DÖNEM: 23 CİLT:
2 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
4üncü
Birleşim
4 Ekim 2007 Perşembe
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.
GELEN KÂĞITLAR
III. GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. Aksaray
Milletvekili Ali Rıza Alaboyunun, küresel ısınmaya ve İç
Anadoludaki susuzluğa etkisine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
2. Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, küresel ısınmanın
yer altı ve yer üstü su rezervinde meydana getirdiği olumsuz etkileri
ile su kaynaklarının korunmasına ve su
kıtlığına karşı alınması gereken
önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
3. İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul ilinin ulaşım ve
trafik sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
IV.
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1. Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi, Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma
Asamblesi, NATO Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi,
Parlamentolararası Birlik, Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu,
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi, İslam
Konferansı Örgütü Parlamento Birliği, Asya Parlamenter Asamblesi,
Akdeniz Parlamenter Asamblesi ve Avrupa Akdeniz Parlamenter Asamblesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturacak
üyelerin isimlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/198)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1. Konya
Milletvekili Özkan Öksüz ve 21 milletvekilinin, Beyşehir Gölünün su
seviyesi ve ekolojik dengesiyle ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/9)
2. Uşak
Milletvekili Nuri Uslu ve 20 milletvekilinin, küresel ısınma ve iklim
değişikliği sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)
V.
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1. Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Fildişi Sahili (Kotdivuar) Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/342) (S. Sayısı: 5)
2. Türkiye
Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda
Adli İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/275) (S. Sayısı: 6)
3. Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/280) (S. Sayısı: 7)
VI.
OYLAMALAR
1. Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Fildişi Sahili (Kotdivuar) Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
2. Türkiye
Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda
Adli İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak iki oturum yaptı.
Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak, Dünya Yaşlılar Günü münasebetiyle
yaşlıların toplum hayatındaki önemine ilişkin gündem
dışı bir konuşma yaptı.
Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, yargı kararları ve personel
atamaları ile kamu çalışanlarının mevcut durumuna ve
gelişmelere,
Sinop
Milletvekili Abdurrahman Dodurgalının, Camiler ve Din Görevlileri
Haftasına,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına, Devlet Bakanı Mustafa
Said Yazıcıoğlu cevap verdi.
Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair 5682 sayılı Kanunun
Anayasanın değişik 89 ve 104üncü maddeleri uyarınca bir
kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi,
Konya
Milletvekili Muharrem Candanın, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi,
Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, uyuşturucu
kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu
kullanımındaki artışın sebeplerinin (10/6),
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, su
kaynaklarının kullanımı ve korunması ile Ankarada
yaşanan su sorununun (10/7),
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü ve 38 milletvekilinin, Trakya ve İstanbul ilinde
çevre konularındaki gelişmelerin Ergene Çevre Düzeni Havza
Planına etkilerinin (10/8),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşmelerin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
3/10/2007
Çarşamba günkü gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10,
11, 12, 13, 14 ve 15 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının kırk sekiz saat geçmeden, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına alınmasına; 3 Ekim 2007
Çarşamba günkü birleşimde bu kısımda yer alan işlerden
9uncu sıraya kadar olan kanun tasarılarının, 4 Ekim 2007
Perşembe günkü birleşimde ise 15inci sıraya kadar olan kanun
tasarılarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
Genel Kurulun çalışmalarına devam etmesine ve her iki
birleşimde de başka bir konunun görüşülmemesine; Genel Kurulun
toplantı günlerinden salı gününün denetim konularına,
(Anayasanın süreye bağladığı konular hariç)
çarşamba ve perşembe günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesine
ayrılmasına; salı ve çarşamba günlerinde birleşimin
başında bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesine;
"Sunuşlar" ve işaret oyu ile yapılacak seçimlerin her
gün yapılmasına; 2/10/2007 tarihli gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanan ve Genel Kurulun 2/10/2007 tarihli birleşiminde
okunmuş bulunan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki
(9/1) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının
1inci sırasında yer almasına ve Anayasanın 100üncü
maddesi gereğince soruşturma açılıp
açılmayacağı hususundaki görüşmelerin 30/10/2007 Salı
günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma
Kurulu önerisi kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bosna Hersek
Bakanlar Kurulu Arasında Turizm Alanında İş Birliği
Anlaşmasının (1/289) (S. Sayısı:1),
2nci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ekonomik İşbirliğine Dair
Mutabakat Zaptının (1/290) (S. Sayısı: 2),
3üncü
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın (1/331) (S.
Sayısı: 3),
4üncü
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Fildişi
Sahili (Kotdivuar) Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ticaret
Anlaşmasının (1/341) (S. Sayısı: 4)
Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarıları, görüşmelerini
müteakiben yapılan açık oylamalardan sonra, kabul edildi.
5inci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Fildişi
Sahili (Kotdivuar) Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Ekonomik ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının (1/342) (S.
Sayısı:5),
6ncı
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti
Arasında Hukukî ve Ticarî Konularda Adlî İşbirliği
Anlaşmasının (1/275) (S. Sayısı: 6),
Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarıları, komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.
Birleşime
verilen aradan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, 4 Ekim 2007 Perşembe günü saat 15.00te
toplanmak üzere, birleşime 18.05te son verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan Vekili
Harun TÜFEKCİ Yaşar
TÜZÜN
Konya Bilecik
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR No: 4
4 Ekim 2007 Perşembe
Teklif
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve 272 Milletvekilinin; Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/14) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/10/2007)
Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 21 Milletvekilinin,
Beyşehir Gölünün su seviyesi ve ekolojik dengesiyle ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/9) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/10/2007)
2.- Uşak Milletvekili Nuri Uslu ve 20 Milletvekilinin küresel
ısınma ve iklim değişikliği sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasının 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/10) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/10/2007)
4 Ekim 2007 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.07
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 4üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Meclisi altı
dakika geç açtınız, tutanaklara geçmesini istiyorum.
BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet, bu
konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin konuşma süresi yirmi
dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, küresel ısınma ve
İç Anadoluda susuzluk hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Ali
Rıza Alaboyuna aittir.
Sayın Alaboyun, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
1.- Aksaray Milletvekili Ali
Rıza Alaboyunun, küresel ısınmaya ve İç Anadoludaki
susuzluğa etkisine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray)- Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel
ısınma ve İç Anadoludaki susuzluğa etkisi hakkında
dikkatlerinizi çekmek üzere gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepinizin malumu olduğu üzere
küresel ısınma, son on yıldır dünya gündemini işgal
eden en önemli konulardan biri olarak önümüzde durmaktadır. Son birkaç
yıldır Ankarada bile hissettiğimiz aşırı
sıcaklar ve kuraklık, küresel felaketin kapımızı
çalmakta olduğunun işareti olarak algılanabilir.
Değerli milletvekilleri, küresel ısınma nedir ve
nedenleri nelerdir? Bu konuda yüce Meclisimizi kısa da olsa bilgilendirmek
istiyorum. Son yüz yılda teknolojideki baş döndürücü gelişmeler,
hızla artan insan nüfusu, gittikçe metropolleşen şehirler, hayat
standardının artması, insanoğlunun enerji ve suya olan
talebini her geçen gün artırmaktadır. Enerji üretimi esnasında,
sera gazı diye adlandırdığımız karbondioksit,
sülfür ve azot kökenli gazlar ortaya çıkmaktadır.
Başlangıçta bu gazların atmosfere salınmalarında bir
mahzur görülmemiştir. Ancak, bu tür gazların yerküremiz içerisinde
birikmesi ve yoğunluğunun artması, çevresel felaketleri de
beraberinde getirmeye başlamıştır.
Güneş ışınları ana yaşam
kaynaklarımızdan biridir. Güneş ışınları,
normal şartlarda, dünyamızı ısıttıktan sonra
yansıma yoluyla geri dönerler. Ancak, yeryüzünde yoğuşan bu sera
gazları, güneş ışınlarının bir
kısmının geri dönmesine mâni olmakta, ısı, yerküre
içerisinde hapsolarak dünya ısısının artmasına neden
olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, küresel ısınmanın
ülkemizdeki etkisini göstermeye başladığı bölge, öncelikle
İç Anadolu Bölgesidir. Coğrafi olarak kurak ve kara ikliminin hakim
olması nedeniyle İç Anadolu Bölgesi küresel ısınmaya
karşı aşırı kırılgan bir özelliğe
sahiptir. Bu doğal kırılganlığının
yanında, tarımda kullanılan yer altı sularının
gittikçe çekilmesi, bazı kuyuların kuruması bizleri bölgenin
geleceği açısından endişelendirmektedir.
Konya Ovası olarak adlandıracağımız
Aksaray, Niğde, Karaman, Konya illeri ve Tuz Gölü çevresini kaplayan
bölgede 20 bin civarında kaçak yer altı su kuyusu bulunduğu
tahmin edilmektedir. Âdeta, ova bu kuyularla delik deşik edilmiştir.
Bölgedeki irili ufaklı göl, kaçak sular ve bilinçsizce yapılan
vahşi sulama yöntemleriyle tamamen kurumuş durumdadır. Küresel
ısınma sonucu oluşan aşırı sıcaklar ve kaçak
kuyular nedeniyle Tuz Gölü de kuruma noktasına gelmiştir. Yirmi yıl
önce yarım metre toprak kazılınca su çıkan yerlerde bugün
80 ile 120 metre derinliğindeki kuyulardan su çıkmaktadır.
Türkiye, yer altı su kaynaklarının yüzde 40ını
barındıran bu bölgede yer altı su kuyularında her yıl
1 ile 3 metre daha derine doğru gitmektedir. Yer altı
kuyularındaki sular daha derinlere çekildikçe suların tuzluluk
oranı artmaktadır. Bu şartlar altında yer altı suyuyla
tarımsal sulamaya devam edilirse on beş-yirmi yıl içerisinde
verimli araziler tamamen çoraklaşmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bölge için önem arz eden Mavi Tünel
Projesinin yakın gelecekte tamamlanması mümkün gözükmemektedir.
Bölge, Mavi Tünel tam faaliyete geçene kadar verimli arazilerini kaybetme
tehlikesiyle yüz yüzedir. Zaman geçirmeden bölge için acil eylem planı
geliştirilmelidir. Acil eylem planı çerçevesinde kaçak kuyular
denetim altına alınmalı, ruhsat verilen kuyularla birlikte yeni
bir master planı yapılmalıdır. Bölgedeki yer altı su
havzaları ve sınırlar yeniden tespit edilmeli ve yer altı
suyu optimum sondaj aralıklarıyla yer üzerine çıkarılarak
kapalı bir sistemle çiftçiye ulaştırılmalıdır ve
bunun yönetimi, profesyonel bir yönetime bırakılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz,
sanıldığı gibi, su zengini bir ülke değildir. Bu
nedenle, kendi öz kaynağımız olan sularımızı iyi
yönetmemiz gerekiyor. Kendi yurdumuzdan doğup, kendi kara
sularımıza dökülen onlarca dere ve akarsularımız
bulunmaktadır. Su fakiri bir ülke olarak, göz göre göre bu suların
denize akmasına izin verme gibi bir lüksümüz olamaz. Bir an önce, ekolojik
dengeye zarar vermeyecek şekilde, bu akarsuların denize dökülme
noktasından pompalama vasıtasıyla, kapalı borularla Orta
Anadoluya aktarılmasının bir yolu bulunmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerekli
yasal düzenlemelerle suyun çağdaş yöntemle yönetilmesini
sağlamak zorundayız. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu gibi su
piyasası düzenleme kurulunun oluşturulmasını acilen
gündemimize almak zorundayız. Suyun da arz ve talep doğrultusunda
alınıp satıldığını düşünürsek ülkemizde
adı konmamış, kontrol dışı bir su pazarı
mevcuttur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Alaboyun, bir dakika süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla) - Bu, belediyelerin evlere
getirdiği su ve karşılığındaki
aldığı para ile işleyen bir su piyasasının güzel
bir örneğidir. Anadoluda, ruhsatlı kuyu sahibi, kuyusu olmayan
komşu tarlaya su çıkararak, kaçak olarak satmakta ve para
kazanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, su piyasası düzenleme kurulu
ile ülkemiz ve şehirlerimiz, hem de tarımsal sulama için kapalı
bir sulama ağı oluşturulabilir. Yerel su kaynakları verimli
bir şekilde değerlendirilebilir. Atık suların
arıtılması ve yeniden değerlendirilmesi böyle bir kurul
tarafından bir bütünsellik içerisinde ele alınabilir. Çok maliyetli
gibi görülen bu yatırımların bedelini bugün ödemezsek,
yarın çok daha büyük bedeller ödesek bile suyu bulmak mümkün olmayabilir.
Özellikle, tarımsal alanda suyun verimli
kullanılmasına yönelik almış olduğu tedbirler
nedeniyle Tarım Bakanlığımıza teşekkür etmek
istiyorum. Su konusunda toplumsal bilinci araştırıcı
programlar yapan, başta NTV, CNN Türk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Alaboyun, ben size teşekkür
ediyorum. Katkılarınız için, sağ olun.
ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla) Saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündem
dışı ikinci söz, tüm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına
alan küresel ısınmanın yer altı ve yer üstü su rezervinde
meydana getirdiği olumsuz etkiler ile su kaynaklarının
korunması ve su kıtlığına karşı
alınması gereken önlemler hakkında söz isteyen Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcıya aittir.
Sayın Nalcı, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Tekirdağ Milletvekili
Kemalettin Nalcının, küresel ısınmanın yer altı
ve yer üstü su rezervinde meydana getirdiği olumsuz etkileri ile su
kaynaklarının korunmasına ve su kıtlığına
karşı alınması gereken önlemlere ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, Değerli Milletvekili diğer
arkadaşımızın burada küresel ısınmayla ilgili
söylediklerini hepimiz dinledik. Ben, bunlara daha çarpıcı örnekler
vermek istiyorum.
Yaşadığımız dünya bize su konusunda fazla
cömertçe davranmıyor. Mevcut, dünya üzerindeki su rezervlerinin yüzde
96sı denizlerde tuzlu su olarak bulunmaktadır, diğer kalan
yüzde 4lük kısmın yüzde 3ten daha fazla kısmı kutuplarda
ve yer altında bulunmaktadır. Ancak, yenilenebilir,
kullanılabilir su dediğimiz yüzde 1lik kısım akarsular ve
göletler sayesinde bizim kullanımımıza sunulmaktadır.
Tabii, bu durumda, 1950 yılında başlayan sanayileşmenin
getirmiş olduğu aşırı su tüketimiyle, 50li
yıllardan bugüne kadar su tüketimimiz 5,5 kat
fazlalaşmıştır. Bunun üzerine, sera gazlarının da
etkisiyle, demin milletvekili arkadaşımızın söylediği
gibi küresel ısınmanın da getirmiş olduğu etkilerle
dünyamız ve Türkiyemiz bu konulardan fazlasıyla etkilenmiştir.
Şimdi, ben şu konuya dikkat çekmek istiyorum: Türkiye,
hiç de, bilindiği gibi su zengini bir ülke değil. Dünya
standartlarında su zengini bir ülke sayılabilmek için, kişi
başına düşen suyun 8 bin ile 10 bin metreküp olması gerekmekte.
Bu, bizim ülkemizde 1.600 metreküp civarlarındadır ki 2030
yılında, Dünya Su Kurulunun vermiş olduğu raporlara göre,
54 ülkenin su sıkıntısı çekecek ülkeler arasında
bulunması ve yaklaşık olarak dünya nüfusunun yüzde
40ının sudan etkileneceği bilinmektedir. Ne yazık ki bizim
ülkemiz de bu su kıtlığı çekecek ülkelerden birisidir.
Şimdi, ben burada suyun problemlerinden daha ziyade
alınması gereken önlemler hakkında konuşmak istiyorum. Bir
kere, suyun en önemli konularından birisi tasarruflu kullanmak. Bunu
sağlayabilmek için millî bir politikamızın var olması
lazım, çünkü su bir yaşam kaynağı ve medeniyettir.
Bunların okullarda ders müfredatlarına girilmesi gerekiyor. Bugün,
tasarrufla, şehirlerde kullanmış olduğumuz suyun yüzde
30unu geri kazanabiliriz. Bunun yanında, şehirleşmenin
getirmiş olduğu, sanayileşmenin getirmiş olduğu
düzensizlikten, bilinçsizlikten akarsularımızı kirletmiş
bulunmaktayız.
Bugün -bulunmuş olduğum bölgeden ben örnek vermek
istiyorum- Tekirdağda hem beldeler, ilçeler, iller hem de sanayi
bilinçsizce, arıtmalar yapılmadan Ergene Havzasına suyunu
boşaltmakta, mevcut olan suyu da kirletmekte ve yer altı su
rezervleri de bu kirlilikten nasibini fazlasıyla almaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu su konusuyla ilgili yapılması
gereken en önemli konulardan birisi, yüzey sularımızı
toplamamız lazım, göletlere çok fazlasıyla önem vermemiz
lazım, bunun yanında, şehirlerde kullanmış
olduğumuz suları arıtarak geri dönüşümlerini
sağlamamız lazım. Yani, evsel atıklarımızı,
arıtmalarla kullanılabilir su seviyesine getirip bunları ya
sanayiye veya tarıma döndürmemiz lazım. Bugün, bunların, zaten
ufak sitelerde, yazlık sitelerde veya Avrupanın her tarafında
yapıldığını görüyoruz. Biz, suyu bir kere
kullanıp doğaya bırakıyoruz ve kirletip doğaya
bırakıyoruz, bu da bizim yaşamsal
kaynağımızı bitirme noktasına getirmektedir.
Sayın milletvekilleri, ben, Trakyadaki
Bakın, Trakya,
nüfus olarak 10 milyonu besliyor İstanbulu da eğer Avrupa
yakasına aldığımız zaman ve burada 4 milyar metreküp
su rezervi var -Trakyada- ve bu suyun da çok büyük bir bölümü Istranca
projeleriyle İstanbula götürülmüş bulunmakta. Tekirdağ bölgesi
Tabii, bugün biz burada sadece İstanbul ve Ankaradaki su
kıtlığını biliyoruz fakat demin de burada
belirtildiği gibi Türkiyenin her ili bu su
sıkıntısıyla karşı karşıya ama
öncelikli olarak sanayinin ağır olduğu
Çerkezköy-Çorlu-Tekirdağ üçgeninde, artı, yaşamın
kaymış olduğu Tekirdağ bölgesinde çok ciddi bir su problemi
var. Dünya literatürüne göre, 1.000 metreküpün altında su
kullanımı bulunan ülkeler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Nalcı, bir dakika ek süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) 1.000 metreküpün altında
kişi başına kullanılabilir su bulunan ülkeler su fakiri
sayılmaktadır. Trakyada ise bu oran 500 metreküptür.
Ben burada bir de kuraklıktan etkilenen ve AKP Hükûmetinin
çıkartmış olduğu kararnameye değinmek istiyorum.
Sadece 40 ile kuraklıktan dolayı, etkilendiği için ve
tahıldan dolayı verilmiştir bu destekleme. Burada, değerli
arkadaşlar, yapılması gereken
Sadece tahıl etkilenmedi
veya 40 il bu küresel ısınmadan ve kuraklıktan etkilenmedi.
Tekirdağda, bölgede, ayçiçeğinde, üzümde, soya fasulyesinde,
çeltikte ciddi bir kuraklıktan etkilenme var, diğer bölgelerimizde
etkilenme var. Tarımdaki bu desteklerin 40 ille sınırlı
kalmayıp diğer illere de yaygınlaştırılması
gerektiğini ve artı, su konusuyla ilgili çok ciddi, eğer yerel
yönetimlerden alınıp bir millî politika getirilmediği sürece ülkemiz
çok ciddi bir şekilde tehlike altında.
Ben, sözlerime burada son verirken hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Nalcı.
Gündem dışı iki konuşmaya, Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Veysel Eroğlu cevap vereceklerdir.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Değerli Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, çok değerli iki milletvekilimiz görüşlerini
belirttiler. Ben de önce bu küresel ısınma ve iklim
değişimiyle alakalı kısa bir bilgi verdikten sonra
aldığımız tedbirler üzerinde durmak istiyorum.
Tabii, günümüzde küresel ısınma ve iklim
değişimi çok konuşuluyor. Peki, bunun sebebi nedir? Bunun
sebebi, tabii ki, sera gazları dediğimiz gazların atmosferde
yeterinden fazla salgılanmasıdır. Tabii, bu, bilhassa Avrupada,
Amerikadaki hızlı sanayileşmenin tabii bir sonucudur.
Dolayısıyla, zamanla sıcaklıklar, yerküredeki
sıcaklıklar artmış, sera gazı etkisi dolayısıyla
iklimde değişiklikler oluşmaya başlamıştır.
Fakat, şunu açıkça ifade edeyim: Bunun müsebbibi Türkiye
değildir, bunun müsebbibi gelişmiş ülkelerdir.
Bakınız, 2004 yılı itibarıyla Türkiyede kişi
başına -karbondioksit eş değeri olarak- sera gazı salınımı
yılda 4,1 ton iken -Amerikada, Kanadada- Amerikada 20
ton/kişi-yıldır, Kanadada ise
16,5 ton/kişi-yıldır, Avrupa ülkelerinde ise 10-12
ton/kişi-yıl arasında değişmektedir. Demek ki
Türkiyede kişi başına salınan sera gazı emisyonunun
neredeyse 5 ila 7 katı kadar, diğer ülkelerde, bir salınım
vardır.
Ancak, biz buna karşı tedbirler almıyor muyuz?
Alıyoruz. Buna karşı tedbirler, özellikle, bildiğiniz gibi,
temiz enerji kaynaklarının hızlı bir şekilde gündeme
getirilmesi
Malum olduğu üzere, 2003 yılında, Su Kullanım
Hakkı Anlaşması Yönetmeliğiyle, boşa akan suları
değerlendirmek maksadıyla özel sektörün de önü açıldı ve
şu anda, sadece özel sektörün -rüzgâr ve diğer enerjiler hariç olmak
üzere- hidroelektrik santrallere talebi, bugün itibarıyla 1.083e
ulaşmıştır ve bunun da kurulu güç
karşılığı 15 bin megavattır. Yani, buradan,
beş-altı yıl içinde bunlar hayata geçtiği zaman,
yaklaşık 40 ila 45 milyar kilovat saat, temiz, hidroelektrik enerji
santralinde üretim gerçekleşecektir.
Şimdi, tabii, başka tedbirler de alıyoruz. Ancak,
şunu ben özetle vurgulamak istiyorum: Tabii ki az önce değerli
Tekirdağ Milletvekilimizin de işaret buyurdukları gibi, Türkiye,
bir kere, kesinlikle su zengini bir ülke değildir. Fakat, şunu da
vurgulayayım: Su fakiri de değildir. Eğer su
kaynaklarını tek elden, akıllı bir şekilde
yönettiğimiz zaman bu su Türkiyeye yeter. Bunu özellikle vurgulamak
istiyorum.
Evvela, bununla ilgili ne yapılabilir, şimdiye kadar ne
yapıldı? Önce, çok kısa olarak, su bütçesinin son durumu hakkında
bilgi arz etmek istiyorum yüce Meclisimize: Türkiyede ortalama olarak 112
milyar metreküp bir suyun kullanılması imkân dâhilindedir, yılda
112 milyar metreküp suyu ekonomik olarak kullanabiliriz. Aslında, ortalama
yağışlardan Türkiyeye yağan su miktarı yılda 501
milyar metreküptür. Ama, tabii, birtakım kayıplar, buharlaşma,
diğer ülkelere giden su miktarları, yer altına sızmalar
vesaire dikkate aldığımız zaman kullanılabilir su miktarı
112 milyar metreküptür.
Peki, şu anda bu suyun ne kadarını kullanıyoruz
dersiniz? Şu anda -bakın, son rakamı veriyorum- sulamada
yılda 29,6 milyar metreküp su kullanılıyor. Bütün
şehirlerin içme, kullanma suyu ihtiyaçları için 6,2 milyar metreküp
kullanıyoruz, sanayimiz için de yılda 4,3 milyar metreküp su
kullanılıyor. Topladığımız zaman 40,1
yapıyor. Yani, ortalama 40 milyar metreküp su kullanılıyor.
Peki, bu kadar -112 milyar metreküp- suyumuz var, şu anda 40
milyar metreküp su kullanıyoruz. Haydi, kurak devrelerde 112 yerine 100
olsun, 90 olsun. Demek ki suyumuz var. Ancak, bazı yerlerde, bilhassa
tarımda su sıkıntısı çekilmesinin sebebi
Tabii, bu
sene kuraklıktan kaynaklanıyor. Bir de bazı
yatırımların
Her ne kadar, biz, son dört buçuk yılda, baraj
ve gölet inşaatlarında gerçekten büyük bir seferberlik ilan
etmiştik ve aşağı yukarı, DSİ tarihinde
görülmemiş bir hızla baraj ve gölet bitirdik. 111 tane baraj ve gölet
bitirdik ki son dört buçuk yılda, gerçekten, bu DSİ tarihinde çok
önemli bir rakamdır. Bunları yapmaya devam ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekillerimiz, özellikle, tabii, bu
küresel ısınma ve iklim değişimi, kuraklık en çok, bir
kere, sulama sistemlerini, yani, tarımı etkilemektedir. Tarımla
ilgili tedbirleri de alıyoruz. Şöyle ki: Daha önce Devlet Su İşleri
tarafından, 2003 yılından önce, tamamen açık sulama
sistemleri yatırım planlarına alınıyordu, ama 2003
yılı sonu itibarıyla biz bu açık sulama sistemlerini
tamamen iptal ettik, hatta mevcut projeleri dahi tadil etmek suretiyle
bunları kapalı, yani borulu, basınçlı sulama sistemlerine
dönüştürdük. Nitekim, geçmişte basınçlı sulama
sistemlerinin toplam şebekeye oranı yüzde 6 gibi çok düşük bir
oranda iken, bugün bu yüzde 50leri aşmıştır. Hatta, yeni
projelerin yüzde 90ı da tamamen kapalı basınçlı sulama
sistemlerinden ibarettir.
Bundan şunu hedefliyoruz: En azından, bildiğiniz
gibi, açık sulama sistemlerine göre kapalı sulama sistemleri devreye
alındığı zaman, daha az suyla çok alanı veyahut da
aynı suyla daha çok alanı sulayabildiğimiz gibi ve aynı
alanı sulamak için çok da az, neredeyse yüzde 40 nispetinde daha az bir
suyla sulama yapmak mümkündür. Sadece, bakın, tarım sektöründe
sulamadan yüzde 10-15 tasarruf etsek dahi, bakın, bu, neredeyse 6 milyar
metreküp yapıyor yüzde 20 tasarruf ettiğimiz zaman. Bu da
şehirlerin içme suyu ihtiyaçlarının tamamı demektir.
Şimdi gelelim şehirlerin içme suyu ihtiyaçlarına.
Şimdi, Devlet Su İşleri Genel Müdürüyken, biz, 21 tane projeyi
tamamladık. Şu anda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
bakanlığıma bağlandı, Çevre Orman
Bakanlığına. Şu anda 20 projeyi daha büyük şehirlerle,
Edirneden Karsa kadar 20 tane büyük projeyi daha yürütüyoruz. Böylece, biz,
inşallah, 2010 yılına kadar
Daha önce 26 milyon kişiye su
verdik, 10 milyon kişiye de 2010 yılı sonuna kadar su
vereceğiz, böylece ilave 26 milyon kişiye su sağlamış
olacağız. Bunu özellikle vurgulayayım.
Ayrıca, biliyorsunuz, bu yıl 1053 sayılı
Kanunda bir değişiklik yapıldı. O değişiklik de
şu: Daha önce 1053 sayılı Kanunda nüfusu 100 binden büyük olan
şehirlere Devlet Su İşleri su götürebilirken, bu nüfusu 100 bin
kriteri kaldırıldı. Böylece, köyler hariç olmak üzere, şu
anda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüz bütün belediyelere
hizmet götürebilecek bir konuma getirildi.
Bunun bana göre çok faydası var. Her ne kadar
Bakanlığıma çok büyük bir yük yüklemiş ise de, bundan biz
fevkalade memnunuz, çünkü, özellikle problemlerin bölgesel olarak çözülmesinin
çok büyük faydası var. Bununla ilgili mesela Çankırı
örneğini vereceğim: Çankırıda geçmişte
Çankırı merkezine, şehir merkezine ve 12 tane beldeye ayrı
ayrı tesis, ayrı ayrı isale hattı, ayrı ayrı
depo, ayrı ayrı arıtma tesisi yapılması söz
konusuyken, biz şimdi sadece Güldürcek Barajından tek bir
arıtma tesisiyle buradaki 12 tane ilçe ve belde ve şehir merkezine,
Çankırı merkezine tek bir kaynaktan su verme imkânına kavuştuk
bu Kanunla. Böylece maliyeti altıda 1 daha ucuzladı. Yani,
şimdi diyelim ki 60 trilyona mal olacak bir tesis, yaklaşık 10
trilyona mal oluyor. Böylece gerçekten kaynaklarda büyük bir tasarruf
sağladık.
Ayrıca, işletme açısından da çok önemi var. 12
tane ayrı arıtma tesisinin işletilmesi başlı
başına bir problem. 12 arıtma tesisi yerine 1 tek arıtma
tesisi işletecek. Bu bakımdan faydalı olmuştur diye
düşünüyorum.
Şimdi, tabii ki, değerli milletvekillerimizin de
işaret ettikleri gibi, şu anda daha yapılacak çok şey var.
Çok sayıda baraj ve göletin hayata geçmesi gerektiği kanaatindeyim.
Bu konuda çalışma yapıyoruz.
Ayrıca, yer altı sularının takviyesi gayesiyle
bizim şimdi büyük projelerimiz var. Zaten yer altı sularında
artık ruhsat verirken açık sistemlere ruhsat vermiyoruz, tamamen
damlamalı ve kapalı sistem yağmurlama sulaması yapacaksa o
takdirde ruhsat veriyoruz. Böylece tasarruf sağlayacağımız
gibi, bir de bildiğiniz gibi İç Anadoluda -az önce sayın
milletvekilimizin de ifade ettiği gibi- büyük su
sıkıntısı var, çünkü, çok sayıda talep var, yağan
yağmur az, dolayısıyla açık var, bu açığı
kapatmak için şu anda 3 tane dev projenin 2sini hayata geçirdik. Mavi
Tünel adıyla anılan projenin de temeli atıldı. Bu konuyla
ilgili kısa bir bilgi sunmak istiyorum değerli milletvekillerimiz.
Bilindiği gibi, Beyşehir Gölünü kurtarmak, aynı
zamanda Konya-Çumra Ovasına su vermek maksadıyla Derebucak
mevkisinde Prof. Dr. Yılmaz Muslu Barajı ve Gembos adıyla
anılan derevasyon, 6 Temmuz günü inşaatları bitti ve su
akıtılmaya başlandı. Ayrıca Suğla Depolaması
da tamamlandı. Böylece, sadece Derebucak Barajından yılda 135
milyon metreküp su Beyşehir Gölüne, oradan da ovaya iletilecek.
Diğer taraftan aynı gün, 6 Temmuz günü -bu yıl-
Mavi Tünelin temeli atıldı. KOP adıyla bilinen -GAPın
ismi çok biliniyor ama KOP projesi bilinmiyor- bu proje de GAP kadar büyük bir
proje, Konya Ovası Projesi. Bu
projenin en önemli adımı Mavi Tünel Projesidir. Bağbaşı
denilen bir mevkide Akdenize boşa akan suların önüne baraj yapıyoruz,
sonra 17 kilometre uzunluğunda, bitmiş hâli 4 metre çapında olan
dev bir tünelle bu suları -yılda 417 milyon metreküp suyu- Konya
Ovasına aktaracağız. Böylece Konya Ovasında yer altı
sularını bu şekilde takviye edeceğiz. Sulama sistemlerini
modernize ettiğimiz için, damlama sulamaya geçtiği için burada da
büyük su tasarrufu olacak. İnşallah bunları, planlı
yatırımları bitirdiğimiz zaman, ne içme suyunda ne de
sulamada çok büyük problem olmayacağı kanaatindeyim.
Bu maksatla sadece Mavi Tünel değil, misal olarak Kayseride
Develi Ovasını, Kayseri Ovasını kurtaracak olan
Zamantı Tüneli de bu yıl sonunda bitecek. Dolayısıyla
oradan da önemli miktarda su İç Anadoluya aktarılacak. Yani, bunları
kısa zamanda tamamlıyoruz.
Bunun dışında şunu söyleyebilirim: Tabii,
küresel ısınmada en önemli etken ağaçladırmadır.
Ağaçlandırmanın çok büyük faydası var. İnşallah
2007-2008 yılında ağaçlandırma seferberliği ilan
ediyoruz, hazırlıklarımızı yaptık. Hedefimiz her
yıl 400 bin hektar, yani 4 milyon dekar alanın
ağaçlandırılmasıdır. Bu, gerçekten büyük bir hedeftir.
Bu hedefi de ben gerçekleştireceğimize inanıyorum sizlerin
yardımıyla. Ayrıca, taşkın koruma, baraj ve HESlerin
tamamlanması şeklinde çalışmalarımız var. Ama,
bütün bu işlerin yapılması için suyun tek elden yönetilmesi
gerekiyordu. Ben, Sayın Başbakanımıza teşekkür
ediyorum, suyu tek elden yönetmek için özellikle DSİyi de bağlamak
suretiyle Çevre ve Orman Bakanlığına, suyla alakalı
birimler hemen hemen bir araya geldi. İnşallah, çok daha
akıllıca yönetmek suretiyle, 2013 yılında -söz- özellikle
hidroelektrik santralleriyle ilgili hedefimizi yakalayacağız.
Ayrıca, 2013 yılında -burada açıklıkla
söz veriyorum- şehirlerin içme suyu, hiçbir şehrin içme suyu problemi
olmayacak. Ta ki 2023 yılına kadar olan, yani cumhuriyetimizin
100üncü kuruluş yılına kadar olan su ihtiyaçları da 2013
yılında karşılanmış olacak. Yani, birinci
hedefimiz bu. Sadece bununla iktifa etmiyoruz. Projeleri yaparken 2040 ve 2050
yılı hedeflerimizi de şimdiden hazırlıyoruz, ama, tabii
maddi imkânlar sınırlı olduğu için bunu ikiye böldük.
Birinci adım dediğimiz veya birinci kademe dediğimiz kademeyi,
yani 2023 yılı hedeflerini 2013 yılında
karşılayacağız. Böylece, inşallah, sizlerin
desteğiyle suyla ilgili problemleri kısa sürede aşacağımıza
ben inanıyorum.
İnşallah, bu güzel duygularla, hepinizi hürmetle
selamlıyorum. Tabii ki, bu tür yatırımları yüce Meclisin,
sizlerin desteğiyle yapacağız. Desteklerinizi her zaman
bekliyorum.
Saygılarımı sunuyorum efendim. Sağ olun, var
olun. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz,
İstanbul ilinin ulaşım ve trafik sorunlarıyla ilgili söz
isteyen İstanbul Milletvekili Çetin Soysala aittir.
Sayın Soysal, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysalın İstanbul ilinin ulaşım ve trafik
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, yeni yasama
yılının hepimize hayırlı olmasını diliyorum.
Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.
İstanbulun sorunları, İstanbulun ulaşım
sorunu, İstanbulun trafik sorunu. İstanbulun tabii ki en önemli
sorunu trafik sorunu ve bu sorununu çözmek için gündemimize -Sayın
Başbakan dahil olmak üzere- birçok öneri geliyor. Örneğin vize. Bunu
daha sonra ciddi şekilde tartışırız. Yine, Taksime
parayla giriş. Londra örneğini gösteriyorlar. Yine tek plaka-çift
plaka uygulaması ve bunun yanı sıra kavşaklar, yani 2,1
katrilyon lira harcanan, kentin silüetini bozan kavşaklar.
Değerli arkadaşlarım, İstanbulun
trafiğini çözmek bunların hiçbiriyle mümkün değildir ve mümkün
olamaz. Yani, kenti yoğunlaştırdıkça, yeşil
alanları imara açtıkça, plan tadillerini alabildiğine
yükselttikçe, kentin en hareketli bölgelerine alışveriş ve
rezidans çılgınlığını yarattıkça, emsal
artırarak, yoğunluk artırarak, yeşil alanları
katlederek çözemezsiniz. Plan tadilleri tamamen rant politikasıdır.
Şu anda elimizde yüzlerce örnek var. Kısıtlı bir zaman
içerisinde anlatabileceğim örneklerden bir tanesi, İstanbul
Vişnezade Sosyal Sigortalar Kurumunun eski mülkü ve bu vesileyle de
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına da soruyorum: İstanbul
Büyükşehirden imar izni istiyor Sosyal Sigortalar Kurumu, imar
değişikliği istiyor yeşil alan ve trafik park alanı
olduğu için. Ancak, İstanbul Büyükşehir İmar Planlama
Müdürlüğü, öngörünüm, yoğunluk artırıcı, emsal
teşkil edici olduğu için imar vermiyor. Daha sonra Sosyal Sigortalar
Kurumu burayı satıyor; burayı sattıktan sonra alan
kişi, rezidans, alışveriş merkezi, ticari alan, yani 10
misli imarı yükselerek imar izni almış oluyor ve üstelik
İmar Planlama Müdürlüğünün olumlu görüşü de yok. Şimdi, SSK
kimin? Dulun, yetimin, onlarca yıldır çalışarak alın
teri döken emeklinin değil midir? Burada tüyü bitmemiş yetimin
hakkı yok mudur? Bu hakkın yenmesine vicdanımız nasıl
el verir, yüreğimiz sızlamaz mı ve elbette ki, geceleri rahat
uyutmaz mı? SSKya uygun görülmeyen imar, satıldıktan sonra
nasıl değişir? Kamuya nasıl böyle bir zarar verirsiniz ve
bu utanç abidesini dikmememiz gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü, orada,
dulun, emeklinin, emekçinin, tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır
ve bu vesileyle de, Sayın Bakanı da incelemeye davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, gelelim bu trafik sorununa
Bütün
kurum ve kuruluşların, özellikle İstanbul İmar
Müdürlüğünün olumsuz görüşüne rağmen kenti
yoğunlaştıran plan tadillerine verilecek yüzlerce örnek var.
Silivride 50 dönümlük arazi
Sahibi kim? İstanbul Halk Ekmek Genel
Müdürünün kuzeni. Bahçelievlerde JFK Hastanesinin kaçak
yapısını yasallaştırıyorsunuz. Yine
Bahçelievlerde bir akaryakıt istasyonu -aslında mezarlık
alanı- Büyükşehir Belediyesinin katı atık su
taşımasını yapan firma Ceynak, yeri
yasallaştırıyor. Önceleri kaçak yapılıyor, daha sonra
yasallaştırmaya çalışıyorlar. Kiptaşın
yaptığı Ümraniye Yeşil Vadi Konutları yoğunluk
artırıcı. Yine, su sorununu konuşuyoruz. İSKİnin
Çekmeköyde 95 dönümlük arazisi, İSKİnin su toplama havzası.
İSKİ olumsuz görüş bildirmiş, şimdi konut alanı
oluyor.
En yoğun metropoller dâhil her geçen gün dünyada örneği
olmayacak plan tadilleriyle İstanbulu katlediyorsunuz. İstanbulu
mahvediyorsunuz, İstanbulu bu anlayışla yok ediyorsunuz.
Örneğin, Levent Garajı
800 milyon dolar
Belki bir getiri
görebilirsiniz, ama, onun bedelini İstanbul halkı milyarlarca dolar
olarak ödeyecektir. Çünkü, Büyükdere Caddesi o imar planını
kaldırmaz, orası taşımaz ve bunun bedelini de İstanbul
halkı onlarca yıl ödemek zorunda kalacaktır. Hâlbuki,
çağdaş, gelişmiş kentler meydanlarıyla bilinir.
Burayı bir meydan yapın da İstanbula bedel ödettirmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Soysal, bir dakika süre veriyorum,
konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ÇETİN SOYSAL (Devamla) Böylece, İstanbul
yaşanır bir kent olabilsin. İstanbula ne yaparsanız
yapın, hangi önlemi alırsanız alın, plan tadillerinin önüne
geçmeden trafiği çözemezsiniz. Bir yandan
yoğunlaştıracaksınız, bir yandan da çözüm diye kaynak
israfı yapacaksınız. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Üsküdar
oto sanayisinin mülkü Ülkere geçti; plan tadilleri, birdenbire nasıl
değişti o yeşil alan? Bunlar hep tartışılması
gereken konular. Zamanı iyi değerlendirmek anlamında
bunları ifade etmiyorum, ama, İstanbulu daha çok
tartışmamız gerekiyor ve diyorum ki, İstanbulu yönetmek
sorumluluk ister, yönetmek planlama ister, İstanbulu yönetmek,
sorunların farkında olmayı, akılcı çözümler üretmeyi
gerektirir. İstanbulun binlerce yıllık kültürel
mirasının yok edilmesine göz yummayalım ve İstanbula
ihanet edilmesinden vazgeçirelim. Çünkü, İstanbul, içinden deniz geçen tek
bir kültür kentidir ve şunun da bilinmesini istiyorum: İstanbulun
biz katline göz yummayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇETİN SOYSAL (Devamla) İstanbulu katledenleri de
vicdanlarıyla baş başa bırakmayacağız ve daha
İstanbulu çok konuşacağız.
Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı konuşmaya Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım cevap verecektir.
Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul
Milletvekili Sayın Çetin Soysalın İstanbul ilimizin
ulaşım ve trafik sorunları konusunda yapmış
olduğu gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve sizleri saygıyla
selamlıyorum. Tabii, bu vesileyle de yeni yasama dönemini kutluyorum ve
yapılacak çalışmalar için şimdiden hepinize
başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gayet tabii
ki İstanbulun trafik ve ulaşım sorununu kısa sürede burada
konuşmalarla çözmemiz mümkün değil. Esasen bu konuyla ilgili, son iki
yıldır çalışmalar sürdürülmektedir. Esasen toplu
ulaşım büyük şehirler için kesin çözümdür. Örneğin, Londra
1920li yıllarda 420 kilometre raylı sistem yapabildiği hâlde, İstanbulda
nostaljik tünel dışında, 90lı yılların
başına kadar raylı sistemin adı yok. Bir kere, toplu
ulaşımda geç kaldığımızı kabul etmemiz
lazım. Sayın milletvekilimizin dile getirdiği imarla ilgili
konular dünün bugünün sorunu değildir.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Bugün daha fazla.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) -
1960lı yıllarda Anadoludan İstanbula, büyük şehirlere,
cazibe merkezlerine başlayan yolculuğun doğal bir sonucudur.
Bugün, bu sonuçla sadece İstanbul karşı karşıya
değil, Kocaeli, Bursa ve Marmara Körfez havzasındaki bütün
şehirler aynı durumdadır.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Aynı durumda değil.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) O
hâlde, demek ki, yapılması gereken, Türkiyedeki cazibe merkezlerini
780 bin kilometrekare yurt sathına yayabilmektir.
İnsanlarımızın bulunduğu yerde mutlu
olacağı, geleceğini, aradığı her şeyi
bulacağı bir politikanın geliştirilmesidir. Buna yönelik
olarak, kalkınma planlarımızda gerekli öngörüler GAP, DAP
projeleri ve çeşitli yatırımlarla öngörülmüş olmakla
beraber, zaman zaman ülkenin içine düştüğü kaynak
sıkıntısı ve istikrar olmayan dönemlerdeki zayıf
yönetimler nedeniyle amaca ulaşılamamıştır. Şimdi
sızlanmanın gereği yoktur. İstanbulun ulaşım
sorunu vardır, ama sadece İstanbulun değil, dünyanın bütün
gelişmiş ülkelerindeki büyük kentlerin ulaşım sorunu
vardır. Ulaşım sorununu büyük kentlerde çözmek, kökünden
hâlletmek iddiasında bulunanların bu iddiasının gerçekçi
olmadığını ifade etmek istiyorum.
Yapmamız gereken nedir değerli milletvekilleri?
Yapmamız gereken, trafik sorununun katlanılabilir hâle
getirilmesidir, yani akıllı trafik yönetimiyle trafiğin hareket
eder hâle getirilmesi.
İstanbula göz attığımızda neyi
görüyoruz? Türkiye'de araç başına düşen ortalama yol
miktarı 7 metre, İstanbulda bu 1,5 metrenin altına
düşmüş. Kişi başına düşen yol miktarı
Türkiye ortalamasında yine 5 metre, İstanbulda 30 santime
düşmüş.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Plan tadilleri. Yoğunluk
ondan kaynaklanıyor.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Şimdi, gayet tabii, burada, plan tadilatıyla ilgili bazı konuları
münferit meselelerde dile getirdiniz. Benim onlarla ilgili detaylara gayet
tabii ki burada cevap vermem söz konusu değil; bunlar, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin meclisinde konuşulup, görüşülüp, karar
verilen konular; o kısmı, o bahsi ayrı tartışalım,
ama bizim ulaşımda ne yapmamız gerekir?
Bugün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bütçesinin yüzde
60ını ulaşım sektörüne ayırıyor. Millî bütçeden
ulaşıma ayırdığımız pay 5 katrilyon. Demek
ki, ulaşıma, eldeki kaynakları en verimli şekilde kullanmak
üzere bir bütçe ayırıyoruz, ama unutmayalım, ulaşımla
ilgili projelerin hem tamamlanma süresi çok uzun hem de maliyetleri çok yüksek
ve geç kalmış projelerdir. İstanbul için söylüyorum.
İstanbulda bundan dört beş sene öncesine kadar TCDDnin banliyö
hattı ve Taksim-Levent arasında yapılan metro
dışında raylı sistem yoktu. Bugün, devam edenlerle
birlikte, mevcutlar 120 kilometre, devam eden proje -Marmaray da dâhil- ve buna
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yapmakta olduğu şehir içi
raylı sistemi de ilave ettiğinizde, 132 kilometre inşa hâlinde
raylı sistem var.
Bakıyoruz, İstanbulda ulaşımın yüzde
89u hâlâ kara yoluna bağımlı. Geriye kalan yüzde 11in yüzde
4ü deniz ve yüzde 7si de raylı sistem.
Değerli milletvekilleri, sadece Marmarayın
tamamlanmasıyla bile raylı sistemin İstanbuldaki payı
yüzde 28e çıkacak. 6 gidiş, 6 geliş 12 şeritli bir otoyola
bedel bir raylı sistemi İstanbula kazandıran proje, bugün tam
hızıyla devam etmektedir. Bununla yetiniyor muyuz? Hayır. Yine,
aynı hattın güneyinde lastik tekerlekli araçların geçişi
için ikinci bir tüp geçidin de yap-işlet-devret modeliyle
yapılması için ihale süreci devam ediyor.
Yine, etütleri devam eden Kuzey Boğaz Geçişi üçüncü
köprü çalışmaları da son aşamaya gelmiştir. Bunu,
Çanakkaleden İzmire uzanan Çanakkale geçişli otoyol, Körfezden
geçen, İstanbul, Bursa üzerinden İzmir otoyoluyla
birleştirdiğimizde, gerek transit trafiği rahatlatacak gerekse
İstanbulda sonlanan trafiği rahatlatacak, orta vadede çok ciddi bir
çözüm geleceği aşikârdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
İstanbulun mevcut durumuna baktığımızda, seyahat kat
sayısı aşağı yukarı 0,9-1 civarındadır.
Bundan ne demek istiyoruz? Yani, 13 milyon insan var ortalama yaşayan,
İstanbulda- ve 13 milyon da seyahat var. Bu seyahatin ilerideki
yıllarda, önümüzdeki on beş yıl projeksiyonu
yaptığımızda, bu kat sayının 2,5
olacağını öngörüyoruz. Yani, yaşayan nüfusun 2,5 katı
daha hareket olacak. İşte, o zaman daha büyük tehlike bizi bekliyor.
O yüzden de bu altyapı yatırımlarının mutlaka ve
mutlaka aralıksız sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Biz, ilgili bakanlıklar, İstanbul Valiliği,
İstanbul Belediyesi ile müşterek yaptığımız
toplantılarda bir sonuç raporu hazırladık. Burada, kısa,
orta ve uzun vadede İstanbul trafiğinin çözümüne yönelik
yapılması gereken eylemleri tek tek sıraladık ve
bunları da uygulamaya koyduk. Örneğin, neyi uygulamaya koyduk?
Birinci Boğaz Köprüsünde paralı geçişi kaldırdık.
Trafik akışını fevkalade yavaşlatan bu sistemi
değiştirdik, tamamen otomatik geçişle geçer hâle getirdik.
Şimdi aynı uygulamayı İkinci Boğaz Köprüsü için yapmak
üzere çalışma yapıyoruz. Yakında bunu da
yapacağız. Ayrıca, gişelerin yeniden yerlerinin belirlenmesi
İstanbul, eskiden,
Osmanlıdan beri, 20 kilometrelik bir daire içerisinde bir şehirdi;
tarihî yarımada, yegâne cazibe merkezleri, efendim, Sirkeci, Aksaray,
Eminönü, Beşiktaş, Üsküdar ve Kadıköy. Şehir, şimdi
130 kilometrelik bir daireye yayıldı ama cazibe merkezleri hâlâ buralar
olmaya devam ediyor. Trafiğin en önemli sorunlarından bir tanesi
budur. Yolların yüzde 40ının park alanı olarak
kullanılmış olması neyi gösteriyor: Yapılaşmaya,
imara karşılık yeterli altyapının vaktiyle
düşünülememiş olması. Garaj yeri için bu, bugünün sorunu
değil- para tahsil ediyorsunuz, binaların altına, ancak garaj,
otopark yapmıyorsunuz, oraları başka amaçlı
kullanıyorsunuz.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Siz yapmıyorsunuz. On iki
yıldır yönetiyorsunuz, yapmadınız. Onu anlatmaya
çalışıyorum.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Lütfen
dinlerseniz
Heyecanınızı anlıyorum. Sizin de
heyecanınız, bizim de heyecanımız. İstanbulun,
İstanbullunun geleceğini konuşuyoruz.
Şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar:
Şimdi, eskiden araçlara park etme yeri temin etme şartı varken,
bugün modern şehircilikte bu terk edildi. Şimdi, Fransada
binaların altına garaj yapılmasını yasakladılar.
Demek ki, büyüyen şehirlerdeki ihtiyaçlara göre önlemler de
değişiyor. Neden? Toplu taşımayı teşvik etmek,
şehrin içine araçları sokmamak için. Peki, insanlara otomobilin
verdiği rahatlığı, konforu, kapıdan kapıya
ulaşımı toplu taşımada sağlayamazsanız
nasıl diyeceksiniz: Buyurun siz toplu taşımayla hareket edin.
İşte bütün çabamız bunun içindir. Marmarayı bunun için
yapıyoruz, raylı sistemi bunun için yapıyoruz ve önümüzdeki
diğer altyapı projelerini bunun için yapıyoruz.
Bir şehrin ulaşımını, trafiğini
iyileştirmek için üç şeye ihtiyacınız var: Bir tanesi
düzenlemedir, bir tanesi projedir, bir diğeri de uygulamadır, yani
yönetimdir. Düzenlemelerini, yasal eksiklik varsa, otorite
dağınıklığı varsa bunu yapacaksınız. Bu
zaten yapılıyor şu anda. Çok kısa süre sonra gündeminize
gelecek olan Trafik Kanununda yapılacak değişiklikle, ölümsüz
kazalarda ekspertiz veya polis bekleme zorunluluğunu kaldıran
düzenlemeyi bu Meclis yapacak. Yollarda iki araç birbirine dokununca yol kaput
oluyor, kilitleniyor. Ne zaman? Trafik polisi gelinceye kadar. Trafik polisi
zaten gelemiyor, yollar kapalı. Saatlerce insanlar
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Akaryakıt
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Akaryakıt
dediniz Kemal Bey, çok iyi hatırlattınız.
İstanbulda, bir yılda, trafikte bekleme suretiyle havaya atılan,
boşa yakılan yakıt miktarı 1,5 milyar dolar.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) 2 milyar dolar.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) 1,5
milyar dolar. İşte bu, büyük bir millî gelir kaybıdır.
Yani, bu 1,5 milyar dolara iki tane Boğaz Köprüsü yaparsınız ve
Marmaray Projesi gibi bir proje daha yaparsınız.
Değerli milletvekilleri, İstanbulun, elbetteki,
sorunlarını kısıtlamalarla çözmek en son tedbir
olmalıdır ama ihtiyaç olursa bu tedbirlerden de
kaçınılmaması gerekir. Bunlar neler olabilir:
Çalışma saatlerinin öğrencilerin gidip gelme
saatleriyle çakıştırılmaması -orada bir
farklılık yapılabilir- toplu taşıma ücretlerinin,
köprü ücretlerinin, yoğun saatler dikkate alınarak farklı tarifelerle
düzenlenmesi ve toplu ulaşımda entegrasyona yönelik düzenlemeler. Bu
düzenlemelerin bir örneğini de yaptık. Nedir o: Şu anda, bir
biletle, hem trene biniyor İstanbullu, aynı biletle, bir buçuk saat
içerisinde otobüse de binebiliyor, inip vapura da binebiliyor; bir buçuk saat
için bir bilet geçerli. Bu uygulama geçtiğimiz yılın
ortasında başladı ve bu uygulamayla birlikte İstanbulda
toplu taşımada seyahat eden İstanbulluların
sayısı yüzde 30 arttı.
İşte bu ve buna benzer düzenlemeler, telekomünikasyon
sektöründe de yaşanan gelişmelerle akıllı trafik
sistemlerinin kullanılması
Tabii, zabıta gücü de çok önemli.
Şu anda trafik yönetimi emniyete ait, ama İstanbulda özel bir
uygulama yaptı valilikle belediye,
zabıtayı da takviye gücü olarak verdi. Bu şekilde,
yollarda usulsüz park etme, yanlış yerde yolcu almak, trafiği
engellemeye yönelik birtakım olumsuzlukları daha kısa sürede
gidermekle trafik akışkanlığını sağlamak da,
bunlar da günübirlik çözümler.
Özetle söylememiz gereken şey şudur: Gayet tabii ki,
İstanbula basiretli yöneticiler lazımdır. Basiretli
yönetimlerle İstanbulun geleceği
K.KEMAL ANADOL (İzmir) Çok doğru!
ATİLLA KART (Konya) Son derece doğru!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ama,
İstanbullu, 1989-1994
yılları arasında
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Sayın Bakanım, oraya
girme!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
İstanbulda neler yaşadığını hâlâ
unutmamıştır. Ben detayına girmiyorum.
ATİLLA KART (Konya) On beş yıldır
görevdesiniz!
K.KEMAL ANADOL (İzmir) Raylı sistem o zaman oldu,
raylı sistem!
ATİLLA KART (Konya) On beş yıldır
görevdesiniz Sayın Bakan!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Basiretli yönetim ihtiyacı
ağzınızdan çıktı, toparlayamazsınız
artık onu. 94te
Toparlanmaz, o laf çıktı artık.
BAŞKAN Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz
lütfen; buyurunuz.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)
Şimdi, 1994te İstanbulda, doğru, partimiz görevdedir, görevde
olmaya da devam etmektedir. Üzerinden üç tane yerel seçim geçmiştir ve
üçünde de İstanbullu, hizmetten memnun olduğu için oylarını
artırarak göreve devam demiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Saygılar sunuyorum, iyi günler diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır okutup
bilgilerinize sunacağım:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A.-
Tezkereler
1.- Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi, Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma
Asamblesi, NATO Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi,
Parlamentolararası Birlik, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu,
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi, İslam
Konferansı Örgütü Parlamento Birliği, Asya Parlamenter Asamblesi,
Akdeniz Parlamenter Asamblesi ve Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturacak
üyelerin isimlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/198)
4
Ekim 2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı
Kanunun 2. maddesine göre Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Batı Avrupa
Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi (AKPM Türk Grubu
üyeleri temsil etmektedir.), NATO Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi,
Parlamentolararası Birlik, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu,
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi, İslam
Konferansı Örgütü Parlamento Birliği, Asya Parlamenter Asamblesi,
Akdeniz Parlamenter Asamblesi ve Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak
üzere, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca Başkanlık
Divanında yapılan incelemeyi müteakiben uygun bulunan üyelerin
isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
İsim Listesi:
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş
Başkanlığı
(Türkiye-AB KPK)
Nevin Gaye Erbatur Adana
Mv. CHP
Burhan Kayatürk Ankara
Mv. AK Parti
Yusuf Ziya İrbeç Antalya
Mv. AK Parti
Bengi Yıldız Batman
Mv. DTP
Cevdet Yılmaz Bingöl
Mv. AK Parti
Onur Öymen Bursa
Mv. CHP
Yaşar Yakış Düzce
Mv. AK Parti
Fazilet Dağcı Çığlık Erzurum
Mv. AK Parti
İbrahim Kavaz Erzurum
Mv. AK Parti
Mustafa Öztürk Hatay
Mv. AK Parti
Mehmet Sait Dilek Isparta
Mv. AK Parti
Gündüz Suphi Aktan İstanbul
Mv. MHP
Şükrü Elekdağ İstanbul
Mv. CHP
Mithat Melen İstanbul
Mv. MHP
Taha Aksoy İzmir
Mv. AK Parti
Lütfi Elvan Karaman
Mv. AK Parti
Musa Sıvacıoğlu Kastamonu
Mv. AK Parti
İsmail Hakkı Biçer Kütahya
Mv. AK Parti
Cüneyt Yüksel Mardin
Mv. AK Parti
Osman Çakır Samsun
Mv. MHP
Afif Demirkıran Siirt
Mv. AK Parti
Çağla Aktemur Özyavuz Şanlıurfa
Mv. AK Parti
Osman Coşkunoğlu Uşak
Mv. CHP
Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi (AKPM) ve Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa
Güvenlik
ve Savunma
Asamblesi (BAB) Türk Grupları
Asıl Üyeler
Ruhi Açıkgöz Aksaray
Mv. AK Parti
Yıldırım Tuğrul Türkeş Ankara Mv. MHP
Mevlüt Çavuşoğlu Antalya
Mv. AK Parti
Ertuğrul Kumcuoğlu Aydın
Mv. MHP
Lokman Ayva İstanbul
Mv. AK Parti
Birgen Keleş İstanbul
Mv. CHP
Özlem Piltanoğlu Türköne İstanbul
Mv. AK Parti
Mehmet Sayım Tekelioğlu İzmir
Mv. AK Parti
Mustafa Ünal Karabük
Mv. AK Parti
Erol Aslan Cebeci Sakarya
Mv. AK Parti
Haluk Koç Samsun
Mv. CHP
Yedek Üyeler
Ali Rıza Alaboyun Aksaray
Mv. AK Parti
Zeynep Dağı Ankara
Mv. AK Parti
Nesrin Baytok Ankara
Mv. CHP
Yusuf Ziya İrbeç Antalya
Mv. AK Parti
Cevdet Yılmaz Bingöl
Mv. AK Parti
Suat Kınıklıoğlu Çankırı
Mv. AK Parti
Necdet Budak Edirne
Mv. AK Parti
Behiç Çelik Mersin
Mv. MHP
Metin Ergun Muğla
Mv. MHP
Yüksel Özden Muğla
Mv. AK Parti
Orhan Ziya Diren Tokat
Mv. CHP
NATO Parlamenter Asamblesi (NATOPA) Türk Grubu
Asıl Üyeler
Kürşat Atılgan Adana
Mv. MHP
Ömer Çelik Adana
Mv. AK Parti
Ali Rıza Alaboyun Aksaray
Mv. AK Parti
Hamit Homriş Bursa
Mv. MHP
Suat Kınıklıoğlu Çankırı
Mv. AK Parti
Yahya Doğan Gümüşhane
Mv. AK Parti
İlhan Kesici İstanbul
Mv. CHP
Mehmet Ceylan Karabük
Mv. AK Parti
Vahit Erdem Kırıkkale
Mv. AK Parti
Yüksel Özden Muğla
Mv. AK Parti
Mehmet Mustafa Açıkalın Sivas
Mv. AK Parti
Enis Tütüncü Tekirdağ
Mv. CHP
Yedek Üyeler
Hasan Özdemir Gaziantep
Mv. MHP
Mustafa Öztürk Hatay
Mv. AK Parti
Mehmet Sait Dilek Isparta
Mv. AK Parti
Lokman Ayva İstanbul
Mv. AK Parti
İrfan Gündüz İstanbul
Mv. AK Parti
Bihlun Tamaylıgil İstanbul
Mv. CHP
Özlem Piltanoğlu Türköne İstanbul
Mv. AK Parti
Fatma Nur Serter İstanbul
Mv. CHP
Alim Işık Kütahya
Mv. MHP
Mustafa Çetin Uşak
Mv. AK Parti
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi
(KEİPA) Türk Grubu
Zeki Ergezen Bitlis
Mv. AK Parti
Mehmet Sevigen İstanbul
Mv. CHP
Ali Topuz İstanbul
Mv. CHP
Bülent Arınç Manisa
Mv. AK Parti
Eyüp Fatsa Ordu
Mv. AK Parti
Suat Kılıç Samsun
Mv. AK Parti
Reşat Doğru Tokat
Mv. MHP
Kemalettin Göktaş Trabzon
Mv. AK Parti
Mehmet Çiçek Yozgat
Mv. AK Parti
Parlamentolararası Birlik (PAB) Türk Grubu
Ahmet Deniz Bölükbaşı Ankara
Mv. MHP
Eşref Erdem Ankara CHP
Cevdet Yılmaz Bingöl Mv AK Parti
Abdurrahman Kurt Diyarbakır Mv. AK Parti
Fatma Nur Serter İstanbul Mv. CHP
Zeki Karabayır Kars Mv. AK Parti
Mehmet Şahin Malatya Mv. AK Parti
Mehmet Çerçi Manisa Mv. AK Parti
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
Parlamenter Asamblesi Türk Grubu
Asıl Üyeler
Zeynep Dağı Ankara
Mv. AK Parti
Alaattin Büyükkaya İstanbul
Mv. AK Parti
Canan Kalsın İstanbul AK Parti
Oğuz Oyan İzmir
Mv. CHP
Ahmet Kenan Tanrıkulu İzmir
Mv. MHP
Mustafa Ünal Karabük
Mv. AK Parti
Abdulkadir Emin Önen Şanlıurfa
Mv. AK Parti
Orhan Ziya Diren Tokat
Mv. CHP
Yedek Üyeler
Abdülkadir Akcan Afyonkarahisar
Mv. MHP
Abdurrahman Kurt Diyarbakır
Mv. AK Parti
Bihlun Tamaylıgil İstanbul
Mv. CHP
Lütfi Elvan Karaman
Mv. AK Parti
Abdullah Çalışkan Kırşehir
Mv. AK Parti
Faik Öztrak Tekirdağ
Mv. CHP
Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesi (AAPA) Türk Grubu
Zeynep Dağı Ankara Mv. AK Parti
Metin Yılmaz
Bolu Mv. AK Parti
Abdullah Çalışkan Kırşehir Mv. AK Parti
Akif Akkuş Mersin Mv. MHP
Faik Öztrak Tekirdağ Mv. CHP
İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği
(İKÖPAB) Türk Grubu
Aşkın Asan Ankara
Mv. AK Parti
Abdülaziz Yazar Hatay
Mv. CHP
İrfan Gündüz İstanbul
Mv. AK Parti
Alim Işık Kütahya
Mv. MHP
Bayram Ali Bayramoğlu Rize
Mv. AK Parti
Akdeniz Parlamenter Asamblesi (APA) Türk Grubu
Tacidar Seyhan Adana
Mv. CHP
Aşkın Asan Ankara
Mv. AK Parti
Murat Yıldırım Çorum
Mv. AK Parti
Zeki Ertugay Erzurum
Mv. MHP
Mustafa Çetin Uşak
Mv. AK Parti
Asya Parlamenter Asamblesi (APA) Türk Grubu
Necla Arat İstanbul
Mv. CHP
Abdulkadir Emin Önen Şanlıurfa
Mv. AK Parti
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin iki önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz
ve 21 milletvekilinin, Beyşehir Gölünün su seviyesi ve ekolojik
dengesiyle ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/9)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Konya ilinin sınırları içerisinde yer alan ve
ülkemizin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü aynı zamanda
milli park özelliğindedir. Tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerin
ortaya çıkarmış olduğu kirlilikle beraber son yıllarda
artan kuraklık ve tarımsal sulama amaçlı olarak
aşırı su çekilmesi nedeniyle gölün su seviyesi çok
düşmüştür. Bu nedenle göl içerisinde ve çevresinde ekolojik denge
bozulmuş, turistik potansiyel ile etrafındaki yerleşim
merkezlerindeki insanların da yaşamlarını tehdit eder hale
gelmiştir. Ekonomik ve sosyal sıkıntılar ortaya
çıkmış, balıkçılık bitme noktasına
gelmiştir.
Beyşehir Gölünün sorunları sadece yöreye has
olmayıp ülkemizi hatta dünyayı ilgilendiren bir sorun haline
gelmiştir. Bu nedenle Beyşehir Gölünde yaşanan sorunların
tespiti, göl çevresindeki ekolojik dengenin yeniden kurulması
amacıyla gerekli önlemlerin alınması için Anayasanın 98. ve
İç Tüzüğün 104. Maddesi uyarınca araştırma önergesi
hazırlamış bulunmaktayız.
Gereğini arz eder, saygılar sunarız.
1) Özkan Öksüz (Konya)
2) Abdullah Çetinkaya (Konya)
3) Kerim Özkul (Konya)
4) Orhan Erdem (Konya)
5) Mustafa Kabakcı (Konya)
6) Hasan Kara (Kilis)
7) Hüsnü Tuna (Konya)
8) Osman Pepe (Kocaeli)
9) Sami Güçlü (Konya)
10) Saffet Kaya (Ardahan)
11) Hasan Anğı (Konya)
12) Ali Öztürk (Konya)
13) Harun Tüfekci (Konya)
14) İsmail Katmerci (İzmir)
15) Ahmet Büyükakkaşlar (Konya)
16) Zeki Karabayır (Kars)
17) Ali Güner (Iğdır)
18) Fahrettin Poyraz (Bilecik)
19) Salih Kapusuz (Ankara)
20) Durdu Mehmet Katsal (Osmaniye)
21) Taner Yıldız (Kayseri)
22) Mehmet Emin Ekmen (Batman)
Gerekçe:
Beyşehir Gölü, büyüklük bakımından ülkemizin
üçüncü, tatlı su özelliği bakımından ise en büyük gölüdür.
Ülkemizin en önemli milli parklarından biridir. Göl içersinde bulunan
adalardan üçü aynı zamanda sit alanı özelliğindedir. Göl
sahası içerisinde yaklaşık 2-3 milyon kadar kuş
barınmakta ve beslenmektedir.
Beyşehir Gölü, havzanın gerek içme ve kullanma suyu
gerekse sulama suyu kaynağı olması açısından son
derece önemlidir. Yağışların yetersizliği nedeniyle
bugün göl alanının 500-550 kilometrekareye, su hacmi olarak da 2
milyar 800 milyon metreküp seviyesine kadar düştüğü tahmin
edilmektedir. Isparta ili tarım sulaması, Kireli tarım
sulaması, Çumra ovası sulaması ile gölden tarımsal sulama
amaçlı çok fazla miktarda su çekilmektedir. Konya-Çumra Sulama Projesi
kapsamında DSi tarafından 500 milyon metreküp su alınarak yaklaşık
150 bin hektarlık alanın sulaması Beyşehir Gölü'nden
yapılmaktadır.
Beyşehir Gölü çevresinde yaşayan 1500 balıkçı
gölden tuttukları balıkları satarak ailelerini beslemektedir.
Ayrıca göl kenarlarında bulunan sazlıklardan yöre halkı
hasır örerek geçimlerini sağlamaktadır. Bütün bu özellikler
dikkate alınarak gölün gelecek nesillere bırakılabilecek ender
su ekosistemi olması nedeniyle Bakanlar Kurulu tarafından Milli Park
olarak ilan edilmiştir. Ayrıca Çevre Bakanlığı
tarafından A sınıfı sulak alan kategorisine
sokulmuştur.
Hem ülkemiz hem de Konya ili için önemli bir değer
taşıyan Beyşehir Gölü'nün çevresindeki ve göldeki ekolojik
dengenin bozulması, göl çevresindeki yerleşim alanlarının
evsel atıklarının göle boşaltılması, yörede
yaşanan kuraklık, tarımsal sulama amaçlı gölden su
çekilmesi gibi nedenlerle Beyşehir Gölü'nün suları alabildiğine
azalmış ve kirlenmiştir.
Göldeki balık çeşidi azalmış, göl
kenarındaki sazlıklar kurumuş, kuş popülasyonunda ciddi bir
azalma görülmüştür. Göl sularının çekilmesi ile geniş bir
saha karalaşmıştır. Çevrede yaşanan erozyona
bağlı olarak göl tabanı dolmakta ve göl
sığlaşmaktadır.
Mevcut uygulama ve sorunların devam etmesi durumunda
Beyşehir Gölü alanı bataklık haline gelecek, istenmeyen bir
çevre felaketi yaşanacaktır. Ortaya çıkan zarar; daha sonra
önlem için yapılacak harcamanın yüzlerce katı olacak ve asla
gidenleri de geri getiremeyecek boyutlara yükseltecektir. Oluşacak çevre
felaketi sonucu Beyşehir ilçesi ve civar yerleşim merkezlerinden
zorunlu göçler başlayacaktır.
Bu nedenle Beyşehir Gölü'nün su seviyesinin korunması,
gölde ve çevresindeki ekolojik dengenin yeniden sağlanması, gölün
yeniden yöre halkının ekonomik kaynağı haline
dönüştürülmesi için gerekli tedbirlerin bir an önce alınması
gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2.- Uşak Milletvekili Nuri
Uslu ve 20 Milletvekilinin, küresel ısınma ve iklim
değişikliği sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Küresel ısınma ve buna bağlı olarak
oluşan iklim değişikliği insanlığın en
önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Küresel
ısınmanın sebep olduğu değişim ve olumsuz
gelişmeler her geçen gün daha ağır bir şekilde hissedilmeye
başlanmıştır.
Sanayinin plansız ve düzensiz gelişmesi, fosil
yakıtların yaygın ve aşırı
kullanılması, arazilerin plansız ve amaç dışı
kullanılması, orman yangınları ve ormansızlaşma
ve benzeri oluşumları; gelecekte doğal kaynaklar, su
kaynakları, toprak varlığı ve insan yaşamı
üzerinde çok ciddi olumsuzluklar meydana getireceği öngörülmektedir.
Bu nedenle sosyo-ekonomik sektörler, ekolojik sistemler ve insan
yaşamını doğrudan etkileyecek bu değişikliklere
karşın gecikmeden planlı ve doğru tedbirlerin
alınabilmesi için Anayasamızın 98., İçtüzüğümüzün 104
ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak
konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1.- Nuri Uslu (Uşak)
2.- Sadullah Ergin (Hatay)
3.- Nihat Ergün (Kocaeli)
4.- Faruk Koca (Ankara)
5.- Bekir Bozdağ (Yozgat)
6.- Ayşe Nur
Bahçekapılı (İstanbul)
7.- Salih Kapusuz (Ankara)
8.- Ayhan Sefer Üstün (Sakarya)
9.- Kerim Özkul (Konya)
10.- Vahit Kirişci (Adana)
11.- Kemalettin Göktaş (Trabzon)
12.- Kemalettin Aydın (Gümüşhane)
13.- Fatma Şahin (Gaziantep)
14.- Güldal Akşit (İstanbul)
15.- Burhan Kuzu (İstanbul)
16.- Musa Sıvacıoğlu (Kastamonu)
17.- Taner Yıldız (Kayseri)
18.- Hasan Anğı (Konya)
19.- Hüsnü Ordu (Kütahya)
20.- Recep Yıldırım (Sakarya)
21.- Selami Uzun (Sivas)
Gerekçe:
Küresel ısınma ve buna bağlı olarak
oluşan iklim değişikliği insanlığın en
önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Küresel
ısınmanın sebep olduğu değişim ve olumsuz
gelişmeler her geçen gün daha ağır bir şekilde hissedilmeye
başlanmıştır.
Türkiye, küresel ısınmanın etkileri
açısından yüksek risk grubu ülkeler arasında yer
almaktadır.
Sanayinin plansız ve düzensiz gelişmesi, fosil
yakıtların yaygın ve aşırı kullanılması,
arazilerin plansız ve amaç dışı kullanılması,
orman yangınları ve ormansızlaşma ve benzeri
oluşumların gelecekte doğal kaynaklar, su kaynakları,
toprak varlığı ve insan yaşamı üzerinde çok ciddi
olumsuzluklar meydana getireceği öngörülmektedir.
Küresel sıcaklıktaki artışlara bağlı
olarak; hidrolojik döngünün düzensizleşmesi kara ve deniz
buzullarının erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, sıcak hava
dalgalarının şiddet ve sıcaklığının
artması, bazı bölgelerde ekstrem yüksek
yağışların ve taşkınların artmasına,
bazı bölgelerde ise kuraklıkların daha şiddetli ve sık
oluşmasına neden olmaktadır.
İklim değişiklikleri, canlıların
doğal yaşam alanında değişikliklere yol açacak,
yaşam alanları daralacak ve büyük göçler yaşanabilecektir. Yeni
koşullara uyum sağlayamayan çok sayıdaki bitki ve hayvan
türlerinin ortadan kalkacağı düşünülmektedir.
Sıcaklık artışı ile birlikte tarım
alanlarında sulama ihtiyacı artacağından şu anda su
tüketiminin büyük bir kısmını oluşturan tarımsal
sulamada kullanılan su (% 70) ile ev ve sanayide kullanılan su
rekabeti büyüyecek, özellikle büyük kentlerde su kaynaklarındaki sorunlara
yenileri eklenecek ve içme amaçlı su ihtiyacı daha da artacak, yer
altı su seviyelerinde önemli ölçüde azalmalar olacaktır.
Yapılan araştırmalarda; küresel ısınmadan
dolayı oluşacak iklim değişikliklerinin, özellikle su
kaynaklarının azalması, orman yangınları,
kuraklık ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik
bozulmalardan ülkemizin olumsuz etkileneceği öngörülmektedir.
İklim değişikliği sonucu; iklim
kuşaklarının ekvatordan kutuplara doğru yüzlerce kilometre
kayabileceği bunun sonucunda Türkiye bugün Orta Doğu ve Kuzey Afrika
da hakim olan sıcak ve kurak iklim kuşağının etkisine
girebileceği özellikle çölleşme tehlikesi bulunan İç Anadolu,
Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri gibi yarı kurak ve
yarı nemli bölgelerde tarım, ormancılık ve su
kaynakları açısından olumsuz etkilere yol açabilecektir.
Özellikle Ege, Akdeniz, İç ve Güneydoğu Anadolu
Bölgeleri'nde aşırı sıcaklık, gece gündüz ortalama
sıcaklığınca fark, özellikle yağmur ve kar
yağışlarında azalma iklimde mevsimsel
değişiklikler, ekstrem sıcaklık ve soğuklukta
artışlar söz konusu olabilecektir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği
sonucunda oluşacak, iklim koşulları kuraklık ve doğal
afetler; ülkemizin doğal kaynaklarına, ormanlarına, su
kaynaklarına yapacağı olumsuz etkilerin giderilmesine yönelik
ulusal, bölgesel ve bireysel bazda çözümler üretmek durumundayız.
Bu nedenle, yapılacak bir Araştırma neticesinde bu
konularda oluşturulacak politikalara kamu kurum ve
kuruluşlarımıza alacakları tedbirler ve uygulamalar için
bir ışık tutacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
A)
Tezkereler (Devam)
1.- Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi, Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma
Asamblesi, NATO Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Parlamentolararası
Birlik, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesi, İslam Konferansı
Örgütü Parlamento Birliği, Asya Parlamenter Asamblesi, Akdeniz Parlamenter
Asamblesi ve Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grupları oluşturacak üyelerin isimlerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/198) (Devam)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, biraz önce Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento
Komisyonu Eş Başkanlığı üyelerinin isimleri okunurken,
herhâlde bir göz kayması sonucu, iki arkadaşımızın
isminin atlandığı ifade edildi. Bunları bilgilerinize
sunuyorum:
Mehmet Beyazıt Denizolgun İstanbul
Mv. AK Parti
Algan Hacaloğlu İstanbul
Mv. CHP
Bilgilerinize sunarım.
Saygıdeğer milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Fildişi Sahili (Kotdivuar) Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik
ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/342) (S. Sayısı: 5) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 5 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Gönül
Bekin Şahkulubey, Mardin Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ahmet Ersin, İzmir Milletvekillerinin söz talepleri
vardır.
İlk konuşmacı, AK Parti Grubu adına Gönül
Bekin Şahkulubey, Mardin Milletvekili.
Sayın Şahkulubey, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA GÖNÜL BEKİN ŞAHKULUBEY (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı
tarafından ihracatçı firmalarımızın yeni pazarlara
açılmalarına yardımcı olmak amacıyla, 2003 yılı
başından itibaren Afrika ülkeleriyle ekonomik ilişkilerin
geliştirilmesi stratejisi uygulamaya konmuştur. Bu bağlamda 8
Haziran 2005 tarihinde imzalanan ve bugün yüce Meclisin onayına sunulan
anlaşma, ekonomik ve teknik alanda iş birliğimizin
geliştirilmesine yönelik hukuksal altyapının tamamlanmasına
önemli katkı sağlayacaktır.
Fildişi Sahili yaklaşık 18 milyon nüfusu,
yıllık 28 milyar dolarlık gayrisafi millî hasılası, 11
milyar dolarlık dış ticaret hacmi ve sanayi, finansal,
ulaştırma altyapısıyla, Batı Afrika Ekonomik ve
Parasal Birliği ekonomisinin yüzde 40ını teşkil eden
ekonomisiyle bölgenin merkezi konumundadır.
Fildişi Sahili Batı Afrikaya girişte önemli bir
ülke olarak değerlendirilmektedir.
Ayrıca, Fildişi Sahilinde bölgesel konumuna binaen
gıda işleme ve paketleme, orman ürünleri, tarımsal ekipmanlar,
inşaat malzemeleri, tekstil ve konfeksiyon, otomotiv, deniz
ulaştırması, toptan ticaret, turizm alanlarında yatırım
potansiyeli bulunmaktadır. Bölgesinde önemli ekonomik potansiyele sahip
olan bu ülkeyle ekonomik ve ticari ilişkilerimizde son dönemde belirgin
bir artış kaydedilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk sanayi
ve dış ticaret altyapısı, Afrika ekonomileriyle bir
tamamlayıcılık ilişkisine sahiptir. Bu çerçevede Afrika
pazarı, ülkemizdeki özellikle küçük, orta ölçekli işletmeler olmak
üzere firmalarımız için hedef pazardır. Afrika ülkeleri bir
taraftan ihracatımız için bir pazar niteliği taşırken,
diğer taraftan sanayimiz için ucuz ham madde sağlama imkânı
sunmaktadır.
(x) 5 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Afrikadaki sanayi altyapısının çok geri düzeyde
olması dikkate alındığında, ülkemizde rekabet gücü
azalan sektörler Afrika kıtasına doğrudan yatırım
aktarabilecektir. Türkiyenin bölgeye doğrudan yatırımları
ülkemize bu bölgede hem ekonomik hem de siyasi açıdan daha önemli bir rol
yükleyecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu
anlaşmayla, esas olarak, iki ülke arasında ekonomik ve teknik
ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla her türlü önlemin
alınması, iki ülke ilgili kurum ve kuruluşları
arasında madencilik, tarım, sanayi, enerji, ulaştırma,
bilişim, iletişim ile işbirliğinin uygun görüleceği
diğer alanlarda ortak projelerin geliştirilmesi,
karşılıklı münasebetlerin teşvik edilmesi
kararlaştırılmıştır. Ülkeler arası kamu
kuruluşları ya da özel firmaların doğrudan veya
dolaylı verimliliğe yönelik ortak projeler gerçekleştirmelerinin
desteklenmesi, anlaşma gereğince iki ülke arasında ekonomik ve
teknik iş birliğinin gerçekleştirilmesi amacıyla karma
komisyon kurulması benimsenmiştir.
Diğer taraftan, Fildişi Sahilinin kendi
mevzuatından kaynaklanan nedenlerle ticaret ve ekonomik alanda ayrı
ayrı iki anlaşma yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki ülke
arasında mevcut dostane ilişkilerin kuvvetlendirilmesine, ticari ve
ekonomik işbirliğinin eşitlik ve karşılıklı
yarar esasına göre geliştirilmesi ve güçlendirilmesine katkıda
bulunacağı inancıyla, anlaşmanın hayırlı olmasını
diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şahkulubey.
İkinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi
adına Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yeni yasama döneminin
başında, yüce Meclisimize ve size, hayırlı,
başarılı bir çalışma ortamı diliyorum. Hepinizi
şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına saygılarımla
selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yeni çalışma
döneminin başında, geçen yasama dönemlerinden kalan birçok kanun
tasarısı da Meclise gelmek durumundadır. Bu tasarılardan
olarak, zannederim, aldığım bilgiye göre
Dışişleri Komisyonundan, yetmiş beş civarında
uluslararası anlaşma dünden itibaren Meclisimizin Genel Kuruluna
gelmiş bulunmaktadır.
Üzerinde söz aldığım Türkiye Cumhuriyeti devleti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Arasında Ekonomik ve Teknik
İşbirliği Anlaşması da bu anlaşmalardan bir
tanesidir. Esasen Türkiyenin gündemine çok seyrek gelen bu ülke ile ilgili
konu, dün, buraya birinci olarak geldi, ticaret anlaşması
dolayısıyla, şimdi de ekonomik ve teknik iş birliği
anlaşması dolayısıyla gelmiş oldu.
Gerçekten ülkemizde fazla bilinmeyen bu Fildişi Sahiliyle
ilgili bilgilerinizi tazelemek bakımından, bazı özelliklerine
kısaca işaret etmek istiyorum: Fildişi Sahili, Batı Afrika
sahilinde 18 milyon nüfuslu, 320 bin kilometre kare alana yayılmış
Gana, Burkina Faso, Mali, Guyana, Liberya gibi ekonomisi kendisinden daha
zayıf ülkelerle sınırlanmış, uzun süre Fransız
sömürgesi olarak kalmış ve 1960 yılında, ancak bu
sömürgelikten kurtulabilmiş bir ülkedir.
Bu ülkenin kendine göre belirli güçlükleri, dağınık
durumları vardır. Hâlen, özgürlüğüne kavuşmuş
olmasına rağmen, büyük ekonomik ve toplumsal çalkantıların
yaşandığı bir ülkedir. 60 etnik dilin
konuşulduğu, nüfusunun -yüzde olarak yaklaşık değerler
itibarıyla- yüzde 40ının Müslüman, yüzde 30unun Hristiyan,
geriye kalan yüzde 30unun da diğer yerli dinlere mensup olduğu bir
halk kesimi yaşamaktadır.
Ekonomik ve teknik iş birliği anlaşması
imzaladığımıza göre, buranın en temel ekonomik
göstergesine de göz atacak olursak, bu ülkenin 15 milyar dolar civarında
gayrisafi millî hasılası olduğunu, dış ticaret
hacminin 10 milyar doların üzerinde bulunduğu; ihracatının,
gayrisafi millî hasılasının yarısından fazla
olduğunu ve 2,5 milyar dolara yakın bir dış ticaret
fazlası veren ülke olduğunu görüyoruz. İhracatının
gayrisafi millî hasılaya oranının yüzde 50nin üzerinde
olması bu ülkenin ekonomik yapısıyla da yakından ilgilidir.
Yakından baktığımız zaman ekonomik bünyesine,
ekonomisi büyük oranda tropikal özellikler arz eden tarım ürünlerinin
ihracatına, petrol ve orman ürünleri gibi doğal kaynaklarının
ihracatına bağlı bir ekonomi görüntüsü arz ediyor.
Türkiyenin bütün kıtalarla, bütün kıtalardaki her
ülkeyle ilişkilerini geliştirmesi, iktisadi ilişkilerine öncelik
vermesi bir zorunluluktur. Bu bakımdan Afrika kıtası son derece
önemlidir. 850 milyon nüfusu olan ve 660 milyar dolar gelir üretimi bulunan ve
340 milyar doların üzerinde dış ticaret hacmine sahip bulunan bu
kıtayla da ilişkilerimizi geliştirmemiz gerektiği gayet
açıktır.
Afrika ülkeleriyle ve bu arada Fildişi Sahili ile ekonomik
ilişkilerimizin mantıksal dayanakları konusunda yasa
tasarısının gerekçesinden kısa bir bölümü nakletmek
istiyorum. Gerekçede deniliyor ki: Türk sanayi ve dış ticaret
altyapısının Afrika ekonomileriyle bir
tamamlayıcılık ilişkisine sahiptir. Bu çerçevede, Afrika
pazarı, ülkemizdeki özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler olmak
üzere firmalarımız için hedef pazardır. Afrika ülkeleri bir
taraftan ihracatımız için bir pazar niteliği taşırken,
diğer taraftan sanayimiz için ucuz ham madde sağlama imkânı sunmaktadır.
Afrikadaki sanayi altyapısının çok geri düzeyde
olması da dikkate alınarak ülkemizde rekabet gücü azalan sektörlerin
bu noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum- Afrika kıtasına
doğrudan yatırım olarak aktarılabileceklerdir.
Bu, tercümeden kaynaklanan bir metin; anlaşma metni,
Fransızca olarak imzalanan anlaşmanın tercümesi olduğu için
yasadaki metni aynen okuyorum size, bazı cümle düşüklükleri
görülüyor: Türkiyenin bölgedeki doğrudan yatırımları,
Türkiyeye bölgede hem ekonomik hem de siyasi açıdan daha önemli bir rol
yükleyecektir. deniliyor bu gerekçede. Daha uzun olan bu gerekçenin bir
bölümünü size intikal ettirdim üzerinde birkaç söz söylemek üzere. Gerekçede
gördüğümüz bu ifadeler güzel ifadeler olmakla birlikte, uygulamaya baktığımız
zaman gelişmelerin farklı olduğunu görüyoruz.
Afrika pazarı firmalarımız için hedef pazar olarak
gösterilmektedir; doğrudur, böyle olmalıdır. Ancak, bu ülkeyle
olan, bu küçük ülkeyle olan, ekonomisi zayıf ülkeyle olan dış
ticaretimize baktığımız zaman bile, Fildişi Sahiliyle
olan dış ticaretimize baktığımız zaman bile, bu
ülkeye karşı bile dış ticaret açığı
vermekteyiz. Ekonomisinin çapına göre dünyanın en fazla dış
ticaret açığı veren ve cari açık veren ülkelerden biri olan
ülkemizin Fildişi Sahiliyle olan ticaretimizde de durum aleyhimizedir,
burada da açık vermektedir. Esasen sınırlı olan
dış ticaret ilişkimiz, mevcut çapı çerçevesinde aleyhimize
işlemektedir. Mesela, 2006 yılında bu ülkeye olan ihracatımız
30 milyon dolar, ithalatımız 44 milyon dolardır, yani, 2006
yılı için 14 milyon dolar aleyhte bir açık vardır.
Aynı açık 2007 yılının ilk altı ayında 21
milyon dolardır. Bunu yıla irca edecek olursak, demek ki, 40 milyon
doların üzerinde bir açık gerçekleşecektir. Bunların
yıllık olmadığını göstermek bakımından
son beş yıla baktığımız zaman, yine bu küçük
ekonomiye karşı verdiğimiz açık 150 milyon dolar
civarındadır.
Bir başka ifade ile konuyu vurgulayacak olursak,
dış ticareti kendi lehine olan, lehine dengesi olan 2,3; 2,5 milyar
dolar civarında dış ticaret fazlası veren Fildişi
Sahiline bizim de kendimizce katkılarımız olmaktadır,
bizim aleyhimize sistemin işlemesi dolayısıyla.
Aynı gerekçede Türkiyenin bölgeye yapacağı
doğrudan yatırımların yararlarından söz edilmektedir.
Bu ifadeler Türkiyede uygulanan iktisadi politikaları bilmeyenler için
heyecanlı bile olabilir. Ancak, ülkenin dünya sıralamasında yer
alabilecek en kıymetli millî yatırımlarının
yabancılara devri konusunda gösterilen cömertlikler dikkate
alındığı takdirde ve bunların doğrudan sermaye
yatırımı olarak değerlendirildiği Türkiyede,
Fildişi Sahiline yapılacak, Türkiyenin yapacağı
doğrudan yatırımlardan söz etmek ciddi bir tezadı ifade
etmekte; anlamsız bir hoşgörü, anlamsız bir ümit olarak
görülmektedir.
Buna işaret etmek istediğim gibi, bir başka nokta,
Türkiyede rekabet gücünü kaybeden firmalarımız ve sektörlerimiz için
Afrikanın, bu arada Fildişi Sahilinin iyi bir alan olduğu
konusudur. Türkiyede firmalarımızın ve sektörlerimizin rekabet
gücünü kaybetmesinde esas unsurun uygulanan döviz politikaları; yüksek
faiz, düşük döviz kuru sonucu artan ithalat sonunda körelen sektörler ve
firmalardan ileri geldiğini bilecek olursak, burada bir itirafın da
mevcut olduğunu görürüz. Ancak, bu noktada sıkıntıya
düşen kuruluşlara, Afrika pazarlarını ve Afrika ülkelerini
üretim üssü göstermek doğru bir yol değildir. Çünkü, bir ülkenin
firmalarının başka ülkeleri üretim üssü yapabilmesi,
yapması çok güzel gelişmelerdir, ama, rekabet gücünü kaybederek
başka yerlerde tutunmaya çalışmak çok başka bir
şeydir. Dolayısıyla, Türkiyede rekabet gücünü kaybeden
kuruluşlarımızın ve firmalarımızın
Türkiyede rehabilitasyonu veya yeni, çağdaş alanlara yönlendirilmesi
esas politikalar olmalıdır. Dolayısıyla, bir
anlaşmanın, sıradan gibi görünen küçük bir anlaşmanın
satır aralarında bile ülkelerimizin iktisadi politikalarıyla
ilgili sıkıntılar hususunda büyük
çağrışımlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Anlaşmanın metnine gelince -bu belirtmelerden sonra- söz
konusu anlaşmada, biraz önce belirttiğim gibi iki Fransızca
nüshayı her iki taraf, Türkiye dahil olmak üzere
imzalamışlardır ve bu elimizdeki kanun metni,
dolayısıyla bir tercüme metin niteliğindedir.
Burada dikkati çeken birkaç nokta var, onları size arz etmek
istiyorum. 1inci maddede deniliyor ki: Bu ülkeyle ilişkiler
kardeşçe dayanışma ve benzeri usullerle yürütülecektir.
Uluslararası anlaşmalarda daha farklı tabir
kullanıldığını biliyoruz. Burada
karşılıklı menfaatlerin, karşılıklı
faydaların sağlanacağı şeklinde ifadeler,
anlaşmaların ciddiyeti açısından da önem taşır
diye düşünüyoruz.
Bir başka maddede, 2nci maddede zaten tamamı beş
maddelik bir anlaşma- İşbu anlaşmaya konu olacak ekonomik
ve teknik işbirliği aşağıdaki alanları
kapsayabilecektir. Dolayısıyla, tereddütlü ifadelerle
imzalanmış bir anlaşma olduğu görülüyor. Kapsayacak
mıdır, kapsamayacak mıdır, bu tereddüt neyin nesidir. Öyle
anlaşılıyor ki, yine tercümeden kaynaklanan hatalardır.
Bir başka dikkat çekilmesi gereken nokta -çünkü, bu
anlaşmaya Türkiye tarafı imza atmıştır ve Yüce
Meclisten geçmektedir, onun için dikkatlerinize sunuyorum- Doğrudan ya
da dolaylı verimliliğe yönelik, teknik veya sosyal karakterli olarak
projeler gerçekleştirilmelidir. deniliyor. Verimliliğe yönelik,
dolaylı verimliliğe yönelik gibi tabirler, söz konusu olan projeler
ise, belki burada verimli denilebilir, ama ölçülebilir, teknik bir tabirle buna
girmek yine bir anlaşmada çok doğru görünmüyor. Ayrıca,
dolaylı verimlilik gibi bir tabirin pek bu ölçülebilir değerler
arasında yeri olmadığını da belirtmek istiyorum.
Ama, sonuç itibarıyla, karşılıklı
gidiş gelişlerin, uzman gönderilmesinin teşvik edilmesi, bir
karma komisyonun oluşturulması, her iki tarafın da muntazam
toplantılarını sürdürmesi gibi ilişkilerin
geliştirilmesine yönelik ilave tedbirlerin
alındığını da görüyoruz.
Neticede, zayıf olan, aslen zayıf olan bu ülkeyle
ilişkilerimizin geliştirilmesi açısından bunun bir
başlangıç olarak görülmesi mümkündür. Dolayısıyla, bu
anlaşmanın Türkiyeye hayırlar getirmesini diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kutluata teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Ahmet Ersin.
Sayın Ersin buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükûmeti arasında Ekonomik ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanmasına
ilişkin tasarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
aldım. Dolayısıyla, hem Grubum adına hem de kendi
adıma sizleri saygılarımla selamlıyorum ve 23üncü Dönem
çalışmalarının Türkiye için ve siz sayın
milletvekilleri için hayırlı olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, konuya girmeden önce,
Sayın Başkanın da hoşgörüsüne sığınarak, iki
gün önce İzmirin Buca ilçesinde yaşanan iki bombalama olayından
sizlere söz etmek istiyorum. Bucada Menderes Caddesi üzerinde, salı sabahı
saat 07.50de, bir büyük alışveriş merkezinin önünde ve otobüs
durağının hemen arkasında, poşet içine
yerleştirilen bir bomba ve ardından, yine 100 metre kadar ileride,
saat 11.20 sıralarında, bir motosikletin selesine yerleştirilen
bomba patlatılmış ve günahsız 1 vatandaşımız
yaşamını yitirmiştir, 11 vatandaşımız da
yaralanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bu olayla ilgili,
yani olayın vahşiliğini gösteren bir haberi sizlere sunmak
istiyorum: Yeni Asır gazetesinin Alçaklar sürmanşeti altında,
olayın ne denli büyük bir olay olduğunu ve vahşeti ortaya koyan
fotoğrafları ve haberleri görüyorsunuz.
Gerçekten, günahsız insanların, hangi amaç için olursa
olsun, vahşice öldürülmeleri asla kabul edilemez, insanlık suçudur.
Ancak, yine İzmirde, bundan altı ay kadar önce, Bornovada pazar
yerinde patlatılan bir bomba sonucunda yine günahsız 1
vatandaşımız yaşamını yitirmişti. Keza,
geçtiğimiz aylarda Ankaradaki alışveriş merkezinde patlatılan
bombayı da düşünürsek, demek ki, değerli arkadaşlarım,
terör, artık büyük kentlerde ve kalabalık ortamlarda
yaygınlaştı. Yani, büyük kentlerde hapçı, gaspçı,
kapkaççı korkusundan sokağa çıkmaya çekinen
insanlarımız, vatandaşlarımız, artık, bundan
sonra anlaşılıyor ki, terör belasıyla da karşı
karşıya kalacaklar. Üstelik de Türkiyenin bu en önemli sorunu olan,
birinci sorunu olan terörle ilgilenmesi gereken Hükûmetimizin bu sorunla çok
fazla ilgilenmemesini ve türban için harcadığı enerjinin yüzde
1ini bile bu önemli konuya ayırmamış olmasını
doğrusu üzüntüyle karşılıyoruz.
Şimdi, İzmir, 12 Eylül öncesindeki olağanüstü
(AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Ersin
AHMET ERSİN (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bitiriyorum izin verirseniz.
BAŞKAN Sayın Ersin konuya değindik, çok fazla
olursa, tamamen bu konuya münhasır gibi olur.
AHMET ERSİN (Devamla) Sayın Başkanım, ama
çok önemli bir konu. Yani, burada
BAŞKAN Şunun için söylüyorum: Şimdi, burada
Hükûmet üyeleri var, diğer arkadaşlar var, tabii bölgenizin
milletvekilleri var. Onların da bu konuyla ilgili olarak bir şeyler
söyleme ihtiyacı var, bütün diğer siyasi parti
gruplarımızın. Yani, konuya değindiniz, eğer bu
anlaşmaya dönerseniz memnun olacağım.
Buyurun efendim.
AHMET ERSİN (Devamla) Peki, son cümlemi söyleyeyim, ondan
sonra döneyim Sayın Başkanım.
Şimdi, İzmir, 12 Eylül öncesindeki anarşinin en
yoğun olduğu dönemde bile son derece de sakin bir kentti. Yani,
terörün İzmire kadar uzanmış olması aslında bir
işaret fişeğidir. Yani, Türkiyede terörün aldığı
boyut bakımından bir işaret fişeğidir. Buna
dikkatinizi çekmek istiyorum ve birincisinden üç buçuk saat sonra, aradaki 100
metrelik mesafe içinde patlatılan ikinci bombada bir ihmal var mı yok
mu? Bunun ortaya çıkarılması lazım.
Ayrıca, bunun sorumlusunun ya da sorumlularının
-kimlerse bunlar- bir an önce ortaya çıkarılması lazım.
Çünkü, İzmirlilerin ve milletin beklentisi budur değerli
arkadaşlarım.
Değerli milletvekilleri, Afrika ülkeleri, hepinizin de
bildiği gibi, sanayi üretimi bakımından son derece fakir
ülkelerdir, yani sanayileri gelişmemiştir. Aslına
bakılırsa, bunlar çok yakın zamanlara kadar Avrupadaki
bazı gelişmiş ülkelerin sömürgesi durumundaydılar. Sadece,
Fildişi Sahili için söylemiyorum, genel olarak söylüyorum.
Bağımsızlıklarını kazandıktan
sonraki süreç içinde de sanayilerini geliştiremediler ve bu ülkeler daha
çok hayvancılık ve tarım alanında faaliyet gösteriyorlar ve
zaten ihracatlarına bakarsanız, başka ülkelere ihraç ettikleri
ürünlere bakarsanız, sanayiden ziyade tarım ve
hayvancılığa dayalı ürünleri ihraç ediyorlar. Bu anlamda,
örneğin Mozambik, Tanzanya, Burkina Fosa ve Nijerya gibi ülkeler, Türk
yatırımcıları için, yani Türkiyede
yatırımları olup da, artık, Türkiyedeki pazarın
doyduğu ürünleri başka ülkelere ihraç etmek için çareler arayan
sektörler için, işte bu Güney Afrika ülkeleri ile bu az gelişmiş
hatta gelişmemiş bu ülkelerde faaliyette bulunmak, yatırım
yapmak, ticaret yapmak son derece uygundur.
Bunlar sanayi üretiminde ne kadar fakir olsalar da,
hayvancılık ve tarım ürünlerini üretmek ve ihraç etmek gibi
alanlarda bir hayli gelişmişlerdir. Örneğin, bizim bu Güney
Afrika ülkelerinden Malaviden, Burkina Faso, Tanzanya, Cook Adası, Benin
ve Komorlardan -2005 yılı itibarıyla söylüyorum- toplam 30
milyon 465 bin 065 dolar değerinde pamuk tohumu, susam tohumu, pamuk
küspesi, tütün gibi tarım ürünü ithalatımız var. Bunların
dışında biz keçi derisi ithal etmişiz, at kılı
ithal etmişiz bu ülkelerden, ama sanayi üretimi ithalatımız yok.
Çünkü, sözlerimin başında da söylediğim gibi, bu ülkeler sanayi
üretimi bakımından son derecede fakirler, ama, buna
karşılık, sanayi üretimine aç olan ülkeler ve toplumlar. Onun
için, diyorum ki, Türkiyede üretim yapan sanayi sektörlerinin artık
piyasanın doyması nedeniyle bu ülkelere doğru
yayılmasında, bu ülkelerde
yatırım yapmasında Türkiye açısından da, kendileri
açısından da çok büyük yararlar var.
Biz, bu tasarıya Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy
vereceğiz. Çünkü, bu anlaşmanın hem Türkiye için hem de
Fildişi Sahili Cumhuriyeti ve orada yaşayan insanlar
bakımından yararlı olduğunu düşünüyoruz. Bunu sadece
ticari anlamda değil
Bakın, benden önceki arkadaşlarım da
söylediler ben de söyledim; bu ülkeler yakın zamanlara kadar Avrupadaki
gelişmiş ülkelerin sömürgesi durumundaydılar ve rejimleri
açısından ya da ülkeleri açısından çok da eski olmayan
süreden bu yana kendi bağımsızlıklarını kazandılar
ve kendi varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar;
ama, henüz rejimlerini oturtabilmiş değiller. Dolayısıyla,
Türkiyenin rejim açısından da bu ülkelere iyi bir örnek
olacağı, demokrasi bakımından da, demokrasisi
açısından da bu ülkeler için iyi bir örnek olacağını
düşünüyoruz. Dolayısıyla hem ticaret, ticari yönden hem de rejim
yönünden bu ülkelere yapılacak olan katkı, sadece parasal değeri
dışında insani değerler bakımından da önemli olur
diye düşünüyoruz. Bu nedenle, bu yasa tasarısına olumlu oy
vereceğiz. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerinde Hükûmet adına Devlet
Bakanı Mehmet Aydın Bey konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; vaktinizi çok almayacağım ama bir
hatayı da düzeltmem gerekiyor. Yani, eğer bir
yanlışlığı bir yerde görürsek, onu düzeltmeden o
yanlışlık yoluna devam ederse, bir süre sonra, yanlış,
maalesef, doğru gibi görünebilir. O bakımdan, evvela, İzmirde
vuku bulan o terör hadisesinden dolayı İzmire geçmiş olsun
diyorum. İzmir Milletvekiliyim tıpkı Sayın Ersin gibi.
Dolayısıyla, vefat eden, şehit olan vatandaşımıza
da Allahtan rahmet diliyorum. Yaralanan 10 kişiye -inşallah
yakında şifa bulur- Allah şifa versin diyorum bu mübarek günde.
Ama, gerçekten böyle bir konunun, hiçbir bağlamı yokken, hiçbir
mantığı yokken, bilmem Hükûmet baş örtüsüne şu kadar
zaman ayırıyor, bunun bilmem şu kadarını teröre
ayırmış olsaydı. diye başlamanın
açıkçası akılla, mantıkla izah edilecek bir
tarafının olmadığını söylemeyi her şeyden
önce ahlaki bir vazife telakki ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Lütfen konuları birbirine
karıştırmayalım.
Ben beş senedir Hükûmet üyesiyim -zabıtlar
oradadır- Hükûmetin yirmi dakika dahi baş örtüsüne
ayırdığını hatırlamıyorum. Ama, aynı
Hükûmet, vaktinin en az dörtte 1ini terör konusuna ayırıyor ve terör
konusunda ne yapacağımız hususunda, ülke olarak ve dünya
genelinde ne yapmamız gerektiği hususunda siyaset üretmeye çalışıyor,
strateji üretmeye çalışıyor ve dünyada da bu konunun birlikte
nasıl ele alınıp bir çözüme kavuşturulabileceği
hususunda en yoğun faaliyetini gösteriyor. Bütün bunlar olup biterken,
gerçekten, İzmir gibi asayişin çok önemli mesafe katettiği
Bugün huzurlu şehirlerimizden biridir, maalesef bu terör
saldırısına rağmen. Ve o asayiş konusunda, huzur
konusunda da ciddi adım atan İzmirdeki bütün yöneticilerimize,
başta Vali ve Emniyet Müdürü olmak üzere hepsine de teşekkür
ediyorum. Onlara cesaret vermek istiyorum, onlara kolay gelsin diyorum, sizinle
beraberiz diyorum. Böyle bir günde bunları konuşmamız
gerekirken, oradaki bir ölümü hemen kalkıp baş örtüsüne
bağlamak, açıkçası değerli hemşehrimden
beklemediğim bir şeydi, ama, yine de
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Bakanım Beş
yıldan beri buradayız. diyorsunuz. Beş yıldan beri terör
olayları arttı mı, azaldı mı? Siz bunu söyleyin.
BAŞKAN Sayın Bakanım...
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) - Beş yıldan
berinin hesabını da veririz, onu da görüşürüz.
AHMET ERSİN (İzmir) Terör arttı mı,
artmadı mı? Onu söyleyin
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) Ama, benim itirazım
şunadır Sayın Milletvekili: Yani, orada, eğer emniyetin bir
ihmali varsa, sizin onu getirip burada konuşmanız lazım, şu
konuda ihmal vardır demeniz lazım. Soruşturma devam ediyor.
Eğer, telefon eder sorarsanız, zaten gelinen nokta hakkında da
size bilgi verirler. Benim itirazım ona değil. Benim itirazım,
bir yerde baş örtüsüyle ilgili bir hadise olursa, onu kalkıp teröre
bağlarsa aynı itirazı ederim. Benim derdim o değil.
Çerçeveyi muhafaza edelim ki, o çerçeve içindeki sorunlara cevap bulabilelim.
AHMET ERSİN (İzmir) Siz, benim soruma cevap vermediniz
ama Sayın Bakanım
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, yani
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) O çerçeve içindeki
sorunlara çözüm bulabilelim.
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Bakanım
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) Yoksa, yani, bardak
düştü baş örtüsü! Ayağı kaydı, din kültürü ve ahlak
bilgisi! Bunlardan vazgeçelim diyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET ERSİN (İzmir) Terör yoğunlaştı
mı, yoğunlaşmadı mı? Onu söyleyin.
BAŞKAN Sayın Bakanım
AHMET ERSİN (İzmir) Sizin döneminizde terör
yoğunlaştı mı, yoğunlaşmadı mı? Onu
soruyorum ben size.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla)
Sorunlarımızı birbirine karıştırmayalım ki,
doğruyu yanlışa bulaştırmayalım ki, çözümü hep
birlikte, muhalefetiyle, iktidarıyla hep birlikte beraber yürütelim.
AHMET ERSİN (İzmir) Önce siz bulacaksınız
çözümü.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) Ben tekrar teşekkür
ediyorum. Bu anlaşmanın, ülkemiz için ve taraf ülke için de
hayırlı olmasını diliyorum. Teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Efendim
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
şimdi, bütün bu konularla ilgili yapılan müzakerede tabii
sataşma nedeniyle mi söz verdiniz? Yoksa,
tartıştığımız, oyladığımız
bir konuyla ilgili Sayın Bakanın yaklaşımını
belirttik.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır,
sataşma da var.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) İç Tüzük gereği.
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla, bu zemini bu
şekilde kullanmanın doğru olmadığını
paylaşmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Vural, Sayın Bakana, bir Hükûmet üyesi olduğu
için
Görüşmeler sırasında, tasarının tümü üzerinde
veya maddelerinde Hükûmetin ve komisyonun söz hakkı vardır,
grupların söz hakkı vardır, şahıslar adına
kişilerin söz hakkı vardır. Hükûmet üyesi olduğu için, söz
talebinde bulunduğunda, Sayın Bakana, İç Tüzük gereği söz
verme mecburiyetim vardır, o bakımdan söz verdim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sadece kanunla ilgili
olmadığını belirtmek için ben ifade ettim; sadece
sataşmayla ilgili.
BAŞKAN Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
FİLDİŞİ SAHİLİ (KOTDİVUAR)
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA EKONOMİK VE TEKNİK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 8 Haziran 2005 tarihinde Abidjanda imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili (Kotdivuar) Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Sayın Anadol, işaretinizden, Sayın
Enis Tütüncü Grubunuz adına madde üzerinde konuşma mı yapacak?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Evet efendim. Madde üzerinde
Sayın Enis Tütüncü konuşacaklar.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Sayın Tütüncü, süreniz on dakika.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun
tasarısının 1inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi en iyi dileklerimle,
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu, gerçekten, çok önemsiz ya da çok önemli olmayan,
sıradan bir kanun gibi gözüküyor değerli arkadaşlarım. Ama,
Türkiyenin kalkınma stratejisinin ne olması gerektiği
açısından, kanımca, stratejik önemde bir kanun
tasarısıdır. Onun da ötesinde, biraz sonra bazı sorular
soracağım ve Sayın Bakanın ve Hükûmetin burada
yanıtlamasını rica edeceğim. Kalkınma stratejisiyle
ilgili çünkü, burada stratejiden söz ediliyor- Hükûmetin ne kadar gerçeklerden
uzak olduğunu sorularla burada ispat etmeye
çalışacağım. Çünkü, artık, bazı konularda
Türkiyenin geleceğe dönük, dünyadaki iddiasının ne olduğu
konusunda Hükûmetin en azından böyle kanunlarda ciddi bir şekilde
buraya çıkıp Hükûmet yetkililerinin ciddi bir şekilde
konuşmasını talep ediyoruz. Beş yıldan bu yana bu
konuda hiçbir şey gelmedi Hükûmetten.
Bakınız, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, bu yasa ile ülkemizde rekabet düzeyi azalan
sektörlerin Afrika kıtasına doğrudan yatırım olarak
aktarılması düşünülüyor. Şimdi, hemen söyleyeyim, Afrika
kıtası, potansiyeli itibarıyla Türkiyenin kalkınması
açısından, dış pazarlara yönelmesi açısından
stratejik pazarlardan biridir ve bu arada, Fildişi Sahilinin bu çerçevede
seçilmiş olması da isabetli bir tercihtir. Neden? Çünkü, Batı
Afrika Ekonomik ve Parasal Birliği ekonomisinin yüzde 40ını
teşkil ediyor ve yasa tasarısında 10 milyar dolarlık bir
ticaret hacmine sahip olduğu söyleniyor, bugünkü rakamlara göre 15 milyar
dolar, düzeltiyorum.
Şimdi, biz, bu pazara, Türkiyede rekabet gücü
düşmüş, yitirilmiş olan sektörlerimizi doğrudan
yatırıma yönlendireceğiz. Şimdi, benden önce burada grup
adına konuşan Milliyetçi Hareket Partisinden değerli
milletvekili arkadaşımız, burada, konuya dış ticaret
dengesi açısından yaklaştı ve Türkiyenin Fildişi
Sahiline bile dış ticaret açısından açık
verdiğini de ifade etti ve Türkiyede neden bazı sektörlerin rekabet
gücünü yitirmiş olduklarını dile getirdi ve rekabet gücünü
bazı sektörlerin yitirmiş olmasının nedenini de Sayın
Milliyetçi Hareket Partisi Sözcüsü, uygulanan yanlış ekonomik
politikalara bağladı; belirli ölçüde doğrudur.
Değerli arkadaşlarım, bu yaklaşımın
ötesinde düşünmek mecburiyetindeyiz. Burada biz, dünya çapında, acaba
önümüzdeki dönemde hangi mal ve hizmetlere dünya talebi
yoğunlaşacaktır yani önümüzdeki dönemde Türkiye, hangi
sektörlerde dünya çapında iddialı olabilecek yeni bir kalkınma
stratejisini, sanayileşme stratejisini yürürlüğe
koymalıdır?
Şimdi burada, izin verirseniz, ben konuya gerçek boyutuyla
değinmek istiyorum. Dünyada yeni teknolojik devrim süreciyle başlayan
globalleşme olgusunun en acımasız ve en karmaşık bir
zaman kesitini yaşıyoruz. Dünyada bazı sanayilerin güneşi
yükseliyor, bazı sanayilerin güneşi batıyor, bazı sanayiler
de şu ya da bu şekilde varlığını uluslararası
rekabet açısından, dünyada mal ve hizmet talebinin geleceği
açısından sürdürmeye çalışıyor.
Şimdi, ben, buradan Hükûmete seslenmek istiyorum. Son
yapılan planda göremedik, Türkiyemiz, geleceğin dünyasında
hangi alanlarda iddialı olacaktır? Yani, Türkiye, acaba
Burada,
çıksın Sayın Bakan ve Hükûmet sözcüleri yanıt versin.
Türkiye, önümüzdeki beş yıllık dönemde, yedi yıllık
dönemde -hadi yedi yıllık plan yaptık- dünyada yükselen
sanayilerde nasıl bir yatırım politikası, nasıl bir
yatırım stratejisi götürmeli? Yok böyle bir şey.
Şimdi, zımnen, burada rekabet gücü yitirilmiş olan
sektörleri dışarıya açacağız derken ve zımnen,
güneşi batan sanayileri dışarıya açacağız,
iddiası var burada. Peki, güneşi yükselen sanayilerde ne
yapacaksınız? Hangi sanayileri seçtiniz? Güneşi yükselen
sanayiler hangileridir? Bırakalım onu, beş yıldan bu yana
iktidardasınız, sanayi envanteri var mı bu ülkenin? Sanayi
envanterini ne zaman açıklayacaksınız? Ne zaman
yapacaksınız? Sayın Bakan burada, kendisi zamanında
söylemişti Sanayi envanteri yok. diye. Çıksın burada,
Sayın Bakan söylesin Sanayi envanteri var. diye. Sanayi envanterini
yapamadınız beş yıldan bu yana.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Var, var; siz de biliyorsunuz,
var.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Yani, hangi sektörleri, ne kadar,
hangi düzeyde, nasıl koruyacaksın? Avrupa Birliğine giriş
süreci belli, Dünya Ticaret Örgütünün kuralları belli. Söyleyebilir
misiniz, hangi yükselen sanayilerde, nasıl bir stratejiyle, Türkiyenin,
geleceğin dünyasında, dünya ekonomisinde kazananlar safında
yer almasını sağlayacaksınız? Konu budur. AKPnin var
mı acaba dünyasında böyle konular? Sizin dünyanızda ne var,
biliyor musunuz: Faiz, rant, paylaşım, sıcak para.
Sanayileşme var mı, sanayileşme? Üretim var mı, üretim?
(CHP sıralarından alkışlar) Yok, yok değerli
arkadaşlarım.
Bakınız, konunun daha iyi anlaşılması için
-evvelsi gün bir gündem dışı konuşma
almıştım, yarım kaldı- size biraz bilgi vereyim de
bilgilenin değerli milletvekilleri. Dünyada yükselen sanayiler altı
dalga hâlinde geliyor, bakınız, altı dalga hâlinde geliyor.
İlk dalga nedir biliyor musunuz: Biyoteknolojiye dayalı
tarımsal faaliyetler. Tarımsal faaliyetler biyoteknolojiye
dayalı. Yükselen dalga, birinci
dalga
Türkiye ne yapıyor bu konuda? Hangi iddiayı ortaya koyuyor?
Yok. Balıkçılık hariç su ürünleri üretimi, aquacultural
diyorlar buna. Var mı bu konuda Türkiyenin dışarıya, bu
yükselen, birinci dalgada yükselen bu sanayileşme sürecinde iddiası
nedir? Çevrenin iyileştirilmesi; hidrolik, güneşe dayalı
elektrik üretimi. Bakınız, birinci dalgada bunlar var.
İkinci dalgada, kişiye özgü modacılık,
plastik, seramik, yeni malzemeler, hafif sanayiler, kitlesel, kentsel
ulaşım, uçak üretimi, havaalanı yapımı, robot üretimi
sanayileri yer alıyor. Evet, söyleyiniz bakalım, siz bu ikinci dalga
sanayilerinde Türkiyeyi nasıl ileriye dönük bir açılımla hazırlıyorsunuz?
Yok böyle bir şey, düşünmemişsiniz.
Bakınız, üçüncü dalga: İş hizmetleri, faks,
muhasebe, denetleme, vergilendirme, telebilgisayar uygulamaları. Yine
üçüncü dalgada, kişisel hizmetler yani finansal, tıbbi çocuk
bakımı, yaşlı bakımı, sosyal hizmetler. Yine
üçüncü dalgada kişisel perakendecilik ön plana çıkıyor.
Dördüncü dalgayı söyleyeyim: Elektronik kütüphanecilik,
bireyselleştirilmiş öğrenim, elektronik veri bankaları,
yüksek teknoloji hizmetleri, eğlence ve turizm. Burada, gerçekten, sizden
önceki hükûmetlerden miras bir politikamız var.
Beşinci dalgada, yazılım, nanoteknoloji, genetik ve
altıncı dalgada uzay teknolojileri.
Peki, söyler misiniz bana
Bakınız, elimde Türkiyenin
bu çerçevede acaba hangi alanlarda atak yapması, hangi alanlarda
geleceğin dünyasında iddialı olabilecek bir üretim
seferberliğine, hem de küçük ve orta ölçekli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tütüncü, bir dakika ek süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Şimdi, burada yapılması gereken şudur: Bir an
önce Türkiyenin sanayi envanterini tamamlayacaksınız. Türkiyenin
mevcut sanayi yapısını -imalat sanayisinin de-
sanayileşmeyi hızlandıracak sanayiler ekseninde
yapısını dökeceksiniz. Mukayeseli üstünlüklerine
bakacaksınız, potansiyellerine bakacaksınız. Hangi sanayiyi
ne kadar koruyacağım, hangi sanayiyi gözden
çıkaracağım, hangi sanayide Türkiyeyi ileride, dünya
çapında iddialı hale getireceğim?
Şimdi, bunlar hiç düşünülmüyor, buraya
yazılıyor: Efendim, işte, Türkiyede güneşi batan
sanayileri, rekabet gücü sanayilerini, işte Fildişi
Yedirmezler
baylar! Anlatabiliyor muyum? Uzun dönemli bir kalkınma stratejisi
çerçevesinde bakacaksınız konuya. Böyle bakılmadı.
Sayın Başkan, biz grup olarak buna olumlu oy veriyoruz
ama rica ediyorum, Hükûmetin, bundan sonra, Türkiyenin geleceği
açısından yaşamsal önemde olan bu sanayileşmenin nasıl
hızlandırılacağı konusunda buraya çok ciddi bir
şekilde gelmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) Hepinize çok teşekkür ederim.
Sevgiler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Hükûmet adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan.
Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Ankara) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Evet, biraz evvel Sayın Tütüncünün
konuşmalarını dinledim. Benim de özellikle üzerinde çok iyi
çalıştığım ve özellikle Hükûmetimizin de bu konuda çok
yoğun gayret gösterdiği bir konu görüşüldüğü için ben de
bununla ilgili görüşlerimizi -Hükûmet Programımızda olsun,
seçim beyannamesinde olsun- gündeme getirmiş olduğumuz konuları
sizlere aktarayım istedim.
Evet, bu konuyla ilgili, Sayın Başkanım, yani, ben,
zannediyorum ki bir iki saat çok rahat konuşabilecek donanıma
sahibim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) On saat konuşun
SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Devamla) Sağ olun
Sayın Tütüncü de bunu çok iyi bilirler.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Konuşalım da bu
kutsal çatı altında bunlar konuşulsun artık.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Devamla) Önemli olan burada, tabii ki, şu: AK Partinin gerek seçim
esnasında seçim bildirgesini hazırlarken gerek Hükûmet
Programında, Sayın Başbakanımız buradan Hükûmet
Programını açıklarken, nasıl bir sanayileşme sistemi,
nasıl bir sanayileşme stratejisi ve politikaları ve bunun
enstrümanlarının, bunun araçlarının nasıl
olacağı konusunda çok geniş açıklamalar yaptılar.
Şimdi, ben, tekrar, bu konulara, yine, parça, kısmen de
olsa değineceğim fazla sabırlarınızı zorlamadan.
Evet, sanayi envanteri, sanayi bilgi sistemi birden bire, tabii,
yapılması kolay bir iş değil. Sanayi bilgi sistemi
konusunda, aslında, bugün Türkiyede birtakım kayıtlar mevcut.
Özellikle Sanayi Bakanlığına bağlı olan KOSGEBin
elinde 250 bin sanayi işletmesinin yaklaşık 60 bininin şu
anda sanayi bilgi sistemi mevcuttur. Diğer taraftan, biliyorsunuz,
kapasite raporları, kapasite raporlarının tasdik işlemleri
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine bu görev verildiği için, Odalar
ve Borsalar Birliğinde de yaklaşık, yine, 60 bin civarındaki
şirketin kapasite raporu orada mevcuttur.
Tabii, bundan, şu anda Hükûmetimizin kastı, Türkiyede
toplam bulunan yaklaşık 250 bin sanayi işletmesinin
tamamının bilgi sistemi ve sanayi envanterinin
çıkartılmasıdır. Bunun, aslında, yapılmasının
sebebi
Bu dönem ve benim bugüne kadar, oda başkanlığı
yaptığım dönemde ve siyasete girdiğim dönemde de ilk defa
bir partinin seçim beyannamesinde ve programında Sanayi Stratejileri ve
Sanayi Politikaları başlığı ilk defa Türkiyenin
gündemine gelen bir konudur. Onun için, özellikle şunu iftihar ederek
söylüyorum eski bir iş adamı olarak, bir sanayi odası
başkanı olarak: Evet, gerçekten ilk defa bir parti sanayi stratejisi
ve sanayi politikalarını alıp Seçim Beyannamesine ve Hükûmet
Programına koymuştur. Bu gerçekten alkışlanacak bir
davranıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) İlk defa değil
Sayın Bakan. 1994 yılındaki Cumhuriyet Halk Partisinin Seçim
Programında var. On üç yıl önce konulmuş, on üç yıl önce
Alkışlıyorsunuz değerli arkadaşlarım
SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Devamla) Bu konuda size, çok net şunu söyleyebilirim ki: Benim
arkadaşlarım, sanayi odasındaki arkadaşlarımız ve
bütün Türkiyedeki sanayi ve ticaret kesiminin tamamı bu konuda
teşekkürlerini, gerek Türkiyenin diğer dernekleri bu konuda
görüşlerini dile getirmişlerdir.
Şimdi, bundan elde etmek istediğimiz murat şudur,
yapmak istediğimiz şudur: Evet, Türkiyede bundan sonrasında,
bugün ve bundan sonrasında sanayi stratejileri ve politikaları
nasıl olacaktır? Bunun elde edilmesi için öncelikle sanayi bilgi
sistemine, sanayi envanterine ihtiyaç vardır. Tabii, sanayi bilgi sistemi,
sanayi envanteri sistemini söyleyerek olmuyor. Bunun
altyapısının oluşturulması, bununla ilgili bilgilerin
toparlanması, bununla ilgili bir odak, bir merkez oluşturulması
ve tüm bilgiler elde edildikten sonra da ortaya çıkıp -sanayi
stratejileri konusunda- hangi konuda Türkiye sanayileşme yapacak, bu
sanayileşmeyi nerede yapacaksınız ve sanayiyi, hangi
enstrümanları, neleri destekleyeceksiniz? Bu konuda bir sanayi
haritası çıkarılması, bir sanayi envanteri
çıkarılması en öncelikli çalışmalarımız
arasındadır ve bu konuyla ilgili çalışmalarımız
süratle başlamıştır, devam etmektedir ve bunun
koordinasyonu da benim bulunduğum Sanayi Bakanlığı
tarafından yapılmaktadır.
Bunun hemen arkasından, bu ne getirecek? Bunun
arkasından, şu anda Türkiyenin gerek geleneksel sektörler
dediğimiz gerek şu anda küresel sektörler dediğimiz dünya
çapında Türk sanayisinin rekabet edebileceği, Türk sanayisinin rahat
bir şekilde mücadele edeceği sektörler tespit edilerek, o sektörlerin
o ölçekte desteklenmesi gündeme gelecek.
Sayın Tütüncü demin Sektörler hangileri? diye sordu. Bunu
hepimiz biliyoruz, bunlar çok net bir şekilde de belirtilmişti, ancak
bu çalışmalarımız sonunda hangi sektörlerin rekabet
gücünde, Türkiyenin yüksek rekabet gücüne sahip olduğu, hangi sektörlerde
daha ilave destekler yapılması noktası, bunlar hepsi gündeme
getirilecek ama şu anda hepimiz biliyoruz ki otomotiv sektörü, beyaz
eşya sektörü, bunlar şu anda Türkiyenin dünyada rekabet etme gücüne
fazlasıyla sahip olduğu sektörler. Ben dün Bursada TOFAŞ
fabrikalarının yeni bir ürününün açılış törenine
katıldım Hükûmetimizi ve Bakanlığımı temsilen.
Evet, yapılan iş gurur vericiydi. Bu ülkenin bir ferdi olarak, bir
Türk olarak gerçekten iftihar ettim ve dün heyecandan
Gerçekten bu anı
tekrar şu anda yaşar gibiyim.
Evet, bir otomobil fabrikamız, fikrî ve sınai mülkiyet
hakları yüzde 100 kendisine ait olan bir otomobil üretiyor. Bu otomobilden
her sene 158 bin adet üretecek. Otomobil daha banttan çıkmadan şu
anda alıcısı hazır ve bunu Fransanın dev Peugeotu ve
Citroeni, İtalyanın Fiat otomobil fabrikaları bunu direkt
satın alıyorlar. Bu fabrikada sekiz yıl boyunca 11 milyar
dolarlık ihracat yapılacak ve buna karşılık hemen bu üretime
başlamış ve 2 700 kişi ilave istihdam olarak buraya
girecek.
Bu konuda, otomotiv sektörü başta olmak üzere beyaz eşya
sektörü ve bunlara dayalı, bunların yan sanayilerinin
geliştirilmesi noktasında zaten öncelikli hedeflerimiz var ve zaten
bundan sonradır ki -yine Hükûmet Programında çok net şekilde
belirtilmiştir- ortaya çıkarılan sanayi envanter, sanayi bilgi
sistemi; bunun arkasından oluşturulacak olan sanayi stratejileri ve
sanayi politikaları; bunun arkasından yıllardır Türkiyede
yapılamamış, hiç kimsenin yapmaya cesaret edememiş
olduğu yeni bir teşvik sistemi ve yeni teşvik
anlayışı gelecek. Ben de oda başkanıyken, her
fırsatta, bir işveren olarak bunu isterdim. Evet, şimdi bu artık
hayal olmaktan çıkmıştır, bir gerçek olmak üzeredir ve
arkasından sanayi bilgi sistemi, sanayi stratejilerinin hemen
arkasından teşvik politikamız değişecek ve bunun
arkasından yöresel ve sektörel bazda teşvikler yapılacak.
Onun için bu noktada şunu çok net söyleyebilirim -sağ
olsun Sayın Tütüncü hiç olmazsa
bunları söyleme imkânını verdi, ben kendisiyle de daha
önceki dönemde bunları çok sık sık görüşürdüm- şu anda
sanayileşme konusunda, nasıl sanayileşeceğini, ne tür
destekler vereceğini ve bunları hangi enstrümanlarla ve nerede
destekleyeceğini bilen ve bunun altyapısını oluşturan
ve Türkiye için bana göre bu konuda bir milat oluşturacak ve
yarınları için ciddi anlamda bir referans oluşturacak bir
çalışmayı, bunun çalışmasını şu anda
Hükûmetimiz yapıyor. Buradaki bütün amaç da rekabet gücünün
kazandırılması ve rekabet gücü noktasında Türk
sanayicisinin, Türk ihracatçısının gerçekten bu konuda
desteklenmesidir. Bugün, Türkiye, hayal edelim etmeyelim, kabul edelim
etmeyelim, 100 milyar dolarlık bir ihracatı gerçekleştirmiş
ve Türkiye, bugün, yapmış olduğu 100 milyar dolarlık
ihracatın yüzde 90dan fazlasını sanayi mamullerine yapan bir
ülke haline gelmiştir.
Evet, bununla ilgili enerji fiyatlarına zam
yapılmamıştır, bununla ilgili 1 Ocak 2008den itibaren
sigorta primlerinde işveren hissesi 5 puan düşürülecektir ve arka
arkaya birbirini takip eden gerek KOSGEBin gerek diğer
kuruluşların yapacağı kredi destekleri ve bilinçlendirme
desteleriyle beraber, Türkiye, hangi konuda rekabeti nasıl
yapacağını, nerede yapacağını çok net bir
şekilde ortaya çıkaracaktır.
Zannediyorum ki, bu açıklama herhâlde yeterli olmuştur
ama ilave tekrar şey varsa cevaplamaya hazırım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü.
Buyurun Sayın Tütüncü.
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2nci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakana teşekkür ediyoruz, çok önemli, çok büyük
bir sivil toplum kuruluşunun başında iken, gerçekten çok büyük
iddialarla hükûmetleri uyarır idi. Şimdi iş geldi o
söylediklerini gerçekleştirmeye.
Beni bağışlasın Sayın Bakan ama bu konuda
en azından Türkiyeyle ilgili -az önce dünyada yükselen sanayileri
saydım- Türkiyede acaba yükselen saniyeler hangileridir, küçülen
sanayiler hangileridir, Türkiyede yükselen ve küçülen sanayiler
dışında kalan sanayiler hangileridir? Çünkü, Türkiyenin
dışarıya yatırım ihraç etmesi açısından önemli
olan bunlar. Bu konuda, ne yazık ki tatmin edici bir açıklamada
bulunamadılar. Özür diliyorum, daha çiçeği burnunda Bakana bu kadar
yüklenmek olmaz, farkındayım, ama Sayın Bakan, burada,
Türkiyede otomotiv, beyaz eşya, makine sektöründeki
atılımları söyledi ve hepimizin tabii ki gururla
seyrettiği, izlediği o TOFAŞın yeni ihracat
sıçramasıyla ilgili düşüncelerini ifade etti. Tabii, ama burada
Türkiyede büyümeyi destekleyecek, Türkiyeyi dışa bağımlı
bir ekonomik büyüme modelinden çıkaracak imalat sanayisinde nasıl bir
atılım yapılması konusunda, ben isterdim ki -mademki söz
aldılar- daha doyurucu bir açıklamada bulunsun.
Bakınız, değerli arkadaşlarım, az önce
dünyadaki yükselen sanayiler çerçevesinde bir ufuk turu yaptık. Bu ufuk
turu çerçevesinde Türkiyede acaba sanayilerin konumu ne? Bu konuda sizi
bilgilendirmek istiyorum.
EYÜP AYAR (Kocaeli) Sanayiyi tartışmıyoruz ki!
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) Ah siz bunu
anlayamazsınız! Anlayamadığınız için işte
böyle!
ASIM AYKAN (Trabzon) Biraz önce de bunu söylediniz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) Aslında, benim burada
Benim
burada
Biz sanayileşme
ASIM AYKAN (Trabzon) Lütfen, ayıp oluyor. Biz öğrenci
değiliz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) Öğrenci olsa... Göreceksiniz...
Lütfen, lütfen! Şimdi dinleyiniz! Mademki
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Projeleri anlatınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Dinleyiniz!
Burada, değerli arkadaşlarım, Türkiyenin
kalkınmasıyla ilgili, ulusal kalkınmasıyla ilgili son
derece stratejik bir konuyu konuşuyoruz. Bakınız, Türkiyede
hangi sanayileri açacaksınız dışarıya?
Bakınız, Türkiyedeki envanterin kesinleştirilmesi
açısından Cumhuriyet Halk Partisinin yıllardan bu yana
yaptığı çalışmanın bir özetini size vermek
istiyorum zabıtlara geçmesi açısından. Bize göre, Türkiyede
yükselen sanayiler üç dalga hâlinde gelmeli.
Evet, konuşuyorsunuz değerli arkadaşlar!
Üç dalga hâlinde gelmeli. Bize göre, yükselen sanayiler Türkiyede
üç dalga hâlinde gelmeli. Birinci dalga, ilk dalga: Otomotiv, makine, beyaz
eşya, elektronik, metal eşya, plastik, bilgi teknolojileri,
kuyumculuk, gemi inşa, toptan-perakende ticaret, lojistik, kombine
taşımacılık, telefon haberleşmesi, turizm, inşaat
ve mühendislik hizmetleri. Yani, Türkiyenin mevcut sanayi yapısında,
imalat sanayisi yapısında ve ulaştırma sektörlerinde bu
sanayiler, Türkiyede yükselen sanayiler yani Türkiye koşullarında
güneşi yükselen sanayiler olabilir. Bunun değerlendirmesini Hükûmete
bırakıyorum.
İkinci dalga, yükselen sanayiler Türkiyede hangileri
olabilir, ikinci dalga
Madem dışarıya
açılacağız, bunları bilmek mecburiyetindeyiz. İkinci
dalgada kimya, sağlık turizmi, savunma teknolojileri, bilgi ve
iletişim teknolojileri, aşı ve antiserum
araştırmaları, hidrojen ve yakıt pili teknolojileri... Türkiye
ekonomisini eğer yukarıya götürmek istiyorsanız ikinci dalga
olarak bunu ön planda tutmanız lazım. Yardımcı olmak
istiyoruz değerli arkadaşlarım. Alırsınız,
almazsınız
Alırsınız almazsınız,
yardımcı olmak istiyoruz. [AK Parti sıralarından
alkışlar (!)]
Şunu biliniz, Türkiyeyi dışa
bağımlı bir ekonomik, dış kaynağa
aşırı bağımlı bir ekonomik büyüme modeline mahkûm
ettik. Hepimizde kusur. Geçmiş dönemden geliyor. Siz, beş yıldan
bu yana da bu mahkûmiyeti daha da ağırlaştırdınız.
Nedir bunun karinesi? Cari işlemler açığı, dış
ticaret açığı.
HASAN ANĞI (Konya) Ne alakası var?
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Konuşuyoruz burada.
Bunların konuşulması lazım.
Üçüncü dalgaya geliyorum.
Üçüncü dalga: Türkiyede sanayilerin konumunu dışarıda eğer
Türkiye ekonomisini geleceğin dünyasında uluslararası alanda
kazananlar safında tutmak istiyorsak, böyle bir düşüncemiz varsa,
böyle bir vizyonumuz varsa üçüncü dalga olarak Türkiyede neleri ön plana
getirmemiz lazım? Üçüncü dalga, biyoteknoloji Türkiyede. Üçüncü dalgada
nanoteknoloji -isterseniz açıklarız ne olduğunu- yeni
malzemeler, bitki genetiği, yeni nesil nükleer teknolojiler Türkiyede
var. Üçüncü dalga olarak Türkiyede bu görülebilir, değerli
arkadaşlarım.
Bakınız, küçülen sanayilere bakıyoruz. Türkiyede
küçülen sanayiler, ne yazık ki,
tekstil, hazır giyim. Burada, markalaşmaya gidersek hazır
giyimde biraz daha tutunma olanakları var. Küçülen sanayilerden deri
işleme ve ayakkabı, bu çıkıyor. Şimdi, Türkiyede
yükselen ve küçülen sanayiler dışında kalan sanayiler
hangileridir? Gıda: Yani, güneşi batmıyor, yükselmiyor,
yükselmeyebilir. Ama, işte, bu, Türkiyenin mukayeseli üstünlükler
açısından, Fildişi Sahiline hangi alanlarda
açılabileceği ve uluslararası alanda rekabet gücü
açısından hangi sektörlerde yeni bir teşvik
politikasının
[AK Parti sıralarından
alkışlar(!)] Bakınız, teşvik politikası deyince,
sektör bazında teşvik lazım, gerekirse ilçe bazında
teşvik lazım. Yeni teşvik politikasının da
esaslarını bu çerçevede göreceksiniz değerli
arkadaşlarım.
Yani, bunları görmeden ülke yönetilir mi, ekonomi yönetilir
mi? Rica ediyorum. Bu kutsal çatı altında bunları
konuşmadan olur mu? Üretimi konuşmadan, üretim ekonomisini
konuşmadan olur mu? Uluslararası anlaşmalar imzalıyorsunuz.
Fildişi Sahiline Türkiyede, işte, rekabet gücünü yitirmiş olan
sektörleri açacağız
Senin elinde ne olduğunu bilmiyorsun,
bilmiyoruz arkadaşlar.
Bakınız, Türkiyede yükselen ve küçülen sanayiler
dışında kalan sanayileri dillendiriyorum. Grup Başkan
Vekiliniz sanayici, Kayserili; çok iyi anlayacaktır beni. Gıda, tütün
ürünleri, kâğıt, ağaç ürünleri, mobilya, çimento, cam, seramik
gibi toprağa dayalı sanayiler. Rekabet gücü var buralarda, güneş
yükselmiyor ama batmıyor da. Demir çelik, demir dışı
metaller, metal eşya
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer
ekonomimizi dışarıya açacaksak, bakınız,
küreselleşmenin dini imanı yok. Küreselleşme sürecindeki büyüme
üretim yaratmıyor, istihdam yaratmıyor. Kâğıt üzerinde
milyarlarca dolar oraya buraya gidiyor. Türkiyenin de seksen yıllık
cumhuriyet tarihindeki birtakım ekonomik kazanımlarını
yabancılara sattık. Türkiyenin bir an önce kendi ayakları
üzerinde duracak yeni bir sanayileşme hamlesini başlatması
lazım. Bunun için yeni bir sanayi yol haritası
Yol
haritasının ana akslarını göremiyorum ben burada. Yeni
sanayileşmedeki yol haritasının ana akslarını
göremezsek, biz, Fildişi Sahiliyle de ekonomik anlaşma yapalım,
Patagonyayla da yapalım, başkasıyla yapalım
arkadaşlar, karanlığa kurşun sıkma durumunda
kalırız. Ciddi olalım.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tekrar hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Konuşacaksanız sizi kürsüye davet etmem lazım
Sayın Bakanım.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Hükûmet adına, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Ankara) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bir karşılıklı konuşmaya döndürme
arayışı içinde değilim ancak biraz evvel ifade ettim,
Sayın Tütüncünün en son, ikinci konuşmasında belirtmiş
olduğu hususlar benim zaten konuşmamda vardı. Yani, önce bir
sanayi envanteri çıkartılacak; sanayi envanteri çıktıktan
sonra, sanayi stratejileri ve politikaları çıkartılacak ve bunun
arkasından da teşvik politikaları buna göre belirlenecek ve
teşvikler de hem sektörel bazda hem bölgesel bazda
Yani, bunun ifadesi,
hangi konu nerede desteklenecekse -ilçe olabilir, köy olabilir, il olabilir-
orada desteklenecektir. Yani, bu konuyu çok net bir şekilde ifade
ettiğimi zannediyorum.
Tabii, Sayın Tütüncünün bahsetmiş olduğu
bilgilerin hepsine sahip olmakla beraber, kendisinin -sağ olsun-
bahsettiği konulardan da faydalanacağım, onu da özellikle ifade
etmek isterim.
Bundan size şu kadarını ifade edeyim: 100 milyar
dolar ihracatı yapmış ve aşmış ve
yapmış olduğu 100 milyar dolar ihracatın yüzde
90ından fazlası sanayi mamullerinden oluşan ve dünyanın
her yerine ihracat yapan bir ülke, zaten bu bilgilere sahiptir, bu bilgiler
zaten elimizin altında var, çünkü her türlü şeyler kayıt
altında olduğu için, hangi mamulden nereye ihracat
yapılmıştır, ne kadar yapılmıştır,
bunları görmek mümkün ve bunların içinde küresel sektörler,
güneşi yükselen sektörler, statik devam eden veya önemini kaybeden
sektörler, dünyadaki tüm sanayi sektörlerinin, tüm ülkelerin
yaşadığı şeyi yaşayacak.
Burada, tabii, Hükûmet olarak, yine seçim beyannamesinde ve
Hükûmet Programında önemsediğimiz bir konu daha vardı,
aslında onu söylemek için çıktım.
Bu dönemde sanayi stratejileri ve politikaları iki
bacağa oturacak: Bunun bir tanesi verimlilik, bir tanesi de teknolojik
gelişmelerdir.
Bakın, verimlilik konusundaki en önemli iki bacak da bilgisayar
ve nitelikli insan gücü. Nitelikli insan gücü konusunda, yine çok net bir
şekilde Sayın Başbakanımızın da bize burada ifade
ettiği gibi, mesleki eğitimin yapılması noktasında
aslında yeni bir çığır açılıyor ve mesleki
eğitim konusunda, Türkiye, önümüzdeki bu dönem içinde çok ciddi
gelişmeler kaydedecek. Bunların başlamış olan
sinyalleri zaten var.
Diğer taraftan, bilgisayarlaşma konusu zaten hepimiz
tarafından bilinen ve bu konuda çok ciddi çalışmaların
yapılmış olduğu bir ortam var.
Diğer taraftan asıl gelmek istediğim bir konu var.
Sanayi Odası Başkanıyken, çıkar, o dönemde teknolojiyle
ilgili gelişmeler için tek şunu söylerdim, derdim ki: Ya, ne zaman
benim ülkemde acaba bir gün araştırma geliştirme giderleri
gayrisafi millî hasılasının yüzdesi olan rakamlarla ifade
edilecek. Ve üzülürdüm bir Türk sanayicisi olarak. Maalesef, bizim ülkemizde
bundan beş sene öncesine kadar gayrisafi millî hasılaya ayrılan
ar-ge payı binde 5lerle, binde 6larla ifade edilirdi ve o dönemlerde de,
gelişmiş ülkelerde, özellikle İskandinav ülkelerinde ise
araştırma geliştirmeye ayrılan payların yüzde 2-2,5
seviyesinde olduğu ifade edilirdi.
Şimdi, bakın, gelin, bu Hükûmet, Hükûmet
Programında çok önemli bir mesaj koymuştur, demiştir ki:
2013 yılı gayrisafi millî hasıla hedefimiz 800
milyar dolardır.
Hiç hayal gelmiyor, çünkü 180 milyar dolardan 428 milyar dolara
gelen bir gayrisafi millî hasıla gelişimi, çok rahat bir şekilde
2013 yılında 800 milyar dolarlık bir gayrisafi millî hasıla
yakalanacağının çok net göstergesi.
Kişi başına gelir 10 bin dolar olacaktır.
Yine çok önemsediğim, biraz evvel benim o hayalimi
gerçekleştiren bir ifadeyi burada tekrar ifade etmek istiyorum: Türkiye,
2013 yılında araştırma-geliştirme (ar-ge)
faaliyetlerinin gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 2lik bir hedef
koymuştur. Bu hedef küçümsenecek bir hedef değil. Yüzde 2 rakamı
deyip geçmeyiniz. 800 milyar dolarlık gayrisafi millî hasılanın
yüzde 2si demek 16 milyar dolardır. Bugün, 16 milyar dolar dünyadaki
birçok ülkenin ya ihracat rakamıdır ya gayrisafi millî
hasılasıdır. Türkiye, 2013 yılında sanayileşme,
rekabet gücünün artırılması ve dünyada sanayide söz sahibi olmak
için böyle bir hedef koymuştur. Bu hedef çerçevesinde, zaten nasıl
sanayileşileceği ve sanayileşmede neye önem verileceği,
neye dikkat edileceği konusu, çok net bir şekilde bahsedilmiş
olmasına rağmen, ben, yine Sayın Tütüncünün bahsetmiş
olduğu konulardan alabileceğimiz
şeyler varsa bundan memnun oluruz, hiç bu konuda yüksünmeyiz,
kendisine verdiği bilgiler için teşekkür ediyorum. Ancak, bu
bilgilerin çoğu zaten benim yirmi yedi yıllık bir sanayici
olarak ve on iki yıllık Sanayi Odası Başkanı olarak
vakıf olduğum, bildiğim şeylerdi, ama, sağ olsun,
tekrarladı, mutlaka kullanacağım.
Hepinizi, tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakikalık süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi
Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 267
Kabul: 266
Ret: 1 (x)
Kanunun her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 2nci
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Arasında
Hukuki ve Ticari Konularda Adli İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Slovakya Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/275) (S. Sayısı: 6) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 6 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi
adına Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrulun söz talebi vardır.
Sayın Ertuğrul, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hafta başında Şırnakın
Beytüşşebap ilçesi Beşağaç köyünde ve hafta ortasında
İzmirde olan hain saldırıları kınıyor, terörü
lanetliyorum; ölenlere rahmet, kederli ailelerine
başsağlığı ve Türk milletine de
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Dışişleri Bakanlığınca
hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı Bakanlar
Kurulunca kararlaştırılan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Slovakya Hükûmeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli
İşbirliğine Dair Anlaşma 11 Kasım 2004 tarihinde
Ankarada imzalanmıştır.
Slovakya, Çekoslovakyanın bölünmesinden sonra 1 Ocak 1993
tarihinde bağımsızlığına kavuşmuş,
Konya şehrimizin topraklarından biraz daha büyük olup, 48845
kilometrekare yüz ölçüme sahip bir ülkedir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 6 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
Slovakyanın nüfusu 2007 yılı verilerine göre 6
milyon civarında olup, kuzeyinde Polonya, güneyinde Macaristan,
batısında Avusturya ve Çek Cumhuriyeti, doğusunda Ukraynayla
komşu olan ve cumhuriyetle yönetilen genç bir ülkedir. Nüfusunun yüzde
86ya yakını Slovak, yüzde 10a yakını Macar ve çok küçük
yüzdeler olarak da Ukrayna, Alman ve Polonyalılardan
oluşmaktadır.
Dinî bakımdan yüzde 70e yakını Roma
Katoliklerinden, yüzde 80i ise Protestandır.
Slovakyanın doğal kaynakları, kömür, linyit,
demir, bakır ve manganezdir. Arazi kullanımı ise tarıma
uygun toprakları yüzde 31, otlakları yüzde 17, ormanlık arazisi
yüzde 41dir.
İhracatı yaklaşık olarak 11 milyar dolar olup
ihraç ürünlerinin yüzde 40ı makine ve parçaları, yüzde 30u ara
sanayi malları, yüzde 12si çeşitli sanayi malları ve yüzde 8i
ise kimyasallardan oluşmaktadır. İhracat yaptığı
ülkeler ise, Avrupa Birliği ve Rusyadır.
İthalatı ise, yaklaşık 16 milyar dolar olup,
ithal ürünleri yüzde 38i makine ve araç, yüzde 18i ara sanayi malları
yüzde 13ü yakıt, yüzde 11i kimyasallar, yüzde 10u da çeşitli
sanayi mallarıdır. İthalat yaptığı ülkeler ise
Avrupa Birliği ülkeleri ve Rusyadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
anlaşmanın içeriği açısından biraz bilgi vermek
istiyorum. Bu anlaşma, Türkiye Cumhuriyetiyle Slovakya Cumhuriyeti
arasında mevcut tarihî, siyasi ve kültürel ilişkiler
doğrultusunda, gelişme eğilimi gösteren sosyal ve ekonomik
ilişkilerin hukuki çerçevesini oluşturmak amacıyla
hazırlanmıştır. Anlaşma da, öncelikle iki ülke
vatandaşlarına eşit muamele adli makamlara başvuruda
kolaylık, teminattan muafiyet, adli müzaheretten yararlanma, tebligat
tarafların ve tanıkların dinlenmesi, bilirkişi incelemesi
yaptırılması ve belgelerin iletilmesi gibi işlemlerin
yerine getirilmesi, tanık ve bilirkişilerin korunması, hukuki ve
ticari konularda verilmiş mahkeme kararlarının
tanınması ve tenfizi ile izlenecek usul ve kurallara ilave olarak,
benzeri konularda iş birliği yapılmasının
amaçlandığı hususlar yer almaktadır.
Şimdi, burada Dışişleri Komisyonu
Başkanımıza şu soruyu sormak istiyorum: Acaba, bu komisyon
raporu burada ret olunmuş olsa, üç yıl içerisindeki işlemler ne
olacaktır? Aslında, kanaatimce doğru olan böyle
anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onay şartı olmaması gerekmektedir. Eğer, Meclis
onayı olmadan yürürlüğe giriyor da, işlemler on yıldır
devam ediyor da, on yıl sonra buraya bir tasarı onay için geliyorsa o
zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi noter makamı olur, bu da bu Meclise
saygısızlık olur. Efendim, yasalar böyle emrediyor.
deniliyorsa yasaları yapan da bu Meclis olduğuna göre bu mutlaka
düzenlenmelidir diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yalnız
bir konuya değinmeden geçemeyeceğim. Slovak Ulusal Meclisinin sözde
Ermeni soykırımı konusunda 30 Kasım 2004te
aldığı karar, iki ülke ilişkileri açısından
talihsiz bir gelişme olmuştur. Bunun düzeltilmesi için gerekli
girişimlerin mutlaka yapılması gerekmektedir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu tür anlaşmaların yapılmasının
ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan faydasına inanıyoruz. Bu tür
anlaşmaların her ülkeyle yapılması yönünde gayret
gösterilmesi gerekmektedir. Bunları hep destekleriz. Yalnız,
anlaşma yaptığımız ülkelerle diyaloğumuzu daha da
artırmamız gerekmektedir, çünkü anlaşmayı imzaladıktan
yirmi gün sonra Slovak Ulusal Meclisi Ermeni yasa tasarısını kabul
etti. Anlaşma yaptığımız ülkelerle diyalog
eksikliğinden olsa gerek, anlaşmadan yirmi gün sonra, ülkemiz için
hayati önem arz eden bir konuda aleyhimize kararlar alınabilmektedir.
Dışişlerimizin ve yetkili mercilerimizin daha etkili ve daha
sağlıklı diyalog içinde olmaları, bu tür olayların
tarihçiler tarafından değerlendirilmesi konusunda gerekli
girişimlerde bulunmaları gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, olumlu muhalefet
anlayışımızın gereği, aksaklıklarına
rağmen Türk milletinin lehine olacak insani ve hukuki tüm
anlaşmalara, bu tasarıya evet oyu vereceğiz.
Hayırlı olması dileğiyle Meclisimize
başarılı çalışmalar diliyor, saygılar sunuyorum.
(MHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ertuğrul.
Şahsı adına, tasarının tümü üzerinde
İzmir Milletvekili Harun Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun.
Süreniz on dakika efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Arasında
Hukuki ve Ticari Konularda Adli İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına
görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, tasarıyla ilgili olarak bir maddi hataya işaret
etmek için söz aldım. 6 sıra sayılı Komisyon Raporunun
9uncu sayfasında Dışişleri Komisyonu Raporu olarak
takdim edilen raporda, içeriğin, bundan bir sonraki 7 sıra
sayılı Antlaşmaya ait olduğu görülmektedir. Bu da, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı diye geçmektedir. Bu maddi
hatanın düzeltilmesi için söz almıştım.
Ancak, bu vesileyle, komisyonlarda görüşülen tasarı ve
tekliflerin kırk sekiz saat geçmeden Genel Kurula indirilmesinin bir kural
olarak değil, önümüzdeki dönemde bir istisna olarak kullanılması
hâlinde bu tür hatalara meydan verilmeyeceğini düşünüyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, tekrar
hayırlı olmasını diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE SLOVAKYA
CUMHURİYETİ ARASINDA HUKUKİ VE TİCARİ KONULARDA
ADLİ İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- 11 Kasım 2004 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye
Cumhuriyet ile Slovakya Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda
Adli İşbirliği Anlaşmasının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak.
Sayın Uzunırmak, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Bakanımızın tabii ki buradan
ayrılmış olması konuşmam üzerindeki
İnşallah televizyonlarından izliyordur, ama, sayın
milletvekillerin bilgisine sunmak istediğim çok önemli bazı konular
var.
Değerli milletvekilleri, demokrasilerde elbette ki
parlamentodaki çoğunluk, yürütmedeki hâkimiyet, zaman içerisinde sivil
toplum örgütlerinden, başka birtakım unsurlara varıncaya kadar
yaptırımları ve baskıyı beraberinde getirmektedir ve
dolayısıyla, bu inanılmaz bir bilgi kirliliğine ve
dezenformasyona sebep olmaktadır. Halk ve toplum kesimleri, sivil toplum
örgütleri doğru bilgilenememekte ve bu bilgi
yanlışlığı içerisinde haksız birtakım
sevinmelere de sebep olabilmektedir.
Dikkatinizi çekmek istediğim konu şudur: Birtakım
rakamlar gerçek kıyaslamalardan uzak olarak verildiğinde, sanki çok
büyük mutluluklara erişilmiş, çok büyük başarılar
sağlanmış gibi görünmektedir. Dikkatinizi çekmek istediğim
şudur kıymetli arkadaşlar: Euronun dünya piyasalarına
çıktığı ilk gün dolar karşısındaki
değeri 0,85 senttir. Bugün dolar karşısındaki değeri
1,40 dolar seviyesine ulaşmıştır euronun.
Dolayısıyla, Türk dış ticaret rakamları 2000li
yıllarda ve bugün de dolar olarak açıklanmaktadır. Hemen kısacık bir rakam kıyası
yaptığımda, Türk dış ticaretinin dolar olarak ne kadar
artmış göründüğünü bir rakamla sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti sadece dolar bölgesine ihracat
yapmamaktadır, euro bölgesine de ihracat yapmaktadır.
Dolayısıyla, 2000li yıllarda 50 milyar euroluk euro bölgesine
yaptığımız ihracat, Türk dış ticaretinde, 0,85
sentle çarptığımızda, 42.500 dolar olarak
açıklanmaktadır. Ama, bugün euronun kazandığı
değer, doların kaybedişinden dolayı, aynı euro
bölgesine 50 milyar euroluk yaptığımız ihracat, 1,40la
çarptığımızda, 70 milyar dolar olarak
açıklanmaktadır. Aynı euro ihracatını
yapmışız, aynı miktar mal satmışız,
aynı fiyattan satmışız, ama 2000 yılında 42.500
dolar olarak açıklamışız, bugün 70 milyar dolar olarak
açıklamışız. İşte, Türkiyenin büyümüş
görünen 27 milyar 500 milyon dolarlık bir ihracat artışı
görünüyor.
Kıymetli arkadaşlar, eğer ülke olarak biz
büyümemizin reel olduğunu anlamak istiyorsak, her şeyden önce,
rakamları kıyaslamalı vermeliyiz. Kıyaslamalı
rakamlardan kastım ne? İşte, buralarda konuşuluyor, Hükûmet
açıklamalar yapıyor, diyor ki: Kişi başına düşen
millî gelir arttı, dış ticaret hacmi arttı, gayrisafi millî
hasılamız arttı. Peki sormak istiyorum ve bir dahaki günlerde bu
tartışmaların daha sürekli hâle gelmesini diliyorum ve
inanıyorum ki o zaman yüce heyetiniz ve halkımız doğru
bilgilenecek, Hükûmet acaba gerçekten reel büyümeyi gerçekleştirmiş
mi, yoksa bir hayal dünyasında bir büyüme mi görünüyor?
Şunu araştırılmaya değer bir konu olarak
görüyorum: Acaba Türk dış ticaret hacmi büyürken dünya dış
ticaret hacmi ne kadar büyümüştür veya biz dün aynı dış
ticaret hacmini veya yaklaşık paylaşabildiğimiz bir
başka ülkeyle bugünkü dış ticaret hacmi kıyaslamasında
hangi noktadayız? Dün Bulgaristan, Romanya, işte anlaşma
imzaladığımız Slovakya dünya dış ticaret
hacminden ne kadar pay alıyordu, bugün ne kadar pay alabiliyor? Dünyadaki
dün dolaşan dolar miktarı ne idi, bugün dünyadaki dolaşan dolar
miktarı nedir, bundan Türkiyeye ne kadarı gelmiş?
Türkiyede sadece gayrisafi millî hasıla artmıyor
kıymetli arkadaşlar. İşte Bulgaristanda, işte
Romanyada, işte Slovakyada, başka başka ülkelerde, işte
Rusyada, işte Baltık ülkelerinde, her ülkede gayrisafi millî
hasıla artmış. Dolar bugün dünyada niçin değer kaybediyor?
Çünkü Amerikan dolarını dünyaya basan birileri var. Dünyada
dolaşan dolar miktarı da artmış. Elbette ki Türkiye de bundan
bir pay almış. Dolayısıyla, gelişen, büyüyen dış
ticaret açığımızı ve cari açığı da
hesaba kattığımızda inanıyorum ki Türkiyedeki
rakamlar reel bir büyüme değildir ve bugün halkın İşte,
Enflasyon düşüyor, Türkiye zenginleşiyor, dendiği hâlde ben
cebimde neden bunu hissetmiyorum. dediğindeki
yaşadığı gerçek bu olduğu için halk bunu
hissetmemektedir ve ülke bunu maalesef paylaşamamaktadır.
Dolayısıyla çok değerli eski Sanayi Odası
Başkanımız ve Kıymetli Bakanımız, inşallah,
inanıyorum ki Hükûmetin içerisinde bu reel rakamları Türkiyenin
rakamlarıyla dünyadaki gelişen şartlara uygun dünya
rakamlarını kıyaslamalı bir şekilde verirse ve
bakarsa, o zaman Türkiyenin gerçek tablosunu görmüş olur ve ona göre
tedbirler alır.
Bu duygu ve düşüncelerle, anlaşmanın
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce İzmir
Milletvekilimiz Sayın Harun Öztürkün ifade ettiği hususla ilgili
olarak arkadaşlarımız bir inceleme yaptılar. İfade
etmiş olduğu husus, Sayın Öztürkün, Dışişleri
Komisyonundan değil, onlar doğru olarak sevk etmişler matbaaya,
ama bir matbaa hatasından kaynaklanmıştır, Bu hususta
arkadaşlarımız gerektiği şekilde
uyarılacaklardır. Kendisine de bu ikazından dolayı
teşekkür ediyorum, ama hata Dışişleri Komisyonundan
kaynaklanmamıştır.
Bilgilerinize arz ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakikalık süre vereceğim ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda
Adli İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
(sıra sayısı 6) açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 218
Kabul: 218 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlar getirmesini
diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 3üncü sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/280) (S. Sayısı: 7)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yok.
Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.
Saygıdeğer arkadaşlarım, bundan sonra da
Komisyonun ve Hükûmetin bulunmayacağı
anlaşıldığından, sözlü soru önergeleri ile diğer
denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 9 Ekim
2007 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Sizlere ve vatandaşlarımıza hayırlı
iftarlar diliyorum.
Kapanma Saati: 18.05
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağın sonuna eklidir.