DÖNEM: 23 CİLT: 5 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
25’inci
Birleşim
27 Kasım 2007 Salı
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.-
Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin’in, Harran
Ovası’nda ürün deseninin çeşitlendirilmesinin önemine ilişkin
gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
2.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ülkemizde yaşanmakta olan
kuraklığın tarım alanlarında yarattığı
sıkıntılara ve çiftçilerin içine sürüklendiği
olumsuzluklara ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
3.- Niğde Milletvekili
Mümin İnan’ın, 1999 yılında kapatılan Niğde
Gümrük Müdürlüğünün yeniden açılmasına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER
1.- Belarus
Parlamentosu Bölgesel Politika ve Yerel Yönetim Daimi Komisyonu
Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi
ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/226)
2.- Azerbaycan
Millî Meclisi Başkanı Oktay Asadov’un resmî davetine icabet edecek
olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın
beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/227)
3.- Avusturya
Millî Meclis Başkanlığının daveti üzerine, Aralık
2007 tarihinde Viyana’da “Kitle imha silahlarının yasaklanması”
konulu Uluslararası Parlamenter Foruma icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/224)
4.- Slovenya
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Slovenya’ya davetine icabet
edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/225)
B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21 milletvekilinin, Büyük Menderes Nehri’ndeki
kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/56)
2.- Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21 milletvekilinin, pamuk üretimindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/57)
3.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun ve 25 milletvekilinin, turizm sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/58)
VI.-
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- 2008
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006
Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A)
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Pülümür Dağı-Mutu arası anayolun
asfaltlanması ve Pertek Köprüsünün yapımına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/22)
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli-Pülümür’de meydana gelen depremlerde zarar
gören binalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/23)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, okul servislerinin denetimine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/85)
4.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tuzla Gemi Tersanesinde çalışan
işçilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/86)
5.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya’da yapımı süren
barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/88) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
6.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya’daki bölünmüş yol
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/89) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Talazan Köprüsünün tamir
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/150) ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile-Alaca karayolu projesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/153) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
9.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Borçka bağlantılı
yollardaki tünellerin aydınlatılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/155) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
10.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Ardanuç-Ardahan yoluna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/156) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
11.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Borçka-Camili yoluna ilişkin
sözlü soru önergesi (6/157) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
12.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Ankara-Batum uçak seferlerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/158) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
13.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’ya yapılması
planlanan havaalanı ve limana ilişkin sözlü soru önergesi (6/171) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
14.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa Demiryolu Projesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/179) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
15.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’nun bazı ilçelerini
birbirine bağlayacak olan yol projesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/190) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
B)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’nın “Özel Yetkili Ağır
Ceza Mahkemesi” ihtiyacına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/266)
2.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Cumhurbaşkanlığına gönderilen
atama kararnamelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/353)
3.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Almanya ile imzalanan İstisna Akdi
Anlaşmasının uygulamasına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/386)
4.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köydeki gölet çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/439)
5.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Kaz Dağlarındaki
altın arama çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/445)
6.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İğneada’da çevreyi etkileyecek
bazı projelere ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/446)
7.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul’da görev
yapan bir öğretmenle ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/492)
8.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Çukurca’daki taburun top
atışlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün
cevabı (7/514)
9.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, BBC’nin “terörist” yerine
kullandığı tanımlara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/526)
10.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, hamilelik dönemi ilaçlarındaki
katkı payına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/530)
11.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya ormanlarında zararlı böceklerle
mücadeleye ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/534)
12.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, TRT’deki personel hareketliliğine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı
(7/537)
13.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, hayvancılık destekleme ödemelerine,
- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, zeytin üreticilerinin desteklenmesine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (7/548, 549)
14.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Akseki Devlet Hastanesinin onarım ihalesine
ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız
Özak’ın cevabı (7/553)
15.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Time Dergisi’nde
yer alan sözde Ermeni soykırımıyla ilgili bir habere
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın
cevabı (7/555)
16.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, 2847 sayılı Kanun’a aykırı
derneklere ve gazi aylıklarındaki farklara ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi
Gönül’ün cevabı (7/558)
17.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, vergi
borcu bulunan mükelleflerin banka hesaplarına haciz konulmasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/588)
18.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Konyaaltı sahil düzenlemesi ve kullanım
hakkı konusundaki protokolün iptaline ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/589)
19.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, vergi borçları nedeniyle banka
hesaplarına haciz konulan mükelleflere ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/592)
20.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’deki bir ilköğretim okulu
yönetimiyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/594)
21.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, sağlığa zararlı ithal
ürünlere karşı tüketicinin bilinçlendirilmesine ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/606)
22.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kabacakırı Organize
Sanayi Bölgesinin yer seçimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/607)
23.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası beldesindeki sanayi
atıkları konusunda kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/708)
24.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanlığı ve
Dışişleri konutlarındaki tadilat ve tefrişata
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/713)
25.- Ankara
Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş’in,
milletvekillerinin etnik kökenlerine yönelik açıklamasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/715)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.-
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 47)
2.- Tanık
Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S.
Sayısı: 34)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.04’te açılarak dört oturum yaptı.
Edirne Milletvekili
Necdet Budak, Edirne’de meydana gelen sel felaketine,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Ağız ve Diş Sağlığı
Haftası’na,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşmasına, Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik cevap verdi.
Tunceli Milletvekili
Kamer Genç, Öğretmenler Günü nedeniyle bir açıklamada bulundu.
Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman ve 32 milletvekilinin, raylı sistem ve
demir yolu ulaşımındaki sorunların (10/54),
Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman ve 33 milletvekilinin, Balkan göçmenlerinin
sorunlarının (10/55),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış
bulunan Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukukî Yön ve
Kapsamına Dair Kanun Tasarısı (1/315) (S. Sayısı:
33), görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamadan
sonra,
Kabul edildi.
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış
bulunan Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında
Kanun Tasarısı’nın (1/337) (S. Sayısı: 47) birinci
bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı, verilen aradan
sonra;
3’üncü sırasında
bulunan, Tanık Koruma (1/346) (S. Sayısı: 34),
4’üncü sırasında
bulunan, Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında
(1/437) (S. Sayısı: 54),
Kanun Tasarıları,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından
ertelendi.
27 Kasım
2007 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime
19.12’de son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Yusuf
COŞKUN Canan
CANDEMİR ÇELİK
Bingöl
Bursa
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatoş
GÜRKAN Harun
TÜFEKCİ
Adana
Konya
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 37
II.-
GELEN KÂĞITLAR
23
Kasım 2007 Cuma
Teklif
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve
Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/65) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2007)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in,
THY’nin Başbakanlığa satmak için uçak alacağı
iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/230)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2007)
2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in,
Gaziantep Havaalanındaki kargo ve uçak seferlerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/231)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Ayanlar
Barajı projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/232) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
4.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün,
Alaşehir Afşar II Barajı projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/233) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/11/2007)
5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
bakanların askerlik durumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/234) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2007)
6.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
uzlaşmaya konu vergi ve cezalara ilişkin Maliye Bakanından sözlü
soru önergesi (6/235) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2007)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Özyürek’in, Türkmenistan’da gözaltına alınan bir işadamı
için girişimlerde bulunduğu iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/780)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2007)
2.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın,
İstanbul-Üsküdar’daki bir plan tadilatına ve villa
inşaatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/781) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
3.- Erzincan Milletvekili Erol
Tınastepe’nin, TEKEL İçki Fabrikasının
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/782) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
4.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Suudi
Arabistan Kralının ziyaretine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/783) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/11/2007)
5.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in,
kaçırılan askerlerin Türkiye’ye getirilmesiyle ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/784)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
6.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlu’nun, Türk Telekom’daki greve ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/785) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007)
7.- Artvin Milletvekili Metin
Arifağaoğlu’nun, KÖY-DES yatırım programına ve
Yusufeli Barajı inşaatına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/786) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007)
8.- İzmir Milletvekili Canan
Arıtman’ın, Suudi Arabistan Kralına Devlet Şeref Madalyası
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/787) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
9.- İzmir Milletvekili Canan
Arıtman’ın, ABD Başkanı ile görüşmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/788)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
10.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin,
cemevlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/789) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
11.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in,
Kuzey Irak’ta iş yapan firmalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/790) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007)
12.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/791) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
13.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
Kadifekale’deki kentsel dönüşüm projesine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/792) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
14.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin
Nalcı’nın, belediyelerin alt yapı çalışmaları
için İller Bankasından ayrılan ödeneğe ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/793) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/794)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
16.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlu’nun, Türk Telekom’daki greve ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/795) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
17.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk
Uras’ın, Türk Telekom’da grevdeki işçilerin yerine eleman
çalıştırılmasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/796) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/11/2007)
18.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, geçici
işçi statüsündeki personele ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/797)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Umurbey
sulama projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/798) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
20.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/799) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007)
21.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir
göletin sulama boruları ihalesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/800)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
22.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/801) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007)
23.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/802)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
24.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
Habur Gümrük Kapısına yapılan müdür atamasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/803)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
25.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı
soru önergesi (7/804) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
26.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
terör örgütü mensubu bir kişiye tarımsal kredi verildiği
iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/805) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
27.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın,
Türkiye İstatistik Kurumunda çalışan yöneticilere ve bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/806) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
28.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/807)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
29.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barış’ın, TRT’deki “Sınırlar Arasında”
programının sansürlendiği iddialarına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/808)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
30.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/809)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
31.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, AB ile tam
üyelik müzakerelerine ve Fransa’nın tutumuna ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/810)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
32.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın,
Kuzey Irak’taki bir Türkmen mezarlığına iş merkezi
yapıldığı iddiasına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/811)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
33.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/812)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
34.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in,
doğalgaz anlaşmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/813)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2007)
35.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barış’ın, elektrik üretimi, iletimi ve tüketimine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/814) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
36.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
İzmir’deki enerji üretim ve tüketimine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/815)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
37.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın,
kurulması planlanan nükleer santrale ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/816)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/817)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
39.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih
Atay’ın, Eskişehir İl Özel İdaresinin bir vakfa para
aktardığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/818)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
40.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın, kadın sığınma evlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/819) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk
Uras’ın, grevde bulunan Telekom işçilerine polisin müdahale
ettiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/820) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/11/2007)
42.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/821)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
43.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin,
Bursa Senfoni Orkestrasına müzik aleti alım ihalesindeki usulsüzlük
iddiasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/822) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
44.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Bodrum’da deniz dolgusuyla yapılacak bir turistik tesise ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/823)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
45.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin,
envanterden düşülen bir arkeolojik esere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/824)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
46.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
İzmir’in tarihi ve kültürel değerlerinin korunması için
yapılacak projelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/825) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/11/2007)
47.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın,
Kocaeli’de koruma altındaki tarihi yapılara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/826)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
48.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın, vergi adaletine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/827)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
49.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/828)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
50.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/829) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007)
51.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
özelleştirilen bir kuruluşa mal satan şirkette
çocuklarının ortaklığı olup olmadığına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/830)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
52.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın, TEKEL’in sigara fabrikalarının
özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/831) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2007)
53.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın, ilköğretim öğrencilerine önerilen 100
temel esere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/832) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2007)
54.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
Özpolat’ın, bir sendika şube başkanı hakkında inceleme
başlatılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/833) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/11/2007)
55.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/834)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
56.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin,
yükseköğrenim kredisine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/835) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007)
57.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/836)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
58.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin,
kadrolu ve sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarındaki
farklılıklara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/837) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007)
59.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, Türkçe’deki bozulmaya ve telif hakları ücretine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/838)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
60.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/839)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
61.- Edirne Milletvekili Bilgin
Paçarız’ın, Edirne Göğüs Hastalıkları Hastanesinin
Uzunköprü İlçesine taşınmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/840)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
62.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı’nın, ishal vakalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/841)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
63.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın,
hayvancılıktaki kayıt sistemine ve aşılama
programına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/842) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007)
64.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/843)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
65.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün,
Serinhisar Tarım Kredi Kooperatifinin kapatılmasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/844) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
66.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam’ın, kuraklığın zarar verdiği ürünlerin hibe
kapsamına alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/845)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
67.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
İzmir’deki tarım alanlarına ve tarımsal projelere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/846) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
68.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
terör örgütü mensubu bir şahsa doğrudan gelir desteği
ödendiği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/847) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/11/2007)
69.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
süt teşviklerinin ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/848)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
70.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/849)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
71.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
İzmir’deki demiryolu projelerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/850)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
72.- İzmir Milletvekili Canan
Arıtman’ın, kadına yönelik şiddete ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/851)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
73.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
Aydın-İzmir otoyoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/852)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
74.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlu’nun, Türk Telekom’daki greve ve personel politikasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/853) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
75.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, Türk Telekom’daki greve ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/854)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
76.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun, tahrip olan bir balıkçı barınağına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/855) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007)
77.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru
önergesi (7/856) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
78.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/857)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
79.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından
(Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/858)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
80.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/859)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
81.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/860) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007)
82.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/861)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007)
83.- Ankara Milletvekili Yıldırım
Tuğrul Türkeş’in, Başbakanın milletvekillerinin etnik
kökeniyle ilgili bir açıklamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/862)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2007)
No.: 38
26 Kasım 2007 Pazartesi
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat’taki kömür dağıtımına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/236)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
2.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Zile Anadolu Öğretmen Lisesine ayrılan ödeneğe
ve bina yapımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/237) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun, hayvancılık teşvik primlerinin ödenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/238) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, yurt
dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/239) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007)
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk
Uras’ın, Bandırma’da bazı cadde isimlerinin
değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/240) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2007)
6.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüz’ün, yönetici ve öğretmen atamalarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/241)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu’nun, Sayıştay yönetimiyle ilgili
bazı iddialar ile eylem ve işlemlerine ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/867) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2007)
2.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih
Atay’ın, ABD Başkanı ile yaptığı görüşmeye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/868)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
3.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı’nın, doğalgaz dağıtım şirketleriyle
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/869) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
4.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barış’ın, doğalgaz dağıtım şirketiyle
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/870) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
5.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün,
Suudi Arabistan Kralına Devlet Şeref Madalyası verilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/871)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in,
İncirlik Üssünün kullanımıyla ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
7.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un,
afetlere karşı alınan önlemlere ve afet
mağdurlarının zararlarının giderilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/873)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
8.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, ABD
seyahatinin maliyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/874) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
9.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Yağız’ın, genel ya da kısmi bir af
hazırlığı yapılıp
yapılmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/875) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.11.2007)
10.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un,
THY’nin bir sempozyuma sponsor olmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/876) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2007)
11.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın,
TEKEL’in makine ithalatındaki iddialara yönelik girişimlere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/877)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
12.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı’nın, Urla Adliye Sarayı yapımına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/878)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007)
13.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin,
Yimpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanının cezasının
infazının ertelenmesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/879) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2007)
14.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın,
katı atık yakma tesislerine girdi taahhütüne ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/880)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
15.- Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlu’nun, Aydın-Sultanhisar’daki sulama suyu
sıkıntısına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/881) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007)
16.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan’ın, Burdur’da kurulacak bir baz istasyonuna ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/882)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
17.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün,
Soma-Yağcılı’da yapılan ağaç kesimlerine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/883)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
18.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolat’ın, Geben Barajı projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/884)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007)
19.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaş’ın, Meriç Nehrinin ıslahına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/885)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007)
20.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un,
kadın işsizliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/886)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
21.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
özelleştirme sonucu işsiz kalıp kamuda tekrar işe
alınanların yaşadıkları sorunlara ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/887)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007)
22.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Yağız’ın, kayıt dışı istihdama ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/888) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007)
23.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Manisa
Erkek Yetiştirme Yurdundaki bir olaya ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/889)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
24.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un,
kadın sığınma evlerine ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/890)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
25.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barış’ın, Başbakanın bir yakınının
evinin bulunduğu sokakta polis ekiplerine nöbet tutturulduğu
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/891) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007)
26.- Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlu’nun, bireysel silahlanmaya ve kamu personelinin silah
taşımasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/892) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007)
27.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un,
Adana’nın aldığı göçe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/893)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
28.- Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş’in, Ankara’da otobüs
duraklarının yenilenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/894)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
29.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı’nın, tüzel kişiliği sona erecek olan belediyelere,
mahallî idarelerin gelir kaynaklarına ve Bulgaristan göçmenlerinin
vatandaşlık başvurularına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/895)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007)
30.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, yönetici
atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/896) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007)
31.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün,
okulların depreme karşı güçlendirilmesi için ayrılan
ödeneğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/897) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
32.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün,
sözleşmeli ve geçici personel alımına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/898)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
33.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in,
öğretmen atamalarına ve okul yöneticilerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/899)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
34.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı’nın, Yenifoça Öğretmenevine ve derslik ihtiyacına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/900) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007)
35.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı’nın, İzmir’deki okulların depreme karşı
güçlendirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/901) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.11.2007)
36.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı’nın, yapılması planlanan bir Anadolu Öğretmen
Lisesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/902) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007)
37.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un,
diyabet hastası çocukların sorunlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/903)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
38.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız’ın, hastanelerde alınması gereken güvenlik
önlemlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/904) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
39.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün,
geçici ve sözleşmeli sağlık personeli alımına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/905) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
40.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalı’nın, İzmir’deki hastane ve sağlık
ocaklarının depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/906) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.11.2007)
41.- Rize Milletvekili Ahmet Mesut
Yılmaz’ın, çay yaprağı alımına ve destekleme
primi ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/907) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007)
42.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın,
etlere kimyasal madde enjekte edildiği iddiasına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/908)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007)
43.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam’ın, gebe düve ithalatına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/909)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007)
44.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’daki telefon santrallerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/910)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
45.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un,
Pozantı-Ankara otoyolu projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/911)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007)
46.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın,
Körfez-Gebze arasındaki karayolu çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/912)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007)
47.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un,
Çukurova Nitelikli Sanayi Bölgesi planına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/913)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
48.- İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgil’in, izinsiz halka arz gerçekleştiren şirketlere
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/914)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007)
49.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, turizm
sektörünün çeşitli yönlerden desteklenmesine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/915)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007)
50.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüz’ün, vergi beyannamelerindeki bir uygulamaya ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/916)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007)
51.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, mermer
sektörünün sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/917)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007)
52.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in,
İstanbul ve Tekirdağ’da yaşanan sel baskınlarına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/918) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.11.2007)
53.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın,
zeytinyağı ithalatına izin verileceği iddiasına
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru
önergesi (7/919) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007)
54.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin,
BAĞ-KUR sigortalılarının sağlık hizmetlerinden
yararlanma şartlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/920)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007)
No.: 39
27 Kasım 2007 Salı
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile
İngiltere Uluslararası Tarım ve Teknoloji Merkezi Arasında
Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği
Konusunda Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/462) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.11.2007)
Teklifler
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 2.5.1972 Tarih ve 1586
Sayılı “Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın
Ölüm Cezalarının Yerine Getirilmesine Dair Kanunun” Yürürlükten
Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/66) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.11.2007)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun; İşyerleri ile Ticari Kuruluşlarda Türkçe
Adların Kullanılmasına Dair Kanun Teklifi (2/67) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007)
3.- Sivas
Milletvekili Hamza Yerlikaya’nın; Başarılı Sporculara
Aylık Bağlanması ve Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/68) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007)
4.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 7 Milletvekilinin; 926 Sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bazı Maddelerin Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (2/69) (Millî Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007)
5.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 7 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/70)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007)
6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/71) (Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007)
Rapor
1.- Türkiye
Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/452) (S.
Sayısı: 64) (Dağıtma tarihi: 27.11.2007) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21 Milletvekilinin, Büyük Menderes Nehrindeki
kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/56) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/11/2007)
2.- Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21 Milletvekilinin, pamuk üretimindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/57)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2007)
3.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun ve 25 Milletvekilinin, turizm sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/58)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2007)
27 Kasım 2007 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, GAP’ta ürün deseninin çeşitlendirilmesinin
önemi hakkında söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Müfit
Yetkin’e aittir.
Sayın
Yetkin, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit
Yetkin’in, Harran Ovası’nda ürün deseninin çeşitlendirilmesinin
önemine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
A. MÜFİT
YETKİN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; GAP’ın uygulama alanı olan Harran Ovası’nda
ürün deseninin çeşitlendirilmesinin önemiyle ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şanlıurfa
ilinde bugün 256 bin hektar arazi çoğunlukla barajdan gelen suyla
sulanmakta olup, Harran Ovası “vahşi sulama” dediğimiz
aşırı sulamadan dolayı tuzlulaşma, alkalileşme ve
drenaj bozuklukları tehdidi altındadır.
Harran
Ovası’nda tarımı yapılan ana ürünler pamuk ve
tahıldır. Türkiye pamuk üretiminde 936 bin tonla dünya yedincisi
olup, Çin ise 5,8 milyon tonla başı çekmektedir, onu ABD 5,2 milyon
ton ve Hindistan 4,1 milyon tonla izlemektedir. Bu yüksek üretimden dolayı
dünya pamuk borsalarında fiyatlar düşük oluştuğundan
rekabette güçlük bulunmaktadır. Bakanlığımız ise dönüm
başına 160 YTL destek primi ödeyerek çiftçimize yardımcı
olmaktadır.
Tek
yıllık bitki olan pamuk oldukça pahalı girdilere sahiptir. Bu
kadar ağır şartlarda pamuk tarımı yapan
çiftçilerimizin tarlasını dinlendirmek için ürün deseni
genişletmesi gerekmektedir.
Yem bitkilerinin
kraliçesi olarak da adlandırılan yonca, tarımı yapılan
tüm yem bitkilerinden daha yüksek yem değerine sahiptir ve yonca hemen
hemen her cins hayvana verilebilir. Kendisinden sonra ekilen bitkilere de daha
kaliteli bir toprak bırakır. Yonca bitkisi beş ila yedi
yıllık bir bitki olup kökleri hızla derinlere inebilmektedir.
Harran Ovası’nda aşırı sulama ve topoğrafik yapı
nedeniyle ovanın yaklaşık 35 bin hektarında su seviyesi
yükseldiğinden, bu tür yerlerde ekilen yonca bitkisi su gereksiniminin çok
büyük bir bölümünü taban suyundan sağlayacaktır. Bu, aynı
zamanda, yüksek taban suyu olan bölgelerde drenaj ihtiyacını en az
düzeye indirmiş olacaktır. Tek sürüm ve ekimle beş ila yedi
yıl boyunca biçim ve balyalama dışında masrafı
olmayan, gübre ve mazot kullanımı pamuğa göre çok az olan,
ayrıca kökleriyle toprağa azot bağlayarak toprak verimini
artıran bu bitkinin Harran Ovası’nda yetiştirilmesi, toprak
kalitesine ve ekonomiye büyük yararlar sağlayacaktır.
İnsan
beslenmesinde protein çok büyük önem taşımaktadır ve ana
kaynağı hayvansal besinlerdir. Bu besinlerin sağlanmasında
hayvancılığın geliştirilmesi şarttır.
Ülkemizde entansif hayvancılık henüz fazla
yaygınlaşmamıştır. Bu tür
hayvancılığın yapılabilmesi için yem bitkilerinin
ucuza mal edilmesi ve yaygınlaşması gerekmektedir. Bu
bakımdan yonca da yüksek verim ve beslenme değeriyle bu
boşluğu kapatacak en önemli yem bitkilerinden biridir.
Ülkemizde yem
bitkisi açığı 6 milyon ton dolaylarındadır. Bu
açık, hiçbir protein ve geliştirici madde içermeyen sap ve samanla
karşılanmaktadır. Bu bakımdan,
hayvancılığın geliştirilmesi, çiftçilerin beklenen
düzeyde kazanç sağlamaları için pamukla birlikte yonca ekimi
desteklenmelidir. Güneşi az olan yerlerde 4-5 biçim yapılabilirken,
Harran Ovası’nda güneşli günlerin neredeyse aralık ayına
kadar etkili olması, biçim sayısını 10’a kadar
artırmaktadır.
Değerli
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Tarım
Bakanlığının pamuk ürün prim desteklemesi dönüm
başına yaklaşık 160 YTL olup ve her yıl ödenmesine
karşılık, yonca için yaklaşık 155 YTL ödenmektedir.
Yonca ürünü için diğer yıllar ürün prim desteklemesi yapılmamaktadır.
Önerimiz:
Şanlıurfa ili pilot bölge ilan edilerek ve 100 dönüm yonca ekimi
yapan çiftçi işletmesine ayrıca 15 büyükbaş düve alım
şartı konarak, her yıl ürün prim desteklenmesi ödenmesi
durumunda, hem yonca ekiminde hem hayvan sayısında önemli
artışlar sağlanacaktır. Çiftçimizin de büyük kazancı
olacaktır. Şöyle ki: Harran Ovası’nda 1 dönüm pamuktan,
destekleme dâhil, ortalama 250 YTL kazanabilen çiftçimiz, 1 dönüm yoncadan,
destekleme hariç, 300 YTL kazanabilir. Böylece, aldığı
desteklemeyle 15 düve satın alarak, hayvancılığa
başlayabilir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Yetkin, konuşmanızı tamamlayınız.
A. MÜFİT
YETKİN (Devamla) – Devletin hiçbir maddi kaybı olmadan, pamuğa
ödenen prim, ürün deseni çeşitlendirilmesi kapsamında yonca ekimine
kaydırılırsa, millî hasılamızda önemli
artışlar sağlanacaktır.
100 dönüm yonca
ekiminde her yıl destekleme alan kimseye 15 düve alım şartı
getirilirse, beş yıl sonra, 11 milyon olan büyükbaş
popülasyonunda büyük artış sağlanacak olup, bu artış
ülkemiz hayvancılığına büyük katkı yapmış olacaktır.
Yine, yonca eken
çiftçiye yoncayla ilgili tarım aletlerine yüzde 40 destek
sağlanmasına devam edilmesi esastır. Bu işletmelere, süt
sağım ve soğutma tankı kullanma şartı getirilerek
destek sağlanırsa, sokak sütçülüğü denilen
sağlıksız süt satışı da engellenmiş
olacaktır. Ayrıca, yonca tarımında ilaç kullanmaya gerek
olmadığından organik tarım ve organik hayvancılık
da yapılabilir.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, kuraklık ve kuraklık sonucu
çiftçilere ödenmesi gereken primler hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’a aittir.
Sayın Ayhan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ülkemizde
yaşanmakta olan kuraklığın tarım alanlarında
yarattığı sıkıntılara ve çiftçilerin içine
sürüklendiği olumsuzluklara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker’in cevabı
SELÇUK AYHAN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
ülkemizde yaşanmakta olan kuraklığın tarım
alanlarımızda yarattığı
sıkıntıları ve çiftçilerimizin içine sürüklendiği
olumsuzlukları dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri
izlemekte olan sevgili yurttaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
gibi yerküremiz, süreç içinde gözlenen doğal bir değişimin
yanı sıra doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin
bileşimini bozan insan faaliyetleri sonunda iklim
değişikliğiyle karşı karşıyadır. Bu
değişimden ülkemiz de ciddi olarak nasibini almaktadır.
Görülüyor ki kuraklık, bu yılı veya önümüzdeki birkaç
yılı kapsayan geçici bir tehdit değildir, kalıcı
önlemler alınmasını gerektiren uzun süreli bir tehdittir. Nasıl
deprem riskiyle yaşamayı öğrendiysek, kuraklıkla
yaşamayı da öğrenmek durumundayız.
Bu yıl
ülkemizde yeterli yağış olmaması, başta İç
Anadolu Bölgemiz olmak üzere, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimiz
dışındaki tüm bölgelerimizi kuraklık ve
kuraklığın yarattığı sorunlarla karşı
karşıya bırakmıştır.
Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünün yayınladığı rapora
göre, 1 Ekim 2006 ile 31 Temmuz 2007 tarihleri arasındaki
yağışlar normaline göre daha az olmuş, bu azalma Ege
Bölgemizde yüzde 43, Marmara Bölgemizde yüzde 34, İç Anadolu Bölgemizde
yüzde 22, Akdeniz Bölgemizde yüzde 13, Karadeniz Bölgemizde yüzde 5 olarak
gerçekleşmiştir. Dikkat edilirse, Ege Bölgesi’ndeki toplam
yağış, kurak iklim olarak adlandırılan İç Anadolu
Bölgesi’nin aldığı yağıştan daha azdır.
Doğal
olarak, yaşanan meteorolojik kuraklık tarımsal
kuraklığa dönüşmüş, ülke genelinde tarla ürünlerinden yem
bitkilerine, meyve sebze ürünlerine değin tüm ürünlerde çeşitli
zararlar meydana gelmiştir. Tarla ürünlerinde dane oluşumu yetersiz
kalmış, ciddi verim azalmaları oluşmuştur.
Ayçiçeği, çeltik, pamuk, mısır, fındık, kestane gibi
ürünlerde –ki, bir kısmını bizzat gidip yerinde inceledim- ürün
kaybı artışları ciddi olarak artmaktadır. Ege
Bölgesi’nde ikinci ürün ekimlerine yasak getirilmiştir.
Bölgelerimize
göre dağılımına baktığımızda,
oluşan maddi zararın yüzde 41,7’sinin İç Anadolu Bölgemizde
olduğu, bunu takiben yüzde 27,7’sinin Ege Bölgesi, yüzde 15’inin Marmara
Bölgesi, yüzde 14,3’ünün Akdeniz Bölgesi’nde olduğu görülmektedir.
Rakamsal olarak
baktığımızda, bu zararın toplam 5 milyar YTL
olduğunu görmekteyiz. Tarım ürünlerine bu zararı
dağıttığımızda, buğday, arpa ve çekirdeksiz
kuru üzümde yüzde yirmişer, patates, elma ve karpuzda yüzde yirmi üçer,
domateste yüzde 25, ayçiçeği, zeytinyağı ve narenciyede yüzde
15-17 arası, kuru incirde yüzde 39 dolayında olduğunu görüyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaşanan bu durum dikkate
alınarak, kuraklıktan zarar gören çiftçilerimize yardım
yapılması amacıyla 4 Temmuz 2007 tarihinde Bakanlar Kurulu
kararı yayımlanmıştır. Kuraklık
zararlarının belirlenmesi, il ve ilçelerimizde kurulan hasar tespit
komisyonlarınca yapılmasına karşın, Bakanlar Kurulu
kararnamesi, amaca hizmet edecek yeterlilikte çıkarılmamış;
sanki “adet yerini bulsun” amacıyla çıkarıldığı
hissini vermektedir. “Nasıl mı?” derseniz. Daha fazla il
tarımsal kuraklıktan zarar gördüğü hâlde sadece kırk ili
kapsam içine almıştır kararname. Şimdi, buradan Hükûmete
sormak istiyorum: Kararnameye alınmayan illerimizde yaşayan ve
kuraklıktan etkilenen çiftçilerimiz bu ülkenin çiftçisi değil midir?
Bu kararname, kuraklık zararının yüzde 25’i aşması
koşuluyla destek vermeyi öngörmüş, bunun altındaki oranlarla
ilgilenmemiştir.
Aynı
kararname, sadece buğday, arpa, fiğ ve korunga ürünlerini kapsam
içine almış, diğer ürünleri yok saymıştır. Söz
konusu hibenin sertifikalı tohumluk ihtiyacının
karşılanması amacıyla verileceğini açıklayarak,
çiftçiden çok tohumculuk sektörünün zararlarına duyarlılık
göstermiş; desteğin, çiftçilerin kaybettikleri ürün miktarına
karşılık gelen alan üzerinden...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) – …toplam zararın yüzde 10’una karşılık gelen bir
miktarın ödeneceğini göstermiştir. Bu da 5 milyar YTL’lik zarara
karşı 514 milyon YTL olmaktadır.
Sürem
kalmadığı için kısa kesiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yapılması gerekenleri özetlersek, öncelikle,
yaşanan iklimsel değişiklikleri göz önüne alarak, kuraklık
ve don afetleri “Devlet Destekli Tarım Sigortaları” kapsamına alınmalıdır.
Kuraklık
desteği, sadece buğday, arpa, fiğ ve korunga için değil, bu
afetten etkilenen istisnasız tüm ürünleri ve zararın
yaşandığı tüm illeri kapsamalıdır.
Kuraklık
desteği olarak verilen yardımlar, göstermelik bir lütuf olarak
değil, üreticinin gerçek zararını karşılamaya dönük
olmalıdır. Sıcak paraya vergisiz yüksek faiz vererek
uluslararası sermaye için cennet olan ülkemizde bu destek için kaynak
bulmak zor olmasa gerek.
Yukarıda
altını önemle çizdiğim sorunların bir an önce çözüme
ulaştırılacağını umut ediyor, beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı konuşmalara Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir.
Sayın Bakan,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündem
dışı konuşmalara cevap vermek üzere huzurunuzdayım ve
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
GAP bölgesinde
toplam 7,5 milyon hektar alanın 3 milyon 200 bin hektarlık alanı
tarımsal faaliyetlere elverişli. Bunun yaklaşık 2,1 milyon
hektarlık alanı ise sulama potansiyeline sahiptir ve bu da
Türkiye’nin ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisinin yüzde 20’sinin
üzerinde bir alana tekabül etmektedir. Türkiye’nin bölgesel kalkınmaya
yönelik en büyük yatırım projesi olarak tanımlanan
Güneydoğu Anadolu Projesi’nin sulama faaliyetleri
tamamlandığında, şimdiye kadar devlet eliyle gerçekleştirilen
sulama alanına eşit bir alan daha sulu tarıma
açılmış olacaktır. Geçen zaman içerisinde, Fırat ve
Dicle Havzalarında toplam 263 bin hektar alan sulamaya
açılmıştır. 109 bin hektarlık alanın hâlâ sulama
şebeke inşaatı devam etmektedir ve 1 milyon 347 bin
hektarlık alan ise planlama safhasında bulunmaktadır. Böylece,
GAP’ın meydana getireceği yüksek tarım ve sanayi potansiyeli
bölgede ekonomik hasılayı 4,5 kat artıracak, nüfus 8,6 milyona
ulaşacak ve bölge halkının yaklaşık 3,5 milyonuna
iş imkânı sağlanmış olacaktır.
Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde sulamanın başladığı 1995
yılından 2006 yılına kadar ülkemizdeki tarımsal üretim
içerisinde GAP’ın payında meydana gelen değişim ana
başlıklar itibarıyla şu şekildedir:
Mısır
üretiminde GAP’ın payı yüzde 0,47’den yüzde 9,37’ye çıktı.
Buğdayda yüzde 10’dan 15’e çıktı. Antep
fıstığında yüzde 86’dan 89’a çıktı. Pamukta
Türkiye üretiminin yüzde 27’sinden yüzde 52’sine çıktı. Mercimek
yüzde 98 oranında bulunmakta. Susamdaysa -ki, bu da bir endüstriyel bitki-
belli bir miktarda düşme meydana geldi, ürün desenindeki değişim
itibarıyla.
2010 yılı ürün deseninde -ki, buna dönük, kalkınma
planında bir öngörü, bir çalışma yapıldı- 1 milyon 276
bin hektar alan sulu, 1 milyon 584 bin hektar alan da kuru olmak üzere, ikinci
ürün üretimiyle toplam 3 milyon 244 bin hektar alanda tarım
yapılacağı öngörülüyor. Sulanabilen alanın yüzde 92’sinde
ana ürünler, yüzde 17’sinde ise ikinci ürün ve yüzde 8’lik bir
kısmında da çok yıllık bitkiler üretilebilecek. Yine, kuru
alanın yüzde 81’inde ana ürünler ve yaklaşık yüzde 19’unda da çok
yıllık bitkilerin ekileceği öngörülmektedir.
Bölge
kalkınma planına göre, bölgenin 2010 yılı toplam bitkisel
üretim değeri 1 milyar 708 milyon YTL düzeyinde olacak. Bu bölge illeri
içerisinde en yüksek üretim değerinde Şanlıurfa olacak -ki, 700
milyon YTL’lik bir paya sahip- Şırnak da 32,5 milyon YTL’lik payla,
üretim değeriyle, dokuz il içerisinde en alt sırada olacak diye
öngörülüyor.
2006
yılı ile GAP Bölge Kalkınma Planı 2010 yılı
öngörüsü olarak, üretim değerleri arasındaki değişim
şu şekilde: Buğdayda yüzde 20,7; arpada yüzde 45 oranında
bir azalma öngörülüyor, yani 2006’dan 2010’a kadarki süreç içerisinde,
mısırda yüzde 110’luk, pamukta yüzde 181’lik, ayçiçeğinde yüzde
754’lük, susamda da yüzde 46’lık bir üretim artışı
öngörülmekte. Bununla birlikte sebzede yüzde 10, Antep
fıstığında yüzde 5’lik bir artış ve üzüm ve
zeytin ürünlerinde de bir azalma öngörülüyor.
Yapılan
hesaplara ve projeksiyonlara göre, bölgede sulamaların
geliştirilmesiyle, ana ürün olan hububattan sonra yetiştirilecek olan
mısır, soya ve yer fıstığı gibi ikinci ürünlerin
üretilmeye başlanmasıyla ürün deseni yoğunluğu yüzde
136’lara çıkacak, yani, birim alanda daha yoğun bir tarımsal
üretim faaliyeti gerçekleştirilecektir. Bu da çiftçi gelirinin
artmasına ve ürün rotasyonuna gidilerek toprağın
verimliliğinin korunmasına, ayrıca, sürdürülebilir bir
tarımsal yapıya katkı sağlayacaktır.
Bunun
yanında, ikinci ürün yem bitkilerinin ekimi, bölgede hayvancılık
sektörünü de canlandıracaktır. Bu, özellikle yem bitkileri veya
mısır yoluyla, silajlık mısır yoluyla dolaylı bir
şekilde etkilenecek. GAP bölgesi tarımsal pazarlama ve ürün desenine
göre, 2010 yılında, toplam ekilen alan içinde tahılların
payının yüzde 38 olacağı beklenmekte; baklagiller, toplam
sulu alanın yaklaşık yüzde 20’sini kaplamakta, endüstri
bitkilerinden pamuk, sulu alanın yüzde 25’inde yetiştirilmektedir.
Buğday ve arpadan sonra ikinci ürün olarak ekilebilen yağlık
bitkilerin payı ise yüzde 10’dur. Sebzeler, sulu alanda yumru
bitkilerinden daha büyük bir alan kapsamakta, ancak, sulama alanında
öngörülen bitki deseni, gerçekleşen bitki desenine göre önemli oranda
farklılıklar göstermektedir. Yüksek katma değer yaratması,
fiyat ve pazar garantisi görerek diğer ürünlere göre organize satış
piyasalarına sahip bulunmasından dolayı, pamuk üretiminin ürün
desenindeki oranı, plan öngörülerinin bugün bile üzerine
çıkmış bulunmaktadır.
Ayrıca,
sanayi sektörü için önemli bir ham madde olması yanında stratejik bir
ürün olması ve yarattığı istihdam olanaklarıyla GAP
bölgesi ekonomisinde önemli bir yere sahip bulunan pamuğun, 2006
verilerine göre 310 bin hektar ekim alanı ve 1,3 milyon ton üretimiyle,
son yıllarda Türkiye'nin en önemli pamuk üreticisi bölge durumuna
gelmiştir.
GAP bölgesi,
Türkiye'nin pamuk ekilen alanlarının yüzde 52’sini
oluşturmaktadır. Bu durumun gelişmesinde, kuşkusuz
doğal, sosyal ve ekonomik faktörlerin etkili olduğunu söylemek
mümkündür. Gerek toprak, iklim, sulama avantajı gerek çiftçi örgütlenmesi
gerekse ürün fiyatları, ürünlerin pazarlanabilme durumu, teknolojisi,
iş gücü, kredi vesaire ve sanayiyle ilişkisi dikkate
alındığında bu sonucun olması gayet
doğaldır.
Sulamayla,
tarımsal üretimin katma değeri kuru tarıma göre ortalama 4
katlık bir artış göstermektedir. GAP kapsamındaki ilk büyük
sulama yatırımı olan Şanlıurfa Harran ovaları
sulaması 1995 yılında 30 bin hektar alanda
başlamış ve toplam sulama alanı cari tarih itibarıyla
139 bin hektara ulaşmıştır.
GAP’ta,
Şanlıurfa Harran ovaları sulamaya geçilmeden önce toplam
gayrisafi üretim değeri 31,5 milyon dolar ve birim alandan elde edilen
gayrisafi üretim değeri hektar başına sadece 1.050 dolar iken,
oluşan katma değer 18 milyon dolarda kaldı. Birim alanda elde
edilen katma değer hektar başına 600 dolara ve kişi
başına da katma değer 596 dolara çıkmış. 2006
yılında sulama sağlandıktan sonra, yani, 130 bin hektar
alanın sulamaya açılmasıyla biraz önce söylediğim
parametreler şu şekilde değişiyor: Toplam gayrisafi üretim
değeri 276 milyon dolara çıktı, 30 küsur milyon dolardan 276
milyon dolara. Birim alandan elde edilen gayrisafi üretim değeri, hektar
başına 2.129 dolara ve kişi başına gayrisafi üretim
değeri de 800 dolarlardan 2.039 dolarlara çıktı. 2006
yılı toplam katma değer 116,5 milyon dolar, birim alanda
yaratılan katma değer ise hektar başına 897 dolar ve
kişi başına katma değer 859 dolara çıktı.
Yine, GAP
bölgesinde ürün çeşitlendirilmesine dönük çalışmalar
kapsamında bir dizi faaliyet sürdürülmektedir. Ürün çeşitlemesini
sağlamak amacıyla gerek ilgili kuruluşlar ve üniversitelerle
yapılan iş birliği çerçevesinde, il ve ilçe bazında
ekolojik sisteme, bölgenin toprak yapısına uygun
yetiştirilebilecek ürünlerin tespit
çalışması tamamlandı ve bu çalışmalar
basılarak araştırıcıların ve
uygulayıcıların hizmetine sunuldu.
Ayrıca,
sulama sistemlerinin işletme bakım ve yönetimi ile sulama
dışı alanlarda yapılan demonstrasyon
çalışmalarında ürün çeşitlemesi dikkate alınmaktadır.
Bölgede çiftçilere örnek teşkil etmesi amacıyla tarımsal
yayım amaçlı sebze ve meyvecilik demonstrasyon
çalışmaları yürütülmektedir.
Ayrıca, GAP
bölgesi illerindeki çiftçilerin sulu ve kuru tarımda birim alandan yüksek
gelir elde etmesi, modern tarım teknolojilerinin
yaygınlaştırılması ve ürün deseninde
çeşitliliğin sağlanarak alternatif yüksek gelir getiren ürünlere
teşvik edilebilmek amacıyla yurt içi ve yurt dışı çok
sayıda çiftçi teknik gezi ve eğitim programlarına
alınmış bulunmaktadır.
Modern sulama
teknikleri, meyve ve sebze yetiştiriciliğinde modern teknolojilerin
kullanımı ve özellikle son yıllarda önemli bir proje alanı
olarak karşı karşıya kaldığımız
Eurepgap ve organik tarım uygulamaları, özellikle bu konularda
çiftçilere dönük ciddi eğitimler yapılmıştır.
Sürdürülebilir
kaynak kullanımı çerçevesinde bölgede, bugün ve gelecekte Eurepgap
standartlarında üretim ve ekolojik tarım ön plana çıkmakta ve
Avrupa Birliği üyesi ülkelere pazarlama imkânları bulunmaktadır.
Bu çerçevede,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde konvansiyonel tekniklerle yapılan
tarımsal faaliyet dışında organik tarım faaliyetlerine
de hız verildi. Çeşitliliğin bir parçası olarak bu
faaliyetler sürdürülüyor. Diyarbakır, Gaziantep, Kilis ve
Şanlıurfa illeri “Organik Tarımın
Yaygınlaştırılması ve Kontrolü Projesi”
kapsamındadır. 2006 yılı verilerine göre, Adıyaman,
Gaziantep, Siirt, Şanlıurfa illerinde 249 çiftçi 26 bin hektarda
114.200 ton organik gıda maddesi üretmiş bulunmakta, sadece bu
illerde bu proje kapsamında; ki, bu 114 bin, yaklaşık 115 bin
ton organik üretimin yaklaşık 7 bin tonu da ihraç edilmiştir.
Organik
tarım üretiminde GAP bölgesi, hâlihazırda Türkiye’nin toplam organik
tarım üretiminin dörtte 1’ini oluşturmaktadır. Dörtte 1’ini; ki,
bunun kapasitesi çok daha yüksektir, çok daha iyi bir noktaya getirilebilir.
Yine, bu
faaliyetler çerçevesinde önemli bir alan su ürünleri konusudur. Fırat ve
Dicle havzasında 2.235 kilometre uzunluğunda akarsu, 6.481 hektar
doğal göl ve 129.900 hektar baraj gölü gibi büyük bir su kaynağı
bulunmaktadır. Yapımı öngörülen baraj göllerinin
tamamlanmasıyla, yaklaşık 200 bin hektar su yüzey alanı
oluşacak ve bu alanla ilgili su ürünleri etüt projesi
hazırlandı. Burada da buna göre yılda 32.500 ton üretim ve 50
milyon dolarlık gelir ile 6.500 kişinin istihdamı mümkün
görülmektedir, sadece bu bölgedeki su ürünleri faaliyetleri içerisinde.
Tabii, bu
bölgedeki faaliyetlerin hem çeşitlendirilmesi hem daha
başarılı bir şekilde yürütülmesi açısından
tarımsal desteklemeler ve kooperatif desteklemeleri önem
kazanmaktadır. Biz de Hükûmet olarak, geldiğimiz noktadan itibaren,
gerek Türkiye'nin genel anlamda tarım sektörüne verdiğimiz destekler
gerekse GAP bölgesindeki çiftçilere dönük verdiğimiz desteklerde çok ciddi
artışlar meydana getirdik. Örneğin, 2002 yılında 1,868
milyar YTL olan toplam tarımsal destek 5,2 milyar YTL’ye, yani
yaklaşık 3 kat dolayında bir artış meydana getirildi.
GAP’ta da, GAP
bölgesinde de destekler 349 milyon YTL’den 1 milyar YTL’ye
çıkarıldı. Türkiye'nin, toplam destekler içerisinde GAP’ın
tarımsal destek payı yüzde 20 civarındadır.
Yine, kooperatif
desteklerinde, GAP bölgesindeki kooperatif destekleri bir önceki dönemle
mukayese ettiğimizde 15 katlık bir artış görüyoruz. 5,6
milyon YTL’den 87,1 milyon YTL’ye çıktı GAP bölgesinde bulunan
tarımsal kooperatif destekleri.
Yine, bu
bölgedeki kırsal kalkınma destekleri… Üç yüz kırk tane bu
bölgede proje uygulandı ve 22 milyon YTL hibe destek sağlandı,
bu üç yüz kırk proje için.
Tabii, çiftçi
eğitimine dönük yayın faaliyetlerine dönük de projeler hayata geçti.
Özellikle, geçen yıl başlattığımız bir proje ile
GAP illerine 280 ziraat mühendisi ve veteriner hekimin, o bölgedeki köylerde
istihdam edilmek üzere, çalışmak üzere istihdamı sağlandı
ve bunlar şu anda orada çalışıyor; ki, bu da, bu proje
çerçevesinde Türkiye genelinde istihdam edilenlerin yüzde 13’üne tekabül
etmektedir.
Sulama
yatırımlarında devlet desteği, kamu desteği önemli
miktarda artırıldı. Burada, özellikle 1 Mayıs 2007
tarihinde Tarım Bakanlığı, Ziraat Bankası ve Hazinenin
müştereken ortaya koyduğu bir Damla Sulama Projesi’nden söz etmek
mümkün. Beş yıl vadeyle, beş taksitte, sıfır faizle
damla ve yağmurlama sulama sistemi kurmak isteyen çiftçilerimize kredi
sağlanmaktadır; ki, bugün itibarıyla, 100 milyon YTL’nin
üzerinde, bu konuda kredi kullandırıldı. Eğer, çiftçi bu
taksitin anaparasını ödeyemez ise, biz, tarımsal desteklerini
bunun karşılığında kullanmasına imkân
sağlıyoruz, yani, devletten aldığı tarımsal
destekleri bu projenin borcunun ödenmesinde kullanabilecektir. Bu kredinin geri
dönüşümü, sulama sistemine göre iki buçuk yıl ila dört yıl
arasında değişmektedir. Yani, yüksek geriye dönüş
oranı bulunan önemli bir proje; ki, bu konu aynı zamanda, uzun
vadede, kuraklıkla mücadele konusunda da dikkate alınması gereken
bir projedir.
Yine bunun
dışında, tabii, yürütülen diğer önemli
çalışmalarımız var. Çiftçi Kayıt Sistemi ve
Doğrudan Gelir Desteği Projesi, Alternatif Ürün Projesi, Tarım
Havzaları Geliştirme Projesi ve Kimyevi Gübre Kullanımı,
Denetimi ve Analizi Çalışmaları, Süt
Sığırcılığının Geliştirilmesi
Projesi, bu bölgede bizim yürüttüğümüz başlıca projeler.
Keza, Et
Balık Kurumu faaliyetleri çerçevesinde, kombinaların faaliyetleri
çerçevesinde bir TAR-ET Projesi var (Sözleşmeli Besicilik Projesi) ve
tarıma dayalı ihtisas sanayi bölgelerinin faaliyete geçmesi o bölgede
ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün çalışmalarından bu
bölgeye dönük olarak bahsetmemiz mümkün. Zaman almamak için bunların
detaylarına girmek istemiyorum. Sadece 2002-2007 yılları
arasında tarım reformunun 27.160 hektar alanda
toplulaştırılmasını bitirdiği alan söz konusu.
2008 yılında hedeflediğimiz toplulaştırma alanı
54 bin hektar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Bakanım, ikinci bir soru daha vardı, cevaplayacak
mısınız?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Evet,
cevaplayacağım.
BAŞKAN –
Buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
2008 ve
sonrası için de 181 bin hektar alan, bu bölgede, GAP bölgesinde
toplulaştırma yapılacak alandır.
Tohum
miktarı: Keza, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünde
sertifikalı dağıtılan, sertifikalı tohumluk
miktarında çok büyük bir artış kaydedildi Hükûmetimiz döneminde.
Örneğin 2002 yılında, sadece 1.400 ton tohumluk
dağıtılmış iken bu bölgede, 2006 yılında,
bu, tam 31.674 tona çıkarıldı.
Bunun
dışında, Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu
IFAD’dan temin edilen bir kaynak ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve
IFAD’ın müştereken yürürlüğe koyduğu Diyarbakır, Batman
ve Siirt illerini kapsayan beş yüz köyde bir kırsal kalkınma
projesi başladı, ayrıca bu bölgede. Bu sene -2007
yılında- proje faaliyetleri başladı. Burada beş yüz
köyün altyapı, ekonomik kalkınma ve eğitim, özellikle istihdam
eğitimiyle ilgili olarak, bu beş yüz köyün
kalkındırılması beş yıl süre içerisinde bu proje
kapsamında gerçekleştirilecek önemli bir faaliyettir. Bölgedeki
vatandaşlarımızın hayatını bu entegre bir kırsal
kalkınma anlayışı çerçevesinde yürütmektir.
Dolayısıyla, bir yandan ürün çeşitlemesi, bir yandan modern
sulama sistemlerinin devreye girmesi, bir yandan da bununla ilişkili
olarak kırsal altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi bizim temel
faaliyet alanımızdır ve bunlar 60’ıncı Hükûmetin programında
da zaten yer alıyor ve bunlar, büyük bir hızla devam edecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine kuraklık ve kuraklık
sonucu çiftçilere ödenmesi gereken, ödenmeyen primlerle ilgili yapılan
gündem dışı konuşma hakkında da yüce heyetinizi
bilgilendirmek istiyorum. Ülkemizde yetişen stratejik ürünlerin
tamamı Bakanlığımız tarafından üretim ve pazar
sürecinde sürekli olarak takip edilmekte ve takip sürecinde elde edilen veriler
değerlendirilerek de buna göre çeşitli tedbirler alınmaktadır.
2006-2007 yılı tahıl ve yem bitkileri üretim sezonunda
yaşanan gelişmeler, her yıl olduğu gibi, ekimden hasada
kadar düzenli olarak takip edildi. İç Anadolu başta olmak üzere,
ülkemiz açısından tahıl ve yem bitkileri gelişme sezonunun
kritik dönemlerinin sonu olan mayıs ayı sonu, haziran ayı başı
itibarıyla yapılan değerlendirmelerde de kuraklık
zararının durumu tespit edildi, ortaya kondu. Üretim sezonunun takibi
kapsamında, tabii birtakım teknikler kullanıldı -geçen gün
bir başka değerli milletvekilimizin sorusuna cevaben yine
açıklamıştım bunların tekniklerini- meteorolojik
veriler, uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemi ve yer
gözlemleriyle yapılan tespitler, hesaplamalar sonucunda bir tahmin
gerçekleştirildi. Burada, tabii, Birleşmiş Milletler Gıda
ve Tarım Teşkilatının kullandığı yöntemle bu
değerlendirmeler yapıldı. Buna göre, kuraklık
zararının Türkiye’nin kırk ilinde yüzde 3 ila yüzde 40
arasında değiştiğini tespit ettik. Bu iller tek tek
incelendi ve bunlara ait kuraklık analizleri yapıldı, ilin genel
ortalaması esas alındı, zarar oranı eğer yüzde 3’ten
daha fazlaysa biz bunları kapsam içerisine aldık, burada hasar tespit
komisyonları oluştu, il-ilçe bazında ortaya bir tablo
çıktı. Buna göre de, biz, 4 Temmuz tarihinde de bir Bakanlar Kurulu
kararıyla bir destek sağlanmasını karar altına
aldık.
Buna göre, kuru
alanda yapılan tarımsal üretim -özellikle, bizim, birinci derecede,
tabii, sorun alanı olarak burayı görüyoruz- 2007 yılı
ilkbahar döneminde yağış yetersizliği sebebiyle, topraktaki
nem sebebiyle, tarımsal kuraklık sebebiyle ürünlerin yüzde 25’i ve
üzerinde zarar gören çiftçilere tohumluk ihtiyacını gidermeleri veya
benzeri bir ihtiyaçlarını, üretimle ilgili bir
ihtiyaçlarını gidermeleri gayesiyle, buğday için dekar
başına 15 YTL, arpa ve korunga için dekar başına 12 YTL ve
fiğ için de dekar başına 20 YTL olmak üzere bir kuraklık
desteği ödenmesine karar verildi. Buna göre kırk ilden 551.238 çiftçi
bundan hak sahibi olarak ortaya çıktı ve 266 milyon YTL destek
verilmesi, ödenmesi, hasar tespit komisyonları sonucunda ortaya
çıktı. Geçtiğimiz 13 Kasım günü 266 milyon YTL serbest
bırakıldı ve çiftçilerimizin hesabına bu para geçti; büyük
ölçüde geçti, belki tek tük vardır, onlar da bankacılık
işlemleri vesaire açısından sürüyor. Ama şu an
itibarıyla bizim hesaplarımıza göre 266 milyon YTL para ödendi.
Bu da 551 bin çiftçi ediyor.
Bir başka
kolaylık daha sağladık çiftçilerimize destek babında. O da
şu: Otuz dört ilde 544.579 çiftçinin borçlarıyla ilgili birtakım
işlemler yapıldı. Özellikle Ziraat Bankası ve tarım
kredi kooperatiflerine olan borçların bir yıl süreyle ertelenmesi
süreci başlatıldı. Bu da sağlandı. Müracaat eden
çiftçilerimizin bu yöndeki taleplerine de, borçların ertelenmesine de
başlandı.
Tabii
kuraklık kapsamında –sayın milletvekilimiz de belirtti- bu, bir
tek yılla ilgili olmayabilir. Önümüzdeki yıllarda da gerek küresel
ısınmaya bağlı gerek başka sebeplerle, iklim
değişiklikleri sebebiyle kuraklık yaşanabilir. Bu ihtimale
karşı biz, orta ve uzun vadede alınabilecek tedbirlerle ilgili
de gerekli çalışmaları yaptık. Tarımsal kuraklık
yönetimiyle ilgili bir koordinasyon kurulu oluşturuldu, ilgili
bakanlıkların tamamının iştirakiyle ve bu faaliyetini
sürdürüyor. Mesela, kuraklığa dayanıklı bitki
tohumlarının geliştirilmesiyle ilgili çalışmalar
yapılıyor. Mevcut kuraklığa dayanıklı buğday
tohumlukları tespit edildi. İller ve bölgeler itibarıyla hangi
ilde, hangi bölgede, hangi buğday çeşidi kuraklığı
daha yüksek düzeyde tolere ediyor, buna göre bir çeşit tavsiye listesi
geliştirildi ve bunlar illere gönderildi ekim sezonundan önce; ki,
çiftçimizi bilgilendirmek ve bu konuda herhangi bir sorunla
karşılaşmamaları açısından.
Konya’da
milletlerarası hububat araştırma merkezimiz var. 2008
yılı içerisinde bir kuraklık test merkezinin burada
kurulmasıyla ilgili bir projelendirme yapıldı, o faaliyete
geçecek. Bunun dışında, bir kuraklık eylem planı,
oldukça kapsamlı, detaylı ki, o da… Bundan sonraki yıllarda, her
yıl belirli sezonlar itibarıyla, tüm tarımsal ürünleri ve
tarımsal üretimi izleyecek, takip edecek, riskleri değerlendirecek,
analiz yapacak ve gerekli tedbirleri, daha doğrusu acil, kısa, orta
ve uzun vadede alınacak tedbirleri değerlendirecek bir izleme
komitesi var, onlar da faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Tabii, mevcut
suyun iyi kullanılması, tasarruflu kullanılması, Türkiye’deki
sulama sistemlerinin tamamının vahşi sulamadan
basınçlı modern sulama tekniklerine dönüştürülmesiyle ilgili
alınan tedbirler var. Bunlar projelendirildi. Devlet Su İşleri,
artık, yeni başlattığı hiçbir projeyi açık sistem
yapmıyor, kapalı sistem yapıyor, basınçlı sulama
sistemleriyle yapıyor.
Onun
dışında da, bizim, kırsal kalkınma
yatırımlarının desteklenmesi çerçevesinde, il ve ilçelerde,
buna dönük tesisleri, yatırımları destekleme, yüzde 50 hibe
oranında destekleme gibi bir projemiz var ve bu tür
çalışmaları da… Orta ve uzun vadede kuraklıkla mücadele
kapsamında da veya onun etkisini asgari düzeye indirecek şekilde de
çalışmalarımız sürüyor, bundan sonra da devam edecek.
Benim,
değerli milletvekillerimize cevap olarak sunacağım bilgiler bu
düzeyde ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz, Niğde Gümrük Müdürlüğünün
açılması hakkında söz isteyen, Niğde Milletvekili Mümin
İnan’a aittir.
Sayın
İnan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, 1999
yılında kapatılan Niğde Gümrük Müdürlüğünün yeniden
açılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı
MÜMİN
İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Niğde ilimize gümrük müdürlüğü
açılmasıyla ilgili gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Niğde,
Anadolu’nun tam ortasında, kendi imkânlarıyla ayakta durmaya
çalışan, bir taraftan da Türkiye’mizin genelindeki ekonomik
problemleri de yaşayan bir ilimizdir. Tarım ve sanayi
yatırımlarını beraber götürmeye çalışarak
insanlarına iş imkânları sağlarken, diğer taraftan da
ülkemizin ekonomisine katma değer sağlamaktadır.
Niğde ilimiz
1 milyon tondan fazla patates üretimiyle ülkemizde birinci sırada, elma
üretimiyle de üçüncü sırada yer almaktadır. İhracata yönelik
kiraz üretimiyle de bu alanda önemli bir yer tutmaktadır. Son zamanlarda
Türkiye’nin en önemli mikronize kalsit üretimi de Niğde’mizde
yapılmaktadır ve bunun çok büyük bir kısmı da ihraç
edilmektedir.
İlimizde,
Niğde Organize Sanayi ve Bor Karma Organize Sanayi olmak üzere iki
organize sanayi bölgesi mevcuttur. Niğde Organize Sanayi Bölgesi, tekstil
ve diğer yatırımları ile ülke ekonomisine ve Niğde’ye
hizmet etme gayreti içerisindedir. Bor Organize Sanayi Bölgesi ise, bir
taraftan yatırımcı kabul ederken, diğer taraftan da
altyapı yatırımlarını tamamlamaktadır. Hem tarım
ürünlerinde hem de sanayi ürünlerinde önemli miktarlarda ihracat yaparak
ülkemizin dış ticaretine olumlu katkılar yapan Niğde’de,
tarım üreticileri, tüccarlar ve sanayicilerimiz üretirlerken ve ürünlerini
pazarlarken birçok problemleri de yaşamaktadırlar. Bu problemlerden
bir tanesi de Niğde ilimizde gümrük müdürlüğünün
olmamasıdır.
Niğde
ilimizde 1992 tarihinde Mersin Gümrükleri Başmüdürlüğüne
bağlı olarak üçüncü sınıf Niğde Gümrük Müdürlüğü
kurulmuş, bu Müdürlük 1995 yılında birinci sınıf
gümrük müdürlüğüne yükseltilerek, ithalat ve ihracat işlemlerinde Niğde
sanayicisi ve tarım tüccarına hizmet için faaliyet göstermekteyken
1999 yılında kapatılmıştır. Değişik
vesilelerle gümrük müdürlüğünün yeniden açılması için bugüne
kadar Niğde’mizi ziyaret eden bakanlarımıza ve ilgililerimize
konu iletilmesine rağmen ne yazık ki
açılamamıştır. O gün ihtiyaç olmadığı
düşüncesiyle kapatılan gümrük müdürlüğünün bugün acilen
açılmasına ihtiyaç vardır.
Niğde’de
gümrük müdürlüğü olmadığı için gümrükleme ve diğer
işlemlerin yapılabileceği kuruluşlar da
bulunmamaktadır. Tüccarlarımız ve sanayicilerimiz bütün ithalat
ve ihracat işlemleri için komşu şehirlere gitmekte ve büyük
sıkıntılar yaşamaktadırlar. Niğde’ye en
yakın gümrük müdürlüğü bulunan illerden Mersin 200, Karaman 189,
Konya 255, Aksaray 122, Kayseri ise 128 kilometredir.
En küçük bir
işlem için bile yukarıda belirttiğim komşu illerimize mal
ve belge gönderilmektedir. En basit sorunda bile belgeler ve mallar bu
mesafeleri birkaç kez katetmektedirler. Bu da hem zaman kaybı hem de
ekonomik olarak ekstra yük ve sıkıntılara yol açmaktadır.
Organize sanayi
bölgelerimizdeki firmaların ürünlerinin büyük bir bölümü ihraç
edilmektedir. Makine ve ham madde ithalatı yüksek seviyededir. Bu sebeple,
gümrük işlemleri dönemsel olmayıp yıl boyunca devam
ettiğinden, işlemlerle ilgili sıkıntılar sürekli
yaşanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kurulmasını
istediğimiz gümrük müdürlüğünde, Niğde ve Bor Organize Sanayi
Bölgesindeki kurum ve kuruluşlar ile ithalat ve ihracatçılar her
türlü dış ticaret işlemlerini daha kolay takip edebileceklerdir.
Müdürlüğe,
yer konusunda, Niğde Organize Sanayi Bölgesi ve Niğde Ticaret
Odası da yardımcı olacaktır.
Niğde’mizdeki
bu bölgelerin 2007 sonu itibarıyla sanayi ürünleri ihracatı 100
milyon doları, ithalatı ise 50 milyon doları aşacaktır.
1 milyon tonun üzerindeki patates üretiminin de 400 bin tonunun ihracata
gittiği tahmin edilmektedir.
Türkiye’mizin ve
Niğde’mizin sürdürülebilir bir ihracatı yakalaması ve ülkemizin
ihracatı ve ithalatı arasındaki makasın
kapatılması için ihracatçıların desteklenmesi, önlerindeki
engellerin kaldırılması gerekmektedir.
Ayrıca, buna
bağlı olarak, Niğde Organize Sanayi Bölgemizdeki problemleri de
bu vesileyle kısa kısa gündeme getirmek istiyorum.
Bunlar:
1) Niğde
ilimizde en kısa süre içerisinde gümrük müdürlüğünün
açılması.
2) 5084
sayılı Teşvik Yasası’ndaki enerji desteği geç
ödenmektedir. Bu konunun ele alınması ve -şu anda Niğdeli
sanayicilerimizin 6 milyon 387 bin YTL alacağı vardır-
bunların kısa sürede ödenmesi. Bu teşviklerin ödeme süresinin
kısaltılması ya da gelir vergisi stopajı ve SSK
işveren payı gibi, anında terkin yoluyla yapılması
gerekmektedir.
Niğde
Organize Sanayi Bölgesi, altyapısı tamamlanmış ender
bölgelerden bir tanesidir. Niğde Organize Sanayi Bölgesi arsaları
için devlet tarafından verilen teşvikler, borcu olan sanayilere göre
daha düşüktür. Bu nedenle, bedelsiz arsa ödemelerinin, ödeme
yılındaki bayındırlık-kara yolları birim
fiyatlarına göre yapılması daha adil olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
İnan, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
MÜMİN
İNAN (Devamla) – Teşekkür ederim.
Türkiye’nin genel
sorunu olan bürokratik süreç organize sanayi bölgelerindeki
yatırımcıları yormaktadır. Bürokrasiyi azaltıp,
mevzuatın daha sade ve anlaşılır hâle getirilmesi
gerekmektedir.
Organize sanayi
bölgelerinin dağıtım lisansı alma zorunluluğu
getirildiği için, il içinde elektrik fiyatlarının daha yüksek
olacağı tahmin edilmektedir. 2003 yılı öncesinde
olduğu gibi organize sanayi bölgelerine özel fiyat tarifesi uygulanmalıdır.
Bedelsiz arsa
tahsisinde esas alınan 30 kişi istihdam şartı 4 Nisan 2007
tarihinde 10 kişiye indirilmesine rağmen yönetmelik
değişikliği yapılamadığı için bugüne kadar
10 kişi çalıştırmak isteyen işverenlere arsa tahsisi
yapılamamaktadır.
Niğde
organize sanayi bölgesinin önemli bir bölümünü içeren iplik üreticileri, Uzak
Doğu ve Asya’dan ithal edilen dampingli iplik yüzünden çok zor duruma
düşmüşlerdir. Bu üreticilerimizi koruyabilmek için antidamping
yasasındaki tedbirlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Acımasız
küresel ekonomi ile rekabette sanayici ve üreticilerimizi devlet olarak
yalnız bırakmamalıyız.
Niğde’mizde
gümrük müdürlüğünün açılmasının yanı sıra
diğer problemlerin çözümü için de Hükûmetimizden yardım talep etmekteyiz.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın İnan teşekkür ediyorum sizlere.
Gündem
dışı konuşmaya Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Hayati Yazıcı cevap
vereceklerdir.
Sayın
Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın
Mümin İnan’ın, Niğde’de gümrük kurulmasına ilişkin
gündem dışı konuşması dolayısıyla
Bakanlığıma bağlı kuruluşun görüşlerini arz
etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Gümrük
Müsteşarlığı 18 adet bölge baş müdürlüğü, 145
adet gümrük müdürlüğü, 92 adet gümrük muhafaza müdürlüğü ve
TASİŞ’iyle birlikte Türkiye genelinde örgütlenmiş, Türk
ekonomisine önemli hizmet de sunan bir kamu kuruluşudur.
Zaman gelmiş
Türkiye genelinde gümrük idareleri artırılmış, zaman
gelmiş azaltılmış ama bir idari birimde, bir yörede gümrük
idaresi oluşturulabilmesi için elbette ki
Müsteşarlığın oluşturduğu kriterler
bulunmaktadır. Yani istekle, arzuyla, şunun talebiyle veyahut da
şu perspektifle bu müdürlükler oluşturulmamaktadır.
Dolayısıyla bir idari birimde gümrük müdürlüğünün
oluşturulabilmesi için:
1) Gümrük
idaresinin kurulduğu mahallin iktisadi ve ticari durumu, dış
ticaretle uğraşan kuruluşların sayısı, bunlardan
hangilerinin ithalat, hangilerinin ihracat yaptığı ile bu
işlemlerin ne miktarda yapıldığı ve yıl boyunca
süreklilik arz edip etmediği.
2) En yakın
gümrük idarelerinin isimleri, aralarındaki mesafenin ne kadar olduğu,
ulaşım durumu.
3) Kurulması
istenilen gümrük idaresinden kurum ve kuruluşların talep edeceği
gümrük işlemleri ile bu kurum ve kuruluşların gümrük
kurulmasına ilişkin isteklerinin gerçekliliği, yerindeliği.
4) Mahalle en
yakın gümrük idarelerindeki iş hacmi.
5) Mahallin kara,
hava ve deniz yoluyla ulaşım imkânları.
6) Kurulacak
idarenin maliyeti, talep edilecek gümrük işlemleri
değerlendirildiğinde kurulacak gümrük idaresinin kapasitesinin ne
olacağı; özetle, fayda-maliyet ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda
kurulması istenilen gümrük idarelerinden beklenen verimlilik
hususlarının bir arada değerlendirilmesi suretiyle gümrük
idareleri oluşturulmaktadır.
Bu çerçeve
içerisinde, gündem dışı konuşan
arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, 1992
yılında Niğde’de gümrük idaresi kurulmuştur. Daha sonra
17/9/1999 tarihinde 9913314 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla
Niğde’deki gümrük idaresi kaldırılmıştır, yani
Anavatan Partisi, DSP ve MHP’nin oluşturduğu Hükûmet döneminde gerek
görülmemiş, kaldırılmıştır. 2004
yılında tekrar bir başvuru olmuş, demin arz ettiğim
ölçütler, kriterler dikkate alınarak, Niğde’de gümrük idaresi
kurulmasının verimlilik ölçütleri itibarıyla uygun
olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu konu,
Niğde Milletvekillerimiz Sayın İsmail Göksel ve Sayın
Muharrem Selamoğlu tarafından da daha önce bana bilgi notu verilmek
suretiyle dile getirilmiştir. Sizin de dile getirdiğiniz
hususları dikkate alacağız.
Müsteşarlığımız yeniden bir değerlendirme
yapacak. Arz ettiğim ölçütlere uygunluğunun sabit olması hâlinde
gümrük idaresini kuracağız.
Bu şekilde
heyetinizi bilgilendirmiş oldum. Beni dinlediğiniz için teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bir hususu arz etmek istiyorum: Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım, gündemin “Sözlü Sorular”
kısmının 6, 16, 19, 21, 22, 23, 24, 31, 37 ve 48’inci
sıralarında yer alan, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan ise 11 ve 29’uncu sıralarında yer alan soruları
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanların bu
isteklerini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır;
okutup, bilgilerinize sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
1.- Belarus Parlamentosu Bölgesel Politika ve Yerel Yönetim
Daimi Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak
üzere ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/226)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM
Başkanlık Divanı'nın 12 Kasım 2007 tarih ve 10
sayılı Kararı ile, Belarus Parlamentosu Bölgesel Politika ve
Yerel Yönetim Daimi Komisyonu Başkanı ve beraberindeki parlamento
heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin konuğu olarak resmi temaslarda
bulunmak üzere ülkemizi ziyareti uygun bulunmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7 nci Maddesi gereğince Genel
Kurul'un bilgisine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer
tezkereyi okutuyorum:
2.- Azerbaycan Millî Meclisi Başkanı Oktay
Asedov’un resmî davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptan’ın beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/227)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan'ın, Azerbaycan Milli
Meclisi Başkanı Oktay Asadov'un davetine icabetle, beraberinde bir
Parlamento heyetiyle, Azerbaycan'a resmi ziyarette bulunması, Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca, Genel
Kurul'un 20 Kasım 2007 tarihindeki 22. Birleşiminde kabul
edilmiştir.
Anılan
Kanun'un 2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi
Parti Gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı
Soyadı: Seçim İli
Yılmaz
Tankut (Adana)
Ensar Öğüt
(Ardahan)
Ayşe
Akbaş (Balıkesir)
Cemal Taşar
(Bitlis)
Recep Koral
(İstanbul)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21
milletvekilinin, Büyük Menderes Nehri’ndeki kirliliğin ve çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/56)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aydın,
Denizli ve Uşak illerimizi sosyoekonomik yönden etkileyen Büyük Menderes
Nehri kirliliğinin ve çevresel etkilerinin
araştırılıp, alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırılması açılmasını arz ederiz.
12.11.2007
1) Ahmet Ertürk (Aydın)
2) Zeyid Aslan (Tokat)
3) Mehmet Çerçi (Manisa)
4) İsmail
Bilen (Manisa)
5) Cemal
Yılmaz Demir (Samsun)
6) Mehmet Alp (Burdur)
7) Recep
Yıldırım (Sakarya)
8) Atilla Koç (Aydın)
9) Mehmet Erdem (Aydın)
10) Durdu Mehmet
Kastal (Osmaniye)
11) Recai Berber (Manisa)
12) Tuğrul
Yemişci (İzmir)
13) Hasan Ali
Çelik (Sakarya)
14) Zülfükar
İzol (Şanlıurfa)
15) Mehmet Yüksel (Denizli)
16) Mehmet Salih
Erdoğan (Denizli)
17) Polat Türkmen (Zonguldak)
18) Ali
İhsan Merdanoğlu (Diyarbakır)
19) Şevket
Gürsoy (Adıyaman)
20) Fevzi
Şanverdi (Hatay)
21) Özkan Öksüz (Konya)
22) İkram
Dinçer (Van)
Gerekçe:
Ege Bölgesinin en
büyük akarsuyu olan Büyük Menderes Nehrinin başlangıç noktası,
Afyon'a bağlı Dinar İlçesinin doğusundaki kireç
taşı dikliklerinden doğan ve Karapınar suyu ile beslenen
kaynaktır. Afyon, Uşak ve Denizli illerindeki muhtelif dere ve çaylar
güneye doğru akarak Nehre katılırlar. Uşaktan gelen Banaz
Çayı deri sanayi ve kimyevi atıklarla, Denizli ilinden gelen Çürüksu
Çayı tekstil ve endüstriyel atıklarla, Kızıldere
Bölgesinden jeotermal kaynaklı sular da yüksek miktarda borla Nehre
katılır. Söke ovasından geçerek Akköy yakınlarından
Ege Denizi'ne dökülür. Uzunluğu 584 Km.'dir. Ayrıca,
yaklaşık 25 bin km2'Iik havzaya düşen ortalama yıllık
yağış toplamı 16 milyar metreküp civarındadır.
Ege Bölgesinin can damarı konumunda bir akarsudur.
Büyük Menderes
Nehri, yöremiz çiftçilerinin tarımsal amaçlı su
ihtiyaçlarını karşılayan çok önemli bir kaynaktır.
Ancak, Büyük Menderes Nehri, yerleşim birimlerinin evsel, sanayi
merkezlerinin endüstriyel, sağlık kuruluşlarından ise
tıbbi atıklar nedeniyle yoğun kirlenmeye maruz kalmaktadır.
Valilikler ve birçok çevre kuruluşu tarafından yapılan tahlillerde,
Büyük Menderes Nehri suyunun içeriğinde çevre ve insan
sağlığı açısından yaşamsal tehlike içeren
maddeler tespit edilmiştir. Ayrıca; Büyük Menderes Nehrinde, yüksek
bor değerleri mevcuttur. Bu değerler, Germencik'te 75 mg/I kadar
ulaşır. Kızıldere Jeotermal Santrali’nde kullanılan
artık sular ortalama 32 mg/I bor içerirler ve 250 l/s debi ile Büyük
Menderes nehrine akıtılırlar. Bu kullanılan jeotermal sular
2 m3/s debisinde bulunan nehirdeki bor içeriklerini 4,4 mg/I değerine
kadar yükseltir. Büyük Menderes nehri sularının kirlenmesi ile
birlikte yörede jeotermal suların kullanılması, reenjeksiyon
yapılamadığı sürece borun zehirleyici özelliği
nedeniyle ekonomik önemini azaltmaktadır. Büyük Menderes Nehrindeki yüksek
miktarda bulunan bor içerikleri narenciye gibi bitkilerde zehirleyici etkiler
meydana getirmektedir.
Yukarıda
açıklandığı gibi ülkemiz ve Ege Bölgesi için gerek
çevresel, gerekse, sosyo-ekonomik açıdan son derece önemli bir yer
işgal eden Büyük Menderes Nehrinin ve havzasının doğal
dengesinin korunması son derece hayati öneme sahiptir.
Sanayi
tesislerinin gerekli çevresel önlemleri almadan gerekli arıtma
işlemlerini gerçekleştirmeden sanayi atıklarını Büyük
Menderes Nehrine boşaltmaları sonucunda Nehirde canlı
hayatı son bulmuştur. Bunun yanında tarım arazilerinin bu
suyla sulanması sonucunda üretimde verim kayıpları ve
toprakların çoraklaşması sonucuna doğru hızla
gidilmektedir. Nehrin suyu ile temas eden insanlarda da değişik deri
hastalıkları ve diğer sağlık sorunları baş
göstermektedir. Ayrıca, akarsulardaki debilerin çok azalması,
atık suların arıtılmadan Nehre
bırakılmasının önlenmesini daha da önemli
kılmaktadır.
Büyük Menderes
Nehrinin Ege Denizine ulaştığı kıyılarda, 30
kilometre uzunluğunda da bir delta oluşmaktadır. Çok
çeşitli tür ve sayıda kuşların
barındığı delta, 1994 tarihinde millî park statüsüne
alınmıştır. Ayrıca, havzada yer alan Bafa Gölünde,
başta su ürünleri olmak üzere, çok çeşitli ekolojik zenginlikler
vardır.
Havzadaki
tarım topraklarının önemli ölçüde kirlendiği ve verim
düşüklüğüne uğradığı ayrıca, Bafa Gölü ve
Menderes deltasındaki ekolojik zenginlikleri de son derece olumsuz
etkilediği yapılan değişik çalışmalar neticesinde
ortaya çıkmıştır.
Büyük Menderes
Nehrinin ve Deltasının bir an önce nedenleri bilinen bu çevre
felaketlerinden kurtarılması, ileride oluşacak sosyo-ekonomik
problemlerin önlenmesi ve sürdürülebilir kalkınma anlayışı
içerisinde Havzanın master planının hazırlanması
kaçınılmaz bir zorunluluktur. Havza bir bütün olarak ele
alınması ve kurumlar arasında koordinasyon sağlanarak
önemli çevre sorunları ve sosyo-ekonomik problemlerin bir an önce
çözümlenmesi yönünde gerekli adımların atılması
gerekmektedir.
Konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kurulacak Meclis Araştırması
Komisyonunda incelenmesi ve alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesi
hayati öneme sahiptir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
2.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21
milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/57)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde pamuk
üretiminde, üreticilerimizin karşılaştığı
sorunların araştırılıp, alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 12. 11 .2007
1) Ahmet Ertürk (Aydın)
2) Zeyid Aslan (Tokat)
3) Mehmet Çerçi (Manisa)
4) İsmail
Bilen (Manisa)
5) Cemal
Yılmaz Demir (Samsun)
6) Mehmet Alp (Burdur)
7) Recep
Yıldırım (Sakarya)
8) Atilla Koç (Aydın)
9) Mehmet Erdem (Aydın)
10) Durdu Mehmet
Kastal (Osmaniye)
11) Recai Berber (Manisa)
12) Tuğrul
Yemişci (İzmir)
13) Hasan Ali
Çelik (Sakarya)
14) Zülfükar
İzol (Şanlıurfa)
15) Mehmet Yüksel (Denizli)
16) Mehmet Salih
Erdoğan (Denizli)
17) Polat Türkmen (Zonguldak)
18) Ali
İhsan Merdanoğlu (Diyarbakır)
19) Şevket
Gürsoy (Adıyaman)
20) Fevzi
Şanverdi (Hatay)
21) Özkan Öksüz (Konya)
22) İkram
Dinçer (Van)
Gerekçe:
Son yıllarda
ülkemizde uygulanan ekonomik tedbir ve kararlar en fazla tarımsal üretimle
uğraşan çiftçilerimizi etkilemiştir. Ülkemiz açısından
stratejik öneme sahip pamuk ürünü, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde
24 İl, 676 İlçe, 12.000 köyde üretilmektedir.
Her türlü girdide
yüksek oranda fiyat artışı ile karşı karşıya
kalarak zor şartlar altında ve çok büyük meşakkatle üretilen
pamuk ekim alanları her geçen gün gerilemekte, ithalat artmakta, döviz
kaybı olmaktadır. Ayrıca, meydana gelen tabii afetler sonucu
kalite ve randıman kaybıyla fiyatlar düşmüş, bunların
sonucu toplama ücretleri ürün fiyatının yarı nispetine varan
şekilde artmıştır.
Ana hammaddesini
pamuğun oluşturduğu tekstil sanayi ülkemizde toplam 630.000
kişiye istihdam yaratan, 40 bin firmanın faaliyet gösterdiği ve
bu sayede ihracatın %34.3'ünü, GSMH'nin % 10,7’sini gerçekleştiren
önemli bir sektördür. Ancak, belli bölgelerde (Ege, Akdeniz ve Güneydoğu
Anadolu Bölgeleri) ziraatı yapılabildiği gibi arz olunduğu
sebeplerden ötürü artık üreticiler tarafından pamuk üretiminden
vazgeçilmektedir. 2003 yılında 600 bin ton pamuk ithalatı
yapılmış, yaklaşık 500 Milyon Dolar yabancı ülke
çiftçilerine döviz olarak ödenmiştir.
Üretim
açısından; sektör son yıllarda pamukta ihracatçı konumdan
ithalatçı konuma geçmiş 800.000 ton üretimimize karşın
1.300.000 ton lif tüketimimiz bulunmaktadır. Yetiştiricilik
açısından en uygun ekolojiye sahip Ege bölgesinden sonra GAP
Bölgesindeki pamuk ekim alanlarını 800.000 hektar'a çıkartarak,
500.000 hektar daha fazla alanda pamuk ekimi yaparak (Bölgedeki toplam
sulanabilir tarım alanının %45'i pamuk ekilmek kaydıyla)
ithalat ile ikame ettiğimiz lif pamuk ihtiyacını yerli üretimden
karşılayabiliriz. Çok kısıtlı alanda yapılabilen
ekim, Ege'de Büyük Menderes Vadisinde narenciye, Küçük Menderes ve
Bakırçay Vadisinde üzüme diğer bölgelerde de sebze, çiçek ekimine
yönelen çiftçi, pamuktan kazanamayınca başka bölgelerde de
yetişebilen farklı ürünlere yönelmiş ve pamuk ekiminden
vazgeçerek ülkemiz daha çok ithalata mecbur kalmıştır. Böylece
üretici ihtiyaç duyulan pamuk üretimi yerine arz fazlası olan narenciye,
üzüm gibi ürünlerle tarım sektöründe yeni sıkıntılar
yaratmaktadır.
Pamuğun
lifinin tekstil sektörüne, tohumunun işlenmesi de yağ ve
hayvancılık sektörüne hammaddedir. Rakamsal olarak
ithalatımızda petrolden sonra en çok döviz ödediğimiz 2. kalem
olan ham yağ açığımıza, 130.000 ton rafine yağ,
yem sanayimize de 800.000 ton küspe ile katkıda bulunabiliriz.
Tekstil ve
konfeksiyon sektörü açısından; tekstil ve konfeksiyon sektörü
kaliteli pamuğu zamanında ve rakip ülkelerle eşit şartlarda
tedarik etmek istemekte, bu ise çoğu zaman üretici açısından
gelir kayıplarına yol açmakta veya bu sektörü ithalata
yöneltmektedir. Pamuk üretiminde maliyet unsurları içerisinde toprak
işleme ve hasat, toplam maliyetin yaklaşık %50'sini
oluşturmaktadır. Azaltılmış toprak işleme
yöntemleri ve hasatta mekanizasyon uygulamaları ile üreticiye %20
oranında katkı sağlayabilecektir. Ucuzlayan maliyetler tekstil
ve konfeksiyon sektörünün rekabet şartlarını da
kolaylaştıracaktır.
Fakat günümüzde
hala pamukta kalite kriteri olarak sadece çırçır
randımanını baz alan bir anlayış hüküm sürmektedir.
Tarımda yeni ve devamlılık arz eden bir anlayışla, üretilmesinde
zorunluluk bulunan ve stratejik ürün olan pamuğun üretimi mutlaka prim ile
desteklenmelidir. Üretimin sürdürülebilmesi, yarattığı istihdam,
katma değer ve döviz girdisi dikkate alındığında,
üreticilerimizin desteklenmesinde mutlak zorunluluk vardır.
Pamuğun
toplumsal ve ekonomik yaşamdaki bu önemli yeri nedeniyle tüm diğer
üretici ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de üretimin
sürdürülebilirliği ve geliştirilmesi kamusal ve kalıcı
politikaların oluşturulmasını gerekli
kılmaktadır.
Konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kurulacak Meclis Araştırması
Komisyonunda incelenmesi ve alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesi
hayati öneme sahiptir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
3.- Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 25 milletvekilinin,
turizm sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/58)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Turizm günümüzde
döviz girdisi ve istihdamı artırıcı özellikleri ile ulusal
ekonomiye katkıda bulunan, sosyal ve kültürel hayatı etkileyen, Türk
ekonomisinin de vazgeçilmez temel taşlarından birisi olan bir
sektördür. Dış ticaret açığına, enflasyona ve
işsizliğe çare arayan hükümetlerin önemle üzerinde durduğu bir
konudur.
Ülkemiz kültür ve
tabiat varlıkları açısından son derece önemli, zengin ve
büyük bir potansiyele sahiptir özellikle arkeolojik zenginliklerimiz diğer
ülkelerle kıyaslanamayacak kadar emsalsiz bir hazine niteliğindedir.
Dünya turizminin
odak noktasını oluşturan Türkiye turizm sektöründe yeteri kadar
gelişme gösterememiş, gelen turist sayısı ve turizm
gelirleri açısından ancak % 1,5-2 düzeyinde düşük bir oranda
kalmıştır.
Ülkemizde izlenen
yanlış politikalar yüzünden turizmde son yıllarda bir
düşüş meydana gelmiştir. Ülkenin döviz çıkmazı,
enflasyon ve işsizlik gibi başlıca sorunlarına turizmin
çözüm getireceği beklenmiş, ancak planlı, akılcı ve
sağlam bir politika izlenemediğinden; güvensiz ve dengesiz bir turizm
sektörünün sorunlarıyla büyümesine neden olmuştur.
Ülkemizin
ekonomik yönden gelişmesinde turizmin taşıdığı
rol inkâr edilemeyecek kadar büyüktür. Ancak özellikle 2005 yılı
sonlarında başlayan ve hâlâ devam eden turist sayısındaki
düşüş, fiyat ve kalite kaybı döviz girdisindeki azalma ve
bunların neticesinde ülkemizin en büyük sorunu olan işsizliğin
artmasına ve ekonominin belirlenen hedeften sapmasına neden
olmuştur.
Türkiye
turizminin GSMH’daki payı 2000 yılında % 3,8 ihracattaki
payı ise % 27,3’tür. 2006 yılında ise GSMH’daki payı % 4,3
ihracattaki payı ise % 19,5’tir. Ülkemizin zengin turizm potansiyeli ve
kaynakları göz önünde bulundurulursa 6 yılda elde edilen bu
rakamın çok düşük olduğu görülmektedir. Turizm gelirindeki
payımızın Akdeniz'e sahili sadece 800 km olan İspanya'nın
dahi gerisine düşmüştür.
Ülkemizde
deniz-kum-güneş üçlemesine dayanan kıyı turizmine yönelik kitle
turizminin yanı sıra; potansiyel olarak mevcut olup, henüz
gelişme olanağı bulamamış sağlık, termal,
yat, kruvaziyer, kongre, inanç, yayla ve doğa turizmi ile kış ve
dağ sporları gibi alternatif turizmin gelişmesi ve
yaygınlaşması gerekmektedir.
Son yıllarda
denizlerimizin kirlenmesi ve bunlarla mücadele edilememesi de turizm
açısından ayrı bir sorun teşkil etmektedir.
İstanbul ve
Antalya'dan sonra en fazla yabancı turistin geldiği ilimiz
Muğla'dır. Doğal güzellikleri, tarihi varlıkları ve
kültürel zenginlikleriyle bir turizm cenneti olan ilimize özellikle Marmaris,
Bodrum ve Fethiye gibi sahil kentlerimize her yıl binlerce turist
gelmektedir. Sahil kentlerimizin yanında iç kesimlerin de turizmden
payını alması sağlanmalı ve 4 ay olan turizm sezonunun
12 aya çıkarılması için ciddi çalışmalar
yapılmalıdır.
Kaliteli turist
çekilebilmesi için yeni oteller ve yeni tesisler yapmak kadar turizme bilgili,
eğitimli ve kaliteli elemanlar yetiştirmek de son derece önemlidir.
Turizme ara eleman yetiştirme kursları yurt genelinde
yaygınlaştırılmalıdır.
Bu bağlamda
turizmin Türkiye ekonomisindeki yeri ve önemini, gelişimini, Türkiye'ye
gelen yabancı turist sayısını, turizm gelirini, turist
başına harcamayı, turizm
milli gelir ihracat ve toplam yatırımlar içindeki payı ile
turizm tesis ve sayısını belirleyen çalışmalar
yapılarak; zengin tabiat ve kültür varlıklarımızın
korunması, alternatif turizmin geliştirilmesi gibi
çalışmaların bir an evvel yapılması gerekmektedir.
Asya ve Avrupa
arasında bir köprü vazifesi gören ülkemizin turizm sektörünün
sorunlarını ve alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla,
anayasanın 98. ve TBMM iç tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
gereğince meclis araştırması açılmasını arz
ederim. 23.11.2007
1) Metin Ergun (Muğla)
2) Ali
Uzunırmak (Aydın)
3) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
4) Süleyman
Nevzat Korkmaz (Isparta)
5) Oktay Vural (İzmir)
6) Murat Özkan (Giresun)
7) Mehmet
Şandır (Mersin)
8) Recep Taner (Aydın)
9) Mustafa Enöz (Manisa)
10) Necati
Özensoy (Bursa)
11) İsmet
Büyükataman (Bursa)
12) Beytullah
Asil (Eskişehir)
13) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
14) Mümin
İnan (Niğde)
15) Akif
Akkuş (Mersin)
16) Faruk Bal (Konya)
17) Behiç Çelik (Mersin)
18) Hakan
Coşkun (Osmaniye)
19) Ahmet Bukan (Çankırı)
20) Muharrem
Varlı (Adana)
21) Hasan
Çalış (Karaman)
22) Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
23) Ertuğrul
Kumcuoğlu (Aydın)
24) Osman
Durmuş (Kırıkkale)
25) Süleyman
Latif Yunusoğlu (Trabzon)
26) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım:
A) TEZKERELER (Devam)
3.- Avusturya Millî Meclis
Başkanlığının daveti üzerine, Aralık 2007
tarihinde Viyana’da “Kitle imha silahlarının yasaklanması”
konulu Uluslararası Parlamenter Foruma icabet edilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/224)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avusturya Milli
Meclis Başkanlığının daveti üzerine, Aralık 2007
tarihinde Viyana’da “Kitle imha silahlarının yasaklanması”
konulu Uluslararası Parlamenter Foruma icabet edilmesi hususu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 9’ncu Maddesi uyarınca Genel
Kurul’un tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer
tezkereyi okutuyorum:
4.- Slovenya Meclisi Dış İlişkiler
Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
heyetini Slovenya’ya davetine icabet edilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/225)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Slovenya Meclisi
Dış İlişkiler Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu heyetini Slovenya’ya davet etmektedir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanun’un 6’ncı Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu konuda bir şey sorabilir miyim?
Müsaade ederseniz, bu konuyla ilgili.
BAŞKAN –
Evet.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkan, geçmişte de bazı
komisyon başkanları, dış komisyonlarla irtibat kurmak
suretiyle kendilerini davet ettiriyorlardı ve parasını da Meclis
bütçesinden ödetiyorlardı. Şimdi, bu yazıda da
Dışişleri Komisyonumuzu Slovenya Dış
İlişkiler Komisyonu davet ediyor. Bizim bugüne kadarki Meclis
çalışmalarımızdaki gelenek, komisyonların davetine
Meclis bütçesinden para verilmemesi yönündeydi.
Ben yüce kurula
arz ediyorum. Lütfen, bu konular çok suistimal ediliyor. Bazı komisyon
başkanları, dış ülkelerdeki komisyon
başkanlarıyla özel ilişkileri nedeniyle kendilerini davet
ettiriyorlar ve Meclis bütçesinden para ödetiyorlar. Bunların önlenmesi
lazım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim, sağ olun.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Danışma Kurulunun 2008 yılı bütçesinin
Genel Kuruldaki görüşme programına ilişkin bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- 2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının görüşme gün ve saatleri ile konuşma
sürelerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No: 17 Tarih:
27.11.2007
Danışma
Kurulunun 27.11.2007 Salı günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilen Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Nevzat
Pakdil
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
Bekir
Bozdağ Hakkı
Suha Okay
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk
Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet
Şandır Selahattin
Demirtaş
Milliyetçi Hareket
Partisi Demokratik
Toplum Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Öneriler:
1.- 2008
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006
Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak
İşler” kısmının 1 inci ve 2 nci sıralarında
yer alması; Bütçe görüşmelerine 4.12.2007 Salı günü saat
11.00’de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, her
gün saat 11.00’den 13.00’e ve 14.00’ten günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması, ancak
14.12.2007 Cuma günkü Birleşimin saat 10.00’da açılması ve görüşmelerin
on bir günde tamamlanması,
2.- Başlangıçta
Bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükümet adına yapılacak
konuşmaların (Hükümetin sunuş konuşması hariç) 1’er
saat (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir.), kişisel konuşmaların ise 10’ar dakika ile
sınırlandırılması,
3.- Kamu idarelerinin
bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on dört turda tamamlanması,
turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının maddelerinin oylanması,
4.-
İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak
görüşmelerde, her turda gruplar ve Hükümet adına yapılacak
konuşmaların 35’er dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların 5’er
dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda İçtüzüğün
61 inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz
verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki
görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,
5.- Bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin 15 dakika ile
sınırlandırılması,
6.- Bütçe
görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükümete 1’er saat süre ile söz
verilmesi (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir.), İçtüzüğün 86’ncı maddesine göre
yapılacak kişisel konuşmaların 10’ar dakika olması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN –
Danışma Kurulu önerisini dinlediniz.
Söz talebi? Yok.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına
geçiyoruz.
VII.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Pülümür
Dağı-Mutu arası anayolun asfaltlanması ve Pertek
Köprüsü’nün yapımına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/22)
BAŞKAN –
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli-Pülümür’de
meydana gelen depremlerde zarar gören binalara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/23)
BAŞKAN –
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, okul
servislerinin denetimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/85)
BAŞKAN –
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tuzla Gemi
Tersanesinde çalışan işçilere ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/86)
BAŞKAN –
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya’da yapımı süren barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/88) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
BAŞKAN –
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, biraz önce…
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, Ulaştırma
Bakanımız soruya cevap verecek.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Çevre ve Orman Bakanına
vekâleten 5’inci sıradaki soruyu cevaplandıracağım.
BAŞKAN –
6’ncı sıradakini mi diyorsunuz Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – 5…
BAŞKAN – Daha
önce verdiğiniz dilekçede 5 yoktu.
5’inci soruyu
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
1) Malatya Çat
Barajı 10 yıl önce bitirilip ve yaklaşık 280 milyon dolar
harcama yapılmasına karşın, bu barajın temel
yapılış amacı sulama olmasına karşın 10
yıldır sulama kanalları tamamlanamamıştır. Son 5
yılda konulan çok düşük ödeneklerle kanallar tamamlanmadığı
için, devletin yıllar önce harcadığı paralar boşuna
mı beklemektedir?
2) Karakaya
Barajı ve Boztepe Barajı her yıl konulan 3-4 milyar ödenekle 30
yılda mı bitirilecektir?
3) 15
yıldır terkedilmiş ve hiçbir çalışma yapılmayan
Arguvan-Yoncalı Barajı için ne düşünüyorsunuz?
4)
Darande-Gölpınar sulama kanallarına ise yine her yıl 3-4 milyar
ödenek konularak bu ödeneklerle 30-40 yılda mı bitirilecektir?
5) 2008 bütçesi
öncesinde yukarıda belirttiğim projelere yeterli ödenek konularak,
2008 içerisinde bitirilmesini düşünüyor musunuz?
BAŞKAN –
Sözlü soru önergesini Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım cevaplandıracaktır.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan,
süreniz beş dakikadır.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Malatya Milletvekilimiz Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun sorduğu sözlü soru önergesini cevaplamak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Malatya Çat
Projesi kapsamında, 2006 yılı sonuna kadar, borulu sulama
şebekesi tamamlanan kesimde, toplam 4 bin 700 hektar arazi sulamaya
açılmıştır. Yani, fiziki gerçekleşme oranı yüzde
59’dur. Projeye 2007 yılı için ayrılan ödenek çerçevesinde 9 milyon
YTL bulunmakta olup ayrıca projeler arasında aktarma yapmak suretiyle
de 4 milyon YTL ilave edilmiştir.
İkinci soru
da: Malatya Karakaya Projesi baraj inşaatında ise bugüne kadar
malzeme ocak yolları, ulaşım yolları ve derivasyon tüneli,
kazı beton enjeksiyon işleri tamamlanmış, suyun derivasyonu
gerçekleşmiş ve aynı iş sezonunda da, batardo
inşaatı tamamlanarak gövde sıyırma kazıları,
kapak ve perde enjeksiyonları, dolu savak birinci kademe
kazıları hâlen devam etmektedir. Gövde dolgusuna
başlanmış olup bugüne kadar 1 milyon 580 bin metreküp dolgu işlemi
de gerçekleşmiştir. Projeye, 2007 içerisinde ayrılan ödenek
bağlamında 4 milyon YTL, ayrıca başka projelerden aktarma
yapmak suretiyle 3 milyon YTL olmak üzere, toplam 7 milyon YTL’lik ödenek
tefrik edilmiş ve kullanılmaktadır.
Malatya Kuruçay Boztepe
Barajı, 2006 yılında iz ödenekten çıkarılıp proje
memba batardosu bitirilmiş, sol sahilde 371 metrelik kısmın
enjeksiyonu tamamlanmış ve diğer işler devam etmektedir.
Bununla ilgili fiziki gerçekleşmesi yüzde 32‘ye
ulaşmıştır. 2007’de, tarım sektöründen 4 milyon YTL,
projeler arası aktarmadan 2 milyon YTL ilave ödenek tefrik edilmiş,
işler hâlen devam etmektedir.
Malatya
Yoncalı Barajı, Yüksek Planlama Kurulu kararı gereği, iz
ödenek olarak yatırım bütçesinde devam etmektedir. 2008
yılında, iz ödenekle yine yatırım bütçesine
alınmıştır.
Darende
Gölpınar Projesi’nin Gölpınar sulama inşaatı, 95 tarihinde
ihale edilen ödenek ihtiyaçları çerçevesinde, 2010 yılında
tamamlanması hedeflenen bir projedir. Yine, 2007’de, projeye ayrılan
miktar 6 milyon YTL’dir.
2008-2010
yılları arasında, DSİ Genel Müdürlüğünün ödenek
tavanı içerisinde, Malatya Çat Projesi için 9 milyon YTL, Malatya
Kapıkaya Projesi için 4 milyon YTL, Malatya Kuruçay Projesi’ne 4 milyon
YTL, Malatya Yoncalı’ya bin YTL iz bedeli, Darende Gölpınar’a 4
milyon YTL, böylece toplam, 2008 yılı için, DSİ ödenek
tavanı artırılmak suretiyle, Malatya Kapıkaya Projesine 10
milyon YTL…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Buyurun, tamamlayın konuşmanızı.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Malatya Kuruçay’a 12 milyon YTL,
Malatya Çat Projesi’ne 51 milyon YTL, Darende Gölpınar Projesi’ne 10
milyon YTL ödenek ayrılması teklif edilmiştir.
Bilgilerinize arz
olunur.
Sayın
Aslanoğlu, ne var ne yok hepsini sormuşsun Malatya’yla ilgili.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Devamı var efendim.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) –Teşekkür ederiz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Daha, ulaştırmayla
ilgili de var, onları da sırası geldiğinde
cevaplayacağız.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Gördüm Sayın Aslanoğlu, hiç merak etmeyiniz.
Buyurunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, bu projeler, 1995
yılında başladı. Eğer, bir devlet, 95’ten beri on iki
yıl bir projeyi, bu projeleri bitiremiyorsa bu demektir ki hiçbir şey
bitmiyor. Bu ödeneklerle, bu projeler, Sayın Bakanım, on beş
yılda bitmez. Her yıl teklif ediliyor, her yıl hiçbir şey
verilmiyor ve Yoncalı Barajı adına da bu ülkenin bir
vatandaşı olarak utanıyorum. Devlet, 1992 yılında,
buraya baraj yapacağız demiş oradaki insanlara, yüzde 15’ini
tamamlamış ve bir kuruş para ayrılmıyor.
Sayın
Bakanım, DSİ, Malatya’daki tüm barajlara üvey evlat muamelesi
yapıyor. Ben biliyorum, bazı yerlerde, 100 trilyon, 150 trilyon
ödenek verildiğini biliyorum.
Sayın
Bakanım, şunu söylüyorum: Bu ödeneklerle, bu barajlar ve bu sulama
kanalları, 2025 yılında da bitmez. Onun için, diliyorum ki son
okuduğunuz ilave ödenekler çıkar da Malatya halkı biraz mutlu
olur.
Bir kez daha,
dikkatlerinize sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Sadece sizin
bölgenizde değil, her bölgede böyle durumlar vardır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim, Manisa’daki baraja bir
yılda 200 trilyon verildi.
6.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya’daki bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/89) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Talazan
Köprüsünün tamir ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/150) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Zile-Alaca karayolu projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/153) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
9.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Borçka bağlantılı yollardaki tünellerin
aydınlatılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/155) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
10.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Ardanuç-Ardahan yoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/156) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
11.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Borçka-Camili yoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/157) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
12.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Ankara-Batum uçak seferlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/158) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
13.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın,
Ordu’ya yapılması planlanan havaalanı ve limana ilişkin
sözlü soru önergesi (6/171) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
14.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Bursa Demiryolu Projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/179) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
15.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın,
Ordu’nun bazı ilçelerini birbirine bağlayacak olan yol projesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/190) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım, gündemin “Sözlü Sorular”
kısmının 6, 16, 19, 21, 22, 23, 24, 31, 37 ve 48’inci
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdi.
Şimdi bu
soruları sırasıyla okutuyorum, sonra Sayın Bakana söz
vereceğim:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
1) 2008
yılı bütçe çalışmaları öncesinde, Kayseri-Malatya,
Gaziantep-Gölbaşı-Malatya, Adıyaman-Yeşilyurt-Malatya,
Sivas-Hekimhan-Malatya, Divriği-Arapgir, Malatya-Pütürge, Malatya-Nemrut,
Malatya-Doğanyol, Doğanyol-Çüngüş-Arapgir-Kemaliye,
Battalgazi-Malatya güzergâhlarında geçtiğimiz 5 yılda sonuç
alıcı hiçbir çalışma yapılmamıştır.
Türkiye’nin ana güzergâhı olmasına karşın bölünmüş yol
çalışmalarında Malatya’yı diğer illere bağlayan
yollar neden dikkate alınmamıştır?
2) 2008 Bütçe
Çalışmaları sırasında güzergâhlarını
yukarıda belirttiğimiz Malatya’yı diğer illerimize
bağlayan karayolu ağımıza yeterli ve sonuç alacak ödenek
koymayı planlıyor musunuz? Mevcut karayollarımızda
geçtiğimiz 5 yılda çok az bir bölünmüş yol yapılan
güzergâhlarımızın 2008’de bitirilmesini planlıyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Ulaştırma Bakanı Sn. Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Tokat Niksar
İlçesi Buzköy sınırları içerisinde bulunan ve Erbaa Niksar karayolu
ulaşımı ile Niksar ilçesinin bazı köylerinin Erbaa ve
Tokat’a ulaşımı için kullandıkları Talazan köprüsünün
tamirata ihtiyacı vardır. Talazan köprüsünün tamiratını ne
zaman gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Ulaştırma Bakanı Sn. Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 31.08.2007
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Tokat
İlimizden Ankara’ya ulaşımda süresinin kısalmasına bu
suretle zaman ve ülkemiz ekonomisi açısından tasarruf sağlayacak
olan Zile-Alaca karayolunda başlangıcından bugüne kadar
yapılan çalışmalarda fiziki gerçekleşme ne kadar
olmuştur, proje planlandığı gibi 2010 yılında
bitirilecek midir?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Metin
Arifağaoğlu
Artvin
1) Borçka-Murgul
il yolunun 7 km'lik kısmı Borçka baraj gölünde kaldığı
için yeniden yapılmıştır. Yeni yapılan 7 km'lik
kısımda 1 adet 1 km uzunluğunda tünel vardır. Kaç
yıldır bu tünelde aydınlatma yapılmamıştır.
Zemini de asfaltlanmamıştır?
2) Borçka-Artvin
devlet yolu Borçka baraj gölü içinde kaldığı için D.S.İ.
tarafından baraj gölü üst kotlarından yeniden
yapılmıştır. 27 km'lik yeni yapılan yolda 11 adet
tünel bulunmaktadır. Bu tünellerde de aydınlatma
yapılmamıştır.
Muhtemel
kazaları önlemek için öncelikle 1 km'lik uzun tünellerden başlamak
üzere aydınlatma gerekmektedir.
Bu zamana kadar
neden aydınlatma yapılmamıştır? Ne zaman
yapılacaktır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Metin
Arifağaoğlu
Artvin
Ardanuç-Geçitli
Ardahan yolu inşaatına 1993 yılında
başlanmıştır. Bu yolun Artvin ili hudutlarında kalan
kısmı takriben 31 km’dir. 9 km'lik kısım
asfaltlanmıştır. Ancak tünellerin kaplaması
yapılmamıştır. Kalan 22 km'lik kısımda
çalışma oldukça yavaş seyretmektedir. Kamulaştırma
sorunları halen daha tamamlanmamıştır.
31 km'lik il
yolunu 14 yılda bitiremezsek ulu önderin işaret ettiği
muasır medeniyeti nasıl yakalayacağız? Burada yaşayan
insanlar kaç yıl daha bekleyecek? Bahse konu yolun bitimi için bir takvim
vermek mümkün müdür?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Metin
Arifağaoğlu
Artvin
a)
Artvin-Borçka-Camili il yolu yapım inşaatına 1991
yılında başlandı. Yolun toplam uzunluğu takriben 50 km
dir. Gelişen teknoloji ile iş makinelerinin kapasitesi
artırılmış ve istenen verime ulaşılmıştır.
Ancak Borçka-Camili yolu 16 yıldır bitirilememiştir. Bu süreçte
Camili bölgesi genellikle yabancı turistlerin ilgi odağı
olmuştur. Turizmin hareketlenmesi ile bölgede pansiyonculuk gelişmeye
başlamıştır. İş ve aş bulamayan Artvin
halkının tek umudu doğa turizmidir. Halk umudunu turizme
bağlamış ancak ulaşım sorunu halledilememiştir.
Borçka-Camili il
yolunun bir an önce bitirilmesi bölge için büyük kazanç olacaktır.
1) Yol yapım
inşaatının ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır? Bir takvim
vermek mümkün müdür?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Metin
Arifağaoğlu
Artvin
Batum
havaalanında iç hat seferi gibi istifade edilmek üzere planlama
yapıldığını biliyoruz.
Hopa liman
sahasında prefabrik olarak T.H.Y. terminal binasının bitmiş
olduğunu gördüm. HAVAŞ firmasına ait iki adet otobüste burada
park halindeydi.
Artvin’de
yaşayanlar için Batum havalimanının ortak kullanıma
açılması oldukça önemli ihtiyacı gidermiş olacaktır.
Ankara-Batum
hattında uçuş ne zaman başlayacaktır? Ayrıca iç hat
seferi gibi uçuş için alt yapı eksiklikleri var mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 16/10/2007
Rıdvan
Yalçın
Ordu
Soru:
22 Temmuz
seçimleri öncesi İlimiz Milletvekilleri Sayın Eyüp Fatsa, Sayın
Enver Yılmaz ve özellikle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın
Dr. Hilmi Güler tarafından, seçim sonrası ilk işlerinin Ordu’ya
havaalanı, liman, doğalgaz projelerinin olacağını
belirtmiş olmalarına göre;
a) Ordu
havaalanının önümüzdeki yıl yatırım programına
alınıp, alınmayacağı, Ordu ve Giresun’lu
vatandaşlarımızın ne zaman kendi havaalanlarından
uçakla seyahat etme imkânlarının olacağı,
b) Çevre düzeni
planında Ordu için yat limanı öngörüldüğüne göre, denizi olup,
limanı olmayan tek il olan Ordu iline ticari liman yapılıp,
yapılmayacağı, yapılması düşünülüyorsa hangi
tarih itibariyle hizmete gireceği,
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
İsmet
Büyükataman
Bursa
Bursa,
Demirtaş, Nilüfer ve Batı Organize Sanayi Bölgeleri olmak üzere Bursa
İlimizin merkezinde 4(dört) sanayi bölgesi bulunmaktadır. İlimiz
hem sanayi hem de tarım alanında gelişmiş ve sürekli
gelişmeye müsait bir coğrafi yapıya sahip bölgedir.
Bursa ilimizin
sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir sanayi ve sürdürülebilir istihdam
konularında kalkınmasının sağlanması ve ülke
ekonomisine katkısının artması için 1992 yılında
başlayan Bursa Demiryolu etüd ve proje çalışmaları 2001
yılında sonuçlandırılmış,
Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli Demiryolu projesi 1992 yılında
hazine garantili dış kredi şartıyla 2002 yılında
yatırım programına alınmıştı. 5
yıldır Bursa Demiryolu Projesi ile ilgili yapılan
çalışmalarda hiçbir devamlılık ve gelişme olmadı.
1) Bursa
Demiryolu çalışmaları hangi aşamadadır?
2) Bursa
Demiryolu çalışmasına ne zaman başlanacak ve ne zaman
tamamlanacaktır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. 06.11.2007
Av.
Rıdvan Yalçın
Ordu
Soru:
Mensubu bulunduğunuz
partinizin ilimiz milletvekilleri tarafından seçim öncesi vaat ettikleri,
Ordu-Ulubey, Ulubey-Gürgentepe, Gürgentepe-Gölköy, Gölköy-Aybastı,
Aybastı-Kabataş, Kabataş-Çatalpınar, Çatalpınar-Fatsa
ilçelerini birbirine bağlayan ve yöre insanının neredeyse tek
beklentisi haline gelen yolun yapılıp yapılmayacağı,
yapılacaksa çalışmalara ne zaman başlanacağı
hususunun açıklanmasını arz ederim.
BAŞKAN –
Sayın Bakanım, sizlere on tane soru yöneltildi veya siz on soruyu
cevaplandırmak istediniz. Şu anda, her soru için beş
dakikalık bir cevap hakkınız var.
Bu soru-cevap
işlemini itinalı kullanmanızı istirham ediyorum çünkü
sadece siz konuşursanız, 16.30 itibarıyla soru-cevap
işlemine başlamıştık, 17.30’da nihayetlendirmemiz
gerekiyor. Ben takdirlerinize sunuyorum.
Buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Malatya Milletvekilimiz Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun sorusundan cevaplamaya başlıyorum.
Sorular okundu.
Ben direkt, izninizle, cevaba geçmek istiyorum: Bildiğiniz gibi, 2003
yılında başlattığımız bölünmüş yol
projesi 58’inci ve 59’uncu Hükûmet döneminde tam süratle devam etmiş ve
2007 sonu itibarıyla, 2003 öncesinde yapılan yolların 2
katından fazla, ülke genelinde bölünmüş yol yapımı
gerçekleşmiştir.
Şimdi,
Malatya’da Sayın Aslanoğlu tabii bir şey yapılmadı
kabilinden soruda bir şey söylüyor. Tabii, biz ne söylersek söyleyelim
rakamlar yalan söylemez.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tabii.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bakın, Malatya’da 2002
yılı sonuna kadar 38 kilometre bölünmüş yol
yapılmış.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Bu kadar!
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ama şimdi ne
yapmışız onu söyleyeyim: 2003 yılında 15; 2004’te 24;
2005’te 47; 2006’da 12; 2007’de 22; devam edende 55, toplam 120 kilometre
bölünmüş yol yapılmış. Yani, beş sene içerisinde 38’e
karşı 120. Bunu söyleyelim.
Şimdi
buradan detaylara gelelim. Detayları da izninizle vermek istiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım yollar kaç kilometre, bir de
onu söyleyin?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi zamanı
etkin kullanacağız…
BAŞKAN –
Sayın Aslanoğlu, lütfen müdahale etmeyiniz.
Sayın
Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz
efendim.
Buyurun.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi tabii, gerek
Malatya gerek memleketimizin diğer vilayetlerinde yol
çalışmaları 1.461 şantiyede devam ediyor ülke çapında.
Tabii, Sayın Aslanoğlu konulara duyarlı ama diğer milletvekillerimiz
de aynı şekilde duyarlı. Bütün milletvekillerimiz
Malatya’nın yol sorununu, baraj sorununu, diğer altyapı
sorunlarını takip etmekte ve eldeki imkânlarla da bu projeler
gerçekleştirilmektedir.
2003
yılında başladığımız
Gölbaşı-Mersin 5. Bölge hududundaki yolun 29 kilometresi
tamamlandı; 2003-2006 yılları arasında bu 29 kilometrelik
kısmı hizmete girdi.
Malatya-Gölbaşı
yolunda Darende ayrımından itibaren Cumhuriyet köye kadar 10
kilometrelik kesim de tamamlandı. Cumhuriyet köy-Kelhalil arası 18 kilometresi
toprak işleri seviyesinde tamamlandı, 9 kilometrelik Suçatı
mevkisi de asfalt olarak bitirildi. Geri kalan kısım da 2008
senesinde bitirilecek, temel seviyesinde bitirilmiş olacak, asfalt
kaplaması da yapılacak.
Doğanşehir
ayrımı arasında 10 kilometrenin 2008’de
çalışmaları devam edecek. Doğanşehir’den
Sürgü-Çelikhan kavşağına kadar olan bölünmüş yol
çalışmaları daha önce bitirildi, şu anda hizmete girdi.
Yatırım
programında yer almayan ancak gerçekleştirilen Hekimhan
geçişinde de 3 kilometrelik bir bölünmüş yol çalışması
yapılmıştır. Malatya-Pötürge il yolunda, Elâzığ
ayrımından Pötürge’ye doğru, Pötürge Bakımevine kadar 23 kilometrelik
kısım iyileştirmeler yapılarak kurp düzeltmeleri sonucunda
trafik güvenliği bakımından gerekli çalışmalar
yapılmış ve asfalt seviyesinde bu kesim
tamamlanmıştır. Ayrıca, Pötürge’den Malatya’ya 16
kilometrelik kesimde yol standardı iyileştirilmiş ve asfalt
çalışması yapılarak trafiğe
açılmıştır.
Malatya-Nemrut
yolunda Pötürge ayrımından Tepehan yoluna doğru olan kesimde
temel takviyeli üstyapı iyileştirmeleri
gerçekleştirilmiştir.
Kayseri-Malatya
yolu toplam 221 kilometre civarındadır.
Sadece
Malatya’yı değil, görüyorsun, bütün çevre illeri de soruyorsun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hep Kayseri’ye yaptınız, bu tarafa
yapmadınız.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Dolayısıyla, İç
Anadolu’nun tamamını kapsıyor. Kayseri-Malatya yolu 221
kilometre, 96 kilometresi bitti.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – O taraf…
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Nasıl bitmiş, onu
söyleyeyim: 48 kilometrede çalışma devam ediyor, kalan 77
kilometresinin de projeleri yapılıyor.
Şimdi,
Malatya tarafındaki 111 kilometrenin seyrine gelelim.
Malatya-Yeşilyurt-Adıyaman yolunun 55 kilometrelik kısmı,
Adıyaman-Çelikhan arası daha önceki yıllarda yapılarak
trafiğe açılmış. Malatya-Yeşilyurt-Çelikhan arası
56 kilometrelik kısmın, Malatya-Yeşilyurt arası, 4
kilometre asfaltlanmış, bitmiş vaziyette, 1 kilometresinde de
çalışma temel seviyesinde tamamlanmış, tek yol olarak. 11
kilometre asfalt, üstyapı bitmiş hâlde, 4 kilometresi toprak
seviyesinde olmak üzere 22 kilometrelik kısmında ihaleli
çalışma devam etmektedir. Arada kalan 34 kilometrelik bölüm ise
projesi yapılmakta olup ihale edilecek seviyeye gelecektir yakın
zamanda. 9 kilometrelik Malatya-Battalgazi yolunun 8 kilometresi bitmiş,
tamamlanmış, 1 kilometrelik kısmı da devam ediyor,
bitirilecek.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Yedi yıldır…
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Arapgir-Kemaliye yolu 55
kilometre, asfalt sathi kaplama düzeyindedir. Tabii, bu yolun fiziki
standartları iyi değildir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Orası Erzincan’a bağlı, biliyorsunuz.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Benim de bizatihi gittiğim
bir yoldur. 4 kilometresinde bir çalışma yapıldı ve asfalt
yapıldı. Ayrıca, burada bulunan Kozluk Köprüsü’nün de yapımı
gerçekleştirildi.
Şimdi, bu
detayları verdikten sonra ben bir şey söylemek istiyorum.
Karayolları ağında 63.500 kilometre yol var. Bu 63.500 kilometre
yolun yaklaşık 33 bin kilometresi vilayetten vilayete geçen yollar,
30 bin kilometresi de bir vilayet içerisinde başlayıp o vilayette
nihayetlenen yollar. Yani “kılçık yollar” dediğimiz yollar.
Bunlar, tabii, ilçeleri ile veya bucakları ilçeye veya köylere
bağlayan yollardır. Dolayısıyla, KÖYDES kapsamında yer
almayan yollar olarak tanımlayabiliriz. Eldeki bütçe imkânlarıyla bu
yolların tamamının standardını çok kısa sürede
tamamlama imkânı yoktur. Onun için, bu yolların bir an önce
yapılabilmesine yönelik karayolları mevzuatında bir
çalışma yapıyoruz. Bunu gerçekleştirdiğimizde, mahallî
idarelerin de işin içine girmesiyle birlikte, bu yolları çok daha
hızlı bitirip hizmete sokma imkânına sahip olacağız.
Gayet tabii ki,
yol ve su, bir ülkenin insanlarının yaşam standardını
yükseltmek, yaşam kalitesini iyileştirmek ve ülkenin rekabet gücünü
artırmak için olmazsa olmaz bir altyapı hizmetidir. Bunun için,
eldeki imkânları en iyi şekilde kullanarak, öncelikle, bitmesi
muhtemel yollara ağırlık vermek suretiyle ve fiziki ilerlemesi
daha fazla olan yolları tercih ederek, trafik debisini de dikkate alarak
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ne yazık ki,
geçmiş dönemlerde birçok projeye birden başlanmış, ancak
yeterli kaynak olmadığı için de bu projeler vaktinde
bitirilememiştir diyoruz.
İkinci soru,
Sayın Reşat Doğru, Tokat Milletvekilimizin sorusu. Sorunun
cevabını veriyorum: Tarihî bir köprü var, Talazan Köprüsü; bu, Buzköy
sınırları içerisinde bir köprü. Bu köprünün yapımıyla
ilgili sayın milletvekilimizin bir sorusu var. Tabii, tarihî köprüler hem
geçmişimize olan saygımız, hatıramız nedeniyle hem de
bu eserlerin günümüzden geleceğe, medeniyetimizin birer nişanesi
olarak yaşatılması bakımından çok önemli
eserlerimizdir. Birçok tarihî yapılarımız vardır,
köprülerimiz vardır. Bunların onarımı şu şekilde
yapılmaktadır: 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu çerçevesinde -bu tip tarihî köprüler de buna dâhil- tarihî
yapıların, o bölgenin yerel ve mahallî idarelerinin iş
birliğiyle yapılmasını bu Kanun hükme
bağlamıştır. Bu çerçevede, eldeki imkânlarla, kara
yollarımızın da teknik destek, gereğinde mali destek vermek
suretiyle yapımı gerçekleştirilecektir. Tokat’taki bu köprümüzle
ilgili de 2008 yılında Tokat Valiliğimizle koordine etmek
suretiyle yapımı hedeflenmiştir. Bilgilerinize arz ederiz.
Efendim,
diğer bir sorumuz -yine Sayın Reşat Doğru, Tokat
Milletvekilimiz- bir yolla ilgili. Yol, Tokat-Zile’den Çorum-Alaca arasındaki
bir yoldur. Bu yolun toplam uzunluğu 77 kilometre. Bu yolun 67
kilometrelik kısmı Samsun bölgesinde, 10 kilometrelik kısmı
Kayseri bölgesinde kalmakta olup, bu yolun 20 kilometresinin ihalesi 2000
yılında yapılmış. Şu andaki gerçekleşme
oranı yüzde 88. Kayseri bölgesinde, 10 kilometrelik kısmı; hâlâ
orada da çalışma var, ama oradaki fiziki gerçekleşme daha
düşük, yüzde 18. Her ikisinin, yani bu toplam 77 kilometrelik -Zile’den
Alaca’ya kadar olan önemli bir yoldur doğu-batı aksında- bu
yolun 2010 yılına kadar bitirilmesi planlanmıştır,
hedef buna göre belirlenmiştir.
Diğer bir
soru, Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu’nun sorusu.
Milletvekilimizin Borçka-Murgul il yoluyla ilgili sorusu vardır. Malum,
Borçka, baraj bölgesinde kalan bu yolun yerinin değiştirilmesi söz
konusudur. Bu tip yolları Devlet Su İşleri ile Karayolları
Genel Müdürlüğünün bir protokol çerçevesinde işin içerisinde
yapımı öngörülmüştür. 27 kilometrelik bir yoldur ve on bir adet
tünel bulunmaktadır. Bu tünellerde -sizin de ifade ettiğiniz gibi-
aydınlatma hâlen mevcut değildir, ama şunu ifade etmek isterim
ki, bu yolların ve özellikle de tünellerin teslimatı, henüz iş
tamamlanmadığı için Karayolları Genel Müdürlüğünce teslim
alınmamıştır, 2008 yılında teslimi
öngörülmektedir. Teslimden önce neler yapılacaktır? Aydınlatma
sistemi, enerji sistemi, havalandırma sistemi, acil durum ve yangın
algılama sistemi, trafik kontrol sistemi, kapalı kamera sistemi ve
anons sistemi gibi sistemlerin tamamı, DSİ’yle imzalanan protokol
çerçevesinde yapıldıktan sonra yol teslim alınacaktır.
Bunun da -işaret ettiğiniz gibi önemli- trafik güvenliği
bakımından bir an önce yapılması için ilgili genel
müdürlüğü nezdinde Karayolları Genel Müdürlüğümüz gerekli
takibatı yapacaktır. Durum bilgilerinize sunulur.
Efendim, yine,
Artvin Milletvekilimiz Sayın Metin Arifağaoğlu’nun iki sorusu
var. Bir tanesi, Camili ayrım yolu, bir tanesi de meşhur bizim
Ardanuç Geçidi, Ardahan Artvin arasındaki bir yolumuz. Efendim, bu önemli
bir yoldur, 31 kilometrelik bir yoldur. Doğrudur, çok uzun zamandan beri
ihale edilmiş ve tamamlanamamış bir yoldur.
Üç kesim hâlinde
ihale edilmiş: Birinci kesim 12,5 kilometre. Bunun şu ana kadar 9
kilometresi tamamlanmış, asfaltı da
yapılmıştır, geri kalan kısmı da 2008’de
bitirilecektir.
İkinci
kısım 8,5 kilometre. Burada da çalışmalar devam ediyor, 5
kilometresi temel seviyesinde, bitirilmesi hedefleniyor. Ancak her hâlükârda
2008’de bunun tamamını, 8,5 kilometreyi bitirmiş
olacağız, gerekli ödeneklerde bir sıkıntı çekmezsek.
Ama bunu tamamlamak istiyoruz, çünkü bu yol önemli bir yol, Karadeniz’i
Ardahan’a, yani önemli sınır vilayetimize bağlayan bir yoldur.
Bu yoldan da geçtim ben, bunun önemli olduğunu sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Üçüncü kesim
uzunluğu 10 kilometre. Bunda da hedef 2008, en kötü ihtimalle 2009’da
bitirmeyi planlıyoruz. Yani, 2009 yılı sonunda bu güzergâhta
sorunumuz kalmayacak.
Kamulaştırmasıyla
ilgili de burada bir sorunuz var. Bu yolun genel olarak
kamulaştırmasında bazı sorunlar var, kamuya ait yerler var,
ormana ait yerler var, özel mülkiyete konular var. Ama şu anda
kamulaştırmayla ilgili konuların -detaylarla boğmak
istemiyorum- yolun ilerlemesine engel olacak bir durumu
kalmamıştır, büyük oranda çözülmüştür ve toplam
kamulaştırma ihtiyacı da 2 milyon YTL civarında
öngörülmektedir.
Efendim,
diğer bir sorumuz, yine, Artvin Milletvekilimiz Sayın Metin
Arifağaoğlu’nun sorusu. Bugün Artvin’e çalışıyoruz,
Malatya, Artvin.
Artvin-Borçka-Camili
ayrımı, aşağı yukarı 43 kilometre. Aslında,
Artvin-Camili toplam 50 kilometre, ama burada, önemli olan kısmı,
ayrım-Camili kısmı 43 kilometredir. Bunun 21 kilometresi şu
anda bitmiştir. Kalan kısmı için hedefimiz, sayın
milletvekilleri, 2009 yılı sonudur. 2009 yılı sonunda, bu
yol tamamen, kalan kısmı da bitirilerek hizmete verilecektir.
Artvin
Milletvekilimiz Sayın Metin Arifağaoğlu’nun diğer bir
sorusu, Batum Havaalanı’nın Gürcistan ile Türkiye arasındaki
uçuşlarda ortak kullanımıyla ilgilidir. Bu
havaalanının, malumunuz, bir Türk firmasınca,
girişimlerimizle Tiflis Havaalanı ile birlikte yap-işlet-devret
modeliyle yapılması temin edilmiş ve havaalanları
bitmiştir. Tiflis, tam kapasiteyle hizmet vermekte, Batum
Havaalanı’nın da âdeta tek ülke gibi, bir iç hat havaalanı olarak
kullanılmasını öngören protokol imzalanmıştır.
Gürcistan’la Türkiye arasında, bakanlıklarımız
arasında bu protokolü imzaladık. Bu protokol Gürcü tarafında
henüz yürürlüğe girmedi. Bizde de iki husus var; bir tanesi, bunun için
Bakanlar Kurulu kararı gerekiyor. Birçok işlem var, hepsi bitti. En
son işlem, buranın hava hudut kapısı ilan edilmesi ve
buradaki geçişlerin bir ülkeden başka ülkeye geçiş gibi
değil, yurt içi geçişleri gibi olmasını temin eden bir
karar gerekiyor, bu kararı da aldık. Şu anda, bugün yarın
da Cumhurbaşkanımızca Bakanlar Kurulu kararı onaylanacak ve
hemen seferler başlayacak. Hopa’da bir terminalimiz var. Onun bazı
eksiklikleri var güvenlikle ilgili, donanımla ilgili. İlgili firmaya
bu konuda talimatları da verdik. Onlar da eksiklikleri tamamlayınca,
böylece Batum’dan Artvin’deki, Rize’deki vatandaşlarımız,
icabında isterse Trabzon’a, isterse Batum Havaalanı’na gidip, oradan
İstanbul’a veyahut Trabzon’a veya oradan bağlantılı olarak
yurt dışına, her tarafa gitme imkânına sahip olacaklar. Bu,
komşu ülkelerle iş birliği çerçevesinde çok güzel bir projedir.
Âdeta, bizim yıllardır Avrupa Birliğine girme gayretimiz var ve
bu gayretimiz devam ederken, biz Gürcistan’la, Azerbaycan’la birçok önemli
projede bunu bölgemizde gerçekleştirdik. Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum-Nabucco
Projesi ve en son geçtiğimiz hafta temelini attığımız
Bakü-Tiflis-Kars demir yolu gibi projeler, bu iş birliğinin çok somut
örnekleridir. Bu da bölgemizde, doğuyla batı arasında stratejik
konumda olan bu ülkelerin gerek ulaşım gerek enerji gerekse
iletişim alanında çok ciddi iş birliklerini artırarak devam
ettirmesi sonucu başarılmıştır.
Diğer bir
soru, Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmet Büyükataman’ın demir
yoluyla ilgili sorusudur. Kemal Demirel Bey bunu sorardı, ama demek ki bu
sefer…
KEMAL
DEMİREL (Bursa) – Benimkileri gönderdim ben size.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet.
Efendim, bu proje
de yıllardan beri tabii, gündemde olan bir projedir. Proje
Bandırma-Bursa, Bursa’dan Ayazma-Osmaneli’ni ana demir yolu
güzergâhına bağlamayı öngören bir projedir. İlk defa 1981
yılında gündeme gelmiş ve 2002 yılında etüt proje
çalışmaları tamamlanmış.
Ancak, bu
fizibilite çalışmasını incelediğimizde yeterli
olmadığını gördük, yani projenin… Tabii, bu demir yolu
projeleri, dönüşü geç, yatırımı yüksek projeler olduğu
için genel bütçe imkânlarıyla kısa sürede yapılamıyor,
barajlar gibi. Barajlara da hepsine birden başlamışız,
ancak yeterli kaynaklar bulunamamış, ülke zaman zaman ekonomik krize
girmiş, yatırımdan çıkarılmış, gerekli
ödenekler konamamış, dolayısıyla projeler gecikmiş.
Bu, 81’de konuşulup aradan bu kadar süre geçmiş, bir şey
yapılmamış. Aynı akıbeti yaşamamak için biz bunun
uygulama projelerini yeniden yapmaya karar verdik. Tabii, geçen süre içerisinde
ihtiyaçlar da değişmiş, standartlar da değişmiş,
dolayısıyla bir teknik ve ekonomik zorunluluk olarak da bunu
yenilemeye karar verdik ve bunu yatırım kapsamına aldık,
ihalesini de yaptık. Şu anda, yer teslimi de yapıldı. 2008
yılı sonu, en geç, bunun proje çalışmaları bitmiş
olacak, ama bu proje çalışmaları tamamen inşaata yönelik
uygulama projeleridir. Bu çalışma devam ederken, 2008 yılı
içerisinde kamu-özel sektör ortaklığı veya yap-işlet-devret
modeliyle bu projenin gerçekleştirilmesi için, bir yandan da
uluslararası düzeyde projeyi ilan ettik, gerekli yerlere bununla ilgili
duyuruları yaptık. Amacımız, bu projeyi, proje
çalışmaları bitinceye kadar, yap-işlet-devretle
gerçekleştirebilecek bir altyapıyı hazır hâle getirmektir.
Durum bilgilerinize arz olunur.
Ordu
Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Yalçın’ın soru önergesi,
Ordu-Ulubey devlet yoluyla ilgili. Bu yol da toplam 22 kilometredir. Bunun 8
kilometrelik kısmı bölünmüş yol programı dâhilindedir ve bu
kısmın 6 kilometrelik bölümü yapılmış ve trafiğe
açılmıştır.
Diğer bir
yol, Aybastı-Gölköy yolunun projesi şu anda tamamlanmış,
2007’de asfalt çalışmaları devam etmektedir. 2008’de de
çalışmalar sürdürülerek, 2008’de de Aybastı-Gölköy yolu tamamen
bitirilmiş olacaktır.
Diğer bir
yol, Fatsa-Çatalpınar-Kabataş-Aybastı-Reşadiye
arasındaki yoldur. Bu yolla ilgili de gerekli proje
çalışmaları daha önceden yapılarak
tamamlanmıştır. Fatsa-Aybastı arası “onarım ve
iyileştirme” adıyla yatırım programına
alınmıştır ve Fatsa-Aybastı arasındaki yolun 6,8
kilometrelik kısmının ihalesi yapılma
aşamasındadır. Bu proje için toplam 4,6 milyon YTL, bugüne kadar
harcama yapılmıştır. Eldeki bütçe imkânlarıyla kalan
kısmın tamamlanması için çalışmalar sürdürülmektedir.
Kamulaştırma, projenin yürütülmesine engel teşkil etmemektedir.
Yine bölgede
diğer bir yol, Ordu-Ulubey-Gürgentepe-Gölköy-Mesudiye yoludur. Kabadüz
ayrımından Mesudiye’ye kadar olan kesimin hâlen proje
çalışmaları devam etmektedir. Ordu Çevre Yolu Projesi tamamen
bitirilmiştir, proje bazında bitirilmiştir, 2008 programına
teklif edilmiştir. 2008’de de ihalesi gerçekleştirilecektir.
Zannediyorum, bir
sorusu daha vardı, Sayın Ordu Milletvekilimizin, atlamış
olmayalım.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Havaalanı ve liman Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Havaalanı ve liman, evet.
Efendim,
bildiğiniz gibi, 553 kilometrelik Karadeniz Sahil Yolu yüzde 98
oranında tamamlanarak hizmete girmiştir.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) – Sayın Bakanım, dün bir kişi
öldü, bir öğretmenimiz öldü. Giresun girişinde, biliyorsunuz büyük
sıkıntılarımız var. Bir öğretmenimiz dün vefat
etti, belki gazeteden, basından okumuşsunuzdur. Acayip bir
kavşak var Giresun girişinde.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi, tabii, yol
standardını iyileştirince, iki gidiş iki geliş, asfalt
kaplı, virajsız yol olunca millet de artık gazdan
ayağını çekmiyor, ama bunlar mazeret değil. Şu anda
Karadeniz Sahil Yolu’nun birçok bölgede erişim noktaları var, yani
yüzlerce erişim noktası var. Bu erişim noktalarının, kontrollü
hâle getirilmesi, üst geçitlerle veya diğer tedbirlerle, çalışmaları
hâlen devam etmektedir. Bu sorunun en fazla Giresun bölgesinde olduğunu
biliyoruz, buraya da ağırlık veriyoruz, bunu ifade etmek
istiyorum.
Benim söylemek
istediğim başka bir şey var; tabii, Giresun, Ordu;
doğusunda Trabzon, batısında Samsun. İki ilimizde de
havaalanı var. Şu andaki yol da iyileştirildiği için
Giresun’dan gidecek vatandaşlarımız Trabzon’a, Ordu’dan gidecek
vatandaşlarımız da Samsun’a, yaklaşık bir saat, bir
saat on beş dakikalık bir süre içerisinde gidebiliyorlar. Eskiden bu
havaalanlarına ulaşmak…
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) – Sayın Bakanım, ORGİ
havaalanı gündemde değil mi?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bir dakika müsaade edin… Biz,
mevcut durumu söylüyoruz.
Eskiden buralara
iki buçuk, üç saatte gidilebiliyordu, şimdi bu meydanlara bir saat, en
fazla bir buçuk saatte gidilebiliyor.
Gelelim ORGİ
havaalanı meselesi…
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) – Sayın Bakan ORGİ havaalanı
gündemde değil mi?
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi, 1998
yılında Ordu ile Giresun arasında havaalanı
yapımı gündeme gelmiş. Ordu’ya 19 kilometre, Giresun’a 25
kilometre mesafede Gülyalı mevkisinde, denizden tamamen dolgu yapmak
suretiyle bir havaalanı projesi, fikri ortaya atılmış.
Bunun için Bakanlığımız DLH Genel Müdürlüğünün
yatırımına teklif edilmiş dış kredili
yapılması için. Burada, tabii, dış kredi izinleri,
yatırım önceliği, fizibilitesi bakımından ısrarla
teklif edilmesine rağmen, maalesef, gerekli izinler o dönemde
sağlanamamıştır Hazineden, DPT’den.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Efendim, milyarlarca bağış toplandı
vatandaşlardan, oraya mendirek yapıldı, atıl şekilde
bekliyor şu anda.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi tabii, bu hâlde devam
ederken -şimdi devam ediyoruz, yani devamı- mendirek, deniz dolgusu,
uçuş üniteleri, üstyapı, müteferrik işler inşaatı bu
yatırım programında devam ederken, Hazine
Müsteşarlığı 2001 yılında, yani koalisyon
hükûmeti döneminde bu yatırımı programdan
çıkarmış. Şimdi, 2003 yılında da tekrar,
milletvekillerimiz bunu gündeme getirmiş ve takip eden yıllarda da bu
talep tekrarlanmıştır. Şimdi de, sizin ifade ettiğiniz
gibi, bu havaalanının kısa vadede, Karadeniz bölünmüş yolu
yapıldığı için, Trabzon ve Samsun havaalanlarıyla bu
ihtiyaç bir ölçüde giderilmektedir. Ancak, 2008 yılı içerisinde biz,
bu havaalanıyla ilgili projeyi tekrar gündeme alıyoruz, gerekli etüt
çalışmalarını yapıp orta vadede bunun
yapılması konusunu değerlendireceğiz. Neden? Çünkü bu,
tamamen denizden dolgu yapılmak suretiyle yapılacak bir
havaalanıdır. Kamu kaynaklarının çok idareli
kullanılması lazım.
Bakın, biz
geldiğimizde Trabzon Havaalanında hava trafiği çok
zayıftı. Şu anda Trabzon Havaalanı 1,5 milyona
ulaştı. Haftalık seferler, zannediyorum, yazın 55,
kışın 35 günlük sefer yapılabiliyor. Dört-beş şirket
sefer yapıyor. Şu anda pistin, tabii ömrü, bu çok kullanımdan
dolayı kısalıyor.
Trabzon’a ikinci
bir pist yapılması orta vadede gündemimizde. Sadece bir ikinci pist
yapılması, yine ORGİ havaalanı gibi denizden tamamen
dolguyla yapılacak. Yaptığımız hesaplara göre 400-500
trilyonluk bir iş, minimum, bu, sadece pist. ORGİ
havaalanını da siz ona göre düşünün, bundan daha büyük bir
proje.
Deniz üzerine
havaalanı yapılması gayet de mümkün; oraların arazilerini
biliyoruz, öyle düz ovalar, platolar yok. Bu projeyi, eldeki kaynaklar ve
ihtiyaç öncelikleri çerçevesinde değerlendireceğiz. Bu konuda
çalışmalarımız bu yöndedir.
Bilgilerinize arz
ederiz.
Zannediyorum
cevaplanmayan soru kalmadı.
BAŞKAN –
Süreniz de tam doldu Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim, sağ olun.
ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakanım, liman sorum vardı. Samsun’da, Trabzon’da
liman da var, Ordu’ya limana gerek yok diyeceksiniz zaten.
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, sayın milletvekilleri,
Sayın Bakanla görüşecekseniz arkadaşlar, Sayın Bakan
duruyor, Genel Kurulda, konuşabilirsiniz, bir mahzuru yok.
Şu anda
birkaç dakikalık süre var ama, ben, burada, ekrana girmiş olan bütün
milletvekili arkadaşlarıma kendi görüşlerini ifade etmeleri için
kısa kısa süreler vereceğim.
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, 16’ncı sıradaki
soruma vermiş olduğu cevaptan dolayı Sayın Bakana
teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Tokat’ın
Talazan Köprüsü Selçuklular zamanından beri Erbaa ve Niksar
arasındaki yolda kullanılmış olan bir köprüdür ve şu
an itibarıyla da onun tarihî taşlarının hepsi Kelkit
Irmağı’na düşmüştür. Dolayısıyla, ırmaktan
çıkarılıp kendi tarihî dokusuna göre yapılması
gerekir. Sayın Bakan 2008 senesi içerisinde şayet ödenek
verirse…İnşallah verecektir, o şekilde söylemiştir, 2008
senesi içerisinde biteceğini ifade etmiştir. Ben bunu bir taahhüt
olarak kabul ediyor ve her zaman takip edeceğimi ifade etmek istiyorum.
İkinci sorum
olarak, ayrıca, 19’uncu sıradaki soruma cevap verilmiştir.
Zile-Alaca yolu yıllardan beri Tokatlıların bir rüyası
olarak her zaman göz önüne getirilen bir yoldur. 2000 yılı içerisinde
bu yol üzerinde ciddi çalışmalar yapılmış ve 2002 ve
2004 yılı içerisinde bitirilmesi 57’nci Hükûmet zamanında ifade
edilmiştir. Ancak Hükûmetin erken düşmesiyle beraber,
ayrılmasıyla beraber, 2002’den itibaren 2007’ye kadar olan dönemde o
verilmiş olan sözler yerine getirilmemiştir. Sayın Bakan 2010
yılı içerisinde bu yolun bitirileceğini ifade etmiştir. Bu
konuda da bunu da taahhüt olarak kabul ediyoruz ve de her türlü
konuşmalarını bu yönde de takip edeceğimizi buradan bir kez
daha ifade ediyor, vermiş olduğu cevaplardan dolayı
teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Ben de
katkılarınız için size teşekkür ediyorum.
Sayın
Yalçın, buyurun.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Efendim,
Sayın Bakan dinlemiyor bizi zannediyorum ama…
BAŞKAN –
Dinliyor, dinliyor, Sayın Bakan sizleri dinliyor.
Buyurun.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Şimdi, efendim, ilçe yollarıyla ilgili Sayın
Bakanın verdiği bilgiler kısmen doğru, fakat…
BAŞKAN –
Arkadaşlar, Sayın Bakana hitaben konuşuyor milletvekilleri,
lütfen efendim Sayın Bakanı meşgul etmeyiniz.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – …hâlen yapımı, projesi devam ettiğini belirttiği
yolların başlarına AKP Hükûmeti ilk iktidar olduğunda “Acil
Eylem Planı kapsamındadır.” demişti, tabelalar eskidi,
yollar hâlâ yapılmadı.
Sayın Bakan,
havaalanı için anlıyorum ki gereksiz olduğunu ifade etti, liman
sorumuza hiç cevap vermedi. Zaten havaalanıyla ilgili açıklamadan
Samsun ve Trabzon’da liman olduğu için Ordu’da limana da gerek
olmadığı gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Sayın
Bakana sadece şunu söylemek istiyorum: Eğer Ordu’ya havaalanı ve
liman yapılmayacaksa, lütfen, Enerji Bakanımız ve partinize
mensup Ordulu milletvekili arkadaşlarımız, seçim meydanlarında “İlk
işimiz havaalanı, ikinci işimiz liman.” demişlerdi, lütfen
bu gerçeğe aykırı beyanları sebebiyle Ordu halkından
özür dileme erdemini göstersinler.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Sayın Aslanoğlu,
buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, biz kimsenin
hakkını yemek istemeyiz. Siz ifade ettiniz, iki kat yol yaptık
2003- 2007… Malatya’nın etrafındaki illerle bağlantılı
yolu 1.200 kilometre, eğer 600 kilometre yapmış
olsaydınız size teşekkür ederdim, yaptığınız
tüm yol -siz belirttiniz- 120 kilometre. Onun için… Ankara-Van yolu bu yol, bu
yol Kayseri-Malatya yolu değil Sayın Bakanım, bu yol Ankara-Van
yolu. Eğer Türkiye’de Ankara-Van yoluna öncelik yoksa Sayın
Bakanım, ne diyeceğiz… Ama Gürün’e kadar geliyor, sadece
Gürün-Malatya arasında 180 kilometrede 13 kilometre, siz belirttiniz;
Kangal’a kadar geliyor, Kangal’dan Malatya’ya 3 kilometrecik; Hekimhan -dediniz
ya efendim- Hiçbir çivi çakılmadı.
Gölbaşı-Adıyaman-Malatya yolu on yedi yıldır
bitirilmiyor, 90 yılında başlanmış, on yedi
yıldır… Malatya-Battalgazi yolu yedi yıldır bitirilmiyor.
Sayın
Bakanım, ayrıca bir, Nemrut Yolu… Turizm Bakanım gitmiş.
Burası bir dünya harikası. Bu yolun mutlaka Karayolları
kapsamına alınması gerekiyor Sayın Bakanım. Bu yol köy
hizmetlerinin kapsamında. Burası dünyanın yedinci harikası.
Bu yolun bitirilmesi lazım.
Ben şunu
söylüyorum: Bölünmüş yollardan Malatya kısmetini
alamamıştır, hakkını alamamıştır,
eğer yüzde 50 ise Türkiye’de yaptığımız yollar, sadece
beşte 1 hakkını almıştır Sayın Bakanım.
Biz hakkımızı istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Allah’ın günü çok Sayın Aslanoğlu, olur inşallah.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hakkımızı istiyoruz.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Ağaoğlu.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Bakanım, Artvin ulaşım
sorunlarını hâlledememiş bir ildir. Barajlar nedeniyle
yollarımızın büyük bir kısmı baraj gölü içinde
kalmıştır ve baraj gölünün üstünden yeni yollar
yapılmaktadır. Borçka-Artvin-Köprübaşı arasındaki 27
kilometrelik yol bir yıl önce trafiğe açılmıştır.
Buradaki 11 adet tünelin aydınlanmasında biraz beklenilecektir, bunu
kabul edebilirim, ancak Borçka-Murgul yolunda 900 küsur metrelik bir tünel
vardır, beş yıldır trafiğe açıktır.
Benden önce
burada bulunan iki vekilden de buranın aydınlatılması için
talepte bulunulmuştur, her ikisi de söz vermiştir bu tünel
aydınlanacaktır diye. Aradan beş yıl geçti, bu tünel hâlen
daha aydınlatılmadı.
Yine seçim
zamanında… Şehrimize yakın, 4-5 kilometre mesafede iki köyümüz
vardır. Bu köyün insanları genelde şehre yaya gitmeyi tercih
ediyorlar. Fakat tünelde kurp vardır, aliyman yoktur, diğer bir
söyleyişle viraj vardır, çok karanlıktır. Özellikle
şehre yaya gitmeyi tercih eden bayanlarımız korkuyor, bu
tünelden yaya geçemiyor. Onun için öncelikle buranın
aydınlatılmasını istiyorum.
Diğer
cevaplarınız için de çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, cevapları için Sayın Bakanımız
Binali Yıldırım’a ve katkılarından dolayı da
bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Sanayi ve Ticaret
Bakanımız Sayın Zafer Çağlayan da soruları
cevaplandırmak üzere Genel Kurulumuzda hazır bulundu ama vaktimiz
yetişmedi.
Dolayısıyla
şu dakika itibarıyla soru-cevap işlemini tamamlamış
bulunuyoruz.
Hepinize
teşekkür ediyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/337) (S.
Sayısı: 47) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
görüşülen tasarının geçen birleşimde birinci bölümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1’inci maddenin
başlığını okutuyorum:
MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA
KANUN
TASARISI
BİRİNCİ
KISIM
Milletlerarası
Özel Hukuk
BİRİNCİ
BÖLÜM
Genel Hükümler
Kapsam
MADDE 1 -
BAŞKAN –
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
(x)
47 S. Sayılı Basmayazı 22/1//2007 tarihli 24’üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
Yabancı
hukukun uygulanması
MADDE 2-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 2.
Maddesinin 5. fıkrasının metinden
çıkarılmasını saygı ile arz ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Mehmet
Şandır Osman
Ertuğrul Mümin
İnan
Mersin Aksaray Niğde
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Önerge sahipleri…
FARUK BAL (Konya)
– Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yabancı
hukuku uygulayacak olan hakim, zaten, o ülkenin hukukuna göre bölgesel kanun
uygulaması mevcut ise, hangi bölge kanununun uygulanacağını
belirleyecektir.
Bu madde malumu
kanun metni haline getirilmekten ibarettir.
Bu sebeple kanun
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
Değişken
ihtilâflar
MADDE 3-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3.
Maddesinde yer alan “yerleşim yeri” ibaresinin “ikametgah” olarak
değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Mehmet
Şandır Osman
Ertuğrul Mümin
İnan
Mersin Aksaray Niğde
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, takdire
bırakıyoruz biz.
BAŞKAN –
Sayın Bal, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi
okutayım?
FARUK BAL (Konya)
– Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge sahipleri adına Sayın Faruk Bal, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi adına, 2’nci maddeyle ilgili olmak üzere sunulmuş olan önerge
hakkında gerekçelerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Önümüzde bulunan,
görüştüğümüz, Milletlerarası Özel Hukuk ve Hukuk Usulüne
İlişkin Kanun Tasarısı siyasi düşüncelerden ayrık
olarak mütalaa edilmesi gereken teknik bir kanundur. Bu teknik kanunda, çok
ciddi hukuki hatalar bulunmaktadır, çok ciddi hukuki eksiklikler
bulunmaktadır, çok ciddi hukuki fazlalıklar bulunmaktadır. Bu
fazlalıklardan, eksikliklerden ve yanlışlıklardan birkaç
tanesinden birisi de “ikametgâh” kelimesiyle ilgili olan 3’üncü maddedeki
yanlışlıktır.
Değerli
arkadaşlarım, gerek Mecelle’de gerek 1926 tarihli Medeni Kanun’da
“ikametgâh” kelimesi Türk hukukuna, Türk hukuk kültürüne yerleşmiş
olan bir kelimedir. Bu kelime, 2000 yılında çıkarılan
Medeni Kanun’un yenilenmesine ilişkin yasada terk edilmiş, onun
yerine “yerleşim yeri” adı altında “ikametgâh” kelimesini
karşılamayan bir kelime kullanılmaya
başlanılmıştır. O tarihte milletlerarası ilişkiler
düşünülmediği için fark edilmemiş olabilir, ancak bugün
milletlerarası ilişkileri düzenleyen bir kanun ile karşı
karşıyayız.
“Yerleşim
yeri”ni ben… Türkçeden Türkçeye sözlüklerden araştırdım,
“yerleşim yeri” diye bir kelime Türkçeden Türkçeye sözlüklerde
bulunmamaktadır, çünkü bir ıstılahtır. “Yerleşim
yeri”ni Türkçeden İngilizceye sözlüklerde aradım, yok. Peki, niye bu
sözlüklerdeki aramaya ihtiyaç duyuyoruz? Çünkü, görüştüğümüz kanun,
yabancı unsurlu mahkeme kararlarının hangi ülke hukuku tatbik
edilecekse tercüme edilmesinden doğan bir sorunla
karşılaşılacaktır. Yani, eğer Türk hukuku
yabancı bir ülkede uygulanacak ise, o takdirde, yetkinin ve kanunlar
ihtilafının düzenlenebilmesi ve çözümlenebilmesi için Türk kanunu
tercüme edilecektir. Bizim kanunumuzdaki “yerleşim yeri”nin
İngilizcedeki adı “establishment”dır. “İkametgâh”ın
karşılığı ise yine İngilizce’de
“domicile”dır. O zaman, burada yapılan yanlışlık
tercüme evrakına “establishment” olarak geçecektir ve “establishment”
kelimesinin karşılığı olarak da “ikametgâh”
değil, “yerleşim yeri hukuku” uygulanacak veya yerleşim yerinin
bulunduğu ülkenin mahkemesi yetkili olacaktır.
Ağırlıklı olarak Türk vatandaşlarının
yabancı ülkelerdeki davalarında uygulanacak kanun ve belirlenecek
yetkili yabancı mahkeme açısından ağır bir sorun
doğuracaktır. Bu sorunun varlığı tasarının
gerekçesinde açıkça ifade ediliyor ve gerekçede, tercih edilen bölüm
kısmında, bunu hazırlayan ekip ya da bunda emeği geçen
insanlar “Beni buradan değiştirin.” diye bas bas
bağırıyor ve diyorlar ki “Böyle bir yanlışlık
var. Bu yanlışlığı, yazarların ve araştırmacıların,
Türk hukukunun eski kurallarını da dikkate alması gerekir.” gibi
bir anlamsız cümleyle bitiriyorlar. Hâlbuki,
araştırmacıların, yazarların işi değil ki
bu, uygulayıcıların işi. Biz uygulayıcının
eline yanlış kanun verirsek, oradan doğacak sonuçlardan Türk
vatandaşları da etkilenecek ise, bunun vebali burada bulunan
vekillerin omuzları üzerinde olacaktır.
Yaptığımız
teklif tamamen teknik manada ve Türk hukukuna mevcut bir yanlışı
düzeltme imkânı vermektedir. Bu yanlış bu şekilde eski bir
hatayı tekrarlamakla düzeltilemez. Hata Medeni Kanun’daki “yerleşim
yeri” olarak tanımlanan tabirin “ikametgâh” olarak Medeni Kanun’da
düzeltilmesiyle mümkün olabilir. Bunun da ilerideki günlerde Meclisin huzuruna
getirilmesini ümit ve temenni etmekteyiz. Önergemiz doğrultusunda Yüce
Meclisin tasvibini talep etmekteyiz.
Bu
düşüncelerle, Milliyetçi Hareket Partisi adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
4’üncü maddeyi
okutuyorum:
Vatandaşlık
esasına göre yetkili hukuk
MADDE 4-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4.
Maddesinde yer alan “yerleşim yeri” ibaresinin “ikametgah” olarak
değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Nevzat
Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Osman
Ertuğrul Mehmet
Şandır Mümin
İnan
Aksaray Mersin Niğde
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hangi önerge
efendim? Karıştı, bir daha lütfeder misiniz Başkanım.
BAŞKAN –
4’üncü maddeyle ilgili olan önergeye Sayın İyimaya.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet. Kabul
etmiyoruz efendim.
Efendim,
açıklayayım isterseniz, gerekçe var.
BAŞKAN –
Çoğunluğunuz var mı?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Kabul ediyoruz”da çoğunluk
aranır, “Kabul etmiyoruz”da aranmaz Başkanım.
BAŞKAN –
Tamam.
Hükûmet?
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Evet. Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
Konuşacaksınız.
Sayın Bal,
buyurun efendim.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar
huzurunuzdayım. Anlaşılan epeyce huzurunuza
çıkacağız, çünkü ara verildiğinde Milliyetçi Hareket
Partisi tarafından hazırlanmış yirmi sekiz tane önergenin
bu kanunun olgunlaştırılması, iyileştirilmesi,
mükemmelleştirilmesi amacıyla verilmiş olduğunu Sayın
Bakanımıza arz ettik. Sayın Bakan da bunların üzerinde
kabul edilebilecek olanları (+) işaretiyle işaretledi, biz de tekrar
olanları geri çekmek suretiyle bir anlaşmaya vardık. Fakat
şu anda Sayın Bakan yerinde değil. Sanıyorum, parti grubuna
da bilgi verilmemiş. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi,
olarak, başından beri uyguladığı pozitif muhalefetin,
uzlaşmacı muhalefetin, katılımcı muhalefetin yerine
fırsatçı bir anlayışın hâkim olduğunu fark
etmiş durumdayız.
Bizim ifade
ettiğimiz husus siyasi bir düşüncenin ürünü değildir, tamamen
teknik, tamamen ülke vatandaşlarının yabancı unsurlu
kararlar ve yabancı mahkemelerin yetkilerinin belirlenmesinde ve
yabancı ülkelerin kanunları ile Türk kanunlarının
ihtilafında ortaya çıkacak durumlarda Türk vatandaşını
korumak amacıyla verilmiştir.
Biraz önce
sizlere izah ettim, “ikametgâh” kelimesinin günahını ya da katledilme
sebebini biraz daha geniş anlatayım. 2000 yılında
çıkarılan Medeni Kanun’un tasarısı hazırlanırken,
bendeniz o Kanun’un Adalet Bakanlığındaki komisyonunun
içerisindeydim. Bu komisyonda, gerekmediği hâlde dil bilimciler
vardı. Bu dil bilimcileri, yerleşmiş, hukuk kültürüne
girmiş olan hukuki tabirleri ortadan kaldırıp, kendilerince
uydurdukları kelimeleri buraya monte etmek istemişlerdir. Tabii ki
bunun anlamı, bir hukuk kültürü devrimi ya da kültür devrimi gibi bir
sonuç doğuracaktır. Mevcut bilgi birikimi, mevcut kelimelerin anlam
bütünlüğü, anlam ailesi yok edilmekte, yeni ihdas edilen bir kelimeyle
yeni bir kültür yaratılmaya çalışılmaktadır.
İşte, o çalışma içerisinde “ikametgâh” kelimesi
katledilmiştir. Yerine yeni bir kelime doğmuştur. Doğan
kelimenin adı “yerleşim yeri”. Bunun Türk dil bilimcileri
açısından bir anlamı olabilir, ama uluslararası hukuk
terminolojisinde hiçbir anlamı yoktur. Yani “ikametgâh” kelimesini
karşılayabilecek hiçbir anlamı yoktur. “İkametgâh”
kelimesinin -tekrar ediyorum- anlamı “domicile”dir, “yerleşim yeri”
diye yerine ikame edilen kelimenin anlamı ise “establishment”tir.
Şimdi,
vatandaşlarımız bir hukuki ihtilaf ile karşı
karşıya kaldı. Bu hukuki ihtilafla ilgili uygulanacak
kanunların belirlenmesiyle ilgili olmak üzere Türk kanunu tercüme
ediliyor. Tercüme edilen bu kanunun içerisinde “ikametgâh” kelimesi yerine
“yerleşim yeri” kelimesi var ve bunu bir yabancı ülkede bir tercüman
tercüme edecek. Bizim Medeni Kanun’umuzun 2000 yılında geçirdiği
serüvenden oradaki tercümanın haberi olabilir mi? Bizim bu kanun
tasarısının dil ile ilgili gerekçe bölümünde bunu yazan
kişilerin “Aman buna dikkat edin.” diye ortaya koyduğu bir cümleden
haberdar olabilir mi? Olamaz. Olamadığı içindir ki bu kelime
“establishment” olarak tercüme edilecektir veya diğer ülkelerde
anlamı neyse o şekilde tercüme edilecektir. Bizim
vatandaşımız ikametgâh hukukunun uygulanması gereken
hâllerde ikametgâh hukuku değil geçici olarak gittiği ülkenin
hukukuna tabi olacaktır. Bizim vatandaşımız, bizim
ülkemizdeki ikametgâh mahkemesinde yargılanması gerekirken veya
hukukunu bu mahkemede araması gerekirken, yabancı bir ülkede,
yerleşim yeri olarak belirlenmiş olan başka bir ülkede
yargılanmak mecburiyetinde kalacaktır. Bu bu kadar açık iken ve
Sayın Bakan da bunu anlamış ve ilgili arkadaşlara…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Bal, buyurun konuşmanızı tamamlayınız.
FARUK BAL
(Devamla) - …ilgili arkadaşlarına bilgi vermiş iken önergemizin
reddedilmiş olmasına şaşırdım. Benim
şaşırmam yetmez, ama bu kanun uygulamaya
başlandığında doğacak sonuçlardan hepiniz
şaşıracaksınız. Temenni ederim ki
şaşkınlığınız uzun sürmez.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kısa bir
açıklama yapacağım Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın İyimaya, kısa bir açıklamanızı
alalım.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; hukukumuzda Medeni Kanun
yürürlüğe girmeden evvel -yeni Medeni Kanun- “ikametgâh” tabiri var idi.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Ne zaman yürürlüğe girdi?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – 2001
sanıyorum.
Medeni Kanun’da
“ikametgâh” Bilim Kurulu ve Yüksek Genel Kurul tarafından “yerleşim
yeri” olarak Türkçeleştirilmiştir. Doğrudur yanlıştır,
semantiği, yüklenen anlam budur, Nüfus Kanunu’nda öyledir.
Müzakere
sırasında Sayın Faruk Bal kardeşimle birlikte…
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi -ki bu ihtilaflara bakıyor- “Terimde
yeknesaklık meydana gelmiştir.” deniyor. Bu kanun bir dış
hukuk kanunu, dış ülkede uygulanacak kanun değildir.
Yabancılık unsurunu, kişi veya toprağı
taşıyan ihtilaflarda Türkiye’de uygulanacak hukuktur. Onun için,
millî hukukta bir kategoride veya bir normda “yerleşim yeri” öbüründe
“ikametgâh” demek, ikili bir terminolojiyi aynı parlamentonun benimsemesi
yasama tekniği bakımından da uygun değildir diye
düşünerek bu anlayışı da orada derpiş ettik.
Doğrudur, daha evvel “olabilir” dendi, ama Yargıtay 2. Hukuk Dairesi
Başkanının bu açıklaması üzerine Komisyonumuz -zaten
katılma yeter sayısı yok idi- katılmama iradesini izhar
ettiler, Bakanımız da takdire bıraktılar.
Yüksek Genel
Kurulun takdirlerine arz ediyorum.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce
açıklamalarını dinlediğiniz, Hükûmetin takdire
bıraktığı, Komisyonun katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
5’inci maddeyi
okutuyorum:
Kamu düzenine
aykırılık
MADDE 5-
BAŞKAN –
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yeni madde ihdasına dair iki tane
önerge vardır, ayrı ayrı okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarının 5. maddesinden
sonra gelmek üzere, aşağıdaki maddenin 6. madde olarak
eklenmesini ve madde numaralarının teselsül ettirilmesini saygı
ile arz ederiz.
Müdahaleci
Kurallar
Madde 6- Yetkili
yabancı hukukun uygulandığı durumlarda dahi, düzenleme
amacı ve uygulama alanı bakımından Türk hukukunun
doğrudan uygulanan müdahaleci kurallarının kapsamına giren
hallerde bu kurallar uygulanır.
Faruk
Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Mehmet
Şandır Mümin
İnan Osman
Ertuğrul
Mersin Niğde Aksaray
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair olan
önergeyi okuttum.
İç Tüzük’ün
87’nci maddesi gereğince şimdi Komisyona soracağım.
Eğer Komisyon önergeye salt çoğunlukla, yani 13 üyesiyle
katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.
Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim buna
katılamıyoruz. Benzeri bir terminoloji farklılığı
var, benzeri bir önerge var, ona katılacağız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, toplantı
yetersayısı istiyoruz.
BAŞKAN –
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Sayın
Şandır, sırası geldiğinde teklifinizi
değerlendireceğim.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 Sıra Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanun Tasarısının 5. maddesinden sonra
aşağıdaki maddenin 6. madde olarak eklenmesini ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen
Orhan Abdulhadi Kahya Öznur Çalık
Van Hatay Malatya
Ahmet Öksüzkaya İsa Gök Eyüp Ayar
Kayseri Mersin Kocaeli
“Türk hukukunun
doğrudan uygulanan kuralları:
Madde 6- Yetkili
yabancı hukukun uyguladığı durumlarda, düzenleme amacı
ve uygulama alanı bakımından Türk hukukunun doğrudan
uygulanan kurallarının kapsamına giren hallerde o kural
uygulanır.”
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, yine İç Tüzük’ün 87’nci maddesine
göre yeni madde ihdasıyla ilgili olan bu önerge için Komisyonun
görüşünü alacağım.
Sayın
Komisyon, salt çoğunlukla bu önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Salt
çoğunluğumuz var, katılıyoruz. Önceki önergeden farkı
terimdir, katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Şimdi, önceki önergeyi karıştırmayınız. Bu
önergeye katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Evet, salt çoğunluğa bakayım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, salt çoğunluk var ve dolayısıyla, yeni bir
madde olarak görüşme açıyorum.
Madde üzerinde
söz isteyen?
FARUK BAL (Konya)
– Önerge aleyhine…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Aleyhine Sayın Faruk Bal konuşacak.
BAŞKAN –
Sayın Bal, grup adına söz talebiniz mi var şu anda sizin?
FARUK BAL (Konya)
– Evet.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bal, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sanıyorum
Sayın Bakanımız yerine teşrif etmişlerdir, belki ilk
maddelerdeki karışıklığı düzeltme imkânı
vardır. Bu düzeltme imkânı bu kanunun da düzgün çıkmasına
imkân sağlayabilecek, yapılan yanlışlıkları
tekriri müzakere ile de düzeltebilecek bir imkân sağlayacaktır. O
bakımdan, bu maddeyle ilgili görüşlerimi bu çerçeve içerisinde
sınırlandırarak, zarafetimi kullanarak bu üslup dairesinde konuşmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce verdiğimiz 2’nci maddenin 5’inci
fıkrasının kaldırılmasına ilişkin önerge
reddedildi. O önerge, üçüncü yabancı ülkelerin hukukunu uygulayacak olan
Türk hâkimine şunu araştırma görevini veriyordu: Eğer üçüncü
yabancı ülke çok hukuklu bir ülke ise, bu takdirde, çok hukuklu kanun
içerisinde hangi kanunu uygulayacağını gösteren bir fıkra
idi. Bu niye buraya yazılmıştı? Hiç gereği yoktu. Niye
buraya yazıldığının ben daha anlamını
bulamadım. Çünkü bu 2’nci maddenin 1’inci fıkrasında, hâkimin
yabancı hukuku resen uygulayacağı zaten görev olarak
verilmiş. 1’inci fıkranın ikinci cümlesinde hâkimin yabancı
hukuku uygularken taraflardan yardım alacağı da yazılmış
maddeye. Üçüncü olarak, zaten hâkimin yapması gereken iş bu
iştir. O zaman bu maddeye ne gerek var? Olmaması gerekir.
Bunu şimdiye
kadar niye anlattım? Bizim bu maddedeki, yani görüştüğümüz bu
maddedeki reddedilen, işleme alınmayan önergemiz ile şu anda
üzerinde konuştuğum önerge arasında tek fark, Türk hukukunun
müdahaleci kurallarının telaffuz edilemeyişidir. Neden
korkuyoruz da Türk hukukunun müdahaleci kurallarının telaffuzundan
çekiniyoruz? Bir yukarıdaki maddede kamu düzenini yazmışız,
altındaki maddede “müdahaleci hukuk” der iken niye çekiniyoruz da müdahaleci
hukukun tanımını uzun uzun yapıyoruz?
2’nci maddenin
5’inci fıkrası ile bu maddedeki mantığı
karşılaştırır iseniz, her ülke kendi hukukunu, kendi
vatandaşının hakkını korumak için azami bir gayret
sarf ederken, bu tasarıda bu azami gayretin asgari seviyede sarf
edildiğini görüyoruz. Bu nedenle önergenin aleyhine oy
kullanacağız. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Yeni madde
ihdası üzerinde başka söz talebi? Yok.
Ekrana
girmiş olan milletvekili arkadaşlarımız var, soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Akcan,
buyurun.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakana… Artık usul
nedir bilemiyorum. Sayın Adalet Komisyonu Başkanının biraz
önceki reddedilen önergeyle ilgili olarak Genel Kurulumuzu aydınlatma
amacıyla yaptığı konuşma sırasında
kullandığı ifadenin ne anlama geldiğini sormak istiyorum?
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi ve kanunları yapan en yüce
meclis.
Komisyonda
önergeyle ilgili olarak değerlendirme yapılırken
Yargıtayın ilgili dairesinin uzman görüşünün göz önüne
alındığı ifade edildi. Biz burada kanunları yaparken
uzmanlar “he” derse ona evet, uzmanlar “hayır” derse ona hayır mı
diyeceğiz? Sayın Bakanın bu noktada bu konuyu
aydınlatmasını istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım…
ADALET BAKANI
MEHMAT ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım,
kuşkusuz ki yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Gerek
komisyonlarımız gerek Genel Kurul gündemine hâkimdir, kanunları
yaparken milletten almış olduğu yetkiyi hür iradesiyle
kullanır.
Tabii ki teknik
konuları içeren ve özellikle yargıyla ilgili konularda gerek Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ilgili ihtisas komisyonlarında gerekse bu
kanunların hazırlanmasıyla ilgili Adalet
Bakanlığında veyahut da Başbakanlık Kanunlar ve
Kararlar Genel Müdürlüğünde çalışma yapılırken gerek
yüksek yargı organlarından gerekse üniversitelerimizin hukuk
fakültelerinden görüş alınır.
Nitekim, şu
anda görüşmekte olduğumuz Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul
Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı da hazırlanırken
üniversitelerimizin ve yüksek yargı organlarımızın
mensuplarından yararlanılmıştır. Bu kanun
tasarısı hazırlanırken bu alanda gerek Türkiye çapında
gerekse uluslararası camiada tanınan Profesör Doktor Gülören Tekinalp
Başkanlığında üniversitelerimizin hukuk fakültelerinde bu
alanda gerçekten deneyim sahibi hocalarımızdan da
yararlanılmıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin hür iradesiyle yasama görevini yaparken bu alanda ihtisas
sahibi hocalarımızdan yararlanılmasını
yadırgayacak bir düşüncede değiliz. Mutlaka dünya ve ülke
gerçeklerine uygun olarak yasaların çıkmasına da tabii ki özen
göstereceğiz.
Ben, biraz önce,
bir başka konuyla ilgilendiğim için buradan
ayrılmıştım. Sanıyorum o aşamada demin
Değerli Milletvekili Arkadaşımın gündeme getirdiği
konuda bir cümle ifade edilmiş. Belki Komisyon Başkanımız
bu konuyla ilgili daha farklı açıklama yapacaktır.
Dolayısıyla,
tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama yaparken hür iradesiyle hareket
edecek, ama bu konudaki önerilerden, ihtisas sahibi kişilerden de
görüş alarak daha isabetli yasa yapmaya da özen gösterecektir.
Açıklamam bu istikamettedir Sayın Başkanım. Komisyon
Başkanımızın bir açıklaması varsa, tabii kendi
takdiridir.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Başkanım bir cümle…
BAŞKAN –
Buyurun.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkür
ediyorum soru sahibi Değerli Milletvekili Arkadaşımıza.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi yasa yaparken daha önce oluşturduğu hukuk bütününü ve
oradaki terim birliğini sağlamak zorundadır. İkametgâh
yerine yerleşim yerinin kullanıldığı bir hukuk
birliğine sahibiz. Biz, şu anda İngiliz hukuku terminolojisiyle
bir birlik sağlama değil, millî hukukumuz terimleriyle birlik
sağlama noktasındayız.
Ben
“ikametgâhın” aynen kalmasını istiyor idim, görüşüm de öyle
idi. Medeni Kanun Komisyonda görüşülürken, parlamenter değilken
bizzat Barolar Birliğini temsilen çalıştım. “Yerleşim
yeri” oldu. Parlamento benimsedi, Yargıtay benimsedi, Nüfus Kanunu’na da
koyduk. Bir kanunda ak, öbür kanunda yarı ak, öbür kanunda beyaz diyemeyiz
terim birliği hassasiyeti içerisinde. Yoksa, “uzman öyle dedi, o öyle
dedi” değil, hukuk kavramları ve kategorileri bunu emrettiği
için yüce Parlamentoya bu görüşü arz ediyoruz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, yeni
maddeyi oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Sayın Şandır, siz karar yeter sayısı mı
istiyorsunuz efendim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Hayır, toplantı yeter sayısı
istiyoruz efendim.
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN –
Evet, saygıdeğer milletvekilleri, oylamadan önce yoklama talebi var.
Önce bir sayacağım, sonra da arkadaşlarımızın
isimlerini alacağım. Gördüğüm kadarıyla 20 üye var.
Sayın
Şandır, Sayın Bal, Sayın Kumcuoğlu, Sayın
Doğru, Sayın Ural, Sayın Çalış, Sayın
Işık, Sayın Yalçın, Sayın Durmuş, Sayın
Uslu, Sayın Akcan, Sayın Melen, Sayın Taner, Sayın Torlak,
Sayın Bal, Sayın Bulut, Sayın Tankut, Sayın Sipahi,
Sayın Atılgan, Sayın Günal.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
elektronik cihazla yoklama yapacağım. İsimlerini
yazmış olduğumuz milletvekili arkadaşlarımız
lütfen yoklamaya katılmasınlar.
Üç dakika süre
vereceğim.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/337) (S.
Sayısı: 47) (Devam)
BAŞKAN –
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bu madde yeni
6’ncı madde olarak kabul edilmiştir. Bundan sonraki maddeler, biraz
önce de müzakere ettiğimiz şekilde, buna göre teselsül
ettirilecektir.
Bilgilerinize
sunuyorum.
7’nci maddeyi
okutuyorum:
Hukukî
işlemlerde şekil
MADDE 7-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7.
Maddesinde yer alan “yer hukuku” ibaresinin “ülke hukuku“ olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Osman
Ertuğrul Mümin
İnan Mehmet
Şandır
Aksaray Niğde Mersin
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Önerge “Yer hukuku” yerine “Ülke
hukuku” şeklinde değişikliği öneriyor, değil mi
efendim?
BAŞKAN –
Evet.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak
mısınız?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Önerge hakkında Faruk Bal konuşacak efendim.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli üyeler; tekrar heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanunda
eksiklik var, fazlalık var ve yanlışlık var diye söze
başlamıştık. Yanlışlıklardan bir tanesi de
bu maddedir.
Kanunun,
yanlış hatırlamıyorsam, 12 veya 13 tane maddesinde ülke
hukuku ve yer hukuku farklı farklı
kullanılmıştır. Oysa, kastedilen ya ülke hukukudur ya yer
hukukudur. Ülke hukuku olmasıyla yer hukuku olması arasında da
anlam bakımından hiçbir fark yoktur. Fakat, bu kanunun farklı
maddelerinde farklı terim kullanılmış olması
uygulayıcıyı zora sokacaktır. Özellikle, yabancı
unsurlu olan bu kanunun yabancı ülkelerde uygulanması
açısından, yapılacak tercümelerde, “Niçin, ülke hukuku yerine
yer hukuku tercihi yapılmıştır?” sorusunun cevabı, o
ülkenin yargı makamlarınca aranmak durumunda kalınacak ve
muhtemelen, bir tereddüt hasıl olacaktır. İşte, bu
tereddüdün ortadan kaldırılması için, vermiş olduğumuz
önergenin kabulüne dair reyini ihsas eden Sayın Bakana teşekkür
ediyoruz, doğru bir iş yapılmıştır.
Diğer
taraftan, yine, ikametgâh meselesine, bundan sonraki maddelerdeki önergeler
nedeniyle değineceğim. Temenni ederim, umarım ki, orada
yapılan hata da buradaki gibi düzeltilir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda, 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci maddeyi
okutuyorum:
Zamanaşımı
MADDE 8-
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yine, yeni madde ihdasına dair bir
önerge vardır. İç Tüzük’ün 87’nci maddesine göre, bu önergeyi okutup
Komisyona soracağım. Eğer Komisyon salt çoğunlukla katılırsa,
önerge üzerinde yeni bir madde olarak işlem yapacağım, yoksa
işlemden kaldıracağım.
Evet, buyurun.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 8.
Maddesinden sonra gelmek üzere; aşağıdaki maddenin 9. madde
olarak eklenmesini ve madde numaralarının teselsül ettirilmesini
saygı ile arz ederiz.
“Geçici Hukuki
Himaye Tedbirleri:
Madde 9: Geçici
hukuki himaye tedbirleri hakimin hukukuna tabidir”
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır
Konya
İzmir
Mersin
Mümin
İnan Nevzat
Korkmaz Osman Ertuğrul
Niğde
Isparta
Aksaray
BAŞKAN –
Komisyon, salt çoğunlukla önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Komisyon salt çoğunlukla önergeye katılmadığından
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
9’uncu maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
Kanunlar
İhtilâfı Kuralları
Ehliyet
MADDE 9-
BAŞKAN –
Madde üzerinde, bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9.
Maddesinde yer alan “yer hukuku” ibaresinin “ülke hukuku” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay Vural Mehmet Şandır
Konya İzmir Mersin
Nevzat Korkmaz Osman Ertuğrul Mümin İnan
Isparta Aksaray Niğde
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak
mısınız?
FARUK BAL (Konya)
– Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarıda ülke ve yer kavramları aynı amaçla farklı
maddelerde kullanılmıştır. Bu durum uygulamada tereddüde ve
kavram kargaşasına yol açacaktır.
Kavram
birliği sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Vesâyet,
kısıtlılık ve kayyımlık
MADDE 10-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Gaiplik veya
ölmüş sayılma
MADDE 11-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Nişanlılık
MADDE 12-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Evlilik ve genel
hükümleri
MADDE 13-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 13.
Maddesinde yer alan “yer hukuku” ibaresinin “ülke hukuku” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Osman
Ertuğrul Mümin
İnan Mehmet
Şandır
Aksaray Niğde Mersin
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda ülke ve yer kavramları aynı amaçla farklı
maddelerde kullanılmıştır. Bu durum uygulamada tereddüde ve
kavram kargaşasına yol açacaktır.
Kavram
birliği sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Boşanma ve
ayrılık
MADDE 14-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14.
Maddesinin (1). fıkrasının madde metninden çıkarılarak
(1). fıkra olarak “Boşanma ve ayrılık sebepleri ve
hükümleri, evliliğin genel hükümlerine uygulanan hukuka tabidir.” cümlesinin
eklenmesini arz ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet
Şandır
Konya İzmir Mersin
Mümin
İnan Nevzat
Korkmaz Osman
Ertuğrul
Niğde Isparta Aksaray
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz
efendim.
FARUK BAL (Konya)
– Konuşacağım efendim.
BAŞKAN –
Önerge sahipleri adına Sayın Faruk Bal, buyurun.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teselsül eden
numarası itibarıyla 14’üncü maddenin birinci fıkrasında yer
alan “Boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri, evliliğin
genel hükümlerine uygulanan hukuka tabidir.” cümlesinin eklenmesi önergemiz
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi tekrar saygıyla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, aslında, bu madde, Adalet Bakanlığı
tarafından hazırlanmış olan tasarıda bizim teklif
ettiğimiz önerge şeklindeydi. Ancak, Adalet Komisyonunda yapılan
çalışma sırasında bu maddeden bizim önerdiğimiz
şekildeki Adalet Bakanlığı tasarısındaki bu cümle
çıkarılmış, onun yerine, boşanma ile ilgili olmak
üzere yeni bir hüküm tesis edilmiştir. Boşanmayla ilgili tesis edilen
hüküm aynen bir önceki maddenin, yani teselsül eden numarası
itibarıyla 13’üncü maddenin tekrarından ibarettir.
Yüce Meclis
burada kanun yapmaktadır. Kanunlar ciddi bir şekilde
yapılır. Yukarıdaki maddenin aşağıdaki
tekrarı kanun yapma işi değildir. Bu bir teknik işidir, bu
bir kodifikasyondur. Bu kodifikasyonun, Adalet Komisyonunda toplanan
kişilerin, kendi aralarında almış olduğu bir kararla
tekniğini bozmaya hakları yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, bizim hukukumuzun içerisinde yer alan aile hukukunda,
medeni hukukun içerisinde yer alan aile hukukunda boşanmayla evlenme bir
cüz hâlindedir, bir bütün hâlindedir, birbirinden ayrılmaz. Birinin
hükümleri diğerine sâridir, birinin hükümleri diğerini ilgilendirir.
Dolayısıyla, doğru olan bir tasarı Adalet Komisyonunda
yanlış hâle getirilmiştir. Neye rağmen yanlış
hâle getirilmiştir? Bir önceki madde aynen tekrarlanmak suretiyle
yanlış hâle getirilmiştir.
Bu kadar basit ve
açık bir yanlışı düzeltmek yüce Meclisin görevidir. Bu
görevi yerine getirmek de değerli milletvekillerinin vebalidir. Yarın
bir gün bu kanunu uygulayacak olan kişiler, bu kanundan mutazarrır
olacak kişiler, bu kanundan fayda bulacak olan kişiler, hukuki dertlerine
deva bulacak kişiler açıp baktığında “Yukarıdaki
maddeyle aşağı maddeyi bu Meclis hangi akla hizmet etmek için
kabul etmiştir?” diye düşünür, sorar ise vebalini üzerinizde
hissedeceksiniz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, önerimizin kabulü yönünde oy verilmesini yüce heyetten arz
ve talep ediyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Evlilik
malları
MADDE 15-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15.
maddesinin (2). fıkrasının madde metninden
çıkartılmasını ve fıkra numaralarının
teselsül ettirilmesini arz ederiz.
Faruk Bal
Oktay Vural
Nevzat Korkmaz
Konya İzmir
Isparta
Mehmet
Şandır Mümin
İnan Osman
Ertuğrul
Mersin Niğde
Aksaray
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal?
FARUK BAL (Konya)
– Konuşacağım.
BAŞKAN –
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce
önergemiz reddedildi. Hukuk tekniğine, hukuk mantığına
aykırı olmasına rağmen oy çoğunluğuyla
reddedildi. Oy çoğunluğu her zaman doğru olduğu
anlamına gelmez. Yanlışı da oy çokluğuyla
doğrultamazsınız. İşte burada bir daha,
yanlışı oy çokluğuyla
doğrultamayacağınız maddeye geldik. Bakalım buna ne
diyeceksiniz?
Görüştüğümüz
maddede, evlilik mallarıyla ilgili gayrimenkullerin yetkili mahkemesi
belirlenir iken, bu gayrimenkullerin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili
olduğu ifade ediliyor. Bu zaten var. Tasarının 20’nci
maddesinde, teselsül ettirirseniz 21’inci maddesinde, zaten gayrimenkullerin
bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Niçin buraya bir daha yazıyoruz?
Kafa karıştırmak için galiba. Karışacak kafa bizim
kafamız olsa mesele yok, biz anlarız, zaten yanlışı
fark ettik. Karışacak olan kafa, değerli milletvekilleri, Türkiye’deki
kafalar değil, yabancı ülkelerin hukukçularının kafası
karışacaktır. 20’nci maddede genel bir hüküm ihdas edilmiş:
Gayrimenkullerin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. 14’üncü maddede
tekrar bir gayrimenkullerle ilgili yetki maddesi ihdas edilmiş. “Demek ki,
genel hükümlerden ayrılabiliniyor. O hâlde ben diğer yerlerde de
genel hükümlerden ayrılabilirim.” derse, böyle bir yorum
yapılırsa, bu yorum da Türk hukukunun bu hatasından
kaynaklanır ise ve bu hatadan da bizim vatandaşlarımız
yabancı ülkelerde adli hatalara kurban giderse, vebali sizlerin üzerinde
olacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN –
Evet, Sayın İyimaya…
Yalnız,
Sayın Komisyon, her madde üzerinde bu tip bir açıklama diye bir usul
falan yok.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değil,
değil… Bir şey yok…
Efendim,
uygulamada bir yanlışlığa mahal verilmemek
bakımından. Bir defa, 15 oldu önümüzdeki madde, 14’üncü maddedeki
2’nci bent: “Malların tasfiyesinde, taşınmazlar için
bulundukları ülke hukuku uygulanır.” Mallarla ilgilidir ve aile
hukuku kavramıdır. Evlilik mallarıdır. Öbürü ise tamamen
ayni haklara taalluk etmektedir. Farklı maddelerdir, farklı
bölümlerdir.
BAŞKAN –
Farklı maddeler diyorsunuz.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, karşılıklı söz veriyorsanız,
ben de bir söz istiyorum.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi burada tabii ki,
bölümler üzerindeki görüşmeler belirtiliyor. Ben Komisyonu da o hususta
ikaz ettim. Önerge üzerinde sadece önerge sahiplerinin ya gerekçeyi okutmak
üzere bir teklifi olur Başkanlığa yahut da önergeleri üzerinde
konuşurlar. Dediğiniz husus doğrudur. Ben de o hususta gerekli
ikazı yaptım.
15’inci madde
üzerinde verilmiş olan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Soybağının
kurulması
MADDE 16 -
BAŞKAN –
Önerge yok.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Soybağının
hükümleri
MADDE 17 -
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Evlât edinme
MADDE 18-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Nafaka
MADDE 19-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Miras
MADDE 20-
BAŞKAN – Sayın
Başkan, madde üzerinde bize intikal eden bir düzeltme talebi var.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Düzeltme var
efendim. 4’teki "6",
"7" olacaktır.
BAŞKAN –
"6","7" olacak, evet, onu arkadaşlarımız not
alsınlar, düzeltecekler.
Madde üzerinde
iki adet önerge vardır, önergeleri geliş sıralarına göre
okutup aykırılık durumlarına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun tasarısının 20.
Maddesinin 2. fıkrasında yer alan "hükümler" kelimesinin
madde metninden çıkarılarak yerine "usuller" kelimesinin
yazılmasını arz ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Oktay
Vural
Konya
Mersin İzmir
Mümin
İnan Nevzat Korkmaz Osman Ertuğrul
Niğde Isparta Aksaray
BAŞKAN –
Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20.
Maddesinde yer alan "yer hukuku" ibaresinin "ülke hukuku"
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Faruk Bal Mehmet
Şandır Oktay
Vural
Konya Mersin İzmir
Mümin İnan Osman
Ertuğrul Nevzat
Korkmaz
Niğde Aksaray Isparta
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Konuşacaksınız.
Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar, sizleri
saygıyla selamlıyorum. Önergeye katılan Sayın Bakana
teşekkür ediyorum. İki tane hata bu maddede düzeltilmiş
olmaktadır.
Hata şuydu
değerli arkadaşlarım: Bu maddenin birinci fıkrasında
mirasla ilgili yabancı hukuk belirlenirken, ölenin hukukuna tabi
olacağı, maddi hukuk açısından açıklığa
kavuşturulmuştur. 1'inci maddede, ölenin maddi hukukunun
uygulanacağı hususu açıklığa kavuşmuştur.
2'nci madde ise
terekenin bulunduğu yerin hukukunu belirlemektedir. Terekenin
bulunduğu yer hukuku belirlenirken kullanılan “hükümler” kelimesi iki
anlamda kullanılır, usuli hükümler, maddi hükümler. Eğer “hükümler”
kelimesi burada kalır ise, 1’inci maddeyle bu fıkra çelişir hâle
gelecek. “Hükümler” kelimesi çıkarılmış, yerine “usuller”
kelimesi getirilmek suretiyle, terekeyle ilgili, usuli işlemlerle ilgili
bir fıkra olduğu açıklığa kavuşmuştur. Bu
açıklığa kavuşturma işlemine oyuyla destek veren
Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, yer ve ülke hukukuyla ilgili önergemizin gerekçesinin
okunulmasıyla yetinilmesini talep ederim.
Sağ olun.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20.
maddesinin 2. fıkrasında yer alan “hükümler” kelimesinin madde
metninden çıkarılarak yerine “usuller” kelimesinin
yazılmasını arz ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Efendim, bir yanlışlık oldu.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hayır,
oyladığımız bu efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Oyladığımız önerge oydu.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, yer hukuku ve ülke
hukukuyla ilgili. Hayır efendim, hayır, bir yanlışlık
yok, usullerle ilgiliydi kabul edilen.
FARUK BAL (Konya)
– Usulle ilgili…
BAŞKAN –
Evet, o kabul edildi. “Yer hukuku” ibaresinin “ülke hukuku” olarak
değiştirilmesi önergesini görüştük, kabul ettik. Şu anda
diğer önergeyi okutuyorum, işleme alıyorum.
Evet, Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Özellikle
katılmıyoruz efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – O ne demek? İç Tüzük’te öyle bir kelime yok.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bilinçli olarak,
gerekçeli olarak anlamında diyorum.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Takdire bırakıyorsunuz.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Bu
maddede usuli işlemlerde uygulanacak hukuk düzenlenmektedir.
Mirasın
ölenin millî hukukuna tabi olduğu bu maddenin birinci fıkrasında
hükme bağlanmıştır.
İkinci
fıkrada sadece mirasın açılması sebeplerine,
iktisabına ve taksimine ilişkin usullerde terekenin bulunduğu
ülkenin yetkisi düzenlenmektedir.
Ancak bu maddede
yer alan hükümler kelimesi hem usul hukuku ve aynı zamanda maddi hukuku
kapsamaktadır.
2675
Sayılı Kanunda yer alan hükümler kelimesi akademik çevrede
tartışma konusu olmuş ve uygulamada da tereddüt
yaratmış idi.
Bu
tartışma ve tereddüdün ortadan kaldırılması ve
uygulamaya açıklık getirilmesi amacı ile iş bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun
katılmadığı, Hükûmetin takdire
bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Aynî haklar
MADDE 21-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21.
Maddesinde yer alan “yer hukuku” ibaresinin “ülke hukuku” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya
İzmir
Isparta
Osman
Ertuğrul Mümin
İnan Mehmet
Şandır
Aksaray
Niğde
Mersin
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya )
– Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak
mısınız?
FARUK BAL (Konya)
– Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda ülke ve yer kavramları aynı amaçla farklı
maddelerde kullanılmıştır. Bu durum uygulamada tereddüde ve
kavram kargaşasına yol açacaktır.
Kavram
birliği sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN –
Gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun takdire bırakıp Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Birinci Bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
İkinci Bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
Bölüm, 22 ila 49’uncu maddeleri kapsamaktadır.
İkinci Bölüm
üzerinde söz alan saygıdeğer milletvekillerini heyetinize arz
ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza Öztürk,
Mersin; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Faruk Bal, Konya; Demokratik
Toplum Partisi adına Hasip Kaplan, Şırnak; AK Parti Grubu
adına Mehmet Tunçak, Bursa; şahısları adına, Ali
Rıza Öztürk, Mersin; Mehmet Tunçak, Bursa; Azize Sibel Gönül, Kocaeli;
Faruk Bal, Konya Milletvekilleri.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 47 sıra sayılı Yasa
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu üzerinde, 22’nci ve 49’uncu
maddeleri kapsayan ikinci bölümde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi adına
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yasa yapma ya da değiştirme
ihtiyacı, toplumdaki gelişen değişimler ve yapılan
ilerlemelerle çok yakından ilgilidir. İnsanlar tek tek
yaşamaktan toplumsal hayata geçtikten sonra insanlar arasındaki
ilişkilerin belirli kurallara bağlanması, insanlar
arasındaki düzenin sağlanması zorunluluğu
doğmuştur. Keza, aynı şekilde, devletler de gelişen
dünyamızda uluslararası toplulukları oluşturmuştur.
Uluslararası veya ulusal toplumsal yaşamlarda beliren ilişkilerin
zamanla eskidiği, toplumların ihtiyacını
karşılayamaz olduğu bir gerçektir. Uluslararası
ilişkiler kurulurken her şeyden önce ülkelerin ulusal
çıkarlarını en önde tutmaları, yapılacak
uluslararası görüşme ve anlaşmalarda kendi ülkelerinin
çıkarlarını düşünmeleri asıldır.
Türkiye’de,
özellikle son yıllarda, uluslararası ilişkilerde kararlı
bir duruş, açık ve net bir duruş gösterilememektedir.
Gelişmiş kapitalist ve emperyalist ülkeler ile gelişmekte olan
ülkeler arasındaki ilişkiler, teorik olarak eşit temele dayandırıldığı
söylense de, gerçekte, fiiliyatta hiçbir zaman bu eşitlik
gerçekleşememektedir. Bu ilişkilerin eşitlik temelinde
kurulması günümüzün en önemli sorunlarından bir tanesidir.
Türkiye, son
yıllarda, uluslararası dış politikada kararsız bir
duruş göstermiştir. İleri ülkelerin, kapitalist, emperyalist
ülkelerin ekonomik güçlerini de kullanarak geri kalmış ülkeleri
yönlendirme ve etki altına alma politikalarının
uygulandığı alanlar hâline gelmiştir. Bu Meclisten 17 Ekim
günü teröre karşı mücadele için Hükûmete yetki veren tezkere
çıkmasına rağmen, kırk bir gün geçmiş olmasına
rağmen tezkerenin çıkışından bugüne kadar, hâlen
uluslar arasında teröre karşı savaşta, terörü önlemede bir
etkinlik kurulamamış olmasının nedeni, herhâlde bu uluslararası
güçlerin ülkemizi yönlendirme nedeni olsa gerek.
Sayın
milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa tasarısı da böylesine
bir ihtiyaçtan kaynaklanmış. 1982 yılında ilk yasa, 2675
sayılı Yasa çıktıktan sonra, o günün
koşullarını karşılayabilir nitelikte, ancak zamanla
yapılan ilerleme ve gelişmeler, toplumsal gelişmeler sonucunda,
bu Yasa artık toplumsal ihtiyaçları karşılamaktan uzak hâle
gelmiştir.
Aslında,
2675 sayılı Yasa, temel konuları, temel alanları düzenleyen
bir yasa. Borçlar hukukuna ilişkin düzenlemeler o Yasa’da yok. Daha sonra,
Yasa’nın onaylanmasından sonra yürürlüğe giren uluslararası
anlaşmaların getirdiği değişiklikleri kapsamaktan uzak
kalmış. Yine, 2002 yılında Medeni Yasa’nın
yürürlüğe girmesiyle, yeni Medeni Yasa’nın getirdiği birtakım
müesseseler, kurumlar karşılığı, paralellik ilkesi
karşılığı uluslararası hukukta
bulunmamış ve daha sonra, nafaka sözleşmesi gibi yapılan
uluslararası sözleşmeler, artık kural olmaktan
çıkarmış yasa hükümlerini, istisna hâline getirmiştir; o
nedenle bu yasa gündeme gelmiştir, toplumsal ihtiyaçları
karşılamak için. Bu yasanın birtakım eksiklikleri
vardır.
Tasarının
23’üncü maddesinde açık hukuk, örtülü hukuk seçimine ilişkin bir
düzenleme vardır. Sözleşmeden doğan borç ilişkileri,
tarafların açık olarak seçtikleri hukuka tabidir. Sözleşme
hükümlerinden veya hâlin şartlarından tereddüde yer vermeyecek
biçimde anlaşılır bir hukuk seçimi de geçerlidir.
Burada
anlaşılacağı üzere, bir de örtülü bir hukuk seçimi
öngörülmüştür. Bunun uygulamada çok sakıncaları olacaktır.
Anlaşılabilir, net değildir, çünkü açık olmayan bir irade
beyanının her zaman için uyuşmazlığa neden olması
mümkün olduğundan, tasarının bu hâliyle yasalaşması
hâlinde, sözleşmeden doğan borç ilişkilerine uygulanacak hukuk
konusunda tarafların bir anlaşma hâli içerisinde bulunup
bulunmadıkları her zaman için tartışma konusu
yapılabilecektir.
Tasarının
22’nci maddesinde ise, uygulanacak hukukun o sözleşmenin tamamına
mı yoksa bir kısmına mı uygulanacağı hususu
düzenlenmiştir. Burada da uygulanacak hukukun bölünmesi gündemdedir. Konu
sözleşmeye bir hukuk uygulanacak, sözleşmenin başka bir
kısmına da başka bir hukuk uygulanacak. Bu, özellikle konusu
itibarıyla, niteliği itibarıyla bölünmez, arasında çok
kuvvetli bağ olan sözleşmeler bakımından uygulamada çok
ciddi sakıncalar doğuracaktır. Çünkü, tarafların
arasında yapılan sözleşmelerin bir bütünlük hâlinde
değerlendirilmesi tarafların iradelerine daha uygundur. O nedenle,
taraflar arasındaki sözleşmeye farklı farklı
hukukların uygulanması uygulamada sakıncalar doğuracaktır.
Yine,
tasarının 25’inci maddesi de “Tüketici sözleşmeleri”
başlığı altında bir maddedir. Burada da mesleki veya
ticari olmayan amaçla mal ve hizmet ya da kredi sağlanmasına yönelik
tüketici sözleşmeleri, tüketicinin mutat meskeni hukukunun emredici
hükümleri uyarınca asgari koruma saklı kalmak kaydıyla,
tarafların seçtikleri hukuka tabidir. Bu düzenlemede, sözleşmesi
açısından geçerli olan tarafların seçtikleri hukukun
uygulanması prensibine bağlı kalınmış, ancak,
tüketici sözleşmelerinin niteliği gereği istisnai bir düzenleme
getirilerek, seçilen hukukta tüketicinin korunması, tüketicinin mutat
meskeni hukukuna göre daha az elverişliyse, tarafların
sözleşmeyle seçtikleri hukukun dikkate alınmayacağı ifade
edilmiştir. Bu istisnanın gerekçesi ise, Hükûmet gerekçesinde mutat
mesken hukukunun tüketicinin en iyi bildiği hukuk olduğu ve
tüketiciyi en iyi koruduğu kabul edilen hukuk olduğu cümleleriyle
açıklanmıştır.
Tasarının
bu hâliyle yasalaşması hâlinde, yabancı bir kişiyle
tüketici sözleşmesi ilişkisine giren satıcı,
sağlayıcı ya da kredi veren, önceden bilmediği veya bilmesi
de kendisinden beklenmeyecek olan bir hukuka tabi olacaktır. Zira,
tasarıda yer alan açık hükme göre, her ne kadar yapmış
olduğu sözleşmede uygulanacak olan hukuk konusunda açık bir
seçim yapılmış olsa dahi, seçilen hukukun kuralları tüketicinin
mutat meskeni hukukuna göre daha az elverişli ise, taraflar arasında
açıkça seçilen hukuka ilişkin kurallar uygulanmayacaktır. Bunun
ise satıcı, sağlayıcı veya kredi veren
açısından çok büyük sakınca yaratacağı
kuşkusuzdur. Kaldı ki, aynı maddenin devam eden
fıkrasında, tüketici sözleşmelerinde tarafların açıkça
uygulanacak hukuk kararlaştırmamış olmaları durumunda
tüketicinin mutat meskeni hukukunun uygulanacağı kural olarak
belirtilmiş olmakla beraber, bu kuralın uygulanması belirli
şartlara tabi kılınmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Bu şartlar incelendiğinde, sözleşmenin
kurulmasında satıcı, sağlayıcı ya da kredi
verenin tüketicinin mutat meskeni yerinde gerçekleştirdiği
birtakım fiilî davranışlarıyla, âdeta tüketiciyi satın
almaya ikna etmesi gibi bir durum söz konusudur. Böyle bir durumda, elbette
satıcı, sağlayıcı ya da kredi verenden tüketicinin
mutat meskenindeki yer hukukuna tabi olması beklenebilir. Ancak,
sözleşmenin satıcı, sağlayıcı ya da kredi verenin
kendi ülkesinde gerçekleştirdiği durumlarda da tüketicinin mutat
meskeni hukukunun emredici nitelikteki asgari koruma hükümlerinin uygulanması,
yukarıda da belirtildiği üzere, satıcı,
sağlayıcı ya da kredi verenin önceden bilmediği ve bilmesi
de kendisinden beklenemeyecek bir hukuka tabi kılınması sonucunu
doğurmaktadır ki, bu da yanlıştır.
Diğer
görüşlerimizi şahsım adına yapılan görüşmelerde
belirteceğim.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, saat 20.00’de toplanmak üzere
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.15
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
47 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
ikinci bölümü üzerinde, şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal’a aittir.
Sayın Bal,
buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum, hayırlı
akşamlar diliyorum.
Görüşülmekte
olan Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki 47 sıra
sayılı Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunun birinci bölümü görüşülür iken, iki önemli
hassasiyeti yerine getirebilmek için, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
değişiklik önergeleri vermiştik. Bu hassasiyetleri, tekrar,
bilginize sunmak istiyorum.
Dünya, tarım
toplumundan sanayi toplumuna, sanayi toplumundan da 21’inci yüzyılda bilgi
toplumuna geçtiği şu süreçte küçülmüş vaziyettedir. Bilim ve
teknolojinin imkânları ve kabiliyetleri, insanların dünya üzerindeki
seyahatlerini çok uzun mesafelere yakın zamanda ulaşabilme
imkânını sunmakta ve dolayısıyla insanlar arasında
-ülkelerin sınırını da aşarak- ilişkiler, siyasi,
iktisadi, ticari ve beşerî manada genişlemektedir. Bu insani
ilişkiler genişledikçe, derinleştikçe, karmaşık bir
vaziyet aldıkça, sonuç itibarıyla ihtilafları
doğurmaktadır.
İhtilaflar
ortaya çıktığı zaman, bugün görüştüğümüz kanun
ile iki konu çözümlenmek üzere huzurunuza gelmektedir. Çözümlenecek birinci
sorun, farklı ülkelerde ikamet eden, farklı ülkelerde yaşayan
veya o ülke vatandaşı olan insanlar arasında ortaya çıkan
ihtilaflarda hangi ülkenin kanunu uygulanacak? İşte bu soru, hukuk
dilinde “kanunlar ihtilafı” dediğimiz meseleyi
karşımıza getirmekte. İkinci soru ise, hangi ülke bu
ihtilafları yargılayacaktır? Bu da “uluslararası
mahkemelerin yetkisi” dediğimiz sorunu karşımıza
çıkarmaktadır. Gerek kanunlar ihtilafında gerekse
uluslararası yargı yetkisi konusunda, her ülke çok mutaassıp bir
şekilde tavır almıştır, her ülke kendi kanununu
uygulatmak istemiştir, her ülke kendi mahkemesinin yetkili
kılınmasını istemiştir. Tarihi boyunca, 1700’lü
yıllardan başlayan bu mücadele, sonuç itibarıyla ülkeler
arasında ihtilafları çözebilmek için bu iki konuda birtakım
sözleşmelerin akdedilmesine, uluslararası sözleşmelerin hayata
geçirilmesine imkân vermiştir ve bunlar evrensel kültürün bir parçası
olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak tabii ki, evrensel kültürün
bir parçası hâline gelen uluslararası sözleşmelere
saygılıyız. Ancak, bunun anlamı, 21’inci yüzyılda
varlığını ağır bir şekilde hissettiren
küreselleşme etkisiyle, vatandaşlarımızın hukukunu
yabancı ülkelerin insafına terk etmek anlamına gelmez. Yine,
küreselleşmenin varlığı -bu bağlamda
değerlendirecek isek- vatandaşlarımıza uygun olmayan
şartlarda yabancı hukukun uygulattırılmasına imkân vermek
anlamına da gelmez. İşte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bütün gayretimiz, çabamız buydu. Bu kanunun birinci bölümünde, maalesef,
bu amacımıza ulaşmakta çoğunluk oylarını
aşamadığımız için başarılı
olamadık. Temenni ederim ki, bu bölümde aklıselim hâkim olur. Temenni
ederim ki, bu bölümde, burada tartışılan konu bir parti meselesi
değildir. Burada tartışılan konu, ülkenin yabancı bir
ülkede üreteceği hukuk eserlerinin –mahkeme kararları dâhil olmak
üzere- değerlendirilmesi meselesidir. Yine burada tartışılan
konu, Avrupa’da 4,5 milyonu aşmış ve dünyanın dört bir
tarafına yayılmış olan
vatandaşlarımızın, o ülkelerdeki ihtilaflarının
çözümünde kanunlar ihtilafına onların lehine çözüm getirebilme
sorunudur ve yine, Avrupa’da 4,5 milyon, ama dünya çapında
baktığımız zaman 6 milyona yaklaşmış olan
farklı ülkelerde yaşayan insanlarımıza
yargılanacağı yerin kendi bildiği hukukun
uygulandığı ikametgâhı diye tanımlayabileceğimiz
kendi hukukumuz olsun.
İşte,
bu çerçeve içerisinde, bu genel perspektif içerisinde ikinci bölüme de
değişik önergelerle katkıda bulunmaya
çalışacağız. Milliyetçi Hareket Partisinin bu bölümdeki
katkısı da pozitif muhalefetin ürünü olacaktır. Milliyetçi
Hareket Partisinin bu bölümdeki katkısı, yine demokratik bir
işleyişe, uzlaşmacı ve katılımcı bir
anlayış ile bu kanunun olgunlaştırılması
amacına yönelik olacaktır. Ancak -özellikle iktidar partisini
kastediyorum- bu olumlu ve müspet tavrımızın
karşılığını bulabildiğimizi ifade
edemiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu bölümde değişik sözleşmelerle ilgili
hükümler, ağırlıklı olarak uluslararası sözleşme
hükümlerine paralel olarak düzenlenmiştir. Bunların büyük bir
bölümüne biz de katılmaktayız. Ancak, sözlerimin başından
itibaren ifade etmeye çalıştığım kanunlar
ihtilafına Türk kanunlarını hâkim kılabilecek iç
düzenlemeleri yaparken ve kendi vatandaşlarımızın hukukunu
iyi bir şekilde koruyabilme amacına yönelirken ciddi bir
değişikliği de teklif olarak ileri sürmekteyiz. Bu
değişiklik, 39’uncu maddeyle ilgilidir, teselsül eden hâliyle
sanıyorum 40’ıncı madde olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, yabancı unsur taşıyan davalar,
ülkemizde, çok küçük ilçeler itibarıyla ifade ediyorum, çok nadir olarak
uygulanan dava türleridir. Bu dava türleri nadir olarak
karşılaşıldığı içindir ki, bilgi birikimi ve
tecrübe, hem yargı görevi yürüten arkadaşlarımız
açısından değerlendirdiğimizde bir eksiklik olmaktadır
hem de yargının diğer unsuru olan müdafi görevini üstlenen,
savunma görevini üstlenen arkadaşlarımız açısından
ciddi bir bilgi ve tecrübe eksikliğini ifade etmektedir.
Bu bilgi ve
tecrübe eksikliğinin ortaya çıkardığı hukuki ürün,
yani mahkeme kararı, yabancı unsur taşıdığı
için mutlaka yabancı bir ülkede değerlendirilmektedir. İşte
orada değerlendirildiğinde, bizim mahkemelerimizden sâdır
olmuş kararlar ciddi bir şekilde eleştirilmekte ve bazen de
eleştirilemeyecek kadar hafife alınmaktadır.
Canlandıralım:
Türkiye'nin dört bir köşesinden ilçeleri, Ağrı’nın Patnos,
Hakkâri’nin Şemdinli, Antalya’nın dağ yöresinde bulunan
Gündoğmuş ilçesi, Sinop’un -benim de görev yaptığım-
Türkeli ilçesi -ki, orada karşılaştım böyle bir davayla-
batıdaki ilçelerimizi, küçük ilçelerimizi, zaten dava sayısı
azdır ama bu azların içerisinde yabancı unsurlu dava belki sekiz
on yılda 1 veya 2 defa gelmektedir. Dolayısıyla, küçük ilçelerde
görev yapan hâkim ve savcı arkadaşlar bazı yerlerde bir yıl
görev yapmakta -5’inci bölgelerde- bazı yerlerde de iki yıl görev
yapmaktadır. Dolayısıyla, nadiren
karşılaşılan bu davanın bir an önce görev süresinin
tamamlanması tarihine kadar ertelenmesi için sebep aranmaktadır.
Bunun anlamı, adil bir yargılanmanın ihlalidir. Bunun diğer
bir anlamı, makul sürede davanın bitirilmesinin engellenmesidir. Bu
ikisinin anlamı ise Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde mahkûm olması demektir. Bu kadar çıplak bir gerçek var
iken bu soruna bir çözüm üretmek bu Meclisin görevidir ve Türkiye Cumhuriyeti
devleti hükümran bir devlet olduğuna göre, usul hükümlerini kendi iç
hukukuna göre dilediği gibi düzenleme hakkına sahiptir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Bal konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
FARUK BAL
(Devamla) – Mevcut Kanun’da, nasıl, mahkemelerini yer itibarıyla
yetki kuralına tabi kılmış ise, aynı kuralı, bu
yetki kuralını il düzeyinde de gerçekleştirmek hak ve yetkisine
sahiptir. Hiç kimse, bunu bize, niye yaptınız diyemez. Zaman
darlığı nedeniyle sözlerimi burada kesmek zorunda
kalacağım; ben kesmesem bile Başkan kesecek ama ilgili madde
geldiğinde tekrar bunu sizlerle paylaşmaya
çalışacağım. O hâlde gelin, burada bir açılım
yapalım; gelin, ülkemize hukuki bir yenilik kazandıralım. Bu
yenilik, sadece Türkiye’de uygulanacak bir yenilik değildir, diğer
ülkelerde de vardır. Kaliteli, yabancı ülkelerde tebessümle karşılanmayan,
yabancı lisanlara çevrildiği zaman eleştirilmeye bile değer
bulunmayan bir metinle karşı karşıya kalmayalım.
Gelin, birlikte, kıdemli hâkimlerin, bilgi ve beceri birikimi daha yüksek
hâkimler…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kesildi)
FARUK BAL
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Bölüm üzerinde,
Demokratik Toplum Partisi adına Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan.
Sayın Kaplan
buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
üyeler; Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tasarısı, gerçekten bir ihtiyaç ama öncekinin
değiştirilmesinden sonra kapsamının genişletilmesi
karşısında da bir karmaşa yaratabileceği
endişesini bir hukukçu olarak ben duyuyorum.
1982
yılında Millî Güvenlik Konseyi döneminde çokça yasa
çıkarılmıştı. İstanbul Üniversitesinin de böyle
bir çalışması vardı. O arada, “bunu da çıkaralım”
denilerek birkaç maddelik tenfiz hukuku, yabancı mahkeme
kararlarının tanınması, tebligat gibi konuları içeren
milletlerarası özel hukuk ve usul hukuku şimdiki kanun
tasarısıyla çok kapsamlandırılmış.
Şöyle
baktığımız zaman, evet, Medeni Kanun’umuzu
değiştirdik. Bunun yanında birtakım uluslararası
sözleşmeleri de imzaladık nafakadan telif haklarına kadar. Avrupa
Birliği müktesebatının getirdiği yükümlülüklerimiz de var,
bunu da biliyoruz. Bunları yaparken bir de ülkemizin gerçeklerini bilmemiz
gerekiyor. Dışarıda yaşayan 5 milyona yakın
yurttaşımızın -ki, milletlerarası özel hukukun ana
teması yabancı unsurlu dava olmasıdır- yani,
yabancılık unsuru taşıdığı zaman gündeme
gelecek ihtilafların çözümüne ilişkindir. Şimdi, bu kapsamda
baktığımız zaman, Türk Ticaret Kanunu reformu henüz
sırada beklerken, tüketici haklarıyla ilgili, sigorta hukukuyla
ilgili, ulaşım sözleşmeleriyle ilgili sözleşmeler de hâlâ
yasalaşma sürecini beklerken, bu üzerinde konuşacağım
bölümde birkaç karmaşa, birkaç da olumlu bulduğum madde üzerinde
özellikle konuşmak istiyorum.
Örneğin,
22’nci madde olarak “Hava, deniz ve raylı taşıma araçları
üzerindeki ayni haklar, menşe ülke hukukuna tâbidir.” deniliyor. Bunun
adı, deniz taşımacılığında geminin
sicilidir, hava taşıma aracında da tescil edildiği yerdir.
Şimdi, bunu düşündüğümüz zaman şöyle bir hoş olmayan
nokta aklımıza geliyor: Seyşel Adaları’na veya Malta veya
Afrika’nın bir ülkesinin bandırasına kayıtlı gemilerin
ülkemizde bolca seyrettiğini biliyoruz. Vergi kaçırmak için,
kayıt dışı ekonomi için o ülkelerin bandıralarını
alan birçok kişi biliyoruz. Bu tür bir hu-kuk bir noktada acaba bunu
teşvik etmez mi? Eğer şeyi düşünürsek, yabancı unsurlu
bir du-rumu çözmeye kalkarken acaba böyle bir maddeyle de bu teşvik
edilmez mi?
Yine, sistematik
olarak evet dil sadeleştirilmiş ama sistematik olarak da bir
dağınıklık var yasada. Bakıyorum 23’üncü maddede
“Fikrî mülkiyete ilişkin haklara uygulanacak hukuk” deniyor. Bu, çok
önemli ve gerçekten fikrî mülkiyet konusu -ki gerekçede de biraz vurgu
yapılmış- Dünya Fikrî Mülkiyet Örgütünün, WIPO’nun ve Dünya
Ticaret Örgütünün Ticaretle Bağlantılı Fikrî Mülkiyet
Sözleşmesi TRIPS’in ayrıca fikir ve sanat eserleri ve sınai
mülkiyet hakları var. Şimdi, buna her şey girer, marka girer,
patent girer, bir şarkının sözü girer, aranjmanı girer,
bestecisi girer, yorumcusu girer, bir sinema filmi girer, bunun dışında
tasarımlar girer, projeler girer; bir mimarın projesinden tutun da
çok kapsamlı bir alan ve genelde en çok yabancı unsurluluk bu alanda
gözükür. Yani, Türkiye’nin önündeki en ciddi sorunlardan birisi de budur. Bu
yabancılık unsurunda, yakın zamanda karşılaştığım
bir film sözleşmesini örneklemek istiyorum. Almanya, Fransa, İsviçre
ve İngiltere ortaklı bir film sözleşmesinin imzalanması
durumunda sermaye koyanların hakları aldığınız
zaman beş ayrı ülke vatandaşı. Tabii ki, bir ortak hukuk
seçmeleri -ki, burada o var- doğru bir alan. Şimdi, bunun
yanında doğacak ihtilafın çözümü konusunda da çözümün net
konması lazım. 23’üncü madde diyor ki: “Bu konuda tespit edilen hukuk
geçerlidir.” Arkasında, ikinci paragrafta, “Yoksa tespit edilmiş
hukuk, taraflar isterse yeni bir yeri tespite yetkili kılabilirler.” Bunu
hepimiz biliyoruz, hukukta, taraflar isterse davayı ibra eder, davayı
reddeder, davadan feragat eder. Yani, şimdi, bu iki paragrafın içerik
olarak bir şey ifade etmediğini tek başına ifade etmek
istiyorum.
Arkasından,
taşınmazlar giriyor, tüketici sözleşmesi giriyor, iş
sözleşmeleri giriyor, geliyor madde 28’e, tekrar fikrî ve sınai
haklara geliyor. Şimdi, bu kopukluk… Yani, bu maddenin ikisi, birbirini
tamamlayan iki maddenin böyle bir kopuk bir şekilde yer alması ve
fikrî mülkiyet haklarına ilişkin sözleşmeden doğacak
ihtilafların burada çözümü, araya çok farklı konular konulduktan
sonra ayrı maddeler olarak düzenlenmesi, amaca tam uygun tanzim
edilmediğini gösteriyor.
Haksız
fiillerle ilgili yeni düzenlemenin, gerçekten
yurttaşlarımızı koruyucu olduğunu düşünüyoruz ve
onun devamındaki 35’inci maddede, özellikle kişilik hakları
ihlalindeki sorumluluk konusunda radyo, televizyon, medya yoluyla, İnternet
veya diğer kitle iletişim araçları kanalıyla doğan
ihlallerin, zarar görenin seçimine göre hak arayabilme yolunun
geliştirilmiş olması çok önemlidir.
Biliyorsunuz
Facebook, YouTube, İnternet kanalları, arama motorları çok
yaygın olarak zaman zaman bu tür mağduriyetlere yol açan fiillerin
işlenmesine neden oluyor. Tabii, bunun uygulama alanı olarak, bunu
tespit eden bir mağdurun Türkiye’de dava açtığı zaman, o
hukuku uygulayacak yargıcın bu uzmanlık alanı konusundaki
eğitimi son derece önemli. Yani bir noktada bu tür milletlerarası
özel hukuk gibi davalar tıpkı fikrî ve sınai haklar mahkemesi
gibi, ticaret mahkemeleri gibi uzmanlık alanı gerektiren alanlar
olarak ortaya çıkıyor. Bunların çözüm alanı çözüm hukuku ve
çözüm mercisi konusunda da, tabii ki burada düzenleme, iç hukuk konusu burada
olmayacak ama özellikle haksız rekabet konusunda zaten Avrupa
Birliğinin bir rekabet hukuku var, zaten Lüksemburg’da Avrupa
Birliğinin bir ekonomi Mahkemesi var. Avrupa Birliği hukukunun
ekonomi mahkemesinde farklı ülkeler arasındaki sorunları
gidermede uyguladığı bir sistem var. Bu sistem
uygulanırken, bu uluslararası sorunların giderilmesinde, bizim
bu taslağı yasalaştırdığımız zaman, iki
ülke şirketi arasında doğacak hukukta Avrupa Birliği hukukuna
göre bir yargılamanın öngörülmemiş olması bir eksiklik
olarak tezahür ediyor. Yani çok basit bir örnekle geçiştirmek istiyorum
öneminin altını çizmek için, ki bu maddenin devamında tahkim
vardır…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - …tahkim sözleşmelerinin geçerliliği vardır.
Biliyoruz ki bugünkü basında da vardı, Uzan’ın
Birleşmiş Milletlere, tahkime, hatta Lüksemburg Mahkemesine
yaptığı başvurular var, 40 milyar dolar civarında bir
tazminat talebi var. Bu tazminat talebi kabul edildiği zaman ne
olacaktır? Yine buradaki yasa hükmüne göre, tahkim kuralları ve
tenfizi uygulanarak, Türkiye’de, hazineye rücu edilecektir, yani hazineden
bunun ödemesini yapacağız. İşte bu kurallar, o denli önemli
noktalar açısından geçerli. Bunu burada ifade etmek istiyordum.
Teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu
adına, Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 47 sıra sayılı Milletlerarası Özel Hukuk
ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı’nın, yeni
ihdasıyla, 22 ila 49’uncu maddeler arasını kapsayan ikinci bölüm
hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sizleri bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Bizden önce
konuşma yapan değerli konuşmacıların, değerli
hatiplerin kanun tasarısına yaptığı katkılardan
ötürü ayrıca teşekkür ediyorum.
İstisnai
konularla ilgili olarak değil fakat tasarının geneli
hakkındaki, bazı hususlardaki bilgileri sizlerle paylaşmak
isterim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının birinci
kısım ikinci bölümünde “Kanunlar İhtilafı Kuralları”
içerisinde yer alan 22 ila 40’ıncı maddeler arası hükümler,
taşıma araçlarını, fikrî mülkiyete ilişkin haklara
uygulanacak hukuku, sözleşmeden doğan borç ilişkilerinde
uygulanacak hukuku, taşınmazlara ilişkin sözleşmeleri,
tüketici sözleşmelerini, iş sözleşmelerini, fikrî mülkiyet
haklarına ilişkin sözleşmeleri, eşyanın
taşınmasına ilişkin sözleşmeleri, temsil yetkisini,
müdahaleci kuralları, sözleşmeden doğan ilişkinin
varlığı ve maddi geçerliliğini, ifanın
gerçekleştirilme biçimi ve tedbirleri, haksız fiilleri, kişilik
haklarının ihlalinde sorumluluğu, imalatçının
sözleşme dışı sorumluluğunu, haksız rekabeti,
rekabetin engellenmesinin neticelerini, sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen
hükümler olup, müteakiben ikinci kısmın birinci bölüm, yani 40 ila
49’uncu maddeler arası Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin
içeriğinde düzenlenen milletlerarası yetkiyi, Türklerin kişi
hâllerine ilişkin davaları, yabancıların kişi
hâllerine ilişkin bazı davaları, miras davalarını,
iş sözleşmesi ve iş ilişkisi davalarını, tüketici
sözleşmesine ilişkin davaları, sigorta sözleşmesine
ilişkin davaları, yetki anlaşması ve sınırlarının
belirlenmesini, teminatı, yabancı devletin yargı muafiyetinden
yararlanamayacağı hâlleri düzenleyen hükümler içermektedir.
Fevkalade önemli
ve reform niteliğinde olan bu yasa, 47 sıra sayılı
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tasarısı, hazırlık aşamasında öncelikle
değişiklik tasarısı olarak düzenlenmeye
başlanmış fakat geniş bir değişiklik söz konusu
olunca kanun tasarısı olarak düzenlenmiştir. Genel anlamda 10
madde aynı kalmış, 49 madde değişmiş ve yeni
verilen değişiklik önergeleriyle bu sayı daha da
artmış, 24 yeni madde, yeni ihdasıyla birlikte yeniden
konulmuş ve 4 madde de metinden çıkarılmıştır.
Netice olarak 66 maddelik bir tasarı oluşmuştur.
Tasarının
Birinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan borç
sözleşmelerinin hükümleri hazırlanırken öncelikli hareket
noktası, milletlerarası özel hukuk adaletine ulaşma
çabasıdır. Tarafların menfaatlerinin dengelenmesi isteğinin
yanı sıra, uygulanacak hukukun seçimi de taraflara
bırakılarak, milletlerarası özel hukukun adaletinin sağlanmasında
önemli bir adım atılmıştır. Yani, taraflara kendi
hukuki ilişkilerinde uygulayacakları hukuku belirleyebilme
imkânı ihdas edilmiştir. Uygulanacak hukuk seçimi
yapılmadığı takdirde, objektif olarak en sıkı
ilişkili hukuk, edimin ifa yeri hukuku, edim borçlusunun mutat meskeni
hukuku gibi düzenlemeler tasarıya eklenmiştir.
Borç
sözleşmeleriyle ilgili olarak getirilen bir yenilik de zayıf
tarafın korunmasına yönelik hükümlerin değerlendirilmesidir.
Sözleşme hukukunda muhafaza edilen hukuk seçimi ilkesi objektif
bağlama kurallarının taraflara verdiği güvence çerçevesinde
tüm milletlerarası özel hukuk yasalarında ve Avrupa Birliği
müktesebatında olduğu gibi belli kısıtlamalara da tabidir.
Ayrıca, haksız fiillerde eski kanunda bulunan istisna kuralları
aynen bu kanuna da aktarılmıştır.
İkinci
Kısımda düzenlenen usul hukuku alanında fazlaca bir
değişikliğe gidilmemiş, Birinci Kısım İkinci
Bölümde bulunan ve az önce konuşmamızda da değindiğimiz
bazı bağlama kurallarına ilişkin yetkili mahkeme hükümleri,
özellikle tüketici mahkemeleri ve iş mahkemeleri ile ilgili olarak,
mutlaka içine konulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının bu
şekliyle de hayırlı olması temennisiyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına ilk konuşmacı, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk.
Sayın
Öztürk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa tasarısıyla ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yasa
tasarısının 23, 25, 27 ve 43’üncü maddelerinde, sözleşmeyle
en sıkı ilişkili hukuk, iş yeri hukuku, mutat mesken
hukuku, mutat iş yeri gibi hukuk sistemimizde doğrudan
tanımı olmayan, öğretide tartışılan yeni
kavramlar getirilmekte ve gerekçe olarak da öğretiyle uygulamanın
önünün açıldığı söylenilmektedir. Oysa, tüm
yasalarımızda yasal adres açısından “gerçek kişiler
için yerleşim yeri, tüzel kişiler içinse ticaret siciline kayıtlı
olunan” tanımı tartışmasız olarak
kullanılmaktadır.
Bunun
dışında, sözleşmeye dayalı ilişkilerde
“sözleşmenin yapıldığı yer” veya “ifa edildiği
yer”, haksız fiilde ise “fiilin gerçekleştiği yer” gibi
kavramlar da pek çok Avrupa hukuk ülkesinde olduğu gibi bizde de
yerleşmiş olan kavramlardır. “Sözleşmeyle en sıkı
ilişkili hukuk” Türk hukukunda yerleşmiş bir kavram
olmadığı için aynı olayda Türk yargısı
açısından farklı, başka ülke yargısı
açısından farklı anlamlar ve sonuçlar kazanabilecektir.
Kaldı ki, madde metninden, iş yeri hukukundan kastedilenin, gerçek
kişilerle ilgili sicilde iş yeri olarak tescil edilen yer yahut
gerçek kişinin faaliyetlerini sürdürdüğü yer mi olduğu, tüzel
kişilerdeyse bu kavramın tüzel kişilerin ticaret siciline
kayıtlı olduğu yeri mi yoksa şubelerini mi
kapsadığı yahut bu tanımla, aynı şekilde tüzel
kişinin faaliyetlerinin fiilen sürdüğü ya da çoğunlukla
sürdürdüğü yerin nasıl anlaşılacağı açık
değildir. Yasada, yol gösterici olsa da bir tanıma yer
verilmemiştir.
Yine bu madde
metniyle, “mutat mesken hukuku” kavramıyla kastedilen yerleşim yeri
hukuku ise, bu, açıkça yazılmalıdır. Zira, yerleşim
yeri hukuku tanımı yapılmış ve yerleşmiş bir
kavramdır. Şayet “mutat mesken”le başka bir kavram
kastediliyorsa burada yeni kavramın tanımı
yapılmalıdır.
Yasa
tasarısında yer alan bu gibi ve benzeri düzenlemeler, objektif ve
belirli olması gereken yasaları her türlü yoruma açık ve
tartışmalı hâle getirir ki yasa gerekçesinde dahi net bir
tanımı yapılamayan bu tür metinlerin uygulamada neden
olabileceği karmaşa kolaylıkla, önceden öngörülebilmektedir.
Tasarının
47’nci maddesi teminatı düzenlemektedir. “Türk mahkemesinde dava açan,
davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel
kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın
zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin
belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır.” düzenlemesine yer
verilmektedir. Madde metninde, Türkiye’de dava açan, davaya katılan ya da
icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin teminat
yatırmak zorunda olduğu belirtilmiştir. Ancak, gerçek ya da
tüzel kişi ifadesi her zaman için Türkiye’de bu yönde hukuki
girişimde bulunanları ifade etmek için yeterli kalmayabilir. Zira,
gerçek ve tüzel kişi ifadeleri Türk hukukundaki anlamları gözetilmek
suretiyle kanuna geçirilmiştir. Oysa, örneğin, yabancı bir
devlet kurumunun, yabancı bir şirkete ait iflas idaresinin Türkiye’de
dava açması durumunda, mevcut düzenleme bu kişileri ifade etme
noktasında yetersiz kalabilecektir. Bu sebeple, gerçek ya da tüzel
kişiliği bulunmamakla beraber dava ehliyeti bulunabilen kişiler
de olabileceği göz önüne alınarak, “yabancı ve gerçek ve tüzel
kişiler” ifadesinin karmaşık olduğu açıkça bellidir.
Nitekim,
tasarının “Ehliyet” başlıklı 8’inci maddesinde, tüzel
kişiliği bulunmayan kişi ya da mal topluluklarından
bahsedilmiş ve bunların ehliyet açısından hangi hukuka tabi
olacakları açıkça düzenlenmiştir.
Öte yandan
“yabancı tüzel kişi” ifadesinden ne anlaşılması
gerektiğinin kanunda açıkça yazılı olmaması da tartışmaları
beraberinde getirebilecektir.
Ayrıca,
madde metninde davaya müdahil olan yabancı, gerçek ve tüzel kişilerin
de teminat yatırmak zorunda oldukları ifade edilmiş ise de
açılmış bir davaya müdahale etme, asli müdahale ve ferî müdahale
şeklinde olmak üzeri iki türlü mümkün bulunmaktadır. Davaya ferî
müdahale hâlinde müdahil olan taraf davayı kaybetmiş olsa dahi
yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağından, davanın
tarafı olmadığı için, madde metninde yer alan “davaya
katılan” ifadesinin “davaya asli müdahil olarak katılan”
şeklinde düzeltilmesinin daha uygun olacağı görüşündeydim.
Tasarının
47’nci maddesinin ikinci fıkrasında, burada “mahkeme dava açanı,
davaya katılanı veya icra takibi yapanı,
karşılıklılık esasına göre, teminattan muaf
tutar” hükmündedir.
Hâlen yürürlükte
bulunan 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkındaki Kanun’un konuya ilişkin 32’nci maddesinin son
fıkrasında ise “Karşılıklılık esasına
göre teminat göstermekten muaf tutabilir.” hükmündedir. Hâlen yürürlükte
bulunan 2675 sayılı Kanun’un 32’nci maddesi teminat muafiyeti için
iki şartın bir arada bulunması gerektiğini ifade
etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sürenizi aştınız, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) – Buna göre taraflar arasında
karşılıklılık bulunacak ve dava veya takibin
niteliğine ve durumuna göre davacıyı, teminat göstermekten muaf
tutacak haklı sebepler bulunacaktır. Bu iki şartın
gerçekleşmesi hâlinde hâkim teminattan muaf tutmaya karar verebilecektir.
Oysa mevcut tasarıda bu iki şartın birlikte gerçekleşmesi
aranmamış, sadece bir şartın gerçekleşmesi hâlinde
hâkim teminattan muaf tutabilecektir. Bu durumda, bizim yabancı bir ülkede
karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutulmama
hâlinde bizim Türkiye’de ise muaf tutulacaktır. Bu nedenle, bu yönleriyle
bu yasanın uygulamada sıkıntılar vereceğini de
düşünmekteyim.
Bu yasanın
Türk milletine hayırlı olmasını diliyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, Malatya Milletvekili İhsan Koca.
Sayın Koca,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İHSAN KOCA
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 47 sıra
sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında
Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
1982
yılında yürürlüğe giren 2675 sayılı
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun,
yürürlüğe girdiği tarihte o dönemki ihtiyaçları
karşılar mahiyette kabul edilmekteydi. Ancak, günümüzde
milletlerarası özel hukukta meydana gelen gelişmeler ve Avrupa
Birliği konusunda ülkemizde yaşanan dönüşümlerle, milletlerarası
özel hukuk ve usul hukuku alanında yeni ihtiyaçlar ortaya
çıkmış, bu ihtiyaçları karşılayacak bir kanun
tasarısına da ihtiyaç hasıl olmuştu. Dolayısıyla,
bu ihtiyaçları karşılayacak kanun tasarısı çalışmaları
22’nci Dönemde gerçekleştirilmiş, bu çalışmalarla yeni
tasarıda ihtiyaçlara cevap verecek birtakım düzenlemeler
gerçekleştirilmiştir. Bu düzenlemeler: İkinci bölümde ele
alınan, 22’nci maddede yer bulan “Taşıma araçları”
başlıklı düzenleme. Yine, 23’üncü maddede önceki kanunun 24’üncü
maddesini kısmen karşılayan düzenlemeye yer verilmiş. Bir
yenilik olarak “Taşınmazlara ilişkin sözleşmeler” 25’inci
maddede yer almış. 26’ncı maddede “Tüketici sözleşmeleri”
yer almış ve diğer maddelerde de günümüz ihtiyaçlarını
karşılayacak yeni düzenlemelere yer verilmiş bulunmaktadır.
Bunlardan, önemlilerinden bir tanesi de 44’üncü maddede yer bulan ve ilk defa
yer alan iş sözleşmesi ve iş ilişkileri
davalarıdır. 2675 sayılı Kanun’da, iş sözleşmesi
ve iş ilişkilerinde Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini
düzenleyen bir hüküm bulunmamaktaydı. İş sözleşmelerinin
taşıdığı özellik sebebiyle, gerek doktrin ve gerek
uygulamada, iç hukuktaki yetki hükümlerinden hareketle milletlerarası
yetkinin belirlenmesi yetersiz kalmaktaydı. Bu madde, bu ihtiyaçları
da karşılama amacı gütmektedir.
Ben, bu
tasarının hazırlanmasında emeği geçenlere
teşekkür ediyor ve tasarının hayırlı olması
dileklerimle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Koca.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
22’nci maddenin
başlığını okutuyorum:
Taşıma
araçları
MADDE 22 -
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Buyurun:
Fikrî mülkiyete
ilişkin haklara uygulanacak hukuk
MADDE 23 -
BAŞKAN -
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
24’üncü maddeyi
okutuyorum:
Sözleşmeden
doğan borç ilişkilerinde uygulanacak hukuk
MADDE 24 -
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24.
Maddesinde yer alan “yerleşim yeri” ibaresinin “ikametgah” olarak
değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Mehmet
Şandır Mümin
İnan Osman
Ertuğrul
Mersin Niğde Aksaray
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Konuşacak mısınız Sayın Bal?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Konuşacaklar efendim.
BAŞKAN –
Buyurun efendim.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi, tekrar,
saygıyla selamlıyorum.
Bu “ikametgâh” ve
“yerleşim yeri” bitmeyen bir senfoni. Ben bu senfoniyi olabildiğince
akorduna uygun olarak anlatmaya çalıştım. Ancak ya benim anlatma
kabiliyetimde bir zafiyet var veya iyi anlaşılamıyorum. Bu
nedenle, bu defa bu maddeyle ilgili kanun tasarısının
gerekçesini size okuyacağım:
“Kanun
Tasarısında Kullanılan Dil Konusunda Türk Medenî Kanununa Uyum
2002
yılında yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medenî
Kanunu, öze ilişkin olanlar yanında, bazı kavram
değişiklikleri de içermektedir. Kanun Tasarısı
hazırlanırken gerekli olduğu ölçüde bu değişiklikler
de dikkate alınmış ve Türk Medenî Kanununda kullanılan yeni
kavramlarla paralellik sağlanmıştır. Bununla beraber,
milletlerarası özel hukukta yerleşmiş bulunan ve yabancı
dilde ‘domicile’ kavramına karşılık olan ‘ikametgâh’
kavramının milletlerarası özel hukuk kurallarının
işlevi gözönüne alınarak aynen muhafazası konusundaki güçlü
istek, uzun tartışmalardan sonra bertaraf edilerek bu konuda da temel
kanun olan Türk Medenî Kanunundaki ‘yerleşim yeri’ kavramının
benimsenmesi yoluna gidilmiştir. Ancak genel kavram olarak ‘ikametgâh’
yerine ‘yerleşim yeri’ kavramı getirildiğinde ve özellikle Türk
hukukunun milletlerarası plânda değerlendirilmesi söz konusu
olduğunda, yerleşim yeri kelimesinin, İngilizcede
‘establishment’, Fransızcada ‘établissement’ olarak
kullanılması, buna karşılık ikametgâhın
‘domicile’ diye ifade edilmesi karşısında pek çok çeviri ve
yorum problemlerinin ortaya çıkması önlenemeyecektir.
Milletlerarası özel hukuk araştırıcılarının
ve yazarlarının özellikle hem bu problemin hem eski ve yeni
metinlerdeki ifadelerin anlamı açısından çıkabilecek uyuşmazlıkların
bilincinde olması şarttır.” Bu, aynen doğrudur. Bir tek
yanlışı vardır, yanlışı, gönderme
yaptığı araştırmacılar ve uzmanlardır.
Doğrusu, araştırmacıları ve uzmanları kastetmiyor
gerekçe, sizleri kastediyor sayın milletvekilleri. “Değiştirin
beni.” diyor, “Buradaki maddeyi değiştirin.” diye bas bas
bağırıyor gerekçe. Niçin ısrar ediyorsunuz?
Sayın
Komisyon Başkanı diyor ki gerekçesinde, ret gerekçesinde: “Biz
İngilizce ifadeleri esas almıyoruz, Türkçe ifadeleri alıyoruz.”
Bravo doğrusu! Bravo doğrusu! Türkçe ifadeye itibar edilecekse, en
önce Milliyetçi Hareket Partisi olarak ben itibar ederim.
Bu kanun
Türkiye’de uygulanacak bir kanun değil. Bu kanun yabancı ülkelere
tercüme edilecek bir kanun. Bu kadar açık ve seçik bir şeyde bu kadar
ısrarı anlayamıyorum. Ne gibi bir maksada yönelik olduğunu
anlayamıyorum ama bu saatten sonra tekriri müzakereye gidilmezse bir kötü
niyetin varlığını hissetmeye başlıyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Taşınmazlara
ilişkin sözleşmeler
Madde 25 -
BAŞKAN -
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25.
Maddesinde yer alan “yer hukuku” ibaresinin “ülke hukuku” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Nevzat
Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Mehmet
Şandır Mümin
İnan Osman
Ertuğrul
Mersin Niğde Aksaray
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)- Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal, gerekçeyi mi okutayım?
FARUK BAL (Konya)
– Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda
ülke ve yer kavramları aynı amaçla farklı maddelerde
kullanılmıştır. Bu durum uygulamada tereddüde ve kavram
kargaşasına yol açacaktır.
Kavram
birliği sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tüketici sözleþmeleri
MADDE 26-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
İþ
sözleþmeleri
MADDE 27-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Fikrî mülkiyet
haklarına iliþkin sözleþmeler
MADDE 28-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Eþyanın
taþınmasına iliþkin sözleþmeler
MADDE 29-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Temsil yetkisi
MADDE 30-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Müdahaleci
kurallar
MADDE 31-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 Sıra Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul
Hukuku Hakkında Kanun Tasarısının 31. maddesinin kenar
başlığında ve içeriğinde geçen "müdahaleci
kurallar" ibaresinin "doğrudan uygulanan kurallar"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen
Orhan Ahmet Öksüzkaya Öznur Çalık
Van Kayseri Malatya
Eyüp
Ayar Mehmet
Ceylan İsa Gök
Kocaeli Karabük Mersin
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıya yeni
eklenen 6. maddeyle terim birliğini sağlamak amacıyla bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Aleyhte söz istiyoruz.
BAŞKAN –
Hayır, bu önerge Sayın Bal'ın önergesi değil.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bizim önergemiz değil, aleyhte…
BAŞKAN –
Sayın Şandır, önerge sahipleri konuşacağı için…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Aleyhte söz istiyoruz.
BAŞKAN –
Hayır, önergenin üzerinde sadece önerge sahiplerinin, malumunuz, söz
hakkı vardır. Bir ufak hata oldu galiba. O bakımdan…
Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sözleþmeden doðan
iliþkinin varlıðı ve maddî geçerliliði
MADDE 32-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İfanın
gerçekleþtirilme biçimi ve tedbirler
MADDE 33-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Haksız
fiiller
MADDE 34-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kiþilik
haklarının ihlâlinde sorumluluk
MADDE 35-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İmalâtçının
sözleþme dıþı sorumluluðu
MADDE 36-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Haksız
rekabet
MADDE 37-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Rekabetin
engellenmesi
MADDE 38-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sebepsiz
zenginleþme
MADDE 39-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Buyurun:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı kanun tasarısının 39.
maddesinde yer alan “yer hukuku” ibaresinin “ülke hukuku” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Osman
Ertuğrul Mehmet
Şandır Mümin
İnan Aksaray Mersin Niğde
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi
okutayım?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okutulsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda
ülke ve yer kavramları aynı amaçla farklı maddelerde
kullanılmıştır. Bu durum uygulamada tereddüde ve kavram
kargaşasına yol açacaktır.
Kavram
birliği sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler. Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun:
İKİNCİ
KISIM
Milletlerarası
Usul Hukuku
BİRİNCİ
BÖLÜM
Türk
Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi
Milletlerarası
yetki
MADDE 40-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme
alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı kanun tasarısının 40.
maddesine ikinci fıkra olarak aşağıdaki cümlenin
eklenmesini saygıyla arz ederiz.
(2) Türk
Mahkemesinin milletlerarası yetkisinin bulunduğu hallerde bu davalara
bakmaya il merkezlerinde bulunan mahkemeler yetkilidir.
Faruk
Bal Oktay
Vural Nevzat Korkmaz
Konya
İzmir
Isparta
Osman Ertuğrul
Mehmet
Şandır Mümin
İnan
Aksaray
Mersin
Niğde
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)- Biz de katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal konuşacak mısınız?
Buyurun.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu’nun
teselsül etmiş olan 40’ıncı maddesi, Türk mahkemelerinin milletlerarası
yetkisini düzenleyen genel bir maddedir. Türk mahkemeleri, bu maddeye göre, yer
itibarıyla yetki kuralını benimseyerek bir iç hukuk düzenlemesi
yapmıştır ve bu iç hukuk düzenlemesine uygun olarak da, bu madde
uyarınca, uluslararası yetkiyi iktisap etmiş vaziyettedir.
Değerli
arkadaşlarım, ikinci bölümün geneli üzerinde yaptığım
konuşmada ağırlıklı olarak, tanıma, tenfiz,
yabancı hakem kararlarının tanınması, tenfizini de
kapsayacak bir şekilde yabancı unsur taşıyan davaların
görüşülmesi sırasında ciddi bir sıkıntı ile
karşı karşıyayız Türkiye’de. Bu
sıkıntı, bilgi ve deneyim açısından bir zafiyeti
ortaya koymaktadır. Bu sıkıntının hissettiği alan,
hem beşinci, dördüncü bölgelerde ağırlıklı olmak üzere
genç ve tecrübesiz hâkimlerimizin bulunduğu adliyelerde hâkim olarak görev
yapan arkadaşlarımızın bilgi ve deneyim
noksanlığı itibarıyla karşımıza
çıkmakta, aynı zamanda böyle ilçelerde görev yapan ve mahkemenin bir
rüknü olan müdafilerin de bilgi ve tecrübe eksikliğini ortaya
koymaktadır. Diğer taraftan, küçük yerlerde bu yargılamanın
bir parçası olacak belgelerin, yabancı kanunların tercümesi ya
da mahkeme kararlarının tercümesinin yerel imkânlara göre
yapılmasında ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.
Genel olarak, küçük yerlerde, İngilizce bilen ortaokul, lise
öğretmenlerine tercüme yaptırılmaktadır. Yapılan bu
tercümeyi, tabii ki, ortaokul veya lisedeki İngilizce öğretmeninden
hukuki bilgiyi, hukuki terimleri bilmesi beklenemez; eksik ve
yanlışlıklarla dolu olmaktadır. Ortaya çıkan bu
sıkıntılı ve zafiyet dolu imkânsızlıkların
neticesinde alınan karar, maalesef, Türkiye’yi dünya hukuk aleminde temsil
eden bir belge hâline gelmektedir.
Şimdi
Sayın Bakanıma buradan sesleniyorum: Bakanlığına
bağlı Uluslararası İlişkiler Genel Müdürlüğünde
istinabe evraklarını ve buna ilişkin belgeleri eğer bir
tetkik ettirme fırsatı olursa, nasıl Türkiye’nin bu kabil
belgelerinin biraz daha istihza kokan yazılarla Türkiye’ye geri
çevrildiğine dair örnekleri bulmak mümkündür. Çare… Çareyi burada
bulacağız. Çare, ihtisaslaşma, bilgi, tecrübe gibi
kavramların yoğunlaştığı yerde bu işleri
gördürmektir. İşte, bu maddeye ikinci bir fıkra eklenerek, bu
gibi davaların bilgili ve tecrübeli hâkimlerin yoğunlaştığı
il mahkemelerinde -kendilerini geliştirme itibarıyla, illerde bulunan
avukatların daha fazla bilgili, deneyimli olması itibarıyla
yargıya bu alanda katkı sağlayabilmeleri için il mahkemelerinde-
yine tercüme vesair konularda mahkemenin daha iyi bir karar verebilmesine imkân
sağlayacak hususların yoğun olduğu il mahkemelerinde bu
davaların görülmesinde fayda bulunmaktadır.
Denilmektedir ki:
“İlçedeki adam niye dava için ile gitsin?” Böyle bir durum yok, yani, her
ilçede görülen davayı ile taşımıyoruz, yabancı unsur
taşıyan ve nadiren ortaya çıkan davaları ile taşıyoruz.
Bunun mantığı aynen şudur değerli
arkadaşlarım: Bir köyde ihtilafı olan kişi nasıl
mahkeme için ilçeye gidebiliyor ise yabancı unsur taşıyan
ihtilaflarda da ile gidecektir. Bu çok, fazla külfet taşıyan bir
husus değildir. Nitekim, ili de bırakıyor, ülkeyi de
bırakıyor, yabancı bir ülkeye gidiyor hakkını savunmak
için. Bu gibi davaların özelliği budur. Mademki yabancı bir
unsuru taşıyor, o zaman, ili de taşıp, ilden de
uzaklaşıp…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Bal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FARUK BAL
(Devamla) – Sayın Başkan, teşekkürler.
…ülke
sınırlarını da aşıp yabancı bir ülkede
hukukunu arayan kişi daha kaliteli bir hukuka ulaşabilmek için niçin
ile gitmesi bir külfet teşkil ediyor? Dolayısıyla, bu, Türk
hukukuna ciddi bir nefes kazandırabilecek, Türk hukukunun yabancı
ülkelerde daha iyi algılanmasına imkân verebilecek ciddi bir
açılımdır. Bu açılımı anlayışla ve
olumlu bir şekilde karşılayacağınızı ümit
ediyor ve önergeye destek vereceğinizi umuyorum.
Bu
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Türklerin kiþi
hallerine iliþkin davalar
MADDE 41-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yabancıların
kişi hâllerine iliþkin bazı davalar
MADDE 42-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 42.
Maddesinde yer alan “yerleşim yeri” ibaresinin “ikametgah” olarak
değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Mehmet
Şandır Mümin
İnan Osman
Ertuğrul
Mersin Niğde Aksaray
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bitmeyen
senfoninin son sahnelerine geliyoruz. Daha birkaç tane daha var, ama bu defa
bir cümleyle sözümü tamamlamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, artık perdenin kapanma zamanı geliyor.
Perdenin kapanma sürecinde, bu madde değiştirilmediği takdirde,
bu madde nedeniyle hukuku ziyana uğrayacak insanların vebalini
üzerinizde taşıyacaksınız.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Miras davaları
MADDE 43-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 43.
Maddesinde yer alan “yerleşim yeri” ibaresinin “ikametgah” olarak
değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Mehmet
Şandır Osman
Ertuğrul Mümin
İnan
Mersin Aksaray Niğde
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tekraren
katılmıyoruz Sayın Başkanım.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, böyle bir üslup var mı?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Komis-yon,
cümleyle de kelimeyle de fikrini ifade edebilir.
BAŞKAN –
Evet, Komisyon katılmıyor.
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya ) – Sayın Başkan, biz de
katılmıyoruz.
BAŞKAN – Siz
de katılmıyorsunuz.
Sayın Bal,
konuşacak mısınız efendim?
FARUK BAL (Konya)
– Evet.
BAŞKAN –
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, ben de tekraren konuşacağım! (MHP
sıralarından alkışlar) Bu madde birkaç defa daha önünüze
gelecektir. Her defasında huzurunuza çıkacağım, her
defasında konuşacağım. Her konuşmamda da tatlı
bir huzur içerisinde hissediyorum kendimi, çünkü partim ve şahsım
olarak büyük bir görevi ifa ettiğimizin rahatlığını
yaşıyorum, ancak sizler aynı rahatlığı
paylaşamadığınız için üzülüyorum.
ASIM AYKAN
(Trabzon) – Arkadaşlara güveniyoruz.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyelim.
FARUK BAL
(Devamla) – Bence, onlara güvenmek yerine gerekçeyi okusanız doğru
yolu bulabileceksiniz.
Değerli
arkadaşlarım, tekrar ve ısrarla vicdani vebal altında kalacağınızı
ifade ediyor, defalarca anlattığım hususlarda sizlerin bir kez
daha düşünmenizi istirham ediyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Bırakın onlar kanun yapsın, biz
tarih yapalım!
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
İş
sözleşmesi ve iş ilişkisi davaları
MADDE 44-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 44.
Madde-sinde yer alan “yerleşim yeri” ibaresinin “ikametgah” olarak
değiştiril-mesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Osman
Ertuğrul Mehmet
Şandır Mümin
İnan
Aksaray Mersin Niğde
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar büyük bir
mutluluk içerisinde huzurunuzdayım. Tekrar, ikametgâh meselesinin
yanlışta ısrar olduğu düşüncesini ifade ediyorum. Bu
yanlışı düzeltmek sizin elinizdedir, sadece
parmaklarınızı kaldırmak yeter.
Israr sizin
vebaliniz olacaktır diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tüketici
sözleşmesine ilişkin davalar
MADDE 45-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 45.
Madde-sinde yer alan “yerleşim yeri” ibaresinin “ikametgah” olarak
değiştiril-mesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Osman
Ertuğrul Mehmet
Şandır Mümin
İnan
Aksaray Mersin Niğde
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; evet, yine vebal. Fakat, bir kurbağa hikâyesiyle
başlayacağım arkadaşlar, sanıyorum kurbağa
hikâyesini hepimiz biliyoruzdur.
Kurbağayı
sıcak suya attığınız zaman,
ısısının acısından fırlar kendisini
kurtarır. Ama soğuk su içerisinde kurbağayı
ısıtmaya başladığınız zaman o
ısıyı fark etmez ve haşlanarak ölmeye razı olur.
Anlaşılan, bizim saatlerdir anlatmaya
çalıştığımız mahzurları çok fazla bir etki
hissettirmiyor. Tabii ki, vebali anlatacağım, çünkü bu “ikametgâh”
kelimesinin yanlış olduğunu gerekçe bas bas bağırıyor
diye gerekçeden okudum size. Gerekçeden okumuş olmama rağmen, parti
taassubiyeti içerisinde, hak kaybına sebebiyet vermek vicdani bir vebali
doğurur. O vebalin altında kalacaksınız. Bunu tekrar etmek
istedim.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Komisyonun bir
düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim,
teselsül sebebiyle maddedeki “25” rakamı “26” olacaktır, “26
ncı.”
BAŞKAN – Not
edilmiştir.
Teşekkür
ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sigorta
sözleşmesine ilişkin davalar
MADDE 46-
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 46.
Maddesinde yer alan “yerleşim yeri” ibaresinin “ikametgah” olarak
değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Osman
Ertuğrul Mehmet Şandır Mümin İnan
Aksaray Mersin Niğde
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Değerli arkadaşlarım “ikametgâh” kelimesi geldikçe ben buraya
geleceğim ve sizi tekrar vicdanınızla vebal altında
olduğunuzu tekrarlayarak sözlerime son vereceğim.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır.
Şimdi bu
talebi yerine getireceğim.
Önce, yoklama
talebinde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyup, salonda
bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim. Yeterli
sayıda sayın üye salonda hazırsa elektronik cihazla yoklama
yapacağım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yoklama talebinde bulunulan önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 46’ncı maddesiyle ilgili olarak
yoklama yapılmasını talep ediyoruz.
Saygılarımızla.
Sayın Mehmet
Şandır? Burada.
Sayın
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Sayın Faruk
Bal? Burada.
Sayın Hasan
Çalış? Burada.
Sayın
Reşat Doğru? Burada.
Sayın Erdal
Sipahi? Burada.
Sayın Alim
Işık? Burada.
Sayın
Yılmaz Tankut? Burada.
Sayın
Abdülkadir Akcan? Burada.
Sayın
Şenol Bal? Burada.
Sayın Ahmet
Orhan? Burada.
Sayın Osman
Durmuş? Burada.
Sayın
Akif Akkuş? Burada.
Sayın
Hüseyin Yıldız? Burada.
Sayın Hasan
Özdemir? Burada.
Sayın
İsmet Büyükataman? Burada.
Sayın
Mustafa Enöz? Burada.
Sayın
Beytullah Asil? Burada.
Sayın Ahmet Duran
Bulut? Burada.
Sayın
Mustafa Kemal Cengiz? Yok.
Sayın Metin
Ergun? Yok.
Sayın Ali
Uzunırmak? Burada.
Sayın Mithat
Melen? Yok.
Evet, yeterli
sayıda milletvekilinin imzası var, olmayanları
çıktığımız zaman yeterli sayı var.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, üç dakika süre vereceğim ve yoklama
işlemini gerçekleştireceğim.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
Yoklama talebinde
bulunan sayın milletvekillerinin sisteme girmemelerini rica ediyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1- Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/337) (S.
Sayısı: 47) (Devam)
BAŞKAN –
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Yetki
anlaşması ve sınırları
MADDE 47
BAŞKAN –
Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Sayın
Komisyon Başkanı, buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli
Başkanım, madde teselsülü sebebiyle 2’nci fıkradaki 43
rakamı, 44; 44, 45 olacak; 45 de 46 olacak.
Teşekkürler
Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Teminat
MADDE 48
BAŞKAN -
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yabancı
devletin yargı muafiyetinden yararlanamayacağı haller
MADDE 49
BAŞKAN -
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm 50
ila 66’ncı maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm
üzerinde grupları adına söz alan milletvekili arkadaşlarımızın
isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Rahmi Güner, Ordu
Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Faruk Bal, Konya
Milletvekili; AK Parti Grubu adına İhsan Koca, Malatya Milletvekili.
Şahısları adına: Rahmi Güner, Ordu Milletvekili; Mehmet
Tunçak, Bursa Milletvekili; Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili; Faruk Bal,
Konya Milletvekili.
Bölüm üzerinde
ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Rahmi
Güner’e aittir.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Yok.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Faruk Bal.
Sayın Bal,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Milletlerarası
Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin üçüncü bölümüne girmiş bulunmaktayız.
Değerli
arkadaşlarım, bu bölümde yabancıların kişi hâllerine
ilişkin davalar, miras davaları, iş sözleşmesi ve iş
davaları, tüketici sözleşmesine ilişkin davalar şeklinde
uzayıp gitmektedir. Ancak, farklı konuları düzenlemiş
olmakla birlikte, kanunun yabancı unsur taşıması ve
yabancı unsur taşıyan bu kanunun olabildiğince kanunlar
ihtilafının doğduğu hâllerde Türk kanunlarının
uygulanması imkânlarını araştırma mükellefiyeti,
vecibesi Meclisin üzerinden kalkmamıştır.
İkinci bir
husus olarak da, vatandaşlarımızdan herhangi birisinin
uluslararası bir ilişkisinde yabancı bir ülkede yargılanma
ihtimali ortaya çıktığında, eğer uluslararası sözleşmeler
imkân sağlıyorsa onun Türk mahkemelerinde yargılanabilme
hakkını ve yetkisini kullanmak ve bu hakka burada yasa içerisinde yer
vermek suretiyle savunma mükellefiyetimiz ve vecibemiz sona ermemiştir.
İşte, bu çerçeve içerisinde bu kanuna özel bir önem atfeden
Milliyetçi Hareket Partisi, uluslararası ilişkilerde yoğun bir
derinlik ve genişlik kazanmış olan beşerî ilişkilerin
girift hâle gelmesi karşısında kendi
vatandaşlarımızın hukukunu koruyabilme açısından
yeterince gayret göstermiştir. Ancak, bu gayretler hiçbir siyasi gaileden
kaynaklanmamasına rağmen, tamamen teknik anlamda, hukuki anlamda
kanunun olgunlaştırılması amacına yönelik
olmasına rağmen ve yine sadece vatandaşlarımızın
uluslararası ilişkilerinden doğan ihtilaflarında
haklarının korunabilmesi amacına yönelik olmasına
rağmen, verdiğimiz önergeler iktidar partisinin milletvekillerinin
oylarıyla reddedilmiş bulunmaktadır. İleride, milletvekili
olarak kullandığımız hakkın ve yetkinin bir mesuliyet
doğuracağını da ifade ederek, bu kanunun yanlış
çıkmasından doğabilecek hak mahrumiyetlerinin, hak
kaybının vebalinin milletvekillerinin üzerinde olduğunu ifade
etmiştim.
Şimdi, bir
ayrıntıyla bu sözlerimi tamamlamak istiyorum. Tabii, örnek vererek
başlasak belki daha iyi olurdu. Uluslararası ilişkilerin
giriftleştiğini, derinleştiğini ve karmaşık hâle
geldiğini ifade etmiştik. Bunu bir örnekle açıklamakta
fayda vardır aslında: Bir
vatandaşımız ekmek, rızkı için, farz edelim ki
-yaygın bilinen yer olarak- Almanya’ya gitti, orada çalıştı
çabaladı bir dükkân sahibi oldu; tatile gitti, İspanya’da
nişanlandı, Fransa’da evlendi, çocukları İngiltere’de
doğdu; bu güzergâhı gezerken bazı ticari ilişkileri oldu,
ortaklıklar kurdu, yatırımlar yaptı vesaire. İşte
böyle, medeni, beşerî ve ticari ilişkilerin girift hâline gelmiş
olan dünyamızda ortaya çıkan ihtilafta bu vatandaşın
hakkını kim koruyacak? Bu vatandaş, ortaya çıkacak
ihtilafta hangi ülke kanunlarına göre yargılanacak ve hangi ülke
mahkemesinde yargılanacak?
Bu kadar hayati
bir konuda, bu kadar önemli bir konuda görüşme yapıyoruz ve bu
görüşmelerde koruyacağımız iki temel özellik
bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, kanunlar ihtilafında,
sözleşmelere saygı duymak kaydıyla, Türk kanunlarının
uygulanmasına imkân vermek. İkincisi ise, uluslararası yetkide
Türk mahkemelerini yetkili kılabilmenin imkânını
araştırmak. Bu başarılabildiği takdirde Türk
vatandaşı, bildiği bir hukuk sisteminde, bildiği bir
mahkemede, bildiği usulde yargılanacak demektir. Bunun da temel
maddesi -ileride geleceğiz yine- ikametgâhla ilgili sorunda
karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda çok konuştum,
vebal verdim milletvekili arkadaşlarımıza, ancak
karşılığını göremedim. Şimdi, o vebalin
karşılığını göremeyen bir milletvekili olarak
“Acaba niçin?” sorusunu aramaya çalıştım.
Değerli arkadaşlarım
“Acaba niçin?” sorusunun cevabını birlikte bulmaya
çalışalım.
Başa
dönüyoruz, bu kanunun 2’nci maddesine döndük. 2’nci maddede, üçüncü ülkelerin
farklı kanuni uygulamaları olan hâllerde hangi eyaletin, hangi
kantonun, hangi federasyonun kanununu uygulama mükellefiyetini veren bir
mükellefiyeti Türk hâkiminin omuzuna yüklüyorsunuz genel maddede, öyle mi
efendim? Bu kanunda öyle yapıyorsunuz. Peki, yabancı bir kanunu
uygularken Türk hâkimine bu kadar yükü yüklüyorsunuz, Türk vatandaşının
yabancı bir ülkede yargılanması hâlinde onun ikametgâh hukukuna
niçin saygı göstermiyorsunuz? Niçin Medeni Kanunda yapılmış
bir yanlışın üzerine yanlışları bina ediyorsunuz?
Niçin bu yanlışların neticesinde yurt dışında
yaşayan 6 milyon –sırf Avrupa’yı kastediyorum- civarındaki
insanımızın ikametgâhı nedeniyle Türkiye’de
ihtilaflarını Türk mahkemelerinde çözebilme imkânını
elinden alıyorsunuz? Niçin Türk hukukuna göre yargılanma
hakkını elinden alıyorsunuz? Bunların cevabı yok.
Bunların cevabı, yanlış yapılmış, o yanlışta
ısrar edeceğiz demektir.
Başka bir
şekilde düşündüğümüz takdirde kafamda bir soru işareti daha
belirliyor. Nedir o? Türk hukukunda müdahaleci kurallar vardır. Bu
tasarıda o kurallar yoktu arkadaşlar. Müdahaleci kurallar, kamu
düzeninden sonra uygulanması gereken, devletin, ekonomik ve sosyal
gerekçeler nedeniyle özel hukuka müdahale ettiği alanlardır
müdahaleci hukuklar. Şimdi, Türk hukukunun müdahaleci hukukunu, müdahaleci
kurallarını bu tasarı içerisine koymuyorsunuz. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz bu konulsun dediğimizde, tasarıyı
sulandırarak getiriyorsunuz, değişikliği sulandırarak
getiriyorsunuz. Adına, müdahaleci kural diyemiyorsunuz. Ola ki, müdahaleci
kural, hâkimi çok daha fazla müdahale ettirir diye bir korkuya
kapılıyorsunuz. Yabancı bir ülkenin hukukunu uygulamak için
hâkimi zorluyorken herhangi bir korkuya kapılmıyorsunuz da, Türk
vatandaşının hakkını korumak için niçin korkuya
kapılıyorsunuz? Türk müdahaleci hukuk kurallarının
uygulanmasından niçin çekiniyorsunuz? Niçin bunun adını
müdahaleci kurallar koymaktan kaçınıyorsunuz?
Üçüncü bir
paragraf olarak ifade ediyorum: Niçin geçici hukuki himayeleri “Genel hükümler”
bölümüne koymuyorsunuz? Çünkü, geçici hukuki himayelerde Türk hukuku
uygulanacak. Demek ki, bilinerek ve istenerek… Tekrarlıyorum: Bilinerek ve
istenerek yabancı hukuka üstünlük tanınıyor, Türk hukukuna ve
Türk mahkemelerinin yetkisine ise tali bir derecede değer veriliyor. Bunu
kabul etmek mümkün değildir arkadaşlar.
Bu Meclis gazi
Meclistir. Bu ülke bağımsız bir ülkedir.
Bağımsızlığının en önemli
şartlarından bir tanesi de yargılama yetkisidir ve kanun
hâkimiyetidir. İşte, bunun vebali, ikametgâh konusunda ve diğer
konulardaki önergeleri parti disiplini açısından reddetmek durumunda
kalan milletvekillerinin vicdanında, vebalinde olacaktır.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak.
Buyurun.
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlarım.
Öncelikle
yabancı mahkeme ve hâkim kararlarının tenfizi konusunda mevcut
kanunumuz bazı eksiklikler taşıyordu ve dolayısıyla,
bu hazırlanan yeni tasarı, bu eksikliklerle ilgili bazı
değişiklikler yaparak, bu eksiklikleri gidermiştir.
Bunlarla
alakalı bazı örnekleri sizlerle paylaşmak isterim, Örneğin,
tasarıda, mevcut kanunumuzda bulunmayan ihtilafsız kaza konusunda
özel bir hüküm öngörülmüştür. Yeni hükme göre ihtilafsız kaza
kararları da tanıma ve tenfize tabi olacaktır, ancak
hasımsız, ihtilafsız kaza kararlarında tebligata dair
hükümler uygulanmayacaktır. 55’inci maddenin bu düzenlemesi önemli bir
eksikliği bu şekliyle gidermiş oluyor.
Ayrıca,
tasarının 59’uncu maddesinde yer alan yabancı ilamın hangi
andan itibaren kesin hüküm ve kesin delil teşkil ettiğine
ilişkin yeni bir hükme de yer verilmiştir. Böylece, tatbikatta
duyulan tereddütler giderilmiş, tasarıya göre, yabancı mahkeme
kararı kendi hukukuna göre kesinleştiği andan itibaren kesin
hüküm ve kesin delil etkisine sahip olacaktır.
Tasarının
60’ıncı ve diğer maddesi hükümlerinde ise, kesinleşmiş
ve icra kabiliyeti kazanmış hakem kararları yanında,
taraflar için bağlayıcı olan hakem kararlarının da tenfiz
edileceğine ilişkin yeni bir hükme yer verilmiştir. Taraflar
için bağlayıcı olan “hakem kararı” terimi, Hakem
Kararlarının Tenfizi Hakkında New York Sözleşmesi’nden beri
kullanıldığı ve genel bir geçerliliği haiz
bulunduğu hâlde, 2675 sayılı Kanun’da sadece
“Kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış hakem
kararları” terimi yer alıyordu. Bu terim de Türk hukuk
tatbikatında ciddi tereddütlere yol açmıştır.
Tasarının
bu konudaki bir diğer yeniliği de, yabancı hakem
kararlarının tanınmasına hüküm bulunmayan mevcut Kanun’un
bu boşluğu doldurmuş bulunmasındadır. Yabancı
hakem kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin
hükümler de bu şekliyle uygulanacaktır. Bu alanda
yapılmış gerçekten reform etkisindeki önemli
değişikliklerin sadece istisnai bazı konularda hapse
konulması, sınırlandırılması gerçekten kanunun
esas itibarıyla içeriğinin tam olarak anlaşılmaması ve
yeterince ses getirmemesi neticesini doğurur korkusundayız. Bu
sebeple, özellikle tasarının içeriğinde bulunan çok önemli
düzenlemeler hakkında sizlerle bu konuları paylaşmak istedim ve
tasarının yeni şekliyle hayırlı olması
temennisiyle sizleri saygıyla selamlarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Hükûmet
adına Adalet Bakanımız konuşma yapacaklar.
Buyurun
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; biraz önce çeşitli defalarla ifade
edildiği gibi, çoğu teknik maddelerden oluşan bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarıyla ilgili huzurumuza
çıkan muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız, bu
tasarıdaki bazı kelimeler ve ibareler nedeniyle hem Hükûmetimizi hem
de grubumuzu zaman zaman ağır diyebileceğimiz sözlerle itham
ettiler. Ne dediler? “Siz, bu tasarıda yer alan ‘yerleşim yeri’
ibaresi yerine ‘ikametgâh’ koymayarak büyük bir vebal
altındasınız.”
Değerli
arkadaşlar, “yerleşim yeri” ibaresi ilk defa Türk hukukuna bu yasayla
mı geliyor?
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Ne zaman girdi?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Medeni Kanun’la geldi 2001’de. Kim
hazırladı bu Medeni Kanun’u?
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Onlar hazırladı.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti.
Kimlerden oluşuyordu? Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve
Anavatan Partisi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Faruk
Bal o Hükûmette Devlet Bakanıydı, o Hükûmet
tasarısının altında imzası vardır.
“İkametgâh” yerine “yerleşim yeri” ibaresini, o tasarıda Meclise
sevk eden 57’nci Cumhuriyet Hükûmetidir. Eğer bunda bir vebal varsa, bu
vebal Sayın Faruk Bal’ın üzerindedir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
değerli arkadaşlar, yasalarımızın birinde
“yerleşim yeri” diğerinde “ikametgâh” olur mu? Bu tür önemli kelime ve
ibarelerin tüm hukukumuzda yeknesak şekilde bulunması gerekir. O
nedenle, bu tasarının hazırlanmasına katkı
sağlayan hukukçularımız, öğretim üyelerimiz, bu alanda
uzman kişiler de bu birlikteliği sağlamak için tıpkı
Medeni Kanun’da olduğu gibi burada da “yerleşim yeri” ibaresini
kullandılar. Buradaki ithamı anlamak ve -dokuz tane- bu konuyla
ilgili verilmiş her önergede buraya çıkarak, bir iki cümle söyleyerek
“vebal altındasınız” demekteki ciddiyeti kamuoyunun ve sizlerin
takdirine bırakıyorum.
İkinci başka
bir şey daha söylediler, dediler ki: “Yabancılık unsuru
taşıyan hukuki ihtilaflarda il mahkemeleri yetkili olsun.” Örnek
veriyorum: Ben Antalya Milletvekiliyim. Bir yabancı bir Türk’le
evlenmiş, Alanya’da oturuyorlar. Aralarında ihtilaf çıktı.
Boşanma davası açacaklar. Sayın Bal diyor ki, bu davayı
Alanya mahkemesinde açmasınlar, Antalya mahkemesinde açsınlar. Niye?
Çünkü Alanya mahkemesinde bu işe bakacaklar acemidir. Ben Alanya
mahkemesinde görev yapan hâkim ve savcılarımızı, en az
merkezde görev yapan hâkim ve savcılarımız kadar tecrübeli,
hukuku okuduğunda anlayabilen yargıçlar olarak görüyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) İstanbul’da Kadıköy’de
oturan, yabancılık unsuru taşıyan bir ihtilaf için
Sultanahmet’e geleceksiniz, Kartal’da Sultanahmet’e geleceksiniz,
Bakırköy’de Sultanahmet’e geleceksiniz!
Şimdi,
bunları doğrusu ben bir hukukçu olarak yerimde dinlerken gerçekten
üzüldüm hukuk adına. Gerçekten bir yasanın mükemmel bir şekilde
çıkmasına katkı sağlayabilirsiniz, nitekim bazı
önerilerini kabul de ettik değerli arkadaşımızın, ama
bu söylenenlerden dolayı Hükûmetimizi ve Grubumuzu itham etmesini kabul
etmemiz mümkün değildir. Bunu hem size hem de sizin
şahsınızda kamuoyuna izah etmek için huzurunuza
çıktım.
Bu tasarı
inanıyorum ki küreselleşen dünyada, insan ilişkilerinin gittikçe
yaygınlaştığı bir dünyada önemli bir boşluğu
dolduracaktır. Şimdiden hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına, Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül… Yok.
Şahsı
adına, Konya Milletvekili Faruk Bal.
Buyurun
Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
şahsım adına söz almış bulunuyorum ama
şahsım adına Sayın Bakanın ifadelerini de
değerlendirme imkânına sahip olmuş bulunuyorum.
Doğrudur,
Medeni Kanun 2000 yılında kanunlaşmıştır.
Doğrudur, Milliyetçi Hareket Partisi o tarihte koalisyon
ortağıdır ama Adalet Bakanlığından sorumlu
değildir. Doğrudur, ben -Sayın Bakana ilaveten ifade ediyorum- o
Kanun’un, kanun tasarısı bölümünde Adalet Bakanlığında
da içinde olmuşumdur. Bunlar doğrudur. Ancak bu Kanun’un
yürürlüğe girdiği tarihte milletlerarası özel hukukla ilgili
bölümü değerlendirilmemiştir, şimdi değerlendiriliyor. O
tarihte Milletlerarası Özel Hukuk Kanunu’nda “yerleşim yeri”,
“ikametgâh” ayrımını ortaya koyabilecek, bugünkü
tartışmalara getirebilecek bir terim farklılığı
oluşmamıştı.
Değerli
arkadaşlarım, ben, sözlerimin başında, Medeni Kanun’daki
“yerleşim yeri”nin yanlış olduğunu en az on defa tekrar
ettim.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Yanlışı kim yaptı o zaman?
FARUK BAL
(Devamla) – Bu yanlıştır güzel kardeşim,
yanlışın üzerinde ısrar etmek yanlıştır. Bu
yanlışın üzerine gitmenin bir anlamı yoktur. O zaman o
yanlışın üzerine tekrar yanlışları mı bina
edelim? Yani farz edelim ki o tarihte yapılan yanlış var diye
herkes her yanlışı yapma hakkına mı sahip olsun?
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Şimdi doğruyu yapıyoruz.
FARUK BAL
(Devamla) - Düzeltelim. Şimdi düzeltme zamanı. Medeni Kanun’dan
başlayarak düzeltme zamanı. Medeni Kanun’dan başlayarak
düzeltmezsek, bu “yerleşim yeri”, “ikametgâh” kavramlarından ortaya
çıkabilecek tercüme hataları, bizim
vatandaşlarımızın, yurt dışıyla
ilişkili yabancı unsur taşıyan, yabancı hüküm
taşıyan ihtilaflarında hem kanunların, yabancı
kanunların uygulanması açısından hem de yabancı
mahkemelerin yetkili olması açısından ciddi bir
haksızlık doğabilecektir. Doğabilecek bu
haksızlığı ben burada ifade ediyorum,
açıklıyorum, bir tek ben değil. Sayın Bakanın Adalet
Bakanı olarak hazırlamış olduğu tasarının
gerekçesini okudum, o gerekçede diyor ki: “Biz bu yanlışı bile
bile yapıyoruz, Genel Kurulda bu yanlış düzeltilsin.” diye bas
bas bağırıyor ama o gerekçeye rağmen eğer
düzeltmiyorsanız, elbette ki, her kanaat izharının bir vebali vardır,
o vebalin altında olacaksınız. Bunu tekrar etmeme veya bunu
açıklamama Sayın Bakan niçin bu kadar üzüldü, bunu da
anlamış değilim, üzülecek bir konu yok. Her kişi
yaptığı hareketten mesuldür, milletvekili de mesuldür,
milletvekili olmayan da mesuldür. Elbette ki bu mesuliyetin
karşılığı da vebaldir diyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ekranda soru için girmiş olan
milletvekili arkadaşlarımızı görüyorum.
Şimdi
soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
bağımsız milletvekili olarak burada tek kişi oturunca,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına katılmamanın
üzüntüsünü çekiyorum. Biliyorsunuz, 5 kişi olmadan kanunla ilgili imza
veremiyoruz. Zaten, bugünkü iktidar partisinin belli başlı, eskiden
Meclis Başkanlığı yapmış kişi de bizleri
susturmak için her türlü tertip içinde.
Şimdi, biraz
önce konuşan Bakan… Şimdi ben bu AKP’nin bakanlarına
şaşırıyorum. Bir şey doğruysa “bu doğrudur”
deyin. Eğer yanlışsa, “Benden önceki iktidar bunu
yapmış ben de onu yapıyorum.” demeyin, bu bir bahane olmaz.
Doğru mudur, yanlış mıdır? “Yerleşim yeri” ile
“ikametgâh” kelimesinin kullanılmasında, doğruysa doğru,
yanlışsa yanlış…
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) – Soru nerede Sayın Başkan?
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Peki, soruya geleceğim Sayın Başkan. Bugün de sizi
üzmemek için Danışma Kurulu kararının üzerinde
çıkıp da konuşmadım. Çünkü hemen “yahu, bu Kamer Genç her
şeyde çıkıyor” diyorlar. Hadi size bir bağışta
bulunayım dedim.
Şimdi,
burada “onanmış tercüme” kelimesi geçiyor Sayın Başkan, bu
tercümeyi kim onaylayacak? Yani, orada belirtilmesi lazım, 52’nci maddede
“onanmış tercüme” diyor. Biliyorsunuz bu yabancı ülkeler, bizim,
vize için yurt dışına giden işçilerimizden çok büyük para
alıyorlar. Hiç olmazsa orada, onanmış tercümenin oradaki Türk
elçileri tarafından, konsoloslukları tarafından onanması
lazım.
Yine, 53’üncü
maddede “fiilî uygulamanın bulunması…” Bu fiilî uygulama nedir,
nasıl bir fiilî uygulamanın bulunması hâlinde bu madde
uygulanacak? Bunu bir lütfen açıklasınlar.
Kusura
bakmayın, tabii, soru sorma hakkını da yalnız ben kullanmak
da istemiyorum, diğer arkadaşlar da kullansın. Bu iki soruyu
sormak istedim. Ama rica ediyorum Sayın Başkan, bu AKP’li bakanlar
eğer bir şey doğruysa “doğru” desinler, yanlışsa
“yanlış” desinler. Hep önceki bakanlara bahane bulmasın, o
hükûmetler de... Onlar bu devletin, işte, devam eden hükûmetin
bakanlarıdır.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına en çok katılan
ve kürsüye de en çok çıkma şansı bulan Sayın Genç’in ilk
sorusu “Sayın Bakan ikametgâh ve yerleşim yeriyle ilgili
değerlendirme yaptılar, acaba doğru mu, yanlış mı
diye bir… Hangisine katıldığını ifade etseydi iyi
olurdu.” temennisinde bulundu. Evet “yerleşim yeri”yle ilgili ibarenin
Türk Medeni Kanunu’na girdiği dönemde ben de Adalet Komisyonu üyesiydim.
Dönemin Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk de Medeni Kanun’u
Komisyonumuzda savunmuş ve birlikte bir mesai sarf ederek Medeni Kanun’u
yasalaştırmıştık. Ben de, o dönemde üyesi
bulunduğum siyasi parti adına “yerleşim yeri” ibaresinin
“ikametgâh” yerine kullanılmasına destek vermiş bir
milletvekiliyim. O bakımdan, tabii, yerleşim yeri mademki kanunumuza
girmiş, Yargıtay ve yargı kararlarında artık bu yerini
almıştır. Bundan sonra diğer kanunlarda farklı bir
yola girmenin doğru olmadığı kanaatindeyim.
Diğer
sorusunu iyice anlayamadım. Sayın Başkanım ben ilk sorusunu
yazarken, zannediyorum, diğer, ikinci soruyu takip ettiler. İzin
verirseniz, Komisyon Başkanımız, Sayın Genç’in ikinci
sorusunun cevabını versinler efendim.
Teşekkür
ederim.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli
Başkanım, görüşülmekte olan kanunun teselsülen 54’üncü
maddesinde “fiilî uygulama” ifadesi geçmektedir. Bu, istikrar
kazanmış, gelenekselleşmiş, iki ülke arasında veya iç
hukuk arasındaki uygulama anlamındadır. “Teamül”
karşılığıdır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Delili ne, delili? Yani, sizin söylediğiniz çok müphem bir
ifade.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, sizin
hukuk bilginize göre bu müphem olabilir, milletlerarası özel hukukta
kavramlaşmış, oturmuş, müesses bir ibaredir.
Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Katkıda bulunan bütün gruplara ve
şahsı adına konuşmacı olan arkadaşlara
teşekkür ediyorum.
Şimdi,
üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
50’nci maddenin
başlığını okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
Yabancı
Mahkeme ve Hakem Kararlarının Tenfizi ve Tanınması
Tenfiz
kararı
MADDE 50-
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Görev ve yetki
MADDE 51-
BAŞKAN –
Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş
sıralarına göre okutup, aykırılık durumlarına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 51.
Maddesinde yer alan " yerleşim yeri" ibaresinin
"ikametgah" olarak değiştirilmesini saygı ile arz
ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Oktay
Vural
Konya
Mersin İzmir
Mümin
İnan Nevzat Korkmaz Osman Ertuğrul
Niğde
Isparta Aksaray
BAŞKAN –
Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 51.
Maddesine ikinci fıkrasında yer alan "yeri, yoksa sakin
olduğu yer mahkemesinden" ibaresinin fıkra metninden
çıkarılarak, bunun yerine, "yerinin bağlı bulunduğu
il mahkemesinden, yoksa sakin olduğu yerin bağlı bulunduğu
il mahkemesinden" ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Mehmet
Şandır Mümin
İnan Osman
Ertuğrul
Mersin Niğde Aksaray
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli
Başkanım, İç Tüzük’ümüzün 87’nci maddesindeki “Komisyon ve
Hükûmet katılmama gerekçelerini kısaca açıklayabilirler.” hükmü
gereği tekraren katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Evet, Sayın Bal, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi
okutayım?
Önerge sahipleri
adına Sayın Faruk Bal.
Buyurun.
FARUK BAL (Konya)
– Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; tekraren huzurunuzdayız,
Sayın İyimaya’nın ifade ettiği gibi. Tekraren,
ikametgâhın yabancılarla ilişkisi olan, ihtilafı olan
vatandaşlarımızın aleyhine ağır sonuçlar
doğurabilecek, Adalet Bakanlığının gerekçesinde beni değiştirin
diye bas bas bağıran bir madde olduğunu ifade edip, bunu tekrar
değerlendirmeniz için huzurunuza bir kez daha “ikametgâh” maddesiyle
ilgili gelmiş bulunuyorum.
Bu önergeyle
ilgili ifadelerimi burada, eğer Sayın Başkan izin verirse kesip,
tenfizle ilgili yetki konusunda düşüncelerimi arz etmek istiyorum.
Mümkün mü
Sayın Başkanım? Yoksa, önerge oylandıktan sonra mı?
BAŞKAN –
Önergenin üzerinde konuşun, buyurun.
Hukuki mütalaalar
serdediyorsunuz. Tabii, Sayın Bakan hukukçu, Komisyon Başkanı
hukukçu, sizler hukukçusunuz. Geçmişte siz de yaptınız...
FARUK BAL
(Devamla) – Peki.
O zaman, tabii,
Sayın Başkanın ikazına uyuyorum. İkametgâhla ilgili
daha önceki söylediklerimi aynen tekrar ediyorum ve tekrar tekrar üzerine
basmak istiyorum ki bu madde eğer değişmez ise Türk
vatandaşları yabancılarla ilişkilerinde, işlerinde,
ihtilaflarında, davalarında yabancı hukukun uygulanmasına
muhatap olacaklardır ve Türkiye yerine yabancı bir ülkenin yargı
yetkisinin kabul edilmesine vesile olabilecek bir yanlışlık
vardır. Bu yanlışlığın düzeltilmesini kanunun
noktalanacağı ana kadar ben ifade edeceğim, nokta konulana kadar
da düşüncelerimde ısrar edeceğim.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Bal, bu, yerinin bulunduğu il mahkemeleriyle ilgili önergeydi,
onu bir hatırlatayım.
FARUK BAL
(Devamla) – İki önerge birden okundu Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Yok, ikincisini işleme aldım. Şu anda ifade şu: “Yerinin
bağlı bulunduğu il mahkemesinden, yoksa sakin olduğu yerin
bağlı bulunduğu il mahkemesinden” ifadesi var.
FARUK BAL
(Devamla) – O zaman izin verirseniz…
BAŞKAN -
Yani burada zaten ikisi de konuyla ilgili. Şimdi konuştunuz, bir
sonraki önergede isterseniz tekrar konuşabilirsiniz.
FARUK BAL
(Devamla) – Eğer izin verirseniz tamamını konuşayım.
BAŞKAN –
Evet, buyurun, devam edin, süreniz devam ediyor.
FARUK BAL
(Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum arkadaşlar. Bir
karışıklık oldu, muhtemelen hata bende olabilir,
yanlış anlamış olabilirim.
Bu defa, teselsül
eden sıra numarasına göre, madde numarasına göre 51’inci
maddeyle sözlerime başlamak istiyorum. Bu madde, yabancı mahkemelerin
vermiş olduğu kararların Türkiye’de icra edilebilmesi
anlamına gelen tenfiz davalarıyla ilgili bir maddedir. Tenfiz
davalarıyla ilgilidir, ancak aynı zamanda, bir sonraki maddede de
göreceğimiz gibi, bu maddeyle ilgili yetki, yabancı mahkemelerden
verilmiş kararların Türk mahkemelerince tanınması
mahkemesine de uygulanacaktır, tanınması davasına da
uygulanacaktır.
Dolayısıyla,
bu madde, yabancı mahkemelerin vermiş olduğu kararların
Türkiye’de hüküm ifade etmesidir ve belirli şartlar yerine geldiği
takdirde, bu kanunda yazılan şartlar yerine getirildiği takdirde
çok fazlaca bir direnme hakkı yoktur mahkemelerin. Dolayısıyla,
o kararların tanınmasına veya tenfizine karar verilecektir.
İşte,
burada teknik bazı hususlar ortaya çıkmaktadır. O
hususların değerlendirilmesinin bilgi ve tecrübe sahibi hâkimler
tarafından, bilgi ve deneyim sahibi olan hukukçular tarafından
değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz, mahkemelerin bu
açıdan ihtisaslaşması gerektiği düşüncesindeyiz. Bu
ihtisaslaşmaya, bilgiye, tecrübeye imkân sağlayabilmek üzere de bu
gibi davaların il mahkemelerinde görülmesi gerektiğini ifade
ediyoruz. O amaçla bir önerge vermiş bulunmaktayız.
Sayın Bakan
bunları eleştirirken, biraz önce söz aldığında, biraz
hamasi bir edebiyatla, “ben her yerdeki hâkimime güveniyorum…” Elbette
güveniyoruz, elbette güveniyoruz. Ama biliyor musunuz ki Patnos’taki hâkimin
sıkıntısı nedir? Biliyor musunuz ki İpsala’daki
hâkimin sıkıntısı nedir? Tercüman bulamıyorsa, sözlük
bulamıyorsa, kanunu bulamıyorsa…
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – İnternet
var.
FARUK BAL
(Devamla) – …bilgisi becerisi yetmiyorsa, eğitim almamışsa…
Bunların hepsi yaşanan bir gerçek. Ben de o meslekten geldim.
Peygamber değildir hâkim. Dolayısıyla, bilgi ve tecrübe
esastır. Bilgi ve tecrübenin yoğunlaştığı
yerlerde bu davalara bakmak, bu kabil davalarda Türkiye’nin uluslararası…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Buyurun, bir dakika süre vereyim, konuşmanızı
tamamlayınız.
FARUK BAL
(Devamla) - …hukuk alanında ciddi bir şekilde itibar kazanmasına
sebebiyet verecektir. Mevcut hâliyle Türk mahkemelerinin kararları,
değerli arkadaşlarım, gülümsemeyle
karşılanmaktadır, Türk mahkemelerinin kararları hukuki
değerlendirmeye bile tabi kılınmamaktadır.
Bu
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 51.
Maddesinde yer alan “yerleşim yeri” ibaresinin “ikametgah” olarak
değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal, konuşacaksınız.
FARUK BAL (Konya)
– Evet efendim.
BAŞKAN -
Buyurun.
FARUK BAL (Konya)
– Evet, değerli arkadaşlar, vaktin geçtiğini biliyorum. Ne
anlama geldiğinin de idraki içerisindeyim. Tekrar, Sayın Bakan
alınsa da, bir cümleyle, bu madde ile Türk vatandaşlarının
kayba uğrayabilecek hakkı üzerinde vebal sahibi olduğunuzu
bildirmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu konuda bir şey söylemek istiyorum.
Aynı konuda on tane önerge oyladınız, olmaz. Türkiye Büyük
Millet Meclisi bir konuda irade beyan ettiyse, artık Başkanlık
olarak aynı önergeyi işleme koymamanız lazım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tenfiz istemi
MADDE 52 -
BAŞKAN –
52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum arkadaşlar: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Dilekçeye
eklenecek belgeler
MADDE 53 -
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tenfiz
şartları
MADDE 54 -
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tebliğ ve
itiraz
MADDE 55 -
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Karar
MADDE 56 -
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yerine getirme ve
temyiz yolu
MADDE 57 -
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tanıma
MADDE 58 -
BAŞKAN –
Komisyonun bir düzeltme talebi var.
Buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, 58’inci
maddedeki “53” ifadesi “54” oluyor, bir rakam fazla oluyor.
BAŞKAN –
58’inci maddedeki “53” ifadesi “54” olarak değiştirilecektir. Gerekli
not alınmıştır, düzeltilecektir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kesin hüküm ve
kesin delil etkisi
MADDE 59 -
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yabancı
hakem kararlarının tenfizi
MADDE 60 -
BAŞKAN –
Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri
geliş sıralarına göre okutup, aykırılık durumlarına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 60.
Maddesinin (2). fıkrasında yer alan “yeri, yoksa sakin olduğu bu
da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yer
mahkemesi” ibaresinin fıkra metninden çıkarılarak, bunun yerine,
“yerinin bağlı bulunduğu il mahkemesi, yoksa sakin olduğu
yerin bağlı bulunduğu il mahkemesi bu da yoksa icraya konu
teşkil edebilecek malların bulunduğu yerin bağlı
olduğu il mahkemesi” ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Mehmet
Şandır Mümin
İnan Osman
Ertuğrul
Mersin Niğde Aksaray
BAŞKAN –
Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanun Tasarısının 60. madde 1.fıkrasında
yer alan “veya taraflar için bağlayıcı olan” ifadesinin metinden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Hüseyin
Pazarcı
Balıkesir
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Sayın Pazarcı, buyurun efendim.
HÜSEYİN PAZARCI
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu söz konusu maddenin 1’inci
fıkrasıyla ilgili olarak iki unsur var. Yabancı hakem
kararlarının tenfizi için birinci unsur kesinleşmiş ve icra
kabiliyeti kazanmış olma. Bu, bilindiği gibi hakemlik
mahkemesinin bağlı bulunduğu eğer bir devlet hukuk düzeni
varsa, o çerçevede, ayrıca bunun kesinleşip icra edilir hâle
gelmesinin sağlanmasını ifade ediyor.
Bunun
dışında, ikinci unsur olarak, bu yeni maddede “veya taraflar için
bağlayıcı olan” ibaresi eklenmiş ve bununla kastedilen,
daha ziyade, herhangi bir devlet düzeni içinde bir hakemlik müessesi
şeklinde ortaya çıkmayan, uluslararası düzeyde hakemliklerin
organını oluşturan kararların ifadelerini burada kapsamak
üzere konulmuş. Örneğin, Paris'teki Uluslararası Ticaret
Mahkemesi eğer herhangi bir karar verirse, bu bir devlet hukuk düzeni
içinde de yer almadığı için bunun o devlet düzeni içinde
kesinleşmesi ve icrasının
beklenmeyeceği hesabıyla tarafların bu mahkemenin kararını
bağlayıcı kılmasının yeterli olması
şeklinde değerlendirilebilecek bir madde. Ancak ben bu ikinci
kısmın "veya taraflar için bağlayıcı olan"
deyiminin çıkarılmasını önerdim. En başta şunun
için: Eğer bir uluslararası hakemlik organı hiçbir hukuk düzeni,
bir devlet hukuk düzeni içinde bulunmuyorsa, onun kararları -taraflar da
bağlayıcı karar vereceğine karar vermişlerse
sözleşmelerinde- kesinleşmiş ve icra kabiliyeti
kazanmış şeklinde, doktrinde tartışmalı olmakla
birlikte kabul edilmektedir. Ama bundan da öteye bir başka nedenle bu
deyimin çıkarılmasının uygun olacağını
düşündüm. O da şu nedenle:
Bu konuda, bu
uluslararası hakemlik organlarının kararlarının
kesinleşmesi ve bağlayıcı olup icra kabiliyeti
kazanması konusunda bir New York Sözleşmesi vardır. Buna büyük
sayıda devlet taraftır. Türkiye Cumhuriyeti de 1992 yılında
bunu onaylayarak taraf bulunmuştur. Dolayısıyla, bu tür hakemlik
organlarının kararları bu sözleşme çerçevesinde ülkemizde
zaten icra kabiliyeti
kazanmıştır, uygulanmaktadır.
Şimdi, o
zaman “Böyle bir sözleşmeye de taraf bulunduğuna göre Türkiye ve
bunlar Türkiye'nin uygulamasını düzenleyen hükümler olduğuna
göre, bu ikinci unsurun konulmasına gerek var mıydı?” diye soru
sorduğumda, eğer New York Sözleşmesi koşullarıyla
uygulanma koşullarıyla, bu yasadaki uygulanma koşulları
aynı olsaydı, belki tekrarında,
sağlamlaştırılmasında, teyidinde yarar vardı
diyebilirdik. Ancak, New York Sözleşmesi’ne ilişkin olarak Türkiye
bunu onaylarken bir çekince koymak suretiyle
karşılıklılık ilkesini koymuştur. Hâlbuki burada
bu karşılıklılık ilkesi yoktur ve
baktığımız zaman bu maddenin gerekçesine, şu ifade
edilmiştir, denmiştir ki: Hakemlik mahkemelerinin kararlarıyla
ilgili karşılıklılığa ihtiyaç yoktur.
Hayır
sayın milletvekilleri, tam tersine, hakemlik mahkemeleri,
uluslararası hakemlik mahkemelerinin verdiği kararların da
uygulanması Türkiye’de, tenfizi Türkiye’de söz konusu olacaktır. Daha
önce Sayın Komisyon Başkanının bir başka vesileyle bu
kanunun Türkiye’deki uygulamayı düzenlediğini bildirmesi gibi.
Şimdi, siz
bizim vatandaşımızın aleyhine olan bir uluslararası
hakemlik mahkemesi kararının tenfizinin incelenmesinde
karşılıklılık koşulunu
kaldırırsanız, bizim vatandaşımızın
sözleşme yaptığı ve hakemliğe gittiği
tarafın devleti bunu uygulamama şeklinde bir durumda ise, bir hukuki
konumda ise, o zaman bu karşılıklılık koşulunun
hakemlik kararlarında aranmaması bizim
vatandaşımızın aleyhine bir durum doğuracaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Pazarcı, buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) – Dolayısıyla, bu hüküm genişletmektedir
Türkiye’nin hâlihazırdaki yükümlülüklerini. Bu nedenle, ilgili deyimin,
tabirin bu yasadan çıkarılmasını önerdim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Pazarcı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 60.
Maddesinin 2. fıkrasında yer alan “yeri, yoksa sakin olduğu bu
da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yer
mahkemesi” ibaresinin fıkra metninden çıkarılarak, bunun yerine,
“yerinin bağlı bulunduğu il mahkemesi, yoksa sakin olduğu
yerin bağlı bulunduğu il mahkemesi bu da yoksa icraya konu
teşkil edebilecek malların bulunduğu yerin bağlı
olduğu il mahkemesi” ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve
arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)-
Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde,
milletlerarası yetki düzenlemesini öngören üçüncü maddedir.
Hatırlanacağı üzere birincisinde, yabancılık unsuru
taşıyan davaların Türk mahkemelerinde görülmesiyle ilgili
hâllerde il mahkemelerinin görevlendirilmesine ilişkin önergemiz
reddedilmiş idi. ikinci maddede ise tanıma ve tenfizle ilgili, Türk
mahkemelerinin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve
tenfizle ilgili yetkisinin il mahkemelerinde toplanmasına ilişkin
önergemiz reddedilmişti. Bu ise, yabancı unsuru taşıyan
hakem kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin Türk
mahkemelerinin görevlerinin il mahkemelerinde toplanmasına ilişkin
önergemizdir.
Değerli
arkadaşlarım, üç maddeyi tekrarladım size. Çünkü, üç madde,
basamaklar itibarıyla değerlendirdiğimiz zaman kabulü en mümkün
olan önerge bu önergedir, yani hiç itirazsız kabul edilebilecek önerge bu
önergedir. Niçin? Çünkü, hakem kararları ağırlıklı
olarak zaten büyük illerde olur. İli bırakın, büyük illerde
olur. Yabancı unsuru taşıyan hakem kararları ise büyük
illerin içerisinde üç beş tane ilde olur: Ankara, İstanbul,
İzmir, Mersin belki son zamanlarda. Bu derecede büyük çaptaki işlerin
ve ilişkilerin yargılandığı hakem kararları ancak
bu kadar büyük yerlerde, yani il bakımından büyük olan yerlerde
açılmaktadır. O zaman gelin, hukukumuzu da buna göre düzenleyelim.
İl mahkemelerinde bunun görülmesinin hiçbir mahzuru olmayacaktır.
Bundan önce ifade ettiğimiz mahkemelerin ihtisaslaşması
açısından da müspet bir adım atılacaktır. Tecrübeli,
liyakatli hâkimlerimizin yoğunlaştığı illerde bu
mahkemelerin ihtisas mahkemeleri olarak görevlendirilmesi Türk hukukuna ciddi
bir katkı sağlayacak diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Dilekçe ve
inceleme usulü
MADDE 61
BAŞKAN –
Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Sayın
Komisyon…
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın
Başkanım, bu maddenin ikinci bendinde yer alan 54, 55, 56 ek
takılarıyla beraber 55, 56, 57 olmuştur.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Düzeltmeyle
ilgili gerekli notlar alınmıştır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Ret sebepleri
MADDE 62
BAŞKAN –
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 62.
Maddesinde yer alan “yer hukukuna” ibaresinin “ülke hukukuna” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Nevzat Korkmaz
Konya İzmir Isparta
Mehmet
Şandır Mümin
İnan Osman
Ertuğrul
Mersin Niğde Aksaray
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Hükûmet?
ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Bal, gerekçeyi mi okutayım?
FARUK BAL (Konya)
– Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda
ülke ve yer kavramları aynı amaçla farklı maddelerde
kullanılmıştır. Bu durum uygulamada tereddüde ve kavram
kargaşasına yol açacaktır.
Kavram
birliği sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yabancı
hakem kararlarının tanınması
MADDE 63
BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Son Hükümler
Yürürlükten
kaldırılan hükümler
MADDE 64
BAŞKAN -
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yürürlük
MADDE 65
BAŞKAN -
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yürütme
MADDE 66
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte söz
istiyorum.
BAŞKAN -
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünün oylamasından önce, oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte,
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2675
sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında
Kanun’da değişiklik yapılmasına ilişkin bir kanun
tasarısını görüşüyoruz.
Bu, Türk
halkıyla çok yakından ilgili olan bir kanun. Tabii, uluslararası
ilişkileri biliyoruz. Bakın, Türk vatandaşları herhangi bir
Avrupa ülkesine gittiği zaman bir cehennem azabını çekiyorlar.
Konsoloslukların kapılarında bekliyorlar, vize verilmiyor. Bir
vatandaş gittiği zaman, en azından, her vatandaştan 100-150
euro alıyorlar, ama onlar Türkiye’ye geldiği zaman ellerini
kollarını sallaya sallaya geliyorlar. Bu uluslararası tahkim
müessesi, o kadar Türkiye aleyhine işliyor ki. Bir arkadaştan
dinlemiştim: Bir uluslararası ihaleden dolayı, İstanbul
Teknik Üniversitesinin teknik elemanlarının kabul ettiği bir
teknik raporu, İtalya’daki hakem heyeti, bunu, efendim, bunlar gerçek bir
bilim adamı değil, teknik adam değil diye kabul etmiyorlar ve
kendi adamları… Yani, bugün uluslararası hakem heyetinde, tahkim
heyetinde Türkiye Cumhuriyeti lehine kabul edilmiş ya bir karar var veya
iki karar var. Yani, tabii, çok da şey etmedim.
Şimdi, bu
konularla ilgili bir yasa düzenlerken Türk halkının menfaatlerini çok
enine boyuna tartışmamız ve gözetmemiz gerekirdi, ama ne
yazık ki bu kadar çok önemli bir kanunu siz temel kanun kabul ettiniz,
burada inceleme imkânını bulamadık. Bu kanun hakikaten
Türkiye’ye ne getiriyor, ne götürüyor, Türk halkına ne getiriyor, ne
götürüyor, onu da tartışmadık. Biraz önce, DSP’li, Demokratik
Sol Partili arkadaşımız burada çok güzel bir önerge verdi, dedi
ki: Bu New York Sözleşmesi’nde karşılıklılık
ilkesini getirdiği hâlde… Yani bir hakem heyetinin, bir Yunan hakem
heyetinin verdiği bir kararın Türkiye’de uygulanabilmesi için Türk
hakem heyetinin de verdiği bir
kararın yine Yunanistan’da aynı şartlarda kabul edilebilir bir
nitelikte olması lazım. Siz, bu karşılıklılık
ilkesini de kaldırdınız.
Bir de, burada,
Komisyon adına, Hükûmet adına konuşan
arkadaşlarımız diyor ki: “Küreselleşen dünyada biz
bunları getirmek zorundayız.” Küreselleşen dünyada, kapitalizm
lehine kararlar getiriliyor, yani büyük sermaye grupları lehine hükümler
getiriliyor, yoksa bizler gibi ülkelerin menfaatini koruyan bir durum yok
değerli milletvekilleri. Hiç olmazsa kendi ülkemizde kanunları
yaparken halkımızın menfaatlerini uluslararası düzeyde,
uluslararası tahkim kurullarında, hakem kurullarında,
beynelmilel mahkemelerde bunları gözetecek sağlıklı
düzenlemeler yapmamız lazım. E, bunları yapmıyoruz, bir de
üstelik kanunları çok süratle çıkarıyorsunuz.
Arkadaşlar,
burada kanunları süratle çıkarmak marifet değil. Burada
çıkarılan kanunların, ülkemizin, halkımızın
lehine olması lazım, bizi uluslararası düzeylerde zor duruma
düşürmemesi lazım. Siz zannediyor musunuz ki bu
çıkardığınız kanunlar, yarın, uluslararası
düzeyde Türk halkına, Türk müteahhidine, Türk iş adamına lehine
hükümler yorumlayacak. Diyecekler ki: “Kardeşim, siz öyle
insanlarsınız ki karşılıklılık ilkesini
kendi kanunlarınızda kaldırmışsınız, bizden
daha ne istiyorsunuz?” Yani, böyle bir yasama düzenlemesi olmaz. Bunlar çok
önemli, hayati konular. Kendi aramızda enine boyuna tartışsak,
hakikaten olabilir. Doğru yolu bulmak önemli olan. Önemli olan,
memleketimizin ve milletimizin menfaatine olan en iyi düzenleme gerekmiyor mu?
Uluslararası hukukun düzenlenen belirli ilkeleri var. Bunları,
işte, arkadaşımız “New York Sözleşmesi’nin daha
ilerisine geçtiniz.” diyor. Orada, biz de bunu ihtirazi kayıtla
imzalamışız, ama siz bunların hiç birisini dinlemiyorsunuz.
Burada, iki tane komisyonun ben bilirim havası içine girerek bu işler
olmaz sayın milletvekilleri. Bakın, bu kanunları
çıkarırken çok enine boyuna tartışmamız lazım.
Yoksa, yani Meclis eğer bu kanunları incelemeyecekse Meclisin
varlığının ne anlamı var değerli milletvekilleri?
Onun için,
çıkarılan bu kanunun Türk halkının menfaatlerini
korumadığına, Türk milletinin uluslararası düzeyde
haklarını korumadığına inanıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Genç, sürenizi verdim, konuşmanızı
tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu nedenle, bu kanuna ret oyu vereceğim.
Çağımızda Türkiye üzerinde… En büyük sömürü düzeni Türkiye
halkı üzerine kurulmuştur, Türk ekonomisi üzerine kurulmuştur,
ama maalesef siz, özellikle AKP iktidara geldikten sonra, uluslararası
sermaye gruplarına Türkiye'nin sömürülmesi için her türlü kolaylıklar
getirilmiştir. Bu kolaylıklar, bu sömürü düzeninin tamamen
uygulanması için de ufak tefek var olan engelleri de sizler çok böyle
zevkle, gülerek kaldırıyorsunuz. Tabii ki bunun günahını
elbette sizler çekeceksiniz. Bunu göreceğiz, zaman içinde göreceğiz.
Ama, lütfen, bu kanunları enine boyuna iyi inceleyelim. Bizim hiçbir
acelemiz yok. Gerekirse daha uzun zaman da tartışabiliriz, müzakere
edebiliriz. Şahsen vicdanım bu kanunun çıkmasına
elvermiyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri de şu anda tamamlanmış bulunuyor.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Ülkemiz
için, Türk milleti için hayırlar getirmesini diliyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.18
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2’nci sırada
yer alan, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
34 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince, bu
tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp, maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde söz alan milletvekili arkadaşlarımın isimlerini
okuyorum: AK Parti Grubu adına Zekeriya Aslan, Afyonkarahisar
Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Rıdvan
Yalçın, Ordu Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili İsa Gök. Şahısları adına Fahrettin
Poyraz, Bilecik Milletvekili; Faruk Koca, Ankara Milletvekili; Recai Birgün,
İzmir Milletvekili.
AK Parti Grubu
adına Zekeriya Aslan, Afyonkarahisar Milletvekili.
Sayın Aslan,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tanık Koruma Kanunu Tasarısı üzerinde, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tanık, ceza ve hukuk yargılaması
sırasında olayla ilgili bilgileri olan ve bilgileri hakkında
beyanda bulunan üçüncü kişi ya da kişilerdir. Tanık, suça konu
olan olayın ispat edilmesinde yararlanılan en önemli delillerden bir
tanesidir. Suçun işlenmesinden ve dolayısıyla soruşturma
evresinden başlayarak kovuşturma evresinin sonuna kadar her
aşamada çok büyük öneme sahiptir. Ancak günümüzde, normal suçlarda bile
tanıklık zor bir iş hâline gelmiştir. Tanıklar
sunduğu ya da sunacağı bilgiler nedeniyle suç örgütleri
tarafından sıklıkla tehditlere ve saldırılara maruz
kalmaktadır. Özellikle, terör örgütleriyle suç işlemek amacıyla
kurulmuş diğer örgütlerin sahip oldukları güç ve
kullandıkları yöntemler karşısında klasik ceza
muhakemesi önlemleri yetersiz kaldığından, bu tür örgütlere
karşı farklı yöntemlerin kullanılması zorunlu
olmuştur. Ayrıca bu türlü suç örgütle-
(x)
34 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
rinin
aleyhlerinde tanıklık yapan tanık ve mağdurları
korkutma, sindirme ve hatta cezalandırmaya yönelik eylemleri
karşısında devletler, bu örgütlerle daha etkin mücadele edebilme
amacıyla bu alanda gerekli iç yasal düzenlemelerin yanında,
uluslararası alanda da yakın iş birliğine gitmektedirler.
Bu çerçevede hazırlanan çeşitli uluslararası sözleşmelerde
ve Avrupa Konseyi kararlarında tanık koruma tedbirlerine yer
verilmiştir. Bu maksatla, Almanya ve Fransa gibi ülkeler konuyu ceza
muhakemesi kanunlarında düzenlerken, İspanya ve Portekiz gibi ülkeler
ayrı tanık koruma kanunları ihdas etmişlerdir.
Diğer
taraftan, 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle
Mücadele Kanunu 23/03/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesinin
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 18’inci maddesiyle
yürürlükten kaldırıldığından, bu kanun kapsamında
korunanlar bakımından hukuki boşluk meydana gelmiştir.
Tasarı,
ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve Avrupa
Birliği müktesebatına uyum çabaları dikkate alınarak, önemli
suçlarla mücadelede etkin koruma tedbirlerinin uygulanmasının
sağlanması ve yasal boşluğun doldurulması hem de
uluslararası sözleşmelerle üstlenilen yükümlülüklerin yerine
getirilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Her ne kadar,
daha önce mevzuatımızda kamu görevlilerinin, tanık ve
ihbarcıların korunmasına ilişkin genel hükümler
düzenlenmiş olsa da tasarı ile ilk defa tanıkların ve
ihbarcıların kimliklerinin gizlenmesi, beyanlarının
alınması ve kendilerinin korunmasına ilişkin
ayrıntılı düzenlemelere yer verilmekte, münhasıran, bu
koruma tedbirlerinin uygulanmasını takip etmek üzere tanık
koruma kurulu kurulmaktadır.
Tanık koruma
tedbirlerine, tedbirin niteliği ve soruşturma evresine göre,
cumhuriyet savcılıkları veya mahkemeler ile tanık koruma
kurulu tarafından karar verilebilecektir. Cumhuriyet
savcılıkları ile mahkemeler, kimlik ve adres bilgilerinin kayda
alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara
ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi, duruşmada hazır
bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenmesi ya da ses veya
görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi, tutuklu veya
hükümlü olanların durumlarına uygun ceza infaz kurumu ve
tutukevlerine yerleştirilmesi, fiziki koruma sağlanması kararlarını
verebilirken, tanık koruma kurulunda da fiziki koruma
sağlanması, kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin
değiştirilmesi ve düzenlenmesi, geçici olarak geçimini sağlama
amacıyla maddi yardımda bulunulması, çalışan
kişinin iş yerinin ya da iş alanının
değiştirilmesi veya öğrenim görenin devam etmekte olduğu
her türlü eğitim ve öğretim kurumunun değiştirilmesi, yurt
içinde başka bir yerleşim biriminde yaşamasının
sağlanması, uluslararası anlaşmalara ve karşılıklılık
ilkesine uygun şekilde geçici olarak başka bir ülkede
yerleştirilmesinin sağlanması, fizyolojik görünümünün estetik
cerrahi yoluyla ya da estetik cerrahi gerektirmeksizin değiştirilmesi
ve buna uygun kimlik bilgilerinin yeniden düzenlenmesinin kararını
verebileceklerdir.
Tasarının
yasalaşmasıyla birlikte, maruz kalınan tehditler veya duyulan
korku nedeniyle tanıklıktan çekinen
vatandaşlarımızın mahkemelerde tanıklık
yapmasının sağlanabileceği, yapmış oldukları
tanıklık nedeniyle hayati veya mal güvenliği tehlike altına
giren tanık ve yakınlarının devlet tarafından etkin
bir şekilde korunmasının sağlanacağı;
vatandaşların endişelerinin bertaraf edilerek tanıklık
yapmalarının sağlanması neticesinde, özellikle terör
suçları ve örgütlü suçların aydınlatılması, bu
suçlarla mücadele ve örgütlerin çökertilmesine büyük katkılar sağlanacağı;
etkin mücadele neticesinde örgütlü suçların aşamalı olarak
azalacağı; kara para aklama, kaçakçılık, gasp, kapkaç gibi
örgütlü olarak işlenen suçlar nedeniyle vatandaşın ve devletin uğradığı
ciddi ekonomik zararın azaltılacağı; hâlen
kısıtlı olarak uygulanmakta olan tanık koruma tedbirlerinin
daha kapsamlı, bu konuda uzmanlaşmış bir yapılanma ile
tüm ülke çapında uygulama birliği içerisinde süratli ve etkin bir
karar alma mekanizması içerisinde gerçekleşebileceği, bu
şekilde insan ve mali kaynaklar bakımından önemli oranda
tasarruf sağlanabileceği, ülkemizin de taraf olduğu ve
tanık koruma tedbirlerini içeren çeşitli uluslararası
sözleşme hükümlerinin yerine getirileceği, kamu düzeninin etkin bir şekilde
korunmasının sağlanacağı, bu sayede vatandaşların
kolluk kuvvetleri ve yargı teşkilatı temelinde devlete olan
güveninin pekiştirileceği değerlendirilmektedir ki, bu kanun
tasarısı olayların çözümlenmesinde çok faydalı
olacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.(AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili İsa Gök.
Sayın Gök,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tanık koruma
kanunu, az önce görüştüğümüz, “MÖHUK” dediğimiz
milletlerarası özel hukuktan farklı bir kanun. Arkadaşlar, bu
kanuna dikkat kesilmek lazım, zira tanık koruma kanunu temel hak ve
özgürlüklerle alakalı bir kanundur.
Şimdi,
yasama, yürütme, yargı ayrımını yüce Meclisin
saygıdeğer üyeleri gayet iyi biliyorlar. Bu yargı içinde bir
ayrım daha var: Sav, yani iddia, savcılık; savunma, yani
avukatlar ve karar üçlüsü. Sav, savunma, karar… Tanık koruma kanunu için
birtakım doneleri önce gözünüzün önüne getirin, daha sonra bunları
tümevarım metoduyla toplayacağız arkadaşlar, hepsini
toplayacağım. Şimdi, sav, savunma, karar üçlüsünde
“silahların eşitliği” deriz biz, yani özellikle iddia
makamıyla, yani savcılıkla avukatlar arasında eşit
silahlara sahip olma, ceza yargılamasının ana
özelliklerindendir. Hâkimi ayrık tutuyorum; karar mercisidir,
farklıdır.
Bir farklı
kavram daha var arkadaşlar: Fayda ve zarar. Bir kanun ihdas edilirken, bir
kanun yapılırken faydası ve zararı beraber düşünülmek
zorundadır. Çünkü, özellikle ceza hukukuna ilişkin bir kanun
getiriyorsanız bu kanunun mutlaka faydası vardır, ama her ceza
kanunu değişikliği, ceza hukuku değişikliği mutlaka
hak ve özgürlüklere belli oranda kısıtlamalar getirdiği için de
bir zararı vardır. Kanun yapma tekniğinde fayda ve zarar
kısmını iyi idrak etmek zorundayız. Bunu da bir kenara
koyun, bunu da unutmayın.
Meclisimizden çok
güzel yasalar geçti daha önce. Anayasa madde 90 son fıkra
değişikliği, 2004 değişikliği; bunu alkışlamıştık.
Ne diyordu Anayasa madde 90 son değişikliği? Temel hak ve
özgürlüklere ilişkin uluslararası olup usulüne göre onaylanan
sözleşmelerle iç mevzuatımızdaki bazı kanunlar çatışırsa
bu uluslararası sözleşmeler esas alınacaktır. Bu, temel hak
ve özgürlükler anlamında, yine, devrim maddelerdendir. Yapanların
eline sağlık. Bunu da koyun bir kenara.
Bir şey daha
var: 2004 Ceza Muhakemesi Kanunu değişikliği arkadaşlar.
Burada 201’inci madde geldi. Nedir 201’inci madde? Doğrudan soru yöneltme.
Kimlerin doğrudan soru yöneltmesi arkadaşlar? Avukatın,
savcının, bilirkişiye, tanığa, sanığa soru
yöneltmesi. Buna genelde o şovmatik adıyla çapraz sorgu,
karşılıklı sorgulama falan dendi. Çapraz sorgu bir Amerikan
sistemidir. 2004 yılındaki CMK değişikliğiyle 201’inci
maddeye çapraz sorgu geldi. Getirenlerin eline sağlık. Güzel bir
değişimdi bu. Bunu da alkışladık. Bunu da
alkışladık.
Şimdi,
arkadaşlar, suç ve suçlulukla mücadele önemlidir. Suç ve suçlulukla
mücadele temel ilkedir, hedeftir. Bunu yaparken fayda ve zarar dengesini
hepimiz -arkadaşlar, içimizde hukukçu olmayanlarımız var, o
yüzden mümkün olduğunca basite indirgeyerek arz etmeye
çalışıyorum- çok iyi gözetmek zorundayız, fayda ve
zararı. Bir şeyin ayarını kaçırırsanız o
kadar büyük zarar verir ki, bunun önünü almak mümkün değildir. Bakın,
hatalar var. İçimizde kürsüden gelen arkadaşlarım var, benim
gibi savunma masasından gelen arkadaşlarım da var, savcılar
da var.
Arkadaşlar,
örneklemek lazım bunu. Mesela, en basit örnek: Polis Vazife ve Salahiyet
Kanunu -haziran ayında bir değişiklik yapıldı
arkadaşlar- 16’ncı maddesi. Nedir Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu,
2559 sayılı Kanun? Polisin silah kullanma yetkisini belirler, silah
kullanma.
Bu Kanun, bizim
12 Eylülleri yaşadı, 12 Eylül sonrasını yaşadı bu
Kanun ve bu Kanun’un 16’ncı maddesi, polisin silah kullanması yetkisi
için birtakım kriterler koymuştu. Orada, sanıyorum, (c), (d),
(e) olabilir, üç ayrı fıkrası vardı onun. Arkadaşlar,
orada, polisin silah kullanabilmesi için mutlaka ağır cezalık
suç kriteri vardı. Cezacı arkadaşlar bunu çok iyi bilirler.
Ağır cezalık bir suç işlenme durumu varsa, -3005 vardı
eskiden, cürmü meşhut derdik, suçüstü derdik- suçüstü bir hâl varsa,
polisin ağır cezalık suçlarda doğrudan silah kullanma
yetkisi vardı. Buna benzer kanunlarımız var. Mesela bu
Asayişe Müessir… Yine bu Polis ve Jandarma Yetki Kanunu vardı, o
1934’lerin Kanunu. Yine o Kanun’da da buna benzer bir maddemiz vardı,
4’üncü maddemiz vardı arkadaşlar.
Şimdi, biz
ne yaptık? 2007 yılının Haziran ayında, bu yılın
Haziran ayında 16’ncı maddede bir değişiklik yaptık.
Polislere, polis arkadaşlara doğrudan silah kullanma yetkisini
değiştirdik konjonktüre göre “suçüstü hâlinde” dedik yalnızca.
Bakın, ağır cezalık hâlleri kaldırdık,
yalnızca “suçüstü hâli” dedik. Ağır cezalık hâli
kaldırdığınızda, sizin basit bir
hırsızlık olayının suçüstünde dahi, taksirli bir
fiilde dahi polise silah kullanma yetkisi verdik. Yetkiyi gereğinden fazla
verirseniz, birileri kendilerini dengeleyici farz eder, düzenleyici farz eder,
ekolayzer farz eder; yargı yapar, hüküm kurar, infaza geçer. Ne olursa
olsun, hukuk devletinin ana ilkesi mutlaka dengeler üzerine kuruludur. Yetkiyi
veriyorsanız görevi kadar vereceksiniz, yetkiyi veriyorsanız, bizim
oranın deyimiyle, Mersin’in deyimiyle “karerinde” vereceksiniz. Fazla
yetki vermek o polis arkadaşlarımızı da töhmet altında
koyar, onları da perişan eder.
Ne oldu
arkadaşlar? İşte, cumartesi günü İzmir’de bir olay oldu.
Genç bir çocuk ehliyetsiz araba kullanmaktan… Adı: Baran Tursun.
Babasının adı: Mehmet. Annesinin adı: Berrin. Yirmi
yaşında, üniversite mezunu.
Polis
arkadaşlarımı eleştirmiyorum. Orada bir hata var, hata
buradan çıktı. Gereğinden fazla yetki verdik, bu Meclis verdi
-ben yoktum ama Mecliste devamlılık aslıdır. Devlet
düzeninde devamlılık vardır. Biz bin yıllık devlet
geleneği olan bir toplumuz. Devlet devam eder- büyük bir yetki verildi ve
bir çocuğun beynine bir kurşun girdi, beyin ölümü gerçekleşti.
Arkadaşlar,
ceza hukukuna ilişkin her şey silsile olarak takip eder. Çünkü siz,
toplumu yönlendiriyorsunuz, biçimlendiriyorsunuz, ilişkilere yasalarla
şekiller çizerek daireler içerisine alıyorsunuz eylemleri. Çok
hassastır. Bu olayda polis arkadaşlara verilen yetki gereğinden
fazla mıydı? Gereğinden fazlaydı. Gözden mi kaçtı?
Bilmiyorum…
Ben Mersin’den
bas bas bağırdım -o zamanlar baro başkanıydım- bu
Kanun’u değiştirmeyin. Çünkü, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 12
Eylülleri yaşadı bu maddeyle. Daha sonrasında üstesinden geldi.
Ağır cezalık kriterini kaldırmayın, çünkü polis arkadaşları
töhmet altında bırakacaksınız. O polisin savunması
hazır. Kanunda “Suçüstü…” O maddeyi de getirdim: “Suçüstü hâlinde
şüphelilerin yakalanmasını sağlayacak ölçüde silah
kullanmaya yetkilidir.” diyor kanun maddesi. Biz bu yetkiyi verdik. Meclis
verdi. Daha sonra sorgulayamazsınız. Kanunla yetki verdiniz. Yetki
verildi. O, Asayişe Müessir Bazı Fillerin Önlenmesi Hakkında
Kanun var, 1481 sayılı Kanun. O Kanun dahi ağır
cezalık kriteri koyuyordu.
Şimdi
fayda-zarara geliyorum arkadaşlar ve o dengeye geliyorum. Tanık
koruma kanununda şiraze kaçıyor. Öyle bir kaçıyor ki, ceza
yargılamasında ipin ucunu kaçırırsanız geriye
getiremezsiniz.
Arkadaşlar,
tanık koruma kanununda, tanığı aşarak mağdura
dahi bu kanundan faydalanma yetkisi getiriliyor, mağdura, müştekiye.
Bu kanunla yalnız tanığa değil, eşine, ikinci, üçüncü
derece kan ve sıhri hısımına, ilişki içinde
olduğu, yakın ilişkideki herkese, boşanmış
olduğunda dahi eski eşe, nişanlısına, sevgilisine…
Herkesi katıyor bu kanun. Yapmayın, yapmayın! Bu kanun gerekçesinde
de yazdığı üzere, Sınıraşan Örgütlü Suçlara
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi birinci
dayanağı, mehazı. İki: Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve
Çocuk Pornografisiyle İlgili İhtiyari Protokol. Üçüncü donesi bu kanunun,
Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi. Bunların
hepsini okuduğunuzda bir şey görürsünüz… Sakın ha, bana, birisi
buraya çıkıp da “Avrupa’da bu kanunun aynısı var.” demeyin,
çünkü yok. Bu sözleşmeler de bize böyle bir kanun yapma zorunluluğu
getirmiyor.
Bakın,
maddeler aynen ne diyor: “İfade veren tanıkların etkin ve uygun
şekilde korunmalarını sağlamak amacıyla gerekli
gördükleri yasal ve diğer önlemleri alırlar.” diyor sözleşmeler,
sözleşmeler bunu diyor. Her sözleşmenin mağdurlarla ilgili bir
satırı var. Biz ne yaptık peki? Öyle bir araba solluyoruz ki,
sözleşme bize böyle bir yükümlülük veriyor, sol sinyali yaktık, sol
şeride geçtik, gaza sonuna kadar basıyoruz, duvara
çarpacağız. Çünkü bu kanun ifrat kanunu, bir
aşırılık kanunu.
Bu kanunda, arkadaşlar,
yalnızca terör suçları değil, örgütlü suçlar da değil,
örgütlü suçlar dışına çıkan -vakayı adiyeden deriz ya-
normal ceza mahkemesi görevine giren suçlar dahi bu kanun kapsamına
giriyor. Yapmayalım, yapmayalım! Bu sözleşmelerin bir ana
mantığı var. Nedir bu mantık? Çok spesifik, çok özel, çok
önemli durumlarda, örgütlü suçlar -terörün de bir kısmını buna
katabiliyoruz- örgütlü ve terör suçlarına ilişkin, çok dar, yüksek
cezalı, uygulama alanı çok sınırlı, belli maddeler
için öngörülen bir kanun tekniğidir bu tanık koruma kanunu. Neden?
Nedeni de şu: Temel hak ve özgürlüklere, savunma hakkına, adil
yargılanma hakkına, bizim Anayasa’mızın verdiği temel
hak ve özgürlüklere sınırlama getireceği için.
Fayda ve zarar
dengesini anlattım size. Anayasa’mız bu kanuna kısmen engeldir,
çünkü fayda ve zarar dengesinde bu kanunun zarar kısmı fazlalık
arz ediyor. O yüzden de, bu kanunu, mutlaka ve mutlaka, arkadaşlar, iyice
incelemek zorundasınız. Bu kanunun her maddesi geldiğinde,
lütfen, fayda ve zarar, gereklilik, suç ve suçlulukla mücadelede oran,
bunları düşünmek zorundayız. Aksi hâlde, klasik bir
mantıkla, ya arkadaşlar, bir kanun yapıyoruz, bu kanunu en
şedit, en şiddetli, en ağır şekliyle yapalım
mantığına gidersek, ceza hukukunda bizi bu, katle götürür. Nasıl
katle götürür? Arkadaşlar, kanunda denge önemli demiştim size, aksi
hâlde, kırmızı ışıkta geçen insanları
asalım, o da bir suç. Yere tükürenleri kırbaçlayalım veya on
yıl hapis verelim. Bakın, suçta, fiilde, cezada bir denge olmak
zorunda. Tanık koruma kanununda da, mantığıyla kanun
arasında dengesizlik var.
Arkadaşlar,
ben avukatım, ben baro başkanlığından gelmeyim, ben
savunma tarafındayım. Ben insanları savunuyorum, ama bakın,
iddia karşısında, savcılık karşısında
-bu kanun öyle bir kanun ki- tanığı ben göremeyeceğim, ben
dinleyemeyeceğim, yalan mı doğru mu söylüyor, gözüne
bakamayacağım, ses tonunu inceleyemeyeceğim, sesi ayrı bir
frekansla verilecek, yüzü saklanacak, hatta ve hatta bazen hiç görmeyeceğiz,
bizim uyuşturucu davalarında olur, adı “x” diye geçecek veya
mahkeme adını değiştirecek, bir ifade gelecek, bu ifadeyle
yargılama yürüyecek. Arkadaşlar, bu çok hassas bir konu. Çok hassas
bir konu. Buna iyi bakmak zorundayız.
Üstelik de bu
kararı kimler verebilecek? Fiziki korumayı kolluk veriyor, ama
bakın savcılık veriyor. Birçok noktada savcı,
soruşturma aşamasında, arkadaşlar, tanık koruma
kanununu devreye koyabilecek. Yani benim ceza yargılamasında
güçlerimi çarpıştırdığım, göğüs göğüse
mücadele ettiğim, silahların eşitliğinin ana ilkesi olması
gereken yargıda savcı benden en büyük delili saklayacak, ben
göremeyeceğim. Bu kanun gelir. Nasıl gelir? Bu kanun çok önemli
suçlarda, belli bazı maddelerde gelir. Bu kanun, arkadaşlar, bu
hâliyle doksan sekiz ayrı suç tipine uygulanabiliyor. Doksan sekiz
ayrı suç tipi. Burada el insaf demek lazım. Arkadaşlar doksan
sekiz suç tanımı bu kanuna giriyor. Yani ceza sistemine giren
kanunların yüzde 80’ini buna katabilirsiniz. Terörü ayırabilirsiniz.
Örgütlü suçlarda ceza alt sınırını yükseltin. Onu da
ayırabilirsiniz. Ama iki yıl derseniz olmaz. Bir apartmana giren
hırsızlık… Çocukların çetesi diye örgütlü bir çete
kurmuşlar, hırsızlık örgütü, bunda bile tanık
korumadan faydalanabiliyor. Apartmandakilerin yüzünü değiştirirsiniz,
adını değiştirirsiniz, para verirsiniz, kanun öyle net
yetkiler veriyor ki, yurt dışına gönderirsiniz, hiçbirisinin
adını kullanmazsınız… Yapmayın ya! Yapmayın!
Bizim amacımız ne? Ceza yargılamasının amacı
maddi gerçeğe ulaşmaktır. Bu uluslararası
sözleşmelerin de amacı, maddi gerçeğe ulaşmada temel hak ve
özgürlüklere, adil yargılanmaya, insan haklarına zarar vermeden, bir
dengeyle ama suç ve suçluyla mücadeleyi de kabul ederek bir ara formül
bulmadır. Bu kanun bu hâliyle, arkadaşlar, kabul edilemez. Bu kanun bu
hâliyle geçecek olduğunda, bir daha dönüşü olmayan, aynı
İzmir’de başından vurulan çocuğun olayında… O
çocuğun ailesine de acıyorum, polise de acıyorum. Çünkü yetki,
abartı bir yetki. Kolluğa verilen yetki, abartı bir yetki.
İşte direkt silah kullanma yetkisi verdik haziranda ve bu Meclisten
tartışılmadan geçti, farkına varılmadan geçti. O
Kanun’un kaynağı olan eski 16’ncı maddedeki aynı benzeri
Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkında Kanun’daki
maddelere aykırı olarak geçti. Aynı mantıkla şimdi
tanık koruma kanunu huzurlarınızda.
Bu Meclis bu
hatayı bir daha yapmaz, eminim. Sayın Bakanlık, Sayın
Komisyon bu hatayı bir daha yapmaz, eminim. Çünkü hepimizin ortak
amacı, doğruyu, iyiyi bulmak. Bu Mecliste bulunan her ferdin ortak
amacı, hele ki ceza yargılaması gibi yargılamada
doğruya ulaşmak, maddi gerçeği bulmak, yargılamayı
sıhhatli götürmek, ama götürürken de temel hak ve özgürlüğü de yok
etmemek.
Hepinize ben
saygılar sunuyorum. Bu kanun konusunda hassasiyetinizi arz ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin
tamamlanmasına çok az kalmıştır. Gruplar adına
yapılacak konuşmalar vardır. Dolayısıyla
tamamlanması mümkün değildir, çünkü çok az bir süremiz
kalmıştır.
Bütün
bunları dikkate alarak, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 28
Kasım 2007 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Sizlere
hayırlı geceler diliyorum, Fenerbahçe’ye başarılar
diliyorum.
Kapanma Saati: 22.57