DÖNEM: 23 CİLT: 25 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
134üncü
Birleşim
23 Temmuz 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Van
Milletvekili Kerem Altunun, Doğu Anadolu Bölgesi Kalkınma Projesine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
2.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, şehir içi şebeke sularındaki
kirliliğe ilişkin gündem dışı konuşması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Balıkesir ilinin
taleplerine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması ÖnergeleRi
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 21 milletvekilinin, Uşak ilinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/257)
2.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
K. Kemal Anadol, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay ve İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Ergenekon
soruşturmasında tutuklanan Kuddusi Okkır'ın ölümü konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/258)
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 21 milletvekilinin, darbe
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/259)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 269)
2.-
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/561) (S. Sayısı: 225)
3.- Kamu
İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/627) (S. Sayısı: 273)
4.- Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/559) (S. Sayısı: 234)
5.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267)
6.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/617) (S.
Sayısı: 270)
7 - Elektronik
Haberleşme Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporları (1/566) (S.
Sayısı: 255)
8.- Antalya
Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 2 Milletvekilinin; Atatürk Orman
Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporları (2/297) (S. Sayısı: 274)
9.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Domaç ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin;
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/266, 2/268) (S. Sayısı: 257)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/557) (S. Sayısı: 259)
11.-
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği
Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S.
Sayısı: 268)
12.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu ((1/537) (S. Sayısı: 236)
VII.-
OYLAMALAR
1.-
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İznik Ayasofya Camiinin restorasyonuna
yönelik iddialarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/3668)
2.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, bağış ve
promosyon kabulüne ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/3803)
3.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bazı festivallere sağlanan devlet
desteğine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/3995)
4.- Denizli Milletvekili
Emin Haluk Ayhanın, Denizli Sanayi Odasına bağlı
firmaların KOSGEB destek başvurularına ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/4021)
5.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, yağda gümrük vergilerinin
artırılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcının
cevabı (7/4022)
6.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, büyük marketlerin şehir
dışına taşınmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/4030)
7.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bazı kurumlara açıktan
atamaların yapıldığı iddialarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/4032)
8.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizlide KOSGEB desteklemelerine
başvuran firmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/4078)
9.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, bir TOKİ projesinde yüklenici firmanın
bazı yükümlülüklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/4102)
10- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, TOKİ
konutlarının denetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/4103)
11.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Zonguldak Vakıflar İl
Müdürlüğünün kapatılacağı iddiasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati
Yazıcının cevabı (7/4216)
12.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, belediyelerin katı atık ve arıtma
tesislerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/4237)
13.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, Eğridir ve Beyşehir
Gölleri havzasındaki iskân sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/4239)
14.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Anamur Gümrük Müdürlüğünün
aktif hale getirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcının
cevabı (7/4360)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak iki oturum yaptı.
Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinin
ardından geçen bir senenin değerlendirmesine,
Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya, Ardahanda kurulacak üniversite ve yapılacak
TOKİ konutlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Kıbrısla ilgili
gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşmasına
Devlet Bakanı Mehmet Aydın cevap verdi.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Tuncelide 2006 yılında TOKİ
tarafından ihale edilen konutlara ilişkin bir konuşma
yaptı.
Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Adalet Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, elektrik sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak (10/253),
İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 21 milletvekilinin, İzmirdeki deprem riskinin
araştırılarak deprem yönetiminde (10/254),
Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, özel sağlık
kurumlarının sorunlarının araştırılarak
(10/255),
Kocaeli
Milletvekili Muzaffer Baştopçu ve 30 milletvekilinin, ülkemizdeki deprem
riskinin araştırılarak deprem yönetiminde (10/256),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin
sırası geldiğinde yapılacağı,
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay ve
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, 9 Ocak 2007 tarihinde
Bağdatta düşen ve Türk işçilerinin yaşamlarını
yitirmesiyle sonuçlanan kazaya neden olan yabancı bir şirkete ait uçağın
gerekli güvenlik önlemleri almamasına ve yeterli mali mesuliyet
sigortası sağlamamasına rağmen uçuşuna izin veren
sorumluları himaye ederek sağlıklı soruşturma
yürütülmesine engel olduğu iddiasıyla Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/4) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündeme
alınıp alınmayacağı konusundaki ön görüşme
gününün AK PARTİ Grubu önerisiyle Genel Kurulun onayına
sunulacağı,
Açıklandı.
18/7/2008
tarihinde dağıtılan Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım hakkındaki (11/4) esas numaralı gensoru önergesinin
gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmında yer
almasına; Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin
Genel Kurulun 22/7/2008 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına; biraz önce okunan (10/254) ve (10/256) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin bugün
görüşmeleri yapılacak olan depremle ilgili araştırma
önergeleri ile birleştirilerek görüşmelerinin birlikte
yapılmasına; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
225, 273, 267, 270 ve 274 sıra sayılı Kanun Tasarı ve
Tekliflerinin bu kısmın 2, 3, 5, 6 ve 8inci sıralarına
alınmasına ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay ve
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, 9 Ocak 2007 tarihinde
Bağdatta düşen ve Türk işçilerinin yaşamlarını
yitirmesiyle sonuçlanan kazaya neden olan yabancı bir şirkete ait
uçağın gerekli güvenlik önlemleri almamasına ve yeterli mali
mesuliyet sigortası sağlamamasına rağmen uçuşuna izin
veren sorumluları himaye ederek sağlıklı soruşturma
yürütülmesine engel olduğu iddiasıyla Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesinin (11/4) gündeme alınıp alınmamasına
ilişkin ön görüşmesi tamamlandı; yapılan oylama sonucunda,
önergenin gündeme alınması kabul edilmedi.
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen:
(10/60), (10/63),
(10/99), (10/242), (10/243), (10/244), (10/245), (10/246), (10/254) ve (10/256)
esas numaralı Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin ön görüşmelerine bir süre devam edildi.
23 Temmuz 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 20.09da son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Canan CANDEMİR ÇELİK |
|
Yaşar TÜZÜN |
|
Bursa |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 193
II. - GELEN KÂĞITLAR
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Türkiyede Bir Türk-Alman Üniversitesinin Kurulmasına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/632) (Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor; Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.7.2008)
Teklifler
1.-
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 20 Milletvekilinin;
Milletvekili Seçimi Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu ile Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/304) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.7.2008)
2.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün; 5763 Sayılı İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 26 ncı Maddesinin Geçici 23 üncü Maddesi 1 nci
Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/305) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.7.2008)
3.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 20 Milletvekilinin;
Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/306) (Plan ve Bütçe ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.7.2008)
4.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmazın; 5464 Sayılı Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/307) (Adalet ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.7.2008)
5.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin; 3218 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/308)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.7.2008)
6.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğitin; 3671 Sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanuna
Bazı Maddeler Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/309) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.7.2008)
Meclis Araştırması Önergeleri
1- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 21 Milletvekilinin, Uşak İlinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/257)
(Başkanlığa geliş tarihi:15.07.2008)
2- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Kemal Anadol, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay ve İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun Ergenekon
Soruşturmasında tutuklanan Kuddusi Okkır'ın ölümü konusunda
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/258) (Başkanlığa geliş
tarihi:15.07.2008)
3- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 21 Milletvekilinin, darbe
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/259) (Başkanlığa geliş
tarihi:16.07.2008)
23 Temmuz 2008 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Doğu Anadolu Bölgesi Kalkınma Planı
hakkında söz isteyen Van Milletvekili Kerem Altuna aittir.
Sayın Altun,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Kerem Altunun, Doğu Anadolu
Bölgesi Kalkınma Projesine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
KEREM ALTUN (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Anadolu
Bölgesi Kalkınma Projesi ile ilgili gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Malumlarınız
olduğu üzere Hükûmetimiz yakın geçmişte dünyanın en önemli
bölgesel kalkınma projelerinden biri olan GAPın tamamlanması
için start verdi. GAPın Güneydoğu Anadolu Bölgemiz ve ülkemiz için
hayırlı olmasını diliyorum. Bununla birlikte, bugüne kadar
hep konuşulan, ancak adı olan kendisi olmayan, bir türlü
gerçekleşemeyen ve uygulamaya konulamayan Doğu Anadolu Kalkınma
Projesi, 12-13 Temmuzda Van ilimizde yapılan Ekonomik ve Sosyal Konsey
toplantısında ele alındı, masaya yatırıldı.
Toplantıya
Başbakan Yardımcımız Sayın Nazım Ekrenin
başkanlığında ekonomi bürokratları, bölge
milletvekilleri, valiler, belediye başkanları, sivil toplum örgütleri
temsilcileri katıldı. Geniş katılımlı bu
toplantıda ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi,
sosyal gelişmenin sağlanması, altyapının
iyileştirilmesi ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesi
başlıkları altında inisiyatif alanları belirlendi.
Vanda yapılan Ekonomik ve Sosyal Konsey toplantısında
alınan en önemli kararlardan bir tanesi, bölgesel kalkınma
faaliyetlerini düzenleyecek, organize edecek, yönlendirecek bölgesel
kalkınma ajansının Van ilimizde kurulacak olmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, geniş anlamıyla kalkınma, bir toplumda
ekonomik, toplumsal ve kültürel alanda arzu edilen her türlü değişme
ve gelişme olarak tanımlanabilir. Bölgeler arası
gelişmişlik farklılıklarının
azaltılması amacıyla uygulamaya konulan araçlardan bir tanesi de
bilindiği gibi bölgesel kalkınma planlarıdır.
Doğu Anadolu
Projesi, ülkemizin doğusunda on altı ilimizi kapsamaktadır.
Ulaşım ağı ve fonksiyonel ilişkiler bölgeyi üç ayrı
alt bölgeye ayırmıştır. Bunlar, Erzurum alt bölgesi,
Malatya-Elâzığ alt bölgesi ve Van alt bölgesidir.
Doğu Anadolu
Bölgemiz, bugün sosyoekonomik göstergeler itibarıyla geri kalmış
bir bölgedir. İller itibarıyla gelişmişlik düzeyi
değişmekle birlikte kişi başına düşen gelir
Türkiye ortalamasına göre oldukça düşüktür. Bölgenin geri
kalmışlığını bir örnekle açıklarsak:
Sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında 1945 yılında
8inci olan Elâzığ, 90lı yıllarda 33üncülüğe,
23üncü olan Van 67nciliğe, 37nci olan Kars 62nciliğe
düşmüştür.
Genel bir
değerlendirme yapmak gerekirse: Türkiye ekonomisi yapısal
dönüşüm ve uluslararası piyasalara entegre olma bakımından
büyük ilerleme kaydetmiştir. Ancak buna rağmen bölgeler arası
gelişmişlik farklılıkları bugün de önümüzde önemli bir
sorun olarak varlığını devam ettirmektedir. 1999 Helsinki
Zirvesiyle eşit aday statüsünü kazanmış Türkiyenin,
Avrupa Birliğine ekonomik ve sosyal
uyumun sağlanmasında bölgeler arası gelişmişlik
farkının en aza indirilmesi hususu 2007-2013 döneminde yapılacak
planlama çalışmalarında da temel öncelik alanlarından
birisini teşkil etmektedir.
Bugüne kadar
sayısı on civarında olan bölge planlarında, GAP ana
planı dışındaki bölge planlarının kapsamlı
bir uygulama şansı olmamıştır. Kanaatimizce bunun üç
temel sebebi vardır: Birincisi, yerel düzeyde devletçe uygulama
mekanizmalarının oluşturulmamış olması.
İkincisi, finans boyutunun ne şekilde
karşılanacağının ortaya konulamaması. Üçüncüsü,
belki de en önemlisi, yerel düzeyde bir sahiplenmenin
oluşturulmaması.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Altun, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KEREM ALTUN
(Devamla) Bu çerçevede Hükûmetimizce hayata geçirilmesine
çalışılan DAP ana planının temel hedefi, bölgenin
kendi ekonomik ve sosyal potansiyelini harekete geçirecek ortamın
yapılanmasını sağlamaktır. Doğu Anadolu
Projesiyle sağlanacak istikrar ve güvenle, bölge insanında kaybolan
öz güven yeniden tesis edilecektir. Ümit ediyoruz, bu programla sermaye ve
refah tabana yayılacak, gelir dağılımında
eşitsizlik azalacak, bu suretle sosyal dengelerin korunması
sağlanacaktır.
Bu öngörülen
kalkınma programıyla, çağdaş, üreten, gelirini adaletle
paylaşan, insan haklarını ve demokratik özgürlükleri tam olarak
kullanan, barış ve huzur içinde ülkemizin aydınlık
yarınlara ulaşmasını diliyorum. Doğu Anadolu Bölgemize
yeni bir heyecan, bir dinamizm, bir sinerji yaratacak, bir müjde, bir umut
olacak bu projenin hayata geçirilmesi için, Sayın Başbakanımız
başta olmak üzere emeği geçen ve geçecek herkese şimdiden Van
ilimiz adına teşekkür ediyorum, şükranlarımı
sunuyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Altun.
Gündem
dışı ikinci söz, şehir içi şebeke sularındaki
kirlilik sorunu hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Selçuk
Ayhana aittir.
Sayın Ayhan,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın,
şehir içi şebeke sularındaki kirliliğe ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
içeriğine geçmeden önce, geçtiğimiz gün Mendereste olan ve
yaklaşık
Aylar önce burada
enerji sorunuyla ilgili konuşma yaptığımda Sayın
Enerji Bakanımız Ben mühendisim. Bu işleri çok iyi bilirim.
diye yanıt vermişti bana, tutanaklarda var. Ben de bir mühendisim ve
en az Sayın Bakan kadar bu konuları biliyorum. Ne yazık ki,
oradaki yangının nedeni enerji nakil hatlarının
kopmasından kaynaklanmıştır; bakımsızlık,
yıpranmışlık ve eskime nedeniyle olmuştur. Bu
konularda Hükûmetimizin daha duyarlı ve daha hassas olmasını
özellikle rica ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bildiğiniz gibi son günlerde Türkiyede
kuraklık ve kirlenme nedeniyle su sorunu öne çıktı.
Geçtiğimiz yıl Ankara Büyükşehir Belediyesinde yaşanan
susuzluktan sonra hastanelerin ameliyathanelerini
kapattığını, hastaları tahliye ettiğini, büyük
iş merkezlerinin tuvaletlerini kapattığını ve bunun
sonucu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımızın da
Ankarayı terk edin. Akrabalarınızın yanına gidin.
Tatile çıkın. gibi önemli (!) ve ciddi (!) açıklamalar
yaptığını hepimiz biliyoruz. Bu sene de
Kızılırmak suyunun bağlanması ve Ankara halkına
yirmi gün çaktırmadan içirilmesinden sonra ortaya çıkan suyla ilgili
tahlillerden sonra çok ciddi bir siyasi atraksiyonla -kendisini kutluyorum bu
açıdan- topu İzmirin üzerine atarak kendisini sıyırmayı
başarmıştır. Tabii, bunun ahlaken ne kadar doğru
olduğu tartışılır.
İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı bu tip tavırlara girmeyerek
konunun üstüne gitmiş, özellikle ikinci bölge diye tabir ettiğimiz
bölgedeki kuyulardan çıkarılan sularda belli oranda arsenik
yüksekliği olduğunu görmüş, tedbirlerini almış,
arsenik oranlarını düşürmüş ve birkaç gün içinde de sorunu
tamamen ortadan kaldıracağını İzmir kamuoyuna
açıklamıştır. İzmir kamuoyu bugün neyi içip neyi içemeyeceğini
bilebilir konumdadır, Belediye Başkanından gördüğü
saygı ve bilgi edinme hakkı nedeniyle. Yani, İzmirdeki su
sorunu artık lokalize edilmiştir ve çözümlenmektedir.
Buna
karşılık, Sayın Sağlık Bakanımız bir
anda bakan olduğunu unutarak, kendisini AKPnin herhangi bir il ya da ilçe
başkanı gibi görerek konuya doğrudan müdahale etmiş, üç
yıl önce yüzde 50 oranın normal kabul edilebildiği arsenik
değerlerinin, bilimdeki gelişmeler ve Avrupa Birliği
standartlarına uyum nedeniyle yüzde 10a indirilmesinden sonra, bu
oranın yüksek olduğunu ülke olarak da kabul ettiğimizi ifade ederek,
on iki ilde arsenik oranı yüksekliği olduğunu söyleyerek, hedef
olarak İzmiri göstermiştir.
Sayın
Bakanın görevi, Sayın Başbakanın İzmiri
istiyorumundan yola çıkarak, İzmir halkını paniğe
sevk etmek, İzmir halkını endişeye sevk etmek ve
İzmiri kazanmayı bu tip yollarla elde etmek midir, yoksa
açıklamadığı diğer on iki ildeki sonuçları da
açıklayarak, öncelikle o vatandaşın da ne içtiğini bilme
hakkını göstermeyi kendisine görev edinmek midir? Bir bakanlık,
bu konuya bilimsel açıdan ya da ahlaki açıdan nasıl
yaklaştığını göstermek zorundadır.
Bunun üzerine
İzmirdeki bor oranlarının da yüksek olduğu
açıklanmış, bilahare İzmir Hıfzıssıhha
Enstitüsünün ve Büyükşehir Belediye Başkanının
yaptırdığı tahliller sonucunda, Sayın Valinin de kabul
ettiği, İzmirdeki değerlerin düşük olduğu ve bor
oranının kesinlikle yüksek olmadığı da
kanıtlanmıştır, ama İzmir halkını
İzmir Belediyesine talimat verdik, faturalara su içilemez, hatta yemek
yaparken bile kullanmayın. şeklinde söylemlerle paniğe sevk
etmek, bir bakanlığın yetki, sorumluluk ve ciddiyetinin içinde
uygun görülmeli midir, görülmemeli midir? Bunu tartışmak
durumundayız değerli arkadaşlarım.
Ben, burada,
Sayın Bakanın yirmi dakikalık bana cevap verme hakkı
olduğunu bilerek, belki iki saat konuşmam gereken bu konuda son
olarak şunları söylüyorum ve Sayın Bakandan bunların
yanıtını istiyorum:
Sayın Bakan,
on iki ildeki arsenik oranının yüksekliğini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, buyurun.
SELÇUK AYHAN
(Devamla)
lütfen, burada çıkıp,
açıkça halkımıza ve yüce Meclise söyleyiniz.
Bunun
dışında, Türkiyedeki seksen bir ilin durumu nedir, bunu lütfen
anlatınız.
Daha geçen hafta
üç yaşındaki bir çocuk açıkta satılan bir deterjanı su
sanarak
İzmirde, Aliağa ilçesinde ölmüştür değerli
arkadaşlarım ve Bakanlığa bağlı hastane bu
çocuğun yaşamını önemsiz görüp ona ambulans bile tahsis
etmemiştir. Bununla ilgili ne yapılmıştır?
Kırkağaçta
450 kişi içtiği sudaki yanlış, zararlı maddeler
nedeniyle hastaneye kaldırıldığında Sayın Bakan
ne yapmıştır?
Biz Sayın
Bakandan Türkiye Cumhuriyetinin Sağlık Bakanı olduğunun
bilinciyle hareket etmesini istiyoruz. Kendisi aynı zamanda akademik
kariyer yapmış bir insan olarak, Hipokrat yemini etmiş bir insan
olarak bilime saygısını, ülkeye saygısını, halka
saygısını küçük parti şovlarıyla değil, görevini
gerçekten bilinçli yapmak zorundadır.
Beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Gündem
dışı üçüncü söz, Balıkesir ilinin talepleri hakkında
söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Buluta aittir.
Sayın Bulut,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
Balıkesir ilinin taleplerine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Başkanım, Balıkesirin talepleri
hakkında söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu hafta Saraybosnada
Srebrenitsa katliamının yıl dönümü. Orada soykırıma
uğrayan soydaş ve dindaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyor, yakalanan Sırp Kasabını, orada bu katliama göz yuman
Hollandalı görevlileri ve bu Hollandalı askerlere ödül veren Hollanda
Hükûmetini, ikide bir Türkiyeye gelip, Türkiyeyi teftiş edercesine insan
hakları konusunda bize ders vermeye kalkan Avrupa İnsan Hakları
yetkililerini huzurlarınızda şiddetle kınıyorum. Böyle
katliamlara Avrupanın göbeğinde göz yumulmamasını, bir
daha tekrarlanmamasını da temenni ediyorum.
Balıkesir,
Marmara ve Ege Denizine başını sokmuş, Selçuklu
kartalı gibi duran bir Türk şehridir. Balıkesir, tarihine
yakışır, ilk kurşunu ve son kurşunu atan tarihî
misyonu çok önemli olan kuvâ şehri yapısına maalesef uymayan bir
gelişme içerisindedir. Buna gelişme derken gelişmesizlik
olarak ifade etsem daha uygun olacaktır çünkü her geçen yıl eski
yılları aratmaktadır.
Uygulanan
yanlış tarım politikalarıyla, hayvancılık
politikalarıyla, geçen her yıl bir öncekini aratmakta. Sadece
Sayın Maliye Bakanımız Unakıtanın pastörize tesisleri
para kazanmakta. Sebebi de onda KDVnin yüzde 8 olmasıdır. Diğer sektörlerde yüzde 18
olmasıyla, artan maliyetlerle insanlar rekabet edemez hâle
gelmişlerdir. Manyas Ovasında insanlar borçlarından dolayı
daha buğdaylarını toplamadan, başakta 250 kuruştan
buğdayı satmak zorunda kalmışlardır.
Balıkesirin
bilhassa Edremit Körfezi bölgesinde dokuz milyon zeytin ağacı
vardır. Var yılında 300 bin ton, yok yılında ise 100
bin ton zeytinyağı üreten bu bölgemizde üretici, maliyetlerini
karşılayamamakta, para kazanamamakta, zeytinin altının
sürülmesi, gübre atılması, ilaçlanması gibi hizmetleri
ağaca verememekte; dolayısıyla ürün kaybına sebep olmaktadır.
Zeytin
sineği mücadelesinde üreticiler mücadele edememekte çünkü bunun için güçlü
bir organize gerekmektedir. Devlet orada bir birliğe bunu atmış.
Birlik para alamıyorum, ödemiyorlar bahanesiyle bu mücadeleyi
yapmamakta, yüzde 50ye yakın ürün kaybı olmaktadır.
Üreticiye
zeytinyağında 20 kuruş destekleme verilmektedir. Avrupa
Birliği ülkelerinde 2.500 kuruş verilmektedir. Türk zeytincisi
bunlarla nasıl rekabet edebilir? Balıkesirin sesini ifade ediyorum.
Meclisimizde
kurulan zeytinyağı komisyonunda görev alan değerli
arkadaşlarımızın bu konudaki araştırmalarının
sonuçları getirilecektir. Ancak zeytinyağına 1 lira en az
desteklenme Balıkesirde istenmektedir. Ancak o şekilde maliyetlerini
kurtarıp insanlar gelecek için umut besleyeceklerdir.
Balıkesirde
hayvancılık hakeza, kırmızı et ve beyaz ette büyük bir
değer kaybı ve ürün kaybına sebep olmaktadır.
Balıkesir
sulama konusunda da çok büyük bir ihmal içerisindedir. Balıkesirde
bilhassa Burhaniye, Gömeç Ovalarını sulayacak Reşit Barajı
yıllardır dile getirildiği hâlde bir türlü işleme
konulamamıştır. Gömeç Ovasına TEDAŞ direkleri
dikmiş ancak trafo koymamaktadır. Trafo olmadan da elektrik
alınamayacağına göre orada elektrik talep eden, sulamayı
elektrikle yapmak isteyen vatandaşlarımıza Trafoyu al, öyle
sula. denmektedir.
Bunun yanı
sıra, ulaşım konusunda da Balıkesirin büyük
ihtiyaçları vardır. Hâlâ Balıkesir-Bandırma yolu, çift,
duble yol faaliyete geçememiştir. Balıkesiri Körfeze bağlayan
Körfez yoluna hiç ödenek ayrılmamıştır. Balıkesir-Kütahya
yolu hâlâ bitirilememiştir. Balıkesirden Ankaraya,
Balıkesirden İstanbula hava uçuşu yoktur. Doğu illerinde
birçok ile ulaşım olduğu hâlde, batıda, hep ilerlemiş,
kalkınmış olarak ifade edilen Balıkesirde maalesef bu hizmetlere rastlanmamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) Balıkesirde Balıkesirli sanayici büyük bir
sıkıntı içerisindedir. Bu bakımdan, Balıkesir ilinin
ekonomik atılımlarının daha hızlı biçimde
sürdürülebilmesi için Teşvik Yasasına Balıkesir ilinin de ilave
edilmesi gerekmektedir.
Balıkesir
Susurluk Ticaret Odası Başkanının size, Meclise bir
cümlesini ifade ediyorum: On üç yıldan beri ilçede esnaflık
yapıyorum. Bu dönem kadar bir durgunluk hiç görmedim. Siftahsız
dükkân kapatıyoruz. Günlük masraflarımızı bile
karşılayamıyoruz. Gerekli tedbirlerin alınmaması
durumunda ilçede kapanan ya da el değiştiren dükkân
sayısında daha da artışlar olacaktır.
Hükûmetinizin bu
konuda Balıkesire dikkatlerini çekmek istiyorum. Balıkesirlinin
Hükûmetten hizmetler beklediğini ifade ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Gündem
dışı konuşmalara Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Veysel Eroğlu cevap vereceklerdir.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Değerli Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum efendim. Ben, özellikle üç değerli milletvekilimizin
konuşmalarına açıklık getirmek, onlara cevap vermek üzere
söz aldım.
Önce, Van
Milletvekili Sayın Kerem Altunun konuşmalarına kısaca ben
de bir katkıda bulunmak istiyorum.
Bilindiği
gibi, Hükûmetimiz, Diyarbakırda özellikle GAP, KOP (Konya Ovası
Projesi) ve DAP (Doğu Anadolu Projesi) olmak üzere üç tane projeyi, bir de
bölgesel projeleri hayata geçirmek için belki şimdiye kadarki en büyük
hamleyi gerçekleştirmek üzere ciddi bir ödenek aktardı. Şu anda
ödenekleri de biz ilgili bölgelere sevk ediyoruz, aktarıyoruz. Gerçekten,
yaklaşık 2,3 katrilyonluk bir ilave ödenek tahsis edilmiştir ve
bundan bütün bölgeler nasibini alacaktır.
Bu arada, tabii
ki Vanla ilgili sulama projeleri hayata geçiyor. Özellikle Koçköprü
Barajında enjeksiyon çalışmaları tamamlanacak,
inşallah önümüzdeki yıl bitireceğiz. Erciş Ovasındaki
problemler, temizlik problemleri bitti. Ayrıca, Vanın hayali olan
Morgedik Barajının bir an önce ikmal edilmesi için şu anda
düğmeye basmış bulunuyoruz.
Ayrıca,
Vanla ilgili bir müjde daha vermek istiyorum: Biz, Vanı da ağaçlandırma
seferberliği kapsamında pilot il olarak ağaçlandırmak üzere
seçtik. Bu ağaçlandırma konusunda ve turizmin gelişmesi
konusunda Vanda çok güzel şeyler olacak ve bunu hep birlikte
göreceğiz.
Ayrıca,
derelerin ıslahı konusunda, oradaki bütün derelerin ıslah
edilmesi, taşkından korunması çalışmaları da
devam ediyor. Onu özellikle Vanla ilgili olduğu için özetle vurgulamak istiyorum.
Ayrıca, Van
Gölünün kirlenmekten kurtarılması konusunda da çalışmalar,
bildiğiniz gibi, başladı. İnşallah, Van Gölüyle
ilgili, kirlilik veren bütün şehirlerimizin,
kasabalarımızın atık su arıtma tesisleri kısa
zamanda inşa edilecek ve Van Gölü kısa zamanda tertemiz hâle gelecek.
Bunun
dışında bir de İzmir Milletvekili Sayın Selçuk Ayhan
Beyefendinin konuşmalarına kısaca cevap vermek istiyorum.
Tabii, biz, hiçbir şehirde içme suyunda problem olmasını arzu
etmeyiz. Ama tabii ki burada şunu özetle vurgulamak istiyorum: Bir defa,
bütün arıtma tesislerinin, içme suyu şebekesinin işletilmesinden,
yani su teminiyle ilgili bütün tesislerin işletilmesinden sorumlu olan
belediyelerdir. Tabii, bu arada İzmir, İstanbul, Ankara gibi büyük
şehirlerde de, bildiğiniz gibi, su-kanalizasyon idareleridir. Ben de
eski bir su-kanalizasyon idaresi genel müdürü olduğumdan dolayı,
İstanbul Su-Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü, daha sonra
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yaptığımdan
dolayı, işletmenin bütün sorumluluğu, tamamen, İzmirde
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına ve ona
bağlı olan İZSUya, yani İzmir Su-Kanalizasyon
İdaresine aittir. Dolayısıyla, bununla ilgili
Bakın,
tabii, biz hiçbir zaman polemik yapmak istemiyoruz, daima yardımcı
olmak istiyoruz.
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Sayın Bakan, Sağlık Bakanının
yanıt vermesini istedim ben.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ama gelişmeleri bir özetlemekte
fayda var ve tabii, orada, İzmirdeki insanlar da bizim
vatandaşımız, onlara da hizmet etmek, yardımcı olmak
bizim vazifemizdir. Ama her kurumun da kendisine ait vazifeyi yapması
gerektiği kanaatindeyim.
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Yapıyor zaten.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, belediyelerin görevi
halkımıza sağlıklı ve güvenli içme suyunu
ulaştırmaktır ve tesisleri en güzel şekilde
işletmektir.
Sağlık
Bakanlığıyla ilgili, konuşmalarınızda bazı
hususlar zikrettiniz. Sağlık Bakanlığının
öncelikli görevi ise halk sağlığını korumak olup bu
kapsamda halkın tüketimine belediyelerin sunduğu içme ve kullanma
sularının sağlıklı ve güvenli olup
olmadığını denetlemektir, vazifesi budur.
SELÇUK AYHAN
(İzmir) O on iki ili açıklasın Sayın Bakan, on iki
ili.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ülkemizde içme ve kullanma sularıyla
ilgili standartları belirleyen yönetmelik, biliyorsunuz,
yayınlandı. AB mevzuatı ve Dünya Sağlık
Teşkilatının kriterlerine uygun olarak yayınlanan bu
Yönetmelik özellikle, bu Yönetmelikin adı, biliyorsunuz, İnsani
Tüketim Amaçlı Sular Yönetmeliğidir- 17 Şubat 2005 tarihinde
yürürlüğe girdi, ancak ben o zaman DSİ Genel Müdürü olduğum
için biliyorum- belediyelere üç yıllık, daha önce bir geçiş
süresi verildi. Denildi ki: Siz, bütün şebekenizi ve
arıttığınız suyun kalitesini kontrol edin. Üç
yıllık süre içinde bu yeni Yönetmelikteki standartları
sağlayacak şekilde bunu tespit edin. Neticede, bu üç
yıllık süre 17 Şubat 2008 tarihinde doldu. Yani bunu özellikle
vurgulamak istiyorum.
Şimdi,
geçiş süresinin sona ermesinden önce, 10 Ekim 2007 tarihinde seksen bir
ilin belediyesi, Sağlık Bakanlığı tarafından,
Bakın, bu süre doluyor. diye uyarılmıştır ve
birtakım tetkikleri, tahlilleri yaptırmak suretiyle Sağlık
Bakanlığına bu tahlil neticelerinin gönderilmesi talep
edilmiştir.
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Açıklasın Sayın Bakan, biz onu soruyoruz.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bilgilerin Aralık 2007de
toplanmasından sonra bazı illerimizdeki arsenik
değerlerinin
Sadece İzmirde değil ama en büyük şehir
İzmirde
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Diğerleri vatandaş değil mi?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Siz az önce dediniz ki
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Diğerleri vatandaş değil mi Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şunu söyleyeyim
Bakın,
bazı şeyleri doğru tespit etmemiz lazım. Az önce, siz,
Ankara ile ilgili ithamlarda bulundunuz. Kızılırmak suyu
Ankaraya verildikten sonra bununla ilgili herhangi bir açıklama olmadan
vatandaş
Bir noktada bir kelime kullandınız
Çaktırılmadan verildi. diye. Öyle bir şey yok. Kesinlikle
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Sayın Başkanın kendi açıklaması.
Belediye Başkanı açıkladı.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Değerli milletvekilleri, bakın,
şu anda Ankarada, İvedikten çıkan bütün içme suyu arıtma
tesisi çıkış tahlilleri yapılmaktadır, hatta bugün
tesadüfen, ben, Çevre ve Orman Bakanlığındaki merkez
laboratuvarımızın ekiplerini de gönderdim, Refik Saydam
Hıfzıssıhha Enstitüsü, ayrıca Çevre ve Orman
Bakanlığı ve bir de üniversiteler dâhil olmak üzere şu anda
tekrar numune alıyor. Yani, Ankarada İvedikten verilen su, daima,
belirttiğimiz bu standartları sağlayacak değerdedir.
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Ben, Belediye Başkanınızın
açıklamasını söyledim, ithamda bulunmadım.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Peki ne yapalım? Bu, özellikle
arsenik değeri konsantrasyonu gerçi siz oran dediniz, bu oran değil;
bu, konsantrasyondur- daha önce 50 mikrogram/litreydi. Yani, arsenik
değeri litrede 50 mikrogramdı. Ancak, bu arseniğin
sağlık açısından menfi etkisi anlaşılınca,
bütün dünyada bu 50, 10
mikrogram/litreye çekildi ve dediğiniz gibi, bu, bizde üç
yıllık, aslında geçiş süresi belki doğru değil
ama mecburen, arıtma tesislerini yapmaları için, ilave birtakım
yapılacak tesisleri yapmalarına imkân sağlamak için üç
yıllık geçiş süresi verildi. İzmir Büyükşehir
Belediyesi, bütün bu ikazlara rağmen, bu sürede bu ölçüm neticelerini
Sağlık Bakanlığına göndermemiştir, bir
bakıma bu değerleri gizlemiştir. Hatta, Sayın
Büyükşehir Belediye Başkanı, son zamanlarda, Bu su ne
içilebilir ne de içilemez şeklinde beyanatlarda bulunmuştur. Bunlar
doğru değildir, özellikle bunu belirtmek isterim. Nitekim, bunun
üzerine, bu değerler gönderilmeyince, Sağlık
Bakanlığı kendisi, İzmir Büyükşehir Belediyesi
sınırları içindeki Çiğli, Karşıyaka, Bostanlı,
Mavişehir, Egekent-2, Bayraklı ve Bornovada arsenik konsantrasyonları,
Güzelbahçe, Menderes, Narlıdere ve şehir merkezindeki bazı
şebeke sularındaysa bor konsantrasyonlarının yönetmelikle
belirtilen üst seviyenin üzerinde olduğunu tespit etti. Neticede bu
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Sayın Bakanım, Uşaktakinin öğrenmek
hakkı değil mi, Manisadakinin öğrenmek hakkı değil
mi, onu soruyoruz!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tabii hakkı, hakkı. Onu da
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Söyleyin o zaman, onları söyleyin; Sayın
Sağlık Bakanı söylesin.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi efendim, bakın, siz
İzmiri bahsettiniz, onları da veririz. Bakın, onların
tamamı ölçülüyor şu anda birkaç şehrimizde, fakat bunlar
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Düştükten sonra mı söyleyeceksiniz?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
İzmir büyük, önemli bir şehir;
Egenin incisi bir şehir. Dolayısıyla buradaki su da,
Büyükşehirdeki bu su herkesi ilgilendiriyor.
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Bu tarzı şık bulmadığımı
ifade ediyorum.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Neticede, İzmirin içme ve kullanma
sularında daha önceki bor değerleri normal sınırlarda iken
22 Haziran 2008 tarihinde alınan numunelerde bir miktar yükseklik tespit
edilmiş. Yani siz borla ilgili sorduğunuz için söylüyorum.
Netice olarak
şunu ifade edeyim, yani özellikle şunu ifade etmek isterim:
Vatandaşı doğru bilgilendirmek lazım. Yani az önce
belirtilen semtlerde, bilhassa İzmirdeki, kuyu sularında arsenik
konsantrasyonu yüksektir. Bu yüksek olduğunu İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanlığı biliyordu fakat bunu maalesef halktan
gizlemiştir. Bizim söylediğimiz budur. Onu özellikle vurgulamak
istiyorum.
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Hayır, halktan gizleyen sizsiniz!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ancak şunu ifade edeyim: Bakın,
hakikaten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı,
İZSU bizden herhangi bir şekilde destek yardım isterse
Nitekim
biz bunu gördüğümüz için, ben şahsen kendim biliyorsunuz Gördes
Barajından 59 milyon metreküp suyun bir an önce verilmesi
açısından -aslında Gördes Barajı iki yıl sonra
bitecekti- hatırlarsanız 30 Kasımda burada su tutulması
şeklinde talimat verdim. Biz İzmire Hükûmet olarak her türlü
desteği yaparız. Zaten görüyorsunuz, barajlar, Beydağı
Barajından tutunuz birtakım sulamalar, ayrıca çevre
yolları, bütün yollar Hükûmetimiz zamanında İzmirde
açılmıştır. İzmire her türlü desteği vermeye de
devam edeceğiz. Bunu özellikle vurgulamak isterim.
Bunun
dışında, bir de son olarak -müsaade ederseniz- Sayın Ahmet
Duran Bulutun Balıkesir iliyle alakalı konuşması
vardı. Esasen onun Bosna-Hersekteki özellikle şehitlerle
alakalı, özellikle onlar, şehit düşen oradaki Bosna-Herseklilere
Allahtan rahmet dilemesine, kalan ailelere tekrar
başsağlığı dileğine ben de aynen iştirak ediyorum.
Hakikaten Sırp Kasabının yakalanmasından dolayı biz
de fevkalade memnunluk duyduk, onu hatırlatmasından dolayı
kendisine teşekkür ediyorum.
Tabii burada
Balıkesirle ilgili hususları bahsetti. Tabii ben Balıkesir
ilini çok iyi biliyorum, defalarca gittim. Balıkesirde bakın
Hükûmetimiz, Sayın Vekilim, son altı yılda Balıkesire
geçmiş dönemlerde hiçbir şekilde görülmeyen yatırımlar
yapmıştır. Birkaç tanesini sadece söylemekte fayda var.
Bakınız
şöyle: Balıkesir ilinde biliyorsunuz içme suyu problemi vardı.
İsale hattı, arıtma tesisi dönemimizde açıldı.
Ayrıca, ana
besleme ve sistemi gene dönemimizde açıldı.
Balıkesir
İvrindi Korucu Barajı sulaması dönemimizde bitti.
Balıkesir
Pamukçu ve Aslıhan Tepecik Ovaları sulaması dönemimizde bitti.
Balıkesir
Merkez Armutalan Barajı ve sulamasını bitirdik.
Marmara ilçe
merkezi ve Çınarlı beldesi taşkın koruma tesislerini
tamamladık.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, merkezden bir çıkın,
dışarıya gidin.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tamam.
Balıkesir
Edremit Güre Deresi ıslahını yaptık.
Balıkesir
Dursunbey Akbaşlar Barajı ve sulamasını kısa zamanda
bitirdik.
Ayrıca, pek
çok sayıda müteferrik taşkın koruma tesislerini tamamladık.
Bunun
dışında, Balıkesir Balya Ilıca Barajı ve
sulamasını biliyorsunuz kısa zamanda bitirdik.
Ayrıca,
Balıkesir Ovası çok önemli. Biliyorsunuz Kepsut Ovası
vardı. Buradaki tünelleri ve sulama tesislerini tamamen bitirdik.
Bunun
dışında, Bigadiç ilçe merkezi taşkın koruma tesisi
tamamlandı. Bitti mi? Daha bitmedi.
Bakın,
şu anda size birkaç müjde veriyorum: Manyas Barajı tamamlandı.
Şu anda Manyas Sağ Sahil sulamasını, yüce Meclisimizin
çıkarmış olduğu yap-işlet-devretin ilk örneği
olmak üzere ilan ettik. Onu da, o müjdeyi de buradan duyurmak istiyorum.
Bunun
dışında, Havran Barajını inşallah 2008
yılı sonunda bitireceğiz. Aslında hedefimiz 2010du ama
2008 yılı sonuna çekelim diye karar verdik.
Gönen Ovası
sulamaları devam ediyor.
Tahir Ovası
sulamasını hızlandıracağız.
Bunun
dışında, Manyas Ovası Sol Sahil ile ilgili projeleri
yapıyoruz.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, Reşit Barajı ne durumda?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ergili pompa sulaması vesaire. Yani,
burada saymakla bitmez.
Samimi
söylüyorum, bakın, Balıkesire Hükûmetimiz çok büyük destek
vermiştir. Hatta ben geçenlerde Balıkesire gittiğim zaman
geçmişte, bundan altı yıl önce gitmiştim- aradaki
farkı o kadar bariz şekilde gördüm ki, bakın, Balıkesir
merkezi dahi bambaşka bir havaya bürünmüş. Daha önce köy gibiydi,
şu anda şehir hüviyetine bürünmüş.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Siz merkeze taktınız, biraz dışarı
çıkın.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hayır. Bunun dışında,
tabii ki, Balıkesire, oturalım, birlikte, ne yapılacaksa
onların lütfen listesini verin, yapmak bizim boynumuzun borcu. Çünkü, biz,
bu ülkeye hizmet etmek için yaratılmışız. Bu bakımdan
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakan, Reşit Barajını söyler
misiniz? Reşit Barajı hakkındaki düşünceleriniz neler?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi, özellikle onları
şöyle yapalım Sayın Vekilim: Tespit edin, bunları
planlayalım, projelendirelim. İstiyorsanız, mesela, birkaç tane
proje var, onları söyleyebilirim. Mesela Havran Ovasını
sulayacak olan sulama projesi. Baraj bitiyor, ama sulama projesi de lazım.
Onun gibi pek çok projeyi şu anda yaptırıyoruz. Önümüzdeki 2009
ve 2010 yıllarında bunları da yatırıp programına
proje bittiği anda- alacağız.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Projesi bitenler var Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunun dışında, yollarla
ilgili, bakın, özellikle şunu belirteyim: Yolla ilgili bahsettiniz.
Şu anda, ben, geçenlerde Balıkesir ziyaretinden sonra Sayın
Ulaştırma Bakanımızdan, buradaki yolların, özellikle
Bursa-Balıkesir-İzmir yoluyla ilgili eksiklerin bir an önce
tamamlanması konusunda özellikle istirhamda bulundum. O da, buraya çok
önemli bir miktarda bir ödenek ayıracağını ifade etti.
Yollar da, kısa zamanda -yapılıyor zaten- hızla ödenek
ilavesiyle yapılmaya devam edecektir. Bu müjdeyi de vermek istiyorum.
Bu vesileyle,
ben, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve saygılarımı
sunuyorum.
Sağ olun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır; okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 21
milletvekilinin, Uşak ilinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/257)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz, Uşak ilinin Dericilik, Tekstil, Üniversite,
Hayvancılık, Tarım, İşsizlik, Sanayi vs gibi içinde
bulunduğu sorunların tespiti ve çözümü konusunda gerekli
araştırmanın yapılması, buna göre alınacak önlemlerin
ve gerçekleştirilmesi gereken uygulamaların yerine getirilmesi
hususunda Anayasanın 98 inci ve İçtüzükün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırması açılması
hususunda gereğini arz ederiz.
1) Oktay Vural (İzmir)
2) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
3) Kadir Ural (Mersin)
4) Şenol Bal (İzmir)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
7) Beytullah Asil (Eskişehir)
8) İsmet Büyükataman (Bursa)
9) Yılmaz Tankut (Adana)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Gürcan Dağdaş (Kars)
12) Necati Özensoy (Bursa)
13) Akif Akkuş (Mersin)
14) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
15) Behiç Çelik (Mersin)
16) Ahmet Bukan (Çankırı)
17) Bekir Aksoy (Ankara)
18) Mehmet Ekici (Yozgat)
19) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
20) Murat Özkan (Giresun)
21) Hüseyin Yıldız (Antalya)
22) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
Gerekçe:
En son üniversite
kurulan illerden biri olan Uşak'ta Üniversite çok başarılı
olmuş, Uşak iline ve ekonomisine gözle görülür bir katkı
sağlamıştır. Bu katkının daha da yukarıya
çekilmesi hem Uşak açısından, hem de ülke açısından
yararlı olacağı bilinmesine rağmen buna bazı engeller
çıkarılmış, eğitime gereken önem verilmemiş,
gerekli yatırım yapılamamış, okulların
ihtiyaçları artarak devam etmiş, iktidar tarafından
partizanlık örnekleri gösterilmiş, milli ve manevi değerlerine
bağlı eğitimciler üzerinde baskı, yıldırma
politikaları uygulanmıştır.
Organize sanayisi
konusunda teşvik kapsamında olan Uşakta elektrik, SSK primleri
konusunda bazı sıkıntılar yaşanmakta, başta Çin
olmak üzere ithal mallarıyla rekabet yapılamamaktadır. Uşak'ta
bu konularda başarılı olabilmek için gerekli tedbirler
alınmalıdır.
Yüksek verimli hayvanlar elde etmek, hayvan
yetiştiricilerinin ekonomik ve teknik örgütlenmesini sağlamak
amacıyla Uşak'ta "Hayvancılık İhtisas Organize
Sanayi Bölgesi" kurulması düşünülmüş, alt
çalışmalar yapılmış, gerekli yer gösterilmiş,
Ticaret Borsası Başkanlığınca hayvancılık
yapacakların müracaatları alınmış, çeşitli
çalışmalar yapılmış, gerekli müsaade istenmiş, bu
müsaade verilmediği gibi başka yerlere kaydırılarak pilot
bölge iptal edilmiştir. Altyapısı hazır olan bu bölgelerin
Uşak'ta kurularak üçüncü pilot bölge olması gerekmektedir.
Dericilik Uşak'ta iflas etmiş ve can çekişmektedir.
Dericilik sanayinde her dönemde Türkiye'nin lokomotifi olmuş en önemli
cazibe ili olan Uşak'ta bir an önce gerekli tedbirler alınmalı,
bu dalda gerekli canlanma sağlanmalıdır.
Tekstil alanında da Uşak'ta aynı
sıkıntı devam etmekte, tekstil can çekişmektedir.
Ekmeğini buradan kazanan insanlar sıkıntıya
düşmüş, çözüm beklemektedirler.
Ticaret erbabı ve esnaf ayakta kalmak ve yaşama
mücadelesi vermektedir. Altyapıya yönelik hiçbir yatırım
yapılmamış, ticaret durma noktasına gelmiştir.
Tarım konusunda da yine ülke genelinde olduğu gibi
tarım girdileri yükselmiş, maliyetler artmış, ekonomik
sorunlar çığ gibi büyümüş, insanlar tarım yapamaz hale
gelmişlerdir. Tarımdan ekmeğini kazanan çiftçilerimiz
toprağını ekemediği gibi elindeki tarım aletlerini
satmakta ve çiftçiliği bırakmaktadırlar.
Uşak Belediyesi imar, su, kanalizasyon, doğalgaz vs gibi
üzerine düşen görevleri layıkıyla yerine getirememiş, halk
daha önceki belediyeleri arar hale gelmiştir.
Yukarıdaki sorunlara paralel olarak işsizlik
artmış, Uşak halkı sıkıntı içine
düşmüştür.
Tüm nedenlerle alınması gereken önlemler ve bu konuda yapılacak
gerekli düzenlemeler hakkında bir Meclis
Araştırmasının açılması elzem görülmektedir.
2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol,
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay ve İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, Ergenekon soruşturmasında tutuklanan
Kuddusi Okkır'ın ölümü konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/258)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ergenekon soruşturması kapsamında 23.6.2007
tarihinde tutuklanan ve hastalık nedeniyle tahliye edildikten 5 gün sonra,
6.7.2008 tarihinde yaşamını yitiren Kuddusi Okkırın,
tutukluluk sürecinde yaşanan, yaşam hakkına kadar uzanan insan
hakları ihlallerinin incelenmesi, Okkırın
yaşamını yitirmesinde sorumluluğu bulunanlarının
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Kemal Anadol Hakkı Suha Okay Kemal
Kılıçdaroğlu
İzmir
Milletvekili Ankara
Milletvekili İstanbul
Milletvekili
CHP Grup
Başkanvekili CHP Grup
Başkanvekili CHP Grup
Başkan vekili
Gerekçe:
Kuddisi Okkır Ergenekon örgütünün finansörü olduğu
iddiası ile 20 Haziran 2007 tarihinde gece geç saat 03.00de
gözaltına alınmış ve 23.6.2007 tarihinde tutuklanarak
İstanbul H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur.
Okkır, Tekirdağ 1 No.lu Yüksek Güvenlikli Kapalı
Ceza İnfaz Kurumuna naklinin yapıldığı 4.7.2007
tarihinde sağlık kontrolünden geçirilmiş ve herhangi bir
sağlık probleminin olmadığı kayıtlara
geçmiştir. Bu tarihten, 15.3.2007 tarihine kadar tam 9 kez kurum revirinde
muayene edilmiş, ancak yaşamını yitirdiği
hastalıklara ilişkin herhangi bir bulguya
ulaşılamamıştır. Bu aşamadan sonra 10 kez
farklı hastanelere sevkedilmiş, yaşamını
yitirdiği 6.7.2008 tarihinden sadece 1 ay önce, 5.6.2008 tarihinde
kendisine akciğer kanseri, beyin ve kemik metastası tanısı
konulabilmiştir.
Kuddusi Okkır'ın hastane nakillerinin
yoğunlaştığı Nisan ayının sonu ile
Mayıs ayının başını içeren 3 hafta içinde
sağlık durumu hakkında eşine hiçbir bilgi
ulaşmamış, 7 Mayıs 2008 tarihinde Bayrampaşa Cezaevi
koridorlarına atılmış bir sedye üzerinde burnunda ve idrar
yollarında sonda ile tamamen şuursuz bir şekildeyken eşine
gösterilmiştir.
Kuddusi Okkır, tutuklu iken yaşamını
yitirdi, şeklinde değerlendirmeler yapılmaması için
ölümünden sadece 5 gün önce tutuksuz yargılanmak üzere serbest
bırakılmıştır.
13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, tutuklu ve hükümlülerin de
diğer yurttaşlar gibi sağlık hakkına
ulaşmalarını öngörmektedir. Sağlığa ulaşma
hakkı Devletin sorumluluğunda olması gereken Kuddusi Okkır,
infaza ilişkin yasal düzenlemeler çerçevesinde işlem yapılmadığından,
tutukluluk sürecinde sağlık hizmetlerinden zamanında, yeterli ve
özenli bir şekilde faydalandırılmamıştır.
Ailesi ve avukatı, sağlık sebeplerinden dolayı
tutuksuz yargılanmasını sağlamak üzere girişimlerde
bulunmuş, ancak bu girişimler sonuçsuz kalmıştır.
Ayrıca bu süreçte Cumhurbaşkanlığından TBMM'ye kadar
birçok makama konunun iletilmesine karşın olaya her kademedeki kamu
otoritesi tarafından büyük bir duyarsızlıkla
yaklaşılmış, sadece izlemekle yetinilmiştir.
İnsan hakları alanında idamın
kaldırıldığı ve önemli ilerlemelerin
sağlandığı söylemlerinin uygulamada hiçbir
gerçekliğinin olmadığı bu olayla net bir şekilde
ortaya çıkmıştır. Neyle suçlandığını
bile bilmeyen bir kişinin, tutukluluk sürecinin, infaz edilen bir cezaya
dönüşmesi, en temel insan hakkı olan yaşam hakkının
ihlalidir.
Okkır'ın yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan
süreçte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yaşam
hakkı, özgürlük ve güven hakkı ve adil yargılanma
hakkının da içinde bulunduğu maddeleri ihlal edilmiştir.
Terör örgütünü finanse etmekle suçlanan bir kişinin, ev ve
araba dâhil hiçbir mal varlığının olmadığı,
tutuklandığında borçlarının bulunduğu,
Bağ-Kur primlerini ödeyemediği, bu nedenle hastane
masraflarını bile karşılayamadığı ortaya çıkmıştır.
Kuddusi Okkır'ın cenazesi ailesi giderleri ödeyemediği için
senet karşılığında hastaneden alınmış,
cenaze Edirne Belediyesinden sağlanan yardımla
kaldırılabilmiştir.
Gizli olması gereken hazırlık
soruşturmasının siyasi iktidar yandaşı yayın
organlarına servis yapılmasından dolayı Okkır
yargılanmadan toplum karşısında suçlu konumuna
taşınmış, savunma hakkını kullanamadan
yaşamını yitirmiştir.
Aynı soruşturmada tutuklu bulunan Ayşe Asuman
Özdemir'in de benzer insan hakları ihlallerine maruz
kaldığına ilişkin ailesi ve İstanbul Barosu tarafından
yapılan uyarılara kayıtsız kalınması, Ergenekon
soruşturması kapsamında nasıl bir korku duvarı
örüldüğünü ortaya koymaktadır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, ulusal ve ulusalüstü
normlara aykırı, insan hakları ihlalleri içeren, kamu
vicdanını yaralayan bu dramatik olayın Yüce Meclisimizce ele
alınması son derece önem taşımaktadır.
3.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Ufuk Uras ve 21 milletvekilinin, darbe iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/259)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 88 yıllık kısa
tarihinde bir kaç kez askerî müdahale veya muhtıra gibi demokrasi
dışı adımlarla karşı karşıya
kaldı. Bunlar demokrasinin yerleşmesini, kökleşmesini ve
gelişmesini engellediği gibi, çok ciddi gerilemelere de yol
açtı. Demokrasi süreci kesintiye, Meclis çalışmaları
akamete uğradı. Bu müdahaleler demokratik geleneklerin ve parti
örgütlenmelerinin tahribine, çok partili parlamenter sistemin alt üst
olmasına yol açtı.
Bu tür tehlikelerin henüz tam olarak geçmediği, son
dönemlerde basına yansıyan bilgi, belge ve iddialarla da görülüyor.
Gelecekte bu tür müdahalelerin yaşanmaması için Parlamentonun kendi
varlığını ve faaliyetinin sürekliliğini savunması
büyük önem taşıyor. Geçtiğimiz yıl gündeme gelen müdahale
hazırlıklarına yönelik iddiaların doğruluğu
hakkında yurttaşlar doyurucu yanıtlar elde edemiyor. Hukuk
devreye sokulmadığı için, bu iddiaların gerçeklikle
bağı tam olarak saptanamıyor. Üstelik söz konusu iddialarda
adı geçen kişiler de adalet ve toplum önünde aklanamıyor.
Bu konuda dikkat çekici gelişmelerden biri, eski Deniz
Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek'in, bilgisayar ortamında
kopyalandığı iddia edilen günlüklerinin Kuvvet
Komutanlığı dönemine rastlayan (2003-2005) bölümünde yer alan
Sarıkız" darbe girişimi
hazırlıklarıdır. Bu iddialara göre dönemin kuvvet
komutanları Aytaç YaIman (Kara), İbrahim Fırtına (Hava),
Özden Örnek (Deniz) ve Şener Eruygur (Jandarma), "şeriatçı
bir düzen"e yönelik hazırlıkların
yapıldığını düşündüklerinden bir darbe
planlamışlar, adına da "Sarıkız" ve
"Ayışığı" demişler. Ancak bu
hazırlıklar, koşulların uygun olmadığı
gerekçesiyle rafa kaldırılmış.
1. Türkiye'de geçtiğimiz yıllardaki darbe hazırlığı
iddialarının doğru olup olmadığının
araştırılması için;
2. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün 7 Nisan 2007
tarihli Milliyet'in manşetinden yayımlanan demecinde "İddia
edilen, ortaya atılan niyetleri, gayretleri biliyoruz. Basında
çıkmadan önce biliyorduk. Bunlar, devlette bilmesi gereken yerlere
bildirilmiştir. Bilmesi gerekenlerin bilgisi vardır. Zaten
savcılar da gereğini yaparlar" ifadesindeki, "bilmesi
gereken yerlerin neyi bildiklerinin ve gereğini yapıp
yapmadıklarının araştırılması için;
3. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün Anadolu
Ajansı'na "Şimdi ne desem ateşe benzin dökmek olur. Böyle
şeyler zamanı gelince açıklanır. Belki ben
açıklarım, belki başkaları açıklar" ifadesindeki,
açıklanması gerekenlerin neler olduğunun
araştırılması için;
4. Bazı gazetecilerin, bakanlara ve üst düzey askerlere
dayanarak darbe girişimi iddialarının gerçek olduğunun
anlaşıldığı yönünde yaptıkları haberlerin
doğruluğunun araştırılması için;
5. Emniyet tarafından hazırlandığı iddia
edilen teknik rapordaki, darbe günlüklerinin eski Deniz Kuvvetleri
Komutanı Oramiral Özden Örnekin bilgisayarından
çıktığının kesin bir biçimde
kanıtlandığı savlarının doğru olup
olmadığının araştırılması, kamuoyunda
oluşan şüphe ve endişelerin dağıtılması,
haklarında kuşku bulunan kişilerin durumlarının
aydınlığa kavuşturulması için
Anayasamızın 98, İçtüzüğümüzün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurulmasını
saygılarımızla arz ederiz. 13/05/2008
1) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
2) Ahmet Türk (Mardin)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Fatma Kurtulan (Van)
5) Emine Ayna (Mardin)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Sebahat Tuncel (İstanbul)
8) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Bengi Yıldız (Batman)
10) Sırrı Sakık (Muş)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Özdal Üçer (Van)
13) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
14) Pervin Buldan (Iğdır)
15) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
16) Akın Birdal (Diyarbakır)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Hasip Kaplan (Şırnak)
19) Sevahir Bayındır (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Osman Özçelik (Siirt)
22) Hamit Geylani (Hakkâri)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemde yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 269)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Uyuşmazlık Mahkemesinin
Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Uyuşmazlık
Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Ra-poru (1/561) (S. Sayısı: 225) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 225 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
(x) 225 S.Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde şahsı adına 26
milletvekilinin talebi var, onları kurayla tespit edeceğiz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe.
Sayın Ünlütepe, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer üyeler; 225 sıra sayılı
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Grubumuz ve şahsım
adına yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, yarın 24 Temmuz, Lozan
Antlaşmasının yıl dönümü. Lozan, Türkiyenin tapusudur.
Lozan Antlaşmasını bizlere sağlayanlara teşekkür
ediyor, onları rahmet ve saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasamızın
yargıyı düzenleyen Üçüncü Bölümünde yüksek mahkemeler olarak Anayasa
Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi
sayılmıştır. Yargı erkini, Anayasanın
kendilerine tanıdığı görev ve yetki alanlarıyla
sınırlı olarak paylaşan bu yüksek mahkemeler arasında
yer alan Uyuşmazlık Mahkemesi, Anayasamızın 158inci
maddesiyle düzenlenmiş ve görevlendirilmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi, adli, idari ve askerî yargı
mercileri arasında görev ve hüküm uyuşmazlıklarını
kesin olarak çözüme bağlayan, yetkili, bağımsız bir yüksek
mahkemedir.
Uyuşmazlık Mahkemesi, Türk hukuk sistemine 1945
yılında girmiştir. Cumhuriyetimizin köklü yargı
organlarından biridir. 1961 Anayasasında bağımsız
yüksek mahkeme olarak yerini alan Uyuşmazlık Mahkemesinin görev
alanı, ceza alanında doğan görev ve uyuşmazlıkları
da dâhil edilerek genişletilmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi, yargı
ayrılığı ilkesinin ortaya çıkardığı
görev uyuşmazlıklarını çözmek suretiyle kişilerin
askıda kalan hak arama hürriyetlerinin gerçekleşmesini sağlayan,
hüküm uyuşmazlıklarını çözmek suretiyle de hakkın
yerine getirilmesini olanaksız kılan, hukuki engelleri gideren,
yargı erkini paylaşan diğer yüksek mahkemelerden Yargıtay,
Danıştay, Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin
kararlarını kaldırıp onların yerine hüküm tesis
edebilen özel yetkili bir yüksek mahkemedir. Dolayısıyla hukukumuzda
kesin hükmü ortadan kaldırabilen tek yargı organıdır.
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk ve Ceza olmak üzere iki
bölümden oluşmakta, Mahkeme Başkanlığı ve üyelikleri
diğer yüksek mahkemelerin üyelerince belirlenmekte, bu görev üyelerce
ikinci bir görev olarak yerine getirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Uyuşmazlık
Mahkemesi Kanunu Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine 2006
yılında gelmiştir. Geçen dönem Parlamentoda
görüşülememiş olan Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve
İşleyişi Hakkında Kanun kadük duruma düşünce, bu dönem
tekrar, 2008 Nisanında Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş ve
her ne kadar İç Tüzükün 72nci maddesi uyarınca bir
çalışma yapılması istenmişse de maddeler üzerinde
gerekli çalışmalar yapılarak bu tasarı
hazırlanmış ve bugün Genel Kurulun önüne gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, yani aciliyeti olan, hemen
görüşülmesi gereken, çok acil bir yasa değildir. Ama nedense,
gündemin 69uncu sırasında yer almasına rağmen,
Danışma Kurulu kararıyla uyuşmazlık mahkemesinin
erkene alındığını ve hemen görüşülmeye
çalışıldığını görüyoruz. Hâlbuki, iktidar
partisi aleyhinde Anayasa Mahkemesinde açılmış olan bir dava
var. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı aynı anda Anayasa
Mahkemesinin de üyesidir. Böyle bir durumdayken bunun önceliğe
alınarak burada görüşülmesinin pek şık olduğunu kabul
edemiyorum. Bu tür davranışların hem size hem de Yüksek
Mahkemeye zarar verebileceğini de gözden ırak tutmamak
zorundayız. Zaten 2006 yılında Parlamentonun gündemine
gelmiş, iki yıldır duruyor yani bunu bir ay sonra, iki ay sonra
tekrar Parlamentonun gündemine getirebilseydik, bu çok daha şık
olurdu diye düşünüyorum ve bu konudaki duygularımı yüce
heyetinizle paylaşmak istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, tasarı her ne kadar Türkiyenin
Avrupa Birliği giriş süreciyle ilgili uyum çerçevesi içinde de
değerlendirilse dahi, yeterli, özenli bir şekilde düzenlenerek
getirilen bir tasarı da değil. Örneğin, size bir şeyi örnek
vermek istiyorum: Bu tasarıda yer alan bazı hükümler Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununa atıfta bulunmaktadır. Hâlbuki, 2005
yılında yapılan yeni yasa düzenlemesiyle Ceza Muhakemeleri Usulü
Yasası diye bir yasa kalmamıştır. Örneğin, burada
başsavcı yardımcılıklarından bahsedilmektedir
Uyuşmazlık Mahkemesinde. Eğer, biz hakikaten bir yasal
düzenlemeyi yapmak istiyorsak
Başsavcı
yardımcılığı kavramı kalmamıştır;
usulle kaldırılmıştır, Ceza Muhakemeleri Kanunu ile.
Başsavcı yardımcılığı
kalmadığına göre hâlâ daha bu yasanın 6ncı maddesini
burada tutmanın bir anlamı yok. Eğer bir değişiklik
yapacak idiysek bunları da bu şekilde düzenleyebilseydik,
yapabilseydik çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Örneğin, başka bir şeyi yine sizinle paylaşmak
istiyorum: 25inci madde. Demin de söylediğim gibi Ceza Muhakemeleri Usulü
Yasası ortadan kalktığı hâlde, bu Uyuşmazlık
Mahkemesinde pek çok kanunun maddesi Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasına atıfta
bulunmaktadır. Hâlbuki öyle bir kanun yok! Peki, niçin bunları bugün,
burada değiştirmiyoruz? Zamanımız var, ama eksik, altı
ay sonra tekrar bunları değiştirmeye
çalışacağız. Çalışan bir parlamento mu?
Hayır, eksik çalışan
Eğer hakikaten Uyuşmazlık
Mahkemesini ciddi bir şekilde buraya getireceksek tüm maddelerdeki
düzenlemeleri yapabilseydik çok daha iyi olurdu. Örneğin, 5271
sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 104, 108inci maddelerini
almış, 1412 sayılı Yasanın 112nci maddesinde
belirtilen hususları
Bunları burada yapabilmeyi Komisyonda da biz
ısrarla istedik. Fakat nedense bunlara gidilmedi, bu eksikliklerin
üzerinde durulmadı. Dolayısıyla, bu yasa taslağı,
üzerinde genellikle eksik bir çalışma yapılarak huzurunuza
gelinmiştir.
Değerli arkadaşlar, birtakım
değişiklikler de yapılmaktadır ama -bu
değişikliklerde de- zaman zaman yapılan
değişikliklerin de Anayasaya aykırı olduğunu
görüyoruz. Örneğin, işte Anayasa Mahkemesi üyeleri tarafından
seçilir. diyor Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı. Hâlbuki
Anayasanın 158inci maddesinin ikinci bendi aynen şunu söyler: Uyuşmazlık Mahkemesinin
kuruluşu, üyelerinin nitelikleri ve seçimleri ile işleyişi
kanunla düzenlenir. Bu mahkemenin Başkanlığını Anayasa
Mahkemesince, kendi üyeleri arasından görevlendirilen üye yapar. Görev
veriliyor. Seçimle gelinen bir yere aday olursunuz, seçimle gelinen bir yerden
ayrılabilirsiniz. Bu görev bir karardır. Anayasanın
vermediği bir yetkiyi, başka bir yöntemi kanunla, Anayasaya
aykırı olarak yapabilmeniz mümkün değildir. Bu konular üzerinde
ısrarla düşüncelerimizi anlatmamıza rağmen maalesef
Komisyonda yeterli ilgiyi görmedi.
Ayrıca, bu kanunda başkan vekilliğinden
bahsediliyor. Anayasada ise Uyuşmazlık Mahkemesi
başkanının görevlendirileceği, başkan vekilliği
diye bir hususun olmadığı belirtiliyor. Anayasada verilmeyen
bir yetkiyi yasayla verebilmeye yasama yetkisinin gücü yetmez. Hukuk devletinde
Anayasaya aykırılığı kesin olan bir şeyin
görüşülmesinin bile abes olduğunu söylemek herhâlde pek
yanıltıcı bir bilgi olmaz.
Bir konuda daha
Yeni Ceza Muhakemeleri Kanununda ayrıca,
yeni dönemde Kabahatler Kanunu çıkartılmıştır-
Kabahatler Kanununda yeni bir suç türü ortaya çıkmış 22nci
Dönemde. Kabahatler Kanunuyla ilgili sistemlerin genellikle
ağırlığı idari yargıyı da
ilgilendirmektedir. Dolayısıyla biraz önceki
açıklamalarımda da belirttiğim gibi, iki sistem, yani hukuk ve
ceza dairelerinde
Ceza dairelerine Danıştaydan da 2 üyenin
seçilmesinde yarar vardır. Zaten bugün, Uyuşmazlık
Mahkemesindeki dava sayısına baktığınızda en
fazla dava sayısının kabahatler türünden olduğunu
belirtmektedir. Bu tür ihtisas isteyen bir konudur.
Bu üç konudaki düzenlemelerdeki eksikliklerin giderilmesi yönüyle
değişiklik önergeleri vererek Genel Kurulun bu tür bir eksik
çalışmayla yasayı yasalaştırmasının önüne
geçmeye, daha doğrusu, o konuda katkı vermeye
çalışacağız. Değerli üyelerin bu konuda gerekli
katkıyı esirgemeyecekleri inancındayım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii,
yargıyla ilgili konudan bahsederken, son günlerde kamuoyunu ciddi
şekilde ilgilendiren bazı konulara da Anayasanın 138inci
maddesinin ikinci bendinin verdiği sınırlar içinde
değinerek sizlerle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, biraz önce buraya gelirken basından
arkadaşlar sordu Yedinci dalga başladı, sekizinci dalga gelir
mi? diye. Onlara verdiğim yanıt şu: Sekizinci dalganın
gelip gelemeyeceğini sizler bizden çok daha iyi biliyorsunuz. Yedinci
dalganın geleceğini kamuoyuyla sizler paylaştınız.
Sekizinci dalganın geleceğini, bugün, Türkiye'de yetkili makamlarda
olanlar dahi sizin kadar bilmiyor. Bu tür bir duyguyu basınla
paylaşırken zevk mi aldım? Hayır. Bilinen bir şeyi
söyledim ama hukuk dışı bir olayı paylaştım.
Ceza Muhakemeleri Kanununda gizlilik esastır, gizlilik
kararı verilmiştir. İktidara yakın bir medyada bir
köşe yazarı Görüştüğüm ilgililerden, savcılardan,
emniyet yetkililerinden aldığım bilgiye göre yedinci dalga
yargıçlar, üniversiteler, şunlar üzerine gelecek
Kiminle
görüşüyorsunuz? O savcının size o davayla ilgili bilgiyi
aktarabilme yetkisi var mı? Bu emniyetteki yetkililerin size o konuyla
ilgili bilgi aktarabilme yetkisi var mı? Bu şunu
çıkartıyor, adli kolluğun ne kadar gerekli olduğunu. Geçen
dönem Ceza Muhakemeleri Kanununda bu konular
tartışılırken, adli kolluğun üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi olarak ısrarla durmuştuk. Bugün, onun önemini ve
anlamını daha çok fark ediyoruz.
Kimdir bunlar Sayın Bakan? Savcılarınızla kim
konuşuyor? Daha doğrusu, savcılarınız bunlara bu
bilgiyi veriyor mu? Aksine bir bilgi aktarılmadığına göre,
saygın bir köşe yazarının o ifadesine itibar etmek
zorundasınız. İki yerden veriliyor, ya savcılıktan ya
Emniyetten veya -bağışlayın- UYAPtan. Eski bir Adalet
Bakanımız UYAPla ilgili bir konuda açıklama yaparken Gizlilik
olan konular UYAPa girmeyecektir. demişti ama öğreniyorum ki Adalet
Bakanlığının gönderdiği bir genelgeyle gizlilik konusu
işlemlerin de UYAP üzerinde yürütüleceği belirtilmiş. Sayın
Bakan, bunun bugünkü konuma gelmesinde Bakanlık olarak acaba bir kusurunuz
yok mu? Bu gizli işlemi UYAP üzerinde yürütmekte niçin
ısrarlısınız?
Nereye kadar gittiğinden bahsediyoruz. Danıştaya
gidecek. diyorsunuz. Danıştay hükümlüsü ve sanığı
-avukat olan- Benim Ergenekonla ilgim yok. diyor. Peki, bu pek çok, ismi
geçen insanlar yarın bu davaların sonucunda aklanarak çıkarsa
onların hakkını, onların hukukunu, onların onurunu
nasıl koruyacağız? Onların ezilmişliklerini nasıl
telafi edeceğiz?
Bakın, bir şeyi paylaşmak istiyorum, yabancı
basın nasıl gözle bakıyor: Guardian AKP öç alıyor. diye
yazarken, Times Öyle görünüyor ki dava ülkede güç çekişmesine yol
açıyor
Yabancıların bizi görüşü bu. Guardianla devam
ediyorum: Ergenekon davasının AKPnin kapatılma davasıyla
eş zamanlı süregeldiğini ifade ederek, AKPnin kapatılma
tehlikesine karşılık olarak öç aldığını öne
sürerken, geçen hafta yapılan tutuklamaların Yalçınkayanın
sözlü açıklama yapacağı güne rast getirildiğinin
altını çizdi.
Hukuk, cumhuriyet tarihinde hiç bu kadar zedelenmemişti
Sayın Bakan. Ucu açık bir iddianame, nereye çekebilirseniz çekin. Ne
zaman bitecektir bu? Van Üniversitesinde yapıldı aynı uygulama.
Allah rahmet eylesin, bir genel sekreter yardımcısı intihar
etmek zorunda kaldı. Siz bilir misiniz, dört ay içeride kalacaksınız,
yargıcın huzuruna çıkmayacaksınız, neyle
suçlandığınızı bilmeyeceksiniz! O ailenin onurunu, o
ailenin ıstırabını kim giderecek, nasıl giderecek, ne
şekilde giderebiliriz? Bu, bizim bir eksikliğimizdi. Bu, bizim, Türk
hukuk sisteminin getirdiği bir kusurdu, hataydı. Bunun -demek ki hiç
aklınıza gelmemiş- ikincisini yaşadık; kasa dedik,
zengin kişi dedik. Biraz önce de bir araştırma önergesi
verildi. Cenazesini kaldırmaktan
Ekonomik yönden güçsüz bir insan ve
cenazesini defnedebilmek için tahliye kararı verildi. Hâlbuki usul hukukumuzda,
Ceza Muhakemeleri Kanununda hükümlülerin ve tutukluların
sağlıkla ilgili problemlerinin hakikaten iyi bir düzeye getirilmesi
için bir yasa düzenlendi Sayın Bakan. Bu Yasanın doğru bir
şekilde uygulanıp uygulanmamasından birinci derecede siz sorumlusunuz.
Yani ölümüne üç gün kalıncaya kadar kalması gerekiyor mu? Bu siz de
olabilirdiniz, bu ben de olabilirdim, bir yakınımız da
olabilirdi ama her şeyden önemlisi Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşıdır. Bu, bir yargılama değil, bir öç alma.
İktidar güç demektir, güç gösterme yeri değildir. Siz
güçlü bir oranda siyasi iktidarı aldınız, sizi kutladık.
Yüzde 47, ciddi bir başarıdır ama sizi iktidarda tutacak olan
hukuka uygun davranışlarınızdır, Anayasaya uygun
davranışlarınızdır. Eğer hukuka uygun davranmazsanız,
Anayasaya uygun davranmazsanız geldiğiniz gibi gidersiniz.
İşte, bugün Anayasa Mahkemesinde görülen dava. Anayasa
dışı bir eylemin sonucunda böyle bir olayla
karşılaşıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Topluyorum Sayın
Başkanım.
Sevgili arkadaşlar, ben bu konulardaki samimi
düşüncelerimi paylaşmak istedim. İnanın, iktidar olarak
bundan en fazla zararı siz görürsünüz arkadaşlar. Elbette soruşturma
yapılmalı, kusur işleyen, suç işleyen varsa sonuna kadar
gidilmeli, burada sonuna kadar gidilmeli. Zaman zaman diyoruz, Genel
Başkanımız da söylüyor: Kim kusurluysa, işte, iki genel
başkanın kaldırın dokunulmazlığını
yargılansınlar. O, on üç-on dört tane suç dosyasından
Sayın Başbakan, varsa Genel Başkanın da iki dosyası,
ondan yargılansın, topluma örnek olunsun. Ama bunu başka
yerlerde yapmaya çalışmayalım, bu bizi güçsüz bir ülke hâline
getirir. Biz, hukukun üstünlüğünü savunan, hukuk devletine inanan bir
ülkeyiz ve öyle de olacağız çünkü cumhuriyetin temel nitelikleridir
bu.
Bu duygularla tüm yüce Meclisin saygıdeğer üyelerini
saygıyla selamlıyor, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Behiç Çelik.
Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2247 sayılı
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ile 2461 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanununun bazı maddelerini değiştiren 225 sıra
sayılı Tasarı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
24 Temmuz benden önceki hatibin de ifade ettiği gibi- Lozan
Anlaşmasının yıl dönümü. Seksen beş yıl önce
Lozanda millî ve üniter bir devlet doğmuştu. Bu devlet,
inşallah diyorum, ebediyen payidar kalacaktır. Türkiye Cumhuriyeti
devletini oluşturan Lozan Anlaşmasına emeği geçen, rahmete
kavuşan bütün devlet büyüklerini saygıyla ve minnetle anıyorum.
Ayrıca, yine dün Bosna Kasabı olarak anılan ve
20nci asrın son çeyreğinde adını duyuran Radovan Karadziç
yakalanmış durumda. Bosnalı Müslümanlara yaptığı
büyük zulüm, eziyet ve zalimane hareketlerden dolayı elbette onun da
cezaya çarptırılmasını diliyoruz.
Bu vesileyle, Sırp vahşetine maruz kalan Bosna-Hersekli
bütün Müslümanları ve diğer insanları tabii burada saygıyla
anıyorum ve Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, idari, adli ve askerî
yargı mercileri arasında ortaya çıkan görev ve hüküm
uyuşmazlıklarının giderilmesini konu alan yargı
faaliyetleri türü, uyuşmazlık yargısı olarak
adlandırılır. Uyuşmazlık yargısı,
farklı yargı türleri arasındaki görev ve hüküm
uyuşmazlıklarını çözmeye yönelik olarak faaliyet gösteren
bir yargı türüdür. Uyuşmazlık Mahkemesi hakkında gerçek
anlamda ilk düzenlemeye 1961 Anayasasında rastlamaktayız. 1982
Anayasasının 158inci maddesi ise Mahkemenin kuruluş, görev ve
işleyişleriyle ilgili hükmü işaret etmiştir. Bunun
yanında Türk hukuk mevzuatında ilk kanuni düzenleme 1979
yılında çıkarılan 2247 sayılı
Uyuşmazlık Mahkemelerinin Kuruluşu ve İşleyişi
Hakkında Kanundur.
Değerli milletvekilleri, Uyuşmazlık Mahkemeleri iki
bölümden oluşmaktadır: Hukuk ve ceza bölümü ve bu iki bölümün 12
asıl ve 12 yedek üyesi mevcut olup bunlara ilaveten Anayasa Mahkemesince
seçilen 1 başkan bulunmaktadır. Hukuk bölümüne, Yargıtay Hukuk
Kurulu ile Danıştay Genel Kurulunca 2 kat olarak seçilen başkan
ve üyeleri arasından ikişer asıl ve yedek üyeler, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca seçilir. Aynı yöntemle Askerî Yüksek
İdare Mahkemesince belirlenen adaylar arasından yine asıl ve
yedek üyeleri -ikişer adet- Cumhurbaşkanının
seçebileceğini göstermektedir. Ceza bölümüne de yine aynı yöntemle,
üçer adet olmak üzere, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Askerî Yargıtay
Genel Kurulunca seçilen üyeler arasından Cumhurbaşkanınca
belirlenmektedir.
12 üyenin Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanının
başkanlığında bir araya gelmesi, Uyuşmazlık
Mahkemesi Genel Kurulunu oluşturur. Bu Kurulun en önemli işlevi,
bölümler arasında ilke kararları oluşturmaktır. Hukuk ve
ceza bölümleriyle Genel Kurul, Mahkeme Başkanının yönetiminde
toplanır. Ancak Anayasa Mahkemesince kendi asıl ve yedek üyeleri
arasından 1 kişi başkan vekili olarak seçilebilmektedir.
Başkan vekili, başkanın mazereti hâlinde ona vekâlet
edebilmektedir.
Mahkemeye üye gönderen yargı mercilerinin
başsavcıları, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesinde
görüşülmesini isteme, yazılı olarak görüş açıklama,
gerektiğinde sözlü açıklama yoluyla Mahkemenin
çalışmalarına her aşamada katılarak katkıda
bulunabilmektedir. Başsavcılar hiçbir surette oylamaya
katılamazlar. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı yeteri
miktarda raportör temin ederek bunları istihdam eder.
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı, talebi
doğrultusunda sekreter, kâtip ve diğer görevlilerin temini ve
istihdamını ilgili bakanlıktan ve yargı mercilerinden
sağlar. Uyuşmazlık Mahkemesi kurul hâlinde çalışır,
çalışma mekânı Ankarada kendilerine tahsis edilmiş olan
yerdir. Mahkeme, üye tam sayısıyla çalışır,
çoğunlukla karar alır. Gündem ise en az üç gün önceden üyelere ve
başsavcılara dağıtılır.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Uyuşmazlık Mahkemesi yargı mercilerinin adli, idari, askerî
hüküm ve görev uyuşmazlıklarını inceleyerek kesin olarak
çözüme kavuşturur.
Bilindiği üzere uyuşmazlık olumlu ve olumsuz görev
uyuşmazlığı olarak karşımıza
çıkmaktadır. Olumlu görev uyuşmazlığı, adli,
idari ve askerî yargıya bağlı ayrı iki yargı mercisine
açılan ve tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davalarda bu
yargı mercilerinin her ikisinin kendilerini görevli sayan kararlar
vermiş olmaları, görev kararlarına karşı itiraz
yolunun açık olduğu ceza davalarında bu kararların
kesinleşmiş bulunması durumunda meydana gelir. Buna
karşılık, aynı mercilerin kendilerini görevsiz görmeleri ve
bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş
bulunması hâlinde ise olumsuz görev uyuşmazlığından
söz edilir. Söz konusu yargı mercilerinden en az ikisi tarafından,
görevle ilgisi olmaksızın, kesin olarak verilmiş veya
kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin tarafların
en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden
hakkın yerine getirilmesi imkânsız bulunan hâllerde hüküm
uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.
Ceza kararlarında, sanığın, fiilin ve maddi olayların
aynı olması hâlinde hüküm uyuşmazlığı
varsayılır.
Yine, hüküm uyuşmazlığı durumunda da bir
Anayasa Mahkemesi kararı varsa onun göz önünde bulundurulması
gerekir. Mahkeme, görev uyuşmazlığında görevli yargı
yerini belirlerken hüküm uyuşmazlığında ise
uyuşmazlık konusunda hüküm vererek çözüme kavuşturur. Verilen
kararlar kesin olup başkan tarafından uygun görülen kararlarla ilke
kararları Resmî Gazetede yayınlanır.
Değerli milletvekilleri, bizim gelişmiş ülkeler
kadar, geçmişe dayanan ve sürekli gelişen bir hukuk sistemimizin
olduğu muhakkak. Bu hukuk sisteminin kökleşmesine vesile olan çok
değerli hukukçularımız ve yargı mercilerinin mevcudiyeti
bizim zenginliğimizdir. Ne var ki son yıllarda, devletimizin var
oluşunu sağlayan adalet terazisinin sahibi yargı
organlarına yönelik siyasal dolaylı ve dolaysız
saldırılar sadece yargı organlarını değil tüm
devlet organlarını alabildiğine tahrip etmektedir.
Geçmişe dönersek, devletin tüm kurumlarının
yozlaştığını, hepsinin birden düzeltilmesi
gerektiğini ilk kez bilinçli olarak anlayan II. Mahmuttur. Bu hükümdar,
bir yandan devletin merkez gücünü tekrar sağlığına
kavuşturmak, diğer yandan da ilk önce temel kurumları köklü bir
biçimde yenilemek için uğraşmıştır. 1839 tarihinde
başlayan tanzimat hareketi ve tanzimatı takip eden ıslahat
çalışmaları yine II. Mahmuttan itibaren başlatılan
Batılılaşma hareketinin devamıdır. Ancak, hukuk
sistemimiz tüm bu reformlar karşısında Batıdan gelen
reformlarla birlikte o kadar karmaşık, girift hâle getirildi ki
yargı ve mahkemeler alabildiğine çeşitlendi, bunlar
arasında ilişki ne yazık ki kurulamadı. Hukukta resepsiyon
dediğimiz uygulamalar Osmanlı hukuk nizamını artık,
iyice içinden çıkılmaz hâle getirdi, taa ki cumhuriyet kuruluncaya
kadar.
Cumhuriyete giden yolda, 1921 Anayasası, ardından 1924
Anayasasından sonra yeni resepsiyon faaliyetlerini ciddi olarak
görmekteyiz. Öncelikle Borçlar Kanunu ve 4 Ekim 1926da yürürlüğe giren
Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu bunun en önemli örneklerindendir. Türkiye
Cumhuriyeti, hukuk sistemi itibarıyla bu yeni düzenlemelerle birlikte
Kıta Avrupası hukuk sistemine dâhil olmuştur. Çağdaş
kanunlarla bir hukuk sistemini yaratma üç yıl gibi kısa bir sürede
tamamlanabilmiştir. İtalyan Ceza Kanununun alınması,
iktibas edilmesi
Ticaret Kanunu, Kabotaj Kanunu ve yine Alman hukukundan
yararlanarak çıkartılan Deniz Ticaret Kanunu da 1929
yılında kabul edilmiştir.
Sonuçta, 20nci yüzyılın Türk toplumunun yaşam
biçimi ve ihtiyaçlarına uygun şekilde kısmen
değiştirilerek benimsenmiş kanunlarla, bütün uygar ülkelerde
ortak olarak kabul edilmiş üstün hukuk ilkelerinin akılcı
ölçülerle temel alınarak yine bu çizgide geliştirilmesi ve toplumsal
hayatımıza benimsetilmesi mümkün hâle getirilmiştir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
tasarının 5inci maddesi hariç diğer maddelerinin
incelenmesinde, uyuşmazlık mahkemelerinin yeniden düzenlenmesini
içerdiği görülmektedir. Ancak, önce acil hususlar varken, geçen hafta
Sayın Unakıtanın dört gözle beklediği tasarının
kanunlaşmasını durdurarak Uyuşmazlık Mahkemesini öne
çıkaran sebebi hikmet ne ola ki? Acaba İstanbuldaki yargılamanın
olumlu görev uyuşmazlığına düşeceği ve bunun
önleminin alınması ihtiyacı mı? Bunu, çıksın,
hatipler mertçe açıklasınlar ve kamu vicdanı rahat etsin.
Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanı Sayın Bahçeli 22 Temmuz 2008 tarihli basın
açıklamasında, yargı erkine yönelik saldırılara
işaret eden konuşmasında şu hususlara değinerek ikazda
bulunmuştur daha dün: Türkiye, hukukun üstünlüğüne dayanan
parlamenter demokratik rejimlerde normal sayılamayacak olayların
cereyan ettiği, meşru ve mantıki bir izahı olmayan hukuki ve
siyasi garabetlerin yaşandığı karanlık bir süreçten
geçmektedir.
Hukukun yıprandığı, siyasetin yara
aldığı ve hukukla demokrasinin çatışma cephe
hattı hâline getirildiği 2008 yılı, kavgalar, ucuz siyasi
hesaplar ve davalar yılı olarak hatırlanacaktır.
Türkiyeyi böylesine bir çıkmaza sokanların, şimdi
millî irade edebiyatıyla sahte demokrasi havariliği yapmaya, millet
adına savcılık veya avukatlık rolüne soyunmaya hakları
yoktur.
AKPnin kapatılması davasında karar
aşamasına kontrolsüz bir şekilde gelişen ve körüklenen bir
kriz ortamına gelinmiştir.
Son dönemde yargı önündeki hukuk süreçleri arasında
pazarlık denklemi kurulduğu yolundaki ima, yorum ve
spekülasyonların yoğunlaşması çok tehlikeli bir durumdur.
Yargı süreçlerinin birbirlerinden etkilenmeden ve bir
pazarlığın unsuru hâline getirilmeden kendi mecralarında
yürütülmesi ve sonuçlandırılması, demokratik rejimin ve hukuk
devletinin geleceği açısından çok kritik bir eşik olarak
görülmelidir.
Böyle bir pazarlığın yapıldığı
veya böyle bir zihnî denklemin kurulduğunun iması bile, siyasi
partilerin, devlet kurumlarının ve şahısların
geleceğinin ötesinde demokratik rejimi ve hukuk devletini ateşe
atacak çok vahim bir gelişme olacak ve Türkiye bu depremin altından
kalkamayacaktır.
Hazırlık soruşturmasının gizliliği
ilkesi ayaklar altına alınarak bazı basın organlarına
sızdırılan bilgilerin kaynakları da süreçte mutlaka
açığa çıkartılmalıdır.
Görevi, konumu ve yetkileri ne olursa olsun hiç kimse suç
işleme imtiyazına sahip değildir.
Sayın Bahçeli, Genel Başkanımız böyle diyor ve
suç işleme imtiyazına hiç kimse sahip değildir derken, bu
Başbakan bile olsa sahip değildir diyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün 23 Temmuz. 22 Temmuz
seçimlerinin üzerinden tam bir yıl geçti. Dün hatipleri burada dikkatle
dinledim ve ne yazık ki demokrasi adına bu konuşmaların çok
büyük ayıplar içerdiğini de burada vurgulamak istiyorum.
Siyasal partiler seçime girer, yarışırlar ve millî
irade tecelli eder, Mecliste kendi gruplarını oluştururlar ve
temsil edilirler.
Evet, acaba, 22 Temmuzda seçim olduktan sonra bizim parti grubu
olarak söylediğimiz, dokunulmazlıklar kaldırılsın
mı? Seçimlerde aşırı harcama yapan adayların
adaylıkları düşürülebilecek şekilde bir yasal düzenleme
yapılsın mı? AKP içinde yolsuzlukla anılan bakan ve milletvekillerinin
partiden ihracı sağlansın mı? Devlet imkânları ve
araçları doğrudan ya da dolaylı olarak parti adına
kullanılmasın mı? Belediyelerin ve mülki makamların
yoksullara yaptıkları ayni ve nakdî yardımlar kendilerine veya
partiye aitmiş gibi gösterilsin mi gösterilmesin mi? Devlete güç ve kudret
sağlansın mı sağlanmasın mı? Medyadan iktidar ve
patronlar elini çeksin mi çekmesin mi? Medyanın tarafsız yayın
yapması sağlansın mı? Mağduriyet edebiyatıyla,
istikrarla insanların iradeleri dumura uğratılsın mı
uğratılmasın mı?
Peki, bunlar yapıldığı takdirde Türkiyede 22
Temmuz seçimlerinin acaba halk nezdinde oluşturduğu imajın
meşruiyeti ne ölçüde sağlanabiliyor? Bunlar
tartışılabiliyor mu? Onun için, iktidar partisinin özellikle
Türkiyede demokrasiyi eğer istiyorsa bu bahsettiğim konulara süratle
çözüm bulması ve yolsuzlukların, hırsızlıkların
üzerine dikkatle gitmesi ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesine de
saygılı olmasını seçimden bir yıl geçmiş olan ve
yıl dönümü sayılan bu günde özellikle kendilerine de tavsiye ederim,
bu konuda düzenleme yapmalarını özellikle vurgulamak istiyorum.
Yine, geçen hafta 17, 18, 19 ve 20 Temmuz tarihlerinde Mersin
ilinde yapmış olduğum inceleme ve tespitlerde, özellikle
Fındıkpınarı ve Tepeköy güzergâhında köylerin ne kadar
yoksul ve yoksullaştırılmış olduğunu,
tarımın ne büyük ölçüde çökertilmiş olduğunu içim kan
ağlayarak müşahede etmiş bulunmaktayım. Orada
vatandaşlarımızın derin serzenişlerini lütfen iktidar
partisi duysun. Daha üç sene önce 9 milyon lira olan fosfor gübresinin geçen
yıl 40 milyon lira olduğunu, bugün 157 milyon lira olduğunu bana
ifade ediyorlar. Şimdi, bu insanlar sera yapıyorlarsa
Demir
fiyatının üç sene, dört sene önce 550 bin lira olduğunu biliyoruz,
bugün 2 milyon liranın üzerine çıktığını da
görüyoruz. Bu insanlar nasıl geçinecek, nasıl
rızıklarını sağlayacak?
Ve yine, meyvecilik ölmüş durumda ve Mersin büyük narenciye
ve üretim potansiyeline sahip bir il iken ne yazık ki işsizlik
oranı Mersinde yüzde 21lerin üzerine çıkmış durumda. Onun
için, Mezitli yöresinde yapmış olduğum bu incelemeler Mersinin
aslında genel tablosunu vermektedir. İşte, yabancılara
satmış olduğunuz bankaların elinde icra dosyaları
bulunmakta yığınla. Sadece Anamur ilçesinde bin iki yüz adet
sera satılığa çıkarılmış durumda. Bunlar
artık malum bankaların burada ismini saymıyorum- elinde ve
şu anda beklemekte, insanlar da yoksulluk, yoksuzluk içerisinde maalesef
kıvranmaktadırlar.
Onun için değerli arkadaşlarım, yüce Meclisin
vatandaşlarımızın içinde bulunduğu ekonomik krize de
Hükûmet nezdinde girişimlerde bulunarak çözüm bulması
gerektiğini özellikle burada vurgulamak istiyorum. Mersinin
insanının böylesine ekonomik olarak büyük açmaz ve yoksulluk
içerisinde olduğunu dercederken aslında Anadolunun her köşesinde
aynı yokluğun, yoksulluğun hissedildiğini görüyoruz ve
müşahede ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Bu itibarla bizler iktidarı ve iktidar partisi grubunu
buradan ciddiyetle uyarıyoruz. Bunu vurguladıktan sonra
Uyuşmazlık Mahkemesi ile ilgili bahsettiğimiz yasa
tasarısının maddeleri konusunda bir konudaki kuşkumuzu
burada dile getirmiş bulunuyoruz. Ona Hükûmetten ve iktidar partisi
grubundan cevap bekliyoruz, diğer maddelerine olumlu
baktığımızı ifade ediyor, hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Gruplar adına, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın Aysel Tuğluk.
Sayın Tuğluk, buyurun efendim. (DTP
sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA AYSEL TUĞLUK (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının tümü hakkında DTP Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartının ön
sözünde Demokrasinin temelinde insana saygı ve hukukun üstünlüğü
yatar. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. denilmek suretiyle hem hukukun
üstünlüğüne hem de hukukun ulusal üstü bir değer olduğuna vurgu
yapılmaktadır.
Küresel dünyanın standart değerleri hâline gelen ve
Fransız Devriminden bu yana insanlığın dilinden
düşmeyen eşitlik, özgürlük ve kardeşlik testisini bir arada
tutan, yaşatan ve geliştiren esas değerler demokrasi, hukuk ve
adalet ilkeleridir. Çağdaş uygarlığın
ulaştığı, yaşadığı ve
kurumsallaştığı bu değerlerin ülkemizde hâlen bir
slogan olarak kullanılıyor olması her açıdan hazindir. Daha
üç gün önce gerçekleştirdiğimiz parti kongremizde kitlenin en temel
talebi yine bu sloganda somutlaşmaktaydı. İnsanlarımız
eşitlik istiyor, özgürlük istiyor, kardeşlik istiyor. Bunun için
hepimize gereken şey demokratik hukuk sistemi ve
toplumsallığıdır. Çağdaş,
katılımcı ve çoğulcu demokratik toplumun temel
taşlarını hukukun üstünlüğüne dayalı hukuk devleti
ilkeleriyle var etmek zorundayız. Çünkü adalet en güçlünün de, en zalimin
de, en zavallının da bir gün en çok ihtiyaç duyacağı yegâne
olgudur. Hâlen belleklerimizdedir, Saddamın kafasını kendi
yasaları koparmıştır ve ülkemizden bir ironi, öncelikle
söylemeliyim ki parti kapatmak ölüm cezasıyla eş değerdir, ha on
yedi yaşında bir genci idam etmişsiniz ha iki yıllık
tüzel kişiliğe sahip bir partiyi kapatmışsınız.
DTPye kapatma davası açılırken bireysel kimi tepkiler göstermenin
ötesine geçmeyen siyasi iktidar, yaratamadığı demokrasinin
şimdi kurbanı durumundadır. Yasalarımızı
değiştirseydik, ifade özgürlüğünü genişletseydik,
düşünceyi suç olmaktan çıkarsaydık, Venedik kriterlerini esas
alarak parti kapatmaları zorlaştırsaydık şimdi 28
Temmuzu ya da 16 Eylülü kaygıyla bekliyor olmazdık. Hoş
kaygımız ülkemizin geleceğine dairdir, ama demokratik irade
gösteremeyince siyasi irademize yasak konulacak olmasını bu az
demokrasi ve az hukuk içinde yadırgamanın da anlamı olmayacaktır.
Bu demokrasi ve hukuk sistemi, başka sonuçlar üretmekten maddi açıdan
yoksundur çünkü. Eğer yasalara saygı gösterilmesini istiyorsak önce
saygı duyulacak yasalar yapılması gereklidir.
Değerli milletvekilleri, hakların çiğnendiği
bir dünyada kimse ama hiç kimse özgür değildir, olamaz. Özgürlüğün
olmadığı yerde barış sağlanamaz. Toplumsal
barışı, refahı, zenginliği, özgürlüğü, ancak ve
ancak demokratik değerler ve hukukun üstünlüğüyle
gerçekleştirebiliriz. Bu ülke, istiklal mahkemelerinden devlet güvenlik
mahkemelerine kadar, kanun hükmünde kararnamelerden Millî Güvenlik Kurulunun
tavsiye kararlarına kadar, olağanüstü hâllerden muhtıralara
kadar hep adına özel denen ama aslında tam bir hukuksuzlukla,
iktidar ve güç odaklarının keyfiyetçiliği kadar ideolojik
yaklaşımlarıyla yönetildi. Hukuk devletinde hukukun
üstünlüğünden söz edilir, ama güzelim ülkemizde üstünlerin hukuku maalesef
hâkim anlayış hâline geldi. Kişiye özel hukuklar, gruplara,
özellikle güvenlik kurumlarına özel imtiyazlar; çetelere, mafyalara,
katillere tanınan hak ve hukuklar silsilesi ile suç işleme
imtiyazına, adam öldürme özgürlüğüne, köy yakma
hoyratlığına, darbe yapma hakkına sahip olanlar, toplumsal
yaşamı yok edecek düzeye kadar işi vardırdılar.
Şimdi, en son ardıllarıyla hukuku ve adaleti sağlama
uğraşısı veriliyor. Geciken adalet her ne kadar adalet
olmaktan çıkıyorsa da umut ve temenni ediyoruz ki, özellikle son
yirmi yılda yapılan ve çoğunlukla Kürtlere dönük o büyük suçların,
yönelimlerin ve kıyımların hesabı hukuk yoluyla sorulur ve
bağımsız yargı kadar demokrasinin de
başlangıcı sağlanır. Çoğulcu demokraside ve
evrensel hukuk normlarında devlet kimsenin soyuyla, dili ve diniyle, yine
ideolojisiyle ilgilenmez. Bunlar insanların kimliği ve doğal bir
insan hakkıdır. Bu hak onursaldır ve yargılanamaz.
Hukuksuzluğun, yargının bağımsız ve adil
olamamasının, adaletsizliğin ve siyasallaşmış
yargının bedelini bu toplum fazlasıyla ödedi. Bir günlük adalet
altmış yıllık ibadetten faziletlidir. der Hz. Muhammed.
Acılar kolay unutulmaz ama bu son derin operasyonlar vesilesiyle gerçek
hukuk, adalet ve demokrasiyi kurabilirsek, geçmişle
hesaplaşmış sayar ve geleceği nasıl
kuracağımıza hep birlikte bakabiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özgürlük
reddedilerek insan tanımlanamaz, hukuk benimsenmeden toplumsal yaşam
var edilemez ve demokrasi geliştirilmeden ortak bir gelecek
yaratılamaz. 301inci maddede yaptığımız gibi üç
beş yasayı biçimsel elden geçirerek yapısal ve kurumsal sorunlara
köklü çözümler getirmeden, şimdi yaptığımız gibi
teknik ve dar düzenlemelere giderek hukuk sistemimizi iyileştiremeyiz.
Unutmayalım ki güçlü yargı doğru hukuk ister. Hukuk yasalar
yığını olarak değerlendirildiği müddetçe kendi
mantığını, bütünlüğünü, dinamiğini
oluşturamaz ve bu hukukun sağlayacağı adalet olamaz.
Bireye, bireyin hak ve özgürlüklerine, çoğulculuğa göre felsefesini
var etmemiş hukuk her zaman çifte ölçüt kullanır ve hukuk olmaktan,
adaleti uygulayan olmaktan çıkar. Artık yasa devletinden hukukun
üstünlüğüne geçmek durumundayız, çünkü demokratik ve uygar dünya
almış başını gidiyor ve yine eskisi gibi yerimizi
alırız denilecekse bilinmeli ki bir elli yıl daha kaybederiz.
Eksiksiz ve tam demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve hukuk
devleti kurum ve kavramlarının yaşama geçmesi için Mecliste
yurttaşların iradesini temsil eden bizler, yasama sorumluluğunun
gereğini reformist bir tarzla icra etmeliyiz.
Çoğulcu, katılımcı ve eksiksiz demokrasinin
temel koşulu, hukuk üstünlüğünün egemen olduğu hukuk devletidir.
Hukuk devleti ilkesi, devletin tüm organlarıyla, gerçek ve tüzel
kişilerin de kendilerini hukuk kurallarıyla bağlı kabul
ettiği bir anlayışı içerir. Hukuk devletinin olmazsa olmaz
koşuluysa bağımsız yargıdır. Türkiyede
yaşanan bağımsız ve tarafsız hareket etmesinin
önündeki en büyük engellerden birini bürokratik, elitist ve vesayetçi
niteliklere sahip olan resmî ideolojinin ürettiği devlet iktidarı
oluşturmaktadır. Resmî ideolojinin, devlet iktidarı
aracılığıyla toplumsal yaşamın her alanına
dayattığı bir ortamda, diğer kurumlar gibi yargı
kurumu da devlet iktidarının nüfuz alanı içine girer ve olumsuz
etkilenir. Böylesi bir ortamda ne gerçek manada bir demokrasiden ve hukukun
üstünlüğünden ne de yargının
bağımsızlığından bahsedilebilir.
Bağımsız olmayan bir yargıysa, devlet iktidarının
gerçek bir partneri olmaktan kendini kurtaramaz, ki bu ülkede özellikle siyasi
davalarda mahkemelerin ve yargıçların ideolojik ön yargı ve
refleksle binlerce insanı mahkûm ettiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Düşünen insandan şiir okuyan Başbakana kadar, Kürtçe bir cümle
söyleyen milletvekilinden aydın ve yazarına kadar resmî ideolojinin
sınırları dışındaki herkes bundan
nasiplenmiştir.
Türkiyede asıl sorun da kanaatimce budur. Yani,
yargının devlet iktidarından bağımsız
olamamasıdır. Yargının siyasi iktidardan
bağımsızlığı sorunu ya da siyasi iktidarın
yargıyı yedekleme gayreti bu anlamıyla daha klişe sorun
olarak ön planda olsa da, esasen çözümlenmesi gereken öncelikli husus, devlet
iktidarının yargının üzerindeki vesayetidir. Türkiyede
yargının gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız
olamamasının nedeni, Anayasa ve ilgili kanunda yer alan ve yürütme
organına yargının işleyişine müdahale imkânı
tanıyan hukuki düzenlemelerin varlığıdır.
Yargıyı tam bağımsız kılmanın yolu sadece
ilgili hukuk düzenlemelerini değiştirmekle sağlanamaz. Sivil,
demokratik ve hukukun üstünlüğünü her maddesinde taşıyan
çağdaş bir anayasayla mümkündür.
Yargı ancak düşünsel ve kültürel çoğulculuğun
var olduğu özgürlükçü bir demokratik, siyasal ve anayasal sistem
içerisinde tam olarak bağımsız ve tarafsız olabilir. Bu
nedenle, yapılması gereken, Türkiyede bu niteliklere sahip bir
demokratik sistemi yerleşik hâle getirmektir. Başka türlü önlemlerle
yargının bu dibe vurmuş hâlini, en güvenilmez kurum olma
özelliğini gideremeyiz. Yargımız
bağımsızdır. masalıyla kimseyi uyutmanın
gereği yoktur. Sahiden böyle olduğuna inanılıyorsa, siyasi
iktidar buyursun dokunulmazlıkları kaldırsın ya da
sınırlandırsın ve yargının o vardır denilen
bağımsızlığı kadar güvenilirliğine de
tevekkül etsin.
Değerli milletvekilleri, hukuk devleti,
bağımsız yargıyla ulaşılabilecek çağdaş
ve ideal bir düzendir. Yargının gerçekten bağımsız
olması Yargı bağımsızdır, hâkimler sadece
vicdanlarına ve kanuna göre karar verirler. gibi ifadelerin yasalarda yer
almasıyla olmaz. Asıl bağımsızlık,
yargının mali ve idari bakımdan
bağımsızlığına bağlıdır.
Yargı bağımsızlığını
güçlendirecek, adaletin zamanında tecelli etmesini sağlayacak,
yurttaşların güven duygusunu pekiştirecek, mahkemelerin
ağır iş yükünü azaltacak ve çağdaş standartlar
getirecek bir yargı reformuna ihtiyaç olduğunu göz ardı
edemeyiz.
İtalya modeli bu anlamda yargının
bağımsızlığını garanti altına alma
açısından en etkili model olarak tanımlanmaktadır.
Yargının hükûmete ve meclise karşı tamamen otonom ve
bağımsız olduğu, hâkimlerin bütün özlük işlerinin
yüksek hâkimler kurulu tarafından yürütüldüğü, hâkimlerin
azledilmeleri sadece yüksek hâkimler kurulu tarafından ve kanunda
öngörülen hâllerde mümkün olduğu vesaire birçok düzenlemeyle sağlanan
bu gelişmeyi tartışmanın hukuk sistemimiz ve demokrasimiz
açısından yararlı olacağı kanısındayız.
Bu karşılaştırmayla,
başkanlığını Adalet Bakanının
yaptığı ve adalet müfettişlerinin verdiği raporlar
çerçevesinde karar alan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ne ölçüde
kuvvetler ayrılığını yansıttığı
zaten tartışılan bir husus olmaktadır. Güçlü, adil ve
tarafsız yargı için yapılması gerekenleri sıralamak
mümkün olsa da sivil, demokratik ve evrensel hukuk ölçülerinde bir anayasadan
ayrı olarak ele alınması sonuç itibarıyla yarar
sağlamayacaktır. Türkiyenin gerçek ihtiyacı demokratik
cumhuriyetin eksikliklerini her açıdan gideren, devleti evrensel hukuk
içinde tutan, hukukun üstünlüğünü gerçek kılan bir toplumsal
sözleşme olmalıdır. Bu mekanizmanın da ana direği güçlü
ve tarafsız yargı olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, hukukun üstünlüğüne dayalı
çoğulcu bir demokrasiyle yönetilmek ve insan haklarına
saygılı olmak uygar toplum olmanın olmazsa olmaz koşuludur
ve cumhuriyetten bu yana bir günlük adalet dahi yaşamamış
ülkemizin büyük özlemidir bu. Vizyonsuz politikacılarca
daraltılıp araçsallaştırılan ve dogmatik ideolojiye
hapsedilen Mustafa Kemalin mirasının da bu öze bağlı ideal
bir evrensellik taşıdığını
unutmamalıyız. İyi ve doğru, ahlaklı toplum
özgürlükten vazgeçmez. Hayatı ve geleceği özgürlük üzerine kurgulamak
durumundayız.
Yargısıyla, yargıcıyla, hukuk ve
anayasasıyla tüm toplumun hukukun üstünlüğü ilkesiyle hak ettiği
yaşam düzeyine ulaştırılması için yetersiz de olsa
katkı sunacak ve kısmi de olsa Uyuşmazlık Mahkemesinin
Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının getireceği mahkeme üyelerinin
seçim usulü, görev süreleri ile mahkemeye başvuru şekli
konularında olumlu değişikliklere bu bakış
açısı içinde destek olacağımızı belirtiyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Ali Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZTÜRK (Konya) Sayın
Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan 225 sıra
sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve
İşleyişi Hakkında Kanun ile Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı hakkında grubum adına söz aldım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Esasen, görüşülmekte olan yasa teknik ve bir usul
yasasıdır, Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş ve
işleyişiyle ilgili yasadır. Anayasamızın 158inci
maddesinde Uyuşmazlık Mahkemesiyle ilgili düzenleme
getirilmiştir. Diğer bir deyişle, Uyuşmazlık Mahkemesi
anayasal bir kuruluştur.
Anayasamızda ve 2247 sayılı Uyuşmazlık
Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun
1inci maddesinde belirtildiği şekilde Uyuşmazlık
Mahkemesi, adli, idari ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve
hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkilidir.
Değişik yargı yerleri arasındaki
uyuşmazlık iki türlü olmaktadır. Olumlu uyuşmazlık: Bu
hâlde, değişik yargı mercileri kendilerinin görevli
olduklarını kabul etmeleriyle ortaya çıkan uyuşmazlık
hâlidir. Mesela, bir davada hem adli hem de askerî yargının kendi
görevine girdiği yönündeki uyuşmazlık gibi.
Olumsuz uyuşmazlık: Bu hâlde de değişik
yargı mercileri kendilerini görevli saymadıklarında ortaya
çıkan uyuşmazlık hâlidir. Mesela, bir davada hem adli hem de
askerî mahkemenin görevlerine girmediği yönünde ortaya çıkan
uyuşmazlık gibi.
Uygulamada çok rastlanan uyuşmazlık türü olumsuz
uyuşmazlıktır. Bu takdirde, her iki mahkeme de kendi görev
alınana girmediği kararı verdiği takdirde dosya
Uyuşmazlık Mahkemesine gönderiliyor, Uyuşmazlık Mahkemesi
de hangi yargı yerinin bu davaya bakacağını belirliyor ve
bu yargı yerinin görevsizlik kararı kaldırılıyor. Bu
karar kesin olduğundan görevsizlik kararı kaldırılan
yargı yeri bu davaya bakmak zorunda kalıyor. Ancak Anayasa
Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar ile
Anayasa Mahkemesinde açılan siyasi partilerin kapatılması
davalarında uyuşmazlık çıkarılamıyor.
Bugünkü durumda Uyuşmazlık Mahkemesinin ayrı
binası olmayıp Anayasa Mahkemesi binasında yargı
faaliyetlerini sürdürmekte, 1 başkan ile 12 asıl 12 yedek üyeden
kurulmaktadır.
Uyuşmazlık Mahkemesinde hukuk ve ceza bölümleri olmak
üzere iki bölüm vardır. Her bölüm 1 başkan ile 6 üyeden kurulur.
Birlikte toplanan hukuk ve ceza bölümleri Uyuşmazlık Mahkemesi genel
kurulunu oluşturur. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı
Anayasa Mahkemesince kendi asıl ve yedek üyeleri arasından
seçilmektedir.
Uyuşmazlık Mahkemesi 12/6/1979 tarihli 2247
sayılı Kanunla ve yirmi dokuz yıl önce kurulmuştur.
Sınırlı yargı faaliyetiyle ilgili olarak her ne kadar 1924
tarihli Teşkilatı Esasiye Kanununda yargı yerleri
arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarının
çözüleceği bir yargı mercisinden bahsedilmemiş ise de yargı
ayrılığı ilkesi ve kişilerin hak arama hürriyetlerinin
güvence altına alınması için 9/7/1945 tarihinde 4788
sayılı Kanunla yalnızca hukuk alanında doğan
uyuşmazlıkları çözmek üzere Uyuşmazlık Mahkemesi
kurulmuştur. 1961 Anayasasının 142nci maddesi yüksek mahkeme
adıyla Uyuşmazlık Mahkemesini düzenlemiştir. Buna
dayanılarak da 12/6/1979 tarihli ve 2247 sayılı Kanunla bugünkü
Uyuşmazlık Mahkemesi kurulmuştur. 1982 Anayasası 158inci
maddesinde bu maddenin varlığını korumuştur.
Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluşundan bu yana aradan
geçen uzun sürede yargı faaliyetiyle ilgili bazı hukuki ve mali
sorunların giderilmesiyle ilgili yeni düzenlemeler getirilmektedir.
Esasen, Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığının, 10/7/2008 tarihli, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına hitaben yazılan
yazısında, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin
Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bazı
maddelerinde 1998 yılından bu yana değişiklik
yapılmasıyla ilgili yazışmaların devam ettiğini,
hâlen Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde olan bu tasarının
Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girmeden Genel Kurulda öncelikle
görüşülmesine dair görüş ve taleplerin de bu tasarının
önemli ihtiyaçları karşıladığı ve hemen
yasalaşmasındaki yasal faydayı ortaya koyduğu
görülmektedir.
Görüşülmekte olan tasarı ne tür yenilikler
getirmektedir? Öncelikle, bu yasa tasarısı 22nci Yasama Döneminde
25/6/2004 tarihinde Başkanlığa sevk edilmiş, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Adalet Komisyonundan bazı değişikliklerle
geçtikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiş ancak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçim kararından sonra 22nci Yasama
Dönemi sona erdiğinden tasarı kanunlaşamamıştır.
Bu defa, 23üncü Yasama Döneminde 4/4/2008 tarihinde yenilenerek
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelen bu tasarıda belirtilen önemli
değişiklikler şöyle sıralanabilir:
2247 sayılı Kanunun yürürlükteki 2nci maddesine göre
Uyuşmazlık Mahkemesinin kurullarında görev yapacak üyelerin bir
kısmı, ilgili yüksek mahkeme tarafından gösterilen 2 kat aday
arasından Cumhurbaşkanınca seçilmekteydi. Yapılan
değişiklikle Uyuşmazlık Mahkemesinin kurullarında
görev yapacak üyelerin tamamının yüksek mahkemelerin genel kurullarınca
doğrudan seçilmesi esası getirilmektedir.
Kanunun yürürlükteki 4üncü maddesine göre Mahkeme
Başkanının görev süresi iki dönemle sınırlı
bulunmaktaydı. Üyeler için ise herhangi bir süre sınırı
konulmamıştı. Ayrıca üyelikte boşalma olması
hâlinde yeni seçilen üye, yerine seçildiği kişinin süresini
tamamlamaktaydı. Yapılan değişiklikle Mahkeme
başkanının görev süresine ilişkin sınırlama
kaldırılmakta, Mahkeme üyelerinin dönem esasına göre seçilmeleri
yerine her seçilen üyenin dört yıl süreyle görev yapması kuralı
getirilmektedir. Böylece Mahkeme kurullarının süreklilik arz eden bir
görünüme kavuşturularak daha istikrarlı bir şekilde
çalışmasına imkân tanınmaktadır.
Kanunun 12, 13 ve 17nci maddelerinde düzenlenmiş olan yasal
sürelerin adli tatil dönemine rastlaması hâlinin sonuçları Kanunda
düzenlenmemiş olup bu durum farklı uygulamalara sebep
olmaktadır. Kanunun 18inci maddesine eklenen bir fıkra ile bitimi
adli tatile rastlayan sürelerin tatilin bittiği günü izleyen tarihten
itibaren yedi gün uzamış sayılması kabul edilerek
uygulamada yaşanılan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
Kanunun 38inci maddesinde yapılan değişiklikle,
Uyuşmazlık Mahkemesi başkan vekili, başsavcı, üye,
savcı ve raportörlerine ödenecek ücretler günün koşullarına
uygun olarak artırılmaktadır.
2247 sayılı Kanunun 2nci maddesine göre,
Uyuşmazlık Mahkemesinde görev yapan bir kısım üyeler ilgili
yüksek mahkemenin göstereceği 2 kat aday arasından
Cumhurbaşkanınca
seçilmektedir. Kanunun 2nci maddesinde yapılan değişiklikle
Uyuşmazlık Mahkemesinin kurullarında görev yapacak üyelerin
tamamının yüksek mahkemelerin genel kurullarınca doğrudan
seçilmesi esası getirildiğinden, 13/5/1981 tarihli ve 2461 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 1 ve 4üncü maddelerinde de
buna paralel olarak gerekli değişiklikler yapılmaktadır.
Kanunun 32nci maddesinde yapılan değişiklikle,
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına bağlı
olarak Genel Sekreterlik birimi kurulması ve bu birim bünyesinde memur
kadroları ihdas edilerek Mahkemenin asli ve sürekli personele sahip
kılınması, Kanunun 39uncu maddesinde yapılması
düşünülen değişiklikle, Uyuşmazlık Mahkemesinin mali
ihtiyaçlarının Adalet Bakanlığı bütçesine eklenerek
bütçeden karşılanması yerine Mahkemeye bağımsız
bütçe tahsis edilmiştir.
Kanuna eklenmesi düşünülen ek 2 maddeyle de
Uyuşmazlık Mahkemesi için genel kadro usulüne tabi personel kadrosu
ihdas edilmesi yönünde hükümler de yer almakta iken Adalet Komisyonunda
yapılan görüşmelerde Uyuşmazlık Mahkemesinin iş
yükünün fazla olmaması ve iş yükünde meydana gelecek arızi
artışlar karşısında personel ihtiyacının
Adalet Bakanlığı, Yargıtay ve Danıştay
kadrolarına görevlendirme yapılması suretiyle
karşılanabilmesi sebebiyle bu hükümler tasarı metninden
çıkarılmıştır. Şüphesiz ki Uyuşmazlık
Mahkemesinde yargı faaliyetini yürütenler de sonuçta
bağımsız mahkemenin üyeleri olan yargıçlardır.
Anayasamızın 138inci maddesindeki yargı
teminatına da uygun olan bu düzenlemenin yukarıda bahsettiğimiz
yeni değişikliklerle birlikte Uyuşmazlık Mahkemesindeki bu
değişikliğin hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Şahsı adına Ayhan Sefer Üstün, Sakarya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekillerimiz; 225 sıra sayılı
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu üzerinde şahsım adına söz aldım.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, gerek 22nci Dönemde gerekse 23üncü
Dönemde bu Mecliste yargı alanında çok ciddi reformlar
yapılmıştır. Bu önümüzdeki tasarı da buna
ilişkin, yine, yargı alanında önemli bir reform getirmektedir.
Bu Meclis olsun, Hükûmetimiz olsun bu tür kanunları yaparken her zaman
yargı mensuplarıyla, yargı kurumlarıyla diyaloglu bir
şekilde çalışma yaparak bu reformları yürütmüştür. Bu
çerçevede de tasarı aynı şekilde
hazırlanmıştır. Uyuşmazlık Mahkememizin
talepleri, istekleri dikkate alınmıştır. Komisyonda dikkate
alınmıştır, Hükûmet nezdinde dikkate
alınmıştır. Bence Uyuşmazlık Mahkememizi daha
etkin hâle getirecektir.
O bakımdan, bu kanunun hazırlanmasında emeği
geçen bürokratlarımıza, Adalet Komisyonu Başkan ve üyelerine,
Adalet Bakanımıza, hepsine teşekkür ediyorum.
Kanunumuzun hayırlı olmasını diler, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Şahsı adına Tayfun İçli, Eskişehir
Milletvekili.
Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve
İşleyişi Hakkında Kanun ile Hakimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
225 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında
görüşlerimi bildirmek için söz aldım. Şahsım ve Demokratik
Sol Parti adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yasanın getirmek
istediği düzenleme, gerekçesinde de belirtildiği gibi, bir ihtiyaçtan
kaynaklanıyor ve bu ihtiyaçlar görüşülmekte olan kanun
tasarısıyla gideriliyor. Bu konuda hizmeti olan arkadaşlara
şükranlarımı sunuyorum.
Ancak yeri gelmişken, konu yargı olduğu için, son
günlerde ülkemizde yaşanan, yaşanmakta olan hukuk dışı
olaylara da değinmek istiyorum. Son dönemlerde rejim
düşmanlarının asıl hedefinin anayasal düzen olduğunu
gözlemlemekteyiz. Yok edilmek istenen, öncelikle Anayasamızın
Başlangıç bölümünde belirtilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenen hukuk düzeni olduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, demokrasilerde olmazsa olmaz
olan hukuk düzeninin özgürlükçü olmasıdır. Hukuk düzeni hakkında
hiçbir vatandaşımızın şüpheye düşmemesi gerekir.
Ancak son dönemlerde bu gereklilik, bu özen nedense gösterilmemektedir. Anayasa
Mahkememize, Danıştayımıza, Yargıtayımıza,
hâkimlerimize ve savcılarımıza, artık eleştiri
sınırlarının çok ötesinde hakaretler
yapıldığı, bu hakaretler yapılırken de yargı
sisteminin, yargının zedelendiğini çok net olarak
gözlemlemekteyiz.
Biraz evvel İnternetten haberlere baktığım
zaman şunu gözlemledim: Yine adına bir terör örgütü deniliyor ve
bununla ilgili yedinci dalga gözaltılarının alındığına
dair haberleri İnternet sitelerinde çok rahat gördüğümüz gibi
artık bu saatlerde televizyonlarımıza haber olarak
düştüğünü de gözlemliyoruz.
Değerli arkadaşlar, Anayasamızın 19uncu
maddesi çok açık. Herkesin adil yargılanma hakkına sahip
olduğu Anayasamızın 19uncu maddesinde çok açık olarak
ifade ediliyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı
maddesinde keza bu hüküm çok net olarak tanımlanıyor. Yine
Anayasamızın 36ncı maddesinde adil yargılanma
hakkının neler olduğu çok açık biçimde ifade ediliyor.
Ama adına terör örgütü denilen soruşturma artık on
dördüncü ayına girmiştir ama insanların neyle
suçlandıklarını bilmeden tutuklandıkları, neyle
suçlandıklarını bilmeden hakkında iddianame tanzim
edildiği bir dönemi yaşıyoruz. Ve bu tutuklama süreci içerisinde
bir vatandaşın tahliye edildikten sonra da yaşamını
kaybettiğini hep birlikte yaşadık ve gözlemledik.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bulunduğu bir
sırada bu yakarışımı Sayın Adalet
Bakanımıza arz etmiştim ama ne yazık ki bizim buradaki
yakarışlarımız bir insanın yaşamını
kurtarmadı, kurtaramadı.
Sayın Adalet Bakanım ile ben 21inci Dönem Parlamentoda
Anayasa Komisyonu üyesi olarak çalıştık. İkimiz de
farklı siyasi partilere mensup olmakla birlikte partiler arası
uzlaşma kurulunda demokrasi adına, özgürlükler adına
Anayasamızda nelerin yapılması gerektiğini diğer
arkadaşlarımızla birlikte çok uzun uzadıya
tartıştık ve 2001 yılında Anayasamızda ciddi bir
değişiklik yapmak suretiyle özgürlükler anlamında çok iyi
şeyler yaptık. Ama son dönemlerde yaşananları
gözlemlediğim zaman gerçekten yüreğim kan ağlıyor.
Türkiyede son dönemlerde yaşananların hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmadığını bir hukukçu olarak çok net olarak
ifade edebiliyorum.
Sayın Adalet Bakanı, zanlıların dahi bilmediği
bir olayın gazetelerde tefrika olarak yayınlanması,
insanların daha bağımsız yargı önüne çıkmadan bir
hükümlü gibi aşağılanmak suretiyle basın tarafından
mahkûm edilmesini bir hukuk devletinde görmek mümkün müdür? Bu işin
sorumluları keyif içerisinde çaka satıyorlar. Her gün yeni haberlerle
gazetelerdeki belirli kalemşorlar gazetelerin manşetlerine belirli
insanları çıkartmak suretiyle lekeliyorlar. Bir hukuk devletinde bu
olabilir mi? Şunu söylemiyoruz
Bir hukuk devletinde teröristler, elbette
suçlular hesap vermeliler, bağımsız yargı önünde hesap
vermelidirler. Ama, böylesi bir uygulamaya haklılık payı
verilebilir mi? Sizden rica ediyorum. Diyeceksiniz ki Yargı
bağımsızdır, savcılar üzerinde bizim herhangi bir
telkinimiz olamaz. Ama, Sayın Bakanım, Anayasamızın 2nci
maddesinde değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen hukuk devleti
ilkesinin zedelenmesine nasıl izin verebiliriz, bu Parlamento nasıl
izin verebilir? Hürriyet ve güvenlik hakkıyla ilgili Anayasamızda ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki belirtilen hüküm
nasıl bu insanlar için zedelenebilir?
Bunları ifade etmek için söz aldım. Görüşülmekte
olan kanun tasarısının ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İçli.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, soru yoksa karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Tamam Sayın Genç.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gruplar
adına ve şahıslar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Soru işlemi yoktur.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Karar yeter sayısı yoktur
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, kabul etmeyenler
deyin canım, ondan sonra Karar yeter sayısı yoktur. deyin.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Kabul etmeyenlerde de karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.34
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 134üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
225 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
tasarısının maddelerine geçilmesini yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Karar
yeter sayısı vardır.
1inci maddeyi okutuyorum:
UYUŞMAZLIK
MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ
HAKKINDA KANUN İLE HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- 12/6/1979 tarihli ve 2247 sayılı
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin altıncı ve yedinci
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümüne, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu ile Danıştay Genel Kurulunca kendi daire
başkan ve üyeleri arasından; Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Genel
Kurulunca da askerî hâkim sınıfından olan daire başkan ve
üyeleri arasından ikişer asıl, ikişer yedek üye seçilir.
Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümüne, Yargıtay Ceza
Genel Kurulu ile Askerî Yargıtay Genel Kurulunca kendi daire başkan
ve üyeleri arasından üçer asıl, üçer yedek üye seçilir.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konu hukuk
olunca, yargı olunca herkesin üç düşünüp, beş düşünüp bir
konuşması gerekiyor. Bugün, yargı
bağımsızlığı ve yargıç güvencesi
Anayasamızın 9, 138, 139uncu maddelerinde belirlenmesine
karşın, gerçekten ülkemizde yargı bağımsız
mı, yargıçlar güvenceli mi? Bu, öteden beri
tartışılan, konuşulan bir konudur, ama bugün, günümüzde
soru olmaktan çıkarılmış, hem öğretide hem de
uygulamada sürekli tartışılan bir hukuk olgusu hâline gelmiştir.
Güvenceli yargıç yargı
bağımsızlığının, bağımsız
yargı da ulusumuzun güvencesidir. Yargı
bağımsızlığı, dolayısıyla adil
yargılanma, ancak bağımsız ve güvenceli yargıçlarla
sağlanır; bunun için de yargıçlar, siyasal gücü elinde tutan
yasama ve yürütme organına karşı tam bağımsız ve
gerçekten güvenceli hâle getirilmelidir. Çünkü, yasama, yürütme ve yargı
erki üzerine oturmuş olan sistemimizde yargının esas görevi
yasama ve yürütmenin işlemlerini denetlemektir. Yasama ve yürütmenin kendi
yaptığı işlemlerden denetlenmesinden rahatsızlık
duyması demokratik hukuk devletlerinde kabul edilemez bir gerçektir.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanunda, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin bu Hükûmet
Tasarısı ve komisyon raporunda
Aslında
hazırlanışı belki de uygulamadaki
sıkıntılardan olmuştur ancak bunları da burada
izlediğimizde, bir bütün olarak gördüğümüzde Uyuşmazlık
Mahkemesinin diğer yüksek mahkemeler gibi olma özlemi içinde
olduğunu, bir kimlik arayışı içinde yani bir Yargıtay,
bir Danıştay olma anlayışı içinde olduğunu
görüyoruz.
Gerçekten mevcut Yasamızın 1inci maddesinde,
Uyuşmazlık Mahkemesinde görev alan hâkimlerimizin seçilmesi ve
belirlenmesine ilişkin usullerde, Hukuk Bölümüne Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu ve Danıştay Genel Kurulundan seçilen 2 kat üyeden Hâkimler ve
Savcılar Kurulu tarafından ikişer kişinin belirlenmesi
şeklinde tanımlanmıştır. Bizim görüşmekte
olduğumuz bu tasarı ile doğrudan, ilgili dairelerin seçmesi
kuralı getirilmiştir yani Danıştay ve Yargıtay Hukuk
Genel Kurulları kendi üyeleri arasından 2 asıl ve 2 yedek üyeyi
seçeceklerdir. Yine, Hukuk Bölümüne Askerî Yüksek İdare Mahkemesi
tarafından da 2 kat adayın belirlenmesi ve bu 2 kat aday
arasından 2 kişinin Cumhurbaşkanınca seçilmesi hükmü
getirilmiştir. Ceza bölümüne ise mevcut Yasamıza göre 2 kat aday
arasından 3 asıl, 3 yedek kişiyi Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu seçecek, Askerî Yargıtay Genel Kurulu tarafından
belirlenen yine 2 kat aday arasından 3 asıl ve 3 yedek üyeyi
Cumhurbaşkanı seçecek.
Getirilen düzenlemeyle, bu Cumhurbaşkanının seçme
yetkisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun seçme yetkisi
kaldırılmıştır. Hem Hukuk Bölümüne hem de Ceza
Bölümüne Yargıtay, Danıştay, Askerî İdare Mahkemelerinin
ilgili dairelerinin doğrudan, kendi aralarında seçimi esası
getirilmiştir. Bizce yerinde ve doğru bir düzenlemedir. Bu yönüyle bu
yasa teklifi doğru bir tekliftir.
Uyuşmazlık Mahkemesi ihtiyacı aslında
bireylerin hak arama ihtiyacını güvence altına almak için
kurulmuştur. Hem 1961 Anayasasında ve buna benzer getirilen 1982
Anayasasında bu Uyuşmazlık Mahkemesi bir ihtisas, yüksek
mahkeme olarak tanımlanmıştır.
Bizim Anayasamızda nasıl ki sistemimiz yasama, yürütme
ve yargı üzerine oturmuş ise yargıda bu adli, idari ve askerî
yargı düzeneği olarak geliştirilmiştir. Elbette ki askerî,
idari ve adli, üç tane ayrı yargı sisteminin arasında hem yetki
uyuşmazlığı hem görev uyuşmazlığı hem
de hüküm uyuşmazlığı doğması, çıkması
doğaldır. Bu uyuşmazlıkların giderilmesi için
Uyuşmazlık Mahkemesi kurulmuştur ve Uyuşmazlık
Mahkemesinin Anayasamızın 158inci maddesinde aynen eski, bundan
önceki 61 Anayasasında olduğu gibi yüksek mahkeme vasfı
korunmuştur.
Değerli Başkan, sevgili milletvekilleri; hukukun üstün
olduğu ülkelerde hukukun üstünlüğü ilkesi -bu kürsüden müteaddit
defalar söylediğim gibi- yargıçlara ve savcılara
tanınmış bir üstünlük değildir, savcıların ve
yargıçların keyfî uygulamalar yapması için getirilen bir ilke değildir.
Hukukun üstünlüğü ilkesi her şeyden önce yargının
bağımsız olması, yargıcın güvenceye sahip
olması, adalet kapısında hak arayan insanlar için
getirilmiş temel ilkedir. Her kurumda olduğu gibi yargıda da
yargı erkini kullananlar bu yetkilerini, bu görevlerini Anayasada ve
yasada tanımlanan kurallara bağlı kalarak kullanmak
durumundadırlar. Türkiyede aslolan şey insanların özgür, hür
olarak yaşamaları, suçsuz olduklarının kabulüdür.
İstisna olan şey ise insanların suç işleyeceği
hususudur. İnsanları peşin, hükümlüymüş gibi gözeterek,
kesin suçluymuş gibi gözeterek tutuklamak, Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununa aykırı şekilde davranmak hakkı, yetkisi; görev ve
sıfatı ne olursa olsun kimsede yoktur.
Bugün ülkede yaratılmak istenilen gerginliklerin,
sıkıntıların ve çatışmaların iktidara da
muhalefete de faydası yoktur, hiçbir Türk vatandaşına
faydası yoktur. Bu çatışmaların, bu gerginliklerin ortadan
kaldırılması siyasi iradenin öncelikli görevidir. Bu da bu
gerginliklerin nedenini ortadan kaldırmakla mümkündür.
Değerli milletvekilleri, bugün neyle
suçlandığını bilmeyen insanların da temel hak ve
özgürlükleri vardır. Bu insanlar gözaltına alınıyor ve
Ergenekon soruşturması diye bir ad takılıyor. Hem Ceza
Muhakeme Kanununda hem de yasalarımızda savcıların
yaptığı soruşturmaların bir adla
adlandırılması diye bir kural yoktur. Ancak bugüne kadar Sauna
Çetesi, başka çeteler adı altında bir sürü adlar
takıldı. Burada da Ergenekon adıyla bir soruşturma
yürütülüyor ve insanlar durmadan gözaltına alınıyor. Tabii ki
gözaltına alınmasına bir hukukçu olarak hiçbir diyeceğim yoktur,
ama gözaltına almaların da, yargılamaların da Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununa ve diğer kanunlara uygun olarak yürütülmesi
bir görevdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bu soruşturmayı yapan
savcının öncelikle ve özellikle hukuka uyma, kendi asli görevidir.
Bugün ucu açık şekilde hazırlanan torba iddianame ve
arkasından bu iddianame kapsamına sokulmayan kişiler ve devam
eden tutuklamalar
Bu çerçevede benim seçim bölgemden de bugün -hem Silifkeden hem
Mersinden- Ergenekon kapsamında, adı altında verilen
soruşturma nedeniyle iki kişinin gözaltına
alındığı haberini duydum. Umuyorum ve diliyorum ki bu
arkadaşlarımız en kısa zamanda adil olarak yargılanacaklar.
Üzerlerine atılı olan, yüklenmek istenen suçtan beraat edeceklerdir
diye düşünüyorum. Önemli olan yargının tarafsız bir
şekilde işlemesidir.
Onların aklanmasını, beraat etmelerini diliyorum ve
umut ediyorum. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Şahsı adına Ahmet Aydın, Adıyaman
Milletvekili
Yok.
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynak
Yok.
Başka söz talebi var mı?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 225 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Bu temmuzun 32-35 derecelerinde, hiçbir neden yokken, hiçbir
gerekçe yokken, böyle bir faydası da umulmayan tasarıları,
birtakım özel ricalar üzerine burada müzakere etmenin bu Meclise çok fazla
bir şey kazandırmayacağına inanan bir insanım.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu yasa çok fazla bir
yenilik getirmiyor. Bu yasanın
özelliği, Anayasa Mahkemesinin üyelerinden birisi Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanı -28 Temmuzda AKP hakkında kapatma davası
görüşülüyor- herhâlde biraz bu üyeye işte bir hoş görünmek için
iktidar partisinin verdiği bir taviz. Bunlar, milletin gözünden
kaçmıyor. Yani, bunlar hoş şeyler de değil.
Şimdi, bakın, şimdi gidin şu
dışarıda görev yapan polisler var, günah değil mi yani?
Orada 35 derecede o insanları orada güneşin altında
yakmanın bir anlamı var mı?
Şimdi, Meclis, süratle çalışan bir Meclis, burada
hiçbir kanun engellenmeden çıktı, yani engellenmeler yok,
çıkıyor. Yani, niye milletvekilleri şimdi tatile gitmiyor da,
gelip burada hiç önemi olmayan bu kanunları görüşüyor ben
anlamıyorum. Sonra bu kanun
Yani, aslında normal bir hükûmet
Meclisin çalışmasından rahatsız olur ama şimdi nedense
dünya tersine döndü.
Şimdi, burada oturan Adalet Bakanlığını
temsil eden zat, bu adaletle ilgili neler söyledi? Efendim, Yargıtay Başkanlar Kurulu, dış
güçlerden yargı sistemine karşı yapılan saldırılar
karşısında devlet organlarının kendilerini
savunmaması dolayısıyla bir bildiri yayınlandı. Ne
dedi? Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı. Bunu söyleyen
Adalet Bakanı. Kime söylüyor? Yüksek yargı organları
başkanlarının yayınladığı bildiriye karşı
söylüyor. Böyle bir şey olur mu değerli milletvekilleri. Efendim,
biz maaşlarına yüzde 40 zam yaptık da
E, oturun
oturduğunuz yerde. Maaşınızı alın oturun da
doğru karar verin. Kime sen, emrindeki çocuğa mı emir
veriyorsun? Sonra yüzde 40 zammı kendi cebinden mi veriyorsun? Devletin
kurumları maaş alacak, maaşını
Yani, değerli milletvekilleri, Türkiye'nin şimdiye kadar
bu kadar laçka bir zihniyetle yönetildiği bir dönem görülmemiştir.
ASIM AYKAN (Trabzon) Senin gibi!
KAMER GENÇ (Devamla) Yani kurumlar
aşağılanıyor, devletin en kutsal, en yüksek organı
olan kurumlar aşağılanıyor, kötüleniyor. Neye göre bu
yapılıyor? Bizim 340 milletvekilimiz var. Yahu, 340 milletvekiliniz
var ama siz işte 340 milletvekiliyle devleti yönetemez hâle geldiniz. Eğer
devleti yönetseydiniz, şimdi şu yaz sıcağında burada
bu görevi yapmak zorunda kalmazdınız. Çünkü kamuoyuna, halkın
karşısına gidecek yüzünüz yok. Nedir yani şimdi?
İşte geliyor grup başkan vekili Ya, işte bir maddede
konuşursan konuş da biz organize edeceğiz.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Konuya gel!
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu arkadaş, madem yazın
çalışıyorsanız, gelin burada oturun. Biz de
oturacağız sizinle. Burada oturmamız, en azından sizin
130-140 tane milletvekilini buraya getirmenizi zorlar.
Değerli milletvekilleri, tabii dün burada bir milletvekiliniz
çıktı diyor ki: Efendim, Kamer Genç benim yaşım kadar
politikayla uğraşmış, Tunceliye niye hizmet getirmedi?
Ee, getirin siz, altı senedir burada görev yapıyorsunuz ve hiçbir
hükûmet, sizin kadar, iki dönem bu kadar büyük çoğunluğa sahip
olmadı. Yapmıyorsunuz, tek hizmet yapmıyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Demek ki bir şeyler
yapmışız ki öyle gelmişiz.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani gidin maliyeye, millî eğitimin en
zaruri ödenekleri verilmiyor, adaletin en zaruri ödenekleri verilmiyor. Ben
Tunceliden dün geldim, Köy Hizmetlerinin araçlarının
yakıtı yok, Karayolları araçlarının yakıtı
yok. Böyle bir şey olur mu yahu? Ondan sonra da hiçbir yere ödeme yapma,
getir sen Benim bütçem fazlalık veriyor. de. Böyle şeyler
Hani zamanın birinde
bir Millî Eğitim Bakanı Bu okullar olmasa ben bu memleketi iyi
yönetirim. demiş ya, aynı zihniyet. Aynı zihniyet devam ediyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu kanunun
Gerçekten
bakın, sizden rica ediyorum, bu Meclisin bir
saygınlığı var. Şimdi bu Meclisin
çalışması için bir neden yok.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Çalışıyoruz,
çalışıyoruz. İşimiz var.
KAMER GENÇ (Devamla) Tatil kararını alalım.
Anayasa Mahkemesi kapatma kararını verir veya vermez, ona göre, beliren
duruma göre Meclis pekâlâ hemen, yirmi dört saatte olağanüstü
toplantıya çağrılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Konuşmanızı tamamlayınız
Sayın Genç.
Buyurun.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Mazot çok.
KAMER GENÇ (Devamla) Varsa biraz da bizim Tunceliye gönder.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Var, var
KAMER GENÇ (Devamla) Gel gönderelim, getir.
Yahu, değerli arkadaşlarım, ben burada
konuşuyorum. Bakın, açın oradaki bürokratlarınıza,
onlar gelsinler desinler ki
Gelsin, siz o bilgiyi alın,
yanlışsa ben çıkar özür dilerim.
Şimdi, onun için, eğer hakikaten halkın
karşısına gitmekten korkma duygusu içinde, yazın bu
sıcakta burada kalıyorsanız, ona bir şey demiyorum ama aksi
takdirde alalım bir tatil kararını. Yok yani, gündemdeki
kanunlarla bir şey yok. Onun için, ona göre bu
çalışmalarımızı yapalım.
Şimdi, yazık yani, arkadaşlarımız
gidiyor, orada oturuyor, ikide bir geliyor buraya. Yani bu insanların o
kadar enerjisini boşuna tüketmeyin. İnsanların bu kadar sinir
sistemini bozacak davranışlar içinde bulunmayın.
Hükûmetiniz, kökü emekliye ayrılmış. Maşallah,
maşallah, maşallah
Böyle bir hükûmet de, hiç böyle görmemiştim.
Yahu, artık yani ruh tükenmiş, azim tükenmiş, görev yapma
aşkı tükenmiş bir Bakanlar Kuruluyla siz memleketi nasıl
yöneteceksiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
T. B. M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 Sıra Sayılı yasa
tasarısının birinci maddesinin birinci paragrafının
(Askerî yüksek) ifadesinden evvel (ikişer asil ve ikişer yedek)
ifadesinin ve aynı paragrafın sonundaki (ikişer asil,
ikişer yedek) ifadesinin de (bir asil ve bir yedek) biçiminde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 Sıra Sayılı
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Halil Ünlütepe |
Ali Rıza
Öztürk |
Hüseyin Ünsal |
|
Afyonkarahisar |
Mersin |
Amasya |
|
Selçuk Ayhan |
Rahmi Güner |
Orhan Ziya
Diren |
|
İzmir |
Ordu |
Tokat |
Madde 1- 12/6/1979 tarihli ve 2247 sayılı
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin altıncı ve yedinci
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümüne, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu ile Danıştay Genel Kurulunca kendi daire
başkan ve üyeleri arasından; Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Genel
Kurulunca da askerî hâkim sınıfından olan daire başkan ve
üyeleri arasından ikişer asıl, ikişer yedek üye seçilir.
Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümüne, Yargıtay Ceza
Genel Kurulu ve Danıştay Genel Kurulu ile Askerî Yargıtay Genel
Kurulunca kendi daire başkan ve üyeleri arasından ikişer
asıl, ikişer yedek üye seçilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, konuşacak
mısınız?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
saygıdeğer arkadaşlarım; biz, bu önergemizle,
Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümüne Danıştay Genel Kurulunca
da seçilmiş 2 üyenin katılmasını istiyoruz. Nasıl
1inci maddede, Hukuk Bölümüne, hem Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan hem
Danıştay Genel Kurulundan üye seçiliyorsa, Ceza Bölümüne de
Danıştay Genel Kurulundan üye seçilmesinin pratik açıdan ve
çalışma tekniği açısından daha yararlı
olduğu kanısındayız, çünkü geçen dönem 5237
sayılı Ceza Kanununu çıkardık ve Ceza Kanununun
kabulüyle, adli yargının görev sahasına giren birçok düzenleme
idari yargının görev alanına sokuldu.
Şimdi, benzeri düzenlemeler 5326 sayılı Kabahatler
Yasası yönünden de söz konusudur. Birçok eylemin özel yasalardaki idari
yaptırım mı, yoksa Türk Ceza Yasasındaki, özel yasalardaki
adli yaptırım kapsamı içinde mi kaldığı konusunda
ciddi tereddütler olacaktır.
Biraz önceki konuşmamda da belirttiğim gibi,
Uyuşmazlık Mahkemesi hem görev uyuşmazlıklarını
çözme hem de hüküm uyuşmazlıklarını çözme
yükümlülüğünde olan yüksek bir mahkemedir. Bu nedenle,
Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün Danıştay nezdinden seçilecek
olan üyelerle daha aktif ve daha başarılı bir çalışma
yapabileceği kanaatindeyiz.
Bu gerekçeyle teklifimizi bilgilerinize sunuyoruz ve
desteğinizin bu yönde olması dileğiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Buyurun.
T. B. M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 Sıra Sayılı yasa
tasarısının birinci maddesinin birinci paragrafının
(Askerî yüksek) ifadesinden evvel (ikişer asil ve ikişer yedek)
ifadesinin ve aynı paragrafın sonundaki (ikişer asil,
ikişer yedek) ifadesinin de (bir asil ve bir yedek) biçiminde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 225 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 1nci maddesiyle ilgili olarak verdiğim
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Benim önergem, mevcut maddede, işte Uyuşmazlık
Mahkemesine seçilecek, hukukla ilgili seçilecek bölümde Yargıtay Hukuk
Genel Kurulunda 2, Danıştay Genel Kurulunda 2 ve Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi Genel Kurulunda da 2dir. Ben bu Askerî İdare
Mahkemesi Genel Kurulundaki 2 üyenin 1e inmesini öneriyorum çünkü daha önce de
buna ait uygulamalar var. Yani, Danıştay ve Yargıtay çok
geniş bir dava kitlesine hitap eden, daha büyük davaları inceleyen,
Askerî İdare Mahkemesi ise daha dar bir sahada görev yapan bir kurum. Dolayısıyla
bunun da aynı, eşit sayıda Uyuşmazlık Mahkemesine üye
vermesinin pek adil olmayacağı, dolayısıyla bu üç ayrı
kurumun eşit sayıda Uyuşmazlık Mahkemesine vereceği
üyelerin pek dengeli düşmeyeceği düşüncesiyle Askerî Yüksek
İdare Mahkemesince verilen 2 üyenin 1e indirilmesi konusunda önerge
verdim. Önergemin mahiyeti bu.
Tabii, aslında maalesef AKP İktidarı başa
gelir gelmez ilk hedef yargı oldu. İşte, bir dava
açıldı, Efendim, yargı darbesi yapıldı. dedi. Cemil
Çiçek çıktı, Hükûmet adına açıklama yaptı, Efendim,
açılan dava kutsallaştırıldı. dedi. Hâlbuki
Yargıtay Başkanlar Kurulunun kararında Bu, kurumsal bir
davadır. dendi. Yani, kurumsal davanın anlamı nedir?
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bir kurumdur,
dolayısıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
kendisine Anayasa ile verilen yetkiyi kullanarak bir dava
açmıştır. Dolayısıyla bu kurumsal bir davadır ama
Cemil Çiçek hep işte Hanyayı Konya anlar türüyle, ondan sonra bunu
kutsal bir dava olarak ilan etti, çıktı kamuoyunun
karşısında.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Önerge üzerinde
konuşacak bir şey kalmadı mı?
KAMER GENÇ (Devamla) Yani, yargıya bu gözle bakan,
yargıyı küçümseyen, yargıyı darbe gibi kabul eden,
yargı kararlarını tanımayan bir hükûmet şimdiye kadar
görülmemiştir. Ben soruyorum şimdi: Kaç tane Danıştay ve
idare mahkemesi kararlarını uygulamadınız? Bu
uygulamadığınız Danıştay ve idari yargı
kararlarından dolayı kaç bürokratınız hüküm giydi? Kaç
bürokratınız para cezası, tazminat ödedi?
Şimdi, eğer bir memlekette hukuk devleti varsa
sayın milletvekilleri, hukuk devletinin en baş özelliklerinden birisi
bağımsız yargının olmasıdır.
Bağımsız yargıyı o kadar idareye
bağımlı yaptınız ki, bir defa, hâkimlerin göreve
alınmasındaki ilk seçim sırasında Adalet
Bakanlığında seçilen 5 bürokrat, bir de Yüksek Adalet Kurulundan
seçilen 2 kişi
İSMAİL BİLEN (Manisa) O sistem kaç
yıldır uygulanıyor?
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, o sistem
Yani, birisi delilik
yapıyorsa sen de mi delilik yapacaksın? Yani, birisi kayadan
kendisini atarsa sen de mi kendini kayadan atacaksın?
Şimdi, bakın, o sistemin şimdiye kadar çok rahat,
iyi işlemesinin sebebi buydu. Çünkü, orada yargıya saygı
vardı, yargı bağımsızlığına saygı
vardı. Ama bakın bugüne kadar kaç tane Tuncelili çocuk gelmişse,
hâkimler imtihanını, yazılısını en üst seviyede
kazanmış ama sözlüde kaybediyor kardeşim!
İSMAİL BİLEN (Manisa) Tabii ki CHPlileri
alacaktım. diyen kim?
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, CHPyle ilgisi yok, CHPyle ilgisi
yok.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) CHPyi ne
karıştırıyorsun, CHPnin ne alakası var! Kendi
işine bak sen ya, sana ne CHPden!
KAMER GENÇ (Devamla) Bunun bir tek yolu var arkadaşlar,
bunun bir tek yolu var, burada bu imtihanı yapacak kişilerin
tarafsız olması lazım.
Şimdi, hangi bürokrat bakanın emrini dinlemez? Yani,
sayabilir misiniz? Ben soruyorum burada oturan Hükûmet temsilcisine, Adalet
Bakanlığının üst bürokratlarına getirdiği kaç
kişi kendisinin mahkemedeyken davalarını kabul etti,
çıksın söylesin. Ben biliyorum ama kaç tane davasını
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) Sen söyle!
KAMER GENÇ (Devamla) Kendisi söylesin efendim, kendisi söylesin.
Yani, AKPliler aleyhinde açılan tazminat davalarında kabul
kararını veren kaç tane bürokratı, özellikle Adalet
Bakanlığının üst seviyedeki bürokratlarını
aldı? Sizin anlayışınız bu, sizin hukuk anlayışınız
bu. Hukuka yaklaşımınız
Her şeye bir menfaat
ilişkisi kuruyorsunuz. Yani Birisinin bana menfaati yoksa arkadaş,
ben buna hayat hakkı tanımıyorum. düşüncesi var sizde. Böyle
olmazsa biz tabii ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Konuşmanızı tamamlayınız
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani biz diyoruz ki: Her şeyin bir
doğrusu vardır, iki doğrusu olmaz. Bir yere, hele hâkimler gibi
bir yere eğer bir ön imtihanla alınacak kurul oluşturulursa bu
kurulun siyasi iktidarın emrinde olmaması lazım. Siyasi
iktidarın emrinde olan kurul taraflı hareket eder. Kaldı ki daha
önce sizin iktidarınız, yani sizin Başbakanınız,
bakanlarınız kapatma davası açıldıktan sonra ve
Yargıtay Başkanlar Kurulu bildiri yayınladıktan sonra
Türkiyede tarafsız adalet yok. Yargı
tarafsızlığını kaybetmiş. dediler. Ben de
çıktım bu kürsüden dedim ki: Sen iktidarsın. Bugün bu
memlekette binlerce dava görülüyor; bu vatandaşın hakkı, siyasi
iktidarın, davalarını tarafsız bir iktidar yönünde karara
bağlamasını sağlamaktır. Eğer sen, bugün
yargı görevini yapan insanlara taraflıdır diyorsan, o zaman en
büyük ihmali sen yapıyorsun. Yani, ağzından çıkan
kelimelerin ne anlama geldiğini bilmeyen kişilere ben ne diyeyim?
Önergemin kabulünü diliyorum.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, yoklama talep
ediyoruz.
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır.
Şimdi, yeterli sayıda üye olup
olmadığını arayacağım:
Sayın Okay, Sayın Mengü, Sayın Ünlütepe, Sayın
Özdemir, Sayın Öztürk, Sayın Gök, Sayın Ünsal, Sayın Güner,
Sayın Kaptan, Sayın Erenkaya, Sayın Ağyüz, Sayın
Köktürk, Sayın Oksal, Sayın Ayhan, Sayın Diren, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Durgun, Sayın Güvel, Sayın
Karaibrahim, Sayın Ertemür.
İsmini okuduğum arkadaşlarım lütfen sisteme
girmesinler.
Yoklama için dört dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Uyuşmazlık
Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/561) (S. Sayısı: 225)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2247 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değişti-rilmiştir.
Yönetim ve temsil
MADDE 3- Uyuşmazlık Mahkemesinin yönetimi ve temsili
Başkana aittir.
Başkanlığın boş veya Başkanın
özürlü veya izinli olması hâllerinde Başkana ait görev ve yetki-ler,
Anayasa Mahkemesince kendi asıl ve yedek üyeleri arasından seçilip
görevlendirilen Başkanvekili tarafından yerine getirilir ve
kullanılır.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ordu Milletvekili Sayın Rahmi Güner
(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sıra sayısı 225 ve madde 2 üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına konuşmak için söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, yargı
organının en önemli sorunlarından birisi de, görev
uyuşmazlığı, görev üzerinde mahkemelerin görev yönünden
ihtilaf durumuna düşmeleridir. Bu konuda da ilk defa 1961
Anayasasında Uyuşmazlık Mahkemesi diye bir kurum
Anayasamıza girmiş bulunmaktadır.
Bu tasarının -2247 sayılı Uyuşmazlık
Mahkemesi Kanunu- 2nci maddesinde, bu seçilen Uyuşmazlık Mahkemesi
üyelerinin kendi aralarından değil, Anayasa Mahkemesi tarafından
başkanı tayin edilir, bir de ayrıca başkan vekili de yine
Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından tayin edilir.
Değerli arkadaşlarım, biz, Parlamentoya geleli bir
yıl oldu. Bir yılda dikkat ettiğim bir konu var, hep Hâkimler
Yasası, Yargıtay Yasası, Yüksek Hâkimler Kurulu Yasası, bir
de Uyuşmazlık Mahkemesi Yasası diye, bütün bu kanun
tasarılarıyla Adalet Komisyonunda çalıştık. Fakat
şunu belirtmek istiyorum: Elbette ki Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu
Tasarısı da önemli bir kanun ama Türkiyenin gündeminin çok
değişik bir durumu var.
Dikkat ederseniz, bugün Türkiyede büyük bir kaos
yaşanmaktadır. Bu kaosu ben örnek olarak vermek istiyorum. Kimse
üzerine alınmasın, yaşanan korku, endişe Türkiyede ve her
yeri sarmış bulunmaktadır. Bunu -tarihi iyi inceleyenler
bilirler- ben 1950-54 yılındaki Amerikada McCarthynin
yaptığı uygulamalara benzetiyorum. İçeri atılan
kişiler, tutuklanan kişiler ne için
tutuklandığını, neden yargılandıklarını
bilmemektedirler. Bu uygulamalar Türkiyede sıkıyönetim dönemlerinde
olmadı. Ben sıkıyönetim mahkemelerinde de duruşmalara
gittim ama şunu söylemek istiyorum: Kişi ancak doksan gün gözetim
altında tutulur ve suçu neyse onun hakkında iddianamesi
hazırlanır ve yargılama başlardı.
Değerli arkadaşlarım, on dört ay olmuş, hâlen
suçun ne olduğunu bilmiyor. On dört ay olmuş, hâlâ neden
yargılandığını bilmeyen bir Türkiyede
yaşıyoruz. Dikkat ederseniz, her gün operasyonlar başlıyor.
Şimdi sekizinci operasyon bekleniyor ve yapılmış, 20
kişi gözetim altına alınmış. Neden gözetim altına
alındıkları da belli değil. Televizyonlardan
izlediğimiz kadarıyla, Hükûmeti eleştirmeden, devlet büyüklerini
eleştirmeden suçlanma durumundalar.
Değerli arkadaşlarım, şu anda Anadoluya
gidin, İstanbula gidin, İzmire gidin, Ankaraya, Türkiyenin bütün
illerine gidin, basın korku içinde, herkes konuşmaktan çekiniyor ve
dinlenme fobisi de tamamen yerleşmiş durumdadır. Herkes Acaba
konuşursam suç olur mu olmaz mı? düşüncesi içinde. Toplum
sindirilmiş, müthiş bir baskı var. Bu, çağımızda,
modern çağda Türkiye Cumhuriyetine, Türkiye Cumhuriyetinde iktidara
gelen siyasi parti yöneticilerine yakışmayan bir durumdur, onu da
belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün, bir siyasi parti
hakkında kapatma davası açılabilir. Bu yetkiyi Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası, yasaları belli bir savcıya, Cumhuriyet
Başsavcılığına vermiştir. Cumhuriyet
Başsavcılığına hem Anayasada hem Siyasi Partiler
Kanununda siyasi partileri denetleme, siyasi partiler hakkında -eğer
Anayasaya, Türkiyede yasalara aykırı faaliyette bulunma durumu var
ise onun hakkında- Anayasa Mahkemesine dava açma hakkı
verilmiştir. Bu, Siyasi Partiler Kanununda da vardır,
Anayasamızda da vardır. Bu kanunları kabul eden Türkiye Büyük
Millet Meclisidir.
Değerli arkadaşlarım, biz, hâlen yargı erkinin
güçlülüğünü, yargının bağımsız ve tarafsız
olmasını kabul edemiyoruz. Bugün, açıkça söylüyorum,
mahkemelerin bir baskı altında durumu var. Ama baskı altına
alınmak istenen Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi. Öyle
bir duruma geldik ki, Avrupaya giden devlet büyüklerimiz, maalesef Bizim
hakkımızda açılan davada bir şey durumu olursa siz
baskı uygulayın, eleştirin. şeklinde telkinde bulunuyor.
Değerli arkadaşlarım, bu, Türkiye Cumhuriyetinin
egemenlik haklarına, bu talepler, Türkiye Cumhuriyetinin
bağımsızlığına halel getiren girişimlerdir.
Bunu bu Parlamento kesinlikle kabul etmemeli ve protesto etmelidir.
Değerli arkadaşlarım, bu kanunlar görüşülürken
Anadolu kan ağlamaktadır. Gidin, tarım sektörü çökmüş,
ürünler vatandaşın elinde kalmış, ne olacağı
belli değil. Ben kendi ilimden geliyorum, bir hafta ilimde
çalışma yaptım. Ziraat odası başkanlarıyla
görüştüm, esnaf odaları başkanlarıyla görüştüm,
Karadenizde fındık ihraç eden kurumun başkanıyla da
görüştüm ve Uluslararası Fındık Başkan Yardımcısıyla
görüştüm. Değerli arkadaşlarım, öyle büyük bir
karamsarlık var ki, Ne olacağız? diyorlar ve Ne
yapacağız? diyorlar. İhracatçısı da perişan,
üreticisi de perişan, Ne olacak geleceğimiz? diye büyük bir
sıkıntı içindeler değerli arkadaşlarım.
Şunu da ayrıca belirtmek istiyorum yine,
fındığın maliyetini Karadeniz İhracatçılar
Birliği Başkanı 2,5-3-3,5 milyon olarak hesap ediyor, ama Avrupa
2,5 milyon liraya fındık almıyor. Neden almıyor
değerli arkadaşlarım, biliyor musunuz? Bundan iki üç ay önce
Toprak Mahsulleri Ofisi piyasaya fındık sürdü ve yine şu anda 30
bin ton fındık süreceği şeklinde basın yazdı ve
girişimleri var. Bunu duyan Avrupalı bizden fındık almaz,
çünkü, fındık fiyatını -arzının çok yüksek
olduğundan dolayı- düşecek diye beklemektedir.
Yine, değerli arkadaşlarım, çok güzel bir oyun
oynandı. 800 milyon, 900 milyon kilo fındık var denildi.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyedeki tarım arazilerinin ne
kadar fındık yetiştireceğinin, ne kadar fındık
üreteceğinin kapasitesi bellidir ve şu anda yapılan tespitlerde
728 milyon kilo söylendi ve ben iddia ediyorum üretici olarak,
fındığın ancak üretim miktarı 700 milyon kilo olur.
Dünya talebi 650 milyon kilo. Devlet müdahale etmeli ve arz fazlası fındığı
almalı, üreticiyi kurtarmalı, esnafı kurtarmalı, halkı
kurtarmalı değerli arkadaşlarım. Bunu ayrıca belirtmek
istiyorum.
Türkiyede şu anda halkın mağduriyetini giderme,
halkı refaha kavuşturma bizim görevimizdir, tutup da halkı
tedirgin etmek değil. Neden eleştiriyorsun, neden yazıyorsun?
diye vatandaşı mağdur etme, sıkıntı içinde
bırakmanın anlamı yok.
Değerli arkadaşlarım, şunu belirtmek
istiyorum: Geçen gün Başsavcı bir iddianame okudu,
başlıklarını okudu, iddianamenin içeriğini söylemedi,
fakat dedi ki, yeni bir terör olayı, yeni bir suç durumu ortaya
atmayı söyledi.
Değerli arkadaşlarım, hukuk fakültesine giden
öğrenci ceza hukukunu okurken ilk defa bir şey öğrenir: Ceza
Kanununda yazılı olmayan, tarif edilmeyen fiil suç değildir,
ceza verilemez. Kimse, Başsavcı da olsa, kim olursa olsun
kendisinden bir suç icat etme durumunda değildir, icat edemez. Ancak
kanunda yazılı fiilden ceza verilir, o da tipe uygunluktur. Kimse
kendisini Ceza Kanununun yerine koymasın. Bugün açıkça belli, kimin
neden yargılandığı, kimin neden içeride tutulduğu
belli değildir değerli arkadaşlarım. Bu kaos devam
etmektedir. Bu kaosa son vermek de Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir.
Kim olursa olsun, vatandaş özgürce fikirlerini ifade etmeli, vatandaş
özgürce yazısını yazmalıdır. Bu ortamı yaratmak
da siz iktidar partisinin görevidir değerli arkadaşlarım. Bunu
da açıkça belirtmek istiyorum.
Yine şunu da söylemek istiyorum değerli
arkadaşlarım: Hayatta bir kişinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güner, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
RAHMİ GÜNER (Devamla)
en önemli yaşama unsuru
özgürlüktür. Onu içeri atıyorsun, ailesinden, çocuğundan
ayırıyorsun, sağlık durumuna da bakmıyorsun, ondan
sonra, iddianame de belli değil, suçlama da belli değil.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede bunlar
yaşanıyor
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) - Bu otuz yıldır
yaşanıyor!
RAHMİ GÜNER (Devamla) -
maalesef ne Amerika Birleşik
Devletlerinden ne de Avrupa Birliğinden bir tek protesto yok, bir tek
cevap yok. Cezaevinden çıkıp ölüyor, cezaevinde
rahatsızlanıyor, karaciğer aranıyor. Türkiye, bu çağda
bu ortamda yönetilmemeli.
Her şeyden önce, en önemli unsur, belirttiğim gibi,
özgürlüktür, insanın yaşama hakkıdır. Bu yaşama
hakkını biz garanti etmek zorundayız, saygılı olmak
zorundayız.
Hepinize teşekkür eder, saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Güner.
Şahsı adına, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak.
Sayın Kaynak
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Konuşmayacağım.
BAŞKAN Konuşmuyorsunuz.
Sayın Azize Sibel Gönül
Yok.
Başka?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben konuşacağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 225 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Bu maddenin yazılışında bana göre bir hata
var. Başkanlığın boş veya Başkanın özürlü
veya izinli olması
Burada özürlü kelimesi bence hatalı.
Başkanlığın boş veya bulunmaması hâlinde
olması bence daha makul. Yani özürlü kelimesi, bizde biraz, işte,
bir tarafı sakat olan veyahut da ne bileyim veya bir sakatlığa
maruz bir hastalığa tutulmuş bir insan için söylenebilir.
Özürlüden raporlu mu kastedilmek isteniyor, onu da bilmiyorum.
Tabii, burada edebiyat konusunda kendilerini çok yetkili sayan
arkadaşlarımız var. İnşallah
Değil mi Hocam?
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Hiç kimse kendini
yetkili saymaz.
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır, neyse yani
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Onu toplum
belirler.
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse yani, sırası geldiğinde
ortalığa, kimseye söz bırakmıyorsunuz da onun için. Bir de
bir eğitimci olduğunuz için, yani benden önce sizin bunu
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) Biz iddia sahibi
değiliz.
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse, ben iddia sahibiyim.
Yani bence bu ifade güzel olmamış.
Sayın milletvekilleri, aslında bu madde Anayasaya
aykırı. Çünkü Anayasanın 146ncı maddesine göre, Anayasa
Mahkemesi üyeleri kendi asli görevleri dışında resmî veya özel
bir görev kabul edemezler. Burada Başkanlık kelimesi
Anayasanın kendisinde var. Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığına tayin edilir. diye Anayasada hüküm var,
158inci maddede de. Fakat burada getirilen bu madde Anayasanın
146ncı maddesine aykırı çünkü Anayasa
Burada diyor ki,
işte, boş bulunması hâlinde Anayasa Mahkemesinin kendi asil ve
yedek üyeleri arasından orayı yönetecek kişi seçilir. Bence, bu,
Anayasaya aykırı bir maddedir. Dolayısıyla, bizim
istediğimiz, buraya gelen kanunların Anayasaya uygun hâlde
çıkması. Ama AKP iktidara geldiğinden beri Anayasayı
manayasayı pek öyle önemsedikleri yok. Onlar 1 kişinin
ağzına bakarlar, oradan ne gelirse ona göre işte İç Tüzükü
de hesaba katmazlar.
Bizim görevimiz, burada ikaz etmek. Yani ileride Yahu, 550
milletvekilinin olduğu yerde böyle bir kanun geçmiş de birisi bunun
farkına varmamış. denilmesin diye biz bu görevi yerine getirmek
için bu ikazlarımızı yapıyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii, yargı çok önemli bir
görev. Yani kanunlar, tabii, müzakere edilirken maddeye bağlı da
konuşulabilir, aynı zamanda buna bağlı olarak bazı
olayların da dile getirilmesinden bazı
arkadaşlarımızın rahatsız olmaması lazım.
Biraz önce fındık memleketinden gelen
arkadaşımızın kendi memleketinin çok ciddi bir sorunu var
ise ve bunu çeşitli vesilelerle dile getirmiyorsa, bir vesileyle kürsüye
çıkıp da bunu dile getirmesine bence çok fazla, öyle, tepki
göstermemek lazım. İçinizde bu konularda en dertli insan benim. Kendi
ilimin çok büyük sorunları var, inanmanızı istiyorum. Hatta size
bir teklifte de bulunuyorum: 31 Temmuzda benim ilimde Munzur Festivali var,
buyurun gelin. Sizi davet edelim Tunceliye ve görün orada Hakikaten, yahu, bu
Kamer Gençin acaba bu Tunceliyle ilgili söylediği şeyler doğru
mudur yanlış mıdır? diye.
Türkiye hepimizin, her il bizimdir, gidelim görelim. Siz de bizi
kendi ilinize davet ederseniz, eğer böyle bir yoksulluğun
varlığından bahsediyorsanız, sevine sevine gelip oralarda
onları görürüz.
Gerçekten -bunu defalarca söylüyorum- bizim -özellikle AKP
iktidara geldiğinden beri- Tuncelide, idari ve adli yargı
imtihanını kazanan ve çok üst puanlarla kazanan hiçbir
arkadaşımız sözlüde başarıya
ulaştırılmamıştır. Bu bence çok keyfî, çok
işte bölgecilik yapılan bir davranış biçimidir. Bence bu
imtihan sistemini kaldırmak lazım. Bu kanunu siz
çıkardınız ama, bu kanun Türkiye'nin gerçeklerine uygun
değil. Bu kanun, böyle giderse, ülkeye, hakikaten
Zeki, hukuku
benimsemiş, hukuk konusunda otorite sayılabilecek bilgiye, beceriye,
niteliğe sahip olan insanlar yerine, birtakım, işte tarikat
mensupları, birtakım yandaş, kendi düşüncenize yakın
insanlar, iktidara yakın insanlar alınır ki, bu, yargı
sistemine verilebilecek en büyük zarardır. Biz istiyoruz ki, Türkiye,
bütün kurumlarıyla dünyada saygı duyulan bir ülke olsun. Herkes görev
yaptığı zaman tarafsızlık ilkesi içinde görev yapsın
ve tarafsızlık ilkesi içinde görev yaptığı zaman da
insanlar, herkes, her kurum birbirine saygı duyar. Efendim, ben seçimle
geldim, bu kadar oy aldım, en büyük benim. fobisinden ve
hastalığından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun konuşmanızı
tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Seçimle ben geldim, en fazla oyu ben
aldım. fobisinden ve hastalığından insanların
kendisini kurtarmaları lazım.
Şimdi, bu davranış, bu düşünce biçimi
Türkiyeyi selamete götürmez, Türkiyeye sıkıntı yaratır. O
bakımdan, şu Türkiyeyi, gerçekten
Bakın çoğunluk sizde,
gelin, akıl, mantık, tarafsızlık olgusunun
gerektirdiği objektif kurallar koyalım.
Şimdi, arkadaşlarımız işte Ergenekondan
bahsediyorlar. Eğer hakikaten bu konuda ciddi bir şey varsa
-bakın, memlekette çok ciddi bir sorun bu- eğer faili meçhul
cinayetler konusunda hakikaten elinizde deliller varsa açıklayın;
bakın, sizi tebrik edelim, hepimiz size destek olalım, ama yoksa,
sadece AKP yöneticilerine karşı bir davranış içinde, düşünce
içinde olanlara eğer böyle bir terör havasını estirirseniz, bu
sizin de sonunuzu kötüye götürür, bunu herkesin bilmesi lazım. Hak ve
adalete saygı duymayan bir toplum hiçbir zaman başarıya
ulaşamaz.
Teşekkür ederim efendim.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Mahkemeler bizim
memurumuz değil.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Bir de hukukçu olduğunu
söylüyorsun! Mahkemelere sanki biz talimat veriyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, işte senin Başbakanın
diyor ya Ben savcıyım. diye!
BAŞKAN Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
T. B. M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra sayılı yasa
tasarısının 2. maddesine bağlı 3. maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Başkanlığın boş veya Başkanın
özürlü veya izinli olması hâlinde Kurulun en kıdemli ve kıdemde
de eşitlik olması hâlinde en yaşlı üye başkana vekâlet
eder ve yetkilerini kullanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 Sıra Sayılı
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Halil Ünlütepe |
Selçuk Ayhan |
Hüseyin Ünsal |
|
Afyonkarahisar |
İzmir |
Amasya |
|
Orhan Ziya
Diren |
Rahmi Güner |
Ali Rıza
Öztürk |
|
Tokat |
Ordu |
Mersin |
Madde 2- 2247 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Temsil
Madde 3- Uyuşmazlık Mahkemesinin temsili Başkana
aittir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, konuşacak
mısınız efendim?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Ali Rıza Bey
konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Uyuşmazlık
Mahkemesiyle ilgili tasarının 2nci maddesi üzerindeki, grubumuzun
değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
mevcut Yasada Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanının
Görevi başlığıyla tanımlanmış 3üncü madde.
Görevi olarak geçiyor. Bizim bu tasarıda ise Yönetim ve temsil
başlığıyla getirilmiş. Eski Yasada başkan
vekilliği diye bir müessese yok. Uyuşmazlık Mahkemesi
işlerinin yönetim ve yürütülmesi başkanın ödevidir.
denilmiş. Burada ise başlık Yönetim ve temsildir. Şimdi
temsil ile yönetim birbirinden farklı iki kavramdır. Burada
temsil yetkisinin ve görevinin Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanına ait olması doğru bir şeydir. Ancak,
Uyuşmazlık Mahkemesinin kendisi bir yüksek mahkeme olduğuna
göre, bunun yönetim hakkının tek başına Mahkeme
Başkanına ait olması bu Mahkemenin yüksek mahkeme olma
niteliğiyle bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, bu
tasarıdaki yönetim sözcüklerinin çıkarılmasını
istiyoruz.
Yine, tasarının 2nci maddesinde
Başkanlığın boş veya Başkanın özürlü veya
izinli olması hâllerinde Başkana ait görev ve yetkiler, Anayasa
Mahkemesince kendi asıl ve yedek üyeleri arasından seçilip
görevlendirilen Başkanvekili tarafından yerine getirilir ve kullanılır.
deniliyor. Biz bu hükmün tamamen çıkarılmasını istiyoruz.
Oysa Anayasamızın 146 son maddesinde Anayasa Mahkemesi üyelerinin
asli görevleri dışında resmî veya özel görev alamayacakları
düzenlenmiştir. Hangi görevlerin asli görev olduğu hususu Anayasada
tek tek sayılmıştır. Anayasada gerek Uyuşmazlık
Mahkemesinin düzenlendiği 158inci maddesinde ve gerekse diğer
maddelerde uyuşmazlık başkan vekilliği şeklinde bir
görev öngörülmemiştir. Anayasanın ihdas etmediği bir görevi
yasalarla ihdas etmemiz mümkün değildir. Kaldı ki, Anayasanın
148 son maddesinde Anayasa Mahkemesine sadece Anayasayla görev
verilebileceği düzenleme altına alınmıştır.
Anayasada Anayasa Mahkemesine Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanını görevlendirme yetkisi tanınmıştır.
Anayasanın hiçbir maddesinde Anayasa Mahkemesine Uyuşmazlık
Mahkemesi başkan vekilliğini görevlendirme hakkı ve yetkisi
tanınmamıştır. Anayasada ve yasalarda tanınmayan bir
hak ve yetkinin kullanılması ve Anayasaya aykırı olarak
yasayla böyle bir hakkın tanınması mümkün değildir. Bu
nedenle, Anayasada tanınmayan bir yetkinin yasayla Anayasa Mahkemesine
verilmesinin Anayasaya aykırı olduğunu düşünmekteyiz.
Diğer yandan, tasarıyla öngörülen
değişiklikler uyarınca yasanın 3üncü maddesinin ikinci
fıkrası, demin de söylediğim gibi, tümüyle madde metninden
çıkarılmalıdır. Anayasanın 158inci maddesinin ikinci
fıkrasının mahkemenin işleyişinin yasayla
düzenleneceği öngörülmesine karşı, burada, toplanan kuruldaki
eksikliğin yedek üyelerle tamamlanması ve kıdemli olan kurul
üyesi yönetiminin çalışılacağı yolunda bir hüküm
konulabilinir. Ancak yasanın 2nci maddesinin beşinci
fıkrası son cümlesinde mahkemenin başkanının
başkanlığında toplanılacağı
öngörüldüğüne göre anılan fıkrada bir düzenleme yapılmadan
zaten başkan vekilliğinin ihdası da ayrıca işlevi
olmayacaktır, işlevsiz kalacaktır. Anayasada
Uyuşmazlık Mahkemesi üyesi seçiminde olası boşluklar için
yedek üyelikten söz edilmesine rağmen Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanının yerine bu anlama gelebilecek bir düzenleme ihdas
edilmemiştir. Anayasa Mahkemesi üyelerine Anayasa dışındaki
metinlerle görev verilemeyeceğine göre 3üncü madde ikinci
fıkranın bütünüyle yasa tasarısı metninden
çıkarılmasının daha doğru olacağına, hukuka
ve Anayasanın temel ilkelerine uyacağını
düşünmekteyiz.
Yüce Meclisin önergemize destek vermesini bekliyoruz.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T. B. M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra sayılı yasa
tasarısının 2. maddesine bağlı 3. maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Başkanlığın boş veya Başkanın
özürlü veya izinli olması hâlinde Kurulun en kıdemli ve kıdemde
de eşitlik olması hâlinde en yaşlı üye başkana vekâlet
eder ve yetkilerini kullanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Önergeye katılmıyoruz Sayın Başkanım.
İzninizle kısa bir açıklama yapmak istiyorum,
gerekçesini belirtmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Öncelikle Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluşunda 6
tane asıl üyeden başka bir de Anayasa Mahkemesi tarafından
görevlendirilen 1 başkan vardır. Bu başkan Anayasa Mahkemesinin
kendi üyeleri arasından görevlendirilmektedir.
Şimdi, buna dayanarak yapılan daha önceki
Uyuşmazlık Mahkemesi Kanununda Başkanın mazereti hâlinde
Anayasa Mahkemesince kendi asıl ve yedek üyeleri arasından dönem
başında seçilip görevlendirilecek bir üye Uyuşmazlık
Mahkemesine vekâlet eder. hükmü vardır. Yani şu anda hâlen
yürürlüktedir.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama
Usulleri Hakkındaki Kanunun 18inci maddesinde de Uyuşmazlık Mahkemesine
başkanlık edecek üyeyi kendi üyeleri arasından görevlendirmek
şeklinde bir hüküm vardır. Buna paralel olarak, Anayasa Mahkemesi
İç Tüzüğünün 14üncü maddesinde de başkan vekilinin seçiminde
ibaresinden sonra Uyuşmazlık Mahkemesinin başkanlığını
ve başkan vekilliğini yapacak üyenin şeklinde bir ibare
vardır. Her ne kadar başka yerlerde, Anayasanın 158inci
maddesinde ayrıca bir başkan vekilliğinden bahsetmemiş ise
de, hem Tüzükte hem Uyuşmazlık Mahkemesinin kanununda, başkan
olmadığı zaman, başkanın bulunmadığı
zaman onun yerine görev yapabilecek kişinin seçileceğini ve buna da
bazı yerlerde başkan vekili ismi konulacağını
öngörmüştür. Aksini düşündüğümüz takdirde, Anayasa Mahkemesinin
görevlendireceği bir başkan olmadığı takdirde kurul 6
kişiyle toplanacaktır. Bu da kurulun yapısına, mahkemenin
yapısına uygun değildir.
Kaldı ki, Anayasanın 158inci maddesinde aynen Bu
mahkemenin Başkanlığını Anayasa Mahkemesince, kendi
üyeleri arasından görevlendirilen üye yapar. demektedir. Eğer önerge
gibi hareket edecek olursak, Anayasaya o zaman aykırı
davranmış oluruz çünkü Anayasa diyor ki: Mahkemenin
başkanlığını, Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından
görevlendirilecek kişi yapar. Hâlbuki önergeye
baktığımız zaman Anayasa Mahkemesinden görevlendirilen
değil, diğer kurumlar, Yargıtay, Danıştay, Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi gibi mahkemelerin görevlendireceği üyeler
arasından birinin başkanlık yapması söz konusudur ki bu da
Anayasaya aykırı olur. Bu bakımdan önergeye
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 225 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili olarak verdiğim bir
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Biraz önce komisyon temsilcisinin yaptığı
açıklamayı dinlediniz. Şimdi, bakın bu maddeye göre, zaten
Anayasanın 158inci maddesinden kaynaklanan bir Uyuşmazlık
Mahkemesi başkanı var. Bu, Anayasa Mahkemesi üyesi. Bu, Anayasada
belirlenmiş. Ama 146ncı maddede Anayasanın, diyor ki: Anayasa
Mahkemesi üyeleri kendi asli görevleri dışında başka bir
görev kabul etmezler. Asli görevlerin de ne olduğu Anayasada
belirtilmiştir. Yani işte bu 158inci maddede belirtilen asli
görevdir.
Şimdi, burada, Anayasa Mahkemesi Başkanı, yani
Anayasa Mahkemesi üyesi olup da Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanı olan kişi herhangi bir sebeple hastalandı veya öldü
veya istifa etti veya izin, rapor alıp ayrıldı. Şimdi,
bunun yerine Anayasa Mahkemesinden 1 kişi seçilecek. diyorlar. Ne zaman?
Bu o kadar tuhaf bir yazılış ki, yani bu seçilen kişi bir
defaya mahsus mu seçilecek veyahut da her boşalma anında ayrı
ayrı mı seçilecek veya işte Uyuşmazlık Mahkemesine
seçilen Anayasa Mahkemesi üyesi gibi dört yıl süreyle seçilip de bu dört
yıl süre zarfında Uyuşmazlık Mahkemesinde meydana gelen, bu
maddede belirtilen boşlukları o dört yıl boyunca mı öyle
vekâlet edecek, bu belli değil. Yani, bu tamamen yoruma elverişli bir
hüküm. Yani şimdi Komisyon Başkanının
yaptığı açıklamanın bir tarafı doğru, bir
tarafı yanlış. Evet, Anayasamız Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanının Anayasa Mahkemesi üyesi olmasını
öngörüyor. Ama bu genel bir kural. Fakat Uyuşmazlık Mahkemesi başkan
vekilliğinde boşalma olursa bunun da Anayasa Mahkemesi üyesi
olacağına dair bir hüküm yok.
Tabii, ben Uyuşmazlık Mahkemesinin toplantı
nisabını bilmiyorum. Acaba Uyuşmazlık Mahkemesi
toplantı nisabı tüm üyelerle midir onu bilmiyorum, onu ben incelemedim.
Ama tüm üyelerle ise belki sizin dediğiniz mantıki olabilir. Ama tüm
üyelerle, toplanma nisabı o değilse o zaman diyoruz ki: Yani her
zaman için, Anayasa Mahkemesi böyle boşalma veya izinli hâllerde
Uyuşmazlık Mahkemesine her defasında bir kişi seçmesin,
bunu otomatiğe bağlayalım, en kıdemli üye
En kıdemli üye de
Tabii biliyorsunuz bunlar seçimle
geldiği için 2si de, 3ü de veya 5i de aynı günde başlayan
üyeler olabilir. Bunların kıdemlerinde eşitlik varsa o da
alınabilir, yargı görevine başladığı tarihten
itibaren bunların kıdemi de aranabilir yani kıdemde eşitlik
varsa en yaşlısı
Böylece buraya 1 kişi tayin olsun kendi
aralarından, dışarıya ikide bir
Orada Anayasa Mahkemesi
üyeleri içinden birisi, burada, efendim başkanın ölmesini, izne
ayrılmasını beklemek gibi bir sıkıntıda veya bir
beklenti içinde olmasın diyoruz. Bu daha şey olabilir.
Ama getirilen metin de zaten Anayasaya aykırı.
Anayasanın 158inci maddesinde böyle bir hüküm yok.
Biliyorsunuz, kaynağını Anayasadan almayan devlet
yetkisi kullanılamaz. Dolayısıyla burada Anayasa Mahkemesi
üyesine verilen belirli hâllerde Uyuşmazlık Mahkemesi
başkanlığına vekâlet etme yetkisi Anayasadan kaynaklanan
bir yetki değildir dolayısıyla havada kalan bir yetkidir. Bence
bunun buraya konulmaması daha uygun olurdu, aslında metinden
çıkarılması gerekirdi. Nihayet boş olduğu zaman
Uyuşmazlık Mahkemesi için Anayasa Mahkemesinde bir günde pekâlâ seçim
yapılabilir. Raporlu veyahut da sizin de dediğiniz gibi, buraya
getirdiğiniz gibi olursa ona da bir çare bulunabilir. Ama, Anayasadan
kaynağını almayan bir yetkilendirme ve bir seçim olmaması
gerektiği inancındayım. Önergem budur.
Sayın Başkan, önergemi oylarken karar yeter
sayısını istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 2247 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Görev süresi, hesaplanması ve seçimlerin zamanı
MADDE 4- Uyuşmazlık Mahkemesinin Başkanı,
Başkanvekili ve üyeleri dört yıl için seçilir. Dört yılın
hesabında göreve başlama tarihi esas alınır.
Görev süresi dolacak olanların yerine, bu sürenin sona
ereceği tarihten önceki iki ay içinde; yaş haddi nedeniyle emeklilik
halinde ilgilinin emekliye ayrılacağı tarihten önceki iki ay
içinde; görev süresi dolmadan boşalan yerlere ise boşalma tarihinden
itibaren iki ay içinde seçim yapılır.
Görev süresi bitenler yeniden seçilebilirler.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk
konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili.
Sayın Öztürk, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Komisyon
Raporunun 3üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; getirilen
tasarının 3üncü maddesi mevcut yasanın 4üncü maddesinde
değişiklik öngörmektedir. Mevcut yasanın 4üncü maddesi,
başkan ve üyelerin görev süresidir. 4üncü madde Uyuşmazlık
Mahkemesinin Başkan ve üyelerinin mevcut durumda dört yıllık bir
dönem için seçilmesini öngörmüştür. Yine dönem içinde açılacak
başkanlık ve üyeliklere aynı usullerle yenilerinin seçilmesini
öngörmüştür. Bir de görev süresi biten başkanın bir dönem daha
seçilmesini öngörmüştür.
Şimdi bizim getirdiğimiz şu anda görüşmekte
olduğumuz 3üncü çerçeve madde ile mevcut yasanın 4üncü maddesindeki
değişiklik ise yine görev süresi bitenlerle ilgili. Şimdi burada
değerli arkadaşlarım, başkan ve üyelerin dört yıl için
seçilmesi öngörülmüş, bu, mevcut yasayla aynı, ancak, buradaki
değişiklik, görev süresi bitenlerin yeniden seçilebilmesine ilişkin
bir düzenleme getirilmiş. Hâlihazırdaki yasada bu, iki dönem için
getirilmiştir. Her şeyden önce bu sınırsız bir seçilme
hakkının getirilmiş olmasını biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak burada doğru bulmuyoruz. Aslında bu, AKP Hükûmetinin
kendi içerisinde de düştüğü bir çelişkidir. Bundan önce gerek
22nci Dönem Parlamentosunda gerekse odalarla, kamu kurum ve
kuruluşlarındaki başkan ve yönetiminin seçilme hakkı
sınırlandı ve Anayasa Mahkemesinden döndürüldü. Şimdi orada
onlara sınırlama getiren siyasi irade, bu tasarıda
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanına sınırsız
seçilme hakkı tanıyor. Bunun biz doğru
olmadığını düşünüyoruz.
Şimdi Komisyondaki görüşmeler sırasında da bu
endişemizi dile getirdik. Sayın Komisyon Başkanımız
Ahmet İyimaya Görev süresi bitenler yeniden seçilebilir. hükmünün madde
metninden çıkarılmasını söylediğimizde -bu
konuşmayı ben yapmışım- Sayın
Başkanımız Yoksa iki dönemle mi sınırlayalım?
demiş. Yani biz tümden bu hükmün kaldırılmasını isterken
iki dönemle sınırlamanın mevcut durumda daha uygun
olabileceği düşünülmüş, Genel Kuruldaki görüşmeler
sırasında bu hususun yeniden düzenlenebileceğini
görüşmüştük biz.
Değerli arkadaşlarım, bu seçim, yeniden
görevlendirme olayının, yani seçilen bir kişinin özellikle
mahkemelerde arka arkasına seçilmesinin sakıncalarını çok
fazla uzun uzadıya anlatmak istemiyorum. Şimdi bunu hepimiz
biliyoruz. Yani bir daire başkanlığı seçimlerinin
haftalarca, günlerce uzadığını ve bu seçimlerde
yaşanan tartışmaları, çıkan şeyleri biliyoruz. O
nedenle, özellikle böylesine önemli konularda kişilerin bir daha
seçilebilme umudu uğruna mevcut görevinde aykırılıklar
yaşatabileceği, yapabileceği şüpheleri vardır. Bu
kuşku ve duraksamaları ortadan kaldırmak için bu hükmün
kaldırılması, başkanın bir kez bu göreve getirilmesi,
eğer bu değilse, mevcut yasadaki hükmün kalmasının daha
doğru olduğunu düşünmekteyiz.
Yine burada seçimden bahsediliyor. Oysa, Anayasamızın
158inci maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemelerinin kuruluşuyla
ilgili yasada seçim değil görevlendirme kavramları
kullanılmıştır. Bu görevlendirmeyi Anayasa Mahkemesi
elbette kurul kararıyla yapacaktır, sonucunda bir karar
alacaktır ve Anayasa Mahkemesinin kararlarıysa
Anayasamızın 153üncü maddesinin son fıkrası uyarınca
bağlayıcıdır. Bu nedenle, görevlendirilen üyeyi dahi
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bağlayacaktır. Yani Anayasa
Mahkemesi 1 üye görevlendiriyor, bu görevlendirme kararı o üyeyi de
bağlıyor. O üyenin bunu reddetme, kabul etmeme hakkı yok. Oysa,
seçimde ise bir adaylık söz konusu, seçilip seçilmemeyi istemek o
kişinin kendi özgür iradesine bağlıdır. Bizim sistemimizde
görevlendirme öngörülmüştür, seçim öngörülmemiştir. O nedenle, bu
seçim kelimesinin de oradan çıkarılmasını istiyoruz.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi,
hukukla ilgili tartışmalar yapıldığında,
özellikle Ergenekon adı verilen soruşturmayla ilgili hukuk
dışı endişeler, hukuk dışı kuşkular
dile getirildiğinde, başta soruşturmayı yürüten Sayın
Cumhuriyet Savcısının hukuka uygun davranması
istenildiğinde çok anlamsız bir şekilde suçlamalar
yapılıyor, deniliyor ki: Bunları söylemekle darbecileri
savunuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, hiç kimse, özellikle Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çatısı altında görev yapan hiçbir
milletvekilimiz, millî iradenin devrilmesi sonucunu doğuracak eylem ve
işlemlerin içerisinde olamaz. Hiç kimse ama hiç kimse, hangi siyasi
partiden olursa olsun, bu demokratik, laik cumhuriyeti yıkmaya yönelik
eylem ve hareketlere hoşgörüyle bakamaz. O nedenle, darbeye
karşı çıkmak ayrı şeydir, darbecilerin, çetecilerin
yargılanması başka bir şeydir. Ancak, insanlar suçlu bile
olsa hukuka uygun bir şekilde yargılama sürecinin işletilmemesi başka
bir şeydir.
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri arasında, 12
Eylül, 12 Mart faşist darbelerinin mağduru olmuş, zindanlarda
işkencelerden geçmiş pek çok arkadaşımız vardır.
Bizim üstünde özenle durduğumuz şey, soruşturmanın hukuka
uygun olarak yapılmamasıdır. Şimdi, bu kürsüden defalarca
konuşmacılar konuştu. Nasıl oluyor da üstünde gizlilik
kararı alınan bir soruşturma, ertesi gün şüpheli
avukatları dahi bilmez iken, onlardan dahi esirgenirken birtakım
basın ve yayın organlarında noktasına, virgülüne kadar
aynen yayınlanabiliyor? Şimdi bu yanlışlığı
söylemek, buna itiraz etmek darbecileri ve darbeyi savunmak mı oluyor
değerli arkadaşlarım? Bu, hukuku savunmaktır; bu, hukuka
saygıdır. Sayın Başbakan, geçenlerde -iki üç gün önce- verdiği bir demeçte
Hukuka saygıda herkes bizi örnek alsın. Anayasa Mahkemesine
açılan davada benim ve partimin gösterdiği davranışı
herkes örnek alsın. diyor. Biz ve tüm Türkiye halkı, Sayın
Başbakanın ve Sayın AKP Grubunun açılan bu dava, yürütülen
soruşturma konusunda hangi saygıyı gösterdiğini çok iyi
biliyor. Bu ülkede her kim suç işlerse işlesin, ister gerçek
kişi olsun ister tüzel kişi olsun, o suç mutlaka bir ceza ile
karşılanmalıdır. Bu, demokratik hukuk devleti olmanın
gereğidir. Ancak her konuda olduğu gibi hukuku uygulayanlar,
yargılama sürecini işletenler başta hukuka uygun davranmak
durumundadırlar. Kendi aldıkları kararı görmemezlikten
gelemezler. Sayın Başsavcı, torba niteliğindeki
iddianamenin açıklandığı gün Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununda olmayacak bir şekilde iddianame açıklanması...
İddianame açıklanması diye bir yöntem yok.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yargıya müdahale.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Açıklandığı
gün Birtakım beyanların basında çıktığı
doğrudur. diyor. Doğruysa bunlar hakkında nasıl bir işlem
yapılmıştır? Bu, yargıyı etkilemek değil
midir? Önceden birtakım medya organlarında yayınlar yaparak bu
medyayı etkilemek, davayı etkilemek değil midir değerli
arkadaşlarım?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Şu anda yaptığın
nedir?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi benim
yaptığım, hukuka saygının gereğidir. Ben
hukukçuyum, ben biliyorum neyi ne yaptığımı; ben ne
yaptığımı çok iyi biliyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada önemli olan herkesin
adil yargılanma hakkına saygı duymaktır. Elbette ki
insanlar suçlu diye aşağılanamaz.
Bakın, Değerli arkadaşlar, beraatizimmet
asıldır. Hiç kimse ispat edilmedikçe suçlanamaz,
cezalandırılamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, size
Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bu, hukukun en temel ilkesidir.
Yargısız infazı alışkanlık hâline getirenler
için, hukuka saygı duymayanlar için bu sözler bir mana ifade
etmeyecektir. diyor. Kim söylüyor bunu? Dün, bu kürsüde Ulaştırma
Bakanımız Binali Yıldırım söylüyor. Ben de bu sözlerin
altına imzamı atıyorum değerli arkadaşlarım.
Yargısız infazı hangi yönden olursa olsun
alışkanlık hâline getirmememiz lazım. Yargıya
saygı duymamız lazım. Yargıyı kendi sürecine
bırakmamız lazım.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Rahat bırak o zaman.
BAŞKAN Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz.
Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 225 sıra sayılı
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısıyla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisinin ve
şahsımın görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Sözlerime başlamadan önce yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1945 yılında
kurulmuş, 1979da da Kanununda bir değişikliğe gidilerek
yeniden düzenlenmek suretiyle kesintisiz olarak görevini icra etmiş,
Türkiye Cumhuriyetimizin ve Türk yargı sisteminin en köklü yargı
organlarından olan Uyuşmazlık Mahkemesini konuşuyoruz.
Uyuşmazlık Mahkemesi Anayasamızın
yargıyı düzenleyen Üçüncü Bölümünde de bir üst mahkeme olarak zikredilmiştir.
Anayasamızın 158inci maddesinde de adli, idari ve askerî yargı
mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını
çözme konusunda yetkilendirilmiştir. Görev uyuşmazlıkları, hukukçu
arkadaşlarımızın bildiği üzere, olumlu eski dilde
buna icabî ihtilaf deniyor- ve olumsuz -yani selbî ihtilaf- görev
uyuşmazlıkları şeklinde cereyan edebilir. Kişinin,
yargı kolları arasında sıkışmasını
yahut sahipsiz kalmasını önleyen, kişinin hak arama hürriyetinin
kısıtlanmasının önüne geçen Uyuşmazlık Mahkemesinin
bir özelliği vardır ki gerçekten dikkat çekmektedir: Yargı
erkini paylaşan diğer üst mahkemelerden Yargıtay,
Danıştay, Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin kararlarını kaldırıp onların yerine hüküm
tesis edebilen özel yetkili bir mahkeme, kesin hükmü ortadan kaldıran bir
üst mahkemedir Uyuşmazlık Mahkemesi.
Anayasal sınırlarla oluşturulmuş
Uyuşmazlık Mahkemesi, Hukuk ve Ceza olmak üzere iki bölümden
oluşmaktadır. Mahkeme Başkanlığı ve üyelikleri,
diğer üst mahkemelerin başkan ve üyeleri arasından seçilerek
ikinci görev şeklinde ifa edilmektedir. Uyuşmazlık Mahkemesinin
Başkanı Anayasa Mahkemesinin asıl ve yedek üyeleri
arasından; üyeleri ise Hukuk Bölümüne ikişer asıl, ikişer
yedek üye veren Yargıtay, Danıştay ve Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi başkan ve üyeleri arasından seçilmektedir. Ceza bölümünde
üçer asıl, üçer yedek üye de Yargıtay ve Askerî Yargıtay
başkan ve üyeleri arasından seçilmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarının Komisyonda
görüşülmesi sırasında genel olarak bir mutabakat
sağlandığı ve Uyuşmazlık Mahkemesinin bazı
ihtiyaçlarının giderilmesi ile alakalı bazı düzenlemeleri
ihtiva ettiği için, biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak tasarıya
muhalefet etmeyeceğimizi ancak bu tasarının görüşülmesinden
istifade ederek, bazı problemleri gündeme getirerek katkı vermek
düşüncesinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Uyuşmazlık Mahkemesi, verdiği kararların
popüler ve spekülatif kararlar olmaması dolayısıyla çok fazla
zikredilmeyen ancak yargıda görev ve karar uyuşmazlığı
çarkına sıkıştığınız anda Nerede bu
mahkeme? diye aradığınız bir üst yargı mercisi.
Binası olmayan, sekreteryası bulunmayan, bu eksikleri diğer üst
mahkemelerce karşılanan ve bu sıkıntılarla hizmetini
en iyi şekilde yerine getirmeye çalışan bir mahkeme. Bu
eksikliklerin giderilmesi konusunda tüm Meclisin aynı çizgide
düşündüğünü biliyoruz.
Diğer sorunları ise yargının genel
sorunları arasında, içerisinde zikredilebilecek sorunlar. Nedir
yargının sorunları? Bu soruyu sorunca bizi dinleyen yargı
mensuplarının, yargı personelinin Ne sen sor ne de ben
söyleyeyim. dediğini duyar gibi oluyoruz. Bu sorunların acil
olanlarından birkaçına değinmek önemlidir diye düşünüyorum.
Mahkemelerimiz yoğunluk açısından âdeta bir
hipermarket, bir fabrika yoğunluğu yaşamakta; tabir caizse,
giren çıkan belli değil. Yurt dışındaki mahkemelerin
işleyişini ve fiziki şartlarını görünce bu binalarda
bu yoğunluğu anlamakta güçlük çekersiniz. Hâkimler, onlarca
dosyayı akşam koltuklarının altına alıp evlerine
götürürler, sabah adliyeye getirirler; özel hayatları yoktur, çocuklarına
ayıracakları zaman onlar için lükstür. Bu yoğunlukta gerçekten
adil ve isabetli karar üretmek işin zaten doğası gereği çok
zordur.
Öte yandan, her uyuşmazlığın, büyük küçük,
nizalı nizasız, illaki mahkemenin önüne gelmesi gerekiyormuş
gibi, tüm çağdaş ülkelerde hâkim ve savcılara adil karar üretmek
ve zamandan tasarruf etmek üzere üretilen idari çözüm yolları
yıllarca ihmal edilir, her geçen gün yoğunlukları artar
mahkemelerin. Mutlaka, mahkemelerin iş yoğunluğu
azaltılmalı ve idari çözüm mekanizmaları üzerinde durularak bu
yolların geliştirilmesi yöntemleri aranmalıdır.
Adli personelin özlük hakları konusunda, özellikle hâkim ve
savcıların özlük haklarının iyileştirilmesinden sonra,
biraz ihmal edildiklerini kiminle görüşürseniz söylerler. Buna
rağmen, devlet memurları içerisinde en fazla yoğunluk
taşıyan adliye personelidir. Yeni binalar yapılır, fiziki
yetersizlikleri bir şekilde devam eder. Ancak, özellikle büyük
şehirlerde adliyenin karşı karşıya bulunduğu
fiziki şartlar gerçekten acınacak durumdadır. Sekreteryası
güçlü olmayan, araç gereç, personel sıkıntısı çeken adliye
teşkilatı hakikaten, bütün iyi niyetlerine rağmen
zorlanmaktadır.
Yargılama süreci maalesef yavaş işlemektedir.
Örneğin son Ergenekon olayında on dört ay gibi bir hazırlık
soruşturması safhası yaşanmıştır. Bunun
çağdaş hukuk normları içerisinde anlatılması,
anlaşılması gerçekten güçtür. Bu tedbirler mutlaka
üretilmelidir. Çünkü gecikmiş adalet, adalet değildir. Ayrıca,
bütün mahkemelerde ve birçok yerde Adalet mülkün temelidir. diye yer
alır ki adalet dağıtmayan ve özellikle vatandaşları
nezdinde adil olmayan devletlerin uzun yaşama şansları olamaz.
Osmanlı İmparatorluğunun en ayırt edici vasfı,
tebaası içerisinde bu adaleti çağdaşlarına göre
sağlamış olmasından kaynaklanmaktadır. Aksi takdirde
Basra harap olduktan sonra Basrayı kurtaramazsınız.
İşte son zamanlarda yaşanan Kuddusi Okkır olayı da
maalesef bu söylediklerimizi teyit eder niteliktedir.
Ulusal Yargı Ağı Projesi, UYAP denen bir proje
hayata geçirilmiştir ancak beklenenin aksine nicelik ve nitelik
açısından yargılama sürecine bir hızlandırma, bir
somut kazanım maalesef sağlayamamıştır. Özellikle
hâkim ve savcıların gerek bilgisayar eğitimi ve gerekse
yabancı dil eğitimi, diğer ülkelerdeki yargıyı
tanıyıp öğrenme açısından yurt dışı
eğitimlerinin Adalet Bakanlığınca karşılanması
ve bu sürecin hızlandırılmasında fayda telakki etmekteyiz.
Bir de adil yargının ortaya çıkmasında
engelleyici dış faktörler vardır -ki bazı
konuşmacılar burada dile getirdiler- bunları da belirtmek ve
bunlar üzerinde mutabakat sağlamak durumundayız. Gelen
konuşmacılara bakıyorum yahut basında yer alan
konuşmacılara bakıyoruz, mevzubahis eğer AKP kapatma
davasıysa farklı konuşuyor, yine, mevzubahis Ergenekon diye
adlandırılan dava ise farklı konuşuyor. Hâlbuki,
değişmez hukuk kuralı arkadaşlar: Yargıya intikal eden
bir konuda konuşmayacaksınız, Türk adaletine güveneceksiniz.
Özellikle basının ve siyasi parti sözcülerinin, dış
güçlerin -AB başta olmak üzere
Amerika Birleşik Devletleri ve uluslararası camianın- bu konuda
hassasiyet göstermesini sağlamakla mükellefsiniz. Özellikle dış
çevrelerin bu davalara yönelik basında yer alan
çıkışları, gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti
açısından rencide edicidir. Hükûmet, bu konuda sessiz
kalmaktadır. Bu bizim iç meselemiz, kol kırılır yen içinde
kalır. Biz, bunu kendi yasal çerçevemiz içerisinde çözebiliriz.
söyleyişini, duruşunu maalesef sergileyememiştir.
Hukuk devletinin ilkelerine baktığımız zaman,
demokratik devlet, güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü
ve yargı bağımsızlığı değişmez
kaidelerdir. Bu ilkeler yokmuş gibi, bir partinin sayın genel
başkanı savcılığa soyunur, diğer bir partinin
genel başkanı da avukatlığa soyunur. Varın siz o
memlekette adaletten, hukuktan bir şeyler bekleyin.
Değerli arkadaşlar, bu memleketin yeterince, kaliteli
hâkim ve savcısı vardır. O sayın genel başkanlara
Milliyetçi Hareket Partisi olarak şunu hatırlatmak istiyorum: Lütfen,
işinizi yapın. Bu memlekette yönetim zafiyeti vardır, bu
memlekette ana muhalefet zafiyeti vardır. Sizlerin görevi bunları
ortadan kaldırmaktır diyor, konuştuğumuz tasarıyla
ilgili olarak tasarıyı desteklediğimizi ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına son konuşmacı
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Sevahir Bayındır.
Sayın Bayındır, buyurun. (DTP
sıralarından alkışlar)
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
değişikliği hakkındaki tasarının 3üncü maddesine
ilişkin Grubum DTP adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yasa tasarısının adı Uyuşmazlık
Mahkemesinde kimi değişikliklerin yapılmasıdır yani
Mahkemenin işleyişinin uyumlu, ahenkli hâle getirilmesidir. Ben, bu
yasanın bu felsefesine dayanarak şu bağlantıları
kurmak istiyorum ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum:
İnsanlık tarihi, hep insan ilişkilerini uyumlu hâle getirmek,
suçu, cezayı kovuşturmak, soruşturmak, yargılamak,
ödüllendirmek üzerine bir arayışla süregelmiştir ve duraksamadan
da devam etmektedir. Ama bu devamlılık kimi zaman gerçekten doğa
kanunları, insanın yaradılış kanunlarına uyumlu
hâlde bir mücadeleyi içerirken, genelde de az gelişmiş ülkelerde,
demokrasiden nasibini almamış ülkelerde, çoğulcu bir sistemi
oluşturmamış ülkelerde de ne yazık ki bu uyum mahkemeleri
de toplum dokusunu uyuşmazlık üzerinden ele almaktadır. Bu da
hiçbir yere uymamaktadır ve insan doğasıyla oynamak çeteleri
doğurmuştur, doğanın doğasıyla uğraşmak
da keneleri açığa çıkarmıştır diyorum.
Neden bunu diyorum? Siz bir kültürü yok etmeye
çalışırsanız başka bir kültür açığa çıkar
ve bu kültürü yok etmek için de binbir türlü hukuk dışı,
işte Ergenekon çetesi diye de tanımlanan çeteler, korucu çeteleri,
bilmem ne çeteleri, sauna çeteleri
Artık tanımlanacak kelime
kalmamıştır, çete sıfatının önüne konacak ve
Türkiye -bu çetelerin- insanlığın değerlerinden,
demokrasinin kan emiciliğinden kaynaklı sürekli bir doku
uyuşmazlığını gündemleştirmekte ve toplumu
derinden etkilemektedir.
Bu toplumsal doku uyuşmazlığının en temel
parçalarından biri de Türkiyede Kürt sorununun demokratik yollarla
çözülmemesi, sürekli bir güvenlik ve asayiş sorunu olarak ele
alınmasından kaynaklı, sürekli cumhuriyet tarihinin resmî
ideolojisiyle çatışma hâlinde ve bir türlü uyumlu hâle getirilemedi.
Asimilasyon ve güvenlik yöntemleriyle de bu sorunun uyumlu hâle
gelmeyeceği açıktır. Açıktır,
açıklığın ötesinde, artık toplumu giderek kirletmekte,
umutlarını kırmakta, ekonomik yolsuzlukları
derinleştirmekte, iktidarları artık sürekli kılmamakta,
iktidarların ömürlerini giderek bir iki yıla indirmektedir. Bütün bunların
temel nedeni, Türkiye'nin gerçek bir demokrasiden, sivil bir anayasadan ve o
sivil anayasanın tüm toplumsal dokuyu uyumlu hâle getirememesinden
kaynaklıdır.
Bununla bağlantılı olarak özellikle güney ve
Doğu Anadolu bölgelerinde Kürt kimliğinin inkârı, yok
sayılmasına dayalı oluşturulmuş güvenlik kuvveti
olarak ele alınan korucuların çeteleşmesinden de biraz bahsetmek
istiyorum.
Biliyorsunuz, en son -yani bu haftanın en sıcak
gündemlerinden biri olarak kamuoyuna yansıdı-
Beytüşşebapta bir düğünde farklı farklı korucu
aşiretlerinin ağır silahlarla gösteri yapması sorunuyla
karşı karşıya kaldık. Bu silahların bu kadar
keyfî, toplumun yaşadığı bir yerde gövde gösterisi yaparcasına
patlatılması gerçekten tüyler ürpertici bir durumdur.
Bu silahlar sadece düğünlerde sıkılmıyor.
Aynı zamanda korucu olan köyler güçsüz olarak hissettiği diğer
köylüleri bu silahlara ve devletin ona verdiği güvenceye ya da göreve
dayanarak ve bunu suistimal ederek -insan öldürmek, hayvan öldürmek, insan
kaçakçılığı, yolsuzluk- pek çok suç şebekesine
bulaşmıştır.
Örneğin, daha üç ay önce Şırnakın Heştan
köyü diye tanımlanan köyünde bir korucu, kafası bozuluyor, aynı
köydeki sivil insanı yaralayabiliyor. Ölebilir de, ama hiç
yargılanmadan, çok rahatlıkla serbest bırakılabiliyor.
Yine en son Bingölün Genç ilçesine bağlı Yayla -yani
Ware Merg- köyü Eskiköy (Dewa Xiraf) mezrasında 4 kişinin ölümüyle
sonuçlanan olaya ilişkin
Yine bu, korucuların
sorumluluğundadır. Buna ilişkin koruculuk sistemi ya da inkâr
sistemi ya da hukuksuzluk, giderek toplumu, aynı köyde aynı
akrabaları bile karşı karşıya getirmekte ve çok keyfî
bir şekilde insanların hayatlarına mal olabilmektedir.
Bunun için, Hükûmetimiz eğer gerçek anlamda bir uyum
istiyorsa, barış, huzur istiyorsa, bu barış ve huzur ancak
bu toplumsal uyuşmazlığı ortadan kaldırmaktır,
yani Kürte uymayan bir kıyafeti uydurmaya çalışırsan
burada uyuşma söz konusu olmaz, burada uyuşmazlık olur, burada
çeteleşme olur, burada ekonomik kayıp olur, burada duygular kaybolur,
burada insanlık kaybolur yani bir insanlık trajedisidir bu
uyumsuzluğun sonucu.
O nedenle, Sayın Başbakan da son zamanlarda, işte
Barış için bir adım önde atmak gerekiyorsa biz bunu
atarız
Buyurun, Türkiye'de de Kürt sorununun çözümsüzlüğünü ortadan
kaldırarak, Kürtlerin kendi kimliğiyle uyumlu
yaşayacağı, kendi kimliklerini ifade edebileceği demokratik
bir Anayasa çerçevesinde bu uyumu geliştirelim, hem çetelerden hem
kenelerden kurtaralım. Neden diyorum? Çünkü toplumsal uyumsuzluk kadar
doğanın uyumsuzluğu artık dünyanın gündeminde. Küresel
ısınma, kuraklık, bazı canlı türlerinin ortadan
kaldırılması farklı canlı türlerinin ortaya
çıkmasına ve bunların hastalık üretmesine, yaymasına
neden olmaktadır.
Köklü, sağlıklı, kalıcı uyum ancak
doğanın yasalarına ve insanlık adına
çıkarılan kanunlar değil
İnsanın doğal
yaradılış hukukuna dair iki temel yasayı birbirine uyumlu
hâle getirirsek, Türkiye'de sadece sorunların uyumsuzluğu ortadan
kalkmaz, o zaman kutuplaşma da ortadan kalkar ya da adalet, hakikat sadece
birileri için aranmak zorunda kalınmaz.
Bugün Fıratın doğusu diye tanımlanan
bölgede bir dünya faili meçhuller var. İşte, en son Ergenekon
çetesinin Şırnak cumhuriyeti diye tanımladığı
bölgede: 1991, 1992 yıllarında Şırnakın
yandığı dönemde de Levent Ersöz orada görevlidir, en son Silopi
kayıplarımız Serdar Tanış ve Ebubekirin kaybedilmesi
de doğrudan onun sorumluluğundadır.
Gelin -hakikati, bu uyuşmazlığı yaratan
çeteleri ortadan kaldırmakla ve- onların yeniden üretilmemesi
açısından da daha sağlıklı bir uyum
oluşturalım. Çünkü, adı değişebilir; Sertaç olur,
Bucak olur, kucak olur, bilmem ne olur, Tolun olur, bu adlar değişir.
Emekli olur, insanlar ölür de, ama sistem eğer olduğu gibi devam ediyorsa,
bu uyumsuzluk, toplumsal doku uyumsuzluğuyla devam ediyorsa, bu çeteler,
kişiler de gelir geçer ama yeni kişiler, yeni isimlerle aynı
görevi hiç aksatmadan aynı mekanizma içinde beslenerek bu
yaptıklarını, bu haksızlıklarını devam
ettirirler.
O nedenle bizim talebimiz, yani bu konu kapsamında özellikle
son zamanlarda hem Ergenekon çetesi hem de bölgede giderek
yaygınlaşan korucuların keyfî insan öldürmesi, keyfî ateş
etmeleri, keyfî insan yaralamaları ve benzeri insan sindirmelerine
karşı da güçlü bir çaba harcayalım. Bu koruculuk sistemi doku
olarak uymuyor topluma, bunu ortadan kaldıralım. Koruculuk sistemini
artık lağvedelim. Çeteleri lağvediyoruz diyorsak, o zaman
buyurun, korucuları lağvedelim. Onu, bölgedeki en uç, en kılcal
damarı olarak ve her türlü amaç için de rahatlıkla
kullanılabilen bir güç olarak ele alıyorum.
Dolayısıyla savaşı durduralım. Yani,
çeteler kandan emiyorsa, savaşı durduralım. Kürt sorununu
demokratik yöntemlerle çözelim. Gerçek bir uyumu sağlayalım.
Doğayla bu kadar savaşmayalım. Nükleer enerjiler, santraller
yapmayalım, operasyonlar yapmayalım, ormanları yakmayalım.
Batıda ormanlar yanar herkes avaz avaz bağırır ama Cudide,
Gabarda, Dersimde ormanlar yanar kimsenin aklı duymaz, vicdanı
duymaz, kör ve sağırdır. Üç maymunları oynuyoruz.
Gelin, uyum istiyorsak, adalet istiyorsak bütün her yerde her
türlü çeteye karşı mücadele edelim ve doğanın
yasasını bozmayalım. İnsanlığın da
bozduğumuz yasaları düzenleyerek gerçek uyumu sağlayalım
diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına söz talebi var mı?
Yok.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra sayılı yasa
tasarının 3. maddesine bağlı 4. maddenin ikinci fıkrasının
sonundaki (iki ay) ibaresinin 15 gün olarak değiştirilmesini az
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 Sıra Sayılı
Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkında Kanun ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 3. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini az ve teklif ederiz.
|
Halil Ünlütepe |
Ali Rıza
Öztürk |
Hüseyin Ünsal |
|
Afyonkarahisar |
Mersin |
Amasya |
|
Orhan Ziya
Diren |
Selçuk Ayhan |
Rahmi Güner |
|
Tokat |
İzmir |
Ordu |
Madde 3 - 2247 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Görev süresi, hesaplanması ve görevlendirmenin zamanı
Madde 4 - Uyuşmazlık Mahkemesinin Başkanı ve
üyeleri dört yıl için seçilir. Dört yılın hesabında göreve
başlama tarihi esas alınır.
Görev süresi dolacak olanların yerine, bu sürenin sona
ereceği tarihten önceki iki ay içinde; yaş haddi nedeniyle emeklilik
halinde ilgilinin emekliye ayrılacağı tarihten önceki iki ay içinde;
görev süresi dolmadan boşalan yerlere ise boşalma tarihinden itibaren
iki ay içinde görevlendirme yapılır.
Görev süresi bitenler yeniden seçilebilirler.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Öztürk?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanvekili kavramı,
Anayasada öngörülmemiştir. Anayasa Mahkemesi üyelerine, Anayasada
öngörülen asli görevleri dışında, Anayasanın 146/son
maddesi uyarınca yasa ile herhangi bir görev verilemez. Anayasa Mahkemesi
de Anayasanın 148/son maddesi uyarınca sadece Anayasada belirtilen
görevleri yerine getirir. Anayasada, Anayasa Mahkemesine, Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanvekilliği seçimi konusunda bir görev
verilmediğine göre, anayasa ile öngörülmeyen böyle bir görev yasada da yer
almalıdır. Bu nedenlerle Başkanvekilliği sözcüğü
metinden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra sayılı yasa
tasarının 3. maddesine bağlı 4. maddenin ikinci
fıkrasının sonundaki (iki ay) ibaresinin 15 gün olarak
değiştirilmesini az ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 225 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğim bir
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Şimdi, burada ve bir önceki maddede Başkan ve
Başkanvekili kelimesi var sayın milletvekilleri. Başkan ve
Başkanvekili ifadesi
Yani başkan vekili, devamlı orada görev
yapan bir unvandır. Başkan da orada devamlı görev yapacak,
başkan vekili de orada
Yani, bu ibareyi kullanırsanız
başkan vekili de orada devamlı görev yapacak. Hâlbuki buradaki
başkan vekili, başkanın olmadığı veya boş
olduğu zamanlarda burada görev yapıyor. Yani burada getirilen bu
Başkanvekili kelimesi maddeye uymamış. Biz ikaz edelim de siz
yine de şey edin. Yani hem Başkan hem Başkanvekili deyince
orada
İşte, Danıştay başkan vekili devamlı orada
görev yapıyor. Başkan ve başkan vekili
Ama Uyuşmazlık
Mahkemesinde başkan vekili orada devamlı görev yapmıyor. Ne
zaman görev yapıyor? Başkanın olmadığı zaman,
Anayasa Mahkemesince görevlendirilen kişi
Buraya Başkanvekili
kelimesi uymamış; bir.
İkincisi: Şimdi, görev süresi bitmeden iki ay önce seçim
yapıyorsunuz Uyuşmazlık Mahkemesi üyelerine. Emekliye
ayrılması hâlinde emeklilik süresinin dolmasından iki ay önce o
göreve atama yapıyorsunuz ama boşalması hâlinde, yani ölüm
vesaire nedenlerle boşalması hâlinde yine iki ay sonra buraya seçim
yapıyorsunuz.
Şimdi, biraz önce Komisyon Başkanı dedi ki:
Başkan olmadığı zaman yani başkan vekili olunca
buraya mecburen Anayasa Mahkemesi üyesi olması lazım ki burada
toplantı yapılsın. Peki, toplantı nisabı eğer
üye tam sayısıysa Sayın Başkan, niye iki ay Uyuşmazlık
Mahkemesi üyeliğini boş bırakıyorsunuz? Yani eğer
boşaldığında iki ay sonra seçim
yaptığınız zaman, iki ay içinde
Ben toplantı
nisabını sordum size; bilmiyorum, tam üye sayısıysa onu tam
bilmiyorum. Eğer tam üye sayısıysa boşalmasından iki
ay sonra seçim yaptığınız zaman, iki ay
Uyuşmazlık Mahkemesi hiç toplanmayacak. O zaman
Yani, bu bence bir
sakatlıktır.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) İki ay içinde yapılıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, burada öyle yazıyor,
bakın:
görev süresi dolmadan boşalan yerlere ise boşalma
tarihinden itibaren iki ay içinde
Ben, boşalma tarihinden itibaren iki
ay içinde değil de on beş gün içinde diyorum. Yani, bence, sizin
getirdiğiniz
Yukarıda, daha süresi dolmadan iki ay önce seçim yapıyorsunuz
ama ölüm veya sair sebeplerle boşalma olursa iki ay sonra seçim
yapıyorsunuz. Yani ötekisinin mantığı buraya
uymamış. Bilmiyorum yani bu inceliği siz fark ettiniz mi? Ben
diyorum ki ya Uyuşmazlık Mahkemesinin süratle
Hatta on beş gün
bile fazla, yani bir hafta içinde buraya seçim yaparsanız şey
işlemiş olur. Yazılış böyle, ama benim önergem de bu.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Peki,
bir ölüm olduğunda ne olacak?
KAMER GENÇ (Devamla) Bence bu hata, yani iki ay sonra siz seçim
yaparsanız iki ay Uyuşmazlık Mahkemesi toplanmayacak.
Dolayısıyla bu hatadır, o bakımdan kusurlu gördüm.
Şimdi, sayın milletvekilleri, tabii, biz burada zaman
zaman bazı sıkıntıları dile getiriyoruz, ama maalesef
hiç kimse kale almıyor. Geçen gün İçişleri Bakanı
buradayken ben bir soru sordum kendisine. Bakın, Pülümürün Elmalı
köyüne Erzincan-Erzurum yolundan giderken orada Karasu veya Fırat
akıyor -ismini de tam iyi bilmiyorum- çok büyük bir su. Buradaki iki köy,
tel köprülerle bağlı. Bu iki tel köprü kesiliyor birtakım
kişiler tarafından. Kişiler de yine kamu görevlileri, biliniyor.
Ben dedim ki: Sayın Vali, ya bu insanların
ulaşımını sağlayan bu köprünün telleri niye kesiliyor?
Burada bana Ben onunla ilgileneceğim. dedi. Bakın, bir buçuk ay
oldu. Her gün insanlar bana telefon ediyor, Hastamız var, köyden
çıkamıyoruz, suyu geçemiyoruz. diyor. Açıyoruz, oradaki mülki
idare amirlerinin bazısı telefonumuza çıkmıyor. Hani, siz
burada bize karşı tepki gösteriyorsunuz ya onlar da size yağ
olsun diye telefonlarımıza çıkmıyor bazıları.
Bazıları da Efendim, paramız yok. diyor. Yani, böyle bir
şey olur mu arkadaşlar?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Niye kesiyor ki?
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, işte, kesen kamu görevlisi.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Aaa, olmaz, yapmaz öyle şey!
KAMER GENÇ (Devamla) Ama, ben kimseye iftira atmam. Ya olursa
bunun sonucuna katlanır mısın?
Bakın arkadaşlar, ben size ciddi bir şey
söylüyorum. Bu köye giden iki tane tel köprü, oraya özel oksijen
Pülümürün
Elmalı ve diğer bir köyü, şu anda ismini hatırlamadım,
oraya giden tel köprüyü oksijenle getirip kesiyorlar. Kesenler belli, kesenler
de belli.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Niye söylemiyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Kamu görevlisi efendim, kamu görevlisi.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) Niye söylemiyorsun? Söyle.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu araştır işte, hükûmet
sensin kardeşim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakın, ben yıllarca burada görev yaptım.
Ben, mümkün olduğu kadar, devletin görüntüsüne leke getirici veyahut da
onu zayıflatacak bir ifade kullanmak da istemiyorum.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Hayret bir şey!
Saygılı konuş.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, Cumhurbaşkanı, Başbakan,
onlar önemli değil. Devlet ayrı, onlar ayrı. Ben o adamlara
karşı saygı duymuyorum. Allah Allah! Yani, niye saygı
duymadığımı da isterseniz burada uzun uzadıya
anlatayım.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) O makama saygı
duyacaksın.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama Türkiye Cumhuriyeti devleti benim
devletimdir, ona saygı duyarım.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) O makama saygı
duymak zorundasın.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama, efendim, Abdullah Gülle Tayyip
Erdoğan devletle özdeşleşemez. Onlar AKPnin seçtiği
Cumhurbaşkanı ve Başbakan. Ben onlara saygı duyamam.
Ben size burada diyorum ki: Ey Hükûmet, bakın, iki köyün tel
köprüsü kesilmiş, bunu yapın yahu. Bir vicdanınız varsa
yapın. Çünkü, adamın hastası var, köyünden çıkmıyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) İsim ver.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, köyünden
dışarıya gitmiyor. Burada oturup da doğru söylenen sözlere
yalan diyecek kadar küçülen insanlara ben ne diyeyim yahu?
İnsanların seviyesi olacak.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Küçük sensin!
KAMER GENÇ (Devamla) Eğer bir seviyesi olmayan insanlara
ben ne cevap vereyim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra, çık buradan laf at
Yahu
bak, sen o cezanı bir temizle de gel.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, önergemde karar yeter
sayısı istiyorum.
Sayın Başkan, çok taraflı hareket ediyorsun, lütfen
say.
BAŞKAN Adaletli hareket ediyorum, taraflı değil
de.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet taraflı, taraflı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Var mı yeterli çoğunluk, say
bakalım.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Divan usulüne göre
teşekkül etmemiştir; üçünüz de AKPlisiniz.
Karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Var, var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, üçünüz de
AKPlisiniz, böyle Divan oluşturulmaz. Efendim, Divanda bir de
muhalefetten kâtip üye olsun.
Karar yeter sayısı yok.
BAŞKAN Yeter sayı var, ben gördüm, evet.
KAMER GENÇ (Tunceli) Say bakalım, var mı?
BAŞKAN 4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 2247 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Yargı mercii, itiraz dilekçesi üzerine verdiği
itirazı ret kararını kaldırarak görevsizlik kararı
vermediği takdirde; yetkili makama sunulmak üzere kendisine verilen
dilekçeyi, alınan cevabı ve görevsizlik itirazının
reddine ilişkin kararını,
dava dosyası muhtevasının onaylı örnekleriyle birlikte
uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makama
gönderir."
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk.
Sayın Köktürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Uyuşmazlık
Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konunun içeriğine girmeden önce
içinden geçtiğimiz haftanın tarihsel sürecimiz içerisinde anlam ifade
eden son derece önemli günleri olması nedeniyle öncelikle bugünleri
kısaca anmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi 23 Temmuz 1919 tarihi
Kurtuluş Savaşı ve laik, demokratik cumhuriyetimizin
kuruluş sürecinde en önemli mihenk taşlarından birisidir. Bu
tarih, Erzurum Kongresinin Mustafa Kemal önderliğinde
toplanmasının 89uncu yıl dönümüdür. Bu Kongreyle, ulusal
mücadelenin kayıtsız şartsız
bağımsızlığa ve kayıtsız şartsız
millî hâkimiyete dayalı programı netlik kazanmış, vatan
sınırları belirtilip vatanın bir bütün olduğu ve
parçalanamayacağı ilan edilerek emperyalistlere Anadolunun
işgal edilemeyeceği anlatılmak istenmiştir.
Gerektiğinde bir hükûmet görevi üstlenebilecek bir temsil heyetinin
oluşturulmasıyla yeni bir devlete doğru adım
atılmış, mandacılığa karşı
çıkılmıştır. Bugün içinden geçtiğimiz süreçte
daha iyi anlamamız ve hiç unutmamamız gereken Erzurum Kongresini,
aynı bağımsızlık ve mücadele ruhuyla saygıyla bir
kez daha anıyorum.
Sayın milletvekilleri, 24 Temmuz tarihi, yani yarın ise,
cumhuriyetimizin kuruluş belgesi olan Lozanın 85inci yıl
dönümüdür. Tarihimizin abidesi olan Lozan, 30 Ekim 1918de imzalanan Mondros
Mütarekesi ve Sevr Anlaşmasıyla, boğazları galip devletlere
ardına kadar açan, sınır ve iç güvenlik dışındaki
ordusu dağıtılan, tüm savaş gemileri ve tersaneleri
işgal edilen, teslim alınan, haberleşme istasyonları bile
yabancı güçlere bırakılan, ülke topraklarımızın
emperyalistlerce işgali yaklaşımını kabullenen tam
teslimiyetçi anlayışın yaptıklarından ders
çıkartıp, farklı ve tam bağımsızlıkçı
bir rotada durmanın adıdır. Korkuyu iliklerinde hissedenlere
karşı ülkenin elden gitmesine göz yumulmasına hayır diyen
bir ulusun, bir büyük kahraman Mustafa Kemal etrafında birleşerek,
vatanın bütünlüğünün ve ulusun
bağımsızlığının tüm dünyaya kabul
ettirildiği tarihsel mutlak bir zaferin adıdır.
Sayın milletvekilleri, ayrıca, geride
bıraktığımız 20 Temmuz tarihi ise, Kıbrıs
Barış Harekâtının 34üncü yıl dönümüdür. Bugün
Kıbrısta kabul edilen tek devlet, tek egemenlik
anlayışıyla, ülkemizin tarihsel iddialarından
vazgeçtiği, Kıbrıs Türk halkının azınlık
statüsüne dönüştürüldüğü, Londra ve Zürih
Anlaşmalarının ülkemize tanıdığı
hakların askıya alındığı süreç ile daha önce
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen yabancı sermayeli
şirketlere herhangi bir sınırlama olmaksızın toprak
satış yasasının Türkiye Büyük Millet Meclisinde tekrar
yasalaştırıldığı, ulusal şirketlerimizin ve
bankalarımızın büyük bir bölümünün yabancıların eline
geçtiği bir süreçten geçerken, ülkemizi yöneten ve
halkımızın büyük bölümünün oyunu almakla övünen siyasal
anlayışı, Erzurum Kongresini, Lozan Anlaşmasını
ve Kıbrıs Barış Harekâtını bir kez daha
anımsamaya davet ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasamızın 158inci
maddesinde düzenlenen bir büyük mahkemeyi, yani Uyuşmazlık
Mahkemesini ve dolayısıyla yargımızın
sorunlarını konuşuyoruz. Hepimizin bildiği gibi yargı
yetkisi Anayasamızın 9uncu maddesi gereğince Türk milleti
adına bağımsız mahkemelerce kullanılmaktadır.
İçeriden, dışarıdan hiçbir kişi veya kurumun
yargıya müdahalesi kabullenilemeyeceği gibi yargının böyle
bir müdahaleyi olanaklı kılması ve müsamaha göstermesi de
kabullenilemez.
Buna karşın Türk milleti adına yargı yetkisini
bağımsız bir şekilde kullanan Türk yargısına
karşı AB ve ABD komiserlerinin müstemleke valisi edasıyla
yapmış olduğu tehditkâr açıklamalar, hedef göstermeler,
içinden geçtiğimiz süreçte ulusumuzca esefle izlenmektedir. Daha önceki
ilerleme raporlarında mahkemeler üzerindeki siyasal iktidarın
gölgesinin uzaklaştırılmasını, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulundaki Adalet Bakanı ve Müsteşarın
konumunun yargı bağımsızlığını gölgelediğini,
Kurulun sekreteryasının dahi Adalet Bakanlığı
bünyesinde konuşlandırılmasının
kabullenilemeyeceğini raporlaştıran AB temsilcilerinin,
Kıbrıs ve diğer pek çok konuda üzerinde etkinlik kurdukları
siyasal iktidarın yargıya müdahale eden yaklaşımlarına
nasıl destek çıktıklarını görüyoruz, izliyoruz.
Büyük bir çifte standart içeren teslimiyetçi bir iç, dış
politikanın sürdürülmesi gayesine yönelik bu açıklama ve müdahaleler
hiçbir şekilde kabul edilemez. Ayrıca dışarıdan
yapılan bu müdahalelere içeriden sahip çıkan anlayışın
yayın sahip ve kalemlerinin, tarihsel süreç içerisinde bugün ibretle
andığımız iş birlikçi mütareke basını ve
anlayışından hiçbir farkı yoktur.
Diğer taraftan da Anayasa ve yasalarla
bağımsızlığı güvence altına alınan
yargı faaliyetlerinin sanki cumhuriyetin üzerinde yükseldiği temel
ilke ve değerlere karşı topyekûn bir saldırı ile
birlikte gelişiyor düşüncesinin
yaygınlaştırılması ve toplumsal kabule zorlanması
da son derece tehlikeli bir gelişmedir. Anayasamızda güvence
altına alınan bağımsız Türk yargısı,
Anayasamızın başlangıç metninde açıkça ifade edilen
yürütme, yargı ve yasama erklerinin birbirinden
bağımsızlığına karşın kendisini
savcı ilan eden, hazırladığı anayasa
taslağını halkımızın görüş ve onayına
sunmadan Atlantik ötesindeki gücün görüş ve onayına sunan siyasal
iktidarın başının ve destekçilerinin gösterdiği yol ve
hedefte yürüyemez.
Yaşam hakkının ve İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesinin 6ncı maddesinde ifade edilen adil yargılama
hakkının somut olaylarda ihlal ediliyor noktasına gelinmesi ise
yargının bağımsızlığını gölgeleyen
gelişmelerdir. 6ncı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan
her sanığın kendisine yöneltilen suçlamanın niteliğini
ve sebebini en kısa zamanda, anladığı bir dille ve
ayrıntılı olarak haberdar edilmek, iddia
tanıklarını sorguya çekmek ve çektirmek, açık, aleni
mahkemelerde en kısa süre içerisinde makul bir şekilde
yargılanabilmek hakkı elinden alınamaz. Cumhuriyetimizin
varlık sebebi ve Anayasamızın üstün kuralları buna hiçbir
şekilde müsaade etmez, edemez.
Anayasamızın ruhunda ve tarihsel köklerimizde yer alan
ve bugün her zamankinden daha fazla sahip çıkmamız gereken
ulusalcı anlayış ve Atatürkçü ilke ve değerlerin ulusal bir
tehdit olarak tehdit noktasına taşınması çabaları ise
hiçbir şekilde başarıya ulaşamayacaktır. Cumhuriyetin
kurulmasıyla giydiğimiz Atatürkçü gömlek sonsuza kadar ulusumuzca
taşınacak ve buna karşı çabalar tarihsel süreç içerisinde
hak ettiği yanıtı en sert biçimiyle alacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Şahsı adına Veysi Kaynak, Kahramanmaraş
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; 225 sıra sayılı
Tasarının 4üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, 2247 sayılı Kanunun 12nci maddesinin üçüncü
fıkrasında değişiklik yapılmasını
öngörmektedir. Bu değişiklik kabul edildiği takdirde, bundan
sonraki usulî işlemler ve tebligatlar daha hızlı ve daha seri
bir şekilde ve işlerin sürüncemede kalmadan bitirilmesini
sağlayacaktır diyorum, yasanın hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül.
Buyurun Sayın Gönül. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve
İşleyişi Hakkında Kanun ile Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, aziz milletim ve yüce heyeti şahsım ve grubum adına
saygıyla selamlarım.
Anayasada, adli, idari ve askerî olmak üzere birbirinden
bağımsız üç ayrı yargı düzeni kabul edilmiş ve
birbirinden bağımsız bu yargı düzenleri arasında görev
ve hüküm uyuşmazlıklarını çözmek üzere de
Uyuşmazlık Mahkemesi kurulmuştur.
Bu tasarıyla, Uyuşmazlık Mahkemesi üyelerinin seçim
usulü, görev süreleri, mahkemeye başvuru şekli gibi konulardaki
hükümlerinde değişiklik amaçlanmıştır.
Bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, soru sormak için
sisteme giremiyorum.
BAŞKAN Belki olduğunuz yerden olabilir. Sayın
Genç, siz bir yere oturun, ben açtırayım.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, evvela Divanı
usulüne uygun teşekkül ettirin çünkü Divanda 3 AKPli kişi oturuyor.
Böyle bir Divan oluşumu olmaz. Biraz önce karar yeter sayısını
istedim, saymadan Var. dediniz. O Divanı keyfî olarak yönetemezsiniz.
Türkiye Büyük Millet Meclisidir burası. Ben, özellikle sizden rica
ediyorum; lütfen, Divan kâtiplerinden bugün kim nöbetçiyse onu alın. Yani
bu işi böyle zıddiyete getirmeye, bizim burada sinirlerimizi bozmaya
ne hakkınız var ne de yetkiniz var. Divanı usulüne göre
oluşturunuz ve buradaki, Başkanlık Divanındaki görevinizi
tarafsız ve usulüne uygun olarak yapınız. Çünkü bir tek iktidar
partisine mensup 3 milletvekilinin kürsüde olduğu bir yerde Divanın
taraflı davrandığı konusunda
Biraz önce karar yeter
sayısı istediğimde yoktu karar yeter sayısı, Var.
dediniz.
Ben şimdi Hükûmete soruyorum: Bugüne kadar Adalet
Bakanlığının işlemleriyle ilgili olarak idare
mahkemesinden ve Danıştaydan kaç tane yürütmenin durdurulması ve
iptal kararı alınmıştır? Kaçı
uygulanmamıştır? Bu uygulanmamalarla ilgili olarak herhangi bir
tazminat ödeyen bakan, genel müdür, müsteşar var mıdır?
İkinci bir sorum: Bugün Adalet Bakanlığına üst
düzey bürokrat olarak getirilen kişiler arasında daha önce Bakana,
AKPye ve AKPnin bakanlarına ait davaları kendisine düşmüş
de kendilerinin lehine veya aleyhine karar verilip de buraya alınan var
mıdır? Lehine karar verilip de buraya üst düzey bürokrat olarak
alınanlar var mıdır? Bunlar kimlerdir? Özellikle
şahsıyla ilgili kaç dava hakkında lehte karar verilmiştir,
bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bütün bu
sorulara yazılı cevap vereceğim efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben, efendim, şey istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Evet.
KAMER GENÇ (Tunceli) Millet duysun, niye yazılı cevap
veriliyor ki? Yani, demek ki kamuoyunun karşısında cevap verecek
bir durumu yok.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı istiyorsunuz, tamam.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yani
karar yeter sayısı isteyen arkadaş karar yeter
sayısının olup olmadığına da karar verecekse o
zaman Başkanlık Divanına gerek yok zaten, o arkadaşlar
Meclisi de yönetir. Böyle bir usul yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Meclis Başkanlık Divanının kâtip üyelerle
birlikte teşkili konusunda çizelge vardır, onlar tatbik ediliyor ama
bir arkadaşımızın çok acil bir mazereti çıkıp,
rahatsızlığı çıkıp gittiği zaman da
başka bir kâtip üyeyle Başkanlık Divanını
teşekkül ettiriyoruz ve yönetiyoruz. Bunda bir şey yok. Bütün arkadaşlarımızın,
ben, adalet üzerine hareket ettiğine inanıyorum. Tek bir
şahıs böyle bir sitemde bulunabilir, böyle bir isteği ortaya
koyabilir ama bizim yaptığımız işler adildir,
adaletlidir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hiç adaletle ilgin yok.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir sayın, Sayın Başkan.
Karar yeter sayısı var mı?
BAŞKAN 5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- 2247 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve ikinci fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Uyuşmazlık çıkarma konusundaki dilekçe ile ekleri
kendisine ulaşan yetkili makam, gerekirse dilekçedeki veya eklerindeki
eksiklikleri tamamlattıktan sonra, uyuşmazlık çıkarmaya yer
olmadığı sonucuna varırsa veya yapılan başvuruda
12 nci maddenin birinci fıkrasında öngörülen sürenin geçirilmiş
olduğunu tespit ederse, istemin reddine karar verir.
Bu takdirde ilgili yargı mercii, 18 inci maddede
öngörüldüğü şekilde davanın görülmesini geri bırakır.
BAŞKAN Şahsı adına Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Veysi Kaynak buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; tasarının 5inci maddesiyle
2247 sayılı Yasanın 13üncü maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Kanunun 13üncü maddesi, işin esasını reddetmeye
yetkili makamın, kendisine, Kanunun öngördüğü süre geçtikten sonra
gelen başvurular hakkında ne yapılacağını
düzenlememesi sebebiyle önemli tereddütlere yol açtığından,
yapılan bu düzenlemeyle bu eksiklik giderilmektedir.
Dolayısıyla, pratik, çok faydası olacak bir
düzenlemedir diyorum, hayırlı olmasını tekrar temenni
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili.
Sayın Gönül, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
225 sıra sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin
Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 5inci maddesi başvuru
esaslarıyla ilgili olmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz kanunun
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun ) Hayırlı
uğurlu olsun!
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli)
hayırlı ve
uğurlu olmasını temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Çok tebrik ediyorum AKPlileri. Böyle, o
kadar güzel konuşuyorlar ki millet kendilerinden o kadar şahane
nutuklar dinliyor ki Yahu, biz şimdiye kadar niye bu AKPli
milletvekillerini seçmedik, Meclise göndermedik, tebrik ederim (!) diyor.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Soru ne?
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, bu millet bizi dinliyor. Bu
milletin sorunlarını kürsüde dile getirmemek için böyle engelleme
yapanların sonu çok iyi de olmaz. AKPli milletvekillerine özellikle
tavsiyede bulunuyorum: Sırf Kamer Gençi konuşturmamak için bu
yollara girmeyin. Ama size tavsiye ediyorum, bir ağabey olarak tavsiye
ediyorum: Bu yollara girmeyin, grup başkan vekilleriniz çıksın
konuşsun.
BAŞKAN Sayın Genç, sorunuzu sorun lütfen.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Soruyu sorayım: Sayın
Başkan, 114 tane -idari yargı mıydı adli yargı
mıydı bilmiyorum- hâkimlik imtihanını kazanıp da son Danıştay
kararı nedeniyle mağdur olan arkadaşlar vardı.
Bunların durumu nedir bu 114 tane hâkim adayıyla ilgili olarak?
Evvela bunu öğrenmek istiyorum efendim.
BAŞKAN Peki.
Sayın Bakanım, buyurun.
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım, Danıştayın kararı sebebiyle,
ÖSYM sınav sonuçlarının yeniden hesaplanması sonucu
yazılı sınavında almış oldukları puan 70in
altına düşen 114 tane adayla ilgili bir sorun
yaşandığı gerekçesiyle bir teklif Adalet Komisyonunun
gündemine geldi bildiğim kadarıyla, Komisyon gündemindedir.
Eğer, Komisyon gündemine alır, görüşür, Genel Kurula indirir ve
Genel Kurul da bu teklif istikametinde bir karar ortaya koyarsa, bu 114
arkadaşın sorunları da çözülmüş olacaktır. Konu
şu anda Parlamentonun gündemindedir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 2247 sayılı Kanunun 15 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 15- Olumsuz görev uyuşmazlıklarında
dava dosyaları, son görevsizlik kararını veren yargı
merciince, bu kararın kesinleşmesinden sonra, ceza davalarında
doğrudan doğruya diğer davalarda ise taraflardan birinin istemi
üzerine, ilk görevsizlik kararını veren yargı merciine ait dava
dosyası da temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir ve
görevli yargı merciinin belirlenmesi istenir."
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı adına
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynak, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; tasarının 6ncı maddesiyle
2247 sayılı Kanunun 15inci maddesinde bir düzenleme
yapılmaktadır. Maddeyle olumsuz görev uyuşmazlığında
son görevsizlik kararını veren yargı mercisince yapılacak
işlemler uygulamada doğan aksaklıkları giderecek
şekilde yeniden düzenlenmektedir. Son görevsizlik kararını veren
yargı mercisince birinci savunma alınmadan ve davayla ilgili belge ve
bilgiler istenilmeden karar verilmesi durumunda, ilk görevsizlik kararı
veren yargı mercisine ait dava dosyasının incelenmesine ihtiyaç
bulunması ya da ilk görevsizlik kararının kesinleşme
durumunu da gösteren örneğinin gönderilmemesi nedeniyle anılan madde
hükmü bu aksaklıkları ortadan kaldıracak şekilde yeniden
düzenlenmektedir.
Maddenin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Kocaeli Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönül
Sayın Gönül, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve
İşleyişi Hakkında Kanunda daha öncelerden bugüne kadar
kısmi değişiklikler yapılmışsa da uygulamada
yaşanan bazı sıkıntıların giderilmesi için söz
konusu Kanunun tekrar bir bütün olarak ele alınıp gerekli
düzenlemelerin yapılması ihtiyacı doğmuştur.
Yapılan bu düzenlemenin hayırlı olmasını
temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- 2247 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Olumlu görev uyuşmazlığının
giderilmesini isteyen taraflardan birinin, ceza davalarında ise
ayrıca ilgili makamların, taraf sayısından iki fazla
düzenleyeceği dilekçe ile başvurduğu yargı mercii;
a) Dilekçelerden birini ve varsa eklerini yazı ile diğer
yargı merciine derhal iletir ve dava dosyasının kendisine
gönderilmesini ister.
b) Diğer dilekçeler ve varsa eklerini, yedi gün içinde
cevabını bildirmesi için karşı tarafa ve ilgili makamlara
tebliğ eder. Tebligat yapılan taraf veya ilgili makam, süresi içinde
bu yargı merciine cevabını bildirmezse, cevap vermekten vazgeçmiş
sayılır.
c) Dilekçeyi, alınan cevapları ve varsa ekleri ile dava
dosyalarını, Uyuşmazlık Mahkemesine gönderir ve görevli
yargı merciinin belirlenmesini ister.
Bu takdirde her iki yargı mercii de, 18 inci maddede
öngörüldüğü şekilde davanın görülmesini geri bırakır.
BAŞKAN Şahsı adına Adıyaman
Milletvekili Sayın Ahmet Aydın, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve
İşleyişi Hakkında Kanun ile Hakimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 7nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Söz konusu 7nci maddeyle, olumlu görev
uyuşmazlığı doğması hâlinde ilgili yargı
mercilerince yapılacak işlemler ile uyulması gereken usul
kuralları açıkça belirtilmek suretiyle bu husustaki eksik düzenleme
giderilmekte olup
Kanunu da zaten sabahtandır görüşüyoruz. Bu konuda muhakkak ki bütün görüşmeler
yapılmıştır diye düşünüyorum.
Ben bu kanunun ülkemize hayırlar getirmesini diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili... (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; tasarının 7nci maddesi 2247
sayılı Kanunun 17nci maddesinde bir düzenleme yapmaktadır.
Maddeyle, olumlu görev uyuşmazlığı doğması
hâlinde ilgili yargı mercilerince yapılacak işlemler ile
uyulması gereken usul kuralları açıkça belirtilmek suretiyle bu
husustaki eksik düzenleme giderilmeye
çalışılmıştır.
Uygulamada ilgililer ve yargı mercilerince ne
yapılacağı hususunun düzenlenmesi gereği ortaya
çıkmış bulunduğundan, maddeye eklenen yeni fıkrayla bu
tereddütler ortadan kalkacaktır diyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- 2247 sayılı Kanunun 18 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
12, 13 ve 17 nci maddelerde yazılı sürelerin bitmesi
çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler,
çalışmaya ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten
itibaren yedi gün uzamış sayılır.
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı adına
Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 8inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu madde adli tatille ilgili bir madde ve bu maddeyle 2247
sayılı Kanunun 12, 13 ve 17nci maddelerinde öngörülen sürelerin
çalışmaya ara verme, yani adli tatil dönemine rastlaması hâlinde
bu sürelerin çalışmaya ara vermenin sona erdiği günü izleyen
günden itibaren yedi gün uzamasını sağlamak üzere hüküm
eklenmiş bulunmaktadır.
Bu vesileyle tekrar yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Kanunun hayırlara vesile olmasını diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2247 sayılı Yasanın 12, 13 ve
17nci maddelerinde öngörülen sürelerin çalışmaya ara verme yani adli
tatil zamanında nasıl işleyeceği hususunda şu ana
kadar bir açık düzenleme olmadığından uygulamada
çeşitli farklılıklar, farklı uygulamalar meydana
çıkmıştı. Yapılan bu düzenlemeyle bu eksiklik ve
farklılık giderilmektedir.
Maddenin pratikte fayda sağlayacağını
düşünüyorum ve hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- 2247 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına
ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru
kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine
gönderilir.
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı adına
Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 9uncu maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Söz konusu madde, Kanunun 15inci maddesinde yapılan
değişikliğe paralel olarak yeni bir düzenleme getiriyor. Bu
amaçla aynı Kanunun 19uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki
Uyuşmazlık Mahkemesine başvuran yargı mercisince
yapılacak işlemlere ilişkin hükmü uygulamada doğan
aksaklıkları giderecek şekilde yeniden düzenleniyor.
Ben, tekrar, kanunun hayırlara vesile olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi
Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; benden önceki konuşmacının
da bahsettiği gibi, tasarının bu maddesiyle eklenen hüküm,
yargı mercisince önceki görevsizlik kararına ilişkin dava
dosyası da temin edilerek gerekçeli başvuru kararıyla birlikte
dava dosyalarının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi hükmü
düzenlenmektedir.
Maddenin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10- 2247 sayılı Kanunun 38 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 38- Başkanın mazereti halinde yerine
başkanlık edene bu sürelerin içinde kaldığı her ay itibariyle,
toplantıya katılan başsavcılar ile asıl ve yedek
üyelere, toplantı yapılan ay itibariyle, aylık ve ödeneklerinden
ayrı olarak 6500 gösterge rakamının memur aylıklarına
uygulanan aylık katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak
miktarda ödenek verilir.
Toplantıya başsavcılar yerine katılan
savcılara, toplantı yapılan ay itibariyle; Uyuşmazlık
Mahke-mesinin raportörlerine ise her ay olmak üzere, aylık ve
ödeneklerinden ayrı olarak 2500 gösterge rakamının memur
aylıklarına uygulanan aylık katsayısı ile çarpımı
sonucu bulunacak miktarda ödenek verilir.
Bu ödenekler, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi
tutulamaz.
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı adına
Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 10uncu maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Kifayeti müzakere teşkil etmiştir diye düşünüyorum.
Kanunun hayırlı olması dileğiyle, yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; tasarıda
aslında yer almayan ancak Komisyonda düzenlenen bu maddeyle Kanunun
38inci maddesinde bir değişiklik yapılması
öngörülmektedir. Bununla, maddede kısmen mevcut olan modelin mali sisteme
uyarlanması ve güncellenmesi sağlanacaktır. Yapılan bu
düzenlemeyle başkanın mazereti hâlinde yerine başkanlık
edenlere ve başsavcılar yerine katılan savcılara bir mali
hak getirmektedir. Bu yönüyle hayırlı olmasını temenni
ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte
işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 sıra sayılı yasa
tasarısının 10. maddesine bağlı 38. maddesinin ikinci
fıkrasında geçen (2500) ifadesinin (3500) olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 225 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının
10 uncu maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 2247 Sayılı
Kanunun 38 inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen (6500) ibaresinin
(7500) olarak ve ikinci fıkrasında
geçen (2500) ibaresinin (3500) olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
Halil Ünlütepe |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Giresun |
Afyonkarahisar |
Zonguldak |
|
M.Altan
Karapaşaoğlu |
Hamza Yerlikaya |
|
|
Bursa |
Sivas |
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 225 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 10uncu maddesiyle ilgili olarak verdiğim
önergede söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, millet bizi seyrediyor. AKPliler bizi konuşturmamak
için her madde üzerinde söz alıyorlar. Neyse, alın canım,
sonunda nasılsa biz bir söz buluruz, merak etmeyin yani! (AK PARTİ
sıralarından Boş konuşuyorsun! sesi)
ASIM AYKAN (Trabzon) Konuştuğunuz yetti sizin!
KAMER GENÇ (Devamla) Boş konuşmuyorum. Ben kanuna bir
içerik kazandırma, bir güzellik kazandırma, gerçeklere uydurma
yönünde önerge veriyorum ve siz diyorsunuz ki: Çıkıp
konuşmayın. Neyse, işte yine konuşuyoruz.
Şimdi, burada, yukarıdaki fıkrada 6500 yan gösterge
öngörülmüş, alttakinde 2500. Bu da 3500 olsun diye verdik.
Kemal Bey burada geziyor. Kemal Bey, bütün ödenekleri
kesmişsin, niye milletin parasını vermiyorsun? Öğretmene
para vermiyorsun, müteahhide para vermiyorsun, bizim deprem
paralarını vermiyorsun, ayrıca terörden zarar gören
kişilere para vermiyorsun. Bütçenin boğazını
sıkmışsın, ondan sonra diyorsun ki: Bütçe fazla
vermiş. Böyle bir maliye yönetimi olur mu arkadaşlar yahu!
İnanmanızı istiyorum, geçen seneden beri Tuncelide
tespit edilen terör zararı paralarını, her birisi 4 bin, 5 bin
lira, onları bile vermiyor. Yazık yahu millete! Çok zor durumdalar
yani.
Yani Maliye Bakanlığını yapıyorsan, bari
hiç olmazsa vergi incelemesini yaptır. Gidip de Citibankın 3,5
milyar dolarlık vergisini Merkezî Uzlaşma Komisyonunda silip de
Amerikalılar tarafından Yılın Maliye Bakanı
seçileceğine, evvela o vergiyi silme oradan, getir, Türkiyede muhtaç olan
bu insanların parasını öde.
Yani gerçekten doğruları söylüyorum. Bakın, 2007
Gelir İdaresinin faaliyet raporunu okuduğunuz zaman, 2007
yılında incelenen vergi mükelleflerinde bulunan vergi 1 katrilyon 116
trilyon liradır. Merkezî Uzlaşmaya gitmiş, 772 trilyonu
silmiş. Yahu olur mu, sen mahkeme misin? İşte mahkeme
diyorsunuz, niye peki bu mahkemeleri kurduk arkadaşlar?
MEHMET CEYLAN (Karabük) Süre bitti Kamer Bey!
KAMER GENÇ (Devamla) Mahkemeleri kurmamızın nedeni,
vatandaşların eğer bir ihtilafı varsa gitsinler
mahkemelerde halletsinler.
Maliye Bakanı Merkez Uzlaşma Komisyonuna gidiyor,
kendisine yakın olanların vergisini, hop, böyle siliyor. Silinen ceza
miktarı kaç biliyor musunuz arkadaşlar? 1 katrilyon 120 trilyon
liralık vergi cezasının 14 trilyon lirası
alınıyor, geriye 1 katrilyon 110 trilyon lirası siliniyor. Yahu
insaf arkadaşlar! Devlet böyle yönetilmez, devlet kaynakları böyle
tüketilmez
MEHMET CEYLAN (Karabük) Süre bitti.
KAMER GENÇ (Devamla) Süre bitti
Ayrıca da, vergi denetim kadrolarını
İşte bu vergiyle ilgili
Yani, gelirin olacak ki vatandaşın
maaşına sen para verebilesin. Polisler, bugün, her gün yalvarıyor
bize Sayın Milletvekilim maaşlarımız az, bir gün
bunları Meclis kürsüsünde dile getirin. Siz seçimden önce polislere söz
verdiniz, dediniz ki: Sizin maaşınıza 200 milyon, 300 milyon
para vereceğiz. Hâlâ vereceksiniz. Öğretmene söz verdiniz, hâla vereceksiniz,
vermiyorsunuz.
Arkadaşlar, ülkenin ekonomik sıkıntısı
çok had safhada. İnsanlar çok muhtaç durumda. 4/Cleri halletmediniz.
Özelleştirmeden dışarıya attığınız
insanlarımız aç, çıplak. Adam 500 milyon lira bile
alamıyor. Yani böyle bir şey olur mu bir devlette? Adam devletin
KİTlerinde çalışıyor, siz getiriyorsunuz onu bedava
fiyatına kendi yandaşlarına veriyorsunuz, ondan sonra oradaki
işçileri dışarıya atıyorsunuz. İşte, Ispartadaki
yün iplik fabrikası hâlâ faaliyette. 28 tane Tuncelili işçi orada
çalışıyor, hâlâ faaliyette. Ondan sonra tuttular, o
işçileri dışarıya attılar. Bu Özelleştirme
Kanununda var mı? Yok. Peki, siz kırk yaşındaki
insanı, emeğiyle çalışıyor, usta adam, onu
alacaksın, dışarıya atacaksın
Ondan sonra bu
kişiler Isparta yün iplik fabrikasında kilosunu 1 liraya yün imal
ederken gidip dışarıdan 7 liraya yün ipliği
alıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bana inanmayın da burada
söylenenleri siz de bir araştırın yahu! Sizin milletvekiliniz
Leventte elli yedi katlı 100 bin metrekarelik inşaat yapıyor.
Nereden yapıyor bunu? Bilmem Kütahya Şeker Fabrikasını yok
fiyatına alıyor. Bugün şeker fabrikalarını
özelleştirmek için birbirinizle yarışıyorsunuz. Bu mevsimde
şeker fabrikaları özelleştirilir mi sayın milletvekilleri?
Yani, sizin, iktidar partisi olarak bunların üzerinde durmanız
lazım.
Tamam, Kamer Genç konuşmasın. E konuşmuyorum ama
siz de burada bu insanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)
Evet, bir dakikam var galiba.
BAŞKAN Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Önergene gel.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, önergem gösterge rakamının 2500den 3000e
çıkarılması ama devletin parası yok diyor Kemal Bey
-burada- para yok diyor, tık tık yapıyor böyle. Ondan sonra
ama diyor ki para çok, sizde kabiliyet yok.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Devletin iki
yakasını bir araya getirdi o.
KAMER GENÇ (Devamla)
İşte getirmemesinin nedenini size izah ediyorum. Devletin en
kaliteli, en lüks, en gelir getiren kaynaklarını sattınız.
İşte Telekomu çıkardınız yüzde 15 hissesini 5 milyar
dolar düşük fiyatla sattınız! 5 milyar dolar! Kim topladı bu
hisse senetlerini? Gidin arkasından, bakın bakalım, piyasadan
kim toplamış. Yahu bu iktidar partisi sizsiniz. Bir gün Genel
Başkanınız grupta konuştuktan sonra grubun
kapısını kapatın, bakanlardan bir hesap sorun, deyin ki
Siz ne yapıyorsunuz yahu?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Bizim işimize
karışma, sen kendi işine bak.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani
böyle milletvekili bakanın karşısında hesap
sormasını bilmeli. Siz, eğer grupta hesap sorsanız, burada
bu duruma bu Hükûmet düşmezdi. Gelmiyor buraya sizin şeyinizden
dolayı.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Bizim grubumuzdan sana ne
Kamer Bey!
KAMER GENÇ (Devamla)
Benim önergem bu yoldadır.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Diğer önerge sahipleri adına bir söz talebi yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Sarf edilen emek ve mesai ile orantılı ücret ödenmesinin
sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeleri
müştereken oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11- 2247 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 6- Mevcut üyelerin görevleri, seçildikleri
tarihten itibaren dört yıllık süre bitinceye kadar devam eder.
BAŞKAN
Şahsı adına söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 12- 13/5/1981 tarihli ve 2461 sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 1 inci maddesi ile 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan üyeleri
ile Uyuşmazlık Mahkemesinin askerî yargı dışından
gelen ibareleri madde metninden çıkartılmıştır.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 13- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Söz talebi yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 14- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Uyuşmazlık
Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama
sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 218
Kabul :
216
Ret :
2 (x)
Evet, böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Hâkim ve savcılarımıza, Uyuşmazlık
Mahkemesi üyelerimize ve milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın Bakanın kısa bir teşekkür
konuşması olacak.
Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; iktidar-muhalefet tüm milletvekili
arkadaşlarıma ve gruplarımıza, grup başkan vekili
arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz.
Gerçekten 1961 Anayasasıyla anayasal bir yüksek yargı
organı olarak Anayasamıza giren Uyuşmazlık Mahkemesinin,
yirmi sekiz yıldır Yasasında günün değişen
şartlarına göre değişiklik gerekiyordu. Geçtiğimiz
dönem, 22nci Dönemde de bu değişiklikleri ihtiva eden bir
tasarı Meclise gelmiş, Genel Kurula kadar inmiş ancak yasalaşma
imkânı bulamamıştı. İşte, bu dönemde Adalet
Komisyonunda görüşüldü, Genel Kurula indi. Gerçekten Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanımız ve ilgili arkadaşlardan
aldığımız bilgiye göre uygulamadan kaynaklanan bazı
sorunların bir an önce çözümlenmesi gerekiyordu. Nitekim, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına da yüksek yargı
organımızın Başkanı bundan on gün kadar önce bir
yazı yazarak Meclis tatile girmeden önce bu kanun
tasarısının kabulü istikametinde bir talebi olmuş.
İşte, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi de iktidar-muhalefet
tüm gruplarımız bu tasarıya sahip çıkarak
yasalaştırdık. O bakımdan her birinize ayrı ayrı
teşekkür ediyorum.
Uyuşmazlık Mahkememiz gerçekten önemli sorumluluklar
üstlenmiş. Bakın, sadece bu sene, dünkü tarih itibarıyla 331 dosya
gelmiş Uyuşmazlık Mahkememize. Bunun 240ı görüşülerek
Mahkemeden çıkmış yani bunlarla ilgili kararlar verilmiş.
Geçtiğimiz sene, Hukuk ve Ceza Bölümüne toplam 690 dosya gelmiş. Bu
az bir dosya adedi değildir. Burada görev yapan yüksek yargı
mensuplarımız, aynı zamanda mensubu bulundukları Anayasa
Mahkemesinde, Yargıtayda, Danıştayda, Askerî İdare
Mahkemesinde görevlerine bir taraftan devam ediyorlar. Bu görevleri,
onların ikinci bir sorumluluklarıdır. Bu ancak üstün bir görev
anlayışıyla, hukuka olan sevgiyle izah edilebilir. Hem orada
görev yapacaksınız hem burada görev yapacaksınız ve gelen
dosyaları da kısa sürede tamamlayacaksınız. O
bakımdan, tabii, biz böylesine bir yüksek yargı organımızın
da ihtiyaçlarını yasama organı olarak kısa sürede çözümlemeliydik,
bugün onu gerçekleştirdik.
O bakımdan, yeniden hepinize teşekkür ediyorum ve
Yasanın bu değişikliğiyle hayırlı
olmasını diliyorum. Hepinize hayırlı akşamlar dilerim
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.24
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.41
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 134üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin 3üncü sırasında yer alan Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/627) (S. Sayısı:
273)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/559) (S.
Sayısı: 234)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/617) (S. Sayısı: 270)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan Elektronik Haberleşme Kanunu
Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlıyoruz.
7 - Elektronik Haberleşme
Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi ve Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporları (1/566) (S.
Sayısı: 255)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada yer alan, Antalya Milletvekili Abdurrahman
Arıcı ve 2 Milletvekilinin; Atatürk Orman Çiftliği
Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporlarının görüşlerine başlıyoruz.
8.- Antalya Milletvekili
Abdurrahman Arıcı ve 2 Milletvekilinin; Atatürk Orman Çiftliği
Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporları (2/297) (S. Sayısı: 274)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9uncu sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet
Domaç ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin; Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
9.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Domaç ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin;
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/266, 2/268) (S. Sayısı: 257)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
10.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/557) (S. Sayısı: 259)
(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 259 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ.
Sayın Elekdağ, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi adına, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest
Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında konuşmak
amacıyla söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye ile Gürcistan
arasında, yakın dostluk ilişkileri ve siyasi, ticari, ekonomik
ve güvenlik alanlarında giderek genişleyen ve derinleşen iş
birliği mevcuttur. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Gürcistanla ülkemiz
arasındaki bu dostluğu ve güçlenen iş birliğini kuvvetle
destekliyoruz. Türkiye-Gürcistan iş birliğini, Kafkaslar bölgesinde
barış ve istikrarın son derece önemli bir unsuru olarak
değerlendiriyoruz. Bu görüşlerle, Türkiye ile Gürcistan
arasındaki serbest ticaret anlaşmasını onayladığımızı
açıklamaktan da büyük bir memnuniyet duyuyoruz.
(x) 259 S.Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlarım, tabii, ticaretini her
geliştirmek isteyen devlet gibi Türkiye de mümkün olduğu kadar fazla
ülkeyle serbest ticaret anlaşmaları akdetmek suretiyle ticaret
hacmini artırmayı hedefliyor. Bu, Türkiyenin en doğal bir
hakkıdır değerli arkadaşlarım. Türkiyenin dünya
ticaretine uluslararası rekabet şartları ve dünya ticaret
kuralları çerçevesinde imkânlarının elverdiği ölçüde
katılması, kendi kalkınması ve refahı
açısından önemli olduğu kadar, dünya ticaretinin gelişmesi
açısından da değer taşıyor.
Ancak, değerli arkadaşlarım, bu hususta Türkiye
ciddi bir engelle karşılaşıyor. Bu engel de Türkiye ile
Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği
Anlaşmasından kaynaklanıyor. Bildiğiniz gibi Gümrük
Birliğini kuran 1/95 sayılı Avrupa Birliği-Türkiye
Ortaklık Konseyi Kararı şu iki hususu öngörüyor:
Bir: Avrupa Birliğinin üçüncü ülkelerle
imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları Türkiye için
otomatik olarak yürürlüğe girecektir.
İki: Avrupa Birliği herhangi bir devletle serbest
ticaret anlaşması imzalamadan Türkiye bu devletle bir ticaret
anlaşması imzalayamaz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu koşullar
Türkiye için çok ciddi bir sorun yaratıyor, çünkü Avrupa Birliği ile
serbest ticaret anlaşması imzalayan üçüncü ülke, bu durumda otomatik
olarak Türkiyeye karşı büyük ve tek taraflı bir avantaj
kazanıyor. Anılan ülke Türkiyeye karşı yüksek koruma
oranları ile kendi pazarını korurken, Avrupa Birliğinin
düşük seviyelerde olan ortak dış tarifesi nedeniyle Türkiyenin
pazarına kolayca ve tek taraflı olarak giriyor. Tabiatıyla söz
konusu ülke bu tek taraflı avantajı kaybetmemek için Türkiye ile
Avrupa Birliği ile yaptığına paralel bir serbest ticaret
anlaşması akdetmiyor. Neden akdetsin ki, Türk pazarına otomatik
olarak girme hakkını elde etmiş bir kere. Bundan sonra
Türkiyeyle bir serbest ticaret anlaşması imzalaması ona hiçbir
şey kazandırmayacak, sadece kendi pazarını Türkiyeye açma
sonucunu doğuracak.
Değerli arkadaşlarım, esasında Avrupa
Birliğinin bu alanda Türkiyenin çıkarlarına sahip
çıkması gerekiyor. Türkiyenin çıkarlarının
korunması Avrupa Birliği için 1/95 sayılı Ortaklık
Konseyi Kararının 16ncı maddesinden kaynaklanan bir
yükümlülüktür ama Avrupa Birliği bu yükümlülüğünü yerine getirmiyor
ve duruma seyirci kalıyor. Bu durumda, değerli
arkadaşlarım, Avrupa Birliği her imzaladığı
serbest ticaret anlaşması ile kendine ve muhatabı olan
üçüncü devlete yarar sağlarken,
Türkiyeye şu iki şekilde zarar veriyor: Bir, üçüncü devlete Türkiyenin pazarını
tek taraflı olarak açıyor. İkincisi, ticaret trafiği
sapmasına yol açıyor.
Son zamanlarda, Avrupa Birliği, Cezayir, Güney Afrika
Cumhuriyeti ve Meksika gibi ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları
imzaladı. Bu gelişmelerin ardından Türkiye de bu ülkeler
nezdinde aynı serbest ticaret anlaşmalarını imzalamak için
girişimde bulundu fakat Türkiyenin bu girişimleri olumlu bir sonuç
vermedi değerli arkadaşlarım. Avrupa Birliği ile serbest
ticaret anlaşması imzalamak suretiyle karşılıksız
ve hiçbir taviz vermeden Türkiye pazarına girmiş olan Cezayir, Güney
Afrika Cumhuriyeti ve Meksika, kendi pazarlarının da Türkiyeye
açılması sonucunu verecek olan bir mukabil ticaret
anlaşmasını ülkemizle akdetmekten kaçındılar.
Avrupa Birliğinin üçüncü ülkelerle imzalamış
olduğu serbest ticaret anlaşmalarına koymuş olduğu bir
Turkey clause var. Bu, maalesef işlemiyor. Sözünü ettiğim bu
Turkey clause bağlamında Avrupa Birliği, güya serbest ticaret
anlaşması imzaladığı ülkeleri Türkiye ile de benzer
bir anlaşma imzalamaya teşvik ediyor. Fakat, değerli
arkadaşlarım, bu göstermelik olmaktan ileri gitmiyor.
Şimdi, karşılaştığımız bu
durumun Türkiye açısından sürdürülemez niteliği Avrupa
Birliğinin küresel Avrupa stratejisini yürürlüğe koymasıyla
tartışılmaz biçimde ortaya çıktı. Avrupa Birliği,
bu küresel Avrupa stratejisi çerçevesinde Güney Kore, ASEAN ülkeleri,
Hindistan, Ukrayna, Orta Amerika Ortak Pazarı ve ANDEAN ülkeleriyle
serbest ticaret anlaşmaları müzakerelerine başladı. Bunun
üzerine, Türkiye, biraz önce izah ettiğim sakıncaları önlemek
amacıyla, bu ülkelerle serbest ticaret anlaşması müzakerelerine
başlamak için girişimlerde bulundu. Örneğin, bu bağlamda
Türkiye ASEAN ülkeleri nezdinde bir girişimde bulundu, bir girişim
yaptı ama bu girişimden olumsuz bir sonuç aldı. Türkiyeye
Şimdi meşgulüz, iki yıl sonra talebinizi
değerlendirebiliriz. dendi.
Güney Kore ve Hindistan da Türkiye ile serbest ticaret
anlaşması müzakerelerine yanaşmıyorlar. Bu durumda,
değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin kayıpları büyüyor.
Oysa, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararının
56ncı maddesi bu tür güçlükler çıkması hâlinde ne
yapılacağını öngörüyor. Anılan maddeye göre, Avrupa
Birliğinin bu soruna bir çözüm bulmak için her türlü çabayı
göstermesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğinden
resmen üstlenmiş olduğu bu yükümlülüğü yerine getirmesini
bekliyor ve bu amaçla ilk aşamada şunları öneriyoruz:
1) Avrupa Birliği, başlayacağı yeni serbest
ticaret anlaşması müzakerelerinde ilgili üçüncü ülkeye Türkiye'nin
ortak ticaret politikasına uyum yükümlülüğü hususunda bilgi vermeli
ve söz konusu ülkeye Türkiye ile de eş zamanlı olarak serbest ticaret
anlaşması müzakerelerine belli bir süre içinde başlaması
gerektiğini bildirmelidir. Bu süre zarfında üçüncü ülke Türkiyeyle
bir serbest ticaret anlaşması akdi için müzakereye
başlamadığı takdirde, Türkiye bu ülkeye karşı
Avrupa Birliği tarife oranlarını uygulama mecburiyetinden muaf
tutulmalıdır. Hakkaniyet, adalet bunu gerektirir değerli
arkadaşlarım.
2) Avrupa Birliğinde serbest ticaret anlaşmalarına
ilişkin komite toplantılarına Türk uzmanların
katılmasının sağlanması tek başına bir
şey ifade etmez. Türk uzmanların bu toplantılarda izah
edecekleri görüş ve hassasiyetleri Avrupa Birliği Komisyonu dikkate
alıp, özenle değerlendirmeli ve uygulamaya koymalıdır.
3) Biraz önce izah ettim, Gümrük Birliği
Anlaşmasına göre Türkiye bir üçüncü ülke ile Avrupa Birliğinden
önce serbest ticaret anlaşması imzalama hakkına sahip
değildir. Bu hüküm, değerli arkadaşlarım, askıya
alınmalı ve Türkiyeye komşu çevre ülkeler ile tercihli ticaret
anlaşmaları imzalama fırsatı verilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, buraya kadar verdiğim
izahat, Gümrük Birliği Anlaşmasının hâlihazır
çarpık ve sürdürülemez yapısının dengeli bir hâle
getirilmesi zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Mantıkla izahı kabil olmayan bir durumla karşı
karşıyayız değerli arkadaşlarım. Bakın,
Türkiye herhangi bir ülkeyle serbest ticaret anlaşması yapma
hakkına sahip değildir. Anlaşma yapabilmesi için Avrupa
Birliğinin söz konusu ülkeyle serbest ticaret anlaşması
yapması gerekir ve Türkiye'nin bunu beklemesi icap eder, ama Avrupa
Birliği bu ülke ile serbest ticaret anlaşması yapınca da
anılan ülke Türkiyeyle serbest ticaret anlaşması yapma arzusunu
ve isteğini tamamen kaybediyor. İşin garabetini ve bu
çarpıklığın muhakkak giderilmesi gerektiğini
anladığınızdan tamamen eminim.
Şimdi, Gümrük Birliği Anlaşmasını
Türkiye adına imzalayanların, ülkemizin beş altı sene gibi
kısa bir süre içinde, yani 2001de Avrupa Birliğine tam üye
olacağı yolunda aşırı iyimser bir düşünceyle,
Anlaşmanın Türkiye aleyhine işleyen bu çarpık
mekanizması üzerinde gerekli hassasiyeti göstermedikleri
anlaşılıyor, ancak Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğinin
gerçekleşme tarihinin tam anlamıyla karanlıkta olduğu
bugünün şartlarında, Türkiye'nin Gümrük Birliği
Anlaşmasındaki çarpıklığı muhakkak kısa
sürede gidermesi zorunlu değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bu sorunu Avrupa Birliği
Karma Parlamento Komitesi toplantılarında milletvekili
sıfatımızla tüm açıklığıyla dile getirdik,
Türkiye'nin zararlarına dikkati çektik ve ülkemizin maruz
kaldığı haksız ve adaletsiz durumun düzeltilmesi için bir
an önce belirtmiş olduğum önerilerde bulunduk, ancak Avrupa
Birliği Komisyon yetkililerinin haklı önerilerimizi olumlu bir şekilde
değerlendirmediklerini gözlemledik. Bu bakımdan, Hükûmetin bu konuyu
en yüksek düzeyde ele alarak takip etmesi zorunlu oluyor.
Değerli arkadaşlarım, sözlerime son vermeden önce
bir sorunu daha dikkatinize getirmek istiyorum, bu da Türk kara yolu taşıtlarına
Avrupa Birliği üyesi ülkeler tarafından kota uygulanmasından
kaynaklanan sorundur.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında tesis edilen gümrük
birliği çerçevesinde iki taraf arasında serbest dolaşım
ilkesi hayata geçirilmiştir. Bu çerçevede, Gümrük Birliği
Anlaşmasının 5inci ve 6ncı maddeleri uyarınca,
taraflar arasındaki ticarette gümrük vergileri, eş etkili vergiler ve
miktar kısıtlamaları kaldırılmıştır.
Avrupa Birliği ülkeleriyle ticaretimizin büyük
kısmı kara yoluyla yapılıyor. Avrupa Birliği
ülkelerinin bir kısmının kara yolu
taşımacılığı için Türk tarafına yetersiz
geçiş belgeleri vermeleri, ticarete miktar kısıtlamasıyla
eş etkili bir önlem yaratmaktadır. Bu durumun düzeltilmesi için
Avrupa Birliği Karma Parlamento Komitesinde yaptığımız
açıklama ve girişimler de maalesef bir sonuç vermemiştir.
Aynı şekilde, bu sorunun da en yüksek düzeyde Hükûmet tarafından
ele alınması zorunluluğu doğduğunu yüce Meclisin
gündemine sunarım.
Bu görüşler ve temennilerle önümüzdeki kanun
tasarısının da tarafımızdan kabul edildiğini,
onaylandığını bilginize sunarım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın İsmet Büyükataman
konuşacaklar.
BAŞKAN Grup adına mı?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Evet efendim.
BAŞKAN Önceden bildirmediğiniz için bilmiyordum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Affedersiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Gürcistan ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler
Gürcistanın bağımsızlığını
kazanmasından sonra 1992 yılında başlamış, iki
ülke arasındaki iş birliği resmî ve çok taraflı nitelik
kazanmıştır. İki ülke arasında siyasi, ekonomik ve
kültürel ilişkiler gün geçtikçe hız kazanmaktadır.
Gürcistanın bağımsızlığı ilan edilmesinden
kısa bir süre sonra tanıyan Türkiye, kurulan ilişkileri her
alanda geliştirmeye yönelik çeşitli adımlar
atmıştır. Bu dostluğun pekişmesinde Bakü-Tiflis-Ceyhan
petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum demir yolu hattı, tarihî
İpek Yolu gibi projeler de önemli rol oynamıştır.
Öte yandan, Türklerin en büyük ikinci etnik grup oldukları az
sayıdaki ülkelerden olan Gürcistanda çok eski dönemlerden beri
Ahıska ve Azerbaycan Türkleri olarak nitelendirilen Türk gruplar da
yaşamaktadır. Ayrıca Türkiye, Gürcistan sınırları
içerisinde yer alan Acaristanın özerk statüsünün garantörü
durumundadır. Türkiye-Gürcistan sınırını belirleyen 13
Ekim 1921 Kars Anlaşması ile Türkiye, Acaristan üzerindeki
egemenliğini halkın kendi kültürel varlığının
korunması şartıyla devretmişti. Diğer taraftan, akraba
Türk topluluklarından Osetler ve Abhazlar da Gürcistan
sınırları içerisindeki kendi özerk cumhuriyetlerinde
yaşamaktadırlar. Ülkemiz Gürcistanın içinde bulunduğu
etnik sorunlara sürekli barışçı çözüm taraftarı olmuş,
Gürcü ve Abhazlara insani yardımlar yapmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gürcistan
dünya için sıradan bir ülke olmadığı gibi Türkiye için de
sıradan bir ülke değildir. Bunun temel nedeni, bu ülkenin Güney
Kafkasya coğrafyasında sahip olduğu stratejik konumdur.
Gürcistan, Sovyetler Birliğinin dağılmasından bu yana
Batı ile Rusya arasında cereyan eden çetin bir nüfuz mücadelesinin
ana sahasını teşkil etmektedir. Abhazya, Çeçenistan, Güney
Osetya, Ahıska ve Acaristanda verilen bu mücadelenin ana aktörleri
Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu, Avrupa Birliği ve
Türkiyedir. Verilen mücadelenin en önemli boyutlarından biri
doğu-batı enerji koridoru meselesidir. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru
hattının Türkiye için önemini tekrar etmeye gerek yoktur. Bu hat
Gürcistan topraklarından geçerek Türkiye'ye giriş yapmaktadır.
Ne var ki Türkiye'nin Gürcistandaki çıkarları sadece bu hattın
inşası üzerine kurulu değildir.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde
ülkemiz ile Gürcistan arasındaki ilişkilere kısaca değinmek
istiyorum. Gürcistan, Kafkasyada Türkiye'nin stratejik
ortağıdır. Ankara geçtiğimiz yıllarda Gürcistana 40
milyon doları aşan boyutta askerî yardımda bulunmuş, Gürcü
subaylarının yetiştirilmesinde önemli sorumluluklar
üstlenmiştir.
Türkiye, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol ve Doğal Gaz Boru
Hattı Projesiyle doğu ve batı enerji koridorunda önemli bir
transit ülkesi konumuna gelmek üzeredir. Ankara, bu hat vasıtası ile
ulusal enerji politikamızın önemli bir unsurunu oluşturan
kaynak çeşitlendirilmesi prensibini gerçekleştirecektir. Bu yolla
Mavi Akım Projesinin temel eleştiri konularından biri olan
enerjide tek ülkeye bağımlılık boyutunu bir nebze de olsa
azaltmış olacaktır.
Türkiyede birçok vatandaşımızın kökeni
şimdiki Gürcistan topraklarındandır. Abhazyadan tutun
Acaristana kadar geniş bir coğrafya ile tarihî, kültürel ve etnik
bağlantılarımız mevcuttur. Batum bir Gürcü şehri
olduğu kadar tarihî anlamda bir Osmanlı mirasıdır.
Bu arada şu hususu da hatırlatmak istiyorum: Ahıska
bugünkü Gürcistan toprakları dâhilindedir. Ahıska Türkleri,
Gürcistanın Mesheti bölgesinin Müslüman Türk nüfusuna verilen addır.
Rusların bu bölgeye verdiği coğrafi isim Mesketyadır.
Bundan dolayı Mesket Türkleri olarak da adlandırılırlar.
Bu nüfus 1944 yılında totaliter Stalin tarafından iki saat
içinde tren vagonlarına doldurularak gidecekleri yere kadar,
aşağı dahi inmemek şartı ile, kapalı tren
vagonlarında Orta Asyaya sürülerek Kazakistan, Kırgızistan ve
Özbekistana yerleştirildi. Bu sürgünün Stalinin Karadeniz
kıyılarını Türklerden temizleme operasyonunun bir
parçası olduğu Sovyetler Birliği dağıldıktan
sonra açıklanan arşivlerde ortaya çıkmıştır.
Aynı kaderi paylaşan Kırım Tatarları ve Ahıska
Türklerinin bu hazin sürgünde binlercesi yolda ölmüştür. Ahıska
Türkleri ata yurtlarından koparılmış, günümüzde hâlen
yurtlarına geri dönebilmek için çözüm beklemektedirler. Türkiye'nin
Nahcivan ve Azerbaycan üzerinden Türk dünyasıyla coğrafi
devamlılığının sağlanması konusu,
Karabağ Savaşının sonucunda sekteye
uğramıştır. Ne var ki anılan coğrafi
devamlılığın Gürcistan-Azerbaycan güzergâhı
vasıtasıyla tesis edilmesi önemli bir husustur. Ermenistana giren ve
çıkan malların büyük bir bölümü, Gürcistan topraklarından
transit geçtikten sonra Batum Limanından giriş ve
çıkış yapmaktadır. Ermenistan ile olan ilişkilerimizin
hassasiyeti göz önüne alındığında konunun stratejik boyutu
oldukça açıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti ile Gürcistan arasında 21 Kasım 2007 tarihinde Tifliste
imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması, taraflar arasında Dünya
Ticaret Örgütü ile Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması
prensipleri doğrultusunda bir serbest ticaret alanı tesis edilmesini
öngören tercihli bir anlaşmadır. Söz konusu anlaşma, sanayi
ürünlerindeki gümrük vergileri, miktar kısıtlamaları ile eş
etkili vergi ve önlemlerin kaldırılması, tarım ürünlerinde
taviz değişimi, hayvan ve bitki sağlığı önlemleri
ile hizmetler ve genel hükümler, iç vergilendirme, yapısal uyum, damping,
korunma önlemleri, devlet tekelleri, ödemeler, menşe kuralları,
devlet yardımları, fikrî, sınai ve ticari mülkiyet hakları,
kamu ihaleleri gibi alanlarda düzenlemeler ihtiva etmektedir.
Anlaşmanın başlıca hedefleri; taraflar
arasındaki ekonomik iş birliğinin artırılması ve
güçlendirilmesi, mal ticaretindeki kısıtlamaların
kaldırılması, uygun rekabet şartlarının
oluşturulması ve tarafların üçüncü ülke piyasalarındaki
ticaret ve iş birliğinin geliştirilmesidir.
Anlaşma, mütekabiliyet esasına dayanan simetrik bir
modele sahiptir. Buna göre, Türkiye ve Gürcistan menşeli tüm sanayi
ürünlerine uygulanan gümrük vergileri anlaşmanın yürürlüğe
girdiği tarihte kaldırılacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Gürcistanın,
sınır komşumuz olması nedeniyle ülkemiz ile her alanda
ilişkileri vardır. Türkiye'den Gürcistana yapılan ihracatta ilk
sırayı, toplam ihracattaki yüzde 60lık payı ile temel
gıda maddeleri oluşturmaktadır. 1998 yıllarının
sonlarına kadar Gürcistanın tedarikçisi durumunda olan Türkiye için
bu durum Rusya kriziyle değişmiştir. Rusyadan çok miktarda ve
çok ucuz fiyatlarla ürün gelmesi Türkiye'nin ihracatını
düşürmüştür. Bugün Gürcistana ihraç edilen başlıca
ürünler, oto yedek parçaları, temizlik maddeleri, mobilya ve büro
malzemeleri, kakaolu gıdalar, şeker ve şekerli mamuller,
hayvansal ve bitkisel yağlar, kümes hayvanları, sütlü mamuller ve
yumurtadır. Ayrıca, bavul ticareti ve kayıt dışı
yollarla gittiğinden istatistiklere pek yansımayan tekstil ürünleri
ihracatı da ciddi bir kalem oluşturmaktadır.
Türkiye ile Gürcistan arasındaki anlaşmalar ve protokoller
arasında 30 Temmuz 1992 tarihinde imzalanan Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşması ile Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunması
Anlaşması, 13 Ocak 1994 tarihinde imzalanan Ekonomik Konularda
Yapılan Görüşmelere İlişkin Mutabakat Zaptı ve 30 Ocak
1997 tarihinde imzalanan Karma Ekonomik Komisyon Birinci Dönem
Toplantısı Protokolü bulunmaktadır. Bunun yanı sıra
iki ülke arasında Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı
Gülün 21 Kasım 2007 tarihinde Gürcistanı ziyareti
sırasında imzalanan Türkiye-Gürcistan Serbest Ticaret
Anlaşması Moskovayı rahatsız etmiş olabilir çünkü
Rusya Federasyonu, son yıllarda Gürcistanın ana ihraç mallarını
almayarak bu ülkeyi sıkıştırmaya
çalışmaktaydı. Bu şartlar altında Türkiye ile
Gürcistan arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilere yeni bir ivme
kazandıracak olan Serbest Ticaret Anlaşması, Gürcistanın
Moskova karşısında rahatlamasını sağlayacaktır
çünkü Gürcistan Serbest Ticaret Anlaşması, Türkiyenin Bosna-Hersek
ile imzaladığı Serbest Ticaret Anlaşmasından sonra en
geniş serbest ticaret anlaşmasıdır.
Türkiyeden Rusya Federasyonuna yaş meyve, sebze
ihracatı yoğun olarak ocak-nisan ayları arasında
yapılmaktadır. Mayıs ayında seradan tarlaya geçildiği
için kimyasallar daha az kullanılmaktadır. Rusya Federasyonu, ilaç
kalıntısı gerekçesiyle Türkiyeden domates, limon, üzüm,
patlıcan ve patates alımını yasaklamıştı.
Kimyasalların az kullanıldığı ve mevsim olarak
ihracatın arttığı bir dönemde, geçtiğimiz günlerde
yaşanan bu krizin çıkması hayli düşündürücüdür.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
burada yeri gelmişken cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü rahmet ve şükranla anarken bir sözünü sizlerle paylaşmak
istiyorum: Bizi Gürcistan ile birleştiren yalnız sempati değil,
aynı zamanda hedeflerimizin de bir olmasıdır. Güçlü bir
doğuya ihtiyacımız var, özellikle güçlü bir Kafkasyaya.
Kafkasyada ise en önemli ulus olan Gürcülerin güçlü olmasına
ihtiyacımız var. Bize güçlü ve bağımsız bir Gürcistan
lazım. Biz, Kafkasyanın diğer ülkelerinin de
bağımsız olabilmeleri için Gürcistan ile birlikte çaba sarf
etmeliyiz.
Bu vesileyle anlaşmamızın hayırlı
olmasını temenni ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
olumlu yönde oy kullanacağımızı ifade ederek, yüce
heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına Van Milletvekili Gülşen Orhan,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLŞEN ORHAN (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 259 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile
Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Anlaşmanın başlıca hedefleri, taraflar
arasındaki ekonomik iş birliğinin artırılması ve
güçlendirilmesi, mal ticaretindeki kısıtlamaların
kaldırılması, uygun rekabet koşullarının
yaratılması ve tarafların üçüncü ülke piyasalarındaki
ticaret ve iş birliğinin gelişmesini amaçlamaktadır.
Bu tasarının Türkiye ve Gürcistan devletlerine
hayırlı ve uğurlu olmasını diler, yüce heyeti
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye-Gürcistan dış ticaret hacmi, 2006
yılında 753 milyon dolarken, Serbest Ticaret
Anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra 2008
yılında 1 milyar, 2009 yılında da 1,5 milyar dolar bir
hacme ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Anlaşma, daha önce 21 Kasım 2007 tarihinde Tifliste
imzalanmış ve iç onay süreci olarak Gürcistan tarafından 28
Aralık 2007 tarihinde onaylanmıştır. Anlaşmanın
yürürlüğe girmesiyle Türkiye ve Gürcistan menşeli tüm sanayi
ürünlerinin ithalatında uygulanan gümrük vergileri ve eş etkili
vergilerin kaldırılacağı, anlaşmanın iki ülke
arasında dış ticaretin gelişmesine katkıda
bulunacağı ve turizm gibi, müteahhitlik gibi ekonominin diğer
alanlarında da iki ülke arasında önemli oranda iş birliğini
artıracağı aşikârdır. Bu sebeple bu
anlaşmanın hem Türkiyeye hem Gürcistan tarafına hayırlar
getirmesini temenni ediyor, hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Tamam efendim.
Gruplar adına ve şahıslar adına
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylayacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
İLE GÜRCİSTAN ARASINDAKİ SERBEST TİCARET
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 21 Kasım 2007 tarihinde Tifliste imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı adına Van
Milletvekili Gülşen Orhan.
Buyurun.
GÜLŞEN ORHAN (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 259 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde şahsım adına
söz aldım.
Önemli bir komşumuz olan Gürcistanla yapılan bu
anlaşmanın iki ülkeye hayırlı olmasını temenni
eder, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin EFTA
ülkeleri, İsrail, Bosna-Hersek, Makedonya, Hırvatistan,
Mısır, Fas, Tunus, Filistin, Suriye ve Arnavutluk arasında olmak
üzere on bir adet serbest ticaret anlaşması bulunmaktadır. Bu
anlaşma bugün yüce Meclisimiz tarafından onaylandığı
takdirde on ikincisi olacaktır.
Serbest ticaret anlaşmaları,
yapıldığı ülkeler ile o ülkelerin pazarlarına
girişte büyük kolaylıklar sağladığı ve
anlaşma yapılan ülkelerdeki dış ticaret
artışının genel dış ticaretimizdeki
artış oranının çok üzerinde olduğu bir gerçektir.
Bu sebeple, yakın komşumuz Gürcistanla olan bu Serbest
Ticaret Anlaşmasının ülkemize her alanda büyük katkılar
sağlayacağına inanıyor ve tasarının
hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Şahsı adına Gülşen Orhan, Van
Milletvekili.
Buyurun Sayın Orhan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLŞEN ORHAN (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 259 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun tasarısı her iki ülkedeki ortak
yatırımların gelişmesine büyük katkı
sağlayacaktır. Ticaretteki engellerin kaldırılması
vasıtasıyla da dünya ticaretine önemli bir katkı sunacağını
düşünüyorum.
Bu vesileyle, tasarının iki ülkeye hayırlı
olmasını diler, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Ardahan ilimize komşu
olan Gürcistanla yapılan bu anlaşmanın yürürlük maddesini
görüşüyoruz.
Tasarının hayırlı olmasını temenni
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde şahsı adına Van
Milletvekili Gülşen Orhan.
Buyurun Sayın Orhan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÜLŞEN ORHAN (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 259 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Tasarı, iki ülke arasındaki ticareti, mal
varlığını ve yatırımları
genişletecektir. Bu vesileyle, iki ülkeye de hayırlı
olmasını temenni eder, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; tasarının
sonuna gelmiş bulunuyoruz. Birazdan kabul ettiğimiz takdirde, ülkemiz
için, Gürcistan için çok hayırlı neticeler
doğuracağına inancımı bir kez daha sizlere arz ediyor
ve hepinizi saygıyla selamlıyor, hayırlı akşamlar
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektrik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki
Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu arz ediyorum:
Oy sayısı : 240
Kabul : 239
Çekimser : 1 (x)
Bu kanunun her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, 11inci sırada bulunan,
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Ve Avrupa Birliği
Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
11.- Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto
Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S.
Sayısı: 268)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
12nci sırada bulunan, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
12.- Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
çalışma süremizin tamamlanmasına az bir süre
kalmıştır. Bu süre içerisinde komisyonun
bulunamayacağını dikkate alarak, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 24 Temmuz 2008 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; size ve bizi izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.28