DÖNEM: 23 CİLT: 6 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
28inci
Birleşim
30 Kasım 2007 Cuma
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 23 milletvekilinin,
Van Gölündeki kirlenmenin önlenmesi ve Van ilinde turizmin
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/65)
2.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 25 milletvekilinin,
İstanbuldaki trafik sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/66)
3.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 26 milletvekilinin, taş kömürü
üretimindeki sorunların ve Türkiye Taşkömürü Kurumunun
durumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/67)
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Tanık
Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/346) (S. Sayısı: 34)
2.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun; 2802 Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/63) (S.
Sayısı: 65)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE
AÇIKLAMALAR
1.- Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahinin, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin konuşmasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün, konuşmasında şahsına
ve partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
OYLAMALAR
1.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun; 2802 Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin oylaması
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel
Kurulu saat 14.06da açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Güldal Akşit, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe
ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Kars Milletvekili
Gürcan Dağdaşın, Kars Şeker
Fabrikasının özelleştirme programına
alınmasına ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Sağlık Bakanı Recep Akdağ,
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, 4 Aralık Dünya Madenciler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşmasına,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler,
Cevap verdi.
Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe ve 23 milletvekilinin, Eber
Gölündeki çevre kirliliğinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/62),
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 26 milletvekilinin, deprem riskinin
ve alınması gereken önlemlerin
araştırılması (10/63),
İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam ve 29 milletvekilinin, altın arama
faaliyetlerinin hukuki durumu ile çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/64),
Amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin
sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Makedonyaya
resmî ziyarette bulunan Sağlık Bakanı Recep
Akdağa,
3-6 Kasım
2007 tarihlerinde Amerika Birleşik Devletlerine resmî
ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğana,
Refakat eden
heyetlere katılmaları uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.
29/11/2007
tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan 65 sıra
sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının 3üncü
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 29/11/2007 Perşembe günkü birleşiminde 64 sıra
sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam etmesine; ayrıca 30/11/2007
Cuma günü Genel Kurulun saat 14.00te toplanmasına ve bu
birleşimde kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülerek 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmaların sürdürülmesine; aynı
birleşimde çalışmaların tamamlanamaması
hâlinde 1/12/2007 Cumartesi günü de Genel Kurulun saat 14.00te
toplanmasına ve bu birleşimde de kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülerek 65 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam edilmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Muhalefet
şerhi eklenmeksizin bastırılan ve gelen
kâğıtlarda yer alan 65 sıra sayılı Raporun
gündeme alınmasına ilişkin Grup önerisinin oylanamayacağına
ilişkin usul görüşmesinden sonra, Oturum Başkanı
ve TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil,
Başkanlığın tutumunda değişiklik
olmayacağını açıkladı.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Tanık Koruma
Kanunu Tasarısı (1/346) (S. Sayısı: 34) komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından
ertelendi.
2nci
sırasında bulunan, Türkiye Futbol Federasyonu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/452) (S. Sayısı: 64) görüşmeleri
tamamlanarak kabul edildi.
Alınan
karar gereğince 30 Kasım 2007 Cuma günü saat 14.00te
toplanmak üzere, birleşime 19.26da son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Fatma
SALMAN KOTAN Yaşar
TÜZÜN
Ağrı Bilecik
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 42
II.- GELEN KÂĞITLAR
30 Kasım 2007 Cuma
Teklifler
1.- Mersin Milletvekili
Akif Akkuş ve 3 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ve Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelere Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/74) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.11.2007)
2.- Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlunun; Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/75) (Plan ve Bütçe; Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.11.2007)
Raporlar
1.- 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/426) (S. Sayısı: 57) (Dağıtma
tarihi: 30.11.2007) (GÜNDEME)
2.- 2006 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi
Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların
2006 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel
Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/267, 3/191) (S. Sayısı: 58)
(Dağıtma tarihi: 30.11.2007) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 23 Milletvekilinin, Van
Gölündeki kirlenmenin önlenmesi ve Van ilinde turizmin
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/65) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/11/2007)
2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 25 Milletvekilinin,
İstanbuldaki trafik sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/66)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2007)
3.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 26 Milletvekilinin, taşkömürü üretimindeki
sorunların ve Türkiye Taşkömürü Kurumunun durumunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/67) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/11/2007)
30 Kasım 2007 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
28inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 23 milletvekilinin, Van Gölündeki kirlenmenin
önlenmesi ve Van ilinde turizmin geliştirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/65)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin
en büyük gölü olan Van Gölünün kirlilik nedenlerinin
araştırılması ve Van Gölü havzası turizminin
geliştirilmesi için çözüm yollarının bulunması
amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1)
Şevket Köse (Adıyaman)
2)
Turgut Dibek (Kırklareli)
3) Ali
Arslan (Muğla)
4) Enis
Tütüncü (Tekirdağ)
5) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
6)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
7)
Hulusi Güvel (Adana)
8) Ensar
Öğüt (Ardahan)
9) Tekin
Bingöl (Ankara)
10) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
11) Akif
Ekici (Gaziantep)
12)
Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
13)
Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
14)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
15)
Birgen Keleş (İstanbul)
16)
Nesrin Baytok (Ankara)
17)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Suat
Binici (Samsun)
19)
Canan Arıtman (İzmir)
20)
Gürol Ergin (Muğla
)
21)
Gökhan Durgun (Hatay)
22)
Fevzi Topuz (Muğla)
23)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
24)
Vahap Seçer (Mersin)
Gerekçe:
Ekonomik,
sosyal, kültürel ve doğal çevreyle sürekli etkileşim
içerisinde çok yönlü bir faaliyet alanı olan turizm;
ulaşım, konaklama, yeme -içme, eğlence,
alışveriş ve seyahat organizasyonu gibi, tümünü
içeren ve dünyanın en hızlı gelişen sektörüdür.
Turizm,
döviz ve istihdam yaratıcı özellikleriyle global,
bölgesel ve ulusal ekonomilere çok önemli katkılar
sağlamakta, doğrudan ve dolaylı olarak yüzde 30'un
üzerinde millî gelir, istihdam, sermaye yatırımı ve
vergi geliri yaratmaktadır.
2000'Ii
yıllarda Türk turizmi yüzde 39,3, turizm geliri de yüzde 46,8
oranında büyümüş ve dünyada en çok turist kabul eden 20 ülke
arasına girebilmiştir.
Türkiye'deki
turizmin gelişimi, bütün bölgelerde aynı oranda
olmamıştır. Turizm Bakanlığının
"Turizmin Tüm Yıla Ülke Sathına
Yaygınlaştırılması" politikası
çerçevesinde, özel proje çalışmaları
başlatılmış bulunmaktadır.
Yayla
turizmi,
İnanç
turizmi,
İpek
yolu turizmi,
Dağ
ve doğa yürüyüşü,
Akarsu
turizmi,
Mağara
turizmi.
Projelerle
turizmin tüm yurda yayılması hedeflenmiş ve bu
kapsamda iller bazında çalışmalara
başlanmıştır. Tüm illerin turizm envanterleri ve
turizmi geliştirme planları
çıkartılmıştır. Van Turizm Envanteri de, 1994
yılında hazırlatılmış ve Van
İlindeki kültür ve turizm değerleri tespit edilmiştir;
ancak, bu değerlerin turizm amaçlı
değerlendirilmesi, gerek kaynak yetersizliği gerekse
ilgili mercilerin duyarsızlığı nedeniyle
gerçekleştirilememiştir.
Bilindiği
üzere, ana geçim kaynağı hayvancılık ve tarım
olan ilimizde, 22 yıl gibi uzun bir süre uygulanan OHAL
yönetimi, sıcak çatışma ortamı ve yayla
yasağıyla, hayvancılık ve tarım bitme
noktasına gelmiş, sınır ticaretinin de
yasaklanması sonucunda bölgenin geçim kaynakları
tamamen tükenmiş, işsizlik ve yoksulluk had safhaya
ulaşmıştır.
Ancak,
kaleler diyarı olarak da bilinen Van şehrimiz, Türkiye'nin
en büyük gölü, 3 adet adası, 8 adet tarihî camii, 6 adet
medresesi, 11 adet anıtmezarı ve kümbetleriyle, 5 adet
kilisesi, 5 adet köprüsü, Muradiye Şelalesi, volkanik
Tendürek, Nemrut, Süphan, Erek ve Manda Dağlarıyla çevrili
bulunduğu tarihî ve doğal zenginlikleriyle dolu olan
ilimiz, yayla, inanç, İpek Yolu, dağ ve doğa
yürüyüşü, akarsu ve mağara turizmine tamamen uygundur.
Turizm Bakanlığınca, Van'da turizmin
geliştirilmesi konusunda ortaya projeler konulmuş;
ancak, bugüne kadar gerçekleştirilememiştir.
Van
Gölündeki kirliliğin önlenmesi ise, Van merkez kanalizasyon
projesine bağlıdır. İlimiz kanalizasyon
şebekesinin yapımına 1973 yılında İller
Bankası kanalıyla başlamış ve 28
yıllık zaman zarfında 270 kilometrelik
kısmını tamamlamıştır. Ayrılan bu
ödeneklerle bakıldığında, bu kısmın
İller Bankası eliyle yapımında tamamlanması
ancak 74 yıl sürecektir. Bu ise, dünyaca önemi olan Van Gölünün,
geriye dönüşü olmayacak şekilde kirlenmesi demektir.
Van Gölü havzasının bir bütün olarak ele alınarak, bir
paket program çerçevesinde değerlendirilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
2.- İstanbul Milletvekili Çetin
Soysal ve 25 milletvekilinin, İstanbuldaki trafik
sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/66)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul'da
uzun zamandır ulaşımla ilgili olarak çeşitli
sıkıntılar yaşanmaktadır. Ancak son
yıllarda trafik içinden çıkılmaz bir hal almış
olup İstanbul'da yaşayan vatandaşlarımız için
ciddi sıkıntı haline gelmiştir.
45
dakikalık trafik tıkanıklığının,
İstanbul'a maliyeti yıllık 2 milyar doların
üzerindedir. Plansız ve rantçı anlayışların
kenti her geçen gün yoğunlaştırdığı
görülmektedir. İstanbul'da yaşanan trafik
yoğunluğunun nedeni ilgili kurum ve
kuruluşların olumsuz görüş bildirmelerine
rağmen yapılan plan tadilleridir. Bu plan tadilleriyle
İstanbul katledilmektedir. Rant elde etme politikaları
devam ettiği sürece ulaşım bir sorun olarak
karşımıza çıkacaktır. Yeşil
alanları imara açan, İstanbul genelinde çok katlı
binalara imar izni veren, kentin her yerine devasa
alışveriş merkezleri diken anlayış trafikte
yaşanan sorunları çözemez. Çünkü trafikte yaşanan
sorunların kaynağı bu anlayışın
kendisidir.
Ayrıca,
kentin olur olmaz her yerine yapılan kavşaklar trafiği
azaltmak yerine sıkışıklık yaratmakta
üstelik şehrin silüetini bozmaktadır. Bu kavşaklar
için harcanan para 2,1 katrilyonun üzerindedir. Bu açıkça
kaynak israfıdır.
Trafikte
yaşanan sıkıntıları çözmek için bugüne kadar
çeşitli çözüm önerileri sunulmuştur. Bunlar vize
uygulaması, tek-çift plaka, Taksim'e paralı geçiş gibi
önerilerdir. Ancak bunların hiçbirisi trafikte yaşanan
yoğunluğu azaltacak önlemler değildir.
Gelişmiş
kentler meydanlarıyla bilinir. İstanbul'da ise varolan
meydanlar rant uğruna feda edilmektedir.
İstanbul'da
trafikte yaşanmakta olan sorunların ve alınacak
tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Turgut Dibek (Kırklareli)
4) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
5) Ali Arslan (Muğla)
6) Suat Binici (Samsun)
7) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
8) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
9) Hulusi Güvel (Adana)
10) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
11) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
12) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
13) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
14) Akif Ekici (Gaziantep)
15) Birgen Keleş (İstanbul)
16) Nesrin Baytok (Ankara)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Ahmet Ersin (İzmir)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Tekin Bingöl (Ankara)
21) Canan Arıtman (İzmir)
22) Gürol Ergin (Muğla)
23) Gökhan Durgun (Hatay)
24) Fevzi Topuz (Muğla)
25) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
26) Vahap Seçer (Mersin)
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
3.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve
26 milletvekilinin, taş kömürü üretimindeki sorunların
ve Türkiye Taşkömürü Kurumunun durumunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/67)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
Taşkömürleri Kurumu Cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren ülke sanayinin kurulması ve gelişmesine büyük
katkı vermiş; bunun sonucu olarak da iki demir-çelik
fabrikası bu bölgeye kurulmuştur.
Uzun
yıllar tek başına, başta demir-çelik sektörü olmak
üzere ülkemiz sanayisinin koklaşabilir kömür ihtiyacını
karşılayan havza; günümüzde ise enerji ve demir-çelik
sektörü kömür ihtiyacının çok az kısmını
karşılayabilmektedir. Son yıllarda tamamen ihmal
edilen TTK'nın kendi ayakları üzerinde durabilmesi;
üretimin ve verimliliğin artırılarak maliyetlerin
düşürülmesine bağlıdır.
Taşkömürü,
ülkemizin enerji ve demir-çelik sektörü için stratejik bir öneme
sahiptir. İşçi sayısı 1990 yılında 34.349
iken, 2006 yılında 1.120 işçi alınmasına
karşın Kasım 2007'de 10.438'e kadar gerilemiştir.
Sadece 2006 yılında 1.130 işçi emekli olmuş ve
olmaya da devam etmektedir. Geçmiş yıllardan günümüze
üretimin de giderek azaldığı 10 milyon ton/yıl
ihtiyaca karşılık 1 milyon 350 bin ton/yıl'a
düştüğü bir gerçektir. Kurumda ciddi anlamda işçi
açığı vardır. İşçi sayısındaki
azalma ciddi üretim düşüklüğüne neden olmuştur.
2004
yılına kadar havzaya özgü yasal düzenlemeler ile; 3213
sayılı Maden Kanunu'na tabi olmadan faaliyette bulunan
kurum, 05.06.2004 gün ve 25483 sayılı Resmi Gazete'de
yayınlanarak yürürlüğe giren 5177 sayılı
"Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun" hükümleri
çerçevesinde "Maden Kanunu" kapsamına
alınmıştır. Taşkömürü havzasının
Maden Kanunu'na tabi olmasıyla; hukuki kurum uhdesinde
kalmak şartıyla "işlettirme" yetkisinin
tanınmasıyla, özellikle rödövans uygulamalarında
ortaya çıkan yasal problemlerin çözülmesinde kuruma
kolaylıklar sağlaması; ayrıca günümüze kadar
havzada devletçe yapılan taşkömürü üretim ve
yatırımlarının yanı sıra özel
girişimciler tarafından da yatırım
yapılabilmesinin önünün açılması
öngörülmüştür.
TTK'nın
Maden Kanunu Kapsamına alınmasıyla önemli rezerve
sahip Bağlık-İnağzı, Amasra-B, Gelik Dik Kanat
ve Alacaağzı kömür üretim sahaları ihaleye
açılmış ve ihaleleri özel sektöre verilmiştir.
Ancak ihaleyi alan firmalar ya teminatını yakmış
ya da (ihaleyi iki yıl önce almasına rağmen) henüz tam
olarak üretime geçememiş olduğu veya sorunlar
yaşandığı gözlenmektedir. Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Gülerin "Kendi
ayağımızın dibindeki kömürü
çıkaramıyoruz. Türkiye'nin kendi kaynaklarını
harekete geçirmek için yapılan çalışmalarla
taşkömürü üretimini 10 milyon tona çıkaracağız.
Bunun 5 milyon tonunu TTK, 5 milyon tonunu ise özel sektör üretecek.
Hesaplamalarımıza göre 8 bin özel, 2 bini kamuda olmak
üzere 10 bin ek istihdam sağlanacak. Özel sektöre açılacak
sahaların ihaleleri için şartnameler
hazırlandı. Birkaç aylık süre içinde bu ihaleler
gerçekleştirilecek" şeklindeki söylemi, Maden
Yasası kapsamına giren TTK ve Zonguldak halkını
umutlandırmıştı.
Ancak,
gelinen noktada Türkiye Taşkömürü Kurumu yönetiminin,
firmalara tüm kolaylıkları sağlamasına
rağmen, bugüne değin hizmet alımı ile yapılan
işlerden beklenen verim alınamamıştır. Bunun
yanı sıra rödövans sahalarında yaşanan
olumsuzluklar olduğu da Yüksek Denetleme Kurulu
raporlarında tespit edilmiştir.
Bu
nedenlerle;
TTK'nın
2004 yılında Maden Kanunu kapsamına
alınmasıyla başlayan Hizmet alımları,
rödövans sahaları ve ihalelerinin, Yüksek Denetleme Kurulu
raporları doğrultusunda incelenerek amacına ve
yasalara uygun olup olmadığı; TTK'nın üretime
dönük personel açığının saptanması ve çözüm
önerilerinin belirlenmesi konularında gerekli
araştırmaların yapılarak Yüce Meclisimizin ve
halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla, Anayasanın
98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Ali
Koçal (Zonguldak)
2) Ensar
Öğüt (Ardahan)
3)
Şevket Köse (Adıyaman)
4) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
5) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
6)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
7) Hulusi Güvel (Adana)
8) Fevzi Topuz (Muğla)
9) Akif Ekici (Gaziantep)
10) Birgen Keleş (İstanbul)
11) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
12) Nesrin Baytok (Ankara)
13) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Suat Binici (Samsun)
15) Ahmet Ersin (İzmir)
16) Turgut Dibek (Kırklareli)
17) Ali Arslan (Muğla)
18) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
19) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21) Tekin Bingöl (Ankara)
22) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
23) Canan Arıtman (İzmir)
24) Gürol Ergin (Muğla)
25) Gökhan Durgun (Hatay)
26) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
27) Vahap Seçer (Mersin)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
Milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 2nci sırada yer alan, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunçun; 2802 Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun; 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/63) (S. Sayısı: 65) (x)
BAŞKAN
- Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Komisyon
raporu 65 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin
tümü üzerinde Başkanlığa intikal eden konuşma
taleplerini arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe, Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan;
şahısları adına, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan
Sarıçam, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin söz talepleri vardır.
İlk
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepeye aittir.
Sayın
Ünlütepe, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
CHP
GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer üyeler; Bartın
Milletvekilimiz Sayın Yılmaz Tunçun 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Şahsım ve grubumuz adına tümünüzü saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün müessif bir kaza oldu. Bir uçak
kazasında, İstanbuldan Ispartaya hareket hâlindeyken
uçağın düşmesi sonucu, 56
yurttaşımızı yitirmiş durumdayız.
Öncelikle, ölen yurttaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum, yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Şu anda Cumhuriyet Halk Partisinden 3
milletvekilimiz, olay yerinde, olayla ilgili
çalışmaları yürütmektedirler. Dileğim, bu tür
kazaların son olmasıdır.
Sevgili
arkadaşlar, bugün, Yargıçlar ve Savcılar Kanununda
değişiklik yapan bir yasa tasarısını
görüşmeye başlıyoruz. Olağan bir görüşme
şeklinin dışında bir yöntemle çalışma
burada yürütüldü. Şimdi, Değerli
Arkadaşımız, 14 Kasım günü AK Parti Grup
Başkanlığına yasa önerisini vermiş, 15inde
Meclis Başkanlığımıza geliyor ve Adalet
Komisyonu Başkanlığına kanun teklifi 19
Kasım günü geliyor. Onlarca kanun teklifi ve kanun
tasarısı Adalet Komisyonunun önünde dururken -Sayın
Komisyon Başkanı- alelacele, gelen teklif, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine getirilme şekli demokratik
geleneklere ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma
yöntemlerine uymayacak bir şekilde gündeme getirildi. Kanun
teklifinin üzerinde çalışma yapmaya başladığımızda,
üniversitelerden, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan,
Yargıtaydan, Danıştaydan ve daha doğrusu, sivil
toplum örgütlerinden, YARSAVdan bu kanun teklifine
karşı düşüncelerinin ne olduğunu sorduğumuzda,
hiçbir anayasal kuruluş ve sivil toplum örgütü,
üniversitelerimiz, bizim bundan haberimiz yok dediler. 22
Kasım günü komisyon toplantısına
katılacağız, saat gece on buçukta komisyonun
İnternetine giriyoruz hâlâ kanun teklifi yok. Bura
şeffaflığın, bura Türk demokrasisinin kalbidir.
Bir komisyon, çalışma şekillerini ve yöntemini
kurallarla yapar. Bizi, İç Tüzükümüz bağlar. İç Tüzük
hükümlerinin dışına çıkarak, demokratik
geleneklerin dışına çıkarak bir kanun teklifini
görüşmeye çalışırsanız, o bizde hiç
beklenmeyecek sıkıntıların doğmasına
sebep olur.
Elbette
şu düşünüldü: Belki bilemediğimiz bir şeyler
vardır, biz gidelim, düşüncelerimizi komisyonda
paylaşalım. Komisyonda düşüncelerimizi
paylaştık. O gün orada gördüğümüz şey şu:
Hâkimlerin ve savcıların uygulama kanununda
değişiklik yapıyoruz, ama kendi alanında uzman
olan Yargıtay üyeleri çağrılmamış, kendi
alanında uzman olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
üyeleri çağrılmamış, YARSAV üyeleri
çağrılmamış. Hâlbuki, bizler her ne kadar hukukçu
kimliğimizle Adalet Komisyonunda yer alıyorsak da bu yasa
belirli bir kesimin hakkında uygulayıcı bir yasa.
Peki, bunların düşüncesini niçin alma ihtiyacı
duymuyoruz? Bunu şifahen söylediğimizde Sayın
Başbakan Yardımcısı Çiçek, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun ben aynı anda
başkanıyım. dedi. Peki, doğrudur, ama Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna bir yazı yazılıp oradan
bir temsilci istenseydi, acaba, Kurul Sayın Bakana mı
yetki verecekti? Acaba, o gün, Bakan Ben Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun Başkanıyım. derken Hükûmeti kim
temsil ediyordu o komisyonda? Yani, değişik bir uygulama,
hukuk kurallarının biraz daha
dışlandığı, acelece yapılan
birtakım şeyler.
Şimdi,
Sayın Başbakanın, en son, işte,
Kızılcahamamdaki sözleri: Sivilleşme, sivil
toplum örgütlerinin düşüncelerine saygı duyma,
onları dinleme, onları yönetime katma, düşüncelerinden
faydalanma istekleri
Ya Başbakan bunu birilerine takiye
olarak söylüyor veya sayın bakanlar, daha doğrusu
sayın komisyon Sayın Başbakanın
düşüncelerine itibar etmiyor.
Şimdi,
bu kişilerin, yani bu kurumların, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri, Yargıtay üyeleri ve
Danıştay üyelerinden ve Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesinden, düşüncelerin alınması için yazılı
talepte bulunduk, komisyonumuz reddetti. Bugün, işte, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesinin raporu elimde. Yasa Türkiyenin
gündemine daha iki gün oldu düşeli. İki gündür,
yargıçlar, savcılar, hukukçular, sivil toplum örgütleri,
yangından mal kaçırılır gibi görülen bir önerinin
bugün daha farkına varabiliyor. Gerçi şunu da söylemeden
edemeyeceğim: İlk defa, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanımız, Adanada, 24ünde, bunu duyunca,
Adanada bir basın toplantısıyla Türkiyenin
kamuoyuna duyurmaya, ertesi gün Kocaeli ilinde yapılan bir
basın toplantısıyla ve grup toplantısında
Türkiyenin bu konuya dikkatini ve özenini çekmeye
çalıştı. Niçin, niye bu kadar bir duyarlılık
gösterdi Sayın Genel Başkan? Olay şuydu: Geçen dönem,
22nci Dönemde gördük, yürütme yasamayı tahakkümü
altına almıştı. Bu dönemde bunun
aynısını görüyoruz, şu uygulamada görüyoruz.
Tek tahakkümü altına alınamayan yargı
bağımsızlığı kalmıştı.
Halbuki bizde kuvvetler ayrılığı sistemi
Anayasamızca benimsenmiş, hatta hatta, Anayasanın
dibacesinde, başlangıcında dördüncü
fıkrasında, kuvvetler ayrımı devlet
organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmiyor. Başlangıca kuvvetler
ayrılığı sistemi konmuş.
Şimdi,
yani, öyle bir şey oldu ki, bu kanundan etkilenecek olan
kişileri dinleme ihtiyacı duymadık. Meclis
çalışma teamüllerinin dışında
çalışma koşullarının altında
çalıştı komisyon. Mecliste çalışma saati
saat dokuz buçukta başlar. Dokuzda toplantıya
çağrıldık, dokuzda katıldık,
aralıksız akşam altıya kadar
çalıştık, yasaya katkı vermeye
çalıştık, yasa üzerinde endişelerimizi
belirttik. Toplantı bitti ve Komisyon
Başkanımızdan, ben, kalkarak Sayın Başkan, bu
kapsamlı bir yasa, pazartesi gününe kadar muhalefet
şerhini verebilmek için gün verebilir misiniz?
dediğimde, İki saat. demiş. Ben önce
şaşırdım. Yani, bir Komisyon Başkanı
İki günlük, üzerinde çalışıyoruz, o konuda bir
muhalefet şerhine iki saat bir süre
Ben öncelikle bunu iki
gün diye gene algıladım, tekrar sorduğumda İki
saat. dedi. Bunu, Grup Başkan Vekilimizle paylaşma
ihtiyacı duydum. Çünkü, Parlamento tarihinde böyle bir şey
yoktur, iki saat! Akşam altıda bitmiş,
aralıksız dokuz saat bu komisyon üyeleri
çalışmış; bunlar insandır, akşam yemek
yiyecektir, dinlenecektir. Bir muhalefet şerhi
yazacaksınız, muhalefet şerhine
koyacağımız gerekçelerin zinde kafayla düşünülmesi
gerekiyor. Biz bir parlamento görevi yapıyoruz, yasama
görevi yapıyoruz, baştan savma bir işi
yapamazsınız. O bir vicdan muhasebesidir.
Sayın
Grup Başkan Vekilimiz Anadol, Komisyon
Başkanımızı aradı, görüştü,
Arkadaşlar, akşam da çalışmanıza devam edin
ama yarın saat 13.00e kadar bu raporu verin. Biz gece biraz
çalıştık ve ayrıldık. Sabahleyin geldiğimizde,
muhalefetin şerhinin olmadığı 65 sıra
sayı Komisyon Raporunun basıldığını
gördük! Muhalefetin düşüncelerinin dahi komisyon raporuna
dercedilmesini içine sindiremeyen bir komisyon, acaba -daha
doğrusu Başkanı- bu davranışıyla kime
mesaj vermeye çalışıyor?
Evet,
Sayın Başkan, Komisyon Başkanı, size Cumhuriyet
Halk Partisi olarak güven duymuyoruz. Bize 13.00e kadar müsaade
edeceksiniz fakat rapor basılacak. Sizin, zaten, siyasi
dününüz ve bugününüz toplumca iyi bilinmektedir. Bu konudaki
düşüncelerimi de bu raporun basıldığı gün,
dün sabahleyin, odanıza gelerek bizzat size söyledim.
Konumunuzu, Sayın Meclis Başkanına, Grup Başkan
Vekilimiz ulaştırdı. Ne mutlu ki, Sayın Meclis
Başkanı, bu tür hukuksuzluğa alet olmadı.
Bakın
arkadaşlar, İç Tüzükün 42nci maddesi
Yani, bir
yargıçlar yasasını düzenlerken İç Tüzükün
nasıl çiğnendiğini görüyoruz. Engin bir hukukçu
Sayın İyimaya. Ama, engin hukukçuluğunu iyi yönde
kullanmıyor. 42nin son fıkrası, uygun süre içinde
kullanmaları ve rapor vermelerini belirtir.
Sayın
Başkan, deneyimli bir hukukçusunuz. Ama -çünkü, önce
komisyonun meselesini bitirmek zorundayız- iki saatlik bir
süreyle, siz eğer bu komisyon raporuna bu süreyi verebilip
içinize sindirebiliyorsanız, size hayırlı olsun.
Fakat Meclis Başkanı bu konuya alet olmadı. Biz güven
duymadık Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Sayın
Meclis Başkanı da güven duymadı. Bu raporu geçersiz
saydı ve yeni raporu bugün sizlere ulaştırdı.
Sayın Başkan, yapacağınız tek şey
vardır. Meclis Başkanının da güven duymadığı
bir ortamda, sizin de o Komisyon Başkanlığından
istifa etmeniz gerekir.
Sevgili
arkadaşlar, yani, muhalefetin düşüncelerinin dahi
Dün
akşam bir televizyon programındaydım. MHPli bir
arkadaşınız dedi ki: Ben de muhalefet şerhi
verdim ama inanmadım böyle bir şeye. Fakat, sabahleyin
geldiğimde bir baktım, tasarı basılmış.
Tabii, biz bunu biliyorduk arkadaşlarım. Siz bu dönem
geldiniz. Geçen dönem de bizler burada, Adalet ve Kalkınma
Partisinin değerli milletvekillerinin, Parlamentoda
olmadığı hâlde varmış gibi buralarda oy
kullandıklarını gördük, biliyorduk ama bu kadar da bu
işin böyle olacağını hiç aklımıza
getirmemiştik.
Parlamentonun
bir ananesi, gelişimi vardır. Biz milletin temsilcisiyiz.
Milletin temsilcilerinin düşüncelerinin, bu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin matbaasını alet ederek, o düşüncelerin
buraya dercedilmemesinden ne ümit edeceksiniz, ne elde
edeceksiniz? Hâlbuki biz o düşüncelerimizi işte bugün
verdik. O düşüncelerimize katılırsınız,
katılmazsınız ama bir oluşumu birlikte
sağlarız.
Sevgili
arkadaşlar, bu kanun teklifi, bir kanun teklifi mi kanun
tasarısı mı o da uzun bir dönem
tartışılacaktır. Ama sizinle paylaşmak
istediğim bir konu var, o da şudur: Bu kanun teklifi geçen
dönem Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetince Meclise
getirilmiş, 2802 sayılı Kanunda ciddi
değişiklikler yapılmış ve bu
değişikliklerin sonunda avukatlıktan
yargıçlığa geçişle ilgili madde, o dönemki
Sayın Cumhurbaşkanımız Sezer tarafından
veto edilmiştir.
Veto
gerekçesinin açıklanmasından sonra Adalet Komisyonu
toplanmıştır. O Komisyondaki iade gerekçesi
şudur: İster adaylıktan ister avukatlıktan
geçiş yoluyla olsun, yargıçlık ve savcılık
mesleğine girmek isteyenlerin sınavlarının,
yürütmenin etkili olamayacağı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca belirlenecek bir sınav kurulunca, objektif
ölçme ve değerlendirme esaslarına göre
yapılması zorunludur. Bu iade gerekçesinden sonra,
Adalet Komisyonumuz, şimdiki Sayın Meclis
Başkanımız Köksal Toptanın
başkanlığında toplandı 29 Haziran 2005 günü.
O gün Sayın Adalet Bakanımız Cemil Çiçek o
toplantıda var, şimdi aramızda gördüğüm Sayın
Hakkı Köylü o gün bu toplantıda var, Sayın Grup
Başkan Vekilimiz Bekir Bozdağ o toplantıda var.
Adalet
Komisyonu Raporunu aynen sizlerle paylaşıyorum
arkadaşlar: Uzun süren görüşmeler sonucunda -demek ki
Komisyon çok uzun görüşmeler yapmış-
Cumhurbaşkanlığınca kanunun geri
gönderilmesine sebep teşkil eden 5375 sayılı
Kanunun 1inci maddesiyle, avukatlık mesleğinden
hâkimlik ve savcılık mesleğine geçişi
düzenleyen (k) bendinin madde metninden çıkarılarak
1inci maddenin bu doğrultuda değiştirilmesi.
Sayın
Bakan geri çekiyor. Şimdiki Sayın Grup Başkan
Vekiliniz Bekir Bey bunu imzalıyor ve diyor ki, uzun süren
tartışmalar sonucunda bunun sağlıklı bir
şey olduğu konusunda karar veriyor. Ne oldu? Sayın
Hakkı Köylü de burada var, diğer arkadaşlarım da
var. Ne oldu? Ne değişti? Bakanlık düşüncesini
değiştirmedi. Bir üye arkadaşımız bir kanun
teklifi veriyor. Sayın Bakana soruyoruz Doğrudur,
Bakanlık bürokratlarının bu kanun teklifinin
hazırlanmasına katkısı olmuştur.
Bakanlık bürokratları, eğer bir kanun teklifinin
hazırlanmasında müdahaleci olur, yardımcı
olursa, o, Sayın Bakanım, yürütmenin yasamaya direkt
müdahalesidir. Kuvvetler ayrılığının
fiilen ortadan kaldırılmasının bir
başlangıcıdır. Asıl, buna siz engel olmak
zorundasınız.
Peki,
niçin tasarı olarak getirilmedi? Tasarı olarak
getirildiğinde, Hükûmette tüm bakanlıklarda bu konuda
çalışma yapılacak. Yargıtaydan düşünceler
alınacak. Bürokratların çalışma şekli o.
Danıştayın, diğer sivil toplum örgütlerinin
düşünceleri alınacaktı. O zaman, toplum, bu
yasanın konusu üzerinde ciddi bir çalışma
olduğunun farkına varacak, eleştirilerini ortaya
çıkaracaktı. Şimdi, biz, yangından mal
kaçırır gibi bunu öteleyerek bir kanun teklifiyle,
maalesef, Meclis gündemine getirmiş bulunuyoruz.
Peki,
çok uzun bir dönemdir ve hele hele gene eski Bakanımız
Sayın Cemil Çiçekin bir gün burada konuşmasında,
Avrupa Birliği Meclis Başkanı bu Mecliste
konuşurken Avrupa Birliğine girebilmek için şu
şu şu yasaları çıkarırsanız iyi
gidiyorsunuz, başarılı gidiyorsunuz, biz size
Avrupa Birliğine girişte kolaylık
sağlarız. sözünden sonra Sayın Bakan buradan
gelerek, onların en kısa sürede yerine
getirileceğini belirtmişti. Halbuki, bu Meclis gazi bir
Meclisti, kimseden talimat almazdı. Eğer, hakikaten o
Yasanın değiştirilmesine ihtiyaç varsa, o bizim
insanımız için ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
özgür iradesiyle vereceği bir çabaydı.
Sayın
Bakan o kadar duyarlı olmasına rağmen, örneğin
Avrupa Birliği İlerleme Raporu, en son rapor:
Mesleğe giriş: Adalet Bakanlığının
hâkim adaylarını seçme sürecindeki rolünün
kaldırılmasını tavsiye ederiz. Bu konunun Adalet
Akademisi ya da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu uhdesine
bırakılmasını teklif ederiz. Şimdi,
mülakatın, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca
oluşturulacak olan bir kurulca yapılması. Peki, bunda
niye duyarlılık göstermiyoruz? Duyarlılık
göstermiyoruz, Yargıtay Başkanlar Kurulu bir
açıklama yapıyor ondan sonra. Adalet
Bakanlığı tarafından aday hâkimlerin
alınmasının, politik isteğin etkisi nedeniyle,
yargının siyasallaşmasına neden
olacağını söylüyor. Efendim, yargıçlara
güvenmiyor musunuz, o genel müdürlere? Zaman zaman bu
çıkıyor. Elbette güveniyoruz ama o genel müdürü kim
atıyor arkadaşlar? O genel müdürü kim atıyor? O
kişi genel müdür olmak için kaç kişiyi aracı
kullanıyor Sayın Bakana? Bu da hayatın doğal bir
akışı.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Siz böyle mi
yaptınız?
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Şimdi, hâkim ve savcı
adaylarının
Bir de şu söyleniyor: Hâkim ve savcı
adayları genel idare hizmetleri sınıfına
tabiyseler de, staj döneminin ardından yapılacak
yeterlilik sınavından sonra hâkim ve savcı olarak
atanacakları hususu gözetildiğinde, adayların
seçimi için yapılacak sınavın, ileride
atanacakları görevin özellikleri de dikkate alınarak,
nesnel, yansız ve sadece liyakati ölçmeyi amaçlayan bir
yöntemin uygulanması gerekiyor. Bu yöntemin bulunabilmesi
için Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyeleri olarak ciddi
katkı vermeye çalıştık. O konuda çok açık
olduk. Ama Hayır bu, bu şekilde yürütülecektir. ibaresinin
getirdiği sıkıntı içinde bu yasa Genel Kurula
inmiştir.
Sevgili
arkadaşlar, mülakatta başarısız sayılma
işleminin yargısal denetimini sağlayacak alt
yapının tüm unsurlarının
oluşturulmasını sağlamak hukuka bağlı
idarelerin temel unsurlarından birisidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, bir dakikalık süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun
efendim.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlayacağım.
Ama,
şu bilinen bir gerçektir ki, yazılıda çok
başarılı olan kişilerin mülakatta çok
başarısız olduklarını görüyoruz.
Uygulama:
Güven duygumuz azdır arkadaşlar. Bu nedenle, bu yasa
üzerinde ısrarla duruyoruz. Niçin dersiniz? Ödüllendirme ve
cezalandırmaları geçen dönem gördük. İktidarın
başının ilgili olduğu davalarda belirli
kararları veren kişiler, bugün, Yargıtay
üyesidirler; aleyhe karar veren kişilerin akıbeti, mal
varlığı davasında o davayı açan
başsavcı vekilinin durumuyla bellidir. Eğer bizim
lehimize karar verilirse, yarın, Yargıtay üyeliğin
olabilir, karşı bir davranış içinde olursan sonun
budur. Bu düzenleme, başarısız olanı
başarılı kılabilecek bir ortamı
doğurur. Daha açıkçası, kendi kadrolaşmanızı
tamamlarsınız. Parti devletine doğru gidişat
var. Yürütmenin yargıya müdahalesi güçlü bir şekilde
devam ediyor.
Son
cümlemle bağlıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Son cümlemi bağlıyorum Sayın
Başkanım eğer izin verirseniz.
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, son cümlenizi alayım.
Buyurun.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Evet, son cümlemi bağlıyorum.
Hoşgörünüze de teşekkür ediyorum.
Dünyada
ilk defa, davasını kazanan bir davalının
üzüldüğünü gördük. Türkiye Cumhuriyetinin
kazandığı bir davadan dolayı üzüntülerini beyan
eden ve Doğrudan doğruya bu işin çaresini
bulacağımı da buna ekleyen ve ulemadan fikir alınmadığı
için Yüksek Mahkemeyi suçlayan bir görüş, hiç kuşkunuz
olmasın, çok yakın bir süreç içinde Anayasa Mahkemesinin
yapısını da değiştirecektir ve Anayasa
Mahkemesinin yapısında da siyasallaşmaya
götürebilecektir, Danıştayın da
yapısını değiştirecektir.
Bu
nedenle
Bunda başarı sağlanır mı? Bunda,
bütün kamuoyunun karşı koymasıyla, sesini
çıkarmasıyla, direnmesiyle ancak sonuç alamayabilir
diye düşünüyorum.
Bu
duygularla, yüce Parlamentonun değerli üyelerini
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, hoşgörünüze de teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gruplar
adına ikinci konuşmacı, Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın
Kaplan, buyurun efendim. (DTP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
DTP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli üyeler; bugünkü müessif kaza nedeniyle
acımız büyük. Yaşamını yitirenlere
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı
diliyoruz.
Bugün
2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
hakkında Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Sözüme
başlamadan önce, yüce Mecliste hepimizin
bağımsız yargıya, hukukun üstünlüğüne,
hukuk devletine ihtiyacı olduğunu hatırlatarak
başlamak istiyorum. Neden diyeceksiniz? Şöyle
başlamak istiyorum, AK Partiden: Yakın zamanda, avukat
olarak ben, şu anki Başbakan Yardımcısı ve bir
belediye başkanımız Başbakanın yasaklı
olduğu dönemi, düşüncesinden aldığı cezalar
sürecini gördük, tartıştık.
Dönüyorum
CHPye, 12 Eylülde Grup Başkan Vekilinin, Sayın Anadolun
avukatıydım, o tür yargılamalar sürecini
yaşadı.
MHPye
geliyorum, o dönemde, yine, o MHPnin yargılandığı
davada avukattım, hukuksuzluğu orada yaşadık.
DTPye
geliyorum. Zaten, maşallah, hukuk ve yargıyla en çok
başı ağrıyan bir grubuz. Yani, şunun
şurasında son yirmi, otuz seneye
baktığımız zaman hepimizin hukuka, bağımsız
yargıya ve adalete ihtiyacı var, herkesin var. Bu noktada
şunu ifade etmek istiyorum ki, eğer bu konuda biz dikkatli
davranmazsak, kendi ellerimizle yargıyı siyasallaştırmaya
kalkarsak, bunun sonuçları çok ağır olur. Şöyle bir
iki rakamdan yola çıkmak istiyorum: 10.632
yargıcımız, şu anda savcı, yargıç görevi
yapıyor, yani 4.062 yargıç kadrosu açık. Türkiyede 100
bin kişiye 8 hâkim, 4 savcı düşüyor. Almanyada bu
rakam 254 kişiye 6 savcı, Hollandada 12 yargıç, 4
savcı; Portekizde 17 hâkim, 12 savcı düşüyorsa,
bağımsız yargı konusunda, ciddi ciddi
düşünmemiz gerekiyor. Bu veriler Adalet
Bakanlığının verileridir.
Tarihte
en yüksek oyla iktidar olmuş 59uncu Hükûmet son beş
yılını boşa mı geçirdi ki, bu dört bin küsur
kadroyu bekletip, bugüne, son dakikada 2802 sayılı Yasa
ile ilgili teklifini Meclise getiriyor? Getiriliş usulünü
dün tartıştık, gerçekten demokratik yaşamı,
demokrasiyi, katılımcılığı son derece
olumsuz etkileyen bir gelişmeyle
36yı aşkın
hukuk fakültemiz var, eğitim kalitesi bir yana, binlerce
hukukçumuz boşta geziyor, işsiz. Yeni CMK ile istinaf
mahkemeleri kurulacak. 4 bin küsur kadronun üstüne en az 2-3 bin
civarında şu an ihtiyaç var. Evet, bağımsız
yargı ve yargıç teminatına önem veriyorsak eğer,
bu açıkların olmaması gerekirdi.
Şimdi
alelacele gelen bu yasa teklifi karşısında bir
hukukçu olarak şunu beklerdim: Hiç olmazsa, bunu, adalet
alanına, bağımsız yargıya taşımada
daha özenli ve etik bir yaklaşım sergilenebilirdi. Dört
parti grubu bulunan yüce Mecliste, Başkanlık
Danışma Kurulunda yalnız kaldığında AK
Parti Ben çoğunluğum, bildiğimi yaparım. derse
bundan demokrasimiz büyük yara alır.
Gerekçede
100 yargıcın durumu nedeniyle bunu 4 Aralık tarihine
yetiştirmek zorundayız. deniliyor. Tabii,
saydığım 4 bin küsur yargıcı
-açıkları 6 bin küsur- mevcut yargıç kadrosunu dikkate
aldığımızda 60ıncı AK Parti
Hükûmetinin yargıda yüzde yüz siyasallaşma ve yargı
kadrolarını muhafazakâr bir şekilde doldurma
niyeti açığa çıkıyor. Bu, çok tehlikeli bir
yaklaşımdır.
Sayın
Grup Başkan Vekili burada konuşurken diyor ki, 100
çocuğumuz mağdur olacak. Türkiyenin onurlu, bağımsız
yargıçları ne zamandan beri AK Partinin çocukları
oldu diye sormak geçiyor içimden. Bu konuda çok çok özenli
düşünmek ve konuşmak zorundayız. Hiç kimse sizin çocuğunuz
değildir, yeni alınacaklar dahil.
Türkiyenin
yargıçları bağımsızdır.
Yargıçlığı zaten öteki mesleklerden ayıran
nitelik ve özellikler vardır. Gerek adalet
dağıtırken gerek özel yaşam ve kamusal alanda
örnek ve saygın bir yerleri vardır toplumda. Bu, bağımsız
yargının sav-savunma-karar üçlü sacayağının
sonucudur. Bu nedenle, yargıçları, bir kere,
savcılardan ayırmak gerekiyor. Neden?
Bağımsız yargıda siyasi gücün etkisine en
yakın duran, idareye en yakın olan, özellikle
savcıların -altını çiziyorum-
yargıçları etkilemesi hedeflendiği için aynı
yasa teklifi içinde, hem savcılar hem de yargıçlar yara
almıştır.
Adil
yargılanma hakkı, son anayasa düzenlemeleri
ışığında, iddia ve savunmanın, yani,
silahların eşitliği ilkesi gereği,
savcıların yasası ayrı olmak zorundadır.
Nasıl ki bir Avukatlık Yasası vardır, savunmanın
ayrı yasası vardır, silahların eşitliği
gereği, savcıların da yasası ayrı olmak
zorundadır. Bu nedenledir ki, iddia ve savunmanın
karşısında karar mercisinde olan yargıçların
konumunu iddia ve savunmadan ayırmak, özgünlüğünü ve
bağımsızlığını güçlendirmek
gerekir. Son Anayasa değişikliği bunu emrediyor;
36ncı madde adil yargılama içeriyor, 90ıncı
madde sözleşmelerin içeriğini.
Bugün 30
Kasım. Farz edelim ki, gayret ettiniz ve bu yasayı
çıkardınız ve yarın da 1 Aralık, bu yasa Resmî
Gazetede yayımlandı. 4 Aralıkta da çıkması
gerekir diyor arkadaşlarımız, Hükûmet. İki gün
kalıyor Cumhurbaşkanının incelemesine. Yani
şurada sormak istiyorum: Yüce
Cumhurbaşkanlığı makamının bir inceleme,
araştırmasına da mı imkân
tanımayacaksınız? Orası tasdik mercisi mi?
Sayın Cumhurbaşkanı AK Parti Hükûmetinin noteri mi
oldu orada acaba? Bu çok tehlikeli bir yaklaşım. Meclisi
yok saydınız, bizleri yok saydınız
çalıştırmadan. Peki,
Cumhurbaşkanlığı makamını da, Mustafa
Kemal Atatürkün oturduğu makamı da öyle mi
değiştireceksiniz? Bu çok tehlikeli bir
yaklaşımdır. Dikkatinizi çekmek istiyorum.
MEHMET
NİL HIDIR (Muğla) 48 saat.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Sayın üyeler, geçmişin muhasebesini
yapmak da son derece yanlıştır. 2000
yılının öncesi burada tartışıldı
dün, taa Seyfi Oktay, Sayın Moğultay dönemi, Şevket
Kazan dönemi. Bugünü konuşmamız gerekiyor. 2002den bu
yana, Avrupa Birliğiyle süreciyle birlikte yargı
alanında yapılan ciddi reformları, anayasal
düzenlemeleri, yasal düzenlemeleri ve onun zorunlu gereklerini
yerine getirme yükümlülüğüyle karşı
karşıyayız. 81 madde değişikliğini yok
sayamayız. 36ncı maddede yer alan adil
yargılanmayı da yok sayamayız. Avrupa Sözleşmesinin
6ncı maddesinin birinci fıkrasında yazılan bağımsız
yargıda yargıç tarafsızlığını yok
sayamayız ve yok sayamayacağımız yeni bir
sözleşme imzaladık, dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesinin adil yargılanmayla ilgili hükümleri,
aynen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin hükümleri
gibi emredici ve Anayasanın 90ıncı maddesi
uyarınca da bağlayıcıdır. Neden diyeceksiniz?
Ben, size
Türkiye, ki daha o yolu denemedi, ulusal üstü yargı
alanında Strasbourgu denedik ama bugüne kadar
Birleşmiş Milletlerde Laheyi denedik, ama
Birleşmiş Milletlerde İnsan Hakları Komitesine
daha Türkiyeden hiçbir başvuru olmadı.
Jamaikada
mahkemenin verdiği ölüm cezası sonrası Rodriguezin
başvurusunu değerlendiren İnsan Hakları
Komitesi, oradaki yargıçların seçilme tarzına ve
niteliğine dikkat çektikten sonra adil yargılanma
yapılmamıştır kararına vardı. Benzer,
Avrupa Mahkemesi yargıçlarla ilgili kararları da var ve
içtihat hâline gelmiş. Jabardo davasında,
bağımsız yargıda subjektif ve objektif faktörler
sayılırken yargıcın
bağımsızlığı üzerinde duruluyor. Biz,
DGMleri kaldırmak zorunda kaldık, unutmayın. Neden?
Asker üyenin seçilme tarzı nedeniyleydi, Tayin, terfi,
hiyerarşideki konumu nedeniyle DGMler bağımsız
mahkeme değildir. denildiği için kaldırdık.
Peki, bunların hepsi doğru da Anayasa Mahkemesinin son
verdiği kararı anlamakta bir hukukçu olarak güçlük
çektim. Albaylar değil, yargıçlar bağımsız.
Böyle şey olur mu? Hukuk fakültesi okumuş, gelmiş bu
sınava talip olmuş bir kişi, sınavı
kazanınca bağımsız yargıç olacak. Böyle bir
mantık, böyle acele bir karara, 2005 İlerleme Raporunda,
AB sürecinde, mülakat sınavını Adalet
Bakanlığının yapması yargıç, savcı
istihdamında hatırı sayılır derecede
etkili olmasına yol açmaktadır denilerek
siyasallaşmanın altı çiziliyor. Yürütmenin
yargıya müdahalesi güçler ayrılığına
aykırı olduğu gibi, yargının siyasallaştırılması
hukukun üstünlüğünü de ayaklar altına alıyor. Üst
yargı kurumlarımız, bağımsız
yargıyı zedeleyecek bu tür yaklaşımlar konusunda
kaygılarını dile getirmişlerdir. Yargıç ve
savcı adayları, ÖSYM sınavından sonra mülakat
kurulunda başarılı olursa iki yıl staj
yapacaklardır. Avrupa Birliği organları bu
konudaki kaygılarını dile getirirken öneride de
bulundular. Denildi ki; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
ile Adalet Akademisi üyelerinden oluşacak bir kurul
tarafından inceleme yapılmasını öneriyoruz.
Yani, bunun içinde, dikkatinizi çekiyorum, hukukçular var,
yargıçlar var. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyinin
kriterleri de buna zorluyor. 1985 tarihli yargı
bağımsızlığı temel şartında,
yargıç seçerken siyasi fikirlere göre ayrım
yapılmaması gerektiği belirtiliyor. 1994 tarihli
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin kararında
Yargıçları seçen merci hükûmetten bağımsız
olmalıdır. deniliyor.
Şimdi,
Yargıçları seçen merci hükûmetten bağımsız
olmalıdır. denildikten sonra, bu yasa teklifindeki 7
üyeli Mülakat Kuruluna bakalım. Sayın Adalet
Bakanının Müsteşarı, olmadığı
zaman yardımcısı ve devam ediyorum, Teftiş Kurulu
Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri,
Personel Genel Müdürü ve Adalet Akademisinden 2 üye. Bunların
hepsi yürütme mensubu. Yürütmede hiyerarşi, terfi, görev,
atama
Hepsi Bakanlığın personeli.
Şimdi,
yürütmeye bağlı böyle bir kurulun adı, yargıç
atamalarında Mülakat Kurulu olmaz, olsa olsa Bakanlık
bürokratlar kurulu olur. Bunun altını açıkça çizelim:
Bunun adı, yargıda kadrolaşmadır, yargıda
siyasallaşmadır, yargıda partizanlığa
kapı açmadır, yargıda atama ve tayinlerde
tartışma kapısını aralamadır.
Şimdi,
böylesi bir yanlıştan AK Partinin hâlâ dönme şansı
var. Hâlâ önünüzde birkaç saat var ve biz uyarıyoruz, vaktimiz
ölçüsünde şunu diyoruz Grubumuz olarak: Bu çok tehlikeli
yaklaşımdan dönülmek istenirse, yargıdan görüş
alınarak, muhalefet dikkate alınarak,
yapılandırılan bu Mülakat Kurulunda en başta
Akademi, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu, üst yargı
kurumları ve baro üyelerinin de yer alacağı genişletilmiş
bir kurul, bağımsız bir hukukçular kurulu
mülakatı yaptığı takdirde, yürütmenin
yargıya müdahalesi de önlenir ve hatırı
sayılır, 10 bin küsur yargıç kadrosundan boş olan 4
bin küsur yargıç atamasında, Hükûmet de zan altında
kalmaktan kurtulur.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; evet, bugün, şu yasa teklifini
sabah alabildik. Dün, önerge verildiği zaman, sadece teklif
vardı, gerekçesi yoktu. Burada, geçmişte, Anayasa
Mahkemesinin, Danıştay Daireler Kurulunun,
yargının tartıştığı, karar
verdiği bir konuda, yine, bile bile, bir yanlışı
tekrar ederek bu yasa teklifini getirdik. 100 tane
yargıcın hukuki durumu vardır diye, Türkiyenin
adaletini, bağımsız yargıyı, yargıç
teminatını bunca rizikoya atma hakkına hiç kimse
sahip değildir, Hükûmet de sahip değildir, AK Parti de
sahip değildir diye düşünüyoruz.
Bu
konuda aceleye gerek yok. Mademki, 15 Aralıkta yeni bir
Anayasa iddianız var, Türkiyeyi
demokratikleştireceğiz iddianız var; mutlaka,
Hâkimler Savcılar Kurulu konusunda da görüşleriniz
vardır; mutlaka, bu, yargıçların seçiminde de
görüşleriniz vardır; mutlaka, bu konuda, iddia, savunma
ve yargılamanın yeni düzenlenmesi konusunda da
Peki,
kendi hazırladığınız Anayasayı niye
beklemiyorsunuz? Eğer, kendi anlayışınız bu
teklif ise Anayasanızı boşuna
çıkarıyorsunuz. Bunu, buradan ifade edeyim. O
Anayasayı burada sınavınız- eğer bu
yasayı geçirirseniz o Anayasa
tartışmasını, Grubumuz olarak
görüşmeyeceğiz, kale almayacağız, ciddiye
almayacağız çünkü burada, bağımsız
yargıyı ayaklar altına aldıktan sonra, gerisi,
reformlar, hepsi teferruattır, gerisi teferruattır, onu
ifade ediyorum ve buradan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Devamla) Son söz, cümlemi bağlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Evet Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Son
sözümü, Grubum adına söylüyorum: Hâlâ, önünüzde bir fırsat
var. Lütfen, teklifinizi geri alın. Eğer almazsanız,
sizi, halka, Hakka ve tarihe karşı vicdani
sorumluluğunuzla baş başa bırakıyorum.
Teşekkür
ederim. (DTP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gruplar
adına üçüncü konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına, Konya Milletvekili Faruk Bal.
Sayın
Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 65 sıra
sayılı Kanun Teklifi hakkında, Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini yüce heyete sunmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün, İstanbuldan kalkıp Ispartaya
gitmekte olan, özel bir havayollarına ait uçağımız
düşmüştür, çok sayıda vatandaşımız
hayatını kaybetmiştir. Yüce milletimizin
yüreğinde, bu, derin bir acı yaratmıştır.
Hayatını kaybedenlere Cenabı Allahtan rahmet
diliyorum, milletimizin başı sağ olsun diyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz yasa, adalet ve adliyeyle
ilgili ve adalet hizmetlerini sunacak olan hâkim ve
savcıların mesleğe kabulleri, adaylık süreci
içerisinde tabi olacakları hükümlerle ilgilidir.
Dolayısıyla, yargının önemli ve özellikli bir
konusunu birlikte değerlendirmeye çalışıyoruz.
Bu yasa
teklifinin yüce Meclisin önüne getirilmesindeki şekil,
hız ve usul bizim dikkatimizi çekmiş bulunmaktadır.
Hakikaten, beş yıllık AKP çoğunluğunun görev
yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisinde
milletvekillerinin teklifleri çok kale alınmaz iken, yasalar
ağırlıklı olarak kanun tasarıları
biçiminde, Hükûmetin siyasi sorumluluğuyla birlikte yüce
Meclisin huzuruna gelmekte iken, bu defa, çok acil ve aceleci bir
tarzda, bu tasarı, önce Komisyona ve Komisyonda da büyük bir
hızla yolları katederek şimdi de huzurunuza
gelmiş bulunmaktadır.
Teklif
14 Kasım günü Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş, 19 Kasım günü
Komisyonda görüşülmeye başlanmış, 22 Kasım
günü görüşmeler tamamlanmış ve 28 Kasım günü de
Komisyon raporunu hazırlamış ve bu kadar
hızlı bir süreç içerisinde kanun teklifi Genel Kurula
indirilmiştir.
Ancak,
tabii ki, bunun olgunlaştırılması için
Komisyonda bulunan milletvekilleri görüşlerini
açıklamışlar ve Komisyonca kabul edilmeyen
görüşlerini de, doğal olarak, milletvekilliğinin
gerektirdiği sorumluluk düşüncesiyle muhalefet
şerhi olarak yazmak istemişlerdir. Adalet Komisyonunda
Sayın Başkanın iki saatlik bir süreyle muhalefet
şerhi yazılmasına imkân vermesi, eğer bu bir imkân
ise, şükrana değer olarak karşılanacaktır.
Tabii ki, iki saatlik bir zaman dilimi, böyle önemli bir kanunun
yazılmasında ve buna karşı oluşacak
muhalefet şerhlerinin oluşturulmasında ciddiye
alınabilecek bir davranış olarak görülmemektedir.
Nitekim, yanlışlık, Sayın Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanının olgun tavrıyla
düzeltilmiş, daha sonra muhalefet şerhleri
basılmış bir vaziyette üyelere
dağıtılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bu kadar acele etmenin ne anlamı
vardır ve Türkiyenin en önemli konularından birisi olan
yargıyla ilgili, yargıya ilk adımını atacak
olan kişilerin durumlarını düzenleyen bu konunun bu
derece de aceleye getirilmesinin ne anlamı vardır?
Bizce, görülen bir anlamı bulunmamaktadır. Çünkü bu
tasarı, olgunlaşmış bir vaziyette Genel Kurulun
önüne gelmiş olsaydı, bu tartışmalar makul bir
şekilde ve sürede cereyan ederdi ve o süreç içerisinde de
kimsenin rahatsız olmadığı, gerginliğin
yaratılmadığı bir ortamda kanunlaşır ve
ülkeye de, yargıya da faydalı bir hizmet yapmış
olurduk.
Bu kadar
acele edilir iken, Adalet Bakanlığının çok
değerli bürokratlarının kanun tasarısı
hazırlama imkânının elinden alınmış
olması, bizi ciddi şüphelere sevk etmektedir. Acaba
Sayın Bakanlığın orada görev yapan değerli
bürokratlara bir güvensizliği mi vardır yoksa
Komisyonda
ifade edildiği şekilde, bürokratların görev
yapacağı yer Adalet Bakanlığıdır,
oradaki kanun tasarısıyla ilgili usul ve esaslar da
bellidir, en azından teamülü vardır, bunun
dışında bir yol ve yöntemle teklifi hazırlayan
milletvekiline gayriresmî hizmet sunması Adalet
Bakanlığı bürokrasisinde görülen ilk ve tek örnektir
benim bildiğim.
Değerli
arkadaşlarım, işte, bu ve burada ısrar edilen
bazı konular bizi gerilim dediğimiz bir noktaya
götürmektedir. Gerilim, Türkiyenin son beş yıllık çok
ciddi sorunudur. Bu gerilimi aşabilmemiz için makulde
birleşmemiz, ortak akılda birleşmemiz ve üzerinde
hepimizin hassasiyetle durduğu, hukukun üstünlüğü,
hâkim teminatı, hâkim bağımsızlığı
gibi konuları tekrar tekrar tartışma noktasına
götürmememiz gerekmektedir. Gerilim, sanal olarak
yaratıldığı zaman gerçek sorunların üzerini
örtmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu kadar hızlı ve acil bir
şekilde gündeme bir yasa teklifi getirilmek isteniyor ise,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz beklerdik ki,
hâkimlerin, kâtiplerin, infaz koruma memurlarının,
mübaşirlerin, adli hizmet gören diğer personelin acil
çözüm bekleyen sorunları gündeme getirilirdi. Yani,
onların bütün sorunları bitmiş de, Türkiyeyi
hukukun üstünlüğü, parlamenter demokrasideki kuvvetler
ayrılığı ilkesinin tartışma
alanına sokulması, kurumlar arasındaki
tartışmanın yeniden ısıtılması gibi
bir konuyu gündeme taşımanın ne anlamı
vardır?
İşte,
bu sanal gündemin bizi götüreceği yer neresidir?
İzninizle oraya değinmek istiyorum:
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye parlamenter demokratik bir
rejimle idare edilmektedir ve seksen küsur yıllık
tatbikatımızda bu rejimi biz olgunlaştırmaya
çalıştık, mükemmelleştirmeye
çalıştık. Mükemmelleştirebildik mi? Hayır.
Eksiğimiz var, yanlışımız var. Hep birlikte,
iktidarıyla muhalefetiyle düzeltmemiz lazım ama
üzerinde anlaşmamız gereken en önemli husus, parlamenter
demokrasideki kuvvetler ayrılığı,
başlı başına kuvvetlerin tek başına
iktidarı anlamına gelmemektedir.
Parlamenter
demokrasi ve hatta geniş manada demokrasi, yüzlerce
yıllık gelişim süreci içerisinde,
çoğunluğun haklı ve hâkim olduğu
düşüncesinden vazgeçmiştir. Çoğunluğun hata
yapabileceği, çoğunluğun yanılabileceği,
çoğunluğun devletin kuruluş felsefesine
aykırı icraatta bulunabileceği,
çoğunluğun devletin anayasasına aykırı
davranabileceği, çoğunluğun mevcut mevzuata
aykırı davranabileceği düşüncesinden
hareketle bir denge ve denetim mekanizması kurmuştur.
İşte,
kuvvetler arasındaki denge ve denetim bizim anayasal
parlamenter sistemimize şu şekilde girmiştir:
Meclis, millî iradeyi temsilen, çoğunluğun oyu ile
kanunları yapar. Yapılan kanunların bir de denetim
mercisi vardır, bu denetim mercisi Anayasa Mahkemesidir.
İşte Anayasa'mız parlamenter demokraside yasama
gücü ile yargı gücünü birbirini dengeleyecek şekilde bir
konuma oturtmuştur ve bu konumdan ortaya çıkan sonuç,
hukukun üstünlüğü dediğimiz kavrama ulaşıyoruz.
Hukukun üstünlüğü içi boş bir kavram değildir. Anayasa
hukukunun Meclisin iradesinin değerlendirilmesinde nazara
alınması, hukukun üstünlüğü dediğimiz kavrama
önem izafe edilmesinin sebebidir.
Diğer
taraftan, Meclisin çoğunluğunun yaratmış
olduğu iktidarın yapacağı eylem ve
işlemler, hükûmet ederken yapacağı eylem ve
işlemler yine yargı denetimine tabidir. Hiçbir iş ve
işlemi yargı denetimi dışında değildir.
Burayı da denetleyecek olan Danıştay ve alt
kademedeki idari yargı mercileridir. İşte hukukun
üstünlüğü dediğimiz kavram burada kendisini ortaya
koymaktadır. Yürütme ile yargı arasındaki dengeyi
oluşturmaktadır. Bu denge ve denetim mekanizması
eğer bozulur ise bu denge ve denetim mekanizmasına
eğer çoğunluğun parmak sayısı dikkate
alınmak suretiyle müdahale edilir ise gerilim ortaya
çıkar. Anayasa tartışmalarında bu gerilimi, en
ciddi bir şekilde görmekteyiz ve hayretler içerisinde,
dehşet içerisinde bu dengenin nasıl tahrip edilmeye
çalışıldığını Anayasa tasarı
taslağı dediğimiz taslakta görmekteyiz.
Değerli
arkadaşlarım, bu taslak, bilim heyeti diye tanımlanan
bir öğretim üyeleri grubu tarafından
hazırlanmıştır. Bu öğretim üyelerine bu
görevi AKP vermiştir. Dolayısıyla bu öğretim
üyeleri, sıfat olarak bilim heyeti unvanından
sıyrılmış AKP'nin hizmet satın aldığı
veya hizmet aldığı -çünkü para
karşılığı yapmadıklarını ifade
etmektedirler, doğru olabilir- bir öğretim üyeleri grubu
olarak karşımıza çıkmaktadır. AKP
bunları değişik toplantılarda
incelemiştir, henüz resmen benimsediklerini
açıklamamışlardır ancak zımnen bu heyetin
ortaya koyduğu Anayasa tasarı taslağını
benimsemiş görünmektedirler. Sayın Başbakanın
bu öğretim üyelerinin tanıtım
toplantılarını açış konuşmalarıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin eski Başkanının bu
toplantılarda başkanlık etmek suretiyle zımnen
kabul ettiklerini ortaya koymuşlardır.
Şimdi,
bu parlamenter demokratik sistemdeki denge ve denetime, yasama,
yürütme ve yargı arasındaki ilişkiye nasıl bir
çomak sokulduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum, ki bunun
ilişkisini görüştüğümüz kanunla da getirip onunla da
bağlantısını kuracağız.
Değerli
arkadaşlarım, denge ve denetim mekanizması diye
anlattığım Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çıkarmış olduğu, vazetmiş olduğu
kanunların Anayasaya uygunluğunu Anayasa Mahkemesi
denetler demiştik. Bu bir denetim mekanizmasıdır.
Anayasa Mahkemesinin denetleyeceği husus, yani davalı
olan husus, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortaya
çıkarmış olduğu kanundur.
Şimdi,
kendi yapacağı kanunu denetleyecek olan Türkiye Büyük
Millet Meclisine Anayasa Mahkemesinin üyelerinin
sayısı artırılmak suretiyle çoğunluğu
teşkil edebilecek şekilde hâkim tayin etme yetkisi
verirseniz, bunun adı davalı olarak mahkemeye hâkim tayin
etmek demektir. Hangi ülkede, hangi demokraside hukukun
üstünlüğü diye tanımladığımız hangi
disiplinde davalının hâkim tayin etmek gibi bir hakkı
vardır ve böyle bir hak nasıl bir hukukun üstünlüğü
prensibini ortaya koyabilmektedir? Bu şekilde tayin
edilmiş olan hâkimler, nasıl bağımsız
olabileceklerdir, nasıl teminat altında görevlerini ifa
edebileceklerdir?
Diğer
taraftan, yürütme ile yargı arasındaki denge
değerlendirilirken, idarenin tüm eylem ve işlemlerinin
idari yargı denetimine tabi olduğunu ifade
etmiştik. İşte o Anayasa tasarı
taslağında, bu defa Danıştaya tayin edilecek olan
hâkimlerin, belirli bir oranda, Bakanlar Kurulu tarafından
tayin edileceği hükme bağlanmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bütün idari davalarda davalı olan
taraf idaredir, yani iktidardır, yani yürütmedir.
Yürütmenin, kendi davasının, kendi iradesinin değerlendirileceği
bir mahkemeye hâkim tayin etmek gibi bir ölçüsü, hangi hukuki ve
hukukun üstünlüğü düşüncesiyle anlaşılabilir,
açıklanabilir? Bundan biraz daha vahimi ise: Hâkimlerin özlük
haklarını değerlendiren, inceleyen, derecelerini,
terfilerini ve disiplin işlemlerini yürüten Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna da Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üye tayin etme yetkisi verilmektedir.
Demek ki
arkadaşlar, AKPnin hazırlatmış olduğu
Anayasa tasarı taslağında, zımnen
benimsediği bu Anayasa tasarı taslağında,
parlamenter demokrasinin özüne dokunulmaktadır.
Parlamenter demokrasinin kuvvetler ayrılığı
prensibindeki denge ve denetim mekanizması
bozulmaktadır ve buradan doğan hassasiyet de işte
görüştüğümüz bu kanun teklifi ile birlikte
değerlendirildiğinde Acaba AKP ne yapmak
istemektedir? şeklindeki soruyu zihnimize getirmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, kanunun bu kadar süratle, bu kadar
hızlı, bu kadar çabuk bir şekilde yüce Meclisin
huzuruna getirilmesi; üstelik yargının binlerce çözüm
bekleyen acil sorunları dururken hâkimlik mesleğine
girişle ilgili, mülakatla ilgili bir konunun bu aciliyetle
gündeme getirilmesi gerilimin bir parçası olmaktadır.
Nitekim bu gerilim politikası, iki gündür Türkiyede ciddi
bir şekilde tartışılmakta ve
vatandaşlarımızın dikkatini çekmektedir.
Buradan,
gerilimden hiçbir kimseye fayda çıkmayacaktır
değerli arkadaşlarım. Gerilimden sadece ülkenin
vatandaşları ve kurum ve kuruluşları ile
parlamenter demokrasinin kuralları zarar görecektir.
Ortak
akla gelelim, aklıselime gelelim ve bu konuyu birlikte
düşünelim. Bu konu, yargı sürecinden geçmiş bir
konudur. Bu konu, AKPnin referans aldığı Avrupa
Birliği makamları tarafından da
değerlendirilmiş bir konudur ve bu konu, yargının
siyasallaştırılması -altını kalın
bir şekilde çizerek ifade ediyorum- olarak AKP döneminde
tartışılan en önemli hâkimlik bağımsızlığını,
hâkimlik teminatını zedeleyen
davranışlarının da içine monte
edilebileceği bir konudur.
Dolayısıyla
değerli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz bu yasa tasarısının olgunlaştırılması
şeklinde önergeler vereceğiz. Bu önergelerin ortak
aklı yaratma düşüncesine hizmet amacıyla
verildiğinin bilinmesini istirham etmek istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin bu önergeleri hukukun
üstünlüğü prensibinin zedelenmesini engellemek
amacına hizmet ettiğinin bilinmesini istiyorum. Bu
önergelerin hâkim bağımsızlığını ve
hâkim teminatını daha güçlü bir şekilde ortaya koyma
amacına hizmet etmek için verildiğini bilmenizi istirham
ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, diğer taraftan, bu önergeler
değerlendirildiğinde, iki kutup hâlinde, sürekli
tartışılan adli iş ve işlemleri artık bir
uzlaşma noktasına getirebilecek çözümler
üretilmiştir. Bu çözümlere kulak verilmesini ve bu
çözümlerin ortak akıl içerisinde değerlendirilmesini
istirham ediyorum. İşte, bu şekilde yapılacak katkıyla,
artık yönetmelikle yürütülmesinin mümkün
olmayacağı anlaşılan hâkimlik ve
savcılık mesleğine intisap edecek olan hukuk
fakültesi mezunlarının mesleğe ilk
girişlerinde çatallı bir iktidar ile yani bir tarafta
Adalet Bakanlığı, bir tarafta Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu şeklinde tartışılan
bir iki boyutlu iktidar şeklinde değil ama ikisinin de en
iyiyi, en güzeli, en makulü, hâkimlik ve savcılık mesleğine
en layık olanını arama ve bulma hedefine yönelmiş
iki kurum hâline getirmeyi düşünmekteyiz.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerimin sonuna geldiğimiz süreç
içerisinde, bu tasarının bu kadar acele edilmesi yerine,
bu tasarı yerine şu anda biz Mecliste şunları
görüşüyor olmalıydık diye içimden geçen bir
serzenişi de sizlerle paylaşmak istiyorum:
Bugün,
bin davanın üzerinde iş yükü altında eriyen, ezilen
ağır ceza mahkemeleri bulunmaktadır. Türkiyede
bugün, 2 binin üzerinde hazırlık soruşturması
yürüten cumhuriyet savcıları iş yükü altında
ezilmektedir. Türkiyede bugün, gene tehir etme üç ay öteye
sözünü yüreğinde hisseden ve
davasına sıra gelmek için ayları, günleri, belki onlu
yılları tüketen insanların derdine çözüm
arayabileceğimiz bir konuyu görüşmek isterdik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FARUK
BAL (Devamla) - Türkiyede bugün, hâkimlerin, savcıların
lojman ve diğer özlük haklarının daha
iyileştirilmesi, setresi uzun, eteği çamur diye
Osmanlı şarkılarına konu olmuş olan kâtip
sınıfındaki meslektaşlarımızın,
mensuplarımızın durumlarının daha
iyileştirilmesi; yine şarkılara, türkülere
girmiş olan yeni adıyla infaz koruma memurlarımızın
çalışma düzenlerinin, iş yerinde bozulan psikolojik
davranışlarının iyileştirilmesi için
gündeme getirilmiş bir tasarıyı görüşmek
isterdik. Yine, değerli arkadaşlarım, davudi
sesiyle adliye koridorlarını inleten
mübaşirlerin, artık, sesi çıkmaz oldu, onların derdine
bir çare olmak isterdik.
Hepinizi
bu duygu ve düşüncelerle saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ.
Buyurun
Sayın Bozdağ. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bartın
Milletvekili Sayın Yılmaz Tunçun verdiği, şu
anda görüşmekte olduğumuz 65 sıra sayılı
Kanun Teklifi üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
bu kanun teklifinin görüşmeleri, dünden Danışma
Kurulundaki tartışmalar ve bugünkü görüşmeler
sırasında da dile getirilenlerle beraber bir usul
tartışmasını da beraberinde getirdi. Dün de biz
ifade ettik, bugün de aynı şeyi söylüyoruz. İç
Tüzükün 42nci maddesi çok açık, çok net. Diyor ki İç Tüzük:
Komisyon üyelerinin aykırılık görüşlerini
yazma hakkı vardır, bunları rapora ekletme hakkı
vardır, ama bu hakkı kullanmaları komisyon
başkanının öngöreceği süre içerisinde
muhalefet şerhlerini veya farklı görüşlerini
komisyona iletmeleriyle beraber buraya eklenir. İç Tüzük
gayet açık. Dün bunun tartışması yapıldı.
Arkasından, bu konu Danışma Kurulunda
konuşuldu; arkasından, bu konu, Meclis
Başkanlığına da Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından bir müracaatla, 3 tane değerli Sayın Grup
Başkan Vekilimizin imzasıyla, bu dağıtılan
65 sıra sayılı raporun yok sayılıp yeniden
bastırılıp raporunun
dağıtılmasıyla ilgili bir talep gidiyor ve
Meclis Başkanlığı da bu konuda bir inceleme
yaptıktan sonra diyor ki: Sıra sayısı olarak bastırılıp
-hepsini okumuyorum- bu nedenle dağıtımı
yapılan metnin yok hükmünde olduğu bildirilerek, bu
tasarrufun batıl olduğunun saptanması ve usulüne
uygun yeni bir sıra sayısıyla yayımlanması
istenmektedir. İç Tüzükün 42nci maddesinin son
fıkrası hükmü, bugüne kadar, muhalefet şerhlerini de
kapsayacak biçimde uygulanagelmiştir. Komisyon
Başkanı da buna dayanarak muhalefet şerhleri için bir
süre vermiştir. Bu sürenin bitiminden sonra da rapor 65
sıra sayısı olarak basılmış ve
dağıtılmıştır.
Ancak,
29 Kasım 2007 Perşembe günü Danışma Kurulu
toplantısında, konuyla ilgili görüşmeler
sırasında yapılan itirazlar ve yapmış
olduğunuz yazılı başvuru
değerlendirilerek sıra sayısı basılmış
olmasına rağmen, sayın üyelerin
bilgilendirilmesini sağlamak amacıyla sonradan
Başkanlığımıza gelmiş olan muhalefet
şerhlerini de içeren sıra sayısı, yeniden
bastırılarak dağıtılmıştır.
Genel
Kurulun 29 kasım 2007 Perşembe günkü 27nci
Birleşiminde söz konusu teklif, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 3üncü sırasına alınmış
olduğundan, bu nedenle, bu karar karşısında
isteminizle ilgili olarak Başkanlığımızda
başka bir işlem bulunmamaktadır. diye Meclis
Başkanı bunu cevaplıyor.
Dağıtılan
dünkü rapora bakıyorsunuz sıra sayısı nedir
diye -ben merak ettim, Sayın Ünlütepe de burada derken yeni
bir sıra sayısı dedi- burada, yeni bir sıra
sayısı yok. Sıra sayısı 65. Dünkünün de
sıra sayısı aynı, bugünkünün de sıra sayısı
aynı. Dünden Sayın Meclis Başkanımızın da
Biz, bu raporu yok hükmünde sayarız. diye bir
açıklaması da olmadı. Nezaket gösterip 13.00te
getirilen, efendim, muhalefet şerhinin rapora eklenmesi
konusunda yardımcı oldular. Olay bundan ibarettir ve
eğer yok hükmünde bir şey olsaydı veya batıl bir
iş olsaydı rapor, bununla ilgili, Meclis Başkanı
Ben bu raporu işleme koymam. diyebilirdi ve ona göre
işlem yapılırdı, böyle bir işlem söz konusu
değil.
Dolayısıyla,
rapor geçerli, İç Tüzüke uygun, batıl veya yok hükmünde
bir rapor söz konusu değil. Ama, CHP muhalefet şerhini de
elektronik ortamda vereceğini söylemişti, elektronik
ortamda da verilmedi. Daha sonra sabahlara kadar da bu rapor
basıldı, bugün sizlere dağıtıldı. Ben
şimdi merak ettim, tam 163 sayfa rapor var, ya, 163 sayfa neler
yazmışlar diye merak ettim. Şöyle bir bakıyorum,
raporu okuyorum.
Şimdi,
9uncu sayfasında Karşı Oy Yazısı diye
başlıyor, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 tane paragraf var, yani
sayfanın -şöyle göstereyim- neredeyse üçte 2si kadar
kısmını kaplıyor. Burası muhalefet
şerhinin yazılmış kısmı.
Peki,
163 sayfanın bakiyesi ne Bekir Bey derseniz, bakıyorum:
T.C. Cumhurbaşkanlığı diyor, Sayın
Cumhurbaşkanımızın, bu Kanunun daha önceki
görüşmeleri sırasında, Kanunu Meclise
iadesindeki veto gerekçesi.
Peki,
öbür kısmı ne? Anayasa Mahkemesinin 95/19 esas, 95/64
sayılı Kararı.
Şimdi,
arkasından bakıyorum -hepsini isterseniz
okumayayım- yani
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Oku oku, faydası olur! Bak, inceleme nasıl
olur, öğrenirsin!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla)
kopyalama, yapıştırma bir
şeydir.
Ben,
buna bir şey demiyorum ama -bir rapordur, muhalefet
şerhidir- bunu da ben sizin takdirlerinize sunuyorum, takdir
yüce heyetinizindir. Burada, iyi niyetli ve komisyonun
çalışmaları, şekil, usul, esas hakkında durum
nedir, bu Meclisimizin takdirindedir.
Değerli
arkadaşlar, peki, usul tartışmasını bir
kenara koyduğumuzda, görüşmekte olduğumuz kanun
teklifi neden huzura geldi, hâkim ve savcıların
atamasıyla ilgili usul ve esas neydi, yeni olan ne oldu, bugüne
kadar neler değişti? İsterseniz, ben, size bu işin
hikâyesini anlatayım. AK Partiyle değişen ne oldu,
farklılaşan ne oldu, bunu beraber hepimiz değerlendirelim.
Şimdi,
kararlara da baktığınızda, bazı kararlarda,
Danıştay kararlarında da var, işte Adalet
Bakanlığının hâkim ve savcı alma yetkisi yok,
kanunlardan da böyle bir yetki kaynaklanmaz. diye kararlara geçen
ifadeler var.
Şimdi,
ben bakıyorum, var mı böyle bir yetki? 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununa bakıyorum. Adaylık
diyor, 7nci madde. Adayların nitelikleri diyor, 8inci
madde. Adaylığa atama diyor, 9uncu madde. Ve
Adayların yarışma sınavı ve mülakatı
ile 8inci maddenin (g) bendinin uygulanmasına ilişkin
hususlar da yönetmelikle düzenlenir. diyor. Maddeler hâlinde
Kanunda yer alıyor. Bu işin ansiklopedik boyutu, çok
ayrıntılı detayları, Kanunda yer almayacak
kısımları, onlar da yönetmelikle düzenlensin diye
yönetmelik çıkarma yetkisini de ne veriyor? Kanun veriyor.
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu veriyor. Bu
Kanun -biz çıkarmadık- 1981den beri yürürlükte olan bir
kanun. Peki, atamayla ilgili kısma bakıyorsunuz, orada da
öyle.
Şimdi,
Türkiyenin uygulamasına bir bakalım. Nasıl
gelmiş uygulama? İlk defa bu konudaki mevzuata
bakıyoruz. 4/7/1934 tarihinde kabul edilen Hâkimler
Kanununun 4üncü maddesi, hâkim ve savcıların nasıl
alınacağını düzenliyor. Aynen okuyorum: Namzetler
adliye müsteşarı ile teftiş heyeti reisinden ve
hukuk, ceza ve zat işleri umum müdürlerinden teşekkül
edecek heyetin mütalaası alındıktan sonra, Adliye
Vekili tarafından tayin olunurlar. Yazılı sınav
yok. Bir heyet sayıyor, Bunların mütalaasını
Adalet Bakanı alır. diyor. Daha ne yapar? Ondan sonra da
atar. Peki, bu uygulanmış. Ne zamana kadar
uygulanmış biliyor musunuz? 1972 yılına kadar
böyle uygulanmış. Peki, 1972 yılına kadar Adalet
Bakanı alıyor, yazılı yok, sadece komisyon
mütalaa veriyor, alıyor. Yargı
bağımsızlığı zedelendi mi? Hukuk
devleti yok mu oldu? Yargıya siyaset mi bulaştı? Ne
oldu, ne olmadı? O dönemi, şöyle bir kesitini gözünüzün
önüne koyun.
Peki,
1972 yılında yine bir değişiklik
yapılıyor ve o değişiklikte de 2556
Sayılı Kanunla, orada da, 4üncü maddesinde deniyor ki: Her yıl alınacak
aday miktarı kadro ve ihtiyaç durumuna göre Bakanlıkça
tespit edilir. Taleplilerden yazılı sınav ve
mülakatta başarı gösterenler başarı
derecelerine göre sıraya konulup boş olan adaylık
kadrolarına bu sıra gereğince Adalet Bakanı
tarafından atanırlar. Ataması da Adalet Bakanı
tarafından yapılır. Sınav yapılıyor, bu
da devam ediyor. Ne zamana kadar? 1981 yılındaki
değişikliğe kadar. Peki, 81 yılındaki
değişiklikte ne yapılıyor? Oradaki
değişiklik çerçevesinde daha sonra yönetmelikler
çıkarılıyor ve şu anda bizim de
uyguladığımız bir düzenleme, 91den sonraki
süreçte de bu devam edip gelen bir düzenleme. Orada kim var? Adalet
Bakanlığında, işte kanunda sayılan
nitelikleri haiz kişilerden oluşan bir kurul
yazılı ve mülakatı yapıyor. Bunların
adaylık eğitimleri Adalet Bakanlığı
tarafından yapılıyor, mesleğe kabulleri de kim
tarafından yapılıyor? Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu tarafından. Ne zamana kadar? Biz gelene kadar
düzen böyle devam ediyor.
Peki, AK
Parti iktidar olduktan sonra ne oluyor? Aynı şey devam
ediyor mu? Aynı şey devam ediyor.
Peki, bu
konuda daha önce yargı kararları var mı? Konu defalarca
yargıya gitmiş. Yargı bu konuda değişik
kararlar vermiş ve bu kararlar üzerinde de bu konu
içtihatlarla da geliştirilmiş.
Peki,
2003ten sonra bu konu yargıya taşınmış mı?
Bir bakıyoruz şimdi: Konu, bizim iktidar olduğumuz
dönemde de Danıştayın gündemine gelmiş.
Örneğin, Danıştay 12. Dairesi 2003 yılında bir
karar veriyor ve kararında olumlu buluyor. Yani,
Mülakatın ve yazılının Adalet
Bakanlığı tarafından yapılması
doğrudur diyor.
Peki,
aynı Danıştayın bir başka kararı, daha
başka kararı, daha başka kararı -Hepsini
okumayacağım, çünkü vaktinizi çok alır diye
düşünüyorum- 2005te de, 2006da da müteaddit kararları var
Mülakatın ve yazılının Adalet
Bakanlığı tarafından yapılmasında üst
yasalara aykırılık yoktur diyor, kanuna
aykırılık yoktur. Anayasaya aykırı görse,
Anayasaya aykırılık kanaatini ciddi bulup, onu
Anayasa Mahkemesine göndermesi lazım. Böyle bir
aykırılığı da görmüyor. Ama 2006
yılının sonuna doğru, 2006 yılında
Anayasa Mahkemesine konu taşınıyor. Mahkemeye,
Danıştaya geliyor, karar veriliyor. Önce diyor ki Mahkeme:
Adalet Bakanlığının böyle bir yetkisi yoktur.
kanunda falan yoktur. Danıştay İdari Dava Daireleri
Genel Kurulu diyor ki: Hayır, böyle bir yetkisi vardır, sen
nasıl görmezsin işte, kanunun falan falan maddesinde
yetkisi var.
Ama ne
hikmetse, açık açık yazan yetkiler -demin detayını
okumadım- görülmemiş, Anayasa Mahkemesinin 2005teki
kararı görülmemiş, başka kararlar var
görülmemiş; ama 95te bir kararı var, o karar ne hikmetse
görülmüş.
Anayasa
Mahkemesi daha sonra bu konuda iki tane karar vermiş. Bir
mahkeme, 95te verdiği kararı görmemezlikten gelebilir
mi? İçtihat değiştirmiş, ama o kararı
görmemiş. Böyle bir şey denebilir mi Anayasa Mahkemesine?
Denemez.
Şimdi,
birdenbire orada da şu kanaat gelişiyor: Ama, bu böyle
olmasa da, yargıçlık teminatı, yargı
bağımsızlığı, falan filan nedenlerle
adaylık süresi de Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu
tarafından yapılması gereken bir iş
olduğundan, bunun da onun için yapılması lazım. Bu,
Anayasanın şu şu şu şu maddelerine
aykırı kanaati ciddi bulunduğundan konu Anayasa
Mahkemesine intikal ediyor. Anayasa Mahkemesi bu konuyu
tartışıyor, inceliyor, kararını 7/2/2007de
açıklıyor. Ne diyor? Çok net, okuyorum, hepsini değil,
ilgili kısımları sizlerle paylaşmak istiyorum.
2802 sayılı Yasanın
7nci maddesine göre hâkim ve savcı adayları, Devlet
Memurları Kanunundaki genel idare hizmetleri
sınıfında bulunup, hâkimlik ve
savcılığın sınıf ve derecelerine dâhil
değildirler ve haklarında, Devlet Memurları
Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri
uygulanır. Yasanın 9uncu maddesinde, aynı
Yasanın 8inci maddesinde belirtilen niteliklere sahip
olup, yazılı yarışma sınavı ile
mülakatta başarı gösterenlerin Adalet Bakanlığınca
adaylığa atanacakları, 10uncu maddesinde
Uzun uzun
okumuyorum, dolayısıyla böyle bir durum söz konusu
değil.
Aynı Yasanın 13üncü maddesinde de, stajını
tamamlayan ve mâni hâli görülmeyen adayların mesleğe
kabullerine, Anayasanın 159uncu maddesine koşut
olarak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar
verileceği belirtilmiştir. Ayrıca mesleğe
kabul, 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanununun 4üncü maddesinde de Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun görevleri arasında sayılmıştır
Ben şimdi okumuyorum. Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun görevleri Anayasada sayılıyor, orada çok net,
sadece mesleğe kabul, atama, nakil diyor. Kendi özel
kanununda sayılıyor; aynı şey. Şimdi,
Anayasa Mahkemesi diyor ki: Bunlar, hâkim veya savcı
değil, hâkim ve savcı adayı, Devlet Memurları
Kanununa tabi, onların statüleri ayrı, yargıçlara
tanınan yargı bağımsızlığıyla
ilgili, yargıç teminatıyla ilgili konuları burayla
siz karıştıramazsınız,
karıştırmışsınız,
yapamazsınız bunu.
Peki,
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun görevleri de belli,
Anayasada yazıyor, Anayasada böyle bir görev yok. Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda yazıyor, orada da
böyle bir görev yok. Nereden çıkarıyorsun böyle bir
görevi? Eğer, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
ayrıca bir görev verilecekse bu görevi verme görevi bir
mahkemeye ait olamaz. Hukuk devletinde bu görevi yasama
meclisleri verir, bu Meclis verir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Eğer bir görev ihdası gerekiyorsa
burası yapar, oraya koyduğu zaman da Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu bunun uygulamasını yapar.
Anayasa
Mahkemesi, kararının devamında bunu biraz daha
açıyor, çok net, bakın: Anayasada yer alan mahkemelerin
bağımsızlığı, hâkimlik ve
savcılık teminatı ve hâkimlik savcılık
mesleğine ilişkin ilkeler, hâkimlik ve savcılık mesleğine
kabul edilen ve fiilen bu görevi yapan hâkim ve savcılar için
öngörülmüştür. Hâkimlik ve savcılık ise ancak,
Anayasa uyarınca mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kurulup görev yapan Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca mesleğe kabul etme işlemiyle mümkündür.
Mevcut düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda
adayların mesleğe kabulden önceki dönemde
adaylığa atama sürecinde Kurul tarafından hâkimlik
ve savcılık mesleğine kabullerinin yapılmamış
olması ve adaylık döneminde yargılama faaliyetinde
de bulunmamaları nedeniyle, hâkim ve savcı statüsünde
sayılmaları mümkün değil. diyor. Bunlar hâkim,
savcı değil ki siz hâkim ve savcılara tanınan
anayasal teminatları bunlara tanıyasınız. Yok,
Danıştay diyor ki: Ben tanıyorum. Ee, Anayasa
Mahkemesi diyor: Yapamazsın. Peki, mülakat?
Yapamazsınız mülakat. diyor. Peki, bugüne kadar bu
mülakatı yapmamışlar mı? Yapmışlar ve
mütalaa alıp Adalet Bakanı atamış. 72ye kadar
atayan Adalet Bakanları, siyasi partilerin içinden
çıkmış bakanlar değil miydi? Bunlar millet
tarafından seçilmiyor muydu? O zaman siyasallaşma yok mu?
Öyle bir iddiaya muhatap olamaz mı? Ama
yapılmamış. Neden? Çünkü, bu konuları
konuşanlar yargıyla siyaseti yan yana getirmekten özenle
kaçınmışlardır ki siyasetin gölgesi oraya
düşmesin. Yargının üzerinden siyaset üretmeye,
siyaset devşirmeye de gitmemişler.
Mülakatla
ilgili kısma bakıyorum. Ne diyor mülakatla ilgili
kısım? O da ilginç: Mülakatta başarı göstermek,
adaylığa alınabilmek için yasayla aranılan
koşullar arasında sayılmıştır. Hâkimlik
ve savcılık mesleğinin kendine özgü niteliği ve
özelliği göz önünde bulundurularak yasayla kimi
niteliklerin, koşulların aranması zorunludur.
Yazılı sınavdan geçerek yeterli hukuk bilgisine
sahip olduğu kabul edilen aday adaylarının meslek için
gerekli olan genel ve fiziki görünüm, intikal ve kavrama
yeteneği gibi özelliklerinin karşılıklı
görüşme sonucu saptanabileceği açıktır. Bu nedenle,
yazılı yarışma sınavında
başarı gösteren aday adayları arasından en uygun
koşulları taşıyanları seçme
olanağı veren mülakatın hâkim ve savcı
adaylığına atanabilmek için gerekli görülmesi yasa
koyucunun takdir hakkı içindedir. Mülakatta başarı
göstermenin mesleğe kabul aşaması öncesinde
adaylık için bir koşul olarak aranmasının
Anayasaya aykırılığından söz edilemez. Ben
demiyorum bunu, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasa Mahkemesi
diyor, 1 üye hariç diğerlerinin oy birliğiyle.
Bunu
takdir edecek, mülakat mı olacak? Olmayacak. Yazılı
mı olacak? Olmayacak. Bunu takdir edecek de yasama
organıdır, sen buna karışamazsın diyor.
Belli bir üslup nezaketi içerisinde söylüyor. Ama, buna rağmen
başka bir karar veriyor, birdenbire 2007de değişiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, konuşmanızı tamamlayınız
iki dakikalık süre içinde.
Buyurun.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Sözümü bitiriyorum.
Yine
Anayasa Mahkemesi Bu işler yönetmelikte düzenlenmiş,
düzenlenemez
Ama, şimdiye kadar -bize gelene kadar-
yönetmelikle düzenlenmiş. Yönetmelikteki çerçevede, bir
kısım uygulamalar -Anayasa ve Yasaya aykırı
olmamak kaydıyla- orada düzenlenmiş, orada da
yapılmış. Şimdi Sen yönetmelikle bu işi
yapamazsın
Yargı
kararlarıyla Meclisin karar alması zorlanıyor. Bir
buçuk seneye yakın, bir seneyi geçkindir,
Danıştayın verdiği kararlar nedeniyle hâkim ve
savcılık imtihanları ilan edildiği hâlde
yapılamamış. Kimisi yazılıyı kazanmış,
mülakata çağrılmaları iptal nedeniyle durmuş,
mülakata gireceği gün, ertesi gün; mülakata girmiş,
kazanmış, bu sefer bir başka kararla
Olmaz böyle
şey. Hukuk bu kadar çiğnenmez. Yargının
bağımsızlığına, milletin hukuka olan
güvenine benden daha fazla hukukun uygulayıcıları
özen göstermelidir. Aksi takdirde milletin yargıya olan
güveni sarsılır.
Bakın,
diyor ki Anayasa Mahkemesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, konuşmanız tamamlandı.
Teşekkür
için mikrofonunuzu açayım, buyurun.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Komisyon
adına, Komisyon Başkanı Ankara Milletvekili Ahmet
İyimaya.
Sayın
İyimaya, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Değerli Başkanım, yüce Meclisin muhterem üyeleri;
sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyor ve uçak kazasında hayatını yitiren
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Teklif üzerinde,
Adalet Komisyonu Başkanı olarak yüksek heyetle
görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, konuşmamı iki safhaya
ayırıyorum. Birincisi komisyon işlemleri, ikincisi
yasanın getirdiği model. Muhalefet partili değerli
arkadaşlarımın veya diğer bilim
adamlarının ortaya koyduğu modelin mukayesesi.
Konuşmam tamamen konuyla sınırlı olacaktır.
Tabii,
yürütme gücüyle, bağımsız ve tarafsız olan
yargı egemenliğinin ortak sınırlarında, iz
düşümlerinde olan bir yasayı görüşüyoruz. Böyle bir
yasanın görüşülmesinde, böyle bir yasanın
tabiatında elbette ki doğal bir gerilim vardır, bunu
makul karşılamamız gerekir. Ancak, dünden bu yana
gerilimin kişi veya özne unsuru olarak Komisyon Başkanı
Ahmet İyimaya seçilmiştir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Taraflı hareket ediyorsunuz.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Taraflısınız Başkan,
taraflısınız.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
Tabii. Kabul ediyorum, beyanınızı kabul
Arz
ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) İki saatte yazılan başka bir
karar gördünüz mü? Bir de hukukçusunuz!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Çok
değerli arkadaşlarım, Komisyon Başkanı
olarak, hukukçu insan olarak yaptığım her işlemde
hukuka, ahlaka ve vicdana saygı gösterdim. Komisyon
işlemlerimde de bu ilkeden ayrılmadım. Şahsen,
Komisyon işlemleri noktasındaki varsayılan
aykırılıklar yok diyorum.
Aykırılıkların siyasi sorumluluğunu,
ahlaki sorumluluğunu, parlamento hukukundan kaynaklanan
hukuki mesuliyetimi açık yüreklilikle kabul ediyorum.
Burada
kısaca meseleyi ortaya koymak istiyorum. Bir kanun teklifi
verilmiş, gündeme alınmış, davetiye
çıkarılmış, değerli muhalefet partili
arkadaşlarım, diğer üyeler toplantı yapılmış.
Sanıyorum 21 veya 22
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) 22sinde.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) - Bir
evvelki çarşamba günü. Geneli üzerindeki görüşmeler
tamamlanmış, muhalefet partili arkadaşlar süre
istemiş, bir hafta süre verdim.
İzleyen
toplantıda muhalefet partili arkadaşlarım
erteleme istemişler, üç tane önerge vermişler,
önergeleri birleştirdim, usuli tartışma açtım
iki, iki; 63e göre -İç Tüzük- söz alanlar oldu ve önergeler
reddedildi, esasa girdik. Öğleden sonra, aşağı
yukarı, sanıyorum dokuz saati aşan müzakereyle
Komisyon toplantılarını tamamladı.
Burada,
Komisyon, aziz milletvekilleri, iki noktada
eleştiriliyor. Birinci
eleştiri noktası, bu denli hayati, yargı
bağımsızlığı bakımından bu
denli yaşamsal olan bir yasada ilgili kuruluş ve
kişilere haber verilmemiş, davetiye
çıkarılmamış. Sorun da şu: Modeli kim
yönetsin? Sınavı kim yapsın? Tartışma bu.
Tabii, ben Komisyon Başkanı olarak Parlamentonun
müktesebatından yararlanmak zorundayım. 2005
yılında hâkimlik ve savcılık
adaylığı sınavlarının kimin
tarafından yapılması gerektiği sorunu Yüksek
Hâkimler Kurulu, Yargıtay, Danıştay temsilcileriyle
tartışılmış Parlamentonun
müktesebatında. Bunu ben ifade ettim, muhalefet partili
arkadaşlar da zaten okudular.
İnceledim
yine zabıtları, Barolar Birliği
çağrılmış, ama iştirak imkânı
olmamış. Barolar Birliğini derhâl
çağırdım. Ben, şimdi, somut sorunda,
kurumların görüşü belliyken, niye onları
mesailerinden yok edeyim? Görüşleri belli. Gerekçem bu; bir.
(Gürültüler) Dinleyin arkadaşlar.
İkinci
sorun, makul süre. Arkadaşlar, Gerekçe için, muhalefet
şerhi için makul süre verilmedi. deniyor. İlk bakışta doğru, iki saat
(Gürültüler) Arkadaşlar, dinler misiniz.
Şimdi,
makul süre nedir? Ben hukukçuyum, üstelik Parlamento hukukunda
pek zayıf değilim. Makul süre, iki saat, yerine göre iki
yıldan uzun, yerine göre iki saniyeden kısa. O zaman,
ihtiyacın niteliğine göre bunu takdir edeceksiniz.
Bir:
Yargıç ve savcı adaylarının alımında bir
karmaşa var bir yıldan beri, kaos var. Bu, yargı
kararlarının hukuksuzluğu anlamında değil,
Anayasa Mahkemesi ile Danıştay arasındaki
tartışma, yasama organının ve idarenin bu
noktada duraksaması.
İki:
Yürütmeyi durdurma kararının uygulanmasının
tavanı 4 Aralıkta veya 5 Aralıkta.
Üç:
Yürütmeyi durdurma kararını uygulamamız hâlinde,
Bakanın bunların statülerine son verme durumu olacak
veya aksi durumda tazminatlarını, vesairelerini
Ben,
bunu zaruret teorisi içerisinde, sosyal demokrasi felsefesine
gayet uygun olan sosyal zorunluluk ve zaruret sebebi olarak
saydım ve iki saat verdim. Makul denmeyebilir, benim gerekçem
bu. Benim gerekçeme karşı çıkılabilir. Ben,
ezbere bir gerekçe üretmem, fenomenolojik verilere dayanmadan,
sosyal verilere dayanmadan gerekçe üretmem.
Ondan
sonraki gelişmeler: Ben, iki saat süre verdikten sonra
komisyonun dosyasına artık el atamam. Benim görevim orada
bitmiştir. Bu raporun basımı benim yetkimde değil
parlamento hukukuna göre. Muhalefet şerhinin geç
getirilmesi
Benim yetkimde değil. Ha, Grup Başkan Vekili
arkadaşımız, Saygıdeğer Milletvekilimiz
Kemal Anadol telefon açtı. Benim Grup Başkan Vekilim de,
benim Komisyon Başkan Vekilim de yanımdaydı. Kemal
Bey, ben iki saat süre verdim -yani zabıtlarda, tutanaklarda-
veremem...
Ha peki,
bu sürenin niteliği ne? Kimse durmuyor üzerinde.
Arkadaşlar, bu süre, parlamento hukukuna özgü bir düzen
süresidir. Nasıl ki soruşturmalarda dört ay geçse bile
soruşturma komisyonunun rapor vermesi bakan hakkında
soruşturmanın sürdürülmesini engellemiyorsa, bu süre
de basımdan önce bir muhalefet şerhinin getirilmesi
hâlinde basımı engellemez. Onun için, muhalefet partili
milletvekili arkadaşlarımın Meclis
Başkanıyla toplantıdayken getirmesi hâlinde bunu,
ben talimat verdim Komisyonuma, düzen süresi felsefesi
içerisinde, Başkana gönderdim ve basıldı.
Ha, bu
bir tarafsızlıksa, kabul ediyorum; bu bir talimatsa, kabul
ediyorum. Ama ben talimatı Allahtan, talimatı hukuktan,
talimatı vicdandan alırım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Uygulamalarınız öyle değil.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
Değerli arkadaşlar
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın İyimaya
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
Değerli arkadaşlar, modele gelelim.
ATİLA
EMEK (Antalya) Tüm geçmişin gitti!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
Değerli arkadaşlar, modele gelelim. (CHP
sıralarından gürültüler)
Başkanım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sükûneti sağlayalım.
Sayın
İyimaya, Genel Kurula hitap ediniz.
Buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
Değerli arkadaşlar, modele gelelim.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Benim odama geldin, ben AK Partili
değilim dedin.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Bu
model, şu andaki model neyi getiriyor?
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Biraz dik dur, dik. Dik ol.
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, lütfen
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
Şu anda model neyi getiriyor? Yeni model, Türkiyede
cumhuriyet hükûmetlerinin başından beri uygulanan
Adalet Bakanlığı modelinin geliştirilmiş
şeklidir.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Hukukçu ol, hukukçu.
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, lütfen
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
Modelin birinci özelliği, hâkim ve savcı adayları
sınavında Adalet Bakanlığı yazılı
sınav yetkisinden vazgeçiyor. Yazılı sınav
yetkisini Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen, yetkisinin
olmasına rağmen delege ediyor. Kime? Ölçme ve değerlendirme
sorununda Türkiyede yegâne yetkili olan ÖSYM kurumuna delege
ediyor. Ve burada yasama organı da talimat veriyor. Bir: Soru
oranları belirleniyor. İki: Protokol prensipleri yerinde
belirleniyor ve bütün tartışma, arkadaşlar,
biliyorum mülakatta, mülakatta. Mülakatı kim yapsın?
Objektif olalım.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Haa, mülakatı kim yapsın?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) -
Burada mülakatta
Mülakatı kim yapsın? Bu model
-karakterlerini söylüyorum- bir: Yetmiş yıldır devam
eden modelin geliştirilmiş şekli, Adalet
Bakanlığı bürokratları artı Adalet
Akademisinden 2 üye.
Tartışırız
onu Şahin Bey, tartışırız.
İki:
Mülakat alanları belli, nesnellik bakımından.
Alanların puan ağırlıkları belli -bu
düşürülebilir, artırılabilir, konuşulabilir-
ve bu modelde en büyük ölçüt yargısal denetim. Mülakata
girenlerden birisinin mülakat işlemine muhalefet şerhi
koyması, mülakat puanlarında farklılık
olması hâlinde Danıştayın bu işlemi iptal
etmemesi mümkün değil.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Ama o kadar zor ki
İyimaya, o kadar zor ki olay,
onu yargıya götürmek çok zor.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
Peki. Peki arkadaşlar
Değerli arkadaşlarım,
getirilmek istenen model ne? Bugün, Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Yönetim Kurulu, Komisyonuma bir Yönetim Kurulu
Kararı gönderdi. Modeller
Bir: Diyor ki Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarımız -görüşleridir- Adalet
Akademisi yapsın diyor, Yüksek Hâkimler Kurulu yapsın
diyor veya başka karma modeller benimsensin diyor.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Doğrudur, doğrudur.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
Tamam, ama Yüksek Hâkimler Kurulu modeli üzerinde özellikle durmak
istiyorum, çünkü Hukuk Fakültesinin önerdiği model de bu,
değerli Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyesi
arkadaşlarımın önerdiği model de bu.
Değerli
arkadaşlar, bu model, kurulu hukuk düzenimizin
yapısı içinde kabul edilebilir değildir.
1)
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın
yazdığı muhalefet şerhinde detaylı olarak
yer alan 2005 tarihli Danıştay Başkanlar Kurulunun
bildirisinde, aynen Anayasa Mahkemesinde ve Anayasanın
2nci maddesinde tarif edildiği gibi hukuk devletinin tarifi
var, diyor ki: Hukuk devletinin kriterlerinden birisi,
vazgeçilmez ölçütlerinden birisi, işlemlerin yargısal
denetime tabi olmasıdır. Aynı yerde,
aşağıda, diyor ki, tam bir paradoks: Hâkimler ve
savcıların adaylığa alımı Yüksek
Hâkimler Kurulunca yapılmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, yazılı sınavı Yüksek Hâkimler
Kurulu yaptı veya ÖSYMye yaptırdı, mülakatı
Yüksek Hâkimler Kurulu yaptı; yargı yoluna gidemiyor,
yargı yoluna gidemiyor. Nasıl olacak bu? Yargı yoluna
gidemiyor. Nasıl olacak? Kapalı. Anayasanın 159uncu
maddesini değiştirmeden bu modeli benimseyebilir
miyiz? Bu modelin tartışılabilme yeteneği var
mı?
2) Bir
başka model bu versiyonda...
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sevgili İyimaya, Anayasa
değişikliğini, Anayasa yargıya
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla)
Şahin Bey, konuşacaksın.
Bu
modelde bir de diyor ki: Efendim, Hâkimler ve Savcılar
Kurulundan bir üye alalım karma kurula.
Değerli
arkadaşlar, bu sıfat birleşmesidir. Hakem
işlemlerde sıfatları birleştirirseniz,
objektifliği baştan öldürürsünüz. Şimdi, hem
alımda o olacak hem kabulde o olacak. Adaylığa
alımda kendi istememesine rağmen bir aday kazanmışsa
sınavı, kabulde o üyenin subjektif davranmasını
önleyecek ahlaki veya nesnel model ne olabilir? Ayrıca
bürokratik yoğunlaşmaya da yol açar.
Değerli
arkadaşlar, mülakat sorunu tartışmalı. Ancak,
bir başka husus da şu arkadaşlar: Yasama gücünün
genellikle farkına varmadığı veya farkına
varmazlıktan geldiği bir husus da şu, çok önemlidir,
yasama egemenliğinin kullanımı bakımından
önemlidir, o da şu değerli arkadaşlar: Bir
Danıştay kararı var, biz nasıl kanun
çıkaracağız? Anayasa Mahkemesi kararı var.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Müsteşarda sıfat birleşmesi yok mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devam) - Model
tartışılabilir. Anayasa Mahkemesi kararı var,
biz nasıl kanun çıkaracağız? Arkadaşlar,
Anayasa Mahkemesi kararı da Anayasa Mahkememiz de
Danıştayımız da diğer yüksek mahkemeler de
kurulu hukuka göre karar veren organlardır, meri mevzuata
göre karar verirler. Yasama organı ise kurulmuş hukuku
değiştirir, kurulmuş hukuku dönüştürür, Anayasa
Mahkemesinin gerekçeleriyle de bağlı değildir,
Danıştayın gerekçeleriyle de bağlı
değildir. Nitekim Anayasa Mahkemesi son kararında, daha
yeni yazdığı, şubatta verdiği kararda,
yasama organının bu otonomik yetkisini net şekilde
kullanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Adalet Komisyonu Başkanı olarak sabah en
erken sekizde, en geç dokuzda mesaimin başındayım.
Hukukumu seviyorum. Milletin bana verdiği vekâlete sonsuz
derecede saygılıyım ve ben şahsen
vicdanımı tırmalayan, ahlakımı rencide eden
ve başkalarını üzecek bir tavrın içerisinde dün
olmadım, bugün olmam, yarın da olmayacağım. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Eğer
arkadaşlarımı üzmüşsem, yüksek huzurunuzda
gönülden ve kalben özür diliyorum.
Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şahısları
adına ilk konuşmacı Kastamonu Milletvekili
Sayın Hakkı Köylü.
Sayın
Köylü buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de çok üzücü bir kaza sonucu
hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum, geride kalanlara sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Epeyce
bir zamandan beri, temeli bir madde olan, iki madde dahi deseniz
değil, bir madde olan bir teklif tartışıldı.
Zaten günlerdir tartışılıyor ve o kadar çok
gürültü çıktı ki, bu bir madde yüzünden yargının
siyasallaştığı, ideolojiye
kapıldığı, yargının yürütmenin emrine
girdiği vesair şeklinde görüşler ileri sürüldü.
Sonunda anlaşıldı ki, ben, diğer
arkadaşlarım uzun uzun bahsettiler, Anayasa Mahkemesinin
kararlarından, Danıştayın kararlarından,
mevcut Hâkimler ve Savcılar Kanunundan ve bu Kanunun
maddelerinden ve bunların hepsini bir araya getirdiğimiz
takdirde yapılan işlemin hiçbir hukuka aykırı
tarafı olmadığından ve ne Anayasaya, ne yasaya,
ne başka bir kanuna, ne ahlaka, hiçbir yere mugayir
olmadığından artık söz etmeyeceğim. Bunlar
anlaşıldı. Ben de aynı şeyleri söylersem
hepinizin kafası karışacak, vatandaşlar da
bizim ne söylediğimizi anlayamaz duruma düşecek.
Sayın
Komisyon Başkanımız kısaca değindi.
Eğer, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
alınması uygun görülürse hâkim adaylarının, bu
bir öneriydi, bahsedildiği gibi, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun kararlarına karşı yargı yolu
kapalı olduğuna göre bunlar hakkında idari yargı
yoluna başvurulamayacaktır. Genel idare hizmetleri
sınıfına tabi olan hâkim adayları hakkında
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu nasıl karar verecek? Bu
adaylar staj süresi içerisinde, genel idare hizmetleri
sınıfına tabi, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 125inci maddesinde belirtilen
disiplin cezalarına maruz kalmaktadırlar. Hâlbuki,
Hâkimler Kanunundaki disiplin cezaları başkadır,
soruşturma şekilleri başkadır. Hâkimler ve Savcılar
Kanununda hüküm olmadığına göre, Anayasanın
159uncu maddesi zaten buna cevaz vermediğine göre, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri bunlar hakkında
disiplin soruşturması yapamaz, bunlar hakkında özlük
işleriyle ilgili hiçbir işlem yapamaz, nasıl ki, bir
icra müdürü, bir adliye yazı işleri müdürü, bir idari ve
mali işler müdürü, bir gardiyan, bir zabıt kâtibi
hakkında hiçbir işlem yapmaya yetkisi olmadığı
gibi.
Değerli
arkadaşlarım, bir sayın konuşmacı yasa
üzerinde, teklif üzerinde çok fazla durmadı, genel bazı
şeyler söyledi. Kendisi daha önce Adalet
Bakanlığında genel müdürlük yapmıştı,
sınavların nasıl yapıldığını,
nasıl alındığını biliyordu ve siyasallaşmadan
fazla bahsetmedi.
Evet,
diyoruz ki, yargı siyasallaşıyor. Nasıl oluyor?
İşte, Adalet Bakanı bu işin içine girdi, Adalet
Bakanının bürokratları işin içine girdi. Bir
gerçeği kabul etmemiz lazım. Şimdi düşünün, bir
futbol sahasında maç başlayacak, seyircilerin ve
taraftarların tamamı sahaya dalmış, sahanın
ortasında küçük bir yuvarlak var, orayı boş bırakmışlar,
futbolculara da diyorlar ki: Biz destek oluruz, siz merak etmeyin,
siz burada top oynayın. E, saha nerede? Gerisine
karışmayın.
Siyasete
geliyoruz; siyaseti yapan o kadar çok kişi var ki bu
memlekette. Bu, sadece bizde değildir, başka ülkelerde de
böyledir, insanın yapısıyla doğrudan ilgilidir.
Herkes uzaktan yakından siyasetle ilgilenir, kendi görevine
göre, işine göre, davranışına göre, düşüncesine
göre siyaset yapar ve siyaseti asıl yapması gereken ve
yaptığı söylenen milletvekillerine de neresi
kalır biliyor musunuz, Meclis kampüsü değil, sadece Genel
Kurul salonu kalır. Genel Kurul salonunun dışındaki
siyaseti başkaları yapar, Genel Kurul salonundaki
siyaseti de bizler yaparız. Birincisi bu.
İkincisi,
neden siyasetçiden bu kadar çok korkuyoruz? Siyasetçiye, niye az
güvenmeye, hatta hiç güvenmemeye çalışıyoruz? Ben,
bütün kalbimle, bütün samimiyetimle söylüyorum: Yapılan
atamaların, seçimlerin hepsini şu gördüğümüz
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri yapsa, dışarıda
yapılan, başkaları tarafından yapılan
atamalardan, seçimlerden çok daha iyi, çok daha güzel sonuçlar
alacağını düşünüyorum. Biz niye kendimize bu
kadar kötülük ediyoruz ki, niye kendimizi küçümsüyoruz? Burada
çok değerli arkadaşlarımız var. Siyaset
yapıyorsak, siyaset yapan insanın, bu kadar kaliteli
siyaset yapan bu kadar münevver insanın atamış
olduğu, seçmiş olduğu kişiler üzerinde bir
baskı kuracağını düşünmek bence hiç
doğru değildir.
AHMET DURAN
BULUT (Balıkesir) Partizanlık yapıyorsunuz
Sayın Konuşmacı!
HAKKI
KÖYLÜ (Devamla) Zaten, bu atandığı söylenen,
atanacağı söylenen kişiler ileride hâkim
olacaklardır. Hiç kimse hâkimler üzerinde baskı kurmaz.
Hiçbir siyaset adamı, özellikle hiçbir Adalet Bakanı
yargıya talimat vermemiştir, vermez, veremez, o kişi
de dinlemez. Ben, yıllarca savcı ve başsavcı olarak
çalıştım, yedi sekiz tane hükûmetle
çalıştım. Yedi sekiz tane, en az sekiz tane Adalet
Bakanıyla çalıştım. Hiçbir Adalet Bakanı
bana bir davayla ilgili olarak bir şey söylemedi. Eğer,
Adalet Bakanı birisine söylerse, zaten başsavcıya
söyler, başkalarıyla konuşmaz, başkasına
söylemez. Ama, hiçbir Adalet Bakanı bana söylemedi,
başkasına da söylememiştir. Dün de söylenmedi,
önceki gün de söylenmedi, bugün de söylemez, yarın da
söylemeyecektir. İşi bu kadar çok abartmayalım.
Eğer düşünüyorsak, bundan sonra Anayasa
değişikliği yapacağız, Anayasa
değişikliği sırasında oturalım
tartışalım, sonuna kadar tartışalım.
Ama, bu tartışmaların içerisinde siyasetçiye de
gereği kadar yer verelim diyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bir şey söyleyebilir
miyim yerimden?
BAŞKAN
Evet.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, Sayın Köylü Komisyon üyesidir,
Komisyon Başkan Vekilidir. Düşünceleri Komisyon
Raporunda yer almıştır. Dolayısıyla,
çıkıp da Komisyon üyesi bir milletvekilinin söz
alması, burada konuşması bana göre hatalıdır.
BAŞKAN
Efendim, komisyon üyeleri eğer muhalefet şerhi
vermişlerse, onun aykırı durumunda
konuşamazlar. Hüküm açık, İç Tüzüke uygundur
yapılan konuşma. Başka birisi konuşabilir mi?
Konuşabilir, o ayrı. Ama
arkadaşlarımızın konuşmasını
engelleyici bir husus yoktur.
İkinci
konuşmacı, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç.
Buyurun
Sayın Tunç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de
öncelikle, Ispartada elim bir uçak kazasında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyor, geride kalanlarına,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Allah milletimize böyle kazalar bir daha göstermesin diye
temenni etmek istiyorum.
2802
Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
tümü üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Öncelikle
şunu ifade etmek istiyorum: Bu teklifin sahibi benim, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bir üyesiyim, bir milletvekiliyim.
Teklifin verildiği günden itibaren, Ana Muhalefet Partisi
Lideri Sayın Baykal ve Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin
teklif hakkındaki söylediklerine son derece üzüldüğümü
ifade etmek istiyorum. Efendim, bu bir teklif değilmiş, gizli
bir tasarıymış, bürokratlarla birlikte
hazırlanmış
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Bakan söyledi.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) -
yargıda kadrolaşmayı sağlamak
amacıyla hazırlanmış. Öncelikle, bu ifadeleri
kabul etmediğimi belirtmek istiyorum. Bu tavır doğru
bir tavır değildir. Bu tavır klasik CHP
tavrıdır demiyorum. Milletvekiline karşı
doğru bir tavır değildir, Türkiye Büyük Millet
Meclisine karşı doğru bir tavır değildir,
milletimize karşı doğru bir tavır değildir.
Ne demek, bir milletvekili teklif veremez mi? Bu Meclisin her bir
üyesi, milletten aldığı yetkiyi kullanamaz mı?
Bir milletvekili ülke meseleleriyle kafa yorup, bu meselelerin
çözümü için teklif veremez mi? Genç bir milletvekili
çıkmış, bir teklif vermiş diyor televizyonlarda,
konuşuyorlar parti sözcüleri. Genç bir milletvekili
olması buna engel mi? Artık Türkiyenin gençleri,
Türkiyeyi dünyanın ilk on güçlü ülkesi arasına sokmak
için çalışıyorlar. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Uzun
yıllardır bu Meclis çatısı altında görev
yapmış siyasetçilerimizden, bir milletvekilinin
teklifini küçümsemek yerine, milletvekillerini ülke
meseleleriyle ilgilenmeye ve bu meselelerle ilgili olarak
teklifler vermeye teşvik etmesini ben şahsen beklerdim.
Teklifi
hazırlarken, elbette ki Adalet
Bakanlığımızdan da, milletvekili arkadaşlarımızdan
da, akademisyenlerimizden de, yargı çevrelerimizden de,
yargı kararlarımızdan, Anayasa Mahkemesi
kararlarımızdan, geçmişte verilen Danıştay
kararlarımızdan da, ulusalüstü belgelerimizden de
faydalandım. Bunların hepsinden topyekûn faydalanmamda
ne mahzur olabilir? Aksi düşünüldüğünde mahzurlu
değil midir? Hukukçu ve avukat bir milletvekili olarak, kendi
alanımda ve ülkenin önemli bir sorunu olarak gördüğüm bu
konuda teklif veremez miyim? Biz de AK Parti milletvekilleriyiz,
bizler bu ülkenin tıkanan damarlarını açmak için
milletten yetki aldık ve burada milleti temsil ediyoruz. AK
Parti geçmişteki kötü uygulamaları ortadan
kaldırmak için peş peşe iki kez iktidar oldu.
İşte, bu kötü uygulamaları -buradan
Moğultayvari uygulamalar demek istemiyorum- ortadan
kaldırmak için tekrar iktidar oldu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklif neleri
getiriyor? Biraz önce, Komisyon Başkanımız, Grup
Başkan Vekilimiz ve Sayın Köylü belirttiler. Ben de
kamuoyunu doğru bilgilendirme açısından birkaç
hususa değinmek istiyorum. Özet olarak teklif önceden neydi,
şimdi neyi getiriyor, bu konuda özetle sizleri ve kamuoyunu
bilgilendirmek istiyorum.
Geçmişte,
avukatlıktan hâkimlik ve savcılık mesleğine sınavsız
alıyordunuz. Biz bu teklifle avukatlıktan hâkimliğe
geçerken hem yazılı hem sözlü sınav olsun diyoruz.
Bunun hangisi yargıda kadrolaşma?
Geçmişte
idari yargı hâkimliği için hukuk fakültesi
dışından istediğiniz kadar alıyordunuz.
Açık öğretim fakültelerini tenzih ediyorum, onlardan
bile yüzlerce, binlerce aldınız idari yargıda. Biz bu
teklifle hukuk fakültesi dışından alınacaklar
için -Komisyonun önerisi yüzde 10 sınırlaması
getirdi- ihtiyaç oranında sınırlandırma
getiriyoruz. Bunun hangisi yargıda kadrolaşma?
Geçmişte
yazılı sınavı Adalet Bakanlığı
yapıyordu. Biz bu teklifle yazılıyı ÖSYM
yapsın diyoruz, tarafsız bir kurum, uzman bir kurumumuz
yapsın diyoruz. Bunun hangisi yargıda kadrolaşma?
Geçmişte
yazılı sınavda 70 puan alan herkesi mülakata
çağırıyordunuz, içinden istediğinizi
alıyordunuz. Biz bu teklifle, en az 70 puan almak kaydıyla,
sınav ilanında belirtilen kadro sayısının
yüzde 50 fazlasının mülakata
çağrılmasını istiyoruz. 500 hâkim
alınacaksa 750 hâkim adayı mülakata
çağrılıyor. Bu sınırlandırmayı
getiriyoruz. Sınavın bir yarışma sınavı
hâline getirilmesini öneriyoruz. Bu, yargıda
kadrolaşma mıdır?
Geçmişte
mülakat kurulunda Türkiye Adalet Akademisinin yönetim kurulu
üyeleri, Danıştay ve Yargıtay üyeleri yoktu. Biz bu
teklifle Danıştay ve Yargıtay üyelerini de komisyona
dâhil ediyoruz. Bunun hangisi yargıda kadrolaşma?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
bir hukuk devletidir. Anayasamızın 6ncı maddesinde
bu belirtilmiştir. Hiçbir organ kaynağını
Anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamaz. Anayasamızda ve
kanunlarımızda kurumlarımızın görevleri
ayrı ayrı sayılmıştır. Mülakat
sınavını Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
yapsın. diyorsunuz. Bu konuda uzun uzun açıklamalar
yapıldı. Anayasada ve Kurulun Kanununda Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yetki ve görevi bellidir. Anayasanın
159uncu maddesine ve 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanununun 4üncü maddesine göre, adli ve idari
yargı hâkim adaylarının mesleğe kabul edilme
yetkisi Kurula verilmiştir. Hâkim ve savcı
adaylığı ise, 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunumuzun 7nci maddesinden 12nci maddesine
kadar olan bölümde düzenlenmiştir. Adaylığa atama,
adaylık ile ilgili işlemler, adaylığa son verme
gibi hususlarda yetkinin Adalet Bakanlığına ait
olduğu açıktır. Hâkim ve savcı
adaylığı 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi bir statüdür. Hâkim ve savcılık
mesleği ise adaylıktan sonraki bir statü ve artık,
Devlet Memurları Kanununa tabi olmayan, hâkimlik ve
savcılık sınıfına tabi bir statüdür. Her iki
statü birbirine karıştırılarak, yanlış
değerlendirmelerde bulunulmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuda Anayasa
Mahkememiz çok önemli bir karar vermiştir. Hâkim ve
savcıların adaylığa atanmasıyla ilgili
olarak, Anayasaya aykırılık iddiası yönünden,
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu Anayasa
Mahkemesine başvurmuş ve Anayasa Mahkememiz 7 Şubat
2007 tarihli ve 2007/14 no.lu kararıyla bir karar vermiştir.
Bu karar bütün tartışmaları aslında sona
erdirmektedir. Hâkim ve savcı adaylığına atama ve
mülakat yapma yetkisinin Adalet Bakanlığına ait olduğuna
karar vermiştir Anayasa Mahkememiz. Adaylık statüsü ile
mesleğe kabulün birbirine
karıştırılmaması gerektiğine karar
vermiştir. Mülakatın Anayasaya aykırı
olmadığına karar vermiştir ve bu konudaki takdir
yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine, yasa koyucuya ait
olduğuna karar vermiştir.
Anayasa
Mahkememizin son kararı bu şekildeyken, 1995 tarihli
Anayasa Mahkemesinin kararına dayanılması son
derece hatalıdır. Bu karar da burada. Bu karar,
avukatlıktan doğrudan hâkimlik ve savcılık
mesleğine geçiş ile ilgilidir, adaylığa
geçiş ile ilgili değildir.
Anayasamız
ve kanunlarımızla adaylığa atamayla ilgili hükümler,
mülakat kurulu ve mülakatla ilgili hususlar bu derece net
olduğu hâlde, Anayasa Mahkemesinin kararları da bu
yöndeyken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tunç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun,
bir dakikalık süre veriyorum.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) -
sanki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yetkileri alınıp Adalet Bakanlığına
veriliyormuş gibi bir değerlendirmede bulunmak ve sadece
mülakatla hâkim alınacak, AK Parti sadece mülakatla hâkim
alıyor şeklinde kamuoyunu yanlış yönlendirmek son
derece haksız bir değerlendirmedir.
Kamuoyunu
bu şekilde yanlış bilgilendirmenin ne yargı
kurumlarımıza ne milletimize ne de bu iddiaları
ortaya atanlara bir faydası vardır. Teklif, hâkim ve
savcı adaylarımızın adaylığa
alınmasıyla ilgili olarak tarafsız ve objektif bir
sistem getirmektedir. Yargı bağımsızlığı
ilkesine, hâkim ve savcı teminatı ilkesine uygun bir
tekliftir.
Geçmişteki
kötü örneklere fırsat verilmemesini sağlayacak olan bu
teklifin yargı dünyamıza, milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. Adalet Komisyonunda önerileriyle
katkı sağlayan Değerli Komisyon
Başkanımız ve üyelerine de huzurlarınıza
teşekkür ediyor, sizlere de teşekkür ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesinden
önce tümü üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Şu
ana kadar üç milletvekili arkadaşımızın söz
talebi vardır. Onun için şu anda bir kısıtlama
yapmayacağım, arkadaşlarıma soru sorma
hakkını vereceğim.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla evvela Komisyon ve Hükûmete
bir iki soru sormak istiyorum.
Şimdi,
Sayın Komisyon raporunda deniyor ki:
Danıştayın, Yargıtayın, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun daha önce 5435 Sayılı
Kanunun müzakeresi sırasında görüşlerini
aldık, artık, bir daha almaya gerek yok. Bu kadar
mantıksız bir görüş olur mu Sayın Başkan? Yani,
2005 yılında bir kanun gelmiş, aradan üç sene
geçmiş, oradaki yöneticiler değişmiş, olabilir
ki uygulamalar değişmiş, yani Üç sene önce o kurumun
yetkilileri bana bu konuda bilgi verdi, efendim ben artık o
düşüncede olanları bir daha çağırıp,
konuşmam. demek kadar tutarsız bir görüş olamaz.
Komisyonun, bir daha, bu tür kuralsız ve hukuk tanımaz bir
görüşü raporlarına dercetmemeleri gerektiği
konusunda benimle hemfikirler mi?
İkincisi:
Komisyon Başkanı biraz önce burada konuşmasında
diyor ki: Efendim, mülâkata karşı dava açılır.
Sayın Başkan, şimdiye kadar
Sözlüye, yani
yapılan mülâkata karşı bir dava açsanız da bir
sonuç alamazsınız, çünkü sözlü
Orada ben çok biliyorum
AKPli Grup Başkan Vekili Niye itiraz ettiniz. Bundan önceki
uygulama böyleydi. diyor, 1940ları, 1970leri misal verdi. Bu
Anayasa değişiklikleri 1961 Anayasası ile geldi,
yani yargının bağımsız olması, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun bağımsız olarak,
hâkimlik ve savcılık müessesesine bağımsız
aday alınması hususu, Anayasaya hâkim teminatı
getirildikten sonra geldi, daha önce bunlar yoktu. 1940lı
yıllara gidiyorlar, yani 1940lardan bu tarafa gelsinler. O
1940lar çok geride kaldı. Onun için
Ve ben çok gördüm; hâkim ve
savcı adaylarında, özellikle AKP İktidarı
zamanında imtihanda en yüksek puanı alan birçok insan,
gerek düşüncelerinden gerek doğum yerlerine
bağlı olarak
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, soru değil ki bu!
BAŞKAN
Sayın Genç, ekrana giren arkadaşların
sayısı arttı, onlara da söz vermem lazım.
Buyurun,
tamamlayın.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Peki efendim.
O
nedenle, yani yazılıda en yüksek puan alanlar, elendikleri
için, işte Danıştaya çok şikâyetler gidince,
Danıştay da Anayasa Mahkemesine gitmiş, ama bence
orada Hâkimler ve Savcılar Kanununun 7nci maddesinin de
-Anayasaya- iptalinin istenmesi gerekirdi, istenmemiş.
Peki,
diğer bölgelerde de
Tabii, biz konuşunca
arkadaşlarımız hemen belki de tahrik
olmuşlardır, soru sormaya gene şey edeceklerdir.
Maddeler üzerinde ayrıca soracağım efendim.
Peki,
sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum sizlere, sağ olun.
Sayın
Kart, buyurun.
ATİLLA
KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yargıda
sivil ve serbest örgütlenme tüm uluslararası düzenlemelerle
korunmasına rağmen, İçişleri ve Adalet
Bakanlıkları YARSAVın faaliyetlerini ve tüzel
kişiliğini sürdürmesini engellemek için neden özel bir
çalışma içine girmişlerdir?
12
Haziran 2006 tarihinde Adalet Bakanlığı, Avrupa
Birliğine bağımsız bir yargıç birliğinin
kurulabileceğini bildirdiği hâlde, Adalet
Bakanlığı Müsteşarı yasal bir engelin
olmadığını bildirdiği hâlde Hükûmet neden
sözünde durmamıştır? Hükûmet, hangi gerekçeyle ve
yasal yetkiyle meşru ve yasal bir derneğin faaliyetlerini
engellemeye çalışmaktadır?
Danıştay
10. Dairesinde Ulusal Yargı Ağı Projesiyle ilgili
olarak görülen davada Adalet Bakanlığının,
YARSAVı hedef alarak Ankara Sincan Cumhuriyet
Savcılığının sürdürdüğü
soruşturmadan söz ederek
yetkili asliye hukuk
mahkemesinde fesih davası açılabilecektir. ifadesi
yerine kendinden emin bir şekilde
asliye hukuk
mahkemesinde fesih davası açılacaktır.
ifadelerini kullanmasının anlam ve dayanağı
nedir?
Son
sorumu soruyorum: Böyle bir değerlendirme, Adalet
Bakanlığının, Cumhuriyet
Savcılığı tarafından sürdürülen
soruşturmaya doğrudan müdahale ettiği ve
soruşturmanın Bakanlığın bilgi ve
talimatları doğrultusunda geliştiği yolunda
kamuoyunda doğmuş olan endişe ve
değerlendirmelere haklılık kazandırmaz mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Orhan, buyurun.
AHMET
ORHAN (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben
Bakanımıza teknik bir soru yöneltmeyi tercih ediyorum.
Bilindiği gibi, ülkemiz ciddi göç hareketlerini
yaşamaya devam etmekte, bunun sonucunda da mutlaka diğer
kurumlarda olduğu gibi, özellikle adli kurumlarda ihtiyaca
cevap verme noktasında eksiklikler ortaya
çıkmaktadır. Özellikle de büyük şehirlerimizde adaletin
geç işlemesi sebebiyle yargıya güvensizlik artmaya
devam etmektedir. Bu noktada mahkeme ve bu ihtiyaca cevap verecek
yargı altyapısının kurulması için
Bakanlığınızca herhangi bir çalışma
yürütülmekte midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Orhan.
Sayın
Ekmen, buyurun.
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum.
Birincisi,
söz konusu teklifin oldukça aceleye getirildiği yönünde
muhalefet tarafından sürekli tekrarlanan eleştiriler
bulunmaktadır. Türkiyenin şu anda adli ve idari
yargıda hâkim ve savcı açığı ne kadardır
ve Bakanlığınız ne kadar bir süredir yönetmelik
iptaline ilişkin açılan davalar nedeniyle hâkim ve
savcı alamamaktadır? Bu alımın
yapılamaması nedeniyle gerek istinaf mahkemelerinin
kuruluşu gerekse de mahallî yargıda ne gibi
sıkıntılar yaşanmaktadır?
İkinci
olarak, teklif metninde bulunan avukatların mesleğe
geçişine ilişkin olarak birtakım
değerlendirmeler yapıldı.
Bakanlığınız, partiniz iktidarı döneminde
son beş yılda avukatlık mesleğinden hâkimliğe
geçişe ilişkin elimizde bir rakam bulunmakta
mıdır? Ve geçmiş dönemlerde, özellikle 1990-2000
yılları arasında yine avukatlıktan mesleğe
geçişe ilişkin olarak kısa süreli üç yıllık
mesleki tecrübe şartının getirildiği dönemler
yaşandığını biliyoruz. Söz konusu
dönemlerdeki geçiş oranı nedir? Hükûmetleriniz
döneminde hangi rakamlarda geçiş yapılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, ilk başta ekrana soru sormak için giren
milletvekili sayısı azdı, şu anda
çoğaldı. Onun için, diğer arkadaşlara söz vermem
için arkadaşlarımızın sorularını daha
seri sormalarını, yorum yapmamalarını istirham
ediyorum.
Buyurun
Sayın Bulut.
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakanım, adliyelerde
arşivleme, dosyalama şeklinde yapılmaktadır.
Kimi evraklara ulaşılmak istendiğinde, yağmur
yağdı, sel bastı, nemden dosyalar bulunamıyor ve
elde edilemiyor. Bu arşivleme sistemini, bu nemli
mahzenlerden, karanlık ortamlarda bulunamama durumundan
kurtararak bilgisayar ortamına geçirmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Sayın
Bukan.
AHMET
BUKAN (Çankırı) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yeni
Anayasa taslak tasarısında var olan, yüksek mahkemenin
çoğunluk üyelerinin Parlamento tarafından
seçilmesinin, bir de Hükûmeti denetlemekle görevli
Danıştayda, Bakanlar Kurulunun üye seçmesinin
yargının siyasallaşmasına neden
olacağını düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bukan.
Sayın
Barış.
TANSEL
BARIŞ (Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, Bakanlığınıza bağlı
adliye binalarında, fiziki şartlar ve personel
yetersizliği sonucunda yetersiz koşullarda ve çok uzun
süre davalar görülmektedir.
İki
sorum var: Bünyenizdeki savcı ve hâkim sayısı ne
kadardır? Normal koşullarda bu sayının ne
olması gerekiyor?
İki:
Bazı ilçe adliyelerimizde özellikle personel
yetersizliği nedeniyle -örnek olarak Lüleburgazı
verebilirim- işlerin yürütülebilmesinde sorunlar
yaşanmaktadır. Acaba, bünyenizdeki hâkim ve savcı
haricindeki personel sayısı nedir ve bu şartların
düzeltilmesi için Bakanlığınız ne gibi önlemler
almaktadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Arkadaşlarım
bundan sonra sisteme girmesinler, çünkü ben burada kayıt
altına aldım, ama mevcut olan arkadaşlara söz
haklarını vereceğim.
Sayın
Çalış.
HASAN
ÇALIŞ (Karaman) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma aracılığınızla sormak
istiyorum: Yeni Ceza Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra
adliyelerin iş yükü nasıl değişmiştir? Bir
oransal istatistik vermek mümkün ise, bu değişimin
sebeplerinin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çalış.
Sayın
Uzunırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Bakanımıza sormak istediğim şu: Bir mülakatta
fiziki birtakım eksiklikleri veya eşitsizlikleri
görebilirsiniz ama muhataplara aynı soru aynı derecede
yönlendirilmediği zaman bu eşitler arasındaki
farklılık nasıl görülebilecek? Bu mülakattaki
soruları kimler tespit ediyor ve herkese aynı soru
sorularak mı acaba aralarındaki fark ortaya çıkacak?
Yoksa, değişik kişilere değişik sorular
sorulduğunda bu sorular bir haksızlığı
ortaya getirecek. Çünkü insanlar arasındaki bilgi veya
beceri, kabiliyet ortaya çıkmayacaktır. Bunda bir
eşitsizlik meydana geliyor, dolayısıyla bu imtihanın
bir anlamı olacağı kanaatini taşımıyorum.
Bu soruların bir formatı var mı? Bu soruları kim
tespit edecek? Herkese aynı sorular sorularak
aralarındaki bilgi farklılığı ortaya
çıkartılabilecek mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Akçay, son olarak, buyurun efendim.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, ülkemizde yargının iş yükünü artıran
sebeplerin başında, idarenin hukuka aykırı
işlem ve davranışları nedeniyle devlet ve
vatandaşlarımız arasında doğan davalar
olduğu bilinmektedir. İhtilafları ve davaları
azaltmak, idarenin eylem ve işlemlerinde hukuka uygun
davranmasını sağlamak için herhangi bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Sayın
Kahya, yeni girdiniz.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Efendim?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Başkanım,
benim süremden almıyor musunuz?
BAŞKAN
Yok, size süre vereceğim. Bir kanunu görüşüyoruz. Sizin
sürenizi kısıtlamayacağım Sayın
Bakanım, size vereceğim.
Sayın
Kahya, girmeyin demiştim ama bir milletvekili
arkadaşımızın sözünü kesmeyelim.
Soracağınız önemli bir soru olabilir.
Buyurun,
size de vereyim.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Efendim, ben yasanın birçok noktadan gerçekten
çok önemli olduğunu ve yansız bir uygulama
getireceğini düşünüyorum. Yalnız, benim aklıma
takılan bir soru oldu, onu yöneltmeyi arzu ettim. O da
şudur: Bu yasayla idari mahkemelerdeki yargıçların
Siyasallı ve iktisat mezunlarından alınacak olan
kısmının yüzde 10la
sınırlandırılması acaba fırsat
eşitliği açısından uygun olur mu? Bu konuda bir
bilgi alabilirsem
Bunu dile getirmek istedim.
BAŞKAN
Bir Siyasal mezunu olarak bu soruyu soruyorum diyorsunuz.
Peki,
teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın
Başkanım, soru yönelten tüm arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum.
İlk
soru Komisyon Başkanımıza yöneltildi. O nedenle, Sayın
Komisyon Başkanımız ilk soruya cevap versin, ben
diğer arkadaşlarımızın sorularına
sırasıyla, sürem içerisinde cevap vermeye
çalışacağım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan işin
niteliğine göre, Komisyon İç Tüzükümüzün 30uncu
maddesinin son fıkrasına göre uzmanların görüşünden
yararlanabilir. Buna genel bir cevap veremem, ilke değildir.
Rasyonel çalışma prensibi ve aydınlanma
ihtiyacı ne ölçüde gerekli kılıyorsa, Adalet
Komisyonu da o ölçüde bir katılımı
sağlayacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın
Başkanım, Sayın Genç Mülakata karşı dava
açıldı mı Danıştayda, açılıyor mu?
diye böyle bir soru yönelttiler.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır, sonuç alınıyor mu?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) 2006
yılına kadar, Danıştay ve idare mahkemeleri
davanın esasına girmeden, bu konuda açılmış
olan davaları reddediyorlardı. Ancak, 2006 yılından
itibaren davanın esasına girmeye başladılar ve
son geçici 1inci maddenin yürürlüğünün durdurulması da
böyle bir davanın sonucudur.
Sayın
Kart Sivil ve serbest örgütlenmenin önünü kesen uygulamalar
yapıyor Adalet Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı. dediler. Hükûmet, Avrupa Birliği
ilerleme raporlarına geçecek şekilde yargı
birliğinin kurulacağıyla ilgili bir vaatte
bulunmuştu. ifadesini kullandılar. Sayın Hikmet
Sami Türk Adalet Bakanı iken bu konuda hazırlanmış
olan bir birlik kanun tasarısı şu anda Adalet
Komisyonunun gündemindedir. Sanıyorum, önümüzdeki süreçte,
kısa bir süre sonra bu görüşülecek ve bu alanda, gerçekten,
uluslararası camiada da ihtiyaç duyulan bir yasal
düzenlemeyi gerçekleştirmiş olacağız. O
nedenle, Hükûmetimizin, sivil ve serbest örgütlenmeye yönelik
bir olumsuz tavrı söz konusu değildir.
ATİLLA
KART (Konya) Soruma cevap alamadım Sayın Bakan, somut
şeyler sordum, cevap alamadım.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Sayın Orhan
Adaletin geç işlemesi bir güvensizlik oluşturuyor,
altyapı ve personel sorunu da bu güvensizliği bir noktada
pekiştiriyor. anlamında bir değerlendirme
yaptılar. Gerçekten, adaletin geç işlemesi ve
davaların uzun sürmesi, maalesef, öteden beri, yargımızın
temel sorunlarından bir tanesi. Bunu ortadan
kaldırmanın birinci koşulu, kuşkusuz ki hâkim ve
savcı açığımızı bir an önce
kapatabilmektir ve tabii istinaf mahkemeleri, yani bölge adliye
mahkemeleri de aslında Yargıtayda uzun süre bekleyen o dava
dosyalarının kısa sürede neticelenmesi
amaçlıdır. Bu konuda, dokuz ilimizde bölge adliye
mahkemeleri kuruldu, ancak faaliyete geçmesiyle ilgili,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, personel eksikliğini
ve fiziki mekân eksikliğini tamamlayalım ondan sonra
açalım diye bir görüş belirtti.
Burada,
geçtiğimiz günlerde, bir kanun tasarısını
görüşürken sanıyorum yine Milliyetçi Hareket Partisi
mensubu bir arkadaşımız ismini
hatırlayamadım- şöyle bir soru yöneltmişti bana,
demişti ki: Tahliye hakkı doğduğu hâlde,
Yargıtayda dosyası beklediği ve geri gelmediği
için, cezaevlerinde hâlâ yatmakta olan kaç kişi var?
Doğrusu, elimde, böyle bir istatistiki bilgi yoktu. Hatta,
şöyle bir vaatte bulunmuştum: Bunun bir
çalışmasını yaptıracağım. Eksik
olmasınlar, ilgili genel müdürlük böyle bir çalışma
yaptı, tüm Türkiyedeki mahkemelerden ve savcılardan
bilgileri toparladı, geçen gün rapor geldi bana. Şu anda,
tahliye edilme hakkı doğduğu hâlde almış
olduğu cezaya göre dosyası Yargıtayda beklemekte
olduğu için, 327 tane vatandaşımız boşu
boşuna cezaevlerinde yatmaya devam ediyor. Bu beni son
derece üzdü. Bu soruyu yönelten arkadaşıma gerçekten
teşekkür ediyorum.
Göreve
geldikten sonra en çok cezaevlerinden mektubu bu konuda
almıştım. Geçen gün, Yargıtay Genel
Sekreterimize bundan bahsettim. Bu dava dosyalarını, hiç
olmazsa, tutuklu ve gerçekten de bihakkın tahliye hakkı da
doğmuş bu kişinin, onların, öncelikle, ilgili
dairelerde dosyalarını bir görüşelim. Yargıtay
Başkanımızla, önümüzdeki hafta da bu konuyu bizzat
görüşeceğim, kendisiyle bir görüşmemiz var.
Yani, ne
demek istiyorum? Yargıtayın iş yükünün
fazlalığı, bölge adliye mahkemelerini henüz
kuramamış olmamız, gördüğünüz gibi,
sıkıntılara yol açıyor. Hâkim ve savcı
açığımızın fazlalığı da
sıkıntıya yol açıyor. O nedenle, biz, bir an önce,
hâkim ve savcı açığını kapatmak istiyoruz.
Sanıyorum, 4.500 civarında adli ve idari, 3.313 adli
yargıda, 707 de idari yargı da boş kadromuz var.
Bunları birdenbire dolduramaz mısınız Sayın
Bakan dediğinizde, dolduramıyoruz, çünkü Adalet Akademimizin
kapasitesi bellidir. 600-650 civarında ancak orada
adayımızı eğitebiliyoruz ve kaldı ki
sınavdan kura çekim anına kadar iki buçuk yıl geçiyor
bir hâkim ve savcı adayımızın görevine
başlaması için. Ben, bu yasa teklifinin, bu konuda bize bir
hız kazandıracağını
Özellikle,
avukatlıktan hâkimliğe geçmeyle ilgili de bir imkân
getiriyoruz. Şu anda bir yasal boşluk var. O da belki bu
süreçte bize ciddi katkı sağlayacak.
Ben,
Sayın Orhana teşekkür ediyorum.
Tabii,
altyapı konusunda, Adalet Bakanlığının, son
beş yıl içerisinde, özellikle, yeni adliye
saraylarının inşaatı bakımından önemli
bir başarı gösterdiğini herhâlde sizler de takdir
edeceksiniz. Biz bu çalışmalarımıza yeni
dönemde de büyük bir hızla devam edeceğiz.
Tabii,
hâkim ve savcının dışında, adli personel
açısından da eksiğimiz var. Her yıl, boş
kadrolara ne kadar atama yapılacağı bütçe
kanunlarıyla öngörülüyor. Açıktan atama izinlerinden
Adalet Bakanlığına ne kadar verilirse o kadar
-işte, zabıt kâtibidir, işte, yazı işleri
müdürüdür, mübaşirdir veya ceza infaz kurumlarında
görev yapacak infaz koruma memurları- alabiliyoruz. 2008
yılı içerisinde daha fazla almak suretiyle bu
açığı mümkün olduğu kadar kapatmayı
hedeflediğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın
Ekmenin bir sorusu olmuştu. Tabii, hızlı
konuştuğunuz için ben de hızlı
yazmışım. Yani, Hâkim ve savcı
açığının kapatılması konusunda
yönetmelik iptali bu süreci olumsuz etkiledi mi? diye
soruyorsunuz. Evet, tabii ki etkiledi. Biraz önce ilgili
arkadaşlarımız da kürsüde ifade ettiler. Yönetmelik
iptali -zaman zaman yazılının, zaman zaman
mülakatının- buraları kazandığı hâlde
gerekli işlemleri yapamamaktan dolayı bir zaman
kaybına kuşkusuz ki yol açtı. Bu yasa teklifi
kanunlaştığı takdirde bu sorun da ortadan
kalkmış olacaktır. O nedenle, ben Sayın Tunça bu
yasa teklifi nedeniyle, Adalet Bakanı olarak, gerçekten
teşekkür ediyorum. Bizim önemli bir sorunumuzu bu yasa
teklifi -kanunlaştığı takdirde- çözecektir.
Son
beş yılda avukatlıktan hâkimliğe ne kadar
kişi geçti? diye bir soru yönelttiniz. Son beş yılda,
yani 58, 59 ve 60ıncı Hükûmet dönemlerinde
avukatlıktan hâkim ve savcılığa geçen hiç kimse yok.
Daha önceki dönemlerde ne kadar olmuştu? diye de herhâlde
sordunuz. 1980le 1995 arası yanılmıyorsam -o sürede
alındı değil mi? 1995 arasıdır- 254 avukat,
hâkim ve savcı olmuş, 1980le 1995 arası. 1995ten sonra da
-yanlış hatırlamıyorsam- hiç
alınmamış. Anayasa Mahkemesinin bir iptali
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Başvuru mu yok, alınma mı yok Sayın
Bakan?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Efendim?
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Başvuru mu olmamış?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Hayır, bir
yasal boşluk var. Bir de Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun, sanıyorum, bu konuyla ilgili bir kararı da
var. Tabii, ilgili bürokrat arkadaşlarımız bana bu
konuyla ilgili not verdiler, zaman darlığı nedeniyle
onları tetkik edemedim, ama mutlaka, bunlara daha
teferruatlı, yazılı olarak cevap vermeye gayret
edeceğim.
Sayın
Başkanım, sürem de herhâlde dolmak üzere.
BAŞKAN
Soruları cevaplandıracaksanız ben size
inisiyatif tanıyacağım.
Buyurun.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Bulut
Arşivlere ulaşmada güçlük çekiliyor, karanlık ortamlarda
dosyalar muhafaza edilmeye çalışılıyor
Haklısınız. Demin ifade ettim: Yeni, modern adliye
bina ve saraylarımız zaten bu sorunları çözmek
içindir. Bir de UYAP dediğimiz Ulusal Yargı Ağı
Projemiz, büyük ölçüde, şu anda, adalet
saraylarımızda, mahkemelerimizde kullanılmaya
başlandı.
Tabii,
bilim ve teknolojiden yararlandığımızda
artık o bilgiler o dijital ortamda muhafaza edilmekte ve
dolayısıyla, ileride, belki, gün gelecek, artık o
dosyalarla, o kâğıtlarla meşgul
olmayacağız, bilgisayarın tuşuna
bastığımızda o bilgilere ulaşma
imkânına sahip olacağız.
UYAP
projesi sanıyorum yedi yıl önce
başlamıştı, önemli bir mesafe aldı. Ufak tefek
eksikleri var, ama bu yeni dönemde de UYAPın gerçekten
hedefine ulaşabilmesi için biz de elimizden geldiği kadar
orada çalışan arkadaşlarımıza destek
vermeye çalışacağız.
Sayın
Bukan, Çankırı Milletvekili, hemşehrim, bir soru
yöneltti. Anayasa değişikliğinde yüksek yargı
organlarının seçimiyle ilgili birtakım
düzenlemeler var. Bu, yargının siyasallaşması
olmayacak mı? dediniz. Henüz kamuoyuyla paylaşılan,
Parlamentonun gündemine gelen böyle bir Anayasa
değişikliği yok. Geldiğinde, o zaman
konuşuruz bunları.
Diğer
arkadaşlarımızın sorularına, izin
verirseniz Sayın Başkanım, yazılı cevap
vereyim.
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü
üzerindeki soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Teklif Sayın Başkan.
BAŞKAN
Affedersiniz, teklif.
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) Aslında tasarı ya, işte
BAŞKAN
Sürekli olarak söylendiği için bizim de dilimiz sürçtü, özür
diliyorum.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Siz aslında doğrusunu söylüyorsunuz ya
Sayın Başkan.
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) Sürçülisan sayılmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Teklifin maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.52
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
28inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
65
sıra sayılı Kanun Teklifi üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
1inci
maddeyi okutuyorum:
HÂKİMLER VE SAVCILAR KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1-
24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununun 8 inci maddesinin (c) bendinin ikinci paragrafında
yer alan her dönemde ihtiyaç oranında, ibaresi her dönemde
alınacak aday sayısının yüzde onunu geçmemek üzere
ihtiyaç oranında, şeklinde değiştirilmiş ve
maddeye (j) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (k)
bendi eklenmiştir.
k)
Avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler
için; yukarıdaki (ı) bendi hariç diğer
şartları taşımakla birlikte, mesleklerinde
fiilen en az beş yıl çalışmış, giriş
sınavının yapıldığı yılın
Ocak ayının son günü itibariyle otuzbeş
yaşını doldurmamış ve kendi aralarında
yapılacak olan yazılı yarışma
sınavında ve mülâkatta başarılı olmak,
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya
Milletvekilli Sayın Atilla Kart.
Sayın
Kart, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 1inci
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, özü ve hazırlanış yöntemi
itibarıyla tasarı niteliğinde olan bu teklif ile
avukatlıktan yargıçlığa geçiş, mülakat
kurulu yapılanması ve idari yargıda hukukçu olmayan
yargıç düzenlemesine dair hükümler getirilmektedir.
Önemle
ifade ediyoruz, objektif ve adil ölçüler içerisinde avukatlık
mesleğinden yargıçlığa geçişin yararlı
bir düzenleme olduğunu ve yargı için bir zenginlik
olduğunu kabul ediyoruz. Bu uygulamanın da bu ihtiyaçtan
kaynaklandığı açıktır. Tasarıyı bu
yönüyle olumlu görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Sorun
şu: Sorun, bu yapılanma ve geçiş yapılırken,
mülakat kurulu aracılığıyla partizan ve
kurumsal bir yapılanmanın gerçekleştirileceği
endişesinden kaynaklanmaktadır. Hâl böyleyken, Sayın
Bakanın sanki avukatlık mesleğini inciten ve hedef
alan bir muhalefet anlayışı söz konusu imiş gibi
komisyonda değerlendirme yapmasının
inandırıcı bir yönünün olmadığı
açıktır. Hedef saptırarak ve polemik yapılarak
tasarının gerçek amacının ortaya çıkması
gizlenilmek istenilmektedir.
Keza,
bir diğer taraftan olgun bir görüntüyle geçmiş dönemler
bakanları ve siyasilerine sahip çıkılırken,
diğer taraftan ise temel savunma olarak dönüp dönüp 1990'lı
yıllardaki farklı birtakım atamaların
gerçeğe aykırı bir şekilde gerekçe olarak gösterilmesinin
ciddi ve tutarlı beyanlar olmadığını da yine
ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, demokratik olma iddiasındaki bir
ülkede, bir hukuk devletinde bağımsız bir yargı
ülkenin ve toplumun güvencesidir. Bir insanlık onuru olan hak
aramanın en son ve en etkili yeri yargıdır. Ünlü bir
düşünürün ifade ettiği gibi: "Bağımsız
bir mahkemenin varlığı ve orada adaletin mutlaka
gerçekleşeceği inancı kişiye en büyük güven
duygusunu verir. Birey özgürlüğü ve toplumsal yarardaki en
önemli güvence yargı güvencesidir." Yargı gerçekten
bağımsız olduğu takdirde ve nitelikli bir
yapılanmaya sahip olduğu takdirde orada 301'inci
maddeden doğan tartışmalar asgari düzeye inecek
demektir. Yargı gerçekten bağımsız ise ve bu duygu
topluma egemen hâle gelmiş ise orada ihtilaflar kaosa
dönüşmeden çözüme bağlanacak demektir. Birey ve topluma
yapılabilecek en güzel hizmet herhâlde bunları
gerçekleştirmek olmalıdır. Bu anlayış ve
uygulamaya sahip olmamız gerektiği açıktır.
Yargıç,
değerli arkadaşlarım, birey ve toplum adına karar
vermekte ve bu sebeple hiçbir kamu görevlisinde olmayan bir
sorumluluğu taşımaktadır. Meslekler
arasında tasnif duygusuyla söylemiyoruz ancak
yargıcı sıradan bir meslek memuru, herhangi bir devlet
memuru olarak görmemek gerektiğini ifade ediyoruz. Bu
anlamda yargıç ile diğer meslek mensupları
arasında özlük ve teminat
bakımından denge kurma arayışına, bir
kıyaslama yapma arayışına girmemek
gerektiğini ifade ediyoruz. Bu anlayışla yargıyı
güçlendirmek gerektiğini ifade ediyoruz. Yargıyı
güçlendirerek adaleti etkin kılmak gereğinden söz
ediyoruz. Topluma bunu anlatmamız gerekiyor.
Peki,
değerli arkadaşlarım, Türkiyedeki tablo ve
uygulama nedir? Türkiye gerçeği nedir? Değerli
arkadaşlarım, 12 Eylül ihtilalinin ve 1982
Anayasasının tamamlayamadığı süreci
sonuçlandırma misyonunu üstlenen bir yönetim anlayışı
ve kadroyla karşı karşıya olduğumuzu
üzülerek ifade ediyorum. Türkiyenin 1946lardan başlayan
demokrasi sürecinden ders almayan ve toplumu kaosa sürükleyen bir
yapıdan söz ediyorum. Siyaseten dürüst olmayan, çoğunluk
diktasını demokrasi diye sunmaya çalışan bir
yönetim anlayışı maalesef şu andaki Türkiye
gerçeğidir.
Hâl
böyle olmasına rağmen, Goebbels propagandası ve
Machiavelli yöntemleriyle demokrasi oyununu tuluat yaparak,
tiyatro yaparak sürdüren bu siyasi kadronun geç de olsa gerçek
kimliğinin kaçınılmaz olarak ortaya
çıkacağını inanarak ifade ediyorum. Türkiye bu
gerçeği görmeye başlamıştır. Tuluat ve
tiyatro sanatını icra edenlere elbette saygı
duyuyorum. Kastım, siyasetçi olup da tuluat ve tiyatro
yapanlara yöneliktir. Bugün bu tuluatı yapan, bunu yine
üzülerek ifade ettiğimi belirtmek istiyorum, Sayın Bakan
ve Sayın Komisyon Başkanının 21inci Yasama
Döneminde Anayasa Mahkemesine verdikleri olağanüstü
hukuki değere sahip dava dilekçesindeki görüşlerine
sahip çıkmalarını beklerdim. Ancak, geldiğimiz
aşamada, bu dilekçelerdeki ifadelerin, görüşlerin
değerinin ve inandırıcılığının
da kalmadığını yine ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin 7 Şubat 2007
tarihli kararı ki, iktidar sözcüleri, bu kararın
gerekçesini, bu teklifin, bu gizli tasarının gerekçesi
olarak, dayanağı olarak sunma gayreti içindeler-
adaylığa kabulün mevcut mülakat kurulu tarafından
yapılmasının hukuki nitelikte olduğunu tespit
eden bir karar değildir. Bu karar, mevcut mevzuata göre mülakat
yapılmasında yasaya aykırılık
olmadığını tespit eden bir karardır. Bu iki
kavram arasında çok fark olduğunu, inanıyorum ki, hukukçu
arkadaşlarım gayet iyi değerlendireceklerdir.
Anayasa
Mahkemesinin bu nitelikteki kararına
sığınmaya çalışan siyasi iktidarın,
Avrupa Birliği İlerleme Raporundaki
eleştirileri, Avrupa Konseyinin tavsiye kararlarını
ve Birleşmiş Milletler temel ilkelerini göz ardı
etmesi ve bu düzenlemede ısrar etmesinin hiçbir haklı
dayanağının olmadığı açıktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlatımlarımı
doğrulayan, Hükûmetin gerçek kimliğini ve
karakteristiğini gösteren bir resmî belgeyi bilgilerinize
sunacağım, birazdan onu ifade edeceğim. Bu belge,
uyarı ve endişelerimizin ne kadar haklı ve yerinde
olduğunu gösteriyor. Bakın, on üç-on beş yıl
öncesinden söz etmiyorum, iki üç yıl öncesinden söz ediyorum
değerli arkadaşlarım. 17 Ekim 2004 ve 24 Ekim 2004
tarihinde yapılan İdari ve Adli Yargı Hâkim
Adaylığı Sınavına ilişkin listeyi ve
uygulamayı, mülakata ilişkin uygulamayı sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, idari yargıda,
bakıyorsunuz
Liste önümde, isteyen arkadaşlarıma
örneklerini verebilirim. 1inci sayfadaki sıralamayı
sadece size söyleyeceğim, 1inci sayfadaki, yani o 1inci
sayfadaki 48-50 kişiye ilişkin sıralamayı size
söyleyeceğim. İdari yargıda yazılıda 6, 7,
9, 10, 13, 14, 19, 20, 21, 23, 24, 26, 29, 30, 35, 41, 43, 46, 47nci
sıralarda olan 20 kişi bu liste daha da uzatılabilir-
mülakat sonucunda, değerli arkadaşlarım, 158 ve daha
sonraki sıralara kaydırılıyorlar ve
sınavı kazanamıyorlar.
Peki,
adli yargıda ne yapılıyor? Bakıyoruz, adli
yargıda da 3, 5, 7, 8, 10, 14, 16, 21, 23, 24, 28, 31, 32, 33, 34, 37,
38, 40, 44, 45inci sıralarda başarılı olan 20
kişi, ilk 48 içindeki 20 kişi mülakat sonucunda 330 ve daha
sonraki sıralara kaydırılarak sonuç olarak
başarısız hâle getiriliyor değerli
arkadaşlarım. Yani, siz kalkacaksınız, 3, 5, 6, 7,
8, 9, 10uncu sıradaki insanları, 500 kişi
arasında ilk 10a giren insanları ne
yapacaksınız? Mülakatta eleyeceksiniz. Ondan sonra bu
mülakatın faziletinden söz edeceksiniz.
Değerli
arkadaşlarım, tiyatro yapmayalım derken, tuluat
yapmayalım derken işte bunları kastediyoruz.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu nasıl bir hak
duygusu, bu nasıl bir adalet anlayışı, bu
nasıl bir vicdan ve bu nasıl bir kadrolaşma
kararlılığı?
Şimdi,
bu ilk 100 kişiden 47, 48 kişiyi alıyorsunuz, 350den,
400den sonraki sıralara kaydırıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ATİLLA
KART (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu çocuklar, bu
gençler hepimizin çocukları. Bu mağduriyeti
yaşayan, bu haksızlığa uğrayan gençler belki
de sizin komşularınız, sizin hemşehrileriniz. Bu
bir ibret vesikası değil midir değerli
arkadaşlarım? Bu bir suçüstü belgesi değil midir?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ne alakası var?
ATİLLA
KART (Devamla) Bu hukuksuzluğu yapanlar hâlen görevde, hem
bürokrasi olarak hem siyasi irade olarak. Efendim, bu kurulda
bulunanlar yüksek yargıç, yirmi yıllık yargıç.
mealindeki gerekçelerin de doğru ve yerinde olmadığı
açık. Biz, bu bürokratların kimliklerine,
kişiliklerine bir şey demiyoruz. Bir sistemden söz
ediyoruz. Siyasi otoritenin hukuk
tanımazlığından, bu yöndeki diktacı
anlayışından söz ediyoruz. Bu yöndeki talimat verme
kararlılığından söz ediyoruz.
Bu
geldiğimiz süreç şudur: Bu siyasi irade büyük ölçüde
bilerek, kısmen de bilmeyerek, parti devletinin bir sonucu
olan sivil kleptokrasiyi yaratmak yolunda ciddi bir adım
atmış durumdadır. Parti devleti yapılanmasının
da en önemli ayaklarından birisini teşkil eden bu gizli
tasarıyı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
ATİLLA
KART (Devamla) Bir cümleyle bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, bu saatten sonra
ATİLLA
KART (Devamla) Teşekkür
edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, teşekkür edeceksiniz de baştan onu
ayarlayacaksınız. Açayım.
Buyurun.
ATİLLA
KART (Devamla) Bu anlatımlarımız çerçevesinde bu
gizli tasarıyı dikkat, takdir ve muhakemenize sunuyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, biraz önce geneli
üzerindeki görüşmelerde söyledim. İstirham ediyorum ve
bu kararımı da uygulayacağım. Hiçbir
arkadaşım ek bir dakikadan sonra, teşekkür cümlesi
dahi olsa söz talebinde bulunmasın. Birbirimizi üzmeyelim.
Saygılar sunarım sizlere.
Milliyetçi
Hareket Partisi adına, Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçın.
Sayın
Yalçın, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 65 sıra
sayılı 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifinin
1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Elim bir
uçak kazasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza rahmet, aileleri ve milletimize
başsağlığı dileyerek yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Efendim,
öncelikle, bu yasa teklifinin tartışılmayan bir
boyutunu gündeme getirmek istiyorum. Bu teklife neden ihtiyaç
duyulmuştur? Bakanlık geçtiğimiz günlerde bir
sınav yapıyor. Sınav, Danıştayda,
dayanağı Yönetmelik üzerinden yargı konusu oluyor ve
Danıştay bazı maddeleri bakımından
Yönetmeliğin yürütmesini durduruyor. Alınan bu 100 aday
arkadaşımız ise, tabiri caizse, ortada kalıyor.
Şimdi, öncelikle, bu yasayla, ortada kalan 100 arkadaşımızın
durumu düzeltilmek isteniyor. Zannediyorum bu konuda bir geçici
madde teklifi gelirse, bu beyanımın daha da ciddi
olduğu anlaşılacaktır. Tabii, bu 100 arkadaşımızın
durumu bizleri de üzüyor. Bu insanlar hâkim, savcı
adaylığı sınavına girmiş,
kazanmış, mülakatı geçmiş, aileleri
tarafında, toplum tarafında yeni bir statüye
kavuşmuş olmalarının mutluluğunu
yaşarken, bu tam bir hayal kırıklığına
dönüşüyor. Fakat, bu bahsettiğim hususu AKP sözcüleri
Mecliste de ifade ettiler. Fakat, bu üzüntümüz, bu romantik durum,
bir hukuki engelle de karşı karşıya aslında.
Biliyorsunuz, bizim meri kanunlarımıza göre, bir
şahsa, bir gruba özel kanun yapılamayacağı
öngörülüyor. Oysa, burada yapılan şey, bir anlamıyla
da böyle bir nitelik taşıyor. Burada, Hükûmetin bir
arkadaşımız eliyle gündeme getirdiği teklifle,
aslında, iptal edilen Yönetmelikin hukuki gereğini
yerine getirmek yerine, bu Yönetmelikin benzeri bir durumu bir
yasa teklifiyle aşmaya çalıştığını
görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, ikinci önemli husus ise bu teklifin izlediği
seyirle ilgili. Tabii, düne göre gerilimin biraz daha
düşmüş olduğunu ben de görüyorum. Onun için, belki
biraz tekrar olacak ama, müsamahanıza sığınarak,
bir Komisyon üyesi olarak ifade etmek istiyorum. Bu teklif 14
Kasımda veriliyor, 19 Kasımda komisyona geliyor, 22
Kasımda görüşmeler başlıyor, 28 Kasımdaysa
komisyondan geçiyor ve Sayın Komisyon Başkanı,
hepimizin hukuk bilgisine itibar edip saygı gösterdiği
Komisyon Başkanı, iki saat içerisinde muhalefet
şerhlerimizi yazıp getirmemiz gerektiğini
söylüyor.
Dikkat
ederseniz, benim muhalefet şerhimin
olmadığını göreceksiniz. Daha doğrusu,
muhalefet şerhim var, metnin olmadığını
göreceksiniz. Ben, Sayın Komisyon
Başkanımızın iki saatlik süre beyanını
-biraz önce Sayın Halil Bey de ifade etti- bir şaka, bir
espri zannetmiştim ve bir gün sonra muhalefet şerhimi
vereceğimi düşünürken, geldiğimde apar topar bu
yasanın Genel Kurula indirilmiş olduğunu gördüm.
Komisyonda da Sayın Bakan, bu teklif için Bakanlık
bürokratlarının da arkadaşımıza yardım
ettiğini ifade etti. Bütün bu durum aslında ortada bir
teklif değil, bir hükûmet tasarısının
olduğunu söylüyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bir şeyi net olarak ortaya
koymak lazım. Sizlerin bugün gündeme getirdiği bu teklif,
aslında bu konuda uzun yıllardır uygulanan bir
uygulamanın bir ileri adımı. Daha önce, mülakat
kurulunda olmayan 2 akademi üyesini getiriyorsunuz, ÖSYMyle
sınav öngörüyorsunuz. Bir ileri adım olmasına
rağmen, böyle takdimi mümkün olmasına rağmen, sırf
alelacele ilgili kurumlardan, diğer bakanlıklardan
görüş almamak adına, yargı kararını yerine
getirmemek adına seçtiğiniz bu yöntem, bu konunun tarafı
olan bütün insanlarda bir kuşku doğmasına sebep oluyor.
Oysa, bu
konuda sayın bakanlık bürokratları da, bir hükûmet
tasarısı şeklinde hazırlanmış
olsaydı, bilgilerini katarlar, diğer gruplar, diğer
bakanlıklar, ilgili diğer kurumlar bilgilerini katar,
belki çok da tartışmaya yer açmayacak şekilde bu
teklif ya da tasarı kanunlaşmış olurdu.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu teklif ile getirilmek
istenen önemli hususlar var: Bir tanesi, otuz beş
yaşını aşmamış, beş yıl fiilen
avukatlık yapanları kendi içinde bir sınava tabi
tutup hâkimliğe geçirmek öngörülüyor. Aslında, birçok
modern memlekette hâkimlik mesleğine geçiş için belli
süre avukatlığın mecburiyet olduğunu da
biliyoruz, fakat bu düzenlemeyi yaparken ülkemizin kendine özel
şartlarını da gözetmek zorundayız. Her ne kadar
hâkim, savcılık bir kariyer mesleği diye ifade
ediliyor olsa da, bugün yeni başlayan bir
arkadaşımızın 2 milyar gibi bir maaş
aldığını biliyoruz.
Şimdi,
otuzlu yaşları geçmiş ve muhtemelen daha önce
hâkimlik sınavına girmiş, kazanamamış,
baroya kayıt yaptırmak dışında belki fiilen
ne ölçüde avukatlık yaptığı
tartışılır ve gidip Anadolunun zor
coğrafyalarında hâkimlik yapmak adına
avukatlıktaki düzenini bozmayacak bir konum elde
edememiş insanları, üstelik kendi içinde bir sınav
mantığıyla bir ayrımcılığa tabi
tutarak bu mesleğe kabul etmek, Batıdaki
uygulamalarıyla hiç de örtüşmüyor. Ayrıca, bu
uygulamanın, Anayasada ifadesini bulan eşitlik
ilkesine de aykırı olduğunu düşünmekteyim.
Bu konu
farklı açılardan da değerlendirilebilir. Belki yeni
mezun olan arkadaşlarımız, avukatlıktan
geçenleri kendileri için bir haksız rekabet görüyor
olabilirler. Benim endişem ise, avukatlıkta bir konuma
gelememiş insanların kendi içlerinde belki daha basit
bir sınavla mesleğe kabul edilecek olmasıdır; ki,
biliyorsunuz, daha önce öngörülen avukatlık için de bir
sınav vardı, bu sınav
kaldırıldığı için avukatlığın
bir ölçüsü de bulunmuyor. Bu sebeple, biz, bir olumlu katkı
sunmak adına, mesleğe katılacak avukat
arkadaşlarımızın da diğer adaylarla
aynı sınavdan geçmesini, aynı kriterlerle
mesleğe kabulünün gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, daha sonraki maddede düzenlenen mülakat
meselesi, tartışmaların ana eksenine oturdu.
Biliyorsunuz, bu maddede, evvelden de öngörülen 5 Adalet
Bakanlığı yüksek personeli yanında 2 akademi
üyesi öngörülüyor. Aslında, bu konu birçok açıdan
tartışılabilir. Anayasada Hâkim ve Savcılar
Yüksek Kuruluna verilen görevlerin mesleğe kabulle
başladığı şeklinde bir uygulama var, uzun yıllardır
devam eden. Bu uygulamanın adaylığı kapsamadığı
ifade ediliyor. Bunun için de hâkim, savcı adaylarının,
adaylık dönemi içerisinde genel hizmetler
sınıfından memur kabul edildiğini görüyoruz.
Arkadaşlar,
bu durumun yargı bağımsızlığıyla,
hâkim güvencesiyle bağdaşıp
bağdaşmadığı çok ciddi tartışmalar
gerektiren bir konudur. Kurula verilen, mesleğe
alınmadan sonraki yetkilerin içerisinde adaylığa
kabulün bulunup bulunmayacağı uzun uzun
tartışılması gereken bir konudur. Mülakat
meselesinin kararları yargı denetimine tabi olmayan
bir kurula verilmesinin de ciddi sakıncalarının
doğabileceğini biliyorum. Türkiyeyi kurullara idare
ettirmeye kalkarsak, siyasetin sorumluluğunu nasıl
değerlendirmiş olacağız?
Bunları
şunun için ifade ediyorum: Demek ki, hâkim ve savcı
adaylığı ya da böyle geniş düzenleme gerektiren
konular
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yalçın, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
RIDVAN
YALÇIN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
günübirlik
uğraşla alelacele yapılması gereken değil,
konunun bütün taraflarının ortaklaşa
katıldığı, bir diğerini yok saymayan,
diğerini itmeyen, bir empati yöntemiyle birbirine katkı
sağlama anlayışı içerisinde yapılması
gerektiğini düşünüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Madde
üzerinde, AK Parti Grubu adına Konya Milletvekili Ali Öztürk.
Sayın
Öztürk, buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZTÜRK (Konya) Değerli
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
65
sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi
üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
de önce Isparta civarında meydana gelen uçak kazasında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına da
başsağlığı diliyorum.
Bugün
görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle
ilgili söz aldığıma göre, 1inci maddesinin ne
getirdiğini bir izah etmem gerekiyor.
Teklifin
1inci maddesinde, adli yargıya alınacak hâkim adaylarının
hukuk fakültesi mezunlarından, idari yargı bölümüne
alınacak hâkim adaylarının da, teklife göre yüzde
90ı hukuk fakültesi, yüzde 10u hukuk dersleri almış,
ancak hukuk fakültesi dışındaki işletme, siyasal
bilgiler, iktisat fakülteleri gibi fakültelerden öğrenci
alınacağı, aday alınacağı belirtiliyor.
Diğer
taraftan da, meslekte beş yılını
tamamlamış ve teklife göre, otuz beş
yaşını geçmemiş avukatlardan yine sınavla
hâkim adayı alınacağı belirtiliyor ve bu
maddedeki esas değişiklik bu.
Ben
konuşmalardan çıkarılan sonuçlar üzerinde fazla
durmak istemiyorum. Aslında Yüksek Hâkimler Kurulunun bu
sınavı yapması yönünde görüşler belirtildi.
Ancak bugüne kadar, hem 2556 sayılı Yasa hem de 2802
sayılı Hâkimler Kanununa göre hep mülakatı Adalet
Bakanlığı ve Adalet Bakanlığının
personeli, bürokrasisi sınavı yapmıştır.
Dün de böyleydi, bugün de böyle. Bu durumda eğer
yargının bağımsızlığı
tehlikeye girdiği ve hâkim teminatı
olmadığı söyleniyorsa, ben de otuz yıllık
hâkimlik yaptım, o zaman benim kendi durumumu sorgulamam ve
bugüne kadar verdiğim kararları da belki de sorgulamam
gerekir. Bu bir hatadır, yanlıştır ve bugüne kadar
karar veren değerli hâkim arkadaşlarımızı
zan altına bırakmak anlamına gelir. Ben buradan,
gerçekten yoğun iş yükü altında, fiziki
imkânsızlıklar içerisinde, cansiparane, fedakâr,
cefakâr bir şekilde çalışan değerli hâkim ve
savcı meslektaşlarımızı da saygıyla
anıyorum.
Hâkimler
Kanununun 7nci maddesinde, hâkim adaylarının devlet
memuru olduğu ve bu Kanuna aykırı olmayan
hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir.
Diğer
taraftan, hâkim, savcı adayları Adalet Akademisi
Kanununa göre meslek öncesi eğitime tabi tutulmaktadırlar.
Bunun staj süresi de iki yıl. Bu staj dönemini Adalet Akademisi
yürütmektedir. Bu stajın sonunda, iki yılın sonunda
yapılan sınavda başarılı olanlar Yüksek
Hâkimler Kuruluna sunuluyor ve Yüksek Hâkimler Kurulu, ancak
bundan sonrası için hâkimliğe, mesleğe kabul
kararı veriyor ve bu zamana kadar hâkim adayları bir
devlet memuru, 657 sayılı Kanuna tabi bir devlet memuru
statüsünde iken, mesleğe kabul kararına dair Yüksek
Hâkimler Kurulunun kararından sonra da hâkimlik
sınıfına geçmektedirler ve hâkimlik
sınıfına geçtikten sonra da bütün atama, nakil ve
özlük haklarıyla ilgili gelişmeler Yüksek Hâkimler
Kurulunun tasarrufundadır.
Anayasamızın
159uncu maddesinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
adli ve idari yargı hâkim ve savcılarını
mesleğe kabul etme, atama, nakletme gibi görevlerinin olduğu,
yine, belirtilmektedir.
2802
sayılı Yasanın 13üncü maddesinde de yazılı
sınavda başarılı olanların mesleğe
kabullerine yine Hâkimler ve Savcılar Kurulunun karar
vereceği belirtilmekte, bu şekilde, hâkim adayı ile
hâkim ve savcı sınıfına ayrılmışlar
arasındaki farkı ortaya koymaktayız.
Genelde
itirazlar yargı bağımsızlığı
üzerinde olduğuna göre, yargı
bağımsızlığını sadece Adalet
Bakanlığının mülakat kurulunun sınavı
yapmış olmasıyla değil, aynı zamanda,
hâkimin kendisi üzerindeki, kendi vicdanındaki
bağımsızlığı anlamına da görmek
gerekir. Diğer taraftan, Adalet Bakanlığının
yapısı itibarıyla, çalışan
bürokratların hepsi hâkim sınıfından ve
onların yaptığı işlemler de yine
tarafsızlık ilkesine uygun olarak
yapılmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, hâkim, savcı da bir insan. Belli bir sosyal,
kültürel çevresi, kendine göre bir hayat anlayışı
var, onlar da hata yapabilir. Ancak, onların kararlarına
karşı, yine, kanun yolları da mevcut. Burada asıl,
yargı bağımsızlığında hâkim
teminatının ne kadar korunduğudur. Anayasanın
138inci maddesinde hâkim teminatından bahsederken,
görevlerinde bağımsız oldukları, hiçbir organ,
makam, merci veya kişinin, mahkemelere, hâkimlere emir ve
talimat veremeyeceği, tavsiye ve telkinlerde
bulunmayacağı belirtilmektedir. Hâkimliğin en kötü
yanı, taraflardan birinin mutlaka karardan tatmin
olmamasıdır. O takdirde sık sık şikâyet
yolunu seçmektedirler. İşte bu tür şikâyetlerden
hâkimlerin korunması da bir tür teminattır.
Yargı
bağımsızlığını en çok isteyen AK
Partidir. Zira, partimiz demokrasiyi en çok savunan,
demokrasinin kurum ve kurallarıyla işletilmesine
çalışan, imkânlar sağlayan bir partidir. Kimin ne
düşündüğüne, ne düşüneceğine bakmadan, ama
sırf demokrasiyi bütün kurumlarda yerleştirmeye en çok
gayret gösteren, iradesini açıkça ortaya koyan bir partidir.
Bu konuda herkesin samimiyetle AK Partiye inanması gerekir.
Yargı bağımsızlığını
konuşurken hâkimlerimizin de bu prensibi mutlak
korumaları, uymaları gerekir. Peygamber postu olarak
değerlendirilen adalet kurumundakilerin de adaletli
olmaları beklenir. Hâkim dosyanın dışına
bakmadan, dosyanın içine göre karar vermelidir. Hiçbir zaman
kendi arzu ve düşüncelerinin esiri olmamalıdır.
Toplumda zaman zaman yüzeysel çalkantılar olabilir.
İşte hâkim, bu yüzeysel çalkantılara kapılmadan,
ama vicdanına göre karar vermelidir. Hâkim, monoton kural
uygulayan değil, fikir üreten, hızla gelişen
hayatımızdaki sosyal, ekonomik ve teknolojik
gelişmeler karşısında kendisini geliştirebilmelidir.
Bu anlamda hâkimlere teknik ve fiziki çalışma
ortamları sağlanmalıdır. Zaten, Hükûmetimiz
döneminde de yeni adliye binaları, dizüstü bilgisayarlar
verilmek suretiyle teknik imkânlar sağlanmıştır.
Avukatlıktan
geçen arkadaşlarımız belli bir sınavdan sonra
mesleğe kabul edileceklerine göre ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurum,
efendim.
ALİ
ÖZTÜRK (Devamla)
zaten, yargının da savunma bölümünü
teşkil ettiğine göre, bence tecrübeli
arkadaşlarımızı zan altında bırakmamak
kaydıyla, onların da bu hâkimlik mesleğini
rahatlıkla yürütebileceği kanaatindeyim.
Ben,
gerçi grup adına söz aldım, ancak Komisyonda diğer
fakülte mezunu kişilerin de idari yargı hâkimi
adaylığına katılabilmelerini
düşünmüştüm. Bugün bir gazetede yer almış, ancak
orada bir yanlışlık var, hâkim ve savcı
olabilecekleri şeklinde. O yanlışlık gazetenin
bir yanlışlığıdır, ben o şekilde
söylemedim. Ancak, tabii grubumuzun böyle bir düşüncesi var.
Hiç olmazsa bu yüzde 10luk barajın daha da artırılmasıyla
fırsat eşitliği ve rekabet ortamının
sağlanması gerektiği kanaatindeyim.
Yasanın
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Şahsı
adına Konya Milletvekili Sayın Hüsnü Tuna. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın
Tuna, buyurun.
Süreniz
beş dakika.
HÜSNÜ
TUNA (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinize saygılarımı
sunuyorum.
2802
Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesiyle ilgili şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
1inci
maddede, anılan Kanunun 8inci maddesinde idari yargı
hâkimliği için alınacak adayların yüzdeleriyle, yani
hukuk mezunu olmayan kişilerle ilgili, ihtiyaç
oranındaki kısımla ilgili bir metin var ve 8inci
maddeye, avukatlık mesleğinden yargıçlığa
veya savcılığa geçmek isteyen meslektaşlarla
ilgili bir ek söz konusu. Bu her iki bendin ne kadar gerekli
olduğu hususunu çok fazla izah etmeye gerek olmadığını
düşünüyorum.
Esasen,
burada, bu değişikliğin Türkiyedeki yargı
üzerinde oluşturulacak baskı ve dayatmaların veya
kadrolaşmaların bir nedeni olarak kabul
edilebileceğine ilişkin görüşler üzerinde durmak
istiyorum.
AK Parti
döneminde, yani 2002 yılından bu tarafa hâkim ve savcı
alımlarında sınavlar ÖSYM tarafından
yapılmış, mülakatlar Adalet Bakanlığı
bünyesinde oluşturulan kurul tarafından
yapılmıştır, belirli bir süreçte. Tabii,
YARSAVın açtığı davadan sonra bu sistem de
durmuştur.
Burada
AK Partiye suçlama yöneltirken, biraz elimizi
vicdanımıza koymamızın gerekliliğine
işaret etmek istiyorum. Bakınız, bugüne kadar hâkim
ve savcı alımlarını incelediğimiz takdirde,
91-94 arası Sayın Seyfi Oktay, yine 94 yılında
Mehmet Moğultay, 96 yılında Şevket Kazan, 98
yılında Mahmut Oltan Sungurlu, 2000-2002 yılları
arasında Hikmet Sami Türk Bey aynı yöntemle hâkim ve
savcı alımını gerçekleştirmişlerdir.
Dolayısıyla, eğer burada
tarafsızlığı ve
bağımsızlığı zedeleyen bir husus varsa,
geçmişten bu tarafa devam eden bir sürecin olduğunu gözden
ırak tutmamamız gerekir.
Bu
çerçevede düşündüğümüz takdirde, geçmişteki
uygulamalara ses çıkarmayanların, bugün AK Partinin
uygulamalarına karşı çıkmalarını,
açıkçası, anlamak mümkün değil. Hukuk
açısından biraz ikiyüzlülük gibi değerlendirmek gerektiğini
düşünüyorum. Esasen, bu değişikliğin de
Türkiye'deki yargı sistemindeki bozukluğun
düzeltilmesi için yeterli olmadığını
düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, geçmiş günlerde hepiniz basından
rastlamışsınızdır. Davasına
baktığı bir davacı ile rüşvet
pazarlığı yapan hâkimlere gazetelerde
rastladık. Yine bir hâkimin, hâkimlik mesleğini, yurt
dışından gelen
Çok özür dileyerek heyetinizden
söylemek zorundayım, yapacağı fuhuşta indirim
yapması düşüncesiyle yurt dışından
getirilen kadınlara devlet hava meydanında geçiş
sağlayan hâkimlerin olduğu basına yansıdı.
Çetelerle
sofralarda birlikte görünen cumhuriyet savcılarına ve
yine meslektaşı avukatların bürolarında
kendilerinin fuhuş yaptıklarına ilişkin
kasetleri olan savcılar kamuoyuna yansıdı.
Yukarıda
açıklamaya çalıştığımız,
yargının
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir camiayı, hâkimlik
camiasını münferit olaylarıyla suçlamanın bir
manası yoktur. Lütfen! Yani böyle bir şey olabilir mi?
HÜSNÜ
TUNA (Devamla) Efendim, Türkiyedeki tüm yargı
mensuplarını tenzih ederek söylüyorum. Bu hususlara
karışanlar
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, bunlar şahsa müteallik
hususlardır. Hâkimlerimizin,
savcılarımızın tamamını töhmet
altında bırakamazsınız!
HÜSNÜ
TUNA (Devamla) Lütfen süremi almayın.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bakın, burada
HÜSNÜ
TUNA (Devamla) Bu söylediklerimin yerine
ulaşacağını düşünüyorum.
Dolayısıyla burada, Türk yargısındaki
hâkimleri, savcıları suçlamıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tuna, bir dakikalık ek süreyi size de veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Böyle konuşmaya ne gerek var. Sayın
Bakanın boynunu bile bükük hâle düşürdünüz.
HÜSNÜ
TUNA (Devamla) Şimdi, bu dava, YARSAVın
açtığı davalar sonucunda gündeme gelmiştir.
Biliyorsunuz, Danıştayda verilen kararda 4 YARSAV
üyesinin imzası var. Burada YARSAV, hem davacı hem hâkim,
bunu dikkatlerinize sunuyorum. 98 yılında yargıda
türban sürgünü buyurun- bir kısım idari hâkimlerin sürgün
edilmesi ve -İstanbul idare mahkemesi hâkimleriyle ilgili-
odalarında dinî yayınlar dinlediklerine ilişkin
disiplin soruşturmaları açılan dönemler henüz
zihinlerde tazeliğini korumaktadır.
Dolayısıyla, geçmişte yargıya baskı yaparak
karar istihsal edenlerin, bugün yargıda kadrolaşma
iddialarında bulunmaları hiç inandırıcı
gelmiyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde
üzerinde, şahsı adına Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Veysi Kaynak.
Sayın
Kaynak, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Kaynak, süreniz beş dakika.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Bartın Milletvekilimiz Sayın
Yılmaz Tunçun; 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, söz aldığım bu madde iki hususu
düzenlemektedir. Bunlardan biri, 2802 sayılı
Yasanın 8/c maddesinde düzenlenen, idari yargı
adayları için, hukuk fakültesinden mezun olanlar
dışından alınacak adaylar bakımından, her
dönemde, ihtiyaç oranında, hukuk ve hukuk bilgisine
programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari
bilimler iktisat ve maliye alanlarında en az dört
yıllık yükseköğrenim yapmış veya bunlara
denkliği kabul edilmiş
yabancı öğretim kurumlarından mezun olanlar,
yasadaki diğer şartları da taşımaları
hâlinde, idari yargı adaylığına
atanabilmektedirler.
İşte,
teklifin 1inci maddesinin Komisyondan geçen şekliyle ilk
bölümü, Kanundaki bu ihtiyaç oranına da bir açıklık
ve sınır getirmektedir. Teklifin yine 1inci maddesinin
ikinci bölümü ise, 2802 sayılı Yasaya (k) bendi
eklenmesini düzenlemektedir. Bu bende göre, avukatlık
mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler için,
diğer şartlarla birlikte, mesleklerinde en az beş
yıl çalışmış, giriş sınavının
yapıldığı yılın ocak ayının son
günü itibarıyla otuz beş yaşını
doldurmamış ve kendi aralarında yapılacak olan
yazılı yarışma sınavında ve mülakatta
başarılı olmak şartları getirilmektedir.
Çok
değerli milletvekilleri, teklif ile getirilen bu madde,
Anayasa Mahkememizce iptal edilen bir düzenlemeyi, mahkemenin
iptal gerekçelerini de göz önüne alarak, avukatların
hâkimlik, savcılık adaylığına geçişini
düzenlemektedir.
Yasanın
yürürlükte olan 9uncu maddesi Avukatlık mesleğinden
alınacaklarla birlikte. ibaresini de
taşıdığından, mahkeme kararı
çerçevesinde 2802 sayılı Yasada bir boşluk
doğmuştur. İşte, teklif gereğince
avukatlıktan meslek adaylığına geçiş
düzenlenirken hem bu boşluk doldurulmakta ve hem de
Anayasamızın eşitlik ilkelerine aykırı
olarak, bu mesleğe mensup avukatlara diğer yeni
başlayanlara göre ek bir imkân verilmemektedir.
Geçmişteki
iptal gerekçeleri incelendiğinde yüksek mahkemenin,
avukatlıktan hâkim, savcı adaylığına geçmeyi
değil, onlara getirilen imkânları Anayasanın
eşitlik ilkelerine aykırı bulduğu
görülecektir. Halbuki bu düzenlemede getirilen esaslar,
Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik ilkesine
aykırı olmayıp, aynı hukuksal durumda olan
kişilerin aynı, farklı hukuksal durumda olanların
ise değişik kurallara bağlı tutulmasını
düzenlemektedir. Bu ise, tekrar ediyorum, Anayasanın 10uncu
maddesindeki eşitlik kurallarına aykırı
olmayıp avukatlara bir ayrıcalık getirmemektedir.
Bu sebeple, adaylığa başvuranlardan henüz hukuk
fakültesini yeni bitirmiş biri ile en az beş yıldan
beri uygulamanın içinde olan avukatların aynı
sınava tabi tutulması asıl eşitsizliktir,
asıl haksızlık da budur.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ülkemizin ihtiyaç duyduğu hâkim ve
savcıların adaylığa alınarak Adalet
Akademisince mesleğe hazırlanmaları,
yetiştirilmeleri ve kabulünden sonra başarılı
olanların atamalarının yapılması, hâkim,
savcı yetersizliğinden dolayı gecikebilen adaletin
bir an önce tesisini sağlayacaktır.
Yasanın
bu maddesinin şimdiden avukat meslektaşlarıma, hukuk
fakültesinden ya da şartları tutan diğer fakültelerden
mezun olup hâkim, savcı adaylığına müracaat
edeceklere hayırlı olmasını diler, hepinize
saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynak.
Evet,
madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Arkadaşlarıma
bu defa sınırlı süre vereceğim.
Sayın
Genç, buyurun efendim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
geçmiş dönemde, Avrupada çalışan birçok
vatandaşın dinî duygularını istismar ederek,
büyük, 30 milyar dolar civarında birtakım kişiler
tarafından para toplandığı ve bu paralar toplanırken,
Türkiyede ve dışarıda yapılan
yatırımlarda, bazı bu Hükûmetin
bakanlarının da beraber açılışlar
yaptığı bazı kişiler bu
sahtekârlıklarından dolayı hapis cezaları
aldılar. Fakat, bir türlü bunlar hapishaneye
atılmıyor. Zaman zaman da gidip rapor alıyorlar ve
hapishaneye sokulmuyorlar. Acaba, Sayın Bakan, bunlar ne
zamana kadar bu raporları alacaklar?
Bir de,
bu raporları daha da ciddi hastanelerde kontrol etme durumu
var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çalış, buyurun.
HASAN
ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: 1inci maddenin ikinci
paragrafında, yani (k) bendi olarak maddeye eklenen
kısımda, avukatlık mesleğini beş yıl
süreyle icra edenlerin arasından otuz beş
yaşını geçmemiş olanlardan kendi aralarında
yapılacak sınavla hâkim adayı, savcı adayı
alınacağı hükme bağlanıyor. Bu, pozitif bir
ayrımcılık değil midir? Birinci sorum bu.
Bir
diğer husus: Bu şekilde avukatlık mesleğinden
alınacak hâkim adayları için belli bir kontenjan var mı?
Bir
diğer sorum: Niçin artık profesyonel anlamda
bağımsız kurumlara sınavları yaptırmak
varken, niye bu sınavı Adalet Bakanlığı
nezdinde oluşturulacak bir heyete yaptırıyorsunuz?
Bugün Sağlık Bakanlığında da yıllarca
benzer sınavlar yapılıyordu, değişik
tartışmalar olduğu için ÖSYM yapıyor ve
tartışma bitti. Yani, böyle bağımsız bir
kuruma yaptırmak varken niye böyle yapıyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın
Kart, buyurun.
ATİLLA
KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanın soruya cevap vereceğini, bir önceki aşamada
yeterince cevap vermediğini hatırlattığım
zaman, birinci soru aşamasına cevap vereceğini
ifade ettiği için sorumu tekrarlamıyorum. Konu
hakkında zaten Sayın Bakan bilgi sahibi, o sorumun
cevabını bekliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Taner
RECEP
TANER (Aydın) Sayın Başkanım,
aracılığınızda Sayın Bakana sormak
istiyorum: Şu anda kaç tane hâkim ve savcımız var?
Bütçe de geldiğine göre önümüzdeki bu düzenlemeden sonra kaç
hâkim ve savcı adayı almayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Taner.
Sayın
Yalçın
RIDVAN
YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakana, cezası bittiği hâlde yatanlar için
gösterdiği hassasiyet bakımından teşekkür
ediyorum. Yalnız Sayın Bakanım çok da önemli bir problem
var, açık hakkı geldiği hâlde yargılamaları
devam eden insanlar var ve sadece zannediyorum 1. Cezada 3 bine
yakın insan bu şekilde bekliyor. Çok daha ciddi bir
mağduriyet, çok daha geniş bir kitleyi ilgilendiriyor. Bu
konuda da bir düzenleme, çalışma yaparsanız çok
memnun olacağım efendim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Sayın
İçli
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakanıma iki soru yöneltmek isterim. Birincisi,
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 13/10/1994 tarihinde ve
518inci toplantısında aldığı bir karar var.
Bu kararda diyor ki: Yargıçların mesleki kariyerlerine
ilişkin tüm kararlar objektif kriterlere dayanmalı,
yargıçların seçimi ve kariyerleri eğitimsel
özelliklerini, dürüstlük, yetenek ve etkinliklerini de gözeten
liyakat esasına göre olmalıdır. Bundan sonrası
bence çok önemli. Yargıçların seçimi ve kariyerleri
konusunda karar veren merci, hükûmet ve idareden
bağımsız olmalıdır. şeklindedir.
Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulunda Sayın Bakan ve
Müsteşarı temsil ediliyor. Sayın Bakan bu teklife
olumlu görüş bildiriyor. Şimdi, bu kurulda mülakatta
bulunan kurul üyelerinin Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesindeki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İçli, özür dilerim. Sayın Bakan ümit ederim
anlamıştır.
Evet,
süremiz de dolmuş.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Genç,
özetle, hakkında hüküm verilmiş olan kişinin bir an
önce cezasını çekmek için cezaevine girmesi gerekirken,
bunun aksi örnekleri olduğu anlamına gelen bir
açıklama yaptılar. Kuşkusuz ki, bir kişi
hakkında suç işlediği iddiasıyla hüküm
verilmiş ve bu kesinleşmişse, tabii ki cezasını
çekecektir. Ancak bununla ilgili, Ceza Usul Yasamızda,
mazereti veya sağlık koşulları nedeniyle,
yanılmıyorsam, bir defa erteleme hakkı vardır.
Eğer bunun dışında başka bir erteleme nedeni
göstererek cezaevine girmeyi geciktirmiş ise, böyle bir örnek
hatırlamıyorum, varsa Sayın Genç bana bunu bildirsin,
hemen olayı tetkik edeyim. Bir defa hakkı vardır, ikinci
defa böyle bir hakkı olmadığı kanaatindeyim.
Mutlaka o kişi cezasını çekmek için ceza infaz
kurumlarına ilgili savcılıklarca gönderilmelidir.
Bir isim verirlerse, bana bildirirlerse, nerede olduğu
konusunda da eğer malumat sahibi iseler, mutlaka konuyu
Adalet Bakanı olarak takip ederim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Dursun Uyar
Siz benden daha iyi biliyorsunuz.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Peki, teşekkür
ederim.
Sayın
Çalış, kendi aralarında avukatların
yazılı sınava tabi olacağını, bunun,
acaba, bir pozitif ayrımcılık sayılıp
sayılmayacağını bana sordular. Şimdi, hukuk
fakültelerimizden yeni mezun olan arkadaşlarımızla,
uzun bir süre önce hukuk fakültesini bitirmiş, işte en az
beş yıllık da avukatlık yapmış olan
kişileri aynı şartlar altında yazılı
sınava tabi tutmanın pek isabetli olmayacağı
kanaatiyle böyle bir düzenleme yapıldı. Hemen şunu
ifade edeyim: Bu yasa teklifine kadar avukatlarla ilgili böyle bir
yazılı sınav yoktu, şimdi yazılı
sınav koşulu geliyor. Bu yazılı sınavı
ÖSYM yapacak. Daha sonra mülakat var. Mülakattan sonra altı ay
süreyle Adalet Akademisinde eğitimi var -avukatlar için
söylüyorum- ayrıca, bir de Adalet Akademisi sınav yapacak
bu eğitimin sonunda, ondan sonra Hâkimler Savcılar Kurulu
bunları hâkim ve savcı olarak -şartları eğer
uygunsa- atayacak. Demek ki, avukatlıktan hâkim ve
savcılığa geçiş öyle kolay bir şey değil,
demin söylediğim bütün bu badireleri atlatmanız
gerekiyor.
Sayın
Kart, biraz önce, YARSAVın açmış olduğu bir
davayla ilgili, Adalet Bakanlığının YARSAV
kapatılacaktır. diye ilgili mahkemeye bir yazı
gönderdiğini, bunun örgütlenme özgürlüğüyle
bağdaşmadığını ifade etti. Bu konuyla
ilgili, Danıştay 10. Dairesinin kararının ikinci
sayfasında da bu müracaatın bir özeti var. Adalet
Bakanlığı, sadece Dernekler Yasasındaki
mevcut durumu hatırlatan bir cevap yazmış, yoksa Bu
Dernek kapatılacaktır, mutlaka
kapatılmalıdır. diye bir beyanda
bulunmamış. Hatta, şöyle diyor: Kuruluş bildiriminde,
tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna
aykırılık veya noksanlık tespit edildiği
takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanması derhal
kuruculardan istenir. Bu istemin tebliğinden başlayarak
otuz gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna
aykırılık giderilmezse, en büyük mülki amir, yetkili
asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi konusunda dava
açması için durumu cumhuriyet savcılığına
bildirir. Cumhuriyet savcısı mahkemeden derneğin
faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini de
isteyebilir. Şimdi, siz, bunu, Adalet Bakanlığının
Bu derneği kapatın şeklinde bir düşünceyle
yazıldığını ifade ettiniz. Bu, sadece,
yasanın ilgili maddesinin belirtilmesinden ibarettir,
Bakanlığımızın yazmış olduğu o
dilekçedeki üslup bu anlamda değildir. Sorunuza cevaben
bunu ifade etme ihtiyacını duydum.
Kaç
hâkim ve savcımız var? dedi Sayın Taner. Şu anda
adli yargıda görev yapan hâkim ve savcı sayımız
8.691, idari yargıda hâlen görevde bulunan hâkim ve savcı
sayımız da 893 oluyor.
Bir de
ayrıca Ne kadar hâkim ve savcı kadromuz boştur?
denildi. O da adli yargıda 3.313, idari yargıda da 707dir.
Önümüzdeki süreçte, demin ifade ettiğim koşullarla,
özellikle bu kanun tasarısı yasalaştıktan sonra,
bunları da, bu kadroları da doldurmaya ve hâkim ve
savcı açığını süratle, belirli koşullar
içerisinde tamamlamaya çalışacağız.
Sürem
doldu değil mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN
Evet.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Ben Sayın Yalçına
teşekkür ediyorum. Bu noktada da bir araştırma
yapacağım. Hatta söylemiştim, belki arkadaşlar
çalışıyorlardır. Bu konuda da bana çokça
müracaat geldi. Çok teşekkür ediyorum.
Sayın
İçli, sorunuza biraz sonraki maddede cevap vereyim. Zaten
sorunuz daha çok 3üncü maddeyle ilgili. Çünkü sürem doldu.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Bakanım, ben
de aslında sorumu pekiştirmeyi istiyordum.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sorunuza cevap
vereceğim ama, biraz sonra. Çünkü
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) İsterseniz,
yazılı cevap verin.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Yazılı da
cevap verebilirim ama sözlü cevap vermeyi düşünüyorum ama
biraz sonraki maddede inşallah. Sağ olun.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Ama benim sorum
bitmemişti
Sayın
Başkan, izin verir misiniz bana?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biraz sonraki
maddede tekrar edebilirsiniz.
BAŞKAN
Evet.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde beş adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sıralarına göre okutup
aykırılık durumlarına göre işleme
alacağım.
Dördüncü
ve beşinci önergeler Anayasaya aykırılıkla
ilgilidir. Onların ikisini birlikte
değerlendireceğim ama önerge sahipleri isterlerse
ayrı ayrı söz haklarını kullanabilirler.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan yüzde onunu
ibaresinin yüzde yirmisini şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Öznur Çalık Ahmet Yeni Ayşe
Türkmenoğlu
Malatya Samsun Konya
A. Sibel
Gönül Ertekin
Çolak
Koceli
Artvin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan ; 65 S. Sayılı 2802 Sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 1. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve
(k) bendinde yer alan "kendi aralarında" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve talep
ederiz.
Ayla Akat Ata Gültan Kışanak
Hasip Kaplan
Batman Diyarbakır Şırnak
Sebahat Tuncel Bengi Yıldız Fatma Kurtulan
İstanbul Batman Van
Madde -
1: 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanunu'nun 8. maddesinin (c) bendinin 2
fıkrasındaki "hukuk fakültesinden mezun olanlar
dışından alınacak adaylar bakımından her
dönemde ihtiyaç oranında" ibaresi "hukuk
fakültesinden mezun olanlar dışında alınacak
adaylar bakımından yüzde onu geçmemek üzere her dönemde
ihtiyaç oranında" ibaresi ile değiştirilmiştir
ve aynı maddeye (j) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki ( k ) bendi eklenmiştir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddesi ile
eklenen (k) bendinin
"(k)
Avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler
için; yukarıdaki şartları taşımakla
birlikte, mesleklerinde fiilen en az beş yıl
çalışmış, yazılı giriş
sınavının yapılacağı tarih itibariyle
35 yaşını doldurmamış ve yazılı
yarışma sınavında ve mülakatında
başarılı olmak"
şeklinde
düzeltilmesini saygıyla arz ederim.
Faruk Bal Rıdvan
Yalçın Beytullah
Asil
Konya Ordu Eskişehir
Ahmet Kenan Tanrıkulu Recep Taner
İzmir Aydın
BAŞKAN
Evet, en aykırı iki önergeyi okutup, birlikte işleme
alacağım.
Buyurun:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesi
Anayasaya aykırıdır. Teklif metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
TBMM
Başkanlığına
2802
sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1.
maddesi Anayasaya aykırıdır. Anayasaya
aykırı bu maddenin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Mücahit Pehlivan H. Tayfun İçli Ayşe Jale
Ağırbaş
Ankara Eskişehir İstanbul
Hüseyin
Pazarcı Recai Birgün
Balıkesir İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge sahiplerinden Sayın Genç, buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim önergemiz belli. Bu kanun teklifinin
1inci maddesi Anayasaya aykırıdır. Neden
aykırıdır? Çünkü, hâkimlik ve savcılık
müessesesi, Anayasada, atamaları, meslekte ilerlemeleri,
maaşları hâkimlik teminatı esasına göre
kanunla belirlenir. Getirilen bu 1inci maddeyle, bir defa, bu,
idari yargıda görev yapanların sayısının
böyle yüzde 10la sınırlandırılması bence
hata, yani, kişilere, bu göreve girmeyi engelleyen bir madde.
İkincisi, avukatların da ayrı bir sınava tabi
tutulması değil de öteki hâkim ve savcıların
alınış biçimindeki bir imtihana tabi
tutulmasının daha uygun olacağı gerektiğine
inanıyorum.
Tabii,
AKP İktidarının yargıya bakış
açılarını çok iyi biliyoruz.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) AKP değil AK Parti.
KAMER
GENÇ (Devamla) İnsanlar kendilerine Ak demekle ak
olunmuyor tamam mı? Onun için
(AK Parti sıralarından
gürültüler) Neyse
Şimdi,
gidip de Anayasa Mahkemesi, efendim, bir karar verdiği zaman
Bu demokrasiye kurşun sıkılmıştır.
diyen zihniyet yargıya saygı duyar mı? Senin işin
değil arkadaş, bu ulemanın işidir. diyen zihniyet
yargıya saygı duyar mı?
Burada
biraz önce ben sordum: Mülakatlara karşı dava
açılır mı dedim? Sayın Bakan dedi ki:
Açılmış. Mülakata karşı dava açan
arkadaşın kararı burada. Burada, mülakatta verilen
nota itiraz etmiyor, sadece yönetmeliğe, idari yargı
hâkim adaylığı mülakat sınavı
hakkındaki duyuru ile Sınav Mülakat ve Atama
Yönetmeliğinin geçici 1inci maddesinin iptalini
istemiş, yoksa ki
Şimdi getirilen sistemle mülakat ne
oluyor? Tamamen kişisel bir tercih. Yani, işte, çok
görüyoruz, imtihan, mülakat heyetine, birinci normal, işte,
ÖSYMnin yaptığı sınavda en yüksek notu alan
birçok kişiler -biraz önce bir arkadaşımız okudu
burada- imtihanına girdiği zaman mülakat heyeti
soruyor: Nerelisin kardeşim? Tunceliliyim. dedi mi,
Tamam yahu, sen çık. diyor. Bunların binlerce örneği
var, yani, binlerce örneği var.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Sen nasıl geldin buralara?
KAMER
GENÇ (Devamla) Ben kendi emeğimle geldim de.
Şimdi,
neyse
Yani, deniliyor ki: Efendim, bugüne kadar bu sistemde imtihan
yapılıyordu. Evet, yapılıyordu ama sizin
zamanınızda o kadar keyfîliklere gidildi ki, artık,
insanlar baktılar ki
Yani, geçmişe
baktığınız zaman, bu hâkimlik ve savcılık
sınavında böyle keyfîlikler, böyle, 1inci, 2nci, 3üncü,
4üncü sırada kazanan kişiler, bilmem, 300üncü, 400üncü
sıraya sözlüde atanmadı, daha o durumlara götürülmedi.
Götürülmediği için, o zaman, tabii ki yine kişilerin
aklına da dava açma gelmedi. Dava açıldı ve
hakikaten, iktidarın denetiminde olan bir bürokrat kesim
kanalıyla sözlü sınavların yapılması,
hâkimlik ve savcılık sınavındaki teminat
ilkelerine aykırıdır.
Şimdi,
aslında tabii, Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulu Anayasa Mahkemesine giderken, bana göre, 2802
sayılı Kanunun 7nci maddesinin de iptalini istemesi
lazımdı. Orada bir hüküm var, diyor ki: Bu hükme göre
adaylar memur statüsündedir. Hâlbuki, şimdi öyle bir şey
ki, Adalet Bakanlığı kendi teşkilatı içinde
sözlü sınavı yapacak, ondan sonra Hâkimler Savcılar
Kurulu neyi atayacak ki zaten? Yani, zaten o sınavı
kazandı mı, mülakat sınavını kazandı
mı atama zaten oradan bitmiş oluyor. O ötekisi, sadece
formalite bir karardır. Şimdi, siz şunu kabul ediyor
musunuz: Hâkimler ve savcılar, tarafsız, hiç şüphe
götürülmeyecek derecede bir kurul tarafından imtihan
edilsin, sözlü imtihan edilsin. Bunu yapalım. Şimdi,
iktidarlar geçicidir. Bugün siz iktidardasınız,
yarın öbür gün başkaları iktidarda. Şimdi, bu
sistemi buna göre koysak da, ondan sonra da bu sistem yürüse ve hiç
kimse de imtihana girdiği zaman yahu, kardeşim, bu
falanca siyasi iktidarın adamı değildir dese ve en
azından kendisinde bir kanaat belirir. Ya, ben gittim,
tarafsız insanlardı, ben bilemedim yahut öteki arkadaşa
göre daha düşük bilgim vardı, bu nedenle ben
kazanmadım düşüncesiyle
başarısızlığa uğrasa, o konuda
kendisinde bir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) Sayın Başkan herhalde bitti.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun konuşmanızı
tamamlayınız.
KAMER
GENÇ (Devamla)
içinde bir şüphe belirmez. Ama, yani çok defa
şey ediyoruz. Yani, arkadaşlar, bize, (A) dairesinde, (B)
dairesinde birtakım imtihanlar geldiği zaman, bize
diyorlar ki
Telefon ediyoruz, ya şu arkadaşın
durumu nasıl? Ya, hiç gelip de imtihana girmeyin
kardeşim, parti başkanları, milletvekilleri
listeleri verdi diyorlar.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) İspat et, ispat et!
KAMER
GENÇ (Devamla) Efendim, ispatı çok, ispatı çok. Ha, yani,
ben geçen gün burada dedim.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) KPSyi biz mi yaptık?
KAMER
GENÇ (Devamla) Efendim, bakın, Tuncelinin Ovacık
ilçesinde tek cami var, 9 tane imam göndermişsiniz. Sonradan
Sayın Bakan oraya acaba doğru mudur yanlış
mıdır diye açmış. Doğru olduğu söylenmiş.
Yani, hakikaten, sizin zamanınızda o kadar keyfî
uygulamalar yapılıyor ki.
Bir de
Sayın Başkanın bir uygulamasını belirtmek
istiyorum. Dün burada, 52nci maddeye göre
dağıtılmamış bir rapor için müzakere
kararını aldı. Hâlbuki şöyle
yapacaktınız: Siz dün çalışma kararını
alacaktınız. O rapor bugün dağıldığı
için, bugün o raporu gündeme alsaydınız İç Tüzüke
uygun hareket etmiş olurdunuz. Ama, hep bu keyfî hareketler
olunca, hakikaten İç Tüzük rafa kaldırılıyor.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde
üzerinde, önerge sahiplerinden Sayın Tayfun İçli.
Sayın
İçli, buyurun efendim.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
öncelikle, konuşmama, Komisyonda Sayın Komisyon
Başkanının tutumuyla başlamak istiyorum. Üyesi
olmadığım hâlde Adalet Komisyonuna iştirak
ettim, fakat Sayın Başkan İç Tüzükün 63üncü
maddesini uygulamak suretiyle bizlerin söz hakkı
olmadığını söyledi. Komisyonlarda her şey
konuşulur. Komisyon üyesi olmayan milletvekili konuşur,
önerge veremez, oy kullanamaz. Keşke Komisyonda bu
görüşlerimizi ifade etseydik, bugün görüşülmekte olan
yasanın, birazdan açıklayacağım, Anayasaya
aykırı hükümleri oluşmasaydı. Öncelikle bu
düşüncemi ifade etmek istiyorum.
Tabii,
grubumuz olmadığı için AKPli arkadaşlar gibi
uzun uzadıya kendimizi ifade etme fırsatını
bulamıyoruz. Burada Sayın Bakan konuşuyor, AKPli;
Komisyon Başkanı konuşuyor, AKPli;
milletvekilleri adına konuşan da AKPli ama ne yazık
ki bizler konuşamıyoruz. (AK Parti sıralarından
Vatandaş öyle istedi. sesleri)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, sizler zaten konuşuyorsunuz,
müdahale ederek benim dikkatimi dağıtmayın lütfen,
bekleyin. Ben burada siyasi birtakım eleştirilerde
bulunmayacağım.
Değerli
arkadaşlarım, bir söz vardır: Şeytan
ayrıntıda gizlidir. Böylesi önemli bir yasayı
yangından mal kaçırır gibi getirmeyi, her şeyden
önce çok değerli yargıçlarımıza, hâkimlerimize
bir saygısızlık olarak kabul ediyorum.
Çok
önemli bir yasa, gerekli bir yasa ama, çok önemli hususlar gözden kaçırılıyor.
Anayasamızın 153üncü maddesi Anayasa Mahkemesi
kararlarına ilişkin. Der ki Anayasamızın
153üncü maddesinin birinci fıkrası: Anayasa
Mahkemesinin kararları kesindir. der, devam eder. Son
fıkrasında ise Anayasa Mahkemesi kararları Resmî
Gazetede yayımlandıktan sonra idareyi, herkesi
bağlayacağına dair hüküm taşır.
Şimdi,
1995 senesinde, Hâkimler Savcılar Yasasında bir
değişiklik yapılmak istenir, aynı bugün
konuştuğumuz 1inci madde gibi. Tek
ayrılığı, orada üç yıldan beri iken, yani,
fiili olarak avukatlık yapma bu yasa teklifinde beş
yıl olarak konulmuş. Orada kırk yaşı
ibaresi varken, burada otuz beş yaşı ibaresi
konulmuş. Tabii, orada farklı bir olay var. Yazılı
sınavı Bakanlık yapacak, Adalet
Bakanlığı, mülakatı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu yapacak. Bu konu Anayasa Mahkemesine
götürülmüş ve Anayasa Mahkemesi, bakın, arz edeceğim
hususlarda örnek bir karar vermiş. Demiş ki: Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu kurularak, adli ve idari yargı,
yargıç ve savcıların mesleğe kabulü,
atanması, geçici yetki verilmesi, yükselme ve birinci
sınıfa ayrılması, kadro
dağıtılması, disiplin cezasına ve meslekte
kalmaları uygun görülmeyenlere ilişkin gerekli
kararların verilmesi Kurulun görevleri arasında yer
alır.
Ama,
asıl önemli olan -Anayasa Mahkemesi çok detaylı bir karar
vermiş, bakın, birazdan aktaracağım size-
Mensubu olduğu partinin siyasal görüşünü
gerçekleştirmek zorunda olan bir bakana, hiyerarşik
olarak bağlı olan bakanlık yöneticilerinin
yaptıkları yeterlilik sınavı sonucu
mesleğe alınacak avukatların, kendilerine her türlü
maddi, manevi etkilerden uzak ve özgür hissetmeleri
zorlaşacaktır. Onlar, yargıçlığın
gerektirdiği her türlü yüksek nitelikleri taşısalar
da, kamu vicdanında daima tarafsızlıkları
konusunda kuşku duyulacaktır. Bu durum ise mahkemelerin
bağımsızlığı ve yargıçlık
güvencesinin düzenlendiği Anayasanın 138, 139, 140 ve
159uncu maddelerin aykırıdır. demiş, iptal
etmiş.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) 2007 kararına gel.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Devamla) Aynı bu olayı, bu
teklifteki olayı Anayasa Mahkemesi
tartışmış, gerekçelerini ortaya koymuş. Onu
bırakın, bırakın onu, tamam, Anayasa Mahkemesi
orada. Bakın, biraz evvel Sayın Bakana soru sordum. Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesinin kararı
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) En son içtihat kararı önemli, en son.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekilim,
siz konuşuyorsunuz, yirmi dakika konuşuyorsunuz, benim
burada beş dakika konuşmama tahammül
gösteremiyorsunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Anayasa Mahkemesinin yeni kararı var
burada. 1995 yılının kararını
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Devamla) Komisyonda
konuşturmuyorsunuz, burada Meclis kürsüsünde
konuşturmuyorsunuz. Lütfen sabır gösterin. Bakın,
üslubumda olabildiğince nezaket sınırlarına
uygun davranmaya çalışıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İçli, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun
efendim.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Devamla) Biraz evvel soru sordum, diyor ki
Avrupa Konseyi
Ona da gelin, daha yakın tarih istiyorsunuz
değil mi? Avrupa Birliği 2007 İlerleme Raporunda bu
tür, hâkim, savcılar konusunda belirli kurallara riayet
edilmesi konusunda Türkiyeyi uyarıyor Avrupa Birliği.
Avrupa Birliği, Avrupa Birliği diyorsunuz değil
mi? Kızılayda havai fişekler atıyorsunuz
değil mi? Peki, niye uymuyorsunuz?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Peki, Avrupada nasıl bu işler?
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Devamla) Uyacaksınız. O zaman, tabi
olduğunuz kurallara uyacaksınız. Ben burada bir
arkadaşınız olarak, bakın, hâkim ve
savcılarımıza haksızlık etmemek için
söylüyorum, gerekli bir yasa. Peki, neden Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunu devreden çıkartmak istiyorsunuz?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Devrede miydi? Devrede miydi ki
çıksın.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sebebini ben söyleyeyim mi?
Altı ay önce Yargıtayda ve Danıştayda boş
bulunan üyelikler konusunda Adalet Bakanlığı
Müsteşarının tutumundan dolayı, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun Müsteşar hakkında suç
duyurusunda bulunmasından dolayı. Onlar yargıç
değil mi? Siz burada yargıç
arkadaşlarımızı tartışma konusu
yapıyorsunuz. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundaki
arkadaşlarımız yüksek yargıç değil mi? Niye
devre dışı bırakıyorsunuz?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ne zaman devredeydi ki?
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Devrede değildi ki.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, burada Anayasa
Mahkemesinin kararında dahi Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun mutlaka dikkate alınması gerektiği ifade
ediliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İçli teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın Başkanım,
tabii, konuşmama arkadaşlarımız pek izin
vermediler, ama uygulamanızın dışına
çıkmanızı arzu etmediğim için, teşekkür
ediyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim nezaketinize.
Birlikte
ele aldığımız bu iki önergeyi, yani Anayasaya
aykırılık önergelerini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddesi ile
eklenen (k) bendinin
(k)
Avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler
için; yukarıdaki şartları taşımakla
birlikte, mesleklerinde fiilen en az beş yıl
çalışmış, yazılı giriş
sınavının yapılacağı tarih itibariyle
35 yaşını doldurmamış ve yazılı
yarışma sınavında ve mülakatında
başarılı olmak
şeklinde
düzeltilmesini saygıyla arz ederim.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Muhterem Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Bal, konuşacaksınız.
Buyurun.
FARUK
BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu madde hâkimlik mesleğine farklı
bir kaynaktan istihdam alanı yaratmaya yöneliktir. Yani,
avukatlık mesleğinden hâkimlik mesleğine geçişi
düzenlemektedir. Aslında, yüce Meclisin bunca sarf etmiş
olduğu zaman şimdiye kadar heder oldu. Niçin? Çünkü,
1983-1995 tarihleri arasında toplam 250 adet avukat,
avukatlıktan hâkimlik mesleğine geçmiştir. Bunu
ortalamaya vuracak olursak, yılda aşağı yukarı
20 kişi veya 21 kişi avukatlıktan hâkimlik
mesleğine geçmektedir. Dolayısıyla, 20 kişi
yargının iş yükü sorununu çözebilecek bir cesamette
ve kudrette değildir. Başka alanlar aramamız
lazım. Aramamız gereken alan ise, Anayasa emri
olmasına rağmen, bugüne kadar
çıkarılamamış olan hâkimler ve savcılarla
ilgili özlük haklarını düzenleyen özel kanunu buraya
getirmek lazım. Hükûmete düşen birinci görev budur. Bu
kanun ile hâkimlik ve savcılık mesleği cazip hâle
getirilirse, farklı kanallardan cılız destek ile
iş yükünü hafifletmek gibi bir garabete soyunmamış
olacağız.
Diğer
taraftan, asıl olan, yoğunlaşmış olan iş
yükünün niçin yoğunlaştığını
araştırmaktır. Burada, varılacak sonuç
itibarıyla, suç ve uyuşmazlık ortamını
ortadan kaldırıcı tedbirler almak lazım.
İdari, siyasi, hukuki tedbirler ile suç üreten ortamı izale
etmek gerekmektedir, hukuki ihtilaf üreten ortamı izale
etmek gerekmektedir.
Bir
üçüncü konu ise, doğmuş olan hukuki ve cezai ihtilaflarda
yargıya gitmeden önce, yargının üzerine bunların
her birini dava olarak yüklemeden önce, yani dava açılmadan
önce, bunları idari tedbirlerle veya meslek
teşekküllerinin kararlarıyla ortadan
kaldırabilecek bir yargı öncesi mekanizmayı
geliştirmek lazım.
Bir
diğer yargının yükünü hafifletebilecek iş ise,
açılmış davalarda sulhu ve uzlaşmayı
teşvik edecek usul hükümlerinin düzenlenmesi gerekmektedir.
Şimdi,
mesele bu olduğu hâlde, yılda 20 tane avukatın
hâkimlik mesleğine ilişkin olmak üzere, yargının
yükünü hafifleteceğiz gerekçesiyle önümüze getirilen
kanunda yüce Meclisin demek ki harcadığı emek ve mesai
çok fazla sorunu hâlledebilecek durumda değildir.
Biz, bu
çerçeve içerisinde, Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî
yargı projesiyle bütün bunlara çözüm üretebilecek bir
yapıyı oluşturduğumuz gibi, yargının
sorunu insani hatalardan sıyırarak, insani hatalardan
ayrıştırarak, teknolojinin desteğinde
yargı hizmetinin kaliteli hâle getirilebilmesi için bir
proje de geliştirmiş bulunmaktayız. Bu projenin
özünde yargıdaki verileri data mining metodu ile
yargının hizmetine sunabilecek bir bilgisayar
programıdır. Diğer yönden de bu veriler ile oluşabilecek
yargısal sürecin üzerine yapay zekâ adını
verdiğimiz, bilgisayar terminolojisinde artificial
intelligence diye tabir edilen bir teknolojiyle hâkimlerin
veya adli personelin sıfıra yakın usul hatasıyla
adli hizmete katkıda bulunmasıdır.
O hâlde,
avukatlık mesleğinden hâkimlik mesleğine
geçişin bir çare olmadığını bu şekilde
izah ettikten sonra, sadece yasada yanlış bir hüküm yer
almasın diye verdiğimiz değişiklik önergesi
birinci olarak yaşla ilgilidir. Çünkü, yaş, teklifte ifade
edildiği gibi imtihana girilen yılın ocak ayı
olarak kabul edilir ise, imtihan tarihi göz ardı edilir ise bu
bir yanlışlığa sebebiyet verebilir. Bunun
imtihan tarihi olarak düzeltilmesini talep etmekteyiz.
Diğer
taraftan, avukatların kendi aralarında yapılacak bir
sınava girmeleri, avukatlar lehine pozitif bir
ayrımcılığı gerektirmektedir. Oysa,
pozitif ayrımcılık, daha fazla himayeye mazhar olan
toplum kesimleri için tanınmış bir imtiyazdır. Bu
haliyle kabul edilirse, korkarım ki, avukatlık
mesleği de daha fazla himayeye mazhar bir meslek grubuna
itilmiş olacaktır. Bunun da düzeltilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal, konuşmanızı
tamamlayınız.
FARUK
BAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Diğer
taraftan değerli arkadaşlarım, beş yıl fiilen
avukatlık yapmış bir arkadaş, genellikle ekonomik
sorunlarını beş yıllık avukatlık süreci
içerisinde halletmiştir, sosyal yaşamını da
oluşturmuş bir kişidir. Beş yılın sonunda
hâkimlik mesleğine geçerek Patnosa, İpsalaya, yurdun
en ücra köşelerindeki beşinci bölge hâkimliğine
talip olabilecek iki tür saik olabilir. Bunlardan bir tanesi ya çok
idealisttir, bunlara diyeceğimiz yok, ama ikinci grup
vardır ki, bu yasa eğer kanunlaşırsa -burada
bulunan adalet personelinin buna dikkat etmesi gerekmektedir-
yargıya sızmak isteyen avukatlık görüntüsü
altındaki örgüt mensupları olabilir.
Bu hassasiyetin
mülakatta dikkate alınacağı ümit ve dileğiyle,
Meclis zaptına geçmesi için bu önerge verilmiştir.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Biz idealizmi düşünüyoruz.
FARUK
BAL (Devamla) Siz öyle düşünürsünüz, ama öbürleri öyle
düşünmez.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan; 65 S. Sayılı 2802 Sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1. maddesi ile eklenen (k) bendinde
yer alan kendi aralarında ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
Madde -
1: 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanunu'nun 8. maddesinin (c) bendinin 2
fıkrasındaki "hukuk fakültesinden mezun olanlar
dışında alınacak adaylar bakımından her
dönemde ihtiyaç oranında" ibaresi "hukuk fakültesinden
mezun olanlar dışında alınacak adaylar bakımından
yüzde onu geçmemek üzere her dönemde ihtiyaç oranında"
ibaresi ile değiştirilmiştir ve aynı maddeye (j)
bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (k) bendi
eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız
Sayın Akat?
AYLA
AKAT ATA (Batman) Konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurun.
AYLA
AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa, Komisyon
gündemine geldiğinde de Türkiyede çoğunlukla
tartışılmakta olan yargı güvencesi
açısından ele alındı. Hep bir kuşkuyla
bakıldığını bir kez daha, Komisyon
toplantısı ortamında da gözlemledik.
Şimdi,
1inci maddesi itibarıyla da hukuk fakültesinden mezun
olanların dışında idari yargı hâkimliği
görevine alınacaklar -görev alacaklar- için yüzde 10luk bir
sınır konulması gibi bir talebimiz söz konusu.
Şöyle ki
Ki, yasa geçmişte de Meclis gündemine
geldiğinde yasanın düzenlenme şeklinde ihtiyaç
oranında ibaresi konulmuş olmakla birlikte, bunun
altı doldurulamamıştır. İhtiyaç
oranı zaman zaman değişmiş, ihtiyaç oranı
zaman zaman açık olan hâkim ve savcı kadrosuna göre
değişik fakülte mezunları tarafından
doldurulmuştur. Ama, Türkiyenin altına imza
atmış olduğu uluslararası sözleşmeler ve Türkiyenin hedef
olarak önüne koymuş olduğu ve imzalamayı,
onaylamayı düşündüğü ulusal üstü sözleşmeler
vardır ve bu sözleşmeler der ki, Hâkimlik mesleği
mutlaka yeterli koşullara sahip bireyler tarafından
icra edilmelidir. ve hiç kuşku yoktur ki, bu meslek, en
doğru bir şekilde hukuk fakültesi mezunları
tarafından icra edilecektir.
Şimdi
hukuk fakültesi mezunlarından çoğunun
dışarıda olduğu, çoğunun da, istemeyerek de
olsa avukatlık mesleğini icra etmekte olduğu bir
dönemde diğer fakülte mezunlarının idari yargı
hâkimliği görevini icra etmeleri ve bu göreve
alınmaları ve çok daha vahim olanı, yüzde 70
oranında hukuk fakültesi mezunları dışında idari
yargı hâkim görevinin icra edilmesi, bizim açımızdan
üzerinde düşünülmesi gereken bir sonuçtur. O nedenle,
mutlaka idari yargı hâkimliği görevi için bir
sınır konulmalı ve bu sınır da yüzde 10
olarak
Bizim görebileceğimiz
Ki, bu da, verilen
Danıştay kararından yola çıkarak yüzde 10luk bir
sınır koyuyoruz ki, olmasa, bizim kanaatimiz,
tamamının hukuk fakültesi mezunları tarafından
alınmasıdır.
Şöyle
ki: Hukuk fakültesi mezunu olan herkes -Komisyon
toplantımızda da ifade ettik- adliye koridorlarına
girdiğinde kendini sudan çıkmış balık gibi
hisseder. Ki, çoğu zaman iki yıllık hâkimlik,
savcılık stajı görmüş hâkim, savcı
adayları da yine adliye koridorlarına geldiklerinde ve
önlerine bir vaka geldiğinde aynı psikoloji
içerisindedirler. Hukuk bilgisinin hukuk fakültelerinde
verildiği ancak bunun formasyonunun adliyede pratik
içerisinde kazanıldığının altını
çizmek gerekiyor. Bu durumda, beş yılını icra
etmiş avukatların değil de, belki sınır olarak
-belki sınır olarak değerlendirilebilir
demiştik- Avrupa ülkelerindeki uygulamalara uygun olarak
hâkimlik görevini icra ederken
Yani, hâkimlik görevi Avrupa
ülkeleri için en yüksek statü devlet organları içerisinde.
Çünkü, hürriyeti bağlama cezası vermeye tek muktedir
organ hâkimlik organı. O yüzden de hâkim olabilmenin belli ön
koşulları var ve bu koşullar içerisinde de belli bir
oranda avukatlık mesleğini icra etmek gibi bir koşul
da söz konusu.
Şimdi,
bu durumda, esasında otuz beş yaş bir üst sınır
değil bir alt sınır olarak ele alınabilmeliydi ki
belli bir yıl, belli bir oranda adliyede hizmet vermiş,
avukatlık mesleğini icra etmiş, hâkimlik
mesleğinin, savcılık mesleğinin
ayrıntılarını bilmiş, vaka önüne
geldiğinde hangi yasa maddelerini uygulaması konusunda
belli bir deneyim sahibi olmuş, bir deneyim elde etmiş
kesimler hâkimlik sınavına girip daha sonrasında
kendilerini bu mesleğin bir parçası olarak
görebilsinler. Ancak uygulamada bu olmadığı gibi,
bir de avukatlık mesleğinden idare hâkimliğine ya da
hâkimlik ve savcılığa alınacaklar için kendi
aralarında bir sınav öngörülüyor ki bu da yasaya
aykırı. Şöyle ki: Bu ülkede hâkimlik ve
savcılık için bir koşul konulmuş ve ister fakülte
mezunu olsunlar ister avukatlıktan gelsinler aynı
sınava tabi tutulmaları gerekirken Anayasanın
eşitlik ilkesi gereği, farklı sınavlarla ele
alınması ve bu mesleği icranın önünün
açılması yasaya aykırı. Şöyle ele almak
lazım: Eşitlik ilkesine aykırı. Türkiyede
yürütmenin yargı üzerindeki denetimi, gölgesi
tartışılıyorken, şimdi -bir bütün- sadece
yazılı yoklamanın ÖSYMye bırakılması,
ama daha sonrasında avukatlık mesleğinden
geçişler için yetkinin Adalet Bakanlığına ve
Adalet Bakanlığı bürokratlarından oluşan
heyete verilmesi çok da iç açıcı bir tablo değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ata, konuşmanızı
tamamlayınız.
AYLA
AKAT ATA (Devamla) Bunun önemle altının çizilmesi
gerekiyor. O yüzden, kendi aralarında yapılacak
sınav yerine, tüm hâkim ve savcı adaylarının
aynı sınava tabi tutulmaları Anayasanın
eşitlik ilkesi gereğidir ve bunun gereği olarak
ilgili düzenlemelerin de yapılması gerekir.
Gönül
ister ki o koridorlarda hâkimlik görevini icra edenler içinde, en
güçlü deneyime sahip, vaka önüne geldiğinde hangi maddeyi
uygulayabileceğini bilen ve bunun formasyonunu elde
etmiş bireyler tarafından bu makam icra edilebilsin, bu
mevki icra edilebilsin.
Teşekkürler.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan yüzde onunu
ibaresinin yüzde yirmisini şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Öznur
Çalık (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Çalık?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede yer alan, ihtiyaç için öngörülen yüzde onluk oran yetersiz
kalabileceğinden işbu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge istikametinde 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
2802 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin son fıkrası
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk.
Sayın
Öztürk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 2802
sayılı Hâkim ve Savcılar Kanununda
değişiklik yapılmasına dair Kanun Teklifi, aç
parantez tasarısı kapat parantez, hakkında, 2nci
maddeyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlarım.
Öncelikle,
bugün, Ispartada düşen uçakta ölen
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına ve Türk ulusuna
başsağlığı diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklif, aç parantez
tasarı kapat parantez, neden tasarıdır, onu söylemek
istiyorum: Öncelikle bu teklifin gündeme gelişi, gündeme
geliş sürecinde Adalet Komisyonu Başkanının
takındığı tutum ve davranışlar, hatta,
teklif sahibi arkadaşımızdan daha aceleci bir tutum
ve davranış sergilemiş olması, olağan
dışı emek vermesi, Hükûmetimizin,
bürokratlarımızın bunu Hükûmet
tasarısından daha fazla sahiplenmesi, bunun teklif
değil bir tasarı olduğunun açık göstergesidir.
Zaten, bu, sözle inkâr edilmiş olmasına rağmen, fiilen
kabul edilmiştir. Sayın Bakanımız da Adalet
Komisyonunda bu teklifin Adalet Bakanlığı
bürokratlarınca verildiğini söylemiştir. Bunu
anlayışla karşılayabiliriz. Anlayışla
karşılamadığımız bir husus, benim
özellikle bir hukukçu olarak kabul etmediğim ve Sayın
Komisyon Başkanının da kabul etmeyeceğini
düşündüğüm bir husus, Komisyon Başkanının bu
yasa görüşülürken gösterdiği gayretlerin bugüne kadar
gösterilmiş olan gayretlerden çok fazla olmasıdır.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkanımızın
konuşmasını Türkiyede, sanıyorum tüm
yargıçlar, hukukçular, savcılar, hâkimler de
dinlemiştir, tüm halkımız da dinlemiştir.
Başkanımız Meclis Genel Kuruluna bazı konularda
yanlış bilgiler vermiştir, onları düzeltme
ihtiyacındayım. Şöyle ki: Bakın, bugüne kadar
-içimizde eski milletvekili arkadaşlarımız var-
hangi teklif bir hafta içerisinde komisyona geldi? Komisyonda bu
kadar, yığınla Hükûmet tasarısı beklerken,
bunların hepsi bir çırpıda bir kenara
bırakıldı. Teklif 14 Kasımda Meclis Başkanlığına
veriliyor, 22 Kasımda Komisyonumuza geldi. 22 Kasım
Perşembe günü Komisyonumuz toplandı. Ben, bunu tüm
kamuoyunun bilmesi açısından söylüyorum, bu Komisyon
Başkanımızın tutum ve
davranışını kamuoyunun bilmesi
açısından söylüyorum. Halkımız bize Siz oraya
yasamaya gittiniz, Mecliste hiç yoksunuz. diyor.
Milletvekillerinin
asli görevi yasama yapmaktır. Komisyonlar Genel Kurulun
toplantı saatleri dışında toplanır. Biz,
perşembe günü öğleye kadar görüşmelerimizi
tamamladık. Öğleden sonra, Meclis Genel Kurulu
açıldıktan sonra, bu Genel Kurulda kendi Adalet
Komisyonumuzun bir tasarısı vardı;
milletlerarası özel hukuk
Şimdi,
biz , Adalet Komisyonunun üyeleri olarak Komisyonumuzdan geçen
bir tasarının Genel Kurul görüşmeleri
sırasında Genel Kurulda olmayacağız da ne zaman
Genel Kurulda olacağız sevgili milletvekilleri? Biz,
Sayın Başkana bunu anlattık, geneli üzerinde
görüşmeler bitti, biz de dedik ki
Hatta, o,
milletlerarası özel hukukta, ben, burada
konuşmacıydım, benim dışımda, diğer
Adalet Komisyonu üyesi arkadaşlarımız da Cumhuriyet
Halk Partisi adına konuşmacıydı. İşte, o
nedenle onun ertelenmesini istedik, öğleden sonraya
ertelenmesini istedik, çarşamba günü saat dokuza ertelendi,
mesai dokuz buçukta başlamasına rağmen. Şimdi,
Sayın Komisyon Başkanımız Muhalefet
partilerinin isteğiyle ben bunu erteledim. derken sanki,
bizim için, biz, keyfî olarak bunun ertelenmesini istemişiz
gibi bunu anlattı, bu kısmı anlatmadı.
İkinci
mesele, şimdi, Sayın Komisyon Başkanımız,
kendisinin, otuz yıllık hukukçu olmasıyla övünür,
kendisinin, iyi bir hukukçu olmasıyla övünür, buna saygı
duyarım.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Övünmem!
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Parlamento hukukuyla övünür ve
konuşurken de benim anlamadığım, çok yabancı
kelimeler kullanır ama şimdi, ben, tüm Türk halkına
soruyorum, hukukçularımıza soruyorum, bunca yıl
avukatlık yapmış arkadaşlarımıza
soruyorum, Komisyon Başkanının kendisine
soruyorum: Hiçbir zaman, bırakın bir saatte, iki saatte,
bir günde, iki günde, üç günde, beş günde, bir ayda yazılan,
gerekçeli mahkeme kararı görmüş müdür Sayın
Başkanımız?
Şimdi,
70 milyon Türk ulusunu ilgilendiren Hâkimler ve Savcılar Yasasıyla
ilgili, Sayın Başkan, bize iki saatlik bir süre verdi.
Şimdi, bu iki saatlik sürenin verildiği başlangıç
zamanı da önemlidir. Sabahın dokuzundan akşamın
saat yedisine kadar, Komisyon üyeleri
tartışmıştır, işin gereği olarak
zaman zaman gerilime girmişlerdir; yedide, Komisyonumuz
toplantısını bitirmiştir, teklif, aç parantez
tasarı kapat parantez, Komisyondan geçmiştir. O saatte,
Sayın Başkanımız, bize iki saatlik süre verdi. Bu
belki, sabah saatlerinde olsaydı iki saatte
yetiştirilebilirdi. Şimdi, ben, şuna
inanıyorum, Sayın Başkanımız, bize iki
saatlik verdiği sürenin makul bir süre
olmadığını ve bizim muhalefet şerhimizin,
dağıtılan teklifte, aç parantez tasarıda kapat
parantez, bulunmayışının üzüntüsünü
duyduğunu biliyorum. Bu teklifte, aç parantez tasarıda
kapat parantez, gösterdiği tarafgirliği, bundan sonraki
görüşmelerimizde göstermeyeceğini umuyorum,
diliyorum. Kendisi de alınmasın, bunu, böylelikle
düzeltiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Başkanım; görüşülmekte
olan bu teklif, aç parantez tasarı kapat parantez, sadece
hâkimlerimizi, savcılarımızı
ilgilendirmiyor, bu, 70 milyon Türk ulusunu ilgilendiriyor çünkü
bu, insanların hak arama özgürlükleriyle doğrudan
ilgilidir. Yargıç güvencesi, hâkim
bağımsızlığı, yargı
bağımsızlığı, hâkimlere,
savcılara, kişiliklerine verilmiş bir güvence,
bağımsızlık değildir. Bu müessese, adalet
koridorlarında hak arayan insanlarımızın
hakkına kavuşmaları için verilmiştir çünkü
yargıç güvencesi, mahkemelerin
bağımsızlığını,
tarafsızlığını sağlar. Tarafsız
hâkim, ulusun güvencesidir, ülkemizin güvencesidir. O nedenle,
yapılmak istenilen şey, yargıç güvencesi, hâkim
bağımsızlığıdır.
Şimdi,
burada tartıştığımız meselenin özü
şudur: Bugün, hâkim ve savcılarımızın
mesleğe alınmasında hangi yöntemi
uygulayacağız? Öteden beri uygulanmakta olan yöntemi mi
uygulayacağız yoksa yeni bir yöntem, yeni bir
anlayış mı getireceğiz?
Şimdi,
biz, diyoruz ki öteden beri uygulanmakta olan yöntem
yanlıştır yani hâkimlik ve savcılık
mesleğine alınacak kişilerin, Adalet
Bakanlığı bürokratlarınca belirlenmesi
yanlıştır. Dün, evvelsi gün, bundan önceki günler, bu
yöntemin uygulanmış olması, bunun doğru
olduğu anlamına gelmez. Eğer bu yöntem doğru
olmuş olsaydı, bugün, bu ülkede, hâkim ve yargıçların
tarafsız olup olmadıkları tartışılmazdı.
Bugün,
zaten, yargı, halatlarla, ip halatlarla yürütmenin
arkasına bağlanmıştır. Şimdi, bizim
görevimiz içinde bulunduğumuz 21inci yüzyılda
demokratik hukuk devleti anlayışına uygun olarak bu
halatı kesmek iken, biz, bu ip halatın yanına, bir de
çelik halatla yargıyı yasamaya bağlamaya
çalışıyoruz. Bizim bu konudaki -sadece bizim
değil, girmeye çalıştığımız Avrupa
Birliği ülkelerinin, yargı çevrelerinin- talebimiz, bu
mesleğe alınacak kişilerde belirlenmesi gereken
yöntemin, Adalet Bakanlığı bürokratlarınca
yapılacak mülakat değil, tam aksine, Yüksek Yargı ve
Savcılar Kurulunca belirlenmesidir. Çünkü, Adalet
Bakanı siyasi bir kişiliktir. Elbette ki mensup
olduğu partinin siyasal anlayışını
gerçekleştirmek isteyecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bakana hiyerarşik yönden
bağlı olan bürokratların Bakanın
dışında hareket etmeleri mümkün değildir. O
nedenle, değerli arkadaşlarım, hâkimlik ve
savcılık mesleğini, daha adaylık süresinden
itibaren, bu işle ilgilenen Hâkimler ve Savcılar
Kuruluna bırakmak en doğru yöntemdir. Dün bu yöntemin
uygulanıyor olması, bugün uygulanmasını
gerektirmez.
Adalet
Bakanımız da adliyelerimizin sorunlarıyla
uğraşsın, adliye personelinin sorunlarıyla
uğraşsın. Bugün hâkim ve savcılarımız dar
odalarda, kalemdeki insanlar da sık sık yan yana gelmişler,
bir koltukta 2 kişi oturuyor ve tetkik hâkimlerimiz 4 kişi
bir odada. Adalet Bakanlığımız adalet sisteminin
temel yatırımlarıyla uğraşsın,
personelle uğraşsın. O nedenle
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Adalet saraylarını biz yaptık.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Tabii, tabii
Yapılacak tabii.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Biz yaptık.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Teşekkür ediyorum, teşekkür
ediyorum. Tabii
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan
Vekilim.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım sayın milletvekilleri.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
bağımsız bir yargı oluşturmak hepimizin
görevi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla)
sadece Cumhuriyet Halk Partisinin değil.
Hepinize
saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, saat 20.00de toplanmak üzere birleşime ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
28inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
65
sıra sayılı Kanun Teklifi üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
2nci
madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu
Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın.
Buyurun
Sayın Yalçın.
MHP
GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, çok değerli arkadaşlarım; 2'nci madde
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Efendim,
maddeyle ilgili görüşlerimi açıklamadan önce, biraz
önce AKP Grubundan, zannediyorum şahsı adına söz
almış bir arkadaşımızın, hâkim savcı
arkadaşlarımızla ilgili çok da şık olmayan
örneklemeleri oldu. En azından bunun bir genelleme
taşımadığını, Parlamentoda genel kabul
gören bir yaklaşım tarzı olmadığını
özellikle ifade etmek istiyorum. Uzun yıllar avukatlık
yapmış birisi olarak adliye mensuplarının, hâkim
savcı kadrosunda çalışan
arkadaşlarımızın çok ciddi teftişlerden geçtiğini
biliyorum ve adliye kendi içindeki çürük elmaları, emin olun,
siyasetten çok daha başarılı olarak
ayıklamayı başarıyor diye de
arkadaşımıza belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, söz istememin esas gayesi bir önceki
maddedeki avukatlarla ilgili düzenlemeydi. En azından
-önergemiz kabul görmedi ama- Sayın Bakandan bir şeyin
sözünü almak istiyorum. Bu konu Meclis kayıtlarına
geçerse, belki ileride sizleri de bir töhmetten kurtarır. Biz,
avukatların da diğer adaylar gibi bir genel sınava
katılmasını önermiştik, önergemiz reddedildi.
Şimdi,
kafamızda şöyle bir endişe var: Bu avukatlar için
ayrı bir sınav öngördüğünüze göre ve 5 bin hâkim
savcı açığını kademeli olarak kapatmayı
düşündüğünüze göre, Sayın Bakanım, acaba,
alınacak kadro içerisinde yüzde kaçını avukatlardan
doldurmayı düşünüyorsunuz? Bu konuda Genel Kurula bilgi
vermenizi özellikle istirham ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gönül isterdi ki, daha düzgün bir sistem
bulabilelim. Şimdi göreceksiniz, açılacak ilk
sınavdan sonra en büyük sıkıntıyı iktidar
partisi olarak sizler yaşayacaksınız.
Yazılı sınavı kazanmış birçok adayın
ailesi, annesi babası, il başkanlarınız, ilçe
başkanlarınız vasıtasıyla Meclis
koridorlarında torpil arayışına
düşecekler, gelecekler.
Burada
esas üzüntü verici olan şey şu: Mülakat kurulu ne kadar
ciddi de olsa ne kadar objektif ölçülere göre değerlendirme
yapacak da olsa, bu usul, sınavı kazananların da
kazanamayanların da siyaseten kazanıp
kazanmadığı, kazandırılmadığı
gibi bir kanaate ulaşmalarına yol açacak ki, ben, bunun
adalet duygusuna zarar vereceğine inanıyorum.
İnşallah,
önümüzdeki günlerde insanların bu tür şaibeli sonuçlar
doğuyormuş gibi düşünmelerini önleyecek bir
sistemi, yöntemi hep birlikte buluruz ümidiyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Şahsı
adına, madde üzerinde, Kastamonu Milletvekili Musa
Sıvacıoğlu.
Sayın
Sıvacıoğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika Sayın Sıvacıoğlu.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkanım,
alacağım da vardı sizden. Bilemiyorum, onu da ilave
edersiniz herhâlde.
BAŞKAN
Başka bir zaman, bugün alacak yok.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yirmi beş yıllık hâkimlik ve
savcılık mesleğimin on iki yılı, yani
aşağı yukarı yarıya yakın bir
kısmı Adalet Bakanlığında geçti, dört tane
genel müdürlükte çalıştım. Faruk Bey yerlerinde
yoklar, o personel genel müdürü olduğu tarihte ben de Avrupa
Koordinasyon Dairesi Başkanlığında tetkik
hâkimi, daha sonra da genel müdür
yardımcılığı yaptım. Asından
Zsine Adalet Bakanlığını, yargı
camiasını, hâkim ve savcı
arkadaşlarımızın hangi şartlar altında
çalıştıklarını çok yakından biliyorum.
Yani, eğer tabir doğru ise, çatıdan düşmüş biri
mi diyelim, yoksa bu camianın dertlerini en iyi bilen birisi
olarak da tavsif etmek mümkün.
Ben, 1979
yılında hem yazılı sınava Adalet
Bakanlığı bizzat yazılı sınavı
kendisi yapıyordu, bu şekilde ÖSYMye falan da sınav
yaptırılmıyordu- daha sonra da mülakata giriyorduk.
O tarihlerde de aynı genel müdürler vardı, 1979
yılında. Ayrıca, 12 Eylül öncesi ben girdiğim
için, Hâkimler Yüksek Kurulu da vardı, Başkanı da Mazhar
Budaktı. Adalet Bakanlığı, aynı
şekilde, hem yazılı hem sözlü sınavını
yapıyordu, savcı olacak olanları Adalet
Bakanlığı bünyesine alıyor, hâkim olanları
da Hâkimler Savcılar Kuruluna gönderiyordu. Kurayı da
onlar çekiyorlardı. Bugün gibi hatırlıyorum, hâkim
arkadaşlarımızın kurasına da iştirak
ettik.
Ben,
medeni hukuk dalında da master yaptım. Adalet
Bakanlığına dilekçe de verdim, dedim ki, medeni hukuk
dalında benim de masterım var, beni hâkim olarak tayin edin.
Hâkim olarak da tayin edilmedim. 1934 yılından bu yana,
Değerli Grup Başkan Vekilimiz burada ilgili maddeyi de
söyledi, İhtiyaç nispetindeki namzet adaylarını
valilik belirler. diyor ve o tarihlerde hukuk fakültesinden
mezun olanlar için imtihan da yok. Diploma derecesine göre,
pekiyi, iyi, o sıralamaya göre Adalet Bakanlığı
tarafından da bütün bu atamalar yapılıyormuş.
Şimdi,
aynı sistem devam ederken ne oldu da şimdi, durup dururken
bu derece bir şiddetli tepki gösteriliyor. Doğrusu, ben
inanıyorum ki, Cumhuriyet Halk Partisi bu uygulamayı çok
çok iyi biliyor. Milliyetçi Hareket Partili değerli genel
müdürümüz bu işin içindeydi, kaç tane mülakata girdiler, onu
tabii ki bilemiyorum. Ama, uygulama ta 1934 yılından bu
yana bu şekildedir ve bunun altında, üstünde, önünde,
arkasında, herhangi bir şeytan meytan da yoktur.
İnanın, her tarafında da melek vardır.
YILMAZ
ATEŞ (Ankara) Peki niye değiştiriyorsunuz?
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Niye değiştiriliyor?
Bakınız, niye değiştiriliyor:
Danıştayda bir dava açılmış. Yönetmelikle
sen bunu düzenleyemezsin. denilmiş, yürütmeyi durdurma
kararı almış. Bunu, ayrı ayrı inceleyin,
okuyun, bakın. Yani, sizlerle, biz -şuna inanıyorum-
şu kürsüde değil de, karşılıklı herhangi
bir salonda otursak, hepinizle, inanın aynı noktada
birleşiriz. Anayasanın ilgili hükümlerini açarız,
Hâkimler Savcılar Kanununa bakarız, diğer mevzuata
bakarız, uygulamalara bakarız. Göreceksiniz ki, 1934
yılından bu yana uygulanan bunda hiçbir
değişiklik de yok.
Peki,
ben size sorayım: Peki, İçişleri
Bakanlığında imtihanları kim yapıyor? Oraya
da kaymakam alıyoruz ve neticede o insanlar vali oluyor. Bürokratları
mı? Evet. Peki, gelin, Dışişleri
Bakanlığına gelin. Dışişleri
Bakanlığında da siyasi ve hukuk işlerinden
sorumlu genel müdür, bilmem Avrupa Birliğinden sorumlu genel
müdür, Uzak Doğu, Orta Doğu bilmem ne genel müdürü, orada da
aynı şekilde imtihanlar yapılıyor. Peki, o zaman
Adalet Bakanlığı bürokratlarına, bakanına,
müsteşarına, onlara da güvenmeyeceğiz,
inanmayacağız
Peki, İçişleri
Bakanlığındakine nasıl inanıp
güveniyorsunuz? Dışişleri
Bakanlığındakilere nasıl inanıp
güveniyorsunuz? Diğer bakanlıklarda olan, Maliye
Bakanlığında olanlara
Arkadaşlar, yani,
oradaki başka iktidar, Adalet Bakanlığındaki
iktidar başka iktidar değil ki!
Bakınız,
bu Hâkimler Savcılar Kurulu
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Kurumla alakası yok. Sistem bu,
sistem!
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Sistem de öyle, bakınız,
sistem, objektif bir kriter, objektif esaslara bağlanıyor.
Bunun şeytanı meytanı da yok, her tarafı melek,
ifade ettiğim gibi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sıvacıoğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Ben şuna inanıyorum: Gönül
rahatlığıyla, iktidar, gönlü rahat olsun; muhalefet,
Cumhuriyet Halk Partisi, içiniz rahat olsun arkadaşlar.
AHMET
ERSİN (İzmir) Olmuyor, ne yapalım, olamıyor.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi, içiniz
rahat olsun; hiçbir yerinde şeytan yok bunun, her tarafında
melek var.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına, Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak.
Buyurun
Sayın Tunçak. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET
TUNÇAK (Bursa) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 65 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Öncelikle
2nci madde içerisinde kısaca bilgi vermek isterim. Kanun
teklifinde, doktora yapan kişilerin sadece mülakata tabi
tutulmaları usulünden vazgeçilerek, hem yazılıya
hem mülakata girmesi öngörülmüştü. Komisyon içerisinde
yapılan görüşmeler neticesi, verilen önergenin
kabulüyle, doktora yapan kişilerin sadece mülakatla bu
sınavdan neticesini alması gereği hasıl oldu.
Buna da sebep olarak, gerekçe olarak, doktora yapan akademik kariyere
sahip kişilerin hâkim ve savcı olarak görev yapmasına
özendirilmesi isteği gösterilmektedir.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; gerek bugün
gerekse geçtiğimiz süreç içerisinde kamuoyunun bilgilendirilmesi
noktasında fevkalade hatalı bir yaklaşımın
oluştuğunu gözlemliyorum ve bu konuyu sizlerle
paylaşmak isteriz. Yargı
bağımsızlığı, hâkim teminatı,
işte, bu kavramların esas özü vatandaşların
yargıya olan, hâkime olan, savcıya olan güveninin
oluşturulmasıdır. Bu güvenin oluşturulması,
işte, hukuk devleti dediğimiz genel
anlayışın esas gayesidir. Bu güvenle alakalı
herhangi bir zedelenmeye sebebiyet vermek ve bu güvenle
alakalı zedelenmeye sebebiyet verecek cümleleri sarf etmek,
hukuk devleti anlayışına sahip, önceliği hukuk
devletine veren, hukukçu olsun olmasın, tüm vatandaşlarımızın
en çok dikkat etmesi gereken husustur.
Bununla
beraber, bu kanun niye geldi? Az önce değerli milletvekilimiz
ifade ettiler: 4.600ün üzerinde hâkim ve savcıya Türkiye
Cumhuriyetinin ihtiyacı var. Kimlerden yapılacak bu
hâkim ve savcı? Hukuk fakültesi mezunu olmuş,
avukatlık mesleğini icra eden kişilerden, sınava
tabi tutularak hâkim ve savcı yapılacak. Nasıl
yapılacak? Belli bir sınav var. Bugün mü ortaya
çıkmış? Hayır. Yetmiş küsur yıldır
yapılan sınavın gelişmiş -birçok
milletvekilimiz bunu burada da ifade ettiler- bir şekliyle
yapılan bir sınav, yazılısıyla
mülakatıyla. Mülakatta kimler bulunacak? Daha önceki
dönemlerde olanlardan daha gelişmiş bir kurul. Hukuk
devletine daha yakın bir sistem mülakatı yapacak. Daha
iyisi mi olsun? Hakikaten, olması gereken, hukuk
manasında, her geçen gün kademe ilerlemesiyle, kademeyi
ilerleterek, kaliteyi yükselterek, bu taleplerin de önümüzdeki
süreç içerisinde daha da gelişeceğine ben de
şahsım adına inanıyorum. Ama bununla birlikte -ki,
az önce sözümüze başlarken onu ifade etmeye gayret gösterdik-
biz, bu yapılacak seçimle göreve gelecek hâkimlere
güvenmiyoruz dersek; biz, bu yapılacak seçimle gelecek
hâkimler siyasallaşmıştır dersek, bir kere, hem
hukuk devletine büyük bir yara vermiş oluruz, ikinci anlamda da
siyaseten, bunu diyenler kendilerine ciddi bir yara vermiş
olurlar. Bunu, geçtiğimiz süreçlerde oluşan sistemin
aynısını devam ettiren bu yasaya ithafen
söylüyorsanız, o süreçlerdeki adalet bakanlarına ve o
süreçlerdeki hâkimlere bunu mu söylüyorsunuz? Biz bunu kabul
etmeyiz. Hiç kimse bunu kabul etmez. Şu anda görev yapan hâkim
ve savcılarımıza, yetmiş yıldır görev
yapan hâkim ve savcılarımıza, sizler siyasal
iktidarın iradesiyle o görevleri yaptınız ve
verdiğiniz kararlar da bu sebeple siyasaldır denmesine
biz müsaade etmeyiz. Ama bu güveni tesis edecek olan hepimizin, tüm
siyasi partilerin ortak bir söyleme gelmesi gerekirken, küçük
siyasal çıkarlarla, küçük siyasi rant arzularıyla
yargıya verilecek böyle bir zararın hiç kimse
hesabını önümüzdeki süreçte veremeyecektir,
vermeyecektir. Şu denemez: O genel müdürleri kim atıyor,
kimler araya giriyor. Bundan önceki genel müdürleri kimler
atıyorsa, hangi kıstaslarla atanıyorsa, yirmi
yıllık birinci sınıf hâkimlik yapan bir genel
müdüre böyle bir ithamı kimse reva göremez. Bu, siyasi bir
yaklaşım değildir, kamuoyunu bu şekliyle
bilgilendirerek vatandaşlarımızın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tunçak, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET
TUNÇAK (Bursa) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Vatandaşlarımızın
aklında soru işaretleri oluşturmayı kimse
kendisinde hak görmesin diyorum ve son olarak da şunu
söylüyorum: Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan tüm vatandaşlar
yargı sistemine güvenir, hâkimlerine güvenir,
savcılarına güvenir. Ha, bir yere güvenmez, o
güvenmediğini de seçim geldiği zaman en güzel
şekliyle ifade eder.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde
üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Evet,
ekranda bulunan arkadaşlarıma bir dakikalık süre
vereceğim.
Buyurun
Sayın İçli.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Evet, değerli
başkanım, bir önceki maddede sorum yarım
kalmıştı, onu tamamlamak suretiyle Sayın
Bakandan bu sorumun yanıtlanmasını talep ediyorum.
Biraz
evvel de ifade ettiğim gibi, Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesinin aldığı bir karar var. Son cümlesini
okuyorum: Yargıçların seçimi ve kariyerleri konusunda
karar veren merci, hükûmet ve idareden bağımsız
olmalıdır. Bu mercinin bağımsızlığını
teminat altına almak için getirilecek kurallar ile mercinin
üyeleri yargı tarafından seçilmeli ve bu merci kendi usul
kurallarını kendisi koymalıdır. şeklinde
bir kararı var. Bu kararı dikkate aldınız mı
bu yasa teklifi konusunda? Birincisi bu.
İkincisi,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu mülakatta niye devre
dışı bırakıyorsunuz? Geçtiğimiz
aylarda, Yargıtayda ve Danıştayda boş bulunan
üyelikler konusunda, Adalet Bakanı
Müsteşarının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İçli, ümit ederim Sayın Bakan konuyu
anlamıştır.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Anlamadı, çünkü
cümlemi bitiremedim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, şöyle: Otomatik sistem, bir dakikalık süre
herkese veriyorum, kendiliğinden kesilir.
Sayın
Yalçın
Yok.
Sayın
İçli, süre kalırsa size tekrar vereceğim efendim.
Sayın
Akgün, buyurun.
MEVLÜT
AKGÜN (Karaman) Sayın Başkanım, geçtiğimiz
günlerde TESEV tarafından bir araştırmada, hâkim ve
savcılarımızın büyük çoğunluğu;
1)
İnsan hakları devlet açısından tehdit
oluşturabilir.
2)
Devlete karşı işlenen suç ile devlet görevlisi
tarafından işlenmiş suç arasında fark vardır,
davada bu fark gözetilmelidir.
3) Temel
hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası
anlaşmaları fazla gözetmedikleri intibasını
vermişlerdir ve bu sonuca varılmıştır
araştırmada.
Sayın
Bakanımız, size göre yargıda bir zihniyet
değişimine gerek var mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çalış
HASAN
ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Bakanıma bir önceki maddeyle ilgili sorduğum
soruların bir kısmına cevap alamadım, onu tekrar
edeceğim.
Avukatlık
mesleğinden savcı ve hâkim adaylığına
alınacak avukatların yüzde oranı nedir? diye
sormuştum, cevap alamadım, o açıklanmamış.
Bir
diğer husus da, ÖSYM gibi bağımsız bir
kuruluşa yaptırılan bir sınav varken, niçin
mülakatta ısrar ediyoruz? Sonuçları
tartışılacak bir sınavda niye ısrar
ediyoruz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Kahya
Yok.
Sayın
İçli, buyurun efendim.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Kaldığı
yerden devam ediyorum soruma, ama aslında Sayın
Başkanım, böyle bir yöntemi gerçekten
yadırgıyorum, yani milletvekili olarak biz muhalefette
kaldık diye kendi ifadelerimizi Genel Kurula sunamayacak
mıyız? Neden hoşgörü göstermiyorsunuz Sayın Başkanım?
Bir milletvekilinin sözü kesilir mi? Zaten biz gerekli olan
konularda, farkındaysanız, konuşuyoruz; gerekli
gereksiz konularda söz alıp konuşmuyoruz.
BAŞKAN
Sayın İçli, bunların hepsi sürenizden gidiyor
efendim.
Arz
ederim.
Buyurun.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Gitsin Sayın
Başkanım. Bunu kamuoyu duysun, benim süremden gitsin.
Sayın Bakan, zaten anladı.
Müsteşar
hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu suç
duyurusunda bulundu diye mi Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu mülakat dışı bırakılıyor? Bu
soruyu yanıtlamasını istiyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HASAN
FEHMİ KİNAY (Kütahya) Burada herkes süreyle
konuşur.
ZEYİD
ASLAN (Tokat) - Niye siz geçen dönem yapmadınız?
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan,
müdahale ediyorlar.
BAŞKAN
Arkadaşlar, karşılıklı
konuşmayalım.
Sayın
Ekmen, buyurun.
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Sayın
Başkanım, mevcut 2802 sayılı Yasada doktora
yapan meslektaşlarımızın hâkimlik
mesleğine sadece mülakatla geçişleri düzenlenmiş
idi. Bu teklifte de komisyon aşamasında yapılan
değişiklikle bu düzenleme devam ediyor. Ben şimdi
Sayın Bakanıma şunu sormak istiyorum: Acaba, mevcut
hâkim, savcılık mesleğini yürüten
arkadaşlarımız arasında doktora yapma oranı
kaçtır ve hâkim ve savcıların doktora, yüksek lisans
gibi akademik çalışmalarını teşvik eden bir
düzenlememiz bulunmakta mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bir hususu açıklamam lazım
Sayın İçlinin ifadesi üzerine.
Burada
maddeler üzerinde on dakika, tamamı üzerinde yirmi dakika
soru-cevap işlemi gerçekleştiriyoruz; on dakikası
soru sorma, on dakikası cevap veya beş dakikası soru
beş dakikası cevaptır. İki gün önce veya dünkü
görüşmelerde de baktığınız zaman,
yaklaşık on dakika içerisinde 15 tane arkadaş soru
sordu. Benim kimsenin üslubuna falan karışma haddim
değil, böyle bir isteğim, arzum falan da yoktur. Ama, ekranda
görünen arkadaşları -ki, büyük çoğunluğu
muhalefete aittir- burada sistemli sınırlıyoruz.
Bir dakika içerisinde istenirse çok soru sorulabilir, ama yorum
yapılırsa tabii ki soru sorma hakkı ortadan
kalkıyor. Daha çok arkadaşımızın soru
sorması için bu yöntemi geçen dönem uyguladık, bu dönem de
uygulamaya devam edilecektir. Kürsüdeki durum ayrı. Ama
geçen dönem şunu gördük ki, bazen bir arkadaşımız
beş dakikada bir tek soru sordu veya birkaç tane soru sordu. O
bakımdan, soru sorma işinde bu yöntemin adil olduğu
kanaatindeyim ve bu yöntemi uygulamaya devam edeceğiz.
Bilgilerinize
arz ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, kötü
örnek örnek değildir. Ben bir dakikada konuşuyorum. Benim
konuşmama kürsüdeyken müdahale ediliyor, siz müdahalelere
müdahale etmiyorsunuz.
BAŞKAN
Efendim, burada herkes herkesin
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Adalet
Bakanımız beş dakikadan fazla konuştu. Saate
bakıyorum hiç müdahale etmiyorsunuz.
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız,
Sayın İçli, Sayın Bakanın beş dakikadan fazla
süresini kullanmasındaki husus şu idi: Soru soran
arkadaşlarımıza cevap vermesi için,
milletvekillerine saygı babında o imkânı ben verdim.
Sayın Bakan da çoğu zaman yazılı cevap vereceğim
diye kullanmadı. Bunları tekrar tekrar
tartışmayalım. Siz deneyimli bir parlamentersiniz.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan,
milletvekiline saygıysa milletvekilinin sözü kesilmez.
BAŞKAN
Ha, burada söz atma işine gelince, herkes görüyor nasıl
söz atıldığını muhalefetten veya iktidardan
birbirlerine. Ona bir şey demiyorum.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) - Sayın Başkanım,
ben gerekli gereksiz konuşmuyorum.
BAŞKAN
Estağfurullah.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Benim bakın
konuştuğum o tutanaklara, mikrofon kesildiğinde ben
bir dakikada
Efendim, çok önemli bir konuyu arz ediyorum,
konuştuğumuz konu önemsiz bir konu değil. Ben konu dışında da
konuşmuyorum.
BAŞKAN
Sayın İçli, Sayın İçli
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Ama kürsüde
konuşurken
BAŞKAN
Sayın İçli, bakınız,
karşılıklı konuşmayalım. Bu, İç Tüzük
hükümlerine uygun değil.
Biraz
önce, sadece 2-3 tane arkadaşımız girdiği zaman,
dikkat ederseniz, onları bir dakikayla
sınırlamadım. Söz haklarını, soru
haklarını uzattım. Ama burada 10 tane arkadaş
soru sormak için sisteme girmişse, ben 1 arkadaşa bu
beş dakikanın üç dakikasını verirsem, bu adalet
olmaz, bu başka bir şey olur.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın
Başkanım, milletvekili
arkadaşlarımızın bana yönelttiği sorulara
kısa kısa cevaplar vermeye çalışacağım.
Sayın
İçli, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin bir
kararından bahsederek, hâkim ve savcı
adaylarının yargı tarafından seçilmesiyle
ilgili bir karar aldığından bahsettiler.
Bilindiği
gibi Türkiye, Avrupa Birliği müzakere tarihi almış
bir ülkedir ve Avrupa Birliği müktesebatını
Türkiyeye taşıma ve Avrupa Birliğine üye olma
konusunda otuz beş fasılda müzakere yapmaktadır. Bu
fasıllardan bir tanesi de yirmi üçüncü fasıl, yani
yargı ve temel haklar faslıdır. Bu yıl
yayımlanan İlerleme Raporunda yirmi üçüncü fasıl
olan yargı ve temel haklarla ilgili şu ifadeler vardır:
Genel olarak, yargı alanında bir miktar ilerlemeden
bahsetmek mümkündür. 2007 Mart ayında Danıştay,
yazılı sınavın Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezince düzenlenmesi, sınavların bir
bütün olarak tarafsız ve objektif bir anlayışla
yapılması gerektiği, mülakat kurulunun
Danıştay ve Yargıtayı temsilen Adalet Akademisi
üyelerini de içermesi gerektiği yönünde karar vermiştir.
Haziran ayında, Adalet Bakanlığı ilgili
yönetmeliği Danıştayın belirlediği
şartları karşılar görünen bir şekilde
değiştirmiş ve sınavları Kasım 2007nin
başı için planlamıştır. Bununla birlikte 2007
Ağustos ayında YARSAV yeni yönetmeliğin de
yürürlükten kaldırılması için Danıştaya
başvuruda bulunmuştur. Dava hâlen
Danıştayın önündedir.
Avrupa
Birliği İlerleme Raporuyla ilgili yargı
alanında bu ifadeler vardır. Buradan ne sonuç
çıkarıyoruz? Şunu söylüyor: Mülakat komisyonuna
Yargıtay ve Danıştayı temsilen birer de üye
alın. Biz de onu yapıyoruz. Burada yapılanı
eleştirmek yerine takdir etmek herhâlde bu konuyu çok daha
yakinen izleyen arkadaşlarımızın, bana göre,
yapacakları en doğru tavırdır diye
düşünüyorum.
Ve
ayrıca, bakın, Avrupa Birliği ülkelerinde sadece
yargı mensuplarından oluşan mülakat
komisyonları üç ülkede var: Avusturya, Letonya,
İsveçte. Sadece yargı dışından, yani Adalet
Bakanlığı bürokratlarının mülakat
komisyonunda olduğu altı yedi ülke var: Makedonya,
Gürcistan, Malta, İsviçre, Türkiye, Ukrayna. Ama yirmi iki ülke
yargı dışından ve yargı mensuplarından
oluşuyor. Şimdi, Türkiye buraya giriyor işte, yirmi
iki ülkenin arasına giriyor. Yani olumlu bir şey
yapıyoruz. Avrupa Birliği sürecinde, Avrupa
Birliği ülkelerinin büyük bir çoğunluğunda
uygulanan mülakat komisyonuna benzer bir komisyon
oluşturuyoruz. O bakımdan,
arkadaşlarımızın bu konuda getirdikleri
eleştiriler son derece haksızdır. Yapılan
işlem, bu sürece katkı yapan bir çalışmadır.
Sayın
Akgün bir araştırmadan bahsetti. Yargıda bir zihniyet
değişikliğine ihtiyaç var mı? dedi. Zaten
günümüzde dünya sürekli bir değişim ve dönüşüm
içerisinde. Türkiye, uluslararası birçok anlaşmaya imza
koymuş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini
imzalamış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
yetkisini kabul etmiş. Bu bağlamda biz, hâkim ve
savcılarımızı sürekli eğitime tabi
tutuyoruz. Tabii ki bu eğitim sonucunda da uluslararası
insan hakları standartlarını da hâkim ve
savcılarımız, kuşkusuz ki, uyguluyorlar,
uygulama çabası içerisindeler ve bu kendiliğinden
ortaya çıkan, zaten bir zihniyet değişimidir.
Hemen
-geçmiş oldum- Sayın İçlinin bir sorusu vardı.
Neden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu devre
dışı bırakıyorsunuz? dediler. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunu devre dışı falan
bıraktığımız yok. Anayasanın 159uncu
maddesi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna mesleğe
kabul görevini vermiştir. Mesleğe kabulü zaten orası
yapıyor, ama adaylığa kabul gibi bir görevi yoktur,
Anayasa böyle bir yetki vermemiş, onu da Adalet
Bakanlığı yapmaktadır. Burada, tamamen
Anayasaya uygun bir düzenleme yapılmaktadır.
Sayın
Çalış Alınacak avukatın yüzdesini verebilir
misiniz? dediler. Tabii, ne kadar hâkim ve savcı alınacak
hangi dönemde, avukatlardan ne kadar hâkim ve savcı adayı
alınacak? Efendim, bununla ilgili kararı, Adalet
Bakanı olarak ben tek başıma vermiyorum. Önce, Adalet
Akademisinden görüş alıyoruz yasa gereği. Tabii bu
geldikten sonra, ihtiyaç durumuna göre, bu rakamı
belirliyoruz. Ben şimdi buradan bir rakam veremem size,
verirsem yanlış olur. Ama, tabii bu yasa çıktıktan
sonra, avukat arkadaşlarımızdan da hâkim ve
savcılığa mutlaka alacağız. Bu rakam, demin
söylediğim işler yapıldıktan sonra olacak.
Sayın
Başkanım, sürem doldu. Diğer sorulara yazılı
cevap vereceğim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Ben bir hatırlatma babında sorayım Sayın
Bakanım. Sayın Çalışın bu ÖSYMyle ilgili
bir sorusu vardı. İki defadır soruyor. Yani, Adalet
Bakanlığı mı yapıyor
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Affedersiniz.
Şimdi,
Sayın Çalış Niye mülakatı da ÖSYMye
yaptırmıyorsunuz? dediler. ÖSYM zaten
yazılıyı yapıyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Mülakat olmadan neden ÖSYMden
almıyorsunuz? dedi.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN - (Antalya) Direkt olarak
Niye mülakatı yapmak durumundasınız? Hâkimlik ve
savcılık mesleğinin özelliği gereği,
mülakat yapma ihtiyacını duyuyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme
alacağım.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı yasa teklifinin 2. maddesi
Anayasaya aykırıdır. Teklifin metinden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bizde katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben,
doktora yapan kişilerin de normal hâkim adayları gibi
yazılı imtihandan geçmesini,
kaldırılmasının eşitlik ilkesine
aykırı olduğunu bildiğim için bunun Anayasaya
aykırı olduğunu ileri sürüyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Türkiyede tabii, doktoranın
nasıl yapıldığı da biliniyor. Önemli olan o
makama gelecek insanların bilgili olması, tarafsız
olması, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği olgun,
dolgun bilgilere sahip olması.
Şimdi,
biraz önce, 2 tane AKPli, hâkim mesleğinden gelen 2 tane
AKPli çıktı, burada konuştu, ben hayret ettim, bunlar
nasıl hâkimlik yapmış? Şimdi, efendim, diyor ki:
Yahu kaymakamı İçişleri Bakanı
Müsteşarı atıyor da niye hâkimi atamasın? Yahu
arkadaşım, kaymakamla hâkim bir olur mu?
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Olmaz tabii!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Olmaz. Olmazsa, tabii hâkimlik
Anayasada hâkim
teminatı tanımış. Mesleğe kabul edilmenin
-biz diyoruz ki- mülakatla başlaması lazım. E,
şimdi, siz seçiyorsunuz, seçiyorsunuz kendi düşüncenize
uygun insanları, seç seçebildiğin kadar, 100 tane adam
getiriyorsunuz. Hâkimler ve Savcılar Kurulu ne yapacak?
Mecburen bunları atamak zorunda kalacak, mesleğe kabul
etmek zorunda kalacak. Biz diyoruz ki: Mülakat safhasında
insanlar haksızlığa uğruyor. Bütün mesele,
işin kritik noktası bu.
Şimdi,
bakın gazetelere intikal etti, etmesi bakımından
bir olay anlatıyorum. Geçen sene, Melih Aşıkın köşesinde
Sayın Bakanın bir mektubu yayınlandı: Efendim,
benim bir akrabam benim adımı kullanarak rüşvet
alıyor. dedi. Bunun üzerine olay mahkemelere intikal etti.
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) İlgisi ne?
KAMER
GENÇ (Devamla) Bir dakika dinleyin.
Sonra,
gazeteciler gittiler o beyin hanımını
konuşturdular. Melih Aşık da dedi ki
Sonradan Bakan
tekzip etti mi etmedi mi bilmiyorum, hanımı dedi ki:
Efendim, biz Mehmet Ali Şahinle akrabayız, eşim,
zaman zaman Bolu Abanta da gidiyoruz.
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Ne alakası var?
KAMER
GENÇ (Devamla) Bir dakika efendim.
Ama,
nasıl atama yapıldığını biliyorum.
Ondan sonra Benim kocam orada işsizdi, orada büyük bir otelde
genel müdür yaptı, devlete ait bir otele. Sonra, orada genel
müdür olduktan sonra İstanbul Millî Emlak Müdürlüğünde
önemli bir göreve getirildi. dedi.
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Allah Allah!
KAMER
GENÇ (Devamla) Ve bu kişi, güya birisinden 70 milyar para
almış. Ondan sonra, hanımı dedi ki: Bizim
aramız başlangıçta çok iyiydi, Sayın Bakan kocama
bu işi buldu. Sonradan, o zaman Sayın Bakan bana Başını
ört. dedi, ben başımı örttüm, ama sonradan
başımın örtüsünü çıkarınca ondan sonra bu
olay oldu. dedi. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Sonra hâkim mi yapmışlar?
KAMER
GENÇ (Devamla) Bir dakika kardeşim, bir dakika ya
Cevap
verir şimdi.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Her zırvaya cevap mı verecek?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Önergeyle bunun bir ilgisi var mı?
BAŞKAN
Sayın Genç, bunun önergeyle bir ilgisi yok.
KAMER
GENÇ (Devamla) Melih Aşık da, o yazısını
okudum, Sütunlarımız Bakana açıktır, buyursun
cevap versin. dedi. Ben görmedim cevap verdiğini. Kendisi
burada cevap verirse veyahut da vermişse benim dikkatimi
çekmemişse özür dilerim.
BAŞKAN
Sayın Genç, önergenin üzerinde konuşsak.
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, bakın, işsiz bir adamı
getiriyorsunuz imtihana tabi tutmadan devletin en mutena bakanlığına
atıyorsunuz. İşte bu zihniyet iktidara gelirse
(AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Genç, önergenizin üzerinde konuşun lütfen.
KAMER
GENÇ (Devamla)
ve bu zihniyetin belirleyeceği makamlarda
bulunan kişilerin, bu zihniyette bulunan kişilerin
böyle hâkim ve savcıları imtihan etme durumu olursa
işte orada tarafsızlık meselesi olmaz. Bizim
korkumuz
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Hangi zihniyet?
KAMER
GENÇ (Devamla) Efendim, işte söylüyoruz, yani
imtihansız, imtihan etmeden, kendi
yakınlarınızı devletin en üst makamlarına
getirip atarsanız
İşte bu zihniyeti kastediyorum.
Yarın da hâkimler ve savcılara -öteki maddede de
konuşacağım- mülakatta neler sorduğunuz orada
da yazılı, öyle mükemmel mülakat sorularını
bulmuşsunuz ki! (AK Parti sıralarından gürültüler)
Şimdi,
Sayın Başkan, ben konuşuyorum, bunlar konuşuyor.
Bunlar niye konuşuyor? Niye sıkılıyorlar? Niye
sıkılıyorlar? Eğer beni dinlemekten
sıkılıyorsanız, gidin dışarıya
arkadaş.
BAŞKAN
Sayın Genç, önergenin dışına
çıktığınız için itiraz ediyorlar. Önergenin
üzerinde konuş. diyorlar. Doğru, önergenin üzerinde
konuşun lütfen.
Buyurun.
KAMER
GENÇ (Devamla) Ben önergenin üzerinde konuşuyorum. Tamamen
önergenin üzerinde konuşuyorum. Diyorum ki: Böyle, taraflı,
hak tanımayan, hukuk tanımayan, kanun tanımayan,
kendi yakınlarını devletin en üst makamlarına,
en rant getiren makamlarına imtihansız getiren
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Sen hâkimlik yapmışsın, herkes
yapar!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Ondan sonra, bakın, o arkadaş, hemen 70
milyonu da iade etti; işsiz adamdı, iade etti.
Şimdi,
böylesi zihniyetle, eğer hâkimliğe de müdahale
ederseniz, Türkiye'de hâkimlik müessesesi yürümez. Vatandaşın beklediği
tarafsız bir hâkim statüsünde hâkim bulamazsınız. O
bakımdan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NİL HIDIR (Muğla) Seni kim seçti? Kimin torpiliyle geldin
sen?
BAŞKAN
Arkadaşlar
Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, bakın, bunlar hâlâ Mehmet
Moğultaya takılmışlardır. Mehmet
Moğultay, kardeşim, zamanında hangi
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Oğlun
Oğlun
KAMER
GENÇ (Devamla) Efendim, oğlumu alan Hüsamettin Cindoruktur,
başka bir yerden geldi. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Hayır,
bakalım şimdi. Bakın, sizin Meclis
Başkanlığına getirdiğiniz kişi Benim
on sekiz nesle kadar bir tane akrabam yok burada. dedi. Hâlbuki
buldular ki, kendisi kardeşini ve yeğenini atamış.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Kendinden bahset, boş ver onu.
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar, bizim
istediğimiz
Benim oğlumun buraya atanmasında bir
usulsüzlük varsa, buyurun, işte iktidarsınız
Yani
bakın, sıkışıyorsunuz, başka yere
gidiyorsunuz. Kendi dürüstlüğünüze uygun, yani, siz
memleketi dürüst yönettiğinizi iddia edin
Siz bana
bunları yaparsanız, ben sizi burada pişman
ettiririm. Bakın, elimde çok deliller var. Ben daha, bu kadar,
kendisine utanılacak şeyler söylenen bir toplumda bu
kadar gülmeler olduğunu da ilk defa sizde görüyorum. Böyle bir
şey olur mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ederim.
KAMER
GENÇ (Devamla) Ben burada ciddi şeylerden bahsediyorum, siz
gülüyorsunuz. Nasıl oluyor, ben anlamıyorum?
Madde
Anayasaya aykırıdır
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ediyorum, sağ olun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN
- Oylama olduğu zaman isterseniz, buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Tamam, işte önergeyi oylayacaksınız.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, kürsüden konuşmak ister misiniz?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Evet.
BAŞKAN
- Biraz önce Sayın Hatibin konuşması
sırasında Sayın Bakan ismen zikredilmiştir,
Sayın Bakanın bir açıklama hakkı
doğmuştur.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahinin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın Gençin
sözlerine cevap vermek için çıkmadım huzurunuza,
basına da konu olduğundan, bir konuyla ilgili sizleri
bilgilendirmek için çıktım. Çünkü böylesine değersiz
iddia ve sözlere cevap vermeye tenezzül etmem. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Yalnız,
hemen şunu söyleyeyim: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile
ilgili böylesine bir değişiklikte, benim teyzemin
oğluyla ilgili bir konuyu buraya getirmiş
olmasının kuyruk acısı var. Kendisi, dört yıl
önce bir televizyon programında bana hakaret etti. Tazminat
davası açtım. Dava bitti, kazandım. Şimdi, o
paranın ödenmesinin acısı düştü içine.
Alacağım Kamer Bey, o parayı ödeyeceksiniz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) O parayı ödeyeceksin,
alacağım, hiç çaresi yok. Şimdi, böylece bir hukuk
davasında hasım olduk.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Biz, sizin özel davanızı
dinlemek zorunda değiliz Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuyla ilgili açıklama
yapınız lütfen.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Kendisi,
husumeti, kürsüye çıkarak, güya, burada kendi kendini tatmin
etmeye çalışıyor. O tazminatı ödeyeceksiniz.
AHMET
ERSİN (İzmir) Ne kadar?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Tabii
miktarını henüz bilemiyorum, hesap edilecek, icrada,
Ahmet Bey.
Bir kamu
kuruluşuna, benim sınavsız olarak bir
yakınımı aldığımı iddia etti. Bir
defa, orası kamu kuruluşu değil. Taksim Otelcilik
Anonim Şirketinin bir otelidir. Ticaret Kanununa tabidir,
orada çalışanlar da İş Kanununa tabidir ve benim
Bakanlığım oraya işe almaz, anonim şirketin
yönetim kurulu vardır, şartlarını
taşıyanları işe alır. O nedenle, bizim,
Hükûmet olarak, elimize imkân geçtiğinde
yakınlarımızı devlet kadrolarına
doldurduğu iddiasını ve bunu hâkimler ve
savcılar için de yapacağımız iddiasını
reddediyorum. Çünkü, kamu kurum ve kuruluşlarına
yapılacak olan alımlar ÖSYM tarafından
yapılmaktadır. Biz de bunu büyük bir titizlikle takip
ediyoruz.
Biz
Hükûmet olarak bu konuda bir farkı ortaya koyduk. Devlet
Memurları Kanununun 4/B maddesine göre sözleşmeli
personel alınması mümkündür. Biliyorsunuz bunun için de
ÖSYMden filan sınava girme koşulu da aranmaz. Ancak, biz
bunu da getirdik Hükûmet olarak. Hatta, bunu, kanunla
Dedik ki:
Sözleşmeli personel de ÖSYMden gelecek ve ÖSYMnin gönderdiği
kişileri, puanlarına göre, kamu kurum ve
kuruluşlarına sözleşmeli personel olarak alacak
dedik. Kadrolaşma niyetinde olan bir iktidar bunu yapar
mı? Mevcut yasa İstediğinizi alabilirsiniz diyor
ama biz, bunu, partizanlık olur, birtakım baskılar
altında, birtakım kişiler girmek isterler, bu yolu
tamamen kapatalım düşüncesiyle, Hükûmet olarak bundan
birkaç ay önce böyle bir değişikliği de yapmış
olan bir iktidarız.
Şimdi,
demin ifade ettiğim yakınım, birinin bana ihbarı
üzerine, bir yanlışlık yapmış. Ben de, bu
yakınımdır, ben bunu affedeyim, görmezlikten geleyim
demedim. Suç ortağıyla birlikte İstanbul Cumhuriyet Savcılığına
ihbarda bulundum, tutuklandılar, cezaevinde kaldılar
altı ay, davaları bitti mi bitmedi mi bilmiyorum. Bu,
benim açımdan eleştirilecek bir şey değil.
Herhâlde takdir edilecek bir şeydir. Siz hiç böyle bir şey
yaptınız mı? (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın
Kamer Genç, hiç böyle bir özveride bulundunuz mu siz?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Cevabını vereceğim biraz sonra.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Efendim,
neymiş, hanımının efendim işte başı
kapalıymış da, açmış da, ondan sonra böyle
yapmış. Hanımının ne zaman
başını örttüğünü, ne zaman
kapandığını bilmem, görmem bile.
KAMER
GENÇ (Tunceli) İfadesi var.
Gazete okumuyorsun herhalde!
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Efendim, tabii,
böyle bir hadise karşısında öyle bir şey
söylenmiş olabilir. Ben onu bile hatırlamıyorum, ama
biz, ne kimsenin giydiğine ne içtiğine ne yediğine ne
nerede olduğuna karışmayız. Bu, bizim
mizacımızda yoktur.
O
nedenle, biraz önce söylenen sözlerin hiçbir değer tarafı
yoktur, sadece burada mide bulandırmak,
ortalığı karıştırmak, konuyla ilgili
söyleyecek bir şeyi olmayınca bu tür belden
aşağı vurmayı kendisine alışkanlık
hâline getirmiş bir kişinin bu açıklamalarına
cevap vermek için buraya geldim. Özür dilerim böyle bir özel konuyu
sizlerle paylaşma durumunda kaldığım için.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, bana sataştı, müsaade ederseniz
iki dakikada bitireceğim.
BAŞKAN
Efendim, Sayın Genç, bakınız, bir önergeyle ilgili
olarak
Siz o hususta açıklama yaptınız.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Davayla ilgili Sayın Başkanım, bir
dakika beni dinler misiniz.
BAŞKAN
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, bir dakika
Bana dedi ki, kuyruk
acısı var, belden aşağı
BAŞKAN
Efendim, sizi dinledim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, efendim, bakın, Bakan
yanlış bilgi verdi.
BAŞKAN
- Siz, bakınız Sayın Genç, hiç ilgisi yokken,
önergenizle ilgisi yokken bir konuyu getirdiniz Sayın
Bakanı töhmet altında
Bunu açıklama yaptı,
başka bir şey yok. Efendim, bunu bu şekilde devam
ettiremeyiz, böyle bir üslup olmaz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Taksim Otelcilik Vakıflar Bankasının
kuruluşudur, o da Bakana bağlıdır. Niye bana
sataşıyor! (AK Parti sıralarından
bağırma sesleri)
Bana
cevap hakkımı versin!
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
(Devam)
2.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun; 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/63) (S. Sayısı: 65) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) - Yahu, Taksim Otelcilik Vakıflar
Bankasının kuruluşudur
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Arkadaşlar,
yapmayın böyle lütfen.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
2802 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 9/A maddesi eklenmiştir.
Yazılı
yarışma sınavı ve mülâkatın
yapılış şekli
MADDE
9/A- Yazılı yarışma sınavı, Adalet
Bakanlığı ile imzalanacak protokole göre
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından
yapılır.
Atama
yapılacak boş kadroların sayısı, derecesi,
unvanı, sınıfı, atanacaklarda aranacak
şartlar ile başvuruya ve sınava ilişkin
hususların yer aldığı duyuru, müracaat
süresinin bitiminden en az onbeş gün önce Türkiye genelinde
günlük yayımlanan tirajı en yüksek beş gazeteden birinde bir defa ve ayrıca Adalet
Bakanlığı internet sitesinde ilân olunur.
Yazılı
sınav; Türkçe, matematik, Türk kültür ve medeniyetleri,
Atatürk ilkeleri ve inkılâp tarihi ve temel
yurttaşlık bilgisi
sorularından oluşan genel yetenek ve genel kültür
konuları ile
a) Adlî
yargıda; anayasa hukuku, medenî hukuk, borçlar hukuku, hukuk
yargılama usulü, ticaret hukuku, icra ve iflâs hukuku, ceza
hukuku, ceza yargılama usulü, idarî yargılama usulü ve
idare hukuku,
b)
İdarî yargıda; anayasa hukuku, idare hukuku, idarî
yargılama usulü, hukuk
yargılama usulü, borçlar hukuku (genel hükümler), medenî
hukuk, ceza hukuku (genel hükümler), vergi hukuku, vergi usul
hukuku ve maliye-ekonomi,
konularını
kapsayan alan bilgisi sorularından yapılır.
Yazılı
sınavda genel yetenek ve genel kültür soruları yirmi, alan
bilgisi soruları seksen puan ağırlığa sahip
olacak şekilde değerlendirmeye tâbi tutulur. Bu
değerlendirme yapılırken genel yetenek ve genel
kültür konuları ile alan bilgisi konuları kendi
aralarında eşit olarak
puanlanır.
Yazılı
sınavda yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan almak
kaydıyla en yüksek puan alandan başlamak üzere, sınav
ilânında belirtilen kadro sayısının yüzde elli
fazlası mülâkata çağrılır. Ancak başarı
oranı, ilan edilen kadronun yüzde elli fazlasının
altında olursa, sadece başarılı olanlar
mülâkata çağrılır. Bu şekilde çağrılan
en düşük puana sahip adayla aynı puanı alanlar da
mülâkata alınır.
Mülâkat
Kurulu; Adalet Bakanlığı Müsteşarı veya
görevlendireceği Müsteşar Yardımcısı
başkanlığında, Teftiş Kurulu
Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri ve
Personel Genel Müdürleri ile Türkiye Adalet Akademisi Yönetim
Kurulunun her sınav için kendi üyeleri arasından
belirleyeceği iki üye olmak üzere toplam yedi üyeden
oluşur.
Türkiye
Adalet Akademisi Yönetim Kurulunda Yargıtay ve
Danıştay mensubu birer üye bulunması halinde bu
üyeler Mülâkat Kurulunda asıl üye olarak görevlendirilir.
Türkiye
Adalet Akademisi Yönetim Kurulunda Yargıtay ve
Danıştay mensubu üye sayısı birden fazla ise,
Yargıtay kontenjanı için Yargıtay mensupları
arasından, Danıştay kontenjanı için
Danıştay mensupları arasından; Yargıtay veya
Danıştay mensubu üyelerden birinin ya da her ikisinin
bulunmaması halinde ise Yönetim Kurulunun diğer üyeleri
arasından gizli oyla seçim yapılır.
Asıl
üyelerin hukukî veya fiilî sebeplerle katılamamaları
halinde; Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri,
Hukuk İşleri ve Personel Genel Müdürlerinin yerine
vekalet edenler, Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulundan
katılacak üyelerin yerine ise, Yönetim Kurulunun kendi
üyeleri arasından her biri için ayrı ayrı gizli oyla
belirleyeceği yedek üyeler Mülâkat Kuruluna katılır.
Mülâkat,
ilgilinin;
a)
Muhakeme gücünün,
b) Bir
konuyu kavrayıp özetleme ve ifade yeteneğinin,
c) Genel
davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu ve
liyakatinin,
d)
Dış görünüşü itibarıyla yadırganacak bir
halinin bulunup bulunmadığının,
e)
Yetenek, kültür ve çağdaş yaşam
anlayışının,
puan
vermek suretiyle değerlendirilmesi yöntemidir.
Mülâkat,
yukarıdaki bentlerde yazılı özellikler herbiri
yirmişer puan üzerinden değerlendirilerek
yapılır. Mülâkat Kurulunun herbir üyesi tarafından
verilen puanlar ayrı ayrı tutanağa geçirilir.
Başarılı sayılmak için, üyelerin yüz tam puan
üzerinden verdikleri notların aritmetik
ortalamasının en az yetmiş olması
şarttır.
Mülâkat
sonucu en yüksek puan alandan başlamak üzere sıraya
konularak mülâkat başarı listesi hazırlanır ve
bu listenin altı Mülâkat Kurulu tarafından imzalanarak
Personel Genel Müdürlüğüne teslim edilir.
Yazılı
yarışma sınavına katılmayanların
mazeretleri kabul edilmez. Mazereti sebebiyle mülâkata
katılamayanların müracaatı üzerine Mülâkat
Kurulunca mazeretlerinin kabulüne karar verildiği
takdirde mülâkat yeri ile günü tespit edilir ve ilgili mülâkata
çağrılır. Mazeret bildirenlerin mazereti Mülâkat
Kurulunca reddedilir veya kabul edilmekle birlikte verilen süre
içinde mülâkata katılmazsa başarısız
sayılır.
Sınava
katılanların, yukarıda belirtilen yazılı
yarışma sınavı ve mülâkat puanlarının
aritmetik ortalaması tespit edildikten sonra en yüksek puan
alandan başlamak üzere nihai başarı listesi
hazırlanır. Bu sıralamaya tâbi tutulanların
nihai puanlarının eşit olması halinde,
yazılı sınavda aldığı puana öncelik
tanınır. Yazılı puanlarının da eşit
olması halinde kura çekilmek suretiyle sırası
belirlenir ve bu konuda yapılan işlemler düzenlenecek
tutanakta gösterilir.
Yazılı
yarışma sınavı ile mülâkatın sekretarya
hizmetleri Adalet Bakanlığı Personel Genel
Müdürlüğü tarafından yerine getirilir.
Sınav
kazananlardan gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu
tespit edilenlerin sınavları geçersiz sayılarak
atamaları yapılmaz. Ataması yapılmış
olsa dahi iptal edilir. Bunlar hiçbir hak talebinde bulunamazlar.
Sınavı
kazananlardan ataması yapılıp da belge ile
ispatı mümkün zorlayıcı sebepler olmaksızın
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 62 nci
maddesinde belirlenen kanunî süre içerisinde göreve
başlamayanların atamaları iptal edilir. Tekrar
atanmaları için başvurmaları halinde bunların atamaları
yapılmaz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde söz alan
arkadaşlarımın isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili İsa Gök,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlu, Demokratik Toplum Partisi
adına Batman Milletvekili Bengi Yıldız,
şahısları adına Ordu Milletvekili Mustafa
Hamarat, Bolu Milletvekili Fatih Metin, Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
İlk
konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili İsa Gök.
Sayın
Gök, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
eğer yanlış öğrenmediysem Kastamonu
Milletvekilimiz (AKP) Sayın Musa Sıvacıoğlu,
buradalar, evet.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) AK Parti.
İSA
GÖK (Devamla) Her neyse, Türkçede AKP.
Öncelikle,
arkadaşlar, bir şey söylemek istiyorum: Hukukçu olmaktan
onur duyarım, hukukçuluğu son derece önemserim,
hayatımın şiarlarındandır. Arkadaşımız
Bakanlıkta tetkik hâkimlik görevini, bazı idari görevler
yaptığını söyledi ve hiç
katılamayacağım, tüylerimi diken diken yapan
beyanlarda bulundu. Kaymakamı da Bakanlık alıyor,
genel müdürü de sınav yapıyor alıyor, hâkimi de, beni
de Bakanlık sınav yaptı, atadı, hiçbir fark yok,
gayet güzel gidiyor, tebrik ediyorum, onur duyuyorum türü
şeyler söyledi.
Bu beyan
her şeyden önce hukukçuluk onuruna hiç gelmiyor. Anayasamızda
Üçüncü Kısım Cumhuriyetin Temel Organları,
Birinci Bölüm Yasama, İkinci Bölüm Yürütme, Üçüncü Bölüm
Yargı olarak ayrılmıştır ve yargı
Mahkemelerin bağımsızlığı, Hâkimlik
ve savcılık teminatı diye alt maddelere
ayrılmıştır. Eğer ki, bir hukukçu
olduğunu beyan eden arkadaşımız,
kaymakamlık sınavı ile hâkim-savcı olmayı
karıştırıyorsa, bir genel müdürlükle,
hâkimlik-savcılığı
karıştırıyorsa son derece üzüntü duyarım.
Bakanlığın hâkim-savcı adayları ve
hâkim-savcı aldığı dönemlerden kalan bir
hâkimliği varsa -Allahtan ki Bakanlığımızın
o dönemde aldığı hâkimlerin büyük
çoğunluğu, çok büyük çoğunluğu, bu düşüncede
değiller- o hâkimlerdense
Herhâlde, işte,
korktuğumuz şey bu, korktuğumuz şey bu
Son derece
üzüldüm, son derece üzüldüm. Hukukta öğretirler: Valilik
idarenin ajanıdır. Hâkimlikle valiliği karıştırıyorsak,
hâkimlikle kaymakamlığı
karıştırıyorsak vay hâlimize, vay hâlimize.
Cumhuriyetin temel organlarını, hâkimliğin ne
olduğunu, en azından yüz elli yıldır ne
olduğunu kavrayamamışız demektir ki bu son
derece vahim. Bunu söylemek istiyorum, son derece üzüldüm.
Hâkim-savcı
alımının, eskiden beri Adalet
Bakanlığında olduğu argümanından lütfen
vazgeçin, bu argümanı kullanmayın. Toplumsal ilerleme
diye bir şey var. Eğer ki bu argümandaysanız
arkadaşlar, daha önce barolar vesayet altındaydı,
baroları tekrar vesayet altına koyun. Baro
başkanlarını görevden alın, yönetimleri valilik
görevden alırdı; bunları, o zaman, yapın. E,
kadılığa dönelim. Toplumsal ilerleme denen bir
şey vardır, diyalektiğin sonucudur bu. Toplumsal
ilerlemede her kurum gelişir, toplumlar gelişir;
gelişme engellenemez. Hâkimliğin
bağımsızlığı, yargının o
farklı yapısı toplumsal gelişmenin bir
sonucudur. Eğer ki 1940larda, 1950lerde kalıp otuz dört
kanunu argüman olarak alıyorsanız, vay hâlimize ki vay
hâlimize. Toplumsal ilerlemeden nasip
alamadığımız anlamına gelir, üzülürüm. Türk
toplumu gayet akıllıdır, gelişmelere
açıktır, tarihinden gelen o önemli nitelikleriyle çok
büyük devrimlere imza atmıştır. Biz toplumsal ilerlemeye
kapalı bir toplum değiliz. Bunu söylemek istiyorum
arkadaşlar. Yönetmelikten biz yasaya, yetenek, kültür,
çağdaş yaşamı dahi zor aldırdık.
Konuşuldu, sonra sizler aldınız.
Arkadaşlar,
bu bir mantık, bu bir mantık. Az önce kürsüde konuşan
mantığın devamını, bakın, ben size
söyleyeyim. Konuşma konumu birden değiştirdim.
Bakın
arkadaşlar, daha yeni, dün, Futbol Federasyonu Kanunu geçti.
O Federasyonun delege yapısı, delege sistemi
değiştirildi. Konu, Federasyonu da, ne yazık ki,
egemenlik altına alma maksatlı siyasal
kadrolaşmaydı. FİFA ve UEFAnın
uluslararası kararları aleyhine bir yasa geçti.
Bakalım sonu ne olacak.
Arkadaşlar,
aynı mantığın devamı, bakınız -belki
farkında değilsiniz- sağlık alanında TUS
kalkıyor, TUS sınavı. Yerine ne geliyor
arkadaşlar? Üç kişilik profesörler kurulundan bir
mülakat, asistan olmak için. Anahtar kelime: Mülakat. Anahtar
kelime: Mülakat. Dikkatinizi çekerim arkadaşlar.
Türkiye
Hâkimler ve Savcılar Birliği Kanunu geliyor, komisyondan
geçmiş. Türkiye Hâkimler ve Savcılar Birliği Kanunu
son derece önemli bir kanun. Bu kanunun bir geçici maddesi var.
YARSAV kapatılıyor ki tarihimizde bizim dernek kapatmak
için kanun çıkartmamıştık. Örgütlenme,
düşünme özgürlüğüne bir darbe olacak. YARSAVı
kapatmak için kanun getiriyoruz. Ben bu kanuna dahi üzülüyorum.
Niye biliyor musunuz? Çünkü, Hakimler ve Savcılar Birliği
Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Birliğini kamu kurumu
niteliğinde meslek kuruluşu olarak nitelendiriyor.
Anayasamızda
-Zafer Hocam iyi bilir, Sayın Üskül- kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları Yürütme
bölümünde yer alır. Bu kuruluşların idari ve mali
denetimi bakanlıklara bağlıdır. Bu dahi
yargıya bir müdahaledir, bu dahi. Yargı konusunda bu
kadar hassas olmak lazım, bu kadar hassas. Bunları lütfen
değerlendirin.
Ha
burada hep şu dendi bana, hep dinliyorum arkadaşları:
İşte, asla bakanlığın, şunun bunun,
siyasal iktidarın yargıya etkisi olmaz. Arkadaşlar,
demeyin bunu. Unutmadık daha, unutmadık. 27 tane
Yargıtay üyesi, 23 Yargıtay, 9 Danıştay üyesi
açığı varken, Yargıtay Başkanı,
Danıştay Başkanı sürekli Açığımızı
kapayın. diye yazılar gönderirken HSYK dediğimiz
Savcılar Yüksek Kurulu toplantı yapamadı. Çok
saygı duyduğum Sayın Bakan toplantıya gelmedi.
Sayın Çiçek
Fahri Kasırga ağabeyimizdir-
müsteşar Gitmeyeceksin. talimatı aldı. Sayın
Kökçam toplantıya katılamadılar. Bakın,
toplantı yapılamadı arkadaşlar. Bu
toplantıda ne yapılacaktı? Yargıtay üyeliği
seçimi yapılacaktı. Yargıtay Kanunu vardı,
Meclise gelmişti, geçecekti, sayı düşecekti
Bırakan bunları. Olay ne? Yargıtaya seçilecek olan
yüksek yargıçların belirlenmesi. Bu belirlenecek isimler
konusunda anlaşma sağlanamayınca siyasal olan
kesim, Sayın Bakan kesimi ve Bakanın
Hani diyoruz ya:
Yüksek yargıç, birinci sınıf yargıç, bunlar asla
etkilenmez
Müsteşar kürsüden gelmedi mi, Sayın Kökçam
kürsüden gelmedi mi? Bunlar ağır ceza
başkanlığı, başsavcılık
yapmadılar mı, yüksek yargıç değiller mi?
Bakanın talimatıyla toplantıya gidemediler. Ha
demek ki siyasi irade o birinci sınıf yargıca dahi
müdahalede bulunabiliyormuş. Bulunur, bu doğaldır.
Dolayısıyla,
3üncü maddedir en hassas noktası arkadaşlar, bu kanunun
hassas olduğu yer 3üncü madde. Bana bir saat verin, ben size
ıcığına cıcığına anlatayım
bu maddeyi. Mülakat. Çok hassas. 3üncü madde mülakatı,
protokolü, ÖSYM protokolünü, sınavın şeklini, her
şeyi belirliyor. Bu maddede protokol deniyor, ama özü yok,
altı yok, protokol nitelikleri yok. ÖSYMyle
yaptığınız protokolde sınavı kazanacak
olan insanların profilini çizersiniz.
Bakanlığın ÖSYMyle bir sürü yazışması
var. Hocalar bilir, profesörler bilir. ÖSYM protokollerinde
arkadaşlar, öyle protokoller yaparsınız ki, protokol
sonucu oluşacak olan sınav sonucu şahsı
belirlersiniz. Herkes bunu bilmek durumunda. Protokol önemli.
Oradan daha sonraya geçelim arkadaşlar.
Zamanım
çok az kaldı, direkt sonuca gideyim arkadaşlar. Sizlere,
bakın, bu bir uyarı falan değil, naçizane grup
görüşümüzü anlatıyoruz. Mülâkat ile yazılı
sınav notlarının aritmetik ortalama oranını
değiştirmek zorundasınız. Mülâkat ile
yazılı sınavın aritmetik ortalamasını
aynı orandan alamazsınız. 100 ile gelen çocuğu
mülâkatta 0da bırakırsınız. Mülâkatta asgari
70 oranı arıyorsunuz. İki tane yüksek yargıç var
mülâkatta Danıştay, Yargıtaydan. Lütfen, mülâkat
kurulunun içerisine mutlaka
Size Anayasa Mahkemesi yedi
demiyor. Yargıtay, Danıştayı unutma ey siyasal
irade diyor. O zaman, mülâkat kurulunun
Eğer ki HSYKya bu
yetkiyi verme niyetiniz çok kesinse, çok katıysanız o
zaman mülâkat kurulundaki iç yapıyı tekrar düşünün.
Oraya 900 civarında bizim idari yargı hâkimimiz, savcımız
var, 1 Danıştay üyesi koyuyorsunuz. 9.000 bizim adli
yargı hâkim, savcımız var. O zaman, Yargıtaydan
bari 3 tane, bari 4 tane yüksek yargıç koyun. Yani, bu kurul
sayısını 9-10a çıkartın, 11e çıkartın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İSA
GÖK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Mülâkat
kurulunun o sayısal durumunu ve hâkim, savcı,
Danıştay, Yargıtay üye sayısını mutlaka
değerlendirin.
Protokol
şartlarını netleştirmek zorundasınız.
Gayri muayyen protokol olmaz. Gayri muayyen olmaz arkadaşlar
ve yüzde 50 fazlası yasaya geliyor. Yüzde 50 fazla olacak olan,
sınav sonrası mülâkata çağrılacak olan
Lütfen,
mutlaka yüzde 50 olarak yorumlamayın, bunu bir yüzde 50 rezerv aday
olarak düşünmeyin, bunu rezerv olarak
mantığınızdan çıkartın, En fazla yüzde
50 deyin. Ağırlığı mutlaka yazılı
sınava vermek zorundasınız. Yargının
geleceğini belirliyoruz, yargının geleceğini
belirliyorsunuz. Bu bir teklif değil, tasarı. Niye teklif
olarak geldi? Çünkü, yargının geleceğinde
arkadaşlar, siyasal iktidar, hükûmet, ilerideki
yıllarda bu tarih konuşulurken, bu tarihin
sorumluluğunu, bu kanunun sorumluluğunu üstüne almak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gök, süreniz tamamlandı.
İSA
GÖK (Devamla) - Sayın
Başkan, 8.59 yazılı burada.
BAŞKAN
Bir dakika vermiştim, yanlışlıkla on dakika
olmuş.
İSA
GÖK (Devamla) Efendim, o zaman teşekkür edeyim yalnızca.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
İSA
GÖK (Devamla) Hükûmet bu yasanın sorumluluğunu almak
istemediği için genç bir arkadaşa vebalini yüklüyor. Bu
etik değil, bu hiç etik değil. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Biz gurur duyuyoruz.
BAŞKAN
Sayın Gök, teşekkür ediyorum.
İSA
GÖK (Devamla) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlu.
Sayın
Çobanoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Efendim?
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) İsmim zikredilerek
yanlış beyanlarda bulundu, onu düzeltmem gerekiyor.
BAŞKAN
Neyi ilgilendirerek, anlamadım Sayın
Sıvacıoğlu.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) İyi ki başka hâkimler bu
zihniyette değiller, savcılar bu zihniyette
değillermiş, onlarla gurur duyuyorum, gurur duyuyoruz.
dediler. (AK Parti sıralarından Seninle gurur
duyuyoruz. sesleri)
Bizimle
gurur duymuyor
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Duyuyoruz, duyuyoruz, sizinle de gurur
duyuyoruz, hepimiz bu milletin evlatlarıyız.
BAŞKAN
Sayın Çobanoğlu, buyurun.
MHP
GRUBU ADINA METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Bartın
Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç tarafından
hazırlanan 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimin başında, Ispartada elim bir
uçak kazasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, Türk milletine
başsağlığı diliyorum. Allah böyle bir
acıyı göstermesin.
Değerli
milletvekilleri, iki gündür Genel Kurulda üzerinde
tartıştığımız teklifle ilgili olarak
ciddi bir tartışma ortamı meydana gelmiştir.
Zaman zaman, iktidar partisine mensup milletvekili
arkadaşlarımızdan söz alanlar, Neden bu yasayla
ilgili bu kadar fazla tartışma yapılıyor, neden
bu kadar itiraz ediliyor diye serzenişte de
bulunmuşlardır. Tabii, bu yasa niye bu kadar tepki çekti,
niye bu kadar itiraz edildi, bunun için geliş biçimine bir
bakmakta fayda olacağı kanaatindeyim.
Bakın,
diğer yasalarda olduğu gibi, olağan süreç
içerisinde, alışılagelmiş süreç içerisinde bu
yasa Komisyona gelse, Komisyonda yeterli bir sürede incelense
veya gerekirse alt komisyona havale edilerek ve orada da çok
hassas bir şekilde, dikkatli bir şekilde incelenerek,
gerekirse Yargıtaydan, efendim, Danıştaydan,
barolardan bu konuyla ilgili görüş istenerek ve bu konuda
görüş bildirecekler Komisyona davet edilerek, diğer
yasalarda olduğu şekliyle, âdeta hepimiz tarafından
hazmedilerek ve ortak akıl noktasında buluşup bir
noktada uzlaşarak gelmiş olsaydık, acaba iki gündür
yaşadığımız bu tartışmaları
yaşar mıydık?
Şimdi,
bu yasa, bu teklif bu şekliyle gelmiştir. Ama, hep
söylüyoruz -bir sonrakiler için dikkati çekmek üzere,
kayıtlara geçmek üzere bunu bir kere daha ifade ediyorum- bu
teklifin bu şekliyle hem Komisyonda hem Genel Kurulda
görüşülmesini doğru bulmuyoruz. Bu teklifin
yasalaşması halinde bile tartışmalar bitmeyecektir.
Kamuoyunda da belki gerektiğinden daha fazla ilgi çekmiş.
Zaman zaman bizi arayan arkadaşlarımız Ya ne oluyor?
Yangıdan mal mı kaçırılıyor? Bizim
bilmediğimiz bir şey mi var? diye bize sorular
yöneltmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, tabii, yapılan, bu getirilen teklif
gerçekten ülkemiz için, hepimiz için çok önemli hususları
ihtiva etmektedir. Devletimizin en önemli erkleri olan, yani üç
temel erki olan yasama, yürütme ve yargı erkinin, yargı
mensuplarının nasıl alınacağına dair
bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız.
Tabii,
böyle önemli bir konuda bu teklif karşımıza
geldiğinde herkesin aklında şöyle bir soru işareti
var: Neden bu kadar acele edildi, neden Mecliste ve komisyonlarda
yeteri kadar bu teklif tartışılmadı. Acaba bir art
niyet mi var, acaba farklı bir düşünce mi
taşınıyor? diye bir endişe söz konusu
değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
tabii, bu yapılacak imtihanlarda yazılı
sınavlarla ilgili hiç kimsenin bir endişesi yok.
İşte, ÖSYM tarafından yapılıyor. Ama herkesin
gelip kilitlendiği, endişe duyduğu konu, bu 3üncü
maddede de görüşeceğimiz mülakat konusu.
Değerli
arkadaşlarım, hangi mülakat olursa olsun bu konudaki
düşüncelerin, endişelerin tamamını bertaraf
etmek asla mümkün değil. Sebebine gelince: Mülakatı
yapanlar, sonuç itibarıyla -görevleri ne olursa olsun-
insanlar, çeşitli kamu kurumlarında görev almış
ve bu konuda görevlendirilmiş insanlar. İnsanların
sübjektif düşünmesini de önleyebilmek son derece zor.
Ama
bakın, dünyada da bu konularla ilgili birtakım kavramlar
ortaya atılmış, birtakım görüşler ve kararlar
alınmış. Ben bunların bir kısmını
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yargı
bağımsızlığı vazgeçemeyeceğimiz,
yargının meşruiyetinin temel prensibidir. Bu konuda
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 15/12/1985 tarih 46/1946
sayılı Yargı Bağımsızlığı
Temel Şartında şöyle denilmektedir:
Yargıçlık mesleğine yeterli hukuk eğitimi
görmüş, yetenekli ve kişilikli bireyler seçilecektir.
Seçim yönteminde amaca aykırı düşüncelerin rol
oynamasını engelleyecek tedbirler
alınmalıdır. Yargıçların seçiminde, bir
kişiye karşı ırk, renk, cinsiyet, din, siyasi ve
diğer fikirler, millî veya sosyal menşe ve mal
varlığı gibi düşüncelerle hiçbir ayrım
yapılmayacak, ancak yargıç adayının ülke
vatandaşı olması şartı,
ayrımcılık olarak nitelendirilmeyecektir.
Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesinin 1994 tarihli toplantısında
aldığı kararda da Yargıçların mesleki
kariyerlerine ilişkin tüm kararlar objektif kriterlere
dayanmalı, yargıçların seçimi ve kariyerleri,
eğitimsel özelliklerini, dürüstlük, yetenek ve
etkinliklerini de gözeten liyakat esasına göre
olmalıdır. Yargıçların seçimi ve karar veren
merci, hükûmet ve idareden bağımsız olmalıdır.
Bu mercinin bağımsızlığını teminat
altına almak için getirilecek kurallara, mercinin üyeleri
yargı tarafından seçilmeli ve bu merci kendi asıl
kurallarını kendisi koymalıdır. demiştir.
Yine,
Birleşmiş Milletlerin 1990 tarihli, savcıların
rolüne dair konuda ise şöyle bir karar
alınmıştır: Savcıların göreve
seçilmesinde ölçüler tarafgirliğe, ön yargıya dayanan
atamalara ve bir kimseye ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyaset
veya başka bir fikir, ulusal, toplumsal veya etnik köken,
mülkiyet, doğum, ekonomik veya başka bir statü gibi
nedenlerle ayrımcılık yapılmasına
karşı güvenceler içerir." denilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, hem Birleşmiş Milletlerin hem Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesinin bu konuda diğer ülkelere de
örnek olması açısından aldıkları birtakım kararlar,
geliştirdikleri birtakım şartlar söz konusudur.
Tabii bu konuda mümkün olduğunca objektifliği yakalamak
durumundayız. Şu an karşı karşıya
kaldığımız konu ise, Danıştaya bu
sınavla ilgili yönetmelik aleyhinde bir müracaatta
bulunuluyor ve Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulu, Anayasa Mahkemesine de Anayasa'ya aykırılık
iddiasında bulunuyor. Anayasa Mahkemesinin kararında,
alınacak hâkim ve savcı adaylarının aday
olduklarını, hâkim ve savcı sınıfından
sayılmayacaklarını, bu vesileyle Adalet
Bakanlığının bu sınavı
yapmasının Anayasa'ya aykırı
olmadığına dair de bir kararı var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çobanoğlu konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
METİN
ÇOBANOĞLU (Devamla) Fakat, Danıştay da bu
yönetmeliğin yürürlüğünü durduruyor. Bu arada da 100
tane sınavı kazanmış hâkim
arkadaşımızın şu anda ne olacağı
belli değil. Ayın 4'üne kadar da bu yasa iktidar partisi
tarafından çıkarılmak isteniyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunu, bir orta yolda uzlaşarak
sonlandırmamız lazım. Bu konuda, bu maddeyle ilgili
diyorum ki: Bir kere, Adalet Bakanlığı mülakat
komisyonunda 5 olan sayı, bu teklifte 7'ye çıkarılmıştır.
Adalet Akademisinden 2 üyenin, Yargıtay ve
Danıştay menşeli 2
üyenin gelmesi sağlanmıştır. Bunu biraz daha rahatlatmak
açısından şunu da yapabiliriz: Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulundan yüksek hâkim sıfatını
haiz 2 üye de bu Kurula dahil edilebilirse kamuoyundaki
tartışmaların azalacağı kanaatindeyim.
Yine, mülakatla yazılı sınavın aritmetik ortalamasının
alınması hakkaniyete aykırıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çobanoğlu, teşekkür ediyorum.
METİN
ÇOBANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum.
Özellikle
mülakatın bu konuda yüzde 50den daha az bir oranda
değerlendirilmesi adaleti sağlayacağı
kanaatindeyim.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde
üzerinde, Demokratik Toplum Partisi adına, Batman
Milletvekili Bengi Yıldız.
Buyurun.
(DTP sıralarından alkışlar)
DTP
GRUBU ADINA BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2802 sayılı Yasa
hakkında Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini
aktarmak için huzurunuzda bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, iki üç gündür, doğrusunu isterseniz, yüce
Meclisimizde ve komisyonlarda yargıyla ilgili yasa
teklifleri ve tasarıları âdeta uçuşmaktadır. Bir
önceki gün, Avrupa Birliği Komisyonunda Hâkimler ve
Savcılar Birliği adı altında bir
tasarıyı tartışıyorduk, Genel Kurula
geldiğimizde önümüzde 2802 sayılı Yasa teklifini
gördük. Yargı siyasallaşıyor mu acaba? sorusunun,
aslında, bu iki üç günlük Hükûmet icraatlarında ve
tekliflerinde cevabını bulabiliriz. Öncelikle
hâkimler ve savcıları tek çatı altında toplayan
sendikalaşma, dernekleşme çalışmasını
tartıştığımız sırada, Sayın
Adalet Bakanlığı bürokratlarına sorduk, Acaba,
Avrupa Birliği ülkelerinde benzer bir yapılanma var
mıdır? diye, bize Avrupa ülkelerinde yok, ama Rusyada
böyle bir yapılanma var, kanunla kuruluyor diye söylediler.
Yani, Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbirisinde bulunmayan
bir sendikalaşma çalışmasını, Avrupa
Birliği süreci içerisindeki bir ülkede ve bu konuda epey de
yol almış bir Hükûmet olarak, nedense, bize reva
görülmektedir.
Değerli
arkadaşlar, 2802 sayılı Yasa ile hâkimler ve
savcıları bir çatı altında birleştiren
tasarı, esasında yargının
bağımsızlığına vurulmak istenen bir
darbedir. Biliyorsunuz, parlamenter sistemde kuvvetler
birliği yerine kuvvetler ayrılığı
müessesi getirilmiştir. Yüce Meclisimizde, AK Partinin ele
geçirdiği çoğunlukla birlikte yasama ve yürütme erki bir
elde toplanmış, bunun birbirini denetleme gibi bir
misyonu ne yazık ki kalmamıştır. Geriye bu güç
karşısında bir yargı erki kalmıştır.
Sayın Hükûmet Bu yasa teklifleriyle o gücü de kontrol
altına almak arayışı içerisindeyiz" diyor.
Doğrusunu isterseniz, bu yasalar eğer Meclisten geçerse
biz bu yasaların ismini Biz yaptık oldu yasaları
koyacağız. Çünkü, Meclisten kaçırılan, bu yasalarla
ilgili görüş belirtmesi gereken bütün kurumlardan, sivil
toplum örgütlerinden âdeta kaçırılan yasalarla
karşı karşıyayız. Dolayısıyla hiç
kimsenin katkısı bulunmayan yasalara Biz yaptık oldu
yasaları demek lazım.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmet, gerek basında gerek yayın
organlarında ve daha önceki demeçlerinde esasen mülakat
sistemi ve daha önceki yargıda hâkim ve savcı
alımlarının objektif ölçülere dayanmadığını
ve bu noktada ciddi eleştirileri yaptığını
da görüyoruz. Ama Bu dönemde biz Hükûmetken biz de bu süreci devam
ettirelim. arayışı içerisindedir. Bu, eğer
ülkemiz açısından bir problem teşkil ediyorsa, eğer
Avrupa Birliği sürecinde bizim karşımıza
çıkacak bir problemse ve eğer ülkemizde yargının
bağımsızlığını zedeleyecek
girişimlere neden olacaksa, iktidarların el
değiştirmesiyle de iktidardan iktidara geçecekse, o
zaman bu problemli hususları şimdi Mecliste hep birlikte
çözelim, bir sonraki döneme ertelemeyelim diyoruz.
Anayasanın
138inci maddesi ve 140ıncı maddesi hâkimlik
mesleğine ilişkin özel düzenlemelere yer vermiştir.
Bu kararlarda yargıçların maddi ve manevi
koşullardan ve her türlü etkiden uzak tutulup Anayasaya,
yasalara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar
vermeleri sağlanmak istenmiştir. Bakanlıkça yapılacak
bir yeterlilik sınavı öncelikle hâkimlik ve
savcılık mesleğine alınacakların yürütme
organına karşı
bağımsızlığını gölgeleyecektir.
Değerli
arkadaşlar, Avrupa Birliği tarafından Türkiye
Cumhuriyetinde yargı sisteminin işleyişine
ilişkin 2004 ve 2005 yıllarında hazırlanan
istişare raporlarında hâlihazırda Adalet
Bakanlığı tarafından idare edilen hâkim aday
adaylarının seçimine yönelik hususlarda Adalet
Akademisine ya da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
devredilmesi önerilmiştir. Hukuk devletinde yasa koyucu,
yasaların yalnızca Anayasada değil,
Anayasanın da evrensel hukuk ilkelerine göre düzenlenmesini
öngörür. Bu nedenle, uluslararası hukuk ilkelerine de uygun
olarak hukuk alanında söz sahibi organların mülakat
kurumlarında yer alması gerekiyor. Yine, 2007 Avrupa
İlerleme Raporunda yargı
bağımsızlığı konusunda ülkemiz ciddi
eleştirilere tabi tutulmuştur.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle, 2802 sayılı Yasanın
isminden başlayarak yargı
bağımsızlığını aslında
irdelemek lazım. Hâkimler ile savcıları niye
aynı kanunlar düzenliyor? Statülerinden dolayı
denilebilir. Ancak, yargılama içerisinde ayrı unsurlar
olan bu iki makamın aynılaşması, geçmişin
otoriter geleneğinin bir yansımasıdır, hâkim ile
savcıyı aynılaştıran bir anlayışın
ürünüdür. Zaten, adliyedeki ilişkilenmelerde de ne yazık
ki böyle bir birliktelik sergileniyor gibi gözüküyor. Hâkim ve
savcılar birlikte kalkar, birlikte oturur, hatta bazen
dosyalar konusunda bile görüşlerini
paylaşabilmektedirler. Ancak, bu mekanizma içerisinde
savunma mekanizması yoktur ve aslında olmaması da
gerekir. Çünkü, nasıl yasama, yürütme ve yargı erkleri
birbirinden bağımsız olması gerekiyorsa hâkimlik,
savcılık ve savunma kurumlarının da
birbirlerini etkilemekten uzak kurumlar olması gerekiyor.
Hâkimler
ve savcıları kimler mülakata tabi tutmalıdır?
Tabii ki öncelikle bu meslekten gelen yüksek hâkimlerin,
yargıçların onları seçmesi gerekiyor. Bunlar yüksek
yargı organlarının içerisinden gelen hâkimlerin
oluşturacağı bağımsız, her açıdan
özerk bir yapılanmayla sağlanabileceği
düşüncesindeyiz.
Yargının
siyasallaşmasından çokça şikâyet ediyoruz. Bazen
iktidarların, bazen iktidar dışı odakların
yargıyı etkilediğini söylüyoruz. O zaman,
yargıyı bütün etkilerden uzak tutacak maddi manevi,
objektif ortamı sağlamamız gerekir. Yargı
bağımsızlığının, siyasetin
yargı üzerindeki etkisini kaldırmanın yolları
bellidir. Uygar dünya bunun mekanizmalarını yaratmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Kanununun şurasından
burasından değişiklik yapılarak sorunları
çözemeyiz. Yasa baştan aşağı yenilenmeye
muhtaçtır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Yıldız, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
BENGİ
YILDIZ (Devamla) Yeni ve çağdaş bir yasa yapma konusunda
imkânlarımız da vardır. Bunu
yapacağımıza, hem içte hem de Avrupa Birliği
ülkelerinde yeni tartışmalara yol açacak, yargıyı
yıpratacak düzenlemelere gitmek doğru bir
yaklaşım değildir. Bu yasadan sonra yine önümüze
gelecek diğer yasalarda da benzer bir dayanışma
içerisinde davranarak, ülkemize yaraşır, çağdaş
ölçülere uygun bir yasal düzenleme içerisine gitmemiz
gerektiğine inanıyoruz.
Bu duygu
ve düşüncelerle, yüce Meclisi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde
üzerinde şahsı adına, Ordu Milletvekili Mustafa
Hamarat.
Sayın
Hamarat, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
HAMARAT (Ordu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 3üncü
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
3üncü
madde üzerinde, zaten bütün konuşmalar 3üncü maddeyle ilgili
olduğu için, aynı şeyleri tekrar etmeye gerek
olmadığını düşünüyorum.
3üncü
maddede, yazılı sınav ve mülakatın nasıl
yapılacağı düzenlenmektedir teferruatlı bir
şekilde. Yazılı, zaten herkesin objektif
olduğuna güvendiği ÖSYM tarafından yapılmaktadır.
Daha objektif bir kurul herhâlde şu anda yok diyebiliyoruz.
Mülakata gelince, mülakat da işin niteliği gereği
subjektivite gerektiren kısmıyla ilgili yapılan bir
uygulama. Mülakatı da ilk defa AK Parti icat etmiş
değil. Bütün görevlendirmelerde, işe alımlarda uygulanan
bir yöntem. Bu yöntemin de işin niteliği gereği elzem
olduğunu düşünüyoruz, çünkü adalet hizmeti insan eliyle
yürütülen önemli bir hizmet. Bu hizmetin nasıl nitelikler
taşıyan bir kişi tarafından yürütüleceği
ancak mülakatla belirlenebilir. Bu konuda
uygulayıcıların da art niyetli
olacağını peşin düşünmek haksızlık
olur diye düşünüyorum. Kanunun hayırlı, uğurlu
olmasını diliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarında alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına, Bolu Milletvekili Fatih Metin.
Sayın
Metin, buyurun. (AK Parti sıralarında alkışlar)
FATİH
METİN (Bolu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bartın Milletvekilimiz Sayın
Yılmaz Tunçun 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce, bugün uçak
kazasında yaşamını yitiren değerli
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum ve
yakınlarına da başsağlığı
diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hukuk devleti, insan
haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu bir
adil hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu
sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasaya uyan bir
devlettir. Adil bir hukuk düzeninin kurulması ise,
yargının bağımsızlığının
sağlanmasıyla mümkündür.
Ayrıca,
hepimizin bildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
temel niteliklerinden birisi de demokratik devlet
olmasıdır. Bilindiği üzere, demokrasi, bir
kişinin, grubun ya da zümrenin değil, halkın egemen
olduğu yönetim şeklidir. Demokrasilerde, kamu
görevlileri, halk adına ve halka hizmet amacıyla görev
yaparlar. Adalet hizmeti veya yargı yetkisi de bir kamu
hizmetidir.
Anayasada
belirtildiği üzere, yasama ve yürütme yetkisi gibi yargı
yetkisinin de kaynağı halk egemenliğine
dayanmaktadır. Yargı erki, halktan, yani milletten
aldığı bu yetkiyi yine millet adına kullanır.
Saygıdeğer
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yargı
organı ile yasama ve yürütme organı arasında
tartışmaya açık konuların var olduğu
hepimizce gözlemlenmektedir. Bu çerçevede, Adalet Bakanı ve
Müsteşarının Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulundan çıkarılması, hâkim ve savcı
alımlarında yürütme organının söz sahibi
olmaktan çıkarılması istenilmektedir.
Buna
karşın, yargı adına yetki kullandığı
millete karşı hesap verebilme mekanizmasının
sağlıklı işletilebilmesi, yargının
belli bir zümrenin tahakkümü altına girmesini önleyerek
kamuoyu denetiminin demokratik hukuk devletinin
işleyiş tarzına uygun yapılmasının
sağlanması gereğine ilişkin
tartışmaların olduğu hususu da kamuoyu tarafından
çok yakından bilinmektedir.
Bugünkü
teklifin konusu ise, Adalet Komisyonumuzda müzakerelerine bir
hafta önce başladığımız, yüce Meclisimiz ve
kamuoyunun gündeminde olan 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununun birkaç maddesinde değişiklik
öngören kanun teklifidir.
Peki, bu
kanun teklifi içerisinde neler vardır? Neyi düzenliyor?
Muhalefet tarafından üzerinde siyasi kavga ve çekişme
ortamı oluşturulmaya çalışılan bu teklif,
gerçekten iddia edildiği gibi yargının siyasallaşması
amacıyla mı çıkarılmaya
çalışılmaktadır, yoksa zaten Türkiye
Cumhuriyetinin kurulduğu günden bugüne kadar hâkim ve
savcı adaylarının alımında var olan ve
uygulanan kanun ve yönetmelik hükümlerinin, Danıştay
tarafından iptal edilen, ancak Anayasa Mahkemesi
tarafından Anayasaya ve kanunlara aykırı
olmadığının açıkça tespiti anlamına
gelen, daha dün gerekçesi yayımlanan kararın
dayanağı olan söz konusu Yönetmelik hükümlerinin, mevcut
kanuni boşluğun giderilerek yeniden düzenlenmesi
midir? Evet, bundan başka hiçbir amacının
olmadığı, vicdan, insaf, adalet, hakkaniyet, azıcık
hak ve hukuk bilgisine sahip olan herkes tarafından takdir ve
teslim edilecektir.
Değerli
arkadaşlar, burada ben, bu yasayla alakalı iki önemli
hususun altını çizmek istiyorum. Birincisi şudur:
Muhalefet partisine mensup sayın vekillerimiz hem komisyon
toplantılarımızda hem burada hem de basına
verdikleri demeçlerde, özellikle, sanki biz yeni bir kural
getiriyormuşuz gibi, Kanuna yeni bir düzenleme
getiriyormuşuz gibi bir sinerji
oluşturmuşlardır ve bunda belli ölçüde de
başarıya ulaşmışlar görünüyor, ki
gazeteciler bile bunu anlayamamış durumdalar. Size
sordukları sorular da sanki Adalet
Bakanlığının yazılı ve sözlü
mülakatının yeni bir düzenlemeyle yapılıyor
olarak algılanmasıdır. Buradan hem milletimize hem
de bu konuyla ilgilenen bütün herkese şunu altını
çizerek hatırlatmakta fayda vardır: Söz konusu kanun maddesi
ve üzerinde konuştuğumuz kanun maddesiyle belirlenen
yazılı mülakat ve sözlü mülakat, değerli
arkadaşlar, uzun yıllardan beri uygulanan bir yöntemdir.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Yazılı mülakat olmaz.
FATİH
METİN (Devamla) Tabii ki, bunun yanında önemli bir
hususun daha altını çizmekte fayda var. Şu ana kadar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Metin, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
FATİH
METİN (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Bir
önemli husus da şu değerli arkadaşlar: Hukuk
devletinden bahsettim biraz önce. Hukuk devletinin en temel
ögelerinden bir tanesi de idarenin eylem ve işlemlerinin
yargı denetimine tabi olmasıdır. Dolayısıyla,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararlarının
yargı denetimine tabi olmadığı da
düşünüldüğü takdirde, böyle bir düzenlemenin yürütme
tarafından yapılması kadar hukuk devletine uygun
başka bir husus da bulunmadığı kanaatindeyim.
Bu duygu
ve düşüncelerle, tabii, Anayasa Mahkemesinin iki önemli
husustaki hem yazılı sınavla alakalı hem
mülakatla alakalı kararını okuyacaktım. Ancak
tabii, süremiz dolayısıyla buna imkân
tanıyamadık. Bu iki önemli hususu belirtir, kanunumuzun
yargıya, milletimize, ülkemize hayırlara vesile
olmasını temenni eder, saygılar sunarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.39
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
28inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
65
sıra sayılı Kanun Teklifi üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
3üncü
madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Okay, buyurun efendim.
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) Sayın Bakan, görüşülmekte olan
maddenin onuncu fıkrasında Komisyonda bir ek
yapıldı ve bu Çağdaş yaşam
anlayışının ibaresi idi. Ancak biraz evvel
önüme gelen Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekilinin imzalamış olduğu değişiklik
önergesinde Çağdaş yaşam anlayışı
çıkarılmış Çağdaş bilimsel ve
teknolojik gelişmelere açıklığının
ibaresi konulmuştur.
Sorum
şu: Muhtemelen biraz sonra bu önergeye
katılacaksınız. Hükûmetiniz çağdaş
yaşam anlayışından rahatsızlık mı
duyuyor?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Okay.
Sayın
Uslu, buyurun.
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Doğrusu
benim sualim de Sayın Okayın suali gibi. Aynı sual
üzerine ben de söz aldım ama. Yani çağdaş yaşam
anlayışının biraz açılmasını
Sayın Bakandan rica ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Sayın
Hıdır, buyurun.
MEHMET
NİL HIDIR (Muğla) Sayın Bakanım, 29/3/2007
tarihinde Hâkim ve Savcı Atamalarına İlişkin
Yönetmelikin Danıştay tarafından iptal
edilmesiyle, sekiz aylık gecikme sonucu hâkim ve savcı
sayısındaki azalmaya bağlı olarak mahkemelerde
biriken dosya sayısı nedir? Biriken dosyalar sebebiyle
geciken adaletin sosyal yönleri araştırılmış
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hıdır.
Sayın
Yıldız
SACİD
YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
mülakatla ilgili sorum var. Burada beş tane madde var
mülakatta. İşte, muhakeme gücü, bir konuyu
kavrayıp kavramadığı bunlar tamam, bir diyecek
yok, belki tartışılabilir, fakat (c), (d), (e)de genel
davranış ve tepkilerin mesleğe uygunluğu ve
liyakat
Neyin liyakati? Daha evvel görevi yok. Dış
görünüş itibarıyla yadırganacak bir hâlinin bulunup
bulunmadığı, yetenek, kültür, çağdaş... ve
bunlara göre de bir baraj konuyor, yani değerlendirme
subjektif bir değerlendirme, ölçme yok burada.
Ölçemediğiniz şeylere barajı nasıl
koyarsınız? Yazılı sınavda baraj olabilir,
ama burada birisi bir maddeye sıfır verir, öbürü 20 verir.
Subjektif değerlendirmelerde ölçme olmadığı
için, bu tamamen keyfî değerlendirme olabilir. Sorum budur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın
Sıvacıoğlu
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Söz
isteme hakkımı mahfuz tutarak hemen soruma geçiyorum
Sayın Bakanımızdan. Hâkim ve savcıların daha
önceki uygulamalarda torbaya el atmak suretiyle hâkim ve
savcı olmaları belirleniyordu. Yeni bir düzenleme
yapılmıyor. Yani hâkim ve savcı ayrımı hangi
aşamada yapılıyor? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sıvacıoğlu.
Sayın
Genç
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Komisyondan
sormak istiyorum. Şimdi, efendim, yazılıda 100 puan
almış, mülakatta 69 aldı, 70 almadı. Bu hâkim
adayı burada kaybediyor gibi görünüyor yani,
fıkranın yazılmasına göre. Bu, hakka, adalete
sığar mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çakır
OSMAN
ÇAKIR (Samsun) Sayın Başkan, bu mülakatla ilgili, (e)
şıkkında yetenek, kültür ve çağdaş yaşam
anlayışı diyor. Bu kültürden kastedilen nedir?
Genel kültür mü?
İkincisi:
Mülakat sınavında aritmetik ortalamanın en az 70
olması şarttır başarılı sayılmak
için. deniyor. Yazılı sınavda 100 alıp mülakat
sınavında 69 alan aday bu yarışmadan, bundan
elenecek midir? Hâlbuki 100 aldığı bir yazılı
sınavda, puanının değerlendirilmesinde
faydalı olurdu.
Üçüncüsü:
Verilen önergeye göre, doktora yapmış olanlara müracaat
hakkı tanınıyor. Yurt dışında doktora yapmış
olanların YÖKten (Yüksek Öğretim Kurulundan)
denkliği aranacak mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Son
olarak, Sayın Ekici
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu (e)
maddesiyle ilgili, ben de sorumu yöneltiyorum: Mülakat
sınavında, bir insanın çağdaş yaşama
uygun olup olmadığını nasıl
anlayacaksınız?
İkincisi:
Çağdaşlık sosyal bir kavram olarak kabul edilebilir ama
hukuki ve objektif bir kavram mıdır? Bir ölçme
değerlendirme kavramı mıdır?
Üçüncü
olarak: Adalet Bakanlığında, belirlenmiş bir
çağdaş yaşam standartları külliyatı var
mıdır? [AK Parti sıralarından alkışlar
(!)]
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; 3üncü maddede yer
alan mülakatla ilgili, mülakata katılan veya katılacak
olan kişilerin hangi yönleri itibarıyla mülakat
komisyonu tarafından değerlendirileceğiyle
ilgili bir soru yöneltildi. Sayın Okay
Çağdaş
yaşam anlayışından vaz mı geçildi? dendi.
Şimdi,
önümüze bir önerge geldi. Bu önergeyle ilgili, zannediyorum biraz sonra,
Sayın Başkan işlem yapacak. Bununla ilgili, (e)
bendinde bir değişiklik öngörülüyor. Ya önerge sahipleri
önergelerini kürsüye çıkıp izah edecekler veyahut da
gerekçelerini okutacaklar. Önerge benim değil. Ancak
çağdaşlık aynı çağda yaşamak demektir.
Bu bakımdan hepimiz de aynı çağda
yaşadığımıza göre çağdaşız.
Çağdaş yaşam, içinde yaşadığımız
çağın kurallarına, birikimlerine göre
yaşayabilmek anlamına gelir, benim değerlendirmem.
Bunun yerine önergeyle, çağdaş bilimsel ve teknolojik
gelişmelere açıklığının puan vermek
suretiyle değerlendirilmesi
Yanlış ifade etmedim
değil mi?
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Laptopla mı mülakata girecek Sayın
Bakanım?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - İkisi
arasında mahiyet itibarıyla fazla bir fark
olmadığı görüşündeyim.
Hemen
şunu ifade edeyim: Yapmış olduğumuz inceleme ve
araştırmada, bu ibarenin uzun süredir
yönetmeliklerimizde olmadığı, sanıyorum bu
sene veya bir önceki sene, bu yıl Haziran 2007de
yönetmeliğe girdiği anlaşılıyor. Bunun
yönetmeliğe girmesinin de nedeni: Bir Danıştay
kararı sonucu Adalet Bakanlığının böyle bir
düzenlemeyi yaptığını biliyoruz. Ama, önergeyle
getirilen düzenlemeyle teklifteki düzenleme arasında anlam
itibarıyla fazla bir fark görmediğimi ifade etmek istiyorum.
Sayın
Hıdır sekiz aylık gecikme dediniz herhâlde? Yani
Danıştayın ilgili dairelerinin iptal veya
yürütmenin durdurulma isteği talebiyle vermiş
olduğu gecikmeden dolayı, acaba mahkemelerimizde ne kadar
dosya birikmiştir? diye bir soru tercih ettiler. E, tabii,
bunun bir incelemesini, bunun bir hesabını
yapmış değiliz veya böyle bir hesap
yapılmışsa bile benim önümde böyle bir sonuç yok.
Ancak, tabii, hâkim ve savcı açığının
varlığı, bizatihi, birtakım zamanında
bitmesi gereken dosyaların gecikerek bitmesi sonucunu
doğuracağı için, tabii ki bir birikmeye de neden
olacaktır.
Sayın
Başkanım, bunun dışındaki sorulara, izin
verirseniz, yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, madde üzerinde on sekiz adet
önerge vardır. Ancak, her madde üzerinde milletvekillerince sadece
yedi önerge verilebildiğinden, bu önergeleri biraz önce
arkadaşlarımızla birlikte değerlendirdik
-çünkü, siyasi parti gruplarının vermiş olduğu
önergeler dikkate alınır hükmü var- gerekçesini, vesairesini,
diğer şeyleri de okuduk.
NESRİN
BAYTOK (Ankara) Duyulmuyor Sayın Başkan.
BAŞKAN
Şimdi, önergelerin değerlendirmesini
arkadaşlarımızla tekrar yaptık, bir ihtilafa
düşmeyelim, bir yanlış, eksik karar almayalım
diye.
Şimdi,
önergelerden yedi tanesini okutacağım, sonra bu
önergeleri aykırılık derecelerine göre işleme
alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3 üncü maddesi ile
düzenlene 9/A maddesinin ondördüncü fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
onbeşinci fıkra olarak eklenmesini ve diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Ali Koyuncu Özlem Müftüoğlu
Kayseri Bursa Gaziantep
Bayram Özçelik Recep
Yıldırım Osman
Kılıç
Burdur Sakarya Sivas
Hukuk
alanlarında doktora yapmış olanlar ilan edilen boş
kadrolara başvurabilir. Bunlar sadece mülakata tabi
tutulur. Bu durumda olanlar için mülakat puanı esas
alınarak ayrı bir nihai başarı listesi
düzenlenir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesi
ile 2802 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 9/A
maddesinin beşinci fıkrasında yer alan yüzde elli
ibaresinin bir katı olarak, ondördüncü
fıkrasının ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Ali Koyuncu Vahit Kirişci
Kayseri Bursa Adana
Özlem Müftüoğlu Recep Yıldırım
Bayram Özçelik
Gaziantep Sakarya Burdur
Osman
Kılıç
Sivas
Sınava
katılanların, yukarıda belirtilen yazılı
yarışma sınavı notunun yüzde yetmişi ile
mülakat notunun yüzde otuzunun ortalaması tespit edildikten
sonra en yüksek puan alandan başlamak üzere nihai
başarı listesi hazırlanır. Bu sıralamaya
tabi tutulanların nihai puanlarının eşit
olması halinde, yazılı sınavda
aldığı puana öncelik tanınır. Yazılı
puanlarının da eşit olması halinde, kura
çekilmek suretiyle sırası belirlenir ve bu konuda
yapılan işlemler düzenlenecek tutanakta gösterilir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve üçüncü
maddesiyle düzenlenen 2802 sayılı kanunun 9. maddesinden
sonra gelmek üzere eklenen 9/A maddesinin onuncu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Ali Rıza Alaboyun Ali Güner
Kayseri Aksaray Iğdır
Özlem Müftüoğlu Osman Demir Yaşar Karayel
Gaziantep Tokat Kayseri
Cumhur Ünal Cafer Tatlıbal Ali Koyuncu
Karabük Kahramanmaraş Bursa
Mülakat
İlgilinin;
a-
Muhakeme gücünün,
b- Bir konuyu kavrayıp özetleme ve
ifade yeteneğinin,
c- Genel
ve fiziki görünümünün, davranış ve tepkilerinin
mesleğe uygunluğunun ve liyakatının,
d-
Yetenek ve kültürünün,
e-
Çağdaş bilimsel ve teknolojik gelişmelere
açıklığının,
puan
vermek suretiyle değerlendirilmesi yöntemidir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı Hakim ve Savcılar Kanununda
değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının 3. maddesinin onuncu
fıkrasının (e) bendinin metinden kaldırılmasını,
ayrıca 11. fıkrada geçen 20şer ibaresinin 25er olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Muhsin
Yazıcıoğlu
Sivas
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesiyle düzenlenen 9/A maddesinin 6 ncı
fıkrasında geçen ile ibaresinden sonra gelen Türkiye
Adalet Akademisi Yönetim Kurulunun ibaresinin Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun şeklinde
değiştirilmesini, bu fıkrada bulunan için
ibaresinden sonra Yargıtay ve Danıştayda
seçilmiş ibaresinin eklenmesini; 9 uncu
fıkrasında geçen Türkiye Adalet Akademisi Yönetim
Kurulundan ibaresinin Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulundan şeklinde değiştirilmesini; ise
ibaresinden sonra gelen Yönetim Kurulu ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını, birinci
fıkranın sonuna Protokolün hazırlanmasında
Hakimler ve Savcılar Kurulunun görüşü alınır
cümlesinin eklenmesini saygıyla arz ederiz.
Faruk Bal Rıdvan
Yalçın Ahmet Kenan
Tanrıkulu
Konya Ordu İzmir
Beytullah
Asil Recep
Taner
Eskişehir Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 Sıra Sayılı 2802 Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve
7, 8 ve 9 uncu fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mülakat,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ya da Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenecek bir
sınav kurulu tarafından yapılır.
Halil Ünlütepe İsa Gök Ali Rıza
Öztürk
Afyon Mersin Mersin
Nesrin Baytok Ali İhsan Köktürk Yılmaz Ateş
Ankara Zonguldak Ankara
Atila
Emek
Antalya
BAŞKAN
En aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan; 65 S. Sayılı 2802 Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 3. Maddesinin 6. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, 7,
8, 9 ve son fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata Gültan Kışanak Hasip Kaplan
Batman Diyarbakır Şırnak
Sırrı Sakık Sebahat Tuncel Bengi
Yıldız
Muş İstanbul Batman
Fatma
Kurtulan
Van
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben, orada Anayasaya
aykırılık önergesini vermiştim. Ben önerge
verdiğim zaman Komisyonda hiç kimse önerge vermemişti.
Lütfen, dürüst çalışırsanız çalışın.
Bakın,
gerçekten, ben önergemi, daha kanun oraya iner inmez vermiştim.
Anayasaya aykırılık önergesini vermiştim. Ama,
siz, beni milletvekili yerine koymuyorsunuz. Lütfen, ben önergemi
oraya hangi saatte vermişim, bakar mısınız.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER
GENÇ (Tunceli) Oraya bakın, hangi saatte verilmiş.
Lütfen
BAŞKAN
Sayın Genç, bakınız
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, bakın, orada, kanun Komisyondan gelir
gelmez verdim önergemi.
BAŞKAN
Sayın Genç, anlaşmalar karşılıklı olur.
Müsaade ederseniz
Ben sizi dinledim, izah edeyim.
Bakınız,
biraz önce arkadaşları toplamaktaki, görüşmekteki
maksat aynıydı. Bu İç Tüzükün şu anki o maddesi,
87nci maddesi
Bakınız
arkadaşlar, bunu okuduk. Ben deminki denilen şeylerin
hepsini ifade ettim. Evet, iki tane önergeniz var, doğrudur.
Arkadaşlarla bunun hepsini müzakere ettik. İç Tüzükün
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Efendim, müsaade ederseniz konuşalım Sayın Genç.
Buyurun oturun siz, ben de konuşayım, izah edeyim. Ben onu
izah ediyorum.
Bu
İç Tüzükün ilgili maddesinin gerekçesi
yazılırken
Yani, şöyle böyle bir görüş ifade
etmeyeyim ben, farklı olabilir. Biraz önce
arkadaşlarımla konuştuğum konular da
farklı. Dedim ki, bu hususlarda geçmiş
değişiklikten sonra yapılan uygulamalar nedir?
Arkadaşlar burada. Benim kanaatlerim de kendilerinde
saklı, ifadelerim. Dedikleri husus şu: Başkanım,
eğer gruplar sonradan bu şekilde önerge vermişlerse,
sondan başlamak üzere yedi, altı, neyse, o şekilde
önergeleri çıkarıyoruz dediler. Doğrudur,
önergeler bu şekilde gelmiştir. Sonrasında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına iki tane önerge gelince yedinci ve altıncı sıradaki
önergeler çıkarıldı. Ha, ben, bunları, deminden
beri arkadaşlarla onu izah ettim, onu görüştüm,
değerlendirdim, dedim ki: Uygulamayı bu şekilde mi
yaptık geçmiş dönemde? Evet dediler ve yapılan işlem
budur. Ha, bunun doğruluğu,
yanlışlığı, diğer şeyleri
söylerseniz, ben, şu andaki lafzi olarak yapılan
uygulamalardan bahsediyorum ve o gerekçelerin
yapılış, yazılış hususundaki
görüşlerim saklı, şu anda bunu ifade etmeyeyim.
Yapılan işlem bundan ibarettir. Önergenizin geldiği
doğrudur, kayıtlara girdiği doğrudur, ama
arkadaşların yaptığı geçmiş dönemdeki
uygulama budur.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, benim önergemin veriliş
tarih ve saatine baktınız mı?
BAŞKAN
Hayır, var, ben bir şey demiyorum. Ben sizin sözlerinize
bir itiraz etmiyorum, vardır, doğrudur, ama
uygulamayı bu şekilde yapmışlar.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, geliş sırasına göre
işleme koyacaksınız
BAŞKAN
Evet.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, önergeyi geliş sırasına göre
işleme koymak zorundasınız. Ben kanun teklifi
komisyondan gelir gelmez verdim. Daha hiç kimse önerge
vermemişti.
BAŞKAN
Sayın Genç, ben geçen dönemdeki uygulamalardan, İç
Tüzükün uygulanışından bahsediyorum; ben,
verdiğiniz önerge girmemiştir demiyorum. Doğrudur,
bu şekilde, dediğiniz şekilde olmuştur,
uygulama bu şekildedir. Ara vermekteki maksadım budur.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, geliş sırasına
göre koymuyor musunuz önergeyi?
OKTAY
VURAL (İzmir) Geliş sırasına göre olması
lazım, doğru Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Genç, bakınız, burada saatleri falan belli.
Ben ifade ediyorum, ifademde bir eksiklik olduğunu
zannetmiyorum. Siz karşılıklı konuşurken ben
sizi dinliyorum, dinlerseniz
Altıncı, yedinci
sırada gelmiştir diyorum. Geçen dönemde İç Tüzükün
o günkü şartlarda yazılmış olan bu maddelerinin
uygulamasını, Anayasa Mahkemesinden gelen ifadelerle
yorumlanmasını bu şekilde arkadaşlar
yapmışlar, Geçen dönem de bu şekilde uyguladık.
dediler. Onun için, grupların önerge hakkının saklı
olmasına dair Anayasa Mahkemesinin hükmü gereğince
altıncı, yedinci sıradakileri düşürdük,
doğrudur bu. Yapılan uygulama budur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, önergeleri geliş
sırasına göre
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Evet, önergeyi tekrar okutup işleme alacağım.
Buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, yani böyle bir şey olmaz,
bilerek yapıyorsunuz!
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan; 65 S. Sayılı 2802 Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 3. Maddesinin 6. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, 7,
8, 9 ve son fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mülakat
kurulu, Adalet Bakanlığınca görevlendirilecek bir
üye, Yargıtay ve Danıştay Genel Kurullarıyla
seçilecek birer üye ile Anayasa Mahkemesi asil ve yedek üyelerinin
belirleyeceği bir üye, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun seçilmiş iki üyesi, Türkiye Barolar Birliği
Yönetim Kurulunun belirleyeceği bir üye olmak üzere yedi
üyeden oluşur. Mülakat Kurulunun görevi iki yıldır.
Salt çoğunlukla toplanır. Salt çoğunlukla karar
alır.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Sayın İçli, bakınız, el
kaldırdığınızı görüyorum. Ben şunu
ifade etmek istiyorum: Burada geçen dönemden beraber
çalıştığımız arkadaşlar vardır.
Ben, şahsi olarak bunu söylemem belki yersiz, kul hakkına
inanan bir insanım. Buradaki ifadelerin hepsi doğrudur.
Hiç kimsenin sözünü ne fazla uzattım ne kestim, ne iktidara ne
diğerine fazlalık vermedim. Meclis uygulamaları bu
şekildedir, ama diyorum ki, İç Tüzükteki uygulama geçen
dönem böyle olmuştur diyorum. Bir sonraki maddede mesela
diyelim ki önergeler yok, verilirse, ben bu hakkı veririm.
Arkadaşlarımla biraz önce ara verince konuştuğumuz
hususlar budur. Ben bunun temini için çalıştım.
Arkadaşlar dediler ki: Direkt uygulama, Başkanım, bu
şekildedir, yedi önerge bu şekilde uygulanır
dediler. Benim yaptığım işlem budur. Deminden
beri yaptığımız işlemler de bundan ibarettir.
Yoksa kimsenin sözünü kesmek, başka bir şekilde yapmak
durumu kesinlikle söz konusu değildir. Bunu ifade ediyorum.
Evet
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım,
ben kendimi ifade etmedim ki siz konuşuyorsunuz.
BAŞKAN
Buyurun, şimdi de sizi dinleyeyim. Buyurun.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Ben kendimi ifade edeyim.
BAŞKAN
Evet, buyurun Sayın İçli, buyurun efendim.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) İç Tüzükün 84üncü
maddesine göre verilmiş bir önerge. Bir değişiklik
önergesi değil. İç Tüzükün 84üncü maddesi gereği bu
konuda Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle
verilen önergeler diğer önergelerden önce oylanır. Ben bir
değişiklik önergesi vermedim. O maddenin çıkması
için, İç Tüzükün 84üncü maddesi gereğince verdim. Onun
için, benim önergemle ilgili, bir değişiklik önergesi
mahiyetinde işlemde bulunamazsınız. Usul
hatası yapıyorsunuz. Benim ifade etmek istediğim o.
Bakın İç Tüzükün 84üncü maddesine, gayet açık.
3üncü maddenin çıkarılmasını istiyoruz biz. Bu
84üncü maddeye göre verilen önergeler
BAŞKAN
Sayın İçli, bakınız, hukuki yorumunuza
kendinizin saygı duyuyorum. Ama oradaki ifade şu:
Anayasaya aykırılık dâhil en fazla yedi tane önerge
verilebilir. diyor. Bunu tartışmanın fazla
gereği yoktur.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Öyle bir ifade yok 84te.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum katkılarınızdan dolayı.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) 84üncü maddeye bir bakar
mısınız, yedi önerge kısıtlaması yok,
87de var. 84te bir maddenin çıkarılması
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız
efendim?
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Konuşacağım efendim.
BAŞKAN
- Buyurun.
GÜLTAN
KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün çok önemli bir konuyu görüşüyoruz.
Ancak ben konuşmama başlamadan önce Ispartadaki elim
kazada yaşamını yitiren
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı ve metanet diliyorum.
Ülkemizde
en çok tartışılan konuların başında
gelmektedir yargının
bağımsızlığı. Bu konuda hepimiz
eksiklerimiz bulunduğunu da biliyoruz. Ancak bugün bu
Mecliste görüşülen yasa teklifinin yasalaşmasıyla
birlikte bu tartışmaların daha da
katmerleşeceği, yargının
bağımsızlığına bir parça daha fazla gölge düşeceği
kaygısındayız. Bu nedenle bu
kaygılarımızı sizlerle paylaşmak ve bu
sorunu ortadan kaldırmak üzere söz almış bulunuyoruz
ve söz konusu teklifin en kritik, en önemli hükmü
tartıştığımız 3üncü maddedir. Çünkü bu
maddede yapılan düzenlemeler, yürütmenin bir organı olan
Adalet Bakanlığı bürokratlarından oluşan bir
kurulun, yargının en önemli kademelerinden olan
yargıçlık ve savcılık makamına herhangi bir
kamu kurumuna memur atar gibi bir sınav silsilesi içerisinde
bir atamayı öngörmektedir. Bu oldukça yanlış bir
durumdur.
Yazılı
sınavdan sonra yapılması öngörülen mülakatta neler
ölçülecektir?
Muhakeme
gücü: Şimdi, yazılı sınavda zaten biz Türkçe
soruları soruyoruz. Türkçe sorular -hepimiz sınavlara
girdik- biliyoruz ki, aslında, insanların kavrama ve
muhakeme gücünü test etmeye yönelik sorulardır. Bunlar
yazılı sınavla da tespit edilebilecek durumdur.
Bir
konuyu kavrayıp özetleme ve ifade yeteneği: Belki ifade
yeteneği mülakatla gerçekten tespit edilmesi gereken bir
durumdur, ancak muhakeme gücü de yazılı sınavlarla
tespit edilebilecek bir durumdur. Çünkü, hepimiz yine
sınavlarda gördük, Türkçeyle ilgili sorularda, genel
yetenekle ilgili sorularda muhakeme gücünü ölçmeye ve
değerlendirmeye yönelik sorular tasnif edilmektedir.
Yetenek,
kültür ve çağdaş yaşam anlayışı: Ki, son
verilen bir önergeyle çağdaş yaşam
anlayışının da bir parça değiştirilmek
ve bu hükümden çıkartılmak istendiğini görüyoruz.
Yetenek de yetenek sorularıyla yazılı sınavda
tespit edilebilecek bir durumdur.
Geriye
kalan, genel davranış ve tepkilerinin mesleğe
uygunluğu ve liyakatı, diğeri ise, dış
görünüşü itibarıyla yadırganacak bir hâlinin
bulunup bulunmadığı hükümleridir.
Özellikle
bu son okuduğum madde üzerinde durmak istiyorum. Ne demektir
bir insanın dış görünüşüyle yadırganacak bir
hâlinin bulunup bulunmadığı! Yüzünde bir yanık
lekesi varsa biz o insana yadırganacak insan muamelesi mi
yapacağız? Bu, ayrımcılığa yol açabilecek
bir yaklaşım değil midir? Bunun, çağdaş
ölçme-değerlendirme kriterleriyle ne alakası vardır?
Bunun, kesinlikle bu maddenin buradan çıkartılması,
bu yüce milletin Meclisinin değerlendirmeleri içerisinde
böyle bir kriterin bulunmaması gerektiğini
düşünüyorum. Eğer, bu kriterlerle yapılacak bir
mülakata yazılı sınavdaki başarıyla
eşit hak tanıyorsanız, bu en büyük hukuksuzluktur. Bir
insanın yazılı sınavda yeteneğini
ölçmüşsünüz, muhakeme kabiliyetini ölçmüşsünüz, Türkçe
sorular sormuşsunuz, genel kültür sormuşsunuz, mesleki
yeterliliğini tespit etmeye dair büyük
ağırlıkta sorular sormuşsunuz, bunu büyük bir
başarıyla geçmiş; ancak, sizin Yadırganacak bir
dış görünüşü var mı, yok mu? kriterinizle
aynı seviyede bir değerlendirmeye tabi tutup, yüzde 50
oranında bir aritmetik ortalama bulmaya
çalışıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun
efendim.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bunun
hakkaniyetle bir alakası yoktur. Hepimiz bu ülkede
yapılan mülakat sınavlarında nasıl
kayırmacılıklar yapıldığına dair
sayısız örnekler görmüşüzdür, sayısız -hatta
fıkralara dönüşmüş- örnekler
yaşamışızdır. Bu, adalet
mekanizmasını gerçekten yaralayacak bir düzenlemedir.
Bundan vazgeçilmesini umuyoruz ve diliyoruz.
Ancak,
sözlerimi bir de bu Meclisin bir başka boyutuna dikkat çekerek
bitirmek istiyorum. Her ne kadar burada 50 kadın
milletvekiliysek de bu milletin yarısı kadınlardan
oluşmaktadır ve bu Meclis bir erkek meclisi değildir,
milletin meclisidir. Bu nedenle, burada yapılacak
konuşmalarda dile, üsluba dikkat edilmesi gerektiğini
ve bu Meclise yakışmayacak, erkek meclisinde, erkek
cemaatinde söylenecek üsluplarla konuşulmamasını
diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Efendim, ben şu önerge işlemini bir tamamlayım.
Sayın İçli, müsaade ederseniz
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) İç Tüzükün 63üncü
maddesi gereğince usul hakkında söz istiyorum. Önemli
efendim.
BAŞKAN
Efendim, önerge işlemini bir tamamlayım Sayın
İçli.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Çünkü, Sayın
Başkanım, Meclisin çalışma usulleri
BAŞKAN
Sayın İçli, bir işleme başladık şu
anda
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) İzin verir misiniz
efendim
Sayın Başkanım
BAŞKAN
Bakınız, siz deneyimli bir parlamentersiniz, önerge
işlemini tamamlamam lazım.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Hayır, onu
tamamlarsanız olmuyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Niye olmasın?
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Çünkü reddettiniz. Benim
önergem Anayasaya aykırılık önergesi.
BAŞKAN
Evet.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Okutturduğunuz
önergelerden hiçbiri Anayasaya aykırılık önergesi
değil, değişiklik önergesi. İç Tüzükün 84üncü
maddesi gereğince, Anayasaya aykırılık
önergeleri diğer önergelerden önce okutturulur ve oylanır.
Okutturduğunuz hiçbir önergede Anayasaya aykırılık
iddiası yok, değişiklik önergesi. Onun için,
uygulamanız, Başkanlığınızın
uygulaması İç Tüzüke aykırı Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Bakınız şimdi Sayın İçli
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Onun için konuşmak
istiyorum, izin verirseniz.
BAŞKAN
önergeniz işleme girmiş olsa, dediğiniz
doğrudur. Biraz önceki işlemlerde
yaptığımız husus şudur: Anayasaya
aykırı ifadesi taşıyan önergeleri en önce
oylattım, doğrudur. Yedi önergenin içerisinde
olsanız, bu ifadeniz doğru. Ama şu anda sizin
verdiğiniz önerge yedi önergenin kapsamında değil.
Yedi önergenin içinde de herhangi bir şekilde Anayasaya
aykırılık önergesi yoktur. Burada, sizin
dediğiniz, eğer girseydi doğruydu, ama şu anda
yedi önerge kapsamında olmadığı için burada
doğru değil. Burada, yani, Anayasaya aykırılık
önergesi verilen önergelerin hepsinin önüne geçer, bir an önce
olur. demiyor, Anayasaya aykırılık dâhil yedi
tane önerge verilebilir. diyor. Yorum bu şekilde.
HÜSEYİN
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Ama okutulanların
hiçbirinde Anayasaya aykırılık ibaresi var mı?
BAŞKAN
Evet, durum böyledir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 Sıra Sayılı 2802 Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin 6 ncı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesi ve 7, 8 ve 9 uncu fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Atila
Emek (Antalya) ve arkadaşları
Mülakat,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ya da Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenecek bir
sınav kurulu tarafından yapılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Köktürk, önerge sahipleri adına.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de öncelikle sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Uçak
kazasında yitirdiklerimizi rahmetle anıyor,
ailelerine başsağlığı diliyorum.
Ben de
2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
3üncü maddesinin 6ncı fıkrasının
değiştirilmesi ve 7, 8, 9uncu fıkralarının
madde metninden çıkartılması için söz
almış bulunuyorum.
Maddenin
özü, açıkçası önergemizin özü, mülakatın, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu veya bu Kurulun belirleyeceği bir
sınav kurulu tarafından yapılmasına yönelik.
Sanıyorum, gerek komisyondaki tartışmaların
gerekse bugün Meclis Genel Kurulunun gündeminin özünü de bu madde
oluşturuyor.
Değerli
arkadaşlar, ben, burada bu maddenin aslında yasal
dayanaklarını anlatmak istemiyorum. İşte,
Anayasamızın 9uncu maddesinde yargı yetkisinin milletin
iradesini temsil eden bağımsız mahkemelerce temsil
edildiğini, yine Anayasanın 138, 139 ve 140ıncı
maddelerinde düzenlenen yargı
bağımsızlığını ve hâkimlik
teminatını, yine Anayasanın 159uncu maddesinde
tanzim edilmiş yargı
bağımsızlığının ve hâkimlik
teminatının güvencesi olarak oluşturulmuş
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Anayasadaki düzenlemelerini
ve yine Anayasa Mahkemesinin 1995 yılında vermiş
olduğu kararın, yine Hükûmetinizin çok önemsediği
ve muhalefetin sürekli eleştirdiği Avrupa Birliği
uyum sürecindeki Avrupa Birliği Komisyonu İlerleme
Raporlarındaki içeriklerini size burada uzun uzun anlatmak
istemiyorum, çünkü bunları hepiniz biliyorsunuz. Gerek
Anayasa Mahkemesinin 1995 yılına yönelik kararında
gerekse Avrupa Birliği Komisyonunun İlerleme
Raporlarında açık açık Adalet Bakanının ve Adalet
Bakanının hiyerarşisi içerisinde bulunan
bürokratların yeterlilik sınavları
yapmasının yargı
bağımsızlığını ortadan
kaldırdığına yönelik eleştirilerini ve
kararlarını hepiniz biliyorsunuz. Bunları
biliyorsunuz, bunlar son derece açık ve net olan hukuki
olgular. Ancak net olan bir şey daha var arkadaşlar.
Şimdi,
ben buradaki bütün milletvekili arkadaşlarıma
saygı duyuyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde de
en az kendi partim içindeki arkadaşlarım kadar saygı
duyduğum, merhabalaştığım,
selamlaştığım değerli arkadaşlarım
var. Ancak, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir
anlayışı, bu çok değer verdiğim arkadaşlarımın
da kendi özgür ve kendi hukuki değerlendirmelerini ortaya
koymasına engel oluyor. Bir gerçek var ki, Adalet ve
Kalkınma Partisi, ülkemizdeki tüm kurumlarda olduğu gibi,
yargıda da kadrolaşmak ve yargıyı yürütmenin
egemenliği altına almak istiyor.
Değerli
arkadaşlar, Parlamentonun açıldığı günden bu
yana sürekli olarak yüzde 46 çoğunlukla iktidara
gelindiğinin methiyelerini burada dinliyoruz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yüzde 47.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Evet, burada defalarca dinliyoruz,
izliyoruz bunları hep.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Bir puanımızı şey yapma.
BAŞKAN
Arkadaşlar, karşılıklı
konuşmayalım.
Sayın
Köktürk, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi
yüzde 46 çoğunluğa dayanarak, Parlamentodaki; maalesef,
yürütme, bu çoğunluğa dayanarak yasamayı tamamen
kontrol altına almış ve istediği yasaları
Parlamentodan çıkartır hale gelmiş ve yine bu
Parlamentodaki çoğunluğa dayanarak
Cumhurbaşkanlığına kendi misyonunu
taşımış ve
Cumhurbaşkanlığını bir tevsik makamı haline
dönüştürmüş. Ancak, bu yetmiyor. Adalet ve Kalkınma
Partisi denetleyemediği hiçbir gücün bulunmasına
tahammül edemiyor. Diğer güçleri kontrol altına
aldığı gibi yargıyı da kontrol altına
almak Adalet ve Kalkınma Partisinin önleyemez bir isteği
haline dönüşmüş. Bu nedenle, Adalet ve Kalkınma
Partisi içerisindeki arkadaşlarıma şunu söylemek
istiyorum, saygı duyduğum arkadaşlarıma:
Arkadaşlar, mesele yargının sorunlarının
çözülmesiyse eğer, kadroların doldurulmasıysa
eğer, biz buna varız. Buyurun, hep beraber, buradan,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi bir
bağımsız kurulun üzerinde anlaşalım,
yargıdaki eksik kadroları dolduralım, bu
Parlamentoda, gerçekten bu gece çok rahat uyuyabileceğimiz,
cumhuriyetimizin temeli olan yasama, yürütme, yargı
ayrılığı, yani kuvvetler ayrılığının
yasama organında somutlaştığını,
benimsendiğini gösteren bir huzur içerisinde evlerimize
gidelim ve yatalım. Ben bunu istiyorum. Burada amacım
hiçbir arkadaşımı kırmak değil.
Bakın,
az önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili
Sayın Bekir Bozdağın bir esprisine, bir
konuşmasına tanık oldum. O nedenle iki soru sorarak
huzurunuzdan ayrılmak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köktürk, sorularınızı sorunuz,
sataşmaya bir mahal vermeyelim.
Buyurun.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Sataşma yapmayacağım,
bir olguyu söyleyeceğim Sayın Başkanım.
Mersin
Milletvekilimiz Ali Rıza Öztürk, Adalet Bakanımıza
Bunlarla uğraşmayalım Sayın Bakanım, biz
adliyelerimizin sorunlarını çözelim,
mahkemelerimizin sorunlarını çözelim, bina
yapalım, 4 hâkim bir odada oturuyor. dediğinde, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili Biz adliye
sarayları yaptık. dedi. Yani, Adalet Bakanının
yerine geçti, Müsteşarın yerine geçti, efendim, Teknik
İşler Daire Başkanının yerine geçti... (AK
Parti sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Söyleyeceğin bu muydu?
AHMET
YENİ (Samsun) Moğultayı unutmadı bu millet.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) -
adalet sarayını, Adalet ve
Kalkınma Partisinin yaptığını ifade etti.
Ben
buradan o zaman şunu soruyorum: Yarın bir gün mütalaayla,
mülakat kuruluyla aldığınız hâkim ve
savcıları, Sayın Adalet ve Kalkınma Partisinin
Grup Başkan Vekili Biz mi aldık? diyecek.
AHMET
YENİ (Samsun) Moğultayı unutmadık.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Burada, kendini Adalet
Bakanının yerine koyuyor, Müsteşarın yerine
koyuyor, orada mülakat kurulunun yerine mi koyacak?
Arkadaşlar,
ben şunu da sormak istiyorum: Hamilikartlar var,
hamilikartlar
Evet, bakın, Genel Başkanınız bu
konuda ihtarat verdi. Adalet Bakanının hiyerarşisi
olan bürokratlara hamilikartlar yazacak mıyız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köktürk, teşekkür ediyorum.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Sayın Bakana da yalnız bir tek
soru sormak istiyorum: Sınavda 100 alan bir aday mülakatta 69
aldığında eleniyor mu elenmiyor mu efendim? O sorunun
yanıtı rica ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, Hatip ismimi
zikretmek suretiyle şahsıma ve şahsımda AK Parti
Grubuna dönük ithamlarda bulunmuştur, söz istiyorum.
BAŞKAN
Yani dedi ki, adalet saraylarını
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, başka şeyler de
söyledi, sadece bu değil.
BAŞKAN
Hayır, bir açıklama babında buyurabilirsiniz.
Başka söylediği bir husus da Yarın hâkim adayları
alınırsa biz mi aldık diyeceksiniz? falan dedi. Siz de
çıkıp diyeceksiniz ki: Biz almadık.
Buyurun.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, ne diyeceğimi ben
takdir edeyim.
BAŞKAN
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın
Bozdağ, lütfen çok kısa.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürkün konuşmasında şahsına ve partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; biraz önce burada önerge üzerinde konuşan
Sayın Hatip, benim söylediğim bir lafı, oradan
getirdi, burada konuştu. Sayın Hatip -daha önce
konuşan hatip- burada hâkimlerin savcıların
durumlarını düzeltin, şunları yapın,
bunları yapın diye Sayın Bakana, Hükûmete, AK
Partiye hitaben konuşmalar yaptı.
OKTAY
VURAL (İzmir) Meclise
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Ben de, oradan doğrudur, biz saraylar
yaptık dedim.
Ben
avukatım, yıllarca bu meslekte çalıştım.
Hükûmet konaklarının altında, evden bozma yerlerde,
kahvehaneden bozma yerlerde, hâkimlerin masa
kuramadığı, mahkeme oluşturamadığı
yerlerde, belediye başkanlarının ve yöre halkının
ianesiyle ayakta duran mahkemeler var mıydı bu ülkede? (AK
Parti sıralarından vardı, vardı sesleri)
Vardı. Siz, kiminiz avukat olarak, kiminiz davalı, kiminiz
davacı, kiminiz tanık olarak bu adliye saraylarında
bulundunuz mu? (AK Parti sıralarından bulunduk
sesleri)
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Çok
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bulundunuz
Şimdi, bakın, AK Parti
iktidara geldi. Burada, eminim konuşan pek çok
arkadaşımın ilinde saraylar yapıldı.
Doğru mu? Türkiyenin dört bir yanında, hâkimlerimiz,
savcılarımız, şimdi izbe yerlerde, hükûmet
konaklarının altında değil, saraylarda adalet
hizmeti veriyorlar. Bunu ben söyleyebilirim, normal. Neden
şimdi itiraz ediyor
Çoğunluk var burada efendim, AK Parti
idare
Bu, parlamenter sistem. Parlamenter sistemde hükûmet
nereden çıkar? Çoğunluktan çıkar. Çoğunluğun
güven oyuna dayanır ve orada AK Parti olduğu için hükûmet
orada duruyor. Biz burada olmazsak, hükûmet orada olmazdı,
sizin dediğiniz Hükûmet olurdu. Bunu ben demiyorum,
parlamenter sistem diyor. Siz de diyorsunuz ki böyle bir şey
olmaz.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Anayasa diyor Anayasa.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) O zaman parlamenter sistemi
değiştirmek lazım. Belki CHPnin dediği şey
olur. Peki, daha ne oldu? Bakın saraylar oldu.
Yargıtay
Başkanımız bir adli yıl açılış
konuşmasında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Maksat hasıl oldu mu Sayın Bozdağ?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bir cümleye daha
cevap vermesi lazım.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla)
hâkimler ve savcılar
BAŞKAN
Sayın Bozdağ
Sayın Bozdağ
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) -
vicdanları ile cüzdanları
arasına sıkışmışlar dedi.
BAŞKAN
Sayın Başkan, size bir tek cümleyle ifadede
bulunmuştu Sayın Köktürk. Siz de cevap verdiniz. Evet, bu
icraatları, tamam anlaşıldı, AK Parti Hükûmeti
yapmıştır. Siz de Hükûmetin bir üyesisiniz. Tamam,
problem yok. (AK Parti sıralarından alkışlar)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
(Devam)
2.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun; 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/63) (S. Sayısı: 65) (Devam)
BAŞKAN
- Evet, biraz önce Sayın Köktürkün üzerinde konuşma
yaptığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesiyle düzenlenen 9/A maddesinin 6 ncı
fıkrasında geçen ile ibaresinden sonra gelen Türkiye
Adalet Akademisi Yönetim Kurulunun ibaresinin Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun şeklinde
değiştirilmesini, bu fıkrada bulunan için
ibaresinden sonra Yargıtay ve Danıştayda
seçilmiş ibaresinin eklenmesini; 9 uncu
fıkrasında geçen Türkiye Adalet Akademisi Yönetim
Kurulundan ibaresinin Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulundan şeklinde değiştirilmesini, ise
ibaresinden sonra gelen Yönetim Kurulu ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını, birinci
fıkranın sonuna Protokolün hazırlanmasında
Hakimler ve Savcılar Kurulunun görüşü alınır
cümlesinin eklenmesini saygıyla arz ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Evet, Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Bal, konuşacaksınız.
Buyurun.
FARUK
BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; tabii, biraz önce AKP Grup Başkan
Vekilinin ifadelerini değerlendirerek sözlerime
başlamak istiyorum. Sorun buradan kaynaklanıyor.
AKP
geldi, daha önce izbelerde görev yapan hâkim ve
savcıların durumlarını saraylara
taşıdı, böyle bir mantık olabilir mi? Böyle bir
reddiyeci anlayış olabilir mi? Bunların hepsi
külliyen yanlıştır. Evet, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde, adalet hizmetlerinin sunulduğu yerler
içerisinde, adalet hizmetinin mehabetine yakışmayacak
yerlerde bu hizmetin sunulduğu doğrudur. Geçmişte böyleydi,
şimdi de vardır bu, AKP İktidarında da var.
Geçmişteki hükûmetler bunlara çare bulmaya
çalışmışlardır, başarabildiklerini
başarmışlardır, gerisi bundan sonraki
hükûmetlere kalmıştır.
AKPnin
de başaramadıkları vardır. Ankara Adliyesini
siz mi yaptınız, Bursa Adliyesini siz mi yaptınız,
İstanbul Adliyesini siz mi yaptınız? Konya
Adliyesini biz başladık.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Konya Adliyesini kim yaptı? (AK Parti
sıralarından gürültüler)
FARUK
BAL (Devamla) Bu, külliyen
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen sükûneti sağlayalım.
FARUK
BAL (Devamla) Beni dinleyin
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri
FARUK
BAL (Devamla) Peki, biz diyelim ki, bunların hepsini AKP
yaptı. Bu ilçelerde, bu illerde yaşayan
vatandaşlarımız gerçeği bilmiyor mu? (AK Parti
sıralarından Biliyorlar. sesleri)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Onun için takdir ediyorlar zaten.
FARUK
BAL (Devamla) O zaman mesele yok.
Konuya
gelelim.
Değerli
arkadaşlar, polemik yaratmak istemiyorum. Geçmişte
yapılan hizmete herkesin saygı duyması lazım,
şimdi yapılana da saygı duymak lazım, bundan sonra
yapılana da saygı duymak lazım.
Benim
anlatmak istediğim konu ve bağlamak istediğim konu,
böyle bir reddiyeci anlayıştan başlarsanız,
gerilim politikasına gidersiniz. Bugün Mecliste yaşanan
ve herkesin ittifakla kabul edebileceği, herkesin
sıkıntı duymadan, gönül rahatlığıyla
gerek duyulduğunda sığınabileceğimiz
güvenli bir liman olarak adalet hizmetlerinin sunulduğu yere
gidebileceğimiz bir ortamı hazırlayacak bir kanun
teklifi üzerinde konuşuyoruz. Burada sorunun
başlangıcı, adalet hizmeti sunacak hâkimlik ve
savcılık mesleğine girişle ilgili sınavda
düğüm çözümsüz hâle gelmiştir. İşte, düğümün
çözümsüz hâle gelmesinin sebebi gerilim politikasından
kaynaklanmaktadır.
Kanunun
geneli üzerinde yaptığım konuşmada, bu
gerilimin sebeplerini ve çözüm yollarını anlattım.
Çözüm yolu ortak akılda birleşmektir, çözüm yolu
uzlaşmadır, çözüm yolu demokratik
katılımcılıktır. İşte Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz
Adalet
Bakanlığının görev ve yetkileri ile
Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun görev ve yetkileri bazı alanlarda
çatışma, bazı alanlarda sürtüşme ve bazı
alanlarda da gerilim konusu olarak karşımıza
çıkmaktadır, burada çıktığı gibi. Bunu
çözebilecek imkân elimizde mevcuttur. Bu imkânı bugün
değerlendirebiliriz. Değerlendirmek üzere de bizim
önerdiğimiz husus şudur: Hâkimlik ve savcılık
mesleğine kabul edilecek aday adaylarının mülakat
sınavı eğer bir kuşkuyla, bir endişeyle
karşılanıyor ise o kuşku ve endişe
kaynağını ortadan kaldırmak lazım.
Kaldırabilmek için de Yüksek Hâkimler Kurulunun seçilmiş
üyelerinden, Yargıtaydan ve Danıştaydan gelen
üyelerinden 1'er tanesinin bu
Kurula üye sıfatıyla kabul edilmesi kanun haline
getirilirse, o zaman bu endişe kaynağı olmaktan
çıkacaktır, çünkü herkes orada ne
yapıldığını görmektedir. Böylece, Adalet
Bakanlığının değerli üst düzey
bürokratlarının rencide edilebilecek şekilde
tartışılması da ortadan kalkmış
olacaktır. Eğer, meseleye makul ve mantıklı bir
açıdan bakacak olursak, bu çözüme hiç kimsenin itiraz etmemesi
gerekir.
Diğer
bir taraftan değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinde
mülakat heyetine Türkiye Adalet Akademisinden 2 tane yüksek
yargıç davet edilmektedir; 2 tane yüksek yargıç, 1'i
Danıştaydan, 1'i Yargıtaydan olmak üzere üye olarak
kabul edilmektedir.
Şimdi
size soruyorum, Danıştaydan ve Yargıtaydan gelecek
olan üyelerin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun
efendim.
FARUK
BAL (Devamla)
Danıştay ve Yargıtay üyeliği devam
edecek midir? Evet. Oradaki iş yükü çok yoğun bu şekilde
bu hâkimlerimizin, yüksek hâkimlerimizin omuzlarında
mıdır? Evet. Bu yükle birlikte Adalet Akademisindeki
görevini de ek yük olarak taşıyacak mıdır bu üye? Evet.
Buna ilaveten bir de mülakat heyetine gelirse, demek ki orada
herhangi bir iş yapmama, sadece bir temsiliyet anlamında
bulunma gibi bir sonuç doğurur ki, bu doğru değildir.
Oysa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, kariyer mesleği
olan hâkimliğin özlük haklarını ve kariyer
özelliklerini en iyi bilen, en iyi değerlendiren
kurulumuzdur. Bu kuruldan birer tane üye girer ve aynı zamanda
Adalet Bakanlığının ÖSYMyle yapacağı
protokol için bu kurulun görüşü alınır ise,
sanıyorum, mesele halledilir diye düşünüyorum.
Bu duygu
ve düşüncelerle, önerimizi yüce kurulun takdirine
sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Evet,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Arkadaşlar,
tabii, çok kalabalık olarak Genel Kuruldayız. Bütün
arkadaşlarımız da takip ediyorlar. Çok hafif
konuşmalar dahi bir araya gelince büyük uğultuya
sebebiyet veriyor. Hatipler konuşurken biraz daha
itinalı olursak, güzel olur diye düşünüyorum.
Takdirlerinize
arz ederim.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı Hakim ve Savcılar Kanununda
Değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının 3. maddesinin onuncu
fıkrasının (e) bendinin metinden
kaldırılmasını, ayrıca 11. fıkrada
geçen 20şer ibaresinin 25er olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Muhsin
Yazıcıoğlu
Sivas
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Yazıcıoğlu, konuşacak
mısınız?
MUHSİN
YAZICIOĞLU (Sivas) Evet.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yazıcıoğlu.
MUHSİN
YAZICIOĞLU (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 65 sıra sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin
onuncu fıkrasının (e) bendinin metinden
kaldırılmasını, ayrıca kanunun
bütünlüğü için on birinci fıkrada geçen yirmişer
ibaresinin yirmi beşer olarak değiştirilmesini
teklif ediyorum.
Teklif
gerekçem şudur: Biliyorsunuz, kanun metinlerinde subjektif
kriterler yerine objektif kriterlerin konulması gerekir. Burada,
metinde, yetenek, kültür ve çağdaş yaşam
anlayışının bir kriter olarak konulmuş
olduğunu görüyoruz. Yetenek ve kültür, yazılı
sınavda zaten yer almış bulunmaktadır, burada
ölçülmüştür. Ayrıca buraya konulmasının
gerekli olmadığını düşünüyorum.
Çağdaş
yaşam konusuna gelince, bu subjektif bir kavram. Çeşitli
anlayışlara göre farklı yorumlanabilecek ve
dolayısıyla istismara açık olarak
kullanılabilecek bir kavramdır. Burada çağdaş
yaşam anlayışından ne kastedildiğini
doğrusu anlamış değilim. Bu, son derece subjektif
ve muğlak bir bakış açısıdır, ölçülebilir
ve değerlendirilebilir bir objektif kriter değildir. Mesela,
bir dine inanmak ve onun gereklerini aile hayatında ve
şahsen yaşıyor olmak çağdaşlığa
uygun mudur, değil midir? Bunu, kim ne şekilde ifade
edebilecektir? Bir ideolojik yaklaşım bir
başkasına göre çok rahatlıkla çağdaşlık
olarak kabul edilebilir ama bir başkasına göre farklı
değerlendirilebilir. Böyle bir kriter kanunun metninde
konduğunda, bu kriter bütün meslek sınavlarında ve
memuriyete almalarda kişilerin karşılarına
engel olarak çıkartılacaktır ve bu kriter istismara
açıktır.
Ayrıca,
yine bu maddede belirtilen çağdaşlık konusu,
kişilerin inanç, mezhep, meşrep ve siyasi görüşlerine
göre farklı şekilde algılanabilecektir. Bunun da
istismara açık olduğunu düşünüyorum.
Yetenek
ve kültür, zaten biraz evvel ifade ettiğim gibi vardı.
Tanımı yapılamayan, kapsamı açıklanamayan,
niyeti müphem olan bu türlü şart ve kavramlar kullanıcısının
elinde her türlü istismara açık olacaktır. 28 Şubat
sürecini hatırlıyorum. Bir giyotin gibi, bu kavram
üzerinde, kamu çalışanları kullanılmıştı.
Kamu çalışanlarının üzerinde bir giyotin gibi
kullanılmıştı. Şimdi, tam tersine, bir de o
zaman elde kanun yoktu. Şimdi de bir kanun metni olarak buraya
konularak daha büyük bir fırsat verilecektir. Buna meydan
verilmemesi gerekir. Yani, bu, bugün bir partinin elinde kullanılabileceği
gibi, başka bir zamanda başka bir siyasi düşünceyle
aynı kavram tersinden kullanılabilecektir diye
düşünüyorum.
Şimdi,
Marksist bir düşünce
Marksizm birileri açısından
çağ dışı olarak kabul edilebilir. O da istismar
edebilir. Diğer taraftan, bir inanç ve düşünce de bir
başkası tarafından çağ dışı olarak
değerlendirilebilir. Bu bakımdan, subjektif bir anlayıştır.
Bu şekilde bu metinde yer alması istismara açıktır.
Bunun tamamen metinden çıkartılmasını teklif
ediyorum.
(e)
maddesinin üzerinde birtakım değişiklik
yapılmak suretiyle bu metni düzeltme gayretlerini de yeterli
bulmuyorum. Tamamen metinden çıkarılmasının
yine kanun metnindeki bütünlük açısından daha doğru
olacağını düşünüyor, yüce heyetinize arz
ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve üçüncü
maddesiyle düzenlenen 2802 sayılı kanunun 9.
maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 9/A maddesinin onuncu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
Mülakatla
İlgilinin;
a)
Muhakeme gücünün,
b) Bir konuyu kavrayıp özetleme ve
ifade yeteneğinin,
c) Genel
ve fiziki görünümünün, davranış ve tepkilerinin
mesleğe uygunluğunun ve liyakatının,
d)
Yetenek ve kültürünün,
e)
Çağdaş, bilimsel ve teknolojik gelişmelere
açıklığının, puan vermek suretiyle
değerlendirilmesi yöntemidir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa
Mahkemesinin 29.11.2007 günlü ve 26715 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan 7.2.2007
tarih ve E:2005/47, K:2007/14 ve aynı günlü E:2006/162,
K:2007/15 sayılı kararları ve yargının
modernizasyonu, Ulusal Yargı Ağı Projesi gibi
projelerin hayata geçirilmiş olması dikkate alınarak
fıkranın yeniden düzenlenmesi gerekmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesi
ile 2802 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 9/A
maddesinin beşinci fıkrasında yer alan yüzde elli
ibarelerinin bir katı olarak, ondördüncü
fıkrasının ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
Sınava
katılanların, yukarıda belirtilen yazılı
yarışma sınavı notunun yüzde yetmişi ile mülakat
notunun yüzde otuzunun toplamı tespit edildikten sonra en
yüksek puanı alandan başlamak üzere nihai başarı
listesi hazırlanır. Bu sıralamaya tabi
tutulanların nihai puanlarının eşit olması
halinde, yazılı sınavda aldığı puana
öncelik tanınır. Yazılı puanlarının da
eşit olması halinde, kura çekilmek suretiyle
sırası belirlenir ve bu konuda yapılan
işlemler düzenlenecek
tutanakta gösterilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükümet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yazılı
sınavda öncelikle yüz tam puan üzerinden yetmiş puan alma
şartı getirilmiş, bununla birlikte yetmiş
puanı geçen herkesin çağrılması yerine, ilânda
belirtilen kadro sayısının bir katı fazlası
mülâkata çağrılarak, yazılı sınavın
yarışma sınavı niteliğine dönüşmesi
beşinci fıkrayla sağlanmıştır.
Ayrıca ondördüncü fıkranın değiştirilmesi
suretiyle yazılı sınav sonucunda adayların
almış oldukları puanın yüzde yetmişi ve
mülakat sonucunda alınan puanın yüzde otuzunun
ortalamasının tespiti sırasında
yazılı sınav notuna daha üstün değer verilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Bir
önerge daha var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3 üncü maddesiyle
düzenlenen 9/A maddesinin ondördüncü fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
onbeşinci fıkra olarak eklenmesini ve diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
Hukuk
alanında doktora yapmış olanlar ilan edilen boş
kadrolara başvurabilir. Bunlar sadece mülakata tabi
tutulur. Bu durumda olanlar için mülakat puanı esas
alınarak ayrı bir nihai başarı listesi
düzenlenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükümet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut duruma göre doktora yapanlar, Kanunda öngörülen
fakültelerden mezun olmuşlarsa hangi alanlarda doktora
yapıldığına bakılmaksızın
mülakata tabi tutulmaktadır. Yapılan bu düzenleme ile,
hakimlik ve savcılık mesleğinin önemi ve kariyer
meslek oluşu dikkate alınarak bu hususta
sınırlama getirilmiştir. Buna göre sadece hukuk
alanında doktora yapanlar yazılı yarışma
sınavına girmeden doğrudan mülakata tabii
tutulacaklardır. Ayrıca bu kişiler ilan edilen
boş kadrolar için başvuruda bulunabileceklerdir bunlar
için mülakat puanı esas alınarak ayrı bir nihai
başarı listesi düzenleneceği düzenlemeyle hüküm
altına alınmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen üç önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4-
2802 sayılı Kanunun 69 uncu maddesi
aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE
69- Meslekten çıkarma: Bir daha mesleğe alınmamak
üzere göreve son verilmesidir.
68 inci
maddenin (e) bendinde yazılı hallerden dolayı hangi
sınıf ve derecede olursa olsun iki defa diğer
hallerden dolayı bir derecede iki veya derece ve
sınıf kaydı aranmaksızın üç defa yer
değiştirme veya derece yükselmesinin durdurulması
cezası almış olmak veya taksirli suçlar hariç olmak
üzere, altı aydan fazla hapis veya affa uğramış
olsa bile 8 inci maddenin (h) bendinde yazılı suçlardan
biri ile kesin hüküm giymek meslekten çıkarılmayı
gerektirir. Ancak, verilen cezanın 8 inci maddenin (h)
bendinde yazılı suçlardan dolayı verilmemiş
olması ve cezanın ertelenmiş, 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesindeki tedbirlerden birine
çevrilmiş veya yüzseksen günden fazla adlî para cezası
olması halinde meslekten çıkarma cezası yerine, yer
değiştirme cezası verilir.
Birinci
fıkra dışında kalan ceza mahkûmiyetlerinin
ertelenmiş veya 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50 nci
maddesindeki ceza veya tedbirlere çevrilmiş olup olmadığına
bakılmaksızın suçun niteliğine göre 64, 65, 66,
67 veya 68 inci maddelerde sayılan disiplin cezalarından
biri verilir.
Hükümlülüğü
gerektiren suç, mesleğin şeref ve onurunu bozan veya
mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte
görülürse, Kanunda daha alt derecede bir disiplin cezası
öngörülmemiş olmak kaydıyla, cezanın miktarına
ve ertelenmiş veya 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50
nci maddesindeki ceza veya tedbirlerden birine çevrilmiş olup
olmadığına bakılmaksızın, meslekten
çıkarma cezası verilir.
Disiplin
cezasının uygulanmasını gerektiren fiil suç
teşkil etmezse ve hükümlülüğü gerektirmese bile mesleğin
şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını
bozacak nitelikte görüldüğü takdirde de meslekten
çıkarma cezası verilir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek, Demokratik Toplum Partisi adına Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata, şahısları adına Malatya
Milletvekili İhsan Koca, Denizli Milletvekili Salih
Erdoğan, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin söz talepleri vardır.
İlk
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibeke aittir.
Sayın
Dibek, buyurun efendim.
CHP GRUBU
ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben de sözlerime başlamadan önce, bugün,
gerçekten üzücü bir kaza neticesinde sanıyorum 50den fazla
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir,
kendilerine Allahtan rahmet, ailelerine sabır diliyorum,
bu üzücü olayın bir daha ülkemizde yaşanmamasını
da diliyorum arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, ben, kanunun 69uncu maddesini değiştiren
4üncü maddesi üzerine söz aldım.
Yasa
teklifinin Hükûmet tarafından buraya nasıl
getirildiğini, sürecini hep beraber zaten takip ettik, onu
arkadaşlarımız da uzun uzun anlattılar.
Aslında, bunun bir teklif olmadığını da
Ben,
tekrara mahal vermek istemiyorum, bunu yeniden konuşmak
istemiyorum, ama Meclis Başkanımız da buradayken,
belki atlanmış olan bir konuyu da bilgilerinize sunmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa teklifi veya Hükûmetin de
benimsediği ve tasarı hâline gelmiş olan bu teklif
alelacele geldi, biliyorsunuz. Türkiye'nin gündemini gerçekten
çok önemli bir şekilde belirleyen bir teklif, yani insanlarımız,
bunu, belki sonuçlarını, toplumumuz,
basınımız, medyamız, bir süre sonra
tartışmaya başlayacak, çünkü farkında
değiller, yeni yeni öğrenmeye başlıyorlar.
Zaten, bu arada da bu akşam geçmiş oluyor, bitmiş oluyor.
Atı alan Üsküdarı geçiyor arkadaşlar.
Şimdi,
böyle bir yasa yeterince konuşulmadı Türkiyede,
alelacele geldi.
Değerli
arkadaşlar, farkında mısınız, bundan
sanıyorum on gün ya da on beş gün önce Mecliste bir panel
yapıldı. Sayın Meclis Başkanımız Köksal
Toptan da o panelde konuşmuştu. Panel de iktidar
partisinin grup toplantı salonunda
yapılmıştı. O panelin konusu neydi? O panelde,
yasa sürecine sivil toplumun, sivil örgütlerin
katılımının sağlanması, bunun çok önemli
olduğu, bunun çok önemsendiği söyleniyordu. Tabii, orada
Bakanımız da konuşmuştu, Meclis Başkanımız
da konuştu. Çok sayıda sivil
toplum örgütünden temsilciler
çağrılmıştı. O insanlar da konuştular,
onların da düşünceleri alındı. Ama,
arkadaşlar, bu yasa için kim dinlendi? Bu değişiklik
için kim dinlendi? Kimin görüşü alındı? Bir tek,
Komisyonda Barolar Birliğinden bir temsilci vardı. Hangi
üniversitenin görüşü alındı? Hangi yargı
organından temsilcilerin görüşü alındı?
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri yurt dışındalar.
Böyle bir süreç yaşadık.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, bunun, söylemle eylem
arasındaki farkın da en azından toplumumuz da,
halkımız da farkında olsun diye -belki tekrara
kaçtık ama- bunu belirtmek istedim değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, ben şimdi bir soru sorsam burada, Hukuk
devletinin olmazsa olmaz ön koşulu nedir? diye sorsam,
arkadaşlarımızın birçoğu hemen hemen
aynı yanıtı vereceklerdir bizlere Yargının
bağımsızlığı ve yargıç güvencesi,
hâkimlerin güvence altında olmasıdır. diyecekler.
Yine
Bir ülkede halkın, vatandaşlarımızın,
insanların adil yargılanmasının güvencesi, adil
yargılanma hakkının ön koşulu nedir? desem,
yine, belki hemen hemen arkadaşlarımızın
çoğunun vereceği yanıt Yargı
bağımsızlığı ve hâkimlerin
güvencesidir. olacaktır. Yani, buradan şu çıkabilir
ki -ki, öyle çıkacaktır mutlaka- bir ülkede hem yargı
bağımsızlığı, hukuk devletinin
oluşabilmesi için, hukuk devletinin var olduğunun
söylenebilmesi için hem de vatandaşlarımızın
adil yargılanma hakkının -gerçekten ama- var
olduğunu söyleyebilmesi için yargı
bağımsızlığının ve hâkim
teminatının, yargıç güvencesinin var olduğunun
da gerçek anlamda olması gerekiyor.
Şimdi,
yani bu yasa değişikliği bunu ne kadar
sağlıyor? Biraz bunu ben sizlerle konuşmak istiyorum
veya irdelemek istiyorum değerli arkadaşlar.
Yasayı
teklif eden arkadaşımız Yılmaz Tunç, Bartın
Milletvekili arkadaşımız bugün
konuşmasında ve tümü üzerinde kişisel söz alırken
dedi ki: Bu yasa hâkim ve savcının alımında
objektif ölçütler getirecek. Yani Çok fazla tedirgin
oluyorsunuz, buna gerek yok dedi. Daha önce mevcut olan bir
yönetmelik hükümleriyle düzenlenmiş olan hususları,
belki de idarenin tasarrufundan alarak, yasamanın
tasarrufuna getiriyoruz dedi.
Değerli
arkadaşlar, hâkim ve savcılarımız bu yönetmelik
hükümlerine göre nasıl alınıyorlardı? Bir
yazılı sınav yapılıyor. Bu yazılı
sınavdan da yasa gereği 70 puanı almış olan, en
az 70 puanı almış olan adaylar -daha önce bir
sınır yoktu- sınırsız bir şekilde
mülakata çağırıyorlardı. Mülakatta da yine,
aynı şekilde bir 70 puan almak koşulu vardı. Yani
bunu az önce arkadaşlarımız söylediler burada,
belirtiler. Yani bu 70, mülakattaki 70 puan alma olayı
aslında işin özü bence. Yani bu konu irdelendi ama çok fazla
irdelenmedi. Ben bunu, dün Komisyonda -Anayasa Komisyonu üyesi
olmama rağmen, oradaki, Komisyondaki görüşmelere
katılmıştım- orada da belirtmeye
çalıştım değerli arkadaşlar. (Gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen biraz sükûneti sağlayalım.
Buyurun
Sayın Dibek.
TURGUT
DİBEK (Devamla) Değerli arkadaşlar -şimdi 70 puanı-
mülakatta dört kriterdi, bir değişiklik yapıldı,
beş kriter olarak şu anda düzenlendi. Onun üzerinde de dün
Komisyonda mutabık kalınan değişikliklerin
burada da tekrar değiştirildiğini görüyorum
önergelerle. Ama beş tane kriter 20şer puan üzerinden
değerlendirilecek ve 70 puan alabilen adaylar ancak
başarılı olacak. Hem yazılı sınavda 70
hem mülakatta 70. Şimdi, işin özü bu derken şunu
söylemek istiyorum: Yani, mülakatta ne kadar objektif ölçütlerle
değerlendirme yapılacak? Burada, az önce konuşuldu.
Birtakım kriterler var, bunlardan bir tanesi nedir?
İşte, dış görünüşü itibarıyla da bir
değerlendirme yapılacak, o kişinin yadırganacak
bir hâli var mı yok mu? Ona göre de bir 20 puan verilecek
değerli arkadaşlarım.
Şimdi
dış görünüşü deyince ne anlayacağız? Bir
insanın dış görünüşüne bakarak nasıl puan
verirsiniz? 20 puan alacak. Normalde, bir erkek adaysa takım
elbiseyle gelmiş olacak, kravatıyla gelmiş olacak,
tıraşlı bir şekilde gelmiş olacak ve mülakat
heyetinin karşısına geçecek. Dış
görünüşüne baktığımızda gayet makul. Yani,
şimdi, bu arkadaşımız gelirken, yahu, onlar benim
dış görünüşüme bakacaklar, bir değerlendirme
yapılacak ve 20 puanlık bir değerlendirme var. Yani,
ben acaba şu üzerime sıkacağım parfümü
değiştirsem mi, bir gül yağı, bir hacı
yağı mı sürsem, diyecek mi acaba değerli
arkadaşlar veya şu elimdeki yüzük altın, acaba
yadırganır mı, şunu gümüş yapsam, mı
diyecek değerli arkadaşlar?
NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) Demesin işte, onun için çıkardık.
TURGUT
DİBEK (Devamla) Evet, değerli arkadaşlar yani,
şimdi, bu arkadaşımız 70 puanı
alamadığı takdirde Sen
başarısızsın. denecek. Şimdi, az önce arkadaşlarımız
da söylediler, yani 100 puanla yazılı sınavdan geçmiş,
80 puanla geçmiş bir arkadaş 65 almıştır,
senin yapabileceğin bir şey yok. Yani, bunun örnekleri
var. Burada gerçi bunu Atilla Bey, Atilla Kart belirtmişti, ama
en son idari yargı, 2006nın Ekim ayının 15inde
yapılan -sanıyorum- idari yargı sınavıyla
ilgili ne yapıldı arkadaşlar? İşte, 100 tane
idari yargı hâkimi alınacaktı, aday
alınacaktı. 482 kişi çağırıldı
mülakata. Zaten süreç de ondan sonra bu noktaya geldi, yani
Danıştayla bu konu uzlaşılamaz hâle geldi. 482
aday çağırıldı 100 kişi için. 150 idi yasada,
şimdi yine değiştirildi, gönlünüz ona da el vermedi
yani yüzde 50 fazlasının davet edilmesi de
Herhâlde
dediniz ki: Ya, bu yüzde 50 bizi kurtarmaz, yani bu yüzde 50nin
içerisine bizim arkadaşlarımız fazla girmez.
Şunu yüzde 100 yapalım, 1 kat yapalım. Sayın
Elitaş ve arkadaşlar önerge verdiler, 1 kat daha
artırdılar. Yani şu anda, 500 kişi alınacaksa
1.000 kişi çağrılacak. Ama burada, 100 kişi
alınacaktı, 482 kişi çağırıldı. Bu
100 kişinin 55i ilk 100 arasından alındı
arkadaşlar, kalan 45i de diğer 382 kişinin
arasından alındı. Yani uygulama sizin uygulamanız,
yani bu dönemin uygulaması, baktığımız
zaman. Yani, niyet üzüm yemekse, niyet bağcıyı dövmek
değilse yani böyle bir sonucun mu çıkması gerekir
arkadaşlar?
Şimdi,
süreme de bakıyorum, aslında söyleyecek çok şeyim var
ama süre de yavaş yavaş sona eriyor. Değerli
arkadaşlar, bu mülakatta çocuk veya adayımız
başarılı olamadı, 65 puan aldı ama
sınavda çok yüksek puan aldı. Ben bunu yargıya
götüreceğim. dedi. Dava açacağım, hakkımı
arayacağım. dedi. Ne yapacak? Gitti, davasını
açtı. Dedi ki: Mülakatta ben çok şıktım,
dış görünüş itibarıyla, diğer kriterlere
göre de, muhakeme gücüm de çok iyiydi. Bana sorulanları
kavrayıp özetleme ve anlama yeteneğim de çok iyiydi.
Dolayısıyla, benim daha yüksek puan almam gerekiyordu
ama bana az puan vermişler. Ben, buna itiraz ediyorum. dedi.
Mahkeme ne yapacak arkadaşlar? Bilirkişi incelemesi mi
yapacak? Ne yapacak mahkeme? Yani, bir usuli inceleme yapacak.
Kurulu oluşturanlar doğru insanlar mıdır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dibek, bir dakikalık ek sürenizi veriyorum.
Konuşmanızı tamamlayınız.
TURGUT
DİBEK (Devamla) İşte, puanlamada hata mı
yapılmıştır, yanlış mı
toplanmıştır puanlar bakacaklar. Sorulan sorular,
verilen yanıtlar, yani bunlarla ilgili, yargı
makamı, bu mülakatla ilgili nasıl bir denetim yapacak? Bu
insanın hakkını nasıl arayacak?
Değerli
arkadaşlar, yani yok, objektif bir değerlendirme yok. Bir
bilirkişi incelemesi yapamazsınız. Niye kayda
almıyorsunuz şeyi? Mülakatı yapan, mülakattaki
heyet ile öğrenci arasındaki, aday arasındaki
görüşmeyi niye bir kayda almıyorsunuz? O kaydı, en
azından mahkeme dinlesin. Ondan niye çekiniyorsunuz? Böyle
bir değişiklik niye yok?
Değerli
arkadaşlar, şimdi, aslında, tabii sürem
kalmadığı için onu söylemiyorum ama şunu
gözlemliyorum: Çok yıllar evvel, bir televizyon
programında bir kaset yayınlanmıştı. Şu
an Amerikada yaşayan Fethullah Gülen, o kasette,
yanındaki gençlere birtakım öğütlerde bulunuyordu,
öğütler veriyordu ve diyordu ki: A, sakın ha, erken öten
horozun başı kesilir. Şimdi, sizler dikkatli
olacaksınız. Zamanı gelecek, belli yerlerde
AHMET
YENİ (Samsun) Öyle konuşmadı.
TURGUT
DİBEK (Devamla) Yani, ben, bu mealde konuştuğumu
söylüyorum, bunları kelimesi kelimesine söylemiyorum ama
bütün bunları gördükten sonra, Sayın Yılmaz Tunç
Arkadaşımın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT
DİBEK (Devamla) -
verdiği teklifin yavaş yavaş
gerçekleştirilmeye
çalışıldığını görüyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Dibek, teşekkür ediyorum sizlere, sağ olun.
Demokratik
Toplum Partisi grubu adına, Batman Milletvekili Ayla Akat Ata.
Sayın
Ata, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP
GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yasa teklifi hakkında,
sanırım, söylenmesi gereken her şey söylendi. Tüm
gruplar konuyu değişik yönlerden ama
ortaklaştıkları bir bakış açısıyla
ifade ettiler. Yasanın, önümüzdeki dönemde, belki daha fazla
tartışılacağını
Belki, bugün için
eksikliğini gördüğümüz, değişik kesimlerin
görüşünün alınmadığı yönündeki eleştirimiz
de ileriki dönemde doldurulsa da, umarın geriye dönük
telafisi imkânsız sonuçlar doğmamış olur.
Evet,
arkadaşlar, yargı bağımsızlığı
ve hâkimlik teminatı sağlanmadan yapılan ve
yapılacak olan bütün reformlar etkili olamayacak,
pratiğe yansımayacaktır. Görevini icra ederken ya
başıma bir şey gelirse kaygısını
taşıyan hâkim ve savcının vereceği karar
tartışmalı olacağı gibi üst yargı
makamlarının iş yükünü artıracak, adalet ya geç
tecelli edecek ya da hiç tecelli edemeyecektir.
Yargı
bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatını sağlamanın ilk şartı da bir
darbe ürünü olarak gördüğümüz Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu kararlarının yargı denetiminden muaf
olmasıdır. 1961 Anayasasıyla yargı denetimine
açıkken, 12 Mart sonrasında yapılan Anayasa
değişikliğiyle, yargı denetiminden muaf
tutulmuş, daha sonrasında yapılan Anayasa
Mahkemesinin kararıyla, tekrar yargı denetimine
açık kalmış ama 1982 Anayasasından sonra
yargı denetiminden tekrar muaf tutulmuştur.
Böyle
bir yasa teklifi, Meclis gündemine gelmişken ve bu kadar
yoğun tartışılmışken ortaya belki daha
farklı bir sonuç da çıkabilirdi. Bir geçici maddeyle,
bugün eksikliğini gördüğümüz ve hemen hemen her kesim
tarafından da eleştirilen Hâkimler Savcılar Yüksek
Kurulu kararlarından mağdur olmuş savcı ve hâkimlere
bir hak tanınabilir, bunların yargı yoluna
başvurması sağlanabilirdi. Sonuçta, bu Mecliste
belki uzun zamandır, uzun yıllardır yaşanmayan bir
şey var: Dört partinin, dört siyasi partinin grubu var, iki tane
siyasi parti lideri var, bir siyasi partinin de temsilcileri var.
Birçok konuyu daha etraflıca tartışabilmenin,
birçok konuya belki bugüne kadar değinilmeyen yönleriyle
değinebilmenin koşulları mevcuttur. Bunu da bu yasa
teklifinde değerlendirirken böyle ele alabilmeliydik. Bir
Şemdinli davasının savcısı, uzun yıllar
boyunca bu ülkede yaşayan insanların
hafızasından silinmeyecektir. İnsanlar
vicdanlarında Acaba, acaba? diyecekler, Bu yargılama
sırasında savcıya meslekten men kararı
verilirken acaba hukukun ilkeleri çiğnenmiş midir? diye
bir soru soracaklardır. Belki, bu, vicdanlarda
temizlenemeyecektir kısa vadede ama, keşke bu yasa
teklifi tartışılırken men cezaları için de
böyle bir düzenleme yapılabilseydi.
Son
olarak, hani bu yasa teklifi hakkında konuşuyoruz,
Sayın Grup Başkan Vekilimiz, AKP Grup Başkan
Vekilimiz
(AK Parti sıralarından AK Parti sesleri)
Evet, AK
Partinin Grup Başkan Vekili, AKPnin, yasa metninin geneli
hakkında görüşürken, işte yasa teklifinin
Komisyondan çıkıp Genel Kurula geldiği gün
itibarıyla hemen gerekçesi yazılan bir kararı,
Anayasa Mahkemesi kararını oldukça iyi irdeledi. Biz de
bu konu hakkında -daha öncesinde belki
yorumlamıştık ama- sonuç itibarıyla tekrar Genel
Kurulda bilgilendik. Ama, bu metinde Anayasa Mahkemesinin
yapmış olduğu yine bir hukuk devleti tanımı
var. Diyor ki: Hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak
ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri
hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini
gerçekleştiren, anayasa aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,
yargı denetimine açık, yasaların üstünde,
Anayasanın ve yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu
temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu
bağlamda, hukuk devletinde yasa koyucu yasaların
yalnız Anayasaya değil, Anayasanın da evrensel
hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla
yükümlüdür.
Yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı
yönünden bugün ülkemize yöneltilen eleştiriler vardır ve
bu eleştiriler 2004-2005 raporlarında ve yine 2007
İlerleme Raporunda da belirtilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
AYLA
AKAT ATA (Devamla) Evet, bu metin itibarıyla, kararın
Anayasaya uygunluğu yönünden tam bir değerlendirme
yapılmıştır. Ama evrensel hukuk normlarına
uyması gereken bizim de genel hükümlerimiz, Anayasamız
ve yasalarımız vardır. Bu da önümüzdeki bir
sorumluluk ve ödevdir. Umuyorum ki bu Meclis, bu sorumluluk ve ödevi
yerine getirecektir.
Saygılar
sunuyorum, teşekkürler. (DTP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ata.
Şahsı
adına, Malatya Milletvekili İhsan Koca. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İHSAN
KOCA (Malatya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi hakkında şahsım adına
söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
5237
sayılı Türk Ceza Kanunuyla, yeni yürürlüğe giren
Türk Ceza Kanunuyla ceza sistemimizde köklü
değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bazı
suçların cezaları artırılmış, suç
karşılığında yaptırım olarak uygulanacak
cezalar hapis ve adli para cezasına
dönüştürülmüştür. 765 sayılı eski Türk Ceza
Kanununda ise ağır hapis, hapis, hafif hapis, ağır
para cezası ve para cezası şeklinde düzenlenmeler
mevcuttu. Bu para cezalarının da, hafif hapis, hapis ve
para cezalarının da ertelenmesi söz konusuydu. Fakat
yeni Türk Ceza Kanununun mantığı ve
sistematiğine uymayan eski düzenleme, 2802 sayılı
Kanundaki düzenleme, bu değişiklik teklifiyle yeni
Türk Ceza Kanununa uygun hâle getirilmeye
çalışılmıştır. Böylece, 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda, suç yönünden
hâkim ve savcılar hakkında uygulanan disiplin ve
meslekten çıkarma cezalarıyla ilgili hükümler yeniden
düzenlenerek Türk Ceza Kanununun sistemiyle uyumlu hâle
getirilmeye çalışılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ben, sadece 4üncü maddenin amacı
hakkında konuşmak istiyordum. Ancak biraz önce
konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilimiz, kendisini
yakından tanımamakla beraber, duruşu ve üslubuyla
kendisine saygı duyduğum Sayın Ali İhsan Köktürk
Beyefendinin bir beyanına cevap verme ihtiyacını
hissettim. AK Parti Grubunda sevdiği,
merhabalaştığı milletvekillerinin
olduğunu ifade ettiler. Bu nazik beyanından dolayı
kendilerine teşekkür ediyorum. Ancak AK Parti milletvekillerinin
kendi iradeleriyle hareket etmediklerini söylediler. Buna
katılmamız mümkün değil. Bir örnek vererek hangi gruba
mensup milletvekillerinin kendi iradeleriyle hareket
etmediğini takdirlerinize sunmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Koca, madde üzerinde konuşsanız, herhangi bir
sataşmaya gecenin bu saatinde sebebiyet vermeyin lütfen;
suhuletle, sükûnetle yürütüyoruz.
Buyurun.
İHSAN
KOCA (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Komisyonda
uzlaşmaya varıldı fakat Genel
Başkanımızla görüşmedik, bu konuda
uzlaşmaya varamayız. diye uzlaşmadan vazgeçildi,
vazgeçen taraf Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyeleri idi.
Hepinize
saygılar sunuyor, kanunun hayırlı olmasını
diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına Denizli Milletvekili Salih
Erdoğan.
Sayın
Erdoğan, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET
SALİH ERDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
kanun teklifinin 4üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu teklif ile getirilen düzenleme, hiç
şüpheniz olmasın ki, Anayasamızda ifadesini bulan
ve bağlayıcılığında asla şüphemiz
olmayan, bulunmayan yargının
bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü
amacına yönelik olarak yapılmaktadır. Hatta bu
prensipleri daha da geliştirmek, Türk mahkemelerini, Türk
adaletini daha da yüceltmek amacı taşımaktadır.
Bu teklifin yasalaşması hâlinde, hâkimlik
teminatında ve mahkemelerin
bağımsızlığında asla ve asla geriye gitme söz konusu
olmayacaktır.
Sabahtan
bu yana yapmakta olduğumuz görüşmelerde bu teklife
değerli görüşleriyle katkı sağlayan, zenginlik
kazandıran arkadaşlarımız oldu. Ancak, bu
teklifle ilgili katılmamız mümkün olmayan görüşler
de ileri sürüldü. Özellikle Bu, teklif mi tasarı mı? Teklif
mi olması lazım idi, tasarı olarak mı gelmesi
gerekirdi? Hatta suçlu bulmuş gibi Bu gizli bir
tasarıdır. şeklindeki değerlendirmeleri çok
şık bulmadığımızı ifade etmek
istiyorum. Tasarı veya teklif olmasının ötesinde,
şu an böyle bir düzenlemeye ihtiyacımız var
mıdır yok mudur üzerinde durulması gerekirken, böyle
tartışmaların lüzumsuz olduğunu
düşünüyorum.
Ayrıca,
bu teklifin 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz alan
değerli CHP sözcüsünün şu değerlendirmesine
katılmak asla mümkün değildir. Değerli sözcü dedi ki:
Bugün Türkiyede yargı halatlarla idarenin arkasına
bağlanmıştır. Şimdi de bu teklif ile çelik
halatlarla bağlanmak isteniyor. Değerli arkadaşlar,
bu görüş, öncelikle hâkimlerimize ve yargıya
yapılabilecek en büyük bühtandır.
Değerli
arkadaşlar, yargının
bağımsızlığı üzerinde kimsenin
şüphe uyandırmaya hakkı yoktur. Türk yargısı,
dün bağımsızdı, bugün de
bağımsızdır, yarın da bağımsız
olmaya devam edecektir. Hukuk devleti olmanın bir gereği
olarak da en son sözü her zaman hukuk söyleyecektir. Hâkim ve savcılığa
atama biçimleri nasıl yapılmış olursa olsun -bu
konu tartışılabilir, tartışıyoruz- Türk
yargısı bağımsız olarak kararlarını
vermeye devam edecektir ve devlet organları da bu mahkeme
kararlarına uymayı kendilerine bir görev bilecektir. Bu
nedenle, yargının bağımsızlığı
ve hukukun üstünlüğünü şüpheye düşürecek söz ve
davranışlardan kaçınmak hepimizin görevi
olmalıdır, özellikle milletvekillerinin. Hâkimlerimiz,
vicdanlarıyla cüzdanları arasına
sıkışıp kaldık dedikleri zaman da, müsait
olmayan mekânlarda yetersiz personelle bir yığın
dava dosyalarıyla boğuşarak çalışmak
zorunda kaldıkları durumlarda da hep bağımsız
karar vermeye özen gösterdi.
Sayın
milletvekilleri, yargıya güven, devlete güvendir. Biz her
zaman yargıya güveni devlete güven olarak algıladık.
Yargının itibarını devletin itibarı olarak
gördüğümüz içindir ki AK Parti İktidarı, beş
yıldan bu yana, başta adliye binalarımız olmak
üzere yargıda teknolojinin kullanılması, hâkim ve
savcılarımızın mali ve sosyal
haklarının iyileştirilmesi, eskimiş pek çok mevzuatın
yenilenmesi gibi daha pek çok alanlarda büyük adımlar
attı, yenilikler yaptı, düzenlemeler yaptı. Elbette,
bu yapılanların yeterli olduğunu iddia etmek mümkün
değildir, daha yapılması gereken pek çok işler
vardır, atılması gereken adımlar
bulunmaktadır ve bunlar devam edecektir. Ancak,
yargımızın 70 milyon adına karar verdiğini,
millet adına karar verdiğini bilmek zorundayız. Bu
nedenle, yargıya güvenmek zorundayız, bazı yanlışlıklar
olsa bile tüm yargının eksikliği ve zafiyeti olarak
bunların değerlendirilmemesi gerekir. Başta hâkim
ve savcılarımız olmak üzere, yardımcı
personelin tamamı, mübaşiriyle, kâtibiyle,
müdürleriyle, tüm adliye çalışanları, yargıya
güven devlete güvendir anlayışına gölge
düşürmemek için gece gündüz çalışmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET
SALİH ERDOĞAN (Devamla) - Ben, bu vesileyle, başta
hâkim ve savcılarımız olmak üzere tüm adliye
çalışanlarına huzurlarınızda teşekkür
ediyorum. Yasanın hayırlı olmasını temenni
ediyorum. Tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Ekmen
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Başkanım, bir önceki maddede
giriş yapmıştım, o zaman unuttunuz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Seçer
VAHAP
SEÇER (Mersin) Sayın Bakanım, az önce sayın
milletvekili arkadaşımın sorduğu soruyu
yinelemek istiyorum.
Bizim
endişelerimiz, mülakat sisteminde siyasi kadrolaşmaya
yol açacak birtakım endişelerimizin olması.
Mülakattaki kriterler göreceli veya subjektif
değerlendirmeler olduğu için, özellikle mülakatta 70
puan barajının sıkıntılar
yaratacağını düşünüyoruz. Siz buna
katılıyor musunuz Sayın Bakanım?
BAŞKAN
Sayın Öztürk
ALİ
ÖZTÜRK (Konya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biraz
önce Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan Sayın
Faruk Bal, Konya Adliyesinin kendi dönemlerinde
yapıldığını söyledi. Ben, şimdi
Sayın Bakanıma soruyorum: Konya Adliyesi, ne zaman
inşaatına başlandı ve ne zaman açılacak?
Ereğli Adliyesi, ne zaman temeli atıldı ve ne zaman
açıldı?
Hâlbuki,
ben, dört yıldır Konyada ağır ceza reisi olarak
çalıştım ve benim dönemimde, şu andaki hâlen
hizmet veren adliye binası devam etmektedir ve hâkim ve
savcı arkadaşlarımız bu binada ikişer
kişi olarak oturmaktadırlar. Yeni yapılan adliye
binasının da ben 17 Aralıkta Sayın
Başbakanımızın katılımıyla
açılacağını biliyorum. Çok güzel, gerçekten
Selçuklu mimarisi, çinili mimariye uygun bir saray
yapılmaktadır. Ben burada Sayın Cemil Çiçeke,
Sayın Bakanımıza da çok teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çakmak
HAYRETTİN
ÇAKMAK (Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, az önce burada üç tane siyasi partimizin kürsüye
çıkan vekilleri yapılan adliye sarayları konusunda
farklı ifadeler kullandılar ama konu açıklığa
kavuşamadı.
Benim
sorum şu: AK Parti İktidarı döneminde Türkiyede
yapılan adliye saraylarının ya da adliye
binalarının sayısı nedir?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çalık
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, benim sorum size 2002 yılına kadar hâkim ve
savcılarımızın özlük haklarıyla ilgili
durumları neydi? Bizim Hükûmetimiz, iktidarımız
döneminde, 2002 ile 2007 yılları arasında
hâkimlerimize ve savcılarımıza ne gibi iyileştirmeler
getirdik ve özlük haklarımızda ne gibi
değişimler oldu?
Bugün
görüşmüş olduğumuz bu teklifte de yeni alınacak
hâkimlerimizin ve savcılarımızın hangi özlük
haklarına sahip olacaklarını
Bilgilendirmek
adına da sorumu size yöneltmiş bulunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Hamarat
MUSTAFA
HAMARAT (Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Bakanlığınızın UYAP projesi
uygulamaya geçti. Bu proje adalet hizmetinde ne tür
kolaylıklar getirdi? Halkımız bu kolaylıklardan
yararlanabiliyor mu uygulamada?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ata, buyurun.
AYLA
AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakanıma bir soru sorayım.
Sayın
Bakan, şu an Türkiyede görev yapan hâkim ve savcılar
arasında kaç tane kadın olduğunu ve
iktidarınız döneminde göreve başlayanlar
arasında bir oranın elinizde olup
olmadığını öğrenebilir miyim?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başbakanın, zaman zaman, gerek yüksek yargı
organlarıyla gerekse idari yargıyla ilgili çok uç
noktada beyanları oluyor. Bir Adalet Bakanı olarak
Sayın Başbakanın adli mekanizmalara bu
müdahalelerini acaba nasıl karşılıyorsunuz?
Başbakan haklı mıdır, yoksa netice nedir?
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Köktürk, çok kısa bir zaman var ama sizin de sorunuzu alayım.
Buyurun.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Ben de
Sayın Bakanıma, daha önceki arkadaşlarım ve
benim kürsüden yönelttiğim soruyu tekrar yinelemek
istiyorum. Yazılı sınavda 100 alan bir hâkim ve
savcı adayı mülakattan 69 aldığında elenecek
midir? Bu sorunun yanıtını rica ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Seçer Mülakat siyasi kadrolaşmaya yol açar mı, böyle bir
endişe ifade edildi siz katılıyor musunuz? dedi.
Tabii, şu açıklamayı televizyonları
başında bizleri izleyen vatandaşlarımız
için bir kez daha yapmak durumundayım: Hâkim ve
savcılarımızın adaylığa kabulünden
önce yapılan mülakat sistemi sanki bu yasa teklifiyle ilk
defa getiriliyormuş gibi bir intiba yayılmaya
çalışılıyor. Çeşitli konuşmalarda da
ifade edildiği gibi, mülakat sistemi taa 1934 yılından
beri Adalet Bakanlığınca uygulanan bir sistemdir ve
şimdi biz bu mülakat sistemine daha önce
olmadığı şekilde yeni bir disiplin, yeni bir
anlayış, yeni bir değerlendirme kriteri getiriyoruz
ve bir önergeyle de, biraz önce, alacağımız hâkim ve
savcı sayısının 1 misli fazlasını
mülakata aday adayı çağırmak suretiyle, bir noktada
yazılı sınavda başarılı olan
arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun
mülakat sonucu aday olmasının da yolunu açmak suretiyle,
bu konuda birtakım özel inisiyatiflerin
kullanılmasını da en asgari düzeye
indirdiğimizi ifade etmek isterim.
Sayın
Öztürk, Sayın Faruk Balın biraz önce yapmış
olduğu konuşmaya atıfta bulunarak bir soru yöneltti.
Evet, Sayın Faruk Bal arkadaşımız, Grup Başkan
Vekilimizin, Sayın Bozdağın, adliye
saraylarıyla ilgili yapmış olduğu
açıklamaya atıfta bulunarak Bunlar külliyen
yalandır ifadesini kullandı, buraya da yazmışım.
Tabii, son derece üzüldüm. Kendisi Adalet
Bakanlığında üst düzey görevlerde bulunmuş ve
Adalet Bakanlığının yaptığı
hizmetleri yakinen takip etmesi gereken bir
arkadaşımızdır. O nedenle, özellikle son beş
yıl içerisinde adliye binalarının ve
saraylarının yenilenmesi konusunu takip ettiğini
zannediyorum. Biraz sonra bir soruya daha cevap verirken
geleceğim oraya, ifade edilmişti, ne kadar adliye
sarayı sizin döneminizde yapıldı, ne kadarı
yapılmaya devam ediyor? Bunlarla birlikte her iki soruyu da
birleştirerek cevap vermek istiyorum: 77 tane adliye
sarayı şu anda bitmiş ve faaliyete geçmiş
durumdadır. 39 tanesinin inşaatı hızla devam
etmektedir, bu inşaatlar da bittiğinde 116 tane adliye
sarayını bitirmiş olacağız. (AK Parti
sıralarından alkışlar) 6 tanesinin ihalesi
yapılmak üzeredir, 21 tanesinin de proje çizimleri devam
etmektedir.
Konyaya
gelecek olursam: Sayın Bal Onu biz başlattık dedi.
Ben, tabii Bunlar külliyen yalandır tabirini kendisi için
kullanamam, bu biraz ağır bir ifade olur, ama Biz
başlattık sözünün doğru olmadığını
ifade etmek istiyorum. Çünkü 2004 yılının sonunda
yeri bulundu, 2005 yılında ihalesi yapıldı. Biraz
önce Sayın Öztürkün de ifade ettiği gibi, inşallah,
17 Aralıkta, yani Şebiarusda Konya Adliye
Sarayını hizmete açmak istiyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ve Selçuklu mimarisiyle
de özdeş bir mimari üslupla hazırlanan Konya Adliye
Sarayı, zannediyorum, Konyamıza çok yakışacak.
Ben, Sayın Balı ve arkadaşlarını da
açılışımıza davet ediyorum.
Ayrıca,
tabii, Ereğli ve Yunak adliye saraylarımız bitti,
Karapınar devam ediyor ve Konyalılara bir müjde daha
vermek istiyorum: Ilgında da modern bir adliye sarayı
yapımını programımıza aldık, 2008
yılında onun da temelini atmış olacağız.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Sürem
bitti mi efendim?
BAŞKAN
Evet.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) O zaman, izin
verirseniz, diğerlerine yazılı cevap vereyim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Yüzde 69a hiç cevap vermiyorsunuz Sayın
Bakan.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Yazılı
cevap vereceğiz efendim, yazılı cevap vereceğiz.
Sürem doldu.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı yasa tekfinin 4.maddesi
Anayasaya aykırı olduğundan metinden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Neyse ki
benim bu önergemi ortadan yok etmediniz, teşekkür ederim.
Deminki, bir önceki maddede benim önergemi ben götürdüm Kanunlara
verdiğim zaman başka önerge yoktu.
Şimdi,
biraz önce, ben Adalet Bakanıyla ilgili bir konuyu dile
getirirken bana dedi ki: Kuyruk acısı var.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, benim dile getirdiğim
olayın yanlış olduğunu söylemiyor. Kendi
akrabasını, Taksim Otelcilik diye bir ticaret
şirketine atadığını söylüyor, ama bu Taksim
Otelcilik ne biliyor musunuz? Vakıflar Bankasının bir
kuruluşu ve Bakana bağlı.
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) - Önergeye gel önergeye!
BAŞKAN
Sayın Genç
Sayın Genç
KAMER
GENÇ (Devamla) Önergeye de geleceğim, önergeye de
geleceğim merak etme, önergeye de geleceğim.
Şimdi,
ondan sonra, daha başka şeyler de var da
Diyor ki tazminat
tamam, aleyhime 20 milyar tazminat davasını açtı.
BAŞKAN
Sayın Genç, bu konu konuşuldu, siz söylediniz Sayın
Bakan cevap verdi.
KAMER
GENÇ (Devamla) Efendim, söyledi de
Ben burada konuşuyorum
Sayın Başkan yani.
BAŞKAN
Önerge üzerinde, bu Anayasaya aykırılığı
üzerinde konuşur musunuz!
KAMER
GENÇ (Devamla) Mahalli mahkeme 5 milyara hükmetti, ama bu dava
daha Yargıtayda. Bir Adalet Bakanı olarak, ben bu
parayı senden alacağım demesi bence yargıya etki
etmek demektir. Ben bunu kınadım. Ayrıca Tayyip
Erdoğana da 4 küsur milyar tazminat ödedim. Yani ne
yapalım dilimize sahip olamıyoruz, zaman zaman onun
cezasını da çekeceğiz. Ne olur yani yardım
edeceğiz. Biraz da sadaka vermiş oluruz. Ne olacak yani, o
şey değil. [AK Parti sıralarından
alkışlar (!)]
Şimdi
değerli milletvekilleri, bakın bu şeyde
Mesela
Anayasa Mahkemesi de hemen bu konudaki kararını dün
yayımladı, ama -Anayasa Mahkemesine tabii,
saygımız sonsuz da- bazı uygulamalarda bu şeyi
yapmıyor, mesela İç Tüzükte yapılan
değişikliğin kararını aşağı
yukarı bir buçuk iki sene sonra -iki üç sene sonraya kadar- yayımladı.
Bundan sonra bu yüce mahkemenin tabii, biraz daha iktidar
partisine böyle çok yakın bakmamasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, burada tabii, getirilen bu teklif
Başta
da söyledim, önemli olan Türkiye Cumhuriyeti devletindeki her
kurumun adil ölçüler içinde, hakkaniyet içinde ve herkesin, ya
benim devletimde işte, hile olmaz, adam kayırma olmaz, hak
ve adalet ölçüleri içinde insanlar göreve alınır, demesi
lazım. Bakın mesela, gidin bazı
bakanlarınızın özel kalem müdürlüklerini bir
araştırın. Şimdi, bakanların özel kalem
müdürlüklerine atama yetkisi hiçbir şarta tabi değil.
Alıyorsunuz, sokaktaki bir adamı özel kalem müdürü tayin
ediyorsunuz -istisnai memuriyettir- kendisine en yüksek devlet
memuru maaşını veriyorsunuz. Bu bakanlıklarda
yapılıyor. Ayrıca bakanlıkların bir de
basın müşavirleri var. Aynı yolla bunları da alıyorlar.
Aynı, yine 1inci derecenin 4üncü kademesini veriyorlar. Bu
haksızlık. Ama, yani, bakın, keyfîlikler ne kadar
oluyor: Ben, biraz önce
Yani, Adalet
Bakanlığının inhisarı altında olan, onun
emir ve komutasında, daimi şeyinde olan bürokratlar var. Bu
7 kişilik komisyonun 5 tanesi Adalet
Bakanlığına bağlı bürokrat. Şimdi, hangi
bürokrat bakana karşı gelir, bakanların isteklerini
çevirebilir? Bırakın bürokratları, şimdi siz
Genel Başkanınızın isteklerinin
karşısında direnebiliyor musunuz? (AK Parti
sıralarından Direniriz sesi) Direnemiyorsunuz. Ya,
zaten, bak, bugün geldi diye hepiniz buradasınız. Yoksa,
yoktunuz burada. (Gülüşmeler) Şimdi göze girmek için
geldiniz buraya.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Başbakanın geleceğini
kimse bilmiyordu.
KAMER
GENÇ (Devamla) Maalesef, insanlarımızın
yapısında bu var.
Daha
özgürce hareket etmek için, biz diyoruz ki, daha adil bir sistemi getirmek
için, getirelim, hükûmetin kontrolü altında olmayan bir
sistemle bu mülâkatı yapalım. Hele mülâkat için
getirdiğiniz şeyler o çağdaş yaşama uygun
yaşamı olacak. Vücut görüntüsü iyi olacak. diyor. Peki,
adam solaksa ne olacak? Yani, solaksa vücut ölçüsü uygun mudur,
değil midir? Ya, vatandaşın birisinin gözünde bir ben
var. Bu, kişinin dış görüntüsü
Yani, mülâkata öyle
kriterler getirdiniz ki tamamen keyfî. Tamamen, orada
mülâkatı yapacak kişinin, mülakatı yapacak o 5
bürokratın, tamamen hükûmetin emri doğrultusunda,
istediği insanları oraya atamak için kurduğunuz bir
tuzak. Böyle hâkimlik seçilmez. Adalet esaslarına uygun olarak
seçilmeyen bir hâkimin Türk adliyesinde hak ve adalet ve nesafet
kurallarına göre tarafsız karar vermesi de çok zor. Ben
hepsi için şey demiyorum tabii. Yani, bunlar bence çok önemli
şeyler. Siz başta, mülâkatta istediğiniz
adamları eledikten sonra
2 misline çıkardınız.
2 misline çıkarmak doğru mu yanlış mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER
GENÇ (Devamla) 2 misline çıkarmak demek, daha az puan alan
kişileri getirip mülâkatta bunları yine ön
sıralara çıkarmak demektir.
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) 70 tabanı var ama.
KAMER
GENÇ (Devamla) O bakımdan, önemli olan
uygulayıcıdır. Uygulayıcının
takdirini mümkün olduğu kadar azaltmak lazım;
uygulayıcının, uygulamacıların, daha
ziyade hak ve adalet duygularıyla hareket ettikleri
izlenimini ortadan silecek görüntüleri yok etmek lazım. Ama
bizim söylediğimiz
Burada, tabii 340 milletvekili
varsınız, size ne kadar doğruları söylesek de siz
kendi bildiğinizi okuyorsunuz.
Benim
önergem budur, isterseniz kabul ederseniz, istemezseniz kabul
etmezsiniz.
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Aynen öyle.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kanun teklifine yeni geçici madde eklenmesine
ilişkin önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum
OKTAY
VURAL (İzmir) - Sayın
Başkanım, bir madde eklenmesi için komisyonda salt
çoğunluğun olması gerekiyor.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Geçici madde efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, kalıcı hüküm var orada.
Dolayısıyla, kalıcı hüküm olduğu için
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Gerek yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Geçici değil, kalıcı
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Var, var, çoğunluk var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Varsa oraya geçersiniz.
BAŞKAN
Geçici madde hususunda normal önergeler gibi işleme
konuyor Sayın Vural. Bu hususta bir şey yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hayır efendim, geçici madde
özelliğinin dışında kalıcı şeyi var.
Bir maddeye geçici demekle geçici olunmuyor. Bunu
Başkanlık olarak değerlendirin. Orada kalıcı
hüküm var mı yok mu?
BAŞKAN
Buyurun.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı yasa teklifine
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Geçici
madde: 5435 Sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca
çıkarılan yönetmelik uyarınca sınavı
yapılan yargıç adaylarının hakları
saklıdır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, Katılıyoruz, katılamıyoruz
diye, bu önerge konulamaz.
BAŞKAN
Sayın Vural, bizim hangi önergeyi okuduğumuzu siz tam
takip edemediniz galiba.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Dedim, Kamer Gençin önergesi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Pardon!
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Kamer
Gençin önergesine katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşacak mısınız efendim?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben bu önergeyi şunun için verdim: Şimdi,
biliyorsunuz, hâlihazırda, idari yargıda,
Danıştay tarafından iptal edilen sınav
yönetmeliğine göre, daha önce sınavı
kazanmış yargıda staj yapan 100e yakın idari
yargı hâkimi arkadaşlarımız var. Şimdi, bu
kanunun -ben, tabii, ne zaman çıkacak- buradan
çıktıktan sonra, normal olarak Çankaya tarafından
onanması lazım. Ee, Çankayanın da onama süresi
aşağı yukarı on beş gün. Yani, bir
bakarsın, yolda giderken bir kaza maza da olabilir, bu da
olabilir diyoruz veya olmayabilir. Onun için, bu
arkadaşlarımızın haklarını saklı
tutmamız için
Çünkü, bunlar stajlarını yapmış,
stajlarının sonuna doğru gelmişlerdir ve
kazanılmış bir hakları vardır. Bu
haklarının korunması için, bu geçici önergeyi onun
için verdim. Ama, Hükûmet ve Komisyonunun zaten benim önergeme
katılması mümkün değil. Ben bir haksızlığı
gidermek için böyle bir önerge verdim. Ama, eğer, bunun, bu
önergenin neden kabul edilmediği gerekçeyle
açıklansaydı belki önergeyi ben de geri alırdım.
Ama, ben, bunun bir boşluk yaratacağı, hâlihazır
yargıda stajını bitirmek üzere olan bu 100 idari yargı
hâkimi arkadaşlarımızın durumunun,
kazandıkları müktesep haklarının devam
edebilmesi için bu önergeyi verdim.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Teklife
yeni geçici madde eklenmesine ilişkin önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine
aşağıdaki geçici 1 inci maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Ali Rıza Alaboyun Ali Güner
Yozgat Aksaray Iğdır
Yaşar Karayel Osman Demir Özlem Müftüoğlu
Kayseri Tokat Gaziantep
Cafer
Tatlıbal Ali
Koyuncu
Kahramanmaraş
Bursa
Geçici
Madde 1- 15/10/2006 tarihinde yapılan idarî yargı hâkim
adaylığı yazılı yarışma
sınavında, bu Kanunun 9/A maddesinin beşinci
fıkrasında belirtilen bir katı fazla kadro içinde
kalanlardan mülâkatta başarısız sayılanlar, bu
Kanun hükümlerine göre yeniden mülâkata alınırlar. Bu
şekilde çağrılanlar bakımından önceden
kadro ilânı şartı aranmaz. Bunlar arasından
başarılı olanların adaylığa
atamaları yapılır.
Birinci
fıkrada belirtilen yazılı yarışma
sınavı ve 25/06/2007-06/07/2007 tarihleri arasında
yapılan mülâkat sonucuna göre atamaları
yapılanların hakları saklıdır. Bu
adayların meslek öncesi eğitimleri kaldığı
yerden devam eder.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak
mısınız?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici
Madde 1- 15/10/2006 tarihinde yapılan idarî yargı hâkim
adaylığı yazılı yarışma
sınavı sonrasında yapılan mülâkata ilişkin
olarak bir aday tarafından açılan davada, Danıştay
12 nci Dairesi 17/10/2007 tarihli ve 2007/3049 sayılı
kararıyla, bu sınav için ilân edilen 100 idarî yargı
hâkim adayı kadrosunun yüzde elli fazlasının
mülâkata çağrılması gerektiğinden bahisle
"... davacının 25/6/2007 tarihinde girdiği idarî
yargı hâkim adaylığı mülâkat sınavında
başarısız sayılmasına ilişkin işlem
ile, 25/6/2007- 6/7/2007 tarihleri arasında
gerçekleştirilen mülâkat sınavının...
yürütülmesinin durdurulmasına..." karar vermiştir.
Yazılı yarışma sınavından sonra
belirtilen tarihlerde yapılan mülâkat sonucunda kazanan yüz
adaydan talebinden vazgeçen birisi hariç olmak üzere doksandokuzunun
adaylığa atamaları yapılmış olup, meslek
öncesi eğitimleri devam etmektedir.
Maddenin
birinci fıkrasındaki düzenlemeyle Danıştay 12
nci Dairesinin yukarıda değinilen kararına uygun
olarak düzenleme yapılmış ve yüz idarî yargı hâkim
adayı kadrosunun bir katı fazlası kadro içinde
kalanlardan mülâkatta başarısız
sayılanların, bu Kanun hükümlerine göre yeniden
mülâkata alınacakları, ilân edilen kadrolar
doldurulmuş olduğundan bu şekilde
çağrılanlar bakımından adaylıkta yeterli
boş kadro bulunması da göz önünde tutularak, önceden kadro
ilânı şartı aranmayacağı ve bunlar
arasından başarılı olanların adaylığa
atamalarının yapılacağı hüküm altına
alınmıştır.
Danıştay
kararında 25/06/2007-06/07/2007 tarihleri arasında
gerçekleştirilen mülâkatta başarılı olarak
adaylığa atanan kişiler yönünden Adlî ve İdarî
Yargıda Hâkim ve Savcı Adaylığı
Yazılı Sınav, Mülâkat ve Atama Yönetmeliğinin
Geçici 1 inci maddesinde belirtildiğinin aksine
kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği
ileri sürülmekle birlikte, yargısal kararlarda
kazanılmış hak kavramı farklı şekilde ele
alınmaktadır. Şöyle ki; Anayasa Mahkemesi 4/4/1990
tarihli ve E:1989/5, K:1990/1 sayılı kararında;
"Yasa kurallarının konuldukları gün ve gelecek
için olduğu, böylece önceden yürürlükte bulunan yasa
hükümlerine göre gerçekleşmiş durumlar ile elde
edilmiş haklara dokunulamayacağı"nı,
16/7/1999 tarihli ve E:1999/23, K:1999/18 sayılı kararında;
"Geçici maddelerin genellikle geçiş dönemlerine
ilişkin işlemlerin uygulama yöntemleri ve
kapsamını gösteren ayrık hükümler içerdiği, bu
durumun yasaların yayımlanmalarından sonraki
olaylara ve durumlara uygulanması ilkesinin istisnai bir durum
olduğu"nu belirtirken, Danıştay 12 nci Dairesi
1968/720, K.1968/1992 sayılı kararında,
kazanılmış hakların sonraki yönetmelikle
ortadan kaldırılamayacağı, olayın
geçtiği tarihte yürürlükte olan bir yönetmeliğe uygun
olarak kazanılmış hak sahibi olanların bu
haklarının korunacağını, Danıştay
10. Dairesi E.1989/1, K.1989/1337 sayılı kararında, eski
yönetmelik hükümlerine göre verilmiş olan faaliyet izninin,
yeni yönetmeliğin yürürlüğe girmesi sonrasında
geçici madde uyarınca korunmasında
kazanılmış hakkın varlığının
kabulü gerektiğini belirtmiş, Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu da 6/10/1999 tarihli ve E.1999/1-678 K.1999/808 sayılı
kararında; Türk Anayasal sisteminde benimsenen iptal
kararının geriye yürümezliği kuralının
getiriliş amacının, devlet yaşamında
kargaşaya neden olmamak ve toplumsal huzuru sağlamak
olduğu, bu nedenle bir hukuk kuralının yürürlüğü
sırasında bu kurala uygun biçimde tüm sonuçlarıyla
birlikte elde edilmiş hakların korunması
gerektiği, kazanılmış hakları ortadan
kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumların
Anayasa'nın 2 nci maddesinde açıklanan hukuk devleti
ilkesine aykırılık oluşturacağı gibi,
hukuksal güvenceyi ortadan kaldırarak belirsiz bir
ortamın doğmasına neden olacağı, bu nedenle
Anayasa Mahkemesi'nce kazanılmış hakkın vücut
bulmasından sonra Yasa hükmünün yürürlüğünün
durdurulması kararı verilmesi nedeniyle bu kararın
geriye etkili biçimde hukuksal sonuç doğurmayacağını
karar altına almıştır.
Tüm bu
açıklamalar ışığında; 25/06/2007 -
06/07/2007 tarihleri arasında gerçekleştirilen mülakata,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun yürütmenin
durdurulması kararını verdiği tarihten önce
yazılı yarışma sınavını
kazandığı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezi tarafından açıklanan adayların
tamamının çağrılmasının hak ve nesafet
ilkelerine uygun olduğu, kaldı ki sınav ilânında
ve Adalet Bakanlığı ile Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi arasında yapılan protokollerde
yetmiş ve daha yüksek alan adayların sınavın bu
bölümünde başarılı sayılarak mülâkata
çağırılacaklarının belirtilmesi
karşısında, bu kişiler açısından oluşan
müesses durumun, hukukî güvenlik ilkesi ve idarî istikrar
gereği korunması gerektiği düşüncesiyle
Kanunun Geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrası
düzenlenmiş ve birinci fıkrada belirtilen
yazılı yarışma sınavı ve 25/06/2007 -
06/07/2007 tarihleri arasında yapılan mülâkat sonucuna
göre atamaları yapılanların hakları saklı
kalacağı, bu adayların meslek öncesi eğitimlerinin
kaldığı yerden devam edeceği hüküm altına
alınarak ataması yapılan adayların statüsü
açıklığa kavuşturulmuştur.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
Sayın Başkan 63
uyarınca
BAŞKAN
Efendim
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Madde ise sorumuz var, geçici madde ihdas
ediyorsunuz.
BAŞKAN
Hayır önerge bu, aynen
İSA
GÖK (Mersin) Önerge olur mu, madde
hükmünde Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arkadaşlar, geçici madde önerge hükmündedir ve oylamaya
geçtim.
İSA
GÖK (Mersin) Olur mu canım!
BAŞKAN
- Önergeyi kabul edenler
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, 63 uyarınca söz
talebim var.
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Başkan
Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN
- Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Başkan, yapmayın bunu ya!
BAŞKAN
5inci maddeyi okutuyorum
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Madde ihdas ediyoruz Sayın Başkan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, geçici madde
BAŞKAN
Yeni geçici madde 1 eklenmesi Genel Kurulca kabul
edilmiştir.
İSA
GÖK (Mersin) Bu madde ihdasına girer, Allah aşkına
ya!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Maddeyi müzakereye açacaksınız
Sayın Başkan.
BAŞKAN
- 5inci maddeyi okutuyorum.
MADDE 5-
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) CHP Grubu adına söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Okay.
5inci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Suha
Okay.
Buyurun
efendim.
CHP
GRUBU ADINA HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında İç Tüzük 63
uyarınca söz talebinde bulunmuştum ancak Sayın
Başkan oylamaya geçtiğinden bu konuda söz vermedi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Duymadı.
HAKKI
SUHA OKAY (Devamla) Duymadı
Olabilir ama bu madde üzerinde
söz talebimle birlikte bu geçici maddeden de bahsedeceğim.
Biz
gece yarısı operasyonu dediğimizde, bunu
kastetmiştik. Bu madde zorunlu bir maddeydi ama
hatırlarsanız, dünkü görüşmelerde Sayın Bozdağ
99 idari hâkim adayı için biz bu yasayı getirdik.
demişti ama o yasanın içinde bunlar yoktu, bunlar yoktu.
Şimdi,
bu geçici maddeyle o eksiklik giderilmeye
çalışılıyor ve şunu anlatmak istiyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalar görüşülürken ve bu
yasaların bir hukuksal temeli aranırken ve de değerli
Meclis üyelerine niçin bu yasa geldiği anlatılırken,
aslında, birbirimize karşı daha içten, daha samimi
ve gerçekleri ifade edelim.
Şimdi,
hazin bir tabloyla karşılaşıyoruz. Getirilen
yasanın o 99 idari hâkim adayıyla ilgisi
olmadığını, ancak bu geçici maddeyle o 99 aday
arkadaşımızın, hiç olmazsa bundan sonraki süreçte
hâkim adaylığı statüsünü devam ettirme amacına
matuf.
Bir
başka şey daha var. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
biz, bu yasaya ilişkin tepkilerimizi ifade ederken yargı
kararları baypas ediliyor, edilmek isteniyor dendi.
Şimdi, bir taraftan yargıya saygıdan
bahsedeceğiz, Anayasa Mahkemesinin kararının
gereğini yerine getiriyoruz diyeceğiz, bir taraftan
da Danıştayın kararını yasayla
aşacağız. Şunun için anlatıyorum bunları
ben, o 99 aday arkadaş için değil ama burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Parlamento. Parlamentoda kimi yasalar,
kimi tartışmalar gelirken herkesin neyle karşı
karşıya kaldığını görsün. Komisyon
raporunun basıldığında biz gece yarısı
operasyonu dediğimizde Sayın Komisyon
Başkanımızı da üzdük belki, ama şimdi bir gece
yarısı operasyonuyla daha
karşılaşıyoruz. Bununla bir tek ben
karşılaşmıyorum. Burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, yasama görevini, yasama sorumluluğunu
üstlenen tüm milletvekili arkadaşlarım
karşılıyor. Bu bir tek Cumhuriyet Halk Partisine,
Milliyetçi Hareket Partisine veya Demokratik Toplum Partisine
karşı yapılmış bir haksızlık
değil. Bunlar, hepimize karşı yapılmış
büyük bir haksızlık. Şimdi, bu madde geçici madde diye
geliyor. Ama neyi getiriyor? Neyi getiriyor?
Görüştüğümüz kanun teklifindeki bir kat
fazlasıyla
Daha önce sınava girmiş olup
sınavda elenen ve kendine yeni bir yol çizen ve
başarısız olan -yani sınavdan kastım mülakat-
şimdi o arkadaşları tekrar
çağıracağız. Burada bir katına
çıkarıyorsunuz yüzde 50yi ve 2006 sınavının
mülakatında elenen kimi arkadaşları tekrar
çağıracaksınız. Şimdi, gerçekten Türkiye
Büyük Millet Meclisi hazin bir tabloyla, uygulama anlamında
hazin bir tabloyla karşı karşıya. Yoksa, sorun 99
idari hâkim adayının sorunu değil. O yasanın
içerisine bunlar konulurdu, görüşmekte olduğumuz yasa
kapsamında değerlendirilirdi ve bu geçerdi.
Şunları
söylemek istiyorum: Burada yasama yapan organın bu
faaliyetini gösterirken lütfen bu organa saygı gösterelim ve
bu saygımızı da yasama yapma tekniğinin
ciddiyeti içerisinde sürdürelim
diyorum.
Sayın
Başkan, söz verdiğiniz için de size teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Madde
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun
Sayın Başkan.
MHP
GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ediyorum.
Tabii,
herhâlde geçici maddeler de Meclis tarafından
görüşülüyor değil mi? Görüşmesini yapıyoruz
geçici maddelerin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Geçici maddeler görüşülmez!
OKTAY
VURAL (Devamla) Yani, şu anda bir geçici madde önergeyle
konuldu, ama görüşülmedi.
BAŞKAN
Sayın Başkan, geçici madde önerge hükmündedir. Normal
önerge işlemi yapıyoruz. O bakımdan.
Buyurun.
OKTAY
VURAL (Devamla) Efendim, geçici maddeleri görüşüyor muyuz,
görüşmüyor muyuz? Görüşüyoruz. Önergeyle
getirildiği zaman görüşme imkânını ortadan
kaldırıyorsunuz. Dolayısıyla, bu konuda
görüşme açmanız gerekiyordu. Yanlış bir
uygulama olmuştur. O bakımdan, görüşülmeden bir
maddeyi kabul etmiş olduk, görüşülmeden. Üstelik, önerge
de zaten eklenmesini ifade ediyor. Ek bir madde olduğuna göre,
bu maddenin muhakkak görüşülmesi gerekiyor.
Tabii,
yani, Bakanlar Kurulu yürütecek bu kanunu. Epeyden beri geldik,
oldukça da dolambaçlı yollardan geldi. Danışma
Kurulları yaptık, üçer dörder tane oldu, saatler
değiştirildi. Bu Türkiye Futbol Federasyonu Kanununu
çıkardık. FIFA istiyor. dedik. Ondan sonra, FIFAnın
istediği bu karardan, yani, sinekten yağ çıkarma
kanunu diyorlardı, bir de Seçim çıkaralım.
denildi. Oradan geldik, alelacele gece yarısı Tanık
Koruma Yasasını konuştuk. Hatta, tümü üzerinde
gruplar konuşması başladı. Gece yarısı
bir baktık ki bu kanunun geçmesi lazım. Neden? Acelemiz var,
4 Aralığa kadar çıkması lazım ve bugün 1
Aralık. Bilemiyorum, Sayın Cumhurbaşkanının
on beş günlük inceleme süresi var. Eğer Sayın
Cumhurbaşkanı bu on beş günlük inceleme süresini
kullanmazsa, 4 Aralık gibi bir uygulama zorunluluğu
gerçekten
Sayın Cumhurbaşkanını da çok zor durumda
bırakıyorsunuz. Ta 29 Mart 2007 tarihinden itibaren
ortada bulunan bir sorun. Bugünlere kadar geldik. 100 tane hâkimin
içi yanıyor. Bu içi yanan hâkimlerin
sıkıntılarını çözmek için biz bugün burada
bir yönetmeliği kanuna çevirdik. Bir yönetmeliği kanuna
çevirdik. Böyle bir şey olmaz. Yani yönetmelikler kanun
olacaksa yönetmeliklere gerek yok. Son derece yanlış.
Efendim, bu daha önce de vardı, yönetmelik de vardı, aynen
getirdik. Burası kanun yapar, yönetmelik yapmaz. Son derece
yanlış bir gerekçe. Efendim, biz, yönetmelikte
düzenleniyordu, kanuna çevirdik. Değerli arkadaşlar, o
zaman, yönetmelik kanunun yerine geçecekse, gerçekten böyle
yapacaksa o zaman bütün yönetmelikleri de kanun şeklinde
düzenlememiz gerekir gibi bir sonuç çıkarıyoruz.
Tabii,
böyle çok meşakkatlerden geçti, duble raporlar
yayınlandı. Herhâlde ilk defa oluyor. Duble yoldan sonra
duble raporlar, birinci tedavül, ikinci tedavül; bunların
hangisi hangisine takaddüm ediyor onu da bilemiyoruz daha
doğrusu. Acaba hangisidir ek bilmiyoruz. Bu mudur, bu mudur, Sayın
Başkan hangisi? Bir hüküm de yok burada.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) İkisi
birlikte
OKTAY
VURAL (Devamla) - Dolayısıyla, çifte olsun diyor, çifte
kızarmış olsun diyor Sayın Bakan,
kadayıfın altı kızarmış olur gibi.
Dolayısıyla
Ama bu doğru bir şey değil.
Şimdi, bu sıra sayısına göre
dağıtıldıktan sonra önergeler veriliyor,
aynı sıra sayısıyla başka bir rapor önümüze
geliyor. Böyle, Parlamento hukukuna böyle sahip
çıkamayız. Doğrusu, bu Parlamento hukukunu yazan
değerli bürokrat arkadaşlarım da zannederim bu
uygulamaları gördüğü zaman, bir hukukun nasıl
katledildiğini de belki örneklerle buraya, kendi
kitaplarına yazabilirler. Değerli ana muhalefet
partisinin 163 sayfalık bir muhalefet şerhi
Yani, o
kadar karmaşık, o kadar zorlamalar. Ne gerek var bunlara?
Ne gerek var? 163 sayfa, duble... Efendim, basılmıyor. Ne
gerek var bunlara?
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Doğru, hiç gerek yok.
OKTAY
VURAL (Devamla) Yani, bu Meclisi böyle bir
sıkıştırma içerisinde, gerçekten, kanun
yapıyor hâle dönüştürmek, özellikle iktidar partisinin
sorumluluğu açısından gerçekten bir eksiklik
teşkil ediyor.
MEHMET
NİL HIDIR (Muğla) Hızımıza
yetişemezsiniz.
OKTAY
VURAL (Devamla) Vallahi, hızla giden, biliyorsunuz
BAŞKAN
Arkadaşlar, karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
OKTAY
VURAL (Devamla) Efendim, merak etmeyin, endişe
buyurmayın dediler bu alımlarla ilgili. Doğrusu,
hamili kart devri sona ermiştir diye, Sayın
Başbakanın bir grup toplantısında vardı.
Sonra gördük ki, AKP Grubunda Hamili kart yakınımdır,
bunun buraya atanması diye kartlar dolaşmaya
başladı. Kadrolaşma deyince, bir taraftan siz
Moğultayın dönemine gidiyorsunuz, ondan sonra bu
tarafa gidiyorsunuz. Bakıyoruz, AKP döneminde nerede bir
milliyetçi varsa oraya sürgün. Oradan al, buradan al, oraya yap.
Bakıyorsunuz, bütün bunlara baktığınız
zaman, milliyetçi olan, MHP döneminde bir yere gelmiş olan herkesi
bir yerden bir yere al, sürgüne gönder, teftiş raporu yap, oradan
buraya, zulmet. Bunları gördüğümüz zaman, elbette, bizim
bu uygulamaları eleştirme hakkımız var elbette.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Memurun partisi mi olurmuş?
OKTAY VURAL
(Devamla) Ne günahları var? Mahkeme kararlarını
bile uygulamayan genel müdürlerin, bakanların olduğu
bir dönemde Sayın Adalet Bakanımız, belki ilk
yapmamız gereken şey, yürütmenin bu mahkeme
kararlarını ivedilikle uygulamasını temin
etmektir. O zaman hukukun üstünlüğü konusunda son derece
kararlı olduğunuzu gösterebilirsiniz.
Şimdi
bir soru sorsam, acaba bugüne kadar mahkeme kararlarını
uygulamamış kaç tane yöneticiniz var diye, kaçı
mahkemede var diye sorsam, yoktur diyebilir misiniz?
Diyemezsiniz. İşte, bütün bunlarla ilgili, bu hâkimler ve
savcılarla ilgili aslında, bu siyasi tartışmaların
yapılmış olması gerçekten yargı erkini de çok
fazla siyasileştirmektedir.
Bakın,
bir değerli milletvekili söyledi, dedi ki: Geçmiş
zamanda haksızlık ve
bağımsızlığı zedeleyen uygulamalar
bugüne kadar devam etmiştir. dedi. Dün seslerini
çıkartmayanlar bugün niye ses çıkartıyor? diyor,
yani diyor ki: Bu konuda biz ayrımcılık
yapıyoruz. Dün sesinizi çıkartmıyordunuz, bugün de
çıkartmamanız lazım. Araya sıkışan kim
oluyor? Yine milliyetçiler oluyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İsim var mı? İsim verin,
yardımcı olalım.
HÜSNÜ
TUNA (Konya) Biz öyle demedik.
OKTAY
VURAL (Devamla) Şimdi
Öyle dediler. Tutanak orada var.
Dolayısıyla,
böyle bakıldığı zaman gerçekten hâkim ve
savcılarla ilgili bu siyasi nitelendirmeler ve toptancı
yaklaşımlar yargı erkimizi çalışmaz hâle
getirir. O bakımdan üslubumuzu toptancılıktan
uzaklaştırmak gerekir. Mahkûm ettirmeyelim. Hakkıyla
girmiş olan insanlar olabilir. O bakımdan bu tür
nitelendirmeler O dönemde yaptınız. E, bu dönemde de biz
yapıyoruz. Ona ses çıkartmadınız, şimdi niye ses
çıkartıyorsunuz? Böyle bir mantık, sakat bir
mantık.
Kanun
teklifi sahibi Sayın Milletvekiline çok teşekkür
ediyorum gerçekten. AKP milletvekiliyiz, biz çıkartamaz
mıyız? diyor. Doğrusu, tabii, bir kanun teklifinin
kanunlaşması her milletvekiline nasip olmuyor. Çok
şanslısınız siz doğrusu, bugüne kadar çok
nadir olmuş. Ama ben bilemiyorum, İç Tüzükte bir
değişiklik yapmak lazım, hiç olmazsa Hükûmetin
yanında, teklif sahibinin de oturması gerekir, çünkü teklifi
veren en iyi bilmeli, yani teklifi veren en iyisini bilmeli. Bence,
Hükûmetin yanında bir de teklif sahibinin olması
gerekiyor.
Şimdi,
açıkçası sizi de tebrik ediyorum, bugüne kadar Hükûmetin
adım atamadığı, bu kadar sıkıntılar
içerisinde bulunan bir kesimle ilgili bir teklif verdiniz. Yani,
Hükûmetin bu aymazlığı karşısında sizin
bu duyarlılığınız çok isabetli olmuştur,
sorunu çözmüştür. Yani, Hükûmetin, o zaman, bu kadar süre yan
gelip yatmasının doğrusu bir yasama organı
tarafından fark edilmiş olması da bütün yasama için
gerçekten olumlu kaydedilmeli bence.
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Görevimiz Hükûmete
yardımcı olmak, Parlamento olarak.
OKTAY
VURAL (Devamla) O zaman eleştirileri de yapın.
Şurada, soru sorarken Ey Hükûmet, niye uyudunuz ya? diye
söyleseniz, Biz geldik, getirdik, bir daha duyarlı olun, aman
ha, yanlış yapmayın. diye söyleseniz, diyeceğim
ki hakikaten öyle. Yani, dolayısıyla bundan da gurur
duymalısınız. Bir şey de diyeceğimiz yok.
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Siz Ecevit Hükûmetlerini
uyarabildiniz mi?
BAŞKAN
Sayın Daniş
OKTAY
VURAL (Devamla) Dolayısıyla, gocunmayın. Yani,
sizin teklifleriniz de kanunlaşır, merak etmeyin.
Kıskananlar çatlasın diyelim.
Şimdi,
bir milletvekilimiz de kalkıyor, hâkimlerin alımıyla
maliyedeki alım gibi aynısını
Bu da
yanlış bir değerlendirme.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
OKTAY
VURAL (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu
tartışmaların
Yine bir AKP milletvekili,
yargıya verilen zarardan bahsetti. Doğrudur, evet.
İşimize geldiği zaman Anayasa Mahkemesini
kapatırız. diyenler, Böyle mahkeme olmaz. diyenler,
Efendiler, ben sizin bu kararınızı
tanımıyorum. diyenler, Böyle mahkeme kararı
olmaz. diyenler. Zannederim, bir AKPli milletvekilinin,
yürütmede de olsa, gerekli dersi çıkarmış olması
gerekiyor. Yargıya itina etmek, sadece yasamadaki bir
milletvekiline değil, aynı zamanda yürütmede, bu
sıralarda oturan yürütme erkinin de saygı göstermesi
gereken bir husustur.
İşte,
o bakımdan, bence, hep beraber, yargı hakkında bu yanlış
nitelendirmeleri yapan, başta Sayın Başbakan olmak
üzere, varsa diğer yürütme organı üyelerini de bu
davranışlardan vazgeçmeye çağırmamız
gerekir.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Şahsı
adına Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü.
Buyurun
Sayın Köylü. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Evet,
artık teklifin sonuna geldik ve kanunlaşmak üzere.
Memleketimiz için, yargımız için hayırlı
olmasını diliyorum.
Bundan
sonra görev, yanında stajyer yetiştiren hâkimlerimize,
cumhuriyet savcılarımıza düşmektedir. Onlar bu
stajyerleri en iyi şekilde yetiştirmek zorundadır,
bunu bir görev addetmelidirler.
Ayrıca,
Adalet Akademisine burada çok önemli görevler düşmektedir.
Akademinin yöneticileri ve öğretim kadrosunun da bu
stajyerleri hâkim olacak şekilde, bir hâkimde olması
gereken vasıflar nelerdir, bu vasıfları kendilerine
aşılayacak şekilde yetiştirmelerini
bekliyoruz ve bundan ümitliyiz.
Türkiyede
yargının rahatlayabilmesi için şu andaki hâkim,
savcı kadrosunun en az 2 katına çıkarılması
gerekmektedir. Bu bakımdan, Adalet
Bakanlığının da süratle kadroları
tamamlamasını bekliyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köylü.
Şahsı
adına Batman Milletvekili Emin Ekmen.
Sayın
Ekmen buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman)- Sayın Başkan, değerli üyeler; 2802
sayılı Yasada değişiklik yapan teklifin 5inci
maddesinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Yasaya
ilişkin gerek komisyon aşamasında gerekse de Genel
Kurul aşamasında yapılan tartışmaların
temelini bir kadrolaşma esprisi oluşturdu ve bu
tartışmalar basına yansıdığı zaman,
bir vatandaşımız, bir avukat arkadaşımız
beni telefonla arayarak şöyle bir ifadede bulundu: Ben CHP
İktidarı döneminde, Adalet Bakanının CHPli
olduğu bir bakanlık döneminde tam dört kez yazılı
imtihanı kazandım
BAŞKAN
Sayın Ekmen
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) Hangi dönem?
İSA
GÖK (Mersin) Hangi dönem?
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla)
ve tam dört kez mülakat
sınavında elendim. dedi.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Hangi dönem?
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla) Şimdi dedi bu CHPli
arkadaşlar hangi kadrolaşmadan bahsediyorlar acaba?
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Hangi bakan?
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) Hangi bakan, hangi dönem? O dedikoducu kim?
BAŞKAN
Sayın Ekmen, SHP olacak herhâlde.
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) O dedikoducu kim? İsmini söyleyeceksin,
şu arkadaş diyeceksin. Böyle uluorta iftira etmek yok.
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla) Ben isim de verebilirim. İsim de
verebilirim.
ATİLA
EMEK (Antalya) Söyle!
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) İsim ver, ortaya çıksın.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Hangi bakan?
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla) Ancak, şu anda kendisinden izin
almadığım için o arkadaşımın ismini
açıklamayı uygun bulmuyorum.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Hangi bakan?
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) Al, al, isim al.
İsim al. Zan altında bırakma kimseyi.
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla) Ama o arkadaşımızın
hangi sınava girdiğini
ATİLA
EMEK (Antalya) Bakanın ismini söyle.
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla)
hangi mülakat aşamasında
elendiğini Sayın Grup Başkan Vekiline bizzat kendi
adıma arz edeceğim.
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) Bırak, bırak. Uzatma, uzatma.
Şık olmuyor. Bunlar şık olmuyor.
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla) Şimdi, bir kimse bir uygulama
yaptığı zaman, arkasından, aynı gücü,
aynı yetkiyi elinde bulunduracak bir kimsenin de aynı
uygulamayı yapacağı endişesi içerisinde
hareket eder. Kadrolaşma konusunun piri ve uzmanı siz
olduğunuz için, bu yasayla birlikte partimizin de bir
kadrolaşmacı mantığıyla kadroları
dolduracağı endişesi içerisindesiniz ve bu
sınav sistemine ilişkin birtakım eleştiriler
getirdiniz. Bir milletvekili arkadaşımız birkaç kez
69 alan arkadaşların durumu ne olacak? dedi. Şimdi,
bu baraj 70 değil de 50 olacak olsa, bu durumda 49 puan alan
arkadaşların durumu ne olur diye sorabiliriz.
SACİD
YILDIZ (İstanbul) Baraj kalkacak baraj.
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla) Veyahut da siz aynı şekilde 1
oyla seçimi de kaybedebilirdiniz.
ATİLA
EMEK (Antalya) Bırak, Sayın Bakan cevap versin.
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) Sayın Bakan cevap versin.
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla) Bir dakikayla uçağı da
kaçırabilirsiniz. Yani 1 puanla ne olacak diye sormak
ancak mülakat sistemine yönelik şüphe doğurmak dışında
bir amaç içermez diye düşünüyorum.
SACİD
YILDIZ (İstanbul) Keyfî değerlendirmede baraj olmaz.
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla) Birtakım Avrupa Birliği
belgelerine de atıfta bulunarak, bu mülakatı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapması gerektiğine
ilişkin buradan defalarca birtakım fikirler
geliştirildi.
Peki,
arkadaşlar, aynı Avrupa Birliği belgelerinin,
aynı Avrupa Komisyonu raporlarının Hâkim ve Savcılar
Yüksek Kurulunun yapısına ilişkin eleştirileri
niye burada dile getirilmiyor? Biz şu anda bir sınav
sistemini tartışıyoruz, ama ümit ediyorum ve
inanıyorum ki, dünyada kabul görmüş bir yargı
sistemine kavuşuruz; biz yine, bu Genel Kurulda bir yargı
reformu tartışırız; 2802 sayılı
Yasayı sadece sınav boyutuyla değil,
başından sonuna kadar gözden geçiririz, elden geçiririz;
Yargıtay Yasasını elden geçiririz; Danıştay
Yasasını elden geçiririz ve tüm dünyada kabul edilir bir
üst mahkeme sistemi, tüm dünyada kabul edilebilir bir Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kurulu sistemi getiririz ve ardından bu
mülakatı yapma yetkisini de bu kurullara veririz.
Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı
tartışılıyor iken, tıpkı burada genel
müdürlerin siyasi erk tarafından atanmasına
ilişkin
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Tartışılan Adalet
Bakanlığı, konu yargı reformu değil ki!
MEHMET
EMİN EKMEN (Devamla) -
yapılan eleştiriler gibi,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
eleştiriliyor iken, mülakat yetkisinin bu Kurula verilecek
olması, âdeta sihirli bir değnek gibi tüm
tartışmaların, tüm eleştirilerin ortadan
kaldırılacağı ve sağlıklı, mutlak
adaleti içeren bir sınavın yapılacağını
ileri sürmek, sanırım hiç de makul bir eleştiri olmasa
gerek diye düşünüyorum.
Sevgili
arkadaşlar, yasa tamamlanmak üzere ve yasalaşmış
olacak. Başta da dile getirdim, ümit ediyorum biz bu kürsüde, biz
bu Genel Kurulda bir yargı reformunu da
tartışırız ve birçok konuda dile getirmiş olduğunuz,
bazen haklı eleştirileri, ama bu yasayla ilişkisi
olmayan eleştirileri de acaba o zaman da aynı
açıklıkla, aynı samimiyetle burada dile getirip
getirmeyeceğinizi, mevcut yargı sistemindeki
eleştirilerinizi tekrarlayıp
tekrarlamayacağınızı da merakla gözlüyor
olacağız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde
üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Evet,
ekranda olan arkadaşlara sırasıyla söz
vereceğim.
Sayın
Köktürk, buyurun.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Şimdi, Sayın Bakanım,
size iki soru yöneltmek istiyorum.
Birinci
soru: Az önce konuşan -sanıyorum- Sayın Ekmen,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının
Avrupa Birliği Komisyonu ilerleme raporlarında
eleştirildiğini söyledi. Avrupa Birliği Komisyonu
ilerleme raporlarında Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun yapısında eleştirilen unsurlar nelerdir?
Adalet Bakanıyla, Adalet Bakanının
müsteşarının olup olmaması mıdır, yoksa
oradaki yüksek yargıçların konumunu mu eleştiriyor
Avrupa Birliği; ben, onu öğrenmek istiyorum Sayın
Bakanımızdan. Birinci sorum bu.
İkinci
sorum da, az önce
Tekrarlıyorum sorumu: Yazılı
sınavda 100 alan bir hâkim ve savcı adayı, mülakatta 69
aldığı takdirde elenecek midir?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ben,
soruma cevap alamadığım için yineleyeceğim
sorumu: Sayın Başbakanın, gerek yüksek yargı
organlarıyla gerekse idari yargıyla ilgili çok ama çok
hazin bazı beyanları oldu. Sayın Bakan, eğer
Başbakan haklıysa, bu muhataplarıyla ilgili ne gibi
işlem yapmıştır; eğer, Sayın Başbakan
hitabında haksız ise kurumunu niçin korumamıştır?
İkinci
sorum: Mülakat kriterlerinde, Sayın Başbakanı
rahatsız etmeyecek sorusu, hâkimlerin kararlarıyla
ilgili olarak, sorulacak mıdır müracaat eden
vatandaşlarımıza, adaylarımıza?
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Siz de sağ olun.
Sayın
Gök
İSA
GÖK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Efendim,
yasalaşması çalışması süren
tasarının on dördüncü fıkrasına göre
-mülakatın önemini vurgulamak için söylüyorum ben- genel
yetenek ve genel kültürden 20 tam puan alan, alan bilgisinden 80 tam
puan alan, yani 100 tam puan alan bir öğrenci, mülakata
girdiğinde, Danıştay ve Yargıtay
temsilcilerinden tam puan almasına karşın 5 tane
Bakanlık bürokratından sıfır puan alarak veya az
puan alarak 69 puanda kalması durumunda, tekrar ediyorum,
Danıştay ve Yargıtay üyelerinden mülakatta tam puan
alacak, yazılı sınavın hem alan bilgisinde hem de
genel kültür, genel yetenekte tam puan, 100 puan alan bir
öğrenci, 69 puan aldığında mülakattan elenecek
mi? Yani, bir daha hâkimlik, savcılığa giremeyecek
mi? Mülakatın önemi burada işte. O yüzden mülakata dikkat,
o yüzden
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Akçay
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, konuşmalarınız sırasında, adliye
hizmet binalarından ve inşaatlardan bahsederken adliye
sarayı ifadesini sık sık kullandınız.
Adliye hizmet binalarının içinde bulunduğu durumu
hepimiz biliyoruz. Bu konuda ne yapılsa azdır,
yapılanları takdir ederiz, daha fazlasını ve
daha iyisini yapalım. Adliye mensupları ve milletimiz en
iyi hizmet alanlarına layıktır. Ancak, bu kamu hizmet
binalarına saray demek doğru mudur? Zaten, bu
yapılar saraya da benzemiyor. Saray padişahların,
devlet başkanlarının oturduğu yapılara
denir. Türkiyede Cumhurbaşkanımız
Cumhurbaşkanlığı Köşkünde, Sayın
Başbakan konutta, valiler konakta oturuyor, halkın önemli
bir kısmı da gecekonduda oturuyor. Bu durumu Plan ve Bütçe
Komisyonunda eleştiri konusu yapmıştım.
Görüyorum ki, hizmet binalarına saray demekte ısrar
ediyorsunuz, bir saray merakı mı var, yoksa bir dil
alışkanlığı mıdır?
Sonuç
olarak, kamu kurumlarının, öncelikle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) -
kendilerine saraylar yaparak değil,
milletin gönlünde saraylar kurarak faaliyet yürütmesi gerekmez
mi?
BAŞKAN
Teşekkür ederim, Sayın Akçay.
Sayın
Serdaroğlu
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan ve Sayın
Bakanım, tasarı tartışılırken bazı
arkadaşlarımız, AKP döneminde adliye
saraylarının yapıldığını ifade
etmişlerdir. Yapılan ve yenilenen binalar, tabii ki
vardır. Cumhuriyetin her döneminde ülkenin imkânları
ölçüsünde binalar yapılmıştır.
Sorum
şudur: Adliye sarayının içinde görev yapacak hâkim ve
savcılarımızın
bağımsızlığı saraydan daha önemli değil
midir? Bir.
İkinci
sorum: Saraylar yapılırken
AHMET
YENİ (Samsun) Niye saray diyorsunuz?
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu)
ilçe hüviyeti kazanmış
birçok ilçemizdeki adliyeler kapatılmıştır.
Kastamonuda adliyesi kapanan ilçelerde AKP için adliyeleri
kapatma partisi deniyor. Adliyeleri kapanan ilçelerdeki
vatandaşlarımızın problemlerini ne şekilde
çözeceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın
Başkanım, teklifin 5inci maddesi üzerinde
arkadaşlarımız sorular yönelttiler. 5inci madde Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. diyor.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, her türlü soru yöneltilir.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) İç Tüzükün
81inci maddesi tasarı ve tekliflerin tümü üzerinde
soru-cevap yapılabileceği gibi, maddeler üzerinde de
soru-cevap yapılabileceğini amirdir.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, burası Meclis,
her konuda soru yöneltilir bakana.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Maddeler üzerinde
soru-cevabın anlamı, bu maddenin daha iyi
anlaşılabilmesi için ilgili milletvekillerinin bakana
veya komisyon başkanına soru sormasıdır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yürürlük maddesi hepsini ilgilendirir.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. ile sorulan
sorular arasında bir bağlantı
kuramadığım için şimdi sözlü cevap vermiyorum,
arkadaşlarımıza yazılı cevap
vereceğim. [AK Parti sıralarından alkışlar,
CHP ve MHP sıralarından alkışlar (!)]
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, burası Meclis.
Bakana her konuda soru sorulur, ama her konuda sorulur, sadece bu
konuda değil.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Bakan, sizin ifadeleriniz üzerine bu
sorular size yöneltilmiştir, sizin ifadeleriniz üzerine.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, Sayın Bakan yazılı cevap
verecek efendim sizlere, öyle ifade ettiler.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, Sayın Bakan her
konuda soruya muhatap olabilir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Soruların cevabını bilmiyorsa
bir diyeceğimiz yok.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sadece maddeyle ilgili değil, her
şey sorulabilir Sayın Bakana, burası Türkiye Büyük
Millet Meclisidir, katlanacaksınız. Ne münasebet?
OKTAY
VURAL (İzmir) Soruya tahammül edeceksiniz!
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Yazılı
cevap vereceğim, sabahtan itibaren veriyorum.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Bu, sizin adalet
anlayışınızı gösterir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı yasa teklifinin 5. maddesinin
aşağıdaki gibi değiştirilmesini
saygılarımla arz ederim.
Kamer Genç Recai Birgün Turgut Dibek
Tunceli İzmir Kırklareli
Vahap
Seçer Sacid
Yıldız
Mersin İstanbul
Madde
5.- Bu Kanun yayımından bir yıl sonra yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Biz de
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKPliler (AK Parti sıralarından AK
Parti sesleri) bütün kanun maddeleri üzerinde çıkıp,
istedikleri gibi konuşuyorlar. İktidar partisi
milletvekilinin taşıması gereken sorumlulukların
hiçbirisini taşımıyorlar. Sağa sola da
sataşıyorlar; kendilerine uygun bir Başkan Vekili de
görmüşler
Tabii, istediğiniz gibi at
oynatıyorsunuz.
AHMET
YENİ (Samsun) Başkan tarafsız.
KAMER
GENÇ (Devamla) Ama, bu Meclis böyle olmaz sayın milletvekilleri.
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Nasıl
olur?
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, biraz önce
Bakın, burada, o
kürsüde ben sekiz sene Başkan Vekilliği yaptım.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Boşuna yapmışsın.
KAMER
GENÇ (Devamla) Neyse
Şimdi geçici madde
Arkadaşlar,
bakın, İç Tüzük'ün 87nci
maddesi diyor ki: Görüşülmekte olan tasarı ve teklife
konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı ve
teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunluğunun olduğu
Orada salt çoğunluk
oturacak beyler.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Birinci paragrafa bak!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Ondan sonra komisyon salt çoğunlukla
katılırsa o zaman o madde görüşülür ve yeniden önerge
oylanır, kabul edilir, önerge görüşmeye açılır.
Bakın Madde görüşmeye açılır. diyor.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Önergeyle ilgili
KAMER
GENÇ (Devamla) Yani şimdi, bakın, Sayın Başkan,
87ye
Bakın, bunun binlerce uygulamasını
yaptık.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) 87ye 1
KAMER
GENÇ (Devamla) Efendim, 87ye 1 değil. Bakın
önergeler üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açılır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Birinci fıkra
KAMER
GENÇ (Devamla) - Okuma yazması olanlara ben sesleniyorum,
olmayanlara seslenmiyorum.
Şimdi,
ayrıca, 87nci maddede Her siyasi parti
Bakın
Anayasaya aykırılık önergesi dâhil
milletvekilleri yedi önerge verir. Ayrıca
Siyasi parti
gruplarının da birer önerge verme hakkı saklıdır.
diyor. Yani, beyler, okuma yazması olan kişiler bunu
şey eder.
Şimdi,
tabii, Başkan bulmuş kendisine göre konuları, yani
bir bürokratlar grubu bulmuş
Ben şimdi doğrusunu
söylersem, ben, bu Başkanın Başkanlığı
altında bu Meclis yönetimini çok dürüstçe yönettiğini de
kabul etmiyorum ve orada bana söz vermemesi için her türlü
hilelere başvuruluyor ve yapılıyor. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Yahu, ben zaten
konuşacağım, konuşacağım zaten,
konuşacağım. Siz çıkıp da
Bakın, siz
konuşmayın. Şu Meclisin şu saate kadar
sarkmasının tek nedeni sizin konuşmanız. Sizler
eğer konuşmasaydınız
Her madde üzerinde, bir
defa, beşerden on dakika milletvekilleriniz konuşuyor,
grup başkan vekilleriniz konuşuyor.
İktidarsınız, zaten her şeyi yapıyorsunuz.
Bırakın da biraz da muhalefet milletvekilleri
konuşsun.
Ayrıca
da öyle bir sistem getirmişsiniz ki
Bakın, bu iş güven
meselesi. Şimdi, mesela, ben
bu Bakana güvenmiyorum. Bu Bakanın Adalet
Bakanlığında tarafsız görev yapacağına
inanmıyorum.
AHMET
YENİ (Samsun) Millet güveniyor.
KAMER
GENÇ (Devamla) Bir bakan ki daha Yargıtay tarafından
verilmemiş bir kararı, burada Ben senden bu parayı
alacağım diyorsa bu yargıyı zan altında
bırakmak demektir. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Bir bakan ki kendisi çıkıp da
yakınını hiç imtihana tabi tutmadan
Efendim, özel
şirket. diyor, Özel şirkete atadım. diyor. Halbuki
kendisine bağlı bir kurumun memuriyetine atıyor ve
BAŞKAN
Sayın Genç, bir yıl sonra niçin uygulansın, o konuya
gelir misiniz.
KAMER
GENÇ (Devamla) -
oradan da İstanbul
Defterdarlığı Millî Emlakin en yetkili yerlerine
atıyor ve ondan sonra da
Bakın, gerçek
(AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER
GENÇ (Devamla) Tamam efendim, madde üzerinde konuşuyorum,
önergeyle
BAŞKAN
Sayın Genç, bir yıl sonra niçin uygulanır, ona bir
gelir misiniz, yani milletvekillerimiz bilgilensinler.
KAMER
GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, şimdi, tabii ben tek
bağımsız olduğum için bana müdahale etmek çok
rahat, ama sıkıysa şu grubu olan partilere bir
müdahale et bakalım, seni orada oturturlar mı.
(Gülüşmeler)
Yani
burada insanlar, biraz, bakın, her olayı vicdan
ölçüsünden, vicdanın terazisinden geçirmesi lazım. Ben
size doğruları söylüyorum. Siz benden
sıkılıyorsanız, kulislerde boş yer var, gidin
çay kahve için. Ben burada size de konuşmuyorum, ben millete
konuşuyorum, millete.
MEHMET
EMİN EKMEN (Batman) Şov yapma.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Ben, niye diyorum bir sene sonra yürürlüğe
girer? Çünkü yakında mahalli seçimler var. Mahalli seçimlerde
bu millet size tezkereyi verecek, ondan sonra yeni bir iktidar
gelecek, bu kanunu uygulamayacak. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Ben onun için diyorum, bir sene
sonra yürürlüğe girecek.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Tunceliden belediye
başkanlığına adaylığını koy.
KAMER
GENÇ (Devamla) Bakın beyler, şimdi, sizin
iktidarınız
Bakın, dört aydır iktidara
geldiniz, yahu ortada ne bir hükûmet var ne bir program var, bugün ne
gelen giden bakanlarınız var. Yani
Başbakanınız, bakanlarınız boyuna uçaklara
biniyor, yurt dışına seyahat ediyor. Başbakan
Amerikaya gitti, Fransaya gitti, Belçikaya gitti,
İtalyaya gitti, bir gün gelip de bu Meclise Ey milletvekilleri,
ben gittim gezdim de şu şu hususları tespit ettim, size
bir bilgi vereyim. dedi mi? Sizi kale almıyor. Sizi kale
almayan bir Başbakan, bir Hükûmet
Sizin ne değeriniz
olabilir?
BAŞKAN
- Sayın Genç
KAMER
GENÇ (Devamla)- O bakımdan, benim önergemin anlamı odur
FEHMİ
HÜSREV KUTLU (Adıyaman) Kamer Bey, sen burada Başbakana
laf söyleyeceğine çiçeklerini sulamaya devam et.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi ben kimsenin çiçeğini
sulamadım, ben kimsenin çiçeğini sulamadım. Ama,
yani, ihtiyaç duyan olursa o beni ilgilendiren bir şey
değil. Onun için
Bakın,
sayın milletvekilleri, yani, şimdi, burada, Meclisin İdare Amiri
çıkıp bana müdahale ediyor. Böyle şey olmaz ki yahu.
Yani,
bir defa, bir Mecliste oturmanın adabını bir
öğrenelim arkadaşlar. Şimdi bana laf atanlara ben
altından kalkmayacak şekilde onun cevabını
veririm, ama benim terbiyem buna müsait değil tamam mı.
(Gülüşmeler) Yani, mesela, şu arkadaşa çok güzel bir
cevap verebilirdim, ama gerek yok. Yani, ne gerek var. Benim zaten
bunlara
Geçmişte bana bu konuda takılanlara ne güzel
cevaplar verdiğimi biliyorsunuz. Hâlâ o aklınızda
değilse de o zamanki tutanakları okuyabilirsiniz.
Önergem
bundan ibarettir. Hepinize saygılar sunuyorum.
Önergem
oylanırken karar yeter sayısını istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, İçtüzükü falan biliyorsunuz, ama oylamaya
geçeceğimi söylediğim andan itibaren karar yeter
sayısını istemeniz lazım. Yani, peşin
peşin istiyorsunuz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Şimdi geçeceksiniz.
BAŞKAN
Ben oylamaya geçince karar yeter sayısı istemeniz
lazım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Tamam, şimdi geçeceksiniz.
BAŞKAN
Siz daha peşin davranıyorsunuz. Onu da
arayacağım.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, vaktinizi almak
istemiyorum. Sadece Sayın Genç söylüyor. İç Tüzükün
87nci maddesinin birinci paragrafını okursanız
orada -arkadaşlarımız okumuşlardır- açık
olarak hüküm belli. Geçici maddenin nasıl konulacağı
da ifade ediliyor.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısını arayacağım.
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6-
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili İsa Gök.
Sayın
Gök, buyurun.
CHP
GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Geçici
madde diye bir madde geçti, bu kalıcı bir madde.
Komisyonda ve Genel Kurulda daha önce idari yargıda
görevlendirilecek olan hâkim, savcıların hukuk
fakültesi mezunu olması konusunda yüzde 10luk
konuşmalar olmuştu, yüzde 20ye çıkartıldı
Genel Kurulda. Daha sonra, yine bu geçici denen, ama
kalıcı maddeyle yeniden bir hâkim, savcı
alımı olacak. Yani o idari yargıda hâkimlik yapacak
olan insanların hukuk fakültesi mezunu olması konusunda
komisyonda konuşmalar yapan o AKPli arkadaşlar nerede?
Hukuk mezunlarında hâkimlik formasyonu vardır. diyen
arkadaşlar nerede? Çok merak ediyorum o arkadaşları.
Tutanakta hepsinin beyanları var, burada da oyları var.
Öte
yandan, hukuki ve siyasi literatürde, arkadaşlar, hukuk
devleti vardır, kanun devleti vardır, polis devleti
vardır. İdealite anlamında hukuka uygunluk ayrı
şeydir, kanuna uygunluk ayrı şeydir. Kanunun hukuka
aykırılığı da olabilir. Hukuk vardır
veya yoktur. Artık, hukuk devletinin mücadelesinde o kadar
yara aldık ki kanun devletine razı olmaya
başladık.
Sayın
Meclis Başkan Vekilimiz her ne kadar bu maddeye geçici madde
diyorsa da 87ye bir değil,
uygulanabilecek olan burada fıkra üç veya dörttür. Bu
farklı bir maddedir ve aynen İç Tüzük ne diyor:
Görüşülmekte olan tasarı veya teklifin konusu olmayan
sair kanunlarda ek ve değişiklik getiren yeni bir kanun
teklifi niteliğindeki değişiklik önergeleri
işleme konulmaz. Diyebilirsiniz ki yok, sair kanun değil
ki kanunun özüne bu aykırı, alakalı diyebilirsiniz,
saygı duyarım. Dördüncü fıkra var. Diyor ki dördüncü
fıkra, 87ye dört: Görüşülmekte olan tasarı veya
teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan
Metinde var
mı? Yok.
ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan olabilir- bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde
yeni bir madde olarak görüşme açılır.
İç
Tüzük var veya yok, hukuk var veya yok, İç Tüzüke uygunluk var
veya yok, takdirinize bırakıyorum.
Biz, hukuk
devletine inanan, hukuk devleti için mücadele eden, kendimizi
hukukçu görmekle onurlu sayan insanlarız.
Bir
arkadaşımız konuşma yaptı az önce, isim
zikretmeyeceğim. Seçimden bir ay önceye kadar başka parti
içinde siyaset yapıp da bir ay sonra başka partiden vekil
olduktan sonra, burada geçmişi inkâr edip geçmişe
ilişkin olumsuz laflar söylemek bizim siyasi terbiyemize
sığmıyor. Tüm ailesini tanığımızdan
dolayı çok rahat söylüyorum: Bunlar etik değil. Nezaket,
nezaket, nezaket ve saygı, hem kendimize hem çevremize hem
tarihimize hem geleceğimize.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Madde üzerinde, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak.
Buyurun.
DTP
GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında böyle bir
usul yarattık, ilgili maddeyle ilgili değil de madde
bahanesiyle söz alıp söylemek istediklerimizi söylüyoruz,
biz de birazcık öyle yapacağız. Sanırım, son
söz hakkı bize gelmeyebilir düşüncesiyle böyle bir yola
gidildi.
Şimdi,
bu yasa teklifi sonuçta yasalaştı ve çıkacak. Biraz
sonra burada son oylarımızı da kullanacağız
lehte ve aleyhte ve artık yürürlüğe de girecek bir şey.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: Umuyor ve diliyoruz ki buradaki
kaygılarımızı boşa çıkartacak bir
uygulama süreci yaşayalım. Burada gerçekten
muhalefetteki üç parti de temel kaygılarında neredeyse
ortaklaştı ve biz kendi oylarıyla bu teklifi
yasalaştırmak üzere olan AKP Hükûmetinin uygulamada bu
kaygılarımızı boşa çıkartacak bir
icraat içerisinde olmasını umuyor ve diliyoruz, temenni
ediyoruz.
Fakat
şunu da söylemek istiyoruz ki: Gerçekten bu yasanın bu
kadar aceleye getirilmesinin, bu kadar oldubittiye
getirilmesinin, bu kadar el yordamıyla
yapılmasının hiçbir gerekçesi de yoktu. Hükûmet
bunun tedbirlerini alabilirdi, zamanında, daha
sağlıklı, daha yeterli düzeyde bir tartışma
zemini yaratarak daha yararlı bir yasa
çıkmasını, daha demokratik bir yasa
çıkmasını, yargı
bağımsızlığını da koruyabilecek
bir yasa çıkmasını sağlayabilirdi.
Son
önergelerle kaygıların bir kısmını
gidermeye yönelik ufak tefek değişiklikler oldu.
İşte, mülakatın ağırlığı
azaltıldı ama sonuçta şu sorunun cevabı
verilemedi: Mülakatta 69 alan elenecek mi? Çünkü bu sorunun
cevabı evet. Bu cevabı vermekten kaçındı
Sayın Bakan. Çünkü bu gerçekten
kaygılarımızın haklı olduğunu ortaya
koyabilecek bir soruydu ve yanıtı da bunu ortaya
koyacaktı. Eğer gerçekten bu kaygılarımız
giderilmek isteniyorduysa mülakatta alınan yüzde 70 kriteri
daha aşağıya çekilebilirdi, 50ye
indirgenebilirdi.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Kalkmalı.
SACİD
YILDIZ (İstanbul) Kalkmalı.
GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) O zaman yüzde 30-yüzde 70 dengesinin bir anlamı
olabilirdi. Ama şu anda zaten mülakattan 70 almayan kişi
elenmiş olacak, yüzde 30-yüzde 70 dengesinin bir anlamı
kalmayacak.
Bu
nedenle böyle son dakika ek maddeler verileceğine, gerçekten
bu kaygıları gidermeyi düşünüyorduysak, bunun
ağırlığını da, mülakatın
ağırlığını da gideren başka
düzenlemeler yapılabilirdi.
Ben, bir
kez daha, önümüzde hiç değilse bir yeni anayasa yapma süreci
olacağını umuyoruz ve bu süreçte bütün bu
kaygılarımızı giderecek, daha demokratik bir
anayasa yapmanın, yargı bağımsızlığını
orada temin edecek hükümler geliştirmenin ve bundan sonra
burada Mecliste çıkartılacak yasaların da daha
demokratik bir anayasaya uygun olarak daha iyi uygulamalar
getirecek yasalar çıkartmayı umut ediyorum. Hepinize iyi
akşamlar diliyor, saygılar sunuyorum. (DTP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kışanak.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Sayın Oktay Vural, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Öncelikle
bu kanunun hayırlı olmasını diliyorum. Tabii,
böyle bir uygulamadan dolayı zarara uğrayan,
açıkçası ayları zehir olan kişilere de geçmiş
olsun. İnşallah yürürlüğe girer, Bakanlar Kurulu da
bunu yürütürken adil olur. İnşallah yürütür. Neden yürütür
diyoruz? Sınır ötesi operasyon için 12 Ekimde karar
aldık, bir türlü bu konuyu yürütmediler.
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) Talimat verildi.
OKTAY
VURAL (Devamla) Dolayısıyla kırk sekiz gün
beklediler. Dolayısıyla demek ki hazır
değillermiş. İnşallah yürütürler diyoruz. Yani,
onu yürütmediler, doğrusu milletin gözyaşı devam
etti. Bu kadar beklemenin, yürütmemenin bedelini kim ödeyecek?
Tarih bunu da yazacaktır elbette. Biz de o tarihin
yazılmasına açıkçası katkı
sağlayacağız, bunun hesabı da elbette
sorulacak.
Tabii,
şimdi Sayın Bakan
Bir sayın milletvekilimizin,
burada bir grup başkan vekilinin Türkiyedeki bütün adliye
binalarını kendilerinin yaptığına dair
ifadeleri, daha önce yokmuş bunlar gibi bir ifade
karşısında, İstanbulda mı, Ankarada
mı yapıldı, işte Konya deyince, Konyada bizim
zamanımızda oldu derken nedense İstanbula,
Ankaraya ya da başka illere yapılan adliye binalarını,
açıkçası, yapanları yâd etmeden bile, Allah razı
olsun yapanlardan demeden bile, doğrusu, bu ülkeye hizmet
edenlerin kadrini bilmemesinden dolayı Sayın Bakanı
çok üzülerek izledim. Yapanlardan Allah razı olsun. Taş üstüne
taş koyanlardan Allah razı olsun. Devleti ebet müddet böyle
olur. Ama, her şeyi siz yaptınız.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Seksen yıldır!..
OKTAY
VURAL (Devamla) Daha önce yoktu diye gelip söylerseniz, bu
ifadeye Külliyen yalandır dersiniz. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Çünkü öyledir. Hepsini
yaptık derseniz, hepsini yaptık demenin, hepsi
yapılmamışsa tamamı yanlıştır der.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey demedi Sayın
Vural.
OKTAY VURAL
(Devamla) Şimdi, Sayın Bakan kalkıp orada bir de
yalandır diyemem ama
diyor. Sayın Bakan, ifadelere
dikkat etmek gerekir. Bu konuşma içerisinde yalandır
diyemem ama
bir milletvekilinin yalan söylediği ifadesi
karşısında, İstanbula, Ankaraya
yapılmış adliye saraylarına sahip
çıkanlara da aynı şeklide ben yalandır diyemem
ama
deme hakkım vardır. Dolayısıyla, bir
taraftan yalandır diyemem ama haksızlık olur diyor,
ondan sonra, güya çok diplomatik bir dil kullanıyor. Aynen iade
ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Aynen
iade ediyorum. Böyle bir ifadeyi Sayın Bakana yakıştıramadım
doğrusu. Bu bakımdan, adliye binalarının
yapılması konusunda katkı sağlayan,
çalışma yapan herkese teşekkür ediyoruz, ama herhâlde
adliye binalarını kapatanlar hakkında da milletin
söyleyecek sözü var galiba.
AHMET
YENİ (Samsun) Millet karar verdi.
OKTAY
VURAL (Devamla) Kaç tane kapatıldı acaba? Kaç tane? Kim
kapattı? İlçe adliye binaları
(AK Parti
sıralarından gürültüler) Helal olsun, bravo! Demek ki
kapattıklarınız da var. Demek ki daha önce adliye
binası da varmış orada. Kapattınız,
doğrusu sahip çıkmadınız. Yani, demek ki
kapatıyorsunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Çerçi
MEHMET
ÇERÇİ (Manisa) 22 Temmuzda millet söyledi
söyleyeceğini.
SUAT
KILIÇ (Samsun) Millet bunu söyledi, duymak için kulak lazım.
BAŞKAN
Lütfen arkadaşlar, Sayın Bakan gerekirse cevap verir,
lütfen.
OKTAY
VURAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu Konyayla ilgili, tabii, bu proje
-Konya milletvekillerimiz de biliyor, bir not olarak geldi-
aslında, garaj bölgesine yapılması projelendirilmiş.
Fakat, daha sonra, bu rant alanıdır diye oraya, zannederim,
otuz altı katlı bir bina oluştuğu için bu bölgenin
dışında bir yer bulma 2004 yılında
olmuştur. Yoksa, o bölgeye bir adliye binası
yapılması projesi Bakanlıkta vardı. (AK parti
sıralarından Böyle bir şey yoktu! sesleri,
gürültüler) Vardı. Dolayısıyla, eğer siz Bugüne
kadar hiç kimse Konyaya adliye binası
yapılmasını düşünmemişti, hiçbir
çalışma yapmamıştı. derseniz, doğrusu,
bundan önceki
Ha, o da bizim dönemimizde değil, bizden
önceki dönemde olmuş. Sayın Balın ifadesi,
kendisinin genel müdürlük yaptığı dönemde oraya
bununla ilgili bir projenin gerçekleştirilmesi yönünde çalışma
yapıldığı yönündedir. Başlatanlardan da
Allah razı olsun. İyileri yad etmekte herhangi bir beis
yok. İyilikle analım. diyor, değil mi?
Dolayısıyla, bu kültürden uzaklaşmış
olduğunuzu da doğrusu üzülerek görüyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Düşündüğünüzü kabul
ediyoruz. Sizin düşündüğünüzü yaptık.
OKTAY
VURAL (Devamla) Ben bir de bir maddeyle ilgili sayın
milletvekillerimizin sorduğu sorulara Bu, bu maddeyle
ilgili değildir. diyen Sayın Bakan bir de saati
gösteriyor. Biz buraya çalışmaya geldik. Danışma
Kurulu kararı da diyor ki: Bu birleşim bitinceye kadar
çalışacağız. Ne zamana kadar? Yarın sabaha kadar
da çalışacağız.
Sayın
Bakanım, çok vaktiniz kıymetliyse, bir başka sayın
bakanı buraya getirebilirsiniz. Ama biz sizin saatinizin
kısıtlı olduğuna göre Meclis
çalışmalarını kısıtlayamayız. O
bakımdan, milletvekillerimizin suallerine çok kıymetli
beş dakikanızı daha ayırıp
cevaplandırsaydınız ya da Sayın Başkanın
ifadesiyle Ben bunlara yazılı olarak cevap vermek
istiyorum. deseydiniz, doğrusu, Meclis geleneğine
uygun bir davranış olurdu.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Onu da vermiyorlar Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (Devamla) Ben tekrar bu kanunun yargı camiasına
gireceklere -çok önemli açığımız var tabii-
onlara hayırlı olmasını diliyorum. Bu
mülakatların da muhakkak surette adliye camiasında
tecrübeli olanlarla birlikte
Hiçbir siyasi tartışma
olmaksızın, hangi dönemde girmiş olması önemli
değildir, önemli olan adil olup olmadıkları, yetenekli
olup olmadıklarını tespit etmektir. Umarım,
Bakanlar Kurulu bunu yürütürken bu objektif esaslara dayalı
olarak o yargıç adaylarını, hâkim adaylarını,
savcı adaylarını tespit eder ve böylelikle, artık
Türkiyede şunun döneminde şunlar alındı, bu o
dönemin eseridir. diye bugün konuştuklarımızı
yarın, öbür gün aynı şekilde Bunlar da o dönemde
girmiştir. diye, o giren insanları da bir dönemde
topyekûn karalamaktan vazgeçeriz. O bakımdan, objektif
esaslara dayalı olarak bir sınav yapılması
konusundaki niyetimizi, Bakanlar Kurulunuzun bu şekilde
yürütmesi gerektiği niyetimizi ifade ederek, tekrar kanunun
hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılarımı
arz ediyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK Parti
Grubu adına Yozgat Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Sayın Bekir Bozdağ.
Sayın
Bozdağ, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yoğun
bir mesai geçirdik, önemli bir yasayı görüştük, üzerinde de
ciddi tartışmalar yapıldı. Ben katkı sunan,
iktidar-muhalefet, bütün milletvekillerine AK Parti Grubu
adına ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.
Tabii, burada usul tartışmaları da yapıldı,
hem raporla ilgili yapıldı. Biz İç Tüzükün 42nci
maddesini çok net açıkladık. Tüzükün bir
kısmını okuyup bir kısmını
okumadılar. Şimdi tekrar, geçici bir madde eklenmesine
ilişkin konu görüşülürken yine Tüzük gündeme geldi.
Esasında söz almayacaktım ama bu konu, sanki burada
vahamet derecesinde bir hata yapılıyor, İç Tüzük
çiğneniyor gibi bir şekilde takdim edildi. Gerçeğin
tutanaklara geçmesi ve bir kez daha konunun Meclisimiz tarafından
düşünülmesi açısından, ben, İç Tüzükün 87nci
maddesinin birinci fıkrasını bir okuyorum. Şimdi
dördüncü fıkrasını okuyorlar. İşte, böyle
olursa komisyon oturacak, salt çoğunluğuyla
katılırsa önerge rapora eklenmiş olacak, burada da
üzerinde görüşme açılacak. Peki, birinci fıkrası
ne diyor? Oraya bakın. dedik, bakmadılar. Peki, ben
okuyorum: Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa,
kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi,
tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin
değiştirilmesi, madde ek veya geçici madde eklenmesi
hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet
değişiklik önergeleri verebilir.
Buyurun.
İSA
GÖK (Mersin) Madde ek değil metne ek.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Efendim bakın geçici madde
Çok
açık, çok açık.
İSA
GÖK (Mersin) Maddeyi okumamışsınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi, burayı geçip işin
devamını işine geldiği noktadan takdim etmek,
işin doğrusu şark kurnazlığıdır.
Halbuki, biz, kurnazlık yerine İç Tüzük ve Anayasa neyse
onu yapmamız lazım.
Bir
başka konu: Şimdi biz burada adalet saraylarıyla
ilgili konuşunca, AK Parti döneminde yapılanları
anlatınca ne hikmetse birileri rahatsız oldu.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Simit sarayları da var
canım.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Niye rahatsız oldu, ben onu
anlamadım.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Simit sarayları da sizlere
mahsus.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Türkiyenin hükümet konaklarının
altındaki yerlerden, kahvehanelerden bozma yerlerden, belediyelerin
yaptığı, belediyelerin himayesinde olan yerlerden
adaletin şanına yakışır, hâkimler ve
savcılarımızın onuruna yakışır
saraylarla donatılması kötü mü olmuştur? İyi
olmuştur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakın,
biz geldiğimizde
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Mugalata yapıyorsun, mugalata
yapmayın.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Rahatsız olma, siz de
iktidardaydınız, kaç tane yaptınız?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Biz de takdir ettik, yapılanları
teşvik ediyoruz dedik, daha fazlasını, daha iyisini
yapın dedik. Mugalata yapmayın.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi bakın, biz geldik, beş
senede doksan altı tane adalet sarayını biz bitirdik.
Rahatsızlık niye duyuyorsunuz?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Rahatsızlık duymuyoruz,
rahatsızlığı siz duyuyorsunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - İstanbul, Türkiyenin en büyük
şehirlerinden birisi.
OKTAY
VURAL (İzmir) Her şeyi siz yaptınız,
doğrudur!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Peki, Bakırköy Adliyesine gittiniz mi
siz? Kim yaptı, kim açtı?
OKTAY
VURAL (İzmir) Her şeyi siz yaptınız!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Şu anda Kartalda devam eden adliye
inşaatını gördünüz mü? Peki, Çağlayandakini
gördünüz mü?
Sayın
Vural, İzmir Milletvekilisiniz. İzmirde adliye ne
zaman açıldı?
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Başlayıp
bitirdiğiniz bir hastane var mı?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Efendim, bitiremediniz hiçbir şeyi, her
şeyi ortada bıraktınız, gittiniz. Doksan
altı tanesini milletimize kazandırdık. Şimdi
güzel adliye saraylarıyla Türkiyeyi donatıyoruz.
Bursayı
bahsettiler. Ben Bursadaki adliye sarayını gördüm,
saray mıdır han mıdır hamam mıdır, neye
benziyor anlamadım, emin olun anlamadım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Ama saray diyorsunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Sayın Köylü burada o zaman
başsavcıdır. Bir de Proje birincisi diye o zaman
Adalet Bakanının açılışında
konuşmuş. Adliyeye girdiğinizde -ben gittim o
adliyeye girdim- odanın biri nerde, neyi nerde?.. Bursa
milletvekillerimiz burada, muhalefet de varsa onlar da burada.
Söylesinler bakayım, Bursa
Adalet Sarayı ile Bakırköy Adalet Sarayı arasındaki
fark nedir? AK Parti ile diğerleri arasındaki fark neyse
öyle bir farktır bu. (AK Parti sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Peki,
Konyayla ilgili burada konuşuldu, Sayın Bakan
açıkladı, yer teslimini ben yakinen biliyorum; oraya
gidildi, ihalesi yapıldı, ayın 17sinde de
açılışı yapılacak. Konyadan vekilleriniz,
bakanlarınız yok muydu? Niye Konya Adalet Sarayı
yapmadınız? AK Parti yaptı, zira bugüne kadar
yapamadığınız çok şeyi yaptığı
gibi.
Peki,
bir başka konu: Hâkimlerin, yargının
bağımsızlığıyla ilgili konuştuk.
Doğru, yargı bağımsız olmalı. Ama,
Yargıtay Başkanı açıkladı: Vicdanlarıyla
cüzdanları arasına sıkışmış bir
yargı ne kadar bağımsız olabilir? Bunu siz
dinlediniz, bütün Türkiye, bütün dünya dinledi. Peki, biz ne
yaptık? Bugüne kadar verilemeyeni verdik. Hâkimlerimize,
savcılarımıza, adliye personeline
sorarsınız AK Parti gelmeden önce ne kadar maaş
alıyorsunuz, AK Parti iktidarından sonra ne kadar
maaş alıyorsunuz? Gidin, bakın. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Şimdi çok başka şeyler
açıklıyorlar, çok başka sözler söylüyorlar.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Onlara onurlu bir yaşamı
sürdürmeleri için gerekli imkânı biz verdik, alkış
almamız lazım.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Şimdi, devletin gerçekleriyle ilgili
konuşuyorlar.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Peki, UYAPla ilgili bir projeyi hayata
geçirdik.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gemi alamıyorlar ama, gemi
alamıyorlar!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Eskiden bir nüfus kaydı istemek için
yazılıyordu
OKTAY
VURAL (İzmir) Gemi sahibi olamadılar!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla)
yazı gidip gelene kadar aylar
geçiyordu. Şimdi, gidiyorsunuz, oradan alıyorsunuz. Kötü
mü yaptık?
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Vekillere güvenmiyorsunuz,
dokunulmazlığı kaldıramadınız tabii
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Alkışlanacak işleri
yaptık.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Güvenmiyorsunuz tabii.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Alkışlanacak işleri
yaptık.
Peki,
bir başka şey: Bu kanun niye geldi? Yönetmelikle
düzenlenen şey kanunla niye düzenleniyor? Benim de
anlamadığım bu.
OKTAY
VURAL (İzmir) Niye yapıyorsunuz?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Emin olun, ben de anlamadım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Niye yapıyorsunuz?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Türkiyede, yönetmelikle hâkim ve
savcılık sınavının ayrıntıları
bugüne kadar düzenlenmiş, bugüne kadar uygulanmış,
hiçbir sorun da çıkmamış. Hatta, 72ye kadar Adalet
Bakanı, birtakım müdürlerin mütalaası üzerine
doğrudan atama yapıyor.
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) O halde niye gelmiş buraya?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Ondan sonra, bakın daha
sonrasını anlattım, 91e kadar bir başka konu
91den sonra bir başka konu. Biz geldik, bir değişiklik
yapmadık; Anayasa aynı, kanun aynı, yönetmelik
aynı. Birden bire sınavlar Anayasaya aykırı, kanuna
aykırı, yönetmeliğe aykırı oldu ve konu Danıştaya
gitti, bizim dönemde de gitti. Danıştayın verdiği
kararlar var Bu yönetmelik ve sınav, Hâkimler ve Savcılar
Kanununa Anayasaya uygundur. diye bir tane değil iki tane
kararı var, 2004te de kararı var. Peki, konu Anayasa
Mahkemesine gitti mi? Oraya da gitti. Anayasa Mahkemesinin 2006da
kararı var. 2007de, daha işte geçen gün karar
açıklandı. İki tane açık ve net kararı var.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun böyle bir yetkisi yok.
Mesleğe kabul eder. Adaylıkla ilgili konu bundan
ayrıdır. Ben demiyorum, Anayasa Mahkemesi diyor. Biz
eleştirince, vah eleştirdiniz. Şimdi, bir karar tashih
edilince bak şunu yaptınız, öyle böyle konuşuluyor.
Buraya da gelip, 1995te Anayasa Mahkemesinin verdiği bir
kararı konuşarak milleti aldatamazsınız.
Yargı içtihat değiştirir mi? Değiştirir. O
kararın muhtevası avukatlarla ilgili. Bu sınavla
ilgili konusu temenniden ibaret. Temenniyi karar halinde burada
takdim etmek ayıptır. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin
2006da kararı var: Mülakat ve yazılı Anayasaya
uygundur, aykırı değildir. 2007de, daha dün gerekçesi
açıklanan kararı var. Ya, iki sene içerisinde Anayasa
Mahkemesi iki tane karar veriyor, kimseyi inandıramıyor.
95te karar var ya
Peki, kardeşim, 2006daki kararı niye
görmüyorsun? 2007deki kararı niye görmüyorsun? Anayasa
Mahkemesinin kararları işinize geldiği zaman karar,
işinize gelmediği zaman Siz de eleştiriyordunuz, biz
de eleştiriyoruz. deme hakkı yok.
Öte
yandan Danıştay, Anayasa Mahkemesinin bu açık
kararına rağmen, kanunun açıklığına,
netliğine rağmen
Yine bu konuda hem Anayasada hüküm
yok, Danıştayın kararında Anayasada dayanak, en
ufacık, ima yollu bile hüküm yok. Yorumlarla, tevillerle,
kıyaslarla hüküm ihdas edemez. Peki, Anayasa Mahkemesinin
kararlarına uyarlılık var mı? Kesinlikle yok, hiç
kimse uyarlı diyemez. Peki, Hâkimler ve Savcılar
Kanununa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununa
uyarlılık var mı? Yok. Ne Hâkimler ve Savcılar
Kanununda ne de diğerlerinde Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna böyle bir yetki verilmemiş, açık.
Şimdi
ne diyor Anayasa? Hâkimler karar verirken Anayasaya, hukuka ve
vicdanlarına göre karar verirler. Anayasada var mı? Yok.
Hukukta var mı? Yok. Peki, Anayasada, hukukta olmayan bir
şeyi karar hâline nasıl getirirsiniz, Anayasa
Mahkemesine rağmen? Ondan daha üst mahkeme var mı?
Şimdi
biz mecbur kaldık, yargıyı uygulayacağız.
Niye şimdi geldi? 30 Ekimde çıktı karar. Bir senedir
hâkim, savcı alınamıyor, Danıştayın
kararlarıyla; Anayasaya, kanuna, her şeye rağmen
alınan kararlarla.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Biraz daha bağır, az
bağırdın!
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, bir dakikalık sürenizi
başlatıyorum.
Konuşmanızı
tamamlayınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bu kanun, ben de, kanunla düzenlenmemesi
gereken bir konunun, maalesef yargı tarafından Meclisi
böyle bir düzenlemeye mecbur bırakmasının sonucudur
diyorum ve kanunun hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. Ülkemizde inşallah yargının daha iyi
noktalara gitmesi için Meclisimizin el birliğiyle katkı
sunacağına inanıyorum. Yargı
bağımsızlığı ve diğer konularda
Türkiyenin büyük bir yargı reformuna ihtiyacı
olduğunu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
Madde
üzerinde şahsı adına Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak.
Sayın
Kaynak, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 65 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Madde
üzerinde konuşmadan önce, kaymakamlık
binalarının bodrum katlarında, küflü odalarında
hizmet verirken, şimdi modern, çağdaş adliye
saraylarında hizmet veren Kahramanmaraşın
Pazarcık, Afşin ve Göksun Adliye Sarayları ve
yapımı başlatılan Kahramanmaraş Adliye
Sarayı için bir Kahramanmaraşlı olarak,
Kahramanmaraşlı bir avukat olarak, bütün Türkiyede
yapılan yeni saraylar için de bir hukukçu olarak, bu iradeyi
ortaya koyan Sayın Başbakanımıza, eski Adalet
Bakanımız Sayın Cemil Çiçek Beyefendiye ve
Sayın Adalet Bakanımız Mehmet Ali Şahin
Beyefendiye şükranlarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, maddelerini kabul ettiğimiz bu
yasanın hâkim, savcı adayı genç kardeşlerime,
avukat meslektaşlarımıza ve ülkemizin adliye
koridorlarında gecikmemiş bir adalet bekleyen
vatandaşlarımıza hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Hukuki
durumları sorunlu hâle gelen 99 genç hukukçuya ve onların
ailelerine de hayırlı olsun diyorum.
Başta
teklifi hazırlayan Bartın Milletvekilimiz Sayın
Yılmaz Tunç Beyefendi olmak üzere, emek ve katkı veren bütün
herkese, siz değerli milletvekillerine teşekkürlerimi
sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynak.
Madde
üzerinde şahsı adına son söz Konya Milletvekili Ali
Öztürk'e aittir.
Sayın
Öztürk, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZTÜRK (Konya) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii,
Konya Adliyesi gündeme gelince benim de bir şey söylemem
lazım. "Adliye
yapacaktım, ama yapacaktım." demekle
"Yaptım." demek arasında çok fark var onu belirtmek
istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu kanunun
çok acele çıkması lazım. Nedenlerinden bir tanesi
bugüne kadar, bu saate kadar zaten izah edildi. Ama ben ikinci bir
sebebini söylüyorum, gerçekten mesleğin içinden geldiğim
için söylüyorum, arkadaşlar büyük bir yük altındalar,
büyük bir iş yükü var, artan iş yükü var. Hâkim, savcı
arkadaşlarımızı rahatlatmak adına, onlara
bir destek adına, takviye güç adına bu kanunun bir an önce
çıkması lazım.
Kadrolaşmadan
bahsedildi. 3 Kasım 2002 seçimlerinin hemen sonunda AK
Partinin tek başına güçlü bir şekilde iktidara
geldiği görülünce, o anda iktidarda olan partiler bir günde
boş olan bütün kadroları doldurdular. Esas
kadrolaşmayı onlar yaptılar. Ha, sonunda da belki
değişiklik olduğu zaman da yargı yoluyla tekrar
görevlerine gelmek suretiyle konumlarını yine de
korudular. Oktay Bey'in bu
konudaki itirazları hiç de yerinde değil.
"Yargı
mensupları sarayda oturacaklarına ekonomik
durumları düzeltilsin." diye bir görüş ortaya
atıldı. E arkadaşlar, bırakın yargı
mensupları sarayda otursun, bunu çok görmeyin yargı
mensuplarına. Ha, ilave haklar verecekseniz verin, gücünüz
yetiyorsa verin, elinizden geliyorsa verin ama sarayda
oturmalarını da çok görmeyin yani.
Ben, bu
yargı bağımsızlığıyla ilgili bir
hukuk dergisinde okuduğum bir olayı naklen anlatmak
istiyorum. Atatürke suikasttan Ali Saip Bey adında birisi
yargılanıyor Ankara Ağır Ceza Mahkemesinde ve
beraat ediyor. Zamanın Adalet Bakanı Şükrü
Saraçoğlu ve Ankara Başsavcısı Baha Arıkan
Eyvah, biz bunu Atatürke nasıl izah edeceğiz, bu
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı bu adama beraat
verdi, ne yapacağız? diye düşünüyorlar ve sonunda
diyorlar ki: En iyisi biz gidelim bunu Atatürke anlatalım.
Beraber gidiyorlar, Atatürke anlatıyorlar olayı.
Atatürk bunları dinledikten sonra, olayın ve mahkemenin
kararının doğru olduğunu söyledikten sonra,
Adalet Bakanına dönüp Arkadaş, siz yargıyı yürütmenin
başına şikâyet ediyorsunuz, siz de bir yürütme
mensubusunuz, bir daha görmeyeyim. diyor ve geri dönüyorlar.
Herhâlde bu olaydan çokları, herkes kendine göre bir ders
çıkarması lazım.
Zaten bu
yasanın, yani hâkim adayları konusunda Hâkimler
Kanununun 7nci maddesini daha önce de okudum: Adaylar, Devlet
Memurları Kanunundaki genel idare hizmetleri
sınıfına dahil olup, hâkimlik ve
savcılığın sınıf ve derecelerine dahil
değildir. Bu madde yeter. Bu saate kadar yapılan
konuşmalar, hepsi, bu maddenin karşısında
boşa gitmektedir yani aleyhe olan konuşmalar boşa
gitmektedir. Bunların cevabı zaten içerisindedir. Bu
konuda fazla söylemeye de, görüş belirtmeye de hiç gerek yok
bence. Gerekenler zaten söylenildi.
Biz, bu
yasanın acele çıkmasını söyledik ve
bağımsızlıkla bu işin alakasının
olmadığını söyledik. Biz, ne kadar yargı
bağımsızlığını ne kadar
demokrasiyi vurgulamaya, anlatmaya çalışırsak
çalışalım, öyle görüyorum ki
arkadaşlarımız, karşı taraftakiler, bizi
ancak kendi anlayışı, anladıkları kadar
anlayacaklar. O nedenle, biz doğruları söyledik,
gerekenleri söyledik.
HAKKI SUHA
OKAY (Ankara) Cümle kurmakta bir sıkıntımız var!
ALİ
ÖZTÜRK (Devamla) Teşekkür ederim.
İnşallah,
bu kanun hayırlı uğurlu olur. Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde
üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Çalık, buyurun.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Bakanım, 3üncü maddede yer alan, mülakat kurulunda yer alan
Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulundan seçilecek olan
Yargıtay ve Danıştay mensuplarımızın
hangi yöntemle belirleneceğini sizlere sormak istiyorum.
İkincisi,
maddeyle alakalı olmamakla birlikte, bununla birlikte, bölge
istinaf mahkemelerimizin süreciyle ilgili bilgi alma
imkânımız mümkün müdür? Malatyada bölge istinaf
mahkemelerini kurmayı düşünüyor muyuz? Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çakır...
OSMAN
ÇAKIR (Samsun) Sayın Bakan, bu sözü edilen adliye
saraylarından Samsunun ne zaman nasibini
alacağını öğrenmek istiyorum. Adliye binasının
taşınması düşünülen Tekel binalarının
adli hizmetlere uygun olarak ne zaman düzenleneceği ve bu
taşınmanın ne zaman gerçekleşeceği
konusunda bir planlama var mıdır? Samsun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bulut...
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakanım,
yargının bağımsızlığının
kazanılması, korunması adına bu konuda
hassasiyeti olan gelişmiş ülkelerde hâkim ve
savcıların hangi metotlarla alındığı
araştırıldı mı?
Balıkesir
Balya Adliyesi 59uncu Hükûmet döneminde kapatıldı. Halk
her gün elli kilometre ileride İvrindi ilçesine gidip adalet
arıyor. Bu mağduriyetin giderilmesi için 60ıncı
Hükûmetin bir bakanı olarak sizin
bakanlığınızda Balya Adliyesini açmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Serdaroğlu
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkanım,
Sayın Bakanım; öncelikle kanunun hayırlı olmasını
diliyorum ve hemen sorumu soruyorum.
Kastamonu
ilinde Doğanyurt, Ağlı, Şenpazar ve Hanönü
ilçelerinde adliyeler kapatıldı mı?
2) Ülke
genelinde kapatılan adliye sayısı ne kadardır?
3)
İlçesinden otuz, kırk kilometre ileriye giderek başka
bir ilçede problemini çözmeye çalışanlar için ne
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın
Akçay
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakana 6ncı maddeyle ilgili bir soru yöneltiyorum. 5inci
maddeyle ilgili sorulara cevap vermezken Sayın Bakan
saatinizi işaret ederek Sayın Başkana gösterdiniz
Saat geç oldu, artık gidelim, muhalefeti de dinlemeyelim.
der gibisiniz. Sayın Komisyon Başkanı da saatini
işaret etti. Sabırsız ve
telaşlısınız. Bu saati göstermeniz, sorulara
cevap vermemeniz, alelacele kanunu neredeyse yürütürcesine
çıkarma gayretiniz, acaba bu kanunu bir an önce yürütme
gayretinden mi kaynaklanıyor, yoksa
yaptığınız işe ve muhalefete saygı
noksanlığından mı kaynaklanıyor?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Her
şeyden önce şunu ifade etmek istiyorum: Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi. Yürütmeye her an, her zaman, her
istediği soruyu sorabilir. Sayın Bakanın
şahsıyla verdiği birtakım cevapları çok
nezaketli bulmadığımı ifade ediyorum, sorumu
yineliyorum: Sayın Başbakanın yüksek yargı
organları ve idari yargıyla ilgili birtakım
beyanları oldu. Bu beyanlarla ilgili Başbakan haklı ise
acaba kurumlarında ne yaptı? Eğer Başbakan
haksız ise kurumlarını niçin savunamıyor
Sayın Bakan? Dolayısıyla, acaba, Başbakanın
bu değerlendirmelerini yargıya müdahale
Her
arkadaş yargı bağımsızlığından
bahsediyor. Başbakanın beyanları
bağımsız yargıya müdahale midir, değil
midir; Sayın Bakan nasıl değerlendiriyor?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Gök, son olarak, buyurun.
İSA
GÖK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii,
Sayın Başbakan Genel Kurulu teşrif edince Sayın
Bekir Bozdağın konuşması bir anda
hararetlendi, tansiyon yirmi civarında oldu. Allahtan
konuşma on dakikalıktı, yirmi dakikaya sirayet
etmedi. Yalnız, Anayasa Mahkemesi kararı
bahsettiğiniz gibi değil.
Sayın
Bakanım, sorumu arz ediyorum. Sayın Bekir Bey dedi ki: Bir
temenni bölümü. Şimdi, benim bildiğim, mahkeme
kararlarının iddia kısmı var, savunma var,
tartışma ve hüküm fıkrası var. Sayın Bekir
Beyin dediği temenni diye bir fıkra var mı mahkeme
kararlarında, temenni bölümü? Hakikaten merak ediyorum,
cehaletime bağışlayın.
Efendim,
diğer taraftan -çok övünülerek söylenildi- adliye ve ceza
infaz kurumu çalışanlarının çalışma
şartlarının iyileştirilmesi hakkında
özellikle fazla mesai, özellikle fazla mesai, çünkü bu insanlar
cumartesi, pazar, akşam nöbette çalışıyorlar ve
adliye çalışanlarının hâkim, savcı için
demiyorum- maaşları son derece komik, fazla mesaileri
hâlâ yok, hepsi perişanlar. Bir iyileşme düşünülüyor
mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın
Başkanım, Sayın Çalık bölge adliye
mahkemeleriyle ilgili bir soru yönelttiler. Daha önce bir soru
üzerine bu konuda bir açıklama yapmıştım. Ama, çok
kısa, özet hâlinde hatırlatmak istiyorum. Bölge adliye
mahkemeleri ki, diğer bir ismiyle istinaf mahkemeleridir-
Yargıtayın yükünü önemli ölçüde azaltmak
düşüncesiyle yasası çıktı. Dokuz ilimizde de bölge
adliye mahkemelerinin kuruluşuyla ilgili karar verildi.
Ancak, fiilen bölge adliye mahkemelerimizin
açılışı büyük bir ihtimalle 2010 yılından
itibaren olabilecek. Çünkü, fiziki mekânlar henüz hazır
değil, hâkim ve savcı eksiğimiz de var. Zaten bu
yasayı da çıkarmamızın en önemli nedenlerinden
bir tanesi, hâkim ve savcı açığımızı bir
an önce kapatmak düşüncesiyledir.
Malatyaya
bölge adliye mahkemesi açılacak mı? diye bir soru
yöneltti Sayın Çalık. Tabii, dokuz ilimizde
açacağımız bölge adliye mahkemeleriyle sorunu
tamamen çözmemizin mümkün olmadığını ifade
etmek istiyorum. Yeni bölge adliye mahkemeleri de açılacak;
ancak, nerelerde açılacağı konusu daha sonra
yapılacak bir çalışmayla belirlenecek. Şu anda
Malatyada olacak mı? sorunuza cevap verebilecek durumda
değilim.
Sayın
Çakır Samsunda gerçekten adliye sarayıyla ilgili bir
sorun yaşandığını ifade ettiler. Merkez
Kılıçdede Mahallesinde bulunan Tekel
binalarının adalet sarayı yapımında
kullanılmak üzere Adalet Bakanlığına devir
işlemleri sürdürülmektedir. Bu işlem bittikten sonra,
orada değerlendirme yapılacaktır.
Deminden
beri, kapatılmış olan adliye saraylarıyla
ilgili eleştiriler geldi. Yanılmıyorsam 137 adliye
sarayı kapatıldı. Çünkü, bunların yıllık
iş yükü 100 civarında dosyadan ibaretti. O bakımdan,
bu adliye saraylarının ekonomik nedenlerle
kapatılmaları icap etti ve kapatıldı. En
yakın adliyeye buradaki vatandaşlarımız adli
hizmetler için gidip bu hizmeti oradan alabiliyorlar. Hemen
şunu söyleyeyim: Bu adliye binalarının
kapatılmasının Hazineye 116 trilyon liralık bir
tasarrufu oldu ve kaldı ki, bu binalar, kahvehane
köşelerinde, adliye binası diyemeyeceğimiz yerlerdeydi,
kapatıldı.
Efendim,
Yeniden Balyanın açılması mümkün mü? dedi Sayın
Bulut. Tabii, bunları yeniden açmayı
düşünmediğimizi ifade etmek istiyorum.
Serdaroğlunun
da sorusu aynı şekildeydi. Onun sorusuna da,
Doğanyurt ve Ağlıda da tekrar açmamızın
mümkün olmadığını ifade etmek istiyorum.
Yargı
kararları eleştirilmez değildir, yargı
kararları zaman zaman eleştirilebilir, ama yargı
kararlarına da uyulur. O nedenle, yargı
kararlarını eleştirdi diye kimseyi de
eleştirmenin doğru olmadığı kanaatindeyim.
O bakımdan, Sayın Akçayın sorduğu soruya Bu,
yargıya bir müdahale midir? diye sorduğu soruya
vereceğim cevap da, yargı kararlarının
eleştirilmesinin hukuk devletlerinde olduğunu ifade
ederek cevaplandırmış oluyorum. Bunun
dışındaki diğer sorulara da yazılı
olarak cevap vereceğim.
Sayın
Başkanım, bir de Komisyon Başkanımız
sanıyorum bir açıklama yapacak.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Bana
da bir soru vardı, ama MHPli arkadaşın.
BAŞKAN
Evet, Sayın Başkan,
buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Değerli arkadaşlar, Parlamentoda bir hata
yapılıyor. Parlamenterlerin bilgi edinme yolları
Anayasamızın 96ncı maddesinde denetim
yollarıyla birlikte tanzim edilmiş ve devamı
maddelerde. Araştırma, gensoru, soru vesaire. Yasa
maddeleri üzerindeki görüşme sonrası açılacak
sorular teklifin kendisiyle, konusuyla
sınırlıdır, madde de keza öyledir. Gerek Bakana
gerek Komisyon Başkanına sorulacak soruların
amacı, yasanın genelinin ve madde ruhunun ortaya
çıkmasını sağlamaya yönelik sorulardır.
Parlamento hukukunun sanıyorum ihlalinin tipik bir
yapısıdır bu. 81inci maddenin, Anayasanın
96ncı maddesiyle birlikte yeniden gözden geçirilmesi
lazım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Daha da susturacaksınız galiba
muhalefeti.
OSMAN
ÇAKIR (Samsun) Yaptığınız konuşmalar
yasayla mı ilgili?
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
6ncı madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, bu kanunla adliye sarayını yapmanın
hiç alakası olmadığı hâlde bahsedilebiliyorsa,
Sayın İyimayanın bu konuşmayı
yapmaması gerekirdi. Sayın Bakan cevap verdi, ona ne
oluyor?
BAŞKAN
Sayın Akcan, teşekkür ediyorum
Saygıdeğer
arkadaşlarım, teklifin 6ncı maddesinin
oylamasından önce bir açık oylama teklifi vardır.
Yani, maddenin açık oylama şeklinde yapılması.
Şimdi, bu arkadaşlarımızın, teklifi veren
arkadaşlarımızın burada olup
olmadıklarını arayacağım, eğer
arkadaşlarımız buradaysa veya kendilerine
takabbül eden arkadaşlarımız varsa, maddeyi açık
oylama şeklinde oylayacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 65 sıra sayılı Yasa Teklifinin 6ncı
maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Nihat
Ergün? Burada.
Nurettin
Canikli? Burada.
Bekir
Bozdağ? Burada.
Mustafa
Elitaş? Burada.
Sadullah
Ergin? Burada.
Ünal
Kacır? Burada.
Öznur
Çalık? Burada.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan, baş
mümessil geldi, sınıfı mı yokluyorsunuz?
BAŞKAN
- Hayrettin Çakmak? Burada.
Ömer
Faruk Öz? Burada.
Cahit
Bağcı? Burada.
Ali
Koyuncu? Burada.
Ramazan
Başak? Burada.
Ayhan
Yılmaz? Burada.
Ahmet
Öksüzkaya? Burada.
Yılmaz
Helvacıoğlu? Burada.
Nurettin
Akman? Burada.
Turan
Kıratlı? Burada.
Mehmet
Tunçak? Burada.
İlknur
İnceöz? Burada.
Özlem
Müftüoğlu? Burada.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan
karar gereğince açık oylama elektronik cihazla
yapılacaktır. Oylama için üç dakika süre veriyorum ve
oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 65
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 242
Kabul : 222
Ret : 16
Çekimser
: 4 (x)
Böylece,
madde kabul edilmiştir.
Evet,
tasarının tümünün oylamasından önce, İç
Tüzükün 86ncı maddesine göre oyunun rengini belirtmek
üzere talepler vardır.
Aleyhte,
Kamer Genç
Yok.
Lehte,
Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu.
Buyurun
Sayın Sıvacıoğlu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; on bir buçuk saattir teklif üzerinde uzun
uzun müzakerelerde bulunduk. Yargı camiasına,
yararlanacak olan tüm adaylarımıza hayırlı olsun
diyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şu
cümleyi söylememe müsaade edin: Yirmi beş yıllık
hâkimlik ve savcılık mesleğinde hassas adalet
terazisinin dengesini hiçbir zaman bozmadım. Burada ifade
edilen o sözlere karşılık olarak bunu söylemek
istiyorum.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Hayırlı
olsun, uğurlu olsun diyorum. Hepinize hayırlı
geceler diliyorum. Saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sıvacıoğlu.
Saygıdeğer
milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Yargı
camiasına ve milletimize hayırlar getirmesini
diliyorum.
Sayın
Bakanın bir teşekkür konuşması olacaktır.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; on iki saate
yakın bir süre çalışarak altı maddelik bir kanun
teklifini yasalaştırma imkânı bulduk. Katkı
veren tüm siyasi partilerimize ve milletvekili
arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Bu
teklif, kanunlaşan teklif yürürlüğe girdikten, Resmî
Gazetede yayınlandıktan sonra, inanıyorum ki,
Türkiye'deki hâkim ve savcı açığının
kapatılmasına önemli katkılar sağlayacaktır.
Özellikle hâkim ve savcı açığının
kapatılmasında, avukatlarımızın
potansiyelinden de yararlanma imkânı bulacağız ve
ayrıca, 100 civarında, şu anda aday olarak, dört
aydır idari yargıda staj gören genç arkadaşlarımızın
da sorununa Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak sahip
çıkıp, onu çözdüğümüz için de son derece mutlu
olduğumuzu ifade ediyorum. Onlar adına da sizlere
katkılarınız nedeniyle teşekkür ediyorum.
Yasanın
ülkemize, adalet camiamıza ve yargı camiamıza
hayırlı olmasını diliyor, hepinize
hayırlı geceler diliyorum efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Biz de
hayırlı olmasını diliyoruz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, alınan karar
gereğince, 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının tümü üzerinde
görüşmeleri yapmak üzere, 4 Aralık 2007 Salı günü saat
11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.33