DÖNEM: 23 CİLT: 5 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22nci
Birleşim
20 Kasım 2007 Salı
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, şehit ve gazi ailelerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili Halide İncekaranın, Dünya Çocuk Hakları
Günü ve 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, çocukların
güvenli eğitim hakkının gözetilmesine ve öğretmenlerin
yetişme ve tayin şartları ile çocuklarımızın
yetişmesinde öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcının, terörle mücadele
için askerî önlemler dışında ekonomik, toplumsal ve kültürel
önlemlerin de alınmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu ve Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün,
Edirne ve Tekirdağda meydana gelen su taşkını ve
sel felaketine ilişkin açıklamaları
2.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Manisa Milletvekili Bülent Arınçın, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Ömer Dinçerin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Manisa Milletvekili
Mustafa Enöz ve 20 milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/48)
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık ve 38 milletvekilinin, Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın
araştırılarak Türk dilinin korunması ve geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/49)
3.- Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu ve 28 milletvekilinin, bölgesel gelişmişlik
farklarının araştırılarak dengeli gelişme
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/50)
B)
TEZKERELER
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Azerbaycan
Millî Meclisi Başkanı Oktay Asadovun davetine icabet etmek
üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle Azerbaycan Cumhuriyetine
resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/223)
VII.-
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki
sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi
ile 20/11/2007 ve 27/11/2007 Salı günkü birleşimlerde sözlü sorulardan
sonra, diğer denetim konularının görüşülmeyerek,
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve 21/11/2007
ve 28/11/2007 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesine;
33, 34 ve 47 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler
halinde görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A)
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili
Tayfur Sünerin, Gökçeler Barajı yapımının 2008
yılı programına alınıp alınmayacağına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/14) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
2- Antalya Milletvekili
Tayfur Sünerin, Antalya-Alara Çayından kullanılan içme
suyuna ve Alaca Çayının çevresindeki arıtma tesislerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/15) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
3.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Türk Tarih Kurumu Başkanının bazı
açıklamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/17) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
4.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, bir televizyon programında yaptığı
konuşmaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/18) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
5.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, terörle mücadelede zarara uğrayan vatandaşların
başvurularına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/21) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı
6.- Antalya Milletvekili
Tayfur Sünerin, Antalya Büyükşehir Belediyesinin 100.
Yıl Spor Kompleksi ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/136) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı
7.- Antalya Milletvekili
Tayfur Sünerin, Antalya-Serik çöp depolama alanına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/144) ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı
8.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Emniyet Genel Müdürlüğünde polislere oruç tutup
tutmadığı sorulduğu iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/145) ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
9.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, Kepez Belediyesinin beceri ve meslek kazandırma
kurslarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/173) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı
10.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Sinoptaki bir kaynak
suyu projesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/178) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı
B)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, kamu personel rejimine yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/239)
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, türbanlı öğrencilerle ilgili
basında yer alan bir habere ilişkin Başbakandan sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/242)
3.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkanın, çiftçilere verilecek teşvik ve
destekleme primlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/246)
4.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, TMSFye devredilen
bir gazeteye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı (7/253)
5.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, İzmirdeki işsizlik
sorununa ve özel sektörün durumuna ilişkin Başbakandan sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/259)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin, halka açık şirketlerdeki
yöneticilerin özlük haklarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/261)
7.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Kamu İhale Kanununa
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız Özakın cevabı (7/270)
8.- Bursa Milletvekili
Abdullah Özerin, Bursadaki su sorununa ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/275)
9.- Karaman Milletvekili
Hasan Çalışın, Batı Trakyada yaşayan Türklerin
işsizlik sorununa ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ali Babacanın cevabı (7/284)
10.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhanın, 5620 sayılı Kanunun uygulaması
ve Gölbaşı Jeofizik Operasyonlar Müdürlüğünde çalışan
personelin durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi Gülerin cevabı (7/289)
11.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhanın, usulsüz maden ruhsatı verildiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi Gülerin cevabı (7/294)
12.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Şemdinlideki eğitim imkânlarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/314)
13.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, AB katılım
öncesi mali yardım fonlarından bazı illerin yararlanamadığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı (7/346)
14.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, su havzalarının ve
sulak alanların korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/348)
15.- Sinop Milletvekili
Engin Altayın, kuraklıkla ilgili kararnamenin Kastamonudaki
uygulamasına,
Kuraklıkla
ilgili kararnamenin uygulamasına,
Kuraklıkla
ilgili kararnamenin kapsamına alınmayan ürünlere,
Kuraklıkla
ilgili kararnamenin Sinoptaki uygulamasına,
İlişkin
Başbakandan soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/355, 356, 357, 358)
16.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin, TMSF bünyesindeki bir televizyon
kanalının bir programına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/364)
17.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, Türkiye Cumhuriyeti
İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabında 10.
Yıl Nutkunun yer almamasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı
(7/367)
18.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkinin, TÜİKin işsizlik verilerine
ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Nazım Ekrenin cevabı (7/369)
19.- Bursa Milletvekili
Onur Öymenin, bazı AB ülkelerinde kabul edilen göç yasalarına
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacanın
cevabı (7/387)
20.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Aydın şehir içi doğalgaz
dağıtım ihalesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Gülerin cevabı (7/390)
21.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirelin, Bursa Mustafakemalpaşada taşımalı
eğitimden yararlanan öğrencilerin yatılı bölge
okuluna nakillerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/396)
22.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, yardımcı kitaplara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/398)
23.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, Tekelin alkollü içkiler bölümünün
satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtanın cevabı (7/413)
24.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Yeşil Bağcılar beldesinin
naklinde yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı (7/430)
25.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
Şırnakta sel mağdurlarına yapılacak yardıma,
- Bursa Milletvekili
Kemal Demirelin, Bursa Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğü personelinin
lojman ihtiyacına ve özlük haklarına,
Bursadaki Tapu
Kadastro Müdürlüklerinin hizmet binaları ve personel ihtiyaçlarına,
İlişkin
soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız Özakın cevabı (7/431, 432, 433)
26.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, Antalyadaki bir özel kız
öğrenci yurdu ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/460)
27.- Sinop Milletvekili
Engin Altayın, öğretmen istihdamına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/462)
28.- Sinop Milletvekili
Engin Altayın, özel öğrenci yurtlarına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı
(7/463)
29.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, yürürlüğü durdurulan yönetmeliğe
göre atanan yöneticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelikin cevabı (7/466)
30.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmir Hasan
Sağlam Öğretmenevinde verilen bir iftar yemeğine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/467)
31.- Adana Milletvekili
N. Gaye Erbaturun, narenciye üretimi ve pazarlamasındaki
bazı sorunlara,
- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barışın, hayvancılıkla
geçinenlere ödenmesi gereken primlere,
- Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrakın, tarımsal amaçlı transfer
kapsamındaki ödemelere,
- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, süt üreticilerine prim ve destekleme ödemelerine,
- Bursa Milletvekili
Abdullah Özerin, kuraklıktan etkilenen siyah incir üreticilerinin
desteklenmesine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı (7/475, 476, 477, 478, 479)
32.- Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrakın, TÜİKin istihdam verilerine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı
(7/485)
33.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, sözleşmeli ve geçici personele
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun
cevabı (7/488)
34.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, Bağ-Kur sigortalılarının
basamak yükseltmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/499)
35.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, İzmirde kurulması
planlanan otomotiv ve dökümcüler ihtisas sanayi bölgelerine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/506)
36.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, İzmirdeki organize
sanayi bölgelerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/507)
37.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukanın, Çankırıdaki sertifikalı
tohumluk destekleme ödemelerine ve çeltik tarımına,
- Aydın Milletvekili
Mehmet Fatih Atayın, ikinci el tarım makineleri ithalatının
durdurulacağı iddiasına,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı (7/508, 509)
38.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Altıntaş Bölgesel
Havalimanı projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
(7/511)
39.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Hakkârideki terör saldırısına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/525)
40.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepenin, Diyanet İşleri Başkanlığından
diğer kurumlara geçen personele ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlunun cevabı
(7/556)
41.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbaturun, BM CEDAW Komitesi tavsiye kararlarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
(7/557)
42.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Bağ-Kura sonradan
kayıt ve tescil edilen çiftçilerin geriye dönük borçlanma
şartlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/561)
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/268) (S. Sayısı:46)
2.- Askerlik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcının;
Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/441, 2/26) (S. Sayısı:
52)
3.- Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu
(1/438) (S. Sayısı: 50)
I- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00te açılarak beş oturum yaptı.
Oturum
Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, İzmir
Milletvekili ve TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcunun vefat eden
babasına Allahtan rahmet, Sayın Mumcuya, ailesine ve
yakınlarına başsağlığı dileyen bir
konuşma yaptı.
Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, Konyaaltı Plajının
Konyaaltı Belediyesinden alınarak Antalya Büyükşehir
Belediyesine bağlanmak istenmesi ile Belek Ormanlarındaki ağaç
katliamına ve Finikedeki mermer ocağının çevreye
verdiği zararlara ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin,
Düzce
Milletvekili Celal Erbayın, Ahıska Türklerinin ana yurtlarından
sürgün edilişinin 63üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlu,
Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Sivasta kurulu bulunan 4 no.lu Askerî
Dikimevinin İstanbula taşınmasına ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Millî Savunma Bakanı Mehmet
Vecdi Gönül,
Cevap verdi.
Aksaray
Milleletvekili Ali Rıza Alaboyunun, Dışişleri,
Konya
Milletvekili Abdullah Çetinkayanın, Çevre,
Komisyonu
üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri, Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, tarım
satış kooperatifleri ve birlikleri ile ürün piyasalarındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin (10/45),
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, şehit yakınları ve gazilerin
sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının
(10/46),
Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz ve 27 milletvekilinin, Kaz
Dağlarındaki madencilik faaliyetlerinin araştırılarak
çevrenin korunması için alınması gereken önlemlerin (10/47),
Belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Avrupa
Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını İzleme Merkezinin
(EMCDDA) 21 Kasım 2007 tarihinde Brükselde Avrupa Parlamentosu Sivil
Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesine, Avrupa Uyuşturucu
Sorunu Hakkındaki Yıllık Raporunu sunacağı
toplantıya ismen davet edilen Tekirdağ Milletvekili, TBMM
İçişleri Komisyonu Başkanı Tevfik Ziyaeddin Akbulutun
katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Çevre
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe, AK Parti Grubunca aday gösterilen
Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun,
Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe, AK Parti
Grubunca aday gösterilen Konya Milletvekili Abdullah Çetinkaya,
Dilekçe
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe, AK Parti Grubunca aday gösterilen
İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli,
İçişleri
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe, AK Parti Grubunca aday gösterilen
Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan,
Dışişleri
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe, AK Parti Grubunca aday gösterilen
Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda,
Seçildiler.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının (1/268) (S.
Sayısı: 46) görüşmelerine devam edilerek 4üncü maddesine kadar
kabul edildi.
Manisa
Milletvekili Şahin Mengü, Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçının, konuşmasında şahsına
sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.
20 Kasım
2007 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşime 19.03te son
verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Canan CANDEMİR ÇELİK Yusuf
COŞKUN
Bursa Bingöl
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 32
II.- GELEN KÂĞITLAR
16 Kasım 2007 Cuma
Raporlar
1.- Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/437) (S. Sayısı: 54) (Dağıtma tarihi: 16.11.2007)
(GÜNDEME)
No.: 33
19 Kasım 2007 Pazartesi
Teklifler
1.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun; 2802 Sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/63) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2007)
Raporlar
1.- Trabzon Milletvekili
Cevdet Erdölün; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/9) (S. Sayısı:
55) (Dağıtma tarihi: 19.11.2007) (GÜNDEME)
Tezkereler
1.- Mardin Milletvekili
Ahmet Türkün; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/219) (Anayasa ve Adalet
Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.11.2007)
2.- Hakkari Milletvekili
Hamit Geylaninin; Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/220) (Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007)
3.- Hatay Milletvekili
Gökhan Durgunun; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/221) (Anayasa ve Adalet
Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.11.2007)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, bir beldenin sağlık ocağı
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/186) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
2.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, bir sulama projesi ihalesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/187) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
3.- Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçının, fındık üreticilerine don
afeti hasar paralarının ödenmesine ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/188) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2007)
4.- Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçının, öğrencilerin belli faaliyetlere
katılımının yasaklanmasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/189) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/11/2007)
5.- Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçının, Ordunun bazı ilçelerini birbirine
bağlayacak olan yol projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/190) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2007)
6.- Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçının, belediyelerin sosyal yardımlarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/191) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2007)
7.- Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçının, belediyelerin sosyal yardım
yaptığı kişilere ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/192) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2007)
8.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, bir köy ilköğretim okulunun yapım
ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/193) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2007)
9.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, bir köy okulunun tamirat ve lojman ihtiyacına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/194) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
10.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Türk Telekomdaki greve
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/195) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2007)
11.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, teşvik kapsamında
yatırımcılara verilmesi gereken enerji desteklerine
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/196)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, depreme karşı hazırlık çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/710)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
2.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklareli Valisinin ziraat
mühendislerini sınava tabi tutmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/711) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2007)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin, bir şirketler grubuna ve bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/712) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Cumhurbaşkanlığı
ve Dışişleri konutlarındaki tadilat ve tefrişata
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/713)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
5.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhanın, Adana Yüreğirde yapılan
arıtma tesisine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/714) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
6.- Ankara Milletvekili
Yıldırım Tuğrul Türkeşin, milletvekillerinin
etnik kökenlerine yönelik açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/715) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/11/2007)
7.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkinin, Mersin Limanı güvenlik otomasyonu
işinin verildiği şirkete ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/716) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/11/2007)
8.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, terörle mücadelede ele geçirilen
silahların menşeine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/717) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2007)
9.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul-Sulukulede uygulanacak
olan kentsel dönüşüm projesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/718) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2007)
10.- Samsun Milletvekili
Suat Binicinin, Duruçay ve Vezirköprü barajları ile sulama
kanallarının yapımına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/719) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2007)
11.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Büyük Menderes Nehrindeki
kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/720) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
12.- Bursa Milletvekili
Onur Öymenin, Bursadaki su kaynaklarının korunmasına
ve su projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/721) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2007)
13.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, maden-altın arama
faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/722) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/11/2007)
14.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Kaz Dağlarındaki
maden arama faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/723) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2007)
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, arazi toplulaştırılması
ve toplu sulama projelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/724) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/11/2007)
16.- Sivas Milletvekili
Malik Ecder Özdemirin, bir köyde terör tazminatı olarak arazi
bazında yapılan ödemelere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/725) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2007)
17.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, Balıkesirdeki çeşitli
projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/726) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
18.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, İl Genel Meclisi üyelerinin
emeklilik haklarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/727) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/11/2007)
19.- Bursa Milletvekili
Onur Öymenin, Umurbey Belediyesine aktarılması gereken
bir ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/728) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2007)
20.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Kuşadasında turistlerin
alışveriş için belli yerlere yönlendirilmesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/729) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
21.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul-Sulukulede uygulanacak
olan kentsel dönüşüm projesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/730) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2007)
22.- Edirne Milletvekili
Bilgin Paçarızın, Edirne Sarayının değerlendirilmesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/731) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2007)
23.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Belek ormanlarının turizm
amaçlı tahsisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/732) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/11/2007)
24.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Mersin Vergi Dairesinin bazı
kooperatiflere yaptığı uygulamalara ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/733)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
25.- Amasya Milletvekili
Hüseyin Ünsalın, Mersin Limanının güvenlik otomasyon
işini alan şirkete ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/734) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/11/2007)
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun,
Sütçü İmam Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/735) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
27.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, sözleşmeli yabancı dil öğretmenlerine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/736) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
28.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, OKS yerleştirmelerine
ve öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/737) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/11/2007)
29.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, ücretsiz ders kitabı dağıtımına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/738) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2007)
30.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, dondurulan TÜRKVET Kayıt
sisteminin açılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/739) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2007)
31.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraşta ödenmeyi
bekleyen tarım ve hayvancılık desteklemelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/740) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
32.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, zeytin üretiminin desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/741) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
33.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, Mersinde doludan zarar gören çiftçilere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/742) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
34.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, suni tohumlama destekleme primine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/743) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
35.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, buzağı destekleme primlerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/744) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
36.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, programlı aşılama destek primlerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/745) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
37.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, süt destekleme ödemelerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/746) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
38.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, hayvancılıktaki
destekleme ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/747) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/11/2007)
39.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Mersin-Adana arasındaki ulaşıma
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/748) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
40.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Göksun-Kahramanmaraş bölünmüş
yol projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/749) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
41.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Bigadiç-İskele Beldesi
arasındaki yolun asfaltlanmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/750) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2007)
42.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, İzmir-Aydın otoyoluna
bir bağlantı yolu yapılmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/751) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/11/2007)
43.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, zeytin ihracatının geliştirilmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı
soru önergesi (7/752) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2007)
44.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Danimarkada batan bir geminin kayıp
Türk mürettebatına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/753) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/11/2007)
45.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Şarkikaraağaç Devlet
Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/754) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/11/2007)
46.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, belediye zabıta memurlarına
fiili hizmet zammı verilip verilmeyeceğine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/755) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2007)
47.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, Sümer Halı Isparta Fabrikası
çalışanlarının mağduriyetine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/756)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/11/2007)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili
Tayfur SÜNERin, Antalya Büyükşehir Belediyesince kabul edilen
nazım imar planına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/237)
2.- Balıkesir
Milletvekili Ergün AYDOĞANın, Kaz Dağlarındaki
maden arama çalışmalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/238)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa ÖZYÜREKin, Washingtonda Türk Amerikan
Toplum Merkezinde verilen iftar yemeğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/240)
4.- Ankara Milletvekili
Yılmaz ATEŞin, trafik kazalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/243)
5.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan KÖKTÜRKün, tamamlanmamış kamu
yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/245)
6.- İstanbul
Milletvekili Çetin SOYSALın, Süleymaniyede yapılması
planlanan bir projeye ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/247)
7.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLUnun, TCDDnin belediyelere
hurda satışına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/249)
8.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLUnun, TCDD Genel Müdürlüğüne
ait bazı lojmanlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/250)
9.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLUnun, Rizedeki sahil dolgu
alanı ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/251)
10.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLUnun, akaryakıt kaçakçılığına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/252)
11.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİRELin, oyuncak ithalatına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/254)
12.-
Şırnak Milletvekili Hasip KAPLANın, Genelkurmay
Başkanlığının AB süreci konusundaki bir
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/256)
13.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet SERDAROĞLUnun, Kuzey Iraka düzenlenmesi
planlanan sınır ötesi harekata ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/257)
14.- İstanbul
Milletvekili Mustafa ÖZYÜREKin, AB üyeliği ile ilgili çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/260)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa ÖZYÜREKin, Euronun arka yüzündeki Türkiye
haritasının çıkarılması ile ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/262)
16.- İzmir
Milletvekili Oktay VURALun, Mescid-i Aksa çevresindeki inşaatı
incelemekle görevlendirildiği iddia edilen bir heyete
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/263)
17.- İstanbul
Milletvekili Sacid YILDIZın, muhtemel bir depreme karşı
alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/264)
18.- İzmir
Milletvekili Kemal ANADOLun, İzmirde yapılan depreme
karşı güçlendirme ihalesine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/271)
19.- İzmir
Milletvekili Ahmet ERSİNin, çevre mevzuatına aykırı
olarak kurulmuş olan balık çiftliklerine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/273)
20.- Bursa Milletvekili
Abdullah ÖZERin, Hollandadaki bazı parti liderlerinin islamı
hedef alan açıklamalarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/283)
21.- Samsun Milletvekili
Suat BİNİCİnin, Samsun-Ceyhan Boru Hattının
güzergahının değiştirilmesine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/285)
22.- Antalya
Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜnün, Antalya doğalgaz bağlantı
hattına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/286)
23.- Adana Milletvekili
Tacidar SEYHANın, doğalgaz depolama tesislerine ve doğalgaz
ithalatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/287)
24.- Adana Milletvekili
Tacidar SEYHANın, elektrik üretim santrallerine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/288)
25.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLANın, TEİAŞnin Ramazan
ayındaki yemek uygulamasına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/290)
26.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran BULUTun, Balıkesir-Havran-Büyükdere
Beldesindeki bir taşocağına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/291)
27.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet KÜÇÜKün, Kaz Dağları bölgesinde yapılan
sondaj ve maden arama çalışmalarına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/292)
28.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİRELin, wolfram rezervine ve Uludağdaki wolfram
madeninin durumuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/293)
29.- Antalya
Milletvekili Hüsnü ÇÖLLÜnün, Antalya Organize Sanayi bölgesine
talep edilen bir araziye ve bu bölgede traverten rezervi bulunduğu
iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/295)
30.- Konya Milletvekili
Mustafa KALAYCInın, Polis Meslek Yüksekokulu Sınavı
ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/296)
31.- Bursa Milletvekili
Onur ÖYMENin, Bursa Büyükşehir Belediyesinin röfüj sulama
projesi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/297)
32.- Ankara Milletvekili
Yılmaz ATEŞin, Maltepe Havagazı Fabrikası ve
Elektrik Santralinin yıkılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/298)
33.- Ankara Milletvekili
Yılmaz ATEŞin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin mali
durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/299)
34.- Aydın
Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLUnun, pasaportların yenilenmesi
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/300)
35.-
Şırnak Milletvekili Hasip KAPLANın, Beytüşşebap
İlçesi Beşağaç Köyünde meydana gelen olaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/301)
36.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin HALİSin, güvenlik güçlerinin
sivil vatandaşlara ateş açtığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/302)
37.- İstanbul
Milletvekili Çetin SOYSALın, Hrant Dink cinayetine ve bazı
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/303)
38.- Adana Milletvekili
Tacidar SEYHANın, Adanadaki Celal Bayar Köprülü Kavşağına
ve hafif raylı sistem projesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/304)
39.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar AĞYÜZün, bir belediyeye ait spor kulübüne
haksız bağış toplandığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/305)
40.- Yalova Milletvekili
Muharrem İNCEnin, İstanbul İl Kültür Müdürlüğünce
kiralamalarda usulsüzlükler yapıldığı iddialarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/308)
41.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİRELin, Bursanın 2023 strateji planı kapsamına
alınıp alınmayacağına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/309)
42.- Kırklareli
Milletvekili Tansel BARIŞın, Kırklarelinde bulunan
tarihi ahşap evlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/310)
43.- Yalova Milletvekili
Muharrem İNCEnin, OKS yerleştirme sonuçlarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/313)
44.- İzmir
Milletvekili Ahmet ERSİNin, Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi
Başhekiminin görevden alınmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/323)
45.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet KÜÇÜKün, yeşil kart uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/324)
46.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet SERDAROĞLUnun, yeşil kartların
iptaline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/325)
47.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale AĞIRBAŞın, İstanbuldaki
hastanelerin depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/326)
48.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLANın, Ortaca Devlet Hastanesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/327)
49.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLANın, Dalaman Devlet Hastanesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/328)
50.- Aydın
Milletvekili Ali UZUNIRMAKın, yeşil kart uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/329)
51.- Mersin Milletvekili
Mehmet ŞANDIRın, Silifke-Anamur arasındaki yol genişletme
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/344)
No.: 34
20
Kasım 2007 Salı
Tasarı
1.- Türkiye Futbol
Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/452) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2007)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili
Mustafa Enöz ve 20 Milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/48) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/11/2007)
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık ve 38 Milletvekilinin, Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın
araştırılarak Türk dilinin korunması ve geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/49) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/11/2007)
3.- Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu ve 28 Milletvekilinin, bölgesel gelişmişlik
farklarının araştırılarak dengeli gelişme
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/50) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/11/2007)
20 Kasım 2007 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatoş
GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için
beş dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini,
bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin
salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini,
buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, şehit ve gazi ailelerinin yaşadıkları
problemler hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili
Şenol Bala aittir.
Buyurun Sayın
Bal.
Süreniz
beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- İzmir Milletvekili Şenol Balın,
şehit ve gazi ailelerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Şehit yakınları
ve gazilerimizin sorunları hakkında gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Türk milleti olarak varlığımızı,
birliğimizi, dirliğimizi borçlu olduğumuz; asker,
polis, öğretmen, kamu görevlisi, tüm şehitlerimizi rahmetle
ve saygıyla anıyorum. Ruhları şad olsun. Kederli
ailelerine baş sağlığı ve sabır diliyorum.
Gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunuyorum ve terörü
de buradan lanetliyorum.
Sözlerime, bu
vatan evlatlarının haklarını nasıl ödeyeceğiz
diye bir soruyla başlamak istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 61inci maddesi Devlet, harp ve vazife şehitlerinin
dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine
yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. diyor. Biz, bize
emanet edilenlere, kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi
sağlayabildik mi? Kültürümüzde vatanla yüceltilmiş, ulvi
görev olmasından dolayı şehitlik ve gazilik kutsaldır,
ama hâlen, devletimizin kurumları arasında bile, şehitlik
ve gazilik tanımlarında bir mutabakat sağlanamamıştır.
Millî Savunma Bakanlığı Şehitlik Yönergesine göre
şehit sayılanlar, nakdî tazminat ve aylık bağlanması
hakkındaki kanun ve yönetmeliklerde bir kısmı
şehit sayılmıyor. Bu durum, şehitlerin kanuni mirasçılarının
birçok haktan yararlanamamasına ve adaletsizliğe yol
açıyor. Belirsizlik yüzünden, şehit aileleri mahkeme kapılarında,
evlatlarının şehit olup olmadığının
ispatı için hem manen hem de maddeten sıkıntı yaşıyor.
Bu, ailelere reva mı?
Geniş kesimlerce
benimsenilebilecek şehitlik ve gazilik tanımı en
kısa zamanda ortaya konmalıdır. Teknolojinin bugünkü
seviyesinde, şehit ve gazilerimizle ilgili detaylı bir
envanterin çıkarılması mümkün değil midir?
Şehit, gazi, harp ve vazife malulleriyle ilgili mevzuatın
dağınıklığı ve birbiriyle çelişen
ifadeler içermesinin sıkıntıları yaşanırken,
niye bir an önce bu konu ele alınmıyor? Bu konunun kamu sosyal
güvenlik sistemi içinde değerlendirilmesinin doğurduğu
sakıncalar niye göz ardı ediliyor? Şehit yakınları
ve gazilerimize muhtelif kamu kurum ve kuruluşlarından
sağlanan hizmetlerin standart olarak her hak edene verilmeyişi
hangi hakkaniyetle bağdaşır? Şehidin anne babasına
ödenen komik rakam 167 YTLnin artırılması gerekmiyor
mu? Vatan hizmeti sırasında cesurca öne atılanlara ve
bu uğurda yaralananlara, sadece yaranın yüzdesine göre
gazisin veya gazi değilsin denilmesi uygun mudur?
Şehit yakınları ile gazilerin işe yerleştirilme
işlemlerinin hızlandırılması için hangi önlemler
alınmıştır? Malul gazilerin iş yerlerinde fiziksel
durumlarına ve gazilik onurlarına uygun şartların
kriterleri ortaya konmuş mudur? Bu sorunlar ve buna bağlı
sorular artarak devam eder.
Değerli
milletvekilleri, şehit ve gazi sayısı arttıkça,
şehit aileleri ve gazi derneklerinin sayısı da her geçen
gün artıyor. Bu kuruluşlar bir ihtiyaçtan doğuyor. Bu
derneklerin aileler için önemi büyük. Aynı acıyı paylaşan
insanların bir araya geldiği, dertlerini paylaştıkları,
sorunlarına çözüm aradıkları bu kuruluşların
bir rehabilite özelliği var. Bu kuruluşların iyi bir
denetimden sonra daha iyi şartlara erişebilmeleri
sağlanmalıdır. Kira, su, elektrik, yakıt gibi masrafları
karşılanmalıdır. Bu konuyla ilgili İçişleri
Bakanlığının İller İdaresi Genel Müdürlüğünün
görevlendirildiğini biliyoruz.
Kurumun
İnternet sitesine girildiğinde, 178 dernek ve 10 vakıf
ismiyle karşılaşıyoruz. Benim bu kuruluşlar
dışında bildiğim ve şehit ailelerinin kurduğu
onlarca dernek var. Niye bu listenin içinde değiller, anlam veremiyorum.
Yine, bazı
kişi ve kuruluşların şehit aileleri için dağınık
bir şekilde yardım kampanyaları düzenlemeleri, fakir
ailelere yapıldığı gibi gıda paketlerini
şehit ve gazi yakınlarına dağıtmaları,
hepimizi düşündürmelidir. Devletimiz, bu vatandaşlarımızı
bu tür yardım kampanyalarına muhtaç etmemelidir. Kadirşinas
milletimizin yapacağı sosyal yardımlar, sosyal tesisler,
rehabilitasyon merkezlerinin çoğaltılması,
şehitlerimizin adının yaşatılmasını
sağlayacak yayınlar, anıtlar ve okullar için olmalıdır.
Yüce Meclisin
değerli vekilleri, şehit yakınları ve gazilerimiz
için neler yapılabileceği, sadece vefa ve minnet duygularımızın
çok ötesinde öncelikli bir millî görevdir ve
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Bal.
ŞENOL BAL
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
bu sıkıntıların
düzeltilmesinin merkezi de yüce Meclistir.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak, şehit yakınları ve gazilerin sorunları
ve çözüm yollarını tespit etmek amacıyla geçen hafta
bir Meclis araştırması yapılmasını teklif
ettik. Bu konunun bir an önce gündeme alınarak bir Meclis
araştırmasının açılması dileğiyle,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bal.
Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek cevap
verecek.
Buyurun Sayın
Çiçek. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
DEVLET BAKANI
VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
böylesine önemli bir konuyu gündeme getirdiği için İzmir
Milletvekilimiz Sayın Şenol Bala huzurunuzda teşekkür
ediyorum.
Gerçekten de
inancımızda, kültürümüzde şehitliğin ve gaziliğin
ayrı bir yeri vardır. Onlar bizim rahmetle ve şükranla
her zaman hatırlamamız, anmamız gereken insanlardır
ve bugün sahip olduğumuz ne varsa bunları onlara borçlu olduğumuzun
bilinci içerisinde olmalıyız ve hiçbir zaman da haklarını
ne yaparsak yapalım ödememiz mümkün değildir. Onun içindir
ki, bütün cumhuriyet tarihi boyunca cumhuriyet hükûmetleri bu insanlar
için devletin bütçe imkânları içerisinde olabildiğince ihtiyaçlarını
gidermek, problemlerini çözmek noktasında belki yeterli değil
ama her hükûmet olumlu bir yaklaşım içerisinde bulunmuştur.
Öyle olduğu içindir ki, muhtelif tarihlerde, muhtelif hükûmetler
döneminde 2330, 3713, 3453, 3497 sayılı yasalar çıkarılmıştır.
Ayrıca, özel yasalarda da ya da idari bir kısım kararlarla
da bu insanlarımızın kendilerinin ve çocuklarının,
vârislerinin ihtiyaçlarının karşılanmasıyla
ilgili önemli adımlar atmışlardır.
İfade etmeye
çalıştığım gibi, bunlar hiçbir zaman yeterli
değildir. Ancak, kamuoyu açısından da bilinmesi bakımından
bazı hususları sizin de bilgilerinize sunmak istiyorum.
Şimdi,
şehit vârislerine sağlanan çok değişik yasalarla,
çok değişik kaynaklardan, yeterli olmamakla birlikte -ifade
ediyorum- bazı imkânlar sağlanmaktadır.
Bunlardan bir
tanesi nakdî tazminattır. Bu belirttiğim Kanun kapsamına
giren şehit olan personelin kanuni mirasçılarına en
yüksek devlet memuru brüt aylığının 100 katı
tutarında nakdî tazminat ödenmektedir, bu yaklaşık 45
milyar 932 milyon YTLdir.
İkincisi,
tütün beyiyye ikramiyesi adı altında, bu kaynaktan bir
defaya mahsus, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce,
Emekli Sandığı Kanununa göre, tütün ve alkol ürünlerinin
satış bedellerinden bir defaya mahsus, yılda ödeme yapılmaktadır.
Ayrıca,
2985 sayılı Toplu Konut Kanununa göre ödenen bir faizsiz
konut kredisi söz konusudur. Yukarıda zikrettiğim Kanun
kapsamındaki görevler nedeniyle şehit olanların dul
ve yetimlerine Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca
faizsiz konut kredisi verilmektedir; yaklaşık 45 bin YTLdir.
Ayrıca,
Emekli Sandığınca yapılan öğrenim yardımı
var. Şehit olan personelin ilköğretim, lise ve yüksekokulda
öğrenim görmekte olan çocuklarına Emekli Sandığınca
öğrenim yardımı yapılır. Yardım yılda
bir kez yapılmaktadır.
5434 sayılı
Kanuna göre otuz yıldan az hizmet süresi olan şehit personelin
eşi ve çocukları, baba ve annesine otuz yıl üzerinden;
hizmeti otuz yıldan fazla olanlara da fiilî ve itibari hizmet süreleri
toplamı üzerinden maaş bağlanmaktadır ve her
yıl kademe ilerlemesi, her üç yılda bir derece yükselmesi
yapılacak şekilde bu emekli maaşı artırılmaktadır.
Ayrıca,
3713 sayılı Kanun gereğince -sonradan 4131 sayılı
Kanunla ilaveler yapıldı- terörle mücadele sırasında,
çalışabilir şekilde malul olanların kendisi,
şehit ve çalışamayacak derece malul olan kamu görevlileri
ile erbaş ve erlerin, varsa eşleri, yoksa çocuklarından
birisi, çocukları da yoksa kardeşlerinden birisi kamuya
ait işyerlerinde istihdam edilmektedir. Şu an benim elimdeki
rakam: 8.100 kişi bu Kanun kapsamı çerçevesinde işe yerleştirilmiş
bulunmaktadır.
Ayrıca,
Türk Silahlı Kuvvetleri dayanışma vakıflarınca,
değişik kalemlerde, değişik miktarlarda yardım
yapılmaktadır. Vakfa üye olan subay, astsubay, uzman erbaşların
şehadeti hâlinde, ailelerine, o yıl belirlenen miktar üzerinden
hizmet yılına göre yardım yapılmaktadır. Bu
da, 13.296 YTL ile 31.427 YTL arasında bir rakam ödenmektedir.
Ayrıca,
birlik komutanlığınca, şehit olan subay, astsubay,
uzman erbaşın hak sahibi vârislerine orgeneral aylığının
2 katı tutarında ölüm yardımı yapılmaktadır.
Keza, Emekli
Sandığınca -erbaş ve erler hariç- emekli ikramiyesi
ödemesi yapılmaktadır.
205 sayılı
Kanuna göre ödenen Ordu Yardımlaşma Kurumu yardımı
adı altında, buraya üye olanlar bakımından, albay
ve daha aşağıdaki rütbeler için albay maaşının
20 katı tutarı ödeme yapılmaktadır.
Yine, kamu konutlarından
yararlanma ve kira yardımı adı altında bir
başka imkân daha sağlanmaktadır. 3713 sayılı
Kanunun 21inci maddesi gereğince, kamu konutlarında
oturmakta iken ölenlerin dul ve yetimleri ile sakat kalanlar bir
yıl süreyle kamu konutlarından yararlanmaya devam eder.
Bu süre sonunda çıkacak olanlar ile kamu konutlarından yararlanmayanların
istekleri hâlinde, ikametgâh olarak kullanacakları yurt içindeki
taşınmazın belediyeden alınacak rayice göre belirlenecek
kira bedeli on yıl süreyle devlet tarafından karşılanmaktadır.
Yine, kuvvet
komutanlığı ilk destek yardımı adı altında
bir başka yardım söz konusu.
Türk Silahlı
Kuvvetleri Mehmetçik Vakfının da yapmış olduğu
aylık veya bir defaya mahsus yardımlar var.
Aynı
şekilde, şehit vârislerine sağlanan diğer bir
kısım
Ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanma,
şehit vârislerinin -eğer bir sosyal güvenlik kuruluşuyla
irtibatı yoksa- askerî hastanelerden yararlanması, 2684
sayılı Kanuna göre ilköğretim ve ortaöğretimde
parasız yatılı veya burslu öğrenci okutma ve bunlara
sosyal yardım yapılması mümkün olmaktadır.
Şehit ve malul çocuklarıyla öz kardeşlerinin askerî
okullar ve polis kolejlerine öncelikle alınması, Kredi ve
Yurtlar Kurumu yurtlarından ve öğrenci kredisinden
şehit ve malul çocuklarının öncelikle yararlanması,
yükseköğrenime katkı payının alınmaması,
şehit, dul ve yetimleriyle muharip ve malul gazilerin dul
eşlerinin meskenlerinde tükettikleri elektrikten yüzde 40
oranında indirim yapılması dahil çok değişik
kalemlerle, arz etmeye çalıştığım gibi, bu insanlarımıza
imkânlar sağlanmaya çalışılmaktadır.
Emniyet Genel
Müdürlüğünce
Terörle mücadelede şehit olanlar bakımından
ifade etmeye çalışıyorum: Emniyet Genel Müdürlüğünce
verilen nakdî tazminat 45.933 YTL, Başbakanlık Toplu Konut
İdaresince verilen faizsiz konut kredisi 44.118 YTL, Sosyal Hizmetler
Daire Başkanlığı ve Sosyal Yardım Fonundan
10.000 YTL, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce, en
yüksek devlet memurunun almış olduğu maaşın
30 katı tazminat, 69.479 YTL, Polis Sandığına üye
olanlara, üyelik süresine bakılmaksızın, Ankara Sigorta
tarafından verilen 20.000 YTL, Emekli Sandığınca
belirlenen miktarda her yıl bir kez verilen tütün ikramiyesi
1.706 YTL, Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfınca
karşılıksız olarak verilen çek 10.000 YTL olmak üzere
201.236 YTL imkân sağlanmaya çalışılmaktadır.
Vazife malullerine ise, toplam, yukarıda saydığım
kaynaklardan 129.257 YTL imkân sağlanmaya çalışılmaktadır.
Söylemek istediğim
şey şudur: Bunlar, şüphesiz, şu ana kadar değişik
hükûmetler döneminde ve bizim de sağlamaya çalıştığımız
imkânlardır. Gönlümüz arzu eder
ki bunların çok daha ötesinde ve üstünde bu insanlara daha fazla
imkân sağlayalım, sağlamanın birlikte çabası
ve gayreti içerisinde olalım.
Şundan hepimiz
eminiz ve inanıyoruz ki bu insanların üzerimizde hakları
vardır. Bunlara ne yapsak haklarını ödeme imkânımız
da yoktur. Hepimiz -ve her hükûmet- bu şartları daha da iyileştirmenin
çabası içerisinde inşallah birlikte olacağız düşüncesini
burada ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Gündem dışı
ikinci söz, Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Halide İncekaraya aittir.
Buyurun Sayın
İncekara. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Halide İncekaranın,
Dünya Çocuk Hakları Günü ve 24 Kasım Öğretmenler Günü
münasebetiyle, çocukların güvenli eğitim hakkının
gözetilmesine ve öğretmenlerin yetişme ve tayin şartları
ile çocuklarımızın yetişmesinde öğretmenlerin
ve öğretmenlik mesleğinin önemine ilişkin gündem
dışı konuşması
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli meslektaşlarım;
aslında, bugün, çok erken verildi hafta başında konuşma
diye biraz serzenişte bulunmuştum. Çünkü, hafta sonuna
rast geliyordu. Lakin, bugün, başka güzel bir günün de kutlama
günü olunca pek de hoş oldu diye düşündüm. Çünkü, bugün, Dünya
Çocuk Hakları Günü. Ben öğretmenlik mesleğine ve
öğretmenlere bakarken, bir veli olarak, bir vatandaş olarak,
öğrencinin olduğu yerden bakmayı arzu ediyorum.
Başöğretmen
Mustafa Kemal Atatürk Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak
öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğitimciden yoksun bir
millet henüz millet adını almak yeteneğini kazanmamıştır.
Ona sıradan bir topluluk denir, millet denemez. Bir topluluğun
millet olabilmek için mutlaka eğitimcilere ve öğretmenlere
ihtiyacı vardır. Lakin, ben, burada, hamasetle, öğretmenlik
mesleğinin ne kadar iyi, öğretmenlerin ne kadar kıymetli
olduğunu -zaten biliyoruz- tekrarlayacak değilim. Ben,
burada, çok kutsadığımız ve kutsal gördüğümüz
öğretmenlerimizin yetişme şartları, tayin
şartları ve çocuklarımızla olan ilişkilerinde
hayata kattığı değerleri sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Amerikalı
Yazar Henry Adams da diyor ki: Bir öğretmen ebediyete hükmeden
insandır. Tesirlerinin nerede biteceği asla bilinmez.
Demek ki, çocuklarımızla muhatap olan 25 milyonluk eğitim
camiasının içinde, önümüzdeki nesli inşa eden öğretmenlerin
nasıl eğitildiği, hangi kurumlarda hangi şartlarda
eğitildiği ve o öğretmenlerimizin, okullara gittikten
sonra gerçekten çocuklarımıza layık olup olmadığıdır.
Sözlerimin yanlış
anlaşılmasını istemiyorum, ama eğitime bakarken,
eğer çocuğu endekslemediğiniz, eğer Dünya Çocuk
Hakları Sözleşmesinde madde 27, madde 28, madde 31, çocuğun
güvenli bir şekilde eğitim hakkını gözlemediğiniz
zaman, kürsüden konuşmak çok kolay olur. Bizim, buradan, bazılarının
hoşuna gitsin diye yaptığımız konuşmalar
alkışlanabilir, ama ben, buradan, 70 milyona aynı anda
aktarılacak şeyleri konuşmanın daha değerli
olduğunu düşünüyorum.
Bin tane kötü
sonucun sebebinin bir kötü sebep olduğunu hepimiz biliyoruz.
Eğer, o bir tek kötü sebebi ortadan kaldıramazsanız,
bin tane kötü sonuç için yatırım yapmak zorundasınız.
Eğer, öğretmenlerinizle, eğitiminizle ilgili bugün
bütçelerde kısmaya çalıştığınız,
kadrolarınızla sınırlı bıraktığınız
alanları yarın cezaevi olarak yapmak, suçlularınızı
rehabilite merkezlerinde eğitmek zorunda kalabilirsiniz.
Şiddet
araştırma komisyonunuzda yaptığımız çalışmalarda,
Sayın Bakanımız da burada
300 kişilik bir çocuk
ıslahevinde, 1 çocuğa aylık 800 milyon lira bakım
ücreti verecek ve o binayı yapmak için de 22 trilyon para harcayacaksınız;
bu, tam 10 bin tane çocuğun eğitimini sağlayabilmeniz
demektir.
Onun için, iktidar
ve muhalefet meselesi yapmadan, eğitim mesleğinin,
eğitimciliğin önemi üzerinde ısrarla durmamız gerektiğini,
yarının suçlularının, dağlarda eşkıyalarının
ve ardından gözyaşı döktüğümüz şehitlerimizin
olmaması için, sanıyorum uzun yıllardır çok ihmal
edilen öğretmenlik mesleğini hak ettiği ve çağın
misyonuna uygun hâle getirmemiz lazım.
Öğretmenler
sınavla alınıyorlar mesleğe. Ne kadar matematik
sorusu yaptığıyla çok ilgileniyoruz ama değerlerini
öğrensin istediğimiz öğrencilerimizin karşısında,
değerlerini taşımayan öğretmenlerin bulunmasını
da arzu etmiyoruz. Evet, öğretmenlik mesleği çok zor, emek
ister, alın teri ister, duygu ister, fedakârlık ister. Sadece
bir meslek olarak ve işsizliğinizi gidermek olarak göreceğiniz
bir meslek değildir öğretmenlik, kahrını da çekeceğiniz
bir meslektir.
Lakin, bazen
çok üzülürüm öğretmenlerimin yerine koyduğumda. Hem anne
olmayı bekleriz onlardan hem baba olmayı, zaman zaman hemşire
olmalarını bekleriz. Ailesinde eksik olan birtakım
eksiklerini öğretmeninde gidermesini isteriz. Onlar da isyan
ederler. Bu isyanlarında çok da haksız değiller. Karnelerine
yüklediğimiz on-on iki derslik uzun ve çok dersler sonucunda bunaltırız
öğretmenlerimizi. Hızlı bir şekilde öğretmenlerin
ve çocukların karnelerinde ağır yükleri alıp, biraz
Kültür Bakanlığının biraz diğer bakanlıkların
bu sorumluluğun altına ellerini uzatmalarını
çok önemsediğimi söylemek istiyorum.
Teknoloji ve
çocukların davranışları çok hızla gelişiyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum Sayın İncekara.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Öğrencilerin bilmeleri gerektiğinden
daha çok şey bilmeyen bir öğretmenden daha korkunç hiçbir
şey olamaz. diyor Goethe. Öğretmenlerimizi bu korkunç duruma
maruz bırakmayacak şekilde eğitmemiz gerekmektedir.
Üniversitelerin,
öğretmen yetiştiren üniversitelerin eğitim konusunda
büyük bir sorumluluk sahibi olduğunu düşünüyorum. Yetiştirilen
öğretmenlerimizin bir yıllık aldıkları sadece
eğitimlerle öğretmen olmalarının yetemeyeceğini,
staj sürelerinin çok iyi irdelenmesi gerekeceğini yine bir
sözle kapamak istiyorum: Kötüleri hoş gördüğüm süre içinde
iyilere verecek çok şeyim kalmaz. diyor. Ben, alın teriyle
yıllarını öğrencilerinin önünde tüketen ama bugün
eğer bir şeyden şikâyet ediyorsak o bütün kötülerin ve kötülüklerin
o öğretmenlerin önünden, ama bugün bir şeylerden övünüyorsak,
bunların yine o öğretmenlerin önünden geçtiğini unutmamamız
gerektiğini, eğitimi yükseltirken, yüceltirken mesleği
yüceltmemiz gerektiğini, öğretmenlerimizin hem yetişme
aşamasında hem mesleklerini icra ederken de onları
göz ardı etmememiz gerektiğini
Eğer bugün öğretmenlerimiz
için ayırmadığımız bütçeleri, eğitim için
ayırmadığımız bütçeleri yarın silahlanma
için ayırmak zorunda kalabiliriz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İncekara, teşekkür ederim.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan bir şeyi paylaşmak istiyorum: Sadece matematik
öğretmeni
BAŞKAN - Sayın
İncekara
HALİDE
İNCEKARA (Devamla)
sahte ilaç ve doktorlar, bir profesör, bir
eczacı
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İncekara.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz, terör konusunda söz isteyen Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcıya aittir.
Buyurun Sayın
Pazarcı. (DSP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
3.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının,
terörle mücadele için askerî önlemler dışında ekonomik,
toplumsal ve kültürel önlemlerin de alınmasına ilişkin
gündem dışı konuşması
HÜSEYİN PAZARCI
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gündem dışı olarak PKKyla mücadelede, terörle mücadelede
bir söz aldım.
Biliyorsunuz,
Meclisimiz bundan bir süre önce bir sınır ötesi harekât için
tezkere kabul etti, oy çokluğuyla, çok büyük bir oy çokluğuyla
ve bu çok önemli bir caydırıcı etki yaptı. Bunun,
hâlen bu kararlılığının Türkiyenin sürdürülmesi
büyük önem arz etmektedir. Şimdilik, sadece işin bu kısmının
altını çizmekle bırakmak istiyorum.
Ancak, terörle
mücadele olayı sadece askerî önlemler olayı değildir.
Terörle mücadelenin ekonomik, toplumsal, kültürel, tarım, hayvancılık
konuları, bölgenin ihtiyaçlarına göre gibi bir çok yanı
vardır. Dolayısıyla, bu konuda da yavaş yavaş
basında bazı söylemler ortaya çıkmakla birlikte,
hâlâ, Hükûmetimizin henüz bir program, bir proje sunduğunu görememekteyiz.
Önlemlerimizin etkili olabilmesi için işin bu yanının
da bir an önce Hükûmetimiz tarafından Meclisimize sunulması,
toplumumuzun önüne çıkarılması ve gereklerinin yapılmasının
uygun olacağını takdirlerinize sunmak istiyorum.
Bu çerçevede,
Demokratik Sol Parti olarak biz, üzerimize düşen bazı hazırlıkları,
çalışmaları yapmaktayız. Zamanı geldiği
an, Genel Başkanımız Sayın Zeki Sezer daha ayrıntılı
bilgileri de verecektir. Ancak, bugün bu ekonomik toplumsal önlemlere
yönelik olarak işin aciliyetini, önemini ve bir an önce bu konuda
önlem alınmasının çok dikkatle değerlendirilmesi
gerektiğini bilgilerinize ve takdirinize sunmak istiyorum
bir yandan. Öte yandan da bu bölgede terörle mücadele konusunda
-alınacak önlemler konusunda- gençlerimize yönelik acil ve etkili
önlemlerin alınmasının uygun olacağını
hükûmetimize görüş olarak ifade etmek istiyorum. Çünkü, devletimizin
yetkililerinin verdiği bilgilere göre, PKK terör örgütüne
katılmaların yüzde 75i yirmi-otuz yaş arasındaki
gençler tarafından oluyor ve bunların büyük bir bölümü
işsiz gençler. Dolayısıyla, bu gençlere, kendilerini
bu toplumun bir vatandaşı olduklarını, onların
hiçbir şekilde kendilerini öteki hissetmemeleri gerektiğini,
onlara alternatif olanaklar ve bir yaşam biçimi sunmak suretiyle
gerçekleştirmek zorundayız.
Bu çerçevede,
özellikle bu gençlerin eğitim aşamasında olanlarının
eğitimine belirli bir özen gösterilmesi, öte yandan da ülkemizin
gereksinmeleri çerçevesinde ve iş dünyasının gereksinmeleri
çerçevesinde kendilerine mesleki eğitim konusunda bazı
çalışmaların yapılmasının çok önemli olduğunu
düşünmekteyiz ve bunu hükûmetimizin ele alacağını
umut ediyoruz.
Bu çerçevede,
tabii ki ek kaynaklar gerekecektir. Diğer bölgelerimizden bazı
belki- kesintilere gitmesi söz konusu olabilir ama bunu daha ziyade
bizi terörle mücadelede desteklediklerini ifade eden Batılı
devletlere -Amerika Birleşik Devletleri ve AB ülkeleri
başta olmak üzere- bunun finansmanına -tabii işin yürütülmesine-
onların katılmasını sağlamadan, kendilerinden
yararlanılması değerlendirilmelidir, Avrupa Birliği
ve Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerden de ek kaynak
sağlanması değerlendirilmelidir diye düşünüyoruz.
Bunun dışında, bizim meslek kuruluşlarımız,
iş örgütlerimiz bu konuda ülkemizde yardımcı olacaklardır
diye düşünüyoruz.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Pazarcı.
Sayın Bakan,
cevap verecek misiniz?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Hayır efendim.
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Sayın Başkanım, Edirnede yaşanan
sel felaketiyle ilgili, Sayın Genel Kurula çok kısaca
İç Tüzükün 60ncı maddesine göre söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Pek kısa söz...
Buyurun, mikrofon
sizde.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
VE AÇIKLAMALAR
1.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, Edirne ve Tekirdağda meydana
gelen su taşkını ve sel felaketine ilişkin
açıklamaları
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
Edirneyi mutlaka hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Edirne, üç memleketin,
üç ülkenin birleştiği yerde ve yine üç nehrin birleştiği
yerde, çok önemli bir şehrimiz. Ama Edirne maalesef, kültür ve sanat
şehri olarak bilinmesine rağmen, Edirnemiz son birkaç
yıldan beri, maalesef, sel felaketleriyle anılır hâle
geldi. Bugün de ülkemizde bu aşırı yağışlar
neticesi ve bunun devamında Bulgaristandan açılan kapaklar,
baraj kapaklarının açılması neticesinde ciddi
bir tehlikeyle karşı karşıya. Şu an Edirnede
Meriç Nehrinden -geçen su- yaklaşık 1.400 metreküp/saniyede
su geçiyor ve taşkın tehlikesiyle karşı karşıya.
Şu an Kapıkule Sınır Kapısı faaliyette
değil. Yine, bildiğiniz gibi, tarihî Sarayiçi bugün sular altında.
Şu an yine Edirnenin Tunca ve Meriç köprülerinden geçerek ulaşıldığı
Karaağaç Semti yine ulaşım
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Uslu.
60ncı maddeye
göre, Sayın Enis Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, hem Edirneyle
ilgili hem de Tekirdağla ilgili yaşanan sel felaketi konusunda
kısa da olsa sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Söz vermiş
olmanızdan dolayı teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Tekirdağdan
bu sabaha karşı geldik. Çok büyük bir sel felaketiyle karşı
karşıya kaldı Tekirdağımız. Ayrıntıya
girmek istemiyorum, ama satır başlarıyla söyleyeyim:
Şu anda 108 bin dönüm tarım arazisi sularla kaplıdır.
Suların çekilmesinden sonra 50 bin dolayındaki tarım
arazisinin çok ciddi zarar göreceği tahmin ediliyor ve bitkisel
üretimin bu zararının ötesinde, şu anda tespitlerimize
göre 288
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakikanızı rica ediyorum.
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay, gündemin
Sözlü Sorular kısmının 5, 12, 19, 20, 41 ve 46ncı
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz ve 20 milletvekilinin,
pamuk üretimindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/48)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini
ekte sunduğumuz stratejik öneme sahip Pamuk Ürününün Sorunları
ve Çözüm Önerilerinin Araştırılması ve bunun için
yapılacak yasal düzenlemeler dahil olmak üzere alınacak
önlemlerin tespiti için Anayasanın 98'inci İç Tüzüğün
104 ve 105 'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Mustafa Enöz (Manisa)
2) Beytullah Asil (Eskişehir)
3) Alim Işık (Kütahya)
4) Cemaleddin Uslu (Edirne)
5) Ahmet Bukan (Çankırı)
6) Mümin İnan (Niğde)
7) Necati Özensoy (Bursa)
8) İsmet Büyükataman (Bursa)
9) Hasan Çalış (Karaman)
10) Ahmet Orhan (Manisa)
11) Erkan Akçay (Manisa)
12) Muharrem Varlı (Adana)
13) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
14) Rıdvan Yalçın (Ordu)
15) Recep Taner (Aydın)
16) Osman Durmuş (Kırıkkale)
17) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
18) Hüseyin Yıldız (Antalya)
19) Reşat Doğru (Tokat)
20) Yılmaz Tankut (Adana)
21) Osman Çakır (Samsun)
Gerekçe:
Dünya'da pamuk
ekimi daha çok Asya kıtasında toplanmıştır.
Bunu izleyen kıtalar ise sırasıyla, Amerika ve Afrika'dır.
Dünyada yaklaşık 25 milyon tonluk pamuk üretiminin
%26'sı Çin tarafından gerçekleştirilmektedir. Dünyanın
ikinci pamuk üretici ülkesi ise ABD'dir. ABD'nin dünya pamuk üretiminden
aldığı pay % 18'dir. Bu ülkeleri sırasıyla Hindistan,
Pakistan, Brezilya ve Özbekistan izlemektedir. Ülkemiz ise
%3,5'lik payla dünyanın sekizinci büyük pamuk üreticisidir.
Pamuk, tekstilden
barut ve film malzemesi yapımına kadar 50 çeşit sanayi
kolunun hammaddesini oluşturan en önemli tarımsal ürünlerden
birisidir. Bilindiği üzere, Türk tekstil sanayi, sağladığı
katma değer, tekstil ihracatının ülke ekonomisine kazandırdığı
döviz miktarı, emek yoğun işgücü olmasıyla yaratılan
istihdam hacmi ile vazgeçilemez bir sektördür.
Ülkemizin lokomotif
sektörü olan tekstil sanayimizin stratejik hammaddesi pamuktur.
Pamuk, tekstil sanayimizde olduğu kadar harp sanayinin de önemli
bir hammaddesidir. Pamuk ayrıca bir yağ bitkisi olup tohumu,
gıda sanayinde bitkisel yağ üretiminde kullanılmaktadır.
Arta kalan küspesi ise, proteini yüksek bir hayvan yemi olarak büyük
önem taşımaktadır.
Pamuk sahip olduğu
özellikleri nedeni ile stratejik bir ürün olup uluslararası ticarette
yeri büyüktür. Sentetik elyaf üretimi karşısında dahi
öneminden bir şey kaybetmemiştir. Ülke ekonomisine
sağladığı katma değerle yaklaşık 6
milyon kişinin geçimini sağlayan bir endüstri bitkisidir.
Özellikle Akdeniz
Bölgesinde pamuk üretimi artık yok denecek kadar azalmıştır.
Son iki yıldır Ege Bölgesinde de pamuk ekim alanlarında
belirgin düşüşler gözlenmektedir. Çukurova'da da durum
çok farklı görünmemektedir. Özellikle Ege Bölgesinde pamuk
ekim alanları yerini hububata (mısır) ve meyve bahçelerine
bırakmaktadır.
2002 yılında
721.077 ha (hektar) olan üretim alanı daha sonraki yıllarda
düşmüş, 2005 yılında 579.940 ha kadar gerilemiştir.
Ülkemizde 2002/2003 döneminde 1.365 bin ton olan pamuk tüketimi
yıllar itibariyle artmış, 2006/2007 döneminde 1.479 bin
tona ulaşmıştır.
2002 yılında
540,6 bin ton ithalat yapılarak 493.233.500 dolar ödenmiş ithalat
miktarı yıllar itibariyle giderek artmış 2006
yılına gelindiğinde 750,7 bin ton pamuk ithalatı
gerçekleştirilmiş ve bunun karşılığında
965.420.000 dolar ödeme yapılmıştır.
Pamuk ithalatı
%54,6 oranında Amerika Birleşik Devletlerinden, %25,3 oranında
Yunanistan'dan yapılmakta olup, az miktarlarda Suriye, Türkmenistan,
Özbekistan, Azerbaycan gibi ülkelerden yapılmaktadır.
Pamukta Ulusal
bir politika oluşturulamazsa ekim alanları daha da daralacak
dolayısıyla üretim azalacak ve ülkemiz pamuk ihtiyacının
çok büyük bir kısmı ithalatla giderilmeye mecbur bırakılacaktır.
Lif uzunluğu
sebebiyle diğer bölgelere göre daha kaliteli olan, Ege Bölgesi
pamuğu üretim alanlarında 2006 ve 2007 yılları mukayese
edildiğinde 2006 yılında 150.820 ha olarak gerçekleşen
pamuk ekili alanı 2007 yılında % 20.14 ha düşerek,
120.440 ha olarak tespit edilmiştir.
Ülkemizde 2007
yılı ekim sezonunda iklim koşulları genel olarak
pamuk tarımı için uygun gitmemiştir. Pamuk fiyatları
ve ulusal tarım politikasına bağlı olarak çiftçilerin
son üç yıldır pamuk üretimini azaltmayı sürdürdükleri,
yerine alternatif ürün olarak mısır, daha düşük oranlarda
ise domates, ayçiçeği ve susam ürün desenini benimsedikleri
görülmüştür.
Tekstil sanayinin
ham maddesi olan pamuğun üretimindeki girdi kalemlerinde maliyetlerin
çok yüksek oluşu üretimin her yıl daha da azalmasına sebep
olmaktadır. Ülkemizde hızla gelişen tekstil ve konfeksiyon
sektörüne paralel olarak tüketimin hızla artması, üretimin
artırılmasını zorunluluk olarak ortaya koymaktadır.
Açıklanan
bu nedenlerle;
Meclis Araştırması
açılması gerekmektedir.
BAŞKAN Diğerini
okutuyorum:
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 38
milletvekilinin, Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın
araştırılarak Türk dilinin korunması ve geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/49)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
"Türkçenin
Kullanımı, Korunması ve Alınması Gereken Önlemler"
konusunda, aşağıda belirtilen gerekçeyle Anayasamızın
98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104'üncü
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Alim Işık (Kütahya)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Akif Akkuş (Mersin)
4) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
5) Ali Uzunırmak (Aydın)
6) Mithat Melen (İstanbul)
7) Cumali Durmuş (Kocaeli)
8) Mehmet Ekici (Yozgat)
9) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
10) Behiç Çelik (Mersin)
11) Reşat Doğru (Tokat)
12) Hasan Çalış (Karaman)
13) Ümit Şafak (İstanbul)
14) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
15) Gürcan Dağdaş (Kars)
16)Recai Yıldırım (Adana)
17) Kürşat Atılgan (Adana)
18) Yılmaz Tankut (Adana)
19) Beytullah Asil (Eskişehir)
20. Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
21. Ahmet Orhan (Manisa)
22. Gündüz Suphi Aktan (İstanbul)
23. Oktay Vural (İzmir)
24. Murat Özkan (Giresun)
25. Hüseyin Yıldız (Antalya)
26. Cemaleddin Uslu (Edirne)
27. İsmet Büyükataman (Bursa)
28. Ahmet Bukan (Çankırı)
29. Osman Ertuğrul (Aksaray)
30. Mümin İnan (Niğde)
31. Recep Taner (Aydın)
32. Durmuşali Torlak (İstanbul)
33. Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
34. Rıdvan Yalçın (Ordu)
35. Hakan Çoşkun (Osmaniye)
36. Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
37. Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
38. Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
39. Kadir Ural (Mersin)
Gerekçe:
Bilindiği
gibi Türkçe, yeryüzünde yaygın konuşulan diller arasında
Çince, İngilizce, İspanyolca ve Hintçe'den sonra, 5. sırada
yer almakta ve değişik lehçeleriyle 200 milyondan fazla insan
tarafından konuşulmaktadır. Ülkemizde, özellikle ticari
hayatta işyerlerinin isimlerinde yabancı diller kullanılmakta,
internet ve bilgisayar dilinde birçok Türkçe sözcüğün yerini
İngilizce karşılıkları almaktadır. Türkçeye
en uygun klavye türü olan F klavyenin kullanımı giderek
azalmakta ve yerini farklı harf yerleşimine sahip Q klavye
almaktadır.
Ancak, günümüzde
gerek yazılı gerekse sözlü yayın organlarında dilimizin
kullanımında sorunlar yaşanmakta, gençlerimiz Türkçenin
güzelliklerini ve zenginliklerini öğrenememektedirler.
Dil; bir milleti
meydana getiren unsurların başında gelir ve milli kültürün
en önemli unsurudur. Dolayısıyla, dili bozulan milletlerin
fikir, edebiyat ve sanat alanlarında çöküntülerin yaşanması
ve kültürlerinin bozulması kaçınılmazdır.
TBMM 22. döneminde
"Türkçedeki Bozulma ve Yabancılaşmanın Nedenleri
ile Toplumsal Birlik ve Beraberliğimiz Üzerindeki Etkilerinin
Araştırılarak, Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi" amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tarafından 13.02.2007 tarih ve 886
sayılı kararıyla İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem
başkanlığında bir Komisyon kurulması kararlaştırılmıştır.
Adı geçen komisyon çalışmalarını tamamlayarak
raporunu 28.05.2007 tarihinde TBMM başkanlığına
sunmuş, ancak rapor görüşmeye açılamadan yasama dönemi
sona ermiştir. Bu çalışmanın da üzerinden fazla zaman
geçmeden değerlendirilmesi gerekir.
Belirtilen nedenlerle,
ülkemizde giderek tehlikeli boyutlara ulaşan yozlaşmanın
önüne geçilmesi, Türkçe'nin kullanımının incelenerek
korunmasının sağlanması ve gerekli tedbirlerin
alınması amacıyla bir Meclis Araştırmasının
açılmasında yarar görülmektedir.
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
3.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 28
milletvekilinin, bölgesel gelişmişlik farklarının
araştırılarak dengeli gelişme için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/50)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ulusal kalkınmanın
çeşitli toplum kesimleri ve mekanda bölgeler arasında dengeli
bir işbölümü ile gerçekleştirilmesi ve buna paralel olarak
kalkınmanın getirilerinin de kesimler ve bölgeler arasında
dengeli dağılımı hükümet programları ve kalkınma
planlarının en öncelikli konuları arasında yer
almıştır. Nitekim 2007-2013 dönemi için hazırlanan
Dokuzuncu Kalkınma Planında Bölgesel Gelişme başlığı
altında "Bölgesel gelişme politikaları, bir taraftan
bölgelerin verimliliğini yükseltmek suretiyle ulusal kalkınmaya,
rekabet gücüne ve istihdama katkıyı artırırken,
diğer taraftan da bölgeler ve kır-kent arası gelişmişlik
farklarını azaltma temel amacına hizmet edecektir."
(madde 650) ifadesi yer almaktadır.
Ancak, bugüne
kadar uygulanan politikalar sonucunda yeterli başarı
sağlanamamış, özellikle Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgeleri olmak üzere geri kalmış bölgelerimizle
gelişmiş bölgeler arası gelişmişlik farkı
azaltılamamıştır. Sonuçta geri kalmış
bölgelerimizde yaşanan sosyo-ekonomik sorunlar ağırlaştığı
gibi gelişmiş bölgelerimiz de yoğun göç nedeniyle
önemli sosyo-ekonomik ve kültürel uyum sorunları yaşamaktadır.
Bu nedenle;
1) Bölgeler arası gelişmişlik
farklarının geldiği aşamanın tespiti ve bu sonucu
ortaya çıkaran faktörlerin analizi,
2) Bölgesel gelişmişlik farklarının
geri kalmış bölgelerde ortaya çıkardığı
sosyal ve ekonomik problemlerin belirlenmesi,
3) Bölgesel gelişmişlik farkının
göç üzerine ve göçün yoğunlaştığı yörelere
etkilerinin tespiti,
4) Bölgeler arası gelişmişlik
farkının giderilmesi için alınması gereken idari
ve yasal tedbirlerin belirlenmesi,
için Anayasamızın
98, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince "Bölgeler
Arası Gelişmişlik Farklarının Nedenleri ve
Çözüm Yollarının Tespiti" konusunda bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Kayhan Türkmenoğlu
(Van)
2) Bayram Özçelik (Burdur)
3) Ali Güner (Iğdır)
4) Faruk Septioğlu (Elâzığ)
5) Gülşen
Orhan (Van)
6) Sadık Badak
(Antalya)
7) Mehmet Erdoğan
(Gaziantep)
8) Kemalettin Göktaş
(Trabzon)
9) Kerem Altun (Van)
10) Mahmut Esat
Güven (Kars)
11) Mehmet Nil
Hıdır (Muğla)
12) Fatih Öztürk
(Samsun)
13) Yaşar
Eryılmaz (Ağrı)
14) Ahmet Aydın
(Adıyaman)
15) Kudbettin
Arzu (Diyarbakır)
16) Cemal Taşar
(Bitlis)
17) Tahir Öztürk
(Elâzığ)
18) Bayram Ali
Bayramoğlu (Rize)
19) Hasan Ali Çelik
(Sakarya)
20) İbrahim
Halil Mazıcıoğlu (Gaziantep)
21) Mahmut Mücahit
Fındıklı (Malatya)
22) Osman
Coşkun (Yozgat)
23) Afif Demirkıran
(Siirt)
24) Abdullah Çetinkaya
(Konya)
25) Lütfi Elvan
(Karaman)
26) Kâzım
Ataoğlu (Bingöl)
27) Cemal Kaya (Ağrı)
28) İkram
Dinçer (Van)
29) Fatoş
Gürkan (Adana)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
B) TEZKERELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Köksal Toptanın, Azerbaycan Millî Meclisi Başkanı Oktay
Asadovun davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento
heyetiyle Azerbaycan Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/223)
15
Kasım 2007
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptanın, Azerbaycan
Milli Meclisi Başkanı Oktay Asadovun davetine icabet etmek
üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Azerbaycan Cumhuriyetine
resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 20/11/2007 ve 27/11/2007 Salı
günkü birleşimlerde sözlü sorulardan sonra, diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ve 21/11/2007 ve 28/11/2007 Çarşamba günleri
sözlü soruların görüşülmemesine; 33, 34 ve 47 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak ve bölümler halinde görüşülmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No:16 Tarihi:
20.11.2007
Danışma
Kurulunun 20.11.2007 Salı günü yaptığı toplantıda;
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının 18, 26, 19 ve 29 uncu
sıralarında yer alan 33, 47, 34 ve 54 sıra sayılı
kanun tasarılarının sırasıyla bu kısmın
6, 7, 8 ve 9 uncu sıralarına alınması ve diğer
kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 20.11.2007 ve 27.11.2007 Salı
günleri 15.00-23.00; 21.11.2007 ve 28.11.2007 Çarşamba ile 22.11.2007
ve 29.11.2007 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışması, 20.11.2007 ve 27.11.2007 Salı günkü Birleşimlerde
sözlü sorulardan sonra, diğer denetim konularının görüşülmeyerek,
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi ve 21.11.2007 ve
28.11.2007 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi,
33 sıra sayılı Uluslararası Çocuk Kaçırmanın
Hukukî Veçhelerine Dair Kanun Tasarısı, 47 sıra sayılı
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hakkında Kanun Tasarısı
ve 34 sıra sayılı Tanık Koruma Kanunu Tasarısının
İç Tüzükün 91 inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi
ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olmasının
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Güldal
Mumcu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
Nihat Ergün Kemal
Anadol
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet
Şandır Selahattin
Demirtaş
Milliyetçi Hareket
Partisi Demokratik
Toplum Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
33 Sıra Sayılı
Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki
Veçhelerine
Dair Kanun Tasarısı (1/315)
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki Madde Sayısı
1. Bölüm 1 ila 17
nci maddeler 17
2. Bölüm 18 ila 31
inci maddeler
(Geçici 1 inci
madde dahil) 15
Toplam Madde Sayısı : 32
47 Sıra Sayılı Milletlerarası
Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında
Kanun Tasarısı (1/337)
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki Madde Sayısı
1. Bölüm 1-20 20
2. Bölüm 21-48 28
3. Bölüm 49-65 17
Toplam
Madde Sayısı: 65
34 Sıra Sayılı Tanık Koruma Kanunu
Tasarısı (1/346)
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki Madde Sayısı
1. Bölüm 1 ila 16
ncı maddeler 16
2. Bölüm 17 ila 27
nci maddeler 11
Toplam
Madde Sayısı: 27
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, aleyhte söz istiyorum, lütfen.
BAŞKAN Sayın
Genç, aleyhte söz istediniz, buyurun.
On dakika süreniz
var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüyorum
ki salonda hükûmet diye bir bakan da yok.
Şimdi, Türkiye
Büyük Millet Meclisini halk niye seçti buraya gönderdi sayın
milletvekilleri? Burada kanunları yapmak için, denetim konularını
dile getirmek için yaptı.
Şimdi, bugün
önümüze gelen Danışma Kurulu önerisiyle üç tane temel kanun
kabul ediliyor. Şimdi, muhalefet partilerine de ben hayret ediyorum,
neden bu Danışma Kuruluna katıldınız da bu
AKP Hükûmetine
Kanunları burada müzakere etmeden buraya
gönderme hakkını millet size verdi mi ki arkadaşlar?
Biz buraya niye geldik? Millet adına yasa yapmak için geldik.
Şimdi, getirmişler
91inci madde, temel kanun
Temel kanunun felsefesi bu değil.
Çok önemli, mesela Türk Ceza Kanunu gibi, Türk Ticaret Kanunu gibi,
Türk Medenî Kanunu gibi -veya bunun gibi birçok- uzun zaman kamuoyunda
tartışılır, sivil toplum örgütlerinde tartışılır,
enine boyuna incelenir, ondan sonra da bunlar Meclisin alt komisyonlarında
uzun uzun tartışılır ve öyle mamul bir hâle gelir ki,
artık, insanlar bunun üzerine Hakikaten bu çok mükemmel bir yasa
olmuş. der ve gider, onu buraya getirir. Yine eksiklikleri olabilir,
böyle belli birtakım maddelerini birleştirmek suretiyle
bunu müzakere edebilirsiniz.
Ama, şimdi,
341 milletvekiliyle gelen AKP kanunların Mecliste müzakeresinden
kaçınıyor, komisyonlarda müzakere edilmiyor. E o zaman
Meclisi de kaldıralım arkadaşlar. Yani, biz niye gelmişiz
burada maaş alıyoruz ki! Meclis de kalksın. İşte,
zaten Hükûmetiniz de Genel Kurul salonuna gelmiyor, sizi kale almıyor.
Bakın, burada biz saat on ikilere kadar oturuyoruz, çalışıyoruz,
Bakanlar Kurulu üyeleri yok. Tayyip Erdoğan -bir keyfine geldi
mi, Amerikaya dolduruyor yandaşlarını- gitti, on
iki gün Amerikada kaldı. On iki günden sonra geldi, beş gün
sonra da Bushla da randevusu vardı.
Değerli
milletvekilleri, bu memleket bu kadar zengin mi? Bu memleketin parası
bu kadar çok mudur? Oradan geldi İtalyaya gitti, oradan geldi
Brüksele gitti, oradan geldi Avrupada Slovakyaya galiba gitti.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Sen anlamazsın o işten!
KAMER GENÇ (Devamla)
- Neyse
Çeke gitti. Bakın, her gittiğinde de en azından
15-20 tane koruma polisi götürüyor. Burada, bu arkadaşlara
da, tabii ki, haklı olarak harcırah ödeniyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, devleti iflas ettirmişsiniz. Yani, sizin
gayrisafi millî hasılanızın katbekat üstünde iç ve
dış borcunuz varken devlet bu kadar hor kullanılamaz,
ekonomisi bu kadar yok edilemez.
Şimdi, burada
getirmişsiniz üç tane temel kanun. Peki, Meclisin görevi ne arkadaşlar?
Gelelim buraya, kanunları tek tek okuyalım, müzakere edelim,
ondan sonra, bu kanunları ülke yararına, millet yararına
en uygun şekilde çıkaralım.
Bakın, bugün
Trakyada sel felaketi var. Yahu, şimdi, o sel felaketinde malını,
canını, mülkünü kaybeden vatandaşların Türkiye
Büyük Millet Meclisinde -bunların- derdine bir çare bulunması
için, en azından acılarının dile getirilmesi için
burası bir mekân değil mi? Mekân. Nerede Hükûmetiniz? Nereye
kaçmış bunlar? (AK Parti sıralarından gürültüler)
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Gereken yapılacaktır.
KAMER GENÇ (Devamla)
- Nereye kaçmış, nereye? Bir söyleyin bakalım.
Çıkıp
da -bir sel felaketi olmuş, gelmeliler- burada gündem dışı
bir konuşma yapmalılar. Ondan sonra, muhalefet partisi
milletvekilleri gelmeli, bu vatandaşların acılarının
nasıl giderileceğini Parlamentoda Hükûmetten dinlemeleri
lazım. Hükûmet yok. Meclis de Efendim, ben kanunları toplu incelerim
20 tane maddeyi, 25 tane maddeyi, efendim, bir madde diye inceleyeceksiniz.
Bizim zaten konuşma hakkımız yok. İşte, grup,
zaten AKPliler de gitmiş konuşmaları kapatmış.
Önerge verme hakkımız da yok. Ondan sonra ne olacak? Böyle
bir meclis çalışması olmaz sayın milletvekilleri.
Böyle bir yasama faaliyeti olmaz.
Yani, bakın,
bunu en azından siz de benim kadar bilirsiniz. Eğer, sizler
de şuralarda olmasaydınız da şurada olsaydınız,
inanınız ki bunların hepsine karşı çıkardınız.
Parlamentonun görevi, böyle, kendisinin görevini çeşitli tuzak
İç Tüzükte çıkarılmış bir tuzak hükümdür bu.
İç Tüzükün bu 91inci maddesi çok tuzak bir maddedir. Ve bu maddeyi,
Meclisin iktidar grubu özellikle muhalefeti susturmak için getirmiş,
Meclisin önüne koymuş. Çok büyük bir tuzaktır. Böyle, kanunlar
müzakere edilmeyecekse, bürokratlar şey edecekse, o zaman Meclisin
çalışmasına da gerek yok, burada bu kadar 550 milletvekilinin
de maaş almasına gerek yok.
Şimdi, dün
Avrupadan, bu yeşil sermayeden mağdur olmuş vatandaşlar
geldi. Zamanında, ben 1990larda, 1995lerde, 1989larda falan bazen
böyle havaalanına gidiyordum. Bir bakıyordum ki, o zamanki
Fazilet Partili, Refah Partili arkadaşlar böyle her gün Avrupaya
gidiyorlar. Allah Allah, bunlar nereye gidiyorlar ki böyle her
gün. diyordum. Sonradan anladım ki, oralardan para toplamaya
gidiyorlarmış. O paraları gitmişler
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Kamer, palavra atma, palavra.
KAMER GENÇ (Devamla)
Palavra atanlar belli. Ondan sonra
Şimdi arkadaşlar geldiler,
bana dün konuşuyorlar, diyorlar ki: Yahu, geldiler, bizim paralarımızı
camilerde topladılar, dediler ki
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen, söz aldığınız konuya dönün.
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkanım, bakın, bu Parlamentonun çalışma
usulüdür. Bakın
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Sayın Başkan, madde üzerinde konuşmuyor.
BAŞKAN
Siz de lütfen müdahil olmayın.
Lütfen Sayın
Genç
KAMER GENÇ (Devamla)
Rica ediyorum Sayın Başkanım. Burası Danışma
Kurulu
BAŞKAN
Lütfen Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, müsaade ederseniz ben size fikrimi söyleyeyim
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Sayın Başkan, gündem dışı
konuşuyor
BAŞKAN
Lütfen, müdahil olmayın
KAMER GENÇ (Devamla)
Danışma Kurulunun görevi Meclisin çalışma usullerini
belirlemektir. Dolayısıyla, burada gündem söz konusu değil,
yani oradaki vatandaşlar gelmiş diyor ki: 30 milyar dolar
paramızı götürdüler.
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen söz aldığınız konuya dönün.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, söz aldığımız konu, Danışma Kurulunun
kararıdır
BAŞKAN
Söz aldığınız konuya
Evet. Lütfen ona dönün.
KAMER GENÇ (Devamla)
Danışma Kurulunun kararı Meclisin çalışması
BAŞKAN
Lütfen ona dönün.
KAMER GENÇ (Devamla)
- Meclisin çalışmasında da
Şimdi diyorlar ki, bu
kanunları görüşeceğiz
Ben diyorum ki, bu kanunlarla
vatandaşın sıkıntılarını dile getirelim
Yani bunlar almışlar, o zaman yeşil sermayenin önündeki
adamlar gelmiş, Türkiyede mahkûm olmuş, ceza almış,
hapse giremiyorlar. Niye? Çünkü, Hükûmet bunları koruyor. Niye
koruyor? Vatandaş
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, rica ederim Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen
konuya dönün
KAMER GENÇ (Devamla)
- Yani ben gündem dışı bir şey konuşmuyorum ki,
gündemden konuşuyorum tamamen
BAŞKAN
Lütfen konuya dönün, lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
Peki, ben bu konuları ne zaman dile getireceğim Sayın
Başkan? Yani, ben, Almanyada paralarını, haksız
olarak, alın terlerini, otuz yıllık, kırk yıllık
emeklerini kaybeden vatandaşlar bana milletvekili olarak gelip
de dertlerini anlatıyorlar ve ben bunları Parlamentoda
ne zaman dile getireceğim?
BAŞKAN
Gündem dışı söz alın Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, gündem dışı konuşma sırası gelmiyor
ki
Hayır, burada geliyor.
Efendim, bütün
mesele, o arkadaşlara da
Yani gitmişler
Efendim, bakın,
Almanyaya gittiler, Alman hükûmetini
BAŞKAN Sayın
Genç
Sayın Genç
Sayın Genç, lütfen konuya dönün!
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkanım, yani, ben konunun dışında
değilim ki! Yani, ben hayret ediyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Bakın,
lütfen
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, konunun üzerinde konuşuyorum.
BAŞKAN Sözünüzü
kesme mecburiyetinde bırakmayın!
KAMER GENÇ (Devamla)
Ben, başımdan geçen bir olayı anlatıyorum.
BAŞKAN Danışma
Kurulunun önerisiyle ilgili konuşun lütfen.
AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) Konuyla ilgili konuş!
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkanım, Danışma Kurulunun önerisi
diyor ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi bu hafta bunları görüşecek.
Ben de diyorum ki
BAŞKAN
Evet, siz de aleyhte söz aldınız
KAMER GENÇ (Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hafta bunları görüşmemesi
lazım, şu şu konuları da görüşmesi lazım.
Bu, tamamen gündeme bağlı bir şey. Lütfen, rica ediyorum
yani. Böyle bir şey olmaz ki! (CHP sıralarından alkışlar)
Yani, diyoruz ki, sıkıntı içinde olan vatandaşların
sıkıntılarını burada görüşelim. Her konuyu
getirelim. Yani, burada bu kanunları böyle getirip de işte
askerlikle ilgili kanunları, sağlıkla ilgili kanunları,
30-40 maddeyi birden değil de, tek tek madde olarak görüşelim
diyorum. Ha, bunları görüşürken diğer vatandaşların
sıkıntılarını
İşte,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı Almanyaya
gidiyor, Alman Başbakanı karşısında vatandaşlarımızı
oradaki polisler alıyor dayaktan geçiriyor. Orada o manzaralar
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kişiliğini, görüntüsünü
zayıflatıyor mu, zayıflatmıyor mu? Niye zayıflatıyor:
Çünkü, o adamlar yıllarca alın terlerini dökerek, çalışarak,
yememişler, içmemişler; birileri gitmiş bunların
dinî duygularını istismar etmiş, paralarını
toplamış ve bu paraları vermiyorlar. Vermeyenleri
destekleyenler de bugünkü Hükûmetin bazı adamları. Boy boy
resimleri var. Bana dün getirdiler, gösterdiler. İşte Sayın
Kamer Genç, bunlar geldiler, şu bakanlar, bizi kandırdılar,
paralarımızı topladılar. diyorlar. Burada attıkları
fabrika temellerinde bunların işte yan yana şeyleri
var. Bunların üzerine gidelim. Bu vatandaşlarımız
sıkıntı içinde, intihar eden insanlarımız
var. Çünkü, yıllarca çalışmış, çalışmış,
parasını gelmiş birileri almış götürmüş!
Getirelim, bu insanların dertlerine bir çare bulalım.
Nasıl bulacağız?
Parlamento buna çare bulacak. Parlamento geçen dönem bir Meclis
araştırması komisyonu kurmuş, ama Meclis araştırması
komisyonunun kararı
Komisyonun kurduğu
Komisyonluk
dışında her şey var. İşte, şimdi, bu Parlamentonun
göreve başlamasından bugüne kadar dört ay geçti sayın
milletvekilleri, bir Meclis araştırmasını kabul
ettiniz mi? Etmediniz. Burada gündemde otuz-otuz beş tane Meclis
araştırması isteği var. Bu Meclis araştırması
ve genel görüşme isteklerini ne zaman kabul edeceksiniz?
OSMAN GAZİ
YAĞMURDERELİ (İstanbul) Zaman doldu, zaman.
KAMER GENÇ (Devamla)-
Bunları ne zaman kabul edeceksiniz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN GAZİ
YAĞMURDERELİ (İstanbul) Zaman bitti.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Sekiz dokuz tanesi kabul edildi.
KAMER GENÇ (Devamla)-
Efendim, hayır.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Küresel ısınma kabul edildi.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, bir tane, bir tane
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Sekiz dokuz tanesi gündemde.
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkanım, bir dakikalık bir sürem var.
BAŞKAN
Bir dakika ek süre verdim, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, bu Hükûmet zamanında
Bakın, bir şey daha
söyleyeyim. Evvelsi gün Millî Piyangoda bir Genel Müdür makamında
bir müfettiş tarafından öldürüldü. Allah rahmet etsin arkadaşımıza,
ben bir şey demiyorum. Ama, biz Türkiye Büyük Millet Meclisiyiz,
acaba otuz beş senelik bir müfettiş nasıl gitti bu Genel
Müdürü öldürdü, bizim görevimiz değil mi? Gidip
Ne vardı
burada? Bizim bunu araştırmamız lazım. Bu iktidar
zaten denetimi kaldırdı. Birtakım müfettişler gidip
de oradaki o idareyle ilgili suistimalleri buldukları zaman,
hemen bir yolunu bulmuşlar, müfettişi değiştiriyorlar,
ikinci bir müfettiş! O ikinci müfettiş de, tabii -hepsi böyle
değil ama- makamını, mevkisini düşününce lehe
bir rapor düzenliyor, suistimaller örtülüyor. Bunların üzerinde
duralım, bu memleket talan ediliyor. Bu millet en büyük soygunla
karşı karşıya. Hangi iktidar zamanında? Sizin
iktidarınız zamanında en büyük soygunla karşı
karşıya. Bunları araştıralım, tespit edelim
ve bundan sonra da millete bunları söyleyelim sayın milletvekilleri.
Bizi tabii burada
konuşturmak istemiyorsunuz. Ama, bence böyle bir Danışma
Kurulu raporu geçerli değildir.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Aleyhte söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Hasan Macit.
Buyurun Sayın
Macit.
Süreniz on dakika.
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Demokratik
Sol Parti ve şahsım adına yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Çok değerli
arkadaşlar, gene bir salı, haftanın Meclis çalışmasının
ilk günü ve bir Danışma Kurulu önerisi.
Meclis açıldığından
bu tarafa her hafta salı günleri bir Danışma Kurulu
önerisiyle karşı karşıya geliyoruz ve o haftanın
Meclisin çalışma gündemini belirleyen bu Danışma
Kurulu önerisi, ne yazık ki, geçmişte olduğu gibi bu
hafta da Türkiyenin, Türk halkının gündemini ilgilendirmeyen
konuların getirildiği ve tartışıldığı
bir hafta yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
cuma, cumartesi ve pazar günleri Türkiyede ne oldu? Türkiyenin
Trakyasında, İstanbulunda, Egesinde, her tarafı
sel bastı, sular bastı; buralarda, özellikle yoksul kesim
insanlarımızın yaşadığı bodrum katlarını
yaşanılamaz hâle getirdi, eşyaları kullanılamaz
hâle getirdi ve bu su baskınlarına neden olan görevlilerin,
ne yazık ki, bugün, Mecliste veyahut da yerel yönetimlerde yetkili
olduklarını görüyoruz. Bunlarla ilgili konuları konuşmayacağız,
bunlarla ilgili tartışmayı yapmayacağız da
nelerle ilgili tartışma yapacağız?
Değerli arkadaşlar,
Tekirdağdaydık hafta sonu, Edirnedeydik, Silivrideydik.
Oralarda, zemin etüdü sağlam olmayan yerlere on dört-on beş
katlı apartman yapılmasıyla ilgili ruhsat verilmiş.
Dereler doldurularak yol yapılmış, iskâna açılmış.
Peki, bu dereleri doldurarak iskâna açan ve ruhsat veren o zamanın
yöneticilerinin cezai müeyyideleri konuşulmayacak, onlarla
ilgili yaptırımlar konuşulmayacak da neleri konuşacağız?
Değerli arkadaşlar,
yapanın yanına kâr kaldığı bir dönemde yaşıyoruz;
eğer böyle olursa, bundan sonraki süreçte de ne yolsuzlukların
önü alınabilir ne su baskınlarının önü alınabilir
ve devamlı felaketle karşı karşıya yaşarız.
Çok değerli
arkadaşlar, geçen yıl, 2006 yılında, Sayın
Başbakan Alibeyköyde bir açılış yaptı. Neydi
bu açılış? Oradaki sel baskınlarıyla ilgili,
o bölgedeki insanlarımızın bir daha maruz kalmaması
için altyapı tesislerinin açılışıydı ve
o açılışta Alibeyköy halkına ne denildi? Bir daha
su baskınına maruz kalmayacaksınız. denildi. Peki,
Alibeyköy halkı su baskınına maruz kalmadı
mı? Peki, bu altyapıyı yaparken bilim ve teknoloji kullanıldı
mı? Kullanıldı ise, acaba sel baskınları konusunda
altyapı düzenlemesiyle ilgili bilim ve teknik iflas mı etti?
Yoksa, bilim ve teknik hiçe sayılarak altyapı yatırımları
mı yapıldı?
Değerli arkadaşlar,
böyle bir açılışta Sayın Başbakanın bulunması
ve Bir daha siz su baskını yaşamayacaksınız.
sözlerinin söylendiği bir açılıştan sonra, yöre
halkının tekrar su baskınına maruz kalması
gerçekten kaygı vericidir, düşündürücüdür diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
gündemimizde terör var. Gündemimizde esnafların sıkıntısı
var. Halkın gündemi ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin
farklı farklı olması düşünülemez. Gündemimizde,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim konularının ele
alınması veya alınmaması var. Ben, geçen salı
günü, burada, sizlerle, denetim anlamında sorduğumuz sorularla
ilgili düşüncelerimi paylaştıktan sonra, Sayın
Bakan çıktı yanıt verdi: Efendim, size yanıt verdik,
gönderdik. dedi. Evet, yanıt benim konuşmamdan sonra geldi.
Ben o hafta bir şeyi dile getirmiştim. Bu konuları devamlı
dile getireceğim. Her platformda dile getireceğim. Ben o
sorumda şunu sormuştum: Demiştim ki, dâhilde işleme
rejimi kapsamında, hangi firmalara, ucuz olarak, dâhilde
işleme rejimi kapsamındaki ürünler verildi ve bu firmalar
dahilde işleme rejimi kapsamı dışında
işlem yaptı? Hangi firmalara hangi cezalar kesildi, diye
soru sormuştum.
Değerli arkadaşlar,
bana verilen yanıt işte burada. Bana verilen yanıtta
diyor ki: Efendim, işte, dâhilde işleme rejimi kapsamında
firmalara şu kadar ton buğday verilmiştir, mısır
verilmiştir. İşlemini yapmayanlar için -işte
şu maddenin şu kapsamı dâhilinde- cezai müeyyide uygulanmıştır.
Peki arkadaşlar,
cezai müeyyide uygulanan firmalar hangileri? Ve uygulanmayan
firmalar hangileri? Soygunu yapan firmalar hangileri? Ben bir milletvekili
olarak bunu öğrenmek istiyorum. Bu hakkım değil mi?
Türk milletinin, Türk milletinin vergileriyle oluşan bu bütçeden,
soygun düzenine dayalı olarak verilen paraların, kaybedilen
paraların hesabını sormak, bilmek hakkı değil
mi? Niçin sorulan sorulara doğru dürüst yanıt verilmiyor?
Niçin yanıltılıyoruz?
Değerli arkadaşlar,
biz hangileri diyoruz, hangileri bölümü atlanıyor. Lütfen,
yürütme, yani Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin verdiği
soru önergelerine doğru yanıt versin, doğru bilgilendirsin.
Doğru bilgilendirsinler ki, biz de, burada, yanılgıya
düşmeden bu konuları savunabilelim, bu konular üzerinde
konuşabilelim, ne yapacağımıza veya ne yapmayacağımıza
karar verelim. Ama, bize bilgilendirme yanlış gelirse, biz
burada yanlış şeyleri söylersek, hem zaman anlamında
yanlış yapmış oluruz hem de doğruyu yapmamış
oluruz.
Değerli arkadaşlar,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında,
dâhilde işleme rejimi kapsamında yasalara uymayan firmalar
hakkında kovuşturma açıldığını yazıyor.
Peki, Sayın Bakan, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
raporunda olan bu ibareyi görmüyor mu? Yoksa, bazı firmaları
kaçırma, bazı firmaları kollama, bazı firmaların
ismini gündeme getirmeme, taşımama gerçeğini mi, düşüncesini
mi güdüyor? Açıkçası, böyle bir soru karşısında
beni yanıltan veyahut da doğru yanıt gelmediği zaman
şüphelerim fazlalaşıyor, kaygılarım fazlalaşıyor.
Belki yanlış düşüncelere, yanlış mecralara
doğru gidiyorum ve belki haddimi aşan sözler söylüyorum.
Biz doğru bilgilendirilmek durumundayız, Hükûmet de bizi
doğru bilgilendirmek mecburiyetindedir.
Değerli arkadaşlar,
biz, burada kendi adımıza görev yapmıyoruz. Biz, burada,
temsil ettiğimiz il ve halkımız adına, denetleme
görevi anlamında bazı konuları dile getiriyoruz ve
ne yazık ki, bu konularla ilgili bize doğru bilgi verilmiyor.
Evet, Meclisin gündemi bu olmalı. Meclis gündeminde denetleme
konularına daha fazla ağırlık verilmesi gerekir
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
biraz önce, su baskınlarıyla ilgili konuşmamda Alibeyköyü
dile getirmiştim. Gaziosmanpaşada da küçük sanayi sitesiyle
ilgili bir altyapı yapılırken, bir teknik eleman, bir
mühendisimiz, o yöre halkının, su baskını olabileceğini,
bunun doğru planlanması gerektiğini söylediğinde,
Ben mühendisim, ben sizden iyi bilirim. diyerek söyleyen bir arkadaşımız,
belediye başkanı ve milletvekili konumuna geldi ve bugün,
küçük sanayi sitesinde, hâlâ, esnaf su altında. Bunlar konuşulmayacak
da ne konuşulacak?
Lütfen, değerli
milletvekilleri, oyumuz çok, sayımız çok, biz istediğimiz
gibi Meclisi yönlendiririz, biz istediğimiz konuları görüşürüz,
istediğimiz konuları görüşmeyiz anlayışından,
lütfen vazgeçin. Lütfen, Meclisin ileriki haftalar içerisinde neler
görüşeceği, neler görüşmeyeceği bir sabitlensin
ve biz de ona göre hazırlıklarımızı yapalım.
Ona göre, burada ne konuşacağımızın, ne konuşmayacağımızın
kararını verelim. Her hafta bir gündem değişikliği,
her hafta bir değişiklik yaşamayalım diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, halkımızın sıkıntıları
çok büyük. Biraz önce Sayın Bakana sorduğum dâhilde işleme
rejimi sorusunun yanında, bir de kredi faizleriyle ilgili
bir soru yöneltmiştim. Hiçbir dönemde, ne esnaf kefaleti ne esnafın
kredileri ne de zirai krediler
BAŞKAN Sayın
Macit, konuya gelin lütfen.
HASAN MACİT
(Devamla) Efendim, bu, konumuzdur Sayın Başkan. Sayın
Başkan, halkımızın sorunları, esnafımızın
sorunları, günlük yaşanan bu sıkıntılar, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündeminde olması gerekir diye düşünüyorum
ve bunları konuşmamız gerekir diye düşünüyorum
ve bu nedenle de bu konuları, biz, burada dile getiremeyeceğiz
de nerede dile getireceğiz?
Değerli arkadaşlar,
hiçbir dönemde, zirai kredi faizleri ile esnaf kredi faizleri enflasyon
oranında olmamıştır, enflasyonun devamlı altında
olmuştur. Eğer, enflasyon oranında kredi faizleri olursa
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen toparlayın.
HASAN MACİT
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
o esnaf da o
çiftçi de batar, batar! Sayın Bakanın bana verdiği, zirai
kredilerle ilgili faizin yüzde 17 olduğunu yazıyor.
Değerli arkadaşlar,
seçim bölgelerinize gittiğinizde övünüyorsunuz, Enflasyonu
yüzde 8e indirdik. diye. Peki, zirai kredi faizleri, yüzde 8 ise
enflasyon yüzde 5 ise, kaç katı oluyor? Bu çiftçiyi batırmak
için mi politika uyguluyorsunuz? Çiftçiyi yok etme anlayışı
içerisinde mi uygulama yapıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar,
lütfen, bu konuları konuşalım; lütfen, halkın gündeminde
olan konuları konuşalım.
Hepinize saygılar
sunarım. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Macit.
Lehte bir söz talebi
olmuştur
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum oylarken.
BAŞKAN Henüz
konuşmalar sürüyor Sayın Genç.
Lehte bir söz talebi
olmuştur, Sayın Bülent Arınç, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
On dakika süreniz
var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Geçmiş konuşmaları getirip burada konuşacağız!
BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Danışma
Kurulu önerisi lehinde söz almış bulunuyorum. Bundan birkaç
hafta önce, bir vesileyle yaptığım konuşmada, Danışma
Kurulu önerisinin ne anlama geldiğini kısaca izah etmiştim.
Zaten, bütün arkadaşlarımız da biliyorlar ama her ne
hikmetse bir arkadaşımız -pek çok arkadaşımızı
tenzih ederek söylüyorum- her vesileyle kürsüye çıkmakta, Danışma
Kurulu önerisiyle ilgili-ilgisiz, gündemle ilgili-ilgisiz pek
çok şeyler söylemekte, Genel Kurulun çalışma ahengini
bozmakta ve maalesef, üzücü tartışmalara yol açmaktadır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, müdahale edin, bana cevap veriyor.
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, ben, Sayın Gençle birkaç
dönem Mecliste çalışma imkânı buldum, bu talihsizliğe
uğrayanlardan birisiyim. (AK Parti sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Kendisiyle tartışma iddiasında
da değilim, çünkü geçmişte, kendisine ağır sözler
söyletmeye çalışarak bundan yüklüce bir servet edindiğini
de biliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Açtığı
tazminat davalarının mağdurlarından bir tanesiyim.
Grup Başkan Vekili olduğum sırada, kendisinin de
Başkan Vekilliği yaptığı sırada, bir tartışmaya
mahal vermişti. Grup Başkan Vekili olarak arkadaşlarımı
teskin etmeye çalıştım. O sırada Saygısızlık
yapma. dediğim için aleyhimde tazminat davası açmıştı.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sataşma var Sayın
Başkan, konuyla ilgili konuşmuyor.
BAŞKAN Sayın
Arınç, konuya dönün lütfen.
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sizi zor durumda
bırakmak istemiyorum.
Ondan 1 milyar
tazminata mahkûm oldum, sadece Saygısızlık yapma. dediğim
için. Bu konuda dersliyim, kendisiyle tartışmaya girmeyeceğim,
ama, sayın başkan vekillerimizin de görevlerini daha iyi
yapabilmeleri konusunda bir önerim olacak.
Şimdi, Danışma
Kurulunun önerisinin lehinde konuşuyorum, çünkü, grup
başkan vekili arkadaşlarımdan bildiğim kadarıyla,
haftanın çalışma programı düşünülürken, bir
arkadaşımız, kendi yaptıkları çalışmayı,
grubu olan diğer partilerimizin de grup başkan vekillerine
iletmektedirler. Mümkünse oy birliğiyle, yani anlaşma yaparak,
değilse de grup önerisiyle bu konu Genel Kurulun gündemine gelmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bizim parlamenter sistemimizde ve mevcut İç Tüzükümüzde Parlamentoyu
iktidar çalıştırır. İktidar ya tek başına
bir iktidar olur ya koalisyonlar olur. Burada başbakanlık
yapmış, grup başkan vekilliği yapmış pek
çok arkadaşımız var. İstesek de istemesek de böyledir.
İktidar grubu parlamento çalışmalarına yön verir.
Kızarız, çağırırız bağırırız.
Ben de muhalefette uzun yıllar milletvekilliği yaptım,
ama bir gerçek var ki, sonunda bir öneri gelirse, Sayın Başkanımızın
yapacağı şey, tartışmalardan sonra Kabul
edenler
Etmeyenler
demekten ibarettir.
Burada çalışma
barışının iyi bir şekilde kurulabilmesi için
gruplar arasındaki ilişkilerin de sağlıklı olması
gerekir. Yani, spontane, kendiliğinden, de facto, Biz istersek
yaparız. anlayışı her zaman yanlıştır.
Ben, partilerimizin grup başkan vekillerinin, hem deneyimli
hem de Parlamentonun çalışması konusunda birbirleriyle
yardımlaşma içinde olduklarına inanıyorum. Bunun
aksi olabilir, herhangi bir parti grubu kendi önerisinde ısrarlı
olursa, o da Genel Kurulda tartışılır ve nihayet
sizlerin oylarıyla buna karar verilir.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bağımsızların söz hakkı yok mu?
BAŞKAN Sayın
Genç, müdahale etmeyin lütfen.
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, bizim parlamenter sistemimizde,
ne yazık ki, bağımsız milletvekillerimizin ve grubu
olmayan partilerin milletvekillerinin çok fazla söz hakkı yoktur.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Olması gerek.
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Bu da İç Tüzükümüzde böyle düzenlenmiştir. Bunun için de
herkesin oturduğu yerden bağırıp çağırmasına
gerek yoktur. En azından, Sayın Hasan Macit arkadaşımız
gibi, gelir, gayet güzel, Genel Kurula saygıyla hitap eder ve bu
hitabın arkasından da görevini yapmış olarak yerine
döner. Yoksa, 550 kişilik Parlamentoda, bir sayın milletvekilinin,
ikide bir sesini yükselterek, kendi egosunu tatmin amacıyla Genel
Kurulun havasını bozmaya da hakkı yoktur. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
ben sayın başkan vekillerimizin, özellikle Sayın Akşenerin
biraz evvelki tutumunun da çok yerinde olduğunu düşünüyorum.
Bakınız, bütün çalışmalarımızı yirmi
dört saat Meclis televizyonu yayınlıyor ve bütün Türkiye,
hatta, İnternetten de yayın yapıldığı
için bütün dünya bizi izliyor. Burada milletvekillerimizin konuşmaları,
konuşmalarının yanında kıyafetleri, el kol
hareketleri, cep telefonlarıyla konuşmaları, birbirlerine
yüksek sesle hitap etmeleri, kahkaha atmaları da izleniyor.
Meclis Başkanlığı
yaptım, grup başkan vekilliği yaptım, bütün bunları
çok yakından yaşadım. Burası Türkiyenin aynası
olmalıdır. Buraya gelen herkes bir saygıyı, bir nezaketi,
bir vakarı muhafaza etmelidir. Burada kim konuşuyorsa
kürsüde, 70 milyonun kendisini izlediğini bilmelidir. Biz
Türk milletinin temsilcisiyiz. Bu milletin geleneklerine, örf ve
âdetine saygı duymalı ve düşünce kurallarına uygun
konuşmalıyız. Herkes
her istediğini söyleyemez, herkes her istediğini yapamaz.
Herkes birbirine hitap ederken azami nezaket içerisinde olmalıdır.
Bizim kurallarımız da bunu gerektirir. Sayın Başkan
deriz, sayın milletvekilleri deriz, Sayın Kamer Genç deriz,
Sayın Ahmet Korkmaz deriz. Neyse
Bunu söyleriz, söylemek de
zorundayız.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, ne ilgisi
var?
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Ben eminim ki, Sayın Kamer Genç beni hiç sevmez. Çok doğrudur,
ben de onu hiç sevmem. (AK Parti sıralarından gülüşmeler,
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, böyle olur mu?
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Ama, ben her zaman Sayın Kamer Genç diye hitap ederim. Sayın
kelimesini kullanmadan, ne kürsüden ne buradan ne oradan hiçbir zaman
kendisine hitap etmem. İki şeyden dolayı: Bir, milletvekilidir,
milletvekilleri toplumun en saygın insanlarıdır, kim
olursa, kim seçmiş olursa olsun milletimizin temsilcisidir.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, bunları ben söylesem beni konuşturmazdınız.
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Hem kendisine hem de onu seçen millete saygımdan dolayı
sayın demek mecburiyetini hissederim ve bunu seve seve yaparım.
Bunu Türkiyenin Cumhurbaşkanı için de yaparım, bunu
Türkiyenin Başbakanı için de yaparım.
Türkiyenin
Cumhurbaşkanından ikide bir Abdullah Gül, Türkiyenin
Başbakanından ikide bir Tayyip Erdoğan gibi bahsetmek,
çok saygısız bir hitap tarzıdır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bu çok yanlış bir şeydir. Bu hitap tarzı,
Sayın Kamer Gençin, zaman zaman içki sofralarında kadeh
arkadaşlarına seslendiğinin bir benzeri olarak karşımıza
çıkıyor. (Gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bana sataşma yapıyor Sayın Başkan.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Ne alakası var Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Arınç, lütfen konuya dönün.
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Bu çok yanlış bir şeydir.
BAŞKAN Sayın
Arınç, lütfen konuya dönün.
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Lütfen arkadaşlar, burada saygımızı muhafaza
edeceğiz, sevgimizi muhafaza edeceğiz, seviyeyi muhafaza
edeceğiz.
Bakın,
İç Tüzükümüzün 67nci maddesi: Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı
sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya,
buna rağmen temiz bir dille konuşmamakta ısrar ederse
kürsüden ayrılmaya davet eder.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bu konuşma da kaba ve yaralayıcı değil mi?
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Danışma Kuruluyla
ne alakası var bunun?
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
66ncı madde Başkanın söz kesmesidir, 68inci madde gürültü
ve kavgaya yol açan olaylardır.
Siz saygılı
olmazsanız, kendinize saygı bekleyemezsiniz. Biz bütün
milletvekilleri, geçmiş on dönem öncesinden yirmi dönem sonrasına
kadar, bu Parlamentoda görev yapmış, halkın tercih ettiği
her insana saygı göstermek mecburiyetindeyiz. Siz soygundan,
hırsızlıktan, her geldiğinizde burada bazı
insanları hedef göstererek bahsederseniz çok yanlış
yaparsınız.
Bu Meclisin gündemini
günlük gazeteler belirlemez, yani, her gün gazeteleri açıp bugün
ne olmuş diye Genel Kurulun gündemine bunu gündem dışı
konuşmalarla getirebilirsiniz veya birkaç noktada söz söyleyerek
getirebilirsiniz. Türkiyenin gündemi bellidir. Bu gündemle ilgili
olan Meclisimiz vardır, Hükûmet vardır, ilgili kurum ve kuruluşlar
vardır.
Bakınız,
1999un Ağustos ayında Kocaeli depremini yaşadık,
arkasından Sakarya depremini yaşadık ve siz o gün
Başkan Vekili olarak da, biz de Parlamentoda bulunan insanlar
olarak da, Çalışma Bakanlığında -Sosyal Güvenlik
Kanunu görüşülüyordu- Sayın Yaşar Okuyan, depremin
olduğu tüm günlerde, Birkaç gün ara verelim, Türkiyenin her
tarafında bu acı yaşanıyor, bu kanunu birkaç gün
sonra görüşsek olmaz mı? dediğimizde, İstiklal
Harbinde bile Meclis açık kaldı, kanunlar görüşüldü.
demişti. Yani, depremde binlerce insanımızın can
verdiği bir zamanda bile bu Meclis bu çalışmaları
yapıyordu ve o çalışmalar sırasında, yine bu
Sayın Arkadaşımızın buna benzer konuşmalarıyla
-bir gece vaktiydi, hiç unutmuyorum- gülüşmeler yaşandı.
Arkadan cep telefonlarımıza gelen şuydu: Utanmıyor
musunuz? Allahtan korkmuyor musunuz? Depremde ölen insanların
acısı yüreğimizdeyken siz Mecliste gülüşüyorsunuz!
demişlerdi. Bu Meclisten Türkiyeye iyi mesajlar, iyi görüntüler,
iyi örnekler vermeye mecburuz. Her fırsatta buraya çıkarak
birbirimizi tahrik etmenin, birbirimize saygısızlık
yapmanın âlemi yok ki!
Danışma
Kurulu önerisi dört tane partinin imzasıyla geliyor. Sözlü sorularsa
görüşülecek. Burada, bağımsız milletvekillerimize
düşen görevin İç Tüzükün kendilerine tanıdığı
hakları kullanmaktan ibaret olduğunu söylemeliyiz. Elbette,
Danışma Kurulu önerisi üzerinde görüşülebilir. Elbette,
şahsı adına bir söz talebi olabilir kanun teklif ve tasarılarında.
İmkân buluyorsanız bazı komisyonlarda temsil edilebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Ama Ben her defasında konuşacağım. Her şeye
rağmen konuşacağım. Herkesi dinlemeye mecbur
bırakacağım ve ağzıma geleni söyleyeceğim
Bu, hiçbir zaman olmamalı arkadaşlar.
Biz, arkamızda
iyi izler bırakan ve milletin çaresini, derdini, çalışmalarını,
çabalarını iyi ortaya koyan örnek insanlar olmalıyız.
Sayın Kamer Gençin buna, bundan sonra da riayet edeceğini
ümit ediyorum.
Hatalarımız,
yanlışlarımız olabilir. Eleştirilecek yönler
de olabilir. Sorularınız -yazılı, sözlü- elbette
denetleme konusunda kullanılabilir. 20 kişi bulursunuz
Meclis araştırması verirsiniz, 55 kişi bulursunuz
Meclis soruşturması verirsiniz. Şu İç Tüzükün
içerisinde bütün imkânları, her arkadaşımız kendi
statüsü gereği kullanabilir, ama Her defasında ben konuşacağım,
ben yapacağım, ben eleştireceğim
Böyle bir
şeye hakkımız olmadığını düşünüyorum.
Meclisimizin, en azından Danışma Kurulu önerisiyle,
bir çalışma gününe başlayacağı yerde, bu lüzumsuz
tartışmalara girmek hepimizi üzmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Evet, önerinin lehinde konuşmak için söz aldım, ama, epeydir
Meclisimizi meşgul eden bir konuda, biraz da haddimi aşarak,
konuşma ihtiyacını duydum. Hepinizden özür diliyorum
ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Konuşmacı bana sataştı. Sataşmadan dolayı
söz istiyorum efendim.
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Haklı.
BAŞKAN Yerinizden
olur mu?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır efendim.
BAŞKAN O
zaman, çok kısa, iki dakikalık bir söz hakkı tanıyorum
size.
KAMER GENÇ (Tunceli)
İki dakika yetmez Sayın Başkan.
BAŞKAN
İki dakikalık söz hakkı tanıyorum Sayın Genç.
Yeni bir sataşmaya
mahal vermemek kaydıyla açıklamanızı yapın
lütfen.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
VE AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Manisa
Milletvekili Bülent Arınçın, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, biraz önce burada konuşma yapan konuşmacı
on dakika sırf bana sataştı. On dakika! Yani, hepiniz
kulaklarınızla duydunuz. Bana dedi ki: Benden tazminat
aldı. Ben kendisinden tazminat almadım. Söylesin. Ben Erbakana
ödedim, Refah Partisine ödedim, Fazilet Partisinden en azından
15 tane milletvekiline tazminat ödedim, Tayyip Erdoğana ödedim,
Mehmet Ali Şahine ödedim. Tazminatları ödeyen benim. Ben
kimseden tazminat almamışım. Yani, Epeyce de yüklü
tazminat aldı. diyor.
Şimdi bakın,
bu kürsüye çıkan insanların dürüst konuşması lazım.
Ben bir gün burada konuşurken, Bülent Arınç da burada
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, bir dakika
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen siyasilerle ilgili konuşurken
KAMER GENÇ (Devamla)
Bir dakika, bir şey söyleyeyim Sayın Başkan
O zaman
konuşturmayın bizi canım!
BAŞKAN
sayın
sıfatını kullanın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
Yani, olur mu, sabahtan beri şeref ve haysiyetimizle oynanıyor
burada, karşı çıkmıyorsunuz! (AK Parti sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN
Sayın sıfatını kullanın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
Ondan sonra, ben bir gün burada konuşurken dedim ki: Bu
hükûmet nerede? Bülent Arınç
da, Refah Partisi mi, Fazilet Partisi mi, Grup Başkan Vekili. Tutanakları
getirteceğim. Dedi ki: Sayın
Başkan haklıdır, hükûmetin burada oturması
lazım. Ben Bülent Arınçın burada yaptığı
konuşmaları getirip, şey edersem
BAŞKAN
Sayın Arınç demelisiniz.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, sayın demiyorum ben. Ben kişinin nüfus cüzdanındaki
ismiyle hitap ediyorum.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Genç
Lütfen Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla)
Demiyorum isim, demiyorum!
MEHMET EMREHAN
HALICI (Ankara) Taraflı davranıyorsunuz, Sayın
Başkan, yakışıyor mu size?
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, bakın, Bülent Arınçın yaptığı
konuşmaları getirip burada okursam
BAŞKAN Müdahalede
bulunmayın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
kendisi bir daha bu salona gelmez.
Basının
karşısına çıkmıştır demiştir ki:
On sekiz göbek, bir tane akrabamı ben Meclise almadım. Basın
getirmiştir kendisinin en yakın adamları
(AK Parti
sıralarından gürültüler) Benim oğlum da çalışıyor
canım. Oğlum da çalışıyor. Yalan söylemek yanlış.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla)
Yalan söylemek yanlış.
BAŞKAN Sayın
Genç
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, ama derseniz ki, on sekiz göbek ben kimseyi almadım
BAŞKAN Sataşmaya
mahal vermeyin lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
Arkadan iki tane akrabanız çıkarsa, bu kötü. Herkesin çocukları
çalışıyor burada.
OSMAN GAZİ
YAĞMURDERELİ (İstanbul) Yalan söylüyorsunuz!
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, Sayın Başkan, ben, burada ne konuştuğumu
bilen bir insanım. Ben, 1980den beri Parlamento hizmetini yapan
bir insanım.
BAŞKAN
Çok tecrübeli bir milletvekilisiniz, sataşmaya mahal vermeyin
lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
Ben burada parlamenterlik yaparken burada, birileri daha
kısa donla geziyorlardı. Onun için, lütfen
Ama, bizi de yani
bakın
Bir dakika o zaman
verin de efendim, konuşmamı bitireyim.
BAŞKAN
Yok, hayır
Tamamlayın lütfen
KAMER GENÇ (Devamla)
Ama, Sayın Başkan
Lütfen, rica ediyorum..
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Çok teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
On dakika bana sataşıldı! Neyse
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 20/11/2007 ve 27/11/2007 Salı
günkü birleşimlerde sözlü sorulardan sonra, diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ve 21/11/2007 ve 28/11/2007 Çarşamba günleri
sözlü soruların görüşülmemesine; 33, 34 ve 47 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak ve bölümler halinde görüşülmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)
BAŞKAN Danışma
Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum
KAMER GENÇ (Tunceli)
Karar yeter sayısı istiyorum.
OSMAN GAZİ
YAĞMURDERELİ (İstanbul) Hadi güle güle!
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
OSMAN GAZİ
YAĞMURDERELİ (İstanbul) Kamer Bey, elini kaldır!
BAŞKAN Kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
OSMAN GAZİ
YAĞMURDERELİ (İstanbul) Bravo Kamer Bey!
BAŞKAN -
Gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, Gökçeler
Barajı yapımının 2008 yılı programına
alınıp alınmayacağına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/14) ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İç Tüzükün
98inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı
soruya çevrilmiştir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, Tayfur Bey konuşmak istiyor.
BAŞKAN
Önerge sahibi, söz mü istiyorsunuz?
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
Sayın Süner,
beş dakika süreniz var. (CHP sıralarından alkışlar)
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Antalyadaki
Gazipaşa ilçesi, ülkemizin muz üretiminin büyük bir kısmını
gerçekleştirmektedir. İlçemizde aynı zamanda seracılıkla
da uğraşılmaktadır. Ülke tarımına çok
önemli katkılar sağlayan bu ilçemizde kuraklık ve deniz
sularının yer altı sularına karışmasından
dolayı bitkilerde kurumalar meydana gelmektedir. Planlaması
yapılmış olan Gökçeler Barajı Gazipaşa ilçemiz
için çok büyük önem arz etmektedir. Şu anda barajın projesi
yapım aşamasındadır. Projenin bitmesinden sonra
maliyet hesaplanarak yatırım programına alınmaya
çalışılacak. Bunların gerçekleşmesi sonucu
da baraj yapımı en erken 2009 bütçesinde alınabilir.
denmektedir. Bu baraj gerçekten bölgemiz ve ülkemiz için çok büyük
önem arz etmektedir. Üstünde önemle durulması gerekmektedir.
Yazılı olarak da cevap verilse, sözlü olarak da cevap verilse,
demek ki 2009 bütçesine ancak alınabilecektir. Bu kadar önemli
bir barajın savsaklayarak 2009 senesine alınması demek,
Antalyanın muz üretiminin, yani Gazipaşa ilçesinin muz
üretiminin sabote edilmesi demektir.
Lütfen, Sayın
Bakanımız ve Hükûmetimizin, Gökçeler Barajıyla ilgili
yapım çalışmalarını hızlandırmasını
talep ediyorum. Bu vesileyle saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Süner.
2- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalya-Alara
Çayından kullanılan içme suyuna ve Alaca Çayının
çevresindeki arıtma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/15) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması
BAŞKAN Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İç Tüzük'ün
98'inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı
soruya çevrilmiştir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
Önerge sahibi
söz istemektedir.
Buyurun Sayın
Süner.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Antalyanın
Gündoğmuş ilçesinden doğan Alara Çayı Manavgatın
Boztepe köyü yakınlarından denize dökülmektedir. Yaklaşık
70 kilometre uzunluğu olan bu çay Manavgat ile Alanya ilçelerinin
sınırını ayırmaktadır. Dört belde, dokuz
köye içme suyu pompalanmakta olan Alara Çayı son iki yıldır
bir çevre felaketiyle karşı karşıyadır. Çayın
etrafında yer alan tesislerin kanalizasyonlarının
buraya bırakılması sonucunda çevre, belde ve köylerdeki
vatandaşlarımızın sağlıkları ciddi
anlamda tehlikeye girmektedir. Alara Çayının üzerinde
bulunan Manavgat ile Okurcalar beldesinin sınırını
belirleyen köprünün altındaki sazlıklarda yer alan iki büz
kirliliğe neden olmaktadır. Her iki büzün de görüntüsü resimde
Üç gün önce aldım. İki tane kanalizasyon sağlıksız
bir şekilde çaya akmaktadır ve buradan da içme suyu elde
edilmektedir. Sayın bakanlarıma bırakacağım
çayın görüntüsünü. Bu büzlerin kısa zamanda kapatılarak
arıtma sistemine bağlanmasını diliyorum.
Sorunlar gerçekten
vahimdir. İnsanlık ve turizm adına ayıptır. En
kısa zamanda çözülmesi dileğiyle, Genel Kurula ve Sayın
Başkanıma saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Süner.
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Türk Tarih
Kurumu Başkanının bazı açıklamalarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/17) ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Sayın Genç?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Konuşacağım efendim.
BAŞKAN Bu
önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
İç Tüzükün 98inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilmiştir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
Buyurun Sayın
Genç.
Beş dakika
süreniz var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Ama, Sayın Başkanın bugünkü
bana karşı tavrını da halka şikâyet ediyorum.
Benden önceki
konuşmacı tam on dakika benim içkimden bahsetti, servetimden
bahsetti. Yani, ne kadar olmayan şeyleri iftiralar yoluyla bana
iftira attı. Ama bana iki dakika söz verdi, o iki dakikayı
da yarısını kendisi müdahale etti Sayın Başkan.
Biz burada parlamenteriz.
Bu Parlamentoda halkın hakkını savunmak zorundayız.
İktidar partisinin kölesi değiliz. İktidar partisinin
de paraleli doğrultusunda hareket edemeyiz. Lütfen, rica ediyorum,
diyorsanız ki
Siz de bizim buradaki konuşmamızdan
da rahatsız oluyorsanız, o da, rahatsız olmayın
efendim.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, soru önergemde Türk Tarih Kurumu Başkanı,
Türkiyedeki Alevilerin Ermeni dönmesi olduğunu söyledi.
Bunu bir televizyon programında söyledi. Şimdi, insanlar
Ermeni olur, Türk olur, Kürt olur, Laz olur, Çerkez olur, Amerikalı
olur; bunlar önemli değil. Ben Aleviyim. Aleviliğin özünde
tasavvuf felsefesi vardır. Yüce Allah der ki: Ben, bütün insanları
kendimden yarattım, kendime alıyorum, hatta insanları
değil, bütün canlıları. demiş. Onun için, Alevi
inancında insanlar vefat ettiği zaman Hakka yürüdü.
derler. Biz, değil insanları, bütün canlıları Alevi
inancındaki insanlar hoşgörüyle karşılar, saygı
duyar. Ama, bu Türk Tarih Kurumu Başkanının Aleviler,
dönme Ermenidir. demesinin altında bir hakaret var. Dönme
kelimesi hakareti ihtiva eder. Yani, yoksa
Dönme biliyorsunuz,
işte, erkekten kadına, kadından erkeğe
Yani,
bunda gülünecek şey yok. Bunun anlamı bu. Ama sizler kendinize
Yahu anlamıyorum, öyle şeylere gülüyorsunuz ki! Yani,
bunlara dönme denir.
Şimdi, Aleviler
yıllarca bu memlekette ezilmiş kişilerdi. İnançlarını
yerine getirmemişlerdir. Devletin bütçesine, Diyanet
İşleri bütçesine muazzam miktarda vergi verirler, ama, kendi
ibadetleri, inançları doğrultusunda kendisine bir ibadethane
yapılması konusunda, kendi inançlarını yayacak,
kendi inançlarına uygun din adamlarını yetiştirmek
konusunda, ders kitaplarında bunların inançlarına uygun
herhangi bir hoşgörüyle bakılmıyor, herhangi bir sarfiyat
yapılmıyor. Diyanet İşleri Başkanlığının
bütçesinde
Mesela, aşağı yukarı 100 binin üzerinde
personel çalışmaktadır. Maalesef, Alevi inancındaki
insanlar buraya alınmamaktadır. Hele hele şu son
Hükûmet zamanında, zannedersem 2.500 küsur, Diyanet İşlerine
alınan personel diğer devlet dairelerine yatay geçişle
geçiyor.
Geçen gün, Tuncelinin
Ovacık ilçesinde bir vatandaş bana telefon ediyor, diyor:
Yahu, Kamer Bey, burada bir tane cami var diyor, sekiz tane imam
var diyor. Bu Hükûmetin yaptığı en önemli
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) Nerede?
KAMER GENÇ (Devamla)
Ovacıkta dedim.
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) Nerede? Hangi cami?
KAMER GENÇ (Devamla)
Ovacıkta dedim kardeşim!
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) İsmi ne caminin?
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, aç, sor! Aç, sor işte. Tuncelinin Ovacık ilçesinde
diyorum.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Yalan!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Lütfen müdahil olmayın.
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) Hangi cami?
KAMER GENÇ (Devamla)
Yahu, tek cami var! Hangi cami var mı! Ovacıkta tek cami
var.
BAŞKAN Sayın
Genç, siz de konuya geçin lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
Neyse
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Yahu, ayıbı
mayıbı yok kardeşim! İmam da ata, ama bilim adamı
da ata.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Bir camiye sekiz imam olur mu? Belge göster.
KAMER GENÇ (Devamla)
- Yahu, işte, yapıyorsunuz.
Şimdi
BAŞKAN Sayın
Genç
KAMER GENÇ (Devamla)
Neyse
Sayın
Başkan, bana müdahale edeceğinize bunlara müdahale
edin.
BAŞKAN Onlara
da müdahale ettik Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, Alevi inancında hoşgörü vardır. Alevinin
inancının temeli bilimdir. İslam dini çok yüce bir dindir.
Bu yüce dini dünyada saygıdeğer hale getirmek için, bunun,
ilim yoluyla, çağdaş yorum yoluyla insanların yaşamasına
kolaylıklar sağlayacak, bilime önem verecek bir düzeyde
uygulanması bizim temel ilkemizdir. Dolayısıyla,
Alevi inançlı insanları her vesileyle çıkıp da,
şurada burada kötülemek
Geçen gün bir
milletvekiliniz diyor ki: Alevilerle satanistler birbirlerine
yakın. diyor. Böyle bir şey olur mu? Eğer buna siz de
iştirak etmiyorsanız, o milletvekilinize bir tane disiplin
cezasını verin.
Yani, birileri
çıkacak, bu kitleyi kötüleyecek, ondan sonra, Diyanet
İşleri Başkanlığı bütçesinde, bu Alevi
inançlı insanların ibadetlerini yerine getirmesi için
hiçbir ödenek ayırmayacaksınız
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Genç, bir dakika ek süreniz var.
KAMER GENÇ (Devamla)
-
onlara gerekli hoşgörüyü göstermeyeceksiniz, ama, Türk Dil
Kurumu Başkanı çıkıp da Aleviler dönme Ermenilerdir
dediği zaman da
Hatta, içinizde gülenler de var; ben, o gülenlere,
dönme onlardır diyorum. Öyle diyorum, başka ne diyeyim? O
gülerse, ben de onlara, dönme sizsiniz derim.
Dolayısıyla,
bakın, hepimiz insanız.
BAŞKAN Sayın
Genç
KAMER GENÇ (Devamla)
Her insanın haysiyeti var, onuru var. Sizin nasıl haysiyetiniz,
onurunuz varsa, bir Hristiyanın da aynı derece onuru ve haysiyeti
vardır, bir Alevinin de onuru ve haysiyeti vardır, hatta dinsizin
de haysiyeti, onuru vardır.
Biz, sizlerden,
yani kendini çok fazla dindar kabul edenlerden, en az onlar kadar
İslam dininin yüceliğine inanan ve onun yücelmesi için her
zeminde çalışan insanlarız. Bunu bilmeniz gerekiyor,
ama birtakım sapık düşünceli insanların düşünceleri
karşısında da, maalesef, işte, gerçekleri söylediğimiz
zaman, bu sapık düşünceli insanlar çıkıp bizi kötülüyor.
Bizim inancımız budur.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Genç.
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, bir televizyon
programında yaptığı konuşmaya ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/18) ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN Sayın
Bakan? Yok.
Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İç Tüzükün
98inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı
soruya çevrilmiştir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, bu
önergemin mahiyeti şudur: Tayyip Erdoğan, Bekir Coşkunun
bir konuşmasında... (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) Sayın Başbakan diyeceksin!
BAŞKAN Sayın
Genç
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla)
Demem!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) Sayın diyeceksin!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
KAMER GENÇ (Devamla)
Yahu, ben sizden nezaketi öğrenmem! Ben nezaketi kendim
şey ediyorum.
AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) Bu ülkenin Başbakanı!
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi, Sayın Başkan, benim kendime göre bir hitap tarzım
var, nezaketi kimse bana öğretmesin efendim! Allah Allah! Ben
kendi nezaketimi kendim bilirim. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Efendim, Bekir
Coşkun Abdullah Gül benim Cumhurbaşkanım değildir.
diye bir ifade kullandıktan sonra
AHMET AYDOĞMUŞ
(Çorum) Abdullah Gül değil, Sayın Cumhurbaşkanı!
KAMER GENÇ (Devamla)
diyor ki Tayyip Erdoğan, aynen söylediği lafı söylüyorum:
Bazıları ar ve edep bilmez. Edep ve ar bilmez. Ne demek edep
bilmemek? Edepsiz demektir. Adap bilmemek, adapsızlık demektir.
Şimdi, diyor
ki: Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletini terk etsinler. Bunu, sizin
İşte sayın niye demiyorum, biliyor musunuz?
İşte, o makama layık olmayan insanlara sayın demiyorum
ben. Tamam mı! Ha, başka unvanları da söylemek isterseniz,
ben söylerim onu. Bak, çok güzel unvanlar bende.
Şimdi, ondan
sonra diyor ki: Bekir Coşkun Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlığından
çıksın.
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Öyle bir şey yok.
KAMER GENÇ (Devamla)
Onu
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Lütfen
KAMER GENÇ (Devamla)
- Neyse, ondan sonra, ben de soru önergesini verdim.
Bir; bir vatandaş,
Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı
Düşünce özgürlüğünden
bahsediyorsunuz, her gün düşünce özgürlüğünden bahsediyorsunuz.
Yahu, bırakın da herkes sizin gibi düşünmesin. Birileri
de kendine göre düşünsün. Şimdi, kendi gibi düşünmeyen
insanları ben Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlığından
çıkaracağım diyor. Ee, ben de Abdullah Gülü Cumhurbaşkanı
olarak kabul etmiyorum. Bugünkü Anayasaya uygun hâle gelsin, kabul
edeyim. Bugünkü Anayasada Cumhurbaşkanını halk seçer
diyor ve bu Cumhurbaşkanlığı makamına seçilen
kişi AKP Grubu tarafından seçilmiştir ve bu Cumhurbaşkanı
orada oturamaz. Çünkü, Anayasaya eğer saygımız varsa,
eğer Anayasaya saygı denilen bir kavram varsa, Anayasaya
uygun, Cumhurbaşkanını, o makamı, Cumhurbaşkanlığını
Anayasaya uygun bir makam hâline getirelim.
BAŞKAN Sayın
Genç, önergenize dönün lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, önergemde bu var işte!
Abdullah Güle
Cumhurbaşkanı demeyen insana Türkiye vatandaşlığından
çıksın diyor Sayın Başkan! Yani, ben anlamıyorum
ki, siz nasıl
Bana ne konuşacağımı söyleyin
o zaman!
Şimdi, ben
de Abdullah Gülü Cumhurbaşkanı kabul etmiyorum. Daha
dün geldi, Cumhurbaşkanlığı bütçesini 25 trilyon
artırdı. 20 trilyonu Çankaya Köşkünde yeni yapı
yapmak için, inşaat yapmak için, 11 trilyonu da yeni mobilya almak
için.
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Helal olsun.
KAMER GENÇ (Devamla)
Helal olsun tabii!
Türkiyede insanlar
açlıktan kırılırken, Türkiyede insanlar çöplüklerden
ekmek toplarken, Türkiyede milyonlarca insan işsiz dururken,
ondan sonra geleceğim ben sefahat içinde yaşayacağım.
Uçaklara basını dolduracağım, bazı basın
organlarının önde gelenlerini, oradan Avrupaya götüreceğim.
Benim devlete verdiğim paraları da orada harcayacaksınız.
Ee, tabii, yani, ondan sonra Çankaya Köşkünü hep yandaşlarınıza
ziyafet alanı hâline çevireceksiniz. Bu memleketin
Arkadaşlar,
bakın, gerçek din adamı, dindar olan adamın evvela
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Şehit aileleri onlar. Şehit anaları var.
Şehit anaları gidiyor oraya.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, şehit annelerine versin. Bence de versin, ama onun
dışında, İstanbuldaki sanayi odalarına verdiler.
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Şehit anaları gidiyor oraya.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, şehit anasına saygıyı ben senden daha fazla
görüyorum. Bir şehidin
Bak, benim ağabeyim Kore gazisidir.
Sizler, benim kadar bu ülkenin birliği, bütünlüğü için savaşan
hiçbiriniz yok içinizde. Ben de sizin gibi eğer şey etsem,
gitsem hırsızlara, soygunculara yağ çeksem, ben de
şimdi bir makamdaydım. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Yazıklar olsun sana!
KAMER GENÇ (Devamla)
Ben, yirmi yedi senedir politikadayım. Bakın, sade bir
milletvekili olarak gelmişim burada halkın menfaatlerini
savunuyorum.
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) Otuz sene boşa gelmişsin boşa.
KAMER GENÇ (Devamla)
Ben de menfaatimi düşünseydim, ben de bugün bir yerlerdeydim.
Haa, ben o bir yerlerdeyim. Bu millet beni sıfırdan bu makama
getirmiş, bu milletin hakkını burada savunacağım.
Haa, sizin hangi makama getirdiğiniz adam olursa olsun,
eğer bu milletin hakkına el uzatırsa, onları burada
çıkıp söyleyeceğim.
Haa, 340 milletvekiliniz
var. 340 milletvekilinizle beni burada konuşturmayabilirsiniz,
ama sokağa nasıl çıkacaksınız, onu da göreceğiz!
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Sandıkta gördük.
KAMER GENÇ (Devamla)
O zaman sokak da var.
Yani, burada
çıkmış Bülent Arınç diyor ki: Efendim, burada
çıkıp konuşmasın. Ee, peki, nasıl konuşmayacağım?
Burada bağımsız milletvekilleri var. Bunlar da milletvekili,
sen de milletvekilisin. Nasıl beni konuşturmayacaksın?
341 kişiye güvenirseniz, bu halk sizi sokağa çıkarmaz.
Onu da bilesiniz. Ben
Türkiye Cumhuriyetinin hangi makamında
olursa olsun laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin gösterdiği
nitelikleri taşıması lazım. Sizler
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
(AK Parti
sıralarından Süre doldu sesleri)
KAMER GENÇ (Devamla)
Bir dakikam var.
Her vesileyle
söylüyorum sayın milletvekilleri, diyorum ki: Sizler, özel hayatınızda
her istediğinizi yapabilirsiniz, ama Türkiye Cumhuriyeti
devletinin bir makamına ve mevkisine geldiğiniz zaman,
şanlı ve şerefli Türkiye Cumhuriyeti devletinin
şanına, şerefine uygun hareket etmek zorundasınız.
Suudi Arabistan Kralını getirip, ondan sonra, Atatürkün
fotoğraflarını kaldıracaksınız, onun o
fotoğrafının altına oturacaksınız ve o
zihniyetinizle ondan sonra Türkiye Cumhuriyetinin
şanını ve şerefini korumuş olacaksınız!
Hele, o gelen
yedi uçaktan da yedi tane de tır boşaldı, o da nereye
gitti, ben de bilmiyorum. O tırlar nereye gitti? Ne getirmişti,
ne? O hediyeler nerede? Para mı vardı, mücevherat mı
vardı? Onlar da nereye gitti, bilmiyorum. İşte, iktidar
sizsiniz, araştıralım. O tırlarla ne geldi? Gümrük
kaçakçılığı var mıydı, içinde gümrüğe
tabi olan eşyalar var mıydı?
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) Şov yapıyorsun, şov
KAMER GENÇ (Devamla)
İşte bu düşünceyle hareket eden insanlara, ben de Bekir
Coşkun gibi, saygı duymuyorum. (AK Parti sıralarından
Biz de sana saygı duymuyoruz sesleri)
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Genç.
5.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, terörle
mücadelede zarara uğrayan vatandaşların başvurularına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/21) ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
6.- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalya
Büyükşehir Belediyesinin 100. Yıl Spor Kompleksi ihalesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/136) ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
7.- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalya-Serik
çöp depolama alanına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/144) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın
cevabı
8.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Emniyet
Genel Müdürlüğünde polislere oruç tutup tutmadığı
sorulduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/145) ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın cevabı
9.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Kepez
Belediyesinin beceri ve meslek kazandırma kurslarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/173) ve İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
10.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun,
Sinoptaki bir kaynak suyu projesine ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/178) ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın cevabı
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, İçişleri Bakanı Sayın Beşir
Atalay, gündemin Sözlü Sorular kısmının, 5, 12, 19,
20, 41 ve 46ncı sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdi.
Şimdi, bu
soruları sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Sayın
Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 27.08.2007
Kamer
Genç
Tunceli
27.07.2004 tarihinde
yürürlüğe giren, terör ve terörle mücadele esnasında yürütülen
faaliyetler nedeniyle zarara uğrayan vatandaşlarımızın
zararlarının karşılanmasına ilişkin
5233 Sayılı Kanun uyarınca:
1- Tunceli ili
ve ilçelerinde bu Yasa uyarınca zarara uğrayıp da zararlarının
karşılanmasını isteyen kaç kişi var?
2- Bu kişilerden
kaçının istekleri yerine getirilmiştir?
3- Başvuruları
sonuçlandırılmayan kaç kişi vardır? Bunların
başvuruları ne zamana kadar sonuçlandırılacaktır?
4- Yasanın
yürürlüğe girmesinden bugüne kadar üç yıl geçmesine
rağmen yapılan başvuruların sürüncemede bırakılması
bu kişileri büyük bir mağduriyet ve yoksulluğa sevk ettiğini
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla
arz ederim.
Tayfur
Süner
Antalya
Antalyada
06.09.2007 tarihinde 100. Yıl Spor Kompleksi ihalesi yapılmıştır.
11 firmanın şartname aldığı Büyükşehir
Belediyesinin bu ihalesine sadece, Fettah Tamince ve Aytekin
Göltekinin ortağı olduğu Sembol İnşaat katılmıştır.
500 bin YTL artı KDV teklifiyle ihaleyi kazanan Sembol
İnşaat, sahip olduğu 246 bin metrekarelik alandan 164
bin metrekareye stadyum ve kapalı spor salonu yapacak. 40 bin
metrekarelik alana da ticaret merkezi yapılması düşünülmektedir.
Soru 1: İhale
şartnamesi hazırlanma aşamasında, ihaleye katılan
firma işaret mi edilmiştir?
Soru 2: Bu ihale,
Lara Kent Parkını alması yargıdan dönen Fettah
Taminceye verilen bir diyet midir?
Soru 3: Bu arazi,
tapulara dayalı hukuksal sorunlar nedeniyle yargıdadır.
Başkalarının hak sahibi olduğu bir alanda ihale
açılması ne derece doğrudur?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla
arz ederim.
Tayfur
Süner
Antalya
Antalyanın
Serik İlçesinde 25 sene önce kurulan çöplük, bugün yerleşim
birimlerinin içinde kalmıştır. Çöplüğe 50 metre
mesafede Serik Endüstri Meslek ve Anadolu Endüstri Meslek Lisesi
eğitim ve öğrenimine devam etmektedir. Temmuz ayında
çöplüğe 200 metre mesafedeki Serik Devlet Hastanesi, inşaatı
tamamlanarak hizmete açılmıştır. Çöplükte oluşan
metan gazından dolayı sürekli ateş yanmaktadır.
Oluşan duman, hastaları ve bölgede oturan vatandaşların
sağlığını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir.
Soru 1: Çöplüğün
uygun bir yere taşınması için gerekli çalışmalar
yapılmakta mıdır?
Soru 2: Son 5
yıldır Akbaş Köyü sınırları içinde kurulması
planlanan katı atık tesisinin inşasına bir türlü
başlanamamasının sebebi nedir?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla
İçişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 25.09.2007
Kamer
Genç
Tunceli
Ramazan
Ayının başlaması nedeniyle Emniyet Genel Müdürlüğünün
polislere yazı göndererek veya çeşitli araçlarla oruç tutup
tutmadıkları sorulduğu bazı basın organlarında
yazılmaktadır.
1- Bu olay
doğru mudur?
2- Doğru
ise böyle bir uygulama kamu görevlileri üzerinde din baskısı
kurmak anlamına gelmez mi?
3- Bu suretle
yapılan uygulamada kaç polise soru sorulmuş ve kaçı
oruç tuttuğunu ve kaçı tutmadığını bildirmiştir?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Beşir
Atalay tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini
saygılarımla arz ederim. 17.10.2007
Hüsnü
Çöllü
Antalya
Antalyada
bir belde belediye başkanının, açtıkları
iş garantili kurslarla 4 yıllık bir sürede 2.400 kişiye,
2 bin 500 YTL ücretle iş sağladıkları yönündeki
açıklaması kamuoyuna yansımıştır.
Bu kapsamda;
1- Kepez Belediyesi,
Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile protokol yaparak
hangi tarihte beceri ve meslek kazandırma kursları açmıştır?
2- Bu kurslar
hangi alanlarda açılmış ve hangi dönemlerde kaç öğrenci
eğitim görmüştür?
3- Bu kurslardan
kaç öğrenci mezun olmuş ve hangi alanlarda istihdam olanağı
bulmuştur?
4- Ülkemizde
işsizlik ciddi bir sorun olarak karşımızda dururken,
yaklaşık 4 yılda 2.400 kişiye, iyi ücretlerle
iş olanağı sağladığı iddia edilen bu
kursları, Hükûmet olarak da örnek alarak, ulusal düzeyde yaygınlaştırmak
için girişimde bulunacak mısınız?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Beşir
Atalay tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. 25/10/2007
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
Sinop İli
Ayancık İlçesinde bulunan Büyükpınar Kaynak Suyu, aynı
ilçeye bağlı Gürsökü Köyü için köy suyu olarak projelendirilmiştir.
Ancak Büyükpınar Kaynak Suyunun köylerine daha yakın olduğunu
ifade eden Sansar Köyü Muhtar ve azaları adı geçen kaynak suyuna
Gürsökü köyünden daha fazla ihtiyaçları olduğundan hareketle
yapılan projenin iptalini istemektedirler.
Sorular:
1- Sansar Köyü
Sakinlerinin Sinop Valiliği ve Ayancık Kaymakamlığına
verdikleri dilekçelere neden cevap verilmemiştir?
2- Büyükpınar
Kaynak Suyunun Gürsökü Köyüne projelendirilmesi neye dayanarak
yapılmıştır?
BAŞKAN Soru
önergelerini cevaplandırmak üzere İçişleri Bakanı
Sayın Beşir Atalay.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce okunan altı
sözlü sorunun cevabını sunmak üzere huzurunuzdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tunceli bağımsız
milletvekili Sayın Kamer Gençin her şeye rağmen Sayın
diyoruz- Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği
ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına
tarafımdan cevaplandırılmasını tensip ettikleri,
Tunceli ilinde terör ve terörle mücadele esnasında yürütülen
faaliyetler nedeniyle zarara uğrayan vatandaşlarımızın
zararlarının karşılanmasına ilişkin sözlü
soru önergesinin cevabını sunuyorum.
Tabii bu, diğer
birçok ilimizi de ilgilendiren bir konudur, terörden zarar görenlerin
zararlarının ödenmesi. Bu vesileyle sayın milletvekillerimizi
ve vatandaşlarımızı da bilgilendirmiş olacağım.
2004 yılında
çıkardığımız 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun ve uygulama yönetmeliğiyle, terör nedeniyle
zarara uğrayan kişilerin zararlarının, ulusal
ve uluslararası yargı mercilerine gitmeksizin, hızlı,
etkin ve adaletli bir şekilde sulhen karşılanması
amaçlanmıştır. Yani, 2004 yılında bizim Hükûmetimizin
tasarısı olarak Meclisimize gelmiş ve bu yasalaşmıştır.
Bu kapsamda, yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan
zararları, tedavi ve cenaze giderleri, her türlü taşınır-taşınmaz
mallar ile ürünlere verilen zararlar, kişilerin mal varlıklarına
ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararlar karşılanabilmektedir.
Başvuruların
yoğun olduğu on iki ilimizde -Bingöl, Bitlis, Diyarbakır,
Hakkâri, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Tunceli, Van, Batman ve
Şırnak- birden fazla komisyon oluşturulmuş olup,
hâlen ülke genelinde 106 adet komisyon çalışmalarına
devam etmektedir. Talep yoğunluğuna ve kadro imkânına
göre bu sayılar artırılabilmektedir.
Kanunun yürürlük
tarihinden sonra oluşan zararlar için, zarar konusu olayın
öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde ve herhâlde
bir yıl içinde başvurulması gerekmektedir. Bu başvuruların
sonuçlandırılma süresi altı ay olup, zorunlu hallerde
vali tarafından üç ay daha uzatılabilmektedir.
1987-2004 tarihleri
arasında oluşan zararlar için öngörülen bir yıllık
başvuru süresi, Kanundan haberdar olmayan ya da diğer nedenlerle
bu süre zarfında başvuruda bulunamayan vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin önlenmesi amacıyla 2006 yılında
bir yıl daha uzatılmış, 2007 Ocak ayında biten sürenin
tekrar bir yıl uzatılması için hazırlanan kanun teklifi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilmiştir.
Zararlar, adli,
idari ve askerî mercilerdeki tüm bilgi ve belgeler ile başvuru
sahibinin beyan edeceği her türlü bilgi ve belgelerin göz önünde
bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına
uygun biçimde, komisyon tarafından doğrudan doğruya
veya bilirkişi aracılığıyla tespit edilmektedir.
Kanunun yürürlüğü
girdiği tarihten Eylül 2007 sonu itibarıyla zarar tespit
komisyonlarına yapılan toplam 276.634 başvurudan
97.579 adedi sonuçlandırılmıştır. Bunlardan
66.563 adedi için olumlu, 31.016 adedi için olumsuz karar alınmıştır.
Bunlar, komisyonların kararlarıdır.
Bugüne kadar
zarar görenlere Hükûmetimizce 371 milyon 219 bin YTL ödeme yapılmıştır
ve bu devam etmektedir. Kararlar sonuçlandıkça, her ay peyderpey
Maliye Bakanlığımızın bu konuda ödenek tahsisi
olmakta ve belli bir denge içinde, vatandaşlarımıza,
il dağılımı da göz önüne alınarak yapılmaktadır.
2008 yılı bütçesine de bu konuda yeterli, gerekli ödenek
konmaktadır. Ayrıca bütçe dışı da ek tahsislerle
bu karşılanmaktadır, karşılanacaktır.
Kanunun yürürlüğe
konulması ve uygulanması, ulusal ve uluslararası kamuoyu
ve sivil uluslararası toplum kuruluşları tarafından
yakından izlenilmiş ve gelinen nokta genel olarak başarılı
bulunmuştur, bulunmaktadır; çünkü, bunun, biliyorsunuz,
bir uluslararası boyutu vardır, onun için de, biz, bu konuda,
olanca hassasiyeti gösteriyoruz.
Kanunun uygulanması
Dışişleri Bakanlığınca da yakinen takip
edilmekte olup, veriler aylık olarak Bakanlığımızdan
temin edilerek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve diğer
uluslararası platformlarla paylaşılmaktadır.
Ülkemiz aleyhine,
bu kapsamda 1.500ün üzerinde başvurunun yapıldığı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, sunulan çalışmalar
ve tazminat kararları üzerine 17/1/2006 tarihinde açıkladığı
içyer kararında, daha önce ülkemiz aleyhine olan içtihadını
değiştirerek başvuruyu kabul edilemez bulmuş ve
zarar tespit komisyonuna yönlendirmiştir. Yani, başvurular,
yurt dışı başvurular da, uluslararası başvurular
da bu zarar tespit komisyonlarına yönlendirilmektedir.
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, bundan sonra açıkladığı
birçok kararında da benzer kararlar almış, 5233 sayılı
Kanunun hem teoride hem de uygulamada etkili bir iç hukuk yolu
olduğunu vurgulamıştır.
Ülkemiz için
uluslararası arenada ciddi bir diplomatik ve hukuksal kazanım
olan bu karar, ülkemizi hem çok yüksek miktarlarda tazminat ödeme yükümlülüğünden
hem de mahkeme nezdinde sürekli mahkûm olan ülke konumundan kurtarmıştır.
Bunun yanında,
anılan uygulama, Birleşmiş Milletlerce ülkemizin yaşadığı
terör sorunu benzeri sorunları yaşayan ülkelere örnek
gösterilmekte, benzeri tazmin sistemi oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Son örneği de Iraktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de, Tunceli
ilimizde, terör ve terörden doğan zararların karşılanmasıyla
ilgili olarak yaptığımız çalışmalardan
kısaca bahsetmek istiyorum.
5233 sayılı
Kanun kapsamında Tunceli ili ve ilçelerinden zarar tespit komisyonlarına
toplam 16.404 adet başvuru yapılmıştır. Bu
başvurulardan 3.477 adedi sonuçlandırılmıştır
yani komisyonlar bir karar vermiştir. İl tarafından istenen
ödenekten 14 milyon 102 bin 020 YTLsi gönderilmiştir ki, toplam
zaten bugüne kadar sonuçlananlarla ilgili talep 19-20 milyon YTL
civarındadır, 14 küsuru gönderilmiştir- Tunceli ilimiz
ödeme oranı en yüksek olan illerimiz arasındadır.
5233 sayılı
Kanuna göre Zarar Tespit Komisyonuna yapılan başvuruların
büyük bir çoğunluğu geçmiş dönemde yaşanan olaylar
nedeniyle uğranılan zararlar ile ilgilidir. Takdir edileceği
gibi bu Kanunun uygulama tarihi, 1987 yılından bugüne
kadar olan dönemi kapsamaktadır ve başvuruların bir
kısmı, hatta büyük bir kısmı, on, on beş, yirmi
yıl önceye aittir. Dolayısıyla, bazı yerlerin, tabii,
kadastro çalışmaları henüz tamamlanmamış,
bazı yerlerde bilgi ve belge temininde güçlük çekiliyor, bazı
yerlerde çok eskilerde kalmış, şartlar değişmiş,
ispatı, belgelenmesi zorlaşıyor ve bu hassas bir değerlendirme
gerekiyor. Komisyonlarımızın sayısını
artırdık, bunlar yoğun şekilde çalışıyor
ama bu ifade ettiğim sebeplerle, tabii, yine de büyük zaman
alıyor. On beş-yirmi yıl önceye ait olaylar ve onların
belgelenmesi, ispatı tabii zorluklar taşıyor. Ben, pazar
günü Diyarbakırda -hemen hemen burada saydığım
illerin tamamı vardı, Doğu, Güneydoğu illerimizin
bazılarının- on bir ilin valileriyle de toplantı
yaptım. Yani, bu toplantımızda, bu illerimizdeki bütün
kamu hizmetlerini ve kamu yatırımlarını da değerlendirdik.
Tabii, özellikle, Bakanlığım faaliyet alanında
olan KÖYDES, BELDES ve bunun son durumu, uygulamaların son durumu
-sosyal destek faaliyetleri valilerimizin, kaymakamlarımızın
sorumluluğunda yürüyor- ve bir de -önemlilerinden birisi- terörden
zarar görenlerin zararlarının ödenmesiyle ilgili konuyu
il bazında onlarla değerlendirdik ve her ilde ne kadar
başvuru var, sorunlar nedir, gecikme nasıl, ödeme durumu
ne kadar, hatta 2008 yılına dönük boyutlarını da
orada değerlendirmiş olduk. Bu çalışmamızı,
dikkatle, titizlikle yürütüyoruz, bunu ifade edeyim. Bu ödemeler,
tabii, devletimizin taahhüdüdür ama ciddi değerlendirmeler
olarak, hak eden hiçbir vatandaşımız mağdur edilmeyecektir.
Ancak, takdir edersiniz ki, kamu kaynağı kullanılmaktadır
ve inceleme, araştırma konusunda gerekli hassasiyetin
gösterilmesi de bir mecburiyettir. Bu prensipler çerçevesinde, gecikmelerin
önüne geçmek için konu üzerinde sürekli durulmaktadır.
BAŞKAN Sayın
Bakan, altı soru için toplam otuz dakika süre verdim ama bildiğiniz
gibi, sözlü soru görüşmeleri için ayrılan süre bir saat,
önerge sahiplerinin ek açıklama haklarını da dikkate
alarak, sürenizi uygun kullanırsanız, sevinirim.
Teşekkür
ederim.
Buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Benim, bundan
sonraki soruların cevapları çok uzun değil. Biraz genel
bilgi vereyim, önemli bir konudur, Meclisimizi bu konuda bilgilendireyim
istedim. Bir de, biraz önce, tabii, bir Sayın Milletvekilimiz
burada konuşurken Sorularımıza doğru yanıt
verilmiyor, Hükûmet doğru yanıt vermiyor. gibi ifadeler
kullandı. Bu, çok üzücüdür. Bizim burada söylediklerimiz
doğru bilgilerdir. Biz işimizi ciddiye alırız, iyi
araştırırız ve Meclisimize yanlış bilgi
vermeyiz. Tabii, bir milletvekilimizin bunu burada söylemesi
üzücüdür ve Meclisimizin denetleme görevini yasama görevi kadar
önemli görüyoruz. Onun için de sorulan sorulara yazılı veya
sözlü hazırlanıyoruz, gelip burada sizlere bilgi sunuyoruz.
Onu ifade etmiş olayım.
Antalya Milletvekili
Sayın Tayfur Sünerin, Sayın Başbakanımıza
tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da
kendileri adına tarafımdan cevaplandırılmasını
tensip ettikleri Antalya ilindeki Yüzüncü Yıl Spor Kompleksi
ihalesine ilişkin sözlü soru önergesinin cevabını sunuyorum: Önergeye
konu edilen ihale Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından
yapılan bir ihale olduğundan, gerekli bilgi ve açıklamalar
Antalya Valiliği aracılığıyla Antalya Büyükşehir
Belediye Başkanlığından alınmıştır.
Alınan bilgilere
göre, 2010 yılında ülkemizde yapılacak Dünya Basketbol
Şampiyonasının maçlarının oynanacağı
şehirlerden bir tanesi de Antalya olarak belirlenmiştir.
FIBA koşullarına uygun bir kapalı spor salonu ile 30
bin kişilik UEFA kriterlerine uygun futbol sahası yapımı
için, konu ile ilgili uzmanlar tarafından Antalyada yapılan
incelemelerde Yüzüncü Yıl Spor Komplekslerinin bulunduğu
alan en uygun yer olarak belirlenmiştir. Bu belirlemede söz konusu
alanın ulaşım, otopark ve kent merkezine yakınlığı
mahallî yetkililerce dikkate alınmıştır. Antalya
Büyükşehir Belediyesi ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
tarafından 22/7/2005 tarihinde imzalanan protokol gereğince,
söz konusu alanda bu tesislerin yapımı için imar plan tadilatları
yapılmış ve yasal süreler içinde planlar kesinleşmiştir.
Bu plana göre, 164.187 metrekarelik alanın 40 bin metrekarelik
kısmı merkezî gelişme alanı olarak planlanmış
olup, geri kalan alana stadyum ve kapalı spor salonu yapılması
Antalya Büyükşehir Belediye Meclisince kabul edilmiştir.
Bu Meclis kararından sonra Büyükşehir Belediye Encümenince
5/7/2007 tarih ve 364 sayılı kararla ihale yapılması
için karar alınmış, ihale, ulusal ve yerel basında
ilan edilmiştir.
Bu ilandan sonra
10 adet firma ihale şartnamesi almıştır. İhale
şartnamesine göre teklif verecek firmalar 10 bin kişilik
kapalı spor salonuyla 30 bin kişilik stadyum inşaatını
tamamlayacak, karşılığında 40 bin metrekarelik
merkezi gelişme alanı mülkiyetini alacaktır. Sembol
İnşaat Yatırım ve Global Limitet ortak girişimi
Büyükşehir encümenine teklif vermiş ve bu ortak girişim,
500 bin YTL+KDV bedeli belediyeye ödemek, bu iki tesisi şartnamede
belirtilen sürede tamamlamayı teklif etmiştir. Verilen
bu teklif Büyükşehir encümenince uygun bulunmuş ve gerekli
bürokratik işlemler tamamlanmıştı ancak, ilgili
firma bu aşamadan sonra sözleşme imzalamaktan imtina ettiğinden,
ihale süreci zaten sonuçlandırılamamıştı.
Söz konusu ihaleyle
ilgili olarak hiçbir firmanın işaret edilmediği,
şartname alan her firmanın koşullarının aynı
olduğu, ihalenin 2886 sayılı Yasaya uygun olarak yapıldığı,
ihalenin yapıldığı tarihte ihaleye engel bir yargı
kararı bulunmadığı bildirilmiştir.
Antalya Milletvekili
Sayın Tayfun Süner tarafından Sayın Başbakanımıza
tevdi edilen ve Sayın Başbakanımızın kendileri
adına tarafımdan cevaplandırılmasını
uygun buldukları, Antalya ili Serik ilçesinde bulunan çöplüğün
taşınmasına ilişkin sözlü soru önergesinin cevabını
sunuyorum.
5393 sayılı
Belediye Kanununun 14 üncü maddesinde İmar, su ve kanalizasyon,
ulaşım gibi kentsel altyapı; coğrafi ve kent bilgi
sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı
atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans;
şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma,
park ve yeşil alanlar; konut, kültür ve sanat, turizm ve tanıtım,
gençlik ve spor, sosyal hizmet ve yardım, nikah, meslek ve beceri
kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini
yapar veya yaptırır. denmektedir. 15inci maddesinde ise
Katı atıkların toplanması, taşınması,
ayrıştırılması, geri kazanımı, ortadan
kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri
yapmak ve yaptırmak. hükümleri yer almaktadır. Ayrıca,
aynı Kanunun 67nci maddesinde, belediyelerin gelecek
yıllara yaygın hizmetleri içerisinde arıtma ve katı
atık tesislerine ilişkin hizmetleri, süresi ilk mahallî
idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu
geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebileceği
de hüküm altına alınmıştır.
Hükûmetimizce
yürütülen yerel yönetim reformu çerçevesinde, yerel yönetimlerin
kendi aralarında birlik kurarak, özellikle çevre, turizm, katı
atık ve altyapı alanlarında yapacakları hizmetlerin
maliyetini düşürmek ve birçok yerel yönetimin aynı hizmetlerden
daha ucuz ve etkin olarak yararlanmasının yolunu açmak
için 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu
çıkarılmıştır.
Mahallinden
alınan bilgilere göre, Antalya ilimizin Serik ilçesinde, Serik
Çevre, Kültür ve Turizm Altyapı Birliği kurulmuştur.
Mahallî İdare Birlikleri Kanunu çerçevesinde kurulan bu birlikler,
Belediye Kanununun yukarıda ifade ettiğim hükümleri
çerçevesinde katı atık bertaraf tesisleri kurabilmekte
ve işletebilmektedirler.
Bu hükümler çerçevesinde
Antalya Serik ilçemizde kurulan Serik Çevre, Kültür ve Turizm Altyapı
Birliği tarafından, alandaki katı atıkların
oluşturduğu kirliliği ortadan kaldırmak üzere
Kültür ve Turizm Bakanlığından sağlanan kaynakla,
Serik ilçemize ait katı atık bertaraf tesisinin yapımı
işi 31/10/2007 tarihinde ihale edilmiştir. Söz konusu katı
atık tesisi, Serik ilçesi Akbaş köyü sınırları
içerisindeki ormanlık alanda Serik Çevre, Kültür ve Turizm Altyapı
Birliği Başkanlığı tarafından yaptırılacak
olup 2008 yılı içerisinde tesis işletmeye alınacaktır.
Böylece, Serik ilçesinin ve Birliğe üye 10 adet belediye ile 11
adet muhtarlığın katı atık sorunu 2008 yılı
içerisinde çözülmüş olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Genç tarafından
sorulan ve tarafımdan cevaplandırılması
istenen, Emniyet Genel Müdürlüğünde polislere oruç tutup tutmadıklarının
sorulması iddiasına ilişkin sözlü sorusunun cevabını
sunuyorum:
Kamu kurum ve
kuruluşlarında yemek hizmeti personel sayısı
dikkate alınarak verilmektedir. Çünkü yemek bedeli, yemekten
yararlanan görevliler tarafından karşılanmaktadır.
Takdir edileceği üzere, idarelerin gereğinden az yemek
çıkarmaları personelin mağduriyetine neden olduğu
gibi, gereğinden fazla yemek çıkarmaları da israfa
ve maliyetlerin artmasına neden olmaktadır. Emniyet Genel
Müdürlüğü merkez teşkilatında 8.705 personel hizmet
vermekte olup, bu personelin genelde yaklaşık 1.500ü Genel
Müdürlük yemekhanesinde öğle yemeği yemektedir. Personelin
öğle yemeği ihtiyacının karşılanması
kurum tarafından tabldot usulüyle yapılmaktadır. Günlük
çıkarılan yemeğin maliyeti yemeğe katılanlara
eşit olarak paylaştırılarak tahakkuk ettirilmektedir.
Bu sistemin sağlıklı işleyebilmesi için, maliyetin
paylaştırılacağı personel sayısının
bilinmesi şarttır. Önceki yıllarda olduğu gibi,
2007 yılı ramazan ayında da kişi başına düşecek
payı bilmek ve kişi sayısına yetecek miktarda yemek
üretmek amacıyla, öğle yemeğinin kaç kişilik
çıkarılacağının tespiti yapılarak, yemeğe
katılacakların sayısı belirlenmişti. Söz konusu
yazıda, belirlemede, isim bazında bir tespitin yapılması
istenmediği gibi böyle bir tespit de yapılmamıştır,
sayı tespit edilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekili
Sayın Hüsnü Çöllünün, tarafımdan cevaplandırılmasını
istediği, Antalya Kepez Belediyesinin beceri ve meslek kazandırma
kurslarına ilişkin sözlü sorusunun cevabını sunuyorum:
Belediyelere, Belediyeler Kanununun
14üncü maddesinin verdiği yükümlülüğü, görevleri biraz
önce okumuştum. Bunların içinde meslek ve beceri kazandırma
ifadesi de yer almaktadır. Bu kapsamda, belediyelerimiz, mali
imkânları ölçüsünde ilgili kurumlarla yapacağı protokoller
gereği meslek ve beceri kazandırma kursları açabilmektedirler.
Mahallinden alınan bilgilere göre, Antalya Kepez Belediyesi,
İl Millî Eğitim Müdürlüğü ile 6/6/2006 ve 16/1/2007 tarihlerinde
protokol yaparak, iş garantili, aşçılık, oto kaporta
tamiri ve oto boya alanlarında meslek ve beceri kazandırma
kursları açmıştır. Bu çerçevede, toplam 97 kursiyerin
eğitimi devam etmektedir. Söz konusu kurslar, Belediye Kanununun
yukarıda ifade ettiğim hükmü ve 3308 sayılı Mesleki
Eğitim Kanunu çerçevesinde, yapılan protokolle, yörede
bulunan özel sektör firmalarının iş birliği içerisinde
yürütülmektedir. Kepez Belediyesinin açmış olduğu
bu kurslara toplam 2.500 vatandaş müracaat etmiş ve özel sektör
ile yapılan iş birliği çerçevesinde bu vatandaşlarımıza
iş imkânı sağlama çalışmaları devam etmektedir.
Belediyenin yapmış olduğu iş garantili eğitim
projeleriyle, bölgede bulunan, başta turizm olmak üzere otomotiv
ve kesme çiçek gibi özel sektör alanlarında vatandaşlara
öncelikle mesleki ve beceri kazanma eğitimi verilerek bir
meslek kazandırılması amaçlanmıştır.
Son olarak, Kastamonu
Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlunun tarafımdan
cevaplandırılmasını istediği Sinoptaki
bir kaynak suyu projesine ilişkin sözlü soru önergesinin cevabını
sunuyorum: İlgili valilikten alınan bilgilere göre, Gürsökü
köyüne içme suyu getirmek amacıyla Büyükpınarda bulunan
su kaynağının kullanılması planlanmıştır.
Olay, tabii, Sinop ilimizle ilgili, köylerimiz Sinop ilimizin. Bu
gelişme üzerine Sansar köyü Muhtarlığı, Sinop Valiliği
ve Ayancık Kaymakamlığına itiraz dilekçesi vermişlerdir.
Bu dilekçelerde Gürsökü köyüne götürülmesi düşünülen Büyükpınar
su kaynağına kendi köylerinin ihtiyacı olduğunu,
suyun alınması hâlinde alabalık neslinin tükeneceğini,
değirmenlerin olumsuz etkileneceğini gerekçe göstererek
suyun alınmasına itiraz etmişlerdir ki, bu bazen köylerimiz
arasında bir ihtilaf konusudur, başka yerlerde de bunun örneği
vardır. Sinop Valiliği bu itiraz üzerine itiraz tetkik komisyonunu
oluşturmuş ve bu komisyon gerekli tespitleri yaparak gerekçeli
bir rapor hazırlamıştır. Bu rapor doğrultusunda
toplanan Sinop İl İdare Kurulu, Sansar köyünün itirazının
yerinde olmadığına, ileri sürdükleri itirazların
gerçekleri yansıtmadığına 22/03/2007 tarihinde
karar vermiştir. Dolayısıyla söz konusu su kaynağı
Gürsökü köyüne içme suyu olarak tahsis edilmiştir.
Arz ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sorular cevaplandırılmıştır.
Önerge sahiplerinden
ek açıklama talebi vardır.
Sayın Genç,
buyurun lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
verdiği cevaplar için teşekkür ediyorum.
Tunceli ili, terörde
en büyük zarar gören illerimizden birinci sıradadır. Yani,
kendileri de bilirler. Yakılmamış köy, yanmamış
köy okulu olmayan bir ilimizdir. Terörden büyük zarar gören insanlardır.
Kendileri de
açıkladılar, 16.404 kişi başvurmuş. Şimdiye
kadar beşte 1inin, yani, 3.400 kişinin isteği sonuçlandırılmış,
14 milyar civarında bir para ödenmiş. Gerçekten çok yoksul
bir halk, siz de giderseniz görürsünüz. Mümkünse, bu komisyonların
sayısını artırın. Bir an önce bu paralar ödensin,
biraz daha gerçek değerleri üzerinden ödensin Sayın Bakan.
Gerçi, bir genelge yayınlamışsınız, o genelgede
hangi kayıplara ne değer biçilir diye. Yani, belki objektif
değil mi bilmiyorum ama sizden ricam, bu işlerin süratle sonuçlandırılması.
Her zaman bize vatandaşlar müracaat ediyor, parasını
alamadık.
Polislerle yaptığınız
uygulamayı doğrusu ben yerinde bulmadım. Yani,
şöyle, bu bir baskı gibi geldi bana. Mesele, ramazanın
birinci günü orada bakılır, kaç tane polis arkadaşımız
oruç tutmuyorsa, ona göre yemek çıkar. Ama, bütün polislere tek
tek yazı yazarak kardeşim, sen oruç tutuyor musun, tutmuyor
musun. gibi bir tespitte bulunmak polisleri baskı altına
almaktır.
Bir de Hükûmetiniz
seçime gitmeden önce, polislere 200 ila 400 milyon lira civarında
bir para vereceğinizi vaat ettiniz ama o vaatlerinizi de yerine
getirmediniz.
Teşekkür
ederim efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Söz alabilir miyim.
BAŞKAN Tabii,
beş dakika süreniz var.
Kürsüye geçebilirsiniz,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tekrar saygıyla selamlıyorum.
Tabii, değerli
milletvekilinin
Yani, ramazan ayında bir yemekhane var. Bu
hangi kurum olursa olsun, sadece emniyet teşkilatı falan
değil, yemekhane kaç kişilik yemek çıkaracağını
tespit etmek istiyor. Kişilerle ve kişilerin ismiyle falan
ilgisi yok. Bunları bile, bu şekilde, farklı şekilde
yorumlamak doğrusu çok üzücü bir şey. Bu, çok makul, hangi
açıdan bakarsanız, insani açıdan bakın, ekonomik
açıdan bakın, hizmetin iyi yürümesi açısından bakın,
böyle bir olaydır. Ben burada cevap arz ediyorum, hâlen, bunun üzerine,
tekrar o ifadelerin kullanılmasını tabii uygun bulmuyorum.
İkincisi:
Bakın, biz polisimizin kadrini biliyoruz, bütün güvenlik güçlerimizin
-Bakanlığımın bağlı kuruluşları
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı- nasıl özveriyle
çalıştıklarını çok iyi biliyoruz.
Geçen Hükûmet döneminde,
özellikle polislerimize bazı destekleri vermeye çalıştık.
Şu anda da hepimizin, Hükûmet olarak -Başbakanımız
başta olmak üzere- bu konudaki düşüncemiz bellidir. Bu konuda,
ilk fırsatta, yine yeni imkânlar sağlanacaktır. Titizlikle
üzerinde duruyoruz, inceliyoruz, nerede, hangi imkânlar verilebilir
diye. Ama, biz polisimizin kadrini biliyoruz, onu ifade etmek istiyorum.
Tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Önerge sahiplerinden
Sayın Çöllü.
Yerinizden buyurun
lütfen.
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle Sayın Bakana sözlü önergeme verdiği
yanıt için çok teşekkür ediyorum. Yalnız, önergemin birkaç
sorusunda eksiklik kaldı, onun altını tekrar çizmek istiyorum.
Önergemde
İlgili belediye başkanının, Kepez Belediye
Başkanının, bu süre zarfında 2.500 kişiye, ayda
2.500 YTL maaşlı, iş garantili kurslar verdiği dile
getirilmişti ve bu da Antalya basınında yer almıştı
ve biz de böylesine Türkiyenin işsizlik ortamında ayda 2.500
YTL garantili iş bulma başarısını sergileyen
belediyenin performansını tüm Türkiyeye yayacak
mısınız? Türkiye genelinde böyle kurslar açacak
mısınız? demiştim. Sizin yanıtınızdan
anlaşılan o ki, ilgili belediye başkanı bu konuda
samimi bir açıklama yapmamış oluyor. Yani, 2.500 YTL gibi
maaş garantili iş falan yok. Buradan çıkan o. Onu mu algılıyoruz
efendim?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çöllü.
Sayın Bakan,
buyurun.
Beş dakika
süreniz var.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, Kepezle ilgili konuda Belediyenin
Biz, tabii, bu konularda valiliklerimiz aracılığıyla
ilgili belediyelerden cevabını alırız ve Meclise
getiririz, eksik kısım varsa tekrar onları da tamamlarız.
Ama, burada bir maaş ödeme söz konusu değil.
İş garantili
ifadesi şunu ifade eder; biliyorsunuz, biz bunu değişik
kurumlarımız aracılığıyla da yürütüyoruz:
İş garantili, bakın -benim Devlet Bakanlığı
dönemimde de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü ve KOSGEB ve hatta TİMle birlikte yürüttük- iyi
bir eğitim veriyorsunuz, eğitim masrafını karşılıyorsunuz
sadece. Ama, eğitimden sonra, bunların özel sektörle irtibatlarını
kurarak, bunlara istihdam bulmaya çalışıyorsunuz.
Mümkün olabildiğince, eğitim döneminde de bu irtibatları
sağlıyorsunuz. Buna benzer bir şeydir Belediyemizin
yürüttüğü, ben onu anlıyorum. Yoksa, kursiyere yüksek bir
maaş verme olarak anlamıyorum. Bizim Bakanlık olarak,
bu manada, bütün belediyeleri kapsayan -öyle bir soru sordunuz
çünkü- bir programımız, bir politikamız yok. Ama, belediyelerimiz
beceri kazandırma eğitimi yürütürler ve mümkün olabildiğince,
o gün geçerli, meslek eğitiminde de verilemeyen bazı alanlarda
beceri kazandırırlar. Çünkü, bir işsizlik var, bir anlamda
istihdama katkıdır belediyelerimizin bu yaptığı.
Böylece, vatandaşlarımız bir alanda beceri kazanır
ve kolayca o alanda da iş bulur. Zaten benim soruya verdiğim
cevabın ikinci kısmında da bu vardır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Bakan.
Şimdi, Sayın
Süner, yerinizden lütfen.
Bir dakikalık
süreniz var.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın
Bakanım, 100. Yıl Kompleksiyle ilgili verdiğim önergenin
içinde, tapulara dayalı hukuksal sorunlar nedeniyle yargıdaydı.
Burasının, 100. Yıl Kompleksinin ihalesi yapıldığı
zaman hak sahibi olan arsa sahipleri var.
Ben, burada
doğru bir ihale yapılmadığının dikkatini
çekmek için bu önergeyi verdim. Yani, hak sahibi olan
Arazi var, hak
sahipleri var, böyle bir yere ihale yapılıyor. Yani, dikkati
çekmek için verdim bu önergeyi. İnşallah, bundan sonra
şahıs arazilerinin olduğu bir kompleksi ihale etmezsiniz.
Diğer verdiğim
önergeyle ilgili Sayın Serik Belediye Başkanı Mehmet
Habalının bir yazısını okumak istiyorum size:
Kalıcı çözüm için katı atık
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN Yeniden
girerseniz bir dakika ekleyeceğim iki sorunuz için.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Serik Belediye Başkanının yazısını
aynen okuyorum: Kalıcı çözüm için 2003 yılında diğer
çevre belediyelerin de katılımıyla (SETAB) Serik Çevre,
Kültür ve Turizm Altyapı Birliği adında birlik kurduk.
2004 yılında Çevre ve Orman Bakanlığından tesis
için yer tahsisi aldık. 2005 yılında tahsisi aldığımız
yere Kültür ve Turizm Bakanlığına proje ihalesi yaptırdık.
Bu sürelerde birlik başkanımız ilçe başkanımızdı.
2005 yılı sonunda kaymakamlar birlik başkanlığından
yasal olarak alındığı için birlik kendi üyeleri arasından
başkan seçmek zorunda kaldı. Bu sürede işe seçim ve siyaset
girdi. Tam işlerin başladığı ve kurumsallaşmanın
olacağı zaman bu sorunlarımızla bire bir ilgili
olmayan belde belediye başkanı birlik başkanı oldu.
Bundan sonra
birlik başkanlarının kaymakam ve vali olması gibi
bir talebi var Serik Belediye Başkanının.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.37
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
Birinci
sırada yer alan Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.-
Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/268) (S. Sayısı:46)
(X)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Halil
Ünlütepe, Afyonkarahisar milletvekili.
Buyurun
Sayın Ünlütepe.(CHP sıralarından alkışlar)
On dakika süreniz
var.
CHP GRUBU ADINA
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
saygıdeğer üyeler; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Kanununda değişiklik yapan 46 sıra sayılı
yasanın 4üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, infaz hukuku kapsamı içinde yasal bir düzenleme
yapıyoruz. Cezaların asıl amacı, hükümlüyü ıslah etmek
ve topluma kazandırmaktır. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda, cezanın infazında sanığa
karşı insanlık dışı,
aşağılayıcı ve onur kırıcı
davranışlarda bulunulamayacağı; aynı Yasanın
3üncü maddesinde de infazda temel amacın, hükümlünün yeniden suç
işlemesini engelleyici tedbirleri almak, toplumu suça karşı
korumak ve hükümlünün yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek
olduğu yasayla belirlenmiştir.
İzleme
kurullarının kurulmasının nedeni, ceza ve infaz
kurumlarındaki hukuk dışı uygulamalardır. 1999
Aralık ayında cezaevi ve tutukevlerindeki insan hak ve
özgürlükleriyle ilgili, ulusal boyuta yansıyan, sorunların çözümüne
katkı sağlamak için 2001 yılında, üzerinde
çalıştığımız yasa yürürlüğe
konulmuştur.
Sayın
Başkan, ceza ve tutukevlerinde bayan tutuklu ve hükümlüler de
bulunmaktadır. Kurulan ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme
kurullarından bazılarında bayan üye bulunmadığı
bilinmektedir. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
üyeleri olarak değişik illerde ceza infaz ku-
rumları ve tutukevleri kurul üyeleriyle yapılan
toplantılarda kurulda bayan üyenin bulunmamasının bir eksiklik
olduğu dile getirilmiştir. Örneğin, 2006 tarihinde Samsun ilinde
yapmış olduğumuz toplantıda Türkiye Büyük Millet Meclisi
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinin
çalışması sonucunda verilen raporda, bu kurullarda bayan üyenin
olmamasının büyük bir eksiklik olduğu, bu konuda yasal
düzenlemelerin yapılması gerektiği konusu Büyük Millet Meclisi
Komisyonu üyelerince rapora dercedilmiştir. Ceza infaz kurumları ve
tutukevleri izleme kurullarında bayan üye bulunmaması bir
eksikliktir. Üyelerden birinin asil üye olarak bayan olmasında fayda vardır.
Bu konudaki taleplerimizin olumlu karşılanmamasının büyük
bir eksiklik olduğunu da görüyorum.
Sayın
Başkan, Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyeleri olarak cezaevleri
ziyaret edildiğinde, bazı tutukluların başka illerde olan
yargılamalarına katılamadıkları yönünde
yakınmalar belirtilmiştir. Aynı tür yakınmalar izleme kurul
üyeleri tarafından da Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyelerine
bildirilmiştir.
Bununla ilgili
olarak gene bir raporu sizlerle paylaşmak istiyorum. 15 Haziran 2006
tarihinde, Sinop Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulu üyeleriyle yapılan toplantıda aynen şu söylenmiştir:
Başka illerde duruşması olanların duruşmalarına
gitme imkânlarının bürokrasi yüzünden mümkün olmadığı
belirtilmiştir. Kurul başkanı tarafından söylenen bir
sözdür. Takdir edileceği gibi, tutuklunun duruşmaya
katılamaması bir hak ihlalidir. Tutuklu suç mahalli
yargıcınca yargılanmalıdır. Bu tür olayların
Bakanlıkça mazeretlere sığınarak yerine getirilmemesi kabul
olunabilecek bir durum değildir.
Demokrasilerin
gelişmişliğinde örgütlü toplum önemli bir faktördür. Örgütlü
toplumlarda yönetenlerin tutum ve davranışları, sivil toplum
örgütleri tarafından gözlemlenir. Ceza ve izleme kurulları üyelerinin
ağırlığı, kamu görevlisidir. Kamu görevlilerinden,
konumu gereği, izleme kurulu görevinde tam beklenen neticenin
alındığını söyleyebilmek olanaksızdır. Bu
nedenle, izleme kurullarının sivilleşmesi talepleri
devamlılık arz etmektedir. Sivilleşme, kurulun hem seçiminde hem
de kurulda görev alacaklar yönünden ele alınmalıdır. İzleme
kurullarının sivilleşmesi yönündeki taleplerimiz de maalesef
olumlu bir yanıt alamamıştır. Hâlbuki, izleme
kurullarıyla ilgili yasal değişikliği yaparken 3üncü
maddenin gerekçesinde aynen şunu söylüyoruz: İzleme kurulları
üyelerinin bir kısmının kamu görevlisi olması ve
bulundukları kurumlardan izin almada karşılaşılan
sıkıntılar. Demek ki kurul, artık, tam işlevini
yapamıyor, sivilleşmesi gerekiyor. Madde gerekçesinin de bu
olmasına rağmen, bu konuda gerekli çabanın harcanmamış
olması ve Komisyondaki uyarılarımızın dikkate
alınmamış olmasını da burada, sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Cezaevlerinde
tutuklu ve hükümlü sayısı 88 bin civarındadır. Doluluk
oranının yüksekliğinden dolayı bazı cezaevlerinde
yatacak yer bulunmamaktadır. Örneğin, geçen dönem, Mersin Cezaevi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu üyelerince
ziyaret edildiğinde, ranzaların tamamen dolu olduğu, yerlerde,
merdiven altlarında tutuklu ve hükümlülerin kaldığı,
sırt sırta yattıkları görülmüştür; banyo, yemek
ihtiyaçlarının karşılanmasının sorun olduğu
gözlemlenmiştir. Suçların temeli, ekonomidir. Cezaevlerinin bu kadar
dolu olması, ülkenin iyi yönetilemediğinin bir
kanıtıdır. Ekonomiyi düzeltemediğimiz müddetçe suçlu
oranı artacaktır. En önemli husus, hükümlü ve tutukluların
haklarını kullanabilmesidir. Güzel bir söz vardır: Suçluyu
kazı, altından insan çıkar. Bu özdeyiş, bize,
yapmamız gerekenleri hatırlatıyor herhâlde. Hükümlü veya
tutukluyu cezaevinde yerlerde yatırmak onur kırıcı bir
davranış değil mi, hak ihlali değil mi, insanlık
dışı muamele değil mi?
Cezaevlerindeki
doluluk oranının çok yüksek olmasına rağmen, Adalet
Bakanlığınca, bu dönemde, ülke cezaevlerinden
bazılarının seçimlerden sonra
kapatıldığını da görüyoruz. Örneğin, ilimiz
Afyonkarahisarın Şuhut, Sinanpaşa, İhsaniye ve Çay
ilçelerinde maalesef cezaevleri kapanmıştır. Buralarda binalar,
şimdi bomboş durmaktadır. Hâlbuki cezaevlerindeki doluluk
oranı dikkate alındığında buralardan
faydalanabilirdik.
Ayrıca,
cezaevlerindeki en önemli sorunlardan biri de, ceza infaz koruma
memurlarının, zor koşullarda görev yapmalarına rağmen,
yaptıkları görevle orantılı sosyal haklardan
faydalanmamalarıdır. Sayın Adalet Bakanımızdan rica
ediyorum. İnfaz koruma memurlarının, mali ve sosyal
sorunlarına özen gösterilerek, sorunların bir an önce çözülmesinde
kamu yararı olduğunu belirtmek istiyorum.
Sayın
Başkan, görüştüğümüz Yasa, 2001 yılında kurulan ceza
infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarını bulunduğu
konumdan daha pasif bir hâle getirmektedir. Düzenleyici bir yasa yaparken, 2001
yılında düzenlenen Yasayla en az üç ayda bir rapor düzenleme
durumunda olan kurulu, şimdi en az dört aya
En azı
çoğaltıyoruz. En az iki ayda bir olağan toplantı yapmak
zorunda olan kurulu, üç ayda bir toplantı yapmaya
Yani en azları
uzatıyoruz, bu ise artık, kurulu, gerekli işlevi
yapmamasına doğru yönelten bir ögedir.
Gene,
gerekçesinden okuyorum: Bu kurulların rapor düzenlemesi
kırtasiyecilik olarak algılanmaktadır. Bu nedenle, bu son yasa
düzenlemesinde, yedek üyelik dışında olumlu bir hareket yoktur.
Yasa, bunun dışında 2001in daha gerisine giden bir
düzenlemedir.
Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, bu yasanın bu şekilde geçmesinde kamu
yararı görmüyoruz ve Komisyonda da bu yasaya karşı muhalefet
gerekçelerimizi belirtmiştik. Şimdi de bu gerekçelerimizi sizlerle
tekrar paylaşma ihtiyacı duydum.
Tümünüzü
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oktay
Vural.
Buyurun
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kanunda
değişiklik yapan bu kanun tasarısı, bilindiği gibi,
2001 yılında 57nci Hükûmet döneminde başlatılan, özellikle
işkence ve kötü muameleye karşı mücadele kapsamında
getirilmiş bir reform. Bugün, bu Kanunla, önemli ölçüde bu reformu
ileriye götürme çabası içerisinde olduk.
Tabii, böyle bir
yürürlük maddesinde söz almamın sebebi açıkçası başka. Bu
zamana kadar, bu kanun tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
olarak çeşitli önerilerimiz oldu, katkılarımız oldu. Fakat,
bir konuyu belirtmek istedim Genel Kurula.
Genel Kurulumuzun
20nci Birleşiminde, 14 Kasım Çarşamba günü, Adalet
Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahinin Bu raporlar infaz
hâkimliğine, savcılıklarımıza, Adalet
Bakanlığımıza geliyor. Şimdi
yapacağımız değişiklikle, Adalet
Bakanlığı olarak biz bu raporları her yıl kamuoyuyla
paylaşacağız. Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine de, İnsan
Hakları Komisyonuna da gönderme sorumluluğu var. Ama, bu mecburi
değil. Sanıyorum, arkadaşlarımız önerge de verdiler;
vermedilerse, ya Komisyon Başkanı ya Hükûmet adına ben
verebilirim. Bunu da zorunlu hâle getirelim. Yani, bu komisyon raporları,
Adalet Bakanlığının raporları da millet adına
burada görev yapan Türkiye Büyük Millet Meclisinin İnsan Hakları
Komisyonuna da mutlaka gönderilmeli. Bunu da zorunlu hâle getirelim. diye bir
konuşması olmuştu ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz de
bir önerge vermiştik. Adalet Bakanlığının, biliyorsunuz,
bu izleme kurullarının raporlarıyla ilgili vereceği bir
rapor var, bu raporu kamuoyuyla paylaşması gerekir. Aynen Sayın
Bakanın dediği gibi, bu raporu kamuoyuyla paylaşmadan önce
Türkiye Büyük Millet Meclisine, sorumlu bir yürütme olarak da Öncelikle
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığına sunduktan sonra kamuoyuna
açıklar. diye bir önerge verdik. Sayın Bakanın istediği
oldu, o da burada. Başkan Soruyor: Komisyon önergeye katılıyor
mu? Adalet Komisyonu Başkan Vekili Katılmıyoruz Sayın
Başkanım diyor, Hükûmet Mehmet Ali Şahin Biz de
katılmıyoruz efendim.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, acaba, kim kime takoz koyuyor? Bugün, Sayın
Başbakan, işte Muhalefet, yapacağımız işlere
takoz koymasın. diye bir ifadede bulunmuştu ama Hükûmetin, bunun
özellikle, ben, bir önergeyle getireceğim, zorunlu olmalıdır
derken, bir muhalefet partisinin bu çerçevede verdiği bir önerge oluyor,
maalesef, bu önerge bile bu kanuna, Milliyetçi Hareket Partisinin
yapacağı olumlu bir kanuna, Hükûmetin de zabıtlardan
okuduğum şekliyle Olması gerekir dediği bir kanuna
verdiğimiz önergeye bile Hayır denilebiliyor.
Şimdi,
işte, bu da açıkçası, yönetme, nasıl bir yönetim
anlayışıyla karşı karşıya
kaldığımızı da çok net bir şekilde ortaya
koymaktadır. Biz, ısrarla, bütün kanunlarda, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak doğru gördüğümüz hususları, milletvekillerimizin
hür iradelerine sunmaya devam edeceğiz ama eğer, bir Sayın Bakan
Bu konuda ben önerge hazırlatacağım, zorunlu hâle getirelim
demesine rağmen, bir önerge geliyor ve bu önergeye
Katılmıyoruz diyorsa artık, değerli milletvekilleri,
bilemiyorum, bu konuda nasıl olumlu adım atacağız,
nasıl birbirine takoz koyma anlayışı içerisinde hareket
ediliyor, doğrusu merak ediyorum.
Bu kanunla ilgili
olarak daha önce de bir milletvekilimiz, özellikle, ceza infaz
memurlarının ekonomik sorunlarıyla ilgili soru sormuştu.
Sayın Bakan, işte Elimizdeki imkânlar, tabii, ben isterim ama yani
benim elimde değil, Maliye Bakanın elinde.
Değerli arkadaşlarım,
bu koruma infaz memurları, cidden, oldukça sıkıntı
içerisinde hizmet yürütenlerdir fakat bugünlerde, Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelecek 5510 Sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda değişiklik yapan kanun
tasarısının 40ıncı maddesinde, infaz koruma
memurlarıyla ilgili fiili hizmet süresi zammı ortadan
kaldırılmaktadır. Dolayısıyla, bu vesileyle Hükûmete,
Adalet Bakanımıza, özellikle bu Sosyal Güvenlik Kanununda daha önce sizin
öngördüğünüz ve Anayasa Mahkemesinin bazı maddelerini iptal
ettiği için daha sonra yürürlüğünü ertelettiğiniz bu Kanunda,
sizin, fiilî hizmet zammı süresiyle ilgili, infaz koruma memurlarına
öngördüğünüz fiilî hizmet süresiyle ilgili düzenlemeden vazgeçiyorsunuz.
Bu konuda, muhakkak surette elinizde bir fırsat vardır. Bu görevi
yapanların, gerçekten içinde bulundukları zorlukları
düşünmek suretiyle, hiç olmazsa, bu kanun tasarısı Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulmadan önce, özellikle Adalet Bakanının, bu ceza
infaz koruma memurlarının, infaz memurlarının bu sorununu
çözdükten sonra Meclise gelmesini, bu vesileyle Hükûmete iletmek amacıyla
söz aldım.
Hepinize
saygılarımı arz ederim. Teşekkür ederim efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Şahıslar
adına söz isteyen milletvekilleri vardır.
İhsan Koca,
Malatya Milletvekili
Sayın Koca,
yok.
İkinci
sırada söz isteyen, İlknur İnceöz, Aksaray Milletvekili.
Buyurun
Sayın İnceöz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, geçen hafta perşembe günü görüşmeye
başladığımız kanun tasarısını, genel
anlamda bir toparlamak istiyorum, neler getirmeye
çalıştığını. Ceza infaz kurumlarının,
bu anlamda, amacına değinmeden de geçemeyeceğim.
Ceza infaz
kurumlarının amacı, cezaevlerinde kalan tutukluların
yargılanmaya hazırlanma süresini, hükümlülerin ise
cezalarını insan onuruna yakışır biçimde çekmelerini
sağlamak, onların yaşam koşullarını
iyileştirmek ve yeniden suç işlemeden, onurlu, üretken bireyler
olarak topluma kazandırmaktır. 2001 yılında kabul edilen
4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanunu da bu amaçlara katkı sağlamak üzere
çıkarılmış bir kanundur. Ancak, Kanunun uygulanmasında
zamanla bazı güçlükler yaşanmış, yeni ihtiyaçlar hasıl
olmuştur. Bugün görüşmekte olduğumuz ve biraz sonra da
yasalaşacağını umduğumuz bu kanun da,
değişen koşullara, ihtiyaçlara cevap vermek ve uygulamanın
kolaylaştırılmasına yönelik düzenlemeleri ihtiva
etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bu yasa tasarısı pek çok yenilik getirmektedir
ileriye dönük. İzleme kurullarının görevlerinin uygulamada
kesintisiz olarak gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla daha
önceki Kanunda 5 olan üye sayısının 5 asıl ve 3 yedek üye
olarak değiştirilmesini öngörmüştür. Ayrıca, önergeyle, bu
5 asıl üyenin içerisinde 1 tane kadın üyenin bulunmasını
zorunlu hâle getirmiştir. Bununla, tutuklu veya hükümlü kadınlarla
birlikte yaşayan çocukların ceza infaz kurumlarındaki,
tutukevlerindeki yaşam koşullarının kadın üyelerce,
kadın bakış açısı ve hassasiyetiyle
değerlendirilecek olması da oldukça sevindiricidir. Bu nedenle,
kadın üyenin zorunlu hâle getirilmesini önemsediğimizi belirterek, bu
konuda hassasiyet duyulmasındaki memnuniyetimizi belirtir, ayrıca
teşekkür ederiz.
Değerli
milletvekilleri, izleme kurullarının toplantı ve rapor
sürelerinde de değişiklik söz konusudur. Kurulların
toplantı sayısı iki aydan üç aya, rapor sayısı da üç
aydan dört aya çıkarılmıştır. Buradaki amaç, bir
önceki rapordan henüz sonuç alınmamışken, yeni durumlar ortaya
çıkmamış iken aynı şeyleri bildirmenin önüne
geçmektir. Zira, aynı içerikli raporlardan sonuç
alınamayacağı, bu bakımdan katkı
sağlanamayacağı amacıyla böyle bir uygulama öngörülmüştür.
Bu öngörülen süreler söylendiği gibi değil, asgari olup izleme
kurulları bir ay, on beş gün gibi çeşitli sürelerde de
toplanarak çalışmalarını yapabilir. Düzenleme asgari süre
bakımından olduğundan, bu konudaki eleştiriler de
gerçeği yansıtmamaktadır.
Sayın
milletvekilleri, bu tasarıyla, yine, çok önemli bir yenilik getirildiğini
düşünüyorum ben. Tasarıda, Adalet Bakanlığı, her
yıl bir önceki yıla ait izleme kurullarınca düzenlenen
raporların sayısını, konularını, yerine getirilen
ve getirilmeyen önerileri ve gerekçelerini rapor ile kamuoyuna
açıklamasını düzenlemektedir.
Bu maddenin de
çok önem arz ettiği kanaatindeyim. Şöyle ki: Bu maddeyle hem izleme
kurullarının denetimi, şeffaflığı hem de Adalet
Bakanlığının, kamuoyunda bütün bunları
paylaşmakla şeffaflık ve kamu vicdanında yargılanmak
suretiyle de denetimini getirdiği kanaatindeyim. Bu vesileyle,
Hükûmetimizin insan hakları konusundaki samimiyetinden hiç kimsenin
endişe etmemesi gerektiği de somut adımlar
karşısında şüphe götürmez bir gerçektir.
Sayın
milletvekilleri, sözlerimi çok fazla uzatmayacağım çünkü yasa
tasarısı geçen haftadan beri görüşülmektedir. Bu
tasarının sadece bu maddeleri dahi, başlı başına,
şahsımca, reform niteliğinde düzenlemeler getirmekte.
Hızla
gelişmekte ve değişmekte olan ülkemizin, değişen
koşullara uygun şartlar altında, ihtiyaçlarına cevap vermek
üzere hazırlanan tasarının yapılan önemli ve faydalı
işlerden biri daha olduğunu belirterek, tasarının Genel
Kurula sunulmasında emeği geçen Hükûmetimize ve biraz sonra
oylarınızla destek verecek siz değerli milletvekillerine şimdiden
teşekkür eder, tasarının hayırlara vesile
olmasını temenni eder, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
Sayın
Bakanın çok kısa bir açıklaması var, bir tavzih yapacak.
Buyurun
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sayın konuşmacılar yasa tasarısında
düzeltildiği hâlde eksik bilgiye dayalı bir açıklama
yaptılar, onu vuzuha kavuşturmak istiyoruz.
Bir tanesi,
izleme kurullarında bayan üyenin olmadığı tarzındaki
bir açıklamaydı. Onun önergeyle değiştirilmiş
olduğu şimdi çok açıktır. Dolayısıyla, izleme
kurullarında da bir bayan görev yapacaktır.
İkincisi,
tasarıda, hazırlanan raporların ihtiyari olarak,
gerektiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları
Komisyonuna sunulması ifade ediliyordu. Önergeyle bu da
değiştirildi. Dolayısıyla, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonuna raporun bir sureti gönderilecektir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ben Adalet Bakanlığının raporundan bahsettim
Sayın Bakan. İzleme kurullarının raporu zaten Adalet
Bakanlığına gidiyor.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Olsun. Şimdi,
artık yasalaşma noktasına gelmiş en son durumu
konuştuğumuz için onlar geride kaldı. Son durum itibarıyla,
hazırlanan raporlar Meclis komisyonuna da bildirilmiş olacaktır.
Maksat hasıl oluyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama, Adalet Bakanlığına raporu bildirir. diyor.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Üçüncü olarak
şahsı adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın
Ufuk Uras.
Buyurun
Sayın Uras.
Süreniz beş
dakika.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Merhaba efendim.
Bu yasayı
çıkarmaktaki amacımız, cezaevlerinde insanca yaşam
koşullarını oluşturmak. Bu konuda önemli adımlar
atılacaktır diye düşünüyorum. Fakat elimizde bir imkân daha var,
o da, Anayasamızın ilgili maddesindeki rücu hakkı.
Örneğin, herhangi bir yurttaşımız cezaevinde ve
dışında bir hak kaybına uğradığında iç
hukuk sistemini tüketip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
başvurduğunda çok ciddi cezalarla karşı karşıya
kalıyoruz. Bunu kim ödüyor? Biz yurttaşlar ödüyoruz. Peki, bizimle
ilgili olmayan bir konuda biz yurttaşlar vergilerimizle niye bedel
ödüyoruz? Mesela, bir işkence olayında, ilgili tim silsilevi olarak
müdürü ve ilgili bakanın maaşlarından -hadi bir kere de
olmasın, haksızlık etmeyelim- on-on beş yıla
yayılmış bir şekilde rücu edilse, bıçak gibi,
Türkiyede insan hakları ihlalleri kesilmez mi? Niye Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşları kendisiyle ilgili olmayan bir konuda, bu tür cezalarda,
biz paramızı öderiz bildiğimizi yaparız demeyeceğimize
göre, yurttaşlarımızı sorumlu tutuyoruz?
Tamam, bu
yasayı çıkaralım, ama bir de, bizim bir rücu hakkımız
var. Lütfen, ülkeyi bu konuda kim zor duruma düşürüyorsa, ilgili tim,
kurumun müdürü, genel müdürü, o dönemin siyasi sorumlusu olan sayın
bakanın maaşlarından rücu ederek, bıçak gibi, Türkiyedeki
hak ihlallerini kesebiliriz. Diyeceksiniz ki, şimdi biz
insanlarımızı parayla mı terbiye edeceğiz? Ee
siyaseten bu iş olmuyorsa, bir de bu yolu deneyelim diyorum.
Teşekkürlerimi
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uras.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Sayın
Başkan, burada da bir cümlelik bir tavzih ihtiyacı vardır.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Bakan, kürsüye gelmek zorundasınız.
Hükûmet olarak,
buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sadece konuya açıklık getirmek adına ifade
ediyorum, çünkü bu konuşmalar dışarıdan da yakinen takip
edildiği için. Türkiyedeki uygulamalarla ilgili tabiatıyla
eksiklikler var, yanlışlıklar var, ama bir de doğru olan
şeylerin yanlış anlaşılması gibi bir durumla da
karşı karşıya kalırsak işimizi
zorlaştırıyoruz.
Devlet
Memurları Kanununun 12nci maddesinde 57nci Hükûmet döneminde, aynen
Sayın Urasın bahsettiği konuyla ilgili bir düzenleme
yapılmış. 26/3/2002 tarihli 4748 sayılı Kanunun
3üncü maddesi: İşkence ya da zalimane, gayri insanî veya haysiyet
kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince verilen kararlar sonucunda Devletçe ödenen
tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında da
yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır. diyor. Yani, rücu imkânı
zaten işkenceyle ilgili konularda öngörülmüş 57nci Hükûmet
döneminde. Doğru bir iş yapılmış.
Şimdi,
2002den beri böyle bir uygulama varken, böyle bir düzenleme varken, sanki
yokmuş gibi dışarıya bilgi aktarırsak o da çok
doğru olmaz diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde on
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Süner,
buyurun.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
Sayın Bakanım, cezaevlerinde şu an itibarıyla 90 bin
civarında hükümlü ve tutuklu bulunmasına rağmen, sadece 22.450
infaz ve koruma memurunun vardiya nöbet usulü çalıştığı
dikkate alındığında, her vardiyada 5.600 civarında personel
fedakârca çalışmaktadır. 8.357 boş kadroya acil olarak
atama yapılması gerekmektedir. Boş olan kadrolara atama yapmak
için Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta
mıdır?
İkinci
sorum: Toplumun en sorunlu kesimiyle uğraşan cezaevi personeli
aylık ortalama 800 YTL maaş almaktadır. Büyük şehirlerde
kira ücreti de dikkate alındığında geçinmeleri
imkânsızdır. Özellikle mahkûm sayısının
yaklaşık 20 bin olduğu İstanbulda kimse çalışmak
istememektedir. Personelin özlük haklarında ivedilikle iyileştirme
yapılması lazımdır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ersin, buyurun.
AHMET ERSİN
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gerçi, Adalet
Bakanımız bugünkü görüşmelere katılmadılar ama,
Sayın Çiçek de eski bir Adalet Bakanı olarak konu hakkında bilgi
sahibidir mutlaka.
İzmirde
Buca Cezaevi sorunu var, yani sık sık bu cezaevi -yani şu an bu
cezaevi kentin içinde kalmış durumda- çeşitli şikâyetlere
neden oluyor ve her dönemde de bu cezaevinin buradan
taşınacağı söyleniyor ama her şey olduğu gibi
yerinde duruyor. Acaba bu Buca Cezaevinin taşınması için,
bulunduğu yerden taşınması için ne gibi
çalışmalar yapıldı ve ne zaman bu sonuçlanacak?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun
Sayın Birdal.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda bulunmaktan
ötürü belki çok sayıda cezaevlerinden başvuru almaktayım ve bu
başvurulardan çoğunda özelikle ana dilde konuşamamaktan
yakınılıyor. Örneğin, geçtiğimiz hafta Sincan
Cezaevinde bir baba, üniversite öğrencisi olan bir kızının,
ki 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına
muhalefetten tutuklu olduğunu söylediler ve bugüne kadar da duruşmaya
çıkmamışlardı ve kendi ana diliyle konuşmak
istemiş çocuk. İnfaz koruma görevlileri, memurları izin
vermemişler ve o yarım saat sadece birbirlerine bakınarak
yetinmişler. Oysa, Türkiyenin de taraf olduğu Birleşmiş
Milletler ve Avrupa Konseyi tutuklu ve hükümlülere uygulanması gereken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla,
Sayın Bakana sormak istediğim, bugüne kadarki izleme
kurullarında veya
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, sözünü bitirmeden kestiniz.
BAŞKAN
Süreniz dolmuştu.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Süreme kastetmesinler ama
BAŞKAN Siz
devam edin.
SIRRI SAKIK
(Muş) Arz etseydi
BAŞKAN - Siz
devam edin.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın)
herhangi bir hukuki müracaatla acaba ceza yürütmesi
esasında herhangi orada kamu adına görev yapanların mahkûmlardan
da insan haklarına aykırı uygulamalarının kendilerine
yapıldığı noktasında bir şikâyetleri olmuş
mudur veya insan hakları izleme kurulları bu noktada hiçbir izlemeye
girmişler midir? Böyle bir şey Bakanlığımıza
aksetmiş midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Uras, buyurun.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Bakana, rücu hakkı konusundaki bilgisi için
teşekkür ederim ama bu tutanakta imzası bulunan en fazla
başkomiserlere kadar uzanır, ne vali ne siyasilerle ilgili bir rücu
hakkı bulunmamaktadır. O yüzden, bu rücu hakkı uygulanırsa
siyasiler için de hakikaten sonuç alınır diye düşünüyorum.
Verdikleri bilgi doğru ama eksik bilgi olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Birdal, bir dakikalık süre verildiği için, cihaz otomatik kesti, o
nedenle. Özel bir nedenle kesilmiş değil. Onu sizinle
paylaşayım istedim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun lütfen.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; ceza infaz kurumlarında
tutuklu ve hükümlü sayılarındaki artışın en önemli
sebeplerinden bir tanesi infaz sistemi değişti. Eskiden beşte 2
nispetinde bir yatım söz konusuydu, şimdi üçte 2ye çıktı.
Onun için, 1 Haziran 2005ten itibaren yürürlüğe giren yeni ceza hukuku
alanıyla ilgili yasalar çerçevesinde hükümlülerin ceza infaz kurumlarında
kalma süreleri artmıştır. Onun için, sayının
artmış olmasının temelinde yatan sebeplerden, belki de en
önemli sebeplerden bir tanesi budur. Bunun bilinmesinde fayda var. Çünkü
maalesef cezaların caydırıcılığı birkaç sebepten
dolayı kalmamıştı geçmişte. Sıkça
çıkarılan aflar, bu yetmiyormuş gibi bir de ceza infaz
sistemindeki kolaylıklar sebebiyle en ağır suçları
işleyenler bile çok kısa süre içerisinde çıkmaktaydı. Bu da
cezaların caydırıcılığını artırıyordu.
Onun için, buradaki artışın önemli sebepleri İnfaz
Yasasından kaynaklanıyor ve bu doğrudur. Avrupa
standartlarına uygun da bir
düzenlemedir.
İkincisi,
tabiatıyla ceza infaz kurumlarında da personel açığı
vardır. Bu personel açığı, her yıl bütçeyle beraber
belli sayıda, ilgili kurumlara, boş kadrolara atama yapabilmeleri
için imkân verilmektedir. Ümit ediyorum ki 2008 bütçesi yürürlüğe
girdiğinde de bu boş kadrolar için yine önemli ölçüde bir kadro
tahsisi yapılacak ve bu açıklar büyük ölçüde ortadan
kaldırılacaktır.
Özlük
haklarıyla ilgili hususlar da doğrudur. Bu manada zaman zaman
geçtiğimiz dönemde de biz de bu taleplerle muhatap olduk. Bildiğiniz
gibi, Türkiyede maalesef personel sistemi büyük ölçüde dejenere olmuştur.
Her kurumda aynı işi yapanlara aynı ücretler verilemediği
için de ücret sisteminde büyük bir haksızlığın olduğu
da görülmektedir. O nedenle, bu dönem, sizlerin de katkısıyla, ümit
ediyorum ki personel rejimini tepeden tırnağa düzeltecek, aynı
sıkıntılara maruz kalanların aynı haklardan istifade
edeceği, eşit işe eşit ücret esasından hareketle,
özlük hakları konusuyla ilgili olarak, tabiatıyla infaz
memurlarının durumu da dikkate alınarak bir düzenleme
yapılması söz konusu olabilecektir.
Sayın
Ersinin söylediği Buca Cezaevi konusu, bizim geçtiğimiz dönemde de
üzerinde çokça durduğumuz bir konudur. Şehrin içerisinde
kalmıştır. İşin geçtiğimiz dönemden bugüne
kalmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi, maalesef, cezaevlerini
kimse kendi beldesinin, ilçesinin yakında istemiyor. Onun için yer
bulmakta uzun süre zaman kaybetmişizdir. Şu ilçe mi olsun,
burası mı olsun
İl genel meclisi üyesi
arkadaşlarımız bunu yakinen biliyor, o dönem valilik yapan ve
şu an başsavcımız olan arkadaşlarımız da
biliyor. Nihayet, Aliağa ilçesi Bahçedere köyünde 500 bin metrekarelik bir
arsa bulunmuştur ve şu an proje çalışması devam ediyor.
262.956 metrekarelik kapalı alan, İzmirin ve bölgesinin
ihtiyacını uzun süre karşılayacak bir cezaevinin
yapılması, oraya, planlanmıştır. Projeleri son safhaya
geldi. İncelemeleri yapıldıktan sonra ihalesi yapılacak.
Ben, eski Adalet Bakanı olarak biliyorum ki, öncelik verdiğimiz
cezaevlerinden bir tanesidir. Hem İzmirin geleceği
açısından önemli hem de fiziki şartların
iyileştirilmesi bakımından önemlidir diye düşünüyorum.
Diğer
sorulara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ahmet
Ersin, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ersin. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Önce, Sayın
Bakanın Buca Cezaeviyle ilgili verdiği bilgiler için teşekkür
ediyorum. Ancak, söylediklerini ben de biliyorum İzmir Milletvekili
olarak. İşlerin neden bir türlü sonuçlanmadığını
ve ne zaman sonuçlanacağına ilişkin bir bilgi verebilir mi?
diye sormuştum, ama sanıyorum bu konuda bizi aydınlatacak bir
şey söyleyemedi şu aşamada. İnşallah, kısa
zamanda Buca Cezaevi bahsedilen yere taşınır ve İzmir de,
Buca da böyle büyük bir sorundan kurtulmuş olur.
Değerli
arkadaşlarım, buraya gelen tasarıların, tekliflerin yürütme
maddesi üzerinde konuşmak çok da olağan bir davranış
değil. Yani, eğer her şey yolunda gidiyorsa bu yürütme ve
yürürlük maddeleri üzerinde gruplar ya da şahıslar fazlaca söz
almazlar. Ancak, bazı tespitlerimi, aldığım, edindiğim
bazı bilgileri sizlerle paylaşmak için huzurunuzdayım.
Değerli
arkadaşlarım, cezaevleri, bildiğiniz gibi suç işleyen,
yani, yasalara karşı gelen kişilerin bir yandan
cezalarının çektirildiği, bir yandan da enforme edilerek yeniden
topluma kazandırıldıkları yerlerdir. Yani, cezaevleri
deyince, çağdaş anlayış budur, hem cezasını
çekecek hem de cezası bittikten sonraki toplum yaşamıyla uyumlu
hâle getirilecek. Ancak bizim cezaevlerimiz, bugünkü durumları
itibarıyla, sadece cezaların çektirildiği mekânlar olarak
görülüyor. Yani, gerek fiziki koşullar itibarıyla gerekse -az önce
arkadaşlarım da söz ettiler- personel yetersizliği ve personelin
eğitim yetersizliği nedeniyle, bu suç işleyen kişilerin,
cezaevinde kalan kişilerin, cezaevine alınan kişilerin enforme
edilmeleri mümkün değil.
Şimdi,
bakın değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz ekim ayı
sonu itibarıyla, yani, 31/10/2007 itibarıyla ceza ve tutukevlerinin
mevcudu 88.610 kişi ki, bu rakam ocak başında 70.277
kişiydi- şubat sonu itibarıyla da 77.425ti. Yani, 2007nin ocak
ve ekim sonu itibarıyla bu on aylık sürede mevcut 18.333 kişi
artmış, suç işleyen yeni kişilerle 18.333 kişi
artmış. Sadece ekim ayındaki artış miktarı 1.407
kişi. Bunları neden anlatıyorum sizlere? Yani, Türkiyede otuz
iki saniyede bir suç işlendiğine ilişkin bazı tespitler
var, ki önümüzdeki rakamlar da, cezaevlerinde kalan kişilerin
sayılarının bu şekilde hızlı artmasından da
bu tespitin aslında doğru olduğu ortaya çıkıyor.
Cezaevlerinin fizik itibarıyla enforme edilmeye, suçluların enforme
edilmesine uygun olmadığını söylerken, cezaevlerinin
kapasitesinin çok üzerinde tutuklu ve hükümlüyü barındırmak durumunda
olduklarını anlatmak istiyorum. Nitekim, ekim sonu itibarıyla
cezaevlerimizdeki kapasite fazlası 5.938dir ve 5.938 kapasite
fazlası kişinin de çok önemli bir bölümü İstanbul, İzmir,
Adana, Mersin gibi büyük illerimizde görülüyor. Yani, büyük illerimiz zaten,
bildiğiniz gibi, suçların çok yoğun olduğu kentler. Yani,
öyle ki, insanlar, vatandaşlarımız, kapkaça uğramamak için,
gaspa uğramamak için sokağa çıkamıyor ve evlerinde
dördüncü, beşinci katlarda oturan vatandaşlarımız,
hırsızlık korkusuyla kapılarını, pencerelerini
demirle kapatmak durumunda kalıyorlar. Yani, Türkiyede asayiş
berkemal değil. Özellikle büyük kentlerde böyledir maalesef.
Şimdi, bu
88.610 kişi, yani, 31 Ekim itibarıyla cezaevleri ve tutukevlerinde
barındırılan 88.610 kişinin 80.171i adli tutuklu, ki
bunların şubat sonu itibarıyla sayısı 70.155ti. Yani,
sekiz ayda 11.185 adli tutuklu ilave edilmiş. Sağ terör grubundan 635
kişi var cezaevlerinde, sol terör grubundan 3.482 kişi var, ki şubat
sonu itibarıyla bunların sayısı 3.044tü. 438
artış var sekiz aylık sürede. İtirafçı terör grubundan
olanlar 171 ve çıkar amaçlı suç örgütü mensubu ise 4.151 kişi.
Keza, şubat sonu itibarıyla bunların da sayısı
3.108di ve sekiz ayda 1.133 kişi artmış sayıları.
Yani, bu da gösteriyor ki, Türkiyede çok hızlı bir suç işleme
oranının yükselmesi gibi bir sonuçla karşı
karşıyayız.
Kapalı ceza
infaz kurumlarında 80.941 kişi kalıyor. Bunların 1.630u
çocuk, 2.916sı kadın. Açık ceza infaz kurumlarında 6.496 kişi
kalıyor, 143ü kadın. Çocuk ceza infaz kurumlarında 1.173 tane
çocuğumuz -bu çocuk ceza infaz kurumlarında- kalıyor.
Burada şöyle
bir çelişki var değerli arkadaşlarım: Çocuk ceza infaz
kurumlarında kalan suç işlemiş çocukların sayısı
1.173, ama kapalı ceza infaz kurumlarında büyüklerle birlikte
aynı ortamda kalan çocuk sayısı 2.916.
Peki, bu
çocukların, çocuk suçluların, 2.916 tane çocuk suçlunun kapalı
ceza infaz kurumlarında büyüklerle birlikte aynı ortamda kalması
uygun mudur? Ve neden 1.173 tanesi çocuk cezaevlerinde kalıyor da 2.916
tanesi büyüklerle birlikte kapalı ceza infaz kurumunda kalıyor?
Şimdi, bunun tabii bir izahı gerekir. Yani, hem sosyolojik olarak
uygun değildir hem psikolojik olarak uygun değildir çocukların
büyüklerle aynı ortamda kalması.
Değerli
arkadaşlarım, yine ekim sonu itibarıyla, bu 88.610 tutuklu ve
hükümlünün 82.748 tanesi erkek. Bunların sayısı şubat sonu
itibarıyla 72.154tü. Yani, sekiz ayda 10.599 kişi artmış
suç işleyen erkekler itibarıyla. Kadınların
sayısı 3.059 -ki, bunda da yine sekiz aylık süre içinde 311
artış var- ve çocuk tutuklu ve hükümlülerin sayısı 2.803 ve
bunların da sekiz aydaki artışı 280 kişi.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Sayın Bakan Şahin, bu kürsüden,
cezaevlerindeki bu yoğunluğu, kapasitenin üzerindeki bu
yoğunluğu izole edebilmek için, giderebilmek için yeni cezaevlerinin
yapılacağını ya da yapılmakta olduğunu söyledi.
Değerli
arkadaşlarım, bir defa, cezaevlerinde başkaca bir insan
hakkı ihlali aramanıza gerek yok; bizatihi bu durum, en önemli insan
hakkı ihlalidir. Çünkü, devlete emanet edilmiş olan tutuklu ve
hükümlülerin vücut bütünlüğünü sağlamak, onların
sağlıklı koşullarda yaşamını sürdürmelerini
sağlamak ve onların ceza sonrası topluma
kazandırılmasını sağlamak, devletin birinci görevidir.
Ama, insanları ceza ve tutukevlerinde balık istifi yaşamaya
mecbur etmek de bana göre en büyük insan hakkı ihlalidir ve şimdi,
bugün yaşanan, ceza ve tutukevlerinde yaşanan durum budur.
İstediğiniz kadar cezaevi yapın, istediğiniz kadar yeni
cezaevleri yapın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika süre veriyorum.
AHMET ERSİN
(Devamla) Teşekkür ederim. Yeterlidir bir dakika efendim.
Eğer bu
ülkedeki yoksulluğu ve açlığı gideremezseniz,
istediğiniz kadar cezaevi yapın, bir süre sonra onlar da yetmez.
Geçtiğimiz
günlerde Adalet Bakanı Sayın Şahin, sigara yasağıyla
ilgili olarak vatandaşın elinde bir tek sigarası kaldı,
onu da alırsak ayıp. diye söyledi. Yani, bunu boşuna mı
söyledi sanıyorsunuz? Vatandaşın beş yılda
anasını ağlattık, ayıp oluyor, utanıyorum demek
istiyor. Bunu biz anladık da siz anlamadınız mı? Memura
yüzde 2 zam yaparken, maaşına yüzde 2 zam yaparken, Sayın Gülün
tadilat ve mobilya masrafları için ödeneğini yüzde 64
artırdık. Bundan utanç duyuyorum, siz utanmıyor musunuz diyor,
bunu demek istiyor. Biz anladık bunu, siz anlamadınız demek ki.
Eğer Sayın Şahinin bu dediklerini anlamayan varsa, IQsunu
gözden geçirsin diye söylüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten cezaevlerinde yaşanan sorunlar büyüktür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ersin.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına
AHMET ERSİN
(Devamla) Bir dakika
Teşekkür edeyim, sonra çağırın
efendim.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Ersin.
AHMET ERSİN
(Devamla) Sözümü tamamlayayım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ersin.
Bir dakika
eklemiştim, lütfen, tamamlayın demiştim. Yeter
demiştiniz. Lütfen
Lütfen yerinize.
AHMET ERSİN
(Devamla) Sözümü tamamlayayım. Teşekkür edeceğim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Lütfen
yerinize.
AHMET ERSİN
(Devamla) Hepinize çok teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın
Ali Uzunırmak.
Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununda değişiklik yapan tasarının
yürütme maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, inanıyorum ki, ülkemiz için çok önemli bir kanunu burada
kesinleştiriyoruz. Önemli bir kanundan hemen konuya muttali olmamız
için genel gerekçeye dönmek yeterlidir. Genel gerekçede, 2001 yılında
deniliyor ki: Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurulları,
mevzuat ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle
belirlenen ilkeler çerçevesinde, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin
yönetim, işleyiş ve uygulamalarını yerinde görmek,
incelemek, bilgi almak ve tespitlerini rapor hâline getirerek yetkili ve ilgili
mercilere sunmak amacıyla
Yani, burada, ülkemizin taraf olduğu
uluslararası sözleşmeler ve uluslararası bir camiaya bir imaj
söz konusu.
Bundan daha
önemlisi, ülke insanımızın cezaevlerindeki yaşam
şartları, ülkemizdeki ceza infazının, yürütmenin hangi
safhada, hangi safahatta yerine getirildiğine dair de bu kurulların
verdikleri raporlardır. Bu kanun maddesinin ne kadar önemli olduğunu
daha ileri safhada bir tespitle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, hayatımızın her safhasında duyduğumuz
adalet, mülkün temelidir. Dolayısıyla adalet, devletimizin en
birincil görevidir.
Kıymetli
arkadaşlar, aynı zamanda adalet duygusu evrenseldir. Hangi milletten,
hangi nasyonalden olursanız olun, adalet duygusunun tarifinde kendinize
göre bir tarif getiremezsiniz.
Bir diyarda
adaletin işleyip işlemediğini bir bilgine sorduklarında,
bilginin verdiği cevap şudur: Eğer, o diyarda en güçlü
haksız karşısında en güçsüz haklı olan
hakkını alabiliyorsa, o diyarda adalet vardır. diye tarif
ediliyor. Dolayısıyla, adaletin her safhasını doğru
terennüm ettiğimizde ceza infazının da bir adaletin gereği
olduğu kavranmalıdır.
Kıymetli
arkadaşlar, otorite kendisini iki alanda hissettirir: Birisi cezadır,
diğeri mükâfattır. Eğer ceza gayesine ulaşmıyorsa,
mükâfat gayesine hizmet etmiyorsa, o otoritenin bunları doğru
kullandığından söz etmek mümkün değildir.
Kıymetli
arkadaşlar, çıkardığımız bu yasada taraflar
vardır. Bu taraflar kanuna dercedilmiş olsun, kanuna
dercedilmemiş olsun, ama, gözden geçirdiğimizde bu kanuna taraf olan
şu kesimler vardır: Bir: Suçlu, hukuka karşı gelmiş,
kanuna karşı gelmiş insanlar vardır. Bu suçluların,
biz, cezaevinde yatan gariban Mehmetin de, Ayşenin de, Fatmanın da
milletvekilleriyiz; yani, suçlunun da milletvekilleriyiz.
Suçlu, terörist
olabilir. Bu kanunu sadece teröristler neticesinde insan haklarının
dışına çıkabilecek şekilde bir
acımasızlığa doğru itmek de yanlıştır.
Terörist isyan etmiştir, ama yakalandığında Türkiye
Cumhuriyeti devletinin hukukuna tevdi edildiğinde, artık o, devletin
şefkatli kollarındadır ve hukuka tabidir.
Kıymetli
arkadaşlar, tabii ki kanunda mağdurlar vardır. Mağdur bazen
kişidir, bazen kurumdur. Biz, mağdurların da milletvekilleriyiz.
Bugün, kapkaça uğrayan, canına kastedilen, malına kastedilen o
tarafın da milletvekilleriyiz biz.
Kıymetli
arkadaşlar, biz, kamu yaptırımını yürüten
yetkililerin, mağdurların, kamu adına bunları yürütenlerin,
yetki kullananların da milletvekilleriyiz. Suçluyu yakalan polisin,
cezaevindeki infaz memurunun, cezaevindeki müdürün, onların da
vekilleriyiz bizler.
Dolayısıyla,
burada kanunu yaparken, bizler, bütün bu tarafların, inanıyorum ki,
gayesine uygun gayeleri, yetkileri hukukla tanımlanmış ve bu
yetkilerde, hepsi, kendi taraf olduklarının haklarını
koruyan, karşıdakinin de haklarına, kendilerinin
dışındaki tarafların da haklarına saygı duyan ve
bu yürütme kararlılığı içerisinde olanların
yürütebileceği şekilde kanun yapmayı prensip hâline
getirmeliyiz. Yoksa, buradaki milletvekili arkadaşlarımız sadece
bir tarafın haklılığını esas alarak bir kanun
görüşmesini yaparsa bu haksızlıktır. Nasıl mı?
Eğer, bugün, bireye kastetmiş veya kamuya kastetmiş bir suçlunun
ceza infaz kuralları içerisinde, hukukla tanımlanmış
kurallar içerisinde ceza çekmesi, nasıl, temin edilemez ve bu temin
edilemediğinde mağdur olan haksızlığa
uğramış olacaksa, hukukun
tanımladığının dışında, suçluyu, ceza
çektirmeye yönelmek de insan haklarına ve hukuka aykırıdır.
Biliyorum ve
inanıyorum ki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, ne mağdurun
haksızlığa uğramasından yanayız ne de kamu
adına yürütme yetkisini kullananların hukuksuzca suçluya, suçlulara
muamele etmesinden yanayız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak da, işkenceyi,
suçluya, hukukun yüklediğinin dışında bir ceza çektirmeyi
de kınıyoruz kıymetli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki uluslararası alanda, insanımız
açısından, her alanda biliyoruz ve inanıyoruz ki, bu kurullar
yaptıkları faaliyetlerle mutlaka insanımızın
haklarını, bütün tarafların haklarını, aynı, halk
arasında anlatılan bir testere gibi koruyacaklardır. Ne rende gibi
hep karşı tarafa ne keser gibi hep kendinden tarafa, adaletli bir
şekilde bütün bu tarafların hukukla belirlenmiş yetki ve
sorumluluk alanında kalmalarını temin etmeye
çalışacaklardır. Bu kurullar, istiyorum ki ve inanıyorum
ki, sadece suçluluların korunması anlamında faaliyet
göstermemelidirler, çünkü suçlular tarafından mağdur edilmiş
mağdurların da ceza infazına göre suçluların
cezalarını çekmesi adaletin en büyük tecellisidir. Gazetelerde, televizyonlarda
görüyoruz; analar, babalar ağlıyor ve onlar, suçluların,
mağdur edildikleri konuların, suçluların ceza çekmemelerinden
yakınıyorlar. Bu da çok büyük bir adaletsizliktir, bu da
vicdanları sızlatan bir olaydır kıymetli arkadaşlar.
Diliyorum ki, buradan, bu kanunla, bu kurulların yapacakları
faaliyetlerle, cezaevinde yakınları olan analar, babalar,
kardeşler, oradaki suçlunun yakınının yarınlarda
topluma dönebilen birisi olarak temin edilmiş olsun. Orada
cezasını çekerken, hukukun çizdiği kuralın
dışında, onlara bir suçun, bir eziyetin yüklenmediğinden
emin olsunlar. Diliyorum ve istiyorum ki, oradaki suçlularımız,
işledikleri suçtan kader kurbanı olduklarını ve nedamet
getirdiklerini, topluma karşı, kamuya karşı, bireye
karşı bir daha suç işlememek için ıslah olmuş ve
oralardan topluma kazandırılmış şekilde
çıksınlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla)
ve diliyorum ki, bu kurullar, bu görevleri yerine
getirmekle, vicdanları rahat, ülkeye ve insana -en önemlisi insana- çok
iyi hizmetler yapmış ve vicdan rahatlığı içerisinde bu
hizmetlerini yerine getirmiş olsunlar.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum, hayırlı, uğurlu
olsun diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Şahısları
adına söz talepleri vardır.
Veysi Kaynak,
Kahramanmaraş Milletvekili
Yok.
Yılmaz Tunç,
Bartın Milletvekili.
Sayın Tunç,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 5inci maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. 5inci madde, tasarının
son maddesi yürütme maddesi- şüphesiz bu kanun hükümlerinin yürütülmesini
Bakanlar Kurulumuz sağlayacak, bu konuda söylenecek fazla söz yok.
Ancak, izleme
kurullarının üye sayısının artırılması,
toplantı süreleri ve rapor verme süreleriyle ilgili yeni düzenlemeler
ihtiva eden tasarının görüşülmesi sırasında
cezaevlerimizin ve izleme kurullarının durumu da Meclis Genel
Kurulumuzda geniş anlamıyla tartışılmış
oldu. Tasarı görüşülürken, cezaevlerimizdeki şartlarla ilgili
bazı eleştiriler de gündeme getirildi. Ancak, şunu ifade etmemiz
gerekir ki, artık cezaevlerimizdeki şartlar eskisi gibi değil,
artık, Avrupa Birliğiyle müzakere hâlinde olan bir Türkiye var,
cezaevleri örnek olarak gösterilen bir Türkiye var.
Cezaevlerimizdeki
şartların daima insan haklarına uygun olması ve bunun
sürekli denetimini sağlayan izleme kurullarının bu
değişiklikle daha verimli çalışacağına
inanıyor, tasarının yasalaşması dileğiyle,
ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Şahsı
adına söz talebi, Ufuk Uras, İstanbul Milletvekili.
Sayın Uras
Yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, benim söz talebim var.
BAŞKAN
Sayın Birdal, siz, soru için talepte bulundunuz, madde üzerinde soru-cevap
yapılacak zaten, o zaman söz vereceğim size. Şahsınız
adına söz talebiniz olmadı. Burada var yazınız, ama
yerinizden soru sormak amaçlı.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Peki efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Süreniz beş
dakika.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerini
izlemesiyle ilgili olarak bir yasa tasarısı üzerinde iki gündür, iki
birleşimdir konuşuyoruz. Tabii, cezaevleri Türkiyenin çok önemli bir
sorunu. Burada, suç işleyen insanların girdiği ve suç
işledikten sonra orada yaşadığı, cezalarını
bitirdikten sonra da toplum içine döndüğü bir kurum. Bu kurumda
cezasını çekecek insanların toplum içine döndükleri zaman,
topluma, geçmişte, yeniden suçları işlememeleri ve topluma
faydalı birer kişi olarak dönmeleri hepimizin istediği bir
sonuç. Bunun için, uzun zaman, Türkiyede -Türkiye üzerinde çok büyük oyunlar
oynandı- cezaevlerinde büyük işkenceler olduğu söylendi ve
gerçekten de oldu. Hatta 1987 yılında, ben bu Parlamentoya ilk
geldiğim zaman, Parlamentoda yemin yaptığım sırada
dedim ki: İşkence ve işkencecilerle savaşacağıma
yemin ediyorum. Bu, yemin metninde yoktu. İlk defa, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılan yemini değiştirenlerden birisi benim.
O zaman gerçekten
işkence, çok büyük, güncel bir konuydu. Ülkenin birçok yerinde
insanlık için büyük bir suç olan bu olay, Türkiyeyi, yurt
dışında, yurt içinde çok insanı yakından meşgul
eden bir konuydu. Ama son zamanlarda, hakikaten, ülkemizin
demokratikleşmesi konusunda çok ciddi adımlar atıldı ve
cezaevleri de gerçekten dünya cezaevlerine yakın bir statüye
kavuşturuldu.
Ben 2001-2002
yıllarında cezaevleri alt komisyonunda çalışan bir
milletvekiliydim. Avrupanın birçok yerindeki cezaevlerini gezdik.
Danimarkaya gittik, Norveçe gittik. Oralarda tabii daha değişik
uygulamalar var. Mesela, Danimarkada bir cezaevini gezdik. Orada mahkûmlar,
mesela, haftada bir gün belli bir saat kendi ailesiyle yalnız
görüşebiliyor. Tabii cezaevine giren insan, insanlıkla, toplumla,
ailesiyle, ülkesiyle bağı kopmuş bir insan değil. Nihayet,
biliyorsunuz işte, belli bir süre orada kaldıktan sonra, geliyor,
tekrar toplum içine giriyor. Ben geçen konuşmamda da belirttiğim
gibi, hakikaten, bugünkü Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü teşkilatı
bu konuda çok büyük bir ilerleme kaydetmiş.
Ben bir Tunceli
milletvekiliyim. Tuncelili gençlerimizin büyük bir kısmı, özellikle
TİKKOsu, Dev-Yolu, Dev-Solu, yani, böyle konularla ilgili olarak, tabii
fikir suçlusu olarak cezaevlerine girdiği için, orada birtakım
eylemlere de katıldıkları için hakikaten büyük
sıkıntılarla karşı karşıya
kaldıklarını da hissettim. Bu arada, çok da, bazı
şikâyetler bize intikal ettiği zaman cezaevlerindeki bürokrat
arkadaşlarımıza bunları intikal ettiriyorduk ve onlar da,
hakikaten, sağ olsunlar, sıkıntıları gidermeye
çalışıyorlar.
Şimdi,
cezaevlerini izleme kanunu çıkarırken, geçmişte, artık,
buralarda işlenen işkencelerin olmayacağı inancıyla
Hele, bu kurumun, artık, Türkiyede gündeme
Dünyada, efendim, Türkiyede
işkence yapılıyor gibi söylemleri de yok edecek bir tarzda
işlemesi, bizim, idealimizdir, görevimizdir.
F tipi
cezaevlerine başlangıçta çok karşı çıkıldı.
Ama, daha evveliyatını da biliyoruz. Cezaevlerinde, maalesef,
işte, Bayrampaşa Cezaevinde, birçok cezaevlerinde, hakikaten, sokakla
iç içe birtakım olaylar yaratılıyordu, bu da kesildi. Bundan
sonra, bu kurumu, gerçekten, suç işlemez, cezaevinde çalışan
insanların da hakkını koruyacak bir düzeyde görev yapan bir
kurum hâline getirmemiz lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakika daha
BAŞKAN
Veriyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bütün arkadaşlarımız da söyledi, biz de
geçmişte söyledik, cezaevi teşkilatında görev yapan infaz koruma
memurlarının daha da iyileştirilmesi ve dış
korumalarının jandarmadan alınarak, yine, cezaevi içindeki
Teknolojinin geliştirdiği imkânlar nedeniyle yine cezaevini tek bir
kuruma verirsek, bu kurumun daha iyi yönetileceğine inanıyorum. Çünkü
bir yerden bir yere bir mahkûm naklederken, bir bakıyorsunuz, haftalarca,
aylarca bunun da bir sıkıntısı doğuyor.
İşte, dışarıda jandarma tedbir aldı mı,
almadı mı? Araç kiralandı mı, kiralanmadı mı? Bu
sıkıntıları da giderecek şekilde, bence, Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğünü birtakım yeni personelle, yeni
olanaklarla donatırsak, bu kurumun daha iyi işleyeceğine
inanıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Şimdi,
5inci madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
İlk söz
Sayın Birdalın.
Buyurun
Sayın Birdal.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Efendim,
şimdi, önce yüce Meclisin şu konuda dikkatini çekmek istiyorum, bu
tasarıya ilişkin, çıkarılacak kanun tasarısında
önemli: Sinop Cezaevinde -biliyorsunuz orası müzeye dönüştürüldü ama
fiziki olarak fazla bir değişiklik yok, işte, otlar
arasında girip çıkıyor, izliyorsunuz- Sinop Cezaevinin
kapısında bir tabela var ve Sabahattin Aliden
İşte,
Türkiyenin gerçekten yetiştirdiği çok değerli yazarlar, şairlerin
orada yattığı söyleniyor. Ve şimdi, işte, resmî bir
kurumun kapısının önünde aydınlarını,
yazarlarını, sanatçılarını o cezaevinde
yattığıyla sanki övünülür gibi bir şey var. Altına hiç
değilse bir not düşmeyi düşünüyorlar mı? Gerçekten biz bu
aydınlardan, yazarlardan, insanlıktan özür diliyoruz. diye. Çünkü
onlar şimdi hepimizin övündüğü ve birçoklarımızın o
günlerde muhalif olup da katılmadığı ama şimdi onunla
övündüğümüz yazarlar, aydınlar. Bunu, lütfen, bir, sayın
Bakanlık değerlendirsin diye düşünüyorum.
Bir de, az önce,
bu, ana dille konuşma yapmayı engelleyen, insani bir iletişim
sağlanmasını engelleyen düzenlemelerin yapılması
düşünülüyor mu?
Bir de, infaz
koruma memurlarının gerçekten ana dille konuşmasına olanak
sağlayacak, bayan ve bay infaz koruma görevlileri atanılması
düşünülüyor mu?
Bir de, bu,
Tekirdağda bir intihar olayı olmuş ve gelen mektuplarda,
eğer Tekirdağ F Tipi 2 No.lu Cezaevinde düzenlemeler yapılmazsa
bu intihar olaylarının artacağına dair bildirimler var
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Atılgan.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Terör ve terörizm suçlularının
cezaevindeki şartlarıyla ilgili bütün dünyada dünya kamuoyu
aşağı yukarı bunlara ayrı şartlar
uygulanması noktasında hemfikir olma noktasına gidiyor. Bu
konuda geçmişteki örnekleri incelediğimiz zaman, Baader-Meinhoff
çetesi, Kızıl Tugaylar çetesinin başına gelenler hepimizin
malumları. Ayrıca, Afganistandaki Amerika Birleşik
Devletlerinin operasyonundan sonra İkiz Kulelere taarruz eden El Kaide
örgütünün, Talibanların yatak ve yardım ettiği
noktasındaki düşüncesiyle yapılan bu operasyondan sonra
yakalanan Taliban örgütü üyelerinin İncirlik Üssünden Guantanamo Üssüne
götürülürken on beş saatlik uçuş şartlarındaki
şartları ile daha sonra bu üsteki teröristlere uygulanan cezaevi
şartlarını hepimiz basından izledik. Türkiye Cumhuriyeti
devletine ve milletin birliğine kast eden terör örgütünün, Türkiyedeki
birtakım kuruluşların onların cezaevlerindeki
şartlarını tartışırken gündeme getirdikleri
hususlar da hepimizin ve bu Meclisteki değerli milletvekillerinin
malumları. Acaba, milletimizin birliğine kast eden bu bölücü terör
örgütünün mensupları ile kader kurbanları olan, mesela bir trafik
suçundan cezaevine düşmüş olan insanların haklarını
aynı mı görüyorsunuz? Eğer aynı görmüyorsanız,
devletin ve milletin birliğine kast eden bölücü terör örgütü
mensuplarıyla ilgili bir yeni düzenleme düşünüyor musunuz? Bunu
öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
Süreniz beş
dakika.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hükümlü ve
tutukluların ziyaret edilmeleri hakkında bir yönetmelik var,
geçtiğimiz dönemde çıkarılmış olan. Ziyaretlerde
konuşulacak lisanla ilgili 41inci madde: Ziyaret esnasında
görüşmelerin Türkçe yapılması esastır. Ancak, hükümlü veya
tutuklunun Türkçe bilmemesi veya görüşeceğini bildirdiği
yakınının Türkçe bilmediğinin tespit edilmesi halinde,
Türkçeden başka bir dilde konuşmanın yapılmasına izin
verilir ve konuşma kayda alınır. Kayıtların
incelenmesi sonucu konuşmaların kurum güvenliğini veya kamu
düzenini tehlikeye düşürecek nitelikte bulunması hâlinde
haklarında idari ve adli işlem yapılır. denilmektedir.
Demek ki bahsedilen konularla ilgili mevzuatımızda bir eksiklik yok.
Bunun da gereği yapılıyor. Münferit şikâyetler varsa, onu
da idare zaten dikkate almak durumundadır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinlerseniz
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede ceza infaz kurumları
değişik sınıflarda mütalaa edilmektedir. Bunlardan F tipi
olarak bilinen cezaevleri yüksek
güvenlikli cezaevleridir, terör suçları ile organize suçlardan hüküm
giymiş olanlar ya da tutuklu olanlar burada
barındırılmaktadır. Esas itibarıyla, eğer
kişi terör suçlusuysa zaten infaz sisteminde bir farklılık var.
Adi suçlu hükmolunmuş cezanın 2/3ünü şimdi çekecektir, terör
suçlusu ise dörtte 3tür. Zaten infazda bir farklılık bu manada var.
Yüksek güvenlikli cezaevi olması hasebiyle de zaten burada bu cezaevinin
gerektirdiği kurallar, Avrupa standartlarında da daha evvel
belirlenmiş olan kurallara uygun olarak, zaten bir düzenleme
yapılmıştır ve şunun da bilinmesi lazım: Bundan
beş, altı sene evvel, sekiz sene evvel belki cezaevleri sık
sık Avrupanın gündemine gelmekteydi, ama hem 57nci Hükûmet
döneminde hem 58 ve 59uncu Hükûmet döneminde Türkiyenin en çok reform
yaptığı, en çok çaba gösterdiği alanların
başında ceza infaz kurumları gelmektedir ve dikkat edilirse
büyük ölçüde de zaten gündemden düşmüş konudur. Eksiklikleri yok
mudur? Vardır, ama bunun dışındaki bir kısım
konularda daha çok bu konuyu gündemde tutmak, bu konu üzerinden belli kişileri
tekrar Türkiyenin gündemine taşımak adına zaman zaman
şikâyetler, tartışmalar yapılmaktadır.
Şunu
açık yüreklilikle söylemek gerekirse, ceza infaz kurumları, hakikaten
Türkiyede suç işlemiş kişilerin hem topluma
kazandırılması hem de çağın gereklerine uygun bir
infaz uygulaması yapabilmesi bakımından her gün kendisini
yenileyen, yenileme çabası içerisinde olan, devletin bugünkü kıt
imkânları içerisinde çok büyük kaynakları bu alana
ayırmış olan bir kurumdur. Sadece bir İstanbul için bile
söyleyeceğim rakam yeterlidir: Şu an 8 trilyonun üzerinde,
İstanbulda cezaevlerini Silivriye ve daha uygun yerlere
taşımak adına çok önemli bir kaynak aktarımı
yapılmaktadır. Yani, çok da kolay değildir, devletin
imkânları bellidir. Taleplerimizi bu çerçevede değerlendirmekte fayda
var. Devletin imkânı içerisinde, burada yatanların da insan
olduğu kabul edilerek, Türkiye elinden geleni yapmaktadır. Bunun
bilinmesinde fayda var.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısına bakacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı
olsun.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.07
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2nci sırada
yer alan, Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Hasan
Kemal Yardımcının; Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Hasan Kemal
Yardımcının; Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/441, 2/26) (S. Sayısı: 52) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
52 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Sayın Zekeriya Akıncı.
Buyurun Sayın
Akıncı.
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısıyla Millî Savunma Komisyonu Raporunun
tamamı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bu yasa tasarısıyla, lisans,
yüksek lisans ve yurt dışı mezunlarının askerlik
tecil sürelerinin yeniden düzenlenmesi, askerlik hizmeti süresince
emsalleri arasında üstün başarı gösteren erbaşlara
ilave izin verilmesini ve kendini askerliğe kasıtlı
olarak elverişsiz hâle getirenlerin tedavi sürelerinin askerlikten
sayılmamasını bir yasa olarak düzenleyeceğiz.
Bir anlamda, askere alma süresini düzenleyip kolaylıklar
sağlayıp bir parça da uzatıyoruz. Bu düzenlemelerin
bir ihtiyaca dayalı olduğu, tasarının yasalaşmasıyla
bazı tıkanıklıkların aşılacağı
bellidir.
Birazdan, tasarının
içeriğini gerekçeleriyle birlikte anlatacağım. Bundan
önce, bu yasal düzenlemenin, özellikle lisans ve lisans üstü
eğitimini tamamlayan yükümlülerin tecil sürelerinin uzatılmasının
nedenlerini bir başka açıdan, bir farklı açıdan dikkatinize
çekmek istiyorum.
Bu yasa tasarısının
oluşmasında ilk bakışta görülmese de üzerinde düşünüp
dikkatle değerlendirildiğinde, birazdan anlatacağım
tespitlerin -yapmak istediğim
tespitlerimin- bu tasarıyla yakından ilintili olduğundan
ve onun belki de temelini oluşturduğundan hiç kuşku duymuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
içerisinde bulunduğumuz koşulların hepimiz farkındayız.
Şu anda ülkemizin önceliği terör ve terörle mücadele. Hepimiz
onun üzerine yoğunlaştık. Çalışmalarımız
da genellikle o doğrultuda. Bunu hepimiz anlıyoruz, biliyoruz.
Hepimiz, bu terör belasından en kısa süre içerisinde nasıl
kurtulacağımıza ilişkin fikirler üretiyoruz, çareler
arıyoruz, hatta bir millî politika oluşturma gayreti içerisine
giriyoruz. Ama, yaşam da devam ediyor. Sadece siyasal değil,
sadece toplumsal değil, ekonomik yaşamın acımasız
kuralları da bir yandan işlemeye devam ediyor.
(x) 52 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Gerçi, Sayın
Başbakanımız bugün bir parça ekonomik konulara girme
ihtiyacını duydu. Ama, üzülerek gördük ki, bu değerlendirmelerin,
aslında, yaşadığımız koşulların
özüyle, esasıyla çok ilintisi yoktu. Biz, biraz daha kuru böbürlenmelere
tanık olduk, gerçeklerden biraz daha uzak değerlendirmeler
yaptık. Bir kuru istikrar söylemini hâlâ devam ettiriyoruz. Deyim
yerindeyse, ekonomimizi gaz vererek sürdürme çabası içerisindeyiz.
Ama, Time dergisinin özetlediği Dünya Ekonomik Forumu Raporunda,
113 temel veriye dayalı sıralamada, Türkiyenin, Tunus,
Porto Riko, Ürdün, Barbados ve benzeri birçok ülkenin gerisinde
kalmış olduğu gerçeğini de, bugün, Sayın Balbayın
köşesinde okuduğumuz makalede öğrendik. Ama, Başbakanımız,
bizim ekonomik atılımlarımızı yere göğe
koymuyor. Türkiyenin, dünyadaki ekonomik sıralamalardaki
atılımlarından söz ediyor. Kimin doğru söylediğinin,
kimin doğru tespitler yaptığının takdirini
sizlere bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ekonominin kuralları iyi kontrol edilmediği için, birçok
olumsuz sonuca birlikte tanık oluyoruz. Ancak, en azından
bugünlerde bunu çok fazla konuşma durumunda olamıyoruz.
Şu da bir gerçek ki, birçok çevreden giderek daha yüksek sesle de
isyanlar, feryatlar yükselmeye devam ediyor: Uygulanan politikaların
sonucu açık bir biçimde borçlarımız artıyor, yeni
zamlar geliyor, yeni vergiler hazırlanıyor, cari açık
artıyor deniliyor, dış ticaret açığı artıyor,
yoksulluk artıyor, durgunluk devam ediyor ve benzerleri. Üstelik
bir yandan elimizde avcumuzda ne varsa satıyoruz ve giderek
ekonomimizi, sürekli yüksek faiz verip daha çok sıcak para çekmeye
çalışarak ayakta tutma gayreti içerisine giriyoruz. Üretimsizlik
sürüyor, yatırımsızlık sürüyor ve işsizlik
çığ gibi büyümeye devam ediyor ve ne yazık ki işsizliğin
acısını en çok gençlerimiz çekiyor. Tüm gençlerimizi,
hatta yüksekokul ve üniversitelerimizden mezun ettiğimiz
gençlerimizi bile iş sahibi yapmakta büyük zorluk çekiyoruz.
Bakınız
değerli arkadaşlarım, daha geçenlerde bir araştırma
yayınlandı -kuşkusuz siz de görmüşsünüzdür- ülkemizde
üniversite mezunlarının yüzde 29u iş bulamıyor.
Yani hemen hemen üniversite mezunu her 3 gençten 1i işsiz. Avrupa
Birliği ülkelerinde bu oran yüzde 16 ve aşağı çekilmeye
çalışılıyor. Ülkemizde üniversite mezunu her 10
gencin 3ü ekonomik yaşamın otomatikman dışında
kalıyor.
Avrupada
eğitim düzeyi arttıkça işsizlik azalıyor, ülkemizde
ise eğitim düzeyinin yükselmesi ne işin niteliğini ne
de işsizliği belirleyecek bir faktöre dönüşebiliyor.
Ülkemizde ilkokul mezunlarıyla üniversite mezunlarının
işsizlik düzeyi arasında belirgin bir fark yok.
Durum böyle
olunca, gençlerimiz iş bulma umudunu yitirip iş aramaktan
vazgeçiyor, o iş gücüne katılma tanımını hepimiz
bu dönemde çok iyi öğrendik- iş aramada azalma olunca TÜİK
işsizlik oranında düşme olduğunu açıklıyor,
biz de bu yöntemlerle, rakamlarla oynayarak ülkemize özgü bir
işsizlikle mücadele yöntemini icat etmiş oluyoruz. Ama,
bütün bu bizim rakamlarla oynama çabalarımıza rağmen
işsizliğin arttığı TÜİKin bile gizleyemeyeceği
bir gerçeğe dönüşmüş bulunuyor.
Daha acısı,
gençlerimizin mezuniyet sonrasında, üniversite mezuniyetleri
sonrasında -hepimizin gördüğü, tanık olduğu bir
tablo- ailesinden yıllarca cep harçlığı almaya devam
etmesinin bunalımını yaşamaları ve kahve
köşelerinde ömür törpülüyor olmalarıdır.
Niye böyle oluyor?
derseniz, ben bir bakış açısı sunayım sizlere.
Ne yazık ki milyonlarca gencimiz, başbakan ve bakan çocukları
gibi ne çok şanslı ne de çok becerikli olabiliyorlar. Örneğin,
hiçbirinin çok genç yaşta gemicikler alıp deniz ticareti
yapmaları bir türlü mümkün olmuyor bizim gençlerimizin ya da
çok genç yaşlarda likit yumurta ticaretini öğrenemiyorlar,
çok kârlı mısır ithalatını bir türlü beceremiyorlar
ya da Mersin Limanı işletmeciliğini kim alırsa alsın,
işletme sisteminin satışının mutlaka hep aynı
gençlerimizin yapması söz konusu oluyor ama, babası Maliye
Bakanı olmayan hiçbir gencimiz bunu nedense bir türlü beceremiyor
ve bu yüksek performanslarıyla Kemal Abinin iş bilir çocukları
-o manşeti hepiniz hatırlayacaksınız- maşallah,
şimdiden manşetlere tırmanmış bulunuyorlar.
Anadoluda yetişen
gençlerimiz, çok kolay ve kârlı olmasına rağmen, bir türlü
şu devasa kola firmalarının dağıtım
işini beceremiyorlar. Bir türlü, kendilerini yurt dışında
okutacak, sonra da orada yerleşip iş güç sahibi olmasına
olanak sağlayacak büyük tekstil patronları bir türlü bulamıyor
bizim Anadoludaki gençlerimiz. Onlar bütün beceri ve yeteneklerine
rağmen, bütün gayretlerine rağmen, damat Berat gibi daha
yirmi dokuz yaşında yandaş holdinglere genel müdür
olup olağanüstü ihalelere imza atma şansını bir
türlü yakalamıyorlar. Onları gencecik yaşlarında
yönetim kurulu üyesi yapacak ya da ballı işlere yerleştirecek
ya da en azından işe yerleştirecek bakan ya da milletvekili
yakınları da yok.
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Ayıp oluyor ya!
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) - O yüzden, okulları biter bitmez iş bulabilenlerin
sayısı
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Konuyla ne ilgisi var?
AHMET YENİ
(Samsun) Kanunun maddesi bu mu?
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Mesaiye başladınız mı? Bir dakika,
dinleyin!
MUSTAFA ÜNAL
(Karabük) Konuyla ne alakası var?
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) İlintiyi göreceksiniz, dinlerseniz göreceksiniz.
Bak, şimdi alakayı göstereceğim.
Üstelik çoğu,
laik, demokratik cumhuriyet değerlerini sahiplendikleri
için de bir tarikat çevresinin referansıyla kolayca iş bulma
şansına da sahip değildirler.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Ne ilgisi var?
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Efendim, gerekçeyi okuduysanız, bunun ilintisini
kavrarsınız, okumadıysanız ben ne diyeyim
O nedenle, milyonlarca
gencimizin yapabileceği fazla bir şey kalmıyor. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
bir yaraya parmak basmaya çalışıyorum. Siz, laf atmaya
devam edin. Ben bu sıkıntıyı sizinle paylaşmaya,
bizi izleyenlerle paylaşmaya gayret edeceğim.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Laf atan sizsiniz! Senin gibiler batırdı
bu CHPyi!
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) - Şimdi ilintisine geliyorum bakın.
Yapabildikleri,
sabaha kadar televizyon izlemek, akşama kadar da boş
boş gezinmek. Bazıları ruhsal sorunlarıyla boğuşuyorlar.
Onların binlercesini, on binlercesini, biz gittiğimiz
her yerde ya da hepimiz, bin bir umutla geldikleri Meclis koridorlarında
görüyoruz ve inanıyorum, benim de sizin de hepimizin, mutlaka
içi sızlıyor.
Bunları niye
söylüyorum? Bakınız, bütün bu örnekler, bilmeliyiz ki,
gençlerimizi yaşam mücadelesi içerisinde, iş ve ekmek
kavgası içerisinde maalesef olumsuz etkileyen faktörler.
Gençlerimizin birçoğu, giderek, eğitim almanın, lisans
yapmanın, master yapmanın anlamsızlığını
konuşmaya başlamışlardır ve bütün bu zorluklara
karşın mücadele gücünü yitirmeyenler, kariyer arzusunu
koruyabilenlerin bir kısmı, iş bulma şansını
artırma maksadıyla bir iki yabancı dil bilme ayrıcalığına,
master diplomalarına, yurt dışı eğitimlerine
ya da oralara kapağı atarak paçayı kurtarma hayallerine
sarılıyorlar. Üstelik bu iş bulma öylesine zorlaştı
ki, bir zamanlar okulu bitirir bitirmez iş sahibi olabilme umuduyla
girilen kimi bölümlerden mezun olanlar
bile yıllarca iş umuduyla kıvranıyorlar,
sağlık ve eğitim elemanlarına bunca ihtiyacımız
varken, o üniversitelerden, yüksekokullardan mezun olan gençlerimizin
bile iş bulabilmesi, işe girebilmesi uzun yılları
alıyor.
Bakınız,
son yıllarda işe başlama süresinin uzaması, lisans
ve lisansüstü eğitim yapmak isteyen öğrenci sayısının
olağanüstü artmasını tetiklemiştir. Alakayı
anladınız değil mi?
MUSTAFA ÜNAL
(Karabük) Hayır, anlamadım.
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Bu durumdaki öğrencilerimizin askere
alınma sürelerinin yeniden düzenlenmesi ve planlanması
için Millî Savunma Bakanlığı böyle bir yasal düzenlemeye
ihtiyaç duyar hâle gelmiştir bir anlamda. Tabii belki burada
bir yandan da toplumsal bir yaranın sarılmasına katkı
sunmanın yolu aranmaktadır. Ama bu talebi derinliğine
incelediğimizde, kariyer iddiasını ciddi takip
edenlerin dışında -ki onlara saygı duyuyoruz, üniversite
ve bilim dünyamız onların omuzlarında, beyinlerinin
üzerinde yükseliyor- aslında sorunun temelinde, ülkemizin
kanayan yarası işsizliğin pençesinde ezilen gençlerimizin
hayatlarını ötelemek, gelecekten beklentilerini ertelemek
ya da çok az olan iş olanakları için daha iyi ve farklı olmanın
yolunun bazen yüksek lisans yapmaktan geçeceği anlayışlarının
da yattığı bir gerçektir. Üniversite bitti, iş yok.
Yüksek lisans yapalım, dil öğrenelim, bir yolunu bulup yurt
dışına gitmeye çalışalım. Hepsi ne için?
Bunların hepsi iş için, aş için, insan onuruna yakışır
bir hayat standardını yakalayabilmek için. Ama ne yazık
ki birçok gencimiz için bu o kadar zor ki, işte hepimizin canını
sıkan ve içini yakan da budur.
Değerli arkadaşlarım,
bir başka gelişmeyi daha dikkatinize sunmak isterim. Üniversiteler,
yakın bir döneme kadar master öğrencisi kontenjanlarını
dolduramamaktaydı kimi zaman. Master yapma taleplerinin olağanüstü
artması, bu nedenle üniversiteler birçok bölümde master kontenjanlarını
3-4 katına çıkarmışlardır, ki bu hepimizi düşündürmelidir.
Her yıl üniversitelerimizden mezun olan on binlerce gencimiz,
iş bulamam kaygısıyla, çıkacak ilk fırsatı
kaçırmamak için, ya master yaparak ya da kariyerlerini artırıp
yabancı dil ve benzeri kurslara giderek farklı olup ön almanın
yollarını aramaktadırlar. Bu bir baba olarak benim de
samimi duygumdur. Ama gelin görün ki, diğer yandan, bunca yüksek
lisans talebine ve olanağına karşın, üniversitelerimiz,
hâlâ, kadrosuzluk nedeniyle akademik eğitim kadrolarında
da büyük yetersizlikler yaşıyorlar.
Diğer sorunların
yanı sıra bu ve benzeri sorunları çözmekle yetkili,
görevli, sorumlu Millî Eğitim Bakanımız ise beş
yıldır o koltukta oturmasına rağmen, ne yazık
ki, hâlâ bunlarla değil, hâlâ yönetmeliklerle, katsayılarla,
türbanla, kadrolaşmayla uğraşmaktan başka bir
şey yapmıyor ne yazık ki.
AHMET ERSİN
(İzmir) Onun derdi başka!
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Evet, derdi başka, hepimiz biliyoruz.
AHMET YENİ
(Samsun) Bittiniz zaten, bittiniz!
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu değerlendirmelerimi,
bu anlayışın gerisinde yatan gerçekleri sizlerle paylaşmamdan
sonra, tasarının içeriğindeki teknik düzenlemelere
de yeniden dönmek istiyorum.
Mevcut uygulamada,
lisans eğitimini tamamlayan yükümlüler, askerliklerine karar
alınmasını müteakip, sevke tabi oldukları döneme
göre sekiz ay ile on beş ay arasında değişen süreler
sonunda silah altına alınabilmekteydiler. Bu süreler, yükümlülerin
staj, yüksek lisans, doktora veya ihtisas sınavlarına katılabilmeleri
ve başarılı olanların öğrenime başlayabilmeleri
için yeterli olamamaktadır.
Yine, bu süreler,
yükümlülerin kamu kurum ve kuruluşlarında görev alabilmeleri
için girmeleri zorunlu olan ve yılda bir kez yapılan kamu
personeli seçme sınavına girmeleri ve bu sınavı
kazananların güvenlik soruşturması vesaire nedenlerle
işe başlamaları için de yeterli olamamaktadır. Yükümlüler
bakaya kalmakta ve bu suçtan haklarında düzenlenen suç dosyaları
cumhuriyet savcılıklarına gönderilmektedir.
Ayrıca,
yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından
mezun olan yükümlülerin diploma denklik işlemleri, Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığınca yürütülmektedir. Diploma
denkliği onayı YÖK tarafından yılda iki defa yapılan
seviye tespit sınavı sonucuna göre belirlendiğinden,
sevke tabi yükümlülerin bu sınavlara katılım ve denklik
işlemleri için yeterli zamanları olamamaktadır. Bu
olumsuzlukları gidermek amacıyla, bu tasarıyla, lisans
eğitimini tamamlayan yükümlülere, lise ve dengi okul mezunları
ile iki ve üç yıllık yüksekokul mezunlarına tanındığı
gibi, mezuniyetlerini müteakip iki yıl; yüksek lisans eğitimini
tamamlayan yükümlülere bir yıl; yurt dışındaki
öğrenim kurumlarından mezun olanlara, denklik işlemlerini
tamamlayabilmeleri için ayrıca bir yıl sevk tehir hakkı
tanınmaktadır.
Tasarıda
düzenlenen ikinci husus ise, disiplinli erbaş ve erler ile radyoaktif
ışınla çalışan erbaş ve erlere ilave izin
hakkı tanınmasına ilişkindir. Bu çerçevede tasarıyla,
muvazzaf askerlik hizmetleri süresince kanun, yönetmelik, yönerge
ve emirler çerçevesinde kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri
yerine getirmede üstün gayret göstererek başarılı
olanlar ile birlik içerisinde disiplinli davranışlar sergileyenleri
ödüllendirerek motive etmek, disiplin ihlalleri yapma eğiliminde
olanların ise bu davranışlarını kontrol altında
tutmalarını sağlamak ve caydırmak amacıyla
er ve erbaşlara asgari -tugay veya alay komutanlarının
onayıyla- yedi güne kadar ilave izin verilebilmesi imkânı
da getirilmektedir.
Yine tasarıyla,
radyoaktif ışınla çalışan yükümlü erbaş
ve erlere, röntgen mütehassıslarına veya röntgen ve radyum
ile iştigal eden kimselere tanındığı gibi
sıhhi nedenlerle bir yıl hizmete karşılık otuz
gün ilave izin verilmesi imkânı sağlanmıştır.
Bu hizmetin bir yıldan az ya da çok olması durumunda verilecek
izin süresi ise otuz günlük izin süresi birimine orantılı
olarak hesaplanacaktır.
Sevgili arkadaşlarım,
ayrıca hepimiz biliyoruz ki askerliğin temeli disiplindir.
Bu bağlamda, disiplinli erbaş ve erlerin ödüllendirilmesi
yanında, disiplin ihlalleri yapanların cezalandırılması
da yapılan hizmetin bir gereğidir. Bu bağlamda, tasarının
3üncü maddesiyle, kendini askerliğe elverişsiz hâle getirmeye
veya getirmeye teşebbüs olaylarının önlenmesi maksadıyla
da, personelin kendini askerliğe elverişsiz hâle getirmeye
veya getirmeye teşebbüsü sonunda hastane ve hava değişiminde
geçirdikleri sürelerin askerlik hizmetinden sayılmaması
düzenlenmektedir. Eşitlik ve adaletin sağlanması yanında,
benzer suça meyilli personel üzerinde caydırıcı etkisi
olması maksadıyla da, bahse konu suçu işleyen personelin,
emsallerine göre hastane ve hava değişiminde geçirdikleri
süre kadar geç terhis olmaları sağlanacaktır.
Bütün bu yönleriyle
değerlendirildiğinde bu tasarının yasalaşmasının
gereği daha açık görülmüş ve anlaşılmış
olacaktır. Ben, bu duyguları gerekçeleriyle birlikte sizinle
paylaşmaya çalıştım.
O nedenle, bu
tasarıyı Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de desteklediğimizi
ifade ediyoruz. Hepinizi bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akıncı.
Şimdi söz
sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çankırı
Milletvekili Sayın Nurettin Akmanda.
Buyurun Sayın
Akman. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA NURETTİN AKMAN (Çankırı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; elli ikinci sırada
yer alan ve görüşülmekte olan 1111 sayılı Askerlik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Askerî öğrenciliğimle
birlikte yirmi sekiz yıl hizmet etmekten büyük gurur duyduğum,
göz bebeğimiz Türk Silahlı Kuvvetlerimizin çok önemli yasalarından,
temel yasalarından birisi olan Askerlik Kanunuyla ilgili
değişiklikle ilgili grubumun görüşlerini açıklamaktan
da büyük memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle,
vatanımız uğruna şehit olan evlatlarımızı
burada rahmetle anıyor, kederli ailelerine başsağlığı
diliyorum. Gazilerimize de minnet ve şükranlarımı
sunuyor, sağlık, sıhhat ve afiyetler diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün Askerlik Kanunuyla alakalı bir değişiklik
görüşülme olmasına rağmen muhalefet sözcüsü arkadaşımızın
Sayın Başbakanımıza kadar uzanan, maalesef katiyen
tasvip etmeyeceğim bir anlayışı burada ifade etmesini
de müsaadenizle tasvip etmediğimi özellikle belirtmek istiyorum.
AHMET ERSİN
(İzmir) Başbakan askerlikten sorumlu değil mi yani?
Bu gelişmelerin dışında mı?
NURETTİN
AKMAN (Devamla) Ben, özellikle beş yıl öncesi Türkiyeye
arkadaşlarımın göz atmalarını, o günün şartlarını
gözlerinin önüne getirmelerini diliyorum. Siyasetin bittiği,
siyaset kurumunun yara aldığı bir dönemden, bugün, bu
ülke, dünya gündemini belirleyen bir ülke hâline gelmiştir.
AHMET ERSİN
(İzmir) Sayın Milletvekilim, tasarının altında
Başbakanın imzası yok mu?
NURETTİN
AKMAN (Devamla) - Onun için, Sayın
Başbakanımıza ve kadrosuna bizim şükran borçlu
olduğumuzu bu vesileyle belirtmek istiyorum.
AHMET ERSİN
(İzmir) Tamam, siz şükran duymaya devam edin. Tasarının
altında Başbakanın imzası yok mu? Elbette
eleştiririz.
NURETTİN
AKMAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, malumlarınız olduğu üzere,
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Mete Han tarafından 2209
yılında -milattan önce- kurulmuş. Bu tarih aynı zamanda
Türk Devletinin de kuruluş tarihidir. Egemen bir devlet, askerî
varlığıyla şekillenir, kurulur ve devam eder. Türk
askeri, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiyemizin modernleşme
ve demokratikleşme sürecinin de bir miladı olmuştur.
Askerine Mehmetçik diyen bir millet görülmemiştir. Biz, yeryüzünde
bu anlayışı yaşatan bir milletiz. Bu anlayış,
küçük Muhammed anlamında ifade edilen bir yaklaşımdır.
Bunun içindir ki, Anadolumuzda analar evlatlarını evlendirirken
ve askere gönderirken ellerine kına yakarlar. Milletinin değerleriyle
bütünleşmiş bir ordunun başaramayacağı hiçbir
güçlük yoktur ve inşallah, bu terör belasının da hep birlikte
birlik ve beraberlikle üstesinden geleceği inancımızı
muhafaza ediyoruz. Peygamber ocağı olarak anılan ve
milletin bağrından çıkan ordumuz, tek millet, tek bayrak,
tek vatan, tek devlet anlayışının da teminatıdır.
(MHP sıralarından Tek dil sesleri)
Değerli
milletvekilleri, bir ülke, ekonomik zenginliği için askerî gücünü
korumak durumundadır. Ekonomik refah, askerî güç olmadan devam
edemez. Güçlü ekonomi, güçlü ordu, güçlü devlet demektir. Güçlü devlet
ise sözü dinlenen, dünya politikasına yön veren devlet demektir.
Güçlü bir ordu, küresel dünyada caydırıcı bir güçtür.
Geçen salı günü Meclisimizde yaşanan tablo Türkiyemiz
açısından güzel bir örneği oluşturmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev ve yetkileri Anayasa ve ilgili
yasalarda belirtilmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiyede
silahlı kuvvetlerin varlığının temel nedeni
yurt savunmasıdır. Nitekim, Anayasamızın
117nci maddesinde, silahlı kuvvetlerin bu görevini yerine getirebilecek
bir hazırlık düzenine getirilmesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine karşı Bakanlar Kurulu sorumlu tutulmuştur.
Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz, içinde bulunduğumuz uluslararası ortamın
ortaya çıkardığı iç ve dış tehditlere karşı
ülkeyi korumanın yanı sıra, içinde bulunduğumuz
bölge ve ötesinde barış ve istikrara katkıda bulunabilmek
için yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Bu çerçevede,
değişik görevleri ifa edebilecek, çok rollü, elastiki birliklerin
teşkil edilmesine, sayısal fazlalık yerine profesyonel
bir güce, gelişmiş teknoloji ürünü silah ve sistemlere sahip
olunmasına; bu silah ve sistemlerin etkinliğini artıracak
komuta kontrol, erken ihbar, ikaz, elektronik harp, gelişmiş
mühimmat, her türlü hava şartlarında hareket imkânı ve
kabiliyeti gibi kuvvet çarpanlarına sahip olmasına önem
ve öncelik vermektedir. Bu anlamdaki bütün destek de Hükûmetimiz tarafından
verilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri çağın gereklerine
ve uygulamada ihtiyaç duyulan hususlara göre yasalarında
gerekli düzenlemelere gitmek durumundadır. Bu bağlamda,
söz konusu tasarıyla düzenlenen ilk husus, lisans ve lisansüstü
öğrenimi bitiren yükümlülere sevk tehir hakkının tanınmasıdır.
Mevcut uygulamada, lisans eğitimini tamamlayan yükümlüler,
askerliklerine karar alınmasını müteakip sekiz ay
ile on beş ay arasında değişen süreler sonunda silah
altına alınabilmektedirler. Bu süreler, yükümlülerin
staj, yüksek lisans, doktora veya ihtisas sınavlarına katılabilmeleri
ve başarılı olanların öğrenime başlayabilmeleri
ile Kamu Personeli Seçme Sınavını kazananların
ise başlamaları için yeterli gelmemektedir. Neticede, yükümlüler
bakaya kalmakta, bu suçtan haklarında düzenlenen suç dosyaları
cumhuriyet savcılıklarına gönderilmektedir. Bu anlamda
on binlerle sayıları ifade edilen dosyaların mevcudiyeti
söz konusudur. Bakaya kalmaları önlemek, yükümlülerin daha
üst seviyede eğitimlerine devam etmelerine imkân sağlamak
ve Kamu Personeli Seçme Sınavında başarılı
olanlara işe başlamaları için yeterli süre tanımak
maksadıyla:
- Lisans
eğitimini tamamlayan yükümlülere, lise ve dengi okul mezunları
ile iki ve üç yıllık yüksekokul mezunlarına tanındığı
gibi, mezuniyetlerini müteakip iki yıl,
- Yüksek lisans
eğitimini tamamlayan yükümlülere bir yıl,
- Yurt dışındaki
öğrenim kurumlarından mezun olanlara, denklik işlemlerini
tamamlayabilmeleri için ayrıca bir yıl,
Sevk tehir hakkı
tanınması yoluna gidilmiştir.
Tasarıda
düzenlenen ikinci husus ise, disiplinli erbaş ve erler ile radyoaktif
ışınla çalışan erbaş ve erlere ilave izin
hakkı tanınmasına ilişkindir.
Muvazzaf askerlik
hizmetleri süresince kanun, yönetmelik, yönerge ve emirler çerçevesinde
kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirmede
üstün gayret göstererek başarılı olanlar ile birlik
içerisinde disiplinli davranışlar sergileyenleri ödüllendirerek,
motive etmek, disiplin ihlalleri yapma eğiliminde olanların
ise bu davranışlarını kontrol altında tutmalarını
sağlamak ve caydırmak amacıyla, er ve erbaşlara asgari
tugay veya alay komutanlarının onayıyla yedi güne kadar
ilave izin verilebilmesi imkânı getirilmiştir.
Ayrıca,
radyoaktif ışınla çalışan yükümlü erbaş
ve erlere, röntgen mütehassıslarına veya röntgen ve radyumla
iştigal eden kimselere tanındığı gibi,
sıhhi nedenlerle, bir yıl hizmete karşılık
otuz gün ilave izin verilmesi imkânı sağlanmıştır.
Bu hizmetin bir
yıldan az ya da çok olması durumunda, verilecek izin süresi
ise otuz günlük süresi birimine orantılı olarak hesaplanacaktır.
Getirilen diğer
bir husus ise Kendilerini askerliğe elverişsiz hale getirmeye
veya getirtmeye teşebbüs ettikleri mahkeme kararı ile sabit
olan erbaş ve erlerin yargılanmalarına esas eylemleri
dolayısıyla ortaya çıkan rahatsızlıklardan
ötürü yatarak gördüğü tedaviler veya istirahatte ya da hava
değişiminde geçirdikleri süreler muvazzaf askerlik hizmetlerinden sayılmaz. hükmünün
getirilmiş olmasıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; değerli katkılarınız
için şimdiden teşekkür ediyor, konuyu takdirlerinize sunuyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akman.
Şimdi, söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir
Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulutta.
Buyurun Sayın
Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
Söz süreniz yirmi
dakika.
MHP GRUBU ADINA
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 1111 Sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyaç duyması üzerine ortaya çıkan bu düzenleme
hakkında, hazırlanan bu kanun değişikliğiyle
ilgili partimin görüşlerini sunarken, yurt savunmasında
alçakça saldırılara maruz kalarak şehit olmuş kahraman
şehitlerimizi rahmetle anıyor, buna kol kanat geren, destek
olan, himaye eden odakları şiddetle lanetliyoruz.
Ülkemizde Edirne
başta olmak üzere çeşitli yerlerde halkımızın
uğradığı sel felaketinden dolayı da vatandaşlarımıza
geçmiş olsun dileklerimizi sunuyor; yerel yönetimlerin her
sene tekrarlanan bu sel felaketlerine bir son vermek adına asli
görevlerine daha ciddi bir şekilde dönerek, artık bu felaketlerin
yaşanmaması için gereken tedbirleri almalarını,
Hükûmetimizin de acil tedbir alarak bu yaraları sarmasını
diliyoruz.
Getirilen değişiklik
büyük bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Üniversiteyi bitiren
gençlerin lisans tamamlama, lisansüstü eğitim alma, sınavlara
katılma, KPSS sınavlarına hazırlanmak üzere bir
sürece ihtiyaçları var. Ancak, bu süreci yaşamadan askere
alınan gençler iş bulma, işe başlama, yeni bir hayat
kurma noktasında önündeki bu hazırlık süreçlerini
kullanamamaktadırlar. Yasanın 36ncı maddesine eklenen
fıkrada Dört yıl ve daha uzun süreli yüksek öğretim kurumlarından
yahut bunların dengi olduğu kabul edilen okullardan mezun
olan yükümlülerin askere sevkleri, istekleri hâlinde mezuniyet
tarihinden itibaren iki yıla kadar, yüksek lisans eğitimi
tamamlayanların ise bir yıla kadar tehir edilebilir denilmektedir.
Çok haklı ve yerinde bir değişiklik. Ancak, bu süre, yukarıda
bahsettiğim eğitim ve sınavları düşündüğümüzde
yetmez sayın vekiller. Şöyle düzenlenmesinde fayda var diye
düşünüyoruz: Mezuniyetten iki yıla kadar ibaresinin
üç yıla, yüksek lisans eğitimini tamamlayanların
ise iki yıla kadar tehir edilmesi, yani tehir sürelerinin bir
yıl uzatılması gençlere yeni bir şans sunacaktır.
Yurt dışındaki öğrenim kurumlarından mezun
olanlara, talepleri hâlinde, denklik işlemlerini tamamlayabilmeleri
için ayrıca bir yılı geçmemek üzere sevk tehiri hakkı
tanınabilir ibaresi yer almaktadır.
Yurt dışında
öğrenim görmüş bu gençlere tanınmış bu hak, çeşitli
nedenlerle ancak iki yıllık veya üç yıllık eğitim
alabilmiş yükseköğrenim mezunu, eğitimini tamamlayabilmek
için şansa ve süreye ihtiyacı olan gençlere niçin tanınmaz?
Bunun da düzeltilmesini talep ediyoruz.
Çeşitli nedenlerle
üniversitelerden öğrenimlerini tamamlayamadan ayrılmak
zorunda kalmış, çoğu birkaç dersten takıntılı
olup kaydı silinmiş, sayıları 100 bini aşkın
gencimiz, yarın, üniversite mezunu olarak askerlik görevini
yapabilmek için yüce Meclisten bir defaya mahsus sınav hakkı
talep etmektedirler. Önümüzdeki günlerde, umuyorum ve diliyorum
Meclis gündemine gelecektir o madde.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1111 sayılı Kanunun
77nci maddesine eklenen fıkrada: Askerlik hizmetinin gerektirdiği
görev ve yükümlülükleri yerine getirme konusunda gayret ve çalışmaları
sonucu emsalleri arasında üstün başarı gösteren erbaş
ve erlerden, muvazzaf askerlik hizmetleri boyunca, disiplin amiri,
disiplin mahkemesi veya askerî mahkemelerden herhangi bir ceza almamış
olanlara, asgari Tugay Komutanı
Bu noktada belirtilen
tugay komutanının, diğer tarafta
Sahil Güvenlik Komutanlığında
Alay Komutanı veya eşitinin onayı ile
ibaresinde
tugay komutanı yerine, tugay veya alay komutanı
şeklinde maddenin değiştirilmesinin, bir tarafta tugay
komutanının denkliğinin diğer tarafta alay komutanı
olmadığının değerlendirilmesini takdirlerinize
sunuyorum.
eşitinin
onayı ile, birinci fıkrada yazılı izinlere ek olarak
yedi güne kadar ilave izin verilebilir. Verilecek bu ilave izinlerin
usul ve esasları Genelkurmay Başkanlığınca belirlenir.
denilmektedir.
Ayrıca
Radyoaktif ışınla çalışan erbaş ve erlere,
radyoaktif ışınla yaptıkları bir yıl hizmete
karşılık otuz gün sıhhi izin verilir. Bu hizmetin
bir yıldan az ya da çok olması durumunda verilecek izin süresi,
otuz günlük izin süresi birimine orantılı olarak belirlenir
ve verilir. denilmektedir. Bu ibarenin, bir yıla kadar otuz
gün, iki yıla kadar altmış gün şeklinde olması,
bu bölümde çalışanların, dinlenme ve sağlık
kontrollerini yaptıracak yeterli süreye kavuşmalarını
sağlayacaktır. Ayrıca, radyoaktif ışınla
hizmet yapan birimlerde çalışanların bu mağduriyetlerinin
hem emeklilik sürelerine değerlendirilmesi hem de ücret olarak
takdir edilmesi gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1111 sayılı Askerlik
Kanununun 78inci maddesine eklenen fıkrada Kendilerini
askerliğe elverişsiz hâle getirmeye veya getirtmeye teşebbüs
ettikleri mahkeme kararı ile sabit olan erbaş ve erlerin
yargılanmalarına esas eylemleri dolayısıyla ortaya
çıkan rahatsızlıklardan ötürü yatarak gördüğü tedaviler
veya istirahatte ya da hava değişiminde geçirdikleri süreler
muvazzaf askerlik hizmetinden sayılmaz. denilmektedir. Bu
madde üzerinde fazla bir yoruma girmek istemiyoruz, ancak, gönülsüz
yapılan askerliğin görevde başarıya vereceği
zararın da göz önünde bulundurulması, bu gibilerin mümkün
ise geri hizmetlerde görevlendirilmesi düşüncesindeyiz.
Ordumuzda er
ve erbaş statüsünde sözleşmeli muvazzaf askerlik yapan uzmanların
da yaşamakta olduğu sorunlara, bu vesileyle, görevde yükselmede,
özlük haklarındaki sorunlara kadar birçok konudaki dertlerine,
müsaadenizle, dikkatinizi çekmek istiyorum. Profesyonel orduya
geçişte, tecrübeli, eğitimli birliklere olan ihtiyaçtan
kaynaklanan uzman ihtiyacı birçok kaynaktan karşılanmaktadır.
Teknik, sağlık, saha, eğitim alanlarında görev yapan
uzmanlar sözleşmeli olarak çalışmakta ve çalışma
süreleri kırk beş yaşına kadardır. Yirmi yedi
yaşında uzman olan bir askerin kırk beş yaşında
sözleşmesi biteceğinden, yirmi yılı doldurmadığı
için emekliliği hak edememektedir. O yaşta performansı
düşmüş, yeni bir iş arayıp bulma imkânı olmayan
bu kişi, bu asker, mağduriyetini kendisinden daha önce görev
yapan askerlerde görmekte; bu da, mevcut görev yapan askerler
adına, geleceklerini güven altına alamama noktasında
kendilerini endişeye sevk etmektedir. Bu sürelerin, bu askerlerin
gelecek güvencelerini sağlayacak şekilde belirlenmesini,
Sayın Bakanım, Değerli Komisyon buradayken not almalarını
istiyoruz.
Uzmanların
kendileri, eş ve çocukları orduevlerinden faydalanamazlar.
Bir gün mahkeme kararıyla hüküm giyseler ordudan atılırlar.
Her sözleşme sonunda, yenilenmeden önce askerî hastanelerden
rapor alırlar. Eğer tansiyonu çıkmışsa,
eğer herhangi bir sağlık özrü meydana gelirse, bunlar
rapor alamaz ve ordudan ilişikleri kesilir.
Sözleşmelilerle
jandarma uzman çavuşların ise -tabii ki farklı birtakım
düzenleme içerisinde bunlar- mesleğe yeni giren sözleşmeli
uzmanla on beş yıl görev yapmış uzman, uzman erbaşı
arasında maaş farkı yoktur. Komisyonun ve Bakanlığın bu hususta
da dikkatini çekmek, bu mağduriyetlerine son vermek noktasında
gerekli düzenlemeyi yaparak Meclise getirmelerini tavsiye ediyoruz.
Muvazzaf uzman
çavuşlar üniversite mezunu oldukları halde ortaokul mezunu
muamelesi görmekte, intibakları yapılmamaktadır.
Yine bu jandarma uzman çavuşları iki yıllık yükseköğrenime
tabi tutulmuş, polisler ve diğer meslek gruplarında görev
yapanlar intibaklarını aldıkları halde, bu uzman
çavuşlar bu hakları alamamışlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; demin değerli AK Parti,
AKPnin sözcüsünün konuşmasında tek bayrak, tek millet,
tek vatan sözüne, tek dil sözünü de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak eklemek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Her Türk, değerli
milletvekilleri, asker doğar. Emanet aldığımız
cumhuriyeti yüceltmek ülküsünü taşıyan her Türk vatandaşı
okumak, iyi bir eğitim alarak hizmet etmek ister. Bu hizmette gençlerin
önünü açmak hepimizin görevidir. Barışta savaşa hazır
olmayanlar barışı hak edemezler.
Türkiye, etrafı
tehditlerle çevriliyken, bir de içeriden yapılan ihanetler eklendiğinde,
Türk Silahlı Kuvvetleri, hedefe, bölgeye, amaca uygun yapılanan
birlikleriyle gerekeni yapma mücadelesine girmiştir. Mete
Hanın ordusunun, Mustafa Kemalin askerlerinin birikimini,
tecrübesini, sabrını hiç kimse sınamaya kalkmamalıdır.
Yurt içinde insanına haklı olarak güvenmenin sonucu alçakça
ihanete maruz kalmasını hiç kimse zafiyet olarak değerlendirmemelidir.
Bu topraklarda doğan her Türk, eğitimi, yaşı ne olursa
olsun, milletin birliği, vatanın bütünlüğü mevzuubahis
olduğunda teferruatla uğraşmaz ve gereğini yapar.
Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Geçtiğimiz
günlerde bir baba şöyle diyordu ekranlarda: Allahıma
çok şükür, oğlum şehadet şerbetini içti. Ne mutlu bana,
ben şehit babasıyım. Tuncelide şehit düşen Sarıkamışlı
Mehmetçiğin babası Tunceli Jandarma Alay Komutanına
yazdığı mektupta Sayın Komutanım, oğlum
kendi topraklarımızda alçakça bir saldırıya maruz
kalarak şehit oldu. Vatan sağ olsun. Ancak, oğlum askerliğini
tamamlayamadı. İzin verin, müsaade edin, ben gelip oğlumun
geri kalan askerliğini tamamlayayım. diyor. Bu vatanda
babalar bu ruhta, bu inançta olduğu sürece, analar daha ne Mehmetler
doğurur değerli milletvekilleri. O anaların ahı
bu alçaklığı yapanları, onlara destek olanları
kahreder.
Terör adıyla
uğradığımız hain saldırılar karşısında
yüce Meclisin acısını paylaşıyorum. Meclis
gereğini yapmış ve Hükûmete tezkere için yetki vermiştir.
Birileri Hükûmetten, Hükûmet denizaşırı ülkelerden müsaade
ve izin alma gibi kamuoyunda yer alan, ama hiç asla yakıştıramadığım
ve inanmak istemediğim ve Türkiyede böyle bir halk desteğiyle
iktidara gelmiş partinin, kanayan bu yarayı dindirmesi,
bu azan terörü bitirmesi, bunların odaklarına, başlarına
kâbus gibi çökmesi için gereğini yapacağına,
şehit analarının yüreklerini soğutacağına
bütün kalbimizle inanıyoruz. Gereği er ya da geç yapılacak,
kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin lojistik kaynağı olan askerlik ve askerlik
hizmetinin daha sağlıklı yürütülmesi için hazırlanmış
kanun tasarısına grubumuz olarak olumlu oy vereceğimizi
ifade eder, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bulut.
Şahısları
adına söz talebi vardır.
İsmail Göksel,
Niğde Milletvekili.
Buyurun Sayın
Göksel. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İSMAİL
GÖKSEL (Niğde) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısında kişisel gözlemlerimi belirtmek
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisin değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, bu kutsal vatan topraklarında canlarını
feda eden şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, milletimizin
başı sağ olsun diyorum, zira, onlar millete mal olmuşlardır.
Gazilerimize minnet, onları yetiştiren ailelerine
şükranlarımı sunuyorum. Şu anda vatan topraklarını
sınır boylarında koruyan, kollayan yüce Türk ordusuna
ve onunla birlikte çalışan güvenlik kuvvetlerine, erinden
generaline kadar herkese minnet duygularımı bu kürsüden
ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yeniden revize edilen Askerlik Kanunumuz, günün
şartlarına göre vatandaşın işlemlerinde kolaylık
sağlaması, vatandaşın mağduriyetlerinin önlenmesi,
bunun yanında ordu disiplininin bozulmaması açısından
da gerekli olan düzenlemelerdir.
Getirilen söz
konusu düzenlemelerde, bundan önce mevcut uygulamada, lisans
eğitimini tamamlayan yükümlülerin, askerliklerine karar aldırdıktan
sonra, sekiz ay ile on beş ay arasında değişen sürelerde
askere alındıkları bilinmektedir. Bu sürelerin çeşitli
mağduriyetlere yol açtığı görülmüş, Bakanlığımız,
bu mağduriyetleri giderme yönünde yeni düzenlemelere ihtiyaç
duymuştur. Bu süre içerisinde staj, yüksek lisans, master, doktora
ve ihtisas sınavları yapıldığında, yükümlülerden
bir kısmı usulsüz raporlar alma yoluna gitmekteler. Bunun
da soruşturması ve cezalandırılması mağduriyetlere
yol açmaktadır. Öte yandan da, zamanı kaçırdıklarından,
bakaya kalma durumunda olduklarından, Askerî Ceza Yasasına
göre haklarında dosya düzenlenmekte ve savcılıklara
sevk edilmektedir.
Uygulamadan
doğan bu işlemlerde, yükümlülere, artık -lise ve dengi
okul mezunları ile iki üç yıllık yüksekokul mezunları
gibi- mezuniyetlerini müteakip iki yıl master, yüksek lisans,
doktora ve yurt dışı eğitimden sonra, denklik
işlemlerini tamamlamak için ayrıca bir yıl daha ilave
süreler verilmektedir. Tabii, bu süreler, mezuniyetlerden sonra
başladı. Biraz önceki konuşmacı arkadaşlarımdan
bazıları, işte, ara verenler, sınıfta kalanlar
mevzularından söz ettiler, haklılar. Onlarda da, biz buradaki
mezuniyetten itibaren süreyi işletiyoruz. Dolayısıyla,
öyle bir mağduriyet de söz konusu olmayacaktır diye düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 1111 sayılı Askerlik Kanununun 78inci
maddesinde, uygulamada üç aya kadar olan hava değişimleri,
yani, peyderpey bile olsa, toplamı üç ayı geçmemek üzere hava
değişimleri askerlikten sayılmakta. Hastaların
tedavi edildikleri süreler, hastanede yattıkları süreler
de askerlikten sayılmakta. Bu maddeye ek olarak getirilen
fıkrada, kasti olarak kendisini askerliğe yaramaz hâle getirmeye
ya da getirtmeye
Bazen can kıymetli oluyor, kendisi getiremiyor,
bir başkası tarafından bu fiili işletmeye çalışanlar
olabiliyor. İşte, kendisini askerliğe yaramaz hâle
getirmek suçunun yanında, buna teşebbüs etse dahi, bunun
varlığı, kastı araştırılıyor,
dosyalar düzenleniyor, askerî mahkemelerde yargılanma yoluna
gidiliyor, Askerî Ceza Kanununun 81inci maddesinin, ikinci
fıkrasına, birinci fıkrasında da belirttiği
gibi, kısmen de olsa bu hizmetten geri kalanlar cezalandırılıyor.
İşte, bu cezalandırma esnasında da, kişinin
kastı ortaya çıkıyor. Bu kasıttan dolayı da,
tedavide geçen süreleri, üç ay bile olsa geçen hava değişim
süreleri, normal askerliğinin üzerine devam ettiriliyor. Yani,
sen bu eylemi yapmazdan önce neredeysen, cezanı çektikten sonra
olduğun yerden tekrar başlayıp askerliğini bitireceksin
arkadaş, sahtekârlığa gerek yok diyoruz.
Bu tür fiilleri
işleyenlerin tedavileri kısa sürede sonuçlandırılmadığından,
tedavi ve hava değişimi süreleri devam ederken çoğu
kez askerlik süreleri de bitmiş oluyor. Bir bakıyorsunuz,
hava değişiminde, askerlik şube başkanı ya da
kıta komutanı kendisinin tezkeresini doldurup doldurmamakta
ya da gönderip göndermemekte tereddüt yaşıyor. Hatta, tedavileri
devam ettiğinden, hava değişimleri de bitmediğinden,
tezkere verilse bile, askerlikten sonra askerlik şubeleri kanalıyla,
silsile yoluyla, bağlı oldukları askerî tedavi kurumlarında
tedavileri de devam ettirilmektedir. Buradaki amaç, arkadaşlar,
suistimali önlemektir, normal askerliğini yapan evlatlarımıza
ceza değildir, suistimali az da olsa bilerek veya bilmeyerek
işleyenleri cezalandırmak ve onlara kötü örnekleri, kötü
emsalleri yok etmeye yöneliktir. Aynı zamanda, bu kötü emsaller
ordunun disiplinini bozmaktadır ve disiplinin sarsılmasına
fırsat vermeyecek düzenlemeler getirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun içerisinde, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda 103 ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 126ncı maddesindeki memurların, silahlı
kuvvetlerde de rütbeli şahısların radyoaktif
ışınlarına maruz kalan çalışmalarda çalıştıkları
sürelerde, normal yıllık izinleri, mazeret ve normal izinlerinin
dışında yılda bir ay kadar daha ilave -radyoaktife
maruz kaldığından dolayı- izin veriliyor. Ama, bu
personelin yanında yardımcı eleman olarak erbaş
ve erlerimiz de çalıştırılıyor, hatta onlardan
daha uzun süreli de kalabiliyor. Onlara özel beslenmeler de uygulanıyor,
diğer yasalarımıza göre. İşte, askerlerimiz,
yanındaki amirinin, astsubayının, uzmanının,
komutanının, doktorunun yanında çalıştığı
askerimiz, çavuşumuz, onbaşımız, erimiz aynı
haklara sahip olsun, aynı beslenmeye tabi tutulsun, yılda
bir ay ilave izin verilsin denilmektedir. Bu eşitlik diğer
sivil memurlar ve rütbeliler yönünden de sağlanmış olmaktadır.
E, bu hizmet bir yıldan az olursa, örnek: Altı ay çalışmış,
o zaman da on beş gün; üç ay çalışmış, bir hafta;
bir ay çalışmış, e, o zaman orantı kuracaksınız,
bir yılda otuz gün ettiğine göre bir ayda şu kadar eder
şeklinde ilave bir izin verme yetkisine gidilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
askerliğin temeli disiplindir. Kanunlara, nizamlara ve amirlere
mutlak itaati içeren disiplinin tarifinde, disipline tam uyan personel
ile disiplini ihlal eden personel arasında iyi yönde olanı
teşvik edici, diğerlerini de özendirici olması gerekmektedir.
Disiplinin temininde, amirlerin elindeki ceza yetkisi yanında,
bir de ödül yetkisi verilmektedir. Zira, disiplini bir terazi kabul
ederseniz, amirin bir elinde ceza yetkisi, bir elinde mükafat yetkisi
olarak verilmiştir.
BAŞKAN Sayın
Göksel, bir dakika ilave ediyorum, tamamlayın lütfen.
İSMAİL
GÖKSEL (Devamla) Bu mükafat yedi gündür arkadaşlar. Yedi gün
mükafatı alacak askerin hiçbir disiplin cezası almamış
olması şarttır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Silahlı Kuvvetlerimizin
en üst seviyede disiplin içerisinde, barışta ve savaşta,
her zaman ve her yerde harbe hazırlanmasından, bu çatı
altındaki tüm milletvekilleri olarak, ortak sorumluluğumuz
vardır. Yüce Atatürkün deyimiyle Ordumuz, Türk birliğinin,
Türk kudret ve kabiliyetinin çelikleşmiş bir ifadesidir.
Bu çelik gibi bir irade, çelik gibi bir disiplinle olur.
Başta Silahlı
Kuvvetlerimiz olmak üzere tüm milletimize bu Kanunun hayırlı
olmasını diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Göksel.
Şahsı
adına söz talep eden Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün.
Buyurun Sayın
Akgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEVLÜT AKGÜN
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 52
Sıra Sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, konuşmama, devletimizin varlığı,
vatanın bölünmez bütünlüğü, Türkiye Cumhuriyetinin bekası
için canını siper etmekten çekinmeyen tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
ve gazilerimize minnet duygularıyla başlamak istiyorum.
Merhum Akifin
dizelerinde ifade ettiği gibi, toprak, eğer uğrunda
ölen varsa vatandır. Türk milleti tarihin her döneminde olduğu
gibi bugün de kutsal saydığı vatan, millet, devlet, bayrak,
din gibi değerler için bütün varlığını ortaya
koymaktadır.
Türk milleti
için asker ocağı, aynı zamanda peygamber ocağıdır.
Herhâlde Her Türk asker doğar. atasözü de bu esastan hareket etmektedir.
Dünyanın başka bir coğrafyasında çocuklarını
askere, düğün yapar gibi, davulla ve zurnayla gönderen başka
analara ve babalara rastlamak herhâlde mümkün değildir.
Yine bizim kültürümüzde
üç kimseye kına yakılmaktadır: Kurbanlık koça, gelinlik
kıza ve askere giden Mehmetçiğe. Kurbanlık koça, Allah
yolunda kurban edildiği için kına yakılmaktadır,
gelinlik kıza, ailesine kurban olması için kına yakılmaktadır,
askere giden Mehmetçiğe ise, vatan uğruna kurban olması
için kına yakılmaktadır.
Kültürümüzde
bir gencin evlilik ve iş kurması bile vatani hizmetini tamamlamasına
bağlı kılınmıştır. Büyüklerin en önemli
dostluk ve hatıralarını askerlik yıllarında
edindiğini unutmamak gerekir. Asker arkadaşlığı
yıllarca unutulmaz. Gencecik bedenler şehit olduğunda
bile analarımız Vatan sağ olsun diyecek kadar metanetlidir.
Acaba kaç millet, ölen askerini Şehitler ölmez, vatan bölünmez.
diyerek uğurlar? Şehitlerin Allah katında ölmediği,
bilakis Allah katında diri olduğu ve bizim göremediğimiz,
Kuran-ı Kerimde de ifade edilmektedir. Şehitlik, dinimizde,
peygamberlikten sonra en önemli makamlardan biri olarak ifade edilmektedir.
Yaşadığımız
bu zorlu coğrafyada Türkiye süper bir güç olacaksa bunun yolu,
tam demokrasi, büyük ekonomi ve güçlü ordudan geçmektedir. Bu nedenle
Türk milleti askerine toz kondurmaz. Yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında
ordumuzun en güvenilir kurum olarak görülmesi bundandır. Ancak,
milletimiz, ordumuzun siyasete müdahale etmesini de kesinlikle
tasvip etmez. Bu kutsal değerlere sahip Türk milletinin tek devlet,
tek millet, tek bayrak, tek dil ilkesi etrafında, barış
ve kardeşlik içerisinde ilelebet yaşayacağına
ve muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkacağına
inancım tamdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısı aslında kısa bir tasarı olup
beş maddeden ibarettir. Bu tasarıda, belli şartlar dahilinde,
askerliğin tehiri düzenlendiği gibi, hizmet sırasında
başarı gösteren er ve erbaşlara ödül verilmesi de düzenlenmektedir.
Ayrıca, kendini askerliğe elverişsiz hale getirenlerin
veya teşebbüs edenlerin, tedavi veya istirahatta oldukları
veya hava değişiminde geçirdikleri sürelerin askerlik
hizmetinden sayılmayarak bahse konu olayların azaltılması
amaçlanmaktadır.
Askerliğin
temeli disiplindir. Disiplinsizlik gösteren askerlerin cezalandırılması
yanında, başarı gösterenlerin ödüllendirilmesi de
yapılan hizmetin bir gereğidir. Görüşülmekte olan tasarı
ve birleştirilen teklifin amacı, aslında gerekçede
de ifade edildiği gibi, disiplindir.
Tasarının
hayırlı olmasını diler yüce heyetinize saygılar
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Akgün.
İç Tüzükün
81 ve 60ıncı maddelerine göre yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Buyurun Sayın
Tankut.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla,
Sayın Bakana sormak istiyorum: Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını görüşmekte
olduğumuz bu zaman dilimi içerisinde, ne yazık ki, bölücü
hainlerin kalleşçe saldırıyla gencecik fidanlarımızı
şehit vermeye devam ediyoruz. Buna mukabil, 17 Ekimde milletimizin
ve Meclisimizin büyük bir desteğiyle almış olduğunuz
tezkere neticesinde 21 Ekimde kamuoyuna yansımış
olan sınır ötesi harekât ile ilgili olarak Hükûmetinizin Genelkurmaya
bir yazı gönderdiği, ancak 1 Kasımda, Genelkurmay Başkanımızın
siyasi direktif bekledikleri yönündeki haberler basın organlarında
yer almıştır.
Bu hususlar çerçevesinde,
söz konusu sınır ötesi operasyonla ilgili olarak, Genelkurmaya,
Hükûmetiniz tarafından siyasi bir direktif verilmiş midir
verilmemiş midir? Verilmemiş ise ne zaman verilmesi düşünülmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tankut.
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, Tayyip
Erdoğanın oğlunun rapor alarak askere gitmediği
bilinmektedir. Bu rapor hangi hastalıktan dolayı alınmıştır?
Aynı hastalıktan mustarip olanların da askere gitmesini engelliyor mu?
Ayrıca, bu
konuda Sayın Bakanlık, askere gitmemek için rapor alan kişileri,
belli bir süre geçtikten sonra, bunların askerliğe elverişli
olup olmadıkları konusunda tekrar askerî hastanelere getirip,
hastalıklarının devam edip etmediği konusunda
yeni bir muayene yapmayı düşünüyor mu? Eğer bir muayene
düşünüyorsa, bu ikinci muayenede hileli olarak rapor aldığı
sabit olan bu gibi kişiler için de ayrı bir cezai müeyyide
uygulamak istiyor mu, bunu belirtmek istedim.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Sayın Çelik,
buyurun lütfen.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Efendim, ben, özellikle konuşmacıların, sayın
milletvekillerimizin konuşmalarını dikkatle takip
ediyorum. Şimdi, burada, yapılan konuşmada, son iki
milletvekilimizin görüşlerine yürekten katılıyor
ve kendilerini alkışlıyorum. Çünkü tek devlet,
tek bayrak, tek dil, tek millet; ordu-millet;
toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır; ordular Türk
birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin çelikleşmiş
bir ifadesidir sözlerini büyük Atatürkün ifade ettiler. Burada,
acaba -Sayın Millî Savunma Bakanımıza soruyorum- böylesine
güçlü, millî devletimizi ifade eden bu konuşmalara Sayın
Hükûmet -Başbakan da dâhil olmak üzere- katılıyorlar
mı, onu sormak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çelik.
Sayın Karayel.
YAŞAR KARAYEL
(Kayseri) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakanıma üç soru sormak istiyorum.
Profesyonel orduya
geçiş çalışmaları ne durumdadır? Şu ana
kadar kaç sözleşmeli profesyonel eleman kayıt altına
alınmıştır? Terörle mücadele konusunda uzmanlaşmış
personellerden özel kuvvetlerle ilgili bir terörle mücadele birliği
oluşmuş mudur? Bunlarla ilgili bilgi almak istiyorum.
Bir de yüksekokul
mezunlarının ücreti karşılığı
kısa dönem askerlik yapması konusunda bir çalışma
var mıdır? Aracılığınızla bunları
arz etmek isterim.
Saygılarımla.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
on dakika süreniz var.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Tankutun
sorusu, kanunumuzla alakalı bir soru değildir. Ancak,
şunu ifade edeyim: Tezkere, Savunma Bakanlığı tarafından
Meclise getirilmemiştir, Dışişleri Bakanlığı
tarafından getirilmiştir. Tezkerenin uygulanmasıyla
ilgili hususta Bakanlığımız herhangi bir görev
sahibi değildir.
METİN ERGUN
(Muğla) Hükûmet Sayın Bakan! Hükûmet!
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Kanunumuzla da, bugünkü
görüştüğümüz kanunla da bir ilgisi yoktur.
Sayın Gençin
sorusuna vereceğim cevap
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Hükûmet adına sordu size.
BAŞKAN
Lütfen, Hatibe müdahalede bulunmayın.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Sayın Gençin sorusuna
vereceğim cevap
Herhâlde bir başkasının özel hayatıyla
ilgili konuyu -bir Başbakanın oğlu dahi olsa- burada
açıklamam, devletin kayıtlarına dayanarak açıklamam
kendisi tarafından da tasvip edilmez. Çünkü, Danıştayda
çalışmıştır, bu konuları biraz bildiğini
zannediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Özel hayatla ilgili değil, merak ediyoruz Sayın Bakan.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Askere gidecekler var Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Sayın Çelikin konuşmasında
Evet, elbette burada vatanımızın, devletimizin, bayrağımızın
övgüleriyle dolu olan konuşmalara katılmamak mümkün değil,
gönülden katılıyoruz elbette, katılmayanımız
da var mı bilmiyorum.
Sayın Karayelin
sorusu profesyonel orduya geçişle ilgili. Bundan zannediyorum
sekiz sene evvel profesyonel orduya geçilmeyle ilgili bir kanun
çıktı. Bununla ilgili kadrolar alındı, bu kadroların
bir kısmı doludur bir kısmı boştur. Bu boş
olan kadrolara da yeniden atamalar yapılmaktadır. Bu atamalar
tamamlandığı zaman, zannediyorum sayı 40 bin civarında
olacaktır. Böylece profesyonel orduya geçişte önemli bir
adım atılmış olacak. Şu anda kesin bir rakam verme
imkânımız yok. Jandarma Genel Komutanlığınınki
ayrı, Kara Kuvvetlerininki ayrıdır. Jandarma Genel
Komutanlığına ayrı çalışma var, Kara Kuvvetlerine
ayrı var; ayrıca, bildiğiniz gibi, polis özel kuvvetleri
de ayrı olarak görev yapmaktadır.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ASKERLİK
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1-
21/06/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun 36
ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Dört yıl ve
daha uzun süreli yüksek öğretim kurumlarından yahut bunların
dengi olduğu kabul edilen okullardan mezun olan yükümlülerin
askere sevkleri, istekleri halinde mezuniyet tarihinden itibaren
iki yıla kadar, yüksek lisans eğitimini tamamlayanların
ise bir yıla kadar tehir edilebilir. Yurt dışındaki
öğrenim kurumlarından mezun olanlara, talepleri halinde,
denklik işlemlerini tamamlayabilmeleri için ayrıca bir
yılı geçmemek üzere sevk tehiri hakkı tanınabilir.
Buna ilişkin usul ve esaslar Millî Savunma Bakanlığınca
belirlenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yoktur.
Şahsı
adına, Niğde Milletvekili Sayın İsmail Gökselin
söz talebi vardır.
Sayın Göksel
İSMAİL
GÖKSEL (Niğde) Efendim, biraz önce izah ettim geneli hususunda,
konuşmuyorum.
BAŞKAN Peki.
Ayşe Türkmenoğlu,
Konya Milletvekili
Yok.
Madde üzerinde
söz isteyen yok.
Madde üzerinde
soru-cevap kısmına geçiyoruz.
On dakikalık
süre içinde soru ve cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
İlk söz Sayın
Ünlütepenin
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla,
Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Ekim ayı
içinde yurt dışına asker gönderilmesi konusunda karar
verilmiştir. Sayın Bakan, biraz önce, bu tür önerinin
Dışişleri Bakanlığınca getirildiğini,
Millî Savunma Bakanlığını ilgilendirmediğini
belirtmiştir. Hâlbuki, Anayasamızın 112nci maddesi
gereği Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte
sorumludur der.
Siz de Sayın
Bakan, bu Hükûmetin Bakanlar Kurulu üyesi olduğunuza göre, Anayasanın
112nci maddesi fıkrası gereğince bu soruyu bildiğiniz
şekilde yanıtlamanız gerektiği kanaatindeyim
ve bu soruyu tekrar ben size soruyorum. Bu tür bir işlemin yerine
getirilmemesinde acaba niçin bir savsaklama yöntemine gidiliyor?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Sayın Başkan,
ben size şunu arz etmeye çalıştım. Süreç devam ediyor,
ancak tezkereyle ilgili işlemleri Dışişleri Bakanlığı
takip ediyor. Dışişleri Bakanlığının
sorumluluğu altında. Ona sorarsanız ondan cevap alabilirsiniz.
Benim sorumluluğum altında olmayan bir işte bana verilmiş
görevleri elbette
112nci madde Bakanlar Kurulunu, orduyu savaşa
hazırlamakla görevli kılıyor, bunda benim de görevim
var. Görevimi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyorum,
Bakanlığım yerine getirmeye çalışıyor.
Bunda hiç şüpheniz olmasın. Ancak tezkerenin siz yazışmasını
soruyorsunuz. Tezkerenin yazışması bizim Bakanlıktan
geçmiyor, bunu arz ettim, yoksa süreç devam ediyor. Hangi Bakanlığın
yazışmasından geçiyorsa, hangi kurumların yazışmalarından
geçiyorsa, onlar buna cevap vermekle mükelleftirler. Benim imzamdan
geçmeyen bir hususu ben size arz edemem.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde
iki önerge vardır, önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 52 sıra sayılı yasa tasarısının birinci
maddesinde geçen (bir) ifadelerinin (iki) olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
TBMM Başkanlığına
52 sıra sayılı
yasa tasarısının 1inci Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Madde 1- Dört
yıl ve daha uzun süreli yüksek öğretim kurumlarından
yahut bunların dengi olduğu kabul edilen okullardan mezun
olan yükümlülerin askere sevkleri, istekleri halinde mezuniyet
tarihinden itibaren üç yıla kadar, yüksek lisans eğitimini
tamamlayanların ise 2 yıla kadar tehir edilebilir. Yurt
dışında öğrenim kurumlarından mezun olanlara,
talepleri halinde, denklik işlemlerini tamamlayabilmeleri
için ayrıca 2 yılı geçmemek üzere sevk tehiri hakkı
tanınabilir. Buna ilişkin usul ve esaslar Millî Savunma Bakanlığınca
belirlenir.
Kürşat
Atılgan Kamil
Erdal Sipahi Osman
Durmuş
Adana İzmir Kırıkkale
Durmuşali Torlak Abdülkadir Akcan Mustafa Kemal Cengiz
İstanbul Afyonkarahisar Çanakkale
Ahmet
Duran Bulut
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL YARDIMCI (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Katılmıyor.
Hükûmet önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Katılmıyor.
Gerekçeyi mi
okutalım?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gerekçenin okutulmasını istiyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Eğitim için
süre yetersiz olduğundan yeterli sürenin verilmesi maksadıyla.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 52 sıra sayılı yasa tasarısının birinci
maddesinde geçen (bir) ifadelerinin (iki) olarak değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL YARDIMCI (İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Katılmıyor.
Buyurun Sayın
Genç.
Beş dakika
süreniz var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim önergem,
burada geçen bir yılı iki yıla çıkarmaktır. Malumunuz,
yüksekokulu bitiren ve yurt dışında öğrenim gören
gençlerimizin hemen askere alınması onlar için bir sıkıntı
yaratabilir. Zaten edilebilir diyor. Yani maddedeki ibare edilebilir.
Eğer yüksek lisansı bitiren veya yurt dışında
yüksek eğitim görüp de Türkiyeye gelen bir askerlik yükümlüsü,
kendisi isterse zaten hemen askere gidebilir. Ama olabilir ki bunun
işte memuriyete hazırlanması, imtihana girmesi, belli
bir kamu görevine girmesi için belli bir zamana ihtiyacı olabilir.
Bunu da idareden talep eder ve buna, bence bu olanağı tanımak
lazım. Ama tabii ilgili kurum niye karşı, onu bilmiyorum.
Biraz önce Sayın
Bakana sorduğum soruda diyorum ki: Tayip Erdoğan Başbakandır.
Şimdi, Türkiyede, dünyada yönetici sınıfta olan insanların
aile hayatının gizliliği yoktur. Yani, kamuoyunda
eğer bir cumhurbaşkanının, bir başbakanın
veya bir bakanın oğlu rapor almış, askere gitmiyorsa,
burada kamuoyunda ciddi bir kuşku vardır acaba diye. Acaba
bu rapor hakikaten hakkıyla mı alında, yoksa alınmadı?
Yani, biz diyoruz ki bu acabayı kaldırmak lazım. Hangi
hastalıktan dolayı bu rapor alınmış? Bunu
açıklayın.
Bir de benim sorumun
devamı var Sayın Bakan. Diyorum ki: Hasbelkader rapor
alıp da askere gitmeyen çok insan var. Bir süre sonra bu kişileri
tekrar getirelim, sevk edelim askerî hastanelere, bunlar hakikaten
hasta olarak mı rapor almışlar, yoksa torpil olarak
mı almışlar? Hiç olmazsa bu kanuna bunu da bir ilave edelim.
Yani, önemli olan sahtekârlıkları önlemek değil midir?
Eğer sahtekârlıkları önlemek istiyorsanız, birtakım
üst makamlarda olanların veyahut da para sahibi olanların
böyle görevlerden kaçmaması için böyle bir müeyyide koyarsak
Yani, mesela, sahte rapor almış veya doğru rapor almış,
askere gitmiyor. Üç sene sonra bunu tekrar getirelim, bir askerî
hastaneye, muayeneye sevk edelim. Bu defa, yani bir kurul bunu muayene
etsin, bir tek tabip değil de. Hiç olmazsa o zaman kamuoyunda
kuşku da kalkar. Herkes de der ki: Yahu tamam, yani, bu hakikaten
askere gitmemek için sahte rapor almamış, kaçmak için sahte
rapor almamış, çürük raporu almamış, gerçek rapor
almış.
Yani, şimdi
her şeyin doğrusunu yapmak en iyi şey değil midir?
Biz doğrusunu söylüyoruz, hâlâ doğrusunu yapmak istemiyorsunuz.
Ben anlamıyorum yani. Bu kadar doğrulardan kaçmanın
da size ve kaçanlara ne fayda sağlayacağını tahmin
etmek zor.
Benim önergem
bence yerinde bir önerge. Yani, bir yılla iki yıl arasında
çok fazla bir fark yok. Nitekim, birinci fıkrada İki yıla
kadar. diyorsunuz. Dört yıllık yüksekokul mezunları
yüksek lisans görenlerle yurt dışında eğitim görüp
de Türkiyeye dönenlere de iki yıllık bir süre tanıyalım.
Onlar da o iki yıllık süre içinde kendi durumlarını,
hayatlarını, geleceğini organize etsinler.
İmtihana hazırlanacaksa imtihana hazırlansın,
belki doktorayı yapacaksa doktora yapsın. Bu gibi
şartları tanıyalım gençlerimize.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 1111 sayılı
Kanunun 77 nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Askerlik hizmetinin
gerektirdiği görev ve yükümlülükleri yerine getirme konusunda
gayret ve çalışmaları sonucu emsalleri arasında
üstün başarı gösteren erbaş ve erlerden, muvazzaf askerlik
hizmetleri boyunca, disiplin amiri, disiplin mahkemesi veya askeri
mahkemelerden herhangi bir ceza almamış olanlara, asgari
Tugay Komutanlarının (Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri
Komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığında
eşidi), Sahil Güvenlik Komutanlığında Alay Komutanı
veya eşidinin onayı ile birinci fıkrada yazılı
izinlere ek olarak yedi güne kadar ilave izin verilebilir. Verilecek
bu ilave izinlerin usul ve esasları Genelkurmay Başkanlığınca
belirlenir.
Radyoaktif
ışınla çalışan erbaş ve erlere, radyoaktif
ışınla yaptıkları bir yıl hizmete karşılık
otuz gün sıhhi izin verilir. Bu hizmetin bir yıldan az ya da
çok olması durumunda verilecek izin süresi, otuz günlük izin süresi
birimine orantılı olarak belirlenir ve verilir.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen gruplar adına, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Kamil Erdal
Sipahi,
Buyurun Sayın
Sipahi.
Söz süreniz on
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkanım,
daha önceki haftalarda da aynı görevi yaptınız, ancak,
sizin bu görevi yerine getirdiğinizde ben ilk defa söz aldığım
için bir Türk hanımefendisini, yiğit bir Mustafa Kemal
kızını o makamda görmekten duyduğum gururu belirtir,
saygılar sunarım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ben 2nci maddeyle
ilgili konuya geçmeden önce, müsaade ederseniz, bir başka konuya
değinip daha sonra bu yasanın 2nci maddesine değineceğim.
Efendim, değerli
bir milletvekilimiz tek vatan, tek devlet, tek millet, tek bayrak konusundaki
sloganı sıralarken burada, tek dil konusunu unuttular.
Ben bunu sadece bir unutkanlık olarak algılıyorum. Aksini
zaten eski bir silah arkadaşıma yakıştırmam
mümkün değil. Ancak, bir konuyu hatırlatmakta yarar var.
AKP, seçimlerden önce de bu sloganı seçim sloganı olarak
kullandığında her nedense gene ilk dört madde sıralanmış,
fakat billboardlarda tek dil konusu gene unutulmuştu. Bunu
da bir unutkanlık olarak kabul edip dikkatlerinize sunuyorum.
Ben burada bir
konuya değinmek istiyorum. 1995 yılında gene terörle
mücadeledeki çok hassas bir dönemi yaşadığımız,
onlarca şehit verdiğimiz bir dönemde böyle bir slogana ihtiyaç
duyulmuştu. O zaman Genelkurmay Başkanlığı
karargâhında görevliydim. O zaman benim ve benim yanımda çalışan
bir kurmay albay arkadaşımızın bu konudaki bir
teklifi olarak, ilk defa 1995 Kasım ayındaki şûrada, bu
beş maddeden oluşan ve ülkenin millî birlik ve bütünlüğünü
temsil eden sloganı kullandık. Bu slogan, daha sonra Türk Silahlı
Kuvvetlerinin tamamına mal oldu, bir müddet sonra da Türk kamuoyuna
mal oldu. Ben, böyle bir sloganın içerisinde, daha evvel, yaratıcısı
olarak görev yaptığım için bunun haklı gururunu duyuyorum.
Ancak, sizlerden istirham ediyorum, bu beş slogan ancak bir arada
olduğu zaman bir anlam ifade ederler. Aksi halde -sizleri tenzih
ediyorum- devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne
kasteden bazılarının ekmeğine yağ sürersiniz,
hepinizi tenzih ediyorum. Lütfen bundan sonra, tek vatan, tek devlet,
tek millet, tek bayrak ve tek dil unsurlarını
(MHP sıralarından
alkışlar) ...hiçbirisini unutmadan, hepsi bir arada söylerseniz,
bu ülkenin birlik ve bütünlüğüne en büyük hizmeti yaparsınız
inancındayım. Bundan sonra da doğru kullanılacağı
inancımı tekrarlamak istiyorum.
Şimdi geliyorum,
bu konudaki, kanunun 2nci maddesine. Ben 2nci maddede iki hususu
tenkit edeceğim: Bunlardan bir tanesi, bir yetkinin iki ayrı
makamda, iki değişik unsur tarafından, iki değişik
komuta kademesi tarafından kullanılmasındaki çarpıklık
ve tenakuzdur. Nedir o? Sahil Güvenlik Komutanlığında
alay komutanı ve eşiti aynı yetkiyi kullanırken,
Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığında
bu yetki tugay komutanı seviyesinde kullanılmaktadır.
Askerlikte esas: Eşit makamlar eşit yetkileri kullanırlar.
Eğer eşit makamlar eşit yetkileri kullanmazlarsa askerliğin
eşitlik ilkesine, temel ilkelerine, temel yapısına
darbe vurulur. Ben bu konuyu Millî Savunma Komisyonunda dile getirdiğimde,
Sayın Bakan, hatırlıyorum, Sahil Güvenlik Komutanlığımızın
henüz oturmuş bir teşkilatı olmadığı için
böyle bir ifade kullandık ancak ileride belki bunu değiştirme
ihtiyacı da ortaya çıkabilir. şeklinde haklı
bir cevap vermişlerdi. O hâlde, ben bu işi basitleştirelim
diyorum ve konunun şu şekilde ele alınmasını
teklif ediyorum: Bu konuda bir ceza almamış olanlara, asgari
tugay ve alay komutanlarının (Deniz, Hava Kuvvetleri, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında
eşiti) şeklinde, hepsinin aynı ibare içerisinde alay
ve tugay olarak aynı ibare içerisinde toplanmasını,
böylece, hem eşit komuta kademelerinde eşit yetkinin kullanılması
şeklinde bir basitlik sağlanmasını hem de Sahil Güvenlik
Komutanlığının ileride bir teşkilat değişikliği
nedeniyle alay eşitinden tugay eşitine geçilmesi hâlinde
herhangi bir ilave yasa çıkarma veya yasa değişiklik
teklifi ortaya çıkmaması konusunda bir kolaylık
sağlayacağı inancındayım.
Onun için, birinci
söyleyeceğim bu konudaki husus, bu eşit makamların
eşit yetkiler kullanması şeklinde, hem üç kuvvet hem Jandarma
Genel Komutanlığı hem de Sahil Güvenlik Komutanlığında
bu yetkinin tugay ve alay seviyesinde kullanılması
şeklinde bir değişikliğin yüce heyet tarafından
kabulüdür.
Bunun bir gerekçesi
daha var -onu da AKPdeki sayın askerî hâkimlik görevini yerine
getirmiş meslektaşım muhakkak bilecekler- burada bir
disiplin mahkemesi tabiri var. Yine, kendilerinin malumu, disiplin
mahkemeleri de silahlı kuvvetlerde tugay ve alay seviyesinde
bulunur. Dolayısıyla, disiplin mahkemesi eğer bu konuda
bir ölçü birimi olacaksa, gene bu ölçü birimine uygun olarak tugay
ve alay eşitliği birimlerinin birlikte kullanılmasının
tabir olarak yararlı olacağı inancındayım.
Gelelim, aynı,
2nci maddenin son fıkrasındaki hususa: Radyoaktif
ışınla çalışan erbaş ve erlere diye
başlayan bir madde var ve onlara, sivildeki benzerleri gereğince,
hizmetlerine karşılık otuz gün bir sıhhi izin verilir.
Bu, bir yıldan az veya çok olması hâlinde de orantı dahilinde
bir izin verilir konusu gayet doğal olarak yerine getirilmiş.
Buna bir itirazım yok ancak bunun başına Kadro görevi
olarak bu radyoaktif ışınla çalışan erbaş
ve erlere. şeklinde
Kadro görevi olarak şeklindeki üç
kelimenin ilave edilmesi görüşüm olacak. Şunun için:
Eğer, biliyorsunuz, askerlikte böyle bir görevde bir erbaş
ve eri çalıştıracaksanız iki şart aranır.
Birincisi daha evvel, sivilliğinde, aldığı
eğitim gereğince böyle bir yerine getirebilecek yetkide
olup olmaması konusu; ikincisi, eğer bu şekilde bir kadro
görevi yoksa böyle bir görevde zaten o erbaş ve eri çalıştıramazsınız.
Dolayısıyla, buraya kadro görevi şeklinde bir kelime
topluluğu ekleyecek olursanız, bu, hem uygulayıcılara
kolaylık sağlar hem de bu radyoaktif ışınla görev
yapan servislerdeki -birkaç günlük, geçici olarak bu işlere
vekâlet etme veyahut da haberci, kayıtçı, yazıcı
gibi- esasında direkt olarak radyoaktif ışınla muhatap
olmadıkları hâlde aynı serviste çalışanların
da bu işten haksız yere faydalanmaları gibi bir sakınca
ortaya çıkabilir, eşitlik ilkesi bozulur ve konu suistimal
edilebilir.
Bu nedenle, bu
fıkranın da kadro görevi olarak radyoaktif
ışınla çalışan erbaş ve erlere şeklinde
başlamasını teklif ediyorum.
Sizlere arz ettiğim
2nci maddeyle ilgili her iki konuda da gerekli değişiklik
önergemiz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Komisyon ve ilgili
Sayın Bakanımıza takdim edilmiştir.
Sözlerime son
veriyorum.
Yüce Meclise
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sipahi.
Gruplar adına
başkaca söz talebi yoktur.
Şahsı
adına, İsmail Göksel, Niğde Milletvekili.
Sayın Göksel...
Mehmet Alp, Burdur
Milletvekili.
Sayın
Alp...
MEHMET ALP (Burdur)
Konuşmayacağım efendim.
BAŞKAN Konuşmayacak.
Soru yoktur.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
52 sıra sayılı
olarak görüşülmekte olan yasanın 2nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2: Askerlik
hizmetinin gerektirdiği görev ve yükümlülükleri yerine getirme
konusunda gayret ve çalışmaları sonucu emsalleri
arasında üstün başarı gösteren erbaş ve erlerden
muvazzaf askerlik hizmetleri boyunca, disiplin amiri, disiplin
mahkemesi veya askeri mahkemelerden herhangi bir ceza almamış
olanlara, asgari tugay ve alay komutanlarının (Deniz ve Hava
Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığında eşiti) onayı
ile, birinci fıkrada yazılı izinlere ek olarak yedi güne
kadar ilave izin verilebilir. Verilecek bu ilave izinlerin usul ve
esasları Genelkurmay Başkanlığınca belirlenir.
Kadro görevi
gereği, radyoaktif ışınla çalışan erbaş
ve erlere, radyoaktif ışınla yaptıkları bir
yıl hizmete karşılık otuz gün sıhhi izin verilir.
Bu hizmetin bir yıldan az ya da çok olması durumunda verilecek
izin süresi, otuz günlük izin süresi birimine orantılı olarak
belirlenir ve verilir.
Kamil Erdal Sipahi Osman Durmuş Kürşat Atılgan
İzmir Kırıkkale Adana
Abdülkadir
Akcan Mehmet Akif
Paksoy
Afyonkarahisar Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL YARDIMCI (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Sayın Başkanım,
müsaade ederseniz bir izahatta bulunarak katılmayacağımızı
arz edeyim.
Elbette, önerge
konuyu bilenler tarafından hazırlanmış. Ancak,
bir hususu açıklamak istiyorum: Biz, Sahil Güvenlik dışında
alaylara bu yetkiyi vermek istemiyoruz. Hâlbuki bu önerge geçerse
Sahil Güvenliğin dışındaki alaylar da yetkili,
alay komutanları da yetkili olacak. Burada, tugay komutanında
kalsın istiyoruz. Sahil Güvenlikte alaya bırakmamızın
sebebi, burada tugay olmayışıdır, ondan dolayıdır.
Teknik bir mesele yani bugünkü teşkilattan kaynaklanan. Nitekim,
sayın hatip de izah ettiler.
Kadro görevi
gereği denilmesine ise, sonradan bu radyoaktif bölgede çalışacak
insanların, erlerin kadro ilişkisi aranır ve komutanların
elini kısıtlayabilir diye endişe ediyoruz. Bu sebeple
önergeye karşı çıkıyoruz.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Gerekçeyi mi
okutalım?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gerekçenin okunmasını istiyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okuyun lütfen.
Gerekçe:
1.Sahil Güvenlik
Komutanlığında alay seviyesi, diğer kuvvetler ve
Jandarma Genel Komutanlığına tugay seviyesi orantısızlık
yaratmakta, askerliğin eşitlik ilkesini, yetki eşitliğini
olumsuz olarak etkilemektedir. Değişiklikle TSKnın
tüm birimlerinde bu yetki aynı seviyedeki komutanlıklarla
kullanılmaktadır.
2.Erbaş ve
erler radyoaktif ışınla çalışan görevlerde,
ancak bu konuda sivilde kazanılmış bir eğitimleri
varsa ve kadro gereği olarak erbaş ve erlerin bu tip görevlerde
kullanılması öngörüldüyse vazife alabilirler.
Aksi halde konu
aynı yerde (serviste) direkt olarak bu görevi yapmadığı
halde başka görevlerde (yazıcı-kayıtçı-haberci-hizmet
personeli) olanlarında istifade yolu ve istismarı söz konusu
olabilecektir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 1111 sayılı
Kanunun 78 inci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
Kendilerini
askerliğe elverişsiz hale getirmeye veya getirtmeye teşebbüs
ettikleri mahkeme kararı ile sabit olan erbaş ve erlerin
yargılanmalarına esas eylemleri dolayısıyla ortaya
çıkan rahatsızlıklardan ötürü yatarak gördüğü tedaviler
veya istirahatte ya da hava değişiminde geçirdikleri süreler
muvazzaf askerlik hizmetlerinden sayılmaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi yoktur.
Şahsı
adına, Niğde Milletvekili Sayın İsmail Göksel
Konuşmuyor.
Durdu Mehmet
Kastal, Osmaniye Milletvekili
Yok.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 52 Sıra Sayılı yasa tasarısının 3.
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Ayrıca bu
gibi kişilerin askerlik süreleri bir ay uzatılır.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KEMAL YARDIMCI (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Katılmıyoruz
efendim.
Sayın Genç,
buyurun.
Beş dakika
süreniz var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle getirilen
esas şu: Birtakım insanlar, kasten, askerliğe gitmemek
için ya parmağını kırıyor ya bir tarafını
yaralıyor veya vücudunun fiziki dengesini bozacak ve askerliğini
yapmayacak şekilde kendisine bir işkence yapıyor.
Şimdi, askerlik vatani bir görev -herkesin zevkle, ülkesi için-
çünkü insanlar vatansız olamaz, insanlar ancak vatanlarını
korudukları sürece onurlu yaşarlar ve orada huzurlu yaşarlar.
Herkesin koşa koşa gittiği askerlik görevini, böyle,
bunu yapmamak için bu yollara teşebbüs edenlere, hiç olmazsa,
caydırıcı da olsa, küçük bir ceza getirmek lazım.
Hiç olmazsa, askerlik süreleri yani asgari bir ay fazla yapmaları
bence caydırıcı olur; hatta, belki bunu ağırlaştırmak
daha da iyi caydırıcı olur. Mesela, üç ay, beş ay
fazla yapar. diye bir hüküm olursa, bu yolla, kendi vücuduna, kendisi
tarafından, herhangi bir askerliğe engel olacak darpta bulunamaz.
Bu itibarla, bence, bunu kabul etmek lazım.
Ayrıca da
keşke Bakanlık bunu getirirken, bu sahte rapor alıp da
askere gitmeyenlere de bir müeyyide getirseydi. Şimdi, sahte
raporu kimler alıyor? Ya belirli, güçlü mevkilerde olan insanlar
alıyor, veyahut da para sahipleri alıyorlar. Bunların
hepsinden önce askerlik yapmaları lazım çünkü öyle bir vatandaş
var ki, kaybedecek bir şeyi yok, adamın ne evi var, ne malı
var, ne mülkü var, bu insanlar seve seve askerliğe gidiyor. Ama,
öte tarafta milyarderler, trilyonerler, katrilyonerler ve hele hele
devletin en yüksek mevkilerine gelecek, gelen kişiler, maalesef,
bu güçlerini kullanarak -ve bu olan bir şeydir- askerlikten sahte
raporlar alıyorlar. Yani, tabii, ben, bunu genel demiyorum,
ama kamuoyunda böyle bir kanı var. Bunları, bunlardan men
etmek lazım. Men etmek için de buralara, bu kanunlara, böyle müeyyideyi
ağırlaştırıcı hükümler getirip koymak lazım
ki yani bu memlekette art niyetle hareket edenlere karşı
devletin gücünü gösterip bir daha bu tip yollara başvurmamaları
lazım. Benim önergem aslında budur, caydırıcı
bir özelliği vardır. Yani askerliği herkes yapmalıdır,
yapmayana da ufak bir ceza uygulamak lazım.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yoktur.
Şahısları
adına, İsmail Göksel, Niğde Milletvekili.
İSMAİL
GÖKSEL (Niğde) Konuşmayacağım.
BAŞKAN Ahmet
Gökhan Sarıçam, Kırklareli Milletvekili
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yoktur, şahıslar
adına da yoktur.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.47
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER : Fatoş GÜRKAN (Adana), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
52 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece, tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
3üncü sırada
yer alan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu
(1/438) (S. Sayısı: 50) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
50 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.
Buyurun Sayın
Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Tasarıyla ilgili Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Görüşülmekte
olan bu tasarı ile Gülhane Askeri Tıp Akademisindeki askerî
öğretim üyelerinin intihal fiilini işlediklerinde uygulanacak
cezayı, disiplin cezasını düzenlemek hedeflenmektedir.
2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununda intihal fiilini işleyen sivil
öğretim üyeleri meslekten men ya da kamu görevlerinden men cezası
alabilmektedirler. Ancak askerî öğretim üyeleri, intihal fiilini
işlediklerinde herhangi bir cezaya muhatap olamamaktadırlar.
Bu da, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunundaki 2nci
maddede belirtilen, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu askerî
öğretim üyelerinin askerî personel sayılmaları nedeniyle,
2547 sayılı Yasadan etkilenmemelerinden kaynaklanmaktadır.
Bu da, sivil öğretim üyeleri ile askerî öğretim üyeleri arasında
bir eşitsizliğe neden olmakta, bir boşluğun
doğmasına yol açmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi intihal aşırmadır,
yani bilimsel hırsızlık anlamına gelir. İntihal
fiili ciddi bir suçtur. İntihal, yazarların, bilim adamlarının
alın terlerinin karşılığında ortaya koydukları
uzun çalışmaların, araştırmaların, deneylerin
sonucunda ortaya çıkardıkları eserlerin çalınması
anlamına gelir. Elbette ki bir yapıttan alıntı yapılabilir,
ama alıntı yapmanın koşulları vardır.
Alıntı yapılırken eserin adının, yazarının
ve alıntının nereden yapıldığının
belirtilmesi zorunluluğu vardır. Bu şekilde alıntı
yapılırsa, alıntı yapan şahsın eseri zenginleşir,
eseri ciddiyet kazanır. Ama bu yapılmazsa, kaynağı
ve yazarı belirtilmeden alıntı yapılırsa bu,
alıntı yapanın haklarına manevi tecavüz anlamına
gelir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede intihal suçuna karşılık
üç farklı kurum tarafından uygulanan disiplin cezaları
vardır. Bunlardan bir tanesi, 5846 sayılı Fikir ve Sanat
Eserleri Kanununda yer bulmuştur. Burada intihal yapıldığında
çeşitli para ve hapis cezaları öngörülmektedir.
İkincisi
ise, Türk Tabipler Birliğinin Disiplin Yönetmeliğinde
önümüze çıkar. O da, intihal yapan hekimlerin on beş gün ile
altı ay arasında meslekten men cezasıyla cezalandırılmalarını
öngörür.
Bir üçüncüsü
ise, Yükseköğretim Kurumu Disiplin Yönetmeliğinde yer
almıştır ki, orada da intihal fiilinin karşılığında
meslekten men ya da kamu görevinden men cezaları uygulanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, maalesef, teknolojinin gelişmesiyle birlikte,
İnternet erişimiyle birlikte sıkça intihal fiilleriyle
karşılaşır olduk. Özellikle son dönemlerde karşılaştığımız
intihal fiilleri, maalesef, ülkemiz açısından, ülkemiz
bilim adamları açısından prestij kaybına yol açmıştır.
Birkaç ay öncesinde on beş Türk fizikçisinin altmış yedi
makalesi, maalesef, intihal nedeniyle kayıtlardan düşürülmüştür.
Daha bunun etkisi geçmeden, yine, maalesef, bazı Türk matematikçilerinin
makalelerinde intihal tespit edilmiştir.
Daha da ilginci,
birkaç gün önce, sanırım, intihal konusunda herhâlde ender
rastlanan bir olay yaşanmıştır. Bu, son derece trajikomik
bir intihal vakasıdır. Uluslararası bir iktisat dergisinin
editörü, bir Türk bilim adamını arar, kendilerine İranlı
bir öğretim üyesinin gönderdiği bir makaleden bahseder ve
der ki: Bize ulaştırılan makalenin dergimizde yayımlanması
istenmektedir. Bu konuda bu yazının, bu makalenin dergimizde
yayımlanıp yayımlanmaması konusunda sizin görüşünüzü
istiyoruz. Türk öğretim üyesi makaleyi inceler, süratle editöre
döner Bu makale çok kaliteli bir makale. Bu makale dergide hemen
yayımlanmalı, çünkü bu makale benim makalem. der.
İranlı öğretim üyesi, makaleden alıntı yapmak
bir yana dursun, makalenin sadece başlığını
ve yazarının adını değiştirerek, kendi
makalesiymiş gibi, uluslararası ciddi bir dergiye gönderip
Bunu yayımlayın. deme cesaretini gösterebilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, intihal gerçekten çok ciddi bir suçtur. O nedenle,
Türk Silahlı Kuvvetlerindeki askerî öğretim üyelerinin
de intihalden korunmaları zorunluluğu vardır ve yine
Türk Silahlı Kuvvetlerindeki askerî öğretim üyelerinin
de intihal fiilini işlediklerinde cezai müeyyideyle karşılaşma
zorunlulukları vardır. Aksi takdirde, sivil öğretim
üyeleri ile askerî öğretim üyeleri arasında bir eşitsizlik
söz konusu olacaktır. Bunu ortadan kaldırmanın da yolu
Bugün görüşülmekte olan tasarı ile askerî öğretim üyelerine
de intihal fiilini işlediklerinde cezai müeyyidenin getirilmesiyle
bir paralellik sağlanacak ve bu eşitsizlik ortadan kaldırılmış
olacaktır. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, görüştüğümüz
bu tasarıyı desteklediğimizi bildiriyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bingöl.
İkinci söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili
Sayın Osman Çakırda.
Buyurun Sayın
Çakır. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
MHP GRUBU ADINA
OSMAN ÇAKIR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Millî Savunma
Bakanlığınca hazırlanan 50 sıra sayılı
Kanun Tasarısının, yürürlük maddeleri haricinde,
tek bir maddeden ibaret olduğu görülmektedir. Bu tasarının
bu tek maddesiyle Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun
25inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Bir başkasının
bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya
bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek
fiilini işleyen öğretim elemanlarının, öğretim
elemanlığı görevlerine son verilir. Öğretim elemanlığı
görevine son verilen personel, Gülhane Askeri Tıp Akademisindeki
başka bir göreve ya da Gülhane Askeri Tıp Akademisi dışındaki
karargâh veya kurumlara atanır.
Diğer iki
madde yürürlük maddeleridir.
Tasarının
genel gerekçesinden de, madde gerekçesinden özetle, 2547 sayılı
Yüksek Öğretim Kanununun 2nci maddesindeki Türk Silahlı
Kuvvetlerine ait yükseköğretim kurumlarının kendi
özel kanunlarına tabi oldukları hükmünden dolayı,
söz konusu 2547 sayılı Kanunun 65inci maddesinin (a)
fıkrasının (9) numaralı bendine istinaden
çıkarılan, Yükseköğretim Kurumları Yönetici,
Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin
Türk Silahlı Kuvvetleri personeli açısından uygulama
imkânı bulunmaması nedeniyle, adı geçen yönetmeliğin
11inci maddesinin (a) fıkrasının üçüncü bendinde yer
alan, bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının
tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri
gibi göstermek fiilini işleyenlerin öğretim mesleğinden
çıkarılmalarını öngören düzenlemenin Türk Silahlı
Kuvvetleri mensubu öğretim elemanlarına uygulanamamasından
dolayı doğan boşluğun giderilmesi ve diğer
yükseköğretim kurumlarıyla uygulamada paralellik
sağlanmasını amaçladığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği
gibi, bir başkasının emeğinin tümünün veya bir
kısmının, eserin asıl sahibinin ismi ve eseri belirtilmeden,
yani kaynak belirtilmeden kendi eserine taşımak ya da kendi
eseri gibi göstermek bir suçtur, bu, kanunlarımızda da ifade
edilmiştir. Başkasının hakkını ve emeğini
gasp etmektedir ve bilimsel hırsızlıktır. Akademik
yükseltilmelerde akademik elemanlar için öngörülen ve asgari olarak
tamamlanması şart olan bilimsel çalışmaları
yerine getirmekte güçlük çeken, bilimsel çalışmaları
yerine getirmeyi başaramayan bazı akademik elemanların
zaman zaman kolaycılığa kaçarak ve kamuoyunda intihal
veya bilimsel hırsızlık gibi adlar altında tartışılan
yollara başvurduğu bilinmektedir ve görülmektedir. Bu nedenle,
2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu çerçevesinde üniversite
ve yüksek teknoloji enstitülerinde görev yapan öğretim elemanları
bu Kanunun hükümleri gereğince çıkarılan disiplin
yönetmeliği hükümlerince cezalandırılabilmektedir.
Bu yönetmeliklerde, disiplin soruşturmalarının nasıl
yapılacağı, kim veya kimler tarafından yapılacağı,
soruşturma usulü, disiplin kurulu, cezanın kimin tarafından
verileceği ve itirazların da nasıl karara bağlanacağı
belirtilmiştir. Ayrıca, bu kararların yargı denetimine
de açık olduğu bilinmektedir.
Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Kanununun 25inci maddesinde Öğretim üyeleri,
bu Kanunda yazılı hükümler dışında, kazanmış
oldukları akademik unvanlarından yoksun bırakılamazlar.
hükmü bulunmaktadır. Dolayısıyla, bir başkasının
bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya
bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek
fiilini işleyenler, bu Yasaya göre, yargılanamamakta
ve cezalandırılamamaktadır. Âdeta Yasanın bu
maddesi, bu kişileri koruyabilme durumunda yorumlanabilmektedir.
Dolayısıyla bu maddede değişiklik yapılması
gereklidir ve bu kanun değişikliği son derece önemli
bir ihtiyacı yerine getirmektedir.
Gülhane Askeri
Tıp Akademisi, bilimsel özerkliğe sahip, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin sağlık bilimleri alanında en yüksek danışma
organı olan, ön lisans, lisans, lisansüstü düzeyinde eğitim
ve öğretim, bilimsel araştırma ve yayım yapan, Türk
Silahlı Kuvvetlerine tabip ve gerektiğinde diğer
sağlık bilimleri alanında askerî personel yetiştiren
bir komutanlıktır. Yani, bir üniversite statüsü içerisindedir
ve aynı zamanda Yükseköğretim Kuruluna bağlı Üniversitelerarası
Kurulda da temsil edilmektedir diğer rektörlerle birlikte, ayrıca,
Rektörler Komitesinde de bulunabilmektedir. Bu nedenle, bu Kanunda
getirilen hüküm uyarınca, bir başkasının eserinin,
çalışmasının tümünü veya bir kısmını
kaynak belirtmeden kendi eseri gibi gösterme fiilini işleyenlerin
benzer hükümlerle cezalandırılması gerekir. Bu tasarıda
da, bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının
tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri
gibi göstermek fiilini işleyen öğretim elemanlarına
getirilmesi öngörülen yeni yaptırım, Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarının tabi oldukları genel ceza
ve disiplin mevzuatında karşılığı olmayan
yeni bir yaptırım olduğundan dolayı, söz konusu
eylemin işlendiğini ortaya koyacak soruşturma usulü
ve uygulanacak zaman aşımı açısından mevcut
askerî ceza ve disiplin mevzuatındaki usul ve zaman
aşımı hükümlerinin kendiliğinden uygulanması
mümkün olmayacaktır. Keza, ilgili yönetmelikte soruşturma
usulü ve zaman aşımı hükümlerinin de kendiliğinden
uygulanması söz konusu olmayacağına göre, bu tasarının
2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun
25inci maddesine eklenecek bu fıkranın, soruşturma
ve karar usulünü, karara yetkili mercileri, zaman aşımı
süresini belirlemesi daha iyi olacaktır. Hatta, bu kanun uygulandığında,
bu fiili işleyenlerin cezalandırılması sonucunda,
bu fiili işleyenlerin Gülhane Askeri Tıp Akademisi bünyesinde
de görev yapmaları doğru olmayacaktır, çünkü cezalı
bir öğretim üyesinin aynı kurumda diğerleriyle birlikte
görev yapması uygun olmayabilir. Zaten, üniversitelerdeki
uygulamada da, üniversite öğretim üyesi, bu fiili işleyen,
hüküm giyen öğretim üyesi bulunduğu üniversiteden çıkarılmaktadır.
Burada, bir düzeltme yapılarak, maddenin son cümlesinde bir düzeltme
yapılarak, Öğretim elemanlığı görevine son
verilen personel, Gülhane Askeri Tıp Akademisi dışındaki
karargâh ve kurumlara atanır şeklinde bir değişiklik
daha doğru olacaktır. Bu fiilin işlendiğine, yönetmelikle
düzenlenecek soruşturma usullerinin uygulanması sonucunda
Akademi Kurulu tarafından gizli oyla karar verilir ve öğretim
elemanlığına son verme işlemi Genelkurmay
Başkanlığınca yapılır. şeklinde bir
düzenleme de bu yargılama usulünün yönetmelikle belirlenmesi
açısından başka bir fayda da sağlayacaktır.
Biz, Milliyetçi
Hareket Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak bu kanun
tasarısının lehinde oy kullanacağız. Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çakır.
Üçüncü söz, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gümüşhane Milletvekili
Sayın Yahya Doğanın.
Buyurun Sayın
Doğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 50 sıra sayılı Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi, biraz önceki konuşmacı
arkadaşımızın da bahsettiği gibi, bilimsel
özerkliğe sahip, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sağlık
bilimleri alanında en yüksek danışma organı olan,
ön lisans, lisans, lisansüstü düzeyinde eğitim öğretim, bilimsel
araştırma ve yayın yapan, Türk Silahlı Kuvvetlerine
tabip ve gerektiğinde diğer sağlık birimleri alanında
askerî personel yetiştiren bir eğitim kurumudur. Gülhane
Askeri Tıp Akademisi 1998de 100üncü kuruluş yıl dönümünü
kutlamış ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi yetiştirdiği
öğretim üyesi ve uzman hekimleriyle, 1909da İstanbul
Tıp Fakültesinin, 1945te de Ankara Tıp Fakültesinin kuruluşuna
önemli katkılarda bulunmuştur. Gülhane Askeri Tıp Akademisi,
Askeri Tıp Fakültesi Dekanlığı ve Eğitim Hastanesi
Baştabipliği, Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı,
Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi
Başkanlığı, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Müdürlüğü, Hemşirelik ve Sağlık Meslek Yüksekokulu
Müdürlüğü, Sağlık Astsubay Hazırlama ve Sınıf
Okul Komutanlığından oluşmaktadır. Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Komutanlığına bağlı
eğitim hastanesinde, 2006 yılı içerisinde, polikliniklere
1 milyon 60 bin kişi başvurmuş, bunlardan yaklaşık
32 bin kişi yatırılarak tedavileri yapılmıştır.
Yine aynı dönemde 17.600 ameliyat gerçekleştirilmiştir.
Yine belirtelim ki, Gülhane Askeri Tıp Akademisi eğitim
hastanelerinde yüzde 10 oranında sivil hasta da kabul edilmektedir.
Gazilerin her türlü tedavisi, rehabilitasyon merkezindeki tedavileri
ücretsiz ve ihtimam gösterilerek yapılmaktadır.
Yüce Meclisin
sayın temsilcileri, şimdi, müsaadenizle, bugün görüşecek
olduğumuz kanun değişikliğiyle ilgili asıl
konumuza geçiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği gibi, ülkemizde, yükseköğretim mevzuatı
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunuyla düzenlenmiştir.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 2nci maddesi
Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet teşkilatına
bağlı yükseköğretim kurumlarıyla ilgili hususlar
ayrı kanunlarla düzenlenir. hükmünü getirmiştir. Bu çerçevede,
yüce Meclis, 17 Kasım 1983 tarih ve 2955 sayılı Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Kanununu kabul etmiştir. Bugün görüşmekte
olduğumuz Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla, bir
başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının
tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri
gibi göstermek fiilini işleyen öğretim elemanlarının
görevlerine son verilmesi ve Gülhane Askeri Tıp Akademisindeki
başka bir göreve ya da Gülhane Askeri Tıp Akademisi dışındaki
karargâh veya kurumlara atanması öngörülmektedir. Tasarı,
GATAda görevli öğretim elemanlarına intihal fiilleri
sonucu verilecek disiplin cezalarının yasal dayanağını
düzenlemektedir.
2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 65inci maddesinde, öğretim
elemanları, memur ve diğer personelin disiplin işlemlerinin
Yüksek Öğretim Kurulunca çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenleneceği hüküm altına alınmıştır.
Bu düzenlemeden hareketle, hazırlanan Yüksek Öğretim Kurumları
Yönetici, Öğretim Elemanları ve Memurlar Disiplin Yönetmeliğinin
11inci maddesinde, maddede belirtilen disiplin suçlarını
işleyenlere üniversite öğretim mesleğinden veya kamu
görevinden çıkarma cezası verilebileceği belirtilmiş,
üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasını
gerektiren fiil ve hâllerden birinin de bir başkasının
bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya
bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek
fiilinin olduğu belirtilmiştir.
2547 sayılı
Kanunun 2nci maddesinde Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı
yükseköğretim kurumları ile ilgili hususların ayrı
kanunlarla düzenleneceği belirtildiğinden, yukarıda
açıklanan mevzuat hükümlerinin Türk Silahlı Kuvvetleri
personeline uygulanması hukuken mümkün olamamaktadır.
2955 sayılı
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununda bir başkasının bilimsel eserinin
veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını
kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek fiilini işleyen
öğretim elemanlarına uygulanacak disiplin cezasının
ne olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
İşte,
tasarı ile Gülhane Askeri Tıp Akademisinde görevli
öğretim elemanlarının bu fiilleri nedeniyle, öğretim
elemanlığından çıkarılmasına ilişkin
esasların Yükseköğretim Kurumuna bağlı diğer
üniversitelerle uyumlu hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
Yükseköğretim
Kurulunun konuyla ilgili uygulamaları da dikkate alınarak,
bu maddeye dayanan yönetmeliğin hazırlanması sırasında
üniversitelerdeki uygulamanın benzer şekilde tatbikatının
uyum sağlama açısından yararlı olacağı kanaatindeyim.
Yüce Meclise
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Doğan.
Şahısları
adına söz talepleri vardır.
İlk söz, Samsun
Milletvekili Sayın Suat Kılıçın.
Sayın
Kılıç
Yok.
İkinci
sırada, Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül bulunmaktadır.
Sayın Gönül
Yok.
Üçüncü sırada,
İzmir Milletvekili Sayın Recai Birgün bulunmaktadır.
Sayın Birgün
Yok.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ben söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askeri Gülhane
Hastanesinde çalışan öğretim görevlilerinin,
başkalarının eserlerinden alıntılar yaparak
eser hazırlama fiilini işlemeleri hâlinde meslekten ihraç
edileceği, yani oradan alınıp başka yere verileceğine
dair yasa tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Yine şu
boş Hükûmet sıralarına da bakınca, hakikaten bu
Hükûmetin bu Parlamentoyu ne kadar boşa aldığını
ibretle izliyorum. (AK Parti sıralarından sen kendi
işine bak sesleri, gürültüler)
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Başbakan Yardımcısı burada.
KAMER GENÇ (Devamla)
- Bakın, bu Hükûmet bu Meclisi ciddiye almıyor sayın milletvekilleri.
Bakın,
1980den beri bu Parlamentoda görev yapıyorum. Bu Parlamentoda
görev yapan bir insan olarak -gerçi 2002 tarihinden beri gelmedim
ama- hiçbir hükûmet bu Parlamentoyu bu kadar değersiz kabul etmedi,
boş kabul etmedi, daima değer verdi ve geldi burada konuşmaları
dinledi. Bunu evvela söyleyeyim.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sen kendi işine bak
Maddeyle ilgili konuş.
KAMER GENÇ (Devamla)
Ya, daha hâlâ siz neler
Burada bir şeyler bilerek konuşun.
Ben burada bilerek konuşuyorum.
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen, Genel Kurula hitap edin.
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkan, kanunun tümü üzerinde konuşuyorum. Allah
Allah
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen siz de müdahil olmayın.
KAMER GENÇ (Devamla)
Yani, tümü üzerinde görüşüyorum, ne demek istiyorsunuz?
BAŞKAN Genel
Kurula hitap edin Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
- İlle bunların dediklerine mi inanacaksınız, benim
dediğime mi inanacaksınız?
Şimdi, değerli
milletvekilleri, şimdi bakın, buna biraz da derler ki: Günaydın.
Bakın, 1981 yılında 2547 sayılı Kanun çıkmış,
Gülhane Tıp Fakültesinin kanunu şimdi çıkıyor.
Yani, buna günaydın derler. Kaç sene geçmiş aradan?
Şimdi ben
soruyorum Bakana: Şimdiye kadar bu fiili işleyen insanlar
var mıdır yok mudur? Varsa peki, bu kanun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren mi buna bu cezayı uygulayacaksınız,
yoksa, geçmişe şamil olarak da mı uygulayacaksanız?
Sonra, birilerine
bir ceza verirken bu fiili işleyenleri nasıl tespit edeceksiniz?
Yani, hiç olmazsa Bu fiilleri işleyenler ya mahkeme kararıyla
tespit edilenler... diyerek, buraya bir kuvvetlendirme getirin.
Yani, olabilir,
orada bir tane profesör, yanında yetişen çok değerli
bir bilim adamının eserinde ufak bir hata tespit edebilir.
Ondan sonra da, vay sen bunu inhal, inhal midir, inal midir, yaptın
diye
(AK Parti sıralarından gülüşmeler)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Onu bile bilmiyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla)
- Yani, alıntı yaptın diye, sahte alıntı yaptın
Neyse, Türkçe konuşuyorum. Ben, sizin bakanlarınız gibi
Türkçeden nefret etmiyorum. Efendim, Türkçe kelime kullanmayın
da Arapça kelime kullanın
İşte, bakanlarınızın
gazetelere intikal eden şeyi. Ben, çünkü Atatürk çocuğuyum,
Türkçeyi ana dilim gibi biliyorum, yani, başka, Arapçayı
bilmiyorum. Dolayısıyla, yani, onu, hangisini tespit edecek
buraya, kim tespit edecek?
Bir de, şimdi
Sayın Başkana soruyorum: Burada verilecek kararlar
YAŞ kararları mıdır, yoksa başka bir karar
mıdır? YAŞ kararları olsa Bakanın kendisi karşı,
Abdullah Gül karşı. Ee, ne olacak peki? Bu YAŞ kararları
ne olacak, bundan sonraki akıbeti?
Şimdi, haydi,
bakanken muhalif olacaksın, imzalamayacaksın, ama Çankayadayken
o kararı o zaman reddedeceksin. YAŞ kararları ne olacak
şimdi? Sordunuz mu siz
Yani, kendinize sordunuz mu? Oradaki
kişi, Cumhurbaşkanlığı makamında oturan
YAŞ kararlarına muhalefet olamaz ki, onaylamama olur. O zaman
ne olacak? Ya o sözünden dönerse şimdiye kadar direnci ne olacak?
Şimdiye kadar, ondan sonra, Askerî Şûra kararlarını,
işte, Sayın Bakan da oradaydı, imzalamıyordu,
Başbakan olarak imzalamadı, şey koyuyorlardı
(MHP
sıralarından muhalefet şerhi sesleri) Ondan sonra
Muhalefet şerhi koyuyorlardı. E, peki, yukarıda nasıl
koyacak? O zaman, reddedecek. O zaman, YAŞ kararları
çıkmayacak demektir. Yani, görüyor musunuz, Türkiyenin başına
neler getirdiğinizin farkındasınız herhâlde. Yani,
bir de diyorum ki, yani bu
Ben, aslında,
şu maddenin çıkması için önerge verdim. Niye verdim biliyor
musunuz? Sizin, geçmişte en yüksek makama getirdiğiniz
adamın işlediği suçu
Getirdiniz Başbakan Müsteşarı
tayin ettiniz. Orada, bu kanunu kendisine uygulamadınız.
Ondan sonra, hakkında bir ceza uygulamadınız. Ne olacak
canım, madem, siz, orada, adamı tuttunuz, devletin en yüksek
makamına bu suçu işleyenleri oturttunuz da, ondan sonra
da ona cezayı uygun görmüyorsunuz. E, getirmişsiniz, ondan
sonra, bırakın bir başkası da aynı cezayı
işlesin. Ne var yani? Sizin için suç değilse, o suçu işleyenleri, kendi iktidarınız zamanında
en büyük makamlara getirirsiniz de, ödüllendirirsiniz de, başkası
da işlesin ne olacak? Zaten, Türkiye, sizin iktidarınız
zamanında suç işleyen kişilerin ülkesi hâline getirildi.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
KAMER GENÇ (Devamla)
- Onun için
Böyle tuhaf muhaf sesler çıkarmayın. Ben, burada,
doğruları söylüyorum. Tuhaf sesler çıkaracaksanız,
Meclisin salonundan dışarıya çıkabilirsiniz.
Şimdi
HAYDAR KEMAL
KURT (Isparta) Terbiyeli konuş!
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Korkma, korkma.
KAMER GENÇ (Devamla)
Kim korkuyor? Benim korkum size yeter. (AK Parti sıralarından
gülüşmeler) Ben Dersimliyim, ben korkmam, tamam mı. Ben Dersim
diye bir yerden gelmişim. Öyle yiğit bir yerin insanıyım
ki, öyle yiğit bir insanım ki, kimse beni korkutamaz.
Bakın, ben
size bir şey daha söyleyeyim: Ben Danışma Meclisi üyesiydim.
Orada 160 tane Danışma Meclisi üyesi vardı. Orada öyle
fikirler dile getiriliyordu ki, o 160 kişi içinde -belki 5-6 tane
sosyal demokrat vardı- kürsüye çıktığım zaman,
yüzüne bakacağım bir kişi yoktu.
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) Gidin orada konuşun, burada konuşmayın.
KAMER GENÇ (Devamla)
Ben
Aynı şeyi, aynı şeyi size söylüyorum. Yani,
ben, doğru bildiğim şeyi her zeminde söylerim.
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) Senin hayatını dinlemek zorunda değiliz.
KAMER GENÇ (Devamla)
Yani, sizin şahınız da gelse beni korkutmaz. Onun için,
lütfen konuşmalarımızı dinleyin. Ben, size yaptıklarınız
Yani, şimdi, bakın, hem yapıyorsunuz hem de bağırıyorsunuz.
Böyle bir şey olur mu? Yani, hem getiriyorsunuz, başkasının
makalelerinden, eserlerinden sahte alıntılar yapan insanlara
en güzel makamlar veriyorsunuz, en büyük mükâfatlar veriyorsunuz,
bunları buraya getirip söyledikten sonra da bağırıyorsunuz,
ben sizi anlamadım.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Eserle ne alakası var?
KAMER GENÇ (Devamla)
İnsan ya yapar ya yapmaz, yaparsa sonucuna da katlanır.
Ben de bunu diyorum. E, ne olacak yani şimdi? Öyle bir kanun getiriyorsunuz
ki, işte, diyorum, yani bu fiili geçmişte işleyenler
ne olacak? Mahkeme kararı olmadan bir kişiye
Bir de -yani
o tarafını, teknik tarafını bilmiyorum- bu
YAŞ kararı ise yargı denetimine de tabi değil. Yani
bilmiyorum, yani ben o tarafını bilmiyorum.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Araştır! Araştır!
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Bakan, eğer söylüyorsa, yargı denetimine tabi
olmayan bir şeyi
Yani bir üniversite hocası, öğretim
görevlisi, bir üstteki kişi derse ki: Kardeşim sen
alıntı yaptın. derse ve bunu tutup da o görevine son verirse
ve bunun da, yargıya gitme hakkı yoksa çok büyük bir,
ağır bir sorumluluk değil midir?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi, insanların savunma hakkını almadan
veyahut da ona yargı denetiminde getirilmeyen bir karara muhatap
alarak, kaldırılarak, cezalandırmasını nasıl
uygun görebilir? Nasıl bunu siz hukuk devleti ilkeleriyle
bağdaşır hâle getiriyorsunuz?
Onun için, Sayın
Bakan, tabii bana göre şuraya bir düzeltme yapın: Öğretim
elemanı, yani bu eseri gibi göstermek fiilini işlediği
yargı kararıyla sabit olandan diye bir cümle ilave edin oraya.
Yargı kararı olmayınca vatandaşın savunma
hakkı da olmaz. Yani o kadar çok eksik, o kadar hatalı bir kanun
maddesi düzenlenmiş ki, bunlar yarın öbür gün uygulamada
çok büyük haksızlıklara meydan verebilir.
Türkiyede biliyorsunuz,
yani insanlar, birçok yerlerde görüyoruz, her tarafta değil
ama maalesef birçok yerlerde bir yere gelen insanlar
Üniversitede
de çok görülmüştür, üniversitenin belli bir kürsüsüne gelen
adam hep sülalesini oraya taşımak ister -başkası
gelip de- orada bilimi, kariyeri yüksek olan insanlara pek fazla
rağbet vermez. Ama kendisine yakınsa ona daha büyük bir
şey gösterir, olanak sağlar.
Onun için diyoruz
ki, Türkiye eğer bir hukuk devletiyse hukukun işleyebileceği
işlemleri tesis etme zorunluluğunda bırakacak bir
idari sistem koyalım buraya. E, burada da böyle bir sistem yok,
tamamen keyfî bir düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeyi,
işte biraz önce konuştunuz gruplarınız adına,
bu kadar, bu kanunda baştan sonuna kadar hatayla dolu bir maddeyi,
maalesef kimse şey etmeden, işte gerekçeyi okuyarak,
işte kanunların tarih ve numarasını vererek kanun
üzerinde tartışma yapılıyor, işin özü bu.
Bilmiyorum,
şimdi Sayın Bakan bize cevap verecek mi, vermeyecek mi? Yani,
benim sorduğum sorular önemli. Bunun, başkasının
eserinde eklenti olduğunu neye göre tespit edecek?
İkincisi,
bu kanun yürürlüğe girmeden önce -ki yirmi beş senedir bu
YÖK Kanunu yürürlükte- ona göre, o fiili işleyenlere YÖK yönetmeliğine
göre ceza veriyorsunuz. Burada da yönetmelik çıkaracak
mısınız, çıkarmayacak mısınız?
Çıkaracaksanız, bu kanunun yayımından sonraki
fiillere mi bu cezayı uygulayacaksınız, daha öncekilere
de bunu uygulayacak mısınız, bunları söyleyin.
Biz de hiç olmazsa, yarın öbür gün
Yargı denetimi de var
mı yok mu, onu da bir söyleyin. Onun için, bu kanun baştan sonuna
kadar sakat bir kanundur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)
Bir dakika sürem var Sayın Başkan.
Bu kanunu yeniden-
geri alması lazım hükûmetin. Ciddi bir hukuk düzeninin içinde
işleyebilen bir yasa tasarısı hâline getirilmeli ve
hem uygulanan kişilerin haklarını garanti altına
almalı hem de uygulayıcıları keyfî işlem yapmama
durumunda bırakmalı. Hukukun, kanunun düzenlemesinin
amacı budur. Yoksa, işte, gecenin bu saatlerinde hükûmet
yok, 3-5 tane milletvekiliyle böyle kanunlar çıkarırsınız.
Uygulamada da bu kanunun uygulayıcısı durumunda
olanlar keyfî işlem yapar. Bu kanuna muhatap olan insanların
büyük bir kısmı da haksızlığa uğrar. Bunun
da günahı size olur.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Genç.
ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Şahsıma yönelik bir şey söylendi, ona
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Dinçer.
69uncu maddeye
göre, beş dakika, söz hakkınız var.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ben isim söylemedim ama, kim üzerine alındı? (Gülüşmeler)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
(Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Ömer Dinçerin, Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
doğru söylüyor, isim vermedi ama Başbakanlık Müsteşarı
dediği zaman adres belliydi. Dolayısıyla, benim birkaç
şey söylemem lazım.
Ama, öncelikle
şunu ifade etmeliyim, belki de sizin düşündüğünüzün
aksine ben Sayın Gençe teşekkür ediyorum, çünkü en
azından burada gündeme getirerek bu konu hakkında
açıklık yapma fırsatı verdi bana. Belki de uzun zamandan beri yaptığı
en hayırlı iş oldu.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Her zaman hayırlı iş yapıyorum, siz farkında
değilsiniz.
ÖMER DİNÇER
(Devamla) Şimdi, bir kere hep birlikte bu Mecliste oturan herkesin,
bir başkasına ait bir şeyi, herhangi bir şeyi almasının
çok önemli bir suç olduğunu kabul etmeliyiz. Özellikle bir bilim
adamı için de bir başkasının eserini alması ve
onu kendisininmiş gibi sunmasının da çok büyük bir suç
olduğunu kabullenmeliyiz. Hakikaten bir bilim adamının
işleyebileceği en önemli suç intihal suçudur. Ama yine
hep birlikte şunu da kabul etmeliyiz, eğer bir bilim adamına
intihal yapmadığı hâlde, intihal isnat ederek onu cezalandırmanın
da iftira olduğunu kabul etmeli ve
hep birlikte buna karşı çıkmalıyız. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Çünkü intihalin bilimsel
anlamda bir tanımı vardır ve o tanımı, insanlar,
siyasetçiler veya hukukçular kendi bildiklerince değiştiremezler
veya içeriğini farklı türde dolduramazlar.
İntihal
şudur: Bir başkasına ait özel bir bilgiyi, orijinal bir
metni ve çok özel bir araştırma sonucunu alıp, onu inkâr
ederek, hiç görmeksizin kendine mal etmesi ve kamuoyuna sunmasıdır.
Şimdi benim hangi suçtan ceza aldığımla ilgili
meçhul bir ihbarcının yaptığı bilgilerden hareketle
size birkaç gerçeğin altını çizerek söylemek istiyorum.
Bir kere
şunu söylemekte yarar var: Benim beş tane kitabım var,
hepsi de işletme yönetimi, yönetime giriş, stratejik yönetim
veya değişim yönetimiyle ilgili konuları kapsar. Benim
yazdığım kitaplar 1995 yılından itibaren yazılmış
kitaplardır ve daha sonraki yıllarda da defalarca basılmıştır
ve özellikle bugün suçlandığım kitap, tam altı kez
baskı yapmıştır ben Başbakanlık Müsteşarı
olana kadar ve o baskı süresi içerisinde de en az kırk üniversitede ders kitabı
olarak okutulmuş bir kitaptır. Bu kadar çok sayıda basılan
ve okutulan bu kitabı, on yıllık süre içerisinde, o kitaptan
yararlandığım hocalar fark etmediler, o kitaptan yararlanan
bilim adamları ve asistanlarımız fark etmediler, o kitabı
okuyan öğrencilerimiz fark etmediler, o kitabı okuyan piyasadaki
iş adamları fark etmediler ama on yıl sonra meçhul bir ihbarcı
çıktı ve benim kitabımda intihal olduğunu söyledi.
Onlardan bir tanesi şuydu: İntihal isnat edilen, takriben
on bir eserden intihal yapılmış diye isnat edilen durumda,
tam dört tane kitap benim eserimden sonra çıkmış kitaplardı.
Şimdi, soru
bir: Acaba, herhangi bir bilim adamı, kendi eserinden sonra
çıkmış kitaplardan alıntı yapabilir mi? (AK
Parti sıralarından alkışlar) Ben, kendi eserlerimden
birisi bir ay sonra, birisi dört yıl sonra, birisi üç yıl sonra
çıkmış kitaplardan alıntı yaptığım
için suçlanmış ve ceza almış bir arkadaşınızım
sizin.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Eser hâline gelmemiş
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekili
ÖMER DİNÇER
(Devamla) Eser hâline gelmiştir. Benim eserim 1995 yılında
çıkmıştır.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Eser hâline gelmemiş
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen
ÖMER DİNÇER
(Devamla) İki: Bir insanın, yine, intihal yapabilmesi
için, aslında, bir başkasına ait olan eserden alıntı
yapması gerekir. Ben, daha önce çıkarttığım
bir başka kitaptan, kendi kitabımdan alıntı yaptığım
için suçlanmış ve ceza almış bir insanım. Öyleyse,
bunun da intihal olup olmadığını size bırakıyorum.
Üç: İntihal
yapmak için orijinal bir bilgi, genelleşmemiş, o meslek içerisindeki
herkes tarafından bilinen bilgiler olmaması gerekir; orijinal
bir bilgiyi, özel üretilmiş bir bilgiyi alıp kullanmak gerekir.
Herkesin bildiği kooperatifler kâr amacı gütmez türünden
bilgileri, herkesin kullandığı bilgileri alarak
eğer yazmışsanız, hele hele bir ders kitabında
yazmışsanız intihal olup olmayacağını
yine size bırakıyorum.
Şimdi, peki,
bütün bunlar niçin oldu? Aslında siyaseten bizim ortaya koyduğumuz
çalışmaları, geliştirdiğimiz projeleri kabullenemeyen,
ona karşı yeni projeler üretemeyen insanların bir
şekilde beni suçlamaları gerekiyordu ve mahkûm etmeleri
gerekiyordu, bunu yaptılar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Dinçer, bir dakika ekliyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Tezden çalıntıya ne diyeceğiz?
ÖMER DİNÇER
(Devamla) Hangi tezden çalıntı olduğunu söyleyin,
cevabını size yine vereyim ben. Çünkü, benim eserlerimde
hiçbir tezden
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Yargı kararlarını burada tartışamazsınız.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı
konuşmayın.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, sataşma hakkını
mı kullanıyor, yoksa şahsı adına söz mü aldı?
Beş dakikayı aşkın süredir konuşuyor. Yani,
bu konuşmanın gereği yok. Lütfen
BAŞKAN - Sayın
Dinçer, sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Biz sayın müsteşarın, sayın milletvekilinin
savunmasını dinlemek durumunda değiliz.
(AK Parti
sıralarından Dinleyin, dinleyin! sesi)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Böyle bir hakkı yok. Mahkemeye gidecek
ÖMER DİNÇER
(Devamla) Suçlarken
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Adıyla da
anılmadı, unvanıyla da anılmadı.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Şahsı adına söz almadı, madde üzerinde
konuşmuyor. Lütfen
BAŞKAN
Kendisine sataşma olduğu için söz verdim 69uncu maddeye
göre.
ÖMER DİNÇER
(Devamla) Ben şahsıma sataşma olduğu için söz aldım
ve şahsıma yönelik yapılan bir şey için cevap veriyorum.
BAŞKAN
Evet.
ÖMER DİNÇER
(Devamla) Bu açıdan şunu çok açık ve net şunu söyleyebilirim
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, usulde böyle bir şey
yok. Böyle bir usul yok.
ÖMER DİNÇER
(Devamla) Bütün arkadaşlarıma çok açık ve net
şunu söyleyebilirim: Gururla o basılmış beş
eserimi hâlen piyasada yeniden basıyorum, hâlen piyasada yeniden
satıyorum ve akademik unvanlarımı da yeniden ve onurla
kullanıyorum (AK Parti sıralarından alkışlar)
ve hiç kimse
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Burada mahkeme kararını yeniden yargılatıyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dinçer.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, tutumunuz yanlıştır.
Hukuku çiğnetiyorsunuz bu Mecliste. İç Tüzüke aykırı.
İç Tüzükü uygulayın.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, hatibe lütfen yerini gösterir misiniz.
Zaten bir hakkı suistimal ettiniz.
BAŞKAN Sayın
Dinçer, süreniz doldu.
Sayın Dinçer
Sayın Dinçer, lütfen
ÖMER DİNÇER
(Devamla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum, sağ
olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep)- Tezden çalıntılar ne olacak, tezden?
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Niye rahatsız oluyorsunuz?
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Hiç kimse rahatsız olmadı.
BAŞKAN Sayın
Ünlütepe
Sayın Ünlütepe
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya)- Mahkeme kararı var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hazmedemeyenler var.
(AK Parti ve CHP
sıralarından gürültüler, karşılıklı konuşmalar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri...
Sayın milletvekilleri,
tutumumuzda bir yanlışlık yoktur. Çünkü, 69uncu maddeye
göre, Sayın Dinçere sataşma olmuştur, o nedenle söz
verdim.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
3.-
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/438) (S. Sayısı: 50) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, yirmi dakika süre içinde soru-cevap yapılacaktır.
İlk söz Sayın
Gençin.
Buyurun Sayın
Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Birinci sorum: Buradaki karar YAŞ kararları içine mi giriyor?
Yani, bu maddede verilecek kararın niteliği YAŞ kararları
içinde mi nazara alınıyor? YAŞ kararları içinde nazara
alınıyorsa bu karar kimin tarafından imzalanacak?
Cumhurbaşkanı bunları imzalamadığına
göre kim imzalayacak?
İkincisi:
Biraz önce burada anlatıldı. Bu alıntılar o kadar
tespiti zor ki, yani, işte, ilgililer
Bunun tabii doğrusunu
anlamak için bir mahkeme kararı olması lazım, bir bilirkişi
tetkikatı yapılması lazım. Hiç böyle bir bilirkişi
tetkikatı yapılmadan doğrudan doğruya bir kişinin
veya kaç kişinin takdiriyle böyle bir alıntı yapacağına
karar vermek hakka ve adalete uygun mudur? Bunu nasıl tespit edecektir?
Sayın Bakan
bunu da izah ederse memnun olurum efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Sayın Doğan,
buyurun.
YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) Sayın
Başkan, sanıyorum yanlış bir düzlemde tartışılıyor.
Konu teknik bir konu. Yükseköğretim Kanununa uydurulması
için Gülhane Askeri Tıp Akademisine bir fıkranın eklenmesi
hadisesi başka taraflara çekildi. Biraz önceki, gerek MHPli
arkadaşımızın gerekse CHPli arkadaşımızın
gayet güzel belirttiği gibi ve ben de zaman on birde bitecek diye
kısa keserek özetledim. Konu bir fıkranın eklenmesidir.
Her şeyin kanunda belirtilmesi zaten mümkün değil. Nitekim
BAŞKAN Sorunuzu
sorar mısınız lütfen.
YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) Sorum
şudur: Daha sonra çıkarılacak olan yönetmelikte bu detaylar
belirtilecektir. Nitekim, Sayın Bakana ben sorudan ziyade
BAŞKAN Soru
için söz verdim size. Lütfen sorunuzu sorun.
YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) O zaman sorum
şudur: Çıkarılacak olan yönetmeliğe Yükseköğretim
Kurulunun konuyla ilgili uygulamaları da dikkate alınarak
bu maddeyle ilgili yönetmelik çıkarılır iken benzer
uygulama yapılacak mıdır, yapılmayacak mıdır?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Doğan.
Sayın Akcan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, Sayın Bakana
aracılığınızla şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Birincisi, intihal suçunun sabitlenmesinde karar vericilerin
suçun özelliğini kavrayabilme niteliğine sahip olması
gerekir. Bu noktadan hareketle bu suçun sabitliğine akademik
kurulların karar vermesi gerekir. Bu konunun kanun maddesinde
mutlaka açıklığa kavuşturulması lazım.
İkincisi,
bu suç sabit görüldükten sonra, zaten, bir çit veya duvar içerisinde
olan Gülhane Askerî Tıp Akademisinin bünyesinde bu suçu işlemiş
olduğu tespit edilmiş olan insan ayan beyan belli olacak ve
unvanı elinden alınacaktır. Bu nedenle, kanunun özünde
ve ifadesinde Unvanı alındıktan sonra Gülhane Askerî
Tıp Akademisi bünyesinde veya Türk
Silahlı Kuvvetlerinin değişik organlarında
görev yapabilir. hükmü var. Akademi bünyesinde görev yapması
ne derece doğrudur? Özellikle unvanı alınan kişi
açısından ne büyük sıkıntılar yaratır? Bunun
üzerinde duruldu mu sorusunu yöneltmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akcan.
Sayın Sipahi
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Bakan, Millî Savunma Komisyonundaki
görüşmemiz esnasında da ben aynı konuyu size vurgulamıştım.
Bir değişiklik önergesi bu konuda verildi, onu kuvvetlendirmek
açısından sorularımı yönelteceğim.
Bu suçu işlemiş olan bir kişinin,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin temeli olan disiplin konusunu GATA
bünyesinde kalmak suretiyle zedeleyip zedelemeyeceği konusunu
takdirlerinize bırakıyorum. Bu şahıs GATA bünyesinde
kaldığı takdirde astlık-üstlük münasebetleri zedelenir
mi, zedelenmez mi; ortadan kalkar mı, kalkmaz mı konusu gündemdedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri böyle bir astlık-üstlük münasebetinin
o bünye içerisinde kalarak zedelenmesini herhâlde arzu etmez. Birinci
sorum, astlık-üstlük münasebetleri ve askerî disiplin açısından.
İkinci bir
konu, gene oradaki görüşmemizde siz demiştiniz ki: Efendim,
koskoca korgeneral var. Aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri
sağlık komutanıdır kendisi. Zaten böyle bir
şey olduğunda bunun atama teklifini GATA dışına
kendisi yapacaktır diye. Madem böyle bir şey öngörüyorsunuz,
GATA Komutanının bu konuda yapacağı atama teklifi
için de bu bir gerekçe olmaz mı? GATA dışında, yani,
GATAdaki bir görevde kalması önlenerek GATA dışına
atanması kısmı gündemde kalırsa, GATA Komutanının
bu konuda yapacağı atama teklifi için de bir yasal zemin hazırlamış
olmaz mıyız böyle bir değişiklikle? Onu sormak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sipahi.
Sayın Durmuş
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Bakan, intihale karar verecek kurul
YÖKte beş kişilik bir inceleme kurulu karar veriyor. Gülhanede
böyle beş kişilik inceleme kurulunun kararı Gülhane
Akademik Kurulunun oyuna sunulacak mı? Orada üçte 2 çoğunluk
aranacak mı? İntihale itiraz eden öğretim üyesi askerî
idare mahkemesine başvurduğunda, mahkeme kararı Gülhanede
uygulanma kabiliyetini bulacak mı? Bu konulara cevap istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Durmuş.
Sayın Dinçer
ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim meselemle
ilgili olarak herhangi bir kesinleşmiş hukuki dava neticesi
yoktur. Nitekim, bana cezayı da
BAŞKAN Soru
sorun lütfen.
ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Ben açıklamama dayalı olarak soracağım.
BAŞKAN
Lütfen soru sorun.
ÖMER DİNÇER
(İstanbul) YÖKün verdiği bir kararla, ben sadece üniversitede
ders veremez cezası aldım, akademik unvanlarımı
kullanıyorum
BAŞKAN Soru
sorun lütfen.
ÖMER DİNÇER
(İstanbul) -
ve YÖKe karşı ben kendim dava açtım.
YÖKün kararını iptal davasıdır bu dava. Şimdi
ben Sayın Bakana da bunu soruyorum. İlgili kurumlarda benzer
suçlamaya muhatap olanlar hangi davaları açabilecekler ve
karşı çıkabilecekler?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Dinçer.
Sayın Bakan
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Teşekkür ederim.
Önce şunu
arz edeyim: Kanunda bugün için
Yani, Gülhane Kanununun 10uncu
maddesinde şöyle bir hüküm var: Gülhane Askerî Tıp Akademisinin
eğitim, öğretim, bilimsel araştırma, yayın faaliyetlerinin
esasları hakkında karar alma görevi GATA Akademi Kuruluna
aittir. Yani, GATAda bir Akademik Kurul var, bu da YÖKün muadilidir.
Binaenaleyh karar verecek makam belli, ama tasrih edilsin deniyorsa,
tabii, bu kanunda tasrih edilebilir sizlerin oylarıyla.
Öncelikle
şunu belirtmem lazım, bu bir ihraç değil, akademik unvanın
alınması, akademik görevin alınması. Onun için Askerî
Şûrayla bir alakası yok. Askerî Şûrada, ihracın bazı
hâlleri Askerî Şûraya geliyor. Burada bir ihraç yok, yani kamu
görevi devam ediyor, ama akademik unvanının getirdiği
imkânlardan mahrum kalıyor.
Sorunun bir tanesi,
bugüne kadar neden gelmedi? Böyle bir suçla GATA karşılaşmadığı
için. GATA Kanunu 1983 yılında kabul edilmiş, orada disiplin
hükümleri var. Bu disiplin hükümleri kendisine mahsus ve tarif
edilmiş hareketlere müeyyide getiriyor, ancak onların
arasında bu intihal olayı yok. Kaldı ki, intihal olayının
yalnız disiplin hükmüyle alakası yok, gördüğünüz gibi
akademik fonksiyonla da alakalı. Onun için, şimdiye kadar
karşılaşılmadığından dolayı bu
ihtiyaç hissedilmemiş, karşılaşılır karşılaşılmaz
da olaya çözüm bulunsun diye huzurunuza bu kanun getirilmiştir.
Bir mahkeme kararıyla
olsun deniyor. Hayır, idari kararla olacaktır bu, ama mahkemeye
gidebilecektir. Yani, diğer arkadaşlarımız da sordu,
mahkemeye gidebilecektir
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Mahkeme kararı uygulanabilecek mi?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Tabii, Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi. Çünkü, hakkında bir idari karar uygulanmış
olacaktır. Her idari karar, askerî dahi olsa, Anayasa gereği
yargı denetimine tabi olduğu için, bu da gidecektir, Askerî
Yüksek Mahkemenin kararları bugüne kadar olduğu gibi, bu
konuda da titizlikle uygulanacaktır, bundan kimsenin şüphesinin
olmaması gerekir.
Diğer husus,
genel sorulan husus, bu şahsın Gülhanede kalıp kalmaması
keyfiyeti. Bu, Komisyonda da bir hayli tartışıldı,
lehinde olan arkadaşlar oldu, aleyhinde olan arkadaşlar oldu.
Gülhane, yalnız
akademik faaliyette bulunan bir yer değil, tedavi faaliyetinde
de bulunan bir yer. Bu arkadaşımız bir hata yapmış
ve intihalde bulunmuş olabilir. Bu cezasını ders vermemekle,
ne bileyim, ihtisas elemanı yetiştirmemekle zaten görüyor.
Ama, onu -çok iyi bir cerrahsa- cerrah olarak kullanmamızda veya
danışman olarak kullanmamızda bir mani olmaması
gerekir. Bunun takdiri de elbet sağlık komutanlığına
ait olacaktır. Bu bahsedilen husus disipline aykırıysa,
buranın disiplininden birinci derecede sorumlu olan komutana
bu takdiri siz veriyorsunuz, komutan da onu, eminim, en yerinde
şekilde uygulayacak, ister Gülhanenin hastane kesiminde ister
idare bölümünde isterse bir başka hastanenin idare bölümünde
veya bir başka birliğin sağlık biriminde kullanabilecektir.
Zannediyorum,
sorulara cevap verilmiş oldu, benim tespit edebildiğim kadarıyla.
Eğer eksik varsa, arz edeyim.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çalışma süremiz tamamlanmak
üzeredir. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 21 Kasım 2007 Çarşamba
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.57