DÖNEM: 23 CİLT: 9 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
38inci
Birleşim
13 Aralık 2007 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER
1.- 18-19
Aralık 2007 tarihlerinde Brükselde yapılacak olan Avrupa
Parlamentosu Eğitim ve Kültür Karma Komisyonu Toplantısına
katılınmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/245)
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/426) (S. Sayısı: 57)
2.- 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2006
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/267, 3/191) (S. Sayısı: 58)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Ağrı Milletvekili Cemal
Kayanın konuşmasında şahsına ve partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Ağrı Milletvekili Cemal Kayanın, İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadolun konuşmasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.04te açılarak altı oturum yaptı.
2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
(1/426; 1/267, 3/191) (S. Sayısı: 57, 58) görüşmelerine devam edilerek;
Maliye
Bakanlığı,
Kamu İhale
Kurumu,
Gelir
İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı,
2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2006 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesapları;
Gelir bütçesi
üzerindeki görüşmeler tamamlanarak,
2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 18inci
maddesine kadar,
Kabul edildi.
Zonguldak
Milletvekili Fazlı Erdoğan, yapmış olduğu
konuşmada, bazı sözlerinin yanlış anlamaya meydan
verebileceği,
İstanbul
Milletvekili Ünal Kacır, bazı sözlerinin yanlış
anlaşıldığı,
Gerekçeleriyle;
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, İstanbul Milletvekili Ünal Kacırın
konuşmasında şahsına sataştığı
iddiasıyla,
Birer
konuşma yaptılar.
13 Aralık
2007 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere, birleşime 01.00de son verildi.
|
Meral AKŞENER |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
Fatoş GÜRKAN |
Fatma SALMAN KOTAN |
|
|
Adana |
Ağrı |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
Canan CANDEMİR ÇELİK |
|
|
Bingöl |
Bursa |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Harun TÜFEKCİ |
|
|
|
Konya |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
|
No.:52
II.- GELEN KÂĞITLAR
13 Aralık 2007 Perşembe
Sözlü Soru Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşın, bir fabrikadaki
greve ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/276) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2007)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, geçici personel statüsündeki
çalışanlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/277)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, havalimanlarındaki ILS
sistemlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/278) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, sınır ötesi askeri
harekat yetkisinin kullanılmasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/279) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Amasyadaki bir fabrikanın
arıtma sistemine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/280) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Erbaanın bazı köylerinde
sebze ve meyvelerde görülen kurumanın sebeplerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/281)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
7.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, bir ödül töreninde yaşanan olaya
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/282)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
8.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, bölge istinaf mahkemelerine
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/283)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
9.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, futbol kulüplerinin vergi
borçlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/284)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
10.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Amasyadaki bir lisede bazı öğrencilere
baskı uygulandığı iddialarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/285)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2007)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, Bozüyük toprak karo seramik
fabrikasının kapatılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1084) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.12.2007)
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir öğretmen ile ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1085)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2007)
3.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin, bazı medya ve sivil toplum
kuruluşlarına yönelik denetimlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1086) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.12.2007)
4.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, İçişleri
Bakanlığının İngilizce yayınlanan internet
sitesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1087)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2007)
5.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Finansbankın tarım arazileri
ipoteğiyle verdiği kredilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1088) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.12.2007)
6.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, ABD Ankara Büyükelçisinin bazı
milletvekillerine yönelik toplantısına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1089) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.12.2007)
7.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Ispartada düşen uçağın
ilişkili olduğu şirketlerin denetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1090)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
8.- Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, Ispartada düşen uçakla ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1091)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
9.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, bazı öğrencilerin
yaşadıkları olaylarla ilgilenilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1092)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
10.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, konut ve araç kredisi
kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1093) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
11.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, ara malı ithalatına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1094)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
12.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Diyanet İşleri
Başkanlığına bağlı olmayan ibadethaneler ve Kuran
kursları ile yardım toplanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1095) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.12.2007)
13.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, Geliboluda yoğun
yağışların oluşturduğu zararların telafisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1096)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
14.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Marmaristeki bazı derelerin
ıslahına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1097) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
15.- Muğla Milletvekili
Metin Ergunun, Fethiye Eşen Çayı Yan Dereleri işi ihalesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1098) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
16.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Fethiye Körfezi Yan Dereleri Taşkın ve
Rusubat Kontrolü ihalesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1099) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.12.2007)
17.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresun Kalesine yönelik proje ve
çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1100) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.12.2007)
18.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Karadeniz kıyılarının
katı atıklardan korunmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1101)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
19.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Karacabeyde kurulacak kireç ocağı
için ÇED raporu aranmamasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1102) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.12.2007)
20.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Vanda yaşanan elektrik kesintilerine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1103) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
21.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin, altın madeni
işletmeciliğinde bulunan şirketlere ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1104)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
22.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartın Kültür
Merkezi inşaatına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1105) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.12.2007)
23.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Marmariste meydana gelen sel felaketine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1106) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
24.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresun Adasının turizme
kazandırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1107) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.12.2007)
25.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana ve Karataş-Yumurtalık için turizm
master planı hazırlanmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1108)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
26.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Direnin, Turhal Şeker Fabrikasının
özelleştirme programına alınmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1109) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.12.2007)
27.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Direnin, Tokat Sigara Fabrikasının
özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1110) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2007)
28.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlunun, Nazilli Halk Eğitim Merkeziyle
ilgili bir iddiaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1111) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.12.2007)
29.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresunun eğitimde başarı
düzeyinin yükseltilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1112) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.12.2007)
30.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, özel yurtlara yönelik bazı
iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1113) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
31.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, 100 Temel Eser dizisindeki bir
kitaba ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1114) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
32.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, bal ithalatına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1115)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2007)
33.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
gıda güvenliği denetim sistemine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1116)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2007)
34.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, gıda denetimi hizmetlerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1117) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
35.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki tütün
üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1118) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.12.2007)
36.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Ispartada düşen uçağa ve
havalimanlarının teknik donanımına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1119)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2007)
37.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ispartada düşen uçağa ve
havalimanlarındaki ILS sistemlerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1120)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2007)
38.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, havaalanlarındaki uçuş güvenliğine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1121) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2007)
39.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının,
havalimanlarındaki ILS sistemine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1122)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
40.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun, D-100 karayolunda meydana
gelen kazalara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1123) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.12.2007)
41.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, Ankarada gece yarısından
sonraki toplu taşıma hizmetine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1124)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2007)
42.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Aspendosta devamlı bir ambulans ve sağlık ekibinin
bulunmamasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1125) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.12.2007)
43.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresunun futbol sahası ihtiyacına
ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu)
yazılı soru önergesi (7/1126) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.12.2007)
44.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Büyük Mağazalar Kanun
Tasarısı taslağına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1127)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2007)
45.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, SSKdaki bir daire
başkanının bir komisyonda görevlendirilmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1128) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
46.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atayın, özürlü istihdamına ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/1129)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2007)
13 Aralık 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının Genel Kurula bir
sunuşu vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
1.- 18-19 Aralık 2007
tarihlerinde Brükselde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu Eğitim ve
Kültür Karma Komisyonu Toplantısına katılınmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/245)
07/Aralık/2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Avrupa Parlamentosu Eğitim ve Kültür Karma Komisyon
Toplantısı 18-19 Aralık 2007 tarihlerinde Belçikanın
başkenti Brükselde yapılacaktır.
Söz konusu toplantıya katılım hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 9. Maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, programa göre, 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.-
2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/426) (S. Sayısı: 57) (x)
2.-
2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2006
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/267,
3/191) (S. Sayısı: 58) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde, 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 17nci maddesi kabul edilmişti.
(x) 57, 58 S. Sayılı
Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 04/12/2007 tarihli 29uncu Birleşim
Tutanağına eklidir.
18inci maddeyi okutuyorum:
Muhtelif gelirlere ilişkin hususlar
MADDE 18- (1) Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğünün yabancı ülkelere verdiği meteorolojik ürünlerin
bedeli ve yabancı ülkelerden aldığı meteorolojik
ürünlerinin diğer yabancı ülkelere veya yurt içindeki kişi ve
kurumlara, yabancı ülkelerin de anılan Genel Müdürlüğün
meteorolojik ürünlerinin diğer ülke ve kişilere satışından
yıl içinde elde edilecek döviz cinsinden tutarlar, T.C. Merkez
Bankası nezdinde açılacak özel hesaba yatırılır. Bu
tutarlardan ilgili anlaşmalar gereğince yurt dışı
kuruluşlara ödenmesi gereken tutarlar, bu özel hesaptan Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünün talimatıyla T.C. Merkez
Bankasınca transfer edilir. Geri kalan tutarlar, ilgili Genel
Müdürlüğün talimatıyla T.C. Merkez Bankasınca döviz
alış kuru üzerinden Yeni Türk Lirasına çevrilerek Genel
Müdürlüğün ödemelerini yapan muhasebe birimi hesabına aktarılır.
Muhasebe birimi hesabına aktarılan bu tutarlar, genel bütçeye gelir
kaydedilir.
(2) 2006 yılından önce katma bütçeli olan idarelerden
5018 sayılı Kanunla genel bütçe kapsamına alınanların
ilgili mevzuatında belirtilen kurum gelirleri, genel bütçe geliri olarak
tahsil edilir.
(3) 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanun
kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin işletme
haklarının devrinden elde edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye
gelir kaydedilir.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Vahap Seçer; şahısları
adına, Ardahan Milletvekili Saffet Kaya ve Denizli Milletvekili Mehmet
Yükselin söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Vahap Seçere aittir.
Sayın Seçer, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 18inci madde hakkında Grubum Cumhuriyet
Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, haftaya mübarek Kurban
Bayramı ve on beş, yirmi gün sonra da yeni yıla gireceğiz.
Vatandaşlarımızla, seçmenlerimizle görüşüyoruz ve herkes
hâlinden, piyasalardan şikâyetçi. Alışverişin durgun
olduğu söyleniyor. Piyasada nakit para
sıkıntısının had safhada olduğu söyleniyor.
Çekler karşılıksız çıkıyor. Senetler protesto
oluyor, gününde ödenemiyor. Vatandaşlarımız ciddi nakit
sıkıntısı ve para sıkıntısı içerisinde.
İlginç bir haber okudum dün gazetelerde, onu sizinle
paylaşmak istiyorum: Ankara Kızılaydaki piyango bayileri kredi
kartıyla yılbaşı bileti satıyor. Müşterilerine on
iki aya kadar taksit imkânı da sunuyor. Bakınız piyango
satıcısı ne diyor, yorumu şöyle: Nakit olayı
bitmiş gibi bir şey. İnsanların cebinde para yok. Herkesin
borcu var. Kendisinin de kredi kartı borcu olduğunu söylüyor ve
sattığı piyango biletlerinden, kazancıyla borcunu ödemeye
çalışacağını söylüyor. Bu, aslında Türkiyede
şu anda vatandaşın içinde bulunduğu durumu çok net bir
şekilde bize izah ediyor. Vatandaş umudunu da kredi kartıyla,
şansını da kredi kartıyla, taksitle alır duruma geldi.
Tabii, burada, bütçe görüşmelerinde durum oldukça
farklı. İktidar üzerine alınmasın ama enteresan bir tablo
izliyoruz. Türkiye'de öyle bir pembe tablo çiziyorsunuz ki her şey güllük
gülüstanlık, her yerden âdeta bereket fışkırıyor(!)
Şimdi diyeceksiniz ki "elbette
" Zaten sürekli, bunu müteaddit
defalar sizlerden duyuyoruz, herhangi bir konuda muhalefet ettiğimiz zaman
hemen yüzde 47 yaftasını yüzümüze
yapıştırıyorsunuz.
SAFFET KAYA (Ardahan) Halkın iradesi...
VAHAP SEÇER (Devamla) Bakın arkadaşlarım,
şimdi buna aldanmayalım, rehavete kapılmayalım. Bunun, bana
göre değişik nedenleri var.
ASIM AYKAN (Trabzon) Tek ölçüdür, başka bir şey yok.
VAHAP SEÇER (Devamla) Aslında, doktora öğrencilerine
sosyolojik anlamda bir tez hazırlama konusu olabilecek bir seçim neticesi.
Enteresandır, siyasi tarihte böyle bir olayla sanıyorum
karşılaşılmamıştır. Tabii ki sizleri
kutluyoruz, her 2 vatandaşımızın 1 tanesinin oyunu
aldınız. Ancak vatandaşlarla konuştuğumuzda,
aramızda kim AKP'ye oy verdi diye sorduğumuzda, kimse sesini
çıkarmıyor. Bu çok enteresan bir durum. Bunu incelemek gerekiyor.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Mahalle baskısı
var.
VAHAP SEÇER (Devamla) Şimdi, bakınız, halk ciddi
anlamda borç içerisinde. Tüketicinin 90 milyar YTL'ye varan borcu birikmiş
durumda. Halk sizin döneminizde borçlandı, sizin döneminizde
Yani siz
bizi bu batağın içerisine sürüklediniz, gelin siz çıkarın
diye bu vizeyi, bu itibarı size tekrar gösterdi. Dilerim, hepimiz,
iktidar, muhalefet bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu bu
gidişatın hiç de iyiye gitmediğini tespitte objektif
davranırız ve tedbirlerimizi yerinde ve zamanında
alırız.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye ekonomisi bir açmaza
gidiyor. Şimdi, tabii ki burada rakamlarla konuşmak, rakamlarla oynamak
kolay ancak toplumun içerisine girdiğiniz zaman, iş adamlarıyla
konuştuğunuz zaman, halkla konuştuğunuz zaman, durumun hiç
de öyle olmadığını göreceksiniz. İhracat arttı.
deniliyor, rekor üstüne rekorlar kırılıyor.
Bakınız, benim seçim bölgem, Türkiyede tekstilin
orijini, çıkış noktası. Türkiyenin ilk tekstil
fabrikalarının 1800lü yılların sonunda kurulduğu bir
bölge Mersin ili. Burada 3 bin kişiye istihdam sağlayan bir Çukurova
Sanayisi vardı. Bugün, yerinde yeller esiyor.
Şimdi, orada faaliyet gösteren tek tekstil fabrikası
kaldı, 1.200 tane işçisi, memuru, yöneticisi, çalışanı
var. Bu firma, geçtiğimiz yıl Mersin ilinde tekstilde ihracat
şampiyonu oldu, ihracat birincisi oldu ve bu üretiminin yüzde 85ini de
ihraç ediyor. Ben bu kuruluşun çalışanlarını, genel
müdürünü, hatta sahibini tanıyorum, ne sıkıntılar
içerisinde o fabrikayı yürütmeye çalıştıklarını
ben biliyorum.
Değerli dostlarım, gelin, hep beraber organize sanayi
bölgelerine gidelim. Ya vatandaş bize yanlış aktarıyor
durumunu, durumu belki gayet iyi, bize yalan söylüyor -ki öyle
olmadığı aşikâr
Birçok küçük ve orta boy işletme, ay
sonunda işçisinin maaşını ödeyemeyecek durumda, SSK primini
yatıramayacak durumda, elektrik parasını, telefon
parasını ödeyemeyecek durumda. Bunlar, kabul etmesek de bugün içinde
bulunduğumuz dönemde Türkiyenin gerçekleridir.
Bakınız, Türkiye ithalat cenneti oldu. KOBİlerden
bahsettik, KOBİler sıkıntılar içerisinde dedik. Tabii ki
izlenen düşük kur politikası, ithal malı, büyük sanayiciye, ara
malı anlamında daha cazip hâle getirdi. Yurt dışından
getireceği ara malı yurt içi fiyatlarıyla mukayese ettiği
zaman, sanayici yurt dışını tercih ediyor.
Tabii, o, hesabında. KOBİ bu ülke için gerekli, bu
ülkenin lokomotifi, temel taşı diye düşünmez büyük sanayici;
hesabını yapar, kitabını yapar. Neresi kendi için cazip
geliyorsa alımlarını o yönde şekillendirir.
Şimdi, daha önce, bizim ilkokul seviyelerinde yerli malı
haftaları olurdu. Yerli malı, millî sermaye bu kavramlar
unutuldu. Şimdi diyeceksiniz ki: Yahu kardeşim, siz ne kadar
statükocu bir partisiniz. Şimdi, küreselleşme adı
altında insanların kafası
karıştırılıyor.
Bakınız, kendi millî sermayeniz, millî sanayiniz yoksa,
yarınlarda, ekonomik anlamda, sosyal anlamda bu dışa
bağımlılık devam ettiği sürece felaket
kapınızdan eksik olmayacaktır, felaket kapınıza
yakın olacaktır.
Biz, kapıları sonuna kadar açmışız,
ithalat patlaması olmuş. Bunun tersi, yurt içinde üretim yapan
sanayici, küçük sanayici, büyük sanayici, kendi üretimini pazarlama adına
yurt dışına gidiyor, kapı kapı dolaşıyor.
Yani, burada 72 milyonluk bir pazar, Türkiye Cumhuriyeti dururken gidiyor,
dünyada kendine pazar arıyor. Yurt dışından kendi
nüfusumuza, tüketici nüfusumuza mal alıyoruz ama biz ürettiğimiz
malları pazarlama adına çalmadığımız kapı
kalmıyor. Bunu da anlamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyenin kanı
dışarı akıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi
şanslı bir parti. Öyle bir dönemde iktidara geldi ki
Bakınız, 2003 Körfez kriziyle beraber dünyada petrol fiyatları
aldı başını gitti. Petro-dolarlar havalarda uçuşuyor.
Dünyada çok ciddi bir para arzı fazlalığı var. Tabii ki,
yabancı yatırımcı kara kaşımıza, kara
gözümüze değil, itibarımıza da değil, tatlı kârlar
sebebiyle Türkiyeye geliyor.
Bakınız, çok enteresan, faiz yüzde 18, enflasyon yüzde
8. İçinizde ekonomist vardır, işadamı vardır. Böyle
bir hesap aklınıza yatıyor mu, burada bir
yanlışlık yok mu sizce? Samimi olalım.
Şimdi, dövizde sıkıntı yok, tamam; rezervler
dolu, tamam. Bakınız, ağaca kurt girdi mi içten içe kemirir.
Dıştan ağaca bakarsınız dal budak yerinde ama hafif
bir esintide o ağacın yerinde yeller eser.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Seçer, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
VAHAP SEÇER (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Türk toplumu son sürat tüketici bir toplum hâline getirildi.
Bakınız, yüzlerce milyon dolar dışarıdan para
getiriliyor, alışveriş merkezleri yapılıyor.
Alışveriş merkezini yapıyor. Tezgâh tamamen kurulmuş.
Diyor ki: Türk toplumu, sen hiçbir şeye karışmayacaksın.
Mağazayı ben yapacağım. Markaları ben
getireceğim. O alışveriş merkezlerini cazip hâle
getireceğim. Oraya oyun parkları yapacağım. Oraya
restoranlar yapacağım. Sizi kandırmak için tüketim
anlamında- elimden gelen her şeyi yapacağım. Siz, sadece,
gelin, kredi kartlarınızı da cebinize koyun, benden
alışveriş edin. Öyle devasa paralar kazanıyorlar ki,
özellikle bankalar, her sattığı 100 liradan 20 lirası
batsın ne olur, zaten 50 lira para kazanıyor. Türkiye bir kâr cenneti
arkadaşlar, bunu görmemiz lazım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Sayın Şandır, Grubunuz adına söz talebiniz var
mı?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) 18inci maddede yok.
BAŞKAN Şahsı adına, Ardahan Milletvekili
Saffet Kaya.
Sayın Kaya, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SAFFET KAYA (Ardahan) Çok Değerli Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 57 sıra sayılı 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 18inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyeti selam ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz, ben biraz
yüreğimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli hatip,
muhalefet partisinin sözcüsü arkadaşı dinlerken biraz da
üzüldüğümü ifade etmek istiyorum yüce heyetinizin huzurunda. Adalet ve
Kalkınma Partisinin aldığı yüzde 47 oya -ki, tüm seçmen
katılsaydı, onu da düzelterek söylemek istiyorum, yüzde 55 oya- bir
yafta niteliğinde
Üslup maalesef herhâlde çok yanlıştı
ki halkın iradesine yafta diye vurgu yaptı. Evet. Halkın
iradesi çok şerefli bir iradedir, asla ve asla yafta diye
nitelendirilmesi, son derece, halkın iradesine karşı
saygısızlıktır kesinlikle. Bunun, bir defa, özellikle
düzeltilmesini istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben bu Parlamentoda çok
önceden de görev yaptım, ama samimi bir düşüncemi ifade etmek için
arz ediyorum yüce heyetinize: Ben, cumhuriyet tarihinin, rahmetli Özaldan
sonra en başarılı hükûmetini Adalet ve Kalkınma Partisi
olarak görüyorum çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi, seçmenini ve
halkını, hiçbir zaman için seçimden seçime araç olarak kabul
etmemiştir, Türkiyeyi bir amaç kabul etmiştir. Türkiyenin
geleceğini bir ide kabul etmiştir, bir kararlılık kabul
etmiştir. Türkiyenin büyümesini gerçekten bir hedef olarak kabul
etmiştir.
Ben geçmiş yıllarda da oldum. Koalisyonlar
yaşadık bu memlekette. Koalisyonlar Türkiyeyi kaosa götürdü.
Devalüasyonlar yaşadık bu ülkede. Üzülerek söylüyorum, zengin
yattık, kalkarken fakir kalktık. Ama bir hükûmet ki Adalet ve
Kalkınma Partisi, Türkiyede yeni vizyonlarla Türkiyenin önünü
açmıştır. Türkiyede, evet doğrudur, birilerinin hayalinde
olmayacak kadar Türkiye çok iyi bir noktalara gelmiştir. Hiç kimse, aksini
iddia edebilir mi? Hiç kimse aksini söyleyebilir mi? 35 milyar dolardan,
ihracatı 110 milyara çeken bir hükûmetin başarısını
hiç kimse yadsıyabilir mi? Hiç kimse yadsıyamaz değerli
arkadaşlarım. Hiç kimse millî gelirdeki artışın, ciddi
manada, 2.500 dolardan 6 bin dolara çıkışını
yadsıyabilir mi değerli arkadaşlarım? Evet, bu, Adalet ve
Kalkınma Partisinin ciddi manada başarısıdır.
Cumhuriyet tarihinin en başarılı hükûmetlerinden bir tanesidir.
Bunu, övünçle ve gururla huzurunuzda ifade etmek isterim kesinlikle. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Maaleseftir ki muhalefette şöyle bir anlayış var:
Yapılanlar tu kaka, yapılmayanlar kesinlikle demagojiyle, hamaset
siyasetiyle, maalesef bu kürsüde seslendirilmektedir. Bunlar çok üzüntü verici
şeylerdir. Millî gelirimiz
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Hamasette size ulaşmak
mümkün değil.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Hamaseti sen yapıyorsun.
SAFFET KAYA (Devamla) Elbette ki yıllardan beri Cumhuriyet
Halk Partisi iktidar olamadığı için bu feveranını
anlıyorum, elbette ki bu mantıkla da zihniyetinizle de iktidar
olamayacaksınız. Sizi, kesinlikle, halkımız, bu statükocu
anlayışınızla, asla ve asla iktidara getirmeyecektir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Tamam, iktidar olmuşsunuz,
yolunuza devam edin.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kendini anlat sen! CHPyi
konuşmuyoruz, bütçeyi konuşuyoruz.
SAFFET KAYA (Devamla) Bundan dolayıdır ki Türkiye'de
Adalet ve Kalkınma Partisinin bir şans olduğu bir gerçektir.
Türkiye'de tarımla ilgili de, gündem olarak
değerlendirdiğimizde, geçmişte, Adalet ve Kalkınma
Partisinden önce ithalat ve ihracat eşit dengedeyken, tarımda da 1,5
milyar dolarlık bir ihracatımızın
arttığını görebilmek mümkündür. Bu, Hükûmetin
başarısıdır, bunu hiç kimsenin yadsıyabilmesi mümkün
değildir. Tarımda çiftçimize düşen 900 dolar iken, 58inci,
59uncu ve 60ıncı Hükûmetler döneminde bu nispet, özellikle övünerek
söylüyorum ki 1.500 dolara çıkmıştır. Bunlar Hükûmetin
başarısıdır.
KÖYDES diye bir proje hiçbir zaman için
yaşanmamıştır. KÖYDES dendiği zaman cumhuriyet
tarihinin ilkidir ve bu ilki de Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye'nin gündemine
getirmiştir. Yolu olmayan, suyu olmayan köylerimiz
kalmamıştır.
Benim sağlıkta da reformsal nitelikte hizmetlerim
gündeme gelmiştir ve bunlara da Adalet ve Kalkınma Partisi damga
vurmuştur. Benim, geçmişte, Mehmet ağam, yeşil kartlı
Mehmet ağam, hastanelere geldiği zaman çile çekerdi. O zaman sosyal
demokratlar neredeydi Allah aşkına?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Söylediklerine kendin inanıyor
musun?
AKİF AKKUŞ (Mersin) 25 bin yeşil kartı iptal
ettiniz.
SAFFET KAYA (Devamla) İşte, o halkın ta kendisi
olan, halkı amaç kabul eden bir anlayış, bir Türkiye
sevdası, ülkenin yeniden kalkınmasına vesile olmuştur ve
yeniden büyümesine vesile olmuştur. 400 milyar dolarlık bir millî
gelir bütçemiz oluşmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaya, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
SAFFET KAYA (Devamla) Ciddi bir başarıdır
değerli arkadaşlar. Türkiye yüzde 5 büyüme ivmesini
yakalamıştır ve sürdürülebilir bir büyüklükle, yüzde 5 büyüme
ivmesiyle devam etmektedir. Bunlar çok ciddi gerçeklerdir değerli
arkadaşlarım. Bunları, ciddi bir kadro ve onun gerçekten onurlu
Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğanın kadrosu
yürütmüş ve Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiyenin bir şansı,
bir gerçeği, Türkiyenin ortak paydası olmuştur değerli
arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar,
MHP sıralarından gürültüler)
SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bravo (!)
SAFFET KAYA (Devamla) Onun için, görülecek ki önümüzdeki
yıllar içinde de Hükûmetimiz, Türkiyenin daha da kalkınmasına,
Türkiyenin daha da büyümesine, daha da gelişmesine çok ciddi adımlar
atacaktır.
Bütçemizin memleketimize ve milletimize hayırlara vesile
olmasını dilerken, mübarek Kurban Bayramını da
şimdiden kutlar, sevgi ve saygılarımı sunarım.
Hürmetlerimi arz ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına ikinci konuşmacı, Denizli
Milletvekili Mehmet Yüksel.
Sayın Yüksel, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Değerli Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 18inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, en güzel
konuşmaların yapılacağı günler ve anlar bu bütçe
görüşmeleri ve büyük bir fırsat. Aslında, bu fırsatı
çok iyi değerlendirebildiğimizi zannetmiyorum. Muhalefet
sırasındaki değerli arkadaşlarımızın mutlaka
eleştirileri olacaktır, bunları saygıyla
karşılıyoruz. Bu eleştirilere katılırız,
katılmayız ama eleştiri bizim için çok kutsaldır, muhalefet
çok kutsaldır. Güçlü bir iktidar, güçlü bir muhalefet her zaman ülkeyi
doğru yörüngede doğru hedeflere doğru götürür ve
başarılı hedeflere doğru götürür. Bu sebeple, bizim için
güçlü bir muhalefet çok önemlidir. Bu anlamda, sizlerin yapacağı
değerli katkıların da önemi o derece mühimdir.
Değerli arkadaşlar, dünya ekonomisinin geldiği
yerleri görmek, gitmekte olduğu yerleri görmek, mutlaka hepimizin en büyük
görevi ve sorumluluğudur. Dünyadan kendimizi soyutlayamayız,
dünyanın geldiği noktalardan kendimizi arındıramayız.
Biz küreselleşmenin yanında, elbette millî ve manevi
değerlerimize, kültürümüze sahip çıkarak gelişmenin içerisinde
olmak istiyoruz. Öyle bir partiyiz. Hiçbir zaman için, Avrupa Birliği
konusunda olsun, diğer konularda olsun, yabancı yatırımlar
konusunda olsun, ülkemizin bir tek karış toprağının
dahi peşkeş çekilmesine göz yumacak ne bir heyet vardır ne bir
milletvekili vardır ne de öyle bir iktidar partisi vardır.
Dolayısıyla bu konularda en az sizler kadar hassasız.
Bir de benim anlayamadığım bir konu var
değerli arkadaşlarım. Buraya her geldiğimizde, elbette
iktidar partisindeki değerli arkadaşlarım 22 Temmuzu
konuşacaklardır. Bunun sebebi de inanın sizlersiniz. Hiç
olmadık yerlerde öyle konular getiriyorsunuz ki ister istemez 22 Temmuzu
göstermek zorunda kalıyoruz, ister istemez 2002yi göstermek zorunda
kalıyoruz. Hiçbir zaman için iktidar partisindeki arkadaşlarım
-ben şahsım, kendi adıma konuşuyorum başta ve diğer
arkadaşlarım adına da konuşuyorum- bizler öyle, çok büyük,
340 milletvekili var diye, büyük bir havalarda, sizleri küçük gören bir havada
olmamız söz konusu dahi değildir. Bu bizim
insanlığımıza yakışmaz. Böyle bir şey yok.
SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teşekkür ederiz
konuşmalarınıza ama herkes sizin gibi olsa keşke.
MEHMET YÜKSEL (Devamla) Böyle düşünmeyin arkadaşlar.
Değerli dostlarım, inanın böyle bir düşünce yok.
Şimdi, gelin el ele verelim. Bakın, bizim, Rusya gibi
petrolümüz yok. Demirperde yıkıldığı tarihten
itibaren, duvarlar yıkıldığı tarihten itibaren
geldiği noktaya bakın Rusyanın. Son dönemde 16 dolardan 100
dolara gelen petrol sayesinde birden fırladı çıktı. Biz,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile ticaret merkezini açmaya
gittiğimiz zaman Rusya sefalet içerisindeydi ama şu anda bütün
dünyanın oraya ihracat etmek için uğraştığı bir
ülke, gelir seviyesi yükselmiş bir ülke, ama bir petrolü var.
Bizde böyle, şu anda ne petrolümüz var ne
altınımız var. Öyleyse el birliğiyle kendi
değerlerimize sahip çıkmak zorundayız. Bizim çok güzel
değerlerimiz var, yer altı kaynaklarımız var. Bunları,
gelin, güzel önerilerle birlikte, el birliğiyle yoğuralım ve
hedefe doğru koşalım.
Bakın, on üç tane komşusu olup da komşularıyla
ticaret hacmi yüzde 5 olan Türkiye'den başka hiçbir ülke yok dünyada. On
üç tane komşumuz var, daha yeni yüzde 5ten yüzde 12lere, 15lere ticaret
hacmimiz çıktı. Böyle bir şey olabilir mi?
Geçtiğimiz hafta içerisinde Denizli heyetiyle beraber
Hindistana gittik. Güzel kardeşim, Hindistan, böyle bizim
gördüğümüz, filmlerde gördüğümüz kadarıyla, hep kötü yönleriyle
beraber, iki yüzü var Hindistanın. Şu anda, Haydarâbadda, eyalet
Başbakanıyla yaptığımız görüşmede
söylediği şey şudur: Önümüzdeki beş yıl içinde,
2007-2011 yılı içerisinde sadece altyapı yatırımı
için ayırdığı para 475 milyar dolar. 475 milyar dolar,
Hindistan, altyapı için yatırımcı bekliyor; büyük bir
kapı. Bir silikon vadisi kurmuşlar, devasa, dünyanın bütün
yapımcı şirketleri silikon vadisinde. Neden? Bu şeyi çok
iyi kullanıyorlar. Dünyada bilişim sektöründe Hindistanlı
elektronik mühendisleri bu işte bir numara, bilgisayar mühendisleri bir
numara. Eğer Amerikada, eğer Almanyada, eğer Fransada bu
elemanı çalıştırmaya kalksa 10 bin, 20 bin dolar maaş
vermek zorunda, ama kendi yerinde, silikon vadisinde 500 dolara bu emeği
çalıştırıyor, bu bilgiye sahip oluyor. Aklımızı
kullanalım. Büyük bir devletiz. Büyük devlet olmak, sadece hamasi
nutuklarla olmaz, çalışarak olur, gayretlerle olur. Bu anlamda da, bu
çevremizdeki, Çin olur, Hindistan olur, Pakistan olur, Türk cumhuriyetleri
olur, buralardaki ticaret hacmimizi mutlaka çok iyi geliştirmemiz
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yüksel, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET YÜKSEL (Devamla) Burada, bir konuya daha değinmeden
geçemeyeceğim. Yine, iş âleminin en büyük
sıkıntısı yurt dışındaki elçiliklerimizdeki
ticaret ataşeliklerinin yeterli olmadığı,
sayılarının yeterli olmadığı konusudur. Bu
konuda, buralarda, iş âlemini çok iyi bilen, iş âlemini anlayabilecek
ticaret ataşelerimizin olması lazım, çünkü diğer ülkeler bu
konuyu, ticaret ataşeliğini çok iyi kullanıyorlar. Bugün
İzmirin Romanya Büyükelçiliğinde çalışan ticari
ataşe, Denizli, Ege Bölgesi, bütün illere en az 10 defa geldi, gitti.
Denizli Belediyesi ile Braila Belediyesini kardeş şehir yaptı,
bir gayret içerisinde. Bizim de bu anlamda, elçiliklerimizde görev yapan
arkadaşlarımızın mutlaka çok aktif olmaları gerekir
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, önümüzde Kurban
Bayramımız var, bizim için kutsal bir bayram. Kurban
Bayramını ve yine 2008 yılını sağlık,
sıhhat, huzur içinde hep birlikte geçirebilmeyi Cenabı Allah nasip
eder inşallah ve bu yolculuk esnasında, kazasız, belasız
yolculuklar diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde, on dakika
süreyle, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Aydoğan, buyurun.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, cari açığın önemli
olmadığını, önemli olanın büyümek olduğunu
söylüyorsunuz. Son açıklanan büyüme hızı yüzde 2dir; bu büyüme
rakamı, 2001 krizinden bu yana en düşük büyüme
hızıdır. Açıklanmayan bir kriz mi vardır?
Kamu açıklarının azaltılmasının yolu
kamu gelirlerinin artırılmasıdır. Vergi gelirlerinin üçte
2si toplumun tüm kesimlerinden dolaylı vergi olarak adaletsiz biçimde
tahsil edilmektedir. Bu adaletsizliğe son vermeyi, dolaylı vergileri
azaltmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın Çelik
Yok.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakanım, son
zamanlarda, sırayla esnafa gerekçesiz cezalar kesiliyor. Vergi dairesine
çağrılmak suretiyle matrah artırmaya zorlanıyorlar. Bu
uygulamayla, Hükûmetin kayıt dışılığı
teşvik ettiğinin farkında mısınız?
Toplam vergilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı
2005te yüzde 24,8 iken 2006da 24,3e düşmüş, 2007de de 23,8 olarak
beklenmektedir. Giderek vergi gelirlerinin düşmesinin sebebi,
yukarıdaki uygulama mıdır, denetimlerdeki yetersizlik midir,
nedir efendim?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Bakanım,
Sayın Dışişleri Bakanı Ali Babacan, ABden sorumlu
olarak Kayıt dışı ekonomiyi kayıt içine almakta
başarılı olamadık. demiştir. Terör ve yasa
dışı faaliyetlerle iç içe olduğu bilinen kayıt
dışı ekonomiyle ilgili neden başarılı
olamadınız? Başarılı olmak için bir planınız
var mı?
İkinci sorum: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası dövize
müdahale ve ihaleleriyle 2002-2007 yılları arasında toplam 51,5
milyar net döviz alımı yaparak dövizi kontrol altına
almaktadır. Bu uygulamayı serbest döviz kurunuzla nasıl
bağdaştırıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çalış...
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum. Aracılığınızla Sayın
Bakanıma sormak istiyorum:
Sayın Bakanım, meteorolojik bilgiler her geçen gün
tarım, sanayi, ticaret, turizm gibi alanlarda önem kazanıyor.
Meteorolojiyi özel sektöre açmayı düşünüyor musunuz?
Bir diğer sorum: Meteorolojik verilere ve Türkiye'nin
mikroklima özelliklerine göre alternatif tarımsal analiz ve bu alanda yapılmış
projeleriniz var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın Varlı...
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Gerek iktidar partisi
milletvekilleri gerekse sayın bakanlar kürsüye geldiklerinde Türkiye'nin
ihracatının 100 milyar dolar olduğunu söylüyorlar. Bu ihracatta,
yapılan ithalatın payı ne kadardır? Yapılan
ithalatın miktarı ne kadardır?
Bir de, borcumuzun şu anda 500 küsur milyar dolar olduğu
söyleniyor, ama sorulduğunda özel sektör borcu deniliyor. Özel sektör
borcunda devlet garantisi yok mudur, bu borç devleti bağlamaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Aydoğanın, cari açıklarla ilgili sorusu
oldu, bir de dolaylı vergilerle. Cari açık bir problem değildir,
cari açık önemli bir mesele değildir demedim ben. Cari açık,
finanse edilebilir olduğu müddetçe bir risk değildir dedim.
Yalnız, cari açığın yüksek olması, muhakkak surette
cari açığa bir tedbir getirilmesini icap ettiriyor. Yani, cari
açığın halledilmesi, azaltılması, sürdürülebilir
noktalara getirilmesi önemli bir konudur. Bunun için gerekli tedbirleri
alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz. Bunu da, getireceğimiz
tedbirleri, çeşitli şekillerde, hatta burada Meclis kürsüsünden
defalarca açıkladım. Ancak, Türkiyenin ekonomisinin istikrarlı
ve güven verici olmasından dolayı cari açığın, bir
defa, yüzde 50sinden fazla, yüzde 60ına yakın kısmı,
bugün, doğrudan yabancı yatırımlarla
karşılanabilir hâle geldi. O bakımdan, ayrıca Türkiyenin,
artık kısa vadeli sermaye gelmekten ziyade, uzun vadeli portföy
yatırımlarına veya özel sektör borçlanmalarından
dolayı karşılanabilir bir hâlde
Yani, bu sene öyle, gelecek
sene de öyle olacağı gözüküyor. O bakımdan, şu anda aman,
cari açık var diye panik yapmanın âlemi yok, ama buna bir çare
bulunması da şarttır. Bunun bilincindeyiz ve bununla ilgili de çalışmalarımız
devam ediyor.
Dolaylı vergilere geldiğimiz zaman: Değerli
arkadaşlar, dolaylı vergilerden bahsederken
arkadaşlarımız, hemen adaletsiz bir vergi olarak bunu lanse
ediyorlar, tanımlıyorlar. Hâlbuki, artık maliye literatüründe bu
eski deyimler kalmadı. Bakınız, şimdi, Avrupa Birliği
ülkelerinde en önemli vergiler katma değer vergileridir. Katma değer
vergilerinin de nispetleri çok yüksektir Avrupa memleketlerinde. Hatta benim
bildiğim gittiğim birçok Avrupa memleketleri var, maliye
bakanlarıyla da bire bir konuştum, fleet sistem uyguluyorlar. Her
şeye 16, her şeye 18, her şeye 15; böyle uyguluyorlar. Hatta,
ekmek de 15, su da 15, ilaç da 15; hepsini 15 alıyor adam yahut da 16
alıyor. Bunlar, şimdi, dolaylı vergi. Bazı vergiler var ki,
dolaylı vergi, akaryakıttan aldığımız vergi
Akaryakıtı kullanan versin bunu müsaade ederseniz yani.
Akaryakıtı kullanmayan kimseden de gidip vergi alacak hâlimiz yok ya
onlar için. Köprünün vergisini köprüden geçen versin; köprüden geçmeyenden
tekrar köprü vergisi alacak hâlimiz yok.
O bakımdan, dolaylı vergilerde artık
Hele hele
milletin refah seviyesi arttıkça ve gelir düzeyi arttıkça, kişi
başına düşen millî gelir arttıkça dolaylı vergiler de
bazı zamanlar adaletli vergi hâline geliyor, konumuna geliyor. Çünkü,
kullanandan alıyorsun, onu bizzat tüketenden veya istifade edenden
alıyorsun, hizmetten istifade edenden alıyorsun.
Bir ikinci durum daha var: Avrupa Birliğinde ödenen sosyal
sigorta primleri de dolaysız vergilerden sayılıyor. Tabii,
dolaysız vergilere sigorta primlerini de koyduğunuz zaman nispet
değişiyor. Türkiyede ise bunları koymuyoruz biz, ondan
dolayı nispet, sanki aralık çok fazla gibi gözüküyor. Biz de sosyal
sigorta primlerini koyduğumuz zaman, bizde de nispet oldukça
azalıyor. Avrupa Birliği ülkeleri bizden daha ileri bu konuda, yani
dolaylı vergiler daha az, dolaysız vergiler daha fazla. Ama, daha
fazla kurumsallaşmış ülkeler onlar tabii. Ama, biz de bunlara
doğru, onların kriterlerine doğru giderek yaklaşıyoruz
ve bu konudaki durum da bundan ibarettir.
Sayın Bulut esnafa gerekçesiz olarak cezalar
kesildiğinden bahsetti. Değerli arkadaşlar, hiçbir devlet kurumu
vatandaşına gerekçesiz ceza kesemez. Bir defa, mevzuat yönünden
mümkün değil. Yani, gerekçesi olmayan bir ceza nasıl olacak?
Kaşın, gözün oynadı ver cezayı, yok böyle şey.
Eğer yanlış bir iş yaptıysa, cezaya uğrayacak bir
iş, yanlış bir şey olmuşsa onun da cezası olur
tabii, çünkü toplumun kendine göre kaideleri var. Bu, vergide de böyle,
başka yerde de böyle. Ha, şimdi Al bu şeyini, git düzelt getir,
arttır bu matrahı. Öyle Arttır bu matrahı. denmez,
dendiği zaman şöyle deniyor: Bu verdiğin beyanname acaba
doğru mu bir bak bakalım, bunu bir daha kontrol et. dediğinde
ne olduğu anlaşılıyor, herkes biliyor.
BAŞKAN Sayın Bakanım, süremiz doldu, isterseniz
arkadaşlara cevap vermek için biraz daha hızlı
davranırsanız
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Olur.
Şimdi, değerli arkadaşlar, gelirlerin gayrisafi
millî hasılaya göre düşmesi toplam gelirlerin düşmesi
manasında değildir.
Bakınız, biz, ilk geldiğimiz zaman
topladığımız vergiler, toplanan, yani bizden önce
alınabilen vergilerin toplamı 65 milyar YTL idi, şimdi biz 170
milyar YTL vergi topluyoruz. Vergileri indirdiğimiz hâlde bu oluyor.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yedi yılda arttı
bunlar değil mi Sayın Bakan, bir yılda değil?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Gayrisafi
millî hasılaya göre indiriyoruz, ama milletin üzerindeki vergi yükü
iniyor, fakat vergiyi tabana yayıyoruz. Bakınız, 65, şimdi
170 olmuş.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Geldiğiniz tarih ne zaman
Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın Bakanım
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Siz iyi
bilirsiniz onu.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yedi yılda artmış
bu kadar! Sanki dün gelmişler de dün artmış bu kadar!
BAŞKAN Sayın Bakanım
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki,
diğerlerine de yazılı olarak cevap vereyim.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Devlet Borçları ve Kamu İktisadi Teşebbüslerine
İlişkin Hükümler
Hazine garanti limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemler
MADDE 19- (1) 2008 yılında, 28/3/2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanuna göre sağlanacak;
a) Garantili imkan limiti 2 milyar ABD Dolarını,
b) Hazine Müsteşarlığınca belirlenecek
koşullar çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar Hazineye aktarılacak
şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca ihraç edilecek sertifika,
senet ve benzeri finansman enstrümanlarına sağlanacak garanti
tutarı 2 milyar ABD Dolarını,
aşamaz.
(2) Birinci fıkranın (b) bendinde yer alan tutarı
bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(3) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile belirlenen başlangıç
ödeneklerinin yüzde ikisine kadar ikrazen özel tertip Devlet iç borçlanma
senedi ihraç edilebilir.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mithat Melen;
şahsı adına, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan ve
Denizli Milletvekili Selma Aliye Kavaf.
İlk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz bütçe kanununun 19uncu maddesi üzerinde grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce, iktidar partisine mensup değerli bir
milletvekilimiz birtakım değerlendirmelerde bulundu bütçenin genel
değerlendirmesini anlatırken. O ortaya koyduğu
değerlendirmeleri şöyle bir dinlediğim zaman, öncelikle
şunu söyleyeyim: Döndü Siz sosyal demokratlar ne yaptınız
dedi. Biz, çok şey yaptık. Özellikle, cumhuriyetin kuruluşundan
itibaren, bu ülkedeki bugün satıp da büyük gelirler elde ettiğiniz ne
kadar değerli stratejik kurum varsa, onların temeli sosyal
demokratlar zamanında atılmıştır. Yani, siz, bir çivi
çakmazken, onların geliriyle bugün bütçe tutturup, bütçe geliri
oluşturuyorsunuz.
Diğer taraftan, yeşil kartla ilgili olarak; kart
sayısı 2007 başında 12 milyon 500 bin civarında. Daha
sonra, birden bunların güncellenmesi söz konusu oluyor, 30 Mayısa
kadar tarih veriliyor, ama nedense, 30 Mayıs tarihi erteleniyor ve
sayı bir anda 14 milyon küsura çıkıyor. 14 milyon küsura
çıkan sayı
15 Temmuzda, o güncelleştirmenin içinde bir anda 3,5
milyon yok oluyor. Şimdi, bakın, yeşil kart ve yeşil kart
uygulamalarının getirdiği faydalardan ve halka hizmetinden
bahsederken bu süren adet değişimlerinin de hangi amaca yönelik
hizmet ettiğini bir sorgulayalım.
Diğer taraftan, KÖYDES
KÖYDES çünkü aklıma
takıldı. İki buçuk, üç aydır Sayın Bakana soru önergesi
verdim, cevabını bekliyorum, hâlâ gelmedi. Çünkü, Sayın Ekren
-ekonomiden sorumlu Bakanımız- bir eylem planı
açıkladı ekim ayında ve dediler ki, o eylem planının
içinde: KÖYDES projeleriyle ilgili olan bilgilerin netleştirilmesi için
çalışmalar artırılacak. Yani, ortada bir soru işareti
var ki, o eylem planının içine düşmüş ve ben kendisine
sordum: Bugüne kadar kaç tane proje yapıldı, hangi ihale yöntemi
kullanıldı? KÖYDESte kamu ihale sistemi mi kullanılıyor,
yoksa çağrı yöntemi mi kullanılıyor? Acaba bu projeler
denetlendi mi? Şimdi, bütün bunları sorgularken ama hiçbir cevap
gelmedi, inşallah Sayın Bakanım verir.
Ben, şimdi kendi konuma ve borçlanmaya geçmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biz bugün 2008 yılı
bütçesini bir aydır, yaklaşık, konuşuyoruz. Peki,
şimdi önümüzde bir gerçek var: Bakın, Türkiye yıllardır
IMFyle olan ilişkileriyle bütçeler hazırlıyor, o bütçeleri
uyguluyor. Ona göre faiz dışı fazlalar veriyor.
Yatırımından, halkının ihtiyaçlarından,
hizmetlerinden kesiyor, sürekli biriktiriyor biriktiriyor ve borcunu indirmeye
çalışıyor. Bu kadar fedakârlıklar ortaya konuyor. Peki, bu
IMFyle önümüzdeki, 2008in Mayıs ayında anlaşma sona eriyor.
Şimdi bakıyorum, 2008 Mayıstan sonra ne olacak? Şimdi bir
bütçeyi hazırlıyoruz. Bu bütçeyle ilgili hedefler ortaya koyuyoruz.
Peki, 2008den sonra kafanızda netleşmiş bir karar var mı?
Daha zaten gözden geçirmelerin sürekli ertelenip sonuçlanmadığı
bir süreci yaşar iken, şimdi bir baktık, bir dönem ortaya
çıkan rezerv artırma imkânlarını dile getiren, onu ortaya
koyan bir model konuşuldu. Arkasından, medyaya Sayın
Şimşek tarafından dile getirildiği söylenen, medyada
yansıyan bir Şili modeli, Şili modelindeki olayda bir mali kural
sistemi dendi. Bir netleşmeniz var mı? Yani ne olacak? 2008
Mayıs ayından sonra ne yapacaksınız? Nasıl devam
edeceksiniz? Hedefleriniz nasıl? Dünyadaki gerçekler nasıl? Bunlar
ortada mı?
Şimdi, diğer taraftan, borçlanmanın gerçeklerine
bir baktığımız zaman: Değerli arkadaşlar, Türkiye
ekonomisi, Adalet ve Kalkınma Partisinin İktidarında
borçlarını, hem iç borç hem dış borç
Bazen deniyor:
Efendim, dış borca bakıyorsunuz, dış borçta özel
sektör var. Bu özel sektör kamuyu ilgilendirmiyor, neden dikkate
alıyorsunuz? Hatta tutanaklarda, bazı arkadaşların
itirazlarının da bu yönde olduğunu okudum.
Şimdi, bu ülkede yüzde 210 dış borcu
artmış olan bir özel sektör var iken, bunun, herhangi bir kriz
anında veya problem anında ortaya koyacağı
kırılganlık bu ülkeyi ilgilendirmez mi arkadaşlar? Bu özel
sektör değil mi size vergi ödeyen? Bu özel sektör değil mi üretimi
sağlayan? Bu özel sektör değil mi istihdam sağlayan? Herhangi
bir kırılganlık ortaya çıktığında ve bir
transfer söz konusu olduğunda, risk diye görmemek
Öyle bir şansınız
var mı?
Sayın Bakan, bilmiyorum, haberdar mı? Sayın Babacan
-o zaman Hazineden sorumlu Bakandı, kendileri Dubaiyi çok sever- geçen
sene Dubaiden yine çok enteresan bir açıklama yaptı, dediler ki:
Aman, bu dış borçlar çok büyük tehlike değil özel sektördeki,
çünkü bu şirketlerin aslında bir de kurşun kalemle
yazılmış bilançoları var. Ne demekti bu? Ben bunu
bazı iş adamlarına da sordum: Ya, ne demek bu? O zaman,
kurşun kalemle bir bilanço daha varsa, bunun anlamını
çözdüğünüzde, demek ki dışarıda bir para var, o para bu
şirketlere borç olarak geliyor ve onlar da borç olarak gösterip bizde hem
vergi ödemiyor hem de rakamlar yanılıyor. Yani, bunu hiç sordunuz mu?
Neden böyle bir şeyi söyleme ihtiyacı duydu?
Diğer taraftan, değerli arkadaşlar, Türkiyedeki
borçlanmanın artışına baktığınızda, iç
borçlar, dış borçlara nazaran çok hızlı bir şekilde
artış gösteriyor. Şimdi, neden iç borçların artış
göstermesi sorgulanmalı derseniz, ben bu sorgulamaları izninizle
yapmak istiyorum. Şimdi, dünyada son altı, yedi yıldır
büyük bir likidite bolluğu var ve bu likidite bolluğunun
sağlamış olduğu bir kaynak imkânı var. Ancak bu
likidite bolluğunda bizim kendi kamu borçlanmamız yüzde 17, yüzde 20,
yüzde 18 ki, bugün 18,7dir yıl için ortalama olarak
baktığınızda iç borçlanmanın faizi. Yüzde reel
faizdir, yüzde 10un üzerine çıkmıştır, iç borçlanmaya
yönelmiş ama dış borçlanma noktasında
baktığınızda, bu kaynak, kamu açısından
kullanılmamış. O kaynağı kullanan kim olsun denilmiş,
özel sektör. Peki, o zaman soruyoruz: Yani, o zaman, devlet ya da devletin borç
idare eden mekanizmaları, dünyada bu imkânın bir gün sona erip,
kırılganlığın ortaya çıkacağını ve
bu kırılganlığı da kendi kaynak değil de, kendi
üzerinde değil de özel sektöre yıkmak tercihinde mi oldu? Yani, özel
sektör olur, ne olursa olsun ama biz bir yandan yüksek reel faiz verelim
Ki,
reel faiz açısından ve faiz açısından
baktığınızda pek çok ülkenin en önünde yer alan bir
noktadayız. Böyle bir tercih içinde giden bir borç oluşturma modeli
görüyoruz.
Artı, bakınız, bugün iç borçlarımız
içerisinde, aşağı yukarı 217 milyar dolar içerisinde
baktığınızda, değişken faizli olan borçlanma
enstrümanlarının daha yüksek oranda olduğunu görüyoruz, bu da
bir kırılganlık, bu da bir risktir. Bunun da dikkate
alınması, bunun da, ilgili borç yöneticileri tarafından,
borçlanma yöneticileri tarafından dikkate alınması
gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Diğer taraftan, 2008 bütçesi ve faizine bakıyoruz.
Arkadaşlar, bu seneki bütçenin yüzde 25inin üzeri faiz ödemesine gidiyor
ve bu ödenen faizler toplam kamu yatırımlarının 4,8 i,
aşağı yukarı 5 katı, personele harcanacak
kaynağın 1.2 katı, yine, 2008 için öngörülen bütçe
açığının da 3,2 katı. Şimdi, böyle bir, yüzde
25e yakın faiz gideri öngörürken yatırımlara bakıyoruz,
yatırımlar yüzde 6lar civarında kalmış. Faiz
açısından -ki faize her zaman için mesafeli duran bir yönetim
anlayışının rantiyeye en fazla geliri
sağladığı bir dönemden geçerken- ortaya koyduğu
tablonun da çok iç açıcı olduğunu göremiyoruz. Şimdi, IMFye:
Biz borçlarımız azalttık. deniyor. Arkadaşlar, IMFnin
toplam alacağı ne kadar biliyor musunuz? Bu, 5,8 SDR. Peki, bunun en
yüksek borçlusu kim? 5,1 SDRyle Türkiye. Arkasından gelen ülkelere
baktığınızda. Dominik Cumhuriyeti, Irak, Gabon ve
Arnavutluk. IMF: Yüzde 15 personel indireceğim. diyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tamaylıgil, buyurun
konuşmanızı tamamlayınız.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) Evet, çok teşekkür
ediyorum.
herhâlde Türkiye en önemli müşterisi olduğu için ve
yönlendiricisi olduğu içindir, önemli bir yer tutuyor. Şimdi,
bakın, bu sene bir Sayıştay raporu açıklandı, orada
Sayıştayın hazineyle ilgili ortaya koyduğu, bazı
uygunluk verilmediği maddeler var. Sayın Bakanım, bunlar dikkate
alınıyor mu?
İkincisi, Türkiyenin iç borç stokuyla ilgili olarak, bir iç
borçlanma vadelerine bir de stok ortalama vadesine bakmak lazım, ki o da
iki yıl civarındadır, bu da bir
kırılganlıktır.
Bir de, dış borçlarla ilgili bir şey söylemek
istiyorum: Dış borçlar Türkiyede vadesine göre değil, orijinal
ihraç tarihine göre kısa, orta, uzun diye gösterilmektedir. Bir de, KKDF
imkânından faydalanmak için, burada da, sağlıklı bir
görünüm olmadığını söylemek istiyorum. Artı, bir de
şunu söylüyorum: Bütçe açıklarını yüksek hedefleyip
borçlanma miktarını artıracak eylemler 2005te çıktı,
2006da zaten sürekli değişerek kendini gösteriyor. Borçlanma ve
yüksek maliyetli borçlanmayla ekonomiyi idare etme imkânı önümüzdeki
süreçteki dünya likidite tehlikesinde de önemli bir kırılganlık
yaratmakta. Bunun da altını çizerek, 2008 bütçesinin ülkemiz için
hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tamaylıgil.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Mithat Melen.
Sayın Melen, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 yılı bütçesinin
19uncu maddesi hakkında MHP Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, aslında 19uncu maddeye şöyle bir
baktığımızda, hem Sayın Bakanın hem Sayın
Başbakanın konuşmasıyla tamamen çelişkili bir şey
görüyoruz burada. Bakın, niye? Garantili imkân limiti 2 milyar ABD
doları
Bu kadar, dolar kuru düştü, Türk lirası değerlendi,
her şeyde methediyoruz, çok iyi gidiyor ekonomi de, niye dolar
yazıyoruz bütçemize? Amerika Birleşik Devletleri bütçesine başka
bir para cinsinden yazılıyor mu? Orada, o zaman, kendimize
karşı bir güvensizliğimiz var her şeyden önce; bunu düzeltmekte
yarar var.
Zaten, maalesef, artık, Türkiye ekonomisi bir borç yönetim
ekonomisi hâline getirilmiş şu veya bu şekilde. Yani
borçları ne kadar iyi yönetebiliyoruzla uğraşıyoruz.
Tabii, bu sabit faizli Türk lirası, yeni Türk lirası borçları artırmak
veya öyle tutmak meselesi de çok gündemde. Yani, bir yerde hazine yönetimini,
maliye yönetimini bir borç yönetimi hâline sokup bunu nasıl daha iyi
yönetirimle vaktimiz geçiyor.
Şimdi, düşük kur, yüksek faiz. Bunu bir ara bu
kürsülerde çok methettik ve hatta bir adım daha ileri gittik, dedik ki: Avrupa
Maastricht kriterlerinin, Avrupa Birliği kriterlerinin ötesindeyiz. O
kriterlerin neresinden başladığınız, nesini
aldığınız çok önemli. Bakın, hep burada, gayrisafi
millî hasıla üzerinden alındığı iddia edildi. Hâlbuki
-bir daha baksınlar Sayın Bakan ve yetkililer- gayrisafi yurt içi
hasıla üzerinden o kriterler gündeme geliyor. Yani, öyle mukayese
ettiğimiz zaman, bunların daha yüksek olduğu ortada olacak.
Yani, o hem yüzde 60 hem de bütçe açıklarında yüzde 3 kriterini bir
daha gözden geçirmek lazım. Yani, göründüğü kadar da doğru
değil, ama tekrar bakmak lazım.
Şimdi, iç borçta da vade uzatmak aynı şey,
aynı yere geliyor. Yani, zaten bu maddeyle iç borç ve dış borçta
o vadeleri uzatmak ve vadeleri yaymak fikri var, limitler onun için çok yüksek
tutulmuş durumda. Hem de bütün bu sertifika, senet ve hisse senetlerine de
açıkça atıfta bulunulmuş.
Şimdi, yine örnekler veriliyor, İşte, Amerikan
bütçesi de açık. Fakat bir dönem Clintonın bütçesi açık
değildi biliyorsunuz, kapattı, hatta ödemeler bilançosu da
kapalıydı, bütün borçlarını da ödedi. Biz de ısrarla
bunları sürdürmenin başarılı olduğunu söylüyoruz.
Türkiye bir borç cenderesi içinde.
Yine, burada konuştuğumuz zaman şunları hep
söyledik: Efendim, bu bir kırılganlık getiriyor. diye.
Hayır kırılganlık getirmiyor. diye iddialar var.
Türkiyede geçmiş dönemde bütün bunları yaşadık. Hep de
borç üzerinden yaşadık ve ekonomi iyi gittiği sürece bunlar
önemli değil, iyi gitmediği sürece sıkıntılar
doğuyor. Bugün piyasalar sıkıştı Türkiyede. Hatta biraz
önce, benden önceki Sayın Konuşmacı da söyledi
Sanki eskiden
devletin olan borçların, şimdi özel sektörün üzerine geçmesiyle bizim
borç yükümüz azalıyormuş gibi bir hava var. Hiç
azaldığı falan yok, biz aynen devam ediyoruz. Yarın
alacaklılar herhangi bir şekilde saldırdıkları zaman
ne yapacağız?
Bakın, aslında bankadaki döviz cinsi mevduat da çok
yüksek Türkiyede ve o da bir borç bir yerde, Hazinenin çok ciddi bir borcu.
Yani, bugün sıcak para, artı, o mevduat dediğimiz olayı
birleştirdiğimiz zaman önemli bir yere varıyoruz, o da her an o
kırılganlığı Türkiyeye geri getirebilir.
Şimdi, herkes çağdaşlıktan bahsediyor.
Türkiye, acaba borç yöneterek hazinesini ve ekonomisini ayakta tutmayı
çağdaşlık mı zannediyor? Yani, bu maddede, hep
baktığımda, Hükûmetin ve hatta Hazinenin elini rahatlatacak bir
imkân yaratılmaya çalışılmış. Ama,
beğenirsiniz beğenmezsiniz. IMF ve Avrupa Birliği ki, o çapalara
bir gün ihtiyacımız olacak veya hakikaten çok çok güçlüysek hiç
ihtiyacımız olmasın, onlarsız bu işi yapalım.
Ama, bu borç meselesi üzerinde herkes gelip bizi bir kere daha
sıkıştıracak. Borçla bu işi nasıl
yürüteceğiz ve bunu niye methediyoruz bunu ben çözemiyorum. Bu limitleri
artırırsanız daha fazla borçlanırız diye de bir
şey yok. Hatta başkaları daha fazla borçlandı, bizim daha,
işte, Maastricht kriterlerinin altındayız, yüzde 60ın
altındayız demeye de gerek duymamamız lazım. Türkiye
Cumhuriyeti İstiklal Savaşını, artı, ta 1950li yıllara
kadar Atatürk ve sonraki politikalarla borçsuz yönetmiştir Türkiyeyi ve
bakın, 1980 yıllarına kadar Türkiye borçsuz yönetilen
yönetimlerde daha fazla kalkınma hızını
yakalamıştır, ondan sonra bu borç belası içerisine girdik.
Şimdi, düşünün, öyle bir havada ki, 91 milyar YTL
kişisel borçlar var Türkiyede. Hepimizin cebinde, bir tane değil,
yedi sekiz tane kredi kartı, herkes her yerde borç veriyor ve Türkiye
Avrupada artık ikinci sıraya kişisel borçlarda yavaş
yavaş oturuyor. Yani, biz sanıyoruz ki, bu Hükûmetin borçları, devletin
borçları kişisel borçlarla ilgili değil. Çok ilgili. Yarın
bütün sıkıntılar buradan gelecek.
Şimdi, faizi düşürmek meselesi. Bu, Türkiyede hiç
konuşulmuyor veya ufacık bir, işte, 0,25 falan düşürünce
Merkez Bankası, bu işlerin tekrar gündeme geleceği söyleniyor.
Yani, biz, işte reel faiz çok yüksek değil, ziyanı yok,
uluslararası konjonktür de çok iyi durumda, bu borçlanmaya devam edelim
gibi ve bu borçlanmayla hem bütçeyi finanse edip, hem piyasayı finanse
edip gelecek Türkiyeyi de ipotek altına aldığımızın
acaba farkında mıyız? Ben borca karşı olduğum
için söylemiyorum. Ama, ödenemeyecek kadar kritikleşen ve yabancı
para komponenti artan borcun, hakikaten, sıkıntılarını
hep birlikte yaşayacağız. Bunu yaşayacağız
Türkiyede. Bu kırılganlık maalesef olacak, ama bu
kırılganlığı sanki methediyormuş gibi, sanki
önünü açıyormuş gibi de bir havamız var. En azından bunu
Ya, bu borçlanmayı değil, bunu düzeltelim, gelecek beş yıl
tehlikeli geçeceki burada söylemek lazım, sıkıntılı
geçeceği söylemek lazım.
Onun için, bu yetki, 19uncu maddede verilen, 2 milyar ABD
doları ki, Türk lirası değil- yine söyledim, konvertibl
Niye
Türk lirasını buraya koymadık? Aşırı bir yetki.
Bu yetkileri bir parça sınırlandırmak lazım.
Sonra,
başlangıç ödeneklerinin yüzde ikisine kadar
ikrazen özel tertip Devlet borcu
Bu da fazla. Yani, devamlı olarak,
borcu artırabilir yetkileri Bakanlar Kurulu kararına vermekle, biraz
da Bakanlar Kurulunun önünü açıyormuş gibi görünüyoruz ama,
ekonominin önünü kapattığımızı fark etmek lazım.
Evet, şunu söyleyebilirsiniz: Türkiye Cumhuriyetinde -ki,
onlar sık sık söyleniyor- bundan önce ekonomide, işte, çok
başarılı mıydı herkes de şimdi biz çok
başarılı olalım?
Eğer öyle bir şey söylüyorsanız örnek almanız
gerekiyor o zaman, gerçekten örnek almak lazım. Geçmişteki
başarısızlıklar -çok dikkat edin, dikkatinizi çekiyorum-
hep bu döviz ve borç yüzünden başımıza geldi. Şimdi, bundan
sonraki dönemde tekrar aşırı borçlanmayı, Hükûmetin
başta, teşvik eder hâlde olmaması lazım. Bu madde, o
borçlanmayı teşvik eder ve rahatlatır hâlde geliyor.
Bir de faiz dışı fazlayla ilgili, izin verirseniz,
bir şey söyleyeyim. O, kendi kendimizi
kandırdığımız, belki, IMFyi bile -Uluslararası
Para Fonunu bile- kandırdığımız çok önemli bir konu.
Yani ne yapıyoruz? Cebimizden bir parayı alıyoruz, öbür cebimize
koyuyoruz. Faiz dışı fazla diye, öyle bir kavram da yok
aslında. O bir hesap ilişkisi. O hesap ilişkisini çok büyük bir
marifetmiş gibi söylüyoruz; sanki o faizleri, o borçları
ödemeyecekmişiz de o para sanki uzaydan geliyormuş gibi bir hava var.
Yani, böyle, Faiz dışı fazlayı
arttırdık, yüzde 6,5 gibi
Benim için çok uydurma bir limit. Kim
icat ettiyse ayrıca tebrik ediyorum, yani, IMFyi de bizim hazine ve
maliye yöneticileri kandırdılar, çok güzel. Ama, bunlarla da
avunmanın gereği yok. Efendim, faiz dışı fazla da faiz
içi fazla da hepsi bütçenin içindeki ödenekler bunlar. Bunları biz
ödeyeceğiz şu veya bu şekilde. İşte, dua ediyoruz ki
bir gün çatlamasın bu iş. Uluslararası konjonktür, Allahtan
şu anda müsait, Türkiye çok sıkıntı içinde değil,
bugün petrol fiyatları 100 dolara gelmiş, gelecek beş yıl
içerisinde bu sıkıntılar çekilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Melen, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
MİTHAT MELEN (Devamla) Sağ olun Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Bunu da böyle bir muhalefet milletvekili olarak değil,
hakikaten Türkiyeyi düşünen birisi olarak söylemeye
çalışıyorum. Çünkü bu sıkıntıları hep
birlikte çekeceğiz. Dikkat edin, Türk ekonomisi ne zaman sıkıntıya
girdiyse Türk siyasi ve sosyal hayatı sıkıntıya
girmiştir. Onun için, hakikaten, gelin, bundan sonraki bütçelerde en
azından -bu bütçe artık çıkacak- şu borçlanma meselesini
bir daha gündeme getirelim ve Türkiye Cumhuriyetini borç yönetimi yapmayan bir
hazine havasına, gerçekten görevini icra eden, borç yönetimiyle
uğraşmayan bir hazine ve ekonomi yönetimi hâline getirelim. Ekonomi
yönetimi borç yönetmekle meşgul, hakikaten, makroekonomik yapıda
yeniden yapılanma ve yapısal reformların yapılanmasıyla
meşgul değil.
Efendim, beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca, tekrar bütçenin hayırlı olmasını -2008
yılı- diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Melen.
Şahsı adına, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Erdoğan.
Sayın Erdoğan, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008
yılı merkezî yönetim bütçesi, AK Parti hükûmetlerinin
hazırladığı diğer bütçeler gibi sosyal yönü güçlü bir
bütçedir. 2007 yılı bütçesinde eğitim ve sağlık
hizmetleriyle sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerinden oluşan
sosyal harcamaların gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 10,7
iken 2008 bütçesinde yüzde11,1e çıkmaktadır.
Sosyal politika halkın yanında olmayı gerektirir.
Biz milletten aldığımız gücü milletimizin hizmetine
sunuyoruz, çünkü millet eksenli bir siyaset yapıyoruz. Adalet ve
kalkınma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz.
2008 yılı maliye politikası çerçevesinde, sosyal
politika ve programlarla, gelir düzeyi düşük olan kesimleri desteklemek ve
eğitime daha fazla kaynak sağlamak açısından bütçede
yapılanlara birkaç örnek vermek istiyorum: Üniversite öğrenci burs ve
kredi tutarı 2008 yılında yüzde 6,7 oranında
artışla 160 YTLye çıkmaktadır. Kredi alan öğrenci
sayısının 567 bine, burs alan öğrenci
sayısının 194 bine çıkması hedeflenmektedir.
Özürlülerin eğitimi ve bakımı için 2007de 661
milyon YTL ödenek konulmuş iken 2008 bütçesinde aynı amaçlar için 696
milyon YTL ödenek öngörülmüştür.
Kimsesiz çocukların yuvalarda ve yurtlarda bakımı
için 2008 yılı bütçesinde 294 milyon YTL ödenek öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008
yılı bütçemizde, çocuklarına bakamayan ailelere ayni, nakdî
yardım olarak 51 milyon YTL, yaşlıların bakımı
için 95 milyon YTL ödenek konulmuştur. 232 milyon YTL tutarında ücretsiz
kömür yardımı yapılacaktır.
İlkokul ve liselerde ücretsiz kitap yardımı için
toplam 290 milyon YTL, tarımsal desteklemeler için 5 milyar 400 milyon YTL
ödenek öngörülmüştür.
Esnafa verilecek düşük faizli kredinin finansmanı için
Halk Bankasına aktarılan ödenek 2008 yılı bütçemizde 211
milyon YTLdir. Ziraat Bankasına, çiftçilere verilecek düşük faizli
kredinin finansmanı 173 milyon YTLden 2008 yılında 400 milyon
YTLye çıkartılmıştır. Sosyal güvenliği
olmayanların sağlık giderleri için 3 milyar 850 milyon YTL
ödenek öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüldüğü gibi verdiğim bu örnekler, AK Parti Hükûmetinin yoksula,
esnafa, çiftçiye, öğrenciye, sosyal güvenliği olmayanlara
verdiği önemin en büyük göstergesidir. Çünkü, bizim anlayışımızda
siyasi etik dediğimiz şey, tabutu kadar adam olmaya isyan etmek
demektir. Ben bu yaşıma geldim, bir şey öğrendim: CHP
söyler, AK Parti yapar. Deminden beri sizler söylüyorsunuz, AK Partinin
yaptığını, icraatlarını
arkadaşlarımız bütçe görüşmeleri boyunca ifade
etmektedirler.
AK Parti olarak anlayışımız, şartlar ne
olursa olsun halkımızı nasıl sömürürüz
anlayışıyla değil, halkımıza nasıl
katkı yaparız, refah seviyesini nasıl yükseltiriz
düşüncesiyle harekettir. Milleti sevmek, ben ülkem için şunu yaptım,
bunu yaptım demeyi gerektirir, öneri gerektirir.
Değerli arkadaşlar, siyaset akıldır,
basirettir. İktidar olmak geleceği görmektir. Muhalefet olmak da
ezberini değiştirmeyi gerektirir. Ne yazık ki, ezberini
bozmayanları milletin sandıklara mahpus ettiği gibi bundan
sonraki dönemlerde de aynı şeyi göreceğiz. Elli yedi yıldan
beri aziz milletimizin iktidara getirmediği bir anlayış,
kendisini değiştirmediği müddetçe, kaç elli yedi yıl geçse
yine iktidara gelemeyecektir.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Gelirse ne yapacaksın?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu
millet, komşusu açken tok olmayı, yanındaki üşürken
ısınmayı, karşısındaki kederliyken sevinmeyi
içine sindiremeyen fertlerden oluşan bir millettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdoğan, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bizim medeniyetimiz hayırseverliği ve
paylaşmayı toplumsal hayatın merkezine almıştır
Biz, muhtaç olanın yardımına koşmayı ibadet biliriz.
Bizim kültürümüzde dertlinin derdine derman olmak, kanayan yaralarını
sarmak, mutsuz gönülleri sevindirmek var olmanın temelidir. Ak kadrolar
şunu çok iyi bilir ki, bir insanın kıymeti himmeti
nispetindedir. Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir.
AK Parti Hükûmetinin bugüne kadar samimiyetle yaptığı büyük
hizmetler milletimizin gönlünde makes bulmuş ve dolayısıyla
halkımızın teveccühü seçim sonuçlarında kendisini
göstermiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve
düşüncelerle sözlerime son verirken, 2008 yılı bütçesinin
milletimize hayırlı olmasını diliyor, yaklaşan Kurban
Bayramınızı tebrik ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına ikinci konuşmacı Denizli
Milletvekili Selma Aliye Kavaf.
Sayın Kavaf buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesi olan Hazine garanti limiti ve
borçlanmaya ilişkin işlemler ile ilgili şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2008 bütçesi AK Parti hükûmetlerinin altıncı,
60ncı Hükûmetimizin de ilk bütçesidir. Hepimizin bildiği gibi
bütçeler, hükûmetlerin bir yıl içerisinde millete sunacağı
hizmetleri, izleyeceği ekonomik ve sosyal politikaları ifade eden
gelir ve gider tahminleridir. AK Parti iktidarı öncesi popülist
kaygılarla hazırlanan, idare edilemeyen bütçeler yüzünden ülkemiz
krizlere girmiş ve bunun bedelini de yüksek faiz ve fakirlik olarak
ödemiştir. Sonuçta bütçemiz, hizmet bütçesi olmaktan
çıkmış, yaklaşık yüzde 44lük bir kısmına
dokunulmadan faiz ödemelerine giden bir transfer bütçesi hâline gelmiştir.
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 19uncu
maddesi, özü itibarıyla, devlet kurum ve kuruluşlarının
gerçekleştireceği yatırımların finansmanında
kullanılmak üzere, ihtiyaç duyduğu dış kredileri daha uygun
koşullarda alabilmesi için hazine garantisi verilmesinin üst limitini
belirlemektedir.
1961 yılından itibaren yatırımların
finansmanında Hazine garantisi uygulanmaktadır. 1992den itibaren de
bu borçların Hazine tarafından ödenmesi söz konusudur. Bu durumda
Hazinenin üstlendiği yükün giderek ağırlaşması
üzerine, hazine garantisi uygulamasına bir üst limit getirilmiştir.
Kamu mali yönetimi kapsamında disiplinin sağlanması
amacıyla uygulanmaya konan garanti limiti ilk olarak 1998 Yılı
Bütçe Kanununda yer almış ve böylece, garantiler, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilgisiyle çizdiği sınırlar çerçevesinde
sağlanmaya devam edilmiştir. 2005 yılında 2 milyar dolar
olan bu limit, 2006 yılında 3 milyar dolara yükseltilmiştir ve
son olarak, 2008 yılında çıkarılan 4749 sayılı
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunla,
garanti imkân limiti 2 milyar dolarla
sınırlandırılmıştır. AK Parti
İktidarı ile 2002de 5 milyar dolar olan kamuya ait hazine garantili
dış borç stoku, Hükûmetimizin etkili ve başarılı politikasıyla,
2007 yılına gelindiğinde 2 milyar dolara kadar
düşmüştür. AK Parti hükûmetleri cumhuriyet tarihinin en çok borç
ödeyen hükûmetleri olmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçmiş
uygulamalara baktığımızda, hazine garantisiyle iyi
yapılmış işler olduğu gibi kötü örnekler de mevcuttur.
Nasıl olsa hazine ödeyecektir rahatlığı içerisinde,
rasyonel olmayan yatırımlar hazinemiz üzerine ciddi yükler
getirmiştir. Esas olan, kurumlarımızın kendi
saygınlıkları ve sağlam projelerle, hazine garantisi olmaksızın
kredi bulabilmeleri ve bu krediyi popülist politikalardan uzak, ülke
menfaatleri doğrultusunda kullanmalarıdır.
İzlenen politikalarla, iktidarımızdan önce,
milletimizin sırtında yük olan bütçe, AK Parti döneminde milletimize
hizmet eder hâle gelmiştir. Hazırladığımız
bütçelerle, uzun yıllar arzu edilen istikrar ortamı
sağlanmıştır. Ülkemizin iç dinamikleri yerine oturmuş
ve küresel dalgalanmalardan daha az etkilenen bir ülke konumuna gelmiştir.
2002 yılında 183 milyar dolarlık millî gelir
seviyesiyle dünya ekonomileri arasında 26ncı sırada yer alan
ülkemiz, 2006 yılında 400 milyar doların üzerinde millî gelir
seviyesiyle dünyanın 17nci büyük ekonomisi hâline gelmiştir. Millî
gelirimizin 2007 yılında 489 milyar dolar seviyesine
çıkması öngörülmektedir.
Bunun kişi başı millî gelire yansıması
ise, aynı dönemler göz önünde bulundurulduğunda, 2002
yılında 2.598 dolar iken, 2007 yılında 6.625 dolar
olmuştur. Millî gelirimizin 2008 yılında 7.000 dolara
ulaşması tahmin edilmektedir.
2003-2007 yılları arasında, sürekli olarak, ülke
ekonomimiz ortalama bazda yüzde 7,3 derecesinde büyüme
gerçekleştirmiştir. Oysa, bundan önceki dönemlerde on yılda bir
yaşanan krizler beş yıla, hatta kriz aralıkları iki
yıla kadar inmiştir.
Türkiye, bütçe açığı bakımından da
Maastricht kriterlerini yakalamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kavaf, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
SELMA ALİYE KAVAF (Devamla) Bilindiği üzere, bütçe
açığımızın gayrisafi millî hasılaya oranı
yüzde 3tür. Aynı şekilde, ülkemiz, borç stoklarının
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı bakımından da yüzde 60
olan Maastricht kriterlerini yakalamıştır.
Tüm ekonomik ve sosyal kalkınma göstergelerini mukayeseli ve
tarafsız bir şekilde okur ve yorumlarsak AK Parti İktidarı
ile ülkemizin nereden nereye geldiğini görmek pek de zor olmasa gerek. AK
Parti hükûmetleri iktidara geldiğinden bu yana ülkemizin yıllarca
hasretini çektiği ekonomik ve siyasi istikrar
sağlanmıştır. Beş yıldır ülkemizde istikrar
var, güven var. Ülkemiz ekonomisi hiçbir dönemle kıyaslanmayacak kadar
sağlam, güçlü, dayanıklı ve dirençli bir zemin üzerinde yol
almaktadır. Önümüzdeki yeni dönemde de ülkemizin küresel ekonomide rekabet
gücünü artıracak ve daha büyük küresel aktör hâline gelmesini
sağlayacak politikalar izlenmeye devam edilecektir. 2008 bütçesinin
ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini, geleceğin Türkiyesini
inşa etme yolunda refah, huzur ve mutluluğumuza vesile
olmasını içtenlikle diliyorum. Bu vesileyle aziz milletimizin
yaklaşan Kurban Bayramını ve yeni yılını
kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kavaf.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Değerli
arkadaşlarımız seri olarak sorularını sorarlarsa,
diğer arkadaşlarımızın da soru sorma şansı
olacaktır.
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla Sayın Bakanıma
soruyorum: Sayın Bakanım, kaç belediyemiz yabancı finans
kuruluşlarına hazine garantili borçludur? Bu borçların
tutarı ne kadardır? Borçlarını ödemediği için hazine
hangi belediyelerin borcunu ödemek zorunda kalmıştır?
İkinci sorum: Özel sektörün yabancı finans
kuruluşlarına borçlu olduğu biliniyor. Bu borçları
nedeniyle Türk bankalarının veya hazinenin kefaleti söz konusu mudur?
Bu borçların ödenmemesi durumunda, bu kefaletten dolayı
vatandaşa bir fatura çıkacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben Sayın Bakandan şunu öğrenmek istiyorum:
Şimdi, 3üncü maddede denge var. Gelirle gider arasında borçlanma
dengesi de getirmiş, fakat bu maddenin üçüncü bendinde, Hükûmete 44
katrilyon civarında bir borçlanma imkânı tanınmış.
Bütçe açığınız 18 katrilyon iken, niye 44 katrilyon
borçlanma yetkisi alıyorsunuz? Acaba sizin bu bütçe
açığınız gerçeklere dayanmıyor mu?
Yine, dün burada kısmen de açıklandı. Bu
yabancı kuruluşlardan Türkiyeye birtakım
Mesela Vanda 400
yataklı bir hastane için, bir uluslararası kuruluştan 56 milyon
euro borçlanmak için -bunun yarısı hibe yarısı kredi-
Hükûmetin, işte, ilgili hazinesi yetki vermiyor. Ben tabiî çok açık
söylemek de istemiyorum, çok fazla da soru sormamak için.
Ayrıca, dün veya evvelsi gün bir gazetede, işte, küçük
bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ederim.
Sayın Ertuğrul
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) Sayın Bakana
Bu enflasyon
değerleri kaç ve hangi kalemlerden tespit ediliyor? Resmî rakamlarla
piyasadaki farkı nasıl yorumluyor? Anadoluda Aksarayda,
Niğdede insanların en yoğun olduğu yerler kahveler ve
bankalar. Kahvelerde işsizlikten dolayı yoğunluk. Bankalarda ise
nakit yokluğundan herhâlde, kredi almak için, kefil olmak için gelen
insanlar veya senet imzalamak, evraklara imza atmak için
Bankalar da ondan
dolu. Bu piyasada nakit para miktarı ne kadar? Bu nakit paralar küçük
esnafta değil de, acaba nerede toplanıyor? Bu konuda cevap istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ertuğrul.
Sayın Işık
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sayın
Başkanım teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, özellikle milletvekili
arkadaşlarımız bu özel sektörün borcunu Türkiyenin toplam borcu
üzerinde çok fazla zikrediyorlar. Sorum şu: Özel sektör bu borcu niye
alıyor? Bir de özel sektör bu parayı nerede kullanıyor? Acaba
eskiden olduğu gibi yat, kat mı alıyor, yoksa başka
noktalarda mı kullanıyor? Sorumun
cevaplandırılmasını istiyorum.
Ayrıca Sayın Çalış sordu, belediyelerin hazine
garantili borçları. Ben Kocaeli Milletvekiliyim. Bizim baraj demeye
ağzımızın, dilimizin varmadığı Yuvacık
göletinden dolayı, 200 milyon dolar maliyeti bile bulmayacak bir göletten
dolayı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve hazine 2,5 milyar dolar,
toplamda da 4,5 milyar doları geçecek bir yükün altındadır. Bunu
da ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Bakan, ülkemizin yabancı
yatırımcılarca risksiz ve yatırım yapılabilecek
bir ülke olduğunu, yetkililer sürekli söylüyorlar. Ben de buna
katılıyorum. Yabancı yatırımcıların 3
Kasım 2002den sonra ülkemizde sıfırdan kurduğu, hem ülke
kaynaklarını işleyip ekonomiye katkı sağlayan hem de
istihdam yaratan kuruluşları var mıdır İskenderun
Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum gibi? Yoksa, yabancı
yatırımcı, sadece altın yumurtlayan, cumhuriyetten beri
yaşattığımız Telekom, PETKİM gibi hazır
kurumlara mı yatırım yapıyor? Yabancı
yatırımcıların önceliği nedir?
Sayın Bakanım, ikinci sorum:
Bakanlığınız döneminde, Adana Küçüksaat mevkiinde bulunan
defterdarlık binasının restorasyon adı altında
dış cephe kaplaması yapıldı. Bu inşaat
tamiratı kaç yıl sürmüştür, ne kadar harcama
yapılmıştır? Adanada inşaat fiyatları Türkiye
ortalamasının çok altındadır. Mevcut binaya yapılan bu
parayla yeni bir bina alınacağını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güvel, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Çalışın
sormuş olduğu soru Hazine garantili borçlar ne kadardır? diye.
Şimdi bende onların şu anda hazır listesi yok. Ama,
bunları yazılı olarak Sayın Çalışın
kendisine iletebiliriz. Onu da Hazineden sorumlu Devlet
Bakanlığına bildiririz, oradan da cevabı alırız.
Yalnız, hazine garantili borçlar
Son konuşmacı
Sayın Kavaf da belirtti, Türkiyemizde eski uygulamalar maalesef çok kötü
örneklerle doludur. Nasıl olsa bunu hazine ödeyecek düşüncesiyle
birçok verimsiz yatırım, yanlış yatırımlar hazine
garantisi altında büyük israflara yol açmıştır. İşte
Kocaeli Milletvekilimiz de söyledi, Yuvacık Barajı bunlardan bir
tanesi. Şimdi öde öde bitmiyor. Benim bildiğim. Ama, diğerleri
de, neler vardır, bunların listesini de gönderelim.
Ve şu konuştuğumuz 19uncu madde de, hazine garanti
limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemeleri içeren bir madde ve burada,
bakın, (a) maddesi diyor ki Garantili imkân limiti 2 milyar ABD
dolarını aşamaz. Yani, şimdi bunlara, çok büyük ölçüde
sınır getirildi. Artık, biz, belediyeler dâhil birçok projelerde
hazine garantisi vermiyoruz. Hazine garantisi verdiğiniz zaman borçlu, hiç
sanki borçlu değilmiş gibi hareket ediyor. Hazine, öde babam öde.
Hazine nereden ödüyor? Bu milletten topladığı paralarla ödüyor.
Biz, artık, bu devrileri geride bıraktık.
Özel sektör borcuna bir hazine kefaleti var mı? diyor
Sayın Çalış. Hazine kefaleti, özel sektöre katiyen yok, böyle
bir şey söz konusu da değil. Hani, yarın öbür gün bunlar
borçlarını ödemeye başlayacaklar. Zaten, alıyorlar,
aynı zamanda da ödüyorlar. Yani şu anda ödenen borçlar da var,
alınan borçlar da var özel sektörde ve özel sektör kendi hesabını
kendi yapıyor. Ayrıca, parayı veren garanti bir şey
görmezse kredi vermez zaten. Orada ya o özel sektörün dövize yönelik
ihracatı vardır, gelirleri vardır, şu vardır, bu
vardır veyahut da belli yerde alacakları vardır. Muhakkak
surette, parayı veren bunun garantisini de kendisi alıyor, ama bunun
hazineyle bir ilgisi yok. Hazine, buna kefil değil, çünkü bu, çok
Yani
devletin borçları arasında sayılıyor özel sektör
borçları da. Devletin borcu değil özel sektör borcu.
Sayın Genç, bütçe açığı ile ilgili olarak
Bütçe açığında, 3üncü madde de bütçe açığındaki
miktardan daha fazla bir borçlanma oluyor. Acaba burada bir
yanlışlık mı var? diyor. Şimdi, hazine, tabii, bütçe
açığı kadar borçlanır, ama bunun yanında hazinenin
birtakım para işlemleri de vardır. Proje kredileri alıyor.
Proje kredileri aldığı zaman da o proje kredisini
imzaladığında para alınmıyor. Para ne zaman projeye
alınıyor, harcanıyor, o zaman bütçede de gösteriliyor zaten.
Fakat, bazı, yine Dünya Bankasıyla yaptığı
anlaşmaları oluyor, başka proje kredileri oluyor. Onları
Hazineden bir açıklama alıp da Sayın Gençe göndermek için ben
Hazineye söyleyeceğim bu hususta. Daha açık, daha izah eden bir
açıklama kendisine göndermemiz icap ediyor.
Sayın Ertürk Enflasyon nasıl hesaplanıyor? diyor.
Enflasyonun nasıl hesaplandığının teknik
ayrımını TÜİK en iyi bilen. TÜİKten
aldığımız bilgileri de Sayın Ertürke gönderelim bu
hususta.
Nakit paralar nerede? diyor. Nakit paralarla ilgili olarak, yani
tedavülde olan paraların hesabını Merkez Bankası takip
ediyor ve bununla ilgili olarak da sürekli aylık raporlar
yayınlanıyor, tedavülde şu kadar para var, işte şu
kadar arttı, şu kadar eksildi, şuraya verildi, krediler bu
kadar, hepsini onların ince ince hesaplıyor. Ya o rapordan temin
ettiği zaman bu sorunun cevabını kendisi görecektir, çünkü benim
de şurada, burada diyecek şu anda hâlim yok yani.
Sayın Işık Özel sektör borcu nerede
kullanıyor? diyor ve kendisi, yine Sayın Çalış gibi Buna
hazine kefaleti var mı? diyor.
Değerli arkadaşlar, özel sektörün borçlarına hazine
kefaleti olmaz, yok, bundan sonra da olmayacak. Yani şimdi, biz, bu hazine
kefaleti konusunda çok hassas davranıyoruz. Öyle, ona kefil ol, buna kefil
ol
Paran çoksa kefil ol demişler. Böyle yağma yok, herkes borcunu
bilsin. Yani hazine de kimseye öyle kefil olamaz. Hatta, bazı
kuruluşlarımız var bizim, Türk Hava Yolları gibi, şu
gibi, birçok uçak alımı oluyor yahut başka yerde başka
projeler oluyor, onlara bile kefil olmuyor, hiç şeyi yok.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Ödenmediğinde ne olacak
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi,
alacaklı düşünecek onu, ödemediğinde. Hani bir hikâye var,
malum
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Borsalar düşüyor.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Devletin itibarı, devletin
itibarı
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Mişon,
Salamon parayı ödeyemeyecek. demiş Sen şimdi uyu, Mişon
düşünür onu. demiş, yani o uykusuz kalır.
Şimdi, bizim kefilimiz yok. Veremedi diye yani
Kim kime borç
veriyor? Hangi şartlarda borç veriyor? Her şeyin bir
anlaşması var, bir sözleşmesi var. Onlar hâkim, ona göre, o
kaidelere göre hareket edecek. Ben ödeyemedim borcu, devlet ödesin. Var mı
öyle yağma? Yok öyle şey!
BAŞKAN Sayın Bakanım, süremiz tamamlandı.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Tamamlandı
mı? Peki.
Özel sektör borcunda, büyük çapta, yatırımların
finansmanında kullanıyorlar onlar da. Onu da söyleyeyim Sayın
Işıka cevap olarak.
Peki, çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istiyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın
Güvele de herhâlde şey ederiz, yazılı, defterdarlık
binasını filan
BAŞKAN Tamam, diğer sorulara Sayın Bakan
yazılı cevap vereceğini ifade ettiler.
Evet, maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.47
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
57 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
19uncu maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
19uncu maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
20nci maddeyi
okutuyorum:
Görev
zararları
MADDE 20- (1)
Kamu iktisadi teşebbüslerinin 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
35 inci maddesi uyarınca doğmuş ve doğacak görev
zararı alacakları ile 12/12/2001 tarihli ve 2001/3372
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceki yıllar
kararları kapsamında üretilen şekerin, Türkiye Şeker
Fabrikaları A.Ş.nin özelleştirme programına
alındığı tarih itibarıyla sözleşmesi ve
bağlantısı yapılmış olan dahilde işleme
rejimi kapsamındaki satışlarıyla ihracatından
doğan ve/veya doğacak görev zararları ile Toprak Mahsulleri
Ofisi Genel Müdürlüğünün ilgili mevzuatında belirtilen esas ve
usullere göre doğmuş ve doğacak görev zararı alacakları,
avans olarak (söz konusu Genel Müdürlüğün 2004-2005 kampanya döneminde
dahilde işleme rejimi kapsamında doğan ve/veya doğacak
görev zararları hariç) Hazine Müsteşarlığı bütçesinde
bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanır.
(2) Türkiye
İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin politik risk
kapsamında yapacağı tahsilatın ve Bankanın faaliyet
kârlarından Hazineye tekabül eden temettü tutarlarının
tamamı veya bir kısmı, Bankanın politik risk
alacağına ve/veya ödenmemiş sermayesine mahsup edilebilir. Söz
konusu mahsup işlemlerine Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan; mahsup işlemlerini Hazine
Müsteşarlığının teklifi üzerine bütçenin gelir ve
gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili
Devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Mehmet Günal; şahısları adına,
Diyarbakır Milletvekili Ali İhsan Merdanoğlu, Eskişehir
Milletvekili Emin Nedim Öztürk ve Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın söz talepleri vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz
Oyana aittir.
Sayın Oyan,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; efendim, maddeyle ilgili, Sayın Başbakanın
burada açılış konuşmasında söylediği bir sözden
hareket ederek konuşmamı başlatmak istiyorum. Sayın
Başbakan dedi ki 4 Aralık 2007 Salı günü oturumunda,
konuşmasının sonunda şunu söylüyor: Görev zararı diye
bir şey bizim kitabımızda yazmıyor, inşallah da
olmayacak. dedi.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kamu bankaları için, kamu bankaları
OĞUZ OYAN
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir bakalım
görev zararı var mı, yok mu. Görev zararı var mı yok muyu
da nereden görelim? Meclisimiz adına inceleme, denetleme görevini yapan
Sayıştay raporlarından. Biliyorsunuz, Sayıştay Türkiye
Büyük Millet Meclisine bağlı olarak bu raporları
hazırlıyor.
2005
yılı Hazine İşlemleri Raporuna
baktığınız zaman şunu görüyorsunuz: 2005
yılında Toprak Mahsulleri Ofisi ve Türkiye Şeker
Fabrikalarının hazineye olan borçları bu kurumların görev
zararı alacaklarına ve sermaye paylarına mahsup edilmiş,
mahsup edilen bu tutarlar karşılığında ise bütçe
gideri kaydı yapılmamıştır.
İki şey
birden var: Yani, bir görev zararı diye bir olay var. İki kurumla
ilgili burada bilgi veriliyor. İki, bir başka şey daha
yapılıyor. Şeffaflık diye Türkiyede işte yeni
reformlar yapıyoruz, şeffaflık, saydamlık var, artık
her şey bütçede gösteriliyor gider olarak deniyor, ama görüyoruz ki
bunlar gider kaydı yapılmıyor.
Bunlar küçük
rakamlar mı? Bakalım: Toprak Mahsulleri Ofisi için 611 milyon yeni
Türk lirası ya da 611 trilyon, Şeker Fabrikaları için de 361 milyon,
toplamı 972 milyondan bahsediyoruz. Bir de bunların sermaye
artışlarına mahsuben, ödenmemiş sermaye alacaklarına
mahsuben olanları da sayarsak 1 katrilyon 368 trilyon TL ya da 1,368
milyon YTL. Yani, bu kadar bir
Görev zararı ve sermaye payları nedeniyle
bu kadar tutar bütçe gideri yapılmaksızın silinen alacağa
karşı mahsup ediliyor. Bu, 2005.
2006 Raporu, gene
Sayıştay Raporu
Bakalım ne diyor Sayıştay Raporu.
Diyor ki: DFİFten olan, yani Destekleme Fiyat İstikrar Fonundan olan
hazine alacakları, Türkiye Halk Bankasından olan hazine
alacakları, bazı kamu kurum, kuruluşlarından hazine
alacakları, belediyelerden hazine alacakları vesaire, bunları
topladığınız zaman 2006 yılında bütçe gideri
yapılmadan silinen hazine alacağı tutarı 1 milyar 567
milyon YTL. Yani 1,5 katrilyon civarında bir paradan söz ediyoruz. Bunun
çok büyük kısmı da aslında 5568 sayılı Kanun'la
silinen alacaklardan oluşuyor. Bu nedir diye
baktığınız zaman, bu Kanun aslında, 4749
sayılı Kanun'da, yani Borç Yönetiminin Düzenlemesi Hakkında
Kanun'da değişiklik yapmıştı. Şimdi bir
hatırlatma yapayım bu 4749 sayılı Kanun'la ilgili, burada
eski dönemde olmayan milletvekilleri olabilir.
Efendim,
şimdi, bir kere, bilindiği üzere bu 4749 sayılı Kanun, Mart
2002'de, yani devri iktidarınızdan önce çıkmış idi.
Buna göre, bütçede borç tahkimlerinin yapılması, gelir konulmadan
yapılması, gelir karşılığı olmadan
yapılması imkânsız hâle geliyordu. Her ne kadar, Hazineden sorumlu
Devlet Bakanına bir inisiyatif veriliyordu ise de, yetki veriliyor idiyse
de bu yetki ancak bir ödenek, bütçeye ödenek konulması şartıyla
mümkündü. Siz 2005 Martında, yani bundan bir buçuk yıl kadar önce
bunu değiştirdiniz. Yani orada fiilen imkânsız hâle gelen,
ödenek olmaksızın bu tür zarar mahsuplarının, borç
konsolidasyonlarının yapılması mümkün olmaz iken bunu
2005'te değiştirdiniz TMSF borçları hariç olmak üzere.
Şimdi IMF de bu düzenlemede güya şeffaflıktan yana sesini
çıkarmadı, yani suç ortağınız oldu.
Değerli
arkadaşlarım, yani burada demek ki, bir iktidar
mantığı var ki bu iktidar mantığı, bütçe
açıklarını olduğundan daha düşük gösteren, bütçe
giderlerini tam olarak görmemize imkân vermeyen ve saydamlığı
tamamen gözümüzün önünden silip götüren bir uygulama yapıyor. Yani, kimden
saklamış oluyor? Kesin hesap kanunlarına da girmediği için
Meclisimizin önünden kaçırılmış oluyor ve buraya
çıkıyor Maliye Bakanı, diyor ki: "Biz, aslanlar gibi bütçe
açıklarını ilan ettiğimizin altında
gerçekleştiriyoruz."
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Doğru.
OĞUZ OYAN
(Devamla) Sayın Bakan, 2005 ve 2006 yıllarında burada size
söylediğim her biri 1,5 katrilyon dolayında olan, bu bütçede gider
gösterilen kalemleri ne yapacaksınız? Bunlar gösterilseydi, bütçe
alacakları böyle mi çıkacaktı?
Bir başka
şey söyleyeyim size. Bu bütçe açıklarıyla ilgili çok
övünüyorsunuz. Daha önce burada söyledim ama siz yoktunuz. Bir daha söyleyeyim,
belki bir cevap verme imkânınız olur. 2005 yılında,
Sayın Bakan, evet, bütçe açığı tahmininden çok daha az bir
açık verdiniz, 9,7 milyar yeni Türk liralık.
Peki, ben soruyorum:
Yasama organından açığın en fazla yüzde 5i kadar bir
borçlanma yetkisi almanız gerekir iken -siz ve Hazineden sorumlu Devlet
Bakanı- nasıl olur da siz 9,7 milyar YTLlik bir açık
vermişken, 20 milyar 300 milyon YTLlik bir borçlanma yapabildiniz? Yani
verdiğiniz açığın 2 katı bir borçlanmayı hangi
yetkiyle yaptınız? Bunu size soruyorum. Yani burada tahmininizin
eğer
O zaman, ikinci
bir şey daha söyleyeyim. 2006 yılını alalım. 2006
yılında 3,9luk bir açık verilmiş gözüküyor. Bütün bu
söylediğim şeyler dâhil değil, ama 3,9luk bir kâğıt
üzerinde açığınız gözüküyor bütçede. Yani normalde bunun
yüzde 5 fazlasıyla borçlanabilirsiniz. Yani, en fazla 4,3 milyar yeni Türk
liralık bir borçlanma yetkisi veriyor size yasama organı. Siz, hangi
yetkiyle, 6,8 milyar yeni Türk liralık bir borçlanma yaptınız?
Buyurun, Meclise hesap verin Sayın Bakan.
Yani, burada
eğer açığı baştan yüksek gösterip, beklenenden fazla
gösterip, buradan daha yüksek yetki alarak, sonradan bu yetkiyi, borçlanma
yetkisini kötü biçimde kullanmaksa amaç, bu, doğrusu, Meclisin
yetkilerinin gasbına girer.
Sayın Bakan,
burada tabii saydamlık meselesine daha sonraki konuşmamda
değinirim, ama yani bir taraftan saydamlık diye bir mesele öne
sürülüyor, bununla ilişkili birtakım yasalar çıkıyor, IMF
bakıyorsunuz bu konularda çok titiz gözüküyor ama işine geldiği
zaman da IMF sizinle her konuda suç ortaklığına
girişebiliyor. Bunun başka örnekleri var. Şimdi vaktim çok fazla
olmadığı için girmeyeceğim, ama bir başka konuya
gireyim. 2005 yılında, siz bu düzenlemeyi Mart 2005te yaparken bir
şeyi daha yapmıştınız, Tarım Satış
Kooperatifi Birliklerinin 2000 öncesi borçlarını silen bir
işleminiz olmuştu. Bu doğru bir hareketti. Ama bu doğru
hareket, aslında Dünya Bankasının Tarımda Reform
Uygulaması Projesi çerçevesinde yapılan bir eylemdir ve 2000den
sonra birliklerin, Tarım Satış Kooperatifi Birliklerinin tekrar
borç biriktirme eğilimleri önlenemediği için, önlenemeyeceği
için çünkü dünyanın her tarafında bu tür kooperatif birlikleri,
yılın sadece iki ayında, bir ayında, üç ayında
alım yapıp bunu on iki ay boyunca satmakla görevli oldukları
için mutlaka bir stok maliyetiyle karşı karşıyadırlar
ve bu işlemlerinden olağanüstü koşullar olmadıysa,
aldıkları mal olağanüstü değerlenmediyse zarar ederler, dolayısıyla-
bu tür birliklere katkı yapmak, destek vermek bütün gelişmiş
ülkelerde bağımsız davranabilen IMF, Dünya Bankası
direktifleriyle hareket etmeyen bütün hükûmetlerin bu birliklere, bu
kooperatiflere destek olması şarttır.
IMF 2000de
çıkardı tabii, sizin öncenizdi, ama niçin o yasayı
değiştirmezsiniz birliklere destek vermek açısından? Niçin
-2006da örneğin ve daha sonra- Toprak Mahsulleri Ofisine fındık
alımında verdiğiniz yetkiyi oradan hazineye zarar yazma
imkânını getiriyorsunuz da bunu niye pamuk birliklerine, niye incir
birliğine, niye ayçiçeğiyle ilişkili Trakya Birlike ya da
Karadeniz Birlike vermiyorsunuz? Yani, buradaki bu çifte standardı
anlayabilmiş değiliz. Eğer bir görev zararı meselesi varsa
ki var- bunu Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri için de
uygulamak zorundasınız ve bunu 2007 sonuna kadar, yani bugün
güncelleştirerek tekrar birikmiş borçlarını silmeyi gündeme
getirmek durumundasınız. Ben, bunu, bugün burada hem bu maddeyle ilişkili
olarak söylüyorum hem burada Türkiyedeki kooperatif örgütlenmeye de büyük bir
darbe indiren IMF, Dünya Bankası politikalarına sizin
ortaklığınızın burada teşhir edilmesi için
söylüyorum.
Çok teşekkür
ediyorum ilginiz için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, saat 14.00te toplanmak üzere
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.00
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
57 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
20nci maddesi üzerinde şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günala aittir.
Sayın Günal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; MHP Grubu ve
şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu bütçe maratonu süresince sizlere daha önce de rakamlarla
yapılan illüzyonlardan dün bahsetmiştim. Ama, zamanımız
yetmediği için eksik olan birkaç husus kalmıştı. Özellikle,
bugün, görev zararlarıyla ilgili maddeyi şu anda
tartışıyoruz. Az önce CHP Grubu adına söz alan
konuşmacımız da ayrıntılarına girdiler. Ama, ben,
bu vesileyle, yine sıkça yapılan bir illüzyondan bahsetmek istiyorum.
Sık sık Sayın Başbakan -Sayın Bakan da dün ifade etti,
kendisi şu anda yok ama- sıkıştığınız
anda yaptığınız bir şey var: Hemen dönüp Siz
şöyle yapmıştınız. diye. Ama, yanlış bilgilere
bazen dayanıyor. Dolayısıyla, bu konularda birkaç
açıklamada bulunmak istiyorum.
Efendim, bizim dönemimizde
görev zararı yoktu. deniliyor. İşte, Bankalar sizin
döneminizde hortumlanmıştı. diyor. Ben, bugün, bu konuda da
yine devletin raporlarıyla, BDDKnın raporlarıyla ve eldeki
bilgilerle açıklık getirmek istiyorum, sizlerin takdirlerine sunmak
istiyorum.
Yani, öyle bir
hâle geliyor ki
Geçen Plan ve Bütçe Komisyonunda sormuştuk, dedik ki:
Madem o kadar söylüyorsunuz, bize beş tane yaptığınız
yapısal reformdan bahsedin. Sayın bakanlardan birisi cevap verirken
dedi ki: Kamu ihale Kurumunu kurduk. Şimdi, ben korkmaya
başlıyorum siz her söylediğinizde, BDDKyı biz kurduk,
bankacılık reformunu yaptık da diyeceksiniz diye. Onun için
birkaç bilgi vereyim. Onun üzerine tartışmaya devam edelim.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, 57nci Hükûmet döneminde güçlü ekonomiye
geçiş programıyla birlikte bir bankacılık sektöründe
yeniden yapılandırma programı uygulandı. Bu çerçevede,
öncelikle 4389 sayılı Kanun çıkarıldı bankalarla
ilgili. Arkasından, tekrar, bununla ilgili 4491 ve 4672 sayılı
Kanunlarla da eksiklikler giderilerek bankacılık sektörünün yeniden
yapılandırılması ve kamu bankalarının da yeniden
yapılandırılarak görev zararlarının tasfiyesi yolunda
önemli adımlar atıldı.
Şimdi,
burada özellikle şunu belirtmek istiyorum: Sık sık Bizim
dönemimizde görev zararı olmuyor. diyorsunuz. Zaten olması mümkün
değil. Biz kanunen görev zararı yapılacak işleri
kaldırdık. O zamandaki görev zararlarının da hepsini
tasfiye ettik ve ilginçtir -size sık sık borç mukayesesi
yapıyoruz, ilgili Bakanımız yok ama- o dönemde 2002deki
söylediğimiz borcun içerisinde ne kadar
artırdığınızı, yani, 2006 yılı ile 2007
yılı stoklarında söylüyoruz, ama, onun içerisinde, işte, bu
tasfiye etmiş olduğumuz görev zararları rakamları da dâhil
olarak o kadar borç stoku vardı. Bunların hepsi o dönemde tasfiye
edilmişti.
Değerli
arkadaşlarım, şu kolaycılığa kaçmayın
lütfen. Şimdi, 92 yılından beri biriken, bakın, 92
yılından beri biriken bir görev zararı var. Ondan sonra ödenmez
olmuş, katlanarak gelmiş. Yani, rakamlarına girebilirim, hepsi
burada var, kitapları da var, raporları da var; ama, vaktinizi
almamak için girmiyorum, isteyenlere sonra tekrar söylerim. 2000
yılına geldiğimizde, 15 milyar dolara 2001de
yaklaşmış toplam olarak, somut olarak. Bunların hepsi
tasfiye edilmiş. Bir kere bunun açık bir şekilde ifade edilmesi
lazım. Onun üzerine yeni yaptığınız şey varsa
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Borç yazarak tasfiye edildi.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Söyleyeceğim şimdi. Borç yazarak değil, hazine
kâğıtları verilerek bunlar tasfiye edildi ve dün Sayın
Bakan övünerek söylüyordu: Efendim, Ziraat Bankası şimdi kâr
ediyor. Neyle kâr ediyor? Bizim verdiğimiz kâğıtların
üzerinden aldığınız faizleri kâr diye gösterdiğiniz
için fiktif şekilde. Kaç para olduğunu Ziraat Bankasının
bağımsız denetim raporlarından isterseniz size sonra takdim
edebilirim. Yani, kârın ne kadarının kredilerden geldiğine,
ne kadarının menkul kıymetlerden geldiğine bakarsanız,
denetim raporunda onları görürsünüz. Yani, kâr ediyor dediğiniz
kısım da ellerinde tuttukları, hazinenin vermiş olduğu
kâğıtlardan kaynaklanıyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu görev zararlarıyla ilgili, kamu
bankalarında sadece zarar tasfiyesi değil, ciddi anlamda bir, hem
operasyonel hem de finansal anlamda yeniden yapılandırma
yapıldı. Finansal anlamda söylediğimiz, öncelikle görev
zararlarının tasfiyesi, sonra tekrar yeni görev zararı
yapılmayacak şekilde düzenlemenin gerçekleştirilmesi ve
eğer bir görev veriliyorsa da onun ödeneğinin bütçe içerisinde konulması
hükmü zaten getirilmişti. Sonra, onların verimliliğini
sağlayacak şekilde, daha önceden uygulanan politikalar gözden
geçirilerek, başta personel, şube, etkinlik anlamında
tamamı yeniden yapılandırılmış ve siz hükûmet
olduğunuz zaman zaten sistem işler vaziyette önünüze konmuş
durumdaydı. Operasyonel olarak da şube sayıları
azaltıldı, personel nitelikli hâle getirildi, bazı personel
emekliye sevk edildi, teşvik verildi, bunların hepsi raporlarda
mevcut.
Şimdi, TMSF
ile ilgili olarak da, oraya alınan bankalarla ilgili de sıkça,
bazı arkadaşlarımız bir iktidar olmanın getirdiği
söylem içerisinde hemen bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyorlar.
Orada da daha önce devredilen bütün bankalar tasfiyeye tabi tutulmuş ve
bununla ilgili olarak da, değerli arkadaşlarım, Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında 6183 sayılı
Kanunun aynen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundaki bankalarla ilgili
alacaklara uygulanması için de bir düzenleme yapılmış
durumdaydı.
Şimdi,
ayrıca bütün özel bankaların da sermaye yapılarının
güçlendirilmesine ilişkin olarak yeniden düzenlemeler yapıldı:
Risk yönetime ilişkin olarak yönetmelikler çıkarıldı,
sermaye yeterliliğinin güçlendirilmesine ilişkin yönetmelikler
çıkarıldı, sermaye yapılarının güçlendirilmesiyle
ilgili yine anlaşmalar yapıldı. O dönemde İstanbul
yaklaşımı diye bildiğiniz ve özel sektörün ödenmeyen
kredilerinin de yeniden yapılandırılmasına ilişkin
bütün bu düzenlemeler yapıldı. Dediğim gibi, eğer merak
eden olursa, ayrıntısı hem BDDKnın web sitesinde hem de
bizim burada yayımlamış olduğumuz raporlarda, kitaplarda yer
alıyor.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) 5020 sayılı Kanun sizin
zamanınızda mı çıkarıldı?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Devam edeceksiniz daha... 5020nin üzerine 5021i de çıkarmak
zorundasınız. Gelişen şartlara göre, sürekli olarak,
piyasalarda ne oluyorsa bunu düzenlemek için yeni kanunlar da çıkar,
yönetmelikler de çıkar, tebliğler de çıkar, yeterli gelmez.
Bakın, ben
onu söylüyorum: Daha önce çıkmamış, gelmiş. 4389
çıktı diyorum, eksikler görüldü, 4491 çıktı.
Uyguladıkça görürsünüz ve size onu devretmiştik, 6183e göre
bunların tahsiliyle ilgili hususları size devretmiştik.
İsterseniz, yapılan tahsilatların ne kadar olduğunu
Siz ne
yapıp yapmadığınızı da bize rakamlarıyla söyleyin,
ne kadar tahsilat yaptınız onu söyleyin.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) 2002yi de söyle, onu da söyle.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Evet, bu hızlandırmayla ilgili 4672 sayılı
Kanunla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna bütün bu yetkiler -tahsilat
yapma, takip yapma yetkisi- verildi, birçok dosya mahkemeye intikal etti ve
bunun sonucu
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Tahsilatı da söyle.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Evet, bütün rakamlar bizde değil, bize gerek yok,
BDDKnın ve TMSFnin web sitesinde ve raporlarında neler
yapıldığı vardır, yani sizde de var.
Birkaç tane
söyleyeyim isterseniz, yani madem ki somut istiyorsunuz. Burada, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna hisseleri intikal eden bankaların hâkim
ortaklarından olan alacaklar, bu ortakların sahip olduğu
şirketler ve iştiraklerden olan alacaklar, bu ortakların dışında
bankanın üst düzey yöneticileri ile imzaya bankaya ilzam eden memurlar ve
bunların eş ve çocuklarından olan alacaklar, hisseleri Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden diğer bankaların
yukarıda sayılan kişilerden olan alacakları ile banka kaynaklarını
kötüye kullanarak varlık edinen kişilerden olan alacakların
takip ve tahsilinde uygulanmak üzere kanun değişikliği
yapılmıştır.
Yine, az önce de
söyledim. Maliye Bakanlığı ve Tahsil Dairesinde ne yetki varsa,
bu, TMSFye de ilgili olarak verilmiş ve 6183e göre gerekli
tahsilatları yapması, kanuni takip yapması yetkisi
verilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, burada tekrar belirtmek istiyorum. Her seferinde,
sıkıştığınız zaman, geriye dönüp
bakmayın. Biz döndüğümüz zaman geriye, sizin gibi suçlamada bulunmuyoruz.
Bakın, 1992den itibaren birikmiş görev zararları tasfiye
edilmiş, gerekliliğine karar verilmiş, şu anda başka
aksayan yönler varsa, yine tespit edip, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
gerekli kanunları çıkarmak, BDDK ve ilgili kuruluşların da
gerekli tebliğ ve yönetmeliklerle bunları düzenlemesi gerekiyor.
Şimdi, sizin
döneminizde ne oldu, ne kadar tahsilat yaptınız, ben onu merak
ediyorum, bize de bildirin, raporların dışında, varsa.
Bir
bakıyoruz, bu ortamı sağlamamıza rağmen, bankalar birer
birer el değiştirmiş, yüzde 42si yabancıların eline
geçmiş.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Vergi barışı!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Finans sektöründe, sigortacılıkta ve aracı
kurumlarda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Günal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
ne
yapmışız? TMSF ayrı bir kurul hâline gelmiş. Neden?
Başkanını bir yere getiremediğimiz için onu ayrı
yapalım, BDDKdan ayıralım.
Sonra ne
olmuş? TMSF gelmiş, ATV ve Sabah grubunu tek bir şirkete, yani
artık ihale etmiş demiyorum, tahsis etmiş, tek bir şirketin
katıldığı bir şeye zaten ihale denmez.
Ha, Sayın
Başkan açıklama yapıyor. Diyor ki: Efendim, zorla mı ben
ihaleye soktum? Biz, sizin soktuklarınızı sormuyoruz,
kaçırttıklarınızı nasıl
kaçırttınız, onu soruyoruz. Giren zaten giriyor. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Yani, niye
kaçtı? Herkes muhammen bedeli biliyordu. O kadar para verip o dosyayı
da aldığına göre, acaba niye çekildiler, onu merak ediyoruz. Gireni
merak etmiyoruz, onu biliyoruz zaten.
Şimdi,
burada son bir şey söylemek istiyorum. Bu rakamların manipülasyonuyla
bunu önlemek mümkün değil, ancak, siz, Türkiye İstatistik Kurumunu
yeniden yapılandırarak, bütün Türkiye'nin rakamlarını tek
bir raporda toplarsanız, oraya da nitelikli eleman koyarsanız, o
zaman, hem bize sağlıklı bilgi vermiş olursunuz hem de bizi
bu rakamların illüzyonuyla yanıltmanız mümkün olmaz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Bayramınız mübarek olsun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şahsı
adına, Diyarbakır Milletvekili Ali İhsan Merdanoğlu.
Buyurun
Sayın Merdanoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ
İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 20nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Her geçen gün
artan nüfusumuzun sağlıklı beslenmesi için hayvancılık
sektörü büyük önem arz etmektedir. Hükûmetimiz geçmişte yapılan
yanlışları göz önünde bulundurarak, hayvancılıkta
önemli hamleye ihtiyaç olduğunu tespit etmiştir. Desteklemeler de bu
doğrultuda yürürlüğe konmuş, her yıl kaynağı
artırılarak bugüne gelinmiştir. Ülkemizde
hayvancılığa verilen destekleme miktarı 2002
yılında 83 milyon YTL iken, 2007 yılında 9 kat
artış sağlanarak 720 milyon YTLye
çıkarılmıştır.
Uygulandığımız
hayvancılık desteklerinin genel amaçları şunlardır:
Hayvansal protein kaynaklarına erişimin gelişmiş ülkeler
düzeyine çıkarılması, üretimden tüketime gıda
güvenliği, AB sürecinde hayvancılık sektörüne belirli bir
standart ve rekabet gücü kazandırılması,
hayvancılığın tarım içindeki payının
artırılmasıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere hayvansal
tarım üretiminin artırılmasında bugün için geçerli yol
ıslahtır. Suni tohumlama, bilinen en etkili ve en ekonomik ıslah
metodudur. Son beş yılda verilen destekler ve bu hizmetin özele
devredilmesi politikaları sonucunda suni tohumlama sayısı 620
binden 2 milyon 200 bine yükselmiştir. Boğa altı dişilerin
suni tohumlama uygulamaları yanında, suni tohumlamadan doğan
buzağıların da desteklenmesi sürdürülmelidir.
Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi
belgeli damızlıklar ülkemizde de desteklenmektedir. Islah ile ilgili
bu destekler sayesinde, 2002 yılında sığır
varlığımız içinde yüzde 63 olan yüksek verimli kültür
ırk ve melez oranı 2006 yılında yüzde 70e
yükselmiştir. Ayrıca, yemle ilgili maliyetleri düşürmek için yem
bitkileri üretimi desteklenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, sanayinin talep ettiği kaliteli süt teminini ve
tüketicilerin sağlıklı süt ve süt ürünleri tüketmesini
sağlamak, üreticilerin lehine fiyat oluşumunu sağlamak ve
hayvansal ürünlerin ticaretinin kayıt altına alınması için
süt teşvik primi verilmektedir.
Çeşitli
nedenlerle önemli gerilemelere maruz kalan koyunculuğumuzun da
geliştirilmesi ve bu konuda örgütlenme sağlanması için Ülkesel
Koyunculuk Projesi uygulamaya konulmuştur. Bu kapsamda, koyun sütüne prim
ve damızlık koyun başına destek verilmektedir.
Hayvan
hastalıklarıyla mücadele etmek üzere ari işletmelerin
desteklenmesi, aşılama destekleri ve hayvan hareketlerinin kontrolü
için hayvan kimliklendirme destekleri verilmektedir. Bu desteklerin,
hastalıklardan doğan ekonomik kayıpların önlenmesi için
artarak sürdürülmesi gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; genç ana arı
kullanımını yaygınlaştırmak ve üretim
artışını sağlamak amacıyla damızlık ana
arı üreten ve kullananlara destek yapılmakta, verim
düşüklüğü nedeniyle maliyeti yüksek olan bala da prim verilmektedir.
Ayrıca, su
ürünleri yetiştiriciliğine yapılan desteklemeler ile sektör,
yatırım cazibesi kazanmış, üretimde ve ihracatta önemli artışlar
sağlanmıştır.
2002
yılında ülkemizde 624.609 büyükbaş hayvana suni tohumlama
yapılmışken, 2007 yılı sonu tahmini 2 milyon 300
bindir. 2002 yılında soy kütüğüne kayıtlı
büyükbaş hayvan sayısı 178.471 iken, 2007 Kasım ayı
sonu itibarıyla 1 milyon 378 bin büyükbaş hayvan kayıt
altına alınmıştır. 2002 yılında ön soy
kütüğüne kayıtlı büyükbaş hayvan sayısı 764.784
iken, 2007 Kasım ayı sonu itibarıyla 4 milyon 144 bin baş
hayvan kayıt altına alınmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Diyarbakırda ise
tarımsal destekleme beş yılda 2,5 kat artmıştır.
2007 yılında verilen destek miktarı 208 milyon YTLdir.
2003-2007 döneminde Diyarbakırda çiftçi başına toplam 14.590
YTL destek verilmiştir. Diyarbakırda hayvancılığa
verilen destek 2002 yılında 21 bin YTL iken, beş yılda 123
kat arttırılarak 2,1 milyon YTLye
çıkarılmıştır. 2002 yılından 2007
yılına kadar çiftçilerimize verilen hayvancılık
desteği 8,6 milyon YTLdir. Diyarbakırda kooperatiflere verilen
kredi desteği 2003-2007 yılları arasında 37 kat
artmıştır. Bu projelerle Diyarbakırda 5.530 kişiye
istihdam imkânı sağlanmıştır. Yine ilimizde 2002-2006
yılları arasında suni tohumlama 8,5 kat
artmıştır.
Diyarbakırda
hayvancılığın gelişmesi için 2002-2006 döneminde
ıslah edilen mera alanı 2,6 kat artarak 3.426 dekara
çıkarılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Merdanoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ
İHSAN MERDANOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, AK Parti Hükûmetleri döneminde yürütülen bu
başarılı çalışmaların devam edeceği
hususunda inancım tamdır.
Yaklaşan
Kurban Bayramı dolayısıyla, vatandaşların
kurbanlarını alırken veteriner hekim kontrollü
kurbanlıkları tercih etmelerinin kendi sağlıkları
açısından uygun olacağını hatırlatır, bu
vesileyle, tüm halkımızın Kurban Bayramını kutluyor,
2008 yılı bütçesinin ülkemiz için hayırlı, uğurlu
olması dileğiyle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Merdanoğlu.
Şahsı
adına, Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk.
Buyurun
Sayın Öztürk. (AK Parti sıralarından alkışlar)
EMİN
NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) Değerli Başkanım,
değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 20nci maddesi üzerinde, şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görev
zararları konulu madde 20, kamu iktisadi teşebbüslerinin 233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 35inci maddesi uyarınca doğmuş ve doğacak
görev zararları ile şeker fabrikalarının özelleştirme
programına alınması, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel
Müdürlüğünün ilgili mevzuatta belirtilen esas ve usullere göre
doğmuş ve doğacak görev zararları ile Türkiye İhracat
Kredi Bankası Anonim Şirketinin yine bu madde kapsamı içinde
meydana gelebilecek olan faaliyet ve kârlarından dolayı hazineye
tekabül eden temettü tutarlarını konu alan bir maddedir.
Bütçe
tekniği açısından baktığımızda, bu madde,
daha önce yapılan ve Ziraat Bankasına görev olarak yüklenen, bir
düzenlenmiş maddedir. Yani, daha önce, biliyorsunuz görev zararları,
devletin içinde meydana gelen görev zararları, hazine olarak, Ziraat
Bankasına verilirdi ve bu tamamen, bütçe tekniği açısından
düzenlenmiş bir maddedir ve bütçe disiplini açısından da oldukça
uygun bir maddedir diye düşünüyorum.Bu duygu ve düşüncelerle
yaklaşan Kurban Bayramını ve yeni yılını bütün
milletimin ve sizlerin kutluyor, sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Evet, madde
üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Maliye
Bakanımız yok, ama yine de Hükûmetimizi temsilen değerli bir
bakanımız var. Ben, sorularımı yine yönelteceğim.
Son beş
yılda, Bakanlar Kurulumuzun görevlendirmeleri nedeniyle, oluşan görev
zararlarımız ne kadardır? Bu görev zararlarının ne
kadarını hazinemiz ilgili kurumlara transfer etmiştir?
Bir diğer
sorum, sağ olsunlar Sayın Maliye Bakanım, bir önceki turda
sorularıma bir miktar cevap verdi, ama, birinin sadece bir
ayağına cevap verdi, yabancı finans kuruluşlarından
özel sektörün borçlanmasıyla ilgiliydi. Hazine kefaleti
olmadığını cevaplandırdı sağ olsunlar. Ama,
bu özel kuruluşlarımız yabancı finans
kuruluşlarından borç alırken yerli bankalarımızın
kefaletiyle alıyorlar. Yerli bankalarımız bu kefaletleri
karşılamada zorlandığı zaman, bunun
vatandaşımıza yükü ne olacaktır? Bunu soruyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Maliye Bakan görev zararı
tanımının AKP Hükûmeti döneminde ortadan
kalktığını söylemişti. Şimdi, bu görev
zararı tanımı kalkmış ise bu şeker
fabrikalarıyla ilgili görev zararının kapsamı nedir?
Ayrıca, özelleştirmeye bir altyapı, bir cazibe oluşturmak
için mi yapılmaktadır?
AKP Hükûmeti
döneminde, çiftçi perişan, bankadan krediyi memur kefaleti olmadan
alamıyor iken çiftçinin güvencesi bu kurumları
kalkındırmanız, güçlü hâle getirmeniz gerekir,
zayıflatmanız ve özelleştirmeniz tarıma bir darbe daha
değil midir?
Ayrıca,
bütün göstergelerde ekonomik büyümenin eksiliği, üretimdeki düşüklük
ortada iken Sayın Bakanın ve sözcülerinizin kürsüden tozpembe tablo
çizmeleri, yorgan küçüktür tanımı gerçekçi bir ifade midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan, dünyada Pakistanın bile
dolar bazında yüzde 6,5 ile borçlandığı bir yapıda,
hatta iki haneli borçlanmanın kalmadığı son beş
yılda Türkiye nasıl oluyor da YTL bazında yüzde 16nın
üzerinde borçlanıyor?
Biraz önce
Sayın Bakan, cari açık sürdürülebildiği sürece
sıkıntının olmadığını, yabancı
portföy yatırımı devam ettiği sürece sıkıntı
yaşanmayacağını söyledi. Peki, yabancı portföy
yatırımı gelmezse ne yapacağız?
Yine, kayıt
dışında çalışan insanların kayıt altına
alınması hâlinde devletin yaklaşık 17 milyar sigorta prim
geliri elde edebileceği tahmin edilmektedir. Bu kayıt dışı
istihdam Hükûmetin bir politikası mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın Enöz.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sağ olun Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakana soruyorum:
Ankara
Büyükşehir Belediyesinin hazine garantili borcunu ödememesi nedeniyle
hazine bu borcu ilgili yabancı finans kuruluşlarına ödemek
zorunda kalmıştır. Hazine bu alacağını Ankara
Büyükşehir Belediyesinden tahsil edebilmiş midir? Edememişse
herhangi bir işlem yapılmış mıdır?
İkinci
sorum: Tarım Kredi Kooperatifleri Birliklerinin görev zararı var
mıdır? Varsa ne kadardır? Bu birliklere borcunu ödeyemeyen ve
temerrüt faizine düşen çiftçiler için herhangi bir rahatlatıcı
tedbir alınmış mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, bu sorunun
muhatabı Maliye Bakanı, ama kendisi burada yok. Biz sorumuzu
soralım.
Merkezî
Uzlaşma Komisyonunda yaptığınız uzlaşmalarda ne
kadar bir vergi gelirinden feragat ettiniz? Bu yüksek feragatinizden en fazla
faydalanan hangi şirket olmuştur? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
görev zararlarının dönemlerinde
kaldırıldığını söyledi. Cari transferler için de
2004 yılında 3,7, 2005te 4,1, 2006da 7,2 ve 2007 on bir ayında
da 7,3 milyar YTLlik görev zararı görünüyor. Zamanla şekil
değiştirse de, sosyal devletin ödemesi gereken görev zararları
her zaman olur. Başarısızlıkları gölgelemek için bu
tür savunmalara girmek iktidara bir şey kazandırmaz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın
Bakanım, buyurun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım,
soruların önemli bir kısmına yazılı olarak cevap
vereceğiz. İki konuya temas etmek istiyorum. Birincisi, kayıt
dışı istihdam konusunda tabii ki Hükûmetin bir politikası
vardır. Yüksek Planlama Kurulu bu hususta bir strateji belgesi ortaya
koymuştur ve bu strateji belgesi doğrultusunda kayıt dışıyla
mücadeleye devam edeceğiz.
Ankara
Büyükşehir Belediyesinin borcunu ödememesi ve bunun hazine tarafından
ödenmesiyle ilgili olarak gelinen nokta da şudur: Bu borç, Ankara
Büyükşehir Belediyesi tarafından taksitler hâlinde tahsil
edilmektedir.
Diğer
sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz Değerli Başkanım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
21inci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kamu Personeline
İlişkin Hükümler
Katsayılar,
yurt dışı aylıkları, ücret ve sözleşme ücreti
MADDE 21- (1) 657
sayılı Kanunun 154 üncü maddesi uyarınca, 1/1/2008-30/6/2008
döneminde aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge
rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak
aylık katsayısı (0,049318), memuriyet taban
aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı
katsayısı (0,65061), yan ödeme katsayısı (0,015637) olarak;
1/7/2008-31/12/2008 döneminde ise aylık katsayısı (0,05031),
taban aylığı katsayısı (0,6636), yan ödeme
katsayısı (0,015946) olarak uygulanır.
(2) 22/1/1990
tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin
(c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli
personelin ücret tavanı; 1/1/2008 - 30/6/2008 döneminde 2.590 Yeni Türk
Lirası, 1/7/2008 - 31/12/2008 döneminde ise 2.641 Yeni Türk Lirası
olarak uygulanır.
(3) Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından 2007 yılı Aralık
ayına ilişkin olarak açıklanan 2003=100 Temel Yıllı
Tüketici Fiyatları Endeksinin 2007 yılı Haziran ayı
endeksine göre değişim oranının yüzde dördü
aşması halinde, aşan kısmı telafi edecek şekilde
birinci ve ikinci fıkralarda yer alan ve 2008 yılının
birinci altı aylık dönemine ait katsayılar ile ücret
tavanını yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(4)
İdarelerin yurt dışı kuruluşlarına dahil
kadrolarında görev yapan Devlet memurlarının yurt
dışı aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit
edilinceye kadar, 2/4/2004 tarihli ve 2004/7356 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararına göre ödenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ve şahısları adına söz
alan milletvekillerimizin isimlerini arz ediyorum:
Cumhuriyet Halk
Partisi Gurubu adına Mustafa Özyürek, İstanbul Milletvekili;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa Kalaycı, Konya
Milletvekili; AK Parti Grubu adına Halil Aydoğan, Afyonkarahisar
Milletvekili.
Şahısları
adına: Aşkın Asan, Ankara Milletvekili; Kamer Genç, Tunceli
Milletvekili; Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mustafa
Özyüreke aittir.
Sayın
Özyürek, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 21inci maddeyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde, kamu
personelinin aylıklarını belirleyen kat sayılarla ilgili,
onların harcırahlarıyla ilgili bir madde. O nedenle, memur
aylıkları ve ona bağlı olarak da emekli
aylıklarıyla ilgili bazı görüşlerimi anlatmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şu anda kamuda toplam olarak 3 milyon
civarında personel çalışıyor. Bunun 2 milyonu kadrolu, onun
dışındakiler sözleşmeli, işçi, geçici işçi,
geçici personel ve diğer personel şeklinde bölümleniyor. Şimdi,
bizim sistemimizin özü kamuda kadrolu personel çalıştırmaktır,
çünkü Anayasamıza göre sürekli ve devamlı kamu hizmetleri ancak
devlet memurları eliyle yürütülebilir. Ama, burada önemli sapmalar
olmuştur, daha sonra sözleşmeli personel buraya eklenmiştir ve
işçilere pek çok yerde memur gibi çalışma olanağı
tanınmıştır. Özetle, devlet personel rejimi bütünüyle
altüst olmuştur.
657
sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1971 yılında, gene o
günün şartlarında sistem çok dağınık olduğu için
hepsini birleştirelim, adil bir sistem kuralım
anlayışıyla çıkarılmıştır, fakat o
günden bugüne hem 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda
yapılan değişiklikler hem diğer personelle ilgili
yapılan değişiklikler sonucu bugün darmadağınık,
dengesiz bir sistem doğmuştur. Bir kere kurumlar arasında denge
yoktur, aynı kurumun içinde çalışanlar arasında denge
yoktur. İşte, zaman içinde bağımsız, düzenleyici,
denetleyici kurullar kurulmuştur, oralarda bir farklı ücret rejimi
vardır. Bazı bakanlıklarda ek ödemeler yapılır,
bazılarında yapılmaz, yani eşit işe eşit ücret
anlayışı, ilkesi bütünüyle kaybolmuştur.
Devlet
memurlarının etkin bir şekilde, verimli bir şekilde
çalışmasında temel, adaletli bir sistemin olmasıdır.
Devlet memurları bilirler ki, nasıl olsa, yeteri kadar tatmin edici
bir ücret alamayacaklar, ama hiç yoksa, diğer çalışanlar
arasında dengeli ve adil bir ücret almayı beklerler. Ne yazık
ki, bu adaleti de siz sağlayamadığınız zaman,
işte, memurlar, sürekli ücretlerini tartışan, artık hizmet
yapmaktan çok kendi sorunlarıyla uğraşan bir grup hâline giderek
gelmektedir. Buna çare olarak, işte, yıllardır söylenen bir
personel reformu vardır. 2002 yılında iktidara geldiğinde
AKP, Acil Eylem Planında, bir yıl içinde personel reformunu
yapacağına söz vermişti, ama o günden bugüne beş yıl
geçmiştir, bu konuda bir adım atılmamıştır.
Burada çeşitli tartışmalar üzerine, daha önce personel
dairesinden sorumlu olan Sayın Bakan Mehmet Ali Şahin, kısa
sürede personel reformunun gündeme geleceğini söylemiştir, ama,
personel reformu artık bir hedef, yapılacak bir düzenleme olmaktan
çıkmış, bazı kesimlerin zam taleplerini engelleyen bir
tasarı olarak takdim edilmiştir. İşte, şu grubun
ihtiyacı var, biraz zam yapalım denildiği zaman; deniliyor ki:
Yakında personel reformunu yapacağız, orada herkes hak
ettiği parayı alacak. Yani, ne zaman? Bugün de Sayın Bakan
burada acaba bize bir söz verebilir mi, şu tarihte bu tasarı Türkiye
Büyük Millet Meclisine gelecektir
Keşke verse, ama, böyle bir sözün
verileceğine ben inanmıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 2008 yılında, gene, memurlarımız ve
emeklilerimiz son derece yetersiz bir zamma mahkûm edilmiştir. Yüzde 2+2
zam veriliyor, ayrıca taban aylıklarına bir 10 YTL ilave
yapılıyor ve ocak ayında, temmuz ayında da, yan ödeme
almayan memurlara artı 20 YTL para veriliyor.
Şimdi,
böylesine düşük bir zamma mahkûm olan memurlarımız neyle
karşı karşıyalar? Öncelikle bir enflasyonla karşı
karşıyalar. Kasım ayı itibarıyla yıllık
enflasyon yüzde 8,50 olarak belirlenmiştir. Ama memurun ve emeklinin
tükettiği mallar itibarıyla, hizmetler itibarıyla
bakarsanız, onların enflasyonunun yüzde 12-13 olduğunu
rahatlıkla hesaplayabilirsiniz. Çünkü kiralarda büyük artışlar
var, taşıma ücretlerinde büyük artışlar var; yani memurun,
emeklinin en çok tükettiği hizmetlerde ve mallarda normalin ötesinde bir
artış var. Verdiğimiz zam, 2008 yılı enflasyonunun
kesinlikle altında kalacaktır. Bu şimdiden belli
olmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, kaldı ki uzun uzun hesaplar yapmaya gerek yok,
daha geçenlerde Ankarada ekmek fiyatları yüzde 20 arttı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi suya çeşitli kademelerde zamlar
yaptı, yüzde 135e varan zamlar var. Bunların hepsinin
ortalamasını aldığınız zaman, İstanbulda su
fiyatları yüzde 37 artmıştır. Herhâlde bir memur, emekli,
su kullanmaktan vazgeçemez, ekmek yemekten vazgeçemez. Gene Ankarada taksi ve
dolmuşlara da yüzde 17 civarında zam yapıldı.
Şimdi, biz
bu açıklamaları yaptığımız zaman hükûmet
kanadından şöyle cevaplar gelir: İşte, 2002
yılında ücret neydi, şimdi ne? Sayın Başbakanın
deyimiyle Nereden nereye geldik?
Değerli
arkadaşlarım, bir oran olarak bazı oranları telaffuz
edebilirsiniz ama önemli olan şu anda en düşük memurun ocak
ayında alacağı para 887 YTLdir. 887 YTLyle, iki çocuğu
olan, kirada oturan bir memurun nasıl geçineceğinin bir formülü
varsa, arkadaşlarım bu formülü verirlerse, biz de, buradan bizi dinleyen
memur arkadaşlarımıza o formülü anlatırız, onlar da
geçinmenin bir yolunu bulurlar.
Geçmişte,
rahmetli bir Cumhurbaşkanımız Benim memurum işini bilir.
demişti. Şimdi, bir kere, ben, bütün memurları tenzih ederim,
işini bilen memur olmasın hiçbirisi ama işini bilmeye niyetlense
bile, bütün memurların işini bilmesi, yani rüşvet yemesi mümkün
değil. Kaldı ki devletin görevi, herkese, özellikle devlet
memurlarına, özellikle bütün emeğini devlete hasreden insanlara
insanca yaşayacakları ücreti vermektir. Tabii, bu, emeklilere, memur
emeklilerine de yansıyacak bir uygulamadır.
Türk-İş,
sürekli olarak, açlık sınırını ve yoksulluk
sınırını ilan etmektedir. Kasım ayında açlık
sınırı olarak 697 YTL, yoksulluk sınırı olarak da
2.171 YTL açıklanmıştır. Şimdi ödenen ortalama memur
maaşı, eski parayla söyleyeyim, 1 milyarın üstündedir ama
yoksulluk sınırı 2 milyarın üstündedir. Bununla,
memurlarımızın çok büyük bölümü yoksulluk
sınırları altında kalmaktadır. Yani Biz, 2002
yılından bugüne yüzde 115 zam verdik. demek bir şey ifade
etmiyor. Ne verdiniz? Verdiğiniz para ne kadar? Bu paranın satın
alma gücü neye tekabül ediyor? Önemli olan budur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, her yıl ağustos
ayında bir komedi oynanır, hepiniz hatırlarsınız.
Memur sendikaları bir yanda, devlet yetkilileri bir yanda otururlar, sanki
sorunu çözecekmiş gibi memurların alacakları aylıklarla
ilgili pazarlık yaparlar. Ama sonunda ne olur? Yasa öyle
düzenlenmiştir, hükûmetin dediği olur, memurların hiçbir
dediği olmaz. Bunun bir tek yolu var: Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim
yıllardır söylediğimiz, seçim bildirgemize de
yazdığımız, programımızda da yer alan önlem.
Yani, grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakkı kamu görevlilerine de,
memurlarımıza da vermeliyiz, onlar da, hükûmetin
karşısına grev hakkı da elinde olan bir grup olarak geçmeli
ve bu pazarlığı yaparak sonucu almalıdır. Ben,
buradan, tüm memurlarımıza, emeklilerimize grevli, toplu
sözleşmeli sendikal hakların verileceği günlerin yakın
olduğunu söylüyor, hepsine saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.
Sayın
Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 21inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle, muhterem heyetinizi
saygılarla selamlıyorum.
Kamuda
gerçekleştirilmesi gereken tüm yapısal reformların
başarıyla uygulanması öncelikli olarak personel rejimi
reformunun gerçekleştirilmesine bağlıyken, reform bir yana,
mevcut sistem giderek daha adaletsiz, daha dengesiz ve içinden
çıkılmaz hâle gelmiştir.
AKPnin, Program,
Seçim Beyannamesi, Acil Eylem Planında Devlet personel rejimi reformu
ile bütün kamu kurum ve kuruluşlarında norm kadro uygulamasına
geçilecek, göreve alma ve yükselmede objektif kriterler getirilecek, statüler
azaltılacak ve benzer statüler arasındaki ekonomik ve sosyal
farklılıklar giderilecek, maaş ve ücret sistemi
sadeleştirilecek ve dengesizlikler giderilecek. denilmiştir. Ancak
aradan beş yılı aşkın süre geçmesine rağmen, bu
konularda hiçbir düzenleme getirilmemiştir. Tam aksine, kamu hizmetine
girişte liyakati ve hakkaniyeti temin maksadıyla çıkartılan
merkezî sınav ve görevde yükselme uygulaması, yapılan
istisnalarla subjektif değerlendirmelere açık hâle
getirilmiştir. Eşit işe eşit ücreti sağlamaktan söz
edilirken, başta kurumların teşkilat kanunları olmak üzere
birçok kanunda yapılan münferit düzenlemelerle kurumlar ve unvanlar
arası ücret dengesi daha da bozulmuş, ücret adaletsizliği
artmıştır. Parlamentoda güçlü sayısal çoğunlukla
beş yıldır tek başına iktidar olmanıza
rağmen, ne personel rejimi reformu ne ücret rejimi reformu ne de sosyal
güvenlik reformlarını gerçekleştirebildiniz.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; memurlarımızın
2008 yılı ücret artışıyla ilgili olarak Hükûmet ile
memur sendikalarımız arasında yapılan toplu
görüşmelerle ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum: Aslında
memurlarımız öyle çok abartılı rakamlar istemediler. Zaten,
ekonominin, bütçenin durumunu herhâlde en iyi onlar biliyor. 2007
yılında toplu iş sözleşmeleriyle kamu işçilerine
verilen en az 140 YTL artışı bir anlamda memurlarımız
da istediler. Yapılan müzakerelerin son gününde Kamu İşveren
Kurulu, tüm maaş kalemlerinde yüzde 2+2 artış, denge
tazminatının 20+20 YTL artırılması ve taban aylığa
15+15 YTL ayrıca zam yapılması ve sendika üyesi kamu
görevlilerine 10 YTLden fazla toplu görüşme primi ödenmesi suretiyle en
düşük dereceli memur maaşına yaklaşık 105 YTL
artış getirecek bir teklif getirmiştir. Türkiye Kamu-Sence kamu
tarafının biraz daha esnek olması durumunda mali konularda bir
uzlaşma temin edilebileceği vurgulanmıştır. Ancak,
Kamu İşveren Kurulu işçilere yapılan artışı
memurlara yapmayacağını belirttiği için toplu
görüşmelerde mutabakat sağlanamamıştır. Bunun üzerine
Türkiye Kamu-Sen, Uzlaştırma Kuruluna başvurmuştur.
Uzlaştırma Kurulu en düşük dereceli memur maaşına 125
YTL artış getiren bir karar vermiştir. Uzlaştırma
Kurulunun verdiği kararın görüşüldüğü son toplantıda
ise Kamu İşveren Kurulu en son yaptığı teklifi dahi
geri çekmiş ve memurlara vermeyi önerdiği 15+15 YTL seyyanen
zammı 10 YTLye indirerek toplu görüşmeler sırasında
önerdiği maaş artışının daha altında bir
zammı uygun gördüğünü bildirmiştir.
Bunun
yanında, sendika ödentisinin toplu görüşme primi olarak ödenmesi ve
hizmet kollarının taleplerini takip edecek bir teknik komisyon
oluşturulması da toplu görüşmelerde kabul edilmiş, bu
doğrultuda hizmet kollarının bazı sorunlarını
içeren 71 maddelik talep metni Türkiye Kamu-Sen tarafından Kamu
İşveren Kuruluna ayrıca sunulmuştur. Ancak, hazırlanan
tutanakta bu hususların hiçbirine yer verilmeyerek, toplu görüşme
süreci tam anlamıyla bir kaosa sürüklenmek istenmiştir. Bu durum,
Kamu İşveren Kurulunun samimiyetine ve ciddiyetine gölge
düşürmüştür.
Sonuç olarak,
görüşmekte olduğumuz bütçe tasarısının 21inci
maddesinde en düşük dereceli memur maaşına 77 YTL, en yüksek
memur maaşına 287 YTL artış sağlayacak bir düzenleme
getirilmiştir. Yani yüzde 2+2 matematikte 4 ediyor ama memur maaş
zammında 3,1 ediyor 2+2. Taban aylığına 10 YTL, denge
tazminatına da 20+20 YTL
Ayrıca, fazla çalışma ücretine de
5 kuruş zam yapıldı, o da cabası herhâlde. Ben merak
ediyorum, ilkokula ve liseye giden çocuklarımıza ne kadar
harçlık veriyoruz? Herhâlde 20 YTLden fazladır arkadaşlar.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir önerge verdik. Bizim
verdiğimiz önergede de çok anormal bir talep yoktu, ancak iktidar
partisince bu önergemiz reddedildi. Biliyorsunuz, Anayasamız gereği
gider artırıcı önerge Genel Kurulda veremediğimiz için
burada önergemizi veremedik.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakan ve Sayın Maliye
Bakanı, çalışan, emekli ve dar gelirli vatandaşları
enflasyona ezdirmediklerini, gelirlerinde reel artışlar olduğunu
rakamlar vererek ifade etmişlerdir. Bu rakamlara bir bakalım.
Deniliyor ki: 2002 Aralık ayına göre, 2007 Aralık ayı
itibarıyla -yani beş yılda- en düşük memur
maaşının yüzde 115,1, net asgari ücretin yüzde 127,5, en
düşük SSK emekli aylığının yüzde 113,1, en düşük
memur emekli aylığının yüzde 90,3
artırıldığı, bu dönemde TÜFEdeki değişim
oranının da yüzde 59,3 olduğu. Buna göre Maaşlarda reel
artış var. deniyor. Peki, 2002 yılında 181 milyar dolar
olan millî gelirimizin 2007 yılında 489 milyar dolara
yükseldiğini, millî gelirimizin beş yılda 308 milyar dolar
artığını söyleyen de sizsiniz ve her fırsatta da bunu
söylüyorsunuz. Ee, bakalım o zaman, yine sizin hesabınıza göre
millî gelirimiz ne oranda artmış: Tamı tamına yüzde 170,
2008de 520 milyar dolar hedefleniyor onu da dikkate alırsak yüzde 187.
Yani millî gelir artışından, refah payından memurlar,
işçiler, asgari ücretliler, emekliler ve dar gelirli
vatandaşlarımız payını alamamışlar. O hâlde
ya millî gelirdeki övündüğünüz büyüme sanal ya da söyledikleriniz
doğru değil. Lafa gelince mangalda kül bırakmıyorsunuz,
Millî geliri yüzde 170 oranında artırdık. diyorsunuz. O hâlde,
memurların payını verin diyorum, asgari ücretlilerin
hakkını verin diyorum, işçilerimizin payını verin
diyorum, dul ve yetimlerimizin payını verin diyorum; Emekli
Sandığı, SSK emeklileri, Bağ-Kur, esnaf ve çiftçi
emeklilerinin payını verin diyorum.
Her şeyi
sattınız. Devasa tesislerimizi, fabrikalarımızı,
limanlarımızı sattınız. Borçlarımızı 2
kat artırdınız. Nerede bu paralar? Nereye gitti bu paralar?
Çiftçimize, esnafımıza, sanayicimize, üreticimize bunlardan gerekli
payı veriniz. Madem millî gelir bu kadar yüksek arttı, kime ne
faydası oldu, onu söyleyin. Millî gelirden payını çok yüksek
alan birileri var. 2008 bütçesinde 56 milyar YTL faiz gideri öngörüldü.
Haftalık faiz gideri yaklaşık 1 milyar dolara
yaklaşıyor. Kısa vadeli faiz oranlarında 2006 ve 2007de
dünya birincisiyiz. Sıcak para sahiplerine ortalama yıllık yüzde
60 gelir sağlanıyor. Yani, rantiyeciye, faizciye hizmet ediyorsunuz.
Ayrıca,
memurlar, işçiler, asgari ücretliler, emekliler ve dar gelirli
vatandaşlarımızın giderlerindeki enflasyon rakamları
TÜFEdeki genel fiyat seviyesindeki artışların çok üzerindedir.
Son açıklanan, TÜİKin 2007 Kasım ayı enflasyon
açıklamasına bakarsak, TÜFEdeki bir yıllık artış
yüzde 8,40 olmasına karşılık gıdadaki enflasyon
yıllık yüzde 12,29 düzeyindedir. Yani, genel fiyat seviyesindeki
artıştan yüzde 50 daha fazladır gıdadaki artış.
Dolayısıyla, ücret artışlarında reel olarak da bir
artış yok. Büyümeden de zaten pay yok.
Biz, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, seçim beyannamemizde belirttiğimiz üzere,
çalışanların ve emeklilerin ücret
artışlarının belirlenmesinde genel enflasyon endeksi
yerine, bu kesimin tüketim kalıplarını ve hayat
standardını dikkate alacak özel bir endekse göre belirlenmesini
savunmaktayız.
Değerli
arkadaşlarım, Türk-İşin araştırmalarına
göre, SSKdan gelir ve aylık alanların yüzde 70inden fazlası,
Bağ-Kurdan gelir ve aylık alanların yüzde 90ı, Emekli
Sandığından aylık alanların yüzde 10undan
fazlası, işçilerin ise yüzde 60ından fazlası açlık
sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kalaycı, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
Buyurun.
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) Memurlarımız, işçilerimiz, emeklilerimiz, asgari
ücretle çalışanlarımız, tüketici kredisi ve kredi
kartları borçları nedeniyle borç batağındadır.
Vatandaşlarımızın borçları devri iktidarınızda
zirve yapmıştır.
Konuşmama
son vermeden önce, bir Konyalı olarak, bir Konya Milletvekili olarak,
hepimizin medarıiftiharı, büyük mutasavvıfımız, büyük
mütefekkirimiz Hazreti Mevlânâyı anmak istiyorum.
Bilindiği
üzere Hazreti Mevlânânın 800üncü doğum yıldönümü olan 2007
yılı UNESCO tarafından Mevlânâ Yılı ilan
edilmiştir. Yine, içinde bulunduğumuz 1-17 Aralık 2007 tarihleri
arasında 734üncü vuslat yıl dönümünü anmaktayız.
Hazreti
Mevlânânın anlayış, düşünce ve inanç zenginliğinin
ilim ve toplum hayatımıza yansımasını diliyor, Hazreti
Mevlânâyı rahmetle anıyorum ve onun sözleriyle bitiriyorum:
Cömertlik ve
yardım etmede akarsu gibi ol,
Şefkat ve
merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının
kusurunu örtmede gece gibi ol,
Hiddet ve
asabiyette ölü gibi ol,
Tevazu ve alçak
gönüllülükte toprak gibi ol,
Hoşgörürlükte
deniz gibi ol,
Ya olduğun
gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kalaycı, teşekkür ederim.
AK Parti Grubu
adına, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan.
Sayın
Aydoğan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 21inci maddesiyle ilgili olarak, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken, yüce Meclisi ve halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede
memurlarımızın ve sözleşmeli personelimizin 2008
yılı aylık ve ücretlerine ilişkin düzenlemelere yer
verilmektedir. Ayrıca, aynı maddede, 2007 yılı Aralık
ayına ilişkin tüketici fiyatları endeksinin 2007 yılı
Haziran ayı endeksine göre değişim oranının yüzde 4ü
aşması hâlinde, aşan kısmı telafi edecek şekilde
memur aylık katsayıları ile sözleşmeli personel ücret
tavanını yeniden belirlemek amacıyla Bakanlar Kurulumuza yetki
verilmektedir. Bilindiği üzere, kamu personelinin maaş ve ücretleri,
ülkemizin ekonomik gelişmesi, genel geçim şartları ile
yıllık enflasyon oranları göz önünde bulundurulmak suretiyle
tespit edilmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, anılan
hususları da göz önünde bulundurmak suretiyle, düşük maaş alan
kamu personeline daha yüksek, yüksek maaş alan kamu personeline ise daha
düşük oranda yansıyacak şekilde
çalışanlarımızın aylık ve ücretlerini
belirlemekte, gelir dağılımı eşitsizliğini azaltıcı
politikalara da önem vermektedir. Gelir dağılımında millî
gelirden pay alan birinci yüzde 20lik dilim, 2002 yılında millî
gelirden yüzde 5,3 pay alırken, en son yayınlanan 2005 yılı
verilerine göre yüzde 6,1 pay almıştır. Beşinci yüzde
20lik dilim ise, 2002 yılında millî gelirden yüzde 50,1 pay
alırken, 2005 yılında millî gelirden alınan pay yüzde
44,4e düşmüştür. Gelir dağılımı
eşitsizliğinin ölçüsü olarak kullanılan Gini katsayısı
da 2002 yılında yüzde 44 iken 2005 yılında yüzde 38
olmuştur. Bu rakamlar, Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarının gelir dağılımı
eşitsizliğini azaltıcı politikalara önem verdiğini
açıkça göstermektedir.
AK Parti
Hükûmetleri döneminde çalışanlarımızın ve
emeklilerimizin enflasyon karşısında alım güçlerinin
korunması temel önceliklerimiz arasında yer almıştır.
AK Parti İktidarı olarak yaptığımız maaş ve
ücret artış oranlarıyla,
çalışanlarımızı hiçbir zaman enflasyona ezdirmedik.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Kaç lira veriyorsunuz, kaç lira?
HALİL
AYDOĞAN (Devamla) Geliyorum.
Temel ihtiyaç
maddeleriyle ilgili olarak net asgari ücretin 2002-Eylül 2007 satın alma
gücü mukayesesini yaptığımızda, net asgari ücretle 2002
yılında 183,2 kilogram ekmek satın alınırken, Eylül
2007 itibarıyla 273,6 kilogram ekmek satın alınabilmektedir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Müthiş! Müthiş! Yanına zeytin bile
vermemişsiniz.
HALİL
AYDOĞAN (Devamla) - 2002 yılında 112,1 kilogram toz şeker
satın alınabilirken, Eylül 2007 itibarıyla 204,3 kilogram toz
şeker satın alınabilmektedir.
2002
yılında 64,5 litre ayçiçeği yağı satın
alınabilirken, Eylül 2007 itibarıyla 129,7 litre ayçiçeği
yağı satın alınabilmektedir.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Simidi örnek ver, simidi
HALİL
AYDOĞAN (Devamla) - Çay, margarin, peynir, dana eti gibi temel ihtiyaç
maddelerinde de durum bundan hemen hemen farklı değildir.
Sonuç olarak,
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı olarak,
halkımızın satın alma gücünü artırdık. Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarının sağladığı
siyasi ve ekonomik istikrar ile uygulanan başarılı makroekonomik
politikalar sonucu Türkiye ekonomisi yirmi üç çeyrek aralıksız
büyümüştür. 2002 yılında 181 milyar dolar olan gayrisafi millî
hasıla, 2006 yılında 402 milyar dolara yükselmiştir. 2007
yıl sonu tahmini ise 490 milyar dolardır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Peki, memurlara ne veriyorsunuz?
HALİL
AYDOĞAN (Devamla) Enflasyon oranı 2002 yılında yüzde 29,7
iken, Kasım 2007 itibarıyla yüzde 8,40 olmuştur. 2002
yılında 2.598 dolar olan kişi başına millî gelirin
2007 yılı sonunda 6.625 dolara yükselmesi beklenmektedir. Ülkemiz,
dünyanın 17nci büyük ekonomisi olmuştur.
Enflasyonun
üzerinde yaptığımız maaş ve ücret
artışlarının yanı sıra, ekonomide
sağladığımız bu büyük başarılar sayesinde
memurumuzun, emeklimizin, kısacası tüm
vatandaşlarımızın satın alma gücü ve refah seviyesi
2002 yılına göre artmıştır.
2003 Ocak-2007
Eylül döneminde TÜFEdeki kümülatif değişme yüzde 59,3 olmuştur.
Buna karşılık, söz konusu dönemde aynı bazlı en
düşük memur maaşı 2002 Aralık ayında 392 YTL iken,
2007 Ekim ayında 843 YTLye çıkmış, artış
oranı yüzde 115,1 olmuştur.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Bozdur, bozdur harca!
HALİL
AYDOĞAN (Devamla) Net asgari ücret 2002 Aralık ayında 184 YTL
iken, 2007 Ekim ayında 419 YTLye çıkmış, artış
oranı yüzde 127,5 olmuştur. En düşük SSK emekli
aylığı 2002 Aralık ayında 257 YTL iken, 2007 Ekim
ayında 548 YTLye çıkmış, artış oranı yüzde
113,1 olmuştur. En düşük Bağ-Kur esnaf emekli
aylığı, en düşük Bağ-Kur çiftçi emekli
aylığı, en düşük memur emekli aylığı,
altmış beş yaş aylığı ve muhtar aylıklarında
da benzer artışlar sağlanmıştır.
Bu oranlar ve
maaş tutarları çalışan, emekli ve dar gelirli
vatandaşlarımızın mali durumlarının 2002
yılına göre iyileştiğini, gelirlerinde reel
artışlar olduğunu, enflasyona ezdirilmedikleri gibi, ekonominin
büyümesinden de önemli pay aldıklarını açıkça ortaya
koymaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı olarak
önümüzdeki dönemlerde de, bütçe imkânları ölçüsünde, dar gelirli
vatandaşlarımızın durumunu daha da iyileştirmek, temel
önceliklerimiz arasında yer almaya devam edecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 yılında da, devlet
memurlarımızın ve kamu görevlilerimizin aylık ve
ücretlerinde bütçe imkânları ve enflasyon hedefleri dikkate alınmak
suretiyle artış yapılması öngörülmektedir. Buna göre, kamu
görevlilerinin maaşlarına, ocak ve temmuz aylarından geçerli
olmak üzere, yüzde 2 artı yüzde 2 oranında artış
sağlanacaktır. Ocak ayında taban aylığında
ayrıca seyyanen 10 YTL artış sağlanacaktır. Bu
artışlara ilaveten, 90 YTL civarında denge tazminatı alan
personelimizin aldıkları bu tutar, ocak ayında 20 YTL
artırılmak suretiyle 110 YTL ve temmuz ayında ise 20 YTL daha
artırılmak suretiyle 130 YTL seviyesine
çıkarılacaktır. Ayrıca, 2007 yılının ikinci
altı aylık döneminde enflasyon oranının yüzde 4ü aşması
hâlinde, aşan kısmı telafi edecek şekilde, 2008
yılı Ocak ayından geçerli olmak üzere enflasyon farkı kamu
görevlilerimizin aylık ve ücretlerine yansıtılacaktır.
Sonuç olarak,
aile yardımı ödeneği dâhil, en düşük dereceli memurun 2007
yılı Ekim ayında 843 YTL olan net maaşı, ocak
ayında yüzde 5,2 oranında artarak 887 YTLye ve temmuz ayında
ise yüzde 4,3 oranında artarak 925 YTLye yükselecektir. Aylık ve
ücretler, asgari geçim indiriminin 2008 yılı Ocak ayında
yürürlüğe girecek olması nedeniyle, ayrıca, anılan tarihten
itibaren, kişilerin durumuna bağlı olarak, yaklaşık 45
ile 90 YTL arasında değişen tutarlarda artacaktır. 2008
yılı için tüketici fiyatlarında öngörülen kümülatif
artışın yüzde 4 olduğu dikkate
alındığında, devlet memurlarının aylıklarında
yapılacak artışın enflasyonun üzerinde olduğu
görülecektir. Böylece, bugüne kadar olduğu gibi 2008 yılında da,
çalışanlarımızın enflasyon karşısında
alım güçlerinin korunması sağlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken,
sizlerin ve değerli vatandaşlarımızın Kurban
Bayramını ve yeni yılını kutluyor, 2008
yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce
Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Şahsı
adına Ankara Milletvekili Aşkın Asan.
Sayın Asan,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AŞKIN ASAN
(Ankara) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
Katsayılar, yurt dışı aylıkları, ücret ve
sözleşme ücreti. ile ilgili 21inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bir süredir bu yüce Kurulda bütçe görüşmeleri yapılmakta.
Birçok arkadaşımız söz hakkı aldı ve gerek
grupları gerekse şahısları adına görüşlerini
bildirdi. Ben de bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Nereden nereye
geldiğimizin hikâyesi çok önemlidir arkadaşlar. Bunun da takdir
edilmesi gerekir. İlle de muhalefet olacağız diye gerçekleri
görmezden gelemezsiniz. Başarıların takdir edilmesi önemli bir
meziyettir.
Türkiyenin ve
benzer gelir düzeyinde olan ülkelerin 21inci yüzyıl ortalarında
batı Avrupanın kişi başına gelir düzeyini yakalayabilmeleri
için yılda ortalama yüzde 5 büyümeleri yetecektir. AK Parti
İktidarıyla Türkiyede ikinci sanayi devrimi yaşanmaktadır.
Bu değişmeyi, uygulanan daha serbest dış ticaret rejimine,
özel sektör ağırlıklı ekonomi yönetimine ve
gerçekleştirilen yapısal reformlara bağlayabiliriz.
Bir toplumun
sanayileşip gelişebilmesi için, o toplumda asgari bir siyasal
altyapının kurulmuş olması önemli bir ön koşuldur.
Sürekli ve istikrarlı bir siyaset ortamı yaratılmadan, hele
özellikle mülkiyet ve sermaye alanlarında hukuki güvencelerin bulunmadığı
bir düzende büyük ve uzun ömürlü yatırımlara gereksinimi olan sanayi
gerçekleştirilemez. İşte bu istikrarlı siyaset
ortamının yaratılması AK Parti İktidarının
en önemli başarılarından biridir.
Şimdi size
birkaç soru soracağım: Türkiyenin ekonomisi büyüdü mü büyümedi mi?
Cevap: Tabii ki büyüdü. Türkiye ekonomisi AK Parti İktidarında
yıllık yüzde 7 oranında büyüme başarısı
göstermiştir. Peki, kişi başına düşen millî gelir
arttı mı, artmadı mı? Tabiî ki, arttı arkadaşlar.
Kişi başına düşen millî gelir AK Parti
İktidarında ikiye katlandı ve 2.500 dolardan 6 bin dolar
seviyelerine yükseldi. Peki, enflasyona ne oldu? Enflasyon
Bir türlü
düşmeyen enflasyon neredeyse kaderimiz olarak algılanacaktı ki,
nihayet tek rakamlı hanelere düşüverdi.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Balona hava üflersen büyür mü, büyümez mi?!
AŞKIN ASAN
(Devamla) Bu kutsal çatının altına milletvekili olarak
gelmeden önce, eğitim fakültelerinde öğretim üyesi olarak
çalışıp öğretmen yetiştirme gibi yine kutsal bir
görevi yürütmekteydim arkadaşlar. Beni en tedirgin eden şeylerden
biri, yurt dışı konferanslara gittiğimde, bana,
aldığım maaşın sorulmasıydı diğer ülke
öğretim üyeleri tarafından. Ben utanarak cevap verirdim ve yine
arkasından başka bir soru gelirdi: O da, 1 YTLnin kaç dolar
olduğu idi. Milyonlardan bahsederdik arkadaşlar ve biz o
sıfırları attık, ben artık utanmıyorum kendi
maaşımı söylemekten. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK Parti iktidara
geldiği zaman bir doçentin maaşı dolar bazında bin
doların altında idi. Bugün iki bin dolar seviyelerine
yaklaşmıştır. Türk lirasının yüzde 50
değerli olduğunu kabul etsek bile, iyileşme açıkça
ortadadır. Akademik çalışmaları ve bilimsel
araştırmaları her zaman maddi gelirden daha değerli kabul
eden öğretim üyelerinin maaşlarının iyileştirilmesi
hususunda, mutlaka, iktidarımız, bütçe imkânları dâhilinde daha
hassas davranacaktır. Yine, personel reformuyla beraber tüm
çalışanlarımızın gözetileceği
yapılandırmaya gidilecektir.
Arkadaşlar,
yapılanları anlatmaya haftalar, aylar, yıllar yetmez. Bunu tüm
dünya biliyor, bir siz bilmiyorsunuz ne yazık ki. Rakamları
çarpıyorsunuz, bölüyorsunuz,.sonuçları inkâr ediyorsunuz.
Rakamları bırakın, gidin insanlarımızın gözündeki
kıvılcıma bakın. Geleceğe umutla bakıyorlar
artık. Artık umut var. Bunlar halüsinasyon değil
arkadaşlar, bunlar mucizedir, mucizedir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Biz, 2008
bütçesiyle de mucizeler yaratmaya devam edeceğiz. 2008 bütçesinin ülkemize
ve milletimize hayırlar getirmesini diler, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Asan.
Şahsı
adına Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının en önemli maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan önceki
bütçeler de geldiği zaman her maddede konuşulmuyordu, ama bu madde
devamlı Parlamentoda en öncelikli ve bütün partilerin üzerinde çok
konuştuğu, önerge verdiği bir madde. Aslında benim de
önerge verme hakkım olsaydı, şu Maliye
Bakanlığının bazı ödeneklerini kısıp, memur
maaşlarının artırılması için buraya bir aktarma
yapılmasını da sağlayacaktım.
Şimdi,
burada önce konuşan arkadaşlarımız, özellikle iktidar
partisindeki arkadaşlarımız öyle şeyler konuşuyorlar
ki, sanki Türkiye cennetmiş, insanlar hâlinden çok memnunmuş, yani
alınan ücretlerle insanlar o kadar refah içinde ki
Yahu, gidelim
şurada bir öğretmene soralım, bir polise soralım, diyelim
ki, Kardeşim, sen, aldığın maaşla Allah
rızası için geçinebiliyor musun? Mümkün değil arkadaşlar.
Bakın seçimden önce tuttunuz polise 200 milyon ile 400 milyon vaatte
bulundunuz, sözünüzü yerine getirmediniz. Sözünü yerine getirmeyenlere
münafık derler. Münafık da çok tehlikeli birisidir, yani
İslami kurallara göre.
Şimdi,
burada devlet
Diyorsunuz ki, biz dört sene içinde
Pardon, dört değil,
artık altıncı senedir iktidardasınız, altı sene,
bir millet hayatında çok büyük bir ömürdür ve tek başına
iktidardasınız, siz bu memurlara ne verdiniz? Yani, bugün
işsizlik sayısı gittikçe artıyor, memurun sefaleti gittikçe
artıyor. Bugün işsizler ordusu artarken memleketteki kapkaç
olayları artıyor ve bunlar rakamlarla ortadadır.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Rakamlarla konuşun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Efendim, şimdi zaten beş dakikalık sürem var. Bunlar
ortadayken sizin burada çıkıp da bu milleti, bu kürsüyü
Bu
televizyonu dinleyen insanlar Allah Allah, bu Millet Meclisindekiler bu
memleketin dertlerinden, sorunlarından ne kadar habersiz insanlar.
diyorlar.
Şimdi,
tamam, birtakım insanlara -bu düzenleyici ve denetleyici kurumlar var- 15
milyar veriyorsunuz, 20 milyar veriyorsunuz
Mesela, bugün TMSFdekiler ne
yapıyorlar, Özelleştirme İdaresinde çalışan personel
kaç lira alıyor? Bunlar ne saltanatlar sürüyor? Makam arabaları
altında, lojmanların en kralı altında, daireleri en lüks
biçimde döşenmiş, saraylarda oturuyorlar. Şimdi siz saraylara da
çok meraklısınız! Tabii sizin bakanlarınız çok safahat
içinde. Başbakanınızın iki tane uçağı var, iki helikopteri
var, 67 trilyon lira verecek yeniden bir uçak alacak. Öte tarafta
Yani,
devletin imkânlarını o kadar yasa dışı
kullanıyorsunuz ki. Tabii, siz halkın içine de girmediğiniz için
halkın içindeki sefaleti bilmiyorsunuz.
Ayrıca, bu
memleketin kaynakları da bol, yeterli. Bakın, 56 katrilyon lira faiz
ödüyorsunuz. Siz, tek başına iktidara gelmiş bir partisiniz.
Şimdi, daha dört ay oldu, halkın karşısına bir program
koyamadınız. Mesela, şu 56 katrilyon faiz alan kaç aile var?
Hepsi, çoğu yabancı. Buna bir çekidüzen getirebilirsiniz. Vergi
nispetlerini, tuttunuz, bankalarda ve büyük şirketlerde düşürdünüz,
devletin buradaki kaybı 10 katrilyon lira civarında.
Araştırabilirsiniz.
Doğru dürüst
bir vergi incelemesi yapılmıyor, Maliye
Bakanlığının ne iş yaptığı belli
değil. Bu vergi incelemesinde de çok büyük matrahlar bulunduğu zaman
Merkezî Uzlaşma Komisyonuna çekiyorlar. Orada hiçbir sorumluluk yok ve
istediklerini silip atıyorlar, sanki babalarının kesesinden
devletin malını dağıtıyorlar. Böyle
laçkalaşmış bir anlayışla iktidar yapan bir hükûmetin
başta bulunduğu bir ülkede gelecekten güven duyulması,
oranın düzelmesi mümkün değildir.
Şimdi, dün,
bir gazetede bir reklam vardı. Konyada, bir ilkokul
kızımızın başına türban geçirmişler, efendim
Vergini öde servetine haram katma. Ee niye o çocuğu istismar
ediyorsunuz? Onu, mademki, yani din eksenli propaganda yapacaksanız,
kendinizden çarşaflı birisinin oraya şeyini koyun da
İBRAHİM
KAVAZ (Erzurum) Demagoji yapma!
KAMER GENÇ
(Devamla)
tam dinî kurallara uygun bir reklam yapın, yani yazık
değil mi o çocuğa yaptığınız şey. Soruyorum,
acaba Maliye Bakanının ve yandaşlarının ve Hükûmet
üyelerinin hepsinin paraları hakikaten helal mıdır, haram
mıdır? Vergilerini veriyorlar mı, vermiyorlar mı?
Geçmişte gördük işte, hayalî ihracatlar, naylon fatura düzenlemeleri
yapanların paraları, herhâlde, servetleri helal değildir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bizim istediğimiz, bu memlekette
sağlıklı bir yönetim olmasıdır, aklın yolu
tektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, burada, gidelim, halkın içinde, eğer halk
memnunsa
Ha diyorsunuz ki Bize yüzde 47 oy verdi. Verdi ama bakın,
sizden önceki iktidarlarda öyle oldu ki bir tepeye çıkardı, ertesi
gün yerin altına düşürdü, bunu bileceksiniz yani. Eğer,
doğru dürüst çalışmazsanız
Ha siz niye bu dönem bu kadar
oy aldınız biliyor musunuz, sizin karışınızda
ciddi bir muhalefet yoktu. Sizin karşınızda ciddi bir muhalefet
olsaydı
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Ne demek istiyorsun yani?
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim yoktu, yani kabul etmek lazım, o arkadaşlar da
şey etsinler
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Sen varsın!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ee göreceğiz yahu, önümüzdeki seçimde göreceğiz.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) - Hakaret ediyorsun sen, CHPye de MHPye de hakaret ediyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Hayır, efendim, neyse, canım, neyse yani benim
kişisel düşüncem arkadaş yahu ama göreceğiz.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Özür dile, muhalefetten özür dile.
KAMER GENÇ
(Devamla) Özrü senden anlayacak değilim. Bakın, öyle laflar
söylerim ki oturur, kalkmazsınız yerinizden. Onun için, benim sözümü
de kesmeyin.
BAŞKAN
Lütfen, arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani halka
Bir de basını aldınız
arkanıza. Basın, tabii, bütün hep sizin emrinizde. İşte,
onların patronlarına geçtiğiniz kıyaklar ortada. Buradan ne
söylüyorsak gazeteler yazmıyor. Dolayısıyla, bundan, bu
fırsattan yararlandınız ama geçti artık, bundan sonra göreceğiz
boyunuzu.
Saygılar
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) Muhalefete hakaret ediyorsun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Sayın Genç.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Ağyüz, buyurun.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
AKP Hükûmeti,
enflasyonu düşük çıkarmaya çaba gösteriyor ama memurumuz da enflasyon
yüksek çıksın diye dua ediyor. Sebep? Verilen zam az, enflasyon
farkını almak için. Çizilen tablolar doğruysa niye yüzde 25
öğretmen ek iş yapıyor? Niye memurlar ve emekliler pazar yerine
karanlık çöktükten sonra gitmek zorunda kalıyorlar?
Bir kadro
karmaşasının olduğu doğru. Hükûmetiniz yeni bir kamu
personel reform tasarısı düşünüyor mu? Ayrıca, eşit
işe eşit ücret anlayışı, bu Hükûmet döneminde de
maalesef ihmal ediliyor, göz ardı ediliyor. Bunu gidermek için bir
çabanız olacak mı?
Görüldüğü
kadar, 2008 bütçesinde, yine memur perişan, yine emekli perişan, yine
bunlara bir şey yok. Bunun için ek zam düşünülüyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum:
Kamu çalışanlarının ücretlerinin belirlenmesinde, memur
sendikalarıyla Hükûmetin bir masaya oturması önemli bir aşama ama
bu, memurların sesini duyurmaktan öteye gitmedi. Memurlarımıza
grevli sözleşme hakkını vermeyle ilgili bir çalışma
takviminiz var mı?
İkinci
sorum: Kamu çalışanlarının maaşlarını
belirlemede, millî gelir artışı, kalkınma
hızındaki artış ve satın alma paritesindeki
artışa endekslemeyi düşünür müsünüz?
Bir diğer
sorum: Son beş yılda, enflasyon hedefleriyle gerçekleşen
enflasyon farklarını nasıl izah ediyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla,
Sayın Bakana soruyorum: Memurlara yıllık yüzde 4 artış
yapmayı öngörüyorsunuz. Bunu, 2008 yılı enflasyonunu yüzde 4e
düşüreceğinizi söyleyerek yapıyorsunuz, ancak bugünden belli ki
2008 yılı enflasyonunun yüzde 4 düzeyinde kalması mümkün
görülmüyor. Bunu, ben söylemiyorum, tek görevi fiyat istikrarını
sağlamak olan Merkez Bankası söylüyor. Bugünden bu gerçeği bile
bile, Hükûmet, niçin memur, emekli, dul ve yetimlere yüzde 4 oranında maaş
artışı yapmakta ısrar ediyor. Nasıl olsa
oylarını aldık diye mi bakıyorsunuz? Seçimler gene gelecek,
kaçamazsınız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, yatırımcı kuruluşlarda teknik personel
arasında ücret dengesizliği artarak devam etmektedir. Örneğin,
DSİ bölge müdürü 1.750 YTL, bir mühendis 1.250 YTL maaş
almaktadır. Ama, Devlet Su İşlerine Telekomdan gelen bir
mühendis 3.000 YTL, bir güvenlik görevlisi 2.500 YTL maaş almaktadır.
Bu şartlarla sağlıklı bir çalışma ortamı
olur mu? Düzeltmeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmetinizin en
önemli hedefi enflasyon. Enflasyon hedefinizle gerçekleşen enflasyon
arasında yüzde 100 farkın olduğunu -yani hedef enflasyonunuzun
yüzde 4- kamu ücretlerinin de hedef enflasyona göre
yapıldığını biliyoruz. Ama gerçekleşen enflasyon
yüzde 9,9 civarında. Reel enflasyonun onun daha üzerinde olduğu bir
gerçek. Bunun sonucunda gelir dağılımının ciddi
anlamda bozulduğu, yoksul sayısının her gün
arttığı
Bu yoksulluğu gidermekle ilgili, kamu ücretlerini,
yeniden, reel enflasyona göre düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın
Ertuğrul
OSMAN
ERTUĞRUL (Aksaray) Sayın Bakan özelleştirmeden dolayı
mağdur olan memurların durumlarıyla ilgili ne düşünüyorlar?
Bir de, bu memur
sendikalarının grevli, toplu sözleşmeli haklarını ne
zaman vermeyi düşünüyorlar?
Aksaray,
kalkınmada öncelikli iller arasında. Ama, beş yıldır,
devletten aldığından fazlasını vergi olarak geri
ödüyor. Yani, hem fakir bir il hem kalkınmada öncelikli bir il hem de
devletten aldığından daha fazlasını devlete ödüyor. Bu
Aksarayın mağduriyetini de gidermeyi düşünüyorlar mı?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Son olarak,
Sayın Taner...
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Ekonomide önceki dönemlere göre 2007nin üçüncü çeyreğinde büyümenin yüzde
2ye inmesine rağmen cari açık artışının devam
etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun
Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütçemizin bu maddesine ilişkin olarak
sorulmuş olan soruları ana başlıklar olarak
değerlendireceğim.
İlk olarak,
enflasyon ve ücretler arasındaki ilişkide sürekli olarak
vurguladığımız, başlıklarını
söylediğimiz ana husus şuydu: Gerçekleşen enflasyon ile verilen
ücret arasında bir fark oluştuğunda, enflasyon farkı ve
refah payı olarak onu zaten telafi edeceğimizi daha önce
söylemiştik. Bu süreç yine aynı şekilde devam edecek.
Bir diğer
arkadaşımız ücretlerdeki artış oranının
ortalama yüzde 4 olduğunu söyledi. Hem Plan Bütçe Komisyonundaki
tartışmalarda hem de zannediyorum buradaki müzakere sürecinde bu
tablolar sizlerle paylaşılmıştır ama müsaadenizle ben
yine ana hatlarıyla bazı özel rakamları da sizlerle
paylaşmak isterim.
2008
yılında 2007ye oranla aile yardımı dâhil en düşük
memur maaşının yıllık artış hızı
9,7. Aile yardımı hariç diye bakarsanız 10,5.
Dolayısıyla, ortalama rakamla en düşük ve en yüksek maaş
farkına bakıldığında, gelir
dağılımını düzeltici, onu iyileştirici bir
politikanın da söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.
Enflasyonun ve
büyüme rakamlarındaki gelişmelerin temel nedenleri konusunda da
şunu söylemek mümkün: Yine cari açık, büyüme ve enflasyonu
tartışırken, değerlendirirken, elbette, Türkiyede
yaşanan, Türkiyede gerçekleşen ekonomik ortam önemli. Global
gelişmelerde, petrol fiyatındaki artışlar, emtia
fiyatındaki artışlar, yani sanayide ve diğer sektörlerde
kullanılan mal fiyatında artışlar, aynı Türkiyede
olduğu gibi dünyadaki küresel gelişmelerden, küresel
ısınmadan dolayı gıda fiyatındaki artışlar
ve son olarak da, kredi veya likidite piyasasında ortaya çıkan ama
çoğunlukla da bir enformasyon krizi olarak gündeme gelen mortgage krizinin
ortaya çıkarttığı baskıların bütün yükselen
piyasalarda olduğu gibi Türkiyeye yansıması da mümkün ve
kısmen de yansıyor zaten. Enflasyondaki oluşmaların,
enflasyondaki gelişmelerin bir nedenini burada aramak lazım.
Burada üzerinde
durmamız gereken ana konu, büyüme oranlarıyla enflasyonda son
çeyrekte gözlemlenen bu tablonun, ki, geçici veya kalıcı olup
olmadığıdır.
Yine, büyümeyle
ilgili ekim ayı sanayi üretim endeksine baktığımızda
7,4lük bir artışın söz konusu olması, sanayi üretiminin
önümüzdeki son çeyrekte toparlanma eğilimine, hatta biraz da
artış eğilimine gireceğini de göstermekte. Büyüme
oranlarındaki beklenenden daha düşük bir artış
oranının söz konusu olması, özellikle tarım sektöründe,
tarımsal üretimin katma değerinin çoğunlukla üçüncü çeyrekte
daha büyük oranda millî gelire yansımış olması veya
yansıyor olması yanında, tarımdaki kuraklıkla, iklim
koşullarındaki değişiklik burada son derece kritik rol
oynamıştır. Bundan sonraki süreçte bunun telafisinin de mümkün
olduğunu söylemek gerekir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sanayi ve ticaret odaları öyle demiyor ama.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) İkinci önemli
nokta, cari açıkla ilişkiye girildiğinde veya ilişki
kurulduğunda, net mal ve hizmet ihracatındaki dengenin de
azaldığını söylemek mümkün. İşte, burada, daha
önce konuştuğumuz, tartıştığımız
değişik platformlarda arkadaşlarla da görüştüğümüz,
cari açığı oluşturan temel faktörlerden dış
ticaret dengesi içinde yer alan ithalat kalemi içindeki yatırım
malı ithalatı, tüketim malı ithalatı ve ara malı
ithalatının bileşimini tartışmak gerekebilir. Az önce
ifade ettiğim, ithalatın ara malı bileşimi içindeki petrol
ve petrol ürünlerini çıkarttıktan sonraki tablo farklı bir
tablo, onu dikkate aldığınızda tabloyu gene farklı
yorumlamak mümkün. Bunu da belirtmemiz lazım.
Bir diğer
önemli husus, yine, son çeyrekte, üçüncü çeyrekte büyümeyle ilgili ortaya
çıkan dikkat çekici gelişmenin bir tanesi de özel ve kamunun tüketim
ve yatırım eğilimlerindeki farklılaşmadır. Kamuda
ve özel kesimde yatırım eğilimlerinin nispeten canlanma içinde
olduğunu, dolayısıyla, son çeyrekte bunun yine büyümede makul
bir trendi yakalayacak bir süreci de başlatabileceğini
söyleyebiliriz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım tamamlarsanız
Süremiz doldu.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Son bir şey
söyleyeyim. Özelleştirmeden mağdur olan memur
olmadığını, dolayısıyla, özelleştirme
kapsamına alınan kamu kuruluşlarındaki memurların ve
çalışanların diğer kamu kuruluşlarına
aktarıldığını da ifade etmemiz gerekir.
Ben de
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
22nci maddeyi
okutuyorum:
Kadroların
kullanımına ilişkin esaslar
MADDE 22- (1)
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve
kuruluşları; serbest memur kadrolarına 2007 yılında
emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur
sayısının yüzde ellisini geçmeyecek şekilde açıktan
veya diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından nakil suretiyle
atama yapabilir. Bu sınırlar içinde memur ihtiyacını
karşılayamayacak söz konusu idare, kurum ve kuruluşlar için
ilave 23.000 adet atama izni verilebilir.
(2) Hakimlik ve
savcılık meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere ve
Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca asistan kadrolarına
yapılacak atamalar, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında veya diğer ilgili
mevzuata göre yapılacak askeri personel atamaları, emniyet hizmetleri
sınıfında bulunan kadrolara yapılacak atamalar, 12/4/1991
tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesi
ve 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanununun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak
atamalar ile 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanunun 22 nci maddesi ve 4/2/1924 tarihli ve
406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun ek 29 uncu maddesi
uyarınca yapılacak personel nakilleri birinci fıkrada yer alan
sınırlamalara tabi değildir.
(3) İkinci
fıkrada sınırlamalara tabi olmaksızın atama
yapılabileceği belirtilen kadrolardan ayrılanlar ile 17/5/2007
tarihli ve 5662 sayılı Kanunla kurulan üniversitelere devredilen
memur sayıları birinci fıkrada öngörülen yüzde elli
sınırının hesabında dikkate alınmaz.
(4) Birinci
fıkra kapsamında 657 sayılı Kanunun 59 ve 92 nci maddeleri
uyarınca yapılacak açıktan atamalar için Devlet Personel
Başkanlığından izin alınması zorunludur.
(5) 2/9/1983
tarihli ve 78 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki cetvelde
kadroları yer alan yükseköğretim kurumları; öğretim üyesi
dışındaki boş öğretim elemanı kadrolarına,
2007 yılında emeklilik, ölüm, istifa, nakil, eğitimin
tamamlanması veya başarısızlık sonucu
kurumlarından ayrılan öğretim elemanı
sayısının yüzde ellisini (araştırma görevlisi
kadroları için yüzde yüzünü) geçmeyecek şekilde açıktan veya
yükseköğretim kurumları ile diğer kamu idare, kurum ve
kuruluşlarından naklen atama yapabilir. Bu sınırlar içinde
öğretim elemanı ihtiyacını karşılayamayacak söz
konusu yükseköğretim kurumları için ilave 5.000 adet atama izni
verilebilir. Ancak, ilave atama izninin 480 adedi, 1/3/2006 tarihli ve 5467
sayılı Kanun ile 17/5/2007 tarihli ve 5662 sayılı Kanunla
kurulan üniversitelerin, 2547 sayılı Kanunun 35 inci maddesine göre
yurtiçinde öğretim elemanı yetiştirmek amacıyla
araştırma görevlisi kadrolarına yapacakları atamalarda
kullanılır.
(6) Tıpta
Uzmanlık Tüzüğü uyarınca araştırma görevlisi
kadrolarına yapılacak atamalar ile 8/4/1929 tarihli ve 1416
sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun
uyarınca yurt dışına eğitim amacıyla
gönderilenlerden öğretim elemanı kadrolarına yapılacak
atamalar, beşinci fıkrada öngörülen sınırlamalara tabi
değildir.
(7) Öğretim
üyesi kadrolarından ayrılan personel sayısı, Tıpta
Uzmanlık Tüzüğü uyarınca atanmış oldukları
araştırma görevlisi kadrolarından ayrılan personel
sayısı ile 5662 sayılı Kanunla kurulan üniversitelere
devredilen öğretim elemanı sayısı beşinci fıkrada
öngörülen yüzde elli veya yüzde yüz sınırının
hesabında dikkate alınmaz.
(8) 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu
idare, kurum ve kuruluşları ile 5018 sayılı Kanuna ekli
(III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar,
kadroları ile pozisyonlarının dolu ve boş durumu ile
bunlarda meydana gelen değişiklikleri gösterir cetvelleri Mart,
Haziran, Eylül ve Aralık aylarının son günü itibarıyla
düzenleyerek anılan ayları izleyen ayın yirmisine kadar e-bütçe
sisteminde Maliye Bakanlığına bildirirler. Aynı bilgileri içeren
cetvelleri Devlet Personel Başkanlığına gönderirler.
(9) 1/1/2008
tarihi itibarıyla, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye
Kanununun 49 uncu maddesinde belirtilen oranları aşmış olan
belediyeler ve bunların kurdukları müessese ve işletmeler ile 26/5/2005
tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununun 18
inci maddesinde belirtilen oranı aşmış olan mahalli idare
birliklerinin boş memur ve sürekli işçi kadrolarına
yapılacak atamalar hakkında 5393 sayılı Kanunun geçici 1
inci maddesi hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Evet, madde üzerinde, gruplar adına: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Osman Coşkunoğlu (Uşak), Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Akif Akkuş (Mersin), Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis); şahısları
adına: Ahmet Aydoğmuş (Çorum), Cahit Bağcı (Çorum),
Kamer Genç (Tunceli), Ali Uzunırmak (Aydın) milletvekillerimizin söz
talepleri vardır.
İlk
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu.
Sayın
Coşkunoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanun Tasarısının 22nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak için huzurunuzdayım.
Bu madde,
kadroların kullanımına ilişkin esasları düzenliyor.
AKP İktidarının kadroları kullanımına
ilişkin politikaları ve uygulamaları çok ciddi bir sorun arz
etmeye başlamıştır. Öncesi de olan bir yaklaşım
vardır. Maalesef, değişmesi gereken bir yaklaşım.
Devlet kadroları ile ilgili giderek artan bir itibar yitirme ve
yıpranma söz konusudur. Devletin, gururla benim kadrolarım,
örneğin benim eğitim kadrolarım, benim öğretim
kadrolarım diyeceği öğretmenler, çeşitli düzenlemelerle,
AKP iktidarı döneminde çeşitli düzenlemelerle bir ihtiyaç olduğu
zaman çağrılıyor ücretli öğretmen, başka bir ihtiyaç
olduğu zaman vekil öğretmen, başka bir ihtiyaçta sözleşmeli
öğretmen. Yani bu çok önem verdiğimiz eğitim kadrosu, oradan,
buradan eklenen, gerektikçe oradan buradan tutulan öğretmenler grubu
hâline getirilmiştir. Bu, sadece devletin kadrolarını
yıpratmıyor, ülkenin eğitim ve öğretimini de
yıpratıyor. Giderek velileri daha çok dershanelere ve daha çok
masraflara yönelten bir durum ortaya çıkarıyor. Bedava kitap
veriliyor bir yandan, bir yandan devletin eğitim konusundaki özenini
yürütmesi gereken öğretmenlere, örneğin devlet kadroları olarak,
yeterince itibar verilmiyor ne maddi olarak ne manevi olarak. Bu söylediklerim
diğer devlet memurları için de, kadroları için de geçerlidir.
Eğitim gibi
bir diğer önemli kadro da yargı kadrosudur. Bir Yargıtay
başkanının Hâkimler vicdanı ile cüzdanı arasında
sıkışmış durumda. deme durumunda kalması ne
kadar acı değil mi, AKP iktidarı döneminde! Bu durumların düzeltilmesi
gerekir. Bu durumlar, sadece o memurlarımız için, devletimizin o
çalışanları için değil, bütün Türkiye için düzeltilmesi
gereken önemli sorunlardır. Fakat, düzeltilmek yerine giderek daha olumsuz
bir yöne gidiyor. Bunun ideolojik bir nedeni var: Devlete inanmamak, devleti
daima olumsuz görmek
Elbette, devleti şişirmek veya devlette
gereksiz bürokrasiyi yaratmak, devlette yetersiz çalışma
ortamları elbette yakınma konusudur. Buna biz de
katılıyoruz. Fakat, bu, devlet kadrolarını olumsuz göstermek,
itibar yitirttirmek, yıpratmak için haklı gerekçeler değil.
Oysa, ha bire duyuyoruz, işte Devlet yapamıyor, özel daha iyi
yapıyor.
Değerli
arkadaşlarım, size özel konusunda, yani piyasalar konusunda çok
duyarlı olan Amerika Birleşik Devletlerinde yirmi yıl önce
olmuş bir olayı anlatmak istiyorum. Yaklaşık yirmi yıl
önce, üstelik Reagan döneminde, yani tutucu, sağcı ve serbest
piyasaya her şeyin üstünde önem veren bir anlayışın
hükûmette olduğu bir dönemde Amerika Birleşik Devletlerinde, günün
birinde, bir lise mezunu, devlet okullarından mezun bir öğrencinin
doğru dürüst okuma yazma bilmediği ortaya çıktı ve
kıyamet koptu. Önde gelen dergilerin kapak resmi oldu, önde gelen
gazetelerin, medyanın baş haberi hâline geldi. Türkiyede ha bire
sıfır çekiliyor, kimse aldırdığı yok. Ha,
şimdi, önde gelen haber oldu yirmi yıl önce, Reagan döneminde
Amerikada bu Johnny okuyup yazma yapamaz Johnny orada Mehmet
anlamında genel bir isim- okuyup yazamıyor doğru dürüst diye. Ne
yaptı bu hükûmet, oradaki sağcı hükûmet? Ha, devlet doğru
dürüst okutup yazma öğretemiyor, bu işi özele bırakalım.
mı dedi? Hayır. Devlet okullarını özel okullara rakip
duruma getirmek için gerekli altyapı, olanak, ekonomik olanakları ve
fiziki altyapıyı sağlamak için çok ciddi bir kampanyaya
girişti, işte, bu serbest piyasa ekonomisinin egemen olduğu
Amerikada. Türkiyede kraldan çok kralcı bir davranış var.
Özele bırakalım, devlet yapamaz, devlet şöyle kötü
Bu
kadroları kötüleyerek, bu kadroları zor durumda bırakarak hiçbir
yere gidemiyoruz ve bu politikaların mutlaka değişmesi gerekir.
Sayın Maliye
Bakanı burada değil, fakat sık sık duyuyoruz: Sadece
özeller değil, yabancılar da bize güveniyor. Yabancılar da bize
güveniyor ki gelip satın alıyor. diyor. Yani, buna da
değinmeden edemeyeceğim. Evet, yabancılar gelip bizim
varlıklarımızı satın almakta, Hükûmete güvenmekte son
derece haklı. Geldiler, Türk Telekomu satın aldılar. Türk
Telekomu satın aldıktan bir ay sonra kurumlar vergisi yüzde 30dan
yüzde 20ye indirildi. Satın alan bunu bilmiyor muydu? Şu
geçtiğimiz bir yıl içerisinde dolar bazında yüzde 70in üstünde
rant geliri, euro bazında yüzde 50nin üstünde rant geliri
Elbette bu
Hükûmete güvenir ve sever. Buna, bizim de bir itirazımız yok.
İşte, halkımızın güvenerek, memurlarımızın
güvenerek iyi çalıştığı ve yurttaşımıza
iyi hizmet verebildiği bir ortamı yaratan Hükûmeti arıyoruz.
Kadroların
atanmasıyla ilgili diğer bir artan kaygımız da
Bunu, -kötü
niyetle atfetmeyeyim-: iyi niyetle yapıldığını
varsayarak, sizlere bunu uyarı olarak dün de ifade ettim, dün gece de,
bugün tekrar söyleyeyim. Belli bir kurumda arzu edilen performans gösterilmiyor
olsa bile Haa bu kuruma biz kendi yandaşımızı atarsak daha
iyi çalıştırırız. veya Bu kurumu adam etmek için onu
cezalandırmamız gerekli, başına bir dert atama yaparak
Bunlar denendi ve başarılı olmadı. Bunları tekrar
denemekte yarar yok. Sayın Başbakandan sık sık Biz Aydan,
Marstan mı getiriyoruz atadıklarımızı? sözünü
duyuyoruz değil mi? Dün ben burada bir atamadan, çok kritik noktaya
yapılan bir atamadan söz ederken, o atananın bazı özelliklerini
sayarken, bana suç mu? diye bağırıldı sizin
sıralarınızdan sayın AKP milletvekilleri. Yani bizim
kriterlerimiz, kilit noktalara yapacağımız atamalardaki
kullanacağımız kriterler Aydan, Marstan gelmemesi ve suç
işlememesi mi olmalı? Bu yeterli mi? Suç mu işledi deniyor?
Zaten, suç işleyeni veya sanık durumuna düşeni milletvekili
adayı yapıp dokunulmazlık zırhı arkasına saklıyorsunuz,
onu da gördük, ama bunlar yeterli kriter değil değerli
arkadaşlar; Aydan, Marstan gelmemiş olması veya suç
işlememiş olması yeterli kriter değil. Çok daha başka
ve çok daha yukarıda kriterlerden söz etmemiz gerekir.
Nitekim,
bakın, daha bu sabah burada, 15. Ulusal Bilim Olimpiyatları
-TÜBİTAKın düzenlediği- vardı bu sabah ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan çok ilginç bir
konuşma yaptı. Aslında bildiğimiz konular ama orada
vurgulanması önemliydi. Sayın Başkan şöyle dedi; aynen
okuyorum, not aldım: Bu kadar zeki bir genç kadroya dünyanın hiçbir
ülkesi sahip değildir. Bu beyinler ve akıllar yeterince neden
kullanılamıyor? Burada bir yanlış yapılıyor.
dedi. Doğrudur. Bu yanlışın sonucunu biz, beyin göçünde on
birinci sırada yer almakta buluyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Coşkunoğlu, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bizdeki eksik
insan gücü değil ama doğru politikaları uygulayarak ancak o
insan gücünden doğru yararlanabiliriz. Şu ana kadar
yararlanamıyoruz. Bu doğru politikalar da sadece kaynak aktarmak
değildir. Zamanım az olduğu için bir tane örnek vereceğim,
somut örnek: Yirmi yıl önce, Teletaş babalar gibi
satıldıktan sonra Alcatele, Alcatelin ilk yaptığı
iş ar-geyi kapatmak olmuştur. Araştırma geliştirmeyi
biz başka ülkelerde yapıyoruz, Belçikada yapıyoruz, Fransada
yapıyoruz, Türkiyede gerek yok. demiştir ve orada
çalışmakta olan mühendisleri Amerikanın ünlü silikon vadisinde
gördüm ben, Türkiyede teknoloji üretmek istiyorduk. Maalesef
kapatıldı bizim ar-ge bölümümüz. O nedenle buradayız. dediler.
İşte, bu gibi yanlış politikalardır, bizim insan
gücümüzden yeterince değerlendiremediğimiz
Kadrolarımıza,
devlet kadrolarımıza ve insan gücümüze sahip çıkan politikalar
diler, hepinize sevgiler, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Akif Akkuş.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce yaklaşmakta olan
Kurban Bayramını ve yeni yılınızı kutluyorum.
2008
yılı bütçe tasarısıyla ilgili görüşülmekte olan 22nci
madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi adına görüşlerimi ortaya
koyacağım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe
görüşmelerinin onuncu gününe gelmiş bulunuyoruz. Bu zaman
zarfında, muhalefet milletvekilleri bütçede gördükleri, tespit ettikleri
aksaklık ve eksiklikleri dile getirerek Hükûmeti eleştirmektedirler.
Ancak, bu eleştirilere cevap vermesi gereken Hükûmet ve ilgili bakanlar
olmasına rağmen, daha çok AKP milletvekilleri cevap vermektedir.
Değerli AKP
milletvekilleri, Hükûmeti ve bakanları siz de eleştirmelisiniz -tabii
yapıcı olmak şartıyla- çünkü bu tasarıları siz
hazırlamadınız, bizim gibi siz de bütçe görüşmeleri
sırasında vâkıf oluyorsunuz. Genellikle, söz alan iktidar
milletvekilleri, bunun yanında Her şeyi biz yaptık. Bizden önce
yoktu. Siz yapmadınız. polemiğine girmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, dünya gelişiyor, teknoloji değişiyor; bunlara,
siz istemeseniz de vatandaş ayak uydurmak istemektedir.
Dolayısıyla, iktidardaki Hükûmet de bu isteklere cevap vermek
zorundadır, aksi düşünülemez. Devlet hayatında süreklilik
esastır.
1973
yılında birinci Boğaziçi Köprüsünün
açılışında bulunmuş ve bu ihtişamlı
yapının üzerinde Türk olmanın, Türk vatandaşı
olmanın gururunu yaşamıştım. 1986 yılında
Oymapınar Barajı, 1997 yılında Atatürk Barajını
gördüğümde de aynı duyguları beslemiştim. Bu
yapıların ortaya konmasında emeği olan, imzası olan
herkese uzun ömürler dileyerek dua etmiştim. Bugün yapılan eserler
için de aynı duyguları taşımaktayım ancak bugün, AKP
özel sektörle kalkınmayı ana prensip olarak kabul etmiştir.
Bir de burada,
aklıma gelmişken, biraz önce konuşan AKPnin bir bayan
milletvekili dedi ki: Doçentler 2 bin dolar alıyor. Ama, ben, buraya
gelmezden önce profesör olarak çalışıyordum, maaşım
2.600 YTL idi. Bugünkü gazetelerde, sanıyorum, maaş
artışlarıyla beraber 1in 4ündeki bir profesörün
maaşının 2.800 YTL olacağı belirtiliyor yani bir
doçentin maaşının 2 bin dolar olması söz konusu değil,
bunu da buradan belirtmeyi bir görev addediyorum.
Değerli
milletvekilleri, cumhuriyetin ilk yıllarından yakın zamanlara
kadar özel sektör olarak belirtebileceğimiz kişi ve kuruluşlar,
sermaye birikimi bakımından son derece cılızdı. Bu
şartlarda her yatırımı devletin yapması gerekiyordu.
Girmeyi çok arzu ettiğiniz Avrupa Birliği ülkeleri de bu
aşamalardan geçmiştir. Ancak, bu ülkeler özelleştirme adı
altında her şeylerini satmamışlardır, stratejik öneme
sahip kurum ve kuruşlarına devlet hâlâ sıkı
sıkıya bağlıdır.
Devletlerin
hayatında yükselme dönemleri olduğu gibi, inkıraz dönemleri de
olur. Türkiye, şükürler olsun ki inkıraz devirlerini geride
bırakmıştır. Ancak, hazıra dağ dayanmaz diye bir
atasözümüz vardır. Ülkenin bütün kaynakları hovardaca
kullanılırsa bu inkıraz devirleri, Allah korusun, geri gelebilir.
AKP adına
12/12/2007 tarihinde, bir konuşmacı Konuşma, ya kısa
olmalı ya da kısa ihtiva etmeli. demiştir. Doğru söylüyor.
Bir otomobil yavaşça harekete geçer, birden bire 120 kilometre sürate
ulaşmaz, sonra hızlanır. Bunun gibi, siz
şanslıymışsınız, harekete geçmiş olan
Türkiyenin hızlanma zamanına rastladınız. Bu
bakımdan, bunu iyi değerlendirin. Bu millet, gururlu ve kibirli
insanları sevmez. Padişahlara bile cuma selamlığında
Gururlanma Padişahım, senden büyük Allah var. demişlerdir.
Bunları hatırlatmanın uygun olacağı kanaatindeyim.
Değerli
milletvekilleri, kamu personeline ilişkin hükümler ve kadroların
kullanımına ilişkin hususları içeren 22nci madde üzerinde
konuşacağım demiştim.
Burada
bakıyoruz, bu maddede kamu idarelerinin atamalarına sınır
getirileceği, idareler için ilave 23 bin adet atama izni
verilebileceği öngörülmektedir. 23 bin yeni atama izni yanında,
emekli olacak personel sayısının yüzde 50sini geçmeyecek
şekilde ayrıca atama izni verilmektedir. Böylelikle, 2008
yılında kamuya alınacak ve bu hükümlere tabi olmayacak hâkim,
savcı, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca asistan
kadroları, Türk Silahlı Kuvvetleri personel atamaları, emniyet
hizmetleri sınıfında yapılacak atamalar, Terörle Mücadele
Kanunu kapsamında yapılacak atamalar, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanununa göre yapılacak atamalar ve Özelleştirme
Uygulamaları Kanununa göre yapılacak atamalar ile yapılacak
toplam atamanın 50 bini geçmesi beklenmektedir.
Geçici
işçiler ödenekleri aşmayacak sayı ve süre ile
sınırlandırılmış. Sözleşmeli personel
çalışması ile ilgili olarak kanun, Bakanlar Kurulu kararı,
yatırım programı ile kurulması ve genişletilmesi
öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu hâller
dışında 2007 yılı pozisyon sayısı ile sınırlandırılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, burada birçok defa dile getirildiği gibi, 4/C
kapsamında çalışan vatandaşlarımız
unutulmamalıdır. Devlet, çeşitli sebeplerle kurumlarından
ayrılanların yerine yüzde 50ye kadar açıktan veya nakil
suretiyle atama yapmaya müsaade ediyor. Böylece, devlet kadrolarını
küçültmeyi planlıyor. Fakat, devlet, işini geçici işçilerle veya
sözleşmeli personelle yerine getirmeyi düşünüyor. 4/C ile
görevlendirilenler on ay çalıştırılıp iki ay
işten çıkartılıyor. Geçici işçiler ise on bir ay
çalıştırılıp bir ay çıkartılıyor.
Tekrar işe yeni alınıp işe yeni başlamış
gibi gösteriliyor. Bu normal geçici işçiler ve 4/C statüsünde
çalışanlar çok mağdur olmaktadırlar. Bunların
birçoğunun sigorta primleri ödenmez veya yılın kısa bir
dönemi ödenir. Bu işçiler, her an işten atılma korkusu ve stresi
içerisinde köle gibi çalışmaktadırlar. Geçici görevle bazı
kurumlardan gelen milletvekili danışmanlarının
aldıkları ücret dengesizliği de mutlaka giderilmelidir diyorum.
Değerli
milletvekilleri, devlet, kadrolarında çalışanları
kısarken; özel sektör, yok pahasına eleman
çalıştırarak vatandaşların yoksulluğunu giderek
artırmaktadır. Vatandaşlarımızın büyük bir
kısmı açlık sınırında yaşamaktadır.
Ülke idare etmek sadece ihracat, ithalat ve özelleştirmeden ibaret
değildir. Peygamber efendimiz Fakirlik günaha yaklaştırır.
diyerek, fakirliğin insanı insani değerlerden ve erdemlerden
uzaklaştırdığını belirtmiştir. Türk
insanı erdemli, onurlu, gururlu, özgür ve zengin yaşamak
arzusundadır. Bu arzu ve isteğini kimsenin engelleme hakkı
yoktur. Unutmayalım: İnsanı yaşatırsak devlet
yaşar, devlet yaşarsa insan yaşar.
Her yıl
maaş artışlarına sıra geldiğinde, sanki suçlu
memurlarmış gibi memurun çokluğundan, bütçede para
yetersizliğinden dem vurularak maaş artışları cüzi
miktarlara çekilmektedir. Yandaş kayırmacılığı
nedeniyle iş bilmeyen, liyakatsiz, bilgisiz, tecrübesiz insanları
göreve getirerek devlet hizmetleri aksarken, memurların toplumdaki
itibarı da yok olmaktadır.
Şimdi,
burada, örnek aldığımız ülkelerden Almanya ve Amerika
Birleşik Devletlerinde durum ne, bunlara da kısaca bakacak olursak:
Amerika Birleşik Devletlerinin nüfusu 275 milyon ve burada 20 milyon 600
binin üzerinde devlet memuru çalışmakta.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akkuş, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
83 milyonluk
Almanyaya bakıyoruz, 4 milyon 364 binin üzerinde kamu
çalışanı vardır. Uygulamaya
bakıldığında ve benzeri istatistikler incelendiğinde,
Türkiye'nin modern devletten beklenen hizmetleri sunabilmesi için, değil
personel azaltmak, ilave personel alması gerektiği ortaya
çıkıyor.
Değerli
milletvekilleri, üniversitelerin dışındaki bazı kurum
mensupları dil öğrenmek ve tecrübe kazanmak amacıyla yurt
dışına gönderiliyorlar biliyorsunuz. Bu uygulama, daha çok
ihtiyacı olan üniversiteleri kapsamalı ve üniversite
elemanlarına verilmelidir diyoruz.
Bunun
yanında öğretim elemanı yetiştirme konusunda da bir
sıkıntıyla karşı karşıyayız. Maliye
Bakanımız dedi ki: Her yıl yurt dışına bin
öğrenci göndereceğiz ve bunlar yüksek lisans, doktora yapacak. Ben
diyorum ki: Bunlara ödenecek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akkuş, teşekkür ediyorum.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Demokratik Toplum Partisi adına, Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir
Karabaş, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ(Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun tasarısının 22nci maddesiyle ilgili,
Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve
şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, öncelikle bir konuya değinmek istiyorum. Şimdi, on
güne yakındır bütçe tasarısını görüşüyoruz, ancak
bütçe tasarısı üzerinde, az da olsa muhalefetin, genelde, işte,
Biz geçmişte bunu yaptık. şeyi var, ancak, iktidar partisi AK
Partinin, onun bakanlarının tek bir söylemi var; yani, yapılan
eleştirilere, bu tasarının topluma getireceklerine, birçok
konudaki adaletsizliklere cevapları şudur: 2002de böyleydi, biz
şunu yaptık. Şimdi değerli arkadaşlar, bu
iktidarı, AK Partiyi yüzde 47 oyla Türkiye halkı, işte,
diğerinden daha iyi olmak için mi gönderdi? Hayır arkadaşlar,
sorunlarının çözümü için gönderdi. Yani, çiftçi, işçi, emekçi,
işveren, sanayici, süren çatışma ve şiddet ortamından
zarar görenler, herkes, AK Partinin, mevcut sorunlarını çözmesini,
ortadan kaldırmasını istiyor ve Türkiye, Avrupa Birliğine
girmeye aday olduğunu söyleyen, müzakerelerini sürdüren Birçok kriteri
yerine getirdik, diğerlerini de çok kısa sürede
yakalayacağız. diyen bir iktidarken, kıyaslaması,
oranlaması daha önceki iktidar veya falan parti dönemi değil, Avrupa
olmalı. Avrupanın şu ülkesine göre, biz eğitimi şu
kadar geliştirdik. Avrupanın şu ülkesine göre, biz tarımda
tarımdaki üretimi verimli kıldık, geliştirdik ve
uluslararası tarım ürünleri ticaretiyle ilgili uğranılan
zararı prim vererek karşıladık. Süren şiddet ve
çatışma ortamını ortadan kaldırdık veya bu
noktaya getirdik. bu tür şeyler söylenmesi gerekiyor. Ha, şimdi,
elbette, 2002de, o dönemde yirmi yıla yakın süren şiddet ve
çatışma ortamı, çözümsüzlük getiren siyasi partiler, sürekli
koalisyonlarla süren iktidarların çözümsüzlükleri, 2002de AK Partiyi
yüzde 35le, bugün de yüzde 47yle iktidara getirmiştir. Ancak, halkın
yüzde 50sinin, 2 kişiden 1inin AK Partiye oy vermesi, AK Partinin
halkın sorunlarını tartışma, burada dile getirilen
eksikliklerle ilgili çözümünü ve programını koyma yerine Ben 2
kişiden 1inin oyunu almışım. demek değil. Bu 2
kişiden 1inin size oy verdiği bu halk, diğerlerine göre sizi
çözüm bulduğu için, sizin iddialarınıza güvendiği için size
oy verdi. Yoksa geçmişte CHP, ANAVATAN veya diğer partilerdense sizin
yüzünüze gözünüze aşık olduğu için oy vermedi.
Değerli
milletvekilleri, hem geçen maddede hem bu maddede personelle ilgili, kamu
kurumlarında çalışan işçi ve emekçilerle ilgili maddeler
değerlendiriliyor. Birçok milletvekili arkadaşımız, bu
konudaki düşüncesini dile getirdi, değerli AK Parti milletvekilleri
de işçinin, emekçinin ne kadar iyi durumda olduğunu dile getirdi.
Şimdi, Avrupa Birliğine girmeyi hedefleyen, birçok
başlığı yerine getiren bir ülke, bu ülkenin emekçisine hâlâ
grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı vermemişken, hâlâ sendikasını
özgürce kurma ve o sendikada devletle veya çalıştığı
kurumla pazarlık yapma hakkı vermemişken, hâlâ bu ülkede okuyan,
eğitimli olan kesimin siyaset yapması hakkını
vermemişken, bir kamu emekçisi siyaset yapamıyorken, bir siyasi
partiye üye olamıyorken gelip bunları söylemek çok gerçekçi
değil.
Yine, şimdi
doğrudur, biz, bugüne kadarki iktidarların işçiye, emekçiye,
çiftçiye haksızlıklarını ve sorunlarını
çözmemesini AK Partiyle sınırlamıyoruz. Şimdi, mevcut
istatistiklere göre, geçmişe baktığımız zaman Türkiye
yirmi yıldır, birçok yıl yüzde 4ün, 5in üzerinde büyüyor.
Şimdi de, iktidarın da dile getirdiği, işte 2002den bu
yana yüzde 5in üzerinde, yüzde 7 derecesinde büyüyor. Peki, nasıl oluyor,
yirmi yıl boyunca büyüyen bir ülkede, yirmi yıl sonra işçisi,
emekçisi, çiftçisi, hayvan besleyicisi, esnafı aç durumda oluyor?
Nasıl oluyor da yirmi yıl boyunca gelişen bir ülkede bu
kesimlerin gelirleri yerinde sayıyor, hatta birçoğunda geriliyor?
Demek ki, AK Parti dâhil, son yirmi yıllık iktidarlar, gerçekten Türkiyeyi
geliştirme, ileri götürme, Türkiyenin sorunlarını çözme,
Türkiyenin bel kemiğini oluşturan emekçi kesimlere, emeğiyle
çalışanlara, küçük esnafa hak ettiği bir yaşamı
kazandırma yönünde bir çaba içinde olmamışlardır. Eğer
olsaydı, yirmi yıldır Türkiyenin işçisinin, Türkiyenin
kamu emekçisinin, Türkiye'nin esnafının, Türkiye'de tarım
üreticisinin yirmi yıl boyunca büyümüş olması ve şimdi de
Avrupa düzeyine yakın bir gelirin sahibi olması gerekirdi.
Şimdi,
sanayi devriminden bahsediliyor, sanayi devrimi. Şimdi, Türkiye'nin birçok
bölgesine bakalım, Karadenize bakalım, İç Anadoluya
bakalım, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadoluya bakalım.
Şimdi, giydiği çorabı, hayvan besliyorken onun sütünü, ürününü paketleme
olanağını, birçok alanda yetiştirdiği ürünü bile orada
paketleyip veya bir atölyede bile geliştirip kullanma
koşullarında olmayan bir Türkiye'de sanayi devriminden bahsediyoruz.
Şimdi,
birçok ili sayabiliriz, ama ben Bitlisten bahsedeyim. Bitlis, özellikle
küçükbaş hayvancılık başta olmak üzere,
hayvancılığın en önde olduğu illerden biriyken,
Bitlisin şu anda ürettiği sütü, yoğurdu paketleme
koşulları bile yoktur. Kars böyledir, Hakkâri böyledir,
Iğdır böyledir, İç Anadolunun birçok kenti böyledir. Orada
giyilen çorap bile başka bir kentte yapılıp geliyor. Böyle
küçültülüp söylendiği zaman halkımızın bir sözü var:
Kullandığı toplu iğne bile orada üretilmiyor. Peki, sizin
yaşadığınız ülkede sanayileşmeden, sanayi
devriminden bahsediyorken o ülkenin coğrafyasının, o ülkenin
kentlerinin yüzde 70inde sanayinin ssi yoksa nasıl sanayi devriminden
bahsediyorsunuz sayın milletvekilleri?
Şimdi,
şundan da bahsetmek istiyorum, şu söyleniyor: Kamu idare kurum ve
kuruluşlarındaki kadrolardan emeklilik, istifa, ölüm ve nakil
durumlarında azalan personelin en az yüzde 50si kadarı yeniden
görevlendirilecektir. Tabii, birkaç istisna var. Ama o istisnalara
baktığımız zaman, bu istisnaların içinde eğitim
yoktur.
Değerli
milletvekilleri, Eğitim-Senin verilerine göre 180 bin, birçok kurumun
araştırmasına göre 100 binin üzerinde, Millî Eğitim
Bakanının açıklamasına göre 25 bin öğretmen
açığı varken, siz, önümüzdeki yıl için, bu konuda eğitimcinin,
açığın kapatılması yönünde bir programınız
yoksa, bunu bütçeye koymamışsanız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karabaş, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) -
demek ki sanayileşme, büyüme, bu halkı
eğitimli bir hâle getirme, bölgeler arası dengesizlikleri
kaldırma gibi bir programınız yoktur.
Şimdi, biz
şunu söylüyoruz, Hükûmet şunu yapmalı: Ben, şu sorunu
çözdüm. İşçinin şu sorununu, memurun şu sorununu, köylünün
şu sorununu çözdüm, diğerini de şu tarihte çözeceğim demesi
gerekiyor. Ancak 2008 yılı bütçesine ve öngörülen 2009, 2010
yılı bütçesine de baktığımız zaman bunda birçok
şey yok. Ancak şöyle bir söylem tutturulmuş: 2023te biz
şu seviyeye geleceğiz. Bir yılını planlamayan veya
planladığı birçok şeyi yerine getirmeyen bir Hükûmet,
2023te bunu yapacağım dediği zaman, bunu hedefliyorum
dediği zaman çok gerçekçi değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karabaş, teşekkür ediyorum.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Şahsı adına, Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDOĞMUŞ (Çorum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 22nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, kıymetli üyeler; Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Anayasa Mahkemesince bazı maddelerinin iptal edilmesi üzerine,
Kanun, tekrar Meclisimize düzenlenmek için iade edilmişti. Kanun üzerinde
Meclis çalışmaları yapılmış ve Kanunda daha çok
Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda yapılan
değişikliklerin yanı sıra bazı yeni hükümler de yer
almaktadır. Bunlardan birisi de Sosyal Güvenlik Kurumu ile sözleşme
imzalayan özel sağlık kuruluşlarının hastalardan
alabilecekleri ilave ücretlere getirilen tavan oranıdır.
Tasarı,
Sosyal Güvenlik Kurumu ile sözleşme imzalayan özel hastanelerin, tıp
merkezlerinin ve dal merkezlerinin devletçe ödenen ücretlerin
dışında hastalardan devletin ödediği ücretin en fazla yüzde
20si kadar ilave ücret alabileceğini düzenlemektedir. Bu şekilde
alınabilecek ücretlere bir tavan getirilmesi olumlu bulunmuştur.
Maalesef, şu andaki uygulama, özel sağlık kurum ve kuruluşlarının
vatandaşlardan sınırsız bir şekilde ilave ücret
almasına müsaade etmektedir.
Bu şekildeki
uygulamanın bazı olumsuz sonuçları da ortaya
çıkmıştır. Özel sağlık kurum ve
kuruluşları hastalardan aldıkları ilave paralarla özellikle
uzman hekimlerin çok yüksek ücretlerle istihdamını
sağlamışlardır. Kamuda maaş ve ek ödemeleriyle
birlikte ayda ortalama 5.500 YTL kazanan uzman bir hekim bu yolla ayda 15 bin
YTL ve üzerinde ödeme alabiliyor. Bu sebeple, uzman hekimler hızla ve blok
hâlinde özel sektöre transfer edilmektedir. Son dört ayda kamu sektöründen özel
sektöre hekim geçişi müthiş bir ivme kazanmış, 2006
yılı Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım aylarında kamudan
ayrılan toplam uzman hekim sayısı 467 iken, 2007
yılının aynı dönemi içinde bu rakam 1.043 olmuştur,
yani yüzde 123 artış gözlenmiştir. Şu anda kamu
hastanelerinde çalışan yaklaşık 24.500 uzman hekime
kıyasla özel sektörde yaklaşık 18 bin uzman hekim
çalışmaya başlamıştır. Bu da şu demektir:
Kamudaki hekime düşen hasta muayene yükü özel sektörün 4 katına
yakın olmuştur. Bu şekilde, kamu sağlık kurum ve
kuruluşlarındaki aşırı yüklenme sebebiyle
sağlık hizmeti almakta zorlanan vatandaşlar, zorunlu olarak özel
sağlık kurumlarına başvurmakta, maddi imkânları olsa
da olmasa da çok yüksek ödemeler yapmak zorunda kalmaktadır.
Kamu
hastanelerinden özel kuruluşlara geçmekte olan hekim göçünü görmezden
gelmemiz mümkün değildir. Ülkemiz hekim sayısı
bakımından fakirdir ve mevcut kaynağın en iyi bir
şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan, tasarı
ile getirilen yüzde 20lik oran önemli bir düzenlemedir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; özel sağlık
kuruluşlarının sınırlı ilave ücret
almasını düzenleyen Genel Sağlık Sigortası Kanununun
73üncü maddesi bu hâliyle yasalaşırsa kamudaki hekim erozyonunun
önüne geçilmesi hususunda önemli bir adım atılmış
olacaktır. Bunun sonucunda Tam Gün Yasasının uygulanması
da kolaylaşacaktır, hasta memnuniyeti artacak, kamu sağlık
hizmetlerinde yakalanan başarı ise devam edecektir. Bunun
yanında, özel sağlık kuruluşlarının gelişimi
tabii ki bir ülke adına kazançtır. Özel sağlık
kuruluşlarının yatırımları ve kapasiteleri de en
verimli şekilde kamu tarafından kullanılmaya devam etmelidir.
Vatandaşlarımız, sağlık hizmetlerini sigortası
yolu ile alırken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aydoğmuş, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET
AYDOĞMUŞ (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
başka
yerlere cebinden fazla fazla para ödemesi elbette bizim de sosyal
anlayışımıza uymamaktadır.
Bu vesileyle,
doktor erozyonlarını, yani, özel sektöre doktorlarımızın
geçişini önlemek açısından, bu getirilen uygulamanın,
hakikaten, yapılacak olan en iyi çalışmalardan birisi
olduğuna kanaat etmekteyiz.
Bu vesileyle,
madde üzerindeki sözlerime son verirken, Kurban Bayramını en içten
dileklerimle kutluyor, yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğmuş.
Madde üzerinde,
şahsı adına Çorum Milletvekili Cahit Bağcı.
Sayın
Bağcı, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CAHİT
BAĞCI (Çorum) Sayın Başkan, değerli üyeler; 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 22nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, düşünme, algılama, problem çözme yeteneği
gelişmiş, yeni fikirlere açık, özgüven ve sorumluluk duygusuna
sahip, Atatürk ilkelerine bağlı, demokratik değerleri
benimsemiş, millî kültürü özümsemiş, farklı kültür ve
düşünceleri yorumlayabilen bilgi toplumu insanı yetiştirmek,
eğitim politikamızın özünü ve merkezini
oluşturmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; yükseköğretim sisteminin sorunları,
geçmişten günümüze katlanarak gelmiştir. Bunlardan önemli
gördüğüm bazılarına değinmek istiyorum. Bunlardan en
önemlisi, birincisi, geçmişten günümüze sürekli her iktidar döneminde
karşı karşıya kalınan ve dile getirilen beyin göçü
sorunudur, bir diğeri üniversite harcamalarının
şeffaflaşamamasıdır, bir diğer konu rektör dokunulmazlığıdır,
bir başka sorunumuz vakıf üniversitelerinin devlet üniversitelerinin
altını oyması ve boşaltmasıdır, bir diğer
sorunumuz üniversitelerde üretkenliğin düşük olmasıdır, bir
başka sorunumuz üniversitelerin kaynaklara erişim zorluğudur,
bir başka sorunumuz öğretim elemanlarının özlük
haklarıdır, bir başka sorunumuz yükseköğrenimde merkezî
yapının varlığı nedeniyle kalite değerlendirmesi
ve hesap verilebilirliğin düşük olmasıdır, bir başka
sorunumuz üniversite-sanayi iş birliğinin yeterince kurulamamasıdır,
bir başka sorunumuz kat sayı sorunu nedeniyle mesleki eğitimde
yaşanan sorunlar ve ihtiyaç duyulan ara elemanın yeterince
yetiştirilememesidir, bir başka sorunumuz yayın
değerlendirme sisteminin uluslararası standartlara getirilememesidir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; üniversitelerimizin en temel
sorunlarından bir başkası da, bilgi üretenden daha çok bilgi
tüketen özelliğini devam ettirmesidir. Bilimsel bilgi üretimi sürecini
sağlıklı çalıştırabilmemiz için
insanlarımıza, akademisyenlerimize, öğrencilerimize, bütün
herkese, yükseköğretim sisteminin içerisinde bulunan herkese güvenmemiz,
özgürlükleri artırmamız ve en önemlisi de öğrencilerimize ve
akademisyenlerimize özgür ortamlar sunmamız gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; yükseköğretimin ihtiyaç duyduğu
kadroları yetiştirmek amacıyla Öğretim Üyesi Yetiştirme
Programı çerçevesinde son dönemde, geçtiğimiz yıllarda
TÜBİTAK bursları, Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK
aracılığıyla yurt dışında öğretim üyesi
yetiştirme programları son derece etkili bir şekilde
sürdürülmektedir ve önemli uygulamalardır. Bu amaçla, bu madde
çerçevesinde de yer alan 2008 yılı bütçe kanunu çerçevesinde
önümüzdeki yıl için öngörülen 3 bin ilave atama izni Plan ve Bütçe
Komisyonunda 5 bin olarak artırılmıştır ve
bunların 480 adedi Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı
çerçevesinde belirlenen köklü üniversitelerimizde yetiştirilerek
araştırma görevlisi olarak bulundurularak doktoralarını
tamamlaması sonrasında kadrolarının tahsis edildiği
üniversitelere iade edilecek ve yeni kurulan üniversitelerimizin akademik
kadroları bu şekilde artırılmış ve
zenginleştirilmiş olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; en büyük sermayemiz insan gücümüzdür. Onlarca
sorunu olan yükseköğretim sisteminin eğitimli, genç iş gücünü bu
ülkenin yarınlarına sunabilmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bütün üyelerinin mevcut sistemin iyileştirilmesine yönelik olarak
çalışmalara ve çabalara destek olması ve en önemlisi de, yeni
atanan YÖK Başkanına güvenilmesi ve fırsat verilmesi
gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; konuşmamda çok önemli gördüklerimi
belirttiğim, ama başka da sorunlarının olduğunu
hepimizin bildiği yükseköğretim sistemi ve üniversitelerimizin
sorunlarını çözebileceğine yürekten inandığım
yeni YÖK Başkanı değerli meslektaşım ve Hocam
Sayın Profesör Doktor Yusuf Ziya Özcana başarılar diliyor,
bütçenin hayırlı olması dilekleriyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bağcı.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Buyurun
Sayın Uzunırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, bir önceki
maddede şey yapmıştım ama burada da Sayın Bakana gene
sormak istiyorum. Acaba, Türkiyedeki kişi başına harcama kaç
dolar olarak gerçekleşmektedir? Kişi başına millî gelirle
arasındaki farklılık nereden kaynaklanmaktadır? Zaman
içerisinde düzelme imkân ve ihtimali var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Maliye Bakanımıza sormak istiyorum. Aslında, bir
önceki bölümle ilgili bir soruydu ama geldiği için iyi oldu. 28 Ekim 2007
tarihli Resmî Gazetenin altıncı sayfasında yer alan TÜFE
rakamlarına göre 2001 yılı baz alındığında
2002-2007 yılları arasındaki enflasyon değerleri basit
toplamla yüzde 81,4tür. Bu değerlere göre de memurların enflasyon
üzerinde maaş aldığı iddia edilmektedir şimdiye kadar.
Ancak, bilindiği gibi enflasyon, değişim hızının
bir ifadesidir ve tüm dünyada bileşik endeksle hesaplanır. Buna göre,
bu söz konusu dönemdeki enflasyonun hesaplandığında toplam
yığılmalı enflasyon yüzde 111dir. Bu durumda,
memurların bu dönemde yüzde 25 oranında fakirleştirilmesinin
gerçeğini nasıl yorumlayabilir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Hükûmetimizden
öğrenmek istiyorum: Yeni kurulan Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesine
verilen kadroların bu yıl ne kadarını
kullandıracaksınız? İlave kadro verecek misiniz?
Öğretim elemanı yetiştirmek için yurt dışına kaç
kişi göndermeyi planlıyorsunuz?
İkinci
sorum: Karaman ilimizde personel kadrolarında ciddi açık vardır;
doktor, ebe, hemşire, sağlık memuru, öğretmen, mühendis,
ziraat mühendisi gibi. Özellikle, Ermenek, Başyayla, Sarıveliler
bölgesinin yer aldığı Taşeli bölgesi her yere uzaktır.
Örnek vermek gerekirse, Ermenek Devlet Hastanesinde 1 tane çocuk
hastalıkları uzmanı vardır, Başyayla Lisesinde 1
müdür, 1 müdür yardımcısı vardır. Karaman ili bu yıl
Türkiye genelinde ÖSYMde ilk beşte yer almasına rağmen, Başyayladan
bir tek öğrenci üniversiteye girememiştir. Bu boş
kadrolarımızı ne zaman doldurmayı düşünüyorsunuz?
Vekil öğretmenlerin yerinde vatandaşımız ne zaman asil
öğretmen görecek? Bu bölge ne zaman doktora, ebeye, hemşireye
kavuşacak?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
İşsizlik
oranı içinde üniversite mezunlarının oranı ne
kadardır? İşsizlik Sigorta Fonu amacına uygun olarak
kullanılmakta mıdır yoksa hazineyi mi fonlamaktadır? 200
bin işsiz öğretmen var, sayısız ziraat mühendisi ve
veteriner var, bunlar için bir istihdam politikanız var mı?
Ayrıca, açlık sınırının 700 YTL, yoksulluk
sınırının 2.270 YTL olduğu yerde, Hükûmet ve
milletvekillerinizin, asgari ücretlinin ve memurun yaşamını
övgüyle karşılamasını ben takdirle
karşılıyorum; yalnız onlara, bir önerge vererek altı
ay asgari ücretten maaş almamızı öneriyorum. Kabul ediyorlarsa,
o yaşama imrenmeye gerek yok, o yaşamı altı ay birlikte
sürdürelim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak
istiyorum: Devlet hastaneleri ve üniversite hastanelerinin Maliyeden çok büyük
oranda alacakları vardır. Alacaklarını alamamış
olmalarından dolayı, döner sermaye paylarını ve
çeşitli borçlarını ödeyememektedirler. Bu konuda,
alacaklarının miktarının ne kadar olduğunu ve ödeme
yapılıp yapılmayacağını sormak istiyorum.
Bir de, aynı
durumla eczacılar da karşı karşıyadır.
Eczacıların da çok büyük oranda alacakları vardır. Bu
konuda eczacılara neler söylemek istiyorsunuz?
Ayrıca,
eczacılar şu anda devlet hastanelerinde yatan hastaların
ilaçlarının hastane yönetimleri tarafından
karşılanacağı noktasında bir tereddütle
karşı karşıyadırlar. Eczacıların bu
noktadaki durumlarını ne şekilde değerlendiriyorsunuz?
Yani, eczaneler kapatılıp eczacılar hastanelere mi
alınacaktır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sayın Başkanım,
aracılığınızla soruyorum: 4/B kadrolarında
çalışan üniversite hastanelerindeki sağlık
çalışanları döner sermayeden yararlanmamaktadır. Bu konuda
adaleti sağlamak üzere yasal bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir de,
ayrıca, 4/C statüsündeki çalışanların eş durumu
tayinleri yapılamamaktadır. Aile bütünlüğünü bozan bu durumun
ortadan kaldırılması için bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Enöz.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Arkadaşlarımız,
ülkemizde hiçbir sorun olmadığını sıklıkla dile
getiriyorlar. Özellikle Balıkesirde SSK ve devlet hastanesinde
kardiyoloji bölümü yok, anjiyo yapabilecek anjiyo ünitesi ve kalp damar
cerrahisi, baypas yapabilecek bir bölüm ne yazık ki yok. Bununla beraber,
insanımızın en temel ihtiyacı olan sağlık
hizmetlerini alabilmesi için köylerimizde, birçok köyümüzde ebenin
olmadığı bir gerçek. Bu sorunlarla ilgili bir çözüm
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Uzunırmak, kişi başına düşen harcamayla, kişi
başına düşen millî gelirle ilgili irtibatı sordu.
Kendisine, Devlet Planlama Teşkilatına da aynı şekilde
sorup yazılı olarak cevap vereceğiz.
Sayın
Işık TÜFE hesabı yapıyor ve yapmış olduğu
hesaplara göre de memurlara yapılan zammın TÜFEnin altında
olduğunu iddia ediyor, ama bizim hesaplarımız öyle değil.
Bize, kendi hesaplarını yazılı olarak verirse çok memnun
olurum. Bizdeki, beş yılda en düşük maaştaki
artış yüzde 115. Bu arada bu dönemdeki enflasyon artış
oranı da 65,3 oluyor. Buna göre, bizim hesabımızla Sayın
Işıkın hesabında bir ayrılık var. Kendisi bize
hesabını bildirirse biz de nereden kaynaklandığını
kendisine anlatırız.
Sayın
Çalışın, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesiyle ilgili ve
Karamandaki diğer kurumlarla ilgili soruları var. Doktor ne zaman
verilecek? İşte, birtakım kadrolar ne zaman verilecek? Bir
defa, -yine okullarla da ilgili soruldu- Millî Eğitim
Bakanlığına -bu tabii üniversiteyle ilgili değil- biz 10
bin yeni öğretmen ataması için kadro verdik.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yetmiyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Yine, üniversitelerdeki
araştırma görevlilerini, 4 bindi, 5 bin olarak artırdık,
bin daha artırdık. Onların dağıtımları
yapılacaktır. Yani, geçmiş senelere göre çok daha fazla bir
araştırma görevlisi kadrosu verdik ve araştırma
görevlilerinin kadrolarında da hassasız. Bundan sonra da daha fazla
vermenin gayretleri içerisinde olacağız.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) - Teşekkür ederiz, sağ olun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Sayın Ağyüzün bir sorusu
vardı, onu anlayamadım yalnız.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) 200 bin işsiz öğretmen var, onun için bir
istihdam politikanız var mı? dedim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Bakınız şimdi
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Asgari ücretliyi çok övüyorsunuz, asgari ücretlinin
yaşam standardını milletvekili arkadaşlarımız çok
övüyorlar.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Asgari ücret mi alsın
milletvekilleri, onu mu dediniz? (Gülüşmeler)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Asgari ücretlinin yaşamını çok övüyor arkadaşlarımız,
övgüyle bahsediyorlar artışından. Hep beraber asgari ücret
alalım diyorum.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Övgüyle değil de Sayın
Ağyüz, şöyle diyeyim ben: Şimdi mevcut imkânlara göre en iyisini
vermeye gayret ediyoruz. Tabii ki, iyinin de iyisi var her zaman ve
insanoğlu devamlı yükselme üzerine yaratılmış bir
varlık. Dolayısıyla, daha iyi yapabilmek için, zaten bütün
iktidarların vazifesi bu, kendilerine hedef edinmişlerdir. Ben
halkımın refah seviyesini daha fazla nasıl yükseltirim. Bizim,
mesela, hedefimiz bu. Bunun içerisine memur da girer, emekli de girer,
işçi de girer, bütün Türk milleti girer. O bakımdan, eldeki imkânlar
fazlalaştıkça burada vereceklerimiz de şüphesiz ki
fazlalaşıyor. Biraz önce, işte, asgari memur maaşına
yaptığımız artış, bu dönemde, bizim dönemimizde
yüzde 115, enflasyon yüzde 63. Yani, elden gelen yapılmaya
çalışılıyor. Bunu söylüyoruz. Ama, elimizdeki imkânlar
arttıkça da biz de bunları artıracağız.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) İnşallah.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet, yoksa, kimse cennette
yaşamıyor yani.
Sayın
Doğru, devlet hastanelerinin, üniversite hastanelerinin, hatta
eczacıların alacakları olduğundan bahisle ne zaman
ödeneceğinden bahsetti. Biz, tabii, bunu sürekli ödüyoruz. İki yönden
ödeme yapılıyor: Bir tanesi devlet bütçesinden, bizim bütçe, burada
konuştuğumuz bütçeden yaptığımız ödemeler var,
bir de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan ödemeler var. Sosyal
Güvenlik Kurumu yeni kurulan bir kurumumuz olduğu için oradaki bilgisayar
sistemleriyle üniversite hastanelerindeki veya diğer hastanelerdeki
bilgisayar ödeme sistemlerinde şimdiye kadar çalışmalar
mevcuttu. Zaman zaman, bazen para olduğu hâlde ödenemeyen ödenekler söz
konusuydu. Ama, giderek bunlar azalıyor şimdi. Yani, tabii, bu
hastanelerin ödemeleri için de hesapları bir incelemeye tabi tutuluyor.
Yani ben yazdım, sen hemen öde ertesi gün şeklinde değil.
Onlar hepsi toplanıyor ve toplandıktan sonra da bir incelemeye tabi
tutuluyor. Bu incelemede, tabii, standartlara
Yeni yeni konulan standartlar da
var. Ama, biz bunları mümkün mertebe ödemeye gayret ediyoruz. Bu arada,
bazı alacaklar sadece ödenekten dolayı değil de bazı idari
aksamalardan dolayı da söz konusu olabiliyor. Fakat, bu ödemeleri biz çok
büyük çaplarda şey etmiyoruz. Zaman zaman, mesela, üniversitelerle bu
hususta toplantılar da yapıyoruz, rektörlerle beraber
toplantılarımız oluyor. Aradaki -Sosyal Güvenlik Kurumu da
katılıyor bunlara- aramızdaki problemleri çözmeye
Nelerdir
problemler? Onlara da iyi bir şekilde yaklaşmak suretiyle,
sıkıntılarını gidermeye gayret ediyoruz.
BAŞKAN -
Sayın Bakanım, tamamlar mısınız.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Peki, tamamlamış
bulunuyorum. Diğerlerini de, geri kalanını da yazılı
olarak vereyim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.50
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
57 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
23üncü maddesini okutuyorum:
Sözleşmeli
personele ilişkin esaslar
MADDE 23- (1) 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu
idare, kurum ve kuruluşlarında, ilgili mevzuatı uyarınca
kadro karşılıksız, 657 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin (B) fıkrası ve ek geçici 16 ncı maddesi ile
yükseköğretim mevzuatı uyarınca kullanılacak
sözleşmeli personel pozisyonlarına ilişkin, unvan, sayı ve
ücretler ile tip sözleşme örneği Maliye
Bakanlığının vizesine tabidir. Kadro
karşılığı çalıştırılan
sözleşmeli personel için sadece tip sözleşme örneği vizesi
yapılır. Anılan idare, kurum ve kuruluşların 2007
yılındaki vizeli mevcut pozisyon ve tip sözleşme örnekleri yeni
bir vize yapılmasına gerek kalmaksızın 2008
yılında kullanılmaya devam olunur. Bu pozisyonlarda 2007
yılında istihdam edilen personelden, 2008 yılında
görevlerine devam etmeleri uygun görülenlerle, mevcut sözleşme ücretlerine
2008 yılı için mevzuat uyarınca yapılacak artışlar
ilave edilmek suretiyle yeni sözleşme yapılır.
(2) Birinci
fıkrada belirtilen idare, kurum ve kuruluşlarda ilgili mevzuat
hükümlerine dayanılarak istihdam edilecek yeni sözleşmeli personelin
belirlenmesine yönelik herhangi bir işlem yapılmadan önce, personel
sayısı ve nitelikleri hususunda Maliye Bakanlığından
izin alınması şarttır.
(3) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve
(IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, döner sermayeler,
belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların
müessese ve işletmelerinde (Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre
kurulmuş olanlar hariç) ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
kapsamı dışında kalan kuruluşlarda, sözleşmeyle
çalıştırılacak personel hakkında 6/6/1978 tarihli ve
7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının uygulanmasına
devam olunur.
(4)
Yukarıdaki fıkralar kapsamında vize edilmiş pozisyonlarda,
birim, nitelik, unvan, isim, tip sözleşme değişiklikleri ile
mevzuat uyarınca yapılması gerekenler dışındaki
ücret değişiklikleri Maliye Bakanlığına vize
ettirilir.
(5) Kanun,
uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı
programıyla kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile
hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için ve yılı ödeneğini
aşmamak kaydıyla yapılacak yeni vizeler dışında,
2007 yılı sözleşmeli personel pozisyon sayıları hiçbir
şekilde aşılamaz.
(6) 5393
sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel
çalıştırılması konusunda birinci, ikinci, dördüncü ve
beşinci fıkra hükümleri uygulanmaz. Belediyeler, il özel idareleri ve
mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve işletmelerinde,
anılan Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel
istihdamı mümkün olan hizmetlerde (anılan maddenin dördüncü
fıkrasında sayılan unvanların dışında olmak
ve o hizmet için ihdas edilmiş kadro bulunmamak kaydıyla kısmi
süreli olarak çalıştırılacak sözleşmeli personel
hariç) 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına
göre ayrıca sözleşmeli personel istihdam edilemez.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.
Şahısları
adına Isparta Milletvekili Sait Dilek ve İzmir Milletvekili Tuğrul
Yemişcinin söz talepleri vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Şevket
Köseye aittir.
Sayın Köse,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlarken hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
2008
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
Sözleşmeli personele ilişkin esaslar başlıklı
23üncü maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Sözleşmeli
personele ilişkin düzenleme denildiğinde, akla hemen 657
sayılı Yasanın 4üncü maddesinin (B) fıkrası
gelmektedir. Yasal düzenlemeye göre sözleşmeli personel istisnadır.
Yani, özel durumlara dönük bir düzenleme olarak öngörülmüştür. Bu takdirde
kadrolu personel asli, sözleşmeli personel ise istisnai bir durumdur.
Uygulama pek de öyle söylememektedir. Günümüzde uygulanan politika,
sözleşmeli personeli asli, kadrolu personeli ise istisnai
yapmaktadır. Yerel yönetimlerde çalışanlardan öğretmenlere
kadar uzanan geniş bir personel kesimi bu anlayışla
yönetilmektedir. TÜİK rakamlarına göre, ülkemizde 3 milyon
civarında kamu personeli istihdam edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu arada, kendi ilim olan Adıyamandan bir örnek vermek
istiyorum: Yaklaşık olarak yedi sekiz yıldır hizmetli
personel alınmamaktadır, yani Millî Eğitim Müdürlüğü
bünyesinde alınmamakta. Tabii, bu Türkiyenin genelinde de geçerlidir. Bu
personelin bir kısmı emekli olmakta, bir kısmı ise
bazı kurumlara gitmekte, sayıları gittikçe düşmektedir.
Dolayısıyla, bu okullardaki hizmet işi aile birliklerine
kalıyor. Aile birlikleri
Zengin olan bölgelerde, yani mahallerde bulunan
okullarda bu zengin aileler aile birlikleri kuruyor, okulun bu tür hizmetlerini
gidermeye çalışıyorlar. Ama, bu hizmetten yoksun olan diğer
okullar, bu hizmeti görememektedirler. Sizden, bugünkü AK Parti
İktidarında, tüm Türkiyede olduğu gibi, Adıyaman ilinde de
bu eksikliğin giderilmesini önemle rica ediyorum.
Ayrıca,
bundan yaklaşık üç dört saat önce, AKP Grubundan bir
arkadaşımız şöyle bir iddiada bulundu: KÖYDES projesine
göre, Türkiyenin her tarafında, suyu kalmayan hiçbir köy
kalmamıştır dedi. Değerli arkadaşlarım, ben
cumhuriyetle yaşıt olan kendi doğduğum köyü örnek vermek
istiyorum. İnanıyorum ki, kendi köyüm gibi, sadece Adıyamanda
değil, Türkiyenin çok yerinde de, gidin sorun
Gerçekten
Adıyamanın merkez Kozan köyüne seksen dört yıldır bir boru
çekilmiş değildir, suyu yoktur bu köyün. Bunu özellikle söylüyorum,
bilginiz olsun. Teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, kamu personelinin şu an yüzde 69u kadroludur. Ancak, AKP
hükûmetleri dönemine baktığımızda,
çalışanların daha çok sözleşmeli ya da geçici statüde
çalıştırıldığını görmekteyiz. Bu
demektir ki, güvencesiz, düşük ücretli kamu personeli sayısı her
geçen gün artmaktadır. Çünkü, sözleşmeli personel demek, güvencesiz
çalışmak demektir. İşten atılması, amirinin
elinde siyasi bir silah gibi duran personelin güvenceli olduğunu söylemek
yanlış olacaktır. Bu şartlardaki personelin liyakat ilkesiyle
çalışabileceğini düşünebilir miyiz acaba? Şüphesiz,
sorumluluk düzeyinde bir güvence olması kimsenin isteği
değildir. Yalnız, kişilerin elini kolunu bağlayıp
takdir yetkisini kısacak ve insanca yaşama düzeni
sağlamasını engelleyecek bir personel rejimi, iyi işleyen
bir kamu yönetiminin biricik düşmanıdır. Özlük hakları
kadrolu personel gibi olmadan, sözleşmeli personeli asli unsur hâline
getirmeye çalışmak, ikili ve dengesiz bir personel rejimi yaratmak değil
midir? Kaliteden ödün vermeyen bir kamu yönetimi isteniyorsa, bu durum
nasıl açıklanacaktır?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; belirttiğim şartlarda
sözleşmeli personel ismiyle kurban edilmeye çalışılan
mesleklerin belki de en önemlisi öğretmenliktir. Kutsallığı
tartışılmayan bu mesleğin, sözleşmeli olarak, özlük
haklarından yoksun, güvencesiz bir şekilde sürdürülmesini
sağlamak ne derece doğrudur? Bakınız, Danıştay,
öğretmenliğin bir kariyer mesleği ve Devlet Memurları Yasasına
göre asli ve sürekli görevlerinin olduğunu belirtmiştir. Oysa,
uygulamada gördüğümüz ise bunun tam tersidir. Sözleşmeli statüde
çalışan öğretmenlerin karşı karşıya
kaldığı özlük hakları farklılıkları kabul
edilebilir bir şey değildir.
Bu kabullenilemez
durum yalnızca öğretmenlikte değildir. Tabii ki, yükseköğretimde
de benzer bir durum kendini göstermektedir. Yerel yönetimler, düzenlenen yeni
yasalarla aynı yapıyı hâkim kılacak biçime
sokulmuştur.
Az önce de
belirttiğim gibi, istediğimiz, sorgusuz, hesap vermeyen ve
dilediği gibi davranan bir personel rejimi değildir. Ancak,
personelin üzerine düşenleri yapmasını engelleyecek kadar
güvencesiz bir rejim de istenilen değildir.
Özlük
hakları kadrolu personel gibi olmakla birlikte, liyakat ilkesini bozmadan
sözleşmeli bir personel rejimi kurulması hiç de zor değildir
bence. İşe giriş, çıkış, yükselme, atama,
aylık gibi durumları kamu hukuku içerisinde düşünülen bir
personel rejimi yaratmak en mantıklı çözüm olarak görülmektedir. Bu
hukuk içerisinde personele yapılacak sözleşme, şu andaki gibi
güvencesiz bir durum doğurmayacak mıdır?
Personele dönük
düzenlemelerle ilgili konuşabileceğimiz bir diğer önemli konu
aylıklardır. İnsanca yaşama hakkını kullanabilmek
için gerekli olan aylık miktarlarını ülkemizde görmek gün
geçtikçe zorlaşmaktadır. Türk-İşin kasım ayı
rakamlarına göre, açlık sınırı 697 yeni Türk
lirası, yoksulluk sınırının ise 2.171 YTL olması
ülkemizde çalışanların aylıklarını sürekli
eritmektedir.
Bakınız,
2007 yılında hedeflenen enflasyon yüzde 4, beklenen enflasyon ise
Merkez Bankası açıklamaları ve kasım ayı
sonuçlarına göre yüzde 8,5tur. Memurlara ise bu yıl içerisinde
ortalama yüzde 6 zam verilmiştir. Bu demek oluyor ki memur
maaşları enflasyonun altında kalmaktadır, yani erimektedir.
Zaten ekonomi büyüyor diye verilen rakamlara baktığımızda,
aynı rakamların istihdama yansımadığını
hemen görebiliriz. Nitekim, ağustos ayında istihdam
artışı yüzde 1,16ya gerilemiştir. Hem istihdamın
azaldığı hem de ücretlerin düşük olduğu bir ekonomi
görünümü, yeni yapılan bütçedeki yatırım
azalışlarını da olumsuz yönde etkilemeye devam edecektir.
Değerli
arkadaşlarım, düşük aylıkla çalışan personelin
bir diğer düşmanı vardır ki o da tüketimden alınan
dolaylı vergilerdir. İktisadi anlamda adaletsiz olan ve özellikle
emekçi kesimin sırtına yüklenmiş bir kamu geliri anlamına
gelen dolaylı vergiler, toplam vergi gelirinin yüzde 67sini
oluşturmaktadır. Bu oran 1990ların sonunda yüzde 50lerde iken,
günümüzde yüzde 70lere dayanmıştır. Vergi, çalışan
emekçi kesimin sırtına yüklenmektedir. Doğrudan vergilerin
azlığı da bu durumu gittikçe pekiştirmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çalışanların
durumunun daha da vahim olacağı günler maalesef
yaklaşmaktadır. Şu an, tasarı hâlinde komisyonda
görüşülen Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısını incelersek bunu
çok daha rahat görebiliriz. Çalışanların, özellikle
sağlıkla ilgili şartlarında büyük kayıplar
yaşanacaktır. Bu tasarının yasalaşması hâlinde
şu ana kadar anlattığım çalışanların kötü
durumu gittikçe de kötüleşecektir. Bunu kabul etmemizi kimse beklemesin.
Emekçilerin, çalışanların bu koşullarda
bırakılması ağır sonuçlar doğuracaktır.
Yeni bütçenin
hayırlı olacağına inanmak oldukça güç, ama yine de
hayırlı olmasını diliyorum. Herkesin yaklaşmakta olan
Kurban Bayramını kutluyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köse.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Çelik,
buyurun.
MHP GRUBU ADINA
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 23üncü madde üzerinde görüşlerimi beyan etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de bütün
hatipler gibi, yaklaşan Kurban Bayramının hayırlara vesile
olmasını diliyor, büyük Türk milletini Yüce Rabbimin nice bayramlara
ulaştırmasını niyaz ediyorum.
Efendim, 4/B
maddesi, çalışanların statüsü açısından çok önemli bir
maddedir. Aslında 657 sayılı Kanunun bize ifade etmiş
olduğu istihdam şekli dört türlüdür. Memur: Bunlar asli ve sürekli
kamu hizmetlerini ifayla görevlendirilenler olup
Bu memurlar
dışında kamuda aslında iki istihdam türü daha var ve
İş Kanununa tabi olarak da yine 657 sayılı Kanunda
zikredilen işçi statüsünde çalışanlar var. Bu memur
istihdamı dışında kamuda sözleşmeli personel çalışır,
bir de geçici personel. Burada, özellikle Türkiyede 15 bin kişi on ay
çalıştırılıp iki ay çıkarılmak suretiyle
istihdam edilen ve adına geçici personel dediğimiz bir istihdam yolu
var ki bunlar gerçekten çok mağdur ve bunlara Hükûmetin süratle çözüm
bulması gerekiyor.
Yine, Mersin
Milletvekili olarak, Mersinde muttali olduğum bir konuyu da burada ifade
etmek istiyorum. Bizim orman işçilerimiz var ve bunlar altı ay süreli
çalışanlardan. Yani yüz seksen günden fazla
çalışanların işçi kadroları verilmek suretiyle
işçi kadrosuna geçirildi. Ancak, uzun yıllar, örneğin on
beş yıl, yirmi yıl çalışan bir orman işçisi
eğer yılda yüz seksen günden az çalışmışsa ya da
geçen yıl itibarıyla yüz seksen günden az
çalışmışsa bunlar bu haktan yararlanamadılar. Dolayısıyla,
bu işçilerimizin durumunun bir an önce ele alınması, yüz seksen
günden fazla çalışanlar gibi bunların da kadroya geçirilmesi
gerekiyor. Zira bunlar orman teşkilatına uzun yıllar hizmet etmiş
ve etmekte olan vatandaşlarımızdır.
Sözleşmeli
personele dönersek, bunlar muayyen hizmetleri ifayla görevlendirilen
kişiler olup, ancak memur statüsünde değildirler. Memur gibi
yorumlanıyorlar, memur sendikalarına üye olabiliyorlar ve SSKyla
ilişkilendiriliyorlar. Şimdi yeni sosyal güvenlik reformu -sözde-
çıktıktan sonra bunların bu SSK, Emekli Sandığı
ilişkileri de galiba çözümlenmiş olur.
Bir de burada
sözleşmeli çalışanlarla ilgili yerel yönetimlere atıfta
bulunmak istiyorum.
5393
sayılı Yasanın 49uncu maddesinde bir hüküm var. Bu hüküm tam
bir partizanlık hükmü. Burada, belediyelerde çalışan teknisyen,
tekniker, mühendis, şehir plancısı, mimar gibi kadrolara,
seçilmiş olan belediye başkanı; bunlara, bu kadrolara eleman
temin ediyor, atama yapıyor ve bunlar sözleşmeyle birlikte belediye
bünyesinde çalışıyorlar ve ilk belediye seçiminde, belediye
başkanı seçilemediği takdirde, seçimi takip eden otuz gün
zarfında bunların hepsi işten çıkartılıyor,
hiçbir güvenceleri de olmuyor. Demek ki burada, bu personel, belediye
başkanı hangi partidense o parti için varını yoğunu
ortaya koymak zorunda ki tekrar sözleşmesini uzatabilsin. Bu, Türk
personel rejimiyle uygun bir madde değil, bunun derhâl düzeltilmesi
gerekir.
4/B
uygulamaları, maalesef, bu Hükûmet döneminde kurumuna göre
değişmektedir. Diyanet İşlerinde, eş durumu ve
sağlık özürlerinden dolayı tayin istenebiliyor, askerlik
dönüşü göreve dönüş mümkün. Aslında 4/Blilerin iş
güvencesinin olmaması, askerlik dönüşü işe tekrar
başlatılamaması ve yer değişikliği talebinde
bulunamaması başlıca temel üç sorunu. Yalnız, Diyanet,
çıkardığı genelgeyle bunu bir sisteme
bağlamış. Bu arada Sağlık Bakanlığı ise
çok katı bir uygulamayı benimsemiş. Sayın Sağlık
Bakanımız yok. Demek ki sözleşmeyi hastanelere tevdi ediyor,
sözleşme tek taraflı olarak feshedilebiliyor, eş durumu asla
dikkate alınmıyor, birtakım mali haklardan örneğin, giyim
yardımı, eş, çocuk gibi- yararlanamıyor, askerlik
dönüşü işe başlatılmıyor, becayiş yapma
hakkı tanınmıyor. Demek ki Sağlık
Bakanlığının bu uygulaması o kadar katı ki, Millî
Eğitim Bakanlığı mesela bu şekilde bir uygulamayı
benimsemiyor. Burada, Anayasanın, açıkça, Türk aile
yapısını koruyan 41inci maddesine ve Anayasamızın
çalışma hayatını düzenleyen 49uncu maddesine, İnsan
Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin
Sözleşmenin 8 ve 14üncü maddesine, velhasıl uluslararası
sözleşmelere Sağlık Bakanlığının
uygulaması tamamen aykırı.
Devletin bütün
işleri, aslında bürokrasi eliyle yürütülür. Bürokrasi her devlet için
çok önemlidir. Bürokrasi demek, siyasal iradenin emrinde devlet hizmetini ifa
ile görevli olan kişilerdir. Ama çıkıp birileri derse ki
Bürokratik oligarşiyi kıracağız. dünya tarihinde, idare
tarihinde Bürokratik oligarşi diye bir kavram söz konusu değildir.
Bu oligarşi, yani zümre, elit yönetimi, bunlar çok farklı
kavramlardır. Bu, acaba, rahatsız olunan bazı yerler için mi
söyleniyor ya da dönüştürülemeyen yerler için mi söyleniyor? Bunu
söyleyenler gelsin, burada açıklasın. Dünyada Bürokratik
oligarşi diye bir şey yok. Aynı milliyetçiliği
tanımladıkları gibi bunu da bu şekilde Türk siyaset
literatürüne, maalesef, sokuyorlar.
Devlet ciddiyet
ister sayın milletvekilleri, dürüstlük ister, adalet ister. Adaletsiz
devlet zalimdir. Hükûmet olarak siz, her zaman, adalet pusulanızı,
daima doğruyu ve hakkı gösterir şekilde tutmak
zorundasınız. Eğer bunu başaramazsanız, o zaman siz
yüzde 47 değil, yüzde 87 de alsanız hiçbir anlamı olmaz.
Yavuz Selim Han,
Mısır dönüşü Piri Paşaya, devamlı Devlet
yıkılıyor. derken Niye yıkılacak Piri Paşa
devletimiz? diye soruyor. O, iki şey söylüyor. Bir tanesi, diyor ki:
Hünkârım, eğer başımıza beceriksiz, kalitesiz, devlet
umuru görmemiş sadrazamlar, vezirler gelirse bu devlet
yıkılır. Bir de ahlaksızlık, adaletsizlik ve zulüm,
yiyicilik yaygınlaşırsa devlet o zaman yıkılır.
Türkiye Cumhuriyeti, inşallah, ebediyen yaşar, onu temenni ediyoruz.
Burada, özellikle
Sayın Maliye Bakanımıza da şunu ikaz etmek istiyorum:
Beytülmala, yani hazineye çok iyi sahip çıksınlar, çok iyi sahip
çıksınlar. Çünkü beytülmal, 70 milyon insanın malıdır,
hakkı var üzerinde. Buna el süren kim olursa olsun onmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çelik, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Kamu personel rejimiyle ilgili aslında
konuşacak o kadar çok şey var ki, ancak, bunların
başında, bu sözleşmeli statüye mümkün olduğunca
çalışanlarımızı geçirmemeliyiz, iş güvenceleri
kaldırılmamalı, memur sayısı azaltılmamalı.
Bunun gibi birtakım hükümler var. Onun için, 4/B
çalışanlarının ve geçici görevli olarak
çalışanların hepsinin devlet memurları gibi istihdam
edilmesi ve her türlü haklardan, mali, sosyal haklardan yararlanması için
özellikle Hükûmeti ikaz ediyoruz.
Bütçenin hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Şahsı
adına, Isparta Milletvekili Sait Dilek.
Sayın Dilek,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET SAİT
DİLEK (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2008
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 23üncü
maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime, 30 Kasım günü Ispartamızda meydana gelen uçak
kazasında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, kederli
ailelerine ve tüm Ispartalı hemşehrilerime
başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözleşmeli personel uygulaması, 657 sayılı
Kanunun 1960lı yıllarda yürürlüğe girmesiyle beraber istihdam
şekilleri arasına girmiştir.
Bilindiği
gibi, uygulamanın temel amacı, özellikle nitelikli teknik personel
istihdamına imkân vermektir. Tek tip istihdam şeklinin
verimliliği ve etkinliği düşürdüğü dikkate
alındığında, uygulamanın hiç de geçerli olmayan
nedenlerle eleştirilmesini çok anlamsız buluyorum. Gelişmiş
ülkelerde, devlet memurlarının tümü bakımından tek bir
uygulamadan söz etmek mümkün değildir. Kısmi zamanlı çalıştırma
dâhil, esnek istihdam politikasının gündeme getirilmesinde zaruret
vardır. Personel rejiminin yeniden düzenlenmesine ilişkin bir
tasarının bu dönemde gündeme getirileceğini umuyorum. Bu
düzenleme ile etkinlik, verimlilik, performans ve başarı
kriterleriyle, çalışanların haklarının güvence
altına alınmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.
Böylece, 657 uygulamasından kaynaklanan şikâyetler ortadan
kaldırılabileceği gibi, sözleşmeli personel
istihdamına ilişkin hükümlerin de ihtiyaca uygun olarak düzenlenmesi
mümkün olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, istihdamdan bahsederken, sanayici bir
arkadaşınız olarak, özel sektördeki istihdamın
artırılmasına yönelik çalışmaların da
hızlandırılmasını ve sektörel teşviklerin bir an
önce hayata geçirilmesini beklediğimi belirtmek istiyorum. Bunun için de
Hükûmetimizin başlattığı sanayi envanterine ilişkin
çalışmaları takdirle karşılıyorum.
Bu duygularla,
2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununun ülkemize hayırlar
getirmesini diliyor, yaklaşan Kurban Bayramınızı kutluyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dilek.
Şahsı
adına, İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci.
Sayın
Yemişci, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
23üncü maddesinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben konuşmamda -tabii ki bütçeyi ilgilendiren ancak- 2002
yılından öncesi ve 2002 yılıyla 2007 yılı
arasındaki rakamları vererek sizleri rakama boğmak istemiyorum.
Zaten onu değerlendirmek de benim haddim değil, onu milletimiz
seçimlerde değerlendiriyor. Dolayısıyla, ben -çok olumlu-
önümüzdeki beş yıllık süreçte Hükûmetin yapmak istediklerine,
Devlet Planlama Teşkilatının 2008 yılı
programında ilan ettiği konulardan bir iki maddeye
değineceğim, bu kısa süre içerisinde, vaktimin
elverdiğince.
Değerli
arkadaşlar, bir de şu konu var: Efendim, AK Parti Hükûmetleri o kadar
şanslı bir döneme denk gelmiş ki, dünyada likidite bolluğu
varmış, bu likidite bolluğundan dolayı da rahatlıkla
bu işleri yapmış. Peki, ben şimdi bu iddiada bulunan
çeşitli arkadaşlarıma soruyorum: Bundan sekiz on sene evvel
varili 7-8 dolar olan petrol 50 dolara çıktığında -bir
hatırlayın şöyle geriye dönüp- dünyada yine bu likidite bolluğu
yok muydu? O zaman ülkemiz yok muydu? Niye gelmiyordu? Tabii ki gelmemesinin
sebebi o zamanla bu zaman arasındaki farktı.
Tabii, ülkemizde
şu anda ekonomik istikrar ve güven, ekonomideki düzelme bu yabancı
parayı çekti. Hiçbir zaman, hiçbir sermaye kâr etmediği yere gitmez.
Bir gerekçe olarak da Kâr etmek için geliyorlar. diye iddiada bulunuluyor.
Tabii ki kâr edecek, ama bundan kâr eden hem biz olacağız hem de
yabancı sermaye olacak.
Bir başka
konu da neden borç alıyoruz. Değerli arkadaşlar, borç almamız
Türkiyedeki sermaye terakümünün azlığından. Hızla artan
nüfus ve genç nüfus, istihdama ihtiyacı var. Yatırım
yapacaksınız, onlara iş, aş vermek için bir gayret
göstereceksiniz. Tabii ki bu sermayeyi de borç alarak yapabilirsiniz, ancak
aldığınız borcu, işte, hükûmetlerimizin
yaptığı gibi rahatlıkla geriye dönüp ödeyebilirseniz,
aldığınız borçları yatırıma yaparsanız,
faydalı yatırımlar yaparsanız, neticede bunu geri
ödemiş olursunuz ve istihdamda da ülkemiz kazanmış olur.
Bir konu daha
var. Vaktim kısıtlı. Tabii ihracat-ithalat arasındaki çok
sık konuşulan açıklar, ticari açık. Doğru,
açıklar var. Yalnız, bu açıkların kapatılması
için Hükûmetin -hep ileriye dönük konuşacağım dedim- ar-ge
dolayısıyla aldığı teşvikleri takdirle
karşılıyorum şahsen, çünkü, sebebi şu: Ar-ge
dolayısıyla biz ithalatımızı azaltabileceğiz.
Bakın, size, çok kısa bir örnek vereceğim. Ülkemizin tekstil,
konfeksiyon ihracatı en önemli ihraç sektörlerinden birisi değil mi;
lokomotif. Bu lokomotifin içinde, maddelerine girip incelediğinizde, büyük
bir kısmının da ithalatla
karşılandığını görüyoruz. 2006 rakamlarıyla,
deri de dâhil, tekstil, konfeksiyon hepsini birden
topladığımızda, yuvarlak rakamla, 20 milyar dolarlık
ihracatımız var. Bu ihracatı sağlamak için, ara malı
dâhil, ithalatımız yaklaşık 14 milyar dolar.
Şimdi, bu
neyi gösteriyor? Yine açıp içini bakınca, ar-ge desteği
olmadığı için, sanayicimiz ucuza kaçtığı için,
araştırma yapmadığı için bu ithalatı yapmak
zorunda kalıyor. Yalnız bunun içinde makine ithalatının
payı yaklaşık 7 milyar dolar. Bir de yedek parçasını
düşünün. Hatta bunun boyası ile kimyasallarının da ithalat
olduğunu düşünürseniz, ar-ge faaliyetlerinin ne kadar önemli
olduğunu ve ithalattaki önümüzdeki dönemdeki talebi
azaltacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Onun için,
Hükûmetimizin ar-geye dönük zaman içerisinde artan değerlerle
vereceği desteği takdirle karşılıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yemişci, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
TUĞRUL
YEMİŞCİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bir diğer
konu tahkimle ilgiliydi tarım satış kooperatiflerinin. Bir
dakikalık sürede tamamını anlatabileceğimi zannetmiyorum,
ama gene de bir nebze değinmiş olayım.
Değerli
arkadaşlar, 5 Mayıs 2000 yılından önceki tarım satış
kooperatiflerinin o günkü değerle nominal 2,2 katrilyon meydana
gelmiş borcunu, 2001 yılından 2005 yılına kadar olan
süreçte Yeniden Yapılandırma Kurulu sildi, tahkim etti. Ancak, bugüne
bunu uyarlarsanız 6-7 katrilyon civarında bir para yapar, yani 6-7
milyar YTL civarında bir para yapar.
Şimdi,
geçtiğimiz yıllarda FİSKOBİRLİKin girdiği
sıkıntıdan dolayı TMOya -batmış, yani iflas
etmiş bir FİSKOBİRLİKin ürün alımı
yapamayacağından dolayı- zorunlu olarak fındık
aldırıldı. Bundan dolayı görev zararı için ödeme
öngörülmüş. Ama umuyorum ki alınan tedbirlerle önümüzdeki süreçte hep
birlikte yakından göreceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yemişci.
TUĞRUL
YEMİŞCİ (Devamla) Evet, dediğim gibi vaktim yetmedi.
İnşallah, bir başka uzun süreçte bu hususta konuşurum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu maddeyle 657
sayılı Kanunun 4/B maddesine göre yapılacak istihdam bütçe
disiplini altına alınmaya çalışılmaktadır. Ancak,
son yıllarda, iktidarın, 4/B yerine, çalışanların daha
az iş güvencesine sahip olduğu 4/C maddesini tercih ettiği
görülmektedir.
Aracılığınızla
Sayın Bakana soruyorum: 4/Cyle ilgili istihdamı da bütçe disiplini
altına almayı düşünüyor musunuz? 2002 ve 2007
yıllarında 4/Cye göre kaç kişiye istihdam olanağı
sağlanmıştır? 2007 yılı içinde 4/Cye göre
istihdam edilenlerin ortalama istihdam süresi ne olmuştur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum bir
önceki maddeyle ilgili. O zaman yetişemediğimiz için, daha doğrusu
sıra gelmediği için soramadık, şimdi sormak istiyorum:
Özellikle bu deniz ve yayla turizminin yaygın olduğu yerlerdeki
belediyeler normal nüfuslarına göre ödenek ve personel alıyorlar, ama
yaz döneminde gerek yayla turizmi gerekse deniz turizmine açık olan
yerlerde nüfus en az 3 kat artıyor. Bu konuyla ilgili, o bölgelerdeki
belediyelerin hem tahsisatında hem personelinde bir iyileştirme
düşünüyor musunuz? Bu bir. İkincisi: İktidarınız
döneminde işçi olarak çalışanların maaş
artış oranı memur olarak çalışanların
artış oranından bir hayli fazladır. Tabii ki işçi
kardeşlerimizin bu artışını da yeterli bulmuyoruz, ama
onların sendikalı olmaları kendilerine biraz avantaj sağlamıştır.
Memurların toplu sözleşme ve sendikal haklarıyla ilgili
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, özellikle kamu yatırımlarının bütçede
azlığı, üretimi, yatırımı özendiren bir bütçe
olmayışı elbette ki istihdamı da artırmayacaktır.
Yeni bir personel reform yasası düşünüyor musunuz? Sözleşmeli,
vizeli gibi sözcükler artık kamu kurumlarına ve belediyelere
yakışmıyor. Ayrıca 200 bin işsizin olduğu bir
ortamda eğitimi siz taşeronlaşma yöntemiyle, sözleşmeli
vekil, yedek öğretmenlikle yürütürseniz eğitilmiş insan gücünde
de ileriye dönük olarak sıkıntı yaratılır. Kamu
yatırımları olmamasına rağmen yanlış
teşvik uygulamalarınızdan dolayı maalesef bazı
bölgelerde yatırım gerilemiştir, fabrikalar
kapanmıştır. Örneğin, Gaziantep'te teşvikin
yanlış uygulamasından dolayı 25 bin işsiz
doğmuştur. Var olan işsizlik üzerinde böyle bir kambur var iken
yeterli bir kalkınma politikanız olmadığı için, bu
sorunları çözmek için de bütçenizde yeterli pay
ayrılmadığından bu sorun giderek büyüyecektir. Kamu
yatırımlarının artırılması için yeterli
çabayı göstermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Müsaadenizle,
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının bütçesi çerçevesinde özelleştirme
giderleriyle ilgili rakamlar tespit edilirken özelleştirilmesi
düşünülen kurumlar arasında Adana Tekel Sigara Fabrikası
bulunmakta mıdır? Şayet özelleştirme kapsamında ise
buradaki personelimizin özlük ve ikamet haklarını nasıl
koruyacaksınız?
Diğer soru:
Karayolları Genel Müdürlüğünün tespit edilen bütçesinde Adana-Ankara
otoyolunun Pozantı-Ulukışla bölümünün acil bitirilmesi için
herhangi bir ödenek ayrılmış mıdır? Ayrılmış
ise, bu ödeneğin miktarı nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Düzelen
ekonomimizde OECDnin yaptığı bilim, teknoloji ve endüstri
tablosunun 2007 araştırmasında Türkiye, üniversite
mezunları arasındaki işsizlik oranı en yüksek ülkelerden
birisi, yüzde 12,5. Bu oran İspanyada 8,1, Fransada 7,4, Polonyada
yüzde 7,3tür. Yapılan son araştırmada ağustos ayına
göre- 376 bin üniversiteli gencimiz işsizdir. Kısacası, her 3
kişiden 1i işsiz.
Ayrıca,
İşsizlik Sigorta Fonu, amacı doğrultusunda
kullanılmakta mıdır? Tabii, millî gelirimizin
arttığını söylüyor değerli
arkadaşlarımız. Biraz önce aldığımız telefona
göre, 657nin 4/Csine göre çalışan arkadaşlarımız,
520 YTL maaşla -on ay aldıklarını, iki ay
almadıklarını söylüyorlar- geçinemediklerini sizlere
iletiyorlar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın
Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; soruların gündemine ve soruş
sırasına göre ben de çok özet olarak, çok ana hatlarıyla
cevaplamaya çalışacağım.
İlk soru,
4/C kapsamındaki personelimizle ilgili neler
yaptığımız, neler düşündüğümüzdü. Bu konuda kamu
yönetiminde iki tane ana kategori var biliyorsunuz. Bir tanesi,
özelleştirmeden gelen veya özelleştirilmiş kamu
şirketlerinden sonra kamunun diğer sektörlerine, diğer
şirketlerine aktarılan personelimiz. İkincisi de Türkiye
İstatistik Kurumunun özellikle anket çalışmalarında sahada
istihdam ettiği personelimiz. Bunlar 4/C kapsamında ve bunlarla
ilgili düzenlemeler şu anda meri şekilde devam ediliyor. Yeni dönemde
bakılıp gerekli düzenlemeler mümkünse üzerinde durulacaktır.
Belediyelerle
ilgili, deniz ve yayla turizmi konusunda ifade edilen husus. Onu da şu
şekilde değerlendirebiliriz: Önümüzdeki dönemde yeni belediye
gelirleri kanununda bu kriterleri dikkate alacağız.
Dolayısıyla belediyelerimizden gelen bu kriter ve prensipler
çerçevesinde oluşturacağımız yasa çerçevesinde,
bahsettiğimiz sıkıntıların bir kısmını
çözme şansımız da olacak.
Bir diğer
soru, Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili olarak bütçe
kapsamında öğretmen açığı ve sayısıyla
ilgili rakamlardı. Sayın Millî Eğitim Bakanımız,
geçenlerde, ortalama olarak bir rakam vermek gerekirse, 25 bin civarında
bir öğretmen açığından bahsetti. Bunun 10 bin
kadarını zannediyorum kadro olarak tahsis ettik. Önümüzdeki
yıllarda veya dönemde de geri kalanının zaten tahsisini de
yapmış olacağız.
Bir başka
önemli hususlardan bir tanesi de kara yollarıyla ilgili olarak bahsedilen
yolun öncelikli projelerimizden biri olduğu, kara yolu programında da
yer aldığı, 2008de de gerekli ödeneğin bu çerçevede
konulduğunu, planlanan şekilde bu yolun da tamamlanacağını
sizlerle paylaşmak isterim.
İşsizlik
Fonunun nasıl değerlendirildiği hususu ise, İşsizlik
Fonu önümüzdeki dönemde hem Hükûmet programında hem de seçim
beyannamesinde yer alan şekilde işsizliğin azaltılması
ve istihdamın artırılması sürecinde hem eğitim
harcamalarına hem de yeni projelere tahsis edilecek şekilde
kullanılacaktır.
İfade edilen
hususlardan önemli gördüğüm bir başkası da kamu
yatırımlarındaki gelişme trendinin az olduğudur. Ben,
müsaadenizle, yine birkaç rakamı sizlerle paylaşmak istedim. 1998
yılında kamunun sabit sermaye yatırımı 3,4 milyar YTL
iken 2006da 30,4 milyar YTL civarına gelmiş ve bu dönem sonunda da
33 milyar YTL olmasını da bekliyoruz. Ama, aynı dönemde özel
sektörün sabit sermaye yatırımı ise 98 yılında 9,7
milyar YTL iken, 2006 yılı sonunda 93,2 milyar YTLye ve muhtemelen
de bu yıl sonunda ortalama olarak 106 milyar YTL civarına
geleceğini de sizlerle paylaşmak isterim.
Dolayısıyla,
kamudaki yatırım azlığı nispi bir kavram.
Artış hızı, artış miktarı elbette
tartışılabilir. Ama, özel sektörün hızlı
artışı, özel sektörün yapabileceği mal ve hizmet üretiminin
önemli kısmını özel sektöre
aktardığımızı, temel mal ve hizmetler konusunda ise
kamunun hâlâ inisiyatifini koruduğunu söyleyebiliriz.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının bütçesi de sadece idarede
çalışanların personel ödemeleri, mal ve hizmet
alımları ve cari transferlerden oluşmaktadır. İş
kaybı tazminatları Özelleştirme Fonundan
karşılanmaktadır.
Bunun
dışında sorulan da başka soru yoktu zannediyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşvik sorusu vardı efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Teşvik sorusu
Hangisi teşvik? Bir daha tekrar edebilir miyiz teşvik sorusunu?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Gaziantepin teşvik dışında
kalmasından dolayı 20-25 bin tane işsiz, üretim
düşüklüğü ve yeni yatırımda eksiklik var. Bu teşvik
politikasının uygun olmadığını gösteren bir
göstergedir.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Yani, kamu
yatırımlarındaki teşvikleri kastediyorsanız,
teşviki şöyle planladık.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Özel sektördeki teşviki diyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Özel sektörde de
aynı.
Teşvik
konusunda bölgesel teşviklerle daha önce başlamıştık.
Elimizdeki rakamlar şunu gösteriyor, onu sizlerle paylaşabilirim:
Teşvik süreci başladıktan sonra, hem istihdam
artışı hem yatırım artışı hem de burada
tahsil edilen fonlar da artmış. Şunu söylemek mümkün belki:
Teşviklerden beklenen, elbette, teşvik yapıldıktan sonra
özel sektörün bu bölgelere cazibesinin artmasıdır. Kamu bunda bir
inisiyatif kullanıyor. Özel sektör de benzer bir inisiyatif
kullandığında çok daha kolay sonuçlara ulaşacak diye
bekleyebiliriz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza
HASAN MACİT
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Olur.
Evet, maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.35
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.43
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
57 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
23üncü maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulanamamıştı.
Şimdi,
23üncü maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir. Karar yeter sayısı vardır.
24üncü maddeyi
okutuyorum:
İşçi
istihdamı ve ödeneklerine ilişkin esaslar
MADDE 24- (1)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) sayılı cetvelde yer alan kamu idareleri, sürekli
işçileri ile 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3)
ile (02.3) ekonomik kodlarında yer alan ödenekleri aşmayacak
sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler.
(2) Toplu iş
sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem
tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve sigorta prim artışı
nedeniyle meydana gelecek ödenek noksanlıkları Maliye
Bakanlığı bütçesinin Personel Giderlerini Karşılama
Ödeneği ile Yedek Ödenek tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma
yapılmak suretiyle karşılanabilir. Birinci fıkrada
belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu
ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler
arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması
yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi
ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti
de ödenemez. Bu fıkradaki kısıtlamalar, kendi bütçe
tertiplerinden aktarma yapılması koşuluyla TÜBİTAK için
uygulanmaz.
(3) Birinci
fıkrada belirtilen kamu idarelerinin harcama yetkilileri, fazla
çalışma için öngörülen ödeneğe göre iş
programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla
süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve
ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla
çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler.
Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi,
çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar
Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla
çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin
ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir
şekilde ödenek aktarması yapılamaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral, MHP Grubu adına Bursa
Milletvekili Necati Özensoy; şahıslar adına, Artvin Milletvekili
Ertekin Çolak ve Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydanın söz talepleri vardır.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bayram Ali
Merala aittir.
Sayın Meral,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 2008 Yılı Bütçe Yasa
Tasarısının 24üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, madde metni işçi istihdamı ve ödenekleri.
Muhterem
arkadaşlarım, Türkiyenin en önemli sorunlarından birisi
işsizliktir. Görünen o ki, AK Parti, beş yıllık döneminde
kayda değer hiçbir yatırım yapmamış, istihdamı
artırıcı hiçbir tedbir almamıştır. Ama ne
yazık ki, bu kürsüye çıkan bazı milletvekili
arkadaşlarım, Nereden nereye? diye bize bazı konuları
hatırlatmak istemektedirler. Müsaade ederseniz, -Nereden nereye?- ben
birkaç tane örnek vermek istiyorum: Geçmiş hükûmetler 32 adet şeker
fabrikası kurmuşlar, 44 çimento fabrikası kurmuşlar, 14
demir çelik fabrikası kurmuşlar, TÜPRAŞı kurmuşlar,
PETKİMi kurmuşlar, 15 bin kilometrelik Telekomun kablo sistemini
kurmuşlar
AHMET YENİ
(Samsun) 22nci Dönemde de aynı şeyleri söylemiştiniz!
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla)
1,5 milyon tonluk gübre fabrikaları kurmuşlar, bin
civarında irili ufaklı hidroelektrik santraller kurmuşlar.
Muhterem
arkadaşlarım, AK Parti geldikten sonra bunların büyük bir
bölümünü baba baba satmış. Nereden nereye değerli
arkadaşlarım?
Bir nereden
nereyeyi daha hatırlatmak istiyorum. 2002 yılında iç borç 126
milyar dolar iken- yani seksen dört yıllık hükûmet döneminde,
gelmiş geçmiş- beş yıllık AK Parti Hükûmeti döneminde,
değerli arkadaşlarım, 218 milyar dolara çıkmış.
İşte, nereden nereye bu. Nereden nereye?
OSMAN KILIÇ
(Sivas) İhracat ne olmuş? IMF ne olmuş?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, dış borç
seksen dört yıllık sürede 120 milyar dolar iken, beş yıl
içerisinde, değerli arkadaşlarım, 226 milyar dolara
çıkmış. Nereden nereyeyi gördünüz mü? Nereden nereye bu
işte.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Millî gelir ne olmuş? Hazine ne olmuş?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, işsizlikle ilgili
kayda değer hiçbir şey olmadığı gibi,
teşkilatları paramparça ettiniz. Sözleşmeli öğretmen
Öğretmen size de dert yanıyor. Diyor ki: İki tür öğretmen
var, asıl öğretmen, bir de sözleşmeli öğretmen.
Öğrencim bana gelecek sene burada olacak mısın olmayacak
mısın? diye soruyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir şey daha yaptınız. Bakın,
şu Meclisin içerisinde, uzağa gitmeye gerek yok, 4/C maddesini
koydunuz. Ne oldu orada biliyor musunuz değerli arkadaşlarım?
Sözde Mecliste çalışan insanların bir bölümünü bu adla kadroya
geçirdiniz, bir de özelleştirmeden mütevellit bazı
çalışanları 4/C kadroya geçirdiniz, yani kısa süreli. Ne
oldu burada biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Daha önce
sözleşmeli olan işçinin, sözleşme hakkı elinden
alındı, kıdem tazminatı elinden alındı,
yıllık izin elinden alındı değerli
arkadaşlarım. Hani, Avrupa Birliğine katılacaksınız
diye sözde gayret sarf ediyorsunuz. Avrupa Birliği ülkelerinde polisin
sendikası var. İskandinav ülkelerinde genelkurmay başkanı
hariç subayların bile sendikası var. Sizin ilk amacınız,
gerek Hükûmet kanadında olsun, gerekse birçok kanatta olsun, değerli
arkadaşlarım, sendikaya kaydolup sözleşme hakkını
kazanmaya çalışan işçiyi kapının dışına
bıraktırıyorsunuz. Aldığınız hiçbir tedbir
yok değerli arkadaşlarım.
Baba baba
sattık. Ne yaptınız? Değerli arkadaşlarım,
limanları sattınız, Telekomu sattınız,
Seydişehir Alüminyum Fabrikasını sattınız,
Oymapınar Barajını sattınız. Hangi birisini
sayayım. Garanti Bankasını sattınız, Finansbankı
sattınız, Yapı Krediyi sattınız,
Dışbankı sattınız, Oyakbankı sattınız.
Saymayla bitmez. Hangi birisini sayayım? Kime sattınız
bunları? Dış kaynak, dış kaynak.
AHMET YENİ
(Samsun) Paralar nereye gitti, paralar?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) İşte, ben de sana soruyorum: Paralar nereye gitti?
Nereye gitti paralar?
AHMET YENİ
(Samsun) Türkiyede yatırım yapılıyor. Özel sektör
yatırım yapıyor.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Yatırım yapılmadı Sayın
Milletvekili.
Bakınız,
Sayın Başbakanımız çıkıyor, Efendim, Eve
Dönüş Yasasında
Bunlar ciddi konular. Duyun,
kulağınızın bir yerinde dursun, küpe olsun. derler ya
esneklik yapalım, insanlar dağa çıkmasın, dağdan
insin. Gayet doğal. Buna hayır diyecek bir insan var mı?
RECEP KORAL
(İstanbul) Var, CHP.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Peki değerli arkadaşlarım, bu insanlar için ne
tedbir alıyorsunuz? Yani, dağdan inen, dağa çıkmayan
insanları İstanbula, Ankaraya, İzmire gönderip de
kaptıkaçtı işlerle mi uğraştıracaksınız?
Var mı aldığınız bir tedbir? Bunlar ciddi konular
değerli arkadaşlarım. Sen hâlâ kendin, dağa çıkmayan,
çifte diplomalı gençlerine iş bulamıyorsun. Bunların
tedbirini alın değerli arkadaşlarım. Gelmiyor ve
çıkıyor. Niye gelmiyor? Niye çıkıyor? Oturun bunu bir
düşünün, Hükûmetsiniz. Niye çıktığının, niye
gelmediğinin tespitini yapın. Bunların tedbirini alın.
Değerli arkadaşlarım, söylediğimiz konular budur.
Bakınız,
bütçede işsizlik nasıl çözülecektir? Yatırım
olacaktır. Bütçede faizlere ayrılan paya bakınız
değerli arkadaşlarım. Faizlere ayrılan paya
bakınız, 56 milyar YTL ve bütün yatırımlara, birimler de
dâhil olmak üzere, bütün birimler de dâhil olmak üzere ayrılan pay 30
milyar YTL değerli arkadaşlarım. Hangisi daha çok? Faizlere
giden para. Kim bu faizleri alan? Herhâlde söylememe gerek yok. Dış
kaynaktan faiz alanlar var, iç kaynaktan, parası olan zatlardan faiz alan
var. İşçiye geldiği zaman ne yapıyorsunuz? Enflasyon
oranında zam veriyoruz. Nedir? Yüzde 4.
Değerli
arkadaşlarım, bu artışın nereye gittiğini biliyor
musunuz, bu yüzde 4ün, yüzde 5in? Ücretler arttığı sırada
sigorta primleri artar, vergi dilimleri artar ve verilen zam yeterli
değilse buralara gider. İçinizden Efendim, versek de vermesek de,
işçi de, memur da, emekli de bize oy verdi, iktidar olduk diyorsanız
ona bir diyeceğim yok. Allah kimseyi şaşırtmasın. Oy
verenler de şaşırmışsa ben ne yapayım.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Millet şaşırmaz.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) O zaman niye dert yanıyor onu da anlayamıyorum
değerli arkadaşlarım.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Halk şaşırır mı?
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Bakınız değerli arkadaşlarım,
şimdi burada arkadaşlar çıkıyor Efendim, emeklilik
şöyle oldu, böyle oldu diyor. Beş bin iş gününden yedi bine
çıktı, sizin o zamanki arkadaşlarınızın bir
bölümü de buradaydı. Mezarda emeklilik diye en fazla -burada var
arkadaşlarım, sesleniyorum, görüyorum- onlar bağırdı.
Bunun adı mezarda emeklilik diye, bizimle meydanlarda,
Kızılayda yürüdüler. Şimdi, siz dokuz bine
çıkardınız.
Bakınız,
ne oluyor orada biliyor musunuz? Burada, inşaatlarda, tarımda, birçok
kısa süreli çalışılan, şeker fabrikaları da dâhil
olmak üzere buralarda çalışan işçilerin emekli olma hakları
şimdiden ortadan kalktı. Neden ortadan kalktı değerli
arkadaşlarım? Bu insanlar diyor ki Biz artık emekli
olamıyoruz sayın işverenim. diyor. Bunları
yaşıyoruz. Şu sigorta primini benden kesme, siz de ödemeyin,
bunu bana verin, nasıl olsa emekli olamıyorum.
İşte,
kayıt dışını artıran unsurlardan birisi de budur
saygıdeğer milletvekilleri, birisi de budur. Kayıt
dışı artıyor. Ne oluyor, kayıt dışı
artıyor. Vatandaş sağlık sorunlarıyla mağdur
oluyor; devlet vergiden mağdur oluyor, sigorta priminden mağdur
oluyor. Kayıpları oluyor bunların.
Şurada
işçi çalışıyor temizlik şirketinde, Mecliste,
uzağa gitmeyin. Bunların birçoğunun sigorta primlerinin
yattığından şüphem var. Kim
çalıştırıyorsa kusura bakmasın.
Bırakınız onu, TRTye gidin, TRTye, devletin kurumu. Orada
kayıt dışı, sigortasız adam çalışıyor
mu çalışmıyor mu tespit edin değerli
arkadaşlarım. Bunlar hepimizin çok ciddi sorunları. Halkın
huzurundan, halkın mutluluğundan bahsediyorsak, halkın ciddi
sorunlarına birlikte eğilmek zorundayız.
Ne
yaptınız? Şeker Fabrikalarında çalışan, Devlet
Demiryollarında çalışan işçilerin bir bölümünü kadroya
geçirdiniz. Bunlar süreklilik arz eden iş yerleridir, buralarda
aslında kısa süreli işçi çalışmaz. Ama, günahı
boynuna, adamı olana altı ay süre verdiniz, uzattınız,
kadroya geçti; adamı olmayan, on sene, on beş sene çalışan
gariban da kadroya geçemedi, sızlıyor. Size de geliyordur mektuplar,
bu şikâyetler, size de geliyordur. Adil mi bu şimdi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Meral, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Sayın Başkanım, konuşmamı
toparlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, özelleştirmeden Sayın Bakanımız 40
milyar dolar para kazandığını söylüyor. Bu müesseseleri
sattın Sayın Bakanım. Nereye gitti bu para? Avrupada
özelleştirme yapılıyor, yeni müesseseler kuruluyor. Oradan
çıkan işçi diğer müessesede çalışıyor. Biz ne
yapıyoruz burada? Parayı aldık. E, ne oldu efendim? IMFnin
borçları aza indi. Kendiliğinden mi indi bunlar? Satıyorsun
işte, bunları satıyorsun yok pahasına. İşte,
Telekomun kaça satıldığını, iki buçuk
yıllık kârına satıldığını bilmeyeniniz
mi var. Satıldı işte, buraları kapatıyorsunuz
değerli arkadaşlarım. Bazı konulara dur deyin
saygıdeğer milletvekilleri, bazı yanlışlıklara
dur deyin. Bu müesseseler kolay kurulmadı. Burada alın teri var,
emek var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Meral, teşekkür ediyorum.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Ben de teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hızımızı alamadık ama kusura bakmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy.
Sayın Özensoy,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2008 bütçe tasarısının
24üncü maddesi üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
24üncü madde,
sürekli ve geçici işçilerle ilgili ödeneklerle alakalı bir düzenleme.
Bu maddede, bu düzenlemeler sonucunda, bu yıl geçici işçilerin
sürekli kadroya geçmesinden kaynaklanan birtakım sıkıntılar
var. Önce bunu gündeme getirerek konuşmama devam edeceğim. 3üncü
fıkrasında Deprem, yangın, su baskını, yer
kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler nedeniyle
yürürlüğe konulacak olan Bakanlar Kurulu kararları uyarınca
yaptırılacak fazla çalışmalar ile fazla çalışma ücret
ödemelerine ilişkin ilama bağlı borçlar için yapılacak
aktarmalar hariç
deniyor.
Şimdi, bana
gelen sadece bir tespiti burada ifade etmek istiyorum:
Kütahya-Tavşanlı-Dursunbey hattında demir yolunda
çalışan işçiler, bir kısmı bu afet kapsamında çalıştıklarından
dolayı, afet kapsamında çalışanların da vizeli
işçilerin yararlandığı 2006 yılında en az yüz
seksen gün çalışma şartından yararlanamadıklarından
dolayı, bugün itibarıyla 594 işçi, sadece Devlet
Demiryollarında çalışan geçici işçilerin mağduriyetleri
söz konusu. Bu yetmemiş gibi, bu sene de bu işçiler, bu kanun
çıktığı için de 180 günün üzerinde de
çalışmıyorlar. 2006 yılında, afet kapsamıyla
birlikte, çalışan, 300 günü bulan işçiler, hatta 1986
yılından bugüne kadar çalışan işçiler, maalesef sürekli
kadroya geçemediler. Bu konuda, bunu, burada, bu maddede belirtmeyi bir borç
bildim. Şunu da ifade etmek istiyorum: Bu konuyla ilgili şikâyete
gelenleri, ben, birlikte il başkanlığı
yaptığımız, görev yaptığımız Sayın
Bursa Milletvekilimiz Hayrettin Çakmak Beye götürerek, bu problemi ancak
iktidar partisi milletvekilleri çözer diyerek yanlarına götürdüm.
Dolayısıyla, bunu çözerseniz sizin hanenize yazılır. Yani,
biz, sadece bu konuda aracılık
Bu konuyu belirtmek isterim. Sağ
olsun, Sayın Vekilimiz de ilgilendiler.
Bütçe
görüşmelerinin başından bugüne kadar, özellikle konuşmalar
ve soru-cevap kısımlarında birtakım sorular soruluyor,
iktidar tarafından da cevaplar veriliyor. Şimdi, bu sorulara verilen
cevapların büyük bir kısmından biz bir şey anlamıyoruz
ki, vatandaş ne anlasın. Özellikle, dün Sayın Maliye
Bakanıma bir soru sordum. Sayın Maliye Bakanımın ben çok
zeki olduğuna inanıyorum. Verdiği hazırcevaplarla,
esprileriyle bunu da ispat ediyor. Bundan eminim ve samimi olarak söylüyorum.
Ancak, İçişleri Bakanına sorulan bir soruda, taşıtlar
kısmında, eski valilik, eski emniyet müdürlüğü yapmış
bir milletvekilimizi, İçişleri Bakanımız, âdeta azarlar
gibi Böyle bir problem yok! Sizin döneminizdeydi. diye cevap verdiğini
de ifade ederek ve ben de Bursada geçen yıl emniyetin bir yardım
topladığını, araç yardımı
topladığını da ifade ederek Bunun hakkında ne
düşünüyorsunuz? diye sorduğumda ki, geçen yıl dediğim, yanılmışım,
daha mart ayında olmuş, 16 Mart 2007de olmuş- bana da aynen
cevabı: Niye töhmet altında bırakıyorsunuz? dedi. Benim
emniyeti töhmet altında bırakmak gibi bir derdim yok ve
Bursanın bütçeye katkısının da 4,5 katrilyon olduğunu
belirterek bu soruyu sordum. Yani, Sayın Bakanım şunu
anlamalıydı: 4,5 katrilyon merkezî hükûmete bir katkı
sağlayan Bursaya 3-4 trilyon lirayı çok mu gördünüz? diye sordum
aslında. Bakın, bu haberi de burada size göstereyim. 16 Mart 2007
tarihli Bursa Hâkimiyet gazetesindeki haberde diyor ki: İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu, iş adamları tarafından Emniyet
Müdürlüğüne hibe edilen yüz yedi aracın teslim törenine
katıldı. Bakın, bu kampanya olurken ben isimler verdim emniyete
-Emniyet Müdürü başta olmak üzere, elbette üst düzeyde olan
arkadaşların hepsini tanıyoruz- bizler de yardımcı
olduk, ama bu soruya verilecek cevap bu değildi. Dolayısıyla, bu
anlamda ben değil Sayın Bakan beni töhmet altında
bırakmış oldu, ama cevabı da burada açık ve net bir
şekilde duruyor.
Şimdi,
burada, Bursayla alakalı değerlendirmeleri yapmak istiyorum. Yine
sayın bakanlar, başta Millî Eğitim Bakanımız,
Sağlık Bakanımız, burada, çıkarak ifade ettiler. Millî
Eğitim Bakanımız Binlerce derslik yaptık. dedi, ama
Bursada son beş yıl içerisinde yapılan dersliklerin veya
okulların isimlerine bir bakın, hepsinde bir hayırsever ismi
var. 15 milyon dolarlık yapılan Eğitim Vadisi; ki, içinde spor
lisesinden özürlülerin, üstün zekâlı çocukların dahi olduğu bu
15 milyon dolarlık Eğitim Vadisini yaptıran da Ticaret ve Sanayi
Odası. Yani, Bursa, bir defa değil birkaç defa vergi veriyor. Bunun
dışında, Sağlık Bakanımız birçok yatak ilave
ettiklerini söylediler. Bana Bursada yaptırılan herhangi bir ilçede
bir tane hastane söylesinler. Yaptırılan en son çocuk hastanesinin,
kadın - doğum ve psikiyatri hastanesinin tabelasında yine bir
hayırseverin ismi yazıyor. Bunun dışında, ilave edilen
yatakları, oteller kiralanarak, aylık 70 milyar lira kira ödeyerek
yatak sayısını artırdılar.
Değerli
milletvekilleri, yine, Bursa Milletvekilimiz Sayın Faruk Çelike bir soru
sordum, Merinosun özelleştirilmesiyle alakalı, özellikle 21inci
Dönem milletvekiliyken. 57nci Hükûmet zamanında Özelleştirmeye
devredilen Merinosta, abartmıyorum, her gün işçilerin protestosuyla 3
Kasıma kadar geldik ve o fabrika, başta Millî Savunma
Bakanlığı olmak üzere ihalesiz aldıkları işlerle,
çalışarak o güne kadar geldi. Bursa Merinosun adını hepiniz
biliyorsunuz, dünyanın en kaliteli kumaşını üretiyordu
Bursa Merinos, yünlü kumaşını üretiyordu. Sayın Bakanın
dediği gibi geldiklerinde bankamatik memurlarıyla
karşılaşmadılar. 3 Kasımın hemen arkasından
esnek çalışma diye bir metot başlatarak ta 2004
Mayısına kadar o sistemle fabrikayı
çalıştırdılar. Yani, 2004 Mayısı neyi
hatırlatıyor size? Yerel seçimleri hatırlatıyor. Mart yerel
seçimlerinden hemen sonra fabrikadaki çalışmalar durdu ve
-işçiler de yine Kasım 2004te tazminatlarını alarak-
orası tasfiye edildi. Daha önce DSPli olan belediye yerine AKP belediyeyi
aldı. Şiddetle karşı çıkılan Merinosun belediyeye
devri de bu şekilde gerçekleşti. Bunu da buradan açıklamayı
bir borç biliyorum.
Yine Bursada,
özellikle teşviklerle alakalı, tekstil sektörünün içinde
bulunduğu durumla ilgili çok basit bir örnek vermek istiyorum:
Harmancık Bursaya 93 kilometre ama Tavşanlıya 40 kilometre.
Harmancıkta hastane yok, Harmancıkta adliye yok, mahkeme
binası yok. Onlar Tavşanlıya gidiyorlar. Ama
Tavşanlıda teşvik var, Harmancıkta teşvik yok.
Harmancıktakilerin kişi başına düşen gelir seviyesi
Tavşanlıdakilerden çok daha düşük.
Teşvik
deyince, uygulanan teşviklerle alakalı da, yine Hükûmetin Resmî
Gazetesinden, Bakanlar Kurulunun Resmî Gazetesinden bir paragraf okumak
istiyorum sizlere: Teşvik sisteminde etkin destek araçlarının
bulunmayışı, karmaşıklık, mükerrerlik, eş
güdüm eksikliği ve performans izleme mekanizmalarının yetersizliği
gibi sorunlar devam etmektedir. Bu durum, işletmelerin devlet
yardımlarından etkin şekilde faydalanarak rekabet güçlerini
geliştirmelerini geciktirmektedir. Ayrıca, bölgesel ve sektörel
gelişme açısından teşvik sisteminin iyileştirilmesine
ihtiyaç vardır. Bunu ben söylemiyorum, Hükûmet söylüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özensoy, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NECATİ
ÖZENSOY (Devamla) Tabii.
Bakın,
Sayın Maliye Bakanı dünkü konuşmasında bir konuyu daha
ifade etti: Gemlikte 400 milyon dolara bir amonyak fabrikası
kurmuşlar, şimdi çalışmıyor. dedi. Ne kadar
yanlış bilgiler gidiyor. Gemlikteki fabrika sadece amonyak
fabrikası değil, o bir yan tesisi, gübre fabrikası; orayı
sattığınız üç yıl oldu. Sadece arazisi 200 milyon
dolar olan tesis, 1.000 dönüm arazisi olan tesis, deposunda 30 milyon dolar
gübreyle birlikte 83 milyon dolara satıldı. Bir kömür
ithalatçısına satıldı. Gemportla Serbest Bölgesinin tam
ortasında bir liman yeridir orası. Şimdi, Sayın Bakana
orası çalışmıyor diyerek liman iznini
çıkartmanın peşindeler orayı almak isteyenler.
Son olarak, bir
konuşmacı, Bursanın Ankaraya en uzak şehir
olduğunu, havaalanlarında ne kadar çok yoğunluk
taşındığını ifade etti. Bursa-Ankara
arasında hâla sefer yok, ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özensoy, süreniz tamamlandı.
Teşekkür
ederim.
NECATİ
ÖZENSOY (Devamla) Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına, Artvin Milletvekili Ertekin Çolak.
Sayın Çolak,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2008
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Günümüzde
insanoğlunun temel ihtiyaçlarının
karşılanmasında, ülkelerin sosyal ve ekonomik
gelişmelerinde en önemli ihtiyaçlardan birisi hiç şüphesiz ki
enerjidir. Dünya nüfusu ve endüstriyel gelişmelere karşı olarak
giderek enerji ihtiyacımız artarken, fosil enerji kaynakları ise
giderek hızla tükenmektedir. Fosil enerji rezervlerinin tükenmesinin
yanı sıra, fosil enerji kaynaklarının günümüzde daha fazla
kullanılmasıyla karbondioksit gazının havaya
karışması neticesinde sera gazı oluşmakta ve netice
itibarıyla iklim değişiklikleri olmakta, küresel
ısınma meydana gelmekte ve neticede, hem çevremiz bozulmakta hem de insanlığın
sağlığı bozulmaktadır. Bu problemlerin ortadan kaldırılması
için, hiç şüphesiz ki alternatif enerji kaynaklarına ihtiyaç
vardır. Bu alternatif enerji kaynaklarının başında da,
hiç şüphesiz ki biyoyakıtlar gelmektedir.
Ülkemiz fosil
enerji bakımından oldukça fakir gözükmektedir. Ülkemizde
kullanılan fosil enerji yakıtlarının büyük bölümü yurt
dışından karşılanmaktadır. Ülkemizdeki bu
problemleri ortadan kaldırmak için, hiç şüphesiz ki alternatif enerji
kaynaklarını kullanmak zorundayız. Bunun için de alternatif
enerji kaynağı olarak rüzgâr enerjisi, su gücü, biyokütle ve hidrojen
gazı enerjisi kullanmak zorundayız. Biyoyakıtların elde
edilmesinde ayçiçeği, kanola, soya, aspir, patates, buğday,
mısır, pancar gibi bitkiler kullanılmaktadır.
Görüldüğü gibi, ülkemizin her tarafında üretilebilen bu bitkilerden
elde edilecek olan enerjiyle, hem yeşil bir enerji hem de ülkemize büyük
ölçüde katkı sağlanmış olacaktır.
Biyoyakıtla
ilgili ilk ciddi çalışmalar AK Parti İktidarlarıyla
birlikte başlamıştır. Ülkemizde bütün iyi ve yeni
şeylerde öncülük yapan AK Parti İktidarları, hiç şüphesiz
ki, biyoyakıtlar konusunda da gerekli ar-ge
çalışmalarını yapmış ve bugün önemli mesafeler
alınmış durumdadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; enerjiden bahsetmişken, ilim
Artvindeki büyük enerji yatırımlarından da bahsetmek istiyorum.
Herkesin bildiği gibi Çoruh Nehri Artvinle bütünleşmiş bir
nehirdir. 430 kilometre uzunluğu ve hızlı
akışıyla dünyanın en hızlı ve en büyük
nehirlerinden birisi olan Çoruh Nehrinin 400 kilometresi ülkemiz
sınırları içerisinde, 30 kilometresi ise Gürcistan
sınırları içerisinde yer almaktadır.
Çoruh Nehri o
kadar hızlı akmaktadır ki, bu nehir yılda 5,8 milyon
metreküp toprağımızı alıp Batumda Karadenize
götürmektedir.
Çoruh Nehri
yıllarca akmış ve zamanın iktidarları hep o nehre
bakmışlar. Ama bugün Çoruh Nehri akmakta, AK Parti
İktidarları ise Türkiyenin en büyük projelerini, enerji projelerini
Çoruh Nehri üzerinde yapmaktadır.
Çoruh Nehri
üzerinde yaklaşık 27 baraj planlanmış durumda. Bu
barajlardan Muratlı Barajı, Borçka Barajı tamamlanmış
ve Başbakanımız tarafından hizmete açılmış
durumdadır. Deriner Barajının inşaatı devam etmekte,
Yusufeli Barajı ise 2008 yılında başlamak üzeredir. Bu
barajlar tamamlandığı zaman Çoruh Nehri üzerinde üretilen enerji
miktarı ne kadardır, biliyor musunuz? Şu anda Türkiyede
üretilen hidroelektrik enerjisinin yüzde 22si Çoruh Nehri üzerinde kurulan
barajlardan elde edilecektir.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce burada konuşmacı bir
arkadaşımız ne yapıldığını sordu.
Karadenize gelin, Artvine gelin, bu büyük dev yatırımların
yanı sıra, yolları, köprüleri, tünelleri, barajları o
bölgede görün ve nelerin yapıldığını gözlerinizle
orada siz tespit edin. Yine bu konuşmacı arkadaşımız,
hiç kabul edemeyeceğim, maalesef, bir şey söyledi burada, dedi ki:
AK Partiye oy verenler şaşırmış durumdalar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çolak, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ERTEKİN
ÇOLAK (Devamla) Böyle bir şeyi bu milletin kürsüsünden milletin
vekillerinin gözüne bakarak söylemeyi kesinlikle kabul etmiyorum ve bu
milletvekilimize şunu söylemek istiyorum: Bu millet hiçbir zaman
şaşırmamıştır ve şaşırmaz da (AK
Parti sıralarından alkışlar) ama bu milleti tanımayıp
bu milletin yaptıklarının doğru olduğunu
anlayamamış, şaşırmış milletvekilleri her
zaman vardır. Bugün de var olduğunu görüyorum.
Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlarken, yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle
bütün milletimizin Kurban Bayramını tebrik ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına, Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; bütçe kanun tasarısının 24üncü maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sayın Genel Kurulu sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik partimizin
vazgeçilmez yaşamsal alanlarıdır. Bu cümleden hareketle,
Sayın Başbakanımızın da ifadesiyle
Toprakta tohum,
buğdayda başak, hamurda maya. olarak ifade etmişlerdir.
Türkiyenin nereden nereye geldiğini Sayın Sözcü ifade ettiler, bir
nebze de ben arz edeyim yüce heyete.
Kalkınmada
öncelikli illere son beş yılda 8 katrilyona yakın bir
yatırım gerçekleştirilmiştir. Doğu, Güneydoğu
Anadolu illerine 5,5 katrilyon yatırım gerçekleştirilirken, bu
yatırımların yüzde 60ını sağlık ve
eğitim alanları oluşturmuştur. KÖYDESe 1 milyar 450 milyon
sadece son iki yılda bu bölgelere ödenek ayrılmış ve
kullandırılmıştır. 13.500 kilometre yol asfalt
edilmiş, 8 bin kilometre yol stabilize edilmiştir. 8 bin köye içme
suyu götürülebilmiştir. Sadece 2007 yılı içerisinde 17.500
öğretmen atanmış ve 292 eğitim kurumu realize
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 2007 yılı içerisinde 1.200ü doktor olmak üzere,
9.300 sağlık personeli o bölgelerde görevlendirilmiştir.
Ülkemiz
bunları gerçekleştirirken, iktidarlarımız, enflasyonu yüzde
30lardan yüzde 8lere getirerek gerçekleştirmiştir;
kalkınmayı yüzde 7 oluşturarak yapmıştır;
dış borcu
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Yüzde 2
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Yüzde 2
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Müsaade eder misiniz efendim.
Değerli
arkadaşlarım, IMFye olan borcumuzu 27 milyar dolardan 7 milyar
dolara getirerek gerçekleştirmiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
AHMET ORHAN
(Manisa) - Hangi parayla? Borçla, borçla
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Bir saniye efendim, müsaade ediniz.
AHMET ORHAN
(Manisa) - Borç parayla
MUHARREM VARLI
(Adana) - Kaset takıldı yine!
RÜSTEM ZEYDAN (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, ihracatı 27 milyar dolardan 100
milyar küsur dolara getirerek bunları gerçekleştirmiştir. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AHMET ORHAN
(Manisa) - Borcu borçla düşürüyorsun.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) İthalatı söyler misiniz?
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri, sizin özlem ve söylemleriniz
birbiriyle aynı değildir.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) İthalatı söyler misiniz?
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Sizin söylemleriniz bu sıralardadır ama
unutmayınız ki özlemleriniz AK Parti icraatlarındadır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) İthalatı söyler misiniz?
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Siz, bugünü bugünle mukayese ediyorsunuz. Siz, lütfen, bugünü dünle
mukayese ediniz.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sattıklarınızı siz mi
kurdunuz?
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Dününü yaşamayanlar, hatırlamayanlar, bugününü
yaşayamazlar, yarınlarını asla hayal bile edemezler. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sattıklarınızı siz mi
kurdunuz?
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Ama siz mutlu olasınız diye, ben, Sağlık
Bakanımızın bir icraatından memnun
olmadığımı ifade edeyim.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sattıklarınızı siz mi
kurdunuz?
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Müsaade eder misiniz.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Dinliyoruz.
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Saygıdeğer Sağlık Bakanım göreve
geldiğinde 30 binler seviyesinde kızamıklı çocuk hasta
vardı bu memlekette ama bugün -yüzlerle, binlerle ifade etmiyoruz- 3
rakamına getirdi. Sayın Bakanım, bu 3 rakamını ortada bırakmayacaktınız.
Bu kadar kusur kadı kızında da olabilir. diyebilirsiniz. Ama
bizim, kadı kızı kadar kusura tahammülleri olmayan bir
muhalefetimiz vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ola ki ileride -tarihini ben saptayamıyorum- koalisyonlarla bir hükûmet
olursa, bu 3 rakamı 30 binlere yeniden çıkar, Ne olacak bu
memleketin hâli? diye herkesin düşünmesi lazım diye
düşünüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer
milletvekilleri, büyük siyaset ustası, duayen Sayın Osman
Bölükbaşının bir lafını size hatırlatmak
isterim, herkesten özür dileyerek, kendileri böyle ifade ederdi: Memuru süslü
avrat, zengini hayırsız evlat, siyasetçiyi kuru inat bitirir.
Artık bu kuru inadınızdan vazgeçin. (AK Parti sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Şu iktidarın bu memlekette
yaptıklarına, köyünden kasabasına, metropolünden şehrine
yaşayan her insanın yaşadıklarına ortak olunuz,
onların dertleriyle dertleniniz; çünkü sandık, belki, çok yakında
yine memleketin huzuruna gelecektir. 22 Temmuzda bu millet, bu yüce millet, bu
hamiyetperver, vatansever millet bizi ibra etmiştir, sizi de
sandığa mutlaka mahkûm etmiştir. Ama, inşallah,
inşallah siz de bir gün -belki bizim yaşımız buna kifayet
etmez- iktidar olduğunuzda bu icraatlarınızı yüce
halkın huzuruna getirme şansını bulursunuz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Biraz da maddeyle ilgili konuşalım.
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Efendim, maddeyle ilgili, 2008 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerinde konuşuyorum. Bu halkın geleceğine
dönük, yatırımlara dönük, altyapıya dönük yatırımlardan
söz ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Zeydan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Dolayısıyla
da, ben, yüce heyetinizi saygıyla selamlamadan önce yaklaşan Kurban
Bayramınızı en içten duygularımla kutluyorum. Allah nice
günlere hepimizi kavuştursun diyorum. Allah birlik ve beraberliğimizi
bozmasın diyorum. AK Partinin ak iktidarları iktidarda olduğu
sürece herkes yastığa başını rahat koysun ve rahat
uyusun diyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru - cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Bukan
Yok.
Sayın Paksoy,
buyurun.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, üniversitelerimizde özellikle son beş yıldır
öğretim yardımcıları, bunların içinde öğretim
görevlisi, araştırma görevlisi, uzman, okutman ve çevreci gibi
kadrolarda önemli ölçüde indirime gidilerek, üniversiteyi bitiren gençlerimiz
âdeta cezalandırılmıştır. Anadoluda birçok
üniversitede, bölümlerin çoğunda bir iki araştırma görevlisi
vardır.
Diğer
yandan, bu grupta çalışanların maaşı da çok
düşüktür. Bu kadroları artırarak maaşların
düzeltilmesini yapacak mısınız?
İki: 1998
yılında kadük olan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
Tıp Fakültesi kadro kanununu çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Ural
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Bakanım, belediyelerde ve kamu kurumlarında
-2006 yılında altı ay çalışmayı
dolduramadıklarından dolayı- on beş-yirmi senedir
ormanlarımızda, orman işletmelerimizde ve belediyelerimizde
hizmet veren geçici işçilerimize ne zaman kadro vereceksiniz? Bu
haksızlık ve zulüm ne zaman bitecek?
İki: Dört
yüz kilometrelik sahili bulunan Mersin ne zaman turizm bölgesi olacak? Turizm
bölgesi olmamasında herhangi bir olumsuz kasıt var mı?
Üç: Beş
yıldır çalıştırılmayıp zarar ettirilen
Silifke SEKA Fabrikasının ne zaman, ne yapılacağı
konusunda bilgi verebilir misiniz? Beş yıldır
çalıştırılmadan maaş verdiğimiz 200-300e
yakın işçimizin aldığı maaşlar kamu zararı
değil midir? Bu paralar bizim Türk milletinin cebinden çıkan para
değil midir? Bu konuda hepimizin olduğu gibi sizin de
vicdanınız sızlıyor mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekonominin
büyüdüğü, millî gelirin arttığı iddia edilirken, 657-4/C
2005ten beri yolluklarını alamıyor, süt üreticileri destek
primlerini alamıyor, küçükbaş hayvan üreticileri takılan küpe
paralarını alamıyor, esnaf kredi borçlarını
ödeyemiyor, Bağ-Kur prim borçlarını ödemekte zorlanıyor,
işsizlik ve yoksulluk her geçen gün artıyor. Büyüyen bir ekonominin
normal sonuçları mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Bakanım, istihdam vergilerinin
bölgelerinin yükü ülkemizde ne kadar? İşsizlik Fonunda biriken
kaynağı, aktif istihdam tedbirleri için kullanmayı
düşünüyor musunuz?
Benim seçim
bölgem Gaziantep yangın yerine dönmüş, yanlış teşvik
uygulamasından dolayı. Bir buçuk yıl içerisinde 20-25 bin tane
işçi işinden oldu. Bırakın yeni istihdamı,
yatırım durdu, yeni yatırım yok, üretim eksildi ve yeni
işsizler ordusuna işsiz katılmaya başlandı. Bu
yanlış teşvik uygulamasını değiştirmeyi düşünüyor
musunuz?
Ayrıca,
AKPli belediyelerin yanlış özelleştirmelerinden dolayı,
yüzlerce işçimiz sokakta işsiz geziyor, eylem yapıyor, ama
maalesef ne Hükûmetin ne belediye yönetimlerinizin buna duyarlı
davrandığını görmedik.
Sayın
Bakanım, büyüme var ise protestolu senetler niye artıyor? Çekler niye
ödenmiyor? Bayram üzeri niye esnaf siftahsız dükkân kapatıyor?
Eğer büyüme varsa bu işsizlik neden düşmüyor Sayın
Bakanım?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Orhan
AHMET ORHAN
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
okullarımızda temizlik hizmetleri, genellikle istihdam edilen eleman
yetersizliği sebebiyle velilerden toplanan kısıtlı
paralarla yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Maalesef,
çoğu kez bu istihdam edilen personelin sigortaları
yaptırılamamaktadır. Bazen de -gazetelere haber olmuş
olduğunu da dikkate aldığımızda- okul müdürleri
hakkında soruşturmalar açılmakta, sigortasız eleman
çalıştırmaktan görevden alınmaktalar. Bu durumu ortadan
kaldırmak için millî eğitim emrine ilave kadro vermeyi düşünür
musunuz? Düşünmezseniz bu problemin nasıl halledilmesini
öngörüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakanım, vergi kanunlarını
sadeleştirmekten bahsediyorsunuz, ama vergi iadesinin
kaldırılması neticesinde uygulamaya koyduğunuz asgari geçim
indirimiyle eşin ve çocukların çalışıp
çalışmadığı, çalışıyorlarsa
çalıştıkları iş yerinde asgari geçim indiriminden
faydalanıp faydalanmadıklarını, 18 yaşından büyük
çocuklarda öğrenim belgesi vesaire istemektesiniz. Özellikle inşaat
işlerinde ve kısa süreli işlerde çalışan
işçilerimiz için vergi sadeleşmekte mi, yoksa daha da
karmaşık hâle mi gelmekte?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Paksoy
Üniversitede çalışan öğretim üyelerinin
maaşlarının artması yapılacak mı?
Yapılacaksa ne zaman yapılacak? dedi.
Değerli
arkadaşlar, maaşlarla ilgili olarak, genel personel durumu, özlük hakları
nazarıitibara alınarak ona göre genel bir artış
yapılıyor. Daha önce de söylediğimiz gibi, biz, memurumuzu,
işçimizi enflasyona ezdirmeyecek ve gelişmeden de pay alabilecek
şekilde artışlar yapıyoruz. Daha önceki
açıklamalarımızda bunların yüzdelerine kadar
açıklamalar yaptık. Ama, öğretim üyeleriyle ilgili olarak
şu anda, mesela, araştırma görevlileri, için yeni kadro ihdas
ediyoruz, şimdiye kadar en yüksek kadroyu veriyoruz. 4 bindi 5 bine
artırdık onu. Yani alınmıyor veyahut da kadro
verilmiyor diye bir şey söz konusu değil. Eldeki imkânlara ve
ihtiyaçlara göre gerekli kadrolar, ilgili kurumlarla da konuşularak
veriliyor.
Sayın Ural
Geçici işçileri ne zaman kadroya alacaksınız? dedi.
Biliyorsunuz,
biz, geçici işçilerle ilgili olarak, yeni kadroya aldık ve altı
aydan fazla çalışan bütün geçici işçiler kadrolara
alınmış bulunuyor.
KADİR URAL
(Mersin) Sadece 2006 yılında var Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ama, olanları hep aldık
yani. Birikenlerin hepsini aldık, tamamladık.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Vizeli olanlar Sayın Bakan. Afet kapsamında
çalışanlar düşünülmedi.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yani, 2006da girenleri değil,
daha önce de geçici işçi olarak girmiş olup altı aydan fazla
çalışan işçileri daimi kadroya aldık, hatta belediyede
çalışanlar, diğerlerinde çalışanlar, oralarda
çalışanlar bile alındı.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Bakanım, on beş-yirmi senedir
çalışıp da üç ay, dört ay yıl içerisinde
çalışanlar alınmadılar.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Üç ay, dört ay demiyorum, altı
aydan fazla
KADİR URAL
(Mersin) Herhangi bir yılda altı ay çalışmış
olanlar da yok.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, üç ay
Geçici işçiyi
-geçici alınmış- geçici bir iş için üç
aylığına alıyorsunuz, iki aylığına
alıyorsunuz, ondan sonra iş yok.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sadece 2006yı mı baz aldınız Sayın
Bakan?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Yatması için alacak hâlimiz de
yok ki yani.
BAŞKAN
Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın
Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Bakanım, niye sadece 2006 alındı?
BAŞKAN -
Ayrıca sorular varsa Sayın Bakanla özel görüşünüz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bakın değerli
arkadaşlar, şimdi altı aydan daha az çalışanları
aldığınız zaman, o zaman çok büyük haksız yük
yüklüyorsunuz bütçeye. Yani, üç ay çalışan adamı
alacaksınız siz, dokuz ay yatacak üç ay çalışacak, kadroya
alacaksınız, on iki ay maaş vereceksiniz ve bunu da siz bizden
istiyorsunuz! Olmaz böyle şey.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Afet kapsamında çalışanlar
dışarıda kaldı.
KADİR URAL
(Mersin) Böyle bir şey istenmedi.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Biz hepsini aldık, altı
ayın üzerindekilerin hepsini de aldık ve onlara da yeni altı aylık
daha fazla işler vermek suretiyle de on iki ay çalışacaklar ve
onların da hepsini daimî kadrolara aldık.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakan, alınmadı da biz öyle
kabul edelim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Şimdi, SEKAyla ilgili olarak
soru soruldu yine Sayın Ural tarafından.
Mersin
Taşucunda SEKAya ait fabrika alanına ilişkin imar plan
çalışmaları devam ediyor. Plan çalışmasından
sonra da satışa hazır hâle getirilecek ve burası da
özelleştirilecektir. Yani, buranın geleceği de budur,
özelleştirilecektir burası da.
Sayın
Aydoğan, bir daha sorunuzu tekrar edebilir misiniz.
Sayın
Aydoğan burada mı?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Buradayım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Evet, bir daha tekrar edebilir
misiniz.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) Ekonominin büyüdüğü millî gelirin
arttığı
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Efendim?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Efendim?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, eğer tespit edemediyseniz Sayın
Milletvekilim size özel olarak tekrar sorsun, onu o zaman izah edersiniz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sorarsınız, ben size onu
cevaplarım.
BAŞKAN O
zaman diğerlerini cevaplandırın.
Buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, Sayın Ağyüz,
İstihdam vergilerinin yükü ne kadar? diye soruyor, Büyüme varsa
işsizlik neden düşmüyor? diyor.
Şimdi bizim
istihdam vergileriyle ilgili olarak üzerinde çalışmalarımız
var. Bunu, çeşitli defalar Çalışma Bakanımız da
açıkladı. İstihdam üzerindeki vergilerin düşürülmesiyle
ilgili çalışmalar yapılıyor ve bu, bizim
Programımızda da söz konusu, Hükûmet Programımızda da söz
konusu ve bununla ilgili çalışmalar bittikten sonra sizlerle
paylaşacağız. Büyüme varsa
Değerli
arkadaşlar, ben, şimdi, hem bütçe konuşmamda hem de ayrı
olarak izahlarımda şöyle dedim: Biz hükûmete geldikten itibaren
bugüne kadar, Türkiye -yahut ağustos ayı itibarıyla- 3 milyon
istihdam meydana gelmiş. Yalnız, bu, tarım dışı sektörlerde.
Bakınız,
Türkiyede iki tane olgu var, bunu da söylemiştim: Bir tanesi, Türkiyede,
tarım nüfusu, tarım dışı sektörlere kayıyor ve bu
da devam edecek. Neden? Gelişmiş ülkelerde tarımda çalışan
nüfus yüzde 3 civarında. Bilemediniz, bazı daha az gelişmekte
olan yüzde 5lerde var, ama gelişmiş ülkelerde yüzde 3. Bu,
şimdi, bizde yüzde 26lar civarında. Ama, biz geldiğimizde yüzde
34, yüzde 35ti bunlar ve oradaki nüfus tarım dışı sektöre
kayıyor. Şimdi, herkes şehre geliyor dikkat ederseniz,
şehirlerden efendim, orada fabrikalarda çalışıyorlar,
başka iş yerlerinde, hizmet sektöründe çalışıyorlar ve
Türkiyede 3 milyon böyle istihdam meydana gelmiş.
İkinci olgu:
Türkiyede, nüfus artışı fazla. Şimdi, hem nüfus
artışının fazla olmasından dolayı hem de
tarım dışı sektörlere tarımdan büyük kayma
olduğundan dolayı, işsizliğin azalma oranı daha az
oluyor Türkiyede. Ekonomi büyüyor, ekonomi aynı, verimlilik
dolayısıyla verimlilik de arttı Türkiyede.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süreniz tamamlandı.
MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ve bundan dolayı işsizliğin
azalması daha az oranlarda oluyor. Ama bu, daha ilerilerde daha
hızlı bir şekilde gelişecektir. Yani, bunları bilerek
hesaplamamız lazım, ona göre de konuşmamız lazım.
Diğer
soruları da vakit yetersizliğinden dolayı yazılı
olarak cevaplandıracağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşvike cevap alamadık Sayın
Bakanım.
KADİR URAL
(Mersin) Mersini bir de turizm bölgesi yapsaydık Sayın
Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Olur.
KADİR URAL
(Mersin) Tutanaklara geçirin Olur. dedi Sayın Bakan.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
25inci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çeşitli
Hükümler
Uluslararası
kuruluşlara üyelik
MADDE 25- (1)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler
tarafından, kanun, kararname ve uluslararası anlaşmalar
gereği üye olunan uluslararası kuruluşlar
dışındaki uluslararası kuruluşlara, gerekli
ödeneğin temini hususunda Maliye Bakanlığının uygun
görüşü alınmadan üye olunamaz ve katılma payı ile üyelik
aidatı adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz.
(2) Hazine ve
Dış Ticaret Müsteşarlıklarının uluslararası
anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye
olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine
(katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu, şahısları adına Muş
Milletvekili Medeni Yılmaz ve Muğla Milletvekili Mehmet Nil
Hıdırın söz talepleri vardır.
Sayın
Hacaloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2008
Yılı Merkezî Yönetim Kanunu Tasarısını
görüşmekteyiz. Ancak, çok sıkışık bir takvim içinde bu
görüşmeleri yürüttüğümüzü belirtmek istiyorum. Bu nedenle, birçok
madde tam aydınlığa kavuşamıyor, karanlıkta
kalıyor ve görüşmekte olduğumuz bu 25inci madde de bu tür
maddelerden biri.
Değerli
arkadaşlarım, bütçeler hesap sorulabilirlik esasına
dayanılarak düzenlenmelidir. Şeffaf ve tam denetime açık
olmalıdır. Hatta Sayın Rifat Hisarcıklıoğlunun
geçen gün söylediği gibi, bu ilke anayasal bir kurala da
dönüşmelidir. Görüşülmekte olan bu maddeyle uluslararası
kuruluşlarda üye olunabilmesi sürecinde gerekli ödeneğin temini
hususunda Maliye Bakanlığının uygun görüşünün alınması
öngörülmekte.
Değerli
arkadaşlarım, dengeli, hızlı, sürdürülebilir bir ekonomik
büyümeye, ulusal sanayiye, tarımsal gelişmeye, sosyal adalete,
eşitliğe, sosyal hukuk devletine, ülkemizin her noktasında
huzura, özgürlüğe ve kaliteli yaşama yönelik kalıcı
yapılanmaya kapalı bir ekonomiyle, vizyonu yetersiz dış
ilişkiler çerçevesinde ulaşamazsınız. Bunun için, ulusal
çıkarların, laik, demokratik cumhuriyetimizin temel niteliklerinin ve
diğer ulusal değerlerimizin korunması kaydıyla dünyaya açılmamız
ve dünyayla kucaklaşmamız zorunludur.
Dünyada
küreselleşme yaygınlaşmakta. Kurum ve kuruluşlar
arasında ilişkiler, ulusal duyarlılık
sınırını kolaylıkla aşmaya yönelik organik
bağımlılıklara dönüşebilmekte. Bu konuda bir denetim
mekanizmasına ihtiyaç olduğu çok açık. Ancak, türlü
uygulamalarınızla ortaya çıktığı gibi, sizin,
kendinize özgü bir açılım anlayışınız var.
Açıkça bilmelisiniz ki Değerli Sayın Bakan, sayın AKPli
milletvekili arkadaşlarım, her zaman yaptığınız
gibi Vahabi kültürü tarikatlar geleneği ve ılımlı
İslam perspektifi penceresinden bakarak uygulamaya
koyacağınız adımlarla, denetim mekanizmalarıyla ulusal
yararlarınızı gözeten bir hedefe ulaşabilmemiz mümkün
değildir. Sizin, ulusal değerler ve kamu yararından kopuk
uygulamalarınız ile uluslararası kuruluşlara yönelik
denetim sürecinde, bu maddeyle öngörülen mekanizma sonuç getirmez. Zira, siz,
ekonomide altı yıldır IMFnin yüksek reel faiz ve düşük kur
eşliğinde uygulamakta olduğu, reel sektörü ve ulusal
sanayileşmeyi dışlayan politikalar çerçevesinde IMFyle tam bir
teslimiyetçi ilişkilere girdiniz. Ne bu ilişkinin yaratmakta
olduğu işsizliği, yoksulluğu ve eşitsizliği ne de
çökmekte olan sosyal devleti umursamaktasınız.
Yabancıların
bankacılık sektörü içindeki payı Haziran 2007 sonu
itibarıyla yüzde 39,4e çıkmış. Oyakbank ve Türkiye
Finansın yabancılara satılmasıyla bu rant yüzde 50lilere
yaklaşacak. Ama bu sizin hiç umurunuzda değil.
Özel sektörün
yurt dışından borçlanması -burada çok sık
tekrarlandığı gibi- sektörün içine girdiği dış
borç batağı son beş yılda 94 milyar dolar artarak üçe
katlanmış. Ama sizin hiç umurunuzda değil.
Son beş
yılda ülkemizin toplam borç yükü 235 milyar dolar artmış. Yani,
ülkemizin toplam borç yükü ikiye katlanmış. Dünyanın en yüksek
düzeyde reel faiz yükü altında son beş yılda hazine 161,3 milyar
dolar faiz ödemek zorunda kalmış. Ama sizin hiç umurunuzda
değil.
Son beş
yılda ülkemize giren mali kaynakları emen yabancı kaynaklı
sıcak para stoku 100 milyar dolar artmış, yani 12 kat
artmış. Ama sizin hiç umurunuzda değil.
Cari
işlemler açığı 1,5 milyar dolardan, altı yıl
içinde, 36 milyar dolara tırmanmış yıl sonu
itibarıyla. Yani, 14 kat artmış olacak. Ama
kılınız kıpırdamıyor, bu durum sizi hiç
rahatsız etmiyor.
Son altı
yıldır fiilî işsizlik oranı genelde yüzde 16nın,
gençler ve kadınlar arasında yüzde 25in, kırsal kesimde ise
yüzde 40ın altına inmiyor. Ama hiç umurunuzda değil. Üstelik,
rakamları tahrip edip, sözde halkımızı
kandırabileceğinizi düşünmektesiniz.
Ülkemizde dört
kişilik bir aile için açlık sınırı 700 YTLye,
yoksulluk sınırı ise ayda 2.270 YTLye çıkmış
durumda. 10 milyon yurttaşımız açlık
sınırında, 20 milyon yurttaşımız ise yoksulluk
sınırında yaşama tutunmaya çalışıyor. Ama
sizin hiç umurunuzda değil.
Tarımda
beş yıldır sürdürmekte olduğunuz politikalar sonucu
tarım çöküyor, hayvancılık bitiyor, yoksullaşma
derinleşiyor. Bu yıl dokuz ayda yüzde 5,6 oranında, son üçüncü
dönemde ise yüzde 7,8 oranında gerilemiştir, gerilemektedir
tarım. Ama sizin hiç umurunuzda değil.
GAPta 1 milyon
700 bin hektarlık arazinin ancak yüzde 12si, yani 200 bin hektarı
sulanabilir hâlde. Ama, siz, yatırımları kısmakla,
GAPı AB dayatmaları doğrultusunda etkisizleştirmekle
meşgulsünüz. Ülkemizin geri bölgelerinde gelişmeyi
hızlandırmayı hiç ama hiç umursamıyorsunuz.
Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda kişi başına kamu yatırımları
ülke ortalamasının üçte 1i düzeyinde. Kişi başına
millî gelir ülke ortalamasının, keza, üçte 1i düzeyinde.
İşsizlik oranı yüzde 40larda, yoksulluk yüzde 60lar düzeyine
tırmanmış. Ama bu durum sizi hiç tedirgin etmiyor.
Bölgede
teşvik sistemi çökmüş. Son beş yılda teşviklerin yüzde
4ü Doğu Anadoluya, yüzde 6,8i Güneydoğu Anadoluya, Marmara
Bölgesine ise yüzde 37,4ü gitmiş. Ama bu durum sizi hiç tedirgin
etmiyor.
2007
yılı için 2 milyar YTL olan KÖYDES ödeneğini 2008 yılı
programında 500 milyon YTLye indiriyorsunuz, dörtte 1i düzeyine
çekiyorsunuz. Vicdanınız sızlamıyor, köy ve köylüyü hiç
umursamıyorsunuz. Sadece AB fonlarından medet umuyorsunuz.
AByle
ilişkilerimiz eşit koşullu üyelik ekseni dışına,
bazı Batılı liderlerin ve ülkelerin dayatmasıyla götürülmek
isteniyor. Ama, siz bu haksız duruma başkaldırmak yerine derin
uykuya yatıyorsunuz. Ülkemizin AByle sağlıklı
ilişkilerini, geleceğini hiç ama hiç umursamıyorsunuz.
Kuzey Irakta
Mahmur Kampında çoğu çocuk ve genç yaşta 12 bin
yurttaşımız tel örgüler arkasında yaşam kavgası
veriyor ve terör örgütüne malzeme oluyor konumundan çıkmasını
hiç umursamıyorsunuz.
14 Avrupa
ülkesinde 11 federasyon ve 246 derneği bünyesinde barındıran
KNKnın, yani Avrupa Ulusal Kongresinin başında bulunan Ali Yiğit,
1991de milletvekili seçilmiş olan Ali Yiğit, AB Parlamentosunda -ki,
bu kuruluş bugün PKKnın en baş destekçisi ve mali finansörü
konumunda- geçenlerde yaptığı uzun konuşma içinde Bugün
artık kabul edilmelidir ki, PKK ve önderliği Kürt halkının
temel bir gerçeğidir. diyebilmekte, yüz yıl sürebilecek Kürt-Türk
savaşından söz edebilmekte. Ama, siz bu durumu hiç ama hiç
umursamıyorsunuz.
Terör örgütü
ulusal bütünlüğümüze kastediyor. Her gün yeni şehitler veriyoruz. Siz
ise ABDnin kuyruğuna takılmış, BOPa omuz veriyor,
ülkemizde ılımlı İslam yapılanması için
inanılmaz bir gayretkeşlik içine giriyorsunuz.
Ülkemiz yoksulluk
batağına saplanmış vaziyette. Tüm demokratik, etik ve ahlak
kurallarının, Batılı ülkeler normlarında, ülkemizde,
Parlamentomuzda geçerli olmasına direniyorsunuz. Temiz siyaset, dürüst
yönetim ilkesini hiç ama hiç umursamıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Bir dakika rica edeceğim.
BAŞKAN
Sayın Hacaloğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; özetle, uluslararası kuruluşlarla kurmakta
olduğunuz ilişkilerde ülkemizin, yurttaşlarımızın
hakkını koruyamıyorsunuz. Siyasetiniz, politikalarınız
ve uygulamalarınız çağdaş Atatürk cumhuriyetine
yakışmıyor.
Umarız ki,
bütçe tasarısının bu maddesiyle, cumhuriyetimizin tüm
geçmiş maliye bakanlarından çok farklı dünya görüşü ve
uygulamalar içinde olduğu görülmekte olan Sayın Unakıtana ve
Bakanlığına verilmekte olan denetim yetkisi ülkemiz için yeni
olumsuzluklara kapı açmaz.
Hepinize derin
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına, Muş Milletvekili Medeni Yılmaz.
Sayın
Yılmaz, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEDENİ
YILMAZ (Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008
Yılı Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısının 25inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz aldım, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
AK Parti
İktidarı döneminde, birçok alanda olduğu gibi, sağlık
alanında da çok önemli reformlar gerçekleştirildi. Bunlardan,
zamanımın darlığı nedeniyle sadece
bazılarından başlıklar hâlinde söz etmek istiyorum.
Malumlarınız olduğu üzere
sağlıkta dönüşüm çerçevesi içinde gerçekleştirilen çok
önemli reformlar oldu. Bunların başında sağlık
kurumlarının tek çatı altında toplanması, aile
hekimliği uygulamasının başlatılması,
sözleşmeli ve çakılı personel istihdamı uygulamasıyla
sağlık personelinin temininde güçlük çekilen bölgelerdeki
sıkıntıların giderilmesi, performans sistemi ile döner
sermaye, prim uygulamaları sonucu, personelin gelirlerinin
artırılarak, hizmet sunumunun daha rasyonel hâle getirilmesi,
yeşil kartlıların ayakta tedavileri ile diğer
sağlık giderlerinin karşılanması sonucu sağlık
güvencelerinin artırılması, özel hastanelerin sistemin içine
çekilerek hizmet sunumunun daha kaliteli ve kantite olarak
artırılması, 112 acillerin
yaygınlaştırılması, hastane ve sağlık
ocaklarının sayılarının artırılması,
hekim ve sağlık personeli dağılımının
yaygınlaştırılması gibi daha birçok yeni uygulama ile
önemli bir rahatlığın sağlandığını
huzurlarınızda ifade etmek isterim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; elbette sağlıktan söz
ederken koruyucu hekimlik gibi çok önemli bir alanı göz ardı etmemek
gerekir.
AK Parti
İktidarları döneminde koruyucu hekimlik ve halk
sağlığı alanında çok önemli ve değerli
çalışmalar ve bu çalışmaların sonucunda elde
edilmiş başarılardan söz etmek isterim. Bildiğiniz gibi,
bulaşıcı hastalıklarla mücadele ve bu
hastalıkların önlenmesinde aşılama
uygulamalarının önemini elbette söylemeye gerek yok.
Bulaşıcı
hastalıklar insanlık tarihi kadar eskidir ve tarih boyunca hem
bireyin hem de toplumun sağlığını tehdit eden önemli
bir sorun olmuştur. Veba, sıtma, kızamık, çiçek salgınları
ve kıtlık, kuraklık gibi felaketler tarih boyunca milyonlarca
kişinin ölümüne yol açmış, yenilmez sayılan orduları
durdurmuş, toplumsal ilişkileri biçimlendirmiştir.
Bulaşıcı
hastalıklara karşı mücadelede aşılar vazgeçilmezdir ve
bu hastalıkları engellemede temiz su temininden sonra en etkili
yöntemdir. 2000 yılında dünyada aşıyla korunabilir
hastalıklara bağlı 1,7 milyon çocuk ölümü
gerçekleşmekteydi. Bu çocukların büyük kısmı
kızamık, boğmaca, difteri, tetanos gibi etkin ve kolay
ulaşılabilir aşısı olan hastalıklara
bağlı kaybedilmiştir.
Dünya Sağlık
Örgütü öncülüğünde belirlenen hedeflere göre 2015 yılına kadar
bu ölümlerin üçte 2 oranında azaltılması hedeflenmektedir.
Ülkemizin aşıyla önlenebilir bulaşıcı
hastalıklarla mücadele konusunda parlak bir geçmişi vardır.
Cumhuriyetimizin ilk yılları verem, çiçek, sıtma, trahom gibi
bulaşıcı hastalıklarla mücadelenin yoğun olarak
başlatıldığı yıllardır. Bu çerçevede 1950li
yıllara gelindiğinde önemli bir mesafe kaydedilmiş ve adı
geçen hastalıkların sayıları büyük oranda
azaltılmıştır. 1957 yılındaki son vakadan bu
tarafa çiçek hastalığı ülkemizde yok edilmiştir.
1960lı
yıllar çocuk ve erişkin aşılamalarında yeni
aşılamaların uygulamaya konulduğu dönemdir. Ancak,
aşılama oranları uzun yıllar istenen oranlara bir türlü
ulaştırılamamıştır. Yıllar boyunca aşılama
oranları yüzde 70-80ler civarında seyretmiştir. 2002
yılına geldiğimizde bu oran maalesef yüzde 78dir. Ülke
ortalaması yüzde 78 gibi düşük bir düzeydeyken, il düzeyinde yüzde 50
aşılama oranına bile ulaşamamış çok sayıda
ilimiz mevcut idi 2002 yılında. Bunlara örnek olarak Ağrı,
Diyarbakır, Hakkâri, Şırnak gibi illerimizi sayabiliriz.
2003
yılından itibaren koruyucu sağlık hizmetlerinin ve bu
kapsamda aşılamanın öncelikle ele alınması ve
aşılama çalışmalarına ayrılan bütçenin 7 kat
artırılması ve personel istihdamındaki yeni politikalar
sonucu önemli başarılara imza atılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEDENİ
YILMAZ (Devamla) 2002 yılında -dönüştürülmüş rakamlarla
söylüyorum- 22 milyon YTL ayrılmışken, 2007 yılı
rakamı 156 milyon YTLdir. Bu dönemde yürütülen kızamık
aşılama kampanyası sonucu 18,3 milyon çocuğumuz
aşılanmış ve cumhuriyet tarihimizin en yüksek
aşılama oranına, yüzde 96,3e ulaşılarak Dünya
Sağlık Örgütü Avrupa bölgesindeki en büyük aşılama
kampanyası gerçekleştirilmiştir. Böylelikle, çocukluk döneminde
ölüm ve sakatlıkların önemli nedeni olan kızamık vaka
sayısı 2001 yılında 31 bin, 2002 yılında 7.800
iken, 2006 yılında 34 vaka ve 2007 yılında, ilk on ayı
için söylüyorum -biraz önce Sayın Arkadaşım Zeydan
söylemişti- 3 vakadır. Hedeflenen, 2010 yılına kadar hiçbir
vakanın olmamasıdır.
Süremin
dolması nedeniyle söylemek istediklerimin hepsini söyleyemiyorum.
Bütçemizin ulusumuza, ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına, Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır.
Buyurun
Sayın Hıdır.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; 2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının uluslararası anlaşmalarla ilgili 25inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, uluslararası anlaşmalar ülkelerin entegrasyonunu,
prestijini ve zenginliğini ifade eder. Gerek 59uncu Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti döneminde gerek 22 Temmuz seçim çalışmalarında,
seçmenlere, sanki ilk defa AK Parti döneminde mülk satışı yapılıyormuş
gibi çarptırılarak anlatılan yabancılara mülk
satışıyla ilgili uluslararası yasalar konusunda bilgilerimi
paylaşmak istiyorum.
Yabancılara
mülk satışı ilk defa Osmanlı döneminde 1868-1914
yılları arasında Emlak Mutasarrıf Yasasıyla
başlatılmıştır. Cumhuriyet sonrasında ise
1934-2003 döneminde, 2003-2005 döneminde ve 2006 ve sonrası olmak üzere üç
dönemde çıkarılan yasalarla mülk satışı serbest
bırakılmıştır. 1934-2003 yılları
arasındaki altmış dokuz yıllık zaman zarfında
uygulanan yasa, Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmiştir. Keza,
2003-2005 yılları arasındaki yasa da Anayasa Mahkemesi
kararıyla iptal edilmiş, 2006 sonrası için 5444 sayılı
Yasa ile, yabancılara, karşılıklılık esasına
göre en çok 2,5 hektar arazi satışı, imar planı dâhilinde
iş yeri ve konut olarak gayrimenkul satışı, yabancı
devletlerin mülk edinme haklarına karşı Türkiye Cumhuriyetinin
de mülk edinme hakkı yasalaşmıştır. Ülkemizde,
yabancıların mülk edinmesinin yegâne şartı, o ülkeyle
karşılıklılık yani mütekabiliyet
şartının gereklerinin yerine getirilmiş olmasıdır.
Bu şartları haiz Türkiye ile 54 ülke anlaşma yapmış,
bu şartları haiz olmayan 41 ülkeyle anlaşma
yapılmamış, ikametgâh belgesi bulunan 14 ülkeyle anlaşma
yapılmış, İçişleri Bakanlığının
izniyle de 28 ülkeyle anlaşma yapılmıştır. Bazı
istatistiki bilgileri vermek suretiyle konuyu daha da açıklamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, arazi alan 19.703 kişi, 30 milyon 794 bin 755
metrekare; bina ve konut alan 38.829 kişi de 5 milyon 250 bin 792
metrekarelik alan satın almıştır. Bunları
irdelediğimizde 15 bini Alman, İngiliz, Yunan, İrlandalı,
Danimarkalı, Hollandalı, Avusturyalı, Norveç, Belçika ve
Amerikalı yabancıların almış olduğunu görüyoruz.
En çok taşınmaz edinilen illerimiz de Antalya, Muğla,
İstanbul, Aydın, Bursa, İzmir, Ankara, Mersin, Balıkesir ve
Hatay olmak üzere mülk edinmişlerdir.
Değerli
arkadaşlarım, spekülasyona sebep olan ülkelerle ilgili bilgileri de
açıklamak istiyorum. Özellikle, Suriye uyrukluların almış
olduğu mülkler, 1939 yılında Hatayın Türkiyeye
ilhakından önce edinilen taşınmazlardır. Yunanistan
uyruklular hakkında da ön şart, miras yoluyla edinimler hariç,
kıyı kenar çizgisinde mülk edinilmemesidir; ancak Türk
asıllı Yunan vatandaşların askerî güvenlik bölgeleri hariç,
Türkiyenin her yerinde mülk edinme hakları vardır. İsrail
uyruklular hakkında da ön şartımız, altı aylık
ikametgâh izni bulunması, karşılıklılık
yasasının şartının yerine getirilmesi ve ancak bir tek
konut satın alınabilmesidir. Buna göre, sadece 72 tane İsrailli
vatandaşımız, bina, gayrimenkul almış, toplam 18.487
metrekaredir.
Değerli
arkadaşlar, bir başka spekülasyon malzemesi ise GAP bölgesindeki
satışlardır ki, toplam 399 taşınmaz, 189 kişiye,
1 milyon 680 bin 501 metrekare olarak satılmıştır.
Dikkatiniz çekmek istediğim husus, GAP bölgesinde iddia edildiği gibi
İsraillilere 1 metrekare yerin satılmamış
olmasıdır.
Değerli
arkadaşlar, yine dikkatinizi çekmek istediğim bir başka husus,
Avrupa Birliğinde bulunan Türklere ait, yani 2 milyon 480 bin Türk ve 1
milyon 350 bin Türk asıllı yabancı pasaportlu vatandaşımız
toplam 955 bin konutta ikamet etmekte.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Hıdır, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET NİL
HIDIR (Devamla) Bu vatandaşlarımızın 190 bin tanesi,
oturdukları gayrimenkulü satın almışlar. Toplam rakamı
söylüyorum: 48 milyon metrekaredir. Oysa, yabancıların ülkemizde
almış oldukları toplam gayrimenkulün tamamı 36 milyon
metrekaredir.
Değerli
arkadaşlar, ben, bunların hangi hükûmetler zamanında
çıkarıldığını da buraya ifade etmiştim.
Mustafa Kemal Atatürk döneminden başlamak suretiyle, İsmet İnönü
zamanında 345.905 ve nihayet, AK Parti Hükûmetine gelinceye kadar, arada,
Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve diğer hükûmetler de bu
satışlarda katkı sağlamışlar.
Sözlerimi
tamamlamak suretiyle, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum,
Kurban Bayramınızı da tebrik ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hıdır.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, madde üzerinde soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz, sadece maddenin o kısmı kaldı.
Onun için, Genel Kuruldan, maddenin tamamının bitimine kadar sürenin
uzatılması iznini alacağım.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz verdiğiniz izin çerçevesinde.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Benim sorum bir
önceki maddeden kaldığı için hoşgörünüze
sığınarak soruyorum zatıalinizin ve Sayın
Bakanımızın.
Sayın
Bakanım, kendilerini özelleştirme mağduru 4/Cliler olarak
tanımlayan işçilerden, benim bölgemde de Karaman Suma ve
Seydişehir Alüminyum çalışanları vardır. Bu
arkadaşlarımızın sıkıntılarını bu
yıl çözebilecek miyiz?
İkinci
sorum: Bu yıl, kamuda ve özel sektörde, yeni istihdam alanlarında ne
kadar işçiyi istihdam etme imkânımız olacak?
Yüzde 50
civarında olan sendikalı işçi sayısını, Avrupa
Birliği ülkeleri seviyesine çıkarabilmek için, işveren ve
işçiyi teşvik edecek projelerimiz nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bilindiği üzere, vergi yükü, istihdamı olumsuz
etkiliyor, hatta kayıt dışı istihdamı körüklüyor.
Asgari ücretle çalışandan yılda tahsil edilen vergi miktarı
nedir? Bundan vazgeçilebilir mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Sayın
Birgün
Yok.
Sayın Ural
Yok.
Sayın Bal,
buyurun.
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak istiyorum.
Uluslararası
anlaşmalar, kanun ve kararnameler ile Türkiye Cumhuriyeti adına üye
olunan uluslararası kuruluşlara ödediğimiz katkı
paylarımızın bir dökümü var mıdır? Türkiye bu
katkı paylarının karşılığını
alabiliyor mu? Örneğin, bugüne kadar ABye ödediğimiz 15,4 milyar
euro katılım payı ama aldığımız 2,2 milyar
euro, hibe alınmıştır. Bu 2,2 milyar hangi projelere
verilmiştir?
Diğer bir
sorum: 25inci maddenin başlangıcı, Uluslararası
kuruluşlara üyelik diye ifade ediliyor. 1inci fıkrada Maliye
Bakanlığının uygun görüşü alınmadan üye
olunamıyor, ama 2nci fıkrada ise Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlıklarında bu madde hükmünün uygulanacağı
söyleniyor. Farklılığın nedeni nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
beş yıldır sektörel bazda desteği konuşuyoruz.
Ekonominin temelinde istihdam, istihdamın temelinde de üretim
yattığına göre, bazı illeri ve Burduru mermer, tarım
ve hayvancılık alanında önümüzdeki yıl sektörel bazda
desteklemeyi düşünüyor musunuz?
2007
yılı içerisinde ödenmeyeceği artık kesinleşen süt, et,
buzağı, suni tohumlama, yem bitkileri desteklemelerini 2008
yılının hangi ayında vermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakanım, büyüyen ekonominin
sonucu olarak, içme suyu olmayan, yolu olmayan çok sayıda köylerimiz var.
İnsanlarımızın en temel ihtiyacı olan sağlık
hizmetlerinden faydalanılabilmesi için özellikle kırsal kesimde,
köylerde -yaşlıların kaldığı köylerimizde-
iğne vurdurmak, tansiyon ölçtürmek için bir ebenin dahi
olmadığını
Bu konuda, içme suyu olmayan, yolu olmayan,
ebesi olmayan köylerimize herhangi bir yatırım yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın
Bakanım, buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Çalış Seydişehirde ve bazı yerlerde 4/Cliler var. diye
söyledi. Onlarla ilgili, ben, Özelleştirmeye de bu konuda talimat vereyim.
Nedir problemleri onu tam anlayamadım ama o konuda bir çalışma
yapalım.
Yalnız,
tabii, özelleştirmeyle ilgili 4/Clilerin durumu diğerlerine göre
biraz daha farklı. Biz bunları artık özelleştirme
mağduru diye nitelemiyoruz. Çünkü, kendileriyle bir anlaşma
yapılıyor, o anlaşma gereğince de bunlara tazminatlar
ödeniyor ve fazla fazla ödeniyor. Ayrıca ihbar tazminatları tekrar
ödeniyor, ayrıca da belli bir müddet iş göremezliklerinden
dolayı tekrar bir para veriyoruz. Yani, oldukça büyük rakamlara baliğ
oluyor bu ve bunu alan birçok kimse de hem çalışmaya
Özelleştirildikten sonra aynı kimselere soruyorlar, yani
çalışacaksan
Çalışmaya da hazır birçoğu. Ben
bilhassa Seydişehiri biliyorum, çalışmak istemediler, yani
oradakilerin birçoğu çalışmak istemedi. Niye? Çünkü,
aldıkları o tazminatlarla, yüklü paralarla kendi işlerini kurdu
vatandaşlarımız, onlara daha cazip geldi veyahut da
bazıları da dedi ki: Bizim şeylerimize devam edilsin, emekli
olana kadar biraz daha çalışalım. Onlara da ayrı imkânlar
meydana getirdik.
Şimdi,
ayrıca, hem tazminatını almış bir insan hem de gelip
de hiçbir şey olmamış gibi aynı şartlarda
çalışma imkânı olmuyor tabii. O bakımdan,
özelleştirmelerdeki 4/C biraz daha değişik ele
alınması lazım.
Yine, Yeni
istihdam ne kadar olacak? diye sordu Sayın Çalış. Yeni
istihdam, tabii, yapılan yatırımlar dolayısıyla hizmet
ve sanayi sektöründe, inşaat sektöründe ne kadar talep olacak? O kamu
yatırımları ve özel sektör yatırımlarını da
birlikte ele alarak söylemek mümkün olabilecek ama onunla ilgili tahminleri de
var Hükûmetimizin. Çalışma Bakanlığından bu tahminleri
alıp bildirebiliriz isterseniz.
Sayın Uslu
Asgari ücretten tahsil edilen vergi ne kadar? Çünkü bu vergiler yüksek olunca
kayıt dışına gidiyor, ekonominin kayıt
dışı besleniyor. dedi.
Değerli
arkadaşlar, asgari ücretten tahsil edilen vergi aşağı yukarı
70 küsur yani o da bekâr bir kişi için söz konusu. Ancak şimdi, bizim
getirdiğimiz yeni sistemde bu vergi iadesini kaldırıp da asgari
geçim indirimini getirdiğimiz usulde vergiler oldukça düşük oluyor ve
bir de, şahsın durumuna göre, mesela evli için ayrı, çocuklu
için ayrı, çok çocuklu için ayrı. Tabii, bunların sosyal
durumları nazarıitibara alınarak yapılan vergi
düzenlemeleri çok daha adaletli oluyor ve şu misali vermek istiyorum:
Şu anda asgari ücretli, evli, 4 çocuklu bir vatandaşımız
hiç vergi vermiyor. Bu, ilk defa oluyor. 4 çocuklu ve daha üstü olan, çocuk
sayısı daha üstü olan kimseler, şu anda asgari ücret alanlar
vergiye tabi değil, vergi vermiyor. Tabii, sosyal sigorta primi değil
yani vergi olarak konuşuyorum.
Eskiden, biz, bu
ücretlerden en yüksek vergileri alan bir durumda idik OECD ülkelerinde fakat bu
sistemi getirdiğimizden beri aşağı yukarı, oldukça
ileri basamak seviyesinde ilerledik OECD ülkeleri arasında ve dediğim
gibi 4 çocuklu bir vatandaşımız, asgari ücret alan bir kimse
vergi ödemiyor. İnşallah, ileride bunları daha
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakan, az çocukluyu cezalandırmıyor
musunuz böylelikle?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Az çocukluları
Tabii, onlar çok
çocuklulara göre daha az masraf ediyorlar düşüncesinden
kaynaklanıyor. Yoksa hiçbir vatandaşımızı
diğerine tercih edip, cezalandırma diye bir şey olmaz. Devlet
vatandaşını cezalandırmaz yani.
Şimdi,
Sayın Özkan, Burdur Milletvekilimiz, devamlı Burduru soruyor
haklı olarak. Şimdi, Burdur da tabii bu 49 ilin içerisinde
olmadığı, teşvikten faydalanamadığı için
devamlı onlar biraz üzüntü içerisinde.
YILMAZ TANKUT
(Adana) - Adanada da öyle
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Isparta da öyle efendim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Isparta da öyle,. evet, aynı.
Ama, oraları
da şimdi, son zamanlarda hele
Ben de gittim, biliyorsunuz Burduru
ziyaret ettim. Ondan sonra da bilhassa madencilik yönünden, o mermer
ocakları falan, oldukça da ileri durumlara geldiler. O da beni
sevindiriyor. İnşallah, orada diğer sanayiler de çok
gelişecek ama sektörel teşviklerle ilgili daha henüz bizim oturup ha
şöyle olacak, böyle olacak, öyle bir kararımız yok.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Konuşalım Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Haa, olursa öyle bir karar, onu da
konuşuruz yani hep beraber paylaşırız sizlerle.
Sayın
Aydoğan içme suyu, yolu olmayan, ebesi olmayan, elektriği...
Elektriği var mı? Elektriği olmayan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Elektrik var.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Var galiba elektrik. Tamam, o var.
...birçok öyle
köylerden bahsetti.
Şimdi, biz,
içme suyu ve yolu olmayan köy bırakmamak niyetindeyiz ve büyük çapta da
bunu Türkiyede bitirdik ama daha kalanlar varsa... Ki, ben Balıkesire
yeni gittim. Balıkesirin biliyorsunuz daha dağlık
tarafları var, fakir köyleri var. Balıkesirin bir de oturduğu
alan çok geniş.
Şimdi, bunu
nazarıitibara alıyoruz. Bu KÖYDES projeleriyle Balıkesir'i daha
fazla destekleyeceğiz yani bu dönem biraz daha fazla olacak. Ama, ebe
konusunda Sağlık Bakanımızla konuşalım. Onun da
biraz ebe sıkıntısı var.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Boşta çok sayıda ebe var.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bu sağlık personelinde biraz
sıkıntısı oldu çünkü bunlar hemen yoldan geçerken alacağın
personel değil. Bunlar belli eğitimden geçerek yetiştirilen
personel. Zaman zaman da
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Eğitimini almış çok sayıda
boşta ebe var efendim.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Tamam, yeni de alacaklar yalnız.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, süremiz tamamlandı.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakanım, teşvikleri
söylemediniz, teşvikleri.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sağlık Bakanımıza
bu konuda da ben de sizin adınıza, daha doğrusu Balıkesir
adına bir aracılık yaparım yani.
Hepinize çok
teşekkür ediyorum.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakanım, teşvikleri 2008
yılının hangi ayında vereceksiniz, onu söylemediniz.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Çok uzun sürmez, vereceğiz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.13
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.14
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
57 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
26ncı maddesini okutuyorum:
Kamu idarelerince
işletilen sosyal tesisler
MADDE 26- (1)
Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim
ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve
benzeri sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin
işletilmesinden elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu
yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek
üzere 2008 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel
görevlendirilmez.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan.
Sayın Oyan,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; efendim, şimdi, bu maddede sosyal tesisler üzerine bir
görüşme yapacağız. Bununla ilgili şu bilgileri vereyim
öncelikle: AKP İktidarı 2002de ilk kez göreve geldiğinde,
hatırlayacaksınız, bu lojmanlar konusunu diline
dolamıştı. Yani, ilk örneği biz verelim, milletvekilleri
üzerinden, onların lojmanlarından başlayarak bu lojmanları
satalım ve devleti bu yükten kurtaralım demişlerdi. Peki, ne
oldu değerli arkadaşlarım? 2002den bu yana burada olan
milletvekili arkadaşlarım var, ne oldu? Bir kere, milletvekili
lojmanları dört yıl boş kaldı, atıl kaldı,
şimdi de bir rant kapısına dönüştü. Bunu bir tarafa
bırakalım. Hangi lojmanları sattınız,
azalttınız? Şu an Türkiyedeki lojman sayısı 219.122.
Bütçe gerekçesinin ilgili sayfalarından görebilirsiniz. Lojman
sayısı azalmıyor, artıyor.
Şimdi, bu
eğer şimdiki Hükûmet, en azından beş yıllık
hükûmet etme deneyiminden, sosyal tesislerin, başta lojmanlar olmak üzere,
kamu hizmetinin bir gereği olduğunu anlamış ise bu da bir
başarıdır.
Bakınız,
Türkiyede genel bütçeli idarelerin 195 bin lojmanı var. 50 genel bütçeli
idare lojmana sahip. Bunlardan sadece 5 idare bu toplam lojman
sayısının, 195 bin lojman sayısının yüzde 80ine
sahip. Hangi idareler bunlar? Bu, Millî Eğitim Bakanlığı 44
bin, Millî Savunma Bakanlığı 41 bin, Emniyet Genel
Müdürlüğü 37 bin, Sağlık Bakanlığı 20 bin,
Jandarma Genel Komutanlığı 14 bin. Yani, yüzde 80i bu toplam
lojmanın 5 kuruluşa ait, bunlardan 3ü güvenlikle ilgili
kuruluşlar. Yani, bir kere, hangi koşullarda, hangi ülkede,
nasıl hizmet verdiğinizi bileceksiniz. Dünyanın birçok
ülkesinde, ya kamu lojmanları bakımından ya çalışanlara
-devlet memuru olsun olmasın- ya da yurttaşlara ucuz kiralık
konut sunumu üzerinden meseleler hallediliyor.
Türkiyede,
özellikle bir de iki meseleyi dikkate almak lazım. Bunlardan bir tanesi,
memurunuza yeterli ücret ödemiyorsunuz, maaş ödemiyorsunuz.
Dolayısıyla, birtakım bu tür kamu hizmetinin gereği
adına birtakım hizmetleri sunmak zorundasınız.
İkincisi, belirli bölgelerde güvenlik açısından olduğu
kadar bir lojman bulabilme imkânı açısından da bu tür tesislere
ihtiyacınız var. Dolayısıyla, burada en azından, bu
konudaki şaşkın politikaların düzeldiğini
varsayıyorum. Çünkü, en azından, artık bu konularda
çıkıp da böyle büyük kahramanlık edalarıyla
yapamayacakları işleri kimse söylemez duruma geldi. Bu da bir
başarıdır.
Şimdi,
efendim, tabii genel bütçeli idareler dışında da var. Yani, 195 bin
genel bütçeli, özel bütçeli idarelerin ve üniversitelerin de var ama, işte
toplamı 219 bin. Sosyal tesisler var 3 bin tane, bu 3 ayrı
kuruluşa ait, bunların çoğu genel bütçeli idarelerin. Bu sosyal
tesislerin herhâlde bir dökümünü, bunlarla ilgili neler
yaptıklarını Maliye Bakanlığı bize bir
şekilde iletir diye düşünüyorum. Bu ayrıntılar elimizde
yok.
Şimdi, ben,
izninizle bununla da ilişkili olan bir başka konuyu
Bu bütçeyi
burada bu kadar tartışıyoruz. Ben de şimdiye kadar üç kez
söz aldım, bu dördüncü söz alışım. Meclis olarak biz,
yasama organı olarak yürütmeye karşı eğer bir kuvvetler
ayrılığı ilişkisi içindeysek, bunun tek örneğini
1 Mart 2003te gördük, gerçi ondan sonra görmedik, eller havaya oyunu
oynanıyor burada. Yani, iktidardan gelen her öneri eller havaya
oylanıyor. Ama değerli arkadaşlarım, eğer yasama ve
yürütme arasında güçler ayrılığı ilkesi olacaksa -ki,
bunun ne kadar yararlı olduğunu 1 Mart 2003te gördük- o zaman biz
yasama organı olarak kendi yetkilerimizi korumak konusunda kıskanç
olmalıyız. Yani, bu yetkilerimizin yürütme tarafından gasp
edilmesine karşı durmalıyız ki bizim ayrı bir
kişiliğimiz olduğu, yasama organı olarak, iyice
anlaşılsın.
Dolayısıyla,
burada, birincisi, bütçede saydamlıktır. Eğer bu bütçe saydam
değilse biz burada neyi onayladığımızı, neye oy
kullandığımızı bilmez duruma geliriz. Bütçenin şeffaf
olması gerekiyor, yani, bütün gelir ve giderlerin bütçede gösterilmesi
gerekiyor; ademi tahsis ilkesi, yani, genellik ilkesi gerekiyor. Bu olmazsa,
bütçede giderlerin arkasına gelirleri gizlerseniz bütçeyi göremezsiniz.
Dolayısıyla,
bir kere, öncelikle, bütçelerin stratejik planlara uygun hazırlanması
gerekiyor. Stratejik plan dediğiniz zaman, bunun da mutlaka performans
ölçümüne, hesap verme sorumluluğuna uygun koşullarda
hazırlanması gerekir. Bunun da olması için mutlaka idari, mali
yapının buna uygun dönüştürülmesi gerekir. İdari, mali
yapıyı dönüştürmeden getirilmiş ve laf düzeyinde
kalmış bütün bu süslü laflar, yani, hesap verme sorumluluğu,
stratejik plan, performans ölçümü vesaire lafta kalmıştır. Yani,
bugün bunlar Türkiyede bir süs malzemesinden öteye gitmemektedir. Oysa, bizim,
yasama organının bütçeyi denetleme görevimizi
Sadece, yasama
organı olarak bütçe kanunu çıkarmakla sınırlı
değil bizim görevimiz. Daha önemli görevimiz, burada biz, Hükûmete, bu
kanunu çıkararak, gelirleri toplama ve harcama yetkisi veriyoruz. Biz bu
yetkiyi vermezsek onu yapamazlar. Eğer öyleyse, biz, yasama organı
olarak, muhalefeti ve iktidarıyla, bu yetkilerin doğru
kullanılıp kullanılmadığını denetleme
hakkına sahibiz. Bu haktan vazgeçersek bütçe hakkını
kullanmıyoruz demektir.
Değerli
arkadaşlarım, burada bunlar çok kritik meselelerdir. Yani, bir
demokrasinin olmazsa olmaz koşullarıdır. Bu yoksa demokrasinin
temel meselesi yoktur, çünkü bütçe, yasama organının
çıkardığı en önemli kanundur, bundan daha önemli bir kanun
yoktur. Yıllıktır ve hükûmetin, yürütmenin yasama
tarafından denetlenmesi bütçe aracılığıyla olur. Bunu
yapmazsak, hükûmeti, yürütmeyi denetlemiyoruz demektir. Denetlenmeyen organlar
da başıbozuk gider ve yasama organına da her zaman Nasıl
yasama organını by pass ederiz bunun hesabı içinde olurlar.
Ben, burada,
size, 20nci maddedeki konuşmamda, nasıl oluyor birtakım bütçe
giderleri, bütçede olması gereken giderler nasıl bütçede
gösterilmiyor, örneklerini verdim, tekrar üstünde durmayacağım. Bütçe
açıklarının nasıl gizlendiğini ve daha dar
gösterildiğini burada örnekledim.
Başka
örnekler var, çok kısaca söyleyeyim, vaktim sınırlı: 2006
yılındaki sağlık harcamalarının önemli bir bölümü
2006 yılı bütçesinde gösterilmedi.
Faturalandırıldığı hâlde 2007, yani, şimdi içinde
bulunduğumuz bütçede gösterildi. Bu, bütçe ilkelerine aykırı.
Öbür taraftan,
2007 bütçesine bakın, 2007 bütçesinde şunu göreceksiniz:
Karayolları Genel Müdürlüğünün bütçesi birdenbire azalıyor. Niye
azalıyor biliyor musunuz? Çünkü taşınmaz
satışlarından elde edilecek gelirlerin bütçeye gelir, ama
Karayolları Genel Müdürlüğüne de ödenek yazılması gibi bir
garip uygulama, yani, ademi tahsis dediğimiz, genellik ilkesine
aykırı bir uygulamanın getirildiğini gördük. Yani biz,
bütçeye ne yapıyoruz? Gelir kaydediyoruz ama, aynı anda bir kuruma
ödenek kaydediyoruz. Bu, bir fon sisteminin gizli şekilde uygulanması
olayıdır. Bunlara asla cevaz, bunlara asla fırsat vermemek
gerekir.
Bir başka
şey, bu 2007 bütçesinde vardı, bakın, onun örneğini
vereyim: 2007 bütçesinde 11inci maddeydi, aktarma ve ekleme işlemleriydi.
Bu, Maliye Bakanına bazı yetkiler veren şeydi ve bu, Maliye
Bakanına verilen yetkiler (E) cetveline aktarıldı. (E) cetveli
dediğimiz şey bütçede şudur: Bazı ödeneklerin
kullanımı ve harcanmasına ilişkin esaslardır. Yani,
biz bir kanun maddesini bırakıp, çok daha güçlü olan bütçenin kanun
maddesini, onunla ilişkin uygulama esaslarına yetkiyi
bıraktık. Böylece neyi yapmış olduk biliyor musunuz 2007
bütçesinde? Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi
Başkanlığının hizmetlerinde kullanılacak
binaların -şimdi konuyla ilişkisi buradan çıkıyor-
inşaatı, bakımı, onarımı, tefrişi ve
donanımına ilişkin alımlarda bu (E) maddesini atarak,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
tüzük, yönetmelik, tip sözleşme, şartname, rayiç, fiyat analizleri,
birim fiyatlarını uygulama zorunluluğunun dışına
çıktınız. Şimdi, 2008 bütçesinde niye yok biliyor musunuz
benzer bir uygulama? Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi 2007 bütçesinin bu (E) fıkrasını
Anayasa Mahkemesine götürdü de ondan yok değerli arkadaşlarım.
Ama siz, eğer sadece iş zora girdiği zaman
şeffaflığa dönüyorsanız, bu, şeffaflığa
samimi olarak inanma değildir. Bu, şeffaflıktan
kurtulamadığınız için gelebildiğiniz bir
noktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bütçeyi burada
tartışıyoruz. Bu bütçenin çok önemli kalemleri var. Ben, size
genel birkaç şey söyleyeyim.
Bir kere, bu
bütçede cari açıklar-büyüme ilişkisi tersine dönmüştür, daha
önce açıkladım. Yani, küçülürken, artık ekonomi daralırken
cari açıklar büyüyor. Bu, çok ters bir ilişkidir, şimdiye kadar
olmayan bir ilişkidir.
İkincisi,
istihdam ile büyüme arasındaki ilişki kopmuştur, yani daha fazla
büyüme daha çok istihdam getirmiyor. Biz, mevcut ekonomik modelle başka
ülkelerde istihdam yaratıyor, ithalat politikamızın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Oyan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Dünyada nasıl Hocam?
OĞUZ OYAN
(Devamla) Dünyada böyle değil, böyle olmadığını
anlamak için biraz bakın.
Bu bütçelerde
yatırım yapmıyoruz, yani, millî gelire oranla yüzde 3 olan
-2002de- bütçe yatırımları yüzde 1,65e düşmüştür,
çok düşük bir rakam. Tarım destekleri, en az yüzde 1 olacak,
denmişti -2006da sizin çıkardığınız yasayla-
yüzde 0,75lerde dolaşıyoruz, yüzde 1 bile değil. Enflasyon
tahminleri ile gerçekleşme arasında tam bir kopuş
yaşanıyor. Türkiyede bütçe açıkları ile tahmin
gerçekleşme arasında müthiş farklar var, tutmuyor; bununla
övünemezsiniz. Sıcak para 2002de 8,9 milyar dolardan, şimdi
olmuş 101 milyar, hatta 102 milyar dolar.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, Dünya Bankası bugün IMFnin
görevlerini Türkiyede üstlenmiş durumda ve yeni birtakım reformlar
Türkiyeye dayatılıyor, buna girmeyeceğim ama, dışa
bağımlı reformlarla, sadece piyasa yönlü düzenlemelerle
Türkiyeyi düzlüğe çıkaramazsınız. IMFden, Dünya
Bankasından kurtulmadan Türkiyenin kurtuluşu yoktur, ama demek ki
kurtulmak için bir de AKPden kurtulmamız gerekiyor.
Çok teşekkür
ederim ilginiz için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi adına Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu yönetiminin elindeki sosyal tesislerle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi şahsım ve grubum
adına saygıyla selamlıyorum.
Kamu yönetiminin
görmezden gelinemez aktörlerinden biri kamu personelidir. Etkin ve verimli bir
kamu hizmetinin gerçekleştirilmesi, maddi ve manevi anlamda yorgun
olmayan, dinlenmiş ve hizmete motive olmuş, hizmet içi eğitimler
almış personelle mümkündür. Bu yüzden, idareler, sosyal amaçlı
tesisler kurma ve özel mekânlar yaratma mecburiyetini hissetmektedirler. Bunun,
aynı zamanda kamu personelinin aidiyet duygusunu geliştirme
amacıyla yapıldığı da bilinmektedir.
Ülkemizde, kamu
yönetimi içerisinde sosyal tesisler ve kamu konutlarının mevcudiyeti
yeni karşılaşılan bir uygulama değildir. Bu, zaman
zaman ülkemizin bölgeler arası ekonomik gelişmişlik
farklarından kaynaklanmış, bazen de kurumsal taassup ve siyasi
güç gösterilerinden ortaya çıkmıştır. Özellikle kendi
bölgeleri için istihdam amaçlı, üretken, ekonomik projeler ortaya
koyamayan siyasiler, yürütmeye Hiç olmazsa bir sosyal tesis de mi
yapamazsınız? şeklinde siyasi baskılar kurması ve
yöneticilerin de bu baskılara boyun eğmesi neticesinde, âdeta ülke
genelinde sosyal tesis enflasyonu yaşanmış, ihtiyaç olup
olmadığına bakılmaksızın kamu kaynakları
israf edilmiş, bu tesislerde doğrudan kamu hizmetiyle ilgisi olmayan,
şişirilmiş personel istihdamıyla
karşılaşılmıştır. Doğrusu,
insanlarımız da kendi vergileri ve kamu kaynaklarıyla
yapılan bu yatırımları sorgulamamış, bu popülist
tavırları âdeta ödüllendirmiştir. Anadoluda, öyle yerlerde öyle
lojmanlarla karşılaşırsınız ki bomboş, öyle
sosyal tesislerle karşılaşırsınız ki
çalışmaz, diğer taraftan öyle yerler görürsünüz ki ihtiyaç
olduğu hâlde lojman yok, sosyal tesis yok. Siyasi manada kim kuvvetliyse,
sırf gösteriş amacıyla devletin ve milletin parasını
kendi bölgesine akıtmış, sokaklar çamur içerisinde, evler
dökülüyor. Öte yandan, âdeta komünist sistemi hatırlatan kocaman saray
gibi binalar, sosyal tesisler. İnsanlarımızın devletimize
bakışı ve adalet duygularını paramparça eden bir
görüntü. Bu tesislere giriş, oradaki insanlara da eğer
kapatılmışsa, müspet katkılarından ziyade menfi
tesirleri daha fazla.
Lojman ve sosyal
tesislerin amacı dışında kullanılması da kurum
mensuplarının sabrını taşıran bir başka
husus. Büyük şehirlerde, turistik merkezlerde amacı
dışında sosyal tesislerin kullanılması,
lojmanların hakkı olmayanlarca işgali, bakanlık ve kurum
mensuplarını üzmektedir. Başkent Öğretmenevinde kalamayan
öğretmenlerden mi bahsedelim, Ankara Polisevinde ne zaman giderse gitsin
yer bulamayan polislerden mi bahsedelim? Tüm bunlar özellikle kurumların
ücret açısından da düşük maaş alan alt düzeydeki
personelinde büyük bir öfke ve kızgınlığa sebep
olmaktadır. Onları dinledikten sonra, sosyal tesis ya da lojman
inşaatından beklenen faydanın gerçekleşmediğini, yani,
attığınız taşın ürküttüğünüz kurbağaya
değmediğini görüyorsunuz. Ne diye sosyal tesisler
yapılmıştı? Bu yüzden birçoklarının ismi moral ve
eğitim tesisleri idi. Çalışanlar mesai içinde ya da
dışında nezih ve kendi mesleki grup üyeleri ve iklimiyle bir
ortamda buluşsunlar ve mesleki deneyimlerini paylaşsınlar
istenmişti.
Değerli
milletvekilleri, illerimizdeki kaç tesisin doğrusu bu amaca hizmet
ettiğini takdirlerinize arz ediyorum.
Ülke
insanımızın özellikle deniz kenarındaki tatil yörelerindeki
kamu sosyal tesislerine, yaz aylarında ve özellikle tatil aylarında
ağırlıklı olmak üzere rağbet ettiği görülmekte.
Ben inanıyorum ki, hemen hemen hiç kimse dinlenmek ve tatil yapmak üzere
çalıştığı kurumsal iklimi ve çevreyi isteyerek seçmez.
Buradaki belirleyici unsur, ülkemizdeki ucuz tatil imkânlarının
yeterince gelişmemiş olması ve personelin ailesiyle birlikte
tatil için ayırdığı paranın son derece
sınırlı olmasıdır, yani, ücret düşüklüğüdür.
Ücret düşüklüğü nedeniyle, İstanbul, Ankara gibi büyük
şehirler, Antalya gibi turistik merkezler görev yapılmak istenmeyen
şehirler hâline gelmiş, âdeta bu merkezlere atamalar sürgün gibi
görülmeye başlanmıştır.
AKP, millî
gelirin 180 milyardan 500 milyar dolara çıktığıyla
övünürken, beş yıl içerisinde ücretli kesime vermiş olduğu
ücret zammı hayat pahalılığı ve özellikle yüksek kira
giderleri karşısında devede kulak kalmış ve
onların ezilmesine yol açmıştır. Enflasyonu kendi
yöntemlerinize göre hesaplamanız İşçi ve memurumuzu enflasyon
karşısında ezdirmedik. demeniz de hayatın gerçekleriyle
bağdaşmamaktadır. İşaret buyurduğunuz, ama, bir
türlü milletçe hissedilmeyen refah insanlarımıza
yaygınlaşamamıştır.
Sosyal tesisler
ve kamu konutları deyince, bir diğer önemli husus da -belirtilmesi
gereken- bölgeler arasındaki ekonomik gelişmişlik
farklarıdır. İl ve ilçelerin, kasabaların giderek
boşalması, özel girişimin sosyal tesisler yapmaması, hijyen
ve güvenlik gibi saikler az gelişmiş yörelerdeki sosyal tesis ve
lojmanları korumak, iyileştirmek zaruretini ortaya koymaktadır.
Bu bölgelere atanan kamu görevlilerine dişe dokunur tazminat ve
teşvikler verilmediğine göre, buralarda asgari hayat
standardını temin etmek ve onların insanca
yaşamasını sağlamak gerekmektedir. Terörle mücadele veren
güvenlik güçlerimizi, cehalete karşı savaş veren
öğretmenlerimizi, halkın sağlığı için küçük küçük
kasabalarda görev yapan doktorlarımızı, ebe, hemşirelerimizi,
ayrıca bir de barınma problemiyle yüz yüze bırakmamamız gerekmektedir.
Yine öyle il ve
ilçeler vardır ki, lojmanların kirası piyasa
şartlarından daha yüksek olabilmekte ve insanlar
çalıştıkları yerlerde kiracı-ev sahibi ilişkisine
girmemek ve kendisinin, eşinin ve çocuklarının güvenliği
saikiyle bu yüksek kirayı kabullenmek zorunda kalmaktadırlar.
AKPnin Hükûmete
gelirken hazırlayıp, kamuoyuna ilan ettiği Acil Eylem
Planında Lojmanları, sosyal tesisleri satacağız
iddiasının üzerinden neredeyse altı sene geçmiştir. Gelinen
noktada bu konuda bir arpa boyu yol alınamamış ve bu
düşünceden, anlaşılacağı üzere, vazgeçilmiştir.
Burada sormak gerekiyor: İktidarın sağladığı
siyasi güç ve bu sosyal tesis ve lojmanlardan hem kendiniz hem de yandaşlarınızın
yararlanmasını da beraber getirdiği için, acaba,
hafızanız verilen sözleri unutturacak kadar bir azizlik mi
yapmıştır sizlere? Yoksa Sayın Maliye Bakanının
sıkça dillendirdiği Babalar gibi satarım iddiası katma
değeri yüksek tesislerin yabancılara satılması ile mi
sınırlıdır? Bu konuda ayağınız yeni yeni mi
yere basmaktadır? Yönetimi, ülke gerçeklerini yeni yeni mi
keşfediyorsunuz? Bu soruları çoğaltmak mümkün.
Tüm bu
değerlendirmeler ışığında, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak meseleye bakışımızı kısa kısa
şu başlıklarla vermek istiyorum:
Devlet,
gelişmiş ve özel teşebbüsün sosyal tesis ve işletmeler
yaptığı yörelere lojman ve sosyal tesis yapmaktan vazgeçmelidir.
Ancak, az gelişmiş yörelerimizde, hele hele güvenlik
kaygıları duyulan yerleşim yerlerinde lojman ve kamu
görevlilerinin boş zamanlarını değerlendirdiği ve
aileleriyle birlikte gittikleri sosyal tesislerin yapımına ve bu
yerlerin eksiklerinin tamamlanmasına devam edilmelidir.
Kamu
konutlarının bakım ve onarımı ile sosyal tesislerin
işletilmesi ilke olarak, bunlardan elde edilen işletme ve kira
gelirlerinden karşılanmalıdır. Genel bütçeden sübvanse
edilmesini uygun bulmuyoruz, çünkü böyle yapıldığı
takdirde, bu tesislere sahip olmayan kurum personelleri açısından
adaletsizliklere yol açılmaktadır.
Yine, bu
tesisler, bulunduğu yerde yaşayan insanların günlük hayat
standartları ve kültürleri ile çatışma doğurmayacak
şekilde, mümkün olduğunca mütevazı olmalıdır. Devlet
açısından bakıldığında bu alana ayrılan
kaynaklar kalkınmamızı, gelişmemizi engeller nitelikte
olmamalıdır.
Lojmanlar ve
sosyal tesisler öncelikle kurum mensuplarının istifadesine
sunulmalıdır, eğer boşluk kalıyor ise diğer kamu
personelinin istifadesine sunulabilir. Tesisler, kamu görevlilerinin
taleplerini karşıladıktan sonra eğer hâlâ atıl bir
kapasite barındırıyorlarsa o yöredeki
insanlarımızın istifadesi de düşünülmelidir, yani
tesislerin halka açılması değerlendirilmelidir.
Sadece,
memurların günlük ihtiyaçlarını karşılamak değil,
ama, aynı zamanda sağlıklı ve eğitimli nesiller
yetiştirmek amacıyla kreş, öğrenci yurtları gibi
tesislerin yapımına öncelik verilmelidir.
Piyasa
şartları da dikkate alınarak kira ve diğer ücret
tarifeleri, personelin ücretleri ve işletme maliyeti dengelenerek
yapılmalıdır.
Sosyal tesislerin
işletmesinde görevlendirilen kamu personelinin, kurumların
teşkilat kanunlarında belirtilen asli görevlerini aksatır
şekilde bu tesislerde aşırı istihdamına imkân
verilmemelidir.
Sosyal tesislerin
en geçerli tercih nedenleri tesis fiyatlarının, tesisteki hizmet
fiyatlarının ekonomik, personel ücretlerinin de düşük
olmasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Devamla) Özellikle, gelişmiş yörelerde sosyal tesislerin
elden çıkarılarak elde edilecek kaynağın kamu personeline,
il dışı konaklama ve tatil ödeneği şeklinde
aktarılması düşünülmelidir. Kamu konutları, sosyal
tesisler, araziler elden çıkarılırken yahut işletmeler
devredilirken, yandaşların kayırılması, onlara avantaj
sağlanması gibi uygulamalardan uzak durulmalıdır.
Hemen bu
aşamada, siz değerli milletvekillerine şu soruyu yöneltmek
istiyorum: Meclis lojmanlarını satacağız. diye, popülist
bir yaklaşımla ortaya çıkıldı ve Meclis
lojmanları satıldı. Değerli arkadaşlar, AKPnin bence
en büyük hatası, o ana kadar imbikten süzülerek gelmiş, yılların,
belki asırların birikimini yok sayıp Bizden önce yapılan
her şey yanlıştı, biz en doğrusunu yaparız.
yaklaşımı, mantığıyla hareket edip, daha sonra da
yanlıştan dönme erdemini, maalesef gösterememesidir. Yani, bu Meclis
lojmanlarını zamanında yapanlar bu işe hiç kafa
yormamış ve sanki bunun hiçbir altyapısı yokmuş gibi
satıldı. Satılsın, ama şu aşamada, tüm
milletvekilleri olarak, sormak gerekmez mi: Ne geçti elimize? Kamunun bundan
menfaati nedir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Devamla) Beklenen amaç gerçekleşti mi? Yoksa, sadece, bu Meclis
lojmanları ve Ankaranın en değerli yerindeki arazisi miydi
hedeflenen? Tüm bunları takdirlerinize sunuyorum.
Yaklaşan
Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Şahsı
adına, Nevşehir Milletvekili Mahmut Dede.
Buyurun
Sayın Dede. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MAHMUT DEDE
(Nevşehir) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
26ncı maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış
bulunuyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde
sağlık, sosyal gelişmenin temel bir ögesi olarak kabul
edilmektedir. Klasik olarak, kişi başına düşen millî gelir,
sanayileşme ve istihdam düzeyi, beslenme, altyapı, temel mal ve
hizmetlerdeki tüketim düzeyi, eğitim ve sağlık gibi birçok
sosyoekonomik ve kültürel göstergelerle açıklanan kalkınma,
günümüzde, başlıca, eğitim ve sağlık göstergeleriyle
belirlenmektedir. Çünkü, bir ülkenin gelirinin yüksek olmasının veya
çok mal tüketmesinin gelişmişlik göstergesi olarak yeterli
olmadığının farkına varılmıştır.
Yani, artık, eğitim ve sağlık sorunlarını
çözebilmiş ülkelerin kalkınmış ülke oldukları kabul
edilmektedir. Nevşehir ilimizin de seksen bir ilimizle beraber,
eğitim ve sağlık başta olmak üzere,
kalkınmış ülke seviyesine çıkması 60ıncı
Hükûmetimizin hedeflerindendir.
Sağlıklı
yaşam, insanların en doğal hakkıdır ve bu husus
Anayasamızın 56ncı maddesinde: Herkes, sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi
geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre
kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. denilerek
teminat altına alınmıştır.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; yaygınlaşan anlayışa
göre, temel sağlık hizmetleri yaygın olarak koruyucu
sağlık hizmetini kapsayan, birinci basamak tedavi ve rehabilitasyon
hizmetini de içinde barındıran sağlık hizmeti
anlamında kullanılmaktadır. Bu hizmetlerin verilmesinde aile
hekimleri ana görevi üstlenmektedir. Bu sebeple, ülkemizde de dünyada pek çok
ülkede uygulanan aile hekimliği uygulamasına geçilmiştir.
Şu ana kadar 15 Eylül 2005 tarihinde Düzce ilimiz ile başlayan
süreçte on dört ilimiz uygulamaya dâhil edilmiş ve yaklaşık 10
milyon vatandaşımız aile hekiminin güvencesi altına
alınmıştır.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; aile hekimliği
sistemini, uygulama sonuçlarını değerlendirmek için
bağımsız kuruluşlar, üniversiteler ve Dünya
Sağlık Örgütüyle çeşitli çalışmalar yürütülmektedir.
Bunlardan değerlendirilmesi yapılan bir tanesini örnek olarak vermek
istiyorum. 2006 yılı Temmuz ayında Düzcede yapılan
bilgisayar destekli telefon anketiyle beş bin iki yüz haneye
ulaşılmış ve bu anket sonucuna göre
vatandaşlarımızın yüzde 78i aile hekiminin verdiği
hizmetten memnun olduğunu belirtmişlerdir. Sağlık
çalışanlarının yüzde 85i ise bu uygulamaya dâhil
olduğundan memnun olduğunu ifade etmişlerdir.
Hekimlerimizin
sözleşmeye geçme oranları uygulamaya başlanan on dört ilimizde
yüzde 98 gibi çok yüksek oranlardadır. Bu değerler, hem
sağlık hizmeti verenlerin hem de bu hizmeti alanların sistemden
memnuniyetini ifade etmektedir. Memnuniyet sebepleri
araştırıldığında ise hekimin yirmi dört saat hizmet
veriyor olması ve bu hizmetin karşılığında
vatandaştan hiçbir ücret almaması, yani hekim ile hasta
arasındaki para ilişkisinin ortadan kalkmış olması,
hastaların ve hekimlerin birbirlerini ismen tanıyor olmaları,
hekimlerin hastalarına ayırdıkları zamanın
artmış olması, hekime kolay ulaşılabiliyor
olması, randevu sistemi sayesinde vatandaş hastane kuyruklarında
beklemeden bizzat aile hekimi tarafından randevusu alınarak gereksiz
hastane kullanımının önüne geçilmiş olması,
teknolojinin tüm nimetlerinin sağlıkta kullanılıyor
olması, bebek ve gebe takipleri gibi koruyucu sağlık
hizmetlerinde gözle görülür artışların olması,
aşılama oranlarımızın artmış olması
memnuniyet sebeplerinin ana hatlarından diyebiliriz. Bu sistem sayesinde,
hekimlerimiz, artık Bakanlığımızı arayıp
İlk defa hekim olduğumuzu hissettik. diye mutluluklarını
ifade etmektedirler.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; sonuçlar yüz güldürücüdür.
Uygulamalar genişletilerek devam etmektedir. 2008 yılının
ilk çeyreğinde uygulamanın Nevşehir ile beraber yirmi dört il
hedefine ulaşması ve toplam 16 milyon
vatandaşımızın bu çağdaş hizmetten
yararlanması hedeflenmektedir.
2008
yılı bütçesi ve uygulamasının ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olması temennisiyle yaklaşmakta olan Kurban
Bayramınızı tebrik eder, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına, Ağrı Milletvekili Abdulkerim Aydemir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Ülkemize hayırlı
olması temennisiyle yüce Meclisinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bütçemizi
hazırlayan Maliye bürokrasisine, başta Sayın
Bakanımıza, Müsteşarımıza ve Maliye
çalışanlarına, bir maliyeci olarak da teşekkürlerimi bir
borç biliyorum ve arz ediyorum.
Bütçeler,
hükûmetlerin bir yıl içerisinde millete sunacağı hizmetleri,
izleyeceği ekonomik ve sosyal politikaları ortaya koyarlar. Bütçeler,
devletin nerelere ne kadar kaynak ayıracağını ve nerelerden
ne kadar kaynak toplayacağını gösterirler. AK Parti Hükûmetleri,
yani 58, 59 ve 60ıncı Hükûmetler, bütçelerini çok gerçekçi
rakamlarla hazırlamışlardır. Bunlardan 2003 ve 2007
yılı kesin hesapları görüldüğünde görülmüştür,
cumhuriyet tarihinin en az açık bütçesiyle kapatmışlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vergi tahakkuk ve tahsilatında
gösterilen başarı cumhuriyet tarihinin en önemli
başarılarıdır. Vergi toplamak kadar giderleri ödemek de
önemli bir mükellefiyettir, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu gereğince harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlisi ve
muhasebe yetkilisi eliyle yapılmaktadır. 1050 sayılı
Muhasebei Umumiye Kanununda üçlü bir görevli silsilesi bulunurken, 5018
sayılı Kanunda harcama talimatında gösterilen görevliler,
yükleme ve gerçekleştirme belgesinde imzası bulunan her görevli
yetkili ve sorumlu kılınmıştır. Böylelikle görev,
yetki ve sorumluluk paylaşılmıştır.
Bilindiği
üzere 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 32nci
maddesi harcama talimatı ve sorumluluğunu düzenlemiştir. 33üncü
maddesi giderlerin gerçekleştirilmesi hususunu hüküm altına
almıştır. Bu arada aynı Kanunun muhasebe yetkilisi
görevlerini tanımlayan 61inci maddesinde ise muhasebe yetkilisi dört ana
esasta toplanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti İktidarında
siyasi istikrar, ekonomik istikrar ve sosyal istikrar
sağlanmıştır. Toplanan vergilerle yatırımlar
yapılmıştır. Bu yatırımlardan, seçim bölgem olan
Ağrı ilimiz de kendisine düşen payı almıştır.
Bunları kısaca arz etmek isterim.
Ağrı
Yazıcı Barajının temeli 1994 yılında
atılmış, ancak kırk yılda yapımı
planlanmış, Hükûmetimiz zamanında ise gerekli finansman
sağlanarak şu anda yüzde 94 mertebesinde fiziki
gerçekleştirilmesi sağlanmış ve gövde dolgusu su tutma
seviyesine gelmiş bulunmaktadır. İnşallah, Ağrı
Yazıcı Barajı 2008 yılında tamamlanacak ve
Ağrılı hemşehrilerimizin de hizmetine sunulmuş
olacaktır.
Diğer
tarafta Ağrı Eleşkirt Ovasında 37 bin hektarlık arazi
sulu tarıma açılacak ve verimlilik 6 kat
artırılmış olacaktır. 2002-2007 tarihleri
arasında Ağrı ilimize tarımda 300 milyon YTL, yani 300
trilyonluk, devlet bir desteklemede bulunmuştur. Bu büyük bir
rakamdır Ağrı için. Ağrılıların özlemle
beklediği Ağrı Dağı Üniversitesi 2007 yılında
22nci Dönem Meclisi tarafından yapılan Kanunla kurulmuş ve
hemşehrilerimizin hizmetine sunulmuştur. Burada, üniversitemizin
açılışında büyük emeği geçen Ağrılı
iş adamı Sayın İbrahim Çeçene şükranlarımı
arz ediyorum, bir Ağrı Milletvekili olarak. Çünkü, Sayın Çeçen,
basının huzurunda 100 milyon YTLlik bir imza
atmıştır, bir proje hazırlanmıştır ve bunu
basının önünde deklare etmişlerdir.
Ağrı
ilimiz hayvancılık bölgesi olduğu için, Ağrı Et ve
Balık Kurumu özelleştirme kapsamından alınmış,
Başbakanımızın bizzat kendilerinin
katılımıyla, 19 Haziranda Ağrılıların
hizmetine tekrar sunulmuştur.
Diğer
taraftan, Ağrı-Eleşkirt-Doğubeyazıt-Gürbulak devlet
kara yolu bölünmüş yol olarak hizmete açılmıştır. Bu
arada, ayrıca, BELDES, KÖYDES projeleri çerçevesinde de ilimiz hak
ettiği hizmetleri almıştır ve özellikle, yolu olmayan ve
şebekeli içme suyu olmayan köy bırakılmamaya özen
gösterilmiştir. Bu nedenle, tüm Ağrılı hemşehrilerimiz
adına, başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere, Kabinemizde görev alan eski ve yeni
bakanlarımızın hepsine şükranlarımızı arz
ediyorum.
Bütçemizin
ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlı olması temennisiyle
yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlar, yaklaşmakta olan
Kurban Bayramınızı en içten duygularımla tebrik ederim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydemir.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Ural
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Bakanım, Mersin sahillerinde turizm amaçlı
birçok kamu sosyal tesisleri var. 400 kilometrelik sahili bulunan Mersini bu
kamu sosyal tesisleriyle beraber ne zaman turizm bölgesi yapmayı
düşünüyorsunuz? Birinci sorum.
İki: Mersin
Silifke ilçesi Atayurt beldesi Kapızlı mevkiinde, deniz
kenarında, inşaatı yapılmış, kapısı
penceresi takılmış, Maliye Bakanlığı Dinlenme
Tesisleri yapılmak üzere hazırlanmış bir yer var. On-on
beş yıldır hiç kimsenin uğramaması sonucunda metruk
hâle gelmiş olan bu tesisleri ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Memleketin paralarının heba edildiği bu yeri millî ekonomiye
kazandırmayı düşünüyor musunuz, işletecek misiniz,
satmayı düşünüyor musunuz, bize satar mısınız?
Bölgedeki belediyelerin kurmuş olduğu Taşeli Belediyeler
Birliğine burayı tahsis edebilir misiniz?
Üçüncü sorumuz:
Türkiyedeki sosyal tesislerimizi halka açmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Açıklama yap da, bize derken MHPye filan
değil yani, belediyeler birliğine
KADİR URAL
(Mersin) Bize derken, belediyeler birliğine yalnız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak
istiyorum:
2002
yılında toplam vergi gelirleri içindeki direkt ve dolaylı
vergilerin yüzde olarak oranları neydi, 2007 yılında ne olacak?
İki: Vergi
gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payının 2007
yılına göre 2008 yılı programında daha da
artacağı görülmekte ise de, bu artış, kayıt
dışılığı azaltamadığınız
için, dolaylı olarak vatandaştan alınan bir zam -bir vergi
olarak- manasına gelmiyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sağlık
Bakanımız vekâlet ediyor. İnşallah Maliyede
sağlıksız bir durum yok, Sağlık Bakanı
oturduğuna göre.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Herkes Maliye Bakanına göre hazırlandı
Sayın Bakan.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Şimdi, burada, 58, 59 ve bugün 60ıncı
Hükûmet, üç hükûmet AKP Hükûmetidir, ama hâlen, birtakım veriler
başlatılırken 2002den başlatılıyor. Bu, çok
büyük bir yanlış, önce, haksızlık.
İki: Batan
bankalarla ilgili birtakım şeyler gündeme getiriliyor. Burada
şunu ifade etmek istiyorum: Batan bankaların kuruluş
izinlerinde, geri dönmeyen kredilerin yeniden
yapılandırılmasında YPK kararlarında, başka
birtakım kararlarda, AKP Hükûmetinin bundan önceki hükûmetlerinde
bakanlık yapmış, daha önce Refahyol Hükûmeti zamanında bu
kuruluş izinlerinde imzası olan başta Sayın Gül ve
başkaları olmak üzere acaba imzalar var mı ve bürokraside ve
bakanlıklarda bu görevli imzaları bize tevdi eder misiniz, Meclise
açıklar mısınız?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkanım, müsaadenizle Bakanıma sormak
istiyorum.
Özelleştirme
programlarınız çerçevesinde iktidarınız döneminde kamuya
ait kaç adet sosyal tesis ve taşınmaz
satılmıştır? Bu satışlardan hazineye ne kadarlık
bir gelir sağlanmıştır? Bundan sonraki hedefleriniz
içerisinde kamuya ait sosyal ve diğer tesislerle ilgili satış
rakamları ve adetleri nelerdir?
Bir de Sayın
Sağlık Bakanımız buradayken sormak istiyorum: Adana Seyhan
Devlet Hastanesinin hastalarına otelcilik hizmetine benzer bir hizmet
verebilecek şekilde özelleştirileceği şeklinde Adana
kamuoyuna yansıyan bilgiler doğru mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce
arkadaş söyledi Herhâlde Maliye kriz geçirmiş, Sağlık
tedaviye gelmiş.
Şimdi,
efendim, burada, merkezî yönetime ait kamu idarelerince işletilen dinlenme
tesislerinin orada kazanılan paralarla finanse edilmesi doğru bir
olay. Ancak, Bu yerlerde, merkezî yönetim bütçesi ile döner sermaye ve
fonlardan ücret ödenmek üzere 2008 yılında ilk defa istihdam edilecek
yeni personel görevlendirilmezin anlamı ne? Yani, eski personeli
görevlendirecek, ama o sene yeni bir personel alırsa görevlendiremez. Bu,
çok mantıksız bir şey. Bunu bir açıklarlar mı efendim?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın
Bakanım, buyurun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım
teşekkür ediyorum.
Maliye
Bakanlığımızın genel politikaları çerçevesinde
sosyal tesislerin, sadece Maliye Bakanlığı için değil,
diğer sosyal amaçlı tesislerin de mümkün olduğunca
satılması şeklinde bir ana prensip var. Bu anlamda, Maliye
Bakanlığımızın dinlenme tesisleri de, Sayın
Milletvekilimizin bahsettiği tesis de dâhil olmak üzere
satılması planlanan tesisler arasındadır.
Bir başka
milletvekilimiz de, yine Ne kadar sosyal tesis satıldı ve bunlardan
ne kadar gelir elde edildi? diye sordular. 33 sosyal tesis
satılmış ve 64 milyon YTL gelir elde edilmiştir.
Bir
milletvekilimiz, 2002yle niçin kıyaslamalar yapılıyor,
2002deki durumla veya 2002deki birtakım göstergelerle hâlâ niçin
kıyaslamalar yapılıyor? dedi. Aslında, bunun, tabii ki,
özel bir kastı yok Değerli Milletvekilim. Biz, AK Parti Hükûmetleri
olarak 58inci, 59uncu, 60ıncı cumhuriyet hükûmetleriyiz.
Dolayısıyla, herhangi bir konuda nereden nereye geldiğimizi,
hangi noktadan hangi noktaya meseleyi getirebildiğimizi ifade ederken,
takdir edersiniz ki, bu kabil kıyaslamalar yapmak çok tabii olmak gerekir.
Bunun altında bir kasıt aramamak lazım. Normalde bir vazifeyi
devralan herkes, nereden ne şekilde devraldı, geldiği noktada
nereye gelmiştir, bunu anlatmayı herhâlde uygun bulur, sizler de
uygun bulursunuz, yani sonuçta millete hepimiz hesap veriyoruz.
Yaptığımız işleri millete izah etmeye
çalışıyoruz. Bunun tek amacı budur. Altında başka
bir amaç aramamak lazım.
Adana
Seyhandaki hastane özelleştirilecek mi? Böyle bir şey hiç yok.
Hiçbir hastanemiz için böyle bir şey düşünmüyoruz. Zaman zaman
kamuoyuna bu kabil bilgiler, maalesef çıkıyor. Hangi amaçla
bunların çıkarıldığını da bilemiyorum. Çok
net olarak ifade ediyorum: Biz, Hükûmet olarak hastanelerimizi, kamu
hastanelerini özelleştirmeyi düşünmedik, düşünmüyoruz, ama özel
sektörün de güçlenmesini, özel sektörün de yine kamu
sigortacılığı vasıtasıyla
vatandaşlarımıza hizmet etmesini arzu ediyoruz, bu yönde de
uygulamalarımız devam edecek.
Sosyal tesislere
personel alımıyla ilgili olarak Sayın Gençin sorduğu
soruya da şöyle cevap verebilirim: Bu maddedeki ifade, açıktan yeni
personel alınamayacağını ortaya koymaktadır, yani
açıktan herhangi bir yeni personel alınamayacaktır.
Müsaadenizle,
diğer sorulara da yazılı olarak cevap verelim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet, maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, bir sonrakinde.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, oyladım.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
27nci maddeyi
okutuyorum:
Muhasebe
kayıtlarından çıkarılacak tutarlar ve tahsil edilmeyecek
alacaklar
MADDE 27- (1)
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun kapsamında izlenen alacakların
dışında kalan ve muhasebe kayıtlarında bulunan Devlet
alacaklarından tutarı 15 Yeni Türk Lirasına kadar olanların
tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak
tutarından fazla olacağının anlaşılması
halinde, bu tutarların muhasebe kayıtlarından
çıkarılmasına genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde
Maliye Bakanı, diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler yetkilidir.
(2) 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı
Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ile 17/10/1983 tarihli
ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunundan herhangi biri kapsamında
sağlık yardımı alması gerekirken, aynı dönemde
diğer bir sosyal güvenlik kanunu kapsamında hak etmediği halde sağlık
yardımı almış kişilerden, yersiz olarak
sağlık ödemeleri yapan sosyal güvenlik kurumu tarafından
tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle
açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde, tahsil edilmez. Bu borçlara
ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden sosyal
güvenlik kurumlarınca da vazgeçilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Konya Milletvekili Atilla Kart, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Manisa Milletvekili Erkan Akçay; şahısları adına, Mardin
Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, Ordu Milletvekili Mustafa Hamarat.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Atilla Kart.
Buyurun
Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Maliye Bakanlığı bütçe tasarısının 27nci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 27nci maddede bütçe disiplini ve verimliliğinin
önemini gösteren bir düzenleme söz konusu. Kamu alacaklarının
tahsiliyle ilgili dava ve takiplere dair esaslar bu maddede düzenleniyor. Keza,
açılan davalardan feragat esasları da bu maddede düzenleniyor. Ben bu
kapsamda, Maliye Bakanlığının yolsuzluklarla mücadele, kayıt
dışının önlenmesi ve özelleştirme konularında
nasıl bir uygulama ve disiplin içinde olduğunu, bu konulardaki gözlem
ve eleştirilerimi Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Teknik ve mali
kavramlarla sınırlı bir konuşma yapmayacağım.
Daha evvelki maddelerde konuşan arkadaşlarım, maliyeci
arkadaşlarım, iktisatçı arkadaşlarım bu konularda
ayrıntılı ve gerekçeli değerlendirme yaptılar.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bütçe disiplini ve verimliliği
içinde yargı kararlarının amaca uygun olarak uygulanması
gerektiği açıktır. Ancak ve özellikle, özelleştirmelere
yönelik olarak tesis edilen iptal ve yürütmenin durdurulması kararlarının
ya hiç uygulanmadığını ya da gereği gibi uygulanmadığını
görüyoruz. TÜPRAŞın 14,76sının satışına
ilişkin idari yargı kararları, Balıkesir SEKA ve
Seydişehir Eti Alüminyumla ilgili yargı kararları zamanında
uygulanmadığı içindir ki -sırasıyla söylüyorum- 752
milyon dolar, 100 milyon dolar, 3,5 milyar dolar seviyesindeki kamu
zararlarının önlenmesi ve yolsuzlukların tazmininde zorluklar
yaşanmaktadır. Bu kararlar zamanında
uygulanmadığı içindir ki işletme ve tesislerin içinin
boşaltıldığını biliyoruz. Yargı
kararlarının, bilinçli olarak, fiilî imkânsızlık yoluyla
uygulanmasının önüne geçildiğini biliyoruz. Maliye
Bakanlığının doğrudan dahli yoluyla ve özellikle
özelleştirme yoluyla işlenen soygunlardan, yolsuzluklardan söz
ediyorum. Daha da vahimi, Maliye Bakanlığının vergi
mükelleflerine, iş adamlarına ve belli medya gruplarına,
kuruluşlarına yönelik olarak, denetim yetkisini şantaj ve tehdit
aracı olarak kullandığını ve bu uygulamayı
kurumsal hâle getirdiğini görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde yolsuzluklar ve hukuksuzluklar, artık
ağırlıklı olarak Maliye Bakanlığı
aracılığıyla kurumsal olarak yapılıyor. Yasal
denetimler engelleniyor. Toplum ve kamuoyu baskısı
karşısında bir süre için de olsa göstermelik uygulamalar yapılıyor,
ancak bu işlerin sorumlusu ve failleri bir türlü ortaya
çıkartılmıyor. Olaylar unutulmaya terk ediliyor. Yeni bir olay
ortaya çıkıncaya kadar bu süreç devam ediyor, yeni bir olay ortaya
çıkınca bu senaryo yine ustalıkla tekrarlanıyor.
Kamuoyunun
duyarlılığını ve tepkisini yaratmak adına Maliye
Bakanı, Maliye Bakanlığı kaynaklı ve
bağlantılı birkaç olayı, bu aşamada bir kez daha bilgi
ve takdirlerinize sunmak istiyorum.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, Türkiye bir Yasin El Kadı olayı
yaşadı. Uluslararası terörizmi finanse etti, arananlar
listesinde bulundu. Yargı kararları ve Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararlarıyla sabit olan bu kişinin, en üst düzeyde,
Başbakan nezdinde himaye edildiğini çok iyi biliyoruz. Başbakan
ve dönemin Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gülün,
yasaya aykırı bir biçimde temyiz süreçlerini engellemek istediklerini
biliyoruz. Maliye Bakanının, olayı tahkik eden Maliye
Başmüfettişini birkaç kez meslekten ihraç etmek girişiminde
bulunduğunu biliyoruz. En nihayet, bu olayın Hükûmet safındaki
bürokratı ve ajanı olan Teftiş Kurulu Başkan Vekilinin
vekaleten sürdürdüğü görevinin -Sayın Abdullah Gülün
Cumhurbaşkanlığı başlangıcında- öncelikle,
asaleten görevlendirmeye dönüştürüldüğünü biliyoruz. Bütün bu
süreçte, başlangıçtan itibaren, Maliye Bakanı merkezli
ilişkiler ağının söz konusu olduğunu görüyoruz. Geldiğimiz
aşamada, Birleşmiş Milletlerin talebi ve takibi üzerine
Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının üç ay
kadar evvel Yasin El Kadı sürecini, soruşturmasını yeniden
başlattığını bilgi ve takdirlerinize sunuyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Maliye Bakanı kaynaklı
iddia, suçlama ve bulgular o kadar yoğun ki İzmir Foça ilçesindeki
bir taşınmazın on sekiz ay içinde değerinin 15 milyar 600
milyon Türk lirasından, 1 trilyon 260 milyar Türk lirasına, yani 90
katına, 95 katına ulaştığını görüyoruz.
Satıcı BEM Dış Ticaret ve alıcı Albaraka Türk
Özel Finans Kurumunun yönetiminde, ne gariptir ve ne tesadüftür, yine
Sayın Bakan var. Gerek Sayın Bakan ve gerek banka yetkilileri bu
maddi vakıaları inkâr edemediler. Sayın Bakanın,
kişisel ve siyasi polemiğe tenezzül etmeden kamuoyunu bilgilendirmesi
gerekmektedir.
Soruyoruz:
Olağanüstü kârlılığa yol açan bu ticari ilişki
sonucunda, BEM Dış Ticaret, 800 milyar tutarındaki kurumlar
vergisini ödemiş midir? Ödediyse tutarı nedir? Şüpheli
işlem niteliğindeki bu olay için, MASAKın, Mali Suçları
Araştırma Kurulunun, kara para mevzuatının 4üncü maddesi
uyarınca işlem yapmasını neden engelliyorsunuz?
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biz, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak bu olayın takibini yapar ve tahkikini talep ederken
Maliye Bakanlığının bu kez Temiz Eller Operasyonunu
başlattığını gördük, Ne güzel dedik ama biraz
inceleyince şunu gördük: Maliye Bakanının, aralarında
Cumhurbaşkanı olmak üzere, siyasi parti liderleri, askerler ve
kamuoyunda tanınan kişilerin banka bilgilerine usulsüz olarak
girildiğinden bahisle bu operasyonu başlattığını
ve bu işin sorumluları arasında da Yasin El Kadı
olayını tahkik eden Müfettiş Hamza Kaçar ve
arkadaşlarının olduğu yolunda bilgilendirme
yaptığını, bilgi kirliliği
yarattığını dehşetle ve kaygıyla gördük. Oysa
biliyoruz ki banka hesapları VEDOP sisteminde yer almaz. VEDOP sisteminde
sadece vergi ve taşınmaz bilgileri vardır. Banka
hesabının öğrenilebilmesi için ilgili bankalardan yetkili
kişinin yazılı olarak talepte bulunması gerekir. Buna göre,
anılan kişilerin banka hesaplarının kimlerin
yazılı talebiyle incelendiğinin ortaya
çıkarılması gerekir. Bunu tahkik etmek bunu tespit etmek Maliye
Bakanının inisiyatifinde olan, yetkisinde olan bir konu. Ama neyi
görüyoruz? Bu konularda hiçbir gelişmenin olmadığını
görüyoruz. Biz, burada, huzurunuzda, Bakana tekrar soruyoruz: Ne oldu bu
operasyon? Temiz Eller Operasyonu ne oldu? Bu operasyonun sorumluları kim?
Sorumlular hakkında ne gibi bir işlem yaptınız? Hâl
böyleyken ortada, kamuoyuna yönelik hiçbir bilginin verilmediğini, Maliye
Bakanının hedef ve süreci saptırarak bilgi kirliliği
yaratmak yoluyla karalama yapmaya devam ettiğini, yine kamu yönetimi
adına ibretle görüyor ve izliyoruz.
Yine, Maliye
Bakanı kaynaklı, Tekelin Tokat Sigara Fabrikasına yönelik, sekiz
adet sert kutu makinesinin alımına yönelik yolsuzluğu burada
uzun uzadıya anlatmaya gerek görmüyorum. 9 milyon 240 bin euro
tutarındaki bir yolsuzluk. Kim tespit ediyor bunu? Başbakanlık
Hazine Kontrolörlüğü tespit ediyor. Bir iddia değil, 187
sayfalık rapor. Ne zamandan beri bekliyor bu rapor? 3 Nisan 2007
tarihinden bu yana Başbakanlığın bünyesinde bekletiliyor.
Neden idari ve adli mercilerin bu raporun incelemesini yapmasını
engelliyoruz? Bunları sormamız gerekiyor değerli
arkadaşlarım ve nihayet, 150 milyon dolar seviyesindeki naylon fatura
olayları, hayalî ihracat olayları.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bütün bu sürecin sonunda neyi
görüyoruz? Bütçe görüşmeleri esnasında, son derece gayriciddi ve
sorumsuz bir üslupla geyik muhabbeti yapan bir Maliye Bakanı görüyoruz,
değerlendirmeler yapan bir Maliye Bakanı görüyoruz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ciddi ol, ciddi!
ATİLLA KART
(Devamla) Emperyalizmin girdabında olan Hükûmetin tellalı durumunda
olan ve bu üslupla konuşan bir Maliye Bakanı portresini
karşımızda görüyoruz. Satışlara aracılık
etmekten haz duyan bir portreyi karşımızda görüyoruz.
AHMET YENİ
(Samsun) Endüstri Holding.
ATİLLA KART
(Devamla) Sümerbankın adını tarihten silmekle övünen bir
Maliye Bakanı. Sümerbankın adı seni niye rahatsız ediyor?
Sümerbank yoksula, askere ayakkabı üretti, elbise üretti, dar gelirliye
ayakkabı üretti, elbise üretti. Sümerbankın adı seni niye
rahatsız ediyor? Ve nihayet, tuluat sanatını başarıyla
icra eden bir bakanı görüyoruz. En trajik olanı da nedir biliyor
musunuz değerli arkadaşlarım?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) En trajik olanı şu anda sizin
yaptığınız bu konuşma. Bu kürsüden bir milletvekilinin
bu şekilde konuşması en trajik olan.
ATİLLA KART
(Devamla) - En trajik olanı, bu özelliklere sahip olan Maliye
Bakanının muhalefeti ciddiyete davet ettiğini görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu aşamadaki kritik soru ve temel sorun nedir
biliyor musunuz? Bu anlayış ve uygulamaya sahip olan bir Maliye
Bakanı, Başbakan tarafından neden özel olarak himaye ediliyor?
Polemiğe ve demagojiye tenezzül etmeden Sayın Başbakanın
bunun cevabını vermesi gerekir.
AHMET YENİ
(Samsun) - Endüstri Holding ne oldu?
ATİLLA KART
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki, günümüzde
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin fotoğrafı budur.
AHMET YENİ
(Samsun) Endüstri Holding ne oldu?
ATİLLA KART
(Devamla) Ancak, unutulmamalıdır ki bu fotoğraf bu ülkenin
kaderi değildir. Bu makûs talih mutlaka değiştirilecektir.
Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
AHMET YENİ
(Samsun) Endüstri Holding ne oldu?
ATİLLA KART
(Devamla) - Bu düşüncelerle, bu değerlendirmelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Bütçenin bu eleştiriler çerçevesinde
yararlı olması dileğimi tekrar ediyor, Genel Kurulu bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) Endüstri Holdinge hiç cevap yok değil mi?
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008
yılı bütçesinin 27nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2008 bütçe tasarısının 27nci maddesinde
muhasebe kayıtlarından çıkarılacak tutarlar ve tahsil
edilmeyecek alacaklarla ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. 27nci
maddenin birinci fıkrasına baktığımızda 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
kapsamında izlenen alacakların dışında kalan ve
muhasebe kayıtlarında bulunan Devlet alacaklarından tutarı
15 Yeni Türk Lirasına kadar olanların tahsili için yapılacak
takibat giderlerinin asıl alacak tutarından fazla
olacağının anlaşılması hâlinde, bu
tutarların muhasebe kayıtlarından çıkarılmasına
genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı, diğer
kamu idarelerinde üst yöneticiler yetkilidir. denilmektedir ve bir yetki
düzenlemesi yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, muhasebe kayıtlarından çıkarılacak, tahsil
edilmeyecek alacaklarla ilgili terkin yetkisini düzenleyen hususlar
çeşitli kanunlarımızda dağınık bir şekilde
yer almaktadır. Kanunlarımızda yer alan bu düzenlemeleri örnek
olarak ve özet hâlinde dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Öncelikle, 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanunun
106ncı maddesinde tahsil imkânsızlığı sebebiyle
terkini düzenliyor ve yapılacak takip sonunda tahsili imkânsız veya
tahsili için yapılacak giderlerin alacaktan fazla bulunduğu
anlaşılan tutarların amme idarelerinde terkin yetkisini haiz
olanlar tarafından terkin edileceğini öngörüyor. Bunun yanı
sıra, yine 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Tahakkuktan
vazgeçme başlıklı mükerrer 115inci maddesi de 2007
yılı için 15 YTL olarak belirlenen -yine aynı minval üzere-
tahakkuktan vazgeçme yetkisini düzenliyor. Yine 4353 sayılı Baş
Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü ile Devlet
Davalarının Takibi Usullerine Dair Kanunun 27, 28, 29, 30 ve 31inci
maddelerinde de benzeri, buna yakın hükümleri ifade eden düzenlemeler var.
Açılan davalarla başlayan icra takiplerinden vali ve
kaymakamların vazgeçme yetkileriyle, Maliye Bakanının vazgeçme
yetkilerini ve bu ihtilafların sulh yoluyla hâlledilmesini düzenliyor.
Yine, 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi Kontrol Kanununun 79uncu maddesi de kamu
alacaklarının silinmesine ilişkin hükümleri düzenliyor.
İdare hesaplarında kayıtlı olup, zaruri veya mücbir
sebeplerle takip ve tahsil imkânı kalmayan kamu alacaklarından
merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilen tutara kadar olanların
kayıtlarından çıkarılmasına genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı, diğer kamu
idarelerinde de üst yöneticiler yetkilidir. şeklinde düzenlemeler
yapılmış.
Değerli
milletvekilleri, görüldüğü üzere muhasebe kayıtlarından
çıkarılacak, tahsil edilmeyip terkin edilecek, yani silinecek
alacaklarla ilgili bu yetki düzenlemelerinin derli toplu bir hâle getirilmesi
ihtiyacı vardır.
Burada dile getirmek
istediğimiz bir husus da, bu maddede belirtilen terkin yetkisini
gerektiren alacakların toplam tutarı nedir, bilinememektedir. Bu
tutarın yüzlerce çeşitten ve binlerce hatta on binlerce işlemden
oluşması nedeniyle toplam tutarının bilhassa 2008 yılı
için bilinme imkânı yoktur, güçtür, belki bir tahmin yapılabilir,
ancak sorumuzu şu şekilde sormamız gerekir: Bu tür maddeler
bütün bütçe kanunlarında yer alan maddeler. Örneğin 2005
Yılı Bütçe Kanununun 30 ve 31inci maddelerinde de aynı
düzenlemeler yapılmış. Bu 2008 Bütçe Tasarısında da
bu iki madde birleştirilerek tek madde hâline getirilmiş ve
uygulaması da yapılmış.
Şimdi, o
zaman, sorumuzu sormamız gerekiyor: 2005 ve 2006 Yılı Bütçe
Kanununda da aynı şekilde bu yetki maddeleri vardı. 2006
yılında bu şekilde vazgeçilen devlet alacağı
tutarı nedir? Bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin terkin yetkisi
verdiği devlet alacaklarından ne kadarının muhasebe
kayıtlarından çıkarılıp silindiğini bilme
hakkı vardır. Bu işlem, bir nevi, âdeta af niteliği
taşıyan bir işlemdir. Bu yüzden daha önceki bütçe
yıllarında terkin edilen tutarlar ne kadardır? Silinen devlet
alacaklarının mahiyeti nedir?
Bütçe kanunu ile
bazı devlet alacakları siliniyor, ancak yüce Meclis, neyi
sildiğini, ne kadar sildiğini bilmiyor. Bu doğru bir madde
değildir. Kesinlikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en azından
geçmiş yıllarda yapılan bu uygulamalar konusunda
bilgilendirilmesi gerekir. Ayrıca, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununun 5inci maddesindeki kamu maliyesi temel ilkeleri
ve 7nci maddesindeki mali saydamlık kuralı gereğince bu
bilgilerin yüce Meclise verilmesi gerekir.
Önce borçlar
yazılıyor, sonra çiziliyor. Bu durum, devletin kamu gücünü
zedelediği gibi, devlete olan parasal borcunu tam ve zamanında yerine
getiren vatandaşların adalet duygusunu da zedelemektedir.
Alacaklı
kamu idaresi olan devletin alacaklarının takibinde vergi daireleri,
mal müdürlükleri, muhasebe müdürlükleriyle gümrük teşkilatındaki
tahsil birimleri yetkilidir. Tahsilat ve takibat işlerinin kamu
görevlileri ve vatandaşlarımız bakımından çok
sıkıntılı yönleri vardır. Şimdi, bu güçlüklerin
üzerine Kabahatler Kanunu da âdeta tuz biber ekmiş durumdadır.
Kabahatler Kanunu gereğince salınan cezaların tahsil ve
takibinde vergi daireleri bakımından büyük bir sıkıntı
vardır, hatta bir tıkanma söz konusudur. Bu küçük küçük rakamlar
vergi dairelerinin elini kolunu bağlamaktadır. Ancak, bir taraftan da
elbette ki bu tahsilatların da yapılması gerekmektedir. Konunun
hükûmet nezdinde ele alınmasında fayda görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, devlet bakımından bir alacağı tahakkuk
ettirmek, cezayı salmak ayrı bir dert, tahsil etmek ayrı bir
derttir, ama asıl bir de vatandaşlar tarafından bu borcun
ödenmesi ayrı bir derttir, ayrı bir sorundur. Borcun ödenmesi
vatandaş tarafından ilave bir eziyete dönüşmemelidir. Tahsilat
ve ödeme sorunlarının devlet-vatandaş münasebetleri çerçevesinde
uyumlu, rahat ve kolay, modern, sevgi, şefkat ve saygı çerçevesinde
yürütülmesi zorunluluğu vardır. Bu çerçevede sorunların en aza
indirilmesi gerekmektedir. Bu konuda modern teknoloji ve otomasyon
imkânları sayesinde önemli ve olumlu mesafeler
alınmıştır. Ancak alınacak daha mesafeler vardır.
Uygulama imkânı zayıf, tahsili zor, nüfus, askerlik ve sair para
cezalarının tahsil yöntemlerinin de yeniden gözden geçirilmesinde
fayda mülahaza ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 15 YTL'ye kadar tahsili imkânsız alacakları bu
kanunun 27'nci maddesiyle sildik, hallettik diyelim. Peki, 15 YTL'nin üzerinde
olup da yıllardır tahsili yapılamayan devasa tutarlardaki devlet
alacaklarını ne yapacağız? Bize göre asıl üzerinde
durulması gereken husus budur. 15 YTL'nin üzerindeki devlet muhasebe
kayıtlarında yer alan, yıllardır tahsil edilemeyen, takibatından
sonuç alınamayan, önemli bir kısmı fiktif tabir edilen
alacakların tutarı nedir ve mahiyeti nedir? Bu konuda da Meclisimizin
bilgilendirilmesinde fayda görüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine aynı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
27'nci maddenin
ikinci fıkrasında da yine bir alacaktan vazgeçme söz konusu. Emekli
Sandığı, Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar ve diğer bazı
kanundan herhangi biri kapsamında sağlık yardımı
alması gerekirken, aynı dönemde diğer bir sosyal güvenlik kanunu
kapsamında hak etmediği hâlde sağlık yardımı almış
kişilerden, yersiz olarak sağlık ödemeleri yapan sosyal güvenlik
kurumu tarafından tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa
ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri hâlinde, tahsil
edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra
takiplerinden sosyal güvenlik kurumlarınca da vazgeçilir. denilmektedir.
Yine, tahsilinden
vazgeçilen bu tutarların ne kadar olduğu konusunda, borçluların
sayısı konusunda Meclisimize de bilgi verilmesi gerekmektedir. Saydam
ve hesap verebilir yönetim anlayışını önce bu yüce
çatı altında ve çıkarılan yasalarda göstermemiz
gerektiğini düşünüyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şahsı
adına, Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey.
Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
GÖNÜL BEKİN
ŞAHKULUBEY (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2008 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 27nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin
kalkınmasının belli başlı ögelerinden bir tanesi de
insan kaynağının geliştirilmesidir. Bu nedenle, yoksullukla
mücadele anlayışımız, insanı merkeze alan sosyal
politikalar geliştirmek ve uygulamak temeline dayalıdır.
Hükûmetimiz döneminde, sağlık ve eğitim alanında sunulan
hizmetlere azami erişimi sağlayacak politikaların
öncülüğünde, talep edene değil, gerçekten muhtaç olana yardım
edilen, sosyal kısıtlılık altında bulunan tüm kesimlere
ulaşan modern bir sosyal yardım mekanizmasının
oluşturulmasına öncelik verilmiştir.
Sosyal
yardım politikalarımız, yardımların objektif bir
şekilde gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması,
eğitim, destek programlarına ağırlık verilmesi,
yoksullukla mücadeleye yönelik geniş kapsamlı projelerin uygulamaya
konulması, işsizliği azaltmaya yönelik yoksul kesimin gelir elde
etmelerini sağlayacak projelerin desteklenmesi, sosyal
yardımların amacına ulaşması için bu alanda faaliyet
gösteren kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla
işbirliği yapılması temeline dayandırılmıştır.
Sosyal
yardım faaliyetlerinin daha koordineli yapılabilmesi için, tüm il ve
ilçelerimizde mülki amirlerimizin başkanlığında görev yapan
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları zor
durumda olan vatandaşlarımızın yardımına
koşmakta, devlet ile vatandaş arasında
yakınlaşmayı sağlamaktadır.
Hükûmetimiz
döneminde yardım faaliyetleri için ayrılan kaynak
artırılmış ve çeşitlendirilmiştir. AK Parti
Hükûmetlerinden önce fon kaynaklarının önemli bir kısmı
bütçe açıkları için kullanılırken, 2003ten itibaren
bütçeden fona önemli miktarda kaynak aktarılmaya
başlanmıştır. Fondan yapılan harcamalar 2003
yılında 651 milyon iken, bu miktar 2004te 1 milyar 347 milyon,
2005te 1 milyar 304 milyon, 2006da ise 1 milyar 389 milyon YTL olmuştur.
2007nin ilk on bir ayında ise harcama miktarı 1 milyar 282 milyon
YTLyi bulmuştur.
Yardımlar,
yoksullukla mücadelenin sadece bir yönünü oluşturmaktadır.
Yoksulluğun tümüyle ortadan kaldırılması,
sağlıklı ekonomik büyüme ve istikrar ile mümkündür. Hükûmetimiz
döneminde büyümede ve fiyatlarda istikrar sağlanmış, enflasyon
son kırk yılın en düşük seviyelerine inmiştir. Faizler
düşürülmüş, ihracat rekor üstüne rekor kırmıştır.
Bu gelişmelerin devam etmesiyle ekonomi daha da iyileşecek, bunun
sonucu istihdam artışı sağlanacak ve ortalama gelirler
yükselecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; devletimizin, Anayasada ifade
edilen sosyal bir hukuk devleti olması özelliği gereği, gelir
dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesine ve yoksul
kesimlerin desteklenmesine yönelik sosyal politikalar, toplumsal
dayanışmanın güçlendirilmesi ve sosyal barışın
korunması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu
anlayışla, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki vakıflara
yüzde 50 oranında daha fazla pay aktarılmaktadır. Sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, aile,
sağlık, eğitim, özel amaçlı ve engelli
vatandaşlarımıza yönelik yardımlarda bulunmaktadır. Bu
kapsamda, Mardin ilimizde 2003-2007 yılları arasında 18 milyon
559 bin 100 YTL periyodik, 2 milyon 174 bin 527 YTL sağlık, 350 bin
832 YTL sosyal, 7 milyon 727 bin 457 YTL proje, 3 milyon 583 bin 800 YTL
eğitim, 6 milyon 715 bin 400 YTL giyim yardımı olmak üzere,
toplam, beş yılda 39 milyon 114 bin 116 YTL ödenek
aktarılmıştır. Ayrıca, 211.470 YTL yükseköğrenim
bursu, ortalama her yıl 20 bin aileye beş yılda toplam 54.256
ton yakacak yardımı, 12 tarımsal kalkınma kooperatifi
çatısı altında birleşen 922 aileye Kırsal Alanda
Sosyal Destek Projesi için 6 milyon 977 bin 266 YTL faizsiz destek kredisi
sağlanmıştır.
Maddi
imkânsızlıklar nedeniyle eğitim çağındaki
çocuklarını okula gönderemeyen ve 0-6 yaş grubundaki
çocukların sağlık kontrollerini yaptıramayan nüfusun en
yoksul kesimindeki ailelere düzenli nakit desteği sağlanması
amacıyla 2003 yılında Hükûmetimiz tarafından
Şartlı Nakit Transferi Programı
başlatılmıştır. Söz konusu programla, hem
çocukların eğitim alması hem de özellikle kız
çocuklarımızın ilk ve ortaöğretimde okullaşma
oranının artırılması sağlanmaktadır.
İlimizde 89.880 çocuğa 29 milyon 466 bin 799 YTL ödemede bulunulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti olarak amacımız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şahkulubey, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
GÖNÜL BEKİN
ŞAHKULUBEY (Devamla) -
vatandaşlarımızın yaşam
kalitesini yükseltmek için ülkenin imkânlarını kullanmak ve
kaynakların hakkaniyete uygun bir şekilde
dağılımını sağlamaktır. Bu nedenle,
yıllardır halkımızın ertelenmiş taleplerini yerine
getirmek, bunu yaparken de en kısa zamanda en verimli çözüm yolunu bulmak
mecburiyetindeyiz.
Bu vesileyle,
2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
ülkemiz için hayırlı olması temennisiyle tüm
vatandaşlarımızın yaklaşmakta olan mübarek Kurban
Bayramını tebrik eder, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ordu Milletvekili
Sayın Mustafa Hamarat.
Buyurun
Sayın Hamarat. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA HAMARAT
(Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27nci maddeyle
ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
27nci madde,
alacak takibi için masrafın alacağı geçeceği durumlarda,
devletin verimlilik esası gereği, bu alacaklardan vazgeçmesiyle
ilgili bir maddedir. Muhalefet sözcümüzün söylediği gibi, bunun toplam
miktarı çok önemli değildir; çünkü, toplam miktarını
hesapladığımız zaman, belki de
harcayacağımız masrafı da bulmuş oluruz ve sonuçta bir
şey alamayacağımızı düşündüğümüz için böyle
bir çözümdür ve bu bütçe daha önceki yapılan bütçelerde de konulmuş
bir maddedir. Bu bakımdan, bu maddeyle ilgili eleştirileri kabul
etmiyoruz.
Ben, bu vesileyle
ayrıca, bu bütçe kanununda KÖYDES ile ilgili bütün Anadolunun her
tarafında -iktidar partisinden olsun, muhalefet partisinden olsun- bütün
köy muhtarlarımızın, belediye başkanlarımızın
heyecanla beklediği ve bu projede de yer verilmiş olmasından
dolayı KÖYDESe 500 milyon YTL, BELDESe 300 milyon YTL, ayrıca,
bunun yanında da elektrik altyapısının, şimdiye kadar
yapılmış olanlar eskidiği için, yenilenmesi için konulan
1,5 milyar YTL ödenek için de Hükûmetimize teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum, hayırlı akşamlar. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Öztürk, buyurun.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Maliye
Bakanının bütçesine sahip çıkmaması ve özellikle soru-cevap
aşamasında bulunmamaya çaba göstermesini dikkat çekici bulduğumu
ifade ediyor ve aracılığınızla soruyorum ve şahsını
ilgilendirdiği için de yazılı olarak cevap beklediğimi
bildiriyorum.
Bakanlığınız
döneminde, 4353 sayılı Maliye Bakanlığı Baş Hukuk
Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğünün Vazifelerine, Devlet
Davalarının Takibi Usullerine Dair Kanunun 28, 29, 30 ve 31inci
maddeleriyle ilgili olarak, ilgili bütçe kanunları (i) cetvellerinde izin
verilen parasal sınırlara uymadan herhangi bir hazine
alacağı için temyiz talebinden vazgeçtiğiniz oldu mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın Akcan,
buyurun.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Ben,
Sağlık Bakanımızın orada oturduğunu
düşünerek, hem malî hem sıhhi bir soru soracaktım ama,
Sayın Nazım Ekren Bakanım orada olunca, onun
cevaplayamayacağı bir soru. O nedenle ben sorumdan vazgeçiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın
Uzunırmak, buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanımıza sormak istediğim şu: 2004 yılında
İmar Bankasına AKP Hükûmeti, TMSF dolayısıyla el kondu.
Acaba, İmar Bankasının ödemeleri bitirilebildi mi?
Devamında
şunu sormak istiyorum: 57nci Hükûmet zamanında
battığı ilan edilen, batırılan değil, çünkü bir
önceki sorumda sorduğum gibi, AKP hükûmetlerinde bakanlık yapan,
Refahyol Hükûmeti zamanında da bakanlık yapan birtakım
şahısların imzalarının bulunduğu, kuruluş
izinlerinde ve usulsüz kredilerde ve bunun neticesinde batan bankaların
yirmi iki adet olduğu düşünülürse, AKP Hükûmeti 2004
yılından bugüne kadar bir İmar Bankasını
temizleyemedi, ama o hükûmet yirmi iki bankayı hiç tereddütsüzce
temizledi. Dolayısıyla, acaba Sayın Bakan veya Hükûmet
yetkilileri, bütün bu uygulamalar içerisinde o günkü bütçe
açıklarını hâlen gündeme getirmeleri, başka başka
noktalardaki birtakım söylemleri, acaba devlet umuruna yakışıyor
mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben,
özelleştirmeden ne kadar alacağımız olduğunu
öğrenmek istiyorum. Geçen dönem sizin milletvekiliniz olan, AKPnin
milletvekili olan, limanları alan bir kişinin 60 milyon dolarlık
özelleştirme borcu vardı. Bunu tahsil etmek isteyen Bakan bu görevden
alındı.
İkincisi,
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kanunuyla birleşme sonucunda
Bu
27nci maddenin gerekçesinde diyor ki: Birden fazla aylık ve gelir
alanlar var. ve ayrıca da bu Sosyal Sigortalar Kanununun, herhangi bir
kapsamda sağlık yardımı alması gerekirken, aynı
dönemde diğer Sosyal Güvenlik Kanunu kapsamında hak etmediği
sağlık yardımı alan kişilerle ilgili olarak, bunlar
kaç kişidir? Ne kadar fazla para almışlardır? Bunlara af
getiriyorsunuz. Bunu özellikle öğrenmek istiyorum, miktar olarak
öğrenmek istiyorum. Burada, para alan kişiler AKPnin bazı
bürokratları mıdır, değil midir? Çünkü, yani iki yerde
aylık alıyorlar, iki yerde gelir alıyorlar, bir de hak
etmediği hâlde sağlık yardımını alıyorlar.
Bunlar kaç kişidir?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
aracılığınızla bir soru sormak istiyorum:
Hazineden sorumlu
Devlet Bakanı Sayın Mehmet Şimşekin bir uluslararası
yatırım fonunun temsilcisiyken, ABD Büyükelçiliğine raporlar
düzenleyip verdiği konusunda kamuoyunda iddialar
yayınlanmıştı. Bu iddialar doğru mudur?
İkincisi,
Hazineden sorumlu Devlet Bakanı olduktan sonra, siyasete
atıldıktan sonra bu ilişkileri devam ediyor mu? Bunu sormak
istiyorum.
Üçüncü sorum,
-dün sormuştum kendisine, yanıt vermedi- aynı zamanda
İngiliz vatandaşı olduğu konusunda iddialar vardır.
Eğer bu iddialar doğruysa İngiliz
vatandaşlığından çıkmak istiyor mu?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanımıza bir sorum olacak: 15 YTL kadar olan alacakları,
devlet, takip işleminden kaldırıyor, ancak referandumda, ceza
anlamında 19 YTLye bir çıkış oldu. Bunun için bir
işlem yapılacak mı, o 19 YTL için bir işlem yapılacak
mı? 15 YTL limitini 20 YTL olarak çıkartıp, 20 YTLye
artırıp bu vatandaşlarımızdan, referandumda oy kullanmayan
vatandaşlarımızdan para almamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın
Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; soruları, yine sırasına göre
kısaca cevaplamayı tercih ediyorum. Bu maddede
tartıştığımız konu bir af değil, sadece
mükellefler arasındaki mahsuplaşma olayıdır, Bağ-Kur
ödeneği ve primi söz konusu olduğu için. İkincisi de 15 YTLden
aşağı olanlar da referandum kapsamına girmeyen
kısımdır, onu da belirtmiş olayım.
Ama, önemli bir
soru vardı, buna teşekkür ediyorum, sık sık da
yanlış anlaşılan bir konuydu. Dolayısıyla,
İmar Bankası ödemelerine atıfla, daha önceki yıllardaki
bankaların BDDKya devri konusundaki soruya çok daha net, çok daha
açık bir cevap vermeyi tercih ederim.
Öncelikle, 57nci
Hükûmet döneminde, ya Bakanlar Kurulu kararıyla ya da doğrudan
BDDKya devir suretiyle aktarılan bankaların, devir tarihindeki
toplam zararı 23,2 milyar dolardır.
Yalnız, burada
incelik olan, özellikle belirtilmesi gereken, yanlış
anlaşılmaması gereken nokta şu: Bu bankalar tasfiye
sürecine başlayana kadar da faaliyetlerine devam etmiştir.
Bunun anlamı
şu: İlk oluşan zarar 23,2 milyar dolarken, tasfiye hâline kadar
gelen süre içinde hazineye maliyetleri 27,2 milyar dolar olmuştur. Bunun
ne anlama geldiği çok açık.
İkinci bir
nokta, bu süreç içinde, bu da, bu bankaların hazine kaynaklı TMSFnin
aktarmış olduğu toplam tutarın, aslında devir
tarihindeki zararın ortalama 2 katına kadar çıkmış
olması -daha önce de ifade etmiştim- devir kararının
alındığı tarihten sonra banka faaliyetlerinin devamı
konusundaki siyasi tercihin ortaya çıkarttığı da bir maliyettir.
Benzer
şekilde İmar Bankasından ne kadar tahsilat yapıldı,
geri kalan nedir? ifadesinde ise, mevduatların tamamının
ödendiği, ama offshore hesaplar ve diğerleriyle ilgili kararın
da alındığını, onların da adım adım
ödendiğini biliyorsunuz.
Bir başka
önemli nokta, yine bu süreçte üzerinde durulması gereken, yanlış
anlaşılmaması gereken nokta, daha önce Sayın
Şandır sorduğunda da söylemiştim, bu tarihe kadar TMSFnin
57nci Hükûmet döneminden kalan bankalardan tahsil ettiği para çok küçük
bir paradır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama yargı süreci devam ediyordu Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) - Sayın
Şandır, yargı süreci devam ediyor, diğerlerinde de devam
edebilir yargı süreci. Bakın, size iki rakam verdim ama. Bir tanesi,
devir tarihinde ortaya çıkan maliyetle bu bankaların faaliyetlerinin
devam ettirilmesi sürecinde hazineye olan maliyet 2 katına
çıkmış.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama, elde bir mevzuat var Sayın Bakan. Yani, bu
mevzuata göre, hukuka göre hareket etmek mecburiyeti içerisindeyiz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) 5020yle ilgili
olayı tekrar gündeme getirmek istemiyorum. Daha önce de
konuşmuştuk. Çünkü, bunda çok fazla tartışma konusu yapmak
hesaplarla ilgili kanaatleri veya yorumları değiştirmeyeceği
için yanlış anlamaya son derece müsait bir olaydır.
Önemli bir
başka husus
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Peki, Sayın Bakan, devralınan
bankaların satışından sonra hazineye kaç para geri döndü?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) - 17 milyar dolar.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Demek ki öyle çok büyük bir zarar yok.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) - Hayır. 17 milyar
dolar, ama, 5020den sonra döndü. Arkadaşlar, lütfen farklı
göstermeyelim. Bizim dönem
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Ama Sayın Bakan
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Bir dakika, bunu da
söyleyeyim. Bir dakika sabredin.
TMSFye
devredilen İmar Bankasının devir tarihindeki maliyeti 5,33
milyar dolar. Bizim tahsilimiz ne kadar? 17 milyar dolar. Öyleyse, daha öncekinde
de tahsilat yapmışız zaten.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, söylediğim o zaten. Yani, bütçe
açığını
27 milyar dolar oraya konmuş, ama, sizin
Hükûmetinize 17 milyar dolar kaynak sağlanmış bu parayla.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Hayır, hayır.
Arkadaşlar, bu bütçe açığıyla ilgili değil. Hazinenin
koyduğu kâğıdın geri ödenmesiyle ilgili bu olay.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sizin Hükûmetinize de 17 milyar dolar kaynak
sağlamış o bankalar.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Kaynak mı
sağlamış?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Tabii ki. Ondan sonra, ekonomiyi doğru
yönettiğinizi zannediyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Hayır. O zaman,
bakın, hazinenin kâğıtlarını geri ödeme devlete kaynak
sağlamış anlamına mı geliyor?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Hayır, Sayın Bakan, ben bankaların
satışından hazineye ne kadar para döndü diyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Bakın ben de size
iki tane
Arkadaşlar,
lütfen
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bu bankalar kaç liraya satıldı? Bu
satışlar özelleştirme adı altında, başka adla
Hükûmete girdi, bütçeye girdi.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak.
Sayın
Bakanım, Genel Kurula hitap edin.
Süremiz de doldu
zaten.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Hazinenin
üstlendiği maliyet, sadece 57nci Hükûmet döneminde toplam maliyet 27
milyar dolar. Eğer ilaveten görev zararlarını katarsanız 28
milyar dolar. Toplamı çıkartın, sağlanan tahsilatı
bile dikkate alsanız aradaki farkı kapatamazsınız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet, maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, burada yanlış yapıyorsunuz.
Anayasanın 87nci maddesine göre burada bir af getiriyorsunuz. Yani,
burada devletten haksız olarak para alanlar var, fazladan para alanlar
var. Bu maddeyle af getiriyorsunuz. Anayasanın 87nci maddesine göre
kısmi ve özel af ilan edilebilmesi için, getirebilmeniz için beşte 3
çoğunlukla kabul edilmesi lazım. Lütfen bunlara riayet ediniz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, Anayasanın 87nci maddesi açık. Ama, siz bunu
Bunları açık oylamayla oylayın, 330 oy almazsa reddedilmiş
sayılır.
Efendim,
Anayasanın 87inci maddesi açıktır. Lütfen buna uyun ve 87inci
maddedeki beşte 3 çoğunluğu arayın.
BAŞKAN
Sağ olun, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama siz İç Tüzükü, Anayasayı daha önce kale
almadığınız için, siz yapın ama, yarın Anayasa
Mahkemesine giderse bu reddedilir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
28inci maddeyi
okutuyorum:
Kısmen veya
tamamen uygulanmayacak hükümler
MADDE 28- (1) a)
2547 sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26, ek 27 nci maddelerinin ve
3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin özel gelir ve özel ödenek
uygulaması ile devrine ilişkin hükümleri ve 2547 sayılı
Kanunun 46 ncı maddesinin yedinci fıkrası,
b) 12/3/1982
tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci
maddesinin ikinci fıkrası,
c) 2828
sayılı Kanunun 31 inci maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesi,
ç) 5018
sayılı Kanunun 42 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (g)
bendi,
d) 21/4/2005
tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 2
nci maddesi,
e) 3/1/2002
tarihli ve 4733 sayılı Kanunun 7 nci maddesi,
2008
yılında uygulanmaz.
(2) 5/4/1983
tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununa göre cep telefonu
faturalı abonelerinin (ön ödemeli cep telefonu aboneleri hariç olmak
üzere) ödemek zorunda oldukları ruhsatname ve yıllık
kullanım ücretleri, 2008 yılında işletmecinin sistemine
abone olunan ay itibarıyla geriye kalan aylar için yıl sonuna kadar
eşit taksitlere bölünerek alınır.
(3) 27/6/1989
tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan 1850 gösterge rakamı;
1/1/2008 tarihinden itibaren 2260, 1/7/2008 tarihinden itibaren ise 2660
olarak uygulanır.
(4) Makam, temsil
veya görev tazminatı ve ek ödemeden yararlananlar ile kadro
karşılığı sözleşmeli olarak istihdam edilenler
hariç olmak üzere; 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Kanunun 31 inci
maddesinin birinci fıkrası kapsamında bulunan personel ile
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı,
Denizcilik Müsteşarlığı, Devlet Personel
Başkanlığı, Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, Özürlüler
İdaresi Başkanlığı, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Aile
ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü ve Özelleştirme İdaresi
Başkanlığındaki personelden 3056 sayılı Kanunun
31 inci maddesi hükmünden yararlananlar için anılan maddede yer alan %
20 oranı; 1/1/2008 tarihinden itibaren % 24, 1/7/2008 tarihinden
itibaren % 28; % 25 oranı ise 1/7/2008 tarihinden itibaren % 28
olarak uygulanır.
(5) 8/1/1986
tarihli ve 3254 sayılı Kanunun 32/D maddesinde yer alan % 25
oranı, 1/7/2008 tarihinden itibaren % 28 olarak uygulanır.
(6) 24/6/1994
tarihli ve 4009 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinde yer alan % 20
oranı; 1/1/2008 tarihinden itibaren % 24, 1/7/2008 tarihinden itibaren
% 28; % 25 oranı ise 1/7/2008 tarihinden itibaren % 28 olarak
uygulanır.
(7) 23/7/2003
tarihli ve 4954 sayılı Kanunun 37 nci maddesinde yer alan 2000 ve
2250 gösterge rakamları 1/1/2008 tarihinden itibaren 2260, 1/7/2008
tarihinden itibaren ise 2660; 2500 gösterge rakamı ise 1/7/2008
tarihinden itibaren 2660 olarak uygulanır.
(8) 5393
sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin beşinci fıkrasında
yer alan Bu personele ait sözleşme örnekleri sözleşmenin
imzalanmasını izleyen 30 gün içinde İçişleri
Bakanlığına ve Maliye Bakanlığına gönderilir.
hükmü Bu personele ait sözleşme örnekleri sözleşmenin
imzalanmasını izleyen 30 gün içinde İçişleri
Bakanlığına gönderilir. şeklinde uygulanır.
(9) 506
sayılı Kanunun geçici 91 inci maddesinin yedinci fıkrasında
geçen 31/12/2007 ibaresi, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlük
şeklinde uygulanır.
(10) a) 506
sayılı Kanun ve 2925 sayılı Kanun gereğince 1/1/2008
tarihinden önce bağlanmış gelir ve/veya aylıklar ile 506
sayılı Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre yapılan telafi
edici ödemeler, 2008 yılının Ocak ayı ödeme döneminden
itibaren yüzde iki oranında, 2008 yılı Temmuz ayı ödeme
döneminden geçerli olmak üzere de 2008 yılının birinci altı
aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel
endeksindeki değişim oranı kadar artırılarak ödenir.
b) 506
sayılı Kanun ve 2925 sayılı Kanun gereğince 2008
yılında bağlanacak malûllük, yaşlılık veya ölüm
aylıklarının, 506 sayılı Kanunun 55, 61, 67 ve geçici
82 nci maddelerine göre 2008 yılı Ocak ayı itibarıyla
hesaplanan aylık tutarları; 2008 yılı Ocak ayı ödeme
döneminden itibaren yüzde iki oranında, 2008 yılı Temmuz
ayı ödeme döneminden geçerli olmak üzere de 2008 yılının
birinci altı aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici
fiyatları genel endeksindeki değişim oranı kadar
artırılarak ödenir.
c) 506
sayılı Kanun ve 2925 sayılı Kanun gereğince iş
kazaları ile meslek hastalıkları sigortasından hak
kazanılan gelirlere esas günlük kazanç hesabına giren son takvim
ayı 2008 yılının birinci yarısına ait olanlara
bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir
tutarı yüzde iki oranında, 2008 yılı Temmuz ayı ödeme
döneminden geçerli olmak üzere de 2008 yılının birinci altı
aylık dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel
endeksindeki değişim oranı kadar artırılarak ödenir.
Son takvim ayı 2008 yılının ikinci yarısına ait
olanlara bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan
gelir tutarı 2008 yılının birinci altı aylık
dönemine göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en
son temel yıllı tüketici fiyatları genel endeksindeki
değişim oranında artırılarak belirlenir. Ancak bunlara
2008 yılı Ocak ayı ödeme dönemine ait artış
uygulanmaz.
ç) Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından 2007 yılı Aralık
ayına ilişkin olarak açıklanan 2003=100 Temel Yıllı
Tüketici Fiyatları Endeksinin 2008 yılı Haziran ayı
endeksine göre değişim oranının yüzde ikiyi geçmesi
halinde, aşan kısmı telafi edecek oranı; 2008
yılının ikinci altı aylık dönemine ait gelir ve
aylıklarda (a), (b) ve (c) bentleri gereğince yapılacak
artışa ilave etmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
d) 506
sayılı Kanun ve 2925 sayılı Kanun gereğince
bağlanan gelir ve/veya aylıklar ile telafi edici ödemelerin
artırılmasında ve yukarıdaki (b) ve (c) bentleri uygulanmak
suretiyle bağlanacak gelir ve/veya aylıkların
artırılmasında, 506 sayılı Kanunun ek 38 inci maddesi
hükümleri; 2008 yılında malûllük veya yaşlılık
aylığı bağlanması talebinde bulunan sigortalılar
ile ölen sigortalıların hak sahiplerinin 506 sayılı Kanunun
geçici 82 nci maddesine göre 2008 yılı Ocak ayı itibarıyla
hesaplanan aylıkları için Ocak 2008 ile aylık
başlangıç tarihi arasında Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından açıklanan tüketici fiyatları endeksi artış
oranları ile iş kazaları ve meslek hastalıkları
sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük kazanç
hesabına giren son takvim ayı 2008 yılına ait
olanların gelirlerinin artırılmasında 506 sayılı
Kanunun ek 44 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz ve bu fıkra kapsamına
girenlerin gelir ve/veya aylıklarında 5510 sayılı Kanun
hükümlerine göre ayrıca artış yapılmaz.
(11) a) 1479
sayılı Kanun ile 2926 sayılı Kanun gereğince malûllük,
yaşlılık ve ölüm aylığı alanların 2007
yılı Aralık ayı ödeme döneminde aldıkları
aylıkları 2008 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren
yüzde iki oranında, 2008 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden
geçerli olmak üzere de 2008 yılının birinci altı aylık
dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en
son temel yıllı tüketici fiyatları genel endeksindeki
değişim oranı kadar artırılarak ödenir.
b) 1479
sayılı Kanun ile 2926 sayılı Kanun gereğince 2008
yılında bağlanacak aylıklar, 2003 yılı
Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ve gösterge
tutarları esas alınarak hesaplanır. Bu şekilde hesaplanan
aylık, sırasıyla 8/1/2003 tarihli ve 4784 sayılı
Kanunun 1 inci maddesine, 22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 2
nci maddesinin (a) bendine, 30/12/2004 tarihli ve 5282 sayılı Kanunun
2 nci maddesinin birinci fıkrasına, 8/2/2006 tarihli ve 5454
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (a) bendine ve 5565 sayılı
2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 30 uncu maddesinin (6) ile
(8) inci fıkrasına göre artırılır ve bulunan tutar,
ayrıca bu fıkranın (a) bendine göre artırılarak
ödenir.
c) Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından 2007 yılı Aralık
ayına ilişkin olarak açıklanan 2003=100 Temel Yıllı
Tüketici Fiyatları Endeksinin 2008 yılı Haziran ayı
endeksine göre değişim oranının yüzde ikiyi geçmesi
halinde, aşan kısmı telafi edecek oranı; 2008
yılının ikinci altı aylık dönemine ait gelir ve
aylıklarda (a) ve (b) bentleri gereğince yapılacak
artışa ilave etmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
ç) 2008
yılında, 1479 ve 2926 sayılı Kanunlar kapsamındaki
sigortalılardan alınacak primlere esas olan ve 2007 yılı
Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ile katsayı sabit
kalmak kaydıyla gösterge tablosu, 506 sayılı Kanuna göre prime
esas günlük kazanç alt sınırında 2007 yılına göre 2008
yılında meydana gelen artış oranı kadar
artırılarak uygulanır.
d) 1479
sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin üçüncü ve dördüncü
fıkraları ile 50 nci maddesinin ikinci cümlesi hükmü ve 2926
sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü
2008 yılı için uygulanmaz ve bu fıkra kapsamında
sayılanların aylıklarında 5510 sayılı Kanun
hükümlerine göre ayrıca artış yapılmaz.
(12) 24/7/2003
tarihli ve 4956 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin (d) bendi ile
aynı Kanunun geçici 3 üncü maddesinde geçen 1/1/2008 ibareleri ve
22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde geçen
1/1/2008 ibaresi ile 1479 sayılı Kanunun geçici 27 nci maddesinde
geçen 31.12.2007 ibareleri, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlük
şeklinde uygulanır.
(13) 5434
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (f) bendinde geçen % 4ü ibaresi
% 5i şeklinde uygulanır.
(14) 1479
sayılı Kanunun 69 uncu maddesi, Bu Kanun gereğince
yapılacak bildirimler hakkında 7201 sayılı Tebligat Kanunu
hükümleri uygulanır. Ancak, beş yıl ve daha fazla süreye
ilişkin prim borcu olan sigortalılara ilişkin olarak ek 19 uncu
madde gereğince yapılacak bildirimler ilanen tebliğ suretiyle
gerçekleştirilir. şeklinde uygulanır.
(15) 9/5/2007
tarihli ve 5655 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (2) numaralı
fıkrasında yer alan 2007 yılında ibaresi, 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu yürürlüğe girinceye kadar şeklinde
uygulanır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 28inci madde üzerinde söz alan üyelerin isimlerini
okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Algan Hacaloğlu,
İstanbul Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Emin
Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. Şahısları adına, Ahmet
Ertürk, Aydın Milletvekili; Ramazan Başak, Şanlıurfa
Milletvekili.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Algan
Hacaloğluna aittir.
Sayın
Hacaloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 28inci madde üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu madde işçinin, emeklinin, memurun
ağzına bir parmak bal çalıp, onları avutma kandırma
maddesi. Yani, kısaca özetlersem, olayı böyle ortaya koymam icap
ediyor. Bu maddenin 3üncü, 4üncü, 5inci, 6ncı ve 7nci
fıkraları ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çerçevesi
içinde yer alan ve ek ödemeden yararlanmayan, yararlanamamış olan
personele, kamu çalışanlarına yönelik olarak bir düzenleme
getiriliyor ve onlara, her birine göstergede yapılan artış çerçevesi
içinde günde -yıllık, her ay, on iki ay- ortalama üç simit
parası karşılığı ilave bir ek ödeme
yapılacak. 4 kişilik aileyi geçindiren bir kişiye günde üç simit
verilecek -yani adam başına bir simitten daha az- ve böylelikle o
kamu çalışanının üzerine gelen artan geçim sorununu
aşması beklenecek.
Keza, 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2925 sayılı Kanun
çerçevesinde emeklilere yönelik olarak da bir artış getirilmekte. Bu
artış, yıllık yüzde 4 olarak belirlenmiş olan program,
enflasyon hedefi çerçevesi içinde, ilk altı ayda yüzde 2lik, ikinci
altı ayda yüzde 2lik ve olası, ilk altı ayda yüzde 2 üzerine
çıkabilecek enflasyon karşılığı bir fazla
uygulamada Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması çerçevesinde
bir düzenleme.
Yine, 1479
sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu çerçevesi içinde bulunan emeklilere yönelik olarak da,
benzeri şekilde, 2+2, ilk altı ayda, enflasyonda yüzde 2nin üzerinde
bir fark varsa Bakanlar Kuruluna yetki verilecek; böyle bir düzenleme.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten bunlar gülünç, gerçekten bunlar emeklinin
şu anda vermekte olduğu yaşam kavgasını, kamu
çalışanlarının içinde bulundukları geçim sorununu
algılamayan, ona çare üretmeyen ve işte, bizim imkânımız bu
kadar, bütçe açığımız şöyle, faiz dışı
fazla böyle ve bir taraftan, bütçenin yüzde 25i faiz ödemesi olarak faizden
geçinen rantiye kesimine aktarılırken, diğer taraftan, bu küçük
hesaplar etrafında, çalışanlarımız, kamu
çalışanlarımız ve memur ve emeklilerimiz avutulmak
isteniliyor. Bir taraftan büyüme geriliyor, enflasyon artıyor,
faiz-enflasyon-sıcak para kıskacı ekonomimizi giderek
daraltıyor. İşsizliği artıran, yoksulluğu
yaygınlaştıran etkiyi azaltmak yerine artırıyor bu baskı
ve giderek ekonomide bir stagflasyon ve dış dengede bir
kırılma riski yaygınlaşıyor. Bu durum tabiatıyla
en çok dar gelirlileri ve işsizleri ezmekte. 2008 yılında
beklenen reel faiz, şu andaki göstergelere göre yüzde 8 oranında ve
çiftçi, işçi, memur, esnaf ağır geçim sorunları
altında ezilirken, biraz evvel ifade ettiğim gibi, sistem, faiz
gelirleriyle geçinen kesime rantiye şenliğini sürdürmekte.
Değerli
arkadaşlarım, hâlen, en düşük SSK emeklisinin
aylığı -Ekim 2007ye göre- yoksulluk
sınırının dörtte 1i kadar. Bu oran Bağ-Kur
emeklilerinde, esnaf emeklilerinde beşte 1i kadar. Bağ-Kurlu çiftçi
emeklilerinde ise sekizde 1i kadar. En iyi durumda olduğunu ifade
ettiğimiz memur emeklilerinde ise üçte 1i kadar. Yani, genel anlamda
bütün emekliler, emekli kesimlerin tümü, ama tümü yoksulluk
sınırının çok çok altında, açlık
sınırları içinde yaşama tutunmaktalar.
Net asgari ücret
419 YTL. Tabii, bu ücret ne asgari ücretle çalışmakta olan
işçilerimizin yaşam koşullarını iyileştirmekte ne
de Avrupa ülkeleri ölçeğinde en yüksek düzeyde olan istihdam vergisi yükü
nedeniyle işverenlerimize de bir kolaylık sağlamakta.
Bu bütçe
yasasıyla memur maaşlarının, 2008 yılında,
yaklaşık, aile yardımı da dâhil olmak üzere yüzde 7,46
oranında artması öngörülüyor. Getirilen artış ile, 1.090
lira olan Aralık 2007 maaşı üzerine biraz evvel ifade
ettiğim, 3üncü maddede belirttiğim çerçevede bir gülünç
artış -ben bunu simide vuruyorum yine- aile başına 124
simitlik bir artış getiriliyor. Ye, ye, ye, tok karna yaşa!
Emeklilerin
durumu daha kötü. Bildiğiniz gibi, Hükûmet ısrarla ve ısrarla
bir büyümeden söz ediyor. Evet, son altı yıl içinde ekonomi yüzde
41,9 oranında büyüdü, enflasyon kümülatif olarak yüzde 61,3 düzeyindeydi.
Emeklilere 2002den 2007ye -Hükûmetin verdiği rakama göre- sağlanan
artış yüzde 90 düzeyinde. Nereden bakarsanız bakın emekli
içeride. Refah payını
Ekonomi büyüyor diyoruz, ama Hükûmet, refah
payını kamu çalışanlarından ve emeklilerden esirgiyor
değerli arkadaşlarım. O yan ek, destek, vesaire veriyoruz diyor.
Hayır, bu yeterli olmuyor. Onu zaten vereceksiniz, ama kendisini,
işçiyi, emekliyi, kamu çalışanını, refah payı
hakkından yararlandırmanız gerekiyor. Üstelik dar ve sabit
gelirliler, gelir düzeyinin bu yetersizliği yanında, 1993
yılındaki yüzde 51,5 oranından, 2008 yılında yüzde
66,9a yükselecek olan dolaylı vergiler altında, da bir kez daha o
cenderede eziliyorlar değerli arkadaşlarım.
Esnek
çalışma koşullarına yeni alanlar açan,
taşeronlaşmanın yaygınlaşmasına yeni olanaklar
tanıyan, örgütlenmeyi caydıran, işten çıkarmalara göz
yuman, toplu sözleşme sürecinin etkinlik ve kalite düzeyini gerileten, 12
Eylül ile emek üzerine getirilmiş olan, örgütlenme hakları üzerine
getirilmiş olan kısıtlamaları daha da çok
yaygınlaştıran bu geri çalışma, yaşam koşulları,
bu bütçeyle gerçekten taşınamaz, sürdürülemez noktaya geliyor ve
hepsinden öte, tabiatıyla Avrupa Birliği ile taraf olmayı
üstlendiğimiz ILO sözleşmeleri koşullarını içine
sindiremeyen bir anlayışla, kamu çalışanlarına,
memurlara grevli toplu sözleşme hakkını çok gören bir
anlayışla Hükûmetin çalışanlar üzerinde kurduğu
baskının insani tarafı olmadığını burada bir
kez daha ifade etmek istiyorum. Bunun sonucu, tabii, Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programının 2007-2008 İnsani
Gelişme Raporuna yansıyor ve Türkiye, gayrisafi millî
hasılanın büyüklüğü açısından 17nci olan Türkiye
insani gelişme açısından 84üncü sıraya düşüyor.
Değerli
arkadaşlarım, IMF ile ilişkilerimizde ulusal
çıkarlarımız ve ekonomimizin ihtiyaçları ön planda
tutulmalıdır. Yüksek reel faiz, düşük kur, borçlanma
kıskacı piyasalara güven veren politikalar eşliğinde
aşılmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hacaloğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Bir dakika
Toparlıyorum.
Yüksek reel faiz
politikasının, sabit sermaye yatırımlarıyla üretim
temelinde ve sağlıklı büyümenin önüne engel oluşturmayacak
yapıda bir düzene, bir ortama ulaşması, dönüşmesi
sağlanmalıdır. Her koşulda istikrar içinde yüzde 7lik bir
ortalama büyüme hedef alınmalıdır. Ekonominin spekülatif
sıcak paraya olan bağımlılığı
aşılmalıdır. Ve diğer önlemler
Bu diğer önlemler
daha uygun bir zamanda sizlerle paylaşacağımız konular,
ancak ekonomide bu düzenlemeler ve bu vizyon doğrultusunda diğer
önlemler ve yapısal düzenlemeler de yaşama geçirilirse, ülke
düzlüğe çıkar. Ancak ne yazık ki, görmekteyiz ki, Hükûmetin
böyle bir niyeti, böyle bir tavrı, düşüncesi yok. O nedenle, emek
haklarına, sosyal adalete duyarlı, sosyal demokrat bir parti olarak,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu bütçeye hayır diyeceğiz, bu
maddeye hayır diyeceğiz.
Hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Sayın Ayhan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri;
görüşülmekte olan 2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
28inci maddesi hakkında görüşlerimi ifade etmek amacıyla,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, şahsım ve grubum adına saygılar sunuyorum.
Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; önce eleştirilerimizi
yapacağız, hemen arkasından Hükûmet üyelerinin
arzuladığı gibi önerilerimizi ortaya koyacağız, daha
sonra da konuyla ilgili olarak müşterek düşünmeyi sağlayacak
hususlara değineceğiz.
Sayın
Başkan, muhterem milletvekilleri; gerçekten mevzuattan kaynaklanan
birtakım problemler veya zorunluluklar nedeniyle uygulamada birtakım
ertelemelerin olması doğal karşılanabilir. Hatta, bazen o
süre zarfında uygulamanın durdurulması bile söz konusu olabilir.
Bazen birkaç defa da erteleme ve uygulamayı durdurma işlemi de
yapabilirsiniz. Ancak, bir kanun tasarısının
hazırlanmasına özel bir önem verilmesi ve itina gösterilmesi gerekir.
Bunu şunun için ifade etmek istiyorum: Görüştüğümüz tasarı,
2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Tasarısı, 28inci maddenin
başlığı ise Kısmen veya tamamen uygulanmayacak
hükümler.
Muhtevayı
ele almadan önce şekil olarak bakalım. Burada birinci
fıkranın bir bendinde kanunun tarihi var, diğerinde yok.
Şekilde bir bütünlük yok. Otomatik olarak altı fıkrada yedi
kanun veya bazı maddeleri devre dışı kalıyor. 28inci
maddenin onuncu fıkrasının (a) bendinde en son temel
yıllı tüketici fiyatları genel endeksindeki değişim
oranı, (d) bendinde ise Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan tüketici fiyatları endeksindeki artış
oranları, on birinci fıkrasının (a) bendinde, Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel
yıllı tüketici fiyatları endeksindeki artış
oranı şeklinde ifadeler yer alıyor. Muhtemelen, ilgili
kurumlardan gelen şekliyle, Hükûmetin talimatıyla son dakikada aceleyle
konulan bu hükümlerdeki tezatların ortaya çıkmasına da neden
oluyor. Bürokraside bunun adı kes-yapıştır. Onuncu
fıkranın (d) bendinde ise, endeksindeki artış
oranları ifadesi yer alıyor. On birinci fıkranın (a)
bendinde ise, endeksindeki artış oranı deniliyor.
Hükûmetin bu tür
hususlara dikkat etmemesini doğal karşılıyorum. Bu
Parlamentoda, bu çatı altında AKP Hükûmetleri önce kanunu
çıkarıp, sonra da Anayasaya aykırı diye Anayasayı
değiştirmedi mi? Onun için bu Hükûmetin yaptıklarını
doğal karşılıyorum, ancak yapılan işlerin
doğru olmadığını da ısrarla ifade etmek
istiyorum.
Diğer
taraftan, daha yeni sayılabilecek sürelerde, yakın geçmişte
yürürlüğe giren kanunların bazı hükümlerinin niçin
uygulanmayacağını da kamuoyuna iyi anlatmak gerekir, çünkü
kamuoyu uygulanmayacak bir hukuk metninin neden yasa hâline getirildiğini
sorgulamaya başlıyor. Yıl içinde hesaplamalarda baz
değiştirilebilir.
Diğer
taraftan, yine, 28inci maddenin 15inci fıkrasında 9/5/2007 tarihli
ve 5655 sayılı Kanunun 3üncü maddesinin (2) numaralı
fıkrasında yer alan 2007 yılında ibaresi, 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu yürürlüğe girinceye kadar şeklinde değiştiriliyor.
Bu, bize,
Hükûmetin bazı tasarılarının yasalaşıp yürürlüğe
girmesi konusunda endişeleri olduğuna dair
kuşkularının, daha bütçe hazırlanırken var
olduğunu gösteriyor. Nitekim, böyle bir ifadenin burada yer alması,
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Hazineden
sorumlu Devlet Bakanının daha birkaç gün içindeki beyanlarından
daha net ortaya çıkıyor.
Bir diğer
husus da madde gerekçelerinin anlaşılabilir olması
gerektiği konusudur. Tek tek girmeyi düşünmüyorum, ancak konuyla
ilgili veya konuya yakın ilgili kişilerin okuduğunu
anlayacağı bir şekilde yazılması gerekir. Bu aynı
zamanda saydamlığı da artırır. Bu konunun dikkate
alınacağını ümit ediyorum.
Yukarıda
belirttiğimiz birkaç husus bile, tasarının
hazırlanmasında, en hafif deyimiyle, işin ne kadar ciddiye
alındığını göstermesi açısından önem arz
etmektedir. Aslında muhalefet, Hükûmetin arzu ettiği şekilde
yardımcı olmaya çalışmaktadır. Cari açık diyoruz,
daha cümle bitmeden menfi tepki alıyoruz; bütçe açığı
diyoruz, aynı olumsuz tepki; istihdam diyoruz, aynı olumsuz tepki;
dış ticaret açığı, ona da aynı tepki; enflasyon
diyoruz, ona da aynı tepki; vergi gelirleri hedefi gerçekleşmedi
diyoruz, ona da aynı tepki; yatırım harcamaları 2008de
negatif oluyor diyoruz, ona da tepki.
Hükûmet,
büyümenin sürdürülebilir olmadığı konusundaki görüşlere
verdiği tepkinin ne kadar yanlış olduğu, birkaç gün önce
açıklanan üçüncü çeyrek millî gelir artış oranlarıyla
ortaya çıktı. Ancak Sayın Maliye Bakanının kamuoyuna
yaptığı açıklamalar, en azından hadiseyi
kabullendiğini göstermesi açısından takdir edilecek bir husustur.
Hükûmet, cari işlemler ile ilgili toplantılara hemen
başladı. Bu bile olumlu bir gelişme. Yakında, gayrisafi
millî hasıla ile ilgili toplantıların
başlayacağından da kuşkum yok. Keza, enflasyon da
aynı, hem de ihtiyaca binaen bu toplantılar yapılacak. Öncelikle,
gerek komisyonda gerek daha önce Genel Kurulda yaptığım
konuşmalarda, ihracatın temel dinamiği ve felsefesi hâline gelen
dâhilde işleme rejimi konusunda, Sayın Maliye Bakanının
takdir ettiğim cüretkâr çıkışlarına ne oldu? Bu
konuyla ilgili, Maliye Bakanlığınca veya ilgili Devlet
Bakanlığınca müştereken yapılan bir çalışma
var mıdır?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Var.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) - Bütçe ile ilgili gelişmelerde, daha önce açıklanan
8,5 milyar YTLlik bütçe açığı hedefinin kim tarafından
söylettirildiği ortaya çıkmadı, Sayın Maliye Bakanı bu
hususa hiç değinmiyor. Ocak-kasım nakit dengesinde açığa
baktığımız zaman 15,3 milyar YTL olduğunu görüyoruz.
Aslında, tarımsal destekleme ödemelerinden, müteahhit
alacaklarının ödenmeyen kısımlarından, ödenmeyen
tedavi giderlerinden ve benzeri harcamalar dikkate
alındığında, bütçe açığının,
gerçekleşme tahmininden daha yüksek olacağı açıktır.
Bunu, bütçe açığını, Sayın Başbakanın iki
bakanıyla beraber yaptığı açıklamalardan sonra, 2007
yılında ortaya çıkan durumla
karşılaştırdığımızda, hazırlanan
2008 yılı bütçesinin samimiyetinin de ne ölçüde
olacağını göstermesi açısından önemlidir. Bu bütçe,
yatırım yapmayan bir bütçe. Sadece bütçe yatırım hedefi
değil, toplam kamu sabit sermaye yatırımları da negatif.
Altyapı yatırımları azalan bir ülkeye ileride kim
yatırım yapar.
2008
yılı maliye politikaları hedeflerine bakarsak bunlar, genel
gerekçede de yer alıyor- tesis edildiği söylenen mali disiplinden
uzaklaşıldığı ayan beyan ortadadır. Vergi
gelirleri hedeflerin gerisinde, harcamalara bloke koyuyorsunuz, 2008
yatırım hedefleri negatif. Enflasyonla mücadele
politikasının ne kadar desteklendiği, açıklanan enflasyon
rakamlarıyla ortaya çıkmıştır. Faiz giderlerinin bütçe
üzerindeki baskısı, 2008 rakamlarına
baktığımızda, gayet net bir şekilde ortaya
çıkıyor. Bütçe harcamalarının sağlam gelir
kaynaklarıyla finanse edilmediği de ortada. Telekomdan beklenmeyen
gelir, Sosyal Güvenlik Kanununun uygulanmamasından kaynaklanan avantaj,
tasarruf, vergi gelirlerinde hedeflere ulaşılmaması da dikkate
alındığında, bütçe açıklarının bundan çok
daha yukarıda olacağı ayan beyan ortadaydı. Makroekonomik
istikrarla birlikte sürdürülebilir kalkınmanın nereye
varacağı, son açıklanan büyüme rakamlarıyla gözükmeye
başladı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hesap
verilebilirlik ve saydamlığı daha çok
artırırsanız bizlerin sizlere yardımcı olma
şansımız da artacaktır. Sosyal politika ve programlarda
gelir düzeyi düşük kesimlerin nasıl desteklendiği ve iaşeye
muhtaç hâle getirildiği ortada. Kırsal kesimin altyapısına
ayırdığınız ödenek, 2 milyar YTLden 500 milyon YTLye
düşüyor. Tabii ki hepsi bu değil, tarımsal destekleme
ödemelerinde, verimliliği ve üretimi teşvik etmiyorsunuz, ödenekleri
seçim öncesi bitirdiniz. Bu, samimi bir yöntem değil. Bizim, Denizlinin
Talas ve Buldan Ziraat Odaları Başkanlarından gelen
şikâyetler size ulaşmıyor mu?
Bu vesileyle,
2008 yılı merkezî yönetim bütçesinin hayırlı olması
dileğiyle yüce Meclisin değerli üyelerine saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Şahsı
adına Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk
(AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET ERTÜRK
(Aydın) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
58inci ve 59uncu Hükûmetlerde ülkemizin sorunlarını çözme konusunda
bir dik duruş sergileyen AK Parti, şimdi 60ıncı
Hükûmetiyle ve şu anda görüşmekte olduğumuz ve artık
sonlarına yaklaştığımız bütçemizle, ayağa
kalkan ülkemizi artık atağa kaldırmaya ve hak ettiği ve
layık olduğu saygın ve onurlu yerini taşımaya
azmetmiştir.
Görüşmekte
olduğumuz bütçemizde, gerçekten, ülkemizin gerek sosyal politikalarda
gerek ekonomik politikalarda ve gerekse bölgesinin parlayan
yıldızı olması konusunda bir duruş sergileyen
Sayın Başbakanımıza, değerli bakanlarımıza,
bu bütçeyi hazırlayan değerli bürokratlarımıza ve
katkıda bulunan çok değerli milletvekillerimize teşekkür
ediyoruz.
Toplum
refahının artırılmasında, adaletli gelir
dağılımının sağlanmasında, ekonomi
politikalarının etkili sosyal politikalarla uyumlu yürütülmesinde,
toplum desteğinin alınmasında gerçekten bu bütçe bizlere
fırsatlar ve imkânlar yaratacaktır. Örneğin, ürettiği
ürünlerle bizleri besleyen, bizleri doyuran çiftçilerimize 5,4 katrilyon TLlik
veya 5,4 milyar YTLlik tarım bütçesiyle gerçekten çiftçilerimize ve
ürettiği ürünlerle hem toplumumuzun ihtiyaçlarını
karşılayan hem de ülkemize ihracat fırsatları yaratan bir
bütçe ortaya konulmaktadır.
Mesela, sosyal
politikalarda ve tarım politikalarında Hükûmetimiz -hemen bir örnek
vermek istiyorum- örneğin, fidancılık ve fidan dikme konusunda
bir politika ortaya koymuş, fidan diken çiftçilerimize dekar
başına 250 milyon lira destek vermiş ve bu fidanları üreten
çiftçilerimizin ürettiği ürünleri paketleyen, ambalajlayan
insanlarımıza, müteşebbislerimize de kırsal kalkınma
destekleriyle yüzde 50 hibe vermiş, ayrıca, bu ürünleri ihraç eden
-markalı, ambalajlı bir şekilde ihraç eden-
müteşebbislerimize, ihracatçılarımıza da ton
başına, örneğin, sofralık zeytinde 200 dolar,
zeytinyağında da 400 dolar destek vermek suretiyle bir entegre
bütünlük hâlinde Türk tarımını hak ettiği güzel yere
taşıma uğraşısı içerisinde olmuştur.
Ben, yüce
Meclisimize, katkıda bulunan değerli milletvekillerimize
teşekkür ediyorum. Yaklaşan Kurban Bayramımızı, yeni
yılımızı kutluyorum ve bu bütçemizin tüm ulusumuza,
ülkemize, vatanımıza, Meclisimize hayırlar getirmesini
diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertürk.
Şahsı
adına, Ramazan Başak, Şanlıurfa Milletvekili
Yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben söz istiyorum.
BAŞKAN -
Şahsı adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe Kanunu
Tasarısının sonuna doğru yaklaştık. Tabii,
yerimizden birçok soru soruyoruz. Hükûmete mensup bakanlar sık sık
sandalye değiştiriyorlar. Nedense, o sandalyede bir
rahatsızlık var, bir şeyler oluyor. Orada uzun zaman oturmaktan
rahatsız oluyorlar. Bir bakıyorsunuz, Sağlık gitmiş
Maliye gelmiş, Maliye gitmiş Devlet gelmiş. Bunlar hayret edilecek
bir şey. İşte, bomboş Hükûmet sıraları.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sen de girip çıkıyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu saatte, gidin bakın bakalım, hangi bakanlıkta,
Allahınızı severseniz, hangi bakanlıkta hangi bakan
çalışıyor?
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Hepsi çalışıyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) Hepsi keyiflerine bakıyorlar. Bunları söyleyeyim.
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Hepsi çalışıyor, hepsi saat ikilere kadar
çalışıyorlar.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, Hükûmetin bu Meclise ciddiyetle değer vermesi
lazım. Bu Hükûmet bu Meclise değer vermezse sizin de onun cezasını
vermeniz lazım.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Hükûmet çalışıyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) İşte, yok kardeşim
Efendim, bir de
Mecliste bakanlara bizim
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sen kendi söyleyeceklerini söyle.
KAMER GENÇ
(Devamla) Tabii söyleyeceğim. Ama, kardeşim, benim söylediğim
şeye cevap vermiyorsa ben ne yapayım yani?
Şimdi, biraz
önce, bir devlet bakanı burada dedi ki: Efendim, geçmişte yirmi iki
tane bankaya el konuldu, 23 küsur milyar dolarlık zarar
yapıldı. Hayır, o 22 milyar
Bakın, sizin
Hükûmetiniz iktidara geldiği zaman, Bankalar Düzenleme ve Denetleme
Kurulunda 2 tane üye eksikti. İmar Bankası o zaman büyük miktarda
suistimal yaptı ve bir ay, sizin Hükûmetiniz o bankaya el koymak için,
kasten ama, kasten, 2 tane Bankalar Düzenleme ve Denetleme Kuruluna üye
atamadı ve dolayısıyla -esas bugünkü ekonomik
sıkıntı oradan geliyor- ondan sonra, o el konulmaması
nedeniyle devletin zararı 8 katrilyon lira.
Şimdi,
aslında, o el konulan bankaların değeri hepsi 16 milyar
dolardı. Bunun 8 milyar doları İmar Bankasından geldi.
Sonra, öyle keyfî hareket ettiniz ki, mesela el konulan bankalardan Kentbank
gitti Danıştay Dava Dairelerinde iptal kararını aldı.
Ama, tabii, bu Hükûmet mezhepçi bir düşünceyle hareket ettiği için,
Kentbankın sahiplerine, mezhepleri nedeniyle o insanlara mahkeme
kararlarını uygulatmadılar. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Hayda! Ne alakası var ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Çeşitli bahanelerle bunu önlemeye çalıştılar ve
insanları perişan ettiler.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Ya, bankaların mezheple ne alakası var!
KAMER GENÇ
(Devamla) Hukukun işlemediği bir yerde, hukukun iktidarın
emrine girdiği bir yerde, tabii ki insanların hak arama özgürlükleri
yok ve sağlıklı bir sonuç almasına imkân yok.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Bankanın mezheple ne ilgisi var!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, ben, kendi ilimdeki Ziraat Bankasının bir
uygulamasından bahsedeyim, belki sizin de vardır.
Şimdi,
gidiyoruz oraya, çiftçi gidecek 3 milyar, 5 milyar kredi alacak. Banka diyor ki
İşte, Hükûmetin çıkardığı genelge: Efendim git
ya bir devlet memurunu bana kefil getir veyahut da burada, en azından
bilançosunda veyahut da ticari faaliyetinde o miktardan daha fazla maddi
kaynağı olan bir esnaf bana kefil göster. Yok kardeşim, bizim
orada ilçelerimiz çok küçük bir yer, orada olsa olsa on-on iki tane yerli memur
olur, olsa olsa da üç beş tane de esnaf olur. O zaman niye böyle bir
şey
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) Peki, ne yapalım?
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, yani, bakın
Orada krediyi alan insanlar 3 milyar, 5
milyar, en fazla çiftçilik kredisini alıyor. Şimdi, bu insanlar,
zaten köylü insanı çok onurlu, çok soylu, kendi borcuna sadık. Onlar
işte arkasında iktidar gücü olan birtakım holdingler gibi utanma
duygusundan yoksun insanlar değil ki. Köylü çok haysiyetli, onurlu ve
borcuna sadık çıkan bir kesimdir. Yani, hiçbir köylü de şimdiye
kadar bu 3 milyar, 5 milyar krediyi alıp da üzerine yatmamış.
Kayıtları inceleyin arkadaşım ya! Yani, sırf o
insanlara, işte kredi vermemek için böyle acayip acayip uygulamalar
getiriyorsunuz. Yani, siz küçükleri ezmeye çalışıyorsunuz. Sizin
yaptığınız politikanın altında bu var. Yok,
büyüklere zaten el vermişsiniz, onlar devletten çalıyor, çırpıyor,
götürüyor.
İşte,
şimdi bakın, yarın Maliye Bakanı, bilmem Çalık
Holdingle ilgili birtakım KDV muafiyetlerini getirecek. Ben şimdi
söyleyeyim de, getirirse demesin ki Kamer Genç demedi. Buraya getirecek mi
getirmeyecek mi göreceğiz.
ASIM AYKAN
(Trabzon) İspat et!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, ondan sonra büyük şirketlerin vergi
şeylerini, katrilyonlarını affediyorsunuz, ya, bir tüccara 3
milyar, 5 milyar kredi vermiyorsunuz. Bu ayıp yani!
Bakın,
hayvancılık Türkiyede ölüyor. Ben işte geçen gün de söyledim,
arpanın kilosu geçen sene 240 bindi, bu sene
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) 240 lira
KAMER GENÇ
(Devamla) Evet, 240 liraydı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun, ek
sürenizi verdim.
KAMER GENÇ (Devamla)
Arpanın kilosu geçen sene 240 liraydı, bu sene 560 liraya
çıkmış. Adam koyun besliyor, üç sene önce koyunun çifti 600
milyona satılıyordu, bu sene 200 milyona vermiyorlar.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bakanlar değişti gene, bakanlar
değişti
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, diyor ki: Efendim, arpa yüzde 100ün üzerinde
artmış. Ben bu koyunları nereye koyayım? Yani, nereye
götüreyim? diyor.
Yani, onun için,
arkadaşlar, sizin, memleketin idaresinden, inanınız ki haberiniz
yok. (AK Parti sıralarından gürültüler)
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Senin haberin var mı?
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, şimdi, burada çoğunluğunuz var diye böyle
kendinizi göklere çıkarmayın. Gelin, gidelim şu sokaktaki
insanlara, esnaflara, memurlara, emeklilere soralım: Yahu,
Allahınızı severseniz, siz hâlinizden memnun musunuz,
değil misiniz? (AK Parti sıralarından gürültüler)
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Olmasa oy vermez.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, değil millet. Millet değil. Siz hayal âleminde
yaşıyorsunuz. Memleket büyük bir yoksulluk içinde, büyük bir sefalet
içinde, bunları siz görmüyorsunuz. Bakın göreceksiniz, mahalli
seçimlerde bu millet size iyi bir darbe vuracak; yani göreceksiniz. Ha siz ne
kadar kömür de dağıtırsanız
Hiç altın kalmadı kuyumcularda.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Yapma ya, insaf!
KAMER GENÇ
(Devamla) Altın kalmadı, hepsini aldınız
dağıttınız.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Sen de dağıt!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama altın da dağıtsanız bu millet size gerekli
şamarı vuracaktır.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Hükûmet
adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Nazım Ekren.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; uzun süre polemik konusu olan TMSF'ye devredilen
bankalarla görev zararları konusunda artık kesin rakamları ve
yoruma mahal bırakmayacak değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Toplam yirmi iki
banka ya Bakanlar Kurulu kararıyla ya da doğrudan, o dönem
kurulmuş olan BDDK aracılığıyla TMSF'ye
devredilmiş oldu. Şimdi rakamları tekrar, biraz daha dikkatlice
ve biraz daha sakin bir şekilde sizlerle paylaşmak istiyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kuruluş izinlerini kimlerin
imzaladığını söyleyin Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (Devamla) Toplam yirmi iki bankanın
-İmar Bankası da dâhil- İmar Bankasının TMSF'ye devir
tarihindeki oluşan zararı 5,9 milyar dolar ama toplam yirmi iki banka
23,214 milyar dolar. 57'nci Hükûmet döneminde TMSF'ye devredilen bankaların
zararı ise 14,799 milyar dolar.
Şimdi burada
az önce söyledim, TMSF'ye devir tarihi ile bankaların tasfiye tarihi
arasındaki farkta oluşan miktarın hazineye maliyeti 27,7 milyar
dolar. Bu sadece eğer İmar Bankasının az önce ifade
ettiğim 5,9'unu çıkarırsak -onun ödemesini
yaptığımızı söylemiştim- geriye kalan önemli
miktarın bu bankaların faaliyette bulunma sürecinde ortaya
çıktığını söyleyebiliriz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (Devamla) - İkinci önemli nokta,
görev zararları alacaklarının menkul kıymete
bağlanmasıyla ortaya çıkan tablo. Bu konuda da Aralık 2000
tarihi itibarıyla stok olan görev zararları sonucu oluşan borç
17 milyar 413 milyon YTL. 2001 yılı içinde oluşan
artış, net olarak bakıldığında, toplam 28 milyar
722 milyon YTLye ulaşıyor.
Demin yorum
yapıldığında, değerlendirme
yapıldığında bir noktayı sizlerle
paylaşmamıştım. Eğer bu rakamlara o dönemden sonraki
finansman maliyetini ya da dolar cinsinden veya YTL cinsinden temerrüt ve
işletilen faizleri dikkate alırsanız, rakamlar 2 katına
çıkmış olacak.
Son olarak da
yine cumhuriyet tarihinde özellikle bu yolsuzluklar konusunda geriye doğru
tahsilat imkânı veren 5020 sayılı Kanunu düşünürseniz,
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde, bu dönemde oluşan
zararların da tahsil edildiğini bir kez daha sizlere
hatırlatıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, kuruluş izinlerini bir türlü
söylemiyorsunuz. Acaba sizi bağlayan bir şeyler mi var veya
arkadaşlarınızı bağlayan bir şeyler mi var?
BAŞKAN
Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Son söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, soru-cevap işlemine geçtim. Önce isteseydiniz memnuniyetle
verirdim Sayın Genç. Soru-cevap işlemini başlattım, daha
sonraki bir aşamada... Evet, soru hakkınız var zaten, soru
soracaksınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam, peki.
BAŞKAN
Sayın Akcan, buyurun efendim.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım,
aracılığınızla, demin sormak isteyip de
sormadığım soruyu şimdi sormak istiyorum.
Afyon Bolvadinde
1997 yılında başlanmış 100 yataklı bir devlet
hastanesi var. Bunun 99a kadar yüzde 17si yapılmış, 2002nin
ekim ayına kadar da yaklaşık 8 trilyon para harcanmış,
yüzde 95 mertebesine gelinmişti.
Şimdi, bu
kadar para harcadıktan sonra, sadece 500 milyar harcayarak bitirilip bu
paranın sahiplerinin emrine verilecek olan hastaneye altı yıldan
beri yaklaşık bir yarım trilyon bulunup verilmemesinin ekonomi
yönetiminin anlayışı bakımından değerlendirmesini
yapar mısınız?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Başkanım.
Adıyaman-Kâhta
arası 35 kilometrelik bir yol mevcuttur. Aynı zamanda
Adıyaman-Gölbaşı arası da 65 kilometredir. Bu
istikametlerde duble yol çalışmalarınız var
mıdır? Varsa, ne aşamadadır yahut da düşünüyor
musunuz?
Yine
Kâhta-Siverek arası, Atatürk Baraj Gölünden günün yirmi dört saatinde, en
az 34 araçlık feribot seferlerini düşünüyor musunuz?
Üçüncü bir sorum:
Adıyaman Havaalanında ILS sistemi yoktur. Bu sistemi düşünüyor
musunuz? Düşünmüyorsanız, niye düşünmüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köse.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, tabii
ben orada yaptığım konuşmada, Kentbankın
kararlarını niye uygulamadınız dedim. Sayın Bakan onu
söylemedi. Ayrıca, geçmiş dönem sizin milletvekiliniz olan
kişinin 60 milyon dolarlık borcu tahsil edildi mi edilmedi söyledim.
Söylemedi. Bir daha söyleyeyim: Ya 2005 veya 2006 TMSFnin
yayınladığı 31/12 hesabıyla bir bilançoda İmar
Bankasının devlete olan borcu 7,5 katrilyondu Sayın Bakan.
Bunları milletten saklamayın, çıkın ve
Burada 4,5
katrilyon dediniz, bu doğru değil. Devletin
kayıtlarını siz yayınlıyorsunuz, bunu inkâr ediyorsunuz.
Lütfen, burada, hesabınıza geldiği gibi sorulara cevap vermeyin.
Devleti şeffaflaştırın. Onun için, bize doğru dürüst
cevap vermezseniz biz nasıl sizinle şey edelim. Onun için, ikide bir
orada yer değiştiriyorsunuz, o kaçıyor, oraya gidiyor, o
gidiyor, buraya geliyor. Böyle bakanlık olur mu efendim? Birisi orada
devamlı otursun, bizim muhatabımız olsun. Yani hükûmet etmenin
ciddiyeti bu. Onun için sorularımıza açık ve net cevap verin
efendim. Verin ve burada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Bir Bakanla bu üslupta konuşamazsın!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakanın ne özelliği var ya?
BAŞKAN
Sayın Aydoğan, lütfen efendim, karşılıklı
konuşmayalım.
Sayın
Bakanım, buyurun.
Sayın
Aydoğan
Sayın Genç
Arkadaşlar, karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
Sayın
Bakanım, buyurun.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Sayın Akcan
Hastaneye, tamamlanması için az bir para kaldı. Az bir ödenek
verilmesiyle hastane tamamlanacak. O para niye verilmiyor? diye sordu.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Bakanım, beş yıldır 8
trilyon harcanmış, 500 milyar beş yıldır verilmiyor.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Neredeki bu hastane?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Afyon Bolvadinde
Sizinle
alakası yok, Sağlık Bakanlığıyla ilgili bir
hadise.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Tamam. Müsaade ederseniz, ben onu
Sağlık Bakanıyla bir görüşeyim, ondan sonra da size konu
hakkında bilgi veririm.
Sayın Köse
Adıyaman-Kâhta yol çalışmaları yapılıyor mu?
dedi. Şu anda ben Adıyaman-Kâhta yol durumunu tam bilemiyorum. Onu
da, müsaade ederseniz, Karayollarından ve ona bağlı olan
Ulaştırma Bakanlığımızdan öğrenip bilgi
vereyim.
Bir de
Adıyaman Havaalanında
Ne dediniz siz?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) ILS
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) ILS
Evet, herhâlde o da olması
lazım. Ama, şu anda var mı yok mu, bilemiyorum.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Yok.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ulaştırma
Bakanlığından onu öğreneyim, sizlere bildireyim.
Sayın Genç
Burada o bakan gidiyor, o bakan kalkıyor. falan diyor. Değerli
Genç, burada hangi bakanın oturacağını sana
sormayacağız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, rahatsızsanız ben sizin yerinize oturabilirim yani!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sen yerinde iyi otur, ona bak.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yok, yok
Ben de her zaman burada oturuyorum.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) İkide bir kalkıyorsun
kendin, kimse bir şey söylemiyor. Gidip gidip geliyorsun orada. Sana kimse
bir şey söylemiyoruz. Bak bir şey söylüyor muyuz biz? Ne geldin, ne
gittin, bir şey diyor muyuz? Gereği olur o bakan oturur, gereği
olur bu bakan oturur. Ne gerekirse biz onu yaparız. Onu da senden soracak
hâlimiz yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benden sormazsanız sonunuz felaket olur.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) İkincisi, şimdi
konuşuyorsun, konuşuyorsun
Yani, ben sorularını doğru
dürüst anlamıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sende anlayış kıtlığı varsa benim ne
günahım var?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Kalkıyorsun, bir de Şeffaf
söyleyin, açık söyleyin, şu söyleyin, bu söyleyin
Sen bir defa, bir
açık ol, bir şeffaf ol, bir anlayalım yani seni.
Bakın,
şimdi, Sayın Bakanımız burada cevap veriyor, rakamları
veriyor, resmî rakamları veriyor; daha hâlâ orada konuşup duruyorsun.
Yani, gel, burada ne diyeceksen söyle. Bak, cevabı da veriyoruz güzel
güzel. Ama, yok bakan kalkmış, yok bakan gitmiş, gelmiş
falan, o seni ilgilendirmez ki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Nasıl ilgilendirmez
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Tabii ilgilendirmez, işine bak.
Parlamentersin, vazifene bak sen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen de vazifene bak.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN
Madde üzerinde bir adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2008 Yılı Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısının 28
inci maddesinin sonuna aşağıdaki hükümlerin 16 ncı ve 17
nci fıkralar olarak ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Mustafa
Elitaş |
Nihat Ergün |
Ünal Kacır |
|
|
Kayseri |
Kocaeli |
İstanbul |
|
|
Veysi Kaynak |
Ahmet Yeni |
Mustafa Ünal |
|
|
Kahramanmaraş |
Samsun |
Karabük |
|
|
|
Osman Demir |
|
|
|
|
Tokat |
|
(16) 5510
sayılı Kanunun 108 inci maddesindeki 1/1/2008 ibaresi 1/6/2008
olarak uygulanır.
(17) 5018
sayılı Kanunun Geçici 11 inci maddesindeki 31.12.2007 ibaresi
31.12.2008 olarak uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Anayasanın bütçe görüşmelerini
düzenleyen 162nci maddesinin Değişiklik önergeleri, üzerinde
ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oya konur.
hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
1- 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu 16/6/2006 tarihli ve 26200 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanmıştır. Söz konusu Kanunla ilgili Anayasa
Mahkemesinde açılan iptal davası sonucunda özellikle kamu görevlileri
ile ilgili olmak üzere yirmi bir maddesi hakkında iptal kararı
verilmiştir. Bu iptal kararı sonrasında yürürlük tarihinden önce
1/7/2007 tarihine bilahare de 9/5/2007 tarihli ve 5655 sayılı Kanunun
1 inci maddesi ile 1/1/2008 tarihine ertelenmiştir. Bu sürede Kanunla
ilgili iptal kararının yasanın çok sayıda maddesini
ilgilendirmesi ve kamu görevlileri ile ilgili yeni düzenleme esaslarının
belirlenmesi bakımından hazırlıklar yapılmış
olmakla birlikte, söz konusu Kanunla ilgili değişiklik
Tasarısının yasalaşmasının akabinde Kanunun
uygulamaya konulabilmesi için ikincil mevzuatın ve bilgi işlem
programlarının hazırlanması için süreye ihtiyaç
bulunmaktadır. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlük
tarihinin 1/6/2008 tarihine ertelenmesine ihtiyaç duyulmuştur.
2- 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamındaki kamu
idarelerinde kurulmuş bulunan döner sermaye işletmelerinin yeniden
yapılandırma çalışmaları devam etmektedir. Bu kapsamda
Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermaye
işletmelerinin yeniden yapılandırılması amacıyla
hazırlanan Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında
Kanun Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş olup,
halen komisyonlarda görüşülmektedir. Bunun yanı sıra
üniversiteler ve diğer kamu idarelerinde kurulmuş bulunan döner
sermaye işletmelerinin de yeniden yapılandırma
çalışmaları devam etmektedir.
Söz konusu
çalışmaların tamamlanabilmesi amacıyla 17 nci fıkra
ile eklenen hüküm ile 5018 sayılı Kanunun geçici 11 inci maddesinde
geçen 31.12.2007 ibaresinin 31.12.2008 şeklinde uygulanması
sağlanmaktadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bu önerge Anayasaya
aykırıdır, önergenin oylanmaması lazım.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 29- (1) Bu
Kanun 1/1/2008 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır; şahısları adına,
Hatay Milletvekili Orhan Karasayar ve Ağrı Milletvekili Cemal
Kayanın söz talepleri vardır.
Sayın
Şandır, buyurun efendim; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili ve Grup Başkan Vekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; gecenin bu geç saatinde, gerçekten yoğun bir emek verdik.
Bütçe tasarımızın sonuna geldik. Öncelikle, görüşmelerini
tamamlamak üzere olduğumuz bütçemizin ülkemize, milletimize
hayırlı sonuçlar getirmesi dileğiyle hepinize saygılar
sunuyorum.
Yürürlük ve
yürütme maddelerinde söz almayı çok doğru bulmamışımdır
hiçbir zaman. Bunu, bir hakkın suistimal edildiği yönünde hep
düşünmüşümdür ve tercih etmemişimdir. Ancak, Sayın
Nazım Ekren Bakanımızın açıklamaları üzerine,
birkaç günden bu yana devam eden açıklamaları üzerine, talep
etmiş olmama rağmen, Şu meselenin tamamını
açıklayın, lafın tamamını söyleyin. demiş olmama
rağmen, bana göre eksik kalan, bana göre de haksız olan
beyanlarıyla, halkımız nezdinde -inanıyorum, sizin de
nezdinizde- bir suçlama ortada kalıyor. Bazen bunu ne yazık ki
Sayın Başbakan da yapıyor, bazen bunu sizler de
yapıyorsunuz.
İşte,
Sizin döneminizde yirmi iki bankayı batırmadınız mı,
hortumlamadınız mı? gibi ithamlarla, ortada çok haksız,
haksız olduğunu ifade etmediği için de, bana göre Milliyetçi
Hareket Partisine - çünkü 57nci Cumhuriyet Hükûmetinin temsilcisi olarak,
burada, yalnız Milliyetçi Hareket Partisi var- çok haksız bir suçlama
ortaya konuyor. Bu meselenin tamamını açıklamanın
zamanı geldi. diye geldiler Sayın Bakan, burada birtakım
rakamlar açıkladılar, ama bunun bir yolsuzluk
olmadığını, bundan dolayı 57nci Cumhuriyet
Hükûmetinin ve Milliyetçi Hareket Partisinin suçlanmaması gerektiğini
ifade etmiyorlar. Bunu, ben, yani siyasi etik açısından, ilim
adamı kimliğiyle, siyaset adamı kimliğiyle doğru
bulmadığımı ifade ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin ortağı olduğu
57nci Cumhuriyet Hükûmetinin çıkarttığı ilk kanun Bankalar
Kanunudur. 18 Haziran 1999. Niye? Çünkü, daha önceden bu yana -geçmişi
ilzam edici, birilerini suçlayıcı laf etmek istemiyorum gecenin bu
saatinde- Milliyetçi Hareket Partisinin hiç dahlinin olmadığı
dönemlerde, hukuken alınması gereken tedbir ve teminatlar da ortadan
kaldırılarak, çok sayıda banka kurulması temin
edilmiş. Bu bankaları iş adamları kurmuş, ama
siyasetin ortaklığında, siyasetin himayesinde kurulmuş. Bu
bankalar, bankacılık yapmaya birçoğu yeterli
olmadığı için, iyi yönetilemediği için, ödeme zaafına
düşmüşler veya daha ötesi, mahkeme kayıtlarında, mahkeme
kararlarıyla ifade edilen bir hüküm olarak söyleyeyim, sahipleri
tarafından kendi şirketlerine krediler aktarılması
suretiyle batırılmışlar ve kamunun, halkın
mevduatları zarar görür hâle gelmişti.
İşte,
bu bankaların kurulmasında, bu bankaların kurulmasıyla
ilgili karar verilen kuruluşların hiçbirinde Milliyetçi Hareket
Partisiyle ilgili bir yetkilinin imzası yoktur. Ama, 19 Nisanda hükûmet
olan 57inci Cumhuriyet Hükûmeti olarak bütçesi yapılmamış bir
Türkiye devraldığımız
Unutmayınız, bütçe
yapıyoruz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) 29 Mayıs.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) 1999un Nisanında Türkiye'nin bütçesi yoktur, bütçesi olmayan
bir ülkeyi devraldık.
Ama, bir de
bankalar var, milletin mevduatı bir şekilde heba edilmiş.
Yapılacak iş, bu bankalara tedbir almaktı. Uzun uzun
anlatabilirim, notlarım yanımda.
4389
sayılı Kanunun tarihi 18 Haziran 1999dur. Eksik kaldı denildi,
17 Aralık 1999da 4491 çıkartıldı. Daha sonra, bunun
devamı, 2000de, 2001de, sürekli Bankalar Kanunu çıkartılarak,
57nci Cumhuriyet Hükûmeti topluma karşı olan sorumluluğunun
gereğini yaptı, TMSFyi kurdu ve bu bankaları TMSFye devretti.
Netice, o güne kadar olunan kamu zararını tahsil edebilmek için o
günkü hukukun gereği, bu bankaların yöneticilerini ve sahiplerini
yargıya teslim etti. Hatta öyleleri var ki, yurt dışından
yakalayarak getirdi, yargıya teslim etti.
Acı bir
şey söyleyeceğim. Sayın Bakanın övündüğü 5020,
tahsilatları hızlandırmıştır ve geriye dönük
uygulanmayı temin etmiştir. Ama, 57inci Cumhuriyet Hükûmeti de o
günkü cari hukukun gereği, tahsilatların yapılması için o
günkü hukukta ne varsa onu uygulamıştır. Ama, yolsuzluk
yapanları da yargıya vermiştir. Ne acıdır ki, siz,
Vergi Barışı Kanunu ve daha sonra
çıkardığınız bazı kanunlarla
bankalarını hortumlayan veya kötü yöneten bu insanları 57nci
Cumhuriyet Hükûmetinin yakalayıp da yargıya teslim ettiği bu
insanları dışarıya salıverdiniz, tahsilatları
hızlandırmak gerekçesiyle salıverdiniz. Biz sizi yolsuzlukla
suçlamadık bu noktadan dolayı. Ama, siz, Milliyetçi Hareket Partisini
ve 57nci Cumhuriyet Hükûmetini, yirmi iki bankayı, kamunun, halkın
mevduatını -hortumlayan demek istemiyorum, kullanmak istemiyorum,
ama- iyi yönetemeyenleri yargıya teslim etmesini aslında
alkışlamanız lazım.
Değerli
milletvekilleri, gecenin şu geç saatinde, elinizi vicdanınıza
koyun, milletin önünde konuşuyoruz. Size teklif ediyorum Milliyetçi
Hareket Partisi olarak: Bu milletin delikli kuruşuna tenezzül edenin Allah
belasını versin. (MHP, AK Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
Niye
alkışlamıyorsunuz?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Alkışlıyoruz ya.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Gelin, size teklif ediyorum.
YUSUF ZİYA
İRBEÇ (Antalya) 1.750ye faizleri nasıl çıkardınız?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Gelin, size teklif ediyorum.
YUSUF ZİYA
İRBEÇ (Antalya) - Bunun cevabını nasıl vereceksiniz?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Gelin, size teklif ediyorum: Bu konuda bir yolsuzluk
olduğu iddiasındaysanız, gelin dokunulmazlığı
kaldıralım. Haydi, buyurun. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Evet, haydi. Hep beraber.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Hodri meydan!.. Gelin kaldıralım
dokunulmazlığı, kim varsa sorgulayalım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Dokunulmazlığa dokunma, dokunma!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Ben üzülüyorum.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Siz niye kaldırmadınız?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Bakın, eğer evinizin duvarı camdansa,
komşunuza taş atma hakkınız yoktur.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sap ile samanı karıştırma!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Biz bu adamları yakaladık, hapse attık.
Sizin Genel Başkanınız, sizin Genel Başkanınız,
bizim hapse attığımız bankacıların
ayağına kendi helikopterleriyle gittiler. (MHP sıralarından
alkışlar) Öyle mi?.. İşte burada.
YUSUF ZİYA
İRBEÇ (Antalya) Şubat 2001de kim para kazandı?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Halis Toprakın helikopteri ile Bozüyüke giden
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğandı. Burada batık
bankaların sahipleriyle neyi konuştu?.. Neyi konuştu?
Değerli
dostlar, değerli dostlar, değerli arkadaşlarım, hakkı
teslim edeceksiniz, haksız yere kimseyi suçlamayacaksınız.
Tekrar ediyorum:
Bankaları batıranın Allah belasını versin.
Anladınız mı?
MEHMET ERDEM
(Aydın) Verdi zaten!..
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) İmar Bankasını niye
batırdınız o zaman? 8 milyar dolarla İmar Bankası niye
battı?
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Kim batırdı? Siz batırdınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Niye tedbirinizi almadınız? Yirmi ay sonra
İmar Bankasına el koydunuz? Yirmi ay niye beklediniz? 4 Ekim 2004
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Yanlış söylemeyin, 2003.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) O zamana kadar veya 3 Ekim, o zamana kadar niye
beklediniz?
YUSUF ZİYA
İRBEÇ (Antalya) 2001de para kazananlar kimler?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla, değerli dostlar, bu konuda
ne 57nci Cumhuriyet Hükûmetinin ne Milliyetçi Hareket Partisinin bir kusuru
yoktur. Varsa, yargı orada.
YUSUF ZİYA
İRBEÇ (Antalya) 2001de para kazananları niye mahkeme önüne
getirmediniz?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Yargı orada
Burada kimse karnından
konuşma hakkına sahip değildir. Lafı tam söyleyeceksiniz,
eksik söylemeyeceksiniz ve bir suçlama ortaya koymayacaksınız. Bu
doğru değil. Bu, bu Meclise ve -ben sayın bakanlarımı
tenzih ediyorum- sayın bakanlarıma da yakışmıyor.
Onun için,
gecenin bu saatinde bu kanunun hayırlı olmasını dilerken,
Milliyetçi Hareket Partisinin batık bankalardan dolayı
suçlanmasına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır, konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bu yirmi iki bankanın, batık bankanın
batmasından dolayı Milliyetçi Hareket Partisinin suçlanmasına
isyan ediyorum. Bu noktada, gerekeni, doğru gerekenin söylenilmemesini de
kınıyorum. Hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına Hatay Milletvekili Orhan Karasayar.
Buyurun
Sayın Karasayar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulan 2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2006 yılı kesin hesap kanununun, yoğun
bir maraton sonunda, Genel Kurul görüşmeleri tamamlamak üzeredir.
Görüşmelerini tamamladığımız 2008 bütçesinin ülkemize
ve milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.
2008 bütçesi AK
Parti Hükûmetlerinin altıncı bütçesidir. Bütçeler, devletin nerelere,
ne kadar kaynak ayıracağını ve nerelerden, ne kadar kaynak
toplayacağını gösterirler. Bir ülkedeki ekonomik faaliyet düzeyi
bütçelerle şekillenir. Bütçelerimiz ne kadar sağlam ve güvenilir ise
ülkemizin küresel ekonomi içindeki yeri de o derece güçlü ve sağlam
olacaktır.
Önceki hükûmetler
döneminde iyi hazırlanamayan ve idare edilemeyen bütçeler yüzünden ülkemiz
krizlere girdi ve bunun bedelini de yüksek faiz olarak ödedik, ödemeye de devam
ediyoruz. Yüksek bütçe açıkları ve kamu borç yükü milletimize
sıkıntılar yaşattı. Toplanan vergiler yüksek faiz
ödemelerine gitti, bütçe milletin sırtında ağır bir yük
oldu.
Hükûmetimiz
bütçeyi milletimizin sırtında yük olmaktan çıkartıp
milletimize hizmet eder hâle getirmiştir. Bugüne kadar Hükûmetimizin
sunduğu tüm bütçeler milletimizin refahını dikkate
almıştır. 2008 bütçesi de istikrarı, büyümeyi ve
refahın artırılmasını dikkate alan bir bütçedir,
sosyal devlet anlayışını benimseyen bir bütçedir. 2008
bütçesi ülke ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun olarak
hazırlanmıştır.
Kalkınmada
en önemli faktör istikrardır. İstikrarın devam etmesi hâlinde,
dünyanın 17nci büyük ekonomisi olan ülkemiz, yakın zamanda, dünya
ekonomileri içinde çok daha yüksek seviyelere çıkacaktır.
2008
yılı bütçesi Türkiyenin gücüne güç katacak, ülkemizin gelecek
vizyonuna uygun bir bütçe olacaktır. Burada, Sayın
Başbakanımız başta olmak üzere, Hükûmetimiz ve yüce
Meclisin tüm üyelerine ve bütün vatandaşlarıma
şükranlarımı sunuyorum. 2008 yılı bütçesi, ülkemiz ve
milletimize hayırlı olsun.
Bu duygu ve
düşüncelerle, yüce Meclisin ve aziz milletimizin yaklaşan Kurban
Bayramını en içten dileklerimle kutluyor, hepinize saygılar ve
sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına, Ağrı Milletvekili Cemal Kaya. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CEMAL KAYA
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben aslında,
gecenin bu saatinde çıkarken, bütçenin on günlük maratonu sonucunda, gerek
olumlu gerek eleştirilerle katkıda bulunmuş olan bütün
arkadaşlara teşekkür edip, kimseyi de fazla bekletmeden inmek
istiyordum, fakat, biraz evvel bu kürsüde, bir arkadaşımız, bu
son 29uncu madde üzerinde çok fazla eleştiri yapmayacağını
söylemesine rağmen, bu bankalarla ilgili konuşunca, ben de bir iki
kelime söylemek istiyorum. Sonuçta, biz de bu ülkede yaşayan
insanlarız. Bu ülkenin bütün insanları bunları görüyor.
Değerli
arkadaşlar, şu Parlamentoda olan bütün parlamenterler arasında,
AK Partinin dışında bulunan bütün partilerin bu batan bankalarda
suçu var. (AK Parti sıralarından alkışlar) Biz hariç
SIRRI SAKIK
(Muş) Günah ya, günah! Günah, günah! Bizim ne suçumuz var?
CEMAL KAYA
(Devamla) Bir dakika ya
Bir dakika
Bak konuştunuz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Nereden biliyorsun, nereden? Müfettiş misin sen?
Nereden biliyorsun?
CEMAL KAYA
(Devamla) Konuştunuz
Bak, konuştunuz
Bir dakika ya
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) AKPye daha çok yaranmak için mi
CEMAL KAYA
(Devamla) Şimdi, bak
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Herkes ihalesi kadar konuşsun! Herkes ihalesi kadar
konuşsun!
CEMAL KAYA
(Devamla) Şimdi, bakın
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Herkes yaptığına bakacak!
CEMAL KAYA
(Devamla) - İmar Bankasında, 6 milyar dolar bir günde batmaz
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İhalen kadar konuş, ihalen kadar!
Aldığın ihaleler kadar konuş!
CEMAL KAYA
(Devamla) Beş ayda batmaz
NESRİN
BAYTOK (Ankara) Enerji Bakanlığını anlat!
CEMAL KAYA
(Devamla) Bunu bilenler bilir. 6 milyar dolar
Biz iktidara ne zaman geldik
AK Parti olarak? 3 Kasım seçimlerinde
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Aldığın ihaleler kadar konuş!
CEMAL KAYA
(Devamla) Ben istifa ettim. Sen de gel bakayım. Bak sende katiller var,
sende yolsuzluklar var
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sonra niye geldin?
CEMAL KAYA
(Devamla) İstifa ettirmezsen namertsin! Gel bakayım, etsene,
etsene! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, karşılıklı
görüşmeyelim.
CEMAL KAYA
(Devamla) Var mı sende o cesaret?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Mahkûm oldun
Mahkûm oldun
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yargıdan korktun, yargıdan korktun.
CEMAL KAYA
(Devamla) Ya sen muhtarlıktan istifa etmezsin Kemal Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yargıdan korktun, mahkûm olacağım diye korktun.
CEMAL KAYA
(Devamla) - Ben senin sosyalist dönemini biliyorum. Ben, bunun
sosyalistliğini bilirim. Bu, gördük de, kaçan adamlardan.
BAŞKAN
Sayın Kaya, şahsi konuşmayalım.
CEMAL KAYA
(Devamla) Ben tanırım onu ya, yüreğini de bilirim.
Konuşma sen! En az bu Parlamentoda sen konuşursun.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bildiğin bir şey varsa söylemezsen alçaksın!
CEMAL KAYA
(Devamla) Sen de istifa etmezsen namertsin! Konuşma, konuşma, otur
oturduğun yerde! (CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Niye istifa etsin? Neden?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Niye istifa etsin kardeşim? Niye istifa etsin yaa? Sapla
samanı karıştırıyorsun, sapla samanı. Neden
istifa etsin?
CEMAL KAYA
(Devamla) İş Bankasında yaptığın
yolsuzlukları, İş Bankasında yaptığın
yolsuzlukları anlatacaksın Sayın Tütüncü. Allah, Allah!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Hayret bir şey yani. Ayıp! Ayıp!
CEMAL KAYA
(Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, İmar Bankası olayı
BAŞKAN
Arkadaşlar
CEMAL KAYA
(Devamla) - 6 milyar dolar bu devleti batırmış, İmar
Bankasını birileri batırmış.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) - Sosyalist olmak kötü bir şey mi? Seni de kurtaracak
olan sosyalizm.
CEMAL KAYA
(Devamla) - İyi de biz iktidara geldiğimiz zaman, altı ay
geçmiş, 3 Temmuz tarihinde İmar Bankasına el koymuşuz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Allah, Allah! Bu Mecliste en son konuşacak adamsın
sen!
CEMAL KAYA
(Devamla) - 2003 yılının 3 Temmuzunda İmar Bankasına
el koymuşuz. Bir bakmışız ki bilgisayarlarda 750 milyon
görünüyor. Sonra
AKİF
AKKUŞ (Mersin) O kadar hızlı mı götürdünüz?
CEMAL KAYA
(Devamla) - Yaa biz bu çeteciliği sizden öğrendik, merak etme.
Sonra bir
baktık ki, bir bakmışlar ki 750 milyon yerine sahte
bilgisayarlarla 6 milyar dolar
Peki, 6 milyar dolar giderken siz hükûmette
değil miydiniz? BDDK sizin elinizde değil miydi?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hayır, siz hükûmetteydiniz.
CEMAL KAYA
(Devamla) 6 milyar doları, Sayın Cem, 6 milyar doları, bu
bankanın sahipleri beş ayda mı götürdüler? Ayıp yaa!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Beş ayda değil, bir ayda götürdüler.
CEMAL KAYA
(Devamla) - Şunu söyleyebilirsiniz: Arkadaşlar, yasal
boşluklardan dolayı bu bankayı götüren arkadaşlar
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Kaya
CEMAL KAYA (Devamla)
- Şimdi, Sayın Kamer Genç niye bağırıyorsun sen? Ya
sen, bir dakika, biraz evvel burada Tuncelilerin hakkını
savunuyordun, her gün Pülümürden bahsediyordun. Yirmi yıl bu Parlamentoda
parlamenterlik yaptın. Niye halletmedin kardeşim, bugün soruyorsun? (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, Meclisin adabına uygun konuşmaya
davet edin, rica ederim.
CEMAL KAYA
(Devamla) - Şimdi, bir dakika yaa
Bir dakika, konuşma şimdi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben niye konuşmayayım?
CEMAL KAYA
(Devamla) - Ben konuşayım, sen konuş
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bu üslupta konuşma olmaz bu Parlamentoda.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Şu hâle bakın ya, eli cebinde konuşuyor.
CEMAL KAYA
(Devamla) Şimdi, Kamer Genç Kentbankı savunuyor, bak şimdi,
Mustafa Süzeri savunuyor, yanında da emekçiyi savunuyor.
BAŞKAN
Sayın Kaya
Sayın Kaya
CEMAL KAYA
(Devamla) - Bir dakika yaa
Sayın Mustafa Süzer bir
haksızlığa
Onu en savunacak kişi Kamer Gençtir.
Bankacıyı bir emekçi adam niye savunsun?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Şu hâle bakın!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sayın Kaya,
lütfen şahsiyet yapmayalım.
Arkadaşlar,
gecenin bu vaktinde bütçe görüşmelerini tamamlamak istiyoruz.
CEMAL KAYA
(Devamla) Ama, Sayın Başbakana burada bir sürü şey söyleniyor
BAŞKAN
Hayır, bir şey söylemiyorum ben. Lütfen
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, sonra tutanakları tetkik edeyim
demeyin, isim sayıyor, isim söylüyor.
CEMAL KAYA
(Devamla) Değerli arkadaşlar
Niye, bam
telinize mi bastım Sayın Anadol? Bam telinize mi bastım sizin?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tutanaklara bakayım demeyin sonra.
BAŞKAN
Sayın Kaya, lütfen efendim.
Sayın
Anadol, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
CEMAL KAYA
(Devamla) Allah Allah!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Kim kimin bam teline basıyor?
CEMAL KAYA
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Rüşvetten mahkûm oluyor, ondan sonra gelip burada
konuşuyor.
CEMAL KAYA
(Devamla) Şimdi, herkes burada benimle ilgili çok şey
söyleyebilirler.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Ne hâle geldi Parlamento ya?
CEMAL KAYA (Devamla)
Bak, ben mert adamım. Gelsinler, burada
Kimin fezlekesi var
muhalefette? Herhangi birisi, yarın istifa etsin ben de istifa edeyim.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen konuyla ilgili konuşalım.
CEMAL KAYA
(Devamla) Bir daha istifa ederim. Fezlekem yok ha!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Kaldırın dokunulmazlığını
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Dokunulmazlıkları kaldırırsınız
olur biter.
CEMAL KAYA
(Devamla) Bak ben gittim hukuka, hukuka gittim, hâkime gittim, korku
duvarını yıkan mebuslar Meclisi dâhil olmak üzere tek
milletvekiliyim. (AK Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Ne diyorsunuz ya? Bu
iş üyelikten var ya muhtarın -bütün muhtarlara saygı duyuyorum-
onların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaya, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
CEMAL KAYA
(Devamla) Arkadaşlarımız, bana laf atanlar için söylüyorum,
diğerleri için söylemiyorum ama ben şunu söylemek istiyorum: Gelin,
bu Mecliste dokunulmazlık falan meselesini bırakalım, kimin
fezlekesi geldi
K. KEMAL ANADOL
(İzmir ) Niye bırakalım ya?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Boş ver fezlekeyi, dokunulmazlıkları
kaldıralım!
CEMAL KAYA
(Devamla) Kimin fezlekesi geldi, Gel kardeşim istifa edelim fezlekesi
olanlar. Hani muhalefette birisi istifa etsin, benim fezlekem gelirse
yarın, söz veriyorum yüce Meclise, istifa ederim, sizden de birisi istifa
etmek üzere.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Kaldıralım, tümden kaldıralım.
CEMAL KAYA
(Devamla) Ama, ben, Ağrı gibi bir yerde parlamenter olmuşum.
Benim 1 milletvekilim, sizin İstanbulda, Antalyada milletvekili
-diğer milletvekili arkadaşlarıma bir şey söylemiyorum,
merak etmeyin- 2 milletvekiline eş değerdir. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Allah Allah!
CEMAL KAYA
(Devamla) Ağrı gibi bir yerde, Ağrı
Dağının eteklerinde böyle gideceksin, seçim propagandası
yapacaksın, oyunu yüzde 17den 65e çıkaracaksın. Her
babayiğidin hakkı değil öyle! Bu Mecliste böyle
konuşmayacaksın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Bravo! Bravo!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Partin aldı, sen değil!
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Aferin!
CEMAL KAYA
(Devamla) Partim mi aldı?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Evet.
CEMAL KAYA
(Devamla) Partim alırsa başımın tacıdır! (AK
Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaya, teşekkür ediyorum, süremiz doldu, teşekkür ediyorum.
CEMAL KAYA
(Devamla) Bir dakika
SÜLEYMAN NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Haydi haydi vakit kaybediyoruz Cemal Bey.
BAŞKAN
Süremiz doldu, ek süreyi de verdim. Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.04
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.17
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa),
Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 38inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
57 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının
29uncu maddesi üzerinde şahısları adına da konuşmalar
tamamlanmıştı.
Konuşma
sırasında bir milletvekili arkadaşım, hem Cumhuriyet Halk
Partisinin tüzel kişiliğiyle ilgili olarak hem de Sayın
Anadolla ilgili bazı ifadelerde bulunmuştu. O konuyla ilgili,
Sayın Anadol hem grup başkan vekili olarak hem de milletvekili olarak
bir söz talebinde bulunmuştur. Kendisine konuya açıklık
getirmesi için kısa bir söz vereceğim ve sonra
çalışmalarımıza soru-cevap işlemiyle devam
edeceğiz.
Buyurun
Sayın Anadol. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Anadol, üç dakika süre veriyorum size.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR VE AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
Ağrı Milletvekili Cemal Kayanın konuşmasında
şahsına ve partisine sataşması nedeniyle
konuşması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer
üyeleri; gecenin bu saatinde Sayın Başkanın bana
tanıdığı bu hakkı kötüye kullanmayacağım.
Ancak, demin burada konuşan milletvekili arkadaşımız
haksız, insafsız, hukuka sığmayan ve suç teşkil eden
ifadelerde bulunmuştur.
Bir, evvela
kendim için söyleyeyim: Ben siyasi hayatımın değil, bütün
yaşamımın hesabını vermeye hazırım. Herhangi
bir şekilde, cezai, hukuki bir dosyam mevcut olup da ben bunun
hesabını veremiyorsam, milletvekilliğinden istifa değil,
intihar edecek kadar faziletli bir insanım; bu bir.
AHMET YENİ
(Samsun) Aman ha!
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) İki: Dinime küfreden bari Müslüman olsa. diye bir atasözümüz
var. Yani, Beyaz Enerji dosyasında, İbrahim Selçuk dosyasında
yedi buçuk aya mahkûm olacaksın
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Beş aya, beş aya.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla)
beş aya mahkûm olacaksın, ondan sonra milletvekili
olarak, dokunulmazlığın arkasına sığınarak,
yasama dokunulmazlığı elde ederek cezanın infazından
kurtulacaksın, buraya geleceksin; ondan sonra, dokunulmazlık söz
konusu olduğu vakit, partinin dokunulmazlık politikasına zarar
gelmesin diye milletvekilliğinden istifa edeceksin, ee sonra
Yargı
açık, devam et. Sonra tekrar milletvekili olup, buraya gelip, bu kürsüden
namuslu insanlara sataşacaksın.
Bakın, bir
daha söylüyorum: Bu Kemal Anadolu iyi tanırım. dedi. Tutanaklar
ham biçimde de elimde yok. İş Bankasıyla ilgili filan birtakım
laflar etti. Ne Cumhuriyet Halk Partisinin -tüzel kişi olarak- ne
Cumhuriyet Halk Partili herhangi bir milletvekilinin ne de Kemal Anadolun, bu
kürsüden, kamuoyu önünde, yolsuzluk yaptığını, ima
şeklinde de olsa, ispat ederse her türlü istifaya hazırım,
yargının önüne çıkmaya hazırım. Bir an bile tereddüt
etmem.
Şimdi,
kendisini yüce Meclisin önünde, Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlarının önünde, kamuoyunun önünde ispata davet ediyorum.
Benim, İş Bankasıyla veya herhangi bir bankayla, yerli
yabancı, dünyadaki bütün bankalardan herhangi biriyle eğer
yolsuzluğumu, herhangi bir ilişkimi, müşteri mevduat sahibi
olmanın dışında, ispat etsin
(AK Parti
sıralarından Bağırma! sesleri)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Ne oldu, bir şey mi söylüyorsunuz?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bağırma diyorlar. Tansiyonun yükselir, sakin
ol.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Size de hakaret etse siz daha çok
bağırırsınız.
BAŞKAN
Sayın Anadol, cümlenizi tamamlayınız, bir şey yok.
Arkadaşlar,
lütfen
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Size de hakaret edilerek konuşulsa
Elbette tepkimi
gösteririm. Benim sizin grubunuzla filan bir ilişkim yok. Sizin grubunuza
sataşma gibi bir niyetim de yok. Sizi muhatap da almıyorum. Beni
yanlış anlamayın.
Şimdi, ben
bu arkadaşı ispata davet ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Anadol
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Eğer ispat edemezse, hem cezai açıdan hem hukuki
açıdan yargıya başvuracağım, bunun hesabını
yargının önünde kendisinden soracağım.
Yüce Meclise
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Anadol.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Sayın Başkan
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Demedim deme çıkıp da.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum,
lütfen, söz verirseniz. Hakkımda söylenen sözle ilgili ve kendisiyle
ilgili konuda bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Arkadaşlar, şimdi
CEMAL KAYA
(Ağrı) Sataşma olmayacak Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kaya, şimdi
CEMAL KAYA
(Ağrı) Bizi davet etti kürsüye. İsmimizi vererek bu
arkadaş diye uzatarak parmağını bir şey söyledi. Bu
konuyla ilgili bir şey açıklamak istiyorum. Bunda bir sataşma
yok. Ama ismimiz verildiği için bir şey konuşmak istiyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, bu tartışma
bitmez bu şekilde.
BAŞKAN
Şimdi, arkadaşlar, yani burada
CEMAL KAYA
(Ağrı) Bir dakikalık İç Tüzük hakkımı kullanmak
istiyorum. Bir şey söyledi. Sataşma olmayacak Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arkadaşlar, şu parmakları uzatarak birbirimizle
konuşmayalım, ellerimizi açarak da konuşabiliriz, lütfen. Herkes
açısından söylüyorum ben. Böyle bir ifade olmaz.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Sayın Başkanım, bir şey söyledi.
BAŞKAN -
Evet.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Ama bakın, orada bir cezadan bahsetti. Hukukçu olanlar,
herkes bilirler
Ben hukuk okulu mezunu değilim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yahu onu mahkemede yapsın, mahkemede. Dava
açacağım kendisine.
BAŞKAN
Buyurun, bir dakikalık süre size Sayın Kaya. (CHP
sıralarından gürültüler) Sadece o konuyla ilgili olarak bir
açıklama yapacak.
2.- Ağrı Milletvekili Cemal Kayanın,
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
CEMAL KAYA
(Ağrı) Değerli arkadaşlar, ben Sayın Anadola,
İş Bankası, şu falan diye bir şey söylemedim,
tutanaklar açık. (CHP sıralarından Aa!.. sesleri,
gülüşmeler) Bana ihaleye fesat karıştırmaktan diye oradan
laf attı. Ben de kendisine dedim ki: Siz susun. Ben sizin sosyalistlik
döneminizi de bilirim.
Sosyalist olmak
bir suçsa, kendisi geçmişte sosyalistlik yapmıştır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul)
Yok canım, tutanak ortada.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Olur mu öyle şey canım! Tutanak ortada.
SIRRI SAKIK
(MUŞ)- Sosyalizme laf uzatma!
CEMAL KAYA
(Devamla) Bir dakika
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Tutanak ortada.
CEMAL KAYA
(Devamla) Bir saniye
Bu, bir.
BAŞKAN
Sayın Kaya, o konuyla ilgili açıklama yaparsanız. Bakın
saniyeler çalışıyor.
CEMAL KAYA
(Devamla) Ben kendisiyle Sizin fezlekeniz var demedim. Dedim ki, bana
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Solculuğu falan karıştırma, sonra
altında kalırsın!
CEMAL KAYA
(Devamla) Bir dakika Sayın Anadol.
Bana dedi ki
Bak
karşıdan laf atıyorlar. Laf atınca siz de altında
kalmayacaksınız. Siz bunu konuşamazsınız bankalarla
ilgili...
Ben de dedim ki:
Benim hakkımda bir suç vardı. Ben iki buçuk yıl yargıya
gittim, istifa ettim. Sizde de fezlekesi olanlar varsa
Benim yok şu anda.
Benim bir fezlekem, Türkiye Büyük Millet Meclisi burada, yok. Sizde de
fezlekesi olan varsa böyle bir durumda söz konusu
(CHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Henüz gelmemiştir. Henüz gelmemiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kaldırın dokunulmazlığını
canım!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Henüz gelmemiştir.
CEMAL KAYA
(Devamla) Ya, bir dakika
Geldiği zaman
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMAL KAYA
(Devamla) Sayın Grup Başkan Vekilim, geldiği zaman
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Henüz gelmemiş.
CEMAL KAYA
(Devamla)
yüce Meclis buradadır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Peki, mahkûm oldun mu, olmadın mı?
BAŞKAN
Sayın Özyürek, lütfen
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Peki, mahkûm oldun mu, olmadın mı?
BAŞKAN -
Sayın Kaya teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Beyaz Enerji dosyasının sanığı
mısın değil misin?
BAŞKAN
Arkadaşlar, bakınız, şimdi ben size bir açıklama
hakkı verdim.
CEMAL KAYA
(Devamla) Şimdi, bakın Sayın Başkanım, ben bir
durumla ilgili
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Beyaz Enerji dosyasında sanık mı, değil
mi?
BAŞKAN
Sayın Özyürek, lütfen efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Mahkûm oldu mu, olmadı mı? Bu kadar basit.
CEMAL KAYA
(Devamla) Sayın Başkan, beni buraya davet ettin
BAŞKAN
Davet ettim, söz hakkı verdim. Ama, Sayın
CEMAL KAYA
(Devamla)
ben de bir hakaret etmediğimi söylüyorum. Ama, Sayın Grup
Başkan Vekilim burada başka bir şey söylüyor, diyor ki
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Mahkûm oldun mu, olmadın mı; evet, hayır?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Soru soruyor, soru.
BAŞKAN
Arkadaşlar
Lütfen Sayın Kaya
Bakınız, son defa
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Soru soruyor ya! Soru sordu.
BAŞKAN -
Lütfen efendim, sonra açıklayınız, tamam.
CEMAL KAYA
(Devamla) Biz burada evet-hayır oyunu oynamıyoruz. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bütün insanları bu televizyonları
başında bizi bekliyor, bizi dinliyorlar.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Beyaz Enerji dosyasında sanık mıydı,
değil miydi?
CEMAL KAYA
(Devamla) - Ben Sayın Kemal Anadola bir hakarette bulunmadım.
Tutanaklar var. Eğer hakarette bulunduğumu ispat ederse mahkeme yolu
açıktır, gider benim için dava açar. Burası bir mi? İki
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Soru, soru
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Soru sordu, bak! Soru soruyor, bak!
CEMAL KAYA
(Devamla) - Bakın, soru sormak isteyen varsa buraya gelir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sordu, sordu.
CEMAL KAYA
(Devamla) - Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Ben Türkiye Cumhuriyeti
devletinde bir istinat suçuyla, herhangi bir suçla suçlanmış, bu
hukukla siyasetçiler arasındaki korku duvarını yenmiş tek
adamım, bununla da övünç duyuyorum. Mahkeme burada, hâlâ yargıda
devam ediyor. Yarın hakkımızda bir karar çıkarsa, biz eskiden
yaptığımızın aynısını yaparız
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Mahkûm oldun mu olmadın mı?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sanık mısın değil misin?
CEMAL KAYA
(Devamla) Benim söylemek istediğim şuydu: Partimle ilgili bir
şey söylendi. Ben de dedim ki, bankaların hortumlanması veya
bankaların batmasıyla ilgili bu Mecliste konuşmayacak tek
kişi varsa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞENOL BAL
(İzmir)- Sayın Başkan, dinlemek zorunda değiliz.
BAŞKAN
Sayın Kaya, süre doldu, teşekkür ediyorum
CEMAL KAYA
(Devamla) -
o da benim. Bu kadar basit. Bu kadar basit
Konuşacak tek
kişi varsa, o da AK Partidir. O kadar basit.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Bir de alkışlıyorsunuz, yani
BAŞKAN
Madde üzerinde soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) - Sanık mısın değil misin, onu açıkla
diyorum ben sana
CEMAL KAYA
(Ağrı) Ben burada konuştum. Konuşmamız gerekirse
oraya çıkalım. Tamam mı?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Ne? Efelik mi yapıyorsun burada?
Sayın
Başkan, burada gelip açıkçası tehdit etmeye kalkıyor.
Burası Meclis
(AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar lütfen
Tamam arkadaşlar. Herkes
açıklamasını yaptı.
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
1.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/426) (S.
Sayısı: 57) (Devam)
2.- 2006 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2006 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/267, 3/191) (S. Sayısı: 58) (Devam)
BAŞKAN-
Sayın Cengiz, buyurun efendim.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım, 22 Temmuz seçimlerinde seçim
bölgeniz Eskişehirde Babalar gibi dağıtırım. seçim
kampanyasıyla valisinden kaymakamına, kaymakamından belediye
başkanına, belediye başkanından muhtarlarına ve spor
kulüplerine kadar keseyi boşalttığınız herkesçe
malumdur. Halkımız şu soruları çok merak etmektedir ve bizi
de bu konuda aramışlardır:
1) Seçim
bölgenizdeki resmî kurumlara kaç YTL dağıttınız ve hangi
fasıldan?
2) Sergen
Yalçına ne kadar transfer ücreti ödediniz ve hangi fasıldan?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gök...
İSA GÖK
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, bu Meclis dünyada her Meclise nasip olmayan bir şey
başarmıştır, Ulusal Kurtuluş Savaşını
başarmıştır bu Meclis. Bu Meclis gazi Meclistir. Bu Meclis
büyük bir ulusun Meclisidir Bu Mecliste konuşan herkes, ulusun
karşısına geçtiğinde çift eli çift cebinde, argonun her
kelimesini kullanarak konuşamaz! (MHP sıralarından
alkışlar) Burası özel bir mekân, utanç duydum! Utanç duydum!
İki buçuk aydır ben Meclis çalışmalarına katılan
bir insanım. Kirlendiğimi hissediyorum. İnanamıyorum! Bu
ulusun Meclisinde böylesi tarz konuşmalar oluyor. Hakaretler oluyor, argo kelimeler
oluyor, eller cepte, ulusun önünde ve bir milletvekili de dövülmek isteniyor,
üstüne yürünüyor ve bunu da üstelik bazı arkadaşlar kutluyorlar! (AK
Parti sıralarından, Hayır sesleri, gürültüler) Son derece
üzüldüm, kendimi kirlenmiş hissediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından Soru ne oldu? sesleri)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Kimse kimseyi dövmedi canım!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bir de dövseydi bari! Bir de dövseydi arkadaşlar!
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bodyguardları buraya sokmamak lazım.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, herhangi bir şey söyleyecek misiniz efendim!
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Cengiz, Seçim bölgesine ne kadar para dağıttınız? Sergen
Yalçına da kaç para verdiniz? diyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, hepimiz bir seçim geçirdik, hepimiz bir bölgeden
geliyoruz. O bölgeye hizmet etmeyen veya etmeyecek kim var içimizde? Herkes o
vaatle geldi. Bu millet bizi seçtiyse, o bölgeye hizmet etmek için geldik.
Şimdi, ben Eskişehirden milletvekili olmakla gurur duyuyorum.
Eskişehiri de, Eskişehirlileri de çok seviyorum, onu da belirteyim.
Şimdi, Eskişehirin her bir problemiyle de ilgileniyorum, ilgilenmeye
de devam edeceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Paraları
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Paraları.. Şimdi, biz
diğerlerine ne gönderdiysek, Eskişehire de onu gönderiyoruz.
Eskişehirle ilgili de yakından ilgilenmem Maliye Bakanı olmam
hasebiyle Maliye Bakanı kesenin ağzını açtı, Maliye
Bakanı oraya para verdi, Maliye Bakanı şöyle yaptı
Değerli arkadaşlar, diğer bölgelere de ne yapıyorsak,
hepsine aynısını yapıyoruz. Ben çünkü Türk milletinin ve
Türkiyenin Maliye Bakanıyım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Şimdi, Sergen için de
Bakınız, kulüpler kendi politikalarını yürütürler, biz
onlara sadece manevi destek veririz. O yetiyor. Eskişehirliler de bunu
istiyorlar.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Bakan, 600 milyarı, gazete haberini niye tekzip
etmediniz o zaman? Gazeteler yazdı.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
Lütfen arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım. Böyle bir üslup yok.
Lütfen.
Sayın
Bakanım, teşekkür ederim.Cevap verildi tahmin ediyorum.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Bu laf mı yani şimdi? Laf
mı yani bu şimdi?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Olmadı. O zaman tekzip edeceksiniz. Diyeceksiniz
ki: Hayır efendim, katkım yok bunda.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Her bir gazeteyi alacağım,
ayrı ayrı tekzip edeceğim, onlarla
uğraşacağım!..
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Katkım yok. diye tekzip edeceksiniz Sayın
Bakan.
MALİYE
BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) Ben lafla uğraşmıyorum,
dedikoduyla uğraşmıyorum, milletime hizmet ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
30uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 30- (1) Bu
Kanunun;
a) Türkiye Büyük
Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı,
b)
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c)
Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini
Sayıştay Birinci Başkanı,
ç) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve
Maliye Bakanı,
d) Özel bütçeli
idarelere ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili
olduğu bakanlar ve Maliye Bakanı,
e) Düzenleyici ve
denetleyici kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya
kurum başkanları,
f) Diğer
hükümlerini Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN
30uncu madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü, AK Parti Grubu adına Kocaeli Milletvekili ve
Grup Başkan Vekili Nihat Ergün; şahısları adına
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak, Ordu Milletvekili Ayhan
Yılmaz ve İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin söz talepleri
vardır.
İlk
konuşma, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncüye aittir.
Buyurun
Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan, ben söz hakkımı Sayın
Mustafa Özyüreke veriyorum.
BAŞKAN
Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Özyürek
konuşacaklardır.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce, bankalarla ilgili tartışma
yaşanırken buraya çıkan bir milletvekili Burada, AK Parti
dışında bütün partilerin, banka batırılmasında
sorumluluğu vardır. dedi.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bazı şeyleri söylerken tarih
bilmek lazım, olaylara vakıf olmak lazım. Cumhuriyet Halk
Partisinin herhangi bir bankanın batırılmasında en ufak bir
rolü olduğunu iddia edecek, ispat edecek bir insan çıksın, biz,
grup olarak bu Parlamentodan istifa ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin, uzun
zamandır, bu Parlamentoda iktidarda olmadığını herkes
biliyor. Böyle
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Dışarıdan destekliyordunuz, unutma!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Dışarıdan desteklemek başka, bir bankayı
batırmak başkadır.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Hükûmeti destekliyordunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Hayır.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyelim, konuşmaları
tamamlayalım. Lütfen, istirham ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bir bankayı
batırabilmek için sorumlu mevkide olmanız lazım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Türkbank ihalesini de söyle Başkan!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Türkbankı söyle!
BAŞKAN
Sayın Öztürk, Sayın Anadol lütfen efendim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Türkbank ihalesini de söyle!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Şimdi, onun için böyle gecenin bir yarısında, bütün
insaf ölçülerini bırakarak, Cumhuriyet Halk Partisini suçlayarak bir yere
varamazsınız, birinci mesele bu.
İkinci
mesele değerli arkadaşlarım, burada gerçekten biraz önce,
Parlamentoya yakışmayan bir üslup, bir duruşla herkes
suçlanmıştır.
Şimdi, bu
arkadaşımızın Beyaz Enerji dosyasının
sanığı olduğunu herkes biliyor. Kayıtlar, dosyalar
ortadadır.
BAŞKAN
Sayın Özyürek, biraz önce, Sayın Anadol bu konuya temas etti. Lütfen,
yeni sataşmalara sebebiyet vermeyelim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Beyaz Enerji dosyasından mahkûm olduğu ortadadır.
CEMAL KAYA
(Ağrı) Yok öyle bir şey!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Bunları bile bile geleceksiniz
CEMAL KAYA
(Ağrı) Yok öyle bir şey! Yalan söylüyor!
BAŞKAN
Sayın Özyürek
Sayın Özyürek
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisinin üyelerine, Cumhuriyet Halk Partisinin
Grup Başkan Vekiline hakaret edeceksiniz!
CEMAL KAYA
(Ağrı) Yalan söylüyor!
BAŞKAN
Sayın Özyürek
Sayın Özyürek, bu konuyla ilgili olarak
görüşüldü, Sayın Anadol açıklama yaptı.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) İzin verin
BAŞKAN -
Efendim, şimdi tekrar siz sataşırsanız cevap hakkı
doğar, lütfen
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Oraya gelmiyorum, başka bir şey söylüyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın grup başkan vekilleri, arkadaşlarım, lütfen.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Oraya gelmiyorum, başka bir şey söylüyorum. Şimdi,
ben, İş Bankasında yönetim kurulu üyeliği yaptım ama
Sayın Anadol İş Bankasında yönetim kurulu üyeliği
filan yapmadı. Anadolu Bankasında ne olabilir, ne yapılabilir
İş Bankasında?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) İş Bankasından bahsedilmemiştir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Yani, değerli arkadaşlarım, bir insanı
suçlayabilmek için bir irtibat lazım. Mustafa Özyürek, bilmem, Fransadaki
şu olayın sanığı, Mustafa Özyürek şu anda
Türkiyede. Yani, böyle, umumi, hepimiz birbirimizi suçlayacaksak bu
Parlamentonun saygınlığı kalır mı?
AVNİ
DOĞAN (Kahramanmaraş) Bak bu doğru!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Ve benim üzüldüğüm nokta şu: Grup başkan
vekillerimiz, böyle bir suçlamayı yapan üyelerinin konuşmasına
nasıl fırsat veriyorlar? Ve gene üzüntümüz şu: Böyle bir üslupla
herkesi suçlayan birisini, grup olarak nasıl
alkışlarsınız değerli arkadaşlarım?
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Sana mı soracağız!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Burada, bir ay
İçinizde komisyon üyesi değerli
arkadaşlarım var, bir ay gece gündüz bu bütçeye bir
katkımız olabilir mi diye çalıştık. Gene burada gece
gündüz çalışıyoruz. Bu kadar gayret, bu kadar çaba
halkımız için, Parlamento için, bütçe için, ondan sonra da
geleceksiniz, bir milletvekili tarafından her türlü hakarete maruz
kalacaksınız, böyle bir çalışma yöntemi var mı değerli
arkadaşlarım? Bu hakkaniyete uygun mu? Olabilir mi böyle bir
şey? Yani, beş yıldır Parlamentodayım, pek çok
arkadaşımızla beraber çalışıyoruz ne böyle bir
üslup ne böyle bir olayla karşı karşıya geldik. Büyük
üzüntü duyuyorum, Parlamento adına üzüntü duyuyorum. Burada, bu
arkadaşımızın, özür dilemesi lazım.
Şimdi, diyor
ki: Fezlekesi olan herkes istifa etsin. Bunun kolayı şudur
değerli arkadaşlarım: Fezlekesi olan herkesin, gelin hep beraber
dokunulmazlığını kaldıralım, herkes gitsin,
hesabını versin. Bunu söylerseniz bunun bir mantığı
var, ama onun dışında, topu taca atmayalım. Herkes
sorumluluğunu bilecek, herkes konumunu bilecek, herkes
yaptıklarının hesabını verecek, ondan sonra burada
konuşma hakkına sahip olacak.
Gecenin bu
saatinde vaktinizi aldığım için özür diliyorum. Bütçemizin, Türk
milletine hayırlı olmasını diliyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu
adına Kocaeli Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Nihat
Ergün.
Sayın Ergün,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; ben de gecenin bu vaktinde,
kapanış noktasına doğru
yaklaştığımız bu zamanda, 30uncu maddede söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir bütçe maratonunu,
yarınki konuşmalarla tamamlayacağız. Zaman zaman, gerilimli
noktalar da olmadı değil. Bu gerilimli noktalarda, elbette, hemen
aklıselimin mutlaka devreye gelmesi ve gerilimin de devam etmemesi
lazım, çünkü biz burada çözüm için varız. Çözüm üretirken milletin
problemlerine, bizim usulümüzün de üslubumuzun da çözüme yatkın usul ve
üslup olması lazımdır, hepimiz için. Kim, ne hata
yapmış olursa olsun, eğer çözüm arıyorsak usulün ve üslubun
bu çözüme katkı sağlayan bir usul ve üslup olmak zarureti vardır,
çünkü bize akıl lazımdır, bilinç lazımdır bu
işleri çözerken. Kavga, öfke, insanın aklını ve bilincini
yok eden bir şeydir. İnsanın aklını ve bilincini,
kavga, öfke yok eder ve o zaman biz çözemeyiz. Bize lazım olan en önemli
şeyler ortadan kalktıktan sonra neyi çözebiliriz.
Şimdi, zaman
zaman, burada, gerilimli tartışmaları, öfkenin ve kavganın
aklın yerini aldığı zamanki tartışmaları,
aklın ve bilincin zayi olduğu zamanki tartışmaları,
isterseniz televizyondan bir kere daha izleyelim sonra, kendimizi izleyelim.
Hayret edersiniz, kendimize hayret ederiz. Aa, bu ben miyim, bu lafları
ben mi söylüyorum, bu hareketleri ben mi yapıyorum, benden mi
çıkıyor bu sözler? İnanın, insan kendi kendine
hayıflanır.
Onun için,
değerli arkadaşlar -hepimiz için- bu süreçte, millete hizmet
ettiğimiz bu süreçte aklı ve bilinci zayi etmeyen, öfkeden, kinden ve
kızgınlıktan uzak bir çerçeve içerisinde hareket etmemiz
lazım. Evet, zaman zaman tartışacağız, hararetlenecek
tartışmalar. Ama, orada bile aklımızın ve bilincimizin
zayi olmasına, öfkenin bizi esir almasına asla izin vermemeliyiz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Birçok konu
tartıştık. Evet, Türkiyede vakti zamanında hamilikart
yakinimdir usulü bankalar da kuruldu değil mi? Kart verdiler. İyi
çocuktur, banka kursun, filan yerde de şube açsın, bizim
yeğendir. Olmadı mı bunlar? Sonra o adamlar bankaları
hortumladılar, götürdüler.
NESRİN
BAYTOK (Ankara) Biz değiliz ama. Bize yönelik suçlama yapıldı.
ALİ
UZUNIRMAK (AYDIN) Senin Cumhurbaşkanın Gül dâhil, imzaları var,
sizin arkadaşlarınız imzaları var o hamilikartlarda.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Burada hükûmetlerin sorumluluğu ne? Hükûmetlerin elbette
Banka kurmak özel bir şeydir, herkese verilen bir izin değil.
Milletten para toplama salahiyeti veriyorsunuz değil mi? Bu herkese
veriliyor mu, milletten para toplama salahiyeti? Arkasına koskoca devleti
koyuyorsunuz. Bu adama para yatırın, iyi adamdır, arkasında
ben varım diyor devlet. Eğer devlet arkasında varsa,
arkasında devlet gibi duracak. Para toplama salahiyetini nasıl
kullandığını gözünü dört açıp takip edecek. Gözünü
dört açmış mı hükûmetler? Açmamış. Hükûmetler gözünü
dört açsaydı, bu adamlar bu bankaları bu kadar kolay
hortumlayamazdı, bu kadar kolay hortumlayamazdı. Demek ki bazı
hükûmet üyeleri o gün gözünü dört açmamışlar. Çünkü, bunlar
eşkıya değil, maskeli soyguncu değil, bankayı idare
eden adamlar. Merkez Bankası aracılığıyla, Hazine
aracılığıyla, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu aracılığıyla bunlar takip edilebilir ve ediliyor da
bugün elektronik sistemde. Devlet gözünü ya yumdu ya kafasını öteye
çevirdi. Görmek isteseydi görürdü, bulmak isteseydi bulurdu.
Peki, böyle
olunca ne oluyor? Hemen siyasi ve hukuki sorumluluk başlıyor
değil mi? Kim bu işten hukuki olarak sorumluysa, tabii ki hukuk
devreye girecek, mahkemeler devreye girecek. Suçlu suçsuz, onu bilmem. Ama,
vatandaşın gözünün önünde olduğu için bu işler,
vatandaş da hükûmetlerin yaptığı gibi ya da hükûmetin
içindeki birtakım adamların yaptığı gibi gözünü
yummuyor, dört açıyor. Benim paramı sevki idare eden hükûmetler ne
yapıyor diye dört gözle hükûmetleri, siyasi partileri dikkatle takip
ediyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yeşil sermayeyi de öyle.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Sonra seçim geliyor, diyor ki: Bu işten hukuki
sorumluluğu olanların mahkemeler hesabını görsün.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yimpaş, Yimpaş
Onların da Yimpaş
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Siyasi sorumluluğu olanların hesabını ben
göreceğim diyor vatandaş.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Avrupadaki yurttaşları dolandıranlar,
Yimpaş
NİHAT ERGÜN
(Devamla) O gün geldi, ne oldu? Siyasi fatura kesmeye başladı
vatandaş, halk. Dedi ki: Bir koalisyon hükûmeti var, bu hükûmet benim
paramı iyi mi idare etti kötü mü idare etti gözledim, diğer ekonomik
ve siyasi gelişmeleri de dikkatle takip ettim, sonra bir karne verdim.
Daha evvel yüzde 22,5 oy verdiği bir siyasi partiye yüzde 1,5 oy vermiş.
Tam bir çakılma hâli, değil mi? Baş sorumlu onu tutmuş
belli ki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bundan ders almanız lazım.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Baş sorumlu onu tutmuş. Sonra, yüzde 15le ondan önceki
seçimden çıkan bir siyasi partiyi yüzde 5e düşürmüş.
İkinci sorumlu da onu tutmuş daha büyük bir oy kaybıyla. Yüzde
18,5la seçimden çıkan bir siyasi partiyi de yaklaşık yüzde
8,5a düşürmüş. Üçüncü sorumlu da onu tutmuş. Tutmamış
diyebilir miyiz şimdi, vatandaş sorumlu tutmamış diyebilir
miyiz? Tutmuş. İşte, ortada, siyasi fatura bu. Bunda kimin
hukuki suçu var bilmiyorum. Hukuk baksın işine, ben ne
yapacağım? Mahkemeler var, savcılar var, kimi suçluyor burada bu
işlerden? Ama belli ki, o günkü hükûmetin partilerini ve
ortaklarını siyasi olarak sorumlu tutmuş, gözünüzü
açmalıydınız demiş, gözünüzü dört
açmalıydınız, bu işe müsaade etmemeliydiniz demiş.
Öyle değilse, öyle değil deyin?
MUHARREM VARLI
(Adana) Öyle değil!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Öyle değil, öyle değil!
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Öyle...
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Öyle değil!
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Öyle, tablo bu.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Öyle değil!
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Yüzde 22,5tan yüzde 1,5a bir parti neye gelir arkadaşlar?
Durup dururken gelmez ki. Kim yaparsa akıbeti bu olur.
Değerli
arkadaşlar, muhalefeti de cezalandırdığı zamanlar
olmuş. İyi muhalefet yapmadın, sen de biraz işi
sıkı tutsaydın diye cezalandırdığı zamanlar
da olmuş. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onlar da
var bizim siyasi tarihimizin içerisinde. Gene olur. Bize de olur. Biz bu
yanlışları yaparsak, bize de olur.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Olacak, olacak
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Yani, ben, bize olmaz falan diye bir iddiada bulunamıyorum.
Bakanlarımız buradalar, gözünü dört açmasınlar bankalar
konusunda, başka konularda, biz gözümüzü dört açmayalım, akıbeti
budur arkadaşlar, akıbeti bu olur. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Başka bir şey olmaz.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Banka bırakmadınız.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) O nedenle, biz, gözümüzü dört açacağız.
Zaman zaman
birbirimize birtakım şeyler söyleriz, siyasilerin bazı
yaptıkları tavırları ille de hain, zalim, gaddar diye
telaffuz etmek ve böyle yorumlamak ihtiyacı içinde olmayalım,
değiliz.
Bak, 2002
Temmuzunda bir iş olmuş. Bir partimizin başkanı Berke
Barajının açılışına gitmiş değil mi,
Berke Barajının. Bu baraj, aslında 1 milyar dolara mal
olduğu hâlde devlete 2 milyar dolara mal olduğu gösterilmiş.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hangi parti bu?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Sonra, bu Berke Barajını da yapan grubun televizyonu,
gazetesi, her şeyi olduğu için, kimse üstüne gitmeye de cesaret
edememiş. Aslında, olan herkesin gözünün önünde olmuş da, bu
adamın televizyonu var, bu adamın gazetesi var, bu adam birtakım
fişlemeler yapmış, birtakım kameralar, gizli kameralarla
çiftliklerinde adamları fişlemiş, ne olur ne olmaz bizim
başımıza da bir hâl gelir diye endişe eden, belki,
birtakım politikacılar üstüne gidememiş. Biz gittik. Keçisine
varana kadar da sattık. Yatına, katına varana kadar da
sattık. (AK Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Birisi daha yapsın, ona da yaparız. Ondan evvel,
onunla beraber yapanlara da yaptık.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Halis Toprakın helikopterine niye bindi?
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, Berke
Barajının açılışına o siyasi liderimiz
katılmış, hükûmet ortağı. Temmuz
Kasımda da
seçim var. Kasımdaki seçimde de vatandaş demiş ki: Ben
bunları gördüm. Dikkatle takip ettim ve gereğini de yaptım.
MUHARREM VARLI
(Adana) Müslüman doğru konuşur. Müslüman doğru konuşur,
yanlış bilgi vermez millete Müslüman.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Biz yaparsak, gereğini bize de yapar, değerli
arkadaşlar.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bankaları suçüstü yakaladı Deniz Baykal. İftira
etme! Türkbank olayını ortaya çıkardı.
NİHAT ERGÜN
(Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle, 2008 Bütçe Kanunu
Tasarısının hayırlı olmasını temenni
ediyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. Kurban Bayramını
huzurlu geçirmenizi temenni ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Müslüman milleti aldatmaz, siyaset uğruna yalan söylemez!
BAŞKAN
Şahsı adına, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak.
Buyurun
Sayın Kaynak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 2008 yılı bütçesinin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen, başta Plan ve Bütçe Komisyonu
üyelerimiz olmak üzere, yüce Meclisimizin değerli milletvekillerine
şükranlarımızı sunuyoruz.
Kurban
Bayramının İslam dünyasına ve Türk milletine hayırlar
getirmesini temenni ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Önce İslam dünyası, sonra
halkın ki
İnsaf ya! Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi!
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) İslam dünyasından rahatsız mısınız?
BAŞKAN
Şahsı adına, Ordu Milletvekili Ayhan Yılmaz.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bütçe tasarımızın sonlarına
doğru yaklaştığımız şu saatte lütfen sinirlerimize
hâkim olalım. Bütün ülke bizi izliyor. Hepimizin ortak
buluşacağı bir nokta var, hepimizin ortak sevineceği bir
nokta var; bu da dün, akşam Fenerbahçemiz (AK Parti sıralarından
alkışlar) Avrupa'da yüzümüzü ak etmiştir. İnşallah,
Galatasarayımız da UEFA'da yüzümüzü ak eder.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Bütçemiz de
Bütçemiz de
AYHAN YILMAZ
(Devamla) Bütçemiz de ak olsun inşallah. En büyük hakem millettir,
vatandaştır. Vatandaşın hakemliğine hepimiz itaat
etmek durumundayız. Vatandaş da seçimlerde gerekli tercihini
yapmıştır. Onun için kızmamıza, darılmamıza
gerek yok.
Bütçede
emeği geçen bütün milletvekili arkadaşlarımı
canıgönülden selamlıyorum, geceniz hayırlı olsun diliyorum,
bütçemiz hayırlı olsun diliyorum ve bütün
vatandaşlarımızın Kurban Bayramı'nı da
canıgönülden kutluyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Sayın
milletvekilleri, 30'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kanun
tasarısının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama
yarınki birleşimde son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Şimdi, 2006
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın
1'inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım:
2006 YILI MERKEZİ YÖNETİM
KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1)
Kesin hesap gider cetvelinde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve
5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2006 yılı bütçe gideri 175.084.120.528,92 Yeni Türk
Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2006 yılı
bütçe gideri 10.225.121.527,69 Yeni Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
2006 yılı bütçe gideri 1.330.225.848,52 Yeni Türk Lirası,
olarak
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 1inci maddeyi, daha evvel kabul edilen
cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1)
Kesin hesap gelir cetvelinde gösterdiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2006 yılı bütçe geliri 169.315.824.704,10 Yeni Türk
Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2006 yılı
bütçe geliri 10.727.041.478,95 Yeni Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
2006 yılı bütçe geliri 1.407.021.755,52 Yeni Türk Lirası,
olarak
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN
Evet, 2nci maddeyi okuttum.
Şimdi, genel
bütçeli idarelerin kesin hesap (B) cetvelinin genel toplamını okutup
oylarınıza sunacağım:
B - CETVELİ
Bütçe
Tahmini 2006
Yılı Tahsilatı
Lira Lira
GENEL TOPLAM: 171.250.000.000,00 183.346.997.205,63
RED VE İADELER ( - ): 14.400.000.000,00 -14.031.172.501,53
BAŞKAN
Evet, (B) cetvelinin genel toplamını okuttum.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi (B)
cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
Nazım gelir
ve gider
MADDE 3- (1)
Kesin hesap gider cetvelinde gösterildiği üzere, 2006 yılında
283. 242. 728,42 Yeni Türk Lirası nazım gelir tahsil edilmiş ve
aynı miktar gider gerçekleşmiştir.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 4- (1) 1
inci maddede yazılı bütçe giderleri ile 2 nci maddede yazılı
bütçe gelirleri arasında, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2006 yılında 5.768.295.824,82 Yeni Türk Lirası
bütçe gider fazlası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2006
yılında 501.919.951,26 Yeni Türk Lirası bütçe gelir
fazlası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
2006 yılında 76.795.907,00 Yeni Türk Lirası bütçe gelir
fazlası,
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
Tamamlayıcı
ödenek
MADDE 5- (1)
Kesin hesap gider cetvelinde gösterildiği üzere, kamu idarelerinin 2006
yılında ödenek üstü giderlerini karşılamak için 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
için 2006 yılında 3.031.358.084,51 Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için 2006
yılında 5.484.755,48 Yeni Türk Lirası,
tamamlayıcı
ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 6- (1) 2006
yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla bir sonraki yıla
devrine izin verilen ve kesin hesap gider cetvelinin ilgili sütununda
gösterilen, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanuna ekli:
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2006 yılında 86.292.098,50 Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2006
yılında 3.563.418,78 Yeni Türk Lirası,
ödeneği
ertesi yıla devredilmiştir.
BAŞKAN
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi
okutuyorum:
İptal edilen
ödenek
MADDE 7- (1)
Kesin hesap gider cetvelinde gösterildiği üzere, yılı içinde
kullanılan ve ertesi yıla devredilen özel ödenekler
dışında kalan, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2006 yılında 8.023.693.777,86 Yeni Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2006
yılında 2.294.716.418,48 Yeni Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
2006 yılında 126. 179. 911,57 Yeni Türk Lirası,
ödeneği
iptal edilmiştir.
BAŞKAN
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi
okutuyorum:
Devlet
borçları
MADDE 8- (1) 2006
yılında Devlet iç ve dış borçları ile Hazine
garantilerinin uygulama sonuçları aşağıda gösterildiği
üzere;
a) Kısa
vadeli Devlet iç borcu 9.593.580.742,80 Yeni Türk Lirası, orta ve uzun
vadeli Devlet iç borcu 241.876.472.595,82 Yeni Türk Lirası olmak üzere,
toplam 251.470.053.338,62 Yeni Türk Lirası Devlet iç borcu,
b)
94.173.377.011,04 Yeni Türk Lirası Devlet dış borcu,
c)
10.654.670.885,79 Yeni Türk Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 9 (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 10 (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylama, yarınki birleşimde son
konuşmalardan sonra yapılacaktır.
Böylece, 2008
yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddeleri kabul edilmiştir. Hayırlı olmasını
diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, görüşmeler
tamamlanmıştır. Katkılarınız için hepinize
teşekkür ediyorum.
Programa göre,
bütçenin tümü üzerindeki son konuşmalar ve 2008 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının açık oylamalarını
yapmak için 14 Aralık 2007 Cuma günü saat 10:00 da toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 00.01