DÖNEM: 23 CİLT:
3 YASAMA
YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
15’inci
Birleşim
1 Kasım 2007 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral’in, sürmekte olan Telekom grevine ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Malatya
Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, ülkemizin kara yollarının genel durumu
ve bunun Malatya iline yansımasına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 milletvekilinin, zeytin ve
zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/27)
2.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 23 milletvekilinin, Adana’daki lagünlerin
karşı karşıya bulunduğu çevresel risklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/28)
3.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 34 milletvekilinin, ders kitaplarındaki
ve yardımcı kitaplardaki cinsiyete dayalı
ayrımcılık ögelerinin araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/29)
B)
GENEL GÖRÜŞME ÖNERGELERİ
1.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz ve 20 milletvekilinin, ülkemizin
uluslararası alanda karşılaştığı sözde
Ermeni iddiaları konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/3)
C)
TEZKERELER
1.-
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Fransa’ya yaptığı resmî
ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/208)
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/350) (S.
Sayısı: 16)
VII.
- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın, konuşmasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.
- OYLAMALAR
1.- İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının
oylaması
IX.
- SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, teşvik sistemine ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/211)
2.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, ilköğretim ve ortaöğretim tabelalarının
farklı renklere boyanacağı iddiasına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/312)
3.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, öğretmenlere sevkli olduğu halde ek
ders ücreti verilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/319)
4.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Hatay ve Mardin güzergâhında
mayından temizlenen araziye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/345)
I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.05’te açılarak iki oturum yaptı.
Eski
Dışişleri Bakanı, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Erdal İnönü’nün vefatı nedeniyle bir
dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, eski
Dışişleri Bakanı, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Erdal İnönü’nün vefatı nedeniyle merhuma
Allah’tan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı
dileyen bir konuşma yaptı.
Erdal
İnönü’nün vefatı nedeniyle:
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol,
Ankara
Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural,
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık,
Malatya
Milletvekili Öznur Çalık,
Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç,
Samsun
Milletvekili Osman Çakır,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli,
Birer
konuşma yaptılar.
Adıyaman
Milletvekili Mehmet Erdoğan, Türk Kızılayının
faaliyetlerine ilişkin gündem dışı bir konuşma
yaptı.
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, yaş sebze meyve ihracatında
yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker,
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, hazine arazileri üzerinde ecri misil
ödeyerek tarım yapan çiftçilerin sıkıntılarına
ilişkin gündem dışı konuşmasına, Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan,
Cevap verdiler.
Romanya
Parlamentosu Başkanı Bogdan Oltenau ve beraberindeki heyetin ülkemizi
ziyaret etmesine,
Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi, Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve
Savunma Asamblesi, NATO Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamb-lesi, Asya
Parlamenter Asamblesi ve Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturacak üyelerin
isimlerine,
İlişkin
Başkanlık Tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 20 milletvekilinin, demir yolu
ulaşım sistemindeki sorunların araştırılarak
altyapı ve işletmeciliğinin geliştirilmesi için (10/25),
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 21 milletvekilinin, Balkan göçmenlerinin
sorunlarının araştırılarak (10/26),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Bayındırlık
ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın Hindistan’a,
Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın Belarus’a ve İngiltere’ye,
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanlığının resmî davetine icabetle TBMM
Dışişleri Komisyonu heyetinin Kuzey Kıbrıs’a,
Yapacakları
resmî ziyaretlere katılacak milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Genel Kurulun
31/10/2007 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine ve 1/11/2007 Perşembe günkü birleşiminde
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 1’inci sırasındaki 16
sıra sayılı İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
Hakkında Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci
sırasında bulunan, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
Hakkında Kanun Tasarısı’nın (1/350) (S. Sayısı:
16) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı, 1’inci maddesi üzerinde
bir süre görüşüldü.
1 Kasım 2007
Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.02’de son
verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Murat
ÖZKAN Fatoş
GÜRKAN
Giresun Adana
Kâtip Üye
Kâtip
Üye
Yaşar TÜZÜN
Bilecik
Kâtip Üye
No.: 21
II. - GELEN KÂĞITLAR
1 Kasım 2007 Perşembe
Teklifler
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/30) (Milli Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2007)
2.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/31)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2007)
3.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik
Yasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/32) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2007)
4.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Harçlar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/33)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2007)
5.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/34) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2007)
6.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/35)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2007)
7.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 357 Sayılı Askeri
Hakimler Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/36) (Milli
Savunma; Plan ve Bütçe ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2007)
8.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/37) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2007)
9.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3194 Sayılı İmar
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/38) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2007)
10.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Orman Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/39)
(Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2007)
11.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda ve Sosyal Güvenlikle İlgili Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Temsil Tazminatı Ödenmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/40) (Milli Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2007)
Genel Görüşme Önergesi
1.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz ve 20 Milletvekilinin, ülkemizin
uluslararası alanda karşılaştığı sözde
Ermeni iddiaları konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
102 ve 203 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/3) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/11/2007)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 28 Milletvekilinin, zeytin ve
zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki
sorunların araştırılarak altyapı ve
işletmeciliğinin geliştirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/27)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
2.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 23 Milletvekilinin, Adana’daki lagünlerin
karşı karşıya bulunduğu çevresel risklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/28) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/10/2007)
3.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 34 Milletvekilinin, ders kitaplarındaki
ve yardımcı kitaplardaki cinsiyete dayalı
ayrımcılık öğelerinin araştırılması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/29) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/10/2007)
1 Kasım 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15’inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için
iki dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce iki sayın milletvekilimize gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, sürmekte olan Telekom grevi hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’a aittir.
Buyurun Sayın
Meral.
Süreniz
beş dakika.
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.-
İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, sürmekte olan Telekom grevine
ilişkin gündem dışı konuşması
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sözlerime başlarken yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan da müsaade ederse, asıl konuya geçmeden, elçiye zeval
olmaz, iki konuyu yüce Genel Kurulun bilgisine sunmak istiyorum.
Bunun birisi:
Yıllardır, emekli olmuş, Hükûmetimizin, bakanlarımızın
her sahada söz verdiği, emeklilerin bir türlü alamadığı
TÜFE alacakları. Lütfen, emekliler bunları bekliyor, bir
an önce sözünüzü yerine getirin.
İkincisi de:
Değerli arkadaşlarım, her konuda destek veren, bugün
de çalışanlara destek veren, Hatay’dan telefon eden seksen
altı yaşındaki Nimet Teyze’nin de huzurunuzda ellerinden
öpüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün 17’nci gününe girdi Telekom’da çalışanların
grevi. Kamuoyunda çok farklı görüşler ifade edilmektedir.
Bunun içerisinde, sanki sendika yüksek bir ücret istemiş, bundan
dolayı toplu sözleşme bitirilememiş. Sendika, toplu
sözleşmenin bitmesi için, iki ay süreyle sorunu çözmeye çalıştı
değerli arkadaşlarım.
Telekom’u çok
iyi biliyorsunuz. Beş yıl taksitle 6,5 trilyona eski Lübnan
Başbakanının oğluna, yani Hariri’nin oğluna
sattınız.
Bu müessesenin
kârı 2005 yılında, değerli arkadaşlarım,
3.473 milyon dolar. 2006 yılında 4.412 milyon dolar. Yani, bu
müessese, kârlarıyla, azami üç buçuk yıl içerisinde
alıcıya bedava kalmaktadır değerli arkadaşlarım.
Ayrıca, bu
kuruluş altına imza attığı anlaşmada,
bu müesseseyi 48 bin işçiyle yöneteceğinin sözünü vermiştir;
maalesef, 11 bin işçinin tekrar işine son vermiştir,
başka müesseselere aktarılmıştır. Bunun maliyeti
de, değerli arkadaşlarım, Hükûmetimize, devletimize
3.200 milyon dolardır.
Değerli arkadaşlarım,
bu grev bilinçli bir şekilde yürütülmektedir. Ben, Sayın
Başbakan Yardımcımız Çiçek’ten rica ettim, Sayın
Çalışma Bakanımızdan rica ettim, grevler uzadıkça
sorunlar daha da zorlaşır. Hani hep meydanlarda gezersiniz,
şimdi de konuşuyorsunuz “İki vatandaştan birisi
bize oy verdi.” diyorsunuz, iki vatandaşın birisi orada
greve gitmiş.
Neymiş efendim?
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri grevdeki işçileri
ziyaret etmiş, Milliyetçi Hareket Partisinin milletvekilleri
de gitmiş ziyaret etmiş, acaba, buraya siyaset mi bulaştı?
Ee, siz de gidin de bulaşmasın! Niye gitmiyorsunuz değerli
arkadaşlarım? Burada çalışan insanlar sizin vatandaşınız
değil mi? Hükûmetlerin görevi nedir? Sen getireceksin, Türkiye’nin
en büyük verimli bir müessesesini, matbaa gibi para kesen bir müessesesini
birisine vereceksin, trilyonları kazandıracaksın
ve resen de değil, kapalı kapılar arkasında satacaksın,
trilyonları kazanacak, ondan sonra oradaki işçiyi greve
zorlayacak… Peki, sorun çözülmeyecek mi değerli arkadaşlarım?
Ondan sonra da, ne olmuş efendim? Acaba, kablolarda kopma olmuş,
kablolar çürümüş… Bu bahaneler… Hiçbir Türk işçisi, değerli
arkadaşlarım, ekmek teknesine ihanet etmemiştir, etmez.
Bunu söyleyenleri kınıyorum, iftira atanları kınıyorum.
Ayıptır! Grevin bir kuralı vardır. Siz, grevi biliyor
musunuz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Meral, bir dakika ek süre veriyorum. Konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İki de geçenden alacağım vardı.
BAŞKAN –
Yok, o geçen dönemde kaldı, müruruzamana uğradı.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, meydanlarda
gezdiniz, siyasetin her türlü yapılması gerekenini yaptınız,
kurallarını yaptınız, seçim kazandınız.
Grev de bunun bir benzeridir. Sonuç almak için, değerli arkadaşlarım,
demokratik yollar neyi gerektiriyorsa o yapılır. Kablo
da çürür, kablo da kopar. Onun için yapmanız gereken bir konu var
–Hükûmetsiniz, devleti yönetiyorsunuz- vatandaşınızın
sorununa sahip çıkın değerli arkadaşlarım.
Sorun… Bekliyor vatandaş orada.
Ne güzel!
İş yerinde yatsın, ücret ödemesin, işler de tıkırında
gitsin. Böyle bir grev nerede görülmüş değerli arkadaşlar?
Böyle bir grev olur mu? Grev dediğin, grevin anlamı şudur:
İşin aksaması, iş sahibinin işçiye gelip, hakkını
vermesi, sorunun çözülmesidir, grev budur. Yoksa sen evinde yat…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Meral, teşekkür ediyorum.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) – İki dakika ne çabuk geçti.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri…
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) – Hemen bitiriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Yok, teşekkür ederim Sayın Meral. Prensiplerime riayet edeceğim
bu dönem. Lütfen, istirham ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, Malatya ilinin kara yolu ulaşımındaki sorunları
hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’e aittir.
Sayın Öz,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, ülkemizin
kara yollarının genel durumu ve bunun Malatya iline yansımasına
ilişkin gündem dışı konuşması
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, sözlerime
başlamadan önce, dün kaybetmiş olduğumuz hemşehrimiz,
ilim ve devlet adamı Erdal İnönü’yü rahmetle anıyorum.
Ülkemizin kara
yollarının genel durumu ve bunun Malatya’ya yansımalarıyla
ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakanımızın
direktifleriyle, kara yollarının iyileştirilmesi
noktasında, gerek mali tablonun gerek insan gücünün etkin kullanılması
neticesinde, 2002 ile 2007 yılları arasında kara yollarında
anlatılmayacak ölçüde büyük mesafeler katedilmiştir.
Bunun en bariz
örneğini Malatya’ya yansıttığımızda
şu görülmektedir: 2002 yılına kadar Malatya genelinde
toplam 32 kilometre bölünmüş, yani duble yol mevcut iken, bizim
dönemimizde 98 kilometre duble yol bitirilmiş, bunun haricinde
yaklaşık 100 kilometrelik duble yol bitim aşamasına
getirilmiştir.
Bununla beraber,
yine aynı şekilde, 1999-2002 yılları arasında
Malatya ili genelinde asfaltlanmış yol miktarı 540 kilometre
iken, 2007 yılı çalışmaları da tamamlandığında
bunun yaklaşık 2 bin kilometreye kadar ulaştığını
görmekteyiz.
Malatya-Elâzığ
duble yol çalışması bitirilmiştir bu dönem içerisinde.
Yıllardır yapılmayan, Malatya’mızın Battalgazi
yolu az bir miktarda, yaklaşık 1,2 kilometre kalmıştır,
diğeri tamamlanarak halkımızın hizmetine sunulmuştur.
Gölbaşı yolu başlanılmıştır. Yıllardır
devam eden Beylerderesi Viyadüğü’nün çalışmalarına
başlanmıştır. 18 kilometrelik havaalanı yolunun
5 kilometrelik kısmı tamamen bitirilmiş, geriye kalan
13 kilometrelik kısmı tek şeritli olarak hizmete sunulmuştur.
Önümüzdeki
yıllar itibarıyla özellikle belirtmek istediğim Kayseri-Malatya
yolu -Buna Kayseri-Malatya olarak da bakmıyorum, Ankara’dan
Van’a kadar giden, doğuyu batıya bağlayan yol olarak
addediyorum- Malatya-Darende kısmına kadar büyük oranda
tamamlanmıştır. Geriye kalan, bu doğuyu batıya
bağlayan Kayseri-Malatya yolunun bitirilmesi noktasında,
bizzat Sayın Başbakanımızın destekleriyle,
önümüzdeki günlerde inşallah Devlet Planlama Teşkilatı
tarafından yatırım programına alınacaktır
ve önümüzdeki günlerde de yapımına başlanacaktır.
Ayrıca, daha
önce başlamış olan Gölbaşı yolumuzun bir an önce
bitirilmesi noktasında gerekli girişimlerimiz devam etmektedir.
Beylerderesi
Viyadüğü’nün bir an önce bitirilmesi noktasında, ödeneğin
artırılması noktasındaki çalışmalarımız
devam ediyor. İnşallah, önümüzdeki yıllarda Beylerderesi
Viyadüğü de Malatya halkının hizmetine sunulmuş
olacaktır.
Ayrıca,
ihalesi yapılan Malatya çevre yolunda, sanayi köprülü kavşağında,
firmayla gerekli sözleşmeler yapılmış, önümüzdeki
günlerde yer teslimi yapılarak çalışmalarına
başlanacaktır. Bunun da ödeneğinin artırılarak,
bir an önce halkın hizmetine sunulmasını beklemekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin kaynaklarını
en efektif biçimde kullanmaya devam ederek, bu dönemde daha sağlam,
daha konforlu ve daha güvenli yollar bütün vatandaşlarımızın
ve Malatyalı hemşehrilerimizin hizmetine sunulacaktır.
Beni sabırla
dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum. Hükûmetimizin
kara yollarında olduğu gibi diğer konulardaki çalışmalarını
takdirle izlemekteyiz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bir bilgilendirme yapmak istiyorum,
aynı zamanda kendisini tebrik edeceğim.
Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay Bey, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilliğine
seçilmiştir.
Kendisini tebrik
ediyorum, çalışmalarında başarılar diliyorum.
(Alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
V.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29
milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel
yağların üretimindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/27)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Zeytin ve Zeytinyağı
ile Diğer Bitkisel Yağların Üretimindeki Sorunlar ve
Çözüm Yollarını belirlemek amacıy
1) İsmet Büyükataman (Bursa)
2) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
3) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
4) Recai Yıldırım (Adana)
5) Kürşat Atılgan (Adana)
6) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
7) Mustafa Enöz (Manisa)
8) Necati Özensoy (Bursa)
9) Ali Uzunırmak (Aydın)
10) H. Hamit Homriş (Bursa)
11) Behiç Çelik (Mersin)
12) Metin Ergun (Muğla)
13) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
14) Alim Işık (Kütahya)
15) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
16) Hüseyin Yıldız (Antalya)
17) Cemaleddin Uslu (Edirne)
18) Hakan Coşkun (Osmaniye)
19) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
20) Ahmet Bukan (Çankırı)
21) İzzettin Yılmaz (Hatay)
22) Yılmaz Tankut (Adana)
23) Kadir Ural (Mersin)
24) Cumali Durmuş (Kocaeli)
25) Şenol Bal (İzmir)
26) Recep Taner (Aydın)
27) Muharrem Varlı (Adana)
28) Ahmet Orhan (Manisa)
29) Oktay Vural (İzmir)
30) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
Gerekçe:
Zeytin ve zeytinyağı
ile diğer bitkisel yağların üretiminin, ülkemiz ekonomisi,
toplumsal yapısı, toplum sağlığı ve çevre
açılarından stratejik önemi bulunmaktadır.
Ülkemiz, 1 milyon
260 bin ton civarındaki zeytin üretimiyle dünya zeytin üretiminin
yüzde 7,9’unu, 100 bin ton civarındaki zeytinyağı üretimiyle
dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 5’ini gerçekleştirmektedir.
Ülkemizde 109 milyon zeytin ağacı, 196 bin zeytin üreticisi,
800 bin ton zeytini işleyen 1 100 zeytinyağı üretim
işletmesi bulunmaktadır. Ülkemiz zeytinyağı üretiminin
yaklaşık yarısı ihraç edilmektedir.
Yağlı
tohumlu bitkiler ve bitkisel yağlar üretimi alanında ise,
ülkemizde ayçiçeği ve pamuk üretimi ile bunlardan üretilen
bitkisel yağların üretimi önem taşımaktadır.
Ülkemizde yıllık ortalama 800 bin ton yağlık ayçiçeği
tohumu üretilmektedir. 800 bin ton yağlık ayçiçeği tohumu
üretimimizin yurtiçi talebimizi karşılamaması nedeniyle
2006 yılında ihracat rakamları düşüldükten sonra
net 360 bin ton ayçiçeği tohumu, net 300 bin ton da ham ayçiçeği
yağı ithal edilmiştir. Pamuk yağı üretiminde
ise, yurtiçi talep büyük ölçüde yurtiçi üretimi tarafından
karşılanmakta olup, ülkemizde 1 milyon 300 bin ton pamuk çiğidi
ve 200 bin ton civarında pamuk yağı üretimi gerçekleştirilmektedir.
Ayçiçeği
ve pamuk yanında soya, yerfıstığı, susam, kanola
ve aspir gibi bitkilerden de yağ üretimi yapılmakta, ülkemizde 402 kuruluş yağlı tohumlu
bitkilerden bitkisel yağ üretiminde bulunmaktadır.
2006 yılında,
ayçiçeği ve pamuk tohumu ile ayçiçeği yağı, pamuk
yağı, soya yağı, mısıryağı, margarin
olarak 361 milyon dolar değerinde ihracat, 1 milyar 350 milyon
dolar değerinde ithalat (net 989 milyon dolarlık ithalat)
yapılmıştır.
100 binlerce
zeytin ve yağlı tohumlar üreticisi ve binlerce yağ üreticisi
yanında ülke ekonomisini, dış ticaretini, üretim
planlaması ve üretim teknolojilerini, çevre problemlerini ve
toplum sağlığını yakından ilgilendiren
bu alanda önemli sorunlar bulunmaktadır.
Bu sorunları
tespit ve çözümlerini bulmak amacıyla 22. dönem parlamentosunda,
Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların
Üretimindeki Sorunların Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırma
komisyonu kurulmuş ve bu komisyon çalışmalarını
bir rapor haline getirmiştir. Fakat Araştırma Komisyonunun
raporu Meclis Genel Kurulunda görüşülememiştir.
Meclis Genel Kurulunda
görüşülemeyen söz konusu Meclis Araştırma Komisyonu
Raporu incelendiğinde, bu raporun kapsamlı görüşme
ve çalışma sunucunda hazırlanmış olmasına
ve birçok soruna çözüm önerilerinde bulunmasına rağmen,
konuya stratejik bir anlayışla yaklaşmadığı
düşünülmektedir.
Eski dönemlerde
uygulanan ve tavsiyeler içeren politika belirlemekle işlerin
yürümemesi nedeniyle çağımızda artık stratejik
düşünme ve stratejiler üzerine iş yapma çağı
başladığı göz önüne alındığında,
Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların
Üretimindeki Sorunlara Çözüm Önerilerinin de stratejik bir anlayışla
ele alınması gereği ortaya çıkmaktadır.
Zeytinyağı
ve diğer bitkisel yağların üretimi konusunda ülkemizin
temel hedeflerinin belirlenmesi, bu hedeflere ulaşmak üzere
fidan ve tohum seçiminden ve bunun yönetiminden, üretim teknolojilerinin
geliştirilmesi, bu alanlarda milli rekabet gücümüzün artırılması
ve bu alanda Türk markası yaratılması için gerekli
adımların ve işin sahiplerinin safha safha belirlenmesi
gerekmektedir. Aksi halde yüce Meclisimizin tavsiyeleri birçok
alanda olduğu gibi kurumsal çok başlılık içinde
kaybolup gidecek veya bazı kesimlere bazı avantajlar
sağlanması için bir dayanaktan öteye bir anlam taşımayacaktır.
Açıklanan
bu nedenlerle:
22. dönem parlamentosunda
kurulan ancak hazırladığı rapor genel kurulda görüşülemeyen,
“Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların
Üretimindeki Sorunların Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırma Komisyonu” Raporunun stratejik bir anlayışla
yeniden ele alınması,
Bu alanda belirlenen
hedeflerin hangi kurum ve kuruşlar tarafından nasıl
yerine getirileceğinin ve bunun için yapılacak yasal düzenlemeler
dâhil alınacak önlemlerin tespiti,
İçin Anayasanın
98 inci, İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
2.-
Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 23 milletvekilinin, Adana’daki
lagünlerin karşı karşıya bulunduğu çevresel risklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/28)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Lagün veya deniz
kulağı, koylarda veya körfez ağızlarının
kıyı okları ile kapanması sonucu kıyı gerisinde
oluşan göllerdir. Denizle yer altından veya yer üstünden
bir su yoluyla bağlantısı bulunan, denizden çoğunlukla
da dar bir karayla ayrılmış olan göllerdir. Lagünler,
ekolojik ve ekonomik yönden önemli ekosistemlerdir.
Adana’da Akyatan,
Tuzla, Çamlık, Yelkoma, Hurmaboğazı olmak üzere
beş adet lagün bulunmaktadır. Bu lagünler Adana için doğal
birer zenginlik kaynağı olmasının yanında
birçok canlının da üreme, beslenme, korunma ve yaşama
ortamı olması açısından da büyük önem taşımaktadır.
Ancak, günümüzde
kirlilik ve diğer çevresel etkilerle Adana’da ismi sayılan
lagünler hızlı bir yok olma sürecine girmiştir. Nehirlere
yapılan barajlar ve diğer müdahalelerle deltalarda geriye
doğru aşınmalar başlamıştır.
Adana’nın
doğal zenginlik kaynakları olan ve ekolojik denge açısından
da büyük öneme sahip olan lagünlerin karşı karşıya
kaldığı tehlikeleri tespit etmek ve alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105. maddeleri, Anayasanın 98. maddesi gereğince
meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1- Nevin Gaye Erbatur (Adana)
2- Hulusi Güvel (Adana)
3- Tayfur Süner (Antalya)
4- Osman Kaptan (Antalya)
5- Şevket Köse (Adıyaman)
6- Rahmi Güner (Ordu)
7- Muharrem İnce (Yalova)
8- Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9- Vahap Seçer (Mersin)
10- Çetin Soysal (İstanbul)
11- Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
12- Ahmet Ersin (İzmir)
13- Sacid Yıldız (İstanbul)
14- İsa Gök (Mersin)
15- Mustafa Özyürek (İstanbul)
16- Turgut Dibek (Kırklareli)
17- Rasim Çakır (Edirne)
18- Bilgin Paçarız (Edirne)
19- Erol Tınastepe (Erzincan)
20- Selçuk Ayhan (İzmir)
21- Mehmet Ali Susam (İzmir)
22- Suat Binici (Samsun)
23- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
24- Tekin Bingöl (Ankara)
Gerekçe:
Adana’da Akyatan,
Tuzla, Çamlık, Yelkoma, Hurmaboğazı olmak üzere
beş adet lagün bulunmaktadır. Bu lagünler Adana için doğal
birer zenginlik kaynağı olmasının yanında
birçok canlının da üreme, beslenme, korunma ve yaşama
ortamı olması açısından da büyük önem taşımaktadır.
Ancak, tatlı,
deniz ve taşkın suları rüzgar nedeniyle lagünlerde
sığılaşmaya yol açmaktadır. Ayrıca lagünlerin
yakın çevrelerindeki kum tepelerinde de tarımsal faaliyetlerin
yapılması lagünlerin ve lagünleri doğal yaşam
alanı olarak kabul eden canlıların habitatlarına
zarar vermektedir. Tarlalardaki kimyasal ilaçlar ve sanayi ile evsel
atıklar bu sahaları kirletmektedir.
İskenderun
körfezinde, mevcut sanayi tesisleri, boru hattı, tankerler,
tersaneler ve rafineriler ile Sugözü Termik Santrali lagünler
için önemli bir kirlilik risk ve kaynağını oluşturmaktadır.
Bölgedeki hızlı nüfus artışı da bu süreci
hızlandırıcı bir etki yapmaktadır.
Ayrıca,
bölgede uzun yıllardır stok tespit çalışması
da yapılmadığı için lagünlerde yaşayan canlı
sayısına ilişkin net bir veriye ulaşılamamaktadır.
Örneğin
Türkiye’nin en büyük lagünü olan Akyatan’da mevcut balık miktarında
önemli bir azalma olduğu konunun uzmanı kişilerce dile
getirilmektedir.
Adana’daki lagünler
dünyada nesli tükenmekte olan Caretta Caretta (Sini Kaplumbağası)
ile Yeşil Kaplumbağaları’nın (Chelonia Mydas) yaşam
alanları olmaları açısından da büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca bölgede
38 önemli kuş türü de varlığını sürdürmektedir.
Ancak, DSİ tarafından sulama ve kurutma sistemlerinin geliştirilmesi
ve çiftçilerin kendi imkanlarıyla derin kuyu pompaları
kullanmaları lagünlere büyük zararlar vermektedir.
Türkiye gibi
önemli doğal zenginlikleri olan bir ülkede Adana’da bulunan
lagünlerin doğa dışı etmenlerle yok olmaya yüz
tutmasına izin verilmemelidir. İsmi sayılan 5 adet lagünün
doğal zenginliklerinin sürdürülebilmesi için gerekli önlemleri
almak, lagünlerin karşı karşıya olduğu sorunları
araştırmak, bu sorunlara yönelik çözüm üretmek için bu
araştırmanın açılmasının uygun olacağı
düşünülmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
3.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 34
Milletvekilinin, ders kitaplarındaki ve yardımcı kitaplardaki
cinsiyete dayalı ayrımcılık ögelerinin araştırılması
amacıy
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Her türlü ayrımcılıkla
mücadele, insan hakları konusunda, hem ulusal düzenlemeler
hem de uluslararası/bölgesel düzenlemeler açısından
dikkatle ele alınan ve alınması gereken bir konudur. Ancak,
her ne kadar resmî metinlerde her türlü ayrımcılıkla mücadele
edileceği devletler ya da ulusal/uluslararası kuruluşlarca
kabul edilmiş olsa da, bu hedef başka kavram ve politikalarla
bağlantılı olarak kimi zaman açık kimi zaman da örtülü
olarak göz ardı edilmiş, hatta çoğu zaman da ayrımcılık
neredeyse meşrulaştırılmıştır.
Bu ayrımcılıklardan,
mücadele edilmesi gereken önemli bir tanesi de toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıktır.
Ve bu ayrımcılık biçimi çok çeşitli biçimlerde
gözlemlenebilir. Ancak, özellikle okul öncesi dönemde ve ilköğretim
çağında genç beyinlere aşılanması gereken insan
hakları, eşitlik, adalet gibi kavramlar ders kitaplarında
hâkim olan cinsiyetçi bakış açısı sebebiyle gerektiği
gibi aktarılamamaktadır. Oysaki yapılması gereken
müfredat dahilindeki ders kitaplarının ve yardımcı
kitapların incelenmesi, taranması ve içerdikleri her tür
ayrımcılığın yanında özellikle de cinsiyetçi
ayrımcılık içeriklerinin ayıklanmasıdır.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle, ders kitaplarında mevcut olan cinsiyete
dayalı ayrımcılık içeren ögelerin incelenerek
tespit edilmesi amacıyla, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri, Anayasanın 98. maddesi gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1 – Nevin Gaye Erbatur (Adana)
2 – Şevket Köse (Adıyaman)
3 – Tekin Bingöl (Ankara)
4 – Birgen Keleş (İstanbul)
5 – Fevzi Topuz (Muğla)
6 – Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
7 – Eşref Karaibrahim (Giresun)
8 – Tayfur Süner (Antalya)
9 – Nesrin Baytok (Ankara)
10 – Özlem Çerçioğlu (Aydın)
11 – Nec
12 – Fatma Nur Serter (İstanbul)
13 – Canan Arıtman (İzmir)
14 – Şükran Güldal Mumcu (İzmir)
15 - Osman Kaptan (Antalya)
16 - Hulusi Güvel (Adana)
17 – Rahmi Güner (Ordu)
18 – Muharrem İnce (Yalova)
19 – Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
20 – Vahap Seçer (Mersin)
21 – Çetin Soysal (İstanbul)
22 – Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
23 – Ahmet Ersin (İzmir)
24 – Sacid Yıldız (İstanbul)
25 – İsa Gök (Mersin)
26 – Mustafa Özyürek (İstanbul)
27 – Turgut Dibek (Kırklareli)
28 – Rasim Çakır (Edirne)
29 – Erol Tınastepe (Erzincan)
30 – Bilgin Paçarız (Edirne)
31 – Selçuk Ayhan (İzmir)
32 – Ergün Aydoğan (Balıkesir)
33 – Ali Rıza Öztürk (Mersin)
34 – Tansel Barış (Kırklareli)
35 – Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
Gerekçe:
Basitçe, bir
cinsin diğerine oranla ayrıcalıklara sahip olması,
bireysel ve toplumsal düzlemde daha özerk, daha sorumlu ve daha fazla
söz sahibi olması biçiminde tanımlanabilecek olan cinsiyet
ayrımcılığının mağdurları kadınlardır.
Bu ayrımcılık
ise genellikle kadınların fiziksel yapıları ya
da doğurganlık nitelikleriyle doğrulanmaya çalışılmaktadır.
Her ne kadar ulusal
mevzuatta ve uluslararası düzenlemelerde insan hakları
gibi vazgeçilmez bir değer olarak kabul edilse de uygulama temelli
yaklaşıldığında toplumsal cinsiyet eşitliğinin
halen tam olarak arzu edildiği ölçüde hayata geçirilemediği
açıktır.
Özellikle de çocuklar
ve gençler söz konusu olduğunda, eğitim ve öğretim kurumları
ve eğitim öğretim araçları, üzerinde önemle durulması
gereken unsurlardır. Çünkü eğitim öğretimin toplumsallaştırmadaki
işlevi dolayısıyla önemi büyüktür.
Eğitim
öğretim kurumları, bahsi geçen ders kitapları aracılığı
ile toplumsal cinsiyetin yeniden üretildiği en önemli aşamalardan
birisi olması sebebiyle üzerinde ciddiyetle durulması
gereken kurumlardır. Ders kitapları da özellikle aktaran
kişinin konumu itibariyle alıcı kişi tarafından
yani öğrenci tarafından daima kesin doğru olarak kabul
edildiği için içeriğinin dikkatle incelenmesi gereken materyallerdir.
Özetlemek gerekirse,
toplumsallaşmada temel ögelerden biri olan eğitim öğretim
ve bu işlevin yerine getirilmesinde yararlanılan ders kitapları,
içerikleri ve söylemleriyle, çocuklara ve gençlere, sistemli bilgi
verdiği için ve bu bilgilerle birlikte ya da onların yanı
sıra, içinde yaşadıkları toplumda meşru kabul
edilen ortak değerler, davranış biçimleri ve zihniyet
kalıplarını aktardığı için üzerinde önemle
durulması gereken materyallerdir.
Bu nedenle de
ders kitaplarındaki cinsiyete dayalı ayrımcı
ögelerin incelenmesi ve ayıklanması amacıyla bu
araştırmanın açılmasının uygun olacağı
düşünülmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Bir genel görüşme
önergesi vardır, okutuyorum:
B)
GENEL GÖRÜŞME ÖNERGELERİ
1.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz ve 20 milletvekilinin, ülkemizin
uluslararası alanda karşılaştığı sözde
Ermeni iddiaları konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/3)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerçekte
asılsız soykırım iddiasının ermeni diasporasınca,
sıkça ve yalan yanlış bilgi ve belgelerle dile getirilmesi
sonucu ülkemiz, gerek ABD ve gerekse bir kısım AB ülkeleri
nezdinde yersiz ve haksız suçlamalara muhatap olmaktadır.
Bu nedenle,
Türklerle Ermeniler arasında tarihsel ilişkilerin, objektif
veriler ve tarafsızlık ölçüleri içerisinde ele alınmasının
gerekliliğinin tüm dünya ülkelerine duyurulmasını
temin edecek bir genel görüşmenin TBMM’de yapılmasını,
T.C. Anayasası'nın 98 ve İç Tüzük'ün 101. ve devamı
maddeleri gereğince arz ve talep ederiz.
1- Fahrettin Poyraz (Bilecik)
2- Azize Sibel Gönül (Kocaeli)
3- Fatoş Gürkan (Adana)
4- Osman Aslan (Diyarbakır)
5- Fatih Metin (Bolu)
6- Vahit Erdem (Kırıkkale)
7- İsmail Bilen (Manisa)
8- Mehmet Alp (Burdur)
9- Cemal Kaya (Ağrı)
10- Yaşar Eryılmaz (Ağrı)
11- Emin Nedim Öztürk (Eskişehir)
12- Dilek Yüksel (Tokat)
13- Saadettin Aydın (Erzurum)
14- Salih Kapusuz (Ankara)
15- Bayram Ali Bayramoğlu (Rize)
16- Taner Yıldız (Kayseri)
17- Erdal Kalkan (İzmir)
18- Bayram Özçelik (Burdur)
19- Faruk Koca (Ankara)
20- Ayhan Sefer Üstün (Sakarya)
21- Ramazan Başak (Şanlıurfa)
Gerekçe:
Son yıllarda,
Ermenistan'ın ve onun desteklediği Ermeni diasporasının
yoğunluğu artarak devam eden çabaları sonucu Osmanlı
Devleti ve Türkler, bazı devletlerin parlamentoları ve çeşitli
kişi ve kuruluşlarca, tarihî ve hukuki geçerliliği
olmayan herhangi bir dayanak gösterilmeksizin Osmanlı topraklarında
yaşayan Ermenilere karşı "soykırım"
işlemekle suçlanmaktadırlar.
Bugüne kadar
toplam 18 ülkenin ulusal parlamentolarınca bu yönde kararlar
alınmıştır. Bunun son örneği ise 10 Ekim 2007 tarihinde
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nce
alınan karardır. Tasarının önümüzdeki dönemde
Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nun gündemine getirilmesi muhtemeldir.
Asılsız
Ermeni iddialarını tanıyan bu kararların ötesinde
özellikle Fransa, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde asılsız
Ermeni iddialarının inkârını cezai yaptırıma
bağlamaya yönelik kanunlar çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Hatta Fransız Ulusal Meclisi 12 Ekim 2006 tarihinde bu yönde bir
kanun teklifini kabul etmiştir. Henüz yasalaşmamış
bu kanun teklifi hâlihazırda Senato aşamasında bekletilmektedir.
Öte yandan, ırkçılık, yabancı düşmanlığı
ile mücadele ve soykırıma ilişkin suçların kamuya
açık bir biçimde küçümsenmesi, inkâr edilmesi ve sıradanlaştırılmasına
dair AB Çerçeve Kararı 19 Nisan 2007 tarihinde bazı ülkelerin
iç mevzuatlarından kaynaklanan çekinceleriyle birlikte kabul
edilmiştir. Çerçeve karar üye ülkelerin parlamento çekincelerini
kaldırmalarını müteakiben herhangi bir görüşme
yapılmaksızın Adalet ve İçişleri Bakanları
Konseyinin onayına sunulacak, en geç iki yıl içinde Konseyin
onayının ardından AB Resmî Gazetesi'nde yayımlanarak
yürürlüğe girecektir.
Ermenistan ve
Ermeni diasporasının son yıllarda yoğunluğu
artarak devam eden mesnetsiz iddialarının tanınmasına
yönelik çabalarının arkasında 3 T (tanıma, tazminat,
toprak) olarak ilan ettiği strateji yatmaktadır. Ermeni tarafı
asılsız iddialarının özellikle Batı kamuoyunda
tanınması yönündeki çabalarını sürdürmektedir.
Son yıllarda "New York Life Insurance" ve "AXA"
sigorta şirketleri aleyhine açtıkları ve kazandıkları
davalarla, tazminat konusunda da gayret sarf etmektedirler.
Ermenistan Bağımsızlık
Beyannamesinin 11. maddesinde Doğu Anadolu illerimiz
"Batı Ermenistan" olarak nitelendirilmektedir. Aynı
maddede "Ermenistan, 1915 soykırımının tanınması
çabasını sürdürmeye devam edecektir" ifadesi yer almaktadır.
Böylelikle Türkiye'ye yönelik iftira kampanyası resmî bir belgede
de teyit edilmiş olmaktadır.
Öte yandan Ermenistan
devlet adamları bugüne kadar hiç olmadığı bir
şekilde toprak taleplerini açıkça ifade etmeye başlamışlardır.
Ermenistan Başbakanı Sarkisyan'ın "Los Angeles Times"
gazetesine (19 Ekim 2007) verdiği mülakatta Doğu Anadolu'dan
Batı Ermenistan olarak bahsetmesi, Washington'daki Ermenistan
Büyükelçisinin ise "Washington Post" gazetesinde 24 Ekim
2007 tarihinde yayınlanan okuyucu mektubunda topraklarımızı
"anayurt" olarak tanımlaması esasen Ermenistan ve
Ermeni diasporasının izlediği stratejinin en
açık ifadesini oluşturmaktadır.
"Ermeni
soykırımı" iddiaları 1915 olaylarından
50 yıl sonra, 1965 yılında ortaya atılmaya başlanmıştır.
Ülkemiz gündemine ise 1973 yılında iki diplomatımızın
Amerika Birleşik Devletleri'nin Los Angeles şehrinde görevleri
başındayken bir Ermeni terörist tarafından katledilmeleriyle
girmiştir. Ermeni tarafının 1965 yılından bu
yana izlediği bu stratejiye karşılık Türkiye,
1980'Ii yılların sonlarına kadar bir yandan Ermeni terör
örgütleri ile mücadele etmiş, diğer taraftan da 1915
yılında uygulamaya konan tehcir kararının savaş
şartlarında alınmış bir güvenlik tedbiri olduğunu,
1948 Soykırımın Önlenmesi Sözleşmesi hükümleri
çerçevesinde 1915'te yaşananların soykırım olarak
kabul edilemeyeceğini dış dünyaya anlatmaya çalışmış,
Ermeni tarafınca siyasi planda yürütülen çabalara karşılık,
iki milletin ortak tarihini ilgilendiren 1915 olaylarının
samimi ve açık bir diyalog yoluyla halledilmesini savunmuştur.
İzlediğimiz
bu stratejiyle uyumlu bir şekilde, Türkiye 2005 yılında
önemli bir açılım yapmış, Hükümet ve Ana Muhalefet
Partisi ortaklaşa olarak Türkiye ile Ermenistan arasında
bir Ortak Tarih Komisyonu kurulmasını ve Komisyonun bulgularının
dış dünya ile paylaşılmasını önermiştir.
Öneri Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da 13 Nisan 2005
tarihinde yayımlanan bir bildiriyle desteklenmiştir. Ancak,
bu öneri Ermeni tarafından bugüne kadar olumlu bir karşılık
görmemiştir.
Bilinen Ermeni
çevrelerince, Yüce Türk Milletinin üzerine yapıştırılmaya
çalışılan bu ağır suçun hiçbir şekilde kabulü
mümkün değildir. Türk milleti, tarihte hiçbir zaman işlemediği
bu suçu kabul etmeyecektir. Tarih yazmak görevi sadece tarihçilere
aittir. Parlamentolar başka milletlerin tarihleri hakkında
hüküm verme mercileri olmayıp, halklar arasında geleceğe
dönük yapıcı ilişkilerin tesis edilmesine öncülük etmesi
gereken kurumlardır.
Genel görüşme
yapmakla amacımız, tarihî ve hukuki olarak hiçbir dayanağı
olmayan bu iddialara karşı gerçekleri ve ülkemizin bu konudaki
tutumunu dünya kamuoyuna açıklamak ve Türk milletinin yabancı
ülkelerin parlamentolarınca tamamen iç siyasi çıkarlar
amacıyla desteklendiğine inanılan bu asılsız
iddiaları hiçbir surette kabul etmeyeceğini ilan etmektir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde
yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın,
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
C)
TEZKERELER
1.-
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Fransa’ya yaptığı resmî
ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/208)
30/10/2007
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Strazburg’da
yapılan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurul
Sonbahar Oturumu nedeniyle 2-4 Ekim 2007 tarihlerinde Fransa’ya
resmî bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah
Gül’e refakat eden heyete, ekli listede adları yazılı
Milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve
bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın
82’nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ruhi Açıkgöz Aksaray
Milletvekili
Yıldırım Tuğrul Türkeş Ankara Milletvekili
Mevlüt Çavuşoğlu Antalya
Milletvekili
Ertuğrul Kumcuoğlu Aydın
Milletvekili
Hasan Murat Mercan Eskişehir Milletvekili
Lokman Ayva İstanbul
Milletvekili
Halide İncekara İstanbul
Milletvekili
Birgen Keleş İstanbul
Milletvekili
Mesude Nursuna Memecan İstanbul
Milletvekili
Özlem Piltanoğlu Türköne İstanbul Milletvekili
Mehmet Sayım Tekelioğlu İzmir Milletvekili
Mustafa Ünal Karabük
Milletvekili
Erol Aslan Cebeci Sakarya
Milletvekili
Osman Coşkunoğlu Uşak
Milletvekili
BAŞKAN – Kabul
edenler…
SIRRI SAKIK
(Muş) – Başkan, DTP niye yok burada?
BAŞKAN – Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkanım, bu sunuşla ilgili bir iki şey
söylemek istiyorum efendim.
Bu milletvekilleri
hangi kıstaslara göre seçiliyor?
BAŞKAN –
Efendim, İç Tüzük’ün amir hükmü gereğince, biz, Başbakanlığın
vermiş olduğu tezkereyi burada okutuyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, İç Tüzük’ümüzün böyle bir amir hükmü yok. Öyle, yani,
herkes, istediği kişileri getirip de devletin kesesinden
gezdiremez.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Burada size laf söylüyorum Sayın Başkanım, dinlemek
zorundasınız yaa! İç Tüzük’e göre bizi dinlemek zorundasınız.
Bir şey konuşulduğu zaman, siz Meclis Başkan Vekilisiniz,
bizi dinlemek zorundasınız.
BAŞKAN –
Efendim, İç Tüzük’ün gerekli hükümleri gereğince, konuşacak
ve konuşan bütün arkadaşlarımı dinliyorum ve söz
veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Bizi dinlemek zorundasınız. Ben, burada buna karşı
çıkıyorum.
BAŞKAN –
Herkes, her istediğini istediği şekilde konuşursa
dinlemek zorunda değilim.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Devletin kesesinden birtakım harcamalar yapılıyor.
Biz, buna karşı çıkıyoruz.
Sayın
Başkanım, beni dinlemek zorundasınız!
BAŞKAN – Hayır,
böyle bir olay yok.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Var efendim, beni dinleyeceksiniz!
BAŞKAN –
İç Tüzük’ün gereği şeklindeki konuşmaları dinlemek
zorundayım, doğrudur ama…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– İç Tüzük’te böyle bir hüküm yok. Anayasa’nın 82’nci maddesine
göre… Keyiflerince milletvekillerini dışarıda gezdiriyorlar.
Kimin cebinden gezdiriyorlar?
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bilgi
için de arz ediyorum: Sayın Başbakanlık…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Böyle bir şey olur mu yaa!
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım…
SIRRI SAKIK
(Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Başbakanlığımız, Cumhurbaşkanımızın…
KAMER GENÇ (Tunceli)
- Böyle bir yetkileri yok!
BAŞKAN -
…yapacağı bir görüşme için, bir kısım milletvekillerimizin
bu toplantıya katılmasını öngörmüş, bu tezkereyi,
İç Tüzük gereği olarak Meclis Başkanlığına
göndermiş. Ben, bunu okutuyorum ve oylarınıza sunuyorum.
Bu sualin muhatabı, burada biz değiliz.
SIRRI SAKIK
(Muş) – Sayın Başkan, burada, ayırımcı bir
tavır var. Grubu bulunan DTP burada yok. Bütün seyahatlerde böyle
dışlanan bir mantık var. Bunu doğru bulmuyoruz,
adaplı bulmuyoruz.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Efendim, şimdi, bu müzakereler televizyondan
yayınlanıyor. Dolayısıyla, vatandaş, şu
andaki müzakereyi takip ediyor. Bu listede benim de ismim olduğu
için, konuya açıklık getirmekte fayda görüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanıy
Arz ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kumcuoğlu.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada
yer alan, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında
Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI.
- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.-
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/350) (S. Sayısı: 16)
(x)
BAŞKAN – Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
1’inci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bir milletvekili
arkadaşımız konuşmuştu.
Şimdi, söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır’a
aittir.
Sayın
Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 16 sıra sayılı
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı’nın
1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
ifade etmek amacıyla söz almış bulunmaktayım. Öncelikle,
muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
bu kanun tasarısı, İstanbul’un Avrupa Birliği Bakanlar
Konseyi tarafından Avrupa kültür başkenti olarak seçilmesi
sonucunda, İstanbul’un 2010 yılına kadar bu amaca uygun
hazırlanması için yapılacak işleri, bu işleri
yapacak bürokratik yapıyı ve bu yapının çalışma
şartlarını belirlemek maksadıyla, anlaşılıyor
ki, uzun bir çalışmayla, ön hazırlıkla hazırlanmış,
daha sonra da Hükûmet tarafından tasarı hâline getirilerek
yüce Meclise sunulmuştur.
Kanun tasarısının
gerekçesinde bu kanundan beklenen fayda olarak şu hususlar ifade
edilmektedir: Avrupa Birliği vatandaşları ile vatandaşlarımız
arasında kültürel iletişimin artması amaçlanmaktadır.
Ülkemiz için önemli bir tanıtım imkânı verileceği
düşünülmektedir. İstanbul’un kültürel mirasının
sürdürülebilir bir biçimde yönetilebilmesi için, ayrıca,
kentsel dönüşüm, şehircilik, çevre ve sosyal anlamda birtakım
kalıcı kazanımlar elde edilmesi ümit edilmektedir. Ayrıca,
kültür turizminin gelişeceği ve paralı turist çekeceği
varsayılmaktadır. Bu beklentilerle bu tasarının
hazırlandığı gerekçede ifade edilmektedir.
Kısacası, bu kanunla, İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansı kurulmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, öznesi İstanbul olan her konuda, kanaatimce,
daha duyarlı ve dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Özellikle
kültür zemininde İstanbul özne yapılıyor da, bir organizasyon,
bir tartışma, bir tasarı getiriliyorsa daha da bir duyarlı
ve dikkatli olunması gereklidir diye düşünüyorum.
Bu anlamda,
İstanbul için bir hukuk kurmak, bir yasa hazırlamak çok daha
konuya önem kazandırmaktadır. İstanbul… Bana göre, bu
duyarlılığın gereği olarak, İstanbul, Yahya
Kemal’in aziz İstanbul’u, Türk İstanbul’u olarak anılmalıdır.
Eğer uluslararası bir organizasyonun merkezine İstanbul’u
koyuyorsak ve bu çalışma özellikle de kültür alanında
ise, buna göre, bu İstanbul, mutlaka Yahya Kemal’in aziz ve Türk
İstanbul’u olarak bu merkeze konulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, sizler de bilirsiniz ki, kültür, millî olmak, yerli,
yerel olmak karakterinde bir değerdir. Kültür, ait olduğu
toplumun yaşama biçimidir, toplumun yaşamındaki unsurların
tamamıdır. Kültür unsurları özgün, öznel ve özel olmak
durumundadır. Başka toplumlar tarafından paylaşılan
kültürel değerler, artık, uygarlığın, medeniyetin
konusu olmak durumundadır. Günümüz dünyasının küreselleşme
olgusu bu gerçeği ortadan kaldırmaz. Toplumlar, insanlığın
ortak uygarlığına, yerel katkı olarak, kendi kültür
değerleriyle katılır ve katkı verirler. Eğer
İstanbul’u kültür çerçevesinde konuşuyor, buna dayalı
bir hukuk geliştiriyorsak, bu tanımı doğru yapmak
ve yerli yerine koymak mecburiyetindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim husus veya
Hükûmetin dikkatine sunmak istediğim husus, bu projeyle, Türkiye,
Avrupa kültürüne uyum sağlamaya veya İstanbul’umuzun
Türklükten önceki sahiplerinin kültürel değerlerini öne
çıkartmaya, bu eski eserler etrafında Avrupalılık
yapmaya ve Avrupa Birliğine üyelik konusunda beğenilmeye
çalışmak gayretinde bir kanun tasarısı hazırlandığı
izlenimi ortaya çıkmaktadır.
Bu kanunda
“Türk” kelimesi bulunmamaktadır, kültür öznesi konulmadan
ifade edilmektedir.
Bu projeyle,
İstanbul’un Türk karakterini ve İstanbul’da en güzel örneklerini
verdiğimiz kültür değerlerimizi Avrupa ve tüm dünyanın
beğenisine sunmalıyız.
Bu projeyle,
biz, Avrupa’nın mensubiyet duyduğu ve sahiplendiği
Türklük öncesi İstanbul’daki kültür değerlerinin, eski
eserlerinin öne çıkartılmasının gayretinde olmamalıyız.
Türk milletinin
İstanbul’da gerçekleştirdiği yaşama biçimi ve
bunun gerektirdiği maddi eserler, mimari, şehircilik,
sağlık, sosyal yardım, yönetim, sistem ve yapıları,
bir kültür unsuru olmanın çok ötesinde bir medeniyet değeri
hâline gelmiştir. Biz, İstanbul’dan 20 milyon kilometrekareyi
yöneten bir milletin çocuklarıyız. En azından, Türk milletinin,
İstanbul’da diğer medeniyet değerlerine ve bunların
sahipleri topluluklara gösterdiği hoşgörü, merhamet,
sevgi ve adalet anlayışı, günümüz dünyasının
evrensel değerleri olarak olmazsa olmaz şart hâline getirilmiştir.
Avrupa Birliğinin
Kopenhag Kriterleri, bizim milletimizin yüzlerce yıl başarıyla
uyguladığı, yaşadığı bir yaşam
biçimidir.
İstanbul’da
varlıklarını devam ettiren Roma, Bizans dönemi eserleri,
Türk milletinin, göreceli olarak Avrupalılardan çok daha bu
değerler kapsamında ileri olduğunun ispatıdır,
ifadesidir. Ayasofya, surlar, Yerebatan Sarnıcı, Dikilitaş
gibi birçok eski eser özenle korunurken, bir kültür değeri olarak
sahiplenilirken, Osmanlı-Türk devletinin altı yüz yıl
yönettiği Balkanlarda bıraktığı kaç eser bugün
yaşamaktadır veya Müslüman Endülüs Devleti’nin uzun
yıllar, yüzyıllar yönettiği İspanya’da bugün kaç
eseri varlığını devam ettirmektedir?
Değerli
milletvekilleri, İstanbul beş yüz elli dört yıldan bu yana
Türk milletine yurtluk yapmaktadır. Dört yüz yetmiş yıl
dünyanın en büyük devletine başkentlik yapmıştır.
Yahya Kemal’in tanımıyla “İstanbul, Türklüğün,
Türk milletinin, farzımuhal yeryüzünde güzellik namına
başka bir eseri olmasaydı, yalnız İstanbul onun nasıl
yaratıcı bir kudrete sahip olduğunu ispat etmeye kifayet
ederdi.” demektedir. İstanbul özne yapılınca,
İstanbul’u bu özellikleriyle sahiplenmemiz gerektiği kanaatindeyim.
Endişem
odur, bu proje, bu duyguları içermemektedir, bu karakterde değildir.
Bu proje eğer İstanbul’u Avrupa kültürünün başkenti
yapmayı amaçlıyorsa, bu çok stratejik bir yanlışlık
olacaktır.
Siz de bilirsiniz,
kanunların lafzı kadar ruhu çok önemlidir. Eğer, kanunun
ruhunda, kurulmasındaki amacında bir yanlışlık
varsa, uygulaması o ülkenin faydasına değil, aleyhine
sonuçlar doğuracaktır. Bu kanunla ilgili 1’inci maddede
tanımlanan amaç, bu anlamda bu zafiyetleri içermektedir. Temennim
odur ki, uygulamasında bu zafiyetler ortadan kaldırılır.
Yine ümit ederim
ki, Sayın Bakan kendilerini, görevini Türk kültürünün geliştirilmesi,
yaşatılmasıyla ilgili sorumlu ve görevli görmektedir.
Bir başka milletin kültürünü, o kültürün değerlerini böyle
bir proje kapsamında İstanbul’umuza giydirmek yanlış
olacaktır. Biz Türk milleti olarak İstanbul’umuzla küresel
olguya yerel katkı vermeyi bir zenginlik olarak görmekteyiz.
Bu kanun, bu proje bunu gerçekleştirmeden…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Şandır, bir dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Bu proje, bu kanun, maalesef ruhu itibarıyla, hatta
lafzı itibarıyla… Bu kanunda hiç “Türk” kelimesi geçmemektedir.
Hâlbuki kültürün konuşulduğu yerde o kültürün aidiyetinin
ifadesi gerekir. Bu kanunun ruhunda da böyle bir amaç olmadığını
gözlemlemekteyim ve endişe duymaktayım. Bu kanunda Türk
kültürünün İstanbul örneğinde medeniyete ulaşmış
değerlerinin insanlıkla, özellikle de Avrupa kültürleriyle
paylaşılması için böyle bir proje geliştirilmeli
ve buna dayalı hukuk kurulmalıydı. Bu kanunda bu eksiklik,
çok ciddi, çok stratejik bir eksikliktir. Düzeltilmesi ne kadar mümkündür
bilemiyorum, ama uygulamasında bu iktidara çok büyük sorumluluk
düştüğünü ifade ediyor, bu duygularla hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Hükûmet adına,
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay.
Buyurun Sayın
Bakan.
Süreniz on dakika.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz
kanunun 1’inci maddesi üzerinde dünden bu yana konuşan arkadaşlarıma
esas itibarıyla teşekkür ederim. Duyarlılıklarını
bir ölçüde paylaşmaya çalışıyorlar. Özellikle bugün
konuşan Sayın Şandır’ın kaygılarının gerçek olmadığı
konusunda kendisini temin etmek isterim.
Biz, Avrupa Kültür
Başkenti vurgusuyla, Avrupa kültürünün başkenti olmayan
bir vurguyla, elbette, İstanbul’un sahip olduğu bütün kültür
yapısının derinliğini ve zenginliğini dünyaya
duyurmaya çalışıyoruz. İstanbul, elbette bizim
kültürümüz için çok özel bir mekândır. Dün Sayın Birinci de burada
çok güzel bir şiirle İstanbul’un bizim dünyamızda, bizim
kültürümüz için neler ifade ettiğini çok güzel vurguladı.
Sayın Şandır’ın dikkatlerini de aynen paylaşıyorum.
Elbette, bizim dünyamız için, bizim kültürümüz için fevkalade
önemli, fevkalade özel bir mekândır, ama bundan daha fazlasına
da sahiptir. Bunu hepimizin bilmesi gerekiyor ve kabul etmemiz gerekiyor.
Beş yüz
yıl, altı yüz yıl içinde Osmanlı-Türk İslam kültürünün
İstanbul’a kattıklarının derininde, birkaç kat
derininde başka kültürler de var. Biz, elbette kendi getirdiklerimizi,
kendi kattıklarımızı, kendi güzelliklerimizi
ortaya çıkarmaya çalışarak, ama onun altındaki
engin, derin kültür birikimlerini de hiç inkâr etmeden, bunu kendi
insanımıza, Avrupa’ya ve dünyaya duyurmaya çalışacağız.
Bu yasa -dün de
söyledim oturduğum yerden, önceki gün de İstanbul’da bir
platformda söyledim- benim anlayışıma göre bu yasa,
Avrupa Kültür Başkenti vurgusu, İstanbul için ne bir iltifattır
ne bir itibardır. Avrupa Kültür Başkenti vurgusu, İstanbul
için sadece 2010 sınırıyla bir takvim belirlendiği
için, İstanbul’un gizli kalmış ya da hor kullanılmış
bütün zenginliğini, derinliğini, enginliği, güzelliğini
kendimize yeniden hatırlatmak ve dünyaya duyurmak için bir
fırsattır sadece dedim. Yoksa, bu sıfat İstanbul’un
başına takılmış bir taç değildir. Biz,
İstanbul’un başındaki güzellikleri görmesek bile, o
taç İstanbul’un başında insanların elinden alamayacağı
bir biçimde zaten vardır. İstanbul üzerindeki mimari derinlikleri,
mimari birikimi alsanız, çirkin yapılaşmayı da
engin güzel tarihsel yapılaşmayı da alsanız
İstanbul gene özel bir coğrafyadır. İki kıtanın
buluştuğu yerde, gerçekten sadece coğrafyasıyla
çok özel bir mekândır. Biz bu coğrafyanın üzerinde Roma’nın,
Bizans’ın ve Türk-Osmanlının, Türk-İslam-Osmanlının
getirdiği güzellikleri, bütün çirkinliklerden elimizden geldiği
kadar arındırarak, bu vesileyle, bu takvim vesilesiyle
dünyaya hızla duyurmak konusunda bir gayreti, bir fırsatı
sergilemeye çalışıyoruz.
Şahsen benim,
İstanbul’un bütün bu Roma ve Bizans geleneğinden gelen uygarlık
birikimlerini katiyen inkâr etmemek ve onların üzerinde hassasiyetle
titremek dikkatimin yanı sıra, Osmanlı-Türk mimarisinin
özgün yapılarının da son yıllarda, son yüzyıllarda,
son on yıllarda karşılaştığı ihmalden,
karşılaştığı hoyrat davranışlardan
kurtarılması ve bu güzelliklerin özellikle öne çıkarılması
konusunda özel bir gayretim var. Bunu, bir miktar, birkaç aydan bu yana
görev çizgimizi takip eden arkadaşlar herhâlde paylaşacaklardır.
İstanbul’un bütünüyle çirkin yapılaşmadan arındırılması
bir gün inşallah mümkün olacaktır. Yakın bir gelecekte
çok gözükmüyor, ama bir yerden başlamak gerekirse, bana,
İstanbul’un tarihî yarımadasından başlamak, bana
Topkapı Sarayı çevresinden başlamak, Sur-u Sultani’den
başlamak, Sur-u Hümayun’dan başlamak, Süleymaniye çevresinden
başlamak, Yıldız çevresinden başlamak çok doğru
geliyor. Bu saydığım mekânlar herhâlde değerli arkadaşlarımın
dikkatleri içinde özel bir anlam ve önem taşıyan mekânlardır.
Burada tekrar
etmek bilmem gerekir mi, komisyonda söylemiştim. Osmanlı
İmparatorluğunun, ki Osmanlı İmparatorluğunun
bu özel olarak önemsediği, yerleştiği ve çok özgün eserler
ortaya getirdiği alan aynı zamanda Bizans’ın ve Roma’nın
da tarihsel yönetim merkezidir. Onlar tahrip olduğu gibi Osmanlı
mimarisinin özgün, en özgün eserlerinin, en önemli yerleşim
merkezinin de sınırları içinde, Sur-u Sultani denilen
sınırlar içinde bugün idrakimizin kabul etmeyeceği,
izanımızın, aklımızın, vicdanımızın
kabul etmeyeceği çirkin yapılaşmalar vardır. Bir
Zührevi Hastalıklar Hastanesinin Gülhane sınırları
içinde olduğunu düşünmek insana şaşkınlık
ve üzüntü veriyor. Bir Matbaa Lisesinin, matbaa merkezinin, bir Telekom
barakalarının, son yıllarda ur gibi bu alanı, bu
Sur-u Sultani’yi, bu Sur-u Hümayun’u sardığını
bilmek insana derin üzüntü veriyor ve ilk başladığımız
iş bunların temizlenmesi konusunda, bunların çıkarılması
konusunda, bu mekânın ismine yaraşır bir biçimde ihyası
konusunda bir gayrettir. Sanıyorum ki, arkadaşlarımızın
dikkatlerine, arkadaşlarımızın hassasiyetlerine
uygun bir gayreti biz de paylaşıyoruz.
Burada Türk kültürü
vurgusu yapılmasa bile, evet, Türkiye’de yaptığımız
her şey, arkeolojik birikimden cumhuriyet öncesi ve cumhuriyet
sonrası mimari eserlere kadar her şey, sonuçta, bütün bu
Türk kültürünün bugün geldiği seviyenin, bugün geldiği uygarlık
anlayışının, uygarlık düzeyinin göstergesi
olacaktır. Bundan kimsenin kaygısı, kuşkusu olmasın.
Değerli arkadaşlarım,
ileriki maddelerde arkadaşlarımız, bazı arkadaşlarımız
her madde vesilesiyle… Bunu önce genel olarak, bu noktaları
genel olarak bilginize sunmak istiyorum. Dün bazı arkadaşlarımız
yasanın bütünü üzerinde ve bu madde üzerinde görüşürken,
bütün bu yasa görüşülürken sürekli dinleyeceğimiz bir konuda
özel değinmeler yaptılar, ona da birkaç cümle söylemek istiyorum.
İstanbul’daki
Taksim Meydanı’ndaki Atatürk Kültür Merkezi’nin, “AKM” diye
kısaltılan kültür merkezinin,
işte, yıkılıp yıkılmaması, yenisinin
yapılıp yapılmaması konusunda bir tartışmayı,
sanıyorum ki, biz ilgili maddede değil, bütün maddeler boyunca
bazı arkadaşlarımızdan dinleyeceğiz. Onun
için, bazı gerçeklerin bu vesileyle baştan söylenmesinde
yarar olabilir.
Bu “AKM” denilen
yapı 1940’larda tahayyül edilmiş, 1957’de uygulamaya
başlamış, 1969’da da bitmiş. Bazı arkadaşlarımızın
sandığı gibi kendi ürünleri, eserleri değil, siyaseten
bir miktar o zaman karşı çıktıkları siyaset
çizgilerinin ürünleri ve eserleridir. Ama, kimin eseri olursa olsun,
40’lı yılların, 30’lu yılların, 50’li -yapıldığı
zamana gelelim- 60’lı yılların proje ve yapım anlayış
ve tekniğiyle sınırlı. Ben komisyonda da söylemeye
çalıştım, AKM’yi gezen arkadaşlar AKM hakkında
burada konuşsunlar. AKM’de daha önce bir gösteri izlemiş
olan arkadaşlar, AKM’nin geçmişini ve bugününü bilen arkadaşlar
burada konuşurlarsa bu konu üzerinde, sanıyorum daha çok
anlaşabiliriz.
İstanbul’da
bir kültür merkezi düşününüz ki, İstanbul’un en prestijli,
en özel mekânında çok eski yılların tekniğiyle yapılmış,
harap olmuş olmasının yanı sıra 1.500 kişiye
varmayan bir büyük salonu barındırıyor sadece. 15 milyonluk
İstanbul’da en büyük salon 1.500 kişiyi almıyor! Tiyatro
salonları, sinema salonları merdiven altlarına
sıkıştırılmış, binanın içindeki
ayak seslerini veya -çok özür dileyerek söylüyorum- sifon seslerini
neredeyse duyabiliyorsunuz! Bugünkü imkânlar içinde çok ilkel kalıyor.
Mesela bir tiyatro salonuna, binanın yanından bir yangın
merdiveninden iniyorsunuz ve tiyatro salonuna varıyorsunuz.
İstanbul’un göbeğinde, Türkiye’nin en prestijli olduğu
söylenen bir kültür merkezi bu kadar ilkel koşullarda. Bunun yeniden
yapılmasıyla yenisinin yapılması arasında,
abartılı, birkaç kata çıkan bir farklılık yok,
bir kata çıkan bir farklılık yok. Ben daha önce de söyledim.
2010 projesi eşiğinde bunun daha iyisini yapamayacaksak,
bunu yıkmaya kalkmayız. AKM’yi yıkmak gibi bir derdimiz
yok. İstanbul’u daha iyi, daha güzel, daha çağdaş, daha
modern kültür mekânlarına kavuşturmak gibi bir derdimiz
var. Nasıl yapacağımızı hep beraber oturup konuşuruz.
Bunu yapabilecek maddi kaynağı bulursak hiç kimseden esirgemeyiz.
Önce sanatçılar başta olmak üzere, İstanbul’un nasıl
bir mekâna ihtiyacı var, bu alanda biz daha iyisini yapabilir miyiz
buna bakarız.
Yanında kocaman
bir alan var birkaç dönümlük, on küsur dönümlük alan; açık otopark
olarak kullanılıyor. Taksim Meydanı’nda bir kültür
merkezinin açık otoparkı var ve Taksim Meydanı’nda bir
kültür merkezinin, mekânı iyi kullanmamış bulunan ve
son derece yıpranmış bulunan, teknik aksamları tamamen
çalışmaz hâle gelmiş bulunan ve salon sayısı
İstanbul’un bugünkü niceliğine uymayan bir yapılaşması
var. Bunun daha iyisini yapabilir miyiz konusundaki bir arayışı
beraber dillendirmemiz lazım.
Koruma Kurulu
kararı var. Koruma Kurulunun kararı elimde. İsteyen
arkadaşlara bunun fotokopisini dağıtırım.
Koruma Kurulu diyor ki 2007 yılının ikinci ayında:
“Bu konudaki konsept projeyi görelim, daha iyisini. Bu, özel bir
mekândır, burası bir kültür merkezidir. Bu alanda ne yapacaksınız,
bunu bir konsept olarak bize projelendirin, getirin, görelim.” Zaten
Koruma Kurulunu biz ikna edersek daha iyisini yapacağımız
konusunda, o zaman bu işe girişeceğiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, bir dakikalık süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bitiriyorum, bitiriyorum
efendim.
Son bir nokta,
bunları herhâlde başka maddelerde söyleyeceğiz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Dünkü kararı niye söylemiyorsunuz?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Bir de, dünden kalmış
bulunan… Dünden kalmış bulunan, bir arkadaşımın
sözlerine belki cevap vermem gerekiyor, duymazdan gelirsem kabullenmiş
olmam gibi gerekebilir.
Arkadaşlar,
kişisel sataşmaları duymazdan gelebiliriz, hiç önemli
değil. Ama, çok talihsiz biçimde dün, burada, şimdi adını
hatırlayamadığım ana muhalefet sözcüsü bir arkadaşımız
milletimize sataştı. Kültür Bakanlığı üzerinde,
Kültür Bakanlığının bir projesi, bir yasası
üzerinde konuşuyoruz. Ben, Türkiye Cumhuriyeti devletinin,
Hükûmetinin Kültür ve Turizm Bakanıyım. Türk milletinin kültürüne
sataşıldı dün bu kürsüde. Türk milletinin, oy kullanırken,
rüşvet alarak oy kullandığı söylendi. Bunu şiddetle
kınıyorum. Türk milletine yapılan bu saldırıyı
şiddetle kınıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Türk kültürüne
saygılı olmadan, Türk milletinin asaletine saygılı
olmadan, Türk milletinin küçük çıkarlarla iradesini satmayacağı
noktasında birleşmeden bu Parlamento… (AK Parti sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Bakan,
kitabınızda AKP’nin kömürle oy aldığını
yazmışsınız.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Çıkıp okuyacağım şimdi birazdan.
Dün dündür, bugün bugündür mü?
BAŞKAN -
Şahsı adına, ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili
Nusret Bayraktar.
Sayın Bayraktar,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, efendim, şu anda Komisyon temsil edilmiyor.
Komisyon sırasında bulunan sayın Yüksel Bey Komisyon
sözcüsüdür. İç Tüzük’ün 45’inci maddesinde “Komisyonlar, Genel
Kurulda başkan veya başkanvekili veya o konu için seçilmiş
özel sözcüler tarafından temsil olunurlar” diyor.
Şimdi, Sayın
Yüksel bu konu için seçilmiş sözcü değil efendim. Lütfen, Komisyon
tarafına bakın.
Şimdi, bakın,
sabahtan beri Komisyon orada temsil edilmeden Türkiye Büyük Millet
Meclisini çalıştırıyorsunuz. Bu, sizin göreviniz
efendim; yani, biz, burada daha yeniyiz, kim orada oturuyor bilmiyoruz
ki.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bayraktar.
Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Böyle olur mu ya!
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde 1’inci maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce ramazan ayı, Ramazan Bayramı ve Cumhuriyet
Bayramı’nda, hunharca, teröristler tarafından şehit
edilen askerlerimize Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine ve
Türk milletine, milletimize başsağlığı temennisinde
bulunuyorum.
Ayrıca,
dün hayata veda ederek ebediyete göçmüş olan büyük ilim, siyaset
ve devlet adamı Profesör Doktor
Erdal İnönü’ye de Allah’tan rahmet diliyor, ailesine ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum.
16 sıra sayılı,
2010 İstanbul Kültür Başkenti ilanıyla ilgili 1’inci
maddenin genelinde, özet olarak, amaçlanan husus… Avrupa Kültür
Başkenti olarak kabul edilmesinin önemli bir fırsat olduğunu
her vesileyle arkadaşlar söylediler. Yıllardır konuştuğumuz,
eleştirdiğimiz ve arzuladığımız,
İstanbul’umuzla ilgili neticelere yönelik imkânları ve
fırsatları zaman zaman yakalıyor, ama o fırsatları
bazen elimizin tersiyle itiyoruz.
Şimdi, önümüze gelen, yeni bir fırsat olarak kabul etmiş
olduğumuz İstanbul Kültür Başkenti olarak, hem ekonomik
hem siyasi hem kültürel anlamda ülkemizde ve dünyada ayrı bir
saygınlıkla, öncelikle de finansal kaynak bulunmasında
zaman zaman zorlandığımız hususlara da bir imkân
kapısı açacağına inandığım, hem Avrupa
Biriliği fonlarından hem bakanlık ve yerel yönetimler
kaynağından hem yasal düzenlemelerle aktarılan fonlarla,
artık, kamuoyunun ve bütün siyasi partilerin müşterek organizasyonunun
tetikleyeceği sinerji ile arzulanan İstanbul’un kültürel
zenginliklerini hayata kazandırabilmesine yönelik 2010
yılına kadar organize edilecek faaliyetleri ve koordine
edilecek faaliyetleri koordine edecek bir ajansın kurulmasına
yönelik bir kanun tasarısı bu.
İşin detayına
beş dakikalık süre içerisinde girmenin imkânsız olduğunu,
ama bu vesileyle İstanbul’la ilgili bu kararın alınmasına
katkıda bulunanları ve bundan sonraki faaliyetlerimize
katkıda bulunacakları, bir İstanbul Milletvekili olarak
tebrik ediyor, teşekkürlerimi sunuyorum. Ancak, İstanbul
denince “Bugüne kadar, 37 tane Avrupa ülkelerinin başkentleri
Avrupa kültür başkenti ilan edildi, İstanbul’un 38’inci olarak
gündeme gelmesini niye o kadar önemsiyorsunuz?” diyenlere, bunu
hafifletici bir şekilde dile getirenlere sormak gerekir.
İstanbul’u bugüne kadar yönetenler sadece AK Partililer miydi?
Yani, bunun sorumlusu ve suçlusu varsa, hep birlikte, geçmiş dönemden
bu yana tarihî sayfaları karıştırmak lazım.
Eğer, İstanbul’da bugün, asayiş, trafik ve ulaşım,
kentsel dönüşüm, çarpık yapılaşma ve kültürel zenginliklerin
ortaya çıkması ve kullanılması noktasında
eksiklikler ve zafiyetler varsa bunu da araştırmak lazım.
İstanbul,
bugün, 12 milyon nüfusa hizmet eden bir İstanbul. 1980’li yıllarda,
3 milyon İstanbul’a göre bir planlama yapılabilmiş.
“Prag, yedi yüz yıllık tarihî geçmiş var.” dendi; 1,5 milyon
nüfusu var, kültürel zenginliğiyle 15 milyon turist çekiyor,
doğru. İstanbul, 12 milyon nüfusu var, üç bin yıllık
tarihi var ama, 1,5-2 milyon, işte, zaman zaman 3 milyon turist çekiyor,
bu da doğru. Ama, siz, bu kültürel zenginlikleri korumaya ve kullanmaya
yönelik yasaları çıkarmanız gerekirken, hep, yasakçı
anlayışlarla, olmaz, yapamaz, yaptıramaz, edemez, satamaz,
ihale edemezsiniz gibi ifadelerle önümüze engeller çıkartılırsa
-ki, zamanım olursa diğer maddelerde söz alacağım,
bunların müşahhas delillerini ortaya koyacağım-
siz, kırk yıldan bu yana, maili inhidam kararını
almış olduğunuz birinci derecede sit alanı olan,
Beyoğlu gibi, Fatih gibi, Zeyrek gibi, Sultanahmet gibi bölgelerdeki
tarihî ve kültürel eserleri onaramazsanız, kiralayamazsanız,
koruyamazsanız, kullanamazsanız, yıkamazsanız,
bugün, olumsuzlukların yuvası hâline gelir. Ama AK Parti döneminde,
muhalefetle de iş birliği yapmak suretiyle, 5366 sayılı,
sit alanları içerisindeki eskiyen ve yıpranan tarihî değerleri
koruma ve kullanmaya yönelik kanun tasarısı, işte,
bu işlerin bir adımıdır. Yine, geçmiş dönemde,
elbirliğiyle çıkarmış olduğumuz yasalarla,
emlak vergilerinden yüzde 10 payların il özel idarelerine aktarılarak…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bayraktar, bir dakikalık süre içinde konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Bitiriyorum.
…kültürel mirasın
korunmasına yönelik faaliyetlere imkân sağlayacak tedbiri
alırsanız, bu da ikinci bir adımdır.
Üçüncü bir
adım, aslında “dönüşüm kanunu” dediğiniz muhtemel
bir deprem ve deprem öncesi hazırlıklarla ilgili on üç maddelik
kanun da çıksaydı, bu da üçüncü adım olacaktı. Belki
bu çok önemli dördüncü adım olacak. Yani, bunlar, atılması
gereken adımlardı; bir bir atılıyor daha fazla zaman
kaybetmeden, 2010 yılına iki yılımız kaldı.
Bu, bir fırsattır diyoruz. Bugüne kadar elimizde olan malzemeleri
ve bundan sonra oluşturulabilecek malzemeleri bir araya getirerek,
bu malzemelerle İstanbul’u 2010 Kültür Başkenti olmaya ve
20 milyon turistin bu bölgeye gelmesine, İstanbul’un bütün Türkiye’ye
hizmet etmesine yönelik faaliyetlere öncülük etsin diye istiyorsak
ki genelde bunu istiyoruz. Aşağı yukarı yüzde
80’inde mutabakat var, iki maddede uyuşamadığımız
konu vardır. Biri, biraz önce Sayın Bakanımızın
arz etmiş olduğu Taksim Kültür Merkezi, ki vaktim olsa onunla
ilgili detayı ben verirdim, çünkü o bölgede yirmi beş
yıl yaşadım, beş yılda belediye başkanlığı
yaptım. Tabii ki kentsel sit alanı olan bu bölgenin…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – … ulu orta bir projeyle yıkılması ve yapılması
mümkün değil.
Saygılar
sunuyorum (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Bayraktar teşekkür ederim.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili
Ramazan Başak.
Sayın Başak
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
RAMAZAN BAŞAK
(Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Ulu Önder
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere armağan ettiği cumhuriyetimizin
84’üncü yılını kutlarken, Kurtuluş Savaşı’mızdan
şu saate kadar, bu ülkenin doğusundan batısına,
kuzeyinden güneyine ölüme koşarcasına giden tüm
şehitlerimizi minnetle anıyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer
milletvekilleri, 16 sıra sayılı İstanbul 2010 Kültür
Başkenti Kanun Tasarısının 1’inci maddesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Tasarı ile
İstanbul’u 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti olarak
hazırlamak, 2010 yılında yapılacak etkinlikleri
planlamak ve yönetmek, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının
yapacakları çalışmalarda koordinasyonu sağlamak
amacıyla 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının kurulması
hedeflenmektedir. Yani, tasarıyla amaçlanan, İstanbul’u
kültür başkenti yapmak yolundaki çalışmalarla ilgili
çerçeveyi çizmektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, iki bin beş yüz yılı aşan bir tarihe
sahip olan İstanbul, deniz ve karaların kucaklaştığı
bölgede, kuruluşunu takiben, bölgenin en önemli ticaret ve
strateji merkezi konumuna gelmiştir. Ayrıca bu güzide
şehir, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının
da başkenti olmuştur. İşte bu nedenle, İstanbul,
bu imparatorlukların başkenti olarak farklı ırk,
din, kültür ve medeniyetle dolu büyük bir mozaiktir. Ancak, kentleşmenin
bu mozaiği deforme ettiği asla ve asla unutulmamalıdır.
İşte, 2010 İstanbul Kültür Başkenti Projesi, deforme
olan bu mozaiği tamir edecek çok önemli bir projedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, İstanbul 2010’un en önemli amaçlarından
bir diğeri İstanbul’u sanatsal ve kültürel açıdan zenginleştirerek
geliştirmektir, Avrupa ve dünyada hak ettiği yeri bulmasını
sağlamaktır. Avrupa Birliğine adaylık sürecinde
hepimizin göz bebeği olan İstanbul’umuz Avrupa kültürleriyle
yüzyıllardır karşılıklı bir etkileşim
içerisindedir. Bunun sonucu olarak da bu projeden sonra Avrupa’daki
insanlarla bölge insanlarımız arasında büyük bir kaynaşma
sağlanacak ve ülkemiz açısından çok önemli bir tanıtım
gerçekleşmiş olacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, İstanbul çok güzel bir şehir, gerçekten kelimelerle
tarifi olmayan güzellikte bir şehir. Müsaade ederseniz,
şöyle bir başınızı ellerinizin arasına
alarak “İstanbul neyle güzel, İstanbul neden güzel?” şöyle
bir düşünelim. Saygıdeğer milletvekilleri, İstanbul
neyle güzel biliyor musunuz? İstanbul, işte şu anda sağımda
duran ay yıldızlı bayrağımla güzel. İstanbul
neyle güzel biliyor musunuz saygıdeğer milletvekilleri?
İçinde kardeşçe yaşayan, kapı komşuları
olan Diyarbakırlı Şeyhmus ile Trabzonlu Temel’le güzel.
İstanbul neyle güzel saygıdeğer milletvekilleri, biliyor
musunuz? İş ortakları olan, ırkçılığı
değil kardeşliği savunan, ayrıştırmayı
değil birleştirmeyi savunan peygamberler diyarının
İbrahim Halil’i ile, İzmirli Tahsin’iyle güzel saygıdeğer
milletvekilleri.
İstanbul
neyle güzel biliyor musunuz saygıdeğer milletvekilleri?
Semalarında ezan sesinin eksik olmadığı ve Allah’ın
izniyle olamayacağı Türkiye’yle güzel.
İstanbul
neyle güzel biliyor musunuz arkadaşlar? Bu ülke için canını
feda edecek Türkiye’nin seksen bir ilindeki 70 milyon insanla güzel.
Saygıdeğer
milletvekilleri, son olarak, İstanbul’a sahip çıkmak Türkiye’ye
sahip çıkmaktır diyorum.
Bugüne kadar
bu ülkenin birlik ve beraberliği için mücadele eden Hükûmetimiz
başta olmak üzere, bu Parlamento çatısı altında,
bu ülkedeki 70 milyon insanın huzur ve refahı için yemin etmiş
olan siz saygıdeğer milletvekili arkadaşlarıma,
bu tasarının kanunlaşması için gerekli desteğin
verileceğine olan inancımı belirtiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Başak.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, on dakika süreyle soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz; beş dakikası soru
işlemine ait olacaktır.
Evet, dün, Sayın
Kamer Genç sisteme girmişti soru için, bugün de girmiş. Tespitimizi
de yapmıştık.
Şu anda
başka bir arkadaşımızın soru talebi yok.
Buyurun Sayın
Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, aslında ben, tabii, bu Parlamento çalışmalarında
hayretler içinde kalan bir arkadaşınızım. Bir defa,
Başkanlık Divanı çok dürüst bir davranış içinde
değil. Orada Komisyonu temsil eden bir kimse oturmadığı
hâlde, siz Meclis Başkan Vekili olarak, orada Komisyonu temsil
eden bir kişi olmadığı hâlde “Komisyon? Var.” dediğiniz
zaman, biz Başkanlık Divanına nasıl güveneceğiz?
Onu evvela bir öğrenmek istiyorum. Bunlar olmaz Sayın
Başkan. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Burada
her şey dürüstlük üzerine yürür. Bir iktidar partisinin başkan
vekili veya yöneticisi olabilirsiniz, ama, burada her şey kanuna
ve nizama uygun yürümek zorundadır. İçtüzük’ün 45’inci
maddesinde açıktır, yıllardır bunu da uyguluyoruz.
Komisyonlar, Genel Kurulda başkan veya başkan vekilleri
tarafından temsil edilir veyahut da o işler için seçilmiş
sözcüler tarafından temsil edilir. Demin burada oturan arkadaşımızın,
bu olayla ilgili sözcü seçildiğine dair komisyon raporunda
bir açıklık yok. Bu olmadığı zaman, normal komisyon
sözcüsü bunu temsil edemez.
Ayrıca, bu
kanun, akçeli işlerle ilgili olduğu halde, Başkanlığın
bunu Plan Bütçe Komisyonuna sevk etmesi gerekirken, Millî Eğitim
ve Kültür Komisyonuna sevk etmiş. Neden acaba böyle keyfî işlemler
yapılıyor? Yani, Meclis Başkanlığı, burada,
işte, birtakım kanunları Plan Bütçeye sevk ederken bunun
kıstası ne? Bizim burada yıllardır gördüğümüz
olay şudur: Akçeli işlere, teşkilat işlerine yönelik
olarak gelen kanun tasarı ve teklifleri önce Plan ve Bütçe Komisyonuna
gider, öteki komisyon tali komisyon olur. Ama, maalesef, burada da öyle
yapılmış.
Ben, şimdilik,
sırf sizin tutumunuz nedeniyle bu konuşmayı yapmak istedim.
Başka sorum
yok.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Sayın Genç’in, normal
şartlar altında, sorusunun muhatabının Sayın
Bakan olması lazım gelir. Sayın Bakan da cevap verecekti
ama Sayın Bakana bir soru yöneltmedi.
Yine, İçtüzük’ün,
Sayın Genç’in söylediği 45’inci maddesine ve 27’nci maddesine
bakarsanız, Başkanlık Divanının yapmış
olduğu, sergilemiş olduğu tutumda bir yanlışlık
yoktur.
“MADDE 27- Komisyonlar,
başkanlarının yönetiminde çalışır.
Başkan bulunmadığı zaman başkanvekili, o da
yoksa sözcü, komisyona başkanlık eder.” Daha önceki uygulamalarda
da, orada “Komisyonlar, Genel Kurulda başkan veya başkanvekili
veya o konu için seçilmiş özel sözcü veya sözcüler tarafından
temsil olunurlar.” ifadesi vardır.
Bizim burada
yapmış olduğumuz işlem doğrudur. Çalışmalar
aynı şekilde devam etmektedir. Sayın Başkan Vekilini
benim çağırıp -Genel Kurul sıralarında oturuyordu-
buraya davet etmem mümkündü, ama yapılan işlemde bir hata
yoktur. Ama, eleştiriyi doğru veya yanlış olarak
yapmak, seslendirmek sayın vekillerin hakkıdır ve yapmış
olduğumuz işlemler noktasında da dürüstlükten ayrılmamız
söz konusu değildir. Dikkat ederseniz, burada bakan veya iktidar
sözcüleri veya diğerleri hakkında hiçbir ayrım yapılmadan
İç Tüzük’ün gerekli hükümlerinin hepsi uygulanmaktadır,
ama kendilerine özel İç Tüzük hükümleri uygulanmasını
isteyen arkadaşlarımız varsa, böyle bir şeyi yapmamız
mümkün değildir.
Bilgilerinize
arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2- (1) Bu
Kanun, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının
kuruluşuna, görev ve yetkilerinin belirlenmesine, kamu kurum
ve kuruluşlarının İstanbul’un 2010 yılı
Avrupa Kültür Başkenti olarak hazırlanması hususundaki
sorumluluklarına ilişkin hükümleri ve diğer düzenlemeleri
kapsar.
BAŞKAN –
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
İsa Gök.
Sayın Gök,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Gök,
süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA
İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle Sayın
Başkan, iki hususa değinmek istiyorum farklı olarak.
Devam olacak ama, dün bahsetmiştim, ne hikmetse, biz, muhalefet
vekilleri şahsımız adına söz istemelerde asla
üçüncü sıradan ikinci sıraya terfi edemiyoruz. İkinci
sıraya terfi etmeyi talep ettiğimden değil; en erken,
ekip arkadaşlarım talebi kapıya kadar götürmelerine
rağmen, ilk olduğumuzu öğrenmemize rağmen hep
üçüncü sıraya düşüyoruz. Bunu bilginize arz etmek istiyorum.
İkincisi de terfi talebi değil, adillik talebi.
İkinci bir
husus Sayın Başkan: Odama, sürekli olarak, Türkiye’de ücretsiz
dağıtılan bazı gazeteler geliyor. Bu gazeteleri
Meclis memurları da dağıtıyorlar. Bu, hem Ticaret
Kanunu anlamında bir haksız rekabettir, etik değildir
ki ben o gazeteleri okumuyorum; benim kendi ahlaki durumum, alacaksam,
parasını verir alırım, ama, bu gazeteler çok net
bir ideolojik duruşu olan gazeteler. Zaten bunlar havaalanlarında
ücretsiz dağıtılıyor, sokaklarda dağıtılıyor,
kaynağı belli değil gazetelerin, odama gelmesini,
sekreteryama gelmesini istemiyorum. Bu konuda önemli olan adillik,
adalet, eşit tavır. Ben, Sayın Başkanlığın
gereken hassasiyeti göstereceğine olan inancımla, maneviyen
müsterihim. Çok teşekkür ediyorum.
Efendim, konuya
geldiğimizde, kanunun kapsamı… Değerli milletvekilleri
çok farklı konulara değindiler, ben de değineceğim
zamanı geldiğinde, AKM’nin yıkılması, denetleme,
diğer konular. Fakat bu kanunda gözden kaçan çok farklı bir
husus var arkadaşlar, kanunu dikkatli okuyun. Bir üstadım
-hukukçu değil ama- dediler ki: “Lafzı farklıdır,
ruhu farklıdır.” Biz hukukçular bunu çok kullanırız.
Hakikaten de lafız farklıdır, ruh farklıdır.
Bu kanunla bir
ajans kuruluyor, bir ajans… Bu ajans, hepimizin bildiği Associated
Press Ajansı değil; bu ajans, bir özel hukuk tüzel kişisidir.
Bu ajansla, kamu kaynaklarını kamuya ait olmayan özel bir
yönetime devrediyorsunuz. Biraz geçmişe gitmenizi istirham
edeceğim ben sizden. Yıl 2006, yine yüce Meclis, 2006 yılı
25 Ocağında, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun’u kabul etti. Kalkınma
ajansları, son derece siyasi duruş gerektiren, neoliberal
mantığın günümüze çıkardığı, kamu
kaynaklarının özel sermayeye aktarıldığı,
o -küreselleşen sermaye diyoruz ya, aslında bunun adı
finans oligarşidir, artık küresel sermaye diyoruz buna-
küresel sermayenin yerelde merkezi idareyi aşarak yerli
işbirlikçilerle sermaye üzerinden iş yapmasına olanak
tanıyan son dönemlerin bir icadıdır. Türkiye’de kalkınma
ajansları konusunda, esasen, ciddi bir muhalefet vardır.
İşte, bu 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı kurulması
hakkında kanun da bu Kalkınma Ajansları Kanunu’nun
farklı bir versiyonudur. Aslında, bu, daha önceki dönem iktidar
partisi tarafından Türkiye’nin gündemine getirilen, kamu
reformu denen, ama çok büyük eleştiri üzerine geri çekilen, o
kamudaki yapısal değişikliği amaçlayan mantığın
farklı bir ayağıdır. Ben dikkatinizi buna çekmek
istiyorum. Bu bir ajans kuruluşu. Bu ajans kuruluşu hakkında
arkadaşlar, TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin
Anayasa’ya bir -Danıştay 10. Dairesi sanıyorum- davası
oldu. Danıştay 10. Dairesi, kalkınma ajanslarıyla
alakalı bu yapının, mevcut devlet sistemimize ve Anayasamıza
aykırı olduğu iddiasıy
Cumhuriyet
Halk Partisi, güzel kentimiz İstanbul’un 2010 Avrupa başkenti
seçilmesini kıvançla karşılamakta. Cumhuriyet Halk
Partisi, 2010 yılında İstanbul’un tanıtımı,
restorasyonu, aklınıza ne gelirse, yapılacak her eylem
ve işlemi destekleme kararında. Ama bu kanun, aslında,
bir bendi aşarak bir su yolu yapmanın kanunu. Dikkatinizi
buraya çekmek istiyorum. Bu kanun hassas bir kanundur.
Bu kanunda, arkadaşlar,
neler yaratıyoruz? Bu kanunla, aslında, bir dev yaratıyoruz.
Öyle bir dev ki, yarın bu devin altında Türkiye kalabilir.
Çünkü, bir yürütme kurulu yaratıyoruz bu kanunla, 9 kişilik.
Bu yürütme kurulu öyle bir yürütme kurulu ki arkadaşlar, öyle
bir kurul ki, içinden 5 kişiyi ihale komisyonu seçiyor. Bu yürütme
kurulu, ne Devlet İhale Kanunu’na bakacak ne Kamu İhale
Kanunu’na bakacak ne Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’na bakacak.
Peki, hangi parayı kullanacak? Gelirleri ne? Gelirleri olağanüstü.
Kültür Bakanlığı bütçesinden payı olacak, Kültür
Bakanlığı Tanıtma Fonu’ndan payı olacak,
Başbakanlık Tanıtma Fonu’ndan payı olacak,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinden payı olacak,
İstanbul İl Özel İdaresinden payı olacak, birkaç tane
de özel kuruluş da var. Bu paralara biz ne diyoruz arkadaşlar?
Kamu kaynakları diyoruz. Kamu kaynaklarının benim
halkımın anladığı dille tanımı nedir?
418 milyon lira asgari ücretle çalışan Ahmet kardeşimin
o asgari ücretinden kesilen paralardır, 780 milyon liraya çalışan
devlet memuru Ayşe Hanımın maaşından kesilen
paralardır; yaygın deyimle, tüyü bitmemiş öksüzün, yetimin
parasıdır. Kamu kaynakları bunlardır, kamu parası
bunlardır. Hele ki Türkiye, dolaylı vergi cenneti bir ülkedir.
Şimdi, siz
bu kamu kaynaklarını, kamuya ait olmayan, kamunun denetleyemediği
bir devasa örgüte veriyorsunuz. Arkadaşlar, burayı denetlemek
de mümkün değil. Neden denetlemek mümkün değil? Hani üç kanunu
uygulamıyoruz, İhale Kanunu’nu falan. Denetlemenin en
hassas ve ciddi yeri neresidir? Sayıştaydır, Millet
Meclisi adına Sayıştaydır. Denetimi kime veriyoruz?
Dört tane bakanlığın müfettişine veriyoruz. Arkadaşlar,
yapmayın, zaten bakanlıklar koordinasyon kurulunda, bu
bakanlıklar işin içinde zaten, işin içinde ve biliriz
ki, hepimiz idarecilik yaptık, maiyet-üst vardır, müfettişimiz
bakana bağlıdır, bakanımızı tenzih ediyorum,
ama işin özü budur. Bu konularda sizlere ben daha izahat vereceğim,
vaktimi dikkatli kullanmak istiyorum.
Hemen, dünkü konuşmalara
gelmek istiyorum, bir genç arkadaşımız AKP’den, dün konuştu,
şu anda da konuşuyor, hep tarihten bahsedildi, kültür mirasından
bahsedildi, hep İstanbul’un geçmişinden. Çok güzel kelime.
“Kültür mirası” deniyor. Bakın, burada bir hassas kelime
var: “Miras.” Miras, tereke. Mirasta yıkmak yoktur, mirasta korumak
vardır. AKM’yi yıkmak üzerine “miras” kelimesinin kullanılması
abesle iştigaldir. Yok “soğutucusu çalışmıyor,
şu çalışmıyor, bu çalışmıyor.”
Arkadaşlar,
Avusturya’daki opera binaları da dört yüz yıllık, kimse
yıkmayı düşünmemiş. Orada da tuvalet sorunu vardır,
kimse yıkmamış ama. Miras böyle oluşmaz, yıkarak
miras yaratılmaz.
Artı -bir
ciddi- bu konuda hakikaten bir abartı da var, bir abartı var.
Bu “38’inci kent” olması. Bir laf vardır: İfrat ve tefrit.
Ne ifrata gidelim ne tefrite kalalım; ortada, mutedil olalım.
Hep tarihten,
tarihin o güzelliklerinden bahsedildi. Ama, arkadaşlar, niyeyse
arkadaşlarımızın yakın çağ tarihine karşı
ilgileri yok. AKM bir cumhuriyet kazanımı. Herkes her
şeyi konuştu. Bakın, ben de birkaç şeyi belirteyim
AKM hakkında arkadaşlar.
Evet, 1946’da temeli
atılıyor 1969’da “perde“ diyor. Mutlaka, özellikle AKP’li
vekil arkadaşlarımın hepsi katılmışlardır
bu temsillere, biliyorlardır,
buranın ilk temsili Aida Operası. Aida Operası,
yine hepiniz bilirsiniz, Verdi’nin, Giuseppe Verdi’nin. Verdi’ye
siparişle verilen operadır bu.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Bir dakikalık sürenizi sunuyorum.
Buyurun Sayın
Gök.
İSA GÖK (Devamla)
– Bakın, miras, kültür mirası zamanla oluşur. Bu Aida
Operası’nı besteleyen Giuseppe Verdi, Mısır Hidivi’nin
siparişi üzerine bu operayı yapıyor. Bu binadaki ilk
opera Aida. Mısır Hidivi neden dolayı sipariş veriyor?
Süveyş Kanalı’nın açılışı onuruna.
1800’ler…
İşte,
kültür mirası bu, AKM bu. Cumhuriyet kazanımlarını
atlayarak daha eski tarihlerdeki mirasa gidip cumhuriyet kazanımlarını
“miras” kelimesinin asla kabul etmediği, “miras” kelimesini
eşyanın tabiatına aykırı olan “yıkmak”
kelimesiyle özdeşleştirmeyi benim mantığım
almıyor.
Diğer maddelerde
hataları, eksikleri, tehlikeleri arz edeceğim.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Reşat Doğru.
Sayın
Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı’nın
2’nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
şahsım ve grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın
Doğru, birkaç saniye rica edeceğim.
Sayın Bakanım,
Sayın Öztürk, konuşmalarınız… Arkadaşlar,
Bakanlar Kurulu sırasındaki Sayın Bakanımız;
efendim, konuşmalarınız buraya intikal ediyor, arkadaşlarımızın
insicamı bozuluyor, lütfen.
Buyurun Sayın
Doğru.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) – Sözlerime başlarken, vatan savunması
için şehit olan askerlerimizi minnetle, şükranla anıyor,
Allah’tan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun
diyorum. Ayrıca, Hakkın rahmetine kavuşan büyük devlet
adamı Erdal İnönü’ye Allah’tan rahmet diliyor, ailesine
ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Sözlerimi, madde
2 olan, İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının
kuruluşuyla ilgili olarak devam ettirmek istiyorum. Bu madde
2’de, Ajans kuruluşunun kapsamı ve beraberinde de kuruluşuyla
ilgili sorumluluklar anlatılmaktadır. İstanbul’da
bu Ajans kurulurken, bu Ajansın üzerinde çok önemli sorumluluklar
da beraberinde gelecektir.
İstanbul
şehri, tarihî İstanbul şehri, Boğaziçi’yle, Haliç’iyle,
adalarıyla bir bütün hâlinde dünyanın en güzel şehirlerinden
bir tanesidir. Dünyanın hiçbir kıtasında, bölgesinde,
tabiat şaheserlerini, geçmişin şehadetini, insanoğlunun
el işlerinin geçmişin bütün güzelliklerine nasıl yansımış
olduğunu bulamazsınız. İstanbul’un tarihi üç
yüz bin yıl öncesine dayanmaktadır. Ancak, Türklerin
İstanbul’a yerleşmesi ve vatan yapmasıyla beraber değeri
ve önemi bir kat daha artmıştır. Türkler bu şehre çok
önem vermişler ve başkent yapmışlardır. Bu
şehir, bütün Türk illeri çapında sağlık ve eğitim
merkezi olurken, kültür, sanat ve ekonomide dünyanın en önemli
şehirleri arasına girmiştir. Dünyanın en meşhur
üniversiteleri, İstanbul üniversiteleri dâhil olmak üzere,
çok önemli liseler, benim de mezun olduğum lise olan Pertevniyal
Lisesi bu şehirde bulunmaktadır.
Dünyanın
bu güzel şehrinde değerli milletvekilleri, güzelliklerinin
yanında bir çok da sorun vardır. Bunların en başında
gelen, birçok büyük şehirde olduğu gibi, asayişsizlik
sorunudur. Hırsızlık, yankesicilik, gasp, yaralama
ve cinayet gibi olaylarda büyük yükselmeler vardır. İnsanlar,
sadece sokakta değil, evlerinde bile rahat ve güvende değillerdir.
Bugün, İstanbul’un birçok semtinde, başta bölücü terör örgütü
olmak üzere, birçok örgüt yoğun bir faaliyet içerisindedir. Katillerin
resimlerini taşıyarak, insanların, malına, canına,
kastederek eylem yapmaktadırlar. Devletin belediye otobüslerini
yakıyorlar, önlerine ne gelirse saldırıyorlar. Bunları
nasıl durduracak ve de çözeceksiniz? İstanbul, kültür
başkenti şehri tabii ki olmalıdır. Çünkü,
İstanbul, Türklerin çok önem verdiği, Türklerin şehridir.
Türklerin tarihî, eserleri ve bütün güzellikleri burada bulunmaktadır.
Ancak, yaşanması zor bir duruma da, maalesef, bizler getirmiş
durumdayız.
Önceden
“İstanbul” deyince, aklımıza Hükümdar Fatih, Topkapı
Sarayı, Ayasofya, Sultanahmet, Eyüp Sultan gelirdi. Bugün ise,
son yıllardaki yönetimlerin -özellikle son on beş yirmi
yıldan beri- getirdiği noktada “İstanbul” deyince,
özel yapılmış yolda virajını alamayan metrobüs,
hasret kaldığımız bir damla yağmur sonrası
evleri çamur deryasına dönmüş vatandaşlarımızın
feryadı, 21’inci asırda mesaisine yaya giden vatandaşımızın
trafik çilesi akla gelmektedir. Türkiye’de bir “İstanbul sorunu”
artık olmuştur.
Ülkemizin birçok
yerinde, özellikle bölücü terör örgütü tarafından buraya çocuklar,
suçlular getiriliyor. Küçük çocuklara suç örgütleri el atıp
onu elemanları arasına katıyorlar. Son araştırmalar,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan İstanbul’a göç ederek
sokakta yaşamaya başlayan çocukların sayısının
çığ gibi büyüdüğünü ve hırsızlık ve gasp
olaylarının onlar arasında yaygınlaştığını
ortaya koyuyor.
İstanbul’un
ulaşım, konut, çarpık kentleşme, çevre kirliliği
ve tarihî ve kültürel mirasa duyarlılık gibi birçok sorunu
vardır. Her şeyden önce İstanbul’a devleti “devlet” gibi
getirmek mecburiyetindeyiz.
Bu güzel kenti
talan etmek niyetiyle dağa taşa gecekondu yaparak, ormanları
yok edip siyasi nüfuz kullanıp kaçak villa yaparak, bunlardan
rant elde edip hesap vermeyenler; güzelim dünyanın incisi Boğaz’ı
betona dönüştürmek yerine, en önemlisi olarak asayiş ve güvenliği
sağlayan devlet gücünü hâkim kılmak mecburiyetindedir.
İstanbul’un
-kültür başkenti olması için çalışırken- acil
bir hasta olup müdahale edilmeyi beklediğini de, değerli
milletvekilleri, unutmamalıyız.
Ancak,
İstanbul zaten, sahip olduğu “kültür başkenti” tabirini
hak eden bir ilimizdir. Bu şehrin her türlü güzelliğini Yahya
Kemal’in şiirlerinde, nesirlerinde çok güzel görmekteyiz.
Yahya Kemal,
Türk tarihi çalışmalarında en çok İstanbul’un fethi
üzerinde durmuştur. “Fetih, Batı Türklüğünün şahsında
kemale ulaşmasının en mühim sebebidir.” demiştir.
İstanbul alınarak İmparatorluk yekparelenmiş,
coğrafi vahdete ulaşmıştır.
Selçuklulardan
Osmanlılara geçen fetih ideali, fethe kadar “kızıl elma”
olmaya devam etmişti. Yahya Kemal “İstanbul’un alınması
Tanrı’nın kutlu işidir.” demiştir. Yazılarında
“Türk İstanbul” tabirini kullanmış ve bu şehre olan
sevgisini estetik planda bırakmamış, vatanın manevi
çehresine doğru genişletmiştir. Yahya Kemal’in
şiirlerinde İstanbul çok farklı anlatılır.
İstanbul, fethi gören, zamanı Türkleştirenlerin yaşadığı
bir mekân. Eyüp Sultan “ölüm ve ahiret şehri, mukaddes belde”; Çamlıca,
Fenerbahçe ve Kanlıca ise “üç aziz İstanbul”dur. İstanbul,
Yahya Kemal’e göre tarihimizin ve medeniyetimizin de özü ve gerçek
görüntüsüdür. “Biz, kökü mazide olan atiyiz.” sözü hâlâ da geçerlidir.
İstanbul’a sahip çıkmak demek, vatana, toprağa, bayrağa,
tarihe sahip çıkmaktır diye düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunla da kurulacak olan ajansın da bu güzel
emanetleri en iyi şekilde koruyacağına inancımız
olması gerekir. İnancım odur ki, kurulacak olan bu ajans
sorumlulukların idrakinde olacak ve İstanbul’u, yine dünyanın
en güzel merkezleri hâline getirecektir diyor, yüce Meclisimizi
ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Madde üzerinde
şahsı adına, İstanbul Milletvekili Fuat Bol.
Buyurun.
FUAT BOL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
İstanbul
2010 Avrupa Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı’nın
2’nci maddesi hakkında, şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
İstanbul’un
2010 yılının Avrupa Kültür Başkenti seçilmiş
olması, Avrupa Birliği ve dünya ile hızlı bir kültürel
iletişim süreci yaşayan ve yüzyılların birikimini
barındıran İstanbul ve Türkiye açısından tarihî
bir fırsattır. Bu fırsatı çok iyi bir şekilde değerlendirmemiz
gerektiğine inanıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla amaçlanan,
İstanbul’u 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti olarak
hazırlamak, 2010 yılında yapılacak etkinlikleri
planlamak ve yönetmek, kamu kurum ve kuruluşlarının
yapacakları çalışmalarda koordinasyonu sağlamak
üzere İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının
kurulmasıyla görev ve yetkilerinin düzenlenmesidir.
Bu proje,
İstanbul’un, Türkiye’nin ve Türk kültürünün tanıtılmasına
hizmet edecek olup, asıl olan, İstanbul’un ve İstanbullunun
kazanmasıdır. Dolayısıyla, diğer bir ifadeyle
Türkiye’mizin, topyekûn Türklük âleminin kazanmasıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul’umuz ifade
edildiği şekliyle, yalnızca kıtaları birleştirmekle
kalmıyor; aynı zamanda, müşterek insan ürünü olan medeniyetlerin
de kavşak noktasında bulunuyor. Şairin dediği gibi,
gerçekten “…bî misl-ü behadır.” Tarihî mirası ve kültür dokusuyla
gerçekten dünyada emsali olmayan bir şehirdir. Bu güzide
şehrimizin 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti
olarak belirlenmesi, Türk insanının, başta AB olmak
üzere, dünya ile kültürel iletişiminin artmasına sebep
teşkil etmesinin yanında, ülkemizin tanıtılmasında
da çok büyük rol oynayacağı kanaatindeyim. Geliniz, böylesine
millî bir projeyi iktidar-muhalefet çekişmelerine konu yapmayalım;
böylesine önemli bir projeyi AKM’ye kurban etmeyelim.
Seneler senesi,
İstanbul’u nasıl hoyratça kullandığımız
cümle âlemin malumudur. El ele vererek bu kötü gidişe “dur” demezsek,
korkarım, yarın çok geç kalmış olabiliriz. Zira, bu
nadide şehir, bu mübarek belde, madde ve manasıyla ellerimizin
arasından kayarak gitmektedir.
Burada, yeri
gelmişken bir teşekkürü ifade etmeyi vatandaşlık
borcu olarak biliyorum. Şu veya bu parti mensubiyeti tefrik etmeksizin,
başta ana kent olmak üzere İstanbul’un bütün yerel yöneticilerine,
özellikle son dönem -vurgulayarak söylüyorum- Vakıflar Genel
Müdürü ve Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkililerine,
İstanbul’un tarihî ve kültürel dokusu konusunda göstermiş
oldukları ve göstermekte oldukları gayretli çalışmalarından
dolayı şükranlarımı arz ediyorum.
Şimdiden,
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi’nin ülkemiz
ve İstanbullular ve bütün bir insanlık âlemi için hayırlara
vesile olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bol.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, Bursa Milletvekili Mehmet
Emin Tutan.
Sayın Tutan,
buyurun.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. İstanbul 2010
Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı’nın
2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Bu kanunun amacı,
bilindiği gibi, Türkiye’nin sembolü olan İstanbul’un Avrupa
kültürüyle yüzyıllardır karşılıklı etkileşim
hâlinde olduğu düşünüldüğünde de, İstanbul’un
2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak belirlenmesi
Avrupa Birliği vatandaşlarıyla vatandaşlarımız
arasındaki kültürel iletişimin artmasına katkıda
bulunacak, ülkemiz adına çok önemli bir tanıtım vesilesi
olacaktır.
İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi kapsamında, kültürel
miras sürdürülebilir bir biçimde yönetilecek, kent, çekim noktası
hâline gelecek, kentsel dönüşüm, şehircilik, çevresel ve
sosyal anlamda kalıcı kazanımlar elde edecektir. Ayrıca,
bu projeyle kültür turizmi hareketlenecek, gelişecek ve kültür
turizminin hareketlenmesiyle eğitim ve gelir seviyesi yüksek
turistin kente gelmesi sağlanacaktır.
Ben, bu kanunun hazırlanmasında emeği
geçenleri kutluyor, İstanbul’a ve ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Oylamadan önce karar yeter sayısını arayınız.
BAŞKAN – Oylamadan
önce soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Ağyüz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Özellikle
başlığıyla çok cazibeli bir kanun teklifiyle karşı
karşıyayız. İstanbul hepimizin övündüğü bir
kent, doğrudur. Şu andaki değerleriyle de övüneceğimiz
bir kent. Bu özel yasayla önümüze getirilenlerle de kültür başkenti
olmasının, daha ileri noktaya varmasını sağlayacağız.
Peki, yaklaşık
on üç yıldır bu kenti yöneten bir zihniyet var, bu ülkeyi yöneten
AKP’li Hükûmet var. Orman alanları talan edilirken, kaçak villalarla
belediyeler ve Hükûmet, bakanlar kavga ederken bu işe müdahale
etmeyi düşünmedik de, cazibe merkezleri elden giderken, Galataport’la,
Haydarpaşa Projesi’yle, yükselen ticari merkezlerle küresel
sermaye rant elde ederken hiç ses çıkmadı, ne belediyelerden
ne Hükûmetten hiç ses çıkmadı.
Şimdi, konuşan
sözcüler diyorlar ki: “Siz kültür başkenti olmasına karşı
mısınız?”
BAŞKAN – Sayın
Ağyüz, ben bir dakikaya ayarlamadım, yalnız süre doldu,
diğer arkadaşlara da…
Lütfen sorunuzu
sorunuz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim, bağlıyorum
efendim.
Bu kanuna ihtiyaç
yokken, eş güdüm bir bakanlık nezdinde yapılması
gerekirken, bu kanuna niye temel ihtiyaç duyulmuştur? Özünde
AKM’yi yıkmak mı yatmaktadır? Bunu sormak istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz.
Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakanlığın
bize dağıtmış olduğu notların 5’inci sayfasında
Atatürk Kültür Merkeziyle ilgili olarak Sakarya Üniversitesinden
gelen bilim insanlarının bir rapor hazırladığı
söyleniyor.
Atatürk Kültür
Merkezi, bildiğim kadarıyla İstanbul’da. Üniversitelerin
en yoğun olduğu kent yine İstanbul. Acaba, hangi gerekçeyle
Sakarya Üniversitesinin bilgisine başvurulmuştur? Bizim
bilmediğimiz, Sakarya Üniversitesinin özel bir bölümü mü vardır?
Bu konuda bilgi verirseniz, sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Kaptan.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bir yandan İstanbul’u 2010 Avrupa Kültür Başkenti yapmaya
çalışırken, bir yandan da Türkiye’de turizmin başkenti
Antalya’da, adını dünyaca ünlü Konyaaltı Plajı’ndan
alan, adıyla ve Konyaaltı halkıyla özleşleşen
Antalya Konyaaltı Belediyesinin elinden bu plajı alarak,
Antalya Büyükşehir Belediyesine verilmek istenmesinin gerekçeleri
nelerdir?
Antalya Konyaaltı
Belediyesinin, Antalya Defterdarlığıyla yaptığı
Konyaaltı Plajı’nın kullanım hakkı sözleşmesi,
süresi daha dolmadan -25 Ekim 2007 tarihinde tebliğ edilerek-
bu sözleşmenin iptali, tebliğ tarihinden bir hafta önce,
19 Ekim 2007 tarihinde, Antalya Büyükşehir Belediyesinin defterdarlıktan
bu plajın kullanım hakkını talep etmesinden dolayı
mı yapılmıştır?
Son sorum: Konyaaltı
Belediyesinin kullanım hakkını aldığı
günden beri uluslararası kriterleri yerine getirerek mavi
bayraklar alan, Turizm Bakanlığı ve Akdeniz Üniversitesinden
birincilik ödülleri alan, günübirlik 40 bin kişinin yararlanmasını
sağlayarak, Antalyalıya ve Türk turizmine büyük hizmet veren
bir sahil projesi olan bu projenin sözleşme süresi sonu olan
2012 yılına kadar Antalya Konyaaltı Belediyesinin…
BAŞKAN – Sayın
Kaptan…
OSMAN KAPTAN
(Antalya) - …kullanımında kalmasını sağlayacak
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Ben teşekkür ediyorum. Yalnız, sorularınızın
tasarıyla hiçbir ilişkisi olmadığını hatırlatıyorum
sizlere.
Buyurun Sayın
Gök.
İSA GÖK (Mersin)
– Teşekkür ediyorum.
Efendim, az önce
arz etmeye çalıştım, bu kanunun ciddi olarak Anayasa’ya
aykırılık durumu vardır. İptali durumunda,
Hükûmetin bir (B) planı var mı? 2010’a İstanbul’u yetiştiremezlerse,
bu kanunun iptali durumunda Hükûmet ne yapacak?
İkinci sorum:
İnşallah olmaz ama bu kanun bu şekilde geçer de ve bir de
iptal gündeme gelirse, ajans yapısından dolayı, bu durumda
acaba hedef, 2010’a İstanbul’un yetiştirilememesinin sebebi,
müsebbip hedef yargı mı olacak, bu kanunu yanlış getiren
Hükûmet mi olacak?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, soruları sorarken tabii ki tasarıyla
ilgili olmasına özen göstermemiz gerekiyor. Belki ilimizle
ilgili, şehrimizle ilgili, başka konularla ilgili sorularınız
olabilir. O denetimin başka türlü yolları vardır, ama
bugün konuştuğumuz konu, 2010 İstanbul’un kültür
başkenti olması konusudur. Önemsemediğimden değil,
ama soruların konuyla ilgili olarak sorulması Sayın
Bakanı da daha rahat cevap vermeye itecektir.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan, arkadaşlarıma da teşekkür ederim soruları
için.
Ben de işaret
ettiğiniz gibi konuyla ilgili olan sorulara bu kısa süre
içinde cevap vermeye çalışacağım.
Sayın
Ağyüz, İstanbul’un geçmişten bu yana yönetimiyle ilgili
bazı yakınmaları dile getirdi. İstanbul’un geçmiş
halini hepimiz biliyoruz. Şimdiki halini görmek konusunda
biraz gayreti doğrusu öneririm bütün arkadaşlarıma.
Elbette, İstanbul’da her şey mükemmel değildir ama son
yıllarda İstanbul’da çok ciddi iyileşmeler olduğunu,
geçmiş yıllarda patlayan çöp depolarının şu
anda son derece çevreci anlayışla birer sosyal tesise dönüştüğünü
İstanbul’un farklı mekânlarında görmek mümkündür.
Kuşkusuz her şey mükemmel değil, ama son derece iyiye giden
şeylerin, hem çevre düzenlemesi açısından hem restorasyon
açısından fevkalade bir gayretin olduğunu ifade etmek
isterim.
Sayın
Kılıçdaroğlu, Sakarya Üniversitesinin neden tercih
edildiğini söyledi. Ben de bunu araştırdım doğrusu.
İstanbul’daki üniversitelerimizin böyle bir inceleme için
çıkardıkları rakamlar ne yazık ki fahiş. Burada
isim zikredersem üniversitelerimize dönük bir incinme söz konusu
olabilir, ama bunu özel olarak aktarabilirim. Ne yazık ki önemli
bir konunun incelenmesi, irdelenmesi hem zamana fazlaca yayılmış
hem de çok ciddi rakamlar talep edilmiş. Çok daha makul bir bedel
karşılığında yakın bir üniversiteden bu
talep edilmiş. Bu yakın üniversite neden Sakarya? Deprem konusunda
Sakarya oldukça uzmanlaşmış bir üniversite olduğu
için. Sadece bu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Bir de bina kiralaması olayı var, onu neden
açıklamıyorsunuz?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Bazı arkadaşlarımız
oturdukları yerden konuşmayı alışkanlık
edinmeseler ve belli bir zarafet ve nezaket içinde konuşsak çok
uygun olur diye düşünüyorum.
Sayın Gök
konuşmasında ve şimdiki sorusunda bu ajans sorununu
dile getirdi, ben de bunu dikkatle inceledim. Önceki iptalden haberdarım
kalkınma ajanslarıyla ilgili. Değerli arkadaşım,
burada sınırlı bir işlem yapıyoruz. Yani, süre
açısından ve mekân açısından adı ajans olmakla
birlikte çok daha farklı tasrih edilmiş; hem çalışma
alanı tasrih edilmiş hem çalışma süresi tasrih edilmiş
hem ilgileneceği konu son derece tasrih edilmiş, dar kapsamlı
ve süreyle sınırlı bir şey yapıyoruz. Bu kanunun
gelecekteki maddelerinde göreceksiniz, 31/12/2010’dan itibaren altı
ay içinde bu tasfiye ediliyor. Bu ajans ve ajansın elinde bir mal
varlığı, bir meblağ varsa, yine İstanbul’a
sarf edilmek üzere kaynağı oluşturan mekanizmaların
içindeki iki kamu alanına, özel idareye ve belediyeye paylaştırılıyor.
Bu esas itibarıyla özel kaynaklar üretmeyi amaçlayan bir ajanstır.
Yani, ileriki maddelerde yine göreceğiz, bağışlar,
sponsorluk hizmetleri, yapılan etkinliklerden elde edilen gelirler,
Avrupa Fonu’ndan elde edilebilecek olan gelirler burada çok esaslı
bir yekûn teşkil ediyor. Bu özel gelirlerin, yine ilgili bir
başka maddede, ciddi bir kamu denetimine alınması çeşitli
bakanlıkların denetimi burada öngörülerek düzenlenmiştir.
Yani, özel olarak gelir elde etmeye çalışırken bu başıboş
bırakılmamış. Elbette, yine ilgili maddelerde
göreceğiz, kamunun aktardığı kaynaklarla ilgili,
alıştığımız kamusal organların, Sayıştayın
denetim imkânı ve hakkı söz konusudur. Ama özel gelirlerle
ilgili burada bir başıboşluk yaratılmamış,
özel bir denetleme mekanizması öngörülmüştür.
Ben, bu yasanın
herhangi bir iptale uğramayacağını temenni ediyorum.
Yapıcı bir anlayışla bakar, yapıcı bir anlayışla
katkı yapmaya çalışırsak, sanıyorum,
İstanbul için ve Türkiye için daha iyi bir şey yapmış
oluruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
Madde üzerindeki
görüşmeler ve soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.
Sayın Genç,
siz de yıllardır yönetimde bulundunuz, görev yaptınız.
Burada oylamaya geçildiği anda böyle bir talebin olması
gerekir, ama ben sizin talebinizi var kabul ediyorum.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3- (1) Bu
Kanunda geçen;
a) İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti : Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi
tarafından 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti ilan
edilen İstanbul’u,
b) Ajans:
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansını,
c) Koordinasyon
Kurulu: İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Koordinasyon
Kurulunu,
ç) Danışma
Kurulu: İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Danışma
Kurulunu,
d) Yürütme Kurulu:
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Yürütme Kurulunu,
e) Proje:
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesini,
ifade eder.
BAŞKAN –
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Nur Serter; şahısları adına,
İstanbul Milletvekili Halide İncekara, Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve Mersin Milletvekili İsa Gök’ün
söz talepleri vardır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Nur Serter.
Sayın Serter,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı’nın
3’üncü maddesi konusunda söz almış bulunuyorum.
Öncelikle,
İstanbul’un Avrupa’nın diğer iki kentiyle birlikte
kültür başkenti olarak ilan edilmiş olmasından, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak büyük bir mutluluk duyduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
İstanbul’un
Avrupa kültür başkenti ilan edilmiş olması ve bu konuya
Avrupa Birliği tarafından da fonların ayrılmış
olması, hiç kuşkusuz, İstanbul’un sadece kültürel sorunlarını
değil, ama yasanın ana gerekçesinde ifade edildiği gibi,
temel bazı eksikliklerini gidermek açısından da büyük
bir fırsat yaratmaktadır.
Yasa tasarısının
genel gerekçesinde projeyle ilgili olarak amaçlananlar sıralanmakta
ve kültürel mirasın sürdürülebilir bir biçimde yönetileceği,
kentin çekim noktası hâline geleceği, kentsel dönüşüm,
şehircilik, çevresel sorunlar ve sosyal anlamda kalıcı
kazanımlar elde edileceği ifadesine yer verilmektedir.
Buradaki “Kalıcı kazanımlar.” ifadesinin altını
önemle ve özenle çizmek istiyorum. Gerçekten, İstanbul, sosyal
anlamda, sosyoekonomik sorunlarının en azından bir
ölçüde iyileştirilmesi anlamında, sosyal kazanımlar
elde etmeye son derece ihtiyacı bulunan bir kent görünümündedir.
2010 yılında
Avrupa kültür başkenti olarak ilan edilen İstanbul’la ilgili
görüşülmekte olan yasa tasarısından bahsederken, zannediyorum,
bir soruyu sormak ve bu soruya içtenlikle cevap vermek gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, 2010 yılında Avrupa kültür başkenti
ilan edilen, dünyaya sunacağımız İstanbul, hangi
İstanbul’dur? 15 milyonu aşkın nüfusunun sadece yüzde
20’sinin barınmakta olduğu, hepimizin sahip olmaktan
övünç duyduğu, büyük bir kültürel mirası barındıran,
olağanüstü tarihî eserlere sahip bulunan, halkının
kültür birikimleri itibarıyla da kültür başkenti olarak
nitelendirilecek olan birinci İstanbul mu; yoksa bütün bu
imkânlardan yoksun bulunan, ama yine İstanbul’da nüfusun yüzde
80’inin barındığı ikinci İstanbul mu? Zannediyorum,
hepimizin üzerinde mutabık olduğu konu, bizim, kültür
başkenti olarak dünyaya sunmakta olduğumuz İstanbul’un
birinci İstanbul olduğu ve bu yasanın da sadece birinci
İstanbul’a makyaj yapmayı, restorasyon çalışmalarıyla
birinci İstanbul’u turizm açısından pazarlamayı
amaçlayan yasal düzenlemeler getirdiğidir.
Şimdi, ikinci
İstanbul’a da bir bakmamız gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü kültür başkenti olarak ilan edilen mega kentimiz, hem bir
hem de ikinci İstanbul birlikteliği içerisinde nitelendirilmek
zorundadır. Bu arada, birinci İstanbul’un bugün kültür
başkenti olarak ilan edilmiş olması bizlere mutluluk
veriyor, ama doğrusu çok da gurur vermiyor. Çok önceden
İstanbul’un Avrupa kültür başkenti ilan edilmesi gerekiyordu
ve bugün, adının Essen gibi, Pecs gibi kentlerle birlikte
anılıyor olmasından da ayrıca hüzün duyuyoruz ve
ben, bir İstanbul Milletvekili olarak, İstanbul’un bunu hak
etmediğini, birinci İstanbul’un bunu hak etmediğini
de düşünüyorum.
Şimdi, gelelim
ikinci İstanbul’a: Değerli milletvekilleri, çoğunuz
ikinci İstanbul’un yaşadığı trajediyi haber
saatlerinde, haber programlarından izlersiniz. İkinci
İstanbul, aslında bir mega köydür. İkinci İstanbul’da,
hasretle beklenen yağmur yağdığında, evleri,
iş yerlerini su basar, insanlar boğulur; son yağışta
5 insan yitirmiştir ikinci İstanbul. İkinci İstanbul’da,
kar yağdığında, evinize sekiz saatte, on saatte
ulaşamazsınız, araçlarınız içinde mahsur kalır,
donma tehlikesi yaşarsınız. İkinci İstanbul’da,
kentin yoksul bölgelerinde, insanlar, naylon çadırdan yaptıkları
evlerde barınırlar. Kentin ana caddelerinde, meydanlarda,
soğuktan donmamak için çuval içinde uyuyan insanlara rastlarsınız.
Sur diplerinde, uyuşturucuda teselli arayan sokak çocukları
yaşar.
İkinci
İstanbul, can ve mal güvenliğinden tümüyle yoksundur. Kapkaça
uğramadan sokaklarda yürüyebilmek, hatta, aracınız
içinde seyrederken kapkaçtan korunabilmek, İstanbullu için bir
ayrıcalığa dönüşmüştür. İkinci İstanbul’da,
can ve mal güvenliği, sadece kapkaçtan, hırsızlıktan
kaynaklanmaz, aynı zamanda, deprem konusunda hemen hemen hiçbir
önlemin alınmadığı ve yakın geçmişe kadar
hiçbir kamu binasının onarılmadığı bir
kenttir ikinci İstanbul. Ama ikinci İstanbul’un da birinci
İstanbul’un da sokaklarına, bulvarlarına, otoyol kenarlarına
bakarsınız, her mevsim, dört defa saksı çiçeklerinin
buraya dikildiğini, her yeşillendirilen metrekarenin
reklamının panolarda, Büyükşehir Belediye Başkanı
tarafından yapıldığını, buna milyarlarca
lira harcandığını görürsünüz ama can güvenliği,
mal güvenliği, hatta, deprem önlemi konusunda, hiçbir ciddi önlem,
İstanbul kentinde alınmamıştır.
Her çalışan
İstanbullu, günde en az üç saatini trafik içerisinde yitirir.
Yitirdiği sadece saatleri değildir, daha, dünkü gazetelerde
okumuşsunuzdur, bir can kaybı oluyordu az kalsın, kalp
krizi geçiriyor insanlar trafik stresi içinde. Trafik stresi içerisinde,
insanlar, iş gücü verimliliklerini kaybederler, yaratıcılıklarını
kaybederler, yaşama sevinçlerini kaybederler ve yıllardır,
İstanbul’da bu sorunların hiçbirisine getirilmiş,
ciddi hiçbir çözüm yoktur.
Kentin merkezinde,
kentin kalbinde, halkın deyimiyle, maganda kurşunlarıyla
canlarını yitiren insanların, emekli aylığını
kapkaççıya kaptırıp üç ay aç gezen yaşlıların,
trafikte iş gücü verimliliğini yitiren çalışanların,
sel sularında boğulanların, fuhuş kurbanlarının
ve çevre sorunlarıyla ilgili hiçbir ciddi önlem alınmadığı
için zehirli atıklarda sağlıklarını kaybedenlerin
muhatap bulamadıkları, haklarını arayamadıkları
bir kenttir İstanbul ve İstanbul, 1994’ten bu yana, AKP zihniyetinin
temsilcisi belediyeler ve belediye başkanlarınca yönetilmektedir
ve İstanbul kentinin hiçbir sosyoekonomik sorunu, bir önceki
hükûmet zamanında da dâhil olmak üzere, ciddi bir çözüme kavuşturulamamıştır.
Bu saydıklarımın bir tanesinin İstanbul’da yaşanmadığını
iddia eden bir milletvekili varsa onu saygıyla dinlemeye hazırım.
Saydıklarım, İstanbul’un yaşadıklarının
ancak milyonda biridir.
İstanbul
kentinde sadece bu sorunlar yaşanmaz. İstanbul, aynı
zamanda, yoksulluğun ve zenginliğin bir arada, iç içe yaşandığı
bir kenttir. Çoğu kez, bir tek duvar ayırır yoksulla zengini,
lüks sitelerin duvarı. Lüks sitelerin içi birinci İstanbul’u,
dışı ikinci İstanbul’u yaşar. İstanbul kenti,
dünyada gelirin en çarpık dağıtıldığı
6 mega kentten biridir. İstanbul’un en zengin yüzde 1’lik kesimiyle
en yoksul yüzde 1’lik kesimi arasındaki gelir farkı 322 kattır.
İkinci İstanbul’da yaşayanlar, çoğu kez, birinci
İstanbul’u hiç görmeden yaşam sürerler; ne İstanbul’un
kültürel zenginliklerinden ne güzelliklerinden ne tarihsel mirasından
haberleri vardır, haberleri olsa bile, ona ulaşacak güçleri
bulunmaz zaten. Kentsel Dönüşüm Projesi adı altında,
yeni rant alanları ve yeni zenginler yaratmayı amaçlayan
ve…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Serter, bir dakika süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Bitiriyorum.
…büyük borç altına
sokan projeler AKP İktidarının ürünüdür ve tekrar ediyorum,
İstanbul’un bütün bu sorunlarına 1994’ten beri hiçbir çözüm
getirilmemiştir. Bu yasa, kalıcı çözümler getirmeyi
amaçladığını gerekçesinde ifade etmekle birlikte,
bunların hiçbirisi için kalıcı çözüm üretmemekte, sadece
birinci İstanbul’u -tekrar ediyorum- turistik açıdan pazarlamayı
hedefleyen bir nitelik taşımaktadır.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Halide İncekara.
Sayın
İncekara, buyurun.
Süreniz
beş dakika. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) – Şimdi, bana, bu kürsüde hiçbir zaman
yazdığım üzere konuşmak nasip olmadı. Burada
konuşmak gerçekten heyecan verici, ama İstanbul’u konuşmak
ayrıca heyecan verici.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Ama Nur Hocamı ve daha önceki
arkadaşları tebessümle izlemek zorundaydım.
Bir Temel
fıkrası var: Temel acıkır, restorana, lokantaya
girer. “Ne yersen ye bedava, hesabını torun ödesin.” derler.
Temel girer, karnını doyurur tıka basa. Çıkarken
önüne bir hesap getirirler. Temel “Hani benimkini torun ödeyecekti?”
deyince, “Bu sizin dedenizin hesabı.” derler. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bugünkü konuştuğumuz bütün miras bizim ürettiğimiz
değil. Tam tersi, muhalefet masalarında, bir kısmını
geçmiş dönemlerde yönetici olarak yerel yönetimlerde Ankara’da
gördüğümüz yöneticilerin kalıntılarını,
miraslarını temizlemeye çalışıyoruz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) – On üç sene oldu, on üç sene!
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) - “Cumhuriyet değerleri” diyor, “cumhuriyet
mirası” diyor. Bakar mısınız! Cumhuriyet döneminde
ürettiğiniz gecekonduları yıkmayarak bu memleketi
gecekondu ülkesine mi dönüştürelim biz? Biz, tam tersi,
İstanbul’un bin yıllık tarihinin bütün mirasını
ortaya çıkarmak… Ama cumhuriyete falan sığınarak
yok ettiğiniz, helak ettiğiniz kültürleri kurtarmaya çalışmamızı…
(CHP sıralarından gürültüler)
Allah aşkına,
çıkıyorsunuz kürsüye, diyorsunuz ki: “Vallahi biz de çok
istiyoruz.” Ama “ama” dediğiniz yerde sadece zan var, itham var
ve kuşku var.
Arkadaşlar,
elinizde daha iyileri varsa bunları sunun. Bu kurulan kuruluşların,
koordinasyonların, merkezlerin daha iyi çalışması
için ne öneriyorsanız bir dinleyelim. Biz de öğrenelim, millet
de öğrensin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben, tabii ki,
kanunun maddesinde de, bildiğiniz gibi, bazı ifadeler
var, bunları biraz tanımlamak istiyorum. 2010 yılında
İstanbul’un hak ettiği estetik ve kültür yapıtlarıyla
buluşmasının, sadece İstanbulluların ve Türkiye’nin
değil, bütün insanlığın ve dünyanın bir kazanımı
olacağını düşünüyorum. Neden derseniz: 1453,
İstanbul’u fethetti atalarım. 1453’te Amerika kıtası
keşfedilmemişti. Amerika kıtasının keşfedilmediği
bir tarihte İstanbul’a giren atalarımın ve ondan önce
birbirinden farklı bir sürü dil, din ve kültürün yaşadığı
bir şehirde yaşamak ve onun adına konuşmak gerçekten
çok gurur verici bir şey.
3’üncü maddedeki
“İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti” tabiri, 2010 yılı
Avrupa Kültür Başkenti ilan edilen göz bebeğimiz İstanbul’u
ifade eder. (b) bendindeki “Ajans” tabiri 2010 Avrupa Kültür Başkenti
Ajansını, maddenin (c) bendindeki “Koordinasyon Kurulu”
ise Kültür Başkenti Koordinasyon Kurulunu ifade etmektedir.
Maddenin (ç) bendinde düzenlenen “Danışma Kurulu”, övünçle
söyleyebiliriz ki, şehrin güzelleşmesi ve yeniden
keşfedilmesi için, hem kamu hem Bakanlık hem sivil toplum örgütleri,
İl Genel Meclisi üyeleri, Belediye Meclisi üyeleri, ilçe belediye
başkanları, ulusal ve uluslararası kuruluşlar
ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
üniversite temsilcileri ve sanat ve kültürel alanda yer edinmiş
insanlardan oluşan kurulu ifade etmektedir. Maddenin (d) bendinde
düzenlenen “Yürütme Kurulu” ise Kültür Başkenti Yürütme Kurulunu
tanımlamış olup, bu Kurulun, Kültür ve Turizm Bakanlığı,
İstanbul Valiliği, Büyükşehir Belediye Başkanlığı
temsilcileri, Danışma Kurulu, geçici 2’nci maddede belirtilen
Girişim Grubunda yer alan sivil toplum kuruluşlarının
temsilcileri arasından seçeceği üç üye ile Danışma
Kurulunun diğer üyeleri arasından seçeceği üç üyeden
oluşması öngörülmüştür. Maddenin (e) bendinde ifade
edilen “Proje” ise 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesini tanımlamıştır.
Ben, bu koordinasyon
kurullarının ve danışma kurullarının
oluşması konusunda arkadaşlarımın eleştirdiği,
zan oluşturduğu konuda bir öneri getirmek istiyorum. Evet,
gerçekten, yıllar boyu böyle kurullar oluşturulur. Lakin
zaman içinde bürokrasi, aksaklık, işlerin ondan ona havale
edilmesinden dolayı da aksar. Ben, yetkililerden rica ediyorum,
bu kurullara atanan kişilerin mutlak mutlak kültür sevdalısı,
İstanbul sevdalısı olmasına dikkat edilmesini
özenle rica ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii
ki 2010 yılına çok uzun süre kalmadı, etkin ve verimli
bir çalışma için, inşallah, 2010 yılında bambaşka
bir İstanbul’la buluşacaktır. Lakin burada konuşan
arkadaşlarımızın bir ayrıntıyı hep
gözden kaçırdığını görüyorum ve çok üzülüyorum.
Biz miras, tarih ve kültür mirası dediğimiz yerde, hep maddi
yapıtlardan söz ediyoruz. Tarih, kültür mirası dediğimiz
yerde manevi değerlerimiz var ve İstanbul bunu çok iyi ifade
eden şehirlerden birisi. Mesela, güzel Türkçe konuşmak dediğiniz
zaman, İstanbul Türkçesinden bahsederler, insanları tarif
ederken İstanbul hanımefendisi, İstanbul beyefendisi
derler. Çünkü İstanbul’u yaşamak İstanbul’u teneffüs
etmek bir felsefedir, bir yaşam biçimidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
İncekara, bir dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayınız.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) – Bu rehberliğin içinde sadece maddi miras
kalıntılarını değil, manevi mirasımızı
da unutmamak gerektiğini düşünüyorum. Ama maalesef, bugün
İstanbul sokaklarında gezerken ben bir Fransız sokaklarında
mı geziyorum, bir İngiliz sokaklarında mı geziyorum,
bunu fark edebilmiş değilim ve Türkçeden çok uzaklaşan
bir İstanbul görüyorum.
Son yüz yılın
en büyük problemlerinin başında şiddet ve suçluluk
oranlarının artışı gelmektedir. Bunun başında
da, kültür ve sanat faaliyetleriyle spor alanlarının çok
dar olması, özellikle gençlerin… İstanbul gibi üniversiteyi
ve gençliği, 4 milyona yakın gençliği içinde barındıran
bir İstanbul’un spor alanları, kültürel değerleri…
Ama demin, vekilime cevap vermek istiyorum. Biraz önce 700 milyon
asgari ücret alan bir işçiden bahsederken, ona tarih mirası
olarak operayı sunması da çok ilginçti. Bunu da dikkatlerinize
sunmak isterim.
Demokrasi, kültür
ve sanat şehri İstanbul’u yeniden keşfetmek ülkenin
bir felsefe değişikliğinin göstergesidir. AK Partinin
bugün yöneticileri dün yerel yönetimlerden gelirken bu felsefe
değişikliğini her tarafa nakşederek gelmişlerdir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
İncekara, teşekkür ediyorum.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) - Üzülerek söyleyeyim ki, bugün muhalefet
sandalyelerinde oturan bazı arkadaşlarımız, partilerin
siyasi otoriteleri, bugün bizim düzeltmeye çalıştığımız
yıkıntıları bırakmışlardır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Evet, teşekkür ederim Sayın İncekara.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Veysi Kaynak.
Sayın Kaynak,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı’nın
3’üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, dünyanın en önemli kentlerinden biri olan
İstanbul birçok medeniyetlere beşiklik etmiş, üç imparatorluğun
başkenti olmuştur. Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi
tarafından İstanbul’un 2010 yılı Kültür Başkenti
seçilmesi bizim için, aziz milletimiz için bir sevinç vesilesidir.
Bu vesileyle,
görüşülmekte olan kanunun bu maddesinin özellikle ileride uygulayıcılara
açıklık, şeffaflık getireceğini, hem de bir kolaylık
sağlayacağını düşünüyorum.
Kanunun ülkemize,
milletimize, İstanbul’a hayırlı olmasını
temenni ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaynak.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Şu anda
beş arkadaşımızın söz talebi vardır. O bakımdan
kendilerini birer dakikayla sınırlayacağım.
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Az önce bir soru
yönelttim, neden Sakarya Üniversitesinden bu hizmet satın
alındı diye. Sayın Bakan benim çok garipsediğim
bir yanıt verdi: “Diğer üniversitelerin rakamlarını
açıklarsam veya onların taleplerini söylersem, üniversiteler
rencide olur.” dedi. Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarından
da alkış geldi.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Hayır hayır, Sakarya Üniversitesi olarak alkışlandı.
BAŞKAN – Sayın
Üstün…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Şimdi, benim merak ettiğim şu: Üniversiteler
birer kamu kuruluşu. Kamu kuruluşlarının teklifleri
ne zamandan beri açıklandığında üniversiteleri
rencide ediyor? Dolayısıy
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan teşekkür ederim.
Benim burada
anlamadığım bir rakam var. Şimdi, “MADDE 1 (1)” denilmiş,
“MADDE 2 (1)” denilmiş. Bu (1)’ler neyi anlatıyor? Yani bu redaksiyonla
ilgili.
İkincisi,
bu (a) bölümündeki tanımın bence bu maddeden çıkması
lazım. Çünkü diyor ki:
“Bu Kanunda geçen;
a) İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti: Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi
tarafından 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti ilan
edilen İstanbul’u.” Sanki, dünyada iki tane İstanbul varmış
da, bu İstanbul başka bir İstanbul! Bence bu tanımı çıkarmak lazım
burada. Yani, dünyada ikinci bir İstanbul olmadığına
göre burada İstanbul’u tanım olarak yazmak bence fuzuli
bir şeydir ve İstanbul’un da değerini küçültür. Sanki
dünyada ikinci bir İstanbul varmış gibi bir mana çıkıyor.
Bence o birinci tanımı çıkarmak lazım. Takdir Komisyon
ve Hükûmetin.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Sayın
Ağyüz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz sorularımızı
açık ve net soruyoruz ama anlamamakta direnen bir zihniyetle
de karşı karşıyayız.
Bu 3’üncü maddenin,
demokratik, saydam bir yönetim anlayışını
oluşturacağına ben şahsen inanmıyorum. Katılımcı
değildir. Kamu İhale Kanunu kapsamından kaçışı
amaçlayan bir kanun tasarısıdır bu. Biz, İstanbul
kentinin kültür başkenti olmasına karşı değiliz
ama şunu soruyoruz: İstanbul’un sorunlarını “Göç
etmeye vize uygulanır” diyerek bu anlayışla çözmeye
çalışanlar, bugüne kadar İstanbul’a sahip çıkmamışlar,
bu yasayla sahip çıkmanın payesini de kendileri kazanamazlar.
O nedenle, bu yasa kadük bir yasadır. Kurumlar arası eş
güdüm sağlanarak çözümlenmesi gerekirken, bu ajansa neden gerek
duyulmuştur? Demokratik değildir, saydam değildir, katılımcı
değildir ve Kamu İhale Kanunu’ndan kaçmayı amaçlayan
bir tasarıdır.
Bu sorularıma
yanıt istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz.
Sayın Macit.
HASAN MACİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Dünden bu tarafa
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı üzerinde görüşlerini
ifade eden grupların temsilcileri ve siyasi partiler, grup olabilmenin
olanağını kullanmaktadırlar. Aynı zamanda,
AKP, iktidar partisi, sayısal çoğunluğunu ifade özgürlüğünü
kısma ve baskı altına alma amacıyla kullanmaktadır.
Grubu adına konuşma yapmazken, daha önceden şahısları
adına konuşmaları doldurarak diğer grubu olmayan
milletvekillerinin konuşma hakkını kısmaktadırlar.
Bu konuda anlayışlı davranmaları gerekir diye
düşünüyorum. Yoksa demokrasi tarihinde ifade özgürlüğünü
kısan bir siyasi parti olarak geçecektir. (DSP ve CHP sıralarından
alkışlar) Bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Macit.
Sayın Gök.
İSA GÖK (Mersin)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
AKP adına
konuşan Sayın Hanımefendi milletvekilimiz “Daha iyisini getirin, kabul edelim.”
dediler. Komisyonlardaki sayı belli, 25; 16 AKP’li, biz 5 kişiyiz.
Direkt Bakana
soruyorum: Bu yanlış kanunu geri çekin. Ben, arkadaşlarımla
bir haftada çok daha güzel kanunu hazırlarım, Sayın Genel
Kurula sunarım. Efendim, kabul ediyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Soru sorma
işlemi tamamlandı.
Şimdi cevap
işlemine geçeceğiz.
Ben, izninizle,
kısa bir açıklama yapayım.
Sayın Genç,
bu bahsettiğiniz “MADDE 1 (1)” ifadesi, bunlar fıkra hükmünde
yeni mevzuat teknikleri gereği olarak, standartlara uyma bakımından
dünyada kullanılan bir teknik benimsenmiştir. O gerekçeyle
böyle ifade edilmektedir. Mesela 5’inci maddeye bakarsanız
orada 1, 2, 3 olarak ifadelendirilmektedir. Ben bunları ifade
etmek istiyorum. Bunlar fıkra numaralarını ifade etmektedir.
Şimdi, Sayın
Bakanım cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın
Bakanım.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi, bu
inceleme raporu konusunda tekrar etti Sayın Kılıçdaroğlu.
Ben de şu kadarını söylemekle yetinmek istiyorum: Bu
konuda bir rapor alınması için çeşitli üniversitelerden
hem süre ve hem de maddi karşılık olarak bir teklif
alınmıştır. Bunlar arasında Sakarya Üniversitesi,
hem daha kısa süre içinde hem daha uygun bir bedelle rapor verebileceği
görüldüğünden tercih edilmiştir. Bu üniversite de deprem
konusunda yaşadığı mekân itibarıyla uzmanlaşmış
üniversite olduğu için de konunun hassasiyeti bakımından
tercih edilmesi bizce de uygun görülmektedir.
Sayın
Ağyüz’ün dediklerini anlayamadığımı özür
dileyerek ifade etmek istiyorum. Yani, burada bütünüyle sivil
toplumun katıldığı, kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun katıldığı,
esas itibarıyla bir sivil girişim söz konusudur ve bu her bakımdan
şeffaf bir düzenlemeyi içermektedir. Arkadaşlarımız
başka hangi şeffaf düzenlemeler öneriyorlarsa bunları
elbette dinlemek isteriz daha önce konuşan arkadaşlarım
gibi.
Burada, değerli
arkadaşlarım, yasa bütünüyle okunursa, birkaç noktaya takılmadan
bütünüyle okunursa, esas itibarıyla, tabiatıyla
İstanbul’un bir kültür başkenti, 2010 yılı içinde
dünyaya sunulacak etkinliklerle bir kültür başkenti olarak
İstanbul’un tarihen sahip olduğu, medeniyet olarak sahip
olduğu derinliklerin dünyaya duyurulması amaçlanmaktadır.
Burada çeşitli sanat etkinlikleri Türkiye tarafından
gerçekleştirilecektir, İstanbul’daki çeşitli
mekânlarda dünya çapındaki önemli sanat kuruluşlarının
etkinlik yapmaları gerçekleştirilmeye çalışılacaktır.
Bunlar, örneğin, satın alınacaktır. Yani, Londra
Filarmoni Okestrasının ya da Avrupa’dan bir başka büyük
sanat kurumunun İstanbul’da gelip bu etkinliği yapması
da bunun içinde yer alan satın alınacak hizmetler, etkinlikler
arasında düzenlenmektedir. Bunu, Devlet İhale Kanunu, Kamu
İhale Kanunu çerçevesi içinde yapabileceğimizi düşünüyorsanız
bir daha yeniden bakalım. Yani, kanunun bütününü okuduğumuz
zaman, kanunun bütününün ne demek istediğini, neye yöneldiğini
anladığımız zaman, sanıyorum ki bu tartışmalar
boşta kalacaktır.
Burada yürütme
kurulu, örneğin, içinde sadece -yürütme kurulu, birazdan görüşeceğiz-
Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Valiliği
ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
temsilcileri dışında -ki belediye başkanlığı
da seçilmiş bir kuruluştur belediyede- tümüyle sivil toplum
temsilcilerinden oluşmaktadır. Sivil toplumun önemli ölçüde
devreye sokulduğu, buna karşılık da kamusal denetim
mekanizmalarının yine onunla paralel olarak devrede tutulduğu
bir mekanizma öngörülüyor. Arkadaşlarımızın
maddelere takılmadan bütünü üzerinden bakmalarının
çok yararlığı olduğunu düşünüyorum.
Bu kanunu geri
çekmek ve bir arkadaşımıza daha iyisini yazmak konusunda
bir yetki, bu arkadaşımızın Türkiye Büyük Millet
Meclisinde şimdiye kadar yapılmış olan çalışmalara
bakış açısını ifade ediyor bir miktar. Teşekkür
ederim kendisine Meclise bakış açısı açısından.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
HASAN MACİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Tamam,
arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
16 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
3’üncü maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi 3’üncü maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir
ve karar yeter sayısı vardır.
4’üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Ajans ve Görevleri
Avrupa Kültür
Başkenti Ajansı
MADDE 4- (1) Bu
Kanunda yer alan düzenlemeler dışında özel hukuk hükümlerine
tabi, tüzel kişiliği haiz ve merkezi İstanbul’da olan İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansı kurulmuştur.
(2) Ajans, Koordinasyon
Kurulu, Danışma Kurulu, Yürütme Kurulu ve Genel Sekreterlikten
oluşur.
BAŞKAN –
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Nur Serter; şahısları adına İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar, İstanbul Milletvekili Özlem
Türköne, Mersin Milletvekili İsa Gök ve Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in söz talepleri vardır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Nur Serter, İstanbul Milletvekili.
Sayın Serter,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa kültür başkenti
olmasına ilişkin -İstanbul’un- yasa tasarısının
4’üncü maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum.
Bir önceki maddedeki
konuşmalarla ilgili olarak yöneltilen eleştirilere
kısaca cevap vermek istiyorum. İstanbul’un sorunlarından
söz etmek hiç kimseyi rahatsız etmemeli, Parlamento çatısı
altındaki hiç kimseyi rahatsız etmemeli. Hele 1994’ten bu
yana Büyükşehir Belediye Başkanlığının
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından
yürütüldüğü ve ondan sonra da AKP zihniyetinin benzeri ve devamı
niteliğindeki büyükşehir belediye başkanlarının
görev aldığı, son dört buçuk yıldır yine AKP’li
belediyelerce yönetilen İstanbul kentinin sorunlarını
dinlemekten burada hiç kimsenin rahatsızlık duymaması,
aksine, bilmediklerini öğrenip çözüm üretmesine ihtiyaç vardır.
Değerli
milletvekilleri, biz, burada, İstanbul’un güzelliklerini
şiirlerle ifade etmekle zaman öldürmeyi düşünmüyoruz.
Çünkü, İstanbul halkı şiirleri, yaşadığı
acılar, yaşadığı büyük kent trajedisi içerisinde
çoktan unuttu, yaşamını büyük bir zorlukla sürdürmeye
gayret ediyor.
İstanbul Avrupa’nın
kültür başkenti ilan ediliyor. Bir kentin kültür başkenti
olabilmesi, hiç kuşkusuz, onun iyi bir eğitim altyapısına
sahip olmasını gerekli ve zorunlu kılar. İstanbul
kentinin eğitim altyapısına baktığımızda
da, tıpkı gelir dağılımındaki büyük dengesizliklerde
olduğu gibi, İstanbul kentinin eğitim bakımından
çok büyük farklılıkları da kendi bünyesinde barındıran
bir kent olduğunu görüyoruz. Şu anda İstanbul’da yaşayan
insanların ne yazık ki yüzde 7,8’i okuryazar değildir.
Bazı ilçelerde okuryazar olmayanların oranı yüzde
10’ları, hatta 12’leri aşmaktadır. 1950 yılında
İstanbul’da okuryazar olmayanların oranı yüzde 2,7
iken -tabii ki, hızlı kentleşme ve göçün de bunda etkisi
vardır- bugün bu oran yüzde 7,8’e yükselmiş bulunmaktadır.
İstanbul’daki
eğitim kurumlarına baktığınızda, aynı
derin farklılıkların bir arada yaşadığını
eğitim kurumları açısından da görürsünüz. Kentin
zengin bölgelerinde çok iyi donanımlı, çok iyi öğretmenler
tarafından eğitim verilen, sınıflarındaki
öğrenci sayılarının 30’la, 20’yle, hatta bazılarında
15’le ifade edildiği okullar vardır. Bunların çoğu
özel eğitim kurumlarıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmeti, geçmiş dönemde özel eğitim kurumlarına özellikle
ayrıcalık tanımış ve destek vermiştir. Buna
karşılık, devletin okullarına baktığınızda
birçoğunda öğrencilerin üst üste eğitim gördüğünü,
öğretmen yetersizliklerinin bulunduğunu görürsünüz. Aynı
durum, bir üniversiteler kenti olan İstanbul’un üniversiteleri
için de söz konusudur.
MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(İstanbul) – Nazi kampları oluşturdunuz, Nazi kampları!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Efendim… Sayın Başkan, lütfen müdahale eder misiniz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Yalan konuşuyor, belge yok.
BAŞKAN – Sayın
Öksüz… Sayın Öksüz, lütfen...
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri,
hani o demokrasiden seçim meydanlarında çok söz ettiniz ya…
MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(İstanbul) – Ne demokrasisi, Nazi kampı! Demokrasiyi
ağzına alma. Üniversiteyi batırdınız.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – …hani farklı fikirlere saygı duymaktan çok söz
ettiniz ya…
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Yalan söylüyorsunuz, belge gösterin.
BAŞKAN – Sayın
Öksüz, Sayın Öksüz, lütfen…
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – …Parlamentonun çatısı altında da hoşunuza
gitmeyenleri dinlemek zorundasınız, öğrenmek zorundasınız.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Arkadaşlar,
lütfen… Sayın milletvekilleri…
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Demokrasi kültürünü içinize sindirmek zorundasınız.
Eğer farklı düşünüyorsanız söz alır konuşursunuz.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Konuşmacıya müdahale edemezsiniz. Demokrasi
anlayışınızın ne olduğunu şu anda
Türk kamuoyu izlemektedir televizyonlarından. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Devam edin, devam edin…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Sizi daha iyi anlıyor, tanıyor. Türkiye sizi
tanıyor, devam edin.
MEHMET MÜEZZİNOĞLU
(İstanbul) – Bir tane bilimsel aktivite yok.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Başkan, bu arkadaşı öne çağırın
da önden konuşsun!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – İstanbul bir üniversiteler kentidir, ancak
İstanbul üniversitelerinde de aynı farklılıklar,
tıpkı ilk ve ortaöğretim kurumlarında olduğu
gibi devam etmektedir. Devletin üniversiteleri, yetersiz kaynak
ayrıldığı için son derece kötü koşullarda eğitim
yapmaya zorlanırken, özel vakıf üniversitelerine kamu binaları
ve kamu arazileri tahsis edilmektedir. Bununla ilgili, bunun gerçek
olmadığını iddia edebilecek bir tek kişi yoktur,
çünkü bu bir gerçektir, bu bir acı gerçektir.
Devlet üniversitelerinde
eğitim gören öğrencilerimizin yurt imkânlarının,
barınma koşullarının iyileştirilmesine dönük
hangi adım atılmıştır AKP Hükûmeti döneminde?
Atılan hiçbir adım yoktur.
MEHMET CEYLAN
(Karabük) – 130 bin derslik yaptık.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Bir kültür kentinin, Avrupa kültür kentinin temel
eğitim altyapısı bugün çatırdamaktadır.
İstanbul,
son derece fazla nüfus artış hızına sahip bir kent.
Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz ve yıllık nüfus artış
hızı Türkiye ortalamasının 3 katından daha
fazla. Her yıl 400 bin kişi İstanbul’a göç ediyor. Tabii
ki, bu, kentin temel sorunlarını ağırlaştırıyor,
ama temel sorunlarının azaltılmasına ve çözüm üretilmesine
dönük hiçbir ciddi politikanın da son dört buçuk yıldır
bu iktidar tarafından ne yazık ki uygulanmadığını,
maalesef üzüntüyle itiraf etmek zorundayız. Bir kültür kentinden
söz ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, kültür kenti demek, sadece İstanbul’un da sahip
olduğu çok değerli mimari eserlerin toplamı değildir.
İstanbul’un çok önemli camileri, kiliseleri, sinagogları,
surları, yalıları vardır, çok önemli tarihî mimari
eserleri vardır, ama kültür sadece bunların toplamından
ibaret değildir. Bir yasa çıkarırken, sadece bunların
onarımını ve restorasyonunu içeren bir anlayışla
kültürü yorumlarsanız, çok büyük yanılgıya düşersiniz,
çünkü, kültür, o kentin soluduğu havadır. İstanbul, ne
yazık ki yüzyıllardır yavaş yavaş çok kültürlü
kimliğini kaybetmiş ve tek kültürlü bir kente dönüşmeye
başlamıştır. Bugün, İstanbul’da belki ancak
nüfusunun yüzde 1’i, hatta birçok yerde -çok daha hassas incelerseniz-
yüzde 1’in bile altında olan bir kısmı bu çok kültürlü
kent dokusu içinde yaşar hâldedir.
Nedir İstanbul’un
bugünkü durumu? Nasıl bir değişiklik vardır
İstanbul’da? Çok kültürlülük nedir? Çok kültürlülük bir ayrışma,
bir bölünme değildir. Çok kültürlülük, farklı inanç gruplarından
olan insanların, farklı kültürlerden olan insanların
bir arada, birlik ve bütünlük içinde yaşamasıyla oluşan
bir anlayıştır ve yüzyıllar boyu İstanbul bunu
yaşamıştır. Aynı sokakta, aynı mahallede,
yan yana evlerde farklı inançlardan insanlar komşuluk yaparak,
kendi değerlerini paylaşarak yaşamışlardır,
çocuklarını bir arada büyütmüşlerdir. Farklı ailelerin
çocukları okullarda yan yana sıralarda okumuştur.
MURAT YILDIRIM
(Çorum) – İzin vermediniz ki.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Şimdi, bir de bugüne bakalım. Bugün, İstanbul’da
çok kültürlülükten eser kalmadığı gibi, değerli
milletvekilleri, çağdaş Türk kültüründen de eser kalmamaya
başlamıştır.
AHMET YENİ
(Samsun) – Linç ettiniz öğrencileri, linç.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - İstanbul’da çağdaş Türk kültürünün yanından
geçmediği bölgeler, kurtarılmış âdeta kökten dinci
gettolar oluşmuştur ve bu gettoların oluşumunda
AKP İktidarının taşıdığı zihniyetin
ne kadar önemli olduğunu, bu baskıların, bu telkinlerin,
bu gettoların oluşmasında, tarikat odaklı gettoların
oluşmasında ne kadar etkin olduğunu İstanbul’da
yaşayanlar çok açıklıkla görmektedirler.
MURAT YILDIRIM
(Çorum) – İkna odaları oluşturdunuz.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Bazı mahalleler vardır ki sokaklarında yürüyemezsiniz,
sokaklarından geçemezsiniz. (AK Parti sıralarından
gürültüler) İstanbul, çok kültürlü
bir kent olmaktan, ne yazık ki kökten dinci gettoların
oluştuğu bir kente dönüştürülmüştür.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Atma! Atma! (CHP sıralarından “Otur yerine” sesleri)
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Ve bu, AKP’nin uyguladığı kültür politikalarının
sonucudur, AKP’nin topluma sunduğu rol modellerinin sonucudur. Bu gerçeği görmezden gelerek,
İstanbul’un kültür sorunlarına çözüm getiremezsiniz.
AHMET YENİ
(Samsun) – Burası miting meydanı değil.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - İstanbul’u çok kültürlü bir Avrupa kültür başkentine
bu anlayış içerisinde dönüştürmeniz ne yazık ki
mümkün değildir.
AHMET YENİ
(Samsun) – Eriyerek bitiyorsunuz, eriyerek.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Atatürk Kültür Merkezinin yıkımıyla ilgili
bugün İstanbul halkının düşüncesi nedir biliyor
musunuz? Niçin İstanbul’daki aydınlar, bilim adamları,
sivil toplum kuruluşları ve halkın çok önemli bir
kısmı bu yıkıma karşı çıkıyor?
Çünkü, diyor ki insanlar: “Acaba bu yıkımın altında
hangi siyaset yatıyor?”
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Serter, konuşmanızı tamamlayınız.
AHMET YENİ
(Samsun) – Eridiniz, bittiniz.
BAŞKAN - Ek
bir dakikalık süre veriyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) – Bittiniz, tıkandınız!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Siz bana müdahale etmeyi istediğiniz kadar sürdürün
arkadaşlar. Ben, burada, bu kürsüde demokratik hakkımı
kullanıyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi adına söz alıyorum.
Orada yerinizden bağıracağınıza, benim konuşmamı
engelleyeceğinize çıkar, buradan, söz alır, konuşursunuz.
(CHP sıralarından alkışlar) Konuşursunuz…
Şu anda sizin nasıl tahammülsüz olduğunuzu, nasıl
gerçeklerin üstünü örtmeye çalıştığınızı
Türk halkı izlemektedir. (AKP sıralarından gürültüler,
CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Burası Meclis. Senin geldiğin yer değil burası!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, böyle
bir şey olur mu? Sayın Başkan, müdahale ediliyor. Olur mu
böyle şey! Ne kadar ayıp!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, Atatürk Kültür Merkezinin
yıkılmasına İstanbul’daki aydınlar,
İstanbul’daki sanatçılar, İstanbul’daki bilim insanları,
İstanbul’daki sivil toplum kuruluşları karşı
çıkıyor ve her türlü eylemle bu karşı duruşunu
sürdürüyor. Buna karşılık, ortada bir proje yokken, ne
yapılacağı belli değilken, bir dayatmayla, yasanın
bir maddesi hâline Atatürk Kültür Merkezinin yıkımı getiriliyor
ve Meclise sunuluyor.
Şimdi, ben
burada…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Serter, sağ olun.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Bir dakika, bitiriyorum.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Başkan, bir dakika daha verin, sözünü çok kestiler.
BAŞKAN – Hayır,
hayır… (CHP sıralarından “Müdahale var Sayın
Başkan.” sesleri)
Arkadaşlar,
bakınız saygıdeğer milletvekilleri, bir dakikalık
süreyi verdim ve şu ana kadar hiçbir milletvekili ve hiçbir bakan
için mikrofonu açmadım ve açmayacağım. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
“Müdahale var.” sesleri)
Sayın Serter,
teşekkür ediyorum. Teşekkür ederim Sayın Serter.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Sayın Başbakanın referandum konusundaki
seçimini hatırlatıyorum size.
İstanbul referandumunu
yapmıştır. (AK Parti sıralarından gürültüler,
CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Ayıp, ayıp!
AHMET YENİ
(Samsun) – Haydi yallah!
BAŞKAN – Sayın
Çerçi… Sayın Çerçi… (AK Parti ve CHP sıralarından ayağa
kalkmalar, gürültüler)
Sayın milletvekilleri…
Sayın grup başkan vekilleri, lütfen…
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, öyle “yallah mallah” ne demek?
BAŞKAN -
Şahsı adına İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.
Sayın Bayraktar,
buyurun efendim.
Sayın milletvekilleri,
yerlerinize oturunuz lütfen.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Konuşmasını öğrensin önce, konuşmasını!
(AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturunuz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 2010 yılını,
İstanbul’u Avrupa’nın kültür başkenti yapacakken,
geçmiş tarihimizde farklı dinlere, farklı inançlara
sahip insanlarla bir arada yaşadığımızı
vurgularken, birbirimize bu kadar tahammülsüzlüğümüz
doğrusu uygun olmuyor. Lütfen, iktidar ve muhalefet sırasındaki
arkadaşlarımız konuşurlarken, dinlerken, birbirlerine
itina göstersinler, sükûneti sağlasınlar. Bütün konuşmacı
arkadaşlardan da Genel Kurula hitap etmelerini rica ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, eğer lütfedip bu uyarınızı
hatip konuşurken yapsaydınız çok daha makbule geçecekti.
Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, bu arkadaşımız
kaçıncı defa konuşuyor?
Grup adına mı konuşuyor? Çıksın başkası
konuşsun.
BAŞKAN – Sayın
Kılıçdaroğlu, bu konudaki dikkatimi sizler de biliyorsunuz.
Arkadaşlarıma her zaman söyledim. Sehven atlanmış
şeyler olabilir, ama bu herkes için geçerlidir. Bakınız,
bir tarafta ayağa kalkıp itirazını seslendiren arkadaşımız
yanlış yaparken bir taraftan da onun üzerine doğru yürüyen
arkadaşlar aynı yanlışı yapmaktadır. Sizler,
Grup Başkan Vekili olarak…
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, kelimeleri duymadınız
herhâlde “Yallah!” diyor. Ne demek yallah?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Niye engel olmadınız?
BAŞKAN – Arkadaşlar,
siz sükûnetten yana mısınız yoksa işi alevlendirmekten
yana mısınız? Ne oluyor?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Yanlış yapıyorsunuz Sayın
Başkan. Çok ayıp oldu Sayın Başkan. Olur mu böyle
şey?
BAŞKAN –
Evet… Lütfen…
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Müdahale etmediniz. Olur mu böyle şey? Engel
olacaktınız Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sakin
olalım.
Evet, Sayın
Bayraktar, buyurun efendim.
Süreniz
beş dakika.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
16 sıra sayılı İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
konusundaki kanun tasarısının 4’üncü maddesi ile ilgili
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Maddenin içeriğine
girmeden önce, benim de ilgi alanıma ve kısmen de sataşma
olduğu anlamına gelen, 1994 yılı öncesi İstanbul
yöntemine yönelik, bir Değerli Hocamızın değerlendirmelerine
cevap vermeden söze girmek istemiyorum, çünkü biz de İstanbul’da
yaşıyoruz, kısmen yerel yönetimlerde söz sahibi olduğumuz
1994 yılı ve sonrası, arkasından 58, 59 ve 60’ıncı
Cumhuriyet Hükûmeti olarak, Parlamento olarak yaptıklarımız
var.
“İstanbul
yaşanmaz bir il.” diyenlere cevap vermek istiyorum. 59, 60 tane
Hükûmet kuruldu. Merkezî hükûmetin 58 tanesi, özellikle de 1970’li
yıllardan bu yana, insanlarımız doğduğu yerde
doyamadığı için, Anadolu bölgelerini, özellikle Güneydoğu,
Doğu, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerindeki insanlarımıza
yatırım, istihdam, iş, aş, eğitim, sosyal güvenlik
ve sağlık hizmetlerinden mahrum bırakıldıkları
için, taşı toprağı altın İstanbul’a niçin
göç ettiler? Bu göçle yılda 400 bin, 500 bin insan İstanbul’a
gelince yeni bir Eskişehir, yeni bir Kayseri oluştu, hem yerel
yönetim hem merkezî yönetim hem sivil toplum örgütleri İstanbul’un
ihtiyacı olan konutu, altyapı, ulaşım, trafik,
sağlık, sosyal güvenlik, temizlik hizmetlerini yerine getiremediler.
Dolayısıyla, sorumluluğu, suçu hep birlikte düşünelim.
1994 yılı
öncesi -bakın, elimde bir belge var- tam 30 tane belediye
başkanı İstanbul’da görev yapmış. Bunların
19 tanesi atama ile, 11 tanesi ise seçimle göreve gelmiş. Bunların
5 tanesi Cumhuriyet Halk Partili, 1 tanesi Anavatan Partili, 1 tanesi
Adalet Partili ve diğerleri, AK Parti Genel Başkanımızın
1994 yılında başlayan AK Parti anlayışı
ve arada başka partiler de oldu ama bize mal ediyorlar. 1994
yılı İstanbul’u bir hatırlayalım. Bakın,
göçlerle 10 milyon nüfusu barındırmak zorunda kalan
İstanbul’daki insanlarımız, en önemli ihtiyaç olarak
sunduğu ve arzu ettiği susuzluk imtihanıyla karşı
karşıya kaldı. Sular akmıyordu. Akan sular da… Nasıl
aktığını herkes biliyor, bunu daha kimse unutmadı
ve sokaklar çöp dağlarından geçilmiyordu. Hatta Sayın
Hocamın bahsettiği yüzde 20 mutlu ve kültürel zenginliklerle
donatılmış olan ilçeler dâhil, yani Sirkeci, Eminönü,
Fatih, Beyoğlu, Kadıköy, Üsküdar, Beşiktaş,
Şişli dâhil olmak üzere hava kirliliği oranları o
kadar yükselmiş, o kadar yükselmiş ki her gün gazete ve televizyonlar
hava kirliliği raporu vermek zorunda kalıyorlardı.
Metreküp başına 1.150 mikrogram kükürtdioksit içerdiği
günleri unutmadık. İngiltere’de 1950-1954’lü yıllarda
750 mikrogram kükürtdioksit içeren hava kirliliği sonucu 50
kişinin öldüğü o günleri hatırlıyoruz ve toplu
ölümlere vesile olabilecek bu hava kirlilik oranından bugün
İstanbul’u dünyanın en temiz kentleri hâline kim getirdi?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Kim getirdi?
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) - AK Parti anlayışı getirdi. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Yapma Allah aşkına, olur mu öyle şey!
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Sonra çöp dağlarını kim kaldırdı?
Bakın, ben Beyoğlu’na belediye başkanı olurken
aynı ön yargılarla “Eyvah Beyoğlu karardı, Beyoğlu
gitti, kültür gitti, sanat gitti!” diyenlere hatırlatıyorum.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Zaten gitmiş, en fazla siz yaptınız!
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) - Yürünmeyen sokaklarda yürünür, tertemiz caddeler, sokaklar…
Kültürüyle, sanatıyla, şenliğiyle, sinemasıy
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Bırak şimdi bunları!
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) - İstiklal Caddesinde ve ara sokaklarda, arka sokaklarda
nelerin yapılıp yapılmadığını
şu anda sıralayacak değilim. Ama susuzluğa çözüm,
kültür ve sanata yönelik yatırımları yapmaya, Haliç’in
kirli olduğu o dönemlerde yaşanmayan, koklanmayan Haliç
ve Marmara denizlerinde yüzülür duruma geliş basit bir olay değil.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Siz mi yaptınız? Siz tarihleri karıştırıyorsunuz,
zamanı karıştırıyorsunuz!
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) - Yeşilden mahrum kalan İstanbul, fert başına
3,5-4 metrekare yeşil alan düşen İstanbul’da bugün fert
başına 7 metrekarenin üstünde yeşil alanlar ve
ağaçlandırmalarla zenginleştiriliyor.
Elbette, bu arada
fakir ve fukaranın varlığını biz inkâr etmiyoruz
ve ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığımız
İstanbul’da eğitimde, sağlıkta, sosyal güvenlikte
hem merkezî yönetim hem de yerel yönetimler ciddi hizmetler yaptılar
ve bu hizmetleri yapan belediye başkanlarımızdan büyük
bir bölümü burada. Üç dönem üst üste belediye başkanlığını
nasıl kazandılar bu arkadaşlar? Halkı mutlu ettikleri
için kazandılar, memnun ettikleri için kazandılar.(AK Parti
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
AK Parti anlayışı
neden birinci dönem yüzde 34,5; ikinci dönem yüzde 47 oyla iktidara
geldi? Belediyelerde başlatmış olduğu hizmetleri
devam ettirdiği için iktidara gelmiş oldu. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Hâlâ bu anlayışları
eğer siz göz ardı eder de ulu orta iftiralarla, ulu orta yanlışlarla
değerlendirmeler yapacak olursanız, bu muhalefet anlayışıyla
devam edecek olursanız, gelecek dönemde akıbetinizi merak
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bayraktar, Sayın Bayraktar, bir dakika efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sen kendi geleceğine bak!
BAŞKAN –
Evet, bir dakikalık sürede konuşmanızı tamamlayınız.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Tabii, maddenin aslına geçme şansı olmuyor.
Kültür ve sanatla ilgili yatırımlara yönelik faaliyetleri
yürütürken de “Yıkma ile kültür ve sanat korunmaz.” diyenlere
hatırlatmak gerekir. Eğer muhtemel bir depremde yıkılmakla
karşı karşıya kalan ve bugünkü ihtiyaçlara, çağın
gelişmelerine, teknolojik ve çağdaş anlayışlara
hizmet vermekte yoksun kalan bir tesis, elbette, kültür ve tabiat
varlıkları koruma kurullarının onayı ve proje
desteğiyle, yarışmayla oluşturulacak bir projeyle
daha güzelini inşa etmek bizlerin görevi olacaktır.
Bakın, ben,
bir maddede başka şey anlatacağım. Uluslararası
turistlerin İstanbul’a geldiklerinde ve gezdiklerinde, Bizans
eserlerini, Osmanlı eserlerini, Japon ve Alman eserlerini ve
cumhuriyet eserlerini mukayese ederken neleri söylediklerini,
ne şekilde cevap vermek zorunda kaldığımı bir
sonraki maddelerde sizlerle paylaşacağım.
Bu kanunun hayırlı
olması temennisiyle, güzellikleri tartışalım,
daha güzel ortam oluşturalım, daha güzel konularda yarışalım,
bunlarda varız. Hayırlı olması dileğiyle hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, tabii ki 70 civarında
İstanbul milletvekilimiz var, pek çok birikimi olan arkadaşlarımız
da ister akademisyen olarak, ister belediye başkanı olarak,
ister başka şekilde görüş ve düşüncelerini
İstanbul’la ilgili olarak anlatacaklar. Ama biraz daha sakin,
biraz daha sükûnetle anlatırlarsa hepimiz hem cümleleri iyi takip
ederiz hem de müstefit oluruz. İstirham ediyorum.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, İstanbul Milletvekili Özlem
Türköne.
Sayın Türköne,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Türköne.
ÖZLEM PİLTANOĞLU
TÜRKÖNE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şairin dediği gibi, umarım bugün İstanbul’u dinleyebiliriz,
ama ondan önce ben bir hususa değinmek istiyorum. Bugün, çok kültürlülükten
bahseden, demokrasiden bahseden, farklılıklara tahammül
etmekten, dinî inanç ve hürriyetlere saygı göstermekten bahsedenlerin
bir baş örtüsüne, bir bez parçasına nasıl tahammül edemediğini
biz görüyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Biz bunları görüyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bez parçası değil hanımefendi!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – İstismar ediyorsunuz, istismar!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bez parçası değil hanımefendi o!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Size yakışmıyor, bir bayan olarak size
yakışmıyor!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Tahrik etme, tahrik etme!
ÖZLEM PİLTANOĞLU
TÜRKÖNE (Devamla) – Okuma yazma oranlarından bahseden, kadınların
çağdaş noktalara, çağdaş yerlere gelmesinden bahsedenlerin,
üniversite kapılarında nasıl başörtülü kadınlarımızı
mağdur ettiğini de çok iyi biliyoruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Geçen dönem böyle konuşanları Tayyip listeye
koymadı kızım!
ÖZLEM PİLTANOĞLU
TÜRKÖNE (Devamla) – Evet değerli milletvekilleri, İstanbul
demokrasinin beşiği, İstanbul çok kültürlülüğün
beşiğidir. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Bugün, 4’üncü
maddeye ilişkin olarak -kanun tasarıyla ilgili olarak- konuşacağım
ve İstanbul’un bir kültür başkenti ilan edilmiş olması,
zengin tarih ve kültür mirasının sahibi olarak bizler için
çok gurur verici. Ama, bir İstanbul Milletvekili olarak duyduğum
ilave mutluluğu sizlerle burada, huzurunuzda da paylaşmak
istiyorum.
Türkiye, bu
fırsatı İstanbul’un şanına uygun bir şekilde
kullanmalıdır. Üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısı
da bu fırsatı İstanbul’un renkli ve zengin geçmişine
uygun bir canlılıkla, etkin bir biçimde kullanmak için hazırlanmıştır.
2000 yılından
bu yana gerek yerel yönetimler gerekse merkezî yönetimler, sivil
toplum kuruluşları, toplumun pek çok farklı kesimi ve
gönüllüler başarılı girişimlerde bulundular.
Ancak, bugün Meclisimizde görüşmelerini yaptığımız
tasarının yasalaşması durumunda bütün bu girişim
ve çalışmaların koordinasyonunu sağlayacak, bir
tüzel kişiliği haiz olmakla birlikte özel hukuk kurallarına
tabi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı kurulmaktadır.
Bu Ajans, 2010
yılına dek İstanbul’un bir kültür kenti olarak kendini
donatabilmesi, her türlü altyapı, düzenleme ve çerçeve çalışmalarını
tüm eksik ve ihtiyaçları göz önüne alarak yürütebilmesi ve ilgili
birimler arasındaki koordinasyonun yapılandırılabilmesi
için hızlı, etkin, sistematik bir organize etme işlemini
yürütmektedir.
Tabii, değerli
milletvekilleri, “İstanbul” ismini zikrederken tam manasıyla
biz neyi kastediyoruz, neden bahsediyoruz ve neyi anlıyoruz?
Bunu hatırlamayı ben çok önemsiyorum.
Çağlar boyunca
en uzun ömürlü üç imparatorluğun başkentliğini sahiplenen,
yüzyıllar boyu dünyanın kültür merkezi olma görevini fiilen
üstlenen bir şehirden söz ediyoruz. Sayısızca iç içe geçmiş
toplumsal kültürel katmanlardan, görülmemiş bir evrensel zenginliğin
çok canlı izlerinden ve dünyanın farklı yerlerinden
beslenen bir dinamizmden bahsediyoruz. Farklı kültürlerin barış
içinde yaşadığı toplumsal bir mutabakatın
adından, bir mükemmel uyumdan, bir yönetim mucizesinden, Osmanlıdan
bahsediyoruz kısaca.
Yalnızca
bir kahramanlıklar destanından ibaret olmayan tarihin
renkli yüzlerinden, yani Selim’in müziğinden, Süleyman’ın
şiirinden, Abdülhamit’in ahşap işlerinden konuşuyoruz.
Vivaldi’nin Rossi’nin ve Mozart’ın ilhamını ödünç
aldığı, Ayasofya’y
Çok kıymetli
milletvekilleri, lütfen, dikkat buyurunuz. Taşına ve toprağına
simyanın sihri karışmış, altın İstanbul’un
şanına yaraşır bir şekilde dünya başkenti
olmasını konuşuyoruz bizler burada. Günümüz dünyasında
onu tanımlarken elbette denklemler değişmiştir.
Ancak, İstanbul, karmaşıklığın, farklılığın
ve çeşitliliğin harikulade düzeni olma sıfatını
asla yitirmemiştir.
Bugün dünyanın
dört bir yanında ve Avrupa’da yaşanan gerilimler, etnik
ve dinsel topluluklar arasında büyüyen çatlaklar, yükselerek
katlanan sosyal ve ekonomik sorunlar hakkında hepimiz burada
kaygılıyız. 21’inci Asrın tarihe ismini “kentler
yüzyılı” adıyla yazdıracak olması, bu kaygıları
ortadan kaldırabilmek için bir fırsattır.
Kentler, içlerinde
iştigal eden insan nüfusu belli bir taban sayısının
üzerinde seyrettiği için kent değillerdir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kesildi)
BAŞKAN – Sayın
Türköne, bir dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
Buyurun.
ÖZLEM PİLTANOĞLU
TÜRKÖNE (Devamla) – Ben bu vesileyle 2010 yılında Avrupa
Kültür Başkenti sıfatıyla taçlanacak olan ve bu sıfatı
zaten hak eden ve yüzyıllardır taşıyan İstanbul’umuzun
önderliğinde ülkemizin ümit ve istikbali olduğunu düşünüyorum
ve birkaç gün önce İstanbul’da gayet doğal bir coşkuyla
ifadesini bulan Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına da
şahit olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Ankara’dan,
Aydın’dan ve Hakkâri’den izlendiğinde içimizi
ısıtarak yüreğimize su serpen, bizi soğuk stadyumların
rutinlerinden çıkarıp dinlemeye çağıran görüntülerdi
bunlar. Onun, İstanbul’un, yüzyıllardır fasılasızca
anlatmayı sürdürdüğü bir hikâyesi var, lütfen kulak verelim.
Bir an olsun şairin lafına uyalım ve İstanbul’u dinleyelim.
İstanbul anlatıyor ve biz, ona, onu yalnızca dinleyerek
vereceğimiz tarihî fırsatın çok keskin virajındayız.
Çok teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Evet, Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu, 1993’te Atatürk Kültür Merkezini korunması gereken
kültür varlığı olarak tescil etmiş. Bu karar bugün
için geçerli mi? Eğer bugün için bu karar geçerli ise, bir yasa değişikliğiyle,
Parlamento, kendisini nasıl Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulunun yerine koyup yıkım kararı alabiliyor?
Parlamentonun böyle bir yetkisinin olmadığı kanısındayım.
Bu konuda bilgi lütfederseniz sevinirim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın
Ağyüz, buyurun.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yasayı
alelacele geçirme girişiminde bulunan arkadaşlarımın
özellikle 23/11/2005 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe
konulan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Girişim
Grubu kararını gözden geçirmeleri lazım. İki
yıl geçmiş bu karar geçeli, şimdi alelacele demagojiyle
kendi yaptıkları hizmetleri anlatarak ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunu da bu yasayı engellemekle suçlayarak, yangından
mal kaçırır gibi uygulanan tavrı kabul etmek mümkün değildir.
Sorum: Bu yasa,
ajans kurmayı öne çıkaran bir yasadır. Bu yasa, Sayın
Bakanımızın dediği gibi, sadece sergi, kültürel
etkinlik düzenlemek için değil, restorasyon yapacak, kentsel
dönüşümün önderliğini yapacak ve rant sağlayacak.
Ajansa verilmesini ben demokratik, saydam, katılımcı
bulmuyorum ve bu yasanın da İstanbul’u kültür başkenti
yapmaya önayak olacak bir yasa olmadığı için, bu ajansın
neden kurulduğunu, neden bakanlıklar arası eşgüdümün
sağlanmadığını ikinci kez Sayın Bakana
sormak istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz.
Sayın Sipahi…
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Efendim, biz, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bir öneride bulunduk. Ancak ben, Sayın Bakana bu önerinin
nedenini sormak istiyorum. Biraz sonra diğer maddelerde koordinasyon
kurulu, danışma kurulu ve yürütme kurulunu tartışacağız.
Biliyorsunuz, bu kültür miraslarının en önemli ögelerinden
bir tanesi millî saraylarımız İstanbul’da. Bu millî saraylarımız,
bütçesi dahil, nereye bağlı? Türkiye Büyük Millet Meclisine
bağlı. Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu komisyonlardan
herhangi birisinde var mı? Hayır, yok. Önerimiz bu doğrultudadır.
Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi de millî sarayların
sahibi olarak -ama Kültür Sanat
Komisyonu Başkanı, daha diğer koordinasyon kurulunda,
diğer danışma ve yürütme kurullarından da- gene
uygun evsaftaki Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcilerinin bu
komisyona dahil edilmesinin uygun olacağı inancındayız.
Bu konudaki önerimizi de Başkanlık Divanına sunmuş
bulunuyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sipahi.
Sayın Melen...
MİTHAT MELEN
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, Sayın
Bakana “ajans” kelimesinin nereden bulunduğunu sormak istiyorum.
Çünkü ajans, hakikaten biraz zihinleri karıştıran bir
şey. Çünkü Türkiye’de kalkınma ajansları var, Anadolu
Ajansı gibi bir ajans var. Bu nereden buraya girdi? Bunu merak
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Melen.
Sayın Bakanım,
buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Şimdi, “ajans” kelimesinin
kullanılması da, bu çerçevede bir ajans kurulması da
sivil toplumu önemli ölçüde işin içine katma gayretinden kaynaklanıyor.
Burada başlangıçtan beri ifade etmeye çalışıyorum.
Avrupa Birliğinin bu kararı alması, daha önce,
Hükûmet dışı sivil bir girişimin gayretiyle, uzun
süren bir gayretiyle oluştu ve bu Bakanlar Kurulu kararı
alındığı sırada da zaten bu Avrupa Birliği
kararı oluşmamıştı, ondan sonraki tarihlerde
oluştu. Sivil toplumu işin içine katmadan, eğer biz tamamen
Hükûmet koordinasyonu, resmî örgütlerin koordinasyonu içinde yapsak,
sanıyorum İstanbul’un kültürel renkliliğini ortaya
çıkarma konusunda çok daha resmî bir görüntü verebilecektik
ve asıl bunun bence bazı arkadaşlarımız tarafından
eleştirilmesi gerekirdi. Bu yapılanların eleştirilmesini,
sivil toplumun bu hareketin içine bir ajans başlığı
altında, aktif biçimde ve ağırlıklı biçimde
katılmış olmasını bazı arkadaşlarımızın
ısrarla eleştirmesini doğrusu ben anlamakta zorluk çekiyorum.
1 no.lu Koruma
Kurulu kararından ben de başlangıçta söz ettim. Burada
biraz daha ayrıntısını ifade etmek istiyorum.
1993’te böyle bir karar var. 14/2/2007’de Koruma Kurulunun başka
bir kararı var AKM’yle ilgili yapılmış bulunan
bir başvuru karşısında. “Mevcut AKM binası yerine,
İstanbul 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları
Koruma Kurulunun 6/1/1999 gün ve 10521 sayılı tescil kararında
da belirtildiği üzere, AKM’nin Taksim Cumhuriyet Meydanı’nda
olması ve kültür merkezi işlevi de göz önünde bulundurularak,
yapılması düşünülen yeni Atatürk Kültür Merkezi’ne
ilişkin ihtiyaç programı ve programa göre yapılması
düşünülen yapının bir konsept proje olarak kurulumuza
sunulması nihai kararın verilmesi için gereklidir.” deniliyor.
Yani, Koruma Kurulu “Daha önce böyle bir karar var, bu çerçevede burada
herhangi bir şey yapamazsınız, buna dokunamazsınız.”
demiyor, ortaya konulacak olan yeni konsept projeyi görmek istiyor.
Bu da Koruma Kurulunun kararı ve 2007 tarihli bir karar. Bu karar
çerçevesinde biz de bir hazırlık yapıp Koruma Kurulu
önüne götürmek ve bunun maddi altyapısını oluşturduğumuz
zaman, İstanbul’u aynı mekânda, daha geniş bir alanda,
daha mükemmel, daha çağdaş, daha modern, daha teknik donanımı
yüksek bir -tasrihen söylüyorum, altını çizerek söylüyorum-
Atatürk Kültür Merkezine kavuşturmak niyet ve kararını
ifade ediyoruz. Bunda şiddetle itiraz edilecek, her maddede her
vesileyle itiraz edilecek ne vardır, doğrusu anlamakta
güçlük çekiyorum. İstemezükçü bir zihniyetin her vesileyle,
her fırsatı kullanmaya çalışarak bu kadar yüksek
sesle ifade edilmesi bana çok çağdaş, çok doğru gelmiyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Sayın
Başkanlığa
Görüşülecek
olan 16 Sıra Sayılı yasa tasarısının 4.
maddesindeki “özel hukuk” ibaresinin “kamu hukuku” biçiminde değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan tasarının 4. maddesinin (2). fıkrasında yer
alan “yönetim kurulu” ibaresinden sonra “denetim kurulu” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Çetin Soysal Yaşar Ağyüz Durdu
Özbolat
İstanbul Gaziantep Kahramanmaraş
Muharrem
İnce Engin
Altay
Yalova Sinop
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul)
– Katılmıyor efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Katılmıyor.
BAŞKAN – Sayın
Soysal, gerekçeyi mi okutayım, yoksa konuşacak mısınız?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Konuşacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Önce birinci maddeyle ilgili önergeyi işleme koyun.
BAŞKAN – Sizinki
bir sonra gelecek Sayın Genç. Efendim, lütfen iyi takip edelim.
Sayın Soysal,
konuşacak mısınız efendim.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Birinci fıkrayla ilgili…
BAŞKAN – Hayır,
ikinci önerge bu efendim. Birinci önergeye tekrar geleceğiz Sayın
Genç.
Buyurun Sayın
Soysal.
Süreniz
beş dakika.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
daha önceki konuşmacı arkadaşlarım da ben de dünkü
konuşmamda ifade etmiştim. Biz İstanbul’un kültür
başkenti olmasından memnuniyet duyduğumuzu ve bununla
ilgili de önerilerimizi ve katkılarımızı sunmaya
çalıştık. Ancak, görüyorum ki burada geçmişe dönük
bir tartışma yaratılmaya çalışılıyor
ve bu tartışmaya baktığımız zaman, maalesef,
geçmişe ne kadar takıldığınızı anlamakta
zorluk çekiyorum. İstanbul’da, doğrudur, su problemi olmuştur.
Ama, o dönemde İstanbul’da su ile ilgili yatırımların
en büyüğü yapılmıştır. Bunları örnekleriyle
vermek mümkündür ve bakıyorsunuz Istranca. Daha da örnek verebiliriz
altyapıyla ilgili.
AHMET YENİ
(Samsun) – Istranca’da ne işiniz var?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) – Sizin yaptığınız nedir?
Bakın, su
ile ilgili geldiğiniz nokta ortada. Abdest almaya su bulamayacaksınız
dedik, haklı çıktık. Şimdi kalkıyorsunuz, Melen
Çayı… Onlar da tartışılır ve en önemlisi,
İstanbul’u yoğunlaştırdınız, İstanbul’u
kendinize dönük rant noktası hâline getirdiniz.
BAŞKAN – Sayın
Soysal, yani, maddeler üzerinde görüşürken tamam da şimdi
şu önergeniz üzerindeki görüşleri açıklarsanız
daha şık olur.
Buyurun.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) – İzin verirseniz oraya da geleceğim.
1989-1994 arası
450 tane, parsel bazında plan tadil olmuş. 1994-2004 arası
850 tane. (AK Parti sıralarından gürültüler)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Önergeyle alakası yok.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Üç buçuk yılda 3.800 Sayın Bayraktar. Yani, burada,
İstanbul’u yoğunlaştıran, İstanbul’u rant
kenti hâline dönüştürmeye çalışan, İstanbul’u
trafik keşmekeşi hâline getirmeye çalışan bir anlayışla
karşı karşıyayız. 2,1 katrilyon liranın
üzerinde bir para harcadınız ve maalesef kavşakların
hiçbiri çözüm olmadı, yetmiyormuş gibi, tarihî Mimar Sinan
Köprüsü’nü yıkmaya kalktınız. Yani, böyle bir anlayış
söz konusu olabilir mi?
Süleymaniye
evlerini değiştirmeye kalkıyorsunuz. “İstanbul
2010 Kültür Başkenti olacak.” diyorsunuz ve orayı yıkarak,
oranın tarihsel işlevine sahip çıkmadan Hollywood dekoratörleri
gibi yenilenme olmaz.
BAŞKAN – Sayın
Soysal, bakınız, önergenizle ilgili hiçbir şey söylemediniz
şu ana kadar. Lütfen!
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) – İzin verirseniz!
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul’la ilgili, kültür başkenti olmasından biz
memnuniyet duyuyoruz; yalnız, İstanbul’un sorunlarını
görüyoruz. İstanbul’un tarihine, kültürüne sahip çıkmanızı
istiyoruz, sahip çıkalım diyoruz. Ama, burada görüyorum
ki, türban konusunu gündeme getiriyorsunuz. İstanbul’da kara
çarşaflı bir anlayışın, İstanbul’daki o
anlayışın egemen olduğu bir İstanbul kültür
başkenti düşünebiliyor musunuz, olabilir mi bu, doğru
mudur bu?
AHMET YENİ
(Samsun) – Vatandaş değil mi o?
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) – Ya bırakın, İstanbul’daki getirdiğiniz
insan manzaraları, kara çarşafın içine mi? Elbette ki örtünmeye karşı değiliz,
ama böyle bir anlayışı egemen kılmanın bir anlamı
var mı?
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Ama, bu şekilde ifade etmek yanlış.
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - 2010 İstanbul Kültür Başkenti, öte yandan, laik
demokratik cumhuriyet diyeceğiz, takiye uygulayacağız.
Sahip çıkıyorsanız sonuna kadar sahip çıkın,
tarikatlara sahip çıkıyorsanız sonuna kadar sahip
çıkın, ama kalkıp da buna takiye uygulamayın. Ya
laik demokratik cumhuriyetten yana olun ya tarikatlardan yana
olun, bu tercihinizi koyun kardeşim! (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) – Hadi oradan!
BAŞKAN – Sayın
Soysal, ne ilişkisi var şimdi bu sözlerin? Lütfen…
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) – Bu tercihinizi koyun… Bu tercihinizi koyun…
AHMET YENİ
(Samsun) – Hadi be! Hadi oradan!
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - 2010 İstanbul Kültür Başkenti. 2010’la ilgili,
UNESCO tarafından, tehlikeli, mirasa sahip çıkmama noktasında
olduğumuzu gösteriyor. UNESCO 2008 yılında bizi, tarihsel,
kültürel mirasımıza sahip çıkmamamızdan ötürü
listesinden çıkartıyor ve buna dönük hiçbir çalışma,
hiçbir çaba yok. Şimdi bunları konuşacağımıza,
çıkıyorsunuz, baş örtüsünü, türbanı burada gündeme
getirmeye kalkıyorsunuz.
AHMET YENİ
(Samsun) – Maddeye gel, maddeye!
ÇETİN SOYSAL
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, İstanbul
alışveriş ve kongre merkezi hâline gelmemeli,
İstanbul gerçekten kültür merkezi hâline gelmelidir ve kültürel
anlamda da İstanbul’un tarihsel mirasını ortaya
çıkartmak durumundayız. Bugün baktığımızda,
maalesef, İstanbul’la ilgili, müzelerimiz yeterince işlev
sağlayamıyor. Yine bunun yanı sıra, tarihsel birikimimizi
yansıtmakta zorluk çekiyoruz.
O açıdan, 2010
İstanbul Kültür Başkenti olacaksa, bunun çalışması,
bunun çabası içerisinde olmamız gerektiğini düşünüyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Sayın
Başkanlığa
Görüşülecek
olan 16 Sıra Sayılı yasa tasarısının 4.
maddesindeki “özel hukuk” ibaresinin “kamu hukuku” biçiminde değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul)
– Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) - Hayır efendim.
BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yüksek Seçim Kurulu
dün referandum sonuçlarını açıkladı. Böylece,
“Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi” ilkesi
kabul edildi. Şu duruma göre, Abdullah Gül’ün, artık Cumhurbaşkanlığından
istifa etmesi lazım. (AK Parti sıralarından gülüşmeler) Çünkü, Çankaya Köşkü’nde, ancak
halkın seçtiği Cumhurbaşkanı oturur. Bunu herkes
bilsin. Bunun mücadelesini yapacağız.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Aday mısın?
KAMER GENÇ (Devamla)
– Biraz önce, burada, çok değerli bir hanımefendi, AKP’li
bir hanımefendi, burada türbandan bahsetti. Şimdi, türban
takmak dinî gereklilikse, hanımefendi, zatıaliniz niye
takmıyorlar? Yoksa, siz, dinî gerekliliklere karşı
mısınız? Bunu, evvela öğrenmek istiyorum. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) –
Size ne? Özgürlüğü vardır.
KAMER GENÇ (Devamla)
– Şimdi, değerli milletvekilleri…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, sükûneti sağlayalım. Sayın Genç önergesi hakkında konuşacak.
KAMER GENÇ (Devamla)
– Benim önergem şu, önergem şu: Açıklayayım, anlayabilirseniz
anlarsınız. Şimdi…
AHMET YENİ
(Samsun) – Ayıp ya! Anlarız, anlarız…
KAMER GENÇ (Devamla)
– Efendim, ayıbı yapan sizlersiniz. Bir dakika… Beş dakika
konuşturuyorsunuz yahu, onu da konuşalım beyler. Bakın,
o kadar art niyetli hareket ediyorsunuz ki. Bakın, en fazla burada
oturan benim. Ama, beni konuşturmamak için her türlü hileye
başvuruyorsunuz.
Şimdi, benim
önergem şu: Diyorum ki, beyler, bu kanunla getirilen sistem, yani
kurulan Ajans, kamu hukukuna tabi bir ajanstır. Çünkü, buraya
gelen paraların hepsi kamu malıdır, devlet malıdır.
Devlet malı olduğuna göre, bunun kamu hükmi şahsı
olması lazım, özel hüküm şahıslarına tabi olmaması
lazım. Yani, gidip de pazarlarda devleti pazarlayan zihniyet,
buraya gelip de bunu özel hukuk hükümlerine göre yönettiği zaman,
burada kamunun parası özel hukuk hükümlerine göre yandaşlara
peşkeş çektirilir.
Şimdi,
17’nci maddede de diyorsunuz ki: “Burada çalışan personel
Türk Ceza Kanunu’na göre kamu personeli sayılır.” Ee, bu
ne biçim şey yahu? Yani, şimdi, hesabınıza geldiği
zaman kamu personeline dokunulmazlık getiriyorsunuz. Bakın
şimdi, beyler, bu gibi kanunlara “çal çırp kanunu” derler.
Bakın, bir devletin bir düzeni vardır. Bir düzendi, bu memleketi
yıllarca yönetince, bir Muhasebe-i Umumiye Kanunu vardı,
onun yerine 5018 sayılı Kanun çıktı.
Şimdi,
eğer sizler kendinize güveniyorsanız, yani devlet malını
usulüne göre harcamak istiyorsanız, evvela bunu İhale Kanunu’na
göre ihale edelim. “Efendim, niye?” “Efendim, bizim acelemiz var.” Ne
acelen var kardeşim? Acelen var diye devletin parasını
getirip de yandaşlarınıza mı peşkeş çekeceksiniz?
Ben şimdi
size söylüyorum, siz şimdi bu kanunu çıkardıktan sonra,
işte, efendim, damatların başında bulunduğu
holdinglere getireceksiniz bu ihaleleri vereceksiniz, ondan sonra…
İhaleleri de nasıl vereceksiniz biliyor musun? Muhammen
bedelden 3-5 misli şişireceksiniz. Ben burada sordum, dedim
ki: “Samsun-Ceyhan boru hattını Tayyip Erdoğan’ın
oğlunun genel müdürü olduğu Çalık Restorana verdiniz
1,5 milyar dolara.” Ben iddia ediyorum, bunun hakiki fiyatı
500 milyon dolardır. Gelin gidelim, kontrol edelim. Var mısınız?
Gelin gidelim.
Yani, şimdi
bakın, o kadar, siz öyle milleti yanıltıcı sistemler
getiriyorsunuz ki, şimdi, burada, yani o kadar garip bir kanun
getirmişsiniz ki, kanuna benzemiyor. Bir maddede kurulun görevi
önce sayılmış, kurulu sonra oluşturmuşlar, ondan
sonra öteki maddede önce kurul şey edilmiş, görevleri sonra
sayılmış.
Şimdi, bakın
beyler, eğer Türkiye’yi ciddi yönetmek istiyorsanız, burada
devletin hakkını korumak zorundayız. Devletin hakkını
korumayan bir toplum her zaman için o devleti yıkmaya -yıkmakla
baş başa- götürür.
Şimdi, basını
susturmuşsunuz, burada ne söylesek yazmıyor, maalesef
yazmıyorlar işte. Ancak burada çıkıp da bu saatlerde
bizi dinleyen vatandaşlar olursa o insanlar dinliyor.
Ama o kadar büyük
suistimaller sizin zamanınızda yapıldı ki,
şimdi, şu İstanbul Belediyesi -ben soruyorum- sizin yakınlarınıza
verdiği ihaleleri kimlere vermiş? Mesela Çalık Restorana
kaç tane ihale vermiş? Bu Çalık Restorana verilen ihalelerin
muhammen bedelleri nasıl tespit edilmiş? Bu Çalık Restoranın
başındaki genel müdür yirmi yedi yaşındaki, Tayyip
Erdoğan’ın damadı değil mi? (AK Parti sıralarından
gülüşmeler)
Ya bunda gülünecek
bir şey yok, aksine utanacak şeyler var. Yani, onun için, bakın
değerli milletvekilleri, şimdi…
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Aklınız restoranda kalmış, restoran
dediğiniz ne?
KAMER GENÇ (Devamla)
– Efendim, restoran mestoran meselesi değil!
Şimdi, AKP
sanki bu İstanbul’u kendisi kurmuş. Ya, İstanbul’u batağa
sürükleyen sizsiniz! Yani, getirdiniz orada bir otobüs yolunu yaptınız.
Ben Tunceli Milletvekiliyim, arada İstanbul’a da gidiyorum.
(AK Parti sıralarından gülüşmeler) Şimdi, her gittiğimde
çok berbat manzaralarla karşılaşıyorum. Yani, bu
İstanbul’da o kadar çalınıyor çırpılıyor,
bunun parasıyla biraz da bizim Tunceli’ye yardım edin.
Bakın, ben
geçen gün size söyledim. Hâlâ Tunceli’de 510 tane üniversite
öğrencisi var, bir yurt yok ya… Bu Hükûmet sağır bir
hükûmet mi?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sizin yaptığınız yurtlara ne oldu?
KAMER GENÇ (Devamla)
- Şimdi bu Bakanlar Kurulu sıralarına bakıyorum,
bomboş sıralar. Bu bakanlar nerede Allah aşkına?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla)
– 2 tane bakan var burada kardeşim, 2 tane bakan var. Yani, bu
Hükûmeti eğer 2 bakanla temsil ediyorsunuz… Bu bakanlarınız
buraya gelip bizi dinlemek zorundadır.
Zaten, bakın
sizlerden rica ediyorum: Yani, şimdi, AKP, bu taktiğini…
Yani, bundan vazgeçsin. Bakın, AKP, biraz önce arkadaşımız
da söyledi, grup adına konuşmuyorlar, kişisel konuşuyorlar.
Biz niye kişisel… Bağımsız milletvekili olarak
kişisel konuşma dışında konuşma hakkımız
yok. Biz de burada… Yani, şu Parlamentonun en deneyimli insanlarıyız.
Yani, işte biraz önce Komisyon sıralarına getirdiniz,
Komisyonu temsil etmeyen bir adamı oraya oturttunuz. Böyle bir
şey olur mu sayın milletvekilleri?
Bakın, dürüstlük,
doğruluk, güven her şeyin başıdır. Buna inanmak
lazım. Yani, şimdi, Türkiye’de siyasetle uğraşan
insanların evvela hakikaten güvenilir kişi olması
lazım. Yani, yüzlerinde bir ar, edep damarı olması lazım.
Utanma duygularının yok olmaması lazım. Bunlar da
ancak belirli ilkelerle geçerli olabilir. Onun için, lütfen, burada
birbirimizi… Doğru olan şeyler peşinde koşuyoruz,
biz ihale peşinde koşmuyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)
- Yani, ihale peşinde koşanların da devletin mallarına
el koymamaları için… Benim önergemin amacı, diyorum ki, bu
Devlet İhale Kanunu’na tabi olsun…
BAŞKAN – Sayın
Genç, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla)
-… Kamu İhale Kanunu’na tabi olsun.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi
okutuyorum:
Koordinasyon
Kurulu
MADDE 5 (1) Koordinasyon
Kurulu, Başbakanın görevlendirdiği Bakanın
başkanlığında Avrupa Birliği müzakerelerini
yürüten Bakan, Tanıtma Fonundan sorumlu Bakan, İçişleri
Bakanı, Maliye Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı ile
İstanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı,
Danışma Kurulu Başkanı ve Yürütme Kurulu Başkanından
oluşur.
(2) Koordinasyon
Kurulu, 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak
İstanbul’da yapılacak etkinliklerin çerçevesini, mahiyetini
ve önceliklerini belirler, hazırlıkları izler, kamu ve sivil kurum ve kuruluşların
eşgüdüm içinde çalışmasını sağlayacak
tedbirleri alır.
(3) Kurul,
yılda en az bir defa olmak üzere ihtiyaç duyulan zamanlarda toplanır.
BAŞKAN –
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili
Muharrem İnce, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır;
şahısları adına, İstanbul Milletvekili Canan
Kalsın, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve Mersin
Milletvekili İsa Gök.
Söz sırası,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’de.
Sayın
İnce, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Roma’ya,
Bizans’a, Osmanlıya başkentlik etmiş, dünyanın
göz bebeği İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olmasından
sadece mutluluk duyarız, destekleriz. Fakat, kafamıza takılan
birkaç konu var. Bunları komisyonda Sayın Bakana anlatmamıza
rağmen, Sayın Bakan hâlâ gerçekleri anlatmak yerine, polemik
yapmaya devam etti. Ben de ilerleyen maddelerde o polemiklere cevap
vereceğim. Hatta, Sayın Bakanın geçmişte yazdığı
bir kitaptan da alıntılar yapacağım.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Ben de senin Baykal hakkında
söylediğin laflardan alıntı yaparım, rahat edersin!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Ben parti değiştirmedim.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Rahat edersin!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Onlara bakacağız. Fakat, şuna bakacağız
önce tabii ki: Bu tasarı neler getiriyor?
Önce şunu
söyleyelim: AKM’nin yıkılması. Sayın Grup Başkan
vekilimiz sordu, dedi ki: “İstanbul’da pek çok üniversite varken
neden Sakarya Üniversitesi?” Sayın Bakandan cevap: Diğer
üniversiteler çok pahalı teklifler vermişler. Acaba, Kültür
Bakanlığının bir binası Sakarya Üniversitesine
kiralanmış olmasın? Buna bir bakalım. Acaba, Sakarya
Üniversitesinden rapor aldınız da… Rapor elimde Sayın
Bakan, sizin Teftiş Kurulunuzun raporları da elimde, onlara
da geleceğiz. Sakarya Üniversitesinin raporunun sonuç bölümü:
“Binada var olan geometrik düzensizliklerin giderilmesi, temel
kolon ve kirişlerden oluşan taşıyıcı sisteminin
ilgili yönetmelikte belirtilen esaslar doğrultusunda takviye
edilmesi gerektiği görüş ve kanaatindeyiz.”
Ben bir teknik
adam değilim, ama bu tür raporlara çok yatkın birisiyim. Çünkü,
deprem bölgesinde bu raporlardan o kadar çok okuduk ki. Burada
“yıkın” falan demiyor. Bakın bu nasıl gelişiyor
biliyor musunuz değerli arkadaşlarım: Burası tescilli bir bina. Bu tescilli
binanın tescilinin kaldırılması için Kültür Bakanlığı,
Koruma Kuruluna yazı yazıyor. Koruma Kurulu diyor ki:
“Statik rapor olmadan olmaz.” Önce İstanbul Bayındırlık
Müdürlüğüne yazı yazılıyor, statik rapor isteniyor.
Statik raporun son cümlesini okuyorum: “Hazırlanacak güçlendirme
projelerine göre takviye edilmesinin uygun olacağı kanaatine
varılmıştır.” Bayındırlık Müdürlüğü
17 Nisan 2007’de “Takviye edin binayı.” diyor. Yalova’daki, Ankara’daki,
Kocaeli’ndeki, Sakarya’daki binaların hemen hemen tümü
için zaten teknik adamlar böyle görüş bildirirler. Ardından,
bu yetmiyor, değerli arkadaşlarım, Sakarya Üniversitesinden
bu rapor isteniyor. Her ikisinde de “yıkın” diye bir ibare
yok. Sonra ne oluyor? Sayın Bakana göre, büyük salon, konser salonu,
oda tiyatrosu, ses sistemleri iflas etmiş.
Böyle bir bilgiyi
söylediğinize göre, sizin elinizde böyle bir rapor olması
lazım. Ben Komisyonda sizden bu raporu istedim. Bakanlığınızda
böyle bir rapor olsaydı, siz vermeseniz de ben alırdım
ama, ben bulurdum ama, siz böyle bir raporu bana henüz vermediniz. O
gün vereceğinizi söylediniz. Eğer böyle bir rapor varsa,
ses sistemleri, soğutma sistemleri iflas etmişse, bu rapordaki
teknik heyette kimler var, bunları öğrenmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tescilli yapılara müdahale etmek suçtur, iki yıldan
beş yıla kadar cezayı gerektirir. Yani, evvelsi gün Koruma
Kurulu toplandı. Bilmiyorum Sayın Bakan takip ediyor mu?
Koruma Kurulu evvelsi günkü toplantısında, burasının
koruma grubunu birinci grup olarak değerlendirdi, “AKM birinci
gruptadır, yani korunması önceliklidir.” dedi.
Yani, birinci
grup ne demek biliyor musunuz? Tanımlarına da baktım.
“Toplumun maddi tarihini oluşturan kültür verileri içinde tarihsel,
simgesel, anı ve estetik nitelikleriyle korunması zorunlu
yapılardır.” diyor birinci grup. Bu, böyle diyor. Evvelsi
gün Koruma Kurulu bunu -raporu henüz yayınlamadılar ama-
birinci grup olarak açıkladılar.
Şimdi, bir
başka konu. Aslında Meclise bir saygısızlık
yapılıyor burada sayın milletvekilleri, Meclise karşı.
Bakın niye, anlatayım. Hepimize. Biz yasamanın bir
üyesiyiz.
Şimdi, Devlet
İhale Kanunu, Kamu İhale Kanunu ve Kamu Mali Yönetimi Kontrol
Kanunu dışında tutulacak. Dolayısıyla, Sayıştay
denetimi dışında tutulacak.
Değerli arkadaşlarım,
Sayıştay kim adına denetler? Parlamento adına denetler,
bizim adımıza denetler. Yani, siz, Parlamento adına denetim
yapacak bir kurumu devre dışı bırakarak, Maliye
Bakanlığı, Başbakanlık, Kültür Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı müfettişlerine devrederek,
kendi yetkinizi, kendi görevinizi, sizin adınıza denetim
yapacak olan Sayıştayı devre dışı bırakarak
yürütmenin emrine vermiş oluyorsunuz. Buna hakkınız
yok. Siz iktidar milletvekili, biz muhalefet milletvekili olabiliriz,
ama hepimiz yasamanın bir üyesiyiz. Nasıl devredersiniz
bu yetkinizi! Bizim adımıza denetim yapacak olan Sayıştayı
nasıl devre dışı bırakırsınız!
Değerli arkadaşlarım,
bunu anlayabilmiş değilim. Bakınız, burada, yine
Sayın Egemen Bağış “köhne bir yapı” olduğunu
söyledi. Yani, bir taraftan Koruma Kurulu birinci grupta değerlendiriyor.Ve
burada Sayın Bağış, rahmetli Uğur Mumcu’dan
alıntılar yaptı “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak.”
dedi. Acaba, kim bilgi sahibi değil? Bunu takdirlerinize
bırakıyorum.
Yine, burada
Sayın Bağış “Bu, bir devlet projesi değildir.”
dedi. Peki, tasarıyla oluşturulan kurulların oluşumuna
baktığınızda -bürokratik kurullar bunlar- Koordinasyon
Kurulu 10 üyeli; 6’sı bakan, 1’i vali, 1’i belediye başkanı,
1’i Danışma Kurulu Başkanı, 1’i Yürütme Kurulu Başkanı.
Danışma Kurulu Başkanını Başbakan
atıyor. Yani, 10 kişilik bir kurulda 6 tane bakan, 1 vali, 1
belediye başkanı oluyor, burası bir devlet projesi olmuyor.
Böyle bir şey olabilir mi? Bu, doğru değil.
Ayrıca, tasarının
ilk aşamasında Mimarlar Odası yoktu. Bizim önerilerimizle,
Cumhuriyet Halk Partisinin Komisyondaki önerileriyle Mimarlar
Odası eklendi, ama şu anda tasarının genel gerekçesine
baktığınızda, kentsel dönüşüm projelerinden
bahsediliyor, ama Şehir Plancıları Odası yok. Böyle
bir şey olamaz!
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) – Bayındırlık Bakanlığı
da yok.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, daha ilginci,
bu akşam tasarıyı görüşmeye başlayalı
beri, Sayın Bakan sürekli, şeffaflıktan, saydamlıktan
bahsetti. Allah aşkına tek tek şu tasarıyı bir
okuyun, tek cümle var mı şeffaflık? Tek cümle?.. Bizim karşı
oy yazımızda var, o ayrı. Şimdi geleceğiz onlara,
burada neler oldu, onlar ayrı bir kısmı.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Ajansın gelir kaynaklarına baktığımızda,
önemli bir kısmı, kamu parası. Kamu parasının
nasıl denetleneceği belli: Ya Anayasa’nın 160’ıncı
maddesi gereği, onun öngördüğüne göre Sayıştay
denetimi ya da 165’inci madde gereği TBMM denetimi. Bu konuda
hata yapıyoruz değerli arkadaşlar. Anayasa Mahkemesi
kararları var geçmişte bu konuyla ilgili, aynı bu
şekilde geçmişte yapılmış iki tane hata var. Sayın
Bakan hukuk fakültesi mezunu, Sayın Müsteşarı hukuk
fakültesi mezunu, bunları benden çok daha iyi bildiklerine
inanıyorum. Bunun mahkemeden geri döneceği açık, ortada,
ama şu da var tabii ki…
Biliyorsunuz,
bundan önce 2010 Girişim Grubu vardı, Sayın Egemen Bağış
da bu grubun içinde, 2010 Girişim Grubu da karşı çıkıyor
buranın yıkılmasına. Geçmişte, geçen dönem
milletvekili olan arkadaşlarım çok iyi hatırlayacaklardır:
Hemen şurada Balgat’ta Ömer Seyfettin Lisesinde fizik dersleri
boş geçiyordu. Ben Ankara’da derslerin boş geçtiğini
göstermek için Meclis Başkanlığına bir dilekçe yazdım,
“Oradaki fizik derslerine ücretsiz girmeye talibim.” dedim. Meclis
Başkanlığından bana gelen yazıda “Sen yasamanın
bir üyesisin, derse girersen yürütmenin emrine girmiş olursun,
milletvekilliğiyle bağdaşmayacak bir iş.” dendi.
Sadece ücretsiz yapılacak öğretmenlik için! Peki, Sayın
Bağış’ın bu yeni görevi devam edecek mi? Bunlar
milletvekilliğiyle bağdaşan işlerden mi? Doğrusu
merak ediyorum, gelirlerini de merak ediyorum…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
İnce, bir dakikalık süre veriyorum; konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Yine, sanatta yükselen toplumlardan, AKP’nin
kültüre, sanata verdiği önemden bahsedildi. Kültür Bakanlığını
siz kapattınız, sanatın içine tüküren Belediye
Başkanı sizin partide, “Sanatçılar evlerinde ölsün.”
diyen Bakan sizin Bakanınız, Kültür Bakanlığının
organizasyon ihalesini verdiğiniz müteahhit, bir sanatçıyı
dövdü! Karikatür bir sanat değil mi? Karikatüristi mahkemeye
veren Başbakan! Ve bütün bunları, Avrupa 2010 Kültür
Başkenti olayını bir dış politika başarısı
gibi gösterdiniz. İnşallah, Kuzey Irak’taki başarıya
benzemez bu!
Ve Sayın
Egemen Bağış, Sayın Başbakanına bu çevirileri
yaparken sadece sözleri değil, gözleri de çeviriyor mu acaba
diye düşündüm. Çünkü, Sayın Başbakan, Bush’un gözlerinden
anlamıştı PKK karşısındaki kararlılığını!
Önümüzdeki maddelerde
Sayın Bakanın açıklamalarına ve Sayın Egemen
Bağış’ın çelişkilerine devam edeceğim.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
ve Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
EGEMEN BAĞIŞ
(İstanbul) – Sayın Başkanım, ben şahsımla
ilgili olarak bir açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
Şandır’a söz verdim şu anda Sayın Bağış.
Sonrasında.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 16 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
5’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Şahsım ve
grubum adına muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada evet-hayır oylarımızla
bir kanun kabul ediyoruz; bir kanun geçiyor, bir hukuk kuruyoruz.
İlzam etmek istemiyorum ama, arkadaşlarımın el
kaldırırken bu kanunu yeterince okuduklarını
zannetmiyorum.
Ben okudukça
şöyle bir duyguya kapıldım: Devasa bir kuruluş
oluşturuyoruz, yeni bir yapı oluşturuyoruz, adına
da “özerk bir tüzel kuruluş” diyoruz. Özel hukuku olan bir tüzel
kuruluş oluşturuyoruz. Tasarının 5’inci maddesi
ve devam eden 6’ncı, 7’nci, 8’inci ve diğer maddeleri, yani yapılanma
maddeleri olarak değerlendireceğimiz 5’ten başlayan
beş altı maddeyi incelediğimizde göreceksiniz ki,
bütünüyle siyasi iktidarın kontrolünde, yani özerk bir tüzel
kuruluş değil, siyasi iktidarın kontrolünde, yeni,
devasa bir kuruluş oluşturuyoruz. Tabii şu sorunun cevabını
alabilmiş değiliz: Niye ajans? Koordinasyon Kurulu, Danışma
Kurulu, Yürütme Kurulu; yani, bu kurulların adını niye
“ajans” koyuyoruz da “kurum” koymuyoruz veya hukukumuzda tanımını
bulan bir başka şekilde değerlendirmiyoruz? Bunu, Sayın
Bakanım “yadırgıyorum” diye cevaplandırdı,
ama bu sorunun cevabında birtakım endişeler, belirsizlikler
olduğunu ifade ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bakınız , Koordinasyon Kurulu Başbakanın
başkanlığında veya atayacağı bir bakanın
başkanlığında. Danışma Kurulunun
Başkanını yine Başbakan belirliyor. Yürütme Kurulunun
Başkanını, Koordinasyon Kurulu Başkanı, yani
Başbakanın atadığı Koordinasyon Kurulu
Başkanı belirliyor. Oluşturulmaya çalışılan
bu yapıda bir Genel Sekreterlik, bir Genel Koordinatörlük var
ve bunlara bağlı istenildiği kadar da komite kurmasına
imkân veriyor kanun. Hiçbir denetime tabi değil. Biraz sonra ilgili
maddeler geldiğinde, arkadaşlarım -grubum adına-
bu denetim, alım-satım meselesini, yani oluşturulan
bu devasa bürokratik yapının, özerk bu tüzel kişiliğin
hukuki yönünü, denetimiyle, alım-satımıyla sorgulayacaklar,
cevaplarını birlikte arayacağız, ama oluşturulan
bu yapı içerisinde gerçekleştirilmeye çalışılan
proje, 2010 yılında İstanbul’umuzu kültür başkenti
hâline getirmek -temennimi arz etmiştim daha önceki konuşmada-
Türk kültürünün küresel dünyaya sunulduğu bir başkent hâline
getirmek. Bunu gerçekleştirmek için, maddi konuları belirleyen
kanun maddesinde -tasarıdaki maddede- oranları konulmayan,
miktarları tahmin edilmeyen, ama, yapılacak işleri
sıraladığında, muhtemel, 1 milyar dolara ulaşacak
bir bütçenin kullanımı söz konusu.
Şimdi, sizin
adınıza, Türkiye’yi Türk milleti adına yöneten bu Meclis
adına soruyorum veya düşünüyorum: Böyle büyük bir projeyi
gerçekleştirmek… Gerçekten önemli bir proje, İstanbul’umuza
yakışır. Muhalefet partisi olarak bu kanuna “hayır”
demek zorluğunu yaşıyoruz, çünkü, İstanbul her
şeyin en güzeline layık. “Bir fırsattır” diye değerlendirdi
arkadaşlar, doğrudur. Bu fırsatın iyi değerlendirilmesi,
iyi kullanılması ve İstanbul’a kalıcılığı
olan eserler kazandırılması, kültür başkenti
İstanbul üzerinden Türk kültürünün medeniyet değerine
ulaşmış unsurlarının insanlığın
beğenisine sunulması önemli bir hadise. Bunu bir fırsat
olarak görüyorum, değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
22 madde, 2 geçici
maddeyle, toplasanız dört yapraklık bir kanunla, bu kadar
büyük bir projeyi, belirlenmemiş, netleşmemiş çok ciddi
gelir kaynaklarıyla –ki, bu gelir kaynakları kamu kaynaklarıdır,
bu ayrı bir tenkit konusu- oluşturuyorsunuz, kullanımını
5 kişilik bir heyete devrediyorsunuz. Bu heyetin sorgulanmasını
milletin denetiminden saklıyorsunuz. Yani, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Türk milleti adına idarenin tüm işlemlerini denetlemek
yetkisindeyken, kamu kaynaklarıyla oluşturulan bu projenin,
bu yapının denetimini neden, millet adına, Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına Sayıştaya vermiyorsunuz? Sizin
adınıza soruyorum. Ben düşünüyorum: Böyle büyük bir
proje, böyle büyük bir kaynağın kullanımında bu
türlü cevapsız sorulara niye muhatap olmayı gerekli görüyorsunuz?
Bunu, gerçekten, okudukça düşünüyorum.
Devasa bir kuruluş
oluşturuyoruz bugün burada. İdare hukuku açısından,
idarenin bütünlüğü açısından, Anayasa’mızın
123, 124, 126’ncı maddeleri, sorgulaması yapıldığı
takdirde hukukçularımız tarafından, belki Anayasa
Mahkemesi tarafından, birçok riskleri de beraberinde getiren
bir düzenleme getirmişsiniz ve bu düzenlemede netleşmemiş,
tanıma ulaşmamış bir kaynak kullanımı,
kaynak oluşturmayı ve bunun yönetimini de küçük küçük maddelerle
geçiriyorsunuz. “Alım-satım” maddesi diye bir madde var; 5
kişi oluşturuyorsunuz. Niye 7 kişi değil, 5 kişi?
Bir başka
soru: Sayın Bakanım, bu soru sorulacaktır size.
Oluşturulan alım-satım komisyonu, bütçe ve ihale komisyonu,
5 kişi oy birliğiyle mi karar verecekler, oy çokluğuyla
mı karar verecekler? Milyarlık alım yapacak, milyarlık
projeleri uygulayacak. Yani, AKM’nin yerine, böyle, yarışmalı
bir proje tespitinden sonra, üç yıl içerisinde bitirilmek kaydıyla
devasa bir proje uygulayacaksınız ve bunun tamamının
yapımını bu 5 kişi kararlaştıracak. Bu 5
kişinin kişiliklerine, kurumlarına girmeye zaman
yok, ama bu 5 kişi kararını oy birliğiyle mi verecek,
oy çokluğuyla mı verecek? Eğer, oy çokluğuyla verilecekse,
sizin kurduğunuz bütçe ve ihale komisyonunda İstanbul Valiliği,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı,
Kültür ve Turizm Bakanlığı var; diğer iki sivil toplum
kuruluşunun varlığı çok da bir şey ifade etmeyecek.
Yani, denetim yetkisini, denetim meselesini önemsemiyor musunuz?
“Şeffaflık” diyor Sayın Bakan, her defasında kişisel
taahhütlerde bulunuyor ve niyet okunmaması, korkuların
kuşatılmaması gibi umut veriyor ama, yani, şu sorunun
cevabını nasıl karşılayacağız: Diyelim
ki, işte, 1 milyara ulaşan üç yıllık bir yatırımı,
bir projeyi, siz, hangi belirlenmiş, tanımlanmış
hukuk kurallarına göre yapacaksınız, kullanacaksınız,
gerçekleştireceksiniz ve hangi denetim mekanizmasıyla
millete hesabını vereceksiniz?
Bu kanun, belki
uzun çalışmalar sonunda hazırlandı, ama benim, bu
kanunun arkasındaki siyasi iradenin, bu kanunun muhtemel sonuçlarının
sorumluluğunu taşıyamayacağı gibi bir kanaatim
var. Zor olacak. Daha iyisini, daha şeffafını yapabilmek…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Siyasi iktidar açısından hiçbir şaibeye
veya hiçbir endişeye mahal vermeyecek şekilde bir kurum kurulabilir,
bu kuruma dayalı hukuk kurulabilir ve muhalefetiyle, iktidarıyla
bu kanun buradan geçer, bu kanunun uygulayıcıları da
cesaretle, millete tarihî bir hizmeti yerine getirebilirler, ama
bu kanun böyle çıktığı takdirde, hukuken, siyaseten
birçok soruya cevap verebilme imkânı vermeyecektir.
Bu sebeple,
biz, bu kanunun bütününe belki “evet” diyeceğiz ama, bu maddelere,
birçok bundan sonraki maddelere, bu anlamda, bu endişeler
doğrultusunda “hayır” diyeceğiz. Bu kanun, doğru
düzenlenmemiş ve maalesef, sonuçları itibarıyla da
sıkıntıya ulaşacak bir kanundur.
Bu duygularla,
hepinize saygılar sunarım. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
AK Parti Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Egemen Bağış.
Sayın Bağış,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, İstanbul’un Avrupa kültür
başkenti seçilmesiyle ilgili işlerin yürütülmesini
sağlayacak oluşumların hazırlanmasıyla ilgili
kanunumuzda, mensubu olmaktan onur duyduğum Adalet ve Kalkınma
Partisi adına huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz evvel burada
söz alan muhalefet partisi temsilcisi arkadaş, ismimi de kullanarak,
işte “Sayın Bağış’ın bu 2010 projesinde
yer alması, yürütmeyle yasama arasında bir kargaşa yaratmıyor
mu? Devam edecek mi? Nasıl böyle bir şey yapar? Ben, öğretmenlik
yapmak istedim, ben yapamadım.” falan gibi, böyle bir acizlik
ifadeleri kullandı.
Arkadaşlar…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan “aciz” ifadesini kullanamaz
Sayın Konuşmacı.
EGEMEN BAĞIŞ
(Devamla) – Peki “acizlik” ifadesini… Bir ifadeler kullandı diyelim
Sayın Grup Başkan Vekili, gönlünüz rahat olsun, arkadaşınızın
ne kullandığını herkes biliyor.
Şunu söyleyeyim:
Ben, İstanbul halkının oylarıyla seçilmiş bir
milletvekiliyim. Temsil ettiğim ilimin her türlü konumda yükselmesi
için elimden gelen her türlü çabayı sarf etmek, benim bir yerde görevim.
İstanbul halkı da bu yüzden bizim oylarımızı
artırarak bizi yeniden buraya gönderdi. Bu yüzden, ikinci dönemdir
İstanbul Milletvekili olarak görev yapıyorum. Ben, gün geldi,
sizlerin iktidarda olduğunuz dönemde, sizlerin belediye
başkanlığını üstlendiğiniz dönemde mezbelelik
hâline gelen ve cumhuriyet tarihinde tek bir modern sanat müzesi bile
yapılmayan bu ülkede, ilk defa bir modern sanat müzesi kurulması
için öncüleri arasında yer aldım, kurucuları arasında
yer aldım, bugün de hâlâ mütevelli heyetinde bulunmaktan onur
duyduğum, “İstanbul Modern” gibi, 2 milyondan fazla insanın
ziyaret ettiği bir müzenin kurucuları arasında yer
aldım.
Gün geldi, yine
partimin, yine hükûmetimin, Başbakanımın verdiği
görev çerçevesinde, seçim bölgemde, yine, boş duran, taa Osmanlı
döneminde İstanbul’a elektrik sağlayan Silahtarağa
Elektrik Santralinin, Bilgi Üniversitesiyle birlikte bir sanayi
ve sanat müzesi hâline gelmesi için çalışmalarda bulundum
ve o müzenin de kurucuları arasında yer aldım.
İstanbul’un
Avrupa kültür başkenti olma hevesi 2000 yılında
başlıyor. 2005 yılına kadar, bu projeyle ilgili
olarak fazla bir yol katedilemiyor. Bu noktada bu projeyi başlatan
arkadaşlar Sayın Başbakanımıza başvurduklarında,
bir İstanbul milletvekilini bu konuyla görevlendirmesini rica
ettiklerinde, ben de, bir İstanbul Milletvekili olarak bu görevi
büyük bir memnuniyetle yapacağımı belirttim ve 3 Ekim
2005 tarihinde, Sayın Başbakanımızın da görevlendirmesiyle,
İstanbul Kültür Başkenti Girişim Grubunun Danışma
Kurulu Başkanlığını üstlendim.
Onur duyuyorum.
İstanbul’a “Kültür Başkenti” titrini kazandırmış
olan yüzlerce gönüllüyle birlikte bu konuda omuz omuza mücadele etmiş
olmaktan onur duyuyorum. Bunu burada eleştirecek bir konu hâline
getirmiş olmanızdan dolayı da sizleri ayıplıyorum!
İstanbul halkının da, sandıklarda yaptığı
gibi, sizi ayıpladığından da eminim.
Arkadaşlar,
bu proje çerçevesinde, biz, dün de söylediğim gibi, yüzlerce gönüllüyle
birlikte…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sen aldın mı, almadın mı?
EGEMEN BAĞIŞ
(Devamla) – Tek kuruş almadım. Tek kuruş almadım.
O, Anayasa’mıza da aykırıdır. Bu yüzden, ben, Yürütme
Kurulunda değil, Danışma Kurulunda görev aldım.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Evet, biliyorum.
EGEMEN BAĞIŞ
(Devamla) – Tabii, sizin gibi, işte, her şeyin ucunda para
ararsanız böyle olur! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
ben, paramı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurlu bir üyesi
olarak maaşımı alıyorum, onun karşılığında
da görevimi fazlasıyla yapmaya
çalışıyorum. Burada insanlara iftira atmadan evvel,
yanlış laflar kullanmadan evvel biraz düşünün. Bilmiyorum
var mı ama, sahip olmaya çalışın, vicdan denen bir
şey var. Vicdanınızı dinleyin bir parça.
Bu çerçevede,
yüzlerce gönüllü arkadaşımla birlikte… Buradan hepsine
bir kez daha tebriklerimi gönderiyorum, bu onların zaferidir.
Bu, İstanbul’daki kırkın üzerindeki sivil toplum kuruluşunun
temsilcilerinin, gönüllülerinin çabalarıyla elde edilmiş
bir zaferdir. İstanbul’u, Sayın Cengiz Aktar’ın Avrupa
kurallarında yapılan bir değişikliği fark etmesiyle
gündeme getirip İstanbul’un adaylığı söz konusu
olunca, bu arkadaşlarımız yıllarca çabaladılar
ve sonunda Başbakanımızın Nuri Çolakoğlu’nu
Yürütme Kurulu Başkanlığına, beni Danışma
Kurulu Başkanlığına görevlendirmesiyle yeni
bir motivasyon, yeni bir ivme kazandı bu proje. Bu çerçevede,
biz, gittik, Ankara’daki AB üyesi bütün ülkelerin büyükelçileriyle
yemek yedik, onlara projemizi anlattık. Çok güzel bir İstanbul
tanıtım ve proje dosyası hazırladık.
İstanbul’daki başkonsoloslarla bir araya geldik.
Bütün bu süreç
devam ederken arkadaşlar -nasıl Türkiye’nin içinden Türkiye’ye
zarar vermek isteyen ve Türkiye’yi geriletmek isteyen böyle geri
kalmış zihniyetler varsa, maalesef, yurt dışında
da Türkiye’nin ve Türk değerlerinin eksilmesi için, onlara zarar
vermek için çabalayan zihniyetler var- durup dururken, Avrupa Parlamentosunda
Polonyalı birtakım Avrupa Parlamentosu üyeleri Kiev’i,
Ukrayna’nın Kiev şehrini bize karşı rakip çıkardılar.
O süreçte, bir anda, maalesef, bunu bir medeniyet projesi hâline,
işte Müslüman Türkiye’nin bir şehri değil de Hristiyan
Ukrayna’nın bir şehri olsun diye, Kievlilerin haberi bile
yokken, bize karşı rakip gösterildiler. Bununla ilgili mücadele
etmek için, bu sefer, Avrupa Parlamentosunda salonlar tuttuk. Dün
anlattım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızdan
rica ettik, jüride olma ihtimali olan, 6 kişilik jüriye girme
ihtimali olan 100 tane Avrupa’nın kültür adamına tek tek
kitaplar imzalattırdık, gönderdik. Valimizden rica ettik…
İlk defa cumhuriyet tarihinde İstanbul’dan Valimiz, Belediye
Başkanımız, milletvekili, sivil toplum kuruluşu
temsilcileri hep birlikte Brüksel’e gittik ve İstanbul’un
başvuru dosyasını birlikte verdik, orada basın
toplantıları düzenledik. Orada, Joost Lagendijk gibi Türkiye’ye
dostluğunu simgeleyen, eşi de Türk olan bir Avrupalı
parlamenterle birlikte, Avrupa Parlamentosunda, Türkiye’nin ve
İstanbul’un ne kadar önemli bir şehir olduğunu Avrupa
Parlamentosunda ilan ettirdik. Daha sonra bu jüri belirlendi. Jürinin
önünde bir sunuş yapmak için hazırlıklar yaptık. 6
kişilik bir heyet oluşturduk arkadaşlar. Ben, dün, burada
uzun uzun vaktinizi almak istemedim, ama, böyle ithamlarla karşı
karşıya kalınca, bunları bilmenizde ve bunların
Meclisimizin kayıtlarına geçmesinde fayda var.
Biz yarım
saatlik bir sunuş hazırladık, ama, karşımızda
da bir rakip var, ülkemizi temsil ediyoruz, oradan kötü bir neticeyle
dönmeyelim diye, daha evvel bu jürilerde çalışmış
olan, jüri üyeliği yapmış olan ve jüride başkanlık
yapmış olan yetkilileri danışman olarak tuttuk,
İstanbul’a getirttik, onların önünde yarım saatlik sunuşumuzu
yaptık. İlk defasında dediler ki: “Bu sunuşla pek
fazla şansınız olmaz.” Onların önünde arkadaşlarım
defalarca provalar yaptılar, sunuş metnimizi değiştirdik,
İstanbul’un hangi özelliklerini ön plana çıkaracağımızı
belirledik. Üniversite imtihanlarına hazırlanan öğrenciler
gibi hepimiz oturduk saatlerce, günlerce ders çalıştık.
Bunların neticesinde gittik yarım saatlik sunuşumuzu
yaptık. Yarım saatten sonra da soru-cevap olacaktı. Soru-cevabın
onuncu dakikasında, daha doğrusu iki soru geldikten sonra,
jüri başkanı “Çıkabilirsiniz.” dedi. Arkamızdan
Kiev heyeti girdi. Onlar girdiler ve bir saatten fazla kaldılar,
çıktılar. Biz de tabii endişelendik acaba bir sıkıntı
mı var diye. Daha sonra öğrendik arkadaşlar, öyle etkileyici
bir sunuş yapmış ki arkadaşlarımız orada
-ben de o jüriye giden 6 kişilik İstanbul heyetinin içerisinde
olmaktan onur duyuyorum- öyle iyi bir sunuş yapmışız
ki, jüri soracak soru bulamamış ve ilk defa bir şehir oy
birliğiyle, jürinin oy birliğiyle İstanbul kültür
başkentliğine önerildi.
Bu önerilmeden
sonra biz yine bir siyasi oyuna denk geliriz, yine bir siyasi oyunla
karşı karşıya kalırız diye, bu sefer Avrupa
Parlamentosu üzerinde, Avrupa Komisyonu üzerinde ve Avrupa Birliği
Bölgeler Komitesi üzerinde temaslarda bulunduk. Büyükşehir
Belediye Başkanımızdan rica ettik, oraları ziyaret
ettik birlikte. Milletvekillerimizden rica ettik, birlikte ziyaret
ettik.
Bugün Cumhuriyet
Halk Partisi sıralarında artık olmayan, belki de çalışkanlığı
sizleri rahatsız eden bir bayan milletvekiliniz vardı. Onu
da rica ettik.
BAŞKAN – Sayın
Bağış, lütfen…
EGEMEN BAĞIŞ
(Devamla) – Muhalefetten de birisi olsun, sosyal demokrat Avrupalı
parlamenterleri etkileyelim diye… Sağ olsun, İstanbul
Milletvekili olarak o da kırmadı bizi, o da geldi.
BAŞKAN – Sayın
Bağış, partilerin iç hukukuyla ilgili konulara girmeyelim.
Lütfen efendim.
EGEMEN BAĞIŞ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. Peki Başkanım.
Sonuçta…
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sizin de vardı iki çalışkan milletvekili
orada. Biz de onlara üzülüyoruz.
EGEMEN BAĞIŞ
(Devamla) – Sonuçta, arkadaşlar, İstanbul hak ettiği
bu titre kavuştu.
Şimdi, buradaki
muhalefet sözcüsü arkadaşım diyor ki: “İşte, AKM
şöyle, AKM böyle…”
Arkadaşlar,
AKM dediğiniz, yapımı otuz yıl sürdükten sonra…
Bir sürü aralarda ödenek sıkıntıları falan çıkarıp,
iktidarların kavgaları sonucunda… Araya darbeler girmiş…
Yapıldıktan sonra, altı ay sonra, içinde IV. Murat’la
ilgili bir oyun oynanırken, kim tarafından da olduğu
hâlâ bilinmeyen birileri tarafından yakılıyor ve daha
altı aylık bir kültür-sanat sarayıyken yerle bir ediliyor.
Ondan sonra yeniden inşa ediliyor ve hızlı yapalım
diye tamamen çarpık bir şekilde yapılıyor. Onun
için Sakarya Üniversitesinin raporları var, onun için ortalıkta
böyle sıkıntılar var.
Yoksa, orası
aslında belki de siyasi utancın anıtı haline geldi.
Orayı yakmakla itham edilip, Ziverbey Köşkü’nde çok sıkıntılar
yaşayan insanlar daha sonra beraat ettiler. Ama, onlar da sizlerin
ve sizin arkadaşlarınızın çıkardığı
aflarla, ondan sonra omuz omuza geçip karşımızda böyle
ermiş yatır rolü oynuyorlar. Biz bunları komedi olarak
görüyoruz.
Arkadaşlar,
yine tipik bir muhalefet trajedisiyle karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bağış, bir dakikalık süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
EGEMEN BAĞIŞ
(Devamla) – İstanbul’umuz hak ettiği titri çok zor bir mücadele
sonrası almıştır. Ben, temsil etme onurunu taşıdığım
İstanbul’un bu titri alması için Danışma Kurulunda
bana verilen görevi elimden gelen en iyi şekilde yapmaya çalıştım.
Ümit ediyorum ki, bundan sonraki süreçte sizlerle birlikte çalışırız,
bu titrin hakkını vermek için; nasıl biz bir HABİTAT’ı
hakkını vererek yaptıysak, nasıl bir NATO zirvesini,
İKÖ zirvesini hakkını vererek yaptıysak,
İstanbul 2010 projesini de, yine, hep birlikte, omuz omuza çalışarak,
hakkını vererek yaparız ve ülkemizin adını
dünyada bir kez daha gururla duyururuz.
Hepinize beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Canan Kalsın.
Buyurun Sayın
Kalsın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yerimden kısa bir
açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN –
Ben Sayın Bağış’a sataşma gerekçesiyle falan
söz vermedim, AK Parti Grubu adına söz aldı. O şekilde
söz verdim. Yani, burada bir sataşma falan yok. Sadece sizin söylediğiniz
ifadelere cevap verdi.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Efendim, ismini zikrederek…
BAŞKAN –
Efendim, bir şey varsa, ben incelettiririm, cevap veririm. Yani,
böyle bir şey…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, siz Başkan Vekilisiniz,
yerimden pek kısa bir açıklama
yapmama izin verebilirsiniz pekâlâ.
BAŞKAN – Sayın
İnce, müracaatınızı yapın, değerlendirelim.
Buyurun Sayın
Kalsın.
CANAN KALSIN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı’yla
ilgili, 5’inci madde üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar,
İstanbul, medeniyetlerin kucaklaştığı, iki
ayrı kıtayı birbirine bağlayan ve kültür başkenti
olmayı kelimenin tam anlamıyla hak eden bir cazibe merkezidir.
Birçok medeniyete başkentlik eden İstanbul, büyük hükümdar
Fatih Sultan Mehmet’in fethiyle birlikte Yeni Çağın da kapısını
açmıştır.
Çağ değişimine
adını yazdıran, iki ayrı yakasında iki büyük
kıtadan topraklar taşıyan şehrimiz, bugün, camileriyle,
saraylarıyla, müzeleriyle, kültür dokusuyla ve modern yapılarıyla,
yalnız ülkemizin değil, dünyanın da göz bebeğidir.
İstanbul, geçmişiyle, üzerinde yaşayanların
bıraktıklarıyla ve coğrafi konumuyla medeniyetlerin
başkenti olmayı fazlasıyla hak etmiştir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye’nin büyümesine paralel olarak İstanbul da gücünü, etkinliğini,
tanınırlığını artırmaktadır.
İstanbul’un 2010 Avrupa kültür başkenti seçilmesi,
başta turizm olmak üzere, çevreden ulaşıma, hizmet sektörüne
kadar birçok sektörde yeni gelişmeleri tetikleyecektir.
İstanbul’un
kültür başkenti olması peki niçin bu kadar önemli? 21’inci
yüzyıl artık dünyada kentler yüzyılı olarak bilinmekte.
Kentler kimliklerini, kültürlerini canlandırarak, ileriye
taşıyarak ve birbirine anlatarak oluşturuyorlar;
kültür aracılığıyla daha iyi anlıyor, daha
iyi tanınıyorlar. Böylece kültürün günlük yaşama katılması,
toplumun her kesimine yayılması daha da önem kazanıyor.
Avrupa kültür
başkenti seçilen kentlerin dünya kültürüne yaptıkları
katkıyla global kültür zenginleşiyor. İstanbul’un
2010’da Avrupa kültür başkenti olmasıyla birlikte
İstanbul da kendi kültürünün köklerini yeniden keşfedecek
ve birbirini anlama yolunda önemli bir adım atılmış
olacaktır. Birbirini anlama konusunda bir utanç vesilesi olan
İstanbul Üniversitesi ikna odalarının mucidi olanlardan
farkımız, bizim, farklılıkları zenginlik olarak
görmemiz ve bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
İstanbul’un Avrupa kültür başkenti seçilmesi, ülkemizin
tanıtımı ve kültürel zenginliğinin ön plana
çıkarılması açısından büyük bir kazançtır.
Bu itibarla, İstanbul’un adı, layık olduğu
şekilde, artık tüm dünyada kültür ve sanatla birlikte daha
fazla anılır olacak, kültürel mirasın sürdürülebilir
bir biçimde yönetilmesine fırsat yaratılacak, kenti artan
bir çekim noktası hâline getirecektir.
İstanbul,
kentsel dönüşüm, şehircilik, çevresel ve sosyal anlamda kalıcı
kazanımlara kavuşacaktır. Kültür varlıklarımızın
korunacağı ve sergileneceği yeni müzeler kurulacak,
tarihî binalar yenilenecek ve yeni işlev kazandırılarak
halka açılacaktır.
İstanbullular
farklı sanat disiplinleriyle kucaklaşacak, genç ve yetenekli
insanlar sanatsal yaratıcılıkla daha yakın bir
ilişki kurma olanağına kavuşacaktır. İletişimden
organizasyona, eğitimden tasarıma gelişim sağlanacak
ve pek çok kişi için istihdam sahası yaratılacaktır.
Kültür turizmi hareketlenecek, gelişecektir. Eğitimli
ve kültürlü turistin normal turistin 3 katı daha fazla harcama
yaptığını düşünürsek, İstanbul’un, Avrupa
kültür başkenti unvanıyla birlikte büyük bir turizm potansiyelini
de yakalayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Elbette, bu süre zarfında Avrupa ve dünyanın çeşitli
ülkelerinden gelecek olan kültür ve sanat insanları da ülkemizi
yakından tanıyacak, kültürel varlıklarımızı
ziyaret edecek ve İstanbul bir marka hâline gelecektir.
Her bir sokağın
ayrı bir tarihe tanıklık ettiği, çok kültürlülüğün
ve zenginliğin beşiği İstanbul, kendi nüfusunun
birkaç katı oranında turistin geleceği bir cazibe,
bir kültür merkezi, açık hava müzesi olacak ve tarihin izlerinin
bugüne taşındığı kültürün odak noktası
olacaktır.
İstanbul’un
Avrupa kültür başkenti seçilmesi, Avrupa ile kültürel
ilişkilerin yanı sıra, ekonomik ilişkilerin de geliştirilmesine
hiç şüphesiz önemli bir katkıda bulunacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu saymış olduğum faktörlerin yapılabilmesi
ve uygulanabilirliği noktasında, çıkaracağımız
bu kanunun 5’inci maddesi gereği bir Koordinasyon Kurulu
oluşturulacaktır. Bu kurul da, Avrupa Birliği müzakerelerini
yürüten Bakan, Tanıtma Fonundan sorumlu Bakan, İçişleri
Bakanı, Maliye Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı,
İstanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanından
oluşacaktır. Avrupa kültür başkenti olarak İstanbul’da
yapılacak etkinliklere ilişkin hazırlıkları
izleyecekler ve yılda bir kere toplanacaklardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kalsın, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
CANAN KALSIN
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, yasanın bugünkü
hâle gelmesini sağlayan, başta Başbakanımız
olmak üzere, ilgili bakanlarımıza, komisyon üyelerimize,
İstanbul Valisine ve Büyükşehir Belediye Başkanına
teşekkür ederim.
Bu kanunun ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, sözlerimi, Ulu Önder
Atatürk’ün sözüyle bitiriyorum: “İki büyük dünyanın buluşma
noktasında, Türk vatanının süsü, Türk tarihinin serveti,
Türk milletinin göz bebeği İstanbul, bütün vatandaşların
kalbinde yeri olan şehirdir.”
Kalbimizde
olan şehrin milletvekili olarak hepinize teşekkür ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kalsın.
Şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ATAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı’nın
5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, bir temennimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
O da yüce Mecliste öncelikle saygın ve seviyeli siyaset yapmak
hepimizin görevidir diye düşünüyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Doğrudur.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Çok doğrudur.
MUSTAFA
ATAŞ (Devamla) – Yüce Meclisin saygınlığını
muhafaza etmek hepimizin görevidir diye düşünüyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Bu da doğrudur.
MUSTAFA
ATAŞ (Devamla) – Dolayısıyla, milletvekilleri olarak,
bizden sonra gelecek genç nesillere örnek olmak hepimizin görevidir
diye düşünüyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Doğru.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Doğru.
MUSTAFA
ATAŞ (Devamla) – Siyaseti gençlere sevdirmek ve gençliğimizin
siyasetle ilgili olmasını sağlamak hepimizin görevidir
diye düşünüyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Bir şey daha ilave et: Düzgün siyaset
yapmak.
MUSTAFA
ATAŞ (Devamla) – Dolayısıyla, Türk gençliği giderek
siyasetten ilgisini kesmekte, uzaklaşmakta, bu da Meclisteki
birtakım davranışlarımızın sonucunda
gençlerimiz siyasete uzak kalmayı yeğlemektedir. Onun
için böyle bir görevimizin olduğunu da hatırlatmak istiyorum.
Yine Tunceli
bağımsız Milletvekili Sayın Kamer Genç’in,
herhâlde Tunceli’yle hiç ilgisi olmadığı için, Büyükşehir
Belediyesinin ve AK Partili belediyelerin, değil sadece Tunceli’ye,
Türkiye’nin bütün illerine yapmış olduğu yardımlardan
herhâlde haberi yok. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tunceli
Belediyesine sıfır Mercedes çöp kamyonu hediye etmiştir.
Bundan herhâlde Sayın Genç’in haberi yok. Burada olmadığı
için yine habersiz kalacak.
Ayrıca,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu sene, Tuncelili 2 bin
aileye Tunceli’de gıda yardımı yapmıştır
ve bu yardımlar da devam etmektedir. Bundan da Sayın Kamer
Genç’in bilgisi yok. (CHP sıralarından “Seçim dönemi mi?”
sesleri)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Seçimden önce mi yapıldı?
MUSTAFA
ATAŞ (Devamla) – Seçimle alakası yok.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Seçim esnasında mı yapıldı?
BAŞKAN – Sayın
Ataş, Genel Kurula hitap edelim.
MUSTAFA
ATAŞ (Devamla) – Arkadaşlar, araştırın, ramazan
ayında bu yardımların yapıldığını
göreceksiniz. Lütfen bilgi sahibi olun.
Ve AK Partili
belediyeler, sadece Türkiye’deki illere değil, Türk cumhuriyetlerindeki
vatandaşlarımıza ve Balkanlardaki tüm Türk vatandaşlarımıza
bu yardımları yıllardır yapmaktadır. Lütfen
bir ilgili olun ve araştırın.
Dünyanın
merkezinde yer alan, çağ açıp çağ kapatan, üzerine duygu
dolu sözler yazılan İstanbul’umuz, tarihî anıtları,
abideleri ve göz kamaştırıcı görünümüyle dünyanın
ve ülkemizin gözünün nurudur. İstanbul, Roma, Bizans, Osmanlı
gibi tarihe damgasını vurmuş üç büyük imparatorluğa
ev sahipliği yapmıştır. Bu, dünyada tektir. Bu medeniyetlerin
oluşturduğu sentezi bugünün insanlarına tanıtmak
da bizim üzerimize düşen en önemli görevlerden birisidir.
Tasarıyla,
İstanbul’u 2010 yılı Avrupa kültür başkenti olarak
hazırlamak, 2010 yılında yapılacak etkinlikleri
planlamak ve yönetmek, kamu idarelerinin ve kuruluşlarının
yapacakları çalışmalarda koordinasyonu sağlamak
amacıyla 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının kurulması
hedeflenmektedir. Amaç İstanbul’a ve İstanbullulara hizmet
etmektir. Üzerinde konuştuğumuz söz konusu projenin
İstanbul’un kültür alanında hak ettiği değeri almasını
sağlayacağı kanaatindeyim. Tarihiyle, doğasıyla,
coğrafi konumuyla her zaman övündüğümüz İstanbul’u
tanımayanlar ya da yanlış tanıyanları aydınlatmamız
için bu proje çok önemli bir fırsattır ve bu kanunla, gerçek
anlamda da Avrupa kültür başkenti olması için gerekli organizasyonun
yasal düzenlemeleri yapılacaktır.
Söz konusu tasarıda
düzenlenen 5’inci maddeyle bir Koordinasyon Kurulunun kurulması
öngörülmüştür. Bu Kurulun kurulmasıyla 2010 yılında
Avrupa kültür başkenti olarak İstanbul’da yapılacak
etkinliklere ilişkin hazırlıkların izlenmesi,
kamu kurum ve kuruluşlarının eş güdüm içinde çalışmasını
sağlayacak tedbirlerin alınması amaçlanmıştır.
Böylesine kapsamlı ve organize bir etkinlikte işleyişi
kontrol edip koordinasyonu sağlayacak bir Koordinasyon Kurulunun
kurulmasının zorunluluğu açıktır. Madde ile
Koordinasyon Kurulunun 10 üyeden oluşması öngörülmüştür.
Kuru
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Ataş, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA
ATAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Koordinasyon
Kurulu, etkinliklerle ilgili hazırlıkları izlemek
ya da koordinasyonu sağlamak üzere ihtiyaç duyduğunda toplanabilecektir.
Fakat, madde ile kurulun yılda en az bir defa toplanması öngörülmüştür.
Değerli arkadaşlar,
benden önceki konuşmacı arkadaşlarımız da
bu kanunla ilgili, olumlu, olumsuz yönlerini ortaya koymaya çalıştılar.
Ancak, konuşmamın başında ifade ettiğim gibi,
muhalefet partimizden, özellikle ana muhalefet partimizden beklentimiz,
kuru kuruya bir eleştiri yerine olumlu ve yapıcı önerilerini
getirselerdi daha faydalı olurlardı diye düşünüyorum.
Bu yasanın
ülkemize ve özellikle İstanbul’umuza hayırlı olmasını
diliyor hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Madde üzerinde,
Hükûmet adına Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlarım; zaman hızla ilerliyor ve
biz de ağır ağır bir görüşme yapıyoruz. Belki
birkaç hatırlatma yaparsak, bundan sonraki maddelerde birbirimizi
anlama konusunda daha kolaylık sağlarız diye düşünüyorum.
Bir ölçüde Sayın
Bağış anlattı. Ben de bu serüveni size kısaca,
tekrar, bu yasanın ortaya çıkış ihtiyacını
özetlemek istiyorum.
Şimdi, biliyorsunuz,
Avrupa kültür başkenti tartışması önce bizim
dışımızda başlamış bulunan, Avrupa
Birliği üyeleri arasında başlamış bulunan
bir tartışma. Daha sonraki yıllarda, bizim de bu statüden
yararlanabileceğimiz ve kısmen Avrupa Birliği fonlarından
yararlanabileceğimiz ve böyle bir tanıtma fırsatı
bulabileceğimiz konusunda bir bilgi edinmiş bazı arkadaşlarımız
ve bu arkadaşlarımız bir girişim başlatmışlar.
Bu sıfatı İstanbul’un da alması, bu tanımlama
sıfatını ve böylece bir tanımışlık
konusunda bir hamle yapılması konusunda bir girişim
başlatmışlar. Girişimi başlatan arkadaşlarımız,
İstanbul Tanıtma Vakfı, Türkiye Turizm Yatırımcıları
Derneği, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, Marmara
ve Boğazları Belediyeler Birliği, Reklamcılar
Derneği, İstanbul Sanat Müzesi Vakfı, İstanbul Kültür
ve Sanat Vakfı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı,
İnsan Yerleşimleri Derneği (İstanbul), İstanbul
Ahşap Birliği Derneği; İstanbul’dan bir radyo,
Açık Radyo.
Şimdi, bu
arkadaşlarımız, niteliklerini iyi kötü okuryazar arkadaşlarımızın
bildiği arkadaşlar. Bu arkadaşlar bir girişim
başlatmışlar. Bu girişim sürerken, bu, bir ölçüde,
İstanbul’daki duyarlı insanlar eliyle Bakanlar Kuruluna
intikal etmiş ve denilmiş ki: “Bakanlar Kurulu bunlara bir
statü verirse, bu girişim grubunu bir ölçüde desteklerse bizim
bu tanımlamayı, bu ‘İstanbul Kültür Başkenti’
sıfatını almamız konusunda bir hamle daha yapmış
oluruz.” Bu çalışmalar sürerken 2005’te Bakanlar Kurulu kararı
çıkmış. 2006’da, aşağı yukarı, tam bir
yıl sonra da, demin Sayın Bağış’ın anlattığı,
işte, sunum serüveninden sonra
biz bu sıfatı almışız. 2006’da bu sıfat
alınınca, o zaman yine bu girişim... Bu, esas itibarıyla,
bir sivil toplum girişimi. Şu da yapılabilirdi: Böyle
bir yasa hiç olmazdı, hatta Bakanlar Kurulu olmazdı, bu
başlayan demin saydığım arkadaşlarımız
bu çapı biraz daha geliştirerek, İstanbul’da, kendi
aralarında, sivil toplumun imkânlarıyla böyle bir girişimi
sürdürürlerdi, böyle bir tanıtma çabasını sürdürürlerdi
ve belki, çapı daha alt düzeyde bir İstanbul projesi, bir
İstanbul tanıtma projesi, bir kültür başkenti projesi
ortaya çıkabilirdi. Hükûmet bu konuyu dikkate almış,
Hükûmet bu konuyu ciddiyetle ele almış. Önce, bu karar
çıksın diye bir girişim grubunu Bakanlar Kurulu kararıyla
desteklemiş, sonra da bu girişimi bir yasayla bir statüye,
bir çerçeveye kavuşturmaya çalışıyor.
Şimdi yapılan
ne? Esas itibarıyla, bu sivil toplum eliyle başlamış
olan girişim, bakanların da katılımıyla,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Özel İdaresinin
de katılımıyla bir eş güdüm komitesine, yani, “Bu
çerçevede neler yapılabilir”i yılda en az bir kez toplanarak
planlamak konusunda kendisini görevli sayan bir eş güdüm komitesine
kavuşturuluyor.
Sonra? Sonraki
maddelerde göreceğiz; esas itibarıyla, sivil toplum temsilcilerinden
oluşan, içinde atanmışların belki 1 kişiyle,
belki 2 kişiyle –maddeye geleceğiz- temsil edildiği,
fevkalade azınlıkta kaldığı bir yürütme komitesi
ortaya çıkıyor. Yine bir, esas itibarıyla, sivil toplum
temsilcilerinin, seçilmişlerin ve sivil toplum temsilcilerinin
ağırlık taşıdığı bir danışma
kurulu ortaya çıkıyor. Ne yapacak bu arkadaşlar?
Şimdi, bakınız, burada, demin, bir arkadaşım,
milyarlık projelerden -yani milyar dolarlık sanıyorum-
söz etti. Böyle bir şey yok değerli arkadaşlarım.
Bütçe olarak, bana -dün akşam istedim- yürütme kurulunun, girişim
kurulunun getirdiği bütçe burada ve 100 milyon doların
içinde, 100 milyon YTL’nin içinde. Bu iki yıl içinde yapılacak
olan çalışmalar, ayda 2 trilyon çerçevesinde 24-30 trilyon
arasında bir hazırlık çalışmaları 2008 ve
2009 için, ayda 5 trilyon civarında da 2010 yılı içinde
yapılacak olan bütün etkinliklerin, idari harcamalar da dâhil
olmak üzere, 100 trilyonun altında bir bütçe. Esas itibarıyla
yapılacak olanlar bunlar. Esas itibarıyla… Nedir yapılacak
olanlar esas itibarıyla? Gerekçenin, bakınız, ülkemiz
adına çok önemli bir tanıtım vesilesi olacak, İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi kapsamında sayıldı
biraz önce: Kültürel miras sürdürülebilir biçimde yönetilecek,
çekim noktası haline getirilecek kent… Bu bağlamda -esas bu-
bakınız, proje çerçevesinde yer alacak tüm kültürel ve sosyal
içerikli sergi, konser, gösteri, konferans, şehircilik ve turizm
çalışmaları planlamak, iletişim ve tanıtım
stratejilerini tespit etmek ve bunlarla ilgili çalışmaları
takip etmek, kentsel dönüşüm projelerinin oluşturulmasına
ilişkin olarak ilgili kurumlara önerilerde bulunmak. Bu ajans
kentsel dönüşüm projesi uygulamayacak. “Şunu yaparsanız,
İstanbul’un tanıtımı için daha yararlı olur”
diye buraya katılmış olan bütün uzmanlar aracılığıyla
proje üretecek, öneri üretecek ve kamunun doğru işler yapması
konusunda bir tür kılavuzluk yapacak. Yasanın gerekçesi
burada, açıkça yazıyor. Geçin 12’nci maddeye, geçin 12’nci
maddeye: 12’nci maddede, bu yasanın -birazdan konuşacağız-
gelirleri kapsamında, bakın kamu geliri olarak burada
İstanbul İl Özel İdaresi ve İstanbul Büyük Şehir
Belediyesinden kaynak aktaracak olan kuruluş, ödenek koyacak
olan kamu kuruluşu olarak bunlar zikrediliyor. Gerisi
-aşağıya doğru okuyunuz- tamamı sivil toplumdur
ve tamamı özel gelirdir.
Şimdi, burada
denetimle ilgili özel bir madde getirilmiş olmasa, 18’inci maddede
özel bir denetim maddesi getirilmiş olmasa, değerli arkadaşlarım,
yurt içi ve yurt dışından sağlanacak yardım ve
bağışlar ve sponsorluk gelirleri, yapılacak etkinliklerden
sağlanacak bilet satış ve diğer gelirler, isim hakkının
kullanılmasından kaynaklanacak logo ve isim hakkı gelirleri,
Avrupa Birliği Komisyonunun projeye tahsis edeceği fonlar,
böyle bir özel denetim maddesi getirilmese bizim genel denetim hükümlerimizin
dışında kalıyor.
Bizim kamudan
doğrudan kaynak aktararak kamu eliyle yaptığımız
işler genel denetime tabi, yani 11’inci madde çerçevesinde.
“Burada Sayıştay denetimi yoktur.” maddesini bana bir arkadaşımızın
bulup göstermesini rica ediyorum. Sayıştay denetimi burada
nerede yok? Burada, Sayıştayın denetleyemeyeceği…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Denetim 18’inci maddede. Onun dışında nerede denetim
var?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
bitireyim ben.
18’inci madde
Sayıştayın… Yasanın tamamını okursanız,
burada özel kaynaklar, özel gelirler, bilet gelirleri, bilet satış
gelirleri, konser gelirleri, sponsorluk gelirleri, Avrupa Birliği
fonlarından söz ediliyor. Bu, genel denetimin dışında
kalan hususlar için, ayrıca hiçbir şey denetim dışında
kalmasın diye özel bir denetim maddesi daha getiriliyor.
Buraya yapılmış
olan ve üzerinde uzun uzun tartıştığımız mesele
nedir? 11’inci maddenin dâhil edilmiş olması. Burada denilmiş
ki, mademki İstanbul’la ilgili bir takvim koymuşuz önümüze,
İstanbul’la ilgili bir özel proje geliştiriyoruz,
İstanbul’un tanıtımıyla ilgili bir özel gayret
gösteriyoruz, o zaman bu Rami Kışlası’nı -gezen
var mı bilmiyorum; o, Osmanlının çok özel kışlası
bir mezbele hâlinde şu anda, yani inanılmaz bir kuşatılmışlık
içinde- bu yapıyı bir kültür, kütüphane merkezi hâline getirmeye
çalışalım.
Bu, AKM’yi de
yanındaki arsayı da katarak, Belediyenin başka
imkânları varsa onları da katarak -kanunda yazıyor- burayı
yeniden yapalım değil, yeni bir Atatürk Kültür Merkezi yapalım.
Tasrihen yazıyor burada, yani hiçbir başka anlama çekilmeyecek
şekilde yazıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bunu da bu ihale muafiyetlerinden yararlanarak, mümkün olduğu
kadar hızla İstanbul’a bir kütüphane, İstanbul’u gerçekten
‘Atatürk’ ismine yakışır bir kongre, bir kültür merkezine
kavuşturabilir miyiz 2010’a kadar denilmiş.
Ama, itiraf ediyorum
ki, evet, ben bu yasayı hazır buldum, yani Bakan olunca hazır
buldum. Bu yasa üzerinde çalıştık biz. Esas itibarıyla
yasa, sivil toplumun yapması gereken çabayı kamunun desteklemesinden
ibaret. Kamu buna güç katmaya, İstanbul’un tanıtımını
sadece sivil toplumun imkânlarına, bildiğimiz kısıtlı
imkânlarına terk etmemeye, buraya güç katmaya, arkasında
durmaya, yerel yönlendirmeler yapmaya ve kendisi de yönlendirmelere
açık bir pozisyon almaya hazırlanıyor. Yani, diyor ki,
Mimarlar Odası, Sanayi Odası, Ticaret Odası, İstanbul
Tarih Vakfı, İstanbul Kültür Sanat Vakfı, İstanbul
Ahşap Birliği Derneği, İstanbul’un radyoları,
İstanbul’un özel sivil toplum örgütleri, İstanbul’da nerede
kentsel dönüşüm, İstanbul’da nerede restorasyon yapmamızın
bu proje çerçevesinde yararlı olacağı konusunda gelin
bize söyleyin, beraber çalışalım diyor. Yani, bu kadar
sivil toplumun katılmaya, öne çıkarılmaya ve kamu tarafından
da yılda bir kez, iki kez bir planlama çalışmasıyla
desteklenmeye çalışıldığı bir projeyi,
tarihen “sosyal demokrat” sıfatı taşımış
olan arkadaşlarımızın bu kadar tepkiyle karşılamış
olmalarını, ben, doğrusu çok anlayamıyorum. Yani,
bu hepimizin birlikte, hep beraber sahiplenmemiz gereken…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Yani, ben bu yasayı,
bakınız, bu yasayı çok dikkatle yukarıdan aşağıya
okudum. Esas itibarıyla, sivil toplumun yapması gereken
bir gayreti ya da başlattığı bir gayreti, Bakanlar
Kurulunun ve şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisinin sahiplenmesi
ve desteklemesi anlamına geliyor. Bu sivil girişimin elde
edeceği, bu proje çerçevesinde elde edeceği, üreteceği
kaynakların denetim dışı tutulmaması konusunda
da yeni denetim mekanizmaları getiriyor. “Hayır, bu denetim
dışında kalacaktır, kamunun parası kontrol
edilemeyecektir, kamunun parası çarçur edilecektir.” diye somut
bir örnek çıkarabilirseniz hep beraber düzeltelim. Bunu
açıklıkla söylüyorum. Yani, bazı arkadaşlarımız
burada -çok üzüntüyle söylüyorum- incitici terimler kullanıyorlar.
Burada tekrar etmekten rahatsızlık duyacağım incitici,
herkes kendi idrakine uygun kavramlar kullanıyor tabii ve incitici
terimler kullanıyorlar, bunu yapmayalım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bir cumhuriyet hükûmetinin başlattığı
güzel bir proje var. Onun öncesinde, sivil toplumun sahiplendiği
ve “Bizi kamu desteklesin.” diye ortaya çıkardığı
bir büyük İstanbul ve kültür projesi var. Bundaki eksiklikleri
iyi niyetle beraber giderelim, ama lütfen karalama çalışması
yapmayalım.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi var,
önergeler var, diğer konuşmalar var…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkanım, söz istiyorum.
BAŞKAN –
Efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkanım, son söz istiyorum. Son söz milletvekilinindir.
BAŞKAN –
Son söz milletvekilinindir, doğrudur.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Tabii. Sayın Bakan konuştu, ben ondan sonra söz istedim.
BAŞKAN – Ya
Sayın Genç lütfen oturur musunuz! Burada, elimde Mersin Milletvekili
İsa Gök’ün üçüncü sırada söz talebi vardır. Ben sözümü
tamamlayayım, ondan sonra…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Niye o zaman geçiyorsun! (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – …
eksik olursa, siz tekrar konuşursunuz. Lütfen… Allah Allah!
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Oturun! Hasbinallah!
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Ben söz istedim bana vermek zorundasınız. Bana söz vermek
zorundasınız.
BAŞKAN – Hayır!
Sizden önce burada söz talebi olan arkadaş var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Neden doğru dürüst yönetmiyorsun Meclisi? Meclisi niye
doğru dürüst yönetmiyorsun? (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Ben gayet doğru yönetiyorum. Lütfen oturunuz, istirham ediyorum
lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– “Ben son söz istedim” dedim sana. Var mı?
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, sayın milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Son söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen yerinize oturunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Hayır oturmuyorum, son söz istiyorum.
BAŞKAN –
Oturmuyorsan, ayakta dur o zaman! (AK Parti sıralarından alkışlar
ve gülüşmeler)
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız, burada Kâtip Üye arkadaşlarımızla
konuştuk ve söyledim: Soru-cevap işlemi var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Hayır efendim, son söz milletvekilinindir.
BAŞKAN – Allah
Allah!
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Bakan konuştu… İç Tüzük’ü aç, oku!
BAŞKAN – Grup… Önergeler var ve diğer
konuşmalar var ifadesini ben kullanıyorum ve burada arkadaşlarımız
var, İsa Bey’in de söz talebi var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, diğer konuşmalar yok!
BAŞKAN –
Siz yönetmiyorsunuz Meclisi! Ben yönetiyorum, lütfen yerinize
oturunuz!
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, siz Meclisi doğru dürüst yönetmiyorsunuz! Son söz istiyorum
ben.
BAŞKAN – Saat
20.30’da…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, son söz istiyorum ben.
BAŞKAN –
Ben, son söz hakkını daha kullandırmadım. Lütfen
oturunuz yerinize!
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, son söz istiyorum!
BAŞKAN –
Efendim, 20.30’da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşimin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
16 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Sayın Bakanın
konuşmasından sonra, “Son söz milletvekilindir.” gereğince,
daha önceden üçüncü sırada müracaat etmiş olan, başvurusu
bulunan Mersin Milletvekili İsa Gök Bey’e söz vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, bakın, çok taraflı hareket ediyorsunuz.
Tutanakları getirtelim, okuyalım.
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen yerinize oturunuz.
Sayın
İsa Gök, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Burada kalamazsın sen. Son arkadaşa söz vermeden “Sorulara
geçiyorum.” dediniz. Tutanakları getirtin, okuyun efendim.
Ben o sırada son söz istedim. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
İsa Bey, bir dakika.
Saygıdeğer
arkadaşlarım…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Tutanakları getirtin. Keyfî yönetemezsiniz.
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen oturun yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Efendim, niye oturacağım?
BAŞKAN –
Siz yönetmiyorsunuz, ben yönetiyorum burayı, lütfen oturun yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli)
- Beni bu kadar sinirlendirmeye hakkınız var mı? Bu Meclisi
dürüst yöneteceksiniz. Efendim, benim sözümü aldınız,
başkasına veriyorsunuz.
BAŞKAN –
Efendim, ben tartışma açmak istemiyorum, sadece Genel Kurula
bilgi vereceğim.
Oturun yerinize!
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Size teessüf ederim. Siz, bu Mecliste
bana hakaret ettirip tazminat almak istiyorsunuz. Hakaret etmeyeceğim
size.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sayın
grup başkan vekili arkadaşlarım da dinlesinler,
şu hususu bilgilerinize sunuyorum: Burada muhalefet partisinden
olan kâtip üye arkadaşlarımız var, burada daha önceden
not almış olan arkadaşlarımız var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Tutanağı getir, oku.
BAŞKAN – Sayın
konuşan Milletvekilimiz, Sayın Genç, hiçbir zaman burada
sözümüzü dinlemeden, ifadesinde bulunuyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN –
Oturun lütfen. Kendi kendinize konuşmayın, oturun yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Tutanağı getirtin, okuyun. Bu Meclisi… (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen yerinize oturunuz, Meclisi huzursuz etmeyiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Huzursuzluk yapan sensin, Meclisi keyfî yöneten sensin.
BAŞKAN –
Oturunuz… Oturunuz yerinize! Ben yönetiyorsam böyle yönetiyorum
ve doğru yönetiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Meclis Başkan Vekili tarafsız yönetecek Meclisi.
BAŞKAN – Daha
Başkan Vekilinin sözü bitmeden yerinden fırlayıp itiraz
ediyorsun, her şeye itiraz ediyorsun. Yakışmıyor yani!
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Meclis Başkanı gelsin, bu Meclisin düzenini sağlasın.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Sana mı soracak Meclisi yönetmeyi?
BAŞKAN –
Sözlerine dikkat et Sayın Genç!
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Otur, otur. Yeter, rahatsız ettin bizi,
yeter! Evet, dürüst yönetiyor. Sen mi yöneteceksin Meclisi? Hayret
bir şey ya!
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sen otur!
Meclis Başkan
Vekili dürüst yönetecek Meclisi. Orada oturup da…(AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
Gök, buyurunuz efendim; buyurun, Genel Kurula hitap ediniz.
İSA GÖK (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, hep
tarihlerden bahsedildi, Avrupa kültür başkenti başlangıcından
bahsedildi, ama bir kişinin adı söylenmedi, sanıyorum
unutulmuştur. Avrupa kültür başkenti fikrinin 1985’te ortaya
atıldığı söylendi. O dönemin Yunanistan Kültür Bakanı
tarafından atıldığı söylendi, adı söylenmedi;
zabıtlar için ve nezaketen söylüyorum ben. Dönemin sosyalist
PASOK Partisinin Kültür Bakanı Sayın Melina Mercury tarafından
ortaya atılmıştı. Güzel de fikir. Bugüne kadar geldi.
Otuz dokuz kent bu fikirden faydalandı, bugüne değin gelindi.
Zabıtlar için bunu bir antrparantez söylemek istedim.
Şimdi, Sayın
Bakanımız az önce dediler ki, eğer yanlış almadıysam
notlarıma, Sayın Bakan “Sayıştay denetiminin engellenmesi
yok. Sayıştay denetleyemez diye bir şey yok. Kanunda bulursanız
böyle bir madde, değiştirelim” türü, birebir olmayabilir,
ama mealen böylesi şeyler söyledi. Değil mi Sayın Bakanım?
Evet, böyle şeyler söylediniz.
Şimdi, o konuya
gelmek istiyorum. Arkadaşlar, elimizdeki küçük kitapçığın
yirmi sekizinci sayfasında: “Madde 18.- Bu Kanun kapsamında
yapılacak iş ve işlemler…” Denetlemeyi anlatıyor.
Madde 19’a geldiğinizde “uygulanamayacak hükümler” var. Bakın,
bu kanun kapsamına giren mal ve hizmet alımları ile yapım
işleri, satım, kira ve her türlü işlemlerde falan tarih,
falan sayılı Devlet İhale Kanunu… Yine, falan tarih
falan sayılı Kamu İhale Kanunu ve yine falan tarih, falan
sayılı, 5018 sayılı -ki, önemli bu- Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu hükümleri uygulanmaz, diyor.
Sayın Bakanımız,
“Burada, Sayıştay denetiminin olmadığına
dair bir hüküm yok. Bu üç kanun uygulanmaz, ama Sayıştay denetimi
yine açıktır. Bunu engelleyen bir şeyi ben kanunda göremedim.
Eğer, gören varsa bana göstersin, bunu düzeltiriz. -bire bir olmayabilir-
gerekirse bunu ekleriz, koyarız.” babında bir cümle söyledi.
Şimdi, ben
Sayın Bakanımıza ve sizlere bir şey okumak istiyorum.
Hukukçular çok iyi bilirler, biz kanunu gerekçeleriyle yorumlarız.
Yalnızca lafzi yorum bizi hataya götürür. Şerh ederken gerekçe,
bizim öndeki mihrabımızdır.
Arkadaşlar,
madde 18’i ve 19’u, bakın, aynen okuyorum size: “Madde ile Kanun
kapsamında yapılacak iş ve işlemleri denetlemekle
görevli kişiler belirtilmekte olup, bu kişilerden oluşan
komisyon tarafından denetimin yapılabileceği düzenlenmektedir.”
Beraber okuyalım. Sayfa dokuz, Madde gerekçeleri:18… Çünkü, 18
ile 19 birbirine çok bağlantılı maddeler. Kanunun ruhunu
buradan yakalamamız lazım. 18 diyor ki: “Madde ile Kanun
kapsamında yapılacak iş ve işlemleri denetlemekle
görevli kişiler belirtilmekte olup, bu kişilerden oluşan
komisyon tarafından denetimin yapılabileceği düzenlemektedir.”
Biz bir deyim biliriz: Mefhumu muhalif. Mefhumu muhaliften yorumladığımızda
-Sayın İyimaya keşke burada olsaydı- başkasının denetleyemeyeceği
bu kanunu yarın çıkardığımızda, hangi
yargı organına, hangi hâkimin önüne gitse, bu yorumu yapar.
Madde 19 da bunun devamı. Dolayısıyla, burada, aslında,
madde gerekçeleri denetleme konusunda sınırlamayı
ve bizim o üstünde ısrarla durduğumuz tehlikenin, hakikaten
var olduğunu göstermektedir.
Ben bu açıklama
sebebiyle Sayın Bakanımdan -sayfasını, maddesini
hepsini arz ettim- ilgili madde geldiğinde, sözüne mümkünse
sadık kalarak değişiklik önergemizi desteklemesini
arz edeceğim.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, şu anda soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ne hikmetse, benim soruma bir türlü yanıt vermiyor. Sayın
Bakanım benim sorum şu: Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir
binanın yıkımı için hangi gerekçeyle yasa çıkarabilir?
Biz, bir binanın, bir sanat eserinin yıkımı için niye
karar alıyoruz? Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu bu binanın yıkılmasına karar veriyorsa
amenna, deriz ki bir gerekçesi vardır. Ama biz bunları
atıyoruz bir kenara, “Biz bu binayı yıkacağız.”
Kim diyor? Türkiye Büyük Millet Meclisi diyor. Cumhuriyet tarihinde
ilk kez bir sanat eserinin parlamento kararıyla yıkılmasına
tanık olunacak. Bu kadar vahim bir olayın altına, bir
Kültür Bakanı olarak nasıl imza atarsınız? Sorum bu. Bu kadar açık, net, seçik bir soru
soruyorum. Hangi gerekçeye dayanıyoruz?
Şimdi, diyorsunuz
ki Sayın Bakanım… Size göre, herhâlde, bu bina sıradan,
rutin bir bina. Sıradan, rutin bir binaysa Parlamento niye yıkımına
karar veriyor? Sanat eseri ki…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Kılıçdaroğlu, teşekkür ediyorum. Sayın Bakan,
soruyu anlamıştır ümit ediyorum.
Sayın
Ağyüz, buyurun efendim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) –Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Biz, bu yasanın
demokratik, saydam ve katılımcı olmadığını
söylerken önerilerimizle de bir açılım getirmeye çalıştık.
İktidar partisi üyelerinin, kendi sayısal çoğunluklarına
güvenerek “bu yasayı ben geçiririm” anlayışını
uygun görmüyorum. Bu yasanın 5’inci maddesi katılımcı
değil. Kentsel dönüşümü hedefleyen görevler yükümlenen
bu yasada Bayındırlık Bakanlığı temsilcisi
niye yok, Çevre ve Orman Bakanlığı niye yok? Hâlen, bugün
Büyükşehir Belediye Başkanlığında binlerce
imar tadilatı bekliyor. Bunlara müdahale niye yok da AKM’ye
müdahale var? Biz bunların cevabını almak istiyoruz.
Ayrıca, katılımcılık
olmadığı gibi, saydamlık da yok. Denetim ortadan
kalkıyor, Kamu İhale Kanunu hükümleri ortadan kalkıyor.
Bu yasa, 2009’da
yapılacak belediye seçimleri için, İstanbul’daki AKP’li
belediyelerin elini güçlendirmek için çıkarılan ve yetkilendirilen
bir yasadır. Bu yasa uygulamada başarısız kalacaktır.
Bizim Cumhuriyet Halk Partililer olarak söylediğimiz budur.
Bütün bu boşluklar giderilsin.
Ben Sayın
Bakanın yerinde olsam, 4’üncü maddede...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz.
Sayın Özensoy,
buyurun.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
AKM’yle ilgili Koruma Kurulu kararları doğrultusunda
hareket edeceğinizi söylüyorsunuz. Ara kararlardan da görüldüğü
gibi, Koruma Kurulunun bu projeye karşı çıkma ihtimali
yüksek. Eğer bu projeye karşı çıkarsa bu yıkımdan
vazgeçecek misiniz, bu projeden vazgeçecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özensoy.
Sayın Akcan,
buyurun.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma
şu soruyu yöneltmek istiyorum ama biraz önce MHP Grubundan Sayın
Melen’in “Ajans” kelimesiyle ilgili olarak istediği cevaba
verdiği gibi bir cevap olmasın lütfen:
Sayın Bakanım,
AKM’yi hep beraber uygun bir projeyle yıktık, gerçekten,
Türk milletinin ve İstanbul’un lehine olacak bir proje geliştirdik,
herkes hemfikir. Bunun yerine yapılacak binada kamu kaynağı
kullanılacak mı, kullanılmayacak mı? Ben bunu merak
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akcan.
Sayın Gök,
buyurun.
İSA GÖK (Mersin)
– Sayın Başkan, eğer mümkünse, ben gerginliği azaltmak
anlamında soru sorma hakkımı Sayın Kamer Genç’e
bırakmak istiyorum.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Ben teşekkür ederim.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Teşekkür ederim.
Efendim, aslında
benim kimseyle gerginlik yarattığım yok. Ben bu Mecliste
yirmi beş seneye yakındır görev yapan bir insanım.
Ben, burada hak ve adaletin peşinde koşuyorum. Bu Meclis
çok yüce bir meclistir. Bu Meclis çatısı altında da en
ufak bir haksızlığa tahammülsüzlüğüm vardır.
Burada, dürüstlük her şeyin başıdır. Bizim istediğimiz
bu, kimseye de bir şeyimiz yok.
Şimdi, burada,
biraz önce Sayın Bakan konuştuğu zaman, buna, “Sayıştay
denetimi kaldırılmıyor” diyor. Sayın Bakan, tabii,
siz herhâlde bilmiyorsunuz, 5018 sayılı Kanun, Muhasebei
Umumiye Kanunu’nu kaldırdı, o 5018 sayılı Kanun’un
içinde Sayıştay denetimi var. Uygulanmayacak hükümlere
dair 19’uncu maddede, 5018 sayılı Kanun, Mali Kontrol Kanun’u
bu kanunun uygulanmasında uygulanmıyor diyor. Yani, Sayıştay
denetimi yok. Bu böyle olunca, o zaman, yani ne yapacaksınız?
Kendi adamları… Yani, kimin ne yapacağı belli değil.
İşte, bu Danışma Kuruluyla ilgili 5’inci maddede
6 tane bakan var, vali var, belediye başkanı var, Danışma
Kurulu Başkanı var, Yürütme Kurulu Başkanı var.
Bir de…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Süre
bitti Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sözümü tamamlasaydım...
BAŞKAN – Biraz
önce Sayın Gök süresine kullanmayınca, zaten peşindeki
sıra Sayın Genç’e aitti ve Sayın Genç o hakkını
kullandı.
Evet Sayın
Bakanım, şimdi size süre vereceğim, buyurun cevaplandırın
efendim.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; şimdi, AKM’yi Meclis kararıyla
yıkmaya çalışmıyoruz. Defaatle herkes anlatıyor,
ben de bir daha söylemeye çalışıyorum. Avrupa Kültür
Başkenti Projesi var, zamanla sınırlı. Biz bu proje
çerçevesi içinde, İstanbul’un kültürel varlığını
mümkün olduğu kadar geliştirmek ve insanımıza ve
dünyaya sunmak istiyoruz.
Burada 11’inci
maddenin bulunmasının sebebi, bu proje kapsamında,
daha hızlı yöntemlerle, İstanbul’un daha nitelikli
kültür yapılarına kavuşmasını sağlamak.
Bir AKM düşmanlığı, bu konuda bir inatlaşma söz
konusu değil. Tashihen de defaatle söyledim, bir Atatürk Kültür
Merkezi, daha geniş bir alanda, daha nitelikli bir Atatürk Kültür
Merkezi yapılması iddiası da burada yer alıyor.
Niye maddenin bir kısmını okuyorsunuz da arkasını
okumuyorsunuz? Bunu anlamıyorum. Yani, daha nitelikli bir
Atatürk Kültür Merkezi yapma iddiası, acaba hiç kimsenin ilgisini
çekmiyor mu? Bunun üzerinde daha durmak gerekmiyor mu?
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Başka yere yapın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Sayın Bakan, başka yer yok mu Türkiye’de?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Yani, orada… 11’inci maddede
bunları, tabii tekrar konuşacağımız için
şimdi ne söylesem boş. Onun için, bazı şeyleri, isterseniz
11’inci maddeye bırakalım. Yani, tekraren, 1’inci maddeden
beri, maddenin bütününden beri aynı şeyleri konuşup
duruyoruz. Onun için 11’inci maddeye gelince bu ayrıntıları
söylerim.
“Katılımcı
değil.” diyor bir arkadaşımız. Ben de iddia ediyorum
ki, Avrupa Kültür Başkenti Projesi’ni şimdiye kadar geliştiren,
yürüten en katılımcı model budur. Başka ülkelerde
ne olup bittiğini inceleyiniz. Hükûmet eliyle, bakanlık
eliyle, belediye eliyle yürütülen proje, şimdi, ciddi biçimde
sivil toplumla yürütülmeye çalışılıyor. Eksiği
fazlası var mıdır, yok mudur? Ama, iddiayla söylüyorum
ki, sivil toplumun başlattığı bir girişim önemseniyor,
destekleniyor ve sivil toplumun öne çıkarılmasıyla
bir proje götürülmeye çalışılıyor.
“Kamu kaynağı
kullanılacak mı?” dedi bir arkadaşımız? Evet,
kamu kaynağı kullanılacak tabii. Burada, maddede,
daha doğrusu 11’inci maddede neler yazıyorsa, o kaynaklar
elbette kullanılacak.
Kamu denetimi
olacak burada, ben bu konuda ısrarlıyım. Kamu kaynağı
kullanıyorsak, kamu denetimi mutlaka olacak. İlgili maddelerde
konuşuruz, kamu denetimi olacak.
Atladığım
bir soru…
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Benim soruma cevap vermediniz.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – “Koruma Kurulu kararı.”
dedi bir arkadaşımız. Evet, biz, burada, zaten hukuki
süreç içinde davranıyoruz. Biz, AKM’yi yıkmak için bir
şey çıkarmıyoruz. Eğer AKM’nin yıkılması
gerekirse, bunu hızlandırmaya çalışıyoruz.
Ama, bunun, AKM’nin yıkılabilmesi ve yenisinin, daha niteliklisinin
yapılabilmesi için bazı hukuki prosedürler var.
İşte, önümüzde, demin de okudum ve arkadaşlarımıza
da örneğini gönderdim; bir yeni projenin ortaya çıkması
hâlinde koruma kurulunun bunu değerlendireceğini söylüyor.
Elbette, biz, bu süreçlere bağlı kalacağız, hukuk
devleti içinde iş görüyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
HASAN MACİT
(İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı isteyin, ama oylamaya geçmeyeceğiz; daha
önergeler var, önergeler üzerinde görüşme yapacağız.
Madde üzerinde
üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına
göre okutup sonra aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 16 s.sayılı Kanun Tasarısının 5. maddesinin
1. fıkrasının “İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı” ibaresinden sonra TBMM Başkanının görevlendireceği
bir temsilci ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Oktay Vural İsmet Büyükataman Mümin İnan
İzmir Bursa Niğde
Necati Özensoy Şenol Bal Yılmaz Tankut
Bursa İzmir Adana
K.
Erdal Sipahi
İzmir
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Hakkında Kanun Tasarısında 5. maddenin
3. fıkrasında yer alan Kurul’un toplantı sayısı
hakkında değişiklik önergemizi arz ederiz.
Madde 5- (3) Kurul, yılda en az 4 defa olmak üzere ihtiyaç
duyulan zamanlarda toplanır.
|
|
İsa Gök |
Ali Koçal |
Turgut Dibek |
|
|
Mersin |
Zonguldak |
Kırklareli |
|
|
Eşref Karaibrahim |
Rahmi Güner |
|
|
|
Giresun |
Ordu |
|
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, üçüncü okutacağım
önerge en aykırı önergedir ve en son gelen önergedir; okutup
işleme alacağım.
Buyurun:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 5. maddesinin
(3). fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Muharrem
İnce |
Engin Altay |
|
|
Malatya |
Yalova |
Sinop |
|
|
Eşref Karaibrahim |
İsa Gök |
|
|
|
Giresun |
Mersin |
|
“Kurul, yılda en az iki kez olmak üzere ihtiyaç duyulan
zamanlarda toplanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Efendim, hangisini soruyorsunuz?
BAŞKAN – En
son okuduğum önergeyi efendim, bu kurulun yılda iki defa toplanması.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.
Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Hayır.
BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.
Sayın
İnce, buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Az önce, Sayın
Egemen Bağış’ı dinlerken doğrusu çok
şaşırdım. Burada olmasını isterdim ama burada
mı, bilmiyorum.
Tutanaktan okuyorum
Sayın Bağış’ın konuşmasını:
“Başbakanımın verdiği görev çerçevesinde, seçim
bölgemde, yine, boş duran, taa Osmanlı döneminde İstanbul’a
elektrik sağlayan…” Devam ediyor: “…kurucuları arasında
yer aldım.” Yine devam ediyor: “Sayın Başbakanımızın
da görevlendirmesiyle, İstanbul Kültür Başkenti Girişim
Grubu’nun Danışma Kurulu Başkanlığını
üstlendim.” (AK Parti sıralarından “Ne var?” sesleri)
Bak “Ne var?” diyorsun,
bence sus, bir okuyayım, Anayasa’da ne varmış, gör.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, yürütme
organının teklif, inha, atama veya onamasına bağlı
resmî veya özel herhangi bir işle görevlendirilemezler. Bir üyenin
belli konuda ve altı ayı aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca
verilecek geçici bir görevi kabul etmesi Meclisin kararına
bağlıdır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeliği ile bağdaşmayan diğer görev
ve işler kanunla düzenlenir.”
Yani, diyor ki:
Sen diyor, milletvekili, yasamanın bir üyesisin, Başbakan
da yürütmenin bir üyesi, Başbakan seni görevlendiremez diyor.
Seni görevlendirirse yasama, yürütmenin emrine girmiş olur
diyor. Bizim parlamenter sistemimizde bakan yardımcılığı
diye bir kurum yok.
Değerli arkadaşlarım,
siz, bakanların yardımcısı değilsiniz,
tıpkı Milliyetçi Hareket Partisinin milletvekilleri gibi,
tıpkı Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri gibi,
yasamanın bir üyesisiniz, yürütmeyi denetlemekle görevlisiniz.
Yani, nasıl oluyor da bakanların yardımcısı
yerine kendinizi koyuyorsunuz. Sizi hiçbir bakan ya da hiçbir
Başbakan görevlendiremez. Anayasa’ya aykırı bir görevlendirmedir
bu, bununla övünemezsiniz.
Değerli arkadaşlarım,
hukukçu olmayabiliriz ama temel mantığı bilmek zorundayız.
Yasamayla yürütmenin ayrılığını, farkını
bilemezsek hukuk devletiyle, kanun devletinin mantığını
kavrayamazsak hata işleriz, hata yaparız.
Değerli arkadaşlarım,
yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bir milletvekili gelip bu
kürsüye “Bana, yürütmenin bir üyesi olan Sayın Başbakan bir
görev verdi, beni bu konuyla görevlendirdi.” diyemez.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) - Kastedilen görev o değil ama.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Diyemez, Anayasa’ya aykırıdır
bu. Yani, burası İstanbul Belediye Meclisi değil, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, istediğiniz gibi yönetemezsiniz burayı.
Değerli arkadaşlarım,
yani lütfen bunlara dikkat edelim.
Bakınız,
burada, Sayın Bağış’a şunu söylemek istiyorum:
Türkiye, sizin döneminizde, dış politikayla ilgili çok
ciddi zararlar gördü. Ben, Sayın Başbakana kızıyordum
ama artık kızmayacağım, sorumluyu buldum. Sorumlu,
bence, Sayın Egemen Bağış. Eğer, konuşmaları
da çevirileri de böyle yapıyorsa tabii, Sayın Başbakanı
yanlış bilgilendiriyor demek ki!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) – Dış politikada prestij kazandı,
prestij!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Bu kadar, bir temel mantığı bilmeyen
bir kişi, teessüf ederim doğrusu yani Anayasa’nın
82’nci maddesinin ikinci fıkrasını bir okusun.
Ayrıca, yine
tutanakta şöyle bir şey demiş, demiş ki: “Ben,
öğretmenlik yapmak istedim, yapamadım, falan gibi, böyle
acizlik ifadeleri kullandı.” Onu, aynen kendisine iade ediyorum.
Bunlar, acizlik ifadeleri değil. Tekrar edeyim ifademi.
BAŞKAN – Sayın
İnce, sonra, Sayın Kılıçdaroğlu’nun ikaz cümlesi
üzerine düzeltti onu.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Biliyorum Sayın Başkanım.
Şunu…
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) – Demagoji yapıyorsun!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Demagojiyi yapan, senin arkadaşın!
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) – Fiilen demagoji yapıyorsun!
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Burada, acizlik ifadesi değildir o. Ben,
şunu belirtmek istedim: Öğretmen açığını
kapattığını söyledi Sayın Bakan, ben de gittim,
dilekçe verdim Meclis Başkanlığına, dedim ki: “Balgat’ta,
şu lisede, yirmi sekiz saat ders boş geçiyor, ücret almadan
bu derslere girmek istiyorum.” dedim. İki amacım vardı
burada: Bir, bu iznin verilmeyeceğini, benim yürütmenin emrine
girmiş olabileceğimi ben de biliyordum ama Ankara’da
derslerin boş geçtiğini ispatlamak istedim ve bu, doğruydu.
Sonra, fizik öğretmeni ataması yapıldı oraya. Bunları
söylerken neden aciz olayım. Ben, bu ülkenin çocuklarına ücretsiz
ders anlatmak istedim. İş takipçiliği yapmak, müteahhitlik
yapmak serbesttir milletvekillerine, öğretmenlik yapmak yasaktır.
Bu, doğru değil mi, böyle değil mi? Bu, böyle. İş
takipçiliği serbesttir, müteahhitlik yapmak serbesttir, öğretmenlik
yapmak yasaktır. (CHP sıralarından alkışlar,
AK Parti sıralarından gürültüler) Bunu anlatmaya çalıştım.
Sayın Egemen
Bağış’a, lütfen…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Egemen Bağış da sizin mantığınızla
İstanbul’daki hizmetlere destek vermiş, aynı mantıkla.
BAŞKAN – Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Ama, Sayın Egemen Bağış’a birileri
şunu anlatsın: Hiçbir bakanın ya da Başbakanın
görevlendirmesini kabul etmesin, yürütmenin emrine girmesin.
Değerli
milletvekilleri, lütfen, bakanları kendi amiriniz gibi görmeyin.
Siz onları denetlemekle görevli kişilersiniz.
Saygılar
sunuyorum hepinize.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) – Genel başkanlar hariç.
MUHARREM
İNCE (Devamla) – Genel başkanlar hariç tabii ki. Tabii ki hariç
genel başkanlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
İnce, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
HASAN MACİT
(İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Arayacağım efendim.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun
Tasarısında 5. maddenin 3. fıkrasında yer alan Kurul’un
toplantı sayısı hakkında değişiklik önergemizi
arz ederiz.
Madde 5- (3) Kurul,
yılda en az 4 defa olmak üzere ihtiyaç duyulan zamanlarda toplanır.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul)
– Katılmıyor efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Hayır.
BAŞKAN – Sayın
Gök, buyurun.
İSA GÖK (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, konuya gireceğim, yalnız, son cümlede. Hiç uyarınıza
gerek yok, çok iyi bağlayacağıma emin olabilirsiniz.
Şimdi, Meclise
geldiğimiz günden beri AKP’li milletvekili arkadaşların
mütemadiyen bir cümlesiyle karşılaşıyoruz: “Kaç
oy aldınız? Oranınız ne? Nerede, kaç oy aldınız?
Biz doğruymuşuz ki, bu kadar oy almışız.” gibi
mantıkla sürekli olarak cümleler kuruluyor. Arkadaşlar,
bu son derece yanlış bir mantık.
Şimdi, bakın,
öncelikle gerçeklik, realite, oy oranına tedavül edilemez.
Demokrasilerin bir çıkmazı vardır. Demokrasiler, bulunamayan
bir yöntemle, şu anda tek bulunan yöntemle, oyla, bir matematik
hesabıyla işini yürütüyor. Ama bir çıkmazdır bu.
Bunu felsefeciler gayet iyi bilirler, bir çıkmazdır.
Eğer ki, oy oranıyla veya çoğunluğun dediği
her şeyin doğru olduğu mantığa gidecek olursak,
bu bizi son derece tehlikeli bir yapıya götürür.
Birkaç örnek vereyim:
Şimdi, bu mantıktan hareket edecek olursak -ki, buradan hareket
ediliyor ne yazık ki- CHP’nin aldığı oy yüzde... (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
ben çok sakin konuşurum, hariçten gazel demeyeyim ama, yani, hariçten
laf atmalarla benim konuşma insicamım bozulmaz. Hiç boşuna
laf atmayın, konuşma insicamımı asla bozmam ben.
Şimdi, CHP’nin
oyu yüzde 21, MHP’li arkadaşların yüzde 14, işte, ÖDP’li
var yüzde sıfır, DSP var -arkadaşlarımız- mesela,
oyları yüzde 1-2.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) – DSP girmedi.
İSA GÖK (Devamla)
– Yanlışı mı savundular? Yanlış değerlerde
mi gittiler?
Şimdi, bakın
arkadaşlar, bakın, Almanya’da 1930’ların başında
başlayan bir hareket var: Nasyonal Parti. Hitler bu partinin başı
olduğunda, iddialarını ortaya atıyor, atıyor,
seçimlere giriyor ve akabinde, büyük bir çoğunlukla, Almanya’da
Parlamentonun hemen hemen tamamını ele geçiriyor ve Almanya’da
“Reichstag” denen o büyük Parlamentodan çıkardığı
yasalarla insanları katlediyor, Avrupa’yı kana buluyor.
Büyük bir oy çoğunluğu var, hiç kimse hayır diyemiyor.
Her yasayı geçiriyor. Tam bir faşist yönetim.
İşte,
oy oranına baliğ edilen, oy oranıyla anlatılan her
tür gerçeklik faşizan bir yoruma götürür insanı, çok tehlikelidir.
Lütfen geriye yaslanın, olayı sindirmeye çalışalım.
Bakınız,
Büyük Önder Atatürk -hani, herkes diyor ya, “Mensubu olmaktan büyük
onur duyduğum şu parti.” diyor- benim de mensubu olmaktan
onur duyduğum CHP, hakikaten önder olarak kabul ettiğim ve
onur duyduğum Büyük Önder Atatürk, Mustafa Kemal Atatürk 1919’da
o hareketi başlattığında dört beş arkadaştan
müteşekkil. Samsun’a çıktığında, Sivas’a
çıktığında, kongreleri yaparken herhâlde bir oylama
yapılsa, Türkiye genelinde alacağı oy yüzde 1’dir,
2’dir. Pekâlâ, realite olarak yanlış değerleri mi savundu
Büyük Önder?
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Yapmayın ya, yüzde 99’du, ne 1’i.
İSA GÖK (Devamla)
– Savunduğu değerler yanlış mıydı? Hayır.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Siz milletten kopuksunuz, bunu nasıl dersiniz
ya!
İSA GÖK (Devamla)
– Dolayısıyla, arkadaşlar, şu noktaya geliyorum:
Demokrasilerde sakın ha sakın oy oranının,
alınan oy çoğunluğunun doğruluk olduğunu, realitenin,
gerçeklik, maddi gerçekliğin o olduğu saplantısına
kapılırsanız, bu demokrasinin kendi kendini bitiren
faşizan bir düşüncedir. Bu, aynı zamanda CHP’ye oy verenlere,
MHP’ye oy verenlere, DSP’sine, ÖDP’sine, Büyük Birlik Partisine,
hepsine karşı saygısızlıktır.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, ne alakası var…
İSA GÖK (Devamla)
– Geleceğim…
O sebeple, bundan
sonraki konuşmalarda, ben istirham edeyim arkadaşlar, lütfen,
bu bazda konuşmalar olmasın.
Efendim,
bağlayacağım ben, hemen bağlıyorum.
Şimdi,
işte, demokrasinin güzelliği bir araya gelmektir, toplantılar
yapmaktır, olayları masaya yatırmaktır. Bunu
sıklıkla yapmak son derece olumludur.
5’inci maddenin
3’üncü fıkrası “Koordinasyon Kurulu yılda en az bir defa
olmak üzere ihtiyaç duyulan zamanlarda toplanır.” der. Mademki
icra yapacak, mademki 2010’a İstanbul’u hazırlayacak olan…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Gök, bir dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İSA GÖK (Devamla)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sağ olun.
Mademki bu Kurul
bu denli önemli işler yapacak -o zaman demokrasinin bir diğer
gereği beraber olma, çalışma, üretme, beraber düşünme-
o zaman Kurulun yılda bir kez toplantı yapmak yerine dört
kez toplantı yapmasının çok daha mantıklığı
olduğu inancıyla, sizlere saygılar sunuyorum.
Sayın
Başkan, bağladım sanıyorum değil mi konuya!
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 16 s.sayılı Kanun Tasarısının 5. maddesinin
1. fıkrasının “İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı” ibaresinden sonra “TBMM Başkanının
görevlendireceği bir temsilci” ibaresinin eklenmesini arz
ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul)
– Takdire bırakıyor efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.
Buyurun Sayın
Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bilindiği
gibi Millî Saraylar Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlıdır
ve bunun yanında kasırlar, köşkler de vardır. Böyle
bir kültür başkentinde önemli değerlere sahip Türkiye Büyük
Millet Meclisinin o Kurulda temsil edilmesine Komisyon Başkanının
“Hayır.” demesini ve Sayın Bakanın “Hayır.” demesini
doğrusu çok yadırgadım.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ (İstanbul)
– Hayır demedim.
BAŞKAN – Komisyon
takdire bıraktı Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla)
– Başka şansı yok, çünkü hayır diyemez. Çoğunluğu
yoktur da onun için takdire bırakıyor.
Şimdi, böyle
bakıldığı zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi
Millî Saraylarının önemli katkısı olacaktır.
Katılmasında fayda vardır.
Bir de Sayın
Başkanım, İç Tüzük’ün 77’nci maddesine göre önceki komisyondan
yenilenmiş bir tasarıyı konuşuyoruz. Bakınız,
burada çeşitli önergelerimiz olacaktır. Maalesef, bu
usul milletvekillerimizin komisyonda maddelere katkı yapmasını
engellemektedir. Engellenmiş bir egemenliği burada konuşmakla,
önerge vermekle düzeltmeye çalışıyoruz.
Maddeler müzakere
edilemiyor. Eğer bir katkı sağlayacaksa milletvekilimiz,
bu milletvekilinin bu katkıyı sağlaması
imkânsız hâle getiriliyor. Ya muhalefet edeceksiniz ya evet diyeceksiniz.
Peki, olumlu bir görüşü varsa değiştirebilir misiniz?
Değiştiremezsiniz. Maddeyi müzakere etmeden nasıl
değiştireceksiniz? Dolayısıyla, komisyonlarda
katkı yapma imkânı engellendiği için bu konuda milletvekillerimizin
burada katkılarını getirmesi, bu Meclisin çalışmaları
açısından da açıkçası sağlıklı olmadığını
düşünüyorum. Dolayısıyla, bu konuda Meclis Başkanımıza
yazı yazdık “Muhalefet görüşünüzü koyabilirsiniz”
dedi. Ama biz katkı sağlamak istiyoruz.” dedik. Daha önce
milletvekilimiz söyledi: “Katkılarınız varsa getirin.”
Komisyonda katkıları yasaklıyorsunuz, mümkün değil.
Burada önergelerle getirildiği zaman, bu önergelerin hepsine
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının görevlendireceği
üst düzey bir bürokratın bu komisyonda yer almasına “Hayır”
diyorsunuz. Neden? Niye? Niye? Yani, niye? Haklılık yok mu?
Varsa o zaman parmaklarımızı hak doğrultusunda
kaldırmak lazım. Hak güçlünün değil, hak haklının
olmalıdır. (MHP sıralarından alkışlar)
Bir başka
husus da Sayın Başkanım, özellikle bir parantez olarak
söylemek istiyorum. Tabii, buradan konuşurken, değerli
milletvekillerimizin bu konuşmalarını yaparken,
milletimizin değer hükümlerini ifade eden birtakım kavramlarla
konuşurken çok dikkatli üslup kullanılmasını tavsiye
ediyorum. Özellikle bir baş örtüsünü sadece bir bez parçası
olarak tanımlayıp, onu bir inanç değeri hükmünden uzaklaştıran
bir nitelendirmenin yapılmasını çok yadırgadım.
Ne bayrağımız bir bez parçasıdır ne de baş
örtüsü bir bez parçasıdır. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Bunu milletimiz
hak etmiyor. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Üstelik, bu söz yapılırken
çoğunluğun alkışlamasını da çok yadırgıyorum.
O bakımdan, milletimizin değer hükümlerini ifade eden bu
hususları bir bez parçası, bir metrelik bilmem ne gibi, kimsenin,
açıkçası, bu konuyu alçatmasına…
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Onu kastederek kullanmamıştır.
OKTAY VURAL (Devamla)
– Hangi anlam olursa olsun düzeltilmesi gerektiğini ben ifade
ediyorum. Bez parçası değildir, olmamalıdır.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Biz de katılıyoruz, biz de…
OKTAY VURAL (Devamla)
–Bu konuda özellikle dikkatli bir üslup kullanılması gerekiyor.
Bunlar hassas değerlerdir.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – CHP’ye söyle onu!
OKTAY VURAL (Devamla)
– Bu değerleri konuşurken, ne olursa olsun, bunlarla ilgili
hepimizin üslubunun son derece dikkatli olması, eleştirilerimiz
varsa da, bu eleştirilerimizi çok dikkatli bir üslup halinde
yapmamız lazım. Çünkü bir baş örtüsünü giyen bir vatandaşımızın
böyle bir sözü duyması halinde elbette onun rencide olması
mümkün olabilir. Bu bakımdan, bu konudaki, zannederim, bütün
milletvekillerimizin duyduğu hassasiyeti bir milletvekili
olarak ifade etmek istedim.
Saygılar
sunarım efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi
okutuyorum:
Danışma
Kurulu
MADDE 6- (1) Danışma
Kurulu;
a) Dışişleri
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Kültür ve
Turizm Bakanlığı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği,
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü, Vakıflar
Genel Müdürlüğü, İstanbul Valiliği ile İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı temsilcilerinden,
b) İstanbul
İl Genel Meclisi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin
kendi üyeleri arasından belirleyecekleri birer üyeden,
c) İstanbul
ilçe kaymakamları ve belediye başkanlarının kendi
aralarından seçecekleri beşer temsilciden,
ç) İstanbul
Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, Türkiye Seyahat
Acentaları Birliği ve İstanbul Mimarlar Odası tarafından
belirlenecek birer temsilci; kültür, sanat veya turizm alanındaki
faaliyetleri ile tanınan ve etkinliklerde katkısı
olabilecek ulusal ve uluslararası kuruluşlar ile kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları temsilcileri ve
İstanbul’un tarihi, kültürü, mimarisi veya sanatı konusunda
çalışmaları ile tanınmış kişilerden
Koordinasyon Kurulu tarafından belirlenecek yirmibeş
temsilciden,
d) Merkezi
İstanbul’da bulunan üniversitelerin önerecekleri birer aday
arasından Koordinasyon Kurulunca; üçü Devlet, ikisi vakıf
üniversitesi mensubu öğretim üyelerinden belirlenecek
beş temsilciden,
oluşur.
(2) Danışma
Kurulu başkanı, toplantı gündemi ile ilgili gerekli
gördüğü uzmanları toplantıya davet edebilir.
(3) Danışma
Kurulu başkanı Başbakanlık tarafından belirlenir.
Birinci fıkranın (a) bendinde belirtilen kamu kurumu temsilcilerinin
asgari Genel Müdür, Vali Yardımcısı ve Genel Sekreter
Yardımcısı seviyesinde olması ve sivil toplum örgütü
temsilcilerinin kamu hizmetlerinden yasaklı olmaması
gerekir.
(4) Temsilciler,
seçim veya görevlendirme yazılarının Yürütme Kuruluna
teslimi ile göreve başlar.
(5) Danışma
Kurulu, iki ayda en az bir defa olmak üzere ihtiyaç duyulan zamanlarda
toplanır. Toplantı nisabı
üye tam sayısının yarıdan bir fazlası, karar
yeter sayısı ise toplantıya katılanların
salt çoğunluğudur. Gerekli görülen hallerde Başkan,
Danışma Kurulunu olağanüstü toplantıya çağırabilir.
Birbirini takip eden iki toplantıya veya bir yıl içinde toplam
üç toplantıya mazeretsiz olarak katılmayan temsilci istifa
etmiş sayılır ve temsil ettiği örgütün veya kurumun
Danışma Kurulu üyeliği düşer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili
Engin Altay, AK Parti Grubu adına Konya Milletvekili Sami Güçlü;
şahısları adına İstanbul Milletvekili Nusret
Bayraktar, İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Engin Altay’a aittir.
Sayın Altay
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde,
Avrupa Kültür Başkenti Kanun Tasarısı’nı görüşmeye
devam ediyoruz. Herhâlde, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kanun kabul
edildiğinde tarihe şöyle geçecek: Cumhuriyet tarihinde
-yani, Meclis değil tabii, bu 23’üncü Dönem böyle geçecek- bir
sanat eserini yıkan bir Meclis olarak tarihe geçecek. Hem de bunu
Kültür Bakanı eliyle yıkan bir Meclis olarak tarihe geçecek.
Sayın milletvekilleri,
içimizde yeni gelen arkadaşlarımız var, tecrübeli arkadaşlarımız
var. Yeni gelen arkadaşlara bir tavsiyem var: İç Tüzük’ün
157’nci maddesinden 161’inci maddesine kadar olan bölümleri bir okusunlar.
Bunun, Meclisimizin sağlıklı çalışmasına
büyük yararı olacaktır.
Bu Parlamento
dünyada çok önemli parlamentolardan biridir. Bunu geçen defa da hatırlatmıştım:
Paris Havaalanından bir taksiye binerseniz, taksiciye derseniz
ki: Beni Meclise çek; der ki: Hangi meclise? Belediye meclisi mi, ticaret
meclisi mi, şu mu, bu mu? Ama Ankara’da AŞTİ’den bir
taksiye biner de, Meclise çek, derseniz, buraya gelir. Onun için bu
Meclisin saygınlığına gölge düşürmeyelim.
İktidar tahammül
edecek. Sabır iktidara, gerekiyorsa öfke muhalefete yakışır.
Bunu bilin. Bunu bir kere bilin. Meclis Başkanlarımızın
da bu anlayışla hareket ettiğini büyük oranda görüyorum,
her ne kadar Sayın Genç’i tatmin edemese de. Ama bakın bir
şey yaşadık, Sayın Genç’le Meclis Başkanımızın
arasında bir tartışma var ve havalanıyorsunuz. Burada
Sayın Başkanın -ki kendisini çok sayar, takdir ederim-
partinize mensup olması size böyle bir havalanma hakkı
vermez. Herkes işine bakacak, herkes oturduğu yerden görevini
yapacak. Bunu bir kere anımsatmak istiyorum.
Bu kürsü özgür
bir kürsüdür.
SAFFET KAYA (Ardahan)
– Konuya gel.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Kişisel sataşma, saldırı, kişi
haklarına saldırı olmadığı müddetçe tahammül
size bir görevdir.
Konuya gelip
gelmeme meselesine gelince, biz bu kürsülerde kanunun tümü boyunca,
bırak maddeyi, kanunla ilgisiz konuşmalar yapıldıktan
sonra çok kanun geçirdik. Bana bu konuda hatırlatma yapmayın.
Gene aldığım
bir not var. Sayın Gök değindi, ama notuma da almışım,
sistemimi bozmamak için değinmek zorundayım. Gerek oturduğunuz
yerden gerek zaman zaman buradan, işte biz İstanbul’dan
şu kadar oy aldık da falan filan… Sayın Gök bunu hukuki
olarak size izah etti. Ben bunu siyasi olarak şöyle tabir ederim:
Bu yaptığınıza da siyasi şımarıklık
derler.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) – Geçen dönemde de aynı şeyi söylüyordun,
şimdi de aynı şeyi söylüyorsun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Evet evet, öyle derler; bunu yapmayın.
Şurada, bak
göreceksiniz, çok meselede müşterek hareket edeceğiz.
Ama siz istiyorsanız ki, kardeşim, biz yüzde 47 oy aldık,
bu CHP’nin, bu MHP’nin, bu DTP’nin, o DSP’lilerin, Kamer Genç’in,
şunun bunun burada ne işi var yahu… Biz kuliste oturalım,
siz burada kendiniz çalıp kendiniz oynayın. Bunu da bir
anımsatıyorum. Daha yeni başlıyoruz. Çok bunalacaksınız.
Sabah saat 5’e, 6’ya kadar, burada, bitse de gitsek diyeceksiniz,
göndermeyeceğiz sizi. Bunları bilin. Bunları bilin.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) – Buradayız, buradayız.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Emin Tutan, bunları sen yaşadın. Bunları
bilin.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) - Sen bilirsin, biz alışığız.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Zevkten sekiz olursun!
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Şimdi, gene Sayın Başkanın müsamahasına
sığınarak, dün Parlamentoyu, dün Parlamento çalışmalarını
izleyemeyip de bugün izleyenler, bu kanunu görüşmeye başladığımızda,
Sayın Bakanı dinlerken vatandaşlarımız, vay
be, kim bu benim kültürüme hakaret eden, kim bu bana saldıran -ismimi
de hatırlayamadı, Engin Altay, Sinop- diyebilir vatandaşlarımız.
Şimdi, dün benim yaptığım konuşmayı izleyenler
de, Sayın Bakana der ki, hadi oradan. Benim dün söylediğim
farklı bir şey. Sayın Bakanın söylediklerini
şuradan okuyorum. Ben de burada yoktum, genel merkezdeydim. Sizin
yıllarca içinde mücadele ettiğiniz, genel başkanlık
mücadelesi ettiğiniz genel merkezdeydim.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) – Hâlâ oradasın!
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Şimdi bakın: “Ana muhalefet sözcüsü bir arkadaşımız
milletimize sataştı. Kültür Bakanlığı üzerinde,
Kültür Bakanlığının bir projesi, bir yasası
üzerinde konuşuyoruz. Ben, Türkiye Cumhuriyeti devletinin,
hükûmetinin Kültür ve Turizm Bakanıyım.” Buna itiraz yok.
“Türk milletinin kültürüne sataşıldı. Dün bu kürsüde,
Türk Milletinin, oy kullanırken, rüşvet alarak oy kullandığı
söylendi. Bunu şiddetle kınıyorum.” Ben de kınıyorum.
“Türk milletine yapılan bu saldırıyı şiddetle
kınıyorum.” Bir daha. “Türk kültürüne saygılı olmadan,
Türk milletinin asaletine saygılı olmadan, Türk milletinin
küçük çıkarlarla iradesini satmayacağı noktasında
birleşmeden bu Parlamentoda…” derken Başkan sözünü kesmiş.
Şimdi…
BAŞKAN – Süresi
bitmiştir yani.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Evet, evet, tabii ki, şüphesiz.
Şimdi, benim
sataşmam, mensubu olmaktan gurur duyduğum Türk milletinin
bir ferdi olarak, Türk milletinin kültürüne sataşmak olamaz. Bana
şöyle bir bakın Sayın Bakan, bende aptal, deli, ahlas,
salak bir hâl var mı? Ben bu Parlamentoda altıncı yılımda
görev yapıyorum. Benim sataştığım, sizin yozlaştırdığınız,
toplumu yozlaştırdığınız, kültürünü yozlaştırmaya
başladığınız bu anlayışınızdır,
bu hükûmet etme anlayışınızdır, bu iktidar etme
anlayışınızdır. Dün benim isyanım bunadır.
Değerli arkadaşlar,
biliniz ki, Türk siyasal yaşamımızda, seçimlerde seçim
rüşveti kavramı siyaset terminolojimize girmiştir,
bu vardır. Mesela, rahmetli Özal “Ben seçimden önce zam yapacak
kadar aptal mıyım, enayi miyim.” demişti. Benim yetiştiğim
gençlik yıllarında seçim rüşveti deyince, akla, dozer,
greyder ve su borusu gelirdi ve çimento gelirdi. Dozerler, greyderler
köy yolunun girişine koyulurdu. Şimdi, müthiş bir atağa
geçtiniz, bu zift tankerleri var, asfalt malzemesi var içinde, zift
tankerlerini, bir tankeri, bir ilin -aynı günde- beş ilçesinde
gezdiriyorsunuz. İlçe pazarlarında zift tankeri gezdiriyorsunuz.
(AK Parti sıralarından gürültüler) Şimdi, bakın,
değerli arkadaşlar… Ee ne konuştuk, nasıl anlaştık?
Tahammül, iktidar tahammül edecek. Tadı kaçar buranın tadı.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – 11 transfer, 11 bakan geleneğini siz başlatmadınız
mı?
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Şimdi, bakın, benim dünkü isyanım kadirşinaslığıyla
şöhret olmuş milletimizin kadirşinaslığını
istismarınızadır. Benim dünkü isyanım, milletimizin
vefa duygusuna yaptığınız istismara isyandır.
Çok klasik bir
mantık vardır, feodalizm döneminde çok iyi çalışan
bir mantıktır: Aç bırak iane ve iaşeyle kendine
bağla. Sizin bu ülkede son beş yılda yaptığınızın
tam karşılığı budur. Bir anne babanın aç
çocuğunun iaşesi için…
ABDURRAHMAN DODURGALI
(Sinop) – Yine aynı şeyleri söylüyorsun!
ENGİN ALTAY
(Devamla) – …o karnının doyması, o sırtının
pekliği için, kapı çalındığında gelen siyasetçilerin
elindeki pakete baktığı günler on yıl önceki günler
değil. Beş yıldır Türkiye’de yaşanan tablodur
bu. (AK Parti sıralarından gürültüler) Bizim partililerimize
“Kültür başkenti yapacağız.” dediğiniz İstanbul’un
gecekondu semtlerinde “Siz ne getirdiniz?” diyor insanlar. “Sizden
öncekiler, ampullüler, ampul partisi erzak getirdi.” diyor. “Bugün
kömür gönderdi.” diyor. “Para verdi.” diyor. “Kaymakama gittim para
verdi.” diyor. “Siz ne veriyorsunuz?” diyor. Toplumu bu hâle biz getirmedik.
Sayın Bakan, benim dünkü isyanım bunadır.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Konuya gel konuya!
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Konuya geliyorum merak etme, konunun içindeyim.
“İşsizliğin
azalmadığı, ekonominin iyileştiği iddialarına
karşın, insanların günlük yaşamlarına somut
yansımaları için; toplumsal adalet, soysal güvenlik, hukuk
devleti ilkelerine bağlılık, kamu yönetiminde saydamlık
ve dürüstlük sağlanamadığı için iktidar yıpranıyor.”
Ben demiyorum Sayın Bakan diyor. Ve dürüstlük sağlanamadığı
için…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Altay, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – …yıpranan bu iktidarı, bu partiyi kurtarmak
için olsa gerek ki, benim yaşım kadar siyasi mücadele verdiği
bir partiyi terk edip, çok büyük bir kültür anlayışıyla,
siyasi kültür anlayışıyla içinizdedir, aranızdadır.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Sizin içinizde…
Sizin içinizde... (AK Parti sıralarından gürültüler) Millet
bir çuval kömüre, altına, erzağa şaşırıp
-beşer şaşar- oy vermiş olabilir ama Sayın Bakan
sizin içinize niye geldi, ben onu bilemem. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
– Vatandaşa hakaret ediyorsun!
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Şunu da söyleyeyim: Konuştuğumuz bu
6’ncı maddede Danışma Kurulu çok devlet egemendir. Kültür
işi sis ve pus kaldırmaz.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
AK Parti Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Sami Güçlü.
Sayın Güçlü,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Kanun
Tasarısı hakkında, 6’ncı maddesiyle ilgili söz aldım.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlarken, son iki konuşmacımızın, Milliyetçi
Hareket Partisi Sayın Grup Başkan Vekili Vural ile Engin Altay’ın
konuşmalarına atıf da yaparak, atıfta bulunarak
gireceğim.
Sayın Vural
“Komisyonlarda katkı yapma imkânı pek bulunmadığı
için Genel Kurulda da çok fazla bir değişiklik önerisi yapılamıyor,
katkı sağlanamıyor. Dolayısıyla, bu konularda
‘evet’, ‘hayır’ şeklindeki bir oylamayla mevcut tasarı
geldiği şekilde geçiyor.” dediler ve muhalefet partilerinin
katkısının sınırlı olduğunu söylediler.
Ben, bu ifadeden hareketle, bu tasarının, Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna gelişi ve orada yaptığımız
çalışmalarla ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Bildiğiniz
gibi, 2006 yılının sonunda İstanbul, Avrupa kültür
başkenti olarak ilan edildi kasımda. 2007’nin Nisan ayına
kadar Kültür Bakanlığı gerekli kanun tasarısı
hazırlığını tamamlayıp Bakanlar Kuruluna,
Bakanlar Kurulu da Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettirdi.
Arada geçen zaman kabul edilebilir bir zamandır. Millî Eğitim
Komisyonu, tasarı kendisine intikal ettiği anda, 25 Nisanda, o gün komisyonumuzun üyeleri
olan Sayın Muharrem İnce ve Engin Altay da dâhil olmak üzere,
Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekillerimizle bu konuyu
görüşmeye başladık. Çok sayıda madde üzerinde görüşleri
oldu, düşünceleri oldu, bir alt komisyon kurulması teklif
edildi, biz de destekledik ve bu alt komisyon, Berhan Şimşek
-şu anda aramızda değil- sanat dünyasından gelen,
kültüre çok kuvvetli ilgisi olan bir arkadaşımızdı
Cumhuriyet Halk Partisinden, AK Partiden de Hacı Biner ve Sami
Güçlü olarak seçildik ve bir çalışma yaptık. Bu çalışmalarımız
bizim 3 Mayıs ve 7 Mayısta sürdü, özellikle Sayın Berhan
Şimşek’e on bir maddeden oluşan ve daha başlangıçta
ajans kavramından çıkarak, sonuna kadar kapsadığı
itirazlar… Bizim görüşlerimizi birlikte değerlendirdik
ve sekiz maddede tam bir mutabakata vardık, yani böyle olsun dedik
ve bunları birlikte düzelttik, ifadeyi düzelttik, yürütme, danışma
kurullarıyla ilgili konuları görüştük. Bu ara Bakan
Bey, o günkü dönem içerisinde Bakanımız olan Sayın Atil
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – 150 milyar YTL değil.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım “150 milyar YTL olmaması lazım” diye müdahale
ediyor. 150 milyar YTL 150 katrilyon eder. 150 milyon YTL olur herhâlde.
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) – Tamam, yani şu anda, 150 milyon YTL.
300 milyon YTL’ye
ise yenisinin yapılabileceğini, bu hususta düşüncesinin
bu olduğunu söyledi ve komisyonumuzda kabul edildi bu. Fakat,
seçim dönemi, Meclise intikal etmeden dönem tamamlandı, yeni
dönemde tekrar komisyona geldi. Komisyonda bu defa Cumhuriyet
Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisine mensup arkadaşlarımız
da katıldılar, onlar da düşüncelerini söylediler ve
bu üç noktada toplandı. Sayın Bakan o gün komisyonda çok net
ifadeler söyledi “kefilim” dedi. “Ben AKM’nin, başlangıçta,
yıkılmasına karşıyım, bunu böyle,
baştan prensip olarak yıkılmasını doğru
bulmuyorum. Daha iyisi, yenisi, kabul edilebilir bir proje geliştirdiğiniz
takdirde” dedi. Mali konuda ise, aldığı bilgiler, gerek
Bakanlıktan gerekse arkadaşlarımızdan, mali denetimle
ilgili konularda bilgi sahibi olan arkadaşlarımızdan
aldığı bilgiler, kamu kaynağı kullanıldığında
Sayıştay denetiminin mutlaka söz konusu olduğunu,
hariç tutulamayacağını ifade etti ve sonunda dedi
ki: “Biz birbirimize güvenmeliyiz.”
Çok değerli
arkadaşlarım, ben, konunun bu kısmında biraz düşüncelerimi
ifade etmek istiyorum.
Şimdi, Türkiye,
2007 yılında, UNESCO tarafından Mevlânâ’nın 800’üncü
doğum yıl dönümünü kutluyoruz. Gelecek yıl, Frankfurt
Kitap Fuarı’nda Türkiye onur konuğu. 2010’da İstanbul
Avrupa Kültür Başkenti.
Türkiye, gerek
kendi dünyasında gerekse Batı dünyasına yönelik olarak
ağırlığını, önemini artıran bir ülke
ve bu İstanbul Kültür Başkentiyle ilgili mevzu bize bir
imkân veriyor, bir fırsat veriyor. Biz, kendi değerlerimizi
ve bunu en iyi yansıttığımız sanatımızı,
mimarimizi, hayat tarzımızı ve çok kültürlülüğümüzü
yaşattığımız İstanbul’da, bir proje geliştirerek,
bunu bir bakıma, üyesi olmak yolunda mesafe aldığımız
Avrupa Birliğinin bir projesi çerçevesinde hayata geçirmek
istiyoruz. Ama biz geldik üç noktaya takıldık: Kültür merkezinin
yıkılıp yıkılmaması.
Arkadaşlarım,
bir noktaya dikkatinizi özellikle çekmek istiyorum: Biz, bu konuda
kimi muhatap alıyoruz? Kültür Bakanlığını.
Yani, Türk kültürünü geliştirmek, yaşatmak, yaymak, korumak
konumunda görevli olan bir bakanlığa, bir kültür merkezi
konusunda “Siz bunu yıkamazsınız.” diyoruz.
Arkadaşlar,
bir doktora biz, “Sen bu hastayı tedavi edemezsin, sen bu hastaya
şu yöntemi uygulayamazsın.” demek, nasıl, biraz meslek
dışında olanlar için zorsa, biz, kültürle ilgili bir konuda
bu Bakanlığa güvenmeyeceksek kime güveneceğiz? (AK
Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Biz ona bir kere güvendik.
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Bu konuda Kültür Bakanına güvenmeyeceksek kime
güveneceğiz?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Meclise güvenin, Meclise.
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Ayrıca, bütün özverisiyle, genel görüşme
kısmında, maddeler kısmında konuşuyor, samimiyetle
söylüyor…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Önce Meclise güvenin.
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - “Benim, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasıyla
ilgili konuda bir ön yargım yok, yeni bir proje, kabul edilebilir
bir proje geliştirirsek…” diyor. Ee, şimdi biz kendimize
güvenmeyeceğiz, Bakanımıza güvenmeyeceğiz,
kültürümüzü korumakla, yaşatmakla, geliştirmekle görevli
bir kurumumuzun bu sorumluluğunu dikkate almayacağız,
“AKM’yi yıkamazsınız...”
Arkadaşlar,
teknik bir konu. Bu birim eğer ihtiyacı karşılamıyorsa
yıkılır ve çok daha güzel bir şey yapılabilir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Sayın Bakanım, Meclisle ne ilgisi var?
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Türkiye’nin gücü, ekonomisi vesairesi yeter.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Meclisle ne ilgisi var onun?
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Yıkmak da şart değil. Yeni bir şey yapılabilir,
yeni bir şey de yapılabilir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Meclisle ne ilgisi var yıkılmanın? Buraya
niye geliyor?
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Şimdi, efendim, yani, işin bu kısmının
dışında bir husus daha söyleyeyim size. İstanbul
kültür başkenti. Biz, bir projeyle bunu tanıtmayı düşünüyoruz.
Bizim esas dikkatimiz “ne yapacağımız”da toplanması
gerekirken, biz, “nasıl yapacağımız”la ilgili konularda
ek bir kısım tereddütlerimizi dile getiriyoruz. Arkadaşlarım,
hatırlar mısınız, Türkiye Avrupa Birliğine
üyelik için müzakere tarihi aldığında, o Avrupa’nın
çok sembolik ortamlarında imza törenleri yapıldığında,
Fransa Cumhurbaşkanının bir açıklaması oldu:
“Türkiye Avrupa Birliğine kültürel bir reform yaptıktan
sonra girecektir.” dedi. Bunun anlamı şu: Kültürel yönden
Avrupa toplumu, Türkiye’yle uyum konusunda endişeler taşıyor
kendi kamuoyu ve Avrupa ülkelerindeki kamuoyunda, Türkiye’ye
yönelik, özellikle dünyadaki genel gelişmelerden de etkilenerek,
bu antipatiye dönüşüyor. Türk toplumunda da Avrupa Birliğine
karşı başlangıçta olan o olumlu havanın kaybolduğuna
ait izler var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Güçlü, bir dakika ek süre veriyorum. Konuşmanızı tamamlayınız.
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) – 1959 yılından beri yürüttüğümüz, hep birlikte
emek verdiğimiz, Türkiye’de tam bir millî mutabakat şeklinde
cereyan eden Avrupa Birliği sürecinde, biz, kültürel yönden, o
dünya, o toplumun halklarıyla, kendi milletimizin özellikleriyle,
kültürüyle bir buluşmaya zemin temin edecek bu projeye, hepimiz,
dikkatle, özenle katkı sağlamalıyız. Bu kuruma da
güvenmeliyiz. Kültürümüzü korumak, geliştirmek, yüceltmekle
sorumlu olan bir kurumun “İstanbul Kültür Başkenti konusunda
sorumluluk alıyorum, şeffaf davranacağım, her türlü
taahhüdü veriyorum” diyen bir Bakana destek olmak durumundayız.
Ben, bunu, bütün samimiyetimle, bütün kalbimden gelen duygularla
söylüyorum.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Efendim, sözlü olmasın, yazılı olsun
bunlar.
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) – Amin Maalouf’un
bir meşhur kitabı var, Semerkant. Diyor ki Semerkant için:
“Yeryüzünün güneşe bakan en güzel yüzüdür.” Bir Türk şehri
için gerçekten çok iltifatlı bir söz. Türk milletinin dünyaya
takdim edebileceği en güzel eser İstanbul’dur. Biz bu
İstanbul’u, dünyaya, olması gereken gibi, nasılını
tartışarak ve destek vererek bunu gerçekleştirmeliyiz.
Saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, konuşmacı… Bu,
usulle ilgili bir şey, bir hususu belirtmek istiyorum.
Daha önceki dönemde
yapılmış müzakereler bu dönem Meclisini ilgilendirmiyor
efendim. Yeni seçim yapıldı, yeni Meclis oluştu. Burada
tümü üzerindeki görüşmelerden başka, maddeler üzerinde
görüşme yapılamamaktadır, bunu kayıt altına
aldım.
BAŞKAN – Sayın
Vural, şimdi Sayın Ali Uzunırmak’a grubunuz adına
söz vereceğim. O, düşüncelerinizi ifade eder ümit ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak.
Buyurun Sayın
Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinize en derin saygılarımı sunarak
konuşmama başlamak istiyorum, ama bu konuşmaya bir
üzüntüyle başlıyorum.
Sayın Oktay
Vural ve arkadaşları bir önerge verdiler. Bu önergede, Danışma
Kurulunda çeşitli bakanlıklarımızın,
İstanbul Valiliğinin, Vakıflar Genel Müdürlüğünün
ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının
yanında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
belirleyeceği bir temsilcinin bulunmasını teklif ettiler.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Koordinasyon Kurulu, Danışma
Kurulu değil.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Koordinasyon Kurulunda da tabii ki.
Sayın Bakan,
ben inanıyorum ki… Türkçe atasözü vardır: “İnat da bir
murattır.” Ama inatla bir ülkenin idaresinin nereye gideceğini
tarih çok kereler göstermiştir.
Sayın Bakanın
da mensubu olduğu bir kurum burası, sayın milletvekillerimizin
–iktidarıyla muhalefetiyle- mensup olduğu bir kurum burası.
Sayın Meclis Başkanını bütün gruplar katılarak
ortak seçtik. AKP’nin de gösterdiği bir adaydı, AKP’nin milletvekiliydi
Meclis Başkanı. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Ben oy verdim kıymetli arkadaş… Yani, biz, Meclis Başkanının
göstereceği bir temsilciden
acaba niçin imtina ediliyor? Yani, burada çoğunluğa dayalı,
dediğim dedik şeklinde, Meclisi ve ülkeyi idare edebilmenin
bir denemesi mi yapılıyor? Bunlar iyi sonuç vermez kıymetli
arkadaşlar. Belki günü idare edebilir, belki gün böyle geçebilir.
Ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mensupları, bir kurum bilinci
içerisinde, bir kurum dayanışması içerisinde, bir kurum
şuuru içerisinde hareket ederek kendilerinden orada bir temsilcinin
bulunmasını “bir muhalefet partisinin önerisi” diye reddederse,
bu işlerin sonu gelmez. Her şeyden önce, bunu sizlerle paylaşmak
istedim.
Tabii ki, bu, çoğunluğa
dayalı, ezici çoğunluğa dayalı yönetim metodunun
yeni getirdiği birtakım alışkanlıklar var
kıymetli arkadaşlar. Bakın, bu tasarıda “Tasarı
Başkanlıkça; Plan ve Bütçe; İçişleri ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor komisyonlarına havale edilmiştir.”
deniyor. Geçende de yine aynı şekilde, yani, Plan ve Bütçe
Komisyonunun esas komisyon olduğu işaret edilen, Meclis
Başkanlığınca gönderilen birinci derecede esas
komisyon Plan ve Bütçe Komisyonu. Ama, Plan ve Bütçe Komisyonu atlanarak,
direkt Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonundan bir tasarı
Meclise indirildi. Geçende de aynı şey yapıldı.
Şimdi, ben,
kıymetli arkadaşlar, bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum:
Sayın Bakan dedi ki “Kamu kaynağı kullanılacak.”
Peki, kamu kaynağının kullanılacağı bir
tasarı, acaba Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeden nasıl
Meclise indiriliyor? Peki, burada birtakım kurullar oluşuyor.
Bu kurullarda, buralarda görev yapan gerek bürokrat gerek başka
nitelikleri taşıyan arkadaşlar, muhtemeldir ki, huzur
hakkı alacaklardır. Peki, eğer huzur hakkı almazlarsa,
Anayasa’mıza aykırı angarya yüklenecektir bunlara.
O da Anayasa’ya aykırıdır. Huzur hakkının
alınacağı, kamu kaynağının kullanılacağı
bir tasarıyı hangi yetkiye, hangi anlayışa dayanarak
Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirmeden direkt Meclise indiriyoruz?
Acelemiz mi var? Olabilir. Görüşün, anlaşın muhalefet
gruplarıyla; inadım inattan vazgeçin. Maddeler üzerinde,
önergeler üzerinde anlaşılır, en kısa zamanda da
kanun geçirilir. Benim buradaki, iktidar kanadındaki sayın
bakanlarımızdan, anlayış olarak üzerinde durmak
istediğim, konuşmamın başında işaret ettiğim,
inadım inatla devlet yönetiminin olmayacağı, demokrasinin
yürümeyeceği ve bunun zararının mutlaka ama mutlaka
iktidar hanesine yazılacağını işaret etmektir.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uzunırmak.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.
Buyurun Sayın
Bayraktar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
söz konusu kanunun 6’ncı maddesiyle ilgili şahsım
adına söz aldım. Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önceki konuşmamda
belirterek, bir sonraki sözde değineceğim demiş olduğum,
İstanbul’a gelen turistlerin… Hem de öyle sıradan turistlerden
değil; kültür, sanat, edebiyat ve çağdaş metot ve tekniklerle
ilgili seçkin davetlilerden oluşan; İspanyol, Fransız,
İtalyan, Cenevizli, Alman ve İngilizlerden oluşan bir
heyetle İstanbul’u dolaşıyoruz. Önce, tabii olarak,
Beyoğlu’nda Galata Kulesi’ne götürdük. Galata Kulesi’nde
kısmi bir sohbet sonucu, burası Cenevizlilerin ve Cenevizlilerden
kalma bir kültür merkezi… Doğru, Büyükşehir Belediye
Başkanlığı tarafından onarılarak hizmetin
devamına tekrar imkân sağlandı. Sonra Ayasofya’ya götürdük.
Ayasofya’nın o etkinliklerini izledikten sonra “Bu da Bizans
eseri.” dediler. Arkasından Sultanahmet ve Süleymaniye’ye
götürdük. Mimar Sinan’ın o şaheser Süleymaniye’yi ve Sultanahmet’i
gördükten sonra “Bu da, Osmanlı eseri, çok güzel” Daha sonra Boğaz
köprüleriyle ilgili bir inceleme… “Bu da Japon-Alman konsorsiyumunun
oluşturduğu bir eser.” “Cumhuriyet döneminin eseri yok mu?”
Sıra geldi Taksim Atatürk Kültür Merkezine. Gerçekten, 1969
yılında yapılan, cumhuriyetin eserlerinden biri. Tamam,
kabul ediyoruz, ama kırk yıl geçti, bugün, yeterli olmadığı,
tartışılacağı, tartışıldığı,
yıkılıp yıkılamayacağı… Hele hele
güçlendirme söz konusu olduğu zaman -teknik elemanlar çok iyi
bilirler- mevcut binanın konsolları, kolonları ve dayanışmaları
bir o kadar daha büyütülmesi gerekiyor. Öyle olunca kullanım
alanları daha da fonksiyonelliğini kaybedecek. Dolayısıyla,
140 milyon, 150 milyon YTL harcanacak. Oysa genel teknik kurallarda,
depreme karşı hazırlıklarda harcanacak miktar,
yenilenmede kullanılacak paranın yüzde 40’ına kadar
gidiyorsa, eh, onarım ve güçlendirme mümkün, ama yüzde 40’ını
geçiyorsa, bunu yenilemek daha faydalıdır tabiri ortada.
Dolayısıyla, olay illa “yıkıp yıkmama” terimini
kullandıktan sonra, yani kullanırken, bunları iyi değerlendirmek
lazım ve o heyet bana şunu söyledi: “Cumhuriyetin eseri bu
mu? Camdan dört köşe bir bina!” Ben de dedim ki içimden ve kendi arkadaşlarımla,
Mimar Sinan bugün sağ olsa, bugünkü modern teknoloji ile kültürümüzü
yansıtacak ve cumhuriyetin 100’üncü yıl dönümüne girmekte
olduğumuz bu hazırlık döneminde, acaba, cumhuriyetin
eseri nasıl olmalı… İşte bu, bir yarışma
ile ortaya çıkacak bir olay olmalı.
İşte,
ben inanıyorum ki, Atatürk Kültür Merkezinin yenilenmesi, onun
yıkılması diye bir şeyin söz konusu olmadığı,
yani yıkılması değil aslında yeniden hayata
kazandırılmasına yönelik bir çalışmanın
altyapıları burada tartışılıyor.
“İstanbul’la
ilgili, varoşlarla ilgili ne yaptınız?” diyenlere,
aslında anlatılacak çok şey var, ama Hekimbaşı
çöplüğünün Sözen döneminde vahşi depolama sonucu patlayarak 28 vatandaşımın öldüğünü
hiç unutmadım, ama şimdi orası kültür merkezi, sanat merkezi,
spor merkezi. İstanbul’da -elimde şu anda altı sayfalık
doküman var- 1994 yılından bu yana ilçelerde, ilçe merkezlerinde
ve Büyükşehir Belediyesi hudutlarında yüzlerce kültür-sanat
evi, kütüphane inşa edildi, onarıldı, kullanılıyor.
Yani sadece Taksim, Beyoğlu veyahut Şehzadebaşı
bölgelerinde değil, herkesi Beyoğlu’na muhtaç etmek suretiyle
değil, Tuzla’dan Çekmece’ye kadar, Kartal’dan Ümraniye’ye
kadar her yerde kültür-sanat merkezinin yapılması gerektiğine
inananlardan olduğumuzu da tekrarlamak istiyoruz.
İşte elimizde belgeler var.
Onun için,
İstanbul’la ilgili, bu göçü bu noktalara getiren unsurlardan
biri de, biraz önce bahsetmiştim, Anadolu’ya siz yatırım
yapmadınız, ama biz kırk dokuz ile teşvikler getirmek
suretiyle yatırımı teşvik ettik, üniversiteleri
getirdik, istihdamı geliştirdik, duble yolları geliştirdik,
KÖYDES projelerini destekledik, İstanbul’a göç miktarı
eskiye oranla çok düştü, ama nüfus artışı yine var,
yine yeterli olmayan hizmetler var. Ulaşım ve trafikle ilgili
konularda da attığımız adımlar ortada, bu da
yeterli değildir. El birliğiyle bundan sonra daha hızlı,
daha kalıcı, daha süratli, daha çağdaş ve modern,
insanlarımızın mutlu olabileceği imkânları
araştırma ve çalışmak için burada tartışıyoruz.
Onun için, birçok
arkadaşımız yanlış terimlerle, ifadelerle
gerilim politikasını sürdürmeye çalışıyor,
ama MHP’nin uyguladığı muhalefet metodunu gerçekten
saygıyla karşılıyorum. Getirdikleri öneriler
tartışılabiliyor, konuşulabiliyor, daha faydalı
şeyler olup olmayacağı ama önergelerle, ama önerilerle,
ama burada konuşulanların uygulama esnasındaki
şekilleriyle değerlendirilebilmesi mümkündür. Bu maddenin
aslında içeriğinde…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Yani, reddedilerek değerlendirilmesi, değil
mi?
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Teşekkür ederek, sözlerimi bitirmek…
BAŞKAN – Sayın
Bayraktar, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Özür dilerim.
Dolayısıyla,
maddenin aslına geçme fırsatı bulamıyoruz, anlatılacak
çok şey var. Eğer fırsat bulursam, bir sonraki dönemde Galata
ve çevresinde, Taksim ve çevresinde, kentsel sit alanlarında uygulanacak
rehabilitasyon konularını ve özellikle de -hep gündeme
geldi- Süleymaniye ve Zeyrek’le ilgili, Sultanahmet, Ayasofya ve
çevresiyle ilgili çalışmalardan da birkaç paragraf sizlere
sunmaya çalışacağım fırsat bulursam, bulamazsak,
hayırlı olsun diyorum.
Danışma
Kurulunu tartışıyoruz. Bakın, ilk kez -sivil toplum
örgütlerine değer vermiyorsunuz diyerek tenkit edenlere sormak
gerekir- 54 kişiden oluşan Danışma Kurulunun 41
üyesi sivil, 13 üyesi kamu sektöründen gelen… Ve bu sivil üyelerin
hiçbirisi de sıradan değil. Mesleğinde liyakat ve ehliyet
sahibi olan insanlardan oluşan bir tabloyla bu sistem yürütülecektir.
Böyle bir danışma kurulunun, böyle bir ajansın tabii
İstanbul’a ve ülkemize faydalı hizmetler getireceği
umuduyla hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Halide
İncekara.
Sayın
İncekara, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; İstanbul’da yaşayan-yaşamayan,
İstanbul’u uçaktan geçerken gören, televizyondan izleyen, arkadaşından
duyan -hiç önemli değil- ama, gönülden burada İstanbul için
konuşan bütün arkadaşlarıma gerçekten çok teşekkür
ediyorum. Ama, benim problemim İstanbul’da yaşamadan
İstanbul’u konuşanlar değil. Onlara teşekkür
ederken, ikametgâhı İstanbul’da olup, ama, İstanbul’un
sırça köşklerinden İstanbul’a bakanlarla bir problemim
var.
Bir kere şu
meseleyi çözelim. İkide birde bu tarafa bakıp diyorsunuz
ya “Sayınıza güvenmeyin.” falan. Arkadaş, sayı dediğiniz
şey milletin iradesidir. İkide birde bize dönüp dönüp niçin
diyorsunuz ki milletin iradesine güvenmeyin? Çünkü, siz bu söylemi
son zamanlarda çok geliştirdiniz. Ne zaman halkın iradesi
konuşulsa, ne zaman seçim konuşulsa, bu oylar sizlerden bu
tarafa doğru geldi mi birden ortalık karışıyor;
bu millet rüşvetçi oluyor, bu millet aklı yetmez oluyor! (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Şöyle bir
bakalım, yani son yirmi yıla bakalım. Bize oy verenleri
biz bir yerden ithal mi ettik arkadaşlar, komşu ülkelerden
mi getirdik? Bu topraklarda yaşayan sizin ananız babanız,
kardeşleriniz, yeğenleriniz, bizlerin anası babası.
Benim anam babam da dün sizlerin partilerinden birilerine veriyorlar
ve siyasi iradeyi sizlere teslim ediyorlardı. Ama, hep düşünürdüm
İstanbul’da büyürken: Yahu, bu millet bunlara bu kadar iltifat
eder de bunlar niye millete hizmet etmezler diye. Haksız değilmişsiniz,
millete hizmeti siz rüşvet olarak kabul etmişsiniz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, maddeyle ilgili konuşmuyor.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) – Şimdi, lakin, İstanbul’un sırça
köşklerinde otururken birinci İstanbul’u yaratanlarla…
Bir meslektaşım söyledi, çok teşekkür ediyorum, çok güzel
oturdu: Birinci İstanbul, ikinci İstanbul. İstanbul’un
sırça köşkünde oturup yoksulun, mağdurun, gecekondunun
hâlini görmeyip yoksula, mağdura hizmeti rüşvet, ama
sırça köşktekilere hizmeti de iltifat olarak görenlerin
yarattığı bir İstanbul’dan sizlere bahsetmek istiyorum.
94’ten önce, imtiyazlı, sırça köşktekilerin kullandığı,
94’ten sonra, o asgari ücretli diye konuştuğunuz fakir fukaranın
girdiği sosyal tesisler milletin hizmetine sunuldu. Birinci
İstanbul sizlere, ikinci İstanbul bizlere aittir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, yasa maddesiyle çok uygun değil.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) – Yine, her yıl 1 milyon ağaç dikilerek
kurak, çorak, yollarında yürünmeyen İstanbul’u, her
yıl 1 milyon ağaçla buluşturarak yeşillendiren…
Birinci çorak İstanbul size, ikinci, her yıl 1 milyon
ağaçla yeşillenen İstanbul bize aittir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, esasa ne zaman gelecek?
Sabahtan beri esas dışı konuşuyor. Biz burada seçim
propagandası dinliyoruz. Ayıp oluyor!
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) – İstanbul sahillerini hatırlıyor
musunuz dostlarım? İstanbul sahillerini hatırlıyor
musunuz? İmtiyazlı grupların eciş bücüş çay bahçeleriyle
doldurdukları, fakir fukaranın, sırça köşklerden
o görmediğiniz, hoş gördüğünüz, hizmet gördüğü
için rüşvetli gördüğünüz insanların Yeşilköy sahillerinde
bugün piknik yaparak denize girdiğini gördünüz mü? O ikinci
İstanbul bizim, o bıraktığınız birinci
İstanbul sizindi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İstanbul’da,
üniversite adı vermek istemiyorum ama üniversitede görevli
olanlar bilirler, televizyonda açıkladılar, bizim iktidar
dönemimizdeki insanlarda mutluluk oranları yüzde 60-70 artmış
arkadaşlar, dikkatlerinizi çekiyorum. Sizlerden devraldığımız,
birsürü problem hâlâ çözülme aşamasında olduğu hâlde,
neden bu insanlar kendilerini mutlu hissediyorlar anlatayım
mı size? Çünkü, sırça köşklerden iner, rüşvetçi gördüğünüz,
o çamurlu sokakları gördüğünüzde, o dün yürüyemediğiniz
sokakların, bugün, koşu pisti, çocuk parkı olduğunu
göreceksiniz. O okullara girdiğinizde, o okulların spor
salonlarının bu milletin, sokağın, halkın hizmetine
açıldığını göreceksiniz.
Yine üniversiteden
gelen hocalarıma sesleniyorum: O geldiğiniz üniversitelerin
bahçelerine gidin, Büyükşehir, hiçbir vazifesi olmadığı
hâlde, o İstanbul’un üniversitelerinin bahçesi bir cennet bahçesine
dönüştürmüştür. Eskisi, birinci İstanbul sizlere ait,
yenisi, ikinci İstanbul bizlere ait. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Yine, Kültür
AŞ’nin ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin gençlik
organizasyonlarını, özellikle üniversitelerdeki gençliği,
her hafta sonu belediyenin otobüsleriyle… Rüşvet değil
arkadaşlar, rüşvet değil. “Rüşvet” demekten kurtulun.
Allah aşkına kıskanmayın, sizin de olur, birazcık
çalışmanız gerekiyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Ama, değerli
meslektaşlarım, tabii ki, biz, burada, bu millet ve
İstanbul için yapıyoruz ve sizi anlayışla karşılıyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Siyaset bir meslek değildir. Milletvekilliği
bir meslek değildir. Biz sizin meslektaşınız değiliz.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) – Şöyle düşünüyorum, sizin yerinize
koyduğum zaman, azıcık bir muziplik yapıyorum ve
şöyle diyorum: “Oralarda otursaydım ne düşünürdüm?” diye
bakıyorum ve bu geciktirmeler, önergeler… Niye geciktiriyoruz
arkadaş? Derdimiz nedir ya? Niye erteliyoruz durmadan? Milletin
önüne konacak.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Sorumuza yanıt alamadığımız
için.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) – Yani, gece sabaha kadar çalışmak,
hafta sonu çalışmak, milletin hizmetini… Bu rüşvet değil.
Arkadaşlar, dikkat edin. Bak, bu rüşvet değil, hizmettir.
Allah aşkına gelin, şu işi çabuklaştıralım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
İncekara, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) – Ama, yine de, sizin yerinizde otururken
şöyle diyorum: “Ya, Allah kahretsin, yine iyi bir şey yapıyorlar
ya. Hep iyi bir iş yapıyorlar, hep bunlar yapıyorlar.”
Ama, kıskanmayın ne olur, çalışın sizin de olur.
Çok teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Özbolat,
buyurun efendim.
DURDU ÖZBOLAT
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı’nın
5’inci maddesi görüşülürken Sayın Egemen Bağış’ın
söylediği bazı sözlere katılmadığımı
belirtmek istiyorum.
Kendisini anlatırken,
herhâlde Sayın Başbakana tercümanlık yapmasının
çok önemli bir görev olmasından dolayı, İstanbul’un bütün
kültürel etkinliklerini de kendisinin yaptığını
zannediyor.
İstanbul
binlerce insanın emeğiyle bugüne kadar gelmiştir. Hiç
kimse kendisini Süpermen zannetmesin. (AK Parti sıralarından
“Soru” sesleri)
Sayın Bağış
AKM’nin yapımının otuz yıl sürdüğünü ve
yıkılmasının gerekli olduğunu anlatırken…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Özbolat, maalesef süremiz bitti.
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Teşekkürler.
Umuyorum Halide
Hanım çıkmamıştır. Eğer beni dinlerse… Sayın
Bakana tam 5 kezdir aynı soruyu soruyorum, yanıt alamıyorum.
Halide Hanım acaba cevap verebilir mi?
Bu Parlamento
bir sanat eserini yıkmak için yasa çıkarmak durumunda
mıdır? Eğer, bir bina depreme dayanıksızsa ve
yıkılması gerekiyorsa, niye buraya geliyor? Buraya
gelişinin gerekçesi niçin bize açıklanmıyor? Ben bunu
bir parlamenter olarak soruyorum. Defalardır soruyoruz, Bakan
yanıt vermiyor. Halide Hanım kalktı konuştu.
Şimdi, ben merak ediyorum. Halide Hanım, lütfen, bu soruya
siz yanıt verin. Siz parlamenter olarak, biz milletvekilleri
olarak, bir binayı yıkmak için Meclisten yasa çıkarmak
zorunda mıyız? Ve niçin yasa çıkarıyoruz? Niçin?
Hangi gerekçeyle çıkarıyoruz? Bunun yanıtını
istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) – Söyleyeyim mi?
BAŞKAN – Sayın
İncekara, böyle bir üslup yok, sonradan Sayın Kılıçdaroğlu’yla
görüşürsünüz.
Sayın
Kıyıklık burada mı efendim? Yok.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, biraz önce grup adına konuşan AKP’li
milletvekili arkadaşımız “Bu kanunun garantisi Kültür
Bakanlığıdır.” dedi. Hâlbuki, Hükûmetin teklif ettiği
metnin 4’üncü maddesinde “Bu kanun Kültür ve Turizm Bakanlığıyla
ilişkilidir.” denilmiş. Ama, komisyon, Bakan değişince,
4’üncü maddedeki “Kültür ve Turizm Bakanlığı”nı
kaldırmış. Kültür ve Turizm Bakanlığının
bu kanunda bir fonksiyonu yok.
İkincisi,
bu kanun çok derme çatma hazırlanmış. Bakın, 5’inci
maddede Koordinasyon Kurulunun görevi madde içinde sayılmış.
6’ncı maddedeki Danışma Kurulunun görevi 7’nci madde
olarak getirilmiş. 8’inci maddede, evvela, Yürütme Kurulunun
görevi sayılmış, arkasından teşkilatın
sayılmış. Yani, böyle baştan savma kanun olmaz. Kanun
tekniğini bilmiyorlarsa AKP’liler, bunu, gelsinler, bizden
öğrensinler, kendilerine öğretelim.
Biraz önce, burada
da… Bakın, bu kanunu engelleyen AKP’liler, biz etmiyoruz. Burada,
biz, muhalefet partisi konuşmuyor, AKP’liler çıkıyor,
kendi olmayan propagandalarını yapıyorlar.
İstanbul’daki rantlarda kimler…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Sayın Durmuş,
buyurun efendim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; 14
Şubat 2007 tarihli, Kültür Turizm Bakanlığı
İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu üyelerinden Büyükşehir Belediyesi temsilcileri
dışında kalan üyelerin atanma tarihleriyle ilgili
bir bilgi sizde var mı? Varsa ne zaman atanmışlar, söyleyebilir
misiniz?
İlave olarak,
satın alma işlerinde görevlendirilecek -13’üncü maddede-
iki sivil toplum kuruluşu temsilcisi olarak hangi kuruluş
tercih edilecek? Kim, nasıl seçecek? Bu konuda bilgi istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Durmuş.
Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza
sormak istediğim şudur: Bildiğim kadarıyla, kendisi
bir hukuk adamıdır ama getirdiği kanunun çeşitli
maddelerinde, yürütmede, denetimde, Mecliste ciddi tartışmalar
vardır, hukuk boşluğu tartışmaları vardır
ve bunların karşılığında, Sayın Bakan
“Bana güvenin.” demektedir. Bir hukuk insanının… Acaba,
kişiye mi güveneceğiz, hukuka mı güveneceğiz?
Sayın Bakan yarın o makamdan ayrıldığında,
hukukla teminat altına alınmadıysa bazı şeyler,
o zaman yeni gelene mi güvenmeye
devam edeceğiz bu uygulamalarda? Sayın Bakanın, bu konuda
bir bilgilendirmesini rica ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uzunırmak.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; elbette, yaptığımız yasa
bir hukuk ürünü, burada koyduğumuz müesseselere güveneceğiz.
Ben, bu müesseselerin arkasında bir art niyet aranmaması
gerektiğini, süreci birkaç kez anlatmaya çalışarak
uzun uzun izah etmek için gayret gösterdim ama bazı arkadaşlarımız
anlamamak konusunda ısrarlı davranıyorlar ve sorularını
kendi almak istedikleri noktaya getirene kadar sürdürmek kararlılığını
gösteriyorlar. Kendilerine kolaylıklar dilerim.
Sayın Durmuş’un,
atama tarihleriyle ilgili sorusunu yazılı olarak cevaplandırayım,
elimde bir tarih yok.
Öteki konu, ilgili
maddede cevaplandırılacak bir konudur.
Başka, bu
maddeyle ilgili soru ben dinleyemedim bu akşam, bu madde çerçevesinde.
Sadece bir hususu söylemek istiyorum: Biraz önce, bir önceki maddede,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlendireceği bir temsilcinin
Koordinasyon Kurulunda bulunmasına ilişkin bir önerge
vardı. Koordinasyon Kurulunun yapısı gereği o
önerge kabul edilmedi ama benim bildiğim kadarıyla, AK Parti
Grup Başkan Vekili arkadaşlarımız, Danışma
Kuruluyla ilgili böyle bir katılımın uygun olduğu
görüşündeler. Bu tarzda bir önerge gelirse bizim de katılacağımızı
bu çerçevede ifade etmek isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Süremiz var, Sayın
Kılıçdaroğlu galiba bir soru yöneltecekler.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Bir başka soru.
Sayın Bakan
konuşma yaparken ifadesi aynen şu: “Bu yasa çalışması
çerçevesinde hiç kimsenin İstanbul’da yeni rant alanları
yaratmak gibi bir gayreti olmayacaktır. Olmaması konusunda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, bu Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti adına kendimi görevli sayıyorum.”
Merak ettiğim
konu şu Sayın Bakan: Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
kendinizi görevli sayıyorsunuz. Size bu yetkiyi kim verdi acaba?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Genç,
sisteme girdiğinizi gördüm. Sayın Bakan cevap versin, arta
kalan süre olursa size soru sorma imkânı vereceğim.
Buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde hepimiz görev yapıyoruz, hepimiz
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak sorumluluklar taşıyoruz,
hepimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak kamu malını
korumakla sorumluyuz, hepimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi
olarak milletin hakkını, milletin hukukunu korumakla sorumluyuz.
Ben, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Bakanıyım elbette,
ama dışarıdan atanmış bir bakan değilim,
aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin de üyesiyim. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bütün üyeleri gibi, bu konularda soru soran,
ısrarla soru soran arkadaşlarım gibi benim de bu konuda
duyarlılığımı yüksek sesle ifade etme hakkım
var. Bu konudaki kararlılığımı söylüyorum.
Ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak, soru soran bütün
arkadaşlarım gibi, ısrarla aynı şeyleri dönüp
dönüp tekrar eden arkadaşlarım gibi ve onlardan fazla, kamu
malını koruma konusunda, milletin hakkını ve hukukunu
koruma konusunda kendimi yetkili ve kararlı sayıyorum.
Kendi vicdanımdan yetki alıyorum, kendi vicdanımdan
kararlılığı alıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bu konuda kendimi sorumlu saydığımı
söylüyorum. Bundan herhangi birisinin rahatsız olmaması
gerekir. Bütün Parlamento üyelerinin bu konuda dikkatli olması,
bu konuda bütün Hükûmet üyelerinin, bütün Parlamento üyelerinin
özel bir gayret içinde, dikkat içinde, duyarlılık içinde bulunması
gerekir. Bundan daha tabii bir şey olamaz. Bunu ifade etmekten,
bir Parlamento üyesinin, bir Hükûmet üyesinin bunu yüksek sesle ifade
etmesinden daha tabii bir şey olamaz.
Türkiye Cumhuriyet
Hükûmetinin bir bakanı, aynı zamanda bir Parlamento üyesi
olarak, “Bunu bütün vicdanımla hissediyorum, bütün idrakimle
hissediyorum, bütün izanımla hissediyorum, bunu sahipleniyorum,
bunun takipçisi olacağım.” derse bu ancak alkışlanır.
Bunun yeniden sorgulanacak nesi var, onu anlamam mümkün değil.
Bu akşam ısrarla, tekrar tekrar sorulan birçok soruyu anlamamın
çok mümkün gözükmediği gibi. Bunu anlatmaya çalışıyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Meclisin adına kim yetkili kıldı sizi?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Belki “Meclisin adına”
abartılı bir vurgulama olabilir ama Meclis üyesi olarak…
Bunu düzeltelim: Meclis üyesi olarak…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Hah! Tamam, tamam. Teşekkür ederim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL
GÜNAY (İstanbul) – Yani, Meclis üyesi olarak… Ama, ben bu Parlamentoda
bu kürsüden konuşuyorsam, bu Parlamentoya konuşuyorsam,
bu bir duyarlılığın ifadesidir ve bu hassasiyetimi
söylüyorum.
Yani, çok rica
ediyorum değerli arkadaşlarım. Demin, biraz önce konuşan
bir arkadaşımın söylediği gibi, bir yasa yapmaya
çalışıyoruz. İstanbul için, Türkiye için iyiliğe,
güzelliğe vesile olmasını düşündüğümüz bir
yasa yapmaya çalışıyoruz. Bazı şeyleri
ısrarla, döne döne, geneli üzerinde konuşmaktan itibaren,
aynı soruları, aynı yanıtları alacağınız
aynı soruları ısrarla, döne döne söyleyerek bunu gecenin
geç saatlerine kadar uzatmak elbette hakkınız ve özgürlüğünüzdür.
Biz de bunu geç saatlere kadar oturur, çalışır ve bir yasa
konusu olması konusunda gereken kararlılığı
gösteririz. Sadece birbirimizi biraz yormuş oluruz. Bence burada
daha dikkatli, daha özenli bir çalışma sürdürmüş olalım,
daha dikkatli, daha gayretli bir çalışma sürdürmüş olalım
ve buradan, birbirimizi yormadan, Türkiye için iyi bir şey yaptığımızı,
birlikte iyi bir şey yaptığımızı vicdanımıza
sindirerek çıkmaya çalışalım.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Genç,
Sayın Bakan cevap hakkını kullandı, süre de doldu.
Bir sonrakinde…
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Yine golü attın yani Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sıralarına göre okutup sonra aykırılık durumlarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 16 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın 6
ncı maddesinin (b) bendinde yer alan “birer” kelimesinin “üçer”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
|
Nurettin Canikli |
Mustafa Elitaş |
Egemen Bağış |
|
|
Giresun |
Kayseri |
İstanbul |
|
|
Mehmet Erdoğan |
Fevzi Şanverdi |
Yaşar Karayel |
|
|
Gaziantep |
Hatay |
Kayseri |
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 Sıra Sayılı
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının
“Danışma Kurulu” başlıklı 6. maddesinin 1.
fıkrasının c bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
Nurettin Canikli |
Engin Altay |
|
|
İstanbul |
Giresun |
Sinop |
|
|
İsa Gök |
F. Nur Serter |
Tayfur Süner |
|
|
Mersin |
İstanbul |
Antalya |
“c) İstanbul ilçe kaymakamlarının kendi aralarından
seçecekleri beş temsilci ve iktidar partisine üye belediye
başkanlarının kendi aralarında seçecekleri dört,
muhalefet partilerine üye belediye başkanlarının
kendi aralarında seçecekleri bir temsilciden,”
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 16 Sıra Sayılı İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının “Danışma
Kurulu” başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasının
b bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
|
İsa Gök |
Engin Altay |
Tayfur Süner |
|
|
Mersin |
Sinop |
Antalya |
|
|
Fatma Nur Serter |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
|
|
İstanbul |
İstanbul |
|
“b) İstanbul
İl Genel Meclisi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde
siyasi partilerin temsil oranları dikkate alınarak, siyasi
parti gruplarının bildirecekleri üçer üyeden,”
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.10
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.19
BAŞKAN : Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
16 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
6’ncı madde üzerinde verilen önergelerin işlemine
devam edeceğiz.
Dördüncü önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan, “İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı”nın 6. maddesi
b fıkrasına “İstanbul İli sınırları
içindeki muhtarların kendilerinin seçeceği iki üyeden”
ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. 01.11.2007
Hasan Erçelebi Hasan Macit Mustafa Vural
Denizli İstanbul Adana
Hüseyin Pazarcı Ayşe Jale
Ağırbaş Emrehan
Halıcı
Balıkesir İstanbul Ankara
BAŞKAN – Bu önerge en aykırı önerge olduğu
için, bunu işleme alıyorum.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Okunan son önergeye hayır efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır.
BAŞKAN – Konuşacak mısınız efendim?
HASAN MACİT (İstanbul) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
Önerge sahipleri adına Sayın Hasan Macit.
Buyurun Sayın Macit.
HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; son günlerde gerçekten sıkıntılı
bir süreçten geçiyoruz. Terör olaylarının doruk noktasına
çıkmış olması ve şehitlerimizin her gün yüreklerimizi
dağlaması ve dün, bilim adamı, devlet adamı Sayın
Erdal İnönü’yü kaybetmemiz bize üzüntü ve acı verdi.
Sözlerime başlarken, şehitlerimize ve Erdal
İnönü’ye Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Sizleri mensubu olduğum Demokratik Sol Parti ve
şahsım adına saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, böyle bir süreç içerisinde
kültürle ilgili bir yasa görüşüyoruz ve bu yasayı görüşürken,
de, toplumu gerçekten bazı konularda -bizim kendi aramızda
yaptığımız konuşmalarla- geriyoruz. Bu gerginliği
yaratmanın hiç anlamı olmadığını, Türk
milletinin bu gerginliği hak etmediğini düşünüyoruz
ve bu yasalar görüşülür iken iktidarıyla muhalefetiyle
Türkiye’ye yararlı, Türkiye’ye hizmet getirecek yasaların
birlikte, uzlaşılarak çıkarılabileceğini
de düşünüyoruz.
Gerçekten bu yasa, iki maddesi hariç güzel bir yasadır
ve İstanbul’a ne yaparsan haktır anlayışıyla,
bu yasayla getirilecek hizmetlerin daha fazlasının getirilmesiyle
ilgili düşüncelerimizi de bizim burada ifade etmemiz gerekir.
Ne yazık ki bu yasada katılmadığımız bu
iki maddenin çıkarıldığı zaman iktidarıyla
muhalefetiyle buradan oy birliğiyle çıkarabileceğimiz
bir yasayı, ne yazık ki gerginlikler yaratarak görüşmeye
devam ediyoruz.
Atatürk Kültür Merkezinin yıkılması. Değerli
arkadaşlar, bırakın Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasını,
orada 2006 yılında sekiz yüz elli beş eser, etkinlik sergilenmiştir.
Bu sayı, bu rakam dünyanın hiçbir kültür merkezine kısmet
olmamaktadır ve orada gerçekten cumhuriyet tarihinin bir eseri
bulunmaktadır. Bunu yıkacağımıza İstanbul’a
bir değil kırk tane Atatürk Kültür Merkezi yapalım. Niye
buna kafayı taktık?
Bir diğer konu: Her anlamda olduğu gibi, akçeli
işlerin denetimden kaçırılması hep âdet hâline getirildi
ve buradan yasayla geçiyor. Bunun sonucu olarak da birçok yolsuzluk,
birçok usulsüzlük söylentileri ayyuka çıkıyor. Bunları
çıkaran bizler değil miyiz? Neden harcamaların denetimini
kaçırıyoruz, neden denetim dışı bırakmaya
çalışıyoruz, anlamış değiliz.
Değerli arkadaşlar, dün Plan ve Bütçe Komisyonunda…
“Gerginlik” dedim sözlerimin başında ve “Türk milletini
germeye hakkımız yok.” dedim. Plan ve Bütçe Komisyonunda
dün AKP’li bir milletvekili şöyle bir konuşma yapıyor.
Plan ve Bütçe Komisyonundaki tutanaktan aynen okuyorum ve bu sözleri
sizin takdirinize bırakıyorum: “Alevilik, Şianın
bir parçası…”
AHMET YENİ (Samsun) – Maddeyle ne alakası var, konuya
gel!
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Toplumu geriyorsun!
HASAN MACİT (Devamla)
– “…ve yekpare bir din değil, biliyorsunuz Şiiliğin
bir kolu. Bu kapsamda Babilik de söz konusu, İsmailiye mezhebine
mensup insanlar da söz konusu. Dürziler de var, Rafiziler de var, Nusayriler
de var ve Caferiler de var. Acaba bu durumda eğer, işte, Alevilere
herhangi bir tahsisat yapılması düşünülürse bu saymış
olduğum Aleviliğin diğer kolları da yarın bir
gün gelir de bize de tahsisatlarda bulunun derse, Diyanet
İşleri ya da Bakanlığınız bu konuda ne düşünüyor?
Bunu doğrusu merak ediyoruz.” diyerek devam ediyor.
Daha sonra “Mecûsiler, Bahailer, Satanistler, Yezidiler
de benzer taleplerle gelebilir pekâlâ. Bu durumda Alevilerin ya da
Aleviyim diyen insanların bu taleplerini nasıl karşılamak
gerekiyor? Doğrusu ben bilmiyorum. Herhâlde düşünülüyordur.“
Bu sözler, sayın iktidar partisine mensup bir milletvekilinin.
Değerli arkadaşlar, bu sözler Türk toplumunu
germektedir, rahatsızlık yaratmaktadır. Bu sözleri
sarf eden sayın milletvekilinin gelip Meclisin kürsüsünde Alevi
yurttaşlarımızdan özür dilemesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Macit, konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun efendim, bir dakika süre verdim.
HASAN MACİT (Devamla) – Biz, bin yıldır bu Anadolu
coğrafyasında kültürlerin yoğrularak et tırnak
olmuş bir millet olarak yaşaya geldik. Bu ayrımcılık
niye? Hani Mevlânâ’nın hoşgörüsü, hani Yunus’un sevgisi,
hani Hacı Bektaş’ın birlik ve dirliği, hani Mustafa
Kemal Atatürk’ün kararlılığı?
Değerli arkadaşlar, bu bağlamda bu sayın
milletvekilinin özür dilemesini bekliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının
“Danışma Kurulu” başlıklı 6. maddesinin 1.
fıkrasının b bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
“b) İstanbul İl Genel Meclisi ve İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisinde siyasi partilerin temsil oranları dikkate
alınarak, siyasi parti gruplarının bildirecekleri
üçer üyeden,
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılmıyor.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İstanbul İl Genel Meclisi ve İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisinden Danışma Kuruluna girecek olan üyelerin
siyasi partilerin seçimlerde aldıkları oy oranına
göre belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece değişik siyasi
partilerin üyelerinin Danışma Kurulunda temsilinin
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 Sıra Sayılı
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının
“Danışma Kurulu” başlıklı 6. maddesinin 1.
fıkrasının c bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
“c) İstanbul ilçe kaymakamlarının kendi aralarından
seçecekleri beş temsilci ve iktidar partisine üye belediye
başkanlarının kendi aralarında seçecekleri
dört, muhalefet partilerine üye belediye başkanlarının
kendi aralarında seçecekleri bir temsilciden,”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılmıyor.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İstanbul ilindeki muhalefet partisine mensup belediye
başkanlarının da Danışma Kurulunda temsil
edilmeleri amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı’nın 6 ncı maddesinin (b) bendinde yer
alan “birer” kelimesinin “üçer” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılıyor.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Katılıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Komisyon katılamaz.
BAŞKAN – Tamam. Doğru, doğru söylüyorsunuz.
Evet, Komisyon…
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile, İstanbul İl Genel Meclisi ve Belediye
Meclisi’nden üyelerin sayısı artırılarak yerel
yönetimlerin seçilmiş temsilcilerinin katılımının
artırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler istikametinde 6’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
7’nci maddeyi okutuyorum:
Danışma Kurulunun görevleri
MADDE 7- (1) Danışma Kurulu, Projenin, Avrupa
Birliği’nin konuyla ilgili kararları doğrultusunda
gerçekleştirilmesi amacıyla çalışmalar yapar,
gerekli gördüğü ilke kararlarını alır, Projenin
yıllık programı ile gerekli görülen diğer konularda
görüşlerini bildirir, Yürütme Kurulunun çalışmalarını
izler, tavsiyelerde bulunur.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Yalova Milletvekili Muharrem İnce; şahısları
adına, Bursa Milletvekili Mehmet Ocakden, Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak, Mersin Milletvekili İsa Gök.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Muharrem
İnce, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle az önceki konuşmacı Sayın
İncekara’ya şunu söylemek istiyorum. Konuşması
aynen şöyleydi: “Birinci İstanbul sizin, ikinci İstanbul
bizim.” Bakın, bu tip konuşmalardan vazgeçelim. Birinci
İstanbul da hepimizin, ikinci İstanbul da hepimizin. (CHP ve
AK Parti sıralarından alkışlar) Kentleri, birinci,
ikinci İstanbul; insanları, dindar olanlar, olmayanlar; Cumhurbaşkanı
adaylarını, dindar cumhurbaşkanları, dindar olmayan
cumhurbaşkanları diye tanımlamak hiç doğru değil.
(AK Parti sıralarından “Ne alakası var!” sesleri) Önce,
bu tip tanımlamalardan vazgeçelim. Bu Türkiye hepimizin,
İstanbul da hepimizin, hatasıyla, günahıyla, sevabıyla
hepimizin. (CHP sıralarından alkışlar) Lütfen, konuşmaları
bu şekilde yapalım.
Yine, Sayın Bakana komisyonda sordum, 5’inci maddede
sordum, 7’nci maddede bir daha, 8’de bir daha, her maddede tekrar tekrar
soracağım. Büyük salon, konser salonu, oda tiyatrosu ses
sistemleri iflas etmiş. Bu bir Bakanlık açıklaması,
Bakan açıklaması. Böyle bir rapor var mı? Neden ele geçiremiyorum?
Neden ben okuyamıyorum? Yani, bakın, benim elimde Kültür ve
Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının
“gizli” antetli yazısı da var; ama, bu rapora ne hikmetse
ulaşamıyorum ben.
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Nasıl aldın o raporu?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Neden bir Komisyon üyesi
olarak ben bu rapora ulaşamıyorum Sayın Bakan? Ben bu
raporu okumak istiyorum; bu benim en doğal hakkım.
Şimdi, bakınız, sizin döneminizde değil
ama, sizden önce olmuş bir olayı anlatacağım. Yani,
neyin üstünde oturduğunuzu siz de bilin diye. Teftiş Kurulu
raporundan özetleyeceğim. Diyor ki: “Saat 16.30-17.00 sularında
Genel Müdürümüzün Sekreteri ‘Genel Müdürüm sizi çağırıyor.’
dedi. Odaya girdiğimde isminin Ahmet Kot olduğunu öğrendiğim
bir kişi Genel Müdürle oturuyordu. Genel Müdürümüz bana ‘Ahmet
Bey’in İlhan Berk adlı bir kitap çalışması var,
2004 yılı içinde bunun basımını yapacağız.
Kitabın bedeli 42 milyar lira. Ahmet Bey daha önce hiçbir ihaleye
katılmamış. Kendisine yardımcı olacağız.
Bu konuda Ahmet Bey’e gerekli hazırlıkları yapın
ve fakslayın’ dedi.” Fakslıyorlar. Faks numarasını
kendisine veriyor Ahmet Bey. “Ahmet Bey’in dikkatine.” diye faks
çekiliyor. Sonra tekrar Genel Müdür çağırıyor Genel
Müdür Yardımcısını, “Ahmet Bey bazı konuları
anlamamış. Kendisini tekrar ara bilgi ver ve Ahmet Kot’la
görüştür” diyor. Sonra, gönderilen notta şunlar yazıyor,
yol gösteriliyor: “Üç firmadan ayrı ayrı teklif mektubu
alınacak. Teklif mektuplarının içerikleri farklı
yazılacak. En düşük teklifi yapan firmadaki fark 2 veya 3
milyar gibi olacak.” Ve bu ihale tamamlanıyor. Yani, anlayacağınız
şu: İhaleyi kazanan firma, ihalenin teknik şartnamesini
kendisi hazırlıyor. Böyle bir ihale. Değerli arkadaşlarım,
bu demokrasi düzeni, hukuk düzeni değil ki, bu millet iradesi
değil ki. Bu Alidibo düzeni, bu kumpas düzeni, al takke ver külah
düzeni, bu yolsuzluk düzeni, bu hukuksuzluk düzeni.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Siz Bakana güvenmiyor
musunuz?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Şimdi, peki, ne oldu?
Bu kitap basımıyla ilgili Sayın Bakan şunu diyecek…
Benim de soru önergem var; kırk beş gün geçti, hâlâ cevap alamadım.
Kırk beş gündür bu konudaki yazılı soru önergeme
cevap vermediniz. Şimdi, bu konuda, kitap alımıyla ilgili
konu ayyuka çıkınca mecbur kaldılar, savcılığa
suç duyurusunda bulundular.
Şimdi, bakın, buradan bir kere daha konuşayım.
Kitap alımıyla, kitapla ilgili suç duyurusunda bulundunuz
da, müzik aletleri alımıyla ilgili de böyle bir Alidibo düzeni
var, biliyor musunuz bilmiyorum Sayın Bakan. Ben çok yakından
biliyorum. Müzik aletleri alımıyla ilgili bu Alidibo düzeninde
ne yaptınız? Bunu öğrenmek istiyorum ben. Hiçbir
şey yapmadığınızı biliyorum. Ben, hiçbir
şey yapmadığınızı biliyorum. Ama, orada
da Alidibo düzeni var.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunlar devam
edecek, bunları açıklayacağız. Fakat, Mecliste
belki de ilk ve son kez yapmayı düşündüğüm bir konuşma
yapacağım şimdi.
Şimdi, Sayın Bakan, insanlar yaşamlarında
parti değiştirebilirler -başka partilerde görev almış
arkadaşlarımız bizim partimize geldi, bizim partimizden
başka insanlar başka partilere gitti- fakat bir tek sizin,
diğer arkadaşlardan, diğer sayın milletvekillerinden
bir farkınız var. Her kürsüye çıktığınızda
eski partinize sataşıyorsunuz, her gazeteci gördüğünüzde
eski partinize hakaret ediyorsunuz. Örnek mi? 11/10/2007 tarihinde
CHP’li arkadaşlarımız “Dün dündür, bugün bugündür.”
felsefesine teslim olmuşlar. Öyle mi acaba? İyi, peki. Ben
de okuyacağım: “Sol ile yeniliği, eşitliği,
emeğe dayanan bir haklılığı; sağ ile de eskimişliği,
olumsuzluğu, haksızlığı, adaletsizliği
nitelemeyi amaçlıyoruz.” Devam ediyorum: “Cumhuriyetin temel
değerleri ve kurumlarıyla uyuşmazlıklarını,
Cumhurbaşkanının istifasını istemeye kadar
vardırmış olan iktidar çevrelerine karşı haddini
bildiren güçlü bir çıkışın, bir haykırışın
seslendirildiği de duyulmadı." CHP’yi eleştiriyor,
“Yeterli muhalefet yapmıyorsunuz.” diyor. “Çocuk yaştaki
aile bireylerini kamu yoluyla zenginleştirerek kayırmacılığın
bütün arsızlığıyla yolsuzluk düzenini sürdürenlere
karşı CHP bu kez sessiz, ilgisiz, sanki bir öz güven eksikliği
içindeydi.” Çocuk yaştaki aile bireylerini kamu yoluyla zenginleştirmek…
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Milletvekilliği adaylığını
satanları kastediyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Bakan, herhâlde benim
çocuğum değil bu. Sizin çocuğunuz da değil. Çok iyi
biliyorum. Ama Başbakanın çocuğunu, bakanların
çocuklarını kastediyorsunuz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Milletvekilliği adaylığını
satanları kastediyorum. [CHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar(!)] Sen onları çok iyi tanırsın.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Evet, evet. Doğrudur. Bu
ülkede, yoksulları kömürle, çocukları şekerle, büyükleri
yeminle, bizim partideki bazı arkadaşları da bakanlıkla
kandırmış olabilirler. Bunlar doğrudur. Bunlar olabilir.
(CHP sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Sizin partinizde adaylıklar satılıyor.
Onu anlatıyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım,
yine bir başka konu. “Oysa, AKP, ülke yönetimiyle ilgili birçok
konuda hazırlıksız, dış politikada aceleci,
kamu yönetiminde reformcu söylemine karşın, saydamlık
ve dürüstlük konularında ilkesiz.”
Şimdi, kim “Dün dündür, bugün bugündür.” felsefesinin
ürünüdür, takdirlerinize sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, değerli arkadaşlarım, merkez
sağda görev yapmış bazı milletvekilleri bugün bizim
partimizde.
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Vatandaşımız nerede?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben o arkadaşlarımın
hiçbirisinden, o sayın milletvekillerinin hiçbirisinden,
geçmişteki partileriyle ilgili, en ufak, hakaret edici,
eleştirel, onları aşağılayıcı, onları
yerin dibine batıran açıklamalar görmedim. Bence “Kol
kırılır yen içinde kalır.” olması lazım.
Bence, yıllarca hizmet ettiğiniz bir kuruma, bir siyasal
oluşuma, sonra, oradan ayrıldıktan sonra… Haklı
gerekçeleriniz de olabilir, haksızlığa da uğramış
olabilirsiniz, ama bu işin etik boyutunun böyle olması gerektiğini
düşünüyorum.
Sayın Bakan -umarım ki- bundan sonraki dönemde,
eski partinize, bizim mensubu olduğumuz partiye karşı
lütfen bu eleştirilerinizden vazgeçin. Lütfen bunu başkaları
yapsın, siz yapmayın lütfen. Çok rica ediyorum. Umarım,
sizin geçmişte yazdığınız bütün makaleleri,
yazdığınız bütün kitapları tek tek okumak zorunda
kalmam.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Oku bence gerisini.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım,
yine burada bir başka konu var ki, bunu da çok önemsiyorum. Değerli
arkadaşlarım, her şey bir sistem dâhilinde yapılıyor,
her şey bilerek, kasıtlı, bilinçli. Yani siz zannediyor
musunuz ki, AKM’nin yıkılması, sıradan bir binanın
yıkılması? Hayır, öyle değil. Bakın, bunun
geçmiş örnekleri var, Millî Eğitim Bakanlığı
kent merkezlerindeki okulları satmak istiyor, satıyor. O
okullar…
Bakın, herkes şunu çok iyi bilir ki, dünyanın
hangi büyük kentine giderseniz gidin, kent merkezlerinde yüz
yıllık, iki yüz yıllık okullar vardır. Gelenekleri
olan okullardır bunlar. Bu okullara niye dokunuyorsunuz? Yani
bunlar cumhuriyetle özdeşleşmiş kurumlardır, hatta
bunların bazıları cumhuriyetten de önce var olan kurumlardır.
Bu kurumlarla niye oynuyorsunuz?
Yine, başka bir konu, bakın şurada, Meşrutiyet
Caddesi’nde, Sayın Bakanın da yakından bildiği…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İnce, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) – … Mustafa Necati, cumhuriyetin
ilk Millî Eğitim Bakanlarından, 1926’da Talim Terbiye’yi
kurmuş, laik eğitimin mimarı, karma eğitimin mimarı,
Latin harflerine geçişin mimarı; evini şu anda bir kuru
fasulyeciye veriyorlar. Bu bir unutulmuş aymazlık falan
değil. Bilinçli, kasıtlı, cumhuriyetin temel kurumlarına
karşı bilerek yapılan bir mücadele bu. AKM’nin yıkılması
da aynen böyle işte. Buna itirazımız var bizim, yoksa
sıradan bir binanın yıkılması değil.
Sayın Grup Başkan Vekilimiz defalarca söyledi
burada, yani siz, Koruma kurulunun birinci gruba aldığı
bir binayı, milletvekilleri olarak, siz teknik insan mısınız,
nasıl böyle bir şeye karar verebilirsiniz? Bu doğru değil.
Tescilli bir bina. Suç işliyoruz, suç! Buna evet oyu verenler suç
işliyor, ama dokunulmazlığınız olduğu
için tabi ki bir şey olmayacak.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum yüce
Meclise. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Sayın Konuşmacının hakkımda
söylediği sözlerle ilgili, sataşma nedeniyle söz istiyorum.
BAŞKAN – Hükûmet adına da konuşabilirsiniz,
süreniz daha geniş.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Olabilir, peki.
BAŞKAN – Hükûmet adına, Kültür ve Turizm Bakanı
Sayın Ertuğrul Günay; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
bu yasanın görüşülmesine başlandığından
bu yana, mümkün olduğu kadar, yasanın amaçları çerçevesinde
kalmak ve buradan esenlikle, güzellikle, uygar bir tartışmayla
yasanın çıkmasını sağlamaya çalışma
konusunda belki birçok arkadaşımın dikkat ettikleri
bir gayret gösteriyorum, bir sükûnet gösteriyorum. Ama, bazı arkadaşlarımız,
galiba bir yerlere selam göndermek, bir yerlere mesaj göndermek,
bir yerlere, artık Ertuğrul Günay’ın kapısında
beklemediklerini, tam tersine ona sataşarak yeni bir yere, yeni
efendilerine bağlı olduklarını ispat etme konusunda
özel bir gayret göstermeye çalışıyorlar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Söz hakkı doğuyor.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Bunu söylemek zorunda kaldığım genç arkadaşlarım
adına üzgünüm.
Siyasette insanlar bir yerlere yaranmak için, geçmişte
kapısında el ovuşturdukları, büyük saygıyla
söz ettikleri, büyük saygıyla karşısında durdukları
insanlara, fırsat arayarak, vesile arayarak sataşmaya
kalkmamalıdırlar.
Benim Adalet ve Kalkınma Partisine katılışım
29 Mayıs 2007’dir. Ondan önceki süreçte, 27 Nisan sürecinde bu
Parlamentoda ve ondan önceki süreçte bu Parlamentoda Cumhurbaşkanı
seçimiyle ilgili, Anayasa tartışmalarıyla ilgili
yapılanların demokratik olmadığını yüksek
sesle ifade ettim. 27 Nisan gecesi İnternet’te yer alan bildirgeye,
demokrasiye bir karşı duruş olarak nitelediğim
için, karşı çıktım ısrarla, demokrasiyi savundum.
Adalet ve Kalkınma Partisiyle bu son süreç içinde, 2007 yılı
içinde bir dil beraberliğim ve bir duruş beraberliğim
oluştu… (AK Parti sıralarından alkışlar) …ve
o zaman, Sayın Genel Başkan
da bana, bu demokratik tutumu birlikte ülke düzeyinde sürdürmek
konusunda bir çağrı yaptı. Bütün Türkiye’ye kulaklarımı
açarak, telefonumu açarak, bütün Türkiye’ye iletişim kanallarımı
açarak geniş bir danışma sonucunda, bütün Türkiye’nin
çok büyük bir çoğunluğunun desteğiyle Adalet ve Kalkınma
Partisine katıldım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bunu yaptığımdan ötürü, şu anda çok haklı bir
yerde durduğumu çok daha iyi anlıyorum, giderek çok daha
iyi anlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisinden istifa ederek
de bir başka partiye katılmadım. Ben, Cumhuriyet Halk
Partisinden, on yıl süren bir uzun kavgadan, mücadeleden sonra
ihraç edildim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir seçimi, Genel Merkezin takdirinin yanlış, benim takdirimin
doğru olduğu, benim partiden ihracımla sonuçlandırılmaya
çalışıldı. Bunu bütün Türkiye biliyor…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, konuyla ne
ilgisi var? (AK Parti sıralarından “Sana ne oluyor?” sesleri)
BAŞKAN – Sayın Bakanım…
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
- …ve ben bağımsız bir konumdayken, demokrasi konusundaki
duruşunu, ülke sorunları karşısındaki duruşunu
daha doğru bulduğum bir siyasi partiye katıldım.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, ben, hem sizin
partinizde siyaset yapma hakkı bulamayacağım hem
başka bir yerde siyaset yapma hakkımı kullanmayacağım,
öyle mi? Yani, siyaseten yok etmeye çalışacaksınız
Türkiye’de bir siyaset adamını, öyle mi? Bunu mu bekliyorsunuz?
Böyle bir hakkınız yok. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi bir değerli arkadaşım benim bazı
cümlelerimi okudu. Ben, Türkiye’de hiçbir siyasi partiyi mükemmel
saymıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin de bir oluşma,
bir gelişme süreci içinde olduğunu ve iyiye doğru evrimleştiğini
görüyorum. Ben, öteki siyasi partilerle, özellikle geçmiş
yıllarda emek verdiğim siyasi partiyle ilgili de sayfalarca,
sayfalarca, sayfalarca görüşlerimi yazdım ve söyledim.
Biraz önce buradan alıntılar yapılan kitap 320 sayfadır.
320 sayfanın içinde 2 tam sayfa AK Partiyi eleştiren yazı
bulursanız, tekrar çıkıp burada okuyunuz, ama, geri kalan
300 sayfayı da okuyunuz, geri kalan 300 sayfada ne anlattığımı
da okuyunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Üç paragraf; benim çeşitli yerlerde konuştuğum,
söylediğim sırada, Türkiye’nin bütün siyasi yapılarını
-iktidardakini-muhalefettekini- genel eleştiri sözlerimin
içinden birkaç paragraf seçilerek bu seçim boyunca kullanılmaya
çalışıldı. Birçok yerde okudunuz, ama işte,
ben de nihayet aynı şeyi söylemek zorundayım: Sizin aldığınız
oy, bizim aldığımız oy ortada sonuçta. Sonuçta ortada.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, son bir şeye geleceğim. Yani, ben burada
tabii… Böyle cümleler seçerek bir genç arkadaşım, yakın
zamana kadar “ağabey” dediği bir insana sataşmayı
kendisine yakıştırdı. Ama, ben, onun daha yakın
bir süre içinde, daha bir yıl içinde, iki yıl içinde, daha bu
seçimlerin eşiğinde, fazla insanların görmediği
mekânlarda, benim konuğum olduğu mekânlarda, partisinin Genel
Başkanı hakkında neler söylediğini burada yüksek
sesle söylemekten utanç duyarım. Bunu söylemeyeceğim. Yakıştırmam
da. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yakıştırmam
da. Sadece bir şey söyleyeceğim...
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sataşma
var, söz istiyorum.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Sadece bir şey söyleyeceğim: Bu Mustafa Necati Evi…
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Cumhuriyet Halk Partisi aleyhine
çalıştığın gibi AKP’de de çalıştın
mı?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Mithatpaşa…
RAHMİ GÜNER (Ordu) – AKP’de de çalışsana AKP’nin
aleyhine.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Mithatpaşa Caddesi’ndeki Mustafa Necati Evi…
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Ben senin özünü bilirim, özünü!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Ben gelmeden önce, evet, bir anlaşma yapılma sürecindeydi.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Cumhuriyet Halk Partisi aleyhine
nasıl çalıştığını biliyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Dinle, dinle!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Yani, bana küfrederek milletvekili olunduğunun bazı örnekleri
orada oturuyor.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Otuz yıl ekmeğini yedin!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Ya, bana sataşarak milletvekili olunduğunun…
RAHMİ GÜNER (Ordu) -
Ondan sonra da “Oy vermeyin.” diye dolaştın, köy köy dolaştın.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Ama, bizim aldığımız oy da ortada, sizin aldığınız
oy da ortada.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Bunu ben biliyorum, ben, millet
bilmiyor!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Siyasetin aynası millettir, millet! Siyasetin aynası
millettir! (AK Parti sıralarından alkışlar) Siyasette,
genel başkanlara yaranmayacaksınız. Milletin gözüne
gireceksiniz. Milletin gözünün aynasında boyunuzun ölçüsünü
alacaksınız. Başka ölçü yoktur. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu) – İhanet ettin sen, ihanet!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Mustafa Necati Evi’ni, sevgili arkadaşlarım, Mustafa
Necati Evi’ni, evet, köfteci dükkânı yapmayacağız. Mustafa
Necati Evi’ni, bir kuru fasulyeci yapmayacağız. Daha önceki
süreçlerde başlayan bu gelişmeye müdahale ettim. Mustafa
Necati Evi’ni, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hizmetine vereceğiz,
milletvekillerimizin, eski milletvekillerimizin, eski Millî Eğitim
Bakanımız Mustafa Necati’nin adına yakışır
bir okuma salonu, bir sosyal tesis olarak kullanılmasını
sağlayacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben komisyonda, daha önceki komisyonda “Arkadaşlar,
bu AKM üzerinden bir istismar yapmayın. Siz cumhuriyet istismarı
yapıyorsunuz, biz onun eserlerine sahip çıkmaya çalışıyoruz.”
demiştim ve birkaç örnek vermiştim.
Bir tanesi, Amasya’da yakında açılışını
yapacağımız Amasya Tamimi’nin imzalandığı
Saraydüzü Kışlası’ydı, sadece resmi kalmıştı.
Geçen yıl Sayın Başbakan o fotoğrafı görüp
kışlanın olmadığını görünce, aslına
uygun biçimde yapılması talimatını vermişti.
Yılbaşından önce, inşallah hep birlikte açılışına
gideceğiz. Mustafa Kemal’in Amasya Tamimi’ni imzaladığı
binanın aynısının açılışına gideceğiz,
bir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir de demiştim ki, Yalova’da, hani bilirsiniz ya,
o belgesellere konu olan, güzel bir Yürüyen Köşk vardır. Bir
ağaç dalını kestirmemek için, sevgili ve rahmetli Mustafa
Kemal, o köşkün yerini değiştirmiştir. O köşk
mezbele hâlindeydi. O köşkü de inşa ettik, imar ettik, açtık
insanların bilgisine, beğenisine. O, Mustafa Kemal’in
rüyalarını süsleyen yapıyı, Mustafa Kemal’in
güzel anılar yaşadığı yapıyı şimdi
milletimizin hizmetine sunduk demiştik. Yalova Milletvekili
arkadaşım “O, İmren Aykut zamanında oldu.” demişti.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Aynen öyle, İmren Aykut
yaptı.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
– Şimdi burada bütün tarih ve numaralarını Meclis
Başkanlığına zatıalinize de vermesi için
takdim edeceğim. Kendi ilinizde yapılan hizmetlerin tarihini
öğrenin, ondan sonra çıkıp millete sataşın.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim sevgili arkadaşlarım. Saygılar
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan… Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakan, benim bir
yerlere selam verdiğim gibi, beni yaralayan, inciten ifadelerde
bulundu. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Yok öyle bir şey. Sen incinmezsin!
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen dinleyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan… Sayın
Başkan…
Ayrıca, şahitlerin olmadığı, Genel
Başkanım hakkında ileri geri kötü laflar söylediğimi
söyledi. (AK Parti sıralarından gürültüler)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
– Şahitlerim de var! Şahitlerim de var!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Takdir edersiniz ki bu konuda
bana cevap hakkı doğdu. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın İnce, buyurun oturunuz, bir
şeyler söyleyeyim. Tamam, ben sizi dinledim. Oturunuz, birkaç
cümle söyleyeceğim.
HASAN MACİT (İstanbul) – Son sözü istiyorum.
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
her düzeyde konuşma yapan milletvekili arkadaşlarımız
için şunu hatırlatmak istiyorum: Tabii ki bu karşılıklı
olan veya olmayan şeyler Meclis kürsüsünden bu şekilde ifade
edilince karşılıklı olarak cevap hakları doğuyor
ve burada, toplumun büyük çoğunluğunun bilmediği,
belki mahrem olan veya olmayan, onları bilemeyiz, sahipleri
ve Cenabıhak bilir. Şimdi sataşmalara sebebiyet veriyoruz.
Bakınız, şunu ifade etmek isterim ki, bu vesilelerle
siyaset kurumu bu işten yara alıyor. Bunu özellikle hepinizin
takdir edeceğini umuyorum.
O bakımdan, birbirimizi eleştirebiliriz, diğer
şeyleri söyleyebiliriz. İnsanların fikirleri, düşünceleri,
davranışları değişebilir, bu tarih boyunca
da olmuştur. Ama, birbirlerinin hukukuna riayet etmeleri gerekir.
Mahremleri varsa, bunu sonuna kadar muhafaza etmeleri gerekir.
Ben onları o anlamda bilmem.
Evet, Sayın Bakanın sizinle ilgili olarak, yani
sizi kastederek -açıktı o- öyle bir konuşması oldu.
Ben size, çok kısa olarak, bir açıklama için söz vereceğim,
ama bu… (AK Parti sıralarından gürültüler) Arkadaşlar,
lütfen! İstirham ederim yani!
Sataşmaya bu şekilde dönüşerek, tekrar milletvekilimiz
veya diğer bir konumdaki bir arkadaşımız çıkıp
cevap verip falan, böyle bir üslup olursa bu şekilde olmaz. Her insan,
baştan, konuşarak veya alıntı yaparken aldığı,
yaptığı şeylere riayet etmelidir.
Sayın Bakan da konuşmasında, o yapmış
olduğu konuşmaların, alıntıların bir ifadesinin
ürünü olduğunu söylemiş ve sahiplenmiş. Yani, onları
“Yok, söylemedim.” anlamında bir ifadede bulunmamıştır.
Ama, öbür cümle içerisinde geçen, aranızda geçtiği ifade
edilen konuşmayla ilgili kısa bir açıklamayı buyurun
yapınız. (AK Parti sıralarından gürültüler) Arkadaşlar,
lütfen!
Buyurun Sayın İnce.
VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın,
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum sayın milletvekilleri:
Sayın Bakana geçmişte “ağabey” dediğim doğrudur.
Kendisine hürmet ettiğim, saygı gösterdiğim doğrudur.
Yine derim, yine derim. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ama “Kapımda bekleyenler.”
demesini çok yadırgadım doğrusu.
Bakın, size çok mertçe bir şey söyleyeyim mi, ben
o kurultayda size oy verdim biliyor musunuz? Burada söylüyorum bunu.
Bakın, size oy verdim, destekledim sizi ben. Kapınızda
beklemedim, ama bugün çok pişmanım, bugün çok üzgünüm, çok
pişmanım. Sizi partiden ihraç ettiklerinde de üzülmüştüm,
ama bugün Deniz Baykal’ın ne kadar haklı olduğunu görüyorum.
İyi ki ihraç etmişler. (CHP sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – İyi ki ihraç edilmişim.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Kusura bakmayın. Çok
üzülmüştüm, ama bugün “İyi ki ihraç etmişler.” diyorum.
Ben görememişim, tecrübesiyle onlar görmüş.
Ne diye kapınızda bekleyeyim sizin? Ben partinin
il başkanıydım, kurultay delegesiydim. Kimsenin kapısında
beklemem ben. Genel Başkanın da kapısında beklemem,
sizin de kapınızda beklemem. Aslanlar gibi siyasetimi yaparım
ben. Kimsenin kapısında beklemem. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu Meclisin hiçbir üyesi kimsenin kapısında beklemez.
Hepinizin beklemeyeceğine inanıyorum ben. Burası
gazi bir meclis. Bu Meclisin üyeleri kimsenin kapısında
beklemez. Bugün siyasi partilerle ilgili birtakım açmazlar
olabilir; Siyasi Partiler Yasası antidemokratik olabilir;
listeler birkaç kişi tarafından yapılıyor olabilir;
ama bu ülkede bunlar değişecek bir gün. Bir gün değişecek.
Bu Meclis…
CEMAL KAYA (Ağrı) – Ne zaman?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sen benimle birlikte olduğun
zaman değişecek. Olabilirsen, yüreğin varsa eğer,
o zaman olacak.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Allah korusun.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım,
seçim öncesinde Sayın Bakan Yalova’ya geldi. Sayın Bakan
Yalova’da kürsüye çıktı Sayın Abdullah Gül’le birlikte,
konuşma yaptı. CHP’yi yerden yere vurdu, AKP’ye oy istedi.
Ben orada adayım, seçime girmişim. “Seçim öncesinde Genel
Başkanı hakkında konuştuklarını bir bilseniz.”
diyor. Yani, takdiri size bırakıyorum. Sayın Ertuğrul
Günay, İstanbul Milletvekili adayı olarak Yalova’ya gelip,
AKP’ye oy istese, CHP’yi yerden yere vursa, otobüsün üstüne
çıksa, ben böyle yapan bir kişiye gidip de kendi Genel
Başkanımı eleştirir miyim eleştirmez miyim?
Sizin vicdanlarınıza bırakıyorum, sizin vicdanlarınıza
bırakıyorum.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Senden beklenirdi.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, “Yürüyen
Köşk” dedi. Değerli arkadaşlarım, İmren Aykut
benim partilim değil. 96 yılında ben Atatürkçü Düşünce
Derneği Başkanıyım, zamanın valisine gittim
“Yürüyen Köşk çürüyor.” dedim. İmren Aykut Çevre Bakanıydı,
Yalova’ya geldi. İlk -20 milyar lira para o zamanlar- korudular,
boyasını yaptılar. Allah razı olsun, bir hizmet
yaptılar. Şimdi de bir şeyler yapılmış olabilir,
ama orayı ilk kurtaran kişi o zamanki Çevre Bakanıdır.
Bu böyledir Sayın Bakan. Benim dedemin dedesinin mezarı o
kentte. Siz benden iyi mi bileceksiniz o kenti?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Evet, tabii ki senden iyi biliyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Siz benden iyi mi bileceksiniz?
Alakası yok.
BAŞKAN – Sayın İnce, teşekkür ederim,
sağ olun.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Bakan, siz ancak
Termal’deki Meclisin dinlenme tesislerini bilirsiniz benden
iyi. Saunayı bilirsiniz benden iyi, saunayı. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın İnce, teşekkür ediyorum,
sağ olun.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ (Devam)
1.- İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/350) (S. Sayısı:
16) (Devam)
BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım,
AK Parti Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin
Canikli.
Buyurun Sayın Canikli. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüştüğümüz tasarının
7’nci maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Aslında, mümkün olduğu ölçüde, bir an önce tasarının
yasalaşması ve gecenin bu geç saatinde arkadaşlarımızın
-çok daha fazla zaman kaybetmeden bir an önce geçmesi amacıyla-
söz almamak gibi bir eğilimi vardı, ama özellikle iki konuda
muhalefete mensup arkadaşlarımızın yaptığı
haksız ve yanlış değerlendirmelerin yapılması
ve bunda ısrar edilmesi ve hemen hemen her madde görüşülürken
gündeme getirilmesi nedeniyle, bu maddede bu iki konuya değinmek
üzere söz aldım.
Bunlardan bir tanesi -biraz önce Sayın Konuşmacı
da değindi- Hükûmetimizin, partimizin sosyal politikaları
çerçevesinde, toplumun alt gelir grubunda bulunan insanlara yapılan
katkıları, aktarmaları ve destekleri siyasi rüşvet
olarak değerlendirmeleri ya da bir arkadaşımızın
ifadesiyle “kömürle kandırma” olarak değerlendirmesi gerçekten
üzüntü verici. Bunlar, hem toplumu yaralayan, rahatsız eden hem
bizleri rahatsız eden ifade tarzları. Elbette eleştirilebilir,
bir sosyal politika olarak bunların uygulanmaması, daha
değişik yöntemlerin uygulanması şeklinde öneriler
getirilebilir, ona hiçbir itirazımız yok.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Canikli, dağıtılmadı
mı? Onu söylüyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, tabii,
gerçekten, AK Parti uzun yıllardan beri bu politikayı çok
başarılı bir şekilde yürütmektedir, milletimiz
bundan memnundur ve bu açıdan bakıldığında bütçeden
çok ciddi kaynaklar aktarılmaktadır. 2002 yılında
1 katrilyon civarında olan sosyal amaçlı harcamaların
tutarı bugün itibarıyla 6 katrilyon lirayı aşmıştır.
Bu, ciddi anlamda bir reel artıştır.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sadaka devleti yarattınız.
Kendiniz itiraf ediyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sonuç itibarıyla
vatandaşlarımızın menfaatine, lehine olan bir
durumdur. Bu yapılırken de hiç kuşkusuz milletimizin
rahatsız olmaması, rencide olmaması için gereken bütün
yöntemler de kullanılmaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu tür destekleri,
yardımları, katkıları, tabii, sadece AK Partili
örgütler, belediyeler yapmıyor, diğer partilere mensup
belediyeler de bu hizmeti vatandaşlarımıza aktarıyor.
Mesela, bunlardan bir tanesi İzmir Belediyesi, Cumhuriyet
Halk Partisine mensup İzmir Belediyesi. Her yıl yapıyor
bu katkıları. Yani, kömür yardımı, eleştirdiğiniz
bu malzeme yardımları, erzak yardımları… Hatta
başka şeyleri de yapıyor İzmir Belediyesi. Bunları
eleştirmek için söylemiyorum ben, destekliyorum, desteklenmesi
gerekir. Sonuçta insanımıza yapılan katkıyı
eleştirmek mümkün mü? Ama, siz, sürekli olarak, yöntem olarak bu
tarz bir katkının yanlış olduğunu ısrarlı
bir şekilde söylediğiniz için bu örneği veriyorum. Ramazanda
İzmir Belediyesi her gün 6 bin kişiye iftar verdi, 100 bin aileye
erzak yardımı yaptı, gıda yardımı yaptı,
poşet dağıttı. Yani, sizin ifadenizle söylüyorum.
Ayrıca… Bakın, buraya kadar bu yöntemler
aşağı yukarı bizim de uyguladığımız,
kullandığımız yöntemler. Bakın, bundan sonrasına
lütfen dikkat edin. 15 bin aileye 200 YTL ramazan çeki verdi. 15 bin aileye,
aile başına 200 YTL ramazan çeki verdi, dağıttı.
Tekrar söylüyorum, bunlar çok güzel adımlar gerçekten, işlemler,
faaliyetler. Bunları destekliyoruz. Teşekkür ediyoruz
bu arkadaşlarımıza. Ayrıca, yine bu ailelere
200 YTL’lik de aile başına bayram çeki verdi.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Siz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hayır,
İzmir Belediyesi. Üzgünüm, yani sizi hayal kırıklığına
uğrattığım için üzgünüm.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ankara Belediyesi de 300 bin
aileye yemek veriyor. Bununla övünülür mü Allah aşkına!
Allah aşkına bununla övünülür mü ya! Kabile devletine çevirdiniz
Türkiye’yi. Bununla övünülür mü!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, bakın
değerli arkadaşlar, eğer kömür dağıtmak, malzeme
dağıtmak seçim rüşveti ise bu verilen çekler nedir? Bunu
nasıl tanımlarsınız? Lütfen söyleyin. Söyleyin,
bunu da rüşvet çeki olarak ifade edebilir misiniz? İzmir Belediyesinin
dağıttığı bu çeklerin rüşvet çeki olduğunu
söyleyebilir misiniz? Biz söylemiyoruz.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Canikli, Türk milleti
için bunlar utanç vesilesidir, utanç vesilesi. Övünülecek bir yanı
yok.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Biz söylemiyoruz…
Biz söylemiyoruz…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Milleti yoksullaştırıp
aç bıraktınız, ianeye, iaşeye mahkûm ettiniz.
Çıkıp bununla övünüyorsunuz, cumhuriyetin 85’inci yılında
bir de.
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, konuşurken, eleştirirken, bu eleştirilerin
nereye varacağını çok iyi değerlendirmek lazım,
çok iyi tahlil etmek lazım. Ümit ediyorum ve bekliyorum ki, bundan
sonraki konuşmalarda anlamsız, içi boş ve herkesi yaralayan
haksız ithamlar, bu anlamdaki haksız ithamlar bir tarafa
bırakılır ve daha ciddi değerlendirmeler yaparız.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Maaş verelim,
maaş. Devlet versin, partiler istismar etmesin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - İkinci konu,
görüştüğümüz tasarıda yer alan denetim konusu. Değerli
arkadaşlar, bakın, yine, bekledim ki, Türkiye denetim sisteminde
sağlıklı, bilimsel ve reel bir değerlendirme yaparak,
özellikle Cumhuriyet Halk Partisine mensup arkadaşlarımızın
bu konuyu tam olarak açıklığa kavuşturmasını
bekledim, ama olmadı. Hep şu söylendi: “Denetimden kaçıyorsunuz.
Şeffaf değilsiniz.” Özellikle, Sayıştay denetimine
tabi olmadığı gerekçesiyle -5018 sayılı Kanun
çerçevesinde- bu ithamlar ortaya atıldı.
Bütün bu konuşmaların anlamı şu: Bu arkadaşlarımız,
maalesef, Türkiye’de uygulanan anayasal denetim sisteminden bihaberler,
ama, ben şimdi kendilerine bu sistemin nasıl uygulandığını,
nasıl olduğunu anlatacağım.
Değerli arkadaşlar, Anayasa’mızda kamunun
denetimiyle ilgili iki sistem var, iki düzen var: Bir tanesi, Anayasa’nın
160’ıncı maddesi çerçevesinde Sayıştayın yaptığı
denetim diğeri ise, yine, Anayasa’nın 165’inci maddesi
çerçevesinde yapılan ve 160’ıncı maddede sayılan
kurumların dışında kalanların denetimi ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı denetim ve
KİT Komisyonunun yaptığı denetimdir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayıştayın
Anayasa’nın 160’ıncı maddesine göre yaptığı
denetim, esas itibarıyla ana, temel bilinen kamu kurumlarını
kapsamaktadır. Anayasa’ya baktığınız zaman
Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu
idareleri –bunlar, aşağıya doğru bakanlıklar-
artı, sosyal güvenlik kurumları... Bütün gelir – gider hesaplarını
bir hesap mahkemesi sıfatıyla yargılar, denetler, hesap
sorar. Esas itibarıy
Şu anda tartışmasını yaptığımız
bu kuruluşun, bu organizasyonun bunlarla hiçbir alakası
yok. Şunu söyleyebilirsiniz: Daha sonraki cümlede “Kanunla
yetki verilebilir.” diyebilirsiniz. Öyle bir düzenleme de var, ancak
bu, esas olan birinci cümledeki içerikle ilgilidir. Çünkü, esas itibarıyla
birinci cümle yönü tayin, belli etmiştir.
Şimdi, gelelim diğer konuya: Hiçbir kamu kurumunun,
Anayasa’ya göre, denetim dışında kalması mümkün
değildir. “Kamu”nun tanımı da şudur: Genel bütçeli
kuruluşlar, merkezî bütçeli kuruluşlar, artı, kamu
adına kaynak kullanan kuruluşlar, ama burada bir sınır
var, bir şart var, bütün kamu uygulamaları için geçerli, yüzde
50 sınırı var. Anayasa’nın 165’inci maddesine baktığınız
zaman bunu da görürsünüz. Burada diyor ki, “Sermayesinin yarısından
fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Devlete
ait kamu kuruluş ve ortaklıkları…” Sadece KİT’ler
değil, ismi KİT, ama içeriği KİT’ten farklı, bunun
hikâyesi de uzun. “Türkiye Büyük Millet Meclisi…” adına denetlenir.
Şimdi, özü itibarıyla bakıldığında,
bu hüküm olmasa dahi, yani 5018 kapsamında 19’uncu madde çerçevesinde
uygulanmayacak hükümler arasında, 5018 sayılı Kanun
olmasa dahi, bu kuruluşu, bugün ihdas etmeye çalıştığımız
bu kuruluşu, bu çerçevede, Sayıştaya denetletemezsiniz.
Yani birinci cümlenin özüne aykırıdır bu. Ya ne olacak:
165’inci madde çerçevesinde KİT Komisyonu tarafından denetlenecek.
Şu andaki duruma göre, şu andaki yapıya göre, dizayn
edilmek istenen yapıya göre bu kuruluş KİT Komisyonu
tarafından denetlenecektir. Hiçbir engel yok, tam aksine bu zorunludur,
Anayasa’nın gereğidir. Sadece Anayasa’nın 165’inci
maddesi değil, aynı zamanda buna dayanılarak çıkarılan
3346 sayılı Kanun’un da amir hükmüdür, ama burada bir
şart var, kamunun payının doğrudan ya da dolaylı
olarak yüzde 50’nin üzerine çıkması gerekir. Yüzde 50’nin
üzerine çıktığı anda kesinlikle bu kuruluşun
denetimi KİT Komisyonu tarafından yapılacaktır,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılacaktır.
Bunun için açıkça yazılmasına gerek yok. Çok net, 165’inci
madde çok net, 160’ıncı madde çok net. Hiçbir kamu kurumunun,
kamu adına kaynak kullanan kamu kurumunun bu oran yüzde 50’nin
üzerine çıktığı andan itibaren denetim dışında
kalması mümkün değil değerli arkadaşlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ajansın sermayesi
ne kadar Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Burada şu
da yapılıyor: Bakın, ilave olarak ek bir denetim sistemi
daha getiriliyor. Bununla yetinmiyor, yani Anayasa’nın 165,
yani KİT Komisyonu çerçevesinde yapılacak olan denetimle
yetinmiyor bu düzenleme, aynı zamanda ilave bir denetim daha
getiriyor. O da, dört tane teftiş kurulundan oluşan bir denetim
ekibi tarafından denetlenmesi öngörülüyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) – 165’le ilgisi yok kardeşim. Bu
KİT değil ki.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bunlar da bakın kimler: Başbakanlık müfettişi,
Maliye müfettişi, İçişleri Bakanlığı
mülkiye müfettişi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı
müfettişi.
Şimdi, burada kaçırılan bir nokta var. Bu
ekip, bu kurul bakanları denetlemiyor. Yani, adına denetim
yaptıkları, talimat aldıkları makamı, merciyi
denetlemiyor. Bunlar, tam aksine, esas icraatları yapan
aşağıdaki bürokratları denetliyor. Dolayısıyla,
dediğiniz anlamda bir çıkar çatışması –yani,
yetki anlamında söylüyorum- söz konusu değil. Dolayısıyla,
lütfen, bu düzenlemeden sonra, bütün bu işlemlerin, bütün bu
alım satımların KİT Komisyonu tarafından, YDK
tarafından denetleneceğini hiç unutmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Canikli, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Teşekkür
ederim.
Bütün bu konuşmaların kayıtlara geçtiğini
biliyorum ve bunu bilerek çok net olarak ifade ediyorum.
Benzer bir düzenleme Eximbank’ta vardır değerli
arkadaşlar. Eximbank’ın denetlenmesine ilişkin de
benzer bir kurum, kuruluş vardır, böyle özel bir denetim ekibi
oluşturulmuştur. Ama, Eximbank’ın hesap ve işlemleri
aynı zamanda KİT Komisyonu denetimi çerçevesinde Yüksek
Denetleme Kurulu tarafından denetlenmekte ve incelenmektedir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Eximbank bir anonim
şirket…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla,
muhalefetin Hükûmetimize teşekkür etmesi gerekirken, daha
katlı, daha katı bir denetim mekanizması öngörmesi
nedeniyle teşekkür etmesi gerekirken, yetersiz bilgi ve değerlendirmeler
nedeniyle böyle bir eleştiri gerçekten çok haksızlık.
İnşallah bu yanlışlıklarını bundan
sonraki konuşmacılar buraya geldiği zaman düzeltir
ve değiştirirler diye düşünüyorum.
Burada belki şu eleştirilebilirdi: Alım satımlarda
uygulanacak olan usul ve esaslar konusunda bir eksiklik ileri sürülebilirdi
ve bu, doğru, haklı eleştiri olabilirdi. Gerçekten böyle
bir eksiklik var burada. 13’üncü maddeyle ilgili önergemiz var. Burada
düzeltiyoruz, ilave ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ama, ben isterdim
ki, bu eksikliğin muhalefete mensup arkadaşlarımız
tarafından yerine getirilmesini beklerdim. Ama, olmadı,
yanlış eleştiriler yapıldı.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Canikli, teşekkür ediyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Eximbank bir anonim
şirket. Bunu da anonim şirket yapalım o zaman.
BAŞKAN – Şahsı adına Bursa Milletvekili
Mehmet Ocakden.
Sayın Ocakden, bir kültür adamı olarak, bu kadar
konuşmalardan sonra İstanbul’un kültür hayatıyla ilgili
bir şeyler söyleyeceksiniz ümit ediyorum.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında
Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesiyle ilgili kişisel
görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Fakat bu arada küçük bir not düşmek istiyorum: Ben hep merak ederdim,
otuz yıldır gazeteciyim, bu milletvekilleri gece yarılarına
niye çalışırlar? Şimdi görüyorum ve çok iyi anlıyorum.
Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi sayın sözcülerinin, burada,
kendi iç kurumsal sorunlarını, yasadan çok onu getirmeleri
doğrusu beni hayret içinde bırakmıştır, onu
not etmek istiyorum.
Sokaklarında dolaşırken binlerce yıllık
mistik bir tarihin kokusu duyulan İstanbul, Avrupa’nın yeni
kültür başkenti artık. Üç büyük imparatorluğa başkentlik,
üç semavi dine ev sahipliği yapan medeniyetlerin buluşma
noktası olan İstanbul, kendisini çağlar ötesine taşıyacak
yeni kültürel projelere imza atacak ve adı, yaşamın
sırlarını simgeleyen dört elementle, toprak, hava, su
ve ateşle temsil edilecek. İstanbul’un seçilmesinde, Avrupa
ve Asya kavramlarının, dört unsur biçiminde anlatılan
kültürel miras zenginliğinin rolü büyüktür. Bu zenginliği,
Batılılar, uzun süre “barbar Türk” diye inkâr etti, biz de yanlış
ve oryantalist bir çağdaşlaşma anlayışıyla
aynı inkârcılığı sürdürdük. Oysa, artık,
Batı’da da bizde de kültürel zenginlik fikri gelişiyor,
Bizans ve Osmanlı mirasına sahip çıkıyoruz.
Tarihsel gerçekler bize göstermiştir ki, gelişme
dönemleriyle hoşgörü ve açık fikirlilik, gerilemeyle de
dar kafalılık ve içe kapanma arasında bir ilişki
vardır. Avrupa ve kültür başkenti terimlerinin içerdiği
anlamları hak etmiş olan İstanbul, barındırdığı
zengin kültür mirasıyla bizim yeni iddiamızın, yeni
hırsımızın, yeni ufkumuzun çok güzel bir simgesidir.
Şimdi, bu yeni yasayla birlikte, medeniyetler başkenti
İstanbul için sahici bir adım atıyoruz. Ancak iki gündür
bu kanun tasarısı hakkında eleştirilerde bulunan
bazı parti sözcüsü arkadaşların dillendirdiği
görüşler, kültürel mirasımız adına da modern kültür
adına da kaygı vericidir, çünkü burada ortaya atılan
görüşlerin büyük bir bölümünün, gerek İstanbul’un kültürel
birikimiyle gerekse çağdaş kültür değerleriyle uzaktan
yakından alakası yoktur. Örneğin, Atatürk Kültür Merkezi
bağlamında yapılan eleştiriler, kelimenin tam anlamıyla
kültürel bir fukaralığın göstergesidir. Hele, bu
eleştirilerin zaman zaman nezaket üslubunu aşarak incitici
boyutlara ulaşması, İstanbul 2010 kültür başkentinin
ruhuna yakışmamıştır. Ben, açıkçası
kültürün evrensel diline inanan bir insan olarak, bu arkadaşların
biraz Yahya Kemal biraz Baudelaire, biraz Rembo okumalarının
ve de bolca Picasso tablolarını seyretmelerinin daha yararlı
olacağı kanaatindeyim.
Anlaşılan o ki, AKM konusunda ateşli
eleştirilerde bulunan arkadaşların, dünyadaki tarihsel
değerlere sahip kültür merkezlerinden de, modern kültür merkezlerinden
de haberleri bulunmamaktadır. Oysa, hepimiz biliyoruz ki,
mevcut hâliyle Atatürk Kültür Merkezi ne tarihsel ne de modern bir mimariyi
temsil etmektedir. Dolayısıyla, Atatürk Kültür Merkezi’nin
yerine modern bir kültür merkezinin yapılmasına karşı
olmayı anlamak mümkün değildir. Çünkü, modern mimariye direnmek,
evrensel kültüre karşı olmakla eş anlamlıdır.
İnanıyorum ki, yüzyıllardır hoşgörünün
başkenti olan İstanbul, yaşadığımız
küresel yüzyılda barışın, kültürel çeşitliliğin
ve hoşgörünün başkenti olmaya devam edecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına ikinci konuşmacı Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Veysi Kaynak.
Sayın Kaynak, buyurun efendim.(AK Parti sıralarından
alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı’nın
7’nci maddesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum ve gerçekten de, hakikaten madde hakkında konuşacağım.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu proje kapsamında,
İstanbul’un kültürel mirasının sürdürülebilir bir
biçimde yönetilmesi, kentsel dönüşümü, şehircilik, çevresel
ve sosyal anlamda kalıcı kazanımlar elde edilmesini
temin için düzenlenen bu tasarıyla oluşturulan Danışma
Kurulunun görevleri düzenlenmektedir.
Oluşumunda kamu görevlileri dışında
sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de yer almasıyla,
kültür ve kültürel miras gibi hepimizin ortak değerlerinin sivil
toplumun da katkılarıyla korunması ve geliştirilmesini
sağlayacak olan bu kurulun görevleri düzenlenirken, uyacağı
temel kıstasın Avrupa Birliğinin konuyla ilgili kararları
olacağı maddede özellikle düzenlenmiştir. Bu önemli
bir husustur.
Ayrıca, Danışma Kurulu, projenin en önemli
organı olan Yürütme Kurulunun çalışmalarını
izler ve tavsiyede bulunur. Bu kurul yıllık programlar ile
gerekli görülen diğer konularda görüşlerini bildirir denilmektedir.
Düzenlenen bu madde, bu yönüyle projenin gerçekleştirilmesinde
daha dar bir kadronun değil, daha geniş bir kadronun etkin
olmasını sağlayacaktır. İşin içinde hem
kamu hem sivil toplum kuruluşları olacaktır.
Bu sebeple, maddeyi şahsen de olumlu bulduğumu
belirtiyor, bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Denetimle ilgili olarak Sayın Bakanın şöyle
bir ifadesi var konuşmasında: “Maliye Bakanlığının,
Kültür Bakanlığının, İçişleri Bakanlığının
denetçileri, bunlar bizi denetlemeyecekler. Komisyonda bazı
arkadaşlarımız ‘Sizin atadığınız müfettişler
sizi nasıl denetlerler?’ dediler. Bunlar yapılan işleri
denetleyecekler ve kamu adına çok farklı birimlerden gelen
denetim elemanları denetleyecekler.” diyor. Peki, yapılan
işleri denetlediler diyelim, Sayın Bakanın dediği
gibi olsun, yolsuzluk yapan kişi hakkında ne yapacaklar? Hiçbir
şey yapmayacaklar mı? Yapacaklar. Demek ki aynı zamanda,
o işi yapanları da denetleyecekler. Şimdi, Sayın
Bakanın “Bizi denetlemeyecekler.” demekteki kastı neydi
acaba? Yani, yolsuzluk yapanlar ayrı tutulacak, ama iş yanlışsa
o işi düzeltecekler anlamına mı geliyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Durmuş, buyurun efendim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın
Başkan, yasama organı üyesine, yürütme erkini elinde bulunduranlar
görev veremeyeceğine göre, Anayasa’nın 82’nci maddesine
göre, Sayın Egemen Bağış’ın içinde bulunduğu
sivil toplum örgütü bu satın alma komisyonunda görev alabilecek
mi? Onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durmuş.
Sayın Altay…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Bakan -Sayın
Hükûmet aslında, bu, Hükûmeti de ilgilendiren bir soru- dünyada,
iktidar olup, döneminde aç, açık, yoksul, muhtaç insan sayısı
artışını, daha sonra siyasi ranta çevirme kabiliyetine
sahip başka bir parti var mı? Sadece Ankara’da “Günlük 300
bin aileye sıcak yemek veriyorum.” diye övünen bir Belediye Reisi
var. Cumhuriyetin başkentinde, iktidarınız döneminde,
Belediyenin vereceği bir tas sıcak çorbaya muhtaç 300 bin
ailenin ortaya çıkması, vicdanlarınızda, gece
yatağa yattığınızda bir rahatsızlık
yaratmıyor mu?
Gene, Türkiye’de, kamyoncu esnafı başta olmak
üzere, beş yıl önce, kendi hâliyle geçimini sağlayan
binlerce insanın, bugün, kaymakamlıkların önünde, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun
önünde 150 milyon para alabilmek için beklemelerinden huzur duyuyor
musunuz?
BAŞKAN – Sayın, Altay teşekkür ederim.
Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, maalesef,
burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi değil, bir siyasi partinin
hizipleri kavgası hâline çevirdiniz. Bunda, sizin basiretsiz
yönetimin de büyük bir rol oynadığını hatırlatmak
istiyorum.
Şimdi, biraz önce, AKP Grup Sözcüsünün, burada, Genel
Kurula verdiği bilgiler yanlış. Bu, bir KİT değildir;
bu, bir arpalık şirkettir, özel şirkettir; bunları
bilmek lazım. İzmir’de, üniversite öğrencileriyle ilgili,
özel, buna benzer bir kanun yaptınız. Orada yapılan suistimaller
ortada. Kim denetledi bunları? Sayın Bakan, biraz önce “Sayıştay
denetimi var.” dedi. Şimdi, Grup Başkan Vekili diyor ki “Sayıştay
denetimi yok.” Kime inanacağız? Yani, şimdi, bu Meclisin
bir kişiliği var. Bu Meclise saygı duyan insanların
burada doğru bilgi vermesi lazım. AKP Grup Sözcüsünün verdiği
bilgi yalan. Bir defa, bunu, denetim konusunu 18’inci maddede getirmişler,
Bakanlığın emrindeki müfettişler yapacaklar. Yani,
Bakanın emrindeki müfettiş gidecek de Bakanın yaptığı
suistimalleri çıkaracak mı? Çıkaramayacak. Dolayısıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çalış…
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım,
ben, yönetim tarzıyla ilgili bir soru soracaktım.
BAŞKAN – Buyurun.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Burada, saatlerdir, gündemle
ilgili olmayan konular konuşuluyor. Niçin, Başkanlığınız
buna müdahale etmiyor? Ben, bunu öğrenmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Gök, birkaç saniye kaldı, size süre kalmayacak,
Sayın Bakana söz vereceğim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
öncelikle, şunu ifade etmek istiyorum: Bakınız, kürsü
dokunulmazlığı, kürsü hürriyeti esastır deniyor
ve burada, bu maddeyle ilgili olarak veya diğer maddelerle ilgili
olarak konuşan arkadaşlarımızın hepsi, siyasi
kimliği olan, milletvekili olan arkadaşlarımız.
Çıktığı zaman, iktidar veya muhalefete mensup arkadaşlarımız,
grubu bulunan veya bulunmayan partilerin mensupları, herkes,
o konuyla ilgili değil, İstanbul veya başka konularla
ilgili olarak yapıyor. Eğer, bu şekildeki, bakınız,
müdahaleler noktasında, İç Tüzük’ün verdiği yetkileri
sonuna kadar kullanırsak arkadaşlarımızın
hiç konuşmaması lazım. Onun için, burada, bütün milletvekili
arkadaşlarımızın kendilerine düşen sorumlulukları
yerine getirmelerini istirham ediyorum, zaman zaman da ikaz ediyorum.
Ama, İstanbul herhâlde çok büyük bir şehir, üç bin yıllık,
üç yüz bin yıllık bir şehir olunca, bütün arkadaşlarımızın
bu hususta engin birikimleri ortaya çıkıyor, İstanbul’u
konuşurken bütün dünyayı konuşuyoruz. Takdirlerinize
sunuyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
ben de, doğrusu, her maddede, maddeyle doğrudan ilgili sorular
sorulsa ve o maddenin daha çok aydınlanmasına vesile olsa
diye düşünüyordum. Bir arkadaşımız bu konuda bir
uyarı getirdi. Gerçekten, buna bundan sonra riayet edersek, sanıyorum
ki, yasanın hepimizin anladığı biçimde çıkması
doğrultusunda daha yararlı bir çalışma yapmış
olabiliriz.
Şimdi, benim, tabii, konuşma üslubu içinde bazen
belki amacı aşan birkaç ifadem olmuş olabilir. Bazı
arkadaşlarımız, burada, “İçişleri Bakanlığı
müfettişi, Maliye Bakanlığı müfettişi, Kültür
ve Turizm Bakanlığı müfettişi, Başbakanlık
müfettişi -biraz önce, yine, bir soru soran arkadaşım
da buna benzer bir şey söyledi- sizi nasıl denetleyecekler?”
dediler. Burada elbette bakanların da bir dahli, yaptığı
bir yanlışlık, bir yolsuzluk -Allah esirgesin- olursa,
elbette bunun denetimi söz konusu. Kamu denetiminden bütün bu yapılanların
mahrum olmayacağı konusunda yaklaşımlar var ki,
ben 11’inci maddeyle ilgili ısrarımı sürdürüyorum.
Biz buraya aktardığımız kaynaklarla ilgili olarak
Sayıştay denetimine tabiyiz. Ben o kanaatimi sürdürüyorum.
Aktardığımız kaynaklarla ilgili, onun yerinde
olup olmadığıyla ilgili, doğru yere aktarıp
aktarmadığımızla ilgili biz o genel denetimin
içindeyiz, onu düşünüyorum.
Ayrıca, Sayın Grup Başkan Vekilimiz başka
denetim mekanizmalarının olabileceği, Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulunun da denetimi altında olabileceği
konusunda örneklemeler verdi. Burada anlatmaya çalıştığım,
esas itibarıy
Sayın Durmuş, Egemen Bağış arkadaşımızla
ilgili bir soru sordu. Sayın Bağış’ın olduğu
birim bir girişim kuruluydu. Şimdiye kadar bir kaynak kullanmadılar,
bir ekonomik işlem de yapmadılar. O bir sivil toplum örgütlenmesine,
Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde bu işi gerçekleştirmek
için, bu işi sonuca taşımak için çaba gösteren bir sivil
toplum örgütlenmesine bir tür koordinatörlük yapmaya çalıştı.
Bir milletvekili arkadaşımızın böyle bir faaliyet
içinde olmasının bir sakıncası olmadığını
sanıyorum. Yani, varsa, bir daha, yeniden elbette tartışalım
ama ben olmadığını sanıyorum.
Sayın Genç’in denetim konusundaki itirazları
da, sanıyorum, benim bu bakış açım çerçevesinde,
umarım ki cevaplanmış olur. Yoksa, bir dahaki soruda yeniden
bunu konuşacağız.
Bir değerli arkadaşım, Sayın Altay,
ısrarla, birinci konuşmasından itibaren bir konunun
çevresinde dönüp duruyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, hepimiz
ellerimizi vicdanımıza koyalım. 2007 yılının
sonuna geliyoruz. 1999’u yaşadık, 2000’i yaşadık.
1999 ve 2000’de yaşanan Türkiye’deki ekonomik sarsıntılar
nedeniyle, krizler nedeniyle, travma nedeniyle bir parlamento
2002’de tasfiye oldu. Yani, o dönemden kalan izler var. O dönemde kitlesel
yoksullaşmalar oldu, kitlesel açlıklar yaşandı
ülkemizde. Çok büyük sorunlar yaşandı ve ondan sonra yepyeni
bir yapı Türkiye siyasetinde ortaya çıktı. Adalet ve
Kalkınma Partisi -herkesin geçmişte ilişkili bulunduğu
siyasi yapılar var- 2001 yılında kurulmuş ve
2002’de o travma karşısında milletin takdirini kazanmış
ve 1954’ten bu yana ilk defa iktidardayken oylarını artırarak
iktidarını sürdürmüş bulunan ikinci siyasi parti.
Şimdi, burada, bu parti bir yerel seçim kazanmadı
ki, bu parti bir kasaba seçimi, belediye seçimi kazanmadı ki,
Türkiye’nin dört bir tarafında, Türkiye’nin Edirnesi’nde,
Hakkârisi’nde, Artvini’nde, Muğlası’nda, Türkiye’nin
her yerinde oylarını artırdı, varlıklı
semtlerinde artırdı, yoksul semtlerinde artırdı.
Sadece Türkiye’nin, işte, belediyelerin yaptığı
yardımlarla oyları etkilenebileceğini varsaydığınız,
ki, ben inanmıyorum buna…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) - Ama, böyle bir soru soruldu ve bu baştan beri…
Sayın Vural, bu baştan beri…
BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu, lütfen
tamamlayınız.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) –Bitiriyorum efendim, affedersiniz.
Yani, bunu, lütfen, tekrar etmeyelim. Gerçekten, bunu,
ben, millete karşı bir saygısızlık olarak
alıyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Bunu daha çok konuşacağız.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Ben de bu itirazı yeniden söylemek zorunda kalmayayım.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir adet önerge vadır, okutup işleme
alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 7. maddesinin
sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
Hakkı Suha
Okay |
R. Kerim Özkan |
|
|
İstanbul |
Ankara |
Burdur |
|
|
İsa Gök |
Yaşar Tüzün |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
Mersin |
Bilecik |
Malatya |
“Danışma Kurulunun çalışma esasları
yönetmelikle düzenlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Takdire bırakıyor.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır.
BAŞKAN – Siz mi konuşacaksınız Sayın
Kılıçdaroğlu?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
Önerge sahipleri adına Sayın Kemal Kılıçdaroğlu…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Aslında konuşmayacaktım, ama, Sayın Canikli’nin
yüce Meclise verdiği bilgiler dolayısıyla söz aldım.
Birinci nokta şu: Sosyal devletle sadaka devlet arasında
çok temel bir farklılık vardır. Örneğin, 2022 sayılı
Yasa’ya göre, 65 yaşını aşan kimsesizlere aylık
ödenir. Bu, bir sosyal haktır ve bu aylığı alanlar,
devletten bu aylığın yükselmesini isteyebilirler ve
bu aylığı alanlar, bir politik kaygıyla bu aylığı
almazlar. Artı, talepte bulunurken de bir politik kaygıyla
bulunmazlar.
Eğer, siz bunlara sabah, öğlen, akşam yemek
verir, “Öğleden sonra bana oy vermezsen yemeği keserim…”
Bu ihtimali getirirseniz, bu, sosyal devlet değil. Bu, bir hak olmaktan
çıkar. Bu sadaka devlet dediğimiz kavramı oluşturur.
Eğer, biz bunu sağlıklı kurabilir, bunun kurumlarını
oluşturabilirsek, belki bu tür tartışmaların önüne
geçebiliriz.
İkinci önemli nokta denetim konusu. Sürem on dakika
olmadığı için kısa kesmek zorundayım aslında.
Sayın Bakan
İkinci önemli nokta, efendim bu yasada Sayıştay
denetimi olamazmış. Sayın Canikli siz okudunuz, kanunla
verilen görevleri Sayıştay yapar. Siz kanunla bu görevi
verirseniz Sayıştay yapar. Sayıştayın temel
işlevi şudur: Sayıştay kamu harcamalarını,
yani, harcamaları denetleyen bir kuruluştur. İhtisas
sahibi bir kuruluştur. Yarı özerk değil, tam özerk bir kuruluştur.
Niçin vermiyoruz buraya? Bakanlık müfettişlerine vereceğiz,
diyeceğiz ki gidin raporu şöyle yazın veya hiç görev
vermeyeceğiz. Bu tür işlemler doğru değil, saydamlık
ilkesine aykırıdır. Eğer Sayıştaya bu görevi
verirsek, bütün bu tartışmaların hiçbirisi olmaz. Niçin
denetimden kaçıyoruz ki? Hiç kaçmayalım.
Bir başka önemli nokta… Sayın Canikli dedi ki:
“Yüksek Denetleme Kurulu da denetler, sermayesinin yarısından
fazlası devlete ait olursa.” Şimdi, ben merak ediyorum, belki
ben görmedim, ama, Sayın Bakan bu yasayı birkaç kez incelediğini
söyledi. Sayın Bakan lütfedip söyler misiniz bu Ajansın sermayesi
ne kadar? Yok böyle bir şey. Olmayan bir şeyi nasıl denetlersiniz?
Bu bir idare ve geçici bir idare. 2010’dan sonra bitiyor zaten. Dolayısıyla
bunu bir şirket olarak algılamak hele hele hiç mümkün değil.
Bakın, değerli
arkadaşlar…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Olimpiyat Komitesi gibi…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Aynı…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Bu da aynı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Aynı…
Sayıştay denetimi yok burada.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Millî Olimpiyat Komitesini
de biz denetliyoruz KİT olarak.
BAŞKAN – Sayın Tutan…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Millî Olimpiyat Komitesini
denetlersiniz, eğer özel bir düzenleme varsa denetlersiniz;
özel düzenleme… Ben, “Özel düzenleme getirelim:” diyorum zaten,
“Sayıştay denetlesin” diyoruz. Biz bunda ısrar ediyoruz.
İstediğimiz de bu zaten. Yoksa, biz, “Sayıştay denetlemesin”
demiyoruz.
Bakın, ben örnek vereyim: Belediyelerin iktisadi
işletmelerini Sayıştay denetler. Ama, belediyelerin
şirketlerini Sayıştay denetleyemez. Yeni gelen tasarı
var Plan ve Bütçe Komisyonunda. Şirketleri de denetleme görevi
veriliyor Sayıştaya. Dolayısıyla, bu ayrıntıları
yüce Meclise bilgi sunarken, doğru sunarsak, sanıyorum daha
sağlıklı bir görev yapmış oluruz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme Kurulu
MADDE 8- (1) Yürütme Kurulu, İstanbul’un 2010 yılı
Avrupa Kültür Başkentliğine hazırlık çalışmalarından,
etkinliklerin planlanmasından ve yürütülmesinden ve bütçenin
uygulanmasından birinci derece sorumludur. Tüzel kişiliği
Yürütme Kurulu temsil eder.
(2) Yürütme Kurulu; Kültür ve Turizm Bakanlığı,
İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığının birer temsilcisi ve Danışma
Kurulunun, geçici 2 nci maddede belirtilen Girişim Grubunda
yer alan sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri arasından
seçeceği üç üye ile Danışma Kurulunun diğer üyeleri
arasından seçeceği üç üyeden oluşur.
(3) Yürütme Kurulu Başkanı, Koordinasyon Kurulu
Başkanı tarafından seçilir. Yürütme Kurulu, kendi
içinden en az biri kamu kurum ve kuruluşu temsilcilerinden olmak
üzere üç başkan yardımcısı seçer. Kamu kurum ve kuruluşu
temsilcileri arasından seçilen başkan yardımcılarından
birisi Başkanvekili olarak belirlenir ve Başkanın hazır
bulunmadığı toplantılarda Yürütme Kuruluna
başkanlık eder.
(4) Yürütme Kurulu, haftada en az bir defa olmak üzere ihtiyaç
duyulan zamanlarda toplanır, kararlar üye tam sayısının
salt çoğunluğu ile alınır. Genel Sekreter Yürütme
Kurulu toplantılarına katılır.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saygıdeğer arkadaşlarım, madde üzerinde
söz alan arkadaşlarımın isimlerini okumadan önce, biraz
önce bir sayın milletvekili arkadaşımızın
da ifade ettiği gibi -ki, ben onu öz eleştiri olarak da kabul
ediyorum, belki muhatap olarak Başkanlık Divanına bir
gönderme yaptı ama- burada konuşma yapan bütün arkadaşlarımız
-gruplar adına veya şahıslar adına- bu sözün muhatabıdır,
biz de bu sözün muhatabıyız. O bakımdan, demek ki milletvekili
arkadaşlarımız da Mecliste yapılan bu konuşmalardan
rahatsız olduklarını ifade ediyorlar. Bunun için, konuşma
yapan arkadaşlara -ben nezaketen sözlerini kesmiyorum, ama-
sık sık “Mevzuya gelin.”, “Konuya gelin.” ifadelerini kullanmaya
başlarsam, o arkadaşlarımızın sözünde hiçbir
insicam kalmaz. Özellikle -Sayın Çalış’tı galiba
o ifadeyi kullanan arkadaşımız- konuşma yapan arkadaşlarımızın
bu hususta gereken özeni göstermelerini bir kez daha hatırlatıyorum,
çünkü sayın milletvekillerimiz de bu tip bir çalışmadan
huzurlu değiller.
Bilgilerinize saygıyla arz ederim.
Evet, şimdi, madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce;
şahısları adına Kayseri Milletvekili Sayın
Yaşar Karayel, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan
ve Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök’ün talepleri vardır.
Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Muharrem İnce.
Sayın İnce, buyurun.
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Geçen dönem partinize mensup milletvekili ve Millî
Eğitim Komisyonu Başkanı Sayın Tayyar Altıkulaç
bir çalışma yapmıştı, demişti ki: “Meclisin
dakikası 11 milyar lira, maliyeti bu.” Şimdi bunu neden
önemsiyorum? Bu tasarı mahkemeden dönecek, hepimiz biliyoruz
bunu. Peki geçen dönem Cumhuriyet Halk Partisi kaç tane kanunu Anayasa
Mahkemesine getirdi? 80 tane. Kaç tanesine yürütmeyi durdurma ya
da iptali kararı çıktı biliyor musunuz? 68 tane. Yani,
bazıları da sonuçlanmadı henüz daha, karar açıklanmadı.
Eğer, 80 tane kanun tasarısının 68 tanesiyle ilgili
bizim istemimiz kabul ediliyorsa, demek ki siz doğru işler
yapmıyorsunuz.
Bakın, yine bu kanun, bu tasarı Anayasa Mahkemesinden
dönecek, bunu hepimiz biliyoruz. Hepimiz biliyoruz. Meclisi boşu
boşuna çalıştırıyoruz, israf ediyoruz. Dakikası
11 milyar liraydı geçen dönem Sayın Altıkulaç’ın
açıklamalarına göre, tahmin ederim bu dönem daha fazladır.
Şimdi, Sayın Bakan, biz, denetim konusunu neden
çok önemsiyoruz? Neden Sayıştay denetiminin dışına
çıkıyor bu, yürütmenin emrine veriliyor, İçişleri,
Başbakanlık, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı müfettişleri denetleyecek? Neden bu
konuda kaygılarımızı dile getiriyoruz? Çünkü,
çok iyi biliyorum ki, sizin de Tevfik Fikret’i çok iyi bildiğinizi,
çok iyi okuduğunuzu, benden de iyi bildiğinizi çok iyi biliyorum.
Hani, onun dizelerinden söylemek gerekirse “aksa eğer bir beyaz
karanlık” diye devam eden dizeleri çok iyi bildiğinizi biliyorum.
Yani, eğer, beraber yol arkadaşınız Sayın
Bekâroğlu basın açıklamasında diyorsa “bu hükûmet
döneminde yolsuzlukların önü kesilmesi için ne yapıldı?
Sadece bal tutan eller değişti. Beş yıl önce Ankara’ya
yalnız gelenler, şimdi, seçim bölgelerine 4x4 jeep’lerle
gidiyor. Ama, varsa yoksa Çankaya savaşları. Bu savaş,
açlığı, yolsuzluğu örtüyor. En çok da iktidarın,
AKP’nin işine geliyor” diyor. Yani, bu kadar yolsuzlukların
olduğu bir toplumda sizin yol arkadaşınız, Müslüman
solu birlikte kuracağınız arkadaşınız
bunları açıklamışsa, bunu çok önemsiyorum.
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen konuya gelelim
efendim.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Geliyorum efendim.
Zaten denetim konusundan bahsediyorum Sayın
Başkanım.
Şimdi, Sayın Bakan, yine buradaki konuşmasında,
aynen cümlesi şöyleydi: “Kitabın iki sayfası…”
BAŞKAN – Sayın İnce, bakın…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Efendim Sayın Bakanın.
BAŞKAN - …o konuyu karşılıklı olarak
kapattık efendim. Şimdi tekrar başlarsanız, bakın,
biraz önce…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Milletvekili arkadaşlarımıza
söylüyorum. Bakın, ben, size söz de verdim. Lütfen bu konuyu tekrar
tartışıp…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Başkan, bu
maddede istediğim gibi konuşayım, bundan sonra ne konuşacağımı
bana yazılı olarak verirsiniz, okurum efendim.
BAŞKAN – Estağfurullah, öyle bir yetkimiz yok bizim.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Bakan kitabını
anlattı, ben de karşı eleştirimi getiriyorum.
BAŞKAN – Ama efendim bakınız, karşılıklı
olarak konuştunuz mu…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Efendim, o zaman…
BAŞKAN - Bunun yeri bu değil. O zaman, özel bir toplantı
yapıp…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sadece şunu söylemek
istiyorum…
BAŞKAN - …Sayın Bakanla kitabı tartışmak
durumunda kalırsınız.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Başkan, ben
burada çok masal anlatıldığını da biliyorum.
BAŞKAN – Doğrudur.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ama lütfen… Sayın Bakanın
kitabının aynen, cümlesi şöyleydi… Ben tutanak üzerinden
konuşabilirim. Kitabın 2 sayfasında AKP’ye eleştiri
var, diğer 300 sayfasında ne var dedi. Çok iyi biliyorum kitabı.
Ne var biliyor musunuz? Siyasi partilerin yapısal sorunlarını
anlatıyor Sayın Bakan. Doğru, katılıyorum.
Siyasi partilerin yapısal sorunlarını… Ama o zaman
şunu söylemek lazım: Siz ön seçimle mi geldiniz Sayın Bakan?
O 300 sayfayı niye yazdınız o zaman? Bunları paylaşmam
lazım.
Tabii yine müzik aletleriyle ilgili yolsuzluk iddialarını
her maddede gündeme getiriyorum ama Sayın Bakandan tek bir yanıt
alamıyorum. Kitap basımıyla ilgili, İlhan Berk’in
kitap basımıyla ilgili savcılığa suç duyurusunda
bulunulduğunu söylüyorum, müzik aletleri alımıyla
ilgili yolsuzluk ne oldu diyorum, Sayın Bakan en ufak bir
açıklama yapmıyor, ama, kendi Bakanlığını
direkt ilgilendiren, doğrudan ilgilendiren bir alımla ilgili
açıklama yapmazken, Sayın Bakan, benim seçim bölgemdeki yürüyen
köşkün onarımını anlatıyor!
Bakın, demin söylemeyecektim, ama şimdi söylemeye
mecburum, o köşkün onarımı için son dönemdeki 300 milyar
lirayı kim verdi biliyor musunuz Sayın Bakan? Belediye
vermedi, bir holding verdi. Reklamı olur diye burada söylemiyorum.
Bir holding verdi.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hangi holding?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Söylerim sonra size.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Termal Otel ne oldu?
Niye bitmedi?
MUHARREM İNCE (Devamla) – O niye bitmedi? Onlar ayrı
bir konu.
Yani, değerli arkadaşlar, ısrarla söylüyorum.
Sayın Bakan diyor ki: “Aynı şeyleri tekrarlıyorsunuz.”
Evet, yine aynı şeyleri tekrarlıyorum. Bakan ağzından
bir cümle var, AKM’nin ses sistemleri çökmüş, havalandırması,
soğutması iflas etmiş. Böyle bir açıklama var. Böyle
bir açıklama varsa, siz teknik adam değilsiniz, siz hukukçusunuz.
Bu rapor nerede? Ben bu raporu görmek istiyorum Sayın Bakan. Bu
raporu okumak istiyorum ben Kültür Komisyonu üyesi olarak. Niye bu
raporun bir örneğini bize vermiyorsunuz, niye bizimle paylaşmıyorsunuz?
Bu rapordaki teknik adamlar kimler? Hangi mühendisler bunlar? Bunları
niye vermiyorsunuz? Yani komisyonda bağırıyoruz, burada
söylüyoruz, yok, bu raporlar elimize ulaşmıyor. Böyle bir
rapor yok arkadaşlar.
Sakarya Üniversitesinin raporundan söz ediliyor. Sakarya
Üniversitesinin raporunda, yıkılacak demiyor, “bina güçlendirilsin”
diyor. Bayındırlık Müdürlüğünün raporunda, bina
yıkılsın demiyor. Israrla soruyorum bakın tekrar:
Kültür Bakanlığının bir binası Sakarya Üniversitesine
tahsis edildi mi bu rapor karşılığında? Böyle
pazarlıklar oldu mu diyorum. Bu bina hangi bina? Kaça verildi?
Sakarya Üniversitesine kaç para verildi? İstanbul Teknik Üniversitesi
kaç para teklif etmişti de, siz, fahiş fiyatlar teklif edildiğini
söylüyorsunuz, bunları bilmemiz lazım.
Değerli arkadaşlarım, yine, ısrarla
şeffaflıktan, saydamlıktan, hesap verilebilirlikten
söz ediyoruz, ama tasarının içinde, bir tek sözcük
“şeffaflık”, “saydamlık”, “hesap vermek” geçiyor mu, Allah
aşkına bir bakın. Bir tek yerde geçiyor. Nerede geçiyor
biliyor musunuz, Cumhuriyet Halk Partisi komisyon üyelerinin verdiği,
yazdığı karşı oy yazısında geçiyor.
Başka hiçbir yerde şeffaflıkla, saydamlıkla ilgili
tek bir cümleye rastlayamazsınız. Değerli arkadaşlarım,
bunları önemsiyoruz.
Tabii ki, Mustafa Necati’nin evinden söz etti Sayın
Bakan. Sayın Atil
Ayrıca, Sayın Bakan, yarın araştıracağım,
ama bildiğim kadarıyla, orası geçmişte kiraya verilmişti
ve şu anda mahkemelik konu. Çözüldü mü mahkemede, mahkeme kararı
bitti mi de siz hemen tahsis ettiniz? Bunu merak ediyorum.
İnşallah bitmiştir.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Milletvekilliğinden ayrıl da müfettiş
ol.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ama siz geçen komisyonda
“mahkemenin devam ettiğini” söylediniz. Mahkeme devam ediyorsa
siz bu sözü bu kürsüden nasıl verebilirsiniz? Siz, mahkemenin
sonucunun ne olacağını önceden biliyor musunuz? Yoksa
yargıya tesir mi ediyorsunuz?
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Ne desek kabul etmiyorsunuz Sayın
Vekilim, ne yapalım?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, son olarak
şunu söyleyeyim: Bakın, özellikle size söyleyeyim, siz laf
attığınız için.
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Estağfurullah.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Daha bir
şey söylemedi “estağfurullah” dedi.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Geçen dönem Sayın Erkan
Mumcu Millî Eğitim Bakanıyken ve sonra Kültür Bakanıyken,
biz burada eleştirilerimizi söylerken, siz buradan hepiniz
Erkan Mumcu’yu desteklediniz, sizin arkadaşlarınız.
Şimdi ben Sayın Ertuğrul Günay’ı eleştirirken,
bırak, Sayın Günay kendini savunur. O kendisini savunur.
Türkiye’nin iyi hatiplerinden birisidir o.
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Ondan şüphemiz yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) - O kendisini savunur. Sakın
avukatlığa yeltenme.
Değerli arkadaşlarım, burada…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Neyi ima etmek istiyorsun sen
şimdi Muharrem?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bilmem.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Görevlendirmişler.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sayıştay denetimi
dışında tutulması yanlıştır. Bu
işi çözelim. AKM’nin yıkılmasından vazgeçelim.
Bunları değiştirelim. Yoksa, bizim, Roma’ya, Bizans’a,
Osmanlıya başkentlik yapmış, dünyanın göz bebeği
olan bir kentin Avrupa kültür başkenti olmasından ne rahatsızlığımız
olabilir. Bundan bir üzüntümüz mü var? Bizim bunu desteklemeyeceğimizi
mi zannediyorsunuz? Ama bu sizin bir özelliğiniz.
(Mikrofon otomatik tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İnce, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Peki.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Kayseri Milletvekili Sayın
Yaşar Karayel.
Sayın Karayel, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; madde üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her buraya çıkan muhalefet milletvekilimiz daha
çok AKM’yle ilgili siyaset yapma tercihinde bulunuyorlar. Her devrin
güzel eserleri olduğu gibi, cumhuriyet döneminin de Taksim
Meydanı, bir düzenlemesiyle, cumhuriyetimizin güzel eserlerinden
birisi hâline gelmiştir. Burası düzenlenirken, Taksim Meydanı’nın
şu anda gezi parkı olarak kullanılan alanı –biliyorsunuz,
orası çok büyük bir Osmanlı kışlasıydı,
üzerinde dünyanın belki de en şaheser eserleri vardı- o
zamanki dönem bunları yıktı ve orayı bugünkü kullanabileceğimiz
güzel bir meydan hâline getirdi. O zaman, şu anda Atatürk Kültür
Merkezi’mizin bulunduğu yer ve arkasındaki boş alan
ve şu anda otopark olarak kullanılan hazineye ait olan bölge
ve onun arkasındaki İstanbul Büyükşehir Belediyesine
bağlı, mülkiyeti belediyeye ait olan arsa da şu anda
orada bulunmaktadır. Şu anda bu kanunla getirilen, oraya
çok güzel bir, cumhuriyete ve bugüne yakışır, medeniyetin
sembolü olan bir eserin yapılmasıyla alakalıdır.
Bununla ilgili tartışmaların gerçekten lüzumsuz olduğu
kanaatini taşıyorum.
AKM nedir? Atatürk Kültür Merkezi… 1936 yılında
buraya bir opera binası yapılmasıyla ilgili tercihte
bulunmuş o zamanki iktidar. Araştırmalar yapılarak
bu mekânı uygun bulmuşlar. 1936 yılında başlayan
bu çalışma 1946 yılına kadar sürmüş. 1946
yılında temeli atılan bu projenin bir işe yaramadığı
görülmüş, proje üzerinde değişiklikler yapılmış
ve sonunda, 1968 yılına gelindiğinde, burayla ilgili
bir tercih yapılmış ve o zamanki mimarlarımızdan
-Allah rahmet eylesin- çok güzel, bugün kullanılabilir bir eser
yapmış. Yapmış olduğu bu eser de, o zamanki dünya
literatürü içerisinde uygun bir eser olarak kabul edilmiş. Ama,
bu, şu anda Atatürk Kültür Merkezi’nin içinde bulunmuş olduğu
1.300 kişilik bir salonu var. Onun dışında 500 kişilik
bir salonu var. 200 ve 250 kişilik de iki tane küçük salonu var,
tiyatrosu, ve bu aynı zamanda sinema salonu olarak kullanılabilir.
Şimdi Atatürk Kültür Merkezi’nin o gün işlevleri tamamdı
ama bugün sanatçı sayısı artmış. İstanbul’un
1,5 milyonluk nüfusu olmuş 10 milyon. İstanbul’un şu anda
taşınabilir nüfusu günde aşağı yukarı
10-12 milyona çıkmış. Taksim Meydanı şu anda
bir trafik meydanından daha çok görsel meydan hâline gelmiş.
O zaman, cumhuriyete yakışır bir eserin yapılmasının
kime ne zararı var? (CHP sıralarından “Başka yere
yapın.” sesleri)
Başka yere de yapılsın, ama, cumhuriyetin
sembolü olan düzgün bir yere. Oralardaki güzelim eserler yıkılarak
bugünkü hâle gelmişse, bundan sonraki hâlde de gerçekten gelecek
nesillere armağan edeceğimiz bir eser çıksın. Ama
sizin anlayışınızda, geçmiş dönemde, Özal’ın
döneminde diyordunuz ki: “Köprüyü yaptırmayız da, sattırmayız
da.” Ne yaptı rahmetli Cumhurbaşkanı? Dedi ki: “Yaparım
da, satarım da.” Yaptı, sattı ama siz de, hepimiz de kuzu
kuzu, gururla geçiyoruz oradan.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – O yaptı, siz
yıkıyorsunuz ama. Aynı şey değil ki.
YAŞAR KARAYEL (Devamla) – Biz de oraya gerçekten bu
Atatürk Kültür Merkezini yaptıracağız. Yaptırdıktan
sonra sizler de geleceksiniz ve nezaketlice, gururla ve zevkle,
şevkle orada hizmet etmeye devam edeceksiniz. Bunda gocunacak
bir şey yok.
Onun için saygıdeğer arkadaşlarım, gerçekten,
İstanbul’a ne yapılsa yakışır. İstanbul’un
sadece Taksim Meydanı’na değil, başka meydanlarına
da cumhuriyete yakışır eserler meydana getirmemiz gerekir.
Eğer bunları yapabilirsek, biz, cumhuriyet nesli insanları
olarak, milletvekilleri olarak, bugünün insanlarına hizmet
eden insanlarımız olarak, görevlerimizi yapmış
insan oluruz. Aksi takdirde, yani, burada lafügüzaf yapmış
oluruz. Onun için gerçekten herkesi İstanbul’a hizmete davet
ediyorum. Şu anda Yeditepe’nin altı delik deşik olmuş,
trafiğe çözüm aranmaktadır. İnsanlarımızın
medeniyete ulaşması, rahata ulaşması ve
İstanbul’a hizmet etmek için yarış içerisindedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına Bursa Milletvekili Mehmet Emin
Tutan.
Sayın Tutan, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – “Bursa’ya da bir AKM istiyoruz.”
de. Sana o yakışır. (CHP sıralarından gülüşmeler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce bir milletvekili arkadaşımız “her
çıkan, Kanun dışında her şeyi konuştu.” dedi.
Maalesef böyle bir gelenek var. Ben de aslında 8’nci madde üzerine
konuşacaktım ama ben de bu geleneğe uyayım. Özellikle…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Etme, etme!
Sana yakışmaz!
BAŞKAN – Sayın Tutan, engel bir hâl yok. Sen madde
üzerinde konuş.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Maddeye gel.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Peki efendim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Biz sabaha kadar
buradayız.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Ana muhalefet sözcüsü
arkadaşlarımız, özellikle sürekli olarak demokrasi
dersi veriyorlar, eksik olmasınlar. Geçen dönemde burada birlikte
görev yaptığımız çok değerli arkadaşlarımız
var. Ben hatırlıyorum, seçimlerden önceki dönemde hele,
bu kürsüye çıkıp bazı arkadaşlarımız bize
şöyle sesleniyorlardı: “Buralarda oturamayacaksınız,
burada bile oturamayacaksınız, biz geleceğiz buralara”
diyorlardı ve yüzde 34’le yüzde 65’e sahipsiniz diyorlardı.
İşte, şimdi seçim oldu yüzde 47’yle biz yine buradayız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Elbette ki bu oy oranımızla övüneceğiz değerli
arkadaşlar. Kusura bakmayın bizim buna hakkımız
var, ama o sözü söyleyen arkadaşlarımın birçoğu
bugün, burada yok.
Değerli arkadaşlar, demin yine…
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen hatibi dinleyelim.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – … çok değerli bir arkadaşımız
siyasi şımarıklıktan söz etti. “Siz, oy oranınızla
çok övünüyorsunuz, siyasi şımarıklık yapıyorsunuz”
dedi. Asla bunu yapmadık arkadaşlar, ama siyasi
şımarıklığın ne olduğunu, yine 22 Temmuzdan
önce burada cumhurbaşkanlığı seçiminlerinde yaşadık.
Burada, bunları maalesef yaşadık, bazı arkadaşlarımızın
Meclise girmeyerek ve ondan sonraki aşamalarda neler yaşadıklarını
biz çok iyi biliyoruz.
BAŞKAN – Sayın Tutan, Sayın İnce’ye söylediğim
gibi sizi de maddeye davet ediyorum. Konuyla ilgili konuşunuz.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Peki efendim, gelmeye
çalışacağım.
Siyasi literatüre seçim rüşveti, siyasi rüşveti
soktu bazı arkadaşlarımız. Bunu üzülerek karşılıyorum.
Siyasi literatüre açık oy, gizli tasnifi sizler soktunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yapma… Yapma... Ne alakası
var?
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Siyasi literatüre 11
milletvekili transfer edip, 11 bakanlığı sizler verdiniz.
BAŞKAN – Sayın Tutan, bu hususta Sayın Canikli
cevap vermiştir, lütfen efendim.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Bakın, biz ne yaptık
biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Biz bu millete
asla siyasi rüşvet vermedik, ama biz bu millete enflasyonu tek
haneli rakamlara indirerek hizmet ettik; biz bu milletin millî gelirini
iki kat artırarak hizmet ettik, ilköğretim ve liselere ücretsiz
kitap verdik. Hatırlıyorum, bunu burada Millî Eğitim
Komisyonundaki bir CHP’li arkadaşım eleştirmişti.
Dedi ki burada, “Siz niye herkese bedava kitap veriyorsunuz?
Ayırın çocukları, fakir çocuklarına bedava verin,
zengin çocuklarına vermeyin.” Hatırlayan arkadaşlarım
vardır. İşte, bu kadar milletten uzak bir yapıydı.
Siz düşünün, bir sınıfa gireceksiniz, 40 kişilik
bir sınıfa, orada diyeceksiniz ki: “Ahmet, Mehmet, Ayşe,
Fatma siz kenara gelin, sizler fakirsiniz, alın kitaplarınızı;
siz, zengin çocukları…”
BAŞKAN – Sayın Tutan, bir iktidar mensubu olarak
siz madde üzerinde konuşmazsanız diğerleri nasıl
konuşacak?
Buyurun.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Kayıp trilyondan haber ver,
kayıp trilyondan.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Dolayısıyla,
millet AK Partinin hizmetlerine oy verdi. Bunları siz “siyasi
rüşvet” olarak kabul ediyorsunuz. Ama, halkımız, insanımız
hizmet olarak kabul etti ve yüzde 47 ile geldi. İnşallah,
2009’daki yerel seçimlerde oy oranlarımızın yüzde
50’leri de geçtiğini hep beraber göreceğiz diyorum hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Gök, buyurun.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Öncelikle, Sayın Canikli’nin sözüne değinmek
istiyorum. Demişti ki: “İşte, yardımlar, belediye
yardımları.” Fakat, malum, büyük Einstein’ın bir izafiyet
teorisi var, bir zamanlama var. İzmir Belediyesinin yaptığı
yardımlar seçimden sonra ramazan ayında, kendilerinin yaptıkları
yardımlar haziran ayında kömür yardımı. Bu çok farklı
bir şey.
Efendim, diğer bir konuya, ben asıl soruya geliyorum
hemen. Şimdi, Sayın Canikli dedi ki: “Denetim var. Başbakanlık
Teftiş kurulu…” Bir sürü teftişten bahsetti.
Şimdi bakın arkadaşlar, Sayın Başkan;
evet, onlar var. Onlar nerede var? Kamu tüzel kişiliklerinin denetiminde
var. Elimizdeki kanunun 4’üncü maddesine dönerseniz 4’üncü madde
“Bu kanunda yer alan düzenlemeler dışında özel hukuk hükümlerine
tabi” der. Dolayısıyla, Sayın Canikli’nin bahsettiği,
altı dakikasını ayırdığı açıklamalar
kamu hukuku tüzel kişilikleri için geçerlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkanım, biraz
süre verir misiniz?
BAŞKAN – Hayır, otomatik kesiliyor, yapacağım
bir şey yok.
Sayın Uzunırmak.
İSA GÖK (Mersin) - Sayın Başkan, sorumu soramadım.
BAŞKAN – Hayır, otomatik kesiliyor, yani, isimler
kayboluyor, benim yapacağım bir şey yok orada.
Buyurun efendim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, aslında buradaki görüşmeler
sizi ne kadar yorsa da siz nezaketli bir insansınız. Ama bana
gelen bir telefonla size şu soruyu yöneltmek istiyorum; telefonda
bir sivil toplum örgütü başkanımız dedi ki: “Sayın
Bakan AKM’yi yıkmakta kararlı mı?” Ben dedim: “Bilmiyorum.”
Ve arkasından devam etti, “12 Mart dönemindeki bazı arkadaşları
yaktı, bırakın, şimdiki arkadaşları da
yıksın.” dedi. Acaba, yıkmakta kararlı mısınız?
Teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakana defalarca sordum, yanıtını
alamadım ama, yanıtı ben vereyim ama, Sayın Bakan
lütfedip “doğru” veya “yanlış” derse sevinirim.
AKM’yi yıkmak için Parlamentodan bir yasa maddesi
çıkarmanın temel nedeni, AKM’yi yıkacak olanların
hapse girme korkusu. Eğer bu madde çıkmazsa kimse AKM’yi
yıkamayacak, ama yıkmaları için de bu maddenin çıkması
lazım. Bu doğru mu yanlış mı Sayın Bakan?
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Aktan, buyurun.
GÜNDÜZ SUPHİ AKTAN (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 7’nci maddede, Danışma Kurulunun
görevleri arasında “Avrupa Birliğinin konuyla ilgili kararları
doğrultusunda gerçekleştirilmesi amacıyla çalışmalar
yapar.” deniyor. Aynı görevi Yürütme Kurulunda görmüyoruz,
aynı görevi Genel Koordinatörlükte görmüyoruz, yalnız
burada tekrarlanıyor bu. Bir, buraya dikkat çekmek istiyorum.
İkincisi de: Bunun bir danışma görevi olmadığı
açık, yani, danışma niteliğinde bir görev değil
bu. Niye 7’nci maddede yer almış? Niye, 7’nci maddede yer
alırken, yürütme kurulunda veya genel koordinatörlükte aynı
görev zikredilmiyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aktan.
Sayın Gök, süremiz var, buyurun.
İSA GÖK (Mersin) – Az önce bahsettiğim özel hukuk
tüzel kişiliğinde kullanılamayacak olan beyanların,
kamu tüzel kişiliğine kullanılacak olan beyanların,
Sayın Canikli tarafından, bir ajans olan bu 2010 Avrupa
Başkenti Ajansına kullanılmasına Bakan katılıyor
mu? Çünkü, farklı tüzel kişilikler. Katılıyor mu?
Bu kanunun mehazı olan, anası olan 5449 sayılı Kalkınma
Ajanslarının Kuruluşu Hakkında Kanun’da dahi
bahsettiği denetimler yoktur. Çünkü, ajansların ruhunda,
bu kamu hukuku tüzel kişiliklerinin tabi olduğu denetimlere
izin verilmez. Ajansları icat eden neoliberal düşünce, bunlara
izin vermemiştir. Ancak, Sayın Kılıçdaroğlu’nun
dediği gibi, özel düzenlemeyle Sayıştaya yetki verebilirsiniz.
Sayın Bakan, bu, kanuna uymayan beyanlara katılıyor
mu?
Teşekkür ediyorum. Sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.
Evet, arkadaşlarımızın soru sorma
işlemi tamamlanmıştır.
Sayın Bakanım, buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Sayın Başkan, yazılı olarak cevap
vereceğimi söylesem ve zaman kazansak olabilir mi? Öyle düşünüyorum.
Çünkü, tekrar ediyor aynı şeyler.
BAŞKAN – Yazılı olarak cevap vereceksiniz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Evet, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Peki.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum ve işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8. maddesinin (2) nolu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Sebahattin Karakelle Veysi Kaynak
Giresun Erzincan Kahramanmaraş
M.
Emin Tutan Cafer
Tatlıbal
Bursa Kahramanmaraş
(2) Yürütme Kurulu; Kültür ve Turizm Bakanlığı,
İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı, İstanbul Ticaret Odası,
İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Sanayi Odası’nın
birer temsilcisi ve Danışma Kurulunun, Geçici 2 nci Maddede
belirtilen Girişim Grubunda yer alan sivil toplum kuruluşlarının
temsilcileri arasında seçeceği iki üye ile Danışma
Kurulunun diğer üyeleri arasından seçeceği iki üyeden
oluşur.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik projenin gerçekleştirilmesi
için önemli miktarda maddi katkı sağlayacak olan ve
İstanbul’un ekonomisi ve işadamları üzerinde ciddi
ağırlığı bulunan iki büyük sivil toplum örgütü
olan İstanbul Ticaret Odası ile İstanbul Sanayi Odasının
birer temsilcisinin yürütme kurulunda yer almasını temin
etmek amacıyla önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu maddeyi okutuyorum:
Yürütme Kurulunun görevleri
MADDE 9- (1) Yürütme Kurulu, Proje ile ilgili bütün faaliyetlerin
planlanmasından ve uygulamaların takibinden sorumludur.
(2) Yürütme Kurulu aşağıdaki görevleri yürütür:
a) Proje çerçevesinde yer alacak tüm kültürel ve sosyal
içerikli sergi, konser, gösteri, konferans, şehircilik ve turizm
çalışmalarını planlamak, iletişim ve tanıtım
stratejilerini tespit etmek ve bunlarla ilgili çalışmaları
takip etmek.
b) Kentsel dönüşüm projelerinin oluşturulmasına
ilişkin olarak ilgili kurumlara önerilerde bulunmak.
c) Kamu kurum ve kuruluşları, meslek odaları,
sivil toplum kuruluşları ve çalışmalara gönüllü
katılacak gerçek kişiler ile özel hukuka tabi tüzel kişiler
arasında koordinasyonu sağlamak.
ç) Genel Sekreter ve kültür, sanat, iletişim, taşınmaz
ve mekanların idaresi, idari ve mali işlerinin yürütülmesinden
sorumlu diğer yöneticileri belirlemek.
d) Genel Sekreterlik bünyesinde kurulacak komisyon, komite
ve proje ekiplerini belirlemek.
e) Genel Sekreterliğin çalışmalarını
izlemek ve personel istihdamına ilişkin önerilerini onaylamak.
f) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınmaz
kültür varlıklarının bakım, onarım ve restorasyonuna
ilişkin projeler önermek.
g) Projenin tanıtım faaliyetlerini yurt içinde
koordine etmek, yurt dışında yürütmek.
ğ) Proje ile ilgili olarak dış ilişkileri
yürütmek, aynı yıl içinde Avrupa Kültür Başkenti olarak
belirlenen diğer şehirlerin programları arasında
bağlantı kurmak.
h) Bütçe ve kaynakların etkin ve verimli bir
şekilde kullanılmasını sağlamak.
ı) Projenin yıllık program, bütçe, faaliyet
raporu ve kesin hesabını hazırlamak, Koordinasyon
Kuruluna sunmak.
i) Kamuoyunu hazırlık çalışmaları,
kaynaklar ve projelerle ilgili bilgilendirmek.
j) Bağış kabul etmek.
k) Proje ile ilgili özel hukuk hükümlerine göre yerli ve
yabancı, tam zamanlı veya yarı zamanlı personel
çalıştırılmasına karar vermek, personelin
mali haklarını belirlemek.
l) Taşınmazların kullanımına karar
vermek.
m) Belirleyeceği usullere uygun olarak Proje ile ilgili
her türlü mal ve hizmet alım, satım ve kiralama işlerini
yapmak veya yaptırmak.
n) Bakanlıklar ve kamu kurum ve kuruluşları
ile ilgili her türlü yazışmalar yapmak, Proje ile ilgili kamu
kurum ve kuruluşları tarafından yapılacak
iş ve işlemleri belirlemek, bunların yapılmasını
koordine etmek.
o) Etkinliklerin yapılacağı mekanları
önermek, yeni kültür ve sanat mekanları oluşturulması
konusunda ilgili kurumlara önerilerde bulunmak.
ö) Koordinasyon Kurulunun verdiği görevleri yapmak
ve Danışma Kurulu’ndan gelen görüşleri değerlendirmek.
(3) Yürütme Kurulu, ihtiyaç halinde alt komisyon ve ekipler
kurabilir, Genel Sekreterlik, komisyon ve ekiplerin çalışma
usul ve esaslarını belirler, merkezi Brüksel’de bulunan
Avrupa Birliği Komisyonu ilgili dairesi ile eşgüdüm halinde
çalışılmasını sağlayacak önlemleri
alır, görev bölüşümü yapar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Danışma
Kurulumuzun, bildiğiniz gibi, çalışma süresiyle ilgili
aldığı bir karar vardır: 1 Kasım tarihli perşembe
günkü birleşimin çalışma süresinin, bu kanun tasarısının
bitimine kadar uzatılmasına ilişkin.
Sadece şunu söylemek istiyorum: Bu konuda cuma günü
çalışılacağına dair hiçbir konu görüşülmemiştir.
Biz Meclisin çalışmasından yanayız ama bu konuda
eğer çalışmamızı cuma günü de yapacaksak, bu
konuda öneride bulunan iktidar partisi bu konudaki görüşünü
de ifade ederse biz de ona göre değerlendiririz. Bundan sonra,
Danışma Kurulu kararlarının uygulanması
açısından, bence bu çok sıhhatli olur. Bu bakımdan,
Danışma Kurulunun çalışma süresiyle ilgili aldığı
bu kararın Cuma gününe dâhil olup olmadığına dair
de bilgiyle gelinseydi, bugün, bu konuda bir tartışma olmazdı.
Bundan sonraki dönemde…
AHMET YENİ (Samsun) – Çalışmaya gelin
Başkan, çalışmaya.
OKTAY VURAL (İzmir) – …bununla ilgili -özellikle istirham
ediyorum- bu konuda karar almanız gerektiğini düşünüyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkan, bu Danışma Kurulu önerisi görüşülürken,
çok net olarak… (Gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sükûneti sağlayalım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – … “tasarının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar” ifadesi kullanıldı
hem sözlü olarak hem de metne baktığınız zaman da bunu
çok net olarak görürsünüz. Eğer, öyle arz edilseydi, o gün “24.00’e
kadar” diye yazılırdı buraya. Zaten, daha önceki uygulamalarda,
geçmiş uygulamalarda da o gün, yani bitirilmesi istenen gün,
sonu hedeflenmişse “saat 24.00’e kadar” ifadeleri yer alan birçok
uygulama vardır.
Dolayısıyla, burada amaç, tasarının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadardır. (AK Parti
sıralarından “Sabaha kadar” sesleri)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.
Sayın Vural’ın bahsettiği konu biraz önce
Divana da intikal etti. Bu hususta arkadaşlarımızla
da görüştük. Geçmiş dönemlerde de, bizim de görev yaptığımız
dönemlerde, yani buradaki ifade “birleşim” ifadesidir. “perşembe
günkü birleşim” dendiği zaman, ara vermediğimiz müddetçe
“bitene kadar” ifadesi bu birleşimin devam ettiği anlamına
geliyor. Geçmişte uygulamaları da bu şekilde uyguladık.
Zaman zaman 24.00’e kadar veya filan saate kadar gibi Danışma
Kurulu önerileri gelmişti. Buradaki öneri budur, ama grup
başkan vekilleri olarak daha sonraki bir aşamada sizler konuyu
görüşüp, İç Tüzük gereğince değerlendirebilirsiniz.
Şu ana kadarki uygulamalar da bu şekildedir. Ara verip kapatmadığımız
müddetçe bu birleşim devam ediyor ve şu anda çalışmalara
devam edeceğiz Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, biz
yorumla değil… Bu konu konuşulurken, Cuma günü de olabilir,
uzayabilir şeklinde herhangi bir değerlendirme yapmadığımızı
belirtmek istiyorum. Yoksa, bunun… Elbette birleşim bitmediği
sürece devam eder.
BAŞKAN – Anladım. Siz aranızdaki konuşmayı
diyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, tabii ya. Uygulamalardan
bahsettiğimiz yok.
BAŞKAN – Anladım, teşekkür ederim.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Nec
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, efendim
bir dakika, bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bundan önce alınan Danışma
Kurulu kararlarında, eğer bugün bitmezse, Cuma günü devam
ettiği takdirde buraya yazılırdı. Perşembe
günkü birleşim bugün saat 24.00’e kadar bitiyor, perşembe
günkü birleşim. (AK Parti sıralarından gürültüler) Arkadaşlar,
bilmiyorsanız öğretelim size. Daha önceki Danışma
Kurulu kararlarında, perşembe günkü birleşimde bitmediği
takdirde kanunun müzakerelerine cuma günü devam edilmesi yazılırdı.
BAŞKAN – Sayın Genç, katkınız için teşekkür
ederim, ama geçmiş yıllardaki ifadelerde de, alınan Danışma
Kurulu onayları aynen bu şekilde cereyan etmiştir. Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Okuma yazması olan herkes bunu
anlar.
BAŞKAN – … Milliyetçi Hareket Partisi adına Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan; şahısları
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Domaç,
İstanbul Milletvekili Özlem Türköne ve Mersin Milletvekili
İsa Gök’ün söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Nec
Sayın Arat, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NEC
Bu vesileyle, çarşamba günü yitirdiğimiz -cumaya
döndük çünkü, dün değil artık- değerli bilim insanı
ve devlet adamı Profesör Doktor Erdal İnönü’yü rahmet ve
saygıyla anıyor, ailesine ve Türk ulusuna başsağlığı
diliyorum.
Biraz farklı bir boyutta konuşmak istiyorum,
maddeyle ilgili olacak tabii konuşmalarım. Bu dönem ilk defa
Türkiye Büyük Millet Meclisine girmiş, siyasete yeni atılmış
bir milletvekili olarak, doğrusu, bu oturumdaki tartışmaların
büyük bir bölümünden düş kırıklığına
uğradığımı söylemem gerekiyor. Çünkü, hepimiz
İstanbul için, Türkiye için yararlı olabilecek bir konuda
ortak aklı kullanarak karar vermek yerine, makul, geçerli ve
doğru olan her türlü eleştiriye ve itiraza iktidar partisinin
tam kadro “hayır” demesini anlamakta güçlük çekiyorum. Demokrasilerde
çoğunluk oyu elde edilebilir. Ama, çoğunlukla çoğulculuk
başka bir şeydir. Siyasi felsefe bu konuda çok ayrıntılı
bilgiler veriyor. Ben bu ayrıntılara girmek istemiyorum.
Sayın milletvekilleri, üzüntümün bir nedeni, Parlamentonun
gündemi ile milletimizin, halkımızın gündemi arasındaki
büyük ayrılığa yakından tanık olmam. Sizler
de hafta sonlarında eğer seçim bölgelerinize gidiyorsanız
halkın gündeminde nelerin olduğunu, İstanbul halkının
da, Türkiye’deki hemen hemen herkesin de, doğrusu, İstanbul’un
Avrupa kültür başkenti olmasıyla burada ilgilenildiği
kadar çok ilgilenmediğini biliyorsunuz. Biz, tabii, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak İstanbul’un Avrupa kültür başkenti
seçilmiş olmasından büyük bir memnuniyet duyduk. Buna karşı
da değiliz. Ama, çeşitli maddelerde öne süreceğimiz
eleştiriler saklı kalmak koşuluyla ve bu eleştirilere
değer verilmesi kaydıyla, biz, bu yasaya olumlu oy vereceğiz.
Sayın milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi,
laik cumhuriyetimizin 84’üncü kuruluş yıl dönümünü, en
büyük bayramımızı, ne yazık ki, son haftalarda sayıları
giderek artan bölücü terör saldırılarında yitirdiğimiz
Mehmetçiklerimizin acılarıyla yaralı bir şekilde
yaşadık. Ayrıca, kaçırılan 8 askerimizden
hâlâ haber yok.
Biliyorsunuz, Mehmet Âkif Safahat’ta bir yerde der ki:
“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu/ Gelir de
sahibi Ömer’den sorar onu.” Yani, dönemin yetkili ve sorumlu olan
kişisinin hesap vermesini, bu sorumluluğun sahiplenilmesini
ister.
Şimdi, bizim bu 8 askerimiz konusunda sorumluluk
sahibi olan, yetkili olan en yüksek merci dediğimiz merciden en
ufak bir haber alma imkânımız yok. Biz, İstanbul’un Avrupa
kültür başkenti olmasının gururu ile burada çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
Vatanımızın bölünmez bütünlüğü
uğruna canlarını feda eden kahraman şehitlerimizi
de, öyle sanıyorum ki, her oturumda bu acı olayları unutmadan
rahmetle anmamız, acılı ailelerine ve Türk ulusuna
her oturumda baş sağlığı dilememiz, ama bunu
tekrar tekrar yapmamak için gerekli önlemleri ivedi bir şekilde
almamız söz konusu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiç
kuşku yok ki, vatanın bütünlüğü ulusun egemenliğinden
ve ülkenin tam bağımsızlığından ayrı
düşünülemez. Yüce Meclisimizde her gün karşımızda
asılı duran “Egemenlik Kayıtsız Şartsız
Milletindir” özdeyişi, bu çatı altında ant içerek görev
aldığımız andan itibaren beni çok düşündüren
bir uyarıya dönüşmüş bulunuyor. Çünkü, halkımız,
bizi, bu vazgeçilemez egemenlik hakkını ve ülkemizin bölünmez
bütünlüğü ile bağımsızlığını savunmamız
için buraya gönderdi. Ne var ki, hepinizin çok yakından bildiği
ve çok fazla rahatsız olduğu gibi, sözde stratejik ortaklarımız,
cumhuriyetimizin uluslararası tapusu ya da kuruluş belgesi
olan Lozan’ın yerine, Türkiye’yi parçalamayı amaçlayan
Sevr’in geçirilmesine açık ve de örtük biçimlerde katkıda
bulunuyorlar.
Buna karşılık AKP İktidarı ne yapıyor?
Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere kimi güçlere
ve kurumlara sımsıkı bağımlılığını
sürdürüyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Maddeyle ne alakası var?
BAŞKAN – Sayın Arat, lütfen…
NEC
Kemalist cumhuriyet, biliyorsunuz…
BAŞKAN – Sayın Arat, lütfen konuya gelir misiniz
efendim.
NEC
BAŞKAN – Konuşmanız sırasında sizin
iktidara yönelik olarak eleştirileriniz sataşmaya yöneldi,
cevap hakkı doğar. Lütfen…
NEC
Hepinizin tüm ayrıntılarıyla bildiği
ve burada daha önce tartışılmış olan iç ve
dış borçtan, işsizlikten, yoksulluktan, seçim tartışmalarından,
partilerin birbirlerini yıpratma taktiklerinden kesinlikle
burada söz etmek istemiyorum. Çünkü, bugün, özellikle ulusal onur
ve bağımsızlığımızı ve bölünmez
bütünlüğümüzü savunma ödeviyle karşı karşıyayız.
Sayın milletvekilleri, halkımız bizden,
verdiğimiz sözlere, içtiğimiz anda uygun davranmamızı
bekliyor. Bu yüce Meclis, daha önce meydanları dolduran milyonlar
gibi ve onların seçilmiş sözcüleri olarak küresel efendilere
ve iş birlikçilerine, siyasal, ekonomik ve kültürel bağımsızlığımıza
göz dikenlere, ülkemizi bölünmüş bir uyduya dönüştürmek
isteyenlere kesin ve eylemsel bir “hayır” demelidir. Bu Meclis,
hangi siyasal partiye mensup olursak olalım, antiemperyalist
iş birliğimizi, ulusal onurumuzu ve çıkarlarımızı
her şeyin üstünde tuttuğumuzu, Türkiye’nin her yöresindeki
milyonların aynı duygu ve düşünceleri paylaştığını,
gür bir sesle, bütün dünyaya duyurmalıdır. Tarihimizin en
ağır bölücü-küresel tehdidini yaşarken, Türkiye’yi
parçalamayı hedefleyen hain PKK terörüyle savaşımda
gerekli köklü atılımların yapılmasını
Amerika Birleşik Devletlerinin onayına bağlamış
görünen iktidarın yaklaşımını bu Meclis sorgulamalıdır,
eleştirmelidir ve bağışlamamalıdır. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Arat, lütfen…
NEC
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
söylediklerimin hiç kuşkusuz kültürle ve bir kültür başkenti
olmakla çok yakından ilgisi var. Çünkü, sanat, bilim, felsefe
gibi kültür ürünleri üretilebilmek ve gelişmek için özgür, bağımsız,
barış içinde yani şiddet ve terörden arınmış
bir iklime gereksinme duyarlar. Bu nedenle, biz, her şeyden önce,
bu iklimi zedeleyen bütün olumsuz koşulları ortadan kaldırmalıyız.
Bölücü PKK terörünün her gün can aldığı, insan haklarının
en kutsalı olan yaşam hakkının çiğnendiği
bir ortamda kolay kolay kültürel başarılardan söz edilemez.
Daha önceki oturumlarda kültürel hakları savunan bir milletvekili
arkadaşımız -ne yazık ki bugün burada değil-
böyle bir ortamda kültürel hakların içtenlik ve dürüstlükle
tartışılamayacağını bilecek düzeyde
bir arkadaşımız idi hiç kuşkusuz. Ama, o konuyu bile,
bir yerde, belli bir siyasetin aracına dönüştürmekten kaçınmadı.
İnsanlık tarihindeki bütün sosyal sözleşmeler
-değerli milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz- öncelikle
yaşam hakkını güvence altına almak için, insan insanın
kurdu olmasın diye yapılmışlardır.
İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmasına
ilişkin yasa tasarısını tartışırken
kültür turizminin en büyük engellerinden birinin de terör olduğunu
hiç unutmamamız gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, Avrupa Kültür Başkenti,
daha önceki arkadaşlarım da dile getirdiler…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arat, bir dakikalık süre içinde
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NEC
İstanbul’un Avrupa kültür başkenti seçilmesinde
en önemli etken, hiç kuşkusuz, bu güzel kentin tarihsel ve kültürel
kimliği ile yüzyıllardır biriktirdiği kültür mirası
oldu. Esasen, Avrupa’da kültür kentlerini başlatmanın
amacı da Avrupa kentlerinin kültürel zenginlik ve çeşitliliklerinin
ortaya çıkarılması, ortak bir kültürel mirasın
varlığının vurgulanması idi. Toplumların
çeşitli kültürleri olabilir ama kültür ürünleri evrenseldir,
bütün dünyanın malıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, bu yasa tasarısının
genel gerekçesinde dile getirilen vaatleri, yani bu yasa tasarısının
ülkemiz adına çok önemli bir tanıtım vesilesi olacağını,
kültürel mirasın sürdürülebilir bir biçimde yönetileceğini,
kentsel dönüşüm, şehircilik, çevresel ve sosyal anlamda kalıcı
kazanımlar elde edileceğini içerdiği için, çekincelerimiz
saklı kalmak koşuluyla, olumlu oy vereceğiz. Bu çekincelerimize
bir sonraki maddede değineceğim.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saygıdeğer arkadaşlarım, konuşmalar
içerisinde tabii ki eleştiriler olur, onlar çok doğal hakkıdır
bütün arkadaşlarımızın ama “küresel egemen güçlere
boyun eğmek” gibi bir ifade biraz kastı aşan bir ifadedir.
Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti ve Türk milletinin hiçbir ferdi,
küresel hiçbir güce boyun eğemez, eğmemiştir, bundan
sonra da eğmeyecektir. Lütfen, bu hususlarda daha dikkatli olalım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Yere kadar eğildiniz hem
de bırak boyun eğmeyi.
BAŞKAN –Bizim geleneklerimizde, töremizde haksızlıklara
boyun eğmek yok.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – O sizin iddianız Sayın
Başkan.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – 5 Kasımda göreceğiz.
BAŞKAN – İkinci sırada, Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Abdülkadir Akcan Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanun tasarısının 9’uncu maddesinde Milliyetçi
Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini aktarmak üzere
huzurlarınızda bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla kurulmaya çalışılan
Ajansın bünyesinde yer alan dört kurulun arasında bulunan
Yürütme Kurulunun görevlerini irdelediğimizde, bizim için
gerçekten eksik olduğuna hükmettiğimiz ve titizlikle incelendiğinde
eksikliği de herkes tarafından kabul edilecek hükümler
vardır. Bu hükümler arasında, özellikle kentsel dönüşümün
gerçekleştirileceği ifade edilmektedir. Kentsel dönüşümde,
şehircilik anlayışının, planların ön planda
tutulması kanun gereğidir.
Yürürlükte bulunan kanunlar çerçevesi içerisinde, makro
ölçekli planların yapılmasında, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı ana sorumluluk taşıyan
bakanlıktır. Bu kapsamda konuyu ele aldığımızda,
kurulların yapısını incelediğimizde Bayındırlık
ve İskân Bakanlığından ve onun temsilcilerinden kurulan
kurulların hiçbirisinden bahsedilmemektedir. Bu yönüyle tasarının
eksik olduğunu ifade etmek durumundayız.
Ayrıca, ülkemiz Dünya Kültürel Ve Doğal Mirasın
Korunmasına Dair Sözleşme ve Avrupa Peyzaj Sözleşmesi
adlı iki adet uluslararası sözleşmeye imza atmış
olup İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi’nin bu
sözleşmelerden ayrı değerlendirilmesi mümkün değildir.
Bu kapsamda anılan sözleşmeler kapsamında, görevi ve
sorumluluğu bulunan gerek Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının ve gerekse Çevre ve Orman
Bakanlığının tasarının 5’inci maddesinde
belirtilen kurullarda yer almaması gerçekten büyük bir eksikliktir.
Değerli milletvekilleri, tasarının 9’uncu
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde “şehircilik
çalışmalarını planlamak,” (b) bendinde “Kentsel
dönüşüm projelerinin oluşturulmasına ilişkin
olarak ilgili kurumlara önerilerde bulunmak,” (c) bendinde “taşınmazların
kullanımına karar vermek” görevleri verilmesine rağmen,
imar mevzuatına ilişkin düzenlemeleri yapan bakanlık
temsilcilerinin Yürütme Kurulunda yer alması gerçekten gerekirdi.
Ayrıca, bu maddenin (f) bendinde “21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki
taşınmaz kültür varlıklarının bakım, onarım
ve restorasyonuna ilişkin projeler önermek.” ifadesi bulunmaktadır.
Aslında, 2863 sayılı Yasa kapsamında Kültür ve Turizm
Bakanlığımızın bu görevi yapması kendi
görevidir. Bu görevi ifa etmesi gereken Bakanlığın,
kendi görevini yapmak için kurulacak ajansın bir kurulundan görev
istemesi, görev beklemesinden abes başka bir şey olamaz.
Bir anlamda, kendisine ait olan yetkiyi kontrol edilebilirliği
hâlâ her maddede tartışılan bir kurula devretmesi, bir
başka abes noktadır diye düşünüyoruz.
Bu itibarla, eğer kültür başkenti, göz bebeğimiz
İstanbul’un 2010 kültür başkentleri arasında yer alması
için bir düzenleme yapacaksak, bunu yaparken bir başka kurumdan
görev almak yerine, birkaç gün sonra ele alacağımız bütçede,
Kültür ve Turizm Bakanlığımızın bütçesi içerisinde
bütçelendirerek, herhangi bir yerden emir almaksızın, kendi
bünyesinde var olan uzmanların geliştireceği projelerle
kültür varlıklarımızın bakımını,
onarımını, restorasyonunu halletmek bizim gerçekleştirmemiz
ve üzerinde durmamız gereken temel husus olmalıdır diye
düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanımızın
sık sık “Bu, sivil inisiyatif önderliğinde yürütülecek
bir ajanstır.” vurgusunu göz önüne aldığımızda,
9’uncu maddenin (c) bendini, (n) bendini ve 15’inci maddenin 4’üncü
fıkrasını birlikte değerlendirmek istiyorum.
(c) bendinde “Kamu kurum ve kuruluşları, meslek
odaları, sivil toplum kuruluşları ve çalışmalara
gönüllü katılacak gerçek kişiler ile özel hukuka tabi tüzel
kişiler arasında koordinasyonu sağlamak.” (n) bendinde
“Bakanlıklar ve kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili
her türlü yazışmaları yapmak, Proje ile ilgili kamu kurum
ve kuruluşları tarafından yapılacak iş ve
işlemleri belirlemek, bunların yapılmasını
koordine etmek.” 15’inci maddede “Yargı organları ve askerî
kuruluşlar dışında, kamu kurum ve kuruluşlarına
ait taşınır mal ve taşıt araçlarından ihtiyaç
duyulanlar geçici süre ile kullanmak üzere Ajansın kullanımına
verilebilir.” hükümlerini birlikte değerlendirdiğimizde,
âdeta, kamuyu, sivil inisiyatifin emrine vermiş oluyoruz. Ne
ile veriyoruz? Kanunla veriyoruz.
Bu itibarla, bunun, bir biçimde, kamu tarafından,
kendine ait yetkilerin bir başka kuruma devrinden sonra özellikle,
denetlenebilir olmasını ön planda tutmak, kamuyu düşünenlerin
tabii hakkı olsa gerektir diye düşünüyoruz. Bu itibarla,
denetim mekanizmasının çok iyi düşünülmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Özellikle, bu maddenin (m) bendinde “Belirleyeceği
usullere uygun olarak Proje ile ilgili her türlü mal ve hizmet
alım, satım ve kiralama işlerini yapmak veya yaptırmak,”
Değerli milletvekilleri, 19’uncu maddede, Kamu
İhale Kanunu’nun, 2886’nın, bilahare çıkardığımız
3734 sayılı Kanun’un kapsamının da dışında
tutuyorsunuz ve öbür taraftan, usulleri bu kurullar tarafından
belirleneceği ifade edilen yöntemlerle mal ve hizmet alımı
veya işlerin yaptırılmasını öngörüyorsunuz.
Yani “Belirleyeceği usullere uygun olarak…” Hangi usuller?
Eğer, bu usuller bir yönetmelikle belirlenecekse o takdirde,
bunun, bir biçimde, daha sonra “Yönetmeliklerle belirleneceği”
ifadesi kullanılması gerekmez mi? Eğer, siz, alımını
yapacağınız bir işi Kamu İhale Kanunlarının
dışında tutar iseniz… Sayın Canikli gayet güzel
ifade etti: “Bunlar kontrol edilecek.” Neyi kontrol edeceksiniz? Yapılan
işi. Ee iş doğru yapılmış mı, yanlış
yapılmış mı? Peki, o iş yapılırken bunu
yapacak yüklenici firmaların belirlenmesinde ortaya konacak
usullerin, mademki kamu adına bir anlamda iş yapılacak,
Kamu İhale Kanunlarının dışında tutulmasının
veya ondan muaf tutulmasının, acaba, altında başka
sebepler yatıyor mu diye düşündürmesinden doğal bir
şey olamaz. Bu bakımdan, muhalefete yöneltilen eleştirilerin,
bu çerçevede değerlendirilerek biraz insafla, biraz eli vicdana
koyarak yapılması gerektiğini, özellikle iktidar
partisi milletvekilleri ve sözcülerinden istirham etmek istiyorum.
Bu, önemli bir nokta.
Değerli milletvekilleri, benim, bu maddeyle ilgili
olarak ifade edeceğim hususlar bunlar ancak elbetti ki biz, kültür
başkenti İstanbul’u, Türk’ün kültür varlıklarının
tanıtıldığı, büyük ölçüde var olduğu,
atasının kurduğu imparatorluğa başkentlik
yapmış bir şehri, en ideal düzeyde, dünya üzerindeki
şehirlerin en mükemmeli hâline getirmek, bizim de istediğimiz
düşüncedir, bizim de arzumuzdur ama bunun usulüne uygun yapılmasını
da sağlamak, hem iktidarın hem de muhalefetin temel görevidir
diye düşünüyorum.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akcan, konuşmanızda maddeye
bağlı kalıp gösterdiğiniz özen için teşekkür
ediyorum.
Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Mehmet
Domaç.
Buyurun Sayın Domaç. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasanın 9’uncu maddesi hakkında şahsım
adına söz almış buluyorum.
İstanbul milletvekilleri olarak, İstanbul’un
2010 Avrupa Kültür Başkenti Yasası’nı çıkarmak
için çaba harcayan Meclisimize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Ayrıca, bu yasanın hedeflerine ulaşabilmesi,
İstanbul’un kültür başkenti hâline gelmesi, kıvanç duyacağımız
bir durumdur.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyetimizin 84’üncü
yılı nedeniyle, cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün
kültür ve sanatı cumhuriyetimizin temeli olarak gördüğünü
hatırlatmak ve bu vesileyle kendisini huzurlarınızda
bir kez daha saygıyla anmak isterim.
Ayrıca, bilim insanı, kültüre değer veren,
sanatsever, siyasetçi ve devlet adamı Profesör Doktor Erdal
İnönü’yü kaybetmenin büyük üzüntüsünü yaşıyor, kendisine
rahmet, ailesine de başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri, İstanbul asırlardır
çok büyük medeniyetlere başkentlik yapmış, dünyanın
merkezi olmuş, bunun haklı gururunu büyük bir onurla taşıyan
bir kenttir. Eminim, kentimizin tarihî hazinelerinden, kültürel mirasından
faydalanma olanağı bulmuşsunuzdur. Bu tarihî hazineleri
ve kültürel mirası daha da görünür hâle getirmek, üzerine yazılan
şiirleri, bestelenen şarkıları, sarayları,
camileri, yazarları, sanatı ve sanatçıları, Boğazı
ve Boğaz Köprüsü’yle ünlü İstanbul’u geçmiş ile gelecek
arasında bizzat bir köprü hâline getirmek için elimize önemli
bir fırsat geçmiş bulunuyor.
İstanbul’un kültür başkenti seçilmesinin
kuşkusuz en önemli nedeni, kentin kültürel ve sanatsal alanda
gelişmesini sağlamak. Ancak İstanbul, bu gelişmeye
sıfır noktasından başlamıyor. İstanbul
bağrında çok çeşitli kültürleri, medeniyetleri, insanları
barındıran, Avrupa ve Asya’yı birbirine sadece fiziksel
olarak değil ruhsal olarak da ayrılmaz bir biçimde bağlayan
bir kent.
Değerli milletvekilleri, İstanbul’da sanat ve
kültür alanında birçok olanak var. Bu olanakları çeşitlendirmemiz
ve zenginleştirmemiz gerekiyor. Diğer yandan da, insanların
kültür ve sanatla iç içe bir yaşam sürme kültürünü geliştirmemiz
gerekiyor. Yalnız merkezî yönetime değil, yerel yönetimlerimize
ve sivil toplum örgütlerimize bu konuda çok iş düşüyor, hepimize
çok iş düşüyor. Sanatın ve kültürün dışına
değil içine, afişine değil kendisine bakmayı
öğretmemiz gerekiyor. Bir millet, ancak, kendi kültürünü
başka kuşaklara aktarabilir ve diğer kültürlerle etkileşime
açık hâle getirebilirse kendisini geliştirebilir, gelecek
kuşaklara gerçek bir miras bırakabilir. Toplumların
kalıcı olması, sonsuza dek yaşaması kültürlerin
gelişmesiyle olanaklıdır. Ancak kültür ve sanatla
yoğrulan bir millet şiddetsiz, savaşsız, insanlığın
barış içinde yaşama özleminin yaşama geçtiği
bir dünya kurabilir. Ancak kültürün ne olduğunun farkına
varmış bir ulus başka ulusların kültürleriyle iç
içe, kendi kültürünü tanıyıp ayrıştırarak,
ama diğerlerini dışlamadan yaşamayı becerebilir.
Kültürler, diğer kültürlerin yaşamasını ve gelişmesini
sağlar. Kalıcı olmak, kültürle kalıcı olmaktır.
Demek istediğim odur ki, ancak kültür ve sanat alanında gelişkin
bir ülke, gelişkin bir demokrasiden söz etmekle mümkün olur. Ancak
böylece medeniyetler çatışması değil, medeniyetler
buluşması ortaya çıkarabilir.
Değerli milletvekilleri, bizler, İstanbul’u,
geçmişten geleceğe, doğudan batıya tüm tarihsel
süreçlerin ve tüm dünya coğrafyasının bir arada olduğu
bir kent hâline getirmek için yola çıkmış bulunuyoruz.
Yasanın ortaya çıkma biçimiyle yasanın demokratikleşmeye
katkısını gözler önüne getirmemiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Domaç, buyurun, bir dakika içinde
konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET DOMAÇ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Çok sayıda sivil örgüt temsilcisi ve vatandaşlarımız
İstanbul’un kültür merkezi ve kültür başkenti olmasını
istiyorlar, bunun için çalışıyorlar. Elimizdeki sonuç,
aynı zamanda, sivil toplum ve Hükûmet iş birliğinin, yerel
yönetim iş birliğinin katkısıyla ortaya çıkmıştır.
Çok sesliliğin, çok kültürlülüğün, hoşgörünün, toleransın,
tarihin, doğanın ve tüm insanlığın şehri
İstanbul. Bunu hep birlikte geliştireceğiz ve sağlayacağız.
İnsanları kültürel olarak beslemek, geliştirmek,
zenginleştirmek İstanbul’u olduğu kadar dünyayı
da daha güzel ve yaşanır bir yer hâline getirecek önemli bir
adımdır. Bunun için bu yasanın çıkması ve sizler
tarafından desteklenmesi ve hayata geçirilmesi çok önemlidir
diyorum.
Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Domaç.
Madde üzerinde şahsı adına ikinci konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Özlem Piltanoğlu Türköne.
Sayın Türköne, buyurun. (AK Parti sıralarında
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ÖZLEM PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanun tasarısının 4’üncü maddesiyle ilgili olarak
söz almış idim. Benden sonra bir milletvekilimiz sözlerime
bir atıfta bulundu. Maalesef, üzülerek ifade etmeliyim ki, sözlerim
konteksinden çıkarılmış ve çarpıtılmıştır.
Benim, ne şanlı bayrağımıza ne de
baş örtüsüne “bez parçası” demem mümkün değildir. Nitekim
konuşma tutanaklarına eğer bakılırsa, bayrağımızdan
hiç bahsetmediğim de ortadadır. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Türköne, Genel Kurula hitap ediniz.
Buyurun siz efendim, konuşmanıza devam ediniz.
ÖZLEM PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (Devamla) – Söz konusu
ifade, yalnızca, benden daha önce konuşmuş olan bir milletvekiline
bir atıfta bulunmak üzere söylenmiş bir kelimedir.
Bu “bez parçası” ifadesi, kimileri tarafından
Türkiye’de bu inanç özgürlüğünü ve inancı aşağılamak
için kullanılagelmektedir. Ben, bu inanç alanının
aşağılandığını ifade etmek için bu
cümleyi, bu kelimeyi sarf etmiş bulunmaktayım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ne ilgisi
var ya! Sayın Başkan, ne ilgisi var!
ÖZLEM PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (Devamla) – Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu arada 9’uncu maddeyle ilgili olarak da şunu ifade
etmek isterim ki, böyle bir Yürütme Kurulunda…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Kimse kimseyi
aşağılayamaz bu ülkede. Öyle bir şey olamaz Sayın
Başkan.
ÖZLEM PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (Devamla) – …dikkatinizi
çekerse eğer, 9 üye bulunmaktadır. Bunun 6’sı sivil, 3’ü
kamu kuruluşlarındandır. Bu da kamu yönetimi alanında
yönetim değil, gelişen yönetim anlayışında
yönetişimin daha ön plana çıktığını göstermektedir.
Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saygıdeğer arkadaşlarım, konuşması
sırasında geçen bir kelime, bir cümleyle ilgili olarak bir
yanlış anlaşılmaya, anlamaya sebebiyet verilmiş
olmasından dolayı bir izahta bulundu. İnançla ilgili
bir olaydır. Böyle bir olayı açıklamasından daha doğal
bir şey yoktur…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Aşağılama
kimin haddi ya!
BAŞKAN – …ve burada pek çok arkadaşımız,
pek çok konuda kitaplardan alıntılar yaparak konuştu.
Onun için, burada bir usulsüzlük yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, biz her hatibin söylediklerine saygı duyarız,
ama Parlamentoda hiçbir milletvekili bir yurttaşı aşağılama
sözünü kullanamaz. Lütfen o sözünü geri alsın efendim. Hiçbir
yurttaş hangi düşünceden, hangi inançtan olursa olsun, hiç
kimse onu aşağı göremez. Bunun altını çizmek
istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu
konuda biliyorsunuz ben şey yaptım, ama eğer “Bir bez parçası.”
Tabiri, bir aşağılanma için kullanılmışsa,
ne olursa olsun bunu burada kullanmamak lazım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yazıklar
olsun!
OKTAY VURAL (İzmir) – Olmaz böyle bir şey. Kullanmayalım.
BAŞKAN – Sayın Vural, konuşan…
ÖZLEM PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (İstanbul) – Sayın
Başkan, ben kullanmıyorum ki, kullananlar için söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Doğru değildir, onu ifade
etmek istiyorum.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
Yani, Sayın Milletvekilimizin, konuşan Hatibimizin
böyle bir şeyi kastetmediği açıktır. Sizin ve Sayın
Kılıçdaroğlu’nun hassasiyeti için, duyarlılığı
için teşekkür ediyorum.
Doğrudur, hiçbir yurttaşımızın, diğer
bir yurttaşı aşağılama ifadesi yoktur. Sayın
Türköne’nin baş örtüsüyle ilgili olarak böyle bir ifade kullanması
söz konusu değil, kendisi de onu ifade etti. Tabii belki dinleyenler
açısından yanlış anlaşılabilir.
Sayın Vural’a da bu imkânı verdiği için ayrıca
teşekkür ediyorum. Sağ olun.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Şu anda soru sormak isteyen iki arkadaşımız
var. Onun için, süre kısıtlaması yapmıyorum şu
an itibarıyla.
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, kısa bir sorum olacak Sayın Bakana.
Ajansın bütçesiyle ilgili Meclis kürsüsünden bir
tablo gösterdi. Acaba Ajansın bütçe büyüklüğü ne olacak? Bu
konuda Sayın Bakan Parlamentoyu bilgilendirir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben buraya
alınacak personelin hangi esaslara göre alınacağını…
KPSS yoluyla mı alacaklar? Yoksa, burada, bu kanunu hararetle
savunan ve buraya girecek olan bakanların yakınlarını
mı alacaklar? Onları merak ediyorum.
İkincisi: Yürütme kurulu üyelerine ücret ödenecek
midir? Ödenecekse ne miktarda bir ücret ödenecektir?
Üçüncüsü: (g) alt bendinde “Proje tanıtım faaliyetlerini
yurt içinde koordine etmek, yurt dışında yürütmek…” Ne
demek yani? Yurt içinde koordine ediyor, yurt dışında
yürütüyor. Ben bunu pek anlamadım. Yani bunu yurt dışında
nasıl yürütecekler? Esas projenin yürütme yerinin İstanbul
olması lazım. Yurt dışında nasıl yürütecek?
Bunu da bir açıklarlarsa memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın Bakanım, buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Efendim, bu bütçe tartışmalarıyla ilgili
olarak girişim grubundan tahmini bütçe çalışmalarını
ben de aldım, inceledim. Biraz önce, kürsüde de ifade ettiğim
gibi, tahmini bütçe, tabii, bu. Bu kuruluştan sonra, oturup yeni
bütçesini burada birazdan gelecek olan maddelerde hangi süre içinde
yapacağını ve bildireceğini kararlaştırmış
olacağız. 100 trilyonun içinde bir bütçe. 2008 ve 2009 içinde
yapılan çalışmalar, hazırlıklar, projelendirmeler
25 trilyon, 30 trilyon seviyesinde. 60 trilyon seviyesinde de 2010
içinde yapılacak çalışmalar. Bunlar esas itibarıyla,
işte, burada sayılan sanat etkinlikleri, sanat etkinliklerinin
yapılması için ön hazırlıklar, ülke içinde, ülke
dışında yapılacak olan temaslar… Bu çerçevede
bir bütçe.
Sayın Genç’in söylediği… Özel hukuk hükümlerine
tabi bir kuruluş oluşturduğumuza göre, elbette, konunun
hassasiyetine uygun, bu konuda yararlı olabilecek nitelikteki
elemanlar arasından özel hukuk hükümlerine göre, iş akdiyle
kişiler alınacak ve burada bir proje götürülmeye, İstanbul
için yararlı bir proje götürülmeye çalışıldığına
göre, kimsenin kayırmayla işe adam alması söz konusu
olmaz. Bunu hep birlikte hepimiz kuşkusuz denetleyeceğiz.
“İçeride ve dışarıda…” denildi. Böyle
bir sözcük neden kullanılmış ben maddede bulamadım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – “g” bendinde.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Dışarıda ilişkiler yürütmek, çünkü
bu, zaten, esas itibarıyla, bu işin içinde bulunan sivil girişimci
arkadaşlar, Avrupa Birliğinde bu projenin gerçekleşmesi
için, bu kararın çıkması için faaliyet gösteren arkadaşlardı.
Bu çerçevede bir tanıtım faaliyetini, Türkiye’ye önemli
entelektüellerin gelmesi, önemli sanatçıların gelmesi
konusunda çalışmaları yürütecekler. “Yürütecekler”
yani, tam anlamıyla bu sözcük buraya oturuyor. İçeride de
bu alanda yapılacak olan çalışmaları koordine
edecekler, bir eş güdüme bağlamış olacaklar.
Burada başka anlaşılmayacak bir husus olduğunu
zannetmiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup
işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 9. maddesinin
(j) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Ali Koçal |
|
|
Malatya |
İstanbul |
Zonguldak |
|
|
Yılmaz
Ateş |
İsa Gök |
|
|
|
Ankara |
Mersin |
|
“j) Koşullu olmamak kaydıyla bağış
kabul etmek”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşacak
mısınız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın
Başkan, yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, deminden beri izliyorum,
burada İstanbul’un bir kültür başkenti olmasını
istemeyen bir tek kişi çıkabilir mi? (AK Parti sıralarından
“Niye uğraşıyorsunuz o zaman.” sesleri) Bir dakika…
Hayır efendim, buradaki, bu çatı altında hiçbir insan…
Herkes onurludur, herkes gururludur; herkes İstanbul’un değil,
Avrupa’nın değil, dünyanın başkenti olmasından
gurur duyar. Bir kere, hakikaten anlamakta zorluk çekiyorum. Biz
bir şey söylüyoruz, Sayın Bakanım size de söylüyoruz,
siz zarar görmeyin, sizler zarar görmeyin, gelin, bunu… Ne istiyoruz?
Sayıştay denetimi istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz
ki. Bizler diyoruz ki, arkadaş, gel, bunu Sayıştay denetimine
bir önergeyle verelim diyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Anayasa’ya
aykırı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Anayasa’ya
aykırıysa, nasıl denetlenecekse… Denetimden kaçmayalım.
Nasıl denetlenecekse, nasıl uygun bir denetim yöntemi hep
beraber bulacaksak, gelin bunu yapalım diyoruz. Biz, asla yapılmasın
demiyoruz. Gelin, sonuçta lekeli bir başkent doğmasın
diyoruz. Sonuçta, Avrupa’nın başkenti bir İstanbul,
bir şekilde yarın herhangi en küçük bir lekeyle karşılaşmasın
diyoruz arkadaşlar, bunu söylüyoruz. Yani, bizim istediğimiz
bu. Niye acaba bundan kaçınıyoruz?
Biz, bir kez daha söylüyoruz, sonuna kadar… Gelin, Anayasa’ya
uygun denetim yolu neyse, hep beraber, bu Meclis çatısı altındaki
tüm arkadaşlarım bunu istiyor arkadaşlar.
İki, arkadaşlar, bir başkent yaratıyoruz,
belli projeler olacak. Niye AKM’yi yıkıyoruz da bir
başkent yaratıyoruz? İlle AKM’yi yıkmak mı lazım?
Gelin, yıkmadan daha güzelini yapalım ama yıkmadan yapalım.
Niye illa ki bu AKM? Gelin, daha güzellerini yapalım, daha iyilerini
yapalım. Dönüp teşekkür edelim, dönüp alkışlayalım,
en güzelini yaptınız diyelim. Ama gelin vazgeçin bu inadınızdan.
İlla niye orası? Gelin, başka yer bulalım, hep beraber
bulalım.
Niye acaba, sabahtan beri bu iki konuda bu yüce Meclis
acaba bir ortak noktada buluşamaz mı arkadaşlar? Hakikaten
üzülüyorum.
Tabii, bir başka konu, yine garibime gitti… Ben
İstanbul milletvekili değilim, ben Malatya milletvekiliyim
ama bakıyorum ki, ben şahsen sağında kimin arsası
var, solunda kimin arsası var bilemem ya, ben nereden bileyim.
Fakat maşallah, İstanbullu olmayan milletvekilleri de orada
hangi arsalar var biliyor ya. Vallahi ben hakikaten bilmem.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hepsinin bağlantısı
var, iş yapıyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ha, ben vallahi
garipsedim bak, söylüyorum.
Tabii, bir başka konu, İstanbul’da çok önemli
üniversitelerimiz var, Türkiye’ye yön veren, hepinizin içinden
çıktığı üniversiteler var. Belki bu Meclise baktığınız
zaman İstanbul Üniversitesi mezunları daha fazladır.
Ben garipsiyorum. Neden? İstanbul’da bu kadar bilim yuvaları,
yıllardır en iyi eğitimi veren, örneğin bir
İstanbul Teknik Üniversitesi varken, hakikaten Adapazarı
Üniversitesinden görüş alınmasını da yadırgamadım
diyemeyeceğim. Her üniversitemiz değerlidir onu söylüyorum
ama İstanbul’la ilgili, başkent olacaksa İstanbul’daki
üniversitelerimiz o başkente damgasını vursun.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Arayacağım efendim.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime yirmi dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.54
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.15
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
16 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarı’nın
10’uncu maddesini okutuyorum:
Genel Sekreterlik
MADDE 10- (1) Yürütme
Kurulu tarafından belirlenecek görevleri yürütmek üzere bir Genel
Sekreter tayin edilir.
(2) Genel Sekreter,
İstanbul’un 2010 yılı Avrupa Kültür Başkentliği ile ilgili bütün faaliyetlerin
Yürütme Kurulu tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde programlanmasından,
yürütülmesinden ve koordinasyonundan sorumludur.
(3) Genel Sekretere
yürüteceği faaliyetlerde yardımcı olmak üzere kültür sanat, iletişim,
taşınmaz ve mekanların idaresi, idari ve mali işlerden sorumlu yöneticiler
tayin edilebilir. Bu yöneticiler Genel Sekreterin önerisi üzerine
Yürütme Kurulunca belirlenir, Genel Sekretere bağlı olarak ve onun
sevk ve idaresi altında çalışırlar ve Genel Sekretere karşı sorumludurlar.
(4) Bu birimlerin
altında proje grupları oluşturulabilir.
(5) Genel Sekreterliğin
çalışma usul ve esasları Yürütme Kurulu tarafından belirlenir.
BAŞKAN –
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Nec
İlk söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Nec
Buyurun Sayın
Arat.
CHP GRUBU ADINA
NEC
Özellikle Atatürk
Kültür Merkezi konusunda ben konuşmak istiyorum bu zaman dilimi
içerisinde. Ama, oraya geçmeden önce, İstanbul gerçekte Avrupa
kültür başkenti işlev ve sorumluluğunu üstlenmeye hazır
mıdır sorusunu da kendi kendimize sormamız gerekiyor.
Çok memnun oluyoruz
Avrupa kültür başkenti olarak ilan edilmiş olmamızdan
ve ayrıca girişim grubunun ve diğer çalışan
arkadaşların yaptıkları hazırlıkları
da memnuniyetle karşılıyoruz. Ama Avrupa Birliğine
girme sürecinde İstanbul’da yaşanan sosyolojik, kültürel
ve benzeri gibi dönüşümlerin giderek önlenmesi ve kavranması
imkânsızlaşan bir durumu sergilediğini de görmezlikten
gelemiyoruz açıkçası.
Kırsal nüfus
için bir cazibe merkezi hâline gelen bu dev kentimiz, yeni ve eskinin
iç içe geçtiği, geleneksel ile modernin karşı karşıya
geldiği ve kültürel geçmişinden ötürü kültür merkezi olma
konumunu sürdüren, ne var ki, giderek bir alışveriş ve
eğlence merkezine dönüşen bir kent değil mi? Yani, bu
bağlamda, bu tür eleştirilerimizi de göz önüne almamız
gerekiyor.
Bu nedenle, sayın
milletvekilleri, İstanbul’un kentsel dönüşümünün yanı
sıra, kültürel ve sanatsal konumunun da tartışmaya
açılması gerekmekte. Bu dönüşüm sürecinde kültürün
nasıl ayaklar altına alındığı, sanatsal
estetik duyarlılıkların ne denli azaldığı
ya da yok edildiği gözden kaçırılmamalı.
Kaldırımların
renklendirilip, yer yer çiçek tarhlarının serpiştirildiği
bu kentte, hepiniz biliyorsunuz, Anadolu’nun en ücra köşelerine
benzeyen yaşam koşullarını sürdüren varoşlardaki
çok sayıda yeni İstanbullu aç. Hiçbir sosyal güvenceleri
olmadan, ekmek parasına çalıştırılan, kadın,
çocuk ve gençlerin, hele trafikte, her türlü can güvenliklerini
-bir tarafa- tehlikeye atarak kâğıt mendil satan okul öncesi
ve ilköğretim çağındaki çocukların yürek acıtıcı
gerçeği yadsınmamalı diyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; daha önceki oturumlarda,
meslekten, edebiyatçı arkadaşlarımız Yahya Kemal’den
örnekler verdiler: “Sana bir tepeden baktım güzel İstanbul”
dizesini okudular. Hepimizi belki de çok gençlik yıllarımıza
–geriye- götüren dizelerdi bunlar. Ama, ben, düşünüyorum da
Yahya Kemal bugün sağ olsaydı, İstanbul’a, acaba yine
-yeşili yok edilerek taş yığınlarıyla doldurulmuş
Boğaz tepelerine- aynı şekilde, sevinerek, estetik
bir heyecanla bakar mıydı?
Boğaz tepelerinin
taş yığınlarıyla dolması bir yana, lokanta,
kumarhane ve kafelerin işgalindeki Boğaz yolları,
yayaların yürüyemediği ama otomobillerin park ettiği
kaldırımlar, arapsaçına dönmüş olan trafik, kapkaççılar,
tinerciler, her türden gaspçılar ile üzerlerinde politik oyunlar
oynanarak rant alanlarına dönüştürülmeye çalışılan,
az sayıda kalmış yeşil alanları ile İstanbul
bir sorunlar yumağı oluşturmuyor mu?
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak daha önceki konuşmamda da, benden önce görüşen
arkadaşlarım da, İstanbul’un 2010 Avrupa Başkenti
olmasına kesinlikle karşı olmadığımızı
ifade ettik. Ama, hiç olmazsa diyoruz, bu vesileyle göz önündeki bu
sorunların bir bölümü mutlaka çözüme ulaştırılmalıdır.
Parasal olanaklar, yandaşların şişirilmiş balon
projelerine değil, gerçek anlamda kentsel dönüşümü, kültürel
katkıyı sağlayacak, insanlarımızın yaşamında
değişiklik yapabilecek projelere verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu yasa tasarısının
11’inci maddesinin (a) fıkrasında dile getirilen Atatürk
Kültür Merkezinin yıkılmasına karşı çıkıyoruz.
Atatürk Kültür Merkezinin yıkılma gerekçesi olarak,
İstanbul’da ülkemize yaraşır teknik özelliklerde ve
kapasitede bir konser salonu ve kütüphane bulunmadığı
öne sürülmekte. Peki, bu özellikte bir konser salonu ve kütüphane
yoksa, var olanı niye yıkıyorsunuz? Yerine, İstanbul’un
çeşitli yerlerinde -bütün kamu arazileri, arsalar zaten denetiminiz
altında- istediğiniz kütüphaneleri ve konser salonlarını
kurma olanağınız var. Bizim, Atatürk Kültür Merkezinin
yıkılmasına itirazımız, bu binanın, cumhuriyet
dönemi Türkiye mimarisine örnek bir yapı olması; bir Türk
mimarın, rahmetli Hayati Tabanlıoğlu’nun tasarımı
olan az sayıda yapıdan biri olması; Türkiye’nin opera
olarak tasarlanmış ve öz kaynaklarımızla gerçekleştirilmiş
ilk ve tek binası olması; cumhuriyet dönemi mimari mirası
kapsamında ve kent kültürünün gelişmesinde önemli bir yeri
olan simgesel ve anıtsal bir yapı olması. Bütün bu özellikler
mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır yıkma önerileri
öne sürülürken.
Öte yandan, Mayıs
1964 yılında, Uluslararası Tarihî Anıtlar Mimar ve
Teknisyenleri Kongresi’nde bir tüzük yayımlanıyor -uluslararası
tüzük- Venedik Tüzüğü adı altında. Bu Tüzük Atatürk Kültür
Merkezini koruma altına alınmış yapıtlar arasında
sayıyor.
Burada tartışıldı.
Atatürk Kültür Merkezinin, ayrıca, Kültür Bakanlığı
İstanbul 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu tarafından tescil edildiğini biliyoruz.
Bu tescilin kaldırılmasına yönelik bir Koruma Kurulu
kararı da hâlen yok.
1969 yılında
açıldığı zaman Atatürk Kültür Merkezi dünyanın
sayılı kültür merkezlerinden biri kabul ediliyordu.
Yıllardır İstanbul’da, başta opera ve bale olmak
üzere çeşitli gösteri ve toplantılara ev sahipliği
yapan bu merkez, dünyanın dördüncü, Avrupa’nın da ikinci
büyük sanat merkeziydi ilk yapıldığı yıllarda.
Biliyorsunuz, İstanbul’un çok değerli arazilerinden biri
üzerinde kurulmuş bulunuyor. Tiyatro, opera ve baleseverler
için de paha biçilemez bir değeri var. Yakın bir geçmişte
yapılmış olmasına rağmen, kültür varlığı
niteliğini taşıyan bu yapı cumhuriyet dönemi mimari
mirasının korunması ve değerlendirilmesi
açısından önem taşıyor.
Bu konuyla ilgili
olarak görüş bildiren en yetkili kuruluşlardan biri Türkiye
Mimarlar ve Mühendisler Odası, Atatürk Kültür Merkezinin niçin
yıkılmaması gerektiğine ilişkin bir basın
bildirisi yayımlamıştı. Sayın Çetin Bey arkadaşımız
–Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşımız-
bu maddeleri tek tek sıralamıştı, ama ben bir kez daha
tekrarlanmasında yarar görüyorum.
Atatürk Kültür
Merkezi yıkılmamalıdır, çünkü toplumun kültürel
yaşamını mekâna yansıtması nedeniyle bu merkez
bir belge değerine sahiptir.
Atatürk Kültür
Merkezi yıkılmamalıdır, fiziksel anlamda
İstanbul kentinin hafızasının bir parçası olarak
kimlik değerine sahiptir.
Yapıldığı
dönemin tasarım, mimari ve teknolojisini yansıtması
açısından mimari değeri vardır.
Toplumun gereksinmelerini
hâlen karşılayabildiği için işlevsel ve ekonomik
değeri vardır.
Yapıldığı
kırk yıldan fazla bir süredir kendisine çağdaş toplumda
bir yer bulabilmesinden ötürü süreklilik değeri vardır.
Kültür varlığı
olması tartışılamayan pek çok yapıdan daha
fazla, hafızamızdaki değişik olaylarla ilişkisi
bakımından, anı değeri vardır.
Bütün bunların
da ötesinde çok önemli bir simge değerine sahiptir, çünkü Atatürk’ün
adını taşımaktadır.
Sayın milletvekilleri,
CHP Grubu olarak uzman kuruluşların ve kamuoyunun istekleri
doğrultusunda Atatürk Kültür Merkezinin kesinlikle yıkılmamasını,
tıpkı yüz elli yıllık Paris Operası’nın
geçtiğimiz yıllarda baştan aşağı restore
edilmesi gibi, tıpkı Bolshoy’un restorasyonu gibi, yine
tıpkı kimsenin yıkmayı aklından bile geçirmediği
Zürih Operası’nın baştan sona elden geçirilmesi gibi,
toplumun ve kentin belleğinde yer etmiş sembolik bir yapı
olarak restore edilmesini, fiziksel koşullarının iyileştirilmesini,
özgün yapısına uygun bir şekilde düzeltilmesini öneriyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Arat, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NEC
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Arat.
Ayrıca,
özeniniz için size de teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın
Abdülkadir Akcan.
Buyurun Sayın
Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
10’uncu maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 10’uncu madde genel sekreterlikle ilgili hususu
düzenliyor. Bu düzenlemede, özellikle 3’üncü paragraf “Genel Sekretere
yürüteceği faaliyetlerde yardımcı olmak üzere kültür-sanat,
iletişim, taşınmaz ve mekanların idaresi, idari
ve mali işlerden sorumlu yöneticiler tayin edebilir. Bu yöneticiler
Genel Sekreterin önerisi üzerine Yürütme Kurulunca belirlenir,
Genel Sekretere bağlı olarak ve onun sevk ve idaresi altında
çalışırlar ve Genel Sekretere karşı sorumludurlar.”
ifadesini bulundurmaktadır. Bir önceki maddede, 9’uncu maddede
“ç”, “d” ve “e” bentlerinde de bu konuya atıfta bulunulmakta. Bu
personelin nereden, nasıl temin edileceği, eğitim düzeylerinin
ve ihtisas seviyelerinin ne olacağı, 2010 yılında
proje sona erdiğinde ve Ajansın görevi bittiğinde söz
konusu personelin akıbetinin ne olacağı belli değildir.
Bu itibarla, bize
göre, bu paragrafta ifade edilen “Genel Sekretere faaliyetlerinde
yardımcı olmak üzere kültür-sanat, iletişim, taşınmaz
ve mekanların idaresi…” gibi ifadelerden hareketle, bu alanlarda
yetişmiş kişilerin olması gerektiği kanaatine
varmaktayız. Bu noktadan hareketle, bu kişilerin mutlaka
kamu kurumlarından veya projeye dâhil olan, Ajansa dâhil olan sivil
toplum örgütlerinin bünyelerinde bu alanda yetişmiş insanlar
arasından olmalı ve proje bittiğinde, hem bu projeye
yük olmaması adına, mali külfet getirmemesi adına hem
de proje bittikten sonra mali külfet, devlete yük getirmemesi
adına, kamuya tekrar iade edilmelerinin yanında, açıktan
atamaların yapılmak suretiyle kamuya iadelerin önüne geçecek
hükümlerin mutlaka bulunması gerekirdi diye düşünüyoruz.
Eğer bu yapılmazsa bu konu ad edilerek, açıktan atama yapılmak
ve süre bittikten sonra kamuya aktarılmak suretiyle birilerini
iş sahibi yapmada iki-üç yıllık projenin araç edilebileceği
endişesini taşımaktayız.
Elbetteki burada
istihdam edilecek insanlar bizim insanlarımız. Ama bunun
yok efendim “kadrolaştınız,” yok efendim “Kendi yandaşlarınızı
aldınız.”, işte “Kamuya yük getirdiniz.” gibi olası
ithamlardan, tenkitlerden iktidarı ve yürütmeyi de uzakta tutacak
bir uygulama hâlinde tecelli etmesi takdire şayan bir uygulama
olacaktır diye düşünüyoruz.
Bu düşüncelerimizin
maddede açıklığa kavuşturularak maddenin ele
alınması gerektiği şeklinde ifadesini yeniden
tekrarlıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akcan.
Şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç.
Buyurun Sayın
Domaç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şairin de söylediği gibi, İstanbul’u dinliyor olabiliriz
gözlerimiz kapalı. Ancak, çok geç bir vakit oldu. Gözlerimizin
daha fazla kapanmaması için kısa kesiyor, hepinize saygı
ve sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Şahsı adına, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan.
Sayın Tutan,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşan değerli arkadaşımın
aldığı alkışı görünce ben de hayırlı
olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi okutup,
işleme alacağım:
Sayın Başkanlığa
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı yasa
tasarısının 10. maddesinin 3 nolu fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederiz.
Bu suretle atanacak yöneticilerin yüksek okul mezunları
olmaları ve kamu hizmetinden yasaklı bulunmamaları
gerekir.
|
|
Kamer Genç |
Mücahit Pehlivan |
Hasan Macit |
|
|
Tunceli |
Ankara |
İstanbul |
|
|
Hasan Erçelebi |
Recai Birgün |
|
|
|
Denizli |
İzmir |
|
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir önerge daha geliyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN – İkinci bir önerge intikal etti, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı yasa
tasarısının 10. maddesinin 5 nolu bendinde geçen “yürütme
kurulu tarafından” ibaresi yerine “yönetmelikte” ibaresinin
ilavesini saygılarımızla arz ederiz.
|
|
Kamer Genç |
Recai Birgün |
Mücahit Pehlivan |
|
|
Tunceli |
İzmir |
Ankara |
|
|
|
Hasan Erçelebi |
Hasan Macit |
|
|
|
Denizli |
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılmıyor efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli üyeler; evvela önergemizi
izah edelim. Şimdi, bu yasa o kadar çok belirsiz, ne dediği
belli olmayan… Yani, belli bir personel atarken danışma kuruluna,
koordinasyon kuruluna, yürütme kuruluna kişiler atanırken
bunlarda neler aranması lazım, sokaktaki çoban mı getirilip
buraya atanacak veyahut da çöpçü mü getirilip oraya atanacak veyahut
da işte sizin paralelinizdeki hangi nitelikteki insanlar
atanacak diye bir kayıt yok burada.
Bizim verdiğimiz önergede diyoruz ki… 3’üncü
fıkrada “yöneticiler tayin edilir” diyor da bu yöneticiler de
-diyoruz ki- hiç olmazsa yüksek tahsilli olması lazım. Mesela,
kültür varlıklarıyla ilgili bir yönetici atadıkları
zaman, en azından Anıtlar Kurulunda belli bir görev yapması
lazım, çalışması lazım ve orada belli bir bilgi
ve birikimi olması lazım. Mali işlerde birisini atadığı
zaman, yani ya yeminli mali müşavir olması lazım veyahut
da en azından bir iktisat fakültesi mezunu olması lazım
ve belli bir hayat deneyimi olması lazım. Yoksa ki, sokaktaki,
işte oradaki yöneticilerin yanında çalışan, hatıra
binaen, gönüle binaen sokaktaki insanların getirilip bu yöneticilik
makamlarına atanmaması lazım. Biliyoruz, biz, maalesef,
kamu görevinde, özellikle belediyelerde, birçok kamu kurumlarında
oradaki yöneticiler, hiçbir niteliği olmayan, hiçbir hayat
deneyimi, tecrübesi olmayan insanları getirip en üst makamlara
atıyorlar ve üstelik de bunlara çok yüksek miktarlarda da maaş
ödüyorlar.
Şimdi, gerçi buradaki şey, özel hukuk tüzel kişisi.
4’üncü maddede bu tarif edilmiş. Özel hukuk tüzel kişisi olmasına
rağmen, yine de bir kamu malı niteliğindeki işte
vergileri, bağışları alıp da burada sarf eden
bir kurum olduğuna göre, bu kurumda tayin edilecek oradaki kamu
görevlileri, işte koordinasyon kurulu, yürütme kurulu ve danışma
kurulundaki görevli kişilerin, buraya atanacak adamların,
hiç olmazsa böyle bir seviyeye, belli bir tahsile, belli bir deneyime
sahip olmaları zorunluluğunu getiremezseniz, adam getirecek
kendi hizmetkârına “Hadi gel bakalım.” Bizde hatır gönül
meselesi çok geçerli olur. “Ya şunu buraya getiriver. Zaten
işi yok, gücü yok. Ne olacak, çocuğa bir iş temin edelim.”
biçiminde bir keyfîliği önlemek için böyle bir önerge verdik.
Tabii, şimdi, aslında bu kanunu engelleyen sizlersiniz
AKP’liler. Şimdi çıkarıyorsunuz grup adına -demin
de söylendi- kimse konuşmuyor, ama milletvekilleri çıkıp
konuşuyor. İşte böyle iyi ki belediye başkanı
olmuşsunuz, efendim, işte İstanbul’da yaşamışsınız
diye İstanbul’u… Ya İstanbul’u biz de tanıyoruz da,
sizin zamanınızda İstanbul’un kimyası bozuldu.
Yani, orada… Biz de sizin gibi… Beyoğlu mese
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Ne sıkıntı
var?
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, siz geldiniz, içkili restoranları
kapattınız, turistlerin girişini yasakladınız,
ondan sonra… Hatta, işin kötü tarafı, biraz önce sizin burada
bir arkadaş konuştu -onun tutanağını alacağım-
dedi ki: “Efendim, Osmanlı Devleti zamanında Taksim Meydanı’nda
yapılan bir kışlayı siz yok ettiniz. Biz de bu AKM’yi
yıkacağız, onun öcünü alacağız.” gibi bir anlamda…
AHMET YENİ (Samsun) – Yok öyle bir şey ya! Uydurma
gecenin bu saatinde.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, AKP zaten… Hayır, biz
de sizi yıkacağız zaten. Şimdi, bakın arkadaşlar,
size bir tavsiyede bulunayım: Ben 1987’de bu Parlamentoya geldiğim
zaman, o zaman Özal çok büyük bir güçle buradaydı, büyük bir
şeyle geldi. Ama, ben 87’de öyle bir muhalefet yaptım ki, Özal
ondan sonra seçime gidince, o seçim sonucunda büyük bir kayba
uğradı. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Eyvah!
AHMET YENİ (Samsun) – Gençtin o zaman, yaşlandın,
yaşlandın.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, siz dua edin ki ben geçen
dönem buraya gelmedim. Ama, bakın bu dönem burada sizi öyle güzel
tanıtacağım ki halka, o kadar güzel tanıtacağım
ki, siz burada değil, bakalım burada kalır mısınız,
kalmaz mısınız onu göreceğiz. (AK Parti sıralarından
gülüşmeler)
Ama, bunu, yani gülüyoruz da, göreceğiz seçime gittiğimiz
zaman. Çünkü, benim muhalefetime dayanacak parti daha şimdiye
kadar olmadı. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
İnanınız. Ama ne oldu biliyor musunuz? Ben
muhalefet yaptım, Süleyman Demirel iktidara geldi. (AK Parti
sıralarından gülüşmeler)
Ondan sonra Mesut Yılmaz’a muhalefet ettik, işte
sayın arkadaşlarımız, MHP’liler, DSP’liler, onlar
geldi. Bize yine kişisel bir fayda olmadı, ama yine de tabii
benim en birinci şeyim sizi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika verdiniz mi?
BAŞKAN – Veriyorum, şu anda verdim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, neyse, bir şey okuyacaktım
burada, ama ikinci önergede bunu okuyayım. (AK Parti sıralarından
gülüşmeler)
Bakın, bundan sonra bu huyunuzu terk edin. Bakın,
samimi söylüyorum. Sizin, burada gelen kanun tasarı ve tekliflerini
grup başkan vekilleriniz hemen gönderiyorlar, kanunun tümü ve
bütün maddeleri üzerinde söz istiyorsunuz. Biz buraya konuşmak
için geldik. Belli bir devlet deneyimimiz olan, bilgimiz olan, ondan
sonra kamu hizmetinin sağlıklı, nitelikli ve verimli
yürütülmesi konusunda katkıda bulunmak için buraya geldik.
Ama şimdi, burada şiir okumak için, dua okumak için arkadaşlarınız
bu kürsüye geliyor, böyle de zaman kaybediyorsunuz. Bundan vazgeçin.
Aksi takdirde biz öyle bir muhalefet yapabiliriz ki vallahi burada
kanun çıkaramazsınız.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Sayın Başkanlığa
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı yasa
tasarısının 10. maddesinin 3 nolu fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederiz.
Bu suretle atanacak yöneticilerin yüksek okul mezunları
olmaları ve kamu hizmetinden yasaklı bulunmamaları
gerekir.
Kamer Genç (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılmıyor efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet, Sayın Bakanım, katılıyor
musunuz?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır.
BAŞKAN – Sayın Genç, siz mi konuşacaksınız,
diğer arkadaşlardan birisi mi?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben konuşacağım efendim,
ben.
BAŞKAN – Buyurun. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından “Kamer Bey, biraz
yakında oturun bari.” sesi)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada bize bir yer verin, başlangıçta.
(Gülüşmeler) Hayır, şu baş sıralarda bir yer verin.
Şimdi, değerli milletvekilleri, aslında
bu önergeyi kısmen demin izah etmiştim. Önergeler peş peşe
verildiği için, deminki verdiğim, yani oylanan önerge ile
bunun… Orada “yönetmelik” kelimesi kullanmıştık, neyse
o tam ciddi olarak okunmadığı, daha doğrusu hangi
önergenin oylandığını şey edemediğimiz
için böyle bir hata oldu, ama yine aynı şeyi şey edeyim.
Yalnız, burada bir konuyu… (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Alay ediyorsun! Verdiğin
önergeyi bile bilmiyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, ciddi konular söylüyoruz.
Bir dakika… Bir dakika efendim…
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Verdiğin önergeyi
bile bilmiyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika efendim, sabırsızlanmayın.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dinleyelim
efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Sabırsızlanmayın kardeşim,
biz sabahtan beri sizin hikâyelerinizi dinliyoruz burada. E
bırakın da biraz da biz hikâye anlatalım yahu, bırakın.
Şimdi, bugün değerli bir arkadaşım bu Bütçe
Plan Komisyonunda Diyanet İşleri Başkanlığı
bütçesi müzakere edilirken, sizin bir arkadaşınız
Alevilikle ilgili çok saçma sapan bir ithamda bulunuyor. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Bu saatte girme ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan,
önergeyle alakası yok bu işin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bir dakika yani. Ben de Alevi
bir vatandaşım. Bu çatı altında Aleviliğe hakaret
eden kişilerin haddinin bildirilmesi benim de görevim.
Şimdi, efendim, diyor ki bu arkadaşınız:
“Alevilik bu ülkenin temel kültür renklerindendir.”
Bir defa Alevilik inançtır, İslam’ın çağdaş
bir yorumudur.
HASAN ANĞI (Konya) – Sayın Başkan, önergenin
gerekçesini izah etsin.
BAŞKAN – Gelecek, önergeyle ilgili hususa gelecek
biraz sonra.
KAMER GENÇ (Devamla) – İşte, Abbasiler ve Emevilerin
o kapkara dinî inançlarını çağa uyduran, insan yaşamına
rahatlık getiren, tasavvuf felsefesine dayanan gerçek bir
inançtır. Bunun bir defa böyle bilinmesi lazım.
Hatta diyor ki şurada: “Belki Alevilik kapsamı
içerisinde alınmayacak, ama Mecusiler, Bahailer ve Satanistler
de ‘ben Aleviyim’ diye ortaya çıkabilir.”
Arkadaşlar, bu arkadaş herhâlde çok cahil bir
adam. Yani, Satanist sapık bir insan demektir, dinle ilgisi yok
ki. (AK Parti sıralarından gülüşmeler) Onun için, bu Alevileri
böyle Satanist diye benzeten kişi de gerçekten çok…
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Öyle bir şey yok
ki!
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ama gülüyorsunuz. O zaman
siz de yerin. Ondan sonra… Zaten Diyanet İşleri bütçesi geldiği
zaman ben bunların hakkını vereceğim. Alevi vatandaşlar
da bu memlekette 20-25 milyon insandır. Bunların da değerini…
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Saptırma, saptırıyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, lütfen, bu insanların bu
ülkenin birlik ve bütünlüğüne, kültürüne katkılarını,
değerini bilin.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Önergeye gel. Önergeyle
ne alakası var?
KAMER GENÇ (Devamla) - Bu insanların da bu memleketin
öz evlatları olduğunu, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
en büyük savunucuları olduğunu ve bunların da ibadetlerini
rahat yapmaları için devletin kaynaklarından yalnız
Sünni mezhebine dayalı kardeşlerimizin inançları
doğrultusunda harcama yapılmayıp Alevi arkadaşlarımızın
da, Mevlevi arkadaşlarımızın da, Bektaşi arkadaşlarımızın
da, insanlarımızın da kendi inançları doğrultusunda,
devlete verdikleri vergilerin bir kısmı da o insanların
kendi inançları doğrultusunda ibadet yapmasını
sağlayacak katkılarda bulunun. Yani, bu, bu ülkede yaşayan
herkesin isteyebileceği en masum, en tabii bir istektir.
Yalnız, sizden rica ediyorum, kendi milletvekillerinize
de söyleyin, yani böyle bir inanç grubu insanların üzerine çok
fazla… Yani, böyle saçma sapan düşüncelerde bulunmayın.
Ben belki şimdi gündem dışına çıktım
Ama özür dilerim, bunu da söylemek zorundayım. Çünkü, başkası
söylediği zaman, hani bana da sorarlar, “Yahu, sen de Alevi
inançlı bir vatandaş olarak o çatı altında size böyle
bir hakaret yapıldığı zaman niye sineye çektin.”
demesinler diye bunu o yönden belirtmek istedim. Ve inanıyorum
ki, işte Diyanet İşleri Bütçesi geldiği zaman, sizler
de bu konuda ülkede bir rahatlık yaratabilecek, yani bu memlekette
bu konuları da kavgaya götürmeyecek, hepimizin de bu memlekette
kardeş kardeşe, birlikte dostça yaşayabilecek ortamların
yaratılması konusunda çaba sarf edersiniz ve gerekli dirayeti
de gösterirsiniz. Bu bize değil, evvela sizlere düşen bir
görevdir. Çünkü, sorumluluk makamında olan iktidardır.
İktidarın birinci görevi bütün vatandaş kitlesine
eşit gözle bakmak, eşit muamele etmek. Bu da, tabii, iktidar
sorumluluğu taşıyan insanların takip etmesi gereken
en makul ve en doğal bir yoldur.
Ben bu saatte bunu biraz gündem dışına
çıkmak suretiyle izah ettiğim için özür diliyorum, önergemin
de kabulünü istiyorum. Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın Genç, demek ki zaman zaman konu dışına
çıkılıyor. Oradan itiraz ediyordunuz ama oluyor böyle
şeyler.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi okutuyorum:
Kültür merkezi ve kütüphane
MADDE 11- (1) Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinden, Kültür
ve Turizm Bakanlığı Döner Sermayesinden,
5/12/1951 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun
44 üncü Maddesinin ikinci fıkrasındaki özel hesaptan, İstanbul İl Özel
İdaresi bütçesinden, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bütçesinden,
Başbakanlık Tanıtma Fonundan ve Koordinasyon
Kurulu tarafından kararlaştırılacak miktarda bu Kanunun 12 nci maddesi
uyarınca açılan özel hesaptan aktarılacak ödenekler, her yıl Ocak ayı sonuna
kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı adına bir ulusal bankada açılacak özel
hesaba bu Kanun kapsamında harcanmak üzere yatırılır. Bakanlık bu hesaptan
aşağıdaki işleri yaptırır:
a) İstanbul ili Beyoğlu ilçesi Gümüşsuyu mahallesi 750
ada 104 parseldeki Atatürk Kültür Merkezinin yıkılarak bu parsel ile
İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait 105 numaralı parsel ve eklenebilecek diğer belediye ve hazine arazilerinden
oluşacak alanda yeni bir Atatürk Kültür Merkezi binalarının ve müştemilatının projesi ve inşaatının yapım işleri.
b) İstanbul ili Eyüp ilçesi 268 ada 17 parseldeki Rami
Kışlası olarak kullanılan alanda, İstanbul Kütüphanesi ve Kültür Merkezi binalarının ve müştemilatının röleve,
restorasyon ve her türlü projesi ile inşaatının yapım işleri.
(2) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Durdu Özbolat Kahramanmaraş Milletvekili, Milliyetçi
Hareket Partisi adına Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş
Milletvekili; şahısları adına Mehmet Müezzinoğlu,
İstanbul Milletvekili; Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili;
İsa Gök, Mersin Milletvekili; Kamer Genç, Tunceli milletvekili.
İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’a aittir.
Sayın Özbolat, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Kanun
Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Önceki gün kaybettiğimiz değerli bilim ve siyaset
adamı, sosyal demokrat hareketin unutulmaz lideri Sayın
Erdal İnönü’yü kaybetmiş olmaktan dolayı derin üzüntü
içindeyiz. Kendisine Tanrı’dan rahmet, bütün ailesine ve sosyal
demokratlara başsağlığı diliyorum.
İstanbul, insanlığın binlerce yıllık
tarihinde üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış,
yeryüzünde bütün insanların kendinden bir şey bulabileceği,
yirmi dört saat yaşayan büyük bir dünya kentidir. Her yanından
kültür, tarih, sanat fışkıran İstanbul, 2010 Avrupa
kültür başkenti olma onuruna ulaşmış bulunuyor.
Her şeyden önce, bu projenin hazırlanması için girişimde
bulunan, emek veren sivil toplum, devlet ve özel sektör temsilcilerinden
oluşan 70 kişilik ekibe ve onların nezdinde Girişim
Komitesi Yürütme Kurulu Başkanı Sayın Nuri Çolakoğlu’na
teşekkür etmek istiyorum.
Bu projenin başlangıcı olarak 7 Temmuz 2000
tarihini söyleyebiliriz. Bu tarihte Girişim Grubu ilk toplantısını
yapmış ve mutabakat metnini imzalamıştır. Yani,
sizin hükûmet olmanızdan, hatta, partiniz kurulmadan önce ortaya
çıkmış bir projedir. Böyle bir projeye önderlik eden sivil
inisiyatife sahip çıkmamak, projelerine saygı duymamak
mümkün müdür?
Biz, sadece İstanbul için değil, ülkemizin her
şehrinin kültürel, tarihsel miraslarını ortaya
çıkaracak, tanıtacak, ama bu işleri yaparken de tarihsel
miraslarını tahrip etmeyecek bütün projelere sahip
çıkmış ve destek olmuşuzdur.
Bu projeyi açıklama toplantısında Sayın
Başbakan şöyle diyor: “Özellikle doğal ve tarihî çevrenin
korunmasının sürdürülebilir bir turizm için ne kadar hayati
bir öneme sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle, sadece
kapasite ve sayılara dayanan tesisleşme odaklı turizm
anlayışını artık terk ediyoruz.” Bizce de
doğru bir yaklaşım.
Cumhuriyet tarihimizin önemli kültür ve mimarlık
eserlerinden biri olan, aynı zamanda, opera binası olarak
da tasarlanıp kendi öz kaynaklarımızla yapılan
Atatürk Kültür Merkezinin durumunu dikkatinize sunmak istiyorum.
Bir taraftan İstanbul’u 2010 Avrupa Kültür Başkenti
yapmak için bunca çaba ve emek, diğer tarafta kentin kültür ve sanat
yaşamıyla özdeşleşen bir eseri yıkma kararı.
İşin daha vahim tarafı, bu yıkım kararının
bütün uyarılara rağmen 22’nci Dönem Parlamento çalışmaları
sırasında, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Yasa
Tasarısı’nın görüşmeleri sırasında kabul
edilmiş olmasıdır. Burasının (Atatürk Kültür
Merkezi) 2863 sayılı Yasa gereğince tescil edilmiş
ve koruma altındaki bir kültür merkezi olduğunu unutmamamız
gerekir. Ayrıca, Türkiye’nin ilk opera binasının burada
olmasına da dikkatinizi çekmek istiyorum. Dönemin Kültür Bakanı
Sayın Atil
Kültür başkenti olarak görmek istediğimiz
İstanbul’umuz, aynı zamanda ülkemizin en büyük üniversite
kentidir, en eski teknik üniversite de bu şehirdedir, ancak ne
hikmetse bu köklü üniversitemize danışma gereği duyulmamıştır.
Konu: İstanbul kültür başkenti. Amaç: Şehirde yaşayanların
bir bütünlük içerisinde bu davayı sahiplenmelerini sağlamak.
Sonuç ise: Sakarya Üniversitesine rapor hazırlatılması.
Burada amacım Sakarya Üniversitesini küçümsemek değildir,
hedeften nasıl saptırıldığını vurgulamaktır.
Dönemin Bakanı Sayın Atil
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi sizlere soruyorum: Bizim tarihî değerlerimize yaklaşımımız
böyle mi olacak? Bu mantaliteyle mi gideceğiz? Geleceğin
Türkiye’sini bu anlayışla mı oluşturacağız?
Tarihî değerlerimizin durumunu maliyet hesaplarıyla
mı belirleyeceğiz? Şimdi biz, bütün tarihî binalarımızı
depreme uygunluk açısından yeniden gözden geçirip dayanıksız
olanları yıkacak mıyız? Örneğin, Süleymaniye’ye
böyle mi bakacağız? Dolmabahçe Sarayı’na böyle mi bakacağız?
Topkapı Sarayı’na ve Ayasofya’ya bu mantıkla mı
yaklaşacağız?
Değerli arkadaşlar, Arabistan’da, Kâbe’yi koruma
amacıy
Deprem kaygısını gerekçe göstererek Atatürk
Kültür Merkezini yıkmak istiyorsunuz, ancak ülkemizin büyük
bir kısmının birinci ve ikinci derece deprem kuşağında
olduğunu hatırlatırım. Bu konuda son derece önemli
bir görev üstlenen yapı denetim şirketleriyle ilgili yasa
bundan yedi yıl önce çıkarılmış, 19 ilde uygulamaya
başlanmıştır. Aradan geçen süreye bakılırsa,
ne il kapsamı genişletilmiş ne de sunulan yasa teklifleri
raflardan aşağıya indirilmiştir. Bu ve buna benzer
yaklaşımlarınız bizim kaygılarımızı
daha da artırmaktadır. Ülkemizin doğal, kültürel ve
tarihî değerlerini ranta kurban etmemeliyiz. Kültür ve sanat
kurumlarını piyasa değeri olan mal hâline getirmemeliyiz.
İstanbul’umuzu 2010 yılında Avrupa kültür başkentine
yakışır vaziyete getirmek zorundayız. Bu iyi niyetli
çabalar -üzülerek belirtmek isterim ki- rant hesaplarıyla birlikte
yürüyor, hatta bu konuda deprem ve depremle ilgili kaygılar da
kullanılıyor.
Gözler önüne serilen bir başka gerçek ise, diğer
bütün rant ve yağma projelerinde olduğu gibi, Avrupa kültür
başkenti çalışmaları içine sokuşturulan
kentsel dönüşüm projeleri, yeni kongre merkezleri gibi projelerin
elde edilme ve ihale edilme süreçlerinin Kamu İhale ve Kamu Mali
Kontrol Kanunlarından muaf tutulmasına dair maddeler ile
toplumsal denetim ve yasal denetimden kaçma çabasıdır.
1985 yılından beri Avrupa Birliği ülkelerinde
uygulanan bu proje bağlamında seçilen şehirlere bakarsak
-Berlin, Paris, Prag, Madrid, Lizbon, Selanik, Glasgow- bu şehirlerin
hangisinde kültürel ve tarihsel değerlere sahip yapılar
yıkılarak projeye hazırlanılmıştır?
Yasanın tanıdığı imkânlar o kadar
geniş ki bu imkânlarla kentin tarihsel dokusu rant alanları
yaratmak için kullanılır mı diye insan düşünmeden
edemiyor. Ancak, yeni Kültür Bakanımız Sayın Ertuğrul
Günay’ın İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi’ni
Atatürk Kültür Merkezi ve diğer kültür hazinelerimize zarar
vermeden sürdüreceği inancımızı koruduğumuzu
belirtmek isteriz.
Şimdi, tekrar soruyorum: Bu projenin Hükûmet tarafından
sahiplenildiği 2003 yılından günümüze kadar, projeyle
ilgili kamu ve özel kurumlar tarafından özel hesaba ne kadar
kaynak aktarılmıştır? Aktarılan bu kaynaklar
nerelerde, hangi projeler için kullanılmıştır?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kültür,
sanat, yaşam, ekonomi, gelişme, kalkınma, şehirleşme
bir bütündür. Modern mimari, kentleşme, kentsel dönüşüm
adı altında rant yaratmak amacıyla tarihî, doğal ve
kültürel değerlerimizi yok etmek bize hiçbir şey kazandırmaz,
kazandırmıyor. Kültür başkenti seçilen ve bu nedenle
övündüğümüz İstanbul, silüetini bozan yapılarla kültür
başkenti seçilmemiştir. Hepimizin bilgileri dâhilinde,
İstanbul kültürel mirası ve yapısıyla kültür
başkenti olmuştur. İstanbul, 2010 vizyonuyla yeni yatırımlara
kucak açmış ve bu projeyle mecburen ilgilenir olmuştur.
Ancak, Türkiye’mizin bu ilgiye kavuşamayan yığınla
şehri vardır. Anadolu’nun neresine gitseniz, Osmanlı,
Selçuklu, Bizans, Roma, Hitit ve nice uygarlıkların izine
rastlarsınız. Oralarda yaşayan insanlar yüzlerce, binlerce
yılın kültürel şekillenmesiyle, özgün davranış
ve yaşayışıyla “Evet, burası Anadolu’dur.”
dedirtecek görünüm sergiler.
Bu projenin seçmiş olduğu şehirlerin ortak
özelliği, tarihi derinlere inen, köklü geçmişi olan, insanlığın
kültür mirası şehirler olmasıdır ve Anadolu binlerce
yıllık tarihiyle bugün bizlere miras kalmıştır.
Nasıl, babamızdan miras kalan bir evi, bir tarlayı sahipleniyor,
koruyorsak, aynı şekilde Mardin’i, Hasankeyf’i; Efes’i,
Selçuk’u, Sümela’yı, Aspendos’u, Truva’yı, Amasya’yı,
Çorum’u, Edirne’yi, ismini şimdi sayamayacağım onlarca
yerleşim merkezini ve kendi şehrim, Ulu Cami’siyle, kalesiyle
Kahramanmaraş’ımızın da kültürel başkenti
olmaya ve İstanbul gibi ilgi görmeye layık olduğunu
belirtmek isterim.
Bütün bu şehirlerimizin Avrupa Birliğinin özel
ilgisine ihtiyaç duymadan, kendi öz kaynaklarımızla kalkınıp
korunmasına elbirliğiyle çaba göstermemiz gerektiğini
düşünüyorum.
Bu duygularla hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy.
Sayın Paksoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının 11’inci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere
huzurunuzdayım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, bizim, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak temel felsefemiz, milletimizin faydasına olan
her şeye destek vermektir, onun faydasına ve hayrına olmadığına
inandığımız her uygulamanın ise karşısında
olacağız, ancak ben, genel olarak bir şey söylemek istiyorum:
Avrupa kültür başkentleri, 1985 yılından itibaren seçiliyor.
Ben, şahsen, bu yasaya niçin ihtiyaç duyulduğunu anlayamadım.
Elimde, Avrupa kültür başkentlerinin listesi var, hangi ülke
böyle bir faaliyeti yasa ile organize etmeye çalışmış
merak ediyorum. Her önemli faaliyet için yasa çıkartılacaksa
yarın bu işin sonu alınmaz gibi geliyor.
Kanunu incelediğimizde ise tasarının özünün,
organizasyonu yürütecek bir ajans oluşturulması ile bu
ajansın yapacağı harcamaların denetimden azade
tutulmasından ibaret olduğunu anlıyoruz. Gerekçesi
de basit, Sayıştay denetiminden, Kamu İhale Kanunu’ndan,
5018’den kaçmanın sebebi, prestij projelerinde mevzuat zorlukları
ile karşılaşılmasına mâni olmak. Hükûmet,
işin kolayını bulmuş, “Acelemiz var, işler gecikmesin,
mevzuat bizim elimizi kolumuzu bağlamasın.” gerekçesiyle
her şeyi denetimden çıkartıyor. Türkiye bir hukuk devleti
ise yüce Meclis tarafından kabul edilen yasaların bizatihi
onun Hükûmeti tarafından uygulanmak istenmemesi size garip
gelmiyor mu? Yoksa siz, işinize geldiği gibi mi hukuk devletini
savunuyorsunuz? Bu hususu son derece sakıncalı bulduğumu
ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, Atatürk Kültür Merkezi ile Rami Kışlası’nda
yapılan İstanbul Kütüphanesi ve Kongre Merkezi’nin, bu kanuna
niçin dâhil edildiğini de anlayamadım. Bir kanun çıkartıyoruz,
onu bir yerlerinden delerek, içine, o kanunun özüyle doğrudan
ilgisi olmayan hususlar ekliyorsunuz. Ne yapılıp yapılmayacağı
daha kestirilmeyen Atatürk Kültür Merkezi’nin ve çalışmaları
devam eden Rami Kışlası’nın yapılışı
ve inşaat işleri için kanun çıkartılacaksa yakında
kanun enflasyonuyla karşılaşabiliriz diye düşünüyorum.
İstanbul’un kültür başkenti olarak seçilmesi
güzel bir şey, ancak bu projeye Hükûmetin yaklaşımını
gördükçe, 2002 yılında yapılan Avrupa Birliği üyelik
propagandalarını hatırlıyorum. O zaman da kamuoyu
büyük beklentilere sokularak çeşitli kutlamalar, bayramlar
yapılmıştı. Hatta, o organizasyonlardan bir tanesini,
evvelki gün burada Başbakan hakkında önerge verilmesine
sebep olan, Türkiye’nin başkentini susuz kalma tehlikesiyle
karşı karşıya bırakan Belediye Başkanı
yapmıştı. Üstelik, bu kültür başkenti için, özünde
sevindirici de sizin politikalarınızla pek paralellik
arz etmiyor. İstanbul, her gün büyüyor, kozmopolitleşiyor,
nüfus, trafik, suç, yerleşim vesaire, devasa sorunlarla boğuşuyor.
Ben beklerdim ki, İstanbul’un sorunlarının çözümü
için bir yasa tasarısı getirin, biz ona destek verelim. O zaman,
bu kültür başkenti de bir geçici madde olarak bu yasanın
içinde bulunabilirdi, ancak siz işin kolayına kaçıyorsunuz.
Esas yapmamız gerekeni değil, hiçbir öncelik ve önemi olmayan
konularla uğraşıyoruz.
Kamuoyu sayenizde şimdi neyi tartışıyor?
AKM yıkılacak mı yıkılmayacak mı?
İlginç tartışma konularını nereden buluyorsunuz?
Bir de memleketin kültür hayatı için de projeler hazırlasanız,
onlar için de para bulup ajans kursanız, daha iyi olur kanaatindeyim.
2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti kapsamında
76 projenin gerçekleştirilmesi planlanıyor. Benim anladığım
kadarıyla, bizim, bu etkinliklerle, ne kadar Avrupalı olduğumuz
vurgulanacak. Bu organizasyonun, Türkiye’nin Avrupa Birliğine
üyelik sürecini olumlu etkileyeceği varsayılıyor.
Hatta, bu organizasyonlardan ciddi medet umuluyor. Ben, burada,
antrparantez şunu söylemek istiyorum: Değil İstanbul’u,
diğer seksen vilayeti de Avrupa şehri ilan etseniz, dediklerini
yapmadan Türkiye’yi Avrupa Birliğine alacaklarını
sanmıyorum. Sanat ayrı şey, kimi Avrupalı olur, kimi
yerli olur, ama biz, kültür olarak Avrupalı filan değiliz,
biz, Müslüman Türk’üz. Avrupalı olmak için, güya Avrupa Birliğine
girmek için her şeyin fırsat olarak addedilmesini kabul etmiyorum.
Tamam, kültür başkenti güzel bir proje, ancak İstanbul’un
daha öncelikli ve önemli ihtiyaçlarının da projenin gölgesinde
kalmasını istemiyoruz. Her şey kendi mecrasında
yürür. İki üç yıl da İstanbul kültür başkenti olduğu
hamasetiyle harcanmasın. İstanbul’da bir yağmur yağıyor,
her tarafı sel basıyor, trafik hercümerç. Ancak şununla
övünüyoruz: İstanbul’da kendi emsali şehirlerdeki suç
oranlarından az suç oranı var.
Sayın milletvekilleri, İstanbul zaten kültür
başkentidir. Millî değerlerimize sahip çıkarsak,
İstanbul, kültür başkenti hüviyetini koruyacak, mirasımıza
da sahip çıkacağız. Bu projenin uygulanmasında
çok hassas davranılmalıdır. Projede başta proje
yürütücüleri, Bakanlık ve Hükûmet yanlış hareket ederlerse
vebal altında kalacaklardır diyor, beni sabırla dinlediğiniz
için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Mehmet
Müezzinoğlu.
Buyurun Sayın Müezzinoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 11’inci maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Gecenin bu saatinde hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, İstanbul ve İstanbul’la ilgili bir yasanın
görüşülmesinde gecenin bu saatindeki duyarlılıklarınızdan
dolayı salonun tamamına teşekkür ederek sözlerime
başlamak istiyorum. İstanbul kazanacak, İstanbullu kazanacak,
Türkiye ve Türkiye’deki 73 milyon insanımız kazanacak.
Yine, bir teşekkürü, tüm muhalefet partili arkadaşlarıma
yapmak istiyorum. Çünkü, maddenin bütünü hakkında, İstanbul’un
Avrupa başkenti olmasından duydukları memnuniyetler
ve onurdan dolayı, hemfikir olmaktan dolayı da yine teşekkür
etmek istiyorum. Maddenin tamamına destek verme niyetinde olmalarını
görmüş olmaktan dolayı da yine şahsım adına teşekkür
etmek istiyorum.
Tabii, maddeler üzerinde, özellikle AKM’nin ve denetimle
ilgili duyarlılıkları ve kendilerine göre eleştirilerinden
dolayı mutlaka değerlendirilecektir, ama, şundan hiç
tereddütleri olmasın ki, sonunda İstanbul kazanacak.
İstanbul Rami Kışlası’nda İstanbul Kütüphanesini,
yine, İstanbul Kültür Merkezini, Atatürk Kültür Merkezini de,
yine tereddüdünüz olmasın ki, cumhuriyet değerlerini daha
saygın temsil eden, mimari estetiği daha şık temsil
eden ve kapasitesi sanatseverleri de mutlu edecek, kapasitesi
artmış, sanat dünyasına ve kültür dünyasına daha
iyi hizmet edecek, iki yıl sonra yine burada konuştuğumuzda
gerçekten onur ve gurur duyacağımız bir kültür merkezini
de İstanbul’un kazanmış olmasının onurunu ve
gururunu birlikte yaşayacağımız inancıyla,
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Müezzinoğlu.
Şahsı adına, Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak.
Sayın Kaynak, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gecenin bu ilerleyen
saatinde ancak şunu söyleyebilirim: Maddenin bu şekliyle
İstanbul’a, ülkemize ve ismini taşıdığı
Atatürk’e daha uygun bir merkez yapılacağına olan tam
bir inancımı burada sizlere ifade ediyor, hayırlı
olmasını şimdiden temenni ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaynak.
Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde yedi
adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına
göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 S. Sayılı İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının
11. maddesinin (2) nci fıkrasında yer alan “esaslar” kelimesinden
sonra “ehliyet, rekabet, şeffaflık ve hesap verilebilirlik
çerçevesinde” ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 16 s.s.lı 2010
İstanbul Avrupa Kültür Başkenti yasa tasarısının
11. mad. 1.fıkra a bendinin aşağıda yazılı
şekilde değiştirilmesini teklif ve arz ederiz.
Nurettin Canikli Kemal Kılıçdaroğlu
Oktay Vural
Giresun İstanbul
İzmir
İsa Gök Mithat Melen Çetin Soysal
Mersin İstanbul
İstanbul
Nusret
Bayraktar
İstanbul
“(a) İstanbul ili, Beyoğlu ilçesi, Gümüşsuyu
mahallesi, 750 ada, 104 parseldeki Atatürk Kültür Merkezinin bulunduğu
bu parsel ile İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait 105 numaralı
parsel ve eklenebilecek diğer belediye ve hazine arazilerinden
oluşacak alanda yeni Atatürk Kültür Merkezi binalarının
ve müştemilatının Kültür ve Tabiat Varlıkları
Koruma Kurulu karar ve görüşleri doğrultusunda projesi
ve inşaatının yapım işleri”
BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 Sıra sayılı
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının
11. maddesinin 1’inci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İsa
Gök
Mersin
Madde 11- (1) a) İstanbul ili Beyoğlu İlçesi
Gümüşsuyu Mahallesi 750 ada 104 parseldeki Atatürk Kültür Merkezinin
rölöve, restorasyon ve her türlü projesine ilişkin mal ve hizmet
alımları ile inşaatının yapım işleri.
BAŞKAN – Okunan önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Sayın Başkanlığa
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı yasa
teklifinin 11. maddesinin (a) bendinin “ile İstanbul Büyük
Şehir belediyesine ait 105 numaralı parsel ve eklenebilecek
diğer belediye ve hazine arazilerinden oluşacak” ibaresinin
bent metninden çıkarılmasını saygılarımla
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan “İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı”nın 11. maddesinin
“a” bendinin kanun tasarısından çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz. 31.10.2007
|
|
Hasan Macit |
A.Jale
Ağırbaş |
Süleyman Yağız |
|
|
İstanbul |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
Recai Birgün |
Hüseyin Pazarcı |
Emrehan Halıcı |
|
|
İzmir |
Balıkesir |
Ankara |
|
|
|
Hasan Erçelebi |
|
|
|
|
Denizli |
|
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Sayın Başkanlığa
Görüşülecek olan 16 sıra sayılı yasa
tasarısının 11. maddesinin (a) bendinin tasarı
metninden çıkarılmasını saygılarımla
arz ederim
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Son önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı’nın 11 inci maddesine aşağıdaki
(c) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
|
|
Nurettin Canikli |
Fevzi Şanverdi |
Mustafa Elitaş |
|
|
Giresun |
Hatay |
Kayseri |
|
|
Mehmet Erdoğan |
Egemen Bağış |
Yaşar Karayel |
|
|
Gaziantep |
İstanbul |
Kayseri |
|
|
|
Hazma Yerlikaya |
|
|
|
|
Sivas |
|
“c) İstanbul ili Şişli ilçesi Ayazağa mahallesi
3 pafta, 2 ada, 38 parselde mevcut kültür merkezi inşaatının
her türlü proje ve yapım işleri.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Son okunan önerge mi?
BAŞKAN – Evet efendim, şimdi okuduğumuz önerge.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Evet, katılıyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
İstanbul’un Avrupa Birliği’ne adaylık sürecinde,
2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak belirlenmesi,
hepimize bu projeyi ivedilikle ve ülkemize yaraşır
şekilde hazırlama sorumluluğunu yüklemektedir. Değişiklik
önergesi ile, konuda ivedi önlemlerin alınması amaçlanmaktadır.
İstanbul’da bu projeye yakışır ölçekte kültür merkezi
bulunmaması, Maslak’ta İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı
tarafından yürütülen inşaatın tamamlanamayarak yarım
kalan yapının bu yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı’na
devredilmesi karşısında, söz konusu yapının,
2010 yılına yetiştirilebilmesi için proje ve inşaatın
yapım işlerinin bu Kanun Tasarısı kapsamında
tamamlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
şimdi okutacağımız 4 ve 5 numaralı önergeler
aynı mahiyettedir, (a) bendinin çıkarılmasını
ihtiva etmektedir. Okutacağım, önerge sahiplerine isterlerse
ayrı ayrı söz vereceğim.
Sayın Başkanlığa
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı yasa
tasarısının 11. maddesinin (a) bendinin tasarı
metninden çıkarılmasını saygılarımla
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan “İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı”nın 11. maddesinin “a” bendinin kanun
tasarısından çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Hasan
Macit (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
Sayın Macit, siz konuşacak mısınız
efendim?
HASAN MACİT (İstanbul) – Evet efendim.
BAŞKAN – Tamam, Sayın Genç’ten sonra.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim önergemiz belli zaten. Bu (a) fıkrasının
tasarı metninden çıkarılmasını öngörüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Taksim Meydanı çok
önemli bir meydan. Bu özellikle Atatürk Kültür merkezinin bulunduğu
alanla… Orada da bayağı boş araziler var. Şimdi, bu
kanunla çok, o kadar geniş yetkiler veriliyor ki, mesela,
işte, “105 numaralı parsel ve eklenebilecek diğer belediye
ve hazine arazilerinden oluşacak alanda…” deniliyor. Şimdi,
bu alanlar nelerdir? Bunların bilinmesi lazım. Mesela, o
Taksim Meydanı’nda Ceylan Otelinin arkasında büyük boş
alanlar var…
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Gezi parkı.
KAMER GENÇ (Devamla) - …ve oralarda yine Taksim Otelinin
bir yerlerinde gerçekten böyle bizim de, yani birtakım vatandaşların
belediyeden kiraladığı, ancak belediyenin bu insanların
elinden bu yerleri almak için zaman zaman zoraki birtakım yollara
başvurduğu, bu başvurma sonucunda vatandaşların
mahkemelere başvurarak, yani cebrî tahliye yoluna gittikleri
ve mahkemelere başvurarak belediyelerin bu keyfî tahliye istemlerinin
durdurulması konusunda mahkemeden aldıkları kararlar
var.
Şimdi, tabii, sizlerle ilgili olarak düşüncelerimiz
de belli olduğu için, sizin de icraatlarınız belli,
acaba diyoruz, bu kanun yoluyla, o insanların elinde bulunan o
işte ticarethanelerinin, işte iş yaptıkları
yerlerin, işte bu kanun vesilesiyle hemen el koyup mahkemeler,
daha doğrusu böyle cebrî icra yoluyla tahliye edemediğiniz
bu yerleri bu yolla tahliye edebilecek misiniz? Bizim tereddüdümüz
o, yani orada bir hayli esnaf vatandaşlarımız var.
Şimdi, maalesef sizin iktidarınız zamanında
“Ticarette ya bizden olacaksınız yahut da hayat hakkınız
yok.” diyorsunuz. Bu, yani çok meşhur bir uygulamanızdır.
Onun için, bu (a) fıkrasında, burada alınabilecek yerler
çok meçhul ve mefhum bir şekilde şey edildiği için, ben, bu
nedenle bu fıkranın tasarı metninden çıkarılmasını
istiyorum.
Tabii, burada, aslında ya Hükûmetin veyahut da Komisyonun
bu alanın nereye kadar geldiğini bize aslında söylemesi
lazımdı. Hakikaten bu, Atatürk Kültür Merkezi’nin arkasına
düşüyor da, Taksim Meydanı’na doğru oradaki o binaları
da kapsayacak mı, kapsamayacak mı? O işte Ceylan Otelinin
arkasında veyahut da o ana cadde üzerinde belediyeye ait…
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Çok uzak, orası değil.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, belli de olmuyor Beyefendi,
sizde uzak mesafesi yok ki. Ama bu rant olunca, uzağa, yakına
bakmıyorlar, “Burada güzel rant var.” deniliyor, hemen buna bir
el koyalım dedik. Yani, inşallah böyle bir şey yoktur.
Ben de çok fazla da zamanınızı almayayım. Önergem
budur.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Macit, buyurun.
HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Atatürk Kültür Merkezi’nin
yıkılmasıyla ilgili bendin, fıkranın kanun
metninden çıkarılmasıyla ilgili önergem üzerine söz
almış bulunuyorum. Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılmasıyla
ilgili bu inat niye? Niçin var olan bir binayı yıkıyoruz
da, yerine yeniden bir bina yapmaya çalışıyoruz? Niçin
daha yenisini yapmıyoruz da, bir binayı yok ediyoruz?
Değerli arkadaşlar, mimarlar odasının,
Kültür Merkezi’nin yıkılmamasıyla ilgili gerekçeli
kararı var, sekiz madde yazmışlar. Biz, acaba, bu teknik
adamlardan daha mı iyi biliyoruz da, bu merkezi yıkmayı
çalışıyoruz.
Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılmasıyla
ilgili süreç, bir önceki bakandan başlayagelen bir süreçtir.
Sayın bir önceki Bakan Atil
Biz, Kültür Bakanlığından aldığımız
verilere göre, buranın, Atatürk Kültür Merkezi’nin bir
yıllık ısıtma, elektrik, su vesair giderlerinin
920 milyar lira olduğunu aldık ve biliyoruz. Bu çelişki
niye? Kamuoyu niye kandırılıyor? Acaba, bugün yıkılması
için, bu karar alınabilmesi için, kamuoyu oluşturmak için
mi daha önceden böyle bir söylem geliştirildi?
Değerli arkadaşlar, yapmayın. Yapmayın,
yıkıcı olmayalım. Yapıcı olalım. Bu
yapacak olduğumuz binada harcayacağımız paranın,
fakir fukaranın, garip gurebanın -Sayın Başbakanın
tabiriyle- ödediği vergilerden yapacağız. Yıkıcılık
yakışmıyor.
Değerli arkadaşlar, acaba Atatürk Kültür Merkezi’nde
faaliyette olan Devlet Opera ve Balesi, İstanbul Devlet Senfoni
Orkestrası, İstanbul Devlet Tiyatrosu, İstanbul Klasik
Türk Müziği Korosu, İstanbul Modern Folk Müziği Topluluğu,
Türk Müziği Topluluğu gibi sanat kurumlarını yok
etme anlayışı mı yatıyor? Yıktığımız
zaman bu kurumlar nerede görev yapacaklar? Ankara kongre ve kültür
merkezinin yapılmasıyla ilgili yasa 1980’li yıllarda
çıkarıldı ve bugün bu yasa daha hâlâ uygulanamadı.
Ankara’ya, Başkentimize yakışan bir kültür merkezi
hâlâ yapılamadı. Bu kadar bir süreç içerisinde böyle bir
kültür merkezini yıktıktan sonra yerine yapamazsak, o zaman
bizden sonraki kuşaklara ne hesap vereceğiz?
Değerli arkadaşlar, bir diğer konu, biraz
önce de söyledim, Kültür Merkezi’nde bir yılda 855 etkinlik yapılmıştır.
Acaba bu kültürel faaliyetlerden rahatsızlık olunduğu
için mi yıkılıyor? Acaba Atatürk Kültür Merkezi’nin bulunduğu
arsa İstanbul’un değil dünyanın en değerli arsası
olduğu için mi yıkılıyor? (AK Parti sıralarından
“Ne alakası var?” sesleri) Acaba buraya kültür merkezi kurulacak
diye, bugün, evlendirme dairesine de “kültür merkezi” deniliyor,
böyle bir birim oluşturularak rant alanına mı dönüştürülecek?
Değerli arkadaşlar, gelin bu maddeyi çıkaralım.
Gelin yıkıcı olmayalım. Gelin Sayın Başbakanın
her platformda dile getirdiği garip gurebanın ödediği
bu paraları burada gömmeyelim. Gelin bir iyilik yapın. Gelin
bu kamunun parasının daha doğru dürüst yerlerde kullanılmasıyla
ilgili karar alın. Bu vebalin altında sizler kalacaksınız.
Gelecek kuşaklar sizlerden hesap soracaklar.
Değerli arkadaşlar, bu bağlamda, gecenin
bu saatinde, bu kararla ilgili, bu Meclis, elbette ki sonuna kadar
bu yasayı tartışacak, görüşecek.
Bir diğer önemli konu da, değerli iktidar partisine
mensup milletvekili arkadaşlarımız grup adına konuşmazlarken,
şahısları adına söz alarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Macit, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
HASAN MACİT (Devamla) – Bağımsız olan veyahut
da grubu bulunmayan milletvekillerinin konuşma hakkını
engelleme anlayışından lütfen vazgeçin. Lütfen, vazgeçin,
bize de önergeler vasıtasıyla konuşma yolunu açmayın.
Yoksa biz de her maddede de o hakkımızı kullanırız,
biz de burada gelir konuşmasını biliriz ve konuşuruz.
Hakkımızı sonuna kadar da kullanırız.
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Buyurun kullanın.
HASAN MACİT (Devamla) - Takiye yapmayın. Grubu
adınıza konuşun. O şahsı adına konuşan
arkadaşlar grupları adına konuşabilirler, hem de
daha fazla süre içerisinde konuşabilirler.
Değerli arkadaşlar, son söz olarak, gelin,
yıkıcı olmayın, yapıcı olun. Gelin, fakir
fukara, garip gurebanın vergileriyle oluşacak bu paraları
çarçur etmeyin.
Hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Hükûmetin ve Komisyonun katılmadığı iki
önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı yasa
teklifinin 11. maddesinin (a) bendinin “ile İstanbul Büyükşehir
Belediyesine ait 105 numaralı parsel ve eklenebilecek diğer
belediye ve hazine arazilerinden oluşacak” ibaresinin bent
metninden çıkarılmasını saygılarımla
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergemi geri çekiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Tamam Sayın Genç, teşekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 16 s.s.lı 2010
İstanbul Avrupa Kültür Başkenti yasa tasarısının
11. mad. 1.fıkra a bendinin aşağıdaki yazılı
şekilde değiştirilmesini teklif ve arz ederiz.
|
|
Nurettin Canikli |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Oktay Vural |
|
|
Giresun |
İstanbul |
İzmir |
|
|
İsa Gök |
Mithat Melen |
Çetin Soysal |
|
|
Mersin |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
|
Nusret Bayraktar |
|
|
|
|
İstanbul |
|
“(a) İstanbul ili, Beyoğlu ilçesi, Gümüşsuyu
mahallesi, 750 ada, 104 parseldeki Atatürk Kültür Merkezinin bulunduğu
bu parsel ile İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait 105 numaralı
parsel ve eklenebilecek diğer belediye ve hazine arazilerinden
oluşacak alanda yeni Atatürk Kültür Merkezi binalarının
ve müştemilatının Kültür ve Tabiat Varlıkları
Koruma Kurulu karar ve görüşleri doğrultusunda projesi
ve inşaatının yapım işleri”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon takdire bırakıyor.
Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Canikli, gerekçeyi mi okutuyorum?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Koruma Kurulu kararlarının uygulanmasını
sağlamak amacıyla kültür ve sanat değeri olan Atatürk
Kültür Merkezi ile ilgili işlemlerin yürütülmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 S. Sayılı İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının
11. maddesinin (2) nci fıkrasında yer alan “esaslar” kelimesinden
sonra “ehliyet, rekabet, şeffaflık ve hesap verilebilirlik
çerçevesinde” ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Vural, konuşacak mısınız?
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Tabii, bu saatlerde bu kanunu tartışıyoruz,
ama, netice itibarıyla, zannederim, önemli katkılarımız
oldu, uzlaşmalarımız oldu, karşılıklı
anlayışlarımız oldu. Bu, ülkemiz için, İstanbul
için hayırlıdır. Önemli olan hayırlı işlerde
birleşmektir; öyle diyor.
Şimdi, bu konuda da, özellikle Bakanlığa
tavsiyemiz… Biliyorsunuz, bu kanunla ilgili İhale Kanunu uygulanmayacak,
2886 uygulanmayacak. Peki, ne uygulanacak? Uygulanacak olan usul
ve esasları Maliye Bakanlığı ve Kültür ve Turizm
Bakanlığı belirleyecek.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 13’üncü maddede
önergemiz var.
OKTAY VURAL (Devamla) – Usul ve esasları bunlar belirleyecek.
Peki, bu usul ve esaslar kanunun dışında hangi yöntemle
yapılacak? Hangi ilkeler çerçevesinde biz bu usul ve esasların
belirlenmesini istiyoruz? Rekabet olacak mı? Şeffaflık
olacak mı? Hesap verilebilirlik olacak mı? Sayın Bakan
hep şeffaflıktan bahsettiğine göre… Dolayısıyla,
belirlenecek esasların, Meclis tarafından hangi ilkeler
çerçevesinde belirleneceğini ortaya koymamız gerekiyor.
Bir esas belirledi Bakanlar Kurulu, “Efendim, Bakanlar Kuruluyla
şu şirkete verilmesine.” dedi. Doğru mudur? Dolayısıyla,
biz, bu bakımdan, bu kanunun uygulanmasında -zaten daha
sonraki maddede aslında uygulanmayacak hükümlerin uygulanmasına
ilişkin bir önergemiz var, ona muhtemelen katılmayacaksınız
ama- hiç olmazsa bir çerçeve belirleyelim. Yani, Meclisin bu usul ve
esaslarda dikkat edilmesi gereken değerlerini ifade edelim, o
çerçevede bunu belirlesinler. Rekabeti sağlasınlar. Ehliyetle
ilgili şeffaflık, hesap verilebilirlik gibi ilkelerin
konulması, zannederim her şeyden önce bu yetkiyi kullanacakları
sınırlamak açısından da, onlar için de faydalı
olabilir. “Benim istediğimi her türlü usul ve esasa göre yaparım,
kanun bana bu yetkiyi vermiş...” Yarın, öbür gün, oldu, sorduk,
“Ya, buna niye verdiniz kardeşim?” diye eleştirdik. “Bir kişi
katılmış, buna ihalesiz verdiniz. Efendim, nasıl
verdiniz?” diye sorduğumuz zaman: “Ee, kardeşim, siz vermişsiniz
yetkiyi.” Maliye Bakanlığı, Turizm Bakanlığı
tarafından, birlikte esaslar belirleyelim... “Biz de böyle belirledik.”
dedi. Bu doğru olabilir mi? Olamaz. Dolayısıyla, bu bakımdan,
benim kanaatime göre -Sayın Bakan, özellikle bu konularda duyarlı
olduğunuzu ifade ediyorsunuz- bu konuda Kamu İhale Kurumunun,
2886’nın sağladığı şeffaflık ve rekabet
esaslarıyla ilgili ilkeleri de buraya dercedelim. Kapalı
ihale mi, açık ihale mi, eksiltme mi, değil mi, bunlarla ilgili
bir müdahalemiz olmuyor. Yani, olmayacak gibi gözüküyor. Ama hiç
olmazsa, bu yetkiyi kullanırken, bu ilkeleri, Meclisin bu değerlere
önem verdiğini burada vurgulayalım.
Bu çerçevede hangi usul ve esası belirliyorsa Bakanlar
Kuruluna ait olacaktır. Şüphesiz, bir kanundan muaf tutulurken,
bu muafiyetin sınırlarını da bizim burada belirlememiz
lazım. Böyle bir keyfîlik olamaz. İstediğin gibi yap diyemeyiz.
Doğru değil. O zaman burada “Şuna da verebiliriz,
şu şirkete verilsin.” diye bir kanun da geçirebiliriz. Bunlar
yanlış olur diye düşünüyoruz. Bundan sonra yapılacak
iş ve işlemleri dikkate alarak ortaya konulacak eleştirileri
önlemek açısından, zannederim, böyle bir ilke ve çerçeve
belirlemekte fayda vardır. Gönül ister ki, tabiatıyla, bu
yapım işlerinin tamamen mali mevzuat, yani meri mevzuat
çerçevesinde yapılabilmesini temin etmek öncelikli hedefimizdir.
Ama öyle bir şey olmayacaksa bile bu usul ve esasların ilkelerini
buraya koymamız lazım. Burası, “ben yaptım oldu,
bitti” dedirtecek bir yere getirmememiz lazım.
Bakınız, Mavi Akım projeleriyle, ihalesiz
bir yerlere işler verildi. Doğru değil bunlar. Onun için
“Efendim, burada kanun çıktı.” dedi. Meclise bühtan oldu.
Sanki Meclisin böyle bir amacı varmış gibi. Bunu
başkaları kullandı, ama Türkiye Büyük Millet Meclisine
açıkçası itham geldi kanunla ve siz bunu yaptınız.
Kanunla kimseye rant dağıtamayız. Çerçevesini koyalım,
usulünü, esasını belirleyelim, ondan sonra, biz, yasama
olarak, kimi denetleyeceksek denetleyelim. O bakımdan, böyle
bir boşluğun giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Önergenin amacı tamamıyla bunu temin etmeye yöneliktir.
Bir kamu menfaati kullanılırken uyulması gereken ilkelerle
ilgili çerçeveyi belirlemek, zannederim, yüce Meclisin ve siz değerli
milletvekillerinin hakkıdır. Bu görüşler doğrultusunda
hazırladığımız bu önergeyi açıkçası
desteklemenizi rica ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci maddeyi okutuyorum...
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, her iki maddede de söz istedik soru sormak için…
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Akcan, bu şey geçti.
Ben şu anda dikkat ettim, tekrar vardı. Öncekinde sanki...
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Bunda da var.
BAŞKAN – Hayır, hayır, şu anda önergelere
geçtiğimiz için yok, ama bir sonrakinde söz vereceğim, gördüm,
yani şu anda duruyor ekranda.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Ama, o zaman
tekriri müzakere gerektirecek bir pozisyona giriyorsunuz. Benim
soracağım soru 10’uncu maddeyle ilgili.
BAŞKAN – Hayır, şöyle: Önergelere geçtikten
sonra, önergeleri okuduktan sonra tekrar soru sordurma imkânımız
yok, o bakımdan diyorum.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkanım, orada konuşmacı madde hakkında konuşurken,
daha önergelere geçilmeden ben söz istedim. Ben takdirinize
bırakıyorum.
BAŞKAN – Hayır, benim bir…
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Konu, mükemmeliyeti
yakalamak.
BAŞKAN – Hayır. Bu kadar önerge üzerinde görüşüldükten
sonra zaten madde üzerinde de…
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkanım, konu, sorulacak soruyla, Sayın Bakanın
vereceği cevapla, tutanaklara konunun işlenmesini
sağlayacak önemde. Hadise budur.
BAŞKAN – Bir sonraki maddede onu tutanaklara işletiriz
Sayın Akcan, tamam.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Peki, teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Buyurun.
Maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Diğer Hükümler
Bütçe, gelir ve harcamalar
MADDE 12- (1) Proje ile
ilgili harcamalar, bu Proje için ulusal bir banka nezdinde açılan
özel hesaptan karşılanır.
(2) Özel hesabın gelirleri aşağıdaki
kaynaklardan oluşur:
a) İstanbul İl Özel İdaresinin ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin 2008, 2009 ve 2010 bütçelerine her
yıl bu amaçla konulacak ödenek.
b) İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Sanayi
Odası tarafından 2008, 2009 ve 2010 yıllarında aktarılacak
tutarlar.
c) Yurt içi ve yurt dışından sağlanacak
yardım ve bağışlar ile sponsorluk gelirleri.
ç) Yapılacak etkinliklerden sağlanacak bilet
satış gelirleri ve diğer gelirler.
d) İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti logo ve
isim hakkının kullanımından sağlanacak gelirler.
e) Avrupa Birliği Komisyonunun Projeye tahsis edeceği
fonlar.
f) Yukarıdaki gelirlerden sağlanan nemalar.
(3) İkinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen
kuruluşların bütçelerinden ayrılacak ödenekler her
yılın Mart, Haziran ve Eylül aylarının başında
özel hesaba yatırılır.
(4) Özel hesapta toplanan paraların nemalandırılmasına
ilişkin usul ve esaslar Yürütme Kurulunca belirlenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Mithat Melen;
şahısları adına İstanbul Milletvekili Hüseyin
Besli, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan, Mersin Milletvekili
İsa Gök, Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Sayın Melen, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce, büyük
insan Erdal İnönü için, ailesine ve hem de milletimize başsağlığı
dilemekle başlamak istiyorum ve son günlerde ölen şehitlerimize.
Hepimiz bu açıdan üzüntülüyüz.
Ben, daha çok, olaya teknik açıdan bakmak istiyorum.
Çünkü, burada hep genellikle bu işin politikası üzerinde
duruldu. Ama, teknik açıdan bu işle kimse ilgilenmedi.
Çok dikkat buyurursanız, İstanbul’un kültür
başkenti olması için -zaten Grubum adına söz almış
bulunuyorum- hiç kimsenin aykırı bir görüşü yok.
İstanbul’un kültür başkenti olması bence gecikmiş
bir olay zaten. Onun için, o konuda bir tereddüdümüz yok. Bunun için
de, ortaya konulan böyle bir yasa bir kere teknik açıdan bence
gereksiz. Çünkü, şimdiye kadar Türkiye böyle büyük organizasyonları
yapmıştır. Ben de o birçok organizasyon içerisinde görev
aldım. Tanıtma Fonuna bir para konularak bile yapılabilecek
işler bunlar. Fakat, nedense, anlamıyorum, bir taraftan
işi sivil örgüt boyutunda ele alıp, öbür taraftan, kamu hukukuyla…
Çünkü, kamu paralarını kullanacaksınız, devlet
fonlarını kullanacaksınız; onları birbirine
karıştırarak, ortaya, biraz da acayip bir yasa ve ilk
defa da yanlış bir olay çıkıyor.
Şimdi, bunu nereye koyacağımız zaten
bütün tartışma konusu hâline geldi, onun için denetim üzerinde
çok duruldu, arkadaşlarımız onun için çok söz aldılar.
Ama bu hareket, bir sivil örgüt hareketi olarak başlamış
bir iş; zaten, Avrupa’da da öyle başlamış bir
iş. Şimdi, o sivil örgüt hareketine kamudan kaynak sağlamakla,
bir yerinden olayı delmek zorunda kalıyoruz ve deldikçe de
hata yapıyoruz. Bu yasa geçerse –ki, bazı arkadaşlarımız
söyledi bunu- bu yasanın uygulanması sırasından,
inanın, belirli insanlar yargılanacaktır. Çünkü, kamu
fonlarını kullanmak Türkiye’de yasalarla belli ve Türkiye’de
birçok insan da kamu fonlarını yanlış kullandı
diye yargılanmıştır.
Şimdi, burada da öyle maddeler var ve öyle geriye dönemeyeceğimiz
şeyler var ki, ben biraz da, hem Hükûmetin hem bu yasayı çıkaran
o sivil örgütlerle ortak iş yapan arkadaşlarımızın
işi bir parça da fazla karıştırdığı ve
bürokrasiye boğduğu fikrindeyim. O kadar fazla kurul var
ki burada, dört-beş tane ayrı kurul var. O dört-beş tane
ayrı kurulun yetkileri düzgün ve açık belirtilmemiş.
Onları kim tayin edecek? Onların nitelikleri ne olacak? O
başkanların aralarındaki ilişkiler ne olacak?
İşte, Koordinasyon Kurulu, öbür kurullar falan… Ve burada
birçok eksik de konu ve madde var. Mesela, 12’nci maddede -biraz daha
maddeye dönersek- ilk olarak, ulusal bir banka nezdinde hesap açtırılmasından
bahsediliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ulusal banka
mı kaldı?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Kalmadı
mı?
MİTHAT MELEN (Devamla) – Bir kere, o açıdan da bakmıyorum
da… Zaten, Türkiye’deki bütün bankalar ulusaldır, öyle bir münakaşaya
bile gerek yok. O maddede, orada niye öyle bir şey var?
İkincisi: Mesela, İstanbul Özel İdaresinin
ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2008, 2009 ve 2010
yıllarında bütçelerine bir aktarma yapılacak. 2008
bütçesi görüşülüyor şimdi. Böyle bir şeye hazırlanmamışsanız
eğer, aktaramayacaksınız. Bu yasa çıksa bile kullanamayacaksınız.
Çünkü, bir alttaki maddede, yani (3)’üncü fıkrada “(a) ve (b)
bentlerinde belirtilen kuruluşların bütçelerinden ayrılacak
ödenekler her yılın Mart, Haziran ve Eylül aylarında
özel hesaba yatırılır.” diyor. Peki, o nasıl yetişecek?
Bunu da Yürütme Kurulu belli edecek. Yani, kanun çıksa bile,
aşağı yukarı altı ay arada zaman farkı olacak
ki bu paraların aktarılması açısından. Çok
teknik…
Efendim, oradan devam edersek, mesela 12’nci maddenin (b)
fıkrasında… Bütün bunları söylerken de, gerçekten yani,
böyle bir işi yaparken kendi önünüzü tıkar bir durumda olmamanız
için söylüyorum. Yoksa, bu işe karşı olmak yetmiyor, bu
işi yapmak lazım ve bu işler sanıldığından
zor işlerdir teknik açıdan. Bu organizasyonlar içinde çalışmış
biri olarak söylüyorum.
Şimdi, İstanbul Ticaret Odası ve Sanayi Odası
tarafından bütçeye aktarılacak paylar… Onların bu
konuda nasıl organize olacağı da çok şüpheli. Onların
yasaları bu işe nasıl müsait? O konuda hiçbir şey
konuşmuyoruz. Yani, aktaracak... Nasıl aktaracak? Hangi
fondan aktaracak?
Yine, bir arkadaşımız, burada, sivil örgüt
olarak bahsetti sanayi ve ticaret odalarından. Anayasa’da
açıkça belirtilen bir kuruluş nasıl sivil örgüt olabiliyor?
Sivil örgüt tanımını da, burada, galiba bu kanunda yapamamışız.
İstanbul Sanayi ve Ticaret Odası sivil örgüt değildir.
Anayasa’ya bakın, ilgili maddelerine. Ayrıca, yine burada
belirtildi, Anayasa’nın özellikle 165’inci maddesi. Ama, mesela, hiç 163’üncü maddeden,
Kesin Hesap Kanunu’ndan kimse bahsetmedi. Kesin Hesap Kanunu
sırasında bu işlerin tekrar gelip nasıl aklanacağı
konusunu hiç düşünmedik. Burada yasa da düşünmemiş.
Bunları düşünmemiz lazım. İleride aksayacak.
Eğer Anayasa Mahkemesine birisi dava açarsa herhâlde sıkıntı
da çıkabilir. Hukukçular benden daha iyi biliyorlar bunları.
Ben hukukçu değilim, ama zaten bizim esas meselemiz ekonomiyle
hukuk arasındaki ilişkiyi ciddi olarak kurabilmek, yani
ikisini birden güncelleştirebilmek. Ama bu yasa kendi kendini
korumak için kendi kendini zora sokuyor, dikkat edelim. Bu, şahsi
fikrim.
Sonra, mesela yurt dışından alınacak gelirler…
Onları nasıl bütçeleştireceksiniz? Onun da ayrı
yasaları var, yurt dışından alınan gelirlerin
hazinenin, içinden geçip geçmeyeceği, Avrupa fonlarının
da keza nasıl kullanılacağı... İşte, sadece
“Avrupa Birliği Komisyonunun projeye tahsis edeceği fonlar”
diye bir madde geçmiş, hiç bunun altyapısı yok. İleride
uygulamada zorluk çıkacağı için bunları söylemeye
çalışıyorum.
Sonra, hele bir 12’nci maddenin 4’üncü fıkrası
var ki, mesela özel hesapta toplanan paraların nemalandırılmasına
ilişkin madde. Şimdi, Türkiye’de ranttan, Türkiye’de belirli
yerlere fonları transfer ederek belirli kişileri, insanları,
çevreyi zengin etmekten bahsediyoruz ve şikâyet ediyoruz. Bu nemalandırma
meselesi de çok ciddi bir mesele. Nasıl nemalandıracaksınız?
Para nerede birikecek? O parayı kim kullanacak ve o paranın
faizi nasıl tekrar gelir sistemi içerisine girecek; ki, Türkiye’de
reel faizlerin yüzde 12 olduğunu düşündüğümüz zaman?
Bir şey daha çok önemli: Bu fon ve kamu fonu meselesini
de açıklıyor. Yani, fon aslında, açıkça ortaya koymak
lazım ki, fonun özeli kamusu yok. Bence fon zaten kamunundur, yaratılan
bir şeydir. Onun için, bu fonu yarattığımız zaman
zaten kamunun fonlarını kullanıyorsunuz demektir.
Şimdi, orada da özel hükümlere tabi tutuyorsunuz, özel yasalara
tabi tutuyorsunuz, yani bir tüzel kişilik verip. Peki, hem kamu
fonlarını kullanıp hem tüzel kişi olarak belirtip
hem de özel hukuk hükümlerine tabi tutacaksınız. Oradaki
çelişkileri nasıl çözeceğiz? Onun için onları arz
etmek istedim.
Sanıyorum süremi iyi kullanıyorum Sayın
Başkan.
Çok teşekkür ederim, saygılar sunarım.
BAŞKAN – Ben çok teşekkür ediyorum Sayın Melen.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili Hüseyin
Besli.
Sayın Besli, buyurun.
HÜSEYİN BESLİ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatine kadar İstanbul
için gösterdiğiniz çaba için yüce Meclisin bütün üyelerine teşekkür
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – İstanbul için uykusuz
kalmaya değer.
Hayırlı olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Biraz önce benim atladığım husus.
Sayın Akcan, buyurun efendim.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Demin ben 10’uncu maddede konuşurken, önerge vermeyle
ilgili olarak bir hayli yoğunluk vardı. Bu çerçevede de Sayın
Bakanımız dikkatini veremedi kanaatiyle ben bu soruyu
soruyorum.
Şimdi, 10’uncu maddenin üçüncü bendinde, Genel Sekreterliğin
Yürütme Kuruluna önereceği ve kendisine işlerinde yardımcı
olacağı ifade edilen personelin nasıl temin edileceği,
açıktan mı atanacağı ve 2010, ajansın fonksiyonu
bittikten sora bu personelin ne olacağı hususu açık değil.
Bu nedenle, Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu personeli
hangi yolla alacaksınız? Nereden temin edeceksiniz?
2010’dan sonra bu personelin akıbeti ne olacak?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Biliyoruz ki, geçtiğimiz yıllarda Avrupa’da
bazı şehirlerin özellikle Avrupa kültür başkenti olarak
ilan edildiğini biliyoruz; özellikle, 1985 yılında Atina,
86 yılında Floransa, devamıy
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Uslu.
Sayın Bakanım, buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Yazılı olarak cevap vereceğim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Bakan sorulara yazılı
olarak cevap vereceğini beyan etmiştir.
Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü maddeyi okutuyorum:
Alım, satım ve ihale işleri
MADDE 13- (1) Yürütme Kurulu,
kendi içinden biri İstanbul Valiliği, biri İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı, biri Kültür ve Turizm Bakanlığı
ve ikisi sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden olmak
üzere beş kişilik bir Bütçe ve İhale Komisyonu seçer.
Bütçe ve İhale Komisyonu kendi arasından başkanını
seçer. Komisyon;
a) İhtiyaç duyulan her türlü mal ve hizmetleri satın
almak, yapmak ve yaptırmak,
b) Yıllık bütçeyi hazırlamak,
c) Proje ile ilgili tüm harcamaları yapmak,
ç) Gelir getirici faaliyetlerle ilgili kararları
almakla,
görevlidir.
(2) Yürütme Kurulu her yıl 15 Eylül’de Projenin program
ve bütçesini Koordinasyon Kuruluna sunar. Koordinasyon Kurulu
bütçeyi aynen ya da değiştirerek
30 Eylüle kadar onaylar.
(3) Yürütme Kurulu Başkanı Projenin harcama
yetkilisidir.
(4) Yürütme Kurulu Projenin mali yönetimi ve özel hesapta
yer alan kaynakların kullanım ve harcama esaslarını
belirler ve uygular.
BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına İstanbul Milletvekili Mithat Melen…
Sayın Hocam, konuşacak mısınız?
MİTHAT MELEN (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında çok fazla konuşmak
istemiyorum, ama bir iki noktayı izin verirseniz gine belirtmek
istiyorum.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Hem konuşmak istemiyor
hem de konuşuyor.
BAŞKAN – Arkadaşlar, Sayın Melen’i dinleyelim,
çok teknik konularda izahatlarda bulunuyor, hepimizi ilgilendiren
bir konu, bir yasa çıkarıyoruz. Lütfen…
Buyurun.
MİTHAT MELEN (Devamla) – Şimdi, herhâlde üzerinde
uzlaşılacak bu maddenin, çünkü bunun çaresi yok, 13’üncü
maddedeki bu alım satım ve ihale işleri.
Şimdi, çok önemli projeleri ve çok önemli işleri
ve büyük yüklenimleri, 5 kişiden oluşmuş, İstanbul
Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı,
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve iki sivil toplum kuruluşunun
temsilcilerinden oluşan bir grup tarafından yaptıracaksınız.
Bir kere, o iki sivil örgüt kim ve hangi sivil örgütler? Çünkü, yine
bu kanunun gerekçesinden okuduğum kadarıyla, yaklaşık
yüz kırk tane sivil örgüt bu şeyle ilişkili. Bunlardan
hangisi bir kere bunun içine girecek? Bunu da Yürütme Kurulu tayin
edecek. İşte, orada tehlikeler doğacak gine tekrar.
İhale tekniği açısından tehlikeler doğacak.
Ayrıca, ileride 19’uncu madde var, Türkiye’deki bütün mevcut
yasalara, daha doğrusu yasalara uymayan bir yapı
oluşturulacak orada ve o yapıda bu yaptığınız
ihalelerin tümü, şu veya bu şekilde mahkemede bitecek. Çok
tehlikeli bu. Yani, burayı ne yapıp yapıp uzlaşıp,
bu konuda daha yumuşak bir düzene geçmemiz lazım, daha Türkiye’deki
mevcut sistemi ve uluslararası ihale standardında bir sistemi
buraya koymamız lazım. Eğer koymazsak ileride sıkıntı
çıkabilir. Çünkü, bakın, aynı maddenin (a) fıkrasında
“İhtiyaç duyulan her türlü mal ve hizmetleri satın almak,
yapmak ve yaptırmak.” ifadesi var. Yani, o kadar geniş yetki
veriyorsunuz ki 5 kişiye. Sonra, korkuyorum o 5 kişiyi de
yargılayacağız. Çünkü, bu işi yürütmek için zamana
ve hıza ihtiyaç var. Zaman da çok az. Hızlı hareket edecekler,
ama yasal dayanaklarının sağlam olması lazım.
Zaten, bu yasa onları belki korumak için, belki tehlikeye de
atabiliyor. Yani, bunu düşünmek lazım.
Bir de, yıllık bütçeyi hazırlama meselesi
var. Yani, 5 kişi yıllık bütçeyi hazırlayacak. Biraz
önce en az bir 200 milyon YTL’den bahsedildi. 1 milyar YTL’den bahsediliyor.
Bunlar büyük bütçeler. Yani, öyle bir yapı oluşuyor ki kendi
kendine bir dev. Acaba, İstanbul’u bu dev mi yönetecek? Ben iyi
işler yapmasına, hakikatken iyi yönetmesine karşı
değilim. Çok da düzgün yönetebilir ve önemli şeyler yapabilir.
Ama, mesela bir sonraki maddede gelir getirici faaliyetlerle ilgili
karar almakla… Gelir getirici faaliyetler bir önceki maddede belirtilmiş.
Başka hangi kararı alacak? Yani, salma mı çıkaracak
bir yerde, bizim anladığımız anlamda. Bunlara dikkatinizi
çekmek istiyorum.
Yani, 13’üncü maddenin (2) no.lu fıkrasında “Yürütme
Kurulu her yıl 15 Eylülde Projenin program ve bütçesini Koordinasyon
Kuruluna sunar.” diyor. Şimdi ayın kaçı zaten? Bunu
çıkardık. 2008 yılının bütçesinin şu andaki
onayı -30 Eylüle kadar da onaylanacakmış- yok. Onun
için, demek ki 2008 yılında o gelir kalemlerinde ve gider kalemlerinde
ve gider kalemlerinde para olmayacak kanun çıksa bile. 2008
yılında nasıl faaliyete geçecek sistem? Burada geçici
maddeye ihtiyaç var, düzeltmek ve rahatlatmak için. Sadece ve sadece
olayı -o da çok dikkatimi çekiyor- Atatürk Kültür Merkezine
odaklayarak, işin çok teknik bazı taraflarını da
kaçırdık. İnşallah bunları düzeltme imkânı
buluruz.
Ben, fazla vaktinizi almak istemiyorum. Çok teşekkür
ederim ilginize ve iyi akşamlar dilerim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Melen.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili Nusret
Bayraktar.
Sayın Bayraktar buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sabahın bu erken saatinde hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu maddeyle ilgili, muhtemel ihtilafla
ilgili bir önerge var. Önergeyle düzenlemeler yapılacaktır.
Hayırlı olmasını diliyor, hepinize
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Saygıdeğer
milletvekilleri, bu maddeyle ilgili, benden önceki konuşmacının
da söylediği gibi, bir önerge ile bir uzlaşma ile yeni bir düzenleme
yapılıyor.
Bu haliyle hayırlı olmasını temenni
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Akçan, bir soru soracaksınız.
Buyurun Sayın Akcan.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Bakanım,
bu maddede adı geçen komisyon üyelerinin kendi aralarında
seçeceği başkanın sivil toplum örgütlerinden gelen
üyelerden birisinin olma ihtimali var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Sayın Bakanım, buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Burada yürütme kurulunun içindeki üyelerden 5 kişi
komisyon oluyor. İstanbul Valiliği, Belediye Başkanlığı,
Kültür Bakanlığı ve yine
Yürütme Kurulu içinde yer alan sivil toplum kuruluşlarından
da 2 temsilci, 5 kişi oluyor. “Bütçe ve İhale Komisyonu kendi
arasından başkanını seçer.” ibaresi, bunlardan birisini
seçme ihtimalini ortaya çıkarıyor, ama 3’e 2 bir denge olduğunu
da gözden kaçırmamak gerekiyor. Yani, esas itibarıyla, kamudan
gelenlerden birisi, bu kurulun başkanı olacak.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri geliş
sıralarına göre okutup aykırılık durumlarına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 S. Sayılı İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının
13. maddesinin son satırındaki “esaslarını” kelimesinden
sonra “ehliyet, rekabet, şeffaflık ve hesap verilebilirlik
çerçevesinde” ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Tasarı’nın
13’üncü maddesine aşağıdaki (5) numaralı fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Nurettin Canikli |
Ahmet Yeni |
Mustafa Cumur |
|
|
Giresun |
Samsun |
Trabzon |
|
|
Halide
İncekara |
Nusret Bayraktar |
|
|
|
İstanbul |
İstanbul |
|
“(5) Alım-satım ve ihale işlemlerine
ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılacak
yönetmelikle tespit edilir.”
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Yasa’nın
13. maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz.
|
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Çetin Soysal |
Engin Altay |
|
|
Malatya |
İstanbul |
Sinop |
|
|
Durdu Özbolat |
Ali Koçal |
|
|
|
Kahramanmaraş |
Zonguldak |
|
Bütçe ve ihale komisyonunun alacağı tüm kararlar
en az dört üyenin olumlu görüşü ile geçerli olacaktır.
BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Takdire bırakıyorum efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?..
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, gene sizi korumak
istiyorum, ama siz korunmak istemiyorsunuz. Mademki el ele, kol kola
bir şey yaptırıyoruz. Yürütme Kurulu var. Yürütme Kurulunda
herkes var ve kendi içinden 5 kişi seçiyor. Bu 5 kişiden 1 tanesini
de bu sorumluluğa ortak edin diyoruz, bir şey söylemiyoruz.
Herhangi bir tanesinin de imzası olsun. Yani, iki sivil
toplum örgütünün bir tanesinin, mutlaka, alınacak kararda imzası
olsun diyoruz, başka bir şey söylemiyoruz. Mademki o sorumluluğa
ortak ediyorsunuz, sorumluluğa ortak olan kişiler de sorumluluğunu
bilsin diyoruz, bunu söylüyoruz. Söylediğimiz bu, önergede.
Niye reddediyorsunuz? (AK Parti sıralarından “Dur, daha
reddedilmedi.” sesi) Hayır, Sayın Bakan… Sayın
Başkanım, “5 kişilik yürütme kurulu, 1 tanesi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1 tane Valilik, 1 de Kültür
Bakanlığı, 2 de yürütme kurulundaki iki sivil toplum
örgütünden seçilir.” diyor. Seçtiyseniz, bu kararlara onların
en az bir tanesi imza atsın diyoruz, başka bir şey söylemiyoruz.
Takdir sizlerin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Tasarı’nın
13’üncü maddesine aşağıdaki (5) numaralı fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“(5) Alım satım ve ihale işlemlerine
ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılacak
yönetmelikle tespit edilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Alım-satım ve ihale işlemlerine
ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla bu düzenleme
önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 S. Sayılı İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının
13. maddesinin son satırındaki “esaslarını” kelimesinden
sonra “ehliyet, rekabet şeffaflık ve hesap verilebilirlik
çerçevesinde” ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Vural, gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanunla alım, satım ve ihale işleriyle
ilgili tüm mevzuattan muaf tutulmuştur. Böyle bir uygulamanın
keyfiliğini önlemek amacıyla uyulması gereken esaslar
belirlenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü maddeyi okutuyorum:
Taşınmaz kültür varlıkları onarımına katkı payından kullanım
MADDE 14- (1) Proje amaçlarında kullanılacak, kamu veya
özel hukuka tabi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetindeki 2863
sayılı Kanun kapsamındaki taşınmazların korunması, bakımı, onarımı ve proje
amacına uygun düzenlenmesi için 2863 sayılı Kanunun 12 nci maddesi ve
bu maddeye istinaden çıkarılan yönetmelik hükümlerine göre, Yürütme
Kurulunca İstanbul Valiliğine kamulaştırma hariç projeler sunulabilir.
(2) Valilik tarafından, Yürütme Kurulunca sunulan projeler
için belediyelere uygulanan oran sınırlamalarına tabi olmaksızın
kaynak aktarılır.
BAŞKAN – Şahsı adına Nusret Bayraktar,
İstanbul Milletvekili.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Yok.
BAŞKAN – Mehmet Emin Tutan, Bursa Milletvekili.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Yok.
BAŞKAN – İsa Gök, Mersin Milletvekili.
İSA GÖK (Mersin) – Yok.
BAŞKAN – Soru ve önerge de yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir…
15’inci maddeyi okutuyorum:
Taşınır, taşınmaz kullanımı
ve hizmet zorunluluğu
MADDE 15- (1) Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar
ile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden herhangi bir kamu
hizmeti için tahsisli olmayanlar, Yürütme Kurulunun isteği üzerine
ve hizmet süresince kullanılmak üzere Maliye Bakanlığınca Ajansa tahsis
edilir. Bu taşınmazlar ile mülkiyeti
diğer kamu idarelerine ait ve bir kamu idaresine tahsisli
olan taşınmazlar ise, adına tahsis yapılan kamu idaresinin uygun görmesi
halinde, ilgisine göre Maliye Bakanlığınca veya maliki kamu idaresince tahsisi
kaldırılarak bu Kanun amaçlarında ve ihtiyaç duyulan süre ile sınırlı
olarak kullanılmak üzere Ajansa tahsis edilir.
(2) Ajansa tahsis edilen bu taşınmazlara olan ihtiyacın ortadan
kalktığının Yürütme Kurulunca taşınmaz maliki idareye bildirilmesi
üzerine, tahsisi yapan idare tarafından tahsis kaldırılır veya geçici
kullanım protokolü iptal edilir.
(3) Taşınmazların Ajansın kullanımında bulunduğu süre için
yapılan harcamalar ilgili kurumdan talep edilmez.
(4) Yargı organları ve askeri kuruluşlar dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarına
ait taşınır mal ve taşıt araçlarından ihtiyaç duyulanlar geçici süre
ile kullanılmak üzere Ajansın kullanımına verilebilir.
(5) Kamu kurum ve kuruluşları Proje hazırlığı ve etkinlikleri
süresince Yürütme Kurulu taleplerini öncelikle karşılar.
BAŞKAN – Şahsı adına, Nusret Bayraktar,
İstanbul Milletvekili.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Yok.
BAŞKAN – Şahsı adına, Necat Birinci,
İstanbul Milletvekili.
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Yok.
BAŞKAN – Şahsı adına, İsa Gök, Mersin
Milletvekili.
İSA GÖK (Mersin) – Yok.
BAŞKAN – Şahsı adına, Kamer Genç, Tunceli
Milletvekili.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır; önergeyi okutup
işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 15. maddesinin
1. fıkrasının “Ajansa bütün kamu kurumlarından
tahsis edilmiş her türlü taşınır ve taşınmazların
tahsisi 31.12.2010 tarihinde sona erer ve kurumlara geri döndürülür.”
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Oktay Vural |
Abdülkadir
Akcan |
Beytullah
Asil |
|
|
İzmir |
Afyonkarahisar |
Eskişehir |
|
|
Yılmaz
Tankut |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
|
Adana |
Ordu |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır efendim. Tasfiye maddesinde var zaten bu.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Projenin uygulanmasının Yürütme Kuruluna
31.12.2010 tarihine kadar yetkilendirilmiştir, bu tarihten sonraki
tahsisler gayri hukuki olur. Çünkü proje sonlanmış Yürütme
Kurulu tasfiyeye yönelmiştir.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16’ncı maddeyi okutuyorum:
İsim ve logo kullanımı
MADDE 16- (1) Proje ile ilgili haber nitelikli yayınlar
hariç, her türlü görüntülü veya sesli yayın, reklam, pazar ve pazarlama
hizmetleri ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti isminin
ve logosunun reklam, ticaret, propaganda ve benzeri amaçlarla kullanılması
Yürütme Kurulunun iznine tabidir.
BAŞKAN – Şahsı adına, Nusret Bayraktar,
İstanbul Milletvekili.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Yok.
BAŞKAN – Şahsı adına, Veysi Kaynak, Kahramanmaraş
Milletvekili.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Yok.
BAŞKAN – Şahsı adına, İsa Gök, Mersin
Milletvekili.
İSA GÖK (Mersin) – Yok.
BAŞKAN – Söz talebi yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter
sayısını istiyorum.
BAŞKAN – Oylamada karar yeter sayısı istiyorsunuz.
Maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı
vardır.
17’nci maddeyi okutuyorum:
Sorumluluk
MADDE 17- (1) Ajans personeli bu Kanun kapsamında yaptıkları
işlemlerde Türk Ceza Kanununun uygulanması bakımından
kamu görevlisi sayılır.
BAŞKAN – Şahsı adına, Nusret Bayraktar,
İstanbul Milletvekili.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Yok.
BAŞKAN – Mehmet Emin Tutan, Bursa Milletvekili.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Yok.
BAŞKAN – İsa Gök, Mersin Milletvekili.
İSA GÖK (Mersin) – Yok.
BAŞKAN – Söz talebi yok.
Bir adet önerge vardır; önergeyi okutup işleme
alacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, madde üzerinde
benim söz talebim vardı.
BAŞKAN – 17’nci maddede yok Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Var efendim.
BAŞKAN – Yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Nasıl yok?
BAŞKAN - 18’inci maddede varmış.
Önergeyi okutuyorum:
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülecek olan 16 sıra sayılı yasa
teklifinin 17. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
Demek ki, önerge üzerinde söz talebiniz vardı.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu maddeyle özel hukuka tabi bir şirkette çalışan
kişilere kamu personeline sağlanan dokunulmazlık
müessesesi getirilmiştir. Bu Ajans içinde çalışan memurlar
tabii çok ciddi görevler yapacaklardır, büyük harcamalar yapacaklardır,
büyük birtakım kararlar vereceklerdir.
Yani, önemli olan, burada bu hizmetleri yapan insanların
dürüst çalışması. Eğer bunlar herhangi bir cezai sorumlulukla
karşı karşıya kalmadıkları zaman görevlerini
suistimal de edebilirler. Onun için, Türk Ceza Kanunu’nun kamu personeline
tanıdığı dokunulmazlık müessesinin bunlara
tanınmasının bir anlamı da yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Genç, ağırlaştırıyor burası, tam aksine.
KAMER GENÇ (Devamla) – Olur mu efendim, yani, Türk Ceza Kanunu’na
göre, kamu personeli hakkında soruşturma açabilmek için
izin müessesi var.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır… Hayır…
Bakın, o, ayrı bir kanun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim yani…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – İyi okumamışsın.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu kardeşim… Esas siz anlamıyorsunuz
kardeşim. Ajans personeliyle ilgili, bu kanunun… Yaptıkları
işlemler, Türk Ceza Kanunu’nun uygulanması bakımından
kamu görevlisi sayılır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Usul değil
bakın, Türk Ceza Kanunu uygulaması değil. Bakın,
burada özel bir kanun var biliyorsunuz…
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yani neyse ben kendim… Yani
şimdi zaten…
BAŞKAN – Sayın Genç.
Sayın Canikli, müdahale etmeyelim efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, siz… Biraz önceden beri
sizi dinliyorum. Bir defa, kamu personelinin tabi olduğu statü,
Türk Ceza Kanunu bakımından belli; yani, bir kamu personeli
hakkında soruşturma açabilmeniz için daire amirinin izni
gerekiyor. Çeşitli…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Genç, Türk Ceza Kanunu’nda değil o. Başka özel bir kanun var
biliyorsunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim… Yaa o zaman niye ihtiyacı
var? Hayır hayır, buna niye ihtiyacı var o zaman? Buna
niye ihtiyaç var?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ağırlaştırıyor
o, ağırlaştırıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, niye ağırlaştırsın?
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım
Sayın Canikli, lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Sizin getirdiğiniz şey…
Siz, kendi mahiyetinde, sizin paralelinizde hareket edecek personelin
durumunu ağırlaştırmazsınız, bilakis cezadan
muafiyet sağlamak için çok çeşitli zırhlara büründürürsünüz
bu personelinizi. Ben, bunları çok iyi bildiğim için… Ya
neyse, benim bildiğim, anladığım bu.
Ben, diyorum ki o zaman mesele yok. Tutanaklara böyle geçiyorsa
o zaman, Türk Ceza Kanunu’nun kamu personeline sağladığı
güvenceden yararlanırlar ama normal personelin, yani normal
olarak özel hükümlere tabii normal vatandaşlardan daha teminatsız
hâle geliyorlar, bir zırhları olmuyor diyorsanız. Ben
buna şey etmiyorum ama efendim, ben de maliyeciyim, ben de Danıştay’da
çalıştım yani bunları biliyorum…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Maliyeci misiniz,
avukat mısınız, siyasetçi misiniz?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, kamu personelinin hangi statüde,
hangi şartlarda, nasıl yargılanacağını
biliyorum yani kusura bakmayın.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır Sayın
Genç, kesinlikle öyle değil.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Türk Ceza Kanunu, öteki kanun,
fark eder mi yani?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –Yargılama
usulü başka bir kanunda düzenleniyor. Bu, sadece ceza tatbiki
açısından..
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, gecenin bu
saatinde yanılıyor olabilirsiziniz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, burası Türk Ceza Kanunu’nun
uygulanması bakımından kamu personeli sayıldığına
göre, herhâlde kamu personelinin, yani bir hâkimin, bir kaymakamın,
bir müsteşarın veyahut da bir devlet, maliye memurunun
Türk Ceza Kanunu’na göre yargılanmasında takip edilecek
usule tabidir, bunun başka anlamı var mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, bu
usul yok, Ceza Kanunu’nun usulü yok.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu kardeşim, bizim de okuma
yazmamız var, sizin de okuma yazmanız var. Bizim okuma yazmamıza
göre, bu, bu anlama geliyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu, sizin uzmanlık
alanınız dışında olabilir Sayın Genç.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen, hatibe müdahale
etmeyelim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Önergemin mahiyeti budur.
O bakımdan, bence, bu önergenin… Yani, mademki güvenilir
personel getireceksiniz, çalıştıracaksınız,
böyle bir kamu personeli için…
AHMET YENİ (Samsun) – Bu olmadı!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, oldu, oldu da sizin arkadaşlarınız
pek bu işi…
Şimdi, yani, tabii ki yarına konuşacağız
bunları da ben bakacağım kanuna, öyle midir, değil
midir?
ABDULKADİR AYDEMİR (Ağrı) – 4483 sayılı
Kanun....
BAŞKAN – Sayın Aydemir…
Lütfen arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyiniz.
KAMER GENÇ (Devamla) – 4444 sayılı Kanun, ayrı
bir kanun…
MEHMET CEYLAN (Karabük) – 4483 sayılı Kanun…
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu, Türk Ceza Kanunu’na göre kamu
personelinin Türk hukuk sistemi içindeki yargılama biçimleri
belli kardeşim.
Peki, saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18’inci maddeyi okutuyorum:
Denetim
MADDE 18- (1) Bu Kanun kapsamında yapılacak iş ve işlemler
ile bu iş ve işlemlerle ilgili harcamalar her yıl Başbakanlık Müfettişi,
Maliye Müfettişi, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişi ve Kültür ve
Turizm Bakanlığı Müfettişinden oluşan komisyon tarafından denetlenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Sayın Abdülkadir Akcan...
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Konuşmayacağım.
BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.
Şahsı adına, Sayın Alaattin Büyükkaya,
İstanbul... Yok.
Sayın Güldal Akşit, İstanbul... Yok.
Sayın İsa Gök, Mersin...
İSA GÖK (Mersin) – Konuşmayacağım.
BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.
Sayın Kamer Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, önergem var, onun üzerinde
konuşacağım.
BAŞKAN – Peki.
Madde üzerinde, iki adet önerge vardır, önergeleri geliş
sırasına göre okutup aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Nurettin Canikli |
Oktay Vural |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
|
Giresun |
İzmir |
İstanbul |
|
|
İsa Gök |
Mustafa Elitaş |
|
|
|
Mersin |
Kayseri |
|
Madde 18- (1) Bu Kanun kapsamında yapılacak
iş ve işlemler ile bu iş ve işlemlerle ilgili harcamaların
denetimi 02.04.1987 Tarihli ve 3346 sayılı Kanun hükümlerine
tabidir. Ayrıca söz konusu iş ve işlemler ile bu iş
ve işlemlerle ilgili harcamalar her yıl Başbakanlık
Müfettişi, Maliye Müfettişi, İçişleri Bakanlığı
Mülkiye Müfettişi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı
Müfettişinden oluşan komisyon tarafından denetlenir.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Görüşülecek olan 16 sıra sayılı yasa
tasarısının 18. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılmıyor efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, şimdi, Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Git de yat artık.
KAMER GENÇ (Devamla) – Zaten insanlar öldükten sonra devamlı
yatıyor, önemli olan, yaşarken yatmamak lazım!
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, öyle
bir iktidar partisiyle karşı karşıyayız ki…
Birçok raporu okumuşsunuzdur. Kim, bu iktidardaki Tayyip Erdoğan’ın
veya herhangi bir bakan hakkında geçmişte bir soruşturma
yapmışsa…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başbakan.
KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer… Ya, ben şimdi insanım,
neyse…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – De, de, “Sayın Başbakan”
de.
KAMER GENÇ (Devamla) – Kim, bunların hakkında bir
soruşturma yapmışsa, eğer aleyhine bir soruşturma
yapmışsa hemen cezalandırılmıştır,
o makamdan atılmıştır, tasfiye edilmiştir.
Kim, kendi lehine rapor düzenlenmişse üst makamlara getirilmiştir,
valilik makamlarına getirilmiştir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Örnek, örnek… Bir tane örnek
ver.
KAMER GENÇ (Devamla) – Söylerim, utanırsınız.
Ondan sonra, yargı dahi, yargıdaki kişiler dahi, buna
bağlı olarak görevlerinde ya yükseltilmişler ya bir
yerlere gelmişler.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Yargıda (!)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bir tane örnek ver. Yok, yok!
KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle bir zihniyetin iktidarda olduğu,
güç sahibi olduğu bir yerde o güç sahibinin, o iktidar sahibinin
emrinde çalışan ve hiçbir güvencesi olmayan müfettişlere
bu denetimi yapmak, bence yaptırmamaktan daha iyidir. (AK Parti
sıralarından gülüşmeler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Karıştı,
karıştı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Çünkü, adamın bir güvencesi
yok ki. Yani, düşünebiliyor musunuz, adam orada bir Başbakanlık
müfettişi. Şimdi, gidecek…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Yaptırmaktan iyi” diyor.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Tabii yani… Yapmayın canım… Yani, her şeyi serbest
bırakın… Bunlar göz boyama işleri. Yani, şimdi,
sen, bir bakanlık içinde, bakanın emrinde çalışan
müfettişe… O bakanın tayin ettiği kişilerin,
atadığı kişilerin yaptığı suistimalleri,
onlar, gidecek, ortaya çıkaracak. Mümkün değil ki.
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Yeni bir usul mü bu?
Yeni bir usul mü?
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, beyler, biz Türkiye’de yaşıyoruz.
Bu Türkiye niye battı? Bu Türkiye niye battı? Bu Türkiye’de
insanlar dürüst çalışsalardı, eğer bu insanlar bu
devlet malına bu kadar el uzatmasalardı, bu devlet malına
el uzatanların bu elleri kırılsaydı, bunların
hakkında soruşturma yapılsaydı biz şimdi 500
milyar dolarlık iç ve dış borçla karşı karşıya
kalır mıydık beyler?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Kim batırdı
ya?
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, siz batırdınız.
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Yanlış biliyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, siz batırdınız.
(AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Niye gülüyorsunuz? Sizin zamanınızda, Türkiye
Cumhuriyeti devleti kurulduğundan beri alınan borç kadar,
sizin zamanınızda, dört senede yaptınız arkadaşlar.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Gel ben sana
hesaplayayım. Hiç bilmiyorsun borcu.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, siz geldiniz de iktidara…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Borcu bilmiyorsun,
borcu.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Borcu hiç bilmiyorsun,
borcu.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bak, bak.. Bir dakika… Çok tahrik
ediyorsunuz, konuşayım size.
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, müdahale etmeyin
hatibe.
KAMER GENÇ (Devamla) – Siz, merkezi uzlaşmada…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Borcu bilmiyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bak, bir dakika… Dinle, dinle… Dinle
de ondan sonra.
…merkezî uzlaşmada bir yabancı şirketin bankasının
3,5 milyar dolarını affettiniz mi etmediniz mi? Merkezî uzlaşmada…
Gelsin, söylesinler.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Hayır.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ve onun hakkında, o merkezî uzlaşmada
3,5 milyar doları affeden bürokratınız şimdi en
güzel yerlerde mi değil mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Değil.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bırakın… Değilse,
utanırsınız.
Siz, merkezî uzlaşmada bir basın patronunun 1
katrilyon 250 trilyonu affettiniz mi etmediniz mi?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hangi patron?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Hangi patron?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hangi patron, söyle.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, siz daha iyi bilirsiniz?
Bizim sözlerimiz basına niye intikal etmiyor? İşte,
sizin devlet kesesinden yaptığınız bu hovardalık
sayesinde etmiyor.
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Siz, maliyeci değil
misiniz? Uzlaşma yeni bir sistem mi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, yani, devletin parasını
bu kadar hor kullanan bir zihniyetin iktidarda bulunduğu bir
dönemde, güvencesiz, teminatsız kişileri getirip de…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hangi patron, söyle.
KAMER GENÇ (Devamla) – …devletin 100 trilyon, 200 trilyon
liralık bir kaynağını onlara nasıl kontrol ettireceksiniz?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Kamer Bey, hangi patron?
AHMET YENİ (Samsun) – Korkma, söyle.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya beyler, biz burada ciddi bir
şey söylüyoruz. Ha, siz isterseniz, yani, bu milletin parasını…
Zaten o haram para girenler, bu yukarıdaki eğer adaletini
gösterseydi, burnundan getirseydi, şimdi yarınız yoktunuz
hayatta.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Allah’ın sopası yok.
KAMER GENÇ (Devamla) - Onun için, biz burada ciddi şeyler
söylüyoruz.
Bakın, devletin teşkilatını konuşuyoruz,
devleti yönlendiriyoruz, devletin geleceğini teminat altına
almak istiyoruz.
İnsanlarımız sokakta aç, çıplak.
Şimdi, gidin, Ankara sokaklarında insanlar çöp kutusunda
yiyecek ararken, ondan sonra da biz devletin bu parasını
çarçur edersek olmaz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – “Yemek veriyor” diyordun,
şimdi de “aç” diyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, o yemekler… Sizin biraz
önce bir milletvekiliniz çıktı, benim de hemşerim, Çemişgezekli,
diyor ki: “Efendim, Kamer Bey memlekete gitmiyor, ben onun memleketine
200 paket yiyecek gönderdim.” Yani utanılacak bir şey bu. Yani
200 paket veya 2 bin paket Çemişgezek ilçesinde olabilir, muhtaç
insanlara gönderilmişse…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika…
BAŞKAN – Bir dakika vereceğim.
Evet verdim şu anda, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bir muhtaç, fakir fukaraya verilmişse
200 paket, İstanbul Belediyesi sanki kendi kesesinden mi vermiş,
parasını mı vermiş? Devletin parasını yiyorsunuz.
Devletin parasını getirip millete yediriyorsunuz. Varsa
yiğitliğiniz, malınızı mülkünüzü satın
da onu getirin millete verin.
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Millete veriyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, ha, efendim, ben Tunceli’ye
gitmiyorum; bak, ben ayda bir gidiyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Yok, yok, üç ayda bir gidiyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra, orada bir de yangın
çıkmıştı da ben yangınla gittim ilgilendim, o
arkadaşınız gitmiş demiş ki: “Kamer Genç gelip
ilgilenirse size para yardımı yapmam.” İşte sizin
zihniyetiniz bu. Keşke kendisi de burada olsaydı. Yani,
zihniyetiniz bu. Niye? Kamer Genç o memleketin milletvekili. Tabii
ki onların sıkıntısında yanında olur. Yani
bu düşüncedeki insanlarsınız.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – İftira atıyorsun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – İspatlayamayacağın
şeyler söyleme.
KAMER GENÇ (Devamla) – Biz yıllarca bu çatı altında
bu milletin hakkını korumak için çok ciddi mücadeleler yaptık
beyler. Yine o mücadele bu saate kadar, siz iktidar partisindesiniz,
bakın ben muhalefet partisinde tek bağımsız milletvekiliyim,
sonuna kadar bu kanunda buradayım. Yine de biraz merhametli
davranıyorum. İki tane önergemi geri çektim. Maddelerde
de şey etmiyorum. Bu iyiliğimi de unutmayın, ama, önergemi
de kabul edin!
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları.
MADDE 18 - (1) Bu Kanun kapsamında yapılacak
iş ve işlemler ile bu iş ve işlemlerle ilgili harcamaların
denetimi 02.04.1987 Tarihli ve 3346 sayılı Kanun hükümlerine
tabidir. Ayrıca söz konusu iş ve işlemler ile bu iş
ve işlemlerle ilgili harcamalar her yıl Başbakanlık
Müfettişi, Maliye Müfettişi, İçişleri Bakanlığı
Mülkiye Müfettişi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı
Müfettişinden oluşan komisyon tarafından denetlenir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Canikli, gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Kanun kapsamında yapılacak iş ve işlemler,
harcamaların TBMM KİT Komisyonu ile Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabi olduğu teyit
edilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
19’uncu maddeyi okutuyorum:
Uygulanmayacak hükümler
MADDE 19- (1) Bu Kanun kapsamına giren mal ve hizmet
alımları ile yapım işleri, satım, kira ve her
türlü işlemlerde 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu ve 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan.
Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz
tasarının 19’uncu maddesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Aslında 18’nci maddede söz almıştım, fakat,
önergelerin verildiğini öğrenince, zamanınızı
da gasp etmeme adına konuşmamayı tercih ettim. Ama, orada
konuşmak istediğim bir husus vardı. Bunun burada tutanaklara
da geçmesini istiyorum. Bu nedenle değinmekten vazgeçemeyeceğim.
Sayın Bakanımız, akşamüstü, yemek arasından
önceki, son, kürsüde konuşması sırasında, denetimlerle
ilgili olarak “Elinizde teftiş kurullarının yaptığı
veya yapacağı, bugüne kadar yapılmış olunan
teftişlerden hareketle, bir olumsuzluk varsa getirin bana.”
ifadesinde bulundu. Ben, şimdi, Sayın Bakanıma bir masal
veya fıkra değil, bir hikâye anlatacağım. 2002, 7
Aralık Ramazan Bayramı’nın üçüncü günü, cumartesi.
Radikal gazetesinde bir manşet “147 Trilyonluk İhaleye
İptal.”, “Abdülkadir Akcan döneminde yapılan bir ihalede
yolsuzluk yapıldığının tespiti gerekçesiyle
ihalenin iptal edileceği öğrenilmiştir.”
Muhabirleri aradım, nereden çıktı bu haber?
“Efendim, teftiş kurulu raporlarından hareketle bilgilendirildik”
dediler. Teftiş Kurulu Başkanını ben atadım,
Yakup Çetin Bey’i. Dedim “Sayın Başkan, nedir bu?” “Efendim,
ben emir kuluyum.” Bana verdiği cevap buydu. “Yani?” dedim. “Yani,
bu doğrultuda rapor hazırlamam istendi” dedi ve ondan sonra…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yanlış adam atamışsın,
sağlam adam atamamışsın.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Eh!
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Emir kulu atamışsın.
BAŞKAN – Sayın Kacır, lütfen…
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Bu Başkanla, bir sene
öncesine kadar sizin Bakanlarınız da çalıştı
Sayın Başkanım.
Şimdi, hani “kavun değil ki” mantığı
var ya! İşte, bu nedenle verilen ve müştereken anlaşılarak
verilmiş olan önergelerin, yapılacak olan hayırlı
işe gölge düşürülmemesi, halel getirilmemesi adına
doğruluk payı olduğunu teyiden bu ifadeleri kullanmak
istedim. Bu önergeyle konunun halledilmiş olması ayrıca
sevindiricidir. Bunu ifade etmek istedim.
Değerli milletvekilleri, şimdi üzerinde konuştuğumuz
19’uncu madde, kamunun işlerliği ile çok önemli üç kanunu
devre dışı bırakarak, âdeta devletin önemli bir
işlevini bir aile şirketinde dahi gözlenemeyen kontrol
edilemezlik yapısına büründürmekteydi. Bunu yaparken de
sığınılan tek gerekçe: Efendim, zamanımız
dar, işimiz acil. Oysa bu kanunlar bize zaman kaybettirir. Bu nedenle,
bu ajansı ve faaliyetlerini denetleme dışı
bırakalım, hatta öyle bırakalım ki, 17’nci maddede
ifade edildiği gibi “Bu ajansta görev yapacaklar, yaptıkları
işlemlerden dolayı Türk Ceza Kanunu’nun uygulamaları
bakımından kamu görevlisi sayılır.” diyerek, bunların
yaptıkları işlerden hesap vermeleri amirlerinin müsaadelerine
bırakalım.
Şimdi, muaf tutulmak istenen kanunlardan özellikle
2886 sayılı Kanun, 2886 sayılı Kamu İhale Kanunu
Millî Güvenlik Konseyi tarafından çıkartılmış
olan bir kanun.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Devlet İhale Kanunu.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) - Bu Kanun’da tasarının
getirdiği yeniliklere bakıyoruz, gerekçelerine ve incelemelerine
bakıyoruz. Deniliyor ki: Bir taraftan, 2490 sayılı Kanun’un
uygulamasında karşılaşılan güçlükler, gerçek
rekabeti köstekleyen ve haksız rekabeti teşvik eden unsurların
birer birer ele alındığı ifade edilmekte. Tasarı’da
“İdarelerin yetki ve bununla orantılı olarak sorumlulukları
artırılmış, zaman kaybına sebep olan formaliteler
ayıklanmış, ilana ait esaslar değiştirilmiş
ve pratik faydası olmayan hükümler kaldırılmıştır.
Devletin alımlarda ekonomi ve sürat sağlamak maksadıyla
bu işlere esneklik veren hükümlere ağırlık verilmiştir.”
ifadeleri yer almakta.
Şimdi “2886 sayılı Kanun, bu sağladığı
avantajlara rağmen bir miktar da yolsuzluklara da çanak tutuyor.”
denilerek değiştirilmek istenmiş ve bu değiştirme
işlemi 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde ve benim Bayındırlık
Bakanı olduğum sırada gerçekleşmiş, buna
bağlı olarak da yeni kanun çıkartılmıştır.
Bu yeni kanunla daha esnek, daha atik, daha şeffaf, daha saydam,
daha rekabetçi şartları sağlayan yeni bir Kamu
İhale Kanunu çıkmıştır. Bu kanun çıkarken,
-kendisini sıralarda göremiyorum- tekrar huzurunuzda teşekkürü
borç bildiğim eski Orman Bakanımız Sayın Osman Pepe’yle
birlikte çalıştık. “Eşik değer” kavramı hariç,
o gün, Sayın Bakanımız Pepe’nin mensubu bulunduğu
grubun da desteğiyle bu kanun çıkmıştır.
Şimdi biz, neden sebep bu kanunu devre dışı bırakarak,
sırf işimiz acele, zamanımız dar gerekçesine
sığınarak, aslında planlı, projeli yapılan
işler süratle yapılacak işler olmasına rağmen,
bu kanunun kapsamı dışında kalmayı yeğliyoruz.
Cidden, samimi söylüyorum, ben, sizlerin vicdanını
en az benim kadar hassas görüyorum, bundan emin olun, bunu da inanarak
söylüyorum ve bunu bilen insanlar olarak bu tip kanunlardan kendimizi
muaf tutmamız, ileride bu işi yapan arkadaşlarımızı,
hayırlı iş yapmalarına rağmen sıkıntıya
sokacaktır, bu kaçınılmazdır. Şimdiye kadar
hep böyle olmuştur. Bu nedenle, o insanların töhmet altında
kalmamasını sağlamak için, daha önceki maddelerde verilen
önergelerle Bakanlar Kurulunun yetkisine ve takdirine bırakılmış
olan yönetmelikte, gerçekten, bu kanunlarda temel hüküm olarak yer
almış “şeffaflık -saydamlık yani- rekabet, kamu
menfaatinin ön planda tutulması, işlerin en ucuza değil
en iyi yapana uygun fiyatla yaptırılması” hükümlerini
gerçekleştirecek şekilde yönetmelik düzenleneceğini
bekliyor, ümit ediyorum ve bu vesileyle, kanunun, başta
İstanbul olmak üzere ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili Alaattin
Büyükkaya…
İstanbul Milletvekili Güldal Akşit…
Mersin Milletvekili İsa Gök…
İSA GÖK (Mersin) – Konuşmayacağım.
BAŞKAN – Tunceli Milletvekili Kamer Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim önergem var, önergem hakkında
konuşacağım.
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş…
Buyurun Sayın Ataş. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, biraz önce
Tunceli Milletvekilimiz Sayın Kamer Genç’in bir doğru olmayan
bilgisini düzeltmek için söz aldım. Çünkü konuşmamda belirttiğim
husus: Yine, Sayın Kamer Genç “İstanbul Büyükşehir Belediyesi
farklı yerlere para harcayacağına biraz da Tunceli’ye
yardım etsin” gibi bir ifade kullanmıştı. Bunun üzerine
ben de Büyükşehir Belediyesinin Tunceli Belediyesine bir
çöp kamyonu verdiğini ve böyle bir yardımda bulunduğunu
ifade etmiştim. Ayrıca 2 bin aileye, hiçbir ayırım
gözetmeksizin Tunceli’nin tamamına bu yardım kampanyasını
yaptığını ifade etmiştim. Ancak biraz önceki
konuşmasında -ben Çemişgezek doğumluyum, evet,
ama- sadece Çemişgezek ilçesine bu yardımın yapıldığını
ifade etmesi üzerine, bu bilginin doğru olmadığını
ve kayıtlara doğru bilginin geçmesini sağlamak için
söz aldım.
Tekrar, bu kanunun İstanbul’umuza ve ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum.
Bu tür yanlış bilgilerle kamuoyunu yanlış
bilgilendirmenin de doğru olmadığını düşünerek
bu düzeltmeyi yapma gereğini hissettim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş
sıralarına göre okutup aykırılık durumlarına
göre işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
16 sıra sayı ile görüşülmekte olan “İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti” hakkında kanun tasarısının
“Uygulanmayacak hükümler” başlıklı 19. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü
arz ve teklif ederiz. 01.11.2007
Uygulanacak hükümler
Madde 19- (1) Bu Kanun kapsamına giren mal ve hizmet
alımları ile yapım işleri, satım, kira ve her
türlü işlemlerde 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu ve 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri uygulanır.
|
|
Oktay Vural |
Rıdvan
Yalçın |
Hakan Coşkun |
|
|
İzmir |
Ordu |
Osmaniye |
|
|
Necati Özensoy |
İsmet Büyükataman |
|
|
|
Bursa |
Bursa |
|
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülecek olan 16 sıra sayılı yasa
tasarısının 19. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benim önergem belli, bu uygulanmayacak hükümlerin
tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili.
Ancak ben, Sayın hemşehrim Mustafa Bey’in burada
bana… Biraz önceki bir konuşmada -ben Genel Kurul salonunda
değildim- yerimde dinlediğime göre, işte, biz… Yani
Çemişgezek’e gönderilmiş veya Tunceli’ye gönderilmiş
meselesi değil. Yani 2 bin paketin oraya gönderilmesini getirip
de bu Meclis kürsüsünde konuşmasının yakışıksız
olduğunu söyledim. Arkadaşımız ayrıca gitmiş
de… Gülbahçe köyünde bir yangın olmuştu. Ben, orada söylediği
sözleri şimdi kendime yakıştıramıyorum burada
söylemeye. Ben, kendisinin İstanbul’dan Tuncelili olarak milletvekili
seçilmesinden de gurur duydum, bir hemşehrimin İstanbul’dan
milletvekili olarak gelmesinden. Tabii ki, orada, Tunceli Belediyesine
bir yardım yapması da normal. İstanbul’da yalnız
İstanbullular yaşamıyor ki, İstanbul’da birçok
Tuncelililer de yaşıyor, herhalde birçok Karadenizliler
kadar da oraya vergi veriyor yani. Ne olacak yani, orada verilen vergilerin
bir miktarını da… Tunceli’ye bir tane kamyon verilmiş
diye, burada gelip de övünç kaynağı yapmak bence hiç de
doğru bir olay değildir.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Önce bir teşekkür
et!
KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, benden çıkan laflar
değil. Arkadaşımız gelip de… Burada, ben dedim
ki, yani biraz bu kanun ve buna benzer kanunlar, çalma çırpma kanunlarıdır.
Burada çalınan çırpılanları da biraz da bizim o
taraftaki fakir fukaraya gönderin. Ben böyle laf söyledim. Demedim
ki, yani İstanbul Belediyesinden bize yardım edin. Tabii
ki, İstanbul Belediyesinden de yardım ederlerse ona da seviniriz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın,
önemli olan, bir devlette ciddiyet olması lazım. Bir defa, o
devlet ciddiyetiyle uymayan bir yol açtığınız zaman
daima yol olur. Yani, birtakım insanlar, nedense, devletin
işlemlerinde, ihalelerinde… İhalenin dürüst yapılması,
gerçekten o işi yapacak insanlara yapılması yerine,
kendilerini insan üstü bir güç sayarlar veyahut da para sevdası
nedeniyle isterler ki hep ihaleleri kendi yandaşlarına
versinler. İşte, sizin, geçen gün bir milletvekiliniz
çıktı, dedi ki: “Tabii ki, ihaleyi alacak kişilerin belli
ölçüleri olması lazım.” Biz, şimdi deyince arkadaşlarımız
şey ediyor. Yani, bizim, başörtülü insanlara karşı
bir saygısızlığımız yok da… Fakat, dedi
ki: “İhale alan kişilerin de eşlerinin başının
örtülü olması lazım.” Bunu diyen sizin milletvekiliniz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ne zaman dedi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, söyledi, gazeteler yazdı.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Kim dedi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, ben bunu herhâlde
kendiliğimden uydurmuyorum yani. Söyledi sizin arkadaşınız.
Ha, yani, siz şimdi… Ben diyorum ki, ihaleleri yarın kime
vereceksiniz? İşte, diyeceksiniz ki “tamam, işte bunlara
verelim” diyeceksiniz. Biz diyoruz ki, bu devlet hepimizin devletidir.
Devlette işi layık olan insana vermek lazım, yapabilecek
insana vermek lazım. Kamu hizmetine bilgisiyle, görgüsüyle,
dürüstlüğüyle layık olan insanlara yaptırmak lazım.
Onun için, diyoruz ki, böyle, efendim, şu kanuna tabi değil,
bu kanuna… Bakın, eskiden 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye
Kanunu vardı, taa cumhuriyetten beri… Yani, çok eski bir kanundu
ve hakikaten.
ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – 1927 tarihli…
KAMER GENÇ (Devamla) – 1927 yani, epey yaşlı bir kanundu
ve yaşlılığının yanında da uygulanması
sırasında aksayan taraflar da giderilmişti. Ama siz
geldiniz kanunlardan kaçtınız. Bu 5018 sayılı ne
olduğu belli olmayan bir tane kanun getirdiniz.
ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – Mali Kontrol
Kanunu.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, Mali Kontrol Kanunu
da, fakat bu Kanun denetimi kaldırdı. Bakın, arkadaşlar,
denetimi kaldırdı. Siz denetimden kaçtınız. Müfettişlerin…
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Denetimi kaldırmadı. Yanlış söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) -Efendim, denetimi kaldırdı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dış denetimi
Sayıştaya veren kanun.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Denetimi kaldırmadı.
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, lütfen müdahale etmeyelim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yani, normal bir denetim
sistemini kaldırdınız. Devlet dairelerindeki müfettişlere
iş yaptırmaz hâle getirdiniz, elini kolunu bağlattınız.
Maliyenin inceleme elemanlarının inceleme yetkisini
bir nevi kaldırdınız. Hangi, Allah’ını… Yani,
sormak istiyorum, sizin hanginizin hesapları -yani içinizden
çoğunuzun da müteahhitlik işleri var, ticaret işleri
var- yani, hanginizin hesaplarını inceliyor. İşte,
Tayyip Erdoğan’ın oğlunun hesaplarını inceleyen
var mı kardeşim? Ramsey’in hesaplarını inceleyen
var mı, var mı diyorum? Efendim, Ülker’in hesaplarını
inceleyen var mı? (AK Parti sıralarından gürültüler)
Getirin, görelim bakalım, inceleyen yok. Niye yok? Çünkü, bu
devletin başındaki Bakanı, Başbakanı gidip
de birisinin, efendim, adasında seyahat ederse, orada yazını
geçirirse, onun gemisine binerse…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Devamla) – ...ee, hangi inceleme elemanı
gidip onların defterlerini inceleyecek? İşte bakın
Türkiye’de sistem bu şekilde dejenere ediliyor.
Onun için, yani, biz diyoruz ki kardeşim, bu memleketin
ihalelerinde dürüst bir ihale sistemi yapılabilmesi için getirilen,
işte Devlet İhale Kanunu, Kamu İhale Kanunu, bunları
niye ekarte ediyoruz? Çıksınlar insanlar, çok fazla aceleye
de gerek yok. Birileri belki şimdiden, hemen yani, aman ya bu kanun
bir an önce çıksın da hemen birkaç tane ihaleyi de biz cebimize
şey edelim diye, biz kendimize şey edelim.
Bakın, size bir olay anlatayım: Kütahya
Şeker Fabrikasını alan sizin bir arkadaşınız.
Kaça alıyor biliyor musunuz? 2003 yılının onuncu
ayında alıyor, 23 milyon dolara alıyor.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – İhaleyle
değil mi bu?
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim almış,
kim? Arkadaşımız kim?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, siz, ne aldığını
biliyorsunuz. Efendim, söyleyeyim mi? Kiler diye bir arkadaşınız
var; Kiler, Kiler. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, yanlış
söylüyorsun. O almadı, başkası aldı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bak, bir dakika, bir dakika…
23 milyon dolara aldınız. O seneki kârı 11
trilyon lira. Ayrıca da…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim, süreniz
doldu, sağ olun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse… Soru önergesi de verdim.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
16 sıra sayı ile görüşülmekte olan “İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti” hakkında kanun tasarısının
“Uygulanmayacak hükümler” başlıklı 19. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü
arz ve teklif ederiz. 01.11.2007
Uygulanacak hükümler
Madde 19- (1) Bu Kanun kapsamına giren mal ve hizmet
alımları ile yapım işleri, satım, kira ve her
türlü işlemlerde 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu ve 10/10/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri uygulanır.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Hayır.
BAŞKAN – Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Teklif ettiğimiz değişiklik ile;
tahsis edilen gelir kalemleri ve yapılacak harcamaların
olağanüstü ölçülerde hacimli olması karşısında,
içinde kanundan doğan usul ve esasların ve özellikle ihale
ve denetim mevzuatının uygulanmasını önleyen
yaklaşım ve maddeler bulunmakla; yapılacak harcamaları
ve mal ve hizmet alımlarının yeniden ihale mevzuatı
içerisine dahil edilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi okutuyorum:
Tasfiye
MADDE 20- (1) Yürütme Kurulu,
Projenin sona ereceği 31/12/2010 tarihinden itibaren altı ay içinde
tasfiye işlemlerini tamamlar.
(2) Toplanan ödenek, gelir ve bağışlardan artan meblağ, tasfiyeyi
müteakip iki eşit parçaya bölünüp, kültür ve sanat etkinlikleri
için kullanılmak üzere İstanbul İl Özel İdaresi ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi bütçelerine gelir olarak kaydedilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, şahsı adına Özlem
Piltanoğlu Türköne, İstanbul... Yok.
Veysi Kaynak, Kahramanmaraş... Yok.
İsa Gök, Mersin... Yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Siz konuşacaksınız.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, tabii, gecenin bu saatinde tabii fazla
konuşmak da istemiyorum, ama sizin esas Refah Partisiyle, Fazilet
Partisiyle ben milletvekilliği yaptım, onlar bizim canımızı
çıkarıyorlardı. Yürütme ve yürürlük maddeleri üzerinde
hem önerge veriyorlardı, hem ondan sonra sonuna kadar konuşuyorlardı.
Biz size karşı çok merhametliyiz, yani bizi bu şeye getirirseniz.
(AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, bu
madde çok eksik. Şimdi, bu tasfiye sonucunda sahip olunan gayrimenkuller
nasıl tasfiye edilecek? Mesela bunun bir örneği var,
İzmir’de üniversiteler arası olimpiyat oyunlarıyla
ilgili, yine buna benzer bir kanun çıkardınız, o kanun
sonunda, o olimpiyat oyunları sonunda elde kalan gayrimenkuller
hep getirildi, yandaşlara çok ucuz fiyatlarla satıldı.
Bence onlar da çok önemli, yani bunları çok…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gayrimenkul
yok.
KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, var var. Efendim, orada daireler
yapıldı, binalar yapıldı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Onlar Kültür
Bakanlığının.
KAMER GENÇ (Devamla) - Sizin hiçbir şeyden haberiniz
yok, yerinizden hep de müdahale ediyorsunuz. Onun için, yani, böyle
haberinizin olmadığı konularda müdahale etmeyin.
Sayın Mustafa Bey hemşehrim geldi buraya, demin
eksik bıraktım, ben Çemişgezeklileri çok severim. Bu
seçimde de Çemişgezek’ten çok oy aldım, yani, hakikaten
Çemişgezeklilere de şükran borcum var; yani arkadaşım,
yarın öbür gün gidip de Çemişgezek’te, yahu Kamer Genç Mecliste
size şey gönderdiğimiz için bizi yerdi demesin de, onu tutanağa
girin. Şimdi, hemen, o işi buradan garantiye alalım.
Şimdi, değerli milletvekilleri, biz kanunları
çok sağlam, suistimale müsait olmayan, yanlış anlaşılmalara
müsait olmayacak şekilde düzenleme yapalım, ondan sonra,
uygulayıcılara da açık kapı bırakmayalım.
Bana göre bu çok yuvarlak bir madde olmuş. Bence bu gayrimenkuller,
kalan gayrimenkullerin tasfiye usulleri nasıl olacak, bunlar
yine -artırma eksiltme- İhale Kanunu’na göre mi, artırma
yoluyla mı satılacak, yoksa, işte, oradaki o işlerle
uğraşan insanların yandaşlarına mı verilecek?
Bunlar, bence, çok ayrıntılı olarak burada kurala
bağlansa daha iyi olur. Ama ben de gecenin bu saatinde çok da fazla
sizi yormayayım, yine de biraz, bu saatte biraz sizi de düşündüğümüz
için yarıda kesiyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1’i okutuyorum:
Uygulanma süresi
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanun, 20 nci maddede öngörülen
tasfiye işlemleri tamamlandıktan sonra yürürlükten kalkar.
(2) Bu kanunun 11 inci maddesinde belirtilen özel hesap,
Maliye Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca
belirlenen usul ve esaslar uyarınca tasfiye edilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde şahısları
adına, Nusret Bayraktar, İstanbul… Yok.
Mehmet Emin Tutan, Bursa… Yok.
İsa Gök, Mersin… Yok.
Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2’yi okutuyorum:
Girişim Grubu
GEÇİCİ MADDE 2- (1) 23/11/2005 tarihli ve 2005/9706
sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Girişim Grubunun
Kurulmasına Dair Karar ile oluşturulan Girişim Grubunun
mevcut bütçesi hak ve alacaklarıyla beraber Ajansa devrolunur.
BAŞKAN – Madde üzerinde şahısları
adına, Sayın Bayraktar… Yok.
Sayın Kaynak… Yok.
Sayın Gök… Yok.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi okutup
işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının Geçici
2 nci maddesinin başlığının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Nurettin Canikli |
Mehmet Emin Tutan |
Veysi Kaynak |
|
|
|
Giresun |
Bursa |
Kahramanmaraş |
|
|
|
Abdurrahman
Arıcı |
Fatih Öztürk |
İsmail
Göksel |
|
|
|
Antalya |
Samsun |
Niğde |
|
|
|
Yahya Doğan |
Ömer Faruk Öz |
|
|
|
|
Gümüşhane |
Malatya |
|
|
“Girişim Grubu ve 2008 Yılı Bütçesi”
“(2) Yürütme Kurulu, kuruluşunun tamamlanmasından
itibaren altmış gün içinde, Projenin 2008 yılı program
ve bütçesini Koordinasyon Kuruluna sunar. Koordinasyon Kurulu
onbeşgün içinde bütçeyi aynen ya da değiştirerek onaylar.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin 2 nci
bendinde Projenin program ve bütçesinin Yürütme Kurulu’nca her
yıl 15 Eylülde Koordinasyon Kuruluna sunulacağı ve
Koordinasyon Kurulunun da bütçeyi aynen ya da değiştirerek
30 Eylüle kadar onaylayacağı düzenlenmektedir. Tasarısının
TBMM’de görüşülme ve kanunlaşma takvimi dikkate alındığında
2008 yılı bütçesi için bu hükmün uygulanma imkânı kalmadığı
görülmektedir. Teklif edilen değişiklikle Projenin 2008
yılı program ve bütçesinin hazırlanması ve onaylanmasının
düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 2’yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
21’inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 21- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde şahısları
adına, Sayın Bayraktar…
Sayın Tutan…
Sayın Gök…
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22’nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 22- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Şahısları adına, Sayın
Bayraktar…
Sayın Kaynak…
Sayın Gök…
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini
belirtmek üzere aleyhte Kamer Genç, Tunceli Milletvekilimiz… Yok.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünün
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına
dair önerge vardır.
Önce, önergedeki imzaları okutup açık oylama
isteminde bulunan sayın üyelerin salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim:
Nurettin Canikli, Giresun? Burada.
Mustafa Elitaş, Kayseri? Burada.
Faruk Koca, Ankara? Burada.
Nusret Bayraktar, İstanbul? Burada.
Müfit Yetkin, Şanlıurfa? Burada.
Ahmet Yeni, Samsun? Burada.
Ünal Kacır, İstanbul? Burada.
Özkan Öksüz, Konya? Burada.
Abdullah Çetinkaya, Konya? Burada.
Mehmet Erdoğan, Gaziantep? Burada.
Ömer Dinçer, İstanbul? Burada.
Yılmaz Helvacıoğlu, Siirt? Burada.
Sebahattin Karakelle, Erzincan? Burada.
İsmail Göksel, Niğde? Burada.
Nurettin Akman, Çankırı? Burada.
Avni Erdemir, Amasya? Burada.
Mustafa Ünal, Karabük? Burada.
Cumhur Ünal, Karabük? Burada.
Ali Koyuncu, Bursa? Burada.
İsmail Bilen, Manisa? Burada.
Mehmet Emin Tutan, Bursa? Burada.
Hüseyin Gülsün, Tokat? Burada.
Sayın milletvekilleri, açık oylamanın
şeklî hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
eden- ler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum; parmaklarını okutamayan arkadaşlar
pusulalarını göndersinler, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlarımız var ise vekâleten oylarını kullansınlar.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
16 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 193
Kabul : 193 (x)
Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
İstanbul’umuz için, Türkiye’miz için ve bütün insanlık
için hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakanımızın bir teşekkür konuşması
olacak.
Buyurun Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
kimsenin fazla zamanını almaya niyetim yok. Yarın muhtemelen,
bu gece on iki saati aşkın bir çalışmayı sürdüren
arkadaşlarım istirahat ederlerken, bendeniz Konya’ya,
önce, hareket etmek zorundayım. Konya’da bir konservatuvar
açılışı yapacağız inşallah. Ondan
sonra da, sanatın sadece İstanbul’un sayılı
mekânlarına, sınırlı mekânlarına hapsolmadığının
kanıtlanması için Anadolu’da ilk defa bir film galası
yapılacak, Bolu’da, akşam da oraya yetişeceğim.
Yani, bir gün içinde iki çalışma yapacağız.
Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Zorlu bir çalışmayı
hep birlikte yaptık. Onlarca arkadaşımız on iki saati
aşkın bir süre mesai verdiler. Herkes emin olsun. Biz, Türkiye
için, İstanbul için vicdanımız rahat, alnımız
açık. Türkiye için, İstanbul için, insanlık için iyi
şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bu akşam arkadaşlarımız
bizi biraz sabırla dinleselerdi, hiç kaygılanacak bir
şey olmadığını görürlerdi. Nitekim, bir süre
sonra bir konuya hapsolmadan daha teknik çalışmaya
başladığımız zaman çok olumlu adımlar attık,
mesafeler aldık. Bizim İstanbul’a yapmaya çalıştığımız,
İstanbul’a yakışabilir, Türkiye’nin adına yakışabilir
şeylerdir. Arkadaşlarımız İstanbul’un bir
semtinde Taksim’de, Beyoğlu’nda ne olup bittiğiyle çok
meşguller. Onların Taksim’de, Beyoğlu’nda görmeye
çalıştığı birtakım sanat imkânlarının
aslında bütün İstanbul’un ve bütün Türkiye’nin hakkı
olduğuna hem inanıyoruz hem de kanıtlamaya çalışıyoruz.
Yarın akşam Bolu’da bir film galasına gitme gayretim
ondan kaynaklanıyor.
Evet, İstanbul’da bir kongre vadisi düzenlemesi çerçevesinde
bugünlerde bir tiyatro salonu geçici bir süre için kapatılıyor
ama, hepinizle sevincimi paylaşmak isterim, hepinizle bir bilgiyi
ve sevincimi paylaşmak isterim: İstanbul’un şimdiye
kadar tiyatrosu neredeyse olmayan Anadolu yakasına da bu
yıl başına kadar biz üç tane tiyatro açıyoruz.
Arkadaşlar, bu İstanbul’da, iki İstanbul edebiyatını
bir kitabi başlık olarak daha önce “Üç İstanbul” diye
Mithat Cemal’in bir kitabı vardı, herhâlde ona nazire olarak
ezberlemişler, oralarda ne olup bittiğiyle çok meşgul
değiller. Onlar burada edebiyat yaparken biz Anadolu’da gerçekten
sanatın, gerçekten kültürün yaygınlaşması konusunda
bir gayreti sürdürüyoruz. Bu, İstanbul kültür başkenti meselesi,
İstanbul’un bir semtine hapsolan bir çalışma olursa
gerçekten eksiklik olur. Biz İstanbul kültür başkenti vesilesiyle
İstanbul’un çeperlerine hapsedilmiş olan ve kültürden, bilimden,
çağdaş gelişmeden çok da haberi olmayan insanlarımızı
da bu proje vesilesiyle bu gelişme potansiyelinin içine sokmaya
çalışmalıyız. İstanbul için yaptığımız
her şey, İstanbul’un, aynı zamanda, insanı için de
olmalıdır ve bizim asıl hedefimiz, asıl büyük gayretimiz,
bu insanların çağdaş gelişmelerle tanış
olmasını sağlamaya çalışmaktır.
Geçen dönemden kalmıştı, biz bir miktar çerçevesini
toparlamaya, ihtiyaçlar çerçevesinde derleyip toparlamaya çalıştık.
Umarım iyi bir yasa çıkardık. İstanbul için, Türkiye
için, hepimiz için hayırlı olsun. Hepinizin emeğine teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkanım, arkadaşlarım; hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Biz de hayırlı olmasını diliyoruz. Emeği
geçen bütün arkadaşlarımıza canı gönülden teşekkür
ediyoruz. Umarım Türkiye’nin tanıtımı için güzel
bir fırsat olmuş olacaktır.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 6 Kasım 2007 Salı günü
saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı sabahlar diliyorum.
Kapanma Saati: 04.08