zeki Ergezen? Burada.
Sayın Mustafa Açıkalın? Burada.
Sayın Hüseyin Gülsün?
Sayın Hasan Altan? (AK PARTİ sıralarından
Karşı tarafta sesleri)
Evet, tamam, bulduk. Yani, Meclisi çalıştırmaya
çalışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Abdulmuttalip Özbek? Burada.
Sayın Mehmet Halit Demir? Burada.
Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz korsan taksicilerin
yarattığı sorunlar ile ilgili söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Hasan Macite aittir.
Buyurun Sayın Macit. (DSP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili
Hasan Macitin, İstanbuldaki korsan taksicilerin yarattığı
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
HASAN MACİT (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde her alanda büyük sıkıntılar
yaşanıyor. Köylü tarlasını ekemiyor, esnaf siftah edemeden
kepenk kapatıyor, bunun sonucu olarak işsizlik almış
başını gidiyor. Yurttaşlarımız yokluk, yoksulluk
içinde yaşam mücadelesi veriyor. Buna karşın Hükûmetin ve Meclisin
gündeminde parti kapatma var, türban var; en kötüsü, kurumlar arası kavga
var.
Sayın Başbakanın Öfke hitabet
sanatıdır. söyleminin gereği yerine getiriliyor, herkes
öfkesini şu veya bu şekilde yansıtıyor. Muhatapları da
karşılık verince kavga daha da büyüyor. Olan halkımıza
oluyor. Sorunlar her geçen gün kördüğüm oluyor, çözmek âdeta
olanaksızlaşıyor.
Ekonomi bozulmakta, ithalat almış başını
gidiyor. Cari açık patlamış, 2002 yılında 1,5 milyar
dolar olan cari açık beş yıl içinde tam 30 kat artarak 40 milyar
doları aşıyor. Önlem alan yok. İhracat arttı. diyen
dış ticaretten sorumlu Bakan ithalatı ağzına
alamıyor. Çünkü ithalat acı biber olmuş, ağızları
yakıyor. Ülkemize milyonlarca turistin geldiğini, gelirlerin
katlandığını söylüyoruz, vatan topraklarını,
KOBİlerimizi, sanayi işletmelerimizi yok pahasına
yabancılara satıyoruz, daha doğru söylemle peşkeş
çekiyoruz, gene cari açık katlanıyor.
Bütün sektörlerde yaşanan kayıt
dışılığa karşı bir önlem
alınamıyor. Ekonomimizde kayıt
dışılığın yüzde 50nin üzerinde olduğu ifade
ediliyor. Kayıt dışılık hem ekonomimizi hem de
güvenliğimizi tehdit eder duruma gelmiştir.
Bugün, taşımacılığın, sadece ticari
taksicilikte yaşanan kayıt dışılığı ve
güvenlik sorunlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
İstanbulda ticari taksicilerle yaptığımız
toplantıda taksi şoförlerinin anlattıkları içler
acısı. Taksicilerin can güvenliğinin
olmadığını, on iki yıl içinde 102 taksicinin
görevlerinin başında şehit edildiklerini ifade ediyorlar ve
kamera ve GPS sisteminin zorunlu hâle getirilmesini istiyorlar.
İstanbulda 18 bin yasal, 30 bin ila 50 bin civarında
korsan taksi var. Yasal taksi belediyeye, Maliyeye kayıtlı olanlar;
vergilerini ödeyen ve tüm kayıtlı esnaflar gibi devlete
karşı yükümlülüklerini yerine getirenler, güvenlik birimlerine
kayıtlı ve güvenlik güçlerine yardımcı olanlar. Korsan
taksiciler ise belediyeye, Maliyeye, hiçbir resmî yere kayıt
yaptırmayan, hiç vergi ödemeyen, zaman zaman güvenlik sorunları
yaşanan gruptur. Korsan taksiler kayıt altına alınıp
gerekli vergiler alınabilse devletimize yaklaşık 50 milyon YTL
üzerinde gelir sağlanacak, haksız rekabet önlenecek, taksi
sayısı kadar sahibi, şoförü sosyal güvenlik statüsüne
alınacaktır.
Korsan taksiler nedeniyle işsiz kaldıklarını,
evlerine ekmek götüremediklerini bildiriyorlar. Korsan taksicilerin iktidar ve
siyasi yandaşlardan destek aldıklarını da söylüyorlar.
Bunlarla mücadele edemiyoruz. Yeterli tedbir alınmadığı
için sürekli sayıları artıyor. İnsanlar bizim işimizi,
aşımızı çalıyorlar. Artık dayanacak gücümüz
kalmadı. Korsanlar işi çok azıttı ve resmî ilanlar
bastırıp dağıtmaktadırlar. Hatta kendi
duraklarının yanına durak açıp bizleri tehdit
etmektedirler. diyorlar. Her an duraklarda kavga, dövüş
olabileceğini, bunlar yaşanmadan önlem alınması
gerektiğini vurguladılar. Hele şimdi okulların
kapanmasıyla birlikte pastanın daha da küçüldüğü şu
günlerde tehlike daha da büyümüştür. Hatta tarife dağıtan bir
korsan taksicinin müdahale eden yasal bir taksiciyi vurduğu ve
müşterisini alan bir yasal taksiciyi de korsan taksicinin
bıçakladığını gazete manşetlerinden
öğreniyoruz.
Korsan taksicilere karşı önlem alınmalı,
caydırıcı cezalar uygulanmalı, siyasi koruma ve kollama
yapılmamalıdır. Korsan taksicileri şikâyette bulunanlara
para alıp verirken belgeleyin denildiğini ifade ediyorlar. Resmî
dairelere yaptıkları şikâyetlerin hasıraltı
edildiğini söylediler.
Değerli arkadaşlar, işte, taksicilerin bana
verdikleri tarifeler, ilanlar. Evet, bunlar belge değil de nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HASAN MACİT (Devamla) Evet sayın milletvekilleri,
bunlardan daha iyi belge var mıdır?
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Telefon faturaları mı?
HASAN MACİT (Devamla) Telefon faturası mı
değil mi, size ibraz edeceğim.
Üzerlerinde isimleri, telefonları, durakları; kayıt
dışılığın hangi boyutlarda olduğunun bir
göstergesidir. Bunları örnek olarak aldım, kendilerinde daha
binlercesi var.
Taksici esnafının burunlarından
soluduklarını, yaşanan bu olumsuzluklarla yeni olayların
meydana gelebileceğini gördüm. İnsanların ekmeğini korumak
için neler yapabileceklerini gözlemledim ve acilen önlem
alınmasını yetkililerden rica ediyorum. Bu sorunların
mutlaka çözülmesi gerektiğine inanmaktayım. Aksi takdirde, zaman
geçtikçe işin içinden çıkılamaz duruma gelecektir. Korsan
taksiler korunmamalı. Sıkı denetim ve kontroller
yapılmalı. Mevzuatla ilgili eksiklikler giderilmeli. Bu konuda,
İçişleri ve Maliye Bakanlarını göreve davet ediyorum.
Bundan sonra bu konuda yaşanacak olaylardan Hükûmet sorumludur.
Hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Macit.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Taksi odasıyla görüştün
mü?
HASAN MACİT (İstanbul) Taksi odasıyla da
görüştüm, başkanlarıyla da görüştüm, bir de siz
görüşün.
BAŞKAN Hükûmet adına, İçişleri Bakanı
Sayın Beşir Atalay.
Buyurun Sayın Atalay.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul
Milletvekili Sayın Hasan Macitin korsan taksiler ve yarattığı
sorunlarla ilgili gündem dışı konuşması vesilesiyle
söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, toplumsal yaşam, kişilerin belli
kurallara göre hareket etmesini zorunlu kılar. Bu kuralların önemli bir
bölümü yasal ve idari yazılı düzenlemelerden oluşmakta ve
yetkili kişi ve organlar tarafından ihtiyaca göre de
değiştirilmektedir, zaten hukuk devleti olmanın gereği de
budur. Bugün üzerinde konuştuğumuz korsanla mücadele hem
yazılı düzenlemelerimize hem de ahlaki kabullerimize göre tasvip
edilmeyen bir davranış biçimidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vatandaşlarımızın ulaşım ihtiyacını
karşılamak üzere toplu taşımacılığın
geliştirilmesi ve disiplin altına alınması, korsan
taşımacılığın önlenmesi ve fiilen
çalışmakta olan şoför esnafının haklarının
korunması önemli bir husustur. Bu amaçla taksi, dolmuş, minibüs ve
umum servis araçlarına verilecek ticari plakaların sayısı,
verilme usul ve esasları Bakanlar Kurulunca 1986 yılında karar
altına alınmıştır. İl ve ilçelerde
oluşturulan trafik komisyonlarına bu konularda düzenleme yapma
yetkileri verilmiştir. Ayrıca, 2004 ve 2005 yıllarında
yürürlüğe giren Büyükşehir Belediyesi ve belediye kanunları ile
bu alanda yeni bir düzenlemeye de gidilmiştir. Bu düzenlemeye göre,
belediye sınırları içerisinde her türlü servis ve toplu
taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret
ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek ve durak
yerlerini tespit etmek görevi büyükşehir belediyelerinde ulaşım
koordinasyon merkezlerine, diğer yerlerde ise belediyelere
verilmiştir. Ticari taksilerin durak yerleri büyükşehir
belediyelerimizce -bu merkezler- diğer şehirlerimizde ise belediyeler
tarafından nüfus durumu, talepler ve trafik düzeninin gereklilikleri
dikkate alınarak belirlenmektedir. Ticari taksilere ve gerek duyulan
diğer ticari amaçlı yük ve yolcu
taşımacılığı yapan araçlara illerimizde il trafik
komisyonlarının kararlarıyla; ticari taksilere T, servis
araçlarına S veya C gibi özel plaka grupları tahsis edilmektedir.
Bunlardan ticari taksiler sarı renge boyanmakta, üzerlerinde
ışıklı taksi levhaları bulunmakta ve yine bu araçlara
ücret belirleyici taksimetre cihazı taktırılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hâlen
ülkemiz genelinde taksi, dolmuş, minibüs, umum servis aracı, özel
halk otobüsü ve belediye otobüsü olmak üzere 267.059 ticari amaçlı yolcu
taşıma aracı bulunmakta olup bunlardan 78.005i ticari
taksilerden oluşmaktadır. Bugün itibarıyla, İstanbul ilinde
17.384, Ankara merkezinde 7.701 ve İzmir merkezde 2.627 adet ticari taksi
faaliyet göstermektedir.
Gerek polisimizin yaptığı tespitlerde gerekse
Bakanlığımıza gelen şikâyetlerde ve
basın-yayın organlarında çıkan haberlerde korsan
taksiciliğin iki şekilde yapıldığını
görüyoruz. Birinci yöntem, yukarıda belirtilen özellik ve plaka
gruplarına sahip olmayan araçlarla yolcu
taşımacılığı yapılması
şeklindedir. Yani bazı kişiler normal plakalı özel
otomobilleri veya başka toplu taşıma araçlarıyla kendi
yolcularını bularak, anlaşarak kayıt dışı
taşımacılık işi yapmaktadırlar. İstanbul ABD
Başkonsolosluğundaki güvenlik görevlilerimize saldıran
teröristlerin olay mahalline gelmek için kullandıkları araç bu
kapsamdadır. İkincisi ise yine yasal olarak yetkilendirilmiş
ticari taksilerin plakalarının aynı renk, marka ve model
araçlara mükerrer olarak takılması suretiyle, yani sahte olarak
takılması suretiyle aynı plakalı birden fazla ticari
taksiyle yolcu taşımacılığı faaliyeti yapıldığı
görülmektedir. Korsan ve mükerrer, yani sahte plakalı olarak
taşımacılık yapanlar hakkında 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun ek 2nci maddesi gereğince 480 YTL para
cezası uygulanmakta ve araçlar on beş gün süreyle trafikten men
edilmektedir. Ayrıca, sahte plakayla araçları ticari
taşımacılık faaliyetinde kullananlar hakkında Türk
Ceza Kanununun sahteciliğe ilişkin hükümleri doğrultusunda da
gerekli yasal işlemlerin yapılması için adli mercilere sevk
edilmektedir.
Yolcu ve yük taşıma araçlarını korsan,
mükerrer, yani sahte plakalı veya amacı dışında
kullanılmasını önlemek amacıyla yapılan denetimler
sonucunda 2007 yılı içerisinde 3.640, 2008 yılı ilk altı
ay içerisinde ise 2.021 araç ve sürücüsü hakkında Karayolları Trafik
Kanununun ek 2nci maddesi gereğince cezai işlem
uygulanmıştır. Yapılan bu denetimlere ilave olarak, korsan
taksicilik ve diğer taşımacılık faaliyetleriyle ilgili
sorunların ve ihlallerin gerçek boyutuyla tespit edilmesi,
sorumluları hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılabilmesi
amacıyla gerekli araştırma, inceleme ve soruşturmayı
yapmak üzere İstanbul ilimizin Avrupa yakasında 2, Anadolu
yakasında 2 olmak üzere 4 polis başmüfettişimiz üç ay önce
görevlendirilmiştir. Çünkü bu şikâyet daha fazla İstanbul
ilimizden gelmiştir, hem taksici esnafından hem diğer
kuruluşlardan gelmiştir. Onun için, Bakanlık olarak böyle bir
görevlendirme yaptık ve bu müfettişlerimiz ciddi bir inceleme
yapıyorlar. Çalışmalar sonuçlandığında bu tür
yasa dışı oluşumların önlenmesi ve daha etkin tedbirlerin
ivedilikle alınmasına yönelik yeni planlama ve uygulamalar da
geliştirilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; korsan
taksicilikle mücadele kuşkusuz ki çok yönlü bir konudur. Olayın
trafik güvenliği boyutu vardır, olayın vergi mevzuatı boyutu
vardır, olayın haksız rekabet boyutu vardır, bu işte
her ne şekilde olursa olsun istihdam edilenlerin sosyal güvenlik boyutu
vardır. Dolayısıyla biz bu problemin çözümünü tüm
boyutlarıyla ele almak durumundayız. Biz güvenlik birimleri olarak bu
konudaki çalışmalarımızı tavizsiz şekilde
sürdürüyoruz. Özellikle İstanbulda yoğunlaşan bu konuyla ilgili
olarak denetimlerimizi olabildiğince artırdık,
artırıyoruz. Bu çabamızın olumlu sonuçlarını da
-biraz önce verdiğim rakamlarda olduğu gibi- görüyoruz. Ancak konunun
önemli bir boyutu haksız rekabet oluşturulması konusudur. Bu
konuda taksici esnafının haklarının korunması
amacıyla kurulmuş olan meslek teşekkülleriyle de koordineli bir
çalışma içerisindeyiz. Bu iş birliğimizi biraz daha
geliştirmemiz gerekmektedir. Her şeyi polisten beklemek gibi bir
alışkanlıktan vazgeçmek, polise de yardımcı olmak
durumundayız. Vatandaşlarımızın da bu konuda, ihbar ve
şikâyet konusunda polisimize yardımcı olmasını
bekliyoruz.
Ayrıca, şu sırada Trafik Kanunu üzerinde
çalışmalarımız devam ediyor. Sanıyorum, sonbaharda
yüce Meclisimizin huzuruna Trafik Kanunu Tasarısını
getireceğiz. Trafik Kanunumuz üzerinde geçen dönemde
çalışılmıştı ama ben, bu son birkaç aydır
biraz daha yoğun bir çalışma yaptırdım. Bu konular da
dâhil Trafik Kanunumuzda gerçekten ele alınması gereken diğer
boyutlar var. Umuyorum, yıl sonundan önce Trafik Kanunumuzu yenileyerek
bu konularda daha ileri tedbirleri de almış oluruz.
Ama bu vesileyle sizlere bir önemli konuyu daha bilgi olarak
sunmak istiyorum, yine trafikle ilgili olduğu için sunmak istiyorum.
Biliyorsunuz, 1 Nisanda başlattığımız bir yeni
uygulama vardı. Bu uygulamanın özü, sadece maddi hasarlı trafik
kazalarında tarafların anlaşarak, trafik polisini beklemeden,
kendi tutanaklarını tutması uygulaması idi. Bunu gerçekten
çok önemli görüyorduk. Büyük şehirlerimizde özellikle trafiğin
yoğun olduğu saatlerde ana caddelerde trafiğin
tıkanmasında en önemli sorunlardan birisi buydu. Uzun
çalışmalarla trafik konusunda hem trafik kazalarını
nasıl azaltırız hem büyük şehirlerimizdeki trafik
tıkanmalarını nasıl çözeriz çalışmaları
içinde önümüze çıkan en önemli sorun bu olmuştu. Onun için bu konuda
bir araştırma yaptık, ciddi bir değerlendirme
yapıldı, Hazine Müsteşarlığımız ve sigorta
kuruluşlarıyla görüşüldü ve sonunda bu konuda bir çözümün
bulunabileceği, diğer bazı ülkelerde de zaten
uygulamasının olduğu yönünde bir tespit yapıldı ve
böyle bir karar verildi. Dört aylık çalışmadan sonra bir karar
verildi. 1 Nisan 2008 tarihinde uygulamasına
başlanmıştı.
Önce tereddütler vardı biliyorsunuz: Böyle bir şey
uygulanır mı, kaza yapan taraflar bir araya gelip polis
çağırmadan kendileri tutanak tutarak çözüme giderler mi, uygulama
şansı bunun çok yüksek olur mu gibi sorular vardı. Ama
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu memnuniyetle
görüyoruz: Şu anda bu büyük bir kabul gördü, ciddi bir uygulama alanı
gördü. Hani, trafik ortamında genelde sürücülerin biraz ihtilafı
büyütme veya kolay anlaşmama gibi bir tutumları görülür. Sürücüler,
hatta bir kaza olduysa biraz tartışma ortamına falan bile
girerler. Doğrusu biz bunun tanıtımını yaparken de bu
tereddüdü -ne kadar kabul görür- kendimiz de biraz taşıyorduk. Ama
şu anda size şöyle bir üç aylık uygulamanın
rakamını vermiş olayım, bugün basın
toplantımızda da basına da bahsetmiştim bundan, bu
vesileyle bu bilgiyi sizlere de sunmak istiyorum. Üç aylık dönemde, yani
nisan, mayıs, haziran aylarında ülke genelinde meydana gelen 193.042
maddi hasarlı trafik kazasında 134.392si tarafların
anlaşması ve ortak tutanak tutmasıyla
sonuçlandırılmış, 58.650si için trafik ekipleri
çağrılmıştır. Tarafların anlaşma oranı
yüzde 69,6dır. Zaten trafiğin yoğun olduğu saatlerde ana
caddelerde -Ankarada bile giderseniz görürsünüz- sadece maddi hasarlı
böyle bir kaza olduğunda hemen anlaşıyor, hemen
arabalarını kenara çekiyorlar, trafiği açıyorlar, o formu
dolduruyorlar.
Ben burada tabii, gerçekten sigorta kuruluşlarımıza
özellikle çok teşekkür ediyorum. Çünkü eğer sigorta
kuruluşlarımız, sigorta şirketleri, sigorta
şirketlerinin oluşturduğu dernek ve konfederasyon, birlikler
burada ciddiye almasalardı, eğer burada titiz davranmasalardı,
bunu doğru dürüst uygulayamayabilirdik. Şu anda bütün sürücüler
biliyor ki, böyle bir şey olduğunda, eğer o formu anlaşarak
doldururlarsa hiçbir sorun olmuyor, sekiz gün içinde paraları ödeniyor
sigorta tarafından ve hiçbir şey çözümsüz kalmıyor. Hatta,
öncekinden daha pratik yürüyor. Bunu gördüler ve şu anda bu ciddi
şekilde uygulanıyor.
Buna çok emek vermiştik. Doğrusu onun için biz mutlu
olduk, sizinle de bu mutluluğumuzu ve bu trafikteki ciddi çözümü
paylaşmak istedim. Bu, olumlu bir şeydir. Toplumsal uzlaşma,
sürücülerin bir araya gelerek daha insani bir ortamı orada hemen
oluşturması, uzlaşması ve kısa sürede çözüme
varması güzel bir gelişmedir. Bunu da ifade etmiş olayım.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımla
selamlıyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündem dışı ikinci söz, Bingöl Karlıovada
düzenlenen Güneşin Doğuşu Festivali ve alternatif turizm
konusunda söz isteyen Bingöl Milletvekili Sayın Kâzım Ataoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Ataoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Bingöl Milletvekili Kâzım
Ataoğlunun, Bingöl Karlıovada düzenlenen Güneşin
Doğuşu Festivali ve alternatif turizme ilişkin gündem
dışı konuşması
KÂZIM ATAOĞLU (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünden itibaren başlayan ve bir hafta boyunca sürecek
olan Bingöl ilimizin Karlıova ilçesindeki Güneşin Doğuşu
Festivali şenliklerinden ve bu vesileyle güzel Bingölümüzün turizm
potansiyelinden birkaç cümleyle bahsetmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, her yıl 15 Temmuz-15 Ağustos
tarihleri arasında
Değerli arkadaşlar, bugünlerde Karlıova ilçemizde
normal hâlinden çok farklı bir şekilde görünen güneşin
doğuşu olayından ve bu enteresan doğa harikasından
sizlere bir miktar bahsetmek istiyorum. Bu harika doğa olayını
seyredebilmek için Bingöl Dağlarının yamacına herhangi bir
araçla gittikten sonra zirveye, yirmi beş otuz dakikalık bir
yürüyüşle akşamdan çıkılır. Güneş doğarken
ilk etapta hafif bir kızartı ile belirir. Kızartı etrafta
çok renkli güzellikler ve dekorlar yaratır. Daha sonra insana korku veren
bir karartı hâlini alır. Kızarıklıklar yavaş
yavaş bir kor parçası hâline gelir. Bu kor parçası içinde insan
yüzünü andıran üç büyük leke belirir. Güneş kızartı,
karartı hâlinde yavaş yavaş açılmaya başlar. Daha
sonra ufukta görülerek oluşumunu tamamlamak üzereyken altın bir küre gibi
gözükmeye başlar. Döndükçe etrafa binlerce ışık saçar.
İşte tam bu sırada insanoğlunun daha önce hiç
görmediği renkleri o anda görmek mümkündür. Düşünebiliyor musunuz, o
ana kadar insanoğlunun hiç görmediği ve isimlendirmediği
renkleri görmek ne müthiş bir duygu. Daha sonra güneş bir elmas
parçası gibi kristalleşip eski durumunu almaya başlar. Bu seyir
insana oldukça heyecanlı anlar yaşatır. Gözlerde yaşarma ve
ışık saçma gibi durumlar meydana gelir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Bingöl ili
özellikle birçok doğa zenginliğiyle yerli ve yabancı turistleri
kendine çekebilecek turizm potansiyeline sahiptir. Bingölün doğa
güzelliklerini ünlü seyyah Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde uzun
uzadıya anlatır. Evliya Çelebi, Türkiye'nin çeşitli yörelerinde
bulunan yaylaları ismen sayar ve bu yaylaların içinde en meşhur,
en güzel ve en beğenilen yaylaların Bingöl yaylaları
olduğunu söyler. Yüzyıllar sonra Cumhuriyet döneminin ünlü
şairlerinden Kemalettin Kamu:
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
Nadir duyabildiği taze bir heyecanla
Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla
Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına,
Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına!
mısralarıyla biten şiirinde Bingöl yaylalarını öve öve
bitiremez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KÂZIM ATAOĞLU (Devamla) Yaylalar ve doğal göllerin
yanında Bingöl ili ve ilçeleri ormanlar, mesire yerleri, doğal sular,
termal ve su kaynakları, içmeler, güneşin doğuşu, Yüzen
Ada, av turizmi ve kış sporları etkinlikleri gibi doğal
turizm potansiyeline sahiptir.
Sözünü ettiğim turizm alanları özellikle Bingöle
Az önce de ifade ettiğim gibi, güneşin
doğuşuyla ilgili bu harika doğa olayının ve ilimizdeki
diğer turizm alanlarının ilimiz ve ülkemiz turizmine
kazandırılması hususunu Kültür ve Turizm Bakanlığımızın
yetkililerine ve özellikle Sayın Bakanımızın yakın
ilgi ve alakalarına bir kez daha önemle sunarken, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ataoğlu.
Bu arada, Sayın Yusuf Coşkun da gelecek yılki
güneşin doğuşuna hepimizi davet etti, ben de buradan
duyurmuş olayım. (Alkışlar)
Gündem dışı üçüncü söz, Edirne ilindeki Çakmak
Barajı yapımında yaşanan sorunlarla ilgili söz isteyen
Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakıra aittir.
Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Edirne Milletvekili Rasim
Çakırın, Edirne ili Uzunköprü ilçesi Çakmak Barajının
yapımıyla ilgili yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
cevabı
RASİM ÇAKIR (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Edirne ili Uzunköprü ilçesi Çakmak Barajının yapımıyla
ilgili yaşanılan sorunları yüce heyetinizle paylaşmak ve
çözüm üretmek adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, küresel ısınmanın
getirmiş olduğu zorunlu bir sonuç, maalesef, toplam almış
olduğumuz yağış miktarında yıllara göre ciddi bir
azalma söz konusu. Bunun yanında, nüfusumuzdaki hızlı
artış, kişi başına yıllık su tüketim
miktarını süratle azaltıyor Türkiye'de.
Bu gerçeğin yanında, nehirlerimizi, göllerimizi yer
altı ve yer üstü su kaynaklarımızı ne kadar hızla
kirlettiğimizi de göz önüne alırsak, önümüzdeki yıllarda, suyun,
ülkemizde yaşayan insanlar açısından ne kadar önemli bir meta
hâline geleceğini tahmin etmek çok da zor olmasa gerek.
Değerli arkadaşlarım, buna paralel olarak,
Trakyanın su kaynakları bakımından hızlı göç
alması, çarpık sanayileşme ve su kaynaklarının
yetersizliği Trakyada bu sorunu biraz daha ön plana çıkarıyor.
Trakyanın normal yer altı ve yer üstü su potansiyelinin
2 katı miktarda Meriç Nehrinden Saros Körfezine dökülen su var. Yani
önümüzdeki süreçte Trakyada su sıkıntısı
yaşanmaması için 12 milyar metreküp Sarosa boşa akan Meriç
Nehri suyunu bir şekilde depolamak ve insanoğlunun hizmetine sunmak
acil bir çözüm isteyen sorun.
Bunun yanında, Dışişleri nezdinde Meriç
Nehrinin Yunanistan ve Bulgaristan ayağında kirlenmesinin önüne
geçilmesini sağlamak, talep etmek de Dışişleri
Bakanlığımızın önünde duran önemli bir görev.
Bu maksatla Suakacağı Barajı ve Çakmak
Barajının Trakyanın gelecekteki su kaynaklarını
artırmak ve sıkıntılara şimdiden çözüm üretmek
adına yapımının hızlandırılması
gerektiği, ayrılan ödeneklerin muhakkak ve muhakkak ciddi miktarlarda
artırılması gerektiği apaçık ortada. Edirne
Milletvekili olarak ben, başta Sayın Maliye Bakanına ve Hükûmete
bu konunun ciddiyeti ve vahametiyle ilgili, bilgilerine, takdirlerine
sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, Çakmak Barajının
yapımı başladı yalnız şöyle bir
sıkıntımız var: Çakmak köyünün topraklarının üçte
2si barajın su toplama havzasında ve müteahhit firma ve Devlet Su
İşleri köylüye gidiyor diyor ki: Sizin tarlanızda
çalışmaya başladık. Bize muvafakatname verin. Yani sizin
tarlanıza gireceğiz dozerlerle, bize muvafakatname verin. Şimdi,
köylü soruyor: Benim tarlamı istimlak edecek misin? Kaç paraya istimlak
edeceksin? Parasını ne zaman ödeyeceksin? Bu soruların
karşılığı yok. Yani devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan
bir süreç işliyor.
Buna paralel olarak bu köyün, Çakmak köyünün yapılacak olan
barajdan bir karış toprağı sulanmıyor yani kendisi
faydalanmıyor. Ondan, barajdan çok köyler faydalanacak, çok büyük bir
arazi faydalanacak ama Çakmak köyünün üçte 2 toprağı sular altında
kalmasına rağmen kendisi bir karış sulamada barajdan
istifade edemiyor. Yani köyün ekonomik yaşamı, geleceği tehdit
altında. Bu insanların toprakları su altında kalıyor;
peki, ne ile geçinecekler? Yarınlarına çocuklarını,
torunlarını nasıl hazırlayacaklar?
İşte, mademki bir iş yapıyoruz, bu işi dört
başı mamur yapmak durumundayız. Yani köyün 8 bin dönüm
civarında, barajın üstünde olan, kuru tarım yapılan
arazisine projede bir değişiklik yapılarak, tadilat
yapılarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
burayı artı değeri
yüksek ürün yetiştirmek adına, ekolojik tarım adına, sulu
tarım yapılabilecek bir aktarmayla bu 8 bin dönüm arazi sulanabilir
hâle getirilebilir.
İki: Tarım Bakanımız gerçi burada yok ama Tarım
Bakanlığının biliyorsunuz hayvancılıkla ilgili
destekleme projeleri var. Mademki bu köyün üçte 2 toprağı sular
altında kalıyor, köyde hayvancılığın
gelişmesi adına Bakanlık herhangi bir köyde
uygulayacağı projeyi, bu Çakmak köyünde uygulayabilir ve insanlar
bundan sonraki ekonomik faaliyetlerini hayvancılık ve ekolojik
tarım üzerine geliştirebilirler. Ama bunların öncelikle Hükûmet
tarafından değerlendirilmesi lazım, öncelikle bir iş
yaparken yaptığımız bu işin eksisi nedir,
artısı nedir ve hangi noktada faydası vardır, hangi noktada
zarar veriyoruz, köylüye hesabının yapılması lazım.
Ben Sayın Çevre ve Orman Bakanımızın -Devlet
Su İşleri de onun bünyesinde olduğu için Sayın
Bakanımıza- ve Sayın Tarım Bakanımızın bu
konuyla ilgili dikkatlerini çekiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çakır.
Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali
Şahin.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinize saygılar
sunuyorum.
Edirne Milletvekili Arkadaşımız Sayın Rasim
Çakır, Edirnede yapımına başlanan Çakmak Barajıyla
ilgili bazı sorunları dile getirmek için söz aldılar, biraz önce
de kendilerini dinledik.
Değerli arkadaşlarım, bu barajla ilgili öncelikle
kısa bir bilgi vermek istiyorum. Çakmak Barajı sulama amaçlı bir
barajdır. Bununla ilgili ihale, geçtiğimiz yılın sonunda,
19 Kasım 2007 tarihinde yapılmıştır ve müteahhitle
sözleşme de bu yılın 14 Martında gerçekleştirilmiş
ve bir hafta sonra da yani 20 Martta da müteahhit işe
başlamıştır. Sözleşmeye göre işin süresi bin dört
yüz takvim günüdür. Şu ana kadar bu barajla ilgili 200 bin metreküp
kazı yapılmıştır, çalışmalar da hâlen devam
etmektedir. Baraj gövdesinin hazine ve orman arazileri içerisinde kalan
kısımlarında tahsis işlemleri
yapılmıştır. Bu alandaki sıyırma ve temel
kazıları da, biraz önce ifade ettiğim gibi, devam etmektedir.
Sayın Çakır, biraz önce bu barajdan etkilenecek olan ve
bu baraja da ismini veren Çakmak köyünden bahsettiler. Baraj aksının
geçeceği Çakmak köyünde arazileri baraj gövdesi altında kalacak olan
özel mülkiyet sahipleri ile ilgili Bakanlık ve Genel Müdürlük bu ayın
28inde, yani 28 Temmuzda uzlaşma için bir araya gelecektir. Bunun için bu
köyde yaşayan vatandaşlarımıza gerekli duyurular
yapılmıştır. Tabii, vatandaşlarımızın
bir kamu hizmeti ortaya konurken zarara uğramamaları
açısından onların ne gibi beklentileri olduğunu tespit
etmek ve kamu olarak da bu tespitler istikametinde vatandaşlarımıza
yardımcı olmak bizim görevimizdir, devletin görevidir ve devlet
yetkisini kullanan hükûmetin, hükûmetlerin görevidir.
Sayın Çakır, yine bu bölgeyle ilgili Çevre ve Orman
Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının görev alanına giren bazı önerilerde
de bulundu. İlgili bakan arkadaşlarımız bugün burada
bulunamıyorlar, ben onlar adına bu bilgileri sizlere aktarmaya gayret
ediyorum. Mutlaka sizin ortaya koyduğunuz bu önerileri ilgili bakan
arkadaşlarımız değerlendirmeye alacaklardır. 28 Temmuzda
taraflar bir araya geldiğinde, inşallah, bir sağlıklı
çözüm bulunur diye temenni ediyorum.
Tabii, bu arada ayrıca kamulaştırmayla ilgili
işlemler de bir taraftan devam etmektedir. Bu projeyle ilgili 2008
yılında 3 milyon YTLlik bir ödenek ayrılmış, ancak 7
milyon YTL ek ödenek talep edilmiştir. Demek ki bu yılın sonuna
kadar 10 milyon YTLlik bir harcama bu baraj için gerçekleştirilecektir.
Yine, bu yıl için 300 bin YTL olan kamulaştırma ödeneği de
1 milyon YTL ek ödenek verilmesi suretiyle 1 milyon 300 bin YTLye
çıkarılmıştır.
Benim bu barajla ilgili son olarak söyleyeceğim,
kuşkusuz ki bu tür imkânlarımızı Türk
tarımının gelişmesi için kullanmamız,
vatandaşlarımızın yararlanması için kullanmamız ve
bu konuda çok daha fazla gayret sarf etmemiz görevimizdir diye
düşünüyorum. İlgili bakanlık ve kuruluşlar Sayın
Çakırın ifade ettiği doğrultuda inanıyorum ki daha
ciddi şekilde konuyla ilgileneceklerdir.
Ben böyle bir konuyu gündeme getirdiği için Sayın
Çakıra, değerli milletvekili arkadaşımıza
teşekkür ediyor ve sizlere de saygılar sunuyorum efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere
vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun (6/695) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/79)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin sözlü sorular kısmının 283.
sırasında yer alan (6/695) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
BAŞKAN Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız ve 24 milletvekilinin, tekstil ve konfeksiyon
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/250)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tekstil ve konfeksiyon sektörü Türkiye'nin ekonomik anlamda en
önemli sektörlerinden biridir. Türkiye'de ihracatın başlıca
kalemlerinden biri olan tekstil ve konfeksiyon sektörü, çoğu zaman
ekonomik sorunlarıyla gündeme gelmektedir. İhracat içerisinde bu kadar
büyük öneme sahip olan tekstil ve konfeksiyon sektörü, ülke ekonomisine
yalnızca ihracat açısından katkı sunmamaktadır.
Ayrıca; ülkemiz gibi yoğun genç nüfusa sahip ülkelerde, önemli bir
istihdam kaynağı olma özelliğine sahiptir. Ülkemizde tekstil ve konfeksiyon
sektörü 2,5 milyon kişiye doğrudan, 10 milyon kişiye de
dolaylı istihdam sağlamaktadır. Sektör
çalışanlarının çoğunluğunu kadınlar ve
kırsal kesimden göç etmiş genç nüfus oluşturmaktadır.
Kayıt dışı çalıştırılan işçilerin
büyük bir kısmında ise çocuklar yer almaktadır. Ayrıca;
sektörde yaklaşık 2 milyon kişi kayıt dışı
çalışmaktadır. Dolayısıyla bu durum, tekstil
sektöründe sendikal örgütlenmenin önünü tıkamaktadır.
İşçiler, işlerini kaybetmekten korktukları için
örgütlenememekte, bu nedenle de büyük bir kısmı iş
yasalarındaki haklarından habersizdirler.
Türk sanayisinin hızla büyüyen sektörü olan tekstil ve
konfeksiyon fabrikalarının çoğunda iş
sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri ne yazık
ki alınmamakta, çalışma koşulları ile ilgili yasa ve
tüzüklere uyulmamaktadır. Çalışma saatlerinin uzun olması,
çalışılan mekanların temiz olmaması, ücretlerin
zamanında ödenmemesi gibi nedenler sektör
çalışanlarını olumsuz etkilemektedir. Ayrıca
çalışma alanlarının tümünde havalandırma, uygun
sayıda pencere ve klima konulmaması, makinelerin bakım ve
onarımının yapılmaması, tehlikeli maddelerin uygun
şekilde depolanmaması, sıhhi tedbirlerin ve yangın
güvenliğinin alınmaması da işçilerin sağlık
sorunları yaşamalarına neden olmaktadır.
Çalışanlarda genellikle sinüzit, duyma kaybı, astım-nefes
darlığı, bel ve kol ağrısı gibi benzer
rahatsızlıklar görülmektedir. Örneğin; tekstil ve konfeksiyon
sektörü içerisinde önemli bir yere sahip olan kot taşlama atölyelerinde
çalışan işçiler bu eksiklikler yüzünden sonu ölümle sonuçlanan
silikozis gibi ciddi hastalıklara yakalanmaktadırlar.
Tekstil ve Konfeksiyon sektöründe çalışan işçilerin
ciddi sağlık sorunları yaşaması denetim
mekanizmalarının yetersiz kaldığını ve bu konunun
daha ayrıntıyla araştırılmasını gerekli
kılmaktadır. Bundan dolayı, tekstil ve konfeksiyon sektöründeki
eksikliklerin belirlenmesi, çözüm yollarının tespiti ve
sağlık koşullarının korunması ve
iyileştirilmesi için, var olan standartların daha etkin hale
getirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün
104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid Yıldız (İstanbul)
2) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
3) Fatma Nur Serter (İstanbul)
4) Necla Arat (İstanbul)
5) Atila Emek (Antalya)
6) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
7) Mehmet Ali Susam (İzmir)
8) Birgen Keleş (İstanbul)
9) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
10) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
11) Ahmet Ersin (İzmir)
12) Nevingaye Erbatur (Adana)
13) Abdullah Özer (Bursa)
14) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
15) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
16) Tayfur Süner (Antalya)
17) Yaşar Tüzün (Bilecik)
18) Rahmi Güner (Ordu)
19) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
20) Nesrin Baytok (Ankara)
21) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
22) Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
23) Ali Koçal (Zonguldak)
24) Mustafa Özyürek (İstanbul)
25) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
2.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve 23 milletvekilinin, Mersin ili Gülnar ilçesinde meydana
gelen orman yangınının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/251)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
7.7.2008 tarihinde Mersin ili Gülnar ilçesinde meydana gelen ve
can ve büyük mal kaybı ile orman servetini yok eden yangına
zamanında ve yeterli müdahalede bulunulmamasının nedenlerini
araştırmak ve bu konuda ihmali bulunanları tespit etmek ile
yangından zarar gören yöre halkına yapılması gereken
yardımlar ile yanan ormanların yeniden oluşturulmasına
ilişkin alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla,
Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Vahap Seçer (Mersin)
3) Ali Oksal (Mersin)
4) İsa Gök (Mersin)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
7) Sacid Yıldız (İstanbul)
8) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
9) Birgen Keleş (İstanbul)
10) Nevingaye Erbatur (Adana)
11) Atila Emek (Antalya)
12) Abdullah Özer (Bursa)
13) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
14) Tayfur Süner (Antalya)
15) Yaşar Tüzün (Bilecik)
16) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
17) Necla Arat (İstanbul)
18) Nesrin Baytok (Ankara)
19) Ahmet Küçük (Çanakkale)
20) Rahmi Güner (Ordu)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Osman Kaptan (Antalya)
23) Fatma Nur Serter (İstanbul)
24) Ali Koçal (Zonguldak)
Gerekçe:
Mersin ili Gülnar ilçesinde 07.07.2008 günü saat 12
sıralarında meydana gelen orman yangınında özellikle
Delikkaya, Kavakoluğu, Tepeköy (Lapa), Korucuk, Çavuşlar,
Koçaşlı, Emirhacı, Beydili, Ulupınar köyleri tamamen ya da
kısmen zarar görmüştür. İki yurttaşımız
ölmüş, 50 civarında yurttaşımız kimisi hafif, kimisi
ağır yaralanmıştır.
CHP milletvekillerinin bölgede yaptığı incelemeler
sırasında; yangının çok geniş bir alanda etkili
olduğu, binlerce kızılçam ağacının
yandığı, evlerin, ahırların, samanlıkların,
meyve bahçeleri ve fidanlıkların tamamen yanıp kül olduğu,
küçük ve büyükbaş çok sayıda hayvanın telef olduğu tespit
edilmiştir.
Gülnar'da orman yangınının meydana geldiği
bölgede yaptığımız incelemeler ve
yurttaşlarımızdan aldığımız bilgilere göre;
Yangının elektrik iletim hatlarından meydana
geldiğini,
Yangına hemen ve etkin şekilde müdahale
edilmediğini,
Yangın söndürme ekip ve ekipmanının yeterli
olmadığını,
Köylerin boşaltıldığı ve köylülerin
söndürme faaliyetlerine sokulmadığını,
Görev alan mevcut ekiplerin yöreyi bilmediklerini, bu yüzden etkin
ve verimli çalışmadıklarını,
Yangın söndürmede görev alan ekiplerin sadece ormanı
söndürmeye çalıştıklarını, kendilerine talimat
verilmediği için başlangıçta
yurttaşlarımızın ev ve bahçelerindeki yangınına
müdahale etmediklerini,
Arazi engebeli ve dağlık olduğu için arazözlerin
etkili olamadığını, bu yüzden helikopterle müdahalenin
gerekli olmasına karşın başlangıçta yeterli
sayıda helikopterle müdahalede bulunulmadığı,
Gıda ve barınma yardımlarının
zamanında yapılmadığını,
Bu nedenlerle yangının hemen söndürülmediği,
zararların büyüdüğü görülmüştür.
Yaşananlar için, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel
Eroğlu "Olayın bir afet olduğu" ve Devlet Bakanı
Sayın Kürşad Tüzmen ise "yangının boyutlarının
korkutucu olduğu..." şeklinde değerlendirmelerde
bulunmuşlardır. Bu değerlendirmeler bizlerce de
paylaşılmaktadır.
Sonuç olarak, yörenin biran önce yangın öncesindeki ekonomik
konumuna taşınması gerekmektedir. Bununla birlikte, yanan
alanlar tekrar orman sahası ve bahçeliklere dönüştürülmelidir.
Ayrıca Türkiye gibi orman yangınları
açısından riskli bir ülkede, hala yangınlar
karşısında zamanında müdahale bulunulamaması ve
yeterli önlem alınamamasının nedenlerinin de ortaya konulması
son derece önemlidir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, yangın felaketine
maruz kalan yurttaşlarımıza yapılacak yardımların
ve yöre ormanlarının eski haline döndürülmesi için alınacak
önlemlerin Yüce Meclisimizce ele alınması son derece önem
taşımaktadır.
3.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 23 milletvekilinin, Bartın ilindeki
turizmin araştırılarak geliştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/252)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bartın, Karadeniz Bölgesinin batı bölümünde,
Bartında yazları sıcak, kışları
serin geçen ılıman bir deniz iklimi hüküm sürmektedir. Merkez,
Amasra, Ulus ve Kurucaşile olmak üzere 4 ilçesi, Arıt,
Kozcağız, Kumluca, Abdipaşa ve Hasankadı beldeleriyle
birlikte 268 köyü bulunmaktadır.
Tarihi Paphlagonia bölgesindeki antik kentlerden, Sesamos
(Amasra), Kromna (Kurucaşile) ve Erythinoi (Çakraz) Bartın
sınırları içerisindedir. Bartın 3000 yıllık
geçmişinden günümüze taşıdığı seçkin tarihi,
kültürel ve folklorik değerleriyle ve olağanüstü güzellik sergileyen
doğal turizm kaynaklarıyla önemli bir cazibeye sahiptir.
Bartında Kültür turizmine yönelik olarak; Helenistik, Roma,
Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait çeşitli eserlerin
sergilendiği Amasra Müzesi, Kale, Kuşkayası yol anıtı,
yer altı galerisi ve kiliseler ile Roma Meclis Sarayı
kalıntıları, Merkez ilçede; Aya Nikolas Kilisesi, höyükler ile
Osmanlı dönemi eserlerinden camiler, köprüler, hanlar, hamamlar ve
ahşap Bartın evleri, Kromna kenti kalıntıları olan
Tekkeönü Kalesi, 400 yıllık bir geleneği yansıtan el
sanatlarından ahşap yat ve tekne
yapımcılığı, Ağaç oymacılık ve
işleme işleri, telkırma ve işleme ürünleri
sayılabilir.
Fatih Sultan Mehmet'in görür görmez hayran kalıp,
lalasına "Lala Lala Çeşmi Cihan bu mu ola", Yani dünyanın
gözü bura mı, diye sorup hayran kaldığı Amasra ile
birbirinden güzel, İnkumu Plajı, Amasra Plajı, Çakraz
Plajı, Güzelcehisar, Mugada, Hatipler ve Kızılkum Plajları,
Kurucaşile, Tekkeönü ve Kapısuyu Plajları cennet
Bartın'ın önemli Deniz turizmi alanlarıdır.
Küre Dağları Milli Parkı, Uluyayla, Gezen ve
Ardıç Yaylaları deniz, ırmak, doğa gezi ve yürüyüş
alanları, Gürcüoluk Mağarası ile de aynı zamanda bir
doğa turizmi cennetidir.
Bartın kültürel, folklorik, doğal değerler
bakımından geniş bir potansiyele sahiptir. Merkez de bulunan
Fırınlı Kalesi, Çeştepe höyüğü, Manastırtepe
tümülüsü, Manastırtepe nekropolü, Deveciler tümülüsü, Sivritepe tümülüsü,
Durnuk kaya mezarları, Güzelcehisar kale kalıntıları,
Osmanlı dönemine ait ahşap evler önemli tarihi değerlerdir.
Amasra ilçesinde; yer altı galerileri, oyma mağaralar ve bedesten
kalıntıları, akrapol ve nekropol, Direklikaya, Tavşan
Adası, manastır kalıntıları, Boztepe mabet
kalıntısı, Roma köprüsü ve su kemeri, şehir hamamı,
kaymakamlık lojmanı ve Bahriye mektebi, antik kentin görünen
yüzleridir. 5 bin kişilik tiyatro, forum, şeref yolu, yer altı
çarşısı, akropol ve nekropol gibi bölümler toprak
altındadır. Ulus ilçesinde; Hasandede Türbesi, Şimşirli
Baba Camii ile Mirzaşah, Karahasan ve Kırtepeler höyükleri önemli
tarihi kalıntılardır.
Bartında her yıl yerel etkinlik olarak; Bartın
Tiyatro Festivali, Gazi Günü, Bartın Kültür, Sanat, Turizm ve Çilek
Festivali, Ahşap Tekne ve Yat Festivali, İnkumu Yaz
Şenliği, Ulus Doğa Festivali, Abdipaşa Kültür ve Tarım
Festivali, Bartın Kitap Fuarı, Amasra Yağlı Direk
Şenlikleri, Belgesel Film Günleri, El Emeği Göz Nuru Hediyelik
Eşya Fuarı, Amasra Fetih Günü düzenlenmektedir. Ayrıca
Bartın mutfağı, 100den fazla zengin yemek çeşidi ile de
yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.
Dünyada hızlı gelişen sektörlerin başında
gelen turizm; Ülkemiz açısından da gelişme potansiyeli en yüksek
sektördür. Dünya Turizm Örgütünün geleceğe yönelik projeksiyonlarına
göre, gelecek 40 yılda en hızlı ve düzenli büyüyecek sektör olarak
turizm gösterilmektedir. Dünya sıralamasına
bakıldığında ülkemiz turist sayısı
açısından 14. ve turizm gelirleri açısından 20. sırada
yer almaktadır. Ülkemiz mevcut potansiyeline
bakıldığında durumumuzun daha yüksek seviyelere
ulaşması ve yeni turizm alanlarının hızla
geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Sonuç olarak; Bartında; Bartın Valiliği, Amasra
Belediyesi ve Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Bartın Orman Fakültesi
Peyzaj Mimarlığı Bölümü tarafından turizmin geleceği
masaya yatırılmış, çalışma grupları
oluşturulmuş ve özellikle Amasrada oluşturulan sekiz adet
çalışma grubu çözüm önerilerini ve sorunları masaya
yatırarak hedeflerini belirlemişlerdir. Ayrıca Bartın ilimizin
ekonomik gelişimi için KOSGEB ile birlikte DPT tarafından Bartın
Yerel Kalkınma Projesi başlatılmış ve
Uluslararası Rekabet Araştırma Kurumu (URAK) tarafından
teknik danışmanlık sağlanarak turizm, yatçılık,
organik tarım ve mobilya olmak üzere dört kümelenme üzerinde
çalışılmış ve proje tamamlanmıştır.
Bu çözüm önerilerinin hayata geçirilebilmesi ile Bartın daha
yaşanabilir bir kent olacak, turizmi daha canlı hale gelecek, turizm
hizmet kalitesi artacak, doğal, tarihi ve kültürel değerler korunarak
sürdürülebilirliği sağlanacak, kent kültürüne sahip
çıkılacak, tanıtımların daha bilinçli ve doğru
bir şekilde yapılması ve turizme yönelik donanımların
uluslararası standartlara kavuşturulabilmesi sağlanacaktır.
Bu nedenle; Turizm kenti olan Bartın ilimizin; ülkemiz
ekonomisine katkı sağlayabilmesi, istihdam yaratabilmesi, turizm
yatırımcısının yöreye özendirilebilmesi, turizme
yönelik yatırım projelerinin devreye sokularak, bacasız sanayi
olarak adlandırılan turizmin geliştirilmesi ile ülke ve bölge
ekonomisine sağlayacağı katkıların
araştırılması amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
3) Tacidar Seyhan (Adana)
4) Cevdet Selvi (Kocaeli)
5) Tayfur Süner (Antalya)
6) Atila Emek (Antalya)
7) Birgen Keleş (İstanbul)
8) Eşref Karaibrahim (Giresun)
9) Hüseyin Ünsal (Amasya)
10) Gökhan Durgun (Hatay)
11) Abdulaziz Yazar (Hatay)
12) Canan Arıtman (İzmir)
13) Ahmet Ersin (İzmir)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) Mehmet Ali Susam (İzmir)
16) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
18) Faik Öztrak (Tekirdağ)
19) Tekin Bingöl (Ankara)
20) Sacid Yıldız (İstanbul)
21) Rahmi Güner (Ordu)
22) Fatma Nur Serter (İstanbul)
23) Necla Arat (İstanbul)
24) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 269) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 269 sıra sayısı ile
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu
tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi söz istemiştir.
Buyurun Sayın Hamzaçebi (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
49 ana madde, 7 de geçici madde olmak üzere toplam 56 maddeden
oluşan ve Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı adını taşıyan bu tasarı çok
çeşitli alanlarda düzenlemeler yapmaktadır.
İsminde Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu olmakla
birlikte, 56 maddelik tasarının sadece 10 maddesi bu Yasada
değişiklik öngörmektedir.
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda değişiklik
öngören maddeler dışında ikinci en büyük değişiklik,
toplu konut mevzuatıyla ilgili olan değişikliklerdir. Toplu
Konut İdaresini ilgilendiren değişiklik sayısı da,
madde sayısı da 7dir.
Bunun dışındaki maddelere
baktığımızda, Özelleştirme İdaresinden Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına, Devlet Hava Meydanları
İşletmesine, bir kısım kamu personelinin özlük
haklarına kadar çok çeşitli alanlarda düzenlemeler
yapılmaktadır.
(x) 269 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Yine, toplumumuzun çok önemli bir kesimini, özürlü bireylerimizi,
özürlü vatandaşlarımızı ilgilendiren, onların eğitimleriyle
ilgili olarak bu kesimi, özürlü vatandaşlarımızı
kaygıya sevk eden, mevcut haklarının ellerinden gittiği
endişesine yönelten çok önemli bir düzenleme vardır. Bu konulara
yönelik olarak düzenlenen tasarının çok önemli hükümler ihtiva
ettiği kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, tasarının on maddesiyle
değişiklik öngördüğü Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu 2003
yılı sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmiş ve
2006 yılında yürürlüğe girmiştir. Başlangıçta
yürürlük tarihi 2005 yılının başı olarak
öngörülmüş olmakla birlikte, geçiş döneminin uzamasına duyulan
ihtiyaç yürürlüğün bir yıl sonraya kaymasına yol
açmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak yasalaşmasına katkı
ve destek verdiğimiz Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, gerçekten, kamu
mali yönetiminde çok önemli düzenlemeler yapmıştır.
Parlamentonun bütçe hakkını genişletmiştir yani kamu
harcamalarının ve kamu gelirlerinin olabildiğince geniş bir
çerçevede Parlamentodan geçmesine imkân veren bir düzenleme
yapmıştır. Bu çerçevede, geçmişin kötü
alışkanlıklarını tasfiye edecek şekilde belirli
gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi diyebileceğimiz bir bütçe
ilkesi belirlemiştir. Bu ilke, 2000li yıllara kadar kamu mali
yönetiminde yaşadığımız fon ve benzeri
uygulamaların tekrarını önlemeye yönelik bir düzenlemedir.
Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeyle, Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanununun koymuş olduğu bu ilkeler çerçevesinde de, 2004
yılında çıkarılmış olan 5217 sayılı
Kanunla da kamu mali yönetimindeki özel gelir ve gider ödenek kaydı
uygulamasına son veren düzenleme yapılmıştır.
Şimdi, bu şekilde kuralları koyduktan sonra, her
fırsatta geriye dönüp çeşitli kamu kurumlarının
ihtiyaçlarını gerekçe göstererek tekrar belirli gelirlerin belirli
giderlere tahsis edilmesi olarak isimlendirebileceğimiz bütçe ilkesine
ters gelen bu uygulamayı her fırsatta görüyoruz. Bu yasada da, bu
tasarıda da bunun örneklerini görüyoruz.
Tasarıda yer alan, Millî Eğitim
Bakanlığına ait okul arsalarının
satışıyla DSİ ve Karayollarına tahsisi, taşınmazların
satışından elde edilen gelirlerin bu kurumların bütçesine
ödenek kaydedilmesi, TCDDye ait limanların özelleştirilmesinden elde
edilen gelirlerin kara yolu ve demir yolu yapımı amacıyla
Ulaştırma Bakanlığı bütçesine özel ödenek olarak
kaydı, özel gelir olarak bütçeye alınıp bu kuruma
-Ulaştırma Bakanlığına- ödenek olarak kaydedilmesi, bu
belirttiğimiz bütçe ilkesinin ihlalidir.
Değerli arkadaşlar, bunlar ilk bakışta
kulağa hoş gelebilir. Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis
edilmesi kavramıyla ne güzel bir buluş şeklinde bir
yanlış algılama içerisine girebiliriz. Aynı
yanlış algılamayı 1980li yıllarda fonlarda gördük. O
zaman fonlar ilk çıktığında müthiş bir buluş
olarak isimlendirilmişti. 2000li yıllara geldiğimizde fon
uygulamasının mali disipline, bütçe uygulamasına nasıl
zarar verdiğini ülke olarak gördük, yaşadık ve bu acı
tecrübeden sonra 2001 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti birkaç
istisna haricinde fonları tasfiye etti. Özel gelir ve ödenek kaydı
veya gelir ve ödenek kaydı uygulamaları da fon benzeri
uygulamalardır. Şimdi kulağa hoş gelebiliyor ancak istisnai
olarak yapılan düzenlemelerin giderek yaygınlık
kazandığını gördüğüm için istisnanın kurala
dönüşmek üzere olduğunu görüyorum. Bu doğru değil
değerli arkadaşlar, bundan vazgeçmek gerekir.
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu dışında,
ikinci olarak değineceğim önemli düzenlemeler, bu tasarıyla
merkezî yönetimdeki bazı kurumların imar planı yetkilerine
yönelik olarak yapılan düzenlemelerdir. Normalde imar planı
yapılması konusunda iki otorite vardır: Belediyeler ve
büyükşehir belediyeleri ve belirli kamu projeleriyle ilgili olarak da çok
sınırlı bir şekilde Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı.
Şimdi, AKP Hükûmetleriyle birlikte bu planlama sürecine, bu
plan otoriteleri arasına merkezî yönetime dâhil bazı kurumların
da dâhil edildiğini görüyoruz, bu kurumların imar planına
ilişkin yetkilerinin genişletildiğini görüyoruz. Toplu Konut
İdaresinin imar planı yetkisi, Özelleştirme İdaresinin imar
planı yetkisi -ki bu iki yetki bu tasarıyla da
genişletilmektedir- ve bunlara ilave olarak TCDDnin
taşınmazlarına yönelik olarak bu kuruma verilen plan
hazırlama ve yine bu kurum taşınmazlarına yönelik olarak
özel bir şekilde tanımlanmış ve
hızlandırılmış bir planlama süreci.
Değerli arkadaşlar, bunları doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Küreselleşmenin gayrimenkule olan talebi artırdığı bir
gerçektir. Özellikle 2001 krizinden, daha doğrusu 2001 yılında
Amerikadaki İkiz Kulelere yapılan saldırıdan sonra dünya
ekonomisinde meydana gelen olağanüstü büyümenin gayrimenkule olan talebi
zirve noktasına getirdiği, taşıdığı çok
açıktır. Yine bu büyüme sürecinin, dünyadaki büyüme sürecinin
yükselen ekonomilere çok geniş bir likiditeyi sevk ettiği bir
gerçektir. Bütün bunlar gayrimenkule olan talebi artırmış ve
gayrimenkul fiyatları olağanüstü yükselmiştir. Yine böyle bir
süreçte kentsel yenileme, kentsel dönüşüm gibi kavramların da
ülkelerin gündemine ve Türkiyenin gündemine girdiğini görüyoruz. Her iki
gelişme, hem kentsel yenileme hem gayrimenkule olan talebin
artışı, kent merkezlerindeki arsa talebinin
artışı anlamına gelmektedir. İşte Hükûmetin,
merkezî yönetimin kurumlarına, Özelleştirme İdaresine,
TOKİye, TCDDye vermiş olduğu bu yetki, kent merkezlerindeki
arsa talebinin de karşılanmasına yöneliktir. Kentsel
dönüşüm bir yönüyle kentin çarpık yapılaşmış,
sağlıksız yapılaşmış semtlerinin,
bölgelerinin modernize edilmesi, modernleştirilmesi ise öbür yanı da
kent merkezindeki arsa talebinin karşılanmasıdır.
Değerli arkadaşlar, TOKİye verilen imar planı
yetkisi bu tasarıyla genişletilmektedir. TOKİ, mevcut
yasasıyla kentsel dönüşüm alanında, gecekondu önleme
alanlarında, toplu konut alanlarında veya kendisine ait arsa ve
arazilerden konut uygulama alanlarında imar planı yapma yetkisine
sahipken, tasarı, TOKİnin mülkiyeti kendisine ait olan
taşınmazlarda konut alanı dışında, konut uygulama
alanı dışında da imar planı yapma yetkisine sahip
olmaktadır. Yani, TOKİ, İstanbulun merkezinde veya
Ankaranın merkezinde sahip olduğu herhangi bir taşınmaza,
konut alanı dışında, istediği fonksiyonu, örneğin
bir ticari alan fonksiyonunu, bir plaza fonksiyonunu verebilecektir. Bunun
kesinlikle doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.
Aynı çerçevede, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
taşınmazları için bu kuruma verilen ve bu kurumun
hazırladığı planların üç ay içerisinde belediye
meclisleri ve valilikler tarafından aynen veya değiştirilerek
kabul edilmesi, bu yapılmadığı takdirde Bayındırlık
ve İskân Bakanlığınca resen uygulamaya konulması
yolundaki düzenleme hukuka aykırıdır, Anayasaya
aykırıdır değerli arkadaşlar. TCDD gibi 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre özel hukuk hükümlerine tabi
olan bir kuruma imar planı yetkisi verilmesi ve onun için
hızlandırılmış bir imar planı tasdik süreci getirilmesi,
özel hukuk hükümlerine tabi herhangi bir anonim şirket için, herhangi bir
gerçek kişi için imar planı süreci tanzim etmekten daha farklı
değildir.
Değerli arkadaşlar, yine Özelleştirme
İdaresine verilen mevcut yasaya göre var olan imar planı yetkisinin
sit alanlarında birtakım kısıtlamalardan
kurtarıldığını görüyoruz. Tasarıyla yapılan
düzenlemeye göre Özelleştirme İdaresi sit alanlarında sahip
olduğu taşınmazların imar planlarını yaparken
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununun getirmiş olduğu kısıtlamalara tabi
olmayacaktır. 2863 sayılı Kanunun 17nci maddesine göre sit
alanlarında koruma amaçlı imar planı yapılır. Koruma
amaçlı imar planı, sözünü ettiğim maddede belirtilen uzmanlar
heyeti tarafından hazırlanır. Onun, orada tanımlanmış,
özel bir süreci var. Şimdi, Özelleştirme İdaresinin sit
alanlarında, örneğin İstanbulda sahip olduğu bir
taşınmaza yönelik olarak veya birden fazla taşınmaza
yönelik olarak ana kuralı değiştirip buradaki değeri
artırma gayesine yönelik olarak bir plan yetkisiyle
donatılmasını, kültür ve tabiat varlıkları koruma
mevzuatına aykırı olmak bir yana, kültür tarihimize bir
saygısızlık olarak görüyorum, kültürel birikimimize bir
saygısızlık olarak görüyorum.
Değerli arkadaşlar, bunlar hep kent merkezindeki arsa
talebini de sağlamaya, karşılamaya yönelik düzenlemelerdir. Bir
yönüyle değerin artırılması, bu değerin bütçeye
aktarılması gibi mali yanı olan bu düzenlemeler öte taraftan
kent merkezindeki yapılaşma yoğunluğunun
artırılmasına yöneliktir. Yapılaşma
yoğunluğunun büyük kentlerde artması, örneğin
İstanbulda artması, İstanbulda nüfusun artması demektir,
İstanbulda altyapı sorunlarının ortaya çıkması
demektir, İstanbulda trafik sorununun ortaya çıkması demektir,
var olan bu sorunların daha ağırlaşması demektir
değerli arkadaşlar. Bundan belki kısa dönemde mülk sahipleri
yararlanacaktır. Yoğunluğu artırılmış imar
planlarıyla mülk sahiplerinin değerleri kazanacaktır. Bundan
kısa dönemde herkes kazanıyor gözükecektir ama biraz önce
belirttiğim sorunlar, yarın 20-30 milyonluk İstanbul
karşımıza çıktığında, İstanbulda
herkes kaybedecektir. O sorunlar herkesin kaybedeceği bir İstanbul
yaratacaktır.
İstanbulda kişi başına düşen yeşil
alan 2 metrekaredir, Avrupa Birliği ortalamaları 14 metrekaredir. İptal
edilen çevre düzeni imar planında 2 metrekarenin
artırılmasına yönelik olarak bile bir çabanın
olmadığını görüyoruz değerli arkadaşlar.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi alt geçitlerde,
kavşaklarda icraatlarını anlatan birtakım ilanlar
asıyor, şu kadar su borusu döşedik, şu kadar yeşil
alan yarattık diye. Ben bir şey rica ediyorum: İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanımız, aynı kavşaklara,
aynı alt geçitlere kendi görev döneminde ne kadarlık alanı imara
açtığını, inşaata açtığını ilan
etmelidir. Böylece, İstanbullular, diğer icraatlar yanında
İstanbuldaki yapılaşma yoğunluğundaki
artışı da görebilmeliler. Öte taraftan, muhtemel bir
İstanbul depreminin İstanbuldaki riskli semtlerde tehlike
altında tuttuğu vatandaşlarımıza yönelik olarak,
onların yaşadığı binaların rehabilitasyonuna,
güçlendirilmesine yönelik olarak hiçbir düzenlemeyi görmüyoruz, bu konuda
atılmış bir adım görmüyoruz. Yarın muhtemel bir
İstanbul depreminde enkazın altında kalacak, hayatlarını
kaybedecek vatandaşlarımız, Hükûmetin, bu tasarının
ilgi alanına girmiyor. Bu tasarı, merkezî yönetimin
kurumlarının imar planı yetkisini artırarak, onun
sınırlarını genişleterek gayrimenkullere biraz daha
rant, biraz daha değer kazandırma gibi bir gayretin peşinde.
Değerli arkadaşlar, bunları doğru bulmadığımı,
bunları Türk insanının, İstanbuldaki, büyük kentlerdeki
insanımızın ihtiyaçlarıyla bağdaşır
görmediğimi ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, TOKİyle ilgili düzenlemelerden
bir iki tanesine daha değinmek istiyorum. TOKİye yönelik
çeşitli kanunlarla birtakım düzenlemeler bugüne kadar
yapıldı, TOKİ teşvik edildi. Toplu konut uygulamasıyla
görevli bir kurumun teşvik edilmesi son derece doğaldır. Güzel
işler de yapıyor TOKİ. Ancak verilen teşvikler hiçbir zaman
rekabeti bozmamalı değerli arkadaşlar. Örnek veriyorum: 80
metrekarenin altındaki sosyal konutlar için TOKİye teşvik
verirken TOKİyle aynı standartta ev yapan özel sektöre de aynı
teşviki vermek gerekir. TOKİ tapu harcı ödemezken özel sektör
tapu harcı ödüyorsa burada bir eşitsizlik vardır. Bu, rekabeti,
piyasayı bozar. TOKİyi destekleyelim, TOKİye kaynak verelim
değerli arkadaşlar. TOKİnin desteğini bu şekilde
yapalım. Hükûmetin yaptığı bir uygulama vardı, yurt dışı
çıkış harcı gelirini TOKİye vermişti. Ama
bakın, 2007 yılında da bu düzenlemede Hükûmet bir
değişiklik yaptı, TOKİnin yurt dışı
çıkış harcı gelirleri baş aşağı gitti.
2006 yılında 102 milyon YTL TOKİ yurt dışı çıkış
harcı geliri elde ederken 1 Nisan 2007de yapılan
değişiklikle bu harç 2007 yılında yarı yarıya
azaldı, 58 milyon YTLye düştü. 2008 yılının ilk
altı aylık toplamı 23 milyon YTLdir. 2008
yılının yıllık toplamı, 2006
yılının yarısına ancak denk gelecektir.
Önerim şudur: İddianız, o zaman 15 YTLye
indiriyoruz yurt dışı çıkış harcını 70
YTLden, istisnaları kaldırıyoruz, aynı geliri
sağlayacağız. demiştiniz. Aynı gelir tutmadı.
Yani uygulayacaksanız bunu bence doğru dürüst uygulayın,
uygulamayacaksanız gelin bundan vazgeçelim, 15 YTLlik yurt
dışı çıkış harcı uygulamasıyla
vatandaşları sınır kapılarında uğraştırmayalım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bekleme yok ama.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Gelin, bunu
kaldıralım değerli arkadaşlar, gelin, bunu
kaldıralım. 1980 öncesinde bu denendi, dış seyahat
harcamaları vergisi olarak. 80 sonrasında toplu konut fonu
vardı, yurt dışı çıkışında alınan.
Bunların başarısızlığı görüldü, bunlardan o
zamanki hükûmetler vazgeçti, tekrar getirdiniz. Bakın, kötüye
kullanım var, iyi çalışmıyor sistem. Gelin, bunu
kaldıralım. Eğer uygulayacağız diyorsanız da
TOKİye doğru dürüst kaynak sağlayalım bundan.
Değerli arkadaşlar, tasarının özürlü
vatandaşlarımızla ilgili çok önemli bir düzenlemesi var. 2005
yılında Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat
Kanununda değişiklik öngören bir kanun ile özürlü bireylerimizin
eğitimlerine veya rehabilitasyon hizmeti ihtiyacına yönelik bir
düzenleme yapıldı, Millî Eğitim Bakanlığına bu
görev verildi. Güzel bir düzenlemeydi. Bu çerçevede uygulama yürüyor.
Türkiyede özürlü vatandaşlarımızın
sayısına ilişkin sıhhatli bir bilgi yok ancak
bulabildiğim bilgileri sizle paylaşmak istiyorum: Türkiye
İstatistik Kurumunun 2000 yılında yapmış olduğu
bir istatistiğe göre nüfusumuzun yüzde 12,3ü yani 8,6 milyonu özürlü.
Bunu biraz daha belli gruplara indirgersek, ortopedik, görme, işitme, dil
ve konuşma ve zihinsel özürlü vatandaşlarımızdan -nüfusun
yüzde 2,58i yani- 1 milyon 800 bini bu gruba giriyor. Yetkililere sordum:
Sizdeki rakam nedir? Bana 1 milyon gibi bir rakam telaffuz edildi. Belki o da
doğru olabilir. Çünkü bu rakam eski bir rakam, eski nüfus sayımıyla
bu rakam belirlenmiş.
Şimdi, bunu 1 milyon olarak kabul etsek bile bu nüfusun
şu anda 194 bini bu eğitimi alıyor, özel eğitim ve
rehabilitasyon kurumlarının verdiği eğitimi 194 bin
kişi alıyor. 4 bini bunların eğitim alıyor, 190 bini
de rehabilitasyon merkezlerinde o belirlenen program çerçevesinde o hizmeti
alıyor. Güzel bir uygulama. Şu an devlete olan aylık maliyeti 70
milyon YTL düzeyinde. Ancak bu nüfusun, özürlü bireylerimizin toplam
sayısı dikkate alındığında bu rakamın
yükseleceği anlaşılıyor. Öyle anlaşılıyor ki
yükselen rakam Hükûmeti bu konuda bu harcamaları kısma yönünde veya
belli kurallara bağlama yönünde bir düzenlemeye sevk etti.
Değerli arkadaşlar, şimdi konuyu münhasıran
özürlü bireylerimizin eğitim süreleriyle ilgili olarak almamak gerekir.
Tasarı bu konuda eğitim süreleriyle sınırlı olarak
gerekli olan harcamaların Millî Eğitim Bakanlığınca
karşılanacağını öngörüyor. Bu eğitim süreleri
Bakanlık tarafından belirlenecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle bu yetkinin objektif kullanılmasını
gerektiren birtakım kurumsal düzenlemeler maddede yoktur. Madde bu yönüyle
özürlü bireylerimizi son derece endişeye sevk etmiştir. Onları
rahatlatacak, onları endişeden kurtaracak bir düzenlemeye ihtiyaç
olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca, özürlü bireylerimizin münhasıran eğitimi
olarak da almamak gerekir konuyu. Eğitim sürelerinin sonucunda bu
bireylerimizin iş becerilerini kazanması, birtakım sosyal
ortamlar içerisinde olabilmesi, yaşama ilişkin birtakım
becerileri kazanması da önemlidir. Bunları eğitim
programlarıyla sınırlı olarak almamak gerekir. Eğitim
programlarının bitiminde bile bu hizmetlere bu vatandaşlarımız
ihtiyaç duyabilir. Buna ilişkin ve diğer konulara ilişkin
maddelerde önergelerimiz vardır. Önergeler üzerinde
arkadaşlarımız gerekli açıklamayı yapacaktır. Ben
sözlerimi burada bitiriyorum, bitirirken hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçaya ait.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Partim ve
şahsım adına muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu tasarı önce alt komisyonda görüşüldü ve üzerinde
önemli değişiklikler yapılan bir tasarıdır. Öyle ki
muhalefetin eleştiri, öneri ve değişiklik önergeleri bir tarafa,
Hükûmet tarafından on dokuz adet değişiklik önergesi
verilmiştir. Daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler
sırasında da yine iktidar tarafından bu defa tam yirmi adet daha
değişiklik önergesi verilmiştir. Şimdi merak ettiğimiz
husus, Genel Kurul görüşmeleri sırasında Hükûmet kanadından
daha ne kadar değişiklik önergesi verileceğidir.
Değerli milletvekilleri, bu tutum Hükûmetin
hazırlıksızlığını,
kararsızlığını, yeterince analiz ve etüt
yapmadığını ve bilhassa bazı maddelerde niyetinin pek
de halisane olmadığını göstermektedir.
Tasarının 11inci maddesi ile 2985 sayılı
Toplu Konut Kanununa ek 13üncü madde eklenerek toplam 17 adet yeni kadro
tahsis edilmektedir. TOKİnin koruma ve güvenlik hizmeti, hizmet
satın alınması suretiyle özel güvenlik şirketlerince
sağlandığından, mevcut koruma ve güvenlik kadrolarında
çalışan 13 personelin yeni kadrolara atanması amaçlanmakta ve 4
adet kadro ayrıca ilave edilmektedir. Bu durum AKPnin kadrolaşma
gayretlerinin tipik bir örneğidir. Toplu Konut İdaresinin şu
anda toplam 331 adet personel kadrosu bulunmaktadır. Bu kadronun 300ü
dolu, 31i boştur. Acil personel ihtiyacı varsa öncelikle mevcut
boş kadrolarla karşılanması gerekir. Bunları ifade
ederken, her kurumda olduğu gibi TOKİde de mevcut personelin terfisi
için ihtiyaç duyulan bir kısım kadroların boş
bırakılması gerektiğini de göz ardı etmiyoruz.
Bu tasarıyla TOKİ Başkanlığına ve
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına her tür ve
ölçekteki planlar ile imar planlarını yapma, yaptırma, tadil
etme yetkisi verilmekte ve daha önce verilen yetkiler daha da
genişletilmektedir. Bu düzenlemelerle belediyelerde ve
Bayındırlık Bakanlığında olan imar yetkisi, bu
kuruma da verilerek imar planında bir karmaşa meydana
getirilmektedir. TOKİ Başkanlığına
bakanlıkların talebi hâlinde proje ve uygulama yapmak ve
yaptırmak yetkisi verilerek TOKİnin görev alanları ve yetkisi
alabildiğine genişletilmektedir.
Elbette TOKİ desteklenmeli, güçlendirilmelidir ve sosyal
faydası artırılmalıdır. Ancak tüm bu
değişiklikler TOKİyi kamu kurumları arasında ve
serbest piyasada imtiyazlı bir konuma getirmektedir. Kamu
arsalarını kullanması, imar planları yapabilmesi, bazı
vergi ve harçlardan muaf olması ve yapılan tüm bu düzenlemeler
TOKİyi kuruluş gayesinden uzaklaştırmakta, TOKİyi
serbest piyasa içinde haksız rekabet yapan ayrıcalıklı bir
kurum hâline getirmektedir. Hâlbuki 2985 sayılı Toplu Konut
Kanununun ana gayesi, dar gelirli vatandaşlarımıza sosyal konut
inşa etmek, gecekonduyu önleme faaliyetleri yürütmek, toplu konut alanlarına
arsa temin etmek, ferdi ve toplu konut kredisi vermek, afet mahallerine konut
yapımını organize etmek, iş ve istihdam yaratmak üzere
esnaf ve sanatkârlarımıza ait iş yerleri ve küçük sanayi
teşebbüslerini desteklemektir. Tamamen sosyal amaçlara yönelmesi gereken
TOKİ, lüks konutlara da yönelerek inşaat sektöründe özel
firmaları zor duruma düşürmektedir.
Tasarının 16 ve 17nci maddesiyle, 3292 sayılı
Vatani Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması
Hakkında Kanunda bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Buna
göre, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan gelir veya aylık
bağlanmayan ve sosyal güvenlik kurumlarına tabi olmayı
gerektiren bir işte de çalışmayan hak sahiplerinin
aylıklarının on altı yaşından büyük işçiler
için uygulanan otuz günlük net asgari ücret tutarı esas alınarak
ödeneceği öngörülmektedir.
Bilindiği üzere, savaşlara katılarak zaferler
kazanan, ülkemizi ve milletimizi en iyi şekilde temsil eden, Türk
kahramanlığını dünyaya tanıtan gazilerimiz 1005
sayılı Yasayla şeref aylığı bağlanarak
ödüllendirilmiştir. Ancak, 5595 sayılı Yasayla gazilerimiz
şeref aylığı açısından ikiye bölünmüş,
hiçbir sosyal güvencesi olmayan veya bir işte çalışmayan
gazilerin şeref aylıkları on altı yaşından büyük
işçiler için uygulanan asgari ücrete yükseltilmiş,
diğerlerininki aynı kalmıştır. Bu durum bütün gazilerimizi
üzmektedir. Şeref aylığında şeref
kavramının verdiği yüksek duygular dışında hiçbir
mülahaza gözetilmemesi gerekmektedir. Şeref payesi ayrım
gözetilmeyecek, hassas ve manevi motifi esas olan bir husustur. Bu yüzden tüm
gazilerimizin şeref aylıklarının ayrım
yapılmaksızın asgari ücrete yükseltilmesi gerekmektedir.
Tasarının 25inci maddesiyle, 3797 sayılı
Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun ek 3üncü maddesi değiştirilmektedir. Maddede,
asgari yüzde 20 özürlü bireylerden, özel eğitim kurumları
kapsamında açılan özel eğitim okulları ile özel eğitim
ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen destek eğitimini almaları
uygun görülenlerin eğitim giderleri, Bakanlık tarafından tespit
edilen toplam eğitim süreleriyle sınırlanmakta ve buna
ilişkin giderlerin, her yıl Maliye Bakanlığınca
belirlenen miktarının Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanacağı
öngörülmektedir. Yapılan bu düzenlemeyle, özürlülere verilen eğitim
ve rehabilitasyon hizmetlerine önemli sınırlama ve ödeneklerine
kısıtlama getirilmektedir.
Ülkemizde bulunan 1.740 adet özel eğitim ve rehabilitasyon
merkezinde toplam 190 bin öğrenci eğitim görmekte ve Millî
Eğitim ve Maliye Bakanlıkları verilerine göre, bu özel kurumlara
bütçeden her ay 65 milyon YTL ödeme yapılmaktadır. Bu düzenleme, son
birkaç yıl içerisinde sayıları artan özel eğitim
kurumlarını çok zor durumda bıraktığı gibi,
özürlüleri ve ailelerini de mağdur edecektir.
Bu yasa eğer olduğu gibi geçerse engelli bir birey
yaşadığı sürece yalnızca kırk dört hafta yani
toplam on ay eğitim alabilecektir çünkü engellilerle ilgili eğitim
programlarının süreleri kırk dört ile kırk sekiz hafta
arasında sınırlandırılmıştır. Sekiz
yıllık temel eğitimin zorunlu olduğu ülkemizde engellilerin
eğitiminin on ayda tamamlanması beklenmektedir.
Bu yasa yürürlüğe girdiğinde, bugün hizmet veren özel
eğitim kurumlarındaki öğrencilerin yüzde 90ından çoğu
on aylık eğitim süresini doldurmuş görüneceğinden
eğitimin dışına çıkarılacaktır.
Öğrencilerinin tamamına yakınını kaybeden özel
eğitim kurumları, yasanın yürürlüğe girmesiyle kendilerini
kapatmak zorunda kalacaklardır. Böylelikle, engellilerin çoğu
eğitim alabileceği kurumlardan mahrum kalacaktır.
2005 yılında AKP Hükûmeti zamanında
çıkartılan yasaya güvenerek özel rehabilitasyon merkezi açan binlerce
kişiyi yine siz yüzüstü bırakıyorsunuz. Eğer bu yasa
tasarısı olduğu gibi çıkarsa bu kurumlar
kapılarına kilit vuracak, bu kurumlarda çalışan binlerce
personel işsiz kalacak, devlet de kurumlardan aldığı
vergilerden mahrum kalacaktır.
Dünyada engelli sayısı 500 milyonu aşarken
Türkiyede engelli sayısı 8,5 milyona ulaşmaktadır.
Türkiyedeki nüfusun yüzde 12sini engelliler oluşturmakta ve Türkiye
engelli nüfusu oranı içinde birden fazla engeli bulunanların
oranı ise yüzde 11i bulmaktadır. Engelli gruplarına göre
Türkiyedeki engellilerin dağılımına
bakıldığında, yüzde 12lik oranın içerisinde yüzde
1,25i ortopedik, binde 60ı görme, binde 37si işitme, binde 48i
zihinsel ve yüzde 9u oranında diğer engelliler bulunmaktadır.
Kişisel ve ortak çabalar istenilen gelişmelerin
uzağında kaldığı için, her gün milyonlarca özürlü
ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadır.
Özürlüleri toplumun dışına iten, onları üretici yerine
tüketici yapan, sosyal bütünleşmelerini engelleyen en önemli sorun ise
özürlü ayrımcılığıdır. Siyasi irade özürlülerin
eşit birer vatandaş olmaları yönünde uzun dönemli planlar
yapamaz ve bunları uygulamaya dönüştüremez ise özürlüler alanında
çıkartılan yasalar ve düzenlemeler yetersiz kalacaktır.
Özel rehabilitasyon merkezlerinde verilen eğitimin bir de
sosyal boyutu bulunmaktadır. Engelli birey yalnız başına
değerlendirilecek tek bir kişi olarak düşünülmemelidir. Bir
çocuğun engelli oluşu tüm ailenin yaşamını
doğrudan etkilemektedir. Özellikle annesi yaşamının tüm
zamanlarını çocuğuyla geçirmek zorunda kalmaktadır, üretim
ilişkilerinde rol alamamakta, aile bütçesine katkı
sunamamaktadır. Engelli ailesi kendisini eksik hissetmekte, çocuğunu
toplumdan gizleyebilmektedir. Toplumdan soyutlanmış ortamlarda
yaşayan çocuklarda saldırgan eğilimler gelişmekte ya da bu
çocuklar dış dünyaya tamamıyla kapanmaktadırlar. Bireysel
ihtiyaçlarını dahi gideremez duruma gelmekte,
yaşadıkları sürece çevresine yük olarak kalmaktadırlar.
Eğitim yoluyla çocuk sosyalleşmekte, olabildiğince kendi
başına yaşamını sürdürebilir duruma getirilmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde engelli bireyler devlet
korumasındadır. Engellilik belirlendiği anda çocuklar devlet
korumasına alınmaktadır. Çocuğun bakımı,
korunması ve eğitimi, yaşadığı sürece devlet
tarafından sağlanmaktadır. Engelli çocuk, ailesi için bir
ayıp, bir yük olmaktan çıkarılmaktadır.
Engellilerin toplumla bütünleşmesinin önündeki en önemli
sorunlardan biri de eğitim konusunda
karşılaştıkları sorunlardır. Ülkemizde
engellilerin yüzde 97'sinin eğitim imkânlarından yoksun
kaldığı tahmin edilmektedir. Bu da sorunun bizdeki boyutu
hakkında yeterince fikir vermektedir. Bu eğitim oranıyla,
engellilerin sorunlarını çözmek, onları topluma
kazandırmak, toplumla bütünleştirmek mümkün değildir.
Rehabilitasyon ve araç gereç gereksiniminin yeterince
karşılanamaması da engellilerin toplumla
bütünleştirilmesinin önündeki engellerden birisidir.
Toplumsal talebi karşılamaktan uzak olması
nedeniyle eleştirilen Özürlüler Yasasının iyileştirme ve
özel eğitime ihtiyaç duyan zihinsel ve bedensel engelli çocukların
toplumsal hayata katılımı ve engellilerin bireysel, toplumsal
ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak verdiği yardımın
özel rehabilitasyon eğitim kurumlarınca uygunsuz raporlarla sabote
edildiği, eğitimin koordinasyonunun ve kalitesinin yeterli
olmadığı, yeterli uzman ve teknik donanımdan yoksun
olduğu şeklindeki iddialar, kamuoyunda birileri tarafından dile
getirilmektedir.
Eğer, bu bahsedilen sorunlar gerçekten varsa bu sorunun
nedeni, gerektiği gibi denetim yapılmamasıdır. Zimmet
defterine bakmak, yangın kovalarının boyasına bakmak
dışında bir denetim yapılsaydı bu tür konuları
şimdi dile getiriyor olmazdık. Eğer bu iddialar doğruysa
burada yeterli denetimi yapmayan Hükûmet sorumlu değil midir? Birkaç
merkez böyle yaptı diye tüm özel rehabilitasyon merkezlerini
cezalandırmak doğru değildir.
Değerli milletvekilleri, tasarının 26ncı
maddesiyle 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları
Hakkında Kanuna eklenen geçici maddeyle, daha önce
özelleştirilmiş bulunan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
limanlarından Hazine hesaplarında bekletilen paranın 293 milyon
YTLsi bütçeye gelir kaydedilmektedir. Gelir kaydedilen bu tutarı kara
yolları yapımında kullanılmak üzere Karayolları Genel
Müdürlüğü bütçesine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkili
kılınmaktadır. Ayrıca bu maddenin yürürlüğe
girmesinden sonra Devlet Demiryollarına ait limanların
özelleştirilmesinden elde edilecek gelirlerin tamamının bütçeye
özel gelir kaydedileceği, gelir kaydedilen bu tutarların yüzde
60ının kara yolu yapımı amacıyla Karayolları
Genel Müdürlüğü bütçesine, geriye kalan yüzde 40ının ise demir
yolu yapımında kullanılmak amacıyla Hazine
Müsteşarlığı bütçesine özel ödenek kaydedileceği
öngörülmektedir.
Tasarının 29uncu maddesiyle 4706 sayılı
Kanuna eklenen geçici 10uncu maddede yapılan düzenlemeyle, hazineye ait
olup Karayolları ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüklerine
tahsisli veya kullanımında olan taşınmazların
satışından elde edilecek gelirlerin bir yandan bütçeye gelir,
diğer yandan bu kurumların yapım ve bakım hizmetlerinde
kullanılmak üzere bu kurumların bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye
Bakanı yetkili kılınmaktadır.
26ncı, 29 ve 43üncü maddelerdeki bu düzenlemeler, mali
disiplini daha da bozmaktadır. Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis
edilmesi yaygın ve mutat bir uygulama hâline getirilmektedir. Kamu
kaynakları satılarak âdeta kuruma özel fonlar
oluşturulmaktadır. Kamu kaynakları ile kamu kurumları
içinde oluşturulan özel fonların bütçe disiplinini nasıl
bozduğu, kamu hizmetlerini merkezî hükûmet tarafından planlanamaz ve
yönlendirilemez hâle getirdiğini ve bu fonların tasfiyesinde
yaşanan güçlükleri çok yakın dönemden hatırlıyoruz. Bu uygulamalarla
mali yapımız disiplinsiz ve savruk bir karakter göstermektedir.
Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsisi uygulaması esasında
istenen amacı gerçekleştirmekten uzak bir uygulamadır. Neticede
o kuruma bütçeden verilmesi gereken ödenek, tahsis edilen gelir kadar azaltılarak
verilecektir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun
5inci maddesinde kamu maliyesinin temel ilkeleri
sayılmıştır. Bu maddede kamu mali yönetiminin uyumlu bir
bütün olarak oluşturulup yürütüleceği, maliye politikasının
makroekonomik ve sosyal hedefler ile uyumlu bir şekilde
oluşturulacağı, kamu mali yönetiminin mali disiplini
sağlayacağı, kamu idarelerinin mal ve hizmet üretimi ile
ihtiyaçlarının karşılanmasında ekonomik veya sosyal
verimlilik ilkelerine uygun olarak maliyet-fayda veya maliyet-etkinlik ile
gerekli görülen diğer ekonomik ve sosyal analizlerin
yapılacağı belirtilmektedir.
Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelir, gider,
tahsilat, ödeme, nakit planlaması ve borç yönetiminin hazine
birliğini sağlayacak şekilde yürütüleceği 6ncı maddede
hükme bağlanmıştır.
Bütçe ilkeleri, yine 13üncü maddenin (g) fıkrasında
belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesinin esas olduğu
açıkça belirtilmiştir.
Bütün bu hükümlere rağmen, AKP Hükûmeti kamu mali yönetimine
ilişkin bütün ilkeleri ve kanun hükümlerini hiçe saymaktadır. Gerek
alt komisyonda gerekse sonraki Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri
sırasında Hükûmete yönelttiğimiz şu sorulara cevap
verilmemiştir: Kara yolları yapımı nedeniyle tahakkuk
ettiği hâlde ödenmeyen ne kadar hak ediş borcu bulunmaktadır?
Türkiye Cumhuriyeti Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından
dış kredi kaynaklarıyla yapılan ve hâlen yapımı
devam eden kara yolları projeleri hangileridir, tutarları ne
kadardır ve bu krediler hangi kaynaklardan temin edilmiştir? Bu
tasarının kanunlaşıp yürürlüğe girmesinden sonra AKP
Hükûmeti tarafından özelleştirilmesi düşünülen Devlet
Demiryolları limanları hangileridir? Belirli gelirlerin belirli
giderlere tahsisi yöntemiyle hangi kara yolu ve demir yolu projeleri
gerçekleştirilecektir? Bu sorulara cevap verilmemiştir.
Tasarının 29uncu maddesindeki geçici 9uncu madde
düzenlemesiyle, hazinenin özel mülkiyetinde bulunan ve Devlet Hava
Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğüne tahsis edilen veya
kullanımına bırakılan taşınmazlar, Maliye
Bakanlığınca Devlet Hava Meydanları İşletmesi
Genel Müdürlüğüne bedelsiz devredilmektedir. Bu düzenlemenin, Devlet Hava
Meydanlarını özelleştirme faaliyetinin bir adımı
olduğu endişesini taşımaktayız.
Tasarının 29uncu maddesiyle, Hazineye Ait
Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Hakkında Kanuna
geçici 8inci madde eklenmekte ve bu düzenlemeyle hazinenin özel mülkiyetinde
bulunan taşınmazlar üzerinde lehlerine kırk dokuz yıldan az
süreli olarak irtifak hakkı tesis edilenlerin irtifak hakkı ve
kullanma izni sözleşmelerinin süresi kırk dokuz yıla
çıkarılmaktadır. Bu durum tek taraflı menfaat
sağlamaktır.
Tasarının 3üncü maddesiyle, Millî Eğitim Temel
Kanununun 51inci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında
değişiklikler yapılarak, Millî Eğitim
Bakanlığına tahsisli hazine mülkiyetindeki
taşınmazların satışına fırsat verilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu düzenleme her konuya rant
açısından bakan, rant ve ticari hesapları eğitimin önüne
geçiren bir anlayışın tezahürüdür. Bu düzenlemeyle Hükûmetin,
bilhassa büyük kentlerimizdeki çok kıymetli yerlerde bulunan okulları
ve arsalarını satarak gelir temin etmek ve bu gelirlerin okul
yapımı ve bakımında kullanılmasını
amaçladığı anlaşılmaktadır. Konunun iyi etüt
edilmediği, getireceği fayda ile mahzurların birlikte
değerlendirilmediği görülmektedir. Konu, sosyal fayda ve maliyet,
şehirleşme, çevre ve trafik düzeni ve altyapı
açısından yeniden değerlendirilmelidir. Burada belirli
gelirlerin belirli giderlere tahsisiyle, yine bütçe ilkesi ihlal edilmektedir.
Bağış ve yardımlarla vatandaşlarımıza okul
yaptırtma politikasından sonra şimdi AKP Hükûmeti bütün dikkatini,
ne var ne yok bütün kamu taşınmazlarını ve
kaynaklarını satışa yöneltmiştir. Yapılması
gereken: Kayıt dışı ekonominin önlenmesine ve vergi
gelirlerinin adil ve sağlıklı bir şekilde
artırılmasına öncelik verilmelidir.
Muhterem milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Gruplar adına üçüncü söz Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplanda.
Buyurun Sayın Kaplan.
DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Demokratik
Toplum Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum.
Zaten yasanın ismine baktığımız zaman,
bir yanda Kamu Mali Yönetimi bir yanda Kontrol Kanunu bir yanda da
Bazı Kanunlar bazı bazı kanunlar yani farklı farklı
kanunlar farklı farklı konular
İhtiyaca binaen hepsi bir araya
getiriliyor, bir torba yasa hâline getiriliyor. O torba yasa da uygulamada
ihtiyaca binaen son iki aydır çıkan bütün yasalar o çerçevede
çıkarılıyor. Bu yasayı da çıkardıktan sonra
inanın Maliye Bakanı, Başbakandan da, en büyük devlet
yetkilisinden de daha yetkili, mali kontrolü, tasarrufu sağlayan
yetkilerle donatılmış olacak. Böyle bir yasa tasarısı
üzerinde konuşacağız.
Zaten dikkat ederseniz deniliyor ki: 5018 sayılı Yasa
çıktıktan sonra son iki yılda meydana çıkan bazı
teknik sorunları, ifadeleri, uygulamaları düzeltmek, denetlemek
amacıyla biz bu yasayı çıkarıyoruz. Oysa -yeri
geldiğinde bahsedeceğiz- Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da
var. Onları da nasıl dolanırız, onu aşarız?
gibi maddeler var.
Bakın, 1inci maddeden başlayacağım. 1inci
maddenin gerekçesinde deniliyor ki:
mobil telekomünikasyon pazarında on
beş yıllık bir süre için 2nci tip telekomünikasyon
ruhsatıyla yetkilendirilecek sanal mobil alanında hazine payı
alınması
Şüphesiz bu tür hizmetler yapıldığı
zaman devlet hazine payını alacak, altyapısını
sunuyorsa bu özel sektöre, sermayeye, bütün devletin topraklarını
sunuyorsa, iletişimini sunuyorsa elbette ki oradan pay alacak yani kâr
eden sermayeye bu hizmeti sunduktan sonra tabii ki pay alacaksınız.
Ama şunu sormak istiyorum samimi olarak: Türkiyede on beş milyon cep
telefonunun üzerine çıkıldı, on beş milyonun üstüne
On
beş milyon cep telefonundan sabit aidat ücreti alınıyor,
alınan konuşma ücretlerinin yüzde 65i de vergi. Şimdi, konuşma
ücretinin yüzde 65i vergi. Kardeşim, bu vergiyi azaltmayı
düşünmeyecek misiniz? Tamam, alın, alın da ya hazine
payını o şirket bu sefer bu verginin üzerine tekrar koyup
vatandaşa yansıtırsa?
İşte, felsefemiz burada ayrışıyor
AKPyle, Hükûmetle. Yani biz milyonlarca insanımızın şu an
bakkal dükkânında, kahvehanede, hiç siftah etmeden dükkânını
kapatan tekstil mağazalarında -fırıncı hariç ki özel
bunlar, zorunlu tüketim gıdaları olan yerler- birçok yerde yaprak
kımıldamazken, borçlar ödenmezken herkesin cep telefonlarından
dolayı icra takiplerine takıldığı, bu konuda
intiharların çoğaldığı bir dönemde sadece bu
olası önümüzdeki dönem 2nci tip telekomünikasyon
yatırımlarını da dikkate alıp hazineye para almak iyi.
Ee, vatandaşı nasıl düşüneceğiz? O yanı da Allah
kerim deyip bir kenara bırakıyoruz. Bu bir yanı.
Şimdi, 2nci maddede, bakıyorum TOKİ rakamları
şahane, 61 spor salonu, bilmem kaç tane şey. Ya, Allah için rica
ediyorum Sayın Bakandan, Sayın Spor Bakanımızdan da,
şu TOKİ bir de Şırnakta
Silopili gençler bir dosya
gönderdi bana. Şırnak merkezi, Silopideki spor kulübü, Cizre Spor
Kulübü, Uludere, Beytüşşebap -kendi ilimden söylüyorum- şu
hizmetlerinden bir kısmını da bize, Şırnaka, o
gençlere gönderseler -ki en çok gözetilmesi gereken gençlik de oradaki gençliktir,
şüphesiz onu da ifade edeyim, ben bunu bir ayrımcılık
olarak söylemiyorum, ama- seksen altı yıllık cumhuriyetin,
seksen yedi yıllık cumhuriyetin, uygulamaların getirdiği
ihmalle hiçbir tesisi olmayan Silopi Spor Kulübü gelip diyor ki: Belediye arsa
verse, Bakanlık da biraz yardım etse, spor kulübümüzü güçlendirsek
iyi olur. Tabii ki iyi olur. Bu hizmetleri de TOKİ yaparken
kadrolarını tamamlasın, ama hizmeti de adil
dağıtsın. Biz bunu diyoruz, yani muhalefet olarak bunu
söylediğimiz zaman, yani halkın da sesini duyurmak istiyoruz.
Şimdi, bu Hazine avukatlarına icra takibi. Bunlar teknik
konular, yani ben buna takılmak istemiyorum, ama 7nci maddede Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, Karayolları, Havayolları
olayları var, münhasıran da buralardan alım-satım,
yap-işlet-devret boyutuyla bir gelir elde edilmesi düşünülüyor.
Şimdi, bunu da anlayabiliriz, ama ilginçtir, uygulama
sorunlarından kaynaklanan bu tasarı, nedense
Yap-İşlet-Devret Yasası çıktıktan sonra o yasayı
tamamlamak üzere çıkan bir yasa. Yap-İşlet-Devret Yasası
daha çıkalı iki ay oldu. Ee, peki iki ay içinde
çıktığına göre daha uygulanmayan Yap-İşlet-Devret
Yasasının hangi uygulama sorunu var, hangi göleti
sattınız, hangi barajı sattınız, hangi limanı
sattınız da sorun yaşadınız, daha belli değil,
ama bu yasa onu tamamlamak üzere konulmuş.
Şimdi, burada şeye dikkat etmek istiyoruz. Devlet
Demiryolları, Hava Meydanları, Karayolları ve kıyı
şeritleri, üç noktaya biraz değinmek istiyorum. Şimdi
Kıyılarımızdaki tesisler diyor 9uncu madde.
bazı
sanayi kuruluşlarının yatırımı kendilerinin
gerçekleştirmesi kaydıyla iskele, dolgu, liman yapma izni
verilmiştir. diyor.
Şimdi, 1987 yılından sonra yapılan
düzenlemeler de dikkate alınarak; şimdi, bu kadar basit mi, bu kadar
masum mu bu tasarı? Şimdi bu, bu kadar bu cümleyle
sığdırılabilecek kadar basit mi? Şimdi, Tuzlada 100ü
aşkın cinayet, iş kazası yaşanırken, siz Tuzla
kıyı şeridinde olan bir yer olarak orayı kırk dokuz
yıllığına, sağlık güvencesini, iş
güvencesini, sosyal güvencesini sağlayamamış şirketlere
nasıl vereceksiniz, hangi vicdanla bunu teslim edeceksiniz? Yani bunu
hazırlamadan, aşmadan, orada bunu hak edecek şirketleri bulmadan
teslim etmek doğru mudur? Bu yetkiyi alırken, kullanırken bunun
öngörüleri çok önemli.
Bakın, diyor ki: İskele, dolgu ve liman yapım izni
verilmiştir. Bir taraftan, Turizm Strateji Planı
çıkaracaksınız 2023- Cumhuriyetin 100üncü yılı için.
Buradan biz de sorduk, soru önergelerimiz oldu. CHPnin de bu konuda
araştırma önergeleri oldu. İğneada- Kıyıköy
ekokent turizmi kurulacak, on ekokent turizmi kurulacak bu bölgede bir çimento
fabrikası yükselmiş, ikinci çimento fabrikası kuruluyor. Bu
çimento fabrikası da ormandan, turizm alanlarından geliyor turistik
limana; yat limanı olması gereken limanda çimento fabrikası
iskelesi kuracak. Şimdi, bu yasayla siz kalkıp bir taraftan turizm
ekokenti ilan ederseniz o alanı, turizmini de mahvederseniz,
ormanını da mahvederseniz, denizini de mahvederseniz,
balıkçılığını da mahvederseniz, sadece üç
beş şirket, açgözlünün karnı doysun değil, paralarına
para katsın diye çevreyi felakete sürüklerseniz, bu yasa da ona hizmet
ederse elbette ki biz bu yasaya muhalif kalırız.
Bu kıyılarımızdaki tesisler konusu yakın
zamanda basındaydı. Bodrum Güllükte bakıyorsunuz deniz
dolmuş. Denize geliyor şantiye arabaları kum çekiyor, denizi
dolduruyorlar. Proje yok, izin yok, ruhsat yok. Kıyı, deniz, tarih,
ilgili bakanlık
Bakanlık sonradan diyor ki: İzin, ruhsat olmaz,
turizm... Yahu, bu ülke bu kadar başıboş mudur? Bu kadar rahat,
herkesin istediği yerde denizi dolduracağı, herkesin
istediğinde turizm tesisi kuracağı, herkesin istediği yerde
ağaç keseceği, herkesin istediği yerde
Bu ülkenin denizi, bu
ülkenin 73 milyon insanınındır. Bu 73 milyon insanının
bedeller ve savaşlar uğruna aldığı bu toprak ve denizi
kendi babasının malı gibi kullanacak. E, atasözümüz: Devlet
malı deniz, yemeyen domuz. Böyle bir anlayış ve felsefeyle
hareket edecek açgözlülere karşı elbette ki devletin ve muhalefetin,
Hükûmeti ve muhalefetiyle karşı çıkması gerekiyor.
Karşı çıkması gerekiyor ki, elbette ki turizmimizin
kösteklenmesi, açılımının engellenmesi
Bu konuda böyle bir
düşünce kaygısıyla hareket etmiyoruz ama Bodrum gidiyor, gitti
Bodrum! Marmaris de zaten apartman kentlere döndü.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Bilmediğiniz konularda
konuşuyorsunuz!
HASİP KAPLAN (Devamla) Bildiğim
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Gelin biz size izah edelim
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, Bodrumda
Gümüşlüke gidin
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Bodrumu, Marmarisi bana
sorun
HASİP KAPLAN (Devamla) Gidin Gümüşlüke,
Gümüşlükte o güzelim doğanın
Bir de karşı tepeye
bakın, binlerce, tek ağaç olmayan kutu kutu evler görürsünüz.
Eğer onun adı turizmse öyle turizm batsın! Eğer o türse
imar, o türse kültür, o türse gelecek; bir yağmada o tür bir inşaatta
turizmi, denizciliği görüyorsanız öyle bir anlayış
batsın! Biz böyle bir anlayışa asla izin vermeyiz!
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Yanlış
biliyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Nasıl bilmeyiz Bodrumu! Ben
Şırnak Milletvekiliyim, Bodrumu da bilirim, Antalyayı da
bilirim, denizi de bilirim, denizdeki açgözlüleri de bilirim, yağmayı
da bilirim. Nasıl iktidar hırslarıyla kimlerin ortak
olduğunu, hangi sermaye şirketleriyle Gümüşlükü kimlerin
kaptığını, hangi yabancı toprak
satışlarıyla kimlerin Gümüşlükte, hangi ülkenin
Gümüşlükte, hangi ülkenin başka bir yerde, Yalıkavakta
topraklar aldığını biliyoruz. Bize bunu kimse anlatmaya
kalkmasın, bildiğimiz konulardır. Göz var bilmeye gerek yok ki,
gözünüz rahatsız olmuyor mu Gümüşlükte o tepelere bakan o koskoca
binlerce kutu kutu gibi Bodrum evlerinde suyu yok, kanalizasyon yok, hiçbir
şeyi yok, denizi kirletiyor? Kim izin veriyor bunlara, kim veriyor yani
kim? Yani bunun bir politikası yok mu, Hükûmetin, altı senedir iktidarsınız?
Yani Bodrum elden gidiyor, Marmaris elden gidiyor, Antalya elden gidiyor. Siz
doğa turizmini, çevre turizmini, dağ turizmini, bırakın o
termal turizmi, öbür alanları, daha kullanmadığınız yatak
kapasitenizle yakında turizm dibe vuracak. Bakın açıkça
söylüyorum, İspanyayla, İspanyadaki yatak kapasitesiyle
kapışamazsınız, yarışamazsınız.
Şimdi, kara yollarını da satmaya
başlayacağız. Güzel, hizmet sektörü, evet, yapalım
Bakın, şimdi, geçen seçimlerde, 22 Temmuz
Uludereye bağlı
bir belde var, Uzungeçit beldesi, eski ismiyle Derahine ve bu halk
sandığa gitmedi, oy kullanmadı. Dedik ki:
Şimdi, bu gerçekliğimiz karşısında
kıyı kenar çizgisi olgusuna girdiğimiz zaman sinirleniyor
arkadaşlarımız. Ya arkadaşlar niye sinirleniyorsunuz?
Şimdi Yap-İşlet-Devret Yasası çıktı, iyi
Haydarpaşa Garını satacaksınız. Ben küçüklerden
bahsetmiyorum. Ee kardeşim, Haydarpaşa Garını satarken
millete sormayacak mısınız, Kadıköylülere sormayacak
mısınız, oradaki sivil toplum örgütlerine sormayacak mısınız?
Üç tane, dört tane proje ortaya koyup, hangi proje daha güzel, daha iyi hayata
geçer, hangisi halka hayırlı, hangisi ne hizmet getirir? Koyun
projeleri, hiç olmazsa Kadıköyde, hiç olmazsa İstanbulda bir referandum
yapın, halka deyin ki: Hangisini beğeniyorsunuz? Tıpkı
deniz otobüsleri gibi. Bakın, doğru olana doğru diyoruz, güzel
olana güzel. Öyle bir kompleksimiz yok. Öyle külliyen ön yargılı
değiliz. Deniz otobüsleriyle ilgili İstanbullulara soruldu, denildi
ki: Alın size altı tane model; klasik, modern, şu şu.
İstanbullular seçti ve Büyükşehir de yaptı. Bravo. Doğru
olana doğru, güzel olana da güzel
Ama bu yasa çıktığı
zaman, kardeşim bu Mecliste en başta bu milletin vekili olarak bizim
bilme hakkımız var: Kim iştahlanıyor oraya, kim talipli? Kaç
yıllık bir proje? Ne düşünüyorsunuz? Marmarayla gelen krediler
nerede düğümleniyor? Evet, Bostancıdan Yenikapıya geçerken
bütün güzergâhlar değişirken hepsi tamam, kim ne kazanıyor, halk
ne kazanıyor? Siz, kim ne kazanıyor diye düşünebilirsiniz. Ben,
halk ne kazanıyor, emekçi kesim ne kazanıyor, dükkânını
siftah etmeden kapatan, ücretini, maaşını doğal gaza,
elektriğe yetiştiremeyen ve KEY ödemeleri bile haciz tehdidi
altında olan vatandaş ne düşünüyor, ona bakıyorum.
Şimdi, yap-işlet-devretle göletler satılacak. Peki,
mevcutların durumu ne? Maalesef, vahim. Bizim bir göletimiz vardı,
hiçbir zaman su eksilmezdi, Dirsekli Göleti. Oradan geçerken baktım,
kurumuş, ki hiçbir zaman kurumayan
Ne oldu? dedim. Vallahi, sahipsiz,
vanası kırıldı, kapısı kırılınca
barajın suları boşaldı, kurudu. dediler. Yani, milyarlarca
lira para harca oraya Devlet Su İşleri olarak, göz göre göre,
vanası kırıldı diye bir barajın suları
boşalsın. O kadar da sorumsuzluk olur mu? Ondan sonra da
satayım, gel, yüzde 10-15 katılım payı var, vereyim size;
al sana, bunun adı oldu kurtuluş. Ekonomi bu değil.
Tehlikeli bir madde daha var burada: Vakıflar ve hazine
arazilerinin trampası.
Bir tane tehlikeli madde daha var: Tarihî binalar işlevini
görmediyse, bunların yapılması, satılması,
onarılmasının yetkilendirilmesi, diyor.
Yirmi dakika yetmiyor, o kadar çok madde var ki
Bunların
içinde bir de öyle bir şey anlatılıyor ki, kıyı
yağmasından tutun GAP kapsamına demeyeceğim ama sadece bir
örnekle bağlamak istiyorum. Millî Eğitim Bakanlığının
okulları
Eğer, Millî Bakanlığının
okullarını satarak turizm geliri kazanmak istiyorsanız size daha
cesaretli bir örnek vereceğim. Yani, söyleyince bazı arkadaşlar kızıyorlar
ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Kaplan,
lütfen tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) Yani, bağışlayın
beni. Evet, bazı okullarımız var, eskimiştir, ihtiyaca
cevap vermez, değiştiririz. Kardeşim, şehir merkezlerinin
hepsi kışla, askerî birlik. Gelin, daha modern alanlara onları
çekin, o merkezleri daha güzel, devletin kendi tesislerine veya farklı
şeylere çevirme cesaretini gösterin. Doğrusu budur, gelin onu
konuşalım, hep birlikte konuşalım; akıl, mantık
yolu birdir.
Şimdi, burada deniliyor ki yine yasanın içinde:
Bazı yerlerdeki özel ağaçlandırmaların belediyelere
aktarılması. Kardeşim, özel ağaçlandırmayı
belediyelere nasıl aktaracaksın? Aktarırsın, anladık.
Ya, Cizre Parkı
Cizre Parkını Cizre Belediyesi yaptı,
Millî Emlak gitti, kıyı şerididir diye Cizre Parkını
ellerinden alıyor. Belediyenin ağacını diktiği, bütün
işlemlerini yaptığı, baktığı, çöpünü
topladığı, tesislerini kurduğu parkı Cizre
Belediyesinden al. Niye? Cizre Belediyesi DTPlilerin elindedir. Bu kadar
düşmanlık olmaz. Biraz daha dikkatli olmak zorundayız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Son grup konuşmacısına geçmeden evvel,
şahıslar adına aynı anda gelen söz talepleriyle ilgili
yapılan kura çekiminde; birinci söz hakkı Sivas Milletvekili
Sayın Mustafa Açıkalının, ikinci söz hakkı Edirne
Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslunun, şayet arkadaşlarımız
konuşmadığı takdirde üçüncü sırada İzmir
Milletvekili Sayın Harun Öztürk, dördüncü sırada da Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç var.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sivas
Milletvekili Sayın Mustafa Açıkalın.
Buyurun Sayın Açıkalın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Mali Yönetimi ve
Denetimi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun
Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi adına
görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun, bilindiği üzere, birçok kanunu bünyesinde
bulunduran bir torba yasadır. Zaman zaman bu tür yasalar, kamu
kaynaklarının daha etkin, verimli kullanılması, yeni kaynak
ihtiyacı, uygulamalarda ortaya çıkan düzenleme gereği ve
ihtiyaçların gerektirdiği düzenlemeler, aynı şekilde kamu
personel özlük haklarına ilişkin düzenlemeleri içeren bir
yasadır.
Bu yasa, on maddesiyle Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununu
ilgilendirmekte, yedi maddesi TOKİnin işletmesini
yaptığı, yönetimini yaptığı Toplu Konut Kanunu;
iki maddesi İmar Kanunu, iki maddesi Millî Piyango İdaresinin Kuruluş
ve Görevleri Hakkındaki Kanunu, üç maddesi 4706 sayılı Hazineye
Ait Taşınmazların Değerlendirilmesi Hakkındaki
Kanunu, iki maddesi Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat
ve Görevleri Hakkındaki Kanunu, yine iki maddesi Ceza Muhakemesi Kanunu,
İl Özel İdaresi Kanunu, Mahalli İdare Birlikleri Kanunu, Telgraf
ve Telefon Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, Türk
Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve
diğer kanunları ilgilendiren, kırk dokuz maddeden ibaret
asıl ve geçici maddeleri bulunan bir kanundur.
Birinci olarak, Kamu Yönetimi Kanunundan önce en çok maddeyi
ilgilendiren Toplu Konut Kanunu ile başlamak icap ederse, bilindiği
üzere, TOKİ, kuruluşu itibarıyla daha eskiye dayansa da son
beş yıl içerisinde gerçekleştirdiği projelerle gerçekten
başarılı bir idare örneği vermiştir. TOKİnin
yürüttüğü projelerin bir kısmı sosyal projelerdir, bir
kısmı da kaynak yaratmaya yönelik projelerdir.
Rakamlar olarak baktığımızda, TOKİnin,
bugüne kadar gerçekleştirdiği konut projelerinden 316 bin adetten 267
bin adedi sosyal konut projesidir. TOKİ bu projeleri
gerçekleştirirken doğrudan ve dolaylı olarak 800 bin istihdam
yaratmıştır. TOKİnin sosyal konut projeleri elbette bir
şekliyle maliyetin altında sübvanse edilen projelerdir. TOKİ, bunun
dışında, bu beş yıllık süre zarfında 395
okul -ki aşağı yukarı 12 bin derslik demektir- 404 spor
salonu, 35 kütüphane, 311 ticaret merkezi, 28 hastane, 73 sağlık
ocağı, yurt, pansiyon, sevgi evi, engelsiz yaşam ve cami gibi
birtakım önemli projeleri de gerçekleştirmiştir.
TOKİnin sosyal konut projelerinin kaynağı,
bilindiği üzere, biraz önce ifade ettiğim gibi, kaynak yaratan
projelerdir birinci olarak. İkinci olarak da serbest piyasa
koşullarında gerçekleştirdiği inşaat faaliyetinde
birtakım elde ettiği imkânlardır. Bu kanun da bunlardan bir
kısmını düzenleyen maddeler ihtiva etmektedir.
Bundan önce, ifade etmek gerekirse, TOKİnin, mevcut imar
planına ilişkin 7nci maddede düzenleme yapılmaktadır.
Şunu hemen ifade etmek icap ederse, TOKİnin imar planı yapma
yetkisi mutlak bir yetki değildir, sadece mülkiyeti kendisine ait bulunan
arsa ve arazilerde imar planı yapma yetkisi vardır. İkinci
olarak gecekondu dönüşüm bölgelerinde imar planı yapma yetkisi
vardır. Ki gecekondu dönüşüm bölgelerinin ilanı kendi prosedürüne,
kendi özel kanununa tabidir. Aynı şekilde valilikçe ilan edilen toplu
konut alanlarında imar planı yapma yetkisi bulunmaktadır.
Dolayısıyla TOKİ belediyeler gibi geniş bir alan üzerinde
imar planı yapma yetkisine sahip değildir.
İkinci olarak: TOKİnin yaptığı bu plan
mutlak bir plan yetkisi değildir. Yaptığı planları,
plan yaptığı bölgenin içinde bulunduğu belediyeye göre,
büyükşehir belediyesine veya belediyelere veya valiliklere onay için
göndermektedir. Dolayısıyla, bu gönderdiği makamlar bu
planları ya tam tasdik ederek veya tadil ederek onaylamaktadır. Ancak
üç ay içerisinde bu planlar bu makamlar tarafından
onaylanmadığı takdirde, TOKİnin bunu resen onaylama
yetkisi bulunmaktadır.
Tatbikata baktığımızda, TOKİ, bu
yetkisini son derece az kullanmıştır. Önemli ölçüde planlar,
yine, plan bütünlüğü içerisinde genel plan yetkisine sahip olan
belediyeler tarafından veya Bayındırlık
Bakanlığı tarafından yapılmıştır.
Bilindiği üzere, bu genel plan yetkisine sahip kurumlar dışında,
istisnai olarak, başlıca hem TOKİnin hem de Özelleştirme
İdaresinin plan yapma yetkisi bulunmaktadır.
Bu kanunla yine TOKİye verilmekte olan bir yetki veya bir
imtiyaz diyelim, TOKİnin, gayrimenkullerini satarken yapacağı
satış sözleşmeleri veya satış vaadi sözleşmeleri
resmî şekil şartından muaf tutulmuştur. Bunun anlamı
da bu sözleşmelerin noter tarafından yapılması mecburiyeti
bulunmamaktadır.
TOKİ, biraz önce ifade ettiğim gibi, konut
dışında birtakım sosyal projeler de
gerçekleştirmektedir. Bu kanunun bir maddesiyle bu projeleri
gerçekleştirirken bir prosedür vazedilmektedir. Bu da ilgili bakanın
talebi hâlinde, proje bütünlüğü içerisinde kamu hizmetinin
gerektirdiği bina, okul, hastane ve yol ihtiyaçları TOKİ
tarafından gerçekleştirilecektir. Esasen, yapılmakta olan bu inşaat
kanuni bir dayanağa kavuşturulmaktadır.
TOKİye, bu kanun, 10uncu maddesiyle yeni bir görev
vermektedir. O da depremde dönüşüm projelerini gerçekleştirmektir. Bu
da bir sosyal projedir, sübvanse edilen bir projedir. Bilindiği üzere,
ülkemiz önemli bir deprem kuşağında bulunmaktadır. Belediyelerin
yaptığı bu hizmet yanında, TOKİnin de böyle bir
hizmet üstlenmesi gereği bulunmaktadır.
Bu kanunla, yine, TOKİye verilen diğer bir imtiyaz veya
düzenleme, onunla alakalı yapılmış bulunan bir düzenleme,
afetzede konutları yapmış bulunmaktadır. TOKİ, bundan
doğan alacaklarını hazine arsalarıyla takas, mahsup etmek
suretiyle, alacak ve borç mahsubunu sonuçlandırmaktadır. Bu da,
merkezî yönetim bütçesinin gelir ve gider kalemleriyle ilgilendirilmemektedir.
Bu da yine afetzede konutları da TOKİye yük getiren projelerden bir
tanesidir.
Dolayısıyla, genel olarak
baktığımızda, TOKİnin imar plan yetkisi mutlak bir
yetki değildir. TOKİnin serbest piyasa düzeni içerisinde faaliyette
bulunduğu inşaat sektöründe, serbest piyasa koşullarını
bozar gibi gözüken birtakım hak ve imtiyazları, esasen,
gerçekleştirdiği ve sübvanse ettiği projelerle birlikte dikkate
alındığında, çok da piyasayı bozucu bir nitelik
taşımamaktadır.
Kanunun yaptığı diğer bir düzenleme, ülkemiz
mobil telekom, telekomünikasyon alanında önemli bir gelişme
kaydetmiştir. Şimdi özelleştirme kapsamında üçüncü nesil
mobil telekomünikasyon hizmetlerinin ihalesi bulunmaktadır. Mevcut GSM
operatörleri elde ettikleri hasılattan yüzde 15 hazine payı
ödemektedirler. Bundan sonra yapılacak üçüncü nesil ihalelerde de elde
edilecek hasılattan, bu işi kazanan, lisans sahibi olacak
firmaların hasılatlarında yüzde 15 ödenmesine ilişkin
olarak 406 Sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda değişiklik
yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun
getirdiği önemli bir değişiklik İmar Kanununa
ilişkindir. Biraz önce ifade ettiğim gibi, TOKİ
dışında imar planı yetkisi Özelleştirme İdaresine
verilmiştir. Yine, bu kanunla, daha önce mevcut bulunan Özelleştirme
İdaresinin imar planı yapma yetkisine ilişkin birtakım
düzenlemeler yapılmaktadır.
Burada, Özelleştirme İdaresi İmar Kanununun
askı ve ilan sürelerine bağlı olmadan, aynı şekilde
özel birtakım mevzuatlara tabi olmadan imar planları yapabilecek,
aynı şekilde mahkeme kararlarının gereklerini yerine getirmek
üzere yapacağı imar değişiklikleri de bu madde çerçevesinde
yerine getirilecektir.
Yine, TOKİyi ilgilendiren, Millî Eğitim
Bakanlığıyla ilgili olarak yapılmış bulunan bir
düzenleme: TOKİ, okul ve eğitim yerleşkelerinde Millî
Eğitim Bakanlığıyla yapacağı protokol
çerçevesinde hazineye ait arsalar üzerinde veya Millî Eğitim
Bakanlığına konulacak ödenekler çerçevesinde Millî Eğitim
Bakanlığına derslikler yapacaktır.
Millî Eğitim Bakanlığına kaynak yaratan
diğer bir düzenleme: Bilindiği üzere, Millî Eğitim
Bakanlığına tahsisli hazine arazilerinin -okul olarak
kullanılan arazilerin- yine bu Bakanlık tarafından uygun
görülenleri, tahsisi Maliye Bakanlığı tarafından
kaldırılmak ve satışı Özelleştirme İdaresi
tarafından gerçekleştirilmek ve satıştan elde edilen
gelirler yine ilgili bakanlığın bütçesine ödenek konmak
suretiyle okul yapımında kullanılabilecektir.
Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlığı
beş yıl içerisinde 100 bin adetten fazla derslik inşa
etmiştir. Dolayısıyla eğitime bu derece önem ve
ağırlık veren bir idarenin icraatının birtakım
arsa rantlarına feda ediliyor olarak gösterilmesi gerçekten kayda değer
üzülecek bir konudur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim
alanında bu kanunla getirilen önemli düzenlemelerden bir tanesi:
Bilindiği üzere, ilk defa, İktidarımız döneminde
özürlülerin destek eğitimine ilişkin düzenleme
yapılmış, bunların özel okullarda veya özel rehabilitasyon
merkezlerinde destek eğitimi almaları imkânı
sağlanmıştır. Düzenleme yapıldığından
bugüne kadar 1.700e yakın özel eğitim merkezinde aşağı
yukarı 190 bin öğrenci destek eğitimi almıştır.
Burada yapılan düzenlemeyle, özürlülük oranı asgari
yüzde 20 olan özürlülerin, yine kanunda sayılan özre sahip özürlülerin
destek eğitimi almaları, eğitim programlarıyla
sınırlı olmak üzere Maliye Bakanlığı bütçesine
konularak ödenekten karşılanacaktır. Ancak, maalesef, her
şeyde olduğu gibi bu eğitim sırasında da birtakım
suiistimaller olmuştur. Buna ilişkin olarak da bu yasada müeyyide
getirilmiş, usulsüzlüğü tespit edilenlerden tahsil ettikleri
paranın 2 katı cezai olarak geri alınması imkânı
sağlanmıştır.
Kaynak yaratmaya ilişkin olarak -bütçe disiplinini de
bozduğu söylenen düzenleme- diğer önemli düzenleme: TCDD
İşletmesine ait limanların özelleştirilmesinden elde edilen
gelirlerin iki büyük yatırımcı kuruluş olan
Karayolları ve ikinci büyük yatırımcı kuruluş olan da
DSİye ilişkin birtakım yatırımların
finansmanında kullanılmasıdır.
Bu kanunun yürürlük tarihinden önce özelleştirilmiş
bulunan liman gelirlerinden -ki bunlar, özelleştirilmiş olan limanlar
Derincedir, Samsundur, İzmirdir, Bandırmadır- elde
edilmiş olan ve özel hesaplarda bekleyen gelirlerin yüzde 60ı
Karayollarına, yüzde 40ı da Demiryolları İşletmesine,
bu işletmelerin, kara yolu ve demir yolu yapım, bakım,
onarım ve inşasında kullanılmak, aynı zamanda bu
inşaatın gerektirdiği istimlak alanlarında kullanılmak
üzere tahsis edilmektedir.
Şunu ifade etmek icap ederse: Bu, bütçe disiplini içerisinde
gerçekleştirilecektir. Zira, bu harcamalar her hâlükârda bu idarelerin
yatırım programlarıyla ilişkilendirilmektedir. Yani
yatırım programında yer almayan herhangi bir harcama alanı
için bu kaynaktan herhangi bir harcama yapılmayacaktır.
Burada yapılmakta olan önemli bir düzenleme: Bilindiği
üzere hazinenin özel mülkiyetinde bulunan veya devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki arsa ve arazilerde irtifak hakkı kurulmuştur veya kullanma
izni verilmiştir. Buralardaki tesislerden elde edilecek kullanma izni
bedeli karşılığı veya irtifak hakkı bedeli
karşılığı olarak elde edilen gelire ilave olarak
hasılatın yüzde 1i nispetinde ayrıca hazineye pay ödenmesi
öngörülmüştür. Bu, genel orandır. Bundan ayrı olarak, binde 1
nispeti, birtakım işletmeler için ve yatırımlar için
öngörülmüştür. Aynı şekilde, bu alanlarda yapılacak
yatırım ve tesislerden bazıları için de bir teşvik
mahiyetinde istisna ve muafiyet getirilmiştir.
Binde 1 oranında alınacak hasılat payı, bu
alanlarda yapılacak tarım, hayvancılık, sanayi
yatırımları ve tersane yatırımları içindir.
Aynı şekilde, bu alanlarda yapılacak yatırımlardan
herhangi bir bedel alınmasını öngörmeyen sahalar ise dernek ve
vakıfların eğitim amaçlı
yatırımlarıdır, spor amaçlı
yatırımlarıdır; aynı şekilde, bu sahalarda
yapılacak yükseköğretim kurumlarına ilişkin
yatırımlardır. Ayrıca, bu alanlarda yapılacak
özelleştirme uygulamalarından da herhangi bir pay
alınmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, 4706 sayılı Kanunda
yapılan diğer bir düzenleme yine hazine payına ilişkindir.
Bilindiği üzere, yine hazinenin özel mülkiyetinde veya devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan ve ancak liman yapılmak üzere tahsis
edilmiş bulunan sahalardaki irtifak hakkı veya kullanma izinlerinden
yüzde 1 oranında pay alınacaktır. Ancak bu payın yüzde 1e
indirilebilmesi için birtakım şartlar vardır. Bunlar, dört ay
içinde müracaat edilecektir; daha önce mevcut borçları varsa, mali yükümlülükleri
varsa onları yerine getirecektir; dava açmışsa bu davadan her
hâlükârda feragat edecektir ve rayiç bedel üzerinden de yeni sözleşme
yapılacaktır.
Burada bir istisna, bilindiği üzere, kendi alanları
önünde dolgu iskele yapmak suretiyle, boru hattı yapmak suretiyle üçüncü
şahıslara işletmeye veren veya üçüncü şahıslardan,
liman elleçlemelerinde de imkân sağlayan üçüncü kişilere hizmet veren
kuruluşlardan bu hasılat karşılığı elde
edilecek pay oranı yüzde 15 olarak belirlenmiştir.
Diğer bir iyileştirme bu hazine mülkleriyle alakalı
olarak, burada yapılmış bulunan tesislerin süreleriyle
alakalıdır. Yine hazinenin mülkiyetinde olan yerlerde veya
kıyıdaki devletin hüküm tasarrufu altındaki yerlerde
yapılmış bulunan tersane, yat limanı, iskele,
rıhtım, boru hattında daha önce süresi ne olursa olsun
başlangıç süresi kırk dokuz yıl olarak kabul edilmiş
olacaktır. Dolayısıyla farklı sürelere verilmiş
bulunan bu tesisler arasında bir eşitlik sağlanmış
olmaktadır. Bu da aynı zamanda, yani kırk dokuz yıldan daha
aşağı sözleşme süresi verilmiş olan işletmeciler
ve yatırımcılar açısından bir iyileştirmedir.
Kamu idarelerine tahsis edilmiş olan hazine arazileri,
özellikle Devlet Hava Meydanları İşletmesine tahsis edilmiş
olanlar veya fiilen bu idare tarafından kullanılmakta olanlar,
herhangi bir hukuki veya fiilî engel bulunmadığı takdirde Devlet
Hava Meydanları İşletmesine terk edilecektir. Bunlardan hazine
adına tescil edilmemiş olanlar varsa özel mevzuatı gereği
veya orman arazisi olması itibarıyla, öncelikle tabii hazine arazisi,
hazine adına tescil edilecek, daha sonra Devlet Hava Meydanlarına
devredilecektir bedelsiz olarak. Bunun amacı Devlet Hava Meydanları
İşletmesinin işlettiği limanlarda birtakım kamu
idareleri veya üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen
işgaller sebebiyle çıkan davalarda mülkiyetin DHMİye ait
olmaması sebebiyle, yargıda, bu idarenin
karşılaştığı birtakım soruları
çözmektir.
Aynı şekilde, bu idarenin ödemediği ecrimisiller de
bugüne kadar terkin edilecektir, ancak ödenmiş bulunanlar herhangi bir
şekilde iade konusu olmayacaktır.
Hazinenin arazilerinin devredildiği diğer iki büyük
yatırımcı kuruluş Karayolları ve Devlet Su
İşleridir. Bu da kanunun, biraz önce ifade ettiğim gibi, kaynak
yaratmaya yönelik düzenlemelerinden bir tanesidir. Bu düzenlemeye göre,
Karayollarına tahsis edilen veya Karayollarının
kullanımında bulunan hazine arazilerinin satış geliri, yol
inşası, bakım-onarım veya bu inşaya yönelik
kamulaştırma hizmetlerinde kullanılmak üzere Karayollarına
tahsis edilecektir. Aynı şekilde bu yatırım ve bu harcama
da bu idarelerin yatırım programlarıyla
ilişkilendirilecektir.
Diğer bir düzenleme, yine hazine arazilerinin satış
gelirlerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi, size şahsınız adına
olan on dakikanızı veriyorum.
Buyurun.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla)
Devlet Su İşlerine
baraj ve sulama tesisleri yapımında kullanılmak üzere tahsis
edilme işidir. Yine aynı şekilde buraya tahsis edilecek kaynak
da her hâlükârda Devlet Su İşlerinin yatırım
programındaki projelerle ilişkilendirilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun ismi
Kamu Finansman ve Kontrol Kanunu ile başlamış olmakla
birlikte, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılmış bulunan
değişiklikle madde sayısı artmış olması
muvacehesinde kanunun adı bilindiği üzere Bazı Kanun ve Kanun
Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun olarak değiştirilmiştir.
5018 sayılı Kanunda yapılmış olan
değişiklikler -her ne kadar performans programına ilişkin
bu Kanunda birtakım maddeler bulunmakla birlikte- performans esaslı
bütçeye ilişkin maddede herhangi bir düzenleme bulunmadığı
için burada kamu idarelerinin projelerinin kaynaklarını, hedeflerini
de ihtiva edecek şekilde performans programları hazırlamalarını
amir olan 30uncu maddede yapılmış bulunan düzenlemedir.
Diğer bir düzenleme, bakanların Başbakana ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumluluklarını
düzenleyen düzenlemedir. Bakanların kaynakların etkin ve verimli
kullanılmasından Başbakana ve Bakana karşı olan
sorumluluklarına ilave olarak hukuki ve mali konularda da Başbakana
ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sorumlu olmalarına ilişkin 5018
sayılı Kanunda düzenleme yapılmıştır.
5018 sayılı Kanunda diğer bir düzenleme: IMFye,
Dünya Bankasına ve Eurostata, bilindiği üzere, mali istatistikleri,
verileri verme görevi Maliye Bakanlığına verilmiştir.
Maliye Bakanlığı bu verileri gönderirken, bu uluslararası
kurumların standartlarının farklı olması
karşısında, Türkiyede yerel olarak derlenen veriler ile gönderilen
verilerin standartlarının farklı olması
karşısında yeni bir mali istatistik ve mali veri
oluşturmaya yönelik olarak yetki almaktadır ve burada 5018
sayılı Kanundakinden farklı olarak, genel yönetim ve kamu
idareleri kavramından farklı olarak, bu istatistikleri göndermeye
yönelik olarak bir yetki almaktadır. Bu yetkiyi kullanırken de ilgili
kuruluşların görüşlerini alacaktır. Merkez Bankası,
Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazinenin görüşlerini alacaktır.
5018 sayılı Kanunda yapılmış bulunan
diğer bir düzenleme: Döner sermaye işletmelerinin yeniden
yapılandırılması bu yıl sonunda sona ermekteydi.
Ancak, gecikme olduğu için bu sürenin 2010 yılına kadar
ertelenmesi ve uzatılması prensip olarak kabul edilmiştir ve bu
yasayla hükme bağlanmıştır.
Yine, 5018 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinin
çıkardığı birtakım sorunları ve aksamaları
ortadan kaldırmaya yönelik olarak, Maliye Bakanlığı, genel
yönetim kapsamındaki kamu idareleri üzerinde bu mali tabloların
uluslararası muhasebe standartlarına uygunluğunu denetleme
yetkisi elde etmektedir. Bu da 2012 yılına kadar devam edecektir.
5018 sayılı Kanunda yapılan diğer bir
düzenleme Orman ve Sağlık Bakanlıklarını
ilgilendirmektedir. Genel olarak, bilindiği üzere, hizmet
sözleşmeleri bir yıldı; birtakım hizmetler bakımından
prensip olarak üç yıla çıkarılmıştır. Ancak bu
Bakanlıkların verdiği hizmetlerin özelliği dikkate
alındığında yangınla mücadele ve acil sağlık
hizmetleri açısından hava aracı kiralamalarında bu üç
yıllık sürenin yetersiz olduğu dikkate alınarak bu süre
yedi yıla çıkarılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunda
yapılmış son iki düzenleme önemli düzenlemelerdir. Bunlardan bir
tanesi İl Özel İdaresi Kanununda yapılmış bulunan
düzenleme, diğeri de buna paralel olarak köylere hizmet götürme
birliğini ilgilendiren düzenlemedir. Bu düzenleme ile prensip olarak
bakanlık ve merkezî idare birtakım yetkilerini mahallî idareye
devretmektedir. Bu yetkiler yapım, bakım, onarım
konularını içermektedir. Bu yetkiler aynı şekilde yol, su,
çevre, spor, imar gibi birtakım yetkileri ve kendi bütçelerinde mevcut
ödeneklerini il özel idaresine devretmek, ilgili bakanın onayıyla
ödeneklere devretmek suretiyle bu idareler tarafından mahallinde
kullandırabileceklerdir. Aynı şekilde, bu aktarılan
ödenekler hiçbir şekilde tahsis amacı dışında
kullanılamayacaktır. Bu ödenekler yeterli gelmediği takdirde il
özel idaresi de aktarılan bu ödeneklere ilave olarak kendi
kaynaklarından tahsis yapabilecektir.
Buna paralel olarak yapılmış bulunan diğer
düzenleme de il özel idarelerinin köylere hizmet götürme birliklerine
yapacağı aktarmalardır. Bu merkezî idarenin harcama yetkilerinin
bir kısmının mahalline aktarılması suretiyle,
hizmetlerin yerinde görülmesi, harcamaların daha etkin, daha iyi kontrol
edilmesine yönelik bir düzenlemedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sözlerime
son veriyor kanunun milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Açıkalın.
Şahıslar adına ikinci söz Edirne Milletvekili
Sayın Cemaleddin Usluya ait.
Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla ilgili olarak şahsım adına söz
aldım. Bu vesileyle, sizleri, gerek şahsım gerekse Milliyetçi
Hareket Partisi Meclis Grubu adına saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önceki konuşmacılar
tarafından da belirtildiği gibi, bu tasarı, mali sistemin temel
kanunu olan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
birlikte, gider kanunlarıyla ilgili olan yirmi dört kanunda ve iki kanun
hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasını
öngörmektedir.
Bilindiği üzere, 5018 sayılı Kanun tüm hükümleriyle
birlikte ancak 2006 yılı başında yürürlüğe girebilmiştir.
Anılan kanunun yürürlükte olduğu son iki yıllık devrede
uygulamada ortaya çıkan sorunlar yeniden düzenleme
yapılmasının gereğini ortaya çıkarmış ve
öngörülen bu değişiklikler görüşmekte olduğumuz bu
tasarının önemli bir kısmını teşkil etmektedir. Bunun
yanı sıra, mali hükümler içeren muhtelif kanunlarda
yapılması ihtiyacı beliren değişikliklerin her birinin
ayrı ayrı tasarı hâlinde yapılması yerine, tek bir
tasarı hâlinde gündeme getirildiği görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, iyi bir kamu mali yönetim sisteminin
iki önemli ekonomik işlevi vardır: Birincisi, makro mali disiplini
sağlar; ikincisi, kaynak dağılımındaki etkinliğin
yanı sıra mal ve hizmet sunumunda verimliliğin gözetilmesini özendirir.
Bu ekonomik işlevlerin yanında iyi bir mali yönetim sistemi, devletin
hesap verme sorumluluğunu sağladığı ölçüde, devletin
vatandaş önünde inanılırlığına ve
güvenilirliğine katkıda bulunur. Bu işlevleri yerine getiren bir
kamu mali sisteminde, bütçenin tüm kamusal harcamaları kapsaması,
saydam olması, sistemin süreçlere uygunluğunun yanı sıra
performansı gözetmesi, etkin ve bağımsız bir dış
denetimin varlığı gibi özellikler bulunur.
Türkiyede son dönemde yaşanan makroekonomik
istikrarsızlığa ve sıkıntılara yol açan
etkenlerin başında, kamuda mali disiplinin zayıflaması,
saydamlığın neredeyse tümüyle yok olması gibi etkenler
vardır. Kamu mali yönetiminin zaafları ile son zamanlarda kamuoyunda
yankı uyandıran yolsuzluk konusu gibi konular arasında önemli
bir bağlantı olduğu kabul edilmektedir.
Bir ülke ekonomisinde istikrarın var olabilmesi için en
başta mali disiplinin mevcut olması gerekir. Mali disiplin, kamu
maliyesinde gelirler ve giderler arasında bir dengenin olması
anlamına gelir. Mali disiplin, mali sorumluluk ahlakının bir
gereğidir. Mali disiplinsizlik sorunu, hükûmetlerin sorumsuzca
harcamaları artırmaları, keyfî ve takdirî olarak vergileme
yetkisi kullanmaları, diledikleri ölçüde iç ve dış borçlanmaya
başvurmaları neticesinde ortaya çıkar. Mali disiplinsizlik, kamu
ekonomisinde vergi ve borç yükünün ağırlaşmasına neden
olur. Ağır vergi yükü, bir taraftan toplam tasarruflar,
yatırımlar ve çalışma gayreti üzerinde olumsuz sonuçlar
doğurarak ekonomik büyümeyi olumsuz olarak etkilerken, öte taraftan vergi
kaçakçılığına yol açarak kayıt dışı
ekonominin genişlemesine neden olur. Toplam borç yükünün artması ise
devleti, adım adım faiz batağına doğru sürükler; bu
ise üretim ekonomisinin daralmasına, rant ekonomisinin ise
genişlemesine neden olur.
Türkiyede kamu mali yönetimini iyileştirmek için neler
yapılması gerektiği konusunda mutlaka, her kesimden ortak bir
çalışma sergilenmelidir. Her ne kadar kamu mali yönetim reformu, IMF
ve Dünya Bankası programlarının önemli bir parçası hâline
gelmişse de bu konuda bütün kurumlarımıza ve
vatandaşlarımıza da görev düşmektedir. Buna
karşılık reformun ciddi zorluklar ile karşı
karşıya olduğu da gözükmektedir. Bu zorluklar
karşısında siyasi iradenin kararlılığı,
reformu üstlenecek merkezî kuruluşlar arasındaki iş birliği
ve anlayışı önemli hâle gelmektedir. Ayrıca kamu mali
yönetimi reformunun nihai başarısı idarede etkinliğin
artırılmasına bağlıdır.
Değerli milletvekilleri, gerçekten Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu çok önemli bir yasa. Bu Yasa, harcama yapılırken
denetimi öngören bir uygulamayı da içeriyor. Bu nedenle, bu Yasanın,
politik olarak da işlem olarak da doğru olduğunu ifade etmemiz
gerekiyor. Dolayısıyla iki yıllık süre içerisinde ihtiyaç
duyulan düzenlemelerin de yapılması anlaşılır
görülüyor. Çünkü, gerçekten, yapılan bir harcamanın verimli olup
olmadığı denetim sayesinde ortaya çıkacaktır.
Denetimin iki şekilde yapılabildiği görülmektedir: Gelir ve
harcama denetimi. Bu iki hâldeki denetimin eş zamanlı ve eşit
ağırlıkta yapılması lazımdır. Şu an
kayıt dışı ekonominin vardığı nokta,
denetimin ve uygulamayla ilgili yönetimin yetersizliğini gösteriyor. Ancak
denetimle bütün sorunları da çözmek mümkün değil. Denetim,
aslında olağan dışı bir olay. Olağan olan, her
yurttaşın kendi kazancını götürüp, bir şekilde
yasalara uygun beyan edip vergisini ödemesidir. Denetim, o beyanların
doğruluğunu yansıtıp
yansıtmadığını gösteren bir hâldir.
Kayıt dışı ekonomi, bugün artık toplumun
her kesimi tarafından kabul ediliyor ve bunun yüzde 50den
aşağı olmadığını bütün otoriteler
söylüyorlar. Şimdi, bu konuyla kim ilgilenmeli? Kayıt
dışı ekonomiyle kim ilgilenmeli? Bunun temel alanı Maliye
Bakanlığıdır. Kayıt dışı ekonomiyi
önleyeceğiz diye çok basit söylemlere gitmek doğru değil. Önemli
olan, kayıt dışı ekonomi hangi alanda var, hangi
sektörlerde var, nedenleri nedir, hangi önlemleri almak gerekir, tespitlerinin
yapılması gerekiyor. Hiçbir yasa kayıt dışı
ekonomiyi savunmaz. Eğer siz yasalarda bazı açıklar
bırakırsanız, o zaman sistem tabii ki doğal olarak
başka alanlara, kayıt dışılığa
kayacaktır. Aslında devletimizin ilgili kurumları
yetişmiş kadrolarıyla bu kayıt
dışılığı ortadan kaldırmaya da muktedirdir.
Gelir denetimini yapan hesap uzmanları, maliye müfettişleri, gelir
kontrolörleri, vergi denetmenleri, vergi dairesi müdürleri var. Bunlar gelir
denetimini yapıyorlar. Öbür taraftan harcamaları da
Sayıştay denetliyor. Gider denetiminde çok önemli bir işleve
sahip olan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu var.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu üyeleri KİTlerde, yani kamu
sermayesinin olduğu yerlerde doğrudan hem harcamaları hem
gelirleri denetleyerek de önemli bir işleve sahip bulunuyorlar.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu
kanun tasarısı, torba yasa olarak isimlendirebileceğimiz,
birbiriyle ilgisi olmayan çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasını öngörmektedir. Bu bakımdan tasarının
bir bütünlüğü yoktur. Diğer taraftan tasarıda kamu
hayatının ihtiyaçlarından doğan düzenlemeler olduğu
gibi, zorunlu olmayan ve izaha muhtaç hususlar da bulunmaktadır.
Az önce Manisa Milletvekilimiz Erkan Akçayın da ifade
ettiği gibi, tasarının 2nci maddesiyle 13üncü maddesinin,
onuncu, on birinci ve on ikinci fıkralarındaki düzenlemelerle, 2985
sayılı Toplu Konut Kanununda kapsamlı değişiklikler
yapılmıştır.
Tüm bu değişiklikler TOKİyi kamu kurumları
arasında ve serbest piyasada imtiyazlı bir konuma getirmektedir. Kamu
arsalarını kullanması, imar planları yapabilmesi, bazı
vergi ve harçlardan muaf olması ve yapılan tüm bu düzenlemeler
TOKİyi kuruluş gayesinden uzaklaştırmakta, TOKİyi
serbest piyasa içinde haksız rekabet yapan ayrıcalıklı bir
kurum hâline getirmektedir.
Hâlbuki 2985 sayılı Kanunda Toplu Konut İdaresinin
ana gayesi, dar gelirli vatandaşlarımıza sosyal konut inşa
etmek, gecekonduyu önleme faaliyetleri yürütmek, toplu konut alanlarına
arsa temin etmek, ferdî ve toplu konut kredisi vermek, afet mahallerine konut
yapımını organize etmek, iş ve istihdam yaratmak üzere
esnaf ve sanatkârlara ait iş yerleri ve küçük sanayi teşebbüslerini
desteklemektir.
Tamamen sosyal amaçlara yönelmesi gereken TOKİ, lüks konutlara
da yönelerek inşaat sektöründe özel firmaları zor duruma
düşürmüştür. Diğer taraftan bu konutların tapu tahsis ve
dağıtımı mevcut iktidar için seçim malzemesi olmakta,
seçimlerde propaganda aracı olarak oya dönüştürülmeye
çalışılmaktadır.
Diğer taraftan tasarının 3üncü maddesi ile ve
12nci maddesinin on dördüncü fıkrası ile 3292 sayılı
Vatani Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması
Hakkında Kanunda bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Buna
göre herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan gelir veya aylık
bağlanamayan ve sosyal güvenlik kurumlarına tabi olmayı
gerektiren bir işte de çalışmayan hak sahiplerinin
aylıklarının on altı yaşından büyük işçiler
için uygulanan otuz günlük net asgari ücret tutarı esas alınarak
ödeneceği öngörülmektedir.
Bilindiği üzere, çeşitli savaşlara katılarak
zaferler kazanan, ülkemizi ve milletimizi en iyi şekilde temsil eden, Türk
kahramanlığını dünyaya tanıtan gazilerimiz, 1005
sayılı Yasayla şeref aylığı bağlanarak
ödüllendirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Uslu,
tamamlayın lütfen.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) Ancak, 5595 sayılı
Yasayla gazilerimiz şeref aylığı açısından ikiye
bölünmüş, hiçbir sosyal güvencesi olmayan veya bir işte
çalışmayan gazilerin şeref aylıkları on altı
yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücrete
yükseltilmiş, diğerlerininki aynı kalmıştır. Bu
durum bütün gazilerimizi üzmektedir. Şeref aylığında şeref
kavramının verdiği yüksek duygular ve iftihar
dışında hiçbir mülahaza gözetilmemelidir. Şeref payesi,
ayrım gözetilmeyecek, hassas ve manevi motifi esas olan bir husustur. Bu
yüzden tüm gazilerimizin şeref aylıklarının ayrım
yapılmaksızın asgari ücrete yükseltilmesi gerekmektedir.
Sözlerime son verirken sizleri bir kez daha saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.31
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
ÇOŞKUN (Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 132nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
269 sıra sayılı Tasarı üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, halen yürürlükte olan Toplu Konut
Kanununda iş yapılmasını engelleyen hangi
kısıtlamalar var da bu kanun tasarısı kapsamında
TOKİye yönelik değişikliklere ihtiyaç duyulmuştur?
İki: TOKİ Başkanlığı tarafından
ülkemizin değişik il ve ilçelerinde yaptırılan
inşaatların yüzde kaçında inşaat malzemeleri o yörenin
esnafından alınmaktadır? Başka bir deyişle, ihale alan
firmalar içerisinde inşaat malzemesi satmayan firma var mıdır?
İktidarlarınız döneminde kaç adet ana firma
şimdiye kadar TOKİden ihale almıştır? Bunlardan
kaçıyla mahkemelik olunmuştur? Kaç adedinin mahkemesi
sonuçlanmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, muhalefet şerhlerinde belirtilen ve
konuşmacı arkadaşlarımız tarafından da dile
getirilen kara yolları yapımı nedeniyle firmaların
tahakkukları yapıldığı hâlde ödenmeyen ne kadar hak
ediş vardır?
Dış kaynaklı kredilerle yapılan ve hâlen
yapımı devam eden kara yolları projeleri hangileridir?
Bu tasarı kanunlaştığı takdirde
Hükûmetiniz tarafından özelleştirilmesi düşünülen Devlet
Demiryolları limanları hangileridir?
Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsisi yöntemiyle hangi kara
yolu ve demir yolu projelerini gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?
Son olarak: Adana-Ankara otoyolunun özellikle
Pozantı-Ulukışla arasının tamamlanma tarihini
verebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sorularım şunlar efendim:
TOKİ devletten ihale almış mıdır?
Almışsa ne miktarda ihale almıştır?
Aldığı bu ihaleleri alt müteahhitlere vermiş midir? Bu
verdiği alt müteahhitler kimlerdir? Hangi usullerle böyle ihale
verilmektedir?
TOKİnin hukuki kişiliği nedir? Kamu tüzel
kişisi midir, özel bir tüccar mıdır? Kamu tüzel kişisiyse
özel bir tüccar statüsünde sayılması lazım bana göre. Neden bu
kadar imtiyazlı bir duruma getirilmektedir, onu öğrenmek istiyorum.
Ayrıca, TOKİ kamudan kaç tane arazi
almıştır iktidarlarınız döneminde? Hangi devlet
dairelerinde ne miktarda arazi, arsa, bina almış, bunu öğrenmek
istiyorum.
Gazetelerin yazdığına göre, Tayyip Erdoğan
Başka bir sorum: Karayolları, Devlet Su
İşleri, Devlet Demiryolları, Millî Eğitime ait
taşınmazların bu kanunla satılması öngörülüyor. Bundan
ne kadar bir gelir sağlamayı düşünüyorlar?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Daha bitmedi.
BAŞKAN Size ekstradan bir dakika daha vererek iki dakika
konuşturdum Sayın Genç.
Sayın Çelik
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana ben de bu tasarıyla ilgili bir soru
yöneltmek istiyorum. Özellikle 43üncü madde kapsamında köylere hizmet
götürme birlikleri hususu var. Bu birlikler Kamu İhale Kanununa tabi
midir? Birliklerin denetim mekanizması nasıl
çalışmaktadır? Denetimi varsa hangi kurumlarca denetlenmektedir?
Birliklerden denetim sonucu suçlu bulunanlar mevcut mudur? Bunlar hakkında
ne gibi işlem yapılmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunun TOKİ hakkında düzenlediği raporlar ve iddialar ne
derece kale alınmaktadır? Toplu Konut İdaresinin kendi
iştiraki olan ve KEY hesaplarını barındıran Emlak
Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına arazi
satış işlemi yapılmış ve aracı kuruma 1,7
milyon YTL komisyon ödenmiştir. Bu komisyon geri alınmış
mıdır? Alınmamış ise, eski aracı kurumla
sözleşme TOKİ tarafından yapılmış
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Özel Eğitim Kurumları Kanunu
kapsamında açılan özel eğitim okulları ile özel eğitim
ve rehabilitasyon merkezlerinde hâlen kaç adet özürlü kaydı vardır?
Bunların kaç adedinde yolsuzluk veya sahte beyan tespiti
yapılmıştır? Bu tür yasa dışı uygulamaya
başvuran merkezler hakkında herhangi bir yasal işlem
yapılmış mıdır? Kaç adet merkezin ruhsatı iptal
edilmiştir?
İkinci sorum: İktidarınız döneminde
TOKİden en fazla ihale bedeline sahip beş projenin kimlere
verildiğini açıklar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, TOKİ, yasanın kendisine
tanıdığı görev alanının dışında
faaliyette bulunmuş mudur? Örneğin, Erzincanda garaj
yapımı, Gaziantepte Organize Besi Bölgesi yapımı gibi.
İkinci sorum: Kentsel dönüşüm projesinden bizim
anladığımız, gecekondu önlemektir. Oysa TOKİ, görev
tanımı olmayan, sahillerde kentsel dönüşüm projesi adı
altında konut üretip yabancıya satmak gibi bir işlevi üstlenmek
istemektedir. Bunlar, sosyal konut yapmakla görevli olan ve tüzel
kişiliği kanunla tanımlanmış devlet kurumuyla ne
anlama gelmektedir? Yapılmak istenen nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar umumiyetle TOKİyle ilgili
sorular sordular, TOKİnin yaptığı işleri, ne kadar
yaptığını, müteahhitlerini. Yani detay cevapları benim
buradan anında cevaplamam şu anda mümkün değil. O bakımdan,
ben arkadaşlarımın TOKİyle ilgili bu sorularını
yazılı olarak cevaplandırmak istiyorum.
Kara yolları projeleri de aynı şekilde
Ulaştırma Bakanlığımızın takibinde olan
projelerdir. Bu projeler Ulaştırma Bakanımıza, buraya
geldiğinde, her an sorulabilir veyahut biz de yazılı olarak
kendilerine verebiliriz. Ancak Devlet Demiryolları limanlarının
özelleştirilmesiyle ilgili olarak şunu arz etmek istiyorum:
İskenderun Limanı hariç olmak üzere, Devlet Demiryollarının
bütün limanları özelleştirilmiştir. Yani ihaleler bitmiş,
tamamlanmış, özelleştirilmiştir. Bunlarla ilgili olarak,
sadece bazılarında Danıştaydan görüş bekliyoruz,
bazıları da onay aşamasında, ihale süreci bitmiş fakat
onay aşamasına gelmiştir. Bandırma Limanı gibi, Samsun
Limanı gibi limanlar onay aşamasında. İzmir Limanı,
Derince Limanı, onlarda Danıştaydan görüş bekleniyor.
YILMAZ TANKUT (Adana) İskenderun özelleşecek mi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Tabii, tabii,
hepsi özelleştirilecek.
Sayın Gençin TOKİ ile ilgili olarak, Devletten ihale
almış mıdır? Alt yüklenicileri kimlerdir? TOKİ kamudan
ne kadar arsa, arazi, bina almıştır? Tabii, şimdi,
TOKİye biz hazine olarak hazine arsalarından orta ve dar gelirlilere
konut üretilmesi amacıyla arsa veriyoruz ve bunları da Mecliste tek
tek açıklıyoruz. Şimdiye kadar çok verdik bunların
listelerini, yine de yazılı olarak Sayın Gençe gönderelim.
Birlikler Kamu İhale Kanununa tabi midir? Köy birlikleri,
köye hizmet götürme birlikleri Kamu İhale Kanununa tabi değildir.
Bunların denetimleri nasıl yapılıyor? dendiğinde,
mülkiye müfettişleri ve valiler tarafından denetimleri yapılıyor.
Denetimleri her zaman mümkün.
Sayın Paksoyun özel eğitim okullarıyla ilgili bir
sorusu var. Kaç özürlü vatandaşımız rehabilitasyon
merkezlerinden istifade ediyor? diyor. 194 bin kişi bunlardan istifade
ediyor.
TOKİnin en fazla iş verdiği beş müteahhidi
kimlerdir? diye sorulduğunda, tabii, ben onun şu anda bilgisine
sahip değilim ama bunu yazılı olarak bildirelim.
TOKİ görevi olmayan işler de yapıyor. deniyor.
TOKİnin görevi sadece konut üretmek değil, birçok çarpık
yapılaşmadan dolayı problem hâline gelmiş kentsel
dönüşümlerde de belediyelerle birlikte çalışmak suretiyle
oradaki o çarpık yapılaşmayı önleyen kentsel
dönüşümleri de sağlayan projeler de yer alıyor.
Yine, okul arsalarının satışından da
asgari 400-500 trilyon gelir bekleniyor.
Bunları arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Oylamaya geçmeden evvel yoklama istenmiştir.
Şimdi, yoklama isteyen arkadaşlarımızın
salonda bulunup bulunmadığını kontrol edeceğiz.
Kemal Anadol? Burada.
Tekin Bingöl? Burada.
Gürol Ergin? Burada.
Turgut Dibek? Burada.
Atila Emek? Burada.
Mehmet Ali Özpolat? Burada.
Birgen Keleş? Burada.
Ali Koçal? Burada.
Ali İhsan Köktürk? Burada.
Ali Oksal? Burada.
Esfender Korkmaz? Burada.
Nevingaye Erbatur? Burada.
Fatma Nur Serter? Burada.
Nesrin Baytok? Burada.
Algan Hacaloğlu? Burada.
Fevzi Topuz? Burada.
Yaşar Ağyüz? Burada.
İlhan Kesici? Burada.
Hakkı Suha Okay? Burada.
İsa Gök? Burada.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Şimdi elektronik cihazla yoklama
yapacağım, üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 269) (Devam)
BAŞKAN Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 28inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz.
Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına,
görüşülmekte olan yasanın birinci bölümü için söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa bir torba yasadır.
Torba yasaların taşıdığı bütün
olumsuzlukları taşıyor. Bir defa, özel yasaların diğer
eksikliklerini görmek mümkün olmuyor torba yasalarda. Yasanın kendi
içindeki dengenin bozulmasına da neden oluyor. Dolayısıyla torba
yasa olması yasanın etkinliğini, verimliliğini düşürüyor.
Değerli arkadaşlar, bu yasada önemli ölçüde skandal
sayılabilecek sorunlar var.
Yalnız, Değerli Meclis Başkanımızın
AKPli arkadaşların ayakta konuşmalarını engellemesini
rica ediyorum çünkü konsantrasyonumuz bozuluyor.
BAŞKAN Haklısınız Hocam.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) Lütfen, ya dışarı
çıksınlar ya otursunlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çok büyük bir
uğultu var. Sizi sükûnete davet ediyorum.
Buyurun Hocam.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) Sağ olun.
Efendim, şimdi, bir defa prensip bazında eğitim
politikasını bozuyor bu yasa. En önemli skandal, şehir içindeki
okulların satılması. Sayın Maliye Bakanı buradan 400
trilyon gelir beklediğini ifade etti. Şimdi, arkadaşlar bir
devlet düşünün, yüz senelik cumhuriyet döneminden beri kurulan şehir
içindeki okullarını satıyor. Neymiş? Bu okulların yeri
değerlenmiş. Arkadaşlar, eğitimden daha değerli ne
olabilir?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Eğitimden daha değerli,
daha çok eğitim olabilir.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) Eğitimin daha çok
yapılması için okulların satılması mı gerekiyor?
Eğer siz o okulları satarsanız, o çevredeki ailelere, o
çevredeki öğrencilere zarar vermiş olursunuz. Nasıl vermiş
olursunuz? Yerine yapacağınız daha uzakta bir okula gitmek için
bunlar ceplerinden para verecek, aileleri maliyete katlanacak; yol, zaman
sorunu ortaya çıkacak. Arkadaşlar, bir sosyal maliyet
anlayışı var. Bu sosyal maliyeti siyasi iktidar hiçbir zaman
dikkate almıyor. Bunu dikkate almayan bir hükûmetin ekonomide etkin karar
alması mümkün değil. Bu yasadaki okulların satılması, bu
sosyal maliyeti getirecek en önemli unsurdur.
Değerli arkadaşlar, köyleri okulsuz bırakan siyasi
iktidar, demek ki bu yolla şehirleri de okulsuz bırakacak.
Bakın, Doğuda birçok köy var. Haberiniz var mı ki, Doğu
Anadoludaki birçok köyde taşımalı sistemle eğitim
yapılmıyor. (AK PARTİ sıralarından Doğuyu
bilmiyorsun. sesi)
Ben Doğuda, Çıldırda doğmuşum ve
bulunduğum ile, üç ile de kurduğum vakıflar yoluyla,
bulduğum hayırsever insanlar yoluyla en az sekiz on tane yurt ve okul
yaptırmışım. Sen ne yaptırdın arkadaş, bana
Doğuyu bilmiyorsun. diyen arkadaşım sen ne
yaptırdın?
Şimdi, değerli arkadaşlar, her toplumda her ülkede
kaynaklar kıttır ama önemli olan bu kaynakların en verimli
şekilde kullanılmasıdır. Burada Hükûmet bu kaynak
kullanmada aynen bakkal hesabı gibi davranıyor. Eğer bugün paraya
ihtiyacı varsa okulunu satıyor, yarın daha çok paraya
ihtiyacı olursa acaba neyi satacak?
Değerli arkadaşlar, özürlülerin eğitiminde de bu
hususu görüyoruz. Özürlülerin eğitiminde siyasi iktidar, bakanlar diyor
ki: İstismarlar var. Peki, istismar varsa senin işin devlet olarak
bu istismarları önlemek, yanlış yapanlara ceza vermek,
doğru yapanları da mükâfatlandırmak. Okulları kapatmakla
bunu yapabilir misin? Yani birisi yanlış yaptı diye tüm rehabilitasyon
merkezlerini, tüm özürlülerin eğitimini ortadan kaldırmakla bunu
sağlayabilir misin?
Efendim, özürlülerin eğitiminde gerçek sebebi sayın
bakanlar açıkladı: Ayda 60 milyon gidiyormuş. Şimdi,
değerli arkadaşlar, ayda 60 milyon nereye gidiyor? 190 bin özürlüye
gidiyor. Nereye gidiyor? 40 bin çalışana gidiyor. Peki, sen
özürlülerden, 190 bin özürlüden ayda 60 milyonu esirgiyorsun da 2 bin-3 bin
kişiye ayda 5,5 milyar faiz veriyorsun, bu nasıl kaynak
dağılımı, bu nasıl etkinlik?
Sayın Başbakan bunun gerekçesini de açıkladı,
dün söyledi, dedi ki: 2001 yılında 91 bin oto satılıyordu,
bugün, 2007 yılında 357 bin oto satıldı. Şimdi,
Sayın Başbakan, yani bu rantı alanlar, devletten bu faizi
alanlar ne yapacaktı peki, otomobil almayıp da fabrika mı
yapacaktı? Eğer fabrika yapsaydı
Sayın Başbakan neden
bina açılmasına gidiyor da fabrika açılmasına
gittiğini görmedik hiç? Çünkü fabrika yapan yok. Aldığı
rantı otomobile verecek. Onun içindir ki İstanbulda, büyük
şehirlerde 1 kişinin 3 arabası var, 1 evde 5 araba var ama
diğer şehirler nasıl? Bakın, Türkiyede ortalama 13
kişiye 1 otomobil düşüyor. Bingölde 29 kişiye 1 otomobil
düşüyor. Ağrıda 25 kişiye 1 otomobil düşüyor.
Türkiyede 13 kişiye 1 otomobil düşerken daha 1990da piyasa
ekonomisine geçen Bulgaristanda, Macaristanda, Polonyada 3 kişiye 1
otomobil düşüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu bir yarışsa
yani sen şimdi neden Bulgaristan, Macaristan, Polonyanın gerisinde
kaldığını eleştirmiyorsun da, neden o ülkelerin
gerisinde kaldığını analiz etmiyorsun da, efendim, şu
kadar otomobil satıldı diye analiz ediyorsun? Şimdi, böyle bir
gelir dağılımı, böyle bir rant ekonomisi varsa, işte
Sayın Başbakan da ancak otomobil satışından söz eder,
ne işten söz eder ne işsizden söz eder ne de halkın
refahından söz eder, efendim, otomobilinden söz eder belirli kesimlerin.
Şimdi, dahası var arkadaşlar, Sayın
Başbakan bir müjde daha verdi, dedi ki: Türkiye'nin net dış
borcu 10 milyar dolar oldu. Ya, şuraya bak çok şükür Türkiye'nin
borcu yokmuş! Yani Hazine niye açıklıyor ki Türkiye'nin 263
milyar dış borcu var Hazine niye böyle bir yanlış
yapıyor? E, Başbakandan iyi mi bilecek Hazine? IMF niye, 263 milyar
dolar Türkiye'nin borcu var
Ya, Başbakandan iyi mi bilecek IMF? E,
işte 10 milyar dolar borcu varmış, net dış borcu. Ya
burada
Yani bir senedir kendimi yiyorum arkadaşlar. Bu net dış
borç hikâyesini kaldırın. Ayıp oluyor biraz! Ayıp oluyor!
Şimdi, burada Devlet Bakanı Sayın Şimşek
de diyor ki: Bütün dünyada borç oranları hesaplanır. Borç stokunun
gayrisafi millî hasılaya oranı
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Maliye Bakanına anlat.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar, diyelim
ki bir ülkenin 100 milyar dolar dış borcu var, ortalama vadesi
beş yıl; başka bir ülkenin 100 milyar dolar borcu var, ortalama
vadesi otuz yıl. Aynı mı bunlar ya? Ee peki, arkadaşlar, 5
kişi yarışıyor. Birisi yarışı sonuncu
bitiriyor, Ben başarılı oldum. diyor. Şimdi, Arjantinin,
Brezilyanın, Meksikanın dış borcu bizden çoktu, bugün
oranlarsan da bizden düşük. Peki, biz başarılı
mıyız şimdi? Yani millet almış başını
gidiyor. Biz eğer tavşan hızıyla koşuyorsak yani o
zaman başarılı mıyız arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, son olarak şunu
söyleyeyim: Yani Türkiyede yeni bir devlet içinde devlet
yaratılıyor. Bu devlet içindeki devlet TOKİdir. Neden böyle bir
devlet içinde devlet yaratılıyor? Yeni bir tekel
yaratılıyor. Siz altyapınızı satıyorsunuz,
doğal tekelleri, Telekomu satıyorsunuz ama yeni bir TOKİ tekeli
yaratıyorsunuz. Neden böyle bir tekel yaratıyorsunuz? Yasalar üstünde
bir kurum neden yaratılıyor? Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanununu hiçe
sayan -bu, yasada var, bu, maddelerde var- ve dolayısıyla tam
bunların üstünde, kanunlar üstünde yetkiye sahip bir kurum neden
yaratıyorsunuz? Acaba Başbakanlığa bağlı
olduğu için mi yaratıyorsunuz? Acaba Sayın Başbakan TOKİyi
nasıl kullanıyor?
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Şimdi, Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan.
Buyurun Sayın Unakıtan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Değerli
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli Başkan, değerli üyeler; esasında bu
kanun görüşülürken, muhalefet partileri gelip konuşurlar,
görüşlerini dile getirirler. Tabii, asıl olan, bu kanunlar milletin
problemlerini çözmek için getirilen kanunlar.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Siz kendi probleminizi çözüyorsunuz,
milletin değil!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Bunlara, bir an önce
milletin problemlerini çözecek bu kanunlar da kabul edilsin düşüncesiyle,
şu tarafta oturan, Hükûmet tarafında oturan bakan veyahut da iktidar
partisinin üyeleri fazla cevap vermezler. Neden? Bir an önce bu kanun kabul
edilsin isterler, çünkü millet kanunun kendisini bekliyor, yoksa buradaki
lafları uzatmayı beklemiyor millet. Ama bazen öyle durumlar oluyor
ki
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, millet adına
konuşuyor milletvekilleri. Lütfen milletvekillerini hakir görmeyin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Yok,
estağfurullah.
OKTAY VURAL (İzmir) Ee, öyle şey olur mu!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Burası, yüce
Meclis, çatısının altındaki herkes saygıdeğerdir.
OKTAY VURAL (İzmir) Millet adına konuşuyor.
İfadenize dikkat edin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Biz fikirlere hürmet
ederiz.
Yalnız, burada verilen bazı bilgiler oluyor ki o
bilgiler de çok yanlış bilgiler ve kamuoyunun da yanlış olarak
kafalarını karıştırıyor, onları düzeltmek de
zaman zaman bize düşüyor, çünkü resmî rakamlar da elimizde, bunları
milletvekillerimize sözlü, yazılı olarak da anlatıyoruz, ama
bazen nedense böyle karışıklıklar oluyor.
Burada, Sayın Esfender Korkmaz geldi, benden önce
konuşma yaptı. Orada, şimdi, ben hayretle dinledim, hayretler
içerisinde kaldım.
Değerli arkadaşlar, Okulları kapatıyorsunuz.
diyor. Bu AK PARTİ Hükûmetleri zamanında açılan okullar kadar
kim açmıştır acaba şimdiye kadar? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, cumhuriyet tarihinde, bak, rakamı veriyorum
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Bakan, senin
okuduğun okulları da sen açtın! Hayret bir şey ya!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Dinlemesini bilin
yalnız.
Rakamı veriyorum: 360 bin tane derslik
yapılmış kaç senelik cumhuriyet döneminde, ama AK PARTİ
Hükûmetleri beş yılda 120 bin derslik yapmış. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, okul kapatmak buna deniyorsa, o zaman okul kapatma ne
manaya gelir onu bir tekrar gözden geçirsin Sayın Konuşmacı.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Sizin döneminiz
cumhuriyet dönemi değil mi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi,
bakın değerli arkadaşlar
OKTAY VURAL (İzmir) Sizin döneminiz cumhuriyet dönemi
değil mi Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Bizim dönemimiz
cumhuriyet dönemi. Bizim dönemimiz cumhuriyet dönemi.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz de Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetisiniz değil mi? Başka cumhuriyet yok.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ama cumhuriyet
dönemi içerisindeki AK PARTİ Hükûmeti zamanı var.
OKTAY VURAL (İzmir) AKP zamanını söyleyin
efendim, cumhuriyetle kıyas yapmayın.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Efendim, koalisyon
hükûmeti zamanı var. Efendim, diğer hükûmet zamanları var. E,
bunları da müsaade edin söyleyelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Lafınızı doğru
kullanın, başka cumhuriyet yok.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Yoksa burası
Türkiye Cumhuriyetinin Büyük Millet Meclisidir.
OKTAY VURAL (İzmir) Başka cumhuriyet yok.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Yok, olmaz.
Başka Türkiye de yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Ona göre
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ona göre
Ona göre
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir ikinci hususa daha
değinmek istiyorum: Özürlülerle ilgili olarak eğitim AK PARTİ
Hükûmetlerinden önce yoktu. Böyle bir eğitim yoktu. Neredeydi şimdiye
kadar gelmiş geçmiş hükûmetler? Biz geldik özürlülere eğitimi
açtık. Bugün 194 bin kişi bu rehabilitasyon merkezlerinden istifade
ediyor. Burada getirmiş olduğumuz yeni düzenleme de özürlülerin
eğitimini kati surette bir adım bile geriye götürmüyor.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Öğrenim yaşı bitince
eğitim de bitiyor. Ne olacak o zaman?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Bir adım bile
geri götürmüyor.
Bakınız şimdi, bu rehabilitasyon merkezleri, son
iki yılda bin tane rehabilitasyon merkezi açılmıştır.
Neden? Parasını veriyoruz. Gönderiyoruz özürlü
vatandaşımızı, parasını veriyoruz. Öyle hizmetler
yapıyoruz ki, özürlü kardeşimizi gidip evinden arabayla alıyoruz,
okuluna götürüyoruz, arabayla tekrar evine getiriyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu derece
Bakınız, şimdi, Avrupada olmayan, özürlülere
olmayan hizmeti bu ülkede veriyoruz.
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) Sayın Bakan,
taşımayı okullar yapıyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Bunu da
göğsümüzü gere gere söylüyoruz ve gururla söylüyoruz, inşallah daha
fazlasıyla hizmeti de yapacağız, yapmaya da devam ediyoruz.
Özürlüler için, efendim, şu kadar ödeniyor, bu kadar
ödeniyor
Milyar YTLnin üzerinde ödüyoruz. Ama özürlüsüne sahip çıkmayan,
yaşlısına sahip çıkmayan, hastasına sahip
çıkmayan devletten de hayır gelmez. Ona da inanıyoruz.
GÜROL ERGİN (Muğla) Vatanına sahip çıkmayan
Devam edin.
MEHMET HALİT DEMİR (Mardin) Diğer hükûmetler ne kadar
yaptı bunu Sayın Bakanım?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Kabili mümkün
değil, diğer hükûmetler
Yoktu çünkü böyle bir hizmet, yoktu.
Şimdi, buna, kalkıp gelip de Özürlülerin okulu
kapanıyor, şöyle oluyor
Bunlar olmaz, yanlış olur,
yanlış olur bunlar.
Şimdi, okulları kapatıyorsunuz, efendim, yerine...
Okulları niye satıyorsunuz, niye kapatıyorsunuz? Öyle bir okul
ki Boğazın yanında. Öğrencisi de kalmamış
artık.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Allah Allah!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Evet.
Şimdi, orayı ekonomiye kazandırıp ondan
alınan parayla elli tane daha okul yapıyoruz.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Bir örnek verebilir misiniz
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Veririm:
Ortaköydeki okul.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Bir örnek ver, bir örnek verin, hangi
okul?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ortaköydeki okul.
Git Ortaköye görün!
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Bir örnek verin!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Bak hâlâ bir örnek
diyor yahu! Örnek bu.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Mahmutpaşa, Gedikpaşa
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Mahmutpaşa,
Gedikpaşa, Ortaköy
Ben kaç tane göstereyim sana? Hiç oradan müdahale
etmeyin değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Öğrencisi yoksa nasıl
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Dinleyin, dinleyin
de bakın neler yapmışız, bir dinleyin bunları.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hiçbir şey yapmadınız.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, öyle bir
sanayinin içinde kalmış okul var ki -şimdi bana Sayın Genel
Müdürümüz de, ilgili arkadaşımız da söylüyor- sanayinin içinde
kalmış. Artık oraya talebe de gitmiyor. Gelen talebe 5
kilometreden geliyor. Şimdi, hâlâ ben orayı okul diye mi tutayım?
Onu değerlendiririm, o parayla on tane daha okul yaparım, yirmi tane
daha okul yaparım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) Durmak yok Sayın
Bakanım, yola devam.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Bunu mu
yapalım, yoksa ötede kalalım mı?
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Bunlar köprüyü de
sattırmıyorlardı Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Evet, değerli
arkadaşlar, bu durumları açıklamak için huzurunuza gelmiş
bulunuyorum. Bunları hem siz hem televizyonları başında
bizi dinleyen milletimiz öğrensin diye geldim. Gerçekler bunlardır.
Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum,
sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sakarya Milletvekili
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sattınız
memleketi,bitirdiniz.
BAŞKAN Sayın Hıdır
Sayın Ekici
Sayın Ekici, Sayın Hıdır, arzu ederseniz on
dakika ara vereyim ama çay içersiniz, ama başka şekilde
halledersiniz. Ara vereyim, Meclis çatısı altı yerine
dışarıda halledin.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili
Sayın Münir Kutluata.
Buyurun Sayın Kutluata. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 269 sıra sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının birinci bölümü vesilesiyle Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu tasarı, yirmi dört kanunda ve iki kanun hükmünde
kararnamede değişiklik yapmaktadır. Türk mali sisteminin temel
yasası özelliğine sahip olan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu da bu yirmi dört kanundan birisidir. Tasarının
adında değişiklik getirilen diğer yirmi üç kanundan
bazı kanunlar diye söz edilmesine karşılık Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununun tam adıyla vurgulanması, 5018
sayılı Yasanın öneminden ve bu tasarıyla daha fazla
değişikliğe uğruyor olmasından ileri geldiği
görülüyor. Diğer yirmi üç yasanın ve iki kanun hükmünde kararnamenin
sadece adını bile saysak konuşma süremizin yeteceği şüphelidir.
Bunu söylemekle şuna vurgu yapmak istiyorum: Yirmi altı kanun ve
kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasının bir
kanun tasarısının içine sığdırılması ne
kadar doğrudur? Bu husus, genel gerekçenin son satırında
değişikliklerin her birinin ayrı ayrı tasarı halinde
yapılması yerine, tek bir tasarıda toplanmasının daha
isabetli olacağı değerlendirilmiş ve bu tasarı
hazırlanmıştır. denilerek açıklanmaktadır. Bu
isabet, burada görülen isabet nedir, bu değerlendirme nasıl bir
değerlendirmedir ki mahzurları faydasından fazladır?
Temel kanun hâlinde ele alınan bu tasarı, aynı
zamanda bir torba kanun hüviyetindedir. Dolayısıyla, birbiriyle
ilgisi olmayan birçok yasada değişiklik yapılırken buna
temel kanun demenin mantığı nedir? Torba kanun ile temel kanun
niye bir arada ifade edilmiştir? Niye bu uygulama yapılmıştır?
Bunu söylemekle şunu ifade etmek istiyorum: Biraz önce Sayın Maliye
Bakanı, okul satışı konusunu, okulların
satışı konusunu savunan ifadeler kullandı. Eğer
okulların satışı konusu ayrı bir kanun olarak gelecek
olsaydı, Türk milleti bütün detayları yakından görseydi ve bu
konuda, mesela Sayın Bakanın yaptığı bu konuşmaya
diğer milletvekilleri tarafından cevap vermek mümkün olsaydı bu
çok daha isabetli olmaz mıydı? Dolayısıyla, böyle yirmi
altı kanunun arasına sıkıştırılmış
bir değişikliğin milletin gözünden kaçtığını
inkâr etmek mümkün müdür? Bunu özellikle vurguluyorum. Mademki torba kanun
olarak getirildi, o zaman temel kanun olmasaydı ve kanun maddeleri
üzerinde ayrı ayrı görüşmemiz mümkün olsaydı. Bunun da önü
kapatılmış olmaktadır.
Ben sırası gelince temas edeceğim, ama burada
sırf cevap niteliğinde olsun diye, Sayın Bakanın Bir okulu
satıyoruz, birçok okul yapacağız, bunda ne var? ifadesinin
iktidar saflarından alkış almasına karşılık
kendilerine daha ihtiyatlı davranmaları konusunda bir örnek vereceğim
ve tetkik etmelerini rica edeceğim. Lütfen, Adapazarındaki Sakarya
Vali Konağının, kamu yöneticileri tarafından -daha önceki
yöneticiler tarafından- satılmaya kalkışılmasının
arkasından çıkan çirkinlikleri takip ediniz. Oranın
satışı sırasında yeni okullar ve güzel okullar yapma
vaadinin bu işte ne kadar etkili olduğunu ve Sakaryalıyı
nasıl susturduğunu lütfen takip ediniz. Sonra, bütün
alkışlar sıkıntı getirebilir.
Bakın, sadece bu değişiklikte, millî eğitimle
ilgili değişiklikte, dördüncü, beşinci fıkralarda Lüzum
görülen okulların satışını Millî Eğitim
Bakanı devreye sokar. denilmek isteniyor. Lüzum
Demek ki kıymeti
arttıkça veya şehir içinde kaldıkça ortaya çıkacak diye bir
çağrışım yapılıyor. Bunu, satacağız ve
daha iyisini yapacağız diye izah etmek çok zordur. Önce şunu
düşünmek lazım: Bir hükûmet, milletinin okullarını niye
satar? Bir hükûmet, evlatlarının okulunu niye satar?
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) İyi okul yapmak için.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Efendim, iyi bina yapmak için
binalar değişiyor, şahsiyetsiz şehirler ortaya
çıkıyor. İyi kasaba olacak deniyor, müdahale ediliyor,
başka şeyler ortaya çıkıyor. İyi okul yapmak için,
siz, mevcut okulları, satacağınız birkaç okul
çıkabilir ama bütün okulları satmak için yetkiyi Maliye Bakanına
niye veriyorsunuz? Veriyorsanız yeni, ayrı bir kanunla bunu niye
getirmiyorsunuz, ki millet enine boyuna bunu görsün? Tekrar soruyorum: Bir
hükûmet, milletinin okullarını, yavrularının
okullarını satmak üzere bir torba kanunun içine bir maddeyi niye
sıkıştırır? O zaman, getirirsiniz, enine boyuna
konuşuruz, deriz ki: Türkiye'de şu kadar okul şu kadar
değer yapmaktadır, bunun üzerine şu kadar işimizi
hallederiz. Millet bir karar verir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Efendim, yapmayın, lütfen.. Ama bakın, efendim, neden
satılıyor? Çok uzatmak istemiyorum, söyleyeceğim başka
sözler var ama lütfen bunun gerekçelerini bize iyi açıklayın.
Eğer şöyle bir şey varsa, merkezî yerde kalmış okulların
bahçelerini, alanlarını görüp iştahı kabarmış
insanların baskısı altında kalınıyor ise
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) O size ait, bize değil.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Eğer o bize ait ise,
şimdi size
Bakın, bize ait olan hiçbir şey yok. O zaman,
bakın, ben size başka bir şey söyleyeyim. Söylediğim hususu
takip edin, kime ait olduğunu görün.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Merak etmeyin siz.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Ben bu kadar detaya inmek
istemiyorum ama size şunu söylüyorum: Bir milletin hükûmeti, o milletin
okullarını satmak için kanun niye çıkarır?
Diyecek ki: Çok çaresiz düştük, bunu yapıyoruz. O
zaman sizin önünüze getireceğiz, Şu kadar sıcak paraya, akan
paraya niye müdahale etmiyorsunuz? Şu kadar cari açık için hangi
tedbiri alıyorsunuz? Sanayi çökerken, tarım iflas ederken ne tedbir
alıyorsunuz? diye size soracağız. O zaman esas gerekçenizi
söyleyeceksiniz, o zaman mesele yok. Biz çok zordayız, Türkiye çok
zordadır, satacağız bunları. diyeceksiniz, bunun üzerinde
tartışacağız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Dört bin adet yeni okul
yapıldı.
ERKAN AKÇAY (Manisa) O okulları hayırsever
vatandaşlar yaptırdı, Hükûmet değil.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Bakın, ben size başka
bir şey daha söyleyeyim. Bizi ister istemez konumuzdan
uzaklaştırıyorsunuz ama lütfen şunu alın: Bakın,
her zeminde söylüyorum. İktidardaki arkadaşlarımdan rica
ediyorum: Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti yönetilirken bir
bakanlığın, bir bakanın veya iktidar partisinin ilgili bir
yetkilisinin çıkıp yapılanları alt alta tadat etmesinin
hiçbir kıymeti yoktur. Siz, Ağrı Dağının tepesine
neyi koydunuz, onu ölçünüz. Ağrı Dağının tepesine bir
kibrit çöpü koyup da dibinden beri ölçerseniz haksızlık olur.
Eğer, dört bin okul yapıldı, daha önce yapılan okullardan
daha fazla ise siz tebrik edilirsiniz. Bunları bize tebrik etmeye
fırsat veriniz ama kabul ediniz ki bir milletin okulları
satılmaz.
Şimdi, taşımalı eğitim diye bir çare
ASIM AYKAN (Trabzon) Kafanız basmıyor!
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Hatip, bir dakika
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Ne dediniz Sayın
Milletvekili? Bir daha söyler misiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Kafanız basmıyor ne demek?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Sayın Milletvekili
kafamızın basmadığını söylüyor. Evet,
okulların satılmasının
BAŞKAN Sayın Kutluata, bir dakika
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Buyurun.
BAŞKAN Deminden beri izliyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Ne demek kafanız basmıyor?
BAŞKAN Sayın Vural bir dakika
OKTAY VURAL (İzmir) Sözünü geri al.
BAŞKAN Sayın Vural
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Bizi dinlemiyorsun,
dışarıdan geliyor, ne konuşulduğunu bilmeden laf
atıyorsun.
BAŞKAN Sayın Vural
Sayın Akcan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dışarıdan geliyor, ne
konuşulduğunu bilmiyor.
BAŞKAN Sayın Akcan
ERKAN AKÇAY (Manisa) Saygısız!
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Devletin okulu
satılmaz.
BAŞKAN Sayın Akcan
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Satılmaz devletin
okulu, bu bir anlayış.
BAŞKAN Sayın Akcan
GÜROL ERGİN (Muğla) Vatanın
toprağını satan devletin okulunu satmaz mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, o sözünü
geri alsın, ne demek kafanız basmaz?
BAŞKAN Müsaade ederseniz cümlemi tamamlayayım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bezirgânsınız siz!
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.18
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf ÇOŞKUN (Bingöl), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
269 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet buradalar.
Sayın Münir
Kutluatayı davet etmeden evvel
Meclis Başkanlığı
sandalyesinde şu anda oturan bir şahıs olarak
konuşmacıları -gerek iktidardan gerek muhalefetten- büyük bir
dikkatle dinledim. Muhalefet partilerinin sözcüleri eleştirel
konuşmalar yaptılar. Ona da, birinci konuşmacıya Sayın
Bakan çıktı, cevap verdi. Sayın Kutluata son derece nazik bir
dille görüşlerini açıklarken önce Sayın Hıdırın,
daha sonra başka milletvekili arkadaşlarımızın, en son
da Sayın Aykanın, kendisine de yakışmayan kafası
basmıyor gibi sözleriyle sataşmaya uğradı.
Grup başkan
vekillerine buradan iletiyorum: Bu tarzda sataşmalar olduğunda,
yönettiğim her toplantıda ara vereceğim. Bu kanunların
-Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi- çıkmasına, ben
yöneten şahıs olarak, muhalefet partilerinin mensupları ve -ama
en önemlisi- iktidar partisinin milletvekilleri büyük gayret göstermek zorunda.
Ama bu çatının altında bu kürsü -özellikle genç arkadaşlara
söylüyorum- milletin kürsüsü. Şayet demokrasi sadece iktidardan
oluşsaydı, demokrasi tarifi olmazdı. Elbette demokrasilerin
temel tarifinde iktidar olacak hizmet yapmak üzere, milletimiz öyle
görevlendirir; muhalefet partileri olacak, onlar da millet adına
iktidarı denetleyecekler. Muhalefet partilerinin sözcüleri hakaret,
tahkir, tezyif, taciz yapmayacaklar; iktidar partisinin sözcüleri de bunu
yapmayan sözcülere taciz, tezyif, hakaret gibi tavırlarda bulunmayacaklar.
Bunu uyarıyorum.
Sayın Aykan
buradaysa eğer sözünü geri almasını istiyorum.
Konuşmanızı
tamamlamak üzere buyurun Sayın Kutluata. (MHP sıralarından
alkışlar)
Dört buçuk
dakikanız kalmıştı, beş dakika veriyorum.
MHP GRUBU ADINA
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir arkadaşımızın ölçüyü aşması
sonucu kesilen konuşmama buradan devam ediyorum.
Sayın
Başkanın ikazları gayet yerindedir. Bu Meclisin mehabetine kimse
zarar vermemelidir. Ancak şu kadarını ifade ediyorum ki: Bu tür
yakışıksız tavırlar gerçekten benim üslubum
değil, cevap vermeyi arzu etmem ama cevap verirsem sataşanların
sıkıntıda kalacağını söylemeliyim. Bu anlamdaki
son sözlerimi ifade ediyorum. Bu kafa basmama meselesi bu sataşmayı
yapan arkadaşımızın anladığı anlamda ise ben
bununla şeref duyarım, evet böyle ince hesaplara bizim kafamız
basmaz.
Şimdi, ben
bu samimiyetle yaptığım değerlendirmede şunları
söylüyorum efendim: Okulların satışı konusuna biraz
detaylı girmiş olduk ama önemliydi, devam edeceğim. Şimdi,
bir hükûmet okullarını niye satar diye söyledim. Bütçe
açıkları için mi, yani gelir elde etmek için mi? Eğer gelir elde
etmek içinse biraz önce söylediğim gibi, bunun gerekçelendirilmesi
lazım, içinde bulunduğumuz durumu bilmemiz lazım. Yok,
Türkiyede bir iki örnek var, bu okullar satılsa ne olur ise o zaman
onlarla ilgili ayrı bir düzenleme yapılabilir. Ama bakın,
düzenlenen fıkrada diyor ki: Bu taşınmazlardan Millî
Eğitim Bakanlığınca uygun görülenler
Bu bir süreç. Yani,
buradan, pekâlâ, değeri arttıkça bu bir kaynak olarak
kullanılabilir anlamında bir şey anlaşılabilir.
Türkiyede böyle anlayışlar var.
Bakın,
Türkiyede birtakım okullar, birtakım liseler, birtakım
üniversite binaları o kadar sembolik hâle gelmiştir ki para için
satamazsınız. İstanbul Üniversitesini para için
değerlendirebilir misiniz Sayın Bakan? Çok büyük para eder. Ama bu
gidişle yarın onu yapan da çıkabilir. Onun için, lütfen, burada
ölçü kaçırılmasın veya millet bunu görsün,
tartışsın. Söylediğimiz budur. Bunu ayrı getirseydiniz
diyoruz. Bu konuda yanlış bir şey söylediğimi
düşünmüyorum.
İkincisi: Bu
niçin olabilir? Başka bir sıkıntı, yeni okullar yapmak için
olabilir. Yalnız, bu tamam, bu doğru değil dedik ama bakın
burada, beşinci fıkrada diyor ki: Bu taşınmazların
satışından -yani okulların ve alanlarının
satışından- elde edilen gelirleri bir yandan genel bütçenin B
işaretli cetveline gelir, diğer yandan ihtiyaç duyulan yerlerde okul
yapımı ve onarımı amacıyla kullanılmak üzere
Millî Eğitim Bakanlığının bütçesine ödenek olarak
verilir. Yani, bunların bir kısmı bu işte
kullanılır gibi bir anlam çıkıyor burada Sayın Bakan?
Yani, satılan okulların değerlerinin bir kısmı, yine
okul işinde kullanılır gibi bir anlam çıkıyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Tamamı orada
kullanılır, buradan gelen paranın tamamı.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) Eğer böyle ise daha mahzurlu bir durumla
karşı karşıyayız.
Şimdi,
burada Öğrencisi kalmamış. deniliyor ama diğer taraftan
satılan okulların öğrencileri başka yerlere
taşınacak. Zamanım olmadığı için giremiyorum.
Türkiyede taşımalı eğitim diye bir sistem
yaşıyoruz nüfusu azalan köylerimizde. Bu sadece doğuda
değil, batıda, Karadenizde, her yerde. Nüfusu azalan köylerimizde
çocuklar minibüslere atılıyor, 15-
Şimdi,
diğer bir nokta olarak, yine Sayın Bakan özürlü eğitimiyle
ilgili birtakım kısıntıların kendileri döneminde
geliştirildiğini
Dolayısıyla, neyi tenkit ediyorsunuz
demeye getirdi. Öyle olsa bile, bunda bir geri dönüşün tenkit edilmesinin,
hiçbir
Yani geliştirildiyse, şimdi de kısılıyorsa bu
tenkit edilecek bir şeydir. Yani bunun, bizim dönemimizde şu kadar
okul yapıldı filan demek
Bunlar güzel şeyler ama bana göre çok
anlamsız şeyler. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir süreklilik içinde,
devamlılık içinde, gelişme içinde. Evet, her gün fazlası
yapılacak. Ama Okul yaptım, derslik yaptım, bina yaptım.
denildiği zaman, arkadan ister istemez tahrik ediyor ve söyletiyorsunuz
ki: Eğitimin seviyesi ne vaziyette, eğitim ne sonuç veriyor;
üniversiteye gidemeyen perişan, giden genç hakikaten mutlu mu, birinci
sınıftaki mutluluğu son sınıfta devam ediyor mu yoksa
bazı üniversiteler, bazı okullar işsizliği erteleme yeri mi
oldu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) Bunları söylemek zorunda kalmayalım diye arzu
ediyorum.
Mesele burada bir
nokta, birkaç nokta üzerinde bir sürtüşme yaratmak değil. Bu yasayla
ilgili söylediğim, yaptığım esas tenkit, yirmi dört kanun
ve iki kanun hükmünde kararnamenin bir torba içinde getirilmesi ve
bunların tartışılmasının gözden kaçmış
olmasıdır. Bunda kötü maksat olmayabilir, hız beklentisi
olabilir, iktidarın bu anlamda bir fayda umması olabilir ama
kaçırılan faydaları göz önüne alacak olursak mahzurlu
olduğunu söylemeye çalışıyoruz.
Özelleştirme
İdaresine imar yetkisi verilmesi böyle geçmeli miydi bu arada, yoksa
tartışılmalı mıydı? Bu çerçevede imar meseleleri
görüşülmeli miydi? Dolayısıyla ben bunun bu şekilde
gelişinin
Başından da söyledik, komisyonlarda da söyledik. Biz
söyleyeceğimizi söylüyoruz, arkadan, fayda etmezse mevcut hâliyle
katkımızı vermeye de devam ediyoruz. Dolayısıyla
komisyonlarda yaptığımız katkıyı burada da
yapmaya gayret ettik.
Konu bundan
ibarettir. Ancak bazı hassas konuları görüşürken bütün
arkadaşların o hassasiyetin önemini kavramasını bekliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kutluata.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir yasa
görüşüyoruz, muhakkak ki muhalefetteki arkadaşlarımız bu
yasayla ilgili çekincelerini, düşüncelerini ve hatta daha iyi
olmasıyla ilgili fikir transferlerini yapmaları beklenir ki bizim de
beklediğimiz, iktidar partisi grubu olarak yaptığımız
işlemler ve eylemler bu.
Muhakkak ki bir
yasa tasarısı konuşulurken iktidar İyisini
yapıyoruz. amacıyla, niyetiyle ortaya çıkmıştır.
Muhalefetin de yanlış yapıyorsunuz veya daha iyisini
yapmalısınız şeklinde ifadeleri kullanmaları gerekir.
Bugün, Genel
Kurulun saat 13.00teki açılışından itibaren grup
başkan vekili arkadaşlarımızla birlikte yasa
tasarısı üzerindeki görüşlerimizi, önergelerin hangi
şekilde, hangi çerçevede olacağını ve konuyla ilgili
arkadaşlarımızın şüphe duyduklarını,
şunda sakınca var dediklerini birlikte, hem bürokratlarla hem grup
başkan vekilleri hem de ilgili arkadaşlarımızla
değerlendirip düzeltme veya birbirimizi ikna etme gayreti içerisinde devam
ettiriyoruz. Bu saate gelene kadar çok da ılımlı ve olumlu bir
şekilde geçti.
Arzumuz,
isteğimiz, dileğimiz: Burada her birimiz 70 milyon Türk milletini
temsil ediyoruz. Seçildiğimiz bölgedeki insanları değil,
Türkiyede yaşayan bütün insanları temsil etmek üzere, onların
hak ve menfaatlerini korumak üzere millet bize yetkiyi verdi, o iradenin
verdiği yetki çerçevesinde onların hakkını, hukukunu
korumak üzere burada görevliyiz.
Milletin
verdiği temsil yetkisi çerçevesinde, Türk milletinin asaleti çerçevesinde
ve onların asaletine yakışır bir şekilde, bu kürsüden
konuşurken dikkatli olmamız gerekir. Ama yıllardır
olmuş, Parlamentonun kurulduğu günden bu tarafa olmuş,
konuşmacı kürsüde konuşurken iktidardan veya muhalefetten
kürsüde konuşan konuşmacıya laf atmalar olmuş olabilir
fakat lütfen, rica ediyorum, laf atmalarımız edep çerçevesinde olsun.
Laf atmalarımızın Bu ülkeyi sattınız, bunu
sattınız, şunu sattınız diye tahkir edici,
kırıcı bir şekilde olmaması gerekir.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ama satılanları da söyleyeceğiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Çünkü inanıyoruz, güveniyoruz, biliyoruz.
Burada, seçilen milletvekillerinin tamamı, her biri bu ülkenin bir
karış toprağını, bir çakıl taşını
kimsenin kimseden daha fazla sevdiğiyle ilgili elimizde bir ölçü yok.
Kimsenin de Ben senden daha fazla sevdim. diye iddia etmeye hakkı yok.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Tabii, insan sevdiğini satar mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, Değerli Hocam, satmayla
alakalı değil bu iş.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Satmıyor musunuz? Rica ediyorum
BAŞKAN
Sayın Ergin, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın Değerli Hocam, şu anda siz
yanlış anlama modundasınız.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Siz yanlış anlatma modundasınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yanlış anlama modunda değil, iyi
niyetli, iyi niyetli yaptığımız çerçevede bu kanunları
düzenlediğimizi ifade edin. Satmayla, tahkir edici, sanki vatan
toprağını satıyor gibi ifade etmek, bu
GÜROL ERGİN
(Muğla) Satıyorsunuz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Lütfen
Lütfen
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ama Mustafa Bey, satıyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakınız, okulların
satışıyla ilgili konuşuyoruz. Sayın Bakan
açıkladı.
BAŞKAN
Sayın Ergin
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Başkan, satıyorlar.
BAŞKAN
Görüşlerini açıklıyor Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Bu görüş mü? Bu yanlış!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Topraklar satılıyor mu satılmıyor mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkanım, herhâlde
uyarılarınızı
Siz, iktidar partisi grubu
arkadaşlarımıza çalıştırmakla görevli grup olarak
siz diye ifade ettiniz ama bakınız, Sayın Bakan
konuşurken sayın milletvekillerinin hiçbiri Sayın Bakanın
anlattığı doğrulara tahammül edemediler.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ya, onlar size göre doğru, size göre doğru canım!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Lütfen, iktidar partisinin milletvekillerini
uyardığınız kadar muhalefet partisi grubundaki milletvekili
arkadaşlarımız laf atarken
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Allah Allah
ATİLA EMEK
(Antalya) Yanlışlarınızı doğru olarak kabul
etmek zorunda değiliz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, her bir sataşmayı, tek tek isim söyleyerek
uyardım ben bugüne kadar. Söyleyebilir misiniz ki bir tarafa iltimas
geçiyorsunuz bir tarafa geçmiyorsunuz diye.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Şimdi, yani bugün bu kanunu eğer -sizin de ifadenizle- mehabetle,
nezaketle, nezahetle, birbirimizi anlayarak geçirmek istiyorsak hep beraber
buna uyalım. Dolayısıyla, yapmak istediğim budur. Yani Bir
tarafa laf söyleyip öbür tarafı hiç uyarmadınız. diye
söylerseniz, gerçekten incinirim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkanım, herhâlde
meramımı anlatmakta sıkıntı çektim. Ben, sizin dokuz
on aylık süre içerisinde Parlamentoyu yönetirken tarafsız olmak için
elinizden gelen gayreti gösterdiğinize inanan bir milletvekiliyim, inanan
bir Grup Başkan Vekiliyim. Hakikaten, sizin yönetiminizde hem iktidar partisi
hem muhalefet partisi konusundaki hassasiyetinizi çok iyi biliyorum ama benim
ifade etmeye çalıştığım nokta şu: Siz, belki
normal şartlar altında iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımızın biraz daha sabırlı olması
gerektiğini, muhalefetin bu konuda laf atmasının daha normal
şartlar olduğunu ifade ettiniz ama lütfen, ben değerli
arkadaşlarımdan şunu istirham ediyorum:
Yaptığımız iş millet için,
yaptığımız iş Türk milletinin refah seviyesini
artırabilmek için o insanların mutluluklarını
artırabilmek amaç ve gayesini güdüyoruz.
Bakınız,
Sayın Bakan burada ifade ederken Bizim dönemimizden önce de hükûmetler
ortaya çıktı. dedi ama bugüne kadar gelen bütün hükûmetlerden
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Öyle demedi, öyle demedi.
BAŞKAN
Sayın Tamaylıgil, lütfen
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ya Seksen sene dedi.
BAŞKAN
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Seksen yılda bu memlekette altmış
tane hükûmet gelmiştir. Bu hükûmetlerin üç tanesinin sorumluluğu AK
PARTİ Hükûmetine aittir. AK PARTİ hükûmetleri döneminde bundan önceki
gelen hükûmetler dâhil olmak üzere bizim yaptığımız okul
yatırımlarını hiç kimse yapmamıştır.
İfade ettiğimiz, söylediğimiz budur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakanın söylediği, yani 2002 yılına kadar cumhuriyet
tarihindeki yapılanlardan fazla yaptık diye değil, bize kadar
gelen 57 hükûmet döneminde -56ncı Hükûmet, 57nci
- her bir hükümetlerden
daha fazla yatırım yaptığımızı,
okullaşmanın daha fazla olduğunu, derslik sayısının
daha fazla olduğunu ifade ediyoruz. Ama, değerli
arkadaşlarım her ne hikmetse seksen yılda yapılanları
farklı şekilde anlama moduna girdikleri andan itibaren, maalesef,
iktidarın sözcülerinin anlattıklarını farklı bir
şekilde anlatmaya çalışıyorlar.
Bugün, Sayın
Esfender Hoca ifade ederken güzel şeyler söyledi. Özürlüler rehabilitasyon
merkezinde olan çocuklarımızın, o sıkıntıyı
çeken insanların problemleri olduğunu ifade etti. Anadoluda bir
tabir vardır Ölüsü olan bir gün ağlar, delisi olan, hastası
olan her gün ağlar. diye. Biz bunun sıkıntısını,
o insanların içinde çektikleri eziyeti, ıstırabı bilen
insanlarız.
GÜROL ERGİN
(Muğla) O çocuklar deli değil!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakınız, bugüne kadar
GÜROL ERGİN
(Muğla) O çocuklar hasta, hasta!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hocam, lütfen
BAŞKAN
Sayın Ergin
GÜROL ERGİN
(Muğla) Deli lafı yakışmadı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hocam, lütfen
BAŞKAN
Sayın Ergin, lütfen
GÜROL ERGİN
(Muğla) O çocuklar hasta, hasta!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hocam, lütfen
Bir tabir kullanıyorum
hastası olan diye ifade ediyorum.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Deli lafını kullandınız, lütfen onu
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hocam, lütfen
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Saptırmayın lütfen!
GÜROL ERGİN
(Muğla) Deli lafını kullanmadı mı kardeşim?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Saptırmayın, ikinci kelimeyi niye duymuyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Ergin
Sayın Ergin, benim hangi
maksatla konuştuğumu en iyi bilenlerden biri sizsiniz. Biz sizinle üç
sene beraber çalıştık.
GÜROL ERGİN
(Muğla) O kelimeyi çıkarın konuşmanızdan,
çıkarın!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, lütfen
Ben bir deyim
kullanıyorum. Deyim kullanırken arkada ne
açıklayacağımı da siz bilirsiniz. Benim hangi
şartlarda hangi şeyleri de söyleyeceğimi
Siz beni çok iyi
tanıyanlardan birisiniz.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Peki, bu sözünüzün ne kadar aileyi bugün üzdüğünü de
biliyor musunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hocam, lütfen
Onların içinde biri de benim o
ailelerden Hocam.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Siz de üzüldünüz o zaman o lafa.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Üzülmelisiniz de yani.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hocam, üzülüyorum, o insanlar adına
üzülüyorum diyorum.
Bugüne kadar bu
özürlü ve rehabiliteye ihtiyacı olan insanlarla ilgili düşünmeler
yapılmamış. 2006 yılında bu faaliyet başlamış.
2006 yılındaki faaliyetle birlikte 84 bin bu konudaki
insanımızın, kişinin ihtiyacı varmış, 2007
yılında 194 bine gelmiş. Şimdi yapacağımız
düzenleme ile birlikte yaklaşık 300 bin kişinin bu
sıkıntıyla hastası ve bakmakta zorlandığı
insanlarla ilgili, onların eğitilmesi ve bakıma muhtaç olan
insanların ihtiyaçlarının giderilmesiyle ilgili 300 bin
kişiyi, 300 bin aileyi rahatlatabilecek bir düzenlemeyi yapmak için gayret
gösteriyoruz.
Bugüne kadar biz
yaptığımız işlemlerde daha önceki
düşünülmemişleri şimdi düşünüp gündeme getiriyoruz. Ha,
söylenen sözler farklı olabilir ama şunu açık ve net
yüreklilikle ifade ediyorum: Bizim yaptıklarımız
başkalarının hayallerinde bile olamadığından dolayı
şu anda anlattıklarımızı maalesef kabul edemiyorlar
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) ve o kabul etmemenin
verdiği tedirginlik ve gerginlikle hem bu kürsüde konuşurken hem de
oturdukları yerden laf atarken, inanıyorum, aklıselim
düşündükleri takdirde, sağduyuyla düşündükleri takdirde 58, 59
ve 60ıncı Hükûmetlerin bu memlekete yaptığı
katkıları hep birlikte muhakkak ki takdir edeceklerdir,
hakkını vereceklerdir diye ümit ediyorum.
Ben bundan
sonraki süreçte de inşallah, yine değerli grup başkan
vekilleriyle yaptığımız görüşme çerçevesinde, bu
Parlamentoyu uygun, aklıselim, daha ılımlı bir şekilde
götüreceğimizi, hepimizin millete hizmet etmek için seçildiğimizin
idraki içerisinde olduğumuzu biliyorum. Bundan sonraki sürecin
inşallah o şekilde devam etmesini temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Sayın Bakan
konuşma yapmak için
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Övünmekten çatlayacaksınız bir gün.
Bayağı zor oluyor bu iş. Çatlayacaksınız ama
hayırlısı, inşallah çatlamazsınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Biz çatlamayız ama kıskananlar
çatlayabilir.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili
kürsüye
geldiği zaman, grubunuzdan birkaç milletvekili aynı ağızdan
Şunların ağzının payını verin. dedi.
Dolayısıyla, Sayın Bakanın gerçi sataşmalarla daha
fazla açıldığını, daha hazırcevap hâle
geldiğini de biliyoruz. Onun da -sizlere söylüyorum- avukatlığa
ihtiyacı yok ama bir boks maçına çıkarmış gibi bir
tavır da doğru değil. Ben o zaman uyarmamıştım. O
arkadaşlarımızı uyarmadığım için, Cumhuriyet
Halk Partisinden itiraz seslerine de belirli bir tolerans gösterdim.
Birbirimizi anladığımızı sanıyorum. Bütün grup
başkan vekilleri için bu geçerli.
Evet,
teşekkür ederim.
Şimdi,
şahıslar adına Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işık.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 269 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümünde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile bazı kanun ve
kanun hükmündeki kararnamelerde değişiklik yapılmasını
öngören bu tasarının birinci bölümünde, özet olarak, 406
sayılı Telgraf ve Telefon Kanunundan 4706 sayılı Hazineye
Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve KDV Kanununda
değişiklik yapılmasına kadar birçok kanunda ki on beş
adet kanun ve iki adet kanun hükmünde kararnamede- değişiklik
yapılması, ekleme yapılması veya yeniden düzenlenmesi
yönünde bazı değişiklikler öngörülmektedir. Bunların
gerçekten bir kısmı günümüz koşullarına uydurma
açısından gerekliyken bir kısmı da -biraz önce de
bazılarının tartışıldığını
gördüğümüz- gereksiz düzenlemeler olarak görülmektedir. Örneğin, Millî
Eğitim Bakanlığına tahsisli hazine mülkiyetindeki
taşınmazların özelleştirilmesinin önü
açılmaktadır. Yani, birçok ilimizde, şehir merkezindeki
değerli arsalar üzerindeki birçok okul binası satılarak devletin
sırtından âdeta yeni zenginler oluşturulmasının önü
açılmaya çalışılmaktadır. Bu, gerçekten üzüntü verici
bir değişikliktir. Bugün ilköğretim ve ortaöğretim
seviyesinde okullarımızdaki öğrenci sayısının
ortalama 50nin altına düşürülemediği gerçeği önümüzdeyken,
bu okullara ihtiyaç varken bunların arsalarının satılıp
yeni okullar yaptırılma gerekçesi makul değildir. Evet, yeni
okullara bu ülkenin ihtiyacı vardır ama eskilerinin
satılmasının ya da yıkılmasının
gereğini burada tartışmaya bile gerek görmemekteyim. Bu okullara
ihtiyaç vardır, yeniler yapılacaksa başka kaynaklarla başka
yerlere yapılmalıdır. Kütahya ilinde merkezde var olan bir
okulun satılması bu kanun yasalaşırsa hızla
gerçekleşecek. TOKİ tarafından yeni yapılan bir okula bu
okulun öğrencileri taşındı ancak velilerin tamamı
Valilik ve Belediye Başkanlığının önünde neredeyse
boykot yapar hâle geldi. Çünkü 5-
Diğer
yandan, TOKİ Başkanlığının yetkileri
arttırılarak ilgili belediyeler ve valiler tarafından uygun
görülmeyip üç ay içinde onaylanmayan planların Başkanlık
tarafından resen onaylanması sağlanmaktadır. Yani böylece
TOKİ Başkanlığı ilgili belediye ve valiliğin
üstünde bir yetkiyle donatılmaktadır. Bu değişiklik birçok
ilimizde kurumlar arası anlaşmazlıklara yol açacak ve aynı
ilde görev yapan devletin değişik kurumlarının birbiriyle
ahengi bozulacaktır. Hâlen TOKİ tarafından inşaat
yapılan birçok il ve ilçede yöre esnafının bu
yatırımlardan yararlanamadığı gibi birçok mimar,
mühendis ve müteahhidin işinden olduğu gerçeği ortadayken TOKİ
Başkanlığının daha da geniş yetkilerle
donatılması yeni sorunların yaşanmasına neden
olacaktır.
Bir başka
değişiklik de bazı suistimaller yaşanması nedeniyle
özürlülere verilecek destek eğitimlerinin kısıtlanmasına
yöneliktir. Günümüzde yaklaşık 8,5 milyon olduğu ifade edilen
özürlü sayısı ve diğer 71 milyonun kalanının da potansiyel
birer özürlü olduğu gerçeği varken bunların devletten
aldığı desteklerin kısıtlanmasına ya da belirli
süreyle daraltılmasına bence gerek yok. Bu maddenin komple
çıkartılması yönündeki önergenin destekleneceğini ümit
ederek bu konuyu da özetlemek istiyorum.
Bir diğer
konu, üniversite döner sermaye paylarının üniversite personeli
arasında paylaştırılmasında sağlık
personelinin lehinde düzenlemenin bu kanunla getirilmiş
olmasıdır. Buradaki sağlık personelinin tüm personel
yönünde değiştirilmesinde büyük ihtiyaç vardır. Evet,
sağlık personeli özellikle tıp fakülteleri hastanelerinde daha
çok görev yaparak bu döner sermaye gelirlerinin oluşmasında
katkı yapmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafında kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİM
IŞIK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ancak şu da
unutulmamalıdır ki, üniversitelerin tıp fakültelerine verilen
kaynağın diğer fakültelerden kesilerek daha fazla
aktarıldığı, dolayısıyla bu üniversitede
oluşacak döner sermaye gelirlerinin doğrudan ya da dolaylı
olarak o üniversitede çalışan tüm personelin katkısıyla
oluştuğu gerçeği unutulmadan bunun da düzeltilmesi gerekiyor.
Bu vesileyle,
gündemde olduğu için de ifade etmeden geçemeyeceğim bir iki konuyu da
huzurlarınızda Sayın Bakanıma iletmek istiyorum.
Bugün, özellikle
Kütahya, Afyon, Niğde ve Konya yöresinde yoğun olarak
üreticilerimizin uğraştığı vişne üretiminde
önemli sıkıntılar vardır. Vişne üreticileri
üretmiş oldukları vişneleri âdeta satamaz hâle gelmişler,
70 kuruşla başlayan fiyat bugün 40 kuruşa kadar düşmüş
durumdadır. Diğer yandan, bu ayın sonunda süresi dolacak olan
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçların
ertelenme süresi uzatılırsa çiftçilerimiz çok memnun olacaktır.
Bu vesileyle
kanunun hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Şahıslar
adına ikinci söz, Bitlis Milletvekili Sayın Cemal Taşarda.
Buyurun
Sayın Taşar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CEMAL TAŞAR
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 269 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben, bu
tasarı içerisinde daha çok özürlü çocuklarımızın
eğitimiyle ilgili konuşmak istiyorum. Yalnız bir tespiti
yapmakta fayda var diye düşünüyorum. 2006dan öncesine döndüğümüz
zaman özel eğitime muhtaç çocuklarımızın
çoğunluğunun bu eğitimden faydalanmadığını
görüyoruz. Nasıl? diyeceksiniz. Bir kere, sağlık güvencesinden
mahrum ve BAĞ-KURlu vatandaşlarımızın hiçbir
çocuğu bu haktan faydalanmıyordu. Ama 2006da Hükûmetimizin
çıkardığı yasayla, dağ başında yaşayan
veya köyde yaşayan veya şehirde yaşayan kim olursa olsun özel
eğitime muhtaç olan çocuklarımız bu haktan faydalanmaya
başladı. Hükûmetimiz, her alanda olduğu gibi sosyal devlet
anlayışını özellikle çocuklarımızın, özürlü
çocuklarımızın, bireylerimizin yetişmesinde de bunu
hassasiyetle ortaya koymuştur. Bakınız, o güne kadar Allah
göstermesin, hepimizin çocuğu olabilir- birçok ailemiz, maalesef bu özürlü
çocuklarının eğitimini gerçekleştiremedikleri için aile
içinde saklıyorlardı arkadaşlar. Toplumun içine bile
çıkaramıyorlardı. Zaten istatistiklerde rakamlardan da o güne
kadar eğitim alanlar belli. Ama, 2006dan sonra çıkarmış
olduğumuz bu yasayla o özürlü çocuklarımızın
eğitimleri gerçekleştirilmiş, bir taraftan devletin resmî
okullarında bunlar gerçekleştirilmiş, öbür taraftan da özel
rehabilitasyon merkezlerinde gerçekleştirilmiştir.
Bakın, yine,
burada, bugün itibarıyla ayda aldığı on saat eğitim
karşılığında her bireyimiz, her çocuğumuz için
406 YTL verilmektedir. 2006dan bu tarafa, yani 2006 Haziran, bugün 2008 Temmuz
itibarıyla iki yıllık süre içerisinde 1,291 katrilyon para
ödenmiş. Geçmişte bunların hiçbiri yoktu. Niçin? Özürlü
çocuklarımız, eğitime muhtaç çocuklarımız kendi
ayakları üzerinde durabilsin. Sadece bu kadar mı? Hayır.
Bakın: Bizim bu özürlü çocuklarımızın anne babalarına
Allah sabır versin, bizi dinliyorlardır, o çocukları devlet
okullarına ve rehabilitasyon merkezlerine götürüp getirmek için anne, baba
ve kardeşlerden birisinin bu çocuklarımızın
başından ayrılmaması gerekiyor idi. Mutlaka arabayla
alıp arabayla götürmesi gerekiyordu, orada beklemesi gerekiyordu. Yani
aile tam bir sıkıntı içerisinde, hatta birçok birey, anne, baba
çalışamaz duruma gelmişti.
Peki biz ne
yaptık, bu Hükûmet ne yaptı, bu iktidar ne yaptı? Sizin özürlü
çocuğunuz varsa, eğer özel bir rehabilitasyon merkezine gitmiyorsa,
devletin özel eğitim okuluna gidiyorsa rehber öğretmen
eşliğinde servis onu kapısından alıyor okuluna
götürüyor, eğitimini gördükten sonra yine okul çıkışı
rehber öğretmen eşliğinde servisle tekrar ailesine teslim
ediyor.
Bir kere aileler
huzura kavuştu, bunun yanında özürlü çocuklarımızın da
eğitimleri sağlanmış oldu.
Bu kanun niye
peki? Burada bazı eksiklikler vardı, bu eksikliklerin giderilmesi
için. İki yıllık bir uygulama sürecinde tespit edilen bu
eksiklikler işte yeni bu kanunla, bu maddeyle tekrar
çıkartılıyor arkadaşlar.
Buradaki incelik
şu: Biliyorsunuz yüzde 40 ve üzeri sağlık raporu alanlar ancak
belli bir yardımdan faydalanıyordu. Biz bir kere burada yüzde 20ye
indiriyoruz sağlık kurulu raporuyla. Yine burada ilk defa spastik
özürlü çocuklarımız da bu haktan faydalanmaya başlıyor.
Onun için yani
birileri Efendim, işte bu tasarıyla, bu yasayla biz
çocuklarımızın eğitimlerini kısıyoruz, biz
onları eğitimden mahrum ediyoruz
Asla böyle bir şey yok.
İlk defa, 2006 Haziranından bu tarafa, ailelerimiz artık
çocuklarını saklamıyorlar, bunların mutlaka kendi
ayakları üzerinde durmaları gerektiğine inanıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
CEMAL TAŞAR
(Devamla) Bundan dolayı da bu çocuklarımızın
eğitimleri sağlanmış oluyor.
Bizim Hükûmet
olarak, İktidar olarak eğitimle ilgili yaptıklarımız
ortadadır. Halkımız buna en güzel cevabı vermiştir,
her zaman da vereceğine inanıyorum. İnşallah bu
çocuklarımız, bu özürlü, özel eğitime muhtaç
çocuklarımız kendi ayakları üzerinde
Onları eğitmiş
oluruz, yetiştirmiş oluruz, anne babalarına da yük
olmamış olurlar.
Bu
tasarının öncelikle özel eğitime muhtaç çocuklarımıza,
annelerine, babalarına ve tüm milletimize hayırlı
olmasını diliyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Taşar.
Şimdi
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın
Tankut.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, Bakanlığınıza bağlı Millî Piyango
İdaresinin özelleştirilmesi gündemdedir. Millî Piyango
İdaresinin 2007 yılı bilançosuna göre aktif
varlıklarının toplamı 493 milyon YTL, aynı dönemdeki
kamu payı aktarımının da 314,4 milyon YTL olduğu
belirtilmektedir. Bu hususlar çerçevesinde:
1) Millî
Piyangoyu özelleştirecek misiniz? Özelleştirme yöntemi hakkında
bilgi verebilir misiniz?
2) Lisans devri
satışı şeklinde mi yoksa hasılat bölüşümüne
dayalı bir satış şeklinde mi olacaktır?
3) Millî Piyango
İdaresinin kamu kurumu ya da kamu faydasına çalışan
kurumlara aktardığı gelirini kâr mı yoksa ziyan mı
kabul etmektesiniz?
4) Şayet kâr
olarak görmekte iseniz kamuya böylesine ciddi kaynaklar sağlayan kurumun
satılmasının gerekçesi nedir, hangi ihtiyaçtan
kaynaklanmaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Birinci sorum:
Şimdi, bu terörden zarar gören kişilere bir para ödenmesi gerekiyor
yasa gereği. Şimdi, vatandaşların Güneydoğuda bu
terör zararları devamlı tespit edilmiş, 2007nin yedinci
ayından beri, bir seneyi aşkın bir süreden beri bir kimseye
-yani benim ilimde böyle en azından- hiçbir kuruş para ödenmiyor.
Şimdi,
tabii, Maliye Bakanı da oradan çıktı gitti. Burada oturan Bakan
da bu konularda yetkili değil, yani evvela burada sorumuza cevap verecek
yetkili bakanların gelip oturması lazım. Lütfen, iktidar
partisinden kim bunu sağlayacaksa sağlasın. Orada kanunun bir
maddesini dahi okumamış kişilerin gelip orada oturması bile
bu Meclise karşı bir saygısızlıktır.
O bakımdan,
yani bu paralar niye ödenmiyor? Niye ödenmiyor Sayın Başkanım?
Adamların devletten aldıkları 3 bin YTL, 4 bin YTL veya 10 bin
YTL, bu insanlar ekmeğe muhtaç. Defalarca burada söyledik, niye
Bir
yandan da burada bütçe rakamlarını açıklıyorlar, Efendim,
2 katrilyon bütçe fazlamız var. Bu bütçe fazlasını kime saklıyor
bu Hükûmet? Bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, tasarıda üniversite öğretim üyelerine saat 14.00ten
sonra döner sermayeye yaptıkları doğrudan gelir getirici
katkılarından dolayı, ilave olarak, almakta oldukları
aylık ve her türlü tazminat toplamının 10 katına kadar pay
verilebilmesi hükme bağlanmaktadır. Ancak öğretim üyeleri
dışında aynı projede veya laboratuvarda çalışan
öğretim yardımcıları -yani araştırma görevlisi,
öğretim görevlisi ve benzeri- gibi personel ile idari ve teknik personelin
de katkı yaptığı gerçeği dikkate alınarak bu
personele de döner sermayeden aynı oranda pay verilmesi sağlanabilir
mi? Bu konudaki görüşünüz nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, İktidarınız döneminde 4 bin okul
yaptırdık. diye övünüyorsunuz. Türkiyede eğitimin seviyesi
ortada, sınıf mevcutlarını 50lerden aşağıya
düşüremediniz, ÖSS sınavında binlerce öğrenci
sıfır cevapla sınavı tamamlamışlardır. Bu mu
eğitim yatırım hamlesi? Siz bu OKS ve ÖSS sonuçlarından
memnun musunuz? İktidarınızın eğitimde fırsat
eşitliğinden bunu mu anlıyorsunuz?
İkinci
sorum: TOKİde çalışan aynı derecede bir mühendis ne kadar,
Devlet Su İşlerinde çalışan bir mühendis ne kadar maaş
alıyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
vatandaşlarımız tarafından bağış ve
yardım yapmak suretiyle yaptırılan okullar ve derslikler
dışında, AKP Hükûmet döneminde Hükûmet tarafından bütçe
ödenekleriyle kaç okul ve derslik yapılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkanım,
aracılığınızla sormak istiyorum Sayın Bakana:
İmar yetkisi belli kurallara bağlı olarak belediyelere ve
bayındırlık ve il iskan müdürlüklerine verilmiştir.
Şimdi bir ilde imar yetkisi alırken TOKİ, o kurallara
uymamışsa ve on beş gün içerisinde de bu yetki verilmezse, söz
konusu yetkinin kanunlara rağmen TOKİye devredilmesi sizce yetki
karmaşasına sebep olmaz mı? Bununla neyi amaçlıyorsunuz? Bunun
kamuoyu tarafından bilinmesi lazım. Açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Not aldık.
Maliye Bakanımız bundan sonraki maddelerin görüşülmesi
sırasında bunlara cevap verecek. Yetişmezse yazılı
cevap verecek efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci madde üzerinde
bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi (b) bendinin 3 üncü
fıkrasının ikinci cümlesinin başına Yetkilendirilen
işletmecilerin şebekeleri üzerinden telekomünikasyon hizmeti sunan
diğer işletmecilerin ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
H. Hamit
Homriş |
Behiç Çelik |
Ali Torlak |
|
|
Bursa |
Mersin |
İstanbul |
|
|
Erkan Akçay |
|
M. Akif Paksoy |
|
|
Manisa |
|
Kahramanmaraş |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) Katılmıyoruz efendim.
Gerekçeyi mi
okutayım, konuşulacak mı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe lütfen.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurum
tarafından sayısı sınırlandırılarak, ulusal
çapta, kamuya açık mobil telekomünikasyon hizmeti sunmak üzere
yetkilendirilen işletmeciler, Kurum ile imzaladıkları
İmtiyaz Sözleşmeleri çerçevesinde faaliyet göstermektedir. Bahsi
geçen sözleşmelerde, Hazine Payının ödenmemesi halinde 3095 sayılı
Kanun ile öngörülen temerrüt faizinin uygulanacağı esasa
bağlanmıştır.
Bu itibarla,
İmtiyaz Sözleşmelerinden doğan hak ve yükümlülüklerin
muhafazasını teminen, Tasarıda öngörülen 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda yer alan
temerrüt faizi ilkelerinin yeni faaliyete geçecek olan ve Kurum tarafından
sayısı sınırlandırılarak, ulusal çapta, kamuya
açık mobil telekomünikasyon hizmeti sunmak üzere yetkilendirilen
işletmecilerin şebekeleri üzerinden hizmet verecek olan işletmecilerle
sınırlı olması gerektiği düşünülmektedir.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama isteminde bulunanların tespitini yapacağım: Sayın
Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Ergin, Sayın Keleş, Sayın
Dibek, Sayın Koçal, Sayın Öztrak, Sayın Çakır, Sayın
Erbatur, Sayın Tamaylıgil, Sayın Serter, Sayın
Paçarız, Sayın Ağyüz, Sayın Ekici, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Gök, Sayın Baratalı, Sayın Genç,
Sayın Öztürk, Sayın Küçük.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:18.19
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yapılan ikinci yoklamada da toplantı
yeter sayısı bulunamadığından, alınan karar
gereğince Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
(10/60, 63, 99, 242, 243, 244, 245, 246) esas numaralı deprem ile ilgili
Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerini birlikte
yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için 22 Temmuz 2008 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.39