DÖNEM: 23 CİLT: 26 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
137nci
Birleşim
30 Temmuz 2008 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, teşvik uygulamalarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurova tarımının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
insanlığın yol açtığı çevre ve doğa
felaketlerine ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklarelinin Kavakdere ve
Babaeski ilçelerinde meydana gelen dolu afeti nedeniyle çiftçilerin
mağduriyetine ve alınması gereken önlemlere ilişkin
açıklaması
2.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, Çanakkale merkez ilçe İntepe
sırtlarında çıkan orman yangınına ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meralin, yapmış olduğu konuşmada
bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle açıklaması
V.-
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu
önerisi
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Kamu
İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/627) (S. Sayısı: 273)
2.- Kocaeli
Milletvekili Eyüp Ayar ve Konya Milletvekili Hasan Angının;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/301) (S. Sayısı: 277)
3.- Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/559) (S. Sayısı: 234)
4.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267)
VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürkün, bir mermer ocağının çevreye
etkisine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/3633)
2.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Büyükorhan ilçesinin Büyükorhan Barajından
yararlanmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/3921)
3.- Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demirin, bir merkez valisi hakkında kamu
görevlileri etik kurulunca işlem yapılıp
yapılmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/4031)
4.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, lojmanlarda oturan milletvekili bulunup
bulunmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtanın cevabı (7/4035)
5.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, Tuzladaki biyolojik arıtma tesisine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/4160)
6.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Koçali Barajı
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/4161)
7.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbaturun, toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/4162)
8.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, Suriye sınırındaki
mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı M. Vecdi Gönülün cevabı (7/4192)
9.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Direnin, Erbaa HES projesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/4236)
10.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Menderes Nehrinin kurumasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/4238)
11.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, mefruşat ve tadilat
harcamaları ile alınan araçlara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
(7/4278)
12.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Dandalaz Barajına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/4280)
13.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, bir bürokratın helikopter
kullanımına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/4328)
14.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, orman
yangınlarına ve orman yolları yapımına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/4329)
15.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, kestane ağaçlarının
kurumasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/4330)
16.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, TÜİKteki geçici personele ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Nazım Ekrenin cevabı (7/4363)
17.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, orman yangınları
önlemlerine ve ormanların geliştirilmesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/4385)
18.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Çatalağzı Termik Santralinin
olumsuz etkilerine karşı önlem alınmasına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/4432)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03te açılarak üç oturum
yaptı.
İstanbul
Güngörende meydana gelen terör olayı nedeniyle:
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve
İstanbul
Milletvekili Mehmet Müezzinoğlunun gündem dışı
konuşmalarına, İçişleri Bakanı Beşir Atalay Cevap
verdi.
Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin ve
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan da yerlerinden,
İstanbul
Güngörende meydana gelen terör olayı nedeniyle birer konuşma
yaptılar.
Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Hükûmetin, İstanbul Güngörende meydana gelen
terör olayı hakkında gündem dışı söz alarak Genel
Kurula bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklamasına,
İçişleri Bakanı Beşir Atalay cevap verdi.
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı bir
konuşma yaptı.
Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın (6/773) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun
geri verildiği bildirildi.
Yozgat
Milletvekili Osman Coşkun ve 21 milletvekilinin, meslek
hastalıkları sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/262)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve öngörüşmesinin sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Anayasanın
83üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet
Meclisine bildirilen, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesince
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğlukun yargılamasına devam
edildiğine ilişkin duyuru bilgiye sunuldu.
Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özakın bir heyetle birlikte
Azerbaycana yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun
görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun; 26 Şubat 1992 tarihinde Ermeniler
Tarafından Azerbaycanın Hocalı Kentinde Gerçekleştirilen
Katliamın Soykırım Olarak Tanınması, 26
Şubatın Hocalı Soykırımını Anma Günü
Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifinin (2/148) İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra,
Kabul edildi.
Dilekçe
Komisyonunda açık bulunan ve Demokratik Toplum Partisi Grubuna düşen
1 üyeliğe Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani seçildi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci
sırasında bulunan (6/255),
2nci (6/266),
Esas
numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, ertelendi;
3 ve 82nci
sıralarında bulunan İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin
(6/272), (6/449),
4üncü
sırasında bulunan Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaşın (6/276),
6 ve 7nci
sıralarında bulunan Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun
(6/298) (6/299),
9, 14, 18, 45,
112 ve 277nci sıralarında yer alan Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın (6/311) (6/322) (6/328), (6/405) (6/488), (6/685),
19uncu
sırasında bulunan Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin (6/330),
79uncu
sırasında bulunan Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin (6/445),
85 ve 210uncu
sıralarında bulunan Adana Milletvekili Muharrem Varlının
(6/452), (6/608),
87nci
sırasında bulunan Manisa Milletvekili Ahmet Orhanın (6/454),
93üncü
sırasında bulunan Adana Milletvekili Kürşat Atılganın
(6/462),
108inci
sırasında bulunan Kütahya Milletvekili Alim Işıkın
(6/484),
115 ve 331inci
sıralarında bulunan Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün
(6/492), (6/753),
122nci
sırasında bulunan Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun
(6/503),
126 ve 201inci
sıralarında bulunan Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin (6/507),
(6/599),
375inci
sırasında bulunan Niğde Milletvekili Mümin İnanın
(6/811),
Esas
numaralı sorularına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik cevap verdi; Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz,
Gaziantep Milletvekili Akif Ekici, Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu, Kütahya Milletvekili Alim Işık, Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Karaman Milletvekili Hasan Çalış da
cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (1/627) (S.Sayısı: 273)
görüşmelerine başlanılarak tümü üzerinde bir süre
görüşüldü.
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık, Ağrı Milletvekili Cemal
Kayanın, konuşmasında partisine sataştığı
iddiasıyla bir konuşma yaptı.
30 Temmuz 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 19.54te son verildi.
|
|
|
Eyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Fatma SALMAN KOTAN |
|
Murat ÖZKAN |
|
|
Ağrı |
|
Giresun |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 198
II.- GELEN KÂĞITLAR
30
Temmuz 2008 Çarşamba
Teklifler
1.- Bursa
Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve 4 Milletvekilinin; 5510 Sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/310) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.7.2008)
2.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin;
Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi (2/311) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.7.2008)
3.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 1 Milletvekilinin;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/312) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.7.2008)
4.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Ordu Milletvekili Rahmi Günerin 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/313) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.7.2008)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Kayısı Festivalindeki yemek
duasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/917) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Kayısı Festivalindeki
yemek duasına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said
Yazıcıoğlu) sözlü soru önergesi (6/918)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, yerli kömür
rezervlerinin kullanılmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/919) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/7/2008)
4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Türk bayrağının
indirildiği bazı olaylara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/920) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
5.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bazı yol
yapımı projelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/921) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ali Özpolatın, İstanbulun şebeke suyuyla
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4584) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/7/2008)
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Ergenekon Soruşturmasındaki
tanık koruma tedbirlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4585) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
3.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, Rusyadaki Türk
okullarıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4586) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/7/2008)
4.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, su yönetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4587)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
5.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, Ergenekon
Soruşturmasında dinlenen gizli tanıklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4588)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, iletişim dinleme ve izleme yetkisine sahip
kurumların denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4589) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
7.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, ÇAYKUR işçilerine
sendika değiştirmeleri için baskı yapıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4590)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
8.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, Melen Çayı projesine ve
İstanbulun su ihtiyacının karşılanmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4591)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
9.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Tapu Arşiv Daire
Başkanlığına yapılan belge ve çalışma
taleplerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4592)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
10.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, TARBİS projesine ve Tapu Arşiv Daire
Başkanının görevden alınmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4593) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
11.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, bir yazışmaya ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4594) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda oluşan altyapı
hasarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4595)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
13.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, çocuk işçilere
yönelik proje ve çalışmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4596)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
14.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, prim ve diğer borçların
yapılandırılmasıyla ilgili kanundaki başvuru süresine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4597) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/7/2008)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Halkbanktan kredi kullanan esnaf ve
sanatkarlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek)
yazılı soru önergesi (7/4598) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/7/2008)
16.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, çiftçilerin Ziraat
Bankasından kredi kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı
soru önergesi (7/4599) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
17.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsta kömür
dağıtımına ve doğalgaz kullanımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4600) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
18.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın,
çalışanların ücretlerinin ve iş ortamlarının
iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4601) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/7/2008)
19.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, AKM
alanındaki bir lokalin yıkımına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4602)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
20.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, Arkeologlar
Derneği Genel Merkezinin yıkımına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4603)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
21.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, bir kamu binasının
yıkımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4604) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
22.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Yozgattaki belediyelere yapılan
yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4605) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
23.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, Eğirdirde öğretmen
sıkıntısı çeken okullara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4606)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
24.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, Ortaöğretim Kurumları
Sınıf Geçme ve Sınav Yönetmeliğine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4607)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
25.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, Sağlık Meslek Lisesi
çalışanlarının sorunlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4608)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
26.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Hınıs Anadolu Lisesi binasına ve Erzurumdaki kız
çocuklarının eğitimine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4609) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/7/2008)
27.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Hınıs Devlet Hastanesinin personel ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4610)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
28.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, İznik Devlet Hastanesindeki cerrah
açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4611) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/7/2008)
29.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, İzmirin şebeke suyundaki arsenik
oranı ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4612) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/7/2008)
30.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, meyve ve sebzedeki
kayıtdışılığa ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4613)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
31.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, TMOnun hububat alımlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4614) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
32.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, vişne üreticilerinin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4615) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
33.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, çiftçilerin desteklenmesine ve arazi
planlamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4616) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/7/2008)
34.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki suni
tohumlama destekleme ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4617)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
35.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki fark
ödemesi desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4618)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
36.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, tarımsal amaçlı kooperatiflerin hayvan
alımı ihalelerini sonuçlandıramamasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4619) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
37.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, bir derneğin faaliyetlerine ve
TCDD ile ilişkilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4620) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/7/2008)
38.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, bazı özelleştirmelere ve karayolu
projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4621) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
39.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, yer altı sularının bilinçli
kullanımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4622) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/7/2008)
40.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Kepsut
İlçesindeki cezaevi inşaatına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4623)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/7/2008)
41.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, hacca götürülecek kasap
ve kasap yardımcılarına ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi
(7/4624) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
42.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, ihraç tarım ürünlerinde yaşanan geri
dönüşlere ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı
soru önergesi (7/4625) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
43.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, Oymapınar ve Gezende HESlerdeki
üretime ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4626) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
44.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, gümrüklerdeki el koyma ve soruşturmalara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/4627)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
45.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, SHÇEKin taraf olduğu davalara ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/4628)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/7/2008)
30
Temmuz 2008 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 137nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, teşvik uygulamaları hakkında söz
isteyen Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, teşvik uygulamalarına
ilişkin gündem dışı konuşması
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilindiği üzere ülkelerin kalkınmasında en önemli faktör
sanayidir. Sanayinin içerisinde en önemli faktörlerden birisi de hepimizin
kabul ettiği bir şey vardır ki o da teşviklerdir.
Ülkeler
kalkınmalarını genel bir yapı üzerine oturttururlar ki o da
şudur: Dengeli bir kalkınma hamlesi gerçekleştirmektir.
Kalkınmada
öncelikli yöreler statüsü 1968 yılında ülkemizde ilk defa
başlatılmış olup o günden bugüne kadar birçok
değişikliğe rağmen henüz netleşmiş bir
kalkınma hamlesi gerçekleştirilememiştir. 1968
yılından 2002 yılına kadar kalkınmada öncelikli
yöreler statüsü tam 17 kez değişime uğramıştır.
Buna bağlı olarak yakın tarihimizde, 1986 yılı ile
1992 yılları arasında kalkınmada öncelikli yöreler statüsü,
birinci derecede 10 il, ikinci derecede 17 il olmak üzere toplam 27 ille
başlatılmış olup bu süre içerisinde, kaynak kullanma
destekleme primi çerçevesi içerisinde burada gerçekleşme oranı
-teşvik uygulamaları içerisinde- yüzde 18 dolayında bir
gerçekleşme sergilenmiştir.
1993-2005
yılları arasında maalesef subjektif bir yaklaşımla 49
il ve 2 ilçeye çıkarılan teşvik uygulamalarındaki kapsam
sulandırılmış olup bu oran yüzde 15lere
düşmüştür.
Değerli
milletvekilleri, asıl önemli olan şudur: İyi tespit ederseniz,
teşhisi iyi koyarsanız tedaviyi de arkasından getirirsiniz.
İşte, 2005 yılından sonra kalkınmada öncelikli
yatırımlar, gerek faiz desteği gerekse bölgesel yardım
programlarıyla birlikte en son çıkarılmış olan 5084
sayılı Yasa çerçevesi içerisinde teşvik uygulamalarında
hızlı bir artış, ivme göstermiştir, bu da rakamlarla
ifade edilmiştir. Bugün yüzde 24lere yakın bir başarı
gerçekleşmiştir.
Bu yeterli midir?
Bu yeterli değildir. Aslında teşviklerimizin veya
desteklerimizin nerede olduğunu bilirsek teşhisimizi ve tedavimizi de
kolaylıkla, rahatça yapabiliriz.
Değerli
milletvekilleri, bugün ülkemizde hemen hemen bütün kurumlarımızda,
bütün müsteşarlıklarımızda,
bakanlıklarımızda uygulanan teşvikler mevcut hâliyle devam
etmektedir. Ama eminim ki biz, bunların birçok yerde nasıl, ne
şekilde kullanılacağını bilemiyoruz. Yetmiş üç
tane ayrı ayrı destek var şu anda. Yani bugün Hükûmetimiz
tarafından gerçekleştirilen ve uygulamaya sokulan teşviklere
baktığınızda aşağı yukarı yetmiş
üç ayrı destek programı var değerli milletvekili
arkadaşlarım. Ha, burada sadece KOSGEBe baktığınızda
orada yirmi dokuz tane ayrı ayrı destek görürsünüz. Bunları
yeterince kullanabiliyor muyuz? Bence bunları yeterince
kullanamıyoruz. Aslında, bunları yeterince
kullandığımızda ülkemizde çok büyük bir açılım ve
büyük bir atılım gerçekleşecektir. Ancak şöyle bir şey
vardır: Bu teşvik uygulamalarının kullanımına
baktığımızda, her zaman, Marmara Bölgesi, hep aslan
payının en büyük pastasını almaktadır, geriye
diğer iller kalmaktadır. Bizim sıkıntımız da
oradadır. Bakın, son beş yıl içerisinde -bu yüzde 24
olayında- gerçekleşen teşvik programları içerisinde
bölgelere baktığımızda, bundan Marmara yüzde 42, İç
Anadolu yüzde 13, Akdeniz yüzde 15, Güneydoğu yüzde 7, Karadeniz yüzde 5,
Doğu Anadolu Bölgesi yüzde 2,9 oranında
faydalanmıştır. Mesele buradadır. Bunun çözümü için AK
PARTİ İktidarımız, Hükûmetimiz tarafından çok
kararlı ve ciddi çalışmalar sergilenmektedir.
Bugün
yürürlüğe girecek olan teşvik uygulamaları,
kanunlarımız her biri
Gerek Hazinemiz gerek Maliye gerek Sanayi
Bakanlığımız gerek Devlet Planlama
Teşkilatımız tarafından yoğun bir şekilde
çalışmalarına devam etmektedir.
En son, bilindiği
gibi, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Devlet Planlama
Teşkilatımız Sayın Başbakan Yardımcımız
Nazım Ekren başkanlığında il il gezip check-up
sistemiyle her ilin alması gereken oranı ve taleplerini yerinde
incelemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Türkmenoğlu, devam edin.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) Geçen, iki hafta önce de ilim Van ilinde çok
geniş katılımlı bir toplantı
gerçekleştirilmiştir. Ben yirmi beş yıldır böyle bir
toplantıya şahit olmadım. Tam 56 tane bürokratımız,
karşıdaki ilgili elli altı sivil toplum kuruluşuyla
görüş alışverişinde bulunmuştur. İşte,
teşvik uygulamalarını yerinde inceleyip ve yerinde teşhisini
koymak budur değerli milletvekili arkadaşlarım. Ben eminim ki bu
teşvik uygulamaları veya bu teşviklerle ilgili
çalışmalar yarın kamuoyuna açıklandığında,
geçmişte yapılan bütün çalışmalarla birlikte, gerçek manada
yerini bulacaktır.
Teşvikler
bizim için elbette önemlidir ama teşvikin dışında da
müteşebbis, girişimci iş adamlarına ihtiyacımız
vardır. Teşvik almadan kalkınan illerimiz de vardır ama ben
eminim ki bu son çalışmalarla, inanıyorum ki, özellikle
Doğu Anadolu Bölgesinde ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, bu demin
açıkladığım pastadan çok daha büyük bir şekilde pay
alma adına büyük bir atılım gerçekleşmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) Ben bu konuda emeği geçen tüm
bakanlarıma, bürokratlarıma bölgem adına sonsuz teşekkür
ediyorum.
Beni dinlediğiniz
için sizlere de teşekkür ediyorum. Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu.
Gündem
dışı ikinci söz, Çukurova tarımının
sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Hulusi Güvele
aittir.
Buyurun
Sayın Güvel. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurova tarımının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çukurovada,
Adanada yaşanan tarımının sorunlarıyla ilgili gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sözlerime
başlamadan önce, geçtiğimiz pazar akşamı İstanbulda
meydana gelen iğrenç terör saldırısında
yaşamını kaybeden yurttaşlarımıza Tanrıdan
rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu ve benzeri
saldırıların amaçlarına ulaşamayacağını
yüce Meclisimizin çatısı altında bir kez daha yinelemek isterim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 ve 2008 yılları
kuraklık nedeniyle büyük sorunların yaşandığı
yıllar olmuştur. Dünyada baş gösteren küresel ısınma
ve mevsimsel sıcaklıkların olağan dışı
gitmesinden en çok etkilenen sektör tarım sektörü olmuştur.
Tarımın bu olumsuzluktan etkilenmesi ise tüm ekonomiyi ve toplum
yaşamını değiştirmiştir. Gıda, bir ciddi
sorun hâline gelmiştir. İnsan yaşamını
sürdürülebilmesi için en stratejik sektörlerden biri olan tarımda
yaşanan sorunlar yalnızca iklimsel nedenlere bağlanamayacak
kadar karışıktır. Siyasi iktidarın bu konudaki tutumu
ve Toprak Mahsulleri Ofisinin hukuki görevlerini yerine getirmemesi sonucu
tarımda yaşanan kriz 2 katına çıkmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, ürünler bazında baktığımızda
yaşanan sıkıntı daha net anlaşılacaktır.
Buğdayda, geçtiğimiz yıla göre ekilen alanda azalma
görülmektedir. Buğdayda ülkemizin sorunları bu boyutlara
gelmişken çözüm konusunda Hükûmetin net olmaması kafaları
karıştırmaktadır. Kendi kendine yeten bir ülkeyken
buğdayda dahi dışa bağımlı olmanın
acısını halkımız çekmektedir.
Değerli
üyeler, tarım konusundaki sorunlar sadece buğdayla da
sınırlı değildir. Bir diğer önemli sorun
mısırdadır. Türkiyenin mısır üretiminin
yaklaşık yüzde 50si Çukurovada, Adanada yapılmaktadır.
Bu, çok ciddi bir rakamdır. Verimli Çukurova topraklarında üretilen
mısır, ithal fonların zamanında açıklanmaması
gibi bir sorunla karşı karşıyadır. Devlet,
piyasayı düzenleyici olarak müdahale edememektedir. Bu durum, ulusal
çıkarlarımızı gözeten bir tarım
politikasının olmamasından kaynaklanmaktadır. Oysa,
Mısır hasadı başlamadan önce yerli üreticiyi korumak için
ithal fonlar açıklansa bu sorun yaşanmayacaktır. Dane
mısırda fark ödemesi adı altında yapılan destekleme
prim ödemeleri kilogram başına 2 yeni kuruşta
kalmıştır. Üretici bu durumda nasıl mısır
üretecektir? Maalesef, bu destekleme rakamlarıyla Çukurova gibi bir
bölgenin olduğu ülkemizde tarımsal olarak dışa
bağımlı olmaya devam edeceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; daha hızlı bir
gelişim için teşvik, destekleme ve kredi sistemlerinin yeniden düzenlenmesi
ya da en azından destekleme rakamlarının, faiz
oranlarının tekrar belirlenmesi gerekmektedir. Bütün bunlar
yapılmadığı için, Adanada bu yıl içler
acısı bir durum yaşanmaktadır. Karpuz, domates, soğan
gibi meyve ve sebzeler tarlada kalmıştır.
Değerli
üyeler, Adana denildiği zaman akla gelen ürünlerden biri de pamuktur, yani
diğer adıyla beyaz altındır. Maalesef, pamuk da kendi
kaderine terk edilmiş durumdadır. Pamuk üreticileri uzun zaman
destekleme prim oranlarının açıklanmasını beklediler,
sonuçta ise büyük bir hayal kırıklığı
yaşadılar. Mazot fiyatı artıyor, gübre fiyatı ve
diğer tüm girdilerin fiyatları artıyor fakat destekleme
aynı oranda kalıyor. Pamuk üretim alanlarının geçen
yıla göre yüzde 50ye yakın daralması beklenmektedir. Pamuk üretimi
azalıyor ancak ülkemizin pamuk ihtiyacı hızla artmaktadır.
Daha dün pamuk üretimiyle tanışan Yunanistandan pamuk ithal
etmekteyiz. Sanki Avrupa Birliği kendi çiftçisini yeterince
desteklemiyormuş gibi, pamuk ithal ederek biz de onları
destekliyoruz. Adanalı, Urfalı çiftçimize reva görülmeyen destek,
ithalat yoluyla yabancı ülke çiftçilerine veriliyor.
Değerli
arkadaşlarım, tarım demek, sanayinin hammaddesi demektir,
yerinde istihdam demektir, bir ülkenin gıda ihtiyacının
karşılanması demektir. Bütün bu niteliklerin gelişebilmesi
için tarımsal sanayinin desteklenmesi gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Güvel, devam edin efendim.
HULUSİ GÜVEL
(Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Hükûmetin
öncelikle Türk çiftçisini ve sanayicisini düşünmesi gerekir. Cargill için
bu Meclisi kaç kez topladık? Hukuku altüst eden Hükûmetin aynı
çabayı kendi çiftçisi için de göstermesi gerekmektedir, bunu
beklemekteyiz. Bu Mecliste Cargill için gösterilen çabalar, asıl, yollarda
pamuk toplamaya giden tarım emekçileri için de gösterilmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde Çukurova gibi
zenginliğimiz varken, tarımda gün geçtikçe dışa
bağımlı hâle geliyoruz, ekonomimiz çöküyor, ne olduğu belli
olmayan gıdaları tüketmek zorunda bırakılıyoruz.
Ülkemizin kurtuluşu için uzakta çözümler aramaya gerek yok; Çukurovaya,
Güneydoğuya, Egeye bakarsanız çözüm yollarını görürsünüz.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Güvel.
Gündem
dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehdi Eker cevap verecek.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce gündem
dışı konuşma yapan Sayın Güvelin Çukurovayla ilgili
olarak, Çukurova tarımının sorunlarıyla ilgili olarak dile
getirdiği hususlarla ilgili bazı bilgiler sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
tabii, Çukurova bölgesi Türkiyede tarımın gerçekte bütün
boyutlarıyla yapıldığı ve çok verimli bir şekilde
tarımsal üretimin gerçekleştiği bölge. Geçen yıl da, bu
yıl da Çukurovada gerek hububat gerekse ekimi yapılan diğer
tarımsal ürünler hamdolsun son derecede yüksek bir rekolteyle
gerçekleşmiştir. 2008 yılında Adana ilimizde, gerçekte,
gerek hububat çok iyi bir netice verdi gerekse şu anda hasadı
beklenmekte olan mısırda, oldukça iyi bir rekolteyle bir hasada
girileceği şeklinde bir beklentimiz var.
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Üretim çok iyi Bakanım. Üretim iyi, para etmiyor ürün.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Para da
ediyor, para da ediyor.
Şu anda
piyasada kalitesine göre buğdaylar 530 ile 570 YTL/ton, arpa 450-500
YTL/ton aralığında işlem görmektedir. Tabii burada,
özellikle makarnalık buğdayları, sert buğdayları, sert
buğdayları bu işin dışında tutuyorum çünkü orada
fiyat oldukça yüksek, bu rakamların çok çok üzerinde.
Birinci ürün
mısır hasadı da ağustos ayının sonuna doğru
başlayacak ve şu ana kadarki gelişmeler oldukça iyi.
Yine,
mısırın işlem aralığı da 440 ila 480 YTL/ton
arasında değişmektedir. Adanada bu sene 1 milyon 250 bin ton
civarında mısır üretimi bekleniyor.
Bizim, tabii,
Çukurova bölgesiyle ilgili olarak özellikle, önümüzdeki dönemde
yapacağımız ithalat politikasının esası şu:
Geçtiğimiz yıl kuraklık sebebiyle arpa üretiminde düşme
olması sebebiyle buğdaya yönelme fazla yani yemlik olarak
buğdaya müracaat ediliyor. Bu nedenle, piyasada artan talebin,
mısır talebinin muhakkak karşılanması gerekiyor.
Türkiye bizim Hükûmetimiz döneminde mısır üretimini 2 milyon tondan
3,8 milyon tona çıkardı ve bu sene, bunun, en az 4 milyon ton
olmasını bekliyoruz. Yani 4 milyon ton bundan beş yıl
öncesine göre yüzde 100lük bir artış demektir. Bu da, yine, bizim
uyguladığımız tarımsal politikalarla verdiğimiz
destekleme ve teşvik politikalarıyla gerçekleşen bir durumdur.
Burada, tabii,
artan mısır talebi gerek yemlik olarak ki daha çok kanatlı
yemlerinde kullanılıyor- gerekse diğer sektörlerde -nişasta
sektöründe ve diğer sektörlerde- kullanılması, giderek yüksek
bir talep oluşması sebebiyle Türkiyede mısır üretimi de
artmaktadır.
Bizim, temmuz
ayı itibarıyla, Temmuz 2008den itibaren ithalat vergisi oranı mısırda
yüzde 50 ve özellikle 1 Ağustos tarihi itibarıyla, yani hasat
sezonuna girişle birlikte biz mısır
satışlarını durduruyoruz. Yani daha önceden, en son
mayıs ayında yaptığımız bir ithalat vardı,
piyasanın ihtiyacını karşılamak bakımından,
140 bin tonluk. Ondan sonra biz satışları durduruyoruz, hasat
döneminde; özellikle, Toprak Mahsulleri Ofisi, mısır
fiyatını olumsuz etkilemesin, üretici aleyhine bir durum
gelişmesin diye de biz satışları durduruyoruz,
satış yapmıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Adanada 2002-2007 döneminde hububat üretiminde yüzde 25
artış meydana geldi. Yani, geçen zaman içerisinde, AK PARTİ
Hükûmeti döneminde Türkiyede tarımsal üretim, özellikle Çukurova
başta olmak üzere birçok bölgemizde arttı. Mersin ilinde -yine
Çukurova bölgesinde- yüzde 64lük bir artış var, Osmaniye ilinde
yüzde 40lık bir artış var, Hatayda yüzde 27lik bir
artış var; dolayısıyla, bu bölgede
baktığımız zaman gerek hububat üretiminde gerekse diğer
ürünlerle ilgili olarak ciddi bir artış olduğunu görüyoruz. Mısırda,
buğdayda, arpada, çavdarda, yulafta, hububat ürünlerinde, bunlarda önemli
artış var.
Pamukla ilgili
olarak da: Yine Adanada 2002-2003 döneminde 195 bin ton üretim varken
2006-2007 döneminde bu 243.500 tona çıkmıştır. Osmaniyede
3.500 tondan 4.500 tona çıkmış; Mersinde 14.500 tondan 27.500
tona, Hatayda 272 bin tondan 280 bin tona bir yükselme var. Türkiye genelinde
de üretim artışı, geçen zaman içerisinde, mısıra
kayışa rağmen, yani 110 bin hektar alanda pamuk yerine
mısır ekilmeye başlanmasına rağmen pamuk üretiminde
kaydedilen verim artışıyla birlikte, pamuk üretiminde yüzde
6lık bir artış meydana gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, burada biz etki değerlendirmesi yaptık
verdiğimiz tarımsal desteklemelerle ilgili. Bizim dönemimizde
başlayan veya geliştirilen tarımsal desteklemelerde,
örneğin 1 birim destek verildiğinde normalde Türkiye
ortalamasında 2,2 katlık bir geri dönüş söz konusu ama bizim
uygulamaya başladığımız sertifikalı tohumluk
desteği projesinde bu 18,5 katlık bir artış geri getiriyor.
Su ürünlerinde 5 kat, hayvan spermasında 10 kat, yem bitkilerinde de 5
katlık bir geriye dönüş söz konusu verdiğimiz 1 birim
desteğe karşı.
Bu sene de, geçen
sene olduğu gibi, biz hububata da, diğer yağlı tohumlara da
prim destekleri ödüyoruz ki bunu da geçtiğimiz günlerde
açıkladık. Hububat için: Buğdayda kilogram başına 5
yeni kuruş, arpada 4 yeni kuruş, çeltikte 10 yeni kuruş. Bir de
bu sene bakliyatı da biz destekleme kapsamına aldık. Bu da ilk
defa olarak gerçekleşen bir durumdur. Gerek nohut gerek mercimek gerek
fasulyede de yine kilogram başına 10 yeni kuruş bir prim
desteği ödüyoruz.
Bunun
dışında, tabii bu sezon da maalesef Türkiyenin bazı
bölgeleri kuraklıktan olumsuz etkilendi. 35 tane ilimizin, 2210 ilçemizin
bundan bir şekilde etkilendiğini yaptığımız
çalışmalarda tespit ettik. Bu çiftçilerimize dönük olarak da toplam
460-470 milyon YTL tutarında bir destek ödememiz söz konusu gerek
buğday gerek arpa gerekse diğer yem bitkileri ve baklagiller
açısından ve bunların borçlarını erteliyoruz.
Türkiye
tarım sektörünün Hükûmetimiz döneminde sağladığı
üretim değeri 2 kattan daha fazla arttı, tarım ürünleri
ihracatı 2,5 kat arttı. Türkiye, eğer pamuk ithal ediyorsa
Türkiyenin tekstil sanayisinin gelişmesinden dolayı Türkiyenin
sulanabilen alanlarının buna yetmemesinden kaynaklanıyor. Biz,
şimdi onu da çözüyoruz. Nasıl çözüyoruz? Örneğin, GAP projesiyle
1 milyon hektar alanın sulamaya açılması 2012 yılı
tarih itibarıyla planlandı, bunun için gerekli kaynak
ayrıldı ve bunun çalışmaları hızla yapılıyor.
Bu 1 milyon hektar alan, daha çok pamuk başta olmak üzere endüstri
bitkilerinde kullanılabilecek üretim alanlarıdır.
Dolayısıyla, Türkiyenin çok uzun süredir sulayabildiği alan
sadece 5-5,5 milyon hektar idi toplamda; biz buna, önümüzdeki 2002
yılı itibarıyla en az 1 milyon hektar ilave alan katkı
sağlıyoruz. Bunun proje çalışmalarını
yaptık, tedbirleri de aldık ve dolayısıyla Türkiye,
gelişen sanayi ihtiyacını gidermek için ihtiyaç duyduğu bu
tür tarımsal ürünleri de bu şekilde alır.
Esasen, Türkiye,
tarihinin hiçbir döneminde, birtakım sanayi ihtiyacı veya
uluslararası standartlar dikkate alındığında,
aslında kendine hiçbir zaman yeterli olmadı. Bu bir efsane idi, bu
şekilde söyleniyordu, kendi kendine yeten Türkiye yedi ülkeden birisi
idi. Hiç kimse hiçbir zaman o diğer -hadi Türkiye bir tanesi diyelim, ama-
altı ülkeden bir tanesini hiç söylemedi. Hangi ülkeymiş o? Ama,
Türkiye giderek tarımda daha verimli bir üretim yapıyor, daha
profesyonel bir tarım yapıyor ve biraz önce söylediğim gibi
21-22 milyar dolar iken tarımsal üretim değeri 2002
yılında, bugün 50 milyar doları aşkın bir
tarımsal üretim değerine sahip. Aynı tarımsal üretim
alanından, aynı alanlardan, aynı tarlalardan, aynı
bahçelerden Türkiye hamdolsun daha fazla üretim gerçekleştiriyor.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Gübre fiyatları tarlaları boş
bıraktı Sayın Bakanım. Boş
Boş
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Gübre
fiyatları da, mazot fiyatları da elbette ki bunlar dünyanın
gerçekleri. Biz onlarla ilgili olarak da destek veriyoruz. Bakın, bizim
Hükûmetimiz döneminde daha önceden hiç olmayan destekler verildi. Bakın,
size söyleyeyim: Bizim Hükûmetimiz döneminde mazota 2 milyar YTL destek
verildi, 967 milyon YTL de gübreye destek verildi. Şimdi, bizim hükûmeti
devraldığımız 2002 yılında bu tür destekler söz
konusu değildi arkadaşlar. 1,8 milyar YTL 2002 yılında Türk
çiftçisine Hükûmetin verdiği toplam destek idi, o günün Hükûmetinin, bugün
5,4 milyar YTL. Kuraklık desteği de veriyoruz ki, o da 500 milyon
YTLye yakın. Dolayısıyla 2008 yılında Türk çiftçisine
vereceğimiz destek 6 milyar YTLyi bulacak yıl sonu itibarıyla.
Şimdi,
bunları söylediğimiz zaman bir, insaf ölçüleriyle
konuşmamız lazım, iki, bir de Türkiye nereden nereye geldi, o
sorunun da cevabını vermemiz lazım. Yani 2002de kaç para
veriliyordu? Onun da cevabını vermemiz lazım. O günden bugüne
dünyadaki artışları dikkate alalım. Türkiyede bu gerçekte
ne kadar yansıdı, ne kadar oldu? Bunların da hesabını
iyi yapalım. Önemli olan burada Türkiyeye, Türkiyede Türk çiftçisine
bizim Hükûmetimiz döneminde 3 kat daha fazla destek verilmiş
olmasıdır ve Türk çiftçisi de bunun
karşılığını çok güzel bir şekilde verdi. O
da Türkiyenin tarımsal üretim değerini 2 kattan daha fazla
artırdı, ihracatını 2,5 kat artırdı. Türk çiftçisi
de çalışıyor, biz de imkânlarımız geliştikçe,
imkânlarımız arttıkça Türk çiftçisinin refah düzeyini de, gelir
düzeyini de daha iyi bir noktaya getirecek şekilde desteklemelerimizi
artıracağız.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakanım, doğrudan gelir desteğinin
ikinci ödemesi yapılmadı!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Bakan.
Gündem
dışı üçüncü söz, son zamanlarda yaşanan çevre ve doğa
felaketleri hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındıra aittir.
Buyurun
Sayın Bayındır. (DTP sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkanım, Bakanıma bir soru
için sisteme girmiştim ama herhâlde görmediniz.
BAŞKAN Yok
efendim, sistemde isminiz yok. Girememişsiniz herhâlde sisteme.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Burada girdi görülüyor.
BAŞKAN
Şu anda girdi Sayın Özdemir. Sorabilirsiniz, biz şey
yapalım da
Buyurun
Sayın Bayındır.
3.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
insanlığın yol açtığı çevre ve doğa
felaketlerine ilişkin gündem dışı konuşması
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsanlığın
yol açtığı doğal felaketlere ilişkin söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, İstanbulda
gerçekleştirilen menfur saldırıyı kınıyor,
hayatını yitirenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Felaketler
insandan bağımsız gelişmiyor. Özellikle orman
yangınlarıyla giderek bir çölleşmeye, termik santrallerle hava
ve toprak ağır metallerle kirletilmeye, barajlarla tarihî ve
doğal zenginlikler su altında bırakılmaya
çalışılıyor. Yani insanlık geçici hırsları
için doğa ve insan katliamına devam ediyor. Oysa doğa,
babamızdan kalan bir miras değil, torunlarımızdan ödünç
bize.
Yine, insanlar
ölür, eserleri kalır. İnsanlığın ortak mirası
olan tarihî eserler insanlık tarihinin belgelenmesi ve tarihe
ışık tutmasını sağlamaktadır. Peki, tarihî
eserlerin yok olmasını sağlamak katliam değil midir, insanlığa
ihanet değil midir? Sayın Başbakan Diyarbakırda
yaptığı bir konuşmada Hasankeyfi yok edecek kadar vatana
ihanet içinde değilim. diyordu. Peki, sürdürülen projeyle Hasankeyf sular
altında kalacak. Başbakan bu durumda acaba ne kadar ihanet içinde
diye sormak istiyorum.
Yine, son
yılda, yani 2008 yılında diğer geçmiş yedi yıla
göre orman yangınlarında büyük bir yükseliş var. Haziran-temmuz
ayları içinde bölgede yirmi iki yerleşim yerinde, dağda orman
yangınları çıktı ve binlerce hektar orman yok oldu. Bununla
birlikte, doğal doku, canlılar yok olmayla yüz yüze kaldı.
Peki, bu çifte
standart niye? Kaç kişinin haberi var? Muşta, Bingölde, Tuncelide,
Diyarbakırda, Şırnakta ve -sayamayacağım, şu
anda zamanım yetmeyecek- pek çok yerde çıkan yangınlara
ilişkin kaç kişinin haberi var? Sayın Bakan bu yangınlara
ilişkin ne kadar bir soruşturma içinde oldu, kaç kişi
hakkında soruşturma açtı ve bu soruşturmanın takibini
ne kadar yapabildi? Başbakan ve Sayın Bakan birlikte ormanı
teşvik için çaba içindeler, orman dikmeye çalışıyorlar. Siz
bir yerde orman dikmeye çalışırken, diğer yerde
yakılan, insan eliyle yakılan ormanlar karşısında
neden sessiz kalıyorsunuz? Bu çifte standart niye? Ülkenin doğusu
cayır cayır yanarken, ormanlar alev alev yanarken ve doğa
katliamı yaşanırken bu sessizlik niye? Kürtler
yaşadığı için mi? Kürtler haklarını istediği
için mi burada bu çifte standardı sergiliyorsunuz, bu sessizliği
yürütüyorsunuz ve onay veriyorsunuz?
En basit bir
örnek vermek istiyorum: Egede, İzmirin Menderes ilçesinde bir orman yangınında
600 insan seferber edildi ve bir o kadar diğer imkânlar seferber edildi ki
orman yangınları söndürülebilsin. Peki, Şırnakta,
Bagokta, Cudide, Gabarda, bırakın müdahale etmeyi, insanlar orman
yangınlarına müdahale etmeye çalışırken bile bu orman
yangınlarının söndürülmesine müdahale edildi. Bir yandan
söndürmek için kendin müdahale edeceksin, öte yandan vatandaşın gözü
önünde emeği, değeri, coğrafyası, her şeyi yok
edilmeye çalışılırken o yangını seyrederek ikinci
bir işkence yaşatmaya çalışıyorsunuz.
Bu
yaklaşım, güvenlik gerekçesiyle orman yangını, Kürt
yangınını söndüremeyecek, Kürt sorununu çözemeyecektir. Buradan
medet ummak, insanlığa, geçmişe ve geleceğe ihanettir bana
göre çünkü dediğim gibi, doğa, babamızdan miras kalan bir
şey değil, gelecekten emanet aldığımız bir
eserdir.
Bu anlamda, bir
yandan güvenlik barajları kurarak, bir yandan ormanları yakarak, bir
yandan tarihî eserler sular altında bırakılarak bir
kuraklığa, çölleşmeye, yoksulluğa, katliama yol açarak
Türkiyeyi müreffeh bir ülke hâline getiremezsiniz, Kürt sorununu çözemezsiniz,
insan haklarını da bu tür ülkede köklü bir hâle getiremezsiniz.
Bu nedenle, bu
kürsüden bir kez daha çığlık atıyoruz ve sesleniyoruz:
İki gün önce Cizrede bir miting yapıldı
Ormanlarımızı Yakmayın diye. İnsanlar
çıktılar, Gabarın eteklerinde, ellerinde su testileri, su
götürüp sembolik olarak söndürmeye çalıştılar
ormanlarını. Bu katliamlara artık dur demek lazım. Kürt
sorununun çözümü demokratik, barışçıl yöntemlerle ancak
mümkündür. Diğer türlü, bir yandan, insanları savaşla yok
edemezsiniz, doğayı tahrip ederek de bütün insanlığı
yok edersiniz. Yani geçici hırslarla, geçici tedbirlerle ya da bugüne
kadar denenmiş ve hiçbir sonuç alınmamış tedbirlerle siz
bir coğrafyada bir halkı yok edemezsiniz, Kürt sorununu çözemezsiniz
diyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sözlerinizi tamamlayın.
Buyurun.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Teşekkür ederim.
Bu
ayrımcılığa, bu çifte standarda, bu bölücülüğe ben
artık dur diyorum halkım adına. Bu nedenle diyoruz ki:
Türkiyenin artık çeteleri üreten, yoksulluğu üreten,
doğayı katleden zihniyetten hızla arınması gerekiyor
ve insan haklarına dayalı, toplumda kardeş köprüsü kurarak, haklarını
tanıyarak herkesin, eşit, özgür, bireylerin özgürce
yaşadığı, halkların kendi haklarını özgürce
kullandığı ve toplumu giderek demokratikleştirerek ekonomik
kalkınmanın sağlanacağı bir Türkiye için el ele
verelim. Bunun için, geç olmadan, daha fazla fitne fesat girmeden, daha fazla
çeteleşmeler olmadan, daha fazla provokasyon olmadan, gelin hep birlikte
ormanı yakmayalım, doğayı
çoraklaştırmayalım, kuraklığa, felakete yol
açmayalım, insanlar ölmesin, barış ve demokrasi gelsin diyorum.
Hepinize
saygılar. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayındır.
Sayın
Özdemir, sisteme girmiştiniz.
Buyurun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakanımız henüz salonu terk etmeden
bir soru sormak istiyorum kendilerine.
Sayın
Bakanı dinledik yani belki Çukurovada bol bir hasat mevsimi söz konusu
ancak Türkiyede şöyle bir garabet var: Bir tarafta, hasadın bol
olduğu yerde insanlar ürettiklerini kaça, kime satacaklarını
bilmiyorlar, geleceğe yönelik endişeleri var, diğer taraftan
BAŞKAN
Sayın Özdemir
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sorumu soruyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Soru sorma şeyi yok, açıklama isteyebilirsiniz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Açıklama istiyorum Sayın Bakanımdan.
Sayın
Bakanım, Sivasın Gemerek ve Hafik ilçelerinde yüzde 35, yüzde
40ın üzerinde kuraklıktan dolayı bir hasar tespiti yapılmış
vaziyette. Bu konuda ilçe hasar tespit komisyonu raporları var. Geçen
hafta bu iki ilçemizden Ziraat Odası Başkanı, temsilcileri
geldiler. Ancak hazırlanan, otuz beş ili kapsayan kararnamede bu iki
ilçemiz yoktur. Bir daha kararname düzenlenmesi düşünülüyor mu? Bu durumda
olan başka ilçelerimiz var Türkiye genelinde. Bu kararnamede yer almayan
ilçelere gelecekte hazırlanacak kararnamede yer vermeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; saygılar
sunuyorum.
35 il ve 210 ilçe
itibarıyla kuraklıkla ilgili bir kararname biz hazırladık,
yayınladık. Bu arada tabii, bazı ilçelerimizden, bazı
köylerimizden itirazlar oldu. Bu, Gemerekte bizim milletvekillerimiz
tarafından bize iletildi geçen hafta. O, Yozgat ve Edirne gibi birkaç il
daha var, onlarla ilgili olarak da biz bir ek çalışma yapıyoruz.
Dolayısıyla, bizim amacımız belirli bir düzeyin üzerinde
eğer kuraklıktan hasar görmüşse, onların hepsini biz kapsam
içerisine alıyoruz, bunu öncelikle söyleyeyim, bu konuda herhangi bir
endişe olmasın, onu gerçekleştiriyoruz.
Tabii, bu dönem
üretimle, hasatla ilgili olarak da aslında Toprak Mahsulleri Ofisine bir
talep gelmediği için biz alım yapmadık. Talebin olduğu her
yerde biz alım yapmaya hazırdık ve hazırız, onu da bu
arada bir cümleyle söyleyeyim. Çünkü piyasa fiyatları gerçekte
Normalde
maliyetler, kâr vesaire dikkate alındığında piyasanın
talebi var bu ürünlere. Toprak Mahsulleri Ofisinin alımına pek
ihtiyaç hissedilmediği için biz almadık, yoksa her türlü tedbirimizi
almıştık, alabilecek durumdaydık. Fiyatlar da yüksek.
Yüksek olduğu için de hazineyi ayrıca
Çünkü Toprak Mahsulleri Ofisi
bir ürünü aldığı zaman ne kadar iyi şartlarda alırsa
alsın mutlaka bunun bir stok maliyeti vardır, çünkü personel
istihdamı olacak, depo alacak vesaire. Hazineyi, milleti boşu
boşuna bir maliyetle karşı karşıya getirmenin bir
anlamı yok. İhtiyaç olduğunda, ihtiyaç hissedildiğinde de
biz muhakkak surette çiftçi lehine orada müdahale yapıyoruz, bundan önce
yaptığımız gibi.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın Dibek,
İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre bir talebiniz var. Kısa
bir açıklama yapmak istiyorsunuz herhâlde.
Buyurun
Sayın Dibek.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklarelinin Kavakdere ve
Babaeski ilçelerinde meydana gelen dolu afeti nedeniyle çiftçilerin
mağduriyetine ve alınması gereken önlemlere ilişkin
açıklaması
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tarım
Bakanımız buradayken, aslında benim de açıklamalarım
kendisiyle ilgili, onu ilgilendiriyor. Kırklarelinde geçen hafta 23
Temmuz Çarşamba günü akşamüzeri ani bir dolu
yağışı oldu belli bir bölgede. O bölgedeki köylerimiz çok
ciddi hasar gördüler Sayın Başkanım. Bu hasar nedeniyle de
artık hasat aşamasına gelmiş olan mahsullerinin bir
kısmı yüzde 100 diyebileceğimiz bir oranda telef oldu, özellikle
karpuz ve kabak mahsulleri. Kırklarelindeki Kavakdere ve Babaeski
ilçelerimize bağlı Erikleryurdu köylerinde Tarım İl
Müdürlüğü de bu hasar tespitlerini yaptı. Tabii ben bölgedeydim,
yerinde de o hasarı gördüm. Vatandaşın talebi, hasarlarının
karşılanması. Bu ciddi boyutta olan hasarlarının
karşılanmasını talep ediyorlar Bakanlıktan. Eğer
bu hasar karşılanmayacak durumdaysa da mutlaka borçların
ertelenmesi yönünde bir destekleme talepleri var.
Ben Sayın
Bakanıma bu konuyu iletmek istiyorum ama kendisi sanıyorum
dinleyemedi olayı.
Sayın
Bakanım, kusura bakmayın, görüşüyordunuz. Kırklarelinde
geçen hafta bir dolu yağdı. Belki sizin bilginiz vardır,
Tarım İl Müdürlüğü gerekli hasar tespitlerini yaptı. Belli
bölgelerde yüzde 100 hasar var, mahsulün tamamı telef oldu. Ben olay
yerindeydim, fotoğrafları çektik. İnsanlar inanın
perişan hâlde, çünkü toplama aşamasındayken mahsulleri telef
olmuş. Çok zor durumdalar. Destekleme ya da hasarlarının
karşılanmasını talep ediyorlar. Sayın
Bakanlığımızın bu konuda duyarlı
olmasını talep ediyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dibek.
Sayın
Işık ve Sayın Özçelik, sisteme girmişsiniz. Böyle bir
usulümüz yok, yani soru sorma şeyimiz yok. Açıklama istediği
için ben Sayın Dibeke söz verdim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ben de açıklama yapmak için söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Söz veremeyeceğim efendim, söz
veremeyeceğim
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kısa bir açıklama yapacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır efendim, böyle bir soru sorma sistemi yok.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Yoksa niye uyguladınız Sayın Başkan?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, tabii Sayın Bakana da hangi
sıfatla söz verdiniz bilemiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bakan cevap vermek isteseydi haber verirdi efendim.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Yoksa niye söz verdiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
PARTİ Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu, 30.7.2008 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19 uncu
maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Sadullah
Ergin
Hatay
Milletvekili
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 165 ve 163 üncü sıralarında yer alan 277 ve
276 sıra sayılı kanun tekliflerinin bu kısmın 2 ve 8
inci sıralarına alınması ve diğer kanun tasarı ve
tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneri üzerinde 2 aleyhte, 2 lehte sayın milletvekiline söz vereceğim.
Evet, lehte ilk
söz Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynaka ait.
Buyurun
Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; partimizin grup önerisinin lehine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında grup
önerimiz, sırada bulunan iki teklif ve tasarının
sıralarının öne alınması içindir. Bunlardan bir
tanesi, Kocaeli Milletvekilimiz Eyüp Ayar ve Konya Milletvekilimiz Hasan
Angının Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 165inci sıradan 2nci
sıraya alınmasına ilişkindir. Bu teklifle, daha önce Büyük
Millet Meclisinin Genel Kurulunda görüşülen ve kanunlaşan, ikinci el
araç satışlarının bundan böyle, 1 Ağustos tarihi
itibarıyla noterlerde değil, trafik tescil ve şube
müdürlüklerince yapılmasına ilişkin kanuni düzenlemeye aittir.
Bildiğiniz
gibi, 1 Ağustostan itibaren mevcut yasaya göre bunların trafik
şube müdürlüklerince yapılması gerekmekteydi ancak ülkemizin
birçok kısmında altyapı hazırlığı gerekmekte
olduğundan bunun 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren
başlatılması öngörülmektedir.
Ön sıraya
alınmasını teklif ettiğimiz, 8inci sıraya
alınmasını teklif ettiğimiz diğer kanun teklifi ise,
Bursa Milletvekilimiz Mehmet Tunçaka aittir ve bu teklifle, 3533
sayılı Kanuna bir madde eklenmektedir. Bu madde çerçevesinde kamu
kurum ve kuruluşları arasında ortaya çıkan para
borçlarına ilişkin uyuşmazlıklarda ihtiyati tedbir,
ihtiyati haciz veya haciz kararı verilmesi ve para borcuna ilişkin
alacağı karşılayacak miktarda bir teminatın borçlu
idare tarafından gösterilmesi hâlinde borçlunun her türlü mal ve
hakları üzerinde ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve hacizlerin
kaldırılması ve böylece kamu hizmetlerinin aksamadan yürümesi
amaçlanmaktadır.
Bu arada
şunu da Genel Kurula arz etmek istiyorum: Yine Meclis Genel Kurulumuzda
bütün partilerin oylarıyla kabul edilen bir yasal düzenleme BAĞ-KUR
ve sigorta prim borçlarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin idi ve bunun da
başvuru süresi bu ay sonu itibarıyla sona ermekteydi. Prim
borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin başvuru süresinin yirmi gün daha uzatılmasına
ilişkin Mecliste grubu bulunan bütün partilerimizin gruplarının
ortak tavsiye kararıyla başvuru süresinin yirmi gün
uzatılması ve bu teklifin kırk sekiz saat geçmeden komisyonda
görüşülmesi teklif edilmiştir. Bundan yararlanan birçok prim borçlusu
hepimiz hafta sonu Anadoludayız- memnuniyetlerini ifade etmişlerdi.
Tahmin ediyorum ki komisyonumuzdan da olumlu şekilde geçer ve Meclis
tatile girmeden inşallah prim borçlarına başvuru süresini yirmi
gün daha uzatırız.
Bu vesileyle AK
PARTİ Grubu önerimizin lehine söz aldım. Dediğim gibi, iki
teklifin sırasının öne alınması amaçlanmaktadır,
biraz da zorunluluktan kaynaklanmaktadır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaynak.
Önerinin
aleyhinde Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Sayın
Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin mutabık olduğu bir genel hükmü, genel
durumu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Türkiye kurallar ve
kurumlar ülkesidir, Türkiye bir hukuk devletidir. Bu özelliği kazanmak
gerçekten çok önemli, çok değerli. Cumhuriyetimizin mucizesi budur.
Türkiyede kanunlar vardır, bu kanunları uygulayan kurumlar
vardır. Devlet olma özelliğimiz, büyük devlet olma niteliğimiz
bu kuralların ve bu kurumların sürekliliğinden kaynaklanmaktadır.
Eğer siz kuralları ikide bir değiştirirseniz,
kurumların içiyle ikide bir oynarsanız artık
tartışılır duruma gelirsiniz. Bunun Türkiye Büyük Millet
Meclisine yansıması maalesef, işte, Genel Kurulun gündemini
belirleme işlevi olan Danışma Kurulu kararlarında ortaya
çıkıyor.
Ben, tabii, her
defasında ifade ediyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin
komisyonlarının ve Genel Kurulun çalışma gündemini
hükûmetin belirlediği öncelikler belirler, böyle olmalıdır. Ülke
yönetiminden millet adına yetkili ve sorumlu hükûmettir. Hükûmet bu
görevini yerine getirirken kendi belirlediği önceliklere göre
kanunları hazırlar ve Genel Kuruldan, komisyonlardan
görüşülmesini ister. Bu onun çok tabii hakkıdır, buna hiç
itirazımız yok. Ama bu kadar çok değişken, sürekliliği
olmayan bir program bana göre fayda getirmez veya en azından ehliyeti,
etkinliği ve güvenilirliği üzerine gölge düşer. Bugün
çarşamba, alıştık, biliyoruz ki her salı günü Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu o haftanın gündemini belirler, programlar.
Hatta bazen iki haftalık Danışma Kurulu önerisi geliyor, itiraz
ediyoruz çünkü bir hafta sonraki yetkili, görevli
arkadaşlarımızın inisiyatifini bu hafta kullanmayalım
diye haftalık yapmaya çalışıyoruz ve salı günü Meclis
Genel Kurulu, Hükûmetin öncelikleri doğrultusunda kanunların
sıralamasını yapıyor, bazen temel kanun kararı
alıyor ve bunları görüşüyoruz. Ama bugün çarşamba, AKP
Grubu bir önergeyle Danışma Kurulunu toplantıya davet etti ve
bir teklifle geldi. Teklifin içeriği sizlerin de önünde vardır,
kanunların sıralamasını değiştiriyor. Buna itiraz
etmiyoruz. Tabii ki, anlaşılıyor ki, Hükûmetin talebi bu yönde.
Tabii, bizi izleyen halkımızın bilgilenmesi yönünde söyleyeyim:
Daha önce yapılan değişikliklerde yapılan
yanlışlıkları düzeltmeyle ilgili bir kanuna bugün öncelik
veriyoruz veya Anayasa Mahkemesinin iptali doğrultusunda koyduğu
süreye yaklaşıldığı için bazı kanunlara mecburen
öncelik veriliyor.
Değerli
milletvekilleri, bunları bir tenkit için söylemiyorum, bir tespit için
söylüyorum. Bu işi daha güzel yapabiliriz, daha dingin yapabiliriz. Bu
işler nerede hazırlanıyorsa oralarda gereken tedbirler
alınarak, bu işler böyle ikide bir konuşulmaya -bakın,
yarım saat zaman kaybedeceğiz- tartışılmaya imkân,
zaman, zemin oluşturmayacak şekilde düzenlenebilir. Ben temennimi
ifade etmek için söylüyorum:
Değerli
milletvekilleri, özelikle iktidar partisinin değerli milletvekilleri;
grubunuzun yönlendirmesi veya kararı doğrultusunda emek sarf
ediyorsunuz ama sizin emeğinize de saygı gösterilmesi gerektiği
kanaatindeyim. Şimdi, bakın, çok önemli bir kanun geldi -burada
sayın bakanlarım da var, bakanlara da arz ediyorum- geçen hafta: Kamu
Mali Yönetimi ve Denetimi Kanunu, 1050 sayılı seksen yıllık
Muhasebe-i Umumiye Kanununun yeni şekli, 5018. Bu Kanunda birtakım
değişiklikler yapılması gerekiyor. Eyvallah, yapılsın,
zaman, zemin bunu gerektiriyor. Hükûmetin takdiri böyledir, eyvallah,
yapılacak ama bir hususu size
söyleyeyim yani emeğinize yeterince, gerekli saygının
gösterilmediğini ifade açısından söylüyorum: Bu Kanun Hükûmet
tasarısı olarak, 15 madde olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda bu kanun 49
maddeye çıktı arkadaşlar. Komisyonda alt komisyon kuruldu, alt
komisyonda 19 önerge verdi Hükûmet partisi, AKP; üst komisyonda 20 önerge verdi.
Kanun Genel Kurula geldi, bu defa da burada 8 önerge verdiler.
Değerli
arkadaşlar, yasama önemli, çok ciddi bir hadise. Yani kanun kuruyoruz
burada, ülke yönetimiyle ilgili kural koyuyoruz burada. Kendi koyduğumuz
kuralı böyle yazboz tahtasına çevirerek, hazırlık yapmadan,
bu acelecilikle
Bence doğru yapmıyoruz.
Şimdi,
sorumluluğu da duyduğum için söylüyorum, buranın
yanlışını millete anlatmanın çok da hak
olmadığını söylüyorum, ama bir kelime düzeltmek için bugün
bir kanun tasarısı görüşeceğiz, bir kelime. Eğer
gereken ihtimam gösterilmiş olsaydı, o gün o yanlışlık
yapılmazdı. Bir kelimede iki harf değiştirmek için, bugün
burada bir kanun tasarısı görüşeceğiz.
Bu sebeple, biz,
bu konuda biraz daha dikkatli olunması, emeğe saygı
gösterilmesi, bu Genel Kurulun mesaisine saygı gösterilmesi
anlamında, sayın iktidar partisinin getirdiği bu
Danışma Kurulu önerisine
katılmadığımızı ifade ettik. Onun için, grup
önerisi getirdiler. Grup önerisinde de aleyhinde bu sebeple söz alıyorum.
Özellikle grup yönetiminin, özellikle bu kanunların
hazırlandığı devlet birimlerinin, Başbakanlık
birimlerinin bu hassasiyeti gözeterek, buraya tekrar değiştirilmek
mecburiyeti duyulmayacak kanun tasarıları getirmelerini istirham
ederek muhalefet şerhimi ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Önerinin lehinde,
Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.
Sayın
Aydın, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma
Kurulu bugün itibarıyla toplanmış, ancak siyasi parti
grupları arasında bir uzlaşma
sağlanamadığından, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 19uncu maddesi uyarınca grubumuz olarak bir öneri
getirmiş bulunduk. Bizler bugüne kadar ülkemizin menfaatine olan,
milletimizin menfaatine olan her kanunu ivedilikle görüşme için ciddi
çabalar sarf ettik, gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda aynı
hassasiyeti gösteriyoruz.
Yine, bugün de
özellikle 276 sıra sayılı Teklif -ki gündeme
alınmasını arzu ettiğimiz teklif- geçtiğimiz günlerde
Adalet Komisyonunda görüşmüş olduğumuz bir teklif ve bu teklif,
orada CHPlisi de, MHPlisi de birlikte ortak bir önergeyle üzerinde
uzlaştığımız ve hatta komisyondan da -sevinerek
söyleyeyim, övünerek söyleyeyim- oy birliğiyle çıkartmış
olduğumuz bir kanun teklifi idi ve acil olmasını
düşündüğümüz, söylediğimiz, oradaki diğer siyasi partilere
mensup olan arkadaşlarımızın da buna katıldığı,
aciliyetine ve ihtiyacına binaen oy birliğiyle komisyondan
çıkarılmış olan bir teklif idi.
Bu teklif de
özellikle değerli arkadaşlar, kamu kurum ve
kuruluşlarının kendi aralarındaki para borçlarına
ilişkin bir teklif ve bu teklifte bu para borçlarının teminat
karşılığı kurumların ihtiyati haciz, haciz,
tedbir kıskacından kurtarılması ve bu manada da kamu
hizmetlerinde sürdürülebilirliğin sağlanması
amaçlanmıştır. Kamu hizmetlerinin aksamaması, kamu
yararı açısından böyle bir gereksinim olduğu ifade
edilmişti ve bu ifadeye de, bu teklife de bütün siyasi partiler
katılmıştı ve bu manada da oy birliğiyle komisyondan
çıkarılmış olan bu teklifin Genel Kurul gündemimize gelerek
burada da kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetlerine devam
etmesi, aksamaya neden olmadan devam etmesi sağlanmış
olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer kanun teklifi, yine
arkadaşlarımızın vermiş olduğu bir teklif ve bu
teklifte de ikinci el araç satış sözleşmeleri, malumunuz,
noterlerce yapılıyordu daha önceden. Ancak Genel Kurulda
çıkartılan kanunla, bu, trafik tescil şube müdürlüklerine
devredildi. Yalnız değerli arkadaşlar, birtakım
hazırlık dönemi gerekiyor, altyapısının
hazırlanması gerekiyor ve bunun için de bir süre gerekiyordu. Bu süre
de 1/10/2009a kadar uzatılmasını öngören bir teklif.
Bu iki teklif de
hem halkımızın beklemiş olduğu hem de özellikle kamu
kurum ve
kuruluşlarında hizmetlerin sürdürülebilmesi açısından
gerekli olan teklif. Eğer bizler burada zaman zaman kanunları
değiştirmesek, o zaman
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi nedir?
Yasama yapmak, kanun yapmaktır ve biz de bu süreçte, bu yaz sıcağında
da hep beraber -Allah razı olsun- iktidarıyla muhalefetiyle herkes
burada bu kanunları, ülkemizin faydasına, milletimizin menfaatine
olacak bu kanunları çıkartmak için gayret ediyor.
Ben bu
gayretlerinden dolayı bütün herkese, siyasi parti gruplarının
tamamına teşekkür ediyorum. Önergenin lehinde oy
kullanacağınız düşüncesiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aydın.
Önergenin
aleyhinde Karaman Milletvekili Hasan Çalış.
Sayın
Çalış, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; sözlerime
başlarken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün de artık bu yasama dönemi boyunca
alışkanlık hâline gelen, bizlerin de neredeyse artık
yadsımaz hâle geldiğimiz bir grup önerisini görüşüyoruz ve bunu
artık yadırgadığımız için, bunun olağan bir
işlem hâline, olağan bir olay hâline gelmesini
yadırgadığımız için, âdeta İç Tüzükün istisna
bir kuralının kural hâline getirilmesini yadırgadığımız
için aleyhte söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, malumunuz olduğu gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin en
önemli görevleri -nedir- yasa yapmaktır, denetim yapmaktır. Fakat
bunları yapmak için de milletvekilinin kendisine çalışacak bir
zaman bulması gerekiyor. Önümüze hafta başında Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışma gündemini alıyoruz. Buradaki kanun
tasarılarının, kanun tekliflerinin sırasına
bakıyoruz. Bir hafta içerisinde, iki hafta içerisinde önümüze gelebilecek
tekliflere, tasarılara göre bir hazırlık yapıyoruz veya
önümüze, günün, önümüzdeki günün gündemi geliyor. Bu gündemi alıyoruz
önümüze, buna göre bir hazırlık yapıyoruz, çalışma
yapıyoruz, arşiv çalışması yapıyoruz, kendimizi
psikolojik olarak hazırlıyoruz, böyle bir çalışma ortamına
kendimizi hazırlamış olarak Genel Kurula geliyoruz. Maalesef
neyle karşılıyoruz? Bir grup önerisiyle
karşılaşıyoruz. Nedir grup önerisi? Pardon, biz iki gün
sonrayı, bir gün sonrayı görememişiz, bizim
programımız bu değilmiş, programımızın
şu olması lazımmış, biz bunu
değiştireceğiz, kusura bakmayın; yeterli oy
çoğunluğumuz da var. Yani isterseniz destek olun, isterseniz destek
olmayın anlamına gelecek bir tavır sergileniyor.
Kıymetli
arkadaşlarım, bakınız, Türkiye gerçekten olağanüstü
bir dönemden geçiyor, Türkiye bugün olağanüstü şartlar
yaşıyor. Bugün, bu Meclis, arkasında 340 milletvekili
desteğine rağmen sıkıntı yaşayan bir Hükûmeti,
kendisini temsilde, işlerini görmekte maalesef sıkıntı
yaşayan bir Türkiye gündemini yaşıyor. Niye yaşıyor?
Bunu sorgulamamız lazım değerli arkadaşlar. Bir
milletvekili olarak bunda hepimizin bir sorumluluğu vardır.
Kullanmadığımız yetkilerimiz için,
savunmadığımız haklarımız için ileride mesul
olacağız değerli arkadaşlar. Bunu hatırlatmayı
önemli bir vicdan borcu buluyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten bu dönem, uzlaşmaya her zaman olduğundan
daha fazla ihtiyacımız var. Bunu neresi sağlayacak? Burası
sağlayacak değerli arkadaşlar. Ama maalesef bir yıldır
gördüğümüz tablo nedir? Çalışacağımız gündemde
bile uzlaşacak bir ortamı sağlayamıyoruz. Burada birinci
görev kimindir? Birinci görev Hükûmetindir, birinci görev Hükûmetin mensup
olduğu partinindir, parti yöneticilerinin değerli arkadaşlar.
Yani siz öncelikle haftalık danışma kurullarını
oluştururken bir uzlaşma zemini sağlayamazsanız, ondan
sonra da kamuoyunun önüne çıkıp Türkiye'nin uzlaşmaya
ihtiyacı var, Türkiyeyi kavgalardan uzak tutalım
Buna
vatandaşımız güler, buna aklıselim olan herkes güler
değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten bu dönemde benim üzüldüğüm durum şudur:
Genel Kurulumuzun, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin,
komisyonlarımızın düştüğü pozisyon iyi değildir,
maalesef iyi değildir. Nedir düştüğümüz durum? Komisyonumuza bir
kanun teklifi geliyor, bir tasarı geliyor. Efendim, hemen bir kulis faaliyeti
başlıyor, Çok acil geçirmemiz lazım
Âdeta komisyonlarda
tartışılmasından, komisyonlarda yasalara milletvekilinin
katkı sağlamasından, katkı vermesinden bir
rahatsızlık var. Âdeta değerli bürokratların yazıp
geldiği metinlere milletvekillerinin, asıl görevi yasama olan
milletvekillerinin katkı sağlamasını önlemeye yönelik bir
faaliyet görüyoruz. Bazen öyle oluyor ki Hemen, çok acil çıkarmamız
lazım. denen teklifler, tasarılar aylarca bekleyebiliyor.
Sıraya giriyor, sıra değiştirilebiliyor.
Hasılı
değerli arkadaşlar, bazen öyle oluyor ki bir teklif geliyor. Bu
teklif nedir? On beş maddedir, Ya pardon bu gözümüzden kaçmış,
buna önergelerle şu kadar madde daha eklememiz lazım, ya pardon bunu
temel kanun yapmamız gerekiyormuş
Ya değerli arkadaşlarım,
sizler bizler burada ne için varız? Yasama için varız. Bunları
ciddi olarak yapmamız gerekiyor, ciddi olarak emek vermemiz gerekiyor.
Çünkü yarın vatandaş, aksayan, problem olan hususlarda bir sorumlu
ararken sağda solda aramıyor, sizlerde arayacak, bizlerde arayacak
değerli arkadaşlar, bunun için söylüyorum. Maalesef komisyonlardan
geçip Genel Kurula geliyor. Bakıyoruz, burada da zaten sağ olsun
arkadaşlarımızın bir kısmı kulisten idare
ediyorlar, ancak parmaklarıyla katkı sağlıyorlar.
İçeride bulunan diğer arkadaşlarımızın da
katkısına ihtiyaç olmadığını görüyoruz. Ben
şahsen bir milletvekili olarak bu düştüğüm pozisyondan,
arkadaşlarımın düşürüldüğü pozisyondan, milletvekili
olarak birbirinden değerli gördüğüm bu çatı altında bulunan
insanların düştüğü pozisyondan üzülüyorum değerli
arkadaşlar. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir diğer önemli husus nedir? Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetim yapması lazım. Ne yapıyoruz? Bu denetimi
salı günü yapıyor muyuz? Yapmıyoruz. Çarşamba günü
yapıyor muyuz? Yapmıyoruz. İşte bu getirme
alışkanlığı edindiğiniz grup önerileriyle
maalesef bunu da baypas ediyorsunuz. Bir milletvekili olarak, bir muhalefet
milletvekili olarak vatandaşımızın taleplerini,
bölgelerimizin sıkıntılarını soru önergeleriyle
gündeme getiriyoruz. Soru önergelerimize aylarca cevap verilmiyor. Cevap
veriliyor, Sayın Bakan bir memuruna bir metin hazırlatıyor,
metni bize gönderiyor, üzerine de bir not düşüyor: Sayın
milletvekili, bu sözlü soru önergenizi yazılı olarak kabul
ediyorsanız lütfen bir dilekçe verin.
Sayın Bakan,
bir milletvekili olarak önergeyi hazırlarken biz görevimizin ne
olduğunu biliyoruz, yetkimizin ne olduğunu da biliyoruz, bunu bize
hatırlatmanız gerekmiyor. Bu abes bir durumdur. Eğer
yazılı önerge verilecekse bir milletvekili bu önergeyi zaten
başta yazılı verir.
Bir diğer
husus: Sağ olsun arkadaşlarımız, geliyorlar, buralara
çıkıyorlar, sözlü sorularımıza cevap verir gibi
yapıyorlar, maalesef, maalesef cevap verir gibi yapıyorlar. Bu sadece
sizleri bizleri rahatsız etmiyor, bizlerin vicdanını
sızlatmıyor sadece, bizleri izleyen 70 milyonun da
vicdanını sızlatıyor değerli arkadaşlarım.
Lütfen
Lütfen
Burada bazı şeyleri iktidar-muhalefet
anlayışının ötesinde, milletin meselesi olarak görmenin yolunu
bulmamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, ancak, bu yıl içinde gördüğümüz, şu anda
da görmekte olduğumuz durum, maalesef, İç Tüzükün istisna bir
durumunu kaide hâline getirme gayretinden başka bir şey
değildir. Eğer böyle olacaksa sayın iktidar partisi, İç
Tüzükü kaldıralım kardeşim. İç Tüzük yerine bu iş
grup önerileriyle yapılır, çalışmayı biz buna göre
düzenleriz deyin, hiç olmazsa biz de ne yapacağımızı
bilelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, sözlerimi bitirirken bir cümle
söyleyeceğim. Sayın Tarım Bakanımız, sağ olsun,
biraz önce açıklamalar yaptı. Türkiye'de yaşayan bir insan
olmasam üzülmeyeceğim, maalesef üzüldüm. Niye üzüldüm? Sayın
Bakanımın Türkiye'deki tarımın durumunu bilmemesi mümkün
değil. Çukurovaya, Antalya Ovasına, Egeye gittiyse Türkiye'de
pamuğun ne durumda olduğunu bilir. Bugün benim çiftçim bana diyor ki:
Eskiden Toprak Mahsulleri Ofisi diye bir şey vardı. Nerede bu? Beni niye tüccarın insafına terk
ediyorsun? Sayın Bakan, bunu duymanı istiyorum. Lütfen, fırsat
buldukça -gerçekten tarım iyiyse 2 milyon insan niye tarımı
bırakmıştır- çiftçinin içine karışın lütfen
diyorum.
Değerli
arkadaşlar, sözlerimi bitirirken grup önerisinin aleyhinde oy
kullanacağımızı belirtiyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Grup önerisi kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/627) (S.Sayısı: 273) (x)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Geçen
birleşimde tasarının tümü üzerinde şahısları
adına ilk konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde şahsı adına ikinci
konuşmayı yapmak üzere Elâzığ Milletvekili Faruk
Septioğlu.
Sayın
Septioğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(x) 273 S.
Sayılı Basmayazı 29/07/2008 tarihli 136ncı Birleşim
Tutanağına eklidir.
FARUK
SEPTİOĞLU (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken en
başta, 27 Temmuz gecesi İstanbul Güngörende meydana gelen menfur
bombalı saldırıyı nefretle kınıyor, bu
saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı, yaralananlara da
acil şifalar diliyorum.
Bu
saldırıyı düzenleyenlerin unutmamaları gereken bir şey
var ki o da hiç kimsenin, hiçbir gücün yüce milletimizin birlik ve
beraberliğini bozmaya gücünün yetmeyeceğidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapım işlerinin imalatında
kullanılan temel malzemelerin bir kısmının dünya
piyasalarındaki rayiçlerinin hızlı bir şekilde
artması, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihalesi
yapılan yapım işlerinin imalatlarını durma
noktasına getirmiştir. Özellikle 2008 yılının
başından itibaren dünya piyasalarında yapım işlerinin
en önemli malzemelerinden demirde, petrol ve petrol ürünlerinde meydana gelen
büyük artışlar ülkemizi de etkilemiş olup bu konuda ilgili
tarafların mağduriyetini giderme amaçlı önlem
alınmasını gerekli hâle getirmiştir.
2008
yılının ilk ayında KDV dâhil 920 bin YTL olan nervürlü
inşaat demiri 2008 yılının Mayıs ayı sonunda
1.750 YTLye kadar yükselmiş yani yaklaşık yüzde 100
oranında bir fiyat artışı yaşanmıştır.
Aynı durum akaryakıt ürünlerine yüzde 25 ve bitüm malzemesine de
yüzde 45 olarak yansımıştır. Bu durumu kısa bir
örnekle açıklamak gerekirse: Bayındırlık
Bakanlığının 2008 yılı inşaat birim
fiyatlarına göre 1 ton demir için yüklenici firmaya imalatı bu sene
içinde yapıldığı takdirde 1.479 YTL ödenecektir. Bu demirin
işçiliği ve müteahhidin kârı dâhil bu fiyat, belirlendiği
tarih itibarıyla yükleniciyi tatmin eden bir fiyat idi. Fakat, gelin görün
ki birkaç ay içinde demirin tonu 1.750 YTLyi geçiyor, işçiliği ve
müteahhidin kârı eklenirse fiyat 2.250 ila 2.500 YTLye kadar
çıkıyor. Bu durum, sadece yükleniciyi değil, ilişkili
onlarca kişiyi de mağdur ediyor. Özellikle küçük firmaların bu
şartlarda ayakta kalması imkânsız hâle geliyor.
Dünya
piyasalarında bilhassa 2008 yılının başından
itibaren yaşanan ham madde sıkıntısının
dışa yansıması olarak meydana gelen bu artış Türk
inşaat firmalarını da olumsuz olarak etkilemiş, hem kamu
sektörü inşaat işlerini hem de özel sektör inşaat işlerini
yavaşlatıp durma noktasına getirmiştir.
Son yıllarda
Türkiyedeki inşaat firmalarının dünya pazarında önemli bir
yere geldiği yadsınamaz bir gerçektir. İnşaat sektöründe
Türk firmalarının dünyanın çeşitli ülkelerindeki
başarılı imalatları ülkemizin bu sektörde saygın bir
yere gelmesini sağlamakla beraber, binlerce kişiye de iş
imkânı sağlamış ve istihdam yaratmıştır.
Beklenmeyen bu büyük fiyat artışları, sadece ülkemizdeki
inşaat firmalarını değil, yurt dışında
iş yapan Türk firmalarını da olumsuz etkilemiştir.
Yapılacak
olan bu düzenlemeyle, dolaylı olarak yüz binlerce kişiyi etkileyen bu
durgunluğun bitirilmesi ve zararın en az düzeye indirilmesi
amaçlanmaktadır.
31 Mayıs
2008 tarihinden önce 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre
ihalesi yapılmış yapım işlerinde geçerli olacak bu
düzenlemeyle, iş kalemleri veya iş gruplarının
imalatında kullanılan malzemelerin fiyatlarında beklenmedik bir
fiyat artışı olması durumunda, o iş için ihale
dokümanından fiyat farkı verilmesine ilişkin hüküm bulunup
bulunmadığına veya ihalenin yabancı para birimi üzerinden
sözleşmeye bağlanıp bağlanmadığına
bakılmaksızın, 1 Ocak 2008 tarihinden sonra yapılan ve
yapılacak imalatlar için fiyat farkı verilmesi, kurumun teklifine
binaen Bakanlar Kurulu tarafından değerlendirilecek ve mağduriyet
en aza indirilecektir.
Bakanlar
Kurulunun yetkisine sunulan teklif, bütçe dengeleri de göz önüne alınarak
değerlendirilecektir. Mevcut fiyat farkı kararnamesiyle, idarece çok
geniş yetkiler verilmiş olan idareler arasında dengesizliklerin
oluşmasına zemin oluşturmuştur. Bazı idareler ÜFE
üzerinden fiyat farkı verilmesini benimsemiş, bazı idarelerse
hiç fiyat farkı uygulaması yapmamışlardır. Bu durum,
ister istemez idareler arasında bir ikilemlik oluşturmuş,
verilen fiyat farkları yeterli olmamıştır. İşte,
yapılan bu kanun düzenlemesi, tüm bu problemlerin ortadan kalkmasına
yönelik olarak yapılmış çok önemli bir düzenlemedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin, iktidara geldiği
günden bugüne kadar olan süreçte yaptıkları ortadadır. Objektif
olan hiçbir insan AK PARTİ İktidarı zamanında yapılan
iyileştirmeleri, desteklemeleri ve yardımları inkâr edemez. Daha
bu yaz yaşanılan kuraklıktan dolayı verilen destekler,
tarım ve hayvancılık konularında verilen destekler,
istihdam artırma amaçlı gerçekleştirilen projelere verilen
destekler, üretim artırıcı, kalite artırıcı
projeler için verilen makine destekleri, bunların hepsi ülkenin önünü açma
ve istihdam artırma amaçlı desteklerdir. Ülkemiz bunun
karşılığını da almaya başlamış ve
ekonomimiz Avrupanın sayılı ekonomileri arasına
girmiştir.
Ülkemizin bu
yükselişinde tabii ki özel sektör kuruluşlarımızın
payını da unutmamak lazım. Tabii ki onların
sorunlarını çözmek, onların mağduriyetlerini gidermek ve
onların çalışma ortamlarını iyileştirmek de
görevimizdir. İşte, AK PARTİ olarak biz herkesin ihtiyaç duyduğu
anda yanında olduğumuz için buradayız, AK PARTİ olarak hiç
kimseyi, hiçbir zümreyi ayırt etmediğimiz için buradayız ve AK
PARTİ olarak ülkemiz yararına her taşın altına elimizi
soktuğumuz için buradayız. Biz, ülkemizi, işçisiyle, memuruyla,
iş adamıyla, müteahhidiyle, emeklisiyle, köylüsüyle, kentlisiyle,
doğulusuyla, batılısıyla kucaklıyoruz.
Bu düzenlemeyle
inşaat sektörünün mağduriyetinin giderileceği temennisiyle
düzenlemenin hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Septioğlu.
Tasarının
tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemine başlıyoruz efendim.
Süremiz yirmi
dakika.
Sayın
Özçelik
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Yok, konuşmayacağım.
BAŞKAN -
Sormuyorsunuz değil mi?
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Daha önce istemiştim ama söz vermemiştiniz.
BAŞKAN -
Daha önceden sisteme girmiştiniz onu.
Buyurun
Sayın Ekici.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Müteahhitlerin yaşadığı
ekonomik krizi aşmaları için bir yasa çıkarıyoruz. Peki,
sade vatandaşların, emeklilerin, işsizlerin, özelleştirme
mağdurlarının, fıstık üreticilerinin, çiftçilerin
uğradıkları mağduriyetleri nasıl gidereceksiniz?
Çıkarmış olduğunuz Teşvik Yasasıyla mağdur
ettiğiniz sanayicilerin mağduriyetini nasıl gidereceksiniz?
Tutmayan enflasyon öngörüsüyle çalışanlara
yaptığınız haksız zammı nasıl telafi
edeceksiniz?
Bugün
görüştüğümüz yasa, Hükûmetin nasıl ekonomik
sıkıntı içerisinde olduğunun, iflas ettiğinin
göstergesidir.
İkinci
sorum: 31/5/2008 tarihinden önce 4734 sayılı Kamu İhale
Yasasına göre ihale edilen işlerin sayısı kaçtır? Bu
uygulamanın maliyeti nedir? Kaç müteahhide ne kadarlık bir ödeme
yapılması öngörülmüştür.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan,
aracılığınızla sormak istediğim soru şu:
Gerçekten yolsuzlukları önlemek amacıyla çıkarılmak istenen
bu yasada, inşaat sektöründe ortalama olarak ne kadar şirket
etkileniyor ve böylesine fiyat artışları nedeniyle bu ihalelerde
bütçeye gelebilecek yük miktarı ne kadar olabilir? Bu hususta ilgili
idarelerin belirlemesinin dışına çıkarılırken
Bakanlar Kuruluna toptan verilmesi daha sıkıntılı bir durum
yaratmayacak mı? Neden Bakanlık bu konuda yetkili
kılınmadı da Bakanlar Kuruluna yetki verme gereği
düşünülüyor? Daha pratik olmaz mıydı Bakanlık? Bu konuda
bilgilenmek istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Köse,
buyurun.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, gazeteci Sayın Harun Öztürkün AKPnin Müteahhitleri diye
yeni bir kitabı yayınlandı. Sayın Bakanım, bu
kitabı okudunuz mu? Nasıl oluyor da TOKİ ihalelerinin hemen
hemen tümü AKPli müteahhitlere veriliyor? Bu sizce garip değil mi?
Üçüncü bir soru:
TOKİnin bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiyor. Çünkü TOKİ,
çıkarılan bir yasayla merkezî yönetim bütçesinin
dışına çıkarıldı. Bu nedenle de
sağlıklı denetlenemiyor. Siz bunu içinize sindirebiliyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köse.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakanım, demir
fiyatlarının yüksek olmasında ve dünyayla rekabette
Türkiyeye
ithal edilen hurda demirden yüzde 2 oranında çevre vergisi
alınıyor. Tabii bu, ithalatta alınıyor ve hurda demire
Bunu bir şekilde yerli hurdanın teşvikini
Yani yabancı
hurdayı teşvik yerine yerli hurdaya bir şekilde belli miktar
teşvik verilirse hem yabancı ithalatı keseriz hem de ülkedeki
hurdayı demir hâline getirmiş oluruz. Yani bunu bir kez daha sizin
bilgilerinize sunuyorum.
Tabii, ben sizin
objektifliğinize inanıyorum. Bu yasadan kaç kişi yararlanacak?
Daha sonra bu uygulamadan yararlanan firmaları ve ne kadar
yararlandığını belirtirseniz mutlu olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Tütüncü
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın
Bakana aracılığınızla iki sorum olacak.
Bir tanesi: Bu
tasarıyla, bilindiği gibi, yapım işlerinde kullanılan
belli bir grup malzemeye fiyat farkı verilmek isteniyor. Öğrenmek
istediğim şu: Bir grup malzeme içinde demir ve çimento
dışında hangi malzemeler yer alacak? Çünkü bunun şu ya da
bu şekilde bilinmesi gerekiyor. Çok önemli bir yetkiyi veriyoruz.
İkinci sorum
Sayın Başkanım: Bakanlar Kurulunun ilgili kararnameyi acilen
çıkarması gerekiyor. Bunun bilincindeyiz. Nasıl bir zamanlama
süreci düşünülmektedir? Ne zaman en geç çıkarılması
düşünülmektedir?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Sayın Taner,
buyurun efendim.
RECEP TANER
(Aydın) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, görüşmekte olduğumuz Kamu İhale Kanunuyla ilgili,
AKP Hükûmetinin göreve geldiği 2002 yılından bugüne kadar kaç
değişiklik yapılmıştır?
2) Bu
değişikliklere rağmen, neden kamu ihalelerindeki
soruşturmalar artarak devam etmektedir?
3) Hükûmetiniz
döneminde yapılan soruşturmalar neticesinde tespit edilen
usulsüzlüklerin mali boyutu nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Durmuş, buyurun efendim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, TOKİ Bayındırlık
Bakanlığının alternatifi midir? Hastane yapımı,
okul yapımı, kamu binası yapımı gibi işler
TOKİye veriliyor, TOKİ yine yapsatçılara veriyor. Demir, çimento
fiyatları artıyor, bir ihalede üç ayrı firma kâr ediyor.
Bayındırlık Bakanlığının böyle bir kâr
kaygısı yoktu; ihaleye çıkıyordu, doğrudan
doğruya müteahhit firma yapıyordu. Şimdi TOKİ ayrı kâr
yapıyor, emanetçi ayrı bir kâr yapıyor. O zaman ya
Bayındırlık Bakanlığından vazgeçelim, her
bakanlık kendi işini yapsın, yapmadığını
TOKİ yapsın ya da
TOKİ ekonomiyi kötü yönde etkiliyor.
Bina yaparak,
kamu binaları yaparak rant elde edeceğini zannedenler hem
müteahhitleri batırdılar hem de ülkenin ekonomisini perişan
ettiler. Bir davetiye gönderiyorlar Er Yapıya ama sonradan
anlıyorlar ki o Er Yapı Kırıkkaleli değil,
Nevşehirliymiş Vazgeç. diye baskı yapıyorlar.
Sayın
Bakanım, lütfen, TOKİden yetkilerinizi geri alın.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bu kanunda, yap-işlet modeliyle ihale almış
kurumlara, fiyat artışı olduğunda nasıl bir uygulama
yapacaksınız? Kimisi sıfır kırımla kimisi yüzde
50 kırımla ihaleye giriyor. Bunların arasındaki
haksızlığı nasıl ortadan
kaldıracaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bukan
AHMET BUKAN
(Çankırı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, tabii, yüzde 50 kırımla bir ihaleyi alan kişi bu
fiyat farkının tamamını mı alacak yoksa yüzde 50sini
mi alacak onu öğrenmek istiyorum?
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Bakanım, sorular tamam, cevap verebilirsiniz efendim.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; tüm soru soran arkadaşlara teşekkür
ediyorum.
Evvela, genel
olarak bir değerlendirme yapmak istiyorum. Bir kere, konuşmalarda
şunu gördük, o konuda izah etmek istiyorum: 4735 sayılı Kanuna
göre yapılan ihalelerde fiyat farkı verilmemesi gibi bir durum söz
konusu değil. Konuşmacılar, sanki Fiyat farkı verilmiyor.
diye ifade ettiler. Burası doğru değil, şurası
doğru: Sadece önceki 2886 sayılı Kanun döneminde ihale edilen
işler için uygulanan 88/13181 sayılı Fiyat Farkı
Kararnamesi döneminde fiyat farkı ödenmesi otomatik iken, 4735
sayılı Kanuna göre ihale edilen işler için çıkarılan
fiyat farkı kararnamelerinde idarenin takdirine bırakıldı.
Bugün yaşanan sıkıntı, daha çok fiyat farkı vermeyi
öngörmeyen veya genel enflasyon endeksi üzerinden fiyat farkı veren
idarelerin işlerinde söz konusudur. Bu kanun tasarısı bu
sıkıntıyı aşmayı hedeflemektedir.
Bizim yaptığımız
çalışmada şunu gördük: Sağlık
Bakanlığımız, Millî Eğitim
Bakanlığımız sıfır fark veriyorlar. Bir
kısmı TEFE, TÜFEye göre veriyor, bir kısmı formülasyona
göre veriyor, aradaki sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Onu
ifade etmek isterim.
Şimdi,
Sayın Bakanımızın ifadesinden başlayalım,
TOKİyle ilgili. Bir kere, Bayındırlık
Bakanlığının gerek proje gerek ihale yapma yetkisinin
birtakım bakanlıklara dağıtılması bizden evvel
başlayan bir uygulamadır. Doğrudur değildir, bunu
tartışmak lazım. Bayındırlık Bakanlığımız
bu konuda en deneyimli Bakanlıktır, Yüksek Fen Kuruluyla, diğer
kurullarıyla, bunu biliyoruz.
TOKİnin
Bayındırlık Bakanlığından
Başbakanlığımıza bağlanması bizim dönemde
olmuştur, doğrudur ama -Sayın Değerli Bakanımız
sordu ama gitti- şunu söyleyeyim: TOKİnin hastane ve okul yapma
uygulaması biraz genel bütçedeki durumla ilgilidir. Genel bütçeden buraya ayıracağımız
para yoksa ve TOKİ bunu yapıp beş yılda geri alabiliyorsa
ve bu parayı da genel bütçeden almıyorsa bunu eleştirmemek
lazım, alkışlamak lazım. Yani biz okullarımızı
hızla yapacaksak, hastanelerimizi hızla yapacaksak ve bunun
finansmanını genel bütçeden sağlamıyorsak ve buna hiçbir
faiz ödemeden, bu, eğer TOKİnin bu çalışmalarıyla,
hasılat paylaşımıyla elde ettiği paradan
yapılabiliyorsa, bu alkışlanacak bir durumdur ve bu çok güzel de
bir uygulamadır. Onu söylemek istiyorum.
Ayrıca,
TOKİnin -bir diğer arkadaşımız, işte, bir
dergiden veya gazeteden okudu- işte
kendi müteahhitlerini oluşturduğu
Hayır, TOKİde birkaç
tip müteahhit var. Onlar her işe giremiyorlar. Belli iş bitirme
belgeleri var. O iş bitirme belgelerine göre belli kişiler belli işlere
girebiliyorlar ve TOKİ açık ihaleyle ve şeffaf bir şekilde
bu işleri yapmaktadır. Ayrıca Kamu İhale Kurulu
vardır, ayrıca devlet denetleme kurulları vardır. Bu konuda
her ay, her dönemde denetlenmesine rağmen, TOKİde, Allaha çok
şükür, herhangi bir sorun çıkmamıştır.
TOKİnin
Bayındırlık Bakanlığına gelmesi, gelmemesi
tartışılabilir. Ama şu andaki mevcut tabloda, Sayın
Başbakanımıza, Başbakanlığa
bağlıdır. Biz de gerek arazi tahsisi konusunda -Sayın
Maliye Bakanımızla biz ve Sayın Başbakanımız- ve
diğer planlama konusunda kendilerine yardımcı olmaya
çalışıyoruz.
Şimdi, kaç
değişiklik yapıldığına dair sanırım
Kamu İhale Kurulu Başkanımız bilgi verebilir.
Şimdi, esas
sorun burada -değerli arkadaşlarımızın sorduğu
soru- kaç kişiyi ilgilendiriyor, ne kadar rakamı ilgilendiriyor? Bunu
kararnameyi çıkardıktan sonra sizlerle paylaşabiliriz. Çünkü bu
konuda, TOKİ, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı,
genel bütçeyi ilgilendirmese de belediyeler, onun dışında
İller Bankası, DSİ, Enerji Bakanlığı,
Ulaştırma Bakanlığı
Bütün bu rakamları şu
anda size vermem mümkün değil, ama mutlaka veririz. Ama şunu da
söyleyeyim: Biraz evvel Sayın Tütüncünün söylediğine katılıyorum.
Bir kere, biz, bu kanun bugün buradan geçtikten sonra Sayın Cumhurbaşkanının
onaylamasını beklemeden Kamu İhale Kuruluyla beraber, birlikte
çalışma yapacağız. Adil ve eşit işe eşit
ücret ödenecek şekilde, yani bir (A) kuruluşunda, (A) bakanlıkta
bir işe ne ödeniyorsa, diğer bakanlıkta da aynı
şekilde ödenecek şekilde ve bunun dışında da 5039
sayılı Fiyat Farkı Kararnamesinde değişiklik yaparak
bunu adil bir şekilde ve hızlı bir şekilde yapmamız
gerekiyor. Ağustosun içerisinde bunu bitireceğimizi ve Bakanlar
Kurulumuza sunacağımızı ben umuyorum. Çünkü dün burada
eleştiriler oldu, gecikme olduğu söyleniyor. Bu konuda tüm
Meclisimizin hemfikir olmasından dolayı ben memnunluk duyuyorum.
Desteğinizden dolayı da teşekkür ediyorum. Bunu ağustos
ayı içerisinde inşallah bitirmemiz gerekiyor. Biz fiyat
farkını 31/5/2008den evvel ihale edilen ve 1/1/2008den sonra
yapılan hak edişlerin tüm malzemelerine, işçilik hariç, vermeyi
planlıyoruz. Bunu da kararnamede size sunacağız, acilen de
çıkaracağız.
Yolsuzluklarla
ilgili burada konuşmak istemiyorum. Bir kere, bu konuda biz hep şeffaf
olmaya çalıştık. Özellikle açık olmaya
çalıştık. Hatta ve hatta bizim Yüksek Fen Kurulumuzun web
sayfasında, ne kadar araştırma yapıldı, ne kadar rakam
çıktı fazla ödemeyle ilgili
İlk defa bizim dönemimizde bu
yayımlandı. Bu orada bulunabilir. Ama bu bizim dönemde
yapıldı, bizden evvel dönemde başlandı. Orada hepsi
vardır. Bunu takdirinize sunmak istiyorum. Özellikle şunu söylemek
istiyorum: Zaten programımızda olduğu gibi, bizim adalet
anlayışımızı, ahlak
anlayışımızı, hukuki ve ahlaki konulardaki anlayışımızı,
yolsuzluklarla mücadele konusunda neler yaptığımızı
herkes biliyor. Bunu halkımız da anlamış durumda. Onu o
bakımdan sizinle paylaşmak istiyorum.
Bakanlar
Kuruluna neden yetki verildi de neden ayrı ayrı kuruluşlara
verilmedi? Burada tek elde olmasının faydası var. Geçmişte
de böyle olmuştu. Biz bunun faydası olacağını
düşünüyoruz. Sorumluluğu üzerimize alıyoruz. Çünkü
kuruluşlar bunu yaptığı takdirde, burada büyük bir
sorumluluk var, herkes adil yapamayabilir veya değişik
eleştiriler olabilir. Bunu hızlandırmak ve tek elde toplamak
açısından yapıyoruz.
Cevap
vermediklerimize
Özellikle tekrar vermek istiyorum ama şunu söylemek
isterim: Dün Nusret Bey de söyledi, bir
kere, çimentoyla ilgili geçen yıl sorun olmuştu. Çimentoyla ilgili
sorun arzla ilgiliydi. Yani talep çoktu, arz azdı. Ama, demirle ilgili
sorun maalesef maliyetle ilgili. Dünyanın her ülkesinde bu var. Hatta
geçende Bayındırlık Komisyonunda söylemiştim. Libya demire
sabit fiyat, kendisi gerisini sübvanse ederek, müteahhitlere verme durumunda.
Katarda da bu var, Azerbaycanda da bu var, Çinde de var, onun bilinmesini
isterim. 26 dolardan almıştık petrolü, bugün 140-120 dolarlarda.
Bunun tabii getirdiği yük Hükûmetin dışında gelen bir
yüktür. Bunu sizin takdirlerinize bırakmak istiyorum. O bakımdan biz
mağduriyeti önlemek için bunu yapıyoruz. Sizlerin de desteğinden
dolayı teşekkür ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Küçük,
sisteme girmişsiniz. Buyurun, bir şey mi söyleyeceksiniz efendim?
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçükün, Çanakkale merkez ilçe İntepe
sırtlarında çıkan orman yangınına ilişkin
açıklaması
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Evet, Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Ben, gündemle
ilgili değil, ama bölgemdeki olağanüstü bir gelişmeyle ilgili
Meclisi bilgilendirmek ve bu konuda Hükûmetin daha dikkatli ve yoğun bir
şekilde konunun üzerine eğilmesini sağlamak üzere söz
almış bulunuyorum.
Şu anda iki üç saat önce Çanakkale merkez
ilçe İntepe sırtlarında rüzgâr santrallerinin, rüzgâr güllerinin
yanında bir yangın çıkmış ve çok güçlü bir fırtınayla
yangın çok hızla büyüyerek devam etmektedir ve İntepe beldemizi
de tehdit etmeye başlamıştır. Bana tabii resmî yerlerden
almadım bilgiyi ama vatandaşların
Çünkü, sanıyorum, Valimiz
ve Orman Bölge Müdürümüz şu anda çok meşgul olduğundan telefonlarını
açamıyorlar. Gelen bilgilere göre iki üç helikopter ve iki üç küçük uçakla
müdahale edilmeye çalışılmakta, ama yoğun rüzgâr nedeniyle
etkili olunamamaktadır. Ben orman teşkilatımızın kesinlikle
konuya duyarsız kaldığını söylemek istemiyorum, ama
çok daha yoğun bir ilgiyi hak eden bir durum söz konusudur.
Dolayısıyla, Hükûmet yetkililerini bu konuda daha dikkatli olmaya,
göreve çağırıyorum ve Meclisi de bu konuda bilgilendiriyorum.
Teşekkür ediyorum. Bölgedeki yaşayan halkımıza da
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Küçük.
Ben de aynı
şekilde geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum Başkanlık
olarak.
Birleşime on
dakika ara vereceğim efendim.
Kapanma
Saati: 14.43
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 137nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
273 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/627)
(S.Sayısı: 273) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
1inci maddeyi
okutuyorum:
KAMU
İHALE SÖZLEŞMELERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 5/1/2002
tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Yapım
işlerinde fiyat farkı
GEÇİCİ
MADDE 2- 31/5/2008 tarihinden önce 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununa göre ihalesi yapılmış yapım işlerinde,
iş kalemleri veya iş gruplarının imalatında
kullanılan malzemelerin fiyatlarında beklenmeyen artışlar
meydana gelmesi nedeniyle ihale dokümanında fiyat farkı verilmesine
ilişkin hüküm bulunup bulunmadığına veya ihalenin yabancı
para üzerinden sözleşmeye bağlanıp
bağlanmadığına bakılmaksızın 1/1/2008
tarihinden sonra yapılan ve yapılacak olan imalatlar için fiyat
farkı verilebilmesine ilişkin esas ve usulleri tespite Kurumun
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya.
Sayın
Erenkaya, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanunun 1inci
maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına sizleri en
içten saygılarımla selamlıyorum.
Ayrıca,
İstanbulda Göngörende haince yapılan bir saldırı sonucu
18 vatandaşımızı kaybettik, 156 vatandaşımız
da yaralandı. Öncelikle bu hain saldırıyı yapanları
nefretle kınıyorum, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum ve yaralı
vatandaşlarımıza da acilen şifalar diliyoruz.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, şu anda iki maddelik Kamu İhale
Kanunuyla ilgili görüşmeler yapılmaktadır. Özellikle şunu
ifade edeyim: Bu kanun tasarısı, çok acele bir şekilde
hazırlanmış ve gündeme gelmiş bir kanun
tasarısıdır. Özellikle tasarıyı incelediğimizde,
her ne kadar içerisinde olumlu anlamda düşünceler varsa da olumsuz anlamda
da düşüncelerin olduğunu burada belirtmek istiyorum. Ancak bu kanun
tasarısıyla, inşaat sektörümüzdeki, inşaat dalındaki
iş yapan müteahhitlerimizin, vatandaşlarımızın bir
bölümünü noktasal olarak rahatlatacağının düşüncesinde
olduğumu belirtmek istiyorum. Ama genel anlamda
baktığımızda, inşaat sektörünü sadece dünyadaki olan
gelişmelere bağlamanın doğru
olmadığını, burada Hükûmetimizin de belirli bir
yanlışlıklar içerisinde olduğunu söylemek istiyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, özellikle, bugün görüşülmekte olan
kanunla birlikte inşaat sektöründeki bir bölüm insanın
rahatlaması yanında, özellikle, bu enflasyonla ilgili, bu fiyat
artışlarıyla ilgili etkilenen milyonlarca
insanımızın olduğunu da belirtmek istiyorum. Siz burada
çıkardığınız kanunla bu insanların bir bölümünü
rahatlatırsınız ancak o ezilen insanların, yani emeklinin,
memurun, işçinin, köylünün, enflasyondan olan etkilenmesini, nasıl
halledilmesi gerektiğini de burada söylemek durumundasınız.
Ayrıca, sadece kamu alanında yapılan ihalelere uygulanacak fiyat
farklarında, diğer anlamda, Hükûmetinize güvenerek inşaat
dalında inşaat yapan özel sektördeki insanlarımızın ne
yapması gerektiğini de burada açıklamak
durumundasınız. Çünkü onlar da sizin daha önce vermiş
olduğunuz taahhütlere dayanarak, daha önce vermiş olduğunuz
bilgilere dayanarak iş yapmışlardır, inşaat sektöründe
işlemlerini devam ettirmektedirler. Onların da bu global krizden
etkilendiğini söylemek istiyorum. Bunlarla ilgili düşüncelerin de
burada açıklanmasını istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bunu burada sizlere söylemek istiyorum: Bu enflasyon
farkından etkilenen insanların acaba bu fiyat farklarını ne
şekilde halledeceksiniz? Yoksa, daha önce yaptığınız
gibi, ekonomik krizden etkilenen, asgari ücret seviyesinde çalışan ve
şu anda sıkıntıda olan vatandaşlarımıza
erzak, kömür yardımı yaparak bugünlere geldiniz, bugünden sonra
onların acaba yine bu farklarını erzak, kömür
dağıtarak mı yapma durumunda olacaksınız? Bunun da aydınlanmasını
istiyoruz.
Yine en önemli
bir konu, özellikle TOKİyle belediyelerin yapmış olduğu
inşaatlara değinmek istiyorum. Mesleğim olması
itibarıyla şurada milletvekillerinin huzurunda, özellikle iktidar
milletvekillerinin huzurunda şunu belirtmek istiyorum ve Sayın
Bakanım da burada: Şu anda gündem gereği iktidar ve muhalefet
partilerindeki arkadaşlarımız TOKİyle ilgili belirli
açıklamalar yaptılar. TOKİ şu anda bağımsız bir
kurum olarak Türkiyede istediğini yaptırabilen, istediği gibi
çalışan bir kurum hâline gelmiştir. Özellikle deprem
bölgeleriyle ilgili, deprem zamanında, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı Afet İşleri Daire
Başkanlığıyla birlikte almış olduğumuz
kararlar, imar planlarına işlediğimiz katlarla ilgili
çalışmalarımız vardı. Ama, maalesef, TOKİ, bugün
gelinen noktada, istediği bölgelerde istediği şekilde imar
planları yaptırıp
Örnek vermek istiyorum: 1 numaralı
parselde bir vatandaşımız bina yaptığı takdirde
dört kat verilirken, maalesef TOKİ, on dört-on beş kata kadar kat
yapma durumunda oluyor. Eğer, buna Deprem Yönetmeliğine göre
bakıldığında, vatandaşın 1 numaralı parseli
dört kat ise, 2 numaradaki TOKİnin parseli nasıl oluyor da on
beş kat? Bunun da cevabının verilmesi lazım.
Ama, nedeni belli; özellikle TOKİ şu anda
ticarete soyunmuştur. Tabii ki, ticaret çok güzel bir olay. Gerçekten
ticarette para kazanmaya da başlamıştır. Özellikle
reklamlar vererek
TOKİnin şu anda görevi yoksul insanlara ev
yapması gerekirken, maalesef, artık zengin insanlara ve ekonomik
geliri üst düzeyde olan insanlara konut yapma noktasında olduğunu hep
birlikte görüyoruz. İstanbulda, özellikle 500 milyar liralara, 600 milyar liralara kadar dairelerin
satıldığını, Ataşehir bölgesinde de hep birlikte
görüyoruz.
Belki sizlere,
şu anda, Hükûmeti yönetenlere bu sıcak para, bu sıcak kaynak
hoş gelebilir, yani o TOKİden kazanılan paralarla veyahut da
kendi yandaşlarınıza vermiş olduğunuz müteahhitlerin
katkılarıyla belirli işlerinizi, illegal işlerinizi
çözmüş olabilirsiniz. Ama, sonuçta, burada ifade ediyorum -ki notlara da
geçiyor- bunu böyle yapanlar, geçmiş dönemlerde yapanlar çok büyük
hüsranlara uğramıştır.
Tabii, TOKİ
burada bu kadar güzel kaynaklarla para kazanırken, büyükşehir
belediyeleri durur mu? Onlar da kendi yasalarına göre, kendi
kurallarına göre, onlar da konut işlerine soyunmuşlardır.
Burada, özellikle
sayın milletvekillerime sormak istiyorum: Bir belediye yönetimi
yapmış olduğu konutları reklamlarla satmaya kalkıyor,
reklam bile verebiliyor. Aslında, kanunen, etik olarak bunun doğru
olmadığını bilmemiz lazım. Aynı belediyeler,
şu anda kentsel dönüşüm adı altında, tabii TOKİden
gördükleri için, güzel kârları olduğu için, güzel imkânlar
kendilerine sunulduğu için, kalemler elinde olduğu için imar
planlarını istedikleri gibi yaptıkları için, maalesef,
onlar da, aynı biraz evvel ifade ettiğim gibi -şimdi yeni bir
moda gelişti büyükşehirlerde- kentsel dönüşüm adı
altında, vatandaşlarımızın yerlerini satamama
kaydını koydurarak orada kentsel dönüşüm adı altında
bina yaptıklarını, konut yaptıklarını görüyoruz.
Ancak aynı şu anda TOKİde olduğu gibi, biraz evvel
belirttiğim gibi büyükşehir belediyelerinde de yapılan konutlara
bakıldığında maalesef kentsel dönüşümle alakası
yoktur. Bir örnek vermek istiyorum sizlere değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri: Özellikle kentsel dönüşüm adı
altında istimlak ettikleri ve o garip vatandaşların kendi
yerlerine -otuz yıllık, kırk yıllık, yüz
yıllık yerlerine- binalarını yıktıkları
yerlere maalesef belediyelerimizin müteahhitlerle anlaşarak kat karşılığı
binalar yaptığını da görüyoruz. Şu anda, özellikle
Sayın Hükûmete sormak istiyorum: Büyükşehir belediyeleri kentsel
dönüşüm adı altında kaç tane Türkiye genelindeki özellikle AKPli
büyükşehir belediyelerinden bahsediyorum- yoksul vatandaşa konut yapmıştır?
Özellikle, TOKİ için de aynı şey geçerli. Şu anda
revaçtaki, Türkiyenin gündemindeki TOKİ, kaç tane yoksul vatandaşa
ev yapmıştır? Bunun burada açıklanmasını
istiyoruz.
Yine, ifade
ettiğim gibi, belediyeler de aynı şekilde konuttan para kazanma
eğilimine yönelmişlerdir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Erenkaya, devam edin.
HİKMET
ERENKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii, bu kanunun burada on
dakikada eksiklerini, artılarını anlatmak mümkün değil ama şunu
söylüyorum: Hükûmetiniz özellikle yoksulluk, yolsuzluk, aynı zamanda
yasaklarla ilgili 3Y ile yola çıkmıştır. Şu anda
Hükûmetiniz bu kanunla ilgili ekonomide sınıfta
kalmıştır, ekonomi yönetiminde sınıfta
kalmıştır. Ancak şöyle bir gerçek var ki, beş buçuk
yıllık iktidarınızda şu görülmüştür: Gerçekten,
Başbakanımız dâhil olmak üzere öyle güzel bir kadro
oluşturmuş ki AKP Grubunda, ekonomide yani Hükûmeti yönetme
ekonomisinde sınıfta kalmasına rağmen, ticaretle siyaseti
en iyi yönlendiren, en iyi yöneten hükûmet olarak tarihe geçecektir diyorum,
hepinizi en içten saygılarımla, sevgilerimle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkürler Sayın Erenkaya.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu.
Sayın
Tanrıkulu, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, şu an görüşülmekte olan kanun
tasarısının gerekçesinde, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununa göre ihale edilen yapım işlerinin imalatında
kullanılan malzemelerin dünya piyasalarındaki rayiçlerinde müdebbir
bir tacirin öngöremeyeceği şekilde artış olduğundan
bahisle, fiyat farkı verilmesi öngörülemeyen yapım işlerinin
imalatlarının durma noktasına geldiği belirtilmektedir.
Öncelikle hemen
şunu ifade edeyim ki, ülkemizde istihdamın öncüsü durumunda olan
yapım sektöründe yaşanan ve yaşanacak olan
tıkanmaların toplumun her kesimini doğrudan veya dolaylı
olarak etkileyeceği muhakkaktır. Bu gerçekten hareketle, ilke olarak,
yapım sektörünün içinde bulunduğu buhran veya kriz
ortamının, başka bir ifadeyle,
tıkanıklığın aşılması için çözüm
aranması ve de bulunması gerektiği görüşündeyim. Ancak,
tabii, bu çözüm arayışları yeni sorunlara da meydan vermemek
durumunda. Ayrıca, sektörün bazı unsurlarının
sorunlarına çözüm aranırken diğerlerini de göz ardı
etmememiz gerekir diye düşünüyorum. Bu manada, bugün görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının, genel anlamda yapım
sektörünün içinde bulunduğu kriz ortamının aşılması
amacıyla ve bu krizi ileride genel makroekonomik göstergelere de olumsuz
olarak yansıtmadan çözülmesi gerektiği kanaatindeyim.
Tasarıyla,
sadece kamuya iş yapan yapı müteahhitleriyle sınırlı
bir çözüm arayışı içine de girilmiş. Belki de
tasarının en önemli nakisası burada yatıyor. Bu konuya
ilişkin değerlendirmelerimi arz etmeden önce, mevcut uygulamalardaki
durumun ana hatlarını da sizlere hatırlatmakta yarar görüyorum
değerli milletvekilleri.
4735
sayılı Kanunun 8inci maddesinde şöyle diyor: Sözleşme
türlerine göre fiyat farkı verilebilmesine ilişkin esas ve usulleri
tespite Kamu İhale Kurumunun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Ve devam ederek Sözleşmelerde yer alan fiyat farkına ilişkin
esas ve usullerde sözleşme imzalandıktan sonra değişiklik
yapılamaz. hükmü var ve bu hüküm kesin. Bu hüküm uyarınca, Kamu
İhale Kurumunca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca kabul edilen
esaslarda, fiyat farkının uygulanmasında esas alınacak
temel ilkeler ile fiyat farkına ilişkin formüle de yer verilmiş.
4734 sayılı Kamu İhale Kanununda ise, fiyat farkı
verilmesi veya verilmemesi idarenin takdirine bırakılmış
olup, bu durum ihale öncesinde şartnamelere konulmak suretiyle de
isteklilerin fiyat belirlemelerini bu duruma göre yapmaları
sağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, yani fiyat farkı verilip verilmemesi ihale öncesinde
konulan bir kural olup, istekliler fiyatlarını belirlerken bu
kuralı dikkate alarak teklif bedellerini de oluşturmaktadırlar.
Tabii bunun doğal sonucu, aynı iş için fiyat farkı
verilmesi öngörülmeyen ihalelerdeki sözleşme bedelleri, fiyat farkı
verilecek ihalelerdekilere göre yüksek olacaktır. Bunun doğal sonucu,
aynı iş için bu şekilde farklı farklı fiyatlar da
verildiği için, fiyat farkı verilmesi öngörülmeyen ihalelerde,
istekliler, piyasa şartları içerisinde, sözleşme sürecindeki
muhtemel fiyat artışlarına ilişkin öngörülerini de bu
tekliflerine yansıtacaklardır. İhale aşamasında fiyat
farkı verilmesi öngörülmeyen ihalelerde, sözleşme sürecinde
yapılacak bir yasal düzenlemeyle fiyat farkı verilmesine imkân
verilirse, bu durumda, kamunun ihtiyacını piyasa
şartlarından daha yüksek bir bedelle temin etmesinin söz konusu
olacağını da özellikle belirteyim.
Değerli
milletvekilleri, 4735 sayılı Kanunun -biraz önce söylediğim
gibi- 8inci maddesinde fiyat farkına ilişkin bu bahsettiğim
esaslar mevcut iken, o zaman bu tasarıya neden ihtiyaç duyuldu? Bunun
nedeni çok açık. 4735 sayılı Kanunun 8inci maddesi, aynı
zamanda, sözleşme imzalandıktan sonra fiyat farkına ilişkin
esas ve usullerde değişiklik yapılmasına engeldir. O hâlde,
öncelikle, bu getirilen tasarıyla 4735in 8inci maddesinin hükmü baypas
edilmektedir. Hâlen yürürlükte olan fiyat farkı verilmesine ilişkin
esaslar kurumun teklifi ile Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilmiş
ise de bu düzenlemelerin ihale öncesinde belli olduğu, bütün istekliler
için fırsat eşitliği sağladığı da
ortadadır. İşte, bu nedenle ihale öncesinde ve bütün ihaleler
için fiyat farkı verilmesine ilişkin kuralların belirlenmesi
yetkisinin kurumun teklifi üzerine Bakanlar Kuruluna bırakılması
doğruydu ancak sözleşme imzalandıktan sonra 4735
sayılı Kanunun 8inci maddesini baypas eden bu tasarıyla fiyat
farkı verilmesine ilişkin usul ve esasların tespitinde, yine,
kurumun teklifi, Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması, içinde
bulunduğumuz yüce Meclisin oy kullanmasının belirsizliği anlamına
geleceğini de belirtmek istiyorum.
Bu itibarla,
sözleşmesi imzalanmış işlere fiyat farkı verilmesine
ilişkin kanun tasarısında fiyat farkına ilişkin usul
ve esasların kurumun teklifi üzerine Bakanlar Kurulunun yetkili
kılınması yerine yüce Meclisin kararıyla kanun maddesi
olarak çıkartılması hem daha kalıcı bir çözüm olacak
hem de uygulamada sonradan ortaya çıkması muhtemel hukuki
sorunların da önüne geçecektir.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısı, esas itibarıyla devletimizi
aynı zamanda ekonomik ve mali yönden de yükümlülük altına
sokacaktır. Meclisten bu tasarıyla sınırı ve temel
ilkeleri belli olmayan bu konuda Hükûmete yetki verilmesi istenmektedir. Bu
belirsizlikleri ve ileride ortaya çıkması bugünden öngörülebilen
belli başlı sorunları da yine sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bunların
başlıcaları: Öncelikle fiyat farkı verilmesi öngörülmeyen
sözleşmelerde yüklenicilere fiyat farkının nasıl
verileceği çok önemli bir sorun olup bu sorunun nasıl
aşılacağı konusunda yüce Meclisimiz aydınlatılamamıştır.
Sonra, yürürlükte
olan fiyat farkı esas ve usullerinde yabancı para üzerinden
sözleşmeye bağlanan ihalelerde fiyat farkı ödenmeyeceği
hükmü vardır, bunu biraz önce belirttik. Yeni tasarıda ise bu
işlere de fiyat farkı ödeneceği hükmü getirilmektedir.
Uygulamada bu işlere nasıl fiyat farkı ödeneceği
konusundaki temel yaklaşımın ne olacağı, kur
değişikliği ile ürün fiyatlarındaki değişiklik
farkının nasıl hesaplanacağı gene belli değildir
ve bu konuda komisyon çalışmalarında da maalesef tatminkâr cevaplar
alınamamıştır.
Tasarıda
1/1/2008 tarihinden sonra yapılan ve yapılacak olan imalatlar için
fiyat farkı verilebilmesi düzenlenmiştir. Bu uygulama ne zamana kadar
sürecektir?
Yeni
hazırlanan esas ve usuller mevcut sözleşmede yer alan esasların
yerini alacak mıdır? Hazırlanan yeni esas ve usuller geçici bir
süreyi kapsayacaksa yine soruyoruz, bu süre ne kadar olacaktır?
Sözleşmesinde
fiyat farkı verilmeyeceğine ilişkin düzenleme bulunan
ihalelerle, tersine, fiyat farkı verilecek ihalelerdeki fiyat farkı
oranı ve miktarı aynı mı olacaktır? Farklı esas
ve usullerde yapılacak ise o zaman bunun temel yaklaşımı ne
olacaktır?
Değerli
milletvekilleri, 31/5/2008 tarihinden önce 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununa göre ihalesi yapılmış ve 1/1/2008
tarihinden sonra imalatı bulunan ancak geçici kabulü yapılan, yani
tamamlanmış olan yapım işlerine de fiyat farkı
ödenecek midir? Bu da önemli bir sorudur.
Tasarıda
Fiyatlarında beklenmeyen artışlar meydana gelen
diye bir
ifade var. Biz bunu komisyonda da o zaman dile getirdik. Bu ifadeden, fiyat
farkı ödenecek imalatların, fiyatlarında beklenmeyen
artışlar görülen imalatlar olduğu anlaşılıyor
bizce. Tasarıda fiyat farkına konu imalat kalemlerinin neler
olduğu da belirtilmemiş. Eğer bu hususlar dikkate
alınırsa tasarı ile fiyat farkı ödenmesi amaçlanan
imalatların ve fiyat farkı ödenmesinde uygulanacak kuralların
yasa metninde yer alması gerektiği kanaatini taşıyorum.
Gene bu bağlamda fiyat farkı verilecek imalat kalemlerinin
belirlenmesinde TÜİK istatistiklerinden yararlanarak, ilke olarak, fiyat
artışlarındaki oranı, genel, ÜFEnin üzerinde olan
gruplarla da sınırlandırılması uygun olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, görüldüğü üzere, Genel Kurulumuzda görüşmeye
açılan yasa tasarısında ileride ciddi sorunlara yol açacak
belirsizlikler bulunmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanrıkulu, devam edin.
AHMET KENAN
TANRIKULU (Devamla) Devletimizi mali yükümlülük altına sokacak olan bu
tasarıda, fiyat farkı verilmesine imkân sağlanan işler ile
fiyat farkı verilmesine ilişkin temel kuralların da Genel
Kurulumuzda tartışılarak kanun metninde yer alması
gerektiği düşüncesiyle tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın
Kaplan, buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini
açıklayacağım.
Ancak, bir
sitemimi de ifade etmeden geçmeyeceğim. Bugün akşam veya yarın
belki AK PARTİ hakkındaki kapatma kararı açıklanacak.
Aynı durum bizim partimiz hakkında da söz konusu ve Meclisin yüzde 50sinin üstünde
bir çoğunluğu temsil ediyoruz. Böyle bir durumda, şüphesiz, yüce
Meclisin iradesi, halkın egemenliğinin tercihi yönünde bir
kararın çıkmasının hukuka, demokrasiye ve ülkemize
hayırlı olacağını hep temenni ettik, ediyoruz. Yüce
Meclis İstiklal Savaşında dahi
kapatılmamıştı, bir tek 12 Eylül askerî darbesinde, o da
bütün partileri kapatarak. Bir yargı kararının buna vesile
olmayacağına inançla, bu duyarlılık içinde acılı
günler de yaşıyoruz.
Daha dün
Güngörende yaşananlar konusunda birlikte bir refleks göstermenin
tavrını birlikte geliştirmek, daha ileri adımlar atmak
gerekiyor.
Büyük acılar
yaşadık. Son yirmi beş yılda
yaşadığımız acılar öyle sıradan değil,
öyle milyar dolarlarla ifade edilecek bir olay değil. 40 bini
aşkın insanımızın can yitimi söz konusu olan
durumlarda, böylesi konularda dün tutanaklara geçen talihsiz suçlamaların
durumunun bir parti grubunu yansıtmadığının bilinci
içindeyiz ve bu duyarlılıkla zaten tepkimiz bireyler yönünde
gelişti. Ancak, grup olarak, İç Tüzükümüz elvermediği için
Burada hakaret lafları kalıyor tutanaklarda. Bilmiyorum, İç
Tüzük taslağı da gelecek Meclise, o konuda gruplar olarak biraz
konuşmamız gerekiyor. Meclise yakışmayan sözler
tutanaklarda kalıyor ve çıkarılamıyor. Özür dileme
erdemliliği de çoğu zaman gösterilemiyor, bu da sorun oluyor. Bu
sorun olduğu için bu taslakta birlikte bir şeyler yapmak gerekir diye
düşünüyorum ve gerçekten daha duyarlı davranmak gerektiğini
ifade etmek istiyorum.
Şüphesiz bu
taslak
İhale denince yolsuzluk, yolsuzluk denince yolsuzlukla mücadele,
ister istemez bunlar gündeme geliyor. Şimdi, rüşvet, yolsuzluk,
irtikâp, adam kayırmacılık vesaire bugünün sorunu değil.
Hele hele inşaat sektörü söz konusu olduğu zaman daha hassas bir alan
ve ihaleler söz konusu oluyor. Yapım, inşaat sektöründeki
dalgalanmalar her yıl farklı şekillerde gelişiyor.
Sosyoekonomik gelişmeye paralel olarak siyasal yozlaşmaların da
yeni türleri ortaya çıkıyor, rüşvet, torpil
dışında, siyasal kayırmacılık, patronaj, rant
kollama, suvasyon -bilmiyorum ne diyorlar ona, gönül yapma- oy ticareti
-logrolling olarak ifade ediliyor- hizmet kayırmacılığı
vesaire adlar altında. Bu alanlar tehlikeli alanlar. O açıdan
Meclisin, yüce Meclisin denetiminin çok etkili olması ve yasaları da
çıkardığımız zaman yasaların bu
açıklıkta olması gerekiyor.
Rüşvet ve
yolsuzluklar, genel bir ifadeyle tüm siyasal yozlaşmalar sadece ahlaki bir
problem olarak kalsaydı farklı olurdu ancak bu olaylar ekonomik
kalkınma üzerinde ve ülke geneli üzerinde de çok daha olumsuz sonuçlar
doğurmaktadır ve bunun örnekleri çoktur. Devlet malı ve
parası soygunun kaynağı olunca, bu tür durumlarda çıkarılacak
yasaların da buna uygun düzenlenmesi gerekiyor.
Bakın,
Avrupa Parlamentosuna verilen bir soru önergesi -yakın zamanda- Türkiyede
yoğun yolsuzluklar yaşandığına dair ve Avrupa
Birliğinin bu konuda ne tür bir önlem alıp almadığına dairdir. Bunu oradaki soru cevaptan
anlıyoruz. Avrupa Birliği Komisyonunun genişlemeden sorumlu
üyesi Olli Rehn, Türkiyede yolsuzluk iddialarının
yaygınlığı konusundaki soru önergesine cevapta: Türkiyede
sadece merkezde değil, taşrada da etik kültürün geliştirilmesini
amaçlayan proje yürütülüyor. dedi. Evet, biliyoruz, gerçekten Hükûmetin hem
taşrada hem büyük kentlerde bu tür konularda çalışmalar
yapması gerekiyor ancak bu konularda ciddi adımlar yok.
Şimdi, bu
yasalar söz konusu olunca örneklerini de veriyor arkadaşlarımız.
Türkiyede, bir Googlea girin ve yolsuzluk diye yazın binlerce,
milyonlarca sayfa karşınıza çıkar: Kasırga, Balina,
Matador, Buffalo, Paraşüt, Kartal, Serhat, Hayal, bilmem ne enerji,
yüzlerce yolsuzluk iddiası, ki bunlar, basına da yansıyor,
yargıya da bir kısmı yansımış, devam ediyor. Yani,
bu konuda zaman zaman Hükûmet de bu yolsuzlukları tespit ediyor.
Örneğin, İçişleri Bakanlığının bazı
ihalelerde yapılan yolsuzluklarla ilgili müfettiş raporları var,
biliyoruz. Kendi belediyelerinde, örneğin İstanbul Belediyesinde,
İETTde meydana gelen bir yolsuzluğu müfettişler tespit ediyor
ve soruşturmalar açıyor. Yani, zaman zaman Hükûmetin de kendi
personeli, elemanları üzerinde bu tür denetimlerinin olduğunu
biliyoruz.
Ancak şunu
samimiyetle sormak istiyorum, demin bunu Sayın Bakana da sordum, boyutunu;
bu yasayı çıkarıyoruz, tamam, ilgili idari birimin yetkisinden
alıyoruz, bakana da değil Bakanlar Kuruluna veriyoruz ama ilgili
idari birim teklif edecek, Bakanlar Kurulu karar verecek. Bunun çerçevesi,
sınırı nedir? Hakikaten, kaç tane şirket etkileniyor? Neden
yurt dışındaki şirketin katıldığı
ihaleden, onun çimento, demir farkından hazinemiz sorumlu oluyor,
vatandaşın kendi vergisiyle ödediği paralardan? Neden daha adil
bir çalışma düşünülmüyor? Örneğin 5233 sayılı
Yasa uyarınca tazmin komisyonları terörden zarar görenlere şu an
tazminat ödeyemiyor, durmuş durumda. Bütçede bir kuruş para yok.
Bütçe görüşmelerinde bir önerge verdik, ona CHP, diğer partiler de
katıldılar. Denildi ki: Maliye Bakanına -yani Hükûmetin
bakanına- bir kat daha fazlası bir yetki tanıyalım.
Şu an durmuş.
Peki,
vatandaşın 90dan bu yana yakılan yıkılan köy evindeki
bayındırlık birim hesaplarını
yaptığınız zaman, o vatandaşın zararını
ödemek için, şimdiki çimento farkını, demir farkını,
harcını, o vatandaşın, Licede evi yakılan
vatandaşın, Kulpta evi yakılan vatandaşın, Hakkâri
Yüksekovada evi başına yıkılan vatandaşın
birimini hesaplarken bu yasa kapsayacak mı? Yok. Yalnız müteahhitleri
kurtarıyor. Yani, vatandaşı nasıl düşüneceğiz?
Vatandaş nasıl bunun olumsuz etkilerinden kurtulacak? Gerçekten
üzerinde çok konuşulacak bir yasa. Arkadaşlarımız ifade
ettiler. TOKİ, planı istediği gibi çıkarıyor,
istediği gibi katları yükseltiyor, istediği gibi imar planında
değişiklik oluyor; yeşil alan oluyor, yapı alanı,
yapı alanı oluyor bilmem yeşil alan. Bu kadar denetimsiz, sivil
toplumu dışlayan, yurttaşının görüşlerini dikkate
almayan, bu kadar rahat bir icraatın inanıyorum ki icraat sahiplerine
de bir faydası olmaz.
Bakın,
deprem kuşağındayız. Nasıl bir ülkede
yaşıyoruz, sadece onu ifade edeyim. Bu yapıyla ilgili en büyük
hasarlardan birinin yapıda malzeme çalması olduğunu, malzemeden,
demirden, çimentodan çalındığı için
insanlarımızın öldüğünü ifade edeyim. Son altmış
beş yılda Türkiyede afetlerin yüzde 75i depremlerden oluşuyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan, sözünüzü tamamlayın.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bağlıyorum efendim.
Türkiye, yüzde 90
barajları, sanayi tesislerinin yüzde 96sı, nüfusun yüzde 98i,
ülkenin işte yüzde 92si deprem kuşağındadır, deprem
riski altındadır. Deprem riski altındaki bu yapı
güçlendirmelerinin plan projesi olmadığı zaman ne olacak? Bunun
bu yasayla nasıl tamiri olacak? Mümkün değil.
İnsanın
aklına tabii ki ister istemez Beethovenin ünlü baş yapıtı
Pastoral Senfoni geliyor. Diyor ki doğanın
değişkenliği üzerine dâhi bir sanat
yaratıcısının duyumsamalarını özetlerken:
Ağaçları ve çayırlarıyla yemyeşil yumuşak bir
doğada nazlı nazlı akan bir derenin dinlendirici güzelliği
çevresindeki yamaçlarda meleyerek dolaşan kuzucuklar, hepsi birlikte nefis
bir Beethoven betimlemesinin unsurlarını oluşturur. Benzersiz
güzellikte klarnet ve flüt melodileri birbirinin içine geçer ancak senfonin
ilerleyen bölümlerinde gökyüzü kararır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bir cümle kaldı, bağlayabilir miyim.
BAŞKAN
Tamamlayın, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla)
şimşekler çakar ve büyük bir fırtına patlar.
Yumuşak doğa, birdenbire şekil değiştirmiştir.
Yapıt, bilindiği gibi, fırtınadan sonraki sükûnet
betimlemeleriyle sona erer. Bir müzik eserinde bu.
Türkiye, şu
an, o sükûnet betimlemesini yaşıyor. Bu akşam karar ne olacak?
Güngörendeki caniler yakalanacak mı? Bu yolsuzluklar aşılacak
mı? Bütün bunların sorumluluğu omuzlarımızda. Biraz
daha sevgiyle kucaklaşmamız gerektiğini ifade ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Şahısları
adına ilk söz, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutana ait.
Sayın Tutan,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Kamu
İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kanunun
amacı tümü üzerinde konuşmalarda yeterince anlatıldı.
Ancak, bazı yanlış anlamaları gidermek için sadece bir
konuyu burada dile getirmek istiyorum. Bu kanunla birilerine rant mı
sağlanıyor? gibi bazı şeyler söylendi.
Değerli
arkadaşlar, gerekçe okunduğunda da açıkça görülecektir ki, fiyat
farkı verilmesi uygulamasında bir tek şey amaçlanmıştır,
hiç kimsenin kârının artırılması, yüklenicinin kâr
etmesi falan değil zararlarının bir kısmının
giderilmesi amaçlanmıştır.
Bu kanunun
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tutan.
Şahsı
adına ikinci söz, İzmir Milletvekili Harun Öztürke ait.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
Güngörende yaşamlarını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifa, yakınlarına ve
milletimize başsağlığı diliyorum. Bu vesileyle terörü
şiddetle ve nefretle tekrar kınıyorum. Hükûmeti de terör
saldırılarını önceden önlemeye yönelik tedbirler
geliştirmeye davet ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Kamu İhale Sözleşmesi Kanunu, Kamu İhale
Kanununa göre yapılan ihalelere ilişkin sözleşmelerin
düzenlenmesi ve uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektedir.
Bu Kanuna göre düzenlenecek sözleşmelerde ihale dokümanında yer alan
şartlara aykırı hükümlere yer verilememektedir. Yapım
işlerinde ya isteklinin teklif ettiği toplam bedel üzerinden anahtar
teslimi götürü bedel sözleşmesi yapılmakta ya da ön veya kesin
projelere ve bunlara ilişkin mahal listeleri ile birim fiyat tarifelerine
dayalı olarak idarece hazırlanmış cetvelde yer alan her bir
iş kaleminin miktarı ile bu iş kalemleri için istekliler
tarafından teklif edilen birim fiyatların çarpımı sonucu
bulunan toplam bedel üzerinden birim fiyat sözleşmesi
yapılmaktadır.
Bu Kanunun
8inci maddesi sözleşme türlerine göre fiyat farkı verilebilmesini
Kamu İhale Kurumunun teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu
kararına bağlamıştır. Bu da sözleşme yapılmadan
kullanılacak bir yetkidir. Çünkü, anılan maddenin ikinci
fıkrasında Sözleşmelerde yer alan fiyat farkına
ilişkin esas ve usullerde sözleşme imzalandıktan sonra
değişiklik yapılamaz. denilmektedir. Yani, hangi işe fiyat
farkı ödeneceği sözleşme yapılmadan önce belli
olacaktır. Böyle olunca ihaleye katılacaklar da ihale konusu iş
için hangi esaslar çerçevesinde fiyat farkı ödeneceğini önceden
bilecekler ve ona göre teklifte bulunacaklardır.
Özetle,
başlangıçta fiyat farkı ödeneceği öngörülmemiş ise sözleşmeden
sonra hiçbir şekilde fiyat farkı ödemesi yoluna gidilemeyecektir.
Görüşülmekte
olan tasarı kanunda yazılı kural dışında,
sözleşme yapıldıktan sonra fiyat farkı ödenmesine izin
veren değişiklikler içermektedir. Tasarının 1/1/2008
tarihinden bugüne kadar yapılmış olan yapım
sözleşmelerini de kapsaması, yürürlükteki mevzuat çerçevesinde
sözleşme yapıldıktan sonra fiyat farkı ödenemeyeceğini
bilen ve buna dayanarak ihaleye katılmayan veya katılıp da ona
göre daha yüksek teklif veren iştirakçiler açısından önemli
olduğu kadar, ihalenin tam rekabet koşulları altında
yapılmamış olması ve kamu zararı doğması
bakımından da önemlidir. İlk etapta bu sakıncanın
ortadan kaldırılması için tasarıdaki 1/1/2008 tarihi
metinden çıkarılarak Yürürlük tarihinden sonra yapılacak
ihalelere fiyat farkı ödemesi yetkisi öngörülebilir. şeklinde bir
yaklaşım düşünülebilir. Ancak yapılacak bu düzenlemenin
öngördüğü amacı mevcut yasa hükmü
karşıladığından böyle bir düzenlemeye de ihtiyaç
yoktur. Zira bugünden itibaren yapılacak ihalelerde fiyat farkı
ödemesi yapılması düşünülüyor ise ihale ve sözleşme öncesi
bunun esas ve usullerinin mevcut yasaya göre Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenmesi mümkündür.
Değerli
milletvekilleri, ekonomik kriz nedeniyle böyle bir önlem gerekli
görüldüğüne göre mevcut yasaya dayanılarak kriz sona erene kadar
yürürlükte kalmak üzere genel bir fiyat farkı kararnamesi ile sorun pekâlâ
halledilebilirdi. Ağustos 2007de başlayan dünya krizi nedeniyle
Hükûmet alması gereken tedbirler konusunda bu nedenle
uyarılmıştı. Ancak Hükûmet 1/1/2008den geçerli kararnameyi
zamanında çıkarmadığı için, bugün yasama organına
zamanında kendisinin yapmadığı görevi, geriye doğru
geçerli kılmak üzere yasayla yaptırmak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk, devam edin.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
kendisinin
yapması gereken görevi yapmaması nedeniyle ihmal ettiği görevi,
bugün yasama organına, yasaya aykırı olarak, bazı sebepsiz
zenginleşmelere de yol açabilecek biçimde ve rekabeti de önleyecek tarzda
yasa hükmü getirmektedir.
Yasama
organının bu tür olumsuzluklara alet edilmemesi dileğiyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın
Tütüncü, buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Şimdi,
aracılığınızla Sayın Bakana iki sorum var.
Kamu ihalelerinin
tarımsal altyapı, sulama ve ormancılık
yatırımlarında nispi bir azalma içinde olduğu görülüyor.
Mesela, 2008 merkezî yönetim bütçesinde sulama yatırımları
2007ye göre yüzde 3 azalmış, ormancılık
yatırımları 2007ye göre yüzde 7,2 azalmış. Sorum
şu: Bu yasa ile verilecek fiyat farkından tarım kesimindeki
yapım işleri hangi oranda yararlanabilecektir?
İkinci
sorum: Sayın Bakan, ilgili komisyonda şöyle bir ifadede
bulunmuşlardır: Bu düzenlemeye göre Bakanlar Kurulunun uygulama
esaslarını belirlemede bütçe dengeleri dikkate
alınacaktır. demiştir. Bu ne anlama geliyor? Verilecek fiyat
farkı miktarının ve uygulama kapsamının bütçe
olanaklarının elverdiği ölçüde olabileceği mi ima edilmek
isteniyor? Çünkü, bu, uzun zamandan bu yana bu uygulamayı bekleyen
kişiler açısından son derece önemlidir. Bu konuda açıklama
rica ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım iki sorum var benim de. Bunlardan birincisi: 2003
yılından bugüne kadar Kamu İhale Kurumumuz kaç ihaleyi iptal
etmiştir? Bu ihaleler hangi kurumların çıktığı
ihalelerdir ve iptal gerekçeleri neler olmuştur? Bir döküm hâlinde bunu istiyorum
mümkünse.
İkinci
sorum: Fiyat farklarının uygulanması yap-işlet veya
yap-işlet-devret modeline uygun çıkılan ihalelerde acaba
nasıl yansıtılacaktır? Burada bir eşitsizlik meydana
gelmesi söz konusu mudur diye düşünüyorum. Şöyle ki: Yap-işlet-devret
modeliyle yüklenici firma bir maliyet çıkarmıştır ve ona
göre de yıl işletmesini hesap etmiştir ve bugünkü fiyat
farklarıyla da bu yıl işletmesinin tutmaması mümkündür ve
bazı uygulamalar var ki, mesela Karamandaki bir barajda
yap-işlet-devret modeliyle ihaleye çıkılmış, 140
milyar dolar civarında maliyet ve 10 milyar dolar civarında bir
kazançla bugün hazineye yüklenilmiştir bu fiyat farkları ve
yapılamayan birtakım gerekçelerle. Yap-işlet-devret modeline
veya yap-işlete fiyat farkı uygulanmazsa bir eşitsizlik söz
konusu olacaktır, uygulansa nasıl bir uygulama söz konusu olur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uzunırmak.
Sayın
Sakık, buyurun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkanım, ben de teşekkür ediyorum.
Benim de iki
sorum olacak.
Bir: Bu
mağduriyeti giderme yasası olan yasada emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum. Şimdi, bir tarafta insanların
mağduriyetini gidermek, hakkaniyettir, adalettir. Ama ikincisi, uzun
süredir -zaman zaman Sayın Bakanımıza ve değişik
bakanlara da sorduk- belediyelerin afet yasasından kaynaklanan bir hak
alacakları var ve mahkeme kararıyla bunun ödenmesi gerekir 2008
yılında. Sayın Bakanımıza birkaç kez söyledik, ama bir
kaynak bulamadıklarını söylüyorlar. Mahkeme kararına
rağmen kaynak bulamadıkları bu belediyelerle ilgili
Nasıl
bu yasayla ilgili bir kaynak buluyorlar? Bu konuda bir açıklama istiyorum.
İkincisi,
1966 Varto-Muş depreminde, hâlen, hak sahipleri olan birçok mağdur
haklarına kavuşamadılar. Bu nasıl bir sosyal devlettir ki
aradan kırk iki yıl geçmiş, insanlara iki odalı bir ev
yapacaklar, hâlen bir türlü yapılmadı. Bu hak ne zaman yerli yerine
oturtulacak?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın
Özçelik.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Bakanıma sormak istiyorum:
Bilindiği gibi Siirt AK PARTİ Belediye Başkanı,
yakınları tarafından 22 milyar Türk lirasına satın
aldığı hazine arazilerini üç dört el değiştirdikten
sonra belediyeye 1,5 trilyona yakın bir ücretle sattılar. Yani
belediye 22 milyara satın aldığı arazileri,
yakınları tarafından alınan arazi, arsa belediyeye 1,5
trilyona yakın bir ücretle satın alındı. Belediye bunu
TOKİye kat karşılığı verecekti ancak
yolsuzluğun ortaya çıkması nedeniyle proje durduruldu ve
ilgililer hakkında kanuni takibatın
yapıldığını biliyoruz. TOKİnin şu anda
Siirtte yeni bir projesi var mıdır, onu öğrenmek istiyorum,
bir.
İkincisi:
Sayın Tarım Bakanına soracaktım. Kuraklıktan
dolayı zarar gören çiftçilerimize yardım kapsamına alınan
iller ve ilçeler arasında Siirtin Kurtalan ilçesinin
bulunmadığı, İl Tarım Müdürlüğü ile yapılan
görüşmelerde Kurtalanın unutulduğu söylenmişti.
Kurtalanın da yardım kapsamına alınacağı ifade
edilmişti. Bu konuda Sayın Bakanın bilgisi varsa şimdi,
yoksa yazılı olarak da bildirmesini rica ediyorum. Kurtalan
yardım alacak ilçeler arasında yer alıyor mu almıyor mu onu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, süremiz çok azaldı, lütfen kısa sorun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Bakanım, TOKİnin sosyal konut
konusunda bir projesi var mı?
İki: Turizm
kent projesi, yani emekçilere, çalışanlara turizm kenti
düşünüyor mu? Çünkü, Avrupada, özellikle gezdiğim birçok yerde
belediyeler, dar gelirlilere, ücretlilere, işçilere deniz kıyılarında
turizm kentleri yapıyorlar veya sosyal konutlar yapıyorlar. Böyle bir
projesi var mıdır? Dar gelirliler için bir proje düşünülüyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK
(Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evvela
Çanakkaledeki yangınla ilgili bilgi takdim edeyim. 5 helikopter, 5 uçak,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinden 1 amfibi uçak, 30 arazöz, 200
işçi olay yerine intikal etti. Sayın Bakanımız bizzat ilgileniyor.
İnşallah az hasarla bu yangını atlatırız.
Şimdi,
evvela yapılan eleştirilere teşekkür ediyorum. Özellikle
Sayın Tanrıkulu çok güzel şeyler söyledi. Onlarla ilgili,
kendisinin bu sorularını mutlaka kendisinden alıp
Bizim
vereceğimiz cevaplar da var. Çok uzundu, belki cevabımda o olmayacak
ama gerçekten sorulması ve cevaplandırılması gereken
hususlardır.
Şimdi,
Sayın Sakık bana geçen de söylemişti. Biliyorsunuz, biz iktidara
gelmeden Afet İşlerinde maalesef adil olmayan uygulamalar
yapılmıştı. Kat sayılarla bazı belediyelere
kazançlar sağlanmıştı, haksız paralar
yollanmıştı; bazıları bundan mağdur olmuştu.
Daha sonra mahkeme oldu. Mahkemede eski rakamlarla 85 trilyonluk, yeni
rakamlarla 85 milyon YTLlik bu belediyelerimiz bir hak elde ettiler. Bütün
bunları tabii bu belediyelerimize ödememiz gerekiyor ama bu yılki
bütçede olmadığını söylemiştim ben Sayın
Sakıka. İnşallah önümüzdeki bütçeye koymaya
çalışacağız.
Şimdi,
Sayın Sakık Bunlar konmazken nasıl bu fiyat farkı
verilecek? Doğrudur. Bu yıl verilmeyecek bu fiyat farkı, çünkü
bu yıl verilse dahi bütçeye konulan rakamın üzerine çıkmayacak
ödemeler, çünkü bütçeye yeni bir bütçe ilave etmeyeceğiz bu yıl
verilse dahi. Bu defa ne olacak? İşin yüzde 70i yapılacakken,
fiyat farkı dolayısıyla yüzde 60ı, 65i yapılacak.
Yani, bu yıl ilave bir bütçeyle bu fiyat farkını
ödemeyeceğiz.
66 Varto-Muş
depremleriyle ilgili gerçekten biz burada o günden kalan sorunları çözmeye
çalıştık. Yüzde 90ınını çözdük, yüzde 10unu da
çözeceğiz. Ama bizim afetle ilgili anlayışımız
şudur: Şu anda Gülnarda orman yangını oldu, konutları
dört ay içinde teslim edeceğiz.
Mustafakemalpaşada
Bursada oldu, köy yandı, sekiz ay içerisinde şahane bir köy
yaptık, teslim ettik.
SIRRI SAKIK
(Muş) Peki bizim günahımız ne Sayın Bakan?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Günah diye bir şey yok,
onları da yaptık tamamladık Sayın Sakık. Yani size de
bilgi verebilirim ama çok hızla onları da tamamlıyoruz.
Bazıları şöyle: Hak sahipliğiyle ilgili sorunlar var, tespitlerle
mahkeme arasında gidip gelmeler nedeniyle gecikmişlik olabilir.
Yoksa, oradaki vatandaşımızla buradaki
vatandaşımız arasında hiçbir fark yok. Bilakis, bizim,
orayla ilgili, özellikle bu yöreyle ilgili ora derken yanlış
anlaşılabilir- neler yaptığımızı, ne kadar
konut yaptığımızı, ne kadar konut artı ahır
yaptığımızla ilgili bilgileri ben size takdim
edeceğim. Zaten, Afet İşleri Genel Müdürlüğümüzün bizim
dönemimizde yapmış olduğumuz çalışmaları içeren
bir kitapçık bastırıyoruz. Bu bir başarı öyküsü, bunu
hep beraber size sunacağız.
Sayın
Kaplan, TOKİ konusunda sordu. Aslında TOKİyle ilgili doneler
bende de yok ama bildiğim kadarıyla ve bilmediğimi de size
mutlaka yazıyla takdim edeceğim, TOKİ burada çok konuşuldu
ve çok eleştirildi. Biraz evvel ben söyledim, Sayın eski
Sağlık Bakanımız da sormuştu, TOKİ, faizle para
alıp konut yapmıyor. TOKİ, kamu bütçesinden 1 lira alıp
yapmıyor. TOKİ, bütün bunlara rağmen 300e yakın okul
yaptı bu ülkeye. TOKİ hastaneler yapıyor bu ülkeye, TOKİ
ibadethaneler yapıyor bu ülkeye. TOKİ başka ne yapıyor?
Rekreasyon alanları yapıyor, sosyal donatılar yapıyor. Peki
bunları nasıl yapıyor? Doğrudur, İstanbulda Ataköyde
500 milyara daire satıyor. Alıcısı var satıyor,
buradan kâr ediyor. Sosyal konut olarak Sayın Kaplan sormuştu- benim
bildiğim, üç ay evvel 60 bini aşmıştı. Yani, ayda 300
YTLyle ödenerek, sıfır peşin veya 2 milyar eski fiyatlarla
peşinle yirmi yıl vadeli konutlar yapıp vatandaşa teslim etti.
Ben, çoğuna Sayın Başbakanla beraber gittim bu teslim törenlerinin.
İnanılmaz haz alıyor insan bundan.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz doldu, devam edecek misiniz?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Gönül ister ki, bunları
daha da fazla yapalım. TOKİ, gerçekten 300 bine yakın
inşaata başladı, bunun 180 bine yakınını bitirdi.
Bir kısmından para kazanıyor, bir kısmından
kazandığı parayı sübvanse ederek belki eksi fiyatlarla
sosyal konutlara, hastanelere, camilere, ibadethanelere ve özellikle okullara
bunları verebiliyor. Yap-işlet-devret bu modelin içerisinde
değil. Yap-işlet-devrette -kendi içerisinde yapılmış
olan mukavele- ilgili kuruluşla oturulur, eğer gerçekten bir
mağduriyet varsa -Türkiye hukuk devletidir- müddetli uzatılır.
Başka ne getirilebilir? O bunun içerisinde değil.
Kamu İhale
Kuruluna her ihale yapan kurum bildiriyor ben şu ihaleyi
yapacağım diye. Ama ihalenin bitip bitmediğini Kamu İhale
Kurulumuz tam bilmediği için kesin rakamı veremiyor ama Kamu
İhale Kurulu Başkanımız burada, ben ona söyledim, o da bu
sorularla ilgili arkadaşlara gerekli bilgileri verecek.
Bakın biraz
evvel Özçelik çok güzel bir ifade kullandı Siirtle ilgili. Biraz evvel de
Sayın Kaplan çıktı dedi ki: Bu Hükûmet kendi belediyelerine de
tutup suç duyurusunda bulunuyor, denetliyor. Aynı şeyi biz Siirtte
de yapmıştık. Kendi ifade etti, ben teşekkür ederim. Bizim
için yolsuzluk hangi partiden olursa olsun yolsuzluktur, üzerine gidilmelidir.
Yetimin hakkını kimseye yedirmemeye kararlıyız. Üç Yde
iddialıyız, doğrudur, yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla
mücadelede gerçekten kararlıyız.
Tabii,
konuşmam uzadı, daha sonra yazıyla bildiririm.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı yasanın 1. maddesinin sonuna
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu.
Malatya
Madde 1.- Fiyat
farkı ödemelerinde kamuya olan borçlar öncelikle tahsil edilir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun)- Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu önergeyi şunun için verdim: Bu Meclis bir
yeniden yapılandırma yaptı, tüm grupların desteğiyle.
Sigorta ve BAĞ-KUR primleriyle ilgili bir yeniden yapılanma. O zaman
dedik ki size: Arkadaşlar, bir aylık süre yetmez. Birincisi,
bankalar kayıtsız kaldı, son bir haftada Kredi veriyorum.
dedi, insanlar şaşırdı. İkincisi, ürün mevsimi
değil, yani, ürünlerin satış mevsimi değil. Bu ödemeyi
eylül sonu, ekim sonu yaptırın insanlara dedik. İnsanlar
fındıkçı, daha fındığını satamadı.
Eğer, bir yasadan faydalanmak istiyorsak, halkın
faydalanmasını istiyorsak, gelin, bu yeniden yapılandırma
süresini iki ay uzatın, müracaat süresini, ondan sonra, ekim sonuna kadar
da ödeme süresini uzatırsak halka bir faydamız olur. Bu yüce Meclis,
tüm gruplar ve herkes böyle bir yapılandırma ihtiyacı
olduğu konusunda destek verdi. O gün burada söyledik. O gün burada dedik
ki: Arkadaşlar, ödeyemezler, etmeyin, tutmayın, bir aylık süre
yetmez. Şu anda, örneğin, ağustos sonu para ödenmesi gerekir.
Arkadaşlar, fındıkçı ödeyemez, arkadaşlar,
kayısıcı ödeyemez.
Bankalar devreye
girmedi ve bir şekilde kurum, bankalarla pazarlık etti; kendisine
ilave para istedi ve son geçtiğimiz pazartesi günü Halk Bankası
anlaştı arkadaşlar, geçtiğimiz pazartesi günü, dikkatinizi
çekerim. İnsanlar Halk Bankasının kapısından içeri hurra
gitti, kimseyle görüşemediler. Ben hepinizden rica ediyorum, bu, toplumun
gerçeği. Gelin müracaat süresini iki ay uzatalım, ödeme süresini de
ekim sonunda yaparsak halka bir faydamız olur.
Geleceğim
ikinci konuya. Sayın Bakanım, Malatyada Beydağı ve Yamaç
Mahalleleri var. Kentsel dönüşüm kaçınılmaz, kentsel dönüşüm
toplumun ihtiyacıdır, çağdaş bir yerleşim
alanıdır, kentsel dönüşüme kimse karşı çıkamaz.
Ancak, kentsel dönüşüm yaparken insanları mağdur etmek
hiçbirimizin hakkı değildir Sayın Bakanım. Söylüyorum size,
tapulu arazisi var; imarlı ve ruhsatlı binası var, tapu tahsis
belgesi var. Kimi de elli yıl önce gitmiş, o zaman kervan geçmez,
kuş uçmaz bir yerlermiş oralar, yıllarca çamurda
yürümüşler, oranın zorluğunu çekmişler. Bu insanlara
Kentsel dönüşüme karşı çıkmıyoruz. Ama bu insanlara,
iki katlı evi olan bir insana siz 20 bin lira veya 25 bin lira verirseniz
Bu insanı sokağa atıyorsunuz. Kentsel dönüşüm olmalı
ama kentsel dönüşümden dolayı bu insanların oradan
sağlanacak rantı
Öncelikle bu insanların oturmasına imkân
vermeliyiz. Bu konuda öncelikle Malatyadaki iki mahalle son derece zor
durumdadır. 3 bin lira veriyor, 5 bin lira veriyor o gecekondudan
attıkları insanlara.
Değerli
milletvekilleri, bu insanlar bizim insanlarımız. Bu insanlar orada
gecekondu yapmışsa; yol yok, su yok, altmış sene orada
oturmuş, daha sonra belediye su vermiş, daha sonra yol
yapmış
Oradaki kentsel dönüşüme asla karşı
çıkmıyoruz ama bu insanları mağdur edecek, bu
insanları yok edecek bir uygulamaya da hepimiz karşı
çıkmalıyız. Ben, bu konuyu sizin dikkatinize bir kez daha
sunuyorum. Burada mağdur olan insanların mağduriyetini korumak
hepimizin görevidir arkadaşlar. En azından, orada yapılacak
binalara orada evini aldığın, barkını
aldığın insanların öncelikle yerleştirilmesi
lazım.
Ben, Sayın
Bakanım, bir kez daha sizin adalet duygularınıza bunu sunuyorum
ve oradaki yapılan işlemin bir kez daha TOKİ tarafından
gözden geçirilmesini hassaten rica ediyorum.
Bir başka
konu Sayın Bakanım: Türkiyede en önemli konulardan biri beton
santralleri. Bunu söylüyorum. Demir cevherinden beton katıyorlar. Beton
standardı yok, her önüne gelen nasıl uyguluyorsa uyguluyor. Ben, son
birkaç ayda bu konuda bir çalışma yaptım, size de
sunacağım, ama özellikle beton santrallerinin kalite konusunda, özellikle
deprem kuşağında olan bir ülkede belli standartların çok
altına inildiğini ve özellikle demir çelik fabrikalarının o
cürufundan katkı yaptıklarını görüyoruz. Ben, kimseyi,
firma ismi falan söylemek haddim değil, ama beton santralleri bu konuda
son derece çok dürüst insanları katmıyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu, devam edin efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bu konuyu bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum ve
dürüst, namuslu çalışan her insana destek olalım ama
sahtekârlık yapan insana da en büyük cezayı vermek bizim
görevimizdir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde üzerinde
bir adet daha önerge var, onu okutuyorum efendim:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 Sıra Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının Geçici 2 nci maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Peki.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
yürürlüğünün 1.1.2008 tarihinden sonra yapılan ihaleleri de kapsayacak
şekilde geri götürülmesi, fiyat farkı ödenmeyeceği
düşüncesi ile ihaleye katılmayanlar açısından
Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırılık
teşkil etmektedir.
Ayrıca
mevcut yasa, Bakanlar Kuruluna fiyat farkı ödenmesi konusunda yetki
verdiğinden, içinde bulunulan ekonomik ortam nedeniyle bir fiyat
farkı kararnamesi düzenlenmesi her zaman mümkündür. Bu nedenle yasal bir
düzenleme yapılmasına ihtiyaç yoktur. Tasarının tümüyle
geri çekilmesi gerekir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde yeni bir geçici madde ilavesiyle ilgili bir
önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 Sıra Sayılı yasa tasarısına
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Geçici Madde 3.
Bu kanunun geçici 2. maddesiyle ilgili bir ödeme yapılabilmesi için, bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, bir ay içinde
Bayındırlık, Maliye ve Sanayi Bakanlıklarının
müsteşarlığından oluşacak bir komisyon kanalı ile
fiyat farkı verilecek inşaat ve malzeme türleri belirtilir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Genç
Yoklar herhâlde.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hangi malzeme ve
inşaatlara fiyat farkı verileceğinin belirtilmesi gerekir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz.
Buyurun
Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde söz aldım. CHP Grubu
adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Pazar
akşamı İstanbul Güngörende yaşanan terör olayını
bir insanlık suçu olarak kabul ediyor, hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum, Güngören
halkına da geçmiş olsun diyorum.
Değerli
arkadaşlarım, üzerinde konuştuğumuz 273 sıra
sayılı yasanın 2nci maddesi, benim bir yıllık
milletvekilliği yaşamımda bir ilki getiriyor: Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür... Hem yürürlük hem yürütme yetkisini aynı maddede toplayan bir
yasayla karşı karşıyayız. Böyle bir öneriyi Meclis
Başkanlığının da nasıl kabul ettiğini
anlamış değilim. Ayrıca, Komisyonda gerek CHP gerek MHP
Grubu üyeleri böyle bir şeyin olmazlığını
söylemelerine rağmen hâlen bu konuda ısrarlı bir şekilde
gelmesi de yasa tekniğine uygun mudur, bunu da bilgilerinize sunmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, görüşülmekte olan yasa, inşaat imalatlarında
yaşanan, Hükûmete göre tahmin edilemeyen ve beklenemeyen, bize göre de
zamanında alınması gereken tedbirler
alınmadığı için karşılaşılan bir
olayı çözmek için fiyat farkı vermek amacıyla getirilen ve bu
fiyat farkında da yetkiyi Bakanlar Kuruluna veren bir yasadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasa bir yönüyle gereklidir ama çözüm değildir.
Ayrıca da -demin bahsettim- ilk defa yürürlük ve yürütme maddesini
birleştiren bir yasadır. Çözüm değildir, çünkü özel konut
kooperatiflerine ve özellikle müteahhit kesimine, yapsatçı kesimine hiçbir
yararı yoktur. 2886 sayılı Yasayla ihale edilen işler için
fiyat farkı hükümlerinde bir madde olmadığı için de
faydası yoktur değerli arkadaşlarım.
Hepimizin
bildiği gibi inşaat sektörü bizim gibi ülkelerde çok önemli sektördür,
ekonominin lokomotifidir. Ama görüyoruz ki 2007 yılı sonundan beri
inşaat sektörü çöktü, otomotiv sektörü can çekişiyor, tekstil sektörü
çöktü ve bu lokomotif özelliğini taşıyan inşaat sektörümüz
de bundan iki ay önce yaptığı direnişle ancak sesini
Hükûmete duyurabildi. Şimdi, fiyat farkıyla, hazineden bir miktar
parayı, çerçevesi iyi belirlenmemiş, nitelikleri iyi
belirlenmemiş bir yetkiyi Bakanlar Kuruluna vererek hazineden bir sarf
yapıyoruz, bir harcama yapıyoruz.
Bu temmuz
ayı içerisinde çalışmanın şevkini yaşamak
istiyoruz. Fakat gördüğümüz
kadarıyla gelen yasaların hepsi bütçe açığını
yaratan, kaynak israfını yaratan ve çerçevesi iyi biçilmemiş
yasalar. Örneğin, belediyelere bir sürü kaynak aktardınız ve
kamu alacaklarını affettiniz. Şimdi de -fiyat farklarıyla- nasıl
ödeneceği belli olmayan biçimde bir fiyat farkı kararnamesini
getiriyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, her şeye bütçede kaynak var. Bütçe
açığını düşünmüyorsunuz. Cari açığı
şimdi yeni yeni aklınıza getirmeye başladınız.
Ama ne zaman ki emeklilerin yaşam standardını artırmak için
biz bir öneri getirsek -dün Sayın Bakan söyledi- aman mikro dengeler,
aman makro dengeler diye önümüze çıkıyorsunuz. Bunları
hesaplarken de, evveliyatını iyi hesaplamadığınız
için de neyle karşılaşacağınızı şu anda
bilmiyorsunuz.
Sayın Bakana
soruyorum: Bu fiyat farkı yetkisiyle hangi mali külfetle
karşılaşacaksınız biliyor musunuz? Komisyonda da
sordum, bilmiyorlar.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, biz bu kararnameye Evet. diyelim, gereklidir
ama ihalelerin şeffaf olmadığını gördüğümüz bir
ortamda, katılımcılığın
olmadığını gördüğümüz bir ortamda, Kamu İhale
Kanununun 21inci maddesine göre 3 kişi çağırılarak
trilyonları bulan ihalelerin verildiği bir ortamda biz nasıl
vicdan rahatlığıyla bu yetkiye Evet. diyebiliriz? Daha önce de
arkadaşlarım dedi ki: İhalelerde şaibe yok. Bakın,
değerli arkadaşlarım, son yıllarda, 2003 yılında
bu Hükûmet göreve geldiğinden beri, özellikle Kamu İhale Kanunu 14
kez, 4735 sayılı Yasa da 3 kez değiştirilmiştir.
Eğer siz kalıcı çözüm istiyorsanız -Sayın Bakan,
Sayın Komisyon- niye Kamu İhale Kanununu öncelikle getirip,
alınması gereken tedbirleri, ayağı yere basan bir sistemi
oluşturmak için çaba göstermiyorsunuz?
Bugün, kentsel
dönüşüm yapılıyor -Sayın Mevlüt Aslanoğlu söyledi-
kentsel dönüşüm adına rantsal dönüşüm yapılıyor.
Kentsel dönüşümün altyapısı yok, yasal düzenlemesi yok,
yönetmeliği yok. İmar Kanunu bugün lime lime olmuş. Niye
bunları getirmiyorsunuz? Ama nerede ranta dayalı, nerede rantiyeye
dayalı işler varsa, özellikle temmuz ayında da
çalışmanın verdiği bir heyecanla diyelim -böyle bir heyecan
da yok da- bununla bu tür akçalı yasaları geçiriyorsunuz.
Demin söyledim,
bu yasaya Evet. demek için ihalelerin şeffaf olduğunu bilmemiz
lazım. 21inci maddeye göre TOKİde
Sayın Bakanın görevi
değil, kendisine bağlı değil, çözüm de kendisinde
değil ama TOKİde 21inci maddeye göre güvenlik, deprem, felaket gibi
unsurlara bağlı olarak 3 kişi çağırılıp,
2sinin geçersiz sayılıp 1 kişiye ihale verildiği kaç ihale
vardır? Arkadaşlar burada konuşunca siz diyorsunuz ki: Yok
böyle bir şey. Elimde belge, elimde belge
Sayın Grup Başkan
Vekilinizin siyasi birikimi, deneyimi vardır. Bunu incelemeye yüreği
tutuyorsa alır, inceler ve bakar TOKİde neler olmuş neler
değerli arkadaşlarım. TOKİde yedi yüz dolayında ihale
yapılmış göreve geldiğinden beri,
yetkilendirildiğinden beri. 16 milyar YTLlik bir kaynak
kullanılmış ve bugün TOKİ borç batağında değerli
arkadaşlarım. Kaynak israfı had safhada. Sosyal konut diye
yapılan konutların sayısı çok az. Lüks konut
yapılıyor ve dolayısıyla, değerli
arkadaşlarım, büyük bir vurgun var, büyük bir yolsuzluk var. 3Yyi
önleyeceğiz. diyorsunuz. Allaha şükür, üçü de sizin zamanınızda
arttı. Yolsuzluk: Hortumlar el değiştirdi, yön
değiştirdi. Yoksulluk: Tabana yayıldı. Yeşil kart
alanın sayısı arttı, gıda yardımı
alanın sayısı arttı, aşevlerinde sıraya girenin
sayısı arttı Hükûmetinizin sayesinde. Yasaklar arttı. En
önemlisi dokunulmazlık. Niye kaldırmıyorsunuz
dokunulmazlığı değerli arkadaşlarım?
Kaldıramazsınız, kaldıramazsınız çünkü
hesabını veremeyeceğiniz dosyalar var değerli
arkadaşlarım.
Ben, şimdi,
belgeli konuşmayı ilke edinmiş olan bir siyasetçiyim.
Bakın, şimdi bu fiyat farkı kararnamesi
çıktığı zamanda Şanlıurfa AKP konutları ihalesini
binde 6 ile alan insana fiyat farkı vermek sizi vicdanen rahatsız
etmez mi, etmiyor mu? Etmiyor. Yüzde 3 ile Kiliste ihale alan müteahhide bu
rantı vermek vicdanınızı rahatsız etmez mi? Etmiyor ki
rahatsınız. İşte böyle kaynaklar israf ediliyor. Ondan
sonra diyorsunuz ki Vurgun yok, çıkar yok. değerli
arkadaşlarım.
Bakın, firma
ismi vermeyeceğim. Lütfen inceleyin. İzmir Konakta, Siirt
Yağmurtepede, Kurtalanda konut alan firma, insaf, 2004-2008
yılları arasında bir ortaklıkla 9.147 konut
almış; 890 milyon 333 bin 787 YTL. Değerli
arkadaşlarım, aynı firma bir başka ortaklıkla 7.915
konut almış; 852 milyon 296 bin 400 YTL, yani 852 trilyon
değerli arkadaşlarım. Bu rakamları, kırımları
ortaya koyduğunuz zaman da -şu listede yirmi tane inşaatı
topladım- yirmi tane inşaatın kırım ortalaması
yüzde 11,4 değerli arkadaşlarım. İşte, siz bunlara
fiyat farkı veriyorsunuz; siz bunlara fiyat farkı vererek, seçime
giderayak kendi yandaşlarınıza, kendi müteahhitlerinize kaynak
yaratmaya çalışıyorsunuz. Bunun için bu kararnameye, bu yetkiye
Evet. demek, vicdanen rahatlık içerisinde Evet. demek içimizden
gelmiyor. Asgari ücretli perişan iken, kuraklık baskısı
altında inim inim inleyen çiftçiye sahip çıkılmaz iken, bizim
baskımızla, bizim zorumuzla -muhalefet partilerinin-
BAĞ-KURluyu, sigorta primlerini bir taksitlendirme hakkı
çıkardınız, yeniden yapılandırma
Allaha şükür,
o da dün bitti, millet kuyrukta. Onu çıkarmak için verdiğimiz
önergelere, uzatmak için verdiğimiz önergelere cevap vermiyorsunuz
değerli arkadaşlarım.
Sulama suyundan
dolayı elektriği kesik olan çiftçilere sahip çıkmıyorsunuz.
Elektrik borçlarının faizini silip taksitlendirmek için sahip
çıkmıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Emekliler sürüm
sürüm sürünüyor ama siz onların intibakını bile çıkarmıyorsunuz.
Makro denge, mikro denge
Ancak uğraştığınız
YÖKteki uygulamalar, bankalarda rantiyeci işler, ihaledeki rantiyeci
işler değerli arkadaşlarım. Onun için de bu noktaya geldi
Türkiye.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, konuşmanızı lütfen tamamlayın.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlarım, bu uygulamalarınızla geçmiş
iktidarların tümüne rahmet okutturuyorsunuz. Yolsuzlukta, yoksullukta ve
adam kayırmada rahmet
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İspatlıyorum
arkadaşım. Sözün varsa gelirsin buraya. Bak, ben ismen veriyorum.
2007 Eylül
itibarıyla TOKİnin beş yıl içinde yaptığı
sözleşme bedelinin 50 milyon YTL üzerinde olanların sayısı
elli beş. Projeyi paylaşanlar kaç kişi? 67 ve aynı
kişiler değerli arkadaşlarım.
Bunlar eğer
belge değilse, bunlar eğer doküman değilse, Yüksek Denetleme
Kurulu raporları yalansa, bunu çıkar, burada söylersiniz.
Onun için bu
yasa, içe sinen bir yasa değildir, bu yasa kaynak israfıdır, ucu
ve çerçevesi iyi çizilmemiştir. Binde 6 kırımla iş
alanı da aynı ödüllendireceksiniz, yüzde 30la iş alanı da
aynı ödüllendireceksiniz. Bu yetkinin Bakanlar Kuruluna verilmesi de
sakıncalıdır, yanlıştır.
Bu duygularla, bu
maddenin özellikle yanlış olduğunu vurguluyorum, bu yasanın
da Bakanlar Kuruluna yetki vermesinin doğru olmadığına,
sizin de gündeminize artık, emeğiyle geçinenleri, çiftçileri,
insanların mutluluğunu taşımanız gerektiğine
inanıyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Sayın
milletvekilleri, gruplar ve şahısları adına başka söz
isteyen olmadığından, soru ve cevap işlemine
başlıyoruz.
İlk soru,
Sayın Uzunırmak
Buyurun efendim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, fiyat farkı kararnamesinin yap-işlet-devret modeline
nasıl yansıtılacağını sordum ama, ne sorudan
bahsettiniz ne soru sırasına uydunuz.
Acaba Hükûmet
böyle bir şeyin başına geleceğini düşünmüyor mu,
düşünemedi mi? Herhangi bir vatandaş mahkemeye gittiğinde bunun
kendisine de teşmil edileceğini zannetmiyor musunuz, bunun
maliyetinin ne olacağını da düşünmüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uzunırmak.
Sayın
Bayırdır, buyurun.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan,
aracılığınızla Bakanıma sormak istiyorum. 2005
yılında Bingölde bir deprem gerçekleşti. Bu depremde
Karlıova ana merkezdi ve Karlıovaya bağlı kimi köyler de
depremzedelerdendi. Bu köylerin kiminde evler yapıldı, Kazanlı
köyü 66 deprem evleriydi ama on yılda bir de ikinci bir depreme
dayanamadan evler yıkıldı. Köyün yeriyle ilgili
tartışmadan kaynaklı evler yapılamadı. Önümüz
kış, yaz geçti, insanlar yaptıkları ahşap bir iki
odayla hayatı geçirmeye çalışıyorlar ya da
kışın geçici yerlere gitmeye çalışıyorlar. Bu
konuyla ilgili Bakanım neler yaptı? Bu mağduriyet bir an önce
giderilirse sevinirim.
Teşekkürler.
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Bayındır.
Sayın
Tütüncü...
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim de
Sayın Bakana aracılığınızla bir sorum olacak. Bu
yasa uyarınca çıkarılacak fiyat farkı kararnamesinde
belirli bir grup malzeme için belirli bir kat sayı hesaplanacak ve bu kat
sayı tabii ki makul bir fiyat farkı anlamına gelecek. Ancak,
uygulamada farklı tip yükleniciler var, bilebildiğimiz kadar dört
ayrı tip var. Bu nedenle farklı müteahhit grupları için
farklı formüllerin oluşturulması yoluna neden gidilemedi? Bu
sorunun asıl çözüm yolu buradan geçmektedir. Bu soruna kalıcı ve
sağlıklı bir çözüm bulmak için neden bu yolu denemediniz?
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tütüncü.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma iki sorum olacak.
Birincisi: Kamu
İhale Yasasında sık sık değişiklik
yapılması Avrupa Birliği ilerleme raporlarında da
eleştiri konusu olmaktadır. Özellikle İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin yaptığı ihaleler şaibelidir ve çoğunu
Kamu İhale Kurumu iptal etmiştir. Bayındırlık
Bakanı olarak nasıl bir önlem almayı düşünüyorsunuz?
İkinci
sorum: TOKİ tarafından Adana Kozan ilçesinde yapılan konut
inşaatı müteahhidi Kozan esnafına 700 bin YTL civarında
borç takmıştır. Bunlar Kozanlı küçük esnafa olan borçtur.
Örneğin, kasaba 2 bin lira, manava 2 bin lira, bakkala 5 bin lira, araba
tamircisine 4 bin YTL gibi küçük borçlardır ve bunların toplamı
700 bin YTL civarındadır ve sekiz aydan beri bu paralarını
alamamaktadırlar. Başka bölgelerde de aynı sorunların
yaşandığını duymaktayız. Bu mağduriyetlerin
önlenmesi için ne gibi yaptırımlar uygulamayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Güvel.
Sayın
Özdemir
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, hem siz hem Hükûmetiniz işbaşına geldiğiniz
günden bu tarafa 3 Y ile mücadele edeceğiz. diyerek
işbaşına geldiniz. Yönetimde şeffaflık vadettiniz ama
yapılan ihalelerde, kamu ihalelerinde ne yazık ki bu
şeffaflığı göremiyoruz. Seçim bölgem olan Sivasta Sivas
Belediyesi yaklaşık dört beş aydan bu tarafa süren bir kent
meydanı düzenlemesi yapıyor. Yıllardır Sivasın
meydanını süsleyen asırlık ağaçlar kesildi, onun
yerine Sivas Belediyesi de tıpkı Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Sayın Melih Gökçek gibi İtalyadan ithal
ağaçlar getirtti. Yapılacak projeyi ilin milletvekili olarak ben
bilmiyorum. Gezdiğim Sivasta temas kurduğum basın
mensupları, bu projenin tamamı bittiğinde ortaya ne
çıkacak, Sivasta hiç kimse bunu bilmiyor. Sivasta Çifte Minarenin
yanında bir Buruciye Medresemiz var. Çok ilginçtir Sayın
Bakanım, bu medresenin sağ tarafında Cumhuriyet Üniversitesinin
aracılığıyla arkeolojik çalışma yapılıyor,
sol tarafında otopark yapılmak üzere makineler harıl harıl
hafriyat yapıyorlar. Şimdi, bu konuda bu proje, Sivas Belediyesinin
yürüttüğü bu projenin bedeli hakkında sizin bir bilginiz var mı?
Varsa paylaşmak istiyorum Sayın Bakanım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın
Bakanım, sorular tamam, cevap verebilirsiniz.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; soruları
cevaplandırmaya çalışayım.
Özellikle Bingöl
depremi 2005 Haziran ayında olmuştu. Ben hemen aynı gün oraya
gittim. Orada hemen hasar tespitleri yaptık, arazi tespitleri yaptık
ve orada çok kısa zamanda yaraları sarmaya çalıştık.
Bingöl maalesef depreme duyarlı bir bölge. Cumhuriyet hükûmetleri buraya 35
bin tane konut yapmışlar. Emeği geçen herkese teşekkür
ederim. Biz de hem ahırları yıkılanlara hem evleri
yıkılanlara yapmaya çalıştık.
Şimdi,
Kazanlı köyüyle ilgili Değerli Vekilimin talebini inceleyeceğim.
Burada hukuki bir altyapı eksikliği varsa ne aşamadadır,
kendisine bilgi veririm ama biz, gerek Bingöl gerek her yerde acilen Yapı
İşleri Genel Müdürlüğümüzün bayındırlık müdürleri
vasıtasıyla anında hasar tespiti yapıyoruz. Genel hayata
etkililik kararı alarak ya evini yapana yardım metoduyla ki bu,
köylerde böyle oluyor- veyahut da TOKİ kanalıyla veya Afet
İşleri Genel Müdürlüğü kanalıyla konutları teslim
etmeye çalışıyoruz.
Özellikle
yap-işlet-devretle ilgili cevap verdim biraz evvel, sanırım siz
burada yoktunuz. Yap-işlet-devret bu kapsamda değil. O kendi
yapılan anlaşması gereği, ilgili kişi veya
kişiler veya kurumlar arasındaki bu anlaşmanın içinde
kalıyor. Bizim çıkaracağımız bu değişiklikte
yap-işlet-devret yok. Ne olabilir? Bu ilgili kişiler, kurumlar bir
araya gelebilir; burada, Türkiye hukuk devleti ve mahkemeye gidilebilir veya
karşılıklı anlaşmayla bu çözülebilir.
Bir de şunu
söylemek istiyorum: Kararnamede malzemelere verilen teklif fiyatlar da dikkate
alınacağı için rayiç yani piyasayla teklif arasında fark
olmayabilir, yaklaşık maliyete yakın olan teklifler için fiyat
farkı oluşmayabilir.
Şimdi,
Sayın Tütüncünün söylemiş olduğu, bu farklı müteahhit
gruplarına farklı uygulamalar olacaktır. Bu da kararnamede
belirlenecektir inşallah.
Kamu İhale
Yasasında yapılan değişikliklerle ilgili, Kamu İhale
Kurulu Başkanımız da burada, bilgi verecek. Bir de Kamu
İhale Kurumuna ne kadar ihale oldu, ne kadar şikâyet oldu, ne
kadarı yerinde görüldü, ne kadarı reddedildi
Sanırım
Sayın Başkanım biraz sonra bilgi verebilir, çünkü daha bilgili o
konuda.
Şimdi,
TOKİyle ilgili konuşuldu. TOKİnin plan yaptığı
doğrudur ama bu plan ilgili belediye tarafından kabul edilmeyebilir,
itiraz edilebilir, reddedilebilir. Ankarada da bazı uygulamalar var.
TOKİnin bazı planlarını da biz yapıyoruz. Ama ilgili
belediye buna itiraz edebiliyor, sivil toplum kuruluşları itiraz
edebiliyor, Danıştaya gidebiliyor, Anayasa Mahkemesine gidebiliyor. O
bakımdan, TOKİ özellikle depreme duyarlı inşaat
yapıyor, çevreye duyarlı inşaat yapmaya
çalışıyor.
Ayrıca, borç
batağında olduğunu söyledi Sayın Vekilim. TOKİnin
yirmi yıllık bir dönemde -yirmi yıla vadeli satıyor- çok
fazla konut yaptığı için ve çok uzun vade sattığı
için, beş yılda TOKİnin bir sıkıntıda
olduğu olabilir ama altıncı, yedinci, sekizinci yıldan
sonra TOKİ inanılmaz artıya geçecektir. Bütün bunlara
rağmen dönebilmektedir ve sosyal konut yapabilmektedir. Bunları sizle
paylaşmak istiyorum.
Özellikle
ihalelerin şeffaf olduğunu biz düşünüyoruz. Türkiye bir hukuk
devleti. Özellikle Kamu İhale Kurumu bizden evvel kurulmuş bir
kurumdur, gerekli bir kurumdur ve gerçekten adaletli
çalışmaktadır. Zaman zaman inşaatlar gecikmesine
rağmen Kamu İhale Kurulunda alınan kararlara hep beraber
saygı duyuyoruz. Bir üst mahkeme gibi çalışmaktadır. O
bakımdan olumsuz, şeffaf olmayan hiçbir işin oradan
geçmeyeceğini ben düşünüyorum.
Şimdi, bir
de özellikle -gerçi bu soruların dışında, belki daha
başka şekilde cevap vermek lazım ama- yirmi dört dönemdir
büyüyen bir Türkiyede Ekonomi iflas etmiştir. ifadesi hiç yan yana
yakışmıyor. Güven, istikrar, ihracatta artış,
gayrisafi millî hasılada büyüme, IMFye olan borcumuzun 6,9a
düşmesi, Merkez Bankasındaki paramızın 3,5 kat
artması, turizmle olan 20 milyar dolarlık girdi, yurt
dışından gelen yabancı sermaye, yabancı yatırımlar,
özelleştirme, bunlar Türkiyede rekorlardır ve Türkiyeyi cazibe
merkezi yapmıştır. Kişi başına düşen gelirde
2010 yılındaki, 2011 yılındaki hedefimize şimdiden
ulaştık. O bakımdan, Türkiye en parlak dönemini bu beş
yılda yaşamıştır.
Son yılda
büyümede bir sıkıntı olduğu söylendi ama ilk çıkan
rakamlara baktığımız zaman öyle olmadığı
görülüyor.
Otomotiv sektörü
çöktü. dendi. Otomotiv sektörü altın yılını
yaşıyor. Ben bunu sizinle paylaşmak istiyorum.
Sayın
Başkanım, unuttuklarım varsa onu da
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sağ olun, teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Sayın Komisyon, herhâlde
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz
Bu ihale
kanunuyla ilgili görüşmeler esnasında tabii sıkça dile getirilen
kamu yapım işlerini ve alım işlerini
yaptığımız Kamu İhale Kanununun
Takdir etmek
lazım ki özel firmalar dahi kendi yapım ve alım işlerini
yaparken çok büyük efor sarf ediyorlar, hatalar da yapabiliyorlar,
yanlışlar da yapabiliyorlar. Çünkü sektör çok hızlı
gelişiyor, yeni yapım modelleri ortaya çıkıyor.
Biz kamunun tüm
yapım ve alım işlerini bu İhale Kanununa göre
yapıyoruz, 4734e göre. Haklı olan eleştiriler mutlaka dile
gelmeli, bunlarla da ilgili önlemleri, tedbirleri yüce Meclis olarak tabii ki
almalıyız. Fakat Kamu İhale Kanununun uygulanmasına gölge
düşürecek, kamuoyunda yanlış bilgiye sebebiyet verecek
açıklamalardan da kaçınmakta çok büyük yarar var. Ben bunların
birkaç tanesine açıklık getirmek istiyorum: 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununa göre yapılan ihalelerin, bildiğiniz gibi,
4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa göre
sözleşmeleri yapılıyor.
2886da fiyat
farkı uygulamaları vardı. Onlar malzeme esaslı fiyat
farkı uygulamalarıydı. O ihalelerde ismi üzerinde alelusul
hazırlanan birinci keşiflere göre ihalelere çıkılıyor
idi, yüksek kırımlar oluyor idi ve yapım esnasında o fiyat
farkları uygulamalarında çok ciddi sıkıntılarla,
usulsüzlüklerle, olumsuzluklarla ve planlama noksanlığıyla
karşı karşıya kalınıyor idi. 4734ün
oturduğu esas ise belli bir istikrarı hedefleyen, mümkün olan en
kısa sürede en yararlı indirimi sağlayarak kamunun yapım
işlerini gerçekleştirmeye yönelikti. Dolayısıyla 4735teki
sözleşme yapıldığı andan sonra, sözleşme
içerisindeki fiyat farkı esaslarının dışında
fiyat farkının ödenmesinin de önünü kesiyor idi. Zaten gelen
tasarıda da açıkça görüldüğü gibi beklenmeyen
artışlar diye ifade var. Yani burada fiyat farkı bunlara
uygulanacaktır. Sözleşmelerdeki alınan fiyat farkları da
buradan pas edilecektir, düşülecektir. Bunu da şu anda burada yasa
olarak yapma imkânı yok. Kurumun teklifi, çalışması
üzerine, yasanın çıkış amacına uygun Bakanlar
Kurulunun onayıyla birlikte yürürlüğe girecektir. Bunun böyle
bilinmesinde fayda var. Herhangi bir grubun, herhangi bir kişinin,
herhangi bir yapım modelinin burada kayrılması gibi herhangi bir
şey söz konusu değildir. İcranın yaptığı her
uygulama da ayrıca yargı denetimine tabidir.
Sayın
Başkanım bir konuya daha açıklık getirmek istiyorum: Kamu
İhale Kanunu üzerinde değişiklik teklifleri geliyor ve yüce
Mecliste yasalaşıyor. Bunun sık sık
değiştirilmesinden yakınılıyor ve sanki kanunun bu
konuda iyi uygulanmadığı şeklinde kamuoyunda bir imaj
oluşuyor. Bu, doğru değildir. Kamu ihale kanunlarında tüm
gelişmiş ülkelerde de sık sık değişiklikler
yapılır Sayın Başkanım. Önemli olan, Kamu İhale
Kanununun şeffaflık, en uygun fiyatla, bedelle yapımı
gerçekleştirmek ve denetimi sağlıklı tutmaktır. 4734
sayılı Kamu İhale Kanununda bu konuda çok ciddi eksiklikler
yoktur. Gelen değişiklikler, daha çok, gelişen yapım
modelleriyle, yeni teknolojilerle, istisnalarla ve sürecin daha
sağlıklı işlemesine yönelik değişiklik
teklifleridir. Yani, zaten bugüne kadar gelen 14-15 tane değişiklik
teklifinde, ciddi anlamda, birer maddelik, tek maddelik, zaruretten kaynaklanan
değişiklik teklifleridir. Esaslı olan iki-üç tane
değişiklik teklifi, tasarı olarak gelmiştir.
Kamu İhale
Kanunu, Türkiyede, çıktığından itibaren uygulanması
oldukça başarılıdır. İstatistiki bilgiler bunu
göstermektedir. Bir, Kamu İhale Kanunu uygulanmasında eğer varsa
başarısızlığı, bir, uygulama neticesinde ortaya
çıkan yapılardan anlaşılır; iki, yargı
kararlarından anlaşılır. 4734 sayılı
Yasanın uygulanmasıyla ilgili yargı kararları
istatistiklerine baktığımızda bu Yasanın son derece
başarıyla uygulandığı anlaşılmaktadır.
Yüce Meclisi
bilgilendirmek istedim.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Komisyon.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde iki önerge vardır. Her iki önerge de
aynı mahiyette olduğundan, okutup birlikte işleme
alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Şimdi
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Tasarının 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 2 Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
|
|
Sadullah Ergin |
Mustafa Elitaş |
Nuri Uslu |
|
|
Hatay |
Kayseri |
Uşak |
|
|
Fatma Şahin |
|
Mevlüt Çavuşoğlu |
|
|
Gaziantep |
|
Antalya |
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı kanun tasarısının 2.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Tekin Bingöl Enis Tütüncü |
|
Malatya Ankara Tekirdağ |
|
Şevket Köse Ali Oksal Akif Ekici |
|
Adıyaman Mersin Gaziantep |
Madde 2 Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Katılıyoruz.
SADULLAH
ERGİN (Hatay) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, konuşacak mısınız?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi TOKİ inşaat ihalesi yapıyor. Bir
konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Burada malzemeyi yerel alıyor.
Malzemeleri, yapan müteahhit yerelden alıyor ama ödemeleri TOKİ
müteahhide yapıyor. Sayın milletvekilleri, örneğin -başka
illerde var mı bilmiyorum- TOKİnin ihale ettiği ve malzemeyi
alıp kullanmasına rağmen bir sürü esnafın
parasını ödemediği müteahhitler var.
Değerli
arkadaşlarım, bunun önüne geçmek zorundayız. TOKİye,
herkes devletin yaptığı bir iştir diyor. TOKİye mal
veren esnaf, nasılsa TOKİ inşaatıdır diyor,
malını veriyor. Vadeli alıyor. Şu anda
dolandırılan bir sürü esnaf var. Adam çekti gitti, yok meydanda.
Örneğin, Malatyada bir tane var. Daha sonra, TOKİ bunu bir
başka müteahhide ihale etti, ama arkadaşlar, esnafın
malını aldı kullandı, parasını da aldı, ama
esnafın parasını ödemedi.
Değerli
milletvekilleri, devlet adına iş yapıyorsa, devlet adına
eğer
TOKİyi devlet görüyoruz. Esnaf insanlarımız, Bir
şekilde TOKİ parasını öder, ben de para alırım
diye mal verdiler. Böyle yapmayın.
ASIM AYKAN
(Trabzon) TOKİ ne yapacak, günahı ne?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Efendim, ben faturayı TOKİye kesmiyorum, ama
burada TOKİ bir şekilde bir görevi daha üstlenmek zorunda, en
azından, hak edişleri öderken bu konulara dikkat etmesi lazım.
Yani hiçbir zaman, TOKİ eliyle, TOKİ kaynaklı
Ben TOKİ
yapıyor demiyorum, ama TOKİnin şeyini kullanarak
aldığı malzemeyi de orada kullanıyor, başka yerde
gidip kullanmıyor, aldığı malzemeyi de o inşaatta
kullanıyor. O inşaatta kullanıyorsa, bu insanların, bu
esnafın parasını da bir şekilde ödetmek hepimizin görevi,
bunu söylüyorum arkadaşlar. Esnafımız devlete güveniyorsa, bir
şekilde bu esnafın mağdur edilmemesi lazım, bunu söylemek
istiyorum. Ben, bunu bir kez daha
Bunun önlemi nedir? Ben burada kimseyi
suçlamıyorum ama ortada bir gerçek var. Yani devlet eliyle bazı
insanlar mağdur ediliyor. Ben bunun her türlü önleminin
Bilmiyorum
başka illerde var mı arkadaşlarım?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kütahyada var.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Adanada var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bak, Kütahyada varmış, Adanada
varmış, Malatyada var, başka illerde var. Yani bir
şekilde
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Vanda da var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Vanda da mı var?
Onun için,
arkadaşlar, demek ki sadece bir yerde değil, bir sürü
Malatyadaki
inşaattan dolayı, Malatya esnafının yaklaşık 4
trilyon civarında bir alacağı var ve yok oldu gitti. TOKİ
İhale ettim, ben karışmam. diyor ama kim ödeyecek bu
parayı?
Ben
takdirlerinize sunuyorum, dikkatlerinize sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum efendim:
Gerekçe:
Yürürlük ve
yürütme maddelerinin ayrı ayrı düzenlenerek norm koyma ve kanun
yazım tekniği konusundaki teamüllere uyum sağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Şimdi, her iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önergeler doğrultusunda 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, biraz evvel 2nci maddede kabul etmiş olduğunuz
önergelerle kanun tekniği icabı bir düzeltme
yapılmıştır. Bu sebeple, yürütme maddesinin ayrı bir
madde olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
Yürütme hususunun
ayrı madde olarak metne eklenmesini öngören aynı mahiyette iki adet
önerge vardır, şimdi bu önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Tasarıya aşağıdaki
maddenin ihdas edilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 3- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
|
|
Sadullah Ergin |
Ahmet Aydın |
Nuri Uslu |
|
|
|
|
Hatay |
Adıyaman |
Uşak |
|
|
|
|
Fatma Şahin |
|
Mevlüt Çavuşoğlu |
|
|
|
|
Gaziantep |
|
Antalya |
|
|
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısına
aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Oğuz Oyan |
Enis Tütüncü |
|
|
İstanbul |
İzmir |
Tekirdağ |
|
|
Akif Ekici |
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
Gaziantep |
Trabzon |
Malatya |
Madde 3- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu efendim?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) Sayın Başkanım, takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılıyoruz.
BAŞKAN
Konuşmak isteyen var mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Gerekçe okunsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Her
iki önergenin gerekçelerini okutuyorum:
Gerekçe:
Yasa
tekniğine uygunluğun sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Diğerini okutuyorum:
Gerekçe: Yürürlük
ve yürütme maddelerinin ayrı ayrı düzenlenerek norm koyma ve kanun
yazım tekniği konusundaki teamüllere uyum sağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmiştir.
Oyunun rengini
açıklamak üzere söz isteyen sayın milletvekili var mı? Yok.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Tasarının tümünü kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarının
tümü kabul edilmiştir ve kanunlaşmıştır,
hayırlı olsun.
Sayın
milletvekilleri, 2nci sıraya alınan Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar
ve Konya Milletvekili Hasan Angı'nın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve Konya Milletvekili Hasan Angının;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/301) (S. Sayısı: 277)
(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu
277 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Bayram Meral söz istemiştir.
Sayın Meral,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
CHP GRUBU ADINA
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 277 sıra sayılı bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören yasa
tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ayrıca, İstanbul Güngörende yapılan bu
acımasız vahşeti, çok sayıda
vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, çok
sayıda vatandaşımızın yaralanmasına neden olan
kim olursa olsun vahşetçileri, vahşeti huzurunuzda
kınıyorum ve lanetliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, konu buraya gelmişken bir konuyu da bilgilerinize
sunmak istiyorum. Bildiğiniz gibi şahsım, Türk-İş
Başkanı oldum, aileme zarar verdim, bunu kabul ediyorum. Milletvekili
oldum, köyüme ve köylüme zarar verdirmek istemiyorum. Bu nedenle bir konuyu
bilginize sunmak istiyorum. Ben, Erzurum Şenkaya kazasının
Beşpınarlar köyündenim. Değerli arkadaşlarım, köyüm
orman içi bir köydür, engebeli bir köydür. Köy içerisinde arazisi yoktur,
yalnız yaylalarında ekilen, biçilen arazisi vardır. Ne yazık
ki bu komşu köylerin bazıları, köyü göçe zorlamak için ne
gerekiyorsa onu yapmışlardır değerli
arkadaşlarım. Yıl 1978. Göleye bağlı Senemoğlu
köyünden bir zat çıkmış, yani bir terörist
çıkmış, bu zatın ismi de, değerli
arkadaşlarım, burada vardır. Bu vatandaş, 1978 senesinde
İsmail Yeşilyurt isminde bir vatandaşımızı
öldürmüştür. Ayrıca, değerli arkadaşlarım, bu yörede
gezen, yani o köyü korumaya çalışan 8 askerimizi şehit etmişlerdir.
O da yetmemiştir değerli arkadaşlarım, yıl 1990, gine
köyüm olan Beşpınarlar köyünün muhtarını, eşini ve bir
azayı görev almayacaksınız şeklinde, burayı terk
edeceksiniz şeklinde bu terörist, yani Senemoğlu köyünden Ahmet
Güler ismindeki terörist şehit etmiştir, öldürmüştür
bunları.
Bu da
yetmemiştir değerli arkadaşlarım, gine o civarda köy
halkını korumaya çalışan askerlerin üzerine silah
yağmuru estirilmiştir, 7 asker yaralanmıştır, 1 asker
şehit edilmiştir. O yetmemiştir, orman işletme müdürünü, orman
memurlarını katletmişlerdir, şehit etmişlerdir ve
değerli arkadaşlarım bunlar yetmemiştir, bugün de yine
köyün arazisine saldırılmıştır. Ne yazık ki
değerli arkadaşlarım, orada yapmayın, etmeyin diyen
karşı köylü birisi kalp krizi geçirmiştir, Hakkın
rahmetine kavuşmuştur ve üzülerek ifade etmek istiyorum ki, bu kürsüden
çok acırcasına sorunlarını dile getiren bazı siyasi
partilerimiz, onların ilçe başkanlarını
Hepsini
kastetmiyorum değerli arkadaşlarım. Aynı köylü olan
Demokratik Toplum Partisinin ilçe başkanı olan zat -ismi
doğruysa Orhan Çapan- dün köyün arazisini zapt ettirmiş,
hayvanları araziye salmıştır. Asker korumaya
gelmiştir, gücü yetmemiştir, askerlerin jandarmanın elinden
silahı alınmış, -asker derken, köylüye- benim köylüme
saldırmaya başlamışlardır ve yetmemiştir,
Erzurumdan takviye kuvvet istenmiştir değerli
arkadaşlarım.
(x) 277 S.
Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Bunu buradan
söylemeyi bir görev kabul ediyorum muhterem arkadaşlarım. Bir
milletvekili kendi köyünün kendi sıkıntılarını dile
getiremiyorsa gerisini düşününüz muhterem arkadaşlarım.
Saygıdeğer
arkadaşlarım
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın arkadaş, bilseydik iyi olurdu, haberimiz
olsaydı yardımcı olurduk. Yani haberimiz olsaydı
Nasıl, bir ilçe başkanı zapt edebiliyor bir köyün arazilerini?
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Şimdi, saygıdeğer arkadaşlarım, ben
cevap vermek istemiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bayram, siz
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Bir olumsuzluk yaratmak da istemiyorum. Ben bir
sıkıntıyı anlattım değerli
arkadaşlarım. Yani burada bazen dert yanıyorsunuz ya, yani öyle
bir dünyadayız ki öldüren de ağlıyor ölen de ağlıyor.
Yani bunu ayırmakta zorluk çekiyoruz değerli arkadaşlarım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Erzurumda biz dertleniriz diye düşünüyorum. Bizim
zorbalık yapacak hâlimiz yok!
M. NURİ
YAMAN (Muş) - Beraber çözelim.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Değerli kardeşim, ben anlattım. Gidersin
partine, telefon açarsın, böyle bir ilçe başkanı var mı yok
mu? Varsa Bunu niye yapıyorsun? dersin, gelir burada da
anlatırsın, memnun olurum. Bu kadar basit.
BAŞKAN
Sayın Bayram, lütfen konuyla ilgili konuşalım efendim.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi gelelim yasa
tasarısının konusuna.
Muhterem
arkadaşlarım, bakınız, beş seneyi aştı
burada birlikte çalışıyoruz, birçoğunuzla birlikte
çalışıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri buraya
çıktığı sırada hep Değerli
arkadaşlarım, komisyonları çalıştıralım,
yasaların detayına inelim, halkı rahatlatıcı, halka
huzur getirici, sorunları çözücü veya aza indirici yasa
tasarılarını bu Meclisten geçirelim. demesine rağmen,
kusura bakmayın, sanki yangından mal kaçırırcasına,
kaptıkaçtı usulü yasalar geliyor değerli arkadaşlarım
buraya. Belli saatlerde, gecenin geç saatlerinde yasalar görüşülürken bir
bakıyorsun bir önerge verildi. Belki de o önergenin o yasayla ilgisi var
yok ama bir başka yasadan atıf yapıyorsunuz, o yasanın
içerisine monte ediyorsunuz. Ondan sonra o yasa gidiyor.
İşte
bakınız, kamuoyunda bu Meclis, yani Başbakanlık,
yasayı yapanlar. Bu yüce Meclis, Sayın
Cumhurbaşkanının yüce katı, bu yasanın
çıktığında, bu Odalar Borsalar Birliği
Yasasının çıktığında bir genel sekreterlikle
ilgili yapılan hata kamuoyunda bu Meclisi,
Başbakanlığı ve Sayın
Cumhurbaşkanlığını ne kadar sıkıntıya
soktuğunun herhâlde sizler de farkındasınız.
Şimdi, bu
yanlışlığı bu yasayla düzeltmeye
çalışıyorsunuz. Belki bunun gibi neler gitti değerli
arkadaşlarım, neler gitmiştir. Bakınız, AK PARTİ
iktidar olduğu günden bugüne kadar -uluslararası sözleşmeleri
kastetmiyorum- 582 yasa çıkmış, bu yasaların 60 tanesi
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiş
değerli arkadaşlarım, 39 tanesi Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiş.
Peki, burada
muhalefetin ortaya koyduğu gerçeklere dikkat edilseydi, muhalefetin
getirdiği ciddi tasarılar, taslaklar, öneriler dikkate
alınmış olsaydı değerli arkadaşlarım, bu
yasa tasarıları ne Cumhurbaşkanı tarafından veto
edilirdi ne de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir ve belli sıkıntılar,
muhterem arkadaşlarım, bugün yaşanmazdı,
yaşamazdık. Ama maalesef, kusura bakmayın, ben bir konuyu da
burada özellikle dile getirmek istiyorum, bunu da burada söylemeyi görev kabul
ediyorum çünkü bir daha konuşur muyuz konuşmaz mıyız onu da
bilmiyorum, burada yazılı: Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir.
Değerli
arkadaşlarım, buna hiçbir diyeceğim yok ama bunun üzerinde bir
güç var. Bu güç de parti genel başkanları. Bugün kafanız burada,
kulağınız başka bir yerde değerli milletvekilleri. Bu
hepimizi üzüyor. Eğer hakikaten buradaki seçilen milletvekilleri
tabanın gücüyle buraya gelmiş olsaydı, tabanın seçtiği
insanlar buraya gelmiş olsaydı değerli arkadaşlarım,
bazı genel başkanların icraatlarına, yaptığı
hareketlerine dur deme imkânımız olurdu, bugün de kafamız bir
yerde, kulağımız başka yerde olmazdı muhterem arkadaşlarım.
Asıl düzeltilmesi gereken varsa -yasa düzeltiyorsanız- Siyasi
Partiler Yasasında, Seçim Yasasında değişiklik yapın
da buradaki milletvekilleri özgürlüğüne kavuşsun, özgürce burada konuşsunlar.
Bunu yapın değerli arkadaşlarım.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Siz bunu Sayın Baykala söyleyin, bize değil!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Baykal Anayasa Mahkemesini beklemiyor, siz bekliyorsunuz.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Yüzde 20 barajını kendi içinizde bir
kaldırın da ondan sonra bunu konuşalım.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Eğer öyle bir şey olmuş olsaydı biz de
Anayasa Mahkemesinde, kulağımız orada olurdu.
BAŞKAN
Lütfen
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Ben çok güzel şeyler söylüyorum da anlamıyorsun,
anlamazsın da değerli arkadaşlarım.
BAŞKAN
Sayın Meral, lütfen
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Anlamazsınız da. Anlamadınız. .
Bakınız, anlamaya tahammülünüz de yok. Neden anlamıyorsunuz? Ben
de bir şeyi anlamıyorum: Geziyorsunuz değerli
arkadaşlarım, köylüyü perişan ediyorsunuz, esnafı
perişan ettiniz. Yüz binlerce esnafın çeki, senedi protesto oldu, yüz
binlerce iş yeri kapanıyor, büyük şirketler, firmalar gittim,
gideceğim diye dert yanıyor ama her nedense değerli
arkadaşlarım, sizin keyfinize bir diyecek yok.
Muhterem
arkadaşlarım, bu yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisi
çıkarıyor. Muhalefetsiz bir Meclis düşünemezsiniz. Bunların
haklı taleplerini dikkate almak mecburiyetindesiniz. Alamazsanız,
duvarın birine tosluyor, ondan sonra geri dönüyoruz. Bunu yapmamak gerekir,
bunu söylüyorum değerli arkadaşlarım.
Muhterem
arkadaşlarım, bakınız, yasalar çıkardınız.
Ne oldu? Şimdi gelelim, benim geçmişte genel
başkanlığını yaptığım işçi
kesimine. Ne oldu muhterem arkadaşlarım? 57nci Hükûmet döneminde
çıkarılan İş Güvencesi Yasasını yok ettiniz. O
zaman 10 kişiye kadar kayıt dışında kalan yani sigorta
priminin kesilmemesi gereken insanları 50ye çıkardınız ve
burada, 50 kişi çalıştırılan bir yerde sendika bile
yok. İMFnin Adan Zye söylediği her şeyi yaptınız,
binlerce insanın emeklilik hakkını elinden aldınız.
Sayayım size
değerli arkadaşlarım: Şu Mecliste temizlik
şirketlerinde çalışan insanların emeklilik hakkı var
mı, burada çalışıyor, şu Mecliste? Yok çünkü adam ya
iki ay çalışıyor, ya üç ay çalışıyor, her gün
insanlar değişiyor. Turizmde çalışan, o gittiğiniz
yerlerde bizlere hizmet eden insanların emeklilik hakkı var mı?
Şeker fabrikalarında çalışan insanların emeklilik
hakkı var mı? Orman yangınlarında insanlar canını
ateşe atıyor, o insanların emeklilik hakkı var mı?
Bunları teker teker ortadan kaldırdınız. Kim istedi
bunları? IMF istedi. Hani, meydanlarda, geldiğiniz zaman Eğer
iktidar olursak, IMFnin programını getirip çöpe atacağız.
diyen sizler değil miydiniz? Ne oldu şimdi? IMFnin, Dünya
Bankasının dediklerini teker teker programınızda hayata geçiriyorsunuz.
Hani sepete atıyordunuz, ne oldu?
Değerli
arkadaşlarım, cumhuriyet tarihinde belki sayısız
hükûmetlerle benim teşrikimesaim oldu. Ama kusura bakmayın, siz o
kadar toplumsal ilişkilerinizi gevşetmişsiniz ki, sendikalarla
ilişkiniz yok, Odalar ve Borsalar Birliği bile -en yakın kabul
ettiğiniz insanlar- toplantılarınıza katılmaz oldu.
Adam, grev
hakkını asmaya gidiyor, Belediye işçileri, İstanbulda;
bunların üzerine polisi salıyorsunuz. Adam, grev hakkını
götürecek asacak buraya. Bunun bir olumsuzluğunu bana söyleyebilir
misiniz? Yani Meclise gelen bir insanın yolunun kesilmesi gibi. Yani
asacak oraya. Nereye asacak grevi?
Belediyenin ilan tahtasına asacak. Burada insanları yerlere
sürttünüz.
1 Mayısta
Türkiye Cumhuriyetini dünyaya rezil ettiniz. Rezil oldu Türkiye. Niye
bunları yapıyoruz değerli arkadaşlarım? Yapılan
ne? Siz de önüne düşün, biz de önüne düşelim, bütün siyasi partiler
de önüne düşsün; birlikte gidelim, 1 Mayısı kutlayalım,
halay çekelim. Türkiye'nin buna ihtiyacı var değerli
arkadaşlarım.
Niye
rahatsız oluyorsunuz? Ömrümün büyük bölümü meydanlarda geçti. Bir
Allahın kulu bana Birinin malına zarar verdin, bir insanın da
burnunu kanattın. diyebilir mi? Bunu sağlayan işte o
işçilerdir, oraya gelen o işçilerdir değerli arkadaşlarım.
Bunları niye hor görüyorsunuz?
Bugün, emeklinin
TÜFE alacakları var değerli arkadaşlarım, ödeseniz ya!
Şimdi, Konut
Edindirme Fonunu ödüyorsunuz. Bu kadar komik olmaz muhterem
arkadaşlarım. O dönemlerde faizler yüzde 60-70lerdeydi sayın
milletvekilleri, bunu siz bilmiyor musunuz? Nerede bunların faizleri? 50
lira, 60 lira. En yüksek ücreti alan yapan benim, işçi idim, kesildi. Ya,
alacağım 1 milyon lira para. En yükseğini alan benim,
düşünebiliyor musunuz. 80 lira alan var. Peki, bu paranın faizi
nerede kaldı değerli arkadaşlarım? Bunu Tasarrufu
Teşvik Fonunda da aynı yaptınız.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bunları şunun için söylüyorum: Yani
insanların bu kadar hakkını elinden almanın bir anlamı
ve gereği yoktur. Emeklilik yaşı kadınlarda
altmış, erkeklerde altmış beş. Kimi emekli
edeceksiniz? Emekli edin bakayım, emekli olacaklar mı arada?
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız, özelleştirme
yaptınız, özelleştirme. Bu yasalarda bir tek detayına
oturttuğunuz özelleştirme. Bekliyordunuz ki, dışarıdan
kaynak gelecek, Türkiyede yatırım yapacak. Ya, 500 trilyon liraya
vardı borç.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 60 milyar dolar da özelleştirmeden elde ettiğiniz
para. 33 trilyon da İşsizlik Fonunda olan para. Bunu
kullandınız, gitti. Nerede, ne yatırım yaptınız?
Hangi işsize bir iş buldunuz? Var mı böyle bir şeyiniz?
Peki, bir milletvekilinin Bunları ne yaptınız? diye size sorma
hakkı yok mu? Bundan niye rahatsız oluyorsunuz? Özelleştirmeden
bir bölüm insanı -Mecliste de var- 4/C diye işe aldınız
değerli arkadaşlarım. Dokuz ay çalışıyor, on ay
çalışıyor. Size de geliyordur bu insanlar,
sıkıntılarını size de anlatıyordur. Yani bir
tarafta adam çalışıyor, alıyor 1,5 milyar, bir tarafta adam
çalışıyor, alıyor 700 milyon. Nedir? Bunun sendikası
yok, yıllık izni yok, kıdem tazminatı yok. Böyle bir yeni
işçi sınıfı oluşturdunuz.
Evet değerli
arkadaşlarım, bakınız, bir şey daha yapıyorsunuz:
Bugün resmî kayıtlar, halkın bankalara borcu 102 katrilyon. 102
katrilyon, şu anda halkın borcu. Yani kredi borcu olanlar değerli
arkadaşlarım, -2007 yılı- 20 katrilyon, vatandaş faiz
ödüyor. Ve bundan intihar edenler var, arabasını satanlar var,
eşinden ayrılan var; var da var. Kime gitti bu paralar değerli
arkadaşlarım? Bankalara gitti, banka sahiplerine gitti. Türk
bankalarına gitse gam yemem. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de Ziraat Bankasıyla Halk Bankasının
dışında -Halk Bankasının da büyük bölümü gitti, bir de
İş Bankasının bir bölümünü sayayım- banka kaldı
mı? Bu bankaları kime sattınız? Yabancılara.
İşte, bu paralar da oraya gidiyor değerli
arkadaşlarım. Bu paralar da oraya gidiyor. Bunları
söyleyeceğiz, bunlara çözüm bulacağız. Bunlar bizim sorumuz.
Bakınız,
2002 yılında iç borç 126 milyar dolar, dış borç 130 milyar
dolar. Kasım 2007de iç borç 222 milyar dolara çıkmış,
dış borç 247 milyar dolara çıkmış; 2 katı. Bu
sizin döneminizde yapıldı değerli arkadaşlarım.
Üretimden gelen bir para değil bunlar. Bunlar borç. Peki, bununla
yatırım mı yaptınız? İşsize iş mi
buldunuz? Yok. Ne oldu? Harcadık. İşte, biraz önce
konuşuyordunuz burada, konut edindirmedir, Toplu Konuttu falan.
Şimdi, o da iflas etti gözümüz aydın, orada da bir şey yok.
Burada arkadaşım birçok konuyu dile getirdi. Orada işçiyi
çalıştıran müteahhitler, bırakın esnafın
parasını vermesini, orada çalışan işçinin de parasını
vermiyor. Toplu konutun 8inci katından kendisini aşağıya
atan işçileri de biliyorsunuz. Bunlar yaşandı, bunlara çözüm
bulma mecburiyetiniz var, sizsiniz, iktidarsınız değerli
arkadaşlar, Hükûmetsiniz. Burada arkadaşlar dile getiriyor, buna bir
çare bulalım. Siz bunu reddediyorsunuz. Niye? Esnafı da
dolandırsın o müteahhitler, işçiyi de dolandırsın,
parasını ödemesin. Böyle bir şeye Hayır. diyorsunuz
değerli arkadaşlarım. Bunları çözmek sizin sorununuz. Yani
bir müteahhit düşünün, geliyor, torpil oluyor, iş alıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Meral, konuşmanızı lütfen tamamlar
mısınız.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Peki efendim.
E, ne oluyor
değerli arkadaşlarım? Esnafı dolandırıyor,
işçiyi de dolandırıyor. Buna çözüm bulalım. diyoruz,
önerge veriyoruz, bunu reddediyorsunuz. Nedir bunun anlamı?
Dolandırsın
Bunlar yanlış değerli
arkadaşlarım, yanlış bunlar.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, şunu özellikle söylemek istiyorum: Yasa
çıkarmak bu Meclisin hakkı, bunun öncülüğünü yapmak da
iktidarın hakkı. Yalnız, bunlar yapılırken yasaya
muhatap kuruluşlarla ve muhalefet partileriyle, değerli
arkadaşlarım, ilişkileri pekiştirmek
zorundasınız. Aksi takdirde, o yasa döner bir daha gelir, o yasa
döner bir daha gelir bugün olduğu gibi... Onun için, ortak sorunlara
birlikte parmak basmak zorundayız. Halkın sorunlarını aza
indirmek, gerekirse ortadan kaldırmak siyasi partinin görevidir ama siyasi
parti, siyasi iktidar, hakikaten ciddi, doğru iş yapıyorsa ona
destek vermek, ona yardımcı olmak da muhalefet partilerinin
görevidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Meral.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Bunları yok kabul edemezsiniz değerli
arkadaşlarım.
Saygılar
sunuyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz, sağ olun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, Sayın Meral, Şenkayada
İlçe Başkanımızdan bahsetti. DTPyi suçlayan bir şey
oldu, ona cevap vermek istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Olmaz
BAŞKAN
Sayın Sakık, yani
SIRRI SAKIK
(Muş) Bir dakika
Ama kamuoyunu yanlış bilgilendiriyor. Bizim
Şenkayada
BAŞKAN
Yerinizden açıkladınız, yanlış bilgilendiriyorsa
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Gölede, Gölede, Şenkayada değil, Gölede.
Şenkaya benim kazam. Gölede
Aç telefonu, sor Doğru mu? diye.
Gölede, isim vereyim sana, Gölede.
BAŞKAN
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Sayın Kaplan, buyurun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben de cevap vereyim. Ben Şenkayayı
araştırdım.Orada ilçe başkanımız...
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Gölede. Şenkayada parti, ilçeniz olmaz.
BAŞKAN
Sayın Kaplan
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Olur, niye olmasın?
AYLA AKAT ATA
(Batman) Niye olmasın?
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Olmaz.
M. NURİ
YAMAN (Muş) - Senin gibi aslını inkâr edenler böyle söyledikçe
olmaz.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) - Olmazmış!
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Olmaz.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
doğrusu, birkaç farklı konuda yasayla ilgili
konuşacağım ama şu an herkes ekranların
başında, Anayasa Mahkemesi kararının açıklanması
bekleniyor. Sayın Meral de buradan, Göle ilçesinin, ilçe
başkanımızın arazileri
Nerede? Burada Gölenin
milletvekilleri vardır, arkadaşlarımız
İlgisi olmayan
bir suçlamada bulundu. Dedi ki: İlçe başkanı, köyü, ilçeyi,
arazileri işgal etmiş. E, orada savcı yoksa, orada kaymakam
yoksa, orada vali yoksa demek ki Ankarada da yok Sayın Meral. Yani bu
devlette hangi ilçe başkanı kalkıp gidip, hele hele bizim gibi
muhalif bir partinin ilçe başkanı gidip arazi işgal edecek,
topraklarına el koyacak, akıl mantık
Bunu basın
çarşaf çarşaf yazardı, savcılar soruşturma
açardı. Savcıların
Hukukun tek işlediği parti
Demokratik Toplum Partisidir. Eften püften söylemlere bile dava açan
savcılıklar arazi gibi, mülk gasbı gibi, mülk işgali gibi
böyle ciddi bir konuda kalkıp eyleme kalkacaklar, hiçbir şey
yapmayacaklar, siz burada müşteki olacaksınız. İnanın,
bize gelseydiniz biz sizi direkt oranın ilçe başkanıyla da
görüştürürdük, Ardahanın il başkanıyla da görüştürürdük
-bir hukukçudur- size doğru bilgiyi de verirdik
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Meral, bir dakika.
HASİP KAPLAN
(Devamla)
bu konuda bir yanlışlık varsa da giderirdik, yasa
neyse de işletirdik, yargı neyse onu da yaptırırdık.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen konuya gelelim efendim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yanlış yapılıyor. Önemli bir sivil toplum
kuruluşunun başkanlığını yapmış
Sayın Meralin gelip burada bir ilçe başkanımızla muhatap
olmasını yakıştıramadım. Doğrusu ana
muhalefet partisine de yakışmıyor. Böyle küçük sorunları
başka türlü de aşmayı, yüce Meclisi meşgul etmememiz
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, son ikazımı yapıyorum. Lütfen
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sayın Başkan, ana konumuza dönüyoruz.
Şimdi,
tabii, herhâlde tarihe 23üncü Dönem Meclisi çok çalışan bir meclis
olarak geçecek. Çok çalışkan
Tatilde de şu an
çalışıyoruz. Bir gerçek bu. Çok yasalar da çıkardık.
Demek ki yasa çıkarırken arada bürokratlarımız,
uzmanlarımız da pusulayı şaşırıyor ve
yanlış yapıyor, maddi hatalar yapıyor, öyle oluyor. Bir ay
önce çıkardığımız bir yasayı bir ay sonra
düzeltmek için tekrar bir yasa çıkarıyoruz. Aslında bu yasaya
zühul tasarısı derler buna hukukta. Zühulen, hataen
çıkarılmış yasaları düzeltme... Borsalar
Birliğinde örneğin seçilme şartı olarak mahkûm olanlar
diye geçmiş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Genel sekreter.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Evet.
Şimdi, tabii
bürokrasiden geçti, komisyondan geçti, Kanunlar Dairesinden geçti, yüce Meclise
geldi. Tabii bunlar maddi hatadır. Bunlarda şüphesiz kasıt
olmaz. Ama bu kelimelerin, maddi hataların da bir yasayla düzeltilmesi
zorunlu olduğu için bu burada. Ancak ilginç bazı kelime
değişiklikleri var. Örneğin ahzükabza kelimesi. Deniliyor ki:
Arapça bir kelime olup, bu kelimeye yüklenilen mana net
olmadığından bu kelimenin içerdiği manayı
sınırlandırmak ve anlaşılabilir kılmak için
bağlayıcı işlem yapmaya şeklinde değiştirilmiştir
kelime. Bu bağlayıcı
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Temsil ve ilzama dönüyor.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Evet. Şimdi ahzükabza kelimesi almaya, vermeye
Arapça
kapsam itibarıyla hakikaten bazı kelimeleri öz Türkçeye
çevirdiğimiz zaman tam kapsayıcı olmuyor. Yani, ben
avukatlığımdan biliyorum. Hep trafik cezalarında, davalarında
dikkatsizlik, tedbirsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermekten dava
açılır. Bir gün Şırnaktan bir şoför esnafı beni
aradı, Mahvoldum. diyor, acele görüşmek istiyor.
Hayırdır? dedim, Sorma, bir yazı gelmiş,
anlayamıyorum. Özensizlik ve önlemsizlik sonucu suç işlemişim.
dedi. Yeni kavramlar -sav yazmış sayın savcımız o
zaman- yeni bir iddianame görünce tabii ki şaşırmış.
Tabii, bu toplumun değişik katmanları arasında bu tür
kelime geçişleri hukuksal kavramın tam
kapsayıcılığı açısından önem arz ediyor.
Ancak, burada bu
tasarıda samimi olmakta yarar var. Trafik tescilinde noterler devreden
çıkarıldı. Avrupadaki gibi vatandaş aldığı
araç için gidecek, trafik şubelerinde kayıt işlemi yapacak, alım
satım oradan yapılacak.
Şimdi,
burada, noterlerin bir sene daha uzatılması, gerekçeden de bu
satış devir işlemlerinde gerçekten bir düzenlemeye,
altyapıya ihtiyaç olduğu konusu yer alıyor.
Şimdi benim
buradan Hükûmete söyleyeceğim bir şey var. Milyonlarca araç var
Türkiye'de. Herkes araç alıp veriyor. İkinci el araç var,
satışı var. Yönetmeliği öyle düzenleyin ki bu vatandaş
rüşvet vermeden aracını alıp satmasını
becerebilsin. Bu çok önemlidir. Bu, yasayla sağlanmaz. Süresini uzatırız,
kısaltırız ama Avrupada şu kadar bir kart, kimlik
kartı kadar, kimlik kartı, nüfus cüzdanı kadar bile değil;
gidiyor, o kart üzerinden alım satımını yapıyor,
vergisini veriyor, borcunu alıyor, trafik pulunu alıyor. Şimdi,
bizim uygulamada ise bir kere bir dosyayla dolaşıyor. O dosyanın
içinde faturası var, girdisi var, damga pulu var, geçmiş pulları
var, temiz kâğıdı var, geçmiş hacizleri var, Banka kredisi
almıştır, satılmaz. şerhi var, bilmem ne var, bilmem
ne var. Bu kadar kocaman bir dosyayla bir vatandaş dolaşır, 5
milyar liraya ikinci el bir araba alır. O arabanın tescilini yapana
kadar trafikte veya noterde ayrıca para öder, zaman harcar ve bu durumda
vatandaşımızı ne notere ne de trafiğe mahkûm etmememiz
lazım. Ne noter mahkûmu olsun ne trafik memurlarının ki bu işlerde,
muayene işlerinde nelerin olduğunu hepimiz biliyoruz. Parayı
vermeden, yok bilmem ne bağış makbuzunu kesmeden, yok bilmem ne
dosyasını almadan, yok bilmem ne işlemini yapmadan
vatandaşın bir araba alıp satma imkânı yok. O zaman vatandaşa,
gelin, yüce Meclis olarak, bir araba alıp satarken eziyet çektirtmeden
bunu yapalım. En fazla Vergisi yoktur. diye bir temiz
kâğıdı alabilsin. Vergisi varsa borcunu ödeyip temiz
kâğıdını alsın. Başka takyidi yoksa o aracı
özgür iradesiyle, imzasıyla resmî makamın önünde satabilsin veya
alabilsin.
Tabii, bu, uygarlık
düzeyiyle ilgilidir. Çok açık söylüyorum. Eğer özgür birey, örgütlü
toplumu oluşturamazsanız bu işlemlerin de mutlaka
aracısı olacaktır, komisyoncusunu ortadan
kaldıramazsınız. Birisi gidip komisyoncuya mutlaka bir para
verecektir, onu vekil tayin edecektir bu işlemler için, gönderecektir yine
trafik bürolarına. Neden? Bakın, Türkiyede avukatlara hâlâ noterden
vekâlet çıkarılıyor. Düşünebiliyor musunuz? Bir avukat da
noter kadar hukuk okumuştur, tecrübesi vardır ama buna rağmen
noter vekâletinin istenmesi o avukata resmen güvensizlik anlamına gelir.
Bu trafik tescil işlemlerinde de aynı durum söz konusudur. Burada
vatandaşı kolaylaştıracak, vatandaşın rahat
alım satım yapacağı, vatandaşın rahat vergisini
verebileceği, vatandaşın sıra beklemeyeceği, kuyruk
beklemeyeceği bir rahatlık idari mevzuatla sağlanır. Bu,
idari reformlarla olur. Bu yönetmeliklerde bunun düzenlenmesi gerekir diye
düşünüyoruz.
Bu süre 1/1/2009
tarihinde şeklinde düzenlenmiş. Aslında, bu düzenlemeler için,
bu satım alım için trafik büroları yeterli midir değil
midir, hakikaten trafik polisini de araç alım satımının
tarafı yapmak doğru mudur değil midir, bunun da düşünülmesi
gerekiyor.
Trafik polisi
Türkiyenin trafiğini düzenleyebilmelidir. Trafikle ilgili konular
farklıdır. Önlem, tedbir, trafiğin rahatlatılması,
trafikten doğan sorunların aşılması ayrı bir
olaydır, araç almak, satmak, tescil etmek apayrı bir olaydır.
Bunu da birbirinden Türkiyenin ayırması gerekiyor. Normal resmî
devlet dairelerinden birinde de araç alım satımı
yapılabilinir. Artık e-devlet modeli Türkiyede
gelişmiştir. E-devlet, e-trafik, e-yargı
Vatandaşın
e-vatandaşlık numarasına girin, vatandaşın akşam
hangi köfteyi, İnegöl köftesi mi, Manisa köftesi mi ne yediğini
tespit etmek mümkün. Böyle bir ülkede yaşıyoruz, böyle bir gözlem
altında
Hâlâ memura teslim etmek dosyaları, vatandaşı
kuyruğa sokmak doğru bir yaklaşım tarzı olmasa gerek.
Bu (G)
sınıfı sürücü belgesi kapsamındaki iş makineleri
konusunda Millî Eğitim Bakanlığının gerçekten modern
bir düzenlemeye gitmesi gerekiyor. Bu konuda da farklı bir yasa maddesi
getirilmiş. Bu konuda da özellikle eğitim sisteminde devletin
denetiminin toplumsal yararı gözetici şekilde belirlenmesi gerekiyor.
Türk Ceza
Kanununun 53üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile
diye
bir madde var, ...kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl
ve daha fazla süreyle ya da devletin güvenliğine karşı suçlar,
Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar,
millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına
karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet,
hırsızlık
ve birkaç suç nevi daha sıralanıyor,
beş altı tane nevi suç sayıldıktan sonra
haksız mal
edinme suçlarından hapis cezasına mahkûm olmamak. Bu tür klişe
durumlarını, bu tür belli suçlarda getirilen bu konuyu da bir daha
gerçekten gözden geçirmek gerekiyor. Müeyyidesi iki ay olan bir hapis
cezasıyla, müeyyideyi içeren bir durumla, ağır cezalık bir
suçu aynı kapsam içinde değerlendirmek veya teknik gelişmeler
sonucu suç olmaktan çıkan veya bir daha suç olması
düşünülemeyen, casusluk teşkil etmeyecek suçları aynı
neviden alıp bir görevin engeli hâline getirmenin de doğru
olmadığını düşünüyoruz. İnşallah, bu,
ileride düzelir diye düşünüyoruz.
Bu konuda
Bitireyim. Karar
açıklandı mı bilmiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Açıklanmadı.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Efendim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bizim kararımız
Hangi kararı
soruyorsunuz?
HASİP KAPLAN
(Devamla) Anayasa Mahkemesi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok, burada oturuyoruz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Peki, o zaman ben bitireyim, sabırlarınızı
zorlamayayım.
Allah
Ülkeye,
millete hayırlı olmasını diliyorum. Hukukun, insan
haklarının ve demokrasinin de yolunu açacak bir karar
olmasını diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DTP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Bir yanlış anlaşılma şey oldu,
onu izaha çalışıyorum.
BAŞKAN
Yerinizden de konuşabilirsiniz.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Bir yanlış anlaşılma oldu, onu izah
edeceğim.
BAŞKAN Onu
mu düzelteceksiniz?
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Olay yaratmadan
BAŞKAN Onu
mu düzelteceksiniz?
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Onu düzelteceğim.
BAŞKAN
Buyurun.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkan, önce söz hakkı vermiyorsunuz, sonra
veriyorsunuz!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sataşan Bayram Bey.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meralin, yapmış olduğu
konuşmada bazı sözlerinin yanlış
anlaşıldığı gerekçesiyle açıklaması
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Değerli arkadaşlarım, ben bir konuyu
düzeltmek için buraya çıktım. Sayın Başkana teşekkür
ediyorum.
Bir konuyu da
unuttum. Ben, Erzurum Valisine, Erzurum Jandarma Alay Komutanına da
huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, konu, hafife alınacak bir konu değil. Konu,
ciddi bir konu. Ciddi bir konu olmasa ben bunu burada konuşmam.
Bakınız
değerli arkadaşlarım, yanlış anladınız.
Sizin ilçe başkanınız, Senemoğlu köylü, o köyden. Yani, orada
gelip arazileri zapt eden köylü. Daha önce de köyde muhtarı
O köylü,
bunun da akrabası. İsmini vereyim, tarihte de vardır: Terörist
Ahmet Güler. Geldi, benim köyümün muhtarını, eşini, azanın
birini öldürdü. Arkasından ikinci muhtar, muhtar oldu, onu da öldürecekti,
kaçtı. Üçüncü muhtar oldu. İsmini vereyim değerli
arkadaşlarım: Özkan Yıldız. Ondan sonra geldi, bunu
öldürdüler. Amaç orayı yıldırmak, köyü göçe zorlamak.
Ben şimdi
Başbakan Yardımcımdan, kendisinden rica ediyorum. Olay
sanıldığı kadar basit bir şey değil değerli
arkadaşlarım. Şu anda asker kordona aldı köyü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yani hâkim, savcı var, jandarma var
BAŞKAN
Sayın Meral, tamam mı?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Etmeyin bunu, rica ediyorum sizden.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.18
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 137nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
277 sıra
sayılı Teklifin tümü üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar ve Konya Milletvekili Hasan Angının;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/301) (S. Sayısı: 277)
(Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Gruplar ve
şahısları adına söz isteyen yok.
Soru ve cevap
kısmına geçiyoruz.
Sayın Öztürk
buradalar mı? Yok.
Başka soru
soran da olmadığına göre, Sayın Bakanım, cevap verecek
bir şey de yok.
Teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
BAZI
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 4/6/2008
tarihli ve 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 27 nci maddesinin (f) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
f) 12 nci
maddesinin (a) bendi ve 25 inci maddesi yayımını izleyen ikinci
ayın başında, 18 inci maddesinin (a) bendi 1/1/2009 tarihinde,
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın
Şevket Köse
Yoklar herhâlde.
Gruplar
adına başka söz isteyen? Yok.
Şahısları
adına söz isteyen? Yok.
Soru sorma
işlemi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2-
18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 74 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi aşağıdaki şekilde
değ-iştirilmiştir.
d) Türk Ceza
Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten
işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle
ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu
düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya
karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve
casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli
iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat
karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama, kaçakçılık, vergi
kaçakçılığı, haksız mal edinme suçlarından hapis
cezasına mahkûm olmamak.
BAŞKAN
Gruplar ve şahısları adına söz istemi yok.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, karar yeter
sayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısının aranmasını istiyorsunuz.
Sayın
Ünlütepe, soru-cevap işlemine geçiyoruz.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Efendim, benim konuşmam vardı.
BAŞKAN
Efendim, geçti, diğer maddede vardı, burada yok. Burada
istememişsiniz, diğer madde de oylandı.
Sayın Öztürk
buradalar mı?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Buradayım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk, sorunuzu sorun.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla
sormak istiyorum, Sayın Başbakan sıkışınca ne
kadar ciddi iş yaptıklarını ifade etmek için esip
gürleyerek devlet yönetiminin ciddi bir iş olduğunu ifade ediyor.
Görüştüğümüz yasa teklifi Hükûmetin devlet işlerini ne kadar
ciddi yapmakta olduğunu ortaya koymaktadır! Haziran ayında bir
yasa kabul ediyorsunuz 1/8/2008den itibaren ikinci el otomobil devirleri
noter yerine trafik şube müdürlüklerinde yapılacak. diyorsunuz,
şimdi, bu değişikliğin 1/8/2008 yerine 1/1/2009da
yürürlüğe girmesini öngörüyorsunuz. Bize göre, trafikte, işlemi
1/1/2009a ertelemeyi gerektirecek bir hazırlık
çalışması gerekmemektedir. Diyelim ki gerekiyor, haziranda
kanunu kabul ederken aklınız neredeydi? Bu mu ciddi devlet yönetimi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Bakan,
cevap verir misiniz.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Tabii Sayın
Başkanım.
Bizim hükûmet
tasarımızda ikinci el oto satışlarının noterler
yerine trafik bürolarınca verilmesine dair bir düzenleme yoktu Sayın
Öztürk. Bu tasarı Genel Kurulda görüşülürken bazı milletvekili
arkadaşlarımızın vermiş olduğu önergeyle bu
tasarıya girmiştir. Daha sonra yapılan çalışmalarda
trafik şube müdürlüklerinin bu konuda henüz hazır olmadıkları
saptandığından bu sürenin uzatılması zarureti
doğmuştur.
Sorunuza verebileceğim
cevap bu birkaç cümleden ibarettir.
Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
Madde 3 - 5174
sayılı Kanunun 83 üncü maddesinin altıncı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Oda ve borsa
üyelerinin seçme ve seçilme haklarını kullanabilmeleri için
şirketin; sahibi, ortağı, yönetim kurulu üyesi, genel müdürü,
murahhas azası seviyesinde üst düzey yöneticisi olmaları,
şirketi temsil ile bağlayıcı işlem yapmaya yetkili
olmaları ve bu durumun seçimden en az altı ay öncesini kapsaması
şarttır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Sayın Şevket Köse.
Buyurun Sayın
Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına
hepinizi saygıyla selamlarım.
Konuşmama
başlarken geçtiğimiz gün yaşadığımız terör
vahşetini bir kez daha kınamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, teröre karşı her kesimden insanların
İspanyadaki gibi sessiz bir yürüyüşle tepki vermesi gerekir. Lanet
kampanyası başlatılmalıdır, çünkü terör nereden gelirse
gelsin bir insanlık suçudur. Ölenlerin hepsi suçsuz, günahsız
vatandaşlarımızdır. Geçim derdiyle boğuşan,
akşamları evine bir lokma ekmek götürmek için uğraşan
insanlara karşı vahşet yapanlara verilecek ad henüz hiçbir
sözlükte yoktur. Kelimelerle ifade edilemeyecek kadar alçakça, haince,
ahlaksızca saldırı düzenleyenler vicdansız
insanlardır. Tek kelimeyle bunlar insan değillerdir, şiddetle
kınıyorum.
Değerli
arkadaşlar, sırası gelmişken, yakın zamanda YÖK
tarafından yapılan ve Cumhurbaşkanının önüne gidecek
rektör isimlerinin belirlenmesinde yaşanan soruna da değinmek
istiyorum.
Biliyorsunuz,
birkaç üniversitede en çok oyu almış olan rektör adayının
ismi, YÖKün hangi kriteri baz alarak yaptığı bilinmeyen elemesi
sonrası Sayın Cumhurbaşkanının önüne gönderilmedi.
Bence, bu konuda ülkemizde bir düzenleme yapılması gerekir ve rektör
atamalarının da üniversitelerin iç işi olarak belirlenmesi uygun
olur diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, sizinle Adıyaman Üniversitesinin bir sorununu
paylaşmak istiyorum: Adıyaman Üniversitesi gün geçtikçe
gelişmekte ve ilerlemektedir ancak bu gelişmenin daha hızlı
olması yoluyla bölgenin sosyal ve ekonomik yapısı
gelişecektir. Özellikle, üniversitemiz, tıp fakültesinin olmaması
nedeniyle büyük sıkıntı yaşamaktadır. Bu sene, İnönü
Üniversitesinde eğitim almak üzere, Adıyaman Üniversitesi, Tıp
Fakültesine öğrenci almaya başlamıştır fakat
üniversite hastanesinin olmaması nedeniyle bu eğitim Adıyamanda
yapılamıyor. Bu konuda Adıyaman Üniversitesine kolaylık
sağlanmalıdır. Devlet hastanelerinden birisi üniversiteye
verilmek koşuluyla en azından geçici olarak çözüm sağlanabilir
diye düşünüyorum.
BAŞKAN
Sayın Köse, konuya gelecek misiniz efendim?
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Efendim, konuya geliyorum. Ben kendi bölgemin sorunlarını
anlatıyorum, tez konuya geleceğim efendim.
BAŞKAN
Bekliyorum, gelirseniz memnun olurum.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Doğu ve
Güneydoğu Bölgesinin çok ücra bir köşesinde olan Adıyaman
gerçekten büyük sorunlarla boğuşmaktadır. İkinci AKP
Hükûmeti bir yılını doldurdu, bu yıl içerisinde
Adıyamanda yaşanan gelişmeler maalesef iç acıcı
değildir. Bunlara dikkatinizi çekmek için söz almış
bulunmaktayım ayrıca.
Ekonominin kötü
gidişi, sulama tesislerinin bitirilmemesi için gereken çalışmanın
yapılmaması, en son ÖSSde yaşanan hayal
kırıklığı ve eğitimde ilimizin geri kalması,
GAP içerisinde Adıyamana gereken ilginin gösterilmemesi gibi,
Adıyamanda onlarca sorun beklemektedir.
AKP
İktidarı altı yıldır iktidarda. Özellikle son bir
yılda hızla geriye doğru gitmiştir.
Adıyamanlılar ırgatlıktan kurtulur. dediler, halk hâlâ
ırgatlık hayatını yaşamaktadır. Ekonomi iyiye
gider. dediler, Adıyamanda her gün kepenkler kapanıyor. Tarım
gelişir, çiftçi rahatlar. diye düşündüler, çiftçimiz, köylümüz
sorunlarla boğuşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Ekonomi iyiye gidiyor. sözünü bu Hükûmet zamanında
sıkça duyar olduk. Örneğin, teşvik konusu sıkça gündeme
geldi. Teşvikin anlamı, geri kalmış bölgelerin cazibe
merkezi hâline getirilmesi demektir. Oysa teşvik kapsamı gittikçe
genişletildi ve sonucunda Adıyamanda da yeni bir sektör ortaya
çıktı, o sektör de ameleliktir. Bugün Adıyamanda amelelikle
300-400 milyon aylıkla insanlar para kazanmaya çalışıyor.
Maalesef bu konuda da bir mağduriyet yaşanmaktadır. Ortalama
olarak her ailede 3 çocuk olduğunu düşünürseniz, bunların
çoğunun da öğrenci olduğunu düşünürseniz, ayrıca
300-400 milyon kazanan bir ailenin elektrik, su ve telefon borçlarından
dolayı da büyük bir sıkıntı içerisinde olduğuna
dikkatinizi çekmenizi rica ediyorum.
Elinizi
vicdanınıza koyun ve bir bakın bu insanlarımızın
hâline, bu insanlarımız ne olur... Tabii ki bu, yalnız
Adıyamanda değildir -Adıyaman benim seçim bölgem olduğu
için söylüyorum- Doğu ve Güneydoğu, inanın ki Anadolunun çok
şehri de bu konuda farklı değildir.
Değerli
arkadaşlar, Adıyamanda günde ortalama üç iş yeri
kapanmaktadır. 2008 yılının ilk altı ayında tam
294 esnafımız Adıyaman ekonomisinden çekildi.
Bakın,
burada ben size bir gazeteden örnek vermek istiyorum. Bu gazetede Adıyaman
Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Sayın Zafer Ersoy
BAĞ-KUR ve SSK primleri yüzünden ben otelimi sattım. diyor. Bu
haber yenidir.
BAŞKAN
Şevket Bey, Adıyaman sevgimizi istismar ediyorsunuz yani bak, ben
Adıyamanı çok seviyorum ama lütfen.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) - Sayın
Başkanım, Adıyamanın sorunları çoktur, müsaade edin
de buyurun da bunları dile getireyim.
BAŞKAN Ben
de biliyorum. Adıyaman benim ikinci memleketim ama lütfen
Gündeme gelin.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Böyle bir dönemde Sayın Bakan Mehmet Şimşek ilimize
geldi. Bütün Adıyaman dört gözle Bakanı bekliyordu, herkes somut bir
proje koymasını bekliyordu ama maalesef Bakan Bey Gelip geçerken
uğradım. görüntüsü verdi, somut bir öneri, insanların derdine
çözüm sunmadı. Adıyaman kamuoyu isyan ediyor, esnaf çökmüş,
işçi sendika defterini silmiştir. Adıyamandaki köylü, esnaf,
sanatkâr, herkes şapkasını önüne koymuş, çenesini iki
elinin arasına koymuş kara kara düşünmektedir.
Tarım
alanları su altında kalmıştır. Ancak tarım
alanı su altında kalan Adıyamanda çiftçiler sulama sorunu
yaşamaktadır. Burada beni dinleyen sayın Adıyamanlı
milletvekili arkadaşlarım da bu sorunları en az benim kadar
biliyor, belki benden daha fazla biliyorlar. Bu konuda destek vermelerini
istiyorum.
AHMET ERSİN
(İzmir) Bilmezler Şevket Bey, bilmezler.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Ben inanmasam Sayın Milletvekilim, konuşmam.
Yani, ne zaman
bitirileceği belli olmayan birkaç barajımız var. Bunlardan biri
Gömükan Barajı, Çamgazi Barajı, Koçali Barajı. Bunlara, henüz
-altı yıldır iktidardasınız- bir çözüm getirmediniz,
sürekli proje aşamasındadır, planı yapılıyor
gibi söylemlerle işi geçiştirmeye çalışıyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, bütün bunların üzerine GAP İdaresinin
Şanlıurfaya taşınacağı -Sayın
Başkanım belki kızacaktır bana ama- haberi kulaktan
kulağa yayılmaktadır. Bu haber doğruysa
Adıyamanlılar bir kez daha yara alacaktır. Adıyamandaki
sivil toplum örgütleri GAP İdaresi Urfaya taşınırsa, Hükûmet
bizden oy istemeye gelmesin. diyorlar.
BAŞKAN
Sayın Köse, lütfen
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Sayın Başkanım, uyarılarınız için
teşekkür ederim.
BAŞKAN Adıyaman
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Teşekkür ederim. Ama, bugün Adıyamana daha fazla
yapılması gereken işler vardır.
BAŞKAN O
ayrı mesele efendim.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Adıyaman GAPın üvey evladı durumuna konuldu.
BAŞKAN
Lütfen, GAPa dokunmayın da ne yaparsanız yapın efendim. GAPa
dokunmayın da
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Efendim, GAP Türkiye'nin en büyük projesidir.
BAŞKAN
GAPı kaptırmayız, Urfa olarak kaptırmayız.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) GAPı bitirmeden Türkiyede refahı düzeltemezsiniz,
mutluluğu sağlayamazsınız.
BAŞKAN
GAPı kaptırmayız efendim.
Buyurun.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) GAP bitirilirse 4 milyon insan ekmek bulacaktır. Aynı
zamanda GAP bir sosyal projedir. Lütfen, eğer bu konuya değinmezsek
büyük bir eksiklik olduğu kanaatine varacağım.
BAŞKAN
Doğru, doğru, haklısınız, değinin efendim. Ama
Urfayla ilgili değil efendim. Değinin, ben değinmeyin diyemem.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Sayın milletvekilleri, bakın, Adıyaman
BAŞKAN
Şanlıurfayla ilgili değil.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla)
bu yıl çok büyük kuraklık geçirdi.
BAŞKAN
Bunun mücadelesini çok veriyoruz, şey yapmayın. Yani bir de
Adıyamanı önümüze çıkarmayın, lütfen.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) Yağmur
küsmüş, güneş kızgın, toprak çaresiz, buna rağmen
önlem alınamamıştır Adıyamanda. Bu konuda net
önerilerimiz var. Adıyamanda ve tüm GAP içerisindeki sulama tesislerine
ayrıcalıklı bir yatırım yapılmalıdır
diye düşünüyorum. Bu yöntemle tarım ve enerjide yaşanacak
gelişme, zaten yapılan masrafları da kısa sürede garanti
edecektir diye düşünüyorum.
Bir de
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Adıyamanın kanayan bir
yarası daha bulunmaktadır. Bu da mevsimlik tarım
işçileridir. Her sene bu konu gündeme geliyor. Maalesef altı
yıldır iktidarsınız, bir türlü bu konuya çözüm getirmediniz.
Ancak bu konuları, trafik kurallarıyla işi geçiştirmeye
çalıştınız. Bu konuyu hem Meclis araştırma
önergesi hem de yazılı soru önergeleriyle gündeme getirdim, maalesef
ilgili bakanlardan bir çözüm almış değilim.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın ikinci ve Avrupanın ise en büyük
kapasitesine sahip olduğumuz iplik sektörü de Adıyamanda can
çekişiyor. Eğer günlük gazetelere bakmışsanız, son
on-on beş gün içerisinde, Adıyamanda organize sanayi bölgesinde 6
bin civarında işçi çalışmaktayken, bunun 3 bin tanesi
işten çıkarılmıştır. Bu büyük bir rakamdır.
Bugün, SANKO Holding 250 milyon avroluk bir fabrika kurmuştur, 1.500
civarındaki işçinin çoğunu çıkarmıştır,
sadece 30 tane işçisi çalışmaktadır. Buna nasıl bir
iyileştirme, ekonomide düzelme diyebilirsiniz?
Şimdi, bir
de 100 büyük kuruluş arasında Tekel İşletmesi 43üncü
sıradadır. Bugün Adıyamanda bu Tekelle birlikte Sümerbank da
kapatıldı. Alternatif ürün yetiştirmeden tütüne son verdiniz.
Köylü perişan, aç ve sefil, şaşkın, ne yapacağını
bilemez bir durumdadır. Ayrıca tarımdaki gübre, mazot ve ilaçtaki
aşırı fiyatlardan dolayı da köylü tarlasını
ekemiyor, ekemediği zaman da ürün alamıyor, aldığı
ürünü de zamanında satamıyor, sattığının da
karşılığını zamanında alamıyor. Böyle
düşüncelerimiz vardır. Bu konularda acil çözümlerin üretilmesinden
yanayım.
Ayrıca
Nemrut Dağında büyük bir sıkıntı var. Nemrut
Dağında bu yıl bazı ihalelerde, kafeterya ihalesinde
gecikmeden dolayı büyük sıkıntı vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız efendim.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün
bacasız bir gelir durumunda, fabrika durumunda olan turizme de ayrıca
Adıyamanda büyük değer verilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Tabii ki zaman
darlığında Adıyamanın sorunlarını fazla
dile getiremiyorum. Adıyamanın sorunları aslında Doğu
ve Güneydoğunun ve hatta Türkiye'nin sorunlarından ayrı
düşünülecek sorunlar değillerdir. Ama, maalesef, ben bu kürsüde kendi
seçim bölgemde olan sorunları dile getiririm, belki sizlere birer örnek
olur, ders alırsınız diye. Gidin Adıyamanı görün, ona
göre kararınızı verin.
Netice olarak,
AKP İktidarı Türkiyede olduğu gibi her tarafta performansı
düşmüştür, Adıyamanda sınıfta
kalmıştır. Yaptığınız tek icraat büyük
yolsuzluk ve en önemlisi kadrolaşmanın dışında altı
yılda Türkiyede gözle görülür bir adım atmadınız.
Beni sabırla
dinlediğiniz için teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köse.
Madde üzerinde
gruplar adına ve şahıslar adına başka söz isteyen yok.
Soru-cevap
işlemi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: 3üncü maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.06
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 137nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
277 sıra
sayılı Teklifin tümü üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerindeler.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4-
13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun
42 nci maddesinin bir-inci fıkrasının (a) bendinin üçüncü
paragrafı aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
G
sınıfı sürücü belgesi kapsamındaki iş makinelerinin
sürücülerinin ve operatörlerinin eğitimleri ve eğitimde
başarılı olanların sınav başarı belgeleri
Milli Eğitim Bakanlığınca veya Milli Eğitim
Bakanlığınca yetkilendirilen kurumlarca verilir. Bu
kurumların işleyişine ilişkin usul ve esaslar ile
uy-gulanacak öğretim programları Milli Eğitim
Bakanlığınca belirlenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli milletvekilleri; yasanın bu maddesinde özellikle
Karayolları Trafik Kanununun 42nci maddesinin birinci bendini
değiştiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, burada bu madde özellikle sürücü belgesiyle
ilgili olduğu için ben şoför esnafının veya sürücü
kurslarıyla ehliyet alan insanların sorunlarından biraz
bahsedeceğim.
Değerli
arkadaşlar, tabii, şoför ehliyeti almak için Millî Eğitim
Bakanlığının kontrolünde değişik illerde ve
ilçelerde sürücü kursları açılıyor, ama sınav il
merkezlerinde yapılıyor değerli arkadaşlarım ve tüm
ilçelerden o sınava girecek insanları il merkezlerinde, belli
tarihlerde çağırıp sınava tabi tutuyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, ilçelerde sürücü kursu açılması gayet normal
bir olay, gayet doğal bir olay ama bazı ilçeler var ki ile 180-
Ben, bunu bir kez
daha hatırlatıyorum. Bu, toplumda önemli bir sorundur. Yani,
şimdi Sivasın Şarkışlasından veya Sivasın Suşehrinden -Suşehri-Sivas benim
bildiğim 180 kilometre- 50-60 kişi gidiyor. Hâlbuki üç ayda bir, her
ayın belli tarihlerinde, değişik ilçelerde kurulacak, yani ilden
gidecek sınav komisyonu
3 kişilik bir heyet gidecek, komisyon orada
yapacak, sınavını orada yapacak. Ben, bunu, özellikle burada
sürücü belgesiyle ilgili olduğu için bir kez daha dikkatlerinize getirmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii burada yine önemli bir sorun şoför
esnafı. Özellikle şoför esnafının da önemli bir sorunu,
demin, biraz önceki konuşmada bahsettiğim gibi bir sürü, sosyal
güvenliklerinde
Özellikle BAĞ-KURlu bir çoğu. Bunlar da sürekli bir
gelire sahip değiller. Mevsimlik işler oluyor. Örneğin,
buğday taşıyan bir şoförüm senenin altı ayı
çalışabiliyor, yani belli işlerde. Bu nedenle, özellikle sosyal
güvenlikleri ve bunların primlerinin yeniden yapılandırılması
konusunda biraz sonra
Plan Bütçe Komisyonuna davet edildik. Orada, ben,
iktidar partisinden tüm arkadaşlarımın, özellikle sosyal
güvenlik primlerinin yeniden yapılandırılmasında belli
dönemlerde parası olmayan insanlar
Demin de söyledim, bir
fındık üreticisi bu mevsimde fındığını
satmadı. Fındık üreticisinin ancak eline para ekim ayı
sonunda geçer arkadaşlar. Bir kayısı üreticisi
kayısısını daha yeni ağaçtan indiriyor, daha
kayısısını kurutuyor, daha kayısısını
satmadı. Bu insanı, yani taş da çatlasa, dövseniz de, ne
yapsanız bu paraları bu ay ödeyemez arkadaşlar.
Ben, eğer,
bir yasayı çıkarıyorsak, o yasanın toplum için yararlı
olmasını istiyorsak -özellikle şoför esnafı da bunun içinde
olmak üzere- bir kez daha hepinizin dikkatlerine sunuyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. Saygılarımla.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
DTP Grubu
adına Sayın Hasip Kaplan, buyurun efendim. (DTP
sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında grup adına söz alırken
Mevcut yasayla
ilgili daha önce görüşlerimizi genel olarak
açıklamıştık, ancak bugün Anayasa Mahkemesinin
açıkladığı tarihî karar üzerinde bir iki söz etme
gereğini duyuyorum çünkü Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir,
nihaidir, yasama meclislerinde de bunun üzerinde yorum ve tartışma
yapılması da bu an itibarıyla mümkündür.
Kritik bir karar
ve yüce Meclisimize, 23üncü Döneme uyarılarla dolu bir karar
olduğunu öncelikle ifade etmek istiyorum. AK PARTİ
kapatılmamıştır. Bu bizi sevindirmiştir. Türkiyenin
siyasi partiler mezarlığı olmaktan kurtulması ve siyasi
partileri icraatları sonucu halkın sandıkta kapatıp
yaşatması demokrasisinin artık ülkemizde gelişmesi
gerekiyor.
Bu açıdan,
23üncü Dönem Meclisinin tarihî rolüne bir daha dikkat çekmek istiyorum.
Birinci uyarı, çok açık ifade ediyorum, 6-5 kritik bir rakamdır.
Ben bazen 6-5 bir karar çıkacak dediğimde AKPden bazı
arkadaşlar da espriyle 5-6 olmaz mı? demişlerdi. Ben, hem
Strasbourgda parti kapatma davalarına giren hem Anayasa Mahkemesinde de
giren bir hukukçu olarak şunu ifade edeyim: 23üncü Dönem Meclisine siz,
12 Eylül askerî darbesinin yaptığı Anayasayı artık
değiştirin uyarısı çıkmıştır.
Artık, egemenlik kayıtsız şartsız milletinse siz onun
gereğini yapın; demokratik, çağdaş, hukuktan, insan
haklarından yana bir anayasayı yapın uyarısı
çıkmıştır ve bunu da Mahkeme Başkanı basın
toplantısında bir kez daha hatırlatmakla, 23üncü Dönemin önündeki
en önemli görevin, Türkiyeye yepyeni, halkın özgür iradesiyle,
mutabakatla birlikte yapacağı bir Anayasayı bu halka
armağan etmektir. Bu tarihî sorumluluk şu an itibarıyla
başlamıştır ve deniliyor ki: Siz Siyasi Partiler
Yasasını değiştirmezseniz, siz seçim yasalarını
değiştirmezseniz
Ki, 12 Eylül askerî anayasası, darbe anayasasında
tam 83 tane madde değişikliği olmuştur. Yama yama olan bu
değişiklik, reformlara rağmen, düşünce, örgütlenme
özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasına rağmen,
çok açık bir şekilde, Avrupa Birliği müzakere süreci ve Avrupa
yargısı, Strasbourg kararları da dikkate alınarak, Anayasa
Mahkemesi Biz bu kararı verirken çok sıkıntı çekiyoruz.
Bunun tek sorumlusu siyasilerdir. demiştir. Bu karardan çok anlamlı
olarak çıkan bu sonucun altını çizmek istiyorum.
Siyaset toplumda
değişim gücünü, dönüşüm gücünü, ilerlemeyi, bu toplumu ileriye
taşıma gücünü gösterebilmelidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Çok açık
ifade ediyorum ki 6ya 5 oyda mahkeme kararı ne olumlu ne olumsuz ama
siyaseti kesintiye uğratmaması açısından kritik olan 6ya 5
oyunun çok ciddi bir diğer uyarısı laik toplum düzeninin, laik
cumhuriyetin, demokratik toplum düzeninin temel direği olan ilkelerde yüce
Meclisin mutlak bir konsensüs ve mutabakatla, toplumun geleceğini riske
etmeden, kamplaştırmadan bir çözüme ulaştırması
görevini de önüne koymuştur.
Bu kararın
gerekçesini hepiniz okuyacaksınız, hepimiz okuyacağız,
birlikte okuyacağız. Elbette ki, yüce Meclise, 23üncü Dönemde, inanç
ve vicdan özgürlüğüyle beraber bir baş örtüsü yasağında
sıkışan dar anlayış tartışmalarını
aşarak, bu toplumu laik-antilaik kamplaşmasından da kurtarma, bu
toplumu demokratikleşme, farklı kimlik, etnisite ve mezhepler
kamplaşmasından özgür birey, örgütlü toplum, eşit ve özgür
yurttaş aşamasına getirme gibi bir tarihî görev de
yüklemiştir. Kısa kararı şüphesiz Anayasa Mahkemesi ekim
veya kasım muhtemelen, tecrübelerimize göre, yazacaktır.
Açıklanan
kararın basın toplantısında aynen Ciddi bir ihtar
kararı çıkmıştır. diyen Anayasa Mahkemesi
Başkanının ret oyu kullandığını da dikkate
aldığımızda hukukun, yani toplumda değişim ve
dönüşümün diğer önemli faktörü olan hukukun siyasete görevlerini
hatırlatır düzeye gelmesi biz siyasetçilerin bu toplumun birlik,
barış ve düzeni konusunda da kendi görevlerimizi, ödevlerimizi tam
yapamadığımızın da bir göstergesini teşkil
ediyor.
Hepiniz
soğukkanlılıkla, suhuletle, ne bayram ederek ne zafer kutlayarak
ne de hiçbir şey olmamış gibi davranmayarak, yüce Meclisin
21inci yüzyılda çağdaş ve moda olan hukukun üstünlüğünü,
insan haklarına dayalı bir demokrasiyi eğer tesis etmek
istiyorsak bu Anayasayı, yasaları, Siyasi Partiler
Yasasını, seçim yasalarını değiştireceğiz.
Önümüzde yerel
seçimler var. Yerel seçimler halkımızın tüm siyasi partilere iyi
bir ihtar çekmesi için bir fırsattır. Ancak, buradan liderlere bir
çağrı daha yapmak istiyorum. Bu karar doğrultusunda, eğer
egemenlik kayıtsız şartsız milletinse, liderlere buradan
çağrı yapıyorum:
Sayın
liderler, bu egemenliği kayıtsız şartsız siz de halka
teslim etmek zorundasınız. Siz, lider sultasıyla tayin, atama,
aday belirleme yönteminden vazgeçmek zorundasınız artık. Bu
toplum ön seçimle mi, örgütlerin katılımıyla mı o ilçenin,
o beldenin, o büyük şehir halkının seçeceği adayları
seçtiği zaman biz bütün siyasi partiler gururla onları
kucaklayacağız hangi düşünceden olursa olsun.
Bu son
çağrım da liderleredir: Liderler kendi yetkilerinde tuttukları
halkın egemenlik hakkını, temsil hakkını tayinden,
terfiden, ödüllendirmeden alıp liyakate, bu halkın gerçek sevgili
temsilcilerine temsili teslim etme göreviyle de karşı karşıyadır.
İşte,
Anayasa değişikliğini, Siyasi Partiler Yasasını,
Seçim Yasasını, özgürce bu halk, adaylarını belediye
seçimlerinde de belirlediği zaman taçlandırmış
olacaktır. Bu yönde atılacak her adım Türkiyede inanıyorum
ki barışı da getirecektir, silahları da susturacaktır,
karanlıkları da parçalayacaktır, bu ülkenin önü
aydınlık olacaktır.
Hepimizin yolu
açık olsun, hayırlı olsun hukukumuza, bu noktada da olsa bu
güven ve ihtarlara dikkatle yolumuza, görevimize devam edeceğiz.
Bekliyoruz, AK PARTİnin de inşallah bu karardan sonra tereddüt ve
zikzaklara girmeden, yasama meclisinin önüne de doğru dürüst bir planlama,
bir yasama formülü de koyacağına inanıyoruz ve inanıyoruz
ki, doğru olan şeylerde mutabıkız, birlikte üretebiliyoruz,
birlikte bir şeyler yapabiliyoruz, çok şey yapabiliyoruz. Bu
birliktelik güçlü olsun, yüce Meclisin iradesi güçlü olsun, Türkiyenin
geleceği aydınlık olsun diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkürler Sayın Kaplan.
Gruplar ve
şahıslar adına söz istemi yok.
Soru ve cevap
kısmında
Sayın
Doğru, buyurun efendim.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde her gün
trafik kazalarıyla yoğun bir şekilde
karşılaşıyoruz. Trafik kazalarının önlenmesi konusunda
sürücülerin alkol muayenesi yanında, son zamanlarda ülkemizde madde
kullanımıyla ilgili çok ciddi birtakım gelişmeler
olduğu da düşünülürse, acaba kontroller esnasında madde
bağımlılığıyla ilgili bir kontrol
yapılabilir mi?
İkincisi:
Verilen ehliyetlerde, yani yeni ehliyetlerde psikolojik muayene yanında,
kan ve idrar olmak üzere, madde bağımlılığıyla
ilgili testler yapılabilir mi?
Diğer bir
sorum: Trafikte devamlı suç işleyen insanların tekrar hastaneye
alınması konusunda birçok ülkede bunlar yapılmaktadır,
ülkemizde de böyle bir uygulamaya geçilebilir mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkürler Sayın
Doğru.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Sayın Doğru, üstünde
çalışılarak Türkiyeye getirilmesinde yarar gördüğü bir iki
konuyu gündeme getirdi. Benim Adalet Bakanı olarak şu anda Evet
bunları yapacağız. deme durumum yok takdir ederler ki. Ancak,
bunların üzerinde başta İçişleri
Bakanlığımız olmak üzere diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının hassasiyetle duracaklarına inanıyorum.
Sayın
Başkanım, şu aşamada Sayın Doğrunun sorusu
üzerine söyleyebileceklerim bundan ibaret.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar ve şahsı adına söz talebi yok.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın
Özçelik, buyurun efendim.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Efendim, Siirt Emniyet Müdürlüğünün farklı bir
uygulamasıyla ilgili sormak istiyorum. Benim iki aracım var. Birini
Ankarada kullanıyorum, birini de seçim çevremde, seçim bölgemde. Ne zaman
Siirte gitsem gıyabımda aracıma trafik cezaları yazılıyor.
Sürat yapmışım, yolda yarış yapmışım,
trafik kurallarına uymamışım! Dört beş kez ceza
gönderiliyor gıyabımda ve adrese. Araç kendi adıma
kayıtlı değil. Ancak, aracı ben kullanıyorum ve plaka
tanınıyor. Sadece bana değil, partimizin bütün eylemlerine,
bütün toplantılarına katılan ticari araçlara da 5 milyarı
bulan cezalar kesiliyor. Araç sahiplerine, firmalarına polis gidip
uyarıda bulunuyor: Eğer DTPnin toplantısına araç
verirseniz aracınızı bağlarız, ceza yazarız.
diyorlar ve nitekim bu uygulamalar yapılıyor.
Büyük kongremize
Siirtten araç bulamadık. Ta Adıyamandan bir araç ancak bulabildik.
O araca da 5 milyar ceza kesildi. Parti yöneticilerimiz ve üyelerimiz
İçişleri Bakanlığına bu konuda bir yazı da
yazdılar. Bu farklı uygulama nedir? Hatta Emniyet Müdürü benim içinde
bulunduğum aracı bağlamak istedi, Aracı
bağlayacağım. dedi. Nedeni de güya trafik
sigortasının orijinali değil de fotokopisinin onaylı
belgesinin olmasıdır. Orijinalini istiyorum. dedi. Şoförüm, bu
aracın trafik sigortası çamaşır makinesinde bozulduğu
için şirketten aldığı aslının aynıdır
fotokopisini verdi, buna rağmen ceza yazıldı ve beni tehdit
ederek aracımı bağlayacağını söyledi. Bu emniyet
müdürünün uygulamaları hakkında, yasa dışı,
kasıtlı ve amaçlı uygulamaları karşısında
bize ne yapmamızı önerirsiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özçelik.
Sayın Bakan,
buyurun.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Özçelikin gündeme
getirdiği ve yaşadığını ileri sürdüğü
sorunlarla ilgili, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel
Müdürlüğü mutlaka bunu bir ihbar kabul ederek gerekli incelemeyi
yapacaktır. Ben de Sayın Özçelikin gündeme getirdiği bu
konuları ilgili bakanlığa intikal ettireceğim.
İçişleri Bakanımız burada olsaydı, kuşkusuz ki,
doğrudan doğruya bu konuyla ilgili çalışma yapmayı
üstlenmiş olurdu, ama ben bu işin takipçisi olacağım
Sayın Özçelik.
Sayın
Başkanım, söyleyeceklerim şu aşamada bu kadar.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Gruplar ve şahıslar adına söz istemi yok.
Soru-cevap yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
3üncü
sırada yer alan, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.-
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/559) (S. Sayısı: 234)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarıları ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/609, 1/610) (S. Sayısı: 267) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Komisyon Raporu
267 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan.
Sayın Oyan,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün burada birincisini muhtemelen görüşeceğiz
sadece, 267 sıra sayılı yasa, bununla 2 vakıf üniversitesi
kuruluyor. İzleyen bir tasarı daha var, onunla da 1 ayrı
vakıf üniversitesi kuruluyor. Bunun üzerine konuşacağız.
(x) 267 S.
Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Üniversiteler bir
toplumun, bir ülkenin aynasıdır. Bazen üniversiteler kurulu
oldukları bölgenin ya da ilin aynası durumunda olurlar. Yani,
aslında, üniversiteler bir anlamda toplumu ileriye çekmesi gereken
kurumlardır; genellikle bir ülkenin, bir toplumun ortalamasının
önünde, üzerindedirler ama karşılıklı bir belirlenme
ilişkisi vardır. Yani, üniversiteler de toplumun çok fazla önünde
olmazlar. Hele belirli bir ilde, belirli bir bölgede, eğer üniversitenin
kurulduğu o ilde değişmeye, yeniliğe,
çağdaşlaşmaya karşı bir direnç varsa ya da hatta,
belki de muhafazakârlığın üretildiği bir ortam varsa,
eğer bilim üretimine uygun bir ortam yoksa, orada eğer il
eşrafının hâkimiyeti varsa, orada yerel güçlerin hâkimiyeti
varsa, orada birtakım inanç sistemlerinin, orada birtakım dinî
tarikatların rolü öne çıkmışsa, o takdirde üniversitenin bu
etki alanlarına girmesinin de yolu açılmış demektir.
Aslında, eğer böyle bir durum varsa, üniversitenin aydınlanma geleneğiyle,
yol açıcı niteliği, bilim üretme niteliği giderek sorgulanır
olmaya başlar. Çünkü değerli arkadaşlarım, bilim göreli
gerçeklerin alanıdır, din gibi mutlak gerçekliklere yer yoktur.
Bilimde yanlışlanabilir gerçekler vardır ve bu nedenle de
bilimin ilerlemesi tedricidir, tez-antitez ilişkisi buradan doğar. Ama
eğer iş bilimden uzaklaşmaya giderse, bu defa üniversiteleri de
bu sararsa o zaman üniversitelerin kendileri bilim
dışılığın kaleleri hâline dönüşebilirler, bu
ortam yaratılır. Eğer toplumu ileriye taşımak yerine
toplumu eteğinden çeken kurumlar hâline dönüşürlerse, üniversiteler
sahip oldukları otoriteyi, toplumu bağnazlığa çekecek,
mutlak ve değişmez gerçekleri öğretecek, dogmalar öğretecek
birtakım kurumlar hâline gelirlerse o zaman o toplumun vay hâline!
İşte bu nedenle üniversitelerin kuruluşlarının ve
çalışmalarının denetlenmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi
denetimi altında olmak durumundadır. Bugün bunların bir yasayla
ancak kurulabiliyor olması bu nedenle çok kritik bir öneme sahiptir. O
yüzden de bizim burada bu görevimizi çok dikkatli olarak yapıyor
olmamız gerekir. Üniversitelerin birer cumhuriyet kurumu olarak, bu
cumhuriyetin kuruluş ilkelerine sadık, uygun çalışmalar
içinde olmaları mutlak gerekliliktir.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, üniversitelerin mutlaka Anayasada
yazılı kendileri için çizilmiş yol içinde hareket etmeleri
gerekir. Biliyorsunuz devlet üniversitelerimiz yanında 1984ten sonra bir
de vakıf üniversiteleri geleneği başladı Türkiyede. Ama
bunlar için de -bütün üniversiteler için olduğu gibi- kazanç amacına
yönelik olmamak şartı ve devletin gözetim ve denetimi altında
olmak şartı Anayasanın 130uncu maddesinin ikinci
fıkrası gereğince getirilmiştir. Demek ki Türkiyedeki
üniversiteler ister kamu ister vakıf üniversitesi olsun bunlar mutlaka
birer cumhuriyet kurumu olarak çalışmak durumundadırlar çünkü
bunların esas olarak ürettiği hizmet bir kamu hizmeti türüdür.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, burada 1984te ilk vakıf üniversitesi
kuruldu, 1986da çalışmaya başladı ve giderek
hızlı biçimde vakıf üniversiteleri kuruldu. Bugün hâlen
Türkiyede 94 devlet üniversitesi var, 33 vakıf üniversitesi var,
şimdi kurulması düşünülenler hariç. 1986dan bu yana 33
vakıf üniversitesi kurulduğunu dikkate alırsak bunların
artış hızının devlet üniversitelerinden çok daha
yüksek olduğunun altını çizmek gerekir. Ama ilginç bir şey
daha var: Vakıf üniversitelerinin arasındaki eğitim kalitesi,
devlet üniversiteleri arasındaki eğitim kalitesinden giderek daha
fazla, daha açık, daha mesafeli olmaya başlamıştır.
Tabii,
aslında Anayasanın 130uncu maddesinin üçüncü fıkrası var.
Buna göre -devlet üniversitesi yasası olarak kastediliyor- diyor ki
Anayasa: Kanun, -üniversitelerle ilgili çıkacak kanun- üniversitelerin
ülke sathına dengeli bir biçimde yayılmasını gözetir.
Tabii burada YÖK Kanununa veriyor bu görevi ama bu açıdan vakıf
üniversitelerine bakarsak eğer, bunların çoğunun üç büyük ilde
kurulu olduğunu görüyoruz. Yani şimdiye kadar var olan, mevcut olan
33 vakıf üniversitesinin ilginç bir şekilde 23 tanesi
İstanbulda, 3ü İzmirde, 6sı Ankaradadır. Bu üç büyük
ilin dışında sadece bir tek taşra kentinde üniversite
vardır: Mersin-Tarsusta Çağ Üniversitesi. Eğer 1 milyon
kişi başına bir vakıf üniversitesi hesabı
yapılırsa, İstanbul 23 üniversiteyle aslında
aşırı vakıf üniversitesine sahip bir ilimiz olarak
çıkıyor, İzmir ve Ankara sınırlar dâhilinde
kalıyor. Yani İstanbul çok büyük bir yoğunlaşma içinde
gözüküyor ve Türkiyedeki ne gelir dağılımı ne nüfus
dağılımı itibarıyla bunu haklı gösterecek bir
neden yok. Buna birazdan değineceğim tekrar, niye İstanbulda bu
kadar çok var.
Ama değerli
arkadaşlarım, burada bu tartıştığımız
konu açısından şunu söyleyeyim: Böyle bir yoğunlaşma
-üç il merkezi, özellikle İstanbulda- Hadi bakalım, şimdi bu
vakıf üniversitelerini daha çok bu üç ilin dışında
kuralım, onları destekleyelim, ne olursa olsun, hangi koşulda
olursa olsun destekleyelim, onları teşvik edelim. anlamına da
gelmez. Çünkü burada bizim ana kriterlerimiz olan, üniversitelerin bilim
yuvaları ve cumhuriyet kurumları olmaları kriterinden asla taviz
vermemiz düşünülemez. Bu açıdan baktığımızda,
bizim Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde CHPnin değerli
üyelerinin özellikle Gazikent Vakıf Üniversitesiyle ilgili tereddütlerine
katıldığımızı öncelikle belirtmek isteriz.
Ama burada bizim
sadece bir üniversitenin kurulması için maddi birtakım gerekçelerin
ya da sadece mali güç ve fiziki altyapı sorunlarının
çözülmesinden ibaret tereddütlerimizin olduğunu söylemek istemem. Bundan
daha önemlisi, vakıf üniversiteleri söz konusu olduğunda -ama bütün
üniversiteler için de geçerli olan bir şey- üniversitenin bir kamu hizmeti
üretme alanı olduğu ve bunların Türkiye Cumhuriyetinin bir
eğitim kurumu olarak cumhuriyetin Anayasada yazılı kuruluş
ilkelerini içtenlikle benimseyen kurumlar olmalarıdır. Bu konudaki
titizliğimizi kesinlikle göz ardı edemeyiz.
Dolayısıyla
burada şimdi ilginç bir gelişmeyle karşı
karşıyayız. Bugün yarın 3 tane yeni üniversite kuruluyor. 2
tanesi şimdi, Gediz ve Gazikent Üniversiteleri bu yasayla, bir sonraki
tasarıyla da Melikşah Üniversitesi Kayseride. Yani, 3 tane
üniversitenin 1i İzmirde Gediz Üniversitesi, diğer 2si -bugün,
hemen şimdi konuştuğumuz- Gaziantepte Gazikent, diğeri de
-daha sonraki tasarıda değerli arkadaşım konuşacak
üzerinde- Melikşah Üniversitesi Kayseride.
Şimdi, bu
İzmir dışındaki üniversitelerin ne kadar bu söylediğim
ilkeler içinde tanımlanabilir olduğunu, ne kadar bu cumhuriyet
kurumları niteliğini sahipleneceği, içtenlikle bunların
cumhuriyetin kuruluş ilkelerini benimseyerek o yolda eğitim
kurumları olabileceği konusunda kaygılarımız
olduğunu burada belirtmek isterim. Dolayısıyla biz burada
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Meclisi bu konuda uyarı görevimizi yerine
getirmek istiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, yani burada tekrar başta söylediklerime dönmek
istemiyorum ama üniversiteler mutlaka ilerlemenin kaleleri,
çağdaşlığın ve bilimin kaleleri olmak
durumundadırlar. Dolayısıyla bu meselenin burada özellikle
altını çiziyorum ve umuyorum, ileride bir Anayasa değişikliği
falan olursa Bu vakıf üniversiteleri bizi kesmiyor, biz bir de bir özel
üniversite modelini getirelim, Anayasayı da şöyle bir güzel
değiştirelim
Böylece, denetim ve gözetim altında da olmayan,
biraz daha böyle serbest çalışacak birtakım üniversite modellerini
de aklımıza çok getirmeyelim, çünkü bu bütün bir eğitim rejimini
sarsacak sonuçlar veren maceracı bir yön olur diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada tabii bir başka şeye daha
değinmek istiyorum, o da şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisinin Plan
Bütçe Komisyonundan önümüze gelen bir raporu var. Komisyon raporunu
okuduğum zaman biraz hayrete düşüyorum, vakıf üniversiteleri
konusunda çok olumlu bir yargı içindeler ve bunu da vakıf
üniversiteleri arasındaki nitelik farklarını da dikkate almaksızın,
bunları sürekli olarak olumlayan ve Daha ne kadar kurulsa o kadar iyi
olur. diyen bir yaklaşımı var raporun.
Raporda
aslında gerçeklerle örtüşmeyen şeyler de var. Yani,
örneğin şunu söylüyor rapor:
Birçok ülkede yükseköğretim kuruluşlarının
yarısından fazlası özel sektör ile yürütülmekte. diyor. Tamamen
hikâye, yani böyle bir şey yok, bu bir masal. Yani birçok ülkede
meselesi en azından çok sınırlı olarak söylenebilir bir
şey.
İkincisi:
Dünya genelinde özel yükseköğretim kurumlarında eğitim gören
öğrenci sayısı yüzde 30lara yaklaşmasına rağmen
ülkemizde hâlâ yüzde
Tabii, bir
başka şeyi daha burada belirtmek lazım: 33 tane vakıf
üniversitesi -127 içinde 33 şimdiki oran- yani yüzde 26sı vakıf
üniversitesi. Peki bunların kontenjanları, öğrenci
kontenjanlarına katkısı nedir?
Yüzde 6. Yani, ciddi bir oransızlık var. Yani bunların
sayısını ne kadar artırırsak o kadar öğrenci
başvurularını, yükseköğretime başvuru sorununu çözeriz, talebe uygun bir arz yaratırız meselesi de çok
herhangi bir gerekçeye sahip gözükmüyor. Bütün bunların çok daha dikkatli
herhâlde kaleme alınması gerektiğini buradan belirtmek isterim.
Bir başka
şey de şudur: Kazanç amacına yönelik olmamak şartına
bağlı olarak kurulması gerekir. Bugün İstanbulda 23 tane
üniversite olmasının bir nedeni, bunların bir bölümünün
hangileri olduğunu burada söylemeyeyim ama rüştünü ispat etmeden her
yıl bölüm sayısını artıranlara bir bakın- sadece
kazanç peşinde olmak üzere kurulup çalıştıklarını
göreceksiniz. Dolayısıyla, Anayasanın bu amir hükmüne
aykırı birtakım yapılanmalar olduğunu burada belirtmek
isterim.
Tabii, bir
başka şey de vakıf üniversiteleri, devlet üniversitelerinin
üstüne yeni bilim insanları yetiştirme alanları olarak
çalışmıyorlar. Bunlar, esas olarak devlet üniversitelerinden
beyin göçünü sağlayarak kendilerine bir yer açıyorlar.
Dolayısıyla, bu üniversitelerin devlet üniversitelerinde
yetişmiş iş gücünü -bunların içine giderek şimdi
doktorasını yapmış genç elemanlar da girmeye
başladı- özendirecek bir yapı içinde olmaması gerekir.
Vakıf üniversiteleri ki bir bölümünde eleman yetiştirme
teşebbüsü ve bir altyapısı vardır, bunları da kutlamak
isterim ama önemlice bir bölümü, sadece devlet üniversiteleri üzerinden
geçinen, orada belki devlet üniversitelerinin esas maliyetini üstlendiği
birtakım elemanları sonuçta çok düşük maliyetlerle, onların
yetişme maliyetlerine hiçbir katkı yapmaksızın
devşirme durumuna gelebilmektedirler.
Aslında
Türkiyedeki yapı da bunu teşvik ediyor. Bir üniversiteden emekli
olan bir öğretim üyesi kendi üniversitesinde ders vermeye kalksa, yani
gerçekten benzin parasını kurtarmaz bir ücret alabiliyor. Oysa
aynı hoca, aynı devlet üniversitesinden emekli olmuş hoca
eğer bir özel vakıf üniversitesine giderse hem emekli
maaşını alıyor hem oradan ücret alabiliyor, çift maaş
alabiliyor. Yani biz ne yapıyoruz bu yapıyla? Devlet
üniversitelerinin içini boşaltıp vakıf üniversitelerine eleman
aktarılmasını özendirici bir uygulama içinde oluyoruz.
Dolayısıyla, bütün bunları dikkate almadan vakıf
üniversitelerine övgüler düzen raporlar kaleme almak hiç de doğru,
tarafsız bir yaklaşım biçimi değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bunun dışında şunu söylemek
isterim: Vakıf üniversiteleri için bu kadar özeniliyor. Türkiyede sekiz
aydır üniversitelerin, özellikle devlet üniversitelerinin her türlü atama,
yükseltme ve kadro tahsisleri açısından mahrum
bırakıldığını biliyoruz. Yani bir taraftan devlet
üniversitelerini tamamen atıl duruma, tamamen beklentilerini donduran bir
duruma itiyorsunuz, öbür taraftan vakıf üniversitesi kuruyoruz. Yani,
niçin peki bunu yapıyoruz? Çünkü yeni rektör atamaları... 21 tane
rektör bir atansın, yeni üniversiteler kuruldu, o devlet üniversitelerine
bir rektör atamalarını yapalım -21den sonra diğerleri de sıraya
gelecek yakında- ve ondan sonra biz kendi kadrolarımızı
daha çok gözetecek yapılanmaya gidelim
Yani kendi yandaşına,
kendi ideolojisine alan açmak amaçlı olarak sekiz aydır
üniversiteleri kötürüm eden bir anlayışı da buradan kınamak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu arada YÖK, kendisi, yeni yönetimden sonra YÖKün
kendi kadrolarını da, eli kalem tutan kadrolarını da
biçtiği için, araştırma görevlisi, bilmem, okutman, öğretim
görevlisi yönetmeliği bir türlü çıkarılamadığı
için üniversiteler alttan beslenme imkânına da bugün aylardır
ulaşamaz durumdalar ve özellikle araştırma görevlisi
kadrolarını kullanamaz durumdalar.
Değerli
arkadaşlarım, bir başka konu da: Devlet üniversitelerinin bugün
birçoğunun bildirdiği öğrenci kontenjanları YÖK
tarafından onlara hiç danışılmadan yüzde 100e varan
artışlara konu edilmekte ve böylece keyfî bir öğrenci
kontenjanlarını artırma... İşte, Bakın, biz
öğrenci kontenjanını bu kadar artırdık. Ne fiziki
altyapıya -yani derslik vesaire- ne öğretim elemanı
sayısına bakılmadan, üniversitenin, tamamen üniversitenin talebi
dışında birtakım uygulamalara gidilmekte.
Değerli
arkadaşlarım, bir başka konuya geleyim. Şimdi,
biliyorsunuz, 21 üniversitede rektörlerin süresi bitti -ağustos
itibarıyla bitiyor- bunların yerine yeni adaylar seçildi,
sıralandı, YÖKün önüne geldi. YÖK bunlarda çok ilginç birtakım
uygulamalar yaptı. 21 tane üniversitenin 3ünde -Gazi Üniversitesi, Dicle
Üniversitesi ve Uludağ Üniversitesinde- en çok oyla seçilen adaya
Cumhurbaşkanına yolladığı 6 kişiden 3 kişiye
indirilmiş liste içinde yer dâhi vermedi. Bu arada bir üniversitede -
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde- ikinci sıradaki adaya da gene
listede yer vermedi.
Şimdi,
bazıları da şunu diyebilirler: Eskiden de olmuyor muydu
bunlar? Şimdi, eskiden de bunlar olduğu zaman diyelim, siz burada
bunu antidemokratik bulup bu konuda demokrasi çığlıkları
atmıyor muydunuz? O hâlde eğer samimiysek bir kere, o zaman bunu
yapmayın.
İkincisi,
bir başka şey daha söyleyeyim: Eski uygulamalarla her bakımdan
tamamen benzerlik de yok. Örneğin, burada Gazi Üniversitesi örneğini
vereyim size. Gazi Üniversitesinde evet, bir dönem önce 1inci sıradaki
aday değil 2nci sıradaki aday atanmıştı, doğru.
Ancak bir şey vardı: YÖK, üniversiteden gelen listeyi,
sıralamayı hiç değiştirmeden 1, 2, 3 olarak Cumhurbaşkanına
sunmuştu, Sayın Sezer, 1inci sıra yerine 2nci sırayı
atamıştı. Bırakın, bu sorumluluğu, bu
Cumhurbaşkanı kendi iradesini kullanarak orada yapsın.
Cumhurbaşkanının önüne, Sayın Gülün önüne dikensiz gül
bahçesi sunmak göreviyle görevli değildir YÖK. Yani Sayın
Cumhurbaşkanı hiçbir sorunla karşılaşmasın, önüne
gelen liste önceden temizlenmiş ve ayarlanmış olsun. Böylece o,
her türlü kuşkunun üzerinde 1inci sıra adaylarını atayan,
eski cumhurbaşkanlarından farklı bir görüntü veren bir
Cumhurbaşkanı, tarafsız Cumhurbaşkanı edasıyla
çalım atmasın. Eğer bu konuda -ki oradan, yukarıdan gelen
telkinlerle bu sıralamalar değiştirildi- bir sorumluluk
taşınıyorsa o zaman bu sorumluluğun gereği,
Cumhurbaşkanlığı yapacaksa bir değişiklik orada
yapmalıdır. YÖKün Cumhurbaşkanı ya da YÖKün sistem
adına böyle bir liste temizleme, ön açma, gül bahçesinin dikenlerini
temizleme gibi bir görevi yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, size eski uygulamalarla ilgili bir fark
daha vereyim: 2000 yılında, Sayın Sezerin önüne, Kemal Gürüzün
YÖK Başkanı olduğu dönemde bir liste geldi. Orada, Dokuz Eylül
Üniversitesinin en çok oy almış 2 adayı listede yoktu, 1 ve
2nci sıra. Bu listeyi Sayın Sezer geri çevirdi. YÖKün -şunu
söyledi- hukuka aykırı davranarak yetkisini kötüye kullandığını
söyleyerek geri çevirdi ve YÖK Genel Kurulu yeniden listesini oluşturdu,
1inci sırada olanı 1inci sıraya koyarak yolladı. Yani
Cumhurbaşkanı İradeyi ben kullanırım. Sen 1 oy
almış kişiyi listeye koyamazsın. Bu listeyi doğru
tanzim et, hukuka uygun davran. dedi ve liste önüne düzgün olarak geldi,
atamayı gerçekleştirdi ve kriz önlendi.
Dolayısıyla,
ben, bugün, burada, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanını davet
ediyorum: Buyurun, önünüzde Gazi Üniversitesi örneğiyse, onu verdim; YÖKe
geri çevirin. YÖK, size listeyi olduğu gibi geri yollasın, 1inci
sırada olan Sayın Kadri Yamaçı 1inci sırada
yollasın. Siz, eğer kendiniz bir sorumluluk alacaksanız buna
cesaret edin, o sorumluluğu alın, listede değişiklik
yapacaksanız Cumhurbaşkanı iradesiyle yapın. YÖKü bir
taşeron olarak kullanmayın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun
Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN
(Devamla) Şunu da belirtmek isterim: Eğer rektör eşlerinin
rektör seçilmesini istemiyorsak bu, bir tercih olabilir, Dicle ve Uludağ
Üniversitesinde olduğu gibi- o zaman, öğretim üyelerini boşuna uğraştırmayın.
Niye seçimlerine girip kampanyalar yapıyorlar? Yani, üniversitede bir
irade çıkıyor. Gayet basit, sizin tasarrufunuzda, Rektör eşleri
rektör adayı olamaz. diye bir karar alın, getirin önümüze, biz de
onaylayalım, geçsin. Ama, bir kere, böyle bir şey yokken
Canım, bu da iyi değil, bunu yapmasak. falan olmaz.
Yani, buradaki YÖKün tavrı, doğru, hukuka uygun bir tavır
değildir. Demokratik bir irade oluşmuşsa üniversitelerde, orada,
siz, buna, hukuki bir dayanağınız olmadan, böyle müdahale edemezseniz.
Değerli
arkadaşlarım, biz, bu düşüncelerle, Gediz Üniversitesinin
kuruluşuna destek verirken, Gazikent Üniversitesini ve belki de yarın
görüşülecek olan Melikşah Üniversitesini
onaylamayacağımızı burada ifade eder,
saygılarımızı sunarız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Oyan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Akif Akkuş.
Sayın
Akkuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 267 sıra sayılı Yükseköğretim
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Daha önceki
konuşmalarımız sırasında da üniversitelerle ilgili
yaptığımız konuşmalarda üniversiteler hakkında,
özellikle devlet üniversiteleri hakkında, buradaki öğrencilerin
yetiştirilmesi, barındırılması konusunda birçok
şey söylemiş idik. Bugün bunları tekrar etmek istemiyorum ancak
bizim üniversitelerden beklentilerimiz var. Bu beklentilerimizin mutlaka
gerçekleşmesi lazım.
Yine, geçenki
konuşmalarımdan birinde belirtmiştim, Biz ilim ipine
sarılmak mecburiyetindeyiz. Eğer ilim ipine sarılamazsak
başka iplere sarılırız. demiş idim. Bu yüzden,
üniversitelerimiz, Türk milletinin bütün fertlerini, ailesini,
vatanını, milletini seven ve bu uğurda fedakârlıkta
bulunabilecek, insan haklarına ve Anayasanın
başlangıcındaki temel ilkelere dayanan düşüncede insanlar,
gençler yetiştirmek mecburiyetindedir diye sözlerime devam ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızın 130uncu maddesi ülkemizde devlet
üniversitelerinin kurulmasıyla alakalı olan maddelerdendir ve burada
der ki: Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir
düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü
yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli
düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın
ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet
etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine
ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla
kurulur. hükmü bulunmaktadır.
Bunun
yanında bir de bu belirtilen usul ve esaslara bağlı olarak,
kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar
tarafından da devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim
kurumları kurulabileceği belirtilmektedir. Ancak bu
yükseköğretim kurumlarının -biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi
adına konuşan arkadaşımızın da belirttiği
gibi ve kamuoyunda da yaygın olarak konuşulan, gündeme getirilen-
ücretleri bir hayli yüksek. Şurada, elimde bir liste var bu konuda
istifade edebileceğimiz. Mesela Bahçeşehir Üniversitesi,
İngilizce Hazırlık Programı ve tüm lisans programları
için yıllık peşin ücret, KDV hariç, 12.500 YTL almaktadır.
diyor. Bir başkasına bakıyoruz, Bilgi Üniversitesi, tüm fakülteler
15.900 YTL üzerinde ücret almaktadır. diyor. Atılım
Üniversitesine bakıyoruz, o da 7.500 ABD doları
karşılığında yıllık eğitim vermektedir.
Bunu, tabii dört yılla çarptığımız zaman bunların
bir hayli yüksek ücretlere sahip olduğu görülecektir ki burada daha önceki
bir sendikacı arkadaşımızın belirttiğine göre
kamuda çalışan bir profesör on ay boyunca hiç harcama yapmazsa
çocuğunu ancak okutabiliyor alınan ücretle. Şu anda 2.900 lira
alıyor profesör. Ne eder? On ay, 29 bin lira eder. E, çocuğun tabii,
15 binini okula verirse 14 bin de onun harcamasına verir diye
düşünmüş, dolayısıyla on ay hiçbir şey yemeyecek. 9a
1 derecedeki bir öğretmenin çocuğunu, ücretleri 7.722 dolar ila 14
bin dolar arasında değişen tıp fakültesine gönderebilmesi
için yirmi dokuz ay çalışması gerekiyor. Yani, burada şunu
demek istiyorum: Bu konuda, biraz daha, bu vakıf üniversitelerinin
gerçekten vakıf anlayışına uymaları ve vakfın
hayırseverlik anlayışı içerisinde ücretlerini bir hayli
aşağı çekmeleri gerektiğini belirtiyorum.
Burada, bu
vakıf üniversiteleriyle alakalı yine bir başka istatistik var,
ona da değinmek istiyorum: Bakıyoruz, burada bir üniversitemiz toplam
gelirinin yüzde 26sını, en alt sırada yer alan bir
üniversitemiz de yüzde 87sini öğrenci gelirlerinden elde ediyor. Hâlbuki
biz vakıf üniversitelerinin kurulmasına müsaade ederken, vakfın,
bu üniversitenin hem binalarını yapması hem de diğer
giderlerini karşılayacak birtakım gelirlere sahip olması
gerektiğini belirtiyoruz. Ayrıca, şunu da tabii ortaya koymak
gerekiyor: Vakıf üniversiteleri de olsa bu üniversitelere devlet
desteğinin olduğu da bir gerçek, belli oranlarda.
Şimdi,
bakıyoruz, bu cümlelerden olmak üzere, yasayla kurulması söz konusu
olan üniversiteleri kurmaya teşebbüs eden vakıfların, kanunda
belirtilen üniversiteyi kurmaları için gerekli olan maddi
altyapılarının yetersiz olduğu
anlaşılmaktadır. Mesela, Gediz Üniversitesi için 32 bin
metrekarelik bir alandan, Gazikent Üniversitesi için ise 20 trilyon değerinde
mal varlığından bahsedilmektedir ki -işte, burada
hocalarım var, bunlar da bilirler- 20 trilyon liraya o üniversitenin bir
tane binası ancak yapılabilir; o da iç donanımı olmamak
şartıyla, sadece binayı
siluet olarak dikeriz; içinin donatılması için de bunun belki birkaç
katı -fakültenin karakterine göre, fakültenin durumuna göre- meblağa
ihtiyaç olduğunu unutmayalım.
Belirtilen bu
alan ve maddi varlık ile bir üniversite kurmak mümkün olmamaktadır,
dedik. Ayrıca maddi imkânlar da yetersizdir. Bir örnek vermek gerekirse:
Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinin kapladığı alan 140
bin metrekaredir. Fakülte binalarının yenilenmesi ile ortaya
çıkacak Fakülte binalarının maliyeti de 15 milyon YTL
civarındadır yahut da 15 trilyon TL civarındadır. Yani
sadece Fakülte binalarının maliyeti, bunların içinde
donanım maliyetleri bulunmadan bu kadar tutmaktadır diye
belirtiyorum.
Tabii, burada
şunu hemen belirtmek gerekiyor: Vakıf üniversitelerinin
kurulmasına engel olmak veya olmaya çalışmak ülke
insanının eğitim almasına engel olmak anlamına da
gelecektir. Çünkü biz bakıyoruz, bugün vakıf üniversitelerinde 125
bin civarında lisans ve yüksek lisans öğrencisi bulunmaktadır.
Bu da bu eğitim kurumlarına olan ihtiyacın önemini ortaya
koymaktadır. Fakat üniversitelerde öğrenci yanında bir de
öğretim elemanı ihtiyacı bulunmaktadır ki maalesef
vakıf üniversiteleri kendi öğretim üyelerini, öğretim
elemanlarını yetiştirme gibi bir gayret içerisinde
bulunmamaktadırlar. Bunun da bundan böyle kurulacak vakıf üniversitelerinde
bir şekilde gündeme getirilmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Biraz önce yine
Oğuz Bey Arkadaşımız belirtti. Bura nereden buluyor peki
öğretim elemanını, öğretim üyesini nereden buluyor? Devlet
üniversitelerinden; onlara yüksek ücretler vererek kendi üniversitesine çekiyor
ve böylece devlet üniversitelerinin içi boşalıyor diye bakabiliriz.
Bunun
yanında bir başka üzerinde durmak istediğim konu: Vakıf
üniversitelerindeki bölümlere baktığımız zaman, bu
üniversitelerimizin hemen hepsinde özel yetenekle öğrenci alınan
bölümlerinin mutlaka bulunmasıdır ve buralara fazla sayıda
öğrenci alınmasıdır. Buralara alınan
öğrencilerimiz, fakülte eğitimi sonunda diplomalı işsiz
olarak ana babaya yük olmaya devam etmektedir. Bu yüzden, buralara alınacak
öğrenci sayısının para kazanma anlayışıyla
değil, kendisine, topluma ve ülkesine faydalı olup
olmayacağı anlayışına göre belirlenmesi gerekmektedir.
Vakıf
üniversitelerinin bir diğer özelliğine baktığımız
zaman, öğretim üyesi başına düşen öğrenci
sayısı ortalama 23 kişi ama bazı vakıf
üniversitelerinde bunun 30a kadar yükseldiğini görüyoruz; hatta bir
vakıf üniversitemizde 1 öğretim üyesine düşen öğrenci
sayısı 36yı buluyor. Hâlbuki, devlet üniversitelerini ele
aldığımızda, içi boşaltılmış
olmasına rağmen hâlâ 23te. Tabii bu arada bir de OECD ülkelerinde
durum ne? Buna baktığımızda, bu sayının orada
14,8 olduğunu görüyoruz. Biz burada, sanırım, özellikle
bazı eğitim dallarında, bazı bölümlerde, bazı ana
bilim dallarında çocuklarımızı biraz da boşa
okutuyoruz gibi geliyor. Çünkü özellikle yetenek imtihanıyla buralara
giren öğrencilerimize, bir yılda bu bölümlere alınan
öğrenci miktarına baktığımız zaman, ülkenin
aşağı yukarı yirmi yıllık, otuz yıllık
ihtiyacını karşılayacak durumda. Yani, bakıyoruz
bunlar ne? İç mimarlık, diyor. Evet, güzel bir bilim dalı ama Türkiye'de
ihtiyaç son derece az. Grafik sanatlar, diyor. Yine bunun gibi, güzel bir dal
olmasına rağmen, bir sanat dalı olmasına rağmen fazla
ihtiyacımız yok. Bu bakımdan ben, bundan böyle, kurulacak
vakıf üniversiteleri özellikle komisyonlardan geçerken bunların da
dikkate alınması, sadece bunların mal varlıklarıyla
iktifa edilmemesi gerektiğini belirtiyorum ve inşallah, bundan sonra
bu şekilde kararlar çıkar diye düşünüyorum.
Her şeye
rağmen, bu yasayla kurulan Gediz Üniversitesi ve Gazikent Üniversitesinin
yüce Türk milletine, bilim hayatına ve dünya medeniyetine katkılar
sağlaması dileklerimle hayırlı olmasını temenni
eder, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akkuş.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına ve şahsı adına başka söz
talebi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Grubumuz adına Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğan konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Özellikle 21inci
yüzyılda, bilginin, gelişimin ve ilerlemenin temel anahtarı
olması
Rekabete dayalı yeni dünya düzeninde eğitim büyük bir
rol oynamıştır. Bilimsel araştırmalar, eğitim
düzeyiyle kalkınmanın unsurları olan ekonomik büyüme, siyasal ve
toplumsal gelişme arasında doğrusal ilişkiler olduğunu
ortaya çıkarmıştır. Bugün
ulaştığımız medeniyet ve teknoloji, bilgi ve bilginin kullanılabilmesinin
bir sonucudur. Bütün dünyada durmaksızın devam eden teknoloji ve
bilgi yarışında ülkemizi Mustafa Kemal Atatürkün işaret
ettiği çağdaş medeniyet düzeyinin üzerine çıkarabilmek için
insana, eğitime ve bilime yatırım yapmak zorunda olduğumuzu
dikkate almalıyız.
Kalkınma
sürecinde ihtiyaç duyulan nitelikli eleman temininde ve bunların ülke
geneline dengeli bir şekilde dağılımında
üniversitelerin rolü büyüktür. Üniversitelerimiz, nitelikli eleman
yetiştirmesi yanında, nüfusunun büyük bölümünü gençlerin
oluşturduğu ülkemizde geleceğimizin inşasında da
önemli rol üstlenmektedir. Şuna inanıyoruz ki: Açılan her yeni
üniversite kapatılan bir cezaevi demektir. Biliyoruz ki kuyunun dibinde
yaşayan bir kurbağa, asla gökyüzünün
sınırsızlığını anlayamaz. Bu nedenle gelecek
nesillerin ufku geniş, düşünen, realist bir anlayışa sahip
olabilmesi için bilimin üretildiği, toplumun beklentilerinin ve
gençlerimizin eğitim ve öğrenim ihtiyaçlarının
karşılandığı üniversiteler kurmak Hükûmet olarak en
büyük hedefimizdir.
Değerli
milletvekilleri, yükseköğretim maliyeti yüksek olan bir hizmettir. Bu
hizmetin maliyetinin tamamına yakın bölümünün devletçe
karşılanması büyük boyutlarda maddi kaynak gerektirmektedir.
Anayasamız, kazanç amacına yönelik olmamak koşuluyla
vakıfların üniversite kurmalarına imkân
sağladığından yükseköğrenim hizmetlerinin mali yükünün
bir kısmının vakıflarca üstlenilmesinin devletin
yükseköğrenim alanındaki mali yükünü hafifleteceğine
inanıyoruz.
Yükseköğretim
kurumlarının sayısının artırılabilmesi için
devletin bu alanda çok büyük miktarda kaynak ayırması gerektiğinden
bu nedenle Anayasanın 130uncu maddesiyle kanunda gösterilen usul ve
esaslara göre, kazanç sağlama amacı gütmeksizin, vakıflar
tarafından devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim
kurumlarının kurulabilmesine imkân sağlanmıştır.
Tasarılarla kurulması öngörülen İzmirde Sipahi Eğitim,
Sağlık ve Spor Vakfı tarafından Gediz Üniversitesi;
Gaziantepte de Gaziantep Eğitim ve Hizmet Vakfı tarafından
Gazikent Üniversitesi adıyla iki yeni vakıf üniversitesinin ülkemiz
yükseköğretimine önemli katkılar sağlaması
amaçlanmaktadır. Ülkemizin beşeri sermayesinin
oluşturulmasında üniversitelere son derece önemli görevlerin
düştüğü, yeni üniversitelerin kurulmasıyla yükseköğretimde
okullaşma açısından dünya standartlarına
ulaşılabileceği hedeflenmektedir. Bütün bunlarla güzel ülkemizin
kalkınması doğrultusunda hedeflenen düzeylere ulaşabilmek
için mutlaka bilgi üretilmesini desteklemeli veya mevcut bilgilerin
geliştirilmesini desteklemeli, bu bilgilerin yeni nesillere
aktarılmasını, yeni ürünlere dönüştürülmesini
sağlamalıyız.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde üniversitelerin sayısının
artırılmasını desteklememiz gerekiyor. Çünkü, dünyada
gelişmiş ülkelere bakıldığında her yarım
milyon nüfusa bir üniversite düştüğünü görmekteyiz. Bu sebeple,
Gaziantep ve İzmir gibi büyük şehirlerimizde yeni üniversite
açılmasının gereğini anlamaktayız.
Dokuzuncu
Kalkınma Planında değişen ve gelişen ekonomiyle
iş piyasasının ihtiyaçlarını karşılamak için
eğitim yatırımlarının artırılması ve
yaşam boyu eğitim stratejisinin geliştirilmesi
amaçlanmaktadır. Yükseköğretimde okullaşma oranının
yükseltilmesi bu hedef ve amaçlara ulaşılmasında büyük
katkı sağlayacaktır.
Ne mutlu ki
ülkemizin güzide şehirlerinden biri olan Gaziantepte ve İzmirde
bugün yeni birer üniversite kurulmaktadır. Güzel Antepimize ve
İzmirimize üniversite kurulması vakıf üniversitelerinin ülke
genelinde yaygınlaşmasına ve ülkemiz yükseköğretimine
önemli katkı sağlayacaktır.
Sözlerime burada
son verirken, tasarının ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum ve bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AKP PARTİ ve DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdoğan.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Karar yeter sayısı istiyorum
efendim.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı mı istiyorsunuz? Arayacağım
efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, geçti, geçti
BAŞKAN -
Israrlı mısınız?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet efendim.
BAŞKAN
Yani, üniversite kuruyoruz bakın, ilim yuvası
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz oylamaya
geçmiştiniz.
BAŞKAN
Efendim, oylamaya geçtik galiba.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim, siz daha bitirmeden ben
söyledim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Peki, o zaman siz istiyorsanız şey yapalım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yok.
Beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.26
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR
KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 137nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
267 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
buradalar.
Tasarının
maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi maddelere geçilmesini tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Maddelere
geçilmesini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Maddelere
geçiyoruz, karar yeter sayısı vardır.
Madde 1e
bağlı ek madde 106yı okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununa aşağıdaki maddeler eklenmiştir.
Gediz
Üniversitesi
EK MADDE 106-
İzmirde Sipahi Eğitim, Sağlık ve Spor Vakfı
tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf
yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere,
kamu tüzel kişiliğine sahip Gediz Üniversitesi adıyla bir
vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite,
Rektörlüğe bağlı olarak;
a) Hukuk
Fakültesinden,
b) İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesinden,
c) Mühendislik
Fakültesinden,
ç) Sosyal
Bilimler Enstitüsünden,
d) Fen Bilimleri
Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde üzerinde, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz.
Buyurun
Sayın Ağyüz.
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 267 sıra sayılı Tasarının 1inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hepimiz vakıf üniversitelerinin
kurulmasını sanki Türkiyeye ve eğitime büyük katkısı
olacakmış özlemi içerisinde bekliyoruz.
Ben Gaziantep
Milletvekili olarak 2nci maddede söz almak istiyordum fakat 1inci maddede
bulunmayan arkadaşımızın yerine söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, elbette ki eğitilmiş toplum, üniversiteli
sayısının artması çok önemli bir olay. Ama hepimiz
biliyoruz ki 1,5 milyon kişiyi her yıl üniversite
sınavının kapısına diziyoruz ve bu insanların da
biz eğitim niteliğine baktığımız zamanda temel
altyapıda yeterli eğitim almış olmadıklarından
dolayı üniversitede başarısızlık ve üniversiteden
sonra da bu insanlara iş bulma konusunda büyük
sıkıntılarımız, zorluklarımız var.
Vakıf
üniversitelerinin kuruluş branşlarına iyi dikkat etmemiz
lazım. Biz, maalesef, hiçbir yerde vakıf üniversitelerinde kurulacak
branşlara dikkat etmiyoruz. Türkiyede üretim-istihdam ilişkisi
kurulmadığı müddetçe, üretim-istihdam ilişkisi içerisinde
eğitilmiş insan gücünün planlaması
yapılmadığı müddetçe vakıf üniversitelerinin
sayılarını artırmak, bazı branşlarda çokça
sayıda insan mezun etmek çözüm değildir. Bunu biraz
altyapısı gelişmiş olan Gediz Üniversitesinde görüyoruz ama
hiç altyapısı olmayan Gaziantepte kurulacak vakıf
üniversitesine baktığımız zamanda temeli olmayan ve YÖKün
sunduğu belgelerde de yeterlilik ölçüsünü bulamayan bir vakıf
üniversitesiyle karşı karşıyayız.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, özellikle YÖKün 2007 Yılı
Vakıf Üniversiteleri Raporunda yer alan hususlara dikkat edelim. Diyor ki
raporda:
vakıf üniversitelerinin önemli bir bölümünü, 1970li
yıllarda yaşanan özel üniversitelerin akıbetiyle karşı
karşıya getirebilir.
Bugün, ülkemizde
devlet üniversiteleri olmayan kent kalmadı. Devlet üniversitelerinin
yeterli altyapısı, sosyoteknik altyapısı hazır hâle
getirilmemişken, özellikle donanımlı öğretim üyesi
sayısında yetmezlik varken, bu vakıf üniversitelerinin özellikle
kendi öğretim elemanlarını yetiştirme alışkanlığı
da edinemedikleri için, bu da yasal zorunluluk hâline gelmediği için,
maalesef, üniversitelerden transfer ederek oralarda öğretim üyesi
boşluğu, profesör, akademisyen boşluğu yaratarak kendi
kadrolarını kurmak istemektedirler. Bu da, büyük ölçüde, büyük bir
eksiklik, büyük bir yanlışlık meydana getirmektedir.
Ayrıca,
bazı vakıfların ekonomik varlığına dikkat
edilmiyor. Üniversite kurulacak alan yeterliliğine dikkat edilmiyor. Bu
1inci maddedeki üniversitenin bazı donanımları yeterli YÖKün
raporuna göre, ama Gaziantepte kurulacak olan vakıf üniversitesine
baktığımız zaman da, 18 dönüm mülkiyeti var ve kurduğu
branşların hepsi Gaziantep Üniversitesinde şu anda var olan
branşlar, sadece bir tanesi hariç. Şimdi, bunların
üretim-istihdam ilişkisi içerisinde, Gaziantepin sanayi kenti potansiyeline
hitap edecek bir eğitim niteliği, eğitim kapasitesi yaratacak
koşulları sağlamış olsa biz de diyeceğiz ki
tamam, kabul. Ama tekrar tekrar, özellikle istihdam etmekte
sıkıntı çektiğimiz bölümlerin mezunlarını
artırmanın bir anlamı olduğunu ben büyük ölçüde kabul
etmiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kentim Gaziantepe, seçim bölgeme
baktığımız zaman da, derslik başına, şu
anda, merkez ilçelerimizde, normal öğretimde 68 kişi düşüyor.
İkili eğitimde 35e düşüyor. OKS sınavında 2006
yılında başarı sıralaması 64. ÖSS
sınavında 51inci sırada yer alıyor Gaziantep maalesef.
2008e gelindiğinde, bu başarı trendinin artmış
olması gerekirken, OKS sınavı başarı
sıralamasında 66ncı sırada, ÖSSde 64üncü sırada.
Şimdi, bizim bunlara çözüm bulmamız lazım. Yani birilerinin
hatırı için, birilerinin gönlü hoş olsun diye vakıf
üniversitesi kurmanın veya siyasi rantabiliteyi düşünen bir amaç var
ise bunun için hizmet etmenin bir anlamı yok ki. Gaziantepte eğitim
bu nitelikteyken, siz var olan devlet üniversitesinin yanına iki tane daha
vakıf üniversitesi kursanız ne anlam ifade edecek? Hiçbir anlam ifade
etmeyecek. Sırada olan bir vakıf üniversitesi daha var, onun
koşulları buna göre daha uygun.
Şimdi, bu,
üniversite karşıtlığı değildir. Gaziantep bu
potansiyeli absorbe edecek ve bu ihtiyaca cevap verecek bir potansiyel
içerisinde değildir ve bu vakıf üniversitesinin de yeterli
altyapısı, yeterli donanımı yoktur değerli
arkadaşlarım.
Gaziantep,
eğitimdeki bu geri kalmışlığı derece
sıralamasındaki- hak etmediği gibi, bunun çareleri de maalesef
aranmamaktadır. Niye aranmamaktadır? Millî Eğitim
bilimselliği inkâr etmiştir, aklı inkâr etmiştir, soran,
sorgulayan öğrenci yetiştireceğine, motamot robot öğrenci
yetiştirmeye ve kadrolarını da maalesef liyakate değil,
ahbap çavuş ilişkisine, cemaat ilişkisine ve siyasi yandaşlığa
yön verecek insanlardan oluşturmuştur. Bugün okul müdürlerinin hepsi,
millî eğitim müdürlerinin hepsi maalesef vekâletle idare edilen
kadrolardır ve Millî Eğitim Bakanlığının bugün
kadrosunda -geçen bir
istatistikte okudum- 1.450 tane vekâletle yönetilen okul müdürü var
değerli arkadaşlarım.
Biz bunlara çare
bulmamız gerekirken, kaliteli, nitelikli eğitimi nasıl
sağlarız diye düşünmemiz gerekirken, Gaziantepli milletvekilleri
olarak da bunun çaresini bulmamız gerekirken Ben vakıf üniversitesi
kurduruyorum onurunu içerisinde taşımak, bu onur içerisinde
yarışmak bir anlam ifade etmez değerli arkadaşlarım. O
bakımdan, üniversite gereklidir, doğrudur ama branşları iyi
seçilmiş, altyapısı iyi oluşmuş, sosyal, teknik
donanımları iyi oluşmuş üniversitelere ihtiyaç vardır;
üretim-istihdam ilişkisini kurabilecek branşları
barındıran üniversitelere ihtiyaç vardır. Ama biz bunları
sağlamadan diyoruz ki, kurmuş olmak için yapalım. O zaman da YÖKün
vakıf üniversiteleri için getirdiği 70li yıllardaki özel
üniversiteler kaosunu yaşarsınız endişesi çok doğru
bir endişedir. Nitelikli ve ülkemizin ihtiyaçlarına dönük
eğitimi yaptırmadığımız müddetçe, ne kadar
üniversite kurarsak kuralım, bilimselliği ön plana
çıkarmadığımız müddetçe, aklı ön plana çıkarmadığımız
müddetçe, soran, sorgulayan, araştıran bir eğitim
anlayışını öğrencilerimizde
yaygınlaştırmadığımız müddetçe ülkemizde bu
eğitim kadrosuyla başarı kurma şansımız yoktur.
Tabii, sadece
bununla da kalmıyoruz, Gaziantep Üniversitesi vakıf üniversitesine
onay veriyor, YÖKten bir oldubittiye gelerek bu iş iyi incelenmeden
çıkarılıyor. YÖK başka işlerden başını
alamıyor ki, YÖK üniversiteleri nasıl
karıştırırım, rektör atamalarında nasıl kaos
yaratırım anlayışı içerisinde maalesef kendi
işlevini yapamaz durumda ve üniversitelerde yeni bir kaos yaratmanın
arayışı içerisinde.
Gazetelere
baktığınız zaman da: Önceki rektör şimdiki birinci
olanın eşiymiş, kendisi bayanmış
atanamazmış. Böyle saçma bir gerekçe görülmüş mü? Kendisinin
türban yasağına karşı çıkan üniversitelerin
rektörlerini cezalandırmak için birinci olanları diskalifiye ediyor.
Bu YÖK mantığıyla üniversite yönetmek mümkün müdür? Bu rektör
atama mantığıyla üniversiteleri geliştirmek mümkün müdür?
Mümkün değildir. Özellikle, çağdaşlığı, bilimselliği
öne almadığımız müddetçe okullarımızda
başarı şansını yakalamamız mümkün değildir.
Ben,
üniversitelerin gerekli olduğuna inanan bir siyasetçiyim ama niye
vakıf üniversiteleri Gaziantep gibi ekonomik altyapısı olan bir
yere heves ediyorlar da İstanbula heves ediyorlar da Ankaraya heves
ediyorlar da bu, çok sevilen, ülkenin insanlarını çok seven
vakıf üniversiteleri, niye, Hakkâride yıllardır eksikliği
var, oraya gitmezler, ona ben hayret ediyorum. Niye gidip bir Karadeniz ilinde
böyle bir üniversite kurmazlar, ona hayret ediyorum. Çünkü orada rant var.
Orada, bir başka yerde kazanılan paranın aklanması var,
bundan dolayıdır bu işler.
O nedenle
değerli arkadaşlarım, devlet üniversitelerinin sosyoekonomik ve
sosyoteknik altyapısı güçlendirilerek yürüdüğü takdirde, iyi bir
planlamayla hedefi ortaya konulduğu takdirde başarı
şansını yakalayabiliriz. Yoksa bu tür çağ
dışı kadrolaşmalarla, ilkel ve özellikle bilimselliği
inkâr eden kadrolarla başarı şansını yakalamamız
mümkün değildir.
Ben, vakıf
üniversitelerinin, bu altyapı donanımları eksik olduğu
için, Gaziantep kenti de dâhil, diğer illerde kurulmasının büyük
bir eksiklik olacağına inanıyorum.
Hepinize
teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir.
Sayın
Özdemir, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
Gaziantep ilimizde Gazikent Üniversitesi adıyla bir vakıf
üniversitesi kurulması ve bu üniversitenin hangi fakülte, yüksekokul ve
enstitülerden oluşacağına dair Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununa eklenecek ek madde 107 üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gaziantep ilimiz
Güneydoğu Anadolu Bölgemizin en büyük, Türkiye'nin altıncı büyük
kentidir. Gaziantepin nüfusu, adrese dayalı son nüfus sayımına
göre, 1 milyon 506 bin 23tür. Sadece Gaziantep merkezimizin nüfusu ise 1
milyon 50 bine ulaşmıştır. Ülkemizde yıllık nüfus
artışı ortalaması yaklaşık yüzde 1,8 iken
Gaziantepin nüfus artışı son yıllarda yüzde 6
olmuştur ve bu yüzde 6lık nüfus artışının büyük
kısmı göçlerle meydana gelmektedir.
Doğum
yoluyla ve bilhassa göçle nüfusu artan Gaziantepin okul ve derslik
ihtiyacı nüfus artışına paralel olamamıştır.
Hâlen il merkezinin kenar semtlerinde bazı ilk ve orta dereceli okullarda
maalesef sınıf mevcutlarının ortalaması 70i
bulmaktadır. Ekonomik refah düzeyine yakışır bir
eğitim düzeyi olmayan Gaziantep, gerek OKS ve gerekse ÖSS
sonuçlarında Türkiye sıralamasının çok altında
bulunmaktadır.
İlimizin
sanayi ve ticaret alanında yakaladığı
başarıyı eğitim alanında da gösterememe nedeninin
başında göç gelmektedir. Göçle nüfusun yüzde 6 oranında
artıyor -Türkiye ortalamasının çok üzerinde- oluşu
dolayısıyla derslik ve öğretmen sayısının
yetersizliği meydana gelmektedir.
Ayrıca,
meslek liseleriyle ilgili tüm Türkiye'nin olduğu gibi Gaziantepin de
ciddi bir açığı ve kaliteli ara eleman eksiği
bulunmaktadır. Gaziantepte okulların sıralamada
başarılı olması için çalışmalar
yapılmalı ve meslek liselerine giriş ile yine meslek lisesi
kurulması teşvik edilmelidir.
İlimizde
hâlihazırda faaliyet gösteren Gaziantep Üniversitesi, 1973
yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesine bağlı makine
mühendisliği bölümüyle yükseköğrenime başlamış ve 1987
yılında üniversite tüzel kişiliğine kavuşan
üniversitemizin 7 fakültesi, 7 meslek yüksekokulu, 4 yüksekokulu, 3 enstitüsü
ve araştırma merkezi ile Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı
bulunmaktadır.
Üniversitemizin
763 öğretim elemanı ve 12 bin civarında öğrencisi
bulunmaktadır. Gaziantep Üniversitesi kuruluşundan bu yana sürekli
gelişme göstermiş ve bugün Türkiye'nin sayılı
üniversitelerinden biri hâline gelmiştir.
Gaziantep
Üniversitemizin yanında ilimizde kurulacak olan bir vakıf
üniversitesinin getireceği yararlar hepimizin malumudur. Gaziantep
Eğitim ve Hizmet Vakfının imkânlarının kurulacak bu
vakıf üniversitesine tahsisi ve Gaziantep Üniversitesinin de desteğiyle
yükseköğrenim alanında Gaziantepte önemli mesafeler
alınacağına inanıyorum.
Gazikent
Üniversitesi, eğitim, iktisadi ve idari bilimler, hukuk, mühendislik,
mimarlık fakültelerinden, yabancı diller, sağlık bilimleri,
turizm ve otelcilik yüksekokullarından, sosyal bilimler ve fen bilimleri
enstitülerinden oluşmaktadır.
Ülkemizde
yükseköğretim çağına gelmiş genç nüfusun yüksek olması
ve yükseköğrenimde okullaşma oranının gelişmiş
ülkelere göre düşük olması nedeniyle uluslararası düzeyde
yükseköğrenimde okullaşma oranına ulaşabilmek için daha
fazla üniversiteye ihtiyacımız vardır. Fakat devletimizin
imkânlarının kısıtlı oluşu devlet üniversiteleri
sayısının çok fazla artışına imkân
verememektedir. Yeni kurulan üniversitelerin kampuslarının
kurulması ve geliştirilmesi için önemli miktarda kaynağa ihtiyaç
vardır. Bu nedenle, imkân sahibi vakıfların üniversite
kurması ve devletin yanında vakıfların da üniversite
açmalarıyla, gençlerimizin yükseköğrenim imkânına
kavuşmaları son derece yararlı olur diye düşünüyorum.
94ü devlet 33ü
vakıf olmak üzere, ülkemizde 127 olan üniversite sayısının
artırılması fevkalade önemlidir. Yükseköğretim,
yükseköğrenim taleplerini karşılayamamaktadır. Her yıl
1 milyon 800 bin civarında öğrenci üniversite talebinde
bulunmaktadır. Bunların ancak dörtte 1i taleplerine
karşılık bulabilmektedir. 2012-2013 yılları için,
örgün yükseköğretimde yüzde 33, toplamda yüzde 48 olarak belirlenen
yükseköğrenim hedeflerine ulaşmak için, ancak kaliteli ve
çağdaş eğitim veren yeni devlet ve vakıf üniversitelerinin
kurulmasına ihtiyaç vardır. Her üniversitenin kendi bulunduğu
coğrafyadaki sorunlara çözüm üretmesi, ürettiklerini teknolojiye
dönüştürmesi ve 21inci yüzyıl ihtiyaçlarına cevap verecek
gençliğin yetişkin bireylerini yetiştirilmesi çok önemlidir diye
düşünüyorum.
Üniversitelerin
Anadoluya yayılarak her bölgenin problemlerine yerinde çözüm üretmesinin
önemi nedeniyle, bu amaca hizmet edecek her türlü gayreti ve hizmeti mutlaka
teşvik etmek gerekmektedir. Vakıf üniversiteleri kâr amaçlı kurulmadığından
ve yürürlükteki yasalara da uygun bir çalışma ve faaliyet
çerçevesinde çalışmalarını sürdürdükten sonra, hiçbir
siyasi ayrım yapmadan bu üniversitelerin kurulmasını
desteklemeliyiz diye değerlendiriyorum. Eğitim düzeyi yüksek, mesleki
olarak yetiştirilmiş kalifiye insanlar ülke kaynaklarının
daha etkili ve bilinçli şekilde değerlendirilmesini sağlarlar.
Gazikent
Üniversitesinin kurulmasıyla bölgemizin ekonomik kaynakları daha
verimli kullanılabilecek, nitelikli insan gücü sayımız artacak,
şehrimizin ve ülkemizin kültürel, sosyal ve ekonomik gelişmelerine
önemli bir katkı sağlanacaktır. Bu yüzden Gaziantepli
hemşehrilerimizin sanayi ve ticarette gösterdikleri
başarıyı vakıf üniversiteleri kurma konusunda da göstererek
şehrimizin üniversite sayısını artırmaları
gerektiğini düşünüyorum.
Bu vesileyle,
ayrıca, üyesi olduğum Baraklılar Derneği üyelerinin ve
Gaziantepli hemşehrilerimizin de bir vakıf kurarak, Gaziantep Barak
bölgesinde eskiden beri Barak üniversitesini bitirdi. denilen yöre
halkıyla ilgili, Barak üniversitesi kurma projelerini hayata geçirmesi
temenni ve desteklerimi buradan kendilerine iletmek istiyorum.
Gazikent
Üniversitesinin Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda,
toplumun yararını düşünen, Türkiye Cumhuriyetine
bağlı, ülke ve millet sevgisine, Türk devletinin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğüne inanan, hür ve bilimsel düşünce
ışığında araştıran, sorgulayan bireyler
yetiştirmesi temennisiyle Gaziantepli hemşehrilerime
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Gaziantep ilimizin
ekonomik, sosyal ve kültürel yapısına büyük katkılar
sağlayacağını düşündüğüm bu kanun
tasarısına Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu oy
vereceğimizi bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın
milletvekilleri, madde 1e bağlı ek madde 106yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 1e
bağlı ek madde 107yi okutuyorum:
Gazikent
Üniversitesi
EK MADDE 107-
Gaziantepte Gaziantep Eğitim ve Hizmet Vakfı tarafından 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim
kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel
kişiliğine sahip Gazikent Üniversitesi adıyla bir vakıf
üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite,
Rektörlüğe bağlı olarak;
a) Eğitim
Fakültesinden,
b) İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesinden,
c) Hukuk
Fakültesinden,
ç) Mühendislik -
Mimarlık Fakültesinden,
d) Yabancı
Diller Yüksekokulundan,
e)
Sağlık Bilimleri Yüksekokulundan,
f) Turizm ve
Otelcilik Yüksekokulundan,
g) Sosyal
Bilimler Enstitüsünden,
h) Fen Bilimleri
Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar ve şahısları adına söz istemi? Yok.
Soru-cevap
işlemini yapamıyoruz, soru soran yok.
Ek madde 107yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen ek
madde 106 ve ek madde 107yle birlikte 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum efendim:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: 2nci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 3ü
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Söz
istemi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Evet, böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin bitimine çok az zaman
kalmıştır.
Kanun tasarı
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 31 Temmuz 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 13.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.53