DÖNEM: 23 CİLT: 9 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
37nci
Birleşim
12 Aralık 2007 Çarşamba
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- YOKLAMA
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/426) (S.Sayısı: 57)
2.- 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2006 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporlarının Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/267, 3/191)
(S.Sayısı: 58)
A)
MALİYE BAKANLIĞI
1.- Maliye
Bakanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B)
KAMU İHALE KURUMU
1.- Kamu
İhale Kurumu 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Kamu
İhale Kurumu 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C)
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Gelir İdaresi
Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
E)
GELİR BÜTÇESİ
IV.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE
AÇIKLAMALAR
1.- Zonguldak
Milletvekili Fazlı Erdoğanın, yapmış
olduğu konuşmada, bazı sözlerinin yanlış
anlamaya meydan verebileceği gerekçesiyle
açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Ünal Kacırın, bazı
sözlerinin yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle açıklaması
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul Milletvekili Ünal
Kacırın konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
V.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya İl Millî Eğitim
Müdürlüğünün bazı taşınmazları
kullanım durumuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/642)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, eğitim kurumlarına
yönetici atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/643)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Yüreğir İlçe Millî
Eğitim Müdürüne ve lise mezunlarının vekil
öğretmen olarak görevlendirilmesine ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/646)
4.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada okullara vekâleten
müdür atanmasına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/647)
5.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin, Hakkarideki terörü protesto
yürüyüşüne eğitimci ve öğrencilerin
katılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/648)
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Sütçü
İmam Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin
cevabı (7/735)
7.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, sözleşmeli yabancı dil
öğretmenlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/736)
8.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, OKS
yerleştirmelerine ve öğretmen atamalarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelikin cevabı (7/737)
9.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, ücretsiz ders kitabı
dağıtımına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/738)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, gazi ve şehit
çocuklarının eğitimlerine ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı (7/769)
11.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, iller arası
görevlendirme yapılan öğretmenlere ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin cevabı
(7/770)
12.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, terör örgütü mensubu bir
kişiye tarımsal kredi verildiği iddiasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekrenin cevabı (7/805)
13.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, futbol millî
takımının THYyi tercih etmemesine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın
cevabı (7/957)
14.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, geçici personelin fazla
çalışmadan doğan izin ve ücret haklarına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/1030)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel
Kurulu saat 11.05te açılarak beş oturum yaptı.
Slovenya
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun vaki
davetine icabetle, TBMM Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin Slovenyaya
yapacağı resmî ziyarete siyasi parti grupları
tarafından Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlunun yerine Tekirdağ
Milletvekili Necip Taylanın, İstanbul Milletvekili
İlhan Kesicinin yerine İzmir Milletvekili Abdurrezzak
Ertenin katılacaklarının bildirildiğine
ilişkin Başkanlık Tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/426) (S. Sayısı: 57),
2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2006 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun (1/267, 3/191) (S. Sayısı: 58),
Görüşmelerine
devam edilerek;
Adalet
Bakanlığı,
Danıştay
Başkanlığı,
Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları
Kurumu,
Türkiye Adalet
Akademisi Başkanlığı,
Yargıtay
Başkanlığı,
Ulaştırma
Bakanlığı,
Karayolları
Genel Müdürlüğü,
Telekomünikasyon
Kurumu,
Denizcilik
Müsteşarlığı,
Millî Savunma
Bakanlığı,
Savunma
Sanayii Müsteşarlığı,
Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığı,
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu,
Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü,
Elektrik
İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü,
Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu,
Maden Tetkik ve
Arama Genel Müdürlüğü,
Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü,
2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2006 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesapları;
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi,
Kabul edildi.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın,
Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan, Bursa Milletvekili Mehmet Ocakdenin,
Konuşmalarında
partilerine;
Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan, Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın
konuşmasında şahsına,
Sataştıkları
iddiasıyla birer konuşma yaptılar.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Tanık Koruma
Kanunu Tasarısı (1/346) (S. Sayısı: 34) komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından
ertelendi.
2nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk
Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/384) (S.
Sayısı: 71), görüşmelerini müteakiben yapılan
açık oylamadan sonra, kabul edildi.
12 Aralık
2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat
11.00de toplanmak üzere, birleşime 23.07de son verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Fatoş GÜRKAN Yusuf
COŞKUN
Adana Bingöl
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Harun TÜFEKCİ Canan
CANDEMİR ÇELİK
Konya Bursa
Kâtip Üye Kâtip
Üye
12
Aralık 2007 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci Birleşimini
açıyorum.
II.-Y
O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini,
buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, 2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Bugünkü
program uyarınca bir tur görüşme yapacağız. On
dördüncü turda Maliye Bakanlığı, Kamu İhale
Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
bütçeleri, Gelir Bütçesi ile 2008 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 17 maddesi yer
almaktadır.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.-
2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/426) (S.Sayısı:57) (x)
2.-
2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2006 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/267, 3/191)
(S.Sayısı: 58) (x)
A)
MALİYE BAKANLIĞI
1.-
Maliye Bakanlığı
2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Maliye Bakanlığı
2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B)
KAMU İHALE KURUMU
1.-
Kamu İhale Kurumu 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.-
Kamu İhale Kurumu 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C)
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Gelir İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.-
Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E)
GELİR BÜTÇESİ
(x) 57, 58 S.
Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 4/12/2008 tarihli
29uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Sayın
milletvekilleri, 27/11/2007 tarihli 25inci Birleşimde, bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden
sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin on beş
dakikayla sınırlandırılması
kararlaştırılmıştır.
Buna göre,
turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen
milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine kadar
şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan
sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir.
Mikrofonlarındaki kırmızı
ışıkları yanıp sönmeye başlayan
milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş ve sıraya
girmiş olacaklardır.
Tur üzerindeki
görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri ekrandaki
sıraya göre sorularını yerlerinden
soracaklardır. Soru sorma işlemi yedi buçuk dakika
içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de yedi buçuk
dakika süre verilecektir. Cevap işlemi yedi buçuk dakikadan
önce bitirildiği takdirde, geri kalan süre için sıradaki
soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
Şimdi,
gelir ve finansman ile ilgili 2nci maddeyi okutuyorum:
Gelir ve
Finansman
MADDE 2- (1)
Gelirler:
Bu Kanuna
bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri
200.393.419.000 Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin
gelirleri 3.417.133.196 Yeni Türk Lirası öz gelir, 10.420.672.254
Yeni Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
13.837.805.450 Yeni Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelirleri 1.728.388.441 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin
edilmiştir.
(2) Finansman:
Bu Kanuna
bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net
finansmanı 188.591.200 Yeni Türk Lirası,
b) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların net finansmanı 1.300.000 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin
edilmiştir.
BAŞKAN On
dördüncü turda grupları ve şahısları adına
söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Esfender Korkmaz,
İstanbul Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu, Aydın
Milletvekili, Sayın Ümit Şafak, İstanbul
Milletvekili, Sayın Erkan Akçay, Manisa Milletvekili; Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın İsmail
Özgün, Balıkesir Milletvekili, Sayın Mustafa Ünal,
Karabük Milletvekili, Sayın Recai Berber, Manisa
Milletvekili, Sayın Sedat Kızılcıklı, Bursa
Milletvekili, Sayın Hasan Fehmi Kinay, Kütahya Milletvekili;
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Sayın Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili.
Şahıslar
adına: Lehinde, Sayın Hasan Erçelebi, Denizli
Milletvekili; aleyhinde, Sayın Oğuz Oyan, İzmir
Milletvekili.
Sayın
Esfender Korkmaz, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz
beş dakika.
CHP GRUBU ADINA
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Konuşmamı bugünkü gündem
çerçevesinde tutmaya çalışacağım. Kamu
gelirleri, özelleştirme ve ihale uygulamalarıyla
ilgili, bu çerçevede konuşma yapacağım.
Değerli
milletvekilleri, kamu gelirlerinde göze çarpan ve önemli sorun
oluşturan iki husus var:
Birisi: Vergi
gelirlerinin toplam kamu gelirleri içerisindeki payı
düşüyor. Vergi gelirlerinin toplam kamu gelirleri
içerisindeki payının düşmesi, özelleştirme
gelirleri gibi bazı gelirlerin bitmesi hâlinde, sona ermesi
hâlinde, bütçe açıklarının daha büyük
olacağı, daha fazla olacağı yolunda bir
uyarıdır ve vergi gelirlerinin kalıcı
olması için kamu gelirleri içerisinde vergi gelirlerinin
payını artırmamız gerekiyor.
İkincisi:
Arkadaşlar, biz hepimiz, kendimizi bildik bileli, Türkiyede
bir vergi kaçağı sorunu var. Türkiyede vergi kayıp ve
kaçakları önlenemiyor. Neden önlenemiyor?
Değerli
milletvekilleri, bugünkü uygulamayla, bugünkü
yaklaşımla, bugünkü yöntemlerle vergi kayıp ve
kaçaklarını önleyemezsiniz. Vergi kayıp ve
kaçaklarını önlememiz için, olayın sosyopsikolojik
yanını dikkate almamız lazım. Vergi idaresiyle,
baskıyla vergi kayıp ve kaçağını
önleyemezsiniz. Son uygulama, esnafın bankadaki
parasına el koyarak, tehdit ederek vergi
kaçağını önleyemezsiniz. Kanaltürke, iki kişinin
bir haftada yapması gereken denetimi, aylarca ve birçok insan
göndererek, birçok denetim elemanı göndererek kontrol
ederseniz, bunun adı kontrol olmaz, bunun adı siyasi
baskı olur.
AHMET YENİ
(Samsun) Yanlış başladın, yanlış.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Siyasi baskı uygulayarak vergi kayıp
ve kaçağını önleyemezsiniz.
Değerli
milletvekilleri, vergi kayıp ve kaçağını
önlemede mevcut yanlışları düzeltmemiz lazım.
Nedir bu mevcut yanlışlar? Bir defa, vergi sistemimiz adil
değil. Düşünün ki vergilerin üçte 2sini zengin-fakir
aynı oranda ödüyor. KDV ve ÖTV gibi vergiler, tüketim
vergileri, vergi gelirlerinin üçte 2sini oluşturuyor.
Şimdi, zengin ve fakir aynı vergiyi öderse ve vergilerin
üçte 2si dolaylı vergiler olursa elbette ki vergi mükellefi
tepki gösterecektir, vergiye karşı direnç
oluşacaktır.
Maliye
devamlı kümesteki kazları yoluyor, yani elinin
altındakilerden vergi alıyor. Örneğin, bugün
şehir rantları, kent rantları önemli bir vergi
kaynağıdır. Eğer bir arsanın, bir binanın
değeri 10 kat arttıysa, bunun 1 katını devletin
alması çok doğaldır. Böyle, bu tür yeni vergileme
sistemleri hiçbir şekilde gündeme gelmiyor.
Dolayısıyla, kümesteki kazları yolarsanız
onların da yolunacak tüyü kalmaz.
Bir de yine
Maliye kazı bağırtarak yoluyor. Yani, hem kümesteki
kazları yoluyor hem de bağırtarak yoluyor. Nasıl
bağırtarak yoluyor? Efendim, bir defa, vergi denetim
AHMET YENİ
(Samsun) Bilimsel konuşma yok sizde.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Bilimsel konuşursam tabii senin işine
gelir değil mi?
Değerli
milletvekilleri, şimdi, vergi idaresinin aynı zamanda
yol göstermesi lazım. Ama, bakın -demin de örnek verdim-
tehditle, vergi denetim elemanlarının bütün vergi
mükelleflerini potansiyel vergi kaçakçısı olarak görmesiyle
siz vergi kaçağını önleyemezsiniz; tersine, bir
tepki oluşur ve vergi kaçağı devam eder.
Şimdi,
eğer vergi yükü çok ağırsa yine vergi kaçağı
kaçınılmaz olur. Bakın, istihdam vergileri, istihdam
üzerindeki yükler yüzde 42. Şimdi, yüzde 42 bir yük risk almaya
değer bir yüktür. Siz bunu eğer Avrupa Birliği
düzeyine, yüzde 30lar düzeyine yahut Türkiye
şartlarında yüzde 25 düzeyine indirirseniz, o zaman hem
daha çok vergi alırsınız
Çünkü kaçak azalır,
çünkü risk almaya değmez. Yüzde 42 oran, herkesin risk almaya
hazır olduğu bir orandır. Ama, yüzde 25e indirirseniz
kimse risk almak istemez, değmez risk almaya ve
dolayısıyla vergi mükellefi artar, sizin
tahsilatınız artar. Ha bunu yapmak lazım, ama bugünkü
Hükûmet, değerli Hükûmet üyelerinin hepsi ayrı
konuşuyor, birbiriyle çelişkili konuşuyor bu
konuda. Onun için bir irade yok, bir irade yok, bunu yapmak için irade
yok. Siyasi iktidarın irade boşluğu var bu konuda.
Şimdi,
vergilerle çok sık oynanıyor. Arkadaşlar, şimdi,
siz her sene vergiyle oynarsanız
Bakın, açın 2008
gerekçesini, gelir vergisinde bir sürü değişiklik var,
KDVde, ÖTVde, amme alacaklarında, damga vergisinde,
belediye gelirlerinde yüzlerce, iki yüz tane değişiklik
var. Yani, şimdi, bunun altından hangi mükellef kalksın?
Yani, elbette ki vergiye karşı tepki gösterecek. Siz bu
kadar her sene vergileri bozarsanız, her sene
değişiklik yaparsanız
Bunun adına da reform
diyoruz. Âdeta, Türkiye reform yorgunu oldu, vergi konusunda
reform yorgunu oldu. O zaman mükellef vergiye karşı direnç
gösteriyor ve dolayısıyla, vergi kaçağını
önleyemiyorsunuz.
Tabii, vergi
neden verir vatandaş? Doğrudan vergilerle kamu
hizmetleri arasında bir bağlantı yok, ama niye vergi
veriyorsunuz? Devlet hizmet yapsın diye. Peki, devlet,
sağlığı özel sektöre havale ederse, eğitimi
özel sektöre havale ederse, altyapıyı faiz
dışı bütçe fazlası veriyorum diye yapmazsa, e
niye versin vatandaş vergi? Yani, vergi bilinci niye
oluşsun? Neden vergiye karşı direnmesin o zaman
insanlar? Onun için, vergi veriyorsa vatandaş, devletin de
hizmet üretmesi lazım. Bütün hizmetleri özel sektöre
devrederek vatandaştan vergi alamazsınız.
Değerli
milletvekilleri, özelleştirme konusu, Türkiye'nin uzun
zamandır üzerinde durduğu ve maalesef, son zamanlarda
Türkiye'nin kanayan yarası haline gelmiştir. Kanayan
yara haline neden geldi? Çünkü, özelleştirme sloganla
yapılıyor. Bakın -kendisi burada- Sayın Maliye
Bakanımız diyor ki: "Efendim, devlet ticaret yapmaz.
Özelleştirme piyasa ekonomisinin kuralıdır."
diyor Özelleştirme İdaresinin bağlı olduğu
Sayın Bakanımız. Arkadaşlar, burada piyasa
ekonomisini de biz yanlış anlıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, piyasa ekonomisi o demek değildir. Piyasa
ekonomisi, herkes bildiğini yapsın demek anlamında
değildir. Piyasa ekonomisinin iki hedefi var: Bir, üretimde
maksimum kârlılık. İki, tüketicinin maksimum
refahı. Şimdi biz bir tüketici olarak düşünelim.
Acaba özelleştirmeden dolayı maksimum refahımız
var mı? Bunun için şu soruları soruyorum:
1) Bir defa ben
tüketici olarak daha kaliteli ve daha fazla çeşitte mal
alıyor muyum?
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Alıyorsun.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Şimdi cevap vereceğim. Sen
alıyorsun, ben alamıyorum.
2) Artık
daha ucuza mı mal alıyorum, yani özelleştirme
yapıldıktan sonra ben tüketici olarak daha ucuz mu mal
alıyorum?
3)
Özelleştirme sonrası çalışanların
sayısı, istihdamın sayısı arttı mı?
4)
Çalışanların ücretleri arttı mı?
5) Devletin
vergi gelirleri artacak mı?
6) Türkiye'nin
potansiyel döviz ihtiyacı azalacak mı?
Şimdi, bu
sorulara müsaadenizle ben kendi yaklaşımım içinde ve
araştırmalarım sonucu cevap vermeye
çalışacağım.
Şimdi,
üretim ve mal çeşidi artmadı arkadaşlar. Sümerbank'ta
özelleşen 21 fabrikanın 18inde üretim yapılmıyor
şu anda. SEKin 31 fabrikası özelleşti, 23ünde üretim
yok. ORÜSün 20 fabrikası özelleştirildi, 16sında
üretim yok. Et-Balık Kurumunun 16 kombinası özelleşti,
9unda üretim yok.
Şimdi,
niye üretim düştü peki? Yani özel sektör daha beceriksiz mi?
Hayır, ondan değil, uygulamada yanlışlık var
arkadaşlar, değerli milletvekilleri. Bakın,
çoğu, bu özelleştirilen kurumların çoğunun
arsası kendisinden daha fazla değerli ve bu arsalardan,
bu özelleşen şirketler, özelleştirmeyi alan
şirketler, yüksek spekülatif kârlar sağladı.
Artı, satışların yüzde 67si blok satış
oldu, halka arz olmadı. Artı, tabii birtakım
kayırmalar var, yani özelleştirmede önemli
kayırmalar var.
Şimdi,
bunları örnek vereyim: Manisa Sümerbank Fabrikası,
Manisada bir ortak girişim grubuna 3 milyon 750 bin dolara
satıldı. Dört buçuk ay sonra -daha bir sene geçmeden, dört
buçuk ay sonra- bu satın alanlar, 145 dönümlük arazinin 55
dönümünü, yani arsanın üçte 1ini 13 milyon 750 bin dolara
sattılar. 10 milyon devlet zarar etti arkadaşlar, 10
milyon.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kim aracılık yapmış onu da söyle!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Onu da sen söylersin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söyle, söyle!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) 10 milyon zarar ettiler.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Unakıtan mı aracılık yapmış,
Arınç mı etmiş, onu söyle!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Efendim, yine, Manisa Et ve Tavuk Kombinası
May diye bir şirkete satıldı. May şirketi, Et-Tavuk
Kombinasının makinelerini söktü, götürdü, araziyi
Klimasana
Bakın, isimler veriyorum arkadaşlar, bunlar
belgeli.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) AK Parti kurulmuş muydu o zaman?
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Klimasana 2,8 milyon dolara satıldı.
Özelleşen işletmelerin ürettiği mal ve hizmetler daha
pahalı oldu.
Arkadaşlar,
ben özelleştirme geliri, giderini burada konuşacak
değilim. Milletin malını bedava satarsanız ben
onu konuşurum burada. Millet adına bu milletin
malını bedava satarsanız, milletin malından rant
çıkarırsanız ben o rantı konuşurum burada.
Ne diye gelirini, giderini konuşayım. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
(AK Parti ve CHP
sıralarından karşılıklı
konuşmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinler misiniz.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu tepkiler,
sizin, benim konuşmamın işinize gelmediğini
gösteriyor. Benim konuşmam hiç işinize gelmez. Onu
söyleyeyim. Bakın, sonuna kadar işinize gelmeyecektir.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, acaba ben daha ucuza mal satın
alabiliyor muyum, özelleşen işletmelerden daha ucuza mal
ve hizmet satın alabiliyor muyum? İşte, hepiniz
örneğini gördünüz. Telekom özelleşti, aradan kısa bir
süre sonra telefon fiyatları artmadı mı?
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Artmadı.
(CHP
sıralarından Arttı, arttı. sesleri)
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Peki, rakı fiyatları artmadı
mı? Rakı fiyatları artmadı mı? Peki,
artık halk
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Biz içmiyoruz onu. O tarafa
soracaksın!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Arkadaş, değerli milletvekilleri,
artık halkımız et ve balığı daha
pahalı yiyor mu, yemiyor mu? (CHP sıralarından Yiyor,
yiyor. sesleri)
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Hayır, ucuz yiyor, daha ucuz yiyor.
AHMET YENİ
(Samsun) Bedava yiyor hamsiyi.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Hamsiyi bulursan yersin tabii.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Ama, havyar istiyorsan havyar
pahalandı, ona göre!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Efendim, istihdama gelelim.
Değerli
milletvekilleri, özelleşen şirketlerde, firmalarda
istihdam arttı mı, azaldı mı?
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) - Ne olsun, hep devlet mi işletsin
onları?
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) - Çimento, bakın, yalnız iki örnek vereyim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Arkadaşım, kürsüde sen de yer al istersen, sen
konuşmaya devam et.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) - Ona da geleceğiz, sabrederseniz.
Çimentoda
6.737 personel çalışıyordu, işçi çalışıyordu,
1.102ye düştü. Petrol Ofisinde 3.822 işçi
çalışıyordu, 1.029a düştü. 16 bin kişi
işsiz kaldı.
Bakın,
değerli milletvekilleri, bunu, Elâzığdan bir grup
işsiz kalan yahut özelleştirme kapsamında alınan şirketlerden
geçici işçi olanlar göndermiş. Size gelmiyor mu bunlar
arkadaşlar, değerli milletvekilleri? Yani, biz,
halkın bize söylediğini, söylememizi istediğini
söylüyoruz size, gerçekleri söylüyoruz.
Şimdi,
ücretlere bakalım. Şimdi Ücretler arttı. kimse
diyemez. En son örneğini Telekomda gördük. Niye oldu
Telekom grevi, biliyor musunuz? Yani, işçinin müktesep
haklarını indirmek istiyor, işveren. Bu Telekom işçilerini
pazar günü ziyaret ettik. Orada taşeron
çalışıyordu. Bakın, özelleşen şirket için
örnek veriyorum. Orada taşeron çalışıyordu.
İstanbul Valisini aradık. Oradaki emniyet görevlisiyle
konuştuk. Nasıl olur dedik, bir iş yerinde grev varsa
nasıl taşeron çalışabilir? Bu, açıkça, aleni
olarak yasaya aykırı mı? Aykırı. E, peki ne
olmuş? Efendim, işçiler teli koparmış. Teli
koparan, belediyenin kendi iş makineleri. İstanbul
Valisi dedi ki: Sabahleyin dokuzda mahkemeden tedbir kararı
alırlar, hemen ben durdururum. Bakın, dikkat edin
cumartesi pazar mahkemeler çalışmıyor diye- orada
işçiler var, ama taşeron çalışıyor.
Şimdi, bu özelleştirme sizin içinize siniyor mu?
Şimdi,
kamu gelirleri azalacak arkadaşlar. Neden azalacak? Çünkü biz
özelleştirme dolayısıyla
Yani, ben, bütün her
şey özelleştirilmez demiyorum, ama altyapı
özelleştirilmez, onu da anlatmaya
çalışacağım.
Şimdi,
yani biz, işte, otel özelleştirilmesin demiyoruz. Elbette
ki devlet otel yapamaz, elbette ki devlet ayakkabı üretemez, ama
sen, Telekom gibi bir altyapıyı satarsan, özelleştirirsen,
bundan bütün toplum zarar görür, çünkü bu bir tekeldir, devlet
tekelidir. Devlet tekelini özel sektöre veriyorsun, aynı
tekel devam ediyor. Devlet elbette ki, tekel işletirken bunun
sosyal faydasını, sosyal maliyetini düşünecek. Özel
sektör niye düşünsün? O kârını düşünür. Yani
hangi mantıkla biz Telekomu o zaman özelleştiriyoruz.
Yani, dolayısıyla, özelleştirilecek firma var,
yatırım var, özelleştirilmeyecek yatırım
var.
Şimdi,
tabii, biz bunların bir yerde gelirinden de mahrum
olacağız. Yani, uzun dönemli, bu vergi veriyor, vergi devam
edecek ama aynı zamanda kârı var, hazine kârından da
mahrum olacak. Şimdi, hele yabancıya satılan
firmalar, yatırımların kârını
dışarıya transfer edeceği gibi
Bakın, çok
önemli, değerli milletvekilleri; bakın, bu çok önemli.
Yani, siz katılmıyorsanız, katılmama
sebebinizi söylersiniz. Şimdi, yabancıya satılan
bir firma
İşte, gene Telekomu örnek verelim.
Şimdi, Telekomu alan firma bunun vergisini verecek, ama
bazı hizmetlerini, bazı personeli
dışarıdan getirecek. Yani, dolayısıyla
onlar için döviz gidecek, bir. Artı, o bir ara malı olarak
birtakım girdilerini dışarıdan getirecek, onun
için döviz gidecek, iki. Ara malını dışarıdan
daha fazla getirir, vergisini daha az verir. Peki, bunların
kârı, kazancı her sene transfer olmayacak mı yurt
dışına? O zaman ne olacak? Bugün siz altyapıyı
özelleştirdiniz, bugün döviz açığını
kapadınız, cari açığı kapadınız ama
uzun süre kâr transferi olacağı için Türkiye, cari açık
açısından devamlı kanayan bir yaraya sahip olacak ve
devamlı döviz kaybımız olacak, yani potansiyel döviz
kaybımız olacak.
Tekelleşme,
haksız rekabet yaratma gibi uygulamalar özelleştirme
sonucu arttı. Şimdi, yani devlet tekeli özel sektörde de
tekeldir. Ama, devlet ilave, yani, bu haksız rekabet yaratmada
yeni yeni adımlar atıyor. Bir yandan diyor ki Hükûmet:
Özelleştireceğiz, piyasanın önünü açacağız,
haksız rekabet yaratmasın devlet. Öbür taraftan bak kendi
yaratıyor. Nasıl yaratıyor?
Şimdi,
diyor ki TOKİ yahut KİPTAŞ
KİPTAŞın ben
kuruluş yasasına baktım, kararnamesine, diyor ki:
Gecekondu önlemek için konut yapar. Ama ne yapıyor KİPTAŞ?
Yeşil vadi konaklarını yapmış Ümraniye
Sapağında. Sorun, 500 bin dolar, 600 bin dolar. Efendim,
ben bundan gelir alıyorum. Fakir, fukaraya hizmet veriyorum.
Ya, bu bir anarşidir, devlette bu bir anarşidir. Olmaz böyle
şey. Yani, sen şimdi vergi geliri alacaksın, bununla
hizmet yapacaksın. Ee, peki öbür taraftan kâr
Haksız
rekabet yaratıyorsun öbür taraftan. Haksız rekabet
yaratıyorsun. (AK Parti ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
Ee, peki
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; yani, bu, kanuna
aykırı değil mi? Bu, yasaya değil mi?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Değil, değil Hocam.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) 500 bin-600 bin dolara, gecekonduyu önlemek için
kurulmuş bir kurum, 500-600 bin dolara konut satarsa, bu,
haksız rekabet değil mi?
Şimdi,
bakın arkadaşlar, bir dakika lütfen. (AK Parti ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, lütfen.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Milleti kavga ettirdin Hocam ya! Bilimsel
konuş.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Ben, gerçekleri söylüyorum. Bir dakika
arkadaşlar
Şimdi, bakın, bir şey söyleyeyim
size.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, TOKİ ve KİPTAŞ arazi
alınca devletten ya cüzi fiyatta veya hazineden bedava arazi
alıyor mu? Alıyor. Peki, imarını kolayca
yaptırıyor mu? Yaptırıyor. Vergi, harç ödüyor mu?
Ödemiyor. Peki, özel sektörün günahı ne? Aynı konutu
yapacak adam, hem para veriyor, arsa parası veriyor hem harç
ödüyor hem iki üç sene bekliyor, imarı çıksın. Peki, günahı
ne özel sektörün? Hani rekabet? Böyle mi rekabet olur? Böyle mi özel
sektörün önünü açıyorsunuz?
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Size göre TOKİ bina
yapmamalı yani!
MUSTAFA
ÖZYÜREK (İstanbul) Sosyal konut yapsın!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Değerli milletvekilleri, altyapı
yatırımlarında sosyal fayda azaldı.
Şimdi,
bakın, eğitim ve sağlık. Eğitim ve
sağlık bir toplumun geleceğidir. Bu ezber tamam.
Eğer siz eğitim ve sağlığın ezberini
bozarsanız, yani hizmeti özelleştirirseniz, o toplumun
geleceğiyle oynarsınız. Neden?
Bakın, ben
bir köylü çocuğuyum, ama çalıştım çok, bu millete
de şükran borçluyum, bu millet lisede beni parasız
yatılı okuttu, üniversitede bedava okuttu; ben de millete
karşı görevimi yaptım, akademisyen oldum, efendim,
profesör oldum, dekan oldum ve millet teveccüh etti, şimdi de
milletvekili oldum.
Peki,
şimdi, benim param yok. Diyelim, bugün köyden çıkan adam,
aynı imkânları yakalayacak mı?
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Daha fazlasını!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Parası olmasa nasıl yakalayacak?
Paralı eğitim varken, bu kadar yüksek düzeyde harç varken,
ben biliyorum üniversitede, nasıl yakalayacak?
VAHAP SEÇER
(Mersin) Tarikatların imkânları var Hocam!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Ne oluyor, bakın, dikkat edin. Bakın, o
zaman ne oluyor? O zaman tarikatlar el atıyor. O zaman
tarikatlar alıp okutuyor ve Türkiye, o zaman bir eğitim
çıkmazına giriyor.
Onun için,
eğitim ve sağlığın, hizmetlerin özel sektöre
devredilmesi çok yanlıştır, üniversitelerin özel
sektöre devredilmesi çok yanlıştır. Amerikada
fonlar, vakıf üniversiteleri var, ama oradaki fonların,
vakıf üniversitelerinin sahibi yok, toplum sahibi. Bizde her
üniversitenin bir patronu var. Böyle özel eğitim olmaz. Amerikayı
örnek aldık, ama, Amerikada hiçbir üniversitenin sahibi
yoktur, vakıf toplumun ortak malıdır.
Dolayısıyla, böyle vakıf üniversitesi olmaz.
Şimdi, bu eğitimi özelleştirmek değil mi? Gidiyorlar,
bu sefer ödeyemiyorlar parasını, çoğu yarım
bırakıyor eğitimini.
Değerli
milletvekilleri, köprü ve yolları sakın ha
özelleştirmeye tevessül etmeyin. Bakın, köprü ve yollar,
toplumun sosyal fayda sağlayan ortak mallarıdır.
Köprü ve yolları özelleştirirseniz ne olur, biliyor
musunuz? Elli sene sürecek o yol
AHMET YENİ
(Samsun) Hocam, Calp kaybetti. Özal kaybetmedi.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Bak, dinle. Bak, dinle.
AHMET YENİ
(Samsun) Özal kaybetmedi.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) - Beni dinle, beni dinle. Bak
Köprü ve
yolları özelleştirirseniz, onun ömrü elli sene değil
on beş seneye iner. Neden? Şimdi, bakın,
İstanbulda deprem riski nedeniyle Boğaziçi Köprüsü
onarılıyor; değil mi?
Sağlamlaştırılıyor. Şimdi, özel sektör
aynı şeyi yapar mı ya? Özel sektör, ne diye yolları
altı ayda bir yenilesin? Ne diye köprüleri senede bir restore
etsin? Neden yapsın?
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Denetlersiniz.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) İki senede bir yapar.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Kırk senedir bunu konuşuyorsunuz.
Ne kırk senesi, yüz, yüz
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Bakın, düşünün ki, bir durgunluk oldu,
oluyor zaten; 1,5a düştü gayrisafi yurt içi hasılada
büyüme. Durgunluk oldu. Devletin,
hükûmetin ne yapması lazım? Girdi fiyatlarını
ucuzlatması lazım. Mesela, yolu, köprüyü, ara malı
-diyelim ki, mazotu- ucuzlatması lazım ki, ekonomide
canlanma olsun. Peki fiyat senin elinde değilse, nasıl
canlanma olacak? Haa, üst
kurulların var. Üst kurullarını, ne yapar eder, bu özel
sektör istediği fiyata razı eder. Onun için, yeni
altyapı için
Bakın, Göcekte bir tünel yapıldı.
Ben gördüm, gayet güzel. On beş yıllığına özel
sektör yapmış. Böyle yapın. Elinizdeki
yatırımı niye devrediyorsunuz? Özel sektöre yeni,
yap-işlet-devret modeline göre yeni yatırım verin,
yeni altyapı yatırımı yapsın. Niye köprüyü
özelleştiriyorsunuz? Köprünün gelirinden mahrum edecek,
olacaksınız ayrıca. Yani, bugün bütçe
açığınızı kapatacaksınız, ama
diyelim yirmi yıl onun gelirinden mahrum edeceksiniz. Bunlar
iktisadi hesaplar değil.
AHMET YENİ
(Samsun) Satıp, yenisini yapıyoruz Hocam.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Şimdiye kadar yapılan
özelleştirmeden yerine bir yenisi yapıldı mı?
Lütfen
Özelleştirme gelirleri hazinede ayrı bir fonda
tutuluyor ve bu, hazine gelirleri içerisinde rastgele
harcanıyor. Şimdiye kadar bunlarla hiçbir yatırım
yapılmadı, şimdiden sonra da yapılmadı ve
uygulama şeffaf değil.
Bakın, son
olarak özelleştirmeyle ilgili konuşuyorum: Şeffaf
değil. En son Sabah ve ATV satışı bunu bize
gösterdi. Üç firma başvurdu. Nurol dedi ki: Yirmi beş
senedir bunun amortismanı dedi. Yirmi beş sene ise sen 1,1
milyar dolar buna ödeyeceksin. Peki, bana sorsa söylerim: Bunu
niye baştan hesaplamadın da gittin masraf ettin, ihaleye
katıldın? Kim yutar bunu? Yani, kim buna evet der?
İki: Alman RTL
ile İpek ve Ethem Sancak, bu firma da katıldı. Dedi ki:
İhaleyi erteleyin. İhalede bazı sorunlar
hissediyoruz. Niye ertelemedi? Yani, eğer bir 500 milyon
dolar, 300 milyon dolar fazla alacak idi ise TMSF niye ertelemedi
arkadaşlar? Yani senelerdir beklemişsin. Bir ay
beklemenin ne önemi olurdu? Neden ertelemedi?
Arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; önemli olan, bunu Çalık Grubuna
vermekti. Lütfen, şu sorularıma cevap verin: Samsun-Ceyhan
petrol boru hattının yapım işini Çalık Grubu
İtalyan ENI şirketiyle birlikte ihalesiz olarak aldı.
Enerji Bakanı Hilmi Güler İsrail ziyaretinde, İsrailli
Bakana boru hattı yapım işinde Çalık Grubunu
önerdi. Başbakan Erdoğanın damadı, Çalık
Grubunun ABDdeki ofisinde çalıştı, sonra Türkiye'ye
geldi, şu anda Genel Müdürü. Haydarpaşa Projesinde yine
bu Grup vardı. Haydarpaşayla ilgili daha ihale
yapılmadan Çalık Grubuna proje
hazırlatıldı. Başbakan Sudana gitti,
ardından Çalık Grubu orada büyük bir yatırıma
soyundu. Çalık Arnavutlukta bir banka satın aldı,
Arnavutlukta hükûmet değişti ve bankanın devrine
izin vermedi, devreye Erdoğan girdi, Sayın Erdoğan
Ben yani, haber olarak aldığım için bir televizyondan,
onun için Sayını unuttum, özür diliyorum. Sayın
Erdoğan girdi ve işi çözdü. TPAO Genel Müdürü Osman Saim Dinç
istifa edip Çalık Grubuna geçti. CHP Grup Başkan Vekilleri
Sayın Başbakana Çalık Grubu ile görüştünüz mü
ihale öncesi? diye bir soru sordu, bu soruya bugüne kadar, şu
ana kadar cevap gelmedi.
AHMET YENİ
(Samsun) Bakan cevap verecek.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Yani, bütün bunlar tesadüf mü arkadaşlar,
bütün bunlar tesadüf mü?
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Tesadüf.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (İstanbul) Mutlu bir tesadüf!
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Tesanüt, tesanüt!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Onun için, bu sorulara mutlaka, bu toplum cevap
arıyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, son bir
Tabii, bir
özelleştirme aylarca bitmez konuşsanız, çünkü
ağır, yara derin. Ama ihaleyle ilgili ben değil, Avrupa
Birliği raporundan bazı örnekler veriyorum. Bakın,
Kamu İhale Kurumu bütçesi görüşülüyor, ihaleyle ilgili
ben değil, Avrupa Birliği 2006 Yılı Türkiye
İlerleme Raporundan bazı
Rapora isteyen arkadaş
bakabilir. Diyor ki AB ilerleme raporunda: 7 defa
değişti yasa, Kamu İhale Yasası 7 defa
değişti. Belediyelerin birçok hizmeti ihale
dışı bırakıldı. Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığı ihale dışında
bırakıldı faaliyetleri -yahut işte, ihaleleri-
Bölgesel kalkınma ajanslarının ihalelerini ihale
dışında bıraktı. Eşgüdüm yetersiz ve
Avrupa Birliği müktesebatıyla uyum yok. diyor. Bunu,
çıpa olarak kullandığınız Avrupa
Birliği diyor.
Bir buçuk
dakikam var, bir buçuk dakikada ben size -arkadaşım
Bilimsel konuş. dedi- izninizle bilimsel konuşmaya
çalışacağım. Arkadaşlar siz siyaseti iyi
okuyamıyorsunuz. Burada, ikide bir çıkıp diyorsunuz
ki: Biz, yüzde 47 oy aldık.
AHMET YENİ
(Samsun) Sen iyi okumuşsun!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Ben şimdi iyi okuyayım size. Bakın,
şimdi, tüketici borç harç içinde. 92 milyar YTL tüketicinin
borcu var. Bu tüketici, iktidarın dışında
başka bir partiye oy vermez, çünkü, diyecek ki: Beni borca
harca sen soktun, sen kurtaracaksın., bir.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Sizden umudu yok! Sizden umudu yok!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) İki: Şimdi bir yeşil kart tehdidi
var, bir yeşil kart tehdidi var.
AHMET YENİ
(Samsun) Hocam, Türk milleti kararını verdi,
zorlamayın!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) İşte, hep böyle konuşuyorsunuz.
Türk milleti karar verdi ama, Türk milletini tehdit ettiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, bir dakika ek süreniz var, lütfen
tamamlayınız.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Yani, Yeşil kartını iptal ederim.
dediniz, vermesin mi adam? Kömür vermem dediniz, vermesin mi adam?
AHMET YENİ
(Samsun) - Millet kararını verdi, zorlamayın!
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Şimdi değerli arkadaşlar,
işsizlik bu kadar, 6 milyon işsiz varken
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Siz millete ne verdiniz? Hiçbir şey
vermediniz, hep aldınız.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Size avans verdi işte, bak, bunu iyi okuyun,
avans verdi.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Allah sizi başımızdan eksik
etmesin, devam edin muhalefete, biz de iktidara.
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) Sıcak para, cari açık bu kadar varken,
elbette ki size avans verecek. Terör bu kadar
tırmanmışken, elbette ki size avans verecek.
Kıbrıs sorunu varken, yine, Siz bozdunuz, siz çözün.
diyecek.
AHMET YENİ
(Samsun) Biz çözeceğiz, biz
ESFENDER
KORKMAZ (Devamla) - ABde, Avrupa Birliği son durumda,
biliyorsunuz katılma yerine hükûmetler arası
görüşmeler oldu.
Arkadaşlar,
büyük konuşmayın. Bakın, siz kazandınız,
iktidarsınız. Onun için, şunu unutmayın:
Bakın, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Türk milletinin biçtiği karara
biz razıyız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Şimdi söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu, Aydın Milletvekili.
Söz süreniz on
üç dakika.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2008
yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini ifade etmek üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bütçe kanunlarının amacını,
kısaca, bir yandan devlet gemisini sağlıklı ve
güvenli bir şekilde yüzdürmek, diğer yandan ise;
a)
İddialı, ama istikrar içinde, dengeli bir kalkınma
hızını idame ettirmek,
b)
İstihdam hacmini mümkün olduğunca genişletmek,
c) Toplumun
çeşitli kesimleri arasında gelir adaletini gözetmek,
olarak ifade
edebiliriz.
Şimdi,
gelelim bu üç konudaki AKPnin performansını
irdelemeye. Büyümeyle ilgili rakamlara baktığımızda
gördüğümüz durum şudur: AKP Hükûmetlerinin 2002-2007
yılları arasında sağladığını
iddia ettiği ortalama büyüme hızı yüzde 6,9dur.
Bize benzer, bize emsal, bize rakip ve adına yükselen
ekonomiler ve gelişen ülkeler dediğimiz ülkeler
grubundaki büyüme hızıyla mukayese ettiğimizde
onların ortalaması 7,6dır. Demek ki, biz bu ülkelerin
gerisinde kalmışız, bu bir.
Ayrıca,
ülkemizdeki büyüme hızı AKP iktidar olduğundan bu
yana 2004-2007 yılları arasında sırasıyla
yüzde 9,9; yüzde 7,6; 6 ve yüzde 5 şeklinde olmuş. Bu seneki
büyüme hızının yüzde 4ü geçemeyeceğine dair
ciddi iddialar var. Bakınız, yüzde 9,6dan 4e düşürüyorsunuz,
büyüme hızı devamlı aşağı doğru
gidiyor, bu iki.
Ayrıca,
geleceğe baktığımız vakit de resim fazla
parlak değil. Biz 2008 için yüzde 5lik bir büyüme hızı
öngörmüşüz, fakat rakip ülkeler, bize benzer ülkeler yüzde 4.
Dolayısıyla, makas giderek açılıyor. Şimdi,
bu noktada tencere dibin kara, seninki benden kara
edebiyatını bir tarafa bırakıp, bu sorunu
nasıl çözeceğimiz, bu mesafeyi nasıl
kapatacağımız konusunda el birliğiyle çare
aramamız gerekiyor. Lütfen, bu konuda gerekli iş
birliğine yaklaşın, bizim bildiğimiz
doğrudur anlayışından uzaklaşın.
Gelelim
istihdama. İstihdam konusunda, maşallah, AKP Hükûmeti dört
nala koşuyor. Sayın Bakanımız Bütçe Plan
Komisyonunda yaptığı konuşmada -nereye gitti
bilmiyorum- dedi ki: Biz beş senede istihdamı 2 milyon 300
bin artırdık. Bütçe oradan buraya gelinceye kadar bu
rakam 3 milyonu aşıverdi. Arkadaşlar, bazı
istatistik kurumları sizin hoşunuza gitsin diye pembe
rakamlar verebilirler size, ama lütfen bunlara kanmayın,
bunlara inanmayın. Bakın, şu kitapçığın
45inci sayfasında -ki Maliye Bakanlığı
tarafından hazırlanıyor ve
dağıtılıyor- ne diyorsunuz biliyor musunuz?
Bakın ne diyorsunuz: İktidar olduğunuz 2003 ile 2007
yılları arasında toplam istihdam yılda 250 bin
artmış, ama 2007 yılının ilk ayında birden 1
milyon 700 bin artıvermiş. Geride
bıraktığımız dört yılda, her yıl,
tarımda istihdam yılda 470 bin azalmış, ama 2007
yılının ilk yedi ayında birdenbire 700 bin
artıvermiş. Arkadaşlar, böyle abuk sabuk rakamlar
üreterek, birtakım rakamlarla oynayarak gerçekleri milletin
gözünden saklayamazsınız; bu bir. Ayrıca, bu rakam
üretenler size iyilik etmiyorlar. Çünkü, yanlış rakamlar
üzerinden doğru politikalar üretmek mümkün değildir.
Oyuna geliyorsunuz! (MHP sıralarından alkışlar)
Üçüncü olarak,
gelir dağılımına gelelim: Bir genç
bakanımız buradan, gini rakamı mini rakamı diye
birtakım teorik ifadelerde bulundu. Gelin, ben gerçeği
size söyleyeyim: Siz, 2002 yılından 2007 yılına
cari fiyatlarla, gayrisafi millî hasılayı 275 milyondan
646 milyona çıkardığınızı iddia
ediyorsunuz; artış yüzde 135. Ama, bu dönem zarfında,
aynı dönemde ortalama memur maaşı sadece yüzde 89
artmış. Aynı dönemde en düşük SSK emekli
maaşı yüzde 113 artmış. Yine aynı dönemde en
düşük memur maaşı yüzde 90 artmış. Ayrıca,
Tarım Bakanı burada Biz 2002 senesinde 916 dolar olan geliri
1.681 dolara çıkardık. dedi. Bunu YTLye çevirdim. Bu
dönem zarfında çiftçinin gelirini yüzde 52
artırmışsınız ancak. Hâlbuki, gayrisafi
millî hasıla yüzde 135 artmış. Siz, bu dönemde, memurun
refah düzeyini yüzde 35 geriletmişsiniz, işçi
emeklisinin refah düzeyini yüzde 12 geriletmişsiniz, memur
emeklisinin refah düzeyini yüzde 34 geriletmişsiniz,
çiftçiye yapılan destekleme yardımını reel
olarak yüzde 35 azaltmışsınız, gelir
dağılımını ciddi surette bozmuşsunuz.
Lütfen, gini sayısı gibi ipsiz sapsız birtakım
göstergelere sığınarak bu gerçeği saklamaya
çalışmayın. Bu gelir dağılımı
bozukluğu uzak vadede bizim başımıza ciddi
sıkıntılar açar. Lütfen, bu konuda samimi ve ciddi
olun. Ayrıca, memurun, işçinin, memur ve işçi
emeklisinin, ülkenin cefakâr efendisi çiftçinin reel gelirinden
kısılan bu refah payı kimlerin kesesine, kasasına
aktarıldı? Bunu bilmek hakkımızdır. Bunu da
buradan açıklamak durumundasınız.
Bakın,
çiftçiye haksızlık sadece bundan da ibaret değil. Siz
diyorsunuz ki: 2007 yılında çiftçiye 5 milyar 576 milyon
lira destekleme yardımı yaptık. Ama, 2007
yılında Ziraat Bankasının kârının ne
olduğunu biliyor musunuz? Ziraat Bankası, yıl sonu
itibarıyla 2,5 trilyon lira civarında kâr edecek. Yani
çiftçiye veriyorsunuz buradan 5,5 milyar lira, dönüyorsunuz,
faiz diye, çiftçinin sırtından 2,5 milyar YTL para
alıyorsunuz, ondan sonra Biz çiftçiyi gözettik. diyorsunuz.
Bu memlekette, rahmetli Mithat Paşa, AKP Hükûmeti gelsin de
çiftçiyi soysun diye mi yüzlerce sene önce Ziraat
Bankasını kurdu? (MHP sıralarından
alkışlar) Bu Hükûmetin görevi, çiftçinin
sırtından para kazanmak mı, yoksa çiftçiye destek
vermek mi? Lütfen, misyonunuzu iyi belirleyin ve iyi değerlendirin.
Bankacılığa
gelmişken başka bir hususta da dikkatinizi çekmek
istiyorum: Bakın, hep, Bu memlekete yabancı sermaye,
yabancı sermaye geldi. diyorsunuz. Girdilerden bahsediyorsunuz,
çıktılardan bahsetmiyorsunuz. Getirilerden
bahsediyorsunuz, götürülerden bahsetmiyorsunuz. İşte,
burada belgeler duruyor. 2007 senesinde yabancı sermayenin,
münhasıran yabancı sermayenin Türk bankacılığından
alacağı kâr payı 3 milyar 200 milyon YTL, yani 3 milyar
dolara yakın. Yabancı sermayeye, sadece yabancı
sermayeye, bankacılık sektöründen 3 milyar dolara
yakın para vereceksiniz. Elin adamı malı
almış götürüyor. Para, bir seferliğine geliyor, bu
paralar her seferinde gidiyor. Bunu da bir kenara yazmakta fayda
var.
Bir de,
arkadaşlar, elin adamı, Türkiyede kapış
kapış banka alıyor. Niye aldığı buradan
belli. Ama, Türkiyedeki iş adamlarının, bu kadar
kârlı bir sektörden çekilip bankalarını
sattıklarını niye merak etmiyorsunuz? Niye
araştırmıyorsunuz? Bunun arkasındaki nedenleri
niye bulup söylemiyorsunuz? Ne oluyor Türk ekonomisinde? Haa,
bunu bulup bulamadıysanız, uygun bir fırsatta bana
randevu verin, ben size anlatıvereyim neden olduğunu.
(MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın
Bakanım
Yok Sayın Bakanım. Olur böyle şeyler. Ne
de olsa ben yirmi otuz senesini Maliye Bakanlığına ve
Bütçe İdaresine verdiğim için Ertuğrul Bey en
güzelini benden iyi anlatır diye düşünmüş olabilir.
Onun için, ben de kendi bildiğimi burada söylüyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
Beyefendiler,
seksen küsur yıllık cumhuriyet tarihinin yirmi tanesinde
hazırlayıcı, uygulamacı ve kanun
yapıcı olarak benim payım var. Onun için, beni dikkatli
dinleyin, zararlı çıkmazsınız.
Şimdi,
Sayın Maliye Bakanı 2005 yılında bir vergi
idaresi reformu yaptı. Bu vergi düzenlemesinde esas
itibarıyla merkez teşkilatı hedef alındı.
Birtakım insanlara unvanlar verildi. Vergiler Genel
Müdürünün adı Vergi İdaresi Başkanı olarak
değiştirildi. Ne kötülüğü vardı Vergi
İdaresi Müdürünün? Türkiyede Gelirler Genel Müdürlüğü
Ferit Melen gibi Başbakanlar yetiştirdi, Adnan Başer
Kafaoğlu gibi Maliye Bakanları yetiştirdi. Bu
gelirler genel müdürlerinden bu memlekete başbakanlık
müsteşarları çıktı, milletvekilleri
çıktı, maliye bakanları çıktı. Niye
gocundunuz Gelirler Genel Müdürü ibaresinden?
AHMET YENİ
(Samsun) Maliyecilere değil bize anlatın, Genel Kurula
Sayın Vekilim.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) - Ne yanlışlığı
vardı bunun?
BAŞKAN
Sayın Kumcuoğlu, Genel Kurula hitap edin lütfen.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Bakanınız gittiği
için öyle yapıyor, Bakanınızı bulmak için
yapıyor. Bakanınız kayıp da onu arıyor,
kayıp Bakanı arıyor. (MHP sıralarından
gülüşmeler)
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) - Orada Bakan var, bakın, orada Bakan
var.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) O Bakanın da eğitime ihtiyacı var, ona da
geleceğim.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Maliye Bakanının
konusu konuşuluyor, idare edin bari.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) - Halbuki, vergi idaresinde reform
yapılacaksa, bu çalışma, taşra
teşkilatını, özellikle vergi dairelerini
çağın gereklerine ve ekonominin ihtiyaçlarına göre
yeniden yapılandırması şeklinde
olmalıydı. Zira, vergiyi merkez teşkilatı
değil taşra teşkilatı toplar. Şimdi, siz ne
yaptınız? Taşrada yirmi dokuz ilde vergi idaresi
başkanlıkları kurdunuz, vergi idaresini
yamulttunuz. Neticede bu uygulama, maalesef, maliye
teşkilatında gelir idaresini mülki idareden ve
tahsilatının en büyük desteği olarak emniyet
teşkilatından koparttı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kumcuoğlu, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayın.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Yine, arka kapıdan
kaçtılar Sayın Kumcuoğlu.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Vergi teşkilatında kurum
kültürünü yaraladı, mensubiyet ve aidiyet duygusunu
zedeledi. Sonuçta ne elde ettiniz biliyor musunuz? Uygulama
yürürlüğe girmeden önce vergi gelirlerinin gayrisafi millî
hasılaya oranı yüzde 7,1di, reformu yaptınız
yüzde 26,3e düştü. İşte, onun için bir zatı
muhterem, Maliye Bakanınıza Madem bu
yaptığınız reform bir işe yaramayacaktı,
niye bizi bu zahmete soktunuz? diye de hafif tarizde bulundu.
Doğru mu? Doğru. Yalan diyen gelsin burada ifade etsin.
MUSTAFA
ÖZYÜREK (İstanbul) İleride faydası olur belki de!
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Bir de, bak, ne yaptınız
Sayın Müsteşar? İstanbulda bir de vergi dairesi
kurdunuz, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi diye. Bu, hiçbir AB
ülkesinde yok, bir tanesi istisna, hiçbir OECD ülkesinde yok.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Pazarlık vergi dairesi!
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) - Neden yaptınız bunu, ben size
söyleyeyim mi bu Genel Kurulun huzurunda. Bu vergi dairesinin 467
mükellefinden büyük bir çoğunluğu yabancı sermayeli
kuruluşlardır. Bu kimseler Türk insanı değil, elin
yabancısı. (MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Efendim, bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sizlerin ve büyük Türk milletinin
yaklaşan yılbaşını ve Kurban
Bayramını en derin ve en iyi duygularımla
kutluyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Kumcuoğlu, İstanbulda belediye
çam satışlarını yasaklamış!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sayın Ümit Şafak, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Şafak. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu ve Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Kamu İhale
Kurumu, 4 Ocak 2002 tarih ve 4734 sayılı Kanun ile
kurulmuş, idari ve mali bağımsızlığa
sahip bir kurumdur. Kamu İhale Kanunu, yürürlüğe
girdiği tarihten bugüne kadar on bir kez değiştirilmiştir.
Bu değişikliklerin genelinin, eşit rekabet,
şeffaflık gibi ilkelerin yok edilmesine yönelik
olduğu görülmektedir.
Kamu İhale
Kanununda yapılan değişiklikle, KİTlerin ve
BİTlerin 3 trilyona kadar alımları kanun
kapsamı dışına
çıkarılmıştır. Yasanın öngördüğü
usul ortadan kaldırılarak, âdeta usulsüzlük yolu
açılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, devletin ekonomideki ticari ve sınai
aktivitesini en aza indirmek, devleti ekonomideki
işletmecilik alanından tümüyle çekmek ve KİTlerin
devlet bütçesi üzerindeki finansman yükünü azaltmak gibi
amaçlarla, 1985 yılından itibaren, 45 kuruluştaki
kamu hisseleri, 22 yarım kalmış tesis, 393 taşınmaz,
8 otoyol, 2 boğaz köprüsü, 103 tesis, 6 liman özelleştirme
kapsamına alınmıştır. Bu
özelleştirmelerden elde edilen gelir 40 milyar dolara
yaklaşmıştır. Özelleştirmelerin yüzde 70i
blok satışlar şeklinde gerçekleşmiştir. AKP
İktidarları döneminde özelleştirme
uygulamaları farklı bir boyut almıştır.
4046
sayılı Özelleştirme Uygulamalarının
Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2nci
maddesinde yer alan stratejik konularda devletin sahip
olacağı imtiyazlı hisse oluşturulmasına
dair hüküm göz ardı edilmiştir.
AKP
İktidarları her şeyi ticaretin konusu hâline
getirmiş, özelleştirmeyi sadece para kazanma, bütçe
açıklarını finanse etme, IMF ve Avrupa Birliğini
memnun etme aracı olarak görmüştür. Stratejik ve millî
güvenlik gibi sebeplerle özelleştirme mevzuatlarında
yer alan bir kısım hükümler AKP İktidarları tarafından
değiştirilerek babalar gibi satarım
zihniyetiyle ülkenin bütün kaynakları özelleştirme
kapsamına alınmıştır. Bunun en
çarpıcı örneği limanların
özelleştirilmesidir. 16 Haziran 2004 tarih ve 5189 sayılı
Kanun ile 4046 sayılı Kanunun 37nci maddesinin (a) bendi
değiştirilerek limanların yabancı özel ve tüzel
kişilere satılması sağlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, bu Hükûmet devleti firma, ülke
coğrafyasını da pazar ya da piyasa olarak
görmektedir.
AKP
İktidarlarının özelleştirmede
yaptığı en önemli hata ise özelleştirmenin
yabancılaştırma olarak
algılanmasıdır.
Yabancı
sermaye gelmeli midir? Elbette gelmelidir. Esasen hiçbir
yabancı sermaye bir başka ülkeye bunlar
kalkınsınlar diye gelmez, sadece para kazanmak için gelir.
Ancak yabancı sermaye yeni teknoloji getiriyorsa, istihdam
yaratıyorsa, yeni yönetim ve işletmecilik becerileri
getiriyorsa ülkenin kazancı olur; aksi takdirde yabancı
sermayenin pazarı olmaktan kurtulamazsınız.
Son beş
yıldır yapılan özelleştirmelerle paranın,
iletişimin ve petrolün kontrolü maalesef yabancı
sermayenin eline geçmiştir. Özelleştirme kapsamına
alınan birçok kuruluş ve bankalar uzun süre yabancı
sermayenin iştahını kabartmıştır. Sırada
elektrik dağıtım ve elektrik üretim ihaleleri, Tekel özelleştirmesi,
otoyol ve köprüler vardır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
gelir ortaklığı senetleriyle milletin malına
milletin ortak edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tekelleri
kaldırırken özel sektör tekellerinin
oluşturulmasının sakıncalarına
dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, özelleştirmeyle ilgili
düşüncelerime, yaşanmış bir grev sebebiyle
kamuoyunu oldukça meşgul eden Telekomdan vereceğim
bazı rakamlarla devam etmek istiyorum.
Türk
Telekomun yüzde 55i 6 milyar 550 milyon dolara Ogere
satılmıştır. Özelleştirme tarihinde
Telekomda çalışan personel sayısı 52 bin
civarındayken, bugün Oger Telekomda 37 bin civarında
personel çalışmaktadır.
Gene,
özelleştirmeyle birlikte, 13 bin personel, değişik
kamu kurum ve kuruluşlarına
aktarılmıştır. Bu 13 bin personelin emekli
oluncaya kadar devlete toplam yükü -ödenecek ikramiyeler de
dikkate alındığı takdirde- 4 milyar 700 milyon
yeni Türk lirası civarındadır ki, bu rakam,
Telekomun toplam satış bedelinin neredeyse yarısına
eşittir.
Telekomun
gelir tablosu incelenirse, Oger, beş yılda elde
edeceği temettülerle, ödediği 6 milyar 550 milyon
doları, fazlasıyla, beş yılda geri alacaktır.
Plan ve Bütçe
Komisyonundaki görüşmeler sırasında, bir sayın
milletvekili, Telekomu bugünkü seviyesinde tutmak için 4
milyar dolara ihtiyaç olduğunu söylemiştir. Bunu
doğrulamak için, Telekomda kâr-yatırım
ilişkisine bakmak gerekmektedir. Türk Telekom yönetimi, 2004
yılında kârının yüzde 25ini, 2005
yılında ise yüzde 17,5ini yatırıma
ayırmıştır. Özelleştirmeden sonra, Oger, 2006
yılı kârının sadece yüzde 7,3ünü
yatırıma ayırmıştır ve Telekom, 200
milyon dolar yatırım yaparak, yani 4 milyar dolar
harcamadan, bugünkü seviyesini de korumaktadır.
Sonuç olarak,
Türk Telekom özelleştikten sonra vergi tahsilatı ve
yatırımları azalırken, yeni istihdamlar
sağlanamamış, aksine, Telekomda çalışan işçi sayısı
düşmüştür. Bu durumda, Türk Telekomun, Ogere para
kazandırma dışında, Türk ekonomisine ne
katkı sağladığının da
açıklanması gerekmektedir.
Seçimlere
birkaç gün kala, âdeta yangından mal kaçırır gibi
yapılan bir ihale sonucunda PETKİMin de yüzde 51i 2
milyar 40 milyon dolara, maalesef, yabancı sermayenin eline
geçmiştir.
Sayın
milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir
konu da, bankalarımızdaki yabancı sermaye
payının anlaşılmaz yükselişidir. Son iki
yıldır bankalarımız süratle yabancı
sermayenin eline geçiyor. Pek yakında sermayesi Türk olan
banka kalmayacak. Satılmayan sadece dört banka
kalmıştır. Şimdi de sıra üç kamu
bankasına gelmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Halk Bankası ve Ziraat Bankasının
satışlarını doğru bulmuyoruz. Halk
Bankasının yüzde 70inin blok satışa
çıkarılacağı söylenirken, Ziraat
Bankasının da halka arz yoluyla satılacağı
konuşulmaktadır. Bankalarımızda yüzde 43 olan
yabancı sermaye payının, bundan sonra yapılacak
satışlarla yüzde 60ların üzerine çıkması
beklenmektedir. Oysaki, Avrupa Birliği ülkelerinin
genelinde bu oran yüzde 10larda seyretmektedir; Amerikada yüzde
19, Kanadada yüzde 4,8dir. Bankalar üzerinde yabancı
sermayenin bu kadar güçlenmesi, sadece, IMF kontrolündeki
ülkelerde görülmektedir.
Sayın
milletvekilleri, AKP İktidarları döneminde yapılan
sorumsuz özelleştirmeler sonucunda stratejik ve millî
hedefler gözetilmemiş, cumhuriyetin kazanımları
birer birer elden çıkarılmıştır. Millî ve
yerli sermaye özelleştirmeden uzak tutulmuştur.
Özelleştirmelerde şeffaf
davranılmamıştır. Bunun en çarpıcı
örneğini TÜPRAŞın özelleştirilmesinde hep
birlikte gördük. Hükûmetin, TÜPRAŞ ihalesinde aleniyet ilkesine
ve rekabet kurallarına uymadığı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Şafak. Lütfen
tamamlayınız.
ÜMİT
ŞAFAK (Devamla) Teşekkür ederim.
eksik
evraklarla ihale yaptığı ve bilgi
sakladığı idare mahkemeleri ve Danıştay
tarafından tespit edilmiştir. AKP İktidarı
TÜPRAŞ ihalesinde suçüstü yakalanmıştır. Plan ve
Bütçe Komisyonunda bir milletvekilimiz Özelleştirmelerde
Sayın Bakandan bilgi alamıyoruz. Bilgi saklanıyor.
demiştir. Maliye Bakanı Sayın Unakıtan da
Hepsini açıklayamıyoruz efendim. demiştir. Biz de
haklı olarak merak ediyoruz Sayın Bakanım: Neyi
açıklayamazsınız? Özelleştirme gibi bir konuda
aziz milletimizden, bu milletten saklayacak neyiniz olabilir ki?
Sayın
milletvekilleri, özelleştirmeler gerçek değerlerinin
çok altında yapılmıştır. Yapılan
özelleştirmelerle birileri zengin edilmiştir.
Özelleştirmeler yeni yatırımlar getirmemiş,
istihdam yaratmamıştır. Çok önemli sanayi
kuruluşları, paranın ve petrolün kontrolü blok
satışlarla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şafak.
ÜMİT
ŞAFAK (Devamla) -
yabancı sermayenin eline
geçmiştir.
Sözümüz
yetmiyor, süre yetmiyor.
Çok
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şafak.
Şimdi söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Erkan Akçay, Manisa Milletvekilinde.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on iki
dakika.
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gelir bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bir bütçenin
başarısı mali disiplinin yanı sıra mali
reformların gerçekleştirilmesine, vergi geliri
performansının adil bir şekilde artırılarak
sürdürülmesine ve kayıt dışı ekonominin
azaltılmasına bağlıdır. İstihdam
yaratmayan, tarımı çökerten, çiftçiyi, esnafı,
işçiyi, memuru, emekliyi ezen, yoksulluğu ve borçları
artıran ekonomi politikalarını sürdürmekte
ısrar eden AKP Hükûmeti, ülkemizin önündeki riskleri
yeterince görememektedir. Cari açık, dış ticaret
açığı, sıcak para artmakta, işsizlik ve gelir
dağılımındaki adaletsizlik devam etmektedir.
Mevcut ekonomik tablonun olumsuz yönleri kendini bütçede
göstermektedir.
Ekonominin
yapısal yönden ne kadar olumsuz bir durumda olduğunu,
ekonomik büyüme rakamlarının ne kadar sanal
olduğunu gösteren hususlardan biri de vergi
esnekliğidir. Vergi esnekliği, millî gelirdeki bir
puanlık artışın vergi gelirlerinde kaç puanlık
artış meydana getirdiğini ifade eden önemli bir
göstergedir. Yeterince vergi geliri toplanabilmesi için vergi
sisteminin, millî gelirde meydana gelen artışa paralel
olarak, vergi gelirlerinde artış sağlayacak pozitif
bir gelir esnekliğine sahip olması gerekmektedir.
Yıllardır ortalama bir puan civarında seyreden vergi
esnekliği, 2006 yılında yarım puana
düşmüştür, 0,54tür. Bu çok önemli bir uyarı olup
Hükûmetin dikkatini çekiyoruz. 2007 yılı vergi
esnekliğinin de yarım puan olarak
sonuçlanacağını tahmin ediyoruz. Vergi
yasalarında bir değişikliğe gerek
kalmaksızın vergi gelirlerini millî gelirdeki
artışa paralel olarak artıran vergi
esnekliğinin daralması, üretimi ve istihdamı
artırmayan, reel ekonomiyi büyütemeyen mevcut sanal
ekonomik tablonun artık, vergi gelirlerini de
artıramadığı, vergi esnekliğinin otomatik
istikrar sağlayıcı özelliğini kaybettiğini
göstermektedir. 2008 bütçesinin temel sorunları çözmekten
uzak kalacağı, günü kurtarmayı
amaçladığı anlaşılmaktadır. Bu bütçe
yapısıyla, Türkiyenin büyük hedeflere yönelmesi ve
hedeflerine ulaşması mümkün değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçelere güven
duyulması için bunların öngörülebilir gerçekçi
hedeflere ve sağlam kaynaklara dayanması gerekmektedir.
2005, 2006, 2007 yıllarına ait gayrisafi millî hasıla,
bütçe geliri, vergi geliri, bütçe gideri, bütçe
açığı, faiz dışı denge gibi
değişik ekonomik ve mali göstergelerde öngörülen
hedefler ve tahminler ile gerçekleşen sonuçlar arasında
önemli sapmalar olduğunu görüyoruz. Bunun iki anlamı
vardır: Hükûmet ya hedefleri doğru ve gerçekçi tespit
edemiyor ya da tespit ettiği hedeflere hâkim olup gerçekleştiremiyor.
Bu durum, Hükûmetin hesabını kitabını iyi
yapamadığı göstermektedir.
2007 bütçesi
sunulurken, bütçe açığı 16,8 milyar YTL olarak
belirlenmişti, sonra hedef revize edildi, 8,5 milyar YTL olarak
değiştirildi, daha sonra tekrar 16,8 milyar YTL olarak
belirlendi. Şimdi de bütçe açığı hedefin
altında kalacak diye övünülüyor.
25 Ekimdeki
bütçe sunuşunda satın alma paritelerine göre kişi
başına millî gelir 10.600 dolar olarak öngörülürken, 4
Aralık bütçe sunuşunda 9.681 dolar millî gelir
öngörülmektedir. Bin dolara yakın hesap, hedef, tahmin
sapması otuz dokuz günde meydana geliyor. Dalgalı kur
rejimi gibi Hükûmet bir de dalgalı hedef yöntemi mi icat etti,
merak ediyoruz. Rakamlar işine gelindiği gibi
değiştirilip durmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, AKP döneminde vergi tabana
yayılamamış, dolaylı vergiler
artırılmış, kayıt dışı ekonomi
büyümüştür. AKP Hükûmetinin büyüme ve enflasyon hedefleri
ile vergi geliri hedefleri arasında bir ölçüsüzlük ve
çarpıklık bulunmaktadır.
2008
yılı için yüzde 5,5 büyüme ve yüzde 4 enflasyon hedefi
öngörülürken, toplam vergi gelirlerinde yüzde 13,3; özel tüketim
vergisinde yüzde 15,7; ithalattan alınan katma değer
vergisinde yüzde 17,3; banka ve sigorta muameleleri vergisinde
yüzde 23,5 oranında artışlar öngörülmektedir. Bu
durum, Hükûmetin dolaylı vergilere ve özellikle ithalattan
alınan katma değer vergisine bağımlı kalmaya
dayalı anlayışını sürdüreceğini
göstermektedir. Daralan ekonomi ve daralan tüketim hacmi
karşısında bu vergileri nasıl
alacaksınız? Vatandaşı, esnafı, işçiyi,
memuru ve sanayiciyi daha çok mu
borçlandıracaksınız?
Toplam vergi
gelirlerinin yüzde 13,3 artacağı öngörülüyor. Mevcut
tablo karşısında Hükûmetin vergi oranlarını
mı artıracağı, yoksa yeni vergiler mi ihdas
edeceği sorusu açıkta kalmaktadır. Gelir vergisi,
bilindiği üzere kişilerin gelirinden,
kazançlarından alınır. Siz, vatandaşın
gelirini en az yüzde 13 artırmalısınız ki 2008
yılı vergi gelirleri de aynı nispette paralel olarak
artabilsin. 2008de kayıt dışılığı
aniden kesecek misiniz? Yoksa, yıllardır kemer sıkan
vatandaşın bu defa ümüğünü mü
sıkacaksınız?
Gelir
bütçesinde dikkati çeken en önemli husus, öncelikle 2007
yılı merkezî yönetim bütçesindeki 158 milyarlık
vergi geliri hedefinin 7 milyar gerisinde kalarak 151 milyar YTL
olarak gerçekleşeceğinin tahmin edilmesidir. AKP Hükûmeti,
7 milyar YTL daha düşük revize edilen vergi gelirlerini dahi
tutturabilmek için özel tüketim vergilerinde yüzde 15e varan
artışlar yapmıştır.
Türkiye
genelinde 130 bin vergi mükellefinin bankalarda bulunan mevduat
ve yatırım hesaplarına ani hacizler koyarak ekonomik
durgunluk ve likidite sıkıntısı yaşayan
piyasada esnaf ve sanayici zor duruma düşmüştür. Tüm bu
tedbirlere rağmen vergi gelirlerinde yıl sonu tahminlerine
ulaşılabilmesi oldukça zor görülmektedir.
2008
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısında, beyana dayanan gelir ve kurumlar vergisi,
geçici vergiler hariç, basit usul dahil olmak üzere 3,2 milyar YTL
olmasına karşılık 3,5 milyar idari para
cezası geliri öngörülmektedir. Bu durum, beyana dayalı
doğrudan vergi toplamaktan neredeyse vazgeçmiş,
kayıt dışı ekonomiyle mücadele etme
kararlılığı olmayan, idari para cezasından
gelir uman bir bütçe yapısı ortaya koymaktadır.
Uygulanan ekonomik programa sosyal boyut
kazandıracağız, vergileri
artırmayacağız. diyen AKP, dar gelirli
vatandaşın vergi yükünü ağırlaştırırken,
elmas, pırlanta, yakut gibi değerli taşların
satışında uygulanan KDVyi
kaldırmıştır.
Öte yandan,
menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası
araçlarından elde edilen gelirlerden yüzde 15 vergi kesintisi
öngörülmüş, ancak, daha altı ay geçmeden, yabancılar
için bu stopaj uygulaması
kaldırılmıştır. Vergide adalet vaat eden AKP
Hükûmeti, yabancılara vergi uygulamasını
kaldırarak Türk mükellefleri mağdur etmiş, eşitsizliğe
yol açmıştır. Bu durum, âdeta, kapitülasyon dönemini
yeniden getirmiştir.
2008
yılında, Hükûmet, vasıtasız vergileri 5 milyar,
vasıtalı vergileri 14 milyar artırmaktadır.
Adalet bunun neresindedir?
Devlet-vatandaş
münasebetinin en önemli unsurlarından birisi de vergidir.
Verginin yeterince ve zamanında toplanabilmesi için vergi
sisteminin temel vergileme ilkelerine uyarak, vatandaşın
vergiye gönüllü uyumunu sağlaması gerekmektedir. Bu
ilkeler, adalet, eşitlik, ödeme kolaylığı,
uygulama basitliği, kesinlik, açıklık, genellik,
tarafsızlık ve vergi sisteminin ekonomik üretim
kapasitesine engel ya da azaltıcı bir etkisinin
olmaması ilkesidir. Az kazanandan az, çok kazanandan çok
vergi alma ilkesi, az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi
almaya dönüşmüştür.
Kayıt
dışı ekonomi, mali, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda
tahribatlar yaratan bir olgudur. Kayıt
dışılık, saydam ve hesap veren bir kamu
hayatının önündeki en büyük engeldir. 60ıncı
Hükûmet, programı ve bütçesiyle kayıt dışı
ekonomiyi önlemek için bir niyet, irade, kararlılık ve
program ortaya koymamaktadır. Kayıt dışı
ekonomiyle mücadelede en öncelikli konu, siyasal
kararlılık ve bu kararlılığın devlet
politikasına dönüştürülmesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığı personeli huzursuzdur. Âdeta,
çalışanların mutsuzluğu üzerine bir yeniden
yapılanma çalışmaları yapılmış,
kurumsal değişimin süreçleri siyaseten iyi
yönetilememiştir. Burada sorumlu olan tamamen AKP
Hükûmetidir. Yirmi dokuz ilde, bilhassa aynı hizmet
binasında görev yapılan illerde iki başlı bir
mali idare görüntüsü oluşmuştur. Maliye
Bakanlığı ve Gelir İdaresinde görev yapan her
kademedeki personel, devlet gelirlerinin toplanmasında,
harcamaların yapılmasında, bütçenin
hazırlanmasında ve emlakinin idaresinde canla başla
çalışan ve sorumluluğunu bilen kadrolardır.
Maliyeciler, devletin vatandaşa yansıyan yüzüdür.
Bugüne kadar fedakârca çalışan maliyeciler, ücret ve
özlük haklarının iyileştirilmesini,
adaletsizliklerin giderilmesini istemektedirler. Bu beklentilere
cevap verme zamanı gelmiş, geçmektedir.
Sözlerime son verirken, 2008
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı
olmasını diler, yapılan uyarı ve
eleştirilerimizin Hükûmet tarafından dikkate
alınmasını temenni eder, yüce heyetinize
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın
İsmail Özgün, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK Parti Grubu adına, Maliye
Bakanlığının 2008 yılı bütçesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Değerli
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Maliye Bakanlığı bütçesi
hakkında muhalefetin görüşlerini biraz önce hep beraber
izledik. Öyle anlaşılıyor ki, Hükûmetin ve Maliye
Bakanlığımızın başarıları
karşısında, muhalefetin çok da fazla söyleyecek bir
sözü yok. Şimdi, buraya getirdikleri eleştirilerin
hepsine değinecek değilim, onlara Sayın
Bakanımız cevap verecek, ama birkaçına değinmek
istiyorum.
Büyümeyle
ilgili konuda, muhalefet sözcülerinin ağzından
Türkiyede yüzde 7 gibi bir büyüme rakamına
ulaşıldığını dinledik memnuniyetle.
Ancak, bunun, benzeri ülkelerde daha fazla olduğunu
söylediler. Demek ki büyüme konusunu, Türkiyenin ekonomik
büyümesi konusunu, muhalefet de bunu artık kabul eder hâle
gelmiş görünüyor.
Bir diğeri
diyor ki: Siz, siyaseti iyi okuyamıyorsunuz. Siyaseti kimin
daha iyi okuduğunu 22 Temmuz seçimleri gayet güzel orta yere
koyuyor! [MHP sıralarından alkışlar (!)]
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Bravo(!)
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) Aslında muhalefet sözcüsü demek istiyor ki:
Biz siyaseti iyi okuyamıyoruz, siz gayet iyi okuyorsunuz. Onu
söylemek istiyor!
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Geleceği göremiyorsunuz
ama.
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) TOKİden bahsediyorlar. TOKİ bu
Hükûmetin ortaya koyduğu beş yıldızlı
projelerden birisidir. Yani, TOKİnin yapmış
olduğu hizmetleri zannediyorum muhalefet içine
sindiremiyor.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Allah Allah!
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) 22 Temmuz seçimlerinin arkasında
TOKİnin vatandaşa vermiş olduğu hizmetin büyük
önemi vardır, onu iyi görmeniz gerekir. Çünkü ev sahibi olmak
isteyen vatandaşlarımıza Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı kanalıyla güzel hizmetler
yapılıyor ve insanımız eve kavuşturuluyor.
Şimdi, bir
diğeri, eğitim ve sağlık özel sektöre devredilme
istikametinde olduğu için vatandaş vergi vermek
istemiyormuş, vatandaşta vergi bilinci
oluşmuyormuş! O zaman bütçelere bakmak lazım,
eğitim bütçesi ne durumdadır, sağlık bütçesi ne
durumdadır. Vilayetlere gidip yapılan okulları
görmek lazımgelir, ilçelere kadar gidip okulları görmek
gerekir; hastaneleri, yapılan sağlık
ocaklarını görmek gerekir. Ankarada, İstanbulda
oturmayacaksınız, o zaman gezeceksiniz vilayetleri,
göreceksiniz.
HULUSİ
GÜVEL (Adana) Oralara da gittik biz.
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, çok
şükür, Hükûmetimizle birlikte artık bu karamsar tablolar
geride kalmıştır, karamsar günler geride
kalmıştır. Türkiye süratle gerçek gücüne
kavuşuyor siz ne derseniz deyin, bunu biz görüyoruz.
Türkiyenin kaynak ve imkânları sağlam bir siyasi
iradeyle ülkeye ve insanlarımıza
kazandırılıyor. AK Parti Hükûmetlerinden önceki
krizleri, yolsuzlukları, batırılan bankaları,
KİTlerin görev zararlarını, batık kredileri,
hiçbir zaman hedefi tutmayan, içi boş ve faizle
doldurulmuş olan bütçeleri biz unutmadık.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) O zaman siz nerede siyaset yapıyordunuz?
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) - Yıllar yılı bu kürsülerde o
bütçeleri biz konuştuk, o bütçeleri biz biliyoruz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Nerede siyaset yapıyordunuz? Hangi
partide?
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) Artık, ekonomik istikrardan, güçlü
ekonomiden, güçlü demokrasiden, sosyal kalkınma
programlarından, ekonomik büyümeden zenginleşen imkân ve
kaynaklardan bahsediyoruz. (MHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA
ÖZYÜREK (İstanbul) Refah Partisi ek bütçe
yapmıştı.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen yerinizden
konuşmayınız.
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) - Türkiyenin artık bir fırsatlar ülkesi
olduğundan bahsediyoruz. Evet, Türkiye bir fırsatlar
ülkesi olmuştur. Bu yabancı sermaye Türkiyeye niye
geliyor? diye soruyorsunuz. Bir fırsatlar ülkesi oldu da onun
için buraya geliyor. Burada güven var, istikrar var, güveniyor
geliyor adamlar.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sizden öncekiler yaptı, siz
satıyorsunuz. Yaptığınızı satın da
görelim
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) - Biz 2001leri, 2002leri unutmadık Beyefendi,
biliyoruz o günleri.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) Değerli milletvekilleri, son yıllarda
ekonomimizde mali disipline titizlikle uyulduğu için kamu
kesimi açıkları sorunu büyük ölçüde ortadan
kalkmıştır. Bu millet ne çektiyse bu bütçe
açıklarından çekmiştir. Yıllardan beri bu bütçe
açıkları bu milleti ezmiştir, mahvetmiştir.
İşte, bizim Hükûmetimiz döneminde kamu kesimi
açıkları büyük bir titizlikle, mali disiplinle
aşağıya doğru çekilmiştir, rakam da
ortadadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Cari işlemler
açığı da 15 kat arttı.
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) - 2002 yılında bütçe açığı 40
milyar YTLydi Beyefendi.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Cari açık
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) - Bu açığın gayrisafi millî
hasılaya oranı da yüzde 14,6ydı. Şimdi 2003
yılından bu tarafa yapılan reformlarla beraber, 2006
yılında bütçe açığı rekor bir düşüşle
4,6 milyar YTLye düşmüştür. Bu açığın
gayrisafi millî hasılaya oranı sadece binde 8dir.
Bakın, yüzde 14lerden, 15lerden binde 8lere gelmişiz.
Devletin iki yakası bir araya gelmeye başlamış.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Amerikan devletinin değil
mi?
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) - Biz, Türkiye devletinden, Türkiye
Cumhuriyetinden bahsediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu aradaki fark oldukça çarpıcıdır.
Bu iyileşme performansı, Türkiyenin örnek gösterilen bir
ülke hâline geldiğini orta yere koyuyor. Bu tabloyu ülkemiz
adına, ekonomimiz adına büyük bir kazanç olarak görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bunun adı istikrardır, bunun
adı mali disiplindir. Bu anlamda, Sayın
Bakanımızı da buradan tebrik ediyorum. Mali
disiplini ve istikrarı çok güzel bu günlere kadar getirmiştir
ve bütçemizin dengelerini korumuştur.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Citibankın 2
milyarını bağışlamış.
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) - Bunun anlamı, Türkiyenin
sırtındaki yüklerden her geçen gün biraz daha
kurtuluyorduk, bunun anlamı budur.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İnşallah sizden de kurtulacak Türkiye.
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) Bu bütçeler, artık, milletin sırtına
yük olmaktan çıkıp, millete hizmet eder hâle gelmiştir.
Bu istikrarı ve mali disiplini korursak, ödün vermeden
çalışmaya devam edersek ekonomimiz daha iyiye
inşallah gidecektir. Türkiye daha iyi, daha aydınlık
günlere kavuşacaktır. Bütçe performansındaki bu
başarı da, ekonomide çok yönlü başka
başarılar da elde edilmiştir ve 2003 yılından
itibaren bütçe açıklarının azalması sonucunda
gayrisafi millî hasılamız büyümüştür ve kamu kesimi
borçlanma gereğinin gayrisafi millî hasılaya oranı
da yüzde 12lerden eksi yüzde 3lere kadar düşmüştür.
Değerli
arkadaşlar, enflasyonda büyük başarı elde
edilmiştir, tek haneli rakamlara gelinmiştir. Düşük
tek haneli rakamlar Hükûmetimizin hedefi olarak orta yerde
durmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özgün, bir dakika ek süre veriyorum.
İSMAİL
ÖZGÜN (Devamla) Faiz giderlerine bakınız, giderler
içerisinde en büyük sorunlardan birisi buydu, bu bütçeler faize
batırılıyor, faiz içerisinde boğuluyordu.
Hâlbuki, bizim Hükûmetimiz döneminde, 2002 yılında
giderler içerisinde faizin oranı yüzde 18,9dan bugün yüzde
7,6lara kadar gelmiştir. Bunlar önemli gelişmelerdir.
Şimdi,
Sayın Bakanım, burada KÖYDESle ilgili bir, iki söz
söyleyip sözümü bitireceğim. KÖYDES önemli bir projedir,
devam etmesi gerekir, bütçedeki ödeneğinin de
artırılması gerekir. Balıkesir gibi büyük illerimizin
köyleriyle ilgili sorunları devam etmektedir. O anlamda,
Plan ve Bütçe Komisyonunda da ifade etmiştim, Balıkesir
ilimize KÖYDESten biraz daha fazla destek beklediğimizi
ifade etmek istiyorum.
Sayın
Bakanım, önemli bir konumuz da asgari geçim indirimi
meselesi. Önümüzdeki yıl başlayacak, bu konu da
Hükûmetimize nasip olmuştur. Asgari ücretin önemli bir
kısmı vergi dışı kalmış
olacaktır.
Güçlü ekonomi,
güçlü siyaset ve güçlü Türkiye hedefi doğrultusunda
hazırlanmış bulunan 2008 bütçesinin hayırlı,
uğurlu olmasını temenni ediyor, yaklaşan
bayramınızı da kutlayarak hepinize
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgün.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci söz Karabük
Milletvekili Sayın Mustafa Ünala aittir.
Buyurun
Sayın Ünal. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Söz süreniz
yedi dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ÜNAL (Karabük) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumunun 2008
yılı bütçesi üzerinde değerlendirmeler yapmak
amacıyla grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, Yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Kamu
alımlarının önemli bir bölümü Kamu İhale Kanunu
kapsamında yapılmaktadır. Kamu
alımlarının yıllık tutarının
gayrisafi millî hasılamızın yüzde 10unu
aştığını düşünecek olursak, kamu
alımları piyasasının düzenlenmesi gereği
açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu piyasaya ilişkin
düzenlemeler, kamu alımları alanında saydamlığı,
verimliliği ve rekabeti artırmayı, hesap
verilebilirliği ve kamuyu denetimi sağlamayı
hedef edinmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale
Kurumunun, mevzuatı geliştirmek ve uygulamaya yön vermek
görev ve yetkileri yanında denetim fonksiyonu da vardır.
Kurum, bu fonksiyonuyla, ihale sürecinde yapılan şikâyet
başvurularını incelemekte, bunun dışında
da, kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık
bulunduğuna yönelik diğer iddiaları
değerlendirerek sonuçlandırmaktadır.
Kamu İhale
Bülteni de Kurumca hazırlanmaktadır. Bülten 1/1/2007
tarihi itibarıyla, ilgililer tarafından, ücretsiz
olarak, elektronik ortamda kolaylıkla takip
edilebilmektedir.
Haklarında
ihalelere katılma yasağı kararı verilenler ve
Kamu İhale Kanununa göre suç sayılan fiil veya
davranışlardan dolayı hakkında kamu davası
açılanların sicilleri de kurum tarafından
tutulmaktadır.
Kurum, AB
müktesebatı ile uyumlu bir kamu ihale sistemi oluşturmak,
kurumsal kapasiteyi geliştirmek ve kamu ihale sisteminin
ilgili taraflarca daha iyi anlaşılmasını
sağlamak amacıyla projeler gerçekleştirmektedir.
Kurum,
bilişim teknolojisini en iyi kullanan kamu
kurumlarından birisi olmuştur. Bilgi teknolojisi
desteğiyle Kamu İhale Kanununda belirtilen esas, usul ve
işlemlerin doğru olarak uygulanmasını
sağlamakta, kolaylaştırmakta ve
hızlandırmaktadır. Böylece, tüm kamu
alımlarının elektronik ortamda tek merkezde kayıt
altına alınması, ülkemiz kamu alımları
tablosuna ilişkin gerçek verilere ulaşılması,
ihale onayından sözleşmenin imzalanmasına kadar
geçecek kritik ihale sürecinin takip edilmesi
sağlanmış olacaktır. Saydamlık ilkesinin tam
anlamıyla hayata geçirilmesi, kamu kaynaklarının
etkin ve verimli kullanılmasıyla devlete ve devletin
yaptığı işlere olan güven de artacaktır.
Kamu
alımlarının elektronik ortamda
gerçekleştirilmesine yönelik e-ihale sisteminin de
altyapısı hazırlanmış olup Sosyal Güvenlik
Kurumunun geri ödemeci olduğu tıbbi cihaz ve sarf
malzemesi ihalelerinde pilot uygulamalara 2008 yılı
başında başlanacaktır.
Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri;
Kamu İhale Kurumunun 2008-2010 yıllarına ait tahminî
bütçesi tasarruf ilkelerine uyum dikkate alınmak suretiyle
hazırlanmıştır. Bu bütçede kaynakların
kullanımında etkinliğin ve verimliliğin
artırılması hedeflenmiştir. 2008 yılına
ilişkin kurum bütçesinde elde edilecek gelir 69 milyon 123 bin
YTL olarak tahmin edilmiştir. Bu gelirin 52 milyon 561 bin YTLsinin
kurum giderleri için harcanacağı, geriye kalan 16 milyon
562 bin YTLsinin ise, gelir fazlası olarak hazineye
aktarılacağı öngörülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, bir hususa daha değinerek sözlerime son
vermek istiyorum. Kamu alımlarında bir yandan
saydamlığı, verimliliği ve rekabeti
artırmayı sağlamak isterken, diğer yandan da kamu
hizmetlerinin gecikmeden ve en iyi şekilde
yapılabilmesi gerekliliğini asla gözden uzak
tutmamamız gerekmektedir.
Kamu İhale
Mevzuatı ile getirilen düzenlemelerin maksada uygunluk
çerçevesinde uygulanması, bu uygulamayı yapma yetkisi
bulunan kişi ve kuruluşların elbette her zaman
hukukun sınırları içerisinde kalmak şartıyla
kendi bilgi, tecrübe, maharet, ufuk ve vizyonlarına
bağlıdır.
Kamu
hizmetinin en iyi şekilde ve ivedilikle görülmesinin
gerekliliği ise, hepimizin malumudur. Kamu hizmetindeki
gecikmeler, bazen çok ağır zararlara sebep
olabilmektedir. Örneğin, İstanbul Ataköyde Ayamama
Deresinden günde 400 bin metre küp atık su Büyükşehir
Belediye Başkanının bu konudaki büyük çaba ve
gayretlerine rağmen, ihale konusundaki düzenlemelerin
uygulamada ortaya çıkardığı zorluklar ve iki
defa ihale iptali nedeniyle etrafı da rahatsız ederek,
arıtılamadan denize dökülmeye devam etmektedir. Yine,
aynı şekilde Tuzlada mevcut arıtma tesisinde
kapasite artırımı ve rehabilitasyon ihale
iptalleri nedeniyle henüz gerçekleştirilememiş ve pis
kokuların etrafı rahatsız etmesi
önlenememiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süreniz var, lütfen tamamlayınız Sayın
Ünal.
MUSTAFA ÜNAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu ve buna
benzer mevzuat engeli örneklerini seçim bölgem Karabükte de,
çevre ilçelerimiz, Zonguldakta da, velhasıl ülkemizin her
yerinde bulmak ve çoğaltmak mümkündür.
Kamu İhale
Kanunu 2002 yılı başında kabul edilmiş ve 2003
tarihinde yürürlüğe girmiş olmasına rağmen,
yürürlüğe girmeden önce bile 2002 yılında
değişikliklere uğramış, daha sonra da büyük
ölçüde tadilata konu olmak zorunda kalmıştır. Kamu
hizmetlerinin en iyi şekilde görülmesinin gerekliliği
ve ivediliği göz önünde tutularak, bu yasanın getirdiği
en düşük fiyat esası da başta olmak üzere, mal ve
hizmet alımları ile yapım işlerindeki
engelleyici hükümleri tekrar gözden geçirilip kamu
hizmetlerinin daha hızlı şekilde yerine
getirilmesini sağlayıcı bir yapıya
kavuşturulmasında yarar vardır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Kamu İhale Kurumu Bütçesinin
hayırlı hizmetlere vesile olması dileklerimle
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun tüm
konuşmacılarının konuşmalarının
sona ermesi için Genel Kurulun yetki vermesine ihtiyacım var.
O nedenle, sürenin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Üçüncü söz,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Sayın Recai Berberde. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Berber.
Süreniz yedi
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA RECAİ BERBER (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2008 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının Gelir İdaresi
bütçesiyle ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, maliye politikasının temel amacı
büyüme ve istihdam politikalarını destekleyici
makroekonomik politikalarla uyumlu, etkin ve basit bir
vergilendirme sisteminin oluşturulmasıdır. Bu amaca
ulaşabilmek için bir taraftan yatırım
ortamının iyileştirilmesi, diğer taraftan da
kamu mali yapısının güçlendirilmesi gerekmektedir.
Bunun için de ülkemizin önemli yapısal sorunlarından
birisi olan kayıt dışı ekonominin kayıt
altına alınarak vergi kayıp ve kaçaklarının
azaltılması ve kayıtlı ekonomiye geçiş
sürecinin hızlandırılması gerekmektedir. Bu
ise, ancak, vergi sisteminin basitleştirilmesi,
anlaşılabilir ve saydam bir vergi mevzuatı, düşük
oranlı, geniş tabanlı bir vergi sistemi ve etkin bir
vergi idaresiyle sağlanabilecektir. Bu nedenle, tüm kamu
idaresinin aktif katılımlarıyla, Hükûmetimiz
tarafından kayıtlı ekonomiye geçiş sürecinin
hızlandırılmasına yönelik olarak etkin bir
çalışma yürütülmektedir. Bu husus, siyaseten çok zor
olmasına rağmen, olayın bütün taraflarıyla
birlikte ulusal bir politika hâline getirilmiştir.
Kayıt
dışı ekonomiyle etkin bir şekilde mücadele
etmenin ilk şartının, etkin bir gelir idaresine sahip
olmak gerçekliğinden hareketle, 59uncu Hükûmet
tarafından, bu amaçla Gelir İdaresi
Başkanlığı kurulmuştur. Gelir İdaresi,
yeniden yapılanmasını bütüncül bir
yaklaşımla gerçekleştirirken saygılı ve
dürüst olma, adalet, tarafsızlık, aklın ve bilimin
rehberliği ve hukukun üstünlüğü prensiplerini
kendisine ilke edinmiş ve değişimin gereğine
inanan her kademedeki çalışanı ile klasik devlet
kurumu imajından uzaklaşıp, mükelleflere güler yüzle
hizmet veren bir idare hâline gelmiştir.
Kayıtlı
ekonomiye geçiş kapsamında vergi kayıp ve
kaçağının boyutu, niteliği ve nedenleri üzerinde
araştırılmakta ve ulaşılan veriler
ışığında önlemler alınmaktadır. Bu
kapsamda, denetim elemanı sayısının ve
niteliğinin artırılması, denetim ilke ve
standartlarının geliştirilmesi suretiyle denetim
sistemi etkinleştirilmektedir. Bu konuda üzerinde önemle
durulan hususların başında, Gelir İdaresi
Başkanlığı bünyesinde oluşturulan Veri
Ambarı Projesi gelmektedir. Bu proje ile vergi
mükelleflerinin bütün mali bilgileri ve yapmış
oldukları işlemler, Gelir İdaresi tarafından
alınarak beyanname bilgileriyle
karşılaştırılmaktadır. İdarenin
etkinlik ve verimliliğini artırmak hedefi çerçevesinde
teknolojik altyapının geliştirilmesi oldukça
önemlidir. VEDOP-2 projesiyle hayata geçirilen veri
ambarında, mali veriler toplanarak, riskli alanlar ve
sektörler belirlenmekte ve bu sayede daha etkin ve verimli bir
vergi denetimi yapılmaktadır.
Gelir
İdaresi Başkanlığı, bu
çalışmaların yanı sıra, sektörel bazda
teknolojik sistemler kurarak kararlılığını
eyleme dönüştürmüştür. Bu kapsamda, akaryakıt
istasyonlarındaki pompalarda yazar kasa uygulamasına
geçilmiş ve akaryakıt istasyonlarının
yaklaşık yüzde 90ında uygulamaya
başlanmıştır. Vergi güvenliğini
sağlamak amacıyla getirilen, tütün, tütün mamulleri ve
alkollü içkilerdeki Bandrollü Ürün İzleme Sistemi, Kasım
2007 itibarıyla uygulamaya alınmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz
döneminde, sürdürülebilir bir büyüme ve istihdam
artışı için yatırım ortamının
iyileştirilmesi amacıyla vergi sistemindeki
yapısal sorunların giderilmesi, diğer bir ifadeyle,
vergi reformu çalışmaları hayata
geçirilmiştir. Bu bağlamda, uzun yıllardır
lafı edilen ancak bir türlü yapılamayan enflasyon
muhasebesine geçilmiştir. Kalkınmada öncelikli
yörelerde faaliyette bulunan mükellefler, vergi
avantajları, SSK primi ve diğer teşviklerle
desteklenmiştir.
Günümüzde
birçok ülkede düşük oranlı ama geniş tabanlı ve
yatırımları teşvik edici bir vergi sistemi
oluşturulması yönünde çalışmalar
yapılmaktadır. Bu, aynı zamanda, daha fazla istihdam,
daha fazla refah ve sonuç itibarıyla daha fazla vergi hasılatı
anlamına gelmektedir. Bu olumlu çalışmaları
geçekleştirmek için hükûmetlerimiz de mevcut vergi
oranlarını ciddi oranda düşürmeye
başlamıştır. Biraz önce ben hayretler içinde,
belki üniversitede olsa tekrar, daha fazla soru
sorabileceğimiz Esfender Hocama hayretler içinde
baktım, çünkü herhâlde son gelişmelerden haberleri yok.
Özellikle, katma değer vergisi oranları, tekstil,
sağlık, eğitim ve gıda sektörlerinde yüzde 18den
yüzde 8e, bazı temel gıda ürünlerinde de yüzde 1e kadar
çekilmiştir. 2008 yılı başından itibaren
uygulanmak üzere turizm sektöründe de KDV yüzde 18den yüzde 8e
indirilmiş ve turizm sektörünün rekabet gücü
artırılmıştır. Öte yandan, 2006 yılı
başından itibaren yürürlüğe giren Yeni Kurumlar
Vergisi Kanunu ile kurumlar vergisi oranı yüzde 30dan yüzde
20ye indirilmiştir. Aynı şekilde Gelir Vergisi
Kanununda, gelir dilimleri ayarlanmış ve en yüksek
dilim, yüzde 45ten yüzde 35e çekilmiştir. Oluşan bu yeni
koşullarda kurumların üzerindeki vergi yükü OECD
ortalamalarının da altına düşmüştür. AK
Parti iktidara geldiğinde, AK Parti döneminde OECD
ülkelerinin en yüksek düzeyde olan vergi oranı şu anda
ortalamaların altındadır.
Geçmiş
dönemlerde yapılan sayısız değişikliklerle
yamalı bohça hâline gelmiş olan ve birbiriyle uyumsuzlaşan
vergi kanunlarının sadeleştirilmesi ve
bütünlüğünü sağlayarak yeniden yazılması
çerçevesinde Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu
çıkarılmış gelir vergisi ve diğer
kanunların yeniden yazılması
çalışmaları son aşamaya getirilmiştir.
Gelir Vergisi Kanununda, 2008 yılında başlamak
üzere yapılan çok önemli bir değişiklik de asgari
geçim indirimi müessesesinin getirilmiş olmasıdır.
Bu, sosyal amaçlı bir uygulamadır ve bu uygulamayla,
gelişmekte olan pek çok ülkede olduğu gibi, asgari
ücretin yarısından az olmamak üzere büyük bir
kısmı vergi dışı bırakılmış
olmaktadır. Bu da geçmiş hükûmetlerin çok hayalini
kurduğu ve söylediği bir laftır ancak yine, AK Parti
İktidarına nasip olmuştur. İdarenin vergi
mükelleflerine sunmuş olduğu hizmet kalitesinin
artırılması amacıyla, vergi beyannameleriyle
eklerinin İnternet üzerinden alınmasını
sağlayan e-beyanname, Hükûmetlerimiz döneminde
başlatılmış, kasım ayı sonu
itibarıyla yüzde 92 İnternet üzerinden beyanname
alınmıştır. Ayrıca, vergi
tahsilatlarının bankalar aracılığıyla
yapılmasına yönelik altyapıyla birlikte zaman ve
iş gücü kaybının önüne geçilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; masanın öbür
tarafında, hem mükelleflere hem idaremize, çok faydalı ve
özverili çalışmalarıyla hizmet veren yeminli mali
müşavir, serbest mali müşavir ve serbest muhasebeci
meslek erbabı, uzun yıllardır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Berber, bir dakika ekliyorum, lütfen, sözlerinizi
tamamlayın.
RECAİ
BERBER (Devamla) -
bu çileli mesleği sıkıntılar
içinde sorunlarıyla yürütürken bu sorunlara önemli çözümler
bulunmuş ve ilk defa, 1-20 Temmuz tarihleri arasında olmak
üzere mali tatil uygulamasına başlanmıştır.
Bu uygulama, meslek mensupları için büyük bir aşama ve
önemli bir jesttir. Sayın Başbakanımızın
delaletleriyle gerçekleşen bu uygulama için, bütün meslek
mensupları ve aileleri adına, Sayın
Başbakanımıza ve Bakanımıza
şükranlarımı arz ediyorum.
Sayın
Bakanımızın yüzlerce reformcu adımları
yanında, sadece bu olay bile, reformcu bir Maliye Bakanı
olarak cumhuriyet tarihinde hak ettiği yeri almasını
sağlamıştır diye düşünüyorum.
Bütün bu
çalışmalarda emeği geçen, başta Sayın
Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, Gelir
İdaresi Başkanlığı üstatlarım olmak
üzere, tüm Maliye camiasına teşekkür ediyorum. Çok
sağlam ve oturmuş bir bürokrasi işleyişi ve
teamülleri olan Maliye Bakanlığının, aynı
zamanda, gerektiğinde nasıl reformcu olabileceğini
göstermiş olmalarından dolayı da kendilerini tebrik
ediyorum. Yapılan bu çalışmaların amacı,
sağlam bir kamu maliyesi ve ekonomisiyle daha güçlü bir
Türkiye gerçekleştirmektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yaklaşan
Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum ve 2008
yılı Maliye bütçesinin milletimize, ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum.
Sağ olun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Berber.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına şimdi söz Bursa Milletvekili
Sayın Sedat Kızılcıklıda.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Yedi
dakikanız var.
AK PARTİ
GRUBU ADINA SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle, hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Tabii,
Türkiyede, özellikle AK Parti Hükûmetleri döneminde birçok
başarılı hizmetlere imza
atılmıştır. Bunlar, bütçe uygulamalarıyla
da, bütçe konusundaki başarılı
çalışmalarla da kendini göstermektedir. Bunu inkâr
etmek, ya geçmişi bilmemektir ya da gerçekleri görmezlikten
gelmek demektir.
Şimdi,
konuşmalara baktığımız zaman, birçok siyasi
partinin iktidarda olduğunu, hükûmet olduğunu, hükûmet
ortağı olduğunu ve o dönemki uygulamalarıyla
bugün, buradan, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmaların
ne kadar birbirine zıt olduğunu ve ne kadar
çelişkilerle dolu olduğunu hepimizin görmesi
lazım.
AK Parti
İktidarları döneminde enflasyonların tek haneli
rakamlara indirildiği gerçeği ve enflasyon
belasından Türkiyenin kurtulmaya başladığını
hepimizin görmesi, bilmesi gerekiyor. Faizlerin, bu ülkede, bu
milletin üzerine yük olan, bindirilmiş olan faizlerin yüzde
45lerden yüzde 17 seviyelerine indirilmiş olması tabii
ki büyük bir başarıdır. Borçların gayrisafi millî
hasılaya olan oranının yüzde 78lerden yüzde 45
oranlarına gelmesi ve bu başarıların
sağlanması gerçekten önemlidir.
Lütfen
geçmişi hatırlayalım. Biz bu ülkede eksi 9,5luk
büyümeleri gördük. Cumhuriyet tarihinde, İkinci Dünya
Savaşından sonra en büyük küçülmeleri yaşadık.
Bunlar çok uzun yıllar önce, yirmi yıl önce, otuz yıl önce
olmadı. Bunlar 2001 yıllarının gerçekleridir,
1999 yıllarının gerçekleridir. Yüzde 6,5
küçülmeleri, yüzde 9,5 küçülmeleri, üç yıllık
iktidarınız dönemindeki, üç buçuk yıllık
hükûmet ortaklığı dönemindeki bu küçülmeleri
unutmamamız gerekir. Bütçe açıklarının 40
katrilyon olduğu dönemleri, 40 katrilyonlardan bugün, 14,6
oranlarından bugün çok düşük noktalara geldiğimizi
hiçbirimizin unutmaması ve ona göre hareket etmesi,
konuşmalarını ona göre yapması gerekir diye
düşünüyorum.
Bakın,
Türkiye, 2001 yılında, topladığı 100 lira
verginin 103 lirasını faize vermiş. Aynı Türkiye
Cumhuriyeti, 2002 yılında, topladığı 100
lira verginin 84 lirasını faize vermiş. Bu mudur
başarı? Bu milletten vergi toplayacaksınız,
topladığınız vergileri de faiz ödemesine
vereceksiniz, ondan sonra da millete hizmet edecek
kaynağınız kalmayacak, hizmet üretemeyeceksiniz ve
hiçbir şeyi başaramayacaksınız. Çok şükür
bugün Türkiye yüzde 8lik büyümelerle gayrisafi millî
hasılasını 3 kat artırmayla konuşabiliyor,
bunlarla gündeme gelebiliyor.
Yine, bütçeden
faize ayrılan payların küçüldüğünü, ama bütçeden
yatırımlara ayrılan payların da çok
büyüdüğünü görmemiz gerekiyor. Bundan önceki bütçelere
baktığınız zaman, AK Parti Hükûmetleri
öncesindeki bütçelere baktığınız zaman, 5 katrilyonluk,
5,5 katrilyonluk bir hizmet bu millete götürülebiliyordu, maddi
değeri buydu. Ama bugünkü bütçelerde bunlar 15 katrilyonlara,
16 katrilyonlara yükselmiştir, yani millete giden hizmet en az
3 misli artırılmıştır.
Tabii,
özelleştirme uygulamalarına da bakmamız lazım.
Burada bazı hatipleri dinlediğim zaman,
Özelleştirmeler yabancılaştırılıyor,
şeffaf yapılmıyor. gibi konuşmaları dinlediğimde
gerçekten hayret ediyorum. Çünkü, dünya 1970li yıllarda
özelleştirme uygulamalarına
başladığında Türkiyede de 80li
yılların ortasında özelleştirme
uygulamaları başladı ve o günden sonra da, blok
satışı dâhil birçok özelleştirme
uygulamalarına bütün hükûmetler, iktidar ortağı
olmuş, hükûmet ortağı olmuş bütün hükûmetler,
geldiler, imza attılar, özelleştirme uygulamaları
yaptılar. Ama, bugün, kendi yaptıkları uygulamaları,
bu kürsüde, Niye özelleştirme yapılıyor? diye
eleştirme noktasına da gelmişlerdir.
Bakın,
elimde özelleştirilmiş şirketlerin listesi var. Taa,
1988 yılından itibaren yabancılara
satılmış; Amerikalılara, Fransızlara,
İtalyanlara, Almanlara, İngilizlere, bu şirketlere
satılmış birçok firmanın, şirketin listesi
var. Bunlar hep özelleştirilmiş kurumlar.
Hepsini tek tek
burada okumak istemiyorum ama, mesela, İpragaz
satılmış. Blok hisse satışı şeklinde
satılmış. Ne zaman satılmış? 27 Ocak 1992
tarihinde satılmış. Yüzde 49,33ü Fransızlara
satılmış. O günkü Doğru Yol Partisi-SHP
İktidarı döneminde bunlar gerçekleştirilmiş.
Yani, özelleştirme uygulamaları AK Parti döneminde
başlamış uygulamalar değil.
Yine başka
bir örnek vereyim sizlere: BASF Türk Kimya Sanayi Anonim
Şirketi satılmış. Ne zaman satılmış?
15 Kasım 1999 tarihinde satılmış. Blok hisse
satışı şeklinde satılmış. Burada eleştirdiğiniz
şekilde satılmış. Yüzde 40 şeklinde
satılmış,
yabancılaştırılmış. Kimlere? Almanlara
satılmış.
O zaman, siz
iktidara geldiğinizde, siz hükûmet ortağı
olduğunuzda bu özelleştirme uygulamalarını
niye yaptınız diye bir soruyla muhatap olursunuz. Bu
soruya verecek cevap da bulamazsınız.
Yapmışsınız. Satmışsınız. Bu
dönemde bunların hepsi gerçekleşmiş.
Aymar Yağ
Sanayii Anonim Şirketini 31 Ağustos 2000 tarihinde, blok
hisse satışıyla Almanlara vermişsiniz, 2000
tarihinde. Toros Gübre ve Kimya Endüstrisini, 2000 tarihinde, 9
Ekim 2000 tarihinde gitmişsiniz, yine Alman Tekfen Sanayi
Yatırım Anonim Şirketine vermişsiniz,
satmışsınız. Bu uygulamaları
yapmışınız.
Masanın bu
tarafında durduğunuz zaman, iktidar tarafında
durduğunuz zaman bu uygulamaları
yapmışsınız. Şimdi, masanın öbür
tarafına geçtiğiniz zaman Niye özelleştirme
yapıyorsunuz? dediğiniz zaman, bunun
inandırıcılığı yoktur. Bunun, millet
tarafından da kabul görmesi mümkün değildir.
Tabii, AK
Parti İktidarlarının özelleştirme
uygulamaları farklıdır. Açıktır, şeffaftır,
alenidir. Herkes ihaleye davet edilmiştir. Canlı
yayınlarda ihale yapılmıştır.
Dolayısıyla, bu ihalelerin bu kadar açık olması,
şeffaf olması ve canlı yayınlarda olması da
büyük başarı sağlamıştır. O şirketlerin
değerinin üzerinde satışlarla
gerçekleştirilmiştir.
Bakın, biz
1990lı yılların başında şunu
konuştuğumuzu, şunu
tartıştığımızı çok iyi
hatırlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum Sayın
Kızılcıklı, lütfen tamamlayınız.
SEDAT
KIZILCIKLI (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bakın
90'lı yılların
başında neyi konuşuyorduk? Telekom'u
satalım 21 milyar dolara, 18 milyar dolar olan iç borcun
tamamını kapatalım, şu iç borç belasından
kurtulalım diye konuşuyorduk. O gün o Telekom
satışı yapılmadı, iç borç kapatılmadı,
ödenmedi. Zaman geldi Telekom'un
değeri 2 milyar dolara düştü ama iç borcumuz ödenemez
noktalara geldi. AK Parti geldi 6,5 milyar dolar gibi,
değerinin 3 misli rakamları gibi bir satışı
da gerçekleştirdi. Bunları lütfen kimse göz ardı
etmesin. Bunların hepsi Türkiye'nin konuştuğu
konulardır. Özelleştirme uygulamalarını
Türkiye çok iyi bilmektedir. Geçmişin
yanlışlıklarına düşmeden doğru
uygulamalarla bugün 40 milyar dolarlık özelleştirme
yaptık ve milletimiz kazandı, Türkiye kazandı; AK
Partiyle de kazanmaya devam edecek diyorum, hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kızılcıklı.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına şimdi söz, Hasan Fehmi
Kinay'da, Kütahya Milletvekili.
Buyurunuz
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gelir bütçesi üzerine Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, şahsınızda
yüce Meclisi ve bizleri izleyen yüce milletimizi
selamlıyorum.
2008
yılı bütçesiyle ilgili konuşmama başlamadan
önce Gelir İdaresi Başkanlığı görevine yeni
başlamış olan Değerli Mehmet Akif Ulusoy'a
görevinde başarılar dileyerek, ayrıca bu görevden
yine ayrılan Osman Arıoğlu üstada da bundan sonraki
yaşamında başarılar dileyerek başlamak
istiyorum.
Evet, 2008
yılı bütçe müzakereleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse Genel Kurulda
yaklaşık kırk günden bu yana sürmektedir. Gerek
iktidar partisi gerekse muhalefet partisine mensup
milletvekillerimiz, bütçe müzakerelerine Türkiye Büyük Millet
Meclisine yakışır bir düzeyde katkı
sağlamaktadır. Bu katkı, sadece Genel Kurulda
bizleri aydınlatma imkânı değil, aynı zamanda
ekranları başında bizleri izleyen milletimizi de
Türkiye ekonomisiyle ilgili, 2008 yılı bütçesiyle
ilgili bilgilendirme imkânı da vermiştir.
Değerli
milletvekilleri, gelir bütçesi, aslında bütçe
müzakerelerinin hemen hemen yarısını ihtiva
etmektedir. Bir taraftan giderlerini müzakere ediyoruz ama gelir
bütçesiyle ilgili son derece kısa bir görüşme imkânı
ne yazık ki şu anda bulabiliyoruz.
Gelir
bütçesiyle ilgili belki de özetlenmesi gereken temel esaslar,
Hükûmetin mali disiplinle ilgili ortaya koymuş olduğu
performansla ifade edilir. Bu doğrultuda, ana başlıklar
olarak şunları ifade etmek mümkündür: Devlet, artık
borçlanmak istemiyor. Temel felsefesi, bugüne kadar beş
yıllık AK Parti İktidarının ve bundan sonra
devam edecek olan AK Parti İktidarının
yaklaşımı, temel yaklaşımı budur. Zira,
Türkiye, ne yazık ki gerek kamuyu gerekse özel sektörü büyük
ölçüde yıpratan bu mali disiplinsizlik yüzünden çok
sayıda ekonomik kriz yaşamıştır.
Biliyorsunuz,
1990lı yıllarda, özellikle 98de, arkasından 2001
yılında Türkiye ekonomisi, sadece cari açık
sebebiyle değil, daha çok bütçe açıkları sebebiyle
çok ciddi krizler yaşamıştır. Ayrıca, devlet,
harcamalarını sağlam kaynaklarla finanse etmektedir.
Vergi gelirleri, bundan önceki dönemde olduğu gibi,
faizlere değil, artık Türkiyenin ihtiyaç duyduğu
sağlık, eğitim, ulaştırma gibi yaşam
kalitemizi artıran noktalara yönlendirilmiştir.
Devlet, bu vergi
gelirlerindeki başarısını, özellikle Gelir
İdaresinin ortaya koymuş olduğu performans
sebebiyle, ek vergi almadan ve vergi oranlarını
artırmadan bu başarıyı
gerçekleştirmektedir. Bu da altı çizilmesi gereken bir
husustur değerli arkadaşlarım.
Ayrıca,
devlet, vergi toplarken, bunu belki de Avrupa Birliği
ortalamasının çok daha altında harcamayla
gerçekleştirmektedir. Biraz sonra ben bununla ilgili
rakamlara da yer vermeye çalışacağım.
Bütün bu
başarı, bir taraftan kayıt dışı
ekonomiyle yapılan mücadeleyle pekişmektedir.
Bu
saymış olduğum yaklaşımlar neticesinde,
Türkiye, her zamankinden daha çok mali disiplin ve ekonomik
istikrar imkânı bulmuştur. Daha evvel, bu borçlanma
gereğinin yüksekliği nedeniyle gerek enflasyon
oranlarında, buna bağlı olarak kurda, diğer
taraftan da ekonominin yine temel parametrelerinden biri olan
faizlerde önemli dalgalanmalar yaşadık. Çok şükür ki
artık, ülkemiz yükselen piyasalar içerisindedir. Yükselen
piyasalar içerisinde ilk beş ülke olarak görülmektedir ve bu
doğrultuda tamamen bu noktaya gelmemizi, ekonomide
sağlamış olduğumuz ve bunun özelinde de Maliye
Bakanlığımızın göstermiş olduğu
performansa borçluyuz.
Bakınız,
enflasyon oranları artık dikkate alınmamaya
başladı. Yani aynı istikrara kavuşmuş olan
ülkelerde olduğu gibi enflasyon oranları
normalleşme sürecine girdi. Şu anda yüzde 30lardan, reel
faizleri yüzde 6lara, 7lere çektik. Artık tek haneli
rakamları telaffuz etmek ihtiyacı içerisinde olduğumuzu
her vesileyle ifade ediyoruz.
Gerek Plan ve
Bütçe Komisyonunda gerekse Genel Kurulda bazı tenkitlere de
burada imkân dahilinde yer vermeye çalışacağım.
Bununla ilgili olarak, bu faiz dışı fazlayı düşürmemizi,
bazı sözcüler, muhalefete mensup sözcüler, gelir
toplayamadığı, vergi
toplayamadığımıza bağladılar.
Değerli
arkadaşlar, bu son derece yanlış, rakamlarla
bağdaşmayan, gerçekçi olmayan bir
yaklaşımdır. Zira, 2002 yılında 61,713 milyar
YTL olan vergi gelirleri 2006da 137 milyar YTLye ve 2007
yılı sonu itibarıyla da 170 milyar YTLye
yükselmiştir ve her defasında Maliye Bakanlığı
buraya iddialı gelir bütçesi getirmiştir. Gelir bütçesi
içerisinde de vergi gelirlerinin nispeti her yıl
artmıştır. Biraz evvel ifade ettiğim gibi, AK
Parti Hükûmetlerinin maliye açısından ortaya koymuş
olduğu performans belki de burada çok daha fazla ortaya
çıkmaktadır. 2002den 2006ya kadar yüzde 120lik bir vergi
gelirlerinde artış gerçekleştirmişiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Kinay.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Devamla) Burada, belki de vurgulanması gereken
konu, bu vergi gelirleri artarken gerek kurumlar vergisi ve gerek
gelir vergisini düşürüyor olmamız. Evet, bu, özellikle
başarılı, altı çizilmesi gereken bir husustur.
Vergi gelirlerinin bu düzeyde artması, temelde, dahilde veya
ithalde alınan KDVye ya da ÖTVye bağlanıyor. Biz ÖTV
ve KDV oranlarında da bir değişiklik yapmadık. Tamamen
KDV ve ÖTVnin, ekonominin kendi dinamizmi içerisinde bu imkân
bulunabilmiştir, vergi toplama imkânı
bulunabilmiştir. Yine, 2008 yılı itibarıyla,
ısrarla Sayın Maliye Bakanımız şunu vurgulamıştır:
Herhangi bir ek vergi veya vergi oranlarında bir artış
asla öngörülmemektedir. 2008 yılında da yine iddialı
bir vergi gelirlerinde artış hedeflenmektedir, yüzde 10
nispetinde bir artış hedeflenmektedir ve bu artış,
biraz evvel ifade ettiğim gibi, tamamen ekonominin genel
dinamizmi içerisinde karşılanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kinay.
HASAN
FEHMİ KİNAY (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle ben de
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.12
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Gruplar
adına şimdi söz, Demokratik Toplum Partisi Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)
Söz süreniz otuz beş
dakika.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisin şu boş sıralarını
görünce, bizi dinleyen 73 milyon insanımızın ve yurt
dışında dinleyen milyonlarca insanımızın
varlığını düşündüğüm zaman, bu yüce Meclisin
kürsüsünün, bu salonların da ötesinde sesini duyurduğunu biliyorum.
Bu vesileyle, Meclis TVnin de on dördüncü yaş gününü kutluyor ve
başarılar diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; her bütçe görüşmesindeki -AKPnin
altı, 59uncu Hükûmetin, 60ıncı Hükûmetin de birinci, yani,
yedinci bütçe sunuşu oluyor- her bütçe sunuşunun başında
klişe bir söz var: Bizden önceki iyi hazırlanmayan bütçeler ülkemizi
krizlere soktu. ve AKPnin miladı 2002 yılıyla
başlattığını görüyoruz. Tabii, bu kriz
edebiyatını, bu söylemi çağdaş siyasetin bir argümanı
olarak kabul etmek mümkün değildir, ancak şöyle bir geçmişe
uzanıp bu krizlerde kimlerin sorumluluğu ve payı olduğu
üzerinde de durmakta yarar var.
2002
yılından 1973lere doğru gidecek olursak, ancak şöyle bir kriter
konabilir: Darbe öncesi ve darbe sonrası dönem diye, 12 Eylül. 1973
koalisyonu, siyasette transfer yılları ki, Sayın
Başbakanın da başkanlığını yapan
geleneğin başladığı, daha sonra Milliyetçi Cephe
hükûmetleriyle sürdüğü ve 12 Eylüle doğru yaşanan olayların
tırmandığı, 1977de de bir benzin krizinin hafızalarda
kaldığı günler, ne yazık ki sağ-sol, Alevi-Sünni
çatışmalarının hafızalarda kaldığı
günler. 1980de Cumhurbaşkanlığı krizi ile 1 sente muhtaç
olduğumuz 24 Ocak kararları da ekonomik krizlerin temel
taşlarından birisidir. Bundan sonrası, 12 Eylül askerî
darbesidir.
Son kırk
yedi yılda ülkemiz üç askerî darbe yaşadı. Muhtıraları
ve son olarak sanal olanlarını saymıyorum.
1960 darbesinde
sağcılar yargılandı. Başbakan Adnan Menderes ve 2 bakanı,
ki, sanık listesine bakıldığı zaman çok önemli
isimlerin meydanlara, anıtlara verilen isimler olduğunu görürsünüz.
12 Mart darbesinde solcular yargılandı, Deniz Gezmiş ve 2
arkadaşı darağacına götürüldü. Darbeler mutat olmuştu,
on yılda bir. 12 Eylül darbesi olduğunda, bu sefer, hem
sağcılar hem solcular nasibini aldı.
Özellikle 78ler
dediğimiz yakın kuşak, uzun gözaltılar, işkenceler,
sıkıyönetim askerî mahkemelerinde adil olmayan yargılamalar
yaşadı. İç Hizmet Kanununa dayanan 5 general Anayasayı ihlal
etti; yüce Meclisi feshetmekle kalmadı, Atatürkün kurduğu Cumhuriyet
Halk Partisi dâhil, tüm partileri kapattı, lider ve yöneticilerine yasak
geldi, bazı parti yöneticilerini Zincirbozana mecburi ikamete gönderdi;
dilleri, kültürleri yasakladı.
1983
sonrası, yine sağ partilerin iktidar devriydi. ABD, IMF, NATO,
siyaseti, ekonomiyi, savunmayı belirliyordu.
İşte,
bütün bu süreçlerden günümüze, 2002ye geldiğimizde, Başbakan dâhil
olmak üzere, AKPnin önemli kadroları bu yakın süreçte görev ve
sorumluluk aldılar.
Bu yakın
sürecin krizleri de 1994, 1998 ve 2001 yılı ekonomik krizleridir.
Devalüasyonun yaşandığı, Türk lirasının pul
olduğu bu yıllar, yine sağ iktidarlar yönetimdeydi. Bu ekonomik
krizlerden yine sağ iktidarlar baş sorumludur. AKP, 2002 yılında
miladını başlatsa da, Refah Partisi, Fazilet Partisi, Saadet
Partisi geleneğinden gelen, koalisyon yönetim dönemlerini atlaması
gerçekçi değildir. Bu dönemlerde, eski dönemlerde IMFnin reçeteleri
uygulanıyordu, arada bir fark yok. Bu nedenle de 2002 miladı
yanlış bir milattır. Öncesi krizlerde AKP kadrolarının
da ciddi sorumluluğu vardır.
2002de yüzde 10
seçim barajına sığınanlar, seçim yasalarını,
Siyasi Partiler Yasasını değiştirmeyenler, lider
sultasını sürdürenler, parti içi demokrasiyi yok sayanlar,
işletmeyenler, milletvekillerini atayarak ve tayin ederek belirleyenler,
halkın özgür iradesinin yansımasını engelleyenler, adil
temsilin önüne dikilenler, bu sistemle seçime girdiler.
1999
yılı trajik bir yıldır. 1999da Cumhuriyet Halk Partisi barajın
altında kalmıştır. 2002de ise koalisyon ortağı
olan üç parti barajın altına düşmüştür. Ne yazık ki,
2002de, bu seçim sistemiyle sadece iki siyasi parti Meclise girebildi ve AKP
Anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla, cumhuriyet
tarihinde görülmemiş bir milletvekili sayısıyla iktidar oldu. Bu
dönemi, ikili bir siyaset, bir Hacivat-Karagöz oyunu gibi ikili bir oyun,
hatta, tahterevalli siyaseti gibi bir tarafta iktidar, bir tarafta muhalefetin
olduğu koskoca bir beş yılı geride bıraktık. Bu
dönemde, zaman zaman iktidar ve muhalefet parti liderlerinin çok sert
tartışmalarına da tanık olduk. Ama bu beş yıl
boyunca, Türkiyenin en önemli sorunları Kıbrıs sorunu, Kürt
sorunundan kaynaklı düşük yoğunluklu çatışma,
bunların çözülmesi yerine, laik-antilaik gerilimi
tırmandırıldı. Her gün bu gerilimde sanal bir
tartışma yaratan iki parti, seçimler 2007de yaklaşırken,
yüzde 10 seçim barajı ve oy pusulasında
bağımsızların, rekor oyda uzlaşıp, tekrar o
antidemokratik seçim yasalarıyla 2007de seçime bizi götürdüler.
Ancak,
bağımsızlar, cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir rekor
kırdılar. Rizeden
Şırnaka, Sivastan İstanbula barajları, duvarları,
çağdışı antidemokratik seçim yasalarını
aştılar. Light muhalefet devri, işte 2007 öncesinde kaldı.
2007 seçimlerinde yakalanan yüksek temsil oranı, 23üncü Dönem Meclisi bu
nedenle demokrasimiz için büyük bir şanstır.
2 milyon oy
alarak, seçilerek Meclise gelen Grubumuz, üyelerimiz, Meclisin tüm üyeleri gibi
halkı temsil etmektedir. Hiçbir kişi ve kurumun bu meşruiyeti, 2
milyon yurttaşımızın oylarını, halkın özgür
iradesini bir hukuk devletinde tartışma hakkı yoktur. Meclisin
tüm üyeleri Meclisin saygınlığını, halkın,
milletin egemenliğini temsil eden üyelerdir. Bu üyeler, bir hukuk
devletinde haklarında kesinleşmiş mahkeme kararı
olmadıkça hiçbir şekilde suçlanamazlar. Suçlandıkları
takdirde bu suçlamalar iftira, bunu yapanlar da müfteri durumuna düşer.
(DTP sıralarından alkışlar) Bir hukuk devletinde yüce
Meclisin bu konuda, üyelerinin saygınlığına sahip
çıkması, o üyelerinin değil, üyelerinin şahsında
onlara oy veren milyonlarca seçmenin ve milletin kayıtsız,
şartsız egemenliğine de sahip çıkması anlamına
gelir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bütçenin hazırlanması sürecinde
demokratik ve katılımcılık olsun isterdik. Emek ve meslek
örgütlerinin görüşleri alınsın isterdik. Komisyonumuzda, Bütçe
Komisyonunda gelip görüşlerini dinleyebilme şansını da
yakalamak isterdik. TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ, KESK,
Türkiye Barolar Birliği, Mühendis Odaları Birliği, Tabipler
Birliği gibi ülkemizin önemli, şu anda anayasa
çalıştayını yapan ve gerçekten demokratik olgunluk ve
refleksi her alanda gösteren bu kuruluşlarımızdan on iki tanesi,
yakın tarihte, sosyal güvenlik reformuyla ilgili bir toplantı
düzenlediler. Ciddi sıkıntıları var, ciddi şikâyetleri
var. Aynı şikâyeti, emek cephesi dışında, dün Mecliste
bana ulaşan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonundan,
işveren kesiminden de farklı şikâyetleri alıyoruz. O zaman,
Türkiye'de 30 milyon, 40 milyon insanımızın geleceğini
yakından ilgilendiren ciddi reformlarda çok daha dikkatli olmak gerekiyor.
Bu meslek örgütlerimizin sosyal güvenlik reformuyla ilgili haklı
iddiaları vardır. Bütçenin en büyük kara deliği sosyal güvenlik
harcamaları ve bu yöndeki yanlış politikalardır.
dediğimizde, Sayın Bakan, bu kürsüde alındılar bütçenin
kara deliği dediğimiz için. Tabii, bütçenin diğer kara
delikleri de, açıkları da vardır; alınırlarsa, biz de
Bulgarca Dupnisa deriz, o da kara delik demektir. İşsizlik,
kayıt dışı ekonomi, dış borçlar, faiz ödemeleri,
vergilerde düşüşler, özelleştirmede tükenen olanaklar ve
küreselleşmenin kapıya dayattığı şoklardan öte,
kaçacak sermayenin olası depremi de hesaba katılmıyor.
Bunların
dışında, tabu sayılan, tartışılmayan,
cesaretle konuşulamayan askerî harcamalar ve silahlanma da vardır.
Son yirmi üç ayda yaşanan acı olayların bütçemize yükü, ne
yazık ki bu yükün giderilmesi yönündeki çabalar dikkate
alınmıyor. Ağır silah ve teçhizatlarla iki yıldır
sınıra yapılan kayma ve operasyonların bütçe içindeki yeri
dahi konuşulamıyor; çünkü bunun, yasal, anayasal mevzuat
sorunları var. Bu önemli konuda yüce Meclis bir tercih ile karşı
karşıyadır. Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. diyoruz. Yüce Meclis bunu temsil ediyorsa ki, ediyor- örtülü
ödenek gibi sınırlı harcamalar ile çok gizli kaydı olan
bazı küçük harcama kalemleri denetlenebilir olmak kaydıyla -hariç
tutularak- ülke ekonomisini, bütçeyi belirleyecek, sarsacak harcamalarda,
demokrasiye ve halkın temsiline olan inançla, karar mercisi olarak yüce
Meclisin üzerinde hiçbir güç ve irade olmamalıdır. (DTP
sıralarından alkışlar) 2007 yılı Avrupa
Birliği İlerleme Raporunda Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununa ve Millî Güvenlik Kurulu Yasasına dair hiçbir
değişiklik yapılmadı. deniliyor. Ordu bütçesi ve harcamaları
üzerinde Meclis denetiminin güçlendirilmesi bakımından da hiçbir
ilerleme yok. deniliyor. Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu, ordu bütçesini,
sadece genel bir tarzda denetliyor, programları ve projeleri incelemiyor.
Dahası, ilave bütçe fonları Meclis denetiminden muaf tutuluyor.
Hesapların
denetimine gelince, Anayasaya göre Sayıştay ordu harcamaları ve
mülklerinin dışarıdan, geriye dönük hesap denetimini
yapabiliyor. Ancak Sayıştay, kendisine yönelik yasanın kabulünün
askıda olmasıyla, ordu mülklerini hâlâ denetleyemiyor. Dahası,
güvenlik kurumlarının iç hesap denetimini düzenleyen 2003 tarihli
Kamu Maliyesi Yönetimi ve Denetimi Yasası hâlâ doğru düzgün
uygulanmıyor.
Hepsi
toparlandığında, ordu üzerinde idari, sivil fonksiyonların
ve savunma harcamasına yönelik Meclis denetimi sağlanması
konusunda hiçbir ilerleme sağlanmış değil. Tam tersine,
yetki alanının ötesine geçen meseleler de -reformlar dâhil- ordunun
açık yorumlarda bulunma eğilimi güçlenmiş durumdadır.
Evet kral
çıplak derler ya, işte Hükûmetin gerçeği; Hükûmet, ama 2
kişiden 1inin oyunu alsa da iktidar değil. AKP ekonomiyi IMFye,
Kürt sorununun çözümünü ABDye, askere havale etmiş, dış
politikayı da ABDye bağlamış, savunmayı da NATOnun
perspektiflerine bağımlı kılmış, Meclisi
dışlamış, bu anlayışla sağlıklı
bir bütçe politikası da gelişememiştir.
Bütçemizin gerçek
yüzünü iki örnekle açıklamak istiyorum. Eğer, ortaya konan pembe
tabloda Hükûmetin makyajını akıtıp gerçek yüzünü ortaya
çıkarırsak şöyle bir tablo ortaya çıkar: Biri madalyonun
bir yüzü, biri ikinci yüzüdür.
Madalyonun bir
yüzünde take off, kalkışa çıkanlar vardır. Hükûmetin
yandaşları, dostları, arkadaşları, ihaleler,
özelleştirmeler, partizanca kadrolaşma, sermayenin palazlanması,
zenginin daha zengin olduğu, oligarşik bir
azınlığın çıkarları için uygulanan IMFye boyun
eğmiş, bir nevi iş birlikçi, ama pragmatik bir ekonomik politika
var. Bunları söylediğimizde Sayın Başbakan
kızıyor, daha iki gün önce muhalefeti sermaye düşmanı
ilan ederken, Hükûmet olduklarında kamu borç stokunun millî gelire
oranının 78,3 olduğunu, bugün ise yüzde 40ın altına
düşerek IMFye olan borcun 23 milyar dolardan 7,2 milyar dolar
düştüğünü söylüyor. Doğru mu? Bütçe görüşmelerindeki
sunuşlarımızda IMF borcu ne zaman bitecek? diye
sorduğumuzda da Sayın Başbakan ABDnin de borcu çok, çok ama
ekonomisi iyi. diye bize cevap veriyor. Bu mu mali disiplin, kalkınma
ekonomi politikası? Bu mu bunun cevabı? diye sorduğumuzda,
biraz, bu konudaki Türkiyedeki kurumların raporlarına dönmek
istiyorum.
TEPAV (Türkiye
Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı) bütçe
açığının eylül sonunda 12,2 milyar YTLyi bulduğunu,
bu rakamın geçen yıl 2,4 milyar YTL düzeyinde olduğu dikkate
alındığında bütçe performansındaki bozulmanın
geçen yıla göre oldukça ciddi boyutlara
ulaştığını belirtiyor. Bütçe gelirleri arasında
yer alan özelleştirme gelirleri hariç tutularak bütçe açığı
hesaplandığında, açığın 3,8 milyar YTLden 19,1
milyar YTLye çıktığını kaydediyor. Bu durumun bütçe
açığında yüzde 400ü aşan bir sıçrama anlamına
geldiği ifade ediliyor. Tabii ki buna bağlı olarak bütçe
harcamalarındaki hızlı artış ve özellikle dolaylı
vergi gelirlerindeki düşük performansın yanında, dış
sektörlerin, özellikle dünya ekonomisinin ABDden Çin ve Hindistana
kayması olası, piyasadaki dalgalanmalar da dikkate
alındığında- ve son günlerdeki veriler ekonomide SOS
sinyallerini veriyor.
Son beş
yılda hızlı bir büyüme kaydedildiği söylenen Türkiye
ekonomisi, bu yılın üçüncü çeyreğinde sert bir fren
yapıyorsa ve gayrisafi millî hasılada da yüzde 2 olarak, dokuz
aylık büyüme ise hedeflerin altında, yüzde 4 olarak
gerçekleşiyorsa, ticaret ve tarım sektöründeki düşüş etkili
olurken, ilk kez böylesi bir düşüş oranıyla
karşılaşılması alarm zillerinin çalmaya
başladığını gösteriyor. Dokuz ayda büyüme
hızı gerilerken, üçüncü çeyrekte en kötü yıl olarak da tarihe
geçecek.
Dünyada son
çeyrekte bir gerileme, yavaşlama olacağı söyleniyor. Hükûmet
açıklamalarında ise etkilenmeyeceğini söylemişti.
İçeriden kaynaklı gerilemeye dış konjonktür de
eklendiğinde yüzde 5 büyüme oranının yakalanamayacağı
ortada. Enflasyonun da buna bağlı artacağı
anlaşılıyor.
Enflasyon ve
büyümeden sonra cari açıktan da ekimde kötü haberler geldi. Aylık 3
milyar dolar açık, yıllık 35,2 milyar dolarla yeni rekora imza
attı. Açığın millî gelire oranı ise yüzde 7,7.
Değerli
milletvekilleri, tarımda hızlı bir küçülme yaşanıyor.
Sektörde, ilk çeyrekte yüzde 2,9luk büyüme, ikinci çeyrekte de yüzde 2,1 oldu.
Sayın Maliye Bakanı sunuşlarında, Tarım sektörü
geriledi, istihdam içindeki payı -dikkat çekmek istiyorum- 2002de yüzde
34,9 iken -miladı AKPnin- 2006 yılında yüzde 27,3e geriledi.
Yani, Sayın Bakan, siz, 2002den önceki hükûmetlerin çok daha gerisine
düşmüşsünüz demektir. Bu da sizin acı itirafınız.
Hani daha öncesi
ekonomik kriz devralmıştınız, tarım da böyle mi
alınmıştı? Aslında, tarımda AKP döneminde
ekonomik politikaların olmayışı düşündürücüdür.
Türkiyenin bir tarım ülkesi olduğu gerçeğini görmeyen
politikalar sonucudur. Pancara, tütüne konan kotalar üretimi engellerken,
Karadenizde fındık üreticisi, Egede üzüm üreticisi, doğuda ve
batıda tütün üreticisi, buğday, tahıl üretimi teşvik
görmedi, desteklenmedi. Orta planda, 2013 yılına kadar, Avrupa Birliği
tarım kriterlerine rağmen üvey evlat muamelesi gördü. Çukurovada
pamuk üreticisi, Trakyada ayçiçeği ve tahıl üreticisi ürününü
tarlada bırakıyorsa, Akdenizde narenciye üretimi bitme
noktasına gelmişse, denizlerimizde balıkçılarımız
zor koşullarda ağlarının, mazotlarının,
aldıkları kredilerin borçları altında eziliyorsa, AKPye
sormak gerek, KÖYDESin var, BELDESin var, neden tarımı destekleme
politikan TARDESin yok? Artık, size bir TARDES politikası lazım
diye söylüyoruz.
Millî gelirde en
büyük paya sahip olan sanayinin ilk çeyrekte yüzde 7,5, üçüncü çeyrekte yüzde
3,7 olması da düşündürücüdür. Tarımdan sonra sanayide de
gerilemenin göstergesi değil mi?
Serbest meslek ve
hizmetlerde, sırasıyla, 4,7, üçüncü çeyrekte ise yüzde 1,1 oldu.
Yani, doktor, avukat, mühendis, muhasebeci, değişik serbest meslekle
ilgili kalem de dibe vuruyor. Tabii ki, vatandaşta para olmayınca bu
meslek gruplarının da çalışması mümkün değildir.
Tabii ki,
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programında Türkiyenin 177
ülke içinde 84üncü sırada yer almasının ne kadar onur
kırıcı olduğunu söylemiştik, kredi notumuzun da Bden
BB eksiye düşmesinin vahametini de söylemiştik. Ancak, bunların,
bu verilerin arkasından bu son aylarda yatırım, enflasyon, faiz
ve cari açık rakamları gerçekten ciddi olarak ekonomik
politikanın gözden geçirilmesini gerektiriyor.
Vergi reformu
neden geciktiriliyor? diye Hükûmete sormak istiyoruz. Çoğunluğunuz
var, istediğiniz gibi, bir gece ansızın getirebilirsiniz ve
geçirebilirsiniz buradan Hâkimler ve Savcılar Yasası gibi. Çünkü,
ülkemizde vergi yasaları sık sık değişiyor, uygulama
sorunları yaşanıyor, tartışma konusu hâline geliyor,
uzmanlar dahi uygulamada zorlanıyor, takip etmede zorlanıyor. Hukuki,
güvenilmiş ve kazanılmış haklara saygı kalmadı,
vergi hukukunda kanunilik ilkeleri karşısında geriye yürümeye
yer verme, hukuka aykırılığın ötesinde ciddi vergileme
anlayışları yanında, zenginden yeterince vergi
alınmaması, emekçiden çok alınması, vergi
adaletsizliği yaşanıyor. İşte, bunların hepsi
vergide adalet için hızla bir vergi reformunun derhâl Meclise gelmesini
gerektiriyor.
Gelir üzerinden
alınan vergiler -gelir vergisi, kurumlar vergisi- düzenlenirken asıl
dolaylı vergiler, yani harcamalar üzerinden alınan vergiler, KDV,
ÖTV, banka ve sigorta muameleleri vergisi, cep telefonlarındaki -ki,
Sayın Bakan 30 milyonu aşkın cep telefonu olduğunu söyledi-
yüzde 50yi aşan özel iletişim vergisi, şans oyunları
vergisi, damga vergisi, gümrük vergisi, vergi adaletinde artık insaf ve
vicdan sınırlarının
aşıldığını gösteriyor. Yakında
kaldırım vergisi, hava alma vergisini de koyarsanız, 2008de -ki
Yeni vergi yok. dedi Sayın Bakan- konulursa da doğrusu
şaşmayız artık biz.
Servet üzerinden
alınan vergilerse, veraset ve intikal, emlak, motorlu taşıtlar,
onun ötesinde, yargı harçları, pasaport, ruhsat, ehliyet, yani
binlerce kalem artık bir düzene, bir hizaya sokulmalıdır.
Mademki, e-vergi, e-devlet, ar-ge araştırmalarıyla ünlüyüz,
çalışmamız var, çabamız var, bir düğmede tak diye
çıkarıyoruz, o zaman biz de bunu yapmalıyız.
Çoğunluğunuz var, muhalefet engeli de yok, bunu çıkarın,
biz de destek verelim.
Sayın Bakan,
son zamanlarda bir açıklamada bulundunuz: Artık vergi
borçlarını tahsil etmek için direkt bankalara haciz
koyacağız. Son uygulamayla, yüzünüze gözünüze bulaştırdınız.
200 bini aşkın mükellef, şirket ve kişi, banka
hesaplarına bir anda ekimin 25inden, 20sinden sonra bir haciz gitti.
Vergi ödemesi gönderilmemiş, itiraz hakkını kullanmamış
ve on beş sene öncesine ait bir vergi, zaman aşımına
uğramış. Mükellefin vergi mahkemelerinde itiraz davası açma
hakkı var, ama, siz, bir yazı gönderdiniz ve o mükellefin bankadaki
bütün hesapları bloke ediliyor, 100 lira alacağınız için
100 milyon YTL bağlanıyor. O, 100 lira
alacağınızı alıp geriye kalan parayı serbest bırakmak
yerine, bütün hesap bloke ediliyor, çekler, senetler zamanında ödenmedi ve
bu yanlış mükellefi mağdur etti. Kasım ayında
yaptığınız düzeltme, ne yazık ki, ikinci bir blok
olarak banka kayıtlarına işlendi. Orada bir yanlış
yapıldı, daha önceki borcun yanında, ikinci yazıyla ikinci
bir blokaj uygulandı.
İşte,
mükellefe kolaylık tanıyacağım derken, yüzbinlerce
mükellefi böylesi bir durumda sıkıntıya sokmak yerine, önceden,
uzmanına, bilimine, planlamasına bakıp
çalışmaların yapılması gerekiyor.
Memur
maaşlarındaki artış ne yazık ki son zamlarla tamamen
geriye alınmış durumdadır. Sosyal güvenlik reformunu,
sadece sosyal yardıma muhtaç insanlara veya evine kömür verilecek,
şeker verilecek, makarna verilecek insanlara yapılan yardımlar
anlayışında gören bir devlet, bir hukuk devleti olamaz. Bu
sosyal yardım hukuku, çalışan emeklinin yaşam garantisi,
çocuklarının sağlık garantisi ve
çalıştığı zamanın
karşılığında ömrünün kalan kısmını
rahatça geçirmesi içindir. Anayasa Mahkemesi bu Yasayı geri gönderirken,
sosyal hukuk devleti tanımını çok güzel
yapmıştır: Güçsüzleri güçlüler karşısında
koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi
sağlamakla yükümlü olanın devlet olduğunu ortaya koydu.
Yine
sağlık sigortasıyla ilgili olarak eşitlik konusunda çokça
şeyler, gerekçelendirmeler var. Sivil toplum örgütlerinin bu konuda çok
çeşitli şikâyetleri var. Son zamanlarda sağlık reformu
yasasını Meclise sunan hükûmet, burada sağlıkla beraber
bıçak parası, ilave ücret, katkı parası, prim parası,
sağlık sigortası gibi dört beş kalem daha ilave yaparak
vatandaşın yükünü artırmakla kalmıyor, gerçekten de ciddi
itirazlar var bu konuda ve sanıyorum Sayın Bakana da bunlar
iletilmiştir. Ama ciddi ciddi inceledim, lehe olmayan hükümler de yok.
Örneğin taslakta bir şey dikkatimi çekti, bir tek lehe hüküm gördüm:
Sünnet bedelinin alınmaması. Eskiden belli hasta olanlardan
alınmıyordu, şimdi bütün vatandaşlardan alınmayacak.
Buna karşılık hemen açığı
kapatılmış, emzirme yardımının
kaldırılması. Bunun karşılığı da hemen
konmuş. Bir yandan konuyor, bir yandan kaldırılıyor. Bu bir
trajedidir. Bu yazıktır. Yani 40 milyon insanımızla dalga
geçmektir. Hele hele bu taslakta aylık geliri 140 YTL olan insan zengindir
tanımı 73 milyon insanımızın onuruyla oynamak demektir.
140 YTL nasıl zenginlik sınırı olabilir ve bu ölçü
dâhilinde iki yıl hâlâ yeşil kartları niye sürdüreceksiniz? Bunu
sormak istiyoruz. Yeşil kartlar 2009 yerel seçimleri içinde mi lazım
diye sormadan da edemiyoruz.
İşsizlik
konusunda İŞKURun açıklamaları bizi ürkütüyor. 18-30
yaş grubunun rakamının yüksek olması, 376 bin üniversite
mezunu, diplomalı işsizin olması, en çok üniversiteli
işsizin Türkiyede olması, özellikle OECDnin Bilim, Teknoloji ve Endüstri
2007 Raporunda, üniversite mezunları arasında işsizlik
oranı Türkiyede yüzde 12,5 -en yüksek oranda- çıkması bizi
düşündürmelidir. Beyin göçü yapar ülke durumuna gelip, kendi üniversite
mezunlarımıza iş bulamaz duruma geldik.
Dış
politika belirsizliğimiz de, ne yazık ki, enerji politikamız da,
bütçenin açıkları konusunda etkileyici temel unsurlardır.
Özelleştirme
konusundaki hatalarımız sayılmakla bitmez. Özelleştirmeyi
borç ödemenin bir kaynağı olarak gören anlayış, ne
yazık ki, yakın tarihte, Sümerbank, Etibank olaylarında
görüldüğü gibi, iki ekolü, kâr eden ekolü satmakla kalmadı. Daha
sonra, özellikle de Eframov şirketine yapılan satışta
Petrol-İş Sendikasınca açılan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bağlıyorum efendim.
Petrol-İş
Sendikasının, özelleştirmeye yaptığı
itirazın mahkemece kabulü sonrası, sadece 3,9 milyar kayıptan
Türkiye kurtulmuştur. Bunun birçok örnekleri var, zamanım
kalmadı
Gerçekten
ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel boyutları olan sorunları birlikte
çözmek ancak uzlaşı ve diyalogla mümkün olabilir. Bunun, birlik,
bütünlük içinde yüce Meclisin çatısı altında, yüce Meclisin
iradesiyle yapılmasındaki çabaları önemsiyoruz. Konjonktür
uygundur, yeni Anayasa çalışmaları buna zemin
hazırlayabilir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Şimdi,
şahıslara söz vereceğim.
Tasarının
lehinde söz isteyen Sayın Hasan Erçelebi, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Erçelebi.
Süreniz beş
dakika.
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısında Maliye
Bakanlığı bütçesi lehinde söz aldım. Sizleri, Demokratik
Sol Parti ve şahsım adına en kalbî duygularla selamlıyorum.
Toplam 222,6
milyar YTL büyüklüğündeki ve 56 milyar YTLsi faiz ödemeleri, 11,8 milyar
YTLsi yatırım olan bu bütçeyi hazırlayan başta Maliye
Bakanı Sayın Kemal Unakıtan ve emeği geçenleri kutluyor,
teşekkür ediyorum.
Bu bütçede
memurlara verilen zam 2 + 2dir. Bu nedenle, tüm memurlar meydanlarda davul
çalıp, halay çekmektedirler. Allah muhafaza, eksi 2 eksi 2 de olabilirdi;
veren hükûmet, alan hükûmet.
Bu bütçede
yatırımların oranı yüzde 0,7dir. Yani, bütçenin iki yüzde
1idir. Bu büyük ödenekle büyük yatırımlar yapılacak ve
işsizlik kökten çözülecektir!
AKP döneminde
gençler yirmili yaşlarda patron olmuşlardır, hatta, on altı
yaşındaki çocuklar bile iş âlemine
katılmışlardır.
IMFye borcumuz 8
milyar dolardır. Bütçede faiz giderleri 56 milyar YTLdir. Burada bir
yanlışlık var, ya borçlarımızda ya faiz giderlerinde.
Neyse, borç yiğidin kamçısıdır. Varsın gerçek
borçlarımız 529 milyar YTL olsun.
KADİR URAL
(Mersin) Borç yiğidin kamçısıdır!
HASAN
ERÇELEBİ (Devamla) Dünyanın en adaletli vergileri dolaylı
vergilerdir. O yüzden, bütçede, vergi gelirlerinde dolaylı vergilerin
oranı yüzde 70,2dir. Böylece fakir fukara, garip gurebayla ithalatçı
kardeşlerimizin vergilerinde eşitlik sağlanmış ve
sosyal adalet gerçekleşmiştir! (MHP ve CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) 58 ve 59uncu ve 60ıncı AKP
hükûmetleri döneminde uygulamaya konulan, mali disiplini esas alan politikalar
sayesinde 56 milyar YTL faiz ödenerek bütçenin iki yakası bir araya
getirilecektir!
Gümrüklerden
çaktırmadan yetmiş beş yerli fabrika Mısıra
gitmiş. Ne yapalım, giden gider, kalan büyük yabancı
yatırımlar bize yeter diyorsunuz.
AKP
İktidarı olarak döneminizde teknolojide çok önemli gelişmeler
yaşandı. Yumurtayı da likit olarak kutuya koydunuz, böylece
vatandaşı yumurta kırmaktan kurtardınız. (MHP ve CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bütün
bunların sonucunda, 22 Temmuzda yapılan seçimlerde verilen
oyların gizliliği sadece sandıkta sınırlı
kalmamıştır. AKPye oy verenler hâlâ ortada yoktur, AKPye oy
verenler verdikleri oyu hâlâ gizlemektedirler.
Değerli
milletvekilleri, hep söyledik, hiç dinlemediniz. Hormonlu büyüme balonu
patladı. Şimdi yeni balonlar bulmanız gerekiyor. Beş
yıldır söylenen masalların sonuna doğru geliyoruz.
Gerçeklerle yüzleşme zamanı geliyor.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) Daha çok beklersiniz sonunun gelmesini.
HASAN
ERÇELEBİ (Devamla) Beş senedir iktidarı da, nimetlerini de iyi
götürüyorsunuz. Allah sonunuzu hayır eylesin. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) CHP sizi taşımaz bir daha!
HASAN
ERÇELEBİ (Devamla) İktidarı iyi götürüyorsunuz, iyi
gidiyorsunuz, yolunuz açık olsun, güle güle gidiniz.
AHMET YENİ
(Samsun) CHP sizi taşımayacak bir daha!
HASAN
ERÇELEBİ (Devamla) 2008 bütçesi vatanımıza, milletimize
hayırlara vesile olur inşallah.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erçelebi.
Şimdi
Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Söz süreniz otuz
beş dakikadır.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Maliye Bakanlığının 2006
yılı kesin hesabı, 2008 yılı gider bütçesi, Gelir
İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı ve Kamu İhale Kurumu bütçeleri ile 2008
yılı gelir bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Açılıştan
beri, değerli milletvekillerimiz söz aldılar ve uzun uzun Maliye
Bakanlığıyla ilgili bütçe üzerinde görüşlerini serdettiler.
Ben, burada, görüşlerini serdeden, açıklayan bütün milletvekili
arkadaşlarıma önce teşekkür etmek istiyorum.
2008
yılı bütçesinin görüşme süreci, bütçenin tümü üzerindeki
görüşmelerden sonra, cuma günü, bildiğiniz gibi,
tamamlanmış olacak ve 2008 yılı bütçesi de böylece
kanunlaşmış olacak ve on ay içinde
Cumhurbaşkanlığına gönderilecek. Bu görüşmeler
sırasında da çeşitli fikirler ileri sürüldü ve bu bütçeye
katkılarda bulunan bütün arkadaşlarıma kendim ve Hükûmetim
adına teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, iyi yönetilemeyen, iyi hazırlanamayan bütçeler nedeniyle
ülkemiz, uzun yıllar boyu yüksek bütçe açığı sorunuyla
uğraştı. Yüksek bütçe açıkları ve sonucunda
oluşan kamu borç yükü nedeniyle ülkemizin krizlere girdiğini, bunun
bedelini yüksek faiz olarak ödediğini ve hâlen de ödemeye devam
ettiğini hepimiz biliyoruz. Devamlı surette söylüyoruz, 2000-2001
yılındaki bütçe krizlerinin sebebi yüksek bütçe
açıklarıdır. Yüksek bütçe açıkları şundan
kaynaklanıyor: Şimdi, yöneticiler geliyorlar, hükûmeti yönetenlerden
bahsediyorum
Birçok giderleri var tabii devletin, okul yapacak, yol yapacak,
memurlara maaş ödeyecek, hastane yapacak, işte, güvenliği
sağlayacak, askeriyeye verecek, diğerlerine verecek. Yani, devletin
gerekli olan giderleri var, vazgeçemeyeceği giderleri var. Bu giderleri
ödeyebilmek için de devletin vergi toplama hakkı var, vergi, bütçe
hakkı var. Vergiyi, kanunları koyuyor ve vergiyi de topluyor. Fakat
daha önceden halka karşı popülist bir yaklaşım vardı.
Aman vergi toplamayalım. Ee, onun karşılığında
borç alalım. Nitekim öyle yapıldı. Vergiler toplanmadı,
toplanması gereken vergiler alınmadı ve onun yerine, git falanca
uluslararası kuruluşa el aç, borç al, git IMFye el aç, borç al,
tatbik edilen politika bu. Bu borçlanma neticesinde tabii ülkemiz çok
ağır yüklere girdi. Nedir bu yük? Kamu borçları. Kamu
borçları arttı. Kamu borçları arttıkça ülkenin riski
arttı, risk payı yükseldi. Bu ne demektir? Faizler yükseldi. Faizler
yükselince artık borçlar döndürülemez bir hâle geldi. Tabii, yüksek
enflasyonun önemli bir sebebi de bütçe açıkları oldu.
Şimdi burada
bütçe hakkında arkadaşlarımız gelip konuşuyorlar,
muhalefet partisinden arkadaşlarımız da konuşuyorlar.
Muhalefet partisinden gelen arkadaşlarımızın hâliyle gelip
bizi övecek halleri yok, Aman ne iyi yaptınız,
alkışlayalım. diyecek halleri yok. Acaba nasıl söyleyelim
de kötü gösterelim. E muhalefettir, biz de anlayışla
karşılıyoruz. Karşılıyoruz, ama bir de daha
önceki durumlara bir bakılarak konuşulsun. Yani, daha çok geçmedi.
2000, 2001 taze yani, daha yeni sayılır, bundan altı yedi sene
önce. O zaman bütçe açıkları neymiş? Bakın, ben size
söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bütçe açıklarının
gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 14,6.
OKTAY VURAL
(İzmir) 2002de mi? 2002yi mi diyor?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu yüzde 14,6 öyle bir rakam ki bunu Afrika
ülkelerinde bile bulamazsınız. Bu 2002de. 2001de ne kadar?
Bakın, 2001de de var. O zamanda olan arkadaşlarımız da
burada şimdi, hani bunu tenkit ediyorlar ya. 2001 yılında 16,5.
Yani, bütçe açığının gayrisafi millî hasılaya
oranı 16,5.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Cari açığın oranı ne?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Peki, şimdi bu ne olması
lazım? Avrupa Birliği Maastricht Kriterleri var. Diğer ülkelerde
de bu şeyler
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, bankalar falan kapatıldı o
zaman, şimdiki rakamlara bakalım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Maastricht Kriterlerine göre, değerli
arkadaşlar, bunların azami yüzde 3 olması lazım. Yani,
bütçe açığının gayrisafi millî hasılaya oranı
yüzde 3 olması lazım. Eğer yüzde 3 olmazsa ne olur? Yüzde 3
olmazsa orada tehlike var. Yani yüzde 3ü aşarsa orada tehlike
vardır. Kamu finansmanında, orada bir tehlike vardır, orada
dikkat edilmesi lazım geliyor.
Şimdi
işte, ben ilk Maliye Bakanı olduğumda yüzde 14,6ydı
değerli arkadaşlar. Hiç lafa gerek yok, rakamlara bakacaksın.
Şimdi, 2006nın sonunda bu rakam yüzde 1in altına indi, yüzde
0,8. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yüzde 0,8, yani yüzde
3e kadar, yüzde 3ün çok altında.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Enflasyon niye artıyor?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Onu da söyleriz, hiç merak etmeyin.
(Gülüşmeler)
Şimdi
değerli arkadaşlar, bakın, yüzde 3ün altına
Biz, demek
ki, bütçe açığı bakımından Maastricht Kriterlerini
tutturan bir ülke hâline geldik bu dönemde.
MUHARREM VARLI
(Adana) Allah Allah!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ama, geçmiş dönemde yüzde 14,5, yüzde
16,5, böyleydi bu rakamlar. İşte o zaman enflasyonu kaçta aldık
biz? 30du 30.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) 29.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) 30
İyi bakın, bir daha bakın.
Sonra? Şimdi
8,4 oldu, 7,5 mu olacak, 8,4 mü olsun, 7,6 mı olsun bunları
konuşuyoruz. Çünkü devir değişti, devir değişti,
yepyeni bir devir başladı. Bazı arkadaşlarımıza
bakıyorum da hâlâ eskiden konuşuyorlar -ona da sıra gelecek
söyleyeceğim ama- özelleştirmeyi burada konuşuyorlar.
Özelleştirme için diyorlar ki: Yollar özelleştirilmez. Otoyollardan
bahsediyoruz. Bütün ülkelerde otoyollar özelleştirilmiş, adına
Toll road diyorlar artık, ücretli, paralı,
özelleştirilmiş. Git İspanyaya, git Portekize git efendim
İngiltereye, git Amerikaya, nereye istersen git, git Brezilyaya, git
başka yere
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Havayı da özelleştirin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, işte oku
Hocam,
özelleştiriliyor bunlar. Eskiden
dediğiniz belki vardı ama devir değişti yani.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Onları satıyorsunuz, bütçe ondan açık
vermiyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi artık bu yola
Altı
ayda bir bakım. diyor. Ne bakım yapılıyor, gidin görün
Allah aşkına, bir gidin görün yolları. Avrupaya gidiyorsunuz,
görüyorsunuz, o highwaylerin, motorwaylerin çoğu
özelleştirilmiş. Oradaki bakım emin ol bizde yok. Gittim ben
gördüm, gezdim.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, Türkiye büyük bir değişimin içerisinde.
MUHARREM VARLI
(Adana) Doğru, doğru!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Yani, eskiden Türkiyenin yüzüne bile
bakmıyorlardı. E, bu kadar bütçesi açık olan adama, ondan sonra,
efendim, enflasyonu bu kadar yüzde 100lere yaklaşmış bir
ülkeye, faizleri bilmem ne olan ülkeye kim bakar Allah aşkına?
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) - Amerika
bakıyor size!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Bakmaz. O zaman yabancı sermaye geliyor
muydu? Gelmez, gelmez.
MUHARREM VARLI
(Adana) Amerika iyi bakıyor size!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Çünkü, ülkedeki ekonomide istikrar yok,
ülkedeki ekonomide güven yok.
HASAN MACİT
(İstanbul) Amerika hangi istihdamı sağladı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, çok şükür, ülkeye
HASAN MACİT
(İstanbul) Hangi istihdamı sağladı yabancı sermaye?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, çok şükür, ülkeye istikrar
geldi, güven geldi. Yani, milletin yüzü gülmeye başladı.
HASAN MACİT
(İstanbul) - Hangi istihdamı
sağlamıştır yabancı sermaye, hangi istihdamı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Siz niye rahatsız oluyorsunuz bundan
canım? (AK Parti sıralarından alkışlar) Ne var
rahatsız olunacak? Bakın, arkadaşlar, bu kutsal çatının
altında bulunuyoruz hepimiz.
HASAN MACİT
(İstanbul) On yedi tane fabrikayı sattınız, bedavaya
sattınız.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Türk milletinin refah seviyesinin
yükselmesinden hepimizin mutlu olması lazım ve hepinizden de
şunu bekliyoruz biz
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Keşke yükselse!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Arkadaşlar, bu refah seviyesinin
yükselmesini daha fazlalaştıralım. Onun için,
özelleştirmeyi daha fazlalaştıralım ve yapısal
reformları daha fazlalaştıralım, daha iyi. Bize teklifler
getirin öyle
Oturduğunuz yerden bağırmakla bir şey olmaz.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Çiftçilerin primini ödeyin, çiftçilerin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Bu milletten rey de alamazsınız
öyle, yapmayın! Hani ben dedim size yahu yapmayın bunları,
başka şeyleri konuşmayın, sonra biz bile sizi
kurtaramayız dedik yani.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kişi başına düşen borç ne kadar
arttı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Onun için, değerli arkadaşlar
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Bakan, hiç Muşa gittiniz mi?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Beni bir dinlemeye devam edin siz, bir
dinleyin beni.
SIRRI SAKIK
(Muş) - O adalet o varlık var mı Muşta?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, bakınız, değerli
arkadaşlar, maliyenin performansı bütçeyle ölçülür. Eğer bütçesi
iyiyse, o maliye iş yapıyor demektir. Şimdi, bir de bütçeyi
yaparken huzurlarınıza geliyoruz, İşte bütçemiz şudur
anlatıyoruz, siz de konuşuyorsunuz
Bizden önce de bu bütçeler
yapılıyordu. Bizden önce yapılıyordu, ama o bütçede
hedefler var biliyorsunuz, bütçenin hedefi
Efendim, gelir hedefi şu,
gider hedefi bu, bütçe açığı şu. Bu hedefler içerisinde de
en önemlileri bütçe açıklarının hedefleri. Bu bütçe
açıklarının hedeflerinde ne denmiş, sonunda ne
yapılmış, buna bakmak lazım.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bu ay maaş alabilecek miyiz Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, rakamları veriyorum
değerli arkadaşlar: 2001 yılında -yani yakınları
veriyorum ki hafızalarda taze o. Gerisini de verebilirim, var bende çünkü-
demişler ki, bir bütçe getirilmiş, Bu bütçenin açığı
5 milyar 233 milyon YTL olacak. demişler, hedef böyle. Efendim, yüce
Meclis de kabul etmiş, alkışlarla gitmiş. Sene sonu
gelmiş, aa bakmışlar bütçe açığı 29 milyar
olmuş 2001 yılında. Hedeflerden bahsediyor bazı
arkadaşlarımız da onun için söylüyorum bunu.
Acaba bir tane mi
bu? 2002 yılına da bir bakalım. 2002 yılında, bu sefer
anlamışlar Ya bu bütçe açığı çok, baş
edemeyeceğiz. bu sefer 26 milyar demişler hedefi, gene kabul
etmiş milletvekilleri. Sonunda bakmışlar, 40 milyar olmuş.
Bu mu bütçe Allah aşkına ya?
MEHMET
EKİCİ (Yozgat) Petrol fiyatlarından şikâyet ediyorsunuz,
depremi hiç hesaba katmıyorsunuz Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Hepsini hesaba katıyoruz.
Şimdi, 2004
yılında biz gelmişiz, bütçe açıklarını yavaş
yavaş düşürelim diye. Bu sefer 45 milyar bütçe açığı
hedeflemişiz, 30 milyara indirmişiz onu. Yani performans 30.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) 1,5 milyarlık cari açık olmuş
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) 29 milyar demişiz, 8 milyarla
kapatmışız. 13 milyar demişiz, 4 milyon 600 binle
kapatmışız.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Cari açığı söyle Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Devamla) Sözünü tutmak, hedefleri tutturmak, performans budur
işte. (AK Parti sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutmamış ki hedeflerin.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Bakan, maliyede cari açık hedef
değil midir?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ama tabii bu AK Parti farkı. AK
Partiden önce, AK Partiden sonra. Var ya milattan önce, milattan sonra,
onun gibi bir şey.
MUHARREM VARLI
(Adana) - Denizler ve dağlar da sizin eseriniz zaten Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakınız, mali politikalarda
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Cari açık hedef değil midir Sayın
Bakan?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bir dinleyin
Dinleyin, faydası olur. (Gürültüler)
Şimdi,
vergileri, hani dedim ya vergileri
Şu ülke ayakları üstünde
durması gereken ve kimseye muhtaç olmaması gereken bir ülke. Türk
milletinin hakkı bu, ama yöneticisine bağlı.
Şimdi, niye
borçlanmışlar? Bakın, bizden önce vergiler topluyorlar, iki de
bir vergileri toplayabilmek için başka vergiler koyuyorlar, şunlar
bunlar, mali denge vergisi
Gelmedi mi bize bunların hepsi? Geldi. Topla
topla topla, efendim, 2002 yılında toplanan vergiler 65 milyar YTL.
2007 yılında, bakın, biz şimdi vergileri
artırmadık. Düşürdük mü? (AK Parti sıralarından
Düşürdük sesleri) Kurumlar vergisi ilk biz geldiğimizde yüzde
33tü, şimdi yüzde 20.
MUHARREM VARLI
(Adana) Telekom için düşürdünüz onu, Telekom için
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ondan sonra gelir vergisi aynı
şekilde, üst tabanını ta 35lere kadar düşürdük.
Efendim, KDVye
geldiğimiz zaman KDVyi düşürdük. Gıdada düşürdük mü 18den
8e? İlaçta düşürdük mü, sağlıkta düşürdük mü?
Düşürdük. Efendime söyleyeyim
OKTAY VURAL
(İzmir) Yumurtada düştü mü? Likit yumurta da düştü mü?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Gıda
Gıda
Hepsi gıda. Et,
süt, yumurta, hepsi girer içine, gıdaya girer.
Efendim, millî
eğitimde düşürdük mü arkadaşlar? Düşürdük. (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Elmasta da düştü.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Bakınız, şimdi bu kadar
düştüğüne göre, acaba bizim vergiler düştü mü? 2002
yılında 65 milyar toplanılan vergiler, 2007 yılında
170 milyar. (AK Parti sıralarından alkışlar) At binenin,
kılıç kuşananındır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Borç da yiğidin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ama şimdi ne oluyor?
MUHARREM VARLI
(Adana) Bu kadar borcu niye aldınız o zaman Sayın Bakan? Onu izah
eder misiniz lütfen!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen efendim
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Daha devam ediyor, bir dinleyin, size de
faydası olur, dinleyin, dinleyin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Anlat Sayın Bakan, anlat, anlat.
MUHARREM VARLI
(Adana) Siz de dinleyin, size de faydası olur bunların!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Her zaman anlatmam bunları. Bakın
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Anlat, anlat.
MUHARREM VARLI
(Adana) Biraz da devlet işleriyle ilgilenin!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
önemli bir durum var. Tabii, biz bankaları batırmadık. Milyar
dolarlar, milyar dolarlar gitti.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İmar Bankasını kim batırdı, İmar
Bankasını? Onun sorumlusu da sensin!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, bir ülkede ekonomiyi
iyileştirmek istiyorsan, o ülkenin ekonomisini büyütmen lazım.
Ekonomisi büyümeyen ülkelerde refah seviyesi artmaz. Dolayısıyla, her
gelen hükûmetin birinci gündemi o ülkede refah seviyesini artırmaktan
geçer ve
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Cari açığı yaratmaktan!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla)
ülkenin gayrisafi millî
hasılasını artırmaktan geçer. Bunun için ne yapmak
lazım? Daha fazla üretmek lazım.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Daha fazla üretiyor muyuz?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) O üretim için de değerli arkadaşlar,
yatırım yapmak lazım, yatırım.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Daha fazla ithal etmek lazım!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Yatırım olmadan olmaz. Şimdi,
yatırımı yapabilmek için her şeyden önce yatırım
ortamının iyileştirilmesi şarttır. Bir yerde eğer
ortamını sağlayamazsan, ortamını
sağlayamadığın çiçeği bile yetiştiremezsin.
Bırak sen yatırımı, çiçek bile yetişmez orada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tataristandaki konuşmalar gibi değil mi?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) O bakımdan, şimdi bizim Hükûmetimiz
geldiği zaman yaptığı en önemli şey, yatırım
ortamının iyileştirilmesi için, bir, bütçe
açıklarını indirdik, mali disipline uymak suretiyle.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Cari açığı artırdık.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, bakın, Avrupadaki birçok
ülkeden
Dün geldi, benimle bir Avrupalı gazeteci röportaj yaptı.
Bütçe açığı dediğimiz zaman, Fransanın bütçesi
sizden daha kötü, İtalyanın daha kötü, Belçikanın daha kötü,
Yunanistanın daha kötü. dedi. Bunları bilin.
MUHARREM VARLI
(Adana) Allah Allah!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Tabii, tabii.
MUHARREM VARLI
(Adana) Amerika Birleşik Devletlerinin Maliye Bakanı
konuşuyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ya 70 milyon duydu, bazı
arkadaşlarımız hâlâ Allah Allah diyor, hayret ediyorum. (AK
Parti sıralarından gülüşmeler)
MUHARREM VARLI
(Adana) Masal anlatmayın masal, gerçekleri söyleyin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, yine rakamlara dönüyorum. Peki, Türkiyede yatırım
arttı mı? Evet. 2002 yılında toplam yatırım 47
milyar YTL iken, 2008 yılında bu yatırım miktarı 155
milyar YTLye çıkıyor. Aradaki farka bakın. Neden?
Yatırım ortamı iyileşti.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) İthalat?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, biz bir de şöyle bir
şey yaptık: Biz özel sektöre ağırlık verdik,
yatırımda, üretimde, ihracatta, istihdamda özel sektöre
ağırlık verdik. Niye özel sektöre ağırlık verdik?
Çünkü, daha sıhhatli bir yatırım oluyor, daha iyi bir
yatırım oluyor ve daha kuvvetli ve kalıcı bir
yatırım oluyor. Aynı zamanda rekabet gücünü de
arttırıyor ve
Boşu boşuna çıkmadı bizim 36
milyar dolardan 100 milyar dolara ihracat. Özel sektör
ağırlıklı olduğu için bunun rekabet edebilirlik gücü
fazla oluyor.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Bakan, ithalat ne, ithalat?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, özel sektör
yatırımlarına bakıyoruz, 2002 yılında sadece 30
milyar. Neden? O ortam yok, yapamıyor; faizler yüksek, enflasyon yüksek,
önünü göremiyor, yarın ne olacağı belli değil
OKTAY VURAL
(İzmir) Mısır ithalatı ne kadar arttı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla)
hükûmetin bile nerede toplanacağı,
ne zaman toplanacağı belli değil. O ortamlardan geldik, o
ortamlardan geldik.
MUHARREM VARLI
(Adana) Dış ticaret açığı sadece 7 milyar
dolardı ama Sayın Bakan o zaman. Şu anda 50 milyar dolar
dış ticaret açığı, onu da söyleyin lütfen. (AK Parti
ve MHP sıralarından gürültüler)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Bunlar rakam değil mi?
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Olmayan ihracatın açığı olur mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
2008 yılında bu 122 milyar YTL oluyor. Bak, 30 nerede, 122 nerede.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Hatibi dinleyemiyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Hatibi dinleyin arkadaşlar.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
KADİR URAL
(Mersin) Yalan söylüyor ama!
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Yalanı siz söylüyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Kendinizi görüyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Buyurun
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, öyle, oturduğunuz yerden laf atmakla Yalan söylüyor.
demekle bu işler olmuyor. Bak, burada rakamları veriyorum. Yani rakam
rakam geliyor.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) İthalatı da söyleyin Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, bak, cari açıktan başka
çok fazla bir şey söyleyebiliyorlar mı, var mı bir şey?
Yok.
Şimdi cari
açığı açıklıyorum, iyi dinleyin.
MUHARREM VARLI
(Adana) Borçları da söyleyin, borçları!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Borçlar
Bakınız, iyi takip de
etmiyorsunuz. Okumuyorsunuz ya, okuyun şunu. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Borçlar nominal olarak azalmaya
başladı değerli arkadaşlar. Çarşaf çarşaf
yayınlıyoruz bunları yahu, kitap kitap yayınlıyoruz.
MUHARREM VARLI
(Adana) Yani, sadece IMFdeki borçları söylerseniz
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ve ilk defa, değerli arkadaşlar,
Türkiye, bakın borçlarda
Madem borçlar dedi, ona dokunayım, ondan
sonra da cari açığı anlatayım. Borçlarda, biz
geldiğimiz zaman kamu net borç stokunun gayrisafi millî hasılaya
oranı yüzde 78di, 78,4 hatta.
MUHARREM VARLI
(Adana) TÜİK rakamları mı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, 2007nin sonunda bu rakam
40ın altına iniyor, 39, 38e iniyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bu mu artma? Bu yetmiyor, nominal
olarak diyorlar, nominal olarak azalsın diyorlar, rakam olarak da
Evet,
arkadaşlar, 2005ten itibaren de kamu borçlanma kesimi gereği, kamu
borçlanma gereği eksiye düştü. 2006da da eksi, 2007de eksi, 2008de
de eksi. Bunun manası, nominal olarak da borçlarımız
düşmeye başlamıştır. Bunun manası budur.
Rakamlara bakılsın. Hazine yayınlıyor bunları, hepsi
yayınlıyor. Bunları takip edin, görün. Çünkü, milletin
temsilcilerisiniz siz.
MUHARREM VARLI
(Adana) Siz?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Yani, otur burada, ondan sonra at bir laf,
milletin temsilcileri
Yok öyle numara, inceleyeceksiniz,
okuyacaksınız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Muhalefet ciddiyet ister, muhalefet çalışma ister. Bizim
karşımıza çalışın getirin, rakamlarla
konuşalım.
ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) Net borç yanlış Sayın Bakan. Madem öyle
söylüyorsun, net borç yanlış. Çünkü, orada işçilere
ödeyeceğiniz parayı düşüyorsunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, böyle usul olmaz!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Hocam
Hocam
Karşılıklı
konuşmayalım, ama bak, hesaplar ortada. Şimdi, siz
ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) Yani, yanlış
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
AHMET YENİ
(Samsun) Hocam kırk sene geride kalmış.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Hocam
Evet, biraz öyle.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakınız, bizim ticaret hacmimiz biz geldiğimiz zaman 80-85
milyar dolar civarlarında, o civarlarda. Şimdi, bu senenin sonunda,
bizim ticaret hacmimiz 270 milyar dolar oluyor. Kaç misli? Yani, yüzde 10,
yüzde 20 değil, birkaç yüz misli artıyor. Bu ne demektir? Ülkeye bu
kadar mal giriyor veya ülkeden bu kadar mal çıkıyor, bu mallar bu
kadar taşınıyor, bir yerden bir yere taşınıyor.
Bu mallar üretiliyor, bu mallar limanlarda yükleniyor veya
boşaltılıyor ve bu mallar satılıyor. Dolayısıyla
Türkiyedeki ekonomik hayat aşağı yukarı 3 mislinden fazla,
4e yakın, 3,5 misli arttı.
Şimdi,
tabii, Türkiyedeki bu ekonomik canlılık, Türkiyeye birçok
kazanımları da getiriyor. Biz geldiğimizde turizm gelirlerimiz
ne kadardı, kaç misli arttı. Yani, 20 milyon turistten
konuşuyoruz, önümüzdeki seneler çok daha fazla turist gelecek. O turistin
geliri geliyor. Artık birçok kimse Türkiyede yaşamayı tercih
ediyor. Ben biliyorum, bazı büyükelçiler geldiler, burada ev aldılar,
Türkiyede yaşıyorlar yabancı büyükelçiler. Neden? Türkiyenin
iyileşmesinden, güzelleşmesinden kaynaklanıyor bunlar.
Birçok yere
artık çift yollarla gidebiliyoruz. Yüz binin üzerinde, yüz otuz binin
üzerinde derslik açtık. O derece eğitimde bir sıçrama getirdik.
Sağlık da aynı şekilde
Allah aşkına, milletimiz
insan muamelesi görmüyordu ya! Sabah erkenden, sabahın köründe gidiyordu,
gece yarısı
Hasta adam. Hasta adam gidiyor, dört saat, beş saat
kuyruk bekliyor da gün alacak veyahut da sıra alacak. Sırayı bin
bir zahmetle alıyor, ondan sonra gidiyor, tedavi oldu olmadı, bilmem
ne
Bir de reçete yazılıyor. Reçetesini almaya gidiyor. Bakıyor
Bu ilaç yok, sen on gün sonra gel
ya adam hasta! Yarına kavuşacak
mı, kavuşmayacak mı, daha mı kötü olacak, ona bakan yok.
Şu millete böyle çile çektiriliyordu. Geldik, şimdi herkes
istediği zaman istediği doktora gidiyor, hastaneye gidiyor. Öyle mi?
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Bunlar hep neyle
oluyor? Böyle parayla
Tiko
Harcıyorsun, bunlar için para
harcıyorsun. Herkesi biz doktora götürüyoruz. Herkes mahallesindeki
eczanesinden, gidiyor, beyler gibi ilacını alıyor. Yok, var, yok
öyle, parasını şey ediyor, biz de onun parasını
ödüyoruz. Neden oluyor bu? Bu, bütçeyi iyi idare etmekten oluyor. Bütçesini iyi
idare edemeyen ülkeler, o ülkeyi de idare edemezler demektir, bunun manası budur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Zaten, sen daha iyi idare edebilirsin Türkiyeyi
Başbakandan!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ne yaptılar bundan önce? Geldiler,
efendim popülist politika, kırk yaşında milleti emekli ettiler.
Bunun verdiği yük ne kadar biliyor musunuz siz? İşte kara
delik diyor kimisi ak delik diyor, bir şey deyip duruyor.
İşte bu politikalardan kaynaklanıyor. Tütünü ben
alırım, damda eksem bile alırım. E aldın, sonra
yakıyoruz şimdi. Efendime söylüyorum, Herkesten şu kadar daha
fazla verip alırım. Kimin parasını veriyorsun da
alıyorsun? Bu milletten, fakir
fukaradan topluyorsun vergileri, ondan sonra ona verelim, buna verelim. Yok
böyle şey! Bunlar kalktı artık, kalktı. Biz, milletin
emanetine hakkıyla riayet ediyoruz arkadaş, gözümüz gibi
bakıyoruz. Eskiden, efendim, bilmem nerede kur bir fabrika
Tamam, kursun.
Gemlikte bir amonyak fabrikası kurmuşlar değerli
arkadaşlar, 400 milyon dolar harcanmış,
çalışmıyor!
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sattınız, 83 milyon
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gemlikteki fabrikayı kaça sattınız
Sayın Bakanım?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Neden? Hadi oraya da bir şey
kuralım, buraya da bir fabrika kuralım, şuraya da şunu
Yok
böyle şey! Hesap edeceksin, kitap edeceksin, ona göre iş
yapacaksın.
Şimdi,
tabii, Türkiyedeki kalkınmadan dolayı, kalkınmanın
yüksekliğinden dolayı ve Türkiyede sermaye birikiminin
azlığı
Bakın, bir önemli nokta vardır, bunu hiç kimse
unutmasın: Türkiyede sermaye terakümü azdır, yetersizdir.
Dolayısıyla, bizim yabancı sermayeye ihtiyacımız vardır.
Sermaye terakümünün azlığından dolayı, özel sektördeki
tasarruf azlığından dolayı cari açıkta yükselme oldu.
Bu kaçınılmaz bir sonuç. Ama, bunun sürgit olması lazım
mı? Hayır, buna bir önlem almamız gerekiyor ve almak için de
çeşitli çalışmaları yapıyoruz ve bir bir de buraya
getirmeye başlayacağız. Yakında, bütçeden sonra buraya
çeşitli mevzuatlardaki değişikliklerimiz gelecek. Bunlar.
İlk olarak ar-ge teşvikleriyle ilgili kanunu dün Meclise gönderdik.
Çünkü, Türkiyenin artık ihracatını artırabilmesi için
üretim yapısını artırması lazım. Yani, daha
yüksek teknolojik üretime geçmek mecburiyeti vardır Türkiyenin.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Beş yıldan beri söylüyoruz onu Sayın Bakan.
Günaydın!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ne yaptınız şimdiye kadar,
söylediniz de? Ne yaptınız? Ne yaptınız?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Hep söyledik. Buradan girdi, buradan çıktı!
OKTAY VURAL
(İzmir) Beş yıldır ne yaptınız? Yan gelip
yattınız mı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Yok yok. Sayın Tütüncü, işiniz
gücünüz sadece söylemek.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Bakan,
Genel Kurula hitap edin lütfen.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın,
ar-ge teşviklerini getirmek suretiyle, göreceksiniz, Türkiyenin çehresi
değişecek. Nasıl oluyor? Çünkü, şimdi daha fazla yüksek
teknolojik ürünler yapması için yapılacak olan o ar-ge
çalışmalarına, o inovasyon projelerine biz teşvik
veriyoruz. Orada çalışan elemanlardan vergi almayacağız,
sigorta primlerini yarı yarıya düşüreceğiz, o konudaki
amortismanları 2 misli artıracağız. Sadece bizim
ürünlerimizdeki teknolojik gelişme değil, aynı zamanda,
bazı sektörler var ki, ar-geye çok para harcıyorlar. Mesela nedir:
İlaç sektörü. Bugün dünyada 70 milyar dolar harcanıyor ilacın ar-gesi
için. Şimdi burada böyle teşvikler görünce birçok ilaç şirketi
kendi ar-ge departmanlarını buraya taşıyacaklar ve bizim
binlerce yetişmiş elemanımız istihdam edilecek.
IT sektörü
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bunu daha önce niye yapmadınız Sayın
Bakanım? Bu beş yılı niye harcadınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yeni öğrenmiş, yeni!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Beş yıl oldu iktidardasınız.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Sizin bozduklarınızı düzeltmek
için ancak kardeşim! (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hitabın çok hafif Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Beş yıl
Enflasyonu düşür,
faizi düşür, bütçenin açığını kapat, sürdürülebilir
büyümeyi sağla, borçları azalt
Az iş mi bunlar be
kardeşim! Onları yaptık, şimdi de bunları
yapıyoruz yani. (AK Parti sıralarından alkışlar) Her
şey safha safha. Yani, bir usulü var bunun. (AK Parti
sıralarından Allah razı olsun. sesi) Sağ olun.
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Mısır ithalatına bir düzenleme getirdiniz.
Doğru!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Değerli arkadaşlar
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Millet sizi bahane bulasınız diye iktidara
getirmedi Sayın Bakanım, yapılacak ne varsa zamanında
yapacaktınız.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Şimdi bakınız, her şey
zincirleme, arka arkaya geliyor. Şimdi, Türkiye, bundan sonra
mikroekonomik tedbirleri tanımaya başlayacak. Müteşebbisimizin,
daha doğrusu Türkiyenin rekabet gücünü artıracak önlemlere
başvuracağız ve bu mikroekonomik tedbirlerde sektör sektör
ilgileneceğiz, yani onlara kadar ineceğiz, fabrikalara kadar
ineceğiz, hepsiyle ilgileneceğiz. Onun için Efendim, falanca grup
yurt dışında iş almış. Aman ne güzel olmuş.
Biz, yurt dışında
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Aldığı yere bak.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla)
bizim arkadaşlarımız, Türk
müteahhitleri, Türk iş adamları iş alsın diye, her türlü
yardımı yapıyoruz biz arkadaşlar.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Kime?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Hükûmet olarak, Hükûmet üyeleri olarak
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Çalık Grubuna
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
ve hatta Cumhurbaşkanımız
dahi. Bunların hepsiyle yapıyoruz. Hiç alınmayın. Ersin
Arıoğluna da yaparız, Çalıka da yaparız, hepsine
yaparız. Yeter ki bizim müteşebbisimiz dışarıda
iş yapsın, döviz getirsin bize, bu anlayışta olun. Siz Vay
ona niye yardım ettin, buna niye yardım ettin! Nerede iş yapan
adam var, onu önleyin bari, ona yasak getirin. Efendim, o iş
yapmasın, bu iş yapmasın, şu iş yapmasın. Sonra?
Sonra, işte, sizin zamanınızdaki duruma düşeceğiz.
Olmaz, öyle şey yapamayız biz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Tabii, damatlar iş bulsun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi bu
bütçe
Bakınız bir şey daha söyleyeyim: Bu bütçe ne getiriyor?
Takdimde de söyledim. Bu bütçe, kabul edeceğiniz bütçe, 2008
yılında Türk milletinin refahını daha da artıracak bir
bütçedir. Bu, bunu getiriyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi, biz,
geldiğimizde 2.560 dolarlardaydı kişi başına
düşen millî gelir. Bu bütçe, 7.000 dolara yükseltiyor onu işte. Ne
getiriyor? Onu getiriyor. Herkesin cebine biraz daha para girecek yani. Onu
getiriyor bu bütçe.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Nerede, kimin cebine girecek?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Kimin cebine girecek? Şu cepleri görelim!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) Ha, onu getiriyor. Siz, hazır maaş
gelsin hop, tamam ama bu bütçe, alın teriyle çalışan
vatandaşımızın gelir seviyesini artırıyor, cebine
daha fazla para getiriyor ve bunu kabul edeceksiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Darısı mahdumlarınıza!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle, şimdiden
hepinize tekrar teşekkür ediyorum, hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Onların işleri nasıl? Bayramdan önce
maaş verebilecek misiniz Sayın Bakanım?
BAŞKAN
Şahıslar adına, aleyhte söz isteyen, Sayın Oğuz Oyan,
İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
OĞUZ OYAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim,
burada, bütçenin son konuşmaları yapılıyor, hayretle
izliyorum, acıklı bir manzara olduğunu görüyorum. Ekonomik
açıdan bağımlılık ilişkileri içine girmiş
bir ülkenin Maliye Bakanı ve Hükûmetin diğer üyeleri, bize, pembe bir
tablo çiziyorlar, yani bu, Türkiyede hiçbir sorun yok, her şey yolunda
tablosu.
Bakınız,
değerli arkadaşlarım, burada, Maliye Bakanı, geçen gün yaptığım
konuşmayı izleyememiş olabilir, küçük bir hatırlatma
yapayım: İstatistik bilim dalını, yalandan, kuyruklu
yalandan daha da öte bir yalan hâline getiren bazı özellikler olabilir
yani çarpıtma aracı olarak kullanılabilir demiştim.
Birincisi: Baz
yılı olarak aldığınız yılı öylesine
seçersiniz ki bu, sizin bütün söyleminizi bir aldatma hâline getirir. 2001
yılını, burada, başka konuşmacılar da seçtiler
iktidar partisinden. 2001 yılı yani bir kriz yılını
alarak onun üzerine inşa ederseniz yalan söylersiniz.
İki:
Karşılaştırılamayacak unsurları
karşılaştırırsanız burada da yalan söylersiniz.
Ve üç: Mutlak
rakamlarla ifade eder, nispi rakamlara gitmezseniz gene toplumu
aldatırsınız.
Bunun hepsini
yapıyorsunuz büyük bir başarıyla.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) İstatistiğe inanmıyor musunuz?
OĞUZ OYAN
(Devamla) Bakınız, değerli arkadaşlarım, bu
kuralsız bir oyundur, bu faullü bir dövüştür. Yani, elinizdeki
rakamları sadece kendi çıkarlarınız doğrultusunda
kullanmaya dönüktür.
Burada, mesela,
Başbakanın açılış konuşmasını
hatırlayınız, şunu söylüyordu: Türk lirasının
değer kazanmasından rahatsızlık duyanları taaccüple
izliyorum. demişti. Yani, şaşkınlıkla, hayretle
izliyor. Peki, ben şunu sorayım -vaktim çok az- Amerikan
Başkanı Bush, Amerikan dolarının değerini bilinçli
olarak düşürürken taaccüp duyuyor mu? Kendi ülkesinin çıkarları
için, konjonktürel olarak parasının değerini yüksek tutmak ya da
düşük tutmak bir iktisat politikası aracıdır. Paranın
sürekli değerli olması, eğer sizin ithalatınızı
artırıyor, içeride istihdamınızı azaltıyor,
insanlarınızın iş bulmasına engel oluyorsa, o zaman bu
yanlış politikadır.
Sayın Bakan,
dinlemiyorsunuz, dinleyin. Size bunların yararı olur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Güzel bir ders verin Oğuz Bey.
OĞUZ OYAN
(Devamla) O nedenle olduğu için zaten Türkiye
Bakınız,
Başbakan burada bir karşılaştırma daha
yapmıştı: Cumhuriyetten bu zamana 181 milyar dolar bir millî
gelir vardı 2001e kadar. Biz bunu tuttuk 489 milyar dolara
çıkardık, yani yüzde 170 büyüttük. İşte size bir kuyruklu
yalan daha! Bunlar karşılaştırılamayacak
şeylerdir.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Yalancı diyemezsiniz!
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Doğrusunu söyle, düzelt.
OĞUZ OYAN
(Devamla) - Bir başka şey size söyleyeyim: Türkiyede sabit
fiyatlarla 2003-2007 arasında dolar bazlı
karşılaştırmalar yanlıştır, bunu gidin bir
bilene sorun.
BAŞKAN
Sayın Hıdır, Sayın Hıdır
OĞUZ OYAN
(Devamla) Evet, Sayın Başkan, lütfen. Zaten iki dakikam, bir buçuk
dakikam var.
BAŞKAN
Sayın Oyan, siz devam edin lütfen.
OĞUZ OYAN
(Devamla) Dolar bazlı karşılaştırmalar
yanlıştır, çünkü Türk liramız dolar
karşısında aşırı değerli. Türk lirası
bazında karşılaştırma yaparsanız 2003-2007
arasında toplam büyümeniz yüzde 40a ancak geliyor. Yani, yüzde 170
değil. Dolayısıyla, bir kere, eğri oturup doğru
konuşacaksınız. Yani, halkı aldatmak sizin işiniz
olamaz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) O sizin işinizdir.
OĞUZ OYAN
(Devamla) İkincisi, bu yüzde 40lık büyümeye rağmen, eğer
sadece yüzde 6lık bir istihdam artışı olmuşsa
beş yılda, bu bir başarısızlıktır. Türkiye,
AKP öncesi dönemlerde 100 birimlik büyümeye karşılık 40 birimlik
bir istihdam artışı sağlıyordu. Sizin döneminizde 100
birimlik büyüme, sadece 15 birimlik istihdam artışı
sağlıyor. Gelişmiş ülkelerde bu istihdam esnekliği
yüzde 60tır, yani 100 birimlik büyüme, 60 birimlik istihdam getirir. Siz
bu ülkede bu kur politikalarıyla, bu iktisat politikalarıyla, bu IMF
politikalarıyla kendi insanınıza dönük politikalar üretmiyorsunuz
Sayın Bakan, Sayın Hükûmet temsilcileri.
Dolayısıyla,
bir başka şeyi daha burada bilginize sunayım. Türkiyede cari
açıkların düştüğü bir masaldır. Türkiyede cari
açıklar hem artıyor hem de bir başka şeyle ilişkisine
bakarsanız vahim bir durum ortaya çıkarıyor.
Vahim durum
şudur: Sizin döneminize kadar Türkiyede cari açıklar artarken,
ekonomik büyüme de yükselmekteydi. Yani, Türkiyede ekonomik büyümenin bir
sonucu olarak cari açık büyümesi olur, dış kaynak
kullanılırdı. Şimdi, bakın, hemen bu yılın
rakamlarına bakın. Cari açık büyümeye devam ediyor, 36 milyar
dolara ulaştı, 2008 bütçesinde 39-40 milyar dolar cari açık
öngörüyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Oyan, bir dakika ekliyorum, tamamlayınız lütfen.
OĞUZ OYAN
(Devamla) Teşekkür ederim.
Ama, bu arada
durgunluğa gidiyorsunuz, yani ekonomik büyümeniz düşüyor.
Dolayısıyla, burada tam bir kriz tablosuyla karşı
karşıyasınız, üstelik de 2008 yılında dünya
ekonomisinde daha da büyümesi beklenen kriz koşullarını dikkate
alırsanız, sizin böylesine hazırlıksız bir
şekilde ve IMF politikalarıyla yeni bir krize doğru Türkiyeyi
sürüklediğiniz açıkça ortaya çıkar.
Değerli
arkadaşlarım, burada Maliye Bakanı çıkıp enflasyondan
bahsediyor. Bundan bahsetmiştik, burada konuştuk. Türkiye 2004ten
itibaren tek haneli rakamlarda. Siz ölçmek için, biz geldiğimizde yüzde
30du, şimdi yüzde 8,4 diyebilir misiniz? Diyemezsiniz, çünkü enflasyon
hedeflemesi yapıyorsunuz. Hedefiniz yüzde 4, gerçekleşme yüzde 8,4
ise -kasım itibarıyla ki 9u geçecek, belki de 10u aralık
itibarıyla- o zaman hedeften yüzde 100den fazla
sapmışsınız demektir. Hesap vermesini bilmeden Maliye
Bakanı koltuğunda oturulamaz Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, 2002 ile
2001le karşılaştırma yapmayı bırakın. Kendi
hedefiniz neyse, karşılaştırmayı onunla yapın.
Çok teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oyan.
Sayın
milletvekilleri, on dördüncü turdaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
sorulara geçiyoruz.
On beş
dakikanın yedi buçuk dakikası sorular kısmı, yedi buçuk
dakikası da cevap kısmı.
Hemen
başlıyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakanımıza sormak
istiyorum.
1) Borsadaki
işlemlere uygulanan stopaj oranları yerli ve yabancı yatırımcılar
için yüzde kaçtır? Yabancılar korunmakta mıdır?
2)
Bakanlığınız döneminde yabancılara ne kadar
gayrimenkul ve mülk satışı yapılmıştır? Bu
satışlardan Hazine bütçesine kaç YTL para girmiştir? Seksen
yıllık cumhuriyet döneminde giren parayla karşılaştırıldığında
durum nedir?
3) Yine
konuşmanızda, döneminizde millî gelirin yaklaşık yüzde 260
oranında arttığını söylediniz. Ancak, buna
karşılık memur maaşları artışı yüzde 86
olarak gerçekleşmiştir. Bu durumda memur fakirleşmemiş
midir?
4) Bugün yeni doğan
bebeğimiz yaklaşık 7.500 YTL borçla doğmaktadır. Bu
bebeklerimize doğum gününde ne söyleyebilirsiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Sayın Maliye Bakanına sorularımı yöneltmek
istiyorum.
Sayın Bakan,
Telekom, Tekel, Petrol Ofisi gibi seksen yıllık halkın
yatırımlarını Babalar gibi satarım. diye
özelleştirdiniz. 70 milyon Türk halkından çekinmiyorsanız,
Haktan da mı çekinmiyorsunuz?
İkinci sorum
Sayın Bakan: Medyada çok sık tartışılan ve kamu
vicdanını rahatsız eden çocuklarınızın iş
hayatını Onlar vergi veriyor. diyerek kapatmanız mümkün müdür?
Kamuoyunu nasıl ikna etmeyi düşünüyorsunuz? Teşvikli
mısır, yumurta kutusu ve Tekel makineleriyle ilgili söylentileri
nasıl izah edeceksiniz? Avrupa Birliği üyesi ülke
bakanlarının yaptığı özveriyi gösterip istifayı
düşünüyor musunuz?
Son sorum
Sayın Bakanım: PETKİM'i sattınız mı? Hangi ülke
ve hangi firmaya kaça satıldığını açıklar
mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Karayel
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Sayın Bakanım, özelleştirmeyi şeffaf
bir şekilde ekibinizle birlikte gerçekleştirdiğiniz için sizlere
teşekkür ediyorum. Bu özelleştirmelerden şu ana kadar ne kadar
gelir elde edilmiştir? Yeni özelleştirmelerden ne kadar gelir elde
etmeyi hedefliyorsunuz? Otoyollar ve köprülerin gelirlerini ne zaman
özelleştireceksiniz? Bunda hedeflediğiniz rakam nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Öztürk
EMİN
NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) Sayın Bakanım, son beş
yıldır bütçe açıkları sürekli olarak azalıyor.
Ayrıca, bütçe açıklarının gayrisafi millî hasılaya
oranı da azalmaya devam ediyor. Hükûmetimizin bütçe
açıklarını düşürme politikası neticesinde para
politikasının uygulanmasına da destek verilmektedir. Bu çerçevede
bütçe açığının düşürülmesi politikasını,
Avrupa Birliğiyle yürütmekte olduğumuz müzakereler
açısından nasıl yorumlayabilirsiniz?
İkinci
sorum: AK Parti Hükûmetleri tarafından hazırlanan ve uygulanan
bütçelerde sağlık, eğitim hep en öncelikli kaynak tahsisinin
yapıldığı bütçeler olmuştur. Ayrıca bütçenin
sosyal boyutu da önceki dönemlerle
karşılaştırılmayacak kadar bütçe içinden pay
almıştır. 2008 bütçesinin de aynı politikalar çerçevesinde
oluşturulduğunu biliyoruz. Bu çerçevede uygulanmakta olan bu politikalar,
halkımızın hasret kaldığı hizmetlere
erişimini kolaylaştırmış mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sıvacıoğlu
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Sayın Bakanım, bilindiği gibi
ülkemizde oklu yıllar, elli yıllar, atlı yıllar,
arılı yıllar, garnitürlü yıllar yaşandı.
Şimdi de aklı yıllar, akıllı yıllar
yaşanıyor. Bu manada Türk parasının değeri, millî
gelir, ticaret hacmimiz, yatırımlar, fert başına düşen
millî gelir gibi ekonomik göstergeleri bir tablo hâlinde verebilir misiniz?
Son sorum: 2003
yılı öncesi bankaların görev zararları ne kadardır?
Bunlardan geri dönmeyen miktar nedir? Bunları verebilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bayındır
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sayın Bakana soruyorum: Toplumsal cinsiyet
eşitliğini ekonomik açıdan geliştirmek için her
bakanlık bünyesinde kadın-erkek eşitliği fonunu
ayırmayı düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Kadınların ev içi emeğini görünür kılıp sosyal
güvenceye kavuşturmak için bir projeniz var mı?
Üçüncüsü:
Yeşil kart kaldırılıyor. İki yıl boyunca
yeşil kartlıların sağlık giderleri devletçe ödenecek.
İki yıl sonra vatandaşlara kırmızı kart mı
göstereceksiniz, projeniz nedir?
Dördüncü sorum
Sayın Bakana: Tarım alanında yaşanan gerileme nedeniyle,
Türkiye, üçüncü çeyrekte yüzde 2 ile beklentilerin altına düştü. Bu
nedenle, GAPın sulama ve tarım yatırımları ile
istihdam konusunda önemli bir yeri olduğuna göre, bu projeyi
hızlandırmayı düşünüyor musunuz?
Son sorum:
2008de yeni vergi yok. dediniz. Peki, yeni zam da yok sözünü verebilir
misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN-
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakanım, birinci sorum, Isparta
Milletvekilimiz Nevzat Korkmaz adına soruyorum: Emlak Vergisinin 11inci
maddesi gereği, Ispartada Davraz Vergi Dairesince yapılan
değerlemelerle Ispartalıya trilyonlarca liralık borç tahakkuk
etmiştir. Seksen bir vilayetten sadece Ispartanın maruz
kaldığı bu haksızlığı düzeltecek misiniz?
İkinci
sorum: Siz ve diğer sayın bakanlarımız, kürsüye
çıkınca, Türkiyedeki bütün sektörlerin güllük gülistanlık
içerisinde olduğunu anlattınız. Dün Meclis TVmizin 14üncü kuruluş
yıl dönümü idi. Her siyasi partiden birer milletvekili alarak, bu
sektörleri canlı yayınla tek tek gezerek, gerçekleri görmek ister
misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, Merkezî Uzlaştırma Komisyonu
vasıtasıyla döneminizde ne kadarlık vergiden fedakârlık
ettiniz?
Cari
açığımız 1,5 milyar dolardan 36 milyar dolara,
dış ticaret açığı 15,5 milyar dolardan 53 milyar
dolara, protestolu senet sayısı dönemizde 500 binden 1 milyon 178
bine, yabancıya verdiğiniz faiz oranı dünyada en yüksek oranla
yüzde 19,3e, ödenmeyen kredi kartı borcu 4,3 milyar YTLden döneminizde
21,2 milyar YTLye nasıl çıkartıldı?
On gün önce
ASOyu ziyaretinizde, kasım ayı ciddi bir bütçe
fazlalığından söz ettiniz. Bu fonlardan çiftçiye
ödemediğiniz teşvik primlerini ödemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
Sayın Bakan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir cümle söyleyebilir miyim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, bu soruları hep grubu olan parti
milletvekillerimiz soruyor. Biz de burada olduğumuza göre partilere birer
tane soru
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bir sözümü bitireyim müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Bakın, Sayın Genç, bu cihazdan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bağımsız milletvekillerinin soru sorma hakkı
yok mu?
BAŞKAN
Lütfen dinler misiniz.
Bu cihaza -en
başında sözlerimizin, bütün başkan vekilleri biliyorsunuz
açıklıyorlar- sırayla giriliyor. Siz erken gelip girseydiniz siz
soru sorardınız. Bu cihaza benim veya bir başka
arkadaşımın
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim düşüncem o değil Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen
Benim veya bir başka arkadaşımın müdahale etme
yetkisinin olmadığını en iyi bilen sizsiniz.
Meramınız da anlaşılmıştır. Teşekkür
ederim.
Buyurun
Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ama bir cümlemi tamamlayayım efendim.
Burada hep partilere söz verirseniz bu hakkaniyetlik olmaz. Bize de söz
vermeniz lazım. Dengeli dağıtılması lazım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bir kere söz verin ya!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık, yabancılara ne kadar gayrimenkul ve mülk
satışı yapıldığını sordu. Bir de
dönemimizde millî gelirin 2 kat arttığını, memur
maaşlarına bunun çok altında zam
yapıldığını sordular.
Şimdi,
yabancılara gayrimenkul satışıyla ilgili, zaman zaman Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğümüz bunları yayınlıyor, hatta
bazı gazetelerde de bunlar ortaya çıktı, yayınlandı.
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren bu yabancılara mülk
satışı konusu gündeme gelmiştir. Çünkü, o zamandan beri
hazırlanan bir kanunla yapılıyordu. Bizim zamanımızda
da kanun daha sıkı bir hâle getirildi. Şimdi, ben buna
yazılı olarak cevap vermek mecburiyetindeyim. Çünkü, elimde hemen
onlar yok, ne kadar satıldığını. Ama en fazla
satışın herhâlde, zannediyorum, Sayın rahmetli
İnönünün Başbakanlığı zamanında
yapıldığını hatırlıyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Onları karıştırma. Bu döneme
gelelim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Niye karıştırma
canım, işte onlar da sattılar. Sayın Bülent Ecevitin
zamanında satışlar var. Her hükûmetin zamanında
satışlar var. Hangisi ne kadardır, onları yazılı
olarak ben size takdim edeceğim.
Şimdi, millî
gelirin artışıyla ilgili olarak
Değerli arkadaşlar,
bizim Hükûmetimizin bir politikası var, o da şu: Biz, işçimizi,
memurumuzu enflasyon karşısında ezdirmeyiz, onları
enflasyona ezdirmeyiz. Bakınız, bu dönemde -memura yapılan, en
düşük maaşlı- en düşük memur maaşı yüzde 115
artmıştır.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) - Kaç yılda?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Bizim zamanımızda,
işte, say.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Beş yılda.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) İşte, biliyorsun yani bizim
zamanımızı.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) - Enflasyon ne kadar artmış?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - AK Parti Hükûmetleri zamanında
artış yüzde 115tir. Peki, şey ne oldu, enflasyon ne oldu?
Enflasyon da yüzde 65 oldu. Demek ki, üzerinde, gerçek bir artış söz
konusu. Bunu da bilgilerinize arz etmek istiyorum.
Şimdi,
Sayın Güvel, bazı şeylerinden dolayı
anlaşılamadı ama, bu çocukların iş hayatıyla
ilgili olarak
Değerli arkadaşlar, ben size bir şey sormak
istiyorum. Hepinizin -Allah bağışlasın- çocukları var.
Siz milletvekili oldunuz diye veyahut da -vakti zamanında Bakanlık
yapanlarınız da var- bakan oldunuz diye çocuklarınız
işi bıraktı hadisesi oldu mu hiç? Yani biz Bakan olduk, çocuklar
işi bıraktı, çocuklarınız işi bıraktı!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Bizim çocukların rüşvet alma
imkânı yok.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Özel ithalat izni alamazlar.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Söyleyin bana, deyin ki: Bakan
olanın çocukları iş yapmaz, milletvekili olanların
çocukları iş yapmaz. Haa, yanlış bir iş yaparsa
getirilir, bunlar konuşulur. Bakınız, çocuklar yumurta
sattı, mesele oldu.
OKTAY VURAL
(İzmir) Mısır ithal etti, mesele oldu(!)
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Diyor ki burada şimdi
konuşmacı arkadaşımız: Yumurtayı likit
yaptınız, pakete koydunuz. diyor. Kötü mü yapmışlar?
Hijyenik bir yumurta yapmışlar. Kötü mü yapmışlar yani? Ne
olmuş? Ne var yani bunda?
OKTAY VURAL
(İzmir) Alkışı hak ediyorsun valla, bravo(!)
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakınız, buralardan bir şey çıkarmaya
boşuna uğraşmayın. Bizim çocuklarımız ne devletle
iş yapar -sizin çocuklarınız- gibi ne başka şeyle
aracılık yapar.
Şimdi,
Sayın Güvel
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Çocukların çaycısına para
gelmiyor, onu söyleyin lütfen. Niye farklı şey söylüyorsunuz?
MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Efendim, yok böyle bir şey,
açıklayacağım, hepsini de getirdim.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Açıklayacaksınız.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Onu da göreceksiniz, orada da
utanacaksınız. Daha önceki gensorularda olduğu gibi, burada da
utanacaksınız. Böyle senaryolarla
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Bu yük altında Maliye
Bakanlığı yapılmaz. Kamuyu rahatlatmalısınız
burada.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Değerli arkadaşım,
Maliye Bakanlığı yapıp yapmayacağımı senden
soracak hâlim yok.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen sorulara cevap verin.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki.
Şimdi,
PETKİMle ilgili bir soru soruldu. PETKİMin yüzde 51 oranındaki
hissesi Socar-Turcaz-İnjaz ortak girişim grubuna verilmiştir,
satılmıştır, 2 milyar 40 milyon dolar bedelle. Devir
işlemleri henüz tamamlanmamıştır, onlar da yakında
tamamlanacaktır.
Şimdi,
Sayın Karayel özelleştirmeleri soruyor. Özelleştirmeler ne kadar
yapıldı? diyor.
Değerli
Karayel, Türkiyede özelleştirmeler, AK Parti Hükûmetlerinden önce
yapılan özelleştirmeler 8 milyar dolardı. Şimdi, sorular
soruluyor haklı olarak. Efendim, siz özelleştirmeyi
yaptınız. Ee, siz de yaptınız özelleştirmeyi, her
dönemde
İşte, çıktı, Sayın
Kızılcıklı açıkladı. Efendim, yabancıya ne
kadar? Siz de satmışsınız, yabancıya da
satmışsınız, yerliye de. Biz bir şey diyor muyuz?
Gayet normal.
Ha, şimdi,
AK Parti Hükûmetleri döneminde Özelleştirme İdaresi kanalıyla
yapılan özelleştirme tutarı 25,5 milyar dolar
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Beleş fiyata satılmıştır
bunlar!
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Peşkeş! Peşkeş!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hiç de beleş değil, hiç de
değil ve bu özelleştirmeler, gayet şeffaf, açık, hiçbir
devirde görülmediği kadar açık yapılmıştır
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Doğrudur, doğrudur(!) Bravo(!) Tebrik ediyoruz(!)
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir)
ve özelleştirmeler, bütün millet
huzurunda televizyonlardan anbean izlenmiştir ve şimdiye kadar hiçbir
Allahın kulu Özelleştirme dolayısıyla ben mağdur
oldum. dememiştir. Yoktur böyle bir şey. Bizim zamanımızda
bu yoktur. (CHP sıralarından gürültüler) Bunlara da özellikle
dikkatinizi çekmek istiyorum.
Yalnız,
özelleştirme, büyük, yapısal bir reformdur. Hükûmetimiz, sadece
Özelleştirme İdaresi kanalıyla değil, TMSF ve
Ulaştırma Bakanlığı tarafından da
özelleştirmeler yapmıştır. Hükûmetimizin bu dönemde toplam
yaptığı özelleştirmeler 40 milyar doları
bulmuştur.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hepsini aldınız mı bu paranın?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Satacak bir şey kaldı mı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, Sayın Öztürk, bütçe
açıklarını
Ve
özelleştirmeler dolayısıyla da 5 kuruş bir yerde
alamadığımız para yoktur, hepsini de devlet
almıştır, hatta, bizden önce alınamayanlar vardı,
onları bile aldık.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Çocuklara mı devrettiniz aldıklarınızı?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hazineye, hazineye! Hepsi hazineye
girdi.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sınırları ne zaman
satacaksınız?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, Sayın Öztürkün
sorduğu bütçe açıklarını konuşmam sırasında
da detaylı bir şekilde açıkladım. Bütçe açıkları,
ilk defa Avrupa Birliğinin Maastricht Kriterlerini tutturmuş olan
kriterimizdir. Yüzde 3ün altına indirildi ve bu AK Parti Hükûmetleri
zamanında oldu.
Şimdi, bu
bütçe açıkları aynı zamanda borçların da azalmasına
sebep oldu ve bu 2007 yılının sonunda ikinci bir makroekonomik
göstergemiz daha Maastricht Kriterlerine uygun hâle geliyor, o da kamu
borçları. Kamu borçlarının gayrisafi millî hasılaya
oranının -net değil yalnız- oradaki hesaplamaya göre yüzde
60ın altında olması lazım. Bu sene, kamu borçları
yönünden de Maastricht Kriterlerini tutturan bir ülke konumuna gelmiş
bulunuyoruz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Özel sektörün borçları, özel sektörün?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Süremiz doldu.
Geri kalan soruları yazılı olarak
cevaplandırırsınız.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki Sayın Başkan.
Ben de
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Şimdi, sırasıyla, on dördüncü turda yer alan bütçelerin
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Maliye
Bakanlığı 2008 Yılı Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
12 - MALİYE BAKANLIĞI
1. Maliye Bakanlığı 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama YTL
01 Genel Kamu
Hizmetleri 28.190.691.327
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 875.200
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve
Güvenlik Hizmetleri 63.041.900
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskan ve
Toplum Refahı Hizmetleri 1.970.400.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 3.014.100
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 8.255.059.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 38.483.081.527
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye
Bakanlığı 2008 Yılı Bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Maliye Bakanlığı
2006 Yılı Kesin Hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2. Maliye Bakanlığı 2006 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Maliye
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Kesin Hesabı
A C E
T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek
Toplamı : 36.713.762.087,48
- Toplam Harcama : 36.523.603.346,72
- Ödenek
Dışı Harcama : 17.847.401,97
- İptal
Edilen Ödenek :
208.006.142,17
- Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek : 0,56
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye
Bakanlığı 2006 Yılı Kesin Hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale
Kurumu 2008 Yılı Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.06 KAMU İHALE KURUMU
1. Kamu İhale Kurumu 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama YTL
01 Genel Kamu
Hizmetleri 13.523.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 132.700
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 55.467.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 69.123.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
Kodu Açıklama YTL
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 44.023.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 25.100.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 69.123.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu İhale
Kurumu 2008 Yılı Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale
Kurumu 2006 Yılı Kesin
Hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Kamu İhale
Kurumu 2006 Yılı Kesin Hesabı
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 83.186.392,00
- Toplam Harcama : 71.167.738,49
- İptal
Edilen Ödenek : 12.018.653,51
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B C E
T V E L İ
YTL
- Bütçe tahmini : 75.088.560,00
- Yılı
net tahsilatı : 65.267.485,96
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
Kamu İhale
Kurumu 2006 Yılı Kesin Hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2008 Yılı Bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
12.76 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1. Gelir İdaresi Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama YTL
01 Genel Kamu
Hizmetleri 1.362.250.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.362.250.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Kesin
Hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Gelir İdaresi Başkanlığı 2006
Yılı Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Kesin
Hesabı
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 1.161.818.575,00
- Toplam Harcama : 1.152.886.542,48
- Ödenek
Dışı Harcama : 25.022.892,24
- İptal
Edilen Ödenek :
33.954.924,76
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Kesin
Hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.35 ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A C E T V E L
İ
Kodu Açıklama YTL
01 Genel
Kamu Hizmetleri 8.091.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 8.987.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 17.079.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B C E T V E L
İ
Kodu Açıklama YTL
‑03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 265.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 16.813.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 17.079.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının 2008 Yılı
Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının 2006 Yılı Kesin
Hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının 2006 Yılı Kesin Hesabı
BAŞKAN (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının 2006 Yılı Kesin
Hesabı
A C E
T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı : 15.378.300,00
- Toplam Harcama : 12.683.080,65
- İptal
Edilen Ödenek : 2.695.219,35
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B C E
T V E L İ
YTL
- Bütçe tahmini : 15.078.000,00
- Yılı
net tahsilatı : 14.248.651.07
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının 2006 Yılı Kesin
Hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Böylece, Maliye
Bakanlığı, Kamu İhale Kurumu, Gelir İdaresi
Başkanlığı ve Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının 2008 yılı bütçeleri ile 2006
yılı kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmalarını temenni ederim.
Sayın
milletvekilleri, on dördüncü tur görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:16.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan
CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarı ile 2006 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının 1inci
maddeleri kapsamına giren, bakanlık ve ilgili kuruluşların
bütçeleri ve kesin hesapları ile gelir ve finansman ile ilgili 2nci
maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.
Şimdi,
program uyarınca, sırasıyla 2008 yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarılarının maddelerini görüşüp,
oylamalarını yapacağız.
Şimdi, 2008
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının gider
bütçesiyle ilgili 1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım.
2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ
KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Gider, Gelir,
Finansman ve Denge
Gider
MADDE 1- (1) Bu
Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere,
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerine 218.284.732.372 Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 13.941.949.650 Yeni
Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara
1.729.688.441 Yeni Türk Lirası,
ödenek
verilmiştir.
BAŞKAN
1inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Gelir bütçesine
ilişkin 2nci maddeyi tekrar okutuyorum:
Gelir ve
Finansman
MADDE 2- (1)
Gelirler:
Bu Kanuna
bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 200.393.419.000
Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
3.417.133.196 Yeni Türk Lirası öz gelir, 10.420.672.254 Yeni Türk
Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 13.837.805.450 Yeni
Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
gelirleri 1.728.388.441 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin
edilmiştir.
(2) Finansman:
Bu Kanuna
bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı
188.591.200 Yeni Türk Lirası,
b) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
net finansmanı 1.300.000 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin
edilmiştir.
BAŞKAN
2nci maddeye bağlı (B) cetvelinin bölümlerini okutup, ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım:
2008
Yılı Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdareleri
Tarafından İlgili Mevzuata Göre Tahsiline Devam Olunacak Gelirler
B - C E T V E L
İ
KODLAR AÇIKLAMA 2008
YILI BÜTÇE GELİRLERİ
(YTL)
01 Vergi
Gelirleri 187.504.321.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 9.001.423.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 805.893.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 15.368.338.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 4.308.056.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM
BÜTÇE GELİRLERİ 216.988.031.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
09 Red ve
İadeler ( - ) 16.594.612.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
NET BÜTÇE
GELİRLERİ 200.393.419.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 3- Bu
Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2
nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini
gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile
karşılanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Birgen Keleş, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Keleş. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2008 yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 3üncü maddesine ilişkin olarak
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak için söz
almış bulunuyorum ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
3üncü maddede,
biraz önce okunduğu gibi Bu Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendinde
belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı
arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.
denilmektedir. Bu durumda, net borçlanmayla karşılanması
öngörülen miktar 17,6 milyar yeni Türk lirasıdır.
Sayın
milletvekilleri, bütçeler, kamunun geliri ve gideri arasındaki dengeyi
sağlamak, kaynakları benimsenen hedefler doğrultusunda en etkin
şekilde kullanmak için hazırlanan belgelerdir. AKP döneminde kabul
edilen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
uyarınca, merkezî yönetim kapsamındaki idareler, sosyal güvenlik
kurumları ve yerel yönetimler bütçelerini performans esaslı bütçeleme
sistemine göre hazırlamak ve uygulamak durumundadır. Aslında,
kamu yönetimi reformu adı altında getirilen düzenle, planlama ve
kaynak tahsisi süreci değiştirilmiş, tam bir kaos
yaratılmıştır.
Daha önce uzun
vadeli kalkınma planı diye tanımlanan ve DPT tarafından
hazırlanan on beş yıllık uzun vadeli kalkınma
stratejisi, bu stratejinin beş yıllık dilimini oluşturan
beş yıllık kalkınma planı, bu plana dayanılarak
hazırlanan bir yıllık program ve bu programa dayanarak da Maliye
Bakanlığının hazırladığı bir
yıllık bütçe vardı. Bugün ise, kamu kurumlarının
hazırladığı ve kendileri için hedefler belirlediği
stratejik planlarla başlayan çok sayıda plan ve program vardır.
Bütün bu plan ve programların birbirleriyle olan bağlantıları,
hedeflerden sapmanın hangi plan ve programı etkileyeceği ve
nasıl etkileyeceği tamamen belirsizdir. Bir diğer deyişle,
değerli arkadaşlarım, saydamlığın
güçleneceği ve ciddi bir hesap verme mekanizmasının
oluşacağı konusundaki sav tamamıyla sözde kalmıştır.
Hesap verme sorununa uygun bir mali ve idari yapı ne yazık ki
oluşturulamamıştır. Aslında, AKPnin izlediği
politikalarla güçlü bir denetim mekanizmasının oluşması da
mümkün değildir. Çünkü AKP, her vesileyle teftiş
kurullarını işlevsiz kılmak için çaba gösteren bir partidir
ve teftiş kurulları olmadan çalışan müfettişlerin
veyahut da bu değişik yasayla getirilen iç denetçilerin de
teftiş kurullarının işlevini görmesi ve onlar kadar etkili
olması beklenemez.
Sayın
milletvekilleri, ülkenin kaynaklarını en iyi şekilde
değerlendirmek, kuşkusuz her iktidarın önde gelen görevidir. Bu
iktidarın böyle bir anlayışla hareket etmediğini
düşünüyorum. Bunun iki nedeni vardır: Birincisi, iktidar, kamu
yatırımlarının azaltılmasını, bir anlamda
dibe vurmasını çok doğal karşılamaktadır ve
gerekçe olarak da kaynak yetersizliğini ve yatırım
yaptırmama politikasını -kamuya- ileri sürmektedir. Oysa, kamu
yatırımlarının ülkenin rekabet gücünü arttırması
açısından çok önemli bir işlevi vardır. 80den önce
yapılan birçok araştırma ortaya koymuştur ki, kamunun güçlü
olduğu, yatırım yaptığı, aktif olduğu
dönemlerde özel sektör de çok başarılı olmuştur. Çünkü,
kamu yatırımları, özel sektörün çeşitli alanlarda rekabet
edebilir nitelikte ve maliyette üretim yapmasına büyük katkı
sağlamaktadır. Örneğin, enerji yatırımı
yaptığı zaman kamu ve enerjiyi dünya fiyatlarından
sunduğu zaman veyahut sulama yatırımı yaparak su
getirdiği zaman ihtiyacı olan üreticiye, bu, faaliyetleri olumlu
yönde etkileyen yatırımlar olmaktadır.
Sayın Sanayi
Bakanı, Bakanlığının bütçesi
tartışılırken, yeni bir çalışma
başlattıklarını, nerede, ne üretileceğini kendilerinin
belirleyeceğini söyledi, ama, sanıyorum, bunu söylerken, AKPnin
Devlet Planlama Teşkilatının işlevini nasıl
sıfıra indirgediğini unuttu. AKPnin kalkınma
ajanslarına verdiği görevi, nerede, ne kadar, ne üretileceği
konusunda artık yerli ve yabancı girişimcilerin söz sahibi
olacağını Sayın Bakan hatırlamalıdır. Çünkü,
kalkınma ajanslarındaki personel sadece girişimcilerin istekleri
doğrultusunda işleri kolaylaştırmak ve
hızlandırmakla yükümlüdür. Projeler hazırlandı ve AKP
destek verdiği takdirde merkezî yönetim de buna kaynak aktarmak zorunda
kalacaktır. Kuşkusuz, bu durum, merkezî yönetim bütçesinin en etkin
şekilde, en verimli şekilde kullanılmasını olumsuz
yönde etkileyecektir ve ayrıca da, atıl kapasite
yaratılmasına, asıl ihtiyaç ortada dururken başka
yatırımlar yapılmasına da yol açabilecektir.
İktidarın
kaynakları en iyi şekilde değerlendirmediği yönündeki
düşüncemin ikinci nedeni de, kamu kaynaklarını arttırmak
için çaba göstermemesidir. Ciddi bir vergi reformu yapmadığı
gibi, ters yönde adımlar atmış, kayıt dışı
ekonomiyi kayıt altına almak için de gerekli çabayı
göstermemiştir. Ayrıca, uluslararası likiditenin bol olduğu
ve Türkiyeye gelen yabancı sermayenin hızla arttığı
ve büyük boyutlara ulaştığı dönemde de durumu iyi
kullanamamıştır. 2007 yılında 7,5 milyar dolar
dış borç faizi ödeyecek olan Türkiye, 2008de 10 milyar dolar
dış borç faizi ödeyecektir. Yüzde 22,5 oranında artış
vardır bir yılda. 2003ten itibaren de yüzde 100 oranında
artmıştır.
Sayın
milletvekilleri, madde 3teki Gelir ile gider arasındaki fark
dış borçlanmayla karşılanır. ifadesi, kuşkusuz
bir gerçeği yansıtmaktadır, ama ne var ki hükûmetlerin görevi bu
farkı azaltmak ve gerekli önlemleri almak, gerekli politikaları
oluşturmak olmalıdır. Oysa, gelen yabancı sermayenin
üretime, yatırıma, döviz kazandıran veyahut da döviz tasarrufu
sağlayan yerlere aktarılmasını bile yönlendiremeyen bir
iktidarla karşı karşıyayız. Bunu bile yapamayan bir
iktidarın, söz konusu görevi tam olarak yerine getirdiğini söylemek
mümkün değildir. İktidarın çok başarılı diye
tanımladığı ve biraz önce de Sayın Bakanın
belirttiği ve sık sık gündeme getirdiği savlardan birisi,
bütçe açığının, diğeri de toplam borçların
gayrisafi millî hasılaya oranının azalmasıdır.
Bunların ikisi de gerçek iyileşmeler değildir sayın
milletvekilleri.
Bütçe
açığının azalmasının ardında AKP
İktidarı döneminde bazı yasal düzenlemelerle çok önemli
kalemlerin bütçe dışına çıkartılması vardır.
Bazı harcamaların kaydının o yıl için ertelenmesi,
eksik gösterilmesi uygulaması vardır. Özelleştirmelerden ve
hazine arazilerinin satışından elde edilen gelirin ki, bu çok
yasak olan bir şeydir- bütçe açıklarının kapatılmasında
kullanılması vardır. Sanıyorum bütçenin iyi idare
edilmesi diye nitelendiriyorsa bunları Sayın Bakan, bizim söyleyecek
bir şeyimiz olmaması gerekir, çünkü bunların hiçbirisi
yapılmaması gereken şeylerdir, hepsi de yapılmaması
gereken şeylerdir. Buna rağmen, Maliye Bakanı tarafından 4
Aralıkta yapılan sunuşta -bu kadar hileye rağmen- bütçe
açığının 2007 yılında artarak 14,9 milyar yeni
Türk lirası olacağı ve 2008 yılında da 18 milyar yeni
Türk lirasına yükseleceği öngörülmektedir. Merkezî yönetim borç
stokunun gayrisafi millî hasıla içindeki oranının
azaldığından söz edilmekte; ancak, değerli
arkadaşlarım, toplam kamu brüt borç stokunun 2002 yılında
256,8 milyar yeni Türk lirasından 2007 yılı ortalarında
357,7 milyar yeni Türk lirasına yükseldiğinden söz edilmemektedir.
Gene brüt
dış borç stokunun aynı dönemde 129,7 milyar dolardan 226,4
milyar dolara yükseldiğinden, diğer bir deyişle yüzde 100
artış gösterdiğinden söz edilmemektedir. 2002de 43,2 milyar
dolardan 2007de özel sektör borçlarının 138,5 milyar dolara
yükseldiğine de değinilmemektedir. Özel sektör borçlarının
merkezî yönetimi ilgilendirdiği söylenemez denilemez. Neden? Çünkü devlet
bu borçlarla ilgili bir sorumluluk üstlenmek durumundadır kriz hâlinde.
Ayrıca, borç stokunun gayrisafi millî hasılaya oranının
daha küçük gösterilmesi için de doların değer kaybından
yararlanıldığı gibi, genelde toplam kamu net borç stoku
tanımı kullanılmaktadır. Brüt kamu borç stokundan net kamu
borç stokuna geçmek için de Merkez Bankası net varlıkları, kamu
mevduatı ve İşsizlik Sigortası Fonu net
varlıkları çıkarılmaktadır brüt miktardan. Bu,
uluslararası kabul gören bir hesaplama olabilir değerli
arkadaşlarım, ama herhangi bir kriz anında Türkiyenin
yararlanabileceği bir yöntem değildir. Kriz anında, hükûmetler,
sıcak para yurt dışına çıkma heyecanı ve
telaşı içindeyken, Merkez Bankası net varlıklarına,
kamu mevduatına ve işsizlik sigortasına el koyuyorum diyemez.
Bugün sorumsuzca
borçlanarak gelecek kuşakların kullanacağı kaynaklara el
konulmakta; diğer bir deyişle, gelecek kuşakların
kullanacağı kaynaklar gasbedilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Keleş, bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
BİRGEN
KELEŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
Aslında
bugün izlenen başka bazı politikalar da, örneğin,
özelleştirme adı altında önemli kuruluşların ve
bankaların yabancıların eline geçmesi, hazine arazilerinin,
vatan topraklarının yabancılara satılması da benzer
sonuçlar yaratacaktır. AKPnin uyguladığı politikalar
sonucunda, gelecek kuşakların kullanabileceği kaynaklardan ya
vazgeçilmiş olacak veya bu kaynaklar borç ve faiz ödemeleri için
kullanılacaktır.
Hiçbir hükûmetin,
hangi oy oranıyla gelirse gelsin, böyle bir sonucu yaratmaya ve gelecek
kuşakların kullanacağı kaynaklara, tesislere, bankalara,
arazilere, vatan topraklarına, madenlerine el koymaya veyahut da
bunları yabancılara devretmeye hakkı
olmadığını düşünüyorum.
Bu nedenle de,
kaynak yetersizliğine çare aramadan sorumsuzca borçlanmayı ve
borçlanmanın hiçbir bedeli yokmuş gibi davranmayı gelecek
açısından fevkalade sakıncalı buluyorum ve bu tutumdan bir
an önce vazgeçilmesini kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görüyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Keleş.
Şimdi
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Sayın Münir Kutluata, Sakarya
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, bütçenin
görüşülmesinin sonuna yaklaştığımız şu anda,
bütçe dengesiyle ilgili konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bütçe
açığı, hepinizin malumu olduğu üzere, 18 milyar yeni Türk
lirası olarak öngörülmüştür. Bu 18 milyarlık öngörü, faiz
dışı fazladan, faiz dışı fazla hedefinden
yapılan bir kısıntı sonucu bu noktaya oturtulmuştur.
İktidar
mensuplarından ve sorumlularından sık sık, bütçe
açığının azalması ve bütçe denkliğine doğru
gidildiği yönünde ifadeler duyuyoruz. Bütçe denkliği çok önemli bir
dengedir, çok önemli bir husustur. Ancak bütçenin, Türkiye gibi bir ülkede,
büyümekte olan, gelişmek zorunda olan ülkelerde ne büyüklükte olduğu
esas konudur. Eğer, bütçeyi, açık vermesin diye birtakım
yatırımlarınızdan, birtakım sosyal
harcamalarınızdan vazgeçerek denkleştirirseniz, bunun çok kolay
bir iş olduğunu herkes bilmektedir. Dolayısıyla,
Türkiyenin beklentilerine cevap verecek bir bütçe ve bunun sağlam
kaynaklarla finanse edilmesi esastır. O bakımdan, bütçe
açığının, hem güzel bir bütçe yapılması,
Türkiyenin beklentilerine cevap verecek bir bütçenin yapılması hem
de açığının az olması, sonuçta da dengeye
oturması en fazla arzu ettiğimiz husustur.
Ancak, bu
öngörülen şekliyle bile, 18 milyar YTLlik açık öngörüsüyle bile bu
bütçemiz hakkında söylenecek çok şey vardır. Bunlardan bir
tanesi bütçenin genel dengeleriyle ilgilidir. Bu bütçenin üzerine oturduğu
iki ana temel yüzde 4 enflasyon hedefi ve yüzde 5,5luk kalkınma
hedefidir, büyüme hedefidir. Yüzde 4 enflasyon hedefi konusunda söylenecek çok
şey vardır. Bunlardan bir tanesi, bir önceki yıl enflasyon
hedefinin yüzde 5 alınıp, yüzde 9,5 gerçekleşmesi; içinde
bulunduğumuz yılda yüzde 4 alınmasına rağmen yüzde 8i
geçmiş olması, dolayısıyla, yıl sonu itibarıyla
daha yüksek bir rakama ulaşacak olması ve bu yılki yüzde 4ün de
tutmayacağına dair Hükûmetin sorumluları tarafından ortaya
koyulan açıklamalardır. Dolayısıyla, enflasyonun kendi
rakamına göre yüzde 100 farklılık göstereceği bir ortam
meydanda iken, Türkiyede birtakım harcamaları, sosyal harcamaları
bu enflasyona göre ayarlamak veya bazı gelirlerin bu enflasyon
oranına göre tahakkuk edeceğini beklemek çok gerçekçi görülmüyor.
Bunu çok güzel bir örnekle kuvvetlendirelim. Memur ve emekli maaşı
artışlarının yetersiz olduğunu, bunun mutlaka artırılması
gerektiğini Plan ve Bütçe Komisyonunda çok ciddi bir istek olarak
önergeyle gündeme getirdik. Burada dedik ki: Burada itiraz noktanız
enflasyonun azması konusudur ama memur maaşıyla, emekli
maaşıyla enflasyon ölçmek doğru bir yol değildir. Çünkü Türkiyedeki
enflasyonun tutmayacağı bugünden bellidir. Belli oluşuna dair
şimdi size net bir örnek vererek konuma dönmek istiyorum. Yine biz
Hükûmetin uygulamalarını, borçlanmadaki Türkiyeye cezbedilen,
çekilen sıcak parada ödenen faizlerin yüksekliğiyle tenkit ediyoruz.
En son ekonomiden sorumlu Bakanımız Sayın Şimşek
tarafından ifade edildi ki bugünün rakamı 16,8dir. Yani yüzde 17
sıcak paraya faiz ödüyoruz. Bu yüzde 4 enflasyona göre yüzde 13lük bir
reel faizdir. Böyle bir reel faiz nasıl olur? denilince, herkes
enflasyon oranının tutmayacağını söylüyor ve sonuçta
bunun yüzde 7-8lik bir reel faiz oluşacağını -isim vermek
istemiyorum- en yetkili ağızla belirtiyor. Demek ki enflasyonun yüzde
4te kalmayacağına dair kesin bir kanaat var. O hâlde, enflasyonun
yüzde 4 yerine önceki yıl olduğu gibi 9,5, belki 10, belki 8,5, her
neyse, çok yükseklerde tahakkuk edeceğini esas alırsak, memura ve
emekliye verdiğimiz yüzde 4lük artışı da göz önüne
getirirsek, yüzde 60lık artış hakkından bir
fedakârlık yapması isteniyor bu insanlardan. Onun için Plan ve Bütçe
Komisyonunda bu konuda çok ısrarlı olduk, talepte bulunduk,
arkasını getiremedik. Enflasyon sebebi saymamak lazım memur
maaşlarındaki artışı. dedik. Neden? Çünkü enflasyonun
esas sebeplerini ortadan kaldırarak düşürmüyoruz, enflasyonu üretim
artışıyla düşürmüyoruz, enflasyonu verimlilik
artışıyla düşürmüyoruz; enflasyonu ucuz ithalatın
sağladığı ucuzluk ortamında düşürüyoruz. Onun
için enflasyonla ilgili -dikkat edin- iktidar mensupları kendi
kullandığı ifadede; basın, kendi kullandığı
ifadede ve Merkez Bankası, herkes, enflasyondan bahsederken enflasyonla
mücadele lafı ediyor. Daha heyecanlananlar enflasyon canavarından
bahsediyor. Yani, biz, enflasyonu sadece baskı altında tutuyoruz bu
politikalarla. O hâlde enflasyon konusunda emin
olamadığımıza göre, memura bu artışı verip,
arkadan da Eğer farklı olursa sonradan öderiz. demek, ama
sıcak paraya peşin peşin yüzde 17 faizi uygun görmeyi Türkiyedeki
çok büyük bir adaletsizlik ve kendi insanımıza karşı yapılmış
çok büyük bir haksızlık olarak görüyorum.
Şimdi,
Sayın Bakan, Sayın Maliye Bakanımız burada, eliyle de
işaret ederek Vatandaşın cebine daha fazla para girecek bu
bütçeyle. dedi. Hepimizin arzusu budur. Ama, tabii vatandaş deyince, biz,
ülkemizde yaşayan bütün kesimleri birden anlıyoruz. Oradan insan
hemen aklından geçiriyor, çiftçinin cebine demek ki daha fazla para
girecek diye. Eğer, gidip çiftçilere soracak olsanız böyle bir
kanaate varmışlar mı, varmamışlar mı
Bunu
araştırmaya bile gerek yok. Evet, çiftçinin cebine daha fazla para
girmeyecek. Neden? Çünkü kanun hükmü olmasına rağmen, tarım
desteklemelerinin millî gelirin yüzde 1inin altında
olamayacağı, bu desteklerin, bu sınırda tutulduğunu,
bunun üzerine katiyen çıkılamadığını görüyoruz.
Her zaman
söylüyoruz ki: Memuruna, emeklisine, çiftçisine, bu toplumun, bütün
toplumların bir minnet borcu vardır. Bu borcun ödenmesi
lazımdır. Türkiyede bu minnet borcu çok daha yüksektir.
Sanayileşme sağlanamamış, ülkenin iktisadi
kalkınması geliştirilmemiş, tamamlanmamış ve o
insanlar, bulundukları yerlerde çaresiz
bırakılmışlardır. Buradaki yardım himmet
değildir, bu bir minnet borcudur. Çiftçiye, köylüye yerinde durduğu
için, aç sefil bu son beş yıl içerisinde çaresizlikten şehre
göçen diğer 3 milyon insana eklenmediği için bir teşekkür
borcumuz vardır. Bunun için, bunun yapılması gerekiyor dedik,
ama bunlar olamıyor.
Memur konusunda
ısrar ettik. Türkiyede her dört beş yılda bir bu
maaşların düşüklüğünü telafi etmek üzere bir sıçrama
yapılır ve bir telafi operasyonuna girişilir, buna gidelim
denildi, bunu da kabul ettiremedik. Onun için, şimdi, bu genel dengeler
konusunda, Sayın Bakanın, yine en son örnekler için söylüyorum, biraz
önce yaptığı konuşmada Sayın Maliye
Bakanımızın temas ettiği bir hususa işaret ediyorum.
Genel Kuruldan, cari açık ve dış ticaret açıkları
noktasında ciddi sesler, itirazlar gelince Sayın Bakan dedi ki:
Dış ticaret hacmimiz 270 milyar dolara ulaştı. Böyle bir dış
ticaret hacminde, bu kadar alışta, bu kadar verişte, yurt
dışına mal gidiyor, yurt dışından mal geliyor, bu
hareketlilik içinde bunlar olur. Sizin aklınız yattı mı?
Sayın Bakanın aklının yatmadığından ben
eminim, espri gücüne bağlıyorum. Çünkü, 270 milyar dolarlık bir
hacimle iş yapıyorsanız bundan daha kârlı
çıkmalısınız. Daha düşük dış ticaret
hacminde dış ticaret açığımız daha azdı. O
zaman, bunun neresiyle biz övüneceğiz, onu bilemedim. Arkasından
Ülkede hareket var, turizm gelirlerimiz artıyor. dedi. Zaten
sıkıntımız bu. Bu dış ticaret
açığı bu turizm gelirlerini, işçilerimizin gönderdiği
tasarrufları ve bütün hizmet gelirlerimizi alıyor hepsini götürüyor
ve 35 milyar dolarlık çok sarsıcı bir tortu bırakıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kutluata, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayınız.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Onun için,
sayın Bakanın açıklamalarının, bu anlamda, yüksek
rakamları ifade etmek bakımından cümle bitmeden
heyecanlandırıcı görülüyor, ama cümle bittiği zaman
gerçeklerle karşı karşıya kalıyoruz.
Şimdi zaman
azlığı dolayısıyla ekonomimizle ilgili diğer
olumsuzluklara çok temas edemeyeceğim. Ama, bu bütçe görüşmeleri
sırasında, bu vesileyle, iktidar mensuplarımızdan ve
dolayısıyla bu arada, ısrarla, Sayın Maliye
Bakanımızdan, belki vakit darlığı
dolayısıyla, ama alamadığımız bir cevap var. Bu,
şudur: Türkiye, bu şekilde özelleştirme adı altında,
özelleştirmeyle ilgisi olmayan birçok uygulamayı da özelleştirmeyle
beraber yaparken, TOKİ gibi bir kurumun, Toplu Konut İdaresinin
resmîleştirilmesini, resmî kuruluş olarak faaliyet göstermesini ve
bütçe dışı kalmasını özelleştirme
mantığıyla açıklamanın da pek mümkün
olmadığını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
bunun en
gelişmiş sektörümüz olan özel sektörün başına
açtığı sıkıntıları görerek
özelleştirmeyle özel sektörü canlandırma
mantığının çeliştiğini de bu vesileyle ifade
etmek istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Kutluata.
Şimdi
şahıslar adına söz talepleri vardır. İlk söz,
Sayın Fazlı Erdoğan, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Erdoğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
3üncü maddesiyle ilgili, şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Takdir edersiniz
ki, günlerdir 2006 ve 2007, 2008 bütçesini planlarken, iktidar, iktidar
sorumluluğunu ve yetkisini sınırsız kullanma
hakkını sürekli vurgulayıp öne çıkarmış,
muhalefet de ve muhalefet sözcüleri de muhalefet hakkını ve
sorumluluğunu sürekli olarak dile getirmiştir; bu, çok
doğaldır.
Türkiyenin
kalkınması, büyümesi, istikrarlı gelişmesi için bir süreç
işlemektedir. Her şeyden önce, bu madde teknik bir maddedir.
Gelirini, giderini ayarlamak isteyen bir iktidar, bir hükûmet, aradaki
farkı, elbette borçlanarak planlamak zorundadır. Bu borçlanmayı
da elbette, en isabetli kaynaktan en verimli sonucu elde edecek şekilde
yatırıma ve üretime dönüştürüp ülke insanını mutlu
kılmak, refah düzeyini yükseltmek, onu, yer altı ve yer üstü
kaynaklarını devreye koyarak en iyi bir şekilde planlamakla
mümkündür.
Durum bu
şekilde olunca, Türkiye bir değişim ve dönüşüm sürecine
hızlı bir şekilde adapte olmuştur ve bu süreci iktidar en
iyi şekilde planlayıp kullanırken, zaman zaman muhalefette de bu
süreç, gerçekten yerini almıştır. Ben -geçmişteki
muhalefete baktığımız zaman- Türkiyenin seksen dört
yıllık süreci içerisinde bu beş yıllık muhalefette,
gerçekten, istikrarın, güvenin, değişim ve dönüşümün
izlerini görüyorum. Bu izler, kendilerine büyük gelecek vaat ediyor. Yavaş
yavaş Türkiyenin bu şekilde muhalefeti, demokrasinin
gelişmesine, insan haklarına, hukuka ve sosyal devlet
anlayışına muhalefetin de yer verdiğini ve bunun önünün
açıldığının izlerini görüyoruz. Durum bu şekilde
olunca, 2008 yılı bütçesinin dengelenmesi noktasında, her alanda
olduğu gibi, kendi konumuzla da ilgili olması nedeniyle, özellikle
Sanayi Bakanlığına baktığımız zaman, bir
taraftan büyümeyi istikrarlı bir şekilde yürüten, bir taraftan faizi
sürekli olarak küçük esnafa ve sanatkârlarımıza verilen özellikle bu
noktada yüzde 59lardan yüzde 13lere kadar düşen 5 milyon YTLyi, şu
anda baktığımız zaman, önce 25, daha sonra 35 daha sonra 50
milyonlara kadar götüren bir hükûmetin, bu dengelemelerde, bütün alanlarda
olduğu gibi, yatırımı, üretimi ve özel sektörü de dengeli
bir şekilde kamu borçlanmasına ayarlamak zorundadır. Bu
hesaplamaları da yaparken iktidara ve muhalefete düşen bana göre
görev şudur: Evet, bu bütçede özel sektörün önü
rahatlatılmıştır, açılmıştır. Ama,
aynı zamanda, özel sektörün borçlanma riski artarken, gelecekteki
birtakım krizlere, gelecekteki birtakım sorunlara yönelik özel sektör
de elini taşın altına koymuştur. Bunun içerisinde medya
vardır, zenginler vardır, özel sektörün bugüne kadar Türkiyenin
Böyle, daha çok, Türkiyeyi dışarıdan yönetenlerini riski
artmıştır. Niçin? Bir kriz olduğu zaman devlet borçlanmasıyla,
sürekli olarak devlet içeriye atılırken, özel sektör uzaktan
bakıyordu. Şimdi, özel sektör de borç riski, aynı zamanda kendi
açığını kapatma riski altındadır, Türkiyenin
istikrarına ve tabii ki kalkınmasına geçmişten daha fazla
ilgi göstermesi zorunlu hale gelmiştir. Türkiye istikrarsız
olduğu zaman, düzensiz olduğu zaman, demokraside ve ekonomide
dengesizlikler dönemi başladığı zaman, en büyük paniklemeyi
özel sektörde görüyoruz. O zaman, sistemine sahip çıkıyor,
yanlış giden şeylere dur diyor. Diyor ki: Bu sistem içerisinde
özel sektöründe eskisi gibi aldığı parayı kamu
desteğiyle ödeyeceği dönemler bitmiştir. Bu nedenle, şimdi
kendi yatırımını, kendi planlamasını, kendi geleceğini
devletin kesesinden, kasasından değil de kendi cebinden, kendi gelecek
çocuğundan, torunundan alacak bir devlet yönetiminin ortaya
çıktığını görüyor. Bu da Türkiye için bir
gelişmedir.
O nedenle, ben,
gerek muhalefeti gerekse iktidarı bu noktada şu noktaya çekmek
istiyorum, diyorum ki: Siz, özel sektörü bu devletin dışında bir
şey zannetmeyin, özel sektör başlı başına bu devletin
bir parçasıdır. Özel sektörü oluşturan kurumlar veya
kuruluşlar veya şahıslar her şeyden önce
vatandaştır. Vatandaş olarak burada yatırım
yapıyorsa, devletine vergi veriyorsa, onun riskini de almak
zorundadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, bir dakika ek süreniz var.
Lütfen
tamamlayın.
FAZLI
ERDOĞAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bu noktaya
geldiğimizde, evet bugün borç artmıştır, gelirler aynı
zamanda yerinde durmamaktadır. Buradaki söylemcilere
baktığımız zaman, bütün konuşmalarda, borcun
arttığını
Ama gelirin arttığını
söyleyen bir unsuru, bir kişiyi, bir yetkili milletvekilini göremiyoruz.
Bir kaynağın geliri arttığı zaman elbette borcu artacaktır.
Gelirini yok sayar, borcunu sürekli öne çıkarırsanız, büyük bir
haksızlık olur.
Bugüne kadar,
muhalefetiyle iktidarıyla bu bütçede katkısı olan, dengeleri
sağlamada sağduyulu olan, aklıselimi öne çıkaran herkese
teşekkür ediyorum. Başta Sayın Bakanlarımıza ve bütün
milletvekillerimize, bütün ülke insanına bu bütçenin hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Şahısları
adına ikinci söz, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençe aittir.
Buyurun
Sayın Genç.
Süreniz beş
dakika.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 3üncü
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Tabii, bizim
kanunlar üzerinde söz alma imkânımız çok sınırlı
olduğu için böyle bir beş dakikalık bir şey ettik.
Tabii, biraz önce
Maliye Bakanı burada konuştu. Çok tabii pişkin, olgun, her
şeyi çok olgunlukla karşılayan, yani ağlanması gereken
şeylere gülen bir psikolojiye sahip. Şimdi kendisine soruyorum: Sen
çocuklarının hesaplarını incelettirdin mi kimseye? Sen,
madem, geçen gün bir televizyon kanalına dedin ki: Efendim, benim
çocuklarımın verdiği vergiyle siz maaş alıyorsunuz.
Mersindeki bir olaydan, sizin çocuklarınızın
yaptığı işler dolayısıyla 2 milyon dolar avantaj
sağladılar. Bunu çıkıp buradan açıklasanıza.
Tekele
alınan kutu nedeniyle, sizin şu anda Özelleştirme İdaresi
Başkanı olan kişiye 43 trilyon idari para cezası kesildi.
Bu para cezası ne oldu? Tahsil ettiniz mi? 43 trilyon idari para
cezası kesilen kişiyi hâlâ siz nasıl Özelleştirme
İdaresi Başkanlığında bulunduruyorsunuz?
Ayrıca
sormak istiyorum, biraz önce burada konuşuldu: Manisadaki bir şeyi
-hani diyorsunuz ya özelleştiriyoruz- bir kamu mülkünü,
aşağı yukarı 3 milyon dolara sattınız, kendiniz
sattınız veya yandaşlarınıza sattınız. Onlar
dört buçuk ay sonra üçte 1ini 14 milyon dolara sattılar. Bu nasıl
oluyor? Bu devletin malını nasıl böyle yağma ediyorsunuz?
Sonra, sizin
Hükûmetin, Başbakanınızın,
Cumhurbaşkanınızın çocuklarının
hesaplarını inceliyor musunuz? Bunları inceleyin.
Başbakanın gidip de kendi yazlığında
kaldığı Ramseyin, kendisiyle ticari ilişki kurduğu
Ramseyin hesaplarını inceliyor musunuz?
Siz, iktidara
geldikten sonra çıkardığınız vergi aflarıyla kendi
vergilerinizi affettiniz mi? Vergi barışı getirdiniz.
Sıfır kazanç beyan ettiğiniz şirketlerinizle ilgili 2-3
trilyon lira, tuttunuz, vergi barışında kazanç beyan ettiniz. Bu
zihniyetle Maliye Bakanlığı koltuğunda oturan kişi
Maliye Bakanlığında nasıl bir dürüst yönetim gösterir
arkadaşlar? Böyle bir şey olur mu? Devletin gelirlerini,
hesaplarını inceleyen, inceleme elemanlarının bir
kısmının görevlerine son verdiniz, bir kısmını
görevlerini yapamaz duruma getirdiniz. Hayalî ihracat zamanınızda
arttı, bunları incelemiyorsunuz. Şimdi çıkıyorsunuz,
burada diyorsunuz ki Ben böyle yaptım. Ya şimdi, sen geldiğin
zaman 2002deki devletin iç ve dış borcu 270 katrilyon lira,
şimdi 500 katrilyon lirayı geçiyor. Bu nasıl bir bütçe, sen
nasıl övünüyorsun kardeşim? Bunların, gel burada
hesabını ver.
Şimdi,
merkezî uzlaşma komisyonunda getirdiniz. 750 milyarın üzerindeki
vergi aslı uyuşmazlıklarını getiriyorsunuz merkezî
uzlaşmaya. Merkezî uzlaşmada bir yabancı şirketin 3,5
milyar dolarını affettiniz mi? Yine, bir şirketin 1 katrilyon
200 trilyon lirasını affettiniz mi? Yine, bir kişinin 44 trilyon
liralık vergi aslını 4 trilyona indirdiniz mi uzlaşmada?
Siz, merkezî uzlaşmada vatandaşların incelemelerini orada sorumsuzca
getiriyorsunuz, sıfıra indiriyorsunuz. Bu, sizin haddinize mi; bu,
sizin babanızın malı mıdır? Bu, devletin
malıdır; bu, vatandaşın verdiği vergidir. Sen ne hakla
bunları yapıyorsun?
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Neden bağırıyorsun?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ondan sonra, çıkıyorsun Efendim, benim çocuklarım iyi
ticaret yapıyor. Senin çocukların iyi ticaret yapıyorsa, buyur
ben gideyim, ben vergi denetmenliği yapayım, senin de, Tayyipin de,
Abdullah Gülün de çocuklarının hesaplarını bir inceleyeyim
bakalım, doğru vergi veriyorlar mı, vermiyorlar mı!
Bunları, bakın, çıkıp da
Evvela devleti yöneten
insanların şeffaf olması lazım, evvela dürüst olması
lazım.
SONER AKSOY
(Kütahya) Bağırmadan konuş!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, çıkıp da, naylon fatura ve hayalî ihracattan
dolayı hakkındaki dosyalar Türkiye Büyük Millet Meclisi
dolaplarında dururken, siz burada hangi hakla Maliye
Bakanlığı yapıyorsunuz?
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Palavra!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bir memleketteki insanlar, bu memlekete dürüst vergi
veren insanlar Bu memleketin Maliye Bakanının hakkında bu kadar
suçlamalar varken, ben niye bu memlekete vergi vereyim? demez mi?
Getirdiniz,
yabancı bankaların kurumlar vergisini yüzde 30dan yüzde 20ye
indirdiniz. Bu, sizin hakkınız mıydı? Yabancı
bankalara mı çalışıyorsunuz, Türk milletine mi
çalışıyorsunuz? Vasıtalı vergilerin genel bütçe
içindeki payını, insanların istihlak maddelerinden
aldığınız yüzde 70, öte tarafta servet vergilerinde, normal
olarak gelir üzerinden alınan vergileri yüzde 35lere indirdiniz. Bu
nasıl bir politika? Diyorsunuz ki: Yatırım yaptık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, bir dakika ekliyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, Allah rızası için kardeşim, bu beş sene
içinde hangi fabrikayı siz yaptınız? Özel teşebbüs yatırım
yapmış, yabancı sermaye gelmiş Türkiyeye
Gelebilir.
Çünkü, siz, devletin en kıymetli mallarını satıyorsunuz,
yok pahasına satıyorsunuz. Araştıralım, hazinenin en
kıymetli mallarını satıyorsunuz. Bunları, burada,
tabii, grup çoğunluğunuz olduğu için, inceleme
yaptırmadığınız için, devletin denetim
elemanlarını yok ettiğiniz için, dürüst denetim yapan
insanların görevlerine son verdiğiniz için
İşte, sizin
Maliye Müfettişiniz Hamza Kaçarın niye görevine son verdiniz, ne
yaptı bu arkadaş? Geçen gün bir müfettiş gitti, Millî Piyango
Genel Müdürünü öldürdü; hiç mi bunu bir araştırmak gerekmiyor? Yine,
geçen gün BOTAŞta 1 tane müfettiş intihar etti. Bu müfettişler
niye intihar ediyor, bu memleketin
hesapları niye doğru dürüst incelenmiyor? Şimdi, bunlar
ortadayken, siz çıkıp da burada çok pişkin bir yüzle, işte,
böyle, her şeyi şakaya alarak
Böyle bir şey olmaz sayın
milletvekilleri. İnsanlarda belirli bir sorumluluk duygusu teşekkül
etmedikten sonra, orada zaten çıkıp konuşmak da bir şey
ifade etmiyor.
Saygılar
sunarım efendim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
Bütçe Düzenine
İlişkin Hükümler
Bölüm düzeni ve
deyimler
MADDE 4- (1)
Gider cetvelinin bölümleri, analitik bütçe
sınıflandırmasına uygun olarak fonksiyonlar şeklinde
düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü düzeyde alt
fonksiyonlara ayrılır.
(2) Bu Kanunda ve
diğer kanunlarda giderlere ilişkin yer alan;
a) Fasıl ve
bölüm deyimleri, fonksiyonel sınıflandırmanın birinci
düzeyini,
b) Kesim
deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyini,
c) Madde
deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın üçüncü düzeyini,
ç) Tertip
deyimi, kurumsal, fonksiyonel ve finansman tipi kodların bütün düzeyleri
ile ekonomik sınıflandırmanın ilk iki düzeyini,
d) Borç ödemeleri
yönünden ilgili hizmet tertibi deyimi, borç konusu hizmetlerin
yürütüldüğü ilgili tertipleri,
ifade eder.
(3) Tahakkuk
ettirilecek giderler Devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik
sınıflandırmanın dördüncü düzeyini de kapsayacak
şekilde gösterilir; kesin hesap kanunu tasarısı ise ikinci
düzeyde hazırlanır.
(4) İlgili
mevzuat hükümleriyle analitik bütçe sınıflandırması
arasında gerekli uyumu sağlamaya ve ortaya çıkabilecek
sorunları gidermeye yönelik düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı
yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, doğrusunu isterseniz, eğer, muhalefet kanadı
olarak gelip şu kürsüde Türkiye dışarıdan yönetiliyor.
desek sizler itiraz ederdiniz. Ama, az önce bu kürsüde konuşan
değerli AKP Milletvekili Arkadaşımız aynen şu cümleyi
kullandı: Türkiyeyi dışarıdan yönetenlerin riski
artmıştır.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Öyle demek istemiyor.
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) Sürçülisan(!)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Cümle bu, tutanakları getirip
bakarsınız.
ALİ TEMÜR
(Giresun) Biz, ne demek istediğini anladık.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Evet.
Şimdi,
buradaki olay şu değerli arkadaşlar: Türkiyeyi dışarıdan
yönetenlerin riski zaten hiç artmadı. Niçin Merkez Bankasında bu
kadar para tutuluyor? O riski minimize etmek için.
İkinci
önemli nokta değerli arkadaşlar, daha önce bu kürsüye gelen CHP
milletvekili arkadaşlar şu sorunun yanıtını
ısrarla istiyorlar, ama bir kez daha buradan söylemekte yarar görüyoruz:
Sayın Başbakan ATV ve Sabahın satışında
Çalık Grubuyla satış öncesi bir görüşme yaptı mı
yapmadı mı? Çok basit bir soru. Bu soruyu, istirham ediyorum,
değerli basın mensuplarımız da Sayın Başbakana
sorsunlar, biz de bu olayı öğrenelim.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Sayın Maliye Bakanı kürsüye gelip
şu deyimi aynen kullandı: Bu bütçe şeffaf, samimi ve
gerçekçidir.
Daha önceki
bütçeler için de aynı şey söyleniyordu: Samimi, şeffaf ve
gerçekçidir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu, 2006 yılı Hazine işlemleri
raporudur. Sayıştay Başkanlığı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına bütçe harcamalarını denetliyor ve böyle bir
rapor düzenliyor. Bu rapor Plan Bütçe Komisyonu üyelerinin hepsine
dağıtılır. Umuyorum ve diliyorum, merakı olan AKP
milletvekili arkadaşlar da bu rapora bakmışlardır.
Şimdi, 2006
bütçesi için de Samimi, doğru, gerçekçidir. deniyordu. Şimdi, ben
size 2006 bütçesiyle ilgili Sayıştay Genel Kurulunun
aldığı kararı okuyorum..
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Hepsini oku hepsini.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hazine Alacakları başlıklı
bölümünde Hazine açısından alacak doğuran işlemler, Hazine
alacak verileri, Hazine alacaklarının izlendiği hesaplar, Hazine
garantileri ve üstlenimler ile Hazine alacaklarıyla ilgili gelişmeler
ve denetim bulguları konularına yer verilmiştir. Hazine
Müsteşarlığı devlet borçları ve iç ödemeler muhasebe
birimleri kayıtlarına göre 2006 yılı sonu itibarıyla Hazine
alacak stoku 109 milyar YTLdir. Ancak, Hazine
Müsteşarlığınca verilen teşvik amaçlı kredilerden
doğan hazine alacakları, Emlak Bankasının tasfiye sonucu
oluşan hazine alacakları ve 2001/2312 sayılı Kararname
gereği oluşan hazine alacakları kurumca verilen borçlardan
alacaklar hesabına kaydedilmemiştir. Söz konusu alacaklar
muhasebeleştirilmediğinden, bu alacakların ne
kadarının takipteki alacak olduğu bilinmemekte ve kayıt
altına alınmamaktadır. Dolayısıyla, kurumca verilen
borçlardan alacaklar hesabıyla takipteki kurum alacakları
hesabına gerçek durumu tam ve doğru olarak
yansıtmadığı gerekçesiyle Sayıştay Genel
Kurulunun 11/09/2007 tarih ve 1 sayılı Kararı gereğince
uygunluk verilmemiştir.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Bizden evvel nasıldı, onu da
açıkla.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Siz altı yıldır Hükûmettesiniz
Değerli Milletvekili, altı yıldır
Artık
bıkmadınız mı sizden de öncekine? Siz hesap vereceksiniz.
Sizden öncekiler burada olsa, onlara da aynı şeyi söyleyeceğiz.
Sizin hesaplarınız Sayıştay Genel Kurulu tarafından
ibra edilmiyor. Sayıştay Genel Kurulu diyor ki: Hazinenin şu
hesapları yetersizdir, kaydı tutulmuyor.
Sadece o mu?
Bakın, özel proje hesabı da var: Mali kuruluşlara
yatırılan sermayeler hesabı, mal ve hizmet üreten
kuruluşlara yatırılan sermayeler hesabı, işlem ve
bakiyelerin tam ve doğru rakamları yansıtmadığı
gerekçesiyle, Sayıştay Genel Kurulunun 11/09/2007 ve 1
sayılı Kararı gereğince uygunluk verilmemiştir.
Peki, uygunluk
verilmeyince ne oluyor? Bakın, değerli arkadaşlar o da
Sayıştay raporunda var: Bütçe dışı borç
kullanımlarından dolayı 2006 yılı gider bütçesi,
olması gerekenden az gösterilmektedir. Yani, sizler doğru
rakamı bilmiyorsunuz. Siz, el kaldırıyorsunuz ama doğrusunu
isterseniz, Sayıştayın bu raporundan haberi yok çoğunuzun.
O zaman siz niye el kaldırıyorsunuz? Sadece o mu? Bütçe, kamu mali
işlemlerinin tamamını gösteren bir belge olmaktan
çıkmaktadır. Bütün harcamalar yok, diyor bütçede ama biz burada el
kaldırıyoruz, bu bütçe doğrudur diye, kesin hesap kanunları
doğrudur diye.
Başka:
Bütçeleştirilmeyen dış kredi kullanımları, kesin
hesap sürecinin dışında kalmakta ve denetimde zaaflara yol
açmaktadır. Yani denetleyemiyoruz, diyor.
Başka:
Bütçe gideriyle ilişkilendirilmeyen borç kullanımları, Hazine
Müsteşarlığı tarafından hazırlanan finansman
tablolarında yer almamaktadır. Tablolarda gösterilen borçlanma
rakamları, muhasebe kayıtlarında gösterilen borçlanma
rakamlarına göre farklılık arz etmektedir.
Değerli arkadaşlar,
sorun sadece bununla olsa, hadi diyeceğiz ki sorun bununla
sınırlıdır. Gene aynı raporun 121inci sayfasında
daha garip bir durum var, onu da okuyayım izninizle: Merkez Bankası
hesaplarında bulunan ancak Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarında
hiçbir şekilde yer almayan ve izlenmeyen Hazineye ait hisse senetlerinin
olduğu görülmüştür. Kayıt dışı olan Hazineye ait
pay tutarları aşağıda gösterilmiştir. diyor, burada
da gösteriliyor.
Sadece bunlar
mı değerli arkadaşlar? Bunlar da değil. Bakın,
gidiyorsunuz dışarıdan krediyi alıyorsunuz, diyorsunuz ki,
ben yatırım yapacağım, fakat bu kredileri
kullanmıyorsunuz. Kullanılmayan dış kredilerin bir maliyeti
var, onu da sayıyor burada. Nedir maliyetler? On tane kredi: Düzenleme
ücreti, taahhüt ücreti, hukuki ücret, idari ücret, prim, garanti ücreti gibi
ödemeler yapıldığı hâlde, bu kredilerden bugüne kadar
hiçbir kullanım yapılmadığı görülmektedir.
Diyeceksiniz ki, bu kredilere belki ihtiyaç olmuyor. Ama bakın
bazılarını okuyayım değerli arkadaşlar, Van
milletvekillerimiz dinlesinler: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Araştırma-Uygulama Hastanesine 6 milyon dolarlık bir
yatırım. Kullanılmıyor. Niçin
kullanılmadığı belli değil. Başka? Abant
İzzet Baysal Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi için.
Ne kadar? 12 milyon dolarlık kredi. Masrafını yapıyorsunuz,
ödüyorsunuz, krediyi kullanmıyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Rüşvet almadıkları için kullanmıyorlar.
Rüşvet
Rüşvet
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Başka? Samsun atık su projesi.
Kullanılmıyor.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Faizi ne kadar?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlarım, faizi hiç
önemli değil. Bakın, bunlar, anlaşmanın
yapıldığı dönem sizin döneminiz, sizin döneminiz. Sizin
bakanınız gidip bunların altına imza atıyor, ben
atmıyorum. Faizi düşük veya fazla, onu ben bilmiyorum. Faizi yüksekse
bakanınıza hesap sormanız lazım.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Faizini bileceksin.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Eğer hesap sormuyorsanız, milletvekili
olarak görevinizi yapmıyorsunuz demektir. Hem buraya gelip el
kaldırıp indireceksiniz, sonra da kimseye bir şey
sormayacaksınız. Bu doğru değil. Halil Bey, Afyonlular bunu
duymasın.
Bir başka
şey: Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesine yatırım
yapılması lazım, makine ve teçhizat alınamıyor.
Türkiyede kanser hastalığının
yaygınlığını biliyorsunuz. Niçin bunları
kullanmıyorsunuz?
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Belki yerli kaynakla aldılar.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yerli kaynak olursa
bunu iptal edersiniz, masraf ödemezsiniz. Masrafı ödemeye devam
ediyorsanız o olmaz. İkisinden birisini yapacaksınız.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Teknik bir konu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Teknik konu değil. Bakın, bu
Sayıştayın raporunda yer alıyor. Eğer siz gerçekten
ülkenizi seviyorsanız, Sayın Bakan orada oturuyor, Hükûmet adına
gelir buraya der ki: Biz bunları şu gerekçeyle kullanmadık. O
zaman iptal edeceksiniz bunları. Diyeceksiniz ki: Bizim yerli
kaynağımız var, biz oradan
karşılaşacağız. Öyle değil mi? Bunu yapacaksınız.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) O dediğiniz bir defaya mahsus olabilir.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlar, bütçeler bir
siyasal iktidarın, eğrisiyle doğrusuyla bütün faaliyetlerini
yansıtır ve bütçeler Parlamentoda, yasama organı tarafından
sorgulanmak zorundadır. Bu kürsüye gelen Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilleri, sanki yasama organının değil de yürütme
organının bir üyesiymiş gibi, Adalet ve Kalkınma Partisinin
icraatlarının tümüne övgü yağdırıyorlar. Niçin bir
arkadaşımız da çıkıp Sayın Bakanım,
doğru, güzel; şunları şunları yaptınız ama
şu eksiğiniz var. demiyor? Bunu demek zorunda değil misiniz?
Eğer bunu demezseniz ve her önünüze gelene el
kaldırırsanız, sizin adınıza denetim yapan
Sayıştayın da bir işlevi kalmaz. O zaman Sayıştay
da şunu söyleyecek: Ben, nasıl olsa ne yazarsam yazayım,
Mecliste bunlar kabul edilecek, biz de yazmayalım. Böyle bir
anlayış olabilir mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Parlamentodaki her milletvekilinin, iktidarı sorgulaması,
yasama organının gücünü artırır. Bu, sadece muhalefetin
değil, iktidar ve muhalefet, yasama, yargı ve yürütmenin, üç
ayrı erkin eşitliğine, gücüne
Ama yasama organının,
yürütme organının dümen suyuna katılmasına herkesin
karşı çıkması lazım. Buna karşı
çıkmanın yolu da Hükûmeti sağlıklı ve tutarlı
eleştirilere muhatap kılmaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Gruplar
adına ikinci söz, Demokratik Toplum Partisi adına Sayın
Akın Birdal, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Birdal. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
DTP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, burada, bir süredir bütçe, ekonomik
kalkınma, üretimin artırılması ve üretimin adil
paylaştırılması üzerine konuşurken bir şeyi göz
ardı ediyoruz.
Şimdi,
ekonomiyle demokrasinin arasındaki ilişki. Bunu, göz ardı
ettikçe, getirilen bu bütçe üzerindeki görüşmelerin ya da perspektiflerin
hiçbiri hayat bulmayacak. İlki 1925te yapılmıştı
Dünya İnsan Hakları Konferansı, Tahranda. İkincisi de 1993
yılında Viyanada düzenlendi. Viyana İkinci Dünya İnsan
Hakları Konferansının çok önemli bir sonuç metni var,
demokrasiyle ekonomiyi ilişkilendirmek; ne kadar demokrasi o kadar
ekonomik gelişme, ne kadar özgürlük o kadar refah. Şimdi, gerçekten,
demokrasiyle ilişkilendirilmeyen, özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik
bir toplum inşasından uzak bir ekonomik kalkınma projesinin
geçerliliği yok. Geçerliliği olsa olsa en çok, haklara ve
özgürlüklere, işe, ekmeğe, özgürlüğe gereksinmesi olanların
özlemlerine karşılık vermeyen bir bütçe olur ve nitekim, bugün,
burada olan da bu.
Aslında,
Türkiye, Birleşmiş Milletlerin ilk üyelerinden biri ve sonra da
bölgesel toplulukların üyesi Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik
İşbirliği Örgütü ve bu topluluklardan çıkan birçok ekonomik
ve sosyal haklar ve özgürlükler, sözleşme ve belgelerini Türkiye kabul etmiş
ama ne yazık ki bunları içselleştirememiş ve hayata
geçirememiş. Örneğin, şimdi, toprak-insan ilişkileri, hâla,
ne yazık ki üreticilerin, emekçilerin yararına
düzenlenememiştir. Örneğin, üreticilerin, düşünce ve örgütlenme
özgürlüğü olmadan, o üretenlerin, kendi ürettikleri üzerinde söz, karar ve
yönetim hakkını elde edemeden kalkınma olur mu? Örneğin,
1980 askerî darbesine kadar, Türkiyede, kırsal alanın
demokratikleşmesi, gelişmesi, yoksul ve orta köylülerin,
üreticilerin, demokratik halk kooperatifçiliği modeli vardı ve
gerçekten, bu model, sadece, bütün üretim girdilerine, yoksul, küçük ve orta
köylülere -aracısız, tefecisiz vermek yerine- doğrudan örgütleri
aracılığıyla bütün üretim girdilerini onlara
sağlıyorlardı. Traktöründen yedek parçasına, gübresinden
yemine, tohumuna kadar ve ürettiğini de yine aracısız,
tüccarsız doğrudan tüketiciye ulaştırıyordu ve nitekim
1980 12 Eylül askerî darbesine gelindiğinde, 59 ilde, bu köy kalkınma
kooperatiflerinin birliği vardı ve 4.315 köyde de bu kooperatifler
vardı ki birçoğunuzun bölgesinde de bunların örneklerini
görmüşsünüzdür ama, ne yazık ki 1980 askerî darbesiyle, birçok,
halkın kazanımı olan demokratik mevzilerinin
dağıtılışı gibi, Köy-Koop da
dağıtılmış ve yöneticileri cezaevlerine
tıkılmış ve sonra da o Köy-Koopun bütün mal
varlığını çarçur eden kayyumlara teslim etmişlerdir.
Şimdi,
burada, örneğin, özelleştirmeden söz ediliyor. Maliye
Bakanlığı sunuşlarında, Yapısal reformlar, mali
disiplin ve özelleştirmeye devam edeceğiz. deniliyor. Halkbank,
Tekel ve PETKİM, özelleştirme için sıra bekliyor. Devletin kâr
sağlayan KİTleri satışa çıkarıldı. Devlet
yapamadı, beceremedi, gerekçesi inandırıcı olamaz.
Fayda-maliyet ölçüsüne dikkat edilmedi. Örneğin, Sümerbank ile Etibank,
Türkiyede, çağdaş işletmeciliğin iki ekolü olarak
çalıştı, değerli insanlar da yetiştirdi ama bunlar,
bugün, ikisi de ne yazık ki yok.
Türkiyede,
özelleştirme, şeffaflık ve önceden hazırlanan bir program
dâhilinde yürütülmüyor. Eşe dosta haksız kazanç sağlamanın
yolu, ne yazık ki burada birtakım kanallar açıyor onlara.
Örneğin, özelleştirme yapılırken kimi kamu malları
Neden o çalışanların üzerinden hareket edilmiyor? Ürettikleri
üzerinde söz ve karar sahibi olabilsinler, yönetime katılabilsinler. Ama,
ne yazık ki halkçı, demokratik ya da ezilenlerden yana, emekçilerden
yana bir ekonomik politika olmayınca sonuç bu olur. Uluslararası
emperyalist finans kurumlarının reçeteleri, Türkiye halkına
hiçbir şey getirmez, bunun anlaşılması gerekir.
Ben, Hükûmeti
tenzih ediyorum ama örneğin, Sayın Bakanı, gerçekten, az önce
dinlerken aynen, ben de tırnak içinde söylüyorum- o pişkin hâliyle,
öyle bir sunum yaptı ki Türkiye, özgür, müreffeh
Arkadaşlar,
Diyarbakırda
Gerçekten, çokça bölgeyi, her bir yanını
biliyorum ama seçim bölgesinde köylerine, beldelerine kadar gittim. Sayın
Bakanı biz Diyarbakıra bir davet edelim, bu Benusen semtine,
efendim, Şehitlik Mahallesine -bunlar şehir merkezinde, bakın,
ben başka köylerden örnek vermiyorum- yoksulluğu bir görsün.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Sırf Diyarbakırda mı var?
AKIN BİRDAL
(Devamla) Hayır, Türkiyenin her yerinde. Ben kendim
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Bırak bu Diyarbakır edebiyatını
ya!
AKIN BİRDAL
(Devamla) İşte, bakın! İşte, bu anlayışla
bir şey olmaz. Ben, şimdi, Diyarbakır Milletvekiliyim ve kendi
bölgemdeki somut verileri size veriyorum. Sen de kalkarsın, kendi ilindeki
sorunları burada dile getirirsin. Zaten varlık nedenimiz de bu
değil mi? O nedenle dinleyin lütfen.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Türkiye milletvekiliyiz biz.
FATMA KURTULAN (Van)
İyi ki söylediniz (!)
AKIN BİRDAL
(Devamla) Evet, Türkiye milletvekiliyim ben, Türkiye halkının
milletvekiliyim elbette ama onların beklentilerini, özlemlerini en iyi de
buraya taşıyacak olan da benim, oranın milletvekili olarak.
Yoksa ben
Orada Sayın Niğde Milletvekilimiz var, Niğdelilerin
de benim sorunum elbette
Ben onlarda, onlarca, yüzlerce kooperatif kurdum, köy
köy dolaştım. Ama, gidelim o Benusene ve Şehitlik Mahallesine,
gerçekten, şu övündüğümüz müreffeh Türkiyenin
fotoğrafını orada bir görelim. Yoksa
insanlığımızdan mı utanırız?
Şimdi,
tenzih ediyorum ama, ben dinlerken şunu şey yapıyorum
şimdi, az önce anımsadım: Gece yarısı, adam
-hırsız- dükkân kepengini kesiyor demir testereyle. Oradan geçerken
biri sormuş: Ne yapıyorsun? demiş. Keman çalıyorum.
demiş. E, nasıl keman çalıyorsun, onun sesi
çıkmıyor? demiş. Onun sesi yarın sabahleyin çıkar.
demiş. Arkadaşlar, bu izlenen ekonomi politikalarının
sonuçları yarın çıkacak. Birbirimizi kandırmayalım. O
nedenle, ne kadar demokrasi, ne kadar insan hakları
Ha, bir de
şunu söyleyeyim: Şu çoğulculuğa, kültürel
çoğunluğa dilimizi de alıştıralım. Sayın
Bakan: Türk milleti, Türk milleti, Türk milleti
Yeni hazırlanacak
özgürlükçü, demokratik Anayasaya da yine böyle girmemeli, bu da tartışılmalı.
Türkiye milleti, Türkiye halkı
(MHP sıralarından Nereden
çıktı ya? sesleri) Burada, farklı kimlikleri, kültürleri
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ne güzel konuştun, konuştun; şimdi
olmadı bu iş! Bak, ne güzel konuşuyordun, demokrasiyi ne kadar
güzel konuşuyordun, şimdi olmadı.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Hayır, hayır. Aynı
Herkesi kapsasın, herkesi
kapsasın. Bakın, hepimizi kapsasın.
AHMET ORHAN
(Manisa) Konuşacak bir şey bulamayınca bunlara mı
giriyorsun artık?
AKIN BİRDAL
(Devamla) Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, bakın, Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşı
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) Türkiyeliyim, Türkiyeliyim
Türkiyelilik
coğrafi bir terimdir.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Bu vatandaşlar, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak
kendi aidiyetini de korumalı ve buna da saygı göstermeliyiz. O
nedenle, şimdi, bunları dikkate almayan, bir yerden olmaz.
Şimdi, 2004
yılında -yine özelleştirmeye devam edeyim- TÜPRAŞın
yüzde 65 hissesinin
MEHMET GÜNAL
(Antalya)- Sen oraya devam et, en iyisi o.
AKIN BİRDAL
(Devamla) -
1,3 milyar dolar karşılığında Alman
Efremov şirketine devredilmesine karar verildi. Bir de şimdi,
yıllarca çakıl taşı edebiyatı yapıldı bu
ülkede.
Arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; örneğin, Didimin birçok alanını
şimdi İngilizler satın aldılar, Kemerin birçok
alanını Fransızlar satın aldı, Alanyayı da
Almanlar.
Şimdi, bu
nasıl yurtseverliktir, nasıl vatanseverliktir? Hani, çakıl
taşı satmayacaktınız, vermeyecektiniz? Ama, Kurtuluş
Savaşına gelince ya da geçtiğimiz günlerde Türk Tarih
Kurumunun, Dil Kurumunun miraslarından söz ederken Atatürkün
vasiyetlerini anımsatıyordunuz. Bu ulusal kurtuluşçuluk
değildir, bu gerçek yurtseverlik değildir.
O nedenle,
gerçekten, uluslararası dayanışma, halklarımız
Elbette
bütün tarih ve kültür mirasları insanlığın ortak
malıdır, elbette yararlanmalıyız. Ama, böyle,
kaynaklarımızı peşkeş çekmeyelim ve ulusal
kaynaklarımızı da halkımızın değerleri ve
çıkarları için kullanalım.
Şimdi,
aslında, Anayasanın başlangıç maddesinde Türkiye
demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. deniliyor.
Arkadaşlar,
gerçekten, 23üncü Dönem Parlamentosu olarak, Anayasanın bu hükmünün tam
karşılığını yaratalım. Gerçekten demokratik
bir Türkiye, laik bir Türkiye, sosyal bir devlet ve hukuk devleti. Bunu
yaratalım. Eğer yaratabilirsek, biz, bizden beklenenleri yerine
getirmiş oluruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ekliyorum Sayın Birdal.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben bunu umut ediyorum
ve birlikte yakalanan böyle bir şansın kullanılması
gerektiğini umut ediyor ve diliyorum.
Saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birdal.
Şahıslar
adına söz talepleri vardır.
Birinci söz,
Konya Milletvekili Sayın Abdullah Çetinkayaya aittir.
Buyurun
Sayın Çetinkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ABDULLAH
ÇETİNKAYA (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
4üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarken, 2008 bütçesinin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
AK Parti,
geçmiş beş yıllık dönemde esaslı bir ekonomik ve
sosyal dönüşümün mimarı olmuştur. Türkiye ekonomisinde
sağlıklı bir yapısal dönüşüm yaşanırken,
inşa edilen istikrar ve güven ortamı hızlı bir büyümeyi,
düşük enflasyonu, canlı piyasa performansları ve yüksek
yabancı sermaye girişini sağlamıştır.
Sürdürülebilir borçlanma anlayışı ve mali disiplin, kamu
kesimini önemli ölçüde rahatlatmış ve bütçe dengeleri yerine
oturmuştur. İstihdam oranları müspet sayılabilecek bir
seviyededir. Özel kesim sermaye yatırımlarındaki
canlılık geleceğe duyulan güvenin sağlıklı bir
göstergesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu sene, ilk defa, Türkiye
ihracatı 100 milyar doları geçecektir. Bu bir bakımdan kritik
bir kütle, dramatik bir eşiktir. 100 milyar dolar 3 GAP demektir, 25
Atatürk Barajı demektir, 20 modern, güvenli nükleer santral demektir.
Aylık ihracat performansımız 10 milyar doları
geçmiştir. Sadece tekstil-konfeksiyon sektörünün 2007 yılı
ihracatı 22 milyar doları aşmıştır. Bu, Avrupa
Birliği üyesi komşumuz Yunanistanın toplam ihracatına denk
düşen bir performanstır. Dünyanın yirmi ikinci büyük ihracatçısıyız.
Dünya ticaretinden artık, yüzde 1 pay alıyoruz. Orta ve yüksek
teknoloji ürünleri ihracatımız artarken, pazar ve ürün
çeşitliliğinin sağlanmasında büyük başarılar elde
ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu başarının arkasında kamu kesimi ve özel
sektör arasında gelişen eşsiz bir iletişim, iş
birliği ve sinerji yatmaktadır. Uygulanan dış ticaret
politikalarının kısa sürede olumlu sonuç vermesi bu dinamizmin
bir sonucudur.
İhracat
Stratejik Planı (2004-2006) ve hemen ardından hazırlanan
İhracat Stratejik Planı 2007-2009 isimli planlar, ihracat
politikalarımıza temel teşkil ederek, bugün neredeyiz ve
önümüzdeki dönemde nereye gitmek istiyoruz, açık cevaplar ortaya
konmuştur. Özellikle ihracatımızda pazar bağımlılığını
bertaraf etmek amacıyla oluşturulan bölgesel açılım
stratejileri çok olumlu sonuçlar vermiştir.
Komşu ve
çevre ülkeler stratejisi kapsamında 2002 yılında 9 milyar dolar
olan bölgeye yönelik ihracatımız, 2006 yılında 3 katın
üzerinde bir artışla 30 milyar dolara yükselmiştir. 2000
yılında 19,9 milyar dolar olan bölgeyle toplam dış
ticaretimiz ise 2006 yılında 76 milyar dolara
ulaşmıştır. 2007 Ocak-Ekim döneminde ise anılan
ülkelere ihracatımız 32,3 milyar dolar olmuştur.
Diğer
bölgesel açılım ise, Afrika ülkeleriyle ticaret ve ekonomik ilişkileri
geliştirme stratejisi oluşturmuştur. Bu program neticesinde
Afrika ülkelerine ticaret hacmi, üç yıllık süreçte yüzde 117lik bir
artışla, 5,5 milyar dolardan 12 milyar dolara yükselmiştir.
Ekonomi diplomasisi çerçevesinde yürüttüğümüz Asya-Pasifik ülkeleri ve
Amerika ülkeleri stratejisiyle de yeni pazar açılımları
sağlanmıştır.
Türk ekonomi
diplomasisinin temel hedeflerinden biri de, üç deniz
coğrafyasını, Hazar, Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerini bir devasa
serbest ticaret alanı hâline getirmektir. Bu kapsamda anılan bölgede
yer alan ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları (STAlar) imzalamak
önceliklidir. Özellikle Orta Doğu bölgesinde bu açıdan büyük
başarılar kaydedilmiştir. Gürcistan, Fas, Filistin, Suriye,
Tunus ve Mısır ile yürürlüğe giren STAlar, Türk firmaları
için kritik rekabet avantajları getirmiştir.
Diğer önemli
bir husus da, küresel trentleri doğru okuyarak, doğru markalaşma
politikaları uygulamaktır. Hayata geçirdiğimiz Turquality
konsepti bu açıdan baktığımızda dünyada eşi
olmayan bir bütünsel destek sistemidir. Gerek geleneksel gerekse yükselen
sektörler açısından bu sistem büyük bir yardım unsuru
olabilecektir. Bu, marka destek programı çerçevesinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çetinkaya bir dakika ekliyorum, lütfen tamamlayınız.
ABDULLAH
ÇETİNKAYA (Devamla)
bu destek programı çerçevesinde
firmalarımıza önemli destekler sağlanmakta, finansal
desteğin yanında her açıdan uzmanlaşmış yönetici
kadroların yetişmesi de teşvik edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu önemli
çalışmaların odak noktasında yer alan Dış Ticaret
Müsteşarlığına, Devlet Bakanı Sayın Kürşad
Tüzmen'e bu vesileyle çalışmalarından dolayı teşekkür
ediyorum. Esaslı bir dönüşümü gerçekleştirmek, motive etmek ve
üretken sinerjiler yaratmak hiçbir zaman kolay değildir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.
Şahıslar
adına ikinci söz, Sayın Abdulkerim Aydemir, Ağrı
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aydemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Ülkemize hayırlı olması
temennisiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Vergi
kanunları açısından, vergi politikası ve
uygulamalarına AK Parti Hükûmetleri çok önem ve ehemmiyet vermiştir.
Bu bağlamda yapılanları kısaca arz etmek isterim:
Başta Katma Değer Vergisi Kanunu olmak üzere -ki kanunda belirtilen
tekstil, sağlık, gıda ve eğitim olmak üzere- vergi indirim
oranına gidilerek oran yüzde 18'den 8'e indirilmiştir. Vergi Usul
Kanunu'nda büyük değişiklikler yapılmıştır. Gelir
Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nda da önemli değişiklikler
yapılmıştır. Vergi Usul Kanunu'nda vergi zıyaı
cezası kesilmesini gerektiren fiiller için ceza hukukunun genel
prensiplerine paralel düzenlemeler yapılarak mevzuatta uygulama
birliği sağlanmıştır.
Kurumlar Vergisi
Kanunu ile vergi oranı yüzde 30'dan yüzde 20'lere indirilmiştir.
Böylece kurum kazançları vergi yükü yüzde 45'ten yüzde 34'e
indirilmiştir. Benzer şekilde Gelir Vergisi Kanunu'ndaki vergi
tarifesi ve Gelir Vergisi Kanunu'nun da 104'üncü maddesidir bu- vergi oranları
dört tarifeye indirilmiştir, en yüksek vergi oranı yüzde 45ten yüzde
35lere çekilmiştir.
Diğer
tarafta, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51inci maddesindeki gecikme faizi oranları
aylık olarak yüzde 4 olarak uygulanmıştır. Yine, aynı
Kanunun 48inci maddesinde belirtilen tecil faizleri ise yıllık
yüzde 30dan yüzde 24e indirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; başta Katma Değer Vergisi
Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu,
Harçlar Kanunu ve diğer kanunlarda yer alan mükelleflerin vergi
uygulamalarına ilişkin hak ve yükümlülükleri gözden geçirilerek,
basit, anlaşılabilir, kolay uygulanabilir bir yapıya
kavuşturulmuştur.
Vergi
uygulamalarında en önemli reform, mükelleflerin beyannamelerini
İnternet ortamında düzenleyip, bir tuşa basarak bu hizmetleri
yerine getirebilmeleridir. Artık, vergi dairelerinin önünde sabahın
erken saatlerinde kuyrukların oluşturulması, saatlerce kapı
önünde beklenmesi olayı tarihe karışmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1927 yılından beri
uygulanmakta olan 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu, bizden önceki
hükûmetler zamanında, yani 10/12/2003 tarihinde
çıkartılmasına rağmen uygulanamamıştır.
Ancak Hükûmetimiz zamanında 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunu 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren uygulamaya getirilmiştir.
Bununla birlikte, içinde bulunduğumuz yılın
dışında takip eden iki yılın da öngörüsü, bütçe
öngörüleri ve planları yapılmaktadır.
Bu Kanunun
amacı, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun
amacı şudur: Kalkınma planları ve programlarda yer alan
politika ve hedefler doğrultusunda kamu kaynaklarının etkili,
ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılmasını,
hesap verebilirliği ve mali saydamlığı sağlamak üzere,
kamu mali yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu
bütçelerinin hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm mali
işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve mali
kontrolü düzenlemektir.
Bu çok önemli bir
kanundur. Bu Kanunla getirilen en önemli değişikliklerden bir tanesi
de dış denetim dediğimiz Sayıştay denetiminin
etkinliği artırılmıştır. Kanuna bağlı,
1, 2, 3 ve 4 sayılı cetvelde yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının
bütün hesapları Sayıştay tarafından dış denetime
tabi tutulmuş, ayrıca iç denetim getirilmiştir. İç denetim
ile ilgili de kamu kuruluşları, bakanlıklardaki müfettiş,
kontrolör gibi kişilerden istifade ederek kendi iç denetimlerini kendileri
de yapmışlardır. Gerçekten bu büyük bir reformdur.
Biz maliyeciler,
1927 yılında çıkan 1050 sayılı Muhasebei Umumiye
Kanununu giderlerin anayasası olarak adlandırırdık. Ama,
5018 sayılı Kanun, onun yerine gelen, Avrupa Uyum Birliği
kanunları çerçevesinde de çok önemli bir kanundur. Bu işlevini yerine
getirmektedir.
1050
sayılı Muhasebei Umumiye Kanununda, bilindiği üzere, kamu
giderlerinin yerine getirilmesinde üçlü göreve yer verilmişti. İta
amirliği, sayman ve tahakkuk memurluğu üçlüsü. Şimdi bundan
vazgeçilmiş, bunun yerine, tahakkuk memurunun yerine gerçekleştirme
görevlisi, muhasebe yetkilisi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre ekledim.
Buyurun.
ABDULKERİM
AYDEMİR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan, sağ
olun.
gerçekleştirme
görevlisi ve harcama yetkilisi üçlüsüne yer verilmiştir. Böylelikle devlet
harcamalarında daha şeffaf, daha süratli, daha etkin bir süreç
başlatılmıştır. Artık, bakanlıkların
bütçe harcamalarına karışması da tarihe
kavuşmuştur. Bütçe, bakanlıklarda en üst düzey yetkilisi,
müsteşar ve diğer kuruluşlarda da bu kuruluşların en
yüksek amirlerinin gözetiminde yapılmaktadır. Artık, Türkiye
bunu öğrenmelidir. Bakanlıklar yargıda artık hesap
vermemeliler; bunu bürokrasi yapıyordur. İşte, 5018
sayılı Kanunun temel amacı da budur.
Bütçemizin
ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlı olması temennisiyle
yüce heyetinizi bir kez daha saygılarımla selamlarken, yaklaşan
Kurban Bayramınızı da en içten duygularımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydemir.
Şimdi,
soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Buyurun
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, demin Çevre Bakanımız
oradaydı, ama şimdi de Maliye Bakanımız orada. Silifkenin
Kayraktepe Barajı 2008 yılında yapılmasına devam
edilecek mi, edilmeyecek mi? Çünkü, otuz senedir, oraya ilk girenler emekli
oldu, hâlen daha yapılmıyor ve Silifke kışın
yağan yağmurlar nedeniyle sel baskınına uğruyor; bu
bir.
İkinci
sorum: Yine, Silifke ile Erdemli arasındaki Aksuvat Barajı bir türlü
yapılamadı ve burada hem Erdemlinin köyleri hem Silifkenin köyleri
su sıkıntısı çekmektedir. Bu baraja yeterli ödenek
ayrıldı mı? Faaliyete geçecek mi? Ben bunları soruyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Öztürkün Silifkeyle
ilgili olduğu soruları, maalesef, şu anda benim elimde detay
bilgi olmadığı için yazılı olarak
cevaplandıracağım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
Bağlı
cetveller
MADDE 5- (1) Bu
Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneklerin dağılımı
(A),
(2) Merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre
tahsiline devam olunacak gelirler (B),
(3) Merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil
eden temel hükümler (C),
(4) Bazı
ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E),
(5) 5018
sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer
alan idare ve kurumların nakit imkanları ile bu imkanlardan
harcanması öngörülen tutarlar (F),
(6) 10/2/1954
tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca
verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H),
(7) Çeşitli
kanunlara göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal sınırlar
(İ),
(8) Ek ders,
konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret
ödemelerinin tutarları (K),
(9) 11/8/1982
tarihli ve 2698 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı
Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen okul
pansiyonları öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M),
(10) 7/6/1939
tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu
uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak;
a)
Hayvanların alım değerleri (O),
b) Motorlu
taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira
bedelleri (P),
(11) 5018
sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan
kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların
cinsi, adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ile 5/1/1961
tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların
yıl içinde satın alacakları taşıtların azami
satın alma bedelleri (T),
(12) Kanunlar ve
kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V),
işaretli
cetvellerde gösterilmiştir.
BAŞKAN
Gruplar adına söz talebi vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekillerim; hepinize saygılar sunuyorum. Önümüzdeki
Kurban Bayramını, tüm ulusumuzun Kurban Bayramını
kutluyor, herkese sağlık sıhhat dileklerimi iletiyorum.
Kurban
Bayramı dedik arkadaşlar. Geçtiğimiz hafta Sayın Hükûmet
Sözcüsü kalktı, dedi ki: İşçi emeklilerimizin, memur
emeklilerimizin maaşlarını bayram öncesi vereceğiz.
Arkadaşlar,
zaten bu insanlar borçlu. Bunlara -Plan Bütçe Komisyonunda teklif ettik-
yılda iki defa ikramiye verseydik de, bu insanlara bayram öncesi, hiç
değilse iki bayram -zaten borçlu yaşıyor bu insanlar-
kardeşlerim, al size, maaş yerine, bir maaş ikramiye veriyorum
desek, acaba çok mu görüyoruz bu insanlara? Çok mu görüyoruz arkadaşlar?
Arkadaşlar, yani, zaten bu insanlar hakikaten borçlu. Zaten, bayramda
-çünkü insanların ihtiyacı var- bu verdiğimiz para hepsi
bitecek, ancak kurbanını alabilecek mi? Bizim ananevi
bayramımız, kutsal bir bayramımız. Ondan sonra bu insanlar
ne yiyecek? Biz, iki maaş ikramiye verelim dedik. Neden kabul
etmiyorsunuz? Çok mu görüyorsunuz arkadaşlar?
İki:
Emekliler arasında ayrım yapılmaz. İşçi emeklisi ile
Bağ-Kur emeklisine, örneğin enflasyon farkını verirken
memur emeklisine 3,52 uyguluyoruz, ama Bağ-Kur ve işçi emeklisine
1,33 uyguluyoruz. Yani, o daha mı az ekmek yiyor? O emeklimiz daha mı
az harcıyor?
Arkadaşlar,
bir kere bu emekliler arasındaki farklılığı
kaldıralım. Bu emekliler arasında
Emeklinin farkı olmaz
arkadaşlar. Maaşıyla ve emekli maaşıyla geçinen
insanlar ve bir kez daha ben Hükûmete, hiç değilse bayram öncesi öne
aldığınız maaşlar yerine, ocak ayında bu
insanların yemesi için bir ikramiye verelim. Plan ve Bütçe Komisyonunda
bizler -Sayın Özyürek konuştu- ısrar ettik, gelin, hiç
değilse emeklilere
Memurlara da söyledik ama, maalesef reddolundu.
Bir ikinci konu
arkadaşlar, Hükûmet, bakanlıklar, kamu kurum ve
kuruluşlarının ihtiyaçlarını gidermek zorundadır,
mecburdur. Ama, siz bir üniversitenin elektriğini keserseniz -kamunun bir
kurumu- arkadaşlar, bunun adı nedir ya? O sıra, on altı
tane ameliyat yapılıyor orada. Plan ve Bütçe Komisyonunda âdeta
yalvardık: Ödenek verin. Bu elektriği biz yemiyoruz. Elektrik borcu
var TEDAŞa, bu borcu ödeyin, bu borcu koyun; reddolundu ve
arkasından TEDAŞ gitti üniversitenin elektriğini kesti. O
sıra on altı tane ameliyat yapılıyor. Peki, orada
insanlarımızın -jeneratör o sıra devreye girmeseydi- biri
ölseydi
Arkadaşlar,
tüm kurumlar bizim kurumlarımızdır. Eğer üniversitenin
elektrik borcu varsa, bu ödeneği vermek Maliye
Bakanlığının görevidir. Yapmayın arkadaşlar
Şimdi, yakıt ödeneği bitmiş, ayın 12si bugün,
-Aralığın- daha yeni yılın ödenekleri verilmiyor. Ne
yakacak bu üniversite? Ne yakacak arkadaşlar, ne yakacak? Oradaki
hastalara çıkın gidin mi diyecekler? Bir zamanlar yaptılar.
Kadro verilmediği için, 150 tane hemşire, ebe, Sağlık
Bakanlığının açtığı sözleşmeli ebe
kadrosuna gittiği için, İnönü Üniversitesinde yaklaşık 300
yatak kapatıldı arkadaşlar. Hastalar dışarı
atıldı.
Arkadaşlar,
bu kurumlar bizim kurumumuz. Bunlara sahip çıkmak hepimizin görevidir.
Bunlara ödeneği vermek yasal zorunluluktur arkadaşlar. Neyle
ödeyecek? Bu üniversitenin yapılış şekliyle, oldukça çok
elektrik tüketiyor. O zaman izin vermişsiniz, verilmiş,
yapılmış arkadaşlar. Değerli arkadaşlarım,
bunlar hepimizin sorunu.
Tabii, yine
Kurban Bayramı geliyor arkadaşlar. Sayın Maliye Bakanından
rica ediyorum. Köylünün primleri var. 2007 primleri 2007nin başından
beri verilmiyor. 2007nin başından beri arkadaşlar.
Demişsiniz ki devlet olarak, söz vermişsiniz: Ben, sana, şunu
ek, şu kadar prim vereceğim, hayvancılık primi
vereceğim, tohum primi vereceğim, şunu vereceğim.
Arkadaşlar, söz vermişiz, söz. Devlet söz vermiş. 2007
yılından beri
Geçen Tarım Bakanı burada diyor ki:
Ödeneğim yok, biz 5,5 katrilyonu harcadık. Arkadaş, buradan
borç iste. O insanlara söz verdiniz. Gelin, Sayın Bakanım, lütfen
Tarım Bakanlığına yedek ödenek verin. Lütfen, Tarım
Bakanlığı, bayram öncesi, en azından çiftçinin, borçlu
olduğumuz, söz verdiğimiz bu primlerini ödetelim. Bu insanlar hepsi
tefeciye düşmüş arkadaşlar. Köylümüz, nasılsa bulunmuş
para gibi, çünkü çaresiz. Ben iki ay sonra alacağım. diyor.
Arkadaşlar,
arpa 300 bin liradan 550 bin liraya çıktı, et fiyatları da 9
liradan 8,5 liraya geldi.
Değerli
arkadaşlar, çiftçi çok zor durumda. En azından söz verdiğimiz
şu primleri, Tarım Bakanlığına ek ödenekle mi
vereceğiz, nereden veriyorsanız verin ve bir şekilde köylümüzün
primini ödeyelim arkadaşlar. Bunlar, hepsi tefecinin elinde
arkadaşlar. Hepinizden rica ediyorum. Hayvanlarını Kurban
Bayramı öncesi zararına satmak zorundalar. Çünkü, haczediliyorlar.
Gelmiş, bir kooperatifin 30 tane ineğini kaldırmışlar
arkadaşlar, yem borcu için, diğer borçlar için.
Değerli
arkadaşlarım, gelin, Hükûmet sözüdür, Hükûmet sözü veriyorsanız,
2007 başından beri ödenmeyen primleri bayram öncesi bir miktar
ödeyelim arkadaşlar.
Tabii, yine,
belediyeler
Sayın Bakanım, belediyeler çok zor durumda. Ek ödenek,
yedek ödenek var. Yine söylüyorum, Türkiyedeki mevcut Belediye Yasasıyla
büyük haksızlıklar yapılıyor. Türkiyedeki Yasayla, bu
uygulamayla özellikle kırsaldaki belediyelerimiz, nüfusu çok az olan, ama
alanı çok geniş olan belediyelerimiz var Sayın Bakan. Bu
belediyeler işçi maaşını ödeyemiyorlar, her şeyi
hacizli ve ayda yüzde 40 bunların paraları kesiliyor. İşçi
maaşlarını ödemek için sağdan soldan, tefeciden borç alan
belediye biliyorum ben.
Arkadaşlar,
Türkiyedeki bu belediyeleri, mutlaka bu Yasayı değiştirip,
mutlaka özelikle kırsalda olan, nüfusu az olan belediyelerimize bir
şekilde asgari geçinme parası diye bir para vermek zorundayız.
Bu Belediye Yasasını önümüzdeki süreçte eğer
değiştirmezsek, hakikaten birçok belediyemiz anahtarı,
Sayın Bakanım, size getirir.
Bir başka
konu arkadaşlar, spor kulüplerimiz. Sayın Bakanım, hepsi
kayyumda. Çok yakında onların da anahtarı size gelecek. Vergi
borcu, sigorta borcu artık ödenemez hâle gelmiş. Bunu bir
şekilde ve buradaki tüm milletvekili arkadaşlarımın
hepsinin ilinin, hepsinin ilçesinin sorunu arkadaşlar. Niye gerçekleri
konuşmuyoruz?
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sen konuşuyorsun!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hepimizin sorunu. Hepimizin ilinde, hepimizin
ilçesinde olan yani, Birinci Lig, İkinci ve Üçüncü Lig
takımlarımız acz içinde. Bakmayın
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sergenin transferinde 600 milyar buldu Sayın Bakan, verdi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, gelin, bunu mutlak bir masaya yatırmamız
lazım. Özellikle, spor kulüplerinin borçlarını, mutlaka affedin
demiyorum, affedelim demiyorum, gelin, ödenebilir bir hâle
Aylık yüzde
2,5 bir faizle arkadaşlar, hiçbir spor kulübü bu borcunu ödeyemez. Gelin,
belli bir, uzun vadeli bir ödeme planına yayıp, bu spor kulüpleri,
uzun vadeli
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN Bir
saniye
Buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Arkadaşlar, hepinizden istirham ediyorum:
Affedin demiyorum, ödenebilir bir hâle getirelim. Bu hepimizin görevi,
hepimizin sorunu. Aslında, hepimiz her gün bu sorunla
boğuşuyoruz, fakat nedense gelip burada söylemiyoruz.
Ben hepinize
saygılar sunuyorum. Bir sonraki maddede devam edeceğim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Gruplar
adına ikinci söz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Sayın
Hasip Kaplanda, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
üyeler; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Bir gerçeğin
altını çizmekte yarar görüyorum: Türkiyede toplanan gelir
vergilerinin tamamı ücretlilerden alınan kadar etmiyor.
Yatırım fonları, repo, mevduat faizi, serbest meslek
kazançları dâhil on yedi kalemden alınan vergiler, işçi ve
memurdan alınan verginin altında kaldı. Yılın ilk
dokuz ayında, 28 milyar 939 milyon 101 bin YTL tahakkuk ettirildi. Ayda
ortalama 3 milyar 215 milyon 456 bin YTL tutarında gelir vergisi,
kaynağında kesilerek hazineye aktarıldı. Bu şekilde
her gün ortalama 11 milyon 909 bin YTLlik gelir vergisi stopaj yoluyla tahsil
edildi. Kaynağında hesaplanan gelir vergisinin yüzde 53,3lük bölümünü
ücretliler ödedi.
Usuldendir, bir
yerde kim çok vergi ödüyorsa devletin, hükûmetin ve kurumlarının da
onlara teşekkür etmesi gerekiyor. Komisyonda Sayın Maliye
Bakanına sormuştum: En çok gelir vergisini çalışanlar
ödüyor, ücretliler, memurlar ve emekçiler. Aynı zamanda dolaylı
verginin yani, yine bütçenin gelir kaynağını teşkil eden
dolaylı vergilerin de yine aslan payı bu milyonlarca
çalışan emekçi kesimden alınıyor. Siz, en fazla gelir vergisi
ödeyen işçimize, memurumuza, emekçimize en yüksek vergiyi ödediği
için kendilerine teşekkür edecek misiniz?
Sayın Bakan,
bu teşekkürü henüz yapmadınız ve haklı olarak beklentimi
sürdürüyorum, ancak kendim, Demokratik Toplum Partisi adına Türkiye
bütçesine en yüksek gelir vergisini ödeyen bütün işçilere ve memurlara,
emekçilere buradan teşekkür etmek istiyorum.
Aynı
şekilde şu duygumu da ifade etmek istiyorum: Demin, CHP milletvekili
Sayın Aslanoğlu, burada, acı bir gerçeği dile getirdi. Bir
önerge verdiler, biz de o önergeyi destekledik Komisyonda. Yani, bir yılda,
bir ikramiye ödeniyor memurlara. Yaptığımız memur
zammı, maaşlarda yüzde 2 artış, daha sonra 10 ve 20 YTL
miktarında ek artışlar.
Şimdi,
geçmiş yılın kayıplarını zaten bu zam
karşılamıyor, vicdanen düşünelim.
Karşılamadığı gibi, bir ay içinde ekmeğe, suya,
elektriğe, doğal gaza, akaryakıta yapılan zamları
aldığınız zaman, zaten yapılan zam geri
alınmıştır, yani bu zamlarla memur maaşına
yapılan zamlar erimiştir. Şimdi, böylesi bir durumda Önümüzde
bayram var ve bir ikramiye fazlasını
çalışanlarımıza ödeyelim. dediğimiz zaman muhalefet
partileri olarak, iktidar partisi, Sayın Bakan fukara edebiyatı
yapıyor Kasamızda para yok ki, nereden vereceğiz? diye. Yani,
şimdi, vicdanımızı sorgulamak zorundayız. Batık
bankaların parasını, hazineden, bu vergileri ödeyen emekçiden
öderken kasamda para yoktur demiyorsunuz. O zaman, memurun vergisinin
oluşturduğu kasada, bu batıkla, yolsuzlukla, kara parayla,
kayıt dışı istihdamla doğru dürüst politika
yapacaksınız. KADİMi kurmuşsunuz, böyle bir kuruluş
da var. Beş yıldır iktidarsınız, altıncı
yıldır çoğunluksunuz. Kara parayla ilgili, Avrupa Birliği
ilerleme raporunun ısrarla altını çizdiği, kara para,
kaçakçılık, organize suç örgütlerinin kârları, bunların
dünyada 600 trilyona varan, hesap sınırı dikkate
alındığında, Türkiye, bu kayıplarda ciddi kaybı
olan ülkeler içinde yer alıyor. O konuda doğru dürüst bir planlama
yapamadınız. Kayıt dışı istihdam ayrı bir
konu, ama kayıt dışı, kara para, ekonomi,
kaçakçılık ve diğer alanlardaki kayıpları da
karşılayamadınız. E, peki, çalışan memurun
günahı nedir? Çalışan memur, çalışan işçi,
çalışan emekçi insanlarımız, Bağ-Kur üyesi
Ki,
Sayın Bakan, Komisyonda açılış konuşmasında,
Bağ-Kur emeklisi çiftçilerin rakamını, daha sonra Meclis Genel
Kurulundaki konuşmasında çıkarmıştı. Niye? Yani
276 milyon emekli ücreti alınıyordu. deniliyor ilk
sunuşlarında. İkinci sunuşlarında, Sayın Bakan,
bunu çıkardılar. Çünkü, gerçekten açlık sınırı
altında devletin emekli maaşı ödediği, açlık
sınırı altında 4 kişilik bir ailenin asgari geçim
standardının belirlendiği bugünlerde, böyle bir rakam üzerinden
geçinmeye zorlanan insanlarımıza, ayrıca, sağlık
sigortası, emeklilikle getirilen, sosyal güvenlik reformuyla getirilecek
haksızlıklar, emeklilik süresinin mezarda emekliliğe
uzatılması ayrı bir sıkıntı konusu. Şimdi,
burada, biz de Sayın Bakana diyoruz ki: Gerçekten bizim bütçemizin
açıkları çok.
İki örnek
üzerinde daha durmak istiyorum. Birisi enerji politikaları, ikincisi de
dış politikanın istikrarsızlığıdır.
Eğer ithalat ve ihracatımızın yüzde 80ini
yaptığımız Avrupa Birliği ülkeleriyle ilerleme
raporunu sağlıklı işletemezsek Katılım
Ortaklığı Belgesinde belirtilen, kısa, orta vadeli
derslerimizi yerine getiremezsek, ki AKP Hükûmeti iki senedir bunu yerine
getiremiyor, yerinde sayıyor. Bakmayın, şu an, müzakere
başlıklarının aşılmamasında bu
sıkıntının, bu yavaşlamanın, bu gerilemenin
katkısı büyük, ama sonuçta ithalat ve ihracatınızın büyük
dilimini Avrupa Birliğiyle yapıyorsunuz ister istemez. O zaman, bunun
yerine getirilmesi gereken zorunlu şartları var.
Enerji
politikalarında da tamamen ithalata dayalı ve Türkiye kaynak
coğrafyası yapmak yerine, kendi kaynağından enerji üretme
yerine direkt geçiş coğrafyası, yani köprü vazifesi,
boruların üzerinden geçtiği
Azerbaycandan -ki Yunanistana
yakında doğal gaz boru hattı geçti- Bakü-Ceyhan Petrol Boru
Hattı var, doğal gaz hattı var. Yani,
baktığımız İrandan gelen bir hat var, bu arada
Mısır üzeri gelecek bir hat var. Hepsi tamamen ithal ve bunun bizim
bütçemize yükünün sadece 40 milyar dolar olduğu Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı tarafından açıklanıyor. Yani, bunlara
ödediğimiz faiz ve kurlardaki oynamaları dikkate
aldığınız zaman, bir kalem akıllı bütçe yaparsanız
memurunuza değil bir ikramiye, üç tane ikramiye daha rahat verirsiniz,
daha rahat yaşama koşulları sağlarsınız, daha
insanca yaşarlar, çocuklarının okullarda daha rahat
eğitimini sağlarlar, onlara kalem, defter alabilirler.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; aynı şekilde dış
politikamızda da dikkatli bir istikrarı sağlarsak, sadece Avrupa
Birliği değil, Orta Doğuda, Irakta sağlıklı bir
politika oturtursak
Irakla olan 9 milyar dolar potansiyel ticaret hacmimizin
şu an dibe vurduğunun altını çizmek istiyorum.
Gelişmelerin, ilişkilerin sağlıklı yürümemesi
nedeniyle, ne yazık ki, Kuzey Irakta iş yapan 960 tane, Türkiyeden,
şirket çok ciddi zorluklar içindedir, bunların kayıpları
büyüktür, buna da dikkati çekmek istiyorum.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Gruplar
adına üçüncü söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Mehmet Şandır, Mersin Milletvekilinin. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Şandır.
Söz süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, İç
Tüzükün amir hükmü gereği bütçe görüşmelerinde önergeler lehinde,
aleyhinde konuşmak imkânı olmadığı için bir ihtiyaca
binaen söz aldım. Dikkatinize sunmak istediğim bir husus var.
Önerge biraz
sonra önünüze gelecek. 5inci maddede bir düzenleme yapılıyor.
Zannediyorum, bu düzenleme Devlet Planlama Teşkilatının
talebiyle yapılıyor. Bu düzenlemede deniliyor ki: Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı bütçesinin yeni
açılacak tertibine cazibe merkezlerinin desteklenmesi amacıyla aktarılacak
ödenek, kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu yararına
çalışan dernek ve vakıflara, kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarına, il özel idarelerine, belediyelere ve mahallî
idare birliklerine kullandırılır. 2008 yılı
Yatırım Programıyla ilişkilendirilen bu ödenekten
verilecek hibe ve desteklerin türleri, limitleri, şartları,
kapsamı, kullanımı, harcanması ve denetimine ilişkin
esas ve usuller Maliye Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığınca müştereken hazırlanarak Yüksek
Planlama Kurulu kararıyla yürürlüğe girer.
Değerli
milletvekilleri, gerekçe de bu söylenilen hususları biraz daha
açıyor. Önerge grup yönetimlerinin önüne geldi. Okuduklarında,
zannediyorum, teknik heyetin hazırladığı bu önergeyi
Niye
gerek görüldü, niye böyle bir şeye ihtiyaç duyuldu? sorusunu, şahsen
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz sorduk, Maliye
Bakanlığı Müsteşarına da sorduk. Tabii ki niyet
önemli. Niyet: İşte, göç olgusunun yaşandığı
bazı bölgelerimizde cazibe merkezi oluşturarak ve oraya bazı
imkânları aktararak insanlarımızın kendi
doğdukları, kendi bulundukları bölgelerde
yaşamalarını temin edecek birtakım projelerin
geliştirilmesi, bu projelerin desteklenmesi ve finansını temin
etmek için bütçe kanununun ilgili maddesine, işte, deminki
saydığım kurumlara yetki vererek bir imkân temin ediliyor. Bu
niyeti hiç reddetmiyoruz. Gerçekten insanlarımız, geçim, ekmek
uğruna, kamyon kasalarında şehirden şehre gezmemeli.
İnsanlarımızın asgaride yaşam
şartlarını iyileştirmek devletimizin ve bir sosyal maliyet
olarak toplumumuzun borcudur, yapılmalıdır. Buna hiç itiraz
etmiyoruz, ancak bir husus var.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; anlayabildiğim
kadarıyla, tabii bürokratın burada konuşma imkânı yok, bu
önergeyi hazırlayan arkadaşlarımızın bunu yeterince
anlatabileceklerini de -çünkü sordum, anlatamadılar- zannetmiyorum, burada
bir kurum oluşturuluyor, bir yapı oluşturuluyor.
Ödeneğiyle, bu ödeneğin nasıl kullanılacağıyla
ilgili, denetimiyle, harcanmasıyla, kapsamı, şartları,
limitleri, türleri, bütünüyle kapsamlı bir kurum oluşturuluyor.
Anayasamızın 123üncü maddesine göre, İdare, kuruluş ve
görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. diyor. Bunun bir önergeyle
bütçe kanununa eklenmesini, idare hukukumuz açısından yanlış
bulmaktayım.
Hükûmetimiz böyle
bir şeye ihtiyaç görüyorsa, bunu bir sosyal program olarak düşünüyor
ve uygulamak istiyorsa, daha kapsamlı bir şekilde -yetkileriyle,
sınırlarıyla, uygulamasıyla, denetimiyle- düzenler, tanzim
eder, Meclise getirir ve bu gerçekleştirilir. Ama bu şekilde
kanunlaştırılması aranızda Anayasa hukukçuları
vardır, idare hukukçuları vardır- hukuka uygun
olmayacağı kanaatindeyim. İyi niyetle başlanılan bir
gayret, bir çalışma, hukuk zeminine oturmadığı
takdirde sonuçları itibarıyla toplum içinde tartışmaya,
hatta hukuki meşruiyet tartışmalarına sebep olacaktır.
Lüzumsuz, gereksiz, çok da faydalı olabilecek bir hususun
sıkıntıya sokulması gibi bir tehlike bizi beklemektedir.
Bu sebeple,
5inci maddede biraz sonra Divan tarafından okunarak oyunuza sunulacak bu
önergenin, yeniden incelenerek, geri çekilmesini, bir kanuna bağlanarak
Çünkü, bir kurum oluşturuluyor, idarede bir yapı oluşturuluyor.
Bunun Anayasanın 123üncü maddesine göre kanunla kurulması
lazım. Bir eksikliğin telafisi açısından bu önergenin geri
çekilmesini teklif ediyorum. Bu bilgileri sizin dikkatinize sunmak için söz
aldım.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Madde ile ilgili
bir önerge vardır. Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen
162nci maddesinin
değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca
görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır. hükmü
gereğince önergeyi ve gerekçesini okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 5inci maddesine bağlı (E) işaretli
Cetvelin (14) numaralı
sırasından sonra gelmek üzere aşağıdaki hükmün (15)
numaralı sıra olarak eklenmesini ve izleyen sıra
numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Ali
Öztürk Nihat
Ergün
Kayseri Konya Kocaeli
A.Sibel
Gönül Fazlı
Erdoğan
Kocaeli Zonguldak
15. Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı bütçesinin yeni
açılacak tertibine cazibe merkezlerinin desteklenmesi amacıyla
aktarılacak ödenek, kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu
yararına çalışan dernek ve vakıflara, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarına, il özel idarelerine,
belediyelere ve mahalli idare birliklerine kullandırılır.
2008
Yılı Yatırım Programı ile ilişkilendirilen bu
ödenekten verilecek hibe ve desteklerin türleri, limitleri, şartları,
kapsamı, kullanımı, harcanması ve denetimine ilişkin
esas ve usuller, Maliye Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığınca müştereken hazırlanarak Yüksek
Planlama Kurulu Kararıyla yürürlüğe girer."
Gerekçe:
Nispeten az
gelişmiş bölgelerde göç eğilimlerini bölge içine yönlendirmede
çekim merkezi ve kentsel büyüme kutbu işlevi görecek, çevrelerine hizmet
verme ve gelişmeyi yayma potansiyeli yüksek cazibe merkezleri
belirlenmiştir.
Cazibe
merkezlerinin desteklenmesi ile az gelişmiş bölgelerimizde
gelişmenin liderliğini yapacak motor metropollerin
oluşturulması, göç eğilimlerinin bölge içine yönlendirilmesi,
bölgesel gelişme dinamiklerinin hızlandırılması, bu
bölgelerin üretir ve rekabet edebilir konuma getirilmesi, mevcut potansiyelleri
ve lokomotif sektörleri kullanarak bu bölgelerin ekonomiye
katkısının artırılması hedeflenmektedir.
Bu çerçevede 2008
yılında bazı cazibe merkezlerinin desteklenmesi amacıyla,
2008 yılı bütçe tasarısında ihtiyaç duyulan ödeneğin
ayrılması ve söz konusu ödeneğin kullanımında etkinliğin
ve sonuç odaklı uygulamaların temini için 2008 yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına bağlı E Cetvelinde, Cazibe
Merkezlerinin desteklenmesi için tahsis edilecek ödeneğin
kullanımına ilişkin hükme yer verilmesinin uygun
olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
Yeni tertip,
gider ve gelir kalemleri açılması
MADDE 6- (1)
İlgili mevzuatına göre, yılı içinde hizmetin
gerektirdiği hallerde Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas
ve usuller çerçevesinde merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bağlı (A) işaretli cetvellerinde yeni tertipler, (B)
işaretli cetvellerinde yeni gelir kodları ve (F) işaretli
cetvellerinde yeni finansman kodları açılabilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Enis Tütüncü, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tütüncü.
Süreniz 10
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu madde, yeni tertip gider ve gelir kalemlerinin
açılmasıyla ilgili bir madde. Yani bu madde, bütçe dengesiyle ilgili
bir maddedir, yani kaynak yetersizliğiyle ilgili bir maddedir, kaynak
yetersizliğinin sonunda Türkiyenin dışarıdan giderek artan
oranda daha fazla dış kaynak kullanmak zorunda
kalışıyla ilgilidir.
Kamu
yatırım ve tasarruf farkı bir türlü kapanmıyor Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri. Konuyu, izin verirseniz, bu çerçevede,
bu maddeyle ilgili olarak dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bakınız,
son dönemde, yani AKP İktidarı döneminde, ilk defa, 2006
yılında, kamu yatırım ve tasarruf farkının
gayrisafi millî hasılaya oranı pozitife dönmüştü. 2006da bu
oran yüzde 1,1e çıkmıştı, şimdi tekrar bozuluyor.
2003 yılını dikkatlerinize sunayım. Kamu yatırım
ve tasarruf farkının gayrisafi millî hasılaya oranı, 2003
yılında, yani AKP İktidarının ilk yılında
eksi 10 idi. 2004 yılında nispi bir iyileşme sağlandı,
eksi 5,4e çekildi. 2005te aynı düzeyde, yine eksi 5 düzeyinde tutuldu ve
2006da ilk kez artı 1,1e çıktı, iyileşme
Ama 2007ye
bakıyorsunuz, programdaki durumuyla eksi 2,2ye tekrar
düşmüştür, 2008de de eksi 2 dolayında bir düşme meydana
geliyor. Sayın Maliye Bakanının ve yetkililerinin bu konuya
özellikle dikkatini çekmek istiyorum.
Şimdi,
burada, Sayın Maliye Bakanını iki saat önce dinledik. Sayın
Maliye Bakanımız buraya çıktılar keşke burada
olsaydı- böyle, büyük bir havayla Maliyenin performansı bütçeyle
ölçülür. Ne denmiş, sonuçta ne olmuş, bunlara bakmak lazım. At
binenin, kılıç kuşananın. Demedi mi bunları?
Çarşaf çarşaf yayınlıyoruz bunları. dedi. Biz de,
hemen burada otururken Sayın Maliye Bakanının bu sözlerinden
esinlenerek, çarşaf çarşaf yayınlanan resmî bazı belgelere
göz atma fırsatını bulduk. Bakınız, bu çarşaf
çarşaf yayınlanmada, ekonomik büyümenin 2007 yılının
son çeyreğinde yüzde 2ye düşmüş olduğunu gördük.
Dikkatinizi çekiyorum, ekonomik büyüme. Hani yıllardan bu yana
övündüğünüz o ekonomik büyüme. Şimdi, ekonomide çok ciddi bir
durgunluğun alarm zilleri çalıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardan bu yana, beş
yıldan bu yana buraya, bu konuya dikkatinizi çekmeye
çalışıyorduk. Yine, Sayın Maliye Bakanı
konuşurken kendimi tutamadım ve bir şey söyledim: Günaydın
Sayın Bakan. dedim. Neden dedim biliyor musunuz? Sayın Bakan,
nihayet, beş yıldan bu yana söylediklerimizin en azından bir
bölümünü kavramış gözüküyor. Neymiş? Cari açık artık
ekonomik büyümeyi tehdit ediyormuş, Sayın Bakanımız diyor.
Good morning, günaydın
Ve ne diyor, müjde veriyor Sayın Bakan, yerli
sanayicilere müjde veriyor, diyor ki: Bazen, biz, ihracatı teşvik
edelim diye ithalatı teşvik ediyoruz. Bakınız
Yerli
üreticiyi teşvik edebilecek ne gibi değişiklikler yapabiliriz,
onun için de çalışma yapılıyor. Bununla ilgili yakında
birtakım tedbirleri alacağız. Ne zaman söylüyor Sayın
Bakan? Beş yıl sonra. Ne zaman söylüyor? Ekonomi, 2007 üçüncü
çeyreğinde, yüzde 2ye ekonomik büyüme düştüğü zaman. Yani,
Türkiyede ekonomik büyüme açısından, orta dönemli bir, ekonominin
durgunluğa girişinin çok ciddi alarm zilleri çaldığı
anda. E günaydın, daha önceleri neredeydiniz? Ne olur, Sayın Bakandan
rica ediyoruz, Sayın Hükûmetten rica ediyoruz, geç de olsa en azından
bu vermiş olduğunuz, şu anda yakalamış olduğunuz
bu konunun, vermiş olduğunuz bu sözün gereğini yerine getiriniz.
Havada kalmasın, çünkü üretende de mecal kalmadı, açlık
sınırı altında çalışmak mecburiyetinde, üretmek
mecburiyetinde kalan milyonlarca işçi, çiftçi, memur, küçük esnaf ve
sanatkârlarda da mecal kalmadı; işsizlerde ise hiç mecal
kalmadı.
Şimdi,
Sayın Bakan dün bir basın toplantısı yaptı ve dünkü
basın toplantısında ekonomik büyümedeki bu düşüşü, bu
gerilemeyi iki nedene bağladı: Tarımda kuraklık,
tarımsal millî geliri düşürdü. Evet. Ve iki: İnşaat
sektöründe daralma. Şimdi, bakınız, elimde millî gelir serisi
var. Yeni, İnternetten indirdik, hemen baktık, burada, yeni
girmiş TÜİK. Şimdi, bu tabloya bakınca, şunu söylemek
mecburiyetini kendimde hissediyorum: Öyle sanıyorum ki Sayın Bakana
eksik ya da yanlış bilgi vermişler o dünkü basın
toplantısı öncesi ve Sayın Bakan da bu eksik ya da kendisine
verilen yanlış bilgiyle, doğru olmayan şekilde konuşmak
zorunda kalıyor basın mensupları önünde.
Asıl
gerileme sanayi sektöründe Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sanayi sektörü dumura uğramaya başladı,
yıllardan bu yana bunu söylüyoruz. Keşke, keşke Türkiye
ekonomisi böyle bir durumla karşılaşmamış olsaydı
ama üretim gücünü öylesine, sanayinin üretim gücünü öylesine körlettiniz ki
yıllardan bu yana yanlış politikalarla... Yanlış
politikaları burada sık sık dile getirdik, artık getirmek
istemiyorum ama burada yine işte bu resmî belgeden imalat sanayisinin ne
kadar daraldığını size söylemek istiyorum.
Bakınız,
birinci dönemde yüzde 7,4müş imalat sanayisinin büyümesi 2007 ve ikinci
dönemde, yani ikinci üç aylık dönemde, haziran sonunda 3,1e
düşmüş, yani yarıdan daha fazlaya düşmüş ve üçüncü
dönemde de bu düşme devam etmiş, 2,8.
Dokuz aylık
ortalamaya bakıyoruz Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
imalat sanayisi yüzde 4 dolayında. Öyle sanıyorum ki bu yüzde 4,
dokuz aylık büyüme, on iki aylık kesin sonuçlar
alındığında, yani son çeyrekte daha da gerileyecektir ve
böylece Türkiyenin 2007 yılındaki ekonomik büyümesi yüzde 4ün
altına düşebilecektir ve burada toptan ve perakende ticaretin de
gerçekten büyük ölçüde gerilediğini dikkatlerinize sunmak istiyorum. Yüzde
6,7ymiş birinci çeyrekte ekonomik büyüme, ikinci çeyrekte yüzde 3,8e
düşmüş, üçüncü çeyrekte yüzde 3,4e düşmüş ve bir de
serbest meslek ve hizmetler, burada ise çok daha büyük, dramatik bir
düşüş var Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4,7
imiş birinci çeyrekte, ikinci çeyrekte düşmüş, üçüncü çeyrekte
düşmüş yüzde 1e. Bu trend devam edecek. Yüzde 4ün epey altında
bir ekonomik büyümeyle karşı karşıyayız.
Yazıktır, gerçekten yazıktır. Yıllardan bu yana
ağzımızda tüy bitti söyleye söyleye, nihayet Türkiye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, bir dakika ekliyorum, lütfen tamamlayınız.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Tamamlıyorum.
yabancının
parasıyla, dış kaynakla, dış kaynağa
bağımlı spekülatif bir büyümeyi de götürememe durumuna
gelmiştir.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sanal büyüme.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Artık hayal dünyası da sona ermiştir.
Sözlerime bir
başka gerçekle son vermek istiyorum Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Bakan, Maliye Bakanımız ve bakanlar
sürekli olarak Türkiyeyi kendi içinde, kapalı devre bir şekilde
değerlendiriyorlar: 2001 yılında şöyleymiş, 2002de
şöyleymiş, 2007 yılında şöyle olmuş. Ee,
diğer ülkelerde ne olmuş? Neden diğer ülkelerle
karşılaştırmıyorsunuz? Bakınız, söyleyeyim:
Diğer ülkelerle karşılaştırınca ekonomik büyüme,
gelişmekte olan ülkeler -Devlet Planlama Teşkilatının resmî
raporundan- yüzde 8,1 büyümüş 2006 yılında, biz yüzde 6
büyümüşüz; 2007de biz yüzde 4ün altında büyüyeceğiz, yüzde 8
büyümüşler. Büyüyor adamlar, gelişmekte olan ülkeler. At
gözlüğüyle değerlendirdiniz ve doğruyu
konuşmadınız. Şimdi, ne yazık ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Çok teşekkür ederim. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Gruplar
adına ikinci söz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Sayın
Gültan Kışanak, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kışanak.
On dakika süreniz
var.
DTP GRUBU ADINA
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce görüştüğümüz maddeye eklenen, cazibe
merkezleri oluşturulması ve bunların gerekli
kaynaklarının sağlanmasına ilişkin önerge çok önemli
bir önergeydi. Biz Demokratik Toplum Partisi olarak bu önergeyi yürekten,
içten, büyük bir samimiyetle destekliyoruz. Ancak, bundan sonraki
uygulamasının da takipçisi olacağımızı belirtmek
istiyoruz.
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Grup takip eder.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Tamam; beraber yaparsak problem olmayacak. Bunu
tartışacağız şimdi.
Çünkü, neden
önemliydi bu önerge? Ülkemizin şu anda yaşadığı birçok
soruna da kaynaklık eden en temel sorunlarımızdan biri hâline
gelmiştir bölgeler arası gelişmişlik farkı. Bölgeler
arası gelişmişlik farkı öylesine
açılmıştır ki, artık özel önlemler almadan ekonominin
kendi rasyonelitesi içerisinde bu açığı kapatmak mümkün olmaz
hâle gelmiştir. Eğer, iktidarlar bu konuda özel önlemler almazsa, bu
bölgeler arası gelişmişlik farkını Ekonominin kendi
rasyonalitesi içinde teşvik veriyorum, yatırımlar oraya gitsin,
sermaye gitsin, fabrika kursun, işsizlik de çözülsün, ekonomik sorunlar da
çözülsün. diye beklersek daha çok bekleriz. Çünkü, hiçbir koşul eşit
değildir. Bursayla Şırnakı aynı kefeye
koyduğunuz zaman sermaye doğal olarak Bursaya gidecektir,
Şırnaka gitmeyecektir. Bunu önlemenin yolu da, gerçekten,
iktidarların bu konuda özel politikalar geliştirmesi, bölgeler
arası gelişmişlik farkını ortadan kaldıracak yeni
kalkınma programları ve projeler yapmasıdır.
Ben geçenlerde bu
kürsüden GAPla ilgili eleştirimi söylediğimde Hükûmetin ilgili
Bakanı bunu çok sert bir şekilde eleştirdi, Neden? dedi.
Şimdi, GAP
önemli bir proje, fakat bundan otuz yıl önce hazırlanmış
bir proje. Artık bölgenin gerçekleriyle GAP projesindeki hedefler
birbiriyle örtüşme durumunda değil. GAP projesi
hazırlanırken bölgenin nüfusunun çok büyük bir kısmı
kırsal kesimde yaşıyordu ve projenin ana projeksiyonu
kırsal kalkınmaya dönüktü. Şu anda bölge illerinde de nüfusun
büyük çoğunluğu artık şehirlere göçmektedir ve bu nedenle,
bizim kalkınma hedeflerimizde projeksiyonumuzun yönünün de
değişmesi gerekiyor.
Bunu daha sonra
yeniden tartışırız, yani GAPın, gerçekten, bölgedeki
kalkınmanın ihtiyaçlarına cevap verip veremeyeceğini
tartışırız. Ama ben bugün, bu cazibe merkezleri konusundaki
görüşlerimize dönmek istiyorum.
Şimdi,
bölgeler arası gelişmişlik farkı bu kadar büyüyünce ne
oluyor? Çok ciddi bir göç sorunuyla karşı karşıya
kalıyoruz ve bugün, hem bölgenin kendi içindeki büyük sayılabilen
illerin hem de batıdaki metropol illerin çok ciddi derecede
varoşları oluşmuştur ve kentle hayatları neredeyse
yüzde yüz farklılaşan bu varoşlarda bir sosyal
dışlanma sorunu yaşanmaktadır. Bu sosyal dışlanma
sorunu o kadar ciddi boyutlara varmıştır ki, biz bunu,
işte, gazetelerin üçüncü sayfalarından ya da şeyden Kapkaç
olayı olarak algılıyoruz.
Sorun sadece bu
boyutta değildir; o kadar ciddi sosyal patlamalara gebe
varoşlardır ki, oralara gidilip oralar görülürse, oralardaki
yoksulluğun, işsizliğin, yaşam kalitesinin ne kadar
düşük olduğu görülürse, bizi bekleyen sosyal risklerin, sosyal patlama
riskinin de ne kadar büyük olduğu görülecektir. Eğer, bölgenin kendi
içinde, ciddi anlamda kalkınmayı hedef alan cazibe merkezleri
oluşturulursa, öncelikle bu göç dalgasının önü kesilecek ve biz
İstanbula, İzmire vize koyalım mı? diye ırkçı
ve ayrımcı politikaları burada
tartışmayacağız ve kamuoyunun gündemine böyle şeyler
gelmeyecek.
İkincisi:
Bölgedeki yaşam kalitesinin bu kadar düşük olması, oradaki
yurttaşlarımızda ciddi derecede hakkaniyet ve adalet duygusunun
zedelenmesine neden olmaktadır. Sosyal dışlanma öyle bir boyuta
gelmiştir ki, bölge insanı kendisine karşı
ayrımcılık yapıldığı duygusunu
taşımaktadır ve bu, giderek çok güçlenen bir duygu hâline
gelmektedir. Bunu laf olarak Şişlide ne varsa Şırnakta
da o olacak. demekle olmuyor. Gerçekten Şişlinin yaşam
kalitesini Şırnaka taşırsanız, bu
ayrımcılık duygusunu o zaman
ortadan kaldırabilirsiniz. İnsanlar, kendi
yaşadıkları koşullara bakarak duygularını
oluştururlar. Burada bizim söylediğimiz politik afaki sözler,
insanların duygularını o kadar da etkilemez. Onun için, bizim, öncelikle,
yaşam kalitesini artıracak ve bu
dışlanmışlık duygusunu, bu
ayrımcılığa uğramış olma duygusunu
kıracak önlemler almamız gerekiyor. Bu bağlamda da, ben, cazibe
merkezlerinin önemli bir politika olacağını düşünüyorum.
Ayrıca,
bölgeler arası gelişmişlik farkı bu kadar derin bir
uçurumda olduğu zaman, bölgenin kaynaklarını ülke ekonomisine
katma şansımız da olmuyor. Ne oradaki insan
kaynağından yeterince faydalanabiliyoruz ne oranın yer altı
yer üstü zenginliklerini bu ülkenin genel ekonomik kalkınmasının
bir parçası hâline getirebiliyoruz. Eğer, bugün, Diyarbakırdaki
mermer fabrikası ya da mermer ocağı işletmesi sahipleri
şu kaygıyı taşıyorsa Ben, bu ülkenin başka
bölgelerindeki bu sektörde çalışanlarla eşit rekabet
şansına sahip değilim. Benim yollarım yapılmıyor.
Bana demir yoluyla taşıma olanağı sağlanmıyor.
Ucuz ulaştırma imkânlarına sahip değilim. Aynı rekabet
koşullarına sahip değilim. diyorsa, burada çok ciddi bir
problem vardır. Eğer, bölgenin kaynaklarını, ülkenin
ekonomik kaynaklarının bir parçası hâline getirmek ve ülkemizin
genel kalkınmasının bir parçası hâline getirmek istiyorsak
da, bu bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan
kaldıracak ciddi özel önlemler almamız gerekiyor. Bu ciddi
lafına özel bir vurgu yaptım. Şu nedenle yaptım: Bu konu,
böyle, son dakikada, burada, bütçeye verilecek bir ek önergeyle
geçiştirilebilecek bir konu değildir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Doğru söylüyorsunuz.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) - Bunun, aslında, bu bütçe oluşturulurken
enine boyuna tartışılması, yerel dinamiklerin
katkısının alınması, bölgede ciddi bir sorun analizi
tahlili yapılması, ihtiyaçların tespit edilmesi ve
kalkınmada öncelik tanınabilecek sektörlerin tanımlanması,
yapılabilecek planlamanın bu doğrultuda ele alınması
gerekiyor ve bu bütçe önümüze geldiğinde de, bu programın, bu
bütçenin içerisinde hak ettiği yeri bulacak şekilde önümüze gelmesi
gerekiyordu. Bu nedenle diyorum ve umuyor ve diliyorum ki bu sadece burada
yapılan birtakım tartışmaların önünü kesmek ya da
ileride yapılabilecek yerel seçimler sürecindeki bir politikanın
malzemesi olarak kullanmak maksadıyla getirilmemiş olsun. Böyle
olduğunu düşünmek de istemiyorum, inanmak da istemiyorum. Gerçekten,
bunun bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan
kaldırmaya dönük özel bir politika olduğunu, ciddi bir politika
olduğunu ve hak ettiği ölçüde ciddiyetle ele alınıp
tartışılacağını umut etmek istiyorum. Bu nedenle
biz destekledik, ama takipçisi de olacağız. Bu cazibe merkezleri
seçilirken hangi kriterlere göre seçilecek, cazibe merkezlerinde
yönlendirilecek yatırımlar, politikalar neye göre belirlenecek,
nasıl belirlenecek, bunun uygulaması nasıl yapılacak, bunun
da Demokratik Toplum Partisi olarak bir takipçisi olacağız.
Ben, bu vesileyle
bir kez daha, bütçeler oluşturulurken en önemli kriterin toplumdaki adalet
duygusu olduğunu düşünüyorum ve bütçeleri oluştururken bu adalet
duygusunu pekiştirecek bir yaklaşım içerisinde olunması
gerektiğini, bütün eşitsizliklerde, cinsler arası eşitsizlik,
sosyal sınıflar arası eşitsizlik, bölgeler arası
eşitsizlik, insanla doğa arasındaki eşitsizlik gibi
konularda bir hakkaniyet ölçüsünü tutturmayı, adaleti sağlamayı
esas alan bir bütçe planlamasının çok önemli olduğunu
düşünüyorum. Umuyor ve diliyorum ki bundan sonraki bütçe
hazırlık süreçleri daha katılımcı, daha şeffaf
bir yöntemle yapılır ve ülke ihtiyaçlarına daha doğru cevap
verecek bir temelde hazırlanır, bu eşitsizlikleri de gidermeye
dönük politikalar bu bütçelerde yer alır.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kışanak.
Şimdi soru
cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Erdoğan, soru için mi girmiştiniz?
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Soru değil, düzeltme yapmak için.
BAŞKAN
Düzeltme yapmak için.
O zaman,
şimdi ben önce Sayın Erdoğana, İç Tüzükün ilgili
maddesine göre kısa bir söz hakkı tanıyacağım.
Lütfen çok
kısa bir biçimde meramınızı anlatınız.
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğanın,
yapmış olduğu konuşmada, bazı sözlerinin
yanlış anlamaya meydan verebileceği gerekçesiyle
açıklaması
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Sayın Başkan, saygılar sunuyorum.
Biraz önce 3üncü
maddedeki konuşmamda Türkiyeyi dışarıdan yönetenler
riskini artırmıştır. demiştim. İfademde
konuşmamın bütününe bakıldığı zaman, burada
-vurgulamak istediğim şey- Kamusal anlamda, kamu stokunu, borç
stokunu dışa bağımlı olarak aşırı
derecede borçlanmak Türkiyeyi yönetmekte riski artırır.
anlamında kullanmışımdır. Buradaki maksadım
budur. Konuşmamın tamamında da zaten bu içerik hâkimdir. Bu
konuyu düzeltmek üzere söz aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/426)
(S.Sayısı: 57) (Devam)
2.- 2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2006 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/267, 3/191) (S. Sayısı:
58) (Devam)
A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
B) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu İhale Kurumu
2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Kamu İhale Kurumu
2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
Buyurun
Sayın Gök.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Benim sorum,
Gelir Vergisi Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanununun bir tezadından
kaynaklanıyor. Siyasi irade bu konuda
Teknik bir soru. Eğer, izin
verirseniz, Sayın Kemal Unakıtan Beyin olduğu bir dönemde
sormak istiyorum mümkünse.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun
Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak istediğim
soru önergeyle ilgili.
Şimdi,
burada, her şeyden önce aleyhinde olmamız mümkün değil ama
önergede kamu yararına çalışan dernek ve vakıflara, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına da bu paranın
kullandırılması, hibe veya birtakım yardımların
kullandırılması söz konusu olarak tarif ediliyor. Şimdi, bu
kurumlar, devletin hiçbir denetimine tabi olamayan
Mesela, kamu yararına
çalışan dernekler Dernekler Kanununa göre denetlenebilir ve
yönetiliyor. Dolayısıyla, kullanılacak olan kamu
kaynağı, dernekler idaresine uygun nasıl denetlenebilecek devlet
tarafından? Bir, buradaki ilişkiyi Sayın Bakana sormak
istiyorum.
İki: Anayasa
açısından, 163üncü maddede sarih bir şekilde Harcanabilecek
miktar sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla
aşılabileceğine dair bütçelere hüküm konulamaz. Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapmak
yetkisi verilemez. deniyor. Ama, buradaki önergede YPKya varıncaya kadar
birtakım yetkiler veriliyor. Acaba bunlar detaylı düşünüldü mü?
Bu önergede düzeltilmesi gereken yerler var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum.
Özellikle
şunu belirteyim: Sizin belirttiğiniz husus, özellikle bu denetleme
hususu Yüksek Planlama Kuruluna sunulurken, hazırlanan taslakta
belirtilecek. Özellikle onu belirteyim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Anayasa böyle bir yetki vermiyor YPKya.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ama bunun düzenlenmesi, önergede,
çok açık olarak, Yüksek Planlama Kuruluna müştereken
hazırlanacak bir kararnameyle sunulacağı belirtilmişti,
biliyorsunuz. Dolayısıyla, Yüksek Planlama Kuruluna hazırlanan
bu kararnamede bu belirtilecek.
İkinci husus
da: Bu, bütçede herhangi bir yeni ödenek değil, mevcut ödeneklerin bir
şekilde kullanım şeklini ayarlıyor. Yoksa, herhangi bir
şekilde burada yeni bir ödenek ilavesi söz konusu değildir. Onu
özellikle vurgulamak isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Mali Politikaya
İlişkin Hükümler
Gerektiğinde
kullanılabilecek ödenekler
MADDE 7- (1)
Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin
yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili
mevzuatının gerektirdiği giderler için Personel Giderleri ve
Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri ile ilgili mevcut
veya yeni açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00 - 01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,
(2) Yedek Ödenek:
Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00 - 01.1.2.00-1-09.6 tertibinde
yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel
bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02),
(03), (05) ve (08) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer
alan tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik
sınıflandırma kodlarında yer alan tertiplere aktarma
yapmaya,
(3)
Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:
Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00 - 01.1.2.00-1-09.3 tertibinde
yer alan ödenekten, 2008 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak, 2008
Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre
gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların
hızlandırılması veya yılı içinde gelişen
şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa
yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin
artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine
ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
(4) Doğal
Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00 - 01.1.2.00-1-09.5 tertibinde
yer alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından
yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek
kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak
amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarmaya,
(5) Belediyelere
Yardım Ödeneği:
Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00 - 01.1.2.76-1-05.2 tertibinde
yer alan ödeneği, belediyelere yardım olarak kullanmaya,
Maliye
Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Gruplar adına söz talebi vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Malatya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu maddede yatırım ve yatırım
ödenekleri var.
Şimdi,
eğri oturup doğru konuşalım. Bir Teşvik Yasası
çıkarıldı. Yatırım
Arkadaşlarım,
Teşvik Yasasının amacı neydi? 1.500 dolar ve
altındaki 48 ilde yatırım yapmak, yatırımların
bölgeler arası dengesizliği ortadan kaldırması için
yatırımların önemli bir kısmının da bu
bölgelerdeki istihdam ve üretim sorununu çözmesi idi. Değil mi
arkadaşlar? Geçen dönem olan arkadaşlarımız bu
Yasayı
Hatta bazı iller giremedi. Örneğin, Samsun gibi çok
üzülen iller oldu. Hatta, ilk aşamada 36 ildi, daha sonra 12 il girdi.
İkinci aşamada giren iller bayram yaptılar. Biz de girdik.
Dönüp soruyorum
arkadaşlar: İlk 35 ilde hangi ilde baca tüttü, özellikle doğu ve
güneydoğuda?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sivasta.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bak, ilk 35 ilde, bazıları demiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu Yasa, ulusal sanayici ve ulusal sanayi
açısından son derece yetersiz bir yasa. Gelin, ulusal sanayicimizi
Gelin, otuz yıl verelim, elli yıl verelim. Niye esirgiyorsunuz? Niye
esirgiyorsunuz? Yabancı sermaye geldiği zaman vergi
almıyorsunuz. Yabancı sermaye diyorsunuz ya onlara. O yabancı
fırsatçılar var ya. Vergi almıyorsunuz. Gelin, kademeli
yapalım.
SONER AKSOY
(Kütahya) Karşıyım desene yabancı sermayeye.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Karşı değilim Beyefendi,
karşı değilim.
Üreten, bir baca
tüttüren kim varsa, bu ülkede kim istihdam yaratıyorsa ben o insana
saygı duyarım. Bak, yine altını çiziyorum. Getireceksin
1.000 dolar, dört sene sonra 4.300 doları alıp gideceksin. Bunun
adı ne? Yabancı yatırımcı. Hayır, bunun adı
yabancı fırsatçı.
Arkadaşlar,
bu Teşvik Yasasının bir bacağı Maliye
Bakanlığı, bir bacağı Hazine ve çift işleyen bir
yasa. Patronu kim, kim yönetiyor belli değil. Gelin, otuz yıl
verelim. Niye çekiniyorsunuz? Bir bacayı kim tüttürüyorsa o insana
saygı duyalım. İster bu yerli olsun, ister yabancı olsun.
Ulusal sanayicimizi, ulusal sanayiyi eğer koruyup kollamazsak, hep ithal
ekonomisine doğru yönelirsek arkadaşlar
Bu Teşvik Yasası
işlemeyen bir teşvik yasasıdır. Bir kere dikkatlerinize
sunuyorum. Bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.
Geçen gün burada
konuşmamda, özellikle Türk tekstil sektörünün çok zor koşullar
altında olduğunu söyledim. Bazı arkadaşlarım itiraz
ettiler, ama hakikaten çok zor durumdalar. Niye gerçekleri burada
konuşmuyoruz? Gelin, bunlara yardım edelim. Bunlar bizim sanayicimiz.
Biz ulusal sanayicimize sahip çıkalım arkadaşlar.
Yatırım indirimini kaldırdık. Arkadaşlar iyi mi
yaptık? Yatırım indirimini kaldırdık, özellikle bizim
orta düzeydeki firmalarımızın en büyük kullandığı
avantaj buydu. Bunlardan oldu arkadaşlar. Yani ulusal sanayiciye, millî
ekonomiye bu Teşvik Yasası bir zarardır arkadaşlar. Bunu
daha işlevsel hale getirmek hepimizin görevi arkadaşlar. Bir kez daha
sizlerin dikkatine sunuyorum.
İkincisi,
söz verdik. Burada bu yasa hem 5084 hem 5350 sayılı Yasa
çıkarken söz verdik. Arkadaş, ben senin elektrik bedelinin yüzde
50sini almayacağım dedik. Doğru mu arkadaşlar, böyle
demedik mi, Yasanın amacı bu değil miydi? 2006 Kasım, 2007
Aralık
Ödenmiyor. Arkadaş söz verdik biz ya! Niye ödemiyoruz? Niye
insanları zor durumda bırakıyoruz? Eğer teşvik belgesi
almışsa, o yatırımcı o bölgede yatırım
yapmışsa TEDAŞa bir mektup yazacaksın, bu
yatırım budur, yüzde 50 bedelli tahsil edeceksin diyeceksin. Niye
insanlardan önce parasını tahsil ediyoruz ve sonra bir
yıldır ödemiyoruz? Ama onun aynı zamanda vergi borcu var. Vergi
borcu olduğu için de gidip haciz koyuyoruz, haczediyoruz.
Arkadaşlar,
bu ülke bizim. Bu ülkede ancak bize bizden fayda gelir. Ulusal sanayicimizi
korumazsak, kollamazsak, bugün hava güzel, gelir o fırsatçılar,
yarın etrafımızda bir kişi bulamayız. Bunu söylemek
benim bir vicdani borcum.
Değerli
arkadaşlar, gelin, bu Teşvik Yasasını, yatırım
indirimini bir kez daha gözden geçirelim. Özellikle bölgeler arası farklılıkta
verin, verelim. Benim seçim bölgeme on yıl verin, ama Şırnaka
elli yıl verin, Hakkâriye yüz yıl verin, Sivasa otuz yıl
verin, ama bu yatırımların gitmesini teşvik edelim bölgeler
arası veya artık bölge değil, bazı yatırımlarda
artık biz sektörel teşvik yapmalıyız. Bir kilo iplikte,
Denizlideki bir fabrika bir kilo iplikte 180 bin lira elektrik fark ödüyor
arkadaşlar. Denizli ile, örneğin Denizli Havaalanının veya
Malatya ile yüz kilometre sonra bir başka il başlıyor, oradaki
fabrika ile Malatyadaki fabrikam arasında
Gelin, başka
şeyleri, yani sektörel teşvik yaratalım.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) 1 kilometre geçerse ödüyor Sayın Hatip.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Evet, gelin sektörel teşvik yapalım. Bu
ülke bizim arkadaşlar. Yani yazık değil mi? Benim ilimde,
Sivasta
Ben teşekkür ediyorum. Eski sanayi odası başkanım
da burada, teşekkür ediyorum, ama sadece Malatya, sadece Sivas değil
arkadaşlar, sadece Osmaniye, sadece
Denizlideki fabrikaların
çoğu hemen Çivril Havaalanından sonra Afyon başlıyor,
Afyona gitti. Doğru mu Sayın Milletvekilim? Adanadan Osmaniyeye
gittiler, Gaziantepten Adıyamana, Osmaniyeye gittiler.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Vakti zamanında
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Efendim, vakti zamanı değil.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Futbol takımına gelince Isparta, teşvike
gelince yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Tabii, Isparta teşvikte değil mi?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Değil.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - O zaman çok üzüldüm, çok üzüldüm, çok üzüldüm.
Tabii, çok üzüldüm.
Gelin, sektörel
teşvik yaratalım arkadaşlar. Yani, 1 kilo iplikte 10 kilometre
sonra bir fabrika-10 kilometre bu taraftaki fabrika, 200 lira fark etmez
arkadaşlar.
Bu konuyu bir kez
daha hepinizin, Türk sanayisi ve ulusal sanayici açısından
dikkatlerinize sunmak benim görevim arkadaşlar bu bütçede.
Tabii, aynı
şekilde turizm arkadaşlar. İçimizde turizmci arkadaşlar
vardı. Şimdi bir şey gelişti arkadaşlar: All inclusive
(Her şey içinde). Ye, iç, gel, fiyatı kişi başı kaç
para biliyor musunuz? Maksimum 20 dolar, beş yıldızlı tatil
köylerinde. Bu ülkenin değerleri. Biz burada da bu turizm
Yani, all
Tüm, her şey içinde. diyor. Geliyor, bir hafta yiyor içiyor, uçak
parası, 250 dolar.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) 250 dolar değil, 500 dolar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Yani, bu civarlarda. Bir haftalık.
Arkadaşlar,
bu bizim sermayemiz, ülkemizin bir sermayesi. İspanyaya gidin, aynı
evsaftaki bir tatil köyü, herhâlde
Takdir sizin.
Bunları dile
getirmek ve ülkeye daha çok katma değer yarattırmak hepimizin
görevidir. Yatırımsa boşa yatırım değil
arkadaşlar ve ülkenin değerlerini, ülkede üretilen katma değeri
yabancıya değil, ülkedeki insanlarımıza yedirelim
arkadaşlar.
Gayrisafi millî
hasılanın ne kadarının yabancılara gittiğini bir
kez daha dikkatlerinize sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma saati : 18.50
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:19.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2008
yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz
Komisyon ve
Hükûmet burada.
8inci maddeyi
okutuyorum:
Yatırım
harcamaları
MADDE 8- (1) 2008
Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye
harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu
olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (kurulu
gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve HES projeleri, Gebze-Haydarpaşa,
Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının İyileştirilmesi ve
Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi ve
diğer demiryolu yapım projeleri hariç) 2008 yılında
başlanabilmesi için proje veya işin 2008 yılı
yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu
oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde
projeler 2008 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyulmak ve
öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle
revize edilebilir.
(2) Silahlı
Kuvvetler bütçesinin programlarında (03) ekonomik
sınıflandırma kodunda yer alan savunma sektörü, altyapı,
inşa, iskan ve tesisleriyle NATO altyapı
yatırımlarının gerektirdiği inşa ve tesisler ve
bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik hedef planı
içinde yer alan alım ve hizmetler, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp
2008 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde
yer almaz.
(3) Merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, yatırım programında
ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden
makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar
yazılımı ve donanımı projelerinin detay
programları ile alt harcama kalemleri itibarıyla tadat edilen ve
edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin alt harcama
kalemleriyle ilgili işlemlerde 2008 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esasları
uygulanır.
(4) 2008
Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projelerden DPT Müsteşarlığının
uygun görüşü ve ilgili Bakanın onayı ile il özel idarelerince
valinin yetki ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin
bedelleri, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere
hizmetin ait olduğu il özel idaresine ödenir. Bu kapsamda yürütülecek
projelerin etüt, keşif ve kontrol hizmetleri ilgili bakanlık ve genel
müdürlüğün il teşkilatlarınca yapılır. Bu projelerin
ihale edilmek suretiyle yaptırılması ve bedellerinin ödenmesi
ise valinin onayı ile il özel idarelerince gerçekleştirilir. Bu
projelerden mahalli hizmet niteliği taşıyan işler, bu
fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde program ve proje safhasında
da valilerin yetki ve sorumluluğuna devredilebilir.
(5) 2008
Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu
değişiklikler için 2008 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan
usullere uyulur.
BAŞKAN
Gruplar adına madde üzerinde söz talebi vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Özyürek,
İstanbul milletvekili.
Buyurun
Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 2008 yılı bütçesine
baktığımızda, yatırım ödeneklerinin hem nispi
olarak -yani millî gelire oran olarak- hem de mutlak -rakam- olarak
düştüğünü görüyoruz. Yani, bu bütçe, kamu
yatırımlarını dışlayan, kamu
yatırımlarını artık önemsiz gören bir bütçe.
Bu
eleştiriyi, yani kamu yatırımlarının yıllar
itibarıyla millî gelire oranının önemli ölçüde
düştüğünü ve 2008 yılında da 2007 yılına göre
mutlak rakam olarak, nominal rakam olarak da düştüğünü
söylediğimizde sayın bakanlar hep Siz toplamına bakın bu
yatırımların. Yani, kamu yatırımları düşüyor
olabilir, ama özel sektör yatırımları artıyor.
demişlerdir.
Şimdi,
elbette özel sektör yatırımları da önemlidir, ama, kamu
yatırımının yerini alamayacak, onun yerine ikame edemeyeceğimiz
yatırımlar vardır. Kamu yol yapmıyor, kamu liman
yapmıyor -tabii, yapılanları satıyoruz, ayrı mesele
ama- havaalanı yapmıyor. O nedenle, kamu
yatırımlarının vazgeçilmezliği çok açık. O
bakımdan, 2008 yılında yatırım ödeneklerinin böylesine
düşüyor olmasından büyük üzüntü duyuyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, burada çok tartışılıyor. Hükûmet,
2002 yılıyla bugünü kıyaslayarak hep nereden nereye
geldiğini söylüyor. Ben de nereden nereye gelinmiş kamu
yatırımlarında, ona bir bakıyorum. 2002 yılında
kamu yatırımlarının gayrisafi millî hasılaya
oranı yüzde 5,77; 2008 yılında yüzde 4,26. Yani, kamu
yatırımlarının millî gelire oranında önemli bir
düşüş olmuştur.
Burada enerji
yatırımları Türkiyenin en önemli sorunu. Enerji
Bakanlığı bütçesi görüşülürken de arkadaşlarımız
dile getirdiler. Enerji konusunda yeteri kadar yatırım yapmazsak,
önümüzdeki dönemlerde bir karanlıkla, yani elektrik yetersizliğiyle
karşı karşıya kalabiliriz. Acaba kamu yapmıyor da
yeteri kadar enerji yatırımını özel sektör yapıyor mu
diye baktığımızda, 2007 yılında 3,5 milyar YTL
yatırım yapılırken, 2008 yılında özel sektörün
yatırımı 3 milyar YTLye düşmüştür. Yani, hem kamunun
yatırımları düşüyor hem özel sektörün
yatırımları düşüyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu yatırımlardaki azalma giderek
o çok övünülen büyümedeki düşüşü de beraberinde getirebilir.
Biliyorsunuz son üçüncü çeyrek rakamları açıklandı, gayrisafi
yurt içi hasılada yüzde 1,5; gayrisafi millî hasılada yüzde 2 gibi
bir büyümeyle karşı karşıyayız. Bu gösteriyor ki, 2007
yılının hedefini tutturmakta büyük zorluk çekeceğiz.
Burada sadece
büyümede bir düşüş yok, aynı zamanda enflasyonda da yüzde 10lar
civarında, yüzde 9lar civarında bir dirençle karşı
karşıyayız. 2001 krizinden sonra, 2002den itibaren işte
siyasi istikrarla, dışarıdan çok miktarda sıcak para
gelmesiyle ve kurların düşük olmasıyla belli bir
başarı sağlanmıştı hem enflasyon
açısından hem büyüme açısından, fakat, artık son
zamanlarda bu noktada da sanki işin sonuna gelinmiş gibi görünüyor. O
bakımdan, kamu yatırımlarını, Hükûmetin yeni
baştan ele alması gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, kamu yatırımlarını ciddi
şekilde ele almazsanız, yani yeni yeni altyapı
yatırımları yapmazsanız, Türkiyenin geriye gitmesi
sonucunu doğurursunuz, yani Türkiye hep yarım kalan işlerini
tamamlamakla meşgul, yeni önemli otoyollar, yeni önemli birkaç
hızlı tren yapıyoruz, ama Türkiye gibi büyük bir coğrafyada
bulunan bir ülkede demir yolu yatırımlarını çok artırmanız
lazım, kara yolu yatırımını çok artırmanız
lazım, barajlar yapmanız lazım. Bunların yolu da,
değerli arkadaşlarım, kamu yatırımlarını
artırmaktan geçer, ama bizim yaptığımız ise 2008
bütçesinde kamu yatırımlarını hem nominal olarak hem millî
gelire oran olarak düşürmektir.
Değerli
arkadaşlarım, bir konunun burada altını çizmek istiyorum.
Geçmişte içinde bulunmaktan, hizmet vermekten onur duyduğum Maliye
Bakanlığının pek rastlanmayan bir uygulamasına
tanık olduk. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı
-basında görmüşsünüzdür- bir afiş hazırlıyor ve bunu
İnternet sitesine yüklüyor. İnternet sitesinde şöyle bir
tekerleme diyelim: Vergini ver devletine, haram katma servetine. Bunu kim
söylüyor? Bunu bir ilköğretim öğrencisi, türbanlı bir
öğrenci söylüyor. Tabii, türbanı ilkokula kadar indirmek doğru
mudur? Gecenin bu saatinde o tartışmaya girecek değilim. Ama,
buradaki Vergini ver devletine, haram katma servetine. deyimi
bazılarının hoşuna gitmiş olabilir, ama, biraz
derinlemesine düşünürseniz, Türkiye gibi bir laik, demokratik cumhuriyette
vergiyi haram-helal bağlamında toplamak çok yanlıştır
değerli arkadaşlarım.
Vergi, bir
vatandaşlık görevi olarak alınan bir katkıdır. Bu
katkıya Vatandaş olarak görevini yap. diyebilirsiniz.
İşte, geçmişte hep söylenirdi: Ödeyeceğiniz her vergi size
yol, okul olarak geri dönecek. denilirdi. Buna benzer şeyler
söyleyebilirsiniz, ama, haram-helal bağlamında vergi toplamaya
kalkarsanız, bu, laik, demokratik cumhuriyet yerine Türkiyenin artık
giderek bir din devleti hâline geldiğinin önemli bir göstergesi olur.
Bunu,
değerli arkadaşlarım, bir
CEMAL KAYA
(Ağrı) Ne alakası var!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Siz de biraz insafla düşünürseniz, bunun esası, bazı
arkadaşlarımızın, bazı kamu görevlilerinin, işte,
iktidarın genel havasına yaranmak için bu yollara saptığını
gösteriyor. Hemen, basında çıkar çıkmaz o İnternet
sitesinde o bölüm karartılmıştır.
Bunlar doğru
değil değerli arkadaşlarım. Laik, demokratik cumhuriyet
ise, bunun gereklerini yapacağız. Yok, o kadar ileri gitmek istemem,
şeriat devletine geçiyorsanız, ki, Ahmet Hakan gibi sizin
dünyanın da yabancısı olmayan bir yazar diyor ki: Bu slogan
şeriat devletinde kullanılır. diyor. Laik cumhuriyette bunlar
kullanılmaz. Ben, Maliye Bakanlığı gibi teknik
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özyürek, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
düzeyde
çalışmalar yapan, anayasal çerçeveye benim bildiğim
kadarıyla- uymaya gayret eden bir bakanlığımızda bu
yönde bir girişimin, bu yönde laik, demokratik cumhuriyetin temel
ilkeleriyle bağdaşmayan bir anlayışın boy
göstermiş olmasından büyük üzüntü duyuyorum. Bu
yanlışı, Maliye Bakanlığının
düzelteceğine inanıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 2008 yılı bütçesinin halkımıza,
Maliye Bakanlığı mensuplarına hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum ve hepinizin, Türk milletinin
yaklaşan Kurban Bayramını kutluyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Gruplar
adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet
Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi MHP Grubu
adına ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Sayın Unakıtana buradan tebriklerimi iletiyorum, başlamadan(!)
Kendisi yok ama ne kadar maharetli olduğunu burada bir defa daha gördük(!)
Babam rahmetli,
küçüklüğümde bana Zati Sungurdan bahsederdi. Önce anlamazdım. Sonra
okula gidip ne olduğunu öğrenince, onun bir sihirbaz, bugünkü
tabiriyle de illüzyonist olduğunu öğrendim. Hani, şapkadan
tavşan çıkartan illüzyonistler var ya, Sayın
Unakıtanı izlerken, gerçekten, ben de onun karşısında
şapka çıkarıyorum ve kendisini tebrik ediyorum(!) Bu kadar
hızlı bir şekilde yapıp şovu bitince çekip
gittiği için de burada Türk milletine kendisini arkasından
şikâyet ediyorum. Sayın Millî Eğitim Bakanımız burada.
Biz bugün, Maliye Bakanlığı gelir-gider bütçesini görüşüyoruz
değerli arkadaşlarım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Geliyor, biraz sonra geliyor.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Gelir inşallah, geldiğinde de kendisine şapkamı
çıkarır tekrar selam çakarım. Ben şapka
çıkarıyorum! İsterseniz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sizin kaç şapkanız var?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bizde şapka çok, bir daha çıkarırız, merak
etmeyin. Siz de biliyorsunuz, çok şapkamız var. Hoca
şapkasını çıkarırız, bürokrat gelir, o çıkar
öteki gelir. Ben, hoca olarak, bir öğretim üyesi olarak -milletvekili olarak
değil- bu söylediği rakamlara baktığım zaman
başka bir şey diyemiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sizin şapkanızdan ne çıkıyor?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) O, şapkadan tavşan çıkarıyor, mısır
çıkarıyor, tavuk çıkarıyor
O çıkarıyor, onunki
ayrı bir hikâye. (MHP sıralarından alkışlar)
Bir daha siz de
çıkaracaksınız. Bakın, şimdi örnek vereceğim, siz
de şapka çıkaracaksınız Sayın Bakanın ne kadar
becerikli olduğuna.
Size iki tane
konuşma metni, her şeyiyle aynı. Birisi 25 Ekim, Plan ve Bütçeye
sunuş; ikincisi TBMM, 4 Aralık. Arada yaklaşık kırk
gün var. Şimdi, bakın, bir tanesini okuyacağım. Birkaç tane
tutarsızlık var, ama hızlı geçeceğim; vaktim yok.
2002; 2.598 dolar kişi başına gelir. 4 Aralıktakinde de
yine 2.598. Tamam. 25 Ekimde 2007yi de vermiş Sayın Bakan, 6.619;
2008; 7 bin dolar. diyor. 4 Aralıktakinde 2008e geçmiş, 2007 yok
arada. Neden? Ben size altından cevabını da söylemiş
olayım. Satın alma gücü paritesine göre bakıyoruz, 2002de 6.550
-doğru, 4 Aralıkta da 6,550- ama, 2007 her ne hikmetse 4
Aralıktakinde yok. 25 Ekimdekinde 9.900; 2007; 2008de 10.600. Bakın
rakamlara, sayfaya bakın, sayfasını da size sonra gösterebilirim.
2008de kaç olmuş 4 Aralıktaki baskıda biliyor musunuz? 9.681.
2007 neden kaybolmuş? Çünkü, 2007de zaten -25 Ekimdekinde- 6.619 dolar
öngörülmüş, daha sonra 9.900 dolar olarak da satın alma gücü
paritesine geldiği için, 2007dekini bile, 2008de daha düşük
olduğu için, Sayın Bakan değiştirme ihtiyacı
hissetmiş.
Ben size geçen
gün Genel Kurulda, TÜİK bütçesinde, bu illüzyonların bir
kısmını anlatmıştım değerli
arkadaşlarım.
Şimdi,
bugünkü yatırımla ilgili, bu maddeyle ilgili birkaç husus söyleyip
size o illüzyonlardan birkaç örnek daha vereceğim. Belki, bekliyorum,
Sayın Bakan teşrif ederse o da o kısmına yetişsin.
Şimdi,
yatırımla ilgili bir madde görüşüyoruz, efendim,
şurası şununla ilgilidir, bu istisnadır-değildir, diye
ama -az önce Sayın Özyürek de belirtti-hep böyle Nereden nereye?
diyorsunuz ya, yüzde 5,8den yüzde 4lere düşmüş GSMHye oran olarak.
Hep sizin sevdiğiniz oranları vererek söyleyelim.
Şimdi,
bakın, 2008 yılı merkezî yönetim bütçesi sabit sermaye
yatırımlarının bir önceki yıl gerçekleşme
tahminine göre artışı cari fiyatlarla bile yüzde 1in
altında. Tahsis edilen ödeneğe bakarsanız, 2007de 12,1 milyar
YTL, 2008de 11,8. Yani cari fiyatlarla bile düşmüş. Sabit fiyatlarla
bakarsanız daha da vahim bir durum var yatırımla ilgili. Kamu
sabit sermaye yatırımlarını incelediğimiz zaman, 2007
yılında yüzde 2,3 sabit fiyatlarla artacağı, 2008de ise
net yüzde 3,9 azalması sabit fiyatlarla, caride de zaten azalma
vardı, söyledim sizlere. Dolayısıyla, burada herhangi bir
yatırımdan bahsetmek mümkün değil. Kamu sabit sermaye
yatırımları giderek azalıyor, hem oran olarak azalıyor
hem mutlak miktar olarak, hem sabit hem de cari fiyatlarla azalıyor.
Şimdi,
Sayın Bakan, çok sıkıştıkça arada Yabancı
sermaye geliyor, yatırım ortamı iyi, bakın özel sektör ne
güzel yatırım yapıyor. diyor.
Şimdi,
bakın arkadaşlar, yabancı sermayede
baktığınız zaman 20 milyar dolar yabancı sermaye
girdi. diye söylediğiniz şey var. Onun ayrıntısından
birkaç rakam söyleyeyim yine: 7 milyar doları bankacılık ve finans
sektörüne girmiş, 6,3 milyar doları haberleşme ve
ulaştırma sektöründeki şirketlere gitmiş, 3 milyar
doları gayrimenkul satın almak üzere gitmiş. Yatırım
kısmı ne kadar? 20 milyar dolarda 1,4 milyar üretim amacıyla
gelmiş, yirmide 1,4 değerli arkadaşlar.
Şimdi, 7
milyar doları nereye gelmiş? Bizim hep söylediğimiz, yüzde
42lere ulaşan, bankacılık sektöründeki yabancılaşma
dediğimiz, bankacılık ve finans sektörüne, sigorta ve aracı
kurumlara gelmiş.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, özel sektörün yatırımlarını
Sayın Bakan sahipleniyor, diyor ki: Bırakın kamu
yatırımlarını, özel sektör yatırımlarına
bakın. Tamam, özel sektörün yatırımlarına bakıyoruz,
oraya sahip çıkıyorsunuz, Özel sektörün borcu? diyoruz, Orayı
karıştırma. diyor. Cumhuriyet tarihinin rekorlarını
burada da kırmışız. Şimdi, özel sektörün borç
oranına baktığınız zaman, kamu net borç stoku diye bir
şey var, toplam borç stokumuz diye bir şey var, bir de
tamamını içeren Türkiyenin borç stoku var. Bunu hiçbir şekilde
sayın bakanlar ağzına almıyorlar değerli
arkadaşlarım.
Bir de burada
yine bir illüzyon var -Sayın Bakan, bakayım şöyle, gelmemiş
henüz- sürekli bir rakam yapıyorsunuz. Nedir bu? Kamu net borç stokunun
oranını, işte efendim, Avrupa Birliği seviyesine biz
düşürdük. Nasıl oluyor? Ben şimdi size soruyorum, içinizde
ticaret odası başkanları var, esnaflar var, iş
adamları var, biliyorum: Şimdi bir yere borcunuz var, öbür tarafta da
bir yerden alacağınız var. Benim borcum şu kadardır
diye netleştirir misiniz? O sizin net
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Kasadaki para
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Gelir mi? Borç stokunuz öyle mi söylenir? Hayır, şu
borcum, şu alacağım denir.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Kasadaki para
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Peki, İşsizlik Fonunda biriken işsizlerin paraları
da mı devletin parası? Onu da mı düşüyoruz? Merkez
Bankasının rezervlerinin borç stokuyla ne alakası var? Merkez
Bankası rezervlerinin varlıklarını düşüyorsunuz,
İşsizlik Fonunda biriken paraları düşüyorsunuz, sonra da
Biz borç stokunu düşürdük. diyorsunuz.
SELAMİ UZUN
(Sivas) Senin yaptığın hesabı bakkal bile yapmaz!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Beceremez.
SELAMİ UZUN
(Sivas) Bakkal bile yapmaz!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Beceremez işte, siz yapacaksınız.
SELAMİ UZUN
(Sivas) Adamın maaşı 500 liraysa, 250 lira borcu varsa,
adamın maaşının yarısı borca gidiyor
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Söylersiniz, alacağım şu, borcum şu, dersiniz.
Borcum düştü diye milleti kandırmazsınız. Onu
anlatıyorum. Borcum borçtur dersiniz.
SELAMİ UZUN
(Sivas) Milli geliri yüksek, düşer tabii.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Size sıra gelince, siz de konuşun Sayın Başkan.
SELAMİ UZUN
(Sivas) Hocayım diyorsunuz, bakkal hesabı yapıyorsunuz.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Sıra gelince siz de konuşursunuz. Ben rakamları
okuyorum.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Hollandalılar Urfada 45 trilyona arsa alıyor.
BAŞKAN
Sayın Kaya
Sayın Kaya
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Tabii, tabii
Siz satıyorsunuz, onlar da alıyorlar.
Söyledim, 3 milyar doları gitmiş.
BAŞKAN
Sayın Günal, lütfen Genel Kurula hitap edin.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, başka bir şey daha söyleyeyim borçla ilgili
gelmişken.
Ben size
söyleyeyim, siz hesapları sonra yapar siz de konuşursunuz. Biraz
sonra başka maddeler var.
BAŞKAN
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bir de Sayın
Başbakanımız IMFye borcu ödedik, bunlar
çıkarmıştı. diye söylüyor. Geçen gün söyleyemedim,
zamanım yetmedi. Şimdi IMFye borcu ödememek gibi bir
şansınız var mı? Sayın Başbakan gelsin, bir
Kasımpaşalılık yapsın da ödemesin.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Sizinki de ertelendi ya!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Hayır, IMFye borcu ödemek başarı mı? Neyini
ödemeyeceksiniz? Siz 2005te ne kadar aldınız?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Siz 2005te ne kadar aldınız? Yeni bir anlaşma
yapmadınız mı? Stand-by anlaşmasını IMFyle
2005te tazelemediniz mi? O zamana kadar azalmamış mıydı,
yeniden artmadı mı? (AK Parti sıralarından gürültüler)
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) 1999da borcumuz kaçtı?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Sayın Başbakan başka bir şey daha söylüyor:
Efendim, aşırı değerli YTL, YTL diyorlar, bir de
milliyetçi geçiniyorlar. YTLnin değerlenmesinden niye şikâyetçiler?
diyor. Ben de pes diyorum. Milliyetçilikten anlamadığını
zaten biliyorduk ama ekonomiden de anlamadığını da böylece
tescillemiş olduk. (MHP sıralarından alkışlar, AK
Parti sıralarından gürültüler) Vallahi pes diyorum, ona da
şapka çıkarıyorum.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Millet ekonomisinden anlamıyorlar, yalnız kendi
ekonomilerinden anlıyorlar!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım TLden sıfır
attık. diyor. Onu da, yani
(AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Atmadık mı?
SELAMİ UZUN
(Sivas) Atmadık mı?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yahu, değerli arkadaşlar, bunun övünülecek neyi var?
Bunlar on senedir
Sadece bir muhasebe işidir TLden sıfır
atmak. Bunun şartlarını
(AK Parti sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Niye yapamadınız?
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Niye yapmadınız?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Biz yaptık zaten onun şartlarını. İstikrar
programını biz yaptık ve zaten onlar
(AK Parti
sıralarından gürültüler)
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Yapmadınız o zaman.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bakın, değerli arkadaşlarım, bilmediğiniz
konularda ahkâm kesmeyin. O hazırlandığı zaman, ben Merkez
Bankasındaydım. O zaten daha önceden beri hazırlanan
Sadece bir
muhasebe işlemidir sıfır atmak. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
CEMAL KAYA
(Ağrı) Dünya Bankasına gittiniz, para bulamadınız.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Önemli olan, sadece değerini bunun düşünmeniz. Önemli
olan burası. Yani bu TLnin değerlenmesinin milliyetçilikle
alakası olsa, o zaman Amerikalılar hiç milliyetçi değil. Lütfen,
ben, burada
(AK Parti sıralarından gürültüler)
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Niye yapmadınız?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Efendim, sadece
BAŞKAN
Sayın Günal, lütfen Genel Kurula hitap edin, siz cevap vermeyin.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Onlara müdahale edin Sayın Başkanım, sözümü
kesiyorlar, lütfen
AKİF AKKUŞ
(Mersin) Aldırma onlara, aldırma!
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) - 2002de sizi bulmamışlar mıydı? MHP sizi
keşfetmemiş miydi?
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, söz sırası size de
gelecek, oturup söyleyebilirsiniz. Söylediklerimizde bir
yanlışlık varsa, siz de gelin
Kürsü herkese açık,
burası açık, sizin de söz hakkınız var, gelirsiniz, sizler
de konuşursunuz. İki saattir tepki vermiyorsunuz, Sayın Maliye
Bakanı burada neler söylüyor neler. Biz söyleyince, siz, hepiniz
hopluyorsunuz! (MHP sıralarından alkışlar) Yani, biz burada
bir şey söyleyince, bağrışıp alkışlıyordunuz.
Şimdi
bakın, bu, sadece bir muhasebe işlemidir. Merkez Bankasının
rezervini
AHMET YENİ
(Samsun) Gülerler sana!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Merkez Bankası bağımsızdır. Biz, 2001
yılında çıkardığımız kanunla
bağımsız hâle getirdik. Bankacılık sektörü
CEMAL KAYA
(Ağrı) Siz çıkarmadınız, Kemal Derviş
çıkardı.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Evet, bizim hükûmetimiz döneminde çıktı. Şimdi ne
oldu?
CEMAL KAYA
(Ağrı) IMF, senin korktuğun IMF var ya, o çıkarıyor.
BAŞKAN
Sayın Kaya
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, yarası olan gocunur. Söz
hakkınız var, buyurun buraya, siz de anlatın, biz de dinleyelim.
Ben, gerçekten, burada, hem Sayın Başbakanın hem de Maliye
Bakanının bu rakamlarla böyle manipülasyon yaparak milleti
uyutmasına şapka çıkarıyorum ama biz her seferinde, bu
gerçekleri, siz bağırsanız da çağırsanız da
anlatmaya devam edeceğiz.
Saygılar
sunuyorum ve tüm milletimizin Kurban Bayramını kutluyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Gruplar
adına üçüncü söz hakkı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Nihat Ergün, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ergün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 8inci madde
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli
konuşmacıları dikkatle takip etmeye çalıştım.
Kıymetli arkadaşlar, tabii, siyasi partilerin ve iktidarların
ekonomik modelleri ve büyüme modelleri vardır. Bizim ekonomik modelimiz
serbest piyasa ekonomisi modelidir. Devletçi bir ekonomik model benimsemiyoruz.
Bir piyasa ekonomisi modeli içerisinde ekonomik hayatın yürümesinden
yanayız.
Büyüme modelimiz
ise daha çok özel sektöre ve ihracata dayalı bir büyüme modelini benimsemişiz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) İthalata.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Özel sektör aracılığıyla ve ihracata dönük bir
büyüme modeli. Bu açıdan baktığımızda, Türkiyede hiç
yatırım yapmayan özel sektör, yatırım yapma imkânını
bulamayan, ortamı, iklimi bulamayan özel sektör, yaklaşık
yılda 50 milyar dolarlık, belki daha fazla yatırım
yapabilecek imkânı bulmuştur. Bugün, Türkiyede birçok
yatırım özel sektör eliyle yapılmaktadır. Türkiye özel
sektör eliyle kalkınma modelini benimsemiş ve bu istikamette
ilerlemektedir.
İhracata
dayalı modelde ise 25 milyar dolar, 30 milyar dolar civarından 100
milyar doları aşan bir ihracat noktasına gelmişiz. Büyüme
modelinin işlediğini gösteriyor.
KADİR URAL
(Mersin) İthalat ne kadar oldu?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Neden ithalat var meselesine bu çerçevede, on dakika içerisinde
giremeyiz belki ama
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Bekleriz.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) O nedenle, Türkiyenin ithalatının çok önemli bir
bölümünü enerjinin oluşturduğunu, enerji maliyetlerinin nasıl,
ham petrolün varilinin 20 dolardan 100 doları aşan, 16 dolardan 100
doları aşan rakamlara nasıl geldiğini ve Türkiyenin cari
açığında, ihracatında, ithalatında nasıl bir yer
edindiğini, herhâlde hesabını yapanlar çok iyi bilmektedir.
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Efendim, onu öyle öngöremiyor musunuz?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Bu açıdan baktığımızda, değerli
arkadaşlar, kamu yatırımları nereye yöneliyor? Kamu
yatırımları daha çok, değerli
arkadaşlarımızın yok dediği yerlere yöneliyor.
Değerli
arkadaşlar, beş sene evvel Türkiyede kaç havaalanı
çalışıyordu? Uçaklar nereden nereye gidiyordu arkadaşlar? 8
milyon uçak yolcusu, 30 milyon uçak yolcusuna nasıl çıktı?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Havaalanları hazırdı.
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Kaç tane havaalanı yaptınız?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Arkadaşlarımızın İstanbuldan Ankaraya
geldikleri havaalanı, şimdiki havaalanı, yeni havaalanı
arkadaşlar, fotoğraf değil o, karikatür de değil, gerçek
bir havaalanı- oraya iniyorsunuz. (AK Parti sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Kaç para harcadınız oraya? Özel sektör
yaptı bunu, siz mi yaptınız?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Bu model, ekonomik modelin, kalkınma modelinin bir başka
versiyonu. Antalya öyle değil mi? Erzurumda, Karsta havaalanları
boş geziyordu, birçoğunda koyunlar otlamıyor muydu
arkadaşlar? Birçok havaalanında koyunlar otluyordu, şimdi
uçaklar iniyor. Geçen sene Erzurumdan uçakla gelirken bir yaşlı nine
de uçaktaydı, oğlu onu otobüsle İstanbula göndermiyor. Neden?
80 lira uçak. 80 lirayı veriyor Ana, otobüsün çilesini çekme, sen
İstanbula uçakla git. diyor. Köyden gelmiş anasını
İstanbuldaki oğluna uçakla gönderiyor.
Değerli
arkadaşlar, duble yollara şimdi yatırım
yapılıyor, limanlara yatırım yapılıyor.
Türkiyede liman sayısının nereden nereye
çıktığını, tersanelerde özellikle nasıl bir
hareketlenme olduğunu ve on yıl ötesine ancak sipariş
verebildiğini -gemi yaptırmak isteyenlerin- Türkiyede bir gerçek
olarak görüyoruz değerli arkadaşlar. Başlanan kamu
yatırımları şimdi eğitime, şimdi
sağlığa, gerçekten sosyal devlet dediğimiz sosyal
devletin harcamalarına gitmektedir. İnsanlar eğitimde ve
sağlıkta eskisine göre çok daha iyi, çok daha kaliteli, çok daha
hızlı hizmet alabilmektedirler. Evet, kamunun
yatırımları aynı zamanda daha fazla olmalıdır,
daha fazla konut yapmalıyız, daha fazla yol yapmalıyız,
daha fazla otoyol yapmalıyız. Ama bizim kalkınma modelimizde
başka unsurlar da var.
Bakın,
şimdi, İstanbul-İzmir otoyolunu başlatacağız
önümüzdeki sene, 2008de. Körfez-Boğaz Köprüsü geçişini
gerçekleştireceğiz. İstanbulda bir üçüncü Boğaz Köprüsü
daha. Şu anda sessiz sedasız -geçen de söyledim- İstanbul
Boğazının altından tren yolu hattı, tüneller
yapılıyor değerli arkadaşlar.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Kim başlattı?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Demir yollarında, Karstan Tiflise ve Baküye tren yolu
hatları devam ediyor.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Marmarayı kim başlattı?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Hızlı tren çalışmaları, Ankaradan Konyaya
yakında başlıyor, Eskişehire kadar bitti, İstanbula
kadar bitiyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Finansmanını kim bulacak? Yapmayın!
Yapmayın!
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Bunlar yatırım değilse ne? Önemli olan modelin ne
olduğudur.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) O model 57nci Hükûmetin modeli değil mi?
Projesini biz yaptık.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) 100 bin konut diye yola çıkmış olan bir iktidar,
daha yolda hedefini revize etmiş, 280 bin konut gerçekleştirmiş.
Yatırım politikası bu şekilde işlemektedir.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Çünkü, Boğaz Köprüsü Projesini ben
yaptırdım.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, sözümü toplamak istiyorum.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Yap-işlet-devretle biz onun hakkından
gelirdik, merak etmeyin.
BAŞKAN
Sayın Akcan
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Keşke Türkiye çok daha büyük yatırımları kamu
kaynaklarından yapma imkânı elde etmiş olsaydı, çok daha
büyük. Edebilir miydi? Edebilirdi, eğer Türkiyenin geçmişten biriken
büyük borçları olmasaydı. Bakın, bu bütçede bile, bütçe
rakamları içerisinde faiz harcamalarının payı yüzde
60lardan yüzde 25lere kadar düşmüş olabilir, ama bu bile büyüktür.
Değerli
arkadaşlar, 56 milyar şu bütçede bile faiz ödemesi vardır.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Borç yoksa faiz niye?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Bütün bunların geçmişten biriken borçlarla yakın
alakası olduğunu biliyorsunuz. 56 milyar yaklaşık 50 milyar
dolar, 48 milyar dolar demektir. Düşünün Türkiyenin borç
batağına geçmişte saplanmamış olduğunu ve böyle
bir faiz ödemesi yüküyle karşı karşıya
kalmadığını.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Borçlarla yapılanları satıyorsunuz
şimdi.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Yaklaşık 48 milyar dolarlık da yatırım
yapan bir Türkiye olduğunu düşünün; coşar Türkiye, coşar!
Bu coşma imkânına doğru ilerlemektedir. Ama 2002
yılında Türkiyenin bütçesinde bu faiz ödemeleri bütçenin yüzde 60ına
tekabül ediyordu, 80ine tekabül eden zamanlar oldu, şimdi 25lerine
tekabül ediyor. Gün geçtikçe azalmaktadır. Bir atasözü var, diyorlar ki:
Borç alan emir alır. Çok doğru bir atasözü. Biz geldiğimizde,
özellikle dış borç açısından, IMFden yaklaşık 30
milyar dolar borç alınmış, IMF de emirleri vermiş tabii ki.
Demiş ki: Ben bu parayı veriyorum, ama siz şimdi bu parayı
idare etmesini de bilmezsiniz, çünkü bileydiniz böyle bir paraya
ihtiyacınız olmazdı, şu kadar banka batmazdı, bu
parayı idare edecek adamı da yanında veriyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Mehmet Şimşekin konumu nedir?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Şimdi size de verdiler, size de verdiler bir tane.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Vermedi mi? Öyle olmadı mı? Parayı verdi,
talimatları verdi, parayı idare edecek adamı da yanında
verdi. Öyle oldu. (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Mehmet
Şimşek...
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) - Mehmet Şimşekten bahsediyorsun.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, gerçekten Borç alan emir
alır. ilkesi bir dönemde işledi, sonra biz geldik, bu 30 milyar
dolarlık borç, bir baktık 23-24 milyar dolarlık bir rakam olarak
duruyor, 7 milyar dolara kadar indirdik. Ben Borç ödeyen emir alır. diye
bir atasözü hatırlamıyorum, varsa hatırlayan söylesin. (AK Parti
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
Borç alanlar
emirleri almıştır, emrin yanında parayı idare edecek
adam da gelmiştir.
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) - Mehmet Şimşekten bahsediyorsun.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Ama biz emirleri de parayı idare edecek adamı da gitmesi
lazım gelen yere gönderdik, kendi programımızı yaptık.
Parayı idare edecek kendi elemanlarımız, bakanlarımız,
arkadaşlarımız, hadi bakalım bu paranın
başına geçin diye talimatlandırıldı ve Allaha
şükürler olsun, 23,5 milyar dolar olan borç 7 milyar dolarlık rakama
kadar gitti. (AK Parti sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
Yarın daha da azalacak.
Onun için,
değerli arkadaşlar, yatırımlar konusunu, borçlar konusunu
konuşurken biraz da bu açıdan bakarsak, zannedersem, daha doğru
bir açıdan bakmış oluruz diye düşünüyorum.
Ben de bütçenin
hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar, sevgiler
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Buradan, bu kadar kıymetli adamdan
bulamadınız mı ekonomiden sorumlu bakan?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ergün.
Şimdi,
soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın Gök,
buyurun.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Maliye
Bakanımıza bir soru arz etmek istiyorum: Şimdi, Sayın
Bakanım, malumunuz, serbest meslek erbabının serbest meslek
makbuzu düzenlemesi için tahsil koşulu gerekir. Gelir Vergisi Kanunumuzda
ana konu elde etmedir, tahsildir esas; ki, Gelir Vergisi Kanununun 67nci
maddesinde düzenleniyor bu malumunuz. Katma Değer Vergisi Kanununun
10uncu maddesinde ise, serbest meslekte vergiyi doğuran olay, hizmetin
ifası hallerinde, hizmetin yapılması anı olarak
belirtiliyor. Bu ciddi bir kargaşaya sebebiyet veriyor. Zira, Türkiyedeki
on binlerce serbest meslek sahibi arkadaşlarımız, muhasebeciler,
avukatlar, kimi nazara alırsanız alın, sürekli olarak ceza
ödemek zorunda kalıyorlar. Zira, hizmet yapılıyor, ancak
tahsilat yapılmadan Katma Değer Vergisi Kanununa göre vergi
doğuyor. Oysaki, tahsilat yok. Bu durumda bütün serbest meslek sahipleri
ceplerinden cezalı ödeme yapıyorlar. Her iki kanundaki vergiyi
doğuran olay olarak bu tezatın giderilmesi gerekiyor. Bu konudaki
görüşünüzü çok merak ediyorum. Bu konuda bir kanun teklifi
hazırladık ve Meclise ve Başkanlığa verdik.
Düzeltilmemesi durumunda, her yıl, her denetlemede, serbest meslek
erbabının tümü, ama avukatların hepsi mutlaka ceza yiyorlar,
kanunun bu tezatından dolayı. Gelir İdaresi
Başkanlıkları; ki, görüştüğümüz arkadaşlarımızın
tümü de bu konuda, serbest meslek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, burada iki tane kanun söz
konusu Sayın Gök. Birisi Gelir Vergisi Kanunu, bir tanesi de Katma
Değer Vergisi Kanunu. Bu kanunların ayrı ayrı
mantıkları var. Mesela, ticari kazançlarda, biliyorsunuz tahsilat
esası yoktur, tahakkuk esası
Yani, ticari kazanç o malı
teslimle, efendime söyleyeyim, onun geliri doğar.
Serbest meslek
erbabında da, dediğiniz gibi, tahsilat esası söz konusudur.
Ancak, katma değer vergisi daha ayrı bir vergi. Yani, mal tesliminde
veya hizmet yapıldığında katma değer vergisi
doğuyor.
Şimdi, onu
değiştirdiğimiz zaman
Mesela, adam mal satıyor,
parasını üç ay sonra, altı ay sonra alıyor veya daha fazla
sonra alıyor, ama o malı teslim ettiği an KDVyi biz
alıyoruz. Katma değer vergisinde, şimdi, Serbest meslek
erbabı gelir vergisinde böyle, onu da böyle değiştirelim.
dersek, o Vergi Kanununun mantığını bozmuş oluruz,
yapamayız onu.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Bakanım
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Sizin dediğiniz gibi de, öyle,
çok yaygın bir ceza şeyi de yok ve bu katma değer vergisi uzun
zamandan beri uygulanan bir kanun. Artık, bunun ne zaman katma değer
vergisi doğup ne zaman doğmayacağını, hele hele
avukatlar çok iyi biliyorlar.
O bakımdan,
sizin söylediğiniz gibi
Biz çünkü uygulayan bir makamız Maliye
Bakanı olarak. Onun uygulaması sırasında da biz
bakıyoruz, öyle çok fazla, yani hem serbest meslek erbabını hem
de bizi rahatsız eden bir durum da söz konusu değil.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Bakanım
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ama, sizin belki bildiğiniz,
yanınızdakiler veya etrafınızdakiler falan belki olmuş
olabilir, ama çok fazla değil.
Buyurun, ben yine
sizi de dinleyeyim.
İSA GÖK
(Mersin) - Efendim, şimdi
Sayın Bakanım
Müsaade eder
misiniz Sayın Başkanım, süre de var.
BAŞKAN
Sayın Gök, böyle bir usulümüz yok, sorunuzu sordunuz.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Bakan, durum şöyle
BAŞKAN
Daha sonra kendisine izah
Yazılı olarak da cevap verir size.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, soru-cevap süremiz devam ettiği için
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yazılı olarak da cevap
verebilirim
BAŞKAN
Ama, karşılıklı bir konuşmaya yönelik usulümüz yok.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Yani, Maliye
Bakanlığına da gelin, buyurun, orada da biz sizinle
konuşmaya devam ederiz.
BAŞKAN - Bir
de Sayın Gök bir soru daha sormuştu Bir kanun teklifi veriyoruz, ona
nasıl bakarsınız? diye.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Hangi kanun teklifini?
İSA GÖK
(Mersin) Efendim, bu kanun teklifi.
BAŞKAN Bu
bahsettiği konuyla ilgili.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ha, bununla ilgili
İşte ona
iyi bakmayız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakan iyi bakmıyormuş.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu maddeyi
okutuyorum:
Resmi
taşıtlara ilişkin hususlar
MADDE 9- (1) Bu
Kanuna ekli (T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok
acil ve zorunlu hallere münhasır olmak kaydıyla ilgili
bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile
edinilebilir.
(2) Vakıf,
dernek, sandık, banka, birlik, firma, şahıs ve benzeri
kuruluş veya kişilere ait olup 237 sayılı Kanun
kapsamında bulunan kurumlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu
kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşlarınca kullanılan
taşıtların giderleri için kurum bütçelerinden hiçbir şekilde
ödeme yapılamaz.
(3) Türk
Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil) ile Emniyet Genel Müdürlüğüne
kurum, kuruluş, dernek ve vakıflarca hibe edilecek
taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın
Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
(4) Emniyet Genel
Müdürlüğüne ait taşıtlar, 12/4/2001 tarihli ve 4645
sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli cetvelde
gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi İçişleri
Bakanının talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi
üzerine alınacak Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla
4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi
olmaksızın mübadele yoluyla yenileri ile değiştirilebilir.
Aradaki fiyat farkı, Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme
Vakfı gelirlerinden karşılanır.
(5) Türk
Silahlı Kuvvetlerine (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil) ait taşıtlar, 30/5/1985
tarihli ve 3212 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli
cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi Milli
Savunma Bakanlığının (Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için
ise İçişleri Bakanlığının) talebi ve Maliye
Bakanlığının teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu
kararında belirlenmek kaydıyla 4734 sayılı Kanuna tabi
olmaksızın mübadele yoluyla yenileriyle değiştirilebilir.
Aradaki fiyat farkı, kantin gelirlerinden, döner sermaye gelirlerinden
veya bağış yoluyla (Jandarma Genel Komutanlığı
için Jandarma Asayiş Vakfı gelirlerinden) karşılanır.
(6) Türk
Silahlı Kuvvetlerine (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil) ait taşıtlardan,
trafiğe tescil tarihi itibarıyla en az 10 yaşını
doldurmuş olanlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek
bulunmaksızın, cinsi ve adedi, ilgisine göre Milli Savunma
Bakanlığı veya İçişleri
Bakanlığının kararıyla, 4734 sayılı Kanuna
tabi olmaksızın ve satılacak taşıt sayısı
satın alınacak taşıt sayısından az olmamak ve
satın alınacak taşıt sayısı Milli Savunma
Bakanlığı için 30 adedi, İçişleri
Bakanlığı (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı için) için ise 10 adedi geçmemek üzere
mübadele yoluyla yenileriyle değiştirilebilir ve aradaki fiyat
farkı, bütçeden karşılanabilir. Bu fıkrada yer almayan
hususlar hakkında 3212 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 9uncu madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi grubum adına saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe, gelir ve
giderleri gösteren bir hesap tablosudur. Elde edilen gelirlerin nereye
harcanacağını gösterir. Görüşülmekte olan bu bütçe faiz ödeme
bütçesi, borç ödeme bütçesidir. Bu bütçede işçi yoktur, köylü yoktur,
esnaf yoktur, memur yoktur, dar gelirli, yetim ve dul yoktur, bu bütçede
kısacası alın teri yoktur, emek yoktur.
Az önce AKP
adına konuşan Grup Başkan Vekili Arkadaşımız
kendisinden önceki Hükûmeti eleştirirken IMFnin dediklerini
yaptınız. dedi, IMFden borç aldınız. Borç veren,
yönetmek için adamını da gönderdi. dedi. Şimdi de değerli
arkadaşlarım, 100 milyar dolardan fazla bir sıcak para ülkede
akıyor, bu sıcak parayla cari açık finanse ediliyor, tozpembe
tablolar çiziliyor. Şimdi, biz de kendilerine diyoruz ki, siz de bu 100
milyar dolardan fazla sıcak parayı sağlayan büyük bir fonun
yöneticisini, Türkiyede Hazineden sorumlu Devlet Bakanı yaptınız.
Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; bütçe denilince tasarruf
yapılmalı, ancak bu tasarruf halkın alın terinden
yapılmamalıdır. Kamuda bugün, Başbakanın ve ilgili
bakanların zaman zaman tasarruf genelgeleri yayınlamalarına
rağmen çok büyük bir savurganlık vardır. Araç kullanma rejimi
bozuktur, başıboştur. Bazı kurumlarda kiralanmakta,
bazılarında satın alınmaktadır. Bu alanda tam bir
saltanat sürülmektedir. Ama, öbür yandan, halkımız geçim
sıkıntısı içindedir.
Bütçe deyince
-tabii ki ben Silifkeliyim, Mersin Milletvekiliyim- Silifkenin bütçesi,
Mersinin bütçesi, Mersine ve Silifkeye yapılan yatırımlar,
2008 yılında yapılacak olan yatırımlar beni çok daha
fazla ilgilendiriyor.
Silifke,
bildiğiniz gibi Mersinin batısında Erdemli, Gülnar, Anamur,
Aydıncık, Bozyazı, Mut ilçelerinden oluşan Taşeli
bölgesinin merkezidir. 1924ten 1933e kadar il olmuştur. Bugün pek çok
ilden büyük bir ilçemizdir, 1933ten beri de ilçedir.
Silifke, bugüne
kadar Parlamentoda temsil edilmemiş olması nedeniyle
yatırımlardan az pay almıştır. Mersin ve Silifke çok
vergi vermesine rağmen millî gelirden az pay almakta,
yatırımlardan az pay almaktadır. Silifke halkı bu dönem
kendilerine hizmet etsin diye üç tane farklı partiden milletvekili
gönderdi. İktidar partisinden de gönderdiler, Milliyetçi Hareket Partisinden
ve CHPden de. Ama, hâlen daha, Göksu Irmağının basma tehlikesi
ve korkusuyla yaşamaktadırlar.
Şimdi,
seçimlerden önce Sayın Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, başta,
medyayı aldı, Mersine havaalanı yapma sözü verdi. Yer de seçti,
yapmadı. Yer seçimi için de hatta, devletin valisini de aldı, yer
aramaya başladılar. Ama, bununla ilgili, seçimlerden sonra herhangi
bir ciddi girişim göremiyoruz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
havaalanının mümkün olduğunca hızlı
yapılmasını ve bunun özellikle Silifkeye yakın bir bölgeye
yapılmasını istiyoruz. Çünkü, Mersinin batısı turizm
bakımından potansiyeli yüksek bir yerdir. Buradaki potansiyelin
harekete geçirilmesi için ulaşım sorununun çözülmesi gerekiyor.
Öbür yandan,
Erdemli ile Silifke arasındaki otoban yapılmadı. Yine, özellikle
Silifkenin batısında, Anamurla Silifke arasındaki deniz
sahilleri turizm bakımından işlenmeye değer altın
niteliğindedir. Antalya ile Silifke arasındaki duble yolun
yapılması konusunda seçimden önce vaat ve taahhütte bulundular. Yerel
gazetelerde ve televizyonlarda bu boy boy çıktı. Ben Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili olarak hiçbir taahhütte bulunmadım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Geleceği görmüşsün, geleceği!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Çünkü, sadece bunların takipçisi olacağımı
söyledim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama söz vermişsin, bak, söz vermişsin!
AHMET YENİ
(Samsun) Muhalefet olarak değil mi?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi, Silifke halkına verdiğim sözün
gereği, o taahhütte bulunan arkadaşlarımın taahhütlerini
yerine getirmelerini istiyorum. Biz şahsen, kendilerini o konuda
destekleyeceğiz.
AHMET YENİ
(Samsun) Hiç iktidara niyetiniz yok mu?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Sevgili milletvekilleri, iktidar yetkilileri ikide bir Su
akar, Türk bakar. denilmeyecek. Su akarken Türk bakmayacak. diyor. Oysa,
Taşeli bölgesinden çıkan ve Silifkede denize dökülen Göksu Nehri
var. Bu Göksu Nehrinin üzeride bir Gezende Barajı var. Bu Gezende
Barajı Silifkeyi sürekli tehdit etmektedir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Mersinli sana kızacak, dikkat et. On
dakikadır Silifke diyorsun, Mersinli kızacak.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Daha 2004 yılında Silifke çok ciddi bir sel
felaketiyle karşı karşıya kaldı. Bu sel felaketi
nedeniyle, iktidarın bakanları, muhalefetin milletvekilleri ve genel
başkanları Silifkeye geldi. Şimdi Silifke, şu anda bile,
Gezendeden bırakılacak su nedeniyle baskın yaşama
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Gezende Barajının
tehdidini önlemek için, mutlaka, Silifkenin Kayraktepe Barajının
yapılması gerekir. 1977 yılında yatırım
programına alınan -ancak, o gün işe girenlerin bugün emekli
olduğu- Kayraktepe Barajı bir türlü yapılamadı. Bunun, bir
an önce yatırım programına alınarak yapılması
gerekmektedir. Çünkü, Silifke, bir sel felaketinde, bir baskında bundan
çok daha fazla zararlarla karşı karşıya gelmektedir. 2004
yılında çok ciddi bir sel baskını felaketi
yaşadı, Silifke sokaklarında 1,5-2 metre yüksekliğinde
sular aktı ve gündüz olması nedeniyle can kaybı olmadı.
Yine,
Aksıfat suyu, Erdemli ile Silifke köylerinin arasında bir su
savaşı çıkmasına neden olacaktır. Elimde Mersin
İl Genel Meclisinin aldığı karar vardır. 48
kişilik İl Genel Meclisi, oy birliğiyle aldığı
kararda, Silifke ve Mersinin arasındaki bu Aksıfat suyunun
yapılmasını istemektedirler.
Silifkenin bölge
hastanesine ihtiyacı vardır. Silifke Devlet Hastanesi Silifkenin
ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Silifke bütçesi oldu.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Silifke Devlet Hastanesi, AKP İktidarı döneminde
yapılan ihaleler nedeniyle, yapılan yolsuzluklar nedeniyle gündeme
gelmiştir. Bugün, Silifke Devlet Hastanesindeki doktorlar alınmakta
ve doktorsuzluk yaşanmaktadır.
Yine, Silifkede
adliye binası yetmemektedir. Bölge Ağır Ceza Mahkemesi
vardır Silifkede. Silifkedeki adliyenin bozulan birtakım
tuvaletleri baronun desteğiyle yeniden yapılmış ve bunlar,
kalemlere, mahkemelere kullanılması için verilmiştir.
AHMET YENİ
(Samsun) Biraz da Antalyaya gel!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Saygıdeğer milletvekilleri, turizm bizim
bölgemizin olmazsa olmazıdır.
KADİR URAL
(Mersin) Bravo Ali Rıza Bey, devam et!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Silifkede turizmi biz ayağa kaldırabilirsek, bu,
aynı zamanda işsizliğin önlenmesi için istihdamı
çözecektir.
Taşucu
Limanının gümrük kapısının sınır ticaretine
açılmasını istiyoruz. Çünkü, Taşucu Kıbrısa
açılan tek kapıdır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, iktidar partisi, eskiden Asfaltsız ve susuz köy
kalmayacak. demişti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, bir dakika ekliyorum, lütfen toparlayın.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Ama, sonunda asfalt kelimesini kaldırdı, Susuz
köy kalmayacak. dedi. Sonunda da Ödenek yetmedi, sular olmadı. dedi.
Şimdi,
Doğuya hizmet gitmiyor. diyenler gitsinler Torosların köylerini
görsünler. Toroslarda bugün susuz köy vardır, kurtlu su içen köylerimiz
vardır, asfaltsız yollarımız vardır.
KADİR URAL
(Mersin) Bravo Ali Rıza Bey!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Geçen dönem Kaymakamın ve Köy Hizmet Birliğinin
çabalarıyla tabii ki biraz mesafe alındı, ama bu çözülmedi.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Parayı kim verdi o kaymakama?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Yine, sevgili milletvekilleri, geçen dönem
kaymakamlığımızı yapan Sayın Sefa Çetinin
girişimiyle, kadınlarımız yüzüklerini sattılar,
köylülerimiz ineklerini sattılar, fakülte adı altında üniversite
kurduk. Bu, tamamen Silifke halkının çabasıyla oldu. Ama, buraya
sadece 40 tane öğrenci alındı. Bunun daha fazla
artırılması gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) SEKA, özelleştirme adı altında
Özelleştirme İdaresine devredildi ama bugüne kadar SEKAda hiçbir
işlem yapılmadı
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Ben tüm milletvekillerimize, herkese teşekkür ederim.
Bütçelerin hayırlı
olmasını dilerim. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Şimdi,
maddeyle ilgili soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: 7 Eylül 2007de yapılan ve sadece tek bir
işletmecinin katıldığı Üçüncü Nesil Mobil
İletişim Lisans İhalesi rekabet koşullarının
oluşmadığı gerekçesiyle iptal edilmiştir ve bu iptalin
haklılığı da bizzat Ulaştırma
Bakanımızın demeçleriyle dile getirilmiştir. Bu
anlayış çerçevesinde Sabah Yayın Grubunun ihalesine tek
başına giren bir firmanın aldığı ihale de iptal
edilecek midir veya size göre iptal edilmeli midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özensoy
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
daha önce İçişleri Bakanına sorulan bir soru üzerine -soru da
araç-gereç sıkıntılarıyla alakalı idi- Sayın
Bakan da âdeta azarlar gibi O geçmişte kaldı, şu anda öyle bir
sıkıntı yok. demişti. Geçtiğimiz yıl Bursada
emniyet genel müdür yardımcıları kapı kapı gezerek,
iş adamlarından, yüzün üzerinde, Bursa Emniyet Müdürlüğüne araç
hibesini sağladılar. Kapı kapı gezerek ister camiye, ister
başka kuruma yardım istemek kolay bir iş değildir. Bunu doğru
buluyor musunuz?
Bir de, Bursa her
yıl bütçeye ciddi anlamda katkıları olan bir şehir. Bu sene
de yaklaşık 4,5 katrilyon diye biliyorum bütçeye olan
katkısını. Bu yıl bütçeden payı ne kadar olacak,
verdiklerinin kaçta kaçı olacak? Bunları sormak istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, benim sorularım biraz uzun olacak. Çünkü, en çok
konuşulan yabancı sermaye ve yabancı sermayenin Türkiye
tercihinin, çok olumlu ekonomiden kaynaklandığı noktasında,
ama ben şu noktada ışık tutucu bir soru sormak istiyorum:
Acaba Hükûmetimiz yabancı sermayenin işlevi, fonksiyonları ve
sonuçlarının fayda ve zararları noktasında konuya ne kadar
hâkim?
Bunun için de
şu analizlerde bulunmanızı istiyorum:
1- Türkiyedeki
yabancı sermayenin miktarı?
2 - Türkiyedeki
yabancı sermayenin gayrisafi millî hasılaya ve yurt içi sermayeye
oranı?
3 - Yabancı sermaye, sektörlerde,
yüzdelik olarak hangi sektörlere dağılmış durumda?
Örneğin, 100 birim yabancı sermaye -tarımsal üretim, sanayi
üretimi, finans, tekstil, tahvil, bono, borsa gibi, gayrimenkul gibi- hangi
oranlarda dağılmış durumda?
4 - Sektörler
içindeki yüzde hâkimiyetleri?
5 - Türkiyede en
kârlı sektörler hangileri? Bunlardaki yabancı payları ve
hâkimiyetleri?
6 - Yabancı
sermayenin -en önemlisi- gelir bütçesine yüzde kaç katkısı var?
7 - Yabancı
sermayenin gider bütçesinden aldığı pay nedir?
8 - Yurt içi
yerleşik sermayenin gelir-gider bütçesi ilişkileri
açısından, bu yabancı sermayeyle, acaba yurt içi yerleşik
sermayemiz daha kârlı sektörlerde ve gelir bütçesine daha çok mu
katkıda bulunuyor? Gider bütçesinden daha az mı pay alıyor?
Yoksa yabancı sermaye hâkimiyetinde Türkiyenin gider bütçesindeki
harcamaları daha fazla bir noktaya mı gelmiş?
Bunların
sağlıklı bir analizini rica ediyorum.
İkincisi: 2006
yılında Türkiyede dolar 1 milyon 500 binlerin üzerine
çıktı, euro 2 milyon
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak, beş dakikayı
doldurduk, size de iki dakika verdim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ederim.
Bir dahakine bir
soru daha soracağım size Sayın Bakanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yazılı cevap vermenizi istiyor
Sayın Bakanım.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yok, eğer Hükûmet, yabancı sermayeye hâkim
ve doğru yönlendiriyorsa, bu bilginin hazır olması lazım
kendinde. Yoksa, saldım çayıra gibi olur.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, Sayın Elitaş, lütfen
Buyurun
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar, şimdi bir konuya ben temas etmek istiyorum. Burada bütçe görüşmeleri
yapıyoruz. Hâliyle, bu kürsü de kullanılırken, milletvekilleri
bütün haklarını kullanacaklar, her konudan da bahsedecekler. Ama,
bahsederken, şu konuştuğumuz... Mesela, biz şimdi 9uncu
maddeyi görüşüyoruz, devletin resmî taşıtlarıyla ilgili maddesi
Allah aşkına, resmî taşıtlarla ilgili hiçbir konuşma
yok, resmî taşıtlarla ilgili hiçbir soru yok.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Canım, sözcüleriniz çıkıp
konuşmasın o zaman Sayın Bakan; yabancı sermayeden,
birtakım şeylerden
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yani, sorular, tamamen ayrı
gündemleri konu eden sorular.
Biraz önce
konuştuk, Silifkenin taşını toprağını, her
şeyini öğrendik! Tamam, Silifke bizim için önemli, ama, bir de resmî
taşıtlardan bahsetse arkadaşımız, çok iyi olacak!
Şimdi, bakınız,
efendim, Ulaştırma Bakanlığı yahut da Telekomünikasyon
Üst Kurulu tarafından yapılan ihaleyi bana soruyorsunuz. Ben
şimdi ona nasıl cevap verebilirim? Yani, o zaman
Efendime
söyleyeyim, Emniyet teşkilatının hibe araba almasını
doğru buluyor musunuz? Yani, gidip, emniyet teşkilatının
da
Ben o teşkilatımızın kapı kapı
dolaşıp da hibe araba topladığına inanmıyorum,
böyle şey olmaz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Maalesef doğru, ispat ederim Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ve bunu da ben emniyet
teşkilatımıza yapılan bir töhmet olarak anlıyorum. Bu
doğru değil ve bu anlayışı reddediyorum.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Türkiyenin gerçeklerinden haberiniz yok o zaman.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, Sayın Uzunırmak,
yabancı sermayeyle ilgili bana sorular sordular. Ben, biraz önce
yabancı sermayeyi kısaca şöyle anlattım: Değerli
arkadaşlar, bütün ülkeler, bütün yönetimler kendi ülkelerine yabancı
sermaye çekmek için yarışıyorlar, yarış içindeler.
Bunun için teşvik kanunları çıkarıyorlar, bunun için
çeşitli davetler yapıyorlar; bunun için bakanları,
başbakanları çeşitli ülkeleri, çeşitli yerleri ziyaret
ediyorlar.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakanım, ben, gelmesin demiyorum. Ne
kadar kontrolünüzde? Onu soruyorum size.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, ne kadar kontrolünde var
mı? Şimdi, eğer Hükûmet olarak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Karşı değilim, ama ne kadar kontrol
ediyorsunuz?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bakın, onu da söylerim Sayın
Uzunırmak. Hükûmet olarak siz, gerekli kaideleri koyarsanız ve
gerekli prensipleri koyarsanız ve onları da iyi denetlerseniz
Bunlar
zaten size güvenip geliyorlar. Bizim ülkemize güvenip geliyorlar. Bizim
ülkemizdeki adalete güvenip geliyorlar.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakanım, kârda mıyız,
zararda mıyız bununla, onu soruyorum ben. Gelmesin, girmesin
demiyorum.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Kârda mıyız, zararda
mıyız olur mu? Bakın, şimdi, bir soru soruyorsunuz. Gider
bütçesine ne kadar tesiri var, gelir bütçesine ne kadar tesiri var?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Tabii.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Gider bütçesiyle ne alakası var?
Ama derseniz bana
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Faiz almıyor mu?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) İşte onun
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Gelen para, sıcak para, faiz almıyor mu?
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Gider bütçesinde değil mi?
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Buradaki gider bütçesi
Bunun gider
bütçesiyle ilgisi yok Sayın Özırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ya nerde?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Gelir bütçesiyle ilgisi yok Sayın
Özırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Niye?
BAŞKAN
Uzunırmak.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Pardon, Sayın Uzunırmak...
Evet, Sayın Uzunırmak
Onun için
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Gelir bütçesine
Vergi vermiyor mu, Sayın
Bakanım çok cahilsiniz herhâlde yaa! Yani gelen yabancı sermaye vergi
vermiyor mu? O, gelir bütçesinde değil mi?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Değil, değil.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Nerede?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Gelir bütçesi
Bak, onunla, onu
karıştırmayın. Alınan vergiler başkadır,
yapılan giderler başkadır yani onların aldıkları,
getirip de bir yerde yatırım yaparlarsa, o yatırımdan
dolayı bir kâr transferi yaparlarsa bunun devletin bütçesiyle ilgisi yok.
Özel sektör geliyor, alıyor, şeyini de gönderiyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10uncu maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bütçe
Uygulamasına İlişkin Hükümler
Aktarma ve ekleme
işlemleri
MADDE 10- (1) a)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerinin Personel Giderleri ile Sosyal Güvenlik Kurumlarına ait
Devlet Primi Giderleri tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye
Bakanlığı bütçesinin Personel Giderlerini Karşılama
Ödeneği ile gerektiğinde Yedek Ödenek tertibine; diğer
ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018
sayılı Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan sınırlamalara tabi olmaksızın Maliye
Bakanlığı bütçesinin Yedek Ödenek tertibine aktarmaya,
b) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu
idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek
olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma
ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya ve bu konuda
gerekli işlemleri yapmaya,
c) Milli Savunma
Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı arasında cari yıl içinde
yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla
varılacak mutabakat üzerine, ilgili bütçeler arasında karşılıklı
aktarma yapmaya,
ç) (c) bendinde
belirtilen bütçelerde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden
yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir
hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi halinde ilgili
ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak
aktarmaya,
d) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri için 2008 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
yılı yatırım programında değişiklik
yapılması halinde, değişiklik konusu projelere ait
ödeneklerle ilgili kurumlar arası aktarma yapmaya,
e) Kamu idarelerinin
yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının
uygulanması ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili
olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli
düzenlemeleri yapmaya,
f) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin
Tedavi ve Cenaze Giderleri tertiplerinde yer alan ödenekleri, bu idarelerin
bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak Sosyal Güvenlik Kurumlarına
Devlet Primi Giderleri tertiplerine 5018 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi
olmaksızın aktarma yapmaya,
Maliye
Bakanı yetkilidir.
(2) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma
yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde yirmisine kadar kendi bütçeleri
içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu idarelerin yüzde yirmiyi geçen
diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya Maliye
Bakanı yetkilidir.
(3) a) Özel
bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B)
işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde
gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen
ödenekleştirilmeyen finansman karşılıklarını ve
gerçekleşen finansman fazlalarını, idare ve kurumların
bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye
Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde
kamu idareleri yetkilidir.
b) Sermaye
ödenekleri, 2008 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına göre
yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
(4) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek
aktarma suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki
idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk işlemleriyle
gerçekleştirilir. Bu işlemler karşılığı
tahsil edilen tutarlar, bir yandan (B) işaretli cetvellere gelir,
diğer yandan (A) işaretli cetvellere ödenek olarak kaydedilir.
(5)
Karayolları Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde iken 5018
sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesi gereğince Hazine adına
tescil edilmesi gereken taşınmazlar ile Hazine adına tescilli
bulunan veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunup da tescil
edilmeye elverişli olan taşınmazlardan Ulaştırma
Bakanlığının talebi, Maliye Bakanının teklifi ve
Başbakanın onayı ile tespit edilenlerin
satışından elde edilecek gelirleri, bir yandan genel bütçenin
(B) işaretli cetveline gelir, diğer yandan bölünmüş yol veya
Devlet ve il yolları yapım, bakım ve kamulaştırma hizmetlerinde
kullanılmak üzere Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesine ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Sermaye ödenekleri, 2008
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar esaslarına göre yılı
yatırım programıyla ilişkilendirilir.
(6) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün mülkiyetinde iken 5018 sayılı Kanunun geçici 12 nci
maddesi gereğince Hazine adına tescil edilmesi gereken
taşınmazlar ile Hazine adına tescilli bulunan veya Devletin
hüküm ve tasarrufu altında bulunup da tescil edilmeye elverişli olan
taşınmazlardan Çevre ve Orman Bakanlığının
talebi, Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı
ile tespit edilenlerin satışından elde edilecek gelirleri, bir
yandan genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir; diğer yandan
baraj, sulama ve içme suyu tesislerinin yapım, bakım ve kamulaştırma
hizmetlerinde kullanılmak üzere Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü bütçesine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Sermaye ödenekleri, 2008 Yılı Programının Uygulanması
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına göre
yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın
Enis Tütüncüye aittir.
Buyurun
Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu madde aktarma ve ekleme işlemleriyle ilgili.
Konuşmamı, bu maddenin 1inci fıkrasının (d) bendi ile
6ncı fıkrası çerçevesinde yapmaya
çalışacağım. Bu fıkralar, yatırım
programında değişiklik yapılmasıyla ilgili projelere
ait ödeneklerin tespitinde Maliye Bakanlığına yetki verilmesi,
bir de hazineye ait taşınmazların satışı
sonucunda elde edilecek gelirleri Devlet Su İşleri bütçesine ödenek
olarak kaydetmeye Maliye Bakanının yetkili olmasıyla ilgili.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, gerçekten,
Sayın Maliye Bakanının burada bulunduğu ya da
bulunacağı düşüncesiyle bir konuşma
hazırlamıştım. Çünkü bundan önceki konuşmada
Sayın Maliye Bakanı yoktu.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Yemekteydi.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Az önce buradaydılar kendileri ve sevinmiştim.
Şimdi, yine, onun gıyabında, onunla ilgili bir konuşma
yapma mecburiyetinde kalacağım.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Konuyla ilgili konuşursanız
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Konuyla ilgili konuşacağım, yatırımlarla
ilgili konuşacağım. Konunun dışında kesinlikle
konuşmam.
Şimdi,
Sayın Bakan çok yüksek perdeden konuşuyor. Bu kürsüde de çok yüksek
perdeden konuşuyor, basında da çok yüksek perdeden konuşuyor.
Ama, bazı konularda böyle çok yüksek perdeden konuşan, iddia koyan
pehlivanlar, bir bakıyorsunuz meydanı terk ediyor. Bundan sonra,
Sayın Bakan biz konuşurken lütfen meydanı terk etmesin, yoksa,
yalancı pehlivan deriz kendisine. Zaten yalancı pehlivan olduğu
da, Maliye Bakanı olarak, her geçen gün daha da
anlaşılmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakınız, az önce de dediğim
gibi, bu madde yatırımlarla ilgili ve Devlet Su İşlerine
ödenek aktarılmasıyla ilgili bir madde olduğu için,
konuşmamı, kamu sabit sermaye yatırımlarıyla ilgili
olarak sürdürmeye çalışacağım.
Şimdi,
Türkiyede yatırımlar alanında son derece de yanlış
bir uygulamanın ne yazık ki ısrarla sürdürülmekte olduğuna
tanık oluyoruz. Bu yanlış uygulama kamu sabit sermaye
yatırımlarının olabildiğince düşük
tutulmasıdır ki, 2008 bütçesinde de bu konu, bu yanlış
sürdürülüyor.
Sayın
Özyürek, benden önce 8inci madde üzerindeki konuşmasında toplam
yatırımlarla ilgili bu bütçenin zafiyetini ortaya koymaya
çalıştı. Şimdi, ben burada kamu sabit sermaye yatırımlarıyla
ilgili zafiyetini ortaya koyacağım. Bir de bundan önceki
konuşmamla bağlantılı olarak da 2000 yılıyla 2008
yılı arasında acaba AKP İktidarında kamu sabit sermaye
yatırımları nasıl seyretmiş? Bu o kadar önemli ki.
Şu anda Türkiye ekonomisi bir durgunluğa giriyorsa kamu sabit sermaye
yatırımlarının yeterince yapılmamasının
yüzündendir Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.
Bakınız,
2000 yılındaki kamu sabit sermaye yatırımlarının
gayrisafi millî hasılaya oranını esas alırsak -ki, bu oran
yüzde 6,8miş- bu oranı 100 kabul ettiğimizde, 2003
yılında AKPnin yapmış olduğu kamu sabit sermaye
yatırımlarının gayrisafi millî hasılaya oranı
yüzde 25 daha düşük, 2006da yüzde 22 daha düşük, 2007de yüzde 23
daha düşük düzeyde kamu sabit sermaye yatırımları
yapmışsınız. 2008 bütçesine
baktığımızda, 2008 bütçesindeki bu oran itibarıyla
2000 yılının gerisinde olduğu ortaya çıkıyor.
Yani, böylesine son derece kabul edilmesi mümkün olmayan bir durumla
karşı karşıyayız.
Bunu nereden
çıkarıyoruz biliyor musunuz? Sayın Bakan iki üç saat önceki
konuşmasında, İşte, biz, çarşaf çarşaf
yaptıklarımızı yayınlıyoruz. dedi ya, o,
işte, çarşaf çarşaf yayınlarınızdan çıkardık
değerli arkadaşlarım. Yani sizin bu çarşaf çarşaf
yayınladığınız olaylardan bunu çıkardık.
Şimdi,
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, bir saniye
Sayın
milletvekilleri, uğultu nedeniyle hatibin sözleri çok zor
anlaşılıyor. Lütfen, daha sükûnet içinde izleyelim.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Aslında, kalkınma planlaması açısından
yaşanmış acı bir gerçek var. Diğer ülkeler
yaşadı, Türkiye de yaşıyor. Keşke
yaşamamış olsaydı.
Bu acı
gerçek şudur: Yıllardan bu yana size bunu anlatmaya
çalışıyoruz. Bir ülkede sabit sermaye
yatırımlarına yeterince önem verilemez ise, o ülke zaman
sürecinde gizli bir borç yükü altına sokuluyor demektir. Hele hele sabit
sermaye yatırımlarındaki yetersizlik, kamu sabit sermaye
yatırımlarındaki eksiklikten kaynaklanıyorsa, sorun, gizli
bir borç yükü olmasının ötesinde, ekonomik kalkınmanın
dumura uğratılması şeklinde kendini gösteriyor.
İşte, Türkiye, ne yazık ki, bu sorunun içine girdi Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri.
Bakınız,
dün, Sayın Maliye Bakanı, bir basın toplantısı
yaptı ve bu basın toplantısında, Türkiyenin üçüncü çeyrekte
şok bir duraklama sonucu sadece yüzde 2 büyümesiyle ilgili şu yorumu
yaptı, dedi ki Sayın Bakan: Hepimiz üzülüyoruz doğrusu. Büyüme
hedefin altında kalabilir. Bundan ders çıkarmamız, mutlaka
tedbir almamız gerekiyor. Günaydın!
Şimdi,
Sayın Bakanın bu konuşmasının biraz daha
ayrıntısına bakınca, Sayın Bakanın gerçeği
yakalayamadığını, bu ekonomik büyümenin altındaki
temel nedenin ne olduğunu yakalayamadığını görüyoruz.
İşte, sabit sermaye yatırımlarındaki, az önce
söylediğim, düşünülemeyecek şekilde az ve düşük
yatırımlar düzeyidir, ama, Sayın Bakan diyor ki: Efendim, iki
neden var. İki suçluya bağlıyor: Bir tanesi tarımdaki
kuraklık. İkincisi de kayıt dışı ekonomi. diyor.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani elimizi
vicdanımıza koyalım. Kayıt dışı ekonomi yeni
mi çıktı? Yani, 2007 yılında mı çıktı
kayıt dışı ekonomi de millî gelir büyümesi düştü?
Bakınız
ne diyor Sayın Bakan: Evlatlarımıza daha iyi bir ülke
istiyorsak, fiş alacağız. Fiş alacaksın, o kadar!
Kavga, gürültü yok! Nasıl böyle, meydan okuyor Fiş alacaksın
arkadaş. diyor. Fişini vermezse, çocuğunun hakkı orada
yediriliyor. Fişini alırsan, devletin kasasına girecek. Hani
vergi iadesi kaldırıldı; kimse fiş almıyor şu
anda.
Alacak
arkadaş, alacak! Ha, meydan okuyor! Evlatlarımıza daha iyi bir
Türkiye bırakmak istiyorsak başka yolu yok, fişi
alacaksınız.
Peki, neden
fiş almayı kaldırdınız seçimden önce?
CEMAL KAYA
(Ağrı) Gelirler arttı.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Gelirler artmadı. Gelirler artmadı.
Neden
kaldırdınız biliyor musunuz? Seçimden önce fiş almayı
kaldırdınız ve hani çocuğunun hakkı nereye gitti?
Çocuğun hakkı kimlerin cebine gitti? KDVler kimlerin cebine gitti?
Ne kadar gitti? Sayın Bakanın burada açıklamasını
istiyorum ve bu çocuklarımızın hakkı kimlere yedirildi,
niçin yedirildi? Bunun burada açıklanması gerekiyor.
Böyle yüksek
perdeden atacaksın, gerekeni yapamayacaksın, yapmayacaksın,
yanlış politikalar alacaksın, ondan sonra burada mangalda kül
bırakmayacaksın!
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, bakınız, Devlet Su
İşlerinin
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Fiş alma kaldırılmadı. Vatandaş
yanlış anlamasın.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Fiş alma kaldırılmadı. Vergi iadesi
kaldırıldı. Vergi iadesi kaldırıldı, kimse
fiş almıyor.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Kim diyor?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) İşte, Sayın Bakan diyor değerli
arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından gürültüler)
POLAT TÜRKMEN
(Zonguldak) Siz de söyleyin, alsınlar.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri lütfen
Sayın Kaya,
lütfen
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
şimdi, bakınız, Devlet Su İşleri
Şimdi,
kuraklığa geliyorum. Kuraklığa geliyorum. Daha önceleri
neredeydiniz? Şimdi kuraklık olmuş, millî gelir
düşmüş. Bakınız, Devlet Su İşlerinin,
örneğin, sulama yatırımlarına bakıyoruz. Beş
yıldan bu yana ülkeyi yönetiyorsunuz, yani rica ediyorum. Yeni proje
almaksızın eldeki proje stoku ancak ve ancak yirmi altı
yılda tamamlanabilir, yirmi altı yılda tamamlanır. Düşünebiliyor
musunuz, yirmi altı yılda tamamlanır. Ayrıca, 2005
yılında 54 bin hektar, 2006da da 47 bin hektar sulama sahası,
sulama kaynağı yetersiz olması nedeniyle,
yatırımı yapılmış olmasına rağmen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tütüncü, bir dakika ekliyorum, lütfen tamamlayınız.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Ayıptır! Ayıp! Ayıp! Hem kamu sabit sermaye
yatırımlarını yapmayacaksın -beş yıldan beri
söylüyorum- ondan sonra kuraklık olacak, kuraklık nedeniyle ekonomik
büyüme düştü diyeceksiniz. Böyle bir şey olamaz.
Son olarak,
burada, Sayın Grup Başkan Vekilinin bir açıklamasıyla,
konuşmasıyla ilgili konuşacağım. Yani el insaf! Burada
grup adına konuşan arkadaşın, bazı konuları
bilerek konuşması lazım. Yani, özel sektörün yatırım
yapması alkışlanacak bir olaydır. Ama burada, özel sektör
sabit sermaye yatırımlarıyla kamu sabit sermaye
yatırımları arasındaki farkın iyi bilinmesi
lazım. Fark bilinmiyor, fark bilinmeden burada konuşma yapmayacaksınız.
Bunlar birbirinin tamamlayıcısıdır, anlatalım da
öğreniniz. Kaldı ki özel sektörün sabit sermaye
yatırımları gerçekten arttı, ama hâlâ 2000
yılının düzeyini yeni yakalamışsınız.
İşte, o Sayın Maliye Bakanının dediği,
çarşaf çarşaf o
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) Hayırlı, uğurlu olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gruplar
adına söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Erkan
Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bu bütçe
tasarısının 10uncu maddesiyle ilgili konuşmalarıma
devam etmeden evvel, biraz önce, bütçe tasarısının 5inci
maddesine, verilen bir önergenin kabulüyle bazı hükümler eklendi ve bu
hükümle ilgili görüşlerimi kısaca arz etmek istiyorum.
Bütçe
tasarısının 5inci maddesine eklenen hükümle birinci
fıkrasında Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı bütçesinin yeni açılacak tertibine,
cazibe merkezlerinin desteklenmesi amacıyla aktarılacak ödenek, kamu
kurum ve kuruluşlarına, kamu yararına çalışan dernek
ve vakıflara, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarına, il özel idarelerine, belediyelere ve mahalli idare
birliklerine kullandırılır. deniliyor. Bu maddenin birinci
fıkrasında bütçe kanununa ve mevcut mevzuata herhangi bir
aykırılık göremiyoruz. Bütçeyle ilgilidir, uygun görülmüş
olabilir.
Yalnız,
ikinci fıkrası bizim için çok önemli. 2008 Yılı
Yatırım Programı ile ilişkilendirilen bu ödenekten
verilecek hibe ve desteklerin türleri, limitleri, şartları,
kapsamı, kullanımı, harcanması ve denetimine ilişkin
esas ve usuller, Maliye Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığınca müştereken hazırlanarak Yüksek
Planlama Kurulu kararıyla yürürlüğe girer deniliyor.
Değerli
milletvekilleri, bu maddeyi bütçe kanununu kırkambar gibi gören bir
anlayışın tezahürü olarak değerlendiriyoruz.
Yıllardır devam eden, pratik bir yöntem olarak bütçe kanununa bir
hüküm eklemekle çözüm bulunacağını düşünen bir
anlayış.
Getirilen bu
hükümle bütçe kanunu istismar edilerek, yani bütçe kullanılarak yeni bir
kurumsal yapı oluşturulmaktadır. Getirilen bu hükmün
Anayasanın iki ayrı maddesine aykırı olduğunu
düşünüyoruz. Birincisi, Anayasanın 123üncü maddesine göre bu idari
bir birim olduğuna göre ve İdare, kuruluş ve görevleriyle bir
bütündür ve kanunla düzenlenir. denilmektedir. Bütçe Kanununa eklenen hüküm
tamamen bir yönetim birimi oluşturmaktadır ve bir kanunla
düzenlenmesi gerekir.
Yine,
Anayasanın 161inci maddesine göre Bütçe kanununa bütçe ile ilgili
hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz. denilmektedir. Bu
maddenin ikinci fıkrasının da Bütçe Kanunuyla ilgili
olduğunu düşünmek yeni bir kurumsal yapı oluşturulması
nedeniyle biraz zorlama bir yorum olacaktır. Yasa ile bu kurumu
oluşturduktan sonra elbette ki bütçe faslı da oluşturulabilirdi.
Ayrıca, bu
maddenin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 3, 4 ve
5inci maddeleri ile kamu kaynağının
kullanılmasını düzenleyen üçüncü bölümdeki 7inci ve 8inci
maddelerine de uygun olmadığını düşünüyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe tasarının 7nci ve 10uncu
maddeleri, ödenek aktarma ve ödenek ekleme gibi bütçe işlemleri için
Maliye Bakanına âdeta sınırsız yetkiler vermektedir.
Aktarma ve ekleme işlemlerini düzenleyen 10uncu madde ile
gerektiğinde kullanılabilecek ödenekleri düzenleyen 7nci maddeyi incelediğimizde
Sınırsız bir şekilde, namütenahi Maliye Bakanı
yetkilidir, sınırlamaya tabi olmaksızın Maliye Bakanı
yetkilidir. şeklindeki ifadelerle Maliye Bakanına
sınırsız yetkiler tanınmaktadır. Bu yetki dâhilindeki
bütçe işlemlerinin çokluğunun, bütçenin samimiyet ilkesi ve kamu
maliyesinin saydamlık ilkesiyle
bağdaşmadığını düşünüyoruz. Ayrıca, bu
maddeler, önemli ölçüde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkını
zedelemektedir. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun
21inci maddesinde Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır.
denilmektedir. Ancak bütçe kanununun birçok hükmü bu konuda Maliye
Bakanını yetkilendirmektedir. Tekraren söylüyorum, bu hüküm, bu durum
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkını zedelemektedir.
Yine bütçe
tasarısının 10uncu maddesinin beşinci fıkrasında
Karayolları Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde iken hazine adına
tescil edilen ve devletin hüküm ve tasarrufu altında olup tescil edilmeye
elverişli olan taşınmazların satış bedellerinin
bölünmüş yol veya devlet ve il yolları yapım, bakım ve
kamulaştırma hizmetlerinde kullanılmak üzere ödenek kaydedilmesi
belirli gelirlerin belli bir gidere tahsis edilmesi olup, bu uygulama 5018
sayılı Kanunun 13üncü maddesinin (g) bendinin Belirli gelirlerin,
belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır. hükmüne
aykırılık oluşturmaktadır.
Yine 10uncu
maddenin birinci fıkrasının (f) bendine bakıyoruz: 'Tedavi
ve Cenaze Giderleri tertiplerinde yer alan ödenekleri, bu idarelerin
bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak Sosyal Güvenlik Kurumlarına
Devlet Primi Giderleri tertiplerine aktarılabilir. hükmü
getirilmiş.
Tedavi giderleri
daha belirsiz bir giderdir. Önceden öngörülemez. Hastalık ve ölüm hâlleri
önceden öngörülemeyeceği için sayısı ve rakamı belli olmaz.
Ancak ne kadar devlet primi giderlerinin ödeneceği bellidir. Ancak bu
hükümle oradan oraya aktarma işlemi ile sanki yeni işçiler
alınacak da harcanmayan sağlık ödeneğinden aktarma
yapılacağı peşinen düşünülmüş zehabına
bizleri getiriyor.
Değerli
milletvekilleri, bütçe tasarısının 9uncu maddesinde de yine,
resmî taşıtların edinilmesiyle ilgili çeşitli hükümleri
düzenliyor. Özellikle beşinci fıkrada dikkatimizi çeken bir husus, bu
taşıt alımından doğacak fiyat farkının döner
sermaye gelirlerinden karşılanabilmesi imkânı getirilmektedir.
Merak
ettiğimiz husus: Bu 5018 sayılı Yasanın geçici 11inci
maddesi, döner sermaye işletmelerinin 31/12/2007 tarihine kadar yeniden
yapılandırılacağını öngörüyor. Daha evvel, döner
sermaye faaliyetlerine 2007 yılı sonuna kadar son verilmesi
düşünülüyordu. Şimdi, bu yeniden yapılandırılma
kararı alındı ve bunun da, döner sermayeleri yeniden
yapılandırılmasının da 31/12/2007 tarihine kadar
tamamlanması gerekiyor.
Yıllarca,
bütçe dışı çeşitli dernek, vakıf, fon ve döner
sermayelerin yarattığı sıkıntılar hepimizin
malumudur ve âdeta bizim genel bütçe sistemimizin dışında
apayrı, devasa bütçeler oluşmuştur. Zaman içerisinde bu fonlar
kaldırıldı. Dernekler Kanunuyla da, dernek ve
vakıfların bu tür faaliyetlerine çekidüzen verilmeye
çalışıldı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akçay, bir dakika ekliyorum, lütfen tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Acaba, bu hüküm,
özellikle 9uncu maddenin beşinci fıkrasında mübadele yoluyla
yenileriyle değiştirilen araçların alımından
doğacak fiyat farkının döner sermaye gelirlerinden
karşılanabilmesine imkân getirilmesi, 5018 sayılı
Yasanın geçici 11inci maddesindeki döner sermayelerin yeniden
yapılandırılması çalışmaları çerçevesinde
bir çelişki oluşturmuyor mu? Âdeta, döner sermayeler, dernekler,
vakıflar yine bu maddeyle eskisi gibi teşvik ediliyor düşüncesi
doğuyor. Hükûmet tarafından, bu bütçe görüşmeleri
safhasında bu konunun aydınlatılması gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son veriyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şahıslar
adına söz talebi, Sayın Zafer Üskül, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Üskül. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben,
Sayın Ali Rıza Öztürkün daha önce yaptığı bir
konuşmada belirttiği gibi Silifke milletvekili değilim, Türk
milletini temsil ederek buradayım. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Tabii, seçim bölgem Mersin, kendim de Silifkeliyim. 3
Silifkeli milletvekiliyiz burada, Silifkeliler açısından ne kadar
güzel. Bir de Gülnarlı arkadaşımız var. Biz, vaatler
yaparak geldik. Mersinlilerin ve tabii özelde Silifkelilerin
ihtiyaçlarını tespit ettik, yapabileceklerimizi
kararlaştırdık ve bunları vaat ettik. Bunların
hepsinin takipçisiyim.
Sayın Ali
Rıza Öztürk avukat, tabii ki adliye sarayıyla ilgili olarak çok
yakından ilgileniyor, yeri var, projesi hazır, şu anda Devlet
Planlama Teşkilatında dosya, Ocağın 10u civarında
oradan Adalet Bakanlığına gelecek, ondan sonra, inşaat
devreye kısa sürede girecek.
Kayraktepe
barajı, Sayın Bakandan aldığım bilgiye göre ihale
aşamasına gelmek üzere, hazırlıklar hızla devam
ediyor.
Kültür ve Turizm
Bakanımız burada, bu kürsüden açıkladı, SEKAnın
arazisi Bakanlığa devredilecek ve turizme açılacak.
Silifke çok
yakında bir yeni devlet hastanesine kavuşacak. Şu anda yer
belirlendi, çalışmalar devam ediyor.
Tabii, burada,
köy yollarından, içme sularından, sulamadan, köprü
inşaatlarından, Muttan Tarsusa, Çamlıyayladan Anamura
-kavşak tabii Silifke, hep oradan geçiliyor- bütün bu ilçelerimizin
ihtiyaçlarının nasıl karşılandığından
söz edecek değilim çok fazla zamanınızı almamak için.
Silifkede yapılacak hizmetlerin bir takipçisi var, hiç merak etmeyin.
Çok teşekkür
eder, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
KADİR URAL
(Mersin) Bravo(!)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Üskül.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sorumuz vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir
dahaki maddede size soru hakkı vereceğim.
11inci maddeyi
okutuyorum:
Geçici hizmet
karşılığı yapılacak ödemeler
MADDE 11- (1)
5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer
alan kamu idareleri;
a) Arızi
nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla
yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet satın
alınacak veya çalıştırılacak kişilere
yapılacak ödemeleri,
b) İlgili
mevzuatı uyarınca kısmi zamanlı hizmet satın
alınan kişilere yapılacak ödemeleri,
c) 5/6/1986
tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 25 inci maddesi
gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören
öğrencilere yapılacak ödemeleri,
ç) 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü
maddesinin (C) fıkrası gereğince
çalıştırılan geçici personele yapılacak ödemeleri,
bütçelerinin
(01.4) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan ödenekleri
aşmayacak şekilde yaparlar. Söz konusu ekonomik koda, bütçelerin
başka tertiplerinden (bu ekonomik koda ilişkin tertiplerin kendi
arasındaki aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü
harcama yapılamaz. Ancak, özelleştirme uygulamaları nedeniyle
iş akitleri feshedilenlerden 657 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin (C) fıkrası hükmü çerçevesinde 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinde
istihdam edilecek personel için gerekli olan tutarları ilgili tertiplere
aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok, soru var.
Sayın
Uzunırmak
Yok.
Sayın
Özensoy, buyurun.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu
taşınmazların devriyle ilgili bir soru soracaktım geçen
maddeyle alakalı. Burada Hükûmet adına oturan Sayın
Bakanımızın, Faruk Çelikin de olması iyi bir isabet oldu.
Bizim 57nci
Hükûmet döneminde Özelleştirme İdaresine devredilen Sümerbank
Merinosla ilgili, Sayın Bakanımız Faruk Çelik o zaman gerçekten
ciddi anlamda muhalefet yapmıştı. Hatta Mecliste bir
konuşması da var. Yine belediyeye devrinin peşkeş
olduğunu, Atatürk devrinde kurulan bu kurumun çok değerli bir kurum
olduğunu ifade etmişti. Ama daha sonra, ne hikmetse, DSPli belediye
yerini AKPye bıraktı ve arkasından da 59uncu Hükûmet de
kurulunca, bu Sümerbank Merinosun arazisi belediyeye devredildi. Ben Sayın
Bakanıma soruyorum... Ki o zamanki yaptığı muhalefeti de
ben iktidar partisinin bir il başkan vekili olarak da gerçekten, gönülden
de destekliyordum. Çok sayıda işçi arkadaşımız da
mağdur olacaktı. Ama daha sonraki dönemde hem araziyle birlikte
Sümerbank Merinos bu anlamda özelleştirildi. Sayın Bakanımın
bu görüşlerinin değişmesinde neler etkili oldu? Ben bunu merak
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, bir önceki
maddeyle ilgili bir soru. Bu madde üzerinde değerlendirme yapan
arkadaşları da dikkatle dinledim. Bir taraftan bütçe içindeki
yatırımların azlığından şikâyet ettiler,
diğer taraftan Karayolları, DSİ gibi kurumların
taşınmazlarının satışından elde edilecek
gelirlerin yol, su, baraj, içme suyu olarak ilgili genel müdürlüklere
aktarılmasını da eleştirdiler. Bu çelişkiyi
doğrusu ben anlamakta zorlandım.
Bir diğer
konu yine aynı maddeyle ilgili: Fiş toplamanın
kaldırıldığını söylediler. Böyle bir şey söz
konusu değil, fiş toplamak suretiyle vergi iadesi
kaldırıldı. Bunun da düzeltilmesinde yarar görüyorum.
Ayrıca, kayıtlı ekonomiye geçtik bildiğiniz gibi,
şimdi artık, fiş almak değil fiş verme dönemindeyiz.
Bu da bir diğer konu.
Yeni uygulama
neticesinde de bir kaybın söz konusu olmadığını burada
ifade etmek istiyorum ve 1/1/2008den itibaren de asgari geçim indiriminin
yürürlüğe gireceğini ve bu anlamda çalışanların,
ücretlilerin gelirlerinde fiş toplamanın üzerinde bir
artışın olacağını da ifade etmek istiyorum.
Sayın
Özensoyun sorduğu soru ise şu: Tabii ki cumhuriyet döneminin önemli
eserlerinden birisidir Bursa Sümerbank Merinos tesisleri, 1997 yılına
kadar kârlılığı söz konusuydu ve biz o mücadeleyi,
cumhuriyetin bir eseri olarak yaşatılması konusunda
görüşlerimizi ifade ettik. Maalesef iktidara geldiğimiz zaman, terk
edilmiş, iflas ettirilmiş bütün işçileri bankamatikle gelip
aylıklarını alan ama fabrikanın
çalışmadığı bir Merinosu devraldık.
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Keşke canlandırsaydınız Sayın
Bakan, satmak yerine.
ÇALIŞMA VE
SOYSAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Keşke bu hâle
getirilmemiş olsaydı. Bu hâle gelen bir Merinosu, yani terk
edilmiş Merinosu, teknolojisi yok edilmiş bir Merinosu biz
Büyükşehir Belediyemize vererek, yine, burada, çok ciddi, cumhuriyeti her
zaman anımsatacak güzel bir eser hâline getiriyoruz. Bunun bilinmesini de
yararlı görüyorum.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 21.41
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati:21.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2008
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
12nci maddeyi
okutuyorum:
Ödenek devir ve
iptal işlemleri
MADDE 12- (1) a)
Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçelerinin (özel ödenekler ve 03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri ekonomik
kodunda yer alan tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri ile ilgili
tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde harcanmayan
kısımları, hizmetin devamlılığını sağlamak
amacıyla ödeneklerinin yüzde otuzunu aşmamak üzere ertesi yıl
bütçesine devren ödenek kaydetmeye,
b) Kültür ve
Turizm Bakanlığı bütçesinin tanıtmaya ilişkin
21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik
koduna ilişkin tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00 -
01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren
ödenek kaydetmeye,
ç) Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı bütçesinin 19.01.31.00 - 04.8.1.02-1-07.1
tertibinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi
yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
d) İlgili
mevzuatı gereğince özel gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen
tutarları, idare bütçelerinde söz konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için
tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre
ilgili tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri
(2007 yılından devredenler de dahil) ertesi yıl bütçesine devren
gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak
işlemlere ilişkin esas ve usulleri belirlemeye,
Maliye
Bakanı yetkilidir.
(2) Sermaye
ödenekleri, 2008 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına göre
yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Şevket Köse,
Adıyaman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim; sözlerime başlarken hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlarım. 2008 yılı Merkezi Bütçe Kanunu
Tasarısının 12nci maddesi olan Ödenek devir ve iptal
işlemleri hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
12nci maddede
geçen ödenek devri işlemi, bütçenin yıllık olma ilkesinin
istisnası görünümündedir. Bu istisna özel durumları kapsayacak
şekilde kullanılmaktadır. Her ne kadar bir istisna olsa da bu,
işlem hizmeti niteliğine ve gereğine, bütçeye kaydedilen gelirin
niteliğine göre kurumlara esneklik tanımaktadır. Böyle bir
esnekliği tanıması, eğer özel bir durum varsa oldukça
yerindedir. Ancak, ödenek devri işlemlerini dikkatle incelemek gerekiyor.
Eğer Hükûmet faiz dışı fazlayı artırmak
amacıyla harcamaları kısma yoluna gidiyorsa ve bunları da
diğer yıla ödenek olarak devrediyorsa, burada şişirilmiş
bir ekonomi yaratılmaktadır.
Kalkınmaya
çalışan, büyümek için çırpınan bir ülke ekonomisinde kimi
ödenek devirlerini anlamakta güçlük çekmekteyiz. Üstelik, bu devir
işlemlerini tek başına düşünmemek gerekir. Büyüme ve
enflasyon hedeflerini tutturamayan, büyüdüğü belirtilen yıllarda bu
büyümenin istihdama katkısı çok az olan yatırım
harcamalarının yerine bütçe aracını kısan, bütçe
dengesi sürekli bozulan bir makro ekonomi içerisinde bu durumu düşünmek
ayrıca gerekmektedir. Dengesi bozuk böyle bir bütçede, faiz hariç
harcamalar sadece yüzde 8,3 artırılırsa, bu bütçeden
ayrılmış ödenekler harcamalara nasıl yetecektir? Bu bütçe
harcamalara yetmeyecekse, Türkiyenin sorunlarına nasıl bir çözüm
bulunacaktır? Yatırımlar azaltılırken bu ülke
nasıl kalkınacaktır?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 12nci maddede, gerçekten ülke
yararına kullanılabilecek durumlar çıkarılabilir. Şunu
belirtmekte yarar var: Ödenek devri konusunda kapsam genişletilebilir ya
da 5018 sayılı Yasanın 20nci ve 21inci maddelerdeki esaslara
göre ödenek aktarımı kullanılabilir, ancak nedense bu yola
gidilmemektedir.
Bakınız,
ülkenin en önemli projesi şu an GAPtır. Özellikle
yaşadığımız son bir yıl, bunun resmî göstergesi
olmuştur. Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal da,
ülkenin kurtuluş projesi olarak BOPu değil GAPı işaret
ederek haklı bir söylemde bulunmuştur. Oysa ne yapılıyor?
GAPın yatırım harcamaları düşürülüyor. GAPa verilen
ödenek artırıldı. diye bu kürsüden söylemler duyduk.
Artış az da olsa görünüyor ama, ayrıntıya
baktığımızda iş anlaşılıyor. Artan,
yatırım harcamaları değil, cari harcamalardır, üstelik
yatırım harcamalarında bir düşüş olması
pahasına.
GAP içerisindeki
kamu yatırımlarının durumu, GAPa nasıl
yanlış bir gözle bakıldığının ve yeni bir
bakış olması gerektiğinin bir göstergesidir. Böyle mi
bitirilecek GAP? Güneydoğunun sorunlarına bu şekilde bir çözüm
mü bulunacaktır? Bölgenin sosyoekonomik sorunlarına çözüm için,
aynı zamanda bir barış projesi olan GAPın mutlaka acilen
bitirilmesi gerekiyor.
GAPın
önemli illerinden biri ve kendi ilim olan Adıyamandan birkaç örnek vermek
istiyorum. Örneğin, Koçali Barajına bakalım. Bu barajın
yapım kararı olmasına rağmen uzun yıllardan beri bir
adımlık yol alınmamıştır. Hâlbuki bu baraj
bitirildiğinde, tek başına 27 bin hektara yakın alanı
sulayacak ve 120 gigavat saat elektrik üretecek. Bu barajın daha
fizibilitesinin, ihalesinin yapılıp yapılmayacağına da
2008 yılı içerisinde karar verilecek.
Bu, sulama ve
enerji amaçlı olan Koçali Barajının yanında, ayrıca
Gömükhan gibi su ihtiyacını temin edecek barajlar da
bulunmaktadır. Gömükhan Barajı 2018le 2040 yılları
arasında, eğer bu tarihler arasında bitirilirse, 26
hektometreküp su ihtiyacını temin edecektir. Ancak barajın o
tarihlerde bitirilebilmesinde -ki mümkün değil- ciddi kuşkularım
mevcuttur.
GAPın
içinde yer alan Adıyamanın tarımsal olarak can damarı
tütündür. Bütün ülkemizde olduğu gibi, kotalar ve fiili uygulamalarla
tütünün hâli perişandır. Adıyamanda 2000 yılında
19.038 hektar olan tütün ekim alanı, 2006 yılına
gelindiğinde 7.577 hektara geriletilmiştir. 2010 yılında
olması beklenen rakam ise daha vahimdir; bu rakam, tam olarak 3.172 hektar
olarak tahmin edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Adıyamanın nüfusu yaklaşık olarak 700 bin
civarındadır. Burada yaşayan insanlarımızın yüzde
60ı tütüncülükle geçimini sağlamaktadır. Bu tütün eğer
2010 yılında 3lü noktalara çekilirse, gerçekten burada
insanların ekonomik yapısı zaten bozuk, daha da bitim
noktasına gelecektir. Şöyle ki, buradaki insanlarımız yaz
aylarında ya Malatyaya kayısı toplamaya gidiyorlar veyahut da
Nevşehire patates toplamaya, Karadenize fındık toplamaya,
bilemediniz Adanaya pamuk toplamaya gidiyorlar. Bir nevi, Adıyaman
ırgat şehir hâline getirilmiştir. Bu, Adıyaman
halkının kaderi olmamalıdır. Buralara yatırımlar
yapılarak, bu insanların kaderini değiştirmek mümkündür.
Geçtiğimiz birkaç ay öncesinde,
yaklaşık olarak ağustos ayı yanılmıyorsam,
Adıyamanın Kâhta ilçesinde, 24 kardeşimiz fındık
toplamaya giderken trafik kazasında can verdi. Bir o kadarı da
sakatlanarak memleketlerine geri döndü. Yani, tabiri caizse, Adıyaman ili
bir nevi ırgat şehir hâline getirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 12nci maddenin 1/b bendi, ödenek
devrinde Kültür ve Turizm Bakanlığına ilişkin hükmü
düzenlemektedir. Bu hükmü düzenlerken aklımıza Nemrut Dağı
gelmektedir. Nemrut Dağına ulaşım için yol
yapılmaktadır, ama turistik cazibeyi artıracak daha farklı
bir şey düşünmek de gerekiyor. Bacasız bir fabrika olan Nemrut
Dağının tanıtımı konusuna yeterince
eğilmeden ödenek devrini düşünmek ne kadar mantıklı
olacaktır diye düşünüyorum. Ayrıca, buna paralel olarak, iç ve
dış turizmi canlandırmak için Adıyamana uçak seferleri
artırılabilir ve uçak biletlerinin fiyatları daha da düşük
bir seviyeye çekilebilir.
Dünyanın
sekizinci harikası olan, aynı zamanda bir kültür abidesi olan Nemrut
Dağı, kültür ve turizm konusu işlenirken göz ardı edilemez.
Ülkemizde Nemrut Dağı gibi örnekleri daha da artırmak
olasıdır.
Adıyamanı
Diyarbakıra taşıyan ve bölge için çok önemli olan Atatürk ya
da diğer adıyla Nissibi Köprüsünün projesi olmasına
rağmen, yapımına başlanamamıştır.
Adıyaman ile Diyarbakırın ulaşımı 1984 yılından
bu yana o bölgede kesilmiştir. Bahsi geçen köprünün ihalesi
yapılmamıştır. Bunun acilen bitirilmesi gerekiyor.
Benzer bir
şekilde, 185 kilometrelik yolu 111 kilometreye düşürecek olan
Adıyaman-Çelikhan-Yeşilyurt-Malatya yolu da ağır aksak
gitmektedir.
Sadece bir ilden
verdiğim örnekler bunu göstermekteyken biz ödenek devrini hangi koşullarda
konuşmaktayız? Kaldı ki, Adıyamana hangi ödeneği
ayırdınız da kullanılmadı?
Sayın
milletvekilleri, Adıyamanı çoğunuz belki bilmezsiniz,
Adıyaman sizin iktidarınız döneminde
Üç-dört tane örnek vermek
istiyorum: Bin işçi çalışan Tekel Tütün İşleme
Fabrikası kapanma noktasına getirildi; Sümerbankı, 400
işçi çalışıyordu, kapattınız; çimento
fabrikasında 500-600 işçi çalışıyordu,
özelleştirdiniz, bugün üretimi gittikçe düşmektedir; süt
fabrikasını işletemediniz; Et ve Balık Kurumunu
işletemediniz. Sanko Holdingten, Güçlü Holdingten -yani orada
yatırım yapan birkaç firmadan örnek veriyorum- Allah razı olsun,
onlar 4-5 bin civarında insan çalıştırmaktadırlar.
Dolayısıyla
AHMET YENİ
(Samsun) Teşvik aldınız.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Teşvik Yasası yok efendim, kullanılmıyor orada.
Yani, Adıyaman, bu koşullarda gerçekten sefalete sürüklenmiş bir
il hâline gelmektedir.
AHMET YENİ
(Samsun) Adıyamanda işsiz kimse kalmadı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ödenek çok Adıyamana.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Adıyamandan ben geldim beyefendi. Adıyamanda ben yirmi
sekiz yıl görev yaptım, oranın diş doktorluğu görevini
yaptım, orayı bilen benim. Gidin Adıyamana da görün.
BAŞKAN
Sayın Köse, lütfen Genel Kurula hitap edin.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu duygu ve
düşüncelerle, yaklaşmakta olan Kurban Bayramınızı
kutluyorum. Özellikle, beni televizyonları başında dinleyen can
kardeşlerim, Adıyamanlı hemşehrilerimin de
bayramını kutluyorum. Bu bütçenin, her şeye rağmen,
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum, saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ederim, sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köse.
Gruplar
adına söz talebi yoktur.
Şahıslar
adına Sayın Mehmet Sarı, Gaziantep
Yok.
Sayın Faruk
Septioğlu, Elazığ
Yok.
Söz talebi yoktur.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü maddeyi
okutuyorum:
Mahalli idarelere
yapılacak Hazine yardımları
MADDE 13- (1)
Maliye Bakanlığı bütçesinin;
a)
12.01.31.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde yer alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve
5286 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesi çerçevesinde, il özel
idareleri ve büyükşehir belediyelerinin gelirlerine ilişkin yeni bir
kanuni düzenleme yapılıncaya kadar, bu idarelere devredilen
personelin aylık ve diğer her türlü mali ve sosyal haklarına
ilişkin ödemeler ile diğer cari giderler için il özel idarelerine
veya büyükşehir belediyelerine,
b)
12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Köylerin
Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında köylerin
altyapı ihtiyaçları için il özel idareleri ve/veya köylere hizmet
götürme birliklerine,
c)
12.01.31.00-06.1.0.09-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Belediyelerin
Altyapısının Desteklenmesi Projesi (BELDES) kapsamında
nüfusu 10.000in altında olan belediyelerin altyapı ihtiyaçları
için belediyelere,
tahakkuk
ettirilmek suretiyle kullandırılır. Bu fıkra
kapsamında ilgili idarelere yapılan Hazine yardımları
haczedilemez ve üzerine ihtiyati tedbir konulamaz.
(2) Birinci
fıkranın (b) ve (c) bentlerinde yer alan ödeneklerin, 2008
Yılı Yatırım Programında belirlenmesini müteakip il ve
belediye bazında dağılımı,
kullandırılması, izlenmesi ve denetimine ilişkin esas ve
usuller Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mevlüt Aslanoğlu,
Malatya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, hak,
adalet, hukuk. Zamanında on altı belediye büyükşehir
yapılmış. Demiş ki birileri Burası büyükşehir
olsun. Doğru mu? Doğru. Hiçbir objektif kriter yok. Hiçbir objektif
kriter yok arkadaşlar. Sonra, 2004 yılında bir Büyükşehir
Yasası getirdiniz, Nüfusu 750 bin olan belediyeler büyükşehir olur.
dediniz. Doğru mu?
Peki,
Şanlıurfanın, Şanlıurfa halkının
-Şanlıurfa milletvekili var mı burada- hakkını kim
savunacak? 650 bin nüfusu var. Diğer büyükşehirler, isim vermeyeyim,
400 bin, 450 bin, 500 bin nüfus.
HAMZA
YERLİKAYA (Sivas) Malatyaya yakışır büyükşehir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bir dakika
Evet, Malatya 550 bin nüfuslu.
Arkadaş, hakkımı istiyorum. Hakkımı istiyorum
arkadaşlar. Benim hakkımı yemeyin. Bir başka ile isterseniz
trilyon verin, ama Türkiyede hakkı olanın hakkını yemeyin.
Zamanında on altı büyükşehir yapılmış. Yani
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Seksen bir vilayeti yapalım o zaman.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır efendim, seksen bir vilayeti
Objektif
En azından, büyükşehir nüfusundan daha fazla olan illerin
hakkını yemeyin.
HAMZA
YERLİKAYA (Sivas) Sivasa da yakışır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır
Eğer, Sivas mevcut
büyükşehirlerden daha fazla nüfusa sahipse sizin de
hakkınızdır. Sizin de hakkınızı yiyorlar o zaman.
Hakkınızı yedirmeyin arkadaşlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Son bir dakikan kaldı, haberin olsun!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır efendim. Hakkıma evet deyin,
hakkınızı yedirmeyiz deyin hemen gideyim. Hemen gideyim.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sayın Aslanoğlu, biz bunu bir düşünelim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Arkadaşlar, ne alıyor bu
büyükşehirler? Büyükşehirler ne alıyor, bir bakın.
Büyükşehir olmayanlar ne alıyor, bakın. Siz, eğer bu mevcut
Belediye Yasası
Küçük
şehirlere gelelim: Biz Malatya küçük şehiriz, büyükşehir
değiliz, yapmıyorsunuz. Şanlıurfa 650 bin nüfuslu
arkadaşlar. Urfanın hakkını yiyorsunuz,
Urfalının hakkını yiyorsunuz. Malatyanın
hakkını yiyorsunuz. Yedirmeyin arkadaşlar. Ha, eğer, bizden
daha fazla nüfusa sahip bir il varsa, onun hakkını da biz yemeyiz
arkadaşlar.
Şimdi,
gelelim, değerli arkadaşlar, bazı iller, büyükşehirler,
artık, aldıklarını ne yapıyor biliyor musunuz; park
yapıyor, bahçe yapıyor, çiçek dolandırıyor bilmem ne. Benim
Kuluncak ilçemin kanalizasyonu yok. Arkadaşlar kanalizasyonu yok.
İlçe
İlçe
İlçede belediyeye verilen para işçi
parasına yetmiyor arkadaşlar.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Çok personeli var o zaman.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır, çok personeli yok. Orası
Beyoğlu Belediyesi değil efendim, Nusret Bey. Beyoğlu
Belediyesi, ancak çiçek yapar, ışık yapar
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Çiçek karşılığı para geliyor, ama
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ben kanal istiyorum kanal
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) Kaç nüfus var?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bak, Mücahit Başkanım ne diyor, biliyor
musunuz? Benim Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımdı.
Malatyanın hakkını yemeyin. diyor.(AK Parti
sıralarından gülüşmeler) Diyor
Diyor
Diyorsun
Başkanım, doğru mu?
MAHMUT
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Evet.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bak.
Arkadaşlar,
bu Belediye Yasasını hak, adalet, hukuk neyse, kimsenin
hakkını kimseye yedirmemek kaydıyla, özellikle belde
belediyelerinin
Belde belediyeleri, çok garip bunlar. Kimi suyunu elektrikle
çıkarıyor, ayda 60 milyon elektrik parası ödüyor. Öbür belediye
ise, yukarıdan aşağıya su akıyor, hiçbir kuruş
para ödemiyor. Hak mı, adalet mi? Bakın, hangisinin hakkı ise,
kimsenin hakkını kimseye yedirmeyin. Bu Yasayı
değiştirelim arkadaşlar.
Gelelim KÖYDESe
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Mevlüt Bey, biz de katılıyoruz, çok teşekkür ederiz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Çok teşekkür ederim Öznur Hanım, çok
teşekkür ediyorum.
Gelelim KÖYDESe,
arkadaşlar
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Büyük şehirden köye gelme artık.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Dur
Dur
(AK Parti sıralarından
gülüşmeler)
Şimdi,
arkadaşlar, biz Malatya olarak kimsenin hakkını yemek
istemiyoruz. Aman ha
Aman ha
Ama, hakkımızı yedirmeyin.
Arkadaşlar, her yıl bize verdiğiniz para 32 milyon! Ama, bir
başka ile, bizden nüfusu çok daha az olan bir ile, daha az köyü olana
verdiğiniz para 60 milyon! Niye hakkımızı yiyorsunuz? Bizim
kaç tane köyümüz var biliyor musunuz?
Mustafa
Başkan, Kayseriye sen KÖYDES projesinden kaç para verdirdin geçen?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne kadar söyle
Söyle hadi, söyle şimdi!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ne kadar verdirdin?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Söyle hadi, söyle şimdi, söyle de
soğusun
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ha
Bizim hakkımızı yemeyin. (AK
Parti sıralarından Söyle sesleri) Hayır, söylerim,
hakkımızı yemeyin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Söyle, ne kadar olduğunu söyle! Konuş,
söyle! Söyle havada bırakma sözü!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Neyi neyi, hangisini?.. Hangisini, neyi söyleyeyim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Söyle, söyle
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) 30
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kayseriye ne kadar?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) 50
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Atma Recep!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Evet
Evet, 50
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Peki, Antakyaya ne verdiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Antakyalıya sor!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Antakyaya ne verdiniz? 45, 45; 90.
Niye
vermiyorsunuz? Niye yani ya? Bizim günahımız ne? Bak, biz kimsenin
hakkını
MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) 100 trilyon versinler, sesimizi çıkarmayız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bak, Başkan diyor ki, 100 trilyon verin,
sesimizi çıkarmayacağız. Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Hepinize iyi
geceler diliyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Gruplar
adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Mehmet Günala aittir, Antalya milletvekili.
Buyurun
Sayın Ünal. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu ve şahsım adına tekrar sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Ben size söyledim
az önce, şapka çıkaracağım diye. İyi bir illüzyonist
dedim, inanmadınız. Sayın Bakan geldi gitti, kaşla göz
arasında gene hokus pokus, Genel Kurulda yokuz! Bakın, var mı?
Fenerbahçe maçını seyrediyor galiba. Yine Sayın
Şimşeke düşmüş onu savunmak!
Değerli
arkadaşlar, burada az önce de söyledim, bunu sırf sizi güldürmek için
söylemiyorum, hepiniz buradasınız, dinliyorsunuz ve Maliye Bakanlığı
bütçesi hâlâ görüşülüyor. Yani, bugün tasarının üzerine geçtik
ama, sorumlu bakanımız Maliye Bakanı. Onun için söyledim, yine
yok. Şapkamı yine çıkaramıyorum, bir dahaki sefere kaldı,
Sayın Bakan gelince selamlayacağım.
Tabii, burada
Sayın Grup Başkan Vekiliniz denedi ama, Sayın
Unakıtanın eline su dökmek mümkün değil. Sayın Ergün ne
kadar denese de onun kadar yapamıyor. Neden? Ben ithalata girmeyeyim,
sonra gireriz; borca girmeyeyim, sonra gireriz! Sayın Unakıtan onu
yapmıyor. Bakın, Sayın Başbakan bile Sayın
Unakıtana yetişemiyor. Çünkü, Sayın Başbakan
kızıveriyor ve azarlıyor. Sayın Unakıtan
kızmıyor, güzelce etrafından dolanıyor, anlatıyor bize
güzel güzel, gülüp sonra tekrar kayboluyor lafları duymamak için.
Şimdi, sizin
girmediğiniz yerlere ben kısa kısa gireceğim ama,
konuşmasının arasında dedi ki: Efendim, taşıtla
ilgili madde konuşuyoruz, taşıtla ilgili hiç kimse bir şey
söylemiyor. Ben konuşma metnine baktım, tutanağı da
getirttirdim, Sayın Bakan her şeye girmiş. Bugün
üzerinde
gelir ve gider bütçesi sunuş konuşması diyor; şurayla hiç
alakası yok yaptığı konuşmanın. Yani, Sayın
Unakıtanın yaptığı konuşmalar burada.
Şimdi
bakın, girmediğimiz birkaç konu kalmıştı yarım
kalan. Siz bana demin kızdınız. Rakamlarını
okuyayım: Özel kesimin borcunun arttığını söyledim,
yine tartıştınız. Rakamları söyleyip ondan sonra yine
tartışalım. Varsa, ayrıntısını, ben de,
Sayın Bakanın dediği gibi, gelin bir çay-kahve içelim,
yazdığım kitaplarla, makalelerle, yaptığımız
raporlarla sizlere yine anlatalım. Ama, şurada kısa bir rakam
sunayım.
Toplam borç
stokumuz, özel kesim dâhil, 2002de 223,5 milyar dolar iken, 2007de 451,6
milyar, en son alabildiğimiz rakam. Yani, toplam borç stokumuz son
beş yılda ortalama her ay 4 milyar dolar artmış.
Şimdi, IMFye borcu ödedik. diyorsunuz. Neyle ödemişsiniz? Tekrar
borç alarak ödemişsiniz. Şimdi, kısaca, daha kestirmeden
söyleyeyim: Kişi başına borcu -hep siz kişi
başına gelir diyorsunuz ya- 3.244 dolar olarak almışsınız.
Nereden nereye
6.162 dolar, yani her vatandaşımız 2.923 dolar
daha borç ödemek zorunda.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) AKP İktidarı döneminde, özellikle ifade
ediyorum.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Burada, kamunun yanı sıra değerli
arkadaşlarım, özel kesimin yatırımını
sahipleniyoruz dedim, borç stokunu sahiplenmiyoruz. Bakın, daha önce
bankaların kur riskinden dolayı yaşadıkları
sıkıntıyı biliyoruz. Şu anda, özel kesim, ciddi bir
kur riskiyle karşı karşıya. 43,2 milyar dolar
Yine nereden
nereye geldiğinizi söyleyeyim: 2002 rakamı. Geliyoruz, yüzde 220 oranında
artışla, Haziran 2007 itibarıyla 138,5 milyar ve en önemlisi de
37 milyar doları kısa vadeli. Şimdi, bu ciddi bir risk
oluşturuyor. En ufak bir şey olduğu zaman buna garanti veren
bankalar da var ve ciddi anlamda bir reel sektör kriziyle karşı
karşıya kalmamız söz konusu.
İthalatla
ilgili, arkadaşımızın giremediği konuyu size
kısaca açıklayayım: Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ithalatın artmasının yanı sıra
daha vahim olan bir şey var, ihracatımızın büyük bir
kısmını, yüzde 72sini ithal mallarıyla karşılayarak
ihraç ediyoruz. Daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda tartıştık,
ayrıntılarını da anlattık ama kısaca söyleyeyim:
Dahilde işleme rejimi diye bir rejimimiz var, düzgün işletemediğimiz
için içeriye ihraç kaydıyla gelen malları, ithal ettiğimiz malları
da iç pazara satıyoruz. Şimdi, eğer bunu böyle
değerlendiremezsek, polemik konusu yaparsak bir süre sonra bütün iş
yerlerimiz kapanmaya başlıyor. Bütün yerli mal üreten, ara mal
üreten, ham madde üreten şirketlerin yerine yurt dışından,
örneğin Çinden, ucuz geliyor diye ham madde ithal etmeye
başlıyoruz. İşte, o zaman, yine, nereden nereye geldi
kısmı önümüze geliyor. Sizin hiç değinmeye
yanaşmadığınız dış ticaret açığı
ve cari işlemler açığıyla rekor düzeyde
karşılaşıyoruz. Ha, şimdi bunu, sadece rakamsal olarak
önünüze getirmiyoruz. Bu, yarın, en ufak bir iç veya dış
şok olduğu zaman, 2006da, yine mayıs, haziranda küçük bir
şey yaşadık ve hâlâ onun ceremesini çekiyoruz. Bir günlük
operasyonda faizler yüzde 13,5tan yüzde 23lere çıktı. Geriye ne
kadar düşürebildik şu anda? Yüzde 16-17 civarında galiba
-Sayın Bakanım burada- arada fatura ne? Yüzde 10 almış
olduğumuz stopajdan vazgeçtik ve hazinenin borçlanma maliyeti -Sayın
Bakanım, belki, bize daha net rakam verebilir- bir yıl içerisindeki
toplam borç rakamımıza bakın, yüzde 13,5tan borçlansaydık
ne olacaktı, yüzde 23 civarında borçlandık, şimdi, 20lere
düştü, 16lara, 17lere düşürdük, ama ne kadarlık bir fark
ödüyoruz en ufak bir kırılganlıkta, bunu dikkatlerinize
sunuyorum. Dolayısıyla, ciddi bir fatura ödedik ama hâlâ, yerlilerden
yüzde 10 stopaj almaya devam ediyoruz, yabancılardan hiç stopaj
almıyoruz.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, burada, borçla ilgili demin
söylediğim birkaç rakam vardı, yine Sayın Şimşekin
sorumlu olduğu hazinenin raporlarından söyleyeceğim, yani ona da
itiraz etmeyin vaktim fazla değil, onun için kısaca söylemek
istiyorum. Brüt borç stoku, altıncı ay itibarıyla 358
civarında, bu söylediğim İşsizlik Fonunu 27, Merkez Bankası
varlıklarını 41,2 ve kamu mevduatını
düştüğüm zaman brüt borç stoku 358den 249a düşüyor, söylemeye
çalıştığımız bu. Asıl borcumuz ne
kadarmış? 358; 357,7. Şimdi, bunun, fazla tartışacak,
polemik yapacak bir tarafı yok, önlem alalım diye söylüyoruz, bu
borcumuz duruyor yani, 257 değil borcumuz, 358.
Şimdi,
kısaca, burada yer alan KÖYDES ve BELDES projelerinde maddede aktarmaya
ilişkin hükümler var. Değerli arkadaşlarım, bunları
incelediğimiz zaman, seçim öncesinde, dört aylık sürede bu
ödeneklerin yaklaşık yüzde 60ının BELDES projesinde ise
eylül ayı itibarıyla tamamının
aşıldığını ve genelde de seçim öncesi üç ayda
harcamaların yapıldığını görüyoruz.
Şimdi, madde
nereye gelmiş, Komisyonda da ifade ettik tam rakam olarak, önceki yıl
2 milyar, bu yıl öngörülen 500 milyon, yani bariz bir şekilde, seçim
öncesinde harcamak üzere bütçeye koyduğunuz, böylece bu rakamlardan
görülmüş oluyor. BELDES için de sadece 300 milyon var şu anda ama
belediyelere bakarsak, taleplere bakarsak, yine bunun da yetersiz olduğunu
görüyoruz. Herhâlde, 2009da yine seçim olur, o zaman bir şeyler
artırabilirsiniz diye düşünüyorum.
Benim burada
ilgimi çeken diğer bir şey değerli arkadaşlarım,
İller Bankasının kanun tasarısı. Geçen dönem
çıkaramadınız, bekliyor ama onun yakında geleceğini
biliyorum. Belediyelerle ilgili olduğu için, burada, belediyelerin
borçlarıyla ilgili olduğu için ifade etmek istiyorum. Burada,
eğer o da özelleşirse -ki oraya doğru gidileceğini
hissediyorum, duyumlarım var- bizim, kamu bankası olan İller
Bankası, belediyelerin ortaklığından çıkıp yine
özel bir bankaya -ki muhtemelen de yabancı bir bankaya- satılmakla
karşı karşıya kalacak. Bugün, Türkiyede banka alan Dexia
Bank, Fransız ve Belçika iller bankalarının diyelim bizdeki
tabiriyle, birleşmesiyle kurulmuş ve yatırım yapmaya,
diğer ülkelerde bankalar almaya devam ediyor. O zaman, belediyeler,
borçlarını daha da ödeyemez hâle gelecekler ve bu paralar hiçbir
şekilde onlara yetmez hâle gelecek. Yabancı bankalar da tabii ki
bunlara kredi vermeyecekler. Bir taraftan belediyelerin borçlarıyla
uğraşıyoruz, öbür taraftan kamu iktisadi teşebbüslerini
özelleştirirken ama belediyelerin iktisadi teşekküllerini büyütmeye
devam ediyoruz.
Şimdi,
burada, son bir şey, BİTleri de özelleştireceğiz diye
zaman zaman konuşuluyor ama ben size kendi yöremle ilgili bir örnek vermek
istiyorum. Geçen, bir soru sordum, Sayın Eroğlu cevap verdiler
müjde diye. Manavgat suyu ne olacak? demiştim, ASATa yani Antalya
Büyükşehir Belediyesine bağlı olan su işletmesine,
işletme hakkının devredildiğini söyledi müjde olarak.
Şimdi, bir taraftan,
biz hem KİTleri hem BİTleri özelleştirelim diyoruz; bir
taraftan, her şeyi hazır, kurulmuş, sadece gelip, hani
musluğu takmak tabir ettiğimiz satışı
yapılacak. Bunun neyini belediyenin ticari işletmesine devrediyoruz,
ben anlayamadım. Ha, belki, arkadaşlarımız farklı bir
yaklaşım getirebilirler ama ben burada sormak istiyorum: Daha sonra,
ASATı, bir taraftan verirken başka birine özelleştirmek için,
şimdi bir altyapı mı hazırlanıyor, yoksa...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yoksa kamu ihale kurumundan kaçırmak
mı?
BAŞKAN
Sayın Günal, bir dakika ekliyorum, lütfen tamamlayınız.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım. Teşekkür ederim.
Yoksa
Mademki
belediye işletecek -ben size şimdi burada bir şey söyleyeyim-
mademki belediyenin kuruluşu bunu işletebiliyor, Manavgat
Belediyesine niye vermiyorsunuz? Çünkü orası MHPli.
Çok teşekkür
ediyorum, bayramınızı kutluyorum, tekrar saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şahıslar
adına söz talepleri vardır madde üzerinde.
Sayın
İbrahim Hasgür, İzmir; Sayın Fevzi Şanverdi, Hatay
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Bir
saniye, devam ediyorum.
Sayın Kadir
Ural, Mersin
Buyurun
Sayın Ural. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
KADİR URAL
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Genç, siz de söz istiyor musunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben de söz istiyorum.
KADİR URAL
(Devamla) Görüşülmekte olan kanunun 13üncü maddesiyle ilgili olarak
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce,
Silifkeli olduğunu söyleyen milletvekili arkadaşlarımız
vardı, onlara da teşekkür ediyorum. Silifkenin problemlerini en iyi
şekilde, en güzel şekilde çözeceklerine inanıyorum. Fakat
Silifke geçmişte sahipsiz değildi, Silifkenin bir sahibi vardı.
Silifkenin sahibi belediye başkanlarımız vardı, il genel
meclis üyelerimiz vardı, muhtarlarımız vardı, 99
yılından beri de Silifkenin Kadir Uralı ve Milliyetçi Hareket
Partisi vardı. Hepsine teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
Ben, bu kanunda,
küçük beldelerin sorunları ve problemlerinin,
altyapılarının nasıl çözüleceği konusunu getirmek
istiyorum. Türkiyede yaklaşık 3.200 belediye var. Bu belediyelerin
en az 1.500 tanesinin altyapısını yapabilecek ne gücü var ne de
o anlamda teknik donanımı var. İller Bankasının,
belediyelere destek veren İller Bankasının
özelleştirileceği ve kapanacağı söyleniyor. Bu anlamda
teknik desteği bu belediyeler nerelerden alacak? Bunu hep beraber
Hükûmetimizden öğrenmek istiyoruz.
Bir de bu
belediyelerimizin yazın hem turizm anlamında hem de yayla
anlamında büyüklükleri var. Mesela, oradan bir örnek vermek gerekirse,
Atakent beldemiz var, Atayurt beldemiz var, Taşucu beldemiz var,
Silifkeden örnek vermek gerekirse. Bunların şu andaki nüfusu 7 bin
ile 10 binin arasında. Ama, yazın Atakent beldesinin 50 bine, Atayurt
beldesinin 70-80 bine, Taşucu beldesinin yine 70-80 bine çıkan bir
nüfusu var. İller Bankasından gelen payları aynı,
yazın da aynı şekilde, aynı personelle hizmet etmek
mecburiyetinde kalıyorlar, kışın da aynı personelle,
aynı şekilde hizmet etmek zorunda kalıyorlar. Bunun bir an önce
düzeltilmesi gerekiyor.
Geçen yıl
BELDESten 300 milyon YTL ödenek aktarımı olmuş idi; bu yıl
da, bakıyoruz, yine 300 milyon YTL. Fakat, bu yeterli mi? Maalesef yeterli
değil. Çünkü, altyapıları konusunda -kanalizasyon, yol ve su çalışmaları
konusunda- belediyelerimizin güçleri bunlara yetmiyor. 2 binin altındaki
belediyeleri kapatalım. demiş idik, fakat hâlen böyle bir
çalışma da yok.
2005
yılında çıkan kanunla da, yine, madde 13te belirtildiği
gibi Yeni bir kanuni düzenleme yapılıncaya kadar
deniliyor. 2005
yılından beri il özel idareleri ve büyükşehir belediyeleri bu
kanuni düzenlemeyi bekliyor. Belediyelerin gelirlerini artırmak üzere
yapılacak olan çalışmaları ve kanuni düzenlemeleri 3.200
tane belediye başkanı bekliyor. Fakat, maalesef, bu konuda, üç
yıldır, dört yıldır AKP Hükûmeti tarafından
yapılacağı söylenilen fakat bir türlü yapılamayan,
getirilemeyen bir kanuni düzenleme söz konusu.
Köylerin
altyapısının desteklenmesi konusunda KÖYDES diye projeler
çıkarılıyor. Fakat, maalesef, bu KÖYDESten aktarılacak
olanlarda ve kullanımlarında da yine siyasi iktidarın yapacak
olduğu -hem il genel meclisi üyeleri anlamında seçilenler hem de
muhtarlık anlamında seçilenler- yine iktidar partilerinin yapacak
olduğu yerlere yapılıyor.
Silifkenin sıkıntısı
neydi bölge anlamında bakacak olursak? Silifke bu seçimler de dâhil olmak
üzere 94 yılından beri hem köyleriyle hem beldeleriyle hem de
şehir merkeziyle Milliyetçi Hareket Partisine çok büyük destekler vermiş
bir ilçemiz. Bu seçimlerde her üç siyasi partiden hem CHPden hem AKPden hem
de Milliyetçi Hareket Partisinden gelmiş olan milletvekillerimiz,
inşallah, Silifkenin bu problemlerini en iyi şekilde çözeceklerdir.
Bu konuda kim ne
yaparsa, kim ne destek verirse, kim Silifke ve bölgeye hizmet verirse, onun
yanındayız. Bizim suçumuz, herhâlde, Silifkenin suçu, 94
yılından beri, 99da, 2002de, 2004te ve 2007de Milliyetçi Hareket
Partisine destek vermesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) İktidardınız, verseydiniz desteği.
KADİR URAL
(Devamla) Bizim dönemimizde verdik zaten.
BAŞKAN Bir
dakika ekledim, lütfen
KADİR URAL
(Devamla) Bizim dönemimizde gerekli desteği verdik biz zaten, sizin
döneminizde de, inşallah, o desteklerin verilmesini ve yapılacak olan
işlerin en iyi şekilde de desteklenmesini istiyorum.
Sulama
birliklerinin tarımsal amaçlı olarak kullandıkları
elektriğin, geçmiş yıllarda hem Sayın Maliye
Bakanımızla hem de Enerji Bakanımızla
görüştüğümüzde, KDV oranlarının düşürüleceği
konusunda çalışma yapıldığını
söylemişlerdi hem Sayın Maliye Bakanımız hem de Enerji
Bakanımız. Dün Sayın Enerji Bakanımıza sorduk Maliye
Bakanımız bilir. diyor, Maliye Bakanımıza soruyoruz
Enerji Bakanımız bilir. diyor. Yüzde 18 KDV oranlamasının
da sulama birliklerinin kullanmış olduğu elektriklerde de
KDVlerinin düşürülmesini istiyoruz, Hükûmetimizden de bunu bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ural.
Şahısları
adına söz sırası, Sayın Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
Buyurun.
Süreniz beş
dakika.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli üyeler; saygılar
sunuyorum.
Müzakere
ettiğimiz 2008 Bütçe Kanunu Tasarısının mahalli idarelere
yapılacak hazine yardımıyla ilgili 13üncü maddesi üzerinde söz
aldım.
Sayın
milletvekilleri, biz Avrupa Birliğine milyonlarca euro yardım
yapıyoruz, fakat, bu Avrupa Birliği fonlarından, yani
şehirlerin çevre sorunlarının, kanalizasyon sorununun,
güzelleştirme sorunlarının halli için maalesef çok çok az
miktarda bir para alıyoruz.
Ben bu konuda
yetkili insanlarla konuştum. Mesela, bir Yunanistan yaptığı
yardımın 10 mislini alıyor. İtalya 8 mislini alıyor.
Fakat, orada da maalesef bir Hristiyan-Müslüman tartışması yapılıyor
ve o kurumun başındaki insanlar özellikle Türkiyeyle ilgili bir
proje gittiği zaman bunu reddediyorlar.
Tabii, Hükûmet
varsa, kendilerinden özellikle rica ediyorum, Türkiyeden gidecek bu projeleri
ciddi takip etsinler. Türkiyenin hiç olmazsa verdiği o aidatlar kadar bir
yardımın Türkiyeye yapılmasını sağlasınlar.
Bunu sizler de araştırabilirsiniz.
Bakın,
mesela, Avrupa Konseyinin yayınladığı sonuç bildirgesinde
artık katılım müzakeresi yerine hükümetler arası
konferans diyor. Yani, bu Türkiye için çok ağır bir sonuç. Bunlar
çok önemli şeyler. Yani, keşke, burada Hükûmet gelse, bunlara
Ve
Türkiyeye, artık üyelik konusunda çok ciddi sapmalar var. Tabii, bu
Fransa Cumhurbaşkanının da katkısı buna çok fazla.
Benim burada
belirttiğim, Türk halkının kendi bütçesinden, vergisinden Avrupa
Birliğine yaptığı katkıların, hiç olmazsa
aynı değerdeki paraların Türkiyedeki hizmetlere getirilmesi
için Hükûmetin seferber olması lazım. Bu konuda ciddi bir büro
oluşturup, bu konudaki projelerin orada kabulü için gerekli olan ne ise,
onu yapmak lazım.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii AKP Hükûmetini zaman zaman tenkit ediyorum
ama bu 2006 ve 2007de benim ilim Tunceliye hakikaten ciddi bir KÖYDES ve
BELDESle epey bir ödenek geldi. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bakın
arkadaşlar, alkışlamanıza gerek yok. Hayır, alkışlamayın.
Şimdi, ama bu ödenekler, acaba yerli
yerinde harcanıyor mu? Bakın, arkadaşlar
(AK Parti
sıralarından Harcanıyor, harcanıyor sesleri.
Kardeşim, bir beni dinle de
Gördün mü sen?
YUSUF COŞKUN
(Bingöl) Perteki de gördüm, Çemişgezeki de gördüm
KAMER GENÇ
(Devamla) Sen burada ezbere konuşuyorsun.
Bakın,
sayın milletvekilleri, bir yerde, bir ilde yirmi sene, yirmi beş sene
bir yatırımcı kurum başkanı, müdür kalamaz.
Bakın, bunu özellikle kafanıza koyun. Yani bir yerde yirmi sene,
yirmi beş sene bir daire müdürü kaldığı zaman
müteahhitlerle içli dışlı olur, doğru dürüst hizmet etmez.
Bakın, ben, size geçmişte
Tuncelinin terörden kaynaklanan özel bir
sıkıntısı var. Yani ben 91lerde Tunceliye gittiğim
zaman önümde bir tim arabası, arkamda bir tim arabası, yani orada her
yere gidemezsiniz.
Arkadaşlar,
bakın, bu işi egzajere etmeyelim, size doğruları
söylüyorum. Şimdi, oraya giden hizmetler doğru yapılmıyor.
Bakın, köye içme suyu gelecek. Adam gitmiş, müteahhit içme suyunu tam
yapmamış, depoyu yapmış, getirmiş tankerle suyu
doldurmuş, giden kontrolöre musluğu açmış, suyu getirdim
demiş. Bakın, bunlar olan şeyler. Onun için sizlerden rica
ediyorum, oraya giden hizmetlerin sağlıklı yapılabilmesi
için en azından ciddi kontrol edilmesi lazım.
Para vermek
önemli değil arkadaşlar. Yani Türkiyede hırsızlar çok,
maalesef. Yani Türkiyenin faturasını buldukları takdirde
Türkiyeyi satan insan tıynetinde insanlar var. Bizim size söylemek
istediğimiz, bu memleket bizim memleketimiz. Bu memleketi sağlıklı,
yurtsever, ülkeyi seven, milleti seven, kendisini beş on para için
satmayan, yani beş paralık menfaat için devleti satmayan, Türkiyeyi
satmayan insanlar istiyoruz. Ben, size bunları söylüyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Yahu
kardeşim, bakın, yani burada bana müdahale etmeyin, zaten beş
dakikalık bir sürem var kardeşim. Yani sizlerden rica ediyorum.
Bakın,
Tunceli, uzun zaman, uzun yıllar hizmet mahrumu bir ilimiz. Burada,
bakın, hiçbir belediyemizin içinde çift yol yok, duble yol yok. Tunceli
hudutları içinde hiçbir yerde Karayollarının duble yolu yok.
Yani gidin görün ya. İşte, gelin görün kardeşim. Onun için
diyorum ki, bu il
Bakın, bizde
doğal gaz yok, yani çağdaş bir hizmetin gerektirdiği hiçbir
hizmet yok. Üniversite yok. İşte, yurt yok dedim, defalarca size
söyledim. Onun için rica ediyorum. Bu Tunceliyle ilgili özel bir proje
alalım, bu ilimizi de kalkındıralım. Bizim buradaki
feryadımız bu sevgili milletvekilleri. Yani, doğru dürüst
yolumuz yok. Kara yollarımız, bakın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Tamam, projeler yapılıyor.
BAŞKAN
Sayın Genç, bir dakika ilave ediyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, hiçbir ilçe yolumuz asfalt değil arkadaşlarım,
yani halk
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Kaç dönem milletvekilliği yaptın, niye
yaptırmadın?
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, bu kadar devre milletvekilliği yaptım da
olmadıysa
İşte, siz yapın.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Siz niye yaptırmadınız?
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, neyse, yapmıyorsanız
Bakın, hani, şimdi, Tayyip Erdoğan diyor ki: Tunceliyi
alacağım. Hizmet yapın alın. Ben size diyorum. Buyurun,
siz alın, orada mesela, bir Pertek Köprüsünü yapın, ben de sizi desteklerim,
tamam mı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yaparsanız o Pertek Köprüsünü ben sizi desteklerim, söz diyorum, buradan
da muhalefet yapmayacağım. Çıksınlar burada
Pertek
Köprüsünü yapsınlar. Ben hizmet yapılırsa
Arkadaşlarım,
ben bu saatten sonra yani körü körüne burada mücadele etmiyorum. Ama, benim
ilimde çok ciddi sıkıntılar var. Benim ilimde çok işsiz
adam var, aç insan var. Öğrencilerimiz çok muhtaç durumda. Yurt yok, ondan
sonra, bu insanlar her gün benden iş istiyor, diyorum ki: Kardeşim,
vallahi iş yok güç yok, ne yapayım? Yani o kadar acınacak
durumda insan var ki. Diyor ki: Kardeşim, benim evim yok, barkım
yok, yiyeceğim yok. Ne yapayım diyorum. Yani, bakın, size
birtakım şeyler söyleyeceğim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yanlış milletvekili seçmişler.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan, bir cümle daha söyleyeceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Öyle bir usulümüz
yok. Sayın Genç, öyle bir usulümüz yok.
Çok teşekkür
ederim. Sağ olun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu arkadaşlar hâlâ insanlığın ne olduğunu
bilmiyorlar.
Teşekkür
ederim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Parlamentoda bir
milletvekiline bir başka milletvekilinin, özellikle seçmenlerine hakaret
etme hakkı yoktur. Sayın Genç konuşurken vatandaşların
yanlış milletvekili seçtiğini söylüyor. Lütfen, sözünü geri
alsın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet, ben onu duymadım. Eğer diyorsa çok alçakça bir
davranışta bulunmuştur.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Söyleyen arkadaş sözünü geri
almalıdır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, yani o kim oluyor? O benim zekâtımı
taşıyamayan adamlar
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Efendim, ben el kaldırarak buraya gelmedim. Onun gücü varsa
gelsin benim karşımda
Tuncelide kendi Genel Başkanları
Tayyip Erdoğan gelsin aday olsun.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Varsa gücü gelsin benim yanıma. Tunceli halkı, çok onurlu
ve soylu bir halktır, Dersim halkıdır. O Dersim halkı
herkese ders vermiştir. Bunu bilin. Bundan sonra size cevap
vereceğim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Efendim, arkadaşımızın
BAŞKAN
Tutanakları getirteceğim ve gereğini yapacağım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Peki.
BAŞKAN -
Evet, şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanımıza sormak istiyorum: İhracatımızın her
geçen gün arttığı, rekorlar kırıldığı,
ihracatta 100 milyar dolarlık sınırın
aşıldığı hem bakanlarımız hem de iktidar
partisinin milletvekilleri tarafından sık sık dile getirilerek
övünme vesilesi yapılmaktadır. Şimdi, buradan sormak istiyorum:
Acaba 100 milyar dolarlık ihracat için kaç milyar dolarlık ara mal
ithalatı gerçekleştirdik? Basına yansıyan 100 milyar
dolarlık ihracat için 116 milyar dolarlık ithalat yapıldığı
doğru mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum soru için.
İthalat
tabii ki sadece ve sadece ihracat için yapılmaz, bazı sektörlerde,
örneğin yassı demir çelikte, örneğin petrokimya sektöründe ve
benzer diğer, plastik vesaire sektörlerde bizim ciddi bir arz
açığımız var. Dolayısıyla, sadece ve sadece
ihracat için ara mal ithal edilmez. Mesela, içeride tüketilen petrol,
doğal gaz da ara malı diye geçer, ama ithalattır. Dolayısıyla,
o tür bir sonuca varmak yanlış olur.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
14üncü maddeyi
okutuyorum:
Yükseköğretim
kurumları ve TÜBİTAK ile ilgili işlemler
MADDE 14- (1)
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.9.9.00-2-05.3
(Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi) tertibinde yer alan ödenek, bu
proje kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim
kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere, görevlendirilen
öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları dikkate
alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Ödenen bu tutar
karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim
kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A)
işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim kurumu
yetkilidir.
(2) 4/11/1981
tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 43 üncü
maddesinin (d) bendi, 46, 58, ek 25, ek 26 ve ek 27 nci maddeleri ile
19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca
tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, ilgili yükseköğretim kurumu
bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar
karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu
bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre
kullandırılır. (B) işaretli cetvelde gelir kodları
itibarıyla tahmin edilen gelirleri aşan öz gelir tahsilatları
karşılığı kadar (A) işaretli cetveline ödenek
eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller
çerçevesinde yükseköğretim kurumları yetkilidir.
(3)
Yükseköğretim kurumu bütçelerinde öz gelir
karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu
bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel
sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler
arasında (Sağlık, Kültür ve Spor Dairesi
Başkanlıkları altında öz gelir
karşılığı tefrik edilen ödenekler arasında yapılacak
aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz.
(4) Yıl
içinde eklenen sermaye ödenekleri, 2008 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına
göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
(5)
Yükseköğretim kurumları ve TÜBİTAKın bütçe ödeneklerinin
kullanılması, tertipler arasında aktarma yapılması ve
diğer bütçe işlemlerinin gerçekleştirilmesi konusunda esas ve
usuller belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Madde hakkında söz isteyen gruplar vardır.
İlk söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Osman Coşkunoğlu, Uşak
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Coşkunoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, yükseköğretim kurumları ve TÜBİTAK ile ilgili
işlemler üzerinde, bütçe yasasının 14üncü maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek için
huzurunuzdayım.
Bu maddenin
birinci fıkrası, Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi ile
ilgilidir, Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi ile nereden nereye ne
aktarılacağı konusunda bir düzenleme getiriyor.
Ben, size
öğretim üyesi durumundan biraz söz edeyim. Bakın, son dört
yılda, Türkiyede, üniversite sayısı yüzde 49 arttı, özel
ve devlet üniversitesi, vakıf ve kamu üniversitesi; fakülte
sayısı yüzde 34 arttı; yüksekokul sayısı yüzde 61
arttı; meslek yüksekokulu sayısı yüzde 32 arttı; bu arada,
öğretim elemanı sayısı sadece yüzde 12 arttı; araştırma
görevlisi sayısı sadece yüzde 7,3 arttı. Yüzde 50lerde,
60larda artan bölümler, fakülteler, üniversiteler; ama yüzde 12 öğretim
elemanı, yüzde 7,3 araştırma görevlisi artışı. Bu
ne anlama geliyor? Neden böyle bir hata yapılır? Neden bölümler
açılır, üniversiteler açılır? Zaten hiçbir yeni bölüm,
üniversite açılmasa bile, zaten eksik olan öğretim üyesi
sayısını çoğaltmak gibi bir misyonu olması gerekirken
Millî Eğitim Bakanlığının, neden, hiçbir yeni bölüm
açılmasa bile, yeterli olmayacak yüzde 12 mertebesinde öğretim
elemanı artırılır? Dört yılda yüzde 12
Dört
yılda sadece yüzde 7,3 araştırma görevlisi
Neden? Şimdi,
ben bir tahmin yapacağım. Eğer bu tahminim yanlışsa,
bu mantığın açıklanmasından ve tahminimin
yanlış olmasından ben memnun olurum.
Benim tahminim
-bu tahmini destekleyen birçok söylemi olmuştur özellikle Sayın
Başbakanın- şudur: AKPnin -artık, kadrolaşmanın
ötesine giden, bir parti devleti kurma amacına yönelik çabaları
içerisinde- üniversitelere kendilerini, kendi elemanlarını, kendi
ideolojilerine bağlı kişileri yerleştirme niyetinin bir
sonucudur. Üniversiteler kan ağlıyor -öğretim üyesi
açığı, kadro açığı- fakat ne kadro
açılıyor ne araştırma görevlisi ne yeni öğretim üyesi
Ama üniversiteler açılıyor, fakülteler açılıyor, ama
öğretim üyesi yok, araştırma görevlisi yok.
Şimdi, benim
bu tahminim, yani bir yandan hiçbir yeni üniversite ve bölüm açılmasa bile
yeterli olmayacak bir öğretim üyesi eleman sayısı
artışı, yüzde 12 dört yılda ve araştırma
görevlisi sayısı artışı yüzde 7,3 dört yılda
Bu
amaçtan başka nasıl izah edilebilir? Bunu gerçekten duymak istiyorum.
Nihayet bunun işaretleri oldu ve Yeni açılan üniversitenin
rektörlerini biz atayacağız. Anayasa Mahkemesinde bozuluyor.
İşte, TÜBİTAK ile ilgili... Bu maddede TÜBİTAK da var, ona
da geleceğim. TÜBİTAK ile ilgili
Artık vahim bir hukuk olayı hâline geldi TÜBİTAK,
maalesef, Türkiye Bilimsel Teknik Araştırma Kurumu. Anayasa
Mahkemesinden tutun iş mahkemesine kadar, Danıştayıyla,
bütün mahkemelerde, TÜBİTAK ile ilgili dava var. Bütün mahkemelerde
TÜBİTAK ile ilgili davaları hem TÜBİTAK hem de TÜBİTAK
yönetimini, maalesef -maalesef diyorum, çünkü hiçbir bilim insanını
burada suçlamak istemem ama- atayan, atamakta ısrar eden, yasalara
rağmen, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen, idare mahkemesi
kararına rağmen atamakta ısrar eden Sayın Başbakan
tazminata mahkûm olmuştur yargı kararlarını dinlememekle.
Bu kadar hukuksuzluk, bu kadar ısrar, ele geçireceğim
ısrarı çok vahimdir.
Şimdi,
nihayet, son noktalardan birisi kondu. YÖK Başkanlığına
yeni bir atama yapıldı. YÖK Başkanlığına atanan
sayın bilim adamıyla ilgili bazı bilgiler vereyim size.
MEHMET S.
TEKELİOĞLU (İzmir) Gazetelerden haber okuma burada.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Efendim?
MEHMET S.
TEKELİOĞLU (İzmir) Gazete haberlerini okuma burada.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Niye? Yanlış mı? Hayır,
yanlış mı? Ayrıca, gazete haberi olduğunu nereden
biliyorsunuz ? Yanlış mı gazete haberi? Ben okuyayım,
yanlışsa -siz üniversiteden geliyorsunuz- eminim düzeltmek için çaba
sarf edersiniz ve ben de memnun olurum yanlışlığın
düzeltilmesinden. Okuyayım, yanlışsa düzeltin.
Şimdi,
AKPnin kamuoyu araştırması yaptırdığı üç
şirketten birisinin ortağı yeni atanan sayın bilim
adamımız YÖK Başkanlığına. (AK Parti
sıralarından Yasak mı? sesleri)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ticaret yapıyorlar.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Yasak değil, yok. Yani, ben
okuyayım, siz
AKPye bu kadar angaje olmuş, araştırma
MEHMET S.
TEKELİOĞLU (İzmir) Yalan haber!
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Cumhurbaşkanlığı seçim
sürecinde, AKP teşkilatına, belediye başkanlarına ve
milletvekillerine anket yapan tek firmanın ortağı. (AK Parti
sıralarından Yasak mı? sesleri)
Hayır, yasak
değil. Hayır, yasak değil, yasak değil. Ben yasak
demiyorum. (MHP sıralarından Etik değil, etik! sesleri)
O zaman bir
şey daha okuyayım size: Bilim alanındaki konusu ve
uzmanlık alanı din ve polis. Yasak mı? Değil. Dinle
uğraşmak kötü mü? Değil.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ticaret sicilinden mi çıkardınız?
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
yalnız, Diyanete atama yapmıyoruz, Yükseköğretim Kurumuna atama
yapıyoruz. Yasak değil elbette dinle uğraşmak, hatta iyi
bir şey bilim insanlarının dinle uğraşması, yani
din üzerine araştırma yapması çok iyi bir şey. Ben ona
yasak demiyorum.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Siz de akademisyensiniz. Bunu nasıl
kanıtlayacaksınız?
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Evet, ben de akademisyenim.
Araştırma yapması iyi bir şey. Ama din ve polis üzerine
uzmanlaşmış birisinin
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Bunu nasıl kanıtlayacaksınız.
BAŞKAN
Sayın Baştopçu, lütfen
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla)
bütün öğretim kurumunu ve dört
yılda öğretim üyesini sadece yüzde 12, araştırma
görevlisini sadece yüzde 7,3 artırdığınız
üniversitelerin başına getirmenin bu kadar rastlantı
olacağına, sizler için araştırma yapan, belediyeleriniz
için, AKP yönetimi için araştırma yapan bir şirketin getirip
oraya ortağını atamanın yasak
olmadığını ben de biliyorum, yasalara karşı
olmadığını biliyorum. Yasalara karşı çok şey
yaptınız.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ticaret sicilinden mi çıkardınız?
BAŞKAN
Sayın Baştopçu, lütfen
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Anayasa Mahkemesinden tutun, idare
mahkemesine, iş mahkemesine, bütün yasaları ihlal ettiniz.
Başbakanınız mahkûm oldu. Daha hâlâ Yasak mı? diye
nasıl sorarsınız? (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ne bağırıyorsun?
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Baştan aşağı mahkeme
kararlarında Başbakanınız mahkûm oldu. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Şiir yüzünden mahkûm oldu!
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) 22 Temmuzda kim mahkum oldu, kim?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Ben üzülüyorum bu konuya, sizin daha beter
üzülmeniz gerekir. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Şiir yüzünden mahkûm oldu, şiir yüzünden!
BAŞKAN
Sayın Hıdır
Sayın Hıdır
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Şiir yüzünden mahkûm oldu.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Hayır, hayır ben o mahkûmiyetinden
söz etmiyorum. Ben son
BAŞKAN
Sayın Hıdır
Sayın Hatip
Sayın Coşkunoğlu
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Şiir yüzünden mahkûm oldu.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Hayır, ben, o mahkûmiyetinden söz
etmiyorum. Ben, yargı kararlarını dinlememekten tazminat ödemeye
mahkûm edildi, ondan söz ediyorum Sayın Milletvekili.
Şimdi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Coşkunoğlu, bir dakika ekliyorum, lütfen
tamamlayınız.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Peki, o zaman sözlerimi şu şekilde
tamamlayayım, 15inci maddede devam edeceğim: TÜBİTAKın
önemli misyonlarından
TÜBİTAKa bütçe aktarılırken
performans konusuna çok önem veren Maliye Bakanımız yok galiba
burada, ama diğer bakanımız da Hazineden sorumlu
Bakanımız da eminim buna çok önem verir. TÜBİTAKın
kendisinin geliştirdiği 22 tane gösterge vardır performans
ölçmek için. Ne durumda bu?
2008
programından okuyorum: Bilim ve teknoloji alanında uygulanan politika
ve destek mekanizmalarını izleme ve değerlendirme sisteminin
iyileştirilmesi ihtiyacı devam etmektedir. Yani, izleme ve denetleme
yok. Ha, bütçe aktarılıyor, bol bol bütçe aktarılıyor. O
bol bütçeye rağmen yetersiz. Buna da sonra devam ederim.
Teşekkür
eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.
Gruplar
adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Türkiye Bilimler Akademisi ve TÜBİTAK vesilesiyle
söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, size bu vesileyle bilimsel araştırma, teknolojik
gelişmeler, bu konuda üniversitelerimizin durumu çerçevesinde bazı
noktalarda Hükûmete yönelik takdirlerimi de ihtiva edecek bir konuşma
yapmayı planlamıştım. Ancak, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Grup Sözcüsü Sayın Akgünü dinledikten sonra birkaç noktaya
temas etmeden geçemeyeceğim.
Cevap vermek
istediğim, cevap vermeyi listeme
aldığım konular, emin olun ki dokuzuncu dereceden hafifletilerek
verilecek seçilmiş konulardır.
Sayın
Akgünün
BAŞKAN
Ergün
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) -
ifade ettiği öyle konular var ki, sonra belki bir
vesileyle kendisine söylenir, bunlara girmek kendisinin de Partisi için de
sıkıntıya düşüreceğinden eminim. Oralara girmek
istemiyorum.
Şimdi,
Sayın Akgün diyor ki (AK Parti sıralarından Ergün sesleri)
İhracata dayalı masum olanları
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ergün
BAŞKAN
Sayın Kutluata, Sayın Ergün.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) Affedersiniz, Sayın Ergün.
Şimdi, bu
masum olanlardan, birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum. Onun için
Siz beni pek
dinleyemediniz, ben ismi yanlış telaffuz ettim, affedersiniz.
Efendim,
ihracata dayalı büyüme modeli uyguluyoruz. dedi ve o kadar büyük bir
memnuniyetle söyledi ki. Şimdi, geçen yıl 41 milyar dolar, bu sene 50
milyar dolar. En azından seneye de Hükûmetin öngörüsü olarak 65 milyar
dolar dış ticaret açığı varken buna ithalata
dayalı denir mi Sayın Akgün? Peki, 65 milyar dolar fazla vermeyi
hedef alsaydınız buna ne diyecektiniz? O zaman da iktisat
literatüründe adını bulamayacaktınız. Onun için, lütfen,
bunları milletimizin gözüne baka baka söylemek belki mümkündür, ama hiç
değilse bunları bu kadar net yapmayın. Hakikaten, bilen
insanlar, iyi takip eden insanlar bundan inciniyorlar. Hızlı geçmek
istiyorum.
Türk
lirasının değerinin artması konusunda
şaşırtıcı bir şeyle karşı
karşıyayız. Efendim, siz bir rahatsızlık
şüphesiyle tıbbi tahlil yaptırırsanız, eğer o
hastalık sizde varsa doktor Sonuç pozitif. der. Bu, hasta için
sevindirici bir şey değildir. Maalesef, demek ki kötü sonuç var.
Türk parasının değeri arttı. dediğiniz zaman da bir
pozitif değer var orada. Ama, Türk parasının değerinin
haddinden fazla, olması gereğinin üzerine çıktığı
zaman bunun ne olduğunu, herkesi bırakalım,
vatandaşlarımıza, milletimize dönüp soralım. Onlar size
soracaktır ki: Bu değerli Türk lirasıyla mı bu ithalatı
yapıyorsunuz? Hayır. Türk parası bu tıbbi tahlilde
olduğu gibi haddinden fazla pozitif olduğu için bu fazla
ithalatı yapmak zorunda kalıyor Türkiye.
Şimdi
Yapısal reformları yapıyoruz, düzeltiyoruz. derken, buradan
Türkiye ekonomisinin yapısal bir sarsıntı içine girdiğini
göre göre bunları söylemek doğru mu, gerçekten sizlerin takdirine
bırakıyorum.
Efendim,
yatırımları özel sektöre yaptırıyoruz. Bu güzel olur,
seviniriz, ancak Özel sektöre yatırım yaptırıyoruz.
derken, daha şimdi Otoyolları -2008in başında- ve
köprüleri özelleştireceğiz. meselesi var.
Peki, yeni
köprüleri, yeni otoyolları özel sektöre ve yabancı sermayeye
yaptırsanız, o zaman daha gerçekçi olmaz mı?
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Onları da yapıyoruz.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) - Ha, şimdi, özel sektörün yatırım
yapabilmesi için temel altyapıların yapılması gerekiyor.
Temel altyapıları devrediyoruz, ekonomiden uzun süre için
çıkarıyoruz, ama öbür taraftan, işte, İzmire otoyol
yapacağız vesaire gibi geleceğe yönelik şeyler.
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Onları da yap-işlet-devretle yapıyoruz, Boğaz
Köprüsü
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) - Şimdi, Sayın Ergün, bir başka noktayı
söyleyeceğim: Tüp geçit
Denizi, Boğazı demir yoluyla
geçiyoruz. diye güzel bir iftihar vesilesi var, Türkiye bununla iftihar
ediyor.
Efendim, size bir
tesadüf olarak ifade edeyim: 2002 yılının 15 veya 16 Mayıs
günü İstanbul Belediyesinin İstanbulun ulaşım sorununun
çözülmesi için raylı sistemler konulu bir toplantısına Hükûmet
-o zamanın Hükûmeti- önem verdiği için Başbakan
Yardımcısı düzeyinde Sayın Mesut Yılmaz da
katılmıştı. Ben o toplantıda güzel bir tesadüf olarak,
bu tüp geçit projesinin, Boğaz geçişinin dönülmez şekilde
takvime bağlandığını, bundan sonra bunun dönüşü
olmadığını söylemiştim ve büyük bir memnuniyet dalgası
esmişti.
Şimdi siz
şunu söylerseniz anlamı var
NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Sultan Abdülhamit de düşünmüştü.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) - Hayır efendim, her şeyi programa
bağlanmış bir şey, dönüşü yok.
Siz şunu söylerseniz, eğer şunu
söylerseniz: Biz bunu aksatmadık, yürütüyoruz. E öyle yapmak lazım
değil mi efendim? Yani, gerçekten müteşekkiriz, ama bu böyledir.
Şimdi,
bilmem, Kars-Tiflis-Azerbaycanı tren yoluyla bağlıyoruz. Yine
bir tesadüf, Trabzonda, Sayın Shevardnadzenin, Haydar Aliyevin,
Sayın Ahmet Necdet Sezerin katılımıyla bu demir yoluyla
ilgili şeylere imzayı ben attım. Peki, bunun devam etmesi
gerekmiyor mu? Ediyor ve bu güzel bir şey. Bunun için takdir etmek
lazım. Hatta, bu projenin devam ettirilmesi, bu Van Gölündeki Akdamar
Kilise inşaatıyla ilgili günahları da kısmen telafi
ettirebilir. Ermenistanla ilgili ilişkiler açısından
söylüyorum.
Efendim, bir
başka nokta, hızlı tren meselesi. Hızlı tren
meselesine hiç girmeyelim, gerçekten sıkıntı çıkar. Onun
üzerine de girmiyorum. Biliyorsunuz, başlamış, ihale
edilmiş bir projedir. Ama, hızlı trenle, düzenlenmiş, tamir
edilmiş, yenilenmiş yollarda trenlerin hızlı gidebilmesi
çok başka şeydir. Bunu yanlış
anladığımız için Türkiye sıkıntılar
yaşadı. Onlara girmek istemiyorum.
Bir de Sayın
Milletvekilimiz, Erzurumdan İstanbula giderken uçakta yanında bir
nine görmüş. Nine İstanbula uçakla gidiyormuş. Büyük bir
mutluluk tablosu yaşanmış.
Efendim, ben, 70
yılından beri Erzuruma uçakta yanımda nineler, dedelerle gidip
geliyorum. Yalnız, siz o nineye sorsaydınız, hakikaten
İstanbula mı gidiyor yoksa İstanbuldan sonra İzmire mi
devam edecek, Antalyaya mı devam edecek, Eskişehire mi devam
edecek, Kayseriye mi devam edecek? Diyarbakıra gidecekse, Ankaraya
gelmeden gidebilecek mi? Çapraz uçuşları başlattık ve
yaygınlaştırdık. deyin, çok büyük tebrik
alacaksınız bizden, emin olun. Şimdi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yapacağız.
AHMET YENİ
(Samsun) Yapacağız.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) İşte onu söylüyorum, ama yapacağız
kısmında değil, olsun diye söylüyorum. Şimdi, bütün
bunları
AHMET YENİ
(Samsun) Yapıyoruz.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) Bakın, beyefendi, bütün bunları yaparken gönül
arzu ediyor ki Şu şu yatırımlar başladı. Büyük
yatırımlardır, arkası devam etmelidir. denilsin ve
Türkiyenin daha hızlı kalkınmakta olduğuna hep beraber
gönül birliğiyle inanalım.
Şimdi, esas
konumuza
Çok az vakit kaldı. Efendim, Türkiyede
araştırma-geliştirme konusu Türkiyenin en ciddi
konularından bir tanesidir. Biraz hızlanarak ifade etmek istiyorum
ki, Türkiyede bunun esas ortamını oluşturacak yerler
üniversitelerimizdir. Ama, Türkiyede bilgi üretme ve teknoloji üretmenin, yani
bilimsel ve teknolojik gelişmelerin önünü açmanın yolu bunun
finansmanını sağlamaktır. İktidarın Bu sene, önümüzdeki
sene yüzde 0,8e, daha ilerideki yıllarda yüzde 2ye
çıkaracağız. demesini memnuniyetle karşılıyorum.
Ancak, diğer bazı uygulamaların bu işle
çeliştiğini görüyoruz. İşte, Türkiyede araştırma
ve geliştirmeyi satın alarak veya bizzat yaparak finanse edecek
kuruluşlarımızın ithalata yönelmesi dolayısıyla
bu işin finansman ayağı tahrip edilmektedir. Ancak, Türkiyede
bu işin yeri, yapıcıları ve geliştiricileri
üniversitelerdir.
Türkiyede
üniversite konusuna yaklaşımınıza bir bakacak olursak, bu konuda
çok büyük sıkıntıları çok yakın zamanlarda
atlatamayacağımızı görüyoruz. Neden bunu söylüyoruz? Çünkü
üniversitelerin sanayiyle iş birliğini hep dile getiririz, ama
üretici birimlerin üniversiteye niye ihtiyaç duymadığını,
niye üniversitedeki çalışmaları parasını ödeyerek,
geliştirdikleri bilgi ve teknolojiyi hayata geçirerek niye para
ödemediklerini değerlendirmiyoruz. Bu işin finansmanı bu
ilişkinin içindedir. Dünyada, özendiğimiz Japonyada 3,2, Amerikada
2,6 civarındaki bütün bu
araştırma-geliştirme oranları -gayrisafi yurt içi
hasıla içinde- bu anlayışın ve bu irtibatın sonucudur.
Dolayısıyla, piyasanın araştırma ve geliştirmeyi
finanse edecek bir yapı içinde tutulması, bunun için de serbest
rekabetin gerçek anlamda yaşanması lazımdır. Eğer üreticileriniz
her ithalat dalgasında teslim olur, pes eder ve hazır ürünleri
satın alırsa bunun arkası gelmez. Şimdi, çok uzun bir konu,
ama üniversite konusunun bu konuda devre dışında
kaldığını ve birtakım üniversitelerimizi, yüksekokul
olmayacak birtakım kurumları üniversite
saydığımızı bu noktada ifade etmek zorundayım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kutluata, bir dakika ekliyorum.
Lütfen
tamamlayınız.
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Araştırma
ve geliştirmenin Türkiyede dünyadaki ithalat dalgalarının
sonucu hayatiyetini kaybetmiş kesimlerin yeni üretim tarzlarına
adapte olması bakımından birtakım uygulama alanları
bulması gerekiyor. Bu anlamda, Sanayi Bakanı Sayın Zafer
Çağlayanın birtakım girişimler içinde olduğunu
görüyoruz, ancak ne kadar başarılı olabileceğini
bilemiyoruz. Çünkü, klasik üretim sistemi altüst oluyor, yeni üretim
sistemlerinin yerine konulması lazım.
İlgili
bakanlarımızın -ana yollarının üzerindedir-
Adapazarına bir girmeleri hâlinde küçük sanayi sitelerine şöyle bir
uğramalarını istiyorum. Kaç tane açık kepenk var? Açık
olan kepenklerin mensupları, yetkilileri, birtakım tenekelerin içinde
ateş yakıp ısınmaktan başka ne yapmaktadırlar?
Bunların, bütün Türkiye çapında yaşanan bu ortamın
nasıl giderileceğine dair ne gibi acil tedbirlerin peşindeyiz?
Bunları bilmekte büyük fayda var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜNİR
KUTLUATA (Devamla) - Bu çok önemli konuyu burada kesmek mecburiyetindeyim.
Hepinize tekrar saygılar sunuyorum, gelmekte olan
bayramınızı da kutluyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kutluata.
Gruplar
adına üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Sami Güçlü, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Güçlü. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA SAMİ GÜÇLÜ (Konya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesinde grubum adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk önce, Cumhuriyet
Halk Partisi sözcüsü Sayın Coşkunoğlunun biraz önce bu söz
hakkını kullanırken gündeme getirdiği konuda ben de bir
değerlendirme yapmakla sözüme başlamak istiyorum.
Saygıdeğer
Hocam bu kanun tasarısının 14üncü maddesiyle ilgili
görüşlerini belirtirken konuyu yeni atanan YÖK Başkanına
getirdi. YÖK Başkanının bir sosyolog olduğunu ifade de
etmeden, onun dinle ve emniyetle, güvenlikle ilgili alanlarda
uğraştığını söyledi.
Ben, ilk önce
üniversite kavramından başlayarak sizlere bu hususta kısa bir
değerlendirme yapmak istiyorum. Evvela üniversite, en genel anlamda
eğitim, öğretim, araştırma, topluma öncülük etme,
danışmanlık ve yayın faaliyetinde bulunan bir
kuruluştur. Ülkenin insan gücü ihtiyacını
karşılaması, eğitmesi, yetiştirmesi en başta gelen
görevlerinden birisidir. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde,
değişen teknoloji, globalleşme, rekabet, verimlilik gibi
kavramların çok öne çıktığı bir dönemde bizim en
başta ekonomimizi, toplumumuzun ihtiyaç duyduğu üretimi çok iyi
yetişmiş insan gücüyle karşılayabileceğimiz
açıktır. Dolayısıyla, üniversitelerimizin, toplumun bu
yönünü dikkate alarak, bütün gücüyle, ihtiyaç duyduğumuz bu insan gücünü
yetiştirmesi lazım.
Üniversiteler
aynı zamanda şehirlerin, bölgenin ve ülkenin değişik
konudaki sorunlarına, yani ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel alandaki
sorunlarına çözüm üretmek durumunda, bu hususta görüşler getirmek
durumunda. Yani, danışmanlık yapmak durumunda hem sanayiye hem
ticaret hizmet sektörüne hem siyaset alanına. Ama bunlardan daha önemli
bir husus var. Evvela üniversite, ruhu olan bir kurumdur. Üniversite ruhu
diye bir şeyden bahsetmek durumundayız, aksi hâlde basit anlamda bir
kısım mesleki eğitim faaliyetleri yapılan bir yer
değildir. Üniversiteyi biz, kültürel muhitlerde, merkezlerde, tarihi büyük
bir geçmişe sahip olan yerlerde kurduğumuz zaman, orada aslında
bu ruh biraz daha kuvvetle teşekkül eder.
Hepimizin
bildiği, özellikle akademik hayatta bulunan, alanda çalışan
arkadaşlarımızın bildiği İspanyol filozofu Ortega
Gassetin bir sözü vardır: Üniversite inşa edilmiş
akıldır. der. Bir başka benzetmeyle şunu söyleyebiliriz:
Üniversite toplumun düşünen beynidir. Toplumu bir canlı organizmaya
benzetirsek, düşünen kafası üniversitedir. İşte, bu
fonksiyonu gören üniversiteyle ilgili olarak bizim söylememiz gereken husus
şu: Türk toplumunun 21inci yüzyılda ihtiyaç duyduğu çok yönlü
insan gücünü, bütün gücümüzle bu ruhu olan üniversitelerde yetiştirmek ve
ülkenin geleceğini, güvenliğini, ekonomisini, refahını ve
toplumun mutluluğunu en önde sürükleyici bir insan unsurunu bu alanda
geliştirmektir.
Peki, Türk
üniversiteleriyle ilgili durum nedir? Cumhuriyetten önceki dönemlerde,
Meşrutiyet ve Tanzimat Dönemleri dâhil, sorunlarımız olan
üniversitelerdir.
Cumhuriyet
Dönemine geliyorum. 1933, 1961 Anayasasından sonraki düzenleme, 1973,
1982, beş defa, ortalama on dört yıl. En uzunu 82den sonraki olan
dönemdir, yirmi beş yıl. Ama, en sonunu da en çok bildiğimiz
dönemdir. Yani eleştirmediğimiz, değiştirmediğimiz
hiçbir alanı kalmayan bir mevzuat ve düzenleme. Üniversite Türkiyeye bir
sorun olmuştur, üniversite sorunu diye bir olay
çıkmıştır. Türk toplumunun gençlerini eğitmek,
onları meslek sahibi etmek, bu toplumun sorunlarıyla uğraşacak
insanlar olarak, bir anlayışta, özgürlükte, düşüncede,
kapasitede yetiştirmesi gereken üniversitelerimizin kendisi öyle bir
otoriter yapı oluşturmuştur ki bu hiyerarşik ortam
içerisinde, hiçbiriniz söyleyebilir misiniz, Türkiyenin sosyal, siyasi
sorunlarıyla ilgili üniversitelerden aykırı bir ses çıksın?
Çıkamamıştır. Halbuki, üniversite, eğer içinde
aykırı düşünce yoksa bulunup getirilmesi ve o düşüncenin
dinlenmesi, karşısına o düşünceyi giderecek, onu bir
bakıma alt edecek, gerçek, daha saf, ülke yararına düşüncelerin
üretilmesi gereken bir merkezdir. Biz böyle bir üniversite arzu ediyoruz.
Türkiyenin böyle bir üniversiteye ihtiyacı var. Bunun siyasi bir
yanı da yok. Çünkü, o, ülkenin tüm insanlarını
yetiştirecektir. Dolayısıyla, biz, 1982den beri her yönüyle şikâyet
ettiğimiz, otoriter yapısı, seçim sistemi, finansmanı,
öğrenci seçimi ve bütün bu alanlarda eksiklerini bulduğumuz
üniversiteyle ilgili konuda bir başlangıç yaptık. İki
gündür, kamuoyu, yeni atanan bu YÖK Başkanıyla ilgili değerlendirmeler
yapıyor. Çoğu olumlu. Ne diyor bu YÖK Başkanı? İki
şey söylüyor. Arkadaşlar, bugün bu toplumun en çok ihtiyaç
duyduğu iki söz söyledi. Dedi ki: Birincisi, Bütün yasakların
üniversitelerden kalkması.
Arkadaşlar,
biz üniversitede yasak koyabilir miyiz? Üniversitede yasak olduğu zaman
orası üniversite olur mu? Olmaz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İkincisi,
Üniversiteleri asli görevine döndüreceğim. dedi.
Üniversiteler
ideolojik üretim merkezi olur mu arkadaşlar? Bu doğru olur mu?
Üniversiteler gerçeğin peşinde olan kurumlardır, bilimsel
araştırma yaparlar, sunarlar; siyasetçiye sunarlar, sanayiciye
sunarlar, hizmet sektöründe olana sunarlar, yanlışa yanlış
derler. Hiçbiriniz merak ettiniz mi, Türkiyede Üniversite bu konuda ne
diyor? diye bir merak var mı bizlerin içinde? Ben bir üniversite mensubuyum.
Bu toplumda var mı böyle bir merak?
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) Var, var, var.
SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Yani, vatandaşımız soruyor mu, siyasetçi şöyle
düşünüyor, ama bu üniversite ne düşünüyor diye? Böyle bir ihtiyaca,
bir üniversite mensubu olarak, mahcubiyet duygusu içinde hayır diyorum.
Dolayısıyla, biz, hep birlikte üniversiteyi yeniden inşa
etmeliyiz, bir akıl inşa etmeliyiz.
Şimdi, YÖK
Başkanının iki sözünü tekrar ediyorum: Bütün yasakların
üniversitelerden kalkması gerektiği, ikincisi ise üniversitelerin
asli görevi olan bilimselliğe daha fazla önem vermesi.
Arkadaşlar,
kesinlikle alkışlanması gereken bir husus (AK Parti
sıralarından alkışlar) ve bu sözlerin arkasında
durulması gerektiği konusunda biz siyasetçiler de Evet, sonuna kadar
bunları gerçekleştirmek görevinizdir, biz de sizi destekliyoruz.
demeliyiz.
Bu insanı
daha doğarken, görevine başlarken, çok ideolojik
yaklaşımlarla, onun köy sosyolojisi, iktisat sosyolojisi, din
sosyolojisi, güvenlik sosyolojisi gibi onlarca alanı olan sosyolojinin
içerisinde iki alanla uğraştı diye, onun, daha
başlangıçta, bu Parlamentonun çatısı altında bir
akademisyen hocamız tarafından bu şekilde nitelenmesini hiç
doğru bulmuyorum.
Bu yeni
Başkanımıza başarılar diliyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güçlü.
Sayın Ünal
Kacır burada mı?
Sayın
Kacır, Sayın Gençin konuşması esnasında
Yanlış milletvekili seçmişler. demiş Tunceli iliyle
ilgili olarak. Ben kendisinin
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ben buradayım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Neredesiniz?
Buyurun.
Bunu düzeltmenizi
istiyorum, kastı aşan bir söz olarak
Yerinizden lütfen
Yanlış
milletvekili seçmişler demişsiniz Sayın Genç için, Tunceli
halkı için. Sadece bunu düzeltiniz. Kastı aşan bir söz
olduğunu düşünüyorum.
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacırın,
bazı sözlerinin yanlış anlaşıldığı
gerekçesiyle açıklaması
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri:
dışarıda anons edildiğimi duyduğum için koşarak
geldim Sayın Başkanım, kusura bakmayın.
BAŞKAN
Estağfurullah.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkanım, Sayın Kamer Genç,
sık sık kürsüye gelerek, dört beş dönemdir milletvekili
olduğunu, tecrübeli bir milletvekili olduğunu dile getirmektedir.
Yine, Sayın Genç, seçim bölgesi olan Tuncelinin hiçbir
ihtiyacının giderilmemiş olduğunu da dile getirmektedir ve
ihtiyaçları bir bir sıralamaktadır. Yıllar yılı
bu bölgenin milletvekilliğini yapan ve aynı zamanda iktidar
milletvekilliği de yapan Sayın Kamer Gençin döneminde Tunceli ilinin
hiçbir ihtiyacı giderilmemişse bu, Sayın Kamer Gençin seçiminin
isabetsiz olduğunu göstermektedir. Söylemek istediğim budur. Halk
yanıltılmıştır.
Ancak, AK Parti
Hükûmetleri döneminde Tunceliden milletvekilimiz olup
olmadığına bakılmaksızın ülkemizin her vilayetine
yatırımlar yapıldığı gibi Tunceli vilayetimize de
yatırımlar yapılmıştır. KÖYDES projesi ile bütün
köy yollarımız yapılmakta ve köylerimize içme suları getirilmektedir
ve yatırımlar sürmektedir. Bu vesileyle Hükûmetimize de teşekkür
ediyorum ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, millet yanlış yapmaz. Millet, seçimlerinde yanlış
yapmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, müsaade ederseniz, Kamer Gençi seçmekle
halk yanıltılmıştır. dedi, bana sataşma var.
BAŞKAN
Evet, şimdi, yerinizden bir kısa söz hakkı
tanıyacağım size, buyurun.
Sayın Genç,
siz de sataşmaya mahal vermeden lütfen.
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul
Milletvekili Ünal Kacırın konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, aslında tabii, konuşan
kişinin ismini de bilmiyorum, cismini de bilmiyorum. Bu kadar ülke
sorunlarından habersiz bir kişi. Zannedersem bu kişi de KİT
Komisyonu Başkanlığını yapan bir kişi.
İşte AKP böyle bir kişiye KİT Komisyonu
Başkanlığı verirse, ülkenin sorunlarını bu kadar
ters, anlamsız, yüzeysel yorumlar. Şimdi, Tunceli halkının
kimi
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama bir dakika efendim, yani bir dakika, ben
BAŞKAN
Meramınızı izah ettiniz, çok teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, ne meramımı
BAŞKAN
Ettiniz, sağ olun, teşekkür ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/426)
(S.Sayısı:57) (Devam)
2.- 2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2006 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/267, 3/191) (S.Sayısı:
58) (Devam)
A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
B) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu İhale Kurumu
2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Kamu İhale Kurumu
2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
E) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN
Şimdi şahısları adına söz talepleri var.
Sayın
Hüseyin Devecioğlu, Kilis. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
Söz süreniz
beş dakikadır.
HÜSEYİN
DEVECİOĞLU (Kilis) 2008 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bütçenin geneli ve sosyal
yönüyle ilgili konuşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, yoksulluk olgusu,
ilk bakışta sadece az gelişmiş veya gelişmekte olan
ülkelere özgü bir sorun olmayıp, yoksulluk ve yoksullukla mücadele
organizasyonları ve çalışmaları gelişmiş
ülkelerde de mevcuttur.
Devletimizin
Anayasada ifade olunan sosyal ve hukuk devleti olması özelliği
gereği gelir dağılımındaki dengesizliklerin
giderilmesine ve yoksul kesimlerin desteklenmesine yönelik sosyal politikalar,
toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi ve sosyal
barışın korunması açısından da büyük önem arz
etmektedir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonu kaynakları Fon Kurulunun aldığı kararlar
doğrultusunda Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü tarafından il ve ilçelerimizdeki sosyal dayanışma
derneği vakıflarına gönderilmektedir. Bu fondan ekonomik ve
sosyal açıdan değişik yoksullukları olan ihtiyaç içindeki
vatandaşlarımıza geniş bir yelpazede sosyal yardımlar
yapılmaktadır. Artarak devam eden bütün bu sosyal yardım ve
proje destek programları her ilimizde valilerimiz ve ilçelerimizde
kaymakamlarımız başkanlığındaki dokuz yüz otuz
bir adet sosyal yardımlaşma ve dayanışma
vakıflarımız kanalıyla yürütülmektedir. 2008 yılı
bütçesi bu nedenle sosyal projeleri destekler nitelikte
ihtiyaçlarımızı tatmin etmektedir.
Ayrıca,
memleketimizde kurulan Kilis Yedi Aralık Üniversitesine ayrılan 7
trilyon 134 milyarlık kaynak için Hükûmetimize teşekkür ediyorum.
Böylece, öğrencilerimiz yeni kurulan üniversitemizde daha iyi eğitim
ve öğretim imkânları bulacaklardır.
Sözlerime son
verirken, 2008 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni eder, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Devecioğlu.
Şimdi
şahısları adına söz sırası, Samsun Milletvekili
Sayın Ahmet Yenide.
Buyurun
Sayın Yeni. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanun tasarısının 14üncü maddesi üzerinde söz aldım.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bu madde öğretim üyesi yetiştirmeyle
alakalı. O bakımdan, bizim, tabii, son, geçen dönem açmış
olduğumuz üniversitelere mutlaka öğretim üyesi lazım.
Geçmiş yıllarda nasıl ki öğretim üyeleri yetiştirilip
üniversitelere hazırlanıyor idiyse, bu dönemde de, açılan
üniversitelere bunlar aynı şekilde hazırlanıp yetiştirilecek.
Bütçede bununla alakalı rakamlar da ortaya konuldu.
2008 mali
yılı bütçesi yüce Türk milletimize hayırlı uğurlu
olsun. Yaklaşmakta olan Kurban Bayramının milletimize,
İslam âlemine ve insanlığa hayırlı sonuçlar
getirmesini diliyorum.
Bayramda hepimiz
seçim bölgelerimize gideceğiz. Meclisteki
çalışmalarımızı, hep beraber -iktidar, muhalefet-
anlatmış olacağız, zaten vatandaşlarımız da,
milletimiz de bizi buradan izlemeye devam ediyor.
AK Parti
İktidarı olarak yaptığımız işleri sizlerle
beraber yerlerinde göreceğiz ve anlatacağız. Neleri
göreceğiz? KÖYDES projelerini, BELDES projelerini, duble yolları,
hızlı trenleri, o yolları göreceğiz. Açılan tünelleri
hep beraber göreceğiz ve hep beraber o tünellerden geçeceğiz. AK
Partiden önce 8 milyon insan uçak ile seyahat ederken, bizim
iktidarımızda 30 milyon insanın uçak ile seyahat ettiğini
beraber göreceğiz ve yaşayacağız. Sağlıktaki
değişimi, dönüşümü ve kuyrukların nasıl
kalktığını, iktidarıyla, muhalefetiyle tüm
milletvekilleri olarak orada beraberce görmüş olacağız.
Hastaların ilaç kuyruklarındaki çilelerinin nasıl sona
erdiğini beraber göreceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; açılan üniversiteleri
göreceğiz. Yapılan, yükselen toplu konutları hep beraber
gittiğimiz illerde, ilçelerde müşahede edeceğiz, bunları
göreceğiz. Temeli atılan ve açılan barajları hep beraber
yaşayacağız. Şeffaf ihaleleri halkımızla beraber
izliyoruz, takip ediyoruz. Döşenen petrol boru hatlarını hep
beraber gittiğimiz yerlerde göreceğiz. Bizden önce batan ve
batırılan bankalardan yapılan tahsilatların gittiğimiz
bölgelerde nasıl hizmete dönüştüğünü göreceğiz. Enflasyon
canavarından nasıl kurtulduğumuzu milletimiz gördü ve onu hep
beraber oralarda yaşayacağız. Ziraat Bankasının, Halk
Bankasının çiftçimize, köylümüze, KOBİlere, esnaf ve
sanatkârlarımıza yüzde 50-60larla değil, 7-14
aralığı ile faizlerle kredi verdiğini hep beraber
göreceğiz.
İşte,
muasır medeniyeti yakalamak için gece gündüz nasıl
çalıştığımızı Mecliste, bölgelerimizde
görüyorsunuz, vatandaşlarımız da, yüce Türk milleti de görüyor.
22 Temmuzda
milletimiz AK Partiyi ibra etti ve yeniden yüzde 47 oy vererek iktidar
yaptı ve yola devam dedi. Her 2 kişiden 1 kişi AK Partiye oy
verdi, inşallah önümüzdeki dönemde bu 2 kişiyi artırarak devam
edeceğiz ve yüzde 60-70lerle bir dahaki dönemde, büyük çoğunlukla,
inşallah, burayı da doldurmuş olacağız.
Ben, tekrar,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Görüp göreceğiniz bu kadar sizin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yeni.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
KADİR URAL
(Mersin) - Avrupadan da ithal edecek misiniz Sayın Yeni?
BAŞKAN -
Sayın Enöz.
Buyurun
Sayın Enöz.
KADİR URAL
(Mersin) - Avrupadan da ithal edin, yetmiyor. Sadece ekonomi bakanı
yetmiyor Avrupadan ithal.
BAŞKAN -
Sayın Ural
Sayın Ural
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Hazine
Bakanımızı da bulmuşken, 2007 yılı
itibarıyla, kamunun ve özel sektörün ayrı ayrı, toplam
dış borçları ne kadardır?
İkinci
sorum: Alınan bu borçlardan IMFnin yüzde olarak payı ne
kadardır?
Üç:
Uluslararası, diğer, hangi finans kuruluşlarına borcumuz
bulunmaktadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, az önce sormuş olduğum soruya cevap
verilemeyeceğini, yani ihracata dayalı bir ithalat projeksiyonunun
yapılamayacağına benzer bir ifadede bulundu. Şimdi buradan,
Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı
2008 yılı programıyla ilgili kitapçığın 34üncü
sayfasında, Resmî Gazetede yayınlanan, ihracatın ve
ithalatın sektörel ve ekonomik gruplarına göre
dağılımlarını veren tabloların ne anlama
geldiğini sormak istiyorum. Bu tablolara göre toplam ihracatımız
104 milyar, toplam ithalatın ise 166 milyar olduğu belirtilmektedir.
Yine bu tablolarda, ara malları toplam ithalatının 2007 için
tahminî 120,4 milyar, bunun da 12,3 milyar dolarının ham petrol,
diğerlerinin ise diğer ara mamuller, ara mallar olduğu ifade
edilmektedir. O zaman, bu tablolarda verilen rakamlar ne anlama gelmektedir? Bu
rakamlar hayalî olarak mı verilmiştir? Bunun
açıklamasını Sayın Bakanımdan rica ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de Sayın
Bakanımdan, gündem üniversiteler olduğu için, üniversitenin önemli
bir çalışan kesimini oluşturan ve rahatsızlık
duydukları iki konuyu dile getirmemi söyleyen yardımcı
doçentlerle ilgili konuda görüşünü alacağım.
Birincisi, bu
kadroda çalışan öğretim üyeleri, emeklilik yaşları
geldiğinde 1inci dereceden emekli olamamakta, 3üncü dereceden
aşağı inememektedir. Hepimizin bildiği gibi, dört
yıllık üniversiteyi bitiren her çalışan 1inci dereceden
emekli olabilirken bunlar 3üncü derecenin altına inememektedirler. Bu
teknik konuyu acilen bu dönem çözmeyi düşünüyor musunuz? Çözmek
zorundayız en azından, ben kendi görüşümü söylemek istiyorum.
İkincisi,
yine, yardımcı doçent kadrosundaki bilim adamlarımız,
yabancı dil doçentlik sınavından 65 alamadıkları ve
herhangi bir ülkede yabancı dilde indeksli yayın
yapamadıkları gerekçesiyle doçent olamamaktadırlar. Bu ülkenin
gerçek probleminin çözümüyle ilgili, çok sayıda yardımcı doçent,
Türkçe yayın yapmış ve yeterli akademik çalışma yapmış
olmasına rağmen, neden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla,
Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: AKP temsilcileri,
konuşmaları sırasında, genellikle dış ticaret
açığının artmasına gerekçe olarak ham petrol varil
fiyatlarındaki artışı gösterdiler. Biraz önceki
arkadaşımızın gösterdiği, Devlet Planlama
Teşkilatının hazırladığı programda, 2007
yılı toplam ithalatının içindeki ham petrolün payı
yüzde 7. Bu şekilde olduğuna göre, dış ticaret
açığının esas gerekçesi nedir?
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakan, Merkez Bankasında 70 milyar dolar
rezerv olduğunu söylüyorsunuz. Sıcak paranın ülkemizden
kaçmamasının, kaçtığı takdirde tedbir olarak bu
paranın tutulmasının ülkeye maliyeti ne kadardır?
İkinci soru:
Cari açık 36 milyar dolar civarındadır. Bunun ülke ekonomisine
riski ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, ben, biraz
önceki tartışmaya tekrar girmek de istemiyorum, yani beni seçen
Tunceli halkı çok onurlu ve soylu bir halktır, ne zaman, nerede, neyi
seçeceğini çok iyi bilir. Buna, başkalarının ne
kafaları erer ne bilgileri erer.
Ben, efendim,
şimdi, bölgemle ilgili bir şey sormak istiyorum. Bir defa, Tuncelide
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini, 1992 tarihinde -ben o zaman
Meclis Başkan Vekiliyken- kanuna, YÖK Kanununa dâhil ettirdik. Bu fakülte
hâlâ açılmadı. Birinci sorum bu. Ne zaman açılacak?
İkinci
sorum: Tuncelide bir yüksekokulumuz var. Bu yüksekokulun yurdu yok.
Öğrenciler yurtta kalmıyorlar. Bu yurt ne zaman
Burası
nasıl, bir yurda kavuşturulacak? Daha önce de söylemiştim.
Burada bir yurt var, Millî Savunma Bakanlığı almış.
Millî Savunma Bakanlığından ricamız, ya yeni bir bina
alsınlar ya kendileri orayı boşaltsınlar.
İkincisi,
tabii, camiler ibadet yeridir, üniversiteler akıl ve bilim yeridir. YÖK
Başkanlığına seçilecek insanın bilim adamı,
akıl adamı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Öztürk, son soru.
Buyurun
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakanım, gazetelerden okuduğumuza göre,
aynı zamanda İngiliz vatandaşı olduğunuzu
öğrendik. İngiliz vatandaşlığından
çıkmayı düşünüyor musunuz?
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) YÖKle ne alakası var bunun?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sorular için teşekkür ediyorum.
Tabii, hepsine cevap veremeyeceğim.
Şimdi, kamu
dış borç stoku rakamları merkezî Hükûmet için 66,5 milyar
dolardır. Bunun içine Merkez Bankasını da katarsanız -ki o
da yaklaşık 15 milyar dolardır- 81 milyar doları bir miktar
aşıyor. Tabii, Merkez Bankasının da yaklaşık 70
milyar dolarlık bir rezervi vardır. Dolayısıyla,
aslında Türkiyedeki net borç tarihte olmadığı kadar
düşük bir düzeydedir.
Burada IMFnin
payı
Şimdi, biz iktidara geldiğimizde 23,5 milyar dolardı,
bugün itibarıyla, tabii ki SDR kuruna bağlı olarak, günlük 7,2
ile 7,4 milyar dolar arasında değişmektedir.
Dolayısıyla, burada IMFnin payı, yani brüt borç içerisindeki
payı yüzde 10lar civarındadır. Zaten, dikkat ederseniz, bu sene
biz IMFye 4,4 milyar dolar geri ödedik, IMFden aldığımız
para ise 1,1 milyar dolar. IMFye önümüzdeki dönemlerde de yine dış
borç ödeyici konumumuz devam edecek.
Uluslararası
piyasalardan aldığımız bu seneki borç yaklaşık
4,6 milyar dolardır. Biz 5,5 milyar dolarlık bir hedef
koymuştuk, öyle görünüyor ki, yılı onun altında
kapatacağız. Tabii, bizim geri ödediğimiz miktar daha fazla.
Yani, kamu sektörünün borç yükü anlamında baktığınız
zaman Türkiyenin durumu gerçekten iyileşiyor.
Bakın, net
iç ve dış borçları alın
Neti almak anlamlıdır.
Neden? Çünkü, bankada paranız varsa, dışarıya da borcunuz
varsa, tabii ki onu hesaplamanız lazım. Kamunun varlıkları
varsa, bir de yükümlülükleri varsa, tabii ki onu netlemek lazım. Merkez
Bankasının rezervleri varsa, yani net dış
varlıkları varsa, tabii ki onu netlemek lazım. Bizdeki net
borç tanımı dünyadaki diğer tanımlardan farklı
değil. Brezilyadaki tanım neyse, Meksikadaki tanım neyse, Amerikadaki
tanım neyse, Türkiyedeki tanım da odur. Türkiyenin toplam net
dış borcunun millî gelire oranı bu sene sonu itibarıyla
yaklaşık olarak yüzde 40ın altına inecek. Bu oran bundan
birkaç yıl önce yüzde 90ın üzerindeydi. Dolayısıyla,
Türkiyede neresinden bakarsanız bakın Türkiyenin kamu borcunda
ciddi bir iyileşme var.
Şimdi,
DPTnin 2008 yılı programı 34üncü sayfasındaki tabii ki
rakamlar doğru, rakamların tabii ki bir anlamı var. Burada benim
söylemeye çalıştığım şey şuydu: Şimdi,
Türkiyede tabii ki ara malı ithalatı yapılıyor. Bunun 12,4
milyar doları petrol olabilir, ama doğal gazı unutuyorsunuz,
yine, türev ürünleri unutuyorsunuz. Bakın, ben size gerçekleşmiş
rakamı söyleyeyim: 2006 yılında Türkiyenin toplam ithalatı
içerisinde petrol, doğal gaz ve türev ürünlerinin miktarı 28,5 milyar
dolardır. Bu sene muhtemelen 33 milyar doları aşacaktır.
Şimdi, bunu bir kere dikkate almak lazım.
Benim söylemeye
çalıştığım şey şuydu: Tabii ki Türkiyede
ara malı ithal ediyoruz, bir kısmı ihracat mallarının
üretiminde kullanılıyor, bir kısmı da iç tüketimde
kullanılıyor, çünkü Türkiyedeki üretimin bir kısmı tabii
ki ithalata dayalı, ama bu bağımlılığı
azaltmak için reform yapmak durumundayız ve yapacağız.
Bakın, önümüzdeki günlerde yüce Meclisimize ar-ge yasası gelecek.
Bunun başka da bir çıkış yolu yok. Dünyanın en iyi
uygulamalarını örnek alan bir ar-ge yasası gelecek, hepiniz
destekleyin, Türkiyemizi daha iyi bir noktaya getirelim.
Yine, beşerî
sermaye yatırımı yapmamız lazım, eğitime
yatırım yapmamız lazım. O konuda da, arkadaşlar, hem
özel sektörün hem kamunun çok daha fazla yapması lazım ama son birkaç
yıldır şunu kabul edelim ki, toplam bütçeler arasında Millî
Eğitim en fazla payı alan bakanlıklardan birisidir.
Dolayısıyla Türkiyenin bu sorunu bir günde çözülecek türden bir
sorun değil. Biz önümüzdeki dönemlerde iş gücü piyasası reformu,
eğitim reformu, enerji piyasası reformu ve yatırım
ortamını iyileştirme anlamında bir sürü adım atacağız.
Bu adımların Türkiyenin daha bilgi yoğun, daha teknoloji
yoğun, daha yüksek katma değerli ve kâr marjı daha yüksek
ürünlere Türkiyeyi geçirme konusunda bence önemli adımlar. Bu zaman
alacak. Türkiyede cari açık tabii ki yüksek boyutlarda ve biz bunu
önemsiyoruz. Bunun önümüzdeki dönemlerde Türkiyenin büyümesini, Türkiyenin
istikrarını etkilememesi için de gerekli önlemleri almak için bütün
çalışmaları yapıyoruz, ama siz de takdir edersiniz ki
enerji fiyatlarındaki yükseklik, emtia fiyatlarındaki yükseklik ve de
Türkiyenin bundan yirmi yıl önce, otuz yıl önce, kırk yıl
önce bu bahsettiğimiz anlamda yeterince gelişme göstermemesinin
getirdiği bir sonuç
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 23.48
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:00.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2008
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
15inci maddeyi
okutuyorum:
Fonlara
ilişkin işlemler
MADDE 15- (1) Türk Silahlı Kuvvetlerine stratejik
hedef planı uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler
ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı
yatırımları için yıl içinde yapılacak harcamalar,
7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii
Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve
diğer ayni ve nakdi imkanlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma
Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde
karşılanır.
(2) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut
ödeneklerden birinci fıkra hükümleri gereğince tespit edilecek
tutarları, Emniyet Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut
ödeneklerden helikopter, uçak alımları ve revizyonları ile
Helikopter Elektronik Harp (HEWS) projesine ilişkin tutarları, Gümrük
Müsteşarlığına (Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü) bütçe
ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden motorbot alımına yönelik
tutarları, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe
ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen
ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları Savunma Sanayii
Destekleme Fonuna ödemeye Milli Savunma, İçişleri ve Sağlık
Bakanları ile Gümrük Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
(3) Savunma
Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak paraları bir
yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan Milli Savunma
Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve
geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Osman
Coşkunoğlu, Uşak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Coşkunoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, fonlara ilişkin işlemler üzerinde -15inci madde
üzerinde- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Fakat, 14üncü maddeden kalma tartışmaya bir
ekleme yapmak istiyorum sözüme başlarken. Benden sonra konuşan ve
bana yanıt veren Sayın Hocam, Bakanım Sami Güçlüye ben
teşekkür etmek isterim. Çünkü, beni teyit etti. Şu bakımdan:
Üniversiteler, Sayın Güçlüye göre İşlevlerini, yani bilimsel
araştırma yapmak, bilim üretmek, akıl deposu olmak gibi
işlevlerini yerine getiremez duruma geldiği için, onları bu yola
sevk etmek amacıyla- biz öyle istiyoruz- bir atama yapıldı.
dedi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir iki de düzeltme yapmak isterim önce. Ben,
şimdi, atanan YÖK Başkanı hakkında olumsuz bir şey
söylemedim. Sadece var olan gerçekleri saydım. Var olan gerçekleri,
CVsini, özgeçmişini, ODTÜ web sayfasından siz de bulabilirsiniz
bunları. Bu gerçekler
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Sosyolog demediniz, ODTÜden
demediniz.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Onu demedim, ODTÜden demedim, tamam,
dememişim, onlar eksik, aşikâr. Toplum Bilimi Profesörü, Orta
Doğu Teknik Üniversitesinden, onlar zaten biliniyor ve
saydığım özellikler şu iddia içindi: Dört yıl boyunca
üniversite sayısı, bölüm sayısı, fakülte sayısı
yüzde 40lar, 50ler artarken, araştırma görevlisi sayısı
sadece yüzde 7, öğretim görevlisi sayısı sadece yüzde 12
arttı. Neden? Burada bir tahmin yaptım AKP İktidarı illa
kendi düşüncesi tarzında birtakım atamalar yapmak istiyor. ve
söyledim Eğer bu tahmin yanlışsa, bu tahmini doğrulayan
birçok işaret var, biri düzeltirse memnun olurum. dedim. Sayın Sami
Güçlü aslında bunu doğruladı. Şimdi, bu
yanlıştır, bu anlayış yanlıştır.
Bakın, bunun
iki tane örneğinden, benim yaşadığım iki
örneğinden söz edeceğim. Ben, ODTÜ mezunuyum aynı zamanda,
sadece öğretim üyeliği yapmadım, ODTÜ mezunuyum. Ben ODTÜ mezunu
olduktan sonra, isim vermeyeceğim, zannedersem de rahmetli oldu, ama
yetkili birisi oraya atanan bir rektör için -bana söyledi, yani bizzat,
kulağımla, bire bir konuşmamın sonucudur bu- ODTÜ
cezalandırılmalıydı. dedi. Bakın, yorum
yapmıyorum, ODTÜ cezalandırılmalıydı
70li
yıllarda biliyorsunuz, çok hareketli diyeyim artık.
Şimdi,
ODTÜyü cezalandırmak kime ne kazandırır? Yanlış bir
şeydi. Ortalığı altüst etti, ama hiçbir şey de
başarmadı. Şimdi
Haa, daha sonra TÜBİTAKta
aynısını yaşadık. TÜBİTAK bir türlü patent,
teknoloji üretmiyor, şu, bu. iddiasını Sayın Başbakan
2005 yılının başında başlattı. Ben, o
sıra yazılı bir soru önergesi verdim Sorun arzda mı, yani
teknoloji arzında, patent arzında mı böyle bir talep, yoksa
sorun talepte mi? diye. Yani Üniversitelerden bir talep var da üniversiteler
veya TÜBİTAK bunu yerine getiremiyor muydu? diye yazılı soru
sordum. Sayın Başbakan yazılı soru önergemi Sanayi
Bakanına göndermiş, Sanayi Bakanı gayet dürüst bir cevap verdi
Sorun taleptedir. dedi. Şimdi, ona geleceğim biraz sonra, sorun
talepte; teknoloji üreterek katma değeri yüksek ürünlerle rekabet etme
anlayışını benimsemiş bir sanayi yapımız
olmadığı için, daha çok ucuza, özellikle ucuz iş gücüne
dayalı rekabet anlayışını benimsemiş bir sanayi
yapımız olduğu için teknoloji talebi, patent talebi,
yenilikçilik, bu gibi talepler zaten yok sanayide yani genel olarak.
Dolayısıyla buna da, Sanayi Bakanı, geçen dönem benim bu
sorduğum yazılı soru önergesine bu şekilde yanıt
verdi. Yani Sayın Güçlü bence çok suçladı üniversiteleri. Yani o
zamanki, yani ODTÜ cezalandırılmalıydı
Tabii
üniversiteler cezalandırılmalı demiyor ama belli bir yöne
çekimi. Nedir? Bilimselliğe. Yani üniversiteler akıl üretmiyor, bilim
üretmiyor, sadece
Yani bunu ben haksız buldum. Demek ki benim
söylediğimi teyit etti.
Bunun ikinci
örneğini
Bakın birincisi ODTÜtedir. O zaman ODTÜyü
cezalandıracağız diye çok ters bir rektör
atanmıştı. Ben şimdi YÖK Başkanına terstir,
şudur budur demiyorum fakat AKPye yakınlığı konusunda
birtakım kaygılarımı belirttim. Bunu da artık
doğal karşılamanız gerekir.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) CHPye yakın olsa
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Hayır, CHPye de yakın olmasın
efendim. Yani bilim dünyasının toptan kucaklayacağı
Bu
tartışmaları Cumhurbaşkanlığı seçiminde de
yaptık. Yani kucaklayıcı olması önemlidir. Ona yakın,
buna yakın demiyorum ben. Ona yakın olmasın, buna yakın
olsun diye bir tercih ifade etmiyorum burada. Şimdi o önemlidir. Bugün
üniversitelerimizin ihtiyacı olan odur. O maalesef yapılmadı
gibi geliyor bana. İcraatlarını göreceğiz hep beraber.
Fakat ikinci
örneği, bakın TÜBİTAKta yaşadık. O zaman ben yine bu
kürsüden defalarca söyledim, TÜBİTAKın eski yönetimini
suçlamayın. Yeni yönetimini ben suçlamıyorum. Kimseyi
suçlamayalım. Bilim insanlarını suçlamayalım. Fakat, bu
şekilde bir davranışla yönetimi değiştirmek
yanlıştır dedim. Nitekim, mahkemeler de, yargı
organları da Anayasa Mahkemesinden iş mahkemesine kadar,
Danıştayına kadar, idare mahkemesine kadar hepsi bizi
doğruladı. Bu şekilde yaklaşım
yanlıştır, bunu ifade etmeye çalışıyorum ben. Ne
herhangi bir kişinin aleyhine veya lehine konuşuyorum ne herhangi bir
kişiyi mahkûm ediyorum. Özellikle bilim insanlarına böyle bir
davranış içerisinde bulunmamaya özel bir özen gösteririm. Bunun da
bilinmesi gerekir.
Şimdi, bunu
söyledikten sonra
Yani bu çok yanlış bir davranış oldu.
Bence üniversiteleri suçlayarak, TÜBİTAKı suçlayarak, eski
yönetimini suçlayarak bir yanlış değişiklik
yapıldı. Yanlış derken, burada kişiden bahsetmiyorum
yine, yöntem ve yaklaşım olarak diyorum.
Şimdi,
fonlardan söz ediyoruz. Maalesef de zamanım az kaldı, özet olarak
şunu söyleyeyim: Aslında -Sayın Maliye Bakanımız
geldi, onun da, gayet tabii, bilgisi içerisinde, kendisinden de duydum- biraz
önce burada oturan Hazineden sorumlu Bakanımız da ifade etti, yeni
bir ar-ge yasası geliyor. Yasa taslağı, zannedersem, şu
anda Başbakanlıkta, Bakanlar Kurulunda, değil mi?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Geldi Meclise.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Meclise de gelmiş.
Ar-geyi
destekleyen o taslağı ben okudum, çok iyi bir şey tabii. Fakat
iki sorun var, bakın: Birincisi, o taslakta -o zaman bunu
tartışacağız ama- ar-ge merkezi kavramı getiriliyor
ve en az 50 ar-ge personeli çalıştıran
diye. Bu, var olan teknoparklar
için sorun yaratır Sayın Bakan. Bunu, gelince,
ayrıntılarıyla tartışacağız.
Fakat daha ciddi
sorun da şudur: Şimdi, o da, bu maddeyle yakından ilgilidir.
Savunma fonlarından söz ediliyor burada, Savunma Sanayii Destekleme
Fonundan ve diğer fonlardan. Bakın, dünyada, benim bildiğim,
teknolojide atılım yapmış bütün ülkeler, savunma
sektörlerindeki harcamalar sayesinde bunu yapmıştır. Savunma
sanayisindeki harcamaların, teknoloji üretmek için, teknolojik yönlendirme
ve hedefleri, stratejisi olması gerekir.
Şimdi
hepimizin artık kullandığı düz ekran televizyon, plazma
televizyon, örneğin, ilk, hava kuvvetlerinin ihtiyacı olarak ortaya
çıkmıştır. Daha birçok örnek sayabilirim. Amerikada
çıkmıştır ve Amerika -Bill Clinton Başkan olduktan
sonra- Bu teknolojiyi biz yapacağız. dediği zaman, Japonyada
o teknoloji vardı, ama Biz, Japonyaya muhtaç olmayalım, kendi
teknolojimizi kendimiz geliştirelim. diye yapmıştır.
Şimdi,
Türkiyede -ar-ge yasası geliyor- işte, savunma sanayisinde, belli
stratejik hedefler üzerinde harcamalar yapılıyor, fakat maalesef, bir
sanayi ve teknoloji politikası hâlâ yoktur. Dokuzuncu Planda sayar,
şu şu sanayiler desteklenecektir diye; fakat, öyle sayar;
bunların öncelikleri belirlenecektir. Sanayi
Bakanlığının önemli gördüğü teknolojiler
der.
Hangileridir onlar? Hâlâ ortada yok. 2008 programına bakıyorum, hâlâ
yok, öncelikler yok. Bütün teknolojileri saymak, bunlar önemlidir demek elbette
hiçbir işe yaramaz. Bunlar, bir yandan destekleme, bu şekilde
programları yapıp, harcamaları TÜBİTAKa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Coşkunoğlu, bir dakika ek süre veriyorum. Lütfen
tamamlayınız.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir yandan
TÜBİTAKa para aktarılıyor, bir yandan ar-ge yasası
geçiriliyor fakat bir strateji yok, plan yok, bu hedef yok. Bakın, bu da
yanlıştır. Bu yanlışın faturasını biz
geçmişte de ödedik ayrıntılara şimdi girmeye niyetim yok, zamanım
yok- şimdi de ödeyeceğiz. Bir strateji ve plan geliştirmek zorundayız.
Yoksa, bunu YÖK, TÜBİTAK, ar-ge araştırma, bütün bunların
beraberce planlanması gerekir ve bunu ideolojiden, kendi ideolojinizden
veya başka ideolojiden soyutlayarak yapmanız, Türkiyenin hem
teknolojisi hem bilimi için çok daha yararlı olacaktır.
Bunları
söyler, hepinize saygılar sunarım.
Bütçenin
hayırlı olmasını dilerim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
16ncı
maddeyi okutuyorum:
Yabancı
ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları
MADDE 16- (1)
Maliye Bakanı;
a) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığınca yabancı ülkelere ve
uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine
getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından
alınan kira veya ücret tutarlarını,
b) Türk
Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan
ve eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere
yapılan giderler karşılığında ilgili devletlerce
ödenen tutarları,
c) NATO
makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek
havaalanlarının bakım ve onarımları için ödenecek
tutarları,
aynı amaçla
kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan
yukarıda yazılı idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere
ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı
içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye
yetkilidir.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
17nci maddeyi
okutuyorum:
Bağış,
hibe ve yardımlara ilişkin işlemler
MADDE 17- (1)
Maliye Bakanı;
a) Yurt içi ve
yurt dışı kaynaklardan hibe olarak yıl içinde elde edilecek
imkanların Yeni Türk Lirası karşılıklarını
Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine gereğine
göre bütçeye gelir veya gelir -ödenek- gider kaydetmeye,
b) Dış
kaynaklardan veya uluslararası antlaşmalarla bağış ve
kredi yoluyla gelecek her çeşit malzemenin navlun ve
dışalımla ilgili vergi ve resimlerinin ödenmesi amacı ile
bunların karşılığını, ilgili bütçelerinde
mevcut veya yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye ve gereken
işlemleri yapmaya,
c) 2008
yılı içinde Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
ihtiyaçları için yabancı devletlerden askeri yardım yoluyla veya
diğer yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini,
bağlı (B) işaretli cetvelde açılacak tertiplere gelir ve
karşılıklarını da bu bütçelerde açılacak özel
tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,
yetkilidir.
(2) Türkiye-Avrupa
Birliği mali işbirliği kapsamında sağlanacak mali
imkanların karşılığı olarak ilgili idare
bütçelerinde (05), (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma
kodlarında yer alan tutarların Ulusal Fona ödenmesine ilgili bakanlar
yetkilidir. Bu ödenekler başka bir hizmet veya faaliyete tahsis edilemez.
Ancak, bu tutarlardan ödeme esnasında kur farkı nedeniyle oluşan
fazlalıklar ve ilgili projeler için harcanamayan kısımlar,
Ulusal Fon hesaplarında tutulmaya devam edilir ve gerektiğinde bu
Kanun kapsamındaki diğer idarelere ait projelerin eş
finansmanı için kullanılabilir. Ulusal Fona ödeme işlemi Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanın talebi üzerine ve projelerin finansman planlamasına uygun olarak
en geç otuz gün içinde gerçekleştirilir.
(3) İkinci
fıkra uyarınca Ulusal Fona ödenen bu tutarlar, 30/1/2003 tarihli ve
4802 sayılı Kanun kapsamında onaylanan Mutabakat
Zabıtlarında yer alan hükümler çerçevesinde kullanılır.
(4) Mali
işbirliği kapsamındaki projelerin yürütülmesine ilişkin
çerçeve anlaşmada öngörülen nedenlerle Avrupa Komisyonuna iadesi gereken
hibe, kur farkları ve benzeri türden doğabilecek ilave ödenek
ihtiyacı, Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden aktarma yapılmak suretiyle
karşılanabilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Vahap Seçer, Mersin
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 17nci madde hakkında grubum Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunuyorum.
Ülkemizde
devletimiz en rahat ve eksiksiz vergiyi ücretli çalışanlardan
alır. Ücretli çalışanlar henüz maaşlarını cebine
koymadan, kendi hakkına düşeni, brüt maaşından kesinti
yapmak suretiyle, devlet peşinen alır. Ücretlinin vergi kaçırmak
gibi bir şansı yoktur ama maalesef devlet bu kesime, yani ücretlilere
haklarını verirken cimri davranır. Devlet bir de
yakaladığından vergi alır. Hem de öyle bir alır ki
âdeta kaçanların acısını da yakaladıklarından
çıkarırcasına. Bu kesimin suçu, dürüst bir yurttaş olarak
kayıt altına girmektir.
Ülkemizde
müteşebbis ise, üretime, istihdama, millî gelire, dolayısıyla,
toplum huzuruna ve toplumun sosyal yaşamına katkı sunuyorsa,
artık, devlet, iki yakanın bir araya gelmesine fırsat vermez.
Artık, sen, potansiyel bir vergi kaçakçısı
durumundasındır.
Devletin bir de
zengin-fakir ayrımı yapmaksızın önüne gelenden
aldığı dolaylı vergiler vardır. Bundan kaçmak da
mümkün değildir. Ne yazık ki devlet, topladığı toplam
verginin yüzde 70 gibi bir kısmını bu yöntemle sağlar.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin köklü, ciddi ve sürdürülebilir bir vergi reformuna
ihtiyacı vardır. Ülkemiz petrol gibi doğal bir zenginliğe
sahip değildir. Sahip olduğu yer üstü ve yer altı
kaynaklarını da verimli kullandığı söylenemez.
Doğal olarak, devletin elinde kalan tek alternatif, halkından
topladığı vergilerle masraflarını
karşılamaktır. Devletimiz halkından vergi toplarken adil
olmak zorundadır. Adil olmayan devlet toplumda onarılamayacak
tahribatlar yaratır. Balık baştan kokar misali, adaletsizlik,
toplumun her kesimine sirayet ederse, sonuç olarak, namuslu, dürüst, vatansever
yurttaşımızın da şevki kırılır ve
morali bozulur. O yurttaşımız da düzene uymak zorunda kalır
ve toplum kokuşur.
Devletimizin
geçmişten beri vergi tahsilatında ve vergi adaletinde zafiyeti
olduğu bir gerçektir. Bu, son beş yıllık AKP
İktidarının bu konuda hayata geçirdiği uygulamalar bu
sorunları çözeceği yerde daha da artırmıştır diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, burada rakamlarla birtakım şeyleri izah
edebilirsiniz, ancak sıcak alana, harp sahasına indiğiniz zaman,
yani halkın arasına indiğiniz zaman, işverenlerle
görüştüğünüz zaman, çalışanla görüştüğünüz zaman,
emekliyle görüştüğünüz zaman, işçiyle görüştüğünüz
zaman, ziraatçıyla görüştüğünüz zaman durum çok farklı.
Burada, tabii, iktidara mensup sayın milletvekilleri pembe tablolar
çiziyor. Bu gayet doğaldır, siyasetin gereğidir. Ama,
dediğim gibi, uygulamada sorunlar bugün için Türkiyede had
safhadadır.
Bir kere, vergide
adaletli bir vergi tahsilatı söz konusu değildir. Kayıt
dışılık haksız rekabete sebep oluyor değerli
milletvekilleri. Namuslu iş adamı, her şeyi mükemmel, kayıt
altında, kurumsa yüzde 20 vergisini ödüyor, sade bir esnafsa, tüccarsa,
küçük sanayiciyse yüzde 35e kadar vergisini muntazaman devletine ödüyor.
Diğer taraftan, kayıt altında olup da zamanında vergisini
ödemeyenler de var. Şimdi bu iki tane örneği yan yana koyduğunuz
zaman, bir tarafta namuslu bir insan, bir tarafta da devleti soymak için,
devleti suistimal etmek için envaiçeşit oyunlara giren bir vatandaş.
Şimdi, siz bu vatandaşı affederseniz
Az önce
konuşmasında Sayın Bakanım söyledi, dedi ki: Biz, bundan
önceki dönemde baktık gördük ki, vergi tahsilatı yapmakta
sıkıntı çekiyor hükûmetler. Ne yaptık? Uzlaşmaya
gittik. Bunu da övünerek söylüyor. Yani, demek istiyor ki aslında Biz,
namussuz vatandaşı ödüllendiriyoruz. Ben şahsım adına
böyle bir şeyi kabul edemiyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
RECEP KORAL
(İstanbul) Olur mu canım, hepsi öyle değil.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Bakınız, her yıl listeler yayınlanıyor. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Vergi borcu olana Namussuz. diyorsunuz. Zorda kalmış,
vergisini ödeyememiş.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Bakınız, vergi kutsaldır. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Zorda kalmış, vergisini ödeyememiş Namussuz.
diyorsunuz.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Lütfen bir dinler misiniz arkadaşlarım.
Arkadaşlarım,
benim burada kimseye hakaret etme gibi bir haddim yok. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Şimdi
bakınız, ben, vergi kaçakçısının namussuzluğundan
bahsediyorum değerli arkadaşlarım, sade vatandaştan
bahsetmiyorum.
Bakınız
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) O zaman lafı değiştir.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Lütfen, müsaade ederseniz ben konuşmamı bitireyim, sonra
çıkıp siz cevap verirsiniz.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU
(Van) Yanlış açıklama.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Şimdi arkadaşlarım, her yıl listeler
yapılıyor, yüzsüzler listesi. Yani, devletin yüzsüzler tabiri benim
namussuzlar karşısında hafif mi kalıyor? Yüzsüzler
listesi yapılıyor ve listeleri inceleyin, her yıl aynı
kurumlar, aynı kişiler bu listelerde yer alıyor ve bunlar
alıştırılmış buna. Nasıl olsa yapanın
yanına kâr kalır zihniyetiyle, bu insanlar bu yöne alıştırılıyor
ve namuslu vatandaş, yine düzenli vergisini ödüyor, ama bu kişiler,
bakıyorsunuz, her zaman karşınıza çıkabiliyor.
Değerli
arkadaşlarım, vergi toplamada af ve uzlaşma kavramı,
işin, bana göre, ciddiyetini ortadan kaldırıyor, artık
mükellef, devleti ciddiye almamaya başlıyor.
Vergilendirmede,
mevzuatlarda vergi adaleti sağlanmalı. Paralı insan, mevduat
sahibi insan elini sıcak sudan soğuk suya değirmeden -istihdam
yaratmıyor, eleman çalıştırmıyor, riske girmiyor,
alın teri dökmüyor- paradan para kazanıyor; ödediği
mevduatına kesinti yüzde 15.
Hazine bonosu
alıyor, yine ortada emek yok, kesinti yüzde 10.
Bir kurum
sahibisiniz, bir şirket kurmuşsunuz, gecenizi gündüzünüze
katıyorsunuz, birtakım risklere giriyorsunuz, insanlar
çalıştırıyorsunuz, onların yükünü üstünüze
alıyorsunuz, yüzde 20 vergi ödüyorsunuz.
Küçük
esnafsınız, küçük sanayicisiniz, çoğu zaman siftahsız
dükkân kapatıyorsunuz, zorluklarla iş yerinizi çevirmeye
çalışıyorsunuz, yüzde 35e kadar vergi ödüyorsunuz.
Hele bir de bu
ülkenin vatandaşı değilseniz, yurt dışından
buraya para transfer ediyorsanız -aman, yabancı sermaye ürkmesin,
korkmasın- hiç vergi ödemiyorsunuz. Bunda vergi adaletinden söz etmek
mümkün değil.
Bana göre, bu
ülkede çalışanlar, üretenler, işverenler, artık bir vatan
haini gibi görülmekten bezmiş durumdalar. Bu insanlar bu ülkenin
lokomotifleri. Eğer bu insanlar üretim yapmaz ise bu ülke batağa
gider. Bu insanlara devletin sahip çıkması gerekiyor.
İndirirsiniz vergi oranlarını, vergi kaçırmanın
cazibesini ortadan kaldırırsınız, kayıt altına
alırsınız, şefkat gösterirsiniz, artık işveren
aman maliyeci kapıma geldi diye ürkmez, korkmaz, o da ona şefkatle
yaklaşır ve bu ülkenin kalkınmasına, devlet ve halk olarak
hep beraber katkı sunmuş oluruz.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanıma, buradan, bir
sıkıntıdan bahsetmek istiyorum: Benim seçim bölgem Mersin
tarım bölgesi. Burada, üreticiler üretimlerini yaparken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Dakika ekledim, tamamlayın lütfen.
VAHAP SEÇER
(Devamla) Teşekkür ederim.
girdilerine
ödedikleri KDV oranları yüzde 18. Fakat, bu insanların üretimlerini
değerlendirdiği noktada -yüzde 1 KDVyle bu zirai ürünlerini
değerlendiriyorlar- burada, üreticilere ciddi bir KDV yükü geliyor.
Sayın Bakanımın bu konuda üreticilerin sıkıntısını
giderecek çalışmaları olursa, çok iyi netice vereceğini,
üreticilerin üzerinden bir yükün azalacağını düşünüyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Gruplar
adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
Sayın
milletvekilleri, uğultu, hatibin ne konuştuğunun
anlaşılmasını engelliyor. Lütfen, sükûnet içinde dinlersek
hepimiz için faydalı olur.
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 17nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben öncelikle bir konuya vurgu yaparak sözlerime
başlayacağım. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununun 68inci maddesi dış denetim konusunu düzenlemekte,
burada Sayıştaya bir görev vermektedir: Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunu hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunma görevi. Yine, Maliye Bakanlığımıza bir görev
vermekte: Tüm bakanlık ve kuruluşları kapsayan genel raporu Türkiye
Büyük Millet Meclisine gönderme. Her ikisi de Bütçe Kanunumuzda Türkiye Büyük
Millet Meclisine ulaşmadı, bu bir eksiklik. Görevimizi -denetim
görevimizi özellikle- eksik yaptığımız kanaatindeyim.
Sayıştayın
sadece Hazine İşlemleri Raporu ulaştı elimize. Bu raporda
da çok önemli tespitler var. Bu görüşmekte olduğumuz 17nci maddeyle
ilgili Sayıştayın dile getirdiği hususları burada
aynen arz edeceğim. Hazine İşlemleri Raporunda diyor ki:
Hazine Müsteşarlığı tarafından dış finansman
kaynaklarından hibe şeklinde sağlanan kaynakların
dış finansman bilgi sisteminde anlaşma tutarları ve ne
kadar kullanıldığına ilişkin bilgiler yer
almaktadır. Bununla birlikte, hibe şeklinde sağlanan
kaynakların elde edildikten sonra kullanım amaçları ve şartlarına
uygun kullanılıp kullanılmadığının kontrolü
ve takibine ilişkin bir mekanizma mevcut değildir. Mevcut durumda,
anlaşma ve kullanım bilgilerinin sistemde izlenmesiyle, hibe
anlaşmalarına ilişkin dokümanların dosyalanması
dışında, izleme ve kontrol anlamında bir işlem
gerçekleştirilmemektedir. Dış proje kredilerinde olduğu
gibi, özellikle proje finansmanı amacıyla alınmış
hibelerin de amacına uygun kullanılıp
kullanılmadığının kontrolü ve takibinin
yapılmasını sağlayacak bir sistem geliştirilmelidir.
Sayıştayın bu tespitleri konusunda nasıl bir sistem
geliştirilmesi düşünülüyor bilmiyorum, tabii öğrenmek isterim.
Ayrıca,
burada, üç numaralı fıkrada, İkinci fıkra uyarınca
Ulusal Fona ödenen bu tutarlar, 30/1/2003 tarihli ve 4802 sayılı
Kanun kapsamında onaylanan Mutabakat Zabıtlarında yer alan
hükümler çerçevesinde kullanılır. hükmü getiriliyor. Mutabakat
zabıtları uluslararası anlaşma ise zaten kanun hükmündedir,
burada bir hükme gerek yok. Yok eğer değilse, kaynakların
kullanımını mutabakat zabıtlarına bırakmak
doğru değil. Bu konuda kanuni düzenlemeye ihtiyaç var, kanunsuz gider
yapılamaz.
Değerli
arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde açıklanan ve ekonomimizin
gidişatı hakkında fikir veren iki konudaki gelişmeleri ben
de kısaca değerlendirmek istiyorum.
Kasım
ayı enflasyonu beklentilerin çok üzerinde çıkmıştır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası beklenti anketi 1,20; yine bir özel
televizyonun, ekonomiyle ilgili bir özel televizyonun piyasa beklenti anketi
1,58idi, gerçekleşen oran 1,95; çok üzerinde. Buna göre yıllık
artış yüzde 8,40; 2007 yılı on bir aylık
artış ise yüzde 8,15e yükselmiştir. Kasım ayı
enflasyon artış hızı program tahmin serisinde
kullanıldığında, yıl sonu enflasyon artış
hızı yüzde 8,35e yükselmektedir. Aralık ayı enflasyon
artış hızı burada 0,19 olarak
alınmıştır. Elektriğe yapılacak zam ve doğal
gaza 1 Aralıkta yapılan ÖTV düzenlemesi bu tahminin
dışında tutulmuştur.
Halbuki, 2007
yılı Bütçe Kanunundaki hedefimiz yüzde 4 idi. Buna göre yüzde 100ün
üzerinde bir sapma söz konusudur. Yine, gayrisafi millî hasılayla ilgili
10 Aralık 2007 tarihinde 2007 yılının üçüncü
çeyreğinin sonuçları açıklandı. Buna göre gayrisafi yurt
içi hasıla yüzde 1,5; gayrisafi millî hasıla yüzde 2 oranında
büyümüştür. 2007 yılının üçüncü çeyreğinde CNBC-enin
banka ve aracı kurum arasında yaptığı ankete göre
millî gelir büyümesinin yüzde 4,3 oranlarında artacağı tahmin
edilmişti. Yine Reutersin on üç banka ve aracı kurum temsilci
kanalıyla yaptığı ankete göre, gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 4,45; gayrisafi millî hasılanın da yüzde
4,3 oranlarında artacağı beklenmekteydi. Böylece açıklanan
rakamlara göre, gayrisafi yurt içi hasıla ve gayrisafi millî hasıla
piyasa beklentilerinin altında gerçekleşmiştir. Şok bir
düşüş var arkadaşlar. Yani, ekonomimiz alarm veriyor, ekonomimizdeki
gidişat iyi durumda değil. Zaten piyasalar çok büyük sorun
yaşıyor; esnafımız sıkıntıda, sanayicimiz,
üreticimiz sıkıntıda; piyasalarda yaprak kıpırdamaz
hâle gelmiştir. Vatandaşlarımız, memurumuz, işçimiz,
emeklimiz çok zor durumdadır, borçla geçimini sürdürebilmektedir.
Vatandaşlarımızın borçlarında patlama olmuştur.
Yoksulluk, işsizlik sosyal patlamaya doğru gidiyor.
Burada gerçekleri
söyleyince rahatsız oluyorsunuz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
samimi bir şekilde gerçekleri gündeme getiriyoruz ve önerilerimizi de
sıralıyoruz. Bunu sadece biz değil, reel sektörümüz, reel
sektörümüzün temsilcileri de söylüyor.
Şimdi,
sizlere bir rapordan bahsedeceğim, dileyen arkadaşlarımız
bu rapora Türkiye İhracatçılar Meclisinin sitesinden ulaşabilir.
Bakın bakalım, durum sizin anlattığınız gibi
tozpembe mi, yoksa bizim anlattığımız gibi mi?
Şimdi, reel
sektör temsilcilerimiz bir kurul oluşturmuşlar, Üretim, İstihdam
ve İhracat Kurulu ve 8 Kasım 2007de Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasına bir rapor sunmuşlar. Peki, bu Kurulda kimler var?
İhracatçı birlikleri var; TİSK var, İşveren
Sendikaları Konfederasyonu; Hak-İş var; MÜSİAD var; TUSKON
var; TÜGİK var; TÜRSAB var; TÜGİAD var. Yani, dolayısıyla
sendikalarımız, konfederasyonlarımız, işçi ve
işveren temsilcilerimiz var. Peki, ne diyorlar raporlarında? Türkiye
ekonomisi yüksek faiz ve düşük kur kıskacında. Türkiyenin
izlediği politikalar daha çok spekülatörlere yarar sağlamakta,
üretim, istihdam ve ihracat ile ifade edilen reel sektör bu ortamda
yıpranmaktadır. Türkiye ekonomisindeki
kırılganlıkların arkasında yüksek faizler var.
Türkiye, dünyadaki en yüksek reel faiz oranlarına sahiptir. Türk
lirasının dünya ekonomilerinin para birimlerinin 2 katına
yükselmesinin, üretim, istihdam ve ihracatı büyük bir baskı
altında tutmak, sıcak para ve ithalata prim vermek
dışında bir anlamı bulunmamaktadır.
Hesaplamalar
yapmışlar. 2002 yılında gelen bin dolar şu anda kaç
dolar oldu? 4.376 dolar. Bunu söyleyen reel sektör temsilcilerimiz. Yani, yüzde
337 oranında artış var. Sıcak para mekanizması ile
yabancı spekülatörlere dolar bazında yıllık yüzde 60
civarında getiri sağlanması, dünyada örneği az bulunur bir
mali yük altında bulunduğumuzun kanıtıdır.
Yine, kısa
vadeli faiz oranları bakımından, 2005 yılında dünya
üçüncüsüyüz, 2006 ve 2007 yılında dünya birincisiyiz.
Yüksek faiz
politikası nelere sebep olmakta? Değerli YTLnin asıl sebebi
yüksek faiz politikasıdır. Aşırı değerli YTL,
özellikle ara mallar olmak üzere, yüksek miktarda ithalatı
özendirmektedir. Bunun sonucunda, Türkiyenin tüm ihracatı bile ham madde
ve ara mallar ithalatını karşılamakta yetersiz
kalmaktadır.
İşsizlik
tehlikeli bir sorun olma yolunda. Türkiyedeki mevcut rakamlar,
işsizliğin sosyal bir felakete doğru yol
aldığını göstermektedir. Kim söylüyor? Yine, reel sektör
temsilcilerimiz söylüyor.
Tarımsal
üretim ve ihracat tıkanıyor. Çalışan 3
insanımızdan 1isini istihdam eden bu sektörün tıkanması
demek, çok büyük sosyal patlamaları göze almak demektir.
Döviz kuru
gerçekten arz-talebe göre mi belirleniyor? Dalgalı kur rejimi
uygulandığı, bu rejimde kurların arz ve talep
koşullarına göre belirlendiği iddia edilmekte ise de,
dünyanın en yüksek reel faizlerini uygulayan, sıcak paraya dolar
bazında yüzde 60a yakın ortalama yıllık gelir sağlayan
bir ülkede arz ve talep koşullarından söz etmenin mantığını
anlamak güçtür. diyor reel sektör temsilcilerimiz.
Sonuç ve öneri
olarak da, üretim, istihdam ve ihracatın mevcut sıcak para ve yüksek
faiz politikalarıyla sürdürülemeyeceği, ülkemizin büyük ekonomik ve
sosyal risklerle karşı karşıya olduğu
inancını taşıdıklarını söylüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kalaycı, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayınız.
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Arkadaşlar,
biz de bunları dile getiriyoruz hep. Ancak, bütçe görüşmeleri boyunca
Sayın Başbakan, sayın bakanlar, AKP Grubu temsilcisi
arkadaşlarımız ülkemizi, ekonomimizi nasıl tozpembe
gördüklerini hep anlattılar, dinledik. Atış serbest! Tabii ki,
atıp tutmanın KDVsi yok, ÖTVsi yok, stopajı yok, sürekli
alkışlamak için burada kalabalık bir iktidar grubu da var,
istediğin gibi konuş.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Kalabalık iktidar kendiliğinden
oluşmuyor.
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) Hoşuna gitmeyen gerçekler söylendiği zaman Biz yüzde 47
oy aldık, halk memnun. diyorsunuz.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Çalışın, çalışın!
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) Ama, arkadaşlar, milletten aldığınız
oyları sürekli başa kakarak bir yere varamazsınız. Gelin,
gerçekleri görelim, ekonomimizin, vatandaşların içinde bulunduğu
sorunları görelim, birlikte çözüm yolları arayalım. MHP olarak
biz hep söylüyoruz, milletimizin ve memleketimizin yararına
gördüğümüz tüm konulara katkı sağlamaya ve destek vermeye
hazırız. Sorunların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Gruplar
adına üçüncü söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; değerli arkadaşlarımızın
alkışları, konuşmanın kısa şekilde ve öz bir
şekilde olmasının çok ehemmiyetle ve ciddiyetle
dinleneceğinin anlaşıldığının göstergesi.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Ben de değerli
arkadaşlarımın alkışları doğrultusunda
konuşmamı kısa keseceğim.
Bugün saat
11.00de bütçenin geneli üzerinde görüşmelerimizi yaptık. Ben, bu
konuda katkı sağlayan, hem gruplar adına konuşan hem de
şahsı adına konuşan değerli milletvekillerimize
teşekkür ediyorum.
Gerçekten,
eleştiri muhakkak ki çok güzeldir. Eleştiriden fayda
sağlamayı bilen iktidar da zaten önünü çok iyi şekilde görür.
Neticede, milletle seçim zamanında, sandık zamanında
ibralaşmasını yapar.
Hep şunu
ifade ediyoruz, hep şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Eleştiri katkı
sağlar. Ama, eleştiri, muhakkak ki, milletin huzuruna çıkan
milletvekillerinin, 70 milyonun temsilcisi olan bizlerin, 550 kişinin milletin
bir aynası olduğunu düşünerek, yaptığımız
eleştirilerin iftira dışına, iftiraya doğru
taşmaması; insanların şahıslarıyla kalplerini
kıracak, ailelerini ortaya çıkaracak şekilde olmaması,
icraatlarımızın eleştirilmesinin Türkiyeye çok büyük fayda
sağladığına inanıyoruz ki; inanıyorum, bütün
milletvekili arkadaşlarımızın bu şekilde
düşünceleri, kanaatleri vardır, ama buradaki siyasetin getirdiği
durum, örgütlerimizin bizi biraz daha farklı şekilde yönlendirmesiyle
birlikte arkadaşlarımızın amacına aşan
şekilde konuşmalarına da şahit oluyoruz.
Muhalefet
milletvekili arkadaşlarımız, bizi, gerçekten bazen
acımasızca eleştiriyorlar. Bizim burada bazı
acımasızca eleştirilere karşı tepkimiz olunca
İktidar biraz daha alımlı olmalı, iktidar biraz daha sakin
olmalı. diyorlar. Doğrudur. Ama, hakikaten kantarın topuzu
kaçtığı zaman, eleştirilere müdahale ettiğimizde veya
bizim burada bir sözcü arkadaşımızın muhalefeti
eleştirdiğinde, bir bakıyorum, muhalefetin olmadık
şekilde fevri tepkileriyle karşı karşıya kaldığımızı
görüyorum.
Değerli
arkadaşlar, eleştiriye açığız, ama kusura
bakmayın biz de kum torbası değiliz. Sizin
yaptığınız eleştirilere karşı, bizim de
muhakkak ki cevaplarımız olacak. Bu cevapları sizin de
hazmetmenizi istirham ediyorum. Sanki kendinizi bir balon gibi görüyorsunuz,
iğnenin ucunu batırdığımız an patlayacak gibi
hissediyorsunuz! Muhalefet bu kadar güçsüz olmamalı, eleştirilere de
dayanıklı olmalıdır diye söylüyorum ki, grup başkan
vekili arkadaşlarımızın bu konuda hassas olduklarını
ve bizim ikili görüşmelerimizde, yaptığımız
mutabakatlarda, konuşmalarda, mülâkatlarda, hakikaten uyumlu bir
çalışmayı sergilemek gayesi içerisinde olduğumuzu
görüyorum. Kendilerine de buradan teşekkür ediyorum.
Yalnız
rakamlar konusunda bazı düzeltmeler yapmak istiyorum. Bakınız,
AK Parti iktidara geldiğinde 3 Kasım 2002 idi. 3 Kasım 2002
tarihinde seçimler yapıldı ve 18 Kasım tarihinde Hükûmet
kuruldu, 28 Kasım tarihinde güven oyunu aldık. Biz, 3 Kasım 2002
tarihinde Türkiyenin fotoğrafını çektik. Türkiyenin o
fotoğrafıyla birlikte beş yılı aşan süre
içerisinde nerelere geldik, neler yaptık, nereye götürdük? Hani Sayın
Başbakan söylüyor, Nereden nereye? diyor, siz de buradan
alınganlık gösteriyorsunuz Nereden nereye? diye. Biz, geçmişle
ilgili, hiç dönmemeye gayret ettik. Bizim çektiğimiz fotoğraf 3
Kasım 2002. Ama değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakanım da dâhil olmak üzere, arkadaşlarımızı
geçmişle ilgili değerlendirmeleri yaparken sanki bir savunma
ihtiyacı içerisinde hissettiklerini görüyorum.
Değerli
arkadaşlar, hükûmetlerde devamlılık vardır. Bunu kabul
etmemiz lazım. Bakın, Ulaştırma Bakanımız bir
mevzuyu söylüyor, O projeyi kim yaptı? Biraz önce Değerli Grup
Başkan Vekilimiz çok güzel bir laf attı buradan, dedi ki: Eğer
ona bakarsanız, bazı projeleri Abdülhamit düşünmüştü.
Sizler düşüneceksiniz, bizler düşüneceğiz, icraata
geçireceğiz.
Bir örnek
anlatmak istiyorum sizlere: Kayseride Develi İkinci Merhale Projesi diye
bir proje var. 1991 yılında başlamış bu proje. 10.800 metrelik bir tünel
kazılacak. 1991 yılından 3 Kasım 2002 yılına
kadar 2.860 metre tünelde delme yapılmış. Yani, on bir
yılda 2.860 metre, ancak beşte 1 oranında. Eğer, biz,
bizden öncekilerin, 57nci, 56ncı, 55inci Hükûmetlerin hızıyla
devam etmiş olsaydık, Develi Tünelini elli yılda bitirmemiz
gerekiyordu, ama 3 Kasım 2002 tarihinden itibaren geldik ülkenin
kaynaklarını -hani biraz önce söylüyordunuz ya çiftçinin, köylünün,
vatandaşın alın teriyle biriktirdikleri kaynakları- değerleri
yine bu millete hizmet etmek için uğraş veren ve samimiyetle, tüyü
bitmedik yetimin hakkını koruyan bir iktidar,
başkalarının elli yılda bitireceği şeyi beş
yılda bitirdik ve bugün tünelin ucu göründü, inşallah yakın
zamanda oradan çok önemli bir su akacak. Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi Akdenize giden
su Karadenizle birleşecek.
Bir örnek daha
vermek istiyorum. Kayseri-Ankara kara yolu Kırıkkaleden itibaren
Kayseri 248 kilometre diye yazar. Yine, şimdiki
Cumhurbaşkanımız o zaman Devlet Bakanıydı, 1996
yılında buranın temelini attı. Çok mücadeleler oldu kim çok
yaptı-kim az yaptı diye. 1996 yılından 3 Kasım 2002
tarihine kadar yapılan yolun uzunluğu toplam 50 kilometreydi. 1
Şubat 2003 tarihinde temelini attık bu yolun. Sayın
Müsteşarımız Yaşar Karayel de burada, o zaman Bayındırlık
Bakanlığı Müsteşarıydı. 1 Şubat 2003
tarihinde yolun temelini attık. Kasım 2003 tarihine 200 kilometrelik
yolu bitirdik. Eğer bizden önceki iktidarların yaptığı
süratle biz bu işi yapmış olsaydık Kayseri-Ankara yolu otuz
yılda bitecekti. Bizim, dokuz ayda bitirmenin
başarısını, kusura bakmayın, müsaade edin, biraz da
övünmeye hakkımız olduğunu düşünüyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) 34 kilometrelik Adıyaman-Malatya yolunu niye
bitirmediniz Sayın Başkan? 34 kilometrelik yolu niye bitiremediniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın,
muhalefetten konuşan milletvekili arkadaşlarımız iç borcu,
dış borcu anlattılar. Biraz önce bir arkadaşımız
-isminin Mustafa Bey olduğunu düşündüğüm- esprilerle, gerçekten
esprili, sıkmadan bir konuyu burada bizlere anlatmaya
çalıştılar. Şapkadan kuş çıkaran bir
arkadaşımız vardı, Mustafa Bey herhâlde ismi.
AHMET YENİ
(Samsun) Mehmet Günal.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Öyle mi? Mehmet Beymiş. Mehmet Bey,
şapkadan kuş çıkaran arkadaşımız dedi ki: Siz
kişi başına borcu aldınız, şuradan şuraya
getirdiniz, kamu borçlarında büyük bir artış
sağladınız. Biz, hem Sayın Şimşek hem Sayın
Maliye Bakanımız, Kamu borçlarında artış
sağlamadık, indirdik. diye bir iddiamız yok. Ama, şunu
iddia ediyoruz, diyoruz ki: Bu milletin cebindeki para eskiden 100
liraydı. Ama, buna karşılık kamunun, vatandaşın
devlete, dünya devletlerine olan borcu cebindeki paradan daha fazlaydı.
Bakın size
rakamları vermek istiyorum. Kamu net borç stoku sizin 57nci Hükûmet
döneminde gündeme getirilmiş, ortaya konulmuş bir tanım. 2000
yılından itibaren başladı kamu net borç stokunun
hesaplanması. 2000 yılından itibaren, Türkiyedeki
borçların hesabı, kamu net borç stokunun gayrisafi millî
hasılaya oranı olarak hesaplanır. 2002 yılında bu kamu
net borç stokunun gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 78,5tu.
Şimdi geldiğimiz oran yüzde 40ın altında. Biraz önce,
Sivas milletvekili arkadaşımız, şapkadan kuş
çıkaran milletvekilimize ifade ederken Ya nasıl yaparsın bunu,
bakkal bile biliyor. diyordu. Eskiden adamın cebinde 100 lira vardı,
ama 110 lira borcu vardı, şimdi cebinde bin lirası olmuş,
500 lira borcu kalmış. Hangisi iyi? Beni dinleyen, eğer dinleme
fırsatı bulan değerli vatandaşlarımız varsa,
herhâlde bin lira cebinde para var ama 500 lira borcu büyümesine rağmen
ikincinin çok iyi olduğunu biliyor. Biz, 22 Temmuz seçimlerine giderken
millete hep bunu söyledik. Muhalefet dedi ki Bu iktidar, AK Parti
İktidarı, devletin borçlarını artırdı. Siz, bu
ülkenin borçlarını artırmışınız diye hep
sordular bize. Doğru, artırdık, ama gelirimiz de arttı,
gayrisafi millî hasılamız da arttı. dedik.
Bakın, 1998
yılının, Türkiyenin merkezî yönetim toplam borcu 21 milyar 760
milyon YTL. 2002 yılı sonunda, Türkiyenin, merkezî idarenin toplam
borç
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Elitaş, bir dakika ekliyorum.
Lütfen
tamamlayınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 2002 yılı sonunda merkezî idarenin
toplam borç stoku 242 milyar 665 milyon YTL, yani 57nci Hükûmetin
iktidarı döneminde, toplam kamu kesiminin merkezî borç stoku 11 misli
artmış. Biz, bugüne kadar, AK Parti İktidarı
Başlangıçta söyledim. Bir zamanın fotoğrafını
çektik, 3 Kasım 2002nin fotoğrafını çektik. Ondan önceki
süreçlerin fotoğrafını getirmedik. Bakın, değerli
arkadaşımın rakamlarını da söylüyorum, Sayın
Günalın rakamlarıyla söylüyorum.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yahu Allahtan korkun! 57nci Hükûmet döneminde iki tane
deprem geldi, o da Allahtan geldi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Günal diyor ki: 2002
yılının sonunda kişi başına borç 3.244
dolardı ama şu anda kişi başına borç -onun
rakamlarının doğru olduğu varsayımıyla
söylüyorum- 6.162 dolar. 2002 yılında, kişi başına
gayrisafi millî hasıla 2.598 dolar, 2007 yılında, kişi
başına gayrisafi millî hasıla 7 bin dolara
yaklaşmış. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, siz her doğan çocuğu borçlu
olarak, bu vatanda vatandaş olarak kabul ederken bugün her doğan vatandaş
alacaklı durumda.
Değerli
Başkanım, müsamahanıza teşekkür ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Şimdi,
şahıslar adına, söz talebi, Sayın Bayram Ali
Bayramoğlu, Rize Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bayramoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Beş dakika
süreniz var.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinize saygılar sunuyorum. Gecenin bu saatinde sabır ve metanetiniz
için de hepinize teşekkür ediyorum.
Öncelikle, bir
Beşiktaşlı olarak Fenerbahçenin bu akşam gösterdiği
başarıdan dolayı, Fenerbahçeyi tebrik ediyorum.
(Alkışlar) İnşallah, bundan sonraki süreç içerisinde de çok
daha başarılı ve yüzümüzü güldüren neticelere alırlar.
İkinci konu,
herkesin söylediği güzel bir şey vardır, konuşma ya
kısa olmalıdır ya da içinde kıssa olmalıdır.
Dolayısıyla, gecenin bu saatinde, ben, muhalefet ve iktidarın
bütünleşmesi açısından güzel bir kıssa anlatmak istiyorum,
bir Temel fıkrası anlatacağım size.
İngiliz,
Amerikan, Japon bir de Türk firması, uluslararası bir tünel işi
için ihaleye girmişler, ihalede dört tane firma yeterlilik
almış. Amerikalıları çağırmışlar,
demişler ki Siz bu tüneli nasıl yapacaksınız? onlar da
demişler ki Biz iki taraftan da başlarız, ortada
birleşmeye geldiğimiz yerde en fazla 1 metre sapma olur. O, 1 metre
sapmayı da bir şekilde telafi ederiz. Amerikalılar gitmiş,
arkasından İngilizleri çağırmışlar.
İngilizler gelmiş. Siz ne yaparsınız? diye
sormuşlar. Biz de yaparız ama o 1 metre sapma çok büyük bir
sapmadır. Biz de ortada birleşiriz, en fazla 50 santimetre sapma
olur, onu da telafi ederiz. demiş. Sıra Japonlara gelmiş,
Japonlar demişler ki Bunlar kendilerini müteahhit zannediyor,
aslında, müteahhitler öyle bir şey söylemez. Biz de iki taraftan
başlarız, bir araya geliriz, en fazla 10 santim sapma olur, onu zaten
tolere etmek de mümkündür. demiş. Tabii artık heyet de merakla
bekliyor, Temel ne diyecek diye. Temel de demiş ki: Biz de onlar gibi
yaparuk, iki taraftan başlaruk, ortaya geldik, birleştuk birleştuk,
birleşemeduk, iki tane tüneliniz olur! demiş.
Şimdi, ben,
iktidarla muhalefetin ortaya gelip 10 santim, 50 santim toleransla tünel
yapabileceğine inananlardanım ama bugün bütçeyi konuşuyoruz.
Bütçenin en önemli gelir kalemi, bana göre tasarruftur, bana göre önemli kalemi
israflardan sakınmaktır. İsrafın da iki tane
sakınılacak tarafı vardır, ya maddi boyutu olur veya zaman
boyutu olur. Maddi açıdan, hepinize bir teklifte bulunmak istiyorum, en
azından geceye bir faydası olsun diye. Bayram geliyor, en az 500 tane
milletvekilimiz, diğer 500 tane milletvekiline bayram tebriki gönderiyor
ve yaklaşık 25 bin tane bayram tebriki gitmiş oluyor böylece.
Yazık, günah bu kâğıtlara, hiç okumadan çöpe atıyoruz, bir
de arkasından smsle mesaj alıyoruz yani zaten burada birbirimizi
görüyoruz, kucaklaşırız, olur biter. Onun için, bu israfı
önleyerek biz başlayalım, insanlara da örnek olalım.
(Alkışlar)
İkinci konu,
zaman konusunda; hakikaten, çok ciddi derecede verimli bir zaman
kullanmıyoruz. Tamam, muhalefet yapmamız gerekiyor, iktidara yönelik
bazı çalışmaları veya söylemleri dile getirmemiz oluyor
ancak hani başta da söyledim ya kıssa meselesi; bir şeyin özünü
kullanmak, insanların akıllarında bırakmak açısından
çok önemlidir. Yeter ki konuyu bir defa doğru anlatalım, o bir defa
ve doğru, hepimizin aklında kalır. Bir şeyin ısrarla
üzerine gitmeyelim ama ben, gecenin bu saatinde, o taraftan bu tarafa, bu
taraftan o tarafa bir tünel yapalım, Temel gibi olmasın ama ortada
bir yerde mutlaka buluşalım diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayramoğlu.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler
tamamlanmıştır.
Programa göre,
2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006
yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının
oylanmamış maddelerinin oylamalarını yapmak için, 13
Aralık 2007 Perşembe günü, saat 11.00de toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 01.00