DÖNEM: 23 CİLT: 4 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
19uncu
Birleşim
13 Kasım 2007 Salı
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.-Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Türk Telekomda devam eden greve
ilişkin gündem dışı konuşması ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kaçak hayvancılığa ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başakın, GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığının kuruluş
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
teşrif eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail Devlet
Başkanı Şimon Peres ve Filistin Ulusal Yönetimi
Başkanı Mahmud Abbasa Başkanlıkça Hoş geldiniz
denilmesi
B) Önergeler
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/3)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ali Özpolatın, İçişleri Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/4)
3.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Anayasa Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/5)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde bağımlılığının
nedenlerinin, boyutlarının ve etkilerinin
araştırılarak mücadele edilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/39)
2.-
Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 milletvekilinin, bitkisel
yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/40)
3.- İstanbul
Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu
bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/41)
V.-
SÖYLEVLER
1.- İsrail
Devlet Başkanı Şimon Peresin Genel Kurula hitaben konuşması
2.- Filistin
Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbasın Genel Kurula hitaben
konuşması
VI.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile
13/11/2007 Salı günkü birleşimde sözlü sorulardan sonra, diğer
denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine ve 14/11/2007 Çarşamba günü sözlü
soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
VII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Anayasa ve
İçişleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
B) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/1, 4, 5,
7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve Cevapları
1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, kuraklık kapsamına alınan
illere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/10) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, çiftçilere yapılan kuraklık
yardımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/19) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, işsiz ziraat mühendislerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/147) ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
4.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, kuraklıktan etkilenen ayçiçeği
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/161) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
5.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, kuraklıktan etkilenen sebze ve
meyve yetiştiricilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/162) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
6.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, TMOnun fındık
alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/164) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
7.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, kuraklıktan etkilenen çiftçilerin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/167) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
8.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, fındık üreticilerinin
alacaklarının ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/168) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, sulama kooperatiflerinin
borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/170) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
B) Yazılı Sorular ve Cevapları
1.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Samsundaki sel mağdurlarına
yapılacak yardıma ve SHÇEKde barınan bir öğrencinin
durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/102)
2.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartında
katı atık bertaraf tesisi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/274)
3.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, orman sınırları
dışına çıkarılan arazilere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/276)
4.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, TRT
yapımlarının kiralanması ve satılmasına (7/279),
TRT
lojmanlarına (7/280),
- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, TRT yapımlarının
kiralanması ve satılmasına (7/281),
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının cevabı
5.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, bir İsrail uçağının Türk hava
sahasını ihlal ettiği iddiasına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ali Babacanın cevabı (7/282)
6.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, turizm yatırımı
amacıyla tahsis edilen hazine ve orman arazilerine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/306)
7.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın,
Güvercinlik Köyü yeni arıtma tesisi projesine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/307)
8.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, okulların fiziki alt yapı ve
donanım eksikliğine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/311)
9.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalyada yeni açılan bazı liselerin
sorunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin cevabı (7/315)
10.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, ilköğretim okullarının
sınıflarındaki Türk bayrağına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin cevabı (7/316)
11.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, ortaöğretim sınav sistemindeki
değişikliğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/317)
12.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartındaki
bazı okul binalarının güçlendirilmesine ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin cevabı (7/318)
13.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
İstanbulda depreme karşı çürük raporu verilen ilköğretim
okullarına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/320)
14.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, sözleşmeli
öğretmenlerin özlük haklarına ve sözleşmelerine ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/321)
15.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, sözleşmeli
öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin cevabı (7/322)
16.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, kuraklıktan zarar gören
çiftçilere (7/335),
- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, kuraklıktan etkilenen zeytin
üreticisine destek verilip verilmeyeceğine (7/336),
- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, kuraklığın tarım
sektörüne etkilerine (7/337),
- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, damızlık sığır
ithalatına (7/338),
-Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Bursa Sığır Yetiştiricileri
Birliğinin süt ve buzağı teşviklerini ne zaman
ödeyeceğine ve Bursanın kuraklıktan etkilenen iller
kapsamına alınmamasına (7/339),
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
17.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Bursanın havayolu ulaşımına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/340)
18.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Bursa-İstanbul arasındaki deniz
ulaşımına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı (7/341)
19.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Bursa ilinin demiryolu bağlantısı
projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/342)
20.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Gaziantep Havalimanına kargo terminali
kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/343)
21.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Bodrumdaki Torba kavşağı
projesinin tamamlanmamasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/349)
22.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıflarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcının
cevabı (7/378)
23.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Habur Sınır
Kapısında bazı nakliye araçlarına ayrımcılık
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati
Yazıcının cevabı (7/380)
24.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atayın, Kuzey Afrika ülkelerinden ham zeytin
ithali ile ilgili iddialara (7/381),
- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, dahilde işleme belgesi verilen firmalara
(7/382),
- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Çinden ithal edilen oyuncakların
denetimine (7/383),
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmenin cevabı
25.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Roj Tv yayınlarına katılan
milletvekillerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının
cevabı (7/384)
26.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, pratik İngilizce konuşma
ve yöntemleri kursuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/397)
27.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, eğitim kurumlarında yapılan
yönetici atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/399)
28.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir müsteşar
yardımcısı vekiline ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/400)
29.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, SSK emekli maaşlarındaki
farklılığa ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/409)
30.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Abdullah Öcalanın
avukatlarıyla yaptığı görüşmelere ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin cevabı (7/411)
31.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Beşiktaşta SSKya
ait bir arsanın satışına ve imar durumuna ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/435)
32.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Diyanet İşleri
Başkanlığından naklen atanan personele ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlunun cevabı (7/517)
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kat Mülkiyeti
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/332) (S. Sayısı: 35)
I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03te açılarak üç oturum yaptı.
Hakkâri
Milletvekili Rüstem Zeydan, Doğu ve Güneydoğu illerindeki
altyapı sorunlarına,
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, Mersin ilinin Anamur ve Bozyazı ilçelerinde
meydana gelen dolu afeti sonucu oluşan hasara,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, Manisa Turgutlu Çal Dağındaki
nikel madeninin bölge ekonomisine etkilerine ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi Güler cevap verdi.
Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, uyuşturucu
kullanımının başta gençler olmak üzere toplumda yol
açtığı olumsuz etkilerin araştırılarak
uyuşturucu bağımlılığının ve
kaçakçılığının önlenmesi için (10/36),
Bursa
Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üretimi ve ticaretinde yaşanan sorunların
araştırılarak (10/37),
Konya
Milletvekili Hasan Anğı ve 19 milletvekilinin, Konya Kapalı
Havzasındaki su kaynaklarının karşı karşıya
bulunduğu sorunların araştırılarak (10/38),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
İsrail
Devlet Başkanı Şimon Peres ile Filistin Ulusal Yönetimi
Başkanı Mahmud Abbasın 13 Kasım 2007 tarihli 19uncu
Birleşimde Genel Kurula hitaben birer konuşma yapma istekleri kabul
edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek
üzere geri gönderilen 8/5/2007 Tarihli ve 5654 Sayılı Nükleer Güç
Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji
Satışına İlişkin Kanunun (1/26) (S. Sayısı:
45) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra, kabul
edildi.
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Başkanın tutumu
hakkında bir konuşma yaptı.
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
konuşmasında, partisine,
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
konuşmasında, bir muhalefet milletvekiline,
Sataştığı
iddiasıyla birer açıklamada bulundular.
13 Kasım
2007 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşime 02.11de son
verildi.
Eyyüp Cenap GÜLPINAR
Başkan
Vekili
Fatma SALMAN KOTAN Murat
ÖZKAN
Ağrı
Giresun
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR No: 27
9
Kasım 2007 Cuma
Tasarılar
1.- Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/446) (Plan ve Bütçe ile Millî Savunma Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2007)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Savunma Sanayi
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/447) (Millî Savunma ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.11.2007)
Tezkereler
1.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgunun; Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/215) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.11.2007)
2.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin; Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/216) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.11.2007)
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin; Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/217) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.11.2007)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursa Demiryolu Projesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/179)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatın bazı ilçelerinde
TOKİnin konut yapıp yapmayacağına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/180) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/11/2007)
Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Bulgaristan
göçmenlerinin konut alma şartlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/563) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/11/2007)
2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, madencilik faaliyetlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/564)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/11/2007)
3.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbaturun, Çinden ithal edilen tekstil ürünlerine ilişkin
Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi
(7/565) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
4.- İzmir
Milletvekili Recai Birgünün, Emniyet Teşkilatı
çalışanlarının özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/566) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2007)
5.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, kamu kurumlarının indirimli
akaryakıt alımlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/567) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/10/2007)
6.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin, Türkiyede faaliyet gösteren Barzaniyle
bağlantılı şirketlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/568) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2007)
7.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Tekelin makina alımındaki
usulsüzlük iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/569) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
8.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, ABnin mali
yardım aracı fonlarının kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/570)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TOKİden ihale alan bir şirketin Kozan
esnafını mağdur etmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/571) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2007)
10.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Ertenin, İzmirde bazı mali ve sosyal
verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/572)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, Balıkesir ve Çanakkaledeki
maden arama çalışmalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/573) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/11/2007)
12.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, Antalya Konyaaltı Plajının
kullanım hakkına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/574) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
13.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Torbalı İlçesinin adliye
binası ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/575) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/11/2007)
14.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, emeklilerin sendikalaşmasına
yönelik düzenleme çalışmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/576)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
15.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Belek ormanlarının turizm amaçlı
tahsisine ve orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/577)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
16.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Muğlada yangın mağduru köylülerin
desteklenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/578) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
17.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Muğlanın bazı köylerinde
tarım alanlarının yanmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/579)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
18.- İzmir Milletvekili
Abdurrezzak Ertenin, sözde Ermeni soykırımı
iddialarını kabul eden ülkelere ve Ermenistan sınır
kapısına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/580) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2007)
19.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Belçikada terörü protesto eden Türk
vatandaşlarına yapılan polis müdahalesine ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/581)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
20.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, terörü protesto
gösterilerinde alınan önlemlere ve bazı iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/582)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
21.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Iğdırda iki
çocuğun buldukları bombanın patlamasıyla
hayatlarını kaybetmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/583)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
22.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bingöldeki bazı yollara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/584)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
23.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Tema Vakfı Konya Şubesine Atatürk
anıtına çelenk koyma izni verilmemesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/585)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
24.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursada tiyatro duyurularının
yapıldığı panolara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/586)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
25.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Belek ormanlarının turizm amaçlı
tahsisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/587) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
26.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, vergi
borcu bulunan mükelleflerin banka hesaplarına haciz konulmasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/588)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
27.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Konyaaltı sahil düzenlemesi ve kullanım
hakkı konusundaki protokolün iptaline ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/589) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2007)
28.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, vergi borçlarının tahsili
için banka hesaplarına haciz konulmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/590)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
29.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Direnin, pompaj sistemiyle içme suyu sağlanan
köylere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/591) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
30.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, vergi borçları nedeniyle banka
hesaplarına haciz konulan mükelleflere ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/592) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/11/2007)
31.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Balıkesir
Lisesinin kapalı spor salonuna ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/593)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/10/2007)
32.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, İzmirdeki bir ilköğretim okulu
yönetimiyle ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/594) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2007)
33.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbulda okullarda
öğle yemeği verilmesinin yasaklanmasına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/595)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
34.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, ortaöğretime geçiş
sistemindeki değişikliklere ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/596)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
35.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bingöl-Kiğıdaki öğretmen
açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/597) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2007)
36.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bingöl-Adaklıdaki öğretmen
açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/598) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/10/2007)
37.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bingöldeki öğretmen açığına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/599) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
38.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Torbalı İlçesinin
eğitim alanındaki bazı ihtiyaçlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/600)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
39.- Samsun
Milletvekili Suat Binicinin, doktorların geçici görevlendirilmesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/601) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
40.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Edirne Göğüs Hastalıkları
Hastanesinin taşınmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/602)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
41.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Çinden ithal edilen tekstil ürünlerinde
kimyasal madde bulunduğu iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/603)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
42.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirdeki bazı
hastanelerin çeşitli ihalelerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/604)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
43.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Torbalı İlçesindeki
sağlık yatırımlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/605)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
44.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, sağlığa zararlı ithal
ürünlere karşı tüketicinin bilinçlendirilmesine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/606)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
45.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Kabacakırı Organize
Sanayi Bölgesinin yer seçimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/607) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/11/2007)
46.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, hayvancılıktaki destekleme ödemelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/608) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
47.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Muğlanın bazı köylerinde
tarım ve zeytinlik alanları yanan köylülerin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/609) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
48.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Muğlada orman yangınlarından
etkilenen köylülerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/610)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
49.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, yasadışı balık
avının kontrolüne ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/611)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
50.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Karayolları Genel Müdürlüğünün bir dolgu
imar planına verdiği görüşe ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/612)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/10/2007)
51.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Diyanet İşleri
Başkanlığı personeline ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/613)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2007)
12 Kasım 2007 Pazartesi No: 28
Tasarılar
1.- D-8 Üyesi
Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/448) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.11.2007)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında
Askeri İş Birliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/449) (Millî Savunma ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2007)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/450) (İçişleri; Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5.11.2007)
4.- Uzman
Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/451) (Millî Savunma ve İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2007)
Teklifler
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının; Mahalli İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/49)
(İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.10.2007)
2.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının; 5237 Sayılı Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/50)
(Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)
3.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının; 5271 Sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/51) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)
4.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının; Büyükşehir Belediyesi
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/52) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.10.2007)
5.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının; 5302 Sayılı İl Özel
İdaresi Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/53) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.10.2007)
6.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/54) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.10.2007)
7.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının; 2464 Sayılı Kanunun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/55) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)
8.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının; İl Özel İdaresi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/56)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ile İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)
9.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının; 4071 Sayılı 3 Mart 1340
(1924) Tarihli ve 431 Sayılı Kanunla Hazineye Kalan
Taşınmaz Mallardan Bazılarının Zilyedlerine Devri
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/57) (Adalet ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2007)
10.-
İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 22 Milletvekilinin Emekliler ile
Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşması Hakkında Kanun
Teklifi (2/58) (Adalet ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.10.2007)
11.-Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin;
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi
Kartları Borçlarına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası Kayıtlarının Dikkate Alınmaması
Hakkında Kanun Teklifi (2/59) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2007)
12.- İzmir
Milletvekili Mehmet Tekelioğlunun EXPO 2015 İzmir Yönlendirme
Kurulunun Her Türlü Mali Faaliyetleri ve Bunların Denetimine Dair Usul ve
Esaslar Hakkında Kanun Teklifi (2/60) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.11.2007)
13 Kasım 2007 Salı No: 29
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23
Milletvekilinin, madde bağımlılığının
nedenlerinin, boyutlarının ve etkilerinin
araştırılarak mücadele edilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/39) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/11/2007)
2.-
Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 Milletvekilinin, bitkisel
yağlar, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/11/2007)
3.- İstanbul
Milletvekili Halide İncekara ve 22 Milletvekilinin, uyuşturucu
bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/41) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/11/2007)
13 Kasım 2007 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmaya cevap verebilir.
Hükûmetin cevap süresi de yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, Türk Telekomda devam eden grevle ilgili söz
isteyen Mersin Milletvekili Mehmet Şandıra aittir.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Türk Telekomda devam eden greve ilişkin gündem dışı
konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
malumlarınız, Türk Telekomda ilan edilen grev yaklaşık bir
ayını doldurmak üzere. Bu konu üzerinde gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türk Telekomda
yaşanan bu greve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bigâne
kalamayız, kalmamalıyız. Gelişmeleri kaygıyla ve
endişeyle yakından izliyoruz. Kuşkusuz, grev bir yasal
haktır ve çalışan için kutsaldır. Ancak toplumun ve
hayatın her alanını çok yakından ilgilendiren Telekom,
haberleşme konusunda yaşanan bu grev hepimizi çok yakından
ilgilendirmektedir.
25.680 Telekom
çalışanını, aileleriyle birlikte yaklaşık 100 bin
kişiyi, kendi kaderine terk edemeyiz. Yaklaşan kış
şartlarında bu insanların, ülkemize ve Telekoma yıllarca
hizmet etmiş olmanın karşılığında, bu
sahipsizliği ve yalnızlığı hak etmedikleri kanaatindeyim.
Türk Telekom
çalışanları, kurumun tarihinde ilk defa greve gitmektedir.
Dolayısıyla bu grevin sebeplerine toplumca saygı gösterilmesi,
üzerinde durulması gerektiği kanaatindeyim. Bana göre bu grev,
Telekom çalışanlarının ve onların örgütlü gücü olan
sendikanın, işverenle inatlaşması ve bir meydan
okuması değildir. Bana göre bu grev, Telekomun yeni sahipleri,
özelleştirilen, bir anlamda yabancılaştırılan
Telekomun yeni sahiplerinin Telekom çalışanlarını da
özelleştirmek kastı ve niyetiyle, çıkmaza giren toplu iş
görüşmeleri sonucunda ilan edilmek mecburiyetinde kalınan bir
grevdir. Dolayısıyla Telekom grevinde, özellikle işverenin bu
yaklaşımına da Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bigâne
kalamayız.
Biliyorsunuz,
toplu iş görüşmelerinde kapsam dışı-kapsam içi
ayrımı yapılarak, kapsam dışında kalan
işçilerin sayısının artırılması ve bir
ayrı statüde muameleye tabi tutulması, işveren tarafından ısrarla
istenmiştir. Kapsam dışının anlamı,
sendikasız bir çalışmayı, grev ve lokavtsız bir
iş hayatını öncelikleme veya bu anlamda çalışmayı
düzenleme niyetini ifade eder. Grevli ve lokavtlı iş hayatı,
demokrasimizin çok değerli bir kazanımıdır ve bu
kazanım, toplumca bedeli ödenmiş bir kazanımdır. Bunu çok
önemsiyorum, çok değerli buluyorum ve Meclisimizin, iş
hayatımızın, işçilerimizin,
çalışanlarımızın bu kazanımına sahip
çıkmasını da önemsiyorum.
Bu arada,
söylenmesi gereken bir husus, bu grev süresince Telekom altyapısında
meydana gelen ve sabotaj olduğu iddia edilen birtakım
gelişmelerdir. Bunların da kabul edilemeyeceğini ifade ediyorum.
Ancak bu olaylardan Türk işçisinin sorumlu tutulmasını,
suçlanmasını da kabul etmek mümkün değildir. Bizim işçimiz,
ekmek yediği kaba hıyanet etmeyecek kadar asaletlidir.
Değerli
milletvekilleri, temennim, bu grevin hemen bitirilmesidir. İşçiden
yana bir tavır konarak bu grevin bitirilmesidir. Bu noktada Hükûmete büyük
sorumluluk ve görev düşmektedir. Hükûmetimiz, daha önce örneklerinde
görüldüğü gibi, işçi ile işveren arasında, sendika ile
işveren arasında, işçiden yana bir tavır ortaya koyarak,
adaletli, olması gereken, doğru bir yaklaşımla ara
buluculuk yapmalıdır ve bu Telekom grevi, daha büyük tahribatlara
Özellikle altyapıda, onarım hizmetleri durmak üzeredir; iletişim,
haberleşme, altyapıdaki bu arızalardan dolayı büyük zarar
görmektedir. Bu, toplumun, ülkenin ortak malı olan bu konuda Hükûmetimizin
seyirci kalması kabul edilebilir bir tavır değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, gündem
dışı konuşma maksadım, Telekom grevine dikkatinizi
çekmek ve bu noktada, Hükûmetimizin, bir aya ulaşan bu süreci bitirmeye
özel bir gayret göstermesini talep etmektir. Bu sebeple, tez zamanda, Telekom
grevinin, işçiden yana bir düzenlemeyle
Çünkü sebep, işçinin maaşlarına
zam talebi değildir. İşçi, uzun yılların
getirdiği bir müktesep olarak oluşan hakkını korumak,
iş yerlerinde kapsam içi-kapsam dışı ayrımıyla
iş barışının, çalışma
barışının zarar görmesine engel olmak için greve
çıkmıştır, yoksa ücret zammıyla ilgili işverenle
sendika arasında aşılamayacak bir mesafe
kalmamıştır. Ama, özellikle sosyal haklar ve iş
tanımı, işçi tanımı konusunda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, ek sürenizi de vermiş bulunuyorum.
Çok teşekkür
ediyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Ben de çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, uyarmadığınız için devam ettim.
Bu grevin bir an
önce bitmesini diliyor, temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakan
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli üyeler; gündem dışı, Telekom greviyle ilgili,
Sayın Şandırın konuşması üzerine söz
almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Türk Telekom bir
buçuk asırlık süre içerisinde Türkiye'nin haberleşme hizmetini
büyük bir başarıyla vermiş ve değişen, gelişen
teknolojiye kendisini de adapte ederek 1990lı yılların ortalarından
itibaren PTT ve Telekom diye yolunu ayırmıştır. Posta
hizmetleri PTTde kalırken, haberleşme hizmetleri de Telekomla devam
etmiştir. Tabii, Türk Telekomun 1994 ve 2004 yılları
arasında geçen on yıllık süre içerisinde çok çeşitli
serüvenlerden geçtiğini hepimiz biliyoruz. Özelleştirme
girişimleri, iptaller
Ve bu süreç içerisinde, maalesef, Telekom kan
kaybetmeye devam etmiş, yapılması gereken yatırımlar
yapılamamış, bilgi iletişim sektöründeki teknolojik
gelişimlere ayak uydurulamamıştır. Ancak, 2003
yılından, göreve geldiğimiz yıllardan itibaren başta
hukuki düzenlemeler olmak üzere sektörün serbestleşmesine yönelik
adımları birer birer attık ve 2004 yılından itibaren
de telekom sektöründe Türk Telekomun elinde bulunan ses tekelinin de sona
ermesiyle birlikte, telekomünikasyon sektörü tamamen rekabete açık hâle geldi
ve bunu takiben de, bildiğiniz gibi, Telekomun yüzde 55 hissesi, blok
hâlinde, hisse devri şeklinde satıldı ve Telekom, yeni bir
ortakla yeni bir döneme girmiş oldu. Tabii, bu safahatı çok fazla
anlatmak istemiyorum, bununla ilgili çok detay var. Ancak, bugünlerde
gündemimizde olan Türk Telekom greviyle ilgili düşüncelerimizi bu
vesileyle sizlerle ve vatandaşlarımızla paylaşmak
istiyorum.
Esasen hisse
devrinden sonra Türk Telekomun statüsü tamamen Türk Ticaret Kanununa göre
çalışan bir şirket konumuna gelmiş,
Bakanlığımızla ilişkisi sadece sektörel anlamda
sorumlu olan bir bakanlıkla sınırlı hâle gelmiştir.
Buna rağmen, sendika ile işveren arasında beş ayı
aşan bir süreden beri devam eden görüşmelerin tıkanması
üzerine tarafımıza davet gelmiştir. Türk-İş Genel
Başkanı ile biz, görüşmelerde bir anlaşma zemini bulmak
için taraflarla uzun uzadıya görüşmeler yaptık. 15 Eylül günü
yapılan en son görüşmelerde, çok uzun, yarı geceyi aşan bir
süreye kadar görüşme devam etmiş, büyük oranda da anlaşma
sağlanmıştır.
Anlaşma,
esas itibarıyla, ücretlerde yapılması gereken
artırımlar olarak ön plana çıkmış ve bu konuda da
işverenle sendika işçi temsilcisi bir noktada buluşmuştur.
Ancak, bilahare, yeni işe alınanlar, kapsam konusu ve hafta sonu
esnek çalışma talepleri konusunda anlaşmazlık devam
etmiş ve bir türlü bu konuda bir mutabakata erişilememiştir.
Dolayısıyla, 16 Eylül sabahı grev
başlamıştır ve bu grev hâlen devam etmektedir.
Tabii, Sayın
Şandıra şunu söylemem gerekiyor: Kamu kuruluşlarında
kapsam içi ve kapsam dışı yeni ihdas edilen bir şey
değildir, Türk Telekomda yıllardan beri uygulanan bir sistemdir.
Esasen, başka KİTlerimizde de böyle bir uygulama mevcuttur. Bu
uygulama Türk Telekomun yeni statüsüyle vuzuha gelmiş gibi bir anlam
çıkardım. Bunu düzeltmek istiyorum. Personel yapısında,
statüsünde, yeni ortaklık yapısında hiçbir değişiklik
yapılmamış ve tamamen, personel hakları koruma altına
alınmıştır. Hiçbir personelin mağdur olmaması
için gereken her türlü yasal düzenleme, idari düzenleme yapılmıştır.
Tabii, şimdi
burada kimseyi suçlamak durumunda
değiliz. Ama, bir vakıayı, bir hakikati de
paylaşmamız lazım: Türk Telekomda grevin başlamasıyla
ilgili andan itibaren, on beş dakika sonra, Mersinde, bir fiber optik
kablosu kesilmiş -merkeze 35 kilometre mesafede- ve haberleşme
sistemi inkıtaya uğramıştır. Tabii, olaylar bununla
sınırlı değil. Bugüne kadar rapor edilen arıza
sayısı 400ün üzerindedir. 269 saha dolabı tahrip edilmiştir.
Sonuç: Ankarada 1 kişi tutuklanmış, Gaziantepte 40 kişi
gözaltında, Diyarbakırda 11 kişi gözaltında, Hatayda 1
kişi hakkında dava açılmış, Erzurumda 1 kişi
hakkında savcılık soruşturması, İstanbulda 1
kişi hakkında savcılık soruşturması, Yalovada 7
kişi hakkında savcılık soruşturması devam ediyor.
Bunları kim
yaptı? Bilemeyiz. Ben, bunu işçiler yaptı falan demiyorum. Ama
kim yaparsa yapsın, neresinden bakarsak bakalım bunun kabul edilir
bir yanı yok. Her şeyden önce, kamu malına zarar vermeyi bir
tarafa bırakalım, kendi iş yerine zarar vermeyi bir tarafa
bırakalım, bu milletin, vatandaşın haberleşme,
iletişim hakkını bir şekilde kesintiye uğratmaya hiç
kimsenin hakkı ve salahiyeti olmamak gerekir. Bu konuda gayet tabii ki,
yargıda olay gün ışığına çıkacaktır.
Şu kadarını söylemek istiyorum -misafir devlet başkanlarımız
var, onlar Genel Kurulumuzu onurlandıracak- demek istediğim
şudur Sayın Şandır, değerli milletvekilleri: Bu grevin
olmaması için, taraf olmamama rağmen, elimden gelen her türlü
katkıyı yaptığıma inanıyorum. Birçok grevlerde
araya girip uzlaştırdığım hâlde,
Bakanlığım ilgili sektöründe olan bir iş yerinde bunu
başaramamanın üzüntüsünü de yaşıyorum. Ancak, bu grevin
neden yapıldığı, neden anlaşma
sağlanamadığı da kimse tarafından izah
edilememektedir. Her neyse, olan oldu, geçen geçti, yapmamız gereken
şey çok basit: Sendika Başkanı beni aradı, bu konuda tekrar
destek talep etti. Ben de arkadaşlara gerekli telkini yaptım
-işveren tarafına- ve bunlar bir araya gelerek -hatta bir araya da
geldiler-bundan sonra bu görüşmeleri devam ettirmek suretiyle bu işi
de tatlıya bağlayacaklar, bunu ifade etmek istiyorum.
Son söz şunu
söylemek istiyorum: Her şeye rağmen, grevin devam etmesine
rağmen, vatandaşın haberleşmesinin, kurumların
haberleşmesinin herhangi bir ciddi sıkıntıya maruz kalmadan
sağlanabilmesi için grev dışı personel ve hatta greve
iştirak etmeyen personelin fedakârca çalışması sayesinde
normal arıza ölçülerinde bu Sabotaj dediğimiz olayların da
derhâl giderilmesi dâhil olmak üzere yapımı gerçekleşmiş ve
Türkiyede yüz elli yıllık geleneği olan Türk Telekom bu tür
olumsuzluklara rağmen hizmetini aksatmadan devam ettirmeyi
başarmıştır.
Ben herkese
teşekkür ediyorum. Bu konuda katkısı olan tüm Telekom
çalışanlarına huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Onların bu hizmet anlayışı, vatandaşa hizmet yönündeki
duyarlılığını sizlerle bu vesileyle paylaşmak
istiyorum.
Gayet tabii ki
grev bir hak arama yoludur. Ancak, grev, asla ve asla hizmetin aksaması,
kamu malına halel gelmesi gibi bir sonuç doğurmamalıdır.
İşveren de aynı sorumlulukta işçi temsilcileriyle oturup
iş yerinin geleceği, milletin hizmetinin güvenliği için elinden
gelen katkıyı sağlamalıdır.
Konuyu gündeme
getirdiğiniz için ve bu açıklamaları sizlerle, Telekom
çalışanlarıyla paylaşma fırsatı verdiğiniz
için bir kez daha teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu teşrif eden Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve Filistin
Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbasa Başkanlıkça
Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gülün
resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan İsrail Devlet
Başkanı Sayın Şimon Peres ile Filistin Ulusal Yönetimi
Başkanı Sayın Mahmud Abbas, Cumhurbaşkanı Sayın
Abdullah Gül ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın
Köksal Toptanın refakatinde, şu anda Meclisimizi teşrif
etmişlerdir. Kendilerine yüce Meclisimiz adına Hoş geldiniz
diyorum. (Ayakta alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, Sayın Peres ve Sayın Abbası Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altında birlikte görmekten büyük
kıvanç duyduğumuzu ifade ediyor, bu beraberliğin dünyamıza
barış getirmesini diliyoruz.
Genel Kurulun 8
Kasım 2007 tarihli 18inci Birleşiminde alınan karar
gereğince, konuşmalarını yapmak üzere İsrail Devlet
Başkanı Sayın Şimon Peresi kürsüye davet ediyorum.
Buyurun
Sayın Peres. (Alkışlar)
V.- SÖYLEVLER
1.- İsrail Devlet Başkanı Şimon
Peresin Genel Kurula hitaben konuşması
İSRAİL
DEVLET BAŞKANI ŞİMON PERES Sayın Cumhurbaşkanı,
Sayın Filistin Yönetimi Başkanı, Sayın Meclis
Başkanı, saygıdeğer Meclis üyeleri; Parlamentonuzda bulunmaktan
büyük kıvanç ve huzur duyuyorum. Parlamentonuz geçmişte tarih
yazmış ve ilerisi için tarih yazmaya devam edecektir.
Kemal Atatürk
Kendi hayatlarımızda mutluluğa ulaşmanın tek yolu,
kendimizin değil, bizden sonra geleceklerin çıkarlarını
gözetmektir. demiştir. Türkiye, son yüzyılda bir devrim
yaşadı, eski bir imparatorluktan güçlü bir cumhuriyete dönüştü.
Geçmişe gömülen bir varlıktan, kendisi, bölge ülkeleri, onların
dinleri ve başka dinlerden halklar için, İsrailin tanrısı
ile İsmailin tanrısının yıkım değil hayat
tanrısı olduğunun kanıtladığı yeni bir
gelecek yaratan bir varlığa dönüştü.
Yahudi
halkının, sizlerin ülkesi, insanları ve kültürü ile
ilişkileri çok eski ve köklüdür. Benim milletim, tıpkı sizinki
gibi, binlerce yıla yayılan bir tarih hafızasına sahiptir.
İnanç, hafıza ve umut Yahudi halkının var oluşunun
temelleridir. Büyük acılar çekerek yaklaşık iki bin yıl
oradan oraya savrulduktan sonra anavatana dönmüş olmak bunun delilidir.
Biz hatırlayan bir milletiz. Biz, halkımızın
başına büyük bir felaket geldiğinde, atalarınızın
atalarımıza nasıl el uzattığını
hatırlıyoruz. İspanya Kralı İspanyada yerleşik
Yahudi toplumunu, Hristiyan inancını benimsemek ya da İber
Yarımadasından kovulmak arasında imkânsız bir tercih
yapmaya zorlayan bir karar yayınlandığında, Yahudilerin
çoğu sürgünü seçti. Fakat, Avrupa ülkelerinin çoğu onları
kolları açık beklemiyorlardı. Sadece İstanbuldaki Yüce
Kapı toplu olarak göç etmelerine ve Osmanlı İmparatorluğu
topraklarında yerleşmelerine geçit verdi. Burada kendi manevi
hayatlarını sürdürebilecekleri ve inançlarına göre dinlerini
uygulayabilecekleri hoşgörülü bir yuva buldular.
İspanyadan
gelen Yahudiler Türkiyede ilk matbaayı kurduklarında, bilge Sultan
II. Bayezidden şu övgüyü aldılar: Ferdinandın
akıllı bir kral olduğu nasıl söylenebilir ki! Kendi
ülkesini daha fakir bizimkini ise daha zengin yaptı.
Ben buraya
şiddet içeren dinî aşırılık dalgalarının
kendi modern kıyılarını yalamasına izin vermeyen dost
ve aydınlık İslam kültürü Türkiyeye takdirlerimizi ifade etmeye
geldim. Türkiye, felsefe, sanat, bilim, mimari ve insan
yaratıcılığının tüm alanlarına büyük
katkısı olmuş İslam medeniyetinin görkemini temsil
etmektedir.
Türkiye bugün de
İslam kültürünün onurunu tahrik, nefret ve terör vasıtasıyla
onun gerçek imajını bozmaya çalışanlara karşı en
ön sırada korumaya devam etmektedir. Türkiyenin takip ettiği yolu
çepeçevre bir uyum yaratma vasıtası olarak görüyoruz. Diğer
taraftan İran -saklamayacağım- diğerleri üzerinde kendi
hegemonyasını kurmayı amaçlamaktadır. Türkiye inanca,
İran endişeye yol açmaktadır.
Bu nedenle
Türkiye hem Orta Doğu hem de Avrupa için gereklidir. Benim görüşüme
göre Avrupanın Türkiyeye ihtiyacı Türkiyenin Avrupaya
ihtiyacından daha az değildir. İsrail halkı adına
sizlerin ve halkınızın rolünü ve görevini saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
Meclis üyeleri, buraya Filistinliler ile aramızda bir barış
anlaşması yapma çabalarına katkıda bulunmak ve Suriyeden
Yemene kadar tüm bölgede barış imkânlarının araştırılması
için fikir alışverişinde bulunmak, sadece dinlenilmek
değil, dinlemek için geldik. Terörü kınama konusunda birleştik.
Terörün ahlaki bir temeli yoktur. Terör, bir yıkımdır ve
mesajı kandır. Biz hep birlikte terör tehlikesinden kurtulmak ve
bölgemize yeni bir ufuk açmak istiyoruz. Çünkü bilim ve teknoloji
vasıtasıyla da bölgemizi yoksulluk ve düşmanlıktan
kurtarabiliriz.
Türkiye, Gazze
Şeridinin terör dehşetinden ve ateşlenen füzelerden
kurtarılmasına, kaçırılan İsrail askerlerinin iadesine
ve 1,5 milyon Filistinlinin normal hayatlarına dönmesine de katkıda
bulunabilir. Füzeler sökülür, askerler geri döner ve Gazze ve
komşuları sükûnetle tanışırlar.
Türkiyenin,
mevcut liderliği altında, siyasi barışın tesisi ve
ekonomik, yerel ve bölgesel barışın inşası için en iyi
imkânlarını kullanmaya hazır olması çok önemlidir.
Sayın Meclis
üyeleri, İsrail devletinin bu anlaşmazlığa son vermeye
kararlı olduğunu beyan etmek istiyorum. Barış, İsrail
devletinin çıkarlarının başında gelmektedir. Filistin
halkına ve kendisiyle Başbakanımız arasında güvene
dayalı bir ilişki oluşturmuş, etkileyici bir lider olan
Sayın Mahmut Abbas başkanlığındaki seçilmiş
liderliğine saygı duymaktayız. Bu güven ilişkisi,
Türkiyenin saygıdeğer Cumhurbaşkanı ve Başbakanı
ile İsrail liderliği arasında mevcut
karşılıklı güven ve saygı ile aynı şekilde
siyasi sürece büyük katkıda bulunacaktır.
Türkiye,
Annapolis Konferansında bir ortak olacaktır. Annapolis, bir
açılış toplantısı değildir, bir gösteri hiç
değildir. Tarafların bir barış anlaşmasının
derinliğine inecekleri ve ona bir yön, çerçeve ve ivme verecekleri,
üzerinde uzlaşılmış bir nirengi noktasıdır.
Bu, tarihî bir
başarısızlık hâline dönüşmemesi gereken tarihî bir
fırsattır. Farklı dualar okusak bile, gözlerimiz aynı
semaya, aynı Orta Doğu vizyonuna çevrilidir. Burada, tüm taraflarca
saygı duyulan ve üç kıtayı birbirine bağlayan Türkiye kendi
eşsiz katkılarını yapabilir.
Bu siyasi ufuk,
İsrail devletinin yanı sıra bir Filistin devletinin
kurulmasına yol açacaktır. Demokratik İsrail devletinin
yanı başındaki demokratik, bağımsız, refah içinde
bir Filistin devleti, hepimize zarar veren düşmanlık ve terörün son
bulmasını mümkün kılacak ve gereksiz savaşlarda
toprağın mahvolmasını, suyun zehirlenmesini, havanın
kirlenmesini ve kaynakların ziyan edilmesini önlemiş
olacağız.
Barış
geçici bir menfaat değildir, kalıcı bir amaçtır; savaş
gibi tek taraflı olamaz, umut gibi çok taraflı olmalıdır.
Saygıdeğer
Meclis üyeleri, yeni bir yola giden üç ortaklı bu toplantının
bir eşi daha yoktur tarihte. Bu yeni bir umut birleşimidir.
Umuyorum ki bu
sabah üzerinde görüştüğümüz Ankara Forumu ve programı
barış için kalıcı bir rüzgâr estirecek ve bu rüzgârı
sadece zirve toplantılarında değil, halklar arasında
hissedilecek bir barışa dönüştürmek için ekonomik bir enerji
yaratacaktır; terör yerine kalkınma ve bilim ve teknolojinin mane-vi
mirasımıza zarar vermeyecek büyük bir potansiyel
yarattığı yeni bir çağa açılan bir kapı
olacaktır.
Bu platformu,
Filistin halkının Lideri -bizdeki adıyla- Abu Mazen ile
paylaşmaktan mutluyum, kendisi barışa doğru yönelen büyük
bir kişiliktir. Oslo Anlaşmasını, Washingtonda Beyaz
Sarayın çimenleri üzerinde yapılan bir törende; o, Filistin
halkı, ben de İsrail adına beraber imzaladık. Bu
anlaşma, Orta Doğudaki rutuni değiştirdi. Çünkü ilk defa
halkların barışa doğru ilerleyeceği bir yol
yarattı. Bu yol zor ve engellerle dolu olmakla birlikte bugün de iki halk
için iki devlet çözümüne ulaşmak için kararlıyız: Filistin
halkı için Filistin devleti, Yahudi halkı için Yahudi devleti.
Burada bu yol
üzerinde yeni bir safhayı yaşıyoruz. Bu eşi görülmemiş
tabloda, Türkiye, kendi sistemini yaratmış olan bu büyük ülke, bu
tarihî süreçte, siyasi barış ile ekonomik barışın,
gelenek ve bilimin birleştirilmesine eşsiz bir katkıda bulunarak
aktif bir manivela görevini üstlenmektedir. Türkiye artık hem ortak hem de
yapımcıdır, hem global bir mimar hem de yerel bir mühendistir.
Türkiye ile
İsrail arasındaki çok gelişmiş stratejik ve ekonomik
çıkarlar, yılda milyarlarca dolara ulaşan
karşılıklı ticaret hacmi ve nihayetinde siyasi ve stratejik
ilişkilerimiz aramızdaki cesur, gelişen ve yararlı iş
birliği için mükemmel ve istikrarlı bir temel teşkil etmektedir.
Daha az önemli olamayan bir diğer boyut ise iki halk arasındaki
vatandaş-halk-insan seviyelerindeki ilişkilerdir. Ülkenizin güzel
insanları, kültürü, doğası ve geniş sahilleri İsrail
halkının kalbini kazanmıştır. Bunun en açık
ifadesi yüz binlerce İsrailli turistin her sene ve her mevsimde tekrar
tekrar Türkiyeye gelmesidir.
Türk
vatandaşlarının sekiz yıl önce başlarına gelen
deprem felaketinde İsrailin yardımlarını takdirle kabul
ettiklerini ve Türk halkının İstanbuldaki Neve Shalom ve
Beit İsrael sinagoglarına dört yıl önce yapılan
kanlı saldırıları derinden
kınadıklarını biliyorum. Teröre karşı mücadelede,
bazı nüanslar olsa da, ortak bir kaderi paylaşıyoruz.
Ekselansları,
ülkenizin şanlı geçmişinin büyük geleceği için sadece bir
önsöz teşkil ettiğini düşünüyorum. Yahudi halkı ile
Filistin halkının tarihlerinin de barış içindeki
İsrail devleti, Filistin devleti ve tüm bölge için parlak bir
geleceğe işaret ettiğine inanıyorum. Gerçek dostluk, azim
ve kararlılıkla, Doğu Akdeniz havzasındaki halklar, dinler
ve toplumlar arasındaki uzlaşma, kardeşlik ve ortaklık için
çalışacağız.
Büyük Türk
şairi Cahit Sıtkı Tarancının samimi sözlerini çok
severim:
Memleket isterim
Gök mavi, dal
yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların,
çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta
dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş
kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir
ne sen ben farkı olsun;
Kış
günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak,
sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir
şikâyet ölümden olsun.
Türkiye,
İsrail ve bütün bölge halkları arasındaki dostluk
anlaşması çok yaşasın! Tanrı dostluğumuzu daim
etsin!
Teşekkür
ediyorum.
Sağlıklı
ve güçlü kalın. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Peres.
(İsrail
Devlet Başkanı Şimon Peres, Filistin Ulusal Yönetimi
Başkanı Mahmud Abbas, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Köksal Toptan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile tokalaştı.)
(Alkışlar)
(İsrail
Devlet Başkanı Şimon Peres, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Hayati Yazıcı ile tokalaştı.) (Alkışlar)
BAŞKAN -
Şimdi de konuşmalarını yapmak üzere Filistin Ulusal
Yönetimi Başkanı Sayın Mahmud Abbası kürsüye davet
ediyorum.
Buyurun
Sayın Abbas. (Alkışlar)
2.- Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud
Abbasın Genel Kurula hitaben konuşması
FİLİSTİN
ULUSAL YÖNETİMİ BAŞKANI MAHMUD ABBAS Sayın Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Köksal Toptan, değerli kardeşlerim, sayın milletvekilleri,
muhterem hazırun; Yüce Allahın selam, rahmet ve bereketi hepinizin
üzerine olsun.
Yüce Meclisinizi
ziyaretimden ve sizlere hitap etmemize ilişkin nazik davetinizden büyük
memnuniyet duyduğumu ifade ederek konuşmama başlamak istiyorum.
Yüce Meclisiniz
sağlam demokrasinin kalesidir, fikrî ve siyasi çoğulculuğun
hamisidir. Bu çoğulculuk bizim için Orta Doğuda ve Arap bölgesi için
ayrıca örnek oluşturmaktadır. Arzumuz, bundan esinlenerek yol
alabilmektir.
Türkiye
çıkarlarının partisel ve siyasi rekabetin üstünde
tutulması, yönetimin barış içinde el değiştirmesi,
yetkinin millete verilmesi hususunda Türkiyenin sergilemiş olduğu
uygar ve demokratik uygulaması, bölge halkları ve Filistin
halkınca takdirle izlenmektedir. Türkiye, bu yüce Meclisiyle,
cumhuriyetinin gücüne güç katarak idame ettirmiştir, vatandaşlarının,
ayrı da olsa düşüncelerini zenginlik olarak kabul etmiştir.
Biz de
Filistinde demokrasinin yerleşmesini arzuladık. Seçimlere
dayalı yeni bir siyasi sistemi oluşturmak istedik. Bu gayretlerimiz,
bağımsızlık mücadelemizin bir parçasıdır.
Aynı zamanda, bağımsız Filistin devletinin çekirdeği
olsun istedik. Genel seçimler ve sandık aracılığıyla
yönetimin el değiştirmesini ve yetkinin tamamen halka
bırakılmasını istedik. Sizlerin uygulamasını
takip etmeyi arzuladık. Ancak, üzülerek belirteyim, bu hedefe ulaşmak
için, bütün gayret ve çabalarımıza rağmen, bazı
uluslararası baskılara maruz kaldık. Ayrıca, siyasi ve
ekonomik yaptırımlara ve ambargolara hedef olduk ve böylelikle, bu
deneyimimizin başarısızlığa ulaşması için
baskılara maruz kaldık. Ayrıca, içimizde de bazı güçler,
demokrasi yolundaki gayretlere inanmadılar ve bunları reddettiler ve
demokrasinin altyapısını oluşturan hukuki ve yasal
düzenlemeleri de kabul etmediler. Kuvvete başvurma, siyasi ve askerî
devrimlere daha öncelik verdiler ve böylelikle halka gidilmesini reddettiler.
Uğraşmamıza rağmen, sizlerin de uygulamasını
tatbik edemedik biz Filistinde.
Sayın
Başkanlar, değerli milletvekilleri; yüce Allah Türkiyeye müstesna
coğrafik konuma sahip bir yer bahşetmiştir. Basiretli liderleri,
tarihin muhtelif dönemlerinde insanlığa birlik, beraberlik tablosu
sunmuşlar, kültür ve siyasi köprü olarak Türkiyenin görev ifa etmesini
başarmışlardır. İnsanlık bunu görmüştür. Biz
bu vesileyle Türkiyeye takdirlerimizi sunuyoruz. Ayrıca, Dinler
Arası Diyalog başlığı altında Türkiyenin
öncülüğünde başlatılan bu önemli uğraştan dolayı
da takdirlerimizi sunmak istiyoruz.
Türkiyenin
bölgesel ve uluslararası düzeydeki etkinliğinin bilinci içindeyiz.
Biz, Filistinde kardeş ülke Türkiye ile siyasi ve ekonomik alanda
gelişmekte olan ilişkilerimizin vardığı düzeyden
memnuniyet duyuyoruz. Ayrıca, bu vesileyle, muhakkak huzurunuzda dile
getirmem lazım; Filistine ve Filistin davasına olan
desteğinizden dolayı muhakkak teşekkür etmek istiyorum. Filistin
halkının iradesi, bağımsız Filistin Devletinin
kurulması yönünde sürekli bizleri desteklemişsinizdir. Türkiye gerek
İsrail-Filistin uyuşmazlığı gerekse Arap-İsrail
uyuşmazlığına çözüm bulma yolunda etkin rollerde
bulunacağına ve buna imkân olduğuna bizler inanıyoruz.
Sizin rolünüz, uluslararası barışsever ülkelerin rolleri
yanı sıra ve uluslararası kuruluşların desteğinin
yanı sıra kesinlikle etkili olacaktır. Bizler bu günlerde, Annapolis Uluslararası Barış
Konferansı öncesinde, onun arifesinde yaşamaktayız. Hiç
kuşkusuz, biz, itidalin ve bölgemizde barışın
gerçekleşmesini arzuluyoruz. Münih toplantı sonuçlarında iki
taraftan biri kazanacaktır, ya barış taraftarları, itidal
tarafları ya da kuvvete başvuran, işgali devam ettiren ve
savaş taraftarı olan kazanacaktır.
Bizler aynı
kampta yer alıyoruz, Filistin ve Türkiye. Barışçı bir tutum
izliyoruz, aşırıcılığı reddediyoruz,
halklarımızın karşılaştığı
güçlüklere ve zorluklara göğüs gerebilmemiz için barışçıl
yolları izlemekteyiz.
Bütün bunlara
ilaveten, kültürümüz ve inancımızın temelini oluşturan
prensiplerimiz ve insani değerler,
ılımlılığı, itidali, barışçı
olmayı emretmektedir. İnsanlık arasında ayrım yoktur,
insanlık eşittir. Başka bir ulusun halkına karşı
düşmanca davranma, haksız yere zulmetme ve toprağını
işgal etme, hiçbir zaman, ne insanlık kuralları ne de dinî
inançlarımızla bağdaşmamaktadır. Bizler
barış yolunda gerekli gayret ve çabayı devam ettiriyoruz.
Hâlihazırda gayretlerimiz kesintisiz devam ediyor. Dörtlü komitenin
çabalarını destekledik. Amerika Başkanı Bushun
girişimini ve kapsamlı barış yolunda, iki devletli esas
üzerine kurulu çağrısını ve girişimini destekledik ve
İsrailin yanı sıra bağımsız bir Filistin devletinin
oluşmasını öngörmektedir bu görüş. Amerika
Dışişleri Bakanı Doktor Riceın hâlihazırdaki
gayretlerini de destekliyoruz. Zira, bu gayretler bağlamında, 1967
yılında işgal edilmiş olan Filistin topraklarının
tamamının İsrail işgalinden kurtarılması ve
taraflar arasında uyuşmazlığa neden olan konulara çözüm
bulunması öngörülmektedir. Bu müstesna fırsatın hafife
alınması tehlikeli sonuçlar doğuracaktır veya bu
fırsatın gerçekleşmesinin önüne engeller
çıkarılması, dar bir açıdan bakılması olumsuz
neticelere yol açacaktır veya hâlihazır durumun emrivaki olarak kabul
ettirilmeye gayret edilmesi hiç kuşkusuz olumsuz neticelere yol
açacaktır. Bu müstesna fırsatı, uyuşmazlık tarihinde
bu müstesna fırsatı muhakkak değerlendirmemiz lazım,
başarıya ulaşması için elden gelen gayreti sarf etmemiz
gerekmektedir.
Biz daha önce
müteaddit kereler belirttik, işgal, yerleşim yerlerinin
genişletilmesi, duvar inşaatının devam edilmesi bölgede
barışa ve güvene altyapı oluşturamayacağını
belirttik. Bunun yanı sıra, 12 binden fazla Filistinli
vatandaşımın tutukluluk hâlleri devam etmektedir, köyler ve
kentler arasında yüzlerce barikatlara devam edilmektedir. Biz, Filistinli,
İsrailli ve Arap, gelecek kuşakları tehdit ve savaşlardan
arındırılmış bir gelecek diliyoruz. Filistin sorununun
tüm yönleriyle çözüme kavuşması üzerinde dururken bölgedeki
geniş kapsamlı barış çabalarını da unutmuyoruz.
Bunlar, aynı zamanda bu çabalar Lübnan toprak sorunu ile işgal
altındaki Suriyeye ait Golanı da kapsaması gerekiyor,
aynı zamanda sayıları 5 milyonu bulan Filistinli mültecilerin
sorununa da köklü bir çözüm getirmesi gerekiyor. Dünya ve bütün ilgili taraflar
Arap tutumunun şimdi bütün bölgeyi kapsayacak geniş kapsamlı bir
barış için gerçek bir temel oluşturduğunu görmeli.
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi, İslam Konferansı Teşkilatı
tarafından da yayınlanan kararlarla da desteklenen Arap
barış girişimi, Arapların gerçek bir barışa
hazır olduklarını göstermektedir; ki, Birleşmiş
Milletler kararı, bildiğiniz üzere -1515 no.lu bu karar - Arap
girişimini de içeriyordu ve aynı zamanda İslam
konferansının da kabul etmiş olduğu bu Arap girişimi
veyahut da diğer herhangi bir yol haritası projesini de
-barışla ilgili olarak- bunların hepsini kabul etmekteyiz.
Böylece, bütün
bölge ülkeleri arasında daha açık yeni ilişkiler için
fırsat yaratılmış olacak. Bu girişim aynı zamanda
bölgesel kalkınma projelerinin gerçekleşmesine de katkıda
bulunacak ve yine aynı zamanda bölgesel kalkınma projelerini ve
gelişmiş bir ekonomik iş birliğini sağlayacaktır.
Girişim, ayrıca, gerginliğin temel sebebini ortadan
kaldıracak.
Bilindiği
üzere, bölgedeki gerginlik, şiddet ve peş peşe gelen
savaşların arkasında da yine bu sebep yer almaktadır.
Şüphesiz ki, Kudüs şehri istenilen barışta önemli bir yer
tutmaktadır. Bu önemi sadece Filistin ve İsrailliler için değil,
aynı zamanda her üç tek tanrılı dinler için de geçerlidir. Biz
burada Doğu Kudüsün 1967 yılında işgal edilen topraklardan
ayrılmaz bir parça olduğunu vurgulamak istiyoruz. Filistin devletinin
Doğu Kudüsten başka bir başkenti olmayacağını da
vurgulamak istiyoruz. Gelecekte Kudüs için çözüm getirecek İslam
Konferansına üye kardeş ülkelerin katkılarını da
memnuniyetle karşılayacağımızı bildiriyoruz.
Tabii, bu
yapılırken bütün dinlerin haklarının korunması, bütün
kutsal mekânlara geçişlerin serbest bırakılması ve dinî
temele dayalı düşmanlık ve gerginlik yaratacak engellemelerden
uzak kalınması da gerekiyor.
Bugün Kudüsün
ambargo ve etrafına örülmüş olan duvarlardan dolayı çekmiş
olduğu zorluklar, gerek Müslüman gerekse Hristiyan vatandaşların
kutsal mekânlarını ziyaret etmelerine getirilen
kısıtlamalar, tarihî ve kültürel dokusunun ve çok
çeşitliliğinin ortadan kaldırılması için harcanan
çabalar, bizim için ve bölgedeki bütün taraflar için işgalin sona
erdirilmesi ve hoşgörü ile insani eşitliğin sağlanması
için gerçek bir ölçü oluşturuyor.
Sayın
Başkan, şüphesiz ki, sizler de bölgedeki bazı ülkelerde var olan
durumlardan dolayı endişe duyuyorsunuz. Aynı zamanda iç
çekişmelerin sona ermesi ve aynı zamanda kardeş Irakta
barışın sağlanması ve kardeş Irak
halkının içinde bulunduğu zor durumlardan kurtulması için,
yine aynı şekilde Irakın
bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün
korunması ve barış için rolünün yeniden
kazandırılması için gerekenin yapılmasını
diliyoruz.
Biz aynı
zamanda Lübnanda barışın sağlanmasını temenni
ediyor ve diliyoruz. Anayasal düzeni ile bağımsızlık ve
demokratik deneyiminin korunmasını diliyoruz. Bunun için de biz, her
zaman şunu vurguladık ki, Filistin halkı -ki bilindiği
üzere geçici olarak Lübnanda mülteci olarak bulunmakta ve vatanına
dönmeyi ummaktadır- Lübnan devletinin rolünü desteklemeyi
amaçlamaktadır ve ulusal topraklarındaki kontrolün
sağlanması ve amaçlarının gerçekleştirilmesi,
Lübnanın korunması ve halkının geleceği için
çalışmaktadır.
Aynı zamanda
şundan emin olunuz ki, değerli kardeşlerim, bizler geçmişte
de çalıştık ve gelecekte de iç sorunlarımızın
çözümü için çaba harcayacağız ve biz bunu yaparken demokrasiye
bağlı kalacağız ve aynı zamanda, birlik ve
hoşgörü içerisinde hareket edeceğiz. Burada şunu vurgulamak
istiyoruz ki: Herhangi bir uzlaşı veya diyalog eğer bu askerî
darbeye dayandırılıyorsa emrivaki olarak, bizim aramızdaki
uçurumun daha da derinleşmesine yol açacaktır ve aynı zamanda
bölünmelere yol açacaktır.
Ve ben bu
değerli Parlamento önünde şunu vurgulamak istiyorum ki: Biz elimizi
diyalog için uzatıyoruz. Sadece meşruluğa saygı gösterilsin
ve darbeler kullanılmasın. Ve bilindiği üzere, bunların bir
baskı aracı olarak ve pazarlık aracı olarak
kullanılmaması gerekiyor.
Sizlere sonsuz
teşekkürlerimi sunuyorum; başta Sayın Parlamento
Başkanına, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Ekselanslarına ve Sayın Başbakana,
aynı zamanda İsrail Devlet Başkanına ve değerli
Parlamentonun bütün üyelerine, bize bu fırsatı tanıdığınız
için, sizlerle bu konuşma fırsatını
tanıdığınız için; aynı zamanda kardeş Türk
halkına hitap etmemize yardımcı olduğunuz için; ki,
bilindiği üzere, bizim, Türk halkıyla köklü tarihe dayalı
bağlantılarımız, kardeşlik bağlarımız
vardır.
Bu
fırsatı bana verdiğiniz için sonsuz teşekkürlerimi
sunarken, aynı zamanda Türkiyedeki kardeşlerimize şunu da
vurgulamak istiyorum: Her Filistinli adına şunu vurguluyorum ki, biz
sürekli size bakacağız ve sizin deneyiminizi izleyeceğiz,
demokratik deneyiminizi, yapılanmada ve aynı zamanda değerli
siyasi çalışmalarınızı izleyeceğiz ve biz sizin
deneyiminizden yararlanıp örnek alacağız.
Tekrar
buluşmak üzere sizlere sonsuz teşekkürlerimi, sevgilerimi,
saygılarımı sunuyorum. Allahın selamı, rahmeti ve
bereketi üzerinize olsun. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Abbas.
(Filistin Ulusal
Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve
İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile tokalaştı.)
(Alkışlar)
(Filistin Ulusal
Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Divan Üyesi Yusuf Coşkun,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcı ve Devlet Bakanı Mehmet
Aydın ile tokalaştı.) (Alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İsrail Devlet Başkanı Sayın
Şimon Peres ile Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Sayın
Mahmud Abbas, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptanın refakatinde
Genel Kuruldan ayrılmaktadırlar. (Ayakta alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Sayın
milletvekilleri, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu,
sözlü sorular kısmının 2, 3, 12, 20 ve 42nci
sıralarındaki soruları; Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker, sözlü sorular kısmının 1, 6, 24,
38, 39, 41, 44, 45 ve 47nci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir.
Sayın
Bakanların bu istemlerini, sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Gündem
dışı ikinci söz, kaçak hayvancılık hakkında söz
isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüte aittir.
Buyurun
Sayın Öğüt.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, kaçak
hayvancılığa ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kaçak
hayvancılıkla ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde yaşayan insanımızın yüzde 33ü
köylü. Yani 25 milyon insanımız köylü fakat bütçeden ayrılan pay
yüzde 2. Yani 222,3 milyar YTLlik bütçeden ayrılan pay yüzde 2. Böyle
olunca, gerekli şekilde hayvan üretimi yapılmayınca, kaçak
hayvan, kaçak et gelmeye başladı ülkemize. Beş yıldır
da bunun mücadelesini veriyorum ama başaramadık. Romanyadan,
Bulgaristandan gemilerle kaçak et geliyor, İran ve Irak sınırından
kaçak hayvan geliyor. Bu kaçak hayvan gelmesiyle ilgili çeşitli defalar da
çıktım burada konuştum. Tedbirler alınmaya
başlandı ama yetmiyor, yetmedi. Ama bunun üzerine, tam Kurban
Bayramı arifesinde, Kurban Bayramına girerken, köylünün
malını satmasının tam arifesinde Tarım
Bakanlığı bir genelge yayınladı. Bu genelgeye göre,
altı aydan büyük hayvanlara küpe takılacak. Altı aydan büyük
hayvanlara küpe takılması, arkadaşlar, Tarım
Bakanlığının bu tutumu, kaçakçılığın ve
hırsızların ekmeğine yağ sürmüştür. Niye?
Şimdi, Türkiyede küpesiz hayvan yoktur. Ben bunu çok
araştırdım. Bu kürsüye çıkmadan önce de çeşitli
illerle görüştüm. Kaldı ki, 31 Aralık 2005 tarihinde Türkiyede
sıfırdan bir küpeleme daha yapıldı. Yani iki yıl önce.
Şimdi, Tarım Bakanlığı yetkilileri diyor ki Efendim,
biz kayıt dışı hayvanları kayıt altına almak
için küpeleyeceğiz. Bu, kaçak hayvana, kaçak hayvanın gelmesine,
kaçakçılara, arkadaşlar, prim vermektir. Kaçak
hayvancılığı yapanlar, artı, PKK terörüyle birlikte
hareket etmektedirler. Buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Ben bunu araştırdım.
Gidin, Doğu ve Güneydoğu illerinin hayvan pazarlarının
-yüzde 50si demiyorum- yüzde 60ı, 70i kaçak hayvanla doludur. Tam,
Kurban Bayramında, Türk köylüsü malını satmaya kalkarken böyle
bir genelge yayınlaması, belki, Türkiyede, kaçak hayvan vardır
ama en çok, kaçakçıların ve hırsızların kendi
hayvanlarını yasallaştırmasına yarayacaktır. Bu
açıdan, Sayın Bakandan istirham ediyorum, Kurban Bayramı
arifesi, bu genelgesini geri çeksin, illerde titiz bir çalışma
yapsın, eğer, varsa kaçak
Altı aydan sonra, hayvanlara küpe
vurulması olayı varsa bunu Kurban Bayramından sonra titiz bir
çalışma sonucu yapsın.
Değerli
arkadaşlar, beş dakikaya, tabii, bunlar sığmıyor ama
şunu söyleyeyim: Türk köylüsü yaz kış demeden, ağır
iklim koşullarında eksi 20-30 derecede, vatanın bekçiliğini
sınırda parasız yapıyor; parasız, sınırda
askerlik yapıyor. Bu insanların malının para etmemesi, o
insanlara ölüm demektir, Türk köylüsünü, Türk çiftçisini bitirmek demektir.
Şu anda Ardahanda, Karsta, Erzurumda, Ağrıda, canlı
hayvan üreten bölgelerde, inanın, alım-satım yok ve ben
görüştüm, İlk defa, on yıldan beri, Kurban Bayramı arifesi
olmasına rağmen, Anadoludan tüccar gelip malımızı
almıyor. diyorlar ve hayvan pazarları durmuş.
Şimdi, böyle
bir ortamda, böyle bir genelgenin çıkması
Niye durgun piyasa,
anlayacaksınız, çünkü kaçak hayvanı üçte 1 fiyatına alan
tüccar Nasıl olsa bir genelge çıktı, 15 Ekimden itibaren bu
araştırma yapılacak, gene kaçak hayvanlara küpe takılacak,
meşrulaştırılacak; yasal çerçeve içerisine
alındığı zaman, ben, üçte 1 fiyatına
alacağım, niye ben, köylünün malını alayım. diyor. Bu
çerçevede, ben istirham ediyorum Sayın Bakandan.
Onun yanı
sıra, dokuz aydan beri buzağı parası verilmedi,
kuraklık desteği verilmedi. Kırk ilde kuraklık desteği
verilecekti, verilmedi. Yem bitkileri parası verilmedi, suni tohumlama
parası verilmedi, dokuz aydan beri buzağı parası da
verilmedi. Bunu Sayın Bakandan rica ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öğüt, son bir dakikanızı veriyorum, lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Toparlayacağım.
Sayın
Bakandan istirham ediyorum, bu konuya titizlikle davranmasını
istiyorum.
Ancak,
değerli arkadaşlar, geçen hafta, bana bir çiftçi geldi, Ardahan Hanak
Karakale köyünden Yavuz Aydemir. 2,5 milyar ana parası varmış,
10,5 milyar olmuş. Ben, ödeyemiyorum. Devlet, bu yüksek faizi bana niye
verdi? Benim hayvanım da kalmadı satayım, olsa da zaten para
etmiyor. diyor. Erzurumda, Alver beldesiyle görüştüm, 4-5 kişi,
borcunu ödeyemediği için, Erzurum Merkez Cezaevinde hapse girmiş, on
günlük hapse girmiş mal beyanında bulunmadığı için.
Böyle bir
çerçevede, Türk çiftçisine, Türk köylüsüne, 25 milyon insana, bütçeden yüzde 2,
çok az bir para ama bunun yanı sıra, bir de köylünün
hayvanının para etmemesi için, kalkıp böyle bir genelge
yayınlanması Türk köylüsünü iyice batırmaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Sayın Başkan, bir teşekkür edeyim.
BAŞKAN
Buyurunuz.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bu nedenle, sınırda -tekrar ediyorum- vatanın
bekçiliğini parasız yapan Türk köylüsüne bunu çok görmeyelim.
Hükûmetten, bu
konuları düzelteceğini talep ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt.
Sayın Bakan,
cevap verecek misiniz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Evet.
BAŞKAN
Buyurunuz.
Sayın Eker,
süreniz yirmi dakikadır.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün yaptığı gündem
dışı konuşmaya cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin coğrafi
yapısından kaynaklanan uzun sınırlara sahip olması,
zaman zaman sınır güvenliğinde yaşanan sorunlar veya
zorluklar, komşu ülkelerin yine sınır güvenliğinden
kaynaklanan problemler; yine, Türkiyenin komşularında Türkiyeye
nispetle bazı mal ve hizmetlerin daha ucuz olması; fiyatların,
özellikle hayvansal ürün fiyatlarının ve canlı hayvanların
fiyatlarının cazip olması gibi sebeplerle, bazen doğu ve
güneydoğu sınırlarımızdan, bazen Türkiyenin
farklı yerlerinden -örneğin, denizlerden veya diğer gümrük
kapılarından- canlı hayvanların veya etin, hayvansal
ürünlerin kaçak olarak Türkiyeye girdiği yönünde bizim
duyumlarımız oluyor. Kuşkusuz bunlarla ilgili değişik
kamu kuruluşlarıyla müşterek tedbirler alınıyor ve
bunun önüne geçilmeye çalışılıyor. Tarım
Bakanlığınca da sınırlarımızdan kaçak hayvan
girişlerinin önlenmesine dönük gerek idari gerek istihbari ve gerekse
güvenlik tedbirlerinin alınmasıyla ilgili de girişimlerimiz
yapılıyor ve tedbirler alınıyor. Hatta, bu konu, çok
ayrıntılı bir şekilde, 2004 yılında, bir
kaçakçılık çalışma grubu kurulmak suretiyle, burada hem
Genelkurmay Başkanlığı hem Millî Savunma
Bakanlığı hem İçişleri Bakanlığı,
Gümrük Müsteşarlığı ve diğer ilgili tüm
kuruluşların temsilcilerinin katıldığı bir
çalışma grubuyla konu detaylı bir şekilde ele
alınmıştır.
Şüphesiz,
tabii, bunların sıfır noktasına düşürülmesi -bu tür
kaçak teşebbüslerin- dünyanın hiçbir yerinde de mümkün değil,
bizde de bunun zorlukları var. Ama, bizler, kontrol ve denetim tedbirleri,
koordinasyon tedbirleri, idari ve yasal tedbirler ve ekonomik tedbirler
başlıkları altında bir dizi tedbir aldık.
Örneğin, kontrol ve denetim tedbirleri babında, ticaret
borsaları ve hayvan pazarlarında denetim ve kontroller
artırıldı. Yine, mezbaha ve kombinalarda, kulak küpesi olmayan
ve belgesiz olarak getirilmiş olan hayvanların kesimini önleyici
tedbirler alındı. Hayvan sevkleri kontrol altına
alındı ve kayıt altına alınmayan, küpesiz ve pasaportu
olmayan hayvanların sevki kesin emirlerle yasaklandı. Yine, kaçak
hayvanların yurt içi sevk ve pazarlanmasını engellemek için idari
para cezaları günümüz şartlarına getirilmek suretiyle oldukça
artırıldı ki engelleyici ve caydırıcı bir nitelik
kazansın diye. Ayrıca, sınır illerimize, özellikle bu
konuya dönük olarak da, biz, hem personel takviyesi yaptık hem de bu
konuda personel eğitimine ağırlık verdik.
Tabii, bu
faaliyetler esnasında, 2002-2006 tarihleri arasında bu şekilde
yapılan denetim ve kontrollerde 1.543 adet büyükbaş, 2.521 adet
küçükbaş ve 4.500 kilograma yakın kaçak et yakalanıp bunlarla
ilgili idari ve adli işlemler yapıldı. Koordinasyon tedbirleri
kapsamında da, hayvan kaçakçılığı konusunda, zaman
zaman, biraz önce sözünü ettiğim, güvenlikle ilgili -gerek sınır
güvenliği gerek gümrük kapılarıyla ilgili- tüm kamu
kuruluşlarıyla, onların temsilcileriyle konu sürekli bir şekilde
izlenmekte ve takip edilmektedir. Yine, sınır illerimizde,
Bakanlığımız il müdürlükleri koordinasyonunda il valileri
ve güvenlikten sorumlu birimlerin temsilcilerinin katıldığı
toplantılarla bu durum yakından izlenmektedir.
Burada,
özellikle, Bakanlığımızca, büyükbaş hayvanların
kayıt edildiği bir ulusal veri tabanına ulaşım için
ki, buna, biz, kısaca, Türkvet diyoruz- jandarma, emniyet ve ticaret
borsalarına verilen bir şifreyle onların da
kullanımlarına açıldı Türkvet sistemi.
Yine,
sınır illerimizde personel takviyesi yapıldı ve
sığır cinsi hayvanların küpeleme işlemi yüzde 90
oranında tamamlandı. Yeni doğan hayvanların kayıt
altına alınmasını sağlamak için de küpe desteği
verilmektedir yani vatandaşa, çiftçiye hayvanını küpelemesi için
maddi destek sağlanmaktadır. Böyle bir uygulama da biz
başlattık. Yani, maddi bir endişeyle, param yok diye bunu ihmal
etmesin şeklinde.
Tabii, gerek
illerin ihtiyaç duyduğu araç gereç, personel, gerekse mali ihtiyaçlar da
imkânlar ölçüsünde gideriliyor ve güçlendirildi.
Yasal
değişikliklerle ilgili olarak da Hayvan Sağlığı
Zabıtası Kanununda değişiklik öngören bir teklif
hazırlandı ve bu da tarafımızdan
Başbakanlığa gönderildi.
Burada dile
getirilmesi gereken, altı çizilmesi gereken önemli bir husus da
kuşkusuz ekonomik tedbirlerdir. Hayvancılığın
desteklenmesi için verilen destek ve teşvikler bizim dönemimizde
yaklaşık 10 kat artırıldı. Yani, hükûmeti
devraldığımız noktada Türkiyede hayvancılık için
ayrılan toplam destek miktarı 80 milyon YTL civarında iken, biz,
bunu 780 milyon YTLye kadar çıkardık, yaklaşık 10 kat
artırıldı. Bu yıl bunların hepsi ödendi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Destek ne oldu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ödendi. 5.3
milyar YTL tarıma bu sene biz destek ödedik. Bugün itibarıyla bu
destek tamamlandı. İlave ihtiyaçlarımız da var, onlar da
zamanı geldiğinde alınıp ödenecek.
Yine, ekonomik
tedbirler çerçevesinde, özellikle hayvancılıkla ilgili tarımsal
kalkınma kooperatiflerinin desteklenmesine önem verildi.
Mera ıslah
çalışmaları hızlandırıldı ki bu da
hayvancılığın geliştirilmesi yönünde
alınmış önemli bir ekonomik tedbirdir. Örneğin onu da yine
benim mukayese etmem gerekiyor, yaptığımızın ne anlama
geldiğini iyi ifade edebilmek açısından
Çünkü
arkadaşlarımız, bazen çıkıyor, burada öyle bir felaket
tablosu, öyle bir felaket senaryosu ilan ediyorlar ki, yani, bilmeyen, gerçekte
işlerin çok kötü olduğu veya hiçbir iş ve işlem
yapılmadığını zannedecek. O nedenle de bilmemiz
gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, biz iktidarı devraldığımız yıl
Türkiyede bir yıl içerisinde ıslahı yapılan mera
miktarı sadece 68 bin dekar alandı ve 2007 yılında
yapılan 530 bin dekar alandır. Yani, 68 bin dekar 530 bin dekara
çıktı. 2006da, 2005te, kuşkusuz, bu rakamlar yine oldukça
yüksekti.
Yine,
hayvancılık kredi faiz oranları, özellikle hayvancılık
yatırımlarında yüzde 60 oranında sübvanse edilmektedir.
Yani, normalde yüzde 17 oranında olan hayvancılıkla ilgili veya
tarımla ilgili kredi faiz oranı, hayvancılık
yatırımları söz konusu olduğunda, bu yüzde 60
tenzilatlı olarak uygulanmaktadır. Aradaki farkı, biz,
Tarım Bakanlığı olarak ödemekteyiz.
Doğu ve
güneydoğu sınırlarımızla, yine, bazen denizlerden,
bazen diğer gümrük kapılarından aldığımız
duyumlar titizlikle takip edilmekte ve gerekli takip ve kontrol
sağlanmaktadır.
Şimdi,
uygulamaya yönelik olarak da aldığımız tedbirler
arasında, özellikle sınır ihlallerinin önlenmesi, muhtemel
canlı hayvan girişleri olabilecek sınır illerinde
tedbirlerin artırılması, yurt içi hareket noktalarının
kontrolü, özellikle hayvan nakillerinin yoğun
yapıldığı kara yollarında kontrol ve denetimlerin
artırılması ve uygulamanın Kurban Bayramı öncesinde
aralıksız olarak sürdürülmesi ile ilgili bizim
aldığımız bir dizi tedbir var. Denetim ve kontrollerin
artırılmasında, etlerin kontrol ve denetimlerinin
sıklaştırılması, özellikle menşeinin yani
kaynağının araştırılması, raporu olmayan,
herhangi bir belgesi bulunmayanlara mutlak suretle el konulması
Ki, bu
uygulanıyor titizlikle ve hatta bazen araçlar, tabii, trafikten men
ediliyor üç ay süreyle onu taşıyan araç. Bunlarla ilgili,
vatandaşlarımızdan da bu defa bu cezaların çok
ağır olduğu yönünde,
insanların, kırsal alanda özellikle eğitim düzeyi vesaire
sebeplerle bunu yerine getirmekte sıkıntıyla
karşılaştıkları yönünde de şikâyetler
alınmasına rağmen bu konu
titizlikle uygulanmaktadır.
Giriş ve
çıkışlar, özellikle transit geçişlerde bunların
yakından izlenmesi; hayvan pazarlarının, belediye
mezbahalarının ruhsatlandırılması ve
şartlarının iyileştirilmesi; belediye ve köy
muhtarlıklarınca menşe belgesi düzenlenmesiyle ilgili olarak
belgelerin usulüne uygun düzenlenmesinin takip edilmesi ve sınır
illerindeki mezbaha ve kombinalara ilgili birimlerin koordinasyonuyla
denetimlerin düzenlenmesi, alınan ve tatbik edilen, sürdürülen tedbirler
arasında.
2001
yılından itibaren büyükbaş hayvanların küpelenmesi ve
kayıt edilmesi işlemleri başlatılmış, bugün
itibarıyla 2 milyon 632 bin 62 adet işletme ve yaklaşık 13
milyon baş hayvan kayıt altına alınmıştır,
ki büyükbaş hayvanlardan bahsediyorum burada. Önümüzdeki yıldan
itibaren biz küçükbaş hayvanların da kayıt altına
alınmasıyla ilgili şu anda bir hazırlık
yapıyoruz, o da bizim projemizde var ve en geç 2009 başında
yürürlüğe girecek küçükbaş hayvanların da kayıt altına
alınması.
Burada, ülkemizin
birçok bölgesinde yüzde 90ın üzerinde kayıt var ancak Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki vilayetlerimizde küpeleme oranı
büyükbaş hayvanlarda da maalesef yüzde 90lar seviyesinde değil, daha
düşüktür.
Burada
buzağı sayısına baktığımızda da yüzde
90ın üzerinde bir kayıt söz konusu ve ayrıca, bunun
kolaylaştırılması yönünde, biz, veteriner, serbest
veteriner hekimlere ve damızlık birliklerine de yetiştirici birliklerine
de küpeleme imkânı tanıyan bir düzenleme yaptık. Onlara, biraz
önce de söylediğim gibi, bir destek sağlanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, 31 Aralık 2006 tarihinde
küpeleme işlemleri, yetişkinlerin küpelenmesi işlemi
tamamlandı. Bu tarihten itibaren sıfır-altı aylık
buzağıların küpelenmesine devam edilmekte. Ancak, bazı
illerimizin coğrafi ve iklim şartlarının olumsuzluğu
ve karşı karşıya bulunan bazı sosyoekonomik sebepler,
eğitim vesaire gibi sebeplerle sıfır-altı yaş
arasındaki buzağılarda küpeleme zaman zaman aksamaktadır.
Bu da tabii ciddi sıkıntı yaratmakta. Gerek illerden ve
yetiştiricilerden, yani köylülerden ve çiftçilerden gelen bu konudaki
talepler ve gerekse bizim bir netice alma arzumuz bu konuyla ilgili,
sıfır-altı aylık arasındakilerle ilgili
aksaklıkların da giderilmesi yönünde birtakım tedbirler almak
durumundayız.
Sayın
Öğütün bahsettiği genelge tabii bununla ilgili, ama burada amaç,
bütünüyle sistemi daha iyi işler hâle getirmek ve muhakkak surette
denetimini ve sürekliliğini sağlamaktır. Yani bu
açıldı diye her önüne gelen her yaştaki hayvan
meşrulaştırılacak veya buna benzer bir işleme tabi
tutulacak demek değildir. Onun belli bir yaşı var, onunla ilgili
fiziki muayene vesaire birtakım tedbirler kuşkusuz alınacak ve o
şart altında bunların yenilenmesi sağlanacak.
Yine, kayıt
işlemlerinde köy ve ilçelerde hayvan mevcutları dikkate
alınacak, hayvanların ülkemizin morfolojik özelliklerini göstermesine
dikkat edilecek ve hayvanlara ilişkin düzenlenecek form
yetiştiriciler ile muhtarlar tarafından da imzalanacaktır.
Küpesiz ve
pasaportsuz olan hayvanlarla ilgili olarak da sağlık raporu
düzenlenmemekte ve yurt içi hareketlerine izin verilmemektedir. Mezbaha ve
kombinada kesimine izin verilmemekte, hayvan pazarlarına giriş
çıkışlarına izin verilmemekte, yol kontrolleri
esnasında yakalanan belgesiz ve küpesiz hayvanların sahiplerine
ağır para cezalarıyla -biraz önce de söylediğim gibi- nakil
araçlarına üç ay süreyle trafikten men cezası verilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz, Türkiyede
hayvancılığın daha iyi bir duruma gelmesi için de gerek
teşvikleri daha akılcı bir şekilde kullanma gerekse
destekleme miktarını arttırma ve gerekse de kurumsal
birtakım düzenlemelere gitmiştir. Örneğin, bize göre Türkiyede
en son özelleştirilmesi gereken, ancak yine bize göre yanlış bir
kararla 1990lı yıllarda özelleştirme kapsamına alınan
Et ve Balık Kurumu kombinalarını, biz, kalanlarını
2005 yılı içerisinde özelleştirme kapsamından çıkarıp
Tarım Bakanlığına bağlı bir işletme hâline
getirdik ve bunlar rehabilite edilmek suretiyle sektörün ve
yetiştiricilerin hizmetine sunuldu.
Yine, burada
TAR-ET
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yeni kombinalar açın efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Yenisini de
açtık, Ağrıda yenisini açtık.
Bununla birlikte
buralarda uygulanmak üzere TAR-ET Projesini başlattık ve bu proje, 88
bin baş hayvanın besiye alınmasıyla yılda 20 bin ton
et üretimi sağlayacak dev bir projedir. Bununla 6 bin aileye istihdam
sağlanacak ve ekonomiye de önemli miktarda bir kaynak
kazandırılacaktır. Bu kombinalar nerede? Erzurumda, Vanda,
Ağrıda, Bingölde, Diyarbakırda, özellikle bu bölgelerdeki
kombinalar ve biz bunları da rehabilite edip sektörün hizmetine sunduk;
pazar ve pazarlama sorununu aşmak gayesiyle üreticilerimize, hayvan
yetiştiricilerimize verdiğimiz önemin, değerin bir göstergesi
olarak.
Biraz önce de
söyledim, biz, yem bitkileri ekiliş alanını Türkiyede 4 kat
artırdık. Türkiyede 200 bin hektar alanda sadece yem bitkileri ekimi
yapılıyordu. Verdiğimiz destekler sayesinde bu 850 bin hektar
alana çıktı. Yılda 400 milyon YTL civarında biz sadece yem
desteği ödüyoruz hayvan yetiştiricilerimiz için.
Dolayısıyla,
burada, elbette ki Türkiyenin şartlarından kaynaklanan, gerek gümrük
kapılarında gerek sınırlarda gerekse başka
şekillerde zaman zaman şikâyetler geliyor. Ama, bunun, bize göre en
temel sebebi ekonomiktir. Eğer burada fiyatlar yüksek ise ve bizim
komşularımızda fiyatlar çok düşük ise o bir şekilde gelecektir.
Dolayısıyla, bizim yapmamız gereken,
hayvancılığı daha verimli hâle getirmek, daha ucuz bir
üretimi tesis etmek ve hayvancılık faaliyetlerini
hızlandırmaktır, teşvik edip desteklemektir. Biz de zaten,
tam da bunu yapıyoruz.
Ben, bu
duygularla yüce heyetinizi saygıyla bir kez daha selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Eker.
Gündem
dışı üçüncü söz, Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığının kuruluş
yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili
Ramazan Başaka aittir.
Buyurun
Sayın Başak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Ramazan
Başakın, GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının kuruluş yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
RAMAZAN
BAŞAK (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bölge ve dünya
barışı için önemli bir adım olduğuna
inandığım bugünkü ziyaretin gerçekleşmesinde emeği
geçen, başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, Meclis
Başkanımıza ve Başbakanımıza teşekkür
ederken bu girişimlerin, yine bölge ve dünya barışı için
hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 1989 yılında kurulan GAP Kalkınma
İdaresinin kuruluşu ve kısa adı GAP olan Güneydoğu
Anadolu Projesi hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kısaca, GAP nedir diye söze başlamak istiyorum. GAP,
Türkiye Cumhuriyetinin kendisinden sonraki en büyük projesi, en anlamlı
ve en umut verici projesidir. Bu projenin temelinde, doğu ve güneydoğudaki
-ki, bu, dokuz ili kapsamaktadır- zengin su ve toprak
kaynaklarının bölge ve Türkiyedeki 70 milyon insanın hizmetine
sunulması amaçlanmaktadır. Projenin 2007 yılı
rakamlarıyla ülkemiz ekonomisine maliyeti yaklaşık olarak 32
milyar dolardır. Bu projeyle -altını çizerek söylüyorum
saygıdeğer milletvekilleri- yılda 27 milyar kilovat saat
elektrik enerjisi elde edilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, 1,82 milyon
hektarlık arazinin sulu tarıma açılması hedeflenmekte ve
belki de şu anda Türkiyenin en büyük sorunu olan işsizliği
ilgilendirdiği için de yaklaşık olarak bu projeyle 4 milyon
insana istihdam sağlanması amaçlanmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, GAPın geldiği noktayı da kısaca sizlere
özetlemek istiyorum. Bugüne kadar bu projeye 18,3 milyar dolar para
harcanmıştır. Sadece hidroelektrik santrallerinden 2006
yılı sonuna kadar 274,3 milyar kilovat saat elektrik enerjisi elde
edilmiş ve Amerikan doları cinsinden, bugüne kadar, ülke ekonomisine
16,5 milyar dolar girdi sağlamıştır. Ayrıca, şu
ana kadar baraj havzasında 1 milyon hektar araziyi sulayabilecek su
potansiyeli, su rezervi oluşmuş ama maalesef ve maalesef,
saygıdeğer milletvekilleri, bugüne kadar GAP bünyesinde 260.955
hektarlık alanın sulanabilmesi gerçekleşmiştir. Bu üzücü
tabloya kadar, beni mutlu eden bir diğer yüzü de, bu 260 bin
hektarlık sulu tarıma araziye açılan projelerin büyük bir
kısmı AK Parti döneminde gerçekleşmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi, yani Türkiyenin partisi bu
projeye neden önem veriyor, neden dört elle bu projeye sarılmış;
bu proje bittiğinde neler kazanacağız, bu proje bittiğinde
Suruçtaki hemşehrim, Viranşehirdeki hemşehrim ne kazanacak,
kısaca, ben bunu da özetlemek istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, altını çizerek söylüyorum, lütfen buna dikkat
edelim: Bu proje bittiğinde, bu projenin ülke ekonomisine bir
yıllık katkısı 17,5 milyar dolar. Bakın, kırk
yılda 32 milyar dolar para yatırıyoruz, bir yılda, bir
buçuk yılda, Atatürk Barajı, Şanlıurfadan
Diyarbakıra, Şırnaka, Batmandaki bu hazineler bir buçuk
yılda kendini amorti ediyor.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 4 milyon insana istihdam sağlıyoruz. Bunları
biraz önce söyledim ama GAPın ülkeye, 70 milyon insana en büyük
katkısı nedir biliyor musunuz? İşte, AK Partinin farkı
burada ortaya çıkıyor. AK Partinin en temel felsefesi, insanlara,
bulundukları yerde insanca yaşama standartları
oluşturması için bu parti kuruldu ve halkın, yüzde 47nin oyuyla
tekrar iktidara geldi.
Bakın,
saygıdeğer milletvekilleri, AK Partinin farkı burada. Halk bunu
görüyor, lütfen buna dikkat edelim. GAP bitince göç bitecek.
Şanlıurfanın Akçakalenin Suruç ilçesindeki Ahmet amca ilçeye
göç etmek için mücadele etmeyecek. Çünkü, AK Parti okulunu getirdi, yolunu
getirdi, elektriğini getirdi, sağlık ocağını, ebesini,
hemşiresini getirdi. Siz, insanlara bulundukları yerde insanca
yaşama standardı oluşturursanız, amcamız neden Suruça
göçsün? Neden, ilçedeki, ile göçsün, ildeki neden İstanbula gitsin
saygıdeğer milletvekilleri?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Başak, son bir dakikanız, lütfen toparlayınız.
RAMAZAN
BAŞAK (Devamla) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
GAP çok uzun bir
proje ama şunu söyleyeyim: Biz, bölge milletvekili olarak ne söyledik, ne
yaptık, kısaca, bunu da birkaç cümleyle belirtip, sözlerimi bitirmek
istiyorum.
Biz, Suruç
ilçesinde Suruç pompaj sulama sisteminin biteceğinin sözünü verdik; emin
olun, haritaların çekilmesi için geçen hafta Suriyedeki heyet buraya
geldi. Akçakale sınır kapısının
açılmasını istedik, en kısa sürede açılıyor.
Urfalılara bir söz verdik, insanca yaşama standartlarını
oluşturacağız ve siz GAPın nimetlerinden
yararlanacaksınız, dedik ve Türkiye'ye bir söz verdik saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye'nin birlik beraberliği için ne gerekiyorsa
yapacağız, dedik. İşte, bunların tümünün
gerçekleşmesi için gece gündüz çalışan başta Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve AK Partili kadrolarla
birlikte siz saygıdeğer milletvekillerime teşekkürlerimi arz
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Başak.
Buyurunuz
Sayın Bakan, cevap vermek istiyorsunuz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
KADİR URAL
(Mersin) Bravo Sayın Bakan!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Ramazan Başakın, Güneydoğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının
kuruluş yıldönümüyle ilgili olarak yaptığı gündem
dışı konuşmaya cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Soru sormadı, müdahale etmedi, neye cevap
veriyorsunuz Sayın Bakan?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Bölgemizin
zengin toprak ve su kaynaklarını değerlendirmek, bu bölgemizin
sosyal ve ekonomik gelişmişlik düzeyini yükseltmek, burada
yaşayan insanlarımızın refahını ve gelir düzeyini
artırmak, onlara yeni iş imkânları sağlamak üzere
uygulanmakta olan bir proje GAP projesi.
Ülkemizde
yürütülen bu en büyük ve kapsamlı proje, aynı zamanda bölgeler
arası kalkınmışlık
farklılığını gidermeyi ve ulusal düzeyde ekonomik
gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmayı da
amaçlamaktadır.
Proje, 9
ilimizin, yani Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis,
Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerimizin yer
aldığı, alan ve nüfus açısından Türkiyenin yüzde
10luk bölümüne tekabül eden Güneydoğu Anadolu Bölgesinde uygulanmaktadır.
GAP,
başlangıçta, bölgenin su ve toprak kaynaklarının
geliştirilmesine dayanan bir program olarak ele alınmış,
Fırat ve Dicle nehir havzalarında 22 baraj ve 19 hidroelektrik
santral ile sulama şebekelerinin yapımını öngörmüştür.
GAP, 1989
yılında master planın hazırlanmasıyla tarım,
sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve
kentsel altyapı yatırımlarını da içine alan entegre
bir bölgesel kalkınma projesine dönüşmüştür. Aynı yıl,
GAP Bölge Kalkınma İdaresi teşkilatı kurulmuş ve
bölgesel kalkınmanın planlanması, çeşitli sektörlerde
farklı kuruluşlar tarafından yürütülmekte olan GAP
yatırımlarının yönlendirilmesi, izlenmesi ve
kuruluşlar arası koordinasyonun sağlanmasıyla
görevlendirilmiştir.
1990larda
dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak, GAP, uygulamalarında
sürdürülebilir kalkınma felsefesini temel almış ve bu çerçevede
insani gelişme, katılımcılık, eşitlik ve adalet
ilkeleri temel alınmıştır.
Yine, GAP, bugün
Su Kaynakları Geliştirme Programının yanı sıra
tüm sektörlerdeki yatırımları da içine alan sürdürülebilir
insani kalkınmaya dayalı entegre bir bölgesel kalkınma projesi
olarak uygulanmaya devam edilmektedir.
2000li
yıllara gelindiğinde, GAP Master Planının
yapımından sonra, bölgede ve Türkiyede plan kapsamındaki
varsayımlara uymayan önemli gelişmelerin meydana geldiği ve
özellikle kamu kesiminin finansal sorunları nedeniyle plan hedeflerinden
önemli ölçüde sapma olduğu gözlemlenmiştir.
Ayrıca,
dünyada yeni kalkınma anlayışı ve kavramları ön plana
çıkmış ve bölge kalkınmasına farklı bir
yaklaşım getirecek yeni bir plan hazırlanması ihtiyacı
doğmuştur. Bu çerçevede, GAP İdaresi, GAP Bölge Kalkınma
Planını hazırlamıştır.
Bu planla ilgili
hedeflere baktığımızda, tamamlanmayla birlikte GAP Projesi
1,82 milyon hektar alan sulamaya açılacak, yılda 27 milyar kilovat
saat hidroelektrik enerji üretimiyle, Türkiyenin enerji ihtiyacının
büyük bir bölümünü karşılayacaktır. Tarım, sanayi, enerji,
ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel
altyapı yatırımları ile bölgenin ekonomik ve sosyal
göstergeleri ülke ortalaması düzeyine getirilecek ve 3,8 milyon
kişiye iş olanağı sağlanacak, bölge halkının
yaşam kalitesi ve refah düzeyi de yükseltilecektir.
Dünyanın
sayılı projeleri arasında da yer alan GAP, çok kapsamlı ve
bu ölçüde de yüksek maliyeti olan bir projedir. GAPın sadece master
planının belirlediği hedef ve büyüklüklere ulaşabilmek için
yapılması öngörülen kamu yatırımları için öngörülen
finansman ihtiyacı 2007 yılı fiyatlarıyla toplam 39,3
milyar YTLdir. 2006 yılı sonuna kadar 23,3 milyar YTL harcama
yapılmış ve nakdî gerçekleşme yüzde 59,3 düzeyine
ulaşmış bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAP kapsamında yapımı
öngörülen hidroelektrik santrallerin kurulu güç itibarıyla önemli bir
bölümü tamamlanmıştır. Bugüne kadar dokuz hidroelektrik santrali
tamamlanarak işletmeye açılmış, GAP enerji
yatırımlarında yüzde 74 oranında fiziki gerçekleşme
sağlanmıştır. Karakaya, Atatürk, Batman,
Kralkızı, Dicle, Birecik ve Karkamış hidroelektrik santrallerinin
işletmeye alınışından 2006 yılı sonuna kadar
274,3 milyar kilovat saat elektrik enerjisi üretilmiş ve ülkemizin enerji
ihtiyacının önemli bir bölümü
karşılanmıştır. Üretilen bu enerjinin parasal
değeri 16,5 milyar ABD dolarıdır. Türkiyede 2006
yılında üretilen 44 milyar kilovat saatlik hidroelektrik enerji
içinde GAP, 21 milyar kilovat saatlik üretimiyle yüzde 48,5lik bir paya
sahiptir.
Yine, 2006
yılında Türkiyenin 175,7 milyar kilovat saatlik toplam enerji
üretiminde -ki, termik, hidrolik ve rüzgâr bunun içerisinde- GAPın
payı yüzde 12,2 olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAP bölgesinde 2007 yılı
itibarıyla, Fırat ve Dicle Havzasında toplam 263 bin hektar
alan sulamaya açılmış olup 109 bin hektarlık alanın da
hâlen sulama şebeke inşaatı devam etmektedir. GAPın sulama
projeleri tamamlandığında, şimdiye kadar Türkiye'de devlet
eliyle gerçekleştirilen sulama alanına eşit bir alan sulamaya açılmış
olacaktır.
GAP
kapsamında 5 tanesi münferit olmak üzere toplam 15 baraj
tamamlanmış, 1 milyon hektar alanı sulayacak su
depolanmıştır. Fiziki gerçekleşme açısından,
sulama projelerinin yüzde 15i işletmede, yüzde 16sı ise inşaat
hâlindedir.
Yine, GAP
bölgesinde toplam 161.400 hektar alanda arazi
toplulaştırılması çalışmaları Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü tarafından tamamlanmış, Harran
Ovası ikinci kısım ki 61.280 hektardır ve Kayacık
9.100 hektar alandır; bunların da sulama alanlarında
toplulaştırma çalışmaları devam etmektedir.
Şanlıurfa
Harran ovalarında arazinin az meyilli oluşunun ve toprak
yapısının yanı sıra, bilinçsiz sulama ve
aşırı sıcaklık nedeniyle 50 bin hektara yakın
alanda taban suyu yüksekliği riski ortaya çıkmış, bunun
3.400 hektar alanında da muhtelif düzeylerde tuzlanma görülmüştür.
İlgili kamu
kurumları tarafından problemli alanlarda gerekli tedbirler hızla
alınmaya başlanmış ve 36.800 hektar alanın etüdü, 20
bin hektar alanın ihale çalışmaları ve demin
söylediğim, tuzlanmış olan 3.400 hektar alan da dâhil toplam
8.730 hektar alanın ise kapalı drenaj çalışmaları
bitirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAPın gerçekleşmeye
başlamasıyla birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgesinde gerek
tarım ve sanayi gerekse sosyal yaşamda değişim ve
gelişme yaşanmaktadır. Bölgenin sulu tarıma
açılmasıyla beraber, sanayide meydana gelen önemli gelişmelerle,
1995 yılından günümüze, sanayi tesislerinin sayısı 2
katına çıkmıştır.
Güneydoğu
Anadolu Bölgesinin sanayi altyapısında da önemli gelişmeler
kaydedilmiştir. Mardin ve Gaziantepte olmak üzere 2 adet serbest bölge
vardır. 2006 yılı itibarıyla 8 organize sanayi bölgesi
tamamlanmış ve 11 organize sanayi bölgesi ise yatırım
programına alınmış, yatırım programında
çalışmaları devam etmektedir. İnşaatı devam eden
4 organize sanayi bölgesinde de üretime geçilmiş olup, faaliyetteki
organize sanayi bölgesi sayısı 12dir. Yine, 25 adet küçük sanayi
sitesi faal durumda ve 12 adet küçük sanayi sitesinin ise yapım
çalışmaları devam etmektedir.
1997
yılında GAP bölgesinde 10 ve daha fazla işçi
çalıştıran işletme sayısı 828, bu
işletmelerde istihdam edilen kişi sayısı ise 45.317 iken,
2006 yılında işletme sayısı 1.834e ve istihdam edilen
insan sayısı ise 81 bine yükselmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda GAP bölgesinden
yapılan ihracat düzeyinde de artış olmuş, 2001
yılında 708 milyon dolar olan ihracat tutarı 2005te 2,2 milyar
dolara yükselmiştir. GAP bölgesinden yapılan ihracatın
Türkiyenin toplam ihracatı içindeki payı da aynı dönemde yüzde
2,3ten yüzde 3e çıkmıştır. 2006 yılındaki
ihracat tutarı 2,4 milyar dolardır.
2006
yılı sonu itibarıyla GAP bölgesinde karayolu ağı
uzunluğu 35 bin kilometre, bunun 203 kilometresi otoyol, 5.900 kilometresi
devlet ve il yolu, 507 kilometresi bölünmüş yol ve 28.361 kilometresi ise
köy yoludur. Türkiye, devlet ve il yolu şebekesinin yüzde 9,2si, köy
yolları şebekesinin yüzde 10,1i Güneydoğu Anadolu Bölgesindedir
ve GAP bölgesindeki köylerin yüzde 98i anayol ağına
bağlanmış durumdadır. GAP bölgesini Mersin Limanına,
ülkemizin diğer bölgelerine ve Orta Doğuya bağlayan önemli bir
yol güzergâhı olan 225 kilometre uzunluğundaki
Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun tamamı, 2007 yılında
trafiğe açılmış olacaktır.
Ayrıca, 2005
yılında programa alınan ve toplam uzunluğu 351 kilometre
olan ve Şanlıurfa-Kızıltepe-Silopi bölünmüş yolunda da
fiziki gerçekleşme yüzde 23 düzeyine ulaşmıştır.
Bölgede 2 adet
konvansiyonel, 5 adet stol tipi olmak üzere 7 ilinde havaalanı
bulunmaktadır. Ayrıca, Şanlıurfada inşa edilen
Türkiye'nin en büyük kargo havalimanı olan GAP Uluslararası
Havaalanı 2007 yılında hizmete açılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde eğitim düzeyi genelde
düşük olmakla birlikte, çeşitli nedenlere bağlı olarak,
özellikle GAP bölgesi göstergeleri daha da düşüktür. Ülke genelinde 1985
yılında yüzde 77,4 olan okuryazar oranı, 2000 yılında
yüzde 87,3e yükselmiş, GAP bölgesinde ise aynı yıllarda okuma
yazma bilenlerin oranı yüzde 56dan yüzde 73,2ye
ulaşmıştır.
Projenin
başlatılmasından bu yana GAP bölgesinde sağlık
hizmetleri önemli ölçüde yaygınlaşmış olmasına
rağmen, sağlık sektörü göstergeleri de hâlâ Türkiye
ortalamasının, maalesef, altındadır. 2006 yılı
itibarıyla Türkiyedeki 1.175 yataklı tedavi kurumunun yüzde 6,3ü
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunmaktadır. GAP bölgesinde yer alan
74 yataklı tedavi kurumunun toplam yatak sayısı 9.778dir.
Sağlık Bakanlığımızın verilerine göre
aynı yıl itibarıyla GAP bölgesine bağlı 9 ilde toplam
717 adet sağlıkevi ve 462 adet sağlık ocağı
bulunmaktadır. Bölge genelinde en fazla sağlık kurumu bulunan
iller, sırasıyla Şanlıurfa, Gaziantep ve
Diyarbakırdır. 2002-2007 döneminde 17 hastane projesi tamamlanarak
1.170 ek yatak kapasitesi oluşturulmuştur. Ayrıca, 14
sağlık ocağı, 3 sağlıkevi, 1 ağız ve
diş sağlığı merkezi ve 1 verem savaş dispanseri
hizmete açılmıştır bu dönemde.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesi
kentlerinde içme suyu projeleri hızla tamamlanmaktadır. Kilis
İçme Suyu Projesi isale hattı depo ve pompa istasyonu
inşaatı 2005 yılında tamamlanmıştır.
Arıtma tesisi inşaatının fiziki gerçekleşme oranı
yüzde 80dir. Mardin Kızıltepe İçme Suyu Projesi isale
hattı ve pompa istasyonları inşaatları 2005
yılında ihale edilmiştir. Birinci kısımda fiziki
gerçekleşme yüzde 99,9; ikinci kısımda ise yüzde 70
düzeyindedir. Siirt Acil İçme Suyu Projesi birinci kısmının
fiziki gerçekleşmesi ise yüzde 81 düzeyindedir. İkinci
kısım isale hattı ve arıtma tesisinin proje
yapımı devam etmekte olup, inşaat ihalesi 2007 yılında
yapılacaktır. Gaziantep Acil İçme Suyu Projesi üçüncü
kısım isale hattı pompa istasyonları ve depoların
inşaatı tamamlanarak 2005 yılı sonunda
açılışı yapılmıştır. Ülke genelinde
kırsal altyapının tamamlanması amacıyla yürütülen
KÖYDES projesi çerçevesinde Güneydoğu Anadolu Bölgesine önemli miktarda
kaynak aktarılmıştır, tahsis edilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAP illeri, 2005 yılında
KÖYDES yatırımlarından yüzde 16,5; 2006da yüzde 13,7 ve 2007
yılında da yüzde 14,2 oranında pay almıştır.
Tabii, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, özellikle içme suyu olmayan ünite
sayısı bakımından 2005 öncesinde Türkiyenin, maalesef, en
kötü durumunda olan bölgesiydi. Sadece Diyarbakır ilinde toplam 1.300
ünitenin sadece 155 tanesinde şebekeli içme suyu bulunmakta idi ve KÖYDES
projesi kapsamında bizim başlatıp
tamamladığımız ve şebekeli içme suyu getirdiğimiz
ünite sayısı 1.180dir.
KÖYDES projesiyle
birlikte, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, 2007 yılı
sonu itibarıyla, eğer bir imkân varsa -yakında su
kaynağı veya getirilebilecek veya sondajla yer altı imkânı
varsa- onlar tamamlanıyor, çok çok az miktarda kalan ve özel
durumları olan yerlerle ilgili olarak da çalışma sürüyor.
Tabii, gerek yol
gerek su gerek sağlık gerek eğitim gibi temel hizmetler
açısından, 2002-2007 dönemi, bölge tarihinde eski dönemlerle
kıyaslanmayacak kadar, hatta elli yıl, altmış yılla
kıyaslandığında çok daha iyi bir netice
alınmış durumdadır. Biz, böyle bir hizmeti
gerçekleştirdiğimiz için de Hükûmet olarak gerçekten mutluyuz ve
kalan hizmetleri de -özellikle
sosyoekonomik gelişme konusunda, işsizlikle mücadele konusunda- bundan
sonraki süreçte -hem kırsal kalkınma projelerinin hayata geçirilmesi
hem tarımla ilgili hem sanayiyle ilgili çeşitli projelerin
tamamlanıp devreye konulması yoluyla bölgede istihdamın da
artacağı kesin bir şekilde önümüzde durmaktadır- tamamlamak
gayreti içerisindeyiz.
GAP projesinin,
bundan sonraki süreç içerisinde de kaynak yaratılmak suretiyle, özellikle
sulama yatırımlarında alternatif finans modelleri
oluşturulup bunların hayata geçirilmesi ve sulama
yatırımlarının yüzde 15 düzeyinden çok daha üst bir düzeye
getirilmesi için gayret içerisinde olacağız Hükûmet olarak, bunun
için çalışıyoruz. Gerek GAP Yüksek Kurulu gerekse diğer
ilgili bakanlıkların tamamı bu konuda fikir birliği
içerisindedir ve Hükûmetimiz de bu konuda kararlıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu duygu ve düşüncelerle,
sözlerimin sonunda yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Şimdi
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır. Komisyonlardan istifa tezkereleri
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/3)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi
bulunduğum Dilekçe Komisyonundan istifa ediyorum.
Bilgilerinize arz
ederim.
08/11/2007
Hulusi
Güvel
Adana
2.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Ali Özpolatın, İçişleri Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/4)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi bulunduğum İçişleri Komisyonundan istifa
ediyorum.
Bilgilerinizi saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Ali Özpolat
İstanbul
3.- Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okayın, Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/5)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum, Anayasa Komisyonundan istifa ediyorum.
Bilgilerinizi saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
BAŞKAN
- Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır; okutuyorum:
C) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin,
madde bağımlılığının nedenlerinin,
boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele
edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/39)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Madde
bağımlılığı dünyada olduğu gibi ülkemizde de
başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen biyolojik,
ruhsal ve sosyal boyutları olan bir sağlık sorunudur ve son
yıllarda giderek artmaktadır.
Ülkemizde lise
öğrencilerinin % 19.2si sigara ve alkol, % 5.7si sigara ve
uyuşturucu, % 5.6sı alkol ve uyuşturucu ve % 4.9u sigara,
alkol ve uyuşturucu/uyarıcı maddenin üçünü birden
kullanmaktadırlar.
1. Madde
bağımlılığının boyutlarına yönelik
durum tespiti yapmak,
2. Madde
bağımlılığının önlenmesine yönelik uygulama
metotlarını ortaya koymak,
3. Başta
gençlerimiz olmak üzere toplumumuzun madde
bağımlılığı ile mücadele konusunda
bilinçlenmesini sağlamak,
4.
Sağlıklı toplum hedefinde tüm tarafları harekete geçirmek,
5. Aile içi
iletişimi artırıp, bu iletişimi canlı tutarak sorunun
çözümüne anne ve babaların katılımını sağlamak,
6. Gençleri madde
bağımlılığından uzak tutmanın
yollarını göstermek ve sağlık bilinci gelişmiş
toplumsal bir altyapı hazırlamak amacıyla Anayasamızın
98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
bir Araştırma Komisyonunun kurulmasını arz ve teklif
ederiz.
1- Necdet Ünüvar (Adana)
2- Ayhan Sefer Üstün (Sakarya)
3- Agâh Kafkas (Çorum)
4- Mithat Ekici (Denizli)
5- Selma Aliye Kavaf (Denizli)
6- Hamza Yerlikaya (Sivas)
7- Murat
Yıldırım (Çorum)
8- Cahit Bağcı (Çorum)
9- Fatma Salman Kotan (Ağrı)
10- Hasan Ali Çelik (Sakarya)
11- Abdülkadir Aksu (İstanbul)
12- Ayşe Türkmenoğlu (Konya)
13- Alev Dedegil (İstanbul)
14- Mustafa Ataş (İstanbul)
15- Ali Öztürk (Konya)
16- Rüstem Zeydan (Hakkâri)
17- İsmail Bilen (Manisa)
18- Hüsnü Ordu (Kütahya)
19- Harun Tüfekci (Konya)
20- Mehmet Daniş (Çanakkale)
21- Polat Türkmen (Zonguldak)
22- Zekeriya Aslan (Afyonkarahisar)
23- Ali Küçükaydın (Adana)
24- Ahmet Koca (Afyonkarahisar)
Gerekçe:
Madde
bağımlılığı dünyada olduğu gibi ülkemizde de
başta gençler olmak üzere herkesi etkileyebilen biyolojik, ruhsal ve
sosyal boyutları olan bir sağlık sorunudur. Bu sorun özellikle
kentsel nüfusun artışı ve kente gelen gençlere madde
kullanımına hayır diyebilecekleri ve onları spor ve
kültürel etkinliklere yönlendirecek uygun imkânların
sağlanamaması nedeniyle son yıllarda artmaktadır. Madde
bağımlılığı sahte iyi oluş hali veren bir
maddenin belirgin bir etkiyi elde etmek için alınması sürecinde
ortaya çıkan bedensel, ruhsal ve sosyal sorunlara rağmen madde
alınımının devam etmesi ve madde alma isteğinin
durdurulamaması durumudur. Bağımlılık, kullanılan
maddenin özelliklerine göre değişen bir süreç sonucunda ortaya
çıkar.
Madde
kullananların yaklaşık % 75'i, 20 yaşından önce madde
kullanmaya başlamaktadırlar.
Ülkemizde
değişik bölge ve kentlerde yapılan çalışmalarda;
İlköğretim öğrencileri arasında
yaşamı boyunca en az bir kez tütün kullananların
oranının yüzde 16,1 olduğu saptanmıştır. Bu oran
alkol için yüzde 15,4, uçucu ve uyuşturucu maddeler için yüzde 1,7'dir.
Ortaöğretimde yaşamı boyunca en az bir kez tütün
kullanımı yüzde 55,9, alkol kullanımı yüzde 45, esrar
kullanımı yüzde 4, uçucu madde kullanımı yüzde 5,1, eroin
ve ekstazi kullanım yaygınlığı yüzde 2.5'tir. Özel
okulda okuyanlarda madde kullanım riski devlet okulunda okuyanlara göre
daha yüksek bulunmuştur.
Ortaöğretim kurumlarına devam eden 15-16 yaş
grubundaki öğrencilerin yaklaşık yarısı tütün ve alkol
deneyimleri olduğunu ifade etmiştir. Esrar kullanımı yüzde
4, uçucu maddeler için yüzde 4, anabolik steroidler için yüzde 3,
sakinleştiriciler için yüzde 3 ve ekstazi için yüzde 2'dir. Hâlen
kullanım ise tütün için yüzde 18, alkol için yüzde 20, uçucu madde için
yüzde 2 ve diğer maddeler için yüzde 1'dir.
Ortaöğretim kurumlarına devam eden gençlerin hâlen
sigara kullanma yüzdeleri 15,6 (Erkeklerde yüzde 21,8 ve kızlarda yüzde
7,5), son bir ayda en az bir defa alkollü içki içme yüzdesi 16,5 (erkeklerde
yüzde 31,5 ve kızlarda yüzde 10,6) ve son üç ay içinde
uyuşturucu/uyarıcı madde kullanma yüzdesi 2,9 (erkeklerde yüzde
4,3 ve kızlarda yüzde 1,0) olarak bulunmuştur.
Lise ikinci sınıf öğrencisinden yüzde 2,5'i
yaşam boyu en az bir defa ekstazi kullandığını
belirtmiştir. Bu araştırmada ilk olarak ekstazi kullanma
yaşı 13,4ħ1,9 olarak bulunmuştur.
Üniversitelerin birinci sınıf öğrencileri
arasında yapılan bir çalışmada en az bir defa sigara
kullanma yüzde 57,8 ve hâlen kullanma yüzde 22,5; en az bir defa alkol içme
yüzde 47,2 ve hâlen içme yüzde 22,9 ve madde kullanmayı deneme yüzde 3 ve
hâlen kullanma yüzde 0,6'dır.
Ceza infaz kurumlarında kalan çocukların
hayatının bir döneminde sigara kullanma yüzdesi 40,2, alkollü içki
içme yüzdesi 4,1, tiner/bali/uhu gibi uçucu maddeler kullanma yüzdesi 3,3,
uyuşturucu/keyif verici madde kullanma yüzdesi 7,9, sigara, alkol, uçucu
madde ve/veya uyuşturucu maddelerden iki veya daha fazlasını
kullanma yüzdesi 32,3 ve hiç birini kullanmadığını belirtme
ise yüzde 12,1'dir.
Bu verilerle,
Türkiye'de madde kullanım eğilimleri açısından; gençler
önemli bir risk grubunu oluşturmaktadır. Bu nedenle gençlerin madde
kullanımı davranışlarını önleme ve koruma
açısından bütüncül bakış ve ele alış
gerekmektedir.
Madde
kullanımı, ortaya çıkardığı sonuçlar nedeniyle
sadece kullanan kişiyi etkilemekle kalmayıp başta yakın
çevresi olmak üzere toplumun bütün kesimlerine değişik biçimlerde
yansıyarak ülkemizin önemli sağlık sorunlarından biri
haline gelmiştir.
Çocuklarımızı
madde kullanımından korumak ancak onları
sorumluluklarının bilincinde olan, sorunlarına çözüm
getirebilen, özgüven ve bağımsızlık duyguları
gelişmiş bireyler olarak yetiştirmemize bağlıdır.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
2.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23
milletvekilinin, bitkisel yağlar, zeytin ve zeytinyağı
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemiz, bitkisel
yağ, yağlı tohumlar, zeytin ve zeytinyağı konusunda
üretimden tüketime, zincirin tüm halkalarında, çözüm bekleyen
ağır ve acil sorunlarla karşı karşıya
bulunmaktadır. Bu sorunların araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz. 25.10.2007
1- A. Edip Uğur (Balıkesir)
2- Ayhan Sefer Üstün (Sakarya)
3- Agâh Kafkas (Çorum)
4- Selma Aliye Kavaf (Denizli)
5- Mithat Ekici (Denizli)
6- Murat Yıldırım (Çorum)
7- Ali Küçükaydın (Adana)
8- Cahit Bağcı (Çorum)
9- Fatma Salman Kotan (Ağrı)
10- Hasan Ali Çelik (Sakarya)
11- Hamza Yerlikaya (Sivas)
12- Abdülkadir Aksu (İstanbul)
13- Ayşe Türkmenoğlu (Konya)
14- Alev Dedegil (İstanbul)
15- Mustafa Ataş (İstanbul)
16- Ali Öztürk (Konya)
17- Rüstem Zeydan (Hakkâri)
18- İsmail Bilen (Manisa)
19- Hüsnü Ordu (Kütahya)
20- Harun Tüfekci (Konya)
21- Polat Türkmen (Zonguldak)
22- Mehmet Daniş (Çanakkale)
23- Zekeriya Aslan (Afyonkarahisar)
24- Ahmet Koca (Afyonkarahisar)
Gerekçe:
Dünyada
yağlı tohum üretimi son 10 yılda 275 milyon tondan 397 milyon
tona yükselirken, dünyada tarımın uğradığı
değişim ve dönüşüm ülkemizde maalesef tam fark ve idrak
edilemediğinden, geIenekseliyle devam etmeye çabalamaktadır.
Son on
yılın yağlı tohum üretimine
baktığımızda; 1996 yılı 2 milyon ton, 2006
üretimimiz 2,3 milyon ton olmuştur. İçinde bulunduğumuz
yılda kuraklık nedeni ile beklenen rekolte en iyimser tahmin ile
1.950 milyon tondur.
Dünyada
yağlı tohumlu bitkilerin 10 yılda % 44 artışına
karşılık, ülkemizde ciddi bir potansiyel olmasına
rağmen yağlı tohumIularda üretim artışının
olmayışını çok iyi irdelemek gerekmektedir.
1996-2006
yıllarında yapılan ve giderek yükselen yağ, yağlı
tohum ve küspe ithalatı bunu açıkça ortaya koymaktadır.
Ülkemizin 1997
yılı yağlı tohum ve türevleri ithalatı 681 milyon
dolar, 2006'da ithalata ödediğimiz döviz %120 artarak 1,5 milyar dolara
ulaşmıştır.
Biyodizel
kullanımı ülkemizde de başlamıştır. Bitkisel
yağ tüketiminin artması, ülkemizin yağlı tohum
ihtiyacını artırmıştır.
İhtiyacımız
olan yağın yüzde 70'ini ithalat yoluyla karşılamak zorunda
kaldığımızı düşünürsek, ödediğimiz bu
fatura, tedbir almadığımız, yağlı tohum üretimini
artırmadığımız takdirde çok büyük rakamlara
ulaşacaktır.
Öte yandan
dünyada ve ülkemizdeki zeytin ağaç sayıları tahmini olarak
verilmiş, zeytin yetiştirilen bölgeler belirtilmiş, ülkemizde
yaklaşık 400 bin ailenin geçimine zeytincilik sektörünün katkı
sağladığı ifade edilmiş, zeytin yağının
sağlıklı beslenme noktasında besin değerinin önemi
üzerinde durulmuş, ancak ülkemizde zeytin ve zeytinyağı
üretiminde ve tüketiminde henüz istenen noktaya
ulaşılamadığı, zeytin ve zeytinyağı
üretiminden tüketimine kadar geçen süreçte pek çok sorun yaşandığı
vurgulanmıştır.
Sektör önemli
sorunlar yaşanmaktadır. Şöyle ki;
Zeytin ve
zeytinyağı üretiminde diğer ülkelerin çok gerisinde
kalınmıştır. Ülkemizde ürün alınan zeytin ağaç
sayısında her yıl artış olmasına karşın
zeytin üretim miktarında yıldan yıla farklılıklar
yaşandığı, bu olumsuzluğun zeytinyağı
üretimine yansıdığı görülmektedir.
Pazarlama ve
taban fiyatı sorunları ile karşı karşıya
kalınmış, sektördeki belirsizliğin tüketimi etkilemesi
sonucu yeterli üretim ve pazarlama yapılamamaktadır.
Sağlık
açısından son derece faydalı olan zeytinyağının
üretilen diğer yağlar ile rekabet ortamı da bulunmadığından zeytinyağı
sektörü ekonomide istenen yere ulaşamamaktadır.
Netice olarak
bitkisel yağ, zeytin ve zeytinyağı sektöründe ülkemiz, üretimden
tüketime kadar, burada dercediIemeyen acil ve ağır sorunlarla
karşı karşıya bulunduğundan, konunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kurulacak bir meclis araştırma komisyonu
tarafından bütün boyutlarıyla incelenmesi ve alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi hayati önem arz etmektedir.
BAŞKAN
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
3.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22
milletvekilinin, uyuşturucu
bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/41)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İnsanların
çağlar boyunca üzerinde anlaştığı en önemli konu,
çocukların, toplumların geleceği olduğu gerçeğidir.
Fakat bu gerçek, dünyada önlenemez şekilde varlığını
devam ettiren uyuşturucu madde kullanımıyla tehlikeye
girmektedir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yirminci asrın son
yarısından itibaren uyuşturucu madde kullanım oranı
giderek artmış, bununla birlikte uyuşturucu kullanma
yaşı da gittikçe düşmüştür. Evrensel bir sorun olan madde
bağımlılığı, sorunlu aile yapısı,
bireyin yalnızlaşması, arkadaş ve çevre faktörlerinin
olumsuz yansıması ve dünyadaki artışın paralelinde,
ülkemizde de varlığını yıllardan beri sürdürürken,
bununla yapılan kararlı mücadele artarak devam etmektedir.
Gençliğimizi
tehdit eden bu sorunun köklü çözümü ise bireysel çabaların yanında
iktidar ve muhalefet partilerinin ortak çalışmalarıyla birlikte,
okul-aile işbirliği ve tüm sivil toplum kuruluşlarının
desteğiyle gerçekleştirilebilecektir. Uyuşturucunun gençler,
aileler ve toplum üzerindeki etkilerinin araştırılıp,
konuyla ilgili gerekli tedbirlerin alınıp uygulanması
amacıyla, Anayasanın 98inci, İçtüzüğün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1- Halide İncekara (İstanbul)
2- Ayhan Sefer Üstün (Sakarya)
3- Selma Aliye Kavaf (Denizli)
4- Mithat Ekici (Denizli)
5- Mustafa Ataş (İstanbul)
6- Murat
Yıldırım (Çorum)
7- Agâh Kafkas (Çorum)
8- Ahmet Koca (Afyonkarahisar)
9- Fatma Salman Kotan (Ağrı)
10- Hasan Ali Çelik (Sakarya)
11- Abdülkadir Aksu (İstanbul)
12- Hamza Yerlikaya (Sivas)
13- Ayşe Türkmenoğlu (Konya)
14- Alev Dedegil (İstanbul)
15- Rüstem Zeydan (Hakkâri)
16- Ali Öztürk (Konya)
17- Hüsnü Ordu (Kütahya)
18- İsmail Bilen (Manisa)
19- Harun Tüfekci (Konya)
20- Polat Türkmen (Zonguldak)
21- Mehmet Daniş (Çanakkale)
22- Zekeriya Aslan (Afyonkarahisar)
23- Ali Küçükaydın (Adana)
Gerekçe:
BM
Uyuşturucu Kontrol Programının (UNDCP) tahminlerine göre,
dünyada 180 milyon uyuşturucu bağımlısı bulunmakta,
bunların 144 milyonu esrar kullanmaktadır. Avrupada
uyuşturucunun en az kullanıldığı ülkeler arasında
yer almamıza rağmen, yapılan araştırmalar ve
uzmanların yorumları, uyuşturucu kullanma oranının
dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yirmi yılda
arttığını ortaya koymaktadır. Dünyadaki ve ülkemizdeki
artış, devletimizin uyuşturucuyla mücadelesindeki
kararlılığını da arttırmıştır.
2007 yılı itibarıyla ülkemizde 8 ilde özel ve kamuya ait 15 adet
madde bağımlılığı tedavi merkezi
bulunmaktadır.
Amatemden
alınan verilere göre, 2006 yılında toplam 2.853 madde
bağımlılığı tedavisi başvurusu
olmuştur. Daha önce tedavi görenlerin % 50si son 8 ay içerisinde, % 68i
12 ay içerisinde, % 85i ise 24 ay içerisinde daha önceden tedavi gördüklerini
belirtmişlerdir. Yaşam biçimine bakıldığında,
hastaların % 89unun ebeveynleriyle yaşadıkları
belirlenmiştir. Fakat aileler bu durumu ancak iki yıl sonra
öğrenmektedirler. Başvuranların % 28,2sinin düzenli işi
varken % 53,1inin işsiz olduğu saptanmıştır. Bu
kişilerin % 40ı eroin, % 36,7si esrar, % 10,3ü (tiner ve bali
gibi) uçucu maddeler ve % 3,8i extacy nedeniyle
başvurmuşlardır.
Uyuşturucuya
başlama yaşının ülkemizde son beş yılda
ağırlıklı olarak 12 yaşına kadar
düştüğü gözlenmektedir. Uyuşturucu madde kullanımının
temel sebepleri ise bilgisizlik, özenti, merak, bozuk çevre,
sağlıksız bir aile ve manevi boşluk olarak
gösterilmektedir.
Uyuşturucu
madde tüketiminin aynı zamanda terör örgütlerinin de parasal
kaynağını oluşturduğu bilinen bir gerçektir. İçişleri
Bakanlığı Araştırma Ve Etütleri Merkezinden elde
edilen bilgiye göre, 2002 ve 2006 yılları arasında Türkiyede
yapılan operasyonlarda terör örgütü PKKnın uyuşturucu
kaçakçılığı yapmaya devam ettiği ortaya
çıkmıştır. Yapılan tahkikatlar ve alınan
bilgilerle PKKdan başka ASALA, TKPL/ML ve DHKP/C gibi terör örgütlerinin
de faaliyetlerini finanse etmek amacıyla uyuşturucu
kaçakçılığına karıştığı
belirlenmiştir. Bu nedenle, uyuşturucu ve terör birbiriyle
ayrılmaz parçalar olarak düşünülüp, global bir mücadele için her iki
alanda da yakın bir işbirliği sağlanmalıdır.
Birleşmiş
Milletler, Uyuşturucu Raporunda, Türkiyenin 2004 yılından
itibaren uyuşturucu konusundaki kararlı mücadelesini takdir ederken,
Türkiyede uyuşturucu yakalamalarındaki artışın birçok
ülkeye örnek olması gerektiğini vurgulamıştır.
Sadece bireyi
değil, bir virüs gibi toplumun tamamını zehirleyen ve tedavi
maliyeti önlem maliyetinden fazla olan uyuşturucu madde
bataklığının kurutulması, toplumun tüm fertlerinin
bilinçlendirilmesi ve topyekün bir mücadeleyle sağlanacaktır.
Bu bağlamda,
gençleri tehlikeye sürükleyen, aileleri ve toplumumuzu tedirgin eden bu sorunun
çözümü ve gerekli işbirliğinin sağlanması için TBMM
tarafından geniş kapsamlı bir Meclis araştırması
gerekmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 13/11/2007 Salı günkü birleşimde
sözlü sorulardan sonra, diğer denetim konularının
görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve
14/11/2007 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 15 Tarihi:
13.11.2007
Danışma
Kurulunun 13.11.2007 Salı günü yaptığı toplantıda;
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 15, 22, 28, 26, 25 ve 27nci
sıralarında yer alan 35, 46, 52, 50,49 ve 51 sıra
sayılı kanun tasarıları ve teklifinin sırasıyla
bu kısmın 1, 2, 3, 4, 5 ve 6ncı sıralarına
alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun
13.11.2007 Salı günü 15.00-24.00, 14.11.2007 Çarşamba günü
14.00-24.00 ve 15.11.2007 Perşembe günü 14.00-19.00 saatleri arasında
çalışması, 13.11.2007 Salı günkü Birleşimde sözlü
sorulardan sonra, diğer denetim konularının görüşülmeyerek,
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi ve 14.11.2007 Çarşamba
günü sözlü soruların görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mustafa
Elitaş Kemal
Anadol
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Başkanvekili
Başkanvekili
Oktay
Vural Selahattin
Demirtaş
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Demokratik
Toplum Partisi Grubu
Başkanvekili
Başkanvekili
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Lehte mi, aleyhte mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aleyhte.
BAŞKAN
Aleyhte söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.
Buyurunuz
efendim.
Süreniz on
dakikadır.
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, her salı günü geldiğinde, mutlaka bir
Danışma Kurulu önerisiyle karşı karşıya geliyoruz
ve Meclisin çalışmasıyla ilgili nasıl bir program
yapacağımızı artık belirleyemez olduk. Ne yazık
ki, Danışma Kurulu önergesinde teklif edilen çalışma düzeni
de halkın gerçek gündemiyle ilgisi olmayan birtakım yasaların
getirilmesi ve Meclisin denetim yetkisini azaltan bir anlayışla
geldiği için açıkçası, denetim yetkisinden mahrum bir Meclisin
doğru çalışmayacağını düşünerek
kaygılanıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, halkın gerçek gündemi burada
tartışılmadığı sürece, halkımızın
sıkıntılarına çözüm bulmak için burada halkın
temsilcileri tarafından tartışma ve çözüm üretilmediği
sürece, korkarım, başka yönlere doğru hak arama veyahut da çözüm
üretmeye doğru gidilir diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, denetim dedik. Milletvekillerinin en doğal hakkı
olan ve öğrenmek istediği, kafasında oluşan bazı
sorularıyla ilgili Sayın Hükûmet yetkililerine sorduğu
sorularda, ne yazık ki, bir karartmanın
uygulandığını ve sorulara yanıt verilmediğini
görüyoruz. Açıkçası, benim sormuş olduğum dört tane sorumun
yasal süresi içerisinde yanıtlanmaması ve bundan sonra da
yanıtlanacağıyla ilgili bir belirti görülmemesi, burada denetim
yetkisinin karartıldığını düşünüyorum.
Sayın
Tarım ve Köyişleri Bakanı, biraz önce, burada,
Bakanlığının uygulamalarıyla ilgili söz etti. Ama,
benim, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımıza
Bakanlığının uygulamalarıyla ilgili sormuş
olduğum iki tane sorum vardı. Birisi, kuraklık nedeniyle
Trakyadaki ayçiçeği üreticisinin uğramış olduğu
mağduriyetin nasıl giderileceğiyle ilgili Hükûmetinizin ve
Bakanlığınızın alacağı önlemlerin neler
olduğunu sorduk. Ne yazık ki bugüne kadar, iki ayı geçmiş
bir süre olduğu hâlde, yanıt gelmedi.
Değerli
arkadaşlar, 1 milyar dolar yıllık sıvı yağ
ithalat kaynağı aktarılan Türkiyenin, ayçiçeğiyle ilgili
sorunları çözmek, ayçiçeği üretimini artırmak için önlem
almayacak, bunlar konuşulmayacak da neler konuşulacak?
Değerli
arkadaşlar, bir diğer sorum: Toprak Mahsulleri Ofisiyle ilgili,
Dahilde İşleme Rejimiyle ilgili hangi firmalara, ne kadar mal
satıldığını ve bu verilen malların hangi fiyatla
verildiğini, daha sonra Dahilde İşleme Rejimiyle ilgili bu
firmaların kapatma işlemini yapıp yapmadıklarıyla
ilgili, yapmamışlarsa hangi cezai müeyyidelerin
uygulandığıyla ilgili bir sorum vardı. Ne yazık ki şu
ana kadar Sayın Bakan bu soruya da yanıt vermemiştir.
Değerli
arkadaşlar, kapatma işlemi yapmayan firmalar acaba korunuyor mu?
Acaba devletin vergilerinden kaynaklanan bu kapatma işleminden dolayı
ucuz mal alan firmalar korunuyor mu? Açıkçası bu sorularıma
yanıt alamadığım sürece, ben, bu tür firmalar var ise
korunduğu kaygısına kapılıyorum ve fakir
fukaranın, Sayın Başbakanın deyimiyle, garip gurabanın
hakkının bu firmalara peşkeş çekildiğini
düşünüyorum.
Sayın Bakan
buradalar, o nedenle ben bu konuları gündeme getirdim. Biraz önce kendisi
desteklemelerle ilgili çok güzel açıklamalar yaptılar. Elbette ki
Hükûmet ve bakanlar konularıyla ilgili çalışmaları
yapacaklar, bu onların görevleridir, ama Sayın Bakana şunu da
sormak istiyorum: Sayın Bakan, 2007 yılında hayvansal desteklemelerden
1 kuruş ödediniz mi acaba çiftçimize?
Değerli
arkadaşlar, ilk defa bu yıl kuraklıktan dolayı süt
fiyatları artarken, sağmal hayvanların kasaba gittiği
yaşanıyor. Niçin acaba? Sağmal hayvanların kasaba
gönderilmesinde niçin böyle süt fiyatları artarken bir süreç
işleniyor? Ne yazık ki, değerli arkadaşlar, bugün -bu
yıl- hayvan üreticilerimiz kışlık gereksinimlerini
karşılayamadıkları için, paraları
olmadığı için kışın karşı
karşıya kalacakları kötü durumu önlemek için, bugün, sağmal
hayvanını ne yazık ki kasaba gönderiyor. Ama, bir de
bakıyoruz, Tarım Bakanımızın değişik
basın organlarında çıkan
Ne yazık ki bazı çevreler yaygara koparacak, ama biz
damızlık ithalatı yapacağız. açıklamaları
var. Değerli arkadaşlar, yazıktır, günahtır. Bugün
çiftçimizin elindeki damızlık ne yazık ki satılamıyor.
Ne yazık ki, çiftçimiz, elinde birinci sınıf
damızlıklarını satamaz iken, Amerika Birleşik
Devletlerinden damızlık ithali yapıyoruz. Ne yazık ki,
deli dana hastalığının 2005 yılında
görüldüğü Amerika Birleşik Devletlerinden böyle bir ithalat
yapılması son derece yanlıştır diye düşünüyorum.
Deli dana
hastalığı hayvanlardan insanlara geçen ölümcül bir
hastalıktır ve canlı hayvanda teşhis edilemediği için,
deli dana hastalığının görüldüğü olay tarihinden sonra
on yılı aşkın bir süre takip edilir ve tekrar nüksetmediği
zaman bu hastalığın yok olacağı kanaatine
varılır. Ne yazık ki, Amerika Birleşik Devletlerinde 2005
yılında görülen bu hastalık ve yıl 2007. Buradan
damızlık düve ithal etme kararının son derece
yanlış olduğunu düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, ihtiyaç var, deniyor. Peki, ihtiyaç var da et fiyatları
niçin artmıyor? Süt fiyatları bu birkaç ay dışında
niçin artmıyor? Demek ki Türkiyenin gereksinimi olan tüketimi, et ve süt
ihtiyacını bugün Türkiye, Türk hayvancısı
karşılamaktadır.
Sayın
Bakanıma sorduğum soruların birisinde de şu vardı:
Damızlık düve ihtiyacı olan firmalar ile Türkiye
Damızlık Yetiştiricileri Birliğinin yönetimini bir araya
getirerek bir çözüm sağlayabildiniz mi, sağladınız mı?
Ne yazık ki, böyle bir çözümün de olmadığı ve iki kurumun
da yetkililerinin bir araya getirilerek böyle bir çözüm noktasında hakem
rolü oynamadığını da görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer konu, Et ve Balık Kurumlarının
açılması, işletmeye devam ettirilmesi son derece yerinde bir
karardır, teşekkür ediyoruz. Ama, geçen hafta Ağrıda iken,
Ağrı halkının bir şikâyeti vardı Et ve
Balık Kurumunda çalışan insanlarımız, söz
verildiği hâlde, tekrar açıldığında işe
alınmadılar ve ne yazık ki, burada çalışan insanlar bu
işi bilmeyen, başka illerden getirilen insanlar. diye bir
serzenişleri vardı. Niçin acaba Et ve Balık Kurumunda daha önce
çalışan, uzmanlaşmış insanlarımız burada
çalışma olanaklarından mahrum edildi de, başka birileri,
daha yeni, acemi olan insanlar alındı? Burada da bir
kayırmacılık mı söz konusu oldu diye, açıkçası
kaygılarım var.
Değerli
arkadaşlar, bugün, Türk halkının gündeminde işsizlik var.
Ne yazık ki, insanlarımız, işsizlikten, evine ekmek
götürememekten sızlanmaktalar ve gerçekten zor durumdalar. Bugün,
TÜİK rakamlarında her ne kadar olumluya doğru bir gidiş
yansıtılmaya çalışılmış olsa da, 2006
yılına göre gençlerimizdeki işsizlik oranının ciddi
bir şekilde arttığını, üniversiteden mezun olan
gençlerimizin bir yıl içerisinde ciddi bir şekilde işsiz
konumuna düştüğünü TÜİK rakamlarına göre tespit etmek
mümkündür. 2006 yılında gençlerimizin işsizlik oranı yüzde
17,1 iken, değerli arkadaşlar, 2007 yılında bu oranın
yüzde 18,6 olduğunu TÜİK rakamlarından görüyoruz.
Biz, Parlamento
olarak, halkın temsilcileri olarak işsizlik sorununu burada
çözmeyeceğiz, konuşmayacağız da neyi
konuşacağız arkadaşlar?
Değerli
arkadaşlar, gene işsizlik konusunda, OECD ülkelerinin içerisinde,
kadın işsiz bazında, işsizi en çok artan ülke Türkiye
olarak görülüyor. Daha önce, Türkiyedeki kadın işsizlerimizin sayısında
ciddi bir şekilde artışı TİSKin rakamlarından
görüyoruz ve 17nci sıradan 6ncı sıraya doğru
yükseldiğini görüyoruz. Yani, kadınlarımızdaki
işsizlik oranının yüzde 10lara doğru
çıktığını, ne yazık ki, TİSKin
rakamlarından öğrenmiş bulunuyoruz
Değerli
arkadaşlar, gelin, Türkiyenin gündemini konuşalım; gelin,
Meclisin denetim mekanizmasını işletelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Macit, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASAN MACİT
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, biz bu konuları konuşmaz isek, bu konuların, bu
sorunların çözümünü bulmaz isek, umarım yarın çok geç olmaz.
Meclisimiz Plan
ve Bütçe Komisyonunda bir bakanlığımızın,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın verileri
geçen gün görüşüldü. Değerli arkadaşlar, 2006 yılında
18 milyar YTL olan açık 2007 yılında 26,4 milyar YTLye
çıkmıştır. Bu, yanlış yönetimden ve yönetimde
eksikliklerden veyahut da öngörünün yanlış yapılmasından
kaynaklanan bir artıştır.
Daha konuşulacak
sorunlar, daha konuşulacak konular çok fazladır. Gelin, halkın
gündemini ilgilendiren sorunları konuşalım ve onlara çözüm
bulalım diye düşünüyorum. Bu nedenle Danışma Kurulu
önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Macit.
Şimdi,
aleyhte, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurunuz
efendim.
Süreniz on
dakikadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, süreyi yeniden
başlatırsanız memnun olurum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu raporu
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, maalesef, geçen hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, o
kadar, bir çiftlik yönetiminde gösterilemeyecek derecede basiretsiz bir yönetim
gösterildi ki, yani ben bir Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olduğum
için utandım. Bakın, konuyu size aktarayım.
Nükleer enerji
konusunda bir kanun getirilmişti. Cumhurbaşkanı o Kanunun 5, 6,
7nci maddelerini veto etmişti. Burada, tutuldu, bütün maddelerin
görüşülmesi oya sunuldu.
Ben,
Anayasanın 89uncu maddesine göre bunun mümkün
olmadığını, değişen 89uncu maddeye göre bunun
ancak değişen maddelerinin görüşüleceğini, komisyonun da
bunu yanlış yaptığını söyledim. Maalesef, Meclisi
yöneten Başkan bu düşüncelerimizi nazara almadı.
Ama, bakın,
bu 89uncu maddenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2001 yılında
müzakeresi sırasında AKP Grubu adına söz alan Yozgat
Milletvekili İlyas Arslanın grup adına yaptığı
konuşmada söylediği aynen şu:
yeni düzenlemeyle sadece geri
gönderilen madde ve maddeler görüşülecek
Sadece geri gönderilen madde ve
maddeler görüşülecek.
Şimdi, ben
bunu söyledim. İç Tüzükün 35inci maddesinin son fıkrası da
aynı hükmü getirmiştir. O zamanki bakan -zaten bu bakanların bir
şeyden haberleri yok. Çıktılar, işte sıralar
bomboş- dedi ki: Kamer Genç bu İç Tüzükü bilmediği için burada
yalan söylüyor.
Ben de Sayın
Başkana dedim ki: Sayın Başkan, benim ismimden bahsedilmek
suretiyle
Gündem dışı söz istiyorum. Efendim, sana söz
vermiyorum. Zaten sen Tüzükü ayaklar altına alıyorsun. dedi. Yahu
dedim ki: Sayın Başkan, böyle konuşulmaz. Lütfen, bana
Senin
bu konuşman üzerine
Bunların hepsi tutanaklarda var. Sataşmadan
söz istiyorum. Çık dışarı! Seni atıyorum
dışarı. dedi.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, çiftliğinizdeki kâhyayı bile
atamazsınız. Ondan sonra, bu sözler
İlle atın, atın
dışarıya. dedi. Bir Meclis Başkan Vekilinin bir
milletvekiline atın dışarı demesi mümkün değildir.
İç Tüzükün 65i diyor. 65te de düzeni sağlar diyor. Gerçi, 161
ve 163üncü maddede geçici çıkarma cezası vardır, ama bunun
şartları vardır.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii, basının bir kısmı da
Kamer Gençi Meclis Başkanı kovdu. diye başlık
attılar.
Şimdi, ben,
özellikle muhalefet partili milletvekillerine de hakikaten serzenişte
bulunuyorum. Yani, bir milletvekili, burada, bir iktidar partisi Başkan
Vekili tarafından veya Meclisi yöneten Başkan tarafından bu
kadar ağır, tutarsız, gerekçesiz, âdeta eşkıyavari bir
davranış biçimiyle eğer dışarıya atılmaya
kalkılırsa, hiç olmazsa burada bir dayanışma örneği
olarak ötekilerin sahip çıkması lazım; çıkılmadı.
İnanınız ki, millet de o kadar
Efendim, Kamer Gençi
dışarı attılar. Yok, atılmadık, kovulmadık.
Ama, ben
şimdi Sayın Meclis Başkanı Köksal Toptana soruyorum:
Sayın Başkan, bu kürsüde, bu Meclisi yönetecek insanlara
karşı, bizim İç Tüzüke ve Anayasaya uygun olarak
yaptığımız çalışmalarımızı
engelleyen yönetime karşı bir tedbir alacak mısınız,
almayacak mısınız? Eğer almayacaksanız, o zaman sizin
de ondan bir farkınız yok. Zaten onlar sizin adınıza bu
Meclisi yönetmeye kalkıyor, geliyorlar. Lütfen, şu Meclisin
yönetiminde dürüstlük çok önemlidir arkadaşlar.
Şimdi, yine
zaman zaman belli başlı Meclis başkan vekillerinin bazı
uygulamalarını size söyleyeyim. Efendim, bakıyorlar, orada,
sırada oturuyorsam söz isteyen var diyorlar. Bazen böyle
şaşırtmak için çıkıyorum oraya, bakıyorlar ki
Efendim, söz isteyen yok. Hatta geçen bir şeyde, bakan çıktı
konuştu, İç Tüzüke göre son söz milletvekilinin diye ben söz
istedim. Yok efendim, vermem sana dedi. Yahu kardeşim burası
Nasıl veremezsin yani
Ondan sonra
Sonra ben tabii ısrar edince,
ondan sonra da tuttu sözü başkasına verdi, vay efendim
başkaları istemiş
Değerli
milletvekilleri, bu kürsüyü yönetecek insanların güven vermesi lazım
milletvekillerine. Bu güven verilmezse, burada her zaman her türlü
haksızlıklara karşı biz de hakkımızı
korumasını biliriz ve bu güveni vermek de iktidar partisinin
görevidir. İktidar partisi burada 340 milletvekiline güvenerek, yani
burada bizim tek kişi olduğumuza da, ondan sonra gözüne kestirerek,
keyfî hareket edemez. Ederseniz, bizim burada zaten halk sesimizi duyuyor.
Sokağa sizi çıkarmazlar, gezdirmezler.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii, maalesef, muhalefet partileri de iktidar
partisine çok büyük destek veriyorlar. Hemen her salı günü bir
Danışma Kurulu raporu geliyor. Efendim, hemen
Bence bu, daha
şimdiye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde görülen bir muhalefet biçimi
değil. Getirsin AKP kendi grubunun önerilerini, ondan sonra burada
kendileri tartışsınlar, kendileri oy verebilirler. Ama, siz,
şimdi kaç
Burada şimdi, aşağı yukarı üç buçuk
aydır görev yapıyoruz, bir araştırma önergesi kabul
edilmedi. AKP İktidarı zamanında yapılan bunca soygunlara,
istismarlara karşı bir tane soruşturma önergesi kabul edildi mi?
Yapılan birsürü haksızlık var, ihalelerde yapılan
birtakım yolsuzluklar var, soru soruyoruz, sorumuza cevap verilmiyor.
Mesela, geçenlerde söyledim, Kütahya Şeker Fabrikası bir AKPli gruba
2003 yılında 23 milyon dolara ihale ediliyor. İhale aşamasında, 112 dönümlük
arazi Türkiye Şeker Fabrikalarına ait, bu şeker fabrikasını
aldıktan sonra -zaten, o seneki kârı da 11 trilyon lira, ki 10 milyon
doları da öyle düşerseniz, 11 milyona dönüyor- tutuyorlar tapuda,
esas, daha Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğünün
mülküyken, onun hiç muvafakati alınmadan Kütahya Şeker
Fabrikalarına geçiriyorlar. Böyle olur mu! Yani daha neler var, ama
şimdi
Şimdi, bu
haftanın en önemli konularından birisi de Suudi Arabistan
Cumhurbaşkanı geldi buraya. Suudi Arabistan Cumhurbaşkanı,
Türkiye Cumhuriyeti
(AK Parti sıralarından Kralı
Kralı
sesleri) Ne oldu, bir şey mi
söyledik?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kralı
KAMER GENÇ
(Devamla) Neyse, cumhurbaşkanı, siz de
Doğru, özür dilerim,
Kralı geldi. Bu Kral kim biliyor musunuz? Bu Kral, Türkiye Cumhuriyeti
devletine dost gözüyle bakmayan, 1991 yılında Fransanın,
Almanyanın, Amerikanın ordularının kendi memleketine gitmesini
isteyen ama -o zaman Özal söyledi- Türk Ordusu oraya gelmesin, ben altı
yüz sene zaten Osmanlı zulmü altında ezildim. diyen bir insan.
Şimdi, Suudi Arabistan Kralı geliyor, devletin
Cumhurbaşkanı olan kişi gidiyor, uçakta
karşılıyor. Ondan sonra getirip tahtını özel bir otele
koyuyor, o otelde de getiriyor Türkiye Cumhuriyetinin yöneticilerini orada
yanında oturtuyor, âdeta böyle hazır ol vaziyetinde.
Bakınız,
sayın milletvekilleri, şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir
devlettir. Bu devletin belirli görevlerine gelmişseniz, bu devletin
şanına, şöhretine, büyüklüğüne uygun davranış
içinde olmak zorundasınız. Sizin özel birtakım menfaatleriniz
olabilir, davranışlar olabilir, çoluk çocuğunuz onlardan
birtakım menfaatler, ihaleler peşinde koşabilir, ama devletin
menfaatini
Türkiye Cumhuriyeti devletinin hükmi şahsiyetinin dünya
kamuoyunda ifade ettiği değeri, siz kendi şahsi
çıkarlarınız için düşüremezsiniz. Aslında benim sorum
da
ASIM AYKAN
(Trabzon) Şahsi çıkar değil, devletin çıkarı. Devletin
çıkarı var, şahsın çıkarı değil.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ne devleti!..
Bir de sormak
istiyorum: Suudi Arabistan Kralının getirdiği o altınlar
acaba şeye mi geldi? Yani, devletin kayıtlarına mı gitti,
yoksa özel kasalara mı gitti? Onu da tabii göreceğiz ileride.
Hayır, ben şimdi ikaz edeyim de. Çünkü, orada da ciddi birtakım
hediyeler geldi.
Bir de yedi tane
tır geldi. O yedi tane tırla ne geldi arkadaşlar? Siz
milletvekilisiniz. Yedi tane uçak ve yedi tane tır geldi. O yedi tane
tırla ne geldi?
EYÜP AYAR
(Kocaeli) Zemzem ile hurma geldi.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, acaba gümrüğe giren birtakım kaçak eşyalar
mı geldi? Onlar nereye gitti? Size hediye mediye mi getirdiler? Ben
görmedim hediye. Ben de milletvekiliyim, ama, ben bir hediye görmedim. Nereye
gitti onlar? Devletin gümrüklerinde
Yahu bakın,
Türkiye Cumhuriyeti devleti bir muz devleti değildir beyler. Orada o
tırlarla gelen eşyaların kontrol edilmesi lazım.
Gümrüğe tabi eşya var mıdır yok mudur? Birilerine özel
hediyeler geliyorsa, bunlar gümrüğe tabi midir değil midir? Bunlar
devleti yöneten insanların ciddiyetle nazara alması gereken
konulardır. Efendim, benim dostum gelmiş, bana hediyeler
getirmiş! E, getirsin, bir yandan da yedi tane tır da gitsin! Devlet
yönetimi böyle mi?
ASIM AYKAN (Trabzon)
Transit geçiyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) Transit değil.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen konuya gelir misiniz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, siz gidip kontrol ettiniz mi? O tırlarda ne var
gördünüz mü? O yedi tane tırla ne geldi gördünüz mü? Görmediniz.
Ondan sonra
Bakın, Türkiye Cumhuriyeti devletini -demin de dediğim gibi- yöneten
insanların devleti bu duruma düşürmemeleri lazım.
Düşürdüğünüz zaman, işte bu Suudi Arabistan, Vehhabi mezhebini
benimseyen birisi
Ve bunlar Sevgili Peygamberimizin mezarını yok
ediyorlardı yahu! Ayrıca da, o şey
BAŞKAN
Sayın Genç
Sayın Genç
ASIM AYKAN
(Trabzon) - Biz de karşıyız ona.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, bir de, orada tuttular Osmanlı devletinin
yaptığı çok önemli bir kaleyi yok ettiler. Yani, bunlar kendi
memleketlerinde Osmanlıların bütün eserlerini yok ettiler. Ve bu
eserleri yok eden bu insanlara, siz getiriyorsunuz devlet şeref
madalyasını veriyorsunuz. Böyle insanlar
Aslında sizin hak
ettiğiniz lafları size güzel laflarla söylerim de bir de size fazla
da tazminat ödemek istemiyorum. O da
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen konuya gelip sözünüzü bitiriniz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Daha konuya gelmedi.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yahu neyse
Şimdi beyler, bakın, ben burada
parlamenterlik görevimi yapıyorum. Yani, siz gidiyorsunuz
Bakın,
Erbakan bile geçmişte buna gitti yalvardı 250 milyon dolar
alması için, vermediler. Yani, şimdi sizin, Abdullah Gülle Tayyip
Erdoğanın
ASIM AYKAN
(Trabzon) Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan
KAMER GENÇ
(Devamla) -
bunların karşısında düştüğü durumla,
Kaddafinin, Erbakana bir Vehhabi çadırında yaptığı
muameleden farkı yok ki, yani sizi öyle görüyorlar. Beyler, Türkiye
Cumhuriyeti devleti haysiyetli ve onurlu bir devlettir, bu devletin
yöneticilerinin o haysiyete, onura uygun davranması lazım.
Ben, tabii,
konuşmamın başında söylemeyi unuttum, yine bugün 4 tane
askerimiz şehit olmuş. İçimiz kan ağlıyor. O insanlara
gerçekten, Tanrıdan rahmet diliyorum ve ailelerine
başsağlığı diliyorum, ama artık burada bu
acıları tekrarlamaktan duyduğumuz ıstırap,
sıkıntı, maalesef bizi rahatsız ediyor. Dileğimiz,
artık bu gibi konuların sona ermesi ve Türkiyede, Türkiye
hudutları içinde veya Türk halkına karşı böyle
olayların olmamasıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın
Milletvekilleri
NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, siz de Meclisi
yönetin bir Başkan Vekilisiniz. Eğer, biraz önce konuşan hatibin
konuşmalarına cevap mahiyetinde bir şeyler söyleyecekseniz bir
diyeceğim yoktur, ama söylenmeyecekse, Meclis Başkanlık
makamı dâhil itham altında bulunduğu için bir cevap verme
hakkımız doğuyor. Takdir sizin; ister siz söyleyin ister ben
söyleyeyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Pakdil, Danışma Kurulu önerisinin üzerine lehte olarak
konuşabilirsiniz, buyurunuz.
NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Hayır, ben sataşma üzerine
konuşacağım, Danışma Kurulu önerisi üzerine
değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Meclis Başkanlık
makamını itham etti siz de dâhil olmak üzere.
NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Evet, cevabınızı bekliyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, burada kürsüyü kullanan her hatibin gerekli nezaket ve usule
uygun olarak konuşmasını diliyorum. Bundan sonra da
yapılacak olan bütün konuşmalarda her bir milletvekilinin bu konuya
dikkat etmesini rica ediyorum.
Biz, burada,
Başkanlık olarak, hatiplere gerekli uyarıyı
yapmış bulunuyoruz. Ayrıca da siz konuşmayı arzu
ediyorsanız Nevzat Bey, buyurunuz, Danışma Kurulu önerisi
üzerinde konuşabilirsiniz.
NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Hayır, ben Danışma Kurulu
önerisi üzerine konuşmayacağım. Burada, Meclis
Başkanlık Divanına yapılan ithamlar vardır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İç Tüzükte Divan adına konuşma diye bir şey
yok!
NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Benim böyle bir söz talebim vardır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Grup sözcüleri var, grup sözcüleri konuşur.
NEVZAT
PAKDİL (Kahramanmaraş) Başkanlık Divanı cevap
vermiyorlarsa, siz cevap vermiyorsanız ve bana da konuşma hakkı
vermiyorsanız, benim söyleyeceğim bir şey yok.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Grup sözcüleri var
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Efendim, Divan adına konuşma diye bir usul yok!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Pakdilin siyasi konuşma hakkı
yok. Grup adına arkadaşlarınız konuşur istiyorlarsa.
RECEP KORAL
(İstanbul) Meclis Başkan Vekilini göreve davet ediyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Nasıl göreve davet ediyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gerekli uyarıları yapmış
olduğum kanaatindeyim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Güzel.
BAŞKAN -
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, Danışma
Kurulu önerisi lehinde konuşmak istiyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Olur mu? Oylamaya geçildi Sayın Başkan.
BAŞKAN
Oylamaya geçtik efendim.
Danışma
Kurulu önerisini oylayacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, daha geçmeden ben söz
istedim. Bir açıklama yapmam lazım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayır, hayır
Oylayacağım dedi, tutanaklar
var.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısını bir daha istedim.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arıyorum.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Anayasa ve İçişleri Komisyonlarında
açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN -
Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İçişleri
Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1
üyelik için Adana Milletvekili Hulusi Güvel aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
B) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, küresel ısınmanın etkileri ve su
kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi konusunda Genel Kurulun
23/10/2007 tarihli 10uncu Birleşiminde kurulan (10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11,
13, 14, 15, 16, 17) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu üyeliklerine siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların
listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi
listeyi okutup oylarınıza sunacağım:
Küresel
Isınmanın Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir
Yönetimi Konusunda Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi
(10/1, 4, 5, 7,
9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
AK Parti (10)
Ali Rıza Alaboyun (Aksaray)
Ertekin Çolak (Artvin)
Tahir Öztürk (Elâzığ)
Mustafa Öztürk (Hatay)
Ahmet Gökhan Sarıçam (Kırklareli)
Özkan Öksüz (Konya)
Recep Yıldırım (Sakarya)
Birnur Şahinoğlu (Samsun)
A. Müfit Yetkin (Şanlıurfa)
Nuri Uslu (Uşak)
CHP (3)
Tayfur Süner (Antalya)
Rasim Çakır (Edirne)
Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
MHP (2)
Cumali Durmuş (Kocaeli)
Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
DTP (1)
Pervin Buldan (Iğdır)
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Meclis
araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin, 13/11/2007 Salı günü (bugün) saat 18.30da, Halkla
İlişkiler Binası B Blok, 2nci kat, 4üncü banko
Araştırma Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını
rica ediyorum.
Komisyonun
toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranlarında ilan
edilecektir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
BAŞKAN -
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker, Sözlü
Sorular kısmının 1, 6, 24, 38, 39, 41, 44, 45 ve 47nci
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdi.
Şimdi, bu
soruları sırasıyla okutuyorum:
VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve Cevapları
1.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzünün, kuraklık
kapsamına alınan illere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/10) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, çiftçilere
yapılan kuraklık yardımına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/19) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, işsiz
ziraat mühendislerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/147) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslunun,
kuraklıktan etkilenen ayçiçeği üreticilerinin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/161) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
5.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın,
kuraklıktan etkilenen sebze ve meyve yetiştiricilerinin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/162) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
6.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçının,
TMOnun fındık alımına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/164) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
7.- Manisa Milletvekili Mustafa Enözün, kuraklıktan
etkilenen çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/167) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
8.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçının,
fındık üreticilerinin alacaklarının ödenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/168) ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın,
sulama kooperatiflerinin borçlarına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/170) ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Yaşar
Tüzün
Bilecik
TBMM
Başkanlık divan Üyesi
4 Temmuz 2007
tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren bakanlar
kurulu kararı ile kuraklık kapsamına alınan iller
arasında çevresindeki komşu iller olmasına rağmen Bilecik
ili yer almamıştır.
1- Kuraklık
kapsamına alınan 40 il hangi ölçütlerle belirlenmiştir?
2- Bilecik ilimin
Çevresindeki iller kuraklık kapsamına alınmasına
rağmen Bilecik neden alınmamıştır.
3-
Karşılıksız destek kapsamı neden arpa, buğday,
korunga gibi bazı ürünlerle sınırlı tutulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Tayfur
Süner
Antalya
Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının kuraktan etkilenen çiftçilere
yapmış olduğu kuraklık yardımından yararlanmak
isteyen çiftçilerimiz, yayımlanan bir genelge sonucunda doğrudan
gelir desteği, mazot ve tohum desteklerinden faydalanamamaktadır.
Bundan dolayı sadece Antalyada kuraklık yardımı için
başvuran 14 bin çiftçi, başvurularını geri çekmeye
başlamışlardır. Bütçede yeterli kaynak olmadan,
verileceği söylenen kuraklık yardımı, seçim öncesi
üreticilerin oyunu almaya yönelik, ayrıntıları açıklanmadan
yapılan bir girişim olmaktan öteye geçememiştir.
Soru 1: Seçim
döneminde kaç çiftçiye, toplam ne kadar kuraklık yardımında
bulunulmuştur?
Soru 2:
Çiftçilerimiz zaten zar zor geçimlerini sağlayabilmektedirler.
Bakanlığınız tarafından yayımlanan genelge
sonrasında diğer destekler neden kesilmektedir?
Soru 3:
Doğrudan gelir desteği, mazot ve tohum desteklerinin kesilmesiyle
birlikte çiftçiler büyük miktarda zarara uğramışlardır.
Verilen destekle amaçlanan, çiftçiye yardımcı olmak değil midir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
24.09.2007
Ensar
Öğüt
Ardahan
Nüfusunun
%35inin tarımla geçindiği ülkemizde, TÜİK verileri
doğrultusunda yaklaşık 100 bin Ziraat Mühendisimiz
bulunmaktadır. Ziraat Mühendisleri Odasınca yapılan
açıklamalarda Ülkemizde 160 bin Ziraat Mühendisi ihtiyacı
olmasına rağmen, işsiz, geçici veya farklı sektörlerde
çalışan birçok Ziraat Mühendisimiz bulunmaktadır. Tarımda
verimliliğin artması, üreticinin bilinçli üretim yapması için
Ziraat Mühendislerinin köye gitmesi ve çiftçiye yol göstermesi gerekirken, masa
başı işlerde Doğrudan Gelir Desteği hesaplamaları
yapmaktadırlar. İşsiz Ziraat Mühendisleri Derneği
adı altında dernekleşmeye gitmeleri, konunun dram
noktasında ele alınması gerektiğinin en önemli
göstergesidir.
1- Ülkemizde
işsiz Ziraat Mühendisi sayısı ne kadardır?
2- Ülkemizde
Ziraat Mühendisi unvanıyla başka sektörlerde görev alan Ziraat
Mühendisi sayısı ne kadardır?
3- Ülkemizde
tarımın gelişmesi için işsiz ve farklı alanlarda görev
yapan Ziraat Mühendislerimizin Tarım sektöründe görev alabilmeleri için ne
gibi çalışmalar yapmaktasınız?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 4.10.2007
Cemaleddin
Uslu
Edirne
Ülkemizin
yemeklik yağ ihtiyacı 750.000 ton sıvı, 425.000 ton
margarin olmak üzere 1.175.000 ton civarındadır. Bu talebe
karşılık üretimimiz 240.000 ton ayçiçek, 170.000 ton pamuk olmak
üzere toplam 410.000 tondur. Bu hesaba göre yılda yaklaşık
800.000 ton yağ bazında çeşitli ithalat yapılmaktadır.
Yem, sabun gibi diğer kullanımlarla birlikte bu rakam milyon
tonları bulmaktadır. Döviz cinsinden değeri ise küspeleri de
koyarsak 1 milyar Doları aşmaktadır.
2007
yılında yaşanan kuraklıktan dolayı ayçiçeği
üretiminde ciddi kayıplar yaşanmıştır. Geçen
yıllar dekara 200 kg verim alınan yerde bu yıl 100 kgın
altına düşmüştür. Dolayısıyla üretici ciddi gelir
kaybına uğramıştır.
Bu sebeple;
1- Edirne
İli Kuraklık kapsamına alınan illere dâhil edilecek mi?
2- Ayçiçeği
üreticilerine 2007 yılına ait Destekleme Primi ne kadar ve ne zaman
ödenecektir?
3- Bu yıla
mahsus olmak üzere ayçiçeği üreticisine kuraklık primi vermeye
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Hasan
Çalış
Karaman
2007
yılı içinde ülkemizin çeşitli illerinde meydana gelen
kuraklık nedeniyle zarar gören çiftçilere nakdi desteğin hibe olarak
verilmesine ve bu çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ile Tarım
Kredi Kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçlarının ertelenmesine
ilişkin Bakanlar Kurulu Kararında kuru alanlarda üretimi
yapılan buğday, arpa, fiğ ve korunga ekiliş ve ürünleri
destek kapsamına alınırken, meyve ve sebze üretimi kapsam
dışı bırakılmıştır. Kalite ve verimlilik
bakımından meyve ve sebze üretimi Türkiye genelinde olduğu gibi
Karaman İlimizde de büyük zarar görmüştür.
1- Aynı
kuraklık nedeniyle su kaynaklarında azalma, yeterli suyun
verilemeyişi ve havadaki nem oranının düşmesi gibi
nedenlerden meyve ve sebze ürün kalitesi ve verimlilik yönünden çok ciddi zarar
görmüştür. Ürünleri zarar gören meyve (elma, kiraz vb.) ve sebze (domates,
salatalık vb) üreticisi çiftçilerimize de buğday, arpa, fiğ ve
korunga ekiliş ve ürünlerinde olduğu gibi nakdî desteğin hibe
olarak verilmesini düşünüyor musunuz?
2- Bu
üreticilerimizin, T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ile Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçlarının ertelenmesi
konusunda bir çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim. Saygılarımla. 04.10.2007
Av.
Rıdvan Yalçın
Ordu
Soru:
Hükûmetinizce
kendi paralelinde bir yönetim seçtirememenin
kızgınlığı ile asıl işi fındık
olan Fiskobirlikin refüze edilerek bölgeye son iki yıldır, TMOnin
getirildiği malumunuzdur.
Bu itibarla:
Fiskobirlikin
depolarının ve personelinin atıl beklemesine rağmen, görev
verdiğiniz TMO eliyle 2006-2007 fındık mahsulü
alımları sebebiyle;
a) Kaç personel
kullanıldığı, bu personelin ne şekilde temin
edildiği,
b) Kaç adet depo
kullanıldığı,
c) İki
yıl için toplam personel, (maaş ve sair ödemeler) depo kiraları
(aydınlatma, ısıtma ve soğutma giderleri dâhil) nakliye
giderleri başta olmak üzere, ne miktarda harcama
yapıldığı hususlarının
cevaplandırılmasını arz ederim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Mustafa
Enöz
Manisa
Ülkemizde
yaşanan kuraklık sonucu sulama yetersizliği nedeniyle tarım
ürünü rekoltelerinde dekar başına %30-50 civarında kayıp
olduğu ilgili kurumlarca açıklanmıştır. Zaten çok zor
şartlar altında geçimlerini temin eden çiftçi ve köylülerimiz bu
kayıplarla daha da zor duruma düşmüşlerdir. Yine çiftçilerimizin
tamamına yakını bankalara ve tarımsal kooperatiflere
borçludur.
Sorular:
1- Mevcut
destekleme primlerini (pamuk, mısır, silajlık mısır,
ayçiçeği, zeytinyağı vb) tekrar gözden geçirip, üretim
kaybı oranında artırmayı düşünüyor musunuz?
2-
Çiftçilerimizin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarını 1 yıl süre ile en fazla enflasyon oranında sabit
faizle ertelemeyi düşünüyor musunuz?
3- Kuraklık
nedeniyle azalan yeraltı sularının daha verimli bir şekilde
tarımda kullanılması amacıyla çiftçilerimizin uygulamakta
oldukları damlama sulama ve yağmurlama sulama sistemini daha iyi
şartlarla desteklemeyi düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
04.10.2007
Av.
Rıdvan Yalçın
Ordu
Milletvekili
Soru:
22 Temmuz
seçimlerinden hemen önce Fiskobirlik yönetimini ziyaret edip, Fiskorbirlikin
deposundaki fındık stokunun Fiskobirliki dışlayarak
bölgeye getirdiğiniz TMO eliyle alınarak, üreticiye olan
borçların ödenmesini temin edeceğinizi belirtmenize rağmen hâlen
bu işlemin yapılamadığı ve üreticilerin
alacaklarını alamadıklarına göre:
a) Seçim öncesi
verdiğiniz söz çerçevesinde yukarıda yer alan sözünüzü yerine
getirmeyi düşünüyor musunuz?
b) Sebat
ediyorsanız bu işlemin ne zaman yapılacağı ve
üreticimizin ne zaman alacaklarını alabilecekleri
sorularının cevaplandırılmasını arz ederim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Hasan
Çalış
Karaman
Son
yıllarda uygulanan tarımsal
politikaların sonucu olarak çiftçilerimiz çok ciddi şekilde giderek
fakirleşmiştir. 2007 yılı içerisinde ülkemizin çeşitli
illerinde meydana gelen kuraklık da buna eklenince, sulama kooperatifleri
elektrik borçlarını ödeyemez hâle gelmiş, bu nedenle
elektrikleri kesilen pek çok kooperatifin kuyuları ve su kaynakları
atıl hâle gelmiştir. Bu durum köylülerimizi ve çiftçilerimizi çok zor
duruma sokmuştur.
1. Sulama
kooperatiflerinin borçlarını ödeyebilmeleri için herhangi bir
yapılandırma düşünüyor musunuz? Bu konuda herhangi bir
çalışmanız var mı?
BAŞKAN
Soruları cevaplandırmak üzere Sayın Bakan, buyurunuz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; değerli
milletvekillerimiz tarafından yöneltilen sözlü soru önergelerine cevap
vermek üzere huzurlarınızdayım ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Tüzünün, Sayın Çalışın ve Sayın Enözün
soruları aynı mahiyette, birbirine yakın sorular olması
hasebiyle, ben, üç sayın vekilimizin sorularına cevabı ortak bir
şekilde vereceğim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız
tarafından Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Teşkilatı (FAO)nun agrometeorolojik simülasyon yöntemi ve uydu
görüntüsünden elde edilen vejetasyon endeksi verileri kullanılmak
suretiyle yapılan çoklu regresyon sonucunda 2007 üretim sezonunda verim
kayıpları yüzde 3 ila yüzde 40 arasında olabileceği tahmin
edilen kuru şartlarda yapılan ekimden bahsediyoruz- 40 il için,
çiftçi kayıt sistemine kayıtlı ve kuru alanda buğday, arpa,
fiğ ve korunga ekilişi olan çiftçilere, 4 Temmuz tarihinde
yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde destekleme
yapılması kararlaştırılmıştır.
Söz konusu
kararnamenin uygulanmasına esas olacak veriyi temin eden sistemde Bilecik
ilinde kuraklığa bağlı verim kaybı tespit
edilmediğinden, kararname kapsamında Bilecik ili
değerlendirilmemiştir.
Küresel
ısınmanın bir sonucu olarak önümüzdeki yıllarda da
yaşanması muhtemel olan kuraklık ve su kaynaklarının
azalması karşısında, Bakanlığımızca
aşağıda belirtilen tedbirler alınmaya
başlanmıştır:
1) 2007
yılı ilkbahar döneminde kuraklıktan etkilenen çiftçilere
yardım yapılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı
yürürlüğe girmiştir. Kararname çerçevesinde ürünleri yüzde 25 ve
üzerinde zarar gördüğü belirlenen çiftçilere, kaybettikleri ürün
miktarına karşılık gelmek üzere, buğday için dekar
başına 15 YTL, arpa ve korunga için dekar başına 12 YTL ve
fiğ için dekar başına 20 YTL tutarında kuraklık desteği
ödenecektir ki bu konuyla ilgili yapılan tahakkukun toplamı 266
milyon YTLdir. O da 16 Kasım 2007 tarihi, yani önümüzdeki cuma günü
itibarıyla hesaplara aktarılmaya başlanacaktır.
Bu kapsamda,
Karaman ilinde de kuraklıktan zarar gören 5.818 çiftçimizin
alacağı kuraklık destek miktarı 4 milyon 442 bin 207 YTL
olarak belirlenmiştir.
Ayrıca,
Manisa ilinde ise, kuraklıktan zarar gören 22.025 çiftçimizin
alacağı kuraklık destek miktarı 5 milyon 987 bin 960 YTL
olarak belirlenmiştir.
Kararnameyle,
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine borcu olan çiftçilerin
borçları bir yıl süreyle ertelenmiştir.
2) Küresel iklim
değişikliğinden ülkemizin ne şekilde
etkilenebileceğini, bu değişikliğin nerelerde tehdit,
nerelerde fırsatlar oluşturacağını önceden tahmin
etmek, risk analizleri yapmak, izlemek ve gerekli tedbirleri almak üzere
Kuraklık Yönetimi Koordinasyon Kurulu oluşturulmuş ve
Tarımsal Kuraklık Eylem Planı hazırlanmış ve
uygulamaya geçirilmiştir.
3)
Kullanılan suyun yüzde 75inin sulama suyunda kullanılması,
tarımsal sulamada kullanılması hasebiyle ve ülkemizin de su
zengini değil, su fakiri bir ülke olması hasebiyle suyun tasarruflu
kullanılması ve topraklarımızın da
korunmasını sağlamak amacıyla biz bir dizi tedbirler
aldık Hükûmetimiz döneminde.
Bu çerçevede,
damla sulama ve yağmurlama sulama sistemleri tesis eden çiftçilere yüzde
60 oranında kredi faiz sübvansiyonu uygulanmaktadır. 2006
yılında uygulamaya konulan kırsal kalkınma destekleri
kapsamında yine modern sulama yatırımlarına yüzde 50 hibe
desteği sağlanmaktadır. 2007 yılında
başlatılan diğer bir uygulama kapsamında ise damla sulama
ve yağmurlama sulama sistemlerine yatırım yapan çiftçilerimize
Ziraat Bankası tarafından, beş yıl vadeyle, beş
taksitte, sıfır faizli, kredi desteği sağlanmaktadır.
Bakanlığımızca
kuraklığa dayanıklı çeşitlerin ıslahı ve
üretiminin yaygınlaştırılmasına yönelik de
çalışmalar başlatılmış
ve bu kapsamda bölgeler itibarıyla kuraklığa dayanıklı
veya kuraklığı yüksek
oranda tolere edebilen hububat çeşitleri
belirlenip, bölgeler itibarıyla illere, oradaki çiftçilerimize
çeşitli kuruluşlar, çiftçi kuruluşları
vasıtasıyla bildirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tayfur Sünerin
sorularına cevap veriyorum:
Bilindiği
üzere, 2007 yılı ilkbahar döneminde kuraklıktan etkilenen
çiftçilere yardım yapılmasına ilişkin 4/7/2007 tarihinde
bir Bakanlar Kurulu kararı yürürlüğe girmiştir. Kararname
kapsamında -biraz önce de belirttiğim gibi- yüzde 25 ve üzeri, ektiği
ürün zarar gören vatandaşlarımıza, çiftçilerimize tabii il ve
ilçe hasar tespit komisyonlarınca belirlenen ve çiftçi kayıt
sistemine kayıtlı çiftçilere ödenmek üzere, biraz önce
söylediğim miktarlarda destek sağlanacaktır. İl icmalleri,
2 Kasım 2007 tarihi itibarıyla 40 ilde 551.238 çiftçi ve 266 milyon
YTL kuraklık desteği sağlanmış ve 16 Kasım
gününden itibaren bu ödenecektir.
2007
yılı doğrudan gelir desteği uygulamaları 16 Nisan 2005
tarihli Resmî Gazetede yayınlanan Çiftçi Kayıt Sistemi
Yönetmeliği ile 16 Şubat 2007 tarihinde yayınlanan uygulama
tebliği, 2007/14 no.lu uygulama tebliği hükümleri doğrultusunda
yürütülmekte. Bu kapsamda 2007 yılı doğrudan gelir desteği
uygulamaları devam etmekte. DGD ile ilgili müracaatlar 12 Mart 2007
tarihinde başlamıştır. Müracaatlar 2 Kasım 2007
tarihinde son bulmuştur. Tebliğ hükümleri çerçevesinde ödemeye esas
icmallerin hazırlanmasını müteakip 2007 yılı
uygulamasıyla ilgili doğrudan gelir desteği ödemelerine bütçe
dengesi ve hazinenin nakit akışı çerçevesinde 2008
yılı başında, 2008 yılında başlanacak.
Tarımsal
faaliyette kullanılan mazot için çiftçilere destekleme ödemesi
yapılmasına dair Bakanlar Kurulu kararı gereğince, çiftçi
kayıt sistemine dâhil olup doğrudan gelir desteği ödemesi almaya
hak kazanan çiftçilere, geçtiğimiz yıllarda, 2003, 2004, 2005 ve 2007
yıllarında mazot destekleme ödemesi yapılmış, 2008
yılında da bütçe imkânları çerçevesinde yine bu ödemelere devam
edilecektir.
Kuraklık
desteği ile sertifikalı tohumluk kullanım desteğinin
birbiriyle ilişkilendirilemeyeceği, çiftçilerin bu iki destekten
herhangi birisinden yararlanmasının aynı parseller için
diğer destekten yararlanmasına engel teşkil etmeyeceği ve
uygulamanın bu hüküm doğrultusunda yürütülmesi hususu gereği
için kuraklık desteği kapsamında 40 il müdürlüğüne ve bilgi
için de ilgili kurumlara bildirilmiştir. Dolayısıyla,
kuraklık desteğinin diğer destekleri engellemek gibi bir durumu
söz konusu değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ensar Öğütün
sorularına cevap olarak, 1989 yılından Hükûmetimiz dönemine
kadar 11 hükûmet kurulmuş, ancak Tarım Bakanlığına
ziraat mühendisi alınmamıştır 11 hükûmet boyunca.
Tarımsal alanda eğitim almış, ancak farklı sektörlerde
istihdam edilen veya işsiz ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin
kendi uzmanlık alanlarında çalışabilmelerini temin için,
çiftçilerimizin ihtiyacı olan tarımsal bilginin doğru zamanda,
uygun yayım teknikleriyle ve mahallinde verilmesi amacıyla,
Hükûmetimiz döneminde, kısa adı TARGEL olan bir proje uygulamaya
konmuştur. TARGEL Projesiyle toplam 2.500 ziraat mühendisi ve veteriner
hekim, yaklaşık 20 bin köy veya beldenin içerisinde yer
aldığı 2.500 çalışma bölgesinde, 1 Ocak 2007 tarihi
itibarıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B
maddesi uyarınca istihdam edilerek görevlerine
başlamışlardır. Takip eden yıllarda TARGEL Projesinin
kapsama alanının genişletilerek istihdam edilen personel
sayısının arttırılması yönünde
çalışmalar devam etmektedir. Bu kapsamda, Hükûmetimizin programı
içerisinde yer alan bu sayının, yani 2.500 sayısının
10 bine çıkarılması hedefimiz doğrultusunda da
çalışmalarımız devam etmektedir ve kademeli olarak sistem
içerisinde önümüzdeki yıllarda bu sayı 10 bine tamamlanacaktır.
2008 yılında başlayacak.
Ülkemizde bugün
tarımsal alanda eğitim almış, ancak işsiz veya
farklı sektörlerde çalışmak zorunda kalan sadece ziraat
mühendisliği mesleğine sahip olanlar değildir. Lisans
mezunlarının yanında lise ve ön lisans düzeyinde eğitim
alan birçok teknik eleman da maalesef aynı pozisyondadır. Tarım
Bakanlığı olarak, tüm bu teknik elemanların eğitim
aldıkları alanda istihdam edilmeleri ve Avrupa Birliği ile
diğer kalkınmış ülkelerde olduğu gibi özel
tarımsal danışmanlık sisteminin
yaygınlaştırılması Bakanlığımızca
hedeflenmiş ve bu amaç için çalışmaya
başlanmıştır. Bu amaçla, tarımın yeniden
yapılanması çerçevesinde Tarımsal Yayım ve
Danışmanlık Hizmetlerinin Düzenlenmesine Dair Yönetmelik 8 Eylül
2006 tarihinde yayımlanmış, tarımsal
danışmanlık sistemi ve sertifikalı tarım danışmanı
kavramlarının tanımlanması, hukuk, eğitim ve mali
konularda verilen özel danışmanlık hizmetlerinin tarım
alanında da yapılabilmesi için gerekli hukuki düzenlemeler temin
edilmiştir, sağlanmıştır. Bu düzenlemeler ile sadece
ziraat mühendislerinin değil, tarımsal alanda lise ve ön lisans
düzeyinde eğitim almış teknik elemanlara da istihdam alanı
açılması hedeflenmiştir. Ancak, sistemin sağlıklı
bir şekilde yerleşebilmesi, üretici örgütlerinin ve çiftçilerimizin
özel danışmanlık hizmeti satın alabilmelerinin özendirilmesi
amacıyla tarımsal yayım ve danışmanlık
hizmetlerine destekleme ödemesi yapılmasına dair tebliğin
çalışmaları da devam etmekte ve 2008 yılında
destekleme ödemelerinin yapılabilmesi planlanmaktadır.
Bir başka
danışmanlık desteği ise, 9 Haziran 2007 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren hayvancılığın
desteklenmesi hakkında kararda değişiklik yapılmasına
dair karar doğrultusunda yapılmaktadır. Söz konusu kararın
süt desteklemelerini düzenleyen bölümde Her birim kooperatif veya
birliğin danışman, ziraat mühendisi ve/veya veteriner hekim
çalıştırmaları hâlinde üretici örgütlerine her birim
kooperatif veya birliğe ödenmek üzere beher litre süt için ilave 1,5 yeni
kuruş ödenir. hükmü yer almaktadır. Bu destekten yararlanabilmek
amacıyla üretici örgütlerinde danışman istihdamı artarak
devam etmektedir. Aynı zamanda üretici örgütlerinin ve bunların üst
birliklerinin de tarımsal amaçlı kooperatifler, üretici birlikleri,
tarım kredi kooperatifleri ve üst birlikleri dâhil olmak üzere
mevzuatlarında danışman çalıştırma
zorunluluğu bulunmaktadır.
Diğer
taraftan, Hükûmetimiz döneminde 2004-2007 yılları arasında
Bakanlığımıza Kamu Personeli Seçme sınavına göre
1.191 ve 657 sayılı Kanunun 4/B maddesine göre 1.769 olmak üzere
toplam 2.960 ziraat mühendisi ataması yapılmıştır.
Yani, on bir hükûmet boyunca hiç alınmamış ziraat mühendisi,
sadece üç yıl içerisinde Hükûmetimiz döneminde 2.960 adet ziraat
mühendisinin ataması gerçekleşmiştir. Ayrıca,
getirdiğimiz bir uygulamayla, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri de
2006 yılında 489 teknik personel ki, bunların büyük kısmı
ziraat mühendisi- alımı gerçekleştirmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cemalettin Uslunun
sorularına cevap olarak
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı tarafından FAOnun agrometeorolojik simülasyon
yöntemi ve uydu görüntüsünden elde edilen vejetasyon indeksi verileri
kullanılmak suretiyle yapılan regresyon tekniğiyle 2007 üretim
sonucunda
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Sayın Bakan, anlayamıyoruz. Teknik terimleri
anlayabilecek şekilde anlatın da biz de anlayalım. Vatandaş
nasıl anlayacak bizim anlayamadığımızı?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 2007 üretim
sezonunda verim kayıpları yüzde 3 ile
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Lütfen teknik terimleri açıklayın.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bu bir
tekniktir, bunu öğrenmek zorunda değilsiniz.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Siz bilgi vermek zorundasınız Sayın Bakan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ben bilgi
olarak veriyorum, yani, bilgiyi eğer öğrenecekseniz bunları
öğrenirsiniz.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Denetim hakkımızı nasıl kullanacağız
cevap vermeyecekseniz? Hiçbir şey anlaşılmıyor.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Cevap
veriyoruz sorularınıza.
2007 üretim
sezonunda verim kayıpları yüzde 3 ila yüzde 40 arasında olabileceği
tahmin edilen kırk il için çiftçi kayıt sistemine kayıtlı
ve kuru alanda buğday, arpa, fiğ ve korunga ekilişi olan
çiftçilere Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde destekleme
yapılması amaçlanmış ve bu kararnamenin uygulanmasına
esas olacak veriyi temin eden sistem de Edirne ilinde kuraklığa
bağlı verim kaybı tespit edilmediğinden kararname
kapsamında değerlendirilmemiştir.
2006
yılı ürünü için, 2007 yılı Eylül ayı itibarıyla
yağlı tohum prim desteklemeleri kapsamında yağlık
ayçiçeğine 41 milyon 6 bin 193 YTL, mısıra 264.876 YTL, aspir
bitkisine 1.571 YTL, kanolaya 2.209 YTL olmak üzere, Edirne ilimize toplam 41
milyon 274 bin 849 YTL prim desteği ödemesi
yapılmıştır. 2007 yılı ürünlerine yönelik destekleme
primleri ise 2008 yılının ilk yarısında ödenecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Rıdvan
Yalçının sorularına cevap olarak
Toprak Mahsulleri
Ofisince 2006 ve 2007 yıllarında kullanılan personel
sayıları: 2006 yılında tamamı ofis personeli olmak
üzere toplam 846 personel görevlendirilmiştir, ama tamamı Toprak
Mahsulleri Ofisinin elemanları. Dışarıdan yeni eleman
alınmadı.
2007
yılında 372 adedi Toprak Mahsulleri Ofisi personeli ve yalnızca
alımların devam ettiği aylar için geçerli olmak üzere,
dışarıdan hizmet alımı yöntemiyle 23 kişi olmak
üzere toplam 395 personel görevlendirilmiştir. Alımlarda fiyat
tespiti yapan eksperler ile depo zimmetlisi personelin Toprak Mahsulleri Ofisi
elemanı olma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle, diğer
kurumlardan personel görevlendirme veya dışarıdan hizmet
satın alma yöntemiyle eleman temini mümkün olmadığından,
Toprak Mahsulleri Ofisi teşkilatının yeterli
olmadığı bölgelerde Toprak Mahsulleri Ofisinin diğer
iş yerlerinden geçici görevlendirmelerle alım ve muhafaza
işlemleri yürütülmüştür. Ancak, 2007 yılında bölgede 4
şube müdürlüğü kurulmuş olup, bu sayede geçici
görevlendirmelerin azaltılması, hizmetlerin daha hızlı ve
etkin olarak yerine getirilmesi amaçlanmıştır.
2006 ve 2007
yıllarında kullanılan depolar: 2006 yılında 95 bin ton
FİSKOBİRLİKe ait, 65 bin ton üçüncü şahıslardan
kiralanmak suretiyle ve 15 bin ton da Toprak Mahsulleri Ofisinin deposu olmak
üzere toplam 175 bin tonluk depo kullanılmıştır. Toplam
depo adedi 208dir. Söz konusu depolara 162.500 ton kabuklu fındık
stoklanmıştır.
2006 yılında
FİSKOBİRLİK depoları için yapılan protokol
kapsamında herhangi bir kira ücreti ödenmemiştir. 2007
yılında 38 bin ton FİSKOBİRLİK, 57 bin ton üçüncü
şahıs, bin ton da Toprak Mahsulleri Ofisi deposu olmak üzere, toplam
96 bin tonluk depo kullanılmış 128 noktada. Söz konusu depolara
cari tarihe kadar 80 bin ton kabuklu fındık
stoklanmıştır. 2006 ve 2007 yılları için toplam 271
bin ton, 336 adet depo kullanılmış olup, bu depolarda cari tarih
itibarıyla toplam 242 bin ton kabuklu fındık stoku bulunmakta ve
hâlen alımlar devam etmektedir.
2006 ve 2007
yıllarında fındık alımları için yapılan
harcamalar ise, toplam olarak 2006 yılında 5 milyon 878 bin 524 YTL
ve 2007 yılı 9 Kasım tarihi itibarıyla da 9 milyon 348 bin
639 YTLdir.
Yine, Sayın
Rıdvan Yalçının Sayın Başbakanımıza yönelik
bir sorusu var, onu da cevaplandıracağım. 2007 yılı
ürünü kabuklu fındık FİSKOBİRLİK ile Toprak Mahsulleri
Ofisi arasında yapılan protokol çerçevesinde Toprak Mahsulleri
Ofisine devredilmekte, ürün teslimini takip eden ayın 20sine kadar TMO
tarafından ürün bedeli FİSKOBİRLİKe
aktarılmaktadır.
Toprak Mahsulleri
Ofisi tarafından 2007-2008 kampanya döneminde bugüne kadar
üreticilerimizden 378 milyon YTL karşılığı 78 bin ton
kabuklu fındık alınmış olup, bunun 72 bin tonluk
kısmı ödenmiş ve üretici hesaplarına 349 milyon YTL
aktarılmıştır. Ürün bedellerinin yüzde 50si ürün teslim
tarihinden itibaren bir hafta içinde, bakiyesi ise müteakip on beş gün
içinde, ürün bedelinin tamamı teslim tarihinden itibaren yirmi bir günü
geçmeyecek şekilde ödenmektedir. TMOnun bugün itibarıyla üreticilere
vadesi geçmiş borcu bulunmamaktadır.
FİSKOBİRLİK
tarafından üreticiden alınan 2005 ve 2006 yılı ürünü
kabuklu fındık ürün bedellerinin ödenmesini teminen
FİSKOBİRLİK depolarındaki 76 bin ton fındık stoku
Toprak Mahsulleri Ofisince makbuz senedi karşılığında
emanete alınmış ve FİSKOBİRLİK bu makbuz
senetlerini bankalara teminat göstermek suretiyle muhtelif bankalardan 183
milyon YTL kredi kullanmıştır. Kullanılan bu kredilerle
FİSKOBİRLİK 2005 yılı ürün bedellerinin
tamamını üreticilere ödemiştir; 2006 yılı ürün bedeli
ödemelerine ise devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bugün yayımlanan bir kararnameyle de 2005 ve 2006
yılında FİSKOBİRLİK tarafından
alınmış -yukarıda sözünü ettiğim- 76 bin ton
fındık Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından satın
alındı ve böylece, FİSKOBİRLİKin bankalara ve
diğer vatandaşlara olan kalan borçlarının -rehin
edilmiş kredi kullanılması suretiyle- tamamını ödemeye
imkân sağlayacak şekilde bir düzenleme
yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çalışın
sorusuna cevap olarak da
Özellikle sulama kooperatiflerinin borçlarıyla
ilgili bir konu bu, elektrikle ilgili bir konu. Bu nedenle de biz,
TEDAŞtan konuyla ilgili bilgi aldık ve 2001 tarihli TEDAŞ Yönetim
Kurulunun tarımsal sulama abonelerinin 2001 yılında
tüketmiş oldukları enerji bedeli ile daha önceki yıllarda
tükettikleri enerjiye ait birikmiş borçlar için on bir ay taksitlendirme
imkânı;
2003 tarihinde,
yine, tarımsal sulama abonelerinin 2002 yılı Mart ayı
sonuna kadar tükettikleri enerji ile daha önceki yıllarda tükettikleri
enerjiye ait borçları için otuz altı ay taksitlendirme imkânı;
Yine, Temmuz 2003
tarihinde alınan bir karar ile, 01/01/2003 ile 30/07/2003 tarihleri
arasında tahakkuk ettirilen, ancak ödenmemiş fatura
tutarlarını 31/10/2003 tarihinde ödeme imkânı;
29/04/2005
tarihli karar ile, 5335 sayılı Kanunun tarımsal sulama
aboneleri ile köy içme suyu abonelerinin 31/12/2004 tarihine kadar tahakkuk
ettirildiği hâlde, Kanunun yayımlandığı 27/04/2004
tarihine kadar ödenmemiş olan enerji tüketim bedellerinin ortalama vade on
sekiz ayı, toplam süre üç yılı geçmeyecek şekilde
taksitlendirme imkânı;
Sağlanmıştır.
Bu nedenle,
TEDAŞın 2007 yılında sulama kooperatiflerinin enerji
borçlarının yapılandırılması için
hâlihazırda herhangi bir çalışması bulunmamaktadır.
Ancak, söz konusu abonelerin borçlarını taksitlendirme için
bağlı bulundukları TEDAŞ il müdürlüğüne
başvurmaları hâlinde, gecikme faiziyle birlikte taksitlendirme
imkânı sağlanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada sözlü soru önergesi
kapsamında olmadığı hâlde, biraz önce, Sayın Hasan
Macit bazı beyanlarda bulundu Ağrı kombinasıyla ilgili
olarak özellikle.
Sayın
Milletvekilim, 31 işçi alındı. Bunların büyük
kısmı Ağrı nüfusuna kayıtlı. İŞKUR
tarafından ve başvuranlar arasında kura çekilmek suretiyle
alındı. Diğer teknik elemanlar ise normal, kamu görevlilerinin
alınma usullerine göre alınmıştır.
Şimdi, daha
önceden orası, bildiğiniz gibi, 1990lı yılların
başında özelleştirilmiş ve o tarihte,
çalışanların tamamının İş Kanunu
gereğince kendilerine kıdem tazminatları ödenip, kurum ile
ilişkileri kesilmiştir; çünkü özelleştirme kapsamına alınmış.
Dolayısıyla o zaman orada çalışmış
olanların, şimdi yasal olarak bir hak iddia etmeleri gibi bir durum,
takdir edilir ki söz konusu değildir.
Bunun
dışında tabii, sizin, gerek kuraklıkla ilgili gerekse
diğer konularla ilgili, dâhilde işleme rejimi kapsamında sözünü
ettiğiniz soru önergelerine cevap verilmiştir. Demek ki henüz sizin
elinize ulaşmadı. Onu ifade etmek istiyorum, çünkü biz normal, yasal
süresi içerisinde bütün soru önergelerine cevap vermek mecburiyetindeyiz ve
bunu da zaten yapıyoruz.
Bu arada bir
hususu daha ifade etmek istiyorum, özellikle damızlık
sığır ithalatıyla ilgili. Şimdi, damızlık
sığır ithalatında bizim kayıtsız
şartsız bir ithalata izin vermek gibi bir düşüncemiz hiç
olmadı, bundan sonra da olmaz. Hele hele 80li yıllardaki, 90lı
yıllardaki usul ile bir ithalatın daha açılması kesinlikle
söz konusu değildir. Elbette ki Türkiye'nin taraf olduğu
sözleşmelerde belirtilen sağlık ve hijyen şartları ne
ise -kurallar- o kurallara uymak suretiyle yapılır.
Şimdi, zaten
geçen zaman içerisinde, dünyanın değişik ülkelerinden ihtiyaca
binaen belirli şartlar altında -yani bizim
başlattığımız bir şey değil, bizden önce de
bu vardı- işletmesini kuracak çiftçiler için,
yatırımcılar için damızlık ithalatı, eğer
yurt içinde temin edilemiyorsa, buna imkân zaten tanınıyordu, önceden
de yapılıyordu, bu Avrupa Birliğinin bazı ülkelerinden de
yapılıyordu, Güney Amerika ülkelerinden de yapılıyordu, bu,
öteden beri yapılıyordu. Şimdi de durum aslında bundan
farklı değil, sadece şunu biz biliyoruz: Bizde mesela, şu
anda, birikmiş 25 bin baş civarında talep var. 25 bin baş
damızlık sığır talebi var ve bizim Damızlık
Sığır Yetiştiricileri Birliğimizin bir yıl
içinde, pedigrili veya sertifikalı olarak satışa sundukları
sayı 9 bini geçmiyor. Bu sayı, sadece bizim Tarım
Bakanlığımızın desteklediği, bir yılda,
yaklaşık, mesela, 2007 yılı içerisinde 233 tane
tarımsal kalkınma kooperatifi, 100 civarında da genel bütçeden
desteklenmek üzere toplam 330 tane tarımsal kalkınma kooperatifi
desteklendi ve bunların ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor;
iki ay, üç ay zaman alıyor, dört ay zaman alıyor, 100 baş, 200
baş damızlık hayvan bulabilmek açısından.
Dolayısıyla,
hâl böyleyken, eğer bu ülkede birileri, yatırımcı Ben
hayvancılık alanında yatırım yapmak istiyorum, bana
hayvan temin edin. diyor ve biz bunu temin edemiyorsak, Türkiye içerisinde temin
edemiyorsak, bu vatandaşımıza Hayır arkadaş, sen
yatırım yapma, sen bu işe de girme,
hayvancılığı da geliştirme. deme imkânımız
ve şansımız yok, ama, elbette ki, sağlık
kurallarını da, hijyen kurallarını da, ülkemizin taraf
olduğu sözleşmelerde belirtilen bütün şartları da
gözeteceğiz, titizlikle de takip edeceğiz.
Diğer
konuyla ilgili olarak da -yani, tarafların bir araya getirilmesi hususu-
biz sürekli, zaten taraflarla iç içeyiz ve bunu iddia edebilirim ki, hiçbir
dönemde, ama hiçbir dönemde, bizim Hükûmetimiz dönemindeki kadar, sivil toplum
kuruluşları, meslek kuruluşları ve onların
örgütleriyle, üretici örgütleriyle sağlıklı diyalog kurulup bu
şekilde temin edilmemiştir, tesis edilmemiştir. Biz bundan sonra
da, kuşkusuz, bunu sürdüreceğiz, çünkü bu, bizim
inandığımız bir şeydir, doğru olduğuna
inanarak yaptığımız bir iştir. Bundan sonra da bu
uygulamamız devam edecek.
Eğer biz bir
yandan Türkiyede kaçak hayvan girişinden, kaçak et girişinden
şikâyet ediyorsak, bir yandan tüketici açısından fiyatlar, et
fiyatları Avrupa Birliğinin ve başka bazı ülkelerin 2 kat,
3 kat üzerinde ise biz bundan şikâyet ediyorsak bunu önlemenin tek yolu,
fiyatları düşürmenin tek yolu, kaçakçılığı da
önlemenin tek yolu, verimli bir şekilde ekonomik işletmeler kurup bunları
geliştirmek ve daha verimli, daha ucuz ve daha yüksek bir miktarda ürün
arzını sağlamaktır, bunun yolu budur. Onun için
hayvancılık sektörünün büyümesi lazım, gelişmesi
lazım, bunun büyümesi ve gelişmesi için de doğru kararları
almaya bundan sonra da devam edeceğiz.
Ben bu duygularla
yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkanım, söz istiyorum.
BAŞKAN Bir
dakika efendim.
Şimdi
sırasıyla okuyorum: Sayın Tüzün, Sayın Enöz, Sayın
Çalış, Sayın Uslu, Sayın Yalçın, Sayın Macit,
Sayın Süner sisteme girerek, kısa süreli, yerinden söz
istemişlerdir, sırayla söz vereceğim efendim.
Şimdi,
Sayın Tüzün, buyrunuz.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakanımıza eksik bilgiler konusunda bir sorum daha olacak.
Öncelikle şunu söyleyelim: Bizim, milletvekilleri olarak denetim görevini
yerine getirmenin ve seçim bölgemizdeki sorunları Türkiye Büyük Millet
Meclisine taşımanın, ilgili bakanlıklara
taşımanın yasal bir hakkımız olduğunu
düşünüyorum. Tabii, bu hakkımızın cevabı verilirken de
bizim ve bizleri televizyonları başında izleyen
vatandaşlarımızın anlayabileceği bir dilden
verilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim. Bu kararname,
bildiğiniz gibi, 4 Temmuz tarihinde çıkmıştır
Sayın Başkan, yani seçimlere on yedi gün kala böyle bir kararname
uygulanmıştır. Bunun uygulanış şekliyle ilgili
Sayın Bakanımıza vermiş olduğumuz soru önergesine
verilen cevabı kısaca okumak istiyorum: Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı tarafından FAO agrometeorolojik simülasyon
yöntemi ve NOAA uydu görüntüsünden elde edilen vejetasyon indeksi verileri
kullanılarak yapılan çoklu regresyon sonucunda
Yani, biz bunun
nasıl olduğunu, bu cihazın hangi şartlarda ölçüm
yaptığını anlayabilmiş değiliz.
Kaldı ki,
Bilecik ilinin bir milletvekili, temsilcisi olarak ben şunu söylüyorum:
Bilecik ilinin yanındaki tüm iller bu kapsama alınırken -isim
vermiyorum, nezaketsizlik olmasın diğer illerdeki milletvekili arkadaşlarımıza,
o iller kendilerini biliyor- Bilecikin neden
alınmadığını soruyorum.
Yine, ek olarak
şunu söylemem gerekir: Bu kapsamla ilgili, yani verim kaybıyla ilgili
Bilecik Tarım İl Müdürlüğü tarafından tutulan bir rapor
vardır. Raporumuz valilik kanalıyla ilgili Bakanlığa
iletilmiştir. Bu Bakanlık raporları hiç dikkate
almamış mıdır?
Sonuç olarak,
bizim amacımız Sayın Bakanı ve Bakanlık personelini
zor durumda bırakmak değil, sadece denetim görevimizi yerine getirmek
ve
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, gündem dışı
konuşmaya döndü bu.
BAŞKAN Çok
kısa lütfen
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Sonuç olarak şunu söylemek istiyoruz: Ben, Bilecik
Milletvekili olarak, çevre iller alınırken Bilecikin neden
alınmadığını ve 81 tane ilin, seçime on yedi gün kala,
kısa bir süre içerisinde 40 tanesi alınmayıp da 40 tanesinin
siyasi bir kararla alınıp alınmadığını
öğrenmek istiyorum Başkanım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzün.
Sayın Enöz,
buyurunuz.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma tekrar
soruyorum: Tabii ki verdiği bilgilerden dolayı teşekkür
ediyorum, ancak şu da bilinmelidir ki, sadece buğday, arpa, fiğ
ve korunga gibi bitki yetiştiricilerine, üreticilerine verilen
desteğin yanında, bu ürün deseninin dışında özellikle
Ege, Akdeniz ve özelde de Manisada, mısır, pamuk, tütün, zeytin ve
üzüm üreticilerinin de kuraklıktan son derece etkilendiği
malumlarınızdır. Bu üreticilerimizin de tarım kredi
kooperatiflerine, Ziraat Bankasına veya TEDAŞa borçları mutlaka
vardır.
Şunu
söylemek istiyorum: -Sayın Bakanım buna cevap vermedi- Sadece
buğday, arpa ve fiğ yetiştiricilerine yapılan desteğin
neden diğer üreticilerimizden esirgendiği. Bu konuda Sayın
Bakanım bilgi verirse
Çok teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Enöz.
Buyurun
Sayın Çalış, çok kısa lütfen
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma,
sorularıma gösterdiği ilgi için teşekkür ediyorum.
Tabii ki, bu
Kuraklık Genelgesinin, sulu tarım-kuru tarım
mantığıyla başlamış olmasından dolayı,
bölgemde sulu tarım yapan çiftçilerimiz de ciddi anlamda zarara
uğramıştır. Şöyle ki: Tarım İl
Müdürlüğümüz kayıtlarına göre sulu tarım yaptığı
kabul edilen çiftçilerimizin arazilerindeki, bahçelerindeki zararlar tespit
edilmemiştir. Bundan dolayı çiftçilerimiz, kendilerinin
ayrımcılığa uğradığını,
kendilerine yasalar karşısında eşit
davranılmadığını düşünmektedirler. Şöyle ki:
Bu kuraklık nedeniyle yeterli su verememe, su kaynaklarımızdaki
kuruma ve havadaki nem oranındaki düşüklükten dolayı, gerçekten,
Ermenek ilçemiz, Başyayla ilçemiz, Sarıveliler ilçemiz ve
Ayrancı ilçemizin köylerinde çiftçilerimiz çok ciddi anlamda zarar
görmüştür. Mesela örnek verirsek, Ermenek ilçemize bağlı
Elmayurdu köyümüzde, muhtarın talebiyle Tarım İl Müdürlüğümüzce
elma bahçelerinde yaptırılan zararın resmî tespiti yüzde 50dir
Sayın Bakanım. Bu konuda bölgemdeki çiftçiler -Türkiye genelinde de
böyle olmuştur benim kanaatimce- haksızlığa uğradıklarını
düşünmektedirler. Bu konuya ilginizi çekmek istedim, dikkatinizi çekmek
istedim.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.
Sayın Uslu,
buyurunuz.
CEMALETTİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, biliyorsunuz bu yıl ayçiçeği ürünü, kuraklıktan
dolayı ciddi şekilde etkilendi. Zannediyorum, 650 bin tonu geçmeyecek
bir üretim olacak bu sene. Geçen yıl bu rakam, 900 bin ton
seviyelerindeydi. Dolayısıyla, ayçiçeği üreticileri, bu konuda
ciddi şekilde mağdur olmuşlardır. Biz, ayçiçeği
ürününün de, kuraklıktan etkilenen ürünler kapsamına
alınmasını talep ediyoruz ve ayçiçeği ürününe bu yıl
verilecek olan prim miktarının belirlenmesini istiyoruz. Bir de, bu
yıla mahsus olmak üzere bir kuraklık primi verilmesinden
yanayız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Sayın
Yalçın, buyurunuz.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma açıklamaları için teşekkür ediyorum. Ama, bir inat
uğruna, FİSKOBİRLİK yerine Toprak Mahsulleri Ofisine
fındık aldırarak, FİSKOBİRLİKin hazır 300
bin tonluk depolarının kullanılmayışı sonucu
sadece depo kirası şeklinde 15 trilyona yakın paranın
kaybolmuş bulunmasını kamuoyunun takdirine
bırakıyorum.
Sayın
Bakanıma bir şeyi net olarak yeniden yöneltiyorum, bu konuda cevap
verilmedi: Sanki başka bir ülkenin kurumuymuş gibi
FİSKOBİRLİK
Sayın Bakanım, 2 bine yakın insan
alacağını alamadan vefat etti, FİSKOBİRLİKten
hâlâ alamadılar. İlimizin partinizdeki milletvekilleri de bu konuya
vâkıflar. Her gün insanlarımıza bu konuda cevap vermek durumunda
kalıyoruz. Bahsettiğiniz son kararnameyle
FİSKOBİRLİKten TMOya aldırdığınız
fındık için, net olarak, ne zaman ödenek aktarılacak? Bu konuyu
tekraren cevaplandırırsanız teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Sayın Süner,
buyurunuz.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, seçim öncesi çiftçinin oyunu almaya yönelik,
ayrıntıları açıklanmadan, verileceği söylenen
kuraklık desteği, aslında bir fiyasko olmuştur. Sadece
Antalyada kuraklık desteğinden yararlanmak için 14 bin çiftçi
başvurmuştur. Ancak, Hükûmetin ağustos ayında
yayımladığı ikinci kararname de çiftçide şok etkisi
yaratmıştır. Bütçede kaynak olmadığı için
diğer yardımların kesildiği görülmüştür. Kuraklık
desteğiyle çiftçiler hayal kırıklığına uğratılmışlardır.
Kuraklık desteği almak isteyen çiftçiler, doğrudan gelir
desteği, mazot ve tohum desteklerinden yararlanamamaktadır. Bu
desteği alanlar diğer desteklerden faydalanmamaktadır. Çiftçilere
yapılan destekler bu yolla kesilmiştir. Bu nedenle, üreticiler
kuraklık yardımı için yaptıkları başvuruları
geri çekmişler, kuraklık desteği alacak çiftçiler diğer
destekleri alamayacağı için ortalama 50-60 YTL kayba
uğramışladır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Süner.
Sayın Macit
ve Sayın Akcan, şu anda sözlü soru görüşmeleri yapıyoruz ve
sadece önerge sahiplerine söz hakkı veriyoruz, ek açıklama hakkı
veriyoruz. Sizin bu konuda önergeniz olmadığı için sizlere söz
veremeyeceğim.
Sayın Bakan,
bu konuda bir cevabınız varsa, buyurunuz lütfen.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; esasen, ben, mümkün olan en
detaylı şekliyle, hatta belki gerekmiyordu ama, tekniklerin isimlerini
de, yani hangi yöntemle tespit yapıldı, onu bile söylemeye
çalıştım. Ama, yine de, değerli milletvekillerimizin
bazıları bundan rahatsız oldular, Biz bu defa anlamadık.
dediler.
Şimdi, uydu
yöntemiyle diyorum. Uydu yöntemiyle alınan görüntüler ve bu FAOnun, yani
Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Teşkilatının
belirlediği bir endeks var, bir program var. Bununla da, regresyon analizi
yapılmak suretiyle bir ölçüm yapıldı. Özü bu. Şimdi, ben,
size, doğrusu, regresyonun etimolojik olarak Türkçesini verebilirim ama bu
kullanılmıyor. Yani, uzun bir tarif gerekiyor. Çünkü, istatistik
okuyan herkes bilir ki, regresyon, bir matematik modeldir, bir istatistik
modeldir ve bu da tahmin yapmada, tahminde kullanılan bir matematiksel
yöntemdir, bir istatistik yöntemdir. Ben bunu arz ettim.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Sayın Bakanım, bu kısmı
anlamadığımızı, o kısmı açmanızı
söylemek suç mu?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Efendim,
şimdi, sizin, öz olarak, Bilecik niye alınmadı? Aslında
ben bunların hepsine cevabımı verdim. Değerli
milletvekillerimizin hepsi söz aldı tekrar, hepsi tekrar
sorularını aslında sordular, yine bir daha sormuş oldular.
Ben, esasen, uzun süren konuşmam içerisinde hepsine tek tek de cevap
verdim. Şimdi, Bilecikle ilgili
Ha, bundan rahatsız da
değilim, buraya da gelir tekrar tekrar cevap veririm, tekrar tekrar
konuşurum, ama burada zaman geçiyor ve bu zaman, kaybettiğimiz zaman,
Türk milletinin zamanıdır, sadece benim zamanım değildir.
Buna da tabii bizim riayet etmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.
Şimdi,
efendim, Bilecikin çevresindeki iller
Benim belirlediğim, biraz önce
söylediğim belirlenen yöntemle yapılan ölçümlerde Bilecikten gelen
bilgi ve rapor, bize, Bilecikin bu kapsam içerisinde
değerlendirilemeyeceği yönünde. Bizim, yani 40 tane vilayeti
aldık, bu 50 de olurdu, 60 da olurdu, Allah korusun, 81 de olurdu. Yani
biz bundan memnun olmayız 81 ilimizin de kuraklık afetiyle
karşı karşıya kalmasına, ama sonuçta bizim için ha 40
olmuş, ha 45 olmuş, ha 50 olmuş, böyle bir şey yok.
Şimdi, bir
sayın milletvekilimiz dedi ki: Efendim, bu seçim öncesinde
yapılmış bir şey. Siz de benzer ifade
kullandınız. Şimdi, biz bu çalışmayı ta mart
ayında başlattık. O zaman ne seçim vardı, ne seçim
kararı vardı, ne herhangi bir şey vardı. Çünkü
kuraklıkla ilgili ilk göstergeler alındıktan sonra, yani
ilkbahar yağışlarının azlığı ortaya
çıktıktan sonra biz çalışmaya başladık ve
illerden, yazılar yazıp buralardan birtakım bilgiler istedik,
çalışma yapmalarını arzu ettik. Onun için, yöntem belli,
uydudan görüntüler alındı, ekiliş var, sonra yerde de
bunların çalışmaları yapıldı, sonra da hasar
tespit komisyonları oluşturuldu illerde ve ilçelerde. Bu hasar tespit
komisyonları dediler ki, işte, şurada hasar şu kadar,
burada bu kadar ve bunlar bize geldi, biz bu şekilde bunları kapsam
içine aldık veya alamadık. Yani, onun dışında,
diğerleriyle ilgili ne bir ayrımcılık yapılması
imkân ve ihtimali var, böyle bir şey düşünülemez, çünkü hepsi bizim
ülkemiz, hepsi Türkiye Cumhuriyetinin beldeleri, illeri, ilçeleri. O nedenle
böyle bir şey düşünülemez. Onu bir daha özel olarak ifade etmek
istiyorum.
Sayın
Enözün, sadece buğday, arpa ile ilgili olarak, niye bu alındı,
diğer ürünler alınmadı şeklindeki sorusuna tekraren
şunu arz ediyorum:
Şimdi, Türkiyenin
kuru alanlarda ekim yapılan arazileri var ve bizim, bu sene içerisinde
öncelikli problem alanımız, kuru alanda ekim yapılan ürünler,
bunlar da hububattır. Konya, Ankara, özellikle Karaman,
Kırıkkale bu bölge, Eskişehir, İç Anadolu Bölgesi, güney Marmara,
Ege, buralarda özellikle hububat ekilişleri ciddi zarar gördü ve bizim
esas öncelikli hedef alanımız burasıydı ve bu
çalışmayı ta mart ayından itibaren başlattık.
Şimdi, eğer bir sulu ürün, sulanarak yetiştirilen bir ürün
varsa, zaten eğer su yoksa, o ürün yetiştirilmiyor. Yani, bu, tarifi
gereği böyle. Bizim problemimiz yağışla, çünkü tamamen
yağmur yağışına bağlı, yağış
olmadığı için ürün alamamış bölgeler. Bizim, yoksa,
diğerlerini
Yani, biz, Türkiyedeki bütün ürünleri, bütün, su az veya az
sulayabildi vesaire, böyle bir mantıktan yola
çıktığımız takdirde, o zaman Türkiyenin her
tarafında bütün ürünler için, ki 150 civarında ürün var ve
milyonlarca hektar alan var, bunların hepsini o şekilde değerlendirme
imkânı var ki, bu, çok da doğru bir yöntem gibi gelmiyor.
Şimdi,
ayrımcılık yok, Sayın Çalış o şekilde
söyledi. Böyle bir, asla düşüncemiz olmadı. Fındıkla ilgili
olarak, tekrar ediyorum, fındıkta biz 13/11/2007 tarihi
itibarıyla FİSKOBİRLİKe 73,9 milyon YTL aktardık.
Ayrıca üretici için de on gün içerisinde 50 milyon YTL
aktarılıyor.
Bizim burada
FİSKOBİRLİKle ilgili bir sorun varsa, bu sorunun sebebi biz
değiliz. Biz sadece FİSKOBİRLİK ve onun yönetim
anlayışının ortaya çıkardığı bir
problemi ve onun üreticilere yansımasından doğan problemleri
çözmek için işin içerisine girdik ve biraz önce arz ettim, 2006
yılında 162 bin ton aldık, bu sene 80 bin ton aldık ve biz
FİSKOBİRLİKin işini iyi yapmasından sadece ve sadece
memnuniyet duyarız. Başka da hiçbir duygumuz olmaz. Bundan da emin
olmanızı istiyorum. Yani ne bir
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Bakan, 13/11
Bugün
yolladınız o zaman.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ama,
kararname bugün çıktı. Bu kararname bugün çıktı. Demin
konuşmamın içerisinde söyledim.
Buradaki espri de
şudur değerli arkadaşlar, esprisi şu, bu işin:
FİSKOBİRLİKin bankalara borcu var. Vadesi gelmiş borç.
Ürün rehinde, daha önce kredi almış. Vadesi gelmiş, borcunu
ödeyemiyor. Ya şu anda FİSKOBİRLİKin elindeki ürünü 2
YTLden rehin edildiği gibi hepsini alıp bir yere vereceksin. Tamam
mı? İşte FİSKOBİRLİKi esas göçertecek,
çökertecek karar o olur veyahut da ona bir şekilde yardımcı
olacaksın, onu kurtaracaksın. Onunla birlikte Türk ürünü olan
fındığı da kurtaracaksın. Bizim
yaptığımız bu ikincisidir. Onun için
FİSKOBİRLİK de bugün bize teşekkür etmektedir, Türk
fındık üreticisi de bize teşekkür etmektedir. En büyük
teşekkürleri de 22 Temmuzda oldu.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, dönem başında alınan Danışma Kurulu
kararı gereğince, sözlü sorulara ayrılan süre bir saatle
sınırlanmıştır. Onun için, bir saatimiz
dolmuştur.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Teşekkür
ediyorum.
Kapanma Saati: 19.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/332) (S. Sayısı: 35) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu
35 sıra sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe.
Buyurunuz
Sayın Ünlütepe.
Söz süreniz yirmi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
üyeler; Kat Mülkiyeti Yasasında Değişiklik Yapılmasına
Dair 35 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sevgili
arkadaşlar, nüfus artışı, kentleşme, arsa üretimindeki
sıkıntılar insanları toplu yaşamaya yönlendirmiş,
bunun getirdiği sonuçlar içinde de sorunları çözmek amacıyla 634
sayılı Kat Mülkiyeti Yasası 1966 yılında
yürürlüğe girmiştir. Yasanın ihtiyaçları tam
karşılayamaması, yeni doğan sorunlar nedeniyle 634
sayılı Yasanın, 1969 yılında, 1983 yılında
ve 1992 yıllarında, şimdi olduğu gibi, çeşitli
maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. 1983
yılında, şimdi yapılan değişikliklerden daha
geniş kapsamlı olarak değişikliklerin
yapıldığını görüyoruz.
Öncelikle, bu
yasa tasarısı İç Tüzükün 77nci maddesi uyarınca Adalet
Komisyonunda görüşülmüştür. Hepinizin de bildiği gibi, bir
yasama döneminde sonuçlandırılamamış olan kanun tasarısı
ve teklifleri hükümsüz sayılırken, değişiklik sonucu,
Hükûmet veya Türkiye Büyük Millet Meclisi
(x) 35 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
üyeleri bu
tasarı ve teklifleri yenilerse, önceki dönemlere ait raporlar komisyonca
benimsenerek görüşülmesi sağlanmaktadır.
İç
Tüzükümüzde yapılan değişiklik gereği -bu yasayla ilgili
olarak- 27 Eylül 2007 tarihinde İç Tüzükün 77nci maddesine uygun olarak
yasa tasarısının görüşülmesi istenmiştir. Bu, yeni bir
uygulamadır. Bu İç Tüzükün 77nci maddesine göre 22nci Dönemde
görüşülememiş olan bazı yasalar geneli üzerinde görüşme
yapılarak Genel Kurula indirilmektedir.
Şimdi,
sizlerle şu konuları paylaşmak istiyorum: Bu İç Tüzük
üzerindeki yapılan bir değişiklik bir ihtiyaçtan mı
kaynaklandı, yoksa, Meclis çalışmalarını daha rahat
bir şekilde yapma ihtiyacından mı kaynaklandı? Hayır,
ikisinden de kaynaklanmadı. Eğer hakikaten Meclis çalışmalarının
tıkanmış, Meclis çalışmalarının rahat bir
şekilde yapılması için bir İç Tüzük gerekseydi, 22nci
Dönemin başında yapılırdı. 22nci Dönemin
başında böyle bir ihtiyaç duyulmamış. Ne zaman ihtiyaç
duyulmuş? Türkiye Büyük Millet Meclisi, 22nci Dönem Türkiye Büyük Millet
Meclisi, 3 Mayıs 2007 tarihinde erken seçim yapılmasına karar
almış. Bir Meclis erken seçim kararı aldıktan sonra,
artık, İç Tüzükle oynamaz. İç Tüzük, anayasa hukukçularına
göre, bir sessiz anayasadır. Bu İç Tüzükle bu kadar oynamak
sıkıntılıdır, demokrasiyle bağdaşmaz.
Şimdi, peki,
İç Tüzük değişikliği ne zaman teklif edilmiş? 30
Mayıs günü. Meclis Başkanlığına veriliyor, bir günde
Anayasa Komisyonuna gidiyor, İç Tüzük 1 Haziranda Anayasa Komisyonunda
tartışılıyor, 2 Haziranda Meclis Genel Kuruluna geliyor.
Dikkatinizi
çekerim arkadaşlar, 3 Haziranda Meclis yasama görevini sona erdiriyor.
Bugün görüştüğümüz İç Tüzükün yöntemini belirleyen ve sessiz
anayasa olarak yorumlanan İç Tüzük, bir günde Meclis Genel Kuruluna
geliyor. Halbuki ve bizim 22nci Dönemde yapılan yasama çalışmalarında
Komisyona intikal eden bugünkü maddeler üzerinde, bugünkü yasa
tasarısı üzerinde olduğu gibi, geneli üzerinde
düşüncelerimizi açıklıyoruz, maddeler üzerine giremiyoruz.
22nci Dönem Parlamentosundan bugünkü Adalet Komisyonunda değerli bir
üyemiz var, geriye kalan tüm üyeler değişmiş. Millî irade
yeniden oluşmuş, farklı düşünceler çıkmış.
Bu farklı düşünceler, Komisyona yasa önerisi geldiğinde,
inceleyebilmeli, tartışabilmeli ve sonucuna göre hareket edilmeliydi.
Şimdi ne oldu? İç Tüzük değişikliği incelenmeden,
tartışılmadan, yangından sanki mal kaçırır gibi
görüşülerek, bugün bu yasa taslağı önümüze gelmiştir ve
bugün bu yasa taslağının üzerindeki eksiklikleri her üç gruptaki
parlamenter arkadaşlarımız bir araya gelerek gidermeye
çalışıyoruz. Hâlbuki bu eksiklikler Komisyonda
yapılması gereken eksikliklerdir. Peki, bunun yapılma gerekçesi
ne? Bana göre, bunun yapılma gerekçesi şudur: Bizim
Anayasamızda kuvvetler ayrılığı sistemi
benimsenmiştir. 22nci Dönemde zaman zaman gördük, siyasi iktidar
Parlamentonun yasama organına zaman zaman müdahaleci oldu, gündemini
belirleyici oldu. Hâlbuki, yürütmenin yasamaya müdahale etmesi hukuksal
açıdan çok sıkıntı veren bir olaydır. Bunu onun bir
uzantısı gibi görüyorum ve bunu
Bu yasa tasarısı
üzerindeki düşüncelerimi açıklamadan önce, bu konudaki
düşüncelerimi Genel Kurulda açıklayarak zabıtlara geçmesini
istiyorum.
Değerli grup
başkan vekilleri, önümüzdeki dönemde bu konu üzerinde
çalışalım, daha doğrusu Meclis Başkan Vekillerimizin
bu konuda ciddi bir çaba harcayarak, demokratik kurallara uygun olmayan, Adalet
Komisyonu üyelerinin veya başka komisyonlarda varsa, başka
komisyonlardaki üyelerin o yasa taslağı üzerine düşüncelerini
açıklamasını engelleyen bu İç Tüzük maddesinin kısa
dönemde ortadan kaldırılmasının, bu Parlamentomuzun çalışma
düzeni açısından, en gerekli olan işlemlerinden birisi olarak
yorumluyorum.
Sevgili
arkadaşlar, biraz önce de sözlerimin başında söylediğim
gibi, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu bugün artık günün
ihtiyaçlarını karşılayamaz bir duruma düşmüş.
Elbette yürürlüğe girdiği dönemde konut sorunlarından
kaynaklanan ihtiyaçları belki yanıtlayabiliyordu ama aradan geçen
uzun bir süreden sonra görüyoruz ki bu kat mülkiyetinden doğan ihtilaflar
yoğunlaşmaya başladı. Daha doğrusu, mülkiyet hukukunun
en çok tartışılan konuları kat mülkiyetinden kaynaklanmaya
başladı ve ihtiyaçları karşılamamaya
başladı.
Şimdi,
hepinizin de takdir edeceği ve bildiği gibi, bir ya da daha çok
kişinin bir yapının belirli bir bölümüne sahip olmasına
kat mülkiyeti, yapılmakta veya ileride yapılacak olan bir
yapının, kat mülkiyetine esas olmak üzere, arsa maliki veya ortak
malikler tarafından kurulan kullanma hakkına da kat irtifakı
diyoruz. Kat irtifakı bina tamamlanmadan, kat mülkiyeti ise bina tamamlandıktan
sonra tesis edilmektedir.
Bu yasa
düzenlemesiyle birlikte, kat mülkiyetinden kaynaklanan birtakım sorunlara
çözüm getirilmeye çalışılıyor. Şu bir gerçek ki, bu
yasa taslağıyla da tüm sorunların çözümünün
bulunabileceğine inanmıyoruz. Eksikler vardır, bunlar da zamanla
karşılanabilir diye düşünüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapılabildiğini
gördüğüm bazı değişikliklerle ilgili sizlerle
düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Toplu yapı
uygulamasının ortaya çıkardığı çok yönlü
sorunların çözümlenmesi, yeni yapıların çağın gereklerine
uygun ve depreme karşı güçlendirilmiş şekilde inşa
edilmesini öngören yeni birtakım uygulamalar bu yasa tasarısında
görülmektedir. Bunlardan en önemlisi, depreme karşı güçlendirme.
Deprem, doğal bir afet. Ama, depremin yarattığı doğal
afetin en fazla zararını kamu hizmetlerindeki binalar görür, toplu
konutlarda görülür. Toplu konutlardaki Kat Mülkiyeti Yasasının
getirdiği sıkıntıyla doğal afetlerden kaynaklanan
sorunların çözümünde ciddi zorluklar vardır.
Şimdi bunlar
nedir? Muhtemel afetler ve özellikle depreme karşı yapının
güçlendirilmesi için yapılacak harcamalar. Bunlar ortak giderlerin içine
alınmış ve bu gider ve avans payının
tamamını ödemeyen kat malikleri hakkında, yeni düzenlemeyle,
aylık yüzde 5 gecikme zammı hükmü getirilmektedir. Ayrıca, kat
malikleri, yapı güvenliğiyle ilgili teknik inceleme ve
çalışmalar sırasında kendilerine ait bölümlere girilmesine
izin verecektir. Binalarda bulunan kiriş, kolon ve perde duvarlar gibi
taşıyıcı sistemin parçaları ana gayrimenkulün ortak
yerleri sayılacak, ana yapının tamamını etkileyen
sonuçlar doğurabilecek yerlerde kat malikleri bağımsız
hareket edemeyecektir.
Sevgili
arkadaşlar, bu, depremle ilgili konuda ilimizle de ilgili olduğuna
inandığım bir iki şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, 2002 yılında, ilimizde, Sultandağı
merkezli bir deprem yaşanmıştı ve depremin diğer
illerde yaptığı yıkıntılar gibi çok ciddi bir
konut hasarı meydana geldi. Bunun sonucunda on iki adet, 2.761 üyeli
kooperatifler kanalıyla konut ihtiyacı giderilmeye
çalışıldı. Bu kooperatiflerimizden bir
kısmının geçici kabulleri yapılmış, bir
kısmının ise kesin kabulleri yapılarak evlere
girilmiştir. Sene 2007, 2008 yılına giriyoruz, hâlâ daha 603
kişilik konut yüzde 65 seviyesinde. Bunlar, bir doğal afetin
karşısında konutsuz kalan insanlar. Zaman zaman ödeneklerin
yeterince gönderilmemesi
Hatta geçen yıl, orada taşeronlar
paralarını alamayınca çatıları yakarak zarar verme
yöntemine gitmişlerdi. Ayrıca, bu hak sahipliği konusunda,
Bolvadin ve Çobanlar ilçelerimizde -genellikle bu bölgelerimiz besicilikle
uğraşır- ahırlar tamamen hasar görmüştü ve 1.759
ahır için hak sahipliği belgesi verildi.
Sevgili
arkadaşlar, 2005 yılından beri Bayındırlık
bakanlarının Ben bunları yapacağım. demesine
rağmen, 2005 yılında 67, 2006 yılında 116, 2007
yılında ise 75 ahır. Bu, besiciliği öldüren bir olay.
2002-2008, altı yılda 1.759 hak sahibinden
karşılayabildiğiniz, karşılanabilinen 225-230
ahır. Bu, depreme kamu yönetiminin bakışını da
göstermektedir. Yani, bu yasada mülk sahiplerinin depreme karşı kendi
yükümlülüklerini yerine getirmesinde rahatlatıcı bir ortamı
yaratırken, kamu, gerekli özeni göstermezse bu
sıkıntıları tekrar yaşarız.
Bakın,
bununla ilgili gene bir örnek vermek istiyorum sevgili arkadaşlar.
İlimizde yeni bir hastane yapılacaktır, 400 yataklı. Bu
hastanenin yerinin tespitiyle ilgili ciddi sıkıntılar
doğmuştur. Bir yetkili Hastane polis okulunun olduğu yere
yapılacak. demektedir. Afyon Belediye Başkanlığı,
sivil toplum örgütleri ve Valilik O gösterilen yer dere
yatağıdır, buraya hastane yapamazsınız. demektedir.
Bu konuda Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünün Orada inşaat
yapılamaz. diye raporu vardır. Bununla ilgili imar
değişikliğine gidilmesi lazımdır. Orasının
deprem bölgesi olması nedeniyle, hele hele sağlık hizmeti gibi
önemli bir kamu hizmetinin oraya yapılmasının
yanlışlığından dolayı Belediye, imar planı
değişikliğine gitmemektedir. Peki, Bakanlık Belediyeye ne
yapıyor? Baskı yapıyor. Plan değişikliğini yap,
gönder. Yapmazsan, Bayındırlık Bakanlığı olarak
ben yapacağım. Maalesef, seçimlerden önce, buraya hastane
yapılması yönünde TOKİ ihale açtı. Bu yasayı biz ne
için çıkarıyoruz? Kamu yöneticileri, deprem kuşağı
içinde olan ve dere yatağında olan, hele hele, Devlet Su
İşleri Bölge Müdürlüğü gibi, bu konuda uzman bir kuruluşun
buraya yapılaşma yapılamaz demesine rağmen, siyasilerin
birikimi ve deneyimi önüne geçerek, sırf birilerine söz verdik diye hem de
devletin bir kuruluşu olan TOKİye orada hastane yapılması
için bir ihale açmasının hukuksal bir yararı var mı? Burada
bunun sıkıntısını
Yarın kim verecek
hesabını? Hele hele, Türkiye gibi borç içinde olan, günde 117 milyon
dolar iç ve dış borçların faizini ödeyen bir ülkenin, böyle bir
deprem yatağı içinde olan dere yatağına hastane yapmak
kadar bir lüksü var mı? Yok elbette. Burada dileğim, hani bu depremle
ilgili konuya karşı yeni bir düzenleme yapılırken bu konuda
önce kamu yöneticileri, ama daha öncesi, sorumlu durumda olan siyasiler örnek
olmak zorundadır.
Hastane
yapılmalıdır, yeri bilim adamlarına
bırakılmalıdır, neresi uygunsa oraya
yapılmalıdır. Yeni bir, Konyadaki Zümrüt faciasını
yaşamayalım; yeni bir, Zeytinburnundaki binanın çöküşünü
yaşamayalım; yeni bir, Kocaeli ve Yalova depremindeki gibi
yıkıntıları yaşamayalım. Sebep olanlar,
yarın bunun vebalini çeker; Allah korkusu varsa yaşayamaz, insan
içine çıkamaz.
Sevgili
arkadaşlar, yeni tür bu değişikliklerden birisi nedir? Ana
gayrimenkullerin ortak yerlerinde yapılacak değişikliklerde
bütün kat maliklerinin rızası olmadıkça değişiklik yapılamayacağına
ilişkin düzenlemede bir değişikliğe gidiyor. Buna göre kat
maliklerinden biri, diğer kat maliklerinden beşte 4ünün
yazılı rızası olmadıkça ana gayrimenkulün ortak yerlerinde
inşaat, onarım ve tesis, değişik renkte dış
badana ve boya yaptıramayacak. Burada oran beşte 4e düşürülerek
biraz daha rahatlama sağlanmaktadır.
Gene, yeni bir
düzenleme ile kat maliki, kendi bağımsız bir bölümünde, ana
yapıya zarar verecek nitelikte onarım, tesis ve
değişikliğe gidemeyecektir. Tavan, taban veya duvar ile
bağımsız bölümlerin birbirine bağlantılı
yerlerinde bu bölüm maliklerinin ortak rızasıyla -ana yapıya
zarar vermeden- bir yenileşme, yapılaşma yapılabilecektir.
Sevgili
arkadaşlar, uzun yıllardır ciddi sıkıntı yaratan
konulardan birisi de, yapıları tamamlanmış olan kat
irtifaklı binada yapı kullanma izin belgesinin alınmasından
sonra, yeni getirilen bir değişiklikle, bir yıl içinde kat
mülkiyetinin oluşumu zorunlu hâle getiriliyor. Eğer bu süre içinde
yerine getirilemezse cezai müeyyide uygulanıyor. Burada bir
değişiklik, geçici maddede vardır. Geçici maddede, bu geçiş
süreci iki yıl olarak belirtilmektedir.
Bu
değişikliklerdeki en önemli konulardan birisi, toplu yapılar
konumu gündeme girmektedir. Hakikaten bu yasal değişikliğe
asıl gerekçe olan konuların başında, bana göre, toplu
yapılardaki yapılaşma esas olarak ortaya çıkmaktadır.
Burada, toplu
yapılarda bir tek yönetim planı düzenlenecektir. Bu plan bütün kat
maliklerini bağlayacak, yönetim planının
değiştirilebilmesi için toplu yapı temsilciler kurulu üyelerinin
temsil ettikleri bağımsız bölümlerin tam
sayısının beşte 4ünün oyu gerekecek. Bu,
tartışılan konulardan birisi.
Eğer,
hakikaten bu toplu konuttaki üye sayısı sınırlı,
küçükse belki beşte 4 büyük rakam olabilir ama çok büyük sayıya
ulaşıldığında, yurt dışında falan da
mülk sahiplerinin olduğu düşünülürse, o zaman
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ünlütepe, bir dakika lütfen.
Sözünüzü
bağlayınız.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Bağlayacağım efendim.
O zaman bütün kat
malikleri tarafından bununla ilgili giderler karşılanacak ve bu
oranın da beşte 4 olmasında fayda olduğu kanaatindeyim.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasaya olumlu bakıyoruz ama üzerinde de
söylediğimiz gibi, Komisyonda bunun üzerinde daha çok ciddi bir
tartışma yapılabilseydi, belki bu yasanın oluşumuna
çok daha ciddi katkılarda bulunabilirdik, daha doğrusu, 23üncü Dönem
parlamenterleri ciddi bir katkıda bulunabilirdi. İlk defa,
komisyonlarda 22nci Dönem Parlamentosu, 23üncü Dönem parlamenterlerinin
düşüncelerini oraya aktarmasına engel olan bir düzenlemeyi
yapmıştır. O düzenleme, açıkçası, demokratik kurallara
uygun olan bir düzenleme değildir. Onun değiştirilmesinin
gerektiğini belirtmek istiyorum.
Genellikle,
yasanın tümü üzerindeki düşüncelerimi sizlerle paylaştım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Bağlıyorum efendim.
Yasaya olumlu
yaklaştığımızı
Bir iki maddede
değişiklik önerileri olmuştur, onlarda da üç grup anlaşarak
bu yasa üzerindeki eksiklikler giderilmeye çalışılacaktır.
Bu duygularla
tümünüzü saygıyla selamlıyorum. Dinlediğiniz için de
teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ünlütepe.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, usulle ilgili önemli bir şey söylemek
istiyorum. Şimdi, İç Tüzükte değişiklik
yapılmış, 31/1/2007 tarihinde. Bizim elimizdeki İç Tüzükte
bunlar hangi şeyler? Değiştirme diye bir şey yok. İç
tüzüklerde hangi maddelerde değişiklik
yapıldığına dair bir şey yok.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Var
Var
M. NECATİ
ÇETİNKAYA (Elâzığ) Böyle bir usul yok Sayın Başkan!
BAŞKAN
Sayın Genç, şimdi, kanun hakkında görüşüyoruz
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, kanunla ilgisi yok ama çok önemli bir şey
(AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Genç, şimdi, böyle bir usulümüz yok. Şimdi
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, biz burada İç Tüzüke göre görev
yapmak zorundayız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz devam edin, o, her
zamanki alışkanlıklarının gereğini yerine
getiriyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 22/7/2007de seçime giderken, bir İç Tüzük
değişikliği yapılmış ve bu İç Tüzük
değişikliğinin ne olduğunu biz bilmiyoruz!
BAŞKAN O
İç Tüzükü temin edebilirsiniz efendim, yeni baskısında
vardır, siz ona bakarsınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hani efendim? Yok...
BAŞKAN
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili
Sayın Osman Ertuğrul.
Buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) İç Tüzük değiştiriyorlar, Meclisin haberi yok.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Değiştirilen maddelerin de
yazılması lazım. Biz de bilmiyoruz ne olduğunu.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Var, var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Varsa elinizde, gösterin bakalım.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Ertuğrul.
MHP GRUBU ADINA
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunu görüşmek üzere Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, yüce Meclisimize
çalışmalarında başarılar diliyorum.
Bugün, Meclisimiz
tarihî bir gün yaşadı. İsrail Cumhurbaşkanı Sayın
Peres ve Filistin Devlet Başkanı Sayın Abbas Meclisimize hitap
etmişlerdir. Bu vesileyle, bundan sonra Orta Doğuda
savaşın son bulmasını, İsrail ve Filistin
devletlerinin barışı bir an önce sağlamalarını
temenni ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Düzce depreminin sekizinci
yılında, kaybettiğimiz vatandaşlarımızı
rahmetle anıyorum. Cenabı Allahtan milletimize bir daha böyle
acılar göstermemesini niyaz ediyorum. Bu vesileyle, yaşadığımız
acı tecrübeye rağmen, deprem olmadan önce alınması gerekli
tedbirlerin hâlâ yeterli olmadığını, Hükûmetin bu anlamda
süratle çözüm üretmesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Konut, insan
hakları kapsamında değerlendirilen bir haktır.
Anayasamızda da herkesin sağlıklı bir çevrede insanca
yaşanabilir konutlarda barınabilmeleri için devletin gerekli
tedbirleri alması öngörülmüştür. Ülkemizde 20 milyona yakın
konut vardır, bunun yüzde 40ı tamir ve tadilata ihtiyaç
duymaktadır.
İnsanca
yaşanabilir konutların, sağlıklı bir çevrede, yeterli
sosyal donatılarına sahip olması gerekmektedir. Oysa,
plansız kentleşme, gecekondulaşma ve afete maruz yerlerdeki
yerleşimler nedeniyle konut stoku büyük oranda bu niteliklere sahip
bulunmamaktadır. Mevcut konut stokunun çoğunun dönüşüm
ihtiyacı bulunmaktadır. Bu çerçevede, gecekondulaşmanın
önlenmesi, konutların niteliklerinin artırılması ve afete
maruz bölgelerdeki konutlarla ilgili dönüşüm programlarının
hayata geçirilmesi, dar gelirlilere dönük sosyal projelerin geliştirilmesi
ve uygulanması gerekmektedir.
1930larda başlayan
kaçak yapılaşmanın ilk örnekleri, 1950 sonrasında büyük
kentlerde yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu dönemde,
yasal ve kurumsal zaaflarla birlikte, ülkenin içerisinde bulunduğu siyasi
ve ekonomik ortamın popülist politikalar ve uygulamaları besleyen yapısı,
imar ve yapılaşma konularında ihmallerin, ihlallerin ve kaçak
uygulamaların hızla artmasına yol açmıştır.
Barınma amaçlı gecekondu ile başlayan kaçak yapılaşma,
özellikle 1980 sonrasında nitelik değiştirerek kentsel
rantlardan pay kapma amaçlı alternatif bir sektör hâline gelmiştir.
Kaçak yapılaşmanın kapsamı, gecekondudan lüks konut,
alışveriş merkezi, sanayi, depolama, tarım ve turizm
yapılarına kadar çeşitlenen bir yelpaze içerisinde tüm sektörlerde
yaygınlaşan toplumsal bir hastalık düzeyine ulaşmıştır.
Kamu arazilerinin yağmalandığı, tarım ve orman
alanlarının yok edildiği, içme suyu havzalarının
işgal edildiği; gecekondu mafyası, arsa mafyası gibi
illegal örgütlenmelerin devreye girdiği bu süreçte, kaçak
yapılaşma, kamu arazilerini yağmalayıp satan belli bir
kesim için büyük miktarlarda haksız ve kayıt dışı
kazanç elde etme aracı olmuştur.
Kat Mülkiyeti
Kanununu görüşürken, aslında, soruna, genel olarak
şehirleşme, konutların nitelikli hâle getirilmesi, afete
karşı alınacak tedbirler, imar, ruhsat ve benzeri izinler ile
denetime ilişkin hususlar ve kayıt dışılık
açısından bütünlük içinde bakılması gerekmektedir.
Bugün,
Türkiyede, ruhsatsız konut sunumunun fazlalığı nedeniyle
nitelikli konut sorunu yaşanmaktadır. Büyük kentlerimizde, kentsel
alanların ve kent nüfusunun yaklaşık yüzde 60ı, mevzuat
dışında tamamen kaçak olarak yapılaşmış
bölgelerden oluşmaktadır.
Başbakanlık
Konut Müsteşarlığının 2002 yılında
yaptığı 2010 dönemi konut ihtiyacı
araştırmasına göre, Türkiyede toplu konut stoku içerisinde
ruhsatsız konutların ya da başka bir deyişle mevzuat
hükümlerine tümden ya da bir bölümüyle aykırı kaçak konutların
oranı yüzde 38e ulaşmıştır. Kentsel yerlerdeki konut
stokunun ortalama yüzde 62si ruhsatlıyken, yapı kullanma izni
sahiplik oranı yüzde 33tür. Tadilat gerektiren konut oranı yüzde
38dir. Yirmi yaş üzeri konutların oranı ise yüzde 60dır.
Bu rakamlar, sorunun boyutunu ve alınması gereken tedbirlerle, yapılması gerekli
düzenlemelerin kapsamının genişliğini açıkça ortaya
koymaktadır.
Bu tasarının
da hazırlanmasına sebep olan hadise, bilindiği gibi, son
yıllarda kentleşme ve yapılaşmada meydana gelen
değişiklikler ile çağın afeti olarak nitelendirilen, 1999
yılında yaşanan iki büyük deprem ve sonraki süreçte ortaya
çıkan olaylardır. 1999 depremi, ülkemizde, kentleşme, imar ve
ruhsata ilişkin izinler, inşaat yapımcıları ve denetim
mekanizmasıyla ilgili olarak ne denli eksiklikler olduğunu acı
tecrübeyle ortaya koymuştur. Bu süreçte, 57nci Hükûmet döneminde, bir
yandan depremin yaraları sarılmaya
çalışılmış, bir yandan da bu alandaki eksikliklerin
giderilmesine dönük olarak zorunlu deprem sigortası, yapı denetimi
gibi yapısal düzenlemeler yapılmıştır.
Marmara ve Düzce
depremleri sonucunda, bir yılda 2.500ü hibe olmak üzere 43.053
kalıcı konut tamamlanarak depremzedelere teslim edilmiştir.
Konut edindirme kredisiyle de 7.832 aile konut sahibi olmuştur. Her türlü
zorluğa rağmen, 50.000in üzerinde kalıcı konut çok
kısa bir sürede tamamlanmıştır.
Ayrıca, bu
süreçte, 12.514ü hibe olmak üzere 44.107 geçici iskân yeri
sağlanmış ve 220.535 afetzedenin geçici iskânı kısa
sürede tamamlanmıştır. 61.112 ağır hasarlı,
61.277 orta hasarlı bina için hak sahipliği kabul edilmiştir. 60.503
binanın enkazı kaldırılmıştır.
Yapılacak konutlar için 1.748 hektar alan
kamulaştırılmıştır.
Diğer
taraftan, yine, daha önceki süreçte, binaların güçlendirilmesi,
yıkılıp yeniden yapılması talepleri
karşısında Kat Mülkiyeti Yasasında özellikle muvafakatla
ilgili eksiklikler ortaya çıkmış, yürürlükteki Yasa bunlara
çözüm olamamıştır. Yüzlerce kişi mağdur, çok
sayıda kişi mahkemelik olmuştur. Geçen beş yıllık
dönemde ise Hükûmet bu sorunu görmezden gelmiş, düzenleme
yapmamış ve insanların mağduriyetlerine seyirci
kalınmıştır.
Bilindiği
gibi, mevcut Yasa, belli bir arsa üzerine yapılmış birden çok
bağımsız bölümü kapsayan tek bir yapı öngördüğünden,
bağımsız bölümler üzerindeki mülkiyet hakkı, ortak yerler
ve onlardan faydalanma, ana gayrimenkulün yönetimi, ortak giderlere
katılma gibi hususlar düzenlenirken tek parsel, tek yapı
düşüncesinden hareket edilmiştir. Şehirlere yönelik göçün
gelişme göstermesi, şehir nüfusunun çok kısa sürede büyük
artışlar kaydetmesi, gecekondu yapılarının çok
sayıda bağımsız bölümü kapsayan büyük blok inşaata
dönüşmesi ve bazen de aynı parselde ortak altyapı, yer ve
tesislere sahip birden çok blok yapımının yer alması
sonucu, uygulamada, özellikle, yönetim ve ortak giderlere katılma
açısından sorunların ortaya çıktığı
bilinmektedir.
Yukarıda
belirtildiği gibi, aslolan, meseleyi, şehirleşme, kentleşme
kültürü, afete karşı alınacak önlemler, izinler, denetim ve
kurumsal yapılar gibi bütün boyutlarıyla ele alarak uzun vadeli,
kalıcı tedbirler alınmasıdır. Bununla birlikte,
kapsamlı düzenlemeler yapılana kadar, Kat Mülkiyeti Kanunu ile ilgili
olarak yaşanan bazı problemlerin giderilebilmesine hizmet olacak
tasarı, gecikmiş olmakla birlikte, bazı düzeltmeler
yapılmak kaydıyla olumlu bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisince
02/06/2007 tarih ve 894 sayılı kararıyla İç Tüzükün 77nci
maddesinin birinci fıkrasına Yenilenen tasarı veya teklifin
tümü üzerinde görüşmelerden sonra önceki dönemlere ait rapor ve metinler,
açıkça belirtilmek kaydıyla, komisyonca benimsenebilir. hükmü
eklenmiştir ancak yüzde 70i yenilenmiş bir Parlamento ve Adalet
Komisyonunda, 25 üyesinden 1 tanesi eski üye olup 24 tanesi ise yeni üyedir. Bu
kadar milletvekilinin değiştiği Meclis ve Komisyonda, 77nci
maddeye istinaden, Komisyon maddeleri üzerinde hiçbir görüşme
yapılmadan, geneli üzerinde kısa bir görüşmeyle, noktasına
virgülüne dokunmadan, 77nci madde gereği oy birliğiyle kabul edilen
bir yasadır.
Bu yasayı
yıllardır bekliyor ve milletimizin yararına olduğuna
inanıyoruz, birçok mağduriyetlerin önüne geçecek ve faydalı
olacak. Dolayısıyla, Komisyonda da oy birliğiyle kabul
edilmiştir ama biz, inanıyor ve görüyoruz ki birçok yasa böyle
değildir. Parlamentosunun yüzde 70i değişmiş olan bir
Meclis, bu dönemde seçilen milletvekillerinin de kanunların içeriğini
tartışmadan, ne olduğunu anlamadan, kulaktan duyumlarla ve bilgi
sahibi olan arkadaşlarla -bu uygulamaya karşı olsalar- Meclis
çoğunluğunu elinde bulunduran Adalet ve Kalkınma Partisi, Meclis
çoğunluğuna güvenerek bazı kanunları aceleyle ve dayatmayla
çıkarmaktadır. Bu uygulama, yanlış bir uygulamadır.
Çıkartılacak olan yasaların komisyonlarda daha çok
tartışılarak çıkarılması,
anlaşılmasının kolay, uygulanmasının rahat ve
adaletli olmasını sağlayacaktır, mağduriyetleri ve
haksızlıkları giderecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasayla, önemli gördüğüm
bazı değişikliklere de değinmek istiyorum. Taslakta,
bittiği hâlde bir türlü kat mülkiyetine geçemeyen binalara, iki yıl
içinde kat mülkiyetine geçiş zorunluluğu getiriliyor, bu durumda
olanlara faiz affı getiriliyor. Buna göre de içinde oturulduğu hâlde
kat mülkiyetine geçilmemiş binaların vergi ve harçları, bir
defaya mahsus, faizsiz ve cezasız olarak alınacaktır.
Binaların taşıyıcı kolonları, kirişleri ve
perde duvarları binanın ortak yerlerinden sayılacak, herkes istediği
gibi tasarrufta bulunamayacak; bir daire içinde kolon, kiriş, perde duvar
gibi binanın bağımsız bölümlerinden birinde
yapılması gereken çalışmalar, gerekirse başka bir
dairede de sürdürülebilecek; vatandaşın konut sahibi olabilmesi için
kredi almasında ve mevzuatta kolaylıklar sağlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
muhalefet partisi olarak, önümüze gelen önerileri, teklifleri ve yasaları
doğru ve faydalı bulduğumuz oranda destek oluruz, eksik ve
yanlışlarını gördüğümüzde
uyarılarımızı yaparız. Bu
uyarılarımızın dikkate alınmasını, hem
komisyonlarda hem de Mecliste dikkat edilmesini bekleriz. Oy
çoğunluğuna güvenip acele edilerek, gerekli araştırma ve
bilgiler olgunlaştırılmadan çıkarılacak yasalar, telafisi
mümkün olmayan, bedeli ağır yaralar açar.
Bu konularda daha duyarlı olmaya davet
ediyor, Kat Mülkiyeti Yasamızın ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ertuğrul.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Nusret
Bayraktar.
Buyurunuz
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri -35 sıra sayılı- 634 numaralı
Kat Mülkiyeti Kanununun yıllarca bekleyerek günümüze gelmek suretiyle
bugün Meclisimizde görüşülmesi münasebetiyle AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiyenin içinde bulunduğu şartların en önde
gelen sorunlar yumağı içinde mülkiyet hususu, mülkiyet sorununun
çözümüne yönelik eleştiriler, arzular, istekler, talepler hep gündeme
geliyor. Öncelikle, kanunun genel konularına temas etmeden, İç
Tüzükün 77nci maddesi gereği, geniş bir tartışma
ortamı ve fırsatı bulunmadan, alelacele buraya getirilmesini
eleştiren arkadaşlarıma kısmen katılmakla birlikte
şunun da altını çizmek gerekir: Geçmiş dönemdeki
Parlamentonun ve bu Parlamentonun oluşturmuş olduğu
komisyonların uzun çalışmalar sonucu, uzun tartışmalar
sonucu ortaya koydukları eserler ve raporlar Meclis gündemine gelmiş.
Hükûmetimiz tarafından önerilen tasarılar olabilir, milletvekilleri
tarafından önerilmiş teklifler olabilir. Bu uzun çalışmalar
boşa gitmesin diyerek
Bir sonraki döneme aktarılan kanunlar veya
çalışmalar kadük hükmünde olduğu için, o
çalışmaların tamamının, sanki yok hükmünde yeniden ele
alınması gerekiyordu. Oysa, zaman kaybetmeye imkânımız yok,
fırsatımız yok.
Bakın, hep
eleştirdiğimiz bir husus var: 99 depreminden bu yana sekiz yıl
geçti. Bu Kat Mülkiyeti Kanunu, aslında, depremle ilgili
alınması gereken kararların ve hizmetlerin bir
kapısını açıyor. Yeterli değil. Bakın, biraz
sonra birkaç konuya temas edeceğim. Geçmiş dönemde ancak, depremle
ilgili, mülkiyetlerle ilgili, imar yapılarıyla ilgili bazı yetki
ve sorumlulukların tartışıldığı dönemde
yerel yönetimlere yetki ve sorumluluğun verilmesi
tartışılıyordu ve 22nci Dönemde yerel yönetimlerin yetki
ve sorumlulukları değiştirilerek yeni bir dönem başladı.
Belediye Kanununun 73üncü maddesinde, aslında, kentsel dönüşüm
yetkisi belediyelere verilmiştir ve bu kentsel dönüşüm yetkisinin,
aslında, içi tam doldurulamadı. İşte, asıl
dönüşüm kanunu bundan sonra gündeme gelecek. Hatta, 75 maddelik İmar
Kanununda dahi değişiklik yapılması gerekir. Boğaziçi
İmar Kanununda, Kıyı Kanununda ve mülkiyet hususunda bekleyen
diğer sorunları çözmek için, yasal boşlukların ortadan
kaldırılmasına yönelik geçmiş dönemde yapılan
hazırlıklara ilaveten, yeni dönemde bir hayli sorun bizi bekliyor.
Bakın, yeni
raporlarla, Marmara ve dibinin kaynamakta olduğunu teknik veriler ve
araştırmalar gösteriyor. Bu depremlere gitmeden önce Ne
yaptınız, ne yaptınız? diyerek +birbirimize hesap
sorarken, işte, önümüze çıkan 26 + 3 maddelik, 29 maddelik Kat
Mülkiyeti Kanunu. 634 sayılı, 1966 yılında aslında
yürürlüğe giren Kanun, 1961 ihtilalinden önce hazırlık
safhalarıyla gündeme getirilmiş ama ihtilal dolayısıyla
gecikerek, 66da o günün ihtiyaçlarına sadece tek parsel, tek mülk, tek
bağımsız bölüm şeklindeki ihtiyaçlara imkân tanıyacak
veyahut hizmet verecek sistemle donatılmıştı. Aradan geçen
süreç içerisinde, çok parseller içerisinde, hatta çok bağımsız
bölümleri içeren büyük apartman ve binalarla ilgili çözüm getirecek 1983
yılında yeni bir düzenleme yapıldı. Özel hükümler
maddesinin 3üncü maddesinde bazı ilaveler yapıldı ama bunun da
yeterli olmadığını gördük.
En çok
tartışılan konu nedir Kat Mülkiyeti Kanununda? Vatandaş
bilsin veya bilmesin, kafasına takılan husus şu: Benim 20
bağımsız bölümlü, 20 dairelik bir apartmanım var. Hepsini
sattım. diyor. 19 kişi, 19 bağımsız bölüme sahip olan
mülk sahipleri evet diyor bir değişime, bir dönüşüme, ama 1
tanesi hayır diyorsa, asla o binaya dokunamazsınız. Deprem
olsa dahi, mutlaka yıkılması gereken mevzuata aykırı
bir bina olduğunu tespit etseniz dahi -oy birliği, oy çokluğu
değil- oy birliğiyle alınması gereken karar ortada
olmadıkça bu hüküm uygulanamıyor idi. İşte, Kat Mülkiyeti
Kanununda aslında en çok konuşulan ve dile getirilen husus bu.
İkincisi:
Vatandaş, aslında bugüne kadar kat mülkiyetine dönme zorunluluğu
içinde olmadığı için, kat irtifakını kuruyor, binada
oturuyor ama iskan harcının fazlalığından mı,
mevzuat boşluğundan mı, cezanın olmayışından
mı, yöresel kültürümüzden mi? Büyük kentlere göçlerle, aslında
yapıların büyük bir bölümünde mülkiyet konusu çözülmemiş ki.
Biraz önce değerli arkadaşımın belirttiği gibi,
Türkiye genelinde yapıların yüzde 60ı kaçak, İstanbulda
yapıların yüzde 69u kaçak, kaçak olmayanların da yüzde 20si
iskan alınmamış yani şu anda İstanbulda yüzde 88
civarlarında iskansız binalar var, oysa hepsi imarsız ve
ruhsatsız değil. İmara ve ruhsata aykırı
olmadığı hâlde iskânını almıyor, kat mülkiyetine
dönmüyor. Tabii, bunları yeni dönemde, bunlarla
ATİLLA KART
(Konya) Sorumlusu kim?
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Sorumlusu herkes, bir tek kişi değil.
ATİLLA KART
(Konya) Sorumlusu kim?
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Bugüne kadar İstanbulu, ülkeyi yönetenlerin hepsinin kendine
göre sorumluluğu var.
ATİLLA KART
(Konya) On beş yıldır oradasınız.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) Ben şimdi, sorumlusu şudur budur demeyeceğim. Kimler
yönetimde, neler yapıp yapmadığını
tartışarak ben siyasi bir tartışma ortamına girmek
istemiyorum. Herkesin ne yaptığını, ne kadar sorumlu
olduğunu aslında bilecek kabiliyette olduğunu düşünüyorum.
Onun için, şu sorumlu, bu sorumlu demiyorum.
Önce, tabii,
Türkiyenin genelindeki ihtiyaçların mahallinde
karşılanamaması, Anadoluda insanların mülkiyet
hakkının yanı sıra konut ihtiyaçlarının
karşılanamaması -eğitimdi, sağlıktı, sosyal,
kültürel altyapı ihtiyaçlarının yoksulluğu- büyük kentlere
göçü hızlandırmıştır. Bu göçte vatandaş devletin
önüne gitmiştir. Plansız bölgelerde, plansız
yapılaşmalarla, kat üstüne katlar yapmış, gecekondular
yapmış. Şimdi yeni dönemde dönüşüme ihtiyaç var.
Bu dönüşümün
kapılarını kim açacak? İşte -5366 sayılı-
sit alanları içerisindeki eskiyen kent dokularının yenilenmesi
aslında hem depreme karşı bir hazırlık için bir
önceliktir çünkü köhneleşmiş ve metruk hâle gelmiş
binaların onarımı için, bir de kültür ve tabiat
varlıkları koruma kurullarının katı tavır ve
tutumları vardı. Onlarla ilgili hem koruma kurullarına yeni
görevler hem de yerel yönetimlere yeni yetkiler verildi.
Şimdi, Kat
Mülkiyeti Kanunuyla özellikle çok katlı, çok parselli, çok geniş
alanlı toplu konut dâhil, ferdi konutlar da dâhil, iskâna
açıldıktan, daha doğrusu yapı kullanım izni
alındıktan bir yıl sonrasına -bu yeni binalar için- mutlaka
kat mülkiyetine geçiş zorunluluğu getirilmiştir. Eğer, bu
geçiş zorunluluğuna uymayacak olurlarsa, işte, her
bağımsız bölüm için 1.000 YTL para cezası
Burada, idari,
sosyal, hukuki, teknik bazı düzenlemeler söz konusu.
Dolayısıyla, bu düzenlemenin, aslında, yüzde 100 yeterli
olduğuna ben de kani değilim fakat geçmiş dönemdeki
çalışmaların ortaya koyduğu güzellikleri görüyorum ki,
bütün siyasi parti gruplarının oy birliğiyle
aldığı kararla bu bir an önce çıksın. Uygulamada ufak
tefek eksiklikler olursa, yeni tekniklerle ve yeni gündeme girecek başka
kanunlar vardır, biraz önce bahsettiğim gibi Dönüşüm Kanunu ve
İmar Kanunu. Bu İmar Kanunu, İmar Affı Kanunu değil
aslında. İmarda ciddi sıkıntılar var. Bu dönüşümü
nasıl sağlayacaksınız? Kadastro
çalışmalarının yapılmadığı yerlerde bu
tip uygulamalarla ilgili aksaklıklar söz konusu. Yani, aslında,
tapulu ve mülkiyet konusu çözülmüş bir yerde, ama kadastro
çalışmaları yapılamamış. Oradaki yapılarla
ilgili bu uygulamayı yaparken iki türlü husus biraz önce bahsedildi. Önce
bağımsız bölümler ve bağımsız bölümlerle
müşterek alanlar ve müşterek hizmet veren ve binanın ana
donatımı dediğimiz temelini oluşturan,
taşıyıcı hükmünde olan duvarlar değil, duvar bölmeleri
değil, tavanlar değil
Kirişler, kolonlar, beton perdeler
-binanın kendi mülkünde olan kısmı dahi olsa- müşterek mülk
yerine sayılacak ve hiç kimse, beşte 4 çoğunluğunun mutlak
imzalı beyanı olmadan orada bir boya, badana
değişikliği dahi yapamayacak. Ama eğer zorunlu hâlden
ötürü
Bina eskimiş, bina yıkılmaya maruz kalacak, teknik
açıdan sıkıntılı bir pozisyonda ise, o zaman
mahkemenin kararı değil, mahkeme tarafından tespit edildiği
takdirde
Ben, ona itiraz etmiştim. Aslında, mahkeme kararına
gerek olmamalı. Karar değil, hukukçular bu konuda bize izahatta
bulundular, mahkeme tarafından tespit edildiği an, hiçbir oy
birliği veya mutabakat aranmadan, kat maliklerine sorulmadan, resen bu
bina ile ilgili uygulanması gereken müeyyide uygulanacak. Bu, önemli bir
değişiklik.
Sonra, bina ile
ilgili herhangi bir mülk sahibi veyahut bağımsız bölüm sahibinin
yapmak istediği bir değişikliği beşte 4
çoğunlukla, imza verildiği takdirde, yapabilecek. Yönetim
değişikliği ve kattaki planlama değişikliğinde de
yine beşte 4, yani yüzde 100 değil, beşte 4 çoğunlukla ki,
bu beşte 3 olsa -benim kanaatim bu, grubun kanaati olarak söylemiyorum-
yani nitelikli çoğunlukla birçok karar değiştirilebilmeli.
Bakın, bugün bile aldığım bir faksta aynen şunu
söylüyor: Mülkiyet hakkı elbette esastır. Hukuk sistemimizde vatandaşın
mülkiyet hakkına saygı duymak hepimizin görevi. Doğru. Mülkiyet
hakkı esastır, ama acaba, mülkiyet hakkı mı önceliklidir,
yoksa yaşama hakkı mı önceliklidir diyenler var. Niçin? Sekiz
yıldır ben apartmanımı dönüşüme tabi tutacağım,
kat karşılığı ihale edeceğim veyahut yıkarak
yeniden bu inşaatı faaliyete geçireceğim, ama maalesef,
yürürlükte bulunan Kat Mülkiyeti Kanununa göre, oy birliği
sağlayamıyorum. Ne zaman deprem olup başıma
yıkılacağı hususunda endişe içerisindeyim ve bu
sorunun çözülmesini bekleyen binlerce vatandaşımız var diyor. O
hâlde, bu yasayla, öyle inanıyorum ki, bundan sonra alınacak kararla
bu dönüşüm hızlanacaktır. Bu dönüşüm
hızlanacaktır ama yeterli değildir. Geçmiş dönemlerde kat
irtifakını kurup kullanım iznine tabi olanlarla ilgili
geçiş sürecinde, iki yıl içerisinde kat mülkiyetine dönüşüm
zorunluluğu getirilmiş oluyor.
Ben,
aslında, sözü çok fazla uzatmak istemiyorum, çünkü bu konuda bir mutabakat
var. Sözü uzatarak da Meclisi meşgul etmek istemediğimiz için, madem
mutabakat var
Mutabakatın dışında da gruplar arası
anlaşılarak birkaç önergeyle de aslında değişiklikler
yapılacaktır. Maddelere geçildiği zaman veyahut maddelere
geçilmeye şu anda gerek yok
Kanunun metninde çok açık ve net
hükümler var.
Ben, kanunun
hayırlı olması dileğiyle, emeği ve katkısı
olanlara teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyor,
hayırlı, uğurlu olsun diyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.
Yasanın tümü
üzerinde şahsı adına söz isteyen Batman Milletvekili Sayın
Mehmet Emin Ekmen. (AK Parti sarılarından alkışlar)
Buyurunuz
efendim.
Süreniz on
dakikadır.
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Sayın Başkan, değerli üyeler; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
1965
yılında çıkartılmış 634 sayılı Kat
Mülkiyeti Kanununda birtakım temel esaslı değişiklikleri
öngören tasarıyı tartışmak üzere toplanmış
bulunuyoruz. 1965 yılının şartlarına göre
çıkartılmış olan Yasa, 1983 yılında kapsamlı
bir değişiklik geçirmiş, bunun dışında 2005 ve
2007 yılında da birtakım, birkaç maddelik eklentilerle
günümüzdeki hâline ulaşmıştır. Ancak gerek Türkiyenin
konut alanında hızlı ilerlemelere sahne olması gerekse de
1999 depreminden sonra birtakım konutlarda yapılması gereken
değişikliklerin yasal düzenlemelere takılmış
olması nedeniyle söz konusu incelememize konu yasa tasarısı,
Meclise, oradan ilgili komisyonlara gelmiş ve bugün de Genel Kurula
inmiştir.
Komisyon
raporları ve tutanakları incelendiği zaman görülecektir ki,
gerek muhalefet gerek İktidar Partisine mensup milletvekilleri,
Yargıtay, Türkiye Barolar Birliği ve Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü temsilcileri çok ince ve ayrıntılı bir
tartışma ile yürürlükteki Yasanın uygulamadan kaynaklanan
problemlerini tespit etmek ve daha az sorunla
karşılaşılabilecek daha iyi bir yasa ortaya çıkarmak
üzere ortak bir çalışma yürütmüşler ve gerek 22nci Dönemde
tamamlanan komisyon çalışmaları gerekse de 23üncü Dönemde
77nci madde uyarınca Meclise sevk edilen tasarı üzerinde oy
birliğiyle bir ittifak hâlinde günümüze getirmişlerdir.
Bugün saat 24e
kadar çalışılacak. Yasanın -belki bugüne yetişmez ama-
hızlı bir şekilde ilerlemesine de katkı sunmak
amacıyla zamanımın tamamını kullanmadan -ileride
maddeler üzerinde de mutlaka söz alacağız- sadece bir iki hususa
dikkat çekip sözlerimi toparlamak istiyorum.
Kuşkusuz ki,
bu yasanın getirdiği temel değişikliklerden biri, kat
mülkiyetinin tesisi esnasında mevcut yürürlükteki yasada bulunan
fotoğraf çekilmesi ve listelerin ayrıntılı bir şekilde
noterde onaylatılması gibi bürokratik zorunluluklar yerine, daha
kolay bir yöntem getirilmiş ve böylece Türkiyede e-devlet
uygulamalarıyla birlikte UYAP gibi, TAKBİS gibi temel
uygulamaların da bir kapsamda birbiriyle çelişmeden bir arada
bulunması sağlanılmaya
çalışılmıştır.
Bununla birlikte,
doğal afetlere karşı yapılabilecek güçlendirmelerde, kat
maliklerinden birinin -Sayın Milletvekilimizin de ayrıntılı
olarak izah ettiği üzere- bir süreci tıkamaması ve eğer bir
değişiklik yapılması gerekiyor ise, kat maliklerinin
tamamının da ittifakı sağlanmaması durumunda belirli
bir çoğunlukla, ama o katın, daha doğrusu o kat mülkiyetine konu
yapının tamamını ilgilendiren konularda esaslı
tadilatlar yapılmasına ilişkin imkân getirilmiştir.
Yine, getirilen
kolaylıklardan birisi de, daha önce mevcut yürürlükteki Yasaya göre
açılması gereken davalarda tüm kat maliklerine karşı davanın
açılması, kimi zaman özellikle çok sayıda maliklerin
bulunduğu kat mülkiyetleri durumlarında hem husumet
açısından bir problem hem de tebligatların yapılması
ve davada taraf ehliyetinin tamamlanması açısından da ciddi
problemler olduğu görülmesi nedeniyle, mevcut değişiklikte de
sadece yöneticiye karşı dava açılarak hukuksal sürecin
yürütülmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
Şimdilik
sadece bu konulara değinmeyi yeterli buluyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Hatip.
Şimdi,
şahsı adına söz isteyen, Trabzon Milletvekili Safiye
Seymenoğlu; buyurunuz efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
SAFİYE
SEYMENOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısında
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Mevcut
yapıların envanteri, incelenmesi ve iyileştirilmesi
ihtiyacı, ülkemizin diğer alanlarında olduğu gibi, son
devirlerde yaşadığı kötü yapılaşma sürecinin,
insanın can güvenliğini, sosyal ve ekonomik hayatını ciddi
ölçülerde tehdit eder hâle gelmiş olmasından kaynaklanmaktadır.
İyileştirme ve güçlendirmelerin, sadece kat malikinin sahip
olduğu bağımsız bölümde veya ortak yerde değil, bütün
bağımsız bölüm ve ortak yerlerle birlikte temelden çatıya
kadar yatay ve düşey yönde yapının tümünde sistem
davranışının bütüncül olarak ele alınarak
değerlendirilmek suretiyle yapılması gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; apartman yönetimi, kat maliklerinin
mülkiyet durumu, toplu yapılara ilişkin özel hükümleri düzenleyen Kat
Mülkiyeti Kanunu bu değişikliklerle yeni Türk Ceza Yasasına ve
uygulamada ortaya çıkan sorunlara daha sağlıklı cevap
verecek düzeye getirilmiştir.
Tasarıda
bina güçlendirilmelerine ilişkin şartları
kolaylaştırmak, imar mevzuatıyla uyumlaştırmak
amacıyla istenilen hususlara diğer hususlarla birlikte yer
verilmiştir. Bu hususlardan bazılarını
aşağıda belirtmek isterim:
Tasarının
1inci maddesiyle, binanın taşıyıcı sistemine
ilişkin mevcut tanımlarda değişiklik yapılarak ortak
alanların dışında kalan bağımsız bölümler
dâhil tüm binada perde, kolon ve kirişlerin taşıyıcı
sistem tanımı kapsamına alınması
sağlanmıştır.
Tasarının
2nci maddesiyle bina güçlendirilmelerinde kat maliklerinin tümünün
rızası aranması şartı
kaldırılmıştır.
Yine
tasarının 4üncü maddesiyle yapı kullanma izin belgesinin
alınmasını müteakip bir yıl içinde kat mülkiyetine
geçilmesi zorunluluğu getirilmiştir.
Tasarının
8inci maddesiyle teknik heyetlerin bağımsız bölümlerde inceleme
yapabilmelerine, ilgili mahkemeden müsaade alınmak suretiyle imkân
sağlanmıştır.
Yine ayrıca,
kat irtifakı ve kat mülkiyetine konu olan bağımsız
bölümlerin arsa paylarının tespiti mülkiyet sahiplerinin kişisel
beyanlarına bağlı olarak değil, proje müellifince
projesinde belirtilen arsa paylarına dayandırılarak
yapılması Kat mülkiyeti ve kat irtifakı, Tapu Sicili
Tüzüğüne göre tutulacak kat mülkiyeti kütüğüne tescil olunur. Bu
Kanunda aksine hüküm olmadıkça, tescille ilgili genel hükümler, kat
mülkiyeti kütüğüne yapılacak tescillerde de uygulanır. hükmü
getirilerek her bağımsız bölümün ayrı bir sayfada
tesciliyle ayrı bir veri dosyasında saklanması, gerek uygulama
ve gerekse vatandaşa kolaylık sağlanması
açısından tapu tescil işlemleri için istenilen belgelerin
yeniden düzenlenmesi yönünde iyileştirmeler
yapılmıştır.
Kat Mülkiyeti
Kanununda, teknik inceleme, ortak yerlerin tanımı, güçlendirmeyle
ilgili yapılacak harcamaların karşılanması ve en
önemlisi de ortak yerlerin güçlendirilmesinde kat maliklerinin
rızasının aranmaması hususlarında mevcut maddelerde
gerekli iyileştirmeler yapılmıştır.
Yapılan bu
düzenlemelerdeki temel amaç, kat mülkiyeti açısından yapılan
bina güçlendirmeleri yönündeki mülkiyetle ilgili engellerin
kaldırılmasıdır.
Kanun
tasarısının hayırlı olmasını diliyor, iyi
akşamlar diliyorum.
Sağ olun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Seymenoğlu.
Şimdi, yirmi
dakika süreyle, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
İlk soru
Kamer Gençin.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, evvela, ben, Komisyonun bu olaydaki tutumunu gerçekten çok yerinde
bulmadım. Madem Komisyon bu konuda gerekli araştırmayı
yapmayacaktıysa, o zaman hiçbir görev yapmasaydı, eski komisyonu
buraya getirseydi, biz onu dinleseydik. Çünkü burada ciddi, toplumun yüzde
yüzünü ilgilendiren bir kanun tasarısını inceliyoruz, Kat
Mülkiyeti Kanununu. Tabii, bu İç Tüzük değişikliği de çok
saçma sapan bir İç Tüzük değişikliği. Yani yeni bir Meclis
gelmiş, yeni bir görev yapacak, ben görevimi yapmayacağım,
eskiden burada görev yapan komisyonun raporunu benimseyeceğim, diyor. Bu,
bir defa, etik ve nazik bir davranış değildir. Bu bir.
İkincisi, bu
Kat Mülkiyeti Kanunu, tabii toplumda yaşayan herkesi ilgilendiren bir konu.
Bunun enine boyuna tartışılması gerekir. Bugün, işte,
komşular arasında çıkan en büyük sıkıntılar,
kavgalar bundan dolayı gelmektedir. Sonra son zamanlarda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz bitti Sayın Genç.
Sayın
Doğru, buyurunuz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Türkiye ağır deprem kuşağı
altında bulunmaktadır. Bu depremlerden dolayı da birçok can
maalesef kaybedilmiş durumdadır. Deprem dolayısıyla acaba
kaç tane müteahhit sorumlu tutulmuş ve bu hususta
cezalandırılmıştır? Bunu öğrenmek istiyorum
Sayın Bakandan.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Sayın
Uzunırmak, buyurunuz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak
istediğim şu: Bugüne kadar Türkiyede ne kadar yabancı, kat
mülkiyetine tabi mülk edinmiştir? Bunlardan acaba kaç tanesinin kat
mülkiyeti tescillenmiştir ve tescillenmeyen ne kadar vardır? Bu
konuda ne düşünülüyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.
Süremiz daha
devam etmektedir.
Sayın Genç,
buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, tabii, biliyorsunuz, Türkiyede, uzun zamandan beri,
özellikle AKP iktidara geldikten sonra birçok yeşil alan imara
açıldı. Şimdi, özellikle AKP iktidara geldikten sonra
İstanbul ve Ankarada kaç metrekarelik yeşil alan imara
açılmıştır? Bunu Sayın Bakandan öğrenmek
istiyorum.
Bir de, burada
yeni bir sistem getirilmiş, yani, kullanma izni alma esası
getirilmiş. Biliyorsunuz, bugün Türkiyede yapılan birçok
yapıların yapı izni yok. Bu yapı izninin de kat
irtifakına geçtikten sonra alınması gerekiyor. Şimdi,
Türkiyede, bu kadar, kullanma izni olmayan
Yani, bir miktarını
öğrenmek istiyorum. Şimdi, Türkiyede, özellikle büyük
şehirlerde belediye hudutları içinde bulunan, yapılan, iskân
edilen binaların kaçında iskân raporu
alınmamıştır? Benim tahminime göre, aşağı
yukarı, büyük şehirlerde, İstanbul, Ankara, İzmir gibi
yerlerde bunların, yüzde 60, yüzde 70 seviyesindeki binalarda iskân raporu
yok. Şimdi, bu iskân raporu olmadığına göre, bu, kanun
yürürlüğe girdiğinde, hemen, neye istinaden bunlara
Yani, böyle bir
gücü var mı belediyelerin?
Bir de, bu idari
para cezaları var işte, diyor ki: İskâna hazır hâle
getirilen bir bina, eğer maliklerden birisi zamanında iskân raporunu
almazsa, belediye hudutları içindeyse bin YTL -YTLde dememiş orada
bin Türk Lirası demiş- eğer belediye hudutları
dışında ise mülki amir
ceza kesecek, diyor. Bu cezaları
kim alacak? Eğer, mesela, bir binanın iskân raporunu birisi
geciktirerek alıyorsa bence buradan alınan bu para
cezalarının o apartmanın müşterek giderlerine
hazırlanması lazım. Bunun Maliye veyahut da herhangi bir yere
verilmemesi lazım. Bu konuda Komisyon veya Hükûmet bir açıklama
yaparsa memnun olurum efendim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın
Öğüt, buyurunuz.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana iki sorum var: Sayın Bakanım, Marmara depreminde
Marmara Denizi içinden geçen fay hattı korkunç derecede bir hasar
yarattı. Bilim adamlarının açıklamalarına göre, hâlen
bu fay hattı fokur fokur kaynıyor; onların tabiriyle
konuşuyorum. Bilim adamlarının araştırmasıyla
ilgili herhangi bir ödenek ayırıyor musunuz? Bu bir.
İkincisi,
Marmara Bölgesi civarındaki binalarda yenilenme yapması için kentsel
dönüşüm adı altında herhangi bir çalışma yapacak
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Başka soru
sormak isteyen var mı? Yok.
Sayın Bakan,
buyurunuz.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
İç Tüzükün
77nci maddesi gereğince, daha önceki dönemde Komisyondan geçmiş ve
yenilenmiş olan kanun tasarı ve tekliflerinin, Komisyonca, geneli
üstündeki görüşmelerden sonra, maddelerine geçmeden kabul edilerek Genel
Kurula indirilmesiyle ilgili konuda Komisyon Başkanımız
Sayın İyimaya bir açıklama yapacaklar. Ancak şunu ifade
edeyim ki, bu konudaki düzenleme Komisyona bir inisiyatif vermektedir. Yani,
Komisyon isterse böyle bir karar alabilecektir. İsterse Komisyon, tüm
maddeleri yeniden görüşerek, kanun tasarısı konusunda
bildiğimiz çalışmayı da yapabilir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Komisyon tembellik yapmazsa
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Adalet Komisyonunda, Kat Mülkiyeti
Kanunuyla ilgili geneli üstündeki görüşmelerden sonra, Komisyonun tüm
üyeleri, ittifakla, maddelerine geçilmesine gerek görmemişler ve Genel
Kurula indirilmesini düşünmüşler. Bu da Komisyonun takdiridir. Bunda
eleştirilecek bir şey olmadığı kanaatindeyim. Ama
bunun arka planıyla ilgili bir değerlendirmeyi, Sayın
İyimaya, sanıyorum yapacaklar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, o zaman, Genel Kurulda da incelenmeden
kabul edilsin.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bizim, tabii, böyle bir
tartışma usulümüz yok İç Tüzükte. Sayın Başkan hangi
milletvekili arkadaşımıza, eğer burada Hükûmet temsil
ediliyorsa, Hükûmetten hangi bakana söz hakkı tanırsa o konuşur,
diğer milletvekili arkadaşlarımız onu saygıyla ve
sabırla dinlerler. Usulümüz budur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim senden öğrenecek hiçbir şeyim yok!
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bu konuyu, oturduğu yerden söz
atan arkadaşımız hepimizden çok daha iyi bilir. Çünkü
yıllarca bu kürsüde Meclisi yönetmiş bir
arkadaşımızdır, kendisinin bu
davranışlarından hepimizin olumlu sonuçlar çıkarması
gereken bir arkadaşımızdır.
Şimdi
Yeşil alanların Ankarada ve İstanbulda ne kadarı imara
açıldı? diye bir soru yöneltildi. Tabii, bu oran benim yanımda
yok. Bununla ilgili, ilgili belediyelerden bir cevap alarak, belki
yazılı olarak cevaplandırabiliriz. Ancak hemen şunu
söyleyeyim: Hem Ankarada hem İstanbulda kişi başına
düşen yeşil alan sayısı geçmişle
kıyasladığımızda birkaç misli
artmıştır. Bunu, İstanbulda yaşayanlar, Ankarada
yaşayanlar çok yakinen görürler ve bilirler. Alınan para
cezaları idari para cezalarıdır. Kuşkusuz ki bunlar maliye
veznesine yatacak olan para cezalarıdır.
Sayın
Doğru Kaç tane müteahhit sorumlu tutuldu? diye bir soru yönelttiler.
Sanıyorum, deprem nedeniyle hasar gören binaların usule uygun,
kurallara uygun yapılmaması nedeniyle, zarar görmüş olması,
yıkılmış olması, hasar görmüş olması
nedeniyle
Tabii, bu konuyla ilgili de elimde bir envanter yok, bir istatistiki
bilgi yok. Sayın Doğru, bu sorunun da cevabını size
yazılı olarak takdim etmeye gayret edeceğim.
Sayın
Uzunırmak Ne kadar yabancı, kat mülkiyetine dayalı olarak
taşınmaz edindi? Böyle bir soru yönelttiler yanlış tespit
etmedimse. Tabii bununla ilgili de Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden en
son bilgileri alarak size de yazılı cevap vereceğim.
Sayın
Öğütün bir sorusu oldu. Evet, Marmara depreminde de Marmara Denizinden
geçen bir fay hattının kırılması sonucu böyle bir
felaketi yaşamıştık. Şimdi, uzmanlar diyorlar ki:
Marmara Denizi altından geçen fay hattı şu anda da hareketlidir,
fokur fokur kaynamaktadır. Bununla ilgili bir ödenek ayrılıyor
mu? Bu konudaki çalışmaları Kandilli Rasathanesi, Boğaziçi
Üniversitesiyle birlikte yapar ve genel bütçeden de hem Boğaziçi
Üniversitesine hem de Kandilli Rasathanesine bu araştırmaları
yapmak üzere ödenek ayrılır. Ancak hemen şunu söyleyeyim:
Birtakım özel firmaları olan kişiler, zaman zaman bunu gündeme
getirerek, kendilerine para verilmediğini, o nedenle bu
araştırmaları ya yapamadıklarını veyahut da
işte, devletten yardım almaksızın
yaptıklarını ifade ediyorlar ki, bu beyanda bulunan kişiler
bu konuda görevli kişiler değildir. Bunlar profesyonelce
büroları olan kişilerdir. Hatta bunlardan bir tanesi daha önceki
Bakanlığım döneminde bana da gelmiş, bir proje takdim
etmiş, ben de kendisini TÜBİTAKa göndererek, bu projesinin, eğer
uygun görülmesi hâlinde oradan destek alabileceğini ifade etmiştim.
Bu konuyla ilgili çalışmaları kurumsal olarak yapan kuruluş
Kandilli Rasathanesidir ve Boğaziçi Üniversitesidir ve ona da talep
ettiği ödenek genel bütçeden verilmektedir.
Bundan sonraki
cevap hakkımı, Komisyon Başkanımız Sayın
İyimayaya devrediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Komisyon
Başkanı olarak Sayın İyimaya, buyurunuz.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli
Başkanım, değerli arkadaşlar; Adalet Komisyonu, diğer
komisyonların olduğu gibi, İç Tüzükümüze bağlı olarak
faaliyetlerini ve çalışmalarını sürdürmektedir. Bundan
önceki dönemde Parlamentomuz, daha önceki yasama dönemlerinde komisyonların
çalışmasını değerlendirmiş ve komisyon çoğunluğuna
veya komisyonda karar nisabına ulaşan çoğunluğa, önceki
çalışmaları aynen benimseyebilme fırsatını
vermiştir.
Bu, hem yasama
ekonomisi bakımından hem de Parlamentoya ait bir alt kurum veya
birimin çalışmalarının, mesailerinin değerlendirilmesi
bakımından doğrudur ve gelişen parlamentolarda
rasyonelleştirilmiş parlamentarizm ilkesi gereği özel yasama
yöntemlerinin tipik örneğidir.
Gerçekten,
sonraki yasama döneminde çoğunluklar değişebilir. Ancak önceki
çoğunluklar da millî iradeyi yansıtıyordur. İşlem
temeli çökmedikçe, yani, o komisyonun görüştüğü taslağın,
tasarının, raporunun dayalı bulduğu düzenleme alanında
önemli bir toplumsal konsept değişmedikçe yahut o alanda sonraki
dönemlerde, o rapor ele alındıktan sonraki dönemlerde ciddi
düzenlemeler olmadıkça önceki raporların benimsenmesi mümkündür ve
Komisyon çoğunluğumuz, aynen bizim gibi milletvekili olan, aynen
bizim gibi belli partilerden oluşan komisyonların
çalışmasına yasama ekonomisi ve mesainin değerlendirilmesi
ilkesi içerisinde hareket etmiş ve İç Tüzüke göre
davranmıştır. Adalet Komisyonu, diğer komisyonlar gibi
çalışan, doğru değerlendirme yapan bir komisyondur. Bu
Tüzükte de zaten, bu benimseme kararında dahi, genel görüşme
üzerinde, genel müzakere sırasında ayrıntılı öneriler
komisyonda dile getirilebiliyor, rapora geçiyor ve nihayet önergeleştirme
yoluyla Genel Kurulda düzeltmeler yapılabiliyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İyimaya.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, Komisyon Başkanının
bu beyanatı karşısında söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
KAT MÜLKİYETİ KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN
KANUN TASARISI
MADDE 1-
23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 3 üncü
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Kat mülkiyeti ve
kat irtifakı, bu mülkiyete konu olan anagayrimenkulün
bağımsız bölümlerinden her birinin konum ve büyüklüklerine göre
hesaplanan değerleri ile oranlı olarak projesinde tahsis edilen arsa
payının ortak mülkiyet esaslarına göre açıkça gösterilmesi
suretiyle kurulur. Arsa paylarının bağımsız bölümlerin
payları ile oranlı olarak tahsis edilmediği hallerde, her kat
maliki veya kat irtifakı sahibi, arsa paylarının yeniden
düzenlenmesi için mahkemeye başvurabilir. Bağımsız
bölümlerden her birine bu fıkra uyarınca tahsis edilen arsa
payı, o bölümlerin değerinde sonradan meydana gelen çoğalma veya
azalma sebebiyle değiştirilemez. 44 üncü madde hükmü
saklıdır.
Kat irtifakı
arsa payına bağlı bir irtifak çeşidi olup, yapı
kullanma izin belgesi alındıktan sonra arsanın malikinin veya
kat irtifakına sahip ortak maliklerin veya bunlardan birinin tapu
idaresine yapacağı istem üzerine, bu Kanunda gösterilen şartlar
uyarınca, kat mülkiyetine çevrilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili
Sayın Yaşar Tüzün; buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Kat Mülkiyeti Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şehirlerdeki nüfusun büyük artışlar
kaydetmesi, buna paralel olarak arsa fiyatlarının da artması,
özellikle de şehirlerde küçük, müstakil ev yapımına imkân
vermemesi nedeniyle, ülkemizde kat mülkiyetinin düzenlenmesi, bir
yapının ayrı ayrı ve başlı başına
kullanılmaya elverişli hâle getirilmesi için 634 sayılı Kat
Mülkiyeti Kanunu 2 Ocak 1966 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Dolayısıyla, yaklaşık kırk bir yıldır bu
Kanun yürürlüktedir ve Kat Mülkiyeti Kanunu kırk bir yıldır
değiştirilmeyi beklemiştir.
Değerli
arkadaşlarım, kırsaldan şehirlere göçün hızlı
artış göstermesi gecekondu şeklinde yapılanmayı ve
çarpık kentleşmeyi de paralelinde getirmiştir. Son zamanlarda
toplu yapı uygulamasının artması Kat Mülkiyeti Kanununun
yeniden düzenlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
Bizler Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, görüşmekte olduğumuz kanuna karşı
değiliz, tam tersi, kanunu destekliyoruz. Ancak bunlar
yapılırken, sağlıklı, yarınlara yönelik, daha
düzgün bir kanun çıkartılabilmesi için görüşlerimizi bildirmek
durumundayız.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle son zamanlarda ortaya atılan kentsel
dönüşüm projelerinin, maalesef, ranta dönüşüm projesi olarak hayata
geçtiğini görüyoruz. Bunların yakın zamanda canlı
örneğini de TOKİnin, yani Toplu Konut İdaresinin
uygulamalarında görüyoruz.
TOKİnin
proje uygulamalarına baktığımızda uygulanan projelerin
altyapısının olmadığı, uygulama yapılan
yerleşim birimlerinde belediyelerin yok sayıldığı,
belediyelerin dışlandığı ortadadır. Yani, Toplu
Konut İdaresi, hem arsa sahibi hem müteahhit hem mimar hem mühendis hem de
iskân ruhsatı alınmadan, çevre düzenlemesi yapılmadan
ürettiği konutları vatandaşın hizmetine sunan bir birim
hâline gelmiştir. Yani, bizler, devlet olarak, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak vatandaşa çıkarmış olduğumuz
kanunların uygulanmasını isterken, bir taraftan da, hiçbir
bağımlılığı olmayan, özerk bir kuruluş olan
Toplu Konut İdaresinin, sadece Başbakana bağlı olan ve
Başbakanın iki dudağının arasında proje yapan bir
birimin kontrol edilmediğini, onun yaptığı projeleri,
maalesef, hiçbir birimin denetlemediğini biliyoruz. Yani, Toplu Konut
İdaresi, Türkiyede hem mimar hem mühendis hem fennî sorumlu hem de
belediye durumundadır. Dolayısıyla, öncelikle, bu kanun çıktığında
Toplu Konuta da birtakım yaptırımların getirilmesinde fayda
var idi.
Değerli
arkadaşlarım, bir vatandaşımız imar
dışı veya proje dışı bir iskân
yaptığında elektriği, suyu bağlanmıyor.
Özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde belediye başkanlığından
gelen çok değerli arkadaşlarım var. Bu arkadaşlarım bu
konuyu en az benim kadar net bir şekilde biliyorlar. Oysa, bir
vatandaşımız -kendi başını sokacak kadar diyeyim-
bir mesken yaptığında, bu projeleri, bu kanunun verdiği
yetkileri onun üzerinde kullanılmasını istediğimiz hâlde,
maalesef Toplu Konut İdaresi için bunların hiçbir tanesi
aranmamaktadır.
Bakınız,
Toplu Konut İdaresine, yine geçtiğimiz Parlamento döneminde bir yasa
çıkarttık. Bu yasayla birlikte konutlar hak sahiplerine teslim
edildikten sonra, bir ara, yani Toplu Konutun ilgililerinin bir ara aklına
geldiğinde evrakları ilgili belediyeye teslim edecek, yani süre yok,
zaman aşımı yok. Toplu Konut İdaresi, hak sahiplerine
mülkiyetlerini teslim edecek, iskânla ilgili, çevre düzenlemesiyle ilgili
projeleri, ilgili belediyeye, canı isterse, zaman mefhumu olmadan bu
belgeleri teslim edecek.
Değerli
arkadaşlarım, bizler Türkiye Büyük Millet Meclisiyiz. Elbette ülke
yönetiminin iyi olmasını hepimiz istiyoruz, ama bir taraftan
binlerce, milyonlarca insanı mağdur ederken, bir tarafta hiç hesap
sorulamayan, bütçesi hiç incelenemeyen bir kuruluşa böyle yetkilerin
verilmesi de son derece yanlıştır diye düşünüyorum.
Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu kanuna destek veriyoruz, buna asla karşı
değiliz, ancak bu kanunun yaptırımı
Yani uygulamaya
geçtiğinde de birtakım eksikliklerin de olduğunu söylememiz
gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, tasarı ne getiriyor diye şöyle kısaca
baktığımızda, özellikle konutlara göre kat mülkiyetini
yeniden düzenleyen bu tasarıyı, kat sahiplerine muhtemel afet ve
depreme karşı yapılarının onarımına
katılma zorunluluğu getiriyor. Gerçekten, bu, çok yerinde bir
uygulama. Bunun geçtiğimiz yıllarda deprem yaşanan illerde ne
tür sıkıntılar yaşattığını hepimiz çok
iyi biliyoruz.
Yine yasa
tasarısına göre, kat mülkiyeti ve kat irtifakına konu olan
bağımsız bölümlerin arsa paylarının tespiti, mülkiyet
sahiplerinin kişisel beyanlarına bağlı olarak değil,
proje müellifi uzmanlaşmış mimar veya mühendislerin teknik
bilgilerine göre belirlenecek. Gerçekten, bu da çok güzel bir uygulama.
Kat mülkiyetine
tabi olan binalardaki taşıyıcı sistemi oluşturan,
yani, kiriş, kolon ve perde duvarlar gibi, sistemin parçaları, yani,
ana gayrimenkulün ortak yerlerinden sayılacak ve ana yapının
tamamını etkileyen sonuçlar doğurabilecek yerlerde kat
maliklerinin bağımsız
hareket etmeleri önlenecek. Gerçekten, bu da çok yerinde bir uygulama olacak.
Değerli arkadaşlarım, böylece herkes kendi istediği gibi,
kendi katında, kendi dairesinde kendine göre tadilat yapamayacak.
Dolayısıyla, binaların statiği değişmeyecek ve
olası bir -Allah göstermesin- depremde de bu zararı en az bir
şekilde atlatmış olacağız.
Değerli
arkadaşlarım, yine, bildiğiniz gibi, bu kanunda ortak ana
taşınmazlardaki onarımlar söz konusu. Tasarıya göre, yine,
ana taşınmazın ortak yerlerinde yapılacak onarım,
bütün kat maliklerinin rızasıyla yapılabilecek. Elbette, özel
durumlarda ise, mahkeme tespiti bu konunun haricinde olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, yine, güzel bir düzenleme: Kamuya ayrılan yerlerin
işletilmesi. Toplu yapı açısından ortak yerler
kavramı açıklığa kavuşturulmuş ve özellikle park
yeri ve okul gibi toplu yapı kapsamındaki bağımsız
bölümlerin, ortak kullanma ve faydalanmaya tahsis edilmiş bulunan
parsellerin mülkiyeti bu kanunla düzenleniyor. Gerçekten, bu da yerinde bir
düzenleme.
Evet,
değerli arkadaşlarım, bu kanuna ilave etmemiz gereken birkaç
madde daha vardı, ama zannediyorum parti gruplarımız
anlaşmış, bir önergeyle de bunu az sonra gündeme
getireceğiz.
Benim bu konuda
ilave etmek istediğim bir madde daha var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tüzün, lütfen sözünüzü tamamlayınız.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Özellikle,
Sağlık Bakanlığınca izin verilen ve denetimden yoksun
olan radyoloji merkezleri var. Bu merkezlerin bazı binalarda zemin katta,
bazı diğer katlarında
Bu konuda büyük bir
sıkıntı söz konusudur. Bu radyoloji merkezleri, binalar için
büyük sıkıntı yaratmakta ve beraberinde konut sakinleri
açısından da büyük sıkıntılar getirmektedir.
Son olarak
söyleyeceğim, özellikle yüksek binaların üzerinde kurulan ve çevre
için tehlike arz eden baz istasyonları, kurdukları yüksek antenlerin
sarsıntısı ve çevreye verdiği büyük sağlık
sıkıntısı da söz konusudur.
Bu, binaların statiklerini de bozmaktadır. Buna da bir
düzenleme, bir kanun çıkartılması gerekmektedir diye
düşünüyorum.
Bu kanunun
başta kat mülkiyeti konusunda mağdur olan
vatandaşlarımıza ve ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tüzün.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Oktay Vural.
Buyurunuz
Sayın Vural.
Süreniz on
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Efendim,
aslında konuşacaklarım sadece bu maddeyle ilgili değil.
Aslında biraz önce özellikle 77nci maddeyle ilgili yapılan
eleştiriler karşısında, gerek Sayın Bakanın gerek
Sayın Komisyon Başkanının ifadeleri
karşısında, elbette, daha önceki Parlamentoda
bulunmamış Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak komisyonlarda
kendi iradelerimizi, isteklerimizi, arzularımızı madde
müzakereleri esnasında dile getirememiş olmanın
sıkıntıları vardır. Dolayısıyla, bugün, 22
Temmuzda yepyeni bir Parlamento yapılmıştır. Bu Parlamento
yapıldıktan sonra, daha önceki yapılan
tartışmaları, çalışmaları dikkate alıp
almaması önemli değildir, ama parlamenter sistem içerisinde, bir
milletvekilinin bir komisyonda bir maddeyle ilgili müzakereye
katılmaması parlamenter sistemi yok etmek demektir. Bu yasama
ekonomisiyle mümkün olabilir mi? Akıl ve mantık olabilir mi? 25
kişilik komisyonda tartışılmayan, önerge verdirilmeyen
hususları, 548 milletvekilinin olduğu bu Parlamentonun içerisine
getirmek; bu, yasama ekonomisi değil, savurganlığı olur.
Zaten, komisyonların çalışma esası da budur, daha rafine
bir şekilde çalışma yapsınlar ki buraya gelsinler, ama
komisyonda yapılmayan işleri, biz burada
Bu kanun tasarısı
üzerinde bile bir sürü önerge var. Ama, size soruyorum: Bir milletvekili, bir
maddenin müzakeresi sırasında bile sözlerini söyleyemiyorsa,
görüşlerini ifade edemiyorsa bu nasıl egemenlik
kullanılmasıdır? Bu, tamamıyla egemenliğin
kısıtlanmasıdır. Böyle bir şeyin kabul edilmesi mümkün
olabilir mi? Maddelere muhalif yapılabilir.
Değerli
arkadaşlarım, bir maddeye muhalif olabilmek için müzakere etmek
lazım, toptancı bir anlayışla
Belki, kendisi görüşünü
ifade edecektir, bir başka milletvekili diyecektir ki bunda sakınca yoktur
efendim, çekecektir. Yani, müzakerenin olmadığı, önerge
hakkının bile olmadığı bir ortamda, 25 kişiyi
çalıştırmamak, sonra Meclisi getirip burada
çalıştırmak, doğrusu, yasama ekonomisiyle
bağdaştırılması doğru değildir. Daha önce
yapanların yaptıkları katkılar önemlidir, doğru, ama
değerli arkadaşlarım, bu Parlamentoda bulunan ve komisyonlarda
milletvekili olanların katkıları önemsiz mi? Yani,
geçmişteki katkılar önemli de, peki bu milletvekillerinin
yapacağı katkılar çok mu önemsiz? Bunları önemsiz
göstermek, doğrusu, yani, seçilen milletvekillerimiz için
haksızlık. Değişiklik olabilir, şunlar olabilir
Efendim, komisyonlardan gelmiş, görüşmeye gerek yok. Bu Parlamento,
daha önceki Parlamentolarda kabul edilmiş yasaları
değiştirmiyor mu? Efendim, ne lüzum var? Daha önceki Parlamento
kabul etmiş, gereksiz, israf yapmayalım, onlar da milletvekiliydi.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Onayla, geçsin!
OKTAY VURAL
(Devamla) Egemenliği kullanan bu irade, egemenliğini hür bir
şekilde kullanabilmelidir, kısıtlama olmamalıdır.
Biraz daha fazla çalışırız, sabaha kadar
çalışırız, ama doğrusu demokrasiyi işletmemiz
lazım. Müzakere edilmesi gerekiyor. Milletvekillerimizin
tasarının tümüyle ilgili bir görüşmede elbette oy birliğini
sağlaması demek, maddeler üzerinde mutabakat olması demek
değildir ki. Bir tasarının tümüne olumlu bakmak
ayrıdır, bir maddeye farklı bir görüş ifade etmek ya da
katkı sağlamak farklıdır.
O bakımdan,
bu 77nci madde, özellikle, milletvekillerimizin önerge vermesini, müzakere
yapmasını kısıtlayan, egemenlik hakkını
kısıtlayan bir maddedir. Bunun kabul edilmesi, parlamenter demokrasi
bakımından kabul edilmesi mümkün değildir; Parlamentomuzu
gereksiz yere, boş yere daha fazla çalıştırmak demektir,
israf demektir, savurganlık demektir. 25 kişi bir araya gelsin,
çözsünler bu kanun tasarılarını, önergelerin hepsini çözsünler.
O bakımdan, bu gibi iddialarla, eski komisyonlarda benimsenmiş, kabul
edilmiş raporların aynen benimsenme usulünü, biz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak, parlamenter demokrasi açısından
milletvekillerimizin hakkını kısıtlamak olarak görüyoruz. O
bakımdan, bizim Parlamentomuzda, komisyonlarda görüşülmeyen hiçbir
kanun tasarısının bu Genel Kurulda görüşülmesi mümkün
değildir, hepsi komisyondan geçmelidir. O zaman, esas olan komisyon ise,
komisyonu iyi çalıştırmak gerekmektedir. Bence, diğer grup
başkan vekili, değerli çoğunluk partisine sahip grup başkan
vekili arkadaşlarımızla görüşeceğiz. Bu konuda, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, bu maddenin egemenlik hakkını
kısıtlayıcı unsurlardan ayıklanarak, daha rasyonel bir
yaklaşımla gündeme getirilmesini istiyoruz. Elbette, tecrübelerden
faydalanalım, ama bu tecrübelerden faydalanırken, egemenliği
kullanan milletvekillerimizin bu egemenliği kullanmasının
üzerine de ipotek ve dayatma koymayalım. Mesele, komisyonda tümüyle
oylanması değildir.
Elbette,
çoğunluk partisi
Netice itibarıyla, yürütmenin de etkisiyle bu
sistem içerisinde bir kanun tasarısı gelmiştir. Çoğunluk
partisinin 25 kişilik bir komisyonda 16 tane üyesi vardır,
istediğiniz kadar hayır deyiniz, ama o tasarı geçecektir. Öyle
geçecektir, ama bunu böyle yapmak bile, o milletvekillerimizin, o çoğunluk
partisinin, muhalefetin olumlu görüşlerini dikkate almak ya da
takdirlerini ele almak, bakış açılarını ortaya
koymaları bakımından onların fikirlerini de
zenginleştirmesini engellemektedir. Bu da, doğrudan doğruya,
aslında, çoğunluk partisinin de bu konuda, milletvekillerinin
görüş ve düşüncelerini, bizim de görüşlerimizi etkileme
imkânını kaldırmaktadır. Milletvekilleri orada emir kulu
değildir ki! Bakın, biraz önce, bir sayın milletvekili, AKPli
milletvekili dedi ki: Eksikler vardır, bunların
değiştirilmesi lazım. Belki, oradaki öneriyle, o çoğunluk
da bu öneriden vazgeçecektir. Doğru deniyor, bunu böyle yapalım.
diyebilecektir. Bu bakımdan, komisyonlarda bu müzakere esasının
parlamenter demokrasinin, özellikle bizim İç Tüzükümüzle belirlenmiş
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasıyla ilgili temeli
derinden yaraladığını ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle, bu
maddeyle ilgili olmamakla birlikte, aslında bu madde ve diğer
maddeler üzerindeki yapacağımız katkıların komisyonlar
sırasında dile getirme imkânı, değiştirebilme
imkânı, en aşağısından müzakere edebilme
imkânının ortadan kaldırılmış olduğunu bu madde
vesilesiyle tekrar belirtmek istiyorum. Bu maddenin de, muhakkak surette, bütün
gruplarımız tarafından, anlaşılmak suretiyle
değiştirilmesinde büyük fayda gördüğümü belirtiyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. Sağ olun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Madde üzerinde
şahsı adına konuşmak isteyen Çanakkale Milletvekili
Sayın Müjdat Kuşku.
Buyurunuz
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MÜJDAT KUŞKU
(Çanakkale) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Esasında,
bütün grupların mutabık olduğu bu kanun tasarısı
hakkında kişisel olarak fazla söylenecek bir şey yok.
Yalnız, az önce, sorular esnasında, bizi dinleyen
vatandaşların endişeye kapıldıkları
kanaatindeyim. Bu endişeleri gidermek için bir iki şey
söyleyeceğim. Esasında, yapı kullanma izni almamış
hiçbir inşaatı bağlayan herhangi bir şey yok bu kanunda.
Yapı kullanma izni almayan binalar bu kanunun dışında. Bir
kere, bu kanun çıktıktan sonra yapı kullanma izni
alındıysa bir yıl içinde kat mülkiyetine geçmek zorunluluğu
var. Daha önceden yapı kullanma izni alınmışsa iki yıl
içinde kat mülkiyetine geçme zorunluluğu var. Bunun haricindeki
binaları bu kapsamıyor.
Ayrıca, bu
kanun, deprem yönünden inşaat tekniklerinin konuşulduğu veya
inşaat kalitesinin nasıl artırılacağının
konuşulduğu bir kanun teklifi değil, tamamen kat mülkiyetini
düzenleyen, hukuki aidiyeti düzenleyen bir tasarı. Dolayısıyla,
ne inşaat tekniklerinin burada konuşulmasının yeri ne de
inşaat kalitesinin konuşulmasının yeri burası
değil, bu kanun değil en azından. Dolayısıyla, bu
kanun, sadece kat mülkiyetlerini düzenliyor. Esas itibarıyla, zaten,
yapı kullanma izni alınmış binalarda, kat mülkiyeti için
yapılması gereken son derece basit birkaç prosedür kalıyor,
bunların birçoğu da bu kanunda, zaten, eskiye nazaran son derece
azaltılmıştır. Dolayısıyla, ruhsatsız
binalar, kaçak binalar, tamamen bu kanunun dışında, yapı
kullanma izni alınmış olan binalar bu kanunun
kapsamındadır.
Bu kanunun
milletimize hayırlı olmasını diliyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kuşku.
Şahsı
adına, Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü.
Buyurunuz
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
634
sayılı Kanunun 3üncü maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkralarında değişiklik yapan 1inci maddeye göre, arsa
payının tespiti düzenlenmektedir. Arsa payının tespiti
bazı kurallara bağlanmıştır. Proje müellifinin, uzman
bir mimar veya mühendisin teknik bilgisiyle birlikte, bağımsız
bölümün konusu ve büyüklüğü esas alınmak suretiyle hesaplanacak bir
değer ortaya çıkarılacaktır. Bu değerle
orantılı olarak ve projede açıkça gösterilen bir arsa payı
ortaya çıkacaktır. Arsa payının bu şekilde
belirtilmesine, arsanın sahibi olan, irtifak hakkı veya kat
mülkiyetinin sahibi olan kişi, elbette ki itiraz edebilir, bu itiraz
hakkı vardır. Bu itirazını mahkemeye yapmak suretiyle, yeni
bir değerlendirme, arsa payının yeniden tespit edilmesi
isteğinde bulunma hakkına sahiptir. Sonraki değer
artışları nazara alınmaz, ancak 44üncü madde hükümlerine
göre, eğer, binada, bir çekme kat, tam kata iblağ edilmiş ise
veya ilave bir kat yapılmış ise yahut da başka türlü bir ek
yapılmış ve bunlardan dolayı bir artış meydana
gelmiş ise bunlar elbette ki nazara alınacaktır.
Kat irtifakı
yapıldıktan sonra, kat mülkiyetine geçmek için, kanunda belirtilen
şartlar yerine getirilerek bir kişi veya birkaç kişi,
istedikleri şekilde, tapuya gitmek suretiyle kat mülkiyetine geçtiklerini
beyan ederler ve bu şekilde, arsa üzerindeki irtifak hakkı, mülkiyet
hakkına çevrilmiş olur. Bu madde, esasen bunları getirmektedir.
Daha fazla
uzatmamak için başka söylemiyorum şu anda. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Köylü.
Şimdi, madde
üzerinde, soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Toplam süre on
dakikadır, beş dakikası soruya aittir.
Kamer Genç,
buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Komisyon Başkanını dinleyince hayretler içinde kaldım. Çok
felsefi konuşuyor, böyle felsefi konuşmaları da ben çok fazla
anlamam. Ama, yani, şimdi, bundan önce hiçbir Parlamento
çalışmalarında -yenilendikten sonra- ilk komisyon
raporlarının tümü üzerinde şey edip de maddeleri
görüşülmeyen bir Parlamento çalışması yok. Gerçekten, çok
hayret verici bir şey.
Şimdi,
burada muhalefet partili arkadaşlarımız komisyonlara
katılmışlardır ve komisyonlara katılan
arkadaşlarımız da muhalefet şerhlerini
koymamışlardır. Böyle olur mu Sayın Başkanım?
Şimdi, esasen, bir komisyon konuyu enine boyuna tartışır,
bir rapor getirir ve Genel Kurulda o raporlar tartışılır.
Şimdi komisyonlar inceleme yapmıyor, AKP Hükûmeti de zaten bunun bir
kolayını bulmuş. Eskiden temel kanunlar vardı, yüz-yüz elli
maddelik kanunları üç dört madde hâlinde Genel Kuruldan
geçiriyorlardı ve o geçirdikleri kanunlar, şimdi, gerçekten
vatandaşın başına bela olan kanunlardır, onların
uygulamalarını da görüyoruz. Şimdi, rica ediyorum, böyle
başka kanunlar varsa lütfen komisyonlar görevini yapsın, enine boyuna
tartışsın maddeleri, böyle getirsin karşımıza.
Şimdi, bu
maddede de önemli olan, arsa paylarının düzenlenmesidir. Tabii,
burada arsa payları düzenlenirken, özellikle, bu arsa müteahhitlere kat
karşılığı verildiği zaman, arsa sahipleri kendi
plan ve projelerinde ekseriya kendilerinin hisselerini büyük gösteriyorlar. Bu
büyük gösterilince tabii bu sonradan mağduriyete meydan veriyor. Bence,
burada bunun çözümü aşamasında bir çare getirilmesi
lazımdı.
Bir de,
şimdi, yapı kullanma izin belgesi alındıktan sonra kat
irtifakı kuruluyor. Arkadaşlar, şimdi, şu anda Türkiyede
arsa kullanma izni alınmayan büyük
yapılar var. Yani, bugün Ankara, İstanbul, İzmirde esasen
yapı tamamlanmış, içinde iskân edilen binalara yapı
kullanma izni getirme konusunda bu kanunda kolaylıklar getirilmesi
lazımdı. Bunlar getirilmemiş, ama Bunların problemleri
çözülüyor
Özellikle bu
toplu yapılar var, son zamanlarda büyük kooperatifler kuruluyor. Bu
kooperatiflerin yönetim kurulu üyeleri, o kooperatif ve ortaklarını
çok büyük istismar ediyorlar. Oralarda büyük suistimaller var. Yani, bu Kat
Mülkiyeti Kanunu getirilirken bunlara da -toplu yapıyla ilgili maddeler var
ileride- bu suretle
Yani, hasbelkader bir kooperatifin yönetimini ele geçirip
de büyük suistimaller yapan kooperatif yönetim kurulları var. Bunlara bir
çare bulmak lazımdı. Bunlar bulunmamış ama, Komisyon bundan
sonra da acaba kendi gündeminde bulunan kanun tasarı ve tekliflerinde yine
böyle bir yol izleyecek mi izlemeyecek mi, onu soruyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz efendim.
Sayın Bakan,
bu konuda cevap verecekseniz, buyurunuz.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım,
aslında, Sayın Genç, Bakanlığıma yönelik bir soru
yöneltmediler. Komisyon Başkanımıza, bundan sonra Komisyonun
gündeminde bulunan kanun tasarı ve teklifleriyle ilgili Meclis İç
Tüzükünün 77nci maddesindeki o hükmün uygulanıp
uygulanamayacağını sordu. Sanıyorum, Komisyon
Başkanımız ona cevap verecektir, ancak, ben, Sayın
Başkanım, hazır bana sorulara cevap faslında söz
vermişken bir iki konuda açıklama yapma ihtiyacını
duyuyorum.
Sayın Genç
Milletin başına bela olan kanunlar çıkarıldı.
tabirini kullandılar. Bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî
iradenin tecelligâhı olan Meclis milletin başına bela olacak
hiçbir kanun çıkarmamıştır, bundan sonra da çıkarmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Petrol Kanununu çıkardınız ya!
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bu beyanı bu Parlamentoya bir
saygısızlık olarak değerlendirdiğimi ifade etmek
istiyorum. Buna hiçbir arkadaşımızın hakkı
olmaması gerekir.
Bir de,
Sayın Tüzün TOKİyi eleştirdi. Ben, Toplu Konut İdaresinin,
özellikle son beş yıl içerisinde yaptıklarıyla ve
performansıyla, tenkit edilecek bir kuruluş değil, takdir
edilecek bir kuruluş olduğu kanaatindeyim. Sanıyorum, şu
ana kadar, son beş yıl içerisinde 300 bin konut üretmiştir ve
kira öder gibi vatandaşlarımızın konut sahibi
olmalarını sağlamıştır. Türkiyenin her yerinde,
dar gelirli insanlarımız özellikle hayal bile edemezlerken bir konut
sahibi olmayı, TOKİ bunu gerçekleştirmiştir ve TOKİ,
kuşkusuz ki, Türkiyede yasal sınırlar içerisinde hareket
etmektedir. Tabii ki, denetimi de yapılmaktadır. Türkiyede denetim
organları da vardır ve bu denetim organları, TOKİnin
faaliyetlerini de, kuşkusuz ki, denetlemektedir.
TOKİnin
faaliyetleriyle ilgili bir yanlışlık, bir usulsüzlük bilen ve
tespit eden arkadaşlarımız, eğer, bu usulsüzlüklerle ilgili
Hükûmetimizi bilgilendirirlerse, biz, mutlaka bu usulsüzlüklerin üzerine büyük
bir ciddiyetle gideriz.
Böyle bir
açıklama yapma ihtiyacını duydum Sayın Başkanım,
çok teşekkür ederim.
Şimdi,
Komisyon Başkanı arkadaşımız sanıyorum kendisine
yöneltilen soruyu cevaplandıracak.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli
Başkanım, değerli arkadaşlar; Komisyonumuz, İç
Tüzükün 77nci maddesinde bir değişiklik yapılmadıkça
hukuka bağlı bir birim sıfatı içerisinde uygulamaya aynen
devam edecektir.
Kanaatime göre,
meselenin millî egemenlikle bir ilgisi yoktur. Millî egemenliğin ihlali
diye bir meseleyle karşı karşıya değiliz. Geçen
dönemde söz gelimi 1.500 maddelik bir temel kanun müzakere edilmiş ve bir
yıla yakın veya aşkın bir süre harcanmıştır.
İleride başka kanunlar gelecektir. Böylesi önemli bir mesainin, sanki
bundan önceki Millet Meclisinin veya partilerin, millî egemenliği temsil
eden partiler veya unsurlar olmadığı faraziyesiyle yok
sayılması mümkün değildir. 1.500 maddeyi yeni egemen komisyonun,
yeni egemen Parlamentonun o komisyonda tekrarlaması aslında millî
egemenliğe aykırıdır, çünkü millî egemenlik, yasama
ekonomisini ve mesailerden yararlanmayı reddetmez.
77nci madde -en
sonunda konuşma yapacağım, mukayeseli parlamento hukuku
bakımından da değerlendireceğim- en rasyonel reformlardan
birisidir, hatta tamamlanmalıdır. Neden? Çünkü, noksan kuraldır.
Diyelim ki benimsemedi, raporu benimsemedi, müzakereyi tekliften mi yapacaksınız,
varsa komisyon raporundan mı yapacaksınız, komisyon raporu yok
da alt komisyon raporu varsa alt komisyon raporundan mı
yapacaksınız? Bunların dahi tamamlanması
lazımdır.
Türkiye
kalkınmasını ve hukukun üstünlüğünü henüz konsolide
etmemiş bir ülke olarak hukukta yapacağı çok şeyler vardır.
Geçmiş elbette ki değiştirilecektir, geçmiş elbette ki
düzeltilecektir. Onun düzeltme imkânı da, geneli müzakere üzerinde sözle
beyan ederek ve aşağıda da düzeltmeler yaparak mümkündür.
Zamanımızı,
sanıyorum, millî egemenlik içerisinde ve hukuk içerisinde en verimli
şekilde kullanmak bizim de yükümlülüğümüzdür.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İyimaya.
Şimdi,
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 634
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendine, "Temeller ve ana duvarlar," ibaresinden sonra gelmek
üzere "taşıyıcı sistemi oluşturan kiriş,
kolon ve perde duvarlar ile taşıyıcı sistemin parçası
diğer elemanlar," ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN
Evet, ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Sayın Atilla Kart.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının 2nci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, aralarındaki irtibat sebebiyle, 2 ve 3üncü
maddeye ilişkin değerlendirmelerimi bir bütünlük içinde
yapacağım. Bunu öncelikle ifade ediyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; kentleşme sürecinde toplu
yapı uygulamasının yaygınlaşmasıyla birlikte
gerek yasal anlamda ve gerek teknik anlamda yeni düzenlemelerin
yapılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. 1966
yılında yürürlüğe giren, 1983 yılında ise Birden çok
yapılarda uygulanacak özel hükümler başlığı ile
değişikliğe uğrayan Kat Mülkiyeti Yasasında, deprem
gerçeğini değerlendirerek yeni düzenlemeler yapılması bir
zorunluluk hâline gelmiştir. Bu sürecin sonucunda, mevcut yapılarda
gerekli tespit ve sağlamlaştırma
çalışmalarını yapabilmek için yeni yasal düzenlemeler
yapılması zorunluluğunun doğduğunu görüyoruz.
Getirilen tasarı, büyük ölçüde bu ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu gerekçe ve düzenlemeler esas itibarıyla
doğru ve yerindedir. Getirilen tasarıyı bu sebeple olumlu olarak
değerlendiriyor ve destek veriyoruz. Arkadaşlarımız da bunu
ifade ettiler. Ancak gerekçedeki bir temel eksikliği önemle vurgulamak
ihtiyacını duyuyorum. Ülkemizde zemin etüdünün amaca uygun bir
şekilde yapılmadığını, daha çok şeklî ve
yüzeysel olarak yapıldığını
Sayın
Başkanım, grup hâlinde bir konuşma yapılıyor, lütfen
uyarır mısınız. Konuşacaksa
arkadaşlarımız, kulise çıksınlar. Orada bir sohbet
hâlinde konuşma sürdürülüyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sessiz şekilde konuşmacıyı
dinlemenizi rica ediyorum.
ATİLLA KART
(Devamla) Zemin etüdünün şeklî ve yüzeysel olarak yapılması
sebebiyle faciaların da büyük ölçüde buradan
kaynaklandığını endişeyle görüyoruz. Gerekçe, bu
yönüyle, eksik olan, fotoğrafın tümünü göz ardı eden, gerçekleri
görmezden gelen özellikler taşımaktadır. Tasarı, bu yönüyle
eksik bir tasarıdır.
Zemin etütlerinin
yapıldığı yolunda, bakıyoruz, çoğu yerel
yönetimlerde genel birtakım değerlendirmelerin
yapıldığını görüyoruz. Geçiştiriliyor, olay
incelenmiyor, otuz yıl evvelki birtakım belgelere, bilgilere
dayanılarak zemin etütlerinin yapıldığından söz
ediliyor. Ancak, parsel düzeyinde bir çalışmadan söz etmiyorum. Bunun
Türkiye şartlarında zor olduğunu çok iyi biliyorum. Ama, hiç
olmazsa, ada düzeyinde zemin etüdü çalışmasına mutlaka önem
verilmesi gereğini, bunun titizlikle takip edilmesi gereğini
vurgulamak ihtiyacını duyuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir diğer önemli husus şu: Geldiğimiz
noktada bunu görmemiz gerekiyor, bunu değerlendirmemiz gerekiyor.
Türkiyede imar yapılaşması ve kamu yönetimindeki temel sorun
geldiğimiz aşamada görmezden geliniyor. Önemli olan şu:
İstediğiniz kadar yasal düzenleme yapın, istediğiniz kadar
mevzuat düzenlemesi yapın -ki bu konuda, Türkiyenin çağdaş
normları yakalamak noktasında, evrensel normları yakalamak
noktasında ciddi bir mesafe aldığını kabul ediyoruz,
bunu biliyoruz- önemli olan bu yasaların uygulanma zihniyeti, bu
yasaları uygulayacak olan kadroların ehliyeti ve liyakati. Bu noktada
Türkiyede ciddi sorunlar yaşandığını, yasaların
amaca uygun bir şekilde uygulanmadığını görüyoruz.
Türkiyenin temel sorunu bu noktada düğümleniyor.
Yasal olarak
objektif, teknik ve çağdaş düzenlemeler yapılmasına
rağmen uygulamada ciddi zafiyetlerin, ciddi sorunların
yaşandığını biliyoruz, görüyoruz. Aslında, tabii,
bu yapı ve anlayış, kabul etmek gerekir ki salt günümüze özgü
değildir, günümüzle sınırlı değildir. Ancak, yine
kabul etmek gerekir ki günümüzde bu yapı ve anlayış, kronik bir
hâle gelmiş ve haksız kazanç ilişkileri için kurumsallaşan
bir yapıya dönüşmüştür.
Bakın, bu
tasarı açısından konuyu sadece özel mülkiyete konu olan
yapılandırmalarla sınırlı olarak incelemenin
doğru olmayacağı düşüncesindeyim. Kamu yetkisi
aracılığıyla yapılan ihale süreçlerini özellikle
yapı güvenliği ve yapı denetimi açısından
değerlendirmemiz ve sorgulamamız
gerekiyor.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, yakın tarihte Marmara ve
Düzce depremini yaşadı, Türkiye, Zümrüt Apartmanı
faciasını yaşadı. Özellikle, Ankara ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesi kaynaklı iş ve ihalelerde denetimsizlik ve
yandaş ilişkilerden kaynaklanan iş kazalarıyla ve kamu
zararlarıyla karşı karşıya
kaldığımız bir dönemi yaşıyoruz. Bu süreç ve
yapı kurumsallaşarak devam ediyor değerli
arkadaşlarım. Bu tabloyu bütün unsurlarıyla görmemiz,
değerlendirmemiz ve sorgulamamız gerekiyor.
Tasarının
gerekçesinde, ağırlıklı olarak toplu yapılanmadaki
zafiyetlerin giderilmesine dair yasal yol ve yöntemler hüküm altına
alınmış durumda. Bu aşamada, bu süreçte asıl
tartışılması gereken hususun proje ve inşaat
aşaması olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu süreçteki teknik ve
idari mekanizmayı ve denetimi sorgulamamız gerekiyor. Yasal sistem,
mevcut olan mevzuat sadece bazı süreçleri kapsıyorsa bunun
anlamı şudur: Ya özürlü işleyecektir ya da hiç
işlemeyecektir.
Bir sistem
Biraz
evvel iktidar grubuna mensup bir sözcü, İstanbul için yüzde 88, dedi
yanlış anlamıyorsam veya yanlış
hatırlamıyorsam.
KADİR
TINGIROĞLU (Sinop) İzmir için o.
ATİLLA KART
(Devamla) - Onu ben Türkiye geneli için şöyle ifade ediyorum, bendeki
bilgi ve bulgulara göre söylüyorum ve iyimser bir değerlendirme
yapıyorum: Sistem, asgari ölçülerde yüzde 50 özürlü ve kaçak yapı
üretiyorsa veyahut yasa, mevzuat, yalnız taşıyıcı
sistemi gözetiyor, yapının diğer unsurlarını
irdelemiyorsa, denetlemiyorsa orada güvenli bir yapılanmadan söz edilemez.
Özürlü ve kaçak yapıyı üreten sistemi sorgulamamız ve
değiştirmemiz gerekmektedir. Ancak ve maalesef bu yetersizlik ve
yanlışlıkların üstüne Türkiyede denetleme mevkisinde
olanlar, kayıt ve raporlara rağmen, sorunların giderilmesi ve
sorumluların tespiti noktasında yandaş ve siyasi kaygılarla
ve gerekçelerle idari ve yasal gerekleri yapmıyorlarsa olay orada daha
vahim bir hâl almış demektir.
Değerli
arkadaşlarım, depremin zararlarını asgariye indirmek, yeni
Zümrüt facialarının yaşanmasını engellemek
noktasında acaba üstümüze düşen görevleri yapıyor muyuz? Bunu
sorgulamamız gerekiyor, bu soruyu cesaretle ve dürüst bir şekilde
tartışmamız gerekiyor. Türkiyede, maalesef bu noktada biraz
evvel de ifade ettiğim gibi- kronik bir hâlin, kronik bir sürecin
başladığını üzülerek ve ibretle görüyoruz. Merkezî
hükûmet, yerel yönetimlerle olan ilişkilerine göre bu süreci
şekillendiriyor değerli arkadaşlarım.
İçişleri
Bakanlığı müfettişlerinin yaptıkları
incelemelerde, hileli işleme iskân ruhsatı verildiği ve benzeri
hukuka aykırılıklar bulunduğu tespit edilmesine
rağmen, gerek merkez belediyesi ve gerek büyükşehir belediyesi
yetkilileri hakkında soruşturma izni verilmediğini görüyoruz.
İdari yargı kararıyla ağır hizmet kusurunun
varlığı tespit edilmesine rağmen ve bu doğrultuda
tazmin kararları hüküm altına alınmasına rağmen
idarenin soyut ve dayanaksız gerekçelerle soruşturma izni sürecini
engellediğini, ilgili belediyenin kendi denetim komisyonu
raporlarının gereğini yapmadığını görüyoruz.
Onların isimlerini sorarsanız elbette söylerim. Bunları takip
ediyoruz, bunları sorguluyoruz, ama denetim mevkisinde olanlar, gerek
İçişleri Bakanlığı ve bazen de Adalet
Bakanlığının, bu raporlara rağmen, bu kayıtlara
rağmen soruşturma izni sürecini engellediklerini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, sözünüzü tamamlayınız lütfen.
ATİLLA KART
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
O zaman, hangi
yapı güvenliğinden, hangi yapı denetiminden söz edeceğiz?
Değerli
arkadaşlarım, bu mekanizma işlemediği içindir ki orada
toplumsal faciaların önlenmesi ve sorumluların
cezalandırılması elbette söz konusu olamaz. Yerel yönetim
yapılanması ve merkezî hükûmet ilişkileri ve hiyerarşik
yapılanmalar içinde rant ilişkilerinin
kurumsallaştığını görüyoruz. Bakın, benzer
yapıyı TOKİde yaşıyoruz. Bu konuya girmeyeceğim.
Sayın Bakan birtakım açıklamalar yaptı ama ben sadece
şunu ifade etmekle yetiniyorum: Devlet Denetleme Kurulunun raporları
ortada değerli arkadaşlarım. Yolsuzluğu, yolsuzluk
ilişkilerini, kurumsallaşan o ilişkileri rapor hâline
getiriyorlar. Üç yüz bin konut yapmış olabilirsiniz ama siz orada
yolsuzluk ilişkisini rant hâline dönüştürüyorsanız, orada
görevinizi yapıyorsunuz denemez. Bunu anlatmaya çalışıyoruz,
bunu ifade etmeye çalışıyoruz. Bunları sorgulamamız
gerekiyor.
Bunları,
değerli arkadaşlarım, Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili bu
değerlendirmeleri arkadaşlar anlatacaklar. 3üncü maddede bu
değerlendirmelerimi anlatmaya devam edeceğim. Bu aşamada Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kart.
Şahsı
adına, madde üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol.
Buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer
üyeleri; gecenin bu saatinde vaktinizi almak istemez ve bu kürsüye
çıkmayı tercih etmezdim ama yasanın müzakeresinin
başından bu yana bu müzakerelere İç Tüzük 77nci maddenin
gölgesi düştü ve ister istemez İç Tüzük 77nci madde üzerinde
tartışmalar oldu.
Önce şunu
belirteyim: Sayın İyimaya, çok sevdiğim, saydığım
bir arkadaşımdır, hukuk bilgisine de güvenim sonsuzdur ama
77nci maddeyle ilgili sözlerine katılmam da mümkün değildir.
Ben size
kısa kronolojisini okuyayım. Hangi koşullarda
çıktığını belki kendisi iyi takdir edemiyor.
Arkadaşlar, bildiğiniz gibi, 27 Nisan 2007 günü
Cumhurbaşkanı seçimi sonuçsuz kaldı. Bu Parlamento, 22nci Dönem
Parlamentosu Cumhurbaşkanını seçemedi. Seçemeyince ne olacak?
102nci madde söylemiş ne olacağını: Bu oylamada da üye
tam sayısının salt çoğunluğu ile
Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhâl Türkiye Büyük Millet
Meclisi seçimleri yenilenir.
27 Nisanda
sonuçsuz kalınca, derhâl seçim yenileme kararını almadı
Meclis. Ne yaptı? 3 Mayıs 2007de erken seçim kararı aldı.
3 Mayıs 2007de erken seçim kararı alan Meclis, komisyonuna, 30
Mayıs 2007de İç Tüzükün 77nci maddesinin değişmesi için
öneride bulundu. 1 Haziranda Anayasa Komisyonu toplandı, bu 77nci
maddesiyle ilgili değişikliği görüştü. Sayın bakan,
ilgili bakan komisyona geldi Vallahi, bu tekliften şimdi haberim oldu.
dedi. Müzakereler bitti yıldırım hızıyla, 2 Haziranda
Genel Kurula indi, Genel Kurul son gününde bunu kabul etti -77nci maddeyi- 3
Haziranda Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girdi. Yani 22nci Dönem
Parlamentosunun son günü yürürlüğe girdi. Şimdi ben soruyorum size:
Gecenin bu saatinde tartışma açmak değil amacım. 23 Nisan
1920de bu Meclis çalışmasına başlamış.
Kuranlardan, bugüne getirenlerden Allah razı olsun, tamam. Peki, yirmi iki
dönem kimsenin aklına gelmemiş de bunu kurumlaştırmak, bu
77nci maddeyi kurumlaştırmak, 22nci Dönemde de sizin
aklınıza gelmemiş -tek başınıza
iktidarsınız, iki hükûmet kurmuşsunuz, kahir ekseriyetiniz var-
niye son gün, Meclis tatile girmeden son gün aklınıza geldi bu 77nci
madde ucubesi, bunu buraya getirmek, İç Tüzük maddesi hâline
dönüştürmek? Arkadaşlar, oldubitti. O günkü Parlamentoda olan
arkadaşlar burada varız.
AHMET YENİ
(Samsun) Geldik, geldik.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Geldik çok şükür diyorsunuz, tamam.
Peki, şunu
kabul edelim: Tehevvüren çıkardığınız bir madde bu,
tehevvüren. Yani o Cumhurbaşkanı seçimi tartışmaları
sırasında, derhâl seçime gitmesi gereken Parlamento
102nci maddenin
amir hükmü, hiçbir iş yapamazsınız -bu da ciddi bir hukuk
görüşüdür- hiçbir yasa çıkaramazsınız, yasama faaliyetinde
bulunamazsınız, ancak savaş gibi beklenmeyen bir tehlike
olduğu takdirde -onun için Parlamentonun feshi diye bir kurum yok
Anayasada- böyle bir durum olursa ülke Parlamentosuz kalmasın diye,
münfesih olur dememiş Anayasa 102nci madde, derhâl seçime gider
demiş. Açık duracak, münfesih sayılmayacak, ama hiçbir yasama
faaliyetinde bulunmayacak. Siz, son günü, Meclisi tatile sokmadan son gün bu
77nci maddeyi çıkarmışsınız. Hadi o zaman
çıkardınız, kızgınlıkla
çıkardınız, haklı haksız sebeplerle
çıkardınız, o tartışmaya girmiyorum, ama lütfen
23üncü Dönem Parlamentosunu 22nci Dönem Parlamentosunun tahakkümüne
sokmayınız. Buna hakkınız yok arkadaşlar. Gerçekten
millî iradeye ters bir uygulamadır bu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
ayrıca, 77nci madde de ille böyle uygulanır diye bir anlam
çıkarmıyor, onu da tartışabiliriz, öyle bir anlam
çıkmıyor. Şimdi, burada, değerli Milliyetçi Hareket Partili
arkadaşlar var; grup oluşturmuşlar, milli irade sonucu buraya
gelmişler. Komisyon toplanıyor, bir maddede arkadaşın
birisi söz isteyecek Sen konuşma
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Anadol, lütfen sözünüzü tamamlayınız.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
senin
adına başka partilerden milletvekilleri konuştu, sen
konuşma. deme hakkımız var mı arkadaşlar? O zaman bu
mantıksızlığa son verelim -mantık kuralına
aykırı hukuk kuralı olmaz- anlaşalım, bu 77nci
maddeyi kaldıralım ve bu lüzumsuz, gereksiz tartışmalar da
sona ersin arkadaşlar.
Yüce Meclise
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Anadol.
2nci madde
üzerinde şahsı adına söz almak isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Veysi Kaynak, buyurunuz efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok.
BAŞKAN
Konuşmayacak, peki.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 634
sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Kat
mülkiyeti kurulurken aynı katta birbirine bitişik bulunan aynı
nevideki birden fazla bağımsız bölüm veya bir yapının
otel, iş veya ticaret yeri gibi iktisadî açıdan veya kullanma
bakımından bütünlük arz eden birden çok katı veya bölümü, kat
mülkiyeti kütüğüne tek bağımsız bölüm olarak tescil
edilebilir. Böyle bir tescilin yapılabilmesi için, buna uygun
değişiklik projesinin ve yapı kullanma izin belgesinin Tapu
Sicil Müdürlüğüne verilmiş olması gereklidir."
"Gelirinin
ortak giderlere harcanması için veya başka bir amaçla ortak
yararlanmaya tahsis edilen bağımsız bölümlerin malik hanesine,
bunlardan yararlanan "bağımsız bölümlerin
numaraları" yazılmak suretiyle kat mülkiyeti kütüğüne
tescil edilir. Bu husus bağımsız bölümlerin beyanlar hanesinde
gösterilir."
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Atilla Kart.
Buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
3üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, polemik yaratmak amacıyla konuşmuyorum, somut
olaylar ve süreçten söz ediyorum. Bu vahim örneklerin münferit
olmadığını özellikle vurgulamak istiyorum. Olayların
ve sürecin daha gerçekçi olarak değerlendirilmesi ve gözlemlenmesi için
somut öneriler ve olaylardan söz ediyorum. Benzeri faciaları ve sonuçları
yaratması kaçınılmaz olan usulsüzlük ve yolsuzlukları, bu
süreçteki kurumsallaşmayı görmemiz gereğinden söz ediyorum.
Takdir olunur ki, böyle bir değerlendirmeden sonra, demagoji
yapılmadan bu somut eleştirilerimize cevap verilmesi gereğini
önemle ifade ediyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; kamu yönetimindeki vasıfsız
ve liyakat dışı kadrolaşmanın yarattığı
tıkanmalar, yolsuzluklar, ölümler ve vahim sonuçlarla karşı
karşıyayız.
Soruyorum size
değerli arkadaşlarım: Küçük Dilaralar rögar kapaklarında
tesadüfen mi öldü, mühendis Gülserenler vinç altında tesadüfen mi
kaldı ve öldü? Eğer siz iş güvenliği önlemlerini
almıyorsanız ve denetimleri yapmıyorsanız, bu
kazaların tesadüf olarak ve takdiriilahi olarak değerlendirilmesi söz
konusu olamaz. Siz, yerel yönetim olarak, belediye ihalelerinde iş
güvenliğini önemsemiyor, ihaleleri yandaş-siyaset-cemaat
ilişkileri içinde yaptırıyorsanız, işi alanlar hiçbir
güvence almadan bu işleri taşeronlara havale ediyorsa ve nihayet,
yoğun işsizlik sebebiyle, insanlarımız, çaresiz bir
şekilde, her türlü olumsuz şartlara rağmen
çalışmayı kabulleniyorlarsa, bu faciaların
doğması kaçınılmazdır. Bu sebeple, kendi
getirdiğiniz kadroyu görevden alıp, aynı kadro için aynı
nitelikte birilerini göreve getirip, bunu yeni bir dönemin
başlangıcı olarak sunmak, toplumu kandırmaktan başka
bir anlama gelmez.
Değerli
arkadaşlarım, sorun, İSKİ genel müdürlerinin görevden
alınmasıyla çözümlenebilecek olan bir sorun değil. Sorun,
Sayın Başbakanın Bu işi halledin, sorumlusunu bulun, bir
daha böyle bir şey olmasın. diye ferman buyurmasıyla
çözümlenebilecek olan bir sorun değil. Cemaat ve siyaset
ilişkilerinin istismar edilmesi suretiyle vasıfsız
kadrolaşmanın yol açtığı tahribatlardan söz ediyorum.
Bu yapılanma sebebiyledir ki kamu hizmeti verimliliği kaybolmakta, kamu
kaynakları bir yerlere haksız olarak aktarılmakta ve bunun
devamında da kamu hizmetinin hiç işlememesi veya çok kötü
işlemesi sonuçları doğmaktadır. Dilaralar ölmekte,
Gülserenler ölmektedir. Bu anlayış ve kadrolaşma devam
ettiği takdirde, bu tür vahim olaylar, hiç endişeniz olmasın,
hiç kaygınız olmasın, bundan böyle de maalesef devam edecektir.
Bakın
değerli arkadaşlarım, İstanbul ve Ankara Büyükşehir
Belediyesi kaynaklı ihalelerde, ihale yapılmadan çoğu zaman
teknik ve kompleks işlerin, acil yapılması gereken iş
statüsüne sokulduğunu ve davetiye usulünün kadro ilişkileri içinde
uygulandığını görüyoruz ve o zaman orada elbette yapı
denetimi ve güvenliğinden söz edemezsiniz. Bunu yaptığınız
içindir ki, kadro olarak bunu yaptığınız içindir ki,
yönetim olarak bunu yaptığınız içindir ki,
anlayış olarak bunu yaptığınız içindir ki
İSKİ bünyesindeki Terkos-İkitelli İçme Suyu İsale
Hattı inşaatında 14 Nisan 1999 tarihinde bitmesi gereken
iş, bakıyoruz İlave işler adı altında 10 defa
revize ediliyor ve aradan geçen sekiz dokuz yıla rağmen bitmiyor
değerli arkadaşlarım. Yirmi dört ayda bitmesi gereken, bitmesi
taahhüt edilen işler dokuz on yıla sarkıyor beyler. Bunu kabul
etmek mümkün mü? Bunun izahı mümkün mü değerli
arkadaşlarım?
Bu
hukuksuzluğu ve illegal ilişkileri, bakın bizzat İSKİ
Araştırma Raporu ortaya koyuyor değerli arkadaşım.
HÜSNÜ TUNA
(Konya) Kat mülkiyetiyle ilgisi ne? Hukukçusunuz!
ATİLLA KART
(Devamla) - Kat mülkiyeti yapı denetimi ve güvenliğinin
esasıdır. 3üncü maddede, 2nci maddede, burada bu gerekçeler dile
getiriliyor. Onun için bu gerçeklerin ortaya çıkmasından
rahatsız olmayıp, milletvekili olarak bu gerçekleri
sorumluluğunuzun kapsamı doğrultusunda irdelemeniz
gerektiğini, burada sizin, iktidara mensup olmaktan öte, ondan önce
milletvekili olduğunuzu hatırlatmak gereğini elbette duyuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, İSKİ Araştırma Raporu
bunları ortaya koyuyor. Bunları ben gelişigüzel, soyut ifadeler
olarak söylemiyorum. Ne diyor orada? Tamamen yasal dayanaklardan yoksun olarak
ek sözleşmeler yapılmasının hukuksuz olduğunu tespit
ediyor, ancak Büyükşehir Belediyesi bildiğini yapmaya devam ediyor.
Anlatmaya çalıştığımız bu değerli
arkadaşlarım.
Bakıyoruz,
bu şirketin, yani o Terkos-İkitelli İsale Hattı
Anlaşmasını yapan, ne zaman yapan, 1999 yılında yapan
bu şirketin ve benzeri yapılanmaların, Dilaraların ölümünde
de Mühendis Gülserenlerin ölümünde de başka bir şekilde ortaya
çıktığını, yine, dehşetle ve ibretle görüyoruz
değerli arkadaşlarım.
Bu sebeple
şunu diyoruz, anlatmaya çalıştığımız
şu: Ortada bir çark kurulmuş, çark! Bu anlayış ve çarka,
doğrudan veya dolaylı olarak sahip çıkar ve desteklerseniz,
orada Dilaraların, Gülserenlerin ölmesi kaçınılmazdır değerli
arkadaşlarım. Orada yapı denetimi ve güvenliğini
sağlamanız mümkün değildir. Orada toplu mülkiyetin
güçlendirilmesi, takviye edilmesi ve toplu yapılanmadan doğan
ihtilafların giderilmesi noktasında yapılacak olan
çalışmaların fiilî ve pratik bir anlamı olmaz. Bunu
anlatmaya çalışıyoruz, bunu ifade etmeye
çalışıyoruz. Ama, nedense, bu gerçeklerin, Türkiye gerçeklerinin
konuşulmasının milletvekili arkadaşlarımı
rahatsız ettiğini, onu üzülerek ve biraz da ibretle izliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yeri gelmişken ve emeğe sahip çıkmak
adına ifade etmek istiyorum: 22nci Yasama Döneminde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, o dönemdeki milletvekili arkadaşlarım Ersin
Arıoğlu, İsmail Özay, Nadir Saraç ve merhum Nezir Büyükcengizle
birlikte hazırladığımız Zümrüt Apartmanı
faciasıyla ilgili çalışmamızı -ki bu
çalışmanın başlığı şudur:
Sorumsuzluklar Zihniyetinin Göçüğü adıyla
hazırladığımız bu çalışmayı- elbette,
diğer çalışmalarla birlikte, icra ve sorumluluk mevkisinde
olanlar tarafından göz önüne alınması dileğiyle, bir kez
daha bilgi ve takdirlerinize sunuyorum.
Bu kaynaklarımızı,
bu çalışmalarımızı, gösterişe kaçmadan, görünürde
bir şeyler yapıyor izlenimi yaratmadan icra ve sorumluluk mevkisinde
olanların göz önüne alması ve gerçekten bunu uygulamaya sokmaları
gereğini bir kez daha ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, geldiğimiz aşamada şunu özetle
tekrarlamak istiyorum: Toplu yapılanmadan doğan ihtilaf ve
suistimalleri yasal mevzuatımızdaki taksir kavramıyla çözme
anlayışından vazgeçmemiz gerekiyor. Ceza sorumluluğunun
şahsiliği ilkesini, elbette ihlal etmemek kaydıyla, olası
kast kavramı doğrultusunda cezai müeyyidelerin yeniden düzenlenmesi,
Ceza Yasasıyla birlikte diğer ilgili mevzuatta da paralel
düzenlemelerin yapılması gereğini önemle ifade ediyorum.
Yine şu
tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Yapı denetimi ve
güvenliği noktasında mesafe alabilmemiz için vasıfsız ve
liyakat dışı kadrolaşmadan vazgeçmemiz gerekiyor; ihale
mevzuatını amaca uygun bir şekilde işletmemiz gerekiyor;
idari ve adli denetim mekanizmalarını işletmemiz gerekiyor
değerli arkadaşlarım. Umarım, bundan sonraki süreçte
bunlara dikkat edilir, yeni faciaların, yeni sorunların
doğmasına yol açılmaz.
Bu düşünce
ve değerlendirmelerle, getirilen bu tasarının yararlı ve
verimli sonuçlar vermesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.
3üncü madde
üzerinde şahsı adına söz almak isteyen Trabzon Milletvekili
Sayın Asım Aykan.
Buyurunuz
efendim
Yok.
Bursa
Milletvekili Sayın Mehmet Tunçak, buyurunuz.
Süreniz beş
dakikadır.
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kat Mülkiyeti
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlarım.
634 sayılı
Kanunun 10uncu maddesi üçüncü fıkrası değiştirilerek
madde genişletilmiş ve detaylandırılmıştır.
Aynı neviden olması şartı getirilerek, uygulamada var olan
yorum farklılıklarına bir disiplin getirilmiştir.
Ayrıca, bölüm olarak değişiklikten önceki fıkrada ifade
bulunan düzenlemeye birden çok kat ifadesi eklenerek önemli bir eksiklik
tamamlanmıştır. Dolayısıyla, iktisadi açıdan bir
değer üretecek şekilde işletilen ya da kullanım
bütünlüğü içerisinde olan birden çok kat ya da bölüm, nevi farkı
olmaması kaydıyla, tek bağımsız bölüm olarak
işletilme ya da kullanılma imkânına kavuşmuş
olacaktır. Bu kanun değişikliğinden önce yapılan
gayrimenkullerin, bu hükümden faydanılabilmesi için, değişiklik
projesi ve yapı kullanma izin belgesi şartı koyularak, bir haksızlığa
mahal verilmemiş ve idari uygulama birliği
sağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 10uncu maddeye eklenen fıkra
ile bağımsız bölümler üzerinde hukuki anlamda büyük ihtilaflara
sebebiyet veren mülkiyet problemi çözülmüştür. Bağımsız
bölüm maliklerinin maliki oldukları bağımsız bölümlere
bağlı olarak, ortak yararlanmaya tahsis edilen
bağımsız bölümlerine de müşterek malik olmaları
sağlanmıştır. Bu değişiklikle, ayrıca ortak
yararlanmaya tahsisli bağımsız bölümlerle ilgili genel giderlerin
karşılanma oranı ve karar nisapları da belirli hâle
gelmiştir. Bu düzenleme, eşyaya bağlı mülkiyet
tanımının en güzel örneklerinden biri olacaktır.
Bu yeni
şekliyle maddenin hayırlı olması dileğiyle, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tunçak.
Şimdi,
3üncü madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz; on dakikadır.
Sayın
Durmuş, söz istemiştiniz galiba, buyurunuz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, şu anda Türkiyede birçok
konutun ve iş yerinin bulunduğu binada radyolojik inceleme ve tedavi
merkezleri var. Emeklilerin ve dar gelirlilerin bulunduğu apartmanlarda
maddi giderlerin, ortak giderlerin karşılanması
karşılığında buralara açılan tesislerden Türkiye
Atom Enerjisinden güvenlik belgesi almadan, ruhsat almadan
açılanların sayısı yüzde 60 civarındadır ve çok
ciddi bir toplum sağlığı tehdidi vardır. Özellikle bu
konuda bilinç sahibi olmayan kat malikleri masrafların karşılanması
karşılığı buna göz yumabilir. Özellikle kemik
iliği kanseri ve kan kanserine yol açabilecek bu tür radyasyon ve toplum
sağlığını tehdit eden madde içeren iş yerlerinin
açılmasında kat maliki onayını yeterli
bulmamanızı, buna bir de TAEKin raporu şartını
getirmenizi arzu ediyoruz. Eğer siz de buna destek verirseniz
Mali yönden
sıkıntıda olan bir apartman grubu, çok rahat, radyasyon yayan
bir kuruma ruhsatını sorgulamadan izin verebilir. Bunu korumak
devletin görevidir diye düşünüyorum. Eğer destek verirseniz toplum
sağlığına ciddi katkı vereceksiniz diyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Durmuş.
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım,
Sayın Durmuşa teşekkür ederim. Kendisi bir doktordur ve daha
önceki dönemlerde de Sağlık Bakanlığı gibi bir
sorumluluk üstlenmiş olan değerli bir
arkadaşımızdır. Gündeme getirmiş olduğu konuyu
gerçekten ben de çok önemsiyorum ve ciddi buluyorum.
Gerçekten,
insanların mesken olarak da kullandığı binalarda radyolojik
inceleme ve tedavi merkezlerinin de bulunmasının ve bunların
açılırken yüzde 60ının Atom Enerjisi Kurumundan onay ve
izin almadan açılmış olmasının sağlık
açısından çok ciddi sorunlar doğurabileceğini, hatta
doğurmakta olduğunu ifade ediyorsunuz. Bir öneri getirdiniz. Bu tür
yapılara, tedavi merkezleri, radyoloji inceleme merkezleri kurulurken,
sadece kat malikleri kurulunun kararını yeterli görmeyelim,
ayrıca Atom Enerjisi Kurumundan da bir rapor alma koşulunu
getirelim. dediniz. Tabii, bu, maddeyle ilgili bir şeydir,
değişiklik önergesi anlamına da gelebilir. Siz bunu sözlü olarak
ifade ettiniz. Eğer, böyle bir yazılı değişiklik
önergesi verilmiş olsaydı, herhâlde üzerinde bir değerlendirme
yapabilirdik, yani sözlü olarak bir maddede değişiklik yapmanın
mümkün olmadığını zannediyorum takdir edeceksiniz
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yazılı veririz.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bu maddeyle mi ilgilidir bu
sözünüz, şimdi görüşmekte olduğumuz, yoksa genel midir?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Geneli efendim, yine verilebilir yani. Siz de
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Şimdi, yalnız, ilgili
arkadaşlarımız, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel
Müdürümüz de yanımızda. O da, bunun bir yerde, yani böyle bir
düzenlemenin bir yasa içerisinde yer alması konusunu kendisi de
anlayışla ve olumlu değerlendirdi. Biz, bunu, izin verirseniz,
bir inceleyelim. Ben duyarlılığınız için çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
3üncü madde
üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 35 sıra sayılı yasa tasarısının 3.
maddesinin son fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI MEHMET
ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşacak mısınız?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet.
BAŞKAN
Buyurunuz.
Süreniz beş
dakikadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinize saygılar
sunuyorum.
Evvela önergemle
ilgili konuşmadan önce Komisyon Başkanına bir şey
hatırlatmak istiyorum: Bu 77nci madde onun gibi
anlaşılırsa, bakın, İç Tüzükün bir de 44üncü maddesi
var.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) O aynı
dönem için.
KAMER GENÇ (Devamla)
- Burada diyor ki: Seçimi yenilenen komisyon, evvelce verilmiş
raporları komisyon göreve başladıktan en geç bir ay içinde
benimsemediğini bildirmemişse, o rapor benimsenmiş olur. Ama, bu
hangi maddeyle ilgili? Biliyorsunuz, aynı seçim döneminde iki tane
komisyon seçimi var. Bu, onu kapsıyor. Ama 77nci maddede öyle bir
şey yapmışsınız ki
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) O önceki
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yani, eğer bunun
ikisini karşılaştırdığınız zaman,
77nci maddede benimseyebilir diyor.
Yani ille benimser diye bir şey yok. Ama siz diyorsunuz ki,
Geçmişi düzelteceğiz. Hangi kafayla düzelteceğinizi ben
anlamadım, yani, tarikat kafasıyla mı, şeriat
kafasıyla mı düzelteceksiniz onu bilmiyorum tabii.
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Sayın Genç, kesinlikle ayık kafayla
düzelteceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, sizin ayık kafalı hâlinizi görmedim ki!
BAŞKAN
Sayın Genç, konuya gelelim lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, benim maddem şu: Kat
Mülkiyeti Kanununun 3üncü maddesinin başlığı, Kat
mülkiyetinin ve kat irtifakının niteliği, maddenin
başlığı böyle. Ama, buraya bir fıkra eklenmiş, gelirinin
ortak giderlere harcanmasıyla ilgili bir fıkra eklenmiş. Bence burada
bu fıkra buraya ters geliyor. Bunu ayrı bir maddeye eklemek
lazım ya da o zaman da kat mülkiyetinin ve kat irtifak hakkının
niteliğinin yanında bu fıkrayı da kapsayacak bir matlap
geliştirmek lazım. Ama, tabii Komisyon işin esasını
incelemediği için, eski komisyon tarafından benimsenen böyle bir
teklifi getirmiş oluyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, biz, burada tabii, kanun müzakere ediyoruz.
Kanunların bu saate kadar müzakeresine de gerek yok aslında. Yani,
Meclisi gündüz normal çalıştırırsanız, burada
milletvekilleri gelir, sağlam kafa, şey yani bir
(AK Parti
sıralarından gülüşmeler)
Sağlam derken, tabii ki, bu saatlerde insanlar yoruluyor
Yani,
çok gülüyorsunuz
Yani, aslında o kadar utanılacak şeylere
gülüyorsunuz
Ben anlamıyorum ki yani sizi.
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) - Siz olmasanız şimdiye kadar bitirmiştik.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, tabii, bitiremezsiniz yani, niye bitiresiniz ki! Hani
bakanlarınız nerede? Nerede bakanlarınız? Hani onu söyleyin
bakalım, bakanlarınız nerede? Gelsinler bu Meclisin
çalışmalarında bulunsunlar.
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Bakanımız orada, bakın.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Orada, orada.
KAMER GENÇ
(Devamla) Beyefendi, hükûmet bir bakandan ibaret değil. Bakanlar gelecek
buraya. Ondan sonra
Şimdi,
tabii, aslında kanun belki gerekli ama, bu kanun daha da
iyileştirilebilinir. Piyasada o kadar büyük ihtilaflar var ki, biraz önce
işte belediyeci arkadaşımız söyledi. Belediyelerde ne
fırıldaklar döndüğünü biliyoruz. Yani, ne yeşil
alanları getirip de, evvela bir vatandaşa gidip de malını
mülkünü alıp da, ondan sonra kendi yandaşlarınızı
geçirdikten sonra ne imar değişiklikleri yaptıklarını
görüyoruz. İşte biraz önce söyledim, Kütahya Şeker
Fabrikasının arsasını 23 milyon dolara sizin bir milletvekili
ve bir arkadaşı alıyor, ondan sonra 241 dönümlük araziyi,
tutuyor bir imar değişikliği yapıyor -hepsini 23 milyon
dolara alıyor- imar değişikliğiyle 58 trilyona değer
artırılıyor.
Yani, şimdi,
tabii, önemli olan, burada kanunlar değiştirilirken art niyetli
yöneticilerin karşısında vatandaşların
haklarının korunması önemli. Yoksa, yani, işte burada
çıkıyorsunuz çok nutuklar atıyorsunuz, biz şöyle
yaptık böyle yaptık! İşte büyük şehirlerdeki imar
faciaları ortada. Trilyonlar harcıyorsunuz, işte İstanbulda
sellerin aktığı dereleri sizler daha iyi biliyorsunuz.
İnsanlar
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Nerede?
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu sene sel almadı mı?
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Geçmiş dönemde daha çoktu.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, bu sene sel almadı mı? Bu sene selin
insanları getirdiği derede kaç liralık yatırım
yaptınız, ne kadar paralar harcadınız?
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Her şey ortada.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, önergeyle hiç alakası
olmayan şeyler konuşuyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, önergeyle ilgili.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, siz biraz önce ifade etmiştiniz.
Konuya gelmesini uyarır mısınız Sayın Başkan?
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkanım, şimdi benim, tabii onların
kavrama
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen. Süreniz
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, kavrama kabiliyetleri çok kıt olduğu için benim
önergemin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biraz önce
uyardınız. Konuya gelmesini uyarınız lütfen.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen nezaketli konuşunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Benim önergem, kat mülkiyetiyle ilgili, sağlıklı bir
kat mülkiyetinin tesis edilebilmesi için iyi bir kat mülkiyeti kanunu
düzenlemesi yapılırken, getirilen bu fıkra maddenin
matlabıyla uymuyor. Ya maddenin matlabını buna uyduralım ya
bu fıkrayı çıkaralım diyoruz. Ama, bu fıkranın
niye uymadığını şey ederken belediyelerdeki
birtakım suistimalleri de bu vesileyle dile getirmenin de faydası
var.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Bununla ne alakası var?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ama, siz burada çıkınca çok yiğitlikler
yapıyorsunuz, Türkiye cennet. diyorsunuz, oo biz diyorsunuz
Her
şeyi on misli-yirmi misli yaptınız! İşte sabahleyin
Tarım Bakanınız çıktı dedi ki
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Bir satır daha
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, beş
dakikasını konuyla ilgili olmayan konularda konuştu.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkan, hakaret etti.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen sözünüzü tamamlayınız ve
konuşmanızı lütfen nezaket çerçevesi içinde yapınız.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Yok ki nezaket.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, ben, şimdi
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Sayın Başkan, bütün milletvekillerine
anlayışınız kıt diyemez.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, ben size demedim, o lafın kime gittiğini ben
biliyorum, burada kime söylediğimi söylüyorum.
BAŞKAN
Sözünüzü düzeltiniz lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi efendim
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) O zaman, kim olduklarını açıklayın.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, bir tahammül edin, ben tek adamım, siz 340
kişisiniz, bir tahammül edin ya! Yani, biz burada
çıkacağız, bu milletin büyük sıkıntıları
var, sizin yaptığınız keyfîlikler var. Bunları
söyleyelim
Neyse, bundan sonra her maddede çıkıp
konuşacağım.
Saygılar
efendim, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Bu önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim karar yeter sayısı istiyorum, lütfen elektronik
cihazla yapın.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum
Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- 634
sayılı Kanunun 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 11-
Kat mülkiyeti ve kat irtifakı, Tapu Sicili Tüzüğüne göre tutulacak
kat mülkiyeti kütüğüne tescil olunur. Bu Kanunda aksine hüküm
olmadıkça, tecille ilgili genel hükümler, kat mülkiyeti kütüğüne
yapılacak tescillerde de uygulanır.
Henüz kadastrosu
yapılmamış olan yerlerde kat mülkiyeti, Tapu Sicili
Tüzüğündeki formüle göre, ayrıca tutulacak Kat Mülkiyeti Zabıt
Defterine tescil olunur."
BAŞKAN
4üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Öztürk.
Sayın Öztürk
biraz rahatsız olmuştur, yoktur.
Şimdi,
şahsı adına söz isteyen, Kayseri Milletvekili Sayın
Yaşar Karayel.
Buyurunuz Sayın
Karayel. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 4üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
12 Kasım 1999
yılında Düzcede olmuş olan depremde şehit olan ve rahmeti
Rahmana kavuşmuş olan Düzceli hemşehrilerimize ve şu anda
Doğu Anadolu Bölgesinde, bugün, 4 askerimiz daha şehit olmuş,
onlara Cenabıhaktan rahmet diliyorum.
Düzcede olan
depremin ana sebebi, kötü yapılaşmadır. Bu yapı stokunun,
iyi mühendislik hizmeti almamış yerlerde, bu depremden dolayı
çok daha büyük belalar açması, bu ülkenin her zaman başına
muktedirdir. Bunun için, mutlaka, mühendislik hizmeti almış yapı
stoklarının oluşması kesinlikle lazımdır. Mevcut
yapıların envanterinin incelenmesi ve iyileştirilmesi
ihtiyacı, ülkemizin diğer alanlarında olduğu gibi son
devirde yaşadığı kötü yapılaşma sürecinin, insanın
can güvenliğini, sosyal ve ekonomik hayatını ciddi ölçüde tehdit
eder hâle gelmiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Yapılaşmada,
doğal afetler göz ardı edilerek yapılan uygulamalar, her
yıl önemli ölçüde insanımızın can ve mal kaybına sebep
olmaktadır. Doğal afetlerin başında, deprem tehlikesi ve bunun
yeterince ciddiye alınmaması gelmektedir. Sonuçta, ülkemizde bugün
orta büyüklükteki bir deprem bile mal ve can kaybına sebep
olmaktadır. Bunların mutlaka önüne geçilmesi şarttır.
4üncü maddede
ifade edilen e-devlet projesi çerçevesinde, Tapu ve Kadastro Bilgi Sisteminin
(TAKBİS), Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ve Merkezî Nüfus
İdaresi Sisteminin (MERNİS) entegre olarak kullanılabilmesi ve
TAKBİSin bütün dünya tarafından kabul gören veri modelinde, üretim
için her bağımsız bölümün ayrı bir sayfada tescil ile
ayrı bir veri dosyasında saklanması gerektiğinden, buna
ilişkin düzenleme yapılmıştır. Türkiyenin kadastral
hizmetleri yüzde 85-90 oranında tamamlanmıştır. Bu
hizmetleri dört yıl içerisinde bu hâle getiren Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğünün yetkililerini, başta Genel Müdür ve çalışanları
olmak üzere, bunlara gerekli talimatları veren
Bakanlarımızı da tebrik ediyorum, kendilerine teşekkür
ediyorum.
Böylece, bu
maddenin de hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karayel.
Şahsı
adına söz isteyen, Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurunuz
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 35
sıra sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
4üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu
saatine kadar yapılan tartışmalardan da
anlaşılmaktadır ki, artık tek parselde tek yapı
düşüncesiyle hazırlanan Kat Mülkiyeti Kanunu belki dönemin
ihtiyaçlarını karşılıyordu, ama, artık günümüzde
ihtiyaca cevap vermemekte ve böylece, günümüz şartlarına mutlak
surette uyarlanması gerekmektedir ve gördüğümüz kadarıyla, tüm
Meclis bu konuda hemfikir. Her ne kadar bazı siyasi tartışmalar
yapılmakta ise de, sonuç itibarıyla bu kanunda herkes hemfikir.
Zira,
tasarının yasalaşmasıyla birlikte, özellikle yönetim,
mülkiyet ve ortak giderlere katılma gibi uygulamada çıkan
sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.
Yine,
tasarıyla birlikte, bürokrasi azaltılmaya
çalışılmış ve ayrıca binaların doğal
afetlere karşı güvenli hâle getirilmesi de
amaçlanmıştır.
Bu bağlamda,
şahsım adına söz almış olduğum 4üncü maddeyle,
634 sayılı Kanunun 11inci maddesi değiştirilmiş ve
böylece e-devlet projesinin her alanda gerçekleştirilmesi sağlanmaya
çalışılmıştır ve bununla kat mülkiyeti ve kat
irtifakının kat mülkiyeti kütüğüne tescil edilmesi
sağlanmış ve ayrıca, kadastrosu yapılmamış
olan yerlerde de kat mülkiyetinin tutulacak kat mülkiyeti zabıt defterine
tescili sağlanmıştır.
Bununla birlikte,
Tapu ve Kadastro Bilgi Sisteminin (TAKBİS) Ulusal Yargı
Ağı Projesi (UYAP) ve Merkezî Nüfus İdaresi Sisteminin
(MERNİS) entegre olarak kullanılabilmesi ve ayrıca,
TAKBİSin bütün dünya tarafından kabul gören veri modelinde üretimi
için, her bağımsız bölümün ayrı bir sayfada tescili ile
ayrı bir veri dosyasında saklanması
amaçlanmıştır.
Uygulamadaki bu
sıkıntıların giderilmesi nedeniyle, söz konusu
tasarının yasalaşmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.53
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 23.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
35 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
4üncü maddesi üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 35 sıra sayılı Tasarının çerçeve 4 üncü
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 634 sayılı Kat Mülkiyeti
Kanununun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş Kemal
Anadol Oktay
Vural
Kayseri İzmir İzmir
Mehmet
Erdoğan Avni
Erdemir
Gaziantep Amasya
Henüz kadastrosu
yapılmamış olan yerlerde kat mülkiyeti ve kat irtifakı,
Tapu Sicili Tüzüğündeki formüle göre, ayrıca tutulacak Kat Mülkiyeti
Zabıt Defterine tescil olunur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Takdire
bırakıyoruz, nisap olmadığı için.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Katılıyoruz efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kat
irtifakının, çerçeve 4. maddenin birinci fıkrasında
yapılan değişiklik ile Tapu Sicili Tüzüğüne göre tutulacak
kat mülkiyeti kütüğüne tescil edilmesi hususu düzenlenmekle ikinci
fıkrada yer alan ve henüz kadastrosu yapılmamış olan
yerlerde kat irtifakının da kat mülkiyetiyle birlikte Kat Mülkiyeti
Zabıt Defterine tescil olunacağı hususu düzenlenmiştir.
BAŞKAN
4üncü madde üzerindeki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü maddedeki önerge kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, maddenin oylanması sırasında
karar yeter sayısı istiyorum efendim. Yalnız, cihazla
yaparsanız daha iyi olur.
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) Bırak ona Başkan karar versin.
BAŞKAN
Kabul edilen önerge doğrultusunda 4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- 634
sayılı Kanunun 12 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 12-
Kat mülkiyetinin kurulması için, anagayrimenkulün kat mülkiyetine
çevrilmesi hususunda o gayrimenkulün maliki veya bütün
paydaşlarının aşağıda yazılı belgeler
ile birlikte tapu idaresinde istemde bulunması gerekir.
a)
Anagayrimenkulde, yapı veya yapıların dış cepheler ve
iç taksimatı bağımsız bölüm, eklenti, ortak yerlerinin
ölçüleri ve bağımsız bölümlerin konum ve büyüklüklerine göre
hesaplanan değerleriyle oranlı arsa payları ve
bağımsız bölümlerin yapı inşaat alanı da
açıkça gösterilmek suretiyle, proje müellifi mimar tarafından yapılan
ve anagayrimenkulün maliki veya bütün paydaşları tarafından
imzalanan, yetkili kamu kurum ve kuruluşlarınca onaylanan mimarî
proje ve birden çok yapılarda yerleşimlerini gösteren vaziyet
plânı ile yapı kullanma izin belgesi.
b)
Bağımsız bölümlerin kullanılış tarzına,
birden çok yapının varlığı halinde bu
yapıların özelliğine göre 28 inci maddedeki esaslar çerçevesinde
hazırlanmış, kat mülkiyetini kuran malik veya malikler tarafından
imzalanmış bir yönetim plânı.
c) Her
bağımsız bölümün arsa payını, kat, daire, iş
bürosu gibi nevini ve bunların birden başlayıp sıra ile
giden numarasını, varsa eklentisini gösteren ve anagayrimenkulün
maliki veya bütün paydaşları tarafından imzalanmış
noterden tasdikli liste."
BAŞKAN
5inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu
Milletvekili Rahmi Güner söz istemiştir.
Buyurun
Sayın Güner. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
634 sayılı Yasanın bazı maddelerinde değişiklik
ve bu konuyla ilgili toplu yapılarla ilgili ilave maddeler
tasarısını görüşüyoruz.
Bu Kanun, 634
sayılı Yasa, 1965 senesinde yürürlüğe girmiş ve o zamandan
beri bazı değişiklikler içermiştir, 2418 sayılı
Yasayla bir değişiklik görmüş. Yalnız, bu maddenin 1983
yılında, dikkat ederseniz, iskân ruhsatı olmayan, kullanım
belgesi olmayan ve bu şekilde kullanılan binalara 1983 senesinde,
yanılmıyorsam, bir yasa çıktı. Bu Yasa, yeminli bürolardan
projelendirmek suretiyle ruhsat alma şeyi gündeme geldi ve bu şekilde
ruhsatsız yapılan binalara bir yasal durum
kazandırıldı.
Şimdi,
İstanbuldaki bir olaydan bahsetti AKP milletvekili, dedi ki: Yüzde 80
binalarda ruhsat yok. Evet, doğru arkadaşlar.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Ruhsat değil, iskân, iskân
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Ben avukat olarak İstanbulda bir keşfe gittim, hem de
Kavacıkta, İstanbulun en güzel yeri.
Değerli
arkadaşlarım, dört katlı bina var, ruhsatlı; yanında
binalar var on, on iki katlı, ruhsatsız. Çok enteresan, mahkemenin
bilirkişisi de Beykoz Belediyesinin Fen İşleri Müdürü.
Şimdi, bu kanun çıkacak
BAŞKAN
Sayın Hatip, bir dakika
Sayın
milletvekilleri, lütfen, daha sessiz dinlerseniz daha iyi olacak.
Teşekkür
ediyorum.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu binalar belli güçler
tarafından yapılan binalar. Şimdi, 634 sayılı Yasaya
göre bu şekilde yapılan binalara ruhsat alınacak, tescil olacak,
kat mülkiyeti tescili yapılacak.
Şimdi,
şunu söylemek istiyorum
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Olmaz böyle şey. İmara aykırı olan bir
yer ruhsat alamaz.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Şimdi, arkadaşlar, af kanunu çıkar
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Alamaz efendim, hayır.
RAHMİ GÜNER
(Devamla)
bir yeminli büro daha kurulur ve bu şekilde, aynı
şekilde bir kanun tasarısı çıkar. Onu da
çıkarırsınız ve bu şekilde ruhsat verilir,
meşruiyet kazandırılır.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Hayır.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Eğer, bir iktidar partisi milletvekili yüzde 80 ruhsatsız
binalardan bahsediyorsa
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Ruhsatsız demedim, kat mülkiyetsiz dedim.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) -
o beldenin de büyükşehir belediye başkanı eğer
o iktidar partisinden yanaysa, ben bu şeyi beklerim, onu da söylüyorum.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Yanlış.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu binalar egemen güçler
tarafından yaptırılıp, bu şekilde kat mülkiyetine
çevrilip pazarlanmaktadır.
Arkadaşlar,
toplu yapı konusunda çıkan Kanunda, soruyorum, Türkiyede büyük
çoğunluğu olan dar gelirlilerinin böyle bir konut yapma imkânı
var mı? Asgari ücret 4 milyon, 5 milyon lira. Devlet memuru ayda 1 milyar,
1 milyar 200 kazanıyor. Yüzde 2 zam yapıyorsunuz maaşına.
Böyle bir konuta girme olasılığı var mı?
KADİR
TINGIROĞLU (Sinop) TOKİden çok aldılar.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Peki, üreticinin elindeki mahsule gerçek değeri vermiyorsunuz,
üreticinin belli bir geliri yok, böyle bir konuta girme imkânı var
mı?
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) TOKİ kime satıyor?
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, Kat Mülkiyeti Kanununda da,
bu şekilde, kişilerin satın almak suretiyle, onlara kat
mülkiyetinde mülkiyet hakkı tanıyacaksınız. Hangi parayla
satın alacaklar bunlar?
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Kredi yasası değil bu.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Türkiyenin yüzde 20si yoksulluk içinde. 1 milyona
yakını açlık sınırında olan bir ülke. Nasıl
bu konutlara sahip olacak? Nasıl alacak bu konutları? Parası var
mı?
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu kanunu çıkarıyoruz. Bunun
tatbik sahası çok önemli. Tatbik sahasında konutlar var, toplu
yapılar var, konutlar var, binalar var. Peki, bunlara nasıl böyle kat
mülkiyeti hakkı tanınacak? Kim alacak bu binaları? Kim alacak,
onu söyleyin. Yani, bu binaları kim alacak?
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunun tatbik şeyi önemli. Nereye tatbik
edilecek? Belli egemen güçler tarafından bir kâr matrahı, kâr durumu
ortaya çıkacak. Önemli olan o.
AHMET YENİ
(Samsun) Dersini iyi çalışmamışsın.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben bu Kanunun
tatbikatını yaptım, mahkemelerde yaptım. Bu Kanunda
bazı yenileşmeler var, elbette güzel. Bir dava
açıldığı zaman taraf teşkil olmuyordu. Kat
maliklerinin hepsine davayı tevcih edip ondan sonra taraf teşkil
oluyordu; bu, seneleri alıyordu. Evet, çok güzel. Şimdi davada
temsilci ve yöneticiye davayı tevcih etmek suretiyle mahkemeler yürür,
güzel bir yenileşme, bunu kabul ediyorum. Yine birçok maddelerinde yine
yenileşmeler var, onu da kabul ediyorum. Yalnız, belirttiğim
gibi, bu kat maliki kimler olacak? Kimler bunu satın alacak? Türkiyede bu
taban var mı? Kim alacak bu binaları?
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Parası olan
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Parası kimin olacak? İşçi mi alacak? Hangi parayla
alacak? Memur mu alacak? Hangi parayla alacak? Geliri ne? Hangi
iyileştirmeyi yaptınız? Yok ki adamın geliri, neyle alacak
bu binaları?
Değerli
arkadaşlarım, kanun tatbiki güzel, her şeyi güzel.
Ruhsatsız binalar bol ve aynı şekilde, demin de belirttiğim
gibi, eğer yeminli bir müesseseyi geliştirirseniz, bir kanun
çıkarırsanız, bu binalara ruhsat vermek suretiyle, belli bir
rant sağlanır, başka türlü olmaz değerli
arkadaşlarım. Şimdi, bu kanunun tatbik sahası bu.
Ruhsat alma
durumları gündemde. Ruhsatı kim alacak, kim verecek? Burada, kamudaki
kesimlerden bahsedilmiş, ama eskiden bunu belediyeler verirdi, belediyeler
şeyi çıkarılmış. Belediyelerin ruhsat verip vermeyeceği
de belirlenmemiş. Şunu belirtmek istiyorum: İmar
uygulamalarından, ruhsat vermelerden hepsinden belediyeler sorumlu;
inşaat ruhsatını veren belediye, kullanım belgesini veren
belediye. Peki, burada kamu kesiminden verilecek diyor. Burada bir açıklık
olmadığı görüşündeyim. Kamu kesimi
Hangi kamu kesiminden
verilecek, o da önemli bir şey.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanuna elbette olumlu bir görüş içindeyiz.
Noksanları giderme durumuna girmiş, elbette ona taraftarız,
yalnız bazı noksanları var. Bu kanunun esas amacı, toplu
yapılardaki ruhsat durumlarını düzenleme konusunda
geliştirilmiş, 66ncı maddeden başlamak suretiyle 74üncü
maddeye kadar bir uygulama şeyi var. Esasında bu da iyi bir gelişmedir.
Çünkü, toplu yapılardaki ruhsat durumları, onlara kat mülkiyeti
hakkı tanınması da önemli bir olay. Bunda da bir gelişme
şeyi var. Bir de, bunun yönetim kurullarının seçilmesi
konusundaki şeyler de tabii ki gelişmiş bir durum. Bunlarda
büyük noksanlık vardı. Biz bu yönden taraftarız.
Belirttiğim gibi, bu haklara kim sahip olacak, kim bu kat mülkiyetinde
malik durumuna gelecek, bunlar çok önemli. Bütün endişem, bütün
görüşüm şu: Bu şekilde belli kişilere rant kapısı
mı sağlanacak? Yoksa, nasıl bir yöntem uygulanacak?
Şunu da
söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, sayın
milletvekilleri; bu şekilde kat mülkiyeti tanınan binalarda kat
malikleri devamlı ikamet etmemekte, kimisi yurt dışında,
kimisi sağda solda. Belli kat maliklerinin de çoğunluğu bu
binalarda, şeylerde söz hakkı sahibi olmaktadır. Büyük ihtilafların
çoğunluğu da, bu binalarda kiracı olarak ikamet edenlerin büyük
sorunları çıkmaktadır. Kanunda, baktım, bu konuda bir
gelişme yok, bir durum yok.
Şimdi,
kiracı olarak ikamet edenlerin bazı masrafları ödememe
durumlarından nasıl bir şeye girecek? Nasıl bir ödenti
durumuna gelecek? Kat Mülkiyeti Kanununa göre malik mi aranacak, yoksa o
binada geçici olarak duran, kiracı durumunda olanları mı arama
durumuna girecek? Çünkü, orada da belli harcamalar var. Burada da belli sıkıntılar
doğmaktadır.
Dikkat ederseniz,
maddede, bu şekilde ödentilere yüzde 5lik
bir zam uygulama durumuna girmiş. Halbuki, bu yüzde 10du. Bir
binada, bir katta yahut da bir blokta toplu yapı uygulamalarında
normal masrafını ödemeyen kişilerin hakkında icrai takibat
yapılıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Güner, lütfen, sözünü tamamlayınız.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Şimdi, yüzde 5 zam gelecek. Peki, bu şekilde ödentilerini
yapmayan kişinin yüzde 10 zammı neden düşürüldü, onu
anlamış değilim, gerekçesi de belli değil, ama yüzde 5
bence çok az oluyor. Yüzde 10, ancak diğer binada ikamet eden
kişilerin yapmış olduğu masrafları bir
karşılama durumu idi, onun yüzde 5 olmasına da karşıyım.
Değerli
milletvekilleri, şunu belirtmek istiyorum: Bu kanuna elbette müspet oy
vereceğiz, bir gelişmedir. Tabii bazı endişelerimiz var, bu
endişelerimiz de inşallah giderilecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güner.
5inci madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurunuz.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Bir düzeltme yapma ihtiyacı hissediyorum, çünkü benim
söylediğim sözleri yanlış değerlendirerek zapta geçti. Bunu
düzeltmek istiyorum yerimden.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sataşma yok, bir şey yok!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sataşma yok.
BAŞKAN
Yerinizde kısa bir şey söyleyiniz lütfen.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) İstanbul başta olmak üzere kaçak yapılarla
ilgili verdiğim rakam yüzde 80 değil, yüzde 68dir. Yüzde 88
iskânsız binalar vardır. Yani, ruhsatlı ve imarlı
olmasına rağmen iskân almıyorlar. İskân
almalarını kolaylaştırmalıyız, teşvik
etmeliyiz, zorunlu hâle getirmeliyiz dedim. Yoksa yüzde 80 kaçak bina yok ve bu
binalar da yeni oluşmamış, uzun yıllardan bu yana devam
ederek gelen bir oluşumdur. Bunu düzeltmek için el birliğiyle bundan
sonra çalışma yapalım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Şahsı adına 5inci madde üzerinde söz isteyen Bolu Milletvekili
Sayın Fatih Metin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok.
BAŞKAN
Yok.
Düzce
Milletvekili Sayın Celal Erbay.
Buyurun
Sayın Erbay. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
CELAL ERBAY
(Düzce) Efendim, görüşülmekte olan madde üzerinde şahsi
görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Sayın
Başkan, muhterem heyet; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki memnun
edici bir durum söz konusu. Biz, bugüne kadar teorik olarak kanun yapmanın
kriterlerini değerlendirip öğrencilerimize anlatmaya
çalışırken, şu anda kanun yapma olgusunun bizzat faili
olarak içerisinde bulunuyorum. Fakat, memnun olduğum husus şu ki,
karşılıklı anlayış içerisinde birbirini dinleyen,
birbirinin görüşüne saygı gösteren bir Büyük Millet Meclisinin
efradı, şu anda kendilerinden beklenilen olgunluk içerisinde -her ne
kadar istisnalar söz konusu olabilecekse de- üzerlerine düşen görevi
gecenin bu saatinde icra etmektedirler, bu beni mutlu etmektedir.
Herkesin kabul
ettiği, ittifak ettiği, aynı noktaya doğru kanaat izhar
ettiği bir seyir içerisinde söz almak, belki zaman alıcı
mahiyetinde değerlendirilebilirdi. Benim, söz almamda etkin olan husus
şudur: Ben, Düzce Milletvekiliyim. Düzce depreminin sekizinci
seneidevriyesini dün yaşadık, depremi bir daha hatırladık,
şehitlerimize sunduğumuz duaları, Fatihaları tekrar teyit
ettik, onları yâd ettik.
Şu bir
gerçek ki, deprem olgusunun üretmiş olduğu zayiatın
fazlalığında, zamanın ihtiyacına cevap veremeyen 634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun da payı vardır.
Ben, buradan,
Düzce depreminde rahmete giden bütün şehitlerimizi huzurunuzda tekrar
rahmetle anıyorum, geride kalanlara başsağlığı
diliyorum ve biz, depremin mağdur ettiği kesim olarak, bir an önce,
634 sayılı Kanunun, günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek
tarzda huzurunuzda olan tasarı vasıtasıyla
kanunlaşmasını ve beklenilene sizin tarafınızdan
mevzuat adı altında formüllerin üretilmesini talep ediyor, tekrar
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erbay.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde
kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 634
sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Sözleşme
düzenlenince anagayrimenkulün kayıtlı bulunduğu tapu kütüğü
sayfasındaki mülkiyet hanesine "Bu gayrimenkulün mülkiyeti kat
mülkiyetine çevrilmiştir." ibaresi yazılarak, sayfa
anagayrimenkulün leh ve aleyhine tesis edilecek irtifak hakları
dışındaki işlemlere kapatılır ve kat mülkiyetine
konu olan her bağımsız bölüm, kat mülkiyeti kütüğünün
ayrı bir sayfasına o bölüme bağlı arsa payı ve
anagayrimenkulün kayıtlı bulunduğu genel kütükteki pafta, ada,
parsel, defter ve sayfa numaraları gösterilmek suretiyle tescil edilir;
anagayrimenkulün kayıtlı bulunduğu genel kütük sayfasına
da, bağımsız bölümlerin kat mülkiyeti kütüğündeki defter ve
sayfa numaraları işlenmek suretiyle, kütükler arasında
bağlantı sağlanır.
Anagayrimenkulün
sayfasında evvelce mevcut olan haklara ait sicil kaydı, irtifak
hakları hariç, bağımsız bölümlerin kat mülkiyeti
kütüğündeki sayfasına geçirilir. Anagayrimenkulün mülkiyetinin kat
mülkiyetine çevrilmesinden sonra, anagayrimenkulün leh ve aleyhine tesis
edilecek irtifak hakları da anagayrimenkulün tapu kütüğü
sayfasına tescil edilir ve kat mülkiyeti kütüğünün beyanlar hanesinde
belirtilir."
BAŞKAN
6ncı madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Rıza Öztürk söz istemiştir.
Buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 634 sayılı Kat Mülkiyeti
Yasasının bazı maddelerinde değişiklik
yapılmasına dair 35 sıra sayılı Yasa
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun 6ncı maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüştüğümüz yasanın 4üncü maddesi ile bu
6ncı maddenin birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Yasanın
4üncü maddesinde, kat irtifakı ve kat mülkiyetinin Tapu Sicili
Tüzüğüne göre tescil edileceği getirilmiştir. 4üncü madde
geçti. Bu maddede, tapu kat mülkiyeti kütüğüne hem kat irtifakı
tescil edilecek hem de kat mülkiyeti tescil edilecek. Aslında, bu,
ileride, çok ciddi karışıklıklara yol açacaktır ama
ben o madde üzerinde konuşamadım. Bunun ileride yol açacağı
karışıklıkları işaret etmekle yetiniyorum.
6ncı
maddede de, şimdi
Kat mülkiyeti ve kat irtifakı birbirinden
farklı iki statüyü ilgilendiren konulardır. Kat irtifakı,
adı üzerinden de anlaşılacağı üzere, eşya
hukukuna tabi olan bir mülkiyet, başlı başına bir mülkiyet
ifade etmemektedir, kat mülkiyetini ifade etmektedir. Mevcut yasamızda
sadece kat mülkiyetine geçen bağımsız bölümler tescil
edilmektedir. Biliyorsunuz, inşaatlarımızda, inşaatlar
yapıldığı zaman ya doğrudan doğruya kat
mülkiyetine geçiliyor veya kat irtifakı kurulduktan sonra kat mülkiyetine
geçiliyor.
Şimdi, bu
6ncı maddede ise, tamamen kat mülkiyetinin tescili, kat mülkiyet hanesine
tescili öngörülmüştür. Bu maddede, Bu gayrimenkulün mülkiyeti kat
mülkiyetine çevrilmiştir ibaresi yazılarak Bağımsız
bölümün bulunduğu ana sayfa kapatılır diyor.
Şimdi,
4üncü maddede, değerli arkadaşlarım, kat irtifakı da
tescil edildi. 6ncı madde bu hâliyle geçtiği zaman, sadece
doğrudan kat mülkiyetinin tesis edildiği hâlleri kapsamaktadır.
Kat irtifakından kat mülkiyetine geçiş hâlini kapsamamaktadır. O
nedenle, üç grup anlaşarak değişiklik önergesi verildi bu madde
üstünde. Bu, bence, 4üncü madde ile 6ncı madde arasındaki
aykırılıkları gidermiş oldu.
Değerli
arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; yasalar toplumun
gereksiniminden çıkar. Toplumların ve insanlığın gelişmesiyle
mevcut yasalar gereksinimlere yanıt veremez hâle gelirler ve
değiştirilmeleri zorunludur. Görüşmekte olduğumuz bu yasa
tasarısı da, toplumumuzun gelişmesi üzerine, toplumun
ihtiyaçlarının ortaya çıkmasından sonradır ki, bu
ihtiyaçları karşılamak üzere gündeme gelmiştir. Bu yasa
tasarısı toplumun bugünkü ihtiyaçlarının büyük bir kesimini
karşılar niteliktedir. Ancak, tabii ki, yarın uygulamada
çıkacak eksiklikleri, aksaklıkları olacaktır. Hemen burada
belirtmek istiyoruz, biz Cumhuriyet Halk Partisi Adalet Komisyonundaki üyeler
olarak, kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzükümüzün 77nci
maddesine göre görüşülmesini antidemokratik bulduğumuzu her vesileyle
söyledik. 77nci maddenin uygulanmasının kural hâline getirilmesinin
doğru olmadığını her seferinde söyledik, söylemeye de
devam edeceğiz. Yasalar, tabii ki, ne kadar mükemmel yapılırsa
yapılsın ne kadar doğru olurlarsa olsun, eğer doğru
şekilde, doğru zamanda, doğru bir anlayışla uygulanmadıkları
zaman yine aksaklıklar ortaya çıkaracaktır. Yasaların
doğru yapılmasının yanında, bu anlamıyla
doğru uygulanmasının da çok ciddi önemli yanları
vardır. Yasaların doğru uygulanması, her şeyden önce,
bu ülkede, yargıç bağımsızlığının ve
hukukun güvenliğinin sağlanmasıyla mümkündür. Yargıcın
güvencede olmadığı, hukukun siyasallaştığı
ortamlarda yasalar bazen halk yararına uygulanmayabilir. O nedenle, bütün
hukukçuların görevi, öncelikle hukukun üstünlüğünü,
yargıcın bağımsızlığını
savunmaktır, bunu gerçekleştirmektir. Hukukun üstünlüğü ve
yargıç bağımsızlığı bu yasaları
uygulayan yargıçlar için getirilmemiştir, aksine, mahkeme
kapılarında hak arayan, adalet arayan insanlar için gereklidir, onlar
için getirilmiştir. O nedenle, son zamanlarda, özellikle yargıyı
yasamaya yaslayan, yürütmenin etkisi altına almaya sokan, hâkimlerimizi
memurlaştıran, yasal düzenleme yapma çaba ve
anlayışlarından dönülmesi, bunlardan vazgeçilmesi
gerektiğini bir hukukçu olarak düşünmekteyim. Çünkü, hukuk, herkesin
sığınmak zorunda kaldığı bir limandır,
güvenli limandır. Hukukun siyasallaştırıldığı
ülkelerde nasıl sonuçlar alınmakta olduğu gözler önündedir. O
nedenle, bu yasaların sadece mükemmel yapılıp
yapılmamasından öte, Parlamentonun bu yasaların sağlıklı
bir ortamda uygulanmasını sağlamak gibi de bir görevinin
olduğunu ben düşünüyorum. O nedenle, bizim birinci görevimiz,
yargının güvenliğini sağlamaktır diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki, bizim Kat Mülkiyeti Yasamız, mevcut sistemimiz,
tek parsel ve tek yapıdan olan bir rejim üstüne oturmaktaydı.
Gelişen toplum sayesinde, önce, tek parsel ve bu parselden farklı
yapılar, bu da yetmeyince, bu toplu konut ve toplu yapı
ihtiyaçlarının ortaya çıkmasından sonra bu yasa gündeme
geldi. Bu yasa da bu andaki ihtiyaçları kısmen de olsa
karşılar niteliktedir. Bizim bu nedenle bu yasaya
bakışımız olumludur. Bu yasaya olumlu oy vereceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
6ncı madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Emin
Ekmen
Yok.
Kocaeli
Milletvekili Azize Sibel Gönül
Yok.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6. maddesinin
ikinci cümlesindeki sözleşme düzenlenince ifadesinden sonra kat
irtifakının kat mülkiyetine çevrilmesinde kat irtifakının
kayıtlı olduğu kat mülkiyeti kütüğü sayfasındaki,
doğrudan doğruya kat mülkiyetinin kurulması halinde ise
ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş
Faruk
Bal Kemal Anadol
Kayseri Konya
İzmir
Hakkı Suha Okay Mehmet
Şandır Halil
Ünlütepe
Ankara Mersin
Afyonkarahisar
Ali Rıza Öztürk
Hikmet Erenkaya
Rahmi Güner
Mersin Kocaeli
Ordu
Hulusi
Güvel Hakkı
Köylü
Adana
Kastamonu
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının mevcut ifadesi yalnızca doğrudan doğruya kat
mülkiyetine geçiş halini kapsamakta, 4. madde ile 11. maddede yapılan
değişiklik uyarınca kat irtifakının, kat mülkiyeti
kütüğüne tescil edildiği ve kat irtifakından kat mülkiyetine
geçiş halini kapsamamaktadır. Bu önerge ile bu
aykırılık giderilmiş olacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Bu kabul edilen
önergeyle birlikte 6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 7- 634
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Henüz
yapı yapılmamış veya yapısı
tamamlanmamış bir arsa üzerinde kat irtifakının
kurulması ve tapu siciline tescil edilmesi için o arsanın malikinin
veya bütün paydaşlarının buna ait istem ile birlikte 12 nci
maddenin (a) bendine uygun olarak düzenlenen proje ve plân, (b) bendindeki
yönetim plânı ile (c) bendindeki listeyi tapu idaresine vermeleri
lazımdır. Kat mülkiyetine geçişte ayrıca yönetim plânı
istenmez."
"Yapıları
tamamlanmış olan kat irtifakı anagayrimenkulde, yapı
kullanma izin belgesinin alındığı tarihten itibaren bir
yıl içinde kat mülkiyetine geçilmesi zorunludur. Belirtilen süre içinde
kat irtifak hakkı sahiplerinden birinin veya arsa yöneticinin
yazılı uyarısına rağmen, kat mülkiyetinin kurulması
için tapu idaresine verilmesi gereken 12 nci maddede yazılı
belgelerden eksik olanları tamamlamaktan veya imzalanması gerekenleri
imzalamaktan kaçınan kat irtifak hakkı sahiplerinden her birine,
kendine ait her bağımsız bölüm için, anagayrimenkul belediye
sınırları içinde ise belediye, belediye sınırları
dışında ise mülkî amir tarafından bin Türk Lirası
idarî para cezası verilir."
BAŞKAN
7nci madde üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk söz istemiştir.
Buyurun
Sayın Öztürk.
Süreniz on
dakikadır.
CUMHURİYET
HALK PARTİSİ GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısıyla ilgili 7nci maddede Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz almış bulunuyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bu, 634 sayılı Kanunun 14üncü maddesinde değişiklik yapan
7nci maddeyle, kat irtifakından kat mülkiyetine geçişe ilişkin
yöntem ve kurallar belirlenmiştir.
Bir inşaat
yapıldığı zaman, eğer yapı inşaat
ruhsatı alındıktan sonra, istenilirse her
bağımsız bölüme arsa payı tahsis edilerek arsa
irtifakı, kat irtifakı kurulabiliyor. Bu kat irtifakı,
binanın tamamı tamamlandıktan sonra ve yapı kullanma izni
alındıktan sonra kat mülkiyetine geçiliyor veya inşaat
tamamlanıyor, yapı kullanma izni alınıyor, hiç kat
irtifakı kurulmaksızın doğrudan doğruya kat
mülkiyetine geçilebiliyor. Yasanın getirdiği en önemli
değişikliklerden birisi budur.
Bugün Türkiyede
çok binada kat irtifakı kurulmuş vaziyette ama kat mülkiyetine
geçmemiş, hepsi kat irtifakı hâlinde, otuz yıllık,
kırk yıllık binalar bu şekilde. Bu düzenlemeyle, eğer
inşaat yeni yapılıyorsa, bu yasanın yürürlüğünden
sonra ise kat irtifakını bir yıl içerisinde kat mülkiyetine
çevirme zorunluluğu getiriliyor. Çünkü, kat irtifakına uygulanacak
yasal hükümlerle kat mülkiyetine uygulanacak yasal hükümler tümüyle birbirinden
farklı, bunlar farklı hukuki statülere tabi olaylardır. O
nedenle, uygulamada bunun bir an önce kat mülkiyetine çevrilmesi için bu
şekilde bir düzenleme getirilmiştir, yerinde bir düzenlemedir. Buna
uymayanlar hakkında, hangi bağımsız bölüm sahibi buna
uymuyorsa, 1 milyar Türk lirası veya yeni parayla bin YTL idari para
cezası uygulanacaktır. Bu idari para cezasını, bu
gayrimenkulün bulunduğu belediye sınırları içerisinde olup
olmamasına göre, belediye başkanı veya diğer ilgili
kurumlar uygulayacaktır.
Buna benzer bir
düzenleme geçici maddede de getirilmiştir. Geçici maddedeki ise,
yapılmış eski binalara ilişkin kat irtifaklarının
kat mülkiyetine çevrilmesine ilişkin. Orada da iki yıllık bir
süre getirilmiştir. Doğru ve makul bir süredir. İki yıl
içerisinde, eskiden yapılmış ancak hâlen kat irtifakı
olarak tapuda gözüken kat mülkiyeti olarak kurulmamış yapılar
için geçerlidir. O nedenle, yasanın bu kısmı da doğrudur,
uygulamada büyük karışıklıkları önlemeye yöneliktir.
Ayrıca da
kat mülkiyetine geçiş sırasında da toplanacak harçlar
vardır; devlet de herhâlde buradan da biraz para elde edecektir.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
7nci madde
üzerine şahısları adına, Çanakkale Milletvekili Sayın
Müjdat Kuşku
Yok.
Kastamonu
Milletvekili Hakkı Köylü
Yok.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 35 sıra sayılı yasa
tasarısının 7. maddesinin ikinci fıkrasında geçen
Belediye sınırları içinde ise Belediye, Belediye
sınırları dışında ise 1000 TL ibaresinin
Belediye sınırları içinde ise 1000 YTL Belediyece, belediye
sınırları dışında ise mülki idare amiri
tarafından 500 YTL biçiminde değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, gerekçeyi mi okutalım, konuşuyor musunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşacağım.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Genç.
Süreniz beş
dakikadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu madde kat mülkiyetinin
kurulmasıyla ilgili bir madde, kat mülkiyetinin kurulma
koşullarını belirlemiş.
Aslında
tabii, burada en önemli şey, iskân belgesinin alınması
konusunda, yapıların iskân belgesine kavuşması konusunda
kolaylıklar getirilmesi lazım. Bugün büyük şehirlerde,
gerçekten, içinde oturulan birçok yapı iskân belgesiz. Burada getirilen
madde ile, iskân belgesi almış gayrimenkullerin kat mülkiyetine geçme
zorunluluğu getirilmiş ve bu kat mülkiyetine geçmek için de kat
maliklerine, yönetici, belli bir tebligat yapacak; bu tebligat gereğini
belli bir süre içinde yerine getirmediği takdirde, getirilen madde ile
gerek belediye hudutları içinde belediye başkanlarının ve
belediye hudutları dışında da mülki idare amirlerinin bin
TL
Ama buradaki bin lira, tabii bilmiyoruz YTL midir, eski TL midir, o da
belli değil. Niye böyle, bu belirtilmemiş maddede? Bence YTL demek
lazım, YTL kavramını kullanıyoruz. Zaten öteki tarzda bin
liranın bir anlamı yok. Bin YTL ceza kesileceği
öngörülmüştür.
Benim
getirdiğim önergede belediye hudutları içinde bin YTL gerekli ama
belediye hudutları dışındaki yerler daha kıymetsiz bir
yerler, bunu da 500e çıkaralım.
Ayrıca,
kanun tabii daha önceki metninde, hükûmetin getirdiği metinde, bu para
cezalarının 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edileceği;
tebligat tarihinden itibaren, idari para cezası olduğu için belli bir
itiraz süresinin olacağı açıkça düzenlendiği hâlde, her
nedense Komisyon buradaki bu para cezalarının nasıl tahsil
edileceği, bunlara karşı nasıl itiraz edileceği
konusunda maddede bir açıklık getirmemiştir.
Bu, idari para
cezaları uygulamada hakikaten çok huzursuzluk yaratan, uygulamaları
çok hatalı olan bir şey. Mesela, bu, enerji piyasasını
düzenleme kanununa göre, petrol piyasasını düzenleme kanununa göre
kesilen idari para cezaları, bunlar çok yüksek para cezaları. Bu
yüksek para cezalarının tahsiline ilişkin 6183 sayılı
Amme Alacakları Kanununa göre tahsil edilecekleri belirtiliyor ama,
Danıştay Kanununa göre dava açma süresi altmış gün. Bu
petrol piyasası düzenleme kanununda, enerji piyasası, Elektrik
Piyasası Kanununda veya daha önce nükleer enerjiyle ilgili
çıkardığımız kanunda böyle birtakım maddeler
çıkardık. Burada, otuz gün içinde, eğer, idari para cezası
kesilenler otuz gün içinde ödenmezse diyor hemen ilgili kamu idaresi bunu
Maliyeye bildirecek ve Maliye de 6183 sayılı Kanuna göre tahsil
edecek şeklinde uygulamalar vardı. Halbuki, 6183 sayılı
Kanuna göre Maliyeye bildirince hemen onlar ödeme emri gönderiyorlar. Ödeme
emri üzerine de vatandaşın yedi gün içinde itiraz hakkı var.
Yedi gün içinde itiraz etse bile Maliye kanunda o şeyler de var- hemen
tutuyor, haciz uyguluyor. Bu, bilhassa vatandaşa büyük
sıkıntılar meydana getiren bir uygulama biçimidir.
Son Maliye
Bakanı, biliyorsunuz, bütün esnaflarla ilgili vergi dairelerine bir
tebligat gönderdi. Bütün esnafın bankadaki paralarına haciz konuldu.
Sonra, nedense, yani öyle bir uygulama oldu ki, esnafın büyük bir kesimi
iflas edecek hâle geldi. Çünkü, bankadaki bütün paralarına haciz
konulunca, vatandaş bu defa bonosunu ödeyemedi, çok büyük
sıkıntılar içine girince, bu defa Maliye bir çark etti. Tabii,
aslında, devlet yönetme kabiliyetinde olmayınca, daha doğrusu,
böyle, akşam, birtakım, birileriyle masalarda sohbet edip de
işlem tesis etmeye gelince, böyle tabii vatandaş için çok büyük
sıkıntılar yaratan uygulamalara giriyorsunuz. İşte, bu
gibi durumlara düşmemesi için
.
Ben tabii,
önergemi çok ayrıntılı koymadım. Yani, belediye hududu
içinde, bu iddiasında
Yani, kanun da o kadar çok saçma bir mantıkla
düzenlenmiş ki. Yani, Taksim Meydanındaki veyahut da
Kızılay Meydanındaki bir dairenin malikinin, işte,
kendisine yapılan tebligata rağmen belgelerin düzenlenmemesi
suretiyle kat mülkiyetine geçişi sağlamaması hâlinde ona da bin
YTL kesiyorsunuz, ne bileyim bir gecekondu semtindeki bir apartman dairesinin
malikinin kat mülkiyetine geçmesi için kendisine yöneticinin gönderdiği
tebligatın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Gecekondu semtindekine de bin YTL. Ben dedim ki, yani Belediye
hudutları dışında olursa, hiç olmazsa 500 yapalım.
Aslında buradaki bu paraların da hiç olmazsa, mademki kat malikinin
bir şeyinden dolayı bu parayı tahsil ediyorsunuz, o parayı
da o apartmanın, tahsil edilen apartmanın giderlerine vermek
lazım, onun müşterek giderlerinin karşılanması için
vermek lazım. Bence, bu daha mantığa, akla yakın olabilir. Yani,
şimdi, bir apartmanın malikinin kat mülkiyetine geçmesi için
belgelerini vermemesi dolayısıyla ödeyeceği bin YTL, yani 1
milyar liranın, getirilip de vilayete veyahut da belediyeye verilmesinin
de bir mantığı da yok. Yani, hiç olmazsa orada mağdur olan
öteki kat malikleridir. Öteki kat maliklerinin mağduriyetini, hiç olmazsa,
hani kat mülkiyetine geçişi ertelediği için o geçişten
dolayı bir zarar varsa, o apartman tarafından
karşılanması lazım.
Tabii, sürem de
kısa sürdüğü için izah edemedim. Benim önergemin kabul
edileceğine inanıyorum.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde
kabul edilmiştir.
8inci maddeye
geçiyorum.
Maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8- 634
sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Kat
maliklerinden biri, bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı
rızası olmadıkça anagayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat,
onarım ve tesisler, değişik renkte dış badana veya
boya yaptıramaz. Ancak, ortak yer ve tesislerdeki bir bozukluğun
anayapıya veya bağımsız bir bölüme veya bölümlere zarar
verdiğinin ve acilen onarılması gerektiğinin veya
anayapının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun mahkemece tespit
edilmiş olması halinde, bu onarım ve güçlendirmenin projesine ve
tekniğine uygun biçimde yapılması konusunda kat maliklerinin
rızası aranmaz. Kat maliki kendi bağımsız bölümünde
anayapıya zarar verecek nitelikte onarım, tesis ve
değişiklik yapamaz. Tavan, taban veya duvar ile birbirine
bağlantılı bulunan bağımsız bölümlerin
bağlantılı yerlerinde, bu bölüm maliklerinin ortak
rızası ile anayapıya zarar vermeyecek onarım, tesis ve
değişiklik yapılabilir.
BAŞKAN
8inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli
Milletvekili Sayın Hikmet Erenkaya söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Erenkaya. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
8inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Özellikle gecenin
bu saatinde, gerçekten en son konuşmacı olarak kalmam da büyük bir
tesadüf. Ama, benden önce konuşan arkadaşlarımızın
özellikle bu Kat Mülkiyeti Kanunuyla ilgili birbirleriyle uzlaşmalı
olarak buraya getirilmesi de güzel bir olay. Onun için bütün
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, özellikle şunu huzurlarınızda belirtmek
istiyorum: Ben, 17 Ağustos depremini ve 12 Kasım depremini belediye
başkanı olarak yaşayan arkadaşlarınızdan bir tanesiyim.
Özellikle 17 Ağustos depreminde, Kocaelinde belediye başkanı
olarak görev yaparken, gerçekten büyük bir felaketle karşı
karşıya kaldık. Özellikle 17 Ağustos depreminde çıkan
çelişkilerle ilgili sizlerle görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
17 Ağustos depreminden
sonra 30 bine yakın vatandaşımızı kaybettik.
Gerçekten, can kaybıyla birlikte mal kayıpları da gündeme geldi.
Şu anda
O günkü, o dönemdeki hükûmetimiz, gerçekten, kalıcı
konutlar adı altında depremzedelerimize konutlar yaptı. Ama,
şu anda gelinen noktada -aradan sekiz yıl geçmesine rağmen-
üzülerek huzurlarınızda söylüyoruz, özellikle Düzce de dâhil olmak
üzere, Yalova da dâhil olmak üzere, Kocaeli de dâhil olmak üzere
depremzedelerimiz, maalesef, mutlu bir şekilde mekânlarında oturma
imkânını bulamamışlardır. Özellikle o dönemde konut
yerlerinin seçimlerine bakıldığında,
insanlarımız, deprem felaketini gören insanlarımız
yıllarca aynı bölgede oturmalarına rağmen farklı
bölgelere taşınmak durumunda kalmışlardı.
Ayrıca, yine
özellikle bir noktayı huzurlarınızda belirtmek istiyorum. O gün
iş yerlerini kaybeden vatandaşlarımıza, aynı,
kalıcı konutların çerçevesinde iş yeri verilmesi de,
maalesef, iş yeri sahiplerini de farklı şekilde zorluklarla
karşı karşıya bırakmıştır. Şu anda
benim önerim bu tasarı görüşülürken, özellikle Düzce dâhil olmak
üzere, Yalova dâhil olmak üzere, Kocaeli dâhil olmak üzere depremzedelerimizin,
şu anda, depremden etkilenen vatandaşlarımızın
özellikle taksitlerini ödemekte zorlandıklarını hep birlikte
görüyoruz. Hükûmetimizin bu zorlanmadan dolayı ya taksitlerinin
uzatılması ya da taksitleri ödeyemeyen
vatandaşlarımızın faizlerinin ortadan
kaldırılması noktasında önerimi sizlerin huzurunda sunmak
istiyorum.
Ayrıca, yine
öylesine yanlışlıklar yapıldı ki Kocaeli ilinde, özellikle
dükkânlarını, iş yerlerini kaybeden
vatandaşlarımıza, şehir merkezinde iş yeri
çalıştırırken, kalıcı konut bölgelerinin ikinci
üçüncü katlarında iş yerleri verildiğini de gördük. O
insanlarımızın da şu anda çok mağdur durumda
olduklarını hep birlikte görüyoruz. Burada bütün gruplardan ricam,
özellikle bu insanlarımızın bu
sıkıntılarının ortadan kaldırılması
noktasında çalışma yapmaları gerektiğini, özellikle
sizlerden istirham ediyorum
BAŞKAN
Sayın Erenkaya, bir dakikanızı rica edeceğim.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süresinin dolmasına çok az bir süremiz
kalmıştır. Çalışma süresinin 8inci maddenin
görüşülmesi tamamlanıncaya kadar uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Lütfen Erenkaya,
sözünüze devam ediniz.
HİKMET
ERENKAYA (Devamla) - Değerli milletvekilleri, özellikle kat mülkiyetiyle
ilgili, olağanüstü dönem olan deprem zamanında çok büyük
çelişkiler ortaya çıktı. Özellikle, deprem öncesi, deprem
zamanı ve deprem sonrası da yerel yönetimde görevli olan bir
arkadaşınız olarak o çelişkileri en iyi yaşayanlardan
bir tanesi olduğumu huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Genel anlamda
deprem bölgesinde yıkılan binalara bakıldığında,
genellikle, bunların, yapım hatasından
kaynaklandığını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir
teknik eleman olarak yaklaşık otuz yıllık mühendis mimar
olarak bunu sizlerin huzurunda paylaşmak istedim.
Özellikle,
güçlendirmeyle ilgili yapılan çalışmalarda, maalesef, üzülerek
huzurlarınızda söylüyorum, çok çelişkili raporların olduğunu
da o dönemde görmüş olduk. Özellikle, binalarla ilgili verilen raporlarda,
bir üniversitemizin bir binayla ilgili yıkılabilir raporunu
vermesine rağmen, diğer bir üniversitemizin de, özellikle devam
edilebilir raporunu verdiklerini de o dönemde gördük. Gerçekten,
çelişkili o raporlarla, hâlâ bazı binaların Kocaeli ilinde
yıkılamadığını gördük. Aradan sekiz yıla
yakın bir zaman geçmesine rağmen, maalesef o binaların hâlâ yeni
yeni yıkılmaya başladığını üzüntüyle
görmüş oluyoruz.
Değerli
milletvekilleri, özellikle bir konuyu daha sizlerle paylaşmak istiyorum.
Özellikle, deprem bölgelerinde yıkılan binaların yerleri şu
anda -Kocaeli Milletvekili arkadaşlarımız da burada, o dönemde
de bizimle birlikte çalışan arkadaşlarımız da burada-
hâlâ o yerlerde, maalesef bina yapılamama durumuyla karşı
karşıya kalınmıştır. Çünkü, daha önce, bina
yıkılmadan önce sekiz kat ruhsatlı olan binalar, yine, bizim
dönemimizde alınan kararla Bayındırlık
Bakanlığının da, Afet İşlerinin de
desteğiyle üç kata, dört kata kadar imarı indirilen yerler
olmuştur. Sizler de takdir edersiniz, yıkılmadan önce binada 50
tane vatandaşımız yaşıyorsa o, dört kata
indiğinde maalesef 25 vatandaşımıza indi. O anlamda, hâlâ, şu anda boş kalan arazilerde
maalesef, üzülerek söylüyoruz, bina inşa etme şansları yoktur.
Vatandaşlarımızın da mağduriyetleri vardır.
Bununla ilgili de
sizlere bir öneri sunmak istiyorum özellikle burada, bu fırsatı
değerlendirerek. Özellikle, benden önce konuşan
arkadaşlarımız
Bizim bölgemizde de TOKİnin inşaat
yaptığını biliyoruz. Özellikle, TOKİnin, her bölgede
olduğu gibi bizim bölgemizde de çok büyük ayrıcalıklar
yaptığını görüyoruz, çok büyük ayrıcalıklarla
bina yaptıklarını biliyoruz. Her ne kadar bazı
arkadaşlarımız, bu TOKİnin dar gelirli vatandaşlara
konut yaptığını söyleseler bile, maalesef, üzülerek
söylüyoruz, Türkiyenin şu andaki bütün bölgelerinde yapmış
olduğu konutların dar gelirli vatandaşlarımıza
değil, parasal gücü olan vatandaşlarımıza
yapıldığını görüyoruz. Nasıl ki, toplu
konutlardaki alanların imar değişikliklerini rahatlıkla
Örneğin, 5 numaralı parselde, bir vatandaşımızın
parselinde dört katlı bina var iken, maalesef, Toplu Konuta ait olan
parselde on kata, on beş kata kadar yapıldığını
görüyoruz. Benim burada, huzurlarınızda önerim şu: Deprem
zamanında vatandaşlarımızın blok olarak
yıkılan binalarının yerlerini de, aynı şekilde,
teknik şartlara uymak kaydıyla -nasıl ki özellikle Toplu Konutun
Kocaeli ilinde veya diğer illerde vatandaşların
binalarını dört kat hakkı var iken on beş kat yapabilme
olanaklarına sahipse, aynı şekilde de- o depremden mağdur
olan vatandaşlarımızın, yıkılan yerlerine de
belediyelerimizin büyük oranda kat vermesini burada önermek istiyorum. Çünkü,
çağımızdaki teknik koşullarda bunu yerine
getirdiğinizde, dört kat yerine, istendiği zaman, sekiz on kat da
bina yapma şansının var olduğunu burada, sizlerin huzurunda
paylaşmak istedim.
Değerli
arkadaşlar, özellikle kat mülkiyetiyle ilgili biraz evvel de ifade ettim.
Kat mülkiyetinin iki bölümde değerlendirilmesi lazım. Özellikle,
olağanüstü dönemlerdeki kat mülkiyetinin uygulamaları ile olağan
dönemlerdeki kat mülkiyetinin uygulama dönemleri gerçekten farklı
farklı olmuştur. Özellikle son yıllarda şehirlerimiz, büyük
şehirlerimiz, Kocaeli başta olmak üzere, göç
aldığından dolayı insanlarımızın eski
yaşam biçimlerinden yeni yaşam biçimlerine doğru döndüğünü
hep birlikte görüyoruz. Özellikle, bundan önceki yıllarda
insanlarımız kendi parsellerinde, kendi binalarında üç
katlı dört katlı binalarda aile yaşamı içerisinde
yaşarlarken, bugün gelinen noktada, toplu bir şekilde yaşamlar
gündeme gelmiştir ve önümüzdeki dönemlerde de, özellikle birinci dönemde
kooperatifleşme anlayışı içerisinde insanlar toplu olarak
yaşamı seçmişlerdir. Ama, bugünkü döneme
bakıldığında siteler şeklinde yaşama gayreti
içerisindedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erenkaya, lütfen sözünüzü tamamlayınız.
HİKMET
ERENKAYA (Devamla) Tabii, toplu yaşamlar çoğaldıkça ortak
mekânların da çoğaldığını hep birlikte görüyoruz.
Bununla birlikte, toplu yaşamların artıları olduğu
kadar toplu yaşamların eksilerinin de
İşte, böylesi ortak
mekânların daha çoğalmasıyla ilgili belirli
sıkıntıların ortaya çıktığını
görüyoruz.
Onun için, bu
kanunla, özellikle bu akşam, burada tartışılan kanunla
genellikle bu sıkıntıların bir bölümünün ortadan
kaldırılacağına ben de grup adına inanmış
bulunuyorum. Ama, ileriki günlerde yine bu toplu yaşamlarda belirli
sıkıntıların doğabileceğinin de
inancını taşıyorum ve o zaman da geldiğinde yine
Parlamento grubunda bu yasa gündeme gelirse tekrar bunların
iyileştirme noktasında yapılacağına da
inancımı burada ifade etmek istiyorum.
Gerçekten, bu
yasanın özellikle bazı sıkıntıları ortadan
kaldıracağını tekrar ifade ediyorum. Hayırlı
olsun diyorum.
Hepinize en içten
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erenkaya.
8inci madde
üzerinde, şahısları adına, Kırıkkale Milletvekili
Turan Kıratlı
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmuyor Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmuyor.
BAŞKAN
Soru-cevap için on dakika süremiz vardır.
Sayın Ural
ve Sayın Kahya söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Ural.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Başkanım, aslında ben 7nci madde üzerinde
söz istemiştim ama zannedersem
BAŞKAN
Yok
KADİR URAL
(Mersin) İstedim ama demek ki siz dikkat etmediniz, oylamaya direkt
geçtiniz.
BAŞKAN
Buraya yansımadı efendim.
KADİR URAL
(Mersin) Vallahi bilmiyorum.
Neyse, ben yine
de -içimde kalmasın- söyleyeyim Sayın Bakana 7nci madde konusunda.
İkinci
paragrafta: Yapıları tamamlanmış olan kat irtifaklı
ana gayrimenkulde yapı kullanma izin belgesinin
alındığı tarihten itibaren bir yıl içinde kat
mülkiyetine geçilmesi zorunludur. Belirtilen süre içinde kat irtifak hakkı
sahiplerinden birinin veya varsa yöneticinin yazılı
uyarısı
Yoksa ne olacak? Yani, kat irtifak sahiplerinden birisi
başvurmazsa veya yönetici yoksa veya yönetici başvurmazsa bunun
sorumlusu kim olacak?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ural.
Sayın Kahya
Yok.
Sayın Bakan,
buyurun.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Yazılı cevap
vereceğim efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Bir önerge
vardır 8inci madde üzerinde, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 35 sıra sayılı yasa tasarısının 8.
maddesinde geçen (beşte dördü) ibaresinin (yarısının)
olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız? (AK Parti
sıralarından gerekçe, gerekçe sesleri.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşacağım.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Genç.
Süreniz beş
dakikadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli üyeler; tabii, kanun o kadar
aceleyle hazırlanmış ki bunun uygulayıcıları
uygulamada ne kadar sıkıntılar yaratacağını
görecekler. Biraz önce arkadaşımızın sorduğu soru da
çok önemliydi.
Burada,
beşte 4ünün, kat maliklerinin birisinin, orada bazı tamiratlar,
tadilatlar yapabilmesi için kat maliklerinin beşte 4ünün rızası
gerekir. Bu, beşte 4ü çok büyük bir çoğunluk. Yani, mesela, on
daireli bir apartmanda 8 kişinin muvafakatini almak gerekiyor. Bir de
komşular, biliyorsunuz birbirlerine de kızgın. Kapris olsun
diye, işte şey olsun diye
Adamın herhangi bir tadilat ve
tamirat yapmasını veya bir tanesi işte oyunbozancılık
yapınca olmuyor. Burada, bence biraz rahatlatmak lazım. Kat
maliklerinin
Yani olabilir
Şöyle, hiç olmazsa, bir apartman dairesinde
maliklerin yarısı muvafakat ediyorsa, herhangi birisi orada
birtakım
Tabii, tadilat yaparken de ana yapının
manzarasını bozmayacak, oradan ötekileri rahatsız etmeyecek
şeyler
O konuda da tabii dikkat etmesi lazım. Eskiden galiba tümünün
muvafakati gerekiyordu ama tümü ile beşte 4ü arasında hiçbir fark
yok.
Benim önergem
Bu
saatte fazla da sizi kızdırmayayım, zaten yeteri kadar
kızıyorsunuz bana, ben de size aynı derecede
kızıyorum. (AK Parti sıralarından gülüşmeler) Onun
için fazla da yormayayım sizi. Beşte 4ün, yarısı olarak
değiştirilmesini teklif ediyorum.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 14 Kasım 2007
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.10